Dikkat: Bu e-Kitapçığı “Zoom” ayarınızı %100’e ayarlayarak okumanız tavsiye edilir .

SunuDüşünür-Yazar Ahmed Bâki’nin İnternet ‘ten düzenlediği sohbetlere katılan dostlarının sorduğu çeşitlisorulara verdiği cevaplar ile dostlarının düşünceleri; sizin için bu e-kitapta derlenmiştir. (yorumsuz)

Online sohbetler

Beyin FırtınasıAhmed Bâki

http://ferid_hakki.sitemynet.comtarafından derlenerek size e-kitap olarak sunulmuştur.

Basim : Mart-2006Kaynak: www.ahmedbaki.com

http://ferid_hakki.sitemynet.com

Yayın Listemiz >>> Sayfa 184

- yorumsuz bildiri -İnsanlığa gerçekleri anlattığına inandığımız düşünürlerin,

yazarların, aydınlanmışların ilimsel üretimlerinisizlerle paylaşmaktan başka bir arzumuz yoktur.

Biz bir başka insanı değişim-dönüşüme uğratamayız. Bizim yapabileceğimiz tek şey;

değişim-dönüşümün meydana gelebileceği,hoşgörü ve sevginin girebileceği bir alan, bir boşluk yaratmaktır.

Dileğimiz size yararlı olabilmek... Evreni (algılayamadıklarımız dahil) yöneten ve

farklı adlarla işaret edilen Yüce Gücün,bu arzumuzu yerine getirmemiz için, önümüzü açık etmesini diliyoruz;

‘Eğer bu duanın gerçekleşmesi, bizler ve tüm yaşam adına en iyisi olacaksa...’

http://ferid_hakki.sitemynet.com

2

Online sohbetler

Beyin FırtınasıAhmed Bâki

İçindekiler

Sayfa04 - Tanrı yok ise18 - Kendimizi aldatmayalım24 - İletişim33 - Hiçbir şeye benzetilemez41 - Selâmet48 - İbret57 - Dünya mı?67 - Yargılamak75 - Ya da Sevmek84 - Bayram, o bayram ola

Sayfa100 - Mukallitin hikayesi110 - Çobanların dünyası128 - Dışındakine mi?145 - Yalnızlık158 - İlim mi yoksa et mi paylaşmalı169 - ’ALLAH’ı isteyen yamyamlardan uzak dursun184 - Yayın Listemiz

http://ferid_hakki.sitemynet.com

3

Online sohbetler

Beyin FırtınasıAhmed Bâki

Tanrı yok ise

A-Baki: Selâmu aleyküm!.. Katıldığınız ve kendinizi tanıttığınız için teşekkür ederim.Kısmetse bu akşamki sohbeti birlikte yapacağız...

A-Baki: Bir yıla yakın bir süreden beri gerek ICQ da ve gerekse bu odada 100 e yakınoturumda paylaştığımız bilgiler ışığında bugün de düşünecek ve sohbetimize devamedeceğiz.

A-Baki: Evet, operatör sorunumuz halloldu sanırım.

A-Baki: Her zamanki gibi Rasûlullah’tan bize ulaşan bilgileri anlamaya vedeğerlendirmeye çalışacağız.

A-Baki: Sohbete başlarken özellikle vurgulamak istediğim birkaç konu var.

4

A-Baki: Ve elimden geldiğince bu konular üzerinde durmaya çalışacağım.

A-Baki: Paylaştığımız ilmi bize ulaştıran Araştırmacı-Yazar Üstad Ahmed Hulûsi’nineserlerinde çok önemle üzerinde durduğu esas temel nokta:

A-Baki: "ALLAH’ın bir tanrı olmadığı" gerçeğidir...

A-Baki: Hangi düzeyde ilim ve irfan sahibi olursak olalım, bize yolumuzda her zamanışık tutacak öz nokta budur, anlayışımca...

A-Baki: İslam Dini’nin temeli olan ve kelime-i tevhid diye bildiğimiz "La ilâhe ill-Allah"ifadesini lâfzen tekrar etmek değil, işaret ettiği hakikat itibariyle kavramak istiyorsak,

A-Baki: tüm sorularımızın ve üzerinde durduğumuz tüm konuların özü olan "Allah birtanrı değildir" ifadesinin neye işaret ettiğini gerçekçi bir biçimde kavramakdurumundayız...

A-Baki: Eğer araştırma ve sorgulamalarımız, bu temel anlayış üzerineoluşmuyorsa, kendi gerçeğimizi ve varlığın hakikatini anlama ve değerlendirmeyolunda mesafe almamız imkansızdır. Zira, hakikat, ancak bu ifadeninOKUnmasıyla girilebilecek bir kapıdır.

5

A-Baki: Konuyu lafzı itibariyle değil de, özü, yani ruhu itibariyle değerlendirirsek, ozaman görürüz ki, "ALLAH’ın bir tanrı olmadığını" idrak yolunda atacağımız heradımda, "La ilahe ill-Allah" kelimesinin manasını kavrama yolunda ilerlemekteyiz.

A-Baki: Yaşamımızı, hakikati fark etme yolunda ve onun gereğini yaşayabilme yolundadeğerlendirmek istiyorsak, karşılaştığımız her olayda, elimizden geldiğince bu"hakikati" okumalıyız...

A-Baki: Bu hakikati değerlendirebildiğimiz ölçüde, azap kelimesi de bizim içinanlamını yitirecektir...

A-Baki: "Allah’ın bir tanrı olmadığı" ifadesini değerlendirebilirsek, o zaman "Cennetinkapısının üzerinde "Lâ ilâhe ill-Allah" sözünün yazılı olmasının anlamını da birnebze olsun anlayabilmiş oluruz.

A-Baki: Tabii eğer kısmetimizde varsa...

A-Baki: 2. olarak vurgulamak istediğim nokta: İSLAM Dini ile, Müslümanlığınbirbirinden ayırt edilmesi gereken şeyler olduğu konusu.

A-Baki: Maalesef, içinden çıkamadığımız bir çok sorunun kökeninde de, Müslümanlığabakarak, İslam dinini yargılama alışkanlığımız yatmaktadır.

6

A-Baki: Din-İslam-Rasûl-Nebi gibi kavramların anlaşılmasında yanlışbilgilendirilmiş olmanın kökeninde yatan bir diğer önemli sebep,

A-Baki: "ötedeki tanrı" anlayışına dayalı yetersiz çevirilerden kaynaklanmaktadır.

A-Baki: Şimdi bu üzerinde durduğumuz noktaları göz ardı etmeden, sorularınız varsa,alabilirim...

Holl-Ahmed: "Zât’ın görünüşü rubûbiyet makamındandır" mânâsını açıklar mısınız?..

A-Baki: Holl-Ahmed’e...

A-Baki: "Zât" diye bildiğimiz ÖZ’ün kendini seyrinin, Esmâsı yani mânaları yoluylaolduğuna işarettir, anladığım kadarıyla.

Erish: Allah’ın dilememizi dilemiş olması mümkün değil mi?

A-Baki: Erish, sualini cevabını öğrenmek istiyorsan, Hz. Muhammed’in açıkladığıALLAH isimli kitabı okumanı öneririm.

Filiz18: Müslümanlık ile İslam arasındaki fark nedir ? ( Hasan)

A-Baki: Hasan’a...

7

A-Baki: İSLAM, Hz. Rasûlullah’ın bize bildirdiği KUR’ÂN ’da açıklanan SİSTEM’dir.Müslümanlık ise, İSLAM’dan her bir bireyin kendi kapasitesi ve düzeyince neanladığıdır.

Nedim_: Erish’in sorusu İnsan ve Sırları’nda "Nefs, Rubûbiyet zâtından meydanagelir."...

Nedim_: Sanıyorum bu cümleyi sordu..

Nedim_: Pardon, Holl.Ahmed’in sorusuydu..

Filiz18: Üstadın "Bâtın nerede" yazısından anladığım kadarı ile namazın ikâmesisonucu yaşanılan Mi’rac ‘ta vuslata erilenin Allah adı ile işaret edilenin Zâtı değil,Esmâ’sının mânâlarının Rabb ül Âlemin olarak tanımlanana olacağı yani,Vahidiyetinin ötesine idrakimizin ulaşamayacağı, yani “yaratılmış olan ancakyaratılmışı idrak edebilir “gerçeği, düşüncesi oluştu; düşüncemde doğru muyum(Hayri)?

A-Baki: Doğru düşündüğünü düşünüyorum, Hayri.

Guest11667: “Melek” dediğimiz yapının dalga boyu... Lâtif Esmâsının ağırlıklı olarakaçılmasından mı meydana gelmiştir? teşekkür ederim.. Ceyda..

8

A-Baki: Meleklerin varlığı, ALLAH ismiyle işaret edilenin Lâtif isminin sonucudur.Ancak,

A-Baki: melekler, bildiğim kadarıyla, değişik birçok isimlerin mânâlarındanvarolmuşlardır.

A-Baki: Burada, “Melek” diye bildiğimiz yapının lâtif olmasının insanın algı araçlarınaGÖRE olduğunu da hatırlamamızın faydası olabilir.

Holl-Ahmed: Evrensel Sırlar -sayfa: 72’de: "Sizden evvelki devirlerde bu işi, insanlarınarasından uzaklaşmak suretiyle yaparlardı..... Toplumsal şartlanmalar ve onlardanhâsıl olan duygulardan tümüyle kurtulmanın mücadelesini verirlerdi...." ve bunundadiğerine nispetle en kolay yol olduğunu söylemekte. En kolay yol bu olduğuna göreacaba bizde böyle bazı zamanlar bir köşeye çekilsek nasıl olur, siz bunu nasıldeğerlendiriyorsunuz?..

A-Baki: "Dağa çekilmek üzere, terk etmeyi ve uzaklaşmayı düşündüğümüz varlığın"aslında gerçeğini anlamayı ve değerlendirmeyi istediğimiz varlıktan başka bir şeyolmadığını, fark edebilirsek, bu sorunun cevabı ne olurdu Ahmed?..

Holl-Ahmed: Sanırım hayır.

Holl-Ahmed: Ama niçin böyle diyor kitapta?

9

Guest85807: “Şükretme”nin çoğaltıcı, “Hamd etme”nin azaltıcı etkisi olduğudoğrumudur acaba?

A-Baki: İnsanın şükür içinde olması, nimeti arttırır... Hamd ise Allah’a mahsustur.Muhammed Neyi OKUDU isimli kitabı okumanı öneririm.

Erbil: Amacınız ne yazısında 8. paragrafta "Ana-R-rahminde yazısında "R" ’yi açıklarmısınız ?..

A-Baki: Erbil, bu sorunu Üstad’a sorarsın!

Erbil: Teşekkür ederim..

Osman: Cennet ve Cehennem arasında bulunan Araf’ı nasıl anlamalıyız(Osman)

A-Baki: Bildiğim kadarıyla, Cehennem’de yanması sona ermiş, ancak iman nuruolmadığından Cennet’e gidememiş olanlardır...

SUADA: “Dağ” beden olarak tasavvufta mecaz olarak anlatıldığına göre, beden dağındaolayın çözüme gidebileceğini anlıyorum ben de.. Her şey senin oluşturduğun dağyüksekliğine göre var olan olaylar.. oluşturduğun dağını da aşabilmek bir anlamda..Holl-Ahmed..

10

Guest85807: Olumsuz bir olaya şükretmek o olayın artmasına sebep olur mu?

A-Baki: Olayları, olumlu veya olumsuz diye ayırmak, senin değer yargılarının birsonucudur, GÖRESELdir... Şükrün, sana olan nimeti artırır...

Ardor: Hz.İsa’nın bir ayağının Hz.Ali’nin bir ayağının da Hz.Mehdi’nin başının üzerindeolması ne anlama gelmektedir.

Erish: A. Hulûsi, “şükür dille yapılmaz” diyor. ..

A-Baki: Ardor, sorunu, yaşarken görürsek kendilerine sorarsın... Ancak, bildiğimkadarıyla, hakikati açıkladıkları yön itibariyle aynı olması ile ilgili...

Sadullah: Tanrı anlayışı genetiksel bir oluşum mudur?.. teşekkür ederim.

A-Baki: Genler, bir önceki nesilde varolan bilgileri bir sonraki nesle taşıyan moleküleryapılardır. Burada kastedilen bilgi, o birimin varlığını meydana getiren fiziksel vedüşünsel karakterlere kaynaklık eden tüm bilgidir.

A-Baki: Önceki nesillerin birikimi olan ve bireye aktarılan bilgiler kolay kolay kaybolmaz...

Erish: Bu, bilgilerin genle bir sonraki nesle aktarılması işi bana çok mantıklı gelmiyor...

11

Erish: Öyleyse ilk çocuklar çok şansızlar...

Erish: Ana babalarının bilgi ve tecrübeleri az olduğu için ...

SUADA: Selâm A_Baki, “Azab” ın tanımı nedir sizce?

OZ-TEK: Âyette geçen Asr’a yemin etmenin mânâsı ne demektir.. Tekin

A-Baki: Azap, karşındakinin hakikatinden perdelenmenin sende oluşturduğumahrumiyet ve nefsine zulüm halinin adıdır...

SUADA: Teşekkür ederim

Filiz18: Bazı alim kişilerden zâlim evlat çıkabiliyor veya tam tersi bu nasılaçıklanabilir(Hasan)?

Filiz18: Acaba astrolojik etkilerin tesiri olamaz mı?(Filiz)

Erish: Evet çok güzel soru, Hasan...

A-Baki: Zalimde de ilim sıfatının mevcudiyetinden olsa gerek. Her bireyin ortayakoyduğu özellikler, genetik potansiyelinde mevcut olup, ancak astrolojiketkilerin imkân verdiği kadarıdır.

12

A^Umut: Çok güzel cevap Baki....

Erish: :) Yani aslında genle devredilen iman değil, potansiyel algılamadır (iyi veyakötüyü)

A-Baki: Bireyin genetik yapısında o özelliklerin yer alması ayrı bir yönüdür, onlarınyaşarken kişiliğinde ortaya çıkabilen miktarı ayrı bir yönüdür, konunun.

MURATBER: Genler İSİMLERE işaret etmiyor mu acaba?

A-Baki: Genler, moleküler, yani fiziksel yapılardır. İsimler ise mânâlara işaret ederler...

H-Ahmed: "Vücud” kelimesi algılanana delâlet ettiğine göre ; bu vahdet-i vücud, bilinçlealgılanan Allah’ın veçhine mi işaret ediyor?

A-Baki: Algılanan ,"mevcud" olandır. "Vücud" ise mevcudun kaynağıdır ve Bâkidir.Bu mânâda Baki olan Vücud, “Allah’ın veçhi” diye işaret edilendir.

mehmet_oz: Fiziksel yapıların bir karşılığı yok mudur? Genler ile Levh-i Mahfuzun birbağlantısı var mıdır?

Erish: Arkadaşlar odaya yeni giren arkadaşlar için biraz daha açık konuşmanızmümkün mü acaba? yani biraz daha günümüz Türkçe’si kullansak olmaz mı?

13

Teşekkürler... Levh-i Mahfuz ?

A-Baki: Genler, dediğim gibi fiziksel yapılardır. Levh-i Mahfuz için, belki, evreninoluşumunu sağlayan bilgi, yani evrenin geni diyebiliriz.

Barbaros_: İnsanda gen adı altında 60.000 istidat mevcuttur. Tüm insanların maddebedeni sonuç olarak Hz.Adem’e dayanıyorsa o zaman genlerle gelen özelliklerde herinsanda aynı olmalı değil mi?..

A-Baki: Her insanın genetik özelliği, tıpkı görünüşlerindeki gibi diğerlerinden farklıdır.İnsanları birbirinden ayıran özellikler bunlardır. Hz. Adem’den gelen "insanlık" genidir.

Filiz18: HZ. Muhammed’in doğumundan sonra dünyaya gelen tüm insanlar onunümmeti olmuyorlar mı?(Hatice)

A-Baki: Dileğimiz böyle, Hatice!

MURATBER: Ama Genler O mânâların oluşmasına bir vesile değil mi, nasıl beyinruhun oluşmasına vesile ise?

A-Baki: “Mânâ” diye tanımladığımız yapı, maddeden daha lâtif olduğuna göre, genlerinvarlığını meydana getiren bilgi, mânâlar diye tanımladığımız bilgidir. Beynin faaliyetiyleruhun oluşması ile karıştırılmamalıdır.

14

H-Ahmed: Bir hadis hakkında sorum var... Diyor ki: "Yemeğinizi yalnız muttâkileryesin." Açıklar mısınız?.

A-Baki: Bu Hadisin nerede ve nasıl bir ortamda söylendiğine dair bilgim yok, H-Ahmed!

mehmet_oz: Evreni oluşturan bilginin deşifre edilmiş olanları “genler” adı altındaincelenmiyor mu?

A-Baki: Sanmıyorum, Mehmed_oz.

bur: Evrensel Sırlar’ın 7. baskısında Elf ile Cem konuşurlarken... "Evrende mutlak birdüzen hakim ise, mutlak aklın eseri olarak; bundan çıkan sonuç da her şeyin yerliyerince olduğudur!.. Yani olan, olması icap edendir ! Bunu mu demek istedin ?" diyorCem Elf’e.. Elf’in cevabı ise şöyle.."Hayır bir başka noktaya değinmek istiyordumaslında, fakat bu buluşun da enteresan tabii.." diyor Elf cevaben.. Onaylamıyor Cem’incevabını enteresan buluyor.. Sizce ola

A-Baki: soru cümleni alamadım bur!

Erish: Her lâfın üzerinde o kadar durmayın bence Bur, A. Hulusi bir yazar. Muhterembir insan ondan öğreneceğimiz çok şey var ama o Rasûlullah değil.

A^Umut: Çüüüüüüşşşşşşşşşşşşşşş............

15

A^honey: Aydınlattığın için teşekkürler Erish, istersen sende bir oda açıp orada devamedebilirsin..

mehmet_oz: Mânâların bu boyut itibarı ile açığa çıkışına gen denmiyor mu?

Nedim_: Üstadın rasgele yazdığı bir şeye rastlamadım ben ERİSH..!

Guest11667: Nedim’e katılıyorum..

bur: yani Elf’in yorumu enteresan bulması dikkatimi çekti... Yoruma katılmıyor intibaıedindim. Siz ne dersiniz? Sizce olan olması icap eden midir?.

Erish: Ben öyle bir şey demedim. Anlamak isteyen anlar...

A-Baki: "Olan, olması icap edendir" sözünün neye GÖRE olduğunu düşünebiliriz...

A^Umut: Dikkat..... Fena Yazar.............

SUADA: :)

Erish: AŞIRI yüceltmeyle bence onun misyonuna zarar veriyorsunuz...

A-Baki: Arkadaşlar, unutmayalım, katılımcı birçok arkadaş, bu odada yapılan 100’den

16

fazla oturumda paylaştığımız bilgi ve görgü birikimi ışığında buradalar. Bir tek kişininkendine ait düşünceleriyle zaman geçirilen bir oda değil burası.

Erish: Affedersiniz, sustum...

Filiz18: Sevgi hoşgörüyü getirdiğine göre; korku ve suçlama, nefisten migeliyor(Hasan)?

Guest11667: GÖREsellik her boyutta daima olacak mıdır acaba? teşekkür ederim.Ceyda..

A-Baki: GÖREsellik her boyutta devam edecektir. Çünkü o boyutun varlığı, onunvarlığını algılayana GÖRE’dir.

Guest11667: Teşekkür ederim..

A-Baki: Sevgi nasıl ki "BİR"liği yaşamaya teşvik eder ve kolaylaştırırsa, “nefs”kelimesinin işaret ettiği "benlik varsayımı" da o kadar "AYRI"lığı yaşamaya iter vekolaylaştırır.

A-Baki: Bu, üzerinde iyi durulması gereken bir noktadır.

H-Ahmed: Beşeri değer yargıları = göresellik, diyebilir miyiz?

17

A-Baki: Değer yargıları göreseldir, dersek daha uygun olur, kanaatindeyim.

A-Baki: Vaktinizi ayırdığınız ve katıldığınız için hepinize teşekkür ederim, dostlar.

End of #AHAD buffer Mon Nov 23 23:13:30 1998

Kendimizi aldatmayalım

A-Baki: Selâmu aleyküm. Bu akşamki sohbeti yine birlikte yapacağız inşallah. Üstad,biraz rahatsız olduğu ve bilgisayarı arızalandığı için bir süre daha sohbetlerekatılamayacağını bildirmemi istedi...

A-Baki: Geçen sohbetimizde, "ALLAH" ismiyle işaret edilenin bir tanrı olmadığıidrakiyle atılacak her adımın "Lâ ilâhe ill-Allah" ifadesinin mânâsının kavranmasınıgetireceği gerçeğinden hareketle, karşılaştığımız her olayda bu hakikati okumamızınöneminden bahsetmiştik..

A-Baki: "Allah" ismiyle işaret edilenin bir tanrı olmadığı hakikatinin okunmasının ise,ancak Cennet diye tarif edilen yaşam boyutunun girişine ait olduğunu belirtmiştik...

A-Baki: Bu durumda önümüzde iki seçenek var...

18

A-Baki: Ya şartlanmaların, alışkanlıkların veya duyguların üzerine hayalinde var kabulettiğin bir varlığa Allah ismini etiketleyerek, onu sevecek onun için yaşayacaksın,

A-Baki: Ya da bu isimle işaret edilen varlığın ne olduğunu kavrama yolunda, buhakikatten seni alıkoyan her şeyden arınmak ve O’nu yaşamak hayattaki tek amacınolacak ve bunun gereğini ortaya koyacaksın...

A-Baki: Bu sebeple, seni amacına erdirecek, kendinde mevcut özelliklerinin açığaçıkmasını sağlayacak en önemli ifade Kelime-i Tevhid’dir... Yani en önemli zikir,Allah ismiyle işaret edilenin bir tanrı olmadığını idrake çalışman ve bu hakikatitefekkür etmendir...

A-Baki: Ehlinin bildirdiği üzere, "işin başı "ALLAH" diyebilmek... Sonu da diyeninkendi olduğunun açığa çıkmasıdır!.."

A-Baki: Bizler, Allah isminin mânâsını duymuş olmanın verdiği özgüvenle,karşılaştığımız olaylarda "Allah böyle diledi de oldu", "Bunu yapan O’dur", "Biz Ondandileriz" gibi ifadelerle günümüzü geçirir, ancak düşünmeyiz ki,

A-Baki: İyi de bu sözleri söylüyoruz ancak, O Allah ismiyle işaret edilen, bir tanrıdeğil...

19

A-Baki: "Allah" ismiyle işaret edilenin bir tanrı olmadığını fark ettiğini düşünenlerin ise ilkaklına gelen suallerden birisi, "O halde niye ibadet edeyim ki?" sorusudur...

A-Baki: Bu soruyla belki birçok kez karşılaştık ve belki de bu şekilde bir sorunungerçeği fark etmenin sonucu olduğunu düşündük...

A-Baki: "Niye ibadet edeyim?" sualine kaynaklık eden düşüncelerden birisi, kişininibadet denen çalışmaları ötedeki yüce bir varlık için yaptığı zannıdır. Oysaibadetini bir başkasının gönlünü hoş etmek için yapmıyorsun... bunu fark ettin...

A-Baki: Bunu fark eden hâlâ bu soruyu soruyorsa, o halde 2. düşüncesi muhtemelenşudur: Ben yapsam da yapmasam da nasılsa benim için her şeyi takdir eden bir "O"var, O beni nereye yollarsa, oraya gideceğim...

A-Baki: Eğer yaptığının karşılığını verecek bir başkası olmadığını fark etmişse vebu suali yine cevaplanmamışsa, o halde şunun farkına varması lazımdır:

A-Baki: Beni mükafatlandıracak veya cezalandıracak bir tanrı olmadığına göre, ozaman benim ne elde edeceğim kendi yaptıklarımın sonucu olacak, yani "eldeedeceğin" sadece senin yapacağın çalışmalara kalmıştır...

A-Baki: Bunu dahi bildikten sonra, hala aynı nokta kafasını meşgul ediyorsa, "tamam,

20

ben Allah’ı biliyorum, ama...!!!" diyorsa,

A-Baki: O halde senin "ben niye ibadet edeyim?" diyecek bir varlığın olmadığını dafark etmen gerekir...

A-Baki: Demek istediğim şu: İçinden çıkamadığımız sorunlarımızın temelinde,kavradığımızı sandığımız halde, "Allah" adıyla işaret olunanın bir tanrı olmadığıgerçeğini hakkiyle kavrayamamış olmamız yatmaktadır...

A-Baki: Gerçekçi olalım ve ne yaparsak yapalım, asla kendimizi aldatmayalım. Zirakendini aldatmak, en büyük günah olarak nitelendirilmiştir...

A-Baki: Ama biz biliriz ki en büyük günah, "Allah’a şirk koşmaktır"!!!?

A-Baki: Ve yine biliriz ki; şirk, varsa eğer, şirki görmededir!..

A-Baki: O halde şirk kelimesi ile işaret olunan nedir? Eğer, Allah ismiyle işaret olunanbir tanrı değilse, Onun yanı sıra var kabul edilebilecek başkaca varlıklar söz konusudeğil ise....

A-Baki: İbrahim Sûresinin 22. Âyetinde şöyle der ;

A-Baki: "İşi bitince şeytan onlara: ’Şüphesiz Allah size doğrusunu söyledi. Ben de size

21

vaatte bulundum. Fakat vaadimde yalancı çıktım. Benim sizin üzerinize kudret venüfuzum da yoktur. Ancak sizi davet ettim, siz de icabet ettiniz. Beni kınamayın,kendinizi kınayın. Ne ben size ne de siz bana yardım edebilirsiniz.

A-Baki: Beni evvelce ALLAH’a ortak koşmanızı da TANIMAMIŞTIM."...

A^Umut: Şeytanı görmek, şirkin eseri değil mi?? Hangisine inanacağız??

A^Umut: Araya girdiğim için özür dilerim...

A-Baki: Şeytan sahip olduğu ilim ile kendisinin Allah’a ortak koşulmasının tanınmayacakbir hal olduğunu ve kendisinin de bunu kabullenmediğini ifade ediyor...

_Alone_: Başörtüsü için ne düşünüyorsunuz?

A-Baki: Kendisinin nasıl görülmeyeceği hakkında bir fikir veriyor sanırım, bu Âyet.... Herbakan neyi görmeyi dilerse, onu görür... İster baktığını toprak olarak görürsün,isterse Hak...

Honeywell: Şeytana kurtarıcı olarak bakan niye yanılmıştı? Bakan Kurtarıcı görmeyidilemişti.

Honeywell: Pardon araya girdim..

22

A-Baki: Alone- Din hakkında hiçbirimizin düşüncesi kimseyi veya dini bağlamaz, ancakeğer bu konunun dindeki yerini öğrenmek istiyorsan, İSLAM isimli kitabın ilgilibölümlerini okumanı öneririm. Web sitemizden kitabın metnini temin edebilirsin....

_Alone_: Az önce siyasi konularda konuşmamam gerektiği üzerine bir uyarı aldım..

_Alone_: Ben buna katılmıyorum.. İnsanların özgür olmadığı bir ortamda köleliğe karşıkonuşmayacaksak neyi konuşacağız..

A-Baki: Ergin, yukarda bahsettiklerimiz bu sorunun cevabını veriyor sanırım... Bundanilerisi bize düşmez...

Erish-: Bu odaya siyaset girmez, gereken saygıyı bize göstereceğini umuyoruz.

Turko: bu konuları burada konuşma, senin özgürlüğünün bittiği yer , bizimkininbaşladığı yer...TEŞEKKÜR EDERİM.

A-Baki: Evet dostlar, çok vaktinizi aldım... Katıldığınız için teşekkür ederim...

* * * * * * *

23

İletişim

A-Baki: Merhaba arkadaşlar. Cuma akşamı Nevzad abi sohbette Üstad’ın bilgisayarınınarızalı olduğu konusunu söylemişti... Pazartesi akşamları biz yine sohbetlerimizeelimizden geldiğince devam etmeye çalışacağız...

MURATBER: Memnun oluruz..

A-Baki: Diliyoruz bu arıza kısa sürede giderilir, bizler de bu geçen süreyi iyi bir şekildedeğerlendirebiliriz ve OKYANUS ÖTESİNDEN sohbetlerimize yeniden devamedebiliriz...

MURATBER: İnşaallah.

Holl-Ahmed: Amin

Ceyda-: Amin, inşaallah..

A-Baki: Dünyada karşılaştığımız ve zorlandığımız birçok olayın, değerlendirebildiğimiztakdirde, sorgulama ve düşünme yeteneğimize katkıda bulunacağını düşünüyorum.

A-Baki: Gerçekte karşılaşılan her "sıkıntı", çok büyük bir ihtimalle, daha öncedenfarkında olmadığımız bir kayıtlılığımızın, bir değer yargımızın, bir şartlanmamızın

24

habercisidir, işaretidir...

A-Baki: Tüm bu yargılarımız karşılığında bizde oluşan beklentiyi göremeyişimizdir,sıkıntı veren şey...

A-Baki: Oysa yapılması gereken sıkıntı ile mücadele etmek değil, kanaatimce, osıkıntıya sebep olan -kendimizdeki- nedenleri bulmak ve elimizden geliyorsa onlardanbir an evvel arınmaya çalışmaktır.

A-Baki: Yaşama bu gözle bakabilirsek ve değerlendirebilirsek eğer, Cehennemazabının dahi, bizler için arınmamıza vesile birer rahmet olduğunu fark ederiz...

A-Baki: Karşılaştığımız her olay, ya o olaydaki hikmeti görmemiz için, veya "ibret"almamız için Sistem tarafından oluşturulmuş bir mecazlar dizinidir... Algıladığımız herşey ise değerlendirebileni kendi hakikatine götüren mecazlardan ibarettir...

A-Baki: Mecaz diye ifade etmemin sebebi, her bir olayın, her bir gözlemciye farklışeyler ifade etmesidir...

A-Baki: Zira unutmamalıyız ki, her bakan, yaşamı ve tüm değerleri, kendiperspektifinden, yani kendi veri tabanına GÖRE ele alır...

A-Baki: Çünkü bilinç sahibi her bir birim, varlığını, "Allah" ismiyle işaret edilene ait

25

diye bildiğimiz özelliklerden alır ve bunun her birimde ortaya konuşu o özelliklerin obirimden ortaya çıkışı nispetindedir.

A-Baki: Her birimizde ortaya çıkan ve varlığımızı oluşturan bu mânâların farklıbileşimlerde olması sebebiyledir ki, her birim karşılaştığı olayı kendi veri tabanınaGÖRE, kendi perspektifinden algılar ve o istikamette değerlendirir...

A-Baki: Allah ismiyle işaret edilenin yürürlükte olan Sistemini anlayabilmek vekavrayabilmek için ve bu özellikleri değerlendirebilmek için Kur’an ’a göre TEBLİĞfarzdır.

A-Baki: Basit düzeyde "tebliğ" kelimesi, bildirmek anlamına alınır. Gerçeği bilenin,karşısındakine, o bilgiyi aktarması...

A-Baki: Peki acaba, karşımızdakinin hakikatini hiç olmazsa bilgi olarak da olsa farketmiş olursak, bu durumda ona(!) tebliğ ne anlam ifade eder?

contact^: Ondaki hakikatin bizde açığa çıkması.

A-Baki: Bu kelimenin karşılığını fark etmeme İngilizce’deki karşılığı olan "communicate"kelimesi yardım etti. Kominikasyon diye de Türkçe’de de kullanılan, aynı kökten gelenbu kelimenin karşılığı "iletişim" dir...

26

A-Baki: İletişim kurmak, karşımızdakinin perspektifiyle de olaya bakabilmesonucunda, aynı mânâları kendimizde değerlendirmek suretiyle, onunla aynı anlamboyutunu ortaklaşmaktır... Bu mânâda, iletişim kurmak karşısındaki biriminözünden gelen mânâları kendinde ortaya çıkan mânâlar suretiyle seyretmektir...

pinarb: Buna “veri tabanı paylaşımı” da diyebilir miyiz?

Sami_1: Zaten sende de var olan güçleri kullanmayı deneme diyebiliriz.. bana göre..

A-Baki: Kişi, kendisini, karşısındakinin yerine koyabilme özelliğini yaşayamadığısürece, -irfan- dan ve irfan ehlini değerlendirebilmekten uzaktır.

A-Baki: İrfanı ve irfan ehlini değerlendirebilmenin yolu ise, iletişimden geçer.

A-Baki: Aslında bu kelime, ilk bakışta sanıldığından çok daha kapsamlıdır. Her birimizbunu tabi ki çok değişik yönleriyle de değerlendirebiliriz.

Sami_1: Kesinlikle katılıyorum sayın Baki, ancak kişi fiilleri ve daha çok o fiillerinsonuçlarıyla ilgili değer yargılarını aşmadan bu iletişim imkansız, yine bana göre..

Y_Kaptana: İletişim, benzer terkibiyete sahip birimler arasındaki ortak noktazannediyorum.

27

A-Baki: Bu akşam burada bu konuya özellikle değinmek istedim. Zira aslında bizler bukanalda, iletişim sözcüğünün gerisindeki anlamı, ne demek olduğunu, ne yöntemlerlekullanılabildiğini, ne sonuçlar doğurabildiğini yakından müşahede edebilmekteyiz...

A-Baki: Yüz yüze geldiğimiz birçok sorunun gerisinde de, iletişim konusunun yattığının,olayları karşımızdakinin perspektifinden ele almayışımızın veya alamayışımızınyattığını yakından gözlemlemekteyiz.

A-Baki: Karşımızdakinin hakikatini değerlendiremediğimiz, onunla aynı Öz’dengelmemizle birlikte, onda gördüğümüzün sadece bir bakış açısının sonucu olduğunufark edemediğimiz sürece de, ne kendi özümüzdeki mânâları değerlendirebiliriz, neiletişim kurabiliriz, ne de "irfan" dan ve irfan ehlinden nasibimizi alabiliriz!

Sami_1: Sadece fikrimi söylüyorum; bu ondan çıkan fiillerin hakikatini görmek demek-bilmek demek olmamalı. O fiili ve sonucu deneyimlemeden, sonucu hakkındakiyargının kalkması ve onu anlayabilme nasıl mümkün olur?..

A-Baki: Önemli olan, tüm bu bilgileri karşılaştığımız olaylar sırasında hatırlayabilmek vetatbik edebilmektir. Zira "hakkı tavsiye etmek" sistemin gereği olarak kendimiz içingereklidir.

A-Baki: Tebliği değerlendiremediğimiz, iletişim kuramadığımız sürece de "hakkı tavsiye

28

etmek" fiili bizden ortaya çıkmaz.

A-Baki: Sami... Bahsettiğimiz anlamda iletişimden, bir sonucu elde etme isteğini değil,yaşadığımız anın gerçeğini değerlendirebilmeyi anlıyorum.

Sami_1: Adam karlı havada denize giriyor, onu anladım dedim ve hoş gördüm. Amabana gir deseler giremem neden? sonucu hakkındaki değer yargımı aşmadım. Şimdiben onun anladım ve iletişim mi kurdum? Bal yemeden bal yiyenle nasıl iletişimkurarım. İletişim çok boyutlu bir konudur. Daha detay gerek bu anlatımlar birazyüzeysel olmuyor mu?

Sami_1: Yanlış anlamayın size katılıyorum ama daha detaylı düşünmek gerekdiyorum.. Baki..

A-Baki: Haklısın Sami. Anlatımımın yetersiz olduğu düşüncesiyle, hatırladığım kısa birhikayeyi de size nakledeyim isterseniz...

Sami_1: Teşekkürler..

A-Baki: Bu hikaye umut ederim iletişimin, günlük yaygın, yüzeysel kullanımından ziyadebizim üzerinde durmak istediğimiz boyutu hakkında da katkıda bulunur...

Y_Kaptana: Biz sadece sevdiklerimizde hakkı görebiliyoruz. Bütün mesele bize ters

29

gelen olaylarda da Hak’kı görebilmek.

A-Baki: Ve fark ederiz ki, aslında dile gelen hep aynı Öz’ün mânâları, söylenen hepaynı, ama sadece dile geliş biçimi her birinde türlü, türlü...

A-Baki: Vakti zamanında bir hakikat ehli, fark ettiği gerçeği çevresindeki insanlaraanlatabilmek için yollara düşer... Şehir şehir, kasaba, kasaba, köy köy dolaşır, dilidöndüğünce herkese bir şeyler anlatmaya çalışır...

A-Baki: İster ki onlar da kendi fark ettiği hakikati fark etsinler, ona göre konuşsunlar,dinlesinler, yaşasınlar...

A-Baki: Ama ne fayda!... yıllar süren çabasından ele gelir bir sonuç alamaz...

A-Baki: Sonunda bütün gayretinden vazgeçer, evine döner, bir köşeye çekilir, kendibaşına yaşamaya başlar...

A-Baki: Ne köy köy dolaşma gayreti, fark ettiği gerçeği insanlara anlatma gayreti kalırkendinde... Ne de insanların, onun fark ettiği gerçeği fark etmeleri gerektiği düşüncesi...

A-Baki: Bu haldeyken, uzun zaman sonra bir gün yine insan içine çıkar, fakat bu kezhayretler içinde kalır... Ve hayretinin sebebi sorulduğunda kendi deyimiyle yaşadığı halişöyle ifade eder:

30

A-Baki: Otuz yıl boyunca köşe bucak dolaştım, insanlara hakikati, Hakkı anlatmak için,sonra baktım bir netice alamadım, gayretimi bıraktım bir köşeye çekildim...

A-Baki: Ama şimdi öyle bir şey görüyorum ki hayret etmemem elde değil: Meğer benimsözümü anlamıyor sandığım o "halk", görüyorum ki, her an zaten Hakk’a konuşuyor,Hakk’ın kelâmını işitiyor, dinliyor, Hakk ile birlik yaşıyormuş.….

A-Baki: Tabii bu irfan ehlinin müşahedesi... Bize de onların hikayelerini nakletmekdüşüyor... Belki "hikmetini" görür, belki "ibret" alırız bundan da... Nasib olursa belki bizde fark ederiz, kendi penceremizden baktığımızda ters (zıt) gelen şeylerin, tahammületmekte zorlandığımız sözlerin Hakikat indinden geldiğini, değerlendirebilen için"rahmet" olduğunu...

A-Baki: Belki biz de hatırlarız "amacımız" Hakikati fark edip, değerlendirmek iken, o yolagötüren yolculuk sırasında, bizimle birlikte gelip, yol arkadaşlığı edenlerle kavga içindeolmamanın önemini...

A-Baki: Tahammülsüzlüğün, elimizdeki nimeti kaybetmekten başka getirisiolamayacağını, yaptığımızın neticesini anında aldığımızı...

Sami_1: Konunun ne olduğunu bilmek, konuyu yaşama aktarma bilgisinden farklı birkonu. Bence mücahede yöntemlerinin tavsiyesi tam bu noktada çok önemli.. kişiye,

31

bilgi bu diyorsun ama o bilgiyi hayata aktarması için gerekli mücahede yöntemi çokdaha farklı bir bilgi ama bunu es geçiyoruz.. Ee adam ne yapsın konuyu biliyor da buyargılarıyla nasıl baş edeceğini bilmiyor.. kendini ve sivri yanlarını teşhis edemiyor kiyensin de bu anlatılan hakikati yaşasın..

Sami_1: konunun kökenine inmek gerek diyorum ben.. hala bu kadar ilme karşınuygulama yoksa demek ki bir yerde hata var. Bu insanlar top yekun ahmak mı?..

Sami_1: Bence değil

Sami_1: Bilinmesi gereken bir şey bilinmiyor demek ki.. bana tahammül edenlereteşekkür ederim..

Erish: ; -) Tahammül etmeyi öğreniyoruz. Daha doğrusu etkili bir yöntemle öğretiliyor...

A-Baki: Evet dostlar... Bize düşen, bildiğimizi paylaşmak! Herkesin yaşamı tabii kikendine... Ama hiç olmazsa dilerim bu oda, her gelenin kucakla ve kabulle karşılandığı,yüreklerin bir amaç için çarptığı, gönüllerin fethedildiği bir iletişim ortamı olmaya dahagüzelliklerle devam eder... Çokça yazıp, başınızı ağrıttım... Belki sizlerin de söyleyeceğivardır... Buyurun lütfen:

Csavci: Konunun seçimi ve ifadelerin isabetine olan şükrümü ifade etmezsem,kendimi özüne nankörlük edenlerden hissedeceğim, ki ondan Allah’a sığınırım!.. Allah

32

sizden de, katılan tüm mümin kardeşlerimizden de razı olsun!...

H_ONER: Böyle güzel bir iletişim ortamı yarattığın için TEŞEKKÜRLER.

A-Baki: Sabrınız ve katıldığınız için hepinize teşekkür ederim. İyi geceler

Guest78122: Her ne yaşarsak yaşayalım.. Sistem öyle mükemmel işliyor ki.. O’nun herişi hikmetlidir.. Sabır diyorum..

Ceyda-: Büyük lütuf olarak gördüğüm böyle bir iletişim ortamında bulunmak şükründenacizim... teşekkürüm hissiyatımı ifade edemeyecektir.. minnettarım..

* * * * * * *

Hiçbir şeye benzetilemez

A-Baki: Merhaba dostlarım...

A-Baki: Hoş geldiniz! Bundan tam bir kameri yıl önce yine Ramazan ayında Üstad’ınAmerika’dan ilk kez katılımıyla bu sohbetlerimiz ICQ da başlamıştı. Devam eden"Chat"lerle çok bereketli bir Ramazan geçirdik... Bu Ramazanın bereketini dedeğerlendirebilmeyi Allah hepimize nasip etsin...

33

A-Baki: Bildiğiniz gibi, bu sohbetlerimizde özellikle üzerinde durmaya çalıştığımız anakonu, hayali kavramlar ve hayalimizde var kabul ettiğimiz, adına her ne isim verirsekverelim bir tanrı yerine, "ALLAH" ismiyle işaret edileni ve O’nun sisteminikavramaya çalışmak ve elimizden geldiğince fark edebildiklerimizi paylaşmak...

A-Baki: Kesin bir gerçeği biliyoruz ki; “isim” asla o isimle işaret edilen varlık demekdeğildir...

A-Baki: Önemli olan, "Allah" ismiyle işaret edilen varlığın ne olduğunu kavramayaçalışmak ve Onu yaşamayı yegâne gaye edinmektir... Bu gayeye erişmenin en baştagelen yolu da, o mânâyı yaşamaya ve bu yaşamı fark etmeye engel teşkil eden hayalikavramlardan, göresel varsayımlardan kurtulmak, arınmaktır...

A-Baki: Bunlardan arınamadığımız sürece, kafamızda hala bir tanrı kavramı varolmayadevam edecektir...

A-Baki: Çevremiz bize hangi etiket veya mertebeyi verirse versin…

A-Baki: Duyu araçlarımızın sınırlı kapasitesi içinde algıladıklarımızın ötesinde birhakikatin varlığını fark ettiğimizde, değer yargılarımızın bir uzantısı olarak kafamızdahemen "o hakikate ermek" düşüncesi oluşur...

A-Baki: Oysa...

34

A-Baki: Hiçbir insanın, "ben artık kendimi bildim ve hakikate -erdim-, artıkhuzurlu ve mutluyum, selâmete çıktım" diyebileceği bir nokta veya zaman sözkonusu değildir...

A-Baki: Yani, böyle diyerek ellerini ardına atıp sırtüstü yatabileceği bir nokta söz konusudeğildir...

A-Baki: Neden?

A-Baki: Kendini tanımanın sınırı olmadığı gibi, Allah ismiyle işaret edileni veOnun sistemini bilip değerlendirmenin bir sınırı olamaz.

A-Baki: Biliyoruz ki, "bilgisayar" kelimesi bir isimdir ve bu kelime asla bir "bilgisayar"değildir.

A-Baki: Yine "kitap" kelimesi asla kitap demek değildir. Ancak kitap diye bilinen nesneyeişaret eden bir kavramdır...

A-Baki: Biz, "ALLAH" ismine elimizden gelen saygıyı gösterir, onu baş tacı ederiz!

A-Baki: Ancak, söz konusu O’nun varlığı olunca... burayı hiç düşünmeyiz! Eleştirir,hatalı bulur, kınar, isyan eder, hatta sever...

35

A-Baki: ve bu fiillerimizin ucunun nereye gittiğini fark etmeyiz... yine o isim karşılığındaötede bir tanrı düşünme gafletinden kurtulamayız...

A-Baki: ALLAH ismiyle işaret edilenin erişilecek bir nesne olmadığını, O’na erişmekdiye bir durumun söz konusu olmadığını, bu yoldaki anlatımların birer mecaz olduğunufark edemeyerek, O’nun kavranılması gereken Özümüzde mevcut hakikate işaretettiğini hatırlamayız bile...

A-Baki: Bu sebeple, hangi olayla karşılaşırsak karşılaşalım, hangi düşünce düzeyindeolursak olalım, "Allah’ın bir tanrı olamadığını" zikir, yani "lâ ilâhe ill-Allah" zikri,varlığın aslını fark etme yolunda yapılabilecek en önemli çalışmalardan birisidir.

A-Baki: Bazı arkadaşlar, "Allah bir tanrı değildir" düşüncesi üzerinde neden bu kadardurduğumuzu soruyorlar. Önemli olan o ismin gerisinde yöneldiğimiz varlıktır, diyorlar...

A-Baki: Tabii ki bunu söylemekte haksız değiller...

A-Baki: Burada hemen, İhlâs Sûresi’ndeki "O’nun eşi, dengi, benzeri yoktur" Âyetinihatırlayalım!..

A-Baki: Bunu basit anlamda; O Tektir, algıladığımız her şey de gerçekte Ondanmeydana gelmiştir, Onun yanı sıra onun dengi bir başka varlık ta söz konusu değildir"

36

şeklinde değerlendiririz...

A-Baki: Peki bu durumda, tarif ettiğimiz hiçbir şey, kelimelerle işaret ettiğimiz hiçbirşey, kısacası varolan hiçbir şey, “benzeri olmayana” işaret edemeyeceğine göre,acaba, O’nu tarif edebilecek bir ifade söz konusu mudur; yoksa o tarifler, tarif edene miaittir??

A-Baki: Uyandığımızda rüyanın hükmü ne ise, ölümü tattığımızda dünya hayatının daaynı olacağını fark ettiysek, muhtemel ki, dünyada bulunuşumuzun tek sebebininde ölüm ötesi yaşama hazırlanmak olduğunu fark etmişizdir.

A-Baki: Kur’ân, "lâ yemessehu illel mutahharun" der.

A-Baki: El sürmesinler temizlenmemiş olanlar, diye okuduğumuzu düşünürüz biz debu işareti...

A-Baki: Bilsek; "lâ yemessehu"nun - dokunması yoktur, demek olduğunu,

A-Baki: "illel mutahharun"un -sadece ARINMIŞLIK, olduğunu... ve bu hükmün her anyürürlükte olduğunu...

A-Baki: O zaman kıymetini biliriz "arınma" çalışmalarının, ve biliriz sistemideğerlendirmenin yegâne çaresinin arınmak olduğunu...

37

A-Baki: NE’ den arınmak acaba burada işaret edilen?

A-Baki: Acaba bu konuda söyleyeceği olan dostlar var mı?

Pinarb: TEK’i çok görmekten arınmak..

Gonul: Şirk düşüncesinden arınmak.

Bsami: Şirkten, Allah’a eş koşmaktan değil mi?

Akbas: Bilincin yanlış bilgilerden arınması

Nedim_: Vehmi benliğinden kaynaklanan kayıtlardan arınmak..

Erish: Evet, bu konuları Üstad çok güzel anlatmış zaten. Biz kendimizi geliştirmek içinbaşka araştırmalara girsek diyorum...

Filiz18: Sanırım önce BEN den arınmak

Sadullah: Şuurdaki tanrı düşüncesinden arınmak...

Ceyda-: Varsayım benliğinden arınmak... vehim’DEN kurtulmak..

tekno: “Ben” kelimesinden arınmak.

38

tekno: “Ben” dediğimiz zaman Allah’a eş koşmuyor muyuz?

csavci: Allah’dan başka varlık görmek ’den, arınmak..

B^ismet: Âcizlik hissinden, özümüzdekini bulmayı zorlaştıran bu histen arınmak...

Duvar: Şirkten.

GUNGOR: Allah adıyla işaret edilen’le bizim tanrılaştırdığımız Allah inancındanarınmadan yanmanın bitmediğini çok açık idrak etmekte olduğumu ifade etmek isterim.Bu yüzden yaşamımızın her anında bu uyanıklık içerisinde olmayı diliyorum hepimize.

AS-KOBAL: Benlik, tabiat ve âdetler (şartlanmalar) yani üç şeytanı taşlamak. Herbirimde ALLAH ’ı seyirdir.

Duvar: Şirk idrakinden sıyrılmak..

Gunes-g: Esmâ-i ilâhiden..

Duvar: gerçek özgürlüğe kavuşmak

…

39

A-Baki: Tekrar döndüm ve yazdıklarınızın bir kısmını kaçırdım.

Y_Kaptana: O’nun eserlerini başka varlık olarak algılamaktan.

GUNGOR: Bize ne için var olduğumuzu unutturan her şeyden arınmamız gerekir diyedüşünüyorum.

Aghe_bilen: Kur’ân’ı, arınabilmek için okumayacağız mı zaten ??

ASU-B: Şartlanmalardan, vehmi benlikten, "tanrı" kavramından bilincin arınması ileyapılan çalışmaların "tapınma" olmadığını fark edip, ÖZ’ümüzde mevcut olanı kuvvedenfiile çıkararak Allah bakışıyla bakabilmek.

A-Baki: Arınmak ile okumak arasında nasıl bir ilişki olabilir, aghe?

guldeste: "Ben" O’nun Eniyet vasfının mânâ olarak açığa çıkışıdır, ama bizim -ben-dediğimiz ise bizi oluşturan mânâ terkibi yani topluluğunun oluşturduğu bakış açılarıyani kişiliktir.. Arınmak zorunda olduğumuz bu kişiliktir ve buna ben deyişimizdir.Özümüzde saklı olan Mutlak Beni açığa çıkarabilmektir..

Aghe_bilen: Kur’ân, bize yol gösterici olarak gelmiştir. Burada yol arınabilmeninyoludur. Arınabilmekse OKUMAK ile başlar..

40

A-Baki: Evet arkadaşlar, yazdıklarınızın hiçbirine hayır demek akıl kârı değil biliyorum...Ancak bildiğim bir şey daha var ki, O’nun yarattıklarıyla, O’nu anlamanın sözkonusu olmadığı...

A-Baki: Eğer bahsettiğimiz konularda sorunuz yoksa, bu akşamlık ta bu kadar olsun.

A-Baki: Hepinize hayırlı geceler... sürç-i lisan ettiysek af ola!

* * * * * * *

Selâmet

A-Baki: Merhaba arkadaşlar!

A-Baki: Çok ulvi düşüncelere sahip bazılarımız için; şu dünyanın çözmemiz gerekenbir sürü sorunu varken, ekonomik kriz kapıda iken, savaşlar her bir yanda hâlâ sürüpgiderken, bizler yine bilincimizin dünyasını birazcık daha belki aralayabiliriz, gibi biruğraş için bir araya geldik...

A-Baki: Şunu da itiraf etmemiz gerekir ki, bu uğraşlar birçoğumuz için bir hobiolmaktan öteye geçmiş değil.

41

A-Baki: Yaşadığımız, tanık olduğumuz bu olayı, "görmek istediğimiz kalıplar"içerisine sokma uğraşını ve düzeyini aşabilmiş değiliz...

A-Baki: Oysa, "anlayabilmenin" ilk koşulu, "objektif bakabilmek" tir.

A-Baki: Kimi, Ahmed Hulûsi’ye kendi kafasına göre paye vermeye çalışıyor, kimi olayıbir tarikat şeklinde algılama çabası içerisinde başka yönlere çekmeye çalışıyor, kimi iseböyle bir hobiye sahip olmanın heyecanını yaşıyor...

A-Baki: Farkına varmıyoruz hiç, tüm bunlarla, gerçeği algılamamıza engel koyarakkendimizi oyalamakta olduğumuzu ve geçen zamanın bir daha asla elimizegeçmeyeceğini...

A-Baki: Her hafta bu odada bir araya gelmeden önce, acaba kaç dakika,alışageldiğimiz yaşam biçimimizi bir kenara koyup, konuştuklarımızın veyaokuduklarımızı uygulamaya koymayı deniyoruz, ve buna ne kadar vakit ayırıyoruz?

A-Baki: Kendimize getireceğimiz barışın anahtarı "samimiyet" ve "vericilik"adlarıyla elimize tutuşturulduğunda, bunu değerlendirmek dururken çeşitlişekillerde buna direniyor ve dünyaya barış getirmekten falan bahsediyoruz!..

A-Baki: Bir uçaktan aşağıya bakıp, sadece bulunduğunuz şehirdeki, veya mahalledeki,

42

biraz yükselince, bir nokta kadar bile olmayan yerimizi hiç gözlemleyebildik mi?

A-Baki: Bırakalım dünyayı, bırakalım, yaşadığımız şehri, bırakalım yakın çevremizi,acaba sözünü ettiğimiz barışı kendimize getirebildik mi?

A-Baki: Barış içinde yaşamaktan anladığımızla, günlük yaşantımız ne kadarbirbiriyle bağdaşıyor, görebildik mi?

A-Baki: İşte Hazreti Rasûlullah ’ın yaşantısı: Yaşamını, kendi özünde fark ettiğigerçekleri açıklamak için değerlendirmiş, elinden geldiğince söylemek istediklerini, sırfinsanların inkârına sebebiyet vermesin diye mecazlarla ifade etmiş, ve insanlarabu mesajını iletebilmek için "hayatta kalma mücadelesinden" çekinmemiş örnekZat!

A-Baki: Kimine göre başkumandan, kimine göre devlet reisi, kimine göre postacı...

A-Baki: Onun bize vermek istediğini ne kadar alabildik acaba! Onun bahsettiği, barışa ,"selâmete" ne kadar erişebildik?

Sade_: Yaşamadığımız ve vâkıf olamadığımız gerçeklerse bu anlatılanlar, bize Allah’ıanlatan kişiye imanla başlamak gerekmez mi işe, bu durumda tabii ki anlatan kişininkim olduğu ile ilgileneceğiz, bu çok doğal, ancak bu iman gerçekleştikten sonra

43

herkesin yaşadığı kendine diyerek, Allah Rasûlü’nü Model İnsan olarak kabul ederiz vebize anlatılanları değerlendiririz, fakat yolun başında bana Allah’ı anlatanlailgilenmemem söylenirse nasıl ve kime iman edeceğim ki bu imanımla yol alayım?lâfınızı böldüm ama tam yeriydi..

A-Baki: Adeta, küçük çocuğa gideceği yeri tarif ederken "attâ" dercesine, kendiniebediyen bulacağın "bilinç ve yaşam boyutlarından" Cennet ve Cehennem diyebahsetmiş,

A-Baki: Selâmetin ana iskeleti olan "İslam Dinini" bize bildirmiş, bizse ataların göktanrıya dayalı kendi hayalimizde varsaydığımız dinin taşlarını, neler günah, neler sevapdüzeyinde, yerlerine oturtmaya çalışıyoruz.

A-Baki: Sade’ye...

A-Baki: Bizler Rasûlullah’tan başka kimseye iman etmek durumunda değiliz...

A-Baki: Devam ediyorum...

A-Baki: Kim olursak olalım, ne kadar dinle ilgili olarak yaşadığımızı düşünürsekdüşünelim, bugünün bilimsel verileri yanında, Rasûlullah’ın açıkladığı ALLAHkavramına dayalı olmayan bir din anlayışını anlamaya ve anlatmaya çalışmakla,sadece ve sadece havanda su dövmüş oluruz...

44

Kandil: "Kimse Rasûlullah’tan başka kimseye iman etmek durumunda değilse" bizeHakkın yolunu gösteren kişide fâni olmayı nasıl anlamak gerekir? ..

A-Baki: Çünkü henüz yukarıda veya ötelerde bir yerde, bir boyutta bir yargıç var,hayalinde yaşam ilkelliğinden kurtulmuş olmayız...

A-Baki: Evin çatısı altına girince nasıl ki o yukarıdaki yargıç (!) bizi göremez oluyor,dilediğimizi özgürce yaptığımızı düşünüyoruz,

A-Baki: aynı şekilde ekranın berisinde olunca da, herkesten farklı ve akıllıyız edasıylaaklımıza geleni "enter"lıyoruz, nasılsa gören yok diye!

A-Baki: Çünkü kendimizi görmenin bize yettiğinin farkında değiliz...

A-Baki: Hesabımızın anında görüldüğünün bilincine ulaşmamışız... “sonra"beklentisinden kurtulmamışız...

A-Baki: Hesap nasıl anında görülür?

A-Baki: Cehaletinden dolayı sana faydası olmayacak şekilde bir yanlış yaparsın!

A-Baki: "Yanlış"ı yapmanın cezası, yanlışı yaptığın yerde "doğru"dan mahrumkalmandır. İşte anında karşılığını aldın!

45

A-Baki: Kızıyorsun, kıskanıyorsun, çekiştiriyorsun, üzülüyorsun... Kızmakla,kıskanmakla, üzülmekle.... zaten sen o fiili yaşayan oldun, ateşi kendi içinde ellerinleyaktın; hala "sonra" gelecek neticeyi mi bekliyorsun?

A-Baki: Ama o da gelecek, zira bugün ne isen, ebediyen o olarak yaşayacaksın...Kucakladığın ne ise, hep O’nunlasın... Aldığın, verdiğinden başkası değil...

A-Baki: "Allah yaptıklarınızı da, sinelerinizde olanı da bilir" uyarısını hatırlayalım...

A-Baki: Bunun anlamı nedir?

Soral: Öz’ünde olarak anlayabilir miyiz?

A-Baki: "Herkesin hesabını verdiği Mahşer günü dünya düz bir tepsi gibi olur" deniyor.

A-Baki: Dünyanın düz olmasının anlamı, zaman ve mekân sınırlamalarının ortadankalkmasıyla, herkesin her şeyine şahit olunduğu bilinciyle halinideğerlendirmesi demektir, benim anladığım kadarıyla.

OGUZ1: Allah ne yapıyorsak- fiil üzere ne düşünüyorsak mantık üzere her şeydenhaberdar demek değil mi?

A-Baki: Dikkat! Ötedeki birisi şahit olmuyor tüm bunlara!.. Gizlisiz, saklısız, her

46

şeyimizle böylesine şeffaf bir halde olmaya, tüm halimizle, düşüncelerimizle,yaptıklarımızla, her şeyimizi, isteğimize bağlı olmaksızın İTİRAF halinde olmaya nekadar hazırız!

A-Baki: Ötedeki değil, sen şahidsin ki; varlığın her zerresindeki İlim Sahibi-Algılayan - Değerlendiren, ilmiyle her şeyine Şahid...

A-Baki: Her şeyin BİLİNDİĞİ bir ortamda, için ve dışının bir olduğunu itiraf yürekliliği...Veya bu gerçeğe gözü kapalı bir yaşam sonucu, o günde çenenin altına kadar terebatmış bir vaziyette olmak!..

A-Baki: İstersen "başkaları" ile yaşama ve başkaları hakkında konuşmaya devam et...Seçim senin!

A-Baki: Ötende bir yargıç yok, ama sen öyle bir aziz yargıçsın ki kendine...

A-Baki: Hani bazen sesini duyarsın, aldatıcılığınla örtmemişsen eğer... “vicdanımınsesi” diye...

A-Baki: Vay halimize, Özümüzün Seslenişi yön veremediyse yaşamımıza!...

A-Baki: "Siz Allah’ı görmüyor iseniz de, görüyormuşçasına kulluk edin" uyarısı, nasıl birhuzurda olduğumuz hakkında fikir veriyor mu?

47

A-Baki: "Başkalarına" karşı ne yapıyorum, düşüncesinin yerini, “Özüme karşı neyapmaktayım” almadığı sürece, henüz avam düzeyinde yaşamdan çıkmış olmayız.

A-Baki: Hakikat ehlini örnek alıyorsak, olayları ve karşılaştıklarımızı değerlendirişimiz, oolayın özümüze karşı taşıdığı değere göre olmalıdır.

A-Baki: Bilinç dışa dönük olarak yaşamdan arınıp, kendi özüne dönük olarak kendiözelliklerini tanıyıp, değerlendiremediği sürece, hakiki dünyasını tanıyamaz...

A-Baki: Hz. İsa ’nın dediği gibi, "İnsanoğlu iki kere doğmadan, semâvâtınmelekûtuna erişemez"...

A-Baki: Evet dostlarım... Bu akşamlık sözüm bu kadar... Sorularınız varsa lütfenbuyurun...

End of #AHAD buffer Mon Dec 28 22:32:17 1998

İbret

A-Baki: Selamu aleyküm...

A-Baki: Burada geçirdiğimiz ve kısmetse geçireceğimiz vakitlerin hepimize yarar

48

getiren konular ve sohbetlerle değerlendiriliyor olmasını ümit ediyorum.

A-Baki: Buyurun, sualleriniz varsa alabilirim.

A-Baki: Ancak, belirtmekte fayda gördüğüm bir-iki husus var. Şunlara lütfen dikkatedelim:

A-Baki: Eğer söylemek istediğiniz veya sorduklarınız kendinizde bulduğunuz veyadüşündüğünüz konular ise, lütfen herkesin kolayca anlayabileceği açık ve güncelterimleri tercih edin...

A-Baki: Yok eğer, kendiniz dışında farz ederek incelediğiniz bir varlığa veya sisteme aitözellikleri tanımak gayesi ile soruyor iseniz, kanaatime göre, her şeyden önce okendiniz dışında varsaydığınız şeyin olmadığını idrake çalışmakla işe başlamakdaha faydalı olacaktır...

Mkey: 1-Mübarek geceler, neden mübarektir? Bundan kastedilen Mübareklik nedir ?2-Hz. EBU Bekr zekât vermeyen toplumlara ordu gönderip "imandan çıktılar, katledin"demiştir Bunu "lâ ikrahe fiddin" Âyetiyle nasıl ilişkilendirebiliriz ...

A-Baki: Mübarek kelimesi, "bereketli" olsun anlamınadır. O vaktin ve getirdiklerinindeğerlendirilmesinde bereket olmasına işarettir.

49

A-Baki: Bu anlam dışında "kutsallaştırma" gibi bir yorum, ötedeki tanrı inancınadayalı bir yorumdur. Zira Allah ismiyle işaret edilenin indinde, çoğunluğun alıştığıanlamda, kutsallık ve kutsal olmayışın ayrımı söz konusu değildir.

A-Baki: Hz. Ebu Bekr ile ilgili sualine, olayla ilgili burada cevap verebilecek bilgiye sahipdeğilim. "Dinde zorlama yoktur" Kur’ân ‘ın uyarısıdır. Hz. Rasûlullah’ın yanında yetişmişHz. Ebu Bekr gibi bir zâtın bu uyarıya ters gelen bir fiile teşebbüs edebileceğinivarsaymak, ancak bilgisizlikten kaynaklanabilir, bana göre.

Mkey: Tesekkürler

Tekoez: Teravih namazı yalnız kılınır mi ??? Teşekkür !!!

A-Baki: Teravih namazı konusunda, Hz. Ayşe’nin hatırladığım bir rivayetine göre, Hz.Rasûlullah, birkaç akşam evinde ve sekiz rekat olarak kılmıştır.

Tekoez: Teşekkürler!

UgurAs: Bakara: 191 de "fitne, öldürmeden daha ağırdır" diye bir satır var. Bunu nasılanlamalıyız? Ayrıca kâfir kime denir? Münafık kime denir?

A-Baki: Fitnenin daha geniş boyutlarda topluma zarar verebileceği hususunu anlıyorum.

50

A-Baki: Kâfir; küfreden, yani hakikati örten anlamınadır. Kendi özünde mevcutolanı, dışarıda varsayarak yaşamını sonlandırana “kâfir” denir. Münafık ise,içindeki inancı ile dışta görünen fiili birbirini tutmayan, ikilem içinde yaşayanadenir.

UgurAs: Teşekkür ederim.

OGUZ1: Peki zemzem suyuna mübarek diyoruz. Burada neden içtiğimiz suyamübarek demiyoruz da zemzeme mübarek bir su diyoruz?

A-Baki: Zemzemin bereketi, kaynağının bulunduğu yer ile ilgilidir. Detaylı bilgi için İnsanve Sırları 1. cildini öneririm.

OGUZ1: Teşekkür ederim.

O-guliz: Kur ’ân ’da geçen "kavimler" kavramını boyutsallık açısından nasıldüşünebiliriz? Teşekkürler

A-Baki: "Kavimler"i aynı genetik soydan gelenler ve fıtratlarında benzer özellikleritaşıyanlar olarak anlıyorum.

O-guliz: Teşekkür ederim

51

Ceyda_: "O"nun yarattıklarıyla O’nu anlamanın söz konusu olmadığını "chat"tesöylemiştiniz... Bu ifadenizden eserin hiç bir zaman sahibini anlatmayacağı.. Ayrıca daafâki seyirle O’nun anlaşılamayacağı mânâsını çıkarabilir miyim? lütfen biraz açabilirmisiniz? teşekkür ederim..

A-Baki: Allah ismiyle işaret edilene ait diye bilinen tüm özellikler, aslı itibariyle, O’nunvarlığından meydana gelmiş, yani Onun yarattıklarında müşahede edilen ve O’naatfedilen özelliklerdir. Allah ismiyle işaret edilen ise var ettiği âlemlerde ortayakonan özelliklerle kayıtlanmaktan beridir...

Ceyda_: Teşekkür ederim..

Sadi: Hz. Rasûlullah neden Cuma namazını 2 rekat kılıyordu?

A-Baki: İşleyen Sistemin gereği olarak, asgari olarak Cuma vakti en az iki rekat salâtıngetirisinden yararlanmak gayesiyle, diye anlıyorum.

O-guliz: Dünkü Radikal Gazetesinde bir ay içinde iki kez dolunay görüldüğü bunun altıay boyunca tekrarlanacağı yazıyordu. İlk kez rastlanıldığı söylenen bu olayın sisteminasıl etkileyeceğini açıklar mısınız....

A-Baki: Ayın pozisyonlarının Sistemi etkilemesi ifadesini anlamadım.. Bu, Sistemingereğinin ortaya çıkışıdır.

52

A-Baki: Eğer dünyadaki yaşayanları nasıl etkileyeceğini öğrenmek isterseniz, İbrahimHakkı Erzurumi’nin tam metin Mârifetname isimli eserini ve Nuran Tuncel’in A’dan Z’yeAstroloji isimli kitaplarını okumanızı öneririm.

A-Baki: Hadislerde Dolunay günleri, Ay’ın 13-14 ve 15 ini kapsar şekilde Eyyam-ı biddiye anılmıştır ve Hz. Rasûlullah bu günlerde oruçlu olmanın faydalı olacağına işaretetmiştir.

Barbaros_: Bilindiği gibi evrenin sonu ile ilgili çeşitli kuramlar var (Entropi, büzülenevren vs.). Bu evrenin sonu, birer bilinç titreşimi olan ve sonsuza kadar varlığınısürdürecek olan bizlerin, ahiret yaşamını evrenin sonu nasıl etkileyecek?..

MURATBER: Almanya’daki Banka sistemi bizi faiz ödemeye zorluyor biz onlardanaldığımız zaman sisteme ters düşer mi?

A-Baki: Sisteme "ters" düşmek muhaldir... İnsan, yaptığının karşılığını alır.

Ceyda_: Verdiğiniz cevaptan şöyle bir şey anlıyorum... Allah ismiyle işaret edileninözelliklerini seyredeceğiz ve O’nu kayıt altına almayacağız ’’Âlemlerden Gani’’ oluşunuda hiç akıldan çıkarmayacağız.. şeklinde düşünebilir miyim? teşekkür ederim..

A-Baki: Evet Ceyda.

53

Ceyda_: Teşekkür ederim..

UgurAs: Öldüğümüzde Rabbimizi göreceğimizin açıklanması sistemin ruhunu görmekolarak açıklanıyor. Rabbinizi ayı seyreder gibi seyre dalacaksınız dendiğine göre,burada beş duyu ya da benzeri bir seyir mi söz konusu? Öyleyse bir şeyi öylece topluseyredebilmek için üstten ya da farklı bir boyuttan bakmak gerekmez mi? Bu nasıl birolay sizce?

Ferhat: Faiz alıp vermenin yasak olmasının sebebi nedir? niye yasaklanmıştır..

A-Baki: "Beş duyu" denen fizik bedeninizdeki, göz, kulak, dil gibi duyulardır. Bunlarahirete intikal etmez, kabirde kalır... Dolunay’ın misâl olarak anılmasından, Dolunaysırasında Ayın Dünya’dan görülebilmesi mümkün tüm yüzünün görülebilmesini ve buolaydan da, fizik bedenin duyuları sınırlılığı ve dünyasal bağımlılıklar sebebiylealgılanamayan, bireyin özündeki kendi hakikatinin apaçık görünür olmasını, anlıyorum...

UgurAs: O zaman bunu herkes görecek, ama bu sefer de gördükten sonra tekrarkapanmasını ve Cehennemi yaşamayı anlamıyorum?

UgurAs: Acaba görüleni kayıt yapan beyine sahip olamayışımız olabilir mi?

A-Baki: Değindiğin nokta çok önemli UğurAs! Bunun anlamı, tıpkı dünyadaki gibi,Özünde mevcud olan hakikatin ne olduğunu ve boyutlarını fark edip de, bu yolda

54

gerekenleri ve faydalı çalışmaları yapmayarak, bu müşahedede meleke kazanamadığıiçin kişinin bu güzellikten ve seyirden mahrum kalmanın pişmanlık ateşi içinedüşmesidir.

UgurAs: Teşekkür ederim

Rusvan: Hacca gitmiş olmak için illâki kutsal topraklara ulaşmak mı gerekir?. Budurumda ülke düşmanlarımıza harcadığımız paraların şehit "kurbanlar" olarakdönüşümü günümüzde anlamlı mıdır?

A-Baki: Hac konusunda doğru değerlendirme yapabilmek için, Hz. Rasûlullah’ın "hac"olayını ne şekilde ve neden izah ettiğini öğrenip, ona göre kendi anlayışımızı vesonucunu değerlendirmek, bilgisizlikten kaynaklanabilecek pişmanlıklara düşmemeninen basit çaresidir.

Rusvan: Sorulara verilen cevaplar, indeks okuma hissi uyandırmazsa daha faydalı olurinancındayım. Bilmediğim için soruyorum.

UgurAs: Benim anlayışımla “fitne”, insanların dünya ve ölüm ötesi yaşam itibarıylakazanacakları menfaatlere engel olucu bozguncu davranışlardır. Yapısal sertlikleranlaşılabilir ama demin örnek verdiğim âyet dolayısı ile fitneye sebep olmak adamöldürmekten büyük suç. Bu odadaki Üstadın sohbeti şimdilik sona erdi ama bilenleriinciterek bizlerin de mahrum edilmemesini rica eder ve bu âyeti hatırlatırım...

55

teşekkürler..

A-Baki: Dostlarım! Sohbetlerimiz hakkında şu çok önemli hususu her zamanhatırlayalım ve davet ettiğimiz arkadaşlarımıza hatırlatalım... Bizler bir şeyin arayışıiçerisinde veya zaman tüketmek için, diğer birçok "chat" odaları gibi, burada rasgele biraraya gelen bir topluluk değiliz. Tabii ki, bu kapı herkese açık. Ancak burada yapmayaçalıştığımız şey, aramaktan ziyade, bulduğumuzu daha iyi anlayabilmek ve daha iyideğerlendirebilmek. Bizim değerlendirmeye çalıştığımız şey, Hz. Rasûlullah’tan ulaşanilimdir.

A-Baki: Biz Rasulullah’ı rehber edinmişiz. Çağdaş bilimler ve tasavvuf ilmi ışığındaelimizden geldiğince, dilimiz döndüğünce o ilmi değerlendirebilmek için araştırırız,okuruz ve öğrendiklerimizi tâlipleriyle paylaşırız...

Aytac-Hamburg: Amin

A-Baki: Okuduğumuz, Araştırmacı-Yazar Ahmed Hulusi’nin, bize, varlığın aslını veyaşamın anlamını tanıtan, yaşamı yepyeni bir bakışla değerlendirmeyi öğütleyen,araştırmaya ve düşünmeye iten kitapları sayesinde buluştuk. Bu kitaplardaki konularüzerinde derinliğine düşünmek yeni şeyler fark edebilmek umuduyla, varlığın hakikatikonusunda aynı inancı paylaşan bireyler olarak internette bu imkanı değerlendiriyoruz.

A-Baki: Eğer bu kitapları merak ediyor ve okumak istiyorsanız, bir kitapçıdan edinebilir

56

veya web sitelerimizden bulabilirsiniz.

A-Baki: Evet, bireysel tutum ve tepkileri bir yana bırakıp, artık buradaki zamanımızısadece ilimle değerlendirme konusunda meleke edinelim ki, Okyanus Ötesindengelecek yeni seslenişlere kapımız kapalı kalmasın...

A-Baki: Başka söyleyeceğiniz yoksa, bu akşamlık ta bu kadar olsun. Hepinize teşekkürederim.

* * * * * * *

Dünya mı?

A-Baki: Merhaba!.. Hayırlı akşamlar...

A-Baki: "Dünya mı?.. Genellikle ilkel insanlar yaşar orada!.. Hayatları, birbirlerine karşıböbürlenme mücadelesiyle, kendilerini üstün görme duygusunu tatmin çabalarıylageçip gider… Bütün hayalleri, birbirlerini tahakkümleri altına almaktır!.."

A-Baki: Üzerinde daha önce hiç düşünme fırsatı buldunuz mu, bilmem ama, EvrenselSırlar’ın baş kısmında Aynha ile Elf arasında geçen konuşmada çok önemli bulduğumbir ifade bu! O boyutun değerleri yanında, dünyalıların yaşam uğraşları, kısa ve öz

57

biçimde bu sözlerle ifadeye geliyor:

A-Baki: "Dünya mı?.. Genellikle ilkel insanlar yaşar orada!.. Hayatları, birbirlerine karşıböbürlenme mücadelesiyle, kendilerini üstün görme duygusunu tatmin çabalarıylageçip gider… Bütün hayalleri, birbirlerini tahakkümleri altına almaktır!.."

A-Baki: Böyle kabul etmek istesek de, istemesek de, işte evrensel değerler yanındadünyadaki yaşamın tanımı... Oyun, eğlence ve birbirlerine karşı böbürlenmemücadelesiyle tüketilen milyarlarca ömür, çoğunlukla dünyada görünen!..

A-Baki: Ve bunlar yanı sıra, yaşamı bilinç boyutunun özellikleri ile değerlendirmeyolunda, Aynha’nın deyimiyle galaksi Samanyolu içerisinde dünyanın uydusu ayın yerikadar, bir azınlık...

A-Baki: İsterseniz bugün biraz, ilkel yaşam düzeyinden, bilinç boyutunundeğerleriyle yaşam boyutuna doğru yapılan yolculuklardan, bize ulaşan bilgileredeğinelim...

A-Baki: Dünya üzerinde yaşayanların çoğunluğunu kendini fizik bedeni düzeyindealgılayanlar teşkil eder. Değer kavramları, her şeyin ve herkesin fiziksel görünüşü vefiziksel yetenekleriyle denktir onların gözünde!

58

A-Baki: Kişi, çocukluktan itibaren kendisine verilen şartlanmalarla, “dokunma, uzak durveya sahiplen” gibi komutlarla, bedeni ile çevresi arasında bir sınır tanımaya başlar.

A-Baki: Devamında, fizik bedene ait duyumları benimser ve kendisi ile bedeniniözdeşleştirir. Kimileri yaşamlarını bu algı düzeyinden çıkamadan tüketirler...

A-Baki: Onlar için değer ifade eden şeyler, güzel olmak, güçlü olmak gibi bedene aitgünlük fonksiyonlardır...

A-Baki: Sonrasında, kişi yetiştiği çevrede aldığı şartlanmalar doğrultusunda algıladığıolaylar ve nesneler hakkında bir takım değer yargılarına sahip olur. Böylece tepkilerininve duygularının da temeli atılmış olur.

A-Baki: Bundan sonra, neler yaşayacağını, davranış biçimlerini, çevresinde karşılaştığıolaylar ve nesneler belirler...

A-Baki: Fiziksel duyumlarına göre, tepkiler ortaya koyar... Duyularına ulaşan sinyaller,bedende hangi kimyasalı harekete geçirirse, o istikamette tepkilerle, duygularını tatminçabası içine düşer...

A-Baki: Kızar, kıskanır, alınır, sığınır, sever, sevinir, üzülür...

A-Baki: Kimi ise, bedeni yanı sıra kendisini, sahiplendikleriyle de tanımlama düzeyinde

59

yaşar.

A-Baki: Tüm bunlar zamanla kişide, savunması gerektiğini varsaydığı benlik veya nefsdiye bildiğimiz algıyı oluşturur...

A-Baki: Kişi böylece kendini, varolan her şeyden ayrı ve üstün görme çabası içerisinedüşer... Bunun temelinde, toplumsal şartlanmaları, onların oluşturduğu yargıları veduygu olarak ortaya koyduğu tepkisel yaşamı yatar...

A-Baki: Bu arada, “duygu” derken, sadece üzülmek, kırılmak gibi hassasiyetle ilgilinoktalarla sınırlamayalım! Kişinin, dışarıda algıladığı şeylere karşı her tür tepkisi, birduygudur! Üzülmek, kırılmak gibi, kızmak, öfkelenmek, alınmak, bozulmak, sevinmek,hepsi birer duygusal davranış biçimidir...

A-Baki: Esas itibariyle, benlik varsayımını meydana getiren şey, kendi dışındavarlık görmektir...

A-Baki: Kendi ile varlık arasında ayrımı kabul ettikten sonra, birey artık kendini"önemli" olarak ifade edeceği faaliyet ve davranışlara girer.

A-Baki: Varsaydığı benliğine ne kadar güvenir ve ne kadar onu savunma, üstüngösterme faaliyetine girerse, ayrılık zannı da o derece güçlenir...

60

A-Baki: Bu şekilde kişi, dünyanın ruhaniyetinden gelen ve eskilerin “nefs “diye tabirettiği bireysellik varsayımını benimsemiş olur... Sonrasında, o istikamette, hayatları,birbirlerine karşı böbürlenme mücadelesiyle, kendilerini üstün görme duygusunu tatminçabalarıyla geçip gider… “Herkesten farklı ve üstünüm “duygusunun tatmini içinuğraşları yaşamlarına yön veren ana faktör olur.

A-Baki: Başarı, daha çok kazanç, mücadele, savaş, galibiyet, gelecek vs. onlar içinyaşam amaçlarıdır. Başkalarını yenmek, kendilerine tabi kılmak, hükmetmek,yönetmek, kendini kanıtlamak, onları harekete geçiren unsurlardır...

A-Baki: Faaliyetlerinin veya sözlerinin altında buram buram bu amaçlar kokar... Herşeyden farklı ve ayrıdır... Öyle ki, tanrısı da o derece üstün ve kendinden o dereceayrıdır...

A-Baki: Eğer bizim de günlük yaşamımızda, davranışlarımızın, konuşmalarımızıngerisinde hâkim olan bunlar ise, o zaman bilelim ki, Aynha’dan ifadeye gelen anlatımaynen bizi tarif etmektedir...

A-Baki: Eğer bilincimizin değerleriyle yaşam yoluna girmek istiyorsak, o zaman,yaşamımıza yön veren bu şartlanmalardan nasıl kurtulacağımızı düşünmek,araştırmak, öğrenmek ve gereğini tatbikata koymak zorundayız...

61

Dunya_: Merhamet, acıma, yardım, paylaşma veya aşağılık duygusu yada aşırı tevazuvs.. gibi fiilleri oluşturan sebep TEK’i müşahede değil de kökeni duygularsa, bunlardademin söylediğiniz sınıfta yani kendini varsayma durumuna girer mi?

A-Baki: Birer tepki olarak ortaya konan, adını sayamadığım tüm davranışlardırduygular...

A-Baki: Tüm bahsettiğimiz şartlanmalar üzerine hele bir de kişiye kulaktan dolmabilgilerle empoze edilen ötedeki tanrı inancı eklenirse, kişinin o tanrıdan ayrılığıhissi de ne kadar güçlenirse, kendini her şeyden ayrı gördüğünden, kendini değerlihissedebilmesi için, kendini kanıtlama ve kabul ettirme faaliyeti de o kadar güçlenir...

A-Baki: Demin dediğim gibi:

A-Baki: Eğer bilincimizin değerleriyle yaşam yoluna girmek istiyorsak, o zaman,yaşamımıza yön veren bu şartlanmalardan nasıl kurtulacağımızı düşünmek,araştırmak, öğrenmek ve gereğini tatbikata koymak zorundayız...

A-Baki: Şunu da hatırlayalım ki, bu yolda çalışmaya girmemizden, ne bedenimizintabiatı, ne şartlanmalarımız, ne duygularımız, ne değer yargılarımız, ne de bağlarımızve bağlandıklarımız hoşlanmayacaklardır...

62

A-Baki: Ayrıca, bireysellik varsayımından kurtulmak için yine o bireyselliğegüvenmek bir sonuç getirmez... Çünkü,

A-Baki: tıpkı gözün kendisini görememesi gibi, bu anlamda kastettiğimiz nefs dekendini göremez...

A-Baki: “Bireysellik”, kendini üstün ve ayrı görme duygusu olduğuna göre, kişiyi bundanarındıracak yegâne çare, "Allah" ismiyle işaret edilene "B" sırrıyla İMANdır...

A-Baki: Bireysellik varsayımının ayrı, gayrilik yaşatmaya itmesine rağmen; "B" sırrıylaAllah ismiyle işaret edilene iman, kişiyi BİR’liğe çeker...

A-Baki: Burada bir an, İblis’in Âdem’e secde etmemesi yanı sıra meleklerin secdesinihatırlayalım...

A-Baki: Gelen hitabı, Allah’a B sırrıyla imanın neticesi olarak değerlendirmek,karşısındaki ile ayrılığı seçmeyecek davranışı gerektirirken, İblis ayrılık ve üstünlükduygusunu yaşamayı seçti...

A-Baki: İşte, dünya üzerinde yaşayan insan da, bu davranış biçimini aşıp, ötesinegeçemediği sürece, ... düşünün siz yerini!! İlkel insanlar olarak böbürlenmemücadelesi ve kendini üstün görme duygusuna hizmet!!!

63

A-Baki: O halde şimdi, Allah ismiyle işaret olunana B sırrıyla imanın bilgisi yanı sıra,ilkel insan düzeyinden kurtulmanın çarelerini düşünelim!

dunya_: Cehennemde biz onların derilerini değiştirip değiştirip tekrar ateşe sokarızdeniyor ya, bir yargıdan kurtuluyoruz ama diğeri oluşuyor, nefs her köşe başında kılıkdeğişmiş beni bekliyor, şahsen o söylediklerinizin (kendini varsaymayla ilgili) hepsibende var, senelerdir iyi bir münafık olmaktan öte gidemedim. İlim başımızdan yağıyor,zikir de çekiyoruz. Sorun nerede acaba? sadece bazı şeyleri bilmek yetmiyor ki? Neyapacağımı ben de şaşırdım..

A-Baki: Size, değer yargılarımız ve toplumsal şartlanmalarımıza tamamen ters gelecekbir şey söylüyorum!!!

A-Baki: İlkel yaşam düzeyinden kurtulabilecek bir yola girmiş olmanın en basitişaretlerinden birisi, "karşındakini kendine tercih edebilmektir". Yani, ben ve kendimyerine, karşındakini öncelikle düşünebiliyor ve gözetebiliyor olmandır, karşındaki içinde yaşayabilmendir!!!

Aytac-Hamburg: ZOR biraz...

A-Baki: Çünkü, ilkel insan kendisini tanımayan, bilinç boyutunda işleyen busistemi anlamayandır. Anlamadığı için de, yanılgılar içinde yaşamını sarf eder... Eğer

64

imanlı isek, bireysellik ile hiçbir şey yapamayacağımızı anlamalıyız. Cehalet, bugerçeği fark edemediği için, olup-biten şeyleri bireyin varsaydığı kendine atfeder, failiolarak kendini sanır ve hatta kendi diye bir savunmaya girer!

A-Baki: İşte bunun için, tasavvuf, hizmet etmek, verici olmak, fedakarlık gibifaaliyetlere teşvik etmektedir, ibadet ve ilim yanı sıra...

A-Baki: Akıllı insan, neyi elde edebileceğini ve bunun için neyi vermesi gerektiğinianlayan insandır!..

A-Baki: Samimiyet, bilginin huzurunda saf, arınmış olmayı gerektirir... Kendini aldatmaderdinin yegâne merhemi de samimiyettir, ihlâstır, yani arınmışlık, zandankurtulmuşluk, halâs olmuşluktur...

A-Baki: Hz. Rasûlullah, tebliğe ilk başladığı sıralarda, Kureyş kavminin ileri gelenlerinitoplayarak bir tepeye çıkar ve halka ölüm hakkında gerçekçi uyarılarda bulunduktansonra şu ifadeyi ekler: "Allah’tan kendinizi satın alın!"

A-Baki: Eğer hobi düzeyinden ilerisi varsa nasipte, kolay gelecektir elbette! Ziratasavvuf için er meydanı denmiştir. Dikenlerden incinenlerin değil, hakikat uğruna canvermeye gelenlere gül bahçesidir o!

65

A-Baki: Kıyamazsan cana, başa, uzak dur girme bu meydana, diyen ne demek istediacaba?

A-Baki: Ne diyor Dost’tan dosta’da...

Geçemediysen benliğinden, elbette pahasını ödeyeceksin "sen"!...

Dunya_: Üstadımız sorulmayan ilim ele geçmez demişti. Bu sebeple sorularlabunaltmadıysam, bir sorum daha var. Tasavvufta terk var, terkin terki var. Terkin terkihakkında bir şeyler söyleyebilir misiniz?

A-Baki: Hele bir önce "terk"e adım atalım da biz, dünya!.. Sonrası Allah Kerim...

Aytac-Hamburg: Bu meydan gül bahçesi değil mi?

A-Baki: Bizim meydanımız başımızı secdeye koyduğumuz bu dünyadır! O dünya da,incinene dikenli bahçe, hakikatin kokusunu alana, gül bahçesidir...

Aytac-Hamburg: Teşekkürler abi...(ali)

Dunya_: Perdeler bir bir kalkar demişti üstadımız, eğer terk, perdelerin bir bir kalkışıysabunları ne güzelde kaldırıyorum demeyi terk terkin terkidir diye düşünmüştüm ve birbütün halinde olması gerekir mi diye sormuştum. Yani yan yana.. yoksa terk ederken

66

aldanmak söz konusu olabilir!!!.. sonra geri dönmek zor olur gibi... ama cevabınız içinteşekkür ederim..

A-Baki: Ne denmişti, bir kez daha hatırlayalım, bitirmeden:

A-Baki: "Dünya mı?.. Genellikle ilkel insanlar yaşar orada!.. Hayatları, birbirlerine karşıböbürlenme mücadelesiyle, kendilerini üstün görme duygusunu tatmin çabalarıylageçip gider… Bütün hayalleri, birbirlerini tahakkümleri altına almaktır!.."

aytac-Hamburg: Bütün hayatları mı ? yoksa hayalleri mi?...

A-Baki: Allah, cümlemize, ilkel insanlıktan kurtulup, bilinç boyutunun değerleriniyaşayabilenlerden olmayı nasip etmiş olsun... Hepinize teşekkür ederim. Gecelerinizbereketli olsun dostlarım...

End of #AHAD buffer Mon Jan 11 23:05:30 1999

* * * * * * *

Yargılamak

-Baki: Sorunuzu biraz açıklar mısınız Mkey?

67

Mkey: ŞARTLANMALAR.. şartlanmaların getirdiği DEĞER YARGILARI değeryargılarının getirdiği DUYGULAR

Mkey: HER YERDE HER ZAMAN EN ÇOK GECEN KONULAR

Mkey: Burada DEĞER YARGILARINI bir misâl vererek açıklar mısınız ? DEĞERYARGISI ne demektir ?

A-Baki: Değer yargıları, kişinin kendi bakış açısı ve kapasitesi içerisinde, bir nesneyiveya bir oluşumu emsal aldığı bir başka şeyle veya oluşumla kıyaslayarak,değerlendirme yapıp, o şey veya olay hakkında ortaya çıkardığı hükümlerdir.

A-Baki: Mesela; bu doğru, bu yanlış veya bu normal, şu da anormal deriz...

A-Baki: İşte bu tür tüm nitelendirmeler, bakanın, bakış açısından doğan vardığıhükümlerdir ve her zaman kesitseldir,

A-Baki: yani esas alınan belirli kriterlere göre bu hükümlere varılır... Oysa, aynıdeğerlendirme, olaya çok daha geniş boyutlarda bakılabildiğinde geçerliliğiniyitirebilecektir...

A-Baki: Değerlendirmeler, çoğu kez, kişinin bulunduğu çevrede küçük yaştan beri aldığışartlanmalar çerçevesinde şekillenir.

68

A-Baki: Yetiştiği toplumda ne değerli diye empoze edilmişse, ona şartlanır, onunpeşinde koşar... Oysa elde ettiği o şeyin bir başka çevrede hiçbir değeri olmayabilir,veya en azından yeri farklıdır...

A-Baki: İşte kişi, çevresel şartlanma ve bunlara dayalı hüküm verme, her şey hakkındabir takdirde bulunma huyundan vazgeçemediği sürece, oluşumların içyüzünü veişleyen sistemi göremez.

Oxygen_: Düşündüğümüz sürece değerlendirmede bulunmamayı nasıl başaracağızbunu anlamakta gerçekten zorlanıyorum.

A-Baki: Çünkü onun görüşünün önünde her zaman kendi değerlendirme gözlüklerivardır... Böylece, karşısındakini, olduğu gibi seyredemez, gözlüğün gösterdiği gibibakar ona!

Mkey: Teşekkürler

Ardor: A-BAKİ’ye: Verilenin karşılığının 10-700 katı ile verene geri dönmesinde, bu katınoranını belirleyen kıstas nedir acaba?

Fahriye-: A-Baki ifade ettiklerinizden şu mânâyı çıkarabilir miyiz; birimsel varlıklarınoluşması ve terkibini oluşturması bu yolla mı oluyor? teşekkür ederim..

69

A-Baki: Sözümüzü bitirince işaretini bekleyin lütfen.

Oxygen_: Özür dilerim..

Mkey: Çok teşekkür ederim.

Fahriye-: Yanlış bir şey yaptıysam hepinizden özür dilerim...

Mkey: Yeterince aydınlattınız.

A-Baki: Bu noktada bir kere şunu vurgulayalım:

Mkey: Bütün arkadaşlara da tavsiye ederim konunun üzerine eğilsinler, önemine binâen

A-Baki: Bu noktada bir kere şunu vurgulayalım:

A-Baki: Değerlendirmede bulunmadan nasıl yaşayacağız diye soruyorsunuz!!!

A-Baki: Hem ben bildiğim gibi günlük yaşantıma aynen devam edeyim, hem de buarada öğrendiklerimi, fark ettiklerimi teker teker yeri geldikçe bir deneyeyim veyauygulayayım gibi bir mantıkla bir yere varılmaz.

A-Baki: Peki neyle varılır?

70

A-Baki: Neyle varılırdan önce şunu düşünelim! Neden her şey hakkında birdeğerlendirme yapma zorunluluğu hissediyoruz, bunun altındaki sebep ne ki? Busebebi bulup ortadan kaldırmadığımız sürece, kaynağı devamlı var olacağından,yüzeyde yapacağımız günlük deneyimler, tabii ki umulanı veremez!

A-Baki: Basitçe günlük yaşamınızda bir şeyi değerlendirirken, o şey hakkında hükümlerçıkarırken, sizi ona iten sebebin ne olduğunu düşünün ve bunu kendinize itiraf edin...Bakın neler göreceksiniz?..

A-Baki: Niye o sebepler var ve onlar sizi harekete geçiriyor? Çünkü öyle olmanınmakbul olduğu bilgisine şartlandırıldınız, çevrenizde gördüklerinizle, o güne kadaryaşadıklarınızla!

A-Baki: Oysa, öte taraftan okuyoruz, öğreniyoruz ki, biz insanları değerlendirmek içindeğil, kendimizi tanımak geliştirmek ve pişman olmayacak şekilde ölüm ötesinehazırlıklı olmak için dünyaya geldik!

A-Baki: Eğer bu bilgi, önceki şartlanmaların yerini alabilirse, o zaman davranış vedeğerlendirmelerimizde referansımız o düşüncenin kendimizi tanımamız yolunda veölüm ötesine hazırlanma yolunda bize ne kazandıracağı, olacaktır.

A-Baki: Dahası, eğer bu noktada olaylara duyularımızın algılama çerçevesinde değil de,

71

inancımızın gereği gibi, yani Allah adıyla işaret olunana "B" sırrının gerektirdiğigibi bir inançla bakabilirsek, bunu başarabildiğimiz düzeyde de,değerlendirmelerimizin bizdeki anlamı da değişmeye başlayacaktır.

A-Baki: Örneğin, eğer, kesitsel değerlendirmelerle olayları ele alma alışkanlığındanvazgeçip de, gerçekçi biçimde ele alabilirsek, görürüz ki hiç bir oluşum birdiğerinden bağımsız değildir.

A-Baki: Yapılan bir fiili ele alın! İlk bakışta onu şu yaptı deriz, oysa o fiilin gerisindekifaktörleri bir hesaba katabilsek, o zaman görürüz ki, hiçbir şey bir başkagördüğümüz şeyden ayrı veya kopuk değil, tıpkı bir vücudun uzuvları gibi...

A-Baki: Biz baş deriz, kol deriz, el deriz, ayak deriz... Ve böyle deyince de eli, kolu,ayağı , bacağı birbirinden ayrı yapılarmış gibi sanırız. Oysa birinin bitip diğerininbaşladığı sınır var mıdır? Hangisine bakarsan bak, aynı vücuda bakmadasın!..

A-Baki: Eğer bu şekilde düşünürsek, fark ederiz ki esasında evrende tek bir kudret, tekbir bilincin hükmü yürürlükte, biz onu parçalardan ibaret olarak sanıyor olsak da,duyularımız sebebiyle!..

A-Baki: O halde önümüze 2 seçenek geliyor! Ya idrakimiz ve onun getireceğiimanımızla olayları yargılamadan, yürürlükteki sistemi anlamaya çalışacağız... Ya

72

da bu bilgi bizde var olmasına rağmen kendimizi aldatarak oyalanmaya devamedeceğiz, ama ne için, neyi feda ettiğimizi görünce de, sonucuna da katlanacağız...

A-Baki: Burası, yaşama geçirebilmek için işin can damarı! Ya imanımızın gereğiniortaya koyacağız!.. Ya da kendimizi aldatacağız!.. Seçimimizi suçlamaktan,yargılamaktan yana yaparsak sonucuna güzel güzel katlanacağız! Yok, suçlamadan,yargılamadan seyredebilirsek, o zaman da bunu yaşayabildiğimiz için, imanımızgereği, Allah’ a şükredeceğiz... Sakın ola ki bu noktada kendimize pay çıkarıp, tekrarbaşa dönmeyelim!!! Bilmem biraz anlatabildim mi?

Oxygen_: Teşekkür ederim, bu âfâki değerlendirişlerin sonu yok, kısır bir döngü...tâ kienfüse dönülsün ama!..her an düşünerek hareket edeceğiz ve bir yandan da budüşünceyi de denetleyen bir mekanizma faaliyette olacak..bu çok zor çok!.. Allahkolaylaştırsın..

A-Baki: Aman ha! Sakın ola ki âfâk ile enfüsü birbirinden ayırmayasın! Okumadın mıâyette, “Zâhir Bâtın dediğin aynı O’dur” diye? Seni, beni, ayırarak işi kendimizezorlaştırmayalım!..

A-Baki: İşleyen Allah’ın sistemi... Sonra yanılır da, o Sisteme kendi taktığımız adlarakanarız!..

73

Mkey: Teşekkürler, verdiğiniz değerli bilgilerin Allah hepimize hazmını versin...

Oxygen_: Şöyle düşünmüştüm; âfâkı seyir enfüse delil olur da BİR olduğunu idrakederiz. gibi.. yanıldımsa lütfen eksiğimi tamamlayın..

A-Baki: Amin! Allah (özümüzden) kolaylaştırsın!

AS-KOBAL: Amin.

A-Baki: Evet! Biz, kendi eksiğimiz neyse, onu fark edip, o eksiğimizi bir an evvelgidermeye bakalım. Eğer karşımızdakinin hakikati ise göremediğimiz, onu görebilmeyolunda çaba harcayalım!.. Unutmayalım ki, bildiğimiz halde ihmal ettiklerimizinpişmanlığı yakmakta ve yakacak!..

A-Baki: Ve bunu yaşamakta da kimseye kendinden başkasının yardımı olamaz! Bilgiyialırsın, örneği görürsün, ama senin uygulamanı sadece sen yapabilirsin! Çünkü sanaulaşan kendi Özünden geliyor. Özün ile senin arana da başka kimse giremez!

A-Baki: Karşımızdakini suçlayıp ta, Özümüzle aramızda başkası var sanmayalım!

74

Ya da Sevmek

A-Baki: Bütün bu bilgileri okuyup, öğrenip, hissedip, çevremizle paylaşabildikten sonra,eğer hâlâ karşımızdakinin hakikatini görmez davranışlarda bulunursak...??? Demekki daha çok eksiğimiz var demektir...

A-Baki: Bilelim, bilgimizi paylaşalım, ama hem de sevelim, sevgimizi paylaşalım...Sevelim ki, onun sıcağıyla, karşımızdakiyle aramızdaki buz duvar erisin...

* * * * * * *

A-Baki: Bütün bu bilgileri okuyup, öğrenip, hissedip, çevremizle paylaşabildikten sonra,eğer hâlâ karşımızdakinin hakikatini görmez davranışlarda bulunursak...??? Demek kidaha çok eksiğimiz var demektir...

A-Baki: Bilelim, bilgimizi paylaşalım, ama hem de sevelim, sevgimizi paylaşalım...Sevelim ki, onun sıcağıyla, karşımızdakiyle aramızdaki buz duvar erisin...

A-Baki: Söz sevgiden açılmışken, biraz da ona değinelim isterseniz?

A-Baki: Adının anılması dahi hoşnut eder, mutlu eder, ama yaşantısı da bir o kadaryakar insanı, sevginin…

75

A-Baki: Onun için tadanlardan kimi aşk ateşi adını vermişler ona… O ateş ki yakartaşıyanı, bırakmadan tutmak isteyeni..

A-Baki: Sevip de, sevdiğinle bir olmak denen, sevdiğin şeye sahiplenmek, her gittiğinyere yanında onu taşıyabilmek değildir. Sevdiğinin haliyle hallenip, benliğini unutup ta,her zerrende Onu yaşamaktır, sevgi, aşk!

A-Baki: Gördüğün ile bir olmandır, görünenle gören ayrılığının kalkmasıdır onu içmeninsarhoşluğu… Böyle bir sevginin en alt sınırı da sevdiğinin her haline yürekten rızagöstermekle -başlar-!..

A-Baki: Bundan evveli ise, çok çeşitlidir…

A-Baki: Devam edeyim mi,

A-Baki: yoksa başınızı ağrıtıyor muyum?

ilim: Devam edin lütfen..

Sahver: Lütfen.

mkey: Devam et lütfen

76

SELAM_: lütfen

A-Baki: Sevginin çeşidi çoktur, dedik...

Oxygen_: Üstadımız tarafından sohbet yapmaya ehil görülmüş bir kişinin sohbetindebulunmakta bir lütuf ve kolaylaştırmadır. Tekrar sayın Baki’ye teşekkür ediyorum. lütfendevam edin..

Suada: Lütfen.

AS-KOBAL: ESTAĞFURULLAH

A-Baki: Sevginin en basiti, oyuncak sevgisi türünden olanıdır!. Çocukluktan sonrabirçoklarında bu sevgi anlayışı ne gelişir, ne de değişir! Sevdiği, hoşça vakit geçirdiği,alıştığı, bedeniyle sahibi olduğu şeydir ona ancak!

A-Baki: Kâh cebinde taşır sevdiğini, kâh mevkisi olur, kâh arabası, kâh eşi, kahçocuğu, kâh arkadaşı olur sevgilisi … Sahip olmak, ele geçirmektir gayesi; buluncaonu mutludur, coşar, taşar, yüzünde güller açar…

A-Baki: Ama kaybedince, elinden alınınca feryat eder, duramaz, dayanılmaz olur hayat,gözyaşlarına boğulur, ağlar, cehenneme çevirir kalan günlerini… Sevmenin vesevdiğinin değeri, onun gözünde sadece ona sahiplenebildiği kadardır.

77

A-Baki: Bedeniyle sever! Kendinden başkasına yer vermez gözünde, ortak tanımazmülkünde… Hele sevdiğini paylaşmaya hiç gelemez…

A-Baki: Onun sevgisi, nefsinin emrettiği bu oyun ve eğlenceyi yaşamaktır… Savaşçıdıro, döver de, söver de elinden alana oyuncağını; kızar da, kıskanır da başkasınınsevmesini onu, tâ ki kaybedinceye kadar, ya da unutuncaya…

A-Baki: Biraz büyüklerin sevgisi daha başkadır… Onlar, sevdiklerinin de bir canıolduğunu fark etmişlerdir artık… Onlar için, dünyada sevgililer bulmak, aşklar yaşamakönemlidir. Hem kendileri için mutluluğu isterler, hem de sevdiklerinin mutluluğunu dagöz ardı etmemeye bakarlar…

A-Baki: Duygu dolu olmalıdır yaşam! Severler sevmesine, birlikte olunca tadınıçıkarırlar her şeyin, ama yine de ‘önce can, sonra canan’ dır onların düsturu …

A-Baki: Kıskanırlar sevmişlerse… Ama bunu sevdikleri için yapmaktadırlar!!! Üzülürler!Sevgisiz geçen zamanlara, sevdikleriyle birlikte yaşayamadıkları hayallere…

A-Baki: Kızarlar, söverler, döverler, överler, ama hep sevdikleri için böyle yaparlar…Neylesinler, Zâhire dönüktür hep yüzleri bilinçlerinin!..

A-Baki: Âdâbını da bilirler sevmenin! Karşılık bulamazlarsa, bilirler sevgininolmayacağını! Güzel demezler onlar güzele, eğer sahip değillerse…

78

A-Baki: Sevginin dünyasıyla, bedensel zevkler arasında gider-gelirler… Etrafa da önemverirler… Onun için ayrılık ve pişmanlıklarla doludur, aşk hikayeleri, hatta nefretler gelirardından!..

A-Baki: Fıtratlarında yalnızca çıkarları doğrultusunda yaşamak varsa, neylesinler?Fark ederlerse benliklerine galip gelmeye başladığını eğer, onlara unutturmayabaşladığını kendilerini, hazırdılar öldürmeye içlerindeki sevgiyi, seçimi gururlarındanyana yaparak… Hep ayrılık mukadderdir işte böyle sevenlere…

A-Baki: Biraz yetişkinler ise, artık sevginin alınacak bir şey değil, verilecek bir şeyolduğunu fak edenlerdir…

A-Baki: Bilgilidir kimi onların, almak için, vermek gerektiğini bilirler, verirler ki alsınlar…Şiirler yazarlar, aşk şarkıları bestelerler, zevkle çığırırlar onları… Her şeyim sensin,derler… Gönlümde bir tek sen varsın… Kalbimdesin, derler… Yakarlar Roma’yı,Paris’i, dostu, düşmanı, sevdiklerinin uğruna!

A-Baki: Amaa henüz kopmayı, eşyadan uzak kalmayı göze alamayanlardır, onlar!Nereden geldiğini bilmeseler de böyle der yürekleri; derler ki versinler sevgiyi vekarşılığında alsınlar sevilmeyi… Yaşasınlar o güzel duyguyu doya doya şu kısacıkdünyada…

79

A-Baki: Kalmaz kimi burada, döner yüzünü Öze! Delilikten bir parçadır onlarınsevmesi, diğerlerinin gözünde bile...

A-Baki: Varlığı yoklukta bulanlardır onlar! Yakmak yerine yanmayı alır göze bir kezbulduysa eğer, aşkın ateşiyle! Kül olur yana yana; açar gözünü bir başka dünyaya, birbaşka âleme sevgiyle!

A-Baki: Varsa fıtratında böylesini yaşamak, yalnızca Onunla yaşamak, Onun sevdiğinisevmek, Onun kaçtığından kaçmak, Onda kaybolmak ister...,

A-Baki: Sevdiğinden gayrını görmez gözü onların… Dost’un parıltısından senin, benimsilüetimi seçemez gözleri… Bakışları Sevgiliye dönüktür…

A-Baki: Hem de bilirler o Dost dışarıda değil, özdedir amma, hele daha yol vardıralınacak önlerinde…

A-Baki: Herkese ayrılık gelen, onlara Birlik yoludur… Koptukça dünyadan,elindekilerden, yükselirler Sevgiliyle vuslata, Birliğe tez elden…

A-Baki: Ne şikayetleri vardır dünyadan, ne istek, arzu, ne de gayretleri bir şeyiçin! Fakirler, gariblerdir belki onlar. -Her haline razıdır- sevdiğinin.

A-Baki: Şükürdedir her daim, hazırdır paylaşmaya her şeyini, hizmet eder dahası…

80

Bilmiştir hakikatini sevdiğinin, doyasıya yok olasıya sever, tereddütsüz.

A-Baki: Bilir ki varsa eğer sevmediği âlemde, hakikatte Sevgiliden gayrı değildirhiçbiri, ve bilir o, sevmedikleriyle sadece Sevdiğinden yüz çevirmekte olduğunu! Kızamaz, kıskanamaz, suçlayamaz, kibirlenemez...

A-Baki: Her yüzde başka bir güzelliğini görür öyleyse tek bir Sevgilinin.

A-Baki: Herkese benzemez onun sevmesi, nazı, niyazı yoktur, Sevgilinin huzurundabaşı yerde, hiçliğini itiraftadır adeta.

A-Baki: Can vermektir sevmesinden gayesi; yanmaktır, aşkına bulduğu tek karşılık… Okırmaz gönlünü kimsenin, bilir, görür Secdegâhı Mustafa’yı …

A-Baki: Bundan ötesi mi?

A-Baki: Ererlerse ötesine, kalmaz izleri bu dünyada… Gözleri görmez, kulaklarıişitmez, dudakları konuşmaz onların…

A-Baki: Sen onu kendin gibi bilirsin amma, sensiz, bensiz yaşar onlar, Dost ile sever,Dost ile konuşur, Dost ile sükut ederler… Dost’a göz, dosta dil, dosta eldir, onlar…

A-Baki: Onlardan, ne beni, ne de seni hatırlayanlar vardır, denir ki, halini ne biz biliriz ne

81

başkası onların… Laflarız sadece haklarında…. BAKAR DURURUZ!!! aşk içindudaklarından dökülen tatlı sözlere!

A-Baki: ”Sevmek; sevenle, sevilen arasındaki perdedir” demiş birisi...

A-Baki: “Seven, sevdiğinde yok oldu mu aşk tamam olur” diye haber yollar ehlinesevginin, bir diğeri!..

A-Baki: Onlar, taş duvarı araya almadan Beytullah’a secde edenlerdir, belki aşk ile,sevgi ile, belki aşksız, sevgisiz…

A-Baki: Ama onlardır yaşatan sevgiyi, bir bakış, bir tebessüm ile...! Onlardan gösteriryüzünü, fıtratında görmek olana, Sevilen, Vedud!

A-Baki: Nice söyleyeyim daha!.. Bir ses gelir kulağına, derinlerden, derûnundan,dışardanmış gibi, oysa bulur sende yerini!... Demiş, böyle bir yiğidin dilinden:

A-Baki: Haber eylen aşıklara,

A-Baki: Aşka gönül veren Benem!

A-Baki: Aşk bahrısı olubanı,

82

A-Baki: Deryalara dalan Benem!

A-Baki: ....

A-Baki: Evvel benem, Ahir benem,

A-Baki: Bâtın Benem, Zâhir benem!

A-Baki: Bundan öteyi dahi...

A-Baki: Dillerde söylenen BENEM!...

A-Baki: İşte böyle dostlar...

Oxygen_: Allahuekber!..

Suada: Baldan tatlı iç çekişler, özden gelen incelikler, ihya ettiniz... bugün sanki birbaşka güzel...

A-Baki: Sonrasına ne benim dilim varır, ne de söylenecek söz kalır... Fıtratımızdır, bukadarını da bize söyleten, dinleten!.. Bilemem hangi sözle yönelebilirim ki artık Ona!Hadi kalın sağlıcakla!... Sürç-i lisan ettiysek affola!..

83

Sahver: Beynine sağlık; teşekkür ederiz..

Fahriye-: Bize de anlamayı takdir etmiş olsun inşaallah... gönlünüze sağlık, teşekkürederiz, sağ olun..

* * * * * * *

Bayram, o bayram ola

A-Baki: Selâmu aleykum...! Cümleye bayramı mübârek olsun!..

A-Baki: Allah, Sınırsızlığını yaşama yolunda olanlara, beşeriyet yükünden arınmış,geçmiş ve geleceği pâk, bayramlarla vuslatı yaşamayı ihsan etsin...

A-Baki: Batı dünyasının "aydınlanma" vb. gibi kelimelerle tarif ettiği şeyi bizler "selâmeteerme", "selÂmete çıkma" gibi ifadelerle tarif ederiz.

Kado: Hayırlara vesile olsun dilerim..

Kur: Senin de bayramın mübârek olsun

A-Baki: Onun için de karşılaştığımızda birbirimize bu "selâmı" dileriz, “Selâm olsun”diyerek...

84

#AHAD buffer saved on Mon Jan 18 21:35:53 1999

.........

A-Baki: Tekrar merhaba!

Kado: Sohbete başlamış olduğunuzu fark edemedim demin kestiğim için özür dilerimAhmet abi..

A-Baki: Bir kez düşünce, bu odaya hatlar bu kadar doluyken yeniden girmek çok zor,meğer ki Allah kolaylaştıra...

A-Baki: Yazdıklarım okunduysa, Selâm üzerine bahsediyorduk... “Selâm”, kelimeolarak; barış ve teslimiyet ile huzura ermek demektir...

#ahad buffer saved on Mon Jan 18 23:12:11 1999

A-Baki: İkinci kez disconnect oldu!

Filiz18: bu gün programda sorunlar var Ahmed abi

A-Baki: Bizim bugün çok sözümüze gerek yok, anlaşılan! Buyrun, sizler de katılın...

85

A-Baki: Evet, bekliyorum sorularınızı!

Holl-Ahmed: İlmi keramet ile kevni keramet arasındaki fark nedir?

Guest71710: Ramazan bayramının bâtını mânâsını lütfeder misiniz. Teşekkürler.Müşerref.

A-Baki: Aralarındaki farka gelmeden önce, bunların nasıl bir şey olduğu ve ne işeyaradığı konusunda bilmemiz gerekeni lütfen bize açıklar mısın Ahmed!

A-Baki: Bayramın zâhirini ben anlayamadım ki Müşerref hanım, bâtınından sizebahsedebileyim...

A-Baki: Ama benim bir dedem var, merhum, Erzurum’dan...

A-Baki: Alvarlı Muhammed Lûtfi Efe ismiyle bilinir...

A-Baki: Onun halk arasında söylenen Bayram hakkındaki sözleri geldi hatırıma...

A-Baki: Bayramın hakikatini kendince yaşamışlardan olacak ki, "Bayram o bayram ola"diye de meşhur beyitleri var...

Holl-Ahmed: Tek’in Seyri’nde okuyordum... "Belli riyazetler ve tabiatla mücadeleler

86

sonucunda, kişide belli mârifetler oluşur. Bu mârifetler belli kevni-madde boyutuna aitkerametleri de doğurur. Ilmi kerametler ise ikinci mârifet mertebesi olan Mârifetullahsahibi Mardiye nefs bilincine ermiş evliyaullah’a aittir" diyor. kafama takılan soru isenasıl bir keramet. Yani bir örnek gerek anlamam için?

A-Baki: Anlatıldığına göre, kendisine ziyarete gelenleri, başını önüne eğerek dinlermişsadece... Gözü her vakit yaşlı, yüzüne bakmaya cesaret getiremezmişkarşısındakinin...

A-Baki: Belki bizler gibi ete-kemiğe bakmadığından, baktığında, karşısındakinde belkifarklı bir şeyler gördüğünden, böyleydi diye düşünürüm...

A-Baki: Holl-Ahmed, bunların birini fizik plânda olmuş şeylerle ilgili ortaya konan,diğerini, düşünsel boyutta fark edilen ve yaşanan gibi, anlıyorum.

Holl-Ahmed: Kişi belli riyazatlar ve tabiatla mücadele yapması sonucunda bilincinimadde kaydından kurtarıp madde ötesi ruh yapısının özelliklerini mi müşahede edip bumüşahede ettiği özellikleri kapasitesi el verdiği ölçüde izhar ediyor?

A-Baki: Evet, öyle düşünüyorum, Holl-A.

Holl-Ahmed: İlmi keramet de nur boyutu ile mi ilgili o zaman?

87

A-Baki: Evet...

Holl-Ahmed: Teşekkür ederim.

Carisma_^_: Ben bi soru sorabilir miyim?

A-Baki: Alvarlı Efe, hakiki bayramın, Can’ın Canan’ı bulduğu, Kulun Sultanı bulduğu vecümle geçmiş ve gelecek günahların affolunduğu bayram olarak tanımlamış....

A-Baki: Mevla bizi affede/ Gör ne güzel ıyd olur / Cürmü hatalar gide / Bayram obayram ola...

A-Baki: Hakkı seven dil ü can / Aşkı ede heyecan / Feth ola bab-ı cinan / Bayram obayram ola...

A-Baki: Dildeki Rahman olur / Dertlere derman olur / Azade ferman olur / Bayram obayram olur...

A-Baki: diye beyitler dökülmüş dilinden...

Ot: Ne hoş söylemiş

Carisma_^_: İnsanın iradesi ile KADER arasındaki ilişki nedir?

88

Oz-tek: TEKin Seyri sayfa 85: şeriat getiren nübüvvet ile İrfan getiren nübüvvetarasındaki farkı nasıl fark edebiliriz.. t. ederiz

A-Baki: Ben de dahil çoğumuz ne bayramdan, ne bu sözlerden bir şey anlamasak da,belki bir anlayana ulaşır diye yazdım bunları...

A-Baki: Biz bayramı, bizden evvel yaşayanların yaşadığını taklit ederek yaşarız...

Ot: Alvarlı Efe Hz. eserleri var mı, acaba? (Kitap olarak)

A-Baki: Alvarlı Efe’nin birkaç eseri olduğunu biliyorum, kitapçılara sorabilirsiniz...

Carisma_^_: İnsanın iradesi ile KADER arasındaki ilişki nedir?

A-Baki: İnsanın iradesi ile Kaderin ilişkisi yoktur Carisma! Birini kabul ettiğinyerde, diğeri lâfta kalır sadece...

Carisma_^_: İrade var mıdır yok mudur?

Carisma_^_: Yoksa her şey ALLAH’ ın elinde ve bizler sadece yaşıyor muyuz?

A-Baki: Her şey (HER ŞEY) Allah’ın elinde, dedikten sonra, hâlâ başkalarını DA hesabakatarsan, bu söylediğine inanmış olur musun?

89

Carisma_^_: O zaman biz sadece piyonuz ve yaşadıklarımızı ALLAH plânladı ise cezagününde ceza verme işi nasıl olacak? Yani her şeyi o yaptı demek ki ceza alıpalmayacağımızı da biliyor o zaman ben bunu nasıl değiştirebilirim ki? Yani mâdemkader benim elimde değil o zaman ben nasıl mesul tutulurum? Demek ki elimize cüzide olsa bir irade verilmiş.. Bu da matematiksel olarak entegralde dx ne ise..

Holl-Ahmed: Ahmed abi... Ruhu izafî külli’yi anlayamadım. Nefsi tanıma çalışmasındakişi ruhunun Ruhu izafî kulli olduğunu anlar diyor. Burada bu Ruhu izafî külli ne oluyor?

Carisma_^_: Bize de o kadar

A-Baki: Kimse değiştiremez. Ama, O yaptı dediğin bir "O" veya sana ceza verecekbir tanrının ismi değil "Allah". Hiç vakit kaybetmeden bu bayramı Hz. Muhammed’inAçıkladığı Allah isimli kitabı okuyarak değerlendirmeni öneririm...

^RR^: A-baki kulların faktörü yoksa, ateistlerin yahudilerin suçu ne?

Ot: Sen sana kolaylaştırılmış olanı yaşayacaksın.

^RR^: İrade onda değilse ona yaşa diyemezsin ki

^RR^: Bence kullarda irade vardır ama cüzi irade

90

A-Baki: Yanlış anlamışın gibi görünüyor Ahmed, ruh-u izâfi ve ruh-i küll farklı terimler vefarklı boyutlara işaret eder. Yeniden dinle lütfen!

.....

ÇOK SAYIDA DÜŞMELER....

.....

Carisma_^_: Hocam

[A-Baki: kaç kişi kaldı? birer nokta "enter"leyin lütfen!

[A-Baki: .

Carisma_^_: .

O-guliz: .

Carisma_^_: Hocam

A-Baki: 3 kişi kaldık.

Carisma_^_: Beni tatmin edemediniz daha ama?

91

Carisma_^_: Lütfen yanıtlar mısınız daha açıklayıcı bir şekilde

Gulden:.

FAIK:.

A-Baki: Sen gerçek bir hoca bul o anlatsın, ben hoca değilim, Carizma! Cevap olarakönerdiğim kitabı okuduktan sonra, sorun olursa, burada konuşuruz. Ben daha iyi biröneri bulamadım senin için! Okursan, buradaki herkesin bildiği şeyleri tekrar tekrartartışmamış oluruz...

Carisma_^_: Ben müslümanım elhamdulillah. Namazımı kılıyorum. Çok kitap okudum.Ve okuduklarım her zaman insanda.. Az da olsa bir iradei cüzi var demekte.. YaniALLAH’ ın yanında bize o kadar küçük bir irade verilmiş ki biz zaten ALLAH ‘ı tam olarakidrak edemeyiz. Ama eğer dersek ki Her şey levh-i mahfuzda zaten yazılı o zamanbırakalım her şey olduğu gibi devam etsin o zaman, yanılmış olmaz mıyız? Ata denenbir şey var; ALLAH ‘ın kazaya müdahalesi.. Yani eğer ALLAH her şeye kadir dersek kişüphe yok.. Kaderi de değiştirir kazayı da istediği zaman müdahale de eder.. Haklımıyım????

FAIK: Önerilen kitabı okuduğunda ne kadar haklısın(?) anlayacaksın..

Carisma_^_: Evet güzel.. Sadece bu kadar mı? Kitap oku gel..

92

Carisma_^_: Ok.

A-Baki: Allah ismiyle işaret edilen’i Rasûlullah’ın açıkladığı şekliyle öğrenmediğimizsürece, bu suallerin cevabını hiçbir zaman bulamayız ve kafamızdaki bir tanıya bu ismivererek günlerimizi tüketiriz... Sen, bana sorarsan, hiç burada vakit kaybetme, doğrusitemizden o kitabı çek ve okumaya başla! Yoksa bayramdan sonra da aynı sorularlagelirsin... Bu odadaki birçok arkadaşta bu kitabı okumadan evvel seninle benzer şeylerdüşünen arkadaşlar...

A-Baki: Şimdi hepimiz bu bilgileri okumuşken, sen geride kalma ki daha çok şeypaylaşalım!

Carisma_^_: Ok

Gulden: Özür dilerim Ahmet abi arkadaşlar odaya giremiyorlarmış ve de girdikleri yerdede insanlar varmış ama biz yokmuşuz..

Carisma_^_: Onların serveri göçtü. Geldiler mi hepsi gelir. Gelmediler mi hepsi kendiaralarında sanki karanlık boş odadalar. Server onarılana kadar bekle. Ya da onlarasöyle yeniden bağlansınlar. Server onarılana kadar bekle.

. . . .

93

A-Baki: Peki, bekliyorum. Diğer arkadaşlar başka bir server’dan ahad isimli farklı birodaya girmişler.

Gulden: Ahmet abi özür dilerim.. arkadaşlarımız başka bir ahad odasındabekliyorlarmış.. nasıl anlayamadım ama..

Gulden: Demin katılan herkes orada imiş.

A-Baki: Bunu ben de öğrendim, ne yapabiliriz?

gulden: AFY konuşuyormuş şu an da..

Carisma_^_: Yeniden bağlanacaklar

Gulden: Öğrenmeye çalışıyım efendim..

Gulden: Ben "mirc" i tamamen kapatıp, tekrar girdim ahad odasına ama burdayız..

Carisma_^_: Allah Allah hangi server olduğunu öğrenebilir misiniz ? Ama dedim gibiOnlar "mirc"ı kapatıp Tekrar gelecekler Gibi

A-Baki: Teşekkür ederim. Ben de aynı sonucu aldım.

94

Sanny__: Pardon bir saattir girmeye çalışıyorum

End of #ahad buffer Mon Jan 18 23:08:49 1999

DİĞER ODA:

Ot: Sen sana kolaylaştırılmış olanı yaşayacaksın.

^RR^: İrade onda değilse ona yaşa diyemezsin ki

Carisma_^_: Yani madem kader benim elimde değil o zaman ben nasıl mesultutulurum? Demek ki elimize cüzi de olsa bir irade verilmiş..

^RR^: Bence kullarda irade vardır ama cüzi irade

Ot: Neler oluyor.. Herkes düştü..

Osman-: Quantum serveri çöktü

Ot: Cenâb-ı Hakk kaderi takdir ederken, insanın neyi tercih edeceğini elbette ki biliyor."Bilmek“ ise, Zorla cebren "yaptırmak“ demek değildir. Meselâ, hârika bir kameramandüşünelim: Farz-ı muhal, Diyelim ki bu adam, bizim gelecekteki on günlük hayatımızıgizlice filme aldı. Yani, on günlük Hayatımızı önceden bildi. On birinci gün filmi bize

95

gösterdi. İşlediğimiz hatâları, günahları, suçları seyrettik. Bu durumda kameramanadönüp, "sen bizim on günlük geleceğimizi bilmesen, görüntülemesen biz filmdeki şusuçları işlemezdik“ diyebilir miyiz?

ELMAS: Herkese hayırlı bayramlar, en güzel günler sizlerin olsun.

Ot: Elbette kâinatın intizam ve mizan lisanıyla hikmet ve adaletine şahadet ettiği birÂdil-i Hakîm, insan için medar-ı sevab ve ikab olacak, mahiyeti meçhul bir cüz’-i ihtiyarîvermiştir. O Âdil-i Hakîm’in pek çok hikmetini bilmediğimiz gibi, şu cüz’-i ihtiyarîninkaderle nasıl tevfik edildiğini bilmediğimiz, olmamasına delalet etmez.

Ot: Bizzarure herkes kendisinde bir ihtiyar hisseder. O ihtiyarın vücudunu vicdanenbilir. Mevcudatın mahiyetini bilmek ayrıdır, vücudunu bilmek ayrıdır. Çok şeyler var:Vücudu bizce bedihî olduğu halde, mahiyeti bizce meçhul... İşte şu cüz’-i ihtiyarî,öyleler sırasına girebilir. Her şey, malûmatımıza münhasır değildir. Adem-i ilmimiz,onun ademine delalet etmez.

guest2030: Pardon ot bu sözler size mi ait yoksa bir yerden nakil mi..?

Ot: Bediüzzaman Said Nursi Hz.

DiamondD: Hello

96

guest2030: Çok kısa bir giriş yapmak istiyorum.. Vahdet-i vücud bahsini bilmeyenlerin..Kader konusunda bilgilerinin olması muhaldir..

guest2030: Bediüz-zaman veli bir zâttır. Bir velinin iç dünyası yaşamı başka.. dışarıaksettirdikleri başkadır.. Afaki görüşe sahip olanlar bu gizliliğin farkına varamadıklarıgibi..

Ot: Üstad derki; Cüz’-i ihtiyarî, kadere münafî değil. Belki kader, ihtiyarı teyid eder.Çünki kader, ilm-i İlahînin bir nev’idir. İlm-i İlahî, ihtiyarımıza taalluk etmiş. Öyle ise,ihtiyarı teyit ediyor, iptal etmiyor.

guest2030: maalesef bu sözleri sarf edeni de asla tanıma imkanına sahip değillerdir..

Ot: Peşin hükümlü davranmayın

Ot: Kader ve cüz’-i ihtiyarî, İslâmiyet’in ve imanın nihayet hududunu gösteren, hâlî vevicdanî bir imanın cüz’lerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir.

guest2030: Bendeniz sadece mutlak referans Rasûlullah Efendimiz’in verileriistikametinde görüşlerimi bildirdim.. Kimseyi yargılamadım..

Holl-Ahmed: Veli velâyetinden düşmez ama mertebesinden düşebilir... Bu her veli içingeçerli mi?

97

Kaptan: KUR’ÂN ı Kadr gecesinde indirdik demesiyle anlatılmak istenen nedir? Komplemi yoksa bunun altında başka bir verimi var? guest 2030 cevaplarsanız sevinirimmümkünse?

Ot: Eğer kader ve cüz’-i ihtiyarîden bahseden adam, ehl-i huzur ve kemal-i iman sahibiise, kâinatı ve nefsini Cenab-ı Hakk’a verir, onun tasarrufunda bilir. O vakit hakkı var,kaderden ve cüz’-i ihtiyarîden bahsetsin. Çünkü madem nefsini ve her şeyi Cenab-ıHak’tan bilir, o vakit cüz’-i ihtiyarîye istinad ederek mes’uliyeti deruhde eder.

Ot: Eğer kader ve cüz’-i ihtiyarîden bahseden adam, ehl-i gaflet ise; o vakit kaderdenve cüz’-i ihtiyarîden bahse hakkı yoktur. Çünkü nefs-i emmaresi, gaflet veya dalaletsaikasıyla kâinatı esbaba verip, Allah’ın malını onlara taksim eder, kendini de kendinetemlik eder.

Keskin: Cümleten hayırlı bayramlar, hayırlı akşamlar...

#AHAD buffer saved on Mon Jan 18 21:27:08 1999

* * * * * * *

guest2030: Kaptan, "Chat" Baki’nin, ona saygım var bir şey söylemek bana düşmez..ben sadece ot’a cevap vermek istedim.. haddi aşmak istemem ben de sizin gibi onubekliyorum bilmem anlatabildim mi !..

98

Ot: Nihayette Cenab-ı Hakk’a verilecek olan cüz’-i ihtiyarî ve en nihayette medar-ı nazarolacak

Ot: Olan kader bahsi manasızdır.

Esinti: Sayın Ot söylediklerinizden hiçbir şey anlaşılmıyor, biraz anlaşılabilir kelimelerkullanır mısınız lütfen!

Kaptan: Teşekkür ederim..

Ot: Üstadın orijinal sözlerini bozmak istemedim..

Ot: anlayacağınızı tahmin etmiştim

guest2030: Size iyi geceler iyi bayramlar diliyorum herhalde A.Baki dönmeyecekler..

Kaptan: İyi bayramlar.. herkese..

Gokhank: Herkese iyi bayramlar ..

Sadullah: Herkese.. iyi geceler.. hayırlı bayramlar.. hoşça kalın..

Ot: Herkese iyi bayramlar .

99

Nedim_: BAKİ: Chat metinlerini, http://come.to/allah, adresinden alabilirsiniz...

Karlsruhe: Bütün dostların bayramları mübârek olsun... Hayırlı akşamlar.

End of #ahad buffer Mon Jan 18 23:12:11 1999

* * * * * * *

Mukallitin hikayesi

A-Baki: Merhaba arkadaşlar...

A-Baki: Sistemin Seslenişi köşesi için haftanın yazısını web sayfamızdaokuyabilirsiniz...

A-Baki: Henüz şimdi yayınlanmış olması dolayısıyla, sizler de uygun görürseniz, yazıyıburada da hep birlikte bir kez okuyalım, isterim...A-Baki: ACI GELEN GERÇEK. . . .. . . .A-Baki:AHMED HULUSİ - 25.1.1999, Manhattan-NYTENTEN_: Amin

100

ELMAS: Allah razı olsun

AKAYI: Amin.

Yenii: Amiiin.

Keskin: Amin..

A-Baki: Böylece, yeniden ulaştığımız Sistemin Seslenişi köşesini, okuyupdeğerlendirebilmek de hepimize nasip olur, inşaallah!..

A-Baki: Bu yazı az önce web sitemizde yayınlandı.

A-Baki: İsteyen arkadaşlar www.allah-sufism-islam.com adresinden ulaşabilirler...

A-Baki: Bu adrese giderseniz, yazıyı bulursunuz.

Elifnur: SELAM

A-Baki: Bu uyarıları okuduktan sonra suskunluktan başka bir şey gelmiyor elden...

Barbaros_: Firavun karşısındakilerde niye hakkı göremiyor..

BULENT_: Niye

101

Deliveli: Bundan sonra kimse düşündüğünü söylemeye cesaret edemez herhalde..

A-Baki: Bilelim ki, sistemin evrensel gerçekleri, sadece birimiz veya birkaçımıza hitapeden gerçekler değildir...

Barbaros_: Baki size sordum..

A-Baki: Affedersin Barbaros, sözüm bitince cevaplayayım.

Barbaros_: Ben özür dilerim bittiğini sanmıştım..

A-Baki: Evrensel kelimesinin anlamı üzerinde duralım! Ve yine bilelim ki, Allah ismiyleişaret edilen, varlığın her zerresinde her an hükmü yürürlükte olandır...

A-Baki: Allah, kimini kayıran, kimine de uzak olan bir tanrının ismi değildir...

A-Baki: Dolayısıyla, bu uyarılara elimizden geldiğince muhatap olalım, eksiğimizi,hatamızı bulalım ve kendimize dönük olarak değerlendirelim...

A-Baki: Eksiğinin, hatasının farkına varıp onu itiraf edebilmek, kişiye bir sonraki adımınhabercisidir!..

A-Baki: Farkına varanlar, düzeltme avantajına sahip olanlardır!..

102

A-Baki: Gafil olanlar ise, kendilerindeki hazinenin kapağına kilidi vuranlardır...

ss3: Herkes aynı şeyi okur ama farklı şey anlar, anlatır. Paylaşın, anlatın deniyordu,ancak bu durumda veli olmayan susmalı. Yada kitaptan paragrafları okumalı. Daha iyisianlat diyene bir kitap verip yollamalı. İşin ucunda paçayı kurtaramamak var.

A-Baki: Yine de bilelim ki, varolan her birim, Allah ismiyle işaret edilenin varlığındanmeydana gelen isimlerin mânâlarını ortaya koymak suretiyle varoluş gayesini yerinegetirmektedir ve yine her birim kendinden ortaya çıkan fiillerin neticesini ebediyenyaşayacaktır...

A-Baki: “Rab” ismi bir birimde veya kişide ortaya çıktığı düzeyde, o kişininyapısında yönetme ve hükmetme karakteristiği de güçlü olarak gözlenir.

A-Baki: Allah’ın Rab ismi

A-Baki: Kendine ulaşan ilmi, kişi bu karakteristiği istikametinde kullanma kayıtlılığındakalırsa, karşısındaki varlığın, kendi var edicisi olan aynı Özden meydana gelmişolduğunu fark edemez!

A-Baki: Bu fark edemeyiş sonucunda, ikilik anlayışından ve bir tanrı varsayımındankurtulamayarak, akabinde de kendi varlığını adeta bir tanrı gibi veya o tanrının birevliyası gibi, o tanrının bir peygamberi gibi görmeye başlar...

103

A-Baki: Ve tüm karşılaştığı olaylar hakkında bu zannına göre hüküm vermekten vebunun gereğini yaşamaktan kurtulamaz...

Sare: S.A

Sare: Kimse yok mu?

A-Baki: İşte kişinin, kendisine ulaşan hakikat ilminin gereğini yaşaması ve ölüm ötesineyönelik faydalı çalışmaları ortaya koyması varken, egosunun ve tabiatının arzularıistikametinde yaşamına devam etmesi..

Filiz18: Kılınan Salât için hür olmak şartsa , daimi salât için nelerden hür olmakşarttır?(Hasan).

BirER: Herkes burada ama şokta...

A-Baki: Ve aldığı bilgileri "bir "tanrı" varsayımı içerisinde kullanması ve bu bilgilere imanlıbir yaşamı adeta taklit ederek dünyada bırakıp gideceği emellere yönelmesi,

A-Baki: egosunun istekleri ve bedensel arzularının tatmini yolunda sermayesinitüketmesi,

A-Baki: firavun gibi, geçenin ardından "ben" de geçeceğim zannıyla boğulup, helak

104

olması ile bizlere ifade edilmiştir.

A-Baki: Bilgi sahibi olanın önündeki en büyük engel, taklit ehli olmaktankurtulamamaktır.

A-Baki: Taklitten kurtulamayanın hali odur ki, karşısındakini "DÜNE" kıyaslayarakhükümlerde bulunmaktan geri duramaz.

A-Baki: Kendi kafasında yarattığı "geçmiş" in perdesi sebebiyle, bu gününüdeğerlendiremez ve yaşamı hayali beklentiler içerisinde tükenir...

A-Baki: Bilmez ki kendisine ulaşan hitap geçmişin hikayesi değildir, onun içindebulunduğu halin tercümesidir...

A-Baki: Arar hâlâ dışarılarda, ötelerde, geçmişte, gelecekte...

A-Baki: Kıyaslar bugünle hem de, yargılamak takdirde bulunmak için...

A-Baki: Ama, “sen topraktan meydana geldin, bense ateşten, o halde ben sendenüstünüm” diyen, kendini karşısındaki ile "KIYASLAYAN", karşımdaki "sen" e secdeetmem diyen, yanılmıştı...

A-Baki: Görememişti, gayrının yokluğunu...

105

A-Baki: O halde bırakalım, şunun bunun sözüne göre, karşımızdakiyle, kendimizikıyaslamayı, insanları birbiriyle kıyaslamayı, onlara kendi zannımıza göre mertebeler,etiketler yapıştırmayı, sonra da o kendi takdirlerimizin kozası içerisinde objektifgerçekten perdelenmeyi...

A-Baki: Unutmayalım ki, dünyada insanlar hakkında takdirde bulunmak için değil, ölümötesi sonsuz geleceğimize hazırlanmak için varız...

A-Baki: Ya inandığımız gibi yaşayalım ve bunu amaç edinelim, ya da olduğumuz gibiyaşayalım ve taklitten kurtulalım...

A-Baki: Yenilenelim...

A-Baki: Zira "O her an yeni bir şandadır!"...

A-Baki: Eğer gerçekleri bildiğimiz halde, onları göremediğimizden, yaşayamamaktanşikayet ediyorsak, hâlâ kendimiz aldatmak tatlı geliyor demektir...

A-Baki: Affınıza sığınarak, taklit konusunda ibret verici bulduğum, Mevlâna Hz.’denokuduğum bir pasajı paylaşayım sizlerle...

A-Baki: (Barbaros’un sualinin cevabını vermiş olduğumu düşünüyorum..)

106

Barbaros_: Teşekkür ederim..

A-Baki: Mevlâna Celâleddin der ki:

A-Baki: Memleketi dolaşan bir Sofi, günün birinde yolu üzerinde bir tekkeye misafirolur...

A-Baki: Beraberindeki eşeğini de ahıra bağlayıp yemini suyunu verir ve ibadetle meşgulgördüğü sofilerin arasına girer...

A-Baki: Oradakiler için bir insan ile birlikte olmak, kitaplar okumaktan daha evlâdır...

A-Baki: tekkede bulunanlar fakir kimselerdi... Ancak aralarında konuşup misafirlerineikramda bulunmaları gerektiğine karar verdiler. Kendileri de bir hayli açtılar...

A-Baki: Misafir, tekkede gördüğü insanların haline çok özenmiş, onlar gibi olsun diye birkenara çekilmişti...

A-Baki: Sessiz sedasız bir huşû haline girmişti... Tekkedekiler de üç günlük orucunardından bir ziyafetin beklentisi içerisindeydiler.

A-Baki: Sofilerden bir grup eşeği fark ettiler, onu doğru pazara götürüp sattılar veparasıyla yiyecekler ve mumlar falan aldılar...

107

A-Baki: "Tekkede bu gece yemek var, sema var" diye ortalığa bir velvele düştü...

A-Baki: Tabii ki sofiler açlıklarından bu coşkuya kapılmışlardı... Seyyah sofi de aralarınakatıldı...

A-Baki: Hepsi ona çok ihtimam gösterdiler, ikramlarda bulundular... Yediler, içtiler...

A-Baki: Coştukça coştular...

A-Baki: Ardından sema başladı...

A-Baki: Semanın en heyecanlı yerinde çalgıcılar bir nağme tutturdular... "Eşşek eldengitti... Eşşek artık gitti.." diye...

A-Baki: Dervişler de onlara uyarak hep bir ağızdan söylemeye devam ettiler...

A-Baki: Bu nağme, eşeğin sahibi olan sofinin de hoşuna gitti, o da katıldı onlara...

A-Baki: Hem de herkesten fazla coştu, herkesten fazla el çırpıp bağırmaya başladı..."Ey oğul, eşek artık gitti!." ....

A-Baki: Gece yarısından sonra sema bitti... Sofiler birer ikişer dağılıp gittiler... Çalgıcınınbiri yanık bir sesle nağmeye devam ediyordu...

108

A-Baki: "Eşek elden gitti, evet oğul, gitti.."....

A-Baki: Oda boşaldı, kimse kalmadı... Sofi eşyalarını topladı, eşeğine binip yolunakoyulsun diye ahıra gitti... Eşeğini yerinde göremeyince belki hizmetçisi suyagötürmüştür diye bir süre bekledi...

A-Baki: Hizmetçinin eli boş geldiğini görünce, eşeği sordu. Hizmetçi de:

A-Baki: "Eşek satıldı! Satıldı ki parasıyla bu akşamki ziyafet tertiplendi!"

A-Baki: Sofi kızdı: "Kimin malını kime satıyorsunuz siz? Öyle şey olur mu, bana nedenhaber vermedin?"

A-Baki: Hizmetçiye çıkışınca, hizmetçi de ona şu cevabı verdi:

A-Baki: "Bana kızmayın Efendim! Ben defalarca söylemek için yanınıza geldim! Fakatsiz öylesine coşku içerisinde kendinizi vermiş bir halde bağırıyordunuz ki, bölemedim,herhalde siz bunu biliyorsunuz, hatta muazzam hakikatlere vakıf oldunuz da böylekaptırdınız kendinizi diye düşündüm. Onun için söylemekten vazgeçtim, gerekgörmedim..."

A-Baki: Adam "eyvah evlat", dedi: "Benim bir şeyden haberim yoktu, coşmuş falan dadeğildim, ben onlarda gördüğüm hâli taklit ediyordum..."

109

A-Baki: İşte böyle... Sürçü lisan ettiysek, bağışlayın...

A-Baki: Allah, bizleri gördüğümüz ve kendi yargılarımızla hoş bulduğumuz hallerintaklidiyle oyalanıp, sermayemizi kaybetmekten muhafaza etsin! Ben de sizlereteşekkür ederim... Hoşçakalın..

End of #AHAD buffer Mon Jan 25 23:17:45 1999

* * * * * * *

Çobanların dünyası

A-Baki: Merhaba arkadaşlar!

A-Baki: Arzu ederseniz bu akşam da son Sistem yazısı üzerine konuşalım... İsteyenarkadaşların bu yazı üzerine düşüncelerini alabilir miyiz lütfen?

Deliveli: Yazı yeteri kadar açıktı zannediyorum .

ASU-B: Allah İsmiyle İşaret Edilen’i hakkıyla idrak edemeyen, kendisinde Hak’kıgörüp-karşısında göremeyen bilinç FİRAVUN olarak ifade ediliyor. Bir başka açıdan da,taklitte olup-tahkike geçemeyen MÜLHİME bilinci!

110

Keskin: İlmi aldıktan sonra kendimize bir paye vermememiz için uyarı var bence.

ASU-B: Ve ilim mekrine uğramış olup bunun farkında olmayan, kendisini HAK görmesisebebiyle de fiilleri terk etmiş bilinç.

Myildiz: Galiba SİSTEM üzerine konuşacağız yanlış anlamadıysam (savaş)...

Y_Kaptana: Aklını kullanan herkese ikaz var.

Ceyda-: İlimi nasıl değerlendirmemiz konusunda tekrar düşünmemizi, oyalanıpoyalanmadığımız konusunda bizlere Dostumuzun bir uyarısı olarak baktım.. kişiselkanaatim..

A-Baki: Musa Aleyhisselâm hakkında nakledilen bir kıssa ile başlayan bu yazının,çobanlar konusunda farklı bir bakışa ulaşmamıza vesile olduğunu düşünüyorum... Nedersiniz? Bu noktada paylaşmak istedikleriniz var mı?

Rusvan: Bence Ahmed Hulusi’nin birileri iyi canını sıkmış

Kul: Firavunluk batağına her an düşme ihtimali mevcut, dolayısıyla bu batağadüşmemek için korunma duasına kesintisiz olarak devam etmemiz, mülhime girdabınatakılmama uyarısı.

111

Filiz18: Bence başkalarını bırakıp önce KENDİMİZDEN başlamamız TEKLİF ediliyor

ASU-B: Adı farklı da olsa tanrı inancında olan çobanlara karşı bir uyarı!

Selimcan‘‘: Yaa lütfen bırakın bu kendi üzerinize alınmayı, adam herkes mülhimede miki burada..

Selimcan‘‘: Üstad mülhime batağı diye açık açık vurguluyor.

Filiz18: Oraya bile gelemeyenler için bir uyarı, bir yol gösterici olmaz mı?

Rusvan: Anlamadığım iki cümle var..."O kişiden kesinlikle uzak durun; isterse benimsoframın müdavimi olsun!... İsa Aleyhisselâm’a ihanet eden de onun sofrasındaydı,bunu unutmayın!." burada onun detaylarını yazmış ta... Ahmed Hulusi neden yalın-teşekkür ediyorum anlaşılır- bu lâfını İsa örneğiyle bitirmiş acaba... hakkındaduyduklarımla tezat gibi geldi bana doğrusu..

Selimcan‘‘: Olmaz tabi.

Holl-Aysun: Bir çoban gibi Allah’ımı tanrılaştırdığımı ilim denizine dalınca Firavun gibiolmadan hakikatimi tanımam gereğini ve bunun için korunmamın gereğini anlıyorum...Fatma.

112

Ceyda-: Çobanların bugünümüzde etiketli olması.. anlayışı kıtlara hitap ettiğinidüşünüyorum..

Pinarb: O çobanın ihlâsının, adı geçen diğer çobanlarda olmayabileceğinidüşünüyorum.

AGU: Üstadımız Ahmed Hulusi, DUA ve ZİKİR kitabı ile zikrin insanlık için önem vedeğerini açıklamış ve bu bilgileri insanlığa hibe etmiştir. Tefekkür kapasitesiniarttırabilecek, sistemin işleyişi hakkında derin düşünce oluşturabilecek yegâneçalışmanın ZİKİR olabileceğini açıklamıştır.

Rusvan: Bence ne kadar kafa var, o kadar farklı ’O’ anlayışı var...

Rusvan: Zaten fabrikasyon olması beklenemezdi.. ’O’ nun doğası galiba bu...

ASU-B: Gerek çoban kıssası, gerek Firavun kıssası kendimizde de -karşımızda daHAK’kı müşahede etsek, kesinlikle birtakım çalışmaların(zikir-namaz-korunma duasıvs) ihmal edilmemesi gerektiğini vurguluyor diye düşünüyorum

A-Baki: Düşüncelerini paylaşan arkadaşlara teşekkür ederim...

A-Baki: İsa Aleyhisselâm’ın anılması konusunda şunu söyleyebilirim...

113

AGU: Beyinde meydana gelen artı kapasitenin çeşitli boyutlardan gelecek negatifdalgalardan etkilenmemesi için de çok büyük yararları görülen KORUNMA DUALARIönermiştir. İnananlar uygulayarak müspet sonuçlarını yaşarlar.

A-Baki: Gözlemleyebildiğimiz kadarıyla, insanoğlu, yeni karşılaştığı bir şeyi herzaman eski veriler ışığında değerlendirme ve bir sonuca varma meyliiçerisindedir... Bunun sebebinin değişik açıklamaları olabilir...

A-Baki: Hz. İsa, hakikate irfanı ve kader sırrına vukûfiyeti dolayısıyla, böyle birdavranışı ortaya koymuş ve bu yolun tâliplerine ışık tutmuştur.

A-Baki: Kendisini satacak olanı dahi, -gerçeği bildiği halde-, tepki ilekarşılamamış ve yanından uzaklaştırmamıştır...

Rusvan: Ben farklı anlamıştım biraz, yazının akışı galiba yanılttı beni teşekkürler...

A-Baki: Her ne kadar böyle bir şeyin lâfını etmek bizim gibiler için çok kolay olsa dahi,böyle bir hâlin bizzat yaşamının nasıl bir şey olduğunu bilemeyiz... Ancak böyle birdurumun da sistem içerisinde varlığından haberdar olabiliriz...

Cemo: Bilgisayardaki bilgi ile beyindeki bilgi arasında ne fark vardır acaba... tasavvufbilen bilgisayar ile tasavvuf bilgisine sahip PC... tasavvufu yasayan insanlarda o yazıda

114

bahsedilen haller olabilir mi acaba? kendimizde o haller var mı acaba bir test etsekkendimizi ne dersiniz?

Rusvan: Cemo bilgisayar işleyişi ile insan işleyişi çok farklı... en azından duyular veduygular... üstelik bilgisayarda beyin yok...

Rusvan: Yapay us konusunda çalışmalar var ama bu henüz çok ilkel... o bizden hızlısadece ama biz ondan -henüz- çok üstünüz...

Cemo: Biz unutuyoruz ama PC hiç unutmuyor... bilginin gereğini yaşamayan insan PCkadar olabilir mi dersin?

Cemo: Bilgisayarda hayvansı istekler yok... kimsenin bir şeyinde gözü yok...

Rusvan: Bizde unutmuyoruz istediğimiz şeyleri... biz daha yazarken beynimizde kararveriyoruz...

Cemo: Kimseye hükmetme arzusu yok... yalan söylemiyor...

Rusvan: Ben uzatmayacağım... bu tartışma sonuçsuz kalacak gibi...

Cemo: İnsanları karşısında el pençe divan durdurup pâye aramıyor... dedikodu-gıybetyapmıyor... insanları birbirlerine düşman etmiyor... insanları küçük görüp onlara hakaret

115

etmiyor...

Rusvan: ağaçta yapmıyor bunları, çiçek de, masa da

Cemo: Demek ki bunları yapan saydıklarından bile daha aşağılık!...

Cemo: Hiç bir PC insanlara karşı nankörlük yapmaz. İnsanlara verdikleri şeyleribaşlarına kakmaz!... tasavvufu PC de bilir... ama tasavvufu yaşamak insan olanamahsustur yalnızca... insansılara değil...

Cemo: Özür dilerim ileri gittim galiba... gene sizi baş başa bırakayım...

Teodor: Saydıklarınız O’nun fıtratındandır. O dur..

Cemo: O’nun fıtratı olmaz... onun fıtratı olur!

Sahra: Bana göre bilgi eksiksiz doğru anlaşıldıysa gereği yaşanır. Yani kişi inanıp iknaolduysa o bilgiyi yaşar yoksa gerçekte ne bilgisi doğrudur ne de imanı tamdır..

Cengiz_c: Ahmet Fevzi Yüksel’in bugünkü akşam gazetesinde kopyalama ile ilgili çokilginç bir yazısı çıktı. İlgilenenlerin dikkatine..

A-Baki: Teşekkür ederiz. Sözlerinizle bize "içimizdeki çobanı" gösterdiniz!..

116

Cemo: Dışımızdakilerle uğraşmak yerine kendimizi yetiştirmeye ağırlık versektek başına gideceğimizin bilincinde olarak ve tek başımıza yaşamayı öğrenseknasıl olur acaba?

A^Umut: İstisnalar hariç olmak üzere çok zor....

A^Umut: Birimin kendini birey olarak fark etmesi için popülasyona ihtiyacı var....

A^Umut: Pusulasız yön bulanlar ancak GPS sahibi olanlar...(yanılmıyorsam..)

A^Umut: Global Pozisyon Sistem galiba...

Cemo: İlmi olmayanın dedikodusu olur.

Cemo: İlim sahiplerinin ilmine gidilir... dedikoducular da insanların peşinden koşar vebilgiyi ayağa düşürür.

Cemo: Önde gelen değeri para ve cinsellik olanların tasavvufu lakırdıdan öteyegeçmez.

Cemo: Üstad artık sohbet yapmak istemiyor çünkü onun ilmiyle değil dedikodusuylayaşayanlardan bıktı.. dilerim bu yazdıklarım için beni de yargılamaya kalkmazsınız...

117

Filiz18: Peki cemo bir soru: ya onun ilmini almaya çalışmakta olanlar? ya gerçektenkendini tanımaya çalışmak isteyenler ne olacak? yani o kişiler yüzünden onlarda mısusuz kalacak?

A-Baki: Düşüncelerini bizlerle paylaştığın için teşekkür ederiz... Değerlendirmek nasipolur inşaallah!

Ceyda-: Amin..

A^Umut: Keşke bir yargıya varabilsek ve pişman olmadan gereğini uygulayabilsek....

Rusvan: Sözlerini tamamlamaya fırsat bırakmadan kestiğim için CEMO’dan ÖZÜRDİLERİM.. Refleks olarak oluverdi.... Buradaki herkesin bilgisayar kullanıcısı olduğunuunuttum.. Affeder umarım beni...

A^Umut: Işık hızında cennete son girmek pek sorun olmaz umarım...

Cemo: Üstad bizler için gereken her şeyi yazdı kitaplarında ve anlattı kasetlerinde...ama bugün gördü ki insanlar hâlâ tasavvufa ters düşen bir yaşantı için... bedenedönük bir takım arzular ve beklentiler içinde... hâlâ onun ilmiyle değil yediği elmaarmutla ilgileniyorlar... onun içinde herkesle iletişimini kesti ve PC sini bileyaptırtmıyor... bilirsiniz adamın biri, Cenab-ı Hakk’a; “bir kötü yüzünden bütün köyüyıktın “ demiş, uyumuş ..

118

Cemo: Ayağını bir karınca sokmuştu, niye onlarcasını öldürdün sorusuna cevapverememiş... Biz ALLAH denenin ne olduğunu anlamadık ki daha O’nun sisteminikavrayalım...

Plezar: Üstada da maşallah

Cemo: Onu kaybediyoruz... Bari ilmine sarılıp kendimizi kurtarabilsek!

Filiz18: İnşaallah

Plezar: Cemo ALLAH’ı cc. idrak etmeyeceğiz sadece iman edeceğiz O’na imanedeceğiz

Plezar: KUR’ÂN İLMİ BİZE YETER

Plezar: ORJİNAL DÜŞÜNCE MERAKLISI OLMAKTANSA..

Cemo: Haklısın... bilmediğimiz, anlamadığımız şeye iman edeceğiz. Bize yeter...

A^Umut: Maşallah...

Plezar: SALİH AMEL İLE GERÇEĞİ YAŞAMAK

119

Filiz18: Onun anlattığı İLİM KURAN ilminden farklı mı Plezar?!

A^Umut: Meydanlara...

plezar: BİRAZ YANİ FİLİZ..

plezar: İNSAN DENEN ZUHUR MAHALLİNDEN GELEN BİR İLİM..

plezar: KUR’AN İSE ZATI MUTLAKTAN GELEN VAHİY.

AGU: Bu odaya giren herkes Üstadım Ahmed Hulusi’nin ilminden yararlanmakamacındadır. Ve, herkesin O’nu çok özlediğini düşünüyorum. Lütfen bizleri kendisindenmahrum bırakmasın. Umarım olanlardan hepimiz gerekli dersleri almışızdır. (Nevzad)

A^Umut: Mübarek olsun....

ASU-B: İlmine sarılsak, Allah İsmiyle işaret Edilen’i tanıma yolu açılacağı için geriyebir daha asla dönüş olmadığını da idrak edeceğiz ve pişman olmayacağımız bir yaşantıiçine gireceğiz.

Plezar! Allah her boyutta o boyut varlıklarıyla ilmini izhar eder!

cemo: Kuran, insan denen zuhur mahallinden gelmedi mi?

120

A^Umut: Biliyoruz....

A^Umut: Yeni bir şey varsa alalım...

plezar: CEMO O ZUHUR MAHALLİ MİLYARLARCA SENE BEKLENİLEN MUHAMMEDİDİ (S.A.V)

ASU-B: Biraz evvel Çoban kıssasından bahsedildi... Allah’ı ötelere mi atacağız?!

ASU-B: Muhammed ve O’nun vârisleri!

A^Umut: "Info"su belirsiz şahısları ciddiye almıyoruz....

HASAN^^^: NEVZAD abinin hislerine ve iştiyakına aynen katılıyoruz... Rahmetindenme’yus olamayız...

Plezar: ASU TEŞBİH İLE TENZİHİ DENGEDE TUTMALIYIZ.

ASU-B: Muhammedi olmak da zaten teşbih ve tenzihi dengede tutmaktır!

Karlsruhe: Nevzat abimize biz de yürekten katılıyoruz.

Plezar: A UMUT HAKTAN GELEN HER ŞEYİ CİDDİYE ALALIM CANIM

121

Cemo: Plezar inancın mübarek olsun ve daim olsun... bizi bağışla kusur ettiysek vebize dua et... teşekkür ederim.

plezar: CEMO GÜLÜM SEVDİM SENİ.

Ceyda-: NEVZAD abiye içten katılıyoruz... Ümitle bekliyoruz..

PeteK__: Lütfen.. lütfen.. lütfen Nevzad haklı.. biz hak ettik bunu ama rahmet..

Sahra: Kendi adıma Üstadımı dedikodularım ve gıybetlerimle çok üzdüm, bu sebeplegerek ardından konuştuğum dostlarımdan, gerekse Üstadımdan ve bana Allah ilmiulaşmışken nankörlerden olduğum için Allah’tan bağışlanma diliyorum. Allah Tevvab veRahimdir.

İlim: Nevzad beyin hislerine aynen katılıyoruz, rahmetinden bizi mahrum bırakma U S TA D I M I Z , sonsuz saygılarımızla..

Cemo: Sevdiklerinle iki cihanda beraber olasın...

Sadullah: Nevzad abinin bizde katılıyoruz düşüncelerine ..

A^Umut: Tamam şekerim... Hak tan gayrı...

122

Yeni--: EDEP YAHU bu kelime içine duhûl edemez isek kovalar boş kalacak sanırım.

ASU-B: Lütfen, idrak edemeyenler, asırlar gibi gelen 3 aydan sonra diğerlerine ayakbağı olmaya çalışmasınlar!

Bsami: Biz de iki cihanda da beraber olmak istiyoruz, "chat"lerde de..!

A^Umut: Seven sevdiğini layık oldukları yerde bulurmuş...

ahbab--_: Üstad her zaman bir bilene sorun diyordu.. ben her zaman bu odadaÜstadımı ve bilenleri ümitle bekliyorum..

Selimcan‘‘: Aynen katılıyorum

ASU-B: Herkes için, sevmeyen için de dua ediyoruz... Allah hepimize hakikatigöstersin... pişmanlıksız bir yaşam için!

Cemo: İnsanın kalktığı koltuğa dönmesi çok zordur... umarım hiç olmazsa ilmideğerlendirir kendi hakikatimizin gereğini yaşarız dedikodu yerine...

Cemo: Ben şahsen gelen arzuları Üstada ulaştırıyorum elimden geldiğince... fakatonun yeniden PC’ye oturması sanırım çok zor...

123

Cemo: İnsanları kırmak çok kolaydır fakat gönül kazanmak çok zor... Bir gönülegirebilmek ise çok daha zor!...

Cemo: Umarım Allah bize insaf verir de başkalarıyla uğraşmak yerine kendimizi âhiretehazırlamaya ağırlık veririz..

H-Turgay: AMİN

Cemo: Allah ilminden, yolundan ve Hz. Muhammed’in kapısından ayırmasın bizi...

Yeni--: AMİİN

plezar2: AMİN CEMO KARDEŞ

PeteK__: Amin

Cemo: Nefsimizle baş başa kalırsak, yalnızca etraftakileri ezip kendimizi yüksekgörmeye çalışırız...

Gulden: Üstad, en son "chat"te-hatırladığımız kadarıyla- ’’siz birbirinizi gayet iyieğitiyorsunuz, öyleyse bana gerek kalmadı’’ diyerek ayrılmıştı.. Ve acı olan bu durumunhala değişmemesi.. Lütfen bu sohbet odasında ilmini bizimle paylaşmak için katılanbüyüklerimizi fark edelim, hiç olmazsa onları da kaybetmeyelim..

124

A^Umut: Yanlış kaynamış bir kemiği kırmak rahmettir...

Cemo: Allah yalnızca kendisiyle meşgul ettiklerinden etsin biz...

ASU-B: Amin..

Plezar2: HAKLISIN UMUT

A^Umut: Doğru kaynaması için kırmayı göze almak gerekebilir...

A^Umut: Hep hak lıyım... Sağol...

Holl-Aysun: Amin

Plezar2: CEMO YÜKSEKTEN UÇUYORSUN

Plezar2: SEVİYEMİZE GEL

A^Umut: O uçar.. sen işine bak...

A^Umut: Sen yüksel...

Cemo: Allah bizi asla Hz. Muhammed’in ilminden ayırmasın ve Onu en değerli şekildeanlayıp değerlendirmeyi nasip etsin...

125

PeteK__: Amin

Ka-der: Amin

Yeni--: Plezar2 sen SEVİYENİ yükseltsen daha mantıklı değil mi?

Cemo: Affedersin ple... hoşça kal...

A^Umut: Taban fiyat iyidir....

A^Umut: Sağol Cem OOOOOOOOOOOOOOO...

ISTIKLAL: Teşekkür ederiz. Cemo.

FAIK: Teşekkürler CEMO..

PeteK__: Sağol CEM.

Plezar2: MANTIK DERSİ YAPMIYORUZ DİNİ GERÇEĞİMİZİ ÖZÜMÜZDEYAŞADIĞIMIZI İFADE EDİYORUZ.

AS-KOBAL: Amin , RABBİM kolaylaştırsın. SAĞ OL Cemo ...

İlim: Teşekkürler ederiz. Selam ve saygılar ÜSTADIMIZA..

126

Sadullah: Teşekkürler cem bizi yalnız bırakma..

HASAN^^^: Çok ÖZledik CEM O...

Ceyda-: Bizi bırakma CEM O çok ÖZ ledik..

Plezar2: CEMO SEVİLİYORSUN

plezar2: AYRILMA SEVENLERİNDEN

Sahra: Lütfen O na söyle, ümitliyiz, bekliyoruz..

gurhan: plezar2 arkadaşımız sohbetlerde büyük harfler ile yazı yazmak bağırarakkonuşmaya eş değerdir.

cemo: not: PC nizi korumak için AVP edinin... Kamilden öğrenin veya Honeyvell den...

Honeywell: www.avp.com adresinden download edilebilir..

End of #AHAD buffer Fri Jan 29 23:19:36 1999

127

Dışındakine mi?

A-Baki: Selâmu aleykum…

A-Baki: Yeni katılan arkadaşlara tanıtım için özelden yardımcı olalım lütfen!

A-Baki: Sanıyorum bu haftaki Sistem yazısını buradaki herkes okumuştur... Okumayanarkadaşlar www.allah-sufism-islam.com adresinden bu yazıya ulaşabilirler ve buodanın sohbet konuları hakkında bilgi sahibi olabilirler...

….

A-Baki: Bu okunuyor mu acaba?

A-Baki: Gürhan, bir kısım arkadaş aynı isimle başka bir odada, burayıgöremiyorlarmış...

……….

A-Baki: Tekrar merhaba arkadaşlar! Birkaç kez yeniden bağlanmam gerekti...

128

tunal: Ben elimden geleni yapmaya çalışıyorum.. kızmamak - kızdırmamak için amabunu neden yakınlarıma uygulayamıyorum.. ANNEM.. ABİM.. BABAM.. iki dakikam var..bunalımlı bakmamaya... nasılsa biri gelir güzel şeyler anlatır ..

A-Baki: Okuyan arkadaşların buradakilerle paylaşmak istediği düşünceleri veya sorularıvarsa lütfen buyursunlar!

. . .

A-Baki: O halde, müsaade ederseniz, ilk soruyu ben sorayım! Neden insansının,"insan" a ait özellikleri anlayabilmesi olanaksızdır?

Filiz18: Kendindeki sırları bilememesi ve beynini kullanamaması...(Filiz)

FAIK: Çünkü; insanlık özelliğini ortaya çıkarabilecek ana programı yok..

Filiz18: Herkes karşısındakini kendi özelliklerine göre değerlendirir diye anlıyorum(Hayri)

gunes-g: Sorgulama yapmadığı için..

………..

Sonmez: Sadece “Sistemin seslenişi” ile ilgili yazılanları okuyabildik..

129

Filiz18: Bedene dönük yaşantı içinde olanın, şuur boyutundaki yaşantıyı algılamasımümkün olmasa gerek (Hayri)

A-Baki: Suallerim okunmadı mı?

Hamd-C: Hayır..

Erbil: Hayır..

gonul: Hayır

ASU-B: Sualleri alamadık

Sonmez: Sualleri biz de okuyamadık

Guest80493: Okunmadı evet..

A-Baki: O halde tekrar yazıyorum... Neden insansının "insana" ait özelliklerianlayabilmesi mümkün değildir?

FAIK: Çünkü; insanlık özelliğini ortaya çıkarabilecek ana programı yok..

gonul: Fıtratından.

130

Filiz18: Kendindeki sırları bilememesi ve beynini kullanamaması...(Filiz)

Filiz18: Bedene dönük yaşantı içinde olanın, şuur boyutundaki yaşantıyı algılamasımümkün olmasa gerek (Hayri)

Filiz18: Herkes karşısındakini kendi özelliklerine göre değerlendirir diye anlıyorum(Hayri)

A-Baki: Nasıl bir durum veya eksiklik söz konusudur ki, insansı, "insanın" dünyasınıasla anlayamaz?

ASU-B: İnsan’daki mânâları izhar kapasitesi olmadığı için, diye düşünüyorum

iLKSER: Çünkü fıtratında yoktur.

A-Baki: Bu yazıda sizce vurgulanmak istenen ve bizlerin alması gereken ders nedir?

keskin: Halifetullah özellikleri olmadığı için..

tunal: İnsansı düşünemeyendir düşüncesizdir. Düşünür hep kendini. İster sadecebenim yada yanında istediği kişiyle benim olsun.. insan... o.. insan.. canım.. düşünmekiçin neler yapar neler feda etmeye hazırlar kendini.. nasıl veririm O nun için.. İNSAN..anlamak için anlaşılamayan olan..

131

ahbab-_: Zekidir, akıllı değildir. Aklını kullanamadığı içinde, kendindeki hazinenin gücünfarkında değildir.

PinarB1: Terkibiyeti sebebiyle idrak kapasitesi oldukça sınırlıdır

AKAYI_: 120. günde iman nurunun açılmaması dolayısıyla...

A-Baki: İnsansı için, kendi özündeki Fâtırdan gayrı, fıtratını takdir eden bir başkası mıvar?

tunal: Başına bir şey gelmesinden emrolunmadığı takdirde ürken çekinen..sahiplenmeyi bir türlü başaramayan... İNSANca PAYLAŞAN..

gonul: Yoktur

yal: Terkibiyet eksikliği..

ASU-B: Tahkike geçemediğimiz sürece İnsanSI özellikleriyle yaşadığımız, var edilişsebebimiz olan Halifeliği ortaya koyabilmenin tek şartının TAHKİK olduğu vurgulanmışsanırım.

exit: İnsanla Halifetullah olmak aynı şey midir?.

132

A-Baki: İnsan, varlığındaki hilafeti yaşama kapasitesi ve onun gereği özellikler ile varolmuş birimin adıdır!

suada: Eksikleri ve yapılamayanları fark edip, İNSANa özgü hale bürünebilmeksanırım...

Aisa_: Bu gece burada sohbet yapma olasılığı % O..

keskin: Adem’den önce insansıların yaşadığını biliyoruz. Halifetullah özelliği Adem ileyaratıldı. Genlerinde Adem’in programı olmayanlar insansılar olmalı diye düşünüyorum.

……..

A-Baki: Tabii yazabilirsin tunal! Anlayabildiğimiz kadarını alırız!

exit: İnsan ilk önce karşısındakini, insansı ilk önce kendini düşünür.

Ceyda_: Bu yazıdan çıkarabildiğim ders: kendimi değerlendirmemi sağladı,güdülerimle mi yaşıyorum yoksa İnsan gibi paylaşarak mı yaşıyorum? Yine kendianlayışımla fıtratımı görmemi sağladı..

Holl-Ahmed: Ne kadar insanım, ne kadar insansıyım... Oradaki bilgileri kendimle kıyasedip bulunduğum hali fark edip insan gibi kendi kendimi kandırmadan gerçekçi olup

133

düşünmek.

A-Baki: Acaba hangi özellikler ve faaliyetlerle insansılığın, hangi özelliklerle insanlığıngereğini ortaya koymuş oluruz?

tunal: Bu akşam elimden geleni yaparım ALLAH kolaylaştırmış ise siz de suçlamayınkimseyi.. bilir bilmesi gerekeni bilen.. O bilir işini.. teşekkür ederim. İnşallah herkestatmin olmaktan kurtulur.. kanaldan düşmekten de.. bu boşluk anında yazıyorum..sohbetinizi bölmeme özelliğiyle ama katılımcılığı da yapabildiğim kadarıyla... tamtersiyle de... İNSAN insansı.. ama ayrımı biri birinden... sen bilme onu HAK dan gayrı..

Sadullah: İnsan paylaşmak için vardır.. İnsansı ise sahiplenmek için yaşar.. bizhangisine daha yakınız .. bunu kendimize sormalıyız.. vereceğimiz cevap çok önemlibence..

Filiz18: Allah isimleri insana tâlim edildi insansılara değil (Hayri)

keskin: Adem’den önce insansıların yaşadığını biliyoruz. Halifetullah özelliği Adem ileyaratıldı. Genlerinde Adem’in programı olmayanlar insansılar olmalı diye düşünüyorum.

Filiz18: Sanırım her şeyde ’ben’ ve ’zevk’ demekle insansılığın, ’PAYLAŞMAYI’ önplanda tutmayı hep VERMEK üzere hareket etmekle de İNSANLIĞI ortaya koyarız veKENDİNİ TANIMAK ile..(Filiz)

134

keskin: Verici olmak ve paylaşmakla..

gonul: Taklitle insansı davranışları Tahkikle insanın davranışlarını..

suada: Ben insan mıyım, insansı mıyım düşüncesinden arınıp, teklif edilenleri fark edipolabildiğin- yapılması gerekenleri yapıp, karşılık beklememekle sanırım...

keskin: Karşısındakini kendine tercih ederken zevk alıyorsan insan olduğunudüşünebilirsin..

Filiz18: Bilincin kendini beden olarak kabul etmesinin sonucu insansı olarak yaşamayı,kendini öz bilinçte bulması ise insan olarak yaşamasını gerektirir.(Hayri)

ASU-B: Tahkike geçemediğimiz sürece İnsanSI özellikleriyle yaşam süreceğimiz, varediliş gayemiz olan "Halife" liği ortaya koyabilmenin tek yolunun TAHKİKe geçmekolduğu-bunun da tek kriterinin KUR’ÂN olduğu vurgulanmış .

Guest80493: İnsansıda benlik, insanda da paylaşım, verme, bilme fedakarlık özelliğivardır. Dünyaya ait yaşamı ancak gereğincedir insansının ise sırf dünya yaşamı vardır

tunal: “Ama” ifadesi var mı insanın soruyorum?

A-Baki: Daha önceki sohbetlerimizden birinde, Aynha ile Elf arasında geçen

135

ifadelerden bazıları üzerinde, özellikle "ilkel insan" kavramı üzerinde durmuştuk,hatırlarsanız.

A-Baki: Orada, bu ilkelliğin nedenine işaret eden bir ifade şöyle:

A-Baki: "Dünyalılar, gelişmemiş beş duyulu yaşantıları icabı, sadece maddesel yapıyaönem veren ve örneğini gördükleri şeye GÖRE başka şeyler hakkında yargıda bulunanvarlıklardır..."

A-Baki: Sadece beş duyu verilerine göre ve onlara dayalı değerlendirilen bir yaşamınbirimi getireceği nihâi dünya, "ben" ve "bedenim" kavramları üzerine kuruludünyasıdır...

A-Baki: Gördüğü şeye GÖRE yargıda bulunma çerçevesinde geçen bir yaşamda,bireyin yapabileceği tek şey, gördüğünü tekrarlama yoluyla, bedensel faaliyettebulunmaktır...

A-Baki: Neyi beğenirse, o, onun için değerlidir ve peşinden gider...

A-Baki: Anlayabildiğim en basit manâda taklit, görüneni, varsaydığı gibi değerlendirmekve öylece beğendiğinin benzerini, imkanları elverdiği düzeyde ortaya koymaktır.

A-Baki: Bu, örneğini gördüğü şeye göre forme olan bir yaşam biçimidir...

136

A-Baki: Bu hali yaşayanın değerlendirmeleri, bilinci, anlayışı, kavrayışı tamamen DIŞAdönüktür...

A-Baki: Hükmetmek, yargılamak, beğenmek, üstün olmak, önemli olmak, ele geçirmek,sahip olmak, zorlamak,.... bu faaliyetlerin tamamı bilincin, yaşamı dışa dönük olarakdeğerlendirmesinin sonucudur, DIŞARDA olanla ve DIŞINDAKİLERLE uğraşınürünüdür...

A-Baki: Paylaşmak veya vermek diye tarif edilen dahi, DIŞINDAKİNE yönelik bir faaliyetolduğu sürece, getireceği faydaya rağmen, henüz hakikati fark etmemiş olmanınyaşantısıdır...

A-Baki: Bu dışa dönüklük yanı sıra, bir de bilincin, yaşamı kendi özüne göredeğerlendirme faaliyetinden söz edilir...

tunal: SİSTEMİN SESLENİŞİ.. İNSAN lığı hatırlattı bizlere hem de kitap olunca..önceden burada kayıtlı iken niye okumuyorduk.. teşekkür ederim paylaşanlara...A.HULUSİ burada olmayınca neyiz? İnsan mı insansı mı.. susmaya kırmaya.. hazır..cevapları kazanma yada tatmin isteği ile yanan. Kimiz biz? Susan ama kırmamak içinolanlara lafım yok..

A-Baki: Akıl, algıladığı şeyleri birbiri aralarındaki bağlantıları kurmak suretiyledeğerlendirir... Algıladığı şeye göre, başka şeyler hakkında sonuç çıkarır, hükme varır...

137

tunal: Olsa ne yazar 1.303 milyon... da... fark ettin mi.. güçlünün güçsüzlüğünü..dünyandan çıkmayıp.. dünyamıza geçmedikçe 8.6 saniye ne anlam taşır bilmem..BARIŞ abide gitti anlaşıldı mı..

A-Baki: İman ise, aklın emsalini görüp kavramasının mümkün olmadığı şeyedir.

A-Baki: O şeye yönelişin ve ermenin, imanı gerektirmesinin sebebi, emsalini görebilmeve akılla kavranılabilme sınırları içerisinde olmayışıdır...

A-Baki: İlkel mânâdaki taklitten kurtulmanın yegâne yolu, herhangi bir varlığa değil !... "Allah" ismiyle işaret olunana, her şeyin ve kendinin var edicisi olarak imanı ve bununsonuçlarını yaşayabilmektir...

A-Baki: "Ey iman edenler! Allah’a B sırrıyla iman edin!" uyarısı, bilincin, yaşamı dışadoğru değil, kendi ÖZüne doğru değerlendirmesi gerektiğine işaret eden uyarıdır,anladığım kadarıyla...

A-Baki: Karşılaştığım veya ortaya koyduğum davranış, ÖZüme göre ne değer ifadediyor?

A-Baki: Dışarıdakilerle, dışımdakilere karşı, şu, şu, şu anlama geliyor! Ancak acaba,kendi ÖZümün değerleri yanında bu algılayışımın, değerlendirişimin ve davranışımın

138

nasıl bir anlamı söz konusu olabilir?

A-Baki: Karşımdakine VERMEK veya dışımdakiyle PAYLAŞMAK diye algıladığım veortaya koyduğum şey, benim kendi varlığımda, kendi bilincimin indinde nasıl bir şeyifade ediyor?

A-Baki: Yaşattığım değil, yaşadığım nedir acaba burada?

A-Baki: Bu sualler, bilincin özüne ve kendi aslına yönelik olarak yaşamıdeğerlendirmesinin veya bu amacının işaretleridir...

A-Baki: "Bilincini arındıran kurtuldu!" uyarısını gerçekçi biçimde değerlendirmeyeçalışalım!

A-Baki: Tanrı varsayımından kurtulup, Allah ismiyle Kur’ân’da işaret edilene imanetmediği ve bu imanın gereğini ortaya koymadığı sürece, bilincin kendi aslınındeğerlerini fark etme ve yaşama amacı oluşmaz!

A-Baki: Dışa dönük yaşanan hiç bir faaliyet, öze dönük olarak yaşamınvereceklerini oluşturamaz...

A-Baki: Davranışlarımızın ve hatta düşüncelerimizin sebeplerini sorgulayalım! Varedicimiz ve aslımız olan Allah adıyla işaret olunanı anlamaya mı yönlendiriyor bizi,

139

yoksa Ondan ve bu amaçtan elde edilecek getiriden gaflete mi düşürüyor bizi???

A-Baki: Bir şeyin öyle veya böyle olması, bizim için neden önemli? Dışarıyla mımeşgulüz, kendi özümüze mi yönelmişiz?...

A-Baki: Kendi özüne yönelmiş olan, karşısındakini incitemez, hor göremez,kıramaz, kınayamaz, ayıramaz, kıskanamaz, onun gıybetini yapamaz...

A-Baki: Ama dışındakilerin gönlünü hoş etsin diye değil!!!

A-Baki: Hor görmenin, kızmanın, kınamanın, zalim olmanın, kendi varlığındaKENDİNE YAŞATACAKLARININ, kendisine getireceği GAFLETin tuzağınadüşmemek için böyle yaşar...

A-Baki: Bu davranışları sebebiyle ÖZünden, ASLından gafil düşmekten korunmakiçin onlardan uzak durur...

A-Baki: Ama biz ona dışardan bakınca, ne ince, ne kibar bir insan deriz... Onundünyasının değerlerinden bihaber olanlar bilmez onun iç dünyasını...

A-Baki: Dışardan bakan mukallitler beğenirler, onun gibi olmak için dışarıdangördükleri gibi yaşamaya çalışırlar onu ve dünyasını...

140

A-Baki: Bir de hele mukallide hakikat bilgisi ulaşırsa, o zaman "Ben O’yum"demekle her şeyin nihayetine vardığını zanneder...

A-Baki: Aslının ne olduğunu bilip, fark edip, bu fark edişten sonra onun gereğiniyaşamak için arınma çalışmalarına ağırlık vermek ile aslının ne olduğu hakkında eldeettiği bilgiyi tekrarla zamanını tüketmek birbirinden son derece farklı şeylerdir!

A-Baki: "Ben O’yum" ifadesinin ve bunun tekrarının insana hiçbir getirisi yoktur!Ezberlediğini tekrar etmek sadece papağanları daha sevimli ve değerli kılan davranışbiçimidir...

A-Baki: Fark getirecek olan, aslının ne olduğunu bilip fark ettikten sonra, onun farkındaolamayışına sebep olan etkenlerden arınma çalışmalarıdır...

A-Baki: Anlayabilmek için önce anlama faaliyetinin olması gerekir! İnsansının, "insana"ait özellikleri anlayabilmesi olanaksızdır... Çünkü "insanı" anlayabilmek, kendiAslını ve Onun indindeki dünyasını tanıyabilmekle olanaklıdır. İnsansı ise, böylebir amaçtan ve ÖZe dönük yaşamdan nasipsiz, dışarıyla ve dışındakilerleuğraşmak üzere varolmuş birimdir...

A-Baki: Onda insana ait gibi görünen özellikler, özünün değerlerinin farkındaolmasından değil, taklittendir... Temel değerlerini Allah ismiyle Kur’ân ‘da işaret

141

edilene olan imanı teşkil etmeyenin, "insanın" dünyasını anlaması muhaldir...

A-Baki: İmanının gereğini, iman ettiğinin varlığına karşı yaşamayan, işin ismindekalan, tahkikten nasiplenmemiş olandır...

A-Baki: Gerçeğe iman üzere olan için bu dünya en büyük dershane; yaşamı, okunacaken kalın kitaptır...

A-Baki: Allah böyle bir sermayeyi değerlendirenlerden ve böyle bir kitabıokuyabilenlerden olmayı nasip etsin cümlemize... Varsa söyleyecekleriniz buyurunlütfen!

A-Baki: Yoksa eğer söyleyecekleriniz, katıldığınız için teşekkür ederim.... Hepinizehayırlı geceler...

tunal: Herkese iyi geceler..

tunal: Umarım İNSAN oluruz.

aghe_bilen: Baki, bilip fark ettikten sonra diye yazdın, açar mısın nasıl fark edilir?

Filiz18: Teşekkürler hayırlı geceler ...

142

AS-KOBAL: Teşekkürler.

A-KAM: Teşekkür ederiz..

gonul: Teşekkürler.

csavci: Geceniz mübarek olsun!..

guliz: Teşekkür ederiz

AY^YAM: Teşekkürler..

AGU: Teşekkür ederiz. İyi geceler.

BELKIS: Teşekkürler, Ahmet Abi.

Muhittin: Teşekkürler hayırlı geceler..

AKAYI_: Teşekkürler.

galaksi: Çok teşekkür ederim

Ferhat_1: Hayırlı geceler..teşekkürler

143

Guest61010: Teşekkür ederiz.

PinarB1: Teşekkürler

Guest85091: Teşekkür ederiz..

tunal: Size de teşekkürler..

TURHANDOG: Teşekkürler.

Sonmez: Çok teşekkür ederiz...

ghan: Teşekkürler..

Ceyda_: Biz teşekkür ederiz... size de hayırlı geceler..

okcubulent: Teşekkürler bizden herkese hayırlı geceler....

MSoguz: Teşekkür ederiz..

* * * * * * *

144

Yalnızlık

A-Baki: Merhaba arkadaşlar...

A-Baki: Katıldığınız ve kendinizi tanıttığınız için teşekkür ederim... Önce sizlere birduyurum var:

A-Baki: Üstad kullandığı PC yi başkasına verdiğinden, bir süre PC siz kaldı yine vekendisine mesaj ya da e-mail atılmamasını istedi...

A-Baki: Burada olmayan arkadaşlara da duyuralım lütfen...

A-Baki: “Kozalının Tanrısı” başlıklı Sistemin Seslenişini okuduktan sonra, nelerhissettiniz, neler farkettiniz, paylaşmak isteyenlere açığız, buyurun lütfen!

Honeywell: Dünyanın pastaneden farksız kurabiye dolu olduğunu..

A-Baki: Hafta sonu çalışma odama kapanıp ta okuduklarımın bana fark ettirdiklerindensonra, bugün kendimi çok yalnız ve garip hissettim, dostlar…

A-Baki: Aradım, taradım, düşüncelerimi paylaşacak kimseler bulamadım…

A-Baki: Elimde okuduklarım, kapı, kapı, belki tâlibi vardır, ulaşmasına vesile olurum

145

düşüncesiyle, gözlerim birilerini aradı… Belki ilgisini çekip de halimi bana anlatıp, halinibenimle paylaşmak isteyen çıkar diye…

A-Baki: Adeta iple çektim akşamı, birkaç düşünen beyinle bir araya gelip, bazı şeyleridaha iyi anlamaya yönelebilmek, aklımın erdiklerini ifadeye getirebilmek, ve de sizindüşüncelerinizden yeni bir şeyler fark edebilmek için….

A-Baki: Bazen birkaç söz not alayım istedim, belki konuşuruz, hiç olmazsa lâfını ederizdiye… Ama ifadeye getiremedim, ne hissettiklerimi, ne de halimi! Acziyetimden başkasermayem kalmadı… Bir daha okudum elimdekileri, bir daha…

A-Baki: Sonra, "kozalılar" hitabını düşündüm! ! Sormak istedim, bağırasım geldi adeta,"Var mı hiç durup düşünmek, kozamdan nasıl kurtulabilirim diye derinlere dalmakisteyen? Var mı?"

A-Baki: Benim gibi haline yanan var mı? Bunca "değerler" ve "değerliler" arasında, "benbatanları sevmem" diyebilen biri var mı???

A-Baki: Var mı biri, daha çok nasıl yer-içerim, daha çok ve çeşitli nasıl çiftleşebilirim,daha çok nasıl önemli biri olabilirim, sahiplenebilirim, başkalarına hükmedipböbürlenebilirim, demeyen??? Bunların tasasında olmayan?

A-Baki: Bunlardan başka gayesi olan var mı???

146

Erish: Üstad’ın bir süre daha olmadığı duyulunca şok dalgası geldi galiba :)))

A-Baki: Toplumsal ve bireysel tanrıların tutsağı olmaya isyan eden var mı?..Başkalarının saygısına, değerlendirmelerine, onlar tarafından kabul edilmeyeihtiyacı olmayan var mı?

Toplumsal kurabiyeleri, kendilerini sayıp baş tacı edenlerin çıkarına dönük kullanmayaihtiyacı olmayan var mı?.. Önce tanrı edip kutsallaştırdığı, sonra da ardına düşerekkozasını ördüğü değerleri bir yana koyup ta, ben bu dünya da kendim için yaşamaküzere varım, diyen var mı?

Rasûller tarafından insanlara fark ettirilmek istenen gerçeklerin ve kavramlarınanlamlarının saptırılıp, kurabiye olmak için malzeme yapıldığını görüp de bu tutsaklığaisyan eden var mı?

Taklit insana has bir meziyet değildir; evrensel değerler, benim köyümün değerlerideğildir, deyip de, ay’a, güneş’e isyan edip, yalın ayak, çırıl çıplak kalan var mı?

Ben Allah için varım, deyip, kör kalmaya isyan eden var mı???

Mizar-: Onlar Olimpos Dağındaki kulübelerinde, koza dışı âlemi seyirle ve “Allah”ı herdem biraz daha tanımaya çalışmakla zamanlarını değerlendirirler!.. Zaman zaman yeni

147

bir konukları olur... Ender de olsa civarlarına taşınan yeni bir komşuları... Ama o dağsâkinlerinin sayısı pek azdır!..

Mizar-: Tanrısallıkları ve kutsallıkları üretip pompalayanlar, geçmiş bilgelerin,Rasûllerin fark ettirmeye çalıştıkları tüm gerçekleri saptırıp; kendi tanrısallık -kutsallık değerleri için malzeme yaparlar!.

Mizar-: Bilgelerin, kendi önlerinde el pençe divan duran mukallitler ordusuna değil;dediklerini anlayıp, gerçekleri fark edip, “insan” olmaya çalışan bilinçli mukallitleredeğer verdiğini...

Honeywell: Sistemin seslenişi yazısı www.allah-sufism-islam.com adresindenkolaylıkla okunabilir

A-Baki: Evet Mizar! Ben de onları okuyup durdum, işte...

Mizar-: Ben yeni okudum ..

A-Baki: Ne mutlu okuyanlara!

A-Baki: Ben, okuma imkânına sahip olmayanlara, "kurabiye tanrılardan" bahsedince,"onlar eskidenmiş canım", deyip, gülüp geçtiler…

148

A-Baki: Az önce ise, Honeywell, dünyanın bu gün de, farksız, kurabiyelerle doluolduğunu söyledi...

Ceyda_: Kurabiye tanrılarımızı ilim ile yiyerek yok etmemizi diliyorum..

A-Baki: Kurabiye olanlar yenir de, taştan, demirden olanları neylemeli?

A-Baki: Vahdet âsâsını taşıyan İbrahim’e bir tek kolay geldi, o! Girdi Kâbe’sine, bir birbaşlarını uçurdu taştan da olsa, demirden de!..

A-Baki: Temizledi evini, ardına bakmadan!

A-Baki: Ama biz daha gün be gün icat ettiğimiz ve peşine koyulduğumuz yenideğerlerle kozamızı biraz daha kalınlaştırmakla meşgulken, kozanın dışında birâlemin mevcudiyetinden bihaber iken... dahası olduğumuz yeri kozanın dışızannederken...

A-Baki: Nasıl olacak ta fark edeceğiz, sonsuzluğa kanat çırpanların gözünde "kozalılar"diye ifade edilen halimizin ne anlama geldiğini?

A-Baki: Biz henüz "sonra" hayalinden kurtulmadan, nasıl fark edeceğiz bugünkühalimizi? Kozadan kurtulmayı başarıp, sonsuzluğa kanat çırpamazsak, ipek böceğigibi kaynar sulara atılmanın ne anlama geldiğini nasıl fark edeceğiz? Ölümün neleri

149

ve nasıl götüreceğini nasıl anlayacağız?

A-Baki: Toplumsal ve bireysel kurabiyelerimizin, yendikten sonra hiç bir değerikalmayacağını nasıl fark edeceğiz?

A-Baki: Kozasından kurtulup, evrenselliğe kanat çırpamadan dünya değiştirenlerin,dünyasının bugünkünün hep aynı kalacağını nasıl anlayabileceğiz?

Kurabiyelerle yetişip büyüdükten sonra, nasılsa öte dünyada kendimi bulacağım, aslımıgöreceğim diyenlerin, bu düşüncelerinin kendi yaptıkları kurabiyelerden medetummaktan başka bir şey olmadığını…; kurabiye masallarıyla büyütülmüş olanların,kendilerine merhametini bekledikleri kurabiyelerin de bir bir yeneceğini nasıl farkedeceğiz?..

Uğruna yaşamların feda edildiği, varlığıyla mutlu olup, ardından üzüntülereboğulduğumuz kurabiyeleri kendi ellerimizle yaptığımızın, koza dışında bunlarınhiçbir değeri olmadığını nasıl fark edeceğiz?

Önünde el pençe divan durulanların mukallitten başka kimse olmadığını, insanolanın böyle şeylere değer vermeyeceğini . . .; yalanın, aldatmanın, gıybetin, hakaretinhayvandan öte davranışlar olduğunu, bunların olduğu yerde irfanın sadece adındanbaşka bir şeyinin olmadığını . . . ; insanlar hakkında değerlendirmeler yapıp, zanda

150

bulunup, onları sınıflandırma ve ayırma ile uğraşanların, hem kurabiye yapmaktaolduklarını ve hem de günün birinde yenmeye mahkûm kurabiyeler haline geldiklerini . .. nasıl anlayacağız?…

Ne tür olursa olsun, otorite kavramının, güç sahiplerinin başkaları üzerine koyduklarıyaratılmış kutsallık olduğunu, bunların toplumdan yarar sağlamak isteyenlerin toplumukendi tabiatları ve çıkarları doğrultusunda gütmesinden başka bir şey olmadığını nasılfark edeceğiz??

Her toplumun ve her ulusun, kendi damak tadına ve kendi mutfak geleneğine göreçeşitli şekillerde, prophet’ler, Jesus’lar, pope’lar, peygamberler, İsa’lar, mehdiler,kutuplar, şeyhler, ermişler, azizler, efendiler, veliler, gavslar gibi değişik motiflerdeçeşit çeşit kurabiyeler üretmekte olduklarını, önce onları yanlarında hürmetletaşıdıklarını, ama devran dönünce hepsinin bir bir yendiğini . . . Senin yetiştiğintoplumun şartlanmalarına göre veli, gavs, kutup şekillerine sokarak, şeyhim, efendim,diyerek yolculuğunda yanında taşıdığınla, uzaktakinin prophet, savior, vs…, ötekininuzaylı, ufo gibi isimler altında yol azığı ettiğinin arasındaki tek farkın damak tadı veulusal mutfak geleneklerinden kaynaklandığını, nasıl fark edip, kabul edip, ona göreyaşamımızı yeniden düzenleyebileceğiz???

Tüm bunların ötesinde, bizim gerçek evrenimizin BİLİNÇ ve BİLGİden ibaretolduğunu, başka her şeyin bizi bundan gaflete düşürdüğünü . . . fark edip; bu ömrü,

151

işitip gördüklerimizin taklidi ve nakli ile tüketmek yerine, o ilmin ve hakikatinözümdeki kaynağını nasıl bulabilirim, Allah ismiyle işaret olunanın sistemini nasılokuyup, anlayabilirim ve O’nu, kozasız - tanrısız nasıl hissedip yaşayabilirimsuallerine cevap bulup, nasıl değerlendirebiliriz... gereğini nasıl yaşayabiliriz???...

A-Baki: Evet dostlar, hani söyleyecekleriniz?

tunal: Yaşam yazılı senaryoyu oynayanlar ise oyunun sonunda her oyuncu gibi selâmverebilecek rolü oynayacaklar mı insan olarak..? Yoksa senaryodan hiç haberiolmadan mı gidecek. BİLMEDİĞİ ÂLEME..

tunal: Gidecek yer varsa... yoksa..

tunal: Vakti azalmayan var mı... üzülmeyen var mı.. üzüldüğü anı unutup sevinmeyenvar mı.. gülmeyi ağladığı anın ardında yapmayan.. yemeyen içmeyen.. sevmeyen acıçekmeyen.. unvanı istemeyen.. pişman olan olmayan.. tapan tapınan.. korkankorkmayan.. yeter artık demeyip devam eden. Var mı? İNSAN... ANLAMADIM ne oluyorne gidiyor ama baktım ki her şey aynısından daha da hızla gideceği yere ilerliyor..kimse kimseye zarar veremez.. ben gideceğim iyi akşamlar.

tunal: Gidecek yer varsa... yok sa..

152

. . .

A-Baki: "Kozalının Tanrısı"nı okuduktan sonra, bilmem siz de kendinize ve çevrenizeşöyle biraz uzaklardan bakıp seyrettiniz mi hiç olup-biteni! Varoluşunun ve programınıngereği, hepimiz bir şeylerin peşinde, her birimiz bir yana doğru koşuşturup duruyoruz,aralıksız!…

A-Baki: Ama her birimiz de her yaptığımızın ve peşine takıldığımız her değerinfaziletinden dem vurup duruyoruz...

A-Baki: Ölümü ağzına alana, dur hele!, deniyor! Ne derdin var da ölümün lâfınıediyorsun? Ölümü bırak şimdi, bize ne ölümden!!!… Sanki ayırmışlar ölecekleri,ölmeyeceklerden! Ve sanki ölümü tadacak kimse yok aralarında!..

…….

A-Baki: Kusura bakmayın arkadaşlar! Parazitler sebebiyle, sohbet kesintilere uğruyor...

A-Baki: Ne dersiniz? Bu yazıdan sonra benim gibi bir mukallide görünenler bunlar!...kim bilir muhakkik neler görüyor da, nelerden bahsederken, nelerden bahsedemiyor???

A-Baki: Ne dersiniz? Önde gelen değerlerimiz ne olmalı ki, önümüze aldığımızkurabiyeler olmasın?

153

Aisa: İlk okuduğum gün sarsıldım, ikinci gün perişan oldum, üçüncü gün hüzünlügezdim, bu gün biraz hafifledi geçirdiğim sarsıntı ve acı, yarın ya da bir kaç gün sonraunuturum bu yazılanları.. hep öyle yapıyorum zaten.. sonra yine aynı senaryoyuoynamaya devam ederim.. eski kendimi kandırışlarıma dönerim....

A-Baki: Teşekkürler Aisa. Hepimizin hâli bu olsa gerek. Bunu neye bağlıyorsun?

bur: Bir soru sorabilir miyim?

A-Baki: Tabi bur! Herkes sorabilir, ancak lütfen şahsi soru olmasın!

bur: Teşekkürler.. Sistemin seslenişinde "Onlar Olimpos Dağındaki kulübelerinde kozadışı âlemi seyir ... " şeklindeki cümlede sizce neden Olimpos dağından bahsediliyor.?

A-Baki: Ben bunu Kaf dağının arkası gibi, sembolik bir mit olarak anladım. Olymposdağı eski Yunan mitolojisinde geçer. Mitoloji bilgisi olan arkadaş varsa bu dağınönemini lütfen bize de açıklar mı!?

Mizar-: Tanrıların oturduğu dağ değil mi..

WENGE: Mitolojide tanrıların yaşadığı dağdır OLİMPOS dağı

bur: .. Bilgelerin tanrıların dağında bulunuş sebebi ne?? TEŞEKKÜRLER.

154

Aisa: Tanrılaştırılanların yaşadığı sembolik dağ...

WENGE: Anlayış yetersizliğinden dolayı "biz bazı zatları tanrı ediniyor" olabilir miyizbunun anlamı???

IRMAK-: Bilgelerin; mukallitlerin ötelerde aradıklarını ÖZ’ünde bulmuş ve hiç’liğini idraketmiş olması dolayısıyla Olimpos dağında yaşadığını düşünebilir miyiz?

A-Baki: Teşekkürler. Yanlış anımsamıyorsam, ayrıca bu dağ üzerinden tüm dünyayayayılan bazı güçlerden söz edilir, mitolojide...

A-Baki: Birçok mitoloji kahramanının doğuş sebebi, sahip oldukları ve ortaya koyduklarıözelliklerin, yaşadıkları toplum tarafından tanrılara atfedilen, fizik kurallarla kayıtlıolmayan, özellikler olmasıdır.

A-Baki: Kendi özlerinde mevcut olup gereğini ortaya koydukları bu özellikler, okişilerin çevreleri tarafından sadece kafalarındaki tanrılara yakıştırılan özelliklerolduğundan, bu kişiler tanrılar olarak anılmışlardır...

A-Baki: Tabii ki tanrılık özelliği yakıştırılan, ancak kendi özlerindeki üstün güçleriortaya koyan bu bireylerin bir araya geldikleri ortam ve oranın şartları, insanların beşerideğerlendirmeleriyle kayıtlanamayacağı ve beşeri değer yargılarıyladeğerlendirilemeyeceği için, insanlar tarafından idrak edilemez ve ulaşılamaz mahaller

155

olarak tanımlanmışlar ve sırlarıyla anılmışlardır...

A-Baki: Olimpos dağını da bunlardan biri olarak anlıyorum... Ayrıca, burada üzerindedurmamız gereken önemli noktanın isim değil, oranın vasfı olması gerektiğinidüşünüyorum. O dağın sakinleri, koza dışı alemi seyirle, her dem Allah’ı biraz dahatanımaya çalışmakla yaşamlarını değerlendirenler...

IRMAK-: Şu anda sistem yazısı elimde değil.. yanlış mı anladım?... Bur, bilgelerinOlimpos dağında yaşadıklarını yazdı!

WENGE: Maalesef ki bizler hala zât’ı muhteremi elinde sihirli değnek olan biri diyeanlıyor ondan hâlâ medet ummaktayız oysa O zât’ı muhterem bize her defasındadevamlı vurgulamakta kimse kimsenin yardımcısı değildir kim ne yaparsa kendineyapar...

bur: Peki bu dağda oturanlar bilgeler ise, bilgelere konuk olanlar kimdir?

A-Baki: Komşularını kastediyorsun herhalde... Tabii ki, onların yaşam "değerlerini"paylaşanlar ve onlarla aynı amaç uğruna yaşayıp, o boyutun sakini olmaya hakkazanan bilgeler...

bur: Hayır komşular değil, konuklardan da bahsediyor

156

A-Baki: Her bilincin ortamı, kendi mânâlarını yaşayabildiği ve gereğini ortaya koyabildiğiortamdır...

bur: Teşekkür ederiz

Ferhat0103: Onlar Olimpos Dağındaki kulübelerinde koza dışı âlemi seyirle ve "Allah"ıher dem biraz daha tanımaya çalışmakla zamanlarını değerlendirirler!.. Zaman zamanyeni bir konukları olur... Ender de olsa civarlarına taşınan yeni bir komşuları... Ama odağ sâkinlerinin sayısı pek azdır!..

Ferhat0103: Dağın tepesinde oturan kozasızların sayısı pek azdır; çünkü, insansılarave mukallitlere tâbi olmaktan kendini arındırıp, onların (Deccal’in) geçiciCennetinden yüz çevirebilen beyinlerin sayısı çok azdır!..

A-Baki: Çok vaktinizi aldım, dostlar. Kalan vaktiniz varsa, her satırındaki anlamı "objektifbiçimde anlamaya ve değerlendirmeye çalışarak" bu Sistem yazısını bir kez dahaokumanızı ve tespitlerinizi çevrenizle paylaşmanızı ve mümkün olduğu kadar kurabiyeüretmekten ve kurabiye olmaktan uzak durmanızı tavsiye ederim. Hepinize teşekkürederim...

* * * * * * *

157

İlim mi yoksa et mi paylaşmalı

A.Baki: Merhaba arkadaşlar...

A.Baki: Sohbet metinlerini, isterseniz http:come.to/allah veyahttp:members.xoom.com/ahmedbaki adreslerinden takip edebilirsiniz.

A-Engin: Bey, üstadımızdan alışılagelmemiş bir ifade tarzı ile karşı karşıyayız son 4yazısında... gerek tekil şahıs vurguları kullanması gerek manalı bir takım cümlelerkullanması gerekse yemin etmesi gibi ifadeler bunlar...bizler her zamanki gibimenfaatimize ters gelen hallerde tepki gösterip, bu yazılarda bahsi geçen konularıdikkate almıyoruz hala... ’’DOSTU DECCAL’DEN AYIRAMIYORUZ’’... neticedeuyarılıyoruz ama hala uyumakta ısrar etme gafletindeyiz... bu akşam lütfen..

A-Engin: Nevzat bey ve Baki bey

A-Engin: Lütfen bahsedin insanları kandırarak menfaat elde etmenin... Paye edinmekiçin saygı ve hürmet görmek için insanları karşısında el pençe divan durdurmanın...Karşısındaki kişilerin manevi zaaflarından faydalanarak elinden tutuyormuş gibigörünenlerin.. Neler ile karşı karşıya kalacaklarını anlatın bu akşam lütfen.... Anlatındinleyelim belki uyanırız!!! Anlatın lütfen... gerçekten elimizden tutanın kim olduğunu...Anlatın lütfen anlatın, uyarılmayı hala anlamamış olan bizlere.. Lütfen lütfen lütfen

158

anlatın zikrin önemini... Üstadımızın ısrarla üzerinde durduğu zikir konusunu... Ozaman anlayalım zikrin ve korunmaların önemini... O zaman anlayabilecek miyizbakalım korunmaları çekmeyin ben sizi koruyorum diyenleri..

Honeywell: Kendi dışımızda odak arayıp, birbirimizle uğraşmak yerine kendimizigeliştirmeye adasak akıllılık etmez miyiz?

A-Engin: anlatın lütfen Y. ISKARIOT’un Hz. İSA (A.S) ye yaptıklarını..

A-Engin: Bize anlatın istisnasız hepimize..

A-Engin: ..

A.Baki: Evet arkadaşlar... Şunu hatırdan çıkarmayalım ki biz burada sadece dilimizindöndüğü kadarıyla bilebildiklerimizi paylaşıyoruz... A-Engin gibi, son yazı üzerinedüşünce ve hissettiklerini paylaşmak isteyen arkadaşlar varsa, lütfen buyurun, siz deyazın!

_UFUK: Üstadın anlatamadığını başka birimiz nasıl başaracak ????

A-Engin: Üstadımızın sohbet yapması için görevlendirdiği kişiler benim için yeterlidir...Çünkü O öyle istedi..

159

_UFUK: Anlaşıldı.. Allah razı olsun... Sorunun muhatabı siz olmasanız da....

A-Engin: ’’Çoğalınız, ümmetimin çokluğu ile iftihar edeceğim’’ eğer durum böyle ise ilimpaylaşmak için bulunduğumuz ve çoğaldığımız bu ortamda müspet yönde çoğalmanınbizlere menfi yolda çoğalmaktan daha faydalı olacağına inanıyorum.

A-Engin: ..

A.Baki: Yüzleşmek acı gelse de, tartışmasız bir gerçek var evrenimizde: "Hiç kimseiçin yaptığı çalışmalar, yani kendinden ortaya konulanlar, dışında bir şey sözkonusu değildir..."

A.Baki: Kur’an, tabi olduğumuz sistemin işleyişine dair, bu ana prensibi vurguluyor.

A.Baki: Böyle bir sistem içerisinde bulmuşuz kendimizi ve ona tabi olarak yaşamımızsürmekte... Hiç birimizi yaşayıp beklediklerimizden dolayı sükûtu hayale uğratanveya edindiklerimizden dolayı mükafatlandıran dışımızda bir yargıç veya otoritesöz konusu değildir...

A.Baki: Karşılaşacaklarımızı kendi ellerimizle önümüzden götürdüğümüz gerçeğinikabul ederek sorunlarımızı ele alabilirsek, birçok noktadaki çıkmazın açıldığını görürüz...

A.Baki: Burada ne tür ve ne düzeyde bilgileri paylaşırsak, paylaşalım, sonuçta bize ait

160

olanlar, o bilgiler karşılığında kendimizde fark edip yaşayabildiklerimizden başkasıdeğildir...

A.Baki: İstediğimiz kadar balın güzelliğinden ve faydasından bahsedelim, ondan bizekalan, yeyip, tadına varıp, hazmedebildiğimiz kadarıdır...

A.Baki: Gerçekçi biçimde şunu kabul edelim: İnsanların dünya yaşamındabirbirlerine sağlayabilecekleri yegâne fayda, kendi hakikatlerini kavrayabilmeve ebedi yaşamlarına hazırlanma yönünde paylaşabilecekleri ilimdir...

A.Baki: Kim karşısındakine, bilgi paylaşımının ötesinde bir gayeyle yönelir ise,kendini aldatmadadır ve sonu sükût-u hayaldir...

A.Baki: Ve bilgi sahibi olmakla, yaşam sahibi olunmaz... Yaşanan, o bilginin neyönde değerlendirildiğinin karşılığıdır...

A.Baki: Hiçbir canlının yaşama gözünü açması için, içinde bulunduğu yumurtanınkabuğu dışardan delinmez... Yaşadığımız sistem ve düzenin sonucu budur...

A.Baki: Kuluçka süresini tamamlayan yavru, eğer o sürede gerekli olgunluğaerişebilmiş ise, kendinden aldığı güçle kabuğunu kırar ve gözünü bir başka yaşamboyutuna açar...

161

Honeywell: Üstadın ICQ’su yeniden kuruldu. İsteyenler ICQ dan bir mesaj atarak listeyegirebilirler. Önce Autorization istemeyi kaldırıp daha sonra mesaj atarsanız, listeyekolaylıkla "add" yapılabilsin..

Honeywell: Teşekkürler, araya girdiğim için özür dilerim.

A.Baki: Kim olursa olsun, zamanınızı vererek yaşamınızı paylaştığınız yakınlarınızınsizi neye yönlendirdiklerine bakın: Her şeyin döndüğü Sonsuzluğa mı? Yoksasonluluk batağının girdaplarına mı?

A.Baki: Dostunuz sizi dışarı yönelten, kendine bağlayan değil, paylaştıklarıylasizi özünüze ve aslınıza yöneltendir...

A.Baki: Ebedi olan ile, Geçici olanı birbirinden ayırt edebilen, Dostu ile deccalikarıştırmaz...

A.Baki: Dünyadayken bize ebediyen lazım olacak şey, ilimdir...

A.Baki: O halde yönelişimizin sonlu olmasını istemiyorsak, ilme sarılalım veçevremizle ilmi paylaşalım...

A.Baki: Gerçeği bilenin hizmeti, insanların dünya zevkleri ve çıkarlarının gerektirdiği

162

şeylerle değil, onlara ebediyen lazım olacak ilimle olur...

A.Baki: Sen karşılıksız olarak neyi paylaşırsan karşındaki ile, Allah’ın kurmuş olduğusistem ve düzeni gereği, sana o misliyle gelir...

A.Baki: Maddiyat verenin kazanacağı karşılık yine maddiyattır... Ama sana maneviyatınulaşmasını istiyorsan, karşındakine de maneviyatın ulaşmasına vesile olacak çalışmayıyapmalısın...

A.Baki: Hocalık, şeyhlik, kurtarıcılık taslayarak veya el pençe divan, boynu bükükdurarak, her şeyden elini eteğini keserek mi maneviyat kazanılır?.. Asla...

A.Baki: İlimdir, maneviyat kazanmak için paylaşabileceğin şey... Hz. Rasulullah’tanbize ulaşan sonsuzluk ilmi...

A.Baki: Elinden ötesi gelmiyorsa, en azından çevrenle, insanlarla manevi bilgileri,kitapla, sohbetle, kasetle paylaşabilmeli, vermelisin ki, sana da maneviyatın kapısıaçılsın...

A.Baki: Hak’tan sana ulaşan neyi bağışlarsan, misli olarak aynının karşılığı ulaşır sanada...

A.Baki: Kurban kesmek yerine, bayramda kurban parası ile kitap dağıtabilir miyiz, diye

163

soruluyor!.. İlim öğrenmek ve öğretmek farzdır, kurban kesmek ise sünnet!..

A.Baki: İnsanların, yarın ... ete değil, ahırette işlerine yarayacak ve ebedi hayatlarınıkurtarmalarına vesile olacak ilme ihtiyaçları var...

A.Baki: Rasulullah, yaşamını hangi yolda değerlendirmiştir?... İlim öğretmekle...

A.Baki: O’nunla ne kadar paylaşımımız olduğunu bilmek istiyorsak, yaşamımızı hangiyolda, ne için değerlendirdiğimize bakalım!

Deliveli: Rasulallah sizden iyi biliyordu ki! Kurban da kesti?

A.Baki: Kısa vadeli dünya zevk ve çıkarları için koşuşturma yerine, Rasulullah’ınyolunda, ilmi paylaşalım...

Deliveli: Hem kurban kesilip hem de kitap dağıtılabilir..

Deliveli: Bunun için kurban kesilmemesi diye bir şey olamaz..

Deliveli: Özür diliyorum ama kendimi tutamadım.

_UFUK: Fikirlerine saygı duymadığınız birinin yönettiği "chat"e neden katılıyorsunuz??Gözlemci olarak mı ???

164

_UFUK: Ümit

_UFUK: Ben de özür diliyorum... Ümit

A.Baki: Yarın kendimizi O’nun huzurunda bulduğumuzda, dünyada bırakıp gittiğimiz,beslendiğimiz şeylerle değil, insanların ahırette işlerine yarayacak ve ebedi hayatlarınıkurtarmalarına vesile olacak ilim yolunda ne hizmet verdiğimizle karşılaşacağız...

A.Baki: Samimi olalım! Hayalimizde var ettiğimiz yukarıdaki celalli sultanın emirleriniyerine getirmek için değil, Allah Rasulü’nün önerilerini değerlendirmek için çalışalım!...Siz bugün karnını doyurmak için elinizden geleni yaptığınız, ama ölüm ötesi ebediyaşamı söz konusu olduğunda kendi haline bırakıp, size ulaşanları ulaştırmadığınız,paylaşmadığınız birine dostluğunuzdan ne kadar söz edebilirsiniz?..

_UFUK: Bu odadaki herkesin Efendimize tartışılmaz saygı ve bağlılığının olduğunukatiyen göz ardı etmeyelim lütfen...

Deliveli: Efendi olarak kast ettiğiniz kim UFUK bey.

Guest50738: Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselam sayın deliveli...

_UFUK: Bir tane efendisi olur insanın...Daha açayım mı??? Ümit...

165

_UFUK: Teşekkür ederim Sayın 50738....

A-Engin: Deliveli....UFUK arkadaşımızın bahsettiği efendimizdir....

A-Engin: Yalnız efendimizi "efendisi" lerle karıştırma lütfen.

kartal1: bu kadar bilgili insan varken bana düşmez ama, hala birbirimizle uğraşıyoruzbilgilenmek yerine

A.Baki: Sükutu hayalle karşılaşmak istemiyorsak, gerçekleri görelim... Yaptığınızçalışmada sizin rehberiniz ilim ve vicdanınızdır! Sizin yol keseniniz deşartlanmalarınız, duygularınız, dünyevi zevklerin bineği egonuz ve perdenizinaskıları olan bağımlılıklarınızdır... Birinin sesini duymak için, diğerinin örtüsünükaldırmak, açmak şarttır...

A.Baki: Rasulullah ile paylaşımını görmek isteyen, onunla sakal bıyık benzerliğini değil,"amaç" birliğini arasın!.. İnsanlarla paylaşımını dünyada bırakıp gideceği şeylerle,bedensel ihtiyaçlarla sınırlamak ile, Rasulullah uğraşısının uyumunu ne derecekurabiliyorsunuz? Ben kuramıyorum!.

A.Baki: Allah, uğruna savaştığımız fani kurabiyelerimizi bir yana koyup, kendisi için bakidostluklar edinenlerden olmayı nasip etsin cümlemize!..

166

A.Baki: Herkes kendisi için anladığının gereklerini yapmak ve getirisine ulaşmakzorundadır... Kimsenin anlayışının ve yaptığı çalışmaların bir başkasına katkısı olmaz...

Deliveli: amin

ss48983: Amin

A.Baki: Eğer suyundan şifa bulunan ve akan bir çeşme olmak istiyorsanız,kaynağından size ulaşan şifalı suyu akıtmaya devam edin... Çeşmenin oluğu ne kadargeniş olursa, o kadar şifaya vesile olursunuz...

A.Baki: Ama, musluğu kapalı bir çeşme de, kendinden ulaşan hayra, şifaya maniolmanın ötesinde, Kaynaktan kendine ulaşana mani olmuş olur...

A.Baki: Dağıtmayan, kaynaktan gelene dur diyendir... Verin ki, size verilsin... Paylaşınki, çoğalsın...

Deliveli: Yanlış anlamışsam özür dilerim ama sizin dediğinizden şunu anlıyorum;

Deliveli: İbadetlerin zahirini bırakalım , mühim olan batını dır.! öyle mi?

A.Baki: Hayır…

167

A.Baki: Ve acizane düşüncem o ki, şu günde, insanlık alemine Rasulullah’tan bizeulaşan ilimden çok faydalı hiçbir hizmet yoktur... İlim öğrenmek ve öğretmek isefarzdır...

. . . .

Honeywell: Üstadın ICQ’su yeniden kurulduğundan şu anda listesinde yoksunuz..Listeye girmek isterseniz 6329794 ICQ numarasına bir mesaj atın.. Eğer Autorizationistemeyi kaldırırsanız eklemek daha basit bir hal alacaktır. Teşekkür ederim.

Honeywell: Autorization kaldırmak için ICQ düğmesine basıp "Security & Privacy"seçin.. gelen pencerede "All users may add me to their list" seçili olsun.

. . . .

A.Baki: Evet dostlar... Hatlar çöktü, sıkı tutunanlardan başka herkes gitti... Çokgeçmeden biz de tek başımıza kalacağız...

A.Baki: Öyleyse, ne bilgisayarın hızlı işlemcisinin, ne "memory" nin büyüklüğünün faydaetmediği o ana şimdiden hazır olmaya bakalım...

A.Baki: Ya da sükutu hayallere hazırlayalım kendimizi...

168

A.Baki: Allah, ulaştırdıklarını değerlendirmeyi nasip etmiş olsun cümlemize...

A.Baki: Söyleyecekleriniz varsa, buyurun, yoksa, hepinize teşekkür ederim... Hayırlıgeceler...

Session Close: Mon Feb 15 23:13:29 1999

* * * * * * *

’ALLAH’ı isteyen yamyamlardan uzak dursun

A-Baki: Selâmu aleykum, arkadaşlar...

A-Baki: Teşekkür ederim... Bu haftaki "imanı olmayanın, gıybetinin de bitmeyeceğini" bildiren Sistem yazısından neler anladık, neler anlayamadık, isterseniz bu konudadüşüncelerinizi yazmakla başlayalım...

A-Baki: Seneler önce elime geçen bir kitapta, Quantum fiziği araştırmalarında eldeettiği bulgular üzerine bir Fizikçinin şu sorgulamayı yaptığını okumuştum:

A-Baki: "Merak ediyorum!" diyordu, "Acaba ben arkamı döndüğüm yerde evren yineaynı şekliyle ve bakarken gördüğüm nesnelerle var mı? Yoksa sadece benim baktığım

169

alanda, bakış kapasitemden doğan bir şekilde mi, bu nesneler ve bu evren bana böylegörünür oluyor?.."

A-Baki: Belki kullandığı ifade aynen bu değildi, ancak kastetmek istediğinden bunuanlamıştım.

A-Baki: Dini ıstılâhta, "gayb" kelimesinin esas olarak 2 boyutsal karşılığı vardır. Birincisi"mutlak gayb". Bu, Allah ismiyle işaret edilen varlığın Zâtına izâfeten kullanılır… Mutlakbilinmezlik!

A-Baki: Hiçbir göreselliği olmayan, ifadeye gelmeyen, şahidi olmayan mutlakbilinmezlik.

A-Baki: Diğeri ise, "izâfi gayb"tır, ve gözlemleyenin şahâdet ettiğinin dışında kalan, onaGÖRE bilinmez olana denir…

A-Baki: Bilinene ise, "şahâdet" âlemi adı verilmiştir, "varlığına ve özelliklerine şahitolunan", "özellikleri ile tanımlanabilen" boyut, anlamına...

A-Baki: Örneğin, madde dünyası insanlar için şahâdet âlemi iken; cinler alemi,insanlar için bahsettiğim türden bir gayb alemidir; algılama araçlarıyla, beş duyusınırları içerisinde şahit olunamayan, bilinmeyen bir boyuttur…

170

A-Baki: İslam Dinini bize açıklayan Kur’ân-ı Kerim, "varlık" veya "yokluk" tartışmasıüzerinde durmaz, ancak mevcut ve her boyutta aralıksız yürürlükte olanALLAH’ın var etmiş olduğu Sistemin hükümlerini ve o Sistem içerisinde, neyin,hangi fiilin, ne sonuçlar doğuracağını ve korunmak için gerekenleri bildirir!..

A-Baki: Yürürlükteki sistemin işleyişinin gereği olarak çeşitli tanrılara yönelme,tapınma ve onlardan medet ummanın bâtıllığını, Kur’ân bildirir.

A-Baki: Bunun yanı sıra, dinin temeli olan, Kur’ân’ın bildirdiği "ALLAH" ismiyle işaretedilenin, varlığı veya yokluğu tartışılamaz, söz konusu değildir…

A-Baki: Tartışılan, insanların kendi anlayışlarınca kabul veya ret ettikleri, dolayısıylakendi hayallerinde varlığını itiraf ettikleri "tanrı" olabilir, ancak...

A-Baki: Zira, "ALLAH", iman edilmesi ve bu -imanın getirisi olarak-, o isim ile işaretedilenin ve Sisteminin ANLAŞILMASI, TEFEKKÜR EDİLMESİ, HİSSEDİLMESİ veGEREĞİNİN YAŞANMASI gayesiyle bildirilen HAKİKATE ait ismidir...

A-Baki: "Vardır" veya "yoktur" yargıları ise insanın algı kapasitesinin sınırlı oluşudolayısıyla söz konusu olan GÖRESEL mefhumlardır… Tıpkı insanın algılamakapasitesine göre söz konusu olan "gayb" ve şahâdet" gibi…

171

csavci: Benliğinden kurtulamayan, özeleştiriden de mahrum olur, bilgi yüklenir amakendisine faydası olmaz... O halde Üstad’ın "DOST SENİ SENDEN KURTARANDIR"sözünden gerekli olan dersi çıkaramayanların, son yazıdan da anlayabilecekleri bir şeyolamaz... Ama "DOST"u varsa(fıtratında) belki o anlatabilir!.. Acaba bizi bizdenkurtaracak dost noksanlığımız var muhakkak ki Üstad ısrarla anlatmaya çalışıyor... dostbulabilirsem; kendi özeleştirimi yaptırarak, yazı

A-Baki: Devam edecek misiniz, bekleyelim mi, csavci?..

A-Baki: Gıybet kelimesi, gıyabında hoş olmayan lâfını etmek anlamına kullanılır…En avamî mânâda kendi beraberinde olmayan, yanında bulunmayan, şahidi olmadığıhakkında ileri geri lâf etmek, çekiştirmektir…

csavci: Buyurun, lütfen... Konu dışına çıktı veya zamansız girdi isem.. affedersiniz..

A-Baki: Bilinci, kendi özüne dönük olmayanın, nefsini arındırarak ÖzündekiHAKİKATi, özelliklerini fark etmek ve gereğini yaşayabilmek gibi bir amacı ve faaliyetiolmayanın, AYRI kabul ettiği, dışındaki başkalarıyla mücadele yoluyla, kendini tatminuğraşı…

A-Baki: Yaratılanın, yaratılış amacını yerine getirmekte olduğunun bilincinde olmayışınifadesi…

172

A-Baki: Göremediği, gıyabında bahsettiği, kendinden gayri bir beşerdir, onu var eden deonun ötesinde, kendinden de ötelerde, gökte veya bir yerlerde saklı bir TANRI!…

A-Baki: Bildirileni dikkate alarak yaşamına yön veren, yaşayabildiğinin getirisine erer,onlardan gafil olarak yaşamını tüketen de gafletinin sonuçlarına katlanır…

A-Baki: Bakın Kur’ân ’da gıybet hakkındaki uyarı nasıl: Hucurât Sûresi:12

A-Baki: "EY İMAN EDENLER, ZANNIN BİR ÇOĞUNDAN KAÇININ! ÇÜNKÜ, BAZIZANLAR SUÇTUR! BİRBİRİNİZİN KUSURUNU ARAŞTIRMAYIN! KİMİNİZ DE KİMİNİZİNDEDİKODUSUNU YAPMASIN. SİZDEN HERHANGİ BİRİNİZ ÖLÜ KARDEŞİNİN ETİNİYEMEKTEN HOŞLANIR MI? İŞTE BUNDAN TİKSİNDİNİZ!.."

A-Baki: Allah ismiyle işaret edilenden ve O’nun yaratmış olduğu sistemin işleyişindengafil olarak ortaya konan bir fiilin bundan daha tiksindirici bir karşılığı olabilir mi?

A-Baki: Rasûlullah Aleyhisselâm şöyle buyurmuştur: "Gıybetten sakınınız!.. Zirâ gıybetzinâdan daha şiddetlidir!.. Çünki zinâ eden kimse tevbe eder, Allâh da afveder. Fakatgıybet eden, gıybeti yapılan afvedinceye kadar, afvedilmez!.."

A-Baki: "Gıybet nedir biliyor musunuz?.." diye soruyor. Ashab da, "Kardeşini hoşunagitmeyen şeyle anmandır!.." diye cevaplıyor ve "Dediğim şeyler kardeşimde varsa, nebuyurursun?.." sualini yöneltiyor.

173

A-Baki: Rasûlullah’ın verdiği cevap: "Söylediğin şayet onda varsa, onu gıybet etmişbulunursun!.. Ve eğer onda yoksa ona iftira etmiş olursun!.."

sukran: Eğer bir yer de gıybet varsa gafletin sonucudur, karşıda gördüğündenperdelenmektir ve özünden uzaklaştırır insanı diye düşünüyorum..

CEM^O: Ölmüş kardeşinin çiğ etini yemek isteyen YAMYAMIN Müslümanlıkla bir ilgisiolabilir mi? Bu yamyam imanlıyım dese, gerçekten imanlı mıdır? hele hele bu yamyamtasavvuf bilgileri konuşsa... ona ne kadar inanılır?

_AYGUL_: KİMSE DAYANAMAZ..!!

CEM^O: Âhir zaman alâmeti olsa gerek YAMYAMLAR tasavvuf ehli oldu!.

CEM^O: Yamyamlar yemedik ölü kardeş eti bırakmıyorlar... Sonra da ağızlarınınkanlarını silerek tasavvuf dersi vermeye başlıyorlar!

CEM^O: Tasavvuf ehli olan değil; iman ehli olan yamyamlar konuşurken yanlarındaoturmazlar!. Bazıları uyduruyor kötü adamın gıybeti yapılır diye... Çünkü kötü adamınhakikatinde O yoktur!!!...

CEM^O: Bilelim ki Ölü kardeşinin çiğ etini yemekte olan YAMYAMLARINKALPLERİNDE iman bulunmaz!.

174

CEM^O: Siz siz olun, dedikodu ve ölü kardeş eti yemek olan gıybete devam edenkimselerle görüşmeyin!. Yamyamlarla dost olan sonunda YAMYAM olur!. Kişi dostununhaliyle hallenir; atasözünü hatırdan çıkarmayın.

CEM^O: Samimi olarak ALLAH ‘ı isteyen YAMYAMLARDAN uzak dursun!.

CEM^O: Unutmuşunuzdur belki İNSAN ve SIRLARI diye bir kitap vardı... Yeniden onuokuyarak SİSTEMİ hatırlamaya çalışın!.

CEM^O: Araya girdiğim için özür dilerim A.Baki... buyur devam et...

A-Baki: Estağfurullah... Teşekkür ederiz. Allah değerlendirmeyi nasip etsinsöylediklerinizi...

Karlsruhe: Amin..

A-Baki: İNSAN VE SIRLARI’ndan bu konuda bir hadisi daha buraya nakletmek isterim:

A-Baki: "Kişinin karnını doyuruncaya kadar şu (leşten) yemesi, elbette Müslüman birkişinin etini yemesinden (dedikodusunu yapmasından) daha hayırlıdır."

A-Baki: "Gıybet" gibi nefsimizde mücadele etmemiz gereken tüm ebedi geleceğimiziilgilendiren böylesine büyük ve tehlikeli bir düşmanı koynumuzda barındırırken, bir takım

175

şekli işlerle, ve hatta karşılığında imanla ilgili belirtilmiş bir kaybı olmayan konularla,İslam’ı yaşamak için mücadele veriyor edâsıyla kendimizi tatmine çalışmak, aç aslanınkafesine düşmüşken, ona yem olmuşken, acaba burada ayakkabım kirlendi mi diyetasalanıp, ayakkabıyı kurtarmaya çalışmaya benziyor…

yurtsever: Söylenenler Kur’ân ‘ın emridir ancak, bu hakikati fark edenin bu odada hâlâsorularına cevap arıyor olabileceğini sanmıyorum. İsa a.s. zamanında bir kişiyigünahından ötürü taşlayacaklarmış. İsa a.s ise içinizde hiç günahsız olan biri ilk taşıatsın demiş. Tabi ki kimse atamamış. (Üstad Ahmed Hulusi’yi tenzih ederim) Allah benide bu pislikten kurtarsın..

tunal: Mücahede ile ilgili "Gavsiye Açıklaması"nda bir bölüm var ALLAH muin’imizolsun...

A-Baki: Bunca söylenen üzerine artık bize burada fazla söz düşmez, dileğimiz o ki,açtığı İLMİNİ hakkiyle değerlendirebilmeyi, gereğini yaşayabilmeyi, önceliklerimizi onagöre tayin edebilmeyi ve bizleri selâmete çıkaracak tahkiki imana sahip olabilmegücünü Allah cümle tâliplerine nasip etsin…

Aysel-Hamburg: Amin..

yenii-: Amiiiin

176

_AYGUL_: Amin..!!

Ceyda_: Amin..

galaksi: Amin

CANANK: AMİN

garib: Amin..

okcu-: AMİN..

^̂ : AMİN

MURATBER: Amin..

SiroN: Amin...

NEVZAD: Teşekkürler CEM^O ’ya ve Baki ’ye.. Beyninize sağlık!.. Allah,değerlendirmeyi hazmı ile nasip etsin!.. Sağ olun!...

tunal: Anlayamadığım bir şey var hepimiz kim nereye yoğunlaştırırsa bizi hemen okonunun getirisini yada götürüsünü yaşamaya koyuluyor ve (düşünmeden beşer değer

177

yargıları ile) allak bullak oluyoruz.. tekrar Allah muin’imiz olsun amin..

tunal: "Alkışı duydum ihaneti gördüm" diye bir şarkı sözü var.. bizler alkışı kişilere malediyoruz.. beşerce...

AGC: Teşekkür ederiz...

CEM^O: Yoğunlaştıranları takip elbette ki aptallıktır. Herkes kendi yoluna gitse çok dahaiyi olur!!!...

Aysel-Hamburg: Allah öğrendiklerimizin hazmını versin...Teşekkür ederim...

tunal: Ortak yol var mı.. sonunda bir olunan?..

ghan: Teşekkür ederiz...

OMUTLU: Teşekkür ederiz.

Karlsruhe: Çok teşekkür ederiz. Allah değerlendirmek nasip eder inşaallah...

ERINA: Teşekkürler.

teomanaa: Teşekkürler..

178

pinarb: Teşekkürler.

tunal: Teşekkür ederim ALLAH ‘ın sisteminde var olan herkese..

IRMAK: Teşekkür ederiz

BTUNCER: Teşekkürler,iyi geceler.

MEHCAN: Teşekkürler...

B^ismet: Teşekkürler..

HASAN^^^: Teşekkür ederiz...Allah idrak ettire...

gonul: Teşekkürler..

Hamd-C: Teşekkür ederiz..

bir_: Teşekkürler..

A-Kamil: Teşekkür Ederim..

ardor^^: Teşekkür ederiz.

179

C_GUNES: Teşekkür ederiz..

garib: Teşekkürler..

feza: Teşekkürler..

A_Le: Teşekkür ederiz..

Hikmet: Teşekkürler.. Kişilerin rücû hakkı FAİL ‘e değil, fiiledir diyebilir miyiz?

bsami: Teşekkür ederiz..

gulom_: Teşekkür..

Mat_Ah: Teşekkürler..

H_ONER: Teşekkürler...

akbas: Teşekkürler..

^^: Teşşekkürler

galaksi: Teşekkür ederiz.

180

Sahver: Teşekkür ederiz..

Beyhan: Teşekkur ederiz..

HAKDEM: teşekürler

keskin: Çok teşekkürler ederiz..

Nedim-: .

AKAYI_: Teşekkürler.

delivery: Bitti mii?

tunca: Teşekkürler..

Sadullah: Tesekkür ederiz..

Ceyda_: Teşekkür ederiz sizlere Sağ olun..

Guest57383: Herkese selam

ahbab-_: Teşekkürler..

181

AS-KOBAL: Sağ ol AHMED BAKİ.

sukran: Kuluna şükretmeyen hakka şükretmiş olmaz diyorum ..

yenii: Teşekürler..

bugu: Teşekkür ederiz

BELKIS: Amin.

mkey: .

sahabe: .

Guest57383: Teşekkürler

|KUNBI|: Teşekkürler

Erbil: Teşekkürler. Jale

BELKIS: Teşekkürler.

yelkenci: Teşekkürler.

182

SUEL: Teşekkür ederiz.

ay^yam: Teşekkür ederiz..

Session Close: Mon Feb 22 22:57:01 1999

BİTTİ

Yayın Listemiz >>> Sayfa 184

183

Yayın ListemizAşağıdaki e-Kitap ve programlar sizin için hazırlanmıştır.

http://ferid_hakki.sitemynet.com adresinden Ücretsiz indirebilirsiniz !.

http://ferid_hakki.sitemynet.com

• Enneagram – Materyalist mistisizm akımı• Benim Adım CENİN -2-• Benim Adım CENİN -1-• Meşhurların Rüyaları- Kapıları Aralayan Şifre• Orta Dünya’nın İşgali• Muhyiddin-i Arabi-Risalelerden Alıntılar• Ortadoğu - Vaat Edilmiş Topraklar• Kuantum Düşüncede İslami Motifler• Terör Tekeli A.B.D.• İnsan ve Din -2-• İnsan ve Din -1-

184

• Amerika’nın Matruşkası• Aşk Penceresinden Asr-ı Saadet• Dünyayı Yöneten gizli Örgütler• Okunası, Çok Önemli Konular• Cuma Notları -2-• Avrupa Birliğine NEDEN HAYIR !• Kur’anla Kucaklaşmak• Psikolojik Harekât• “B” SIRRINA ERMEK• Gerçeğin Öğretisi/TASAVVUF• Oruç’un Sırları• Türkiye ya “Büyük Türkiye” olacak ya da “Yok” Olacak ! • Yeni Keşifler -2-• İstihbarat• Bilinç Ötesi Boyut RÜYALAR• Parapsikoloji ve Parapsikolojik Harp• Kıyamet Halleri• CFR ve Yeni Dünya Düzeni• Yorumsuz Seyir• Yeni Büyük Oyun / Yeni Soğuk Savaş

185

• İnternette Tıp Haberleri -1-• Yeni Keşifler -1-• Ölüm Terapisi• Ölmeden evvel Ölmek• Cemil Meriç Anısına• Vatikan’ın Gizli yüzü• İz Bırakanlar• Sonsuz Boyuta Açılmak – Zikir• Bilinmeyen Vatikan II• Cuma Notları I• Bilinmeyen Vatikan I• Tapınak Şövalyeleri - Gizli Dünya Devleti• Günün Yorumu• Allah’ı Bilmek• Tsunami Altındaki gerçekler -H. A. A. R. P• Sorgulayan Beyinlerin Kendine Soruları• Allah indinde DİN 2. Bölüm• Avrupa Birliği’nin Türkiye Politikaları• Allah indinde DİN 1. Bölüm• Mir’at ül İrfan (İrfan Aynası)

186

• G. O. P ya da HAÇLILAR MI? • AVRUPA BİRLİĞİ VE CHRISTENDOME KAVRAMI • MARDUK ya da KAOS• [Astroloji-Program] Astro Yükselen • GİZ’li Gülşen 1• Depresyon• Psikospritüel Kriz• [Astroloji-Program] Yıldızlar Altında • Aynadaki Evren• Din’i Anlamada Reform• Tao’cu Uygulamanın Temelleri (Kültür Serisi-1)• En Büyük Sır- İlluminati Şeytani Bilinci• MARDUK ‘Yakın Gelecek ‘ mi? • Metafizik Mucizeler ya da Yanılgılar• Kur’an-ı Kerim Meali (Microsoft Reader formatında)• Hz. İbrahim’in Mirası Hz. Musa’nın Asa’sı ve KUNDALİNİ• Dik Bahçene Solayım!• Uzaylılar• Düşünen Beyinlere Hiç Okunmamış Yazılar II• Sonsuzluğu kucaklamış aşkın sembolü Hallac-ı Mansur

187

• Din, Maneviyat, Psikoloji, Psikiatri• İbn Arabi ile ilgili araştırma Serüvenim• Evrenin Sırları• Etkili Sözler III• Beynimizi Kim Kullanıyor ? • Yorumsuz Katalog (Güncellendi)• Zamansızlık (timelessness)• Hangi Evreni Algılamaktayız? • Gönül Uyandırma• Kıyametin Deşifresi• Yorumsuz Katalog• Çağdaş Bakışla Allah• Taş’taki Güç... Mutluluğunuz için... • Etkili Sözler II• Çağdaş Bakışla Cennet, Cehennem• Rüya Yorumu• Kader Gerçeği• Evrensel Sırlar• Rüyanın Dışındaki Rüya• [Astroloji-Program] Canopus

188

• Düşünen Beyinlere Hiç Okunmamış Yazılar• Holografik Beyin ve Evren• Mesajlar I• Uzaylıların İçyüzü• Tanrı yok Allah var• Reenkarnasyon Aldatmacası• Astroloji-Yeni Millennium’un Popüler Bilimi• [Astroloji-Program] Planetium• Modern Bilim ZİKİR’i Keşfetti• Etkili Sözler I• Yıldızların Altında• Çağdaş Bakışla Din• [Astroloji-Program] PopHR• [Kullanım kılavuzu] PopHR Rehber v. 2

http://ferid_hakki.sitemynet.com

189

190