İngİltere’nİn ortadoĞu polİtİkasi · İngİltere’nİn ortadoĞu polİtİkasi zeli̇ha...

13
İNGİLTERE’NİN ORTADOĞU POLİTİKASI Zeli̇ha Sağlam Giriş İngiltere, uluslararası ilişkilerde kendi çıkarlarını koruma veya taleplerini karşı tarafa kabul ettirme konusunda sahip olduğu maddi ve manevi potan- siyeli iyi kullanan bir aktördür. Dış siyasetinde ticaretini korumaya ve genişletmeye, ekonomik gelişmeyi teşvike, küresel çıkarlarının güvence altına alınmasına, yakın çevresinin korunmasına ve stratejik ortaklıklar kurmaya çalışmak- tadır. Bu hedeflere ulaşmak için de yumuşak gücü ve gerektiğinde sert gücü kullanmaktadır. Bir sömürge ülkesi olan İngiltere, Fransa ile Ortadoğu’yu bölüşmüş ve bölge içinde kendin- ce sınırlar çizmişti. 1900’lü yılların ortalarında Ortadoğu ülkeleri tek tek bağımsızlıklarına kavuş- tu. Fakat dünya 1945’ten sonra yeni bir sürece gir - di. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle İngiltere ve Fransa’nın dünya siyasetinden çekilmesinden sonra, dünya kesin çizgileriyle (1945-1947) ABD ve Sovyetler Birliği’nin çevresinde iki kutuplu bir yapıya dönüştü. Bu dönemden sonra İngiltere’nin çıkarları ABD çıkarları ile iç içe girdi. Bu ku- tuplaşma, güçler dengesini doğurdu, büyük ve orta büyüklükteki devletlerin hemen hepsi bu iki blok içinde toplandı. Dünya siyasetinde merkezî rol oynayan Ortadoğu, Soğuk Savaş döneminde gücü elinde tutmak isteyen tarafların çıkar çatış- malarına sahne oldu. Temel enerji kaynağı olan petrol ve gazın bölgede bol miktarda bulunması Ortadoğu üzerinde etki kurma mücade- lesini körükledi. Petrol, Ortadoğu’daki mücadelenin temel sebeplerinden biri oldu. Bu çalışma İngiltere’nin Ortadoğu’da yer almaya başladığı dönemden bugüne, çıkarları doğrultu- sunda bölgeyi şekillendirmek istemesine, bölgede bir aktör olarak etkisine ve Arap ayaklanmalarıyla bölgede aldığı pozisyona değinmektedir. 1 Araştırma 02

Upload: others

Post on 16-Jan-2020

16 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

İNGİLTERE’NİNORTADOĞU POLİTİKASIZeliha Sağlam

Giriş

İngiltere, uluslararası ilişkilerde kendi çıkarlarını koruma veya taleplerini karşı tarafa kabul ettirme konusunda sahip olduğu maddi ve manevi potan-siyeli iyi kullanan bir aktördür. Dış siyasetinde ticaretini korumaya ve genişletmeye, ekonomik gelişmeyi teşvike, küresel çıkarlarının güvence altına alınmasına, yakın çevresinin korunmasına ve stratejik ortaklıklar kurmaya çalışmak- tadır. Bu hedeflere ulaşmak için de yumuşak gücü ve gerektiğinde sert gücü kullanmaktadır.

Bir sömürge ülkesi olan İngiltere, Fransa ile Ortadoğu’yu bölüşmüş ve bölge içinde kendin-ce sınırlar çizmişti. 1900’lü yılların ortalarında Ortadoğu ülkeleri tek tek bağımsızlıklarına kavuş-tu. Fakat dünya 1945’ten sonra yeni bir sürece gir-di. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle İngiltere ve Fransa’nın dünya siyasetinden çekilmesinden sonra, dünya kesin çizgileriyle (1945-1947) ABD

ve Sovyetler Birliği’nin çevresinde iki kutuplu bir yapıya dönüştü. Bu dönemden sonra İngiltere’nin çıkarları ABD çıkarları ile iç içe girdi. Bu ku-tuplaşma, güçler dengesini doğurdu, büyük ve orta büyüklükteki devletlerin hemen hepsi bu iki blok içinde toplandı. Dünya siyasetinde merkezî rol oynayan Ortadoğu, Soğuk Savaş döneminde gücü elinde tutmak isteyen tarafların çıkar çatış-malarına sahne oldu. Temel enerji kaynağı olan petrol ve gazın bölgede bol miktarda bulunması Ortadoğu üzerinde etki kurma mücade- lesini körükledi. Petrol, Ortadoğu’daki mücadelenin temel sebeplerinden biri oldu.

Bu çalışma İngiltere’nin Ortadoğu’da yer almaya başladığı dönemden bugüne, çıkarları doğrultu-sunda bölgeyi şekillendirmek istemesine, bölgede bir aktör olarak etkisine ve Arap ayaklanmalarıyla bölgede aldığı pozisyona değinmektedir.

1

Araştırma 02

32 Araştırma 02

İngiltere’nin Dış Siyaset Hedefleri ve Ortadoğu ile İlişkisi

İngiltere koloni döneminden 2. Dünya Savaşı’na ka- dar kendi istikrarı için küresel dengeleri gözetmeye çalışmıştır. İngiltere’nin dış siyasetindeki hedefler; ticaretin korunması ve genişletilmesiyle ekonomik gelişmeyi teşvik, küresel çıkarların güvence altına alınması, yakın çevrenin korunması ve stratejik ortaklıklar kurulmaya çalışılması, son olarak da bir- birlerine gittikçe entegre olan dünyanın kontrol altına alınmaya çalışılması olarak sıralanabilir.1

İngiltere her zaman Ortadoğu’da başat aktörler-den biri oldu. Öyle ki Ortadoğu2 kavramını ilk olarak Amerikan deniz tarihçisi Alfred Thayer Mahan tarafından 1902’de kullanıldıktan sonra, İngiliz gazetesi The Times’ın dış politika editörü Valentine Chirol, Basra Körfezi’nin stratejik öne-mini, Almanya’nın bölgede inşa etmeye çalıştığı Bağdat demiryolunun Basra’ya kadar uzatılma-sının İngiltere’nin bölgede ve Asya’daki çıkarla-rına vereceği zararları anlattığı birkaç yazısına “Ortadoğu’nun Problemleri” başlığını koyarak kavramın kamuoyunda benimsenmesine katkıda bulundu.3

18. yüzyılda başlayan Asya çalışmalarıyla bölge mercek altına alınmış kültürü, dili ve dini ant-ropoloji bilimiyle incelenmiştir. Arap ve İslami olanın örgütlü bir biçimde incelenmesi, öğretil-mesi ve varılan sonuçları bir kuşaktan diğerine iletebilecek kurumların oluşturulması daha sonra başladı. Bengal’in Britanya’ya ait yeni bölgesin-de, Sir William Jones (1746-94) Hindistan’daki Hindu kültürünün yanı sıra Müslüman kültürünü araştırmak için pek çok örneğin ilkini oluştu-ran bir Asya derneği kurdu.4 Ayrıca Batılı güçler kendi kazanımlarını bir üstünlüğe dönüştürerek Doğu’ya karşı kullanmaya başlamışlardı. 1910’da Avam Kamarası’nda Arthur James Balfour’un konuşmasındaki şu sözleri Batı’nın Doğu algısını göstermektedir: “Doğulu ulusların tarihine bir bakın, kendi kendini yönetim konusunda hiçbir ize rastlamazsınız. Bizim işimiz yönetmekse, minnet-tarlık görsek de görmesek de, onlara sağladığımız nimetler hakkında bir fikirleri olsa da olmasa da yönetmek görevimiz.”5

1. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere imparator- luk için karasal olarak genişlemeye önem verdi. Churchill İngiltere’nin güvenliği için Ortadoğu’yu stratejik ve ekonomik amaçlarına ulaşacağı hayati öneme sahip bir yer olarak görmüştü. İngiltere Hindistan’a bağımsızlık tanıdığı 1947’de deko-lonizasyon sürecine girmiş fakat Ortadoğu’ya imparatorluğunun son kalıntıları olarak çok daha fazla önem vermeye başlamıştı. İngiltere’nin gü-venlik planı bölgede Körfez ülkeleri; Umman, Kuveyt, Bahreyn ve Mısır’ı kontrol altına almaktı ve bu sebeple Ortadoğu’ya odaklandı. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’nin çıkarları ABD çıkarları ile iç içe girdi.6 Dünyanın en büyük gaz ve petrol rezervleri Ortadoğu’da bulunuyor. Bu sebeple özellikle Batılı ülkeler başta olmak üzere dünyada artan enerji ihtiyacını karşılamak isteyen güç odakları bölgeye nüfuz etme yarışına girdi.

Ortadoğu’nun İngiltere Çıkmazıİngilizlerin tarih boyunca güç mücadelesinin önemli merkezlerinden biri olan Ortadoğu’ya tam anlamıyla girişi 1. Dünya Savaşı’nda, Osmanlı Devleti’nin savaşa dâhil olmasıyla gerçekleşti. İngiliz gücünün temeli ticarete dayandığından ticaret yollarının ve stratejik noktaların ele geçiri-lerek güvence altına alınması İngiltere için hayati öneme sahipti. Bu bakımdan Akdeniz’de Kıbrıs, Mısır’da ise Süveyş Kanalı İngilizlerin stratejik önceliğini oluşturdu. Savaş boyunca Osmanlı ve İngiliz orduları arasında çok çetin mü- cadelelere şahit olan bölge savaş sona erdiğinde çoğunlukla İngilizlerin kontrolüne geçti.7

Ortadoğu bölgesi, Hindistan yolunu açtığından İngiltere için önemliydi.8 İngiltere’nin 19. yüz-yıldaki stratejik çıkarları Hindistan’ı, dolayısıyla Hindistan’a ve diğer sömürgelere giden ulaşım hatlarını korumak ve ticari üstünlüğünü devam ettirmekten geçiyordu. İngiltere bu amaçlara ulaşmak için Osmanlı Devleti ve İran’ın Rusya karşısında bağımsızlığını ve bütünlüğünü savun-mak, tampon devletler olarak kalmalarını temin etmek için çalıştı.9

32 Araştırma 02

1.Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere hükümeti Sömürgeler Bakanlığı bünyesinde Middle Eastern Department adıyla bir idari teşkilat kurdu. 2. Dünya Savaşı sırasında Kahire merkezli Ortadoğu Hava Komutanlığı (Middle East Air Command) adıyla bir birim oluşturuldu ve İngiltere’nin böl-gedeki mandaları olan Filistin, Mavera-i Ürdün ve Irak’ın yanı sıra Aden ve Malta da buranın kontrolüne verildi. İran ve Eritre de bu komutan-lığın kontrol alanına dâhil edildi.10

Mısır’da ortaya çıkan Mehmet Ali Paşa soru-nunda Osmanlı’nın yanında yer alan İngiltere, Rusya’nın yayılmasını önlemek için o dönemde Osmanlı’ya desteğini esirgemedi. 1853’te Kırım Savaşı Rusya’nın İngiltere’ye yaptığı Osmanlı topraklarının paylaşılması teklifinin reddedilme-sinden sonra Rusya’nın bu işe tek başına kalkış-masından dolayı patlak verdi. Buna razı olmayan İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı Devleti’ne destek olması karşısında direnemeyen Rusya, durdurul-muş ve 1856’da imzalanan Paris Antlaşması ile savaş sona ermişti. Rusya’nın İngilizlerin teklifi kabul etmemesinin sebebi, Ortadoğu’ya yerleşecek Rusya’nın kendi çıkarlarını tehdit edeceği endi-şesiydi. Palnerstone’nın dediği üzere “Hindistan yolunun emniyetini korumak.”11 en önemli hedef-ti. İngiltere Malta, Aden ve Kıbrıs’ı ele geçirdi, 1875’te Süveyş Kanalı hisselerini satın aldı.12

1882 yılında Mısır’ı işgal etti. Bu işgal modern çağın en önemli sömürgecilik olaylarından biri olarak kabul edilmektedir. Mısır’ın on yıllar bo-yunca ekonomisine çekidüzen verilmesine imkân sağlayan, ülkenin siyasal liderliğinin oluşmasında büyük etkisi olan ve 20. yüzyılın ilk yarısında Mısır (ve İngiliz) politikalarını etkileyen anti-em-peryalist milliyetçi hareketin odak noktasıdır. İngiltere Mısır’ı Süveyş Kanalı’nı güvence altına almak, Mısır’ın siyasi ve mali istikrarını sağla-mak, çağın imparatorluk yarışması bağlamında da ülkeyi Fransızlara kaptırmamak için işgal etmişti.13 İngiltere’nin işgaline uğrayan Mısır yeni Arap edebiyatının da merkezi hâline geldi ve Arap edebiyatı Osmanlı dünyasının Ara- pça konuşan diğer bölgelerine Kahire’den yayıldı. Böylece Arap edebiyatının seçkinleri arasında dile dayalı bir millî uyanış yaşandı.14 İngiltere dokuma

sanayisi için buradaki pamuk üretimine özel bir önem vermeye başladı. Pamuk üretimi sulama olmadan gerçekleşmeyeceği için Nil Nehri’nin Mısır’a ulaşmadan önce yukarı kıyıdaşlar tara-fından kullanılmasının önüne geçecek uluslara-rası düzenlemeler yaptı.15 İngiltere 1885 Berlin Konferansı’ndan sonra Nil Nehri’nin bütünlüğü-nü korumak için Mısır’dan güneye inip Sudan’ı da ele geçirmek istedi. Burada Müslümanların direnişiyle karşılaşan İngiltere bir süre Sudan’a dokunmasa da 1896’da ülkeyi işgal etti. Böylece Afrika’nın kuzeyinde İskenderiye’den güneyinde Cape Town’a kadar geniş bir şerit hâlinde uzayan büyük bir sömürge imparatorluğu kurdu.16

Öte yandan İngiltere ve Fransa’nın 1916 yılın-da imzaladıkları gizli anlaşma Sykes-Picot17 ile Osmanlı’ya ait topraklar masa başında bölüşül-dü; Lübnan ve Suriye Fransa’nın, Ürdün ve Irak İngiltere’nin kontrolüne bırakılırken, Kudüs ulus-lararası yönetimin kontrolüne verildi. Bu anlaşma ile 400-500 yıl boyunca siyasi, iktisadi, idari ve kültürel bütünlük arzeden bölge dış müdahaleyle parçalandı.

İngiltere Osmanlı’nın parçalanmak üzere olma-sını kullanarak Arap âlemini de Osmanlı’ya kar-şı ayaklandırma çabasına girişti. Mekke şerifi Hüseyin ile temasa geçti ve bir anlaşma yaptı. Hüseyin Arap Yarımadası, Irak ve Suriye’yi içine alacak bağımsız bir Arap devleti kurmak isteğini bildirdi. Lübnan hariç bütün istekler İngiltere ta-rafından kabul edildi. Fakat söz verilen bu yerler Fransa’yla paylaşılmış ve İngiltere Şerif Hüseyin’e karşı iki yüzlü bir oyun oynamıştı. Aynı zaman-da İbni Suud’la da anlaşma imzalayan İngiltere, Basra Körfezi’nin güney kıyılarında İbni Suud’un bağımsızlığını tanıdı. İbni Suud Basra Körfezi’nde İngiltere’yi rahat bıraktığı için Irak’taki muha-rebeler kolaylaşmıştı. Şerif Hüseyin kendisini Arabistan kralı ilan etti ve İngiltere tarafından tanındı.18

Ortadoğu’da Yeni Oluşan Ülkeler İngilizler ve Fransızlar Akdeniz’den İran’a ve Körfez’e kadar 19. yüzyılda uygulamaya baş-ladıkları ulusdevlet modelini Ortadoğu’da yeni oluşturulmak istenen yapılar üzerinde devreye

54 Araştırma 02

sokmuşlardı. Fakat bölgenin kültürü, yapısı, ge-leneği, dini Batı’nın bu dayatmasına uygun de-ğildi. Bu dayatmacı politikalar sonucunda Arap dünyasında parçalanma hızlandı, Araplar kendi aralarında da bölündü. Çizilen suni sınırlarla irili ufaklı 16 devlet kuruldu.

1918 yılında Osmanlı’nın toptan çökmesi, Britanya ve Fransa’ya istedikleri gibi hareket edebilecekler- ini hissettikleri kısa bir dönem sundu. Bu dönem iki istilacı Hristiyan devlet için hayal edilmesi zor bir şeydi. Fransa Kilikya ve Adana’yı işgal etmiş, Britanya güçleri Çanakkale Boğazı’nın yöneti-mini ele geçirmiş ve Batı müttefik güçlerinden İtalya da Antalya’ya çıkmıştı.19

İngiltere Irak’ı işgal ettiğinde Irak milliyetçiliğiyle karşılaştı ve ilişkilerini anlaşmalar üzerinden götürdü. Böylece Irak iç ve dış işlerinde geniş yetkilere sahip olmuştu. Milliyetçilik hafifle-memişti, yeni anlaşmalar yapıldı ve nihayetinde 1930’da Irak bağımsızlığını kazandı. Bundan son-ra İngiltere ile Irak dış politikada daima birbirleri-ne yardım etti. 1932’de Irak Milletler Cemiyeti’ne üye oldu. Lakin İngiltere bölgede Kürt meselesi ve mezhepler sorununu canlı tuttu. Türkiye’nin üzerinde hak iddia ettiği Musul anlaşmazlığı sırasında Doğu Anadolu’da Kürt ayaklanmasını kışkırttı.20

İran üzerinde ise Rusya ile yarışa girdi ve 1901’de İran’la bir imtiyaz anlaşması yaptı. 1932 yılında İran’daki Abadon petrolleri üzerinde hak iddia eden ve öncesinde yapılan imtiyaz anlaşmasını fesheden Rıza Pehlevi’yle aralarında gerginlik başlayınca Basra Körfezi’ne donanma gönderdi. Milletler Cemiyeti ile sorun çözüldü ve 1933’te İngiltere İran ile Anglo-Persian Şirketi (Anglo Persian Oil Company/ APOC) arasında yapılan anlaşma ile alacağı hissel- eri artırdı.21 Fakat İran 2. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’nin ödediği parayı az bularak anlaşmanın değiştirilmesini istedi. 1949’da İran petrolünün millileştirilmesi fikri ortaya atıldı ve bu plan 1951’de gerçek-leşti. Amerika’nın arabuluculuğuyla APOC ile Amerikan petrol şirketlerinin oluşturduğu bir komisyon ile İran arasında 1954’te bir an-laşma imzalandı ve İngiltere %40 hisse aldı.22

Şah’ın Körfez kuşağında üstlendiği askerî so-rumluluğun temeli Ekim 1971’de İran, ABD ve İngiltere arasında bağıtlanan gizli bir anlaşmaya dayanıyordu: Buna göre İran silahlandırılacak ve “Körfezin jandarması” olarak Hint Okyanusu’na kadar uzanan bölge için kullanılabilir bir duru-ma getirilecekti. Böylelikle Sovyetler Birliği’nin Hint Okyanusu’ndaki varlığı karşılanmak iste-niyordu.23 Ortadoğu toprakları üzerinde kaynak kapma yarışının önemli aktörlerinden bir diğeri Rusya’dır. Tarih İngiliz dış politikasının Rusya’yı çevreleme üzerine inşa edildiğini gösterir; bu çerçevede İran iki gücün mücadele alanlarından biridir. Dolayısıyla İngiltere’nin sıkıntısı İran’la değil daha çok Rusya iledir, sebebi muhtemelen bu ülkenin AB’nin bütünüyle değil içlerinden bazılarıyla mesela Almanya’yla “daha yakın” ilişki içine girmiş olmasıdır.24

Bir İngiliz Mirası: İsrailİngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth Na- tions)’nun savunması açısından Filistin’in öne-mine dair Başbakanlık tarafından Genel Kurmay Başkanlığına sorulan soruya, Hava Kuvvetleri Komutanı Lord Tedder, gelecekte İngiliz Milletler Topluluğu’nun savunmasının üç ana ihtiyaca bağlı olduğunu, ilkinin İngiltere’nin de içinde bulun-duğu Birleşik Krallık ana adasının savunulması ve buranın bir saldırı üssü olarak geliştirilmesi, ikincisi denizlerdeki ulaşım ve iletişim ağı-nın devamlılığının sağlanması ve son olarak da Sovyetler Birliği’ne karşı bir savunma ve saldı-rı üssü olarak Ortadoğu’da İngiliz nüfuzunun ve pozisyonunun devam etmesiydi.25 İngilizler, Suriye ve Filistin cephesini çökertmek için Şerif Hüseyin’e Suriye, Irak, ve Hicaz’ı içine alan ba-ğımsız bir Arap ülkesi vadetti. Öte yandan 2 Kasım 1917’de Bal-four Deklarasyonu olarak tanınan bir mektupla da Siyonistlere Filistin’de bir “millî vatan” sözü verdi. Böylece İsrail’in kuru-luşu için gerekli zemin hazırlanarak günümüzde “Filistin Davası” olarak bilinen olayların temeli de atıldı.26 İngilizlerin destekleriyle Avrupa’dan Filistin’e bir Yahudi akını yaşandı. İsrail’in 1948 yılında kurulmasıyla sorunlar katlanarak büyü-meye başladı, bölgeye yapılan dış müdahaleler ise her zaman problemleri ağırlaştırdı.

54 Araştırma 02

2. Dünya Savaşı sırasında artık Arap milliyet-çiliği, İngiliz düşmanlığı etrafında birleşti ve İngilizler aşama aşama bölgeden çekilmeleri ge-rektiğini istemeyerek de olsa kabul etti. Süveyş Kanalı ve Ortadoğu petrolü, İngiltere için hayati öneme sahip unsurlardı ancak İngiltere bunları kontrol edebilecek güçten yoksundu. Dolayısıyla artan Amerikan etkisi karşısında çaresiz kaldı. İngiliz dış politikası ne Filistin’de ne İran’da ne de Mısır’da iyi bir sınav veremedi.27

1956 Süveyş Kanalı SorunuSüveyş Kanalı28 İngiltere’ye petrol bölgelerine ulaşabileceği kısa deniz yolunu sağlıyordu. Bu nedenle İngiltere her zaman kanalın kontrolünü elinde tutmaya çalıştı. Fakat Süveyş Kanalı her iki dünya savaşında da saldırıya maruz kaldı. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere kanalı korumak için İngiltere ve Hindistan güçlerini himayeci ola-rak belirledi. Londra’da yapılan bir Anglo-Mısır Antlaşması’yla 1936’da Mısır’a bağımsızlık verildi fakat İngiltere’nin finansal ve stratejik çıkarlarını korumak için askerî birliğini Süveyş Kanalı’nda tutacağını Mısır’a kabul ettirdi.29 Mısır’da bulunan İngiliz kuvvetleri Arap milliyetçiliğini de körük-ledi. Mısır 1951’de İngiltere ile yaptığı anlaşmayı feshetti. Sudan da anlaşmazlık konusu olmuştu. 1953’te İngiltere ile yapılan anlaş- mayla Sudan’a üç yıl içinde bağımsızlık verilmesine karar verildi. 1956’da İngilizler Mısır’dan çekilmeye karar verdi. Mısır’da Cemal Abdünnasır Sovyetler’e yakın bir politika izlemiş, buna da Batı’nın kendisine silah satmamasını sebep olarak göstermişti. Ayrıca bu dönemde Büyük Asvan30 Barajı inşaatı için Batı’dan yeterli desteği bulamayan Mısır, Süveyş Kanalı’nı millîleştirdi ve kanalı işleten İngiltere ile Fransa ortak şirketine el koydu. İngiltere ve Fran- sa kanalın kontrolünün Sovyetler’e geçme-sinden korktukları için bir komplo hazırlamış ve İsrail’in Mısır’a saldırmasına sebep olmuşlardı.31

Basra’dan satın alınan petrol için kanal oldukça önemliydi. İsrail Mısır’a saldırmıştı, kanalı işgal etmek isteyen İngiltere ve Fransa Nasır’a asker göndererek savaşı durdurabileceklerini söyledi. Nasır bunu kabul et- meyince İngiltere ve Fransa da savaşa dâhil oldu. ABD’nin bu gelişmelere tepki vermesiyle İngiltere ve Fransa bölgeden

çekildi. Süveyş Kanalı için yapılan savaşın en önemli sonucu İngiltere, Fransa ve İsrail’in Mısır’ı askerî yenilgiye uğratması ve Nasır’ın çöküşünü getirmesiydi.

Arap Ayaklanması ve İngiltere’nin Bölge Üzerindeki SiyasetiTunus’ta başlayan ve 2011 Ocak ayında zirveye ulaşan halk hareketleri Sykes-Picot düzeninin ye-niden sorgulanması olarak da yorumlanmaktadır. Arap dünyasının kendi iç dinamikleriyle başlayan bu hareketler Arap dünyası denen jeopolitik alanın sun- duğu düzen ve o düzenin ürettiği düzenler, Sykes-Picot Antlaşması sonrası oluştu.32 Arap ayaklanması, Ortadoğu’daki ülkelerin iç siyaset dengelerini alt üst ederken bölgesel dengelerin; sömürge döneminde inşa edilen ve sonrasında statükonun bölge ülkel- erdeki hâkimiyetlerinin de sorgulanmasını sağladı. Bu anlamda bugün Ortadoğu’nun son yüzyılda en karışık dönemden geçtiği söylenebilir.

İngiltere Başbakanı David Cameron, Birleşmiş Mil- letler 66. Genel Kurulu toplantısında Kuzey Afrika’da ve Ortadoğu’da Arap Baharı olarak ortaya çıkan sürecin bir fırsat olduğunu ve bu sürecin gelişmesine bütün dünyanın yardımcı olması gerektiğini söyledi. Cameron, İngiltere’nin bu sürece sosyal ve ekonomik olarak her türlü desteği vermeyi hazır olduğunu ve Filistin so-rununun iki devletli modelle çözülebileceğini belirtti.33 The Times gazetesi Arap ayaklanmaları başladıktan sonra, 2011 Şubat-Haziran döneminde İngiltere’nin Libya, Bahreyn, Suudi Arabistan gibi ülkelere silah ihracatının 22,2 milyon ster-linden 30,5 milyon sterline çıktığını kaydetti. Bu silahların, suikast silahı olarak da bilinen keskin nişancıları, tüfekleri, hafif makineli tüfekleri kapsadığı bildirildi.34 Suudi Arabistan, 2012 Mayıs ayında 72 Eurofighter Typhoon savaş uçağı satın almak için İngiltere ile 3 milyar dol- arlık anlaşma imzaladı.35

İngiltere petrol çıkarlarını korumak için Ortadoğu’daki ve Afrika’daki hükümetlerle sıkı ilişkilere her zaman önem verdi. Petrol şirketi Shell, rakiplerini geride bıraktı ve 2004’te Tony Blair’in Afrika’nın en büyük petrol rezervlerine

76 Araştırma 02

sahip Libya’ya ilk ziyaretinde gaz için 1 milyar dolara anlaşma imzaladı.36 İngiltere’nin Arap ülkeleriyle ilişkilerinde pragmatik bir dış politika izleyen Başbakan David Cameron döneminde “ti-cari diplomasi” kavramı önem kazandı. Cameron hükümetine göre ulusal güvenlik çıkarları siyasi aktörlerle kurulacak ticari iş birlikleri yoluyla sağlanabilmektedir. Fransa ve İngiltere, Libya’daki performansları karşılığında Shell, BP, Eni ve Total’in sözleşmelerinin devamı için ayrıcalık kazandı. Bu gibi durumlar Arap Baharı sürecin-de Fransa ve İngiltere’nin stratejik yakınlaşması sonucunu doğurdu. Libya’da Fransa ve İngiltere öncülüğünde bir askerî operasyon gerçekleşeceği fakat operasyonun liderliğini kimin üstleneceği en başta gelen uzlaşmazlık konusu oldu. İlk saldırıyı gerçekleştiren Fransa olurken, İngiltere ABD ile birlikte hareket ederek operasyona katıldı. AB içindeki bu ayrışmalar üye ülkelerin ağırlıklı olarak NATO’yu ve askerî gücüne ve mücadele kabiliyetine güvendikleri ABD’yi oper- asyonda görmek istemelerinden de kaynaklandı.37

İngiltere, Ortadoğu’da ilk varlık gösterdiği Mısır başta olmak üzere Irak, Ürdün ve Körfez ülkeleriy-le ilişkilerinde kendisine fayda sağlayacak düzlem-de devam etmekte. Arap ayaklanmaları karşısında sadece gözleme dayalı bir siyaset benimseyen İngiltere, halk hareketlerinin yoğunlukta olduğu ülkelere karşı temkinli bir dil kullanmaya da dikkat etmektedir. Mısır İngiltere için önemli bir ticari ortaktır. İngiltere 20 milyar dolar yatırım ile Mısır’ın en büyük dolaysız yabancı yatırımlarına sahiptir. Mısır ise İngiltere’nin Afrika’daki üçüncü en büyük ticari ortağıdır. Turizm bağı güçlüdür, 1,5 milyon İngiliz vatandaşı her yıl

Mısır’a turist olarak gitmektedir. Mısır İngiltere’nin dış politika hedeflerinin merkezinde yer almak- ta-dır. Bunun için de Ortadoğu Barış Süreci (Middle East Peace Process) kapsamında Sudan, İran ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi de yer almaktadır. İngiltere Hüsnü Mübarek dev-rilmeden önce terör ve köktencilikle mücadele konusunda iş birliğinde bulundu.38 Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan sorumlu bakan Alistair Burt Tunus, Mısır ve Libya’daki değişimlere, Suriye’de süren şiddete, İran nükleer programı ile ilgili

devam eden Ortadoğu Barış Süreci’ne dikkat çekerek İngiltere’nin bölge ülkeleriyle birlikte dört yıllığına çalışmak için 110 milyon sterlin taahhüt ettiğini bildirdi. Arap Ortaklık Programı çerçevesinde dokuz ülkede onaylanmış 6,5 mil-yon sterlin maliyetli 48 proje yer aldığını ve geri dönüşlerin olumlu olduğunu belirtti.39 İngiltere Başbakanı David Cameron 2013 Ağustos ayında Mısır’da Mursi’nin devrilmesiyle başlayan şiddet ile ilgili açıklamasında ise olağanüstü hali vur-gulamış; şiddeti desteklemediklerini, tamamıyla kınadıklarını ve bunun problemleri çözmeyeceğini belirtmiş, 40 Mursi taraftarları ve askerin barış için anlaşmaya varması gerektiğini de eklemiş-ti.41 Bunun yanında İngiliz enerji devi BP Fas’ta bulunan açık denizde petrol arama ve üretim faaliyetlerini yürüten grubu kontrol etme hakkını elde etti.42

İngiltere’nin koloni sürecinden sonra kurduğu uluslararası ortak yapı, İngiliz Milletler Toplu- luğu (Commonwealth Nations), koloni zamanında sömürdüğü ülkelerle sonrasında bağını koparma-mış ve buralarda düşünce üreten (think tank) kuru-luşlar açmış, dil kursları yoluyla İngiliz kültür ve siyasetini ihraç etmeyi sürdürmüştür. Ortadoğu’da açtığı Brit- ish Council ve sivil toplum çalışma-larıyla yumuşak güce yatırım yapmaya devam etmektedir. Saha faaliyetleriyle de bu ülkelerde etkinlik alanını korumaktadır. Ortadoğu’yu tanı-mak için başlatılan çalışmalar meyvelerini vermiş ve Ortadoğu halklarının kültür, dil, davranış modelleri üzerine 200 yıldan fazla za- mandır yaptıkları çalışmalarla bu ülkelere uygun siyaset geliştirmektedir.43

2003 Irak Savaşı ve İngiltere’nin Suriye PolitikasıIrak’ın 2003 yılında işgal edilmesi İngiliz poli-tikasın- da bir fiyasko olarak görülmektedir.44

İngiltere’de Suriye’ye yapılacak saldırı konusu görüşülürken, İngiliz basını Avam Kamarası otu-rumuyla ilgili mil- letvekillerinin Suriye’yi değil, 10 yıl önceki Irak’ı tartıştığını yazdı. Başbakan David Cameron’ın Suriye’den bahsettiği kadar Irak’tan da bahsettiğini yazdı. David Cameron Suriye için yapılan tezkere görüşmelerinde Irak’a

76 Araştırma 02

gönderme yaparak “Suriye savaşında bir taraf tutulması, ülkenin işgali, rejimin değişmesi veya muhalefetle daha yakından çalışma anlamına gel-miyor.” dedi. Ağustos ayının sonunda Suriye’ye müdahale konusunda İngiltere parlamen- tosunda yapılan oylamada 272 evet oyuna karşılık verilen 285 hayır oyuyla müdahale kararı reddedildi.

Avrupa ve İngiltere’nin Irak Savaşı’nın akabinde askerî politikaları bölgeyi hüsrana uğrattı. Guanta- namo hapishanesi hâlâ açık ve insan hakları ihlal-leri devam ediyor. Irak Savaşı öncesinde 2 milyon kişi Londra sokaklarına dökülerek savaşı protesto et- mişti. 2003 yılında halka yalan söylendiğini düşünen protestocular tekrar benzer bir durumla karşı karşıya kalmak istemiyor. İngiltere; Irak, Afganistan ve Libya olmak üzere üç askerî mü-dahaleye tanıklık etti ve buralarda elde edilen sonuç bir zafer getirmedi, insan haklarının da korunmasına fayda sağlamadı.45

İngiltere Türkiye İlişkileriTürkiye İngiltere ilişkileri Osmanlı döneminden bu yana devam etmektedir. İngiltere, kolonisi altın-daki ülkelere açılan kapı olarak Osmanlı’yı Yakın Doğu olarak adlandırmış ve Rusya’nın tehdidine karşı da kendi çıkarları için Osmanlı’yı destek-lemişti. Her ne kadar İngiltere’nin İstanbul’u işgali sırasında ve Cumhuriyet’in yeni kurulduğu dönemde Türkiye ile ilişkilerinde uzaklaşma ol-duysa da Soğuk Savaş döneminde ve sonrasında Batı’ya yaklaşan Türkiye ile ilişkilerini normal seviyede tuttu.

Birleşik Krallık, Türkiye’nin dış ticaretinde olduk-ça önem verdiği gelişmiş ülkelerden biridir. En son İn- giltere Kraliçesi Elisabeth’in 2008 yılında Türkiye’yi ziyaret etmesiyle ilişkiler ivme kazandı ve ardından Başbakan David Cameron Temmuz 2010’da Tür- kiye’yi ziyaret etti. Cameron’ın Temmuz 2010’da Türkiye’yi ziyareti sırasında imzalanan “2010 Strate- jik Ortaklık Belgesi” iki ülke arasında stratejik or- taklığın güçlendi-rilmesinde önemli bir gelişmedir. İngiltere kra-liçesinin Abdullah Gül’e “2010 Chatham House

Ödülü” vermesi de ilişkilerde önemli bir adım olarak görülmektedir. İngiltere, dünyada yükseliş gösteren ve kimin yanında yer almak gerektiği konusunda önemli bir tecrübeye sahip bir ülkedir. Ülke, tarihsel çatışmalara rağmen önemli ölçüde Türkiye’nin gücüne empati kurarak yaklaşmak-tadır. Türk-Amerikan ilişkileri güvenlik eksenli gelişirken Türk-İngiliz ilişkileri ticari, ekonomik ve teknolojik birçok alana yayılmış durumda.46 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Mart 2011 ve Temmuz 2012’de, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de 20-24 Kasım 2011 tarihlerinde İngiltere’ye gerçekleştirdiği ziyaret ile ilişkilerin geliştiril-mesine yönelik en üst düzeyde adımlar atılmış oldu. İngiltere ile bakanlar düzeyinde de yoğun ziyaretler gerçekleştirilmektedir. Ayrıca Birleşik Krallık’ın Türkiye’nin AB üyeliğine en güçlü desteği veren ülkelerden biri olduğu biliniyor.

Ayrıca Türkiye ve Birleşik Krallık arasında diyalo-ğu güçlendirmek ve kurumsallaştırmak amacıyla her iki taraftan siyasetçi, akademisyen, medya temsilcileri ve sanatçılardan oluşan “Türk-İngiliz Tatlıdil Forumu” kuruldu. Forumun ilk toplantısı Ekim 2011’de İngil- tere’de, ikincisi 12-14 Ekim 2012 tarihlerinde İstan- bul’da, üçüncüsü 1-3 Kasım 2013 tarihlerinde Cum- hurbaşkanı Gül’ün katılımıyla İskoçya’nın başkenti Edin- burgh’da gerçekleşti.47 Toplantıların her yıl dönüşümlü olarak Türkiye ve İngiltere’de sürdürülmesine karar verildi. Türkiye-Birleşik Krallık ikili ti-caretinde, 2011 yılında ticaret hacmi 13,9 mil-yar dolar, Türkiyenin ticaret fazlası 2,4 milyar dolardır. Türkiye’de faaliyet gösteren Birleşik Krallık sermayeli şirketlerin sayısı Mayıs 2012 itibarıyla 2.362’dir. 2011 yılında Birleşik Krallık’ta yaklaşık 250 bin Türk vatandaşı yaşamaktadır. Birleşik Krallık’tan Türkiye’ye 917 milyon dolar doğru- dan yatırımın gerçekleştiği, 2011 yılında 2.582.054 turistin Türkiye’yi ziyaret ettiği Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından açık-lanmıştır. Öte yandan, 37.460 Birleşik Krallık vatandaşının Türkiye’de 26.730 adet gayrimenkulü bulunmakta.48

98 Araştırma 02

Sonuç

İngiltere dünyanın en büyük gaz ve petrol re-zervlerinin ve sömürgelere ulaşım yollarının merkezi Ortadoğu’dan askerî olarak çıksa da yaptığı ticari anlaşmalarla bölgede varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Bu varlığın bir sebebi de İngiliz gücünün temelinin ticarete dayanmasıdır. Ticaret yollarının ve stratejik noktaların ele geçirilerek güvence altına alın-ması İngiltere için hayati önem taşımaktadır. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dekolonizasyon sürecinde coğrafi yakınlık arz etmesi bakı-mından Ortadoğu’ya odaklanmıştır. ABD’nin dünya siyasetinde ön plana geçmesinden sonra ise İngiltere’nin çıkarları ABD çıkarları ile iç içe girmiştir.

2003 yılında kimyasal silah bulundurduğu ge-rekçesiyle Irak’a saldırı yapılmasını kabul eden ve bölgeye asker gönderen İngiltere bu siyase-tinden dolayı İngiliz halkından tepki aldı ve Irak konusu muhalefet nezdinde de eleştirildi. Arap baharı olarak isimlendirilen Arap ayak-lanmaları sırasında ise İngiltere Ortadoğu’daki ülkelerin kendi kaderini tayin etmeleri hususun-da görüş bildirerek belli bir süre sessiz kaldı

ve olayların durulmasını izlemeyi ter- cih etti. Bu sırada bölge ülkeleriyle petrol, gaz ve silah ticareti anlaşmalarına devam etti. Son olarak Suriye rejiminin ülkede kimyasal silah kullan-dığı gerekçesiyle Suriye’ye askerî müdahale konusu gündeme geldi. Ağustos ayının sonunda Suriye’ye müdahale konusunda İngiltere parla-mentosunda yapılan oylamada 272 evet oyuna karşılık verilen 285 hayır oyuyla müdahale kararı reddedildi.

Türkiye İngiltere ilişkileri ise Osmanlı döne-minden bu yana devam etmektedir. İngiltere, kolonisi altındaki ülkelere açılan kapı olarak Osmanlı’yı Yakın Doğu olarak adlandırmış ve Rusya’nın tehdidine karşı da kendi çıkarları için desteklemişti. Her ne kadar İngiltere’nin İstanbul’u işgali sırasında ve Cumhuriyet’in yeni kurulduğu dönemde Türkiye ile ilişki-lerinde uzaklaşma olduysa da Soğuk Savaş döneminde ve sonrasında Batı’ya yaklaşan Türkiye ile ilişkilerini normal seviyede tuttu. Bu ilişkisini müttefik ve stratejik ortaklık üze-rinden yürütmeye devam etmektedir.

98 Araştırma 02

Sonnotlar

1 Mark Sedgwick, Britain and the Middle East: In Pursuit of Eternal Interests, http://www.ashgate.com/ pdf/SamplePages/Strategic_Interests_in_the_Middle_ East_Ch1.pdf, s. 5.

2 Ortadoğu kavramı birçok siyasi kavram gibi ilk olarak 20. yüzyılın başlarında İngilizler tarafından kullanılmaya başlanır. Yakın Doğu (Near East) kavramının (o dönem için Osmanlı Devleti’nin kapladığı coğrafya) yetersiz kal-dığını düşünen İngilizler, Osmanlı Devleti’yle Hindistan arasında kalan bölgeyi kapsayacak Ortadoğu (Middle East) kavramını ortaya atarlar. Kavramın kullanılmaya başlanmasının temelinde yatan sömürgeci kaygılar bu bölgenin geleceğinin şekillenmesinde etkin rol oynar.

3 Davut Dursun, Ortadoğu’nun Ekonomik, Sosyal ve Siyasi yapısı Üzerine Genel Tespitler, s. 1233.

4 Albert Hourani, Arap Halkları Tarihi, İstanbul: İletişim Yayınları, 10. Baskı, 2013, s. 353.

5 Edward Said, Oryantalizm Sömürgeciliğin Keşif Yolu, İstanbul: Pınar Yayınları, 2. Basım, 1989, s. 58-59.

6 Mark Sedgwick, Britain and the Middle East: In Pursuit of Eternal Interests, s. 5-14. http://www.ashgate.com/pdf/SamplePages/ Strategic_Interests_in_the_Middle_East_Ch1.pdf.

7 Yavuz Yener, İngiliz Dış Politikasının Ortadoğu İkilemi http:// www.usak.org.tr/analiz_det.php?id=17&-cat=365366648#. UoOQgnDwmCg.

8 Peter Masnfield, Ortadoğu Tarihi, Say, İstanbul, 2012, s. 139.

9 İslam Ansiklopedisi, İSAM, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, Cilt 33, Ankara, 2003, s. 405.

10 Davut Dursun, Ortadoğu’nun Ekonomik, Sosyal ve Siyasi yapısı Üzerine Genel Tespitler, s. 1236.

11 Azmi Özcan, Pan-İslamizm, Osmanlı Devleti, Hindistan Müslümanları ve İngiltere (1877-1924), İstanbul: İSAM, 1997, s. 23.

12 İslam Ansiklopedisi, s. 405.

13 William L. Cleveland, Modern Ortadoğu Tarihi, İstanbul: Agora Kitaplığı, 2008, s. 118.

14 Kemal H. Karpat, Ortadoğu’da Millet, Milliyet, Milliyetçilik, İstanbul: Timaş Yayınları, 2011, s. 192.

15 Seyfi Kılıç, Mavi Nil Nehri Suları Üzerinde Uyuşmazlık, Ortadoğu Analiz, Ağustos 2013, Cilt 5, Sayı 56, s. 31. http:// www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/201395_ seyfi_kilic.pdf.

16 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Cilt 1-2:1914 1995, İstanbul: Alkım Yayınları, 15. Baskı, 2005, s. 85.

17 Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu toprakları, İngiliz hü-kümeti adına Mark Sykes ile Fransız hükümeti adına Georges Picot tarafından imzalanan 16 Mayıs 1916 ta-

1110 Araştırma 02

rihli gizli antlaşma ile paylaşılmıştır. Buna göre Fransa, Suriye, Lübnan, Kilikya ve Musul bölgelerini, İngiltere ise Ürdün, Irak ve Kuzey Filistin’i almaktaydı. Filistin’in geriye kalan toprakları üzerinde uluslararası bir rejim ve sınırları belli olmayan bir de Arap devleti kurulacaktı. Gerçekte, Sykes- Picot Antlaşması, İngiltere’nin daha önce Araplarla yaptığı Ortadoğu düzenlemelerine aykırı düşmekte, İngiltere’nin ikiyüzlü dış politikasını göster-mekte ve bölgede bugüne kadar sürecek anlaşmazlık tohumlarını atmaktaydı. Çünkü İngiltere Osmanlı dev-letine karşı savaşmalarını sağlamak ve böylece yükünü hafifletmek için Arapları kendi yanına almayı tasarlamış ve bunun için de Mekke şerifi Hüseyin ile Mısır’daki İngiliz Yüksek Komiseri Mc Mahon arasında, şimdi İngiltere ile Fransa arasında paylaşılmış bulunan toprak-lar üzerinde bir Arap krallığının kurulması yönünde bir antlaşma imzalanmıştı. Öteki gizli antlaşmalarla birlikte Sykes-Picot antlaşmasının da Bolşevikler tarafından 1918 ilkbaharında açıklanması, özellikle Ortadoğu’da büyük karışıklıklar çıkaracak ve bir yanda Araplarla öte yanda Batılı devletlerin arası açılacaktır. Oral Sander, Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e, İstanbul: İmge Kitabevi, 2008, 17. Baskı, s. 382-383.

18 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Cilt 1-2:1914 1995, İstanbul: Alkım Yayınları, 15. Baskı, 2005, s. 125-126.

19 Peter Masnfield, Ortadoğu Tarihi, İstanbul: Say Yayınları, 2012, s. 248.

20 Armaoğlu, s. 202-203.21 Armaoğlu, s. 209-210.22 Armaoğlu, s. 489-491.23 Marienne Stern, “Ve Susuyor Herkes Artık Unutuldu

Körfezdeki Savaş”, Dünya Sorunları 1988/1, Orta Doğu Dosyası, İstanbul: Alan Yayıncılık, 1988, s. 189.

24 http://www.euractiv.com.tr/6/analyze/beril-dedeoglu- ingiltere-kuresel-siyasete-geri-donus-mu-022807.

25 Eftal Irkıçatal, “İkinci Dünya Savaşı Sonrası İngiltere’nin Ortadoğu Politikaları için Kıbrıs’ın Stratejik Önemi ve Kıbrıs Meselesi’nin Ortaya Çıkışı”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 2012/1, Sayı:15, s. 35.

26 Kemal H. Karpat, Kısa Türkiye Tarihi 1800-2012, İstanbul: Timaş Yayınları, 2012, s. 97.

27 Yavuz Yener, “İngiliz Dış Politikasının Ortadoğu İkilemi”, www.usak.org.tr/analiz_det.php?id=17&cat=365366648#. UngRvXDTqFt (Erişim tarihi: 05.11.2013).

28 Dünyanın en önemli deniz geçitlerinden biridir. Akdeniz ile Kızıldeniz’i birleştiren yapay su yolu 193,3 km uzun-luğunda, 205-225 m genişliğinde ve 24 m derinliğindedir. Kanal, Hint Okyanusu’nu Akdeniz’e bağlayan en kısa deniz yoludur.

29 Laurie Milner, The Suez Crises, 03.03.2011, http://www.bbc. co.uk/history/british/modern/suez_01.shtml.

30 Mısır nüfusunun %95’i Nil’e 19 km mesafe içinde yaşa-maktadır. Mısırlılar için nehrin yıllık taşkınlarını denet-lemek, kuraklık zamanları için su saklamak daimi bir sorumluluk olmuştur. Nâsır’a göre, Asvan Yüksek Barajı projesinin ekonomik yararları (sulanan alanın büyümesi ve ülkenin tamamına hidroelektrik enerji sağlanması) ile politik avantajları (Mısır halkının gözünde yeni rejimin itibarının artırılması) örtüşmekteydi. Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti’nin söz verdiği kredinin 1955 yı-lında aniden geri çekilmesiyle devreye giren Sovyetler Birliği, projeye %2 faizle 1.120.000.000 dolarlık fonun yanı sıra teknisyen ve ağır iş makineleri sağlayınca, baraj Soğuk Savaş döneminde iki güç arasındaki reka-betin sembolü hâline geldi. 3.830 metre uzunluğunda ve 11 metre yüksekliğindeki dolgu baraj, 1960-1970 yılları arasında inşa edildi. Asvan Barajı 1956 yılında kamusallaştırılan Süveyş Kanalı’yla birlikte Mısır’ın tarihî bir gurur kaynağı olmayı sürdürmektedir. http://www.saltonline.org/img/938.pdf.

1110 Araştırma 02

31 Seyfi Kılıç, “Çin-Afrika İlişkilerinin Gelişmesinde Baraj İnşaatlarının Rolü”, Ortadoğu Analiz, Nisan 2013, Cilt 5, Sayı 52, s. 89-90. http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/ Dosyalar/2013411_9seyfikilic.pdf.

32 Cengiz Çandar, Arap Uyanışı ve Bölgesel Düzen, İstanbul Küresel Forumu, 13 Ekim 2012.

33 İngiltere Başbakanı’ndan Arap Baharı Vurgusu, 22 Eylül 2011, http://www.haberler.com/ingiltere-basbakani-n-dan-arap- bahari-vurgusu-3010709-haberi/.

34 “İngiltere Arap Baharını Silahla Besledi”, http://www.hurriyet. com.tr/planet/18605433.asp.

35 “Körfez ülkelerinin silah alımı arttı”, 31 Temmuz 2012, http:// www.ntvmsnbc.com/id/25370709/.

36 “Oil, British foreign energy policy and Middle East repression”, 24 Şubat 2011, (Erişim tarihi 10.11.2013) http:// platformlondon.org/2011/02/24/oil-british-fore-ign-energy- policy-and-middle-east-repression/#sthash.SwRD3CT3. dpuf.

37 Sezgin Mercan, Avrupa Birliği’ni Düşündüren ‘Bahar’, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, s. 2.

38 House of Common Foreign Affairs Committee, British foreign policy and the ‘Arab Spring’, Second Report of Session 2012- 13, 19 Temmuz 2013, s. 59.

39 Announcement, The Arab Spring and the UK’s role, Foreign & Commonwealth Office, 17 November 2011, https://www. gov.uk/government/news/the-arab-spring-and-the-uks-role.

40 Egypt crisis: David Cameron condemns violence, 14 Ağustos 2013, http://www.bbc.co.uk/news/world-midd-le- east-23701536

41 http://www.theguardian.com/world/video/2013/aug/15/ egypt-clashes-david-cameron-violence-video.

42 British energy giant acquires stakes in Morocco offshore blocks, Middle East Online, 16.10.2013, http://www. middle-east-online.com/english/?id=62002.

43 Ayrıntı için bkz. http://www.instituteforgovernment.org. uk/sites/default/files/publications/The%20new%20 persuaders_0.pdf, http://www.parliament.uk/documents/ lords-committees/soft-power-uk-influence/CofEFinal.pdf.

44 http://www.economist.com/blogs/blighty/2013/08/ in-tervention-syria.

45 İngiltere basını: Suriye oylamasına Irak damga vur-du, 30 Ağustos 2013, http://www.bbc.co.uk/turkce/ basinozeti/2013/08/130830_suriye_tezkere_basin.shtml.

46 İngiltere’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Chatham House Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (Royal Institute of International Affairs) üyelerinin oyla-ması sonucunda, o yıl içerisinde uluslararası ilişkilerin gelişmesine en önemli katkıyı sağlayan devlet adamına veriliyor. Ödül her yıl farklı bir kişiye veriliyor.

İhsan Bal, Kraliyet Ödülü Neden Ankara’da?, 13-11-2010, http://www.usak.org.tr/print.php?id=231&z=6.

47 h t t p:// w w w.tcc b . gov.t r/ h a b e r l e r/170 / 87561 / cumhurbaskani-gul-turkingiliz-tatlidil-forumuna-ka-tilmak- uzere-iskocyaya-gitti.html.

48 Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, Türkiye-Birleşik Krallık Siyasi İlişkileri, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ingiltere- siyasi-iliskileri.tr.mfa.

1312 Araştırma 02

Kaynakça

Announcement, The Arab Spring and the UK’s role, Fo-reign & Commonwealth Office, 17 November 2011. https://www.gov. uk/government/news/the-arab-spring-and-the-uks-role.

Armaoğlu, Fahir. 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Cilt 1-2:1914 1995, İstanbul: Alkım, 15. Baskı, 2005.

Bal, İhsan. Kraliyet Ödülü Neden Ankara’da?, 13 Ka-sım 2010. http://www.usak.org.tr/print.php?i-d=231&z=6.

British energy giant acquires stakes in Morocco offs-hore blocks, Middle East Online, 16.10.2013. http://www.middle-east-online.com/englis-h/?id=62002.

Çandar, Cengiz. Arap Uyanışı ve Bölgesel Düzen, İstan-bul Küresel Forumu, 13 Ekim 2012.

Cleveland, William L. Modern Ortadoğu Tarihi, İstan-bul: Agora Kitaplığı, 2008.

Cumhurbaşkanı Gül, Türk-İngiliz Tatlıdil Forumu’na Katılmak Üzere İskoçya’ya Gitti http://www.tccb.gov.tr/

haberler/170/87561/cumhurbaskani-gul-turkingiliz-tat-lidil-forumuna-katilmak-uzere-iskocyaya-gitti.html.

Dursun, Davut. Ortadoğu’nun Ekonomik, Sosyal ve Si-yasi yapısı Üzerine Genel Tespitler.

---------. Ortadoğu’nun Ekonomik, Sosyal ve Siyasi yapısı Üzerine Genel Tespitler.

Egypt crisis: David Cameron condemns violence, 14 Ağustos 2013. http://www.bbc.co.uk/news/wor-ld-middle- east-23701536.

Hourani, Albert. Arap Halkları Tarihi, İstanbul: İletişim Yayınları, 10. Baskı, 2013.

House of Common Foreign Affairs Committee, British foreign policy and the ‘Arab Spring’, Second Report of Session 2012–13, 19 July 2013.

http://www.economist.com/blogs/blighty/2013/08/ inter-vention-syria.

http://www.euractiv.com.tr/6/analyze/beril-dedeoglu- in-giltere-kuresel-siyasete-geri-donus-mu-022807.

http://www.instituteforgovernment.org.uk/sites/defa-ult/files/publications/The%20new%20persua-ders_0.pdf.

http://www.parliament.uk/documents/lords-committees/ soft-power-uk-influence/CofEFinal.pdf.

http://www.saltonline.org/img/938.pdf.

http://www.theguardian.com/world/video/2013/aug/15/ egypt-clashes-david-cameron-violence-video.

İngiltere Arap Baharını Silahla Besledi. http://www.hur-riyet. com.tr/planet/18605433.asp.

İngiltere Başbakanı’ndan Arap Baharı Vurgusu, 22 Eylül 2011. http://www.haberler.com/ingiltere-basbaka-ni-ndan-arap-bahari-vurgusu-3010709-haberi/.

İngiltere basını: Suriye oylamasına İrak damga vurdu, 30 Ağustos 2013. http://www.bbc.co.uk/turkce/basino-zeti/2013/08/130830_suriye_tezkere_basin.shtml.

1312 Araştırma 02

Irkıçatal, Eftal. İkinci Dünya Savaşı Sonrası İngiltere’nin Ortadoğu Politikaları için Kıbrıs’ın Stratejik Önemi ve Kıbrıs Meselesi’nin Ortaya Çıkışı, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:15, Yıl: 2012/1.

İslam Ansiklopedisi, İSAM, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, Cilt 33, Ankara, 2003

Karpat, Kemal H. Kısa Türkiye Tarihi 1800-2012, İstan-bul: Timaş Yayınları, 2012.

--------. Ortadoğu’da Millet, Milliyet, Milliyetçilik, İstan-bul: Timaş Yayınları, 2011.

Kılıç, Seyfi. Çin-Afrika İlişkilerinin Gelişmesinde Ba-raj İnşaatlarının Rolü, Ortadoğu Analiz, Cilt 5, Sayı 52, Nisan 2013. http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/ Dosyalar/2013411_9sey-fikilic.pdf.

---------. Mavi Nil Nehri Suları Üzerinde Uyuşmazlık, Ortadoğu Analiz, Ağustos 2013, Cilt 5, Sayı 56. http://www.orsam.org. tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/201395_seyfi_kilic.pdf.

Körfez ülkelerinin silah alımı arttı, 31 Temmuz 2012. http://www.ntvmsnbc.com/id/25370709/.

Masnfield, Peter. Ortadoğu Tarihi, İstanbul: Say Yayın-ları, 2012.

Mercan, Sezgin. Avrupa Birliği’ni Düşündüren ‘Bahar’, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü.

Milner, Laurie. The Suez Crises, 03.03.2011, http://www. bbc.co.uk/history/british/modern/suez_01.shtml.

Nil sularının paylaşımı, http://www.sondakika.com/ha-ber/haber-nil-sularinin-paylasimi-4679159/.

Oil, British foreign energy policy and Middle East repres-sion, 24 Şubat 2011. (Erişim tarihi 10.11.2013) http://platformlondon.org/2011/02/24/oil-bri-tish-foreign-energy-policy-and-middle-e-ast-repression/#sthash. SwRD3CT3.dpuf.

Özcan, Azmi. Pan-İslamizm Osmanlı Devleti Hindistan Müslümanları ve İngiltere (1877-1924), İstan-bul: İSAM, 1997.

Said, Edward. Oryantalizm Sömürgeciliğin Keşif Yolu, İstanbul: Pınar Yayınları, 2. Basım, 1989.

Sander, Oral. Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e, İstanbul: İmge Kitabevi, 17. Baskı, 2008.

Sedgwick, Mark. Britain and the Middle East: İn Pursu-it of Eternal İnterests, http://www.ashgate.com/pdf/SamplePages/ Strategic_İnterests_in_the_Middle_East_Ch1.pdf.

Stern, Marienne. Ve Susuyor Herkes Artık Unutuldu Kör-fezdeki Savaş, Dünya Sorunları 1988/1, Orta Doğu Dosyası, İstanbul: Alan Yayıncılık, 1988.

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, Türkiye-Birle-şik Krallık Siyasi İlişkileri, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ingiltere-siyasi-iliskileri.tr.mfa.

Yener, Yavuz. İngiliz Dış Politikasının Ortadoğu İkile-mi http:// www.usak.org.tr/analiz_det.php?i-d=17&cat=365366648#.UoOQgnDwmCg.

-------, İngiliz Dış Politikasının Ortadoğu İkilemi, www.usak.org.tr/analiz_det.php?id=17&-cat=365366648#. UngRvXDTqFt (Erişim ta-rihi: 05.11.2013).