İnsan mühendisi; mahir gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. hemisfer denilen...

19
İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen 05 MAHİR GÜLŞEN 1950’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyet Sosyalist Cum- huriyetler Birliği arasındaki soğuk savaş acımasızca sürmekte... Sov- yetler Birliği kendince uyguladığı sosyalist rejimi korumak uğruna sınırlarını (o zamanlar Doğu Bloku olarak bilinen taraſtar ülkelerin dışı- na) kapamış, bilgi dahil hiçbir şeyin ülkenin dışına çıkmasına imkan ver- memekte... İşte tam o yıllarda Sibirya’nın Kurgan Bölgesi’nde görev yapan Gavriil Ab- rabovich İlizarov isimli bir pratisyen hekim, Türkiye büyüklüğünde bir toprağın ortopedik vakalarla ilgile- nen tek doktoru olmanın verdiği zor- luklar içinde, iyileşmeyen kırıkların tedavisi için kendine has bir yöntem geliştirmiş. “Distraksiyon Osteoge- nesisi” denilen bu yöntem, tıpta dev- rim sayılacak bir buluş olmasına rağ- men, Sovyetler Birliği’nin kapalılığı, Sibirya’nın gözlerden uzaklığı gibi nedenlerle, sadece Kurgan Bölgesi’n- de uygulanabilir kalmış. Maalesef... Yine 1950li yıllarda, taa 1960’a kadar, ABD Houston’da görev yapan Prof. Dr. Paul Rotham Harrington; omur- ga bozukluklarını düzeltmek üzere geliştirdiği, “Harrington Rot” ismi ile anılan yöntemi tanıtmak üzere yoğun çalışmalar yapmaktadır. Bul- duğu bu çok önemli tekniği tıp dün- yasına kabul ettirebilmenin sıkıntısı ise büyüktür. İlizarov ve Harrington’un insanlığa büyük birer hizmet olacak görüşler- ini dünya tıp çevrelerine kabul ettire- bilmek için uğraş verdiği bu gün- lerde, 1956’nın 20 Temmuz’unda, Muğla’nın Karabörtlen Köyü’nde, Mehmet Sabri Bey’in eşi Hatice Hanım, sıkıntılı bir süreçten sonra ikiz bebeklerini dünyaya getirir. İşte bu çocuklardan Mahir’in yolu bir gün, Adana’da İlizarov ve Harrington ile kesişir. Dolayısıyla gelecek satır- larda anlatacağımız Mahir Gülşen’in öyküsü, biraz olsa da İlizarov ve Harrington’un da öyküsüdür. En azından onların tıp bilimi için ver- miş oldukları çabanın Türkiye’de bilinmesinin öyküsüdür. Tabii ki aynı zamanda Adana’nın öyküsünün bir parçası olmayı da çoktan hak et- miştir.

Upload: others

Post on 17-Oct-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

İnsan Mühendisi;Mahir Gülşen

05MAHİR GÜLŞEN

1950’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyet Sosyalist Cum-huriyetler Birliği arasındaki soğuk savaş acımasızca sürmekte... Sov-yetler Birliği kendince uyguladığı sosyalist rejimi korumak uğruna sınırlarını (o zamanlar Doğu Bloku olarak bilinen taraftar ülkelerin dışı-na) kapamış, bilgi dahil hiçbir şeyin ülkenin dışına çıkmasına imkan ver-memekte...İşte tam o yıllarda Sibirya’nın Kurgan Bölgesi’nde görev yapan Gavriil Ab-rabovich İlizarov isimli bir pratisyen hekim, Türkiye büyüklüğünde bir toprağın ortopedik vakalarla ilgile-nen tek doktoru olmanın verdiği zor-luklar içinde, iyileşmeyen kırıkların tedavisi için kendine has bir yöntem geliştirmiş. “Distraksiyon Osteoge-nesisi” denilen bu yöntem, tıpta dev-rim sayılacak bir buluş olmasına rağ-men, Sovyetler Birliği’nin kapalılığı, Sibirya’nın gözlerden uzaklığı gibi nedenlerle, sadece Kurgan Bölgesi’n-de uygulanabilir kalmış. Maalesef...Yine 1950li yıllarda, taa 1960’a kadar, ABD Houston’da görev yapan Prof.

Dr. Paul Rotham Harrington; omur-ga bozukluklarını düzeltmek üzere geliştirdiği, “Harrington Rot” ismi ile anılan yöntemi tanıtmak üzere yoğun çalışmalar yapmaktadır. Bul-duğu bu çok önemli tekniği tıp dün-yasına kabul ettirebilmenin sıkıntısı ise büyüktür.İlizarov ve Harrington’un insanlığa büyük birer hizmet olacak görüşler-ini dünya tıp çevrelerine kabul ettire-bilmek için uğraş verdiği bu gün-lerde, 1956’nın 20 Temmuz’unda, Muğla’nın Karabörtlen Köyü’nde, Mehmet Sabri Bey’in eşi Hatice Hanım, sıkıntılı bir süreçten sonra ikiz bebeklerini dünyaya getirir.İşte bu çocuklardan Mahir’in yolu bir gün, Adana’da İlizarov ve Harrington ile kesişir. Dolayısıyla gelecek satır-larda anlatacağımız Mahir Gülşen’in öyküsü, biraz olsa da İlizarov veHarrington’un da öyküsüdür. En azından onların tıp bilimi için ver-miş oldukları çabanın Türkiye’de bilinmesinin öyküsüdür. Tabii ki aynı zamanda Adana’nın öyküsünün bir parçası olmayı da çoktan hak et-miştir.

Page 2: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

07MAHİR GÜLŞEN

MAHİR’İN ÖYKÜSÜ 1956 yılının 20 Temmuz’unda, Muğ-la’nın Karabörtlen Köyü’nde ikiz be-bekler dünyaya geldi. Adları Mahir ile Sait’ti. Ancak askerde olan dayı-larının isteğiyle, o zamanın ünlü Ga-latasaray’lı futbolcuları olan Argun ve Turgay, aile içindeki isimleri oldu. Anneleri Hatice ev hanımı, babaları Mehmet Sabri çiftçi idi. Ayrı yumur-ta ikizleri olan erkek ikizler ailenin dördüncü ve beşinci çocuklarıydılar. İkizlerin teyzeleri Şaziye Hanım‘ın (evliliklerinin dördüncü yılında ol-malarına rağmen) hala çocukları yoktu. Şaziye Hanım çocuk sahibi olma arzusu ve sevgisi ile ikizlerden Argun’un bakımını üstlenmek ve büyütmek için aşırı ısrar edince, aile çaresiz kabul etti. Argun, yani Mahir Gülşen; teyzesine anne, eniştesine baba; kendi annesine teyzeanne, ba-basına da kocababa demeye başladı. Mahir’in yeni ailesinin tayinlerinin İzmir’e çıkması nedeniyle bu güzel kentle tanıştı. Ama köyle ilişkilerini kesmedikleri için, Mahir en azından yaz ayları gerçek ailesi ile birlikte ya-şardı. Ailesinin tayinleri nedeniyle ilko-kula İzmir’de başlayıp daha sonra Muğla’da devam etti. İlkokul 4. Sınıfı Muğla’da okuduktan sonra tekrar ta-yinleri İzmir’e çıktı ve İzmir Eşrefpa-şa İlkokulu’nda 5. sınıfı bitirdi. ÇERKEZLERDE SAYGI

Mahir Gülşen’in ailesi aslında Muğ-la’nın Köyceğiz Kazası’nın Döğüşbe-len Köyü’nden gelmekteydi. Babası Mehmet Sabri Bey Karabörtlen Kö-yü’ne çalışmaya gittiği sırada Mahir doğmuştu. Ailesi çerkezdi ve çerkez-lerde büyüklere saygı çok önemliydi. Kadınlara saygı çok daha büyüktü. Büyüklere saygı o kadar fazlaydı ki; insanlar çocuklarını bile büyükleri-nin yanında sevip okşayamazlardı. Örneğin babası askerden döndüğün-de, büyük oğlu Şevki’yi kucaklayıp, havaya atarak severken, birdenbire Sabri Bey’in halası içeri girince, say-gısından havadaki çocuğu tutmayıp, yere bıraktığı anlatılır.

SOLAKLAR DUYGUSAL OLUR

Mahir solaktı... Bir gün Muğla’daki öğretmeni sol elini bağladı ve sağ eliyle yazmasını istedi. Başka hiçbir

O yıllar İzmir (Ahmet Piriştina Kent Arşivi Müzesi)

SOLAKLIK ÜZERİNE…İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa komut verir. Yani vücudun sağ tarafını beynin sol, vücudun sol tarafını ise beynin sağ tarafı idare eder. Beynin sağ tarafında duygusal merkezler olduğu için, solak olan insanların sanata yat-kın, yaratıcı, matematiği seven, duygusal insanlar olması daha olasıdır. Dünyanın bilinen birçok dahi bilim ve sanat insanı, hatta yöneticileri solaktır. Bunlar ar-asında bir çırpıda Aristo, Da Vin-ci, Michelangelo, Rafael, Picasso, Einstein, Newton, Mozart, Bee-thoven, Bill Gates, Fidel Castro, Sezar, Gandi, İskender, Clinton’ı sayabiliriz.

Page 3: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

09MAHİR GÜLŞEN

öğretmeni bu zamana kadar solak ol-masıyla ilgili sorun çıkarmamıştı. Bu Mahir’de bir üzüntü nedeni oldu.Mahir daima başarılı bir çocuktu. İl-kokulda sık okul değiştirmenin ken-disine olumsuz bir yanı olmadı ama Mahir öğretmenlerinin vizyonlarını dar buluyordu ; çünkü öğrencileri ne bir yarışmaya göndermişler, ne de bir sınav için teşvik etmişlerdi. İzmir’de yaşadıkları Eşrefpaşa, şeh-rin en eski mahallelerinden biriydi Ortaokula burada Beştepeler Ortao-kulu’nda gitti. Çok iyi bir matematik hocası vardı. Belki de Mahir’in fen bölümünü sevmesinde ve başarılı ol-masında etkili olan en önemli hoca-lardan birisiydi; Adı Kemal Hortaçlı idi. Kemal Hoca derslerin son on beş dakikasında ders kitaplarını kapattı-rıp;“Roman okuyacağız çocuklar.” derdi.Üç yıl boyunca matematik dersle-rinin son dakikalarında Yaşar Ke-mal’in romanlarını okudular. Bu Ma-hir’i hayatı boyunca çok etkilemişti, üstelik matematiği de sevdirmişti ona.

JİMNASTİKÇİ

Ortaokul yıllarında, Mahir her yaz köye gitmeye devam etti. Gittiğinde zaman zaman Orman İdaresi’nde ça-lışıyordu. Yani hem tatil yapıyor, hem de çalışıyordu. Orman İdaresi’ndeki çalışmaları sırasında kendini göster-miş, henüz çocuk olmasına rağmen

sorumluluk isteyen işlerde çalışmıştı. Nedense sirklere karşı ilgisi vardı Mahir’in. Sirkte geçen birkaç kitap okumuştu. Bu kitapları okuduktan sonra, bütün hayali bir sirkte çalış-mak oldu. Çok iyi bir jimnastikçi idi. Taklalar atar, elinin üzerinde yürür-dü. Yazın eve gelince iki ağacın ara-sına ip gerer, elinde bir çubukla üze-rine çıkıp yürümeye çalışırdı. Annesi Hatice Hanım da düşüp bir tarafını kıracağından korkar, kızardı.

FEN LİSESİ SINAVI

Hocaları Mahir’i teşvik etmeye başla-dılar. Derslerinin iyi olduğundan ve sınava girmesi gerektiğinden bahset-tiler. Fen Lisesi sınavına girdi Mahir Gülşen. O zamanlar iki aşamalıydı Fen Lisesi sınavları. Birinci aşamaya girdi ve birkaç ay sonra kazandığını söyleyip ikinci sınava yönlendirdiler. O zaman okullarda yapılan sınav-larda test sistemi yoktu. Ancak Fen Lisesi’ne girişin 2. Sınavı tamamen test sistemine dayanıyordu. Sınavda hayatında hiç görmediği kavramlar-la ilgili sorular vardı. Bilse öyle bir şey olacağını önceden göz atma ve öğrenme şansı olurdu ama okuldaki müfredatta mı yoktu ya da vardı da göstermediler mi, bilemiyordu. So-nuçta sınavı iyi geçmedi ve kazana-madı. Mahir Gülşen’in hayatında, gi-rip kazanamadığı tek sınav bu sınav olacaktı.

İSMİNİ BURAYA YAZ!

Mahir, parasız yatılı sınavına girerek İzmir Atatürk Lisesi’ni kazanmıştı. Alsancak’taki Atatürk Lisesi en iyi okullardan biriydi ve yatılı okumak müthiş güzeldi. Eğer ilkeli, yarışmacı bir çocuksan ve üniversiteye hazırla-nıyorsan, liseyi yatılı okulda okuma-nın çok faydalı olacağına ve akade-mik başarıyı artıracağına inanıyordu. Okuldaki ilk gününde, okulun en üst katında yatılı okuyanlar için koğuş-lar vardı. Mahir Gülşen’i oraya eş-yalarıyla beraber getirdi babası. Üst katında yatmıştı ranzanın. Alt katın-da çok ufak tefek bir arkadaşı vardı. Onun üst kata çıkması mümkün de-ğildi zaten. Yeni çarşafların kokusu-nu ve gece vakti trenlerin sesini hala hatırlar Mahir Gülşen. Oysa o kadar yakın değildi trenler ama insanlar

Mahir Gülşen modern matematiğin kurucusu Gauss’a hayrandı

Page 4: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

Cahangir Zeynalov

Page 5: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

azdı ve sessizlik olurdu gecede. Lisedeki ilk günlerinde başına ge-len bir olay hayatı boyunca unuta-mayacağı bir ders oldu. Okulun yan tarafında uzun servi ağaçları vardı. O ağaçlara bıçakla isimler kazın-mıştı. Mahir Gülşen de çakıyla bir servi ağacına ismini yazıyordu. Bir tane üst sınıflardan ağabey geldi, lise sonlardan, kızarak kaçıncı sınıfta ol-duğunu sordu. Daha birinci sınıfta olduğunu duyunca, elinden tutarak binanın içine götürdü O’nu. İçeri gir-diklerinde duvara asılmış plaketler vardı; çeşitli dallarda dereceye girmiş öğrencilerin plaketleri. Dedi ki:İsmini yazacaksan buraya yaz!

Daha sonraki yıllarda matematik notu üç olmasına rağmen matema-tik hocası onu Matematik Takımı’na almayı uygun görmüştü ve sonunda İzmir Atatürk Lisesi girişine ismini yazdırmayı başarmıştı; “1973 TÜBİTAK Türkiye Matematik Birincisi Ekip Üyesi Mahir Gülşen”

MÜHENDİS OLMAK İSTEMİŞ

Niyeti hep makine mühendisi ol-maktı aslında. Matematikle olan ilişkisi o yöne kaydırıyordu. ODTÜ başta olmak üzere İTÜ gibi İzmir dı-şındaki üniversitelerin sınavına gir-

mek istedi.Babası, hem özlem, hem maddi, hem de o dönemin siyasi sıkıntıları ne-deniyle başka şehre gitmesine izin vermeyince, İzmir odaklı bir üniver-site düşünmeye başladı. O zamanlar ODTÜ ve İTÜ dışında mühendislik okumanın anlamsız olacağını düşü-nüp İzmir’de Tıp Fakültesi’nde oku-maya karar verdi. Üniversite sınavına başvurdu ve baş-vuru formuna adres gerekiyordu. İzmir’de oturuyorlardı ama ev değiş-

tirmek gibi bir durumları olacağını düşünerek, kesin bir adres olması adına köyün adresini vermeyi uygun gördü. Sınava giriş zamanı yaklaştı-ğında herkes belgesini almıştı ama Mahir Gülşen’in belgesi gelmedi. Çünkü köydeki muhtar onun ismi-ni Argun olarak bildiği için belgenin yanlışlıkla gelmiş olabileceğini düşü-nerek iade etmişti. Sınava bir ya da iki gün kala sınav merkezinden giriş belgesini tekrar çıkartabildi. Ziraat Fakültesi’nde sınava girecekti

ve sınav sabahı Ege Üniversitesi’ne gitti. Sınava gireceği sınıfın kapısın-da bir yazı vardı:“Bu sınav yeri değiştirilmiş, Çınarlı Endüstri Meslek Lisesi’ne alınmıştır.”Yaklaşık beş kilometre uzakta bir yerde olan sınav yerine otobüse bi-nerek, koştura koştura yetişti. Sınavı güzel geçmişti. Çıkıp İzmir Fuarı’na gitti ve arkadaşlarıyla buluşup çay, kahve içti. Kendi aralarında soruları tartışıp muhakemesini yaptılar sına-vın.

1980 ÖNCESİ ÜNİVERSİTELER

1973 yılında üniversiteye giriş için merkezi bir sınav yapılmakla birlikte, özellikleri olan bir üni-versite olması nedeniyle ODTÜ ayrı bir sınav yapar, öyle öğrenci alırdı. En iyi mühendislik okulları ise Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi’n-deydi.Ancak, o dönemde üniversiteler-de daha çok olmak üzere gençler arasında siyasal farklılık nedeniy-le kavgalar olur, hatta bu kavga-lar ölümlere kadar sertleşebilirdi. Gittikçe teröre dönen bu sertleş-meler yüzünden 1973-1980 yılları arasında bu üniversiteler sık sık öğrenimlerine ara verdiler.1973’de yapılan sınavın diğer bir özelliği de, sınav sorularının sız-dırılarak, yurt genelinde satıl-masıdır. Gazeteler ertesi gün bu skandalı ortaya çıkarınca, haliyle o yıl yapılan sınavlar iptal edilip, yeniden yapıldı.

13MAHİR GÜLŞEN12 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I

Page 6: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

14 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I 15MAHİR GÜLŞEN

SATILIK SORULAR

Meğer bir gün önce Kemeraltı’nda sınav sorularını matbaadan sızdırıp, satmışlar, Mahir Gülşen’in haberi yok. Tabi ki iptal ettiler sonra sınavı. Tekrar girmek zorunda kaldı o yıl sı-nava ve Ege Üniversitesi Tıp Fakülte-si’ni kazandı. Sınav sonucu köye gel-diğinde köyde idi. Tarlada mısırlar soyuluyordu. Zarfı açıp kazandığını okuyunca sevinçten taklalar attı. Matematik hocasına gidip haberi verdiğinde matematik hocası İrfan Bey:Sen doktor olacak adam mıydın, mü-hendis olacaktın, dedi.Mahir Gülşen’i tebrik bile etmemişti.

İLK YURTDIŞI DENEMESİ

Üniversite sınavıyla beraber lise son sınıfta, kurumlar adına yurtdışın-da burslu okuma programı vardı. Bunun için lise öğrencileri arasında sınav açıyorlardı. Yarışma şeklinde bir sınavdı. Bu sınav ile seçilen öğ-renciler kurumlar adına yurtdışında eğitime gönderiliyordu. Ön şartları eğitim sistemine uyuyordu ve Mahir Gülşen bu sınava da girdi. Aynı okul-dan arkadaşlarıyla beraber katıldılar. Sınav sonucu gelene kadar o, Tıp Fa-kültesi’ni kazanıp okumaya başlamış-tı zaten. Yalnız, o sınavın sonucu bazı kazanan arkadaşlara ulaşmasına rağ-men Mahir Gülşen’e gelmedi. İçten

içe merak ediyordu sonucunu. Yine köydeki muhtarın azizliğine mi uğ-radı acaba? diye düşündü. Gerçekten de babası belgeyi muhtarlıkta buldu. Sınavının sonucuna göre istediği ter-cihi yapma hakkına sahip olduğunu belirten bir belgeyi babası telefon-da okudu Mahir Gülşen’e. Ancak bu arada son başvuru tarihi de geçmişti. Kira evlerde yaşayıp adressizliğin yol açtığı fırsatlar kaçıyordu. Böylelikle yurtdışı defterini şimdilik kapatmak zorunda kaldı.

İLK TEŞHİS

Ortopedist olmadan önce hayali psikiyatrist olmaktı. Üçüncü sını-fa kadar bu düşünceyi sürdürmüştü aslında. Üçüncü sınıfta iken klinik dersleri başladı ve o zaman klasik sistemde dahiliye, cerrahi, kadın do-ğum, çocuk gibi klinik dersleri vardı. Dört büyük stajda pratik uygulama-lar yapıyor, aynı zamanda onlarla il-gili klinik öncesi dersler anlatılıyor-du. Bir de propödetik adı altında bir ders vardı. Bu ders içinde ise her kli-nik branş kendisiyle ilgili muayene ve öykü alma derslerini anlatıyordu. Bir gün psikiyatri ile ilgili kısmı an-latacak hocaları geldi ve:“Çocuklar, psikozlarda hiçbir şey yapamıyoruz. Çok ciddi sorunlar var. İlaçlarla ancak onları topluma uyumlu hale getirmeye çalışıyoruz.” dedi.Oysa televizyon ve sinemalarda psi-

kiyatristleri görüyor, Freud’un psi-kanalizleri ilgisini çekiyordu ve şok olmuştu. Sonra Psikiyatri Kliniği’ni gezip dolaştı, hocasının haklı oldu-ğunu gördü.Devam eden günlerde derslerine Ege Üniversitesi Ortopedi Bölüm Başka-nı Prof. Merih Eroğlu gelmeye başla-dı. Ortopedide tedavi yöntemlerini anlatırken çok etkilenmişti Mahir Gülşen ve ortopedist olmayı kafasına koydu. Birinci sınıftan itibaren hastanelerde gönüllü olarak çalışmaya başlamıştı zaten. Pansuman, iğne yapma gibi pratikleri öğrenmişti. Hastanelerde bulunmanın tıp öğrencisi olarak pra-tikte faydası yadsınamazdı elbet.Üçüncü sınıfın yazında Muğla Dev-let Hastanesi’nde çalıştı. Orada iken genel cerrah olan Gültekin Bey’den ameliyatlara girmek için izin istedi. Ameliyatlara gözlem amaçlı girmeye başladı. Bir gün yine ameliyatta iken Acil Servis’e bir hasta geldi. Yaşlı bir adamın şiddetli karın ağrısı şikayeti olduğuna dair ameliyathaneye haber gelmişti. Gültekin Bey, Mahir Gül-şen’i hastaya bakması için gönderdi. Hastayı muayene ettikten sonra du-rumu ve muayene bulgularını kendi-sine iletti. Gültekin Bey bu bulguları yorumlayarak; “Ne yaptın sen yahu? Hastada perfo-rasyon (iç organlarda yırtık) var di-yorsun yani.” diye itiraz etti. Yaşlı hastayı acil ameliyata aldılar. Yaşlı adamın gerçekten safra kesesi

patlamıştı, karnının içi yemyeşildi. Gültekin Bey: “Senin teşhisin doğru çıktı” dedi.

İNSAN MÜHENDİSİ

Dördüncü sınıfta giderek artan or-topedi dersleri Mahir Gülşen’i iyice bu alana doğru yöneltmişti. Aslında mühendis olmak isteyen bir adam olarak istemeyerek geldiğini söyleye-bileceğimiz Tıp Fakültesi’nde, bir an-lamda insan mühendisi olmaya karar vermişti. Daha o zamandan matema-tik ile mühendisliği, ortopedi pota-sında eritebileceğini keşfetmişti.

HEMŞİRE-DOKTOR

Sonraki yıl nöroloji yoğun bakım biriminde hemşire olarak çalıştı. İki hemşire kadrosunu, haftalık doksan saat olan çalışma süresini üç arkada-şıyla paylaşıyordu. Hasta başında ya-pılabilecek her türlü cerrahi müda-haleyi yapar duruma gelmişti artık.

BİR BURS DAHA KAÇIYOR

Fakülte son sınıfta iken TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknik Araş-tırma Kurumu) bursu alıyordu aynı zamanda. Yine yurtdışında doktora programı vardı. Tıp Fakültesi mezu-nu olan master yapmış kabul edilerek direkt doktora bursu almaya hak ka-zanıyordu. Ancak Temel Tıp Bilimle-ri alanında yapılma koşulu olan bir

programdı bu. Halbuki ortopedi, bir klinik tıp bilimleri alanıydı. Ortope-dist olmak istemesinden dolayı bu burstan yararlanamama gibi bir du-rum söz konusu oldu. Biyomekanik laboratuvarları ile yazışarak birçok Amerikan Üniversitesi ile bağlantılar kurdu.

KAS-İSKELET SİSTEMİ BİYO-MEKANİĞİ

Mahir Gülşen’in daha sonraki yıllarda Mühendislik ve Tıp Fa-kültesi öğretim üyeleri ile birlik-te yazdığı, iki ciltlik, “Kas-İskelet Sistemi Biyomekaniği” isimli kitap, tam da mühendislik ile tıbbın birleştiği bir alanın önem-li bir başvuru kaynağı haline gel-miştir.

Page 7: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

16 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I 17MAHİR GÜLŞEN

Beş ya da altı üniversiteden olumlu yanıt almayı başarmıştı ve onlardan birini seçerek TÜBİTAK’a gönderdi. TÜBİTAK bursiyeri olduğu için de sınavsız gitme hakkına sahipti zaten.Mezun olmasına bir hafta kala terör olayları sebebiyle Türkiye’de üniver-siteler süresiz tatil edildi yani bir an-lamda kapatıldı.On gün sonra stajyer doktor olarak eğitim görmelerine izin verildiği için, Tıp Fakültesi öğrencileri olarak eğitimlerine devam edebildiler. Ama bu ara verilince Mahir Gülşen’in

mezuniyeti sarkmış oldu. TÜBİ-TAK da bu gecikmeyi kabul etmedi.

HAYAT ARKADAŞIYLA TANIŞ-MAÜniversite son sınıftayken, lise bi-rinci sınıftan itibaren aynı okulda birlikte olduğu ve üniversite yılla-rında da aynı fakülteye devam ettik-leri okul arkadaşlarından Selim’in bir arkadaş ortamında, Arzu Hanım ile tanıştı. Arzu üniversite için ders-haneye gidiyordu ve Selim’in kız ar-kadaşının arkadaşıydı.

Mahir ile Arzu, Tıp Fakültesi’nin kantininde karşılaştılar. O gün 14 Mart Tıp Bayramı’ydı. 14 Mart Tıp Şenlikleri için kapalı spor salonunda çeşitli etkinlikler olur. İzmir Körfe-zi’ni dolaşan bir vapur da ayarlana-rak eğlence düzenlenirdi. Karşıyaka, Alsancak, İzmir iskeleleri arasında dolaşan vapurdan inmek isteyen iner, geri kalanlar eğlenceye devam ederdi. O vapur ve şenlikler sırasın-da kaynaştılar. 1979 yılında tanıştığı Arzu Hanım’la, 1983 yılında evlene-cekti Mahir Gülşen.

SINIRLARDA DOLAŞMAK

Mahir Gülşen’in üniversiteden me-zun olmasından yaklaşık bir hafta sonra, Askerlik Şubesi’nden jandar-malar askere almak üzere kapısına dayandılar. Tecili bitmiş ve kanunlar gereği silah altına alınması gereken biri olmuştu. İhtisas yaparsa asker-lik sorununu ertelemesi mümkün görünüyordu. Ancak Ege Üniver-sitesi’nde kadro açılmamıştı. Tam Gün Yasası sebebiyle, askerliklerini yapmış ve kadroda kalmak isteyenler klinikten ayrılmayınca, Mahir Gül-şen beklemeye son verip bir tercih yaptı. Gazete ilanlarından Adana’da Çukurova Üniversitesi’nin Ortopedi

Bölümü’nün kadro açtığını okumuş-tu. Arkadaşlarıyla beraber Adana’ya gitmeye karar verdiler. Yazılı sınav ve sözlü sınav olmak üzere, iki sınav için gerekli hazırlığını yaptı. Yazılı sınavın sonuna doğru sınıfın kapısı açıldı ve dediler ki:“Fikret Ünsal öldürüldü.”Tıp Fakültesi’nin tepkisi gecikmedi ve fakülteyi kapatma kararı aldılar. Tüm faaliyetlerini durduran fakülte, dolayısıyla sınavı da iptal etmişti. Bu defa Sivas’a sınava girerek kazandı ama orada öğretim üyesi olmadığı için İstanbul’a yöneldi. Mahir Gül-şen, İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakül-tesi sınavına girerek kazandı. Böylece askerlik sorununu atlatmıştı. Sürekli

takip ettiği Ege Üniversitesi ise hala kadro açmıyordu. 6 ay kadar Cerrah-paşa’da çalıştı ama kimyası pek uyuş-mamıştı İstanbul ile. Radikal bir karar alarak çok istediği Ortopedi Bölümü’nü bıraktı ve Ege Üniversitesi’nin Anatomi Bölümü için açtığı sınavı başarıyla geçerek anatomist olmak üzere tekrar İzmir’e geldi. Hala ortopedist olmak istiyor-du ama bunu istediği bir yerde yap-maya karar vermişti. Cerrah olmak fikrinin ağır bastığı yıllardı ve anato-mi gibi temel tıp alanında ilerlemek istemediğini hissediyordu ve bu du-rum Mahir Gülşen’i fazlasıyla rahat-sız ediyordu.

ÇUKUROVA ORTOPEDİ

Çukurova Tıp Fakültesi yaklaşık bir yıl sonra yeniden Ortopedi Bölümü için sınav açmıştı. Psikolojik olarak çok yıpranmış biri olarak tekrar Ada-na’ya geldi. 1980 yılının Eylül ayında yazılı sınava girerek kazandı. Sözlü sınav için mülakata girdiğinde, önü-ne çeşitli üniversiteleri bıraktığı ger-çeği gelmişti. Burayı da bırakacağını söylediler. İnsanın ideali uğruna ça-balaması adeta dezavantajı haline ge-liyordu. Artık kararlılığını gösterme-nin vakti gelmişti. İhtisasını burada tamamlayacağına dair kararlılığını sözlü sınavına giren hocası Prof. Dr. Gürbüz Baytok’a ifade etti. Bundan sonra, mecburi hizmet için iki yıl süreyle Kayseri Erciyes Üni-

PROF. DR. FİKRET ÜNSAL HAKKINDA KISACA

Prof. Dr. Fikret Ünsal Çukurova Üniversitesi’nin kurucu öğretim üyeleri arasında olan, çok değerli bir nöroloji uzmanıydı. Hüma-nist, ilerici, öğrenciler tarafından çok sevilen bir öğretim üyesiydi. Ancak 1973-1980 yılları arasında öncelikle üniversitelerde başlayan, sonra toplumun tüm kesimlerine yayılan terörün kurbanı oldu. O dönemde provakatif güçler, özel-likle toplum tarafından sevilen ki-şilere yönelik katliamlar yaparak, 1980 yılında yapılan askeri darbe-nin şartlarını oluşturdular.

Page 8: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

versitesi Ortopedi Kliniği’nde ge-çirdiği yıllar ve İzmir Hatay’da 800 Yataklı Asker Hastanesi’nde tamam-lamış olduğu askerlik hayatı dışında Adana hayatının merkezinde kaldı.Çok radikal kararlar almıştı hayatın-da. Mecburi hizmet yıllarına başla-madan önce, askerlik sorunu henüz çözmemiş olması nedeniyle, kendine güvenin üst sınırlarında dolaşarak kararlar veriyordu. Evlenmişti ve Adana’ya taşınan eşiyle yeniden İz-mir’e yerleşme kararı aldılar. Sınavda dereceye girip istediği yerde, İzmir’de askerlik yapma hakkını kafasına koy-muştu. Çünkü yedek subay okulunu ilk 10’a girerek bitirenler, kuraya tabi olmadan istedikleri yerde askerlik yapabiliyorlardı. İki aylık eğitimden sonra sınava girerek derece yaptı. Za-ten İzmir’e yerleşmiş olan eşinin ya-nına, 800 Yataklı Asker Hastanesi’ni askerliğini tamamlamak üzere tercih etti. Askerliğinin ardından mecburi hizmetini tamamlamak üzere Kayse-ri yolunu tutmuştu. Tabi ki onun her zamanki destekçisi olan eşi de peşin-den gitti Kayseri’ye…

PATENT ALIYOR

Kayseri’de de çalışırken, eksternal fiksatör aletleriyle tavşanlar üzerin-de çalışmaya başladı. Tam o yıllarda Sibirya’da doktorluk yapan İlizarov; Distraksiyon Osteogenesisi ismini verdiği ve eksternal fiksatörler kul-landığı yöntemini yeni yeni batı dün-

yasına tanıtmaya başlamıştı. Mahir Gülşen ise; İlizarov’un böyle bir yön-temi kullandığından habersiz kendi yöntemini geliştirmek peşindeydi. Mühendisliğe olan yeteneğini tıpta kullanmaya başlamıştı bile…Tornacılara giderek hazırlamış ol-duğu prototipleri en sonunda geliş-tirerek tavşanlarda denemeye karar vermişti. Kayseri’de tavşan bulama-yınca yüz civarında tavşanı İzmir’den tedarik ettiler. Aletler tavşanlara ta-kılmıştı ama tavşanlar ölmeye baş-ladılar. Çünkü Kayseri çok soğuktu ve laboratuvar tavşanlar için yeterli sıcaklığı sağlayan bir mekan değildi.

EKSTERNAL FİKSATÖR NEDİR?

Yapılan bazı metal parçaları, yine metal millerle, ekstremitelerin (kollar ve bacaklar) dışından tespit ederek, kemik dokunun bütünlü-ğünü sağlama yönteminin teknik adıdır. Eksternal; dıştan, Fiksatör ise; sabitleyici anlamına gelir. Bu teknik ile distraksiyon osteogene-sisini birleştirip kullanan tıp insanı İlizarov’dur. Geliştirdiği ve adıyla anılan yöntem hala tıpta mucize bir tedavi olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemle iyileşmeyen ve enfek-te olmuş kırıklar tedavi edilebildiği gibi, ekstremitelerin (dolayısıyla boyun) uzatılması da mümkün ol-maktadır.

Page 9: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

21MAHİR GÜLŞEN

ARZU HANIM VE TAVŞANLAR

Eşi Arzu Hanım, eşinin emeklerinin boşa gitmesinden endişe ettiği için apartman katında olan dairelerine tavşanları taşımayı teklif etti. Büyük kızları Zeynep iki yaşına basmıştı. Evde kapalı balkonları olmadığı için tuvaletin bulunduğu bölgenin arka alanında bir boşluğa tavşan kafesle-rini yerleştirdiler. Tavşanların koku-su dayanılacak gibi değildi. Her gün

sabahın erken saatlerinde, eşi Arzu Hanım kalkıp tavşanları yıkardı. Kızları Zeynep tavşanları kendisine aldıklarını sanıyor ve onlara yakın ilgi gösteriyordu. Tavşanları manav-dan aldıkları sebzelerle besliyorlar-dı. Mahir Gülşen yaklaşık sekiz ay sonra deneyi başarıyla sonuçlandırdı ve eksternal fiksasyonla (kırıkların dışarıdan konan metal çubuklarla tedavisine dayanan yöntem) ilgili pa-tent için başvurdu.

Mahir Gülşen, Kayseri’deki mecburi hizmetin sonunda 1988 yılında Yar-dımcı Doçentlik kadrosu açılan Çu-kurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne akademisyen olarak döndü ve 1989 yılında Doçent oldu. Öteden beri gelen eksternal fiksatö-re olan ilgisi dolayısıyla çalışmaları-nı bu alanda sürdürürken, diğer ilgi alanı olan vertebra (Omurga) hasta-lıkları konusunda da çalışmalarını yoğunlaştırdı.

PAUL HARRINGTON

Tecrübeleri artıkça yurt dışına git-mesi gerektiğini düşünmeye başla-mıştı. Paul Harrington kendi adıyla geliştirdiği omurga enstrümantasyon cihazı ile Amerika, Houston’ da çığır açmıştı. Mahir Gülşen oraya gitme-ye karar verdi ve 1991 yazında Do-çent olarak Amerika’ya gitti. Omurga cerrahisi ile ilgili bölümlerde dört ay kadar çalıştıktan sonra döndü ve ankilozan spondilit gibi romatizmal omurga rahatsızlıkları üzerinde yo-ğunlaşmaya karar verdi. Doçentliğin getirdiği özgüven onu cesaretli ka-rarlar almaya itiyordu. Bunlarla ilgili makaleler okumaya başladı.

İlk ankilozan spondilit hastasını hala çok iyi hatırlıyordu. Her iki kalçası ve belinde bu rahatsızlıktan muzdarip bir kadın gelmişti. Adeta gökyüzü-nü göremeyen bir hasta idi o kadın. Omurgaları bozuk olduğu için vü-

cudunu yukarı doğru kaldıramıyor-du. Önce kalçalarına protez koyarak ilerlemeyi takip edip, sonra belini ameliyat etmek gerekiyordu. Kalça-lara koyulan protezlerin faydası oldu ama gökyüzünü hala göremiyordu. O yüzden beline ameliyat şarttı.

YUMURTA KABUĞU

Mahir Gülşen daha önce Türkiye’de uygulanmamış bir tekniği uygulama-ya karar verdi. Ankilozan Spondilit tedavisinde dünyada bile yeni kulla-nılan bu tekniğin adı “Egg shell” di. Yani “Yumurta kabuğu”. Bu yöntem-de omur cismi,  içine arkadan girile-rek yumurta içi oyulur gibi boşaltılır, kemik zayıflatılır ve kemik yumurta kabuğu gibi kolayca kırılarak omura istenen şekil verilir, omurganın iki kenarı farklı yükseklikte bırakılarak omurgadaki eğrilik düzeltilirdi. Ba-şarılı geçen ameliyat sonrası gökyü-zü kadın için muhteşem bir manzara olmuştu.Bu teknik Türkiye’de henüz yapılma-ya başlanmadığı için, TRT bile haber yapmıştı. Böylece çok ciddi bir hasta popülasyonu oluşmuştu. Şimdi bir çok doktorun başarıyla yaptığı bu ameliyatları başlatan birkaç doktor-dan biri olarak Mahir Gülşen büyük mutluluk duyuyordu. Bu ameliyatlar sayesinde uluslararası bir kongrede, Houston’da beraber çalıştığı profe-sörler ile bir araya gelme şansını da bulmuştu. Orada bu ameliyatı ya-

pan kişinin çok cesur olduğu kadar ameliyatı kabul eden hastanın da çok cesur olması gerektiğini söylediler. Böylesine cesur insanlar Adana’da bir araya gelmişti.

ANKİLOZAN SPONDİLİT

Nedeni tam belli olmayan, ancak genetik geçişli olduğu bilinen, omurlarda yapışıklık ve omurga-da şekil bozuklukları ile karakte-rize hastalık. Bu hastalıkta omur-ga “O” veya “S” şeklinde aşağıya doğru kıvrıldığı için, hastalar dik duramaz ve ileri safhada durduk-ları yerde göğü göremez hale ge-lirler.Ünlülerden Deprem Dede ola-rak bilinen Mete Işıkkara’nın ve önemli tiyatro sanatçısı Suna Pe-kuysal’ın hastalıkları Ankilozan Spondilit’tir.

Prof.Dr. Paul Harrington

20 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I

Page 10: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

23MAHİR GÜLŞEN

İLİZAROV MUCİZESİ

90’lı yılların başından itibaren İliza-rov Tekniği denilen teknikle yapılan ameliyatlar ülkemizde de uygulan-maya başlanmıştı. Profesör Gavriil Abrabovich İlizarov 1950’li yıllarda ortopedi için mucizevi “distraksiyon osteogenezi” (kemik parçalarını bir-birinden ayırarak kemik oluşturma) kavramını ortaya atmıştı. Geliştir-diği bu yöntem ile daha önce teda-visinin olmadığı düşünülen birçok hastalık başarıyla tedavi edilmiş ama neredeyse yıllar boyunca geliştirdiği kavramlardan yalnızca doğu bloku ülkeleri haberdar olmuştu. Bu yön-temde kemiğe dışarıdan  teller ve çiviler takılarak, çember şeklindeki bir alet bağlanıyordu. Sonra bu teller ve halkalar vasıtasıyla kemiğin boyu tedrici olarak uzatılıyor veya bazen

kısaltılıyor ya da eğiklik gideriliyor-du. Bir kemiğin orijinal boyu %25 ile %30 kadar güvenli bir şekilde uzatı-labiliyordu. Rusya’nın daha liberal bir politika seçmesi ile beraber batıya açılması sonrasında dünyaya yayılmaya başla-yan bu yöntem ortopedide çığır açtı. Bir gün yurtdışındaki kongrelerden birinde bu teknik ile ilgili çalışmaları görünce çok sevindi. Zaten kendisi eksternal fiksatörlerle deneyler yapa-rak, böyle bir tedaviyi, İlizarov gibi, hayal edip geliştirdiği aletin patenti-ni bile almıştı. O sırada İstanbul’da, ortopedik tıbbi malzemeler üreten bir firmaya, bir adam Rusya’dan bir sandık İlizarov aletleri getirmişti. Ucuz bir fiyata alıp firmanın üret-meye başladığı aletleri Mahir Gülşen Adana’ya da getirtti. Böylece İlizarov cerrahisini uygulamaya başladı. 1995 yılında Profesör olan Mahir Gülşen, 1996 yılında Adana Çukuro-va Üniversitesi’nde ilk defa İlizarov Kursu’nu düzenledi. Mahir Gülşen, şimdiye kadar 2500’ ün üzerinde or-topedistin eğitim gördüğü kursun bu yıl 2013 yılında 17. sini düzenledi. Türkiye’de İlizarov cerrahisinin ya-yıldığı yer; Adana’dır. Mahir Gülşen sayesinde Adana; çok önemli bir tıp uygulamasının dünyaca bilinen mer-kezi olmuştu. Onun sayesinde ülkeden ve dünya-dan birçok hasta kentimize gelmeye başlayacaktı. 2004 yılında Türkiye’de yapılan Dünya İlizarov Kongresi

Başkanı da Mahir Gülşen olmuştur. Ayrıca diğer ilgi alanı olan Omur-ga Cerrahisi’nde de önemli görevler üstlenmiştir. 2005 yılında başkanlığı-nı yaptığı Uluslararası Omurga Cer-rahisi Kongresi’ni Antalya’da düzen-lemiş, ayrca Türk Omurga Derneği başkanlığı da yapmıştır. Son olarak da, 2014 yılında yapılacak olan 24. Ulusal Ortopedi ve Travmatoloji Kongresi başkanlığına seçilmiştir.

EMEKLİYE AYRILIŞ

Bilimdeki bu evrensel başarısına rağ-men, ekonomik şartları Tıp Fakülte-si’nde tam zamanlı çalışmasını en-geller hale gelen Gülşen, bir şekilde ailesinin geleceğini düşünmek duru-munda kaldığı için 1999 yılında özel muayenehane açtı. 2007 yılında, üniversite öğretim üye-lerinin dışarıda muayene açmalarını men eden Tamgün Yasası çıktıktan sonra, istemeyerek de olsa üniversi-teden ayrılmak durumunda kalmış-tı. 1980 yılından itibaren 2007 yılına kadar bulunmuş olduğu akademik ortamdan Profesör olarak emekliye ayrılmıştı artık. Ancak bu emeklilik, onun eğime ve bilime olan ilgi ve kat-kısını engellememiş, halen bilimsel çalışmalarını yurtiçi ve yurt dışinda gerek aktif eğitimci gerekse davetli konuşmacı olarak sürdürmektedir. Nitekim “Kas İskelet Sistemi Biyo-mekaniği” kitabini emeklilik sonrası yayınlamış, makale ve çalışmalarını

yayınlamaya devam etmektedir.

ADANALI OLMAK

Başlarda Adana’ya alışamamıştı. Adana kendisi için çalışılacak yer ama yaşanılacak bir yer gibi gelme-mişti. Adana’da çalışacağını, ama fırsatını bulduğunda Izmir’e döne-bileceğini düşünüyordu. Uzun yıllar geçti ve Adana’nın suyunu içen biri olarak Adana’dan ayrılamadı. Orto-

pedia Hastanesi açılması gündeme gelene kadar hala Adana için kalıcı olacağını düşünmüyordu. Yatırım dahi yapmamıştı ve İzmir sevdası hep oldu. Hafta sonları otobüsle İz-mir’e gittiği zamanları hatırlıyordu. Bir gün geri dönmek isteyeceği tek yerdi orası. Pozantı’dan aşağıya iner-ken gördüğü sarı sıcağa hala alışama-mıştı. Yaz tatilleri yollarda geçerdi. Yıllar geçtikçe Adana’nın önemli ar-tıları olduğunu görmüştü. Kendisini

artık yavaş yavaş Adanalı gibi hisset-meye başlamıştı.Eşiyle beraber öğrencilik yıllarından kalan ritüelleri vardı. Kayınpederi Karşıyaka’da oturuyordu ve gittik-leri günün ertesinde eşiyle beraber Karşıyaka vapuruna binip, hemen çarşıya iner ve çayla beraber İzmir’in meşhur gevreğinden yerlerdi. Ko-nak’a gelir ve Kemeraltı’nda Sefer Usta’da kaymaklı kazandibi veya baba tatlısı yenir, oradan yürünür ve

Prof

. Gav

riil A

brab

ovic

h İli

zaro

v

22 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I

Page 11: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

25MAHİR GÜLŞEN

balıkçıların önünden Kestane Pazarı’na giderlerdi. Kokoreç ve midye dolması ve biraz ilerde turşucu. Turşular yendikten sonra yürüyerek Hisarönü’ne geçerler, orada dondurmalarını yedikten sonra Kor-don’a çıkarlardı. Cumhuriyet Meydanı’na gelinir ve pasaport kahvehanelerinde nargile keyfi yapıldıktan sonra akşam Karşıyaka vapuru gelirdi. Dönmeleri gerekiyorsa dönerler, dönmeyeceklerse Kordon’da yürüyüp, birahanelerden birine oturur ve gün batı-mına karşı biralarını içerlerdi. Bu döngü öğrencilik yıllarından bu yana yapmış oldukları bir alışkanlık haline gelmişti.Bu gezilerden birinde Cumhuriyet Meydanı’nda iken eşinin fotoğrafını çekti. Eşi de Mahir Gülşen’in fotoğrafını çektikten sonra birisine rica ederek bera-ber fotoğraflarını çektirdiler. Fotoğrafları çekilirken bir an düşündü ve gözleri dolarak; kendi memleke-tinde turist olduğunu anladı. İzmir’e geliyorlar ve Cumhuriyet Meydanı’nda gün batımına karşı fotoğ-raf çektiriyorlardı. Artık Adanalı olduklarını o za-man kabul ettiler.

ORTOPEDİA HASTANESİ

Üniversitede iken ortopedi bölümü içinde dahi öğ-retim üyesi arkadaşlarıyla farklı branşlarda (kalça, diz, el, omuz, tümör cerrahisi gibi) çalışmaları vardı. Herkes kendi branşı dışında bir hasta olursa diğer arkadaşına yönlendirirdi. Zamanla hem mesleki hem de dost olarak çok iyi ilişkiler kurdular. Hü-seyin Bayram, Ismet Tan, Mustafa Herdem, Serdar Özbarlas, Emre Toğrul, Yaman Sarpel, Cihan Koca, Can Göçük, Ercan Onaç ve Mahir Gülşen bir orto-pedi hastanesi kurmaya karar verdiler. Hastane yap-mak adına arsa arayışları başladı. Mesleklerinde iyi olduklarını düşünerek; iyi bir iş yaptıkları zaman o işin batması söz konusu olamaz, diyorlardı. Daha sonra İsmet Tan üniversitede kalmaya karar verince

Page 12: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

27MAHİR GÜLŞEN

kalan 9 kişi yollarına devam etti.Öncelikle bankaların kredi ko-nusunda yaşattığı zorluklarını aş-tılar. Modern işletmecilik, hasta memnuniyeti, hasta hekim iletişi-mi gibi konularda bilgi edinmeye başladılar. Hastaneyi kurarken akademik geçmişleri dolayısıyla biraz daha eğitim yönü kuvvetli bir ortam sağlamak adına; gerek konferans salonuyla, gerekse yapacakları kurslarla tam bir akademik ortam yaratmayı hedeflemişlerdi. Ameli-yathaneden naklen yayın yapabil-dikleri bir sistemin hayalini dahi kuruyorlardı. Güney insanının nasıl bir hastane isteyebileceğini de düşündüler. Günlerce hastane planı dahil tüm detaylarıyla ba-ğımsız bir hastane kurulması adı-na tartışmalar yaşandı. Sonunda bir hastane kurmayı başardılar.Bugün bu hastane, sadece Ada-na’ya veya Türkiye’ye değil, Azer-baycan’dan Irak’a; Suriye’den Av-rupa’ya kadar hasta tedavi eden uluslararası bilinirlikte bir ortope-di hastanesidir ve Adana sağlık tu-rizminin bel kemiğidir. Ortopedia Hastanesi’nin bel kemiklerinden birisi de Mahir Gülşen’dir. Diğer doktorların da önemi göz ardı edilemez elbette. Dünyanın çeşit-li ülkelerinden doktorlar Mahir Gülşen’in ve arkadaşlarının ame-liyatlarını izlemek, eğitim almak için Adana’ya gelmektedir.

Page 13: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa
Page 14: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

31MAHİR GÜLŞEN

ARZU’NUN KANATLARI

Eşi Arzu Hanım, Mahir Gülşen’e hiçbir zaman “hayır” demedi. Mem-leketi İzmir’i bırakma pahasına ha-yatı boyunca ona hep destek oldu. Başarılı bankacılık mesleğini eşi ve çocukları için feda etti. Kariyeri ve ailesi açısından eşinin fedakarlıkları Mahir’in işini çok kolaylaştırdı. Eşi Mahir Gülşen’i Mahir Gülşen’den daha iyi tanıdı, ona inandı, destek oldu. Eşine inanan bir kadınla evli iseniz; O’nu hep seversiniz. Kızı Zeynep, annesine daha çok ben-zeyen becerileri ve detaycılığı ile ba-basına hayran birisi. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Pey-zaj Mimarlığı Bölümü mezunu. Orto-pedia Hastanesi yapımında mimarlık bilgilerinden yararlanılan ve başarılı bir kariyeri olan iş kadını. Anne ve

babasından aldığı özelliklerden olsa gerek, organizasyon yeteneklerini kullanabildiği bir alanda, mimari-de eğitim ve etkinlikler düzenleyen bir firmada yönetici olarak çalışıyor. Her zaman herşeyi anlatabileceği ve konuşabileceği bir babası olduğu için kendini daima güvende hissettiğini söylüyor. Babası ile birlikle dans et-mek, seyahat planları yapmak ve film seyretmek onların vazgeçilmezleri. Yeditepe Üniversitesi, Ticari Bilim-ler Fakültesi, Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik Bölümü’nde eğitimine devam eden Ege ise; aynı zamanda babası gibi dans tutkunu. Türkiye’nin en önemli pop yıldızlarından Murat Boz’un dansçısı olarak, istediği şeyin ailesi tarafından hep desteğini gör-müş bir kız. Mahir Gülşen, başlarda bu işe biraz isteksiz yaklaşsa da kı-zının dans tutku ve sevgisini bildiği

için ona bir sürpriz yaparak Murat Boz’un Didim konserine katılmış. Ege babasını karşısında görünce elini havaya kaldırmış ve ‘başardım’ de-miş.Mahir Gülşen, hastaneden eve sıklık-la geç geldiği için, babalarını görme-den uyuyan kızlarını görmek, onlarla sohbet etmek için sabah erkenden eşiyle kalkar, kahvaltılarını birlikte yapıp okula uğurlarmış. Mahir Gülşen; eşi Arzu, iki kızı Zey-nep ve Ege ile modern aile tablosun-da paha biçilemez bir değer taşıyor. İnsan olmanın tüm kusurlarına en-gin tıp bilgisi yardımıyla müdahalede bulunuyor. Yaptıklarıyla ve yapacak-larıyla Adana’ya güç veren, Adana’ya değer katan; bilimin ışığında hiçbir zaman sönmeyen bir adam Mahir Gülşen.

Page 15: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

33MAHİR GÜLŞEN30 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I

PROF. DR. EMRE TOĞRUL MA-HİR GÜLŞEN’İ ANLATIYOR

Mahir Gülşen; önce hoca, meslektaş, ortak, öğretim üyesi, dost ve kardeş. Kendisi benim hayatımdaki ve mes-lek yaşantımda örnek aldığım kişidir. Yaklaşık 25 senedir kendisini tanı-rım. Pratik zekasını akıl ve yetene-ği ile birleştirip üstüne iyi insanlığı-nı koymuş nadir kişilerden biridir. Emeğini sakınmayan, çok çalışarak işlerin üstesinden geleceğine inanan bir yapıya sahiptir. Zorlu olaylara karşı optimist bir yaklaşım sergiler. Zekası ve çalışkanlığı sayesinde aka-demik olarak yükselmiştir.

Ortopedinin diğer branşlardan bazı farkları vardır. Birincisi; hasta yaptı-ğınız iş kadar iyileşir, ikincisi; 3 bo-yutlu düşünmek gerekir. Mahir Gül-şen her ikisini de yapabilen kişidir. Kendisinin ve etrafındaki insanların eğitimine çok önem verir. Bildiğini aktarmayı çok sever ve yenilikçidir. Bu özellikleri sayesinde uzun yıllardır İlizarov kursları düzenleyerek Türki-ye’den ve yurt dışından gelen hekim-lerin eğitimine birebir yardımcı olur. Ortopedi alanında Dünya Eksternal Fiksatör Kongre Başkanlığı, İlizarov Derneği’nin Türkiye Başkanlığı’nı yapmıştır. Kendisi vertebra cerrahi-sinde bir duayendir ve en sayılı cer-rahlardan da birisidir. Kendine ait eksternal fiksatör dizaynı vardır ve patenti de kendine aittir. Mesleki ola-rak gelebileceği en iyi noktada oldu-ğu halde amatör ruhla bir çok konu-da emek harcar. Sadece Türkiye’den değil, Suriye, Azerbeycan, Gürcistan ve Irak’dan hastalar yoğun bir şekilde tedavi için Adana’ya gelmektedir.

Mahir Gülşen duygusaldır, çabuk kırılır. Çok vefalıdır; arkadaş edin-mede ve daha önemlisi bunu devam ettirme de çok dikkatli ve özverili davranır. Kelimeleri seçerek ve tar-tarak konuşur. Bunlara dikkat et-meyenlere karşı kendi içine çekilir ve kendi kendine kızar. Mahir Gülşen ile seyahat etmek ve yemek yemek çok keyiflidir. Eğer kendisi ile kardeş olmuş iseniz; o zaman sizin de kendisini yönlen-dirmenize izin verir. Kendinden yaş olarak küçük birine de güvenir ve onu dinler. Galatasaray ve Ege sevda-lısıdır. Seyahat etmeyi çok sever, se-yahatten asla vazgeçmez. Sabırsız ve acelesi olsa bile karşısındakini dinler ve sorununu çözmeye çalışır.Ortopedia Hastanesi olarak ayak-ta durabiliyorsak bunun en önemli bileşenlerinden biri de Mahir Gül-şen’dir. Kendisi takımın sıradan bir elemanı gibi durup en önemli işleri yapmıştır. Aslında o bir stardır.

PROF. DR. EMRE TOĞRUL

1963 Mersin doğumlu. 1987 de İstanbul Üniversitesi Tip Fakül-tesi’nden mezun oldu. 1988 den beri Mahir Gülşen ile birlikte ça-lışıyor.

Ortopedia Hastanesi Konferans Salonu

Page 16: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

35MAHİR GÜLŞEN

PROF. DR. SERDAR ÖZBARLAS MAHİR GÜLŞEN’İ ANLATIYOR

1990 yılları. Ben Adana‘ya geldiğim-de eşim Nazan görevi gereği geleme-mişti. Mahir ağabeyin ailesi de o sıra burada değildi. Günümüz hep bera-ber geçerdi. İkimiz de Galatasaraylı-yız. O zamanlar Galatasaray’ın çıkış yaptığı yıllardı. Maçları hep beraber seyrederdik. İnsan baş başa kaldı-ğında birbirine çok şey anlatır. Biz de birçok ortak yanımızın olduğunu fark ettik.O sıra ben de omurga cerrahisi çalı-şıyordum. Bu yoğun çalışma sırasın-da bile esprili olması ve hayata pozi-tif bakması beni hep etkiledi. Ondan çok etkilendim ve çok kazançlarım

PROF. DR. SERDAR ÖZBARLAS

1959 Ankara doğumlu. 1983 yılı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakül-tesi mezunu. 1992 den beri Mahir Gülşen ile birlikte çalışıyor.

oldu. Adana’ya alışmamda birlikte geçirdiğimiz zamanın çok yardımı oldu. Çukurova Üniversitesi’nin Do-çent kadrosuyla omurga cerrahı ola-rak Amerika’ya gitti. Geldikten sonra kimsenin yapmaya cesaret edemedi-ği, çok komplike vakaları ameliyat etti ve adını duyurdu. En hoşuma giden yanı ise, en zor şartlarda dahi gülebilmesidir. Ge-cenin bir yarısında kötüye giden bir hasta olsa hemen peşine düşer. Asla yapılması gereken cerrahiden geri adım atmaz ve hayata pozitif bakma-ya devam eder. Çok mütevazıdır. Biri kendinden bir şey öğrenmek istedi-ğinde bilgisini kendine saklamaz, sonuna kadar öğretir. Çok vicdan-lıdır. Kendi aleyhine olsa bile bazı şeyleri vicdanlı olduğu için devam

ettirmeye çalışır. Hiç kimsenin zara-rına karar veremez. Örnek alınacak bir tartışma mantığı vardır. Konuş-mayı sonuna kadar dinler. Ancak bı-çak kemiğe dayandığında müdahale eder. Birçok işi sıfırdan alır ve hem ulusal hem uluslararası platforma taşır. Adana’ ya bir yığın hekim ye-tiştirmiştir. Bu bile ADANA‘YA GÜÇ VERMESİ açısından yeterli.Bu kadar işinin arasında kitap oku-mayı hiç bırakmaz. Kimse bilmez ama çok güzel zeybek oynar. Adeta ruhunu verir, seyrederken tüyleriniz diken diken olur. Sorsalar; hayatımı etkileyen beş insandan biri Mahir Ağabey’dir diyebilirim.Ve tabi ki ailesi O’nun için çok önem-lidir. Çocukları için ölebilecek insan-lardan biridir.

34 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I

Page 17: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

HAŞİM PARALI MAHİR GÜLŞEN’İ ANLATIYOR

Becerikli, yetenekli, uzman, işini iyi bilen, usta, hünerli, elinden iş gelen, maharetli, sanatkar. Yani Mahir…1970-1973 yılları arasındaki ergen yaşlarımda tanıdım, sıra ardılım Mahir’i… 13-17lik ergenlik çağı insanları en iyi değerlendireceğiniz yaşlardır. Kişilikler oluşuyor o çağlarda. Onun için lisede tanıdığın arkadaşınla yıllar sonra karşılaşıldığında yedisinde neyse yetmişinde de o misali oluyor. Hele bir de yatılı isen hasret çekiyor-san, anandan babandan uzakta isen… Lise sonrası ya-şamımda hangi arkadaşımla karşılaştıysam, aynı sıcak ilişkiyi tekrar kuran şanslı insanlardan biriyim. Akademik unvan; belli bir bilim, sanat, yazın, düşün dalında en bilgili, en derinlikli, en yetenekli, en geniş görüşlü, en tecrübeli, en yaratıcı, en iyi olmayı gösterir. Akademik unvan taşıyan kişi konunun felsefesini ya-pabilen ve o konuyu başkalarına öğretebilen, o konuda evrensel bilgi denizine damlalar aktarabilen kişidir. İşte bizim Mahir de bu maharet ve niteliklere sahiptir. “İyi insan, gülümsemesini sevdiğiniz insandır” der Dostoyevski. Sırf yaşamlarını belli bir kalitede sürdür-mek için almaları gereken en iyi eğitimi elde etme ama-cı ile bu güçlüklere katlanan, rüyalarında bile beraber yaşayabilen o körpecik çocukların ben gülüşlerini çok severdim. Tıpkı Mahir Gülşen’in gülüşü gibi. Yaşamda elmas olmayı becerebilen çok değerli insan-larımız vardır ve olacaktır. Ama elmastan pırlantalaş-maya geçme daha doğrusu “pırlanta” olma herkesin başarabileceği bir iş değildir. Pırlanta insanlar, yoktan var olup, yoktan var etmişlerdir. Benim gözümde Mahir bu insanlar grubundandır. Onlar ülkeyi sırtlayanlardır, yürekleri cüsseleri ile doğru orantıdadır.

HAŞİM PARALI

1954 İzmir doğumlu. Yüksek Kimya Mühendisi. Ma-hir Gülşen’in lise arkadaşı.

37MAHİR GÜLŞEN

Page 18: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

OPR. DR. SELİM ÖZENÇ MAHİR GÜLŞEN’İ ANLATIYOR

Mahir Gülşen’i 1970-1971 eğitim dönemi İzmir Atatürk Lisesi’ne baş-ladığımda tanıdım. Derslerindeki başarısından daha çok beden eğitimi

olayıyla atılmış oldu. Bu güzel bir-likteliğe vesile olduğum için kendimi hep mutlu hissettim. Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra ben Çukurova Üniversitesi Kalp-Damar Cerrahisi Bölümü’nü kazanarak ihti-sasa başladım. Mahir’in bir çok yer-de Ortopedi ihtisasını kazanmasına karşın eğitimi için yeterli olmadığı-nı düşündüğü için mutsuz olduğu haberlerini alıyordum. Çukurova Üniversitesi Ortopedi Bölümü’nün iyi bir eğitim verdiğini çalıştığım süre içerisinde öğrenmiştim. Klini-ğin doktorlarına Mahir’den, Mahir’e de klinikten söz ettim. Açılan ilk sı-navda Mahir Adana’ya geldi ve sınavı kazanarak ihtisasa başladı. O zaman-ki bekar evimde Mahir ile beraber kaldık. Mahir Adana’dan ve klinikten çok memnun kalmıştı. Eşinden son-ra ihtisas seçimine bir şekilde vesile oldum. İnsanlar şanslarını hep ken-dileri yaratırlar. Mahir her türlü gü-zelliğe layık değerli bir insandır. İhtisasımızın son dönemlerinde iki-miz de evlendik. Arkadaşlığımız tüm samimiyetiyle sürdü ve bundan son-ra da sürecektir. O’nun başarılarıyla her zaman gurur duydum ve duyma-ya devam edeceğim.

dersindeki yan parendeleri dikkatimi çekmişti. Hepimizden daha iri olan bu vücudun böyle esnek hareketle-ri nasıl yaptığını hep merak etmi-şimdir. Bu dönemden hatırladığım başka özelliği ise solak olmasıydı. Defteri yan tutarak yazı yazmasının ona öğrenciliğinde sorun çıkardığını düşünüyordum. Öğretmenleri böyle yazı yazmaya devam ederse bir daha yazılarını okumayacaklarını söyler-lerdi. Şimdi bir tıp doktoru kendisi ve sanki bu yazısından belli bir yaz-gıydı onun için. Yatılı olarak kaldığımız okuldaki anılarımıza gelirsek, Mahir’in çilin-girlik özelliği aklıma ilk gelen şeydir. Özellikle Bodrumlu Salih Zeki arka-daşımıza köyden sandıkla mandalina gelirdi. Mahir’in maharetleri elleriyle Salih’in dolabı açılır ve haliyle tüm yatılı sınıf arkadaşlarımız meyveler-den yararlanırdı. Başka bir özelliği-ne gelirsek; yemekhanedeki bizim grubun başkanıydı kendisi. Masanın yemeklerini o paylaştırırdı. Bizim sı-nıf takımının adı Soğanspor, simgesi ise bir baş soğan idi. Günün birin-de kuru fasulye, pilav ve soğan olan menümüzde soğanın olmadığı gör-dük. Bizde tabakları ters çevirerek, kaşıklarla vurmaya başladık: “soğan, soğan, soğan…”. Bu isyanın nasıl so-nuçlandığını hatırlamıyorum fakat sınıf takımımızın adını bu olaydan aldık. Jimnastikçi yeteneği dolayısıy-la bu takımın daimi kalecisi Mahir Gülşen’di.

TURGAY PAYZE MAHİR GÜL-ŞEN’İ ANLATIYOR

Mahir ile arkadaşlığım 1970 yılında başladı. İzmir Atatürk Lisesi’nde pa-rasız yatılı olarak okuduk. Doğaldır ki 3 yıl boyunca 24 saat birlikteydik. Mahir ortopedist olarak Kayseri Er-ciyes Üniversitesi’nde bir süre çalı-şır iken ben de Kayseri Hava İkmal Bakım Merkezi’nde uçak mühendisi olarak görevliydim ve onun tavşanlar üzerine yaptığı bir çalışma sırasında aparatların imal edilmesine yardım-cı olmuştum. Hayatımızın tüm akışı içerisinde diyalogumuzu koparma-dık.Mahir benim gözümde iriyarı, seve-cen ve neşeli bir arkadaş olarak can-lanmıştır. Ben sınıfın en kısası iken o ise en iri cüsselisiydi. Aynen Dal-tonlar misali iyi bir kader arkadaşlığı oluşturmuştuk. Mahir sınıfımızda en zeki ve en çalışkan üç arkadaştan biri idi. Olaylara analitik yaklaşımı, po-zitif bilime son derece saygılı olma-sında büyük oranda Atatürk Liseli olmasının katkısı vardır. Köyceğizli olan Mahir’in ailesinin son derece mütevazı olması ve ken-disinin parasız yatılı olarak okuması, ekonomik olarak zor durumda olan insanları kolaylıkla anlamasını sağla-mıştır. 1973 yılında Türkiye liselerarası bil-gi yarışması yapılmıştı. Mahir de 3 kişilik okul takımındaydı. O yıla ka-

Mahir’in ileride bilim adamı olaca-ğını tüm sınıf arkadaşları ve tüm öğ-retmenler biliyorduk. Ben bunu en yakın arkadaşım olması nedeniyle en çabuk keşfedenlerdenim. Lise son sı-nıfta iken sınıfımızda yarı yıl tatiline hiç zayıfı olmadan giren 4 kişi vardı. Atatürk Lisesi’nde zayıf getirmemek ulaşılması çok zor bir başarıydı. Ma-hir çok akıllı, zeki fakat düzensiz ders çalışan bir öğrenciydi. Bu nedenle ilk sömestr Geometri dersi zayıftı. Matematik hocası İrfan Barış zayıfı olamayanlardan biri olmama karşın beni değil Mahir’i matematik eki-bine seçmişti. TÜBİTAK’ın Türkiye genelindeki liselerarası matematik yarışmasında Fen Lisesi’ni geride bırakarak birinci olan okulumuzun matematik ekibinde Mahir Gülşen de vardı. Akıllı ve zeki olduğunu bir kez daha ispatlamıştı. Lise hayatımızdan sonra Mahir ve sı-nıf arkadaşımız Fuat ile birlikte Tıp Fakültesi’ne kayıt yaptırdık. Burada da çok güzel bir üniversite yaşamı-mız oldu. Birlikte İzmir’deki bir folk-lor derneğinde yıllarca halk dansları oynadık ve bu dernekle beraber yurt-dışındaki festivallere katıldık. Üniversite dönemindeki kız arkada-şımın sayesinde tanıştığım Arzu Ha-nım’ı ilk günden beri hep takdir et-mişimdir. Bu düşüncelerimi bir gün Mahir’e anlatıp tanışmalarına yar-dımcı olabileceğimi söyledim. İşte Mahir Gülşen ve eşi Arzu Hanım’ın evliliklerinin ilk temeli bu tanışma

dar Ankara Fen Lisesi daima birinci gelirken 1973 yılının birincisi İzmir Atatürk Lisesi olmuştu. Dönüşlerin-de onları okulda büyük bir onurla karşılamıştık.

OPR. DR. SELİM ÖZENÇ

1956 Niğde doğumlu. Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı. Mahir Gülşen’in lise, fakülte, ihtisas ar-kadaşı

TURGAY PAYZE

1956 Aydın, Çine doğumlu. Uçak Mühendisi. Mahir Gülşen’in lise arkadaşı.

39MAHİR GÜLŞEN38 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I

Page 19: İnsan Mühendisi; Mahir Gülşen€¦ · İnsan beyni 2 yarımküreden oluşur. Hemisfer denilen her yarım küreden çıkan sinirler beyin sapında çaprazlanarak karşı tarafa

Bu kitap Seyhan Rotary Kulübü’nün ve Güney Rotary Kulübü’nün katkılarıyla basılmıştır.

Meltem YAĞMUR1960 yılında Ankara’da doğdu. Lise ve orta öğretimini 1971–1977 yılları arasında Ankara Özel Tevfik Fikret Okulla-rı’nda tamamladı. 1983 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Mecburi hizmetini Diyarbakır ve Silifke sağlık ocaklarında yaptı. 1987–1991 yılları arasında, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’nda uzmanlık eği-timini tamamladı. 1996 yılında doçent, 2004 yılında profesör oldu. Bu süreçte yurtiçi ve yurt dışında farklı kurum-larda mesleğiyle ilgili eğitimler aldı. Tıp Fakültesi’nin çeşitli kurullarında idari görevler yaptı. Halen Ç.Ü.T.F. Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak mesleki çalışmalarını sürdürmektedir.Temel fotoğraf eğitimini Haluk Uygur atölyesinde tamamladı. Halen Haluk Uygur İleri Fotoğraf Teknikleri ve Fel-sefesi atölyesine devam etmektedir. Bu atölyenin “Benim Güzel Adana’m” ve “Caravaggio Işığı ile Portre Çekimleri” projelerine katılmış ve bu projelerin sergilerinde yer almıştır. Aynı zamanda Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Fotoğrafçılık bölümünde de eğitimine devam etmek-tedir. Evli ve 2 çocuk annesidir.