İÇİndekİler - hitit Üniversitesiweb.hitit.edu.tr/dosyalar/duyurular/ibrahimbilici@... ·...
TRANSCRIPT
21.05.2014
1
MONOGLİSERİD
KİMYASAL TEKNOLOJİLER II 084240011 Esra KAZAN
104240036 Gizem BAYRAKTAR 104240037 Elif ÖZDEMİR
İÇİNDEKİLER
• Mono ve Digliseritler
• Monogliseritlerin Üretimi
• Zararları
• Kullanım Alanları
• Mono ve Digliseritlerin Sağlığa Etkileri
• Digliserit Yağ
• Atık Yağların Zararları
• Moleküler Distilasyonla Üretim Prosesi
21.05.2014
2
MONO VE DİGLİSERİDLER
• Mono ve digliseridler, gıda endüstrisinde en yaygın şekilde kullanılan emülgatörler içinde yer almaktadır . Yüzey gerilimini azaltarak su ve yağın birbirine karışmasını ve homojen dağılmasını sağlamak için kullanılır.
EMÜLGATÖR ?
• Emülgatör terimi ara yüzey hareketi ile emülsiyon oluşumunu sağlayan kimyasal maddeler için kullanılmaktadır. ‘ Emülsifiye edici ajan’ olarak da adlandırılmaktadırlar.
21.05.2014
3
MONOGLİSERİDLERİN ÜRETİMİ
Monogliseridlerin üretimi yağ asidi ve gliserolün esterifikasyonu ile ilk kez 1893’de gerçekleştirilmiştir. Monogliseridlerin gıda emülgatörü olarak ilk ticari kullanımı 1929’da ABD’de yapılmış ve geçen sürede monogliseridlerin üretimi amacıyla geliştirilen yöntemler içerisinde ‘Moleküler Destilasyon’ en pratik teknik olarak ortaya çıkmıştır.
• Mono ve digliseridler bitkisel ve hayvansal kaynaklı yenilebilir yağ asitleri ve katı yağların yüksek sıcaklıklarda direkt esterifikasyonu ile veya yağın gliserol ile gliseroliz işlemiyle de üretilmektedir .
21.05.2014
4
• Mono ve digliseridler hidrofilik (-OH grubu içerir) ve hidrofobik(yağ asitleri içerir) özelliğe sahiptirler .Bu özelliklerinden dolayı hem suda hem de yağda kısmen çözünmektedirler. Gıda sanayindeki değişik uygulamalarda monogliseridlerin daha çok hidrofilik karakterde olan tiplerine gereksinim duyulmaktadır.
• Gliseridler, içerdikleri yağ asitlerinin zincir uzunluğuna bağlı olarak ortalama 9.3 kcal/kg enerjiye sahiptirler ve vücut ısısı için önemli bir enerji kaynağıdırlar. Yağların kimyasal bileşimi ve tüketim şekilleri sağlık açısından büyük bir önem taşımaktadır
21.05.2014
5
ZARARLARI
• Aşırı kilo
• Obezite
• Şeker hastalığı
• Kalp-damar hastalıkları
• Kanser
gibi bir dizi kronik hastalıklar için önemli risk faktörleridir.
KULLANIM ALANLARI
• Mono ve digliseridler çok geniş yelpazedeki ürünlerde kullanılmaktadır. Başlıca kullanıldığı alanlar şu şekilde sıralanabilir :
• Bisküvi • Cips • Çikolata-Şekerleme • Dondurma • Ekmek • Hazır Kek • Krem Şanti • Pasta vb.
21.05.2014
6
Mono ve Digliseritlerin Sağlığa Etkileri
• Digliserit Yağ Obezite ile mücadele ve kilo kontrolü ile ilgili son yıllarda yapılan çalışmalar sonucu elde edilen bilgiler ışığında digliserit yağlara olan ilgi hızla artmaktadır. insanlar ve deney hayvanlar› üzerinde yapılan çalışmalarda, digliseritlerin sindiriminin daha kolay olduğu saptanmıştır.
Digliserit Yağlar
• Son yıllarda digliserit yağın yemeklik yağ olarak kullanımına yönelik çalışmalar ilgi odağı haline gelmiştir. Yemeklik digliserit yağ sıvı karakterde olup, yaklaşık %80-81 oranında digliserit içermektedir. Fizikokimyasal özellikleri bakımından trigliserit yağlara oldukça benzerlik gösteren bu yağın ayrıca yeni ürün geliştirmeye yönelik kendine has kristalizasyon ve plastisite özellikleri de vardır.
21.05.2014
7
• İnsanlarda ve hayvan besleme deneyleri ile yapılan çalışmalarda, digliserit yağın trigliserit yağdan farklı bir şekilde metabolize olduğu; bu nedenle de digliserit yağın, vücuttaki yağ kitlesinin azalmasında, hipertrigliseridemi ve beraberinde seyreden hipertansiyonun baskılanmasında, kalp damar sağlığı bakımından yüksek risk grubundaki bireylerin kan serumundaki lipit ve insülin değerlerindeki dalgalanmaların kontrol altına alınmasında etkili olduğu bildirilmiştir.
Atık Yağlarının Zararları
• Kızartma yağlarının tekrar tekrar kullanılması durumunda toksik bir bileşen olan “4-hydroxy-trans-2-nonenal (HNE)” oluşur. Bu kimyasal madde amino asit, DNA ve insan bünyesindeki diğer biyomoleküllerle reaksiyona girme yeteniğine sahiptir. HNE’nin alzhemier, parkinson ve kalp rahatsızlıklarıgibi hastalıklara neden olduğu bilinmektedir.
21.05.2014
8
ATIK YAĞLARIN ÇEVRESEL ETKİSİ
• Atık yağlar ekotoksik özelliğe sahip olup canlılara zarar verir. Atık suların içindeki bitkisel ve hayvansal atık yağlar; denizlere, göllere ve akarsulara döküldüğü zaman sudaki oksijenin azalması sonucu; ortamdaki, başta balıklar olmak üzere diğer canlılar üzerinde büyük tahribata yol açar • Kullanılmış yağlar lavaboya döküldüğü zaman
dren sistemine sıvanır, kanalizasyon borusu içindeki atıkların yapışmasına ve zamanla borunun daralmasına neden olur. Kanalizasyona dökülen atık yağlar diğer atıkları tutar ve kanalizasyon sisteminin kullanılmaz hale gelmesine sebep olurlar. Böylece atık su arıtma tesislerine zarar verir ve işletme maliyetini artırır.
21.05.2014
9
ATIK YAĞLARIN SAĞLIĞA ETKİLERİ
• Çin ve Tayvan’da ev hanımlarında sigara tüketimi olmamasına rağmen yemek pişirmeden dolayı akciğer kanseri tespit edilmiştir. Çoğu yağların dumanlarının mutajenik olduğu ve önemli miktarda PAH’ın bulunduğu görülmüştür. Ayrıca iki nitro polisiklik aromatik hidrokarbonun bu dumanlarda varlığı tespit edilmiştir.
MONOGLİSERİD ÜRETİM YÖNTEMLERİ
• Gerek hayvansal yağlar gerekse bitkisel yağlar, yağ
asitlerinin gliserin (gliserol) ile oluşturdukları oldukça
kompleks esterlerdir; bu esterlere gliserid adı verilir.
Gliserinin bir alkol grubu bir molekül yağ asidi ile
esterleşirse monogliserid meydana gelir.
21.05.2014
10
NOT
Gliserinin iki alkol grubu iki molekül yağ asidi ile esterleşirse digliserid meydana gelir.
Gliserinin üç alkol grubu da üç yağ asidi ile esterleşirse trigliserid meydana gelir.
21.05.2014
11
Gliseridlerin yağda bulunması istenmez
• Çünkü emülgatör etkisinde olmaları, işlemler
sırasında oluşan sabun çözeltisi yıkama suyu
ile nötr yağ arasındaki emülsiyonu
güçlendirmekte ve bu atıklarla sürüklenen
nötr yağ kaybını arttırmaktadır.
Hatta bu nedenle sanayide serbest asitlik miktarı %
4-6'ya kadar yükselmiş olan ham yağların asitliğini
gidermede, nötralizasyon yerine, asitliğin su buharı
destilasyonu ile alındığı, fiziksel rafinasyon
yöntemi yeğlenmektedir.
21.05.2014
12
Gıda endüstrisinde yaygın şekilde kullanılan emülgatörler içinde yer
alan mono- ve digliseridler, en pratik olarak "Moleküler destilasyon"
yöntemi ile üretilmekte olup, bu yöntemde ısıya duyarlı yüksek
molekül ağırlıklı ve uçuculuğu az olan maddelerin ayrılması
gerçekleştirilmektedir. Isı nedeniyle oluşan parçalanmanın önlendiği
veya en düşük düzeye indirgendiği bu yöntem, % 90'dan daha fazla
monoesterleri içeren konsantre monogliseridlerin üretilmesinde yaygın
olarak kullanılmaktadır.
Moleküler Destilasyon
Moleküler destilasyon prosesin temel prensibi, yağı oluşturan maddelerin vakumda fraksiyonlu destilasyonu olup bu amaçla 10-3 torr (=10-3mm Hg) gibi düşük bir basınçta vakum uygulanır. Böylece, düşük sıcaklıkta kaynayan küçük moleküllü ve doymamış giseritler ile yüksek sıcaklıkta kaynayan büyük moleküllü ve doymuş gliseritler birbirinden kolaylıkla ayrılmaktadır. Bu metot kullanılarak bir takım yağlar ıslah edilmekte ve bir anlamda da rafine edilmektedir.
21.05.2014
14
DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER
AYSUN İLERİ BURAK ÇINAR DİLEK DELİGÖZ EMRE BAĞLARBAŞI Metanol üretİMİ
21.05.2014
15
TARiHÇE
Mumyalama işlemi sırasında, eski Mısırlıların, odunun pirolizinden elde
ettikleri metanolü içeren bir karışım kullandıkları bilinmektedir.
1923 yılında, BASF için çalışan Alman kimyacı Matthias Pier, kömürden
elde edilmiş karbon monoksit ve hidrojen karışımını, sentetik amonyak
üretmek üzere hidrojen kaynağı olarak kullanırken, metanol elde edilen
bir proses geliştirmiştir. Bu proseste bir çinko kromat katalizör olarak
kullanılmakta ve 300 ila 1000 atm arasında basınç, yaklaşık 400 ˚C
sıcaklık gibi son derece zorlu koşullara ihtiyaç duyulmakta idi. Modern
metanol üretimi daha düşük basınç altında çalışabilen katalizörlerin
kullanılmasıyla daha verimli hale getirilmiştir.
FiZiKSEL Ve KiMYASAL ÖZELLiKLERi
Metil alkol; CH3OH formülü ile gösterilen, berrak, süspansiyon halinde safsızlıklar içermeyen, su ile her oranda karışabilen sıvı bir organik bileşiktir.
Kaynama noktası 64,7˚C,
Erime noktası -97˚C
Parlama noktası 11˚C dir.
Metanol buharı havadan ağırdır. Kolay alevlenebilen, zehirleyici bir kimyasal maddedir.
Su, etil alkol, eter, benzen, ketonlar ve organik çözücülerin birçoğu ile karışabilir
Ortam sıcaklığı 455 ˚C olduğunda kendiliğinden, herhangi bir dış etkiye ihtiyaç duymadan yanabilmektedir.
Alevi hemen hemen renksizdir ve tam yanmaya uğradığında karbondioksit ve su oluşmaktadır.
21.05.2014
16
Molekülde ağırlığı : 32.04 g/mol‟dür.
Karbon (C) Yüzdesi
Hidrojen (H) Yüzdesi
Oksijen (O) Yüzdesi
ÇEVRESEL ÖZELLiKLERi
Su ile her oranda karışabilen ve biyolojik olarak mikroorganizmalar
tarafından karbon ve oksijen kaynağı olarak kullanılmak üzere çok çabuk
indirgenebilen bir yapıda olması metanolün çevre kirliliğine neden olacak
seviyelerde birikemeyeceğini göstermektedir.
21.05.2014
17
Yarılanma Ömürleri
CH3OH
Toprak
1-7 gün
Hava
3-30 gün
Yüzey Suyu
1-7 gün
Yer altı Suyu
1-7 gün
Metan ve metanol, karbon dioksit gazının
(CO2) hidrojen gazı ile (H2) kimyasal bir
reaksiyonu sonucu oluşur. Bu reaksiyonun,
yüksek ısı ve yüksek basınç altında
oluşacağı için büyük bir enerji
gereksinimine ihtiyacı vardır. Bu ise
üretimin ekonomikliğini olumsuz etkiler.
21.05.2014
18
KULLANIM ALANLARI
• Metanol, yaygın olarak kullanılan bir laboratuar çözücüsüdür • Genel olarak diğer kimyasal maddelerin yapımında kullanılır,
Metanolün %40'ı önce formaldehide, ardından da plastik, kontrplak, boya, patlayıcı ve ütü gerektirmeyen kumaşlar gibi çok çeşitli ürünlere dönüştürülür.
• Boru hatları için antifriz maddesi ve otomobil ön camı için yıkama sıvısı
• Bazı atık su arıtma tesislerinde, nitratları nitrojene dönüştüren nitrat arındırıcı bakterilere karbon içeren bir gıda kaynağı sağlamak amacıyla, atık suya küçük bir miktar metanol eklenir.
METANOL ÜRETiMi Doğal gaz, metanol üretiminin en bilinen hammaddesidir. Metanol,
aynı zamanda geri dönüştürülebilen odun, belediye katı atıkları, evsel atıklar gibi hammaddeler kullanılarak da
üretilebilmektedir. Metanol üretmek üzere iki proses kullanılmaktadır.
Yüksek basınç prosesi
Düşük basınç prosesi
21.05.2014
19
Yüksek basınç prosesinde reaksiyon, 300 atm basınç altında gerçekleşirken,
düşük basınçlı proseste reaksiyon, 50 – 100 atm basınçta gerçekleşmekte;
yüksek seçicilikte bakır bazlı bir katalizör kullanılmaktadır.
Düşük basınç altında çalışılan proses, daha düşük doğal gaz beslemesinin
yeterli olması ve işletim maliyetinin daha düşük olması nedeniyle yüksek
basınç prosesinin yerini almıştır. Düşük basınç altında çalışılan bir prosesle, 1
ton metanol elde etmek için, yaklaşık 33,3-36,6 milyon BTU doğal gaz
kullanılması gerekmektedir.
Tipik bir metanol üretim tesisinde, metanol üretimi iki aşamada
gerçekleştirilmektedir:
iLK AŞAMA
Hammadde olarak kullanılacak doğal gazın, karbonmonoksit
(CO), karbondioksit (CO2), su (H2O) ve hidrojen (H2) ihtiva
eden bir sentez gazına dönüştürülmesidir. Bu işlem genellikle
buhar kullanılarak besleme gazının katalitik olarak
parçalanması suretiyle yapılmaktadır. Sentez gazı elde etmenin
ikinci yolu ise kısmi oksidasyondur.
21.05.2014
20
iKiNCi AŞAMA
Sentez gazından metanolün katalitik sentezidir.
Bu aşamaların her biri, gerçekleştirilmek istenilen herhangi
bir uygulama için en uygun olanakların sunulduğu birçok yol
ve teknoloji kullanılarak yapılabilmektedir.Buharın geleneksel
yöntemlere göre yeniden oluşumu (reformu), sentez gazı
üretiminde kullanılan en basit ve en geniş kullanımı
olan yöntemdir.
Metanol üretiminde temel basamaklar sabit olup, verimliliğin
arttırılması amacıyla sentez gazının hazırlanması aşamasında
farklılıklar bulunmaktadır.
21.05.2014
21
Bu proses ile sonuçta kayda değer bir miktarda hidrojen de
oluşmaktadır. Karbondioksit için uygun harici bir kaynak mevcut
ise, oluşan fazla hidrojen de ilave metanol elde etmek üzere
kullanılabilmektedir. Fazla hidrojenin su oluşturmak üzere yakılması
ve bu esnada aşağıdaki kısmi oksidasyon reaksiyonu ile
açıklanabilen buharın yeniden oluşması işlemi, gaz haline
dönüştürme prosesleri arasında en çok tercih edilen modeldir.
Son reaksiyon denkliğinde oluşan karbondioksit ve hidrojen baştaki
hidrojen ile tepkimeye girdiğinde ilave metanol oluşabilmektedir. Ancak
bu yüksek düzeydeki verimlilik daha fazla yatırım maliyetini de
beraberinde getirmektedir.
Metanol üretiminde amaç;
Hammaddede bulunan karbonun maksimum verimle metanole
dönüşmesidir.
21.05.2014
22
Sentez basıncı yükseldikçe,
Karbon monoksitin, karbon dioksite olan molar oranı attıkça,
İnert oranı düştükçe
Besleme hızı düştükçe,
karbon verimi de artar.
Metanol üretiminde, ICI, Topsoe, Lurgi gibi farklı prosesler
kullanılmakta
bu proseslerin temel akışı aynı olmakla birlikte kullanılan
ekipman ve proses şartlarında değişiklik bulunmaktadır.
5
LURGi PROSESi AKIM ŞEMASI
21.05.2014
23
İki proseste de genel akış diyagramları benzer fakat reaktör
tipleri farklıdır. Lurgi de işlem tek adımda borular içine
yerleştirilmiş katalizörler üzerinde gerçekleşirken, ICI prosesinde
ise reaktör katalizör yataklarından oluşmuştur. Ara soğutmalar
yapılarak dönüşüm elde edilir. Lurgide ise dıştan çeket tipi ile
soğutma yapılır.
Metanol üretim maliyetini düşürmek üzere dünya çapında
çalışmalar yapılmakta olup,elde edilen ham metanolün, distile
edilerek, daha stabil bir hale geçmesi sağlanmakta ve içerisinde
bulunan su miktarı ekonomik olarak taşınabileceği seviyelere
düşürülmektedir.
Doğal gazdan (nafta, ağır yağ fraksiyonları veya kömür de
kullanılabilir), buharla sentez gazının, bundan da düşük-basınç ve
yüksek sıcaklık koşullarında metanolün elde edildiği bir prosestir.
Metanol prosesi üç kısımda tamamlanır.
I. Sentez gazının hazırlanması,
II. Metanol sentezi,
III. metanol saflaştırma.
Bu üç bölüm, ısı geri-kazanma ve geri-dönüş akımları
nedeniyle birbiriyle sıkı bir ilişki içindedir.
21.05.2014
24
Sentez Gazının Hazırlanması:
Doğal gazın buharla reforming işlemine sokulmasıyla elde edilir. Gaz
önce de-sülfürize ünitesine(1) gider; kükürdü temizlenir. Sonra bir
saturatörden(2) geçirilir; burada proses kondensatı buharlaştırılarak proses
buharı üretilir. Bir miktar daha proses buharı ilave edilir ve birleştirilen
gazlar, reforming fırınında 880 oC sıcaklık ve 20 bar basınç altında bir nikel
katalizör üzerinden reaksiyona sokulur. Elde edilen sentez gazı bir
karışımdır; hidrojen karbon oksitleri, buhar ve reaksiyona girmemiş metan.
Gaz karışımı buradan soğutucuya gider çevre sıcaklığına kadar soğuduktan
sonra, kompresörle sentez basıncına sıkıştırılır ve sentez bölümüne geçer.
21.05.2014
25
Metanol Sentezi:
Sentez bölümü,
Bir sirkülatör (3), konverter (dönüştürücü)(4), ısı kazanma, değiştiriciler ve ayırıcıdan(5) oluşur. Büyük fabrikalarda bu bölümün çalışma basıncı 80-100 bar arasındadır Konverterde bakır bazlı bir katalizör bulunur ve çalışma sıcaklığı 240-270 oC dir. Reaksiyon, denge konumuyla kontrol edilir; konverter çıkışında metanol konsantrasyonu nadiren %7’yi aşar. Konverter akımı 40 oC ye soğutularak metanol yoğunlaştırılır ve reaksiyona girmemiş gazlarsirkülatöre geri döndürülür. Geri dönen gaz akımının bir kısmı, azot, argon, metan ve fazla hidrojeni uzaklaştırmakta kullanılır. Bu kısımdan, reformerde yakıt olarak faydalanılır.
Metanol Saflaştırma:
Ayırıcıdan çıkan ham metanol, su ve az miktarda yan ürünler
içerir; bunlar, iki-kolonlu bir distilasyon sistemiyle uzaklaştırılır.
Birinci kolon(6), eterler, esterler ve düşük kaynayan hidrokarbonlar
gibi hafif ürünleri ayırır. İkinci kolon(7)da su, yüksek alkoller ve
yüksek hidrokarbonlar ayrılır.
21.05.2014
26
TÜRKİYE’DE METANOL ÜRETİMİ
Türkiye’de, sanayi girdisi olarak kullanılacak miktarlarda
yukarıda bahsedilen yöntemlerle metanol üretimi söz konusu
değildir. Ancak çeşitli üretimlerde yan ürün olarak metanol elde
edildiği bilinmektedir. Örneğin, kapsulden ham morfin üretimi
sırasında fermantasyon süreci sonrasında yan ürün olarak metanol
üretilmektedir. Ayrıca DMT (Di Metil Terefitalat) üretiminde
metanol kullanıldıktan sonra, kullanılan metanolün geri kazanımı da
söz konusu olabilmekte ve geri kazanılan metanol de, DMT
üretiminde tekrar değerlendirilmektedir.
DÜNYA’DA METANOL ÜRETiMi
Metanol sektörü, dünya genelinde 12 milyar dolardan fazla bir ekonomik değer taşıyan ve doğrudan veya dolaylı olarak yaklaşık 100.000 kişinin istihdam
edildiği bir sektördür. 2008 yılında, küresel metanol tüketimi 45.000.000 tona ulaşmıştır.Çin şuan
metanolün en büyük üreticisi ve tüketicisidir. Çinde önümüzdeki birkaç yıl içinde metanol üretiminin 60 milyon tonu aşması bekleniyor.
21.05.2014
27
2CH3OH CH3OCH3 (DME)+H2O
• Alternatif bir yakıt olarak metanol’ün kullanımı 1980’lerden beri, özellikle yakıt hücreleri ve içten-yanmalı motorlarda araştırılmaktadır. Metanolün en önemli dezavantajı, sıkıştırarak tutuşturmalı motorlarda tutuşma davranışının kötü oluşudur. Bu problemin üstesinden gelebilmek için çeşitli çözümler üretilmiştir. Bunlardan biri ilave ateşleme kaynakları (ateşleme kıvılcımı) kullanılmasıdır, ancak bu yaklaşım bujilerin kömürleşmesi gibi bir tehlike doğurmaktadır. İkinci çözüm ise çeşitli katkı maddeleri, örneğin metil-tersiyer-butil eter, MTBE veya dimetil eter, DME, ile tutuşmayı güçlendirmektir. Günümüzde yürütülmekte olan araştırmalar bu ikinci çözüm üzerinde yoğunlaşmaktadır. Katkı maddeleri de değişik şekillerde uygulanabilir. En uygunu metanolün tamamını dimetil eter’e (DME) dönüştürmektir. DME, metanole nazaran daha iyi tutuşma özelliğine sahiptir. Dönüşüm, tesislerde veya araçda yapılabilir. Metanol aşağıdaki dehidrasyon (su çıkışı) reaksiyonuna göre, katalitik olarak DME’e dönüştürülür. Elde edilen DME-su karışımı yakıt olarak motora enjekte edilir.
21.05.2014
28
METANOLÜN ZARARLARI
Metanol zehirlenmesinin sonuçları olarak; Beyin fonksiyonlarının etkilenmesi, Beyindeki hücrelerin ölmesi, Ani körlük, Karaciğer yetmezliği, Ölüm,
METANOLÜN ZARARLARI
KOLONYADAKİ TEHLİKE Hemen hemen günlük yaşantımızın her anında serinlemek, ferahlamak, bir anlık nefes rahatlığı yaşamak için kullandığımız kolonyanın dikkat edilmediği takdirde ne kadar tehlikeli olduğuna değinelim Kolonya alırken ucuz olmasına aldanıp almanız tavsiye edilmiyor. Zira etil alkol yerine metil alkol kullanılan ( genelde ucuz kolonya imalatında yapılıyor bu ) kolonyalar sedef hastalığına sebep oluyor İnsan sağlığına, cilde zararlı olan metil alkol ciltte özellikle elde kepeklenme, kızarıklık, kaşıntı ve çatlamaya sebep oluyor
METİL ALKOL (METANOL) ZEHİRLENMESİ ( SAHTE İÇKİ ) İçki yapımında etil alkol yerine metil alkol kullanılması insan sağlığına önemli derecede zararlı etki yaratır. metil alkol önce yavaş olarak formaldehite ve formik aside dönüştürülür. Bu dönüşüm etil alkole oranla 5-10 kere daha yavaş oluşur. Yavaş yıkılım, metil alkolün organizmada birikimine neden olur. Metil alkolün, değişikliğe uğramadan zararsız ve sadece sarhoş edici bir etkisi var iken formik asid (format) yüksek toksisiteye sahiptir. Bu durum sonucu ölümler yaşanabilir.
21.05.2014
29
TEŞEKKÜR EDERİZ
LABSA(LİNEER ALKİL BENZEN SÜLFONİK ASİT)
114240251 ŞULE ŞAHİN
094240019 GİZEM GÜL
074240026 DENİZ GÖKSU
094240411 ELMAS TOKGÖZ
21.05.2014
30
LABSA NEDİR?
Lineer alkil benzen sülfonik asitin kısaltılmış ismidir. Lineer alkil benzenin sülfirik asitle sülfolanması sonucu oluşur. Her türlü temizleme ürününde temizleme amaçlı yağ sökme gücü yüksek anyonik yüzey aktif maddedir.
TARİHÇE
1952 yılında bazı nehir ve evsel atık sularında köpüklenme görülmüş, deterjan aktif maddesi olarak kullanılan dallanmış Alkil Benzen’in sularda tam çözünemediği kanısına varılmıştır. Bunun üzerine biyolojik çözünürlüğü daha yüksek olan Lineer Alkil Benzen(LAB) kullanımı ön plana çıkmıştır. Tamamen çevresel faktörlerden ötürü kullanılmaya başlanan Lineer Alkil Benzen’den üretilmiş deterjanlar farklı alanlarda da iyi sonuçlar doğurmuştur: temizleme özelliği artmış, düşük viskoziteli pasta ve karışım elde edilmiştir.
21.05.2014
31
1965 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde deterjan üretiminde tamamen LAB kullanılmaya başlanmıştır.
1980 yılında LAB’ın sülfirik asitle sülfolanması sonucu LABSA elde edilmiş ve o tarihten bu yana sıvı, jel veya toz deterjan üretim proseslerinde LABSA ana yüzey aktif maddesi olarak kullanılır.
KİMYASAL VE FİZİKSEL ÖZELLİKLER
Kimyasal Formülü: CH3(CH2)11C6H4SO3H
Özgül Ağırlığı: 1.2 g/cm3
Özellikleri : Alkil, benzen, sülfirik asitin bir karışımıdır.
Flash noktası: 149 0C
21.05.2014
32
Kimyasal Adı: Linear Alkyl Benzene Sulphonic Acid
Görünümü: Kahverengimsi sıvı
Erime Noktası: 10 0C
Kaynama Noktası: 315 0C
Moleküler Ağırlığı: 326.49 gr
LABSA, yüksek viskoziteli bir sıvıdır.
21.05.2014
33
KULLANIM ALANLARI
LABSA günümüzde sıvı, jel veya toz deterjan üretim proseslerinde
ana yüzey aktif madde olarak kullanılmaktadır.
LABSA’nın Kostik Soda (Sodyum Hidroksit, NaOH) ile nötralize
edilmesi ve gerekli katkı maddelerinin de katılmasıyla istenilen tür
deterjan elde edilebilir. Bu katkı maddeleri, üretilen deterjanın
kullanım alanı ve çeşidine bağlı olarak çeşitli konsantrasyonlarda STPP,
optik beyazlatıcılar, fosfonatlar, enzimler ve esanstır.
İritasyonu yüksek olduğundan kozmetik ürünlerde tavsiye edilmez.
Tekstil sektöründe ise merserize ve yıkama ajanı olarak kullanılır.
21.05.2014
34
LAB(LİNEER ALKİL BENZEN) ELDESİ
1.UYGULAMA
C10 – C14 lineer parafinlerden, dehidrojenasyon ve seçici
hidrojenasyon reaksiyonları ile alkillerin, bunlarla da benzenin alkilasyonuyla lineer alkil benzenin elde edildiği bir prosestir.
2.PROSESİN TANIMI Lineer parafinler, 1 numaralı reaktörde dehidrojene edilerek lineer olefinlere dönüştürülür. Reaktör çıkışında 2 numaralı ayırıcıya gelerek gaz ve sıvı faz ayrılır. Sıvı faz 3 numaralı reaktöre verilir burada ayırıcıdan gelen di olefinler mono olefinlere çevirilir. Bu reaktöründen çıkan karışımdaki hafif ürünler 4 numaralı sıyırıcıdan geçirilerek uzaklaştırılır. Olein-parafin karışımı 5 numaralı sabit yataklı reaktöre gider ve burada benzenle reaksiyona girerek lineer alkil benzen oluşur.
21.05.2014
35
Reaktörden çıkan karışım 6 numaralı fraksiyonlama bölümüne girer ve reaksiyona girmemiş benzen ayrılarak ilk bölüme geri gönderilir.
LAB ve diğer ağır alkilatlar 8 numaralı işleme kolonunda ayrılır; kolonun altından ağır alkilatlar üstünden ise LAB alınır.
Proseste atık akımı yoktur. Kullanılan katalizörler korozif değildir ve kullanım sırasında özel önlemlere gereksinim olmaz. Genellikle vanadyum penta oksit katalizör olarak tercih edilir.
3.VERİM Ağırlıkça 100 kısım LAB üretimi için, 76 kısım lineer parafinler ve 33 kısım benzen tüketilir. Elde edilen LAB’ın
sülfolanabilme özelliği % 99’dur.
21.05.2014
36
LABSA ÜRETİM REAKSİYONU
LAB (Lineer Alkil Benzen)’ın sülfolanması (SO3bağlanması) reaksiyonu ile üretilir. Reaksiyonekzotermiktir (40,6 kcal/mol) ve reaksiyon sıcaklığı40°C ile 50°C arasında tutulmalıdır. Sıcaklık artışı nihai ürünün kalitesini etkilemektedir.
SÜLFOLAMA İŞLEMİ Sulfonasyon tesisi " Sulphurex" adı verilen proses prensiplerine göre çalışır. "Sulphurex" prosesi ise çeşitli organik maddelerin gaz halinde SO ile sulfonasyon ve sulfotasyon yapıldığı bir prosesdir.
SO3 elementel kükürdün katalitik oksidasyonu ile elde edilir.Sulphurex prosesi ile düz zincirli veya dallanmış alkil benzenlerin, doğal veya sentetik gaz alkollerinin, etoksile alkollerin ve genellikle deterjan sanayinde kullanılan bütün hammaddelerin sulfonasyon ve sulfotasyonunu gerçekleştirmek mümkündür. Ayrıca, bu proses ile alkil benzenlerin, yağ alkolleri, etoksile alkoller, toulen veya ksilen ile birlikte sulfonasyonu da yapılabilir( Co-sulfonasyon ).
21.05.2014
37
Kuru hava, kükürt yakma fırınına gönderilir ve burada erimiş
kükürdün yanarak SO3’ye dönüşmesi sağlanır. Kükürt eritme grubu, aralarında filtreler bulunan çok bölmeli bir eritme tankı ve özel dozaj pompasından oluşmaktadır. Kükürdün bir dozaj pompasıyla hassas miktarlarda kükürt fırınına pompalanabilmesi için eritilmesi gerekir. Erimiş kükürdün akışkanlığı 148°-151°C sıcaklıkları arasında en fazla olup bu sıcaklık aralığının altında ve üstünde akışkanlık azalarak dozaj pompasının çalışmasını güçleştirir ,hatta imkansız kılar. Kükürdün eritlmiş halde tutulması 5 atü lık buhar kullanılarak gerçekleştirilir. Kükürt eritme tankı tesisin bir günlük ihtiyacını karşılayabilecek kapasiteye sahip ise de tanka 4 saatte bir kükürt beslenmesi tankta ki kükürt seviyesinde büyük oynamaların olmaması için gereklidir. Kükürt eritme tankı çift ısıtma sistemi ile donatılmıştır, bölgelerin içindeki serpantinler ve tankın dibine kaynatılmış yarım tüpler. Normal şartlarda sadece serpantinlerin buharı açılır. Dipteki yarım tüpler tankın temizlenmesi sırasında kullanılır.
Kuru hava kükürt yakma fırınına gönderilir ve burada erimiş kükürdün
yakılarak kükürt dioksit’e dönüşmesi sağlanır.Reaksiyon mekanizması aşağıdaki gibidir
S + O2 SO2
Kükürt fırınını 660 ±10 °C sıcaklıkta terkeden SO + hava karışımı bir hava soğutmalı yatay eşanjör ile 450 ±10 °C a soğutulur ( U eşanjöründe 500°C soğutulur) ve bu sıcaklıkta kataliz kulesine girerek burada kükürt trioksit’e, SO , dönüştürülür.
Kataliz kulesi çok katlı olup her katta vanadyum pentaoksit katalizör kullanılır. Kataliz katları arasında SO2 nin SO ’e dönüşmesinden açığa çıkan ısının alındığı hava soğutmalı yatay eşanjörler bulunur. Her hangi bir yanıcı maddenin O2 ile birleşmesi bir yanma reaksiyonudur. Her yanma reaksiyonunun sonucunda da mutlaka ısı açığa çıkar. Kataliz kulesinden çıkan SO hava soğutmalı dikey eşanjör vasıtasıyla 50°C civarında soğutulur ve bu sıcaklıkta sülfonatörlere girer. Eşanjörlerde 200°C’dan daha yukarı sıcaklıklara ısınan soğutma havası silikagel rejenerasyonunda ve kulede sıcak hava jeneratöründe girdi olarak kullanılır.
21.05.2014
38
Tesis ilk devreye alınırken kataliz bir ilk ısıtma grubu yardımıyla
verimli bir SO3 dönüşümü için gerekli sıcaklığa getirilir.Reaksiyon
mekanizması aşağıdaki gibidir.
SO2 + 1/2 O2 SO3
Sülfonasyon prosesinin temel prensibi, sülfolanacak olan
hammaddenin SO3 gazı ile stokiyometrik oranlarda
karıştırılmasıdır.LAB'ın sulfonasyonunda, sulfolanmış ürün son
sulfonatörden olgunlaştırma (maturatör) reaktörüne geçer ve burada
sulfonik asit içinde çözünmüş SO3 gazının LAB ile sulfonasyon
reaksiyonu tamamlaması sağlanır.
21.05.2014
39
BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ…
JELATİNLER
HAZIRLAYANLAR : MELİKE UYSALER 104240002
SENA ÖZDEN 104240006
ENİSE GÜRDOĞAN 104240023
FATMA ŞEN 104240034
HİTİT ÜNİVERSİTESİ
MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ KİMYA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ KİMYASAL TEKNOLOJİ SUNUMU
21.05.2014
40
Jelatin, sığır ve domuz gibi hayvanların
bağ dokularından ekstrakte edilen kollajenin
kontrollü şartlarda kısmi hidrolizi ile üretilen
bir proteindir.
JELATİN NEDİR?
BİLEŞİMİ
% 83 protein % 15 su % 2 mineral tuzlar içerir.
Ticari olarak üretilen jelatin;
21.05.2014
41
TARİHÇESİ
• 8000 YIL ÖNCE: Biyolojik Yapışkan
• 5000 YIL ÖNCE: Antik Mısırlılar Mobilya Yapıştırıcısı
• 1497-1547: İngiltere Kralı HENRY’ nin Ziyafetlerinde Menüde Yemek Olarak
• Napolyon Dönemi: Gıda Maddesi Olarak Değerinin Anlaşılması
• İngilizlerin Fransızları Kuşatmasında Protein Kaynağı Olarak Kullanılması
TARİHÇESİ Ondokuzuncu asrın ortalarına kadar jelatin elde etmek zor bir işti.
İlk jelatin üretiminde;
• Buzağı bacakları büyük bir tencerenin içine su ilave edilerek
konuldu.
• Birkaç saat kaynatıldıktan sonra ayaklar dışarıya alındı.
• 24 saat bekletildikten sonra, en üst yüzeyde bir yağ tabakası
toplandı.
• Bu tabaka sıyrılarak dışarıya alındı. Geriye kalan kitle jelatin
yoğunluklu bir kitle olarak elde edildi.
21.05.2014
42
• Daha sonraları bazı üreticiler elde ettikleri jelatini
öğüterek ince toz haline getirdiler veya yapraklar
halinde kestiler.
• Bu gelişmeden sonra jelatin artık ticari bir mal olarak
satışa sunuldu.
• 1945 yılında ilk patenti bir sanayici tarafından alındı.
• Gelişmeler hızla ilerleyerek 1936-1976 arasındaki 40
yıl içinde gıdalarda jelatinin kullanımı 6 kat artış
gösterdi.
• Bugün dünya üzerinde yılda 320 000 ton jelatin
tüketilmektedir. Türkiye’nin yıllık tüketimi ise 5000
ton civarındadır. Bu tüketimin tamamı ithal yolu ile
karşılanmaktadır.
TÜRKİYE’DE ÜRETİM VAR MI?
1. 2008 yılında Uşak’ta Türkjel adında bir jelatin fabrikası kurulmuş 2010 yılında ise üretime başlamıştır.
21.05.2014
43
2. Balıkesir Gönen de
kurulan Seljel
firmasının 2010
yılında sığır
derisinden jelatin
üretimine başladığı ve
yaklaşık 2000 ton/ yıl
kapasite ile çalıştığı
anlaşılmaktadır.
JELATİNİN HAMMADDESİ NEDİR?
SIĞIR DERİSİ
DOMUZ DERİSİ
DİĞER
% 26 % 28
% 46
21.05.2014
44
JELATİNİN ÖZELLİKLERİ
• Vücut sıcaklığında erir.
• Suda kolaylıkla çözünür.
• Tatsız ve kokusuzdur.
• Üretim koşullarına ve ham maddesine bağlı olarak farklı molekül ağırlıkta ve özellikte üretilebilir.
• Jelleştirici, kıvam arttırıcı, köpük önletici, film oluşturucu olarak kullanılır.
JELATİN ÜRETİMİ…
21.05.2014
45
1.Ön İşlemler
Ham maddenin tam olarak temizliğinden sonra, ham
maddenin kökenine bağlı olarak uygulanan farklı ön
hazırlık işlem adımlarını içerir.
Jelatin üretiminde, prensip olarak iki işlem metodu
kullanılır:
1. Asit işlem metodu-A tipi jelatin için
2. Alkali işlem metodu-B tipi jelatin için
21.05.2014
46
Asit işlem metodu-A tipi jelatin için:
Ham madde(öncelikle domuz derisi) İlk olarak bir üç
günlük hazım işlemine tabi tutulur. Burada malzeme asitle
muamele edilir ve hemen sonra jelatin çıkartma işlemine
başlanabilir.
Alkali işlem metodu-B tipi jelatin için:
Bu işlem, birkaç haftalık bir zaman periyoduna yayılır ve
sakin bir şekilde kollajen yapısını değiştirir. Burada yalnız
kemik ve deri parçaları kullanılabilir. Bu yolla üretilen
Kollajen sıcak suda erimiş şekildedir.
Ekstraksiyon • Ön işlem görmüş malzemeye daha
sonra sıcak su ilave edilir ve çok
kademeli ekstraksiyon işlemi
başlatılır.
• Düşük sıcaklıkta elde edilen ilk jelatin
fraksiyonları en yüksek derecede
jelleşme konumuna sahiptir.
• Yaklaşık %5 lik solüsyon elde edilir.
• Malzeme daha sonra taze ve sıcak su
kullanarak ekstarksiyon işlemine tabi
tutulur.
* Bu işlem, jelatinin en küçük
parçasının kaynar su kullanılarak
ekstraksiyonu yapılıncaya kadar
devam eder. Tamama çok yakın
olarak ekstraksiyon sonucu ürün elde
edilir.
21.05.2014
47
ARITMA • Ekstraksiyon işleminden elde edilen yaklaşık %5 lik jelatin solisyonu,
yüksek performanslı seperatörlerin kullanımı ile yağ ve lif artıklarından
arındırılır. Ön arıtma, temizleyiciden geçirilmesi ile tamamlanır.
• Ön tabakalama filtreleri ki, azami derecede ince partikülleri tutmayı
sağlarlar ve arkasından meşrubat sanayiinde kullanılana benzer selüloz
plaka filtrelerinden geçirilir. Arıtılmış malzeme daha sonra iyon alıp veren
reçine içeren kolonlardan geçirilirken, şartlara bağlı olarak,
kalsiyumdan,sodyumdan, asit artıklarından ve diğer tuzlardan, jelatin
serbest hale getirilir.
Konsantrasyon
• Ön ısıtma donanımlı çok kademeli vakum
evaparatorler, jelatin solüsyonunu sterilize
etmek için kullanılır.
• Aynı zamanda enerjinin minimum
kullanımı ile, seyreltik çözeltiden
yumuşak bir tarzda su uzaklaştırılarak bal
kıvamında bir konsantre elde edilir.
• Yüksek viskoz özellikteki solüsyon, daha
sonra tekrar selüloz plakalardan oluşan
filtrelerinden geçirilir. Herhangi kalmış
kalıntılar da uzaklaştırılmış olur.
21.05.2014
48
KURUTMA • Yüksek derecede konsantre edilmiş jelatin solüsyonu, daha sonra potansiyel tehlikelere karşı tekrar sterilize işlemi olarak, hızla yüksek sıcaklıkta bir sterilizasyon işlemine tabi tutulur, soğutulur ve katılaştırılır.
• Bu işlem, kurutucu tablası üzerinde eşit olarak dağılmış jelatin nodullarını üretir.
• Burada kıllanılan filtreleme, yıkama, ön kurutma ve filizlenmeyi önleyen hava jelatini kurutur.
• Kurutucuyu terk etmek üzere şimdi sert ve kırılgan jelatin parçalanarak alınır ve aynı parça ebatlarına getirmek için öğütülür. Bu formda, bir sonraki işleme gerek oluncaya kadar depoda depolanır. 1000, 2000 kg. lık yığınlar olarak kullanıma gitmeden önce kimyasal, fiziksel ve bakteriyel olarak testleri yapılır.
Öğütme, Eleme ve Harmanlama
• Bunlar son işlemlerdir
ancak, müşterinin özel
istekleri veya farklı
uygulamalar için jelatinin
önceden hazırlanmasını
gerektiren zincirde çok
önemli adımlardır.
• Bu şartlar sebebi ile
farklı öğütücüler ve
blenderler kullanılır.
• Silolara doldurulduktan
sonra kalite kontrol
laboratuarı tarafından son
kontrollar yapılır çuval,
torba ve kutularda
anbalajlanarak müşteriye
gönderilir.
21.05.2014
49
KULLANIM ALANLARI
GIDA SEKTÖRÜNDE Jelleştirme ajanı
Yapı Sağlayıcı
Bağlam Ajanı
Kolloidal Yapıyı Koruyucu
Koruyucu Film Oluşturucu
Koyulaştırıcı
Emülgatör
Stabilizatör
Yapışma Ajanı
21.05.2014
50
TIP ve FARMAKOLOJİDE
Serumlarda (plazma ikamesi olarak) Sert ve Yumuşak Kapsüllerde Vitamin Kaplama Materyallerinde Pastillerde Tabletlerde Damlaların Üretiminde Macun kaplamalarında Sünger Üretiminde Yeni Geliştirilen Aşıların Formülasyonlarında
FOTOĞRAFÇILIK
Modern gümüş bromür materyallerin X ışını filmlerinin üretiminde
Kağıt Kaplamalarda KOZMETİK
Şampuan, oje ve nemlendiricilerde Parfüm, renklendirici
TEKNİK UYGULAMALARDA Bakteri Kültürü Polimerizasyon emülsiyonlarında Bilgisayar, telefonlarda ekran koruyucu Yapıştırıcı
21.05.2014
51
JELATİN YERİNE KULLANILABİLECEK MADDELER
Jelâtine benzer fonksiyon gösterebilecek bitki kaynaklı
maddeler bulunmaktadır. Jelâtin yerini alabilecek maddeler
şunlardır:
• agar,
• karajenan,
• pektin,
• ksanthan gum ve
• gluten.
Agar • Agar-Agar; jelöz, Çin balık tutkalı, Japon balık tutkalı, Bengal
balık tutkalı veya Seylan balık tutkalı olarak da bilinir.
• Bazı deniz yosunlarından elde edilen bu madde, jelâtin benzeri
bir üründür ve dondurma, şekerleme, süt ürünleri gibi
gıdalarda koyulaştırıcı olarak kullanılır.
• Ayrıca kâğıt ve ipekte sınıflandırma ve yapışkanlarda
bulamaç hâline getirmek maksatlı kullanılmaktadır.
• Kozmetik ürünlerinde, et konservelerinde, tıbbî
kapsüllerin, merhemlerin üretiminde, diş kalıplarında jel
olarak
• Laboratuvarlarda ise, bakterileri çoğaltmada besi yeri olarak
kullanılır.
21.05.2014
52
Karajenan Karajenan, Kızıldeniz yosunundan çıkartılan bir polisakkarittir. Karajenanın sulandırılmış çözeltileri yüksek konsantrasyonlarda jel oluşturabilmektedir. Jel tipindeki tatlılarda sık olarak kullanılır.
Gluten Tahıl tanelerinden nişastanın ayrılması neticesi, geride kalan dayanıklı ve yapışma özelliği olan bir maddedir. Bu ürünün tadı ve kokusu, jelâtinden daha iyidir. Ayrıca gluten proteini vücut tarafından daha kolay sindirilir.
Pektin Bitki dokularının hücre duvarlarında bulunan bir polisakkarittir. Limon ve portakal kabuğu, pektinin en zengin kaynaklarındandır. Bu maddeler yaklaşık % 30 seviyelerinde polisakkarit ihtiva eder. Ayrıca bu madde elma, çekirdeksiz kuru üzüm ve narda da bulunur.
JELATİN KODLARI NELER? PEKTİN (bitkisel-elma kabuklarindan elde edilir) E 440
AGAR-AGAR (bitkisel-bir cins deniz yosunundan elde edilir) E 406
GUARK TOHUMU (bitkisel) E 412
MODİFİYE NİŞASTA (bitkisel) E 1400-E 1450
KITRE ZAMKI (bitkisel) E 413
ARAP ZAMKI (bitkisel) E 414
ALGİNATLAR (bitkisel) E 401-E 404
KARRAGENAN (bitkisel) E 407
21.05.2014
57
Geçmişten gelen bilgilerle geleceğe giderken bizi
dinlediğiniz için teşekkür ederiz
ETİLEN OKSİT
094240032 CİHAN GÖRKEM KILCI 104240353 SENA BUĞDAY
104240024 GAMZE HANCIOĞLU 094240351 SİNEM LOKA
114
21.05.2014
58
İÇİNDEKİLER
ETİLEN OKSİT FİZİKSEL VE KİMYASAL ÖZELLİKLER
KULLANIM ALANLARI STERİLİZASYON
SAĞLIĞA ETKİLERİ ÜRETİM YÖNTEMLERİ
SHELL PROSESİ
115
ETİLEN OKSİT NEDİR?
CH2-CH2-O
Havadan ağır , eter benzeri kokuya sahip, renksiz, yanıcı ve zehirli bir gaz
Birçok organik solventte erir
116
21.05.2014
59
FİZİKSEL VE KİMYASAL ÖZELLİKLER
Moleküler Ağırlık : 44.06 Fiziki Durum (gaz,sıvı, katı) : Gaz E.N. : -112 ˚C K.N. : 10.4 ˚C
Yoğunluk (gaz,1 atm ,20˚C ) : 2.804 kg/m³ Özgül Ağırlık (hava = 1) : 1.5
Buhar Basıncı (20 ˚C ) : 1.4 bar Kritik Sıcaklık : -240 ˚C Parlama Noktası (Açık kap) : - 17.8 ˚C
Çözünürlük (H2O ) : Çok çözünür / tepkimeye girer. Kendiliğinden Tutuşma Sıcaklığı : 440˚C
Patlama Sınırları : Havanın ağırlıkça % 3 – 100
117
KULLANIM ALANLARI
Kimyasal madde
• Etilen glikol
• Glikol eter
• Etanolamin
Sterilizasyon
• Tıp
• Optik aletler
Dezenfektan
• Tıbbi malzeme
• Gıda
• Taşıt araçları
118
21.05.2014
60
ETİLEN OKSİT STERİLİZASYONU
Düşük ısı
(37-60°C ) Standart süre
Basınç
Nem
54 °C- 1 saat sterilizasyon-12 saat havalandırma 38 °C- 4,5 saat sterilizasyon-36 saat havalandırma
119
E.O Sterilizasyonu için;
•Malzemeler uygun koşullarda dekontamine edilmelidir.
•Gazın steril edilen malzemenin ücra köşelerine ulaşması sağlanmalıdır.
•Uygun paketleme materyali kullanılmalıdır.
120
21.05.2014
61
Etilen oksit sterilizasyonunda %100 etilen oksit gazı veya
etilen oksit gazının patlayıcı ve yanıcı özelliğini daha aza
indirmek için bazı gazlar (CFC, HCFC, CO2,N2) kombine
edilerek de kullanılıyor.
% 8,5 E.O.
%90 HCFC
%91,5 CO2
% 10 E.O.
121
AVANTAJ DEZAVANTAJ
122
21.05.2014
62
İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ İnsanlarda kanserojen etkisinin olduğu
kabul edilir.
Üreme sistemine toksitik etkisi vardır
Solunum yolu ve deriden emilir.
Solunması halinde solunum yolları, merkezi sinir sistemi, akciğer, karaciğer, yumurtalık ve böbreklerde bozukluklara
sebep olur.
Sıvı etilen oksitin cilt ve gözle temas etmesi halinde ise çok şiddetli yanıklara sebep
olur
123
ÜRETİM YÖNTEMLERİ
Klorhidrin prosesi ile etilen oksit üretimi
Direkt oksidasyon prosesi ile etilen oksit üretimi Etilenin hava ile yükseltgenmesi Etilenin 02 ile yükseltgenmesi
124
21.05.2014
64
TEŞEKKÜR EDERİZ
127
HİTİT ÜNİVERSİTESİ
MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ
KİMYA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ
DODESİL BENZEN
Saniye DERETARLA BİÇER
Zehra ÖZBEN
Neslihan ERAT
Metin BİLİCİ
21.05.2014
65
Yüzyıllardan beri kullanılan sabunun yağ asitlerinin
sodyum ve potasyum tuzları olduğunu daha çok
sodyum stearat ve sert sularda kullanıldığında oluşan
Ca ve Mg stearatların suda çözünmediği ve yıkama
temizleme işlemini yerine getirmediği bir gerçektir.
DETERJAN VE SABUN
Deterjanı kullanmaya iten sebepler vardır. Bitkisel
yağların miktar olarak azlığı sebebiyle deterjanlara
ihtiyaç ortaya çıkıyor. Deterjan üretiminin ucuz ham
maddelere dayanıyor olması, sert sularda, asidik
sularda sabunlara göre yıkama temizleme görevini daha
iyi görmesi de deterjanı kullanmaya iten sebelerdendir.
İlk deterjanlar tekstil endüstirisinde karşılaşılan
sabunun dezavantajlarını gidermek için geliştirildi.
21.05.2014
66
Deterjanın üretimine kadar dünyamızda
temizleme maddesi olarak sadece sabun
kullanılmaktaydı. Yeni temizleme maddelerinin
bulunması için yapılan çalışmalardan sonra ham
petrolden sentetik yolla elde edilen hammadde
ile deterjan üretilmesine başlandı.
Deterjanlar, her biri temizlemede ayrı
bir görev yapan, pek çok maddenin
çok kompleks bir karışımıdır.
Deterjanlar,yağları emülsiyonlaştıran ve
süspansiyon halindeki kirleri tutabilen
kapiler aktif temizleyici maddelerdir.
Sabun bitkisel , hayvansal yağların yada
yağ asitlerinin alkalilerle (NaOH,KOH)
reaksiyona girmesi sonucu üretilen
temizlik malzemesidir.
21.05.2014
67
Sabun ve deterjanların kimyasal yapısı çok farklı
olduğundan temizleme işlevindeki etkileri de
farklıdır. Sabun asidiktir ve sert sularda etkili
değildir. Buna karışık deterjanlar bu tip sularda
etkilidir.
SABUNUN TARİHÇESİ
Geçmişi M.Ö. altı binlere kadar uzanan sabun kullanımı,
zamanla günlük yaşantımızın önemli bir parçası haline
geldi, vazgeçilmez oldu. Sabun niteliği taşıyan
maddelerle ilgili ilk yazılı belge ise, Mezopotamya'da M.
O. III. bin yıldan kalma kil tabletleri... Bu tabletlerde,
potasyum ve yağla karıştırılarak elde edilen bir
maddeden söz ediliyor.
21.05.2014
68
Gerçek anlamda bilimsel sabun yapımı ise, 18. yy'da da Michel
Eugene Chevreul'un katkılarıyla, önceden belirlenen kesin
amaçların elde edilmesini sağlayan kimyasal formüllerin ortaya
konmasıyla başlıyor. Buhar makinesi gibi buluşların
gerçekleşmesiyle de, sabun yapımı gerçek bir sanayiye
dönüşüyor. Sabunun sert sularda eritildiği zaman yeterince
köpürmemesinin yol açtığı sakıncayı giderme çalışmaları, 1930'lu
yıllarda ABD'de ilk deterjanların ortaya çıkmasını sağlıyor ve o
tarihten bu yana deterjan yapımı da önemli bir sanayi dalına
dönüşüyor.
Petrol ürünlerinin izomerizasyon tekniği geliştikten
sonra Dodesil Benzen üretimi başlamış dolayısıyla
deterjan ham maddesi olarak Sodyum Dodesil
Benzen Sülfonat üretimi deterjan endüstrisine hakim
olmuştur.1950 yılında sabun üretimiyle aynı düzeyde
olan deterjanlar 1970 yılında toplam temizleyicilerin
%85 ini oluşturacak kadar hızlı yayılmıştır.Bu
maddelerin rastgele üretilmesi ve çevreye
dağılmasıyla suların kirlenmesinde olumsuz etki
meydana getirmiş ve bu konuda bazı ülkelerde bazı
önlemler alınmıştır.
21.05.2014
69
Ülkemizde ise Petkim tarafından 1965’den beri DDB
üretilmeye başlanmış ve 1986 yılına kadar deterjanlar
aktif maddesi olarak sadece DDB kullanılmıştır.1986
yılında %50 LAB’lı deterjana geçilmiştir. Ülkemizde
üretilen deterjanlara atılan dodesil benzen (DDB)
yüzey aktif maddesi kimyasal yapısında sağlam halkalı
gruplar içerdiğinden su ve toprakta bakteri ve
enzimlerin etkisiyle oldukça güç çözünmekte
dolayısıyla doğada giderek birikmektedir.
Deterjanları oluşturan kimyasal maddelerin büyük bir
bölümünü yüzey aktif maddeler oluşturmaktadır. Yüzey
aktif maddeler (sürfaktan) ismi sabun, deterjan,
emülsiyon oluşturan maddeler, ıslatıcı maddeler için
kullanılan genel bir isimdir. Yüzey aktif maddeler veya
sürfaktanlarla ilgili modern kavram, sabunları,
deterjanları, emülsifiyanları, ıslatıcı maddeleri ve girme
(penetrasyon) maddelerini kapsamaktadır.
YÜZEY AKTİF MADDELER
21.05.2014
70
Yüzey aktif maddelerin pek çoğu, molekülün bir ucunda suyu çeken (hidrofilik) ve diğer ucunda suyu iten (hidrofobik) bir grup bulundururlar.
Hidrofilik ( suyu seven ) Hidrofobik ( suyu iten )
Yüzey aktif maddelerinin hidrofobik kısmı
genelde 8-18 karbon içeren düz veya az
dallanmış zincirdir, bazı hallerde zincirdeki bazı
karbon atomlarının yerine benzen halkası
geçmiştir. Örnek olarak C₁₂H₂₅ (dodesil) ve C₁₂H
₂₅C₆H₄(dodesil) benzen verilebilir. Yüzey aktif
maddenin içerdiği hidrofilik grup çok farklı
olabilir.
21.05.2014
71
Çevre açısından deterjanların tehlikelerinden biri;
deterjanların ana maddesi olan yüzey aktif maddelerin
biyolojik parçalanabilirliğidir. Deterjan yapımında en çok
kullanılan yüzey aktif madde olan LAB (lineer alkil benzen
sülfonat) bakteriler tarafından daha kolay
parçalanabilmektedir. Bu madde yağ asitlerinde olduğu gibi
düz zincirli bir grup ihtiva eder ve LAB gibi düz zincirli karbon
bileşikleri bakteriler tarafından daha kolay parçalanırlar. LAB
gibi bakteriler tarafından kolay parçalanır yüzey aktif
maddeleri yumuşak deterjan aktif maddesi olarak
adlandırılmaktadır.
Dodesil Benzen (DDB) gibi dallanmış karbon bileşikleri
ise bakteriler tarafından parçalanamamaktadır. DDB gibi
bakteriler tarafından parçalanamayan yüzey aktif
maddelere de sert deterjan aktif
maddesi denilmektedir.
AB mevzuatı gereğince deterjanlar 28 gün içerisinde en
az %60 düzeyinde parçalanabilir olmalıdır.
21.05.2014
72
Parçalanmayan deterjanlar su kirliğine neden olmakta,
bu kirli suların içme-kullanma sularına karışması sonucu
insan sağlığı da etkilenebilmektedir. Bu nedenle
deterjan üreticilerinin maliyet pahasına da olsa;
parçalanabilirliği yüksek aktif maddeler kullanması
gerekmektedir.
Deterjanların vücuda ve çevreye olan bu olumsuz
etkileri 1945'li yıllarda fark edilmiştir. Doğada kolaylıkla
parçalanamayan deterjanların üretimine devam
edilirken öte yandan da çevreye olan zararlı etkileri
daha az olan maddeler üzerinde çalışılmaya
başlanmıştır. Ülkemizde 1986 yılına kadar tamamıyla
Sodyum Dodesil Benzen Sülfonat (DDB) kullanılmıştır.
21.05.2014
73
Ancak; Özellikle merdiven altı olarak tabir edilen açık
olarak satılan deterjanlarda daha ucuz olduğu için
Dodesil Benzen (DDB) gibi biyolojik parçalanabilirliği
düşük aktif maddeler kullanılmaktadır.
Bu yıldan itibaren “deterjanların toplam aktif madde
miktarının en az %50'si parçalanabilir olacaktır” hükmü
getirilmiştir. Sulardaki deterjan konsantrasyonunun
birikimini önlemek amacıyla 1965 yıllarında Linear
Alkilbenzen Sülfonatlar (LAS) geliştirilmiştir.
YÜZEY GERİLİMİ
Oksijen ve hidrojen atomları arasındaki hidrojen bağı nedeniyle yüzeyde tutunarak su moleküllerini yönlendirir.
•İş gücü daha fazla yüzey alanı oluşturmak için gerekli •Daha fazla enerji ve yüksek yüzey gerilimi için güçlü bağlar gereklidir.
Yüzey gerilimi kuvveti belirler.Su için yaklaşık 72 Mn/m.
21.05.2014
74
Su molekülleri aralarında kendilerine yönelmiş yüzey aktif maddeleri karıştırarak tutulur.Kuvvet düşürülür. Bazı yüzey aktif maddelerin yüzey gerilimi yaklaşık 30 mN/m veya daha düşük olarak indirgenebilir.
YÜZEY AKTİF MADDELERİN FONKSİYONLARI
21.05.2014
75
YÜZEY AKTİF MADDE ÇEŞİTLERİ
ANYONIK TENSIT
KATYONIK TENSIT
AMFOTERIK TENSIT
NONIYONIK TENSIT
21.05.2014
76
Labsa
DBS
Yağ alkolü sülfat Yağ alkolü eter sülfat Sabun
R-OH + SO3 R-SO3H R-SO3- K+
ANYONİK TENSİTLER
YÜZEY AKTİF MADDELERE ÖRNEKLER
21.05.2014
77
SODYUM DODESİL BENZEN SÜLFONAT
ANYONİK YÜZEY AKTİF MADDELERİN KULLANIMI
TEMİZLEME FORMÜLASYONLARI
Şampuan
El yıkama
Banyo jelleri
Diş macunu
Sabun ve deterjan
21.05.2014
78
DETERJANLAR
Büyük hacimlerde yüzey aktif organik bileşikler sabun
ve deterjan üretiminde kullanılırlar. Deterjanların
bileşiminde, yüzey aktif madde, köpük ayarlayıcı ve
yüzey aktif maddenin etkisini artıran maddeler
yanında %3 oranında katkı maddeleri de
bulunur. Yüzey Aktif maddelere örnek alkil benzen
sülfonat ve yağ alkolü sülfatıdır.
DETERJANLARIN HAM MADDELERİ
21.05.2014
79
Köpük Ayarlayıcı Maddeler :
Bu maddeler ya köpüğün sabit kalmasını yada
köpüğün azalmasını sağlarlar. Genellikle yüzey aktif madde ile birlikte kullanılırlar. Bu maddelerin ortak bir kimyasal yapısı yoktur. Genellikle her bir yüzey aktif madde için özel bir köpük ayarlayıcı kullanılır. Köpüğün kalıcı olmasını sağlayan maddelere örnek olarak, laurik etanolamit, alkilbenzen sülfonat ve laurik alkol-alkilsülfat verilebilir. Köpük azaltan maddeler genellikle hidrofobik maddelerdir. Bunlara örnek olarak da uzun zincirli yağ asitleri, silikonlar ve hidrofobik iyonik olmayan yüzey aktif maddeler verilebilir.
Deterjanın Etkisini Artıran Maddeler :
Bu amaçla daha ziyade sodyumtripolifosfat gibi
kompleks fosfatlar kullanılır. Bu maddeler suda bulunan
ve sertlik veren Ca ve Mg iyonlarını kompleks
oluşturarak başladıklarından çökmeleri önlenmiş olur.
Ayrıca suya geçmiş olan kirlerin çamaşır üzerine tekrar
çökmesine mani olurlar.
21.05.2014
80
Deterjan Katkı Maddeleri :
Sodyum silikat, (Na SiO ) çamaşır makinesinin metal
kısmını ve tabakları korur.
Benzotriazol, Alman gümüşü gibi metalleri korur.
Korozyon inhibitörlerinin etkisini artırır.
Karboksimetil selüloz, tekrar çökmeyi önlemek için
kullanılır. Kumaşın parlak olmasını sağlamak için UV ışığı
görünür ışığa çevrilebilen florsan maddeler kullanılır
Parfüm, Sabun ve deterjan endüstrisi en fazla parfüm
kullanılan endüstrilerdir.
DETERJANLARIN ÜRETİMİ
1.Lineer alkilbenzenlerin sülfonasyonu ile deterjan üretilebilir. 2. Dodesil benzenin sülfonasyonu ile deterjan üretilebilir.
21.05.2014
81
Dodesilbenzenin Sülfonasyonu İle Deterjan Üretimi
Yaklaşık 5000kg dodesil benzen cam astarlı 10 m 3
hacimli sülfolama reaktörüne pompalanır. Reaktörde 10
BG turbo karıştırıcı bulunur.Reaktörün dışında ayrıca bir
soğutucu vardır. Karıştırıcı çalıştırılır, dodesil benzenin
sirkülasyonu başlatılır. %20 oleumdan 6250 kg mümkün
olduğu kadar hızla katılır. (Genellikle 1,5 – 2 saat
gerekir)
Sıcaklığın 30 0C üzerine çıkmasa gerekir. Oleum ilavesi
tamamlandıktan sonra karışım 30 0C’te 2 saat daha
bekletilerek reaksiyonun tamamlanması sağlanır
Reaksiyon karışımındaki asit %98,2 H 2SO 4’dir ve
dodesilbenzen sülfonik asit ile karışmıştır.
21.05.2014
82
Fazların ayrılmasını sağlamak için hızla
karıştırılan karışıma 1200 kg su katılır. Sıcaklığın
60 0C olması gerekir. Karışımdaki asit %78 H 2SO
4 liktir. 4 saat 60 0C’te bekletilir, fazlar ayrılır.
4900 kg %78 H₂SO₄ ayrılır. (alt faz) Üst fazı oluşturan
dodesilbenzen sülfonik aside %20 Na₂CO₃ çözeltisinden
1365 kg katklarak nötrleştirilir. Sıcaklığın 55 0C üzerine
çıkmaması gerekir. PH 7,5 – 8’dir, dodesilbenzen sülfonik
asidin sodyum tuzu elde edilir. Dodesilbenzenin yaklaşık
%99’u sülfolanır.
21.05.2014
83
HİTİT ÜNİVERSİTESİ
MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ
KİMYA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ
DODESİL BENZEN
Saniye DERETARLA BİÇER
Zehra ÖZBEN
Neslihan ERAT
Metin BİLİCİ
21.05.2014
84
Yüzyıllardan beri kullanılan sabunun yağ asitlerinin
sodyum ve potasyum tuzları olduğunu daha çok
sodyum stearat ve sert sularda kullanıldığında oluşan
Ca ve Mg stearatların suda çözünmediği ve yıkama
temizleme işlemini yerine getirmediği bir gerçektir.
DETERJAN VE SABUN
Deterjanı kullanmaya iten sebepler vardır. Bitkisel
yağların miktar olarak azlığı sebebiyle deterjanlara
ihtiyaç ortaya çıkıyor. Deterjan üretiminin ucuz ham
maddelere dayanıyor olması, sert sularda, asidik
sularda sabunlara göre yıkama temizleme görevini daha
iyi görmesi de deterjanı kullanmaya iten sebelerdendir.
İlk deterjanlar tekstil endüstirisinde karşılaşılan
sabunun dezavantajlarını gidermek için geliştirildi.
21.05.2014
85
Deterjanın üretimine kadar dünyamızda
temizleme maddesi olarak sadece sabun
kullanılmaktaydı. Yeni temizleme maddelerinin
bulunması için yapılan çalışmalardan sonra ham
petrolden sentetik yolla elde edilen hammadde
ile deterjan üretilmesine başlandı.
Deterjanlar, her biri temizlemede ayrı
bir görev yapan, pek çok maddenin
çok kompleks bir karışımıdır.
Deterjanlar,yağları emülsiyonlaştıran ve
süspansiyon halindeki kirleri tutabilen
kapiler aktif temizleyici maddelerdir.
Sabun bitkisel , hayvansal yağların yada
yağ asitlerinin alkalilerle (NaOH,KOH)
reaksiyona girmesi sonucu üretilen
temizlik malzemesidir.
21.05.2014
86
Sabun ve deterjanların kimyasal yapısı çok farklı
olduğundan temizleme işlevindeki etkileri de
farklıdır. Sabun asidiktir ve sert sularda etkili
değildir. Buna karışık deterjanlar bu tip sularda
etkilidir.
SABUNUN TARİHÇESİ
Geçmişi M.Ö. altı binlere kadar uzanan sabun kullanımı,
zamanla günlük yaşantımızın önemli bir parçası haline
geldi, vazgeçilmez oldu. Sabun niteliği taşıyan
maddelerle ilgili ilk yazılı belge ise, Mezopotamya'da M.
O. III. bin yıldan kalma kil tabletleri... Bu tabletlerde,
potasyum ve yağla karıştırılarak elde edilen bir
maddeden söz ediliyor.
21.05.2014
87
Gerçek anlamda bilimsel sabun yapımı ise, 18. yy'da da Michel
Eugene Chevreul'un katkılarıyla, önceden belirlenen kesin
amaçların elde edilmesini sağlayan kimyasal formüllerin ortaya
konmasıyla başlıyor. Buhar makinesi gibi buluşların
gerçekleşmesiyle de, sabun yapımı gerçek bir sanayiye
dönüşüyor. Sabunun sert sularda eritildiği zaman yeterince
köpürmemesinin yol açtığı sakıncayı giderme çalışmaları, 1930'lu
yıllarda ABD'de ilk deterjanların ortaya çıkmasını sağlıyor ve o
tarihten bu yana deterjan yapımı da önemli bir sanayi dalına
dönüşüyor.
Petrol ürünlerinin izomerizasyon tekniği geliştikten
sonra Dodesil Benzen üretimi başlamış dolayısıyla
deterjan ham maddesi olarak Sodyum Dodesil
Benzen Sülfonat üretimi deterjan endüstrisine hakim
olmuştur.1950 yılında sabun üretimiyle aynı düzeyde
olan deterjanlar 1970 yılında toplam temizleyicilerin
%85 ini oluşturacak kadar hızlı yayılmıştır.Bu
maddelerin rastgele üretilmesi ve çevreye
dağılmasıyla suların kirlenmesinde olumsuz etki
meydana getirmiş ve bu konuda bazı ülkelerde bazı
önlemler alınmıştır.
21.05.2014
88
Ülkemizde ise Petkim tarafından 1965’den beri DDB
üretilmeye başlanmış ve 1986 yılına kadar deterjanlar
aktif maddesi olarak sadece DDB kullanılmıştır.1986
yılında %50 LAB’lı deterjana geçilmiştir. Ülkemizde
üretilen deterjanlara atılan dodesil benzen (DDB)
yüzey aktif maddesi kimyasal yapısında sağlam halkalı
gruplar içerdiğinden su ve toprakta bakteri ve
enzimlerin etkisiyle oldukça güç çözünmekte
dolayısıyla doğada giderek birikmektedir.
Deterjanları oluşturan kimyasal maddelerin büyük bir
bölümünü yüzey aktif maddeler oluşturmaktadır. Yüzey
aktif maddeler (sürfaktan) ismi sabun, deterjan,
emülsiyon oluşturan maddeler, ıslatıcı maddeler için
kullanılan genel bir isimdir. Yüzey aktif maddeler veya
sürfaktanlarla ilgili modern kavram, sabunları,
deterjanları, emülsifiyanları, ıslatıcı maddeleri ve girme
(penetrasyon) maddelerini kapsamaktadır.
YÜZEY AKTİF MADDELER
21.05.2014
89
Yüzey aktif maddelerin pek çoğu, molekülün bir ucunda suyu çeken (hidrofilik) ve diğer ucunda suyu iten (hidrofobik) bir grup bulundururlar.
Hidrofilik ( suyu seven ) Hidrofobik ( suyu iten )
Yüzey aktif maddelerinin hidrofobik kısmı
genelde 8-18 karbon içeren düz veya az
dallanmış zincirdir, bazı hallerde zincirdeki bazı
karbon atomlarının yerine benzen halkası
geçmiştir. Örnek olarak C₁₂H₂₅ (dodesil) ve C₁₂H
₂₅C₆H₄(dodesil) benzen verilebilir. Yüzey aktif
maddenin içerdiği hidrofilik grup çok farklı
olabilir.
21.05.2014
90
Çevre açısından deterjanların tehlikelerinden biri;
deterjanların ana maddesi olan yüzey aktif maddelerin
biyolojik parçalanabilirliğidir. Deterjan yapımında en çok
kullanılan yüzey aktif madde olan LAB (lineer alkil benzen
sülfonat) bakteriler tarafından daha kolay
parçalanabilmektedir. Bu madde yağ asitlerinde olduğu gibi
düz zincirli bir grup ihtiva eder ve LAB gibi düz zincirli karbon
bileşikleri bakteriler tarafından daha kolay parçalanırlar. LAB
gibi bakteriler tarafından kolay parçalanır yüzey aktif
maddeleri yumuşak deterjan aktif maddesi olarak
adlandırılmaktadır.
Dodesil Benzen (DDB) gibi dallanmış karbon bileşikleri
ise bakteriler tarafından parçalanamamaktadır. DDB gibi
bakteriler tarafından parçalanamayan yüzey aktif
maddelere de sert deterjan aktif
maddesi denilmektedir.
AB mevzuatı gereğince deterjanlar 28 gün içerisinde en
az %60 düzeyinde parçalanabilir olmalıdır.
21.05.2014
91
Parçalanmayan deterjanlar su kirliğine neden olmakta,
bu kirli suların içme-kullanma sularına karışması sonucu
insan sağlığı da etkilenebilmektedir. Bu nedenle
deterjan üreticilerinin maliyet pahasına da olsa;
parçalanabilirliği yüksek aktif maddeler kullanması
gerekmektedir.
Deterjanların vücuda ve çevreye olan bu olumsuz
etkileri 1945'li yıllarda fark edilmiştir. Doğada kolaylıkla
parçalanamayan deterjanların üretimine devam
edilirken öte yandan da çevreye olan zararlı etkileri
daha az olan maddeler üzerinde çalışılmaya
başlanmıştır. Ülkemizde 1986 yılına kadar tamamıyla
Sodyum Dodesil Benzen Sülfonat (DDB) kullanılmıştır.
21.05.2014
92
Ancak; Özellikle merdiven altı olarak tabir edilen açık
olarak satılan deterjanlarda daha ucuz olduğu için
Dodesil Benzen (DDB) gibi biyolojik parçalanabilirliği
düşük aktif maddeler kullanılmaktadır.
Bu yıldan itibaren “deterjanların toplam aktif madde
miktarının en az %50'si parçalanabilir olacaktır” hükmü
getirilmiştir. Sulardaki deterjan konsantrasyonunun
birikimini önlemek amacıyla 1965 yıllarında Linear
Alkilbenzen Sülfonatlar (LAS) geliştirilmiştir.
YÜZEY GERİLİMİ
Oksijen ve hidrojen atomları arasındaki hidrojen bağı nedeniyle yüzeyde tutunarak su moleküllerini yönlendirir.
•İş gücü daha fazla yüzey alanı oluşturmak için gerekli •Daha fazla enerji ve yüksek yüzey gerilimi için güçlü bağlar gereklidir.
Yüzey gerilimi kuvveti belirler.Su için yaklaşık 72 Mn/m.
21.05.2014
93
Su molekülleri aralarında kendilerine yönelmiş yüzey aktif maddeleri karıştırarak tutulur.Kuvvet düşürülür. Bazı yüzey aktif maddelerin yüzey gerilimi yaklaşık 30 mN/m veya daha düşük olarak indirgenebilir.
YÜZEY AKTİF MADDELERİN FONKSİYONLARI
21.05.2014
94
YÜZEY AKTİF MADDE ÇEŞİTLERİ
ANYONIK TENSIT
KATYONIK TENSIT
AMFOTERIK TENSIT
NONIYONIK TENSIT
21.05.2014
95
Labsa
DBS
Yağ alkolü sülfat Yağ alkolü eter sülfat Sabun
R-OH + SO3 R-SO3H R-SO3- K+
ANYONİK TENSİTLER
YÜZEY AKTİF MADDELERE ÖRNEKLER
21.05.2014
96
SODYUM DODESİL BENZEN SÜLFONAT
ANYONİK YÜZEY AKTİF MADDELERİN KULLANIMI
TEMİZLEME FORMÜLASYONLARI
Şampuan
El yıkama
Banyo jelleri
Diş macunu
Sabun ve deterjan
21.05.2014
97
DETERJANLAR
Büyük hacimlerde yüzey aktif organik bileşikler sabun
ve deterjan üretiminde kullanılırlar. Deterjanların
bileşiminde, yüzey aktif madde, köpük ayarlayıcı ve
yüzey aktif maddenin etkisini artıran maddeler
yanında %3 oranında katkı maddeleri de
bulunur. Yüzey Aktif maddelere örnek alkil benzen
sülfonat ve yağ alkolü sülfatıdır.
DETERJANLARIN HAM MADDELERİ
21.05.2014
98
Köpük Ayarlayıcı Maddeler :
Bu maddeler ya köpüğün sabit kalmasını yada
köpüğün azalmasını sağlarlar. Genellikle yüzey aktif madde ile birlikte kullanılırlar. Bu maddelerin ortak bir kimyasal yapısı yoktur. Genellikle her bir yüzey aktif madde için özel bir köpük ayarlayıcı kullanılır. Köpüğün kalıcı olmasını sağlayan maddelere örnek olarak, laurik etanolamit, alkilbenzen sülfonat ve laurik alkol-alkilsülfat verilebilir. Köpük azaltan maddeler genellikle hidrofobik maddelerdir. Bunlara örnek olarak da uzun zincirli yağ asitleri, silikonlar ve hidrofobik iyonik olmayan yüzey aktif maddeler verilebilir.
Deterjanın Etkisini Artıran Maddeler :
Bu amaçla daha ziyade sodyumtripolifosfat gibi
kompleks fosfatlar kullanılır. Bu maddeler suda bulunan
ve sertlik veren Ca ve Mg iyonlarını kompleks
oluşturarak başladıklarından çökmeleri önlenmiş olur.
Ayrıca suya geçmiş olan kirlerin çamaşır üzerine tekrar
çökmesine mani olurlar.
21.05.2014
99
Deterjan Katkı Maddeleri :
Sodyum silikat, (Na SiO ) çamaşır makinesinin metal
kısmını ve tabakları korur.
Benzotriazol, Alman gümüşü gibi metalleri korur.
Korozyon inhibitörlerinin etkisini artırır.
Karboksimetil selüloz, tekrar çökmeyi önlemek için
kullanılır. Kumaşın parlak olmasını sağlamak için UV ışığı
görünür ışığa çevrilebilen florsan maddeler kullanılır
Parfüm, Sabun ve deterjan endüstrisi en fazla parfüm
kullanılan endüstrilerdir.
DETERJANLARIN ÜRETİMİ
1.Lineer alkilbenzenlerin sülfonasyonu ile deterjan üretilebilir. 2. Dodesil benzenin sülfonasyonu ile deterjan üretilebilir.
21.05.2014
100
Dodesilbenzenin Sülfonasyonu İle Deterjan Üretimi
Yaklaşık 5000kg dodesil benzen cam astarlı 10 m 3
hacimli sülfolama reaktörüne pompalanır. Reaktörde 10
BG turbo karıştırıcı bulunur.Reaktörün dışında ayrıca bir
soğutucu vardır. Karıştırıcı çalıştırılır, dodesil benzenin
sirkülasyonu başlatılır. %20 oleumdan 6250 kg mümkün
olduğu kadar hızla katılır. (Genellikle 1,5 – 2 saat
gerekir)
Sıcaklığın 30 0C üzerine çıkmasa gerekir. Oleum ilavesi
tamamlandıktan sonra karışım 30 0C’te 2 saat daha
bekletilerek reaksiyonun tamamlanması sağlanır
Reaksiyon karışımındaki asit %98,2 H 2SO 4’dir ve
dodesilbenzen sülfonik asit ile karışmıştır.
21.05.2014
101
Fazların ayrılmasını sağlamak için hızla
karıştırılan karışıma 1200 kg su katılır. Sıcaklığın
60 0C olması gerekir. Karışımdaki asit %78 H 2SO
4 liktir. 4 saat 60 0C’te bekletilir, fazlar ayrılır.
4900 kg %78 H₂SO₄ ayrılır. (alt faz) Üst fazı oluşturan
dodesilbenzen sülfonik aside %20 Na₂CO₃ çözeltisinden
1365 kg katklarak nötrleştirilir. Sıcaklığın 55 0C üzerine
çıkmaması gerekir. PH 7,5 – 8’dir, dodesilbenzen sülfonik
asidin sodyum tuzu elde edilir. Dodesilbenzenin yaklaşık
%99’u sülfolanır.
21.05.2014
102
DOYMAMIŞ POLYESTER
104240030 - Mustafa Reha GEZİCİ
104240035 - Çetin AYKUT
104240039 - Özcan KARADAYI
114240022 - Muammer AKGÜL
21.05.2014
103
İÇİNDEKİLER
• Tanımı • Fiziksel ve Kimyasal Özellikler • Polyester Monomerleri • İşletme Teknolojisi • Polyester Örnekleri • Kimyasal İşlem Süreci • Doymamış Polyester Tipleri • Polyester Akım Şeması • Kullanım Alanları
TANIMI
• Doymamış polyesterler dayanıklı termoset polimerlerdir.
• Bu bileşikler kompozitler için en çok kullanılan reçine tipidir; pahalı değildir, kolaylıkla kürlenir.
21.05.2014
104
FİZİKSEL VE KİMYASAL ÖZELLİKLER
• Fiziksel Hali : sıvı • Renk : sarımsı • Koku : karakteristik stiren kokusu • Parlama Noktası : ~34 oC • Tutuşma Noktası : ~ 490 oC • Buhar Yoğunluğu : havadan ağır • Suda Çözünürlük : çözünmez • Özgül Ağırlık : 1.060 - 1.170
POLİESTER MONOMERLERİ
• Poliesterler iki tip monomerle üretilir; diasitler ve dialkoller.
• Diasitler çeşitlidir; örneğin, maleik asit, fumarik asit, o-ftalik asit, izoftalik asit,tereftalik asit, adipik asit gibi.
• Dialkoller etilen glikol, propilen glikol, dipropilenglikol, dietilen glikol, neopentil glikol, bisfenol A olabilir.
21.05.2014
105
İşleme Teknolojİlerİ
• Poliesterlerden birçok teknik kullanarak sayısız ürün elde edilebilir.
• Yanmazlık, tetrakloroftalik anhidrit ve dibromoneopentil glikolle;
• Kimyasallara karşı dayanıklılık neopentil glikol isofitalik asit, hidrojene edilmiş bifenol A ve trimetil pentandiolle;
• Hava şartlarına dayanıklılık ise neopentil metakrilat katkılarıyla sağlanır.
İŞLEME TEKNOLOJİLERİ
• Vulkanizasyon esnasında büzülmeyi önlemek veya elimine etmek için uygun termoplastikler ilave edilebilir.
• Reçine üreticileri, çevre sıcaklığında verimli çalışmak ve pirojenik silika gibi higroskobik elementlerin nemle birleşmesini önlemek için reçine içine metalik karışımları ve tersiyer aminleri karıştırırlar.
• Bu katkılar sayesinde imalatçılar, reçineyi dikey kalıpta jelleşmeden önce akma riski olmadan uygulanabilirler.
• Açık kalıp veya kaplama uygulamaları için, havayla temas eden yüzeyin vulkanizasyonunu önlemek amacı ile parafin mumu ilave edilebilir. Birçok uygulamaların sert güçlendiricilere gereksinmeleri olmamasına rağmen, poliesterlerin birçoğu güçlendirilmiştir.
21.05.2014
106
polYESTER ÖRNEKLERİ
• Örnek olarak iki diasit ve bir dialkol ile üretilen bir poliester ile, bir diasit ve iki dialkol ile üretilen bir polyesterin formülleri gösterilmiştir.
21.05.2014
107
KİMYASAL İŞLEM SÜrecİ
Doymamiş polyester tİplerİ
• Kimyasal bileşimine göre;
Ortoftalik, izofitalik, disiklopentadien, düşük, orta ve yüksek reaktif
• Son ürün için gerekli olan dayanıklılığı göre;
Suya dayanıklı, aside dayanıklı, UV ışınlarına dayanıklı, termal olarak kararlı, alev geciktirici
21.05.2014
108
Doymamiş polyester tİplerİ
• Sertleştirilmemiş reçinenin fiziksel ve kimyasal özelliklerine göre;
düşük viskoziteli, tiksotropik
• Uygulama alanına göre;
inşaat sanayi, elektrik sanayi, otomobil endüstrisi, boru üretimi için
• Uygulama metoduna göre;
Sac ve Yığın kalıplama , Vakum İnfüzyon,
Döküm, Pultruzyon ...
Proses AkIM şemasI
21.05.2014
109
• Reaktöre asitler ve glikoller beslenir.
• Bu andan itibaren ısıtılmaya başlanan reaktörde 20-22 saat boyunca reaksiyon ve su çıkışı devam etmektedir.
• Bu sürenin sonunda yeterli bir polimerizasyon derecesine erişilmişse reaktöre 180-190oC sıcakta vakum uygulanmakta ve kalan su ile birlikte reaksiyona girmeyen glikol, yine reaksiyona girmeyen asitler vakumla emilmektedir.
• Bu aşamada oluşan polimer stirenle karıştırılmak üzere başka bir kaba (seyretme kazanına) aktarılmaktadır.
21.05.2014
110
• Kullanım amacına göre çok farklı özellikler istenen doymamış polyesterler yukarıda genel gruplarda toplanan temel hammaddelerin değişik şekildeki kombinasyonları ile elde edilmektedir.
A- Döküm Poliesterleri: % 26.46 Propilen Gikol % 24.08 Fitalik Anhidrit % 15.96 Maleik Anhidrit % 33. 5 Sitren Monomer
B- Kimyasal Maddelere Dayanıklı Poliester: % 31.65 Neopentil Glikol % 12.6 İzaoftalik Asit % 5.54 Adipek asit % 16.7 Maleik Anhidrit % 33.5 Sitiren Monomer
C- Alev İlerletmeyen Poliester: % 16. 65 Propilen Glikol % 39.82 HET Asit % 10.03 Maleik Anhidrit % 33. 5 Stiren
D- Genel Amaçlı Poliester: % 14.38 Propilen Glikol % 14.56 Dietilen Glikol % 22.59 Ftalik Anhidrit % 14.96 Maleik Ahidrit % 33.5 Sitiren Monomer
21.05.2014
111
Kullanim alanlari
• Genel amaçlı doymamış polyester – inşaat mühendisliği (çatı ışık levha, paneller)
– Otomotiv endüstrisi (tamponlar, araç-içi elemanları)
– Sıhhi tesisat - küvet
– Havuz astar
– Gemi ve tekne iç elemanları
– Saksı
– Demiryolu araçları sanayi
Kullanim alanlari
• Alev ilerletmeyen doymamış polyester
– Elektrik ve aydınlatma ekipmanları(elektrik panosu ..)
– Kara taşımacılığı endüstrisi,
– İnşaat mühendisliği
– Gemi yapımı
21.05.2014
112
KullanIM ALANLARI
• Son derece dayanıklı doymamış poliester reçineleri
– kimya endüstrisinde tanklar ve boru hatlarında,
– yakıt tankları için,
– gemi yapımı,
– yoğunlaştırılmış katı yüzeyler(mutfak çalışma tezgahı ve bar masaları)
– duvar panelleri,
– havuz astarlama
21.05.2014
113
KİMYASAL TEKNOLOJİLER-II
AMORF BOR
HAZIRLAYANLAR
094245036 Yeşim Batur
104240003 Sefa Akyol
104240015 Sümeyye Adıbelli
104240018 Leyla Şahin
BOR’UN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ
Bor 3A grubu elementlerindendir.
Metal ve ametaller arasında bulunur ve
Bor yarı metal bir elementtir. Yarı
iletkendir. Bor doğada tek başına
element haliyle bulunmaz. Genellikle
bir bileşiği olan boraks şeklindedir. İki
çeşit bor allotropu bulunur. Amorf bor,
kahverengi tozdur. Metalik (kristal) bor
siyah ve sert, oda sıcaklığında zayıf bir
iletkendir.
21.05.2014
114
Ergime derecesi çok yüksek (2300 C) ve Atom ağırlığı 10,81'dir. Borun
elektrik iletkenliği oda sıcaklığında çok düşük olmasına rağmen ısıtıldıkça
süratle artar.
Amorf bor (kahverengi veya koyu
kahverengi toz)
Bor’un Doğada Bulunuşu
Dünyadaki toplam bor rezervinin 500 milyon ton olduğu sanılır.
Bunun % 60′ı Türkiye’de % 25′i ABD’de % 5-10′u Rusya’da geri
kalanı da Çin ile Hindistan’ da bulunur. Türkiye’deki bor
mineralleri başlıca dört bölgede toplanmıştır. Eskişehir’in Kırka
yöresinde boraks, Kütahya’nın Emet yöresinde kolemanit,
Balıkesir’in Bigadiç yöresinde başlıca kolemanit ve bir miktar
üleksit, Bursa’nın Mustafa kemal paşa yöresinde de pandermit
yatakları vardır. Bununla birlikte Türkiye’deki bor yataklarının en
önemli minerali kolemanittir. Türkiye, dünya bor üretiminin % 25-
30 dolayında bir bölümünü karşılar. Önceleri bor mineralleri ham
olarak satılırken Etibank tarafından Bandırma’da kurulan fabrikada
borik asitle boraks üretilir ve bunlar işlenmiş olarak dış pazara
satılır.
21.05.2014
115
AMORF BOR’UN KULLANIM ALANLARI
Motor yağlarında ve çelik jantlarda
Araba lastiklerin içindeki çelik tellerde
Araba boyalarında
Bilginin akışını sağlayan ince optik liflerin yapımında
Bisküvi, pasta gibi gıda ürünlerinin yapıldığı kalıplarda
Ateşe dayanıklı olduğu için yanmaz kumaş üretiminde
21.05.2014
116
Tıpta ve ilaç sanayinde
Yakıt sanayi
Cam sanayi
Seramik sanayi
Temizleme ve beyazlatma sanayi
Yanmayı önleyici maddeler
Tarım
Nükleer uygulamalar
Pirotekni (fişekçilik) alanında ve ateşleyici olarak
Sodyum Borhidrür Yakıt Pilli Araç projesi 2009 yılı aralık ayında
Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (BOREN) desteğiyle TÜBİTAK
Marmara Araştırma Merkezi’nde (MAM) başladı. Proje kapsamında
araç üzerine entegre borhidrürden hidrojen üreten sistem geliştirildi ve
yine araç üzerinde bulunan yakıt piline beslenerek aracı sürmek için
gerekli enerji üretildi.
21.05.2014
117
Dünyada bilinen bor rezervlerinin ülkelere göre dağılımı ise şöyledir:
Ticari öneme sahip bor mineralleri
21.05.2014
118
BOR ÜRETİMİ
Bor oksit potasyumla indirgenerek bor elde edilir.
B2O3 + 6K → 3K2O + 2B
Diğer metotlar ise:
BCl3 un hidrojenle (H2) indirgenmesiyle elde edilir.
2BCl3 + 3H2 → 2B + 6HCl
Potasyum tetrafloroborat (KBF4) metalik sodyumla reaksiyona sokulursa
bor elde edilir. Ayrıca
KBF4 un elektrolizi ile de oldukça saf bor elde edilir.
KBF4 + 3Na → KF + 3NaF + B
Bor oksidin magnezyum ile havasız ortamda reaksiyonu sonucu amorf bor
elde edilir.
B2O3 + 3Mg → 2B + 3MgO
ELEMENTER BOR ÜRETİMİNDEKİ PROSESLER
Elementer bor üretiminde kullanılan prosesler şunlardır;
Metalotermik redüksiyon,
Mekanokimyasal sentezleme,
Ergimiş tuz elektrolizi ve
Gaz fazdan redüksiyon ile üretim olmak üzere dört başlığa ayrılmıştır.
21.05.2014
119
Metalotermik Redüksiyon ile Üretim
Elementer bor üretiminde kullanılan geleneksel yöntem, metalotermik
redüksiyon ile üretimdir. Bu yöntemin ilk aşamasında, bor içeren bileşikler
(B2O3, H3BO3, HBO2, NaBO3.4H2O, Na2B4O7 vb.) redükleyici bir
madde ile yüksek sıcaklık ortamında indirgenerek, yüksek empürite içeren
elementer bor oluşturulur. Kullanılan reaksiyon sıcaklığı 300-1200°C
arasındadır ve bazı prosesler basınç altında gerçekleştirilmektedir. Bu
adımdan sonra genel olarak, sıcak asit liçi yapılarak, ürün empüritelerden
arındırılır. Ancak, bu yöntem ile üretilmiş elementer bor yüksek safiyette ve
kristal yapıda elde edilememektedir. Metalotermik redüksiyon sonucu elde
edilen ara ürün %85-95 bor içerir ve amorf yapıdadır.
Ergimiş Tuz Elektrolizi ile Üretim
Ergimiş tuz elektrolizi ile bor üretiminde bor tuzları belirli sıcaklık
aralıklarında ergitilerek, ergimiş tuz banyosu oluşturulur. Bu yöntemde bor
içeren bileşik alkali metal klorür veya florür ile birlikte 300-1000°C
sıcaklıkları arasında ergitilir. Bu banyoya uygulanan elektroliz işlemi
sonunda, kullanılan metal ya da karbon katot malzemesi üstünde elementer
bor toplanır. Başlangıç tuzu olarak B2O3’ün kullanılması durumunda, katot
reaksiyonu;
B2O3 + 3 e- = B + BO33- gibi yürür.
21.05.2014
120
Mekanokimyasal Sentezleme ile Üretim
Mekanokimyasal yöntemde hammadde, bir değirmen ya da öğütücü yardımıyla,
bilya varlığında mekanik bir etki sonucunda istenilen içerik, mikro yapı ve
tane boyutuna getirilir. Öğütme sırasında kimyasal ya da redükleme
reaksiyonları ile istenen ürün elde edilir. Sonra, elde edilen ürün kimyasal
çözümlendirme işlemleri ile saflaştırılır. Bu süreçte, mekanik işlem sonucu
oluşan istenmeyen yan ürünlerin asit liçi ile uzaklaştırılması sağlanır. Öğütme
sonucunda elde edilen tozun yapısını etkileyen parametreler şunlardır:
Değirmen tipi, öğütme için gerekli donanımlar, ortam atmosferi, öğütme süresi,
öğütme hızı, bilya/toz ağırlık oranı ve proses kontrol ajanı. Bu yöntemde Spex,
Gezegen Tipi ya da Atritör değirmen kullanılır.
Gezegen tipi değirmen Spex değirmen
21.05.2014
121
Gaz Fazdan Redüksiyon ile Üretim
Gaz fazdan redüksiyon ile üretimde, elektriksel olarak ısıtılmış altlık
yüzeyine, bor içeren gaz bileşikleri, redükleyici bir gaz ile karıştırılarak
gönderilir. Yöntemin prensibi, bor içerikli gazın redükleyici gaz yardımıyla
kızgın yüzeyde termal olarak ayrıştırılmasına (termal dissosiasyon)
dayanmaktadır. Bu yöntemde bor içeren gazın altlık yüzeyinde termal
parçalanması sonucu, reaksiyon sıcaklığına bağlı olarak amorf ya da kristal
yapıda saf elementer bor üretimi gerçekleştirilmektedir. Bor tozlarının
safiyetini etkileyen tek faktör kullanılan başlangıç gazlarının safiyet
derecesidir. Bu yüzden, yüksek safiyette elementer bor üretiminde en
başarılı sonuç, gaz fazındaki bor bileşiklerinin yüksek sıcaklıkta
redüklenmesi ile elde edilmektedir.
DÜNYADA BOR ÜRETİM YÖNTEMLERİ
Bor mineralleri, doğada masif olarak diğer mineral ve kayaçlarla birlikte
veya çözelti olarak sularda bulunmaktadır. Dolayısıyla üretim yöntemleri
de bulundukları yer ve derinliğe göre değişmektedir. Karada masif olarak
bulunan bor bileşikleri; cevherin bulunduğu derinliğe ve fiziksel yapısına
bağlı olarak üç şekilde üretilir.
Açık ocak yöntemi
Kapalı ocak yöntemi
Çözelti madenciliği yöntemi
21.05.2014
122
Açık Ocak Yöntemi: Açık ocak yöntemi dünyada en çok kullanılan
yöntemdir. Cevherin üzerinde bulunan örtü tabakası tabakanın fiziksel
özelliklerine göre delme-patlatma ile gevşetilir. Cevherin üzerindeki örtü
tabakası alındıktan sonra cevher çıkarılır. Bu yöntem ile yer küreye yakın
tabakalarda oluşan bor mineralleri çıkarılır.
Kapalı Ocak Yöntemi: Yeraltı madenciliği diye de bilinen bu yöntem, acık
ocak yöntemi ile çıkarılması zor ve maliyetli olan cevherlerin çıkarılması
için kullanılır. Cevherin üzerindeki örtü tabakası kalın ve sert bir yapıya
sahiptir. Üstten kırılarak alınması zor ve zahmetlidir. Bunun için cevher
örtü tabakası delinerek (tüneller açılarak) alınır. Açık ocak yöntemine göre
daha pahalıdır.
Çözelti Madenciliği Yöntemi: Diğer bir yöntem olan çözelti madenciliği
ise sularda bulunan bor minerallerinin çıkarılmasında kullanılır. Su
yatağına % 5’lik HCl ilave edilip 8-9 saat beklendikten sonra çözelti
yüzeye pompalanmaktadır. Daha sonra kireç eklenerek %43 B2O3 içeren
kolemanit üretilmektedir.
21.05.2014
123
TEŞEKKÜRLER…
Alkid Reçine
Kimyasal
Teknolojiler II
Hazırlayanlar
Hanife ALTINBAŞ
Güler BAYRAM Ebru BATI
İbrahim BOL
246
21.05.2014
124
İÇİNDEKİLER
Alkid reçine nedir?
Neden Alkid reçine?
Alkid reçinenin sınıflandırılması
Alkid Reçine nasıl hazırlanır?
Alkid reçine nerelerde kullanılır?
247
Alkid reçineleri, poliester özelliği gösteren gruplar
ile yağ özelliği gösteren grupların birleşmesi ile
elde edilen ürünlerdir.
Alkid Reçine ?
Alkid kelimesinde alk alkol, id asid köklerini temsil eder, yani alkol ve asit birleşimi bir reçine demektir
248
21.05.2014
125
Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra boya
yapımında yaygın kullanılmaya başlanmıştır.
Alkid reçineler solvent bazlı boyaların bağlayıcısı
olup, bu tip boya sistemlerinin karakterini tayin
eden en önemli yapı taşlarıdır. 249
Alkidler birçok küçük molekülün kimyasal sentezle
birleşmesinden meydana gelmiş polimerlerdir ve bu
reaksiyon cinsi kondensasyondur. Çıkan yan ürün de
sudur. Yani esterleşme olur.
Yağ (veya yağ asidi) + polialkol + polikarboksilli asitler Alkid reçine +H2O
250
21.05.2014
126
Boya reçetelerinden beklenen
özelliklerin çoğunu yapısındaki alkid
reçinesi verir. Alkid reçine kullanmanın
boyaya kattığı özellikler şunlardır:
•Suya karşı dayanıklılık – silinebilme
özelliği
•Pigmenti ıslatma
•Mükemmel dayanıklılık, elastikiyet ve
sertlik
•Mükemmel parlaklık ve renk koruma
•Isıya karşı dayanıklılık
251
ALKİD REÇİNELERİN SINIFLANDIRILMASI
1)Alkidlerin Yağ Uzunluklarına Göre Sınıflandırılması
En yaygını yağ uzunluğuna göre olanıdır. Yağ
uzunluğu başlangıçta mamul içerisine konmuş olan
yağ yüzdesidir.
% 20-45 yağlılar, kısa yağlı alkid
% 45-60 yağlılar, orta yağlı alkid
% 60-80 yağlılar, uzun
yağlı alkidler
sınıfına girer.
252
21.05.2014
127
2) Alkidlerin Yağ Çeşidine Göre Sınıflandırılması
Okside olan alkid reçineler
Oksidasyon ile kuruyan alkidler, yarı
kuruyan yağ ve yağ asitlerini ihtiva eder.
Doymamış gruplar, havanın oksijeni ile
reaksiyona girerek film oluşturur.
Doymamış gruplar alkid reçine film
özelliğini ve performansını yükseltir.
253
Okside olmayan alkid reçineler
Doymamış çifte bağ ihtiva etmeyen
yağlar ve yağ asitleri kullanılır.
Oksidasyon ile film oluşturma
özellikleri yoktur.Okside olmayan
alkidler; fenol formaldehit, amino
reçineler, epoksi reçineler, izosiyanat,
nitroselüloz, tabii reçineler ile
modifikasyona tabi tutularak elde
edilen ürünler ya solvent
buharlaşmasıyla ya da aktif gruplarla
reaksiyona girerek performansları çok
yüksek filmler oluştururlar.
254
21.05.2014
128
3)Kuruma Özelliklerine Göre Alkidler
.
Hava kurumalı alkidler
Alkid reçine zincirindeki hidroksil
gruplarının fazlalığı, kuruma esnasında
hidroperoksitin bozunmasını
geciktirdiği için kuruma süresi uzundur.
Buna karşılık reçinelerdeki karboksil
grupları (-COOH) hidroperoksitlerin
bozunmasını kolaylaştırır.
Daha fazla yağ uzunluğu alkid reçinelerin
kuruma hızlarını artırdığı gibi parlaklık, renk
kalıcılığı ve dayanıklılığını azaltır.
255
Güçlendirilmiş kuruyan alkidler
Yağ asitlerinin oksidasyonu ısının yükselmesiyle
hızlanır.
Doymamış yağ ve yağ asit bazlı alkid reçineleri
120-160 0C arasındaki bir sıcaklıkta hızlı bir
şekilde sertleşir. Bu şartlar altında çapraz
bağların çoğunluğu (C-C) bağları şeklindedir.
Sonuçlanan film,
( C-O- O-C ) şeklinde çapraz bağ ile şekillenen
filmlerden daha dayanıklı ve daha fazla dirence
sahiptir.
Kurumanın hızlı olması, daha kısa yağ uzunluğunun
kullanıldığı anlamına gelir. Bu durum ürüne
sağlamlık, parlaklık ve renk kalıcılığı özelliği
kazandırır.
256
21.05.2014
129
257
Plastifiyan alkidler
Bu tür alkid reçineleri diğer reçine
türleriyle karıştırıldığında reaktif
olmayan çözücü görevi yaparlar.
Bunlar; esnekliği, yapışmayı, parlaklığı
yükselten birleşik reçine sistemleridir.
Bunlar ahşap son kat sistemlerinde ve
nitro selüloz bazlı araç boyası
imalatında son derece etkilidir.
Plastifiyan alkidler koko yağı gibi kısa
zincirli asitlerde üretilmektedir.
Diğer reçineler ile mükemmel bir
uygunluk gösterir.
258
21.05.2014
130
259
Sertleşen alkidler
Amino reçineleri ve fenolik reçineler,
alkid reçineleri ile beraber kullanılır.
Alkid karboksil grupları, amino ve
fenolik reçine ile reaksiyon verir.
Fakat reaksiyon daha yavaştır. Alkid-
amino veya fenolik reçine karışımları
son kat boya ve verniklerin imalatında
kullanılır.
260
4)Modifiye Alkid Reçineleri
Tek başına polimerler, yüzey koruma
malzemelerinde arzu edilen özelliklerin
tamamını göstermez.
Farklı polimerlerin birleştirilmesi ile
performansları ve özellikleri farklı polimerler
elde etmek mümkündür. Bu
durum değişik amaçlara uygun boyaların
üretiminde başarılı neticeler vermektedir.
21.05.2014
131
261
.
Vinillendirilmiş alkid reçineleri
Alkid reçinesi vinil grubu ihtiva eden bir
monomer ile modifikasyona tabi tutularak,
•çok hızlı kuruyan,
• sert film oluşturan,
• uygulandığı yüzeylere çok iyi yapışma
performansı gösteren,
•zayıf alkali ve asidik ortamlarda performansı
çok iyi olan, renk kalıcılığı ve parlaklığı
mükemmel olan
•boya ve verniklerin üretiminde kullanılır.
262
Üretan modifiye alkid reçineler ve yağlar
Boya ve verniklerin performanslarını ve
özelliklerini yükseltmenin başka bir yolu
da alkid reçinelerinin, reaktif gruplara
sahip olan izosiyanat gruplar ile
modifiye edilmesidir.
Oluşan filmler, sağlam, solvent ve
kimyasal dirence sahip, sert, parlak, su
direnci yüksek özellikler gösterirler.
Renk kalıcılığı, kullanılan alkid
reçinesinin yağ yapısına ve kullanılan
izosiyanatların kimyasal yapısına yani
aromatik veya alifatik yapısına bağlıdır.
Bu tür reçineler deniz verniklerinin
imalatında, tek kompanentli parke vernik
imalatında, astar boyalarda, antikorozif
boya imalatında, deniz boyalarında
kullanılır.
21.05.2014
132
Alkid Reçine Nasıl Üretilir ?
Kullanılan girdiye göre üretim yöntemi değişiklik gösterir. İki yolla üretim mümkündür.
• Yağ ile üretim
• Yağ asidiyle üretim
263
Alkid Reçine Nasıl Üretilir ?
• Yağ ile üretim:
Yağ + polialkol + polikarboksilli asitler Alkid reçine +H2O
Yağ kullanılan reçinelerde ise, önce trigliseritler alkoliz reaksiyonu monogliserit hale getirilir. Yağ ve poliol kullanılarak gerçekleştirilen bu işlemden sonra, asit anhidrit de eklenerek alkid reçine polimerizasyonu
gerçekleştirilir.
264
21.05.2014
133
Alkid Reçine Nasıl Üretilir ?
• Yağ asidiyle üretim:
Yağ asidi+ polialkol + polikarboksilli asitler Alkid reçine +H2O
Yağ asidiyle yapılan reçinelerde; doymamış yağ asidi,
poliol ve asit anhidrit; ürün istenen viskoziteye
ulaşana kadar pişirilir.
265
Alkid Reçine Nasıl Üretilir ?
• Sonraki işlem:
Her iki alkid reçine üretimi yönteminde de, reçine çeşitli
filtreleme yöntemleriyle saflaştırılır ve boya ve vernik
üreticilerin kullanımına hazırlamak için seyreltilir.
266
21.05.2014
135
Alkid Reçine Nasıl Üretilir ?
• Kullanım Yerleri:
Matbaa mürekkeplerinde,
ahşap malzemeler için dekoratif boya ve verniklerde, metal dekoratif boyalarda,
hava ile fırın kurumalı endüstriyel boya
ve verniklerin imalatında kullanılmaktadır.
269
270
K U L L A N I M
21.05.2014
136
271
104240004 Başak SARIGÜL
104240011 Zekiye ARICA
104240013 Büşra ATAMAN
104240022 Gamze KESKİN
TEFLON (PTFE)
21.05.2014
137
Teflon, politetrafloroetilen (PTFE) polimerin ticari adıdır. Teflon, florlanmış etilen polimeri olan bir politetrafloroetilendir.
Bir termoplastik floropolimerdir.
Flor atomlarıyla doymuş uzun ve düz bir karbon zincirinden meydana gelmiş moleküler yapısı ve atomlar arasındaki kuvvetli bağlar sebebiyle oldukça inert özelliklere sahiptir.
TEFLON NEDİR?
273
Teflon 260°C üzerindeki sıcaklıklarda bozulmaya başlar; 350°C civarında tamamen yapısı bozulur. Ateş üzerinde bırakılan boş bir tava bu dereceleri aşabilir ancak tava içinde yanan az miktardaki yağ sağlık açısından daha büyük bir sorun oluşturur.
PTFE (Teflon) malzemesi; yüksek kalite ve dayanım özelliği ile 25 yıl ömüre sahip eski tip membran yapılarının ömrünü 30-50 yıla kadar uzatımış ve hafifliği, tekstil yapısı sayesinde tasarım zenginliğine fırsat vermesi, görsel etkisi ve daha cazip fiyat avantajı özellikleri ile son yılların en çok tercih edilen yapı malzemesi olmuştur.
Teflon(PTFE) kaplama, yapışmazlık özelliğine sahiptir. Zamk gibi özel yapışkan maddeler dışında hemen hemen hiçbir madde teflona yapışmaz.
274
21.05.2014
138
PTFE kristalli polimer olup, termoplastik malzeme grubundandır.
Kimyasal dayanımı
ısı direnci
iyi elektrik izolasyon özelliği
aynı zamanda geniş bir sıcaklık aralığında düşük sürtünme katsayısına sahip olmasından dolayı önemli bir polimerdir.
Yüksek termal kararlığı kuvvetli C-F bağından kaynaklanır ve bu özellik teflonu yüksek sıcaklık polimeri yapar .
TEFLONUN ÖZELLİKLERİ
275
PTFE polimeri istenilen özellikleri sağlayabilmesi için oldukça yüksek molekül ağırlığında üretilmelidir.
PTFE üç farklı tip şeklinde üretilir.
Granüllü
ince toz
sulu dispersiyon
PTFE’nin Üretimi ve
Polimerizasyonu
276
21.05.2014
139
Granüllü reçinelerin geniş bir kalite aralığında üretilmesinin nedeni toz ve son ürün arasındaki kullanım özellikleri dengesini sağlamak içindir.
Dispersiyon aracısı kullanılmadığı zaman veya çok az kullanıldığı ve kuvvetli karıştırma ile yapılan polimerizasyonda daha çok granüllü reçine olarak bahsedilen çökelti reçinesi üretilir.
Granüllü PTFE, TFE’nin yalnız olduğu bir ortamda polimerizasyonu ile üretilir.
Granüllü Reçine
277
Polimerizasyon ürünü tel gibi düzensiz ve çeşitli biçimlerde üretilir. Kurutulmuş granüllü polimer akıcılık ve diğer özellikler gibi ürün ihtiyaçlarına bağlı olarak farklı parçacık boyutlarında öğütülür.
Ayrıca granüllü reçinenin tutuşmazlık özelliği taşıması önemli bir özelliğidir.
278
21.05.2014
140
Pıhtılaşmış sulu dispersiyon ile üretilen ince toz ;
• Özel Uygulamalar
• Üretim Farklılığı
Başlatıcı ve emülsyon aracıları
TFE İnce Reçineler
Sulu ortam
Hafif Karıştırma; Dispersiyon kararlılığı
İNCE TOZ REÇİNE
279
Polimerizasyon hızı ve parçacık boyutu
Parçacıkların Eldesi:
Polimerizasyonun ilk aşamasında şekillenir ve zerrelerle birlikte ilerleyerek büyürler; böylece molekül ağırlığı içindeki radikal değişimi ve dispersiyon zerreleri içindeki polimer bileşimi elde edilir.
Jel matrisi içindeki zayıf dispersiyon hızlıca yoğunlaşır ve topak içinde pıhtılaşır.
280
21.05.2014
141
Farklı kaliteleri mevcuttur.
Farklı parçacık boyutlarında ince toz üretmek için polimerizasyon işlemi ile gerçekleştirilir
Sulu dispersiyon polimerizasyonu
İşlemlerde yeterli dispersiyon aracısı kullanılır ve hafif çalkalama yapılarak sulu ortamda küçük dairesel parçacıklar yayılır.
Burada reçine parçacıklarının pıhtılaşmasından kaçınılır.
SULU DİSPERSİYON
281
İşlenmiş dispersiyon
• Kararlı hale getirilir.
• Buharlaşma ile termal yoğunlaşma yolları kullanılır.
282
21.05.2014
142
Her iki üründe yüksek molekül ağırlıklı PTFE olmasına rağmen özellikleri tamamıyla birbirinden farklıdır.
Granüllü ürün çeşitli şekillerde kalıplanarak üretilebilirken sulu dispersiyon kalıplandırılamaz,
Fakat dispersiyon kaplama yöntemi veya toz ürünü su ortamında pasta ekstrüzyona uygun toz haline dönüştürülerek üretim yapılabilir.
Granüllü reçineye kesinlikle dispersiyon kaplaması veya pasta ekstrüzyon tekniği uygulanamaz.
Granüllü Reçine ve İnce Toz Reçine KARSILAŞTIRILMASI
283
Polimerizasyon sonucu oluşan ürünler çizelge’de belirtilmiştir. Granül polimerizasyonu ile oluşan ürün çeşitleri basit reçine, iyi ayrılmış reçine, tanecikli reçine ve ön sinter reçinesidir. Dolgulu reçineler ise PTFE’nin karbon, bronz, cam elyaf gibi dolgu maddeleriyle alaşımından oluşur.
284
21.05.2014
143
PTFE’NİN YAPISI
285
PTFE zincirinin iskeletini oluşturan C-C bağları ve C-F bağları oldukça kuvvetlidir.
Flor atomları zincir üzerindeki karbon atomları üzerinde koruyucu bir kalkan oluşturur. Eğer karbon zincir iskeletine bağlı atomlar flor atomundan daha küçük veya daha genişse koruma kalkanı düzenli tek bir tip kalkan seklinde değildir.
Bu koruma kalkanı;
ana zinciri korur
düşük sürtünme
katsayısını ve yapışmazlık
özelliğini sağlayan yüzey enerjisini düşürür.
PTFE’nin Molekül Yapısı
286
21.05.2014
144
PTFE bilinen çözücüler içerisinde çözünmez, bu yüzden molekül ağırlığı olağan yöntemlerle hesaplanamaz.
Ortalama molekül ağırlığı Mn başlatıcıdan belirlenen son grup konsantrasyonu ile hesaplanır.
PTFE Molekül Ağırlığı
287
PTFE’nin kimyasal dayanımı iyidir.
Çalışma sıcaklığı aralığında sanayide kullanılan belirli asitler ve bazlara karşı dayanıklı olmasının temel nedeni atomlar arasındaki kuvvetli bağlardır.
Erimiş veya çözünmüş haldeki saf sodyum, potasyum gibi alkali metaller ve flor gazı, yüksek sıcaklık ve basınçta PTFE’ye etki eder.
PTFE’nin aşınma dayanımı yüksektir ve aşınan maddelerle çalışılan ortamlarda malzemenin PTFE ile kılıflanması aşınma problemini çözebilir.
PTFE’nin Kimyasal Özellikleri
288
21.05.2014
145
PTFE’de herhangi bir sıvı emilimi polimerin içinde sıvının dağılmasına bağlıdır. Polimer molekülleri arası gözenekler sıvı emilimi için boşluk yaratmaktadır ve bu sıvı polimere katılabilir. Bu katılma ağırlık artısına ve renk bozulmasına neden olmaktadır. Bazı asit ve bazlar 200°C’ye kadar olan tepkimelerde katılmazlar.
Sulu çözeltiler atmosferik basınçta katılma eğilimindedirler. Organik çözücülerin katılımı da düşüktür. Bu kısmen PTFE’nin nem almama özelliğinden kaynaklanır.
Kimyasalların ve çözücülerin katılımı florokarbon molekülleri içindeki kimyasal bağlara önemli katkı yapmaz. Katılma olayı degragasyon seklinde değildir. Katılma tamamen tersinir olan fiziksel bir değişimdir.
289
TEFLON TAVA MI
290
SERAMİK TAVA MI
21.05.2014
146
PTFE’nin Kullanım Alanları
291
Yüksek kimyasal, elektriksel, fiziksel, termal ve mekanik özellikleri ile PTFE tüketimi giderek artan bir polimer olarak günümüzde karşımıza çıkmaktadır.
PTFE tüketiminin yarısı elektriksel amaçlı kullanımlarda, geri kalan diğer yarısı ise kimyasal ve mekanik uygulamalarda kullanılmaktadır.
292
21.05.2014
147
PTFE kimyasal maddelere ve aşınmaya karsı dayanımı ve geniş sıcaklık aralığında kullanılabilmesi nedeniyle çok değerli bir malzemedir.
Keçe, salmastra, bant, vanalar, pompalar , sızdırmazlık elemanları
Gözenekli filtreler, kılıflı mamuller,
Laboratuar cihazları
Diyaframlar, contalar ,
Hortum, körük,
Boru bağlantı parçaları, vana ve pompa kılıfları, kazanlar, karıştırıcılardır.
Kimya Sanayinde Uygulamalar
293
Şekil 1. PTFE Pompadaki Uygulanışı
Şekil 2. PTFE Kılıflı Borular.
294
21.05.2014
148
Yüksek elektriksel dayanımı, düşük dielektriksel kayıp faktörü, ark direncinin yüksek olması ve bu özelliklerinin nem ve frekanstaki değişimlerden fazla etkilenmemesi, PTFE’ye elektrik ve elektronik sanayinde geniş bir uygulama alanı sağlar.
Uzay ve askeri güvenlik endüstrisinde bağlantı yerlerinde ,
Kablo yalıtımında ,
Trafo, anten, radar, bobin, transformatör ve muhtelif parçalarda ,
Kapasitör ve transformatörlerde hava geçirmez keçe olarak,
Yakıt hücreleri için elektrodlarda kullanılır
Elektrik ve Elektronik Sanayinde Uygulamalar
295
Şekil 4. Spektrofotometredeki PTFE Burç İzolatörleri
Şekil 5. PTFE İzolatörlü Yüksek Frekans Kablo Ekipmanı 296
21.05.2014
149
PTFE diğer mühendislik plastiklerinde bulunmayan özelliklerinden dolayı kullanımı gittikçe yaygınlaşmaktadır. Çok geniş sıcaklık aralığındaki çalışma şartları ve kimyasal dayanım özelliklerinin yüksek oluşu bu geniş kullanım oranını artırmaktadır.
Aşınma ringleri , segmanlar, sıyırıcı keçeler,
Yağlamasız yataklar ve burçlar,
Köprü, bina v.b. muhtelif inşaat sanayi için kayar yataklar ,
Muhtelif pnömatik ve hidrolik aletlerin parçaları,
Ütüler,
Gıda sanayindeki tava v.b. gibi mutfak eşyalarında PTFE kullanılır.
Diğer Sanayi Kollarındaki Çeşitli Uygulamalar
297
Şekil 6. Kompresörlerde Kullanılan Karbon Alaşımlı PTFE Aşınma Ringleri
Şekil 7. Karbon Alaşımlı PTFE Segmanlar
298
21.05.2014
150
BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ…
299
MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ
KİMYA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ
HAZIRLAYANLAR
094245024 Sema ŞİMŞEKLİ
094245035 Gözde TURHAN
094245011 Ali Ramis DÖNGEL
084240028 Burak SAĞBAZAR
21.05.2014
151
İÇİNDEKİLER
• 1)GLİSEROLÜN TANIMI VE TARİHÇESİ
• 2)GLİSEROLÜN FİZİKSEL VE KİMYASAL
ÖZELLİKLERİ
• 3)GLİSEROLÜN KULLANIM ALANLARI VE
EKONOMİSİ
• 4)GLİSEROLÜN ELDE EDİLİŞİ
• 5)GLİSEROLÜN ÜRETİMİ VE ÜRETİMDE
KULLANILAN YÖNTEMLER
GLİSEROL NEDİR?
• Gliserol, tatlı, kıvamlı,
sıvı karakterde, üç
değerli bir alkoldür.
21.05.2014
152
TARİHÇESİ
• Scheele ilk kez 1779’da zeytin
yağı ve litarj karışımını
ısıtarak, gliserini elde etmiştir.
• Sobrero 1846’da ilk kez patlayıcı Nitrogliserini
üretti ve 1868’de Nobel, bu bileşiği kizelgur
içerisinde absorplayarak, güvenli
kullanımını(dinamit) sağladı. Bu buluş gliserin
istemini artırdı.
21.05.2014
153
• Yaklaşık 1948’den bu yana gliserin,
petrokimyasal hammaddelerden, sentetik
proseslerle üretilmeye başlanmıştır.
GLİSERİNİN FİZİKSEL VE
KİMYASAL ÖZELLİKLERİ
Kimyasal İsmi 1-2-3 Propantriol
Kimyasal Formül C3H8O3
Moleküler Kütle 92.09g/mol
CAS numarası [56-81-5]
Yoğunluk 1.261 g/cm3
Akışkanlık Pa.s
Erime Noktası 18°C
Kaynama Noktası 290°C
Besin Enerjisi 4.32kcal/g
21.05.2014
154
• 1)Gliserin diğer adıyla ‘’gliserol ‘’ de olan sıvı halde
bulunan polar organik bir trihidroksi alkoldür.
• 2) Zehirli olmayan bir sıvıdır.
• 3)Su ve alkol ile her oranda karışır, asetonda çözünür.
Eter, kloroform ve benzolde çözünmez.
• 4)Hayvansal ve bitkisel yağ maddelerinin içinde
bulunur. Deriye uygulandığında lipitlerin(yağların)
yapısına katılır.
GLİSERİNİN KULLANIM ALANLARI
• 1) En çok alkit reçinesi, boya ve cila
yapımında kullanılır.
• 2)Bir çok madde için iyi bir
çözücüdür. Su çekici ve nemlendirici
özelliğe sahip olduğundan kozmetik
ve ilaç yapımında kullanılır.
• 3) Dinamit yapımında kullanılır.
Sadece nitrik asitle birleştirildiğinde
ise çok güçlü olan nitrogliserin
yapımında kullanılır.
21.05.2014
155
• 4) Tıbbi gliserin şeker hastalığında şeker olarak ayrıca dıştan deriye uygulanan merhemlerle ve kabızlıkta fitil olarak kullanılır.
• 5) Endüstride sabun ve özel dokumaların yapımında kullanılır.
• 6) Sanayi çözücüleri üretiminde kullanılır.
• 7) Gliserol gıdalarda su aktivitesi değerinin düşürülmesinde yardımcı olur.
• 8) Jelatin(selefon) kağıtlarını yumuşatmada
• 9) Tütünün nem oranını ayarlamada.
• 10) Tekstil, matbaacılık gibi alanlarda kullanılır.
KULLANILDIĞI ALANLAR VE
EKONOMİSİ • Ham gliserin üretimi, yaklaşık 136 milyon kg/yıl’dır.
• Sentetik gliserin, piyasanın %50’den fazlasını sağlar.
• Gliserin çeşitli kalitede piyasaya sunulur; USP veya CP
kaliteler kimyasal saftır ve %95’in üzerinde gliserin
ihtiva ederler, reçineler ve diğer endüstriyel ürünler için
uygundur.
• Gliserin pek çok ürünün korunmasında,
yumuşatılmasında ve nemlendirilmesinde Tablo1’de
gösterildiği gibi kullanılır.
21.05.2014
156
1962 1964 1966 1968 1976
Alkidler 32 34 32 28 27
Tütün 16 18 20 20 20
Selofan 23 23 20 17 18
Patlayıcılar 7 7 10 10 11
İlaçlar ve Tuvalet
Malzemeler(Diş
Macunları Dahil)
16 21 23 24 25
Monogliseridler ve
Diğerleri
7 10 14 16 18
Üretan Köpükleri … 5 5 6 7
Triasetin … 4 5 5 5
Çeşitli 16 10 19 12 18
Toplam 113 131 147 138 150
Kullanıldığı
Endüstri
Kullanım Yüzdesi
ABD
(160000TON/YIL)
AVRUPA
(1900000TON/YIL)
JAPONYA
(50000TON/YIL)
ÇİN
80000TON/YIL)
İlaç 39.5 23.1 34 5.2
Tütün 15.8 2.5 5.3 7.3
Gliserintria
setat
_ 14.4 _ _
Gıda 14.5 5.6 _ _
Polieter 10.5 13.1 11.6 5.2
Boya 9.2 13.1 19.5 49
Selofan 2 4.4 3.8 1.5
Dinamit 0.6 3.1 1.9 3.1
Diş Macunu _ _ _ 16
Kozmetik _ _ _ 6.3
Diğerleri 7.9 20.6 23.9 7.2
21.05.2014
157
GLİSERİNİN ŞARAPLARDAKİ
ÖNEMİ • Şarap mayası olan Saccharomyces
cerevisiae’nın yüksek veya düşük
miktarda gliserin üretiminin içki
endüstrisinde şarap kalitesi açısından
oldukça önemli olduğu kabul
edilmektedir.
• Gliserin, Şarapta fermantasyon
sırasında üretilen bir yan ürün olup,
etanol ve karbondioksitten sonra
derişimi en yüksek olan ürün olarak
kabul edilmektedir.
GLİSERİNİN İLAÇ VE KOZMETİK
SEKTÖRÜNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
21.05.2014
158
ELDE EDİLİŞİ
• Propilenden (CH2=CH-CH3)
klor ile alil klorür elde edilir.
Bu maddenin hipoklorit asidi
ile muamele edilmesinden
sonra su ile reaksiyona
sokulmasıyla gliserin elde
edilir.
GLİSEROL ÜRETİMİ
1)Sabun üretimi için, gliseridlerin(katı ve sıvı yağlar)
sabunlaştırılmaları.
2)Yağ asidlerinin üretimi için, katı ve sıvı yağların
parçalanmaları veya hidrolizinden
3) Propilenin klorinasyonu ve hidrolizinden, ayrıca
petrokimyasal hidrokarbonların diğer
reaksiyonlarından.
Yeni prosesler (2 ve 3) gliserinin üretim fiyatını
düşürmüştür!
21.05.2014
159
• Doğal ve sentetik gliserin üretimi, aşağıdaki şekilde üretim adımlarına bölünebilir.
• Hidrolizörün tatlı suyundan
• Derişikleştirme için (çok kademeli) buharlaştırma
• Durultma ile saflaştırma
• Vakumda Su Buharı Distilasyonu
• Kısmi Kondenzasyon
• Renk Giderme( Ağartarak,)
• Süzme veya İyon-değişimi ile saflaştırma
•
• Petrokimyasal Maddelerden
• Propilenin saflaştırılması
• Alil Klorüre klorlandırma
• Saflaştırma ve Distilasyon
• Hipokloröz ile klorlandırma
• Gliserine Hidroliz
• Distilasyon
21.05.2014
160
PETROLDEN SENTETİK GLİSERİN ●Gliserin pazarlarının giderek büyümesi
● Sabunun bir kardeş ürünü olması ve
sabun üretimine bağımlı bulunması
Bu trihidroksi alkolün üretimi için
başka yöntemlerin de araştırılmasını
özendirmiştir.
● Petrol endüstrisinin
dubutanizörlerinden ele geçen
propilenden gliserin üretimi yöntemi,
Shel Development Co. Kuruluşu için
geliştirilmiş ve 1948 Kimya
Mühendisliği Başarı ödülü almıştır.
• Propilen, alil klorür üretimi için, 1 atm basınç ve 510°C’da
klorlanır ve birkaç saniye içerisinde %85’den yüksek bir
teorik randımanla(propileni esas alan) olay gerçekleşir.
• Vinil klorür, bir kısım disubstitüe olefinler, bir kısım 1:2
ve1:3 dikloropropanlar da meydana gelirler.
• Alil klorürün hipoklorit asidi ile 38°C’da reaksiyona
sokulması,gliserin diklorhidrin (CH2Cl.CHCl.CH2OH)
meydana getirir ve bu da, 96°C’da %6’lık Na2CO3 çözeltisi
ile doğrudan gliserine hidrolizlenebilir; fakat bu, iki mol
kostik soda gerektirir.
• Daha ekonomik bir işlem, daha ucuz olan kalsiyum
hidroksitle reaksiyona sokmak ve sıyırma(striping)
kolonundan, epiklorhidrini baş ürün olarak almak
şeklindedir. Epiklorhidrin, monoklorhidrine kolaylıkla
hidrate edilebilir ve daha sonra, kostik soda ile gliserine
hidrate edilir.
21.05.2014
161
REAKSİYONLAR
• CH3CH=CH2+Cl2 →CH2ClCH=CH2+HCl (verim %85)
• CH2ClCH=CH2+HOCl→CH2ClCHClCH2OH (verim %95)
• CH2ClCHClCH2OH+2NaOH→CH2OHCHOHCH2OH+2NaCl
• Alil klorürden başlayan tüm gliserin verimi %90’ın üzerindedir. !
Propilenden gliserin üretimi için Shell, diğer bir proses
geliştirmiştir.
• Bu proses de, aşağıdaki reaksiyonlar meydana gelir.
• İzopropil alkol ve propilen, aseton ve gliserin(akrolein üzerinden)
oluştururlar.
• Verimleri de iyidir.
• CH3.CHOH.CH3+hava katalizör CH3.CO.CH3+H2O2
• CH3CH=CH2+ hava katalizör CHO.CH=CH2+H2O
• CHO.CH=CH2+H2O2 katalizör CHO.CHOH.CH2OH H2 CH2OH.CHOH.CH2OH
21.05.2014
162
Gliserin sentezi yapan kuruluşlar, aşağıdaki listede
verilmiştir;
ÜRETİCİLER HAMMADDE 1973 KAPASİTESİ
1980 KAPASİTESİ
SHELL
PROPİLEN
79.27
90.60
DOW
PROPİLEN
54.36
67.95
ATLAS
HEKSOZLAR
11.32
15.85
FMC
PROPİLEN OKSİD
18.12
27.18
OLİN
PROPİLEN
18.12
27.18
• DİĞER YÖNTEMLERLE ÜRETİMİ
21.05.2014
163
MAYALAR TARAFINDAN GLİSERİN
ÜRETİMİ • Gliserin mayalarda glikoliz sırasında oluşan
bir ara ürün olan dehidroksiaseton fosfattan 2
basamaklı sırasıyla gliseroltrifosfat hidrojenaz
(gdp) ve gliserol trifosfataz(gpp) enzimleri
tarafından katalizlenen bir reaksiyon ile
üretilmektedir.
• Her iki enzimin de ikişer izoenzimi
bulunmaktadır.
• Bu izoenzimlerin ozmotik koşullarda görev
yapan Gdp1p ve Gpp2p ile normal koşullarda
işlev gören Gdp2p ve Gpp1p oldukları
belirtilmektedir.
MAYALARDAN GLİSERİN ÜRETİLMESİ
AMACIYLA KULLANILAN PROSESLER • Sülfit Alkali Kontrollü Proses: Gliserin üretiminde bilinen en eski
yöntemlerden biri sülfit kontrollü proses olup, I. Dünya savaşında
sıkça kullanılmıştır.
• Bu prosesin temeli ilk kez Neuberg tarafından keşfedilmiş olup
asetaldehitin sodyum sülfite bağlanması ve asetaldehit-sülfit
kompleksini oluşturmasına dayanmaktadır. Tepkime aşağıdaki
gibidir;
• CH3CHO +Na2SO3 + 2H3O→ CH3CHO.NaHSO3 +NaOH
Asetaldehit Asetaldehit-Sülfit Kompleksi
21.05.2014
164
• Glikoliz sırasında ortamda sülfitin yokluğunda
asetaldehit etilalkole indirgenmektedir.
• Bir elektron alıcısı olan asetaldehit sülfitle
bağlandığı zaman Embden-Meyerhof-
Parnas(emp) yoluyla oluşan diğer trioz olan
dihidroksiasetonfosfat (DHAP) temel elektron
alıcısı olarak görev yapmakta ve gliserine
indirgenmektedir. Prosesin tam tepkimesi
aşağıda verilmektedir;
C6H12O6+ Na2SO3 + H2O →
NaHCO3.CH3CHCO.NaHSO3+ C3H8O3
• Pratikte etilalkol üretimi yönündeki tepkimelerin
tamamen durdurulması için ortamdaki bütün
asetaldehitin sülfit ile bağlanması gerektiğinden işlem
için aşırı miktarda sodyum sülfit gerekebileceği
bildirilmektedir.
• Bunun da yöntemin ticari ölçekte uygulanmasını pratik
olmaktan uzaklaştıran en önemli sebep olduğu
belirtilmektedir.
21.05.2014
165
BAKTERİLER TARAFINDAN
GLİSERİN ÜRETİMİ • Bacillus Subtilis tarafından gliserin üretimi ilk
kez 1945’te keşfedilmiştir.
• Ancak bu proseste başka bir fermantasyon ürünü
olan 2-3 bütadiolün de elde edildiği bilinmektedir.
• Tepkime aşağıdaki denklemde görüldüğü gibi
gerçekleşir.
• 3C6H12O6→2CH3CHOH.CH.OHCH3+ 2C3H8O3 +4CO2
• Glikoz 2-3 Bütandiol Gliserin
ALGLER TARAFINDAN
GLİSERİN ÜRETİMİ • Algler tarafından gliserin üretimi bugün spesifik
klimatik koşullar gerektirdiğinden tercih edilen bir yol
olmamakla birlikte güneş ışığı dışında çok az enerji
gerektirdiğinden en ucuz proses olarak belirtilmektedir.
• Uygun koşullarda dunaliella ve Astermonas gibi yeni
yeşil alg türlerinin kuru ağırlıklarının %50’si kadar
gliserin üretebildikleri belirtilmektedir.
• Bu prosesin en avantajlı yönü olarak doğrudan güneş
enerjisinin kullanılması ve yan ürün olarak hayvan
yemiyle B-Karotenin üretilmesi gösterilmektedir.