objektif 100. sayi

32
Şubat / Février 2015 No: 100 Herkese eşit mesafede... Tel: +336 81 48 55 39 [email protected] Strasbourg Misyon Binaları yapılıyor Strasbourg Misyon Binaları’nın (Avrupa Konseyi nezdinde Daimî Delegasyon, Başkonsolosluk, Hizmet Binası ve Re- zidans) inşaatının yapımına geçtiğimiz Ocak ayında baş- landı. İnşaatın başlamasının ardından, projenin mimarı Han Tü- mertekin’in açıklamalarını konu alan bir toplantı düzen- lendi. S:15 AİHM “Perinçek Davası”nı görüştü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin temyiz makamı olan Büyük Daire’si, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in “Ermeni soy- kırımını inkar ettiği” gerekçesiyle davalık ol- duğu İsviçre’nin temyiz başvurusunu 28 Ocak’ta Strazburg’da görüştü. S:8 Büyükelçi Erdoğan İşcan ile söyleşi Gazeteniz OBJEKTİF, elinizde tuttuğunuz bu sayısıyla, 10. yılında 100. baskısını yap- mış bulunuyor. Bizi bugünlere taşıyan tüm okuyucuları- mıza ve işverenlere sonsuz teşekkürleri- mizi sunuyoruz. Bu vesileyle, yazar ve muhabirlerimiz, 10. yıl – 100. sayı konusundaki değerlendirme- lerini sizler için kaleme aldılar... S:22 1949’da Strazburg’da kurulan Avrupa Konseyi’nin kurucu üyeleri arasında sayılan Türkiye, Avrupa Konseyi bütçesine en büyük kat- kıyı sağlayarak altıncı “grand payeur” ülke olmaya hazırlanıyor. Tür- kiye’nin Avrupa Konseyi Nezdindeki Daimi Temsilcisi Büyükelçi Erdoğan İşcan, Objektif gazetesine bu hususta özel bir demeç verdi. S:25 Nihal EMİNOĞLU ÖZEL HABER Avrupa Konseyi’nin “büyük devleti” oluyoruz 10. Yıl – 100. Sayı Bilinmeyen yüzler” de bu ay, Türki- ye’nin Avrupa Konseyi nezdindeki çiçeği burnunda Temsilcisi Büyük- elçi Erdoğan İşcan’ı misafir ediyo- ruz. S:30-31

Upload: objektif-gazete

Post on 07-Apr-2016

242 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

Objektif gazetesi

TRANSCRIPT

Page 1: Objektif 100. sayi

Şubat / Février 2015 No: 100

Herkese eşit mesafede...

Tel: +336 81 48 55 39 [email protected]

Strasbourg Misyon Binaları yapılıyor

Strasbourg Misyon Binaları’nın (Avrupa Konseyi nezdindeDaimî Delegasyon, Başkonsolosluk, Hizmet Binası ve Re-zidans) inşaatının yapımına geçtiğimiz Ocak ayında baş-landı.İnşaatın başlamasının ardından, projenin mimarı Han Tü-mertekin’in açıklamalarını konu alan bir toplantı düzen-lendi. S:15

AİHM “Perinçek Davası”nı görüştüAvrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin temyizmakamı olan Büyük Daire’si, İşçi PartisiGenel Başkanı Doğu Perinçek’in “Ermeni soy-kırımını inkar ettiği” gerekçesiyle davalık ol-duğu İsviçre’nin temyiz başvurusunu 28Ocak’ta Strazburg’da görüştü. S:8

Büyükelçi Erdoğan İşcan

ile söyleşi

Gazeteniz OBJEKTİF, elinizde tuttuğunuzbu sayısıyla, 10. yılında 100. baskısını yap-mış bulunuyor.Bizi bugünlere taşıyan tüm okuyucuları-mıza ve işverenlere sonsuz teşekkürleri-mizi sunuyoruz.Bu vesileyle, yazar ve muhabirlerimiz, 10.yıl – 100. sayı konusundaki değerlendirme-lerini sizler için kaleme aldılar...

S:22

1949’da Strazburg’da kurulan Avrupa Konseyi’nin kurucu üyeleriarasında sayılan Türkiye, Avrupa Konseyi bütçesine en büyük kat-kıyı sağlayarak altıncı “grand payeur” ülke olmaya hazırlanıyor. Tür-kiye’nin Avrupa Konseyi Nezdindeki Daimi Temsilcisi BüyükelçiErdoğan İşcan, Objektif gazetesine bu hususta özel bir demeçverdi. S:25

Nihal EMİNOĞLUÖZEL HABER

Avrupa Konseyi’nin “büyük devleti” oluyoruz

10. Yıl – 100. Sayı

Bilinmeyen yüzler” de bu ay, Türki-ye’nin Avrupa Konseyi nezdindekiçiçeği burnunda Temsilcisi Büyük-elçi Erdoğan İşcan’ı misafir ediyo-ruz. S:30-31

Page 2: Objektif 100. sayi
Page 3: Objektif 100. sayi
Page 4: Objektif 100. sayi

ŞUBATFEVRIER

2015 N° 100

5, Impasse des Prunelles67820 Wittisheim

Tel: 03 88 85 83 66 [email protected]

* Aylık haber, ilan ve reklam gazetesi/Journal mensuel d’infos,

d’annonces et de publicités.

* İmtiyaz sahibi/Edité par: Edition Objectif

* Genel Yayın Yönetmeni/Directeur de la Publication: Fahri [email protected]

* Grafik: Murat Ateş

Dağıtım Sorumlusu / Responsable de distributionTuncer KIR OĞLU

[email protected]

TEMSİLCİLERİMİZ

SAINT-DIE, EPINAL, NANCY ve çevresi Mustafa GÜÇLÜTel : +33 6 07 61 09 24

KARLSRUHE ve çevresi: Hasan BELLİKLİTel : +49 0176 92962065

SAVERNE-SARREGUEMINES-HAGUENAU - BISCHWILLERLUNEVILLE-BOUXWILLER-WISSEMBOURG ve çevresiKemal ERGÜLTel : +33 6 70 47 09 02

MULHOUSE ve çevresiFaruk BEYAZTel: 0619 04 68 93

*Baskı/Imprimé par: Imprimerie des

Sun Print / Offenbach

*Objektif Gazete basın meslek ilkelerine uymayasöz vermiştir.

/Objektif promet à respecter les principes et leslois concernant le métier de presse.

*Objektif Gazete’de yayımlanan yazı, haber vefotoğraflardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

/Toute reproduction de nos articles, textes d’an-nonces ou publicités parues dans notre journal est

libre sous l’obligation de citer le nom du journal. *Dépôt Légal: FEVRIER 2015

BANKA BİLGİLERİ/Les coordonnés bancaires

IBAN: FR76 1760 7000 0170 2129 1344 932SWIFT ( BIC ): CCBPFRPPSTR

EditionObjectif

ALİ BAŞARAN

YAZIYORUM

Eğitimci - Yazar

[email protected]

CHARLIE OLMA(MA)MAK!Charlie Hebdo, 1968 Hareketi’nden beri çıka-rılan haftalık mizah dergisi. Dergiyi oluşturanekip, İnsan Haklarına bağlı ve demokratik-laiktoplumsal düşünceyi temel alarak, her cinsırkçılık ve ayrımcılığa karşı bir yayın cizgisi iz-lerken, düşünce özgürlüğü konusunda da ol-dukca hassas davranıyor. Bu ekibe göre,yeryüzünde eleştirilmeyecek hiçbir konu yada tabu olamaz. Toplumların, bireylerin ken-dilerini düşünüp-araştırarak, yazıp-çizerekifade etmeleri durumunda şiddete gerek kal-mayacağı savındalar. Bu yaklaşımlarındandolayı da tüm dinlerin en kutsallarını da çizgi-lerle dile getirme hakkını kendilerinde görü-yorlar. Fransız toplumunda da aykırı çizgiyle20 bin satış yapan bir mizah dergisi.Müslümanlığın kutsal değeri Hz. Muham-med’in karikatürlerini yayınlaması, bazı uç ke-simlerin ölüm fermanı vererek Charlie’nintoplantı halindeki ekibini yok edecek katliamıngerçeklesmesine kadar vardı. Katliamı daYemen El-Kaide üstlendi. Bu olayla da dünyaayaklandı. Düşünce özgürlüğünü savunanlar; şiddeti re-deden, sadece düşüncelerini yazıp çizen in-sanların öldürülmesine karşı kendiliğindensokaklara döküldü. Fransa tarihinde endergörülür bir katılımla - 4milyon - « özgür dü-şünme, özgür yaşama » hakkını savundular.Charlie’nin çizgisiyle hemfikir olmayanlar dabu katliam karşısında tavır alarak Charlie’yesahip çıktılar, « Hepimiz Charlie »yiz dediler.Charlie Hebdo, bu olaydan sonra çıkardığı ilksayısında aynı çizgisini sürdüreceğinin gös-tergesi olarak Hz. Muhammed’in karikatü-rünü koyunca Müslüman ülkelerde protestogösterileri, tepkiler oldu. Hatta yeniden« ölüm » fermanları çıkartıldı. Biz «Charlie

4

değiliz » söylemleri gelişti.Yaşam kutsaldır. Charlie olmak,yapılan katliama karşı olmaksa,insan olan herkes Charlie’dir!Charlie olmak, inanan insanları in-citerek, onların kutsallarıyla alayetmekse hiçbirimiz Charlie değiliz.İnsan düşünen bir varlıktır, bu sı-nırı iyi bilmelidir. Çeşitli grup ya daçevrelerin etkisinde kalarak sürüpsikolojisine kapılmamalıdır.Fransa’da çeşitli nedenlerle top-lumla barışık olmayan, toplumaküskün, hakkının yendiğini düşü-nen, ırkçı-ayırımcı uygulamalarauğrayan ya da uğradığını düşü-nen, otoriteye-devlete isyan duy-guları içinde olan çeşitli kesimlerve bunları teşvik edenler var. Bukesimlerin radikal davranışlarlaMüslümanlık adına yapacaklarıeylemler, Müslümanlığa zararverir, aşırı sağın ve ırkçıların işineyarar.Bu gelişmeler, Müslüman kökenlitoplulukların bulunduğu Avrupaülkelerinde yeni bir dönemin debaşlangıcı olacaktır. Gerek bu ül-kelerdeki Müslüman topluluklarınülke içindeki konumu, gerekse bu-lundukları ülkelerle barışık ya-şama koşullarının yaratılabilmesiiçin ciddi çabalar olacaktır. Avrupa’nın, Orta-Doğu’daki geliş-meler ve radikal müslüman grup-larla ilişkiler konusunda da yenistratejiler saptayacağı da beklen-melidir.Bilim adamı Alber ERSTEIN derki, “Aptallara göre insanlar ırk, cin-siyet, milliyet, yaş, statü, renk, dinve dil başta olmak üzere sekizdenfazla kategoriye ayrılırlar. Halbukiolay bu kadar karmaşık değildir.İnsanlar sadece ikiye ayrılırlar: İyiinsanlar ve kötü insanlar... Eğitim,gerçeklerin öğretilmesi değildir,

düşünmek için aklın eğitilmesidir.”SAHİBİNİN SESİNEİki ay önceki yazımda, Türki-ye’deki bazı söylemlere Avrupabasınının nasıl alaycı eleştirilerleyaklaştığını alıntılar yaparak yaz-mıştım. Böylesi durumların bura-larda yaşayan biz Türkiyekökenlileri ve de Türkiye’nin dışgörünümünü olumsuz etkilediğinibelirtmiştim. Birisi de yazacakkonu bulamamış olmalı ki, bu ya-zıya takmış kafayı, aklına gelenleri-ilgili ilgisiz- dizeleyerek eleştiriçabasına girişmiş. Aynı kişi önce-den de benzeri çabaya girişti-ğinde ciddiye alarak eleştiri biçimve ahlâkına ilişkin yanıt vermiştim.Artık ciddiye de alınır yanı yok! Ayrıca, Avrupa’daki yurttaşlarımızıdolandıran nam-ı diğer Jet Fazılve benzerlerini de savunan yazıyıyazan da oydu. Ne diyelim; SAHİ-BİNİN SESİ!Düşünmeye ve yol göstermeyeteşvik anlamında birkaç alıntıylabitirelim:« Sizi koyun yerine koyuyorlar! İn-sanlıktan çıkmış, beyni ve kalbimakineleşmiş kişilere teslim ol-mayın. Siz ne makine ne de ko-yunsunuz; sizler insansınız!Zaman en iyi yazardır, her zamanmükemmel sonu yazar. » CharlieCHAPLIN« Hırs denetimsiz kalırsa, kendisonunu getirinceye kadar yana-cak bir aleve benzer. » Halil CİB-RAN« Eğer gerçeği gerçekten bilmek

istiyorsan, yaşamında bir kezolsun her şeyden şüphe et! »René DESCARTES« Kral sofrasında soytarı olmak-

tansa, halkımın kavgasında eş-kiya olmayı tercih ederim. »Yılmaz GÜNEY

TOLGA TURAN

Empati

rim. En olmadık zamanlarda tarifi ol-mayan o an elimde tuttuğum yüreğimbelki bir kâğıt parçası gibi buruşturulupbir kenara atılsın isterim.

Ve o an içimde derin bir uçurum oluşuraniden, ne derdimi bilen olur ne dederdimle yoğrulan bitmek bilmeyen çi-lemi. Yani sesin anlayacağın hüzün veacı gökyüzünde aydınlıkla bir olup res-men bana nispet yapmaktadırlar o anBugün canımın sıkkınlığı hat safhada.Eski albümleri tavan arasında karıştır-mak istedim. Albümün tozlu fotoğraf-ların acımsı sarılığını bir bir aralarken.İşte o an duygularımı bir tek sen anla-

yamazdın. Artık ne yaparsam yapayımher gece sessizlik büyümekte idiiçimde. Ayazlar olmadık zamanlardaanılarda alıkoydu bizi. Sen gitmiştinama çok uzun zaman da olsa ben ken-dimi giden senden alamamıştım.

Seninle birlikte içimde her bir hücremenakış gibi işlediğim seninle yaşanmış-lıklarım vardı. Ve bunca yıl geçmesine,albümlerde resimlerin sarısı merhabademesine rağmen bir zamanlar gölge-sini seyrettiğim, küstüğüm aynalardaartık sadece ayak izlerim vardı.Hatırladın mı? Ay ışığında olan…

[email protected]

AY IŞIĞINDAKİ AYAK İZLERİBazen nedense rüzgârın tersten es-mesini isterim. Yüreğim sebebi belliolmayan acılarla boğuşurken yıkılsınisterim taş taş üstüne kalmadan yıkıl-sın mabedim. Harabeye dönsün iste-

Page 5: Objektif 100. sayi
Page 6: Objektif 100. sayi

FatihKARAKAYAKarakaya. @gmail.com

http://twitter.com/fkarakaya

FRANSA GÜNDEMİ

Peki şimdi ne olacak?Kimileri için Fransa’nın 11 Eylülü yaşandı.17 insan hayatını kaybetti. Fransa uzun yıl-lar sonra ilk defa bu kadar ağır bir saldırıile karşılaştı. Bu saldırıların sonuçları çokağır olacağa benziyor. Charlie Hebdo kendini anarşist, komünist,ateist olarak tanımlayanların mizah adınaher türlü kutsala saldıran bir karikatür ga-zetesi idi. Tirajı 50 bini geçmeyen, maddi durumu hiçiyi olmayan hatta iflasın eşiğine gelmiş birgazete idi. Sadece arada sırada Müslü-manlara saldırarak nefes alabiliyordu. Bugazete ve dergi uzun dönemdir tehditleralıyor ve koruma altındaydı. Ancak bildiğiniz gibi bir terör eylemi ile çi-zerlerin çoğu öldürüldü. Ve her zaman ol-duğu gibi bu tür eylemleri yapanlar sağolarak ele geçirilemedi. Neden böyle al-çakça eyleme giriştiklerini, nereden kim-lerden destek aldıklarını öğrenemedik. Olayın üzerinde bir sürü komplo teorsiivar. Ben bunların hiçbirine değinmeyece-ğim. Merak eden internette araştırsın.Çoğu yanlış bilgiler üzerine kurulu bu türteoriler aslında gerçekten sorulması gere-ken soruların önüne geçmek için yapıldı-ğını düşünüyorum. Mesela bildiğiniz gibi son dönemdeFransa, Filistin politikasında radikal bir de-

ğişim yaşıyor. Geçen yaz Netanya-hu’ya bebekleri katletme izni verenHollande bu sefer Filistin’in devletolarak tanınmasına karşı çıkmıyor.Bununla da yetinmiyor BM üyesi ol-masını istiyor. İlk bakışta pek işe yaramayan şey-ler olarak görünse de aslında ha-yati önem taşıyor. Çünkü FilistinDevleti’nin uluslararası camiada ta-nınması ona İsrail’i savaş suçun-dan mahkemeye verme yetkisiniveriyor. Böylece resmi olarak birdevletin başka bir devleti işgali or-taya çıkıyor.İsrail’in en çok korktuğu da zaten“dost” bildikleri ülkeler tarafındanyalnız bırakılması. Fransa her nekadar Müslümanlar açısından tamistenilen yerde olmasa da son dö-nemlerde İçişleri Bakanı ilk defa“Müslüman vatandaşlara” yapılansaldırılar Cumhuriyet’e açılan birsavaştır dedi. Daha önce böyle birsöylem asla yapılamazdı. Hatta olaylardan sonra ilk defa Hol-lande İslamofobi tıpkı antisemitizmgibi mücadele edilmesi gereken birbeladır dedi. Fransa’da ilk defa bir-çok cami askerler tarafından ko-ruma altına alındı. Fransa böyle bir değişim yaşarken,karikatür olayları hiçbir şekilde gün-demde yokken böyle bir saldırıkime yarayacak ki? Şimdi başta İs-rail olmak üzere bazı ülkeler “Bakınsiz Müslümanlara hak, hukuk veri-yorsunuz ama onlar size neler ya-pıyor” demeye başladı. Bazı siyasiler tıpkı ABD’de olduğu

gibi yeni yasalar, sorgusuz sualsizhapis cezaları istiyor. O da yetmez-miş gibi ilk defa ırkçı lider Le Penkarşısında kim olursa olsun2017’de ilk turda önde bitiriyor.Ona karşı tek umut Valls kalmış gibigörünüyor. Buyurun işte 2017’deMüslümanlara Veba mı yoksa Ko-lera ile ölmeyi tercih edersiniz diye-cekler. Valls’ın her ne kadar ılımlıaçıklamaları olsa da ırkçı liderdenhiçbir farkı yok. Bilmiyorum son günlerde yaşanan-ları takip ediyor musunuz? Ülkenindört bir yanından İslamofob saldırıhaberleri geliyor. Sadece 2 haftaiçinde geçen yılın toplam saldırıla-rından fazla saldırı oldu. Ama asıltehlike aslında burada değil. Okullarda saygı duruşu yapmadığıgerekçesiyle (yapmamak da birnevi özgürlük değil mi?) teröristmuamelesi gören bebeler (şakayapmıyorum), çocuklar ve memur-lar var! Sanki artık bizden Müslüman oldu-ğumuzdan utanmamızı istiyorlar.ABD ve dostları Irak’ta, Afganis-tan’da “kutsalları” adına bebelerkatlettiklerinde kimse Hıristiyanlar-dan hesap sorulmasını istemiyor,İsrail “vaat edilmiş topraklar” içinbinlerce bebeği katlederken Fran-sa’lı Yahudilerden İsrail ile daya-nışma içinde olmadığınıbağırmasını istemiyor. O halde neden bizler, bizim adı-mıza istemediğimiz, bir şey talepetmediğimiz halde özür dilemek zo-rundayız? Terör olaylarını lanetle-

mek her ne kadar benim için birborç ise tüm terör olaylarını da la-netlemek o kadar borç. Ve enönemlisi neden ben, bana hakareteden, terörist olarak gösteren birgazete olmak zorundayım. “Je suisCharlie” demediğim zaman illa te-rörist sayılmam mı gerek? Müslümanları zor günler bekliyor.En büyük sorunumuz bizler adınayapılanlara sessiz kalmamız; tıpkıFilistin’de Arakan’da yaşanan katli-amlara sessiz kaldığımız gibi! Bu olay bizlere ders olmalı artık! Nekurtarıcı, ne mucize bekleme lüksü-müz var. Kendi kaderimizi kendimizbelirlemek zorundayız. Çocukları-mızı eskisinden daha çok çarpık dinanlayışından, modern dünyanınsapkınlıklarından korumalıyız. Eskisinden daha çok eğitime önemvermeli, özel okullar açmalı, dahayüksek diplomalar elde etmeliyiz.Devleti kazıklamak için şirketleraçmak yerine Fransa’nın saygınşirketleri arasında yer almak içinçabalamalıyız. Tabii siyasette yok-sak yapılan hiçbir şey işe yarama-yacaktır. Artık bilinçlenmenin vaktigelmiştir. Camiler gerçek cami ol-manın, dernekler STK olmanın, lo-biler de siyasetin en iyisini yapmalı.Biri kıskançlıktan diğerinin işine so-yunursa tavuktan da oluruz kazdanda!

Eğer bu topraklarda yaşıyorsakkimsenin bizim kaderimizi belirle-mesine izin vermeyelim.

6

Derbi nedir?

Futbol derbileri hakkında yazmayabaşlamadan derbi nedir, hangi maç-lara derbi denir bunu açıklamak ge-rekir.

Derbi ne demek diyenlerin karşısına« Aynı şehrin takımlarının mücade-lesi » tanımı çıkar. Eksik olmakla bir-likte doğru bir tanımdır.

Derbi tanımının ilk ortaya atıldığı yıl-larda iki futbol takımı arasındaki enönemli ortak nokta aynı şehirde kurul-maları olur. İletişim ve ulaşım araçla-rının bu kadar gelişmiş olmadığı,futbolun bir endüstri haline gelmediğiyıllarda aynı şehrin takımları arasın-daki mücadele tabii ki diğerlerindenayrılan ve o maçları özel kılan tek ko-nudur. Ancak günümüzdeki derbi maçkavramı bunun çok daha ötesindedir.

İki futbol klübü arasında onların maç-larını özel kılacak pek çok sebep mev-cuttur. Bu nedenleBARCELONA-REAL MADRİD gibifarklı şehirlerin takımlarının maçlarınıözel kılan pek çok saik artık mevcut-tur..

Genelde bu tür maçlar pek centil-mence değillerdir, taraftarın ev sahibiolma lüksünü taşırlar.

O yüzden taraftarlar tribünde şov ya-pıyorlar, karşı ekibe psikolojik baskıkuruyorlar. Ama artık derbiler heyecanvermiyor. Eskiden maçlarda taraftar-lar gövde gösterisi yaparlardı, artıkbunları göremiyoruz ne yazık ki.

Artık saha içinde futbolcular birbirleriniyumruklar hale geldik bizim kendi ligi-mizde. Kimse bana alınganlık göster-mesin, ben kendi gördüklerimianlatıyorum..

Eskiden derbi dediğin zaman akansular dururdu. Oyuncuların koridordaayakları titrer, kendi aralarında biz

acaba cehenneme mi geldik diye so-rarlardı.Çünkü maça heyecan katan kesinlikle12. adam dediğimiz TARAFTARLAR-dır.Taraftarlar tribünde şov yaparlar vefutbolcular da buna oyunlarıyla karşılıkverirlerse, maçın seyri çok daha güzelolur.Önemli olan kazanmak değil, önemliolan sporun kendisidir..Spor BARIŞ, KARDEŞLİK ve CEN-TİLMENLİKTİR…

Bu ayki yazımla birlikte, gazetemizin100. sayısında bulunmaktan zevk veonur duyduğumu belirtmek isterim. Siz değerli okuyucularımızın bizleregösterdiginiz ilgiden dolayı ben şah-sen hepinize şükranlarımı sunarım.

FARUK BEYAZ

[email protected]

SPORTİF BAKIŞ

Page 7: Objektif 100. sayi

7

Page 8: Objektif 100. sayi

8

Yıllardır kapalı bulunan THY’nın Strasbo-urg hattının açılması konusu, yine gün-deme gelmeye başladı.Kârlı değil gibi kimsenin inanmadığı birgerekçeyle kapatılan hattın açılması hu-susu, şimdiye dek birçok yetkilinin sözvermesine karşın, gerçekleşebilmiş değil.Bu durumda daha uzaktaki havaalanla-rından uçmak zorunda kalan vatandaşla-rımız, hemen yanıbaşlarındakiStrasbourg / Entzheim Havaalanı’ndanuçuşların yeniden başlaması için yoğuntalepte bulunmaya başladılar.Bunun ilk örneğini de, Türkiye’den Stras-bourg’a okumaya gelen üniversite öğren-cileri verdiler.Aşağıdaki satırlarda, diğer kesimlerdenönce, öğrencilerin bir bölümünün tepkile-rini okuyacaksınız.Sizler de bize yazarak bu konudaki gö-rüşlerinizi dile getirip, kamuoyuyla payla-şabilirsiniz.

Öğrenci görüşleri

"İstanbul - Strasbourg uçuş hattının Baselüzerinden sağlanması oldukça zor.Uygun tren ve otobüs saatlerini denk ge-tirme sıkıntısı var ne yazık ki. İzmir'e sa-dece dört aylığına da olsa olan direktuçuşlar mevcut. Lakin İstanbul seferi-ninde yapılması oldukça yararlı olur." Selen Okçay, Strasbourg ÜniversitesiHukuk öğrencisi

"İstanbul’a direkt uçuş hattının en yakınBasel’den kalkması sebebiyle saatler ön-

cesinden uygun trene binmek gerekiyor.Basel havaalanına önce tren; devamındakısa da olsa otobüsle ulaşım sağlanmasıda durumu daha da zorlaştırıyor. Stras-bourg’da çok sayıda İstanbul’lu öğ-renci olmasının yanı sıraİstanbul’un turistik birşehir olması, Strasbo-urg’dan direkt uçuşhattının olmasınıdaha da mantıklı kılı-yor. Bu durumdanmuzdarip bu kadarinsan varken; bu ta-leplerin dikkate alınma-sını diliyoruz." Selin Yiğit, Strasbourg Üni-versitesi Hukuköğrencisi

"Strasbourg’dan İstanbul’a direkt hattınbulunmaması gerek burada okuyan öğ-rencileri, gerekse çevrede yaşayan vesık sık Türkiye'ye giden Türk vatandaş-larını her defasında oldukça büyük birsıkıntıya sokuyor. Umarım yakın za-manda bu sıkıntımız bize her anlamdakolaylık sağlayacak ve aynı zamandaçok talep göreceğini düşündüğüm birdirekt seferin koyulmasıyla çözülür." Yeşne Özek, Strasbourg ÜniversitesiHukuk öğrencisi

"Burada çok fazla Türk yaşıyor ve bunedenle İstanbul'a direkt uçuş olmalı.Öğrencilerin belirli bütçeleri var ve uçakbiletleri pahalı. Buna ek olarak ülkemize

giden uçağa binmek için farklı yerlere gi-diyoruz ve bu bize ekstra masraf oluyor.Avrupa'nın başkenti olan Strasbourg'tabu kadar Türk yaşamasına rağmen Tür-

kiye'ye uçuş olmaması bence birkayıp."

Öykü Demirağ, Strasbo-urg Üniversitesi Psiko-

loji öğrencisi

"Strasbourg AİHM,Avrupa Konseyi veAvrupa Birliği Parla-

mentosu’nu barındı-ran ve Avrupa başkenti

olarak anılan bir kent. Bubölgede yıllardır yaşayan

Türk nüfusunu,T ü r k i y e ' d e n

gelen onlarca öğrencinin yanı sıra, çeşitligörüşmeler için gelen diplomatları ve par-lamenterleri, Strasbourg'un Avrupa'da vetüm dünyada önemli bir konuma sahip ol-masını göz önünde bulundurduğumuzda,Strasbourg-İstanbul hattının tekrar açıl-ması gerekli ve ciddi bir ihtiyaçtır." Kaya Ekmekci, Strasbourg ÜniversitesiHukuk öğrencisi

"Strasbourg'dan konumu ve bulunanTürk nüfusu gereği, İstanbul'a direkt hataçılmasını destekliyorum. Daha uzak ha-valimanlarını kullanmak maddi ve zamanolarak şartları zorlaştırıyor, ulaşım içintren kullandığımızda her an rötar yaşaya-biliyoruz." Cansu Kazancıoğlu, Strasbourg Üniver-sitesi Ekonomi öğrencisi

THY Strasbourg hattının açılması için yoğun talep var

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nintemyiz makamı olan Büyük Daire’si, İşçiPartisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in“Ermeni soykırımını inkar ettiği” gerekçe-siyle davalık olduğu İsviçre’nin temyizbaşvurusunu 28 Ocak’ta Strazburg’dagörüştü. Doğu Perinçek ve İsviçre hükümetininyer aldığı duruşmaya, Türk ve Ermeni hü-kümetleri de müdahil olarak katıldı. Pe-rinçek yaptığı savunmada, ifadeözgürlüğüne vurgu yaparak, söyledikleri-

nin nefret söylemi olarak algılanmamasıgerektiğini ve Ermenilere karşı bir düş-manlığının olmadığını anlatırken; İsviçretarafı savunmasını ağırlıklı olarak “Ermenisoykırımının varlığı” tartışması üzerindenyürüttü.Müdahillerden Türkiye, davanın “1915olaylarıyla” ilgili olmadığını belirterek, Pe-rinçek’i yargılayan İsviçre hükümetinintezlerinin AİHS’nin hükümleriyle örtüş-mediğini savunurken, diğer müdahil Er-meni hükümeti ise savunmasında

Osmanlı İmparatorlu-ğu’nun Ermenileri or-tadan kaldırmak içinsoykırım yaptığını veinsanlık suçu işlendi-ğini iddia etti. Büyük Daire’nin, ka-rarını önümüzdeki ay-larda açıklamasıbekleniyor.

AİHM’ne giden süreç

Doğu Perinçek’e, 2005 yılında İsviçre’dekatıldığı bir konferansta “Ermeni soykırımıemperyalist bir yalandır” sözlerinden do-layı, Ermeni soykırımının varlığını inkar et-tiği gerekçesiyle dava açılmış ve 2007’dePerinçek “ırkçı ayrımcılık” suçundan cezaalmıştı. Perinçek, hakkındaki kararıAİHM’ne taşımış ve Avrupa İnsan HaklarıSözleşmesi’nin ifade özgürlüğü ile ilgilimaddesinin ihlal edildiğini gerekçe gös-termişti. 2013 yılında AIHM, İsviçre hükü-metinin ifade özgülüğünü ihlal ettiğinekarar vermiş; ancak, İsviçre hükümeti ka-rara itiraz ederek, AİHM Büyük Daire’yebaşvurmuştu.

Deniz Baykal’ın yorumu“Bu duruşmanın hukuki ve siyasi sonuç-ları olacaktır. Bu yüzden duruşma önem-lidir. Eğer AİHM bir hüküm verirse, bukonuda artık uluslararası hukuk açısın-dan Türkiye’yi soykırım yapmış ülke ola-rak nitelendirme imkânı kalmayacak.Elbette tarih yaşanan gerçekleriyle or-

tada; acı tatlı olaylarıyla, bu ayrı bir olay-dır. Tarih yeniden yazılacak değil. Yaşa-nanlar görmezlikten gelinecek değil. BuErmenistan, Ermenilere karşı bir hareketdeğil.”

Perinçek’e sevgi seliBu dava için Strazburg’a gelen Doğu Pe-rinçek ve arkadaşları, mahkemenin yapıl-dığı gün boyunca vatandaşlarımızınyoğun ilgi ve sevgisiyle karşılaştı.Türkiye’den gelen Perinçek ve ekibi, Av-rupa’nın birçok ükesinden Strazburg’aakan vatandaşlarımızın desteğini her anarkalarında hissettiler.Bu sevgiyi ve des-teği karşılıksız bırakmayan heyet üyeleri,başta Doğu Perinçek olmak üzere, mah-keme bitiminde vatandaşlarımızın yanınagelerek hem kutlamaları kabul ettiler hemde birer konuşma yaparak süreci anlatıpcoşkuya ortak oldular.Ulusal Kanal da gün boyu Strazburg’tannaklen yayın yaptı.Nihal Eminoğlu

AİHM “Perinçek Davası’nı görüştü

Page 9: Objektif 100. sayi
Page 10: Objektif 100. sayi
Page 11: Objektif 100. sayi

Hollande iktidarında göçmenlerin durumuFransa’da öncesi bir yana sadece Sarkozydönemi göçmenlere zor ve korku dolu yıllaryaşatmıştı. Sarkozy’nin göçmenlere yönelikırkçı, ayrımcı ve kışkırtıcı söylemleri sadecesözlü açıklamalarla sınırlı kalmamış, bu ay-rımcı politikalar göçmenlere yönelik çıkartı-lan sert yasal düzenlemelerletaçlandırılmıştı. Vatandaşlığa başvuru koşul-ları daha da zorlaştırılmış, aile birleşimi içinaşılması çok zor bir prosedür dayatılmış,göçmenlerin ve yoksulların yaşadığı semt-lere yönelik polis baskınları ve benzeri olay-lara karşı patlayan banliyö isyanları vesüregiden korku ve kaygı dolu yıllar...

Sarkozy iktidarının saldırgan politikaları sa-dece göçmenlerle sınırlı kalmamış, topyekünemekçilere yönelmiş, emekçilerin ve gençli-ğin mücadele ve direnişleri sonucunda Sar-kozy iktidarı kan kaybedip erimişti. Böylesidönemlerde büyük sermaye ve medyası bplanını devreye sokar ve tahteravallinin solucuna omuz verir. Öyle de oldu. Sarkozyyıpranmışlığının yarattığı zemin üzerindenSosyalist Parti iktidara tek alternatif olaraksunuldu. Adaylardan kendisine en uygunolan François Hollande allanıp pullanaraköne çıkarıldı. Hollande tipik burjuva muhale-fet adayı gibi davrandı ve gerek emeçileregerekse göçmenlere sıcak mesajlar vererekbir yığın vaadlerde bulundu. Çıkar ilişkileriüzerine kurulu burjuva düzen politikasının iç-yüzünü ve ikiyüzlülüğünü bilenler açısındanşaşılacak bir şey yoktu aslında. Fakat genişhalk ve göçmen kitlesinde değişim algısı ya-ratılmıştı bir kere. Bu değişim beklentisi Hol-lande ve partisini iktidara taşıdı. Güyapatronların aşırı kâr hırsına dur denilecek,emekçiler ve göçmenler lehine yeni düzen-lemeler yapılacaktı. Göçmenlere daha in-sani ve eşitlikçi yaklaşılacak, bunun somutadımı olarak da yerel seçimlerde seçmehakkı verilecekti. Ama bu sözlerin hiçbiri tu-tulmadı ve yine bilinen oldu. Sermaye dü-zeni bu kez de sol kroşeler ile emekçilere vegöçmenlere darbeler indirmeye başladı. Ne-ticede solcu Hollande'ın verdiği söz ve va-adlerinde hiç de samimi olmadığı kısasürede anlaşıldı. Şu an halk nezdindeki gü-venilirliği ve itibarı yüzde 13 gibi bir rakamlayerlerde sürünmektedir.

Hükümetten son iki yılın göçmen icraatları Hollande iktidarı göçmenlere yönelik hiçbir

olumlu adım atmadığı yetmiyormuş gibi Sar-kozy dönemindeki göçmenlere yönelik ay-rımcı ve dışlayıcı politikaları dozunu birazdüşürerek de olsa sessizce ve sinsice sür-dürdü.

2013 Ekim ayında Kosovalı Leonardo ve Er-meni kökenli Khaçik isimli öğrencileri poliszorla okuldan alıp sınır dışı etmiş, bununüzerine eğitim herkesin hakkı sloganı ilegençler ve insan hakları savunucuları so-kağa dökülerek olayı protesto etmişti. Yine2014 Şubat ayında Deniz Aydın isimli Tür-kiye kökenli bir gencin cezaevinde intihar et-tiği idda edildi. Yakınları, avukatı ve kitleörgütlerinin intihar iddasının şaibeli olduğu,olayın bütün yönleri ile aydınlatılması talep-leri karşılık bulmadı ve olayın üstü kapatıldı.Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söy-lemez isimli üç devrimci Kürt kadın Paris’tesiyasi bir suikast sonucu yaşamını yitirdi veolay her yönü ile henüz aydınlatılmadı. Fran-sa’nın kuzeyinde 250 Romen göçmen poliszoruyla sınır dışı edildi. Bunlar Hollande ikti-darının göçmenlere yönelik icraatlarının sa-dece bazılarıydı. Öte yandan daha önceBaşbakan Manuel Valls'ın üzerinde çalıştığıve son halini İçişleri Bakanı Bernard Caze-neuve’nün tamamladığı mültecilere yönelikbir yasa tasarısı hazırlandığı açıklandı. Ka-muoyuna yansıdığı kadarıyla tasarıda şunlarvar: Sığınma başvurularının sonuçlanması-nın 2 yıldan 9 aya indirilmesi (son üç yıl içe-risinde başvuranların sadece yüzde 9’ukabul edilmiş). Başvurusu kabul edilenekadar Fransa’nın hangi bölgesinde kalaca-ğına artık başvuranın değil devletin kararvermesi. 1 ile 3 yıl olan doktor raporlu otu-rumların 1 ile 4 yıl olması. Güvenli ülkeler lis-tesinin oluşturulup başvuruların buna göredeğerlendirilmesi. Kalifiye işgücüne öncelikverilmesi. Yani mimar, mühendis, hekim gibiakademik diplomalılara ve işadamlarına 4yıllık oturum verilmesi. Öyle anlaşılıyor ki butasarıdan da göçmen ya da mülteciler lehineolumlu hiçbir gelişme çıkmayacak, aksinegöçmenlerin yollarına yeni duvarlar örül-meye devam edilecek.

Sonuç olarak ikibuçuk yıllık Sosyalist Partive Hollande iktidarı sadece göçmenleredeğil tüm emekçilere ve halka birçok vaad-lerde bulundu, sözler verdi. Patronlara iseverdi veriştirdi fakat iktidara gelince tersiniyaptı. Sadece patronlara çalıştı. SosyalistParti iktidarı şimdi emek cephesinin dönem-sel zayıflığını da fırsat bilip bu ikiyüzlü riya-karlıklar üzerine kurulu politikalarını en azhasarla hayata geçirmekle meşgul. Ama şuda unutulmasın ki işçiler ve tüm ezilenlerbütün bu sahtekarlığı ve vicdansızlığı vicdan-larının bir kenarına yazacak ve günü geldi-ğinde bunun hesabı sorulacak.

Belki sandıkta belki de sokakta, belki grevle,direnişle belki de daha büyük bir ayağa kal-kışla ama bir şekilde sorulacak.

İBRAHİM [email protected]

11

Umudun Bittiği Yerde Başlayan Vahşi Yaşam

Zor şartlar altında geçen bir yaşamın ardından,başarısızlıkla sonuçlanan bir evlilik, kanserhastası olan annesini trajik bir biçimde kaybet-mesi sonucundaki bunalımlar Cheryl Stra-yed’i, önüne gelenle yatmaya, kimisiyle deuyuşturucu kullanmaya iter. Sonunda geçmi-şine sırtını dönerek radikal bir karar alır. Anne-sinin hatıraları eşliğinde tek başına, 1500kilometreden fazla yolu, üç ay gibi bir süredehiçbir deneyimi olmadan, hayal bile edemediğişeylerle karşılaşmasına rağmen kateder. Ençaresiz kaldığı anda, yaralandığı ve öfkeylebotlarını uçurumdan aşağı attığı anda bile, biran vazgeçecek gibi görünse de, giderek azimkazanır.

Bu yolculuktan, Meksika sınırından Kanada sı-nırına kadar, doğanın tuzakları ve doğaüstügörüntülerine, Cheryl’in iç yolculuğuna dairmanzaralar da ekleniyor. Sınırdaki TanrılarınKöprüsü’ne gelinceye kadar onu, iç yolculu-ğunda da pek çok şey beklemektedir. Zorludağ yollarında, neler yaşamıyor neler! Vahşihayvanların olduğu tehlikeli ve engebeli yol-larda mı dersiniz; çadırda aç ve susuz kalarakkirli suları içmeler mi dersiniz… Ayakları yarabere içinde kanlar süzüldüğü anlarda, kâh oto-stop yaparak, kâh avcıların tecavüze yeltenmetehlikelerini atlatarak da olsa, verdiği sözdengeri dönmüyor. Azimle yoluna devam eden biriradeyi anlatan bir film.

2014 Aralık ayında vizyona giren filmi geçenhafta seyrettiğimde, Cheryl’in hayatını değiş-tirme umuduyla çıktığı bu yolculuğundaki korku-larının yolun bilinmeyenleri değil, kendi içindekiyüzleşemediği sorunları olduğu izlenimlerivardı. Chyrl Strayed’in kendi yazdığı From Lostto Found on the Pacific Trail’den sinemayauyarlanan ve gerçek yaşam öyküsüne dayananbu filmde, kendisi de küçük bir rolde karşımızaçıkıyor. 6 yaşındaki halini ise, kızı canlandırıyor.

Umudunu yitirdiği anda, gözünü karartarakkendini bilinmeyenin kollarına atmış bir karak-terin gerçek yaşamını gözler önüne seren birfilm“Wild”. Pasifik Zirve Yolculuğu, PTC diyeadlandırılan bir yolculuğun hikayesi. Yönet-menliğini Dallas Buyers Club’in yönetmeniolan Jean-Marc Valée’nin yaptığı, oyunculu-ğunu ise, Réese Witherspoon’un başarıylayaptığı güzel, dramatik ve yürek burkan bufilmi görmeye değer doğrusu. Görmek isteyen-lere iyi seyirler…

AsiyeDEMİRELDRACH

[email protected]

Page 12: Objektif 100. sayi

12

Strasbourg’un ilçelerinden Sélestat’yabağlı Wittisheim’da yaşamakta olan Gi-resunlu Mehmet KIRÖMEROĞLU, 23Ocak 2015 tarihinde 80 yaşına bastı.70’li yılların başında Fransa’ya gelerekWittisheim’a yerleşen ve hayatını buradageçiren Mehmet Kırömeroğlu, bu sürezarfında önce küçük oğlunu (toplam 4çocuğu var), sonra da eşini kaybetme-sine rağmen, hayata tutunmaya devametti ve 80. yaşını görme mutluluğunaerişti.Mehmet Kırömeroğlu’nun bu anlamlı gü-nünü unutmayan Wittisheim Belediyesiyetkililerinden oluşan bir heyet, 5 Şubat2015 Perşembe akşamı evine düzenle-diği ziyaretle, vatandaşımızın doğum gü-nünü kutlayıp kendisine çeşitli hediyelervererek gönlünü aldılar.Mehmet Kırömeroğlu’nun kızı Selma -damadı Şenel Temur ile oğlundan torunu

Nurgül Kırömeroğlu ve ye-ğeni Tuncer Kırömeroğ-lu’nun da hazır bulunduğuziyarette, geçmiş anılar vegüncel durum konuşularaksohbet edildi. Wittisheim Belediyesi’niBaşkan Christophe KNOB-LOCH ile Başkan BirinciYardımcısı Théo FAHR-NER vee Başkan Yardım-cısı Clothilde LOOS’untemsil ettiği buluşmada biryandan tatlı tatlı muhabbetedilirken, bir yandan da evsahiplerinin sunduğu pas-talar yendi.Belediye’nin bu vefalı tutumu Kıröme-roğlu ailesini çok mutlu edip duygulandı-rırken, yetkililer de bunun bir insanlıkgörevi olduğunu ve seve seve bu ziyareti

gerçekleştirdiklerini belirttiler.Biz de bir vatandaşamıza karşı gösterilenbu duyarlıktan dolayı Wittisheim Beledi-yesi yetkililerine teşekkür ediyor, Meh-met Kırömeroğlu’na da daha nice sağlıklıyıllar diliyoruz.

(Bu arada, Mehmet Kırömeroğlu’nun,yine yaşgünü vesilesiyle, Bas-Rhin vila-yeti milletvekili ve Alsace Bölge MeclisiBaşkan Yardımcısı Antoine Herth’ten debir kutlama mesajı aldığını öğrenmiş bu-lunuyoruz.)

80 yaşa Fransız vefası

Ditib Strasbourg Başkanı ve Din Hizmet-leri Ataşesi Dr. Fevzi Hamurcu ile yaptı-ğımız güzel sohbetin üçüncü bölümünüyayımlıyoruz...

Göreve başlarken...“Göreve atanacağımın belli olduğu Nisan2014’ten resmî olarak göreve başladığım15 Eylül 2014’e kadar, buralara tam 5defa gidip gelmiştim, çünkü önceki Ata-şemiz Fazlı Arabacı’nın görev süresi bit-mişti ve üniversiteye dönmüştü.Buradaki işlerin yoğunluğu benim resmîolarak atanmamı beklemiyordu. Yani,bayrağı henüz resmen devralmasam da,benim atanma süreci başladığından do-layı zihnimin yarısını Türkiye’deki işlereveriyorsam, yarısını da artık buraya ver-mem gerekiyordu. Ankara’da DiyanetMerkezindeki görevim zaten Fransa’yıda kapsayan bir görevdi; bu kadar ayrın-tılı olmasa da, buranın işleriyle de ilgilen-mekteydim.Benim Başkonsolosluk’ta da bir büromvar, oraya gidip gelsem de, esas görevyerim burası, çünkü vatandaşımızın aya-ğının alıştığı yer burası. Burası onlaradaha kolaylık sağlamış oluyor. Vatanda-şımızın bir sıkıntısı, sorunu ya da sorusuolduğunda yanımıza rahatlıkla gelmesiniistiyoruz; kapımız ve gönlümüz herkeseaçık...”

Görev başlıyor…« Burada göreve başlar başlamaz karşı-laştığımız en büyük sıkıntı, İlahiyat Fakül-tesi’yle ilgili idi. Fakülte’nin üçüncü eğitimyılı (Hazırlık’tan sonra birinci ve ikincisınıf, ki toplamı Hazırlık artı dörttür) bit-

mek üzereydi ama gelinen noktada dip-lomalarının Fransa ve Türkiye’de tanınır-lığı sağlanamamıştı. Mezun olmalarınadaha iki sene vardı ama önümüzdeki ikisenede de diplomalarının garanti oldu-ğunu ufukta göremiyorduk.Fransa hiçbir özel üniversiteyi devlet dip-lomasıyla tanımayacağını söylüyordu.Fransa diplomayı tanımadığı için de, Tür-kiye’de YÖK (Yüksek Öğretim Kurumu)de tanımıyor; böylece bir kısır döngüoluşmuştu. »

İlahiyat Fakültesi sorunu« Strasbourg İslam İlahiyat Fakültesi,mülkiyeti Strasbourg Ditib’e ait olan özelbir fakülte. Akademik olarak da Türki-

ye’deki bir İlahiyat Fakültesi ile partnerlikilişkili vardı; İstanbul İlahiyat Fakültesiakademik destek veriyordu. Fransa daözel bir fakülteyi devlet diploması ile ta-nımıyor. Bunu Türkiye yapsın diyor… Tür-kiye burayı tanırsa, bir üniversiteninburada şube açmasından memnun ola-cağını söylüyor.Gelelim Türkiye ayağına… 2011’de İstan-bul Üniversitesi İlahiyat Fakültes ile aka-demik bir anlaşma yapılmış; eğitimdevam ediyor, hocalar gelmeye devamediyor ama iş diploma vermeye gelincekarşımıza YÖK mevzuatı çıkıyor: Tür-kiye’de bulunan üniversiteler üke dışınaşube açamıyor! Ama Fransa burayı fa-külte olarak tanırsa, diplomaya denklik

verebiliyor. Diyanetise yurt dışına atana-cak imamlarda İlahi-yat Fakültesi olmaşartına uymak duru-munda. Mesele bunoktada tıkandı. Aka-demik destek sür-düğü halde diplomasorununu aşılamadı.Bu çıkmazı nasıl aşa-rız diye düşündük veşöyle yaptık: Bu öğ-rencilerin 77 tanesiTürkiye’deki üniversi-telere yerleştirildi. Di-yanet’in 2006’danberi sürdürdüğü birprojesi vardı: Uluslar-arası İlahiyat Projesi.Avrupa ülkelerininvatandaşı olan genç-

lerin Türkiye’de İlahiyat Fakültelerindeokutulması ve yeniden geldiği ülkelereimam olarak atanması. Bu proje 6 üniver-sitede halen devam ediyor. Oraya öğ-renci kabul kriterleri aslında farklı olsada, YÖK ve üniversiteler ile yaptığımızanlaşmalar gereği bu çocuklar için bazıistisnaî uygulamalara gittiler; meselayaş, Fransız vatandaşlığı ve evli olup ol-mama konularında istisnalar oldu. Sonuçolarak, bulduğumuz bu yol vasıtasıyla buöğrencilerimiz Türkiye’den diploma ala-rak buradaki görevlere atanabilecekler.Yani geçici olarak buradaki sorunu çöz-müş olduk. Ama, gitmek istemeyen yada gidemeyen (evlilik, çocuklu olma, yaşgibi nedenlerle) 6 öğrenci var, onlar daAçık Öğretim İlahiyat Önlisans progra-mına kaydoldular. Vatandaşlarımız doğal olarak İlahiyat Fa-kültesi kapandı mı diye bir endişe duyu-yorlar; bizim niyetimiz asla kapatmakdeğil, kendi ayakları üstünde durabilendin adamını burada yetiştirmektir. Bura-nın gerçeklerini bilen ve burada yetişmişgençlerden bu ihtiyacı karşılamak istiyo-ruz. »

Ditib’e ait camilerin sayısı« Alsace, Lorraine ve Franche Comté’de(Başkonsolosluk bölgemiz) 70 civarında,Fransa genelinde 267 tane, tüm Av-rupa’da iki bin, tüm dünyada ise üç binkadar Ditib camisi veya Ditib’le irtibatlıcami bulunuyor. Farklı eğilimi olan kuru-luşlara ait camilere de bizim görevlileri-miz hizmet verebilmektedirler… »

(Söyleşinin son bölümü gelecek sayımızda…)

Fevzi Hamurcu ile DİTİB’i konuştuk...(3)

Page 13: Objektif 100. sayi

13

HASAN KARAKAYA

BİR SÖZDENBİR ÖZDEN

SADECE KENDİ CANIN YANINCA DEĞİL!

Geçtiğimiz günlerde dünyayı ayağakaldıran bir olay yaşadık, bu yaşadı-ğımız ülke Fransa’da. İki terör örgütüüyesi Paris’te Peygamber’e hakareteden bir dergiyi basarak on iki kişininölümüne sebep olurken, bir diğerolayda yine Paris’in banliyölerinde birYahudi marketini basarak birkaç kişi-nin ölümüne sebebiyet vermişti.Charlie Hebdo dergisini basan o ikizanlı bu kanlı olayı gerçekleştirdiktensonra kaçarken yere düşen ayakka-bısını alan terörist ne hikmetse ara-bada kimliğini unutuyor ve oradanyola çıkılarak daha katillerin yüzlerigörülmeden kimlikleri medya organ-larında resimleriyle boy boy, boy at-maya başlıyor, daha sonra malumolduğu üzere kıstırıldıkları bir mat-baada bir iki haber geçerek ajanslaraşehit olmak istediklerini duyuruyorlarve Fransız özel timleri de bu vatan-daşlarına yardımcı oluyorlar (Eşekcennetine gitmelerine).

Bu olaya istinaden Paris’teki marketbaskınında da aynı uygulama devamediyor, buraya kadar belki düşünceyapılan operasyonlar bir yerde anla-şılır diyelim ancak işin gelişme yönübundan sonra başlıyor.

Fransa hükümeti terör eylemlerinekarşı Avrupa’yı, Asya’yı ve bütün dün-yayı ayağa kaldırmaya karar veriyor vebunu Paris’in en büyük meydanlarındaülke liderleriyle kolkola girerek göste-riyor, bu arada terörden en çok canıyanan ülkelerden birinci sırada olanTürkiye var ve en çok terörde cankaybı yaşayan Filistin de, hâlâ devleteliyle kendi vatandaşını kırmaya öldür-meye devam eden zalim Esat da var,davet edilmediği halde kendiliğindengelen Netenyahu da var.

Paris meydanlarında yürüyen terörelanet eden terör örgütleri de vardı.Hemen arkasından bir açıklama geli-yor ve bu eylemlerden bütün müslü-manlar sorumludur diyen bir bunakbeyaz ekranlarda haberleri dalgadalga yayılıyor.

Oysa islamın insan öldürmeye bakışaçısından bihaber yaşadıkları veyahutbilinçli olarak islamın ve Müslümanlarınçoğalmasından rahatsız olan Batı, bu-güne kadar bir kez ağzını bile açmaya-rak hep suskun kaldığını göstermişoldu. Neden mi; Irak’ta, Suriye’de, Mı-sır’da, Filistin’de, Myanmar’da, Erit-re’de, Mora’da, Sudan’da, Libya’da,Fas’ta, Tunus’ta, Cezayir’de kırılan öl-dürülen yakılan Müslümanlardı o yüz-den. Galiba Batı Müslümanları insanolarak görmediğinden pek müdahaleetmedi. Ha pardon müdahale etti;uçaklarla gittiler önce petrol bölgeleri-nin emniyetini sağladılar, yoksa ora-larda işleri ne, Paris’te öldürülen on ikikişi için dünyayı ayağa kaldıran Batı,orada kendi evlatlarının ölmesine gözyumar mıydı.

Kim nerede ölürse ölsün biz Müslü-manlar olarak İslamı Kuran ve Sünnetçizgisinde öğrenip birlik olmadığımızsürece bizleri daha çok teröris ilan et-meye devam edecekler. Bakın KuranıKerim’de Yüce Rabbimiz ne buyuru-yor:

Yeryüzünde işlenen günahların en bü-yüğü şirktir, Allah'a ortak koşmaktır.Şirk'ten sonra ikinci dereceyi alangünah, masum bir insanın hayatınason verip, canına kıymak, onu öldür-mektir.

Kendi ihdas ettiği haksız bahanelerlebir insanı öldürüp canına kıymak, Allahindinde o kadar büyük günah, o kadardehşetli bir vebaldir ki, sanki öldürülentek şahıs değil de, bütün bir insanlık-tır...

"Bir mü'mini öldürmek, Allah indindedünyayı tahrip etmekten daha büyük-tür!" (Nesai, Tahrim 2, (7, 83))

İslam, katili böyle korkunç günahkargördüğü gibi, öldürmeye azmettirenide günaha ortak görür. Sebep olup ha-zırlayan, kuvvet verip teşvikte bulunanhakkında da Resul-i Ekrem Efendi-miz'in ikazı şudur:

Onun içindir ki, Müslüman, haksız yereadam öldürmeyi cihad sayamaz. Hu-kuki şartları ortaya çıkmadan böyledehşetli bir günaha yaklaşmaya cür'etedemez.

Kur'an-ı Kerim'de adam öldürmeninharam olduğunu bildiren birçok ayet

vardır. Bu ayetlerin birinde şöyle buyu-rulur:

"Allah'ın haram kıldığı cana, haklı birsebep olmadıkça kıymayın. Kim maz-lum olarak öldürülürse biz onun veli-sine (mirasçısına hakkını istemekonusunda) bir yetki vermişizdir. O daöldürmede aşırı gitmesin. Çünkü o,zaten yardıma mazhar kılınmıştır." (el-İsrâ, 17/33)

Âdem (a.s.)'ın oğlu Kâbil’in Hâbil'i öl-dürme suçu, öldürmenin insanlığa te-cavüz anlamına gelen bir suçolduğunu gösterir. Nitekim Cenâb-ıHak şöyle buyurur: "Bu yüzden İsrâilo-ğulları'na şu gerçeği hükmettik: Kim bircanı, bir can karşılığında veya yeryü-zünde bir fesat çıkarmaktan dolayı ol-maksızın, öldürürse, bütün insanlarıöldürmüş gibi olur." (el-Mâide, 5/32)

Ayet ve hadisi şeriflerde görüldüğüüzere islamda haksız yere adam öldür-mek dinimizce caiz değildir. Bunu ha-dislerde de görüyoruz ancak islamı vemüslümanı terörist göstermeye çalışanbahtsızlara üzülüyorum ve şunu söyle-mek istiyorum: Sadece kendi canınızyanınca değil, dünyadaki bütün insan-ların canı yanınca hep beraber canıyanan her kim olursa olsun oraya mer-hem olmaya, huzur götürmeye çalış-malı. Ben Charlie Hebdo’yum diyenlerbiraz da dünyadaki, Myanmar’dakicanlı canlı yakılan mazlumlardan yanatavır koymalı.

Nice adaletli günlere erişmek dile-ğiyle...

Aklımıza sen mukayyet ol, Tanrım!Sosyal Doku Vakfı Başkanı NureddinYıldız, katıldığı bir programda “Küçükçocuklarla evlenebileceğini” söylüyor. Nureddin Yıldız, "7 yaşında bir kız ço-cuğu, 25 yaşında erkek çocuğu ileveya 7 yaşında bir erkek çocuğu, 25yaşında bir kız ile nikahlanabilir. Nikah-lanmalarında sakınca yoktur. Evlilik içinbir yaş söz konusu değildir. 10 ya-şında, 7 yaşında, 6 yaşında nikahaengel bir durum yoktur" diyor.. Alın size akılları durduran bu akılsızlığın

diğer fetvaları: Daha önce de "Duyarlı Müslüman birhanım, internet gibi insandan cinekadar herkese açık ve bir daha kapa-tılamayan bir ortama fotoğraflarınınasıl koyabilir" açıklaması ile tartış-maya yol açan Yıldız, "Çalışan kadın-

ların erkekleri doyumsuz halegetirdiğini ve ümmete zarar verdiğini"söylemişti.

Dahası dahası var…

Çalışan kadınlar için "Erkeği ile ilişki-sinde kadınlığı arızalıdır" diyen Yıldız,şu ifadeleri kullanmıştı: “Her çalışankadın, gözü doymamış erkek demektir.Çalışan kadın ya evlenmeyi erteleye-rek erkeklerin evlilik sürecini baltalıyorya da evli olduğu halde çalıştığı için

yorgunluğu ve vakit darlığı nedeniyleerkeği ile ilişkisinde kadınlığı arızalıdır.Kadınlığı arızalı olduğu için erkeğingözü açtır. O evinde erkeğini eksik bı-rakıyor erkeği de iş yerinde bir başkakadına tasallut oluyor. Böyle fuhuşdeğil ama fuhuşa hazırlık yapan sürecedestek oluyor. Ayrıca çalışan kadın do-ğurmayan ya da az doğuran kadın de-mektir. Yani benim ümmetim zarargördü" diyebiliyor..

Böyle birini ekranlarda konuşturup iz-lettirebiliyorlar.

Hani bir namus anlayışı böyle olurmuşgibi bir fetva veren bu hasta anlayışı kı-nıyor ve Aileden Sorumlu Devlet Baka-nı’nı da göreve çağırıyoruz, nerdesinizsiz?

Ayrıca bu, çocuklara karşı apaçık suçişleme potansiyelini artıracak kadar bü-yükleri savunmasız küçüklere karşısuça teşvik edici bir suç unsuru oluyorki, sanki böyle bunun da bir fetvası var-mış gibi; toplum tarafından buna herke-sin sessiz kalma yerine bunun şiddetlekınanması gerekir..

Hatta savcılığın harekete geçmesi..A'dan Z'ye bunların bu fetvaları ayrı birsuç teşkil ettiği kadar kadınlar ve ço-cuklar için de bu sözler kişilik haklarınakarşı bir saldırı niteliğinde, onur kırıcı verencide edicidir. İnsan onurunu ve gu-rurunu zedelediği için de bu bakış açısıelbetteki toplumlar için zararlıdır...

Saygılarımla.

ARAS'LA İNSAN'A DAİR

Melek Aras [email protected]

Page 14: Objektif 100. sayi

YAZ REZERVASYONLARI BAŞLAMIŞTIR. ERKEN AL, UCUZA UÇ!

Page 15: Objektif 100. sayi

15

Yıllardır özlemi çekilen ve karar süreciçeşitli Başkonsoloslar’ın görev süresini

kapsayan Strasbourg Misyon Binala-rı’nın (Avrupa Konseyi nezdinde DaimîDelegasyon, Başkonsolosluk, HizmetBinası ve Rezidans) inşaatının yapımınanihayet geçtiğimiz Ocak ayında baş-landı.İnşaatın başlamasının ardından, Stras-bourg Başkonsolosu Serdar Cengiz’indavetiyle, 2 Şubat 2015 tarihinde, proje-nin mimarı, dünyaca ünlü (ve Ağa Hanödüllü) Han Tümertekin’in açıklamalarınıkonu alan bir toplantı düzenlendi.Başkonsolos, Konsolos Yardımcıları veçalışanlarının yanı sıra, Türk ve Fransızyerel basın mensupları, kimi dernek yö-neticileri, binaların yapılacağı Robertsausemti sakinleri ile bazı resmî görevlilerinkatıldığı ve açılış-hoşgeldin konuşmasınıBaşkonsolosluk Sekreteri Renée Stein-bach’ın yaptığı toplantıda, Han Tümerte-kin özetle şu görüşlere yer verdi:“Öncelikle geldiğiniz için hepinize teşek-kür ediyorum. Türkiye için çok önemli buproje için beni seçtiklerinden dolayı ken-dimi şanslı addediyorum. Burası mevkiolarak da çok anlamlı bir yerde; AvrupaParlamentosu’nun karşısında, Strasbo-urg’un içinde ve harika bir konumu var.Bu yerin değerinin bilincinde olarak bu

sorumluluğu almış oldum. Normal şartlarda resmî olarak 3 yıllık (36

ay) bir çalışma-şantiye süresidüşünüyoruz. Dilerim bir ak-saklık çıkmaz bu hususta.Başta mimarî bir zorluk vardıbu boyuttaki bir yer için, ge-rekli ortamı oluşturmak gere-kirdi. Ben de ilk eskizlerimiyeri görüp dönerken uçaktaçizdim!Bildiğiniz gibi 3 büyük binadanoluşuyor proje; Daimî Dele-gasyon, Başkonsolosluk veRezidans. Bir de hizmet binasıolacak.Binaları bir kaide üzerine otur-tarak yükseltmeyi düşündük;bu hem güvenlik ve manzaraiçin, hem araba gürültülerin-den korunmak amacıyla, hemde geleneksel mimarî kaygı-larla gündeme geldi.10 bin metrekare kapalı alanasahip kompleksin 3 girişi bulu-nuyor; Konsolosluk ve Dele-gasyon girişi, Servis kapısı,Rezidans girişi. Bu site içinçok spesifik bir mimarî anlayışgeliştirdik. Uzunlamasına ikiyüzey var; birincisi şehre bakı-

yor, bölgeye özgü, Grès des Vosgesdenen kırmızı taşlardan yapılıyor. İkincisiprotokol girişinin olduğu, ana giriş cep-hesini oluşturan cephe ise tümüyle say-dam camdan oluşuyor. Bu saydamcephenin hemen arkasındaki duvarlartümüyle el yapımı turkuaz İznik Çinisi ilekaplanacak. Binaların içinde kullanılacakmalzemeler ise Vitra gibi Türk yapı sek-töründen ürünler olacak. Bir diğer de-yişle, binanın boyutları nedeniyle,gelenekseli ve çağdaşı buluşturmuş ola-cağız. Binalar, güneşin yansımasınagöre renk değişterecekler...Konsolosluk ve Delegasyon’un ayrı gir-

işleri olacak. Misyona kündekari tekniğiile yapılacak 7 metre yüksekliğinde anıt-sal kapılardan girilecek. Bu teknik, hiççivi kullanmadan sadece ahşabın birbi-rine geçirilmesiyle yaratılan yüzeyler an-lamına geliyor. Ana giriş için ise ‘anıtsal’diyebiliriz. İki büyük ana binanın girişleri (alt katlar)birleşebiliyor ve böylece oldukça genişbir resepsiyon salonu haline gelebiliyor.Park yeri yok projede, çünkü güvenliksebebiyle yeraltı parkı yapılamıyordu.”

Toplantı sonrasında söz alan Robertsaumenşeli derneklerden ADIR ve AS-

SER’in başkanları Jacques Gratecost ieLuc Wehrung bu binaların yapımları bi-tince oluşacak park sorununu dile geti-rirlerken, bunlara yanıt veren StrasbourgBelediyesi sorumlusu (Service mobilité)Bruno Jansem, binaları çevreleyen quaiJacoutout ve rue Toreau sokakları içinalacakları önlemleri anlatarak, Jacouto-ut’nun binaların önüne denk gelen bölü-münün araba trafiğine yasaklanıp, yayave bisikletlilere ayrılacağını, Toreau’nunise bir süre sonra çift yönü hale getirile-ceğini ifade etti.(Yeni misyon binaları, Avrupa Konseyive AİHM’nin karşısında, quai Jacoutout,rue Toreau ve rue de la Carpe Hautesokaklarının ortasında, Robertsau’nungirişinde yer alıyor.)

Strasbourg Misyon Binalarının Yapımına Başlandı

Page 16: Objektif 100. sayi

İLANLARTecrübeli Hamurcu aranıyor

Sélestat’daki Star Kebap’ta çalışmak üzere, hamur işle-rinden (pide, pizza, ekmek vb.) anlayan, tecrübeli bir ele-man aranıyor.Tel: 03 88 92 97 16

Türkçe ve İngilizce dersi verilirTürkiye'den gelen üniversite öğrencilerinden çocuklarımızave tüm ihtiyaç duyanlara Türkçe ve İngilizce dersi verilir.Ders saatleri taliplerin müsait oldukları saatlere göre ayar-lanabilir.Ciddî olarak ilgilenenler için irtibat bilgileri: +336 83 58 59 84 / +336 48 04 97 00

BAŞSAĞLIĞISevgili arkadaşımız Ayhan Akbayrak’ın değerli Annesi

Hanife AKBAYRAK5 Şubat 2015 tarihinde vefat etmiştir.

Akbayrak ailesinin acısını paylaşır, sabırlar dileriz.Fahri – Gülboy Ekmekci

Satılık Restoran Döner Kebap23 senedir açıktırSaint Die Des Vosges çarşısında bulunmaktadır, müş-terisi hazır, 100 kişilik kapasitededir.Senelik bilançosu iyidir. Hemen çalışmaya müsaittir.Kira 850 € ve fiyatı 90 000 € anlaşmalı.Tél : 06 25 77 92 91

Aşçı aranıyorSélestat’daki çok kaliteli bir res-toranda çalışacak ciddî, tecrübelibir aşçı aranıyor.Başvuru için: [email protected]

A VENDRECENTRE VILLE SAINT DIE DES

VOSGESAux Délices d'AnatolieFonds de commerce de RESTAURATION RA-PIDEAXE PASSANT CENTRE VILLE – Bonne clientèleen placeBonne rentabilité – Restaurant ouvert depuis 23ans2 Salles avec terrasse environ 100 couvertsCuisine + sanitairesPAS DE PERSONNEL A REPRENDRE OUVERT 6J/7LOYER 850 €FOND DE COMMERCE 90 000 € pouvant êtrediscuté si sérieux.Tél : 06 25 77 92 91

Satılık fond de commerceStrasbourg’ta, 67 Avenu de Strasbourg67400 Illkirch ardesinde bulunan YENİ TATisimli restoran, sağlık nedeniyle satılıktır. 9senelik, iç materyelleri ve dizaynı yeni, anayol üstünde, işlek yerde, müşterisi hazır,park sorunu yok, Auchan’a 200 metre me-safede, yanında tabac (sigaracı) var, 20 ki-şilik + 40 kişilik teras, terasında otomatikşemsiye bulunuyor.Fiyatı: 130 000 € (pazarlık payı).Tel: 07 77 34 47 14

Satılık fond de commerceStrasbourg’ta, 132 rue de Bâle – Neudorf adresindeki LEFRENCK KISS isimli restoran, kesin dönüş sebebiylesatılıktır. 242 m2, 50 kişilik, teras imkânı, müşterisi hazır,işlek yerde, Jean Monnet Lisesi’nin yanında.Kirası: 1 200 € + 220 € charges. Fiyatı: 70 000 €.Tel: 06 49 70 70 73

Satılık fond de commerce où bâtiment completHuttenheim-Benfeld, restaurant LE NATIONAL, grand parking. Terrasse 85 m² et cave 85 m², prix22 000 €, loyer 750 €. Fond de commerce où vend bâtiment complet avec appartement au dessusdu restaurant F5 et grenier + 2 garages, cour double vitrages, isolé. Prix: 255 000 €.Tél: 06 89 19 51 47www.immo-reibel.com

KEHL’DETABAC, KAHVALTI SALONU, ACENTA

SATILIKTel: +49 176 755 707 29

Page 17: Objektif 100. sayi
Page 18: Objektif 100. sayi

Randevu günü ba vuracak ki ilerin kimlik bilgileriyle (Türk Nüfus Cüzdan , Oturum kart ,Carte Vitale …vs) gelmeleri rica olunur.

TürkiyeFransa

03 88 65 28 57

Uzmanlar m z emeklilik, malüllük ve dulluk haklar ndaki tüm sorular n z ücretsiz olarak türkçe yan tlayacak ve sizleri bilgilendirecektir. Bunun için a a da belirtilen telefon numaras n arayarak randevu alman z gerekmektedir :

Yer / Tarih ve Saat

STRASBOURGCarsatCaisse d’assurance retraite et de la santé au travail36, rue du Doubs

ULUSLARARASI DANI MA GÜNLER

Türkiye’de veya Fransa ’da çal yor ya da çal t ysan z ?Türk ve Frans z Sosyal Güvenlik Kurumu Uzmanlar sosyal güvenlik haklar n z konusunda sizlere dan ma hizmeti vereceklerdir.

24, 25 ve 26 Mart 2015 tarihlerinde

...

eddeniinerrillehiiharritta

- ttMart22

a affa hharer iir b

addaramgProog , ererreniinemssem , ett, yyetiiyenedm, hiiharri(tta

taaanssan

muumnnuuun

)

reerlleettlyyetiiyallifaaa

ussu

.akmllmo2991 -

:akmllmoamiimnaanD

u suuhhu us ss

kcaak O5

diidlliceng rttr.tvoov.ggobttb@yerr@rlleeerl

.addanndallallloe H v ve Haa vssanaanrraF, akkarrkaA

.

reerrlleeerlddeiidcllieng//grr/.govrbttby..ywww

.riirttiekeccelleiiled

Page 19: Objektif 100. sayi

19

Page 20: Objektif 100. sayi

20

Dile kolay; tam on yıl ve yüz sayı...Akla hayale gelmeyecek zorluklar ve gü-zelliklerle geçen, hen ânı dopdolu ve he-yecanlı, her günü bir diğerinden dahamücadeleli bir serüven, öykü, tarih...Ve, bütün bunların sonrasında, yuvarlak,yusyuvarlak bir yıldönümü: işte şu an eli-nizde tuttuğunuz yüzüncü sayımız, hemde onuncu senemizde...Ne büyük ve anlatıl(a)maz bir mutlulukturbu...2005 yılının Eylül ayında başladık biz buromanı yazmaya; sevgili arkadaşım, şim-diki hem râkibim (Alternatif Gazete) hemmeslektaşım Zekeriya Şahin’le bu işi ka-faya koymamızın üzerinden on yıl geçti veyüzüncü sayımıza ulaştık.İlk teşekkür de, üç senedir ayrı çalıştığı-mız Zekeriya’ya geliyor; onun katkısını,hakkını ve emeklerini unutmak nankörlükolur.Ama, tabii ki, en büyük şükran duygu-muz, her zaman olduğu gibi, bizleri bu-güne kadar ayakta tutan okurlarımız veişadamlarımıza; onlar olmasa bu gazetezaten var olmaz ve yaşa(ya)maz, günü-müze gelemezdi.Hepiniz sağolun, var olun...

Yok, gazetimize gönül veren, destek sağ-layan, onu okunur kılan yazar ve muha-birlerimizi, müşteri temsilcilerimizi, birliktegazeteyi hazırladığımız grafikerlerimizMurat Ateş ile Ömer Aydın’ı, gazeteyi siz-lerin en yakınınıza ulaştıran dağıtıcıları-mızı unutmadık; herbirini ayrı ayrı çoksevdiğimiz bu arkadaşlara da gönül do-lusu teşekkür-ler...Bilenler bilir, birbasın organınınyaşaması ve ya-şatılması çok zor-dur; bu iştengenelde ‘para ka-zanılmaz’, sev-dayla yapılır,amatörce birzevktir, kamuo-yuna hizmet şia-rıyla çalışılır.

O nedenle, bu işin ve bendenizin buncayıl kahrını çeken sevgili eşime ve oğlumaçok şey borçluyum; onların olağanüstüsabrı ve desteği olmasaydı, belki de çok-tan pes etmiş, gazeteyi elden çıkarmışolurdum.Bunun gibi, benim ve gazetenin zor za-manlarında (ki bu hiç eksik olmaz!)

madd î -manev îyardımlarını esir-gemeyen dostla-r ı m a ,arkadaşlarıma,akrabalarıma veyakınlarıma daayrı ayrı teşekkürederim.Son teşekkürü-müz de, bizleridaima ön plandatutan resmî ma-kamlara, o kol-

tuklarda oturan yetkili kişilere olsun... Teşekkür faslını böyece bitirdikten sonra,gelelim bilançoya..On yıl boyunca birçok güzel yazı ve ha-beri, dizi yazıyı, söyleşiyi, şiiri, öyküyü siz-lere sunup kimi kez de ilklerigerçekleştirirken, bazen de –çeşitli ola-naksızlıklar ve kendi beceriksizliklerimizveya teknik yetersizlikler yüzünden- iste-diğimiz şeyleri yapamadık ya da yete-rince yapamadık.Bunun mahcubiyeti içinde sizlerden özürdiliyor ve anlayış bekliyoruz.Ama, tahmin edeceğiniz üzre, bunların bi-lincindeyiz ve bundan sonraki yayın ya-şantımız boyunca sizlere hep daha iyisini,doyurucusunu, güzelini vermeye çalışa-cağız; bu, size sözümüz olsun...İstiyoruz ki, tüm meslektaşlarımızla bir-likte, Alsace Bölgesi’ndeki yerel basınolarak nice on yıllara ve yüzlü sayılaraulaşır, sizleri habersiz bırakmayız.Sizler bizi bırakmadıkça da bu umudumu-zun yeşereceğine inanıyor, hepinizeesenlikler diliyoruz... Fahri EkmekciGenel Yayın Yönetmeni

10. Yıl – 100. SayıEdito

SEVGİLİLER GÜNÜ VE 'CİLALITEK TAŞ DEVRİ' ÜZERİNE…

Bildiğiniz gibi, 14 Şubat, tüm dünyada“Sevgililer Günü” olarak kutlanıyor. Sev-gililer gününün kökeni, Roma Katolik Ki-lisesinin inanışına dayanır. Hafızanızıtazelemek için, kısaca anlatmak istiyo-rum:

Olay M.S 3. yüzyılda, Roma’da geçer.O dönem Roma imparatoru 2. Clau-dius’tur. 2. Claudius, tüm imparatorlargibi, ülkeyi yasaklarla, baskılarla yönet-mektedir. Bunun yanı sıra, Roma halkı-nın dini inanışlarını da kendi belirleyenzalim imparator, Hristiyanlığa inanmayıda yasaklar. 2. Claudius tam bir savaştutkunudur. Yayılmacı politikası gereği,sınırları içinde yaşayan her yetişkin er-keğin, askerlik yapmasını da şart koşar.Ancak bu zorunlu askerlik şartına, za-limce bir yasak da eşlik eder; evlenmeyasağı! Neden mi? Hemen söyleyeyim:Çünkü 2. Claudius’a göre, ‘evlenen kişi

askerliğini yaparken, eşini özleyip dü-şündüğü için, yeterince verimli olamaz’da ondan. Bu yasaktan sonra, hem as-kerler, hem de onların, dört gözle yolla-rını gözleyen sevgilileri mutsuz olur.

Hani derler ya; kurallar yıkılmak,yasaklar çiğnenmek içindir diye, tam daöyle olur.

O sıralar Roma’da Valentineadında genç bir papaz yaşamaktadır.Bu genç papaz, hem Hristiyanlığa inan-makta, hem de gençlerin mutsuz olma-larına dayanamadığı için, onları gizliceevlendirmektedir. Yani imparatorun tümyasaklarına karşı gelmektedir.

Ancak ne yazık ki, bu durumungizliliği çok da uzun sürmez. Yasakları-nın çiğnendiğini, buyruklarının hiçe sa-yıldığını öğrenen 2. Claudius, hemenValentine’i yakalatır. Cezası elbetteidamdır. Tarihler M.S 14 Şubat 270 yılınıgösterirken, papaz Valentine’nin cezasıinfaz edilir.

İşte bu olaydan tam 226 yıl sonra,yani 496 yılında Vatikan, papaz Valen-tine’i onurlandırmak için, ona ‘aziz’ ün-vanı verir. Bu şekilde, 14 Şubat günü,“St. Valentine’s Day” yani “Aziz Valen-tine Günü” olarak anılmaya başlar. Artıktüm sevenlerin, koruyucu bir azizi ola-caktır.

Daha sonra, 1800’lü yıllarda Ame-

rika’da Esther Howland, ilk 14 ŞubatSevgililer kartını göndererek, o günütoplumsal bir kutlama gününe dönüştü-recektir.

Günümüzde, sevgisini ifade et-mekten kaçınan insanlar için, belki debir fırsat olabilecek 14 şubat, aynı za-manda da ne yazık ki, tüm dünyada,güne atfedilen önemi kullanarak, ticarirant kazanmak isteyenlerin de fırsatgünü haline geldi.Pahalı tüketim malze-meleri, çiçek ve mücevher reklamlarıyla,sevgiliye verilen hediye, kişinin sevgi-sine ölçüt olarak koşulmaya başlandı.Ellerinden gelse her güne bir kutlamakonacak...Maalesef en çok da, biz kadınlar üzerin-den oynanıyor bu oyun. Öyle ki,sevgili-ler gününden haftalar öncesindebaşlayan reklam kampanyalarıyla, 'tektaş pırlanta yüzük almamışsa eğer duy-guları gerçek değil‘ kaygıları oluşturul-maya çalışılıyor. Etkili de oluyor!

Ben buna sevginin “cilalı tek taşdevri” dönemi diyorum.

Oysa maddiyatla ölçülebilen sev-giye, kim gerçek sevgi diyebilir ki?

Bu arada, herkesin aynı gündekutladıkları şeyin aslında özel olmaya-cağını söyleyenler de var, bir sevgilisi ol-madığı için, toptan Şubat ayınıtakvimlerden silmek isteyenler de…

Sonra, sevginin göstergesi hediye al-maksa, sevmekten de sevilmekten devaz geçeceğini söyleyen muhalif seslerde var, sevgililer gününü önemsemeyip,sevene her gün sevgililer günü oldu-ğunu iddia edenler de…

Sevmek, sevgililer gününde pahalıhediyeler vermek değildir, ne kadar se-vildiğini anlamak için hediye beklemekhiç değildir.

En paha biçilmez hediyenin, insa-nın kendisi için çarpan bir yürek oldu-ğunu bilmek, en eşsiz pırlantanın,sevgiyle parıldayan bakışlar olduğunugörmektir.

Hesapsızlık, plansızlıktır sevmek,içtenliktir.

İnsanın sevdiğiyle arasına köprükurması, mutluluğuyla mutlu olabilmesi-dir sevmek.

Sevmek, sevilenle yücelmek, se-vilende yok olmaktır.

Büyük şair Nazım Hikmet der ki:“Tahir olmak da ayıp değil, Zühre

olmak da,hatta sevda yüzünden ölmek de

ayıp değil,bütün iş Tahir’le Zühre olabil-

mekteyani yürekte.”

Sevmek var olmaktır, sevgiylekalın...

MeltemBUDANNALBANT

Her şeyinköşesi

Page 21: Objektif 100. sayi

Fadime DEMİR5, boulevard du Président

Poincaré67000 Strasbourg

Tél :03 69 08 22 22Mail : [email protected]

Strasbourg Psikoloji Fakültesi mezunuHerkes için: Anksiyete, depresiyon, panik atak, aşırı korku…Terapi uzmanıYaşlılar için: beyin üzerine psikolojik araştırmalar ve test geçirmeler

Çocuklar için : yardım terapisi ve zeka testiÇocuk zeka testi (6-16 yaş arası) :okullarda ve

çocuklarla ilgilenen kuruluşlarla geçerlidir

Bireysel danışma - Aile danışmaTürkçe ve fransızca konuşuluyorBütün raporlar, testler ve yazılar Fransız kuruluşlarında geçerlidir

Psikolog

Page 22: Objektif 100. sayi

22

10 YAŞINDA DELİKANLI: OBJEKTİFHer ay elimize alarak ne var, ne yok diyebakmaktan kendimizi alamadığımız gö-nüllü elçimiz 10 yaşında. Yaşam tecrübe-sinin getirdiği belli bir olgunluğun,oturmuşluğun ve insan ilişkilerinin verdiğiözgüvenle yoluna devam ediyor. On ya-şında bir gazete, tıpkı 25’indeki delikanlı-nın canlılığı ve heyecanında!Türkiye kökenli göçten kaynaklanan in-sanlar, gruplar arasında bağ kurmak, on-ların değişik bilgi-becerilerini diğerlerineaktarmak, haberleşme ağı oluşturmak,neyi, nerede bulabileceğine yardımcıolmak, kültürel etkinliklerin sözcüsüolmak,…. Kısacası sosyal, kültürel, ekono-mik bir rol oynayan OBJEKTİF, 100. sa-yısında. Dile kolay, yüz ay basıldı,dağıtıldı ! Kendi dalında bu denli uzunömürlü başka gazete bulmak zor.Şüphesiz, aylık reklam ve kültürel iletişimağı oluşturan bir gazete çıkarmanın zor-lukları da var. Özellikle de ekonomik ko-şulların elverişsiz olduğu dönemlerde budaha da önem kazanmaktadır. Gazeteninyaşamasını sağlayan reklamları almak,basılan reklamların parasını alabilmek,kar-kış demeden kapı kapı dolaşmak, sı-nırlı olanaklarla gazete dizgi ve baskısınıyapabilmek için çırpınmak en geniş çev-reye dağıtımını yapabilmek,… Elimize basılmış ve okunmaya hazırhalde aldığımız Objektif’in arkasında oncaemek ve fedakar insanların olduğunuunutmamalıyız. Her alanda olduğu gibi bualanda da kurumsallaşmamız önemlidir.Kendi dalında öncü olan ve önemli rol oy-nayan Objektif’e nice güzellikler dolu yıl-lar diliyorum. Uzunca senelerden berisayfalarında karalamaktan da mutlulukduyuyorum.NİCE 10. YILLARA, NİCE 100. SAYI-LARA OBJEKTİF!Ali BAŞARAN

NİCE YILLARA OBJEKTİF Bu sayıyla beraber on yılını doldurdu OB-JEKTİF GAZETESİ. Çizgisinden hiçbirzaman taviz vermeyen, her renkten herdüşünceden yazarlarıyla okurlarıyla bu-günlere gelen ve daha nice yıllara adınıyazdırmaya talip olan Objektif gazetesini,Fahri EKMEKCİ’yi ve emeği geçen her-kesi kutluyor, daha nice başarılı yıllar dili-yorum. Bana da uzun yıllar köşemde kendi fikir-lerimi yazmama fırsat veren önce Rab-bime sonra Objektif gazetesineteşekkürlerimi sunuyorum. Objektif ol bakış açın net olsun Bakarsın sana da gereği budurArayan kendini orada bulsunEmek veren dostlar hepsi sağolsunHasan KARAKAYA

TEŞEKKÜRLER OBJEKTİFTürk medyasının Fransa/Strazburg’dakisembolü Objektif 100. sayısını bastı. Tamon yıl akıp gitmiş, Karadeniz’e dökülen birçağlayan suyu gibi. Bu zaman zarfındahaşladık, taşladık, eleştirdik, övdük vebazen de övüldük.Objektif sayesinde içimizi döktük, dertle-rimizi paylaştık ve tecrübeler kazandık.Teşekkürler Objektif. Senden çok şeyleröğrendik. Haberinden- Reklamına, Tarih-ten-Politikasına, Cim bom’dan -Giresuns-por’una, Strazburg’dan -Offenburg’una,Gazeteciden - Soytarısına, Fıkracısından-Şairine kadar ve daha daha fazlası...Teşekkürler Fahri Ekmekci. Böyle güçlübir gazetenin Basın-Yayın yönetmenliğiniyapmak her babayiğidin işi değil. Çünkübu işin maddi, manevi, siyasi, ticari, ah-lakibir yığın sorumlulukları ve zorlukları var.Yani uzaktan göründüğü gibi değil.Bravo…Fahri kardeşimle ilk karşılaştığımızda; dü-şündüğünü söylemekten çekinmeyen,nezaketedikkat eden kültürlü ve medeni biri oldu-ğuna şahit oldum. Ve onun Türkiye’de Si-yasalBilgiler Fakültesi’ni bitirip Fransa’ya mas-tır yapmak için geldiğini öğrenince dahaderinşeyler sormaya başladım. O berraktı. Bil-diğine inanıyordu. Tavırları mütevazı idi.

Birbirimizden cereyan aldık ve birbirimizegörünmeyen mesajlar verdik. Verdik amagününbirinde Objekrif Gazetesi’nde onun yö-netmen olacağı, bana da yazarlık teklifedeceği kiminaklına gelirdi. Şimdi ise senelerdir hemenhar ay birkaç defa biraraya gelip o günkükaldığımız yerden, bu defa çoğu kez yazılıolarak, muhabbetimize devam ediyoruz.Başarılar ve nice 10 yıllar…Mesut AYDOĞDU

10. yıl mesajıDile kolay tam 10 yıldır tüm zorluklararağmen bu gazete elinize ulaşıyor. Hertürlü kesime, her türlü insana hitap et-meye çalışıyor. Tam 100 sayıdır her geçen gün daha dakaliteyi artıran, her ay sabırla beklediğinizObjektif gazetesine daha nice yıllar dili-yorum. Fatih KARAKAYA

10 yılını geride bıra-kan gazetemiz Ob-jektif!İster yazılı olsun istergörsel alanda, Av-rupa’da yaşayan Türki-yeli vatandaşların bilgi

alma hakkını anlayış ve sorumluluk içindebaşarıyla yürüterek 10 yılını geride bıra-kan Objektif gazetesi yazarlarından birisiolarak, bundan sonraki yayın hayatındada herkese eşit mesafede olma kimliğiniaynı çizgide koruyarak daha nice on yıllardiliyorum!!! Asiye DEMİREL

Neden Objektif gibi gazeteler lazım-dır?Strazburg ve genel olarak Alsace bölgesi,Fransa genelinin en yoğun Türkiye kö-kenli nüfusunu içinde barındırmakta ve bunedenle şehrin pek çok yeri buram burammemleket havası taşımaktadır. Sivil top-lum kuruluşlarından Türk restoranlarına,sinemasından hastanedeki doktorlarınakadar Türkiye kökenli Fransızlara farklıalanlarda hizmet sunmak üzere şehrinher yerinde bir Türk işletmesi/işletmecisibulmak mümkündür.Strazburg’da yaşamak, benim için kolayolmakla birlikte, pek çok kişi için ise zor-dur. Ona rağmen, Strasburg’da ve Alsacebölgesinde ve genel olarak Avrupa’da ya-şayan Türkler, Türkiye’ye dönmeyi dü-şünmüyor. Artık, burada kurduğumuzhayatın yeni bir dönemini yaşıyoruz. Artık bizim de yaşadığımız ülkenin politi-kasına, iş hayatına daha derin bir şekildekarışmamız gerekiyor. Siyasi katılım açı-sından Türkler’in her geçen gün etkisininartacağına inanıyorum. Bu bir zaman me-selesidir. Amma köprülere ihtiyacımızvar. Hayatımızı, sorunlarımızı, bölge-mizde yapılan kampanyalardan haberiolan ve haber veren yakın medyalara ih-tiyacımız var, Objektif gazetesi bu görevidolduruyor. Objektif gazetesi 10 seneden beri bizlereyardımcı oluyor. Bölgemizden haber ve-riyor, bizleri birbirimize bağlıyor, birbiri-mizden haber alıyoruz. Bütün buyardımları için Objektif’e teşekkürler.Fadime DEMİR

Doğum günün kutlu olsun Objektif. Hergün daha da büyüyen “ailenle” birlikte,emek verenlerin emeğine, yazanların ka-lemine sağlık, daha nice özgür yıllarınolsun. Ne güzel bu ailede yer almak,yazan kalem olmak, ne güzel 100. sayıyıbirlikte kutlamak.. Nihal EMİNOĞLU

Bu sayısıyla onuncu yılına giren OBJEK-TİF gazetesi on yıl bo-yunca küçük ve ortaboy işletmeleri olanburadaki Türkiye kö-kenli esnafın kendisiniduyurup tanıtmasınınönemli bir aracı oldu.Aynı zamanda yaşamadair birçok konuyafarklı pencerelerden

bakan düşüncelere önemli bir kürsü oldu-ğunu düşünüyorum. Nice on yıllara... İbrahim BALCI

“Hayat tamamı ile sürprizler ile dolu birdünyadan ibaret derim.Bana da vermişolduğu en büyük sürpriz şu an aileden biriolarak yer aldığım, yazılarımı gururla ser-gilediğim, belki kilometlerce uzaktan se-simi duyurabildiğim, her zamandestekçimiz olan OBJEKTİF gazete içe-risinde yer alabilmek sanırım en büyükhayat sürprizim.9’uncu yılın bitimine birkaç ay kala mer-haba deyip 10. yıl sevincini birlikte yaşa-dığımız ve yaşayacağız daha nice yıl vebir o kadar yeni ve dopdolu sayılarındaaynı heyecan ve aynı mutluluk paylaşım-larında bir arada olabilmek adına…Emeği geçen herkese ve tüm okurlara.Saygılarımla...Tolga TURAN

"Bu ay onuncu yılına ve yüzüncü sayısınaulaşan Objektif Gazetesi'ni kutluyor,"Herkese yakın ve eşit mesafede" sloganıve ilkeli duruşuyla, daha nice on yıllar di-liyorum."Meltem BUDAN NALBANT

BANA BENİ ANLAT DEDİLERNasıl yazılır bilmem; kendimi tarif etmek.Ya da bana öyle geldi. Aylık olarak çıkanObjektif gazetemizin onuncu yılı. İçindekendimizi bulduğumuz, bize benzeyen,bizi tarif eden, yaşam biçimi olan, zamanzaman terso gitse de işler, her zamandolu dolu olan, aslında reklam gelirleriyleyaşayan. Ulaşım mı diyelim adına? Sesi-mizden bir ses mi diyelim? YA DA İLETİ-ŞİM Mİ DESEK ? Sizce nasıl olur acaba? Yoksa siz şunu mu demek istediniz şim-diden TÜRKLER arasında haberde, yo-rumda, iş hayatında, ulaşımda, bilgiedinme anlamında, kendi içimizde birköprü diyeceğinizden eminim. Bu bağlamda adı gibi OBJEKTİF olan,yorum ve yazılarımızı sansür koymadanherkese ve her kesime eşit mesafe çizgisiolan, zaman zaman bizler adına olumluveya olumsuz eleştiri ve tekzip dahi alsayayınlamaktan çekinmeyen, doğru, dü-rüst, yayın hayatına taviz vermedendevam eden…İçinde bulunduğumuz şartları göz önündebulundurursak, on yıla başarı demekbence haksızlık olur. Yayında ve yapımdaemeği geçen tüm kardeşlerime, çalışan-larına sonsuz sevgi ve saygılarımı sunar,imtiyaz sahibi kardeşimiz Fahri EK-MEKCİ ve birlikte çalıştığı tüm arkadaş-lara, bundan sonraki yayın hayatındabaşarılar dilerim. Varsa not verme gönülden 10 numarabeş yıldız diyorum.Basri ÇİÇEK

YAZARLARIMIZ VE MUHABİRLERİMİZİN GÖZÜNDEN 10. YILIMIZ

Page 23: Objektif 100. sayi

Bu okul aslında okuldan da öte bir-likte geçirilen en kısa anların hayatıngeri kalanında sürekli aranan yenihazlarla harmanlanan bir evdir tabi-ricaiz ise.Amacımız: Hayata her gün yenidenbaşlamak, durmadan yılmadandevam etmek ve her akşam oldu-ğunda olan akşama inat tekrar ha-yatı güneş ışıkları ile doldurmakamaçlarımızdan sadece biri.Okulumuzda zaman zaman belkidağılan bir ailenin savrulan bir yap-rağına bir dal. Yağan her yağmur al-tında kalanı koruyan belki birşemsiye. Bir yol arkadaşı bazen.Öyle bir yolculuk ki yaptıklarımızıyapmamız gerekenleri, erteledikle-rimizi bastıramadıklarımızı, yok sa-yılmışlarımızın nedenlerini bizlereöğretecek bir rehber…Daha ekleyebileceğimiz bir sürü

konu, yardıma ihtiyacı olan bir sürüdost…

Rotası belli, demir aldık bizler bu li-mandan.

Hiçbir ayrım yapmaksızın tek biramaç uğruna. Belki siz de gelmekistersiniz bizimle Amacımız belli: SAYGI –SEVGİ-ANLAYIŞ –DEĞERVERME- AİLE: MUTLU EVLİLİKOKULU

(İrtibat için: www.facebook.com/gro-ups/189302805021/)

Mustafa GÜÇLÜ / Saint Dié Des VosgesFransa’da yaşayan Türkler için ‘OturumKartı’ (Titre de Sejour) sıkıntısı sürüyor.On yıllık veya 2004’ten sonra gelen heryenilemede on yıllık için 260 € ve her yıliçin 106 € ödemek zorunda kalıyor. Paris Başkonsolosluğu Hukuk Danış-manı Avukat Selçuk Demir valiliklerin al-dığı ücretlerin araştırmasından sonrayasal olmadığını açıkladı. Paris Başkon-solosluğu Hukuk Danışmanı Avukat Sel-çuk Demir, Fransa’da Türkvatandaşlarından alınan oturma kartı üc-retlerinin hukuki bir temelinin olmadığıbilgisini verdi. Avukat Selçuk Demir sos-yal medya Facebook da Fransa ´da otu-rum karti yenileme ödemeyelim grubukurarak Türk vatandaşları bilgilendiriyor.Avukat valiliklere sunulacak dilekçeninörneğini yayınladı. Fransalı Türkler bu

haberi alı almaz ödedikleri ücretleri gerialmak için itiraz dilekçelerini gönder-meye başladılar.Avukat Demir, 12 Eylül 1963 tarihindeTürkiye ile Avrupa Ekonomi Topluluğu(AET) arasında gerçekleşen Ankara An-tlaşması’na atıfta bulunuyor. BugünküAvrupa Birliği (AB) ve Türkiye arasındakiilişkilerin hukuki temelini oluşturan An-kara Antlaşması uyarınca, topluluğun 19Aralık 1973 tarihinde verdiği kararlaravurgu yapan Demir, Avrupa’nın çeşitli ül-kelerinde yaşayan Türklerin bu antlaşmave alınan bu kararlar çerçevesinde birtakım kazanınlar elde ettiğini dile getirdi.Bu bağlamda Fransalı Türklerin bulun-dukları Valilik ya da Kaymakamlık ma-kamlarına dilekçe ile başvurabilecekleriniifade eden Avukat Demir, “Bu sayede alı-nan ücretlerin geri ödenmesi sağlanabi-

lir. Valiliklerin neyönde karar alacak-ları şimdilik bilinmi-yor amava tandaş la r ım ızhaklarını aramalı-dır.” şeklinde ko-nuştu.Valiliklerin vereceğikarar merakla bek-leniyorBu hak arayışı saye-sinde Fransa’da dabir ilke imza atmakistediklerini belirten Avukat Demir, An-kara Antlaşması kapsamında başta İngil-tere olmak üzere birçok Avrupa Birliği(AB) üyesi ülkenin Türk vatandaşları le-hine olumlu kararlar aldığına dikkat çekti.Örnek kararlara vurgu yapacaklarını be-

lirten Demir, “ Biz başvuruda bulunaca-ğız, valiliklerin vereceği kararı bekleye-ceğiz. Fransa makamlarının ne yöndekarar vereceğini şimdiden bilemeyizfakat merakla bekliyoruz.” ifadelerini kul-landı.

Ödenen ‘Oturum Kartı’ ücretleri yasal değilmiş

Mustafa GÜÇLÜ / Saint Dié Des VosgesSaint Dié Mehmet Akif Ersoy camisi dingörevlilerine kavuştu. Din görevlisi İsmetGencer’in Ekim 2014 ayında 4 yıllık gör-evi bittiğinden beri yeni din görevlisi bek-leniyordu. Geçtiğimiz günlerde yeni din görevlileriHamza Gökçe ve Şenol Yılmaz hocalargeldiler ve hemen iş başı yaptılar. Derneğin yeni yönetim kurulu çocuklarave halka daha iyi hizmet yapmak için birdin görevlisi daha Ditib’ten istediler ve

bunu da Ditibm e n m u n i -yetle karşı-ladı. Dernekikinci din gö-r e v l i s i n i nmasraflarınıkarşılıyor.Dernek Baş-kanı BurhanÖzay, cemi-y e t i m i z e

daha iyi hizmet yapmak için bu kararı al-dıklarını söyledi ve hayırlı olmasını diledi.Dernek yöneticilerien iyi hizmet yap-maya geldikleriniaçıkladılar. Din görevlileri ço-cuklara en iyi şe-kilde dinimizi vekültürümüzü öğret-meye gayret edi-yorlar.

Ayrıca gençler ve bayanlar için sohbetlerde düzenleyecekler.

Saint die Mehmet Akif Ersoy camisi din görevlerine kavuştu

Mustafa GÜÇLÜ / SaintDié Des VosgesNuri TAŞ, 19 yıl aradansonra, 2010 yılında karat-eye tekrar başladı. Nuri TAŞ, müthiş birçalışma sonucunda,şampiyonalardakibaşarılarının yanı sıra,2012 yılında siyahkuşağın 1. Dan'ınıalmıştı.

Şimdi de 17 Ocak 2015tarihinde 2.dan sı-navlarına katıldı vebaşarıyla kazandı. Kendisini tebrik eder,başarılarının devamını di-leriz.

Şampiyonun azmi Taş gibi… MUTLU EVLİKLİK OKULU

23

Page 24: Objektif 100. sayi

100üncü sayısında Objektif1989 yılının ikinci ayında, tam da buzamanlar gelmiştim Strazburg şeh-rine. İlk gördüğüm şey, tarihi Straz-burg Tren Garı’nın büyüleyicigüzelliğiydi. Şehri gezdikçe hayrankalmıştım. Onca geçen yılların ve Al-manya-Fransa arasında yaşanan sa-vaşların eskitemediği, düzenli, bir okadar da görkemli binalarına, yolla-rına, parklarına, su kanallarına...Fransızca bilmiyordum. Az buçuk bil-diğim ingilizcemle idare etmeye çalı-şıyordum. Geziyordum tarih yüklü buşehri. Karşılaştığım insanların hepsibana yabancı, kimseyi tanımıyorum.Nereye gideceğimi bilmeden öylecegeziyor ve şehri adım adım seyredi-yordum. Kendi kendime söyleniyor-dum. Acaba diyordum, ben de buşehrin bir parçası olacak mıyım,benim de karşılaştığımda selam vere-bileceğim birileri olacak mı? O an içinbana gökyüzü karanlık. Gelecek ka-ranlık. Her şey karanlık. Aydınlık olantek şeyse şehrin büyüleyici güzelliği.Taaa o zaman âşık olmuştum buşehre. Ne vakit geçmişi getirsem ak-lıma o günler gelir gözümün önüne.Yıllar birbirini kovaladı, zaman su gibiakıp geçti ama ben bu şehri her gezi-şimde bir başka sevdim. Zamanla,doğal olarak bende de çok şey değiş-mişti. Evlenmiş, çoluk çocuğa karış-mış, kendime bir yön çizmiş, yeniinsanlar tanımış, dostlar edinmiş, top-lum içine karışmıştım. Halbuki hiçbirşey değişmemişti bu koca şehirde.Onca yıldan sonra değişen tek şey,şehrin dış kesimlerinden ibaretti. Hoşolan ise, eski şehir dediğimiz KüçükFransa, Katedral ve çevresi hâlâ aynıgüzellikte dimdik ayakta benim gibisevenlerini karşılıyor.90'lı yıllar, Anadolu insanının sıcaklı-ğını, sevecenliğini, muhabbetini enderinden hissettiğim yıllardı. Strazburg’u bana sevdiren bir diğeretken de bu sıcaklık ve muhabbetti.Hepimiz Anadolu’nun farklı bölgele-rinden bu şehre gelip yerleşmiş, buşehrin bir parçası olmuş insanlardık.Her şeyi değiştiren zaman içerisinde,kalabalıklaşan toplumumuz da değiştive muhabbetin, birlikteliğin, sevginin,saygının yerini başka şeyler aldı. Ama

benim gözümde değişmeyen tek şeybu şehrin tarih kokan duvarlarıydı. Negarip? Şehir herkese, her şeye mey-dan okurcasına endamını koruyor.Bizlere inat ben hep buradayım, de-ğişmedim diye sesleniyor sanki. Busese kulak vermek varken, duymuyo-ruz, görmüyoruz, hissetmiyoruz. Hal-buki burada, bizleri bekleyen, kendigeleceğimiz ve yarınlarımız.Güzel şeyler de oldu bu şehirde.Kendi iş alanlarımızı oluşturduk. Ga-zeteler çıkardık toplumun sesini du-yuran. Bu gazeteler sayesinde kendiiçimizde daha güçlü kaynaştık, birbi-rimizden haberdar olduk. Ama özel-likle biri ki; geçmişte olduğu gibigünümüzde de yayın hayatına devameden Objektif Gazetesi, alanında birilk olma özelliğini taşıyan önemli biryayın organımız oldu. İlk gazetemizdi Objektif. Samimiydi,sadeydi, tarafsızdı. En önemlisi biz-den, içimizden biriydi. O günleri hatır-larım. Ali Büyükaslan ağabeyim,Zekeriya Şahin ve Fahri Ekmekci kar-deşimin çabalarıyla meydana gelmişve toplum içerisinde yerini almıştı. Zorzamanlarda, yokluklarla kurulmuştu.Kendi adıma bu gazeteyi ilk elime al-dığımda heyecanlanmıştım. Gurbetdenilen bu yerlerde bu müthiş başa-rıyı elde etmek etkilemişti beni.Bugün bile etkisi hâlâ devam etmek-tedir, her elime aldığımda gazeteyi,her okuduğumda. Bilirim ki Strazburgşehrinin azmi, sabrı, mücadeleci ruhubu gazetenin mürekkep kokan hersatırına, her sayfasına derinlemesineişlemiştir.Heyecanla okumaya başladığım bugüzide gazetenin 100üncü sayısındaşimdi yazıyor olmak takdir edersinizki heyecan ötesi bir duygu. Fahri kar-deşimin ve sizlerin yanında olmaktanmutluyum. Bu gazeteye vurulan hertuş, yazılan her satır geçmişin gele-ceğe taşınmasında, günümüzün ya-rınlarla buluşmasında, toplumunbirbiriyle kaynaşmasında köprü gör-evi görecektir. Ele ele verilerek yapı-lan her işte bereket, bolluk vardır.Ayrılıkta ve bozgunculukta ise bere-ketsizlik ve kötülük vardır. Ne diyordugüzel insan Hacı Bektaş-ı Veli Haz-retleri: Bir olalım, iri olalım, diri olalım. Biz de bu güzel insanın sözlerini dik-kate alarak; birlik içinde, dirlik içindegüçlü bir şekilde nice 100üncü sayı-lara ulaşalım. Topluma faydalı yazılaryazalım, bugünü yarınlara el birliğiyletaşıyalım.Seni seviyorum Fahri Kardeşim. Yıl-madan, binbir mücadele ve zorluklayürüdüğün bu kutlu yolda daima ya-nında, daima destekçin olacağım.

Halil ÖZSOY

YaşadığımŞehir

[email protected] Le trouble de stress post traumatique

Le trouble de stress post-trauma-tique semblerait être causé parl'expérience de nombreux typesd'événements traumatisantsmais particulièrement lorsque letraumatisme est extrême, noussommes de nos jours de plus enplus confronté à des évènementssur lesquels nous n’avons pas deprise et qui peuvent provoquerdes blessures ou la mort pournous même ou pour un proche.Des enfants et adultes peuventdévelopper des symptômes deTSPT après avoir été victimes(ou avoir vu quelqu’un de procheêtre victime) de bizutage, d'ag-ression. Un traumatisme vécusuite à des violences familialespeut amener un individu à déve-lopper des symptômes du TSPT.Approximativement 25 % des en-fants exposés à ces violencesdéveloppent un TSPT. Les indivi-dus souffrant de TSPT font l'ex-périence de pensées intrusivesliées à l'événement traumatisant,c’est comme si les personnes re-vivaient en boucle leur trauma-tisme : les évènements nedeviennent pas de souvenir loin-tains mais restent en mémoirecomme si ils venaient juste de lesvivre.

L’individu souffrant de TSPTévite systématiquement tout évé-nement ou discussions menant àses émotions. Malgré cela, l'évè-nement traumatique revient sanscesse dans les pensées de l'indi-vidu en flashback ou en cauche-mar.La personne souffrant d'un TSPTse plaint d'un sentiment de dé-sespoir ou d'horreur associés àdes manifestations tels que :• intrusion: l'individu revit l’événe-ment traumatisant. Il s’agit de vé-ritables flash-backsenvahissants. L'angoisse ressen-tie lors de l'expérience traumati-sante peut être de nouveauéprouvée au moment du souve-nir. Les cauchemars sont une

autre manifestation de ce type desymptôme ;• évitement: l’individu tente d’évi-ter les situations et les facteursdéclencheurs qui pourraient luirappeler l’événement traumati-sant. Il aura aussi tendance à évi-ter d’en parler pour éviter d’y êtreconfronté directement. Cela peutconduire jusqu'à une amnésiepartielle ou totale de l'événe-ment. Il peut également avoir degraves difficultés relationnelles etêtre incompris par son entourageà cause de cela. Ces comporte-ments d'évitement sont des réfle-xes qui sont indépendants de lavolonté du patient.• hyperstimulation: le patient so-uffre de plusieurs symptômesd’hypervigilance et a par consé-quent de la difficulté à se concen-trer et à mener à terme sesactivités. Il peut avoir notammentde l’insomnie, de la nervosité,une tendance à s'effrayer facile-ment, une impression constantede danger ou de désastre immi-nent, une grande irritabilité oumême un comportement violent.Chez les enfants, un comporte-ment désorganisé ou agité peutêtre perçu. Un sentiment intensede détresse psychique peut sur-venir lorsque l'individu est ex-posé à des éléments quiévoquent l'événement traumati-sant.

Ces troubles s’accompagnentparfois de dépression, de dépen-dance à l’alcool, d'idées suicidai-res, de trouble de lapersonnalité…

Le TSPT doit toujours être pris ausérieux et soigné. Les thérapiescomportementales et cognitivessont les propositions de prise encharge de première ligne à pro-poser. Le but principal des traite-ments par les thérapiescomportementales et cognitives(TCC) est de faire disparaitretoute la symptomatologie post-traumatique et de permettre ainsià la victime de retrouver sa qua-lité de vie d’avant.

[email protected]

Fadime DEMİR

Psychologue à Strasbourg

5, boulevard du PrésidentPoincaré

67000 StrasbourgTél :03.69.08.22.22

Page 25: Objektif 100. sayi

Nihal EMİNOĞLU / ÖZEL HABER1949’da Strazburg’da kurulan AvrupaKonseyi’nin kurucu üyeleri arasında sa-yılan Türkiye, Avrupa Konseyi bütçesineen büyük katkıyı sağlayarak altıncı“grand payeur” ülke olmaya hazırlanıyor.

47 üyeli Avrupa Konseyi’nin, bütçeyesağladıkları katkı bakımından “büyükülke” konumunda olan beş ülkesi; İngil-tere, Fransa, Almanya, İtalya ve Rus-ya’dan sonra, Türkiye de bu girişimibaşlattı. Türkiye’nin bu sayede, hem Av-rupa Konseyi’nin kapasitesini geliştir-meye katkı sağlaması, hem deKonsey’deki etkinliğini artırması hedefle-niyor.

Türkiye’nin Avrupa Konseyi NezdindekiDaimi Temsilcisi Büyükelçi Erdoğan

İşcan, Objektif gazete-sine verdiği özel de-meçte, Konsey’inAvrupa coğrafyasındakiönemine dikkat çekerek,bütçeye katkı payınınartması durumundaözellikle ırkçılık ve ya-bancı düşmanlığı ile mü-cadele gibi Konsey’intemel çalışma alanla-rında daha etkin söz sa-hibi olunabileceğinibelirtti.

İşcan, “büyük ülke” ol-duktan sonra, Türki-ye’nin sorumluluklarınında artacağının altınıçizdi. “Büyük katkıda

b u l u n a nülke ol-d u k t a nsonra, Türkiye, AvrupaKonseyi normlarına uymakonusunda, daha yükseksorumluluk sahibi ülke ha-line gelecektir” dedi.

Bu girişime paralel olarakatılan bir diğer adım daKonsey’in ParlamenterlerMeclisi’nde 12 olan parla-

menter sayısının 18’e çıkarılması. AvrupaKonseyi’nin usul kuralları çerçevesinde,Türkiye’nin artan nüfusu dikkate alınarakatılacak bu adımla, Konsey’in Yerel veBölgesel Yönetimler kanadındaki temsiloranı da aynı oranda artacak. Bu girişim,Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ndeki görü-nürlüğünü ve prestijini artıracak olmasıbakımından da önemli görülüyor. Büyükelçi İşcan, parlamenter sayısınınartmasıyla ilgili olarak; “Parlamenterler

Meclisi’nde ve bürolarında Türkiye’nin desürekli olarak temsil edilmesi durumu or-taya çıkacak ve yine usul kurallarınauygun olarak, Türkçe, Avrupa Konse-yi’nin çalışma dillerinden biri haline gele-cek” dedi. Gerekli düzenlemeleryapıldıktan sonra 2016 itibariyle Tür-kiye’nin Avrupa Konseyi’nin büyük ülke-leri arasında yer alması bekleniyor.

Türkiye, Avrupa Konseyi’nin “büyük devleti” olma yolunda

Hasan Bellikl i/ Karlsruhe

Berlin Büyükelçiliği‘nin her yıl düzenle-miş olduğu başarılı öğrenciler ödülverme töreni Karlsruhe Başkonsoloslu-ğu’nda yapıldı. Karlsruhe Başkonsolosluğu’na bağlı böl-gede eğitim gören Gymnasium öğrenci-leri arasında yapılan başvuruda,Buchen‘den Cansu Çınar 1,4 not ortala-

masıyla, Wiesloch‘tan Hasan Karadu-man da 1,7 not ortalamasıyla ödül al-mayı hak ettiler. Başarılı öğrencileri ve ailelerini Başkon-solosluk Toplantı Salonu‘nda kabul edenBaşkonsolos Serhat Aksen, başarılı öğ-rencilere hediyelerini verdi. Başarı konusunda ailenin desteğininönemine değinen ve her iki aileye de ço-cuklarının eğitimine verdikleri destekten

dolayı teşek-kür edenAksen, „Eği-tim hepimiziçin en önemlikonu lardanbirisi olmalı-dır. Arzu edi-yoruz kiüniversiteyegiden gençle-rimizin sayısıartsın. Eğiti-min başlan-gıcı önceaileden geli-yor, ailedengelen başarıgençlerimizinbaşarısı de-mektir. Al-m a n y a ‘ d ayaşayan Türkgenç ler in inbaşarısı hergeçen gün artmakta, bu da bizleri mutluetmektedir“ dedi.

Başkonsolosluk‘taki ödül törenine EğitimAtaşesi Hasan Ünsal, Özlem Özdeniz veOkul Aile Birlikleri başkanları da katıldı.

KARLSRUHE BASKONSOLOSLUĞUNDA ÖDÜL TÖRENİ

25

Page 26: Objektif 100. sayi
Page 27: Objektif 100. sayi

27

Hayat bayram olsa...Bilmem bir başarı mıdır ama, bir yerel gaze-tenin onuncu yılı ve yüzüncü sayısını idraketmek, niye yalan söyleyeyim, güzel birduygu.Hatta, itiraf edeyim, insana gurur vermiyor dadeğil hani...Onca yokluk içinde ve bilcümle sorunla uğ-raşarak bir yayın organını on yıl basmakinadı, belki de bir deliliktir aslında!Hayatı kendinize ve çevrenizdekilere zehireden bir inat.Oysa, hayat bayram olsa her zaman...Dıştan bakıldığında, hemen her meslek gibi,bizimki de çok cazip geliyor insanlara. Heryere istediğin gibi gir-çık, olaylardan herkes-

Fahri EKMEKCİ

[email protected]

AZICIKten önce haberdar ol, davetlere ve re-sepsiyonlara çağrıl, ünlü kişilerletanış, hep en önde görün vb...Hele ki bizimki gibi bir reklam gazete-siysen de aynı zamanda, insanlar ga-zeteyi sayfa sayfa açıp gelir hesabıyaparlar, çok kazandığınızı zanneder-ler.Bilmezler ki kazın ayağı hiç de öyledeğildir; müşteriler ince ve uzun pa-zarlıklar yaparlar, faturayı geç ödeyenveya hiç ödemeyenler olur, ödenecekfatura ve vergiler sel olup akar, devlether an ensenizdedir, hesabınız birtürlü tutmaz ve ay sonunu zor getirir-siniz.Kimi zaman maaş bile alamadığınızolur...Yani, hayat bayram değildir herzaman...Sadece maddiyat da değildir sorun;bir de yazılanlara kızanlar, alınanlar,yanlış algılayanlar, hesap soranlar,tehdit edenler, korku salanlar olur.Aylık gazete olarak söylüyorum, bir ay

sizi el üstünde tutan bir kuruluş, sizceherhangi bir mantıklı neden olmaksı-zın, bakmışsınız gazetenin oraya da-ğıtımını bir ay sonra yasaklıyor.Bir diğeri, bundan böyle her ay benimilanım mutlaka gazetede olacak de-dikten sonra, takip eden ay bu sö-zünü unutup, bir daha reklambasmayalım diyebiliyor açıklamayap(a)maksızın.Öteki, gazetinin dağıtımından çokmemnun olup, bu sayede büyük birmüşteri kitlesi kazandığını ve gelirle-rini önemli ölçüde arttırdığını bizi öve-rek ifade ettikten hemen sonra, işfaturayı ödemeye gelince (ki atla devedeğildir), bir ay sonra öderim ancakdiyor rahatça. Daha neler neler; yaşarken zor amaburada anlatması eğlenceli sanki.. Yani, hayat her zaman bayram değilbize.Ama, dedik ya bu bir nevî delilik diye;işi deliliğe vurup, deli cesaretiyle buyolda ilerlemeye çabalıyoruz.

Bunun karşılığı da, her zaman yergideğil doğallıkla; bazen güzel sözlerduyduğumuz bile oluyor inanın...Bir gün birisi çıkıyor, diyor ki, “Düşün-celerine hiç katılmasam da seni heray okuyorum”. Bir diğeri, “Ben gaze-teyi elime aldığımda ilk senin yazınıokurum” diyor. Bir başkası birine an-latırken kulak misafiri oluyorsun ki,senin yazını okurken ağlamış me-ğerse.Ya da, tabii ki en güzeli, gazeteninkendisi ve tamamı için işittiğinizolumlu sözler.O zaman, hayat gerçekten de bayramoluyor...(Ben size bir sır vereyim, kimse duy-masın: beni en mutlu edeni, sevdikle-rimin, özellikle de eşimin ve oğlumunbir yazımı okurken veya gazeteningeneli hakkında gözlerinde gördüğümışıltı oluyor.)Hepinize her zaman bayram tadındagünler diliyorum sevgili okuyucula-rım...

BUNDAN SONRA HEP BURDAYIM DİYEN ADAMİstanbul'da yaşadığım yıllarda, Allahbana büyük müzik adamı Necdet Tokat-lıoğlu ile apartman komşusu olabilmeyinasip etti. Denk geldiğimiz zaman dilimlerinde ha-fiften bi selamlaşma, günaydınlaşma ilebaşlayan dostluğumuz, belli bi süreninsonunda,-''Naber Gürselciğim''-''Sağol Necdet Abiciğim'' seviyesinekadar ulaştı hatta.Kibar adamdı, güzel adamdı, beyefendiadamdı, saygı-sevgi dolu adamdı. Koptuk tabi sonradan. 2008 yılında gas-telerde okuduğum vefat haberi çoküzdü beni. Nur içinde uyusun, unutul-maz komşum, pek kıymetli ağabeyim.**** ****Zaman zaman coşardı evinde NecdetTokatlıoğlu. Udunu alır, kendi kendineresital verirdi. Pencereden, balkondan,koridordan falan bi biçimde sesi bizimeve ulaştığında çıt çıkarmadan dinler-dim ağabeyimi.Herkese kısmet olmaz böyle dinletilerçünkü.Sahnedeki ''mecburi'' adamla, evindebelki de pijamasıyla ''coşmuş'' adamarasında dağlar kadar fark yok mudur?**** ****Samimiyetinize sığınıp anlatiyim. Bigece yarısı eve geldim. Soyundum, dö-kündüm duşa girdim. Tam suyu aça-cam, aşşaadan bi şarkı sesi???

Mıhlandım kaldım öylece. Necdet Abi''Yıldızların Altında''yı söylüyo…Su sesinden rahatsız olmasın diye duşabaşlayamadım.O da bitiremedi bi türlü konserini, 2 saatkadar sürdü şarkıları. Yine de bekledimçıtımı çıkarmadan.Adem Baba kılığında izlediğim ilk ve tekdinletidir ömrümde. Ertesi gün anlattım;-''Yaa abi sayende dondum soğuktandün gece, kaloriferler de sönmeye yüztutmuştu, ama o ne muhteşem bi kon-serdi be, bırakamadım''.**** ****Geçtiğimiz günlerde, yine çok sevdiğimbi başka büyüğüm, bizim Masal'da ko-nuğum oldu.İlk kez geliyodu mekanıma ve tereddüt-

lüydü;-''Oolum, sap'ları içeri almazmışsın,ama ben tek başıma geldim''-''Gel abi, buyur sen.. Sana sökmezo yasak, hoş geldin''.Oturduk abimle uzun uzun. Sohbetettik, dertleştik, gülüştük. Ortamdakidostluğa hayran oldu. Kadınlı-erkeklimüdavimleri pek beğendi. Sanat üret-mekten başka bi derdimiz olmadığınıgördü. -''Ev gibi lan burası, bundan sonra herakşam buradayım'' diye diye ayrıldı geçvakit yanımdan.Gerçi, bi daha da hiç gelmedi, ama sa-ğolsun.**** ****

Bikaç gün geçti geçmedi. Bi esnaf lo-kantasındayım öğlen vakti.Gaste okuyom bi yandan, sağımın solu-mun farkında diğilim. Çok tanıdık bi sespatronla konuşuyo;-''Yaa çorbayla pilava bayıldım. Ev ye-meği gibi aynı. Bundan sonra her öğleburadayım''…Bi yerden anımsıyom bu ifadeyi ben?? Baktım bizim abi.**** ****Geçen gece de maç izlemeye gittimdi bidost mekanına.Yan masada yine bizim abi. Büyük bi iş-tahla kucaklaştık. Ben rakımı, peynirimisöyledim. Abimizse mahalli yemekleriseçmişti meze niyetine.Mekan sahibine sordu, ben de dinliyom;-''Ne güzel olmuş yahu, şu dibleyi, kiraz

tuzlusunu falan kim yaptı''??-''Eşim yapıyo kardeşim''-''İşte bu yaa, bundan sonra her maçtaburdayım''…**** ****En son fırında raslaştık Pazar günü. Kıy-malı kuyruğu muhabbeti bi başka olur.O mertebeye ermeden adam olunmazGiresun'da.Baya bi konuştuk abimizle. O'nun pideleri benimkinden önce çıktı,vedalaştık. Çıkarken fırıncıya döndü;-''Kardeşim, mekanın çok temiz, müşte-rilerin hep köklü aileler, bundan sonraher Pazar buradayım''**** ****Aklıma Necdet Tokatlıoğlu'nu düşürende işte bu abimiz oldu.Mekanı cennet olsun, Necdet Ağabeyimde her gittiği dükkanda eşini öne sü-rerdi;-''Evladım, bi kilo da biftek ver, yengensever''-''Kızım, azıcık da baklava sar, yengensever''-''Oğlum, bikaç top da çilekli dondurmakoyuver, yengen sever''…Kaç kez denk geldim.Anladım ki hepsini kendine alıyodu…Ve anladım ki ''hep buradayım'' diyenabimiz bi daha asla gelmeyecek…

Gürsel EKMEKCİ

MİZAH YAZISI

Page 28: Objektif 100. sayi
Page 29: Objektif 100. sayi

29

Geçtiğimiz aylarda Mulhou-se’da psikoterapi kabinesiniaçan Zeynep YILDIZ, ken-disi ve mesleği hakkında Ob-jektif gazete okuyucularınaaçıklamalarda bulundu.

KENDİM VE EĞİTİMİMHAKKINDA 1982 Turhal / Tokat doğum-luyum, 3 çocuk annesiyim.Eğitimimde anaokulu, ilk-okul, koleji Paris’in Goussa-inville şehrinde tamamladım,daha sonra Mulhouse’a ai-lemle yerleştikten sonra bu-rada devam ettim. Dahasonra da Strasbourg’ta özel bir Psiko-terapi okulunu bitirip pratisyenlik diplo-mamı aldım, eşzamanlı olarak daMulhouse’da bio-enerji (kozmik bilim)üzerine de eğitim görüp buradan daeğitim belgemi almış bulunuyorum.

DALIM Psikoterapi dalında özellikle son yıl-larda çok konuşulan ve psikoloji ala-nında kendine sağlam yer edinmişolan hipnoz, benim terapilerimde ön-celik verdiğim bir tekniktir. Ayrıca,P.N.L. de böyledir (programmation-neuro-linguistique). Ayrıca hipnoz yar-dımıyla mideye psikolojik kelepçe

takılmakta, yanikişi ameliyat ol-madan zayıflaya-b i l m e k t e d i r(bunun başarısı %70 oranındadır,ameliyatta da buoran % 80’dir).

HİPNOZ NEDİR?Hipnoz en basittanımıyla transhalidir. Trans iseuyku ile uyanıklıkarasında birdurum olup, telkinalmayı kolaylaştı-

ran bir ruh halidir diyebiliriz. Olumlutelkin tedavi edici bir terapi metoduolup trans halinde uygulandığında bi-linç dışında olumlu değişikliklere ve iyi-leşmeye yol açmaktadır. Bu seanslaryeteri kadar tekrarlandığında bilinçdı-şında kalıcı değişiklikler ve iyileşmelermeydana gelmektedir. Kısacası hipno-tik trans hali tedaviyi etkili bir şekildeuygulayabilmemiz için bize olanaksağlar. Ancak tedaviyi asıl oluşturanolumlu telkinler ve bu esnada uygula-dığımız psikoterapi yöntemleridir.

GÜNLÜK HİPNOTİK DURUMLARAşk bir hipnozdur. Etkisi altında kaldığı

bu duruma mantıksal kılıflar bulsa dabu etkinin gücüne aslında teslim ol-muştur. Yoğun bir dikkatle kitap okur-ken veya televizyon seyrederken yada biriyle konuşurken bize seslenendiğer kişiyi duyamamamız yine hipno-tik bir etkiden kaynaklanır. Akşam ya-tarken sabah 04.00’de kalkmamızgerektiğini düşünerek yatmamız,sonra da gözümüzü açtığımızda saatintam 04.00 olduğuna şahit olduğunuzdurumlar olmuştur. Aslında bu durumda kendi kendimize yaptığımız hipnotiktelkinlerin ürünüdür.

KİMLERE UYGULANMAZ- 5 yaşından küçük çocuklarda genel-likle etkili olmaz. Ama çocuk zeki veerken gelişmişse hipnoza girebilir.-Akıl hastaları-Zeka özürlüler-Bunamış yaşlılar

HİPNOZUN UYGULAMA ALANLARIDikkat – konsantrasyon geliştirmeBilinçaltını yeniden yapılandırmaKonuşma bozuklukları, kekemelikTakıntılar, tiklerHer türlü korkular (yükseklikten, karan-lıktan, uçağa binmekten, kalabalıktan,başarısızlıktan, yangından, denizden,hayvanlardan vb. korkma)Sınav kaygısı ve diğer her türlü kaygı-

larPanik atakSokağa çıkamama (agorafobi)DepresyonStresUyku bozukluğuÖzgüven – öz saygı sorunuSporcu performansını artırmaDoğuma hazırlıkYeme bozuklukları, kilo sorunuÖğrenme güçlüğüOkul başarısızlığıYanlış alışkanlıkların değiştirilmesiPsikolojik nedenlere bağlı ağrılar, sin-dirim sistemi rahatsızlıkları, migren vb.Çocuklarda gece altını ıslatma, tırnakyeme, parmak emme vb.Ergenlik sorunlarıRuhsal kökenli alerji ve cilt hastalıklarıYakının ölümü, boşanma, deprem,yangın gibi travmalarCerrahide, ameliyatlarda anestezi ola-rak ağrısız doğum, ağrısız diş çek-mede.

SEANSLARSeanslarımız 1 ilâ 1,5 saat arası sür-mektedir ve seans başı talep edilenücret de 50 €’dur.

BANA NASIL ULAŞABİLİRSİNİZ Adres: 106 Rue Vauban 68100 Mul-house / Tel: 07 82 85 82 16 / Mail:[email protected]

Psikopratisyen ve Bio-enerji uzmanı Zeynep YILDIZ Mulhouse’da kabinesini açtı

Bugün, dünden daha fazla in-sanların, hiç kimseyi ayırt et-meden, birbirlerine karşısaygılı davranması gerektiğinidüşünüyorum, özellikle bu ko-nuya dikkat etmeliyiz. Öğren-cinin eğitimi boyunca, onakonuşmayı, dinlemeyi, büyük-lerine karşı saygıyı, öğretme-miz gerekmektedir.

Bu görev, ilk önce anne, babave aileye, sonra öğretmenleredüşüyor. Bu eğitimi günü gü-nüne vermek lazım, mecburiveya zorunlu olarak değil, onayararlı olduğunu örnekleriylevermek lazım.

Önce biz örnek olmalıyız. Busoruyu kendimize soralım:“Ben hal ve hareketlerimle ço-

cuğuma örnek olabiliyormuyum?”

Çocuklarımızın güzel ahlakideğerleri öğrendiğini nasıl bi-lebiliriz. Bunu yapmakla çocu-ğumuzu yargılamış olmazmıyız? Okullarda böyle bireğitimin hangi standart, değerve normlara uyması gerekti-ğini bilebilir miyiz?

Ders saatleri içinde veya dı-şında öğrencilerin kendi ara-larında ve büyüklerle birliktecumhuriyetin değerlerini, laik-liğin temeli olan hiçbir farklılıkgözetmeksizin toplumun bir-likte yaşamasıyla ilgili, süreklisoru ve fikir alışverişinde bu-lunması gerektiğine inanıyo-rum.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafın-dan okullarda laiklik tüzüğüasıldı:

Tüm okullarda, birlikte yaşa-manın, Cumhuriyetin değerle-rinin ve laikliğin kurallarınınönemini vurgulayan bir tüzükasıldı. Mart ayının bir haftası,tüm okullarda basın ve fikirözgürlüğü üzerine programl-lar düzenlenecek. Bu tüzük,aynı zamanda her türlü şiddetve ayrımcılığın reddini vurgu-luyor.Bizim de ebeveynler olarakbu konuları çocuklarımızlaoturup konuşmamız gerekti-ğini düşünüyorum.

Mustafa Kemal ÖZÇELİKFCPE des Vosges Başkanı

Okul ve laiklik

Page 30: Objektif 100. sayi

Tarihin en önemli anlarının sessiz tanık-ları, siyaset sahnesinin kulislerindeki gizlikahramanlar.. Onlar, diplomatlar. Biz on-ları hep diplomasi konuşurlarken görüyo-ruz. Şimdi ise, onların kendi dünyalarınıniçerisine bir yolculuk yapıyoruz ve “Bilin-meyen yüzler” de bu ay, Türkiye’nin Av-rupa Konseyi nezdindeki çiçeğiburnunda Temsilcisi Büyükelçi Erdoğanİşcan’ı misafir ediyoruz.

Diplomaside 37. yılını deviren İşcan’lamesleğin zorluklarını, gezdiği ülkeleri veStrazburg’daki yeni hayatını konuştuk.Hatta, en büyük keyfi yemek yapmakolan Büyükelçi’nin bir gün mutfağına mi-safir olmanın sözünü de aldık.

İşte bir diplomatın “bilinmeyen yüzü”.. Keyifli okumalar.

Sizin çocukluk hayaliniz miydi diplomatolmak?Çocukluk hayali diyemeyeceğim; amadaha sonra üniversite yıllarında siyasetbilimi öğrenimi yaparken, başlangıçtadiplomasi aklımda olmamasına karşın,uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkilerdersleri ilgimi çekmeye başladı. Dünya-nın değişik siyasi ve kültürel coğrafyala-rında bulunmak ve onları öğrenmek, bucoğrafyalar arasında uzlaşı, barış ve is-tikrar sağlanmasına katkıda bulunmakbenim için bir özlem haline geldi, işte ozaman Dışişleri Bakanlığı mensubu ol-mayı aklıma koydum. Üniversitedenmezun olduğum yıldan bugüne kadarTürk diplomasisine hizmet etmeyedevam ediyorum. Bu da şu anda 37 yılıbuldu.

Diplomatların önemli mevkide olmaları,çok seyahat ediyor olmaları bu mesleğingüzel tarafları olarak, bir çok insanacazip gelir. Peki görünmeyen yüzündenasıl zorlukları var bu mesleğin? Her mesleğin olduğu gibi, diplomasininde çoğu zaman tehlikeli, riskli ya da güçyanları var. Özellikle önceki yıllarda da,şimdilerde olduğu gibi, Batı ülkelerindede hep terör tehdidi altında yaşadık.Şimdi de, dünyada ne yazık ki yaygınla-şan çatışma bölgelerinde, savaş koşulla-rında âdeta bir asker gibi görev yapmakdurumunda kalan meslektaşlarımızın du-rumunu dikkate almak gerekiyor; amabütün bunlar, bu işe gönül vermiş olmadurumunda bir engel oluşturmuyor. Heralanda olduğu gibi diplomaside de “gö-nülden bağlı olmak”, zorlukları arka planaitiyor.

Emekli bir büyükelçimiz bir sohbette “si-yasiler kolay sinirlenir, direkt konuşurlar;çünkü bilirler ki arkalarından durumu to-parlayacak diplomatlar var” demişti. Ger-

çekten de siyaset dili ve diplomasi dili bir-birinden çok farklı; ama sizler siyasilerleiç içe çalışmak durumundasınız. Nasıl birdurum bu? Tabii ki de “görünen” siyasilerdir; çünkükarar sorumluluğunu üstlenmiş olanlarsiyasilerdir. Biz bir anlamda destek birimigibiyiz. Bizim görevimiz, bütün alanımız-daki gelişmeleri yakından izlemek ve bualanda güçlü bilgi sahibi olmak ve siya-silere, hükûmete, doğru bilgi vermek vetavsiyelerde bulunmak. Bu bilgi ve tavsi-yeler dikkate alınarak alınan kararları daen etkin şekilde uygulamak bizim görevi-miz. Size söylenmiş olan bugün de ger-çek aslında. Biz sonuçta hükümetetavsiyelerde bulunmakla birlikte sonuçtaonun aldığı kararların gerçekleşmesini veen etkin şekilde uygulanmasını sağla-makla yükümlüyüz. Bunun için biz kişiselbilgi ve yeteneklerimizin yanı sıra, meka-nizmaları da en etkili biçimde kullanma,birikim, deneyim ve yeteneklerimizi et-kinlikle kullanmak durumundayız. Bir diplomatın en önemli özelliği, hedefinidoğru ve gerçekçi şekilde belirlemesi vedurması gereken noktayı da iyi bilmesi-

dir. Sonuçta hiçbir şey siyah veya beyazdeğildir. Gri ve hatta grinin bile tonlarıvardır. Mümkünse sizinle en çok örtü-şen, olamıyorsa da size en yakın gri to-nunu bulmak başarı olaraknitelenmelidir. Sadece bir tarafın talebi-nin gerçekleşmesi, ancak bir savaş son-rasında savaşı kazanan tarafın diğertarafa kendi iradesini empoze etmesişeklinde gerçekleşir, oysa uluslararasıdiplomaside bugün, sadece siyasi - as-keri değil; çevre enerji, kalkınma, sosyalve kültürel birçok alanda da, diplomasi

zemininde, müzakerelerle uzlaşı sağlan-ması ve bu sayede, uluslararası kal-kınma ve istikrar hedefleriningerçekleştirilmesi söz konusudur.

Diplomatların tabiri caizse, bir nevi “gö-çebe” olduğunu söyleyebiliriz. Görev ica-bıyla çokça ülke değiştirmek durumundakalmak ve bir türlü yerleşik olamamak..Nasıl bir durum bu?Bu durum da, başta sözünü ettiğimiz,diplomasinin zorluklarından birisi. Bende, ilk başta dünyanın farklı siyasi ve kül-türel yerlerinde görev almak ve buralarıdaha yakından tanımak heyecan vericidiyenlerdendim, ki halen de öyle düşü-nüyorum; ama bir yandan da, sizin deyi-minizle “göçebe” yaşamın zor olduğunuda kabul etmek durumundayım; amaeğer diplomasiye gönül verdiyseniz veonun amaçlarını benimseyip onu önce-likli hedefiniz haline getirdiyseniz, bu zor-luğu da arka plana atabiliyorsunuz. Yinede bunun da kolay olmadığı söylemek is-terim. 37 yıla ulaşan diplomasi yaşa-mımda 14 kez taşınmışım. Neredeyseortalama üç yılda bir uluslararası, hatta

kıtalararası taşınmışım. Örneğin Kiev’debüyükelçiydim, hükûmetim beni Kore’yegönderdi, sonra Ankara’ya döndüm,şimdi Strazburg’dayım.

Aslında sadece siz değil, beraberinizdebir aileyi de taşıyorsunuz. Eşiniz ve ço-cuğunuz da bu yolculuklarda sizinle be-raber..Diplomasinin ailece yürütülen bir meslekolduğunu da burada vurgulamak gerekir.Özellikle diplomat ve eşinin, alıştıklarısosyal, kültürel ve eğitim çevresinden ta-

mamen farklı dilde ve kültürde bir sosyaleğitim çevresine gitmeleri ve her sefe-rinde yeni yerlerine adapte olma çaba-ları, onların da özveri ile yaşadıklarınıgösterir. Onları da bu konuda takdiretmek gerekir.

Büyük metropollerde görev yaptınız,Londra, Kiev, Cenevre.. Şimdi ise Straz-burg. Bir diplomat olarak değil; ama bir

birey olarak, o büyük şe-hirlerden sonra Straz-burg’da kendinizi nasılhissediyorsunuz? Strazburg bana yabancıbir şehir değil aslında.Ben uzun dönem insanhakları, uluslararasıhukuk, insani hukukla il-gilendim, çok taraflı dip-lomasi alanında görevyaptım ve son on beş-on altı yıldır da görev ge-reği çok defa bu şehri zi-yaret ettim. Diğer metropollerle kar-şılaştırınca, daha çokevde zaman geçirmeyitercih edeceğiniz koşul-lar var burada; ama biryandan da Avrupa Kon-seyi’nin burada bulun-ması çok önemli; çünküAvrupa Konseyi, hemTürkiye için hem dedünya için çok önemli.

Dolayısıyla burası şehir olarak metropololmayabilir; ama görev alanı olarak birmetropol benim için. Strazburg küçük ol-makla birlikte aslında kültürel ihtiyaçları-nıza da her alanda cevap verebilen birşehir. Galiba buranın dengesi de işte buşekilde kurulmuş oluyor.

Sizin çalışma diliniz İngilizce. Bunun yanısıra Almanca ve Rusça da biliyorsunuz..Fakat Fransızlar başka dilde konuşmakonusuna biraz mesafelidir. Birçok dil bil-

[email protected] EMİNOĞLU

Bilinmeyen Yüzler

Diplomasi içinde bir hayat30

Page 31: Objektif 100. sayi

menize rağmen, Fransız-canın eksikliğini günlük ha-yatınızda hissediyormusunuz? Ben İngilizce eğitim aldımve ağırlıkta İngilizce konu-şulan ülkelerde görev yap-tım. Almanya’da uzun yıllargörev yaptığım için iyi dü-zeyde Almanca biliyorum,Kiev’de de görev yaptığımiçin az da olsa Rusça veUkraynaca öğrenme şan-sım oldu. Avrupa Kon-sey’inde İngilizce resmidillerden biri olduğu içinhiçbir sorunum yok. Fransızca biraz biliyorumve aslında bu bahsettiğinizdurumu sokakta hissetme-dim diyemeyeceğim; amaaç da kalmıyorum. HattaAlmanca bilmem de özel-likle Strazburg’da dahaavantajlı. Alsace bölgesi-nin tarih boyunca Almanyave Fransa arasında el de-ğiştirmesinin de etkisiyle. O nedenle Al-manca da konuşabiliyorum burada; amayerel kültürlere saygımdan dolayı dahaçok Fransızca konuşmaya özen gösteri-yorum ve Fransızcamı da ilerletmek içinçalışıyorum.

Bundan sonraki görev durağınızı seçmeşansınız olsa nerede göreve devametmek isterdiniz? Bu sorunuz geçen yıl sorulmuş olsaydı,benim yanıtım kesindi ve Strazburg’da,Avrupa Konseyi’nde görev almak istedi-ğimi söylerdim. Bu nedenle şanslıyım.Burada görev yeri açılınca, benim sonyıllardaki birikimimi dikkate alan hükû-metimiz beni buraya atamayı öngördü.Yani şu an en çok istediğim alanda veyerde görev yapıyorum. Geleceğe yöne-lik başka bir öngörüm yok; ama hayalkurarak sorunuza cevap verecek olur-sam, dünyanın henüz görev yapmadı-ğım yerlerini tercih ederdim. Uzun yıllarAvrupa’da görev yaptım, Ortadoğu’dada görev yaptım. Katar’da ikinci katip,Ukrayna ve Kore’de de büyükelçi olarakgörev yaptım. Asya’da olmak, dünyayaAsya penceresinden bakmak, o dina-mikleri yaşamak, gözlemlemek banaçok büyük katkıda bulundu. Örneğin,Güney Amerika’da hiç görev yapmadımve çok merak ediyorum. Orada görevyapmak isterdim; Güney Afrika’da görevyapmak isterdim; ama şimdi Strazburg’umesleki olarak nihai durağım olarak gö-rüyorum.

Çok farklı coğrafyalarda görev yapmak,değişik kültürlerle tanışmak bu mesleğinen ilginç tarafı olsa gerek..Benim için öteden beri, bulunduğum si-

yasi coğrafyada, o ülkenin kültürel özel-liklerini öğrenmek öncelik taşıdı herzaman. Örneğin eski Sovyet coğrafya-sında görev yapmayı çok istedim. DoğuAvrupa’yı kültürel ve siyasi yapısıyla çokmerak ederdim. Kiev’de görev yapıncadört yıl boyunca Sovyet ardılı coğrafyada

siyasi yapının nasıl değiştiğini gördüm.Örneğin Sovyet sisteminin bir çok deza-vantajına karşı, kültürel alanda güçlü birmiras bıraktığını gördüm. Özellikle müzikalanında, operası balesi konserleriyleçok zengin bir mirası Ukrayna’da yaşa-dım. Kore mesela sonrasında çok farklıoldu. Mutfağı ve davranış biçimleriylebirlikte, itiraf etmem gerekir ki, eşimlekendimizi farklı bir gezegende hissettiği-miz oldu kısa bir süre. Sonrasında o zarifinsanları çok sevdik ve orada bulunmak-tan çok büyük keyif aldık.

Yoğun çalışma temponuzdan vakit bula-bildiğinizde neler yaparsınız? Hobileriniznelerdir?Herkes kendine göre bir dinlenme un-suru buluyor. Ben mutfakta çalışmayıçok severim. “Nasıl dinlenirsiniz” derse-niz; bir çok meslektaşım gibi kitap oku-

yarak, müzik dinleyerek zihnimidinlendirmek ve entelektüel kapasitemigeliştirmek isterim; ama bunun yanı sırabana en çok keyif veren yer mutfak. İyibir aşçı değilim; ama mutfakta çalışmak,bir şey yaratmak bana mutluluk veriyorve dinlendiriyor, adeta zihnimin farklı birşekle dönüşmesine yol açıyor. Buradada bazen mutfağa giriyorum, yardımcı-larımız “efendim biz yapalım” diyorlar,şaşırıyorlar mutfakta olmama; ama ben“karışmayın ben yaparım” diyorum, sevi-yorum mutfakta uğraşmayı, bir şeyler or-taya çıkarmayı. Bir gün size de bu küçük

denemelerimi tattırmak isterim.

Alsace mutfağı da meşhurdur, onu damutfakta denediniz mi? Önceliğim Akdeniz ve Ege mutfağı as-lında, özellikle de o alanda yeteneklerimigeliştirmeye çalışıyorum. Ağız tadıma dagenellikle o mutfaklar uygun. Kore mut-fağını biraz öğrenmeye çalıştım. Alsacemutfağı da oldukça farklı tabii. Henüzburaya geleli birkaç ay oluyor, sanırımbiraz daha yerleştikten sonra Alsacemutfağını da deneyeceğim. Ama henüzbunun için vaktim olmadı.

Diplomatlar tarihi birçok olaya tanıklıkederler, çoğu zaman kulislerde olanlarında sessiz şahitleridirler. Bu anılarınızabir yerlere not eder misiniz? Ve bir günderlemeyi düşünür musunuz? Dünyanın değişik yerlerinde ilginç veönemli olaylara tanıklık ettiğimiz bir ger-çek. Ben de birçok meslektaşım gibiküçük notlar alıyorum. Şimdi bilgisayarteknolojisiyle birlikte bu daha da kolay.Eskiden kâğıtlar biriktirirdik, şimdi elek-tronik arşivde bunları saklamak dahakolay oluyor. Fotoğraflar da biriktiriyo-rum. Bir gün bunları yazar miyim bilmi-yorum. Bazı günler “evet yazmalıyım”diyorum, bazen daha temkinli davranı-yorum. Yazmanın şöyle bir riski var.Kendimi çok ön plana çıkarmadan yaz-mayı becerebileceğimden emin oldu-ğum zaman yazacağım. Yazmamın,benden ziyade, bir amaca hizmet edebi-leceğini düşündüğüm zaman yazaca-ğım. Yani kendimi odağa koymadan,yaşadıklarımı meraklısına yazmak vesunmak isterim. Bu durumda, emekli ol-duktan sonra yazmayı düşünebilirim.

31

Page 32: Objektif 100. sayi