pankartlarımız düşünce ve Örgütlenme Özgürlüğümüz İçin...

54
Dünyanın dört bir yanından devrimci, ilerici, vatansever, anti-emperyalist onlarca örgüt, Eyüp Baş Emperyalist Saldırganlığa Karşı Halkların Birliği Sempozyumu’nda bir arada Tunus 14 Ocak Cephesi... FHKC... Bolivarcı Kıta Hareketi... Belçika Eşitlik Partisi... Hindistan Anti Emperyalist Forum... Filipinler Ulusal Demokratik Cephe... NDFP... KHIAM... Lübnan Komünist Partisi... Bulgaristan Komünist İşçi Partisi... NAR... Yunanistan OLME... Irak Komünist Partisi Halkın Birliği... Kürdistan Hürriyet ve Adalet Partisi... Arap Baas Sosyalist Partisi... Cephe Al Mukavame ve Al Tahrir... Tunus Demokratik İşçi Partisi... Amnesty International... Batı Sahra Sarahui Halkı... Bangladeş Maoist Parti... Filistinli Mülteciler... Mısır Komünist Partisi... Slav Halklarının Birlik Hareketi... Anadolu Federasyonu... Halk Cephesi.... Helikopterlerinizi Mahallelerimizin Üstünden Çekin! Mahallelerimiz ne düşman toprağıdır, ne savaş alanı! Helikopterleriniz, yoksul evlerimizin üzerinde hem bir tehdit ve gözdağı, hem de katliama açık davetiyedir! Halk Düşmanı AKP Halka Savaş Açtı Pankartlarımız Düşünce ve Örgütlenme Özgürlüğümüz İçin www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 257 27 Şubat 2011 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com Halkların Anti-Emperyalist Birliğini Büyüteceğiz!

Upload: vukhanh

Post on 20-Mar-2019

225 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Dünyanın dört bir yanından devrimci, ilerici,vatansever, anti-emperyalist onlarca örgüt, Eyüp Baş Emperyalist Saldırganlığa Karşı

Halkların Birliği Sempozyumu’nda bir arada

Tunus 14 Ocak Cephesi... FHKC... Bolivarcı KıtaHareketi... Belçika Eşitlik Partisi... Hindistan AntiEmperyalist Forum... Filipinler Ulusal DemokratikCephe... NDFP... KHIAM... Lübnan Komünist Partisi...Bulgaristan Komünist İşçi Partisi... NAR... YunanistanOLME... Irak Komünist Partisi Halkın Birliği... KürdistanHürriyet ve Adalet Partisi... Arap Baas Sosyalist Partisi...Cephe Al Mukavame ve Al Tahrir... Tunus Demokratikİşçi Partisi... Amnesty International... Batı Sahra SarahuiHalkı... Bangladeş Maoist Parti... Filistinli Mülteciler...Mısır Komünist Partisi... Slav Halklarının BirlikHareketi... Anadolu Federasyonu... Halk Cephesi....

Helikopterlerinizi Mahallelerimizin Üstünden

Çekin!

Mahallelerimiz ne düşman toprağıdır, ne savaş alanı! Helikopterleriniz, yoksul evlerimizin üzerinde

hem bir tehdit ve gözdağı, hem de katliama açık davetiyedir!

Halk Düşmanı AKP Halka Savaş Açtı

Pankartlarımız Düşünce ve Örgütlenme Özgürlüğümüz İçin

www.yuruyus.com

[email protected]

info

@yuru

yus.c

om

Haftalık Dergi / Sayı: 25727 Şubat 2011

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yus.c

om

Halkların Anti-Emperyalist

BirliğiniBüyüteceğiz!

1973’te An tak ya’nın Ekin ci Bel de si’nde doğ -du. Arap Ale vi le rin den di. Ya şa mı nı bir emek çiola rak ka zan dı yıl lar ca. Oto bo ya cı sıy dı. Sö -mü rü yü ve eşit siz li ği ya şa ya rak dev rim ci mü -ca de le ye ka tıl dı. 1995’te tut sak düş tü. 19 Ara -lık Ha pis ha ne ler kat lia mı sı ra sın da Bar tın Ha -pis ha ne si’ndey di. Kat lia mın ar dın dan Sin canF Ti pi hüc re le ri ne atıl dı. 5. Ölüm Oru cu Eki -

bi’n de yer al dı. Di re ni şi ni 279 gün bo yun ca ka rar lı lık la sür -dür dü. 9 Mart 2002’de An ka ra Nu mu ne Has ta ne si’nde şe hitdüş tü.

Sahibi: Halit GüdenoğluSorumlu Yazıişleri Müdürü: Eda ARIAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Merkez Mah. Abide-i HürriyetCad. Atlas Apt. No: 113Kat: 5/14 Şişli/ İSTANBULTel: (0-212) 241 26 41

Faks: (0-212) 241 11 16

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-Sanayi Cad.Altay Sok. No: 10 Çobançeşme /Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 Euro

Almanya: 4 Euro

Fransa: 4 Euro

İsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euro

İngiltere: £ 3

Belçika: 4 Euro

Avusturya: 4 Euro

Tel: (0-212) 251 94 35 www.yuruyus.com [email protected]ık Süreli Yerel Yayın

Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Yitirdiklerimiz

1961 do ğum luy du. İs tan bul Yıl dız Mü hen -dis lik’te sür dü rü len an ti-fa şist mü ca de le deye ral dı. 8 Mart 1979’da po li sin kal dı ğı eveyap tı ğı bas kın sı ra sın da ra hat sız la na rak ya şa -mı nı yi tir di.

Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

1947 do ğum lu. Or ta do ğu Tek nik Üni ve rsi te siöğ ren ci siy ken, An ka ra’da Dev-Genç için demü ca de le ye baş la dı. 12 Mart fa şiz mi gün le rin -de, yo ğun bas kı ve ta kip le rin sür dü ğü, bir çokyıl gı nın mü ca de le den kaç tı ğı ko şul lar daönem li gö rev ler üst len di. Ma hirle r’in İs tan bulMal te pe Ha pis ha ne si’nde ki öz gür lük ey le min -

den son ra An ka ra’ya gel dik le rin de Ko ray DO ĞAN, on la rayer bul ma, iliş ki kur ma, si lah te min et me gi bi gö rev le ri üst -le nip ye ri ne ge tir di. Dev rim ci gö rev le ri ni sür dü rür ken, 8Mart 1972'de An ka ra’da po lis ta ra fın dan kat le dil di.

5 Mart - 11 Mart

1979’da mü -ca de le ye ka -tıl dı. Mü ca -de le eder -ken, Kars’tabir ev de ölüola rak bu -

lun du.

Mevlüt ÇINAR

Li se li DEV-GENÇ içe ri sin -de bü yük biröz ve riy le ça lış -tı, mü ca de le et -ti. İs tan bul Kuş -te pe’de jan dar -

ma lar ta ra fın dan kat le dil di.

Kadri GÜLDÜ

YusufKUTLU

Zon gul dak Koz lu ve Ereğ liKö mür İş let me le ri’n de ça lı şaniş çi ler hak la rı için di re niş tey -di ler. Oli gar şinin di re ni şe sal -dı rı sı so nu cu 11 Mart 1965’tekat le dil di ler.S atı lmış TEPE

Jo sef Vis sa ri ono viç Cu gaş vi li, ta ri he bu adıy la de ğil, ör -güt için deki kod adı Sta lin ile geç ti. Jo sef Vis sa ri ono viç Cu -gaş vi li, 21 Ara lık 1879'da Tif lis’te Gür cü bir ai le nin ço cu ğuola rak doğ du. 1894'te ila hi yat oku lu na baş la dı. 15 ya şın daMark sist eği tim grup la rın da yer al dı. Son ra Rus Sos yal De -mok rat İş çi Par ti si Tif lis Ör gü tü'ne üye ol du. Tif lis'te iş çi grup -la rı na ders ver me ye baş la dı. 1900’de Is kra Ga ze te si’nden oku -du ğu Le nin’in dü şün ce le ri ni be nim se di. 1902'de tu tuk lan dı.Bu dö nem de Kaf kas ya Bir li ği Ko mi te si'ne se çil di. Par ti de ya -şa nan Bol şe vik-Men şe vik ay rış ma sın da Bol şe vik ler’in için deyer aldı. De fa lar ca tu tuk lanmalar ve sür gün ler ya şa yan.1910'dan iti ba ren gö rev le ri ni par ti nin Mer kez Ko mi te üye siola rak sür dür dü.

Dün yayı sar san, ye ni bir dö ne min de müj de si ni ve ren 1917Ekim Dev ri mi gün de me gel di ğin de, Sta lin is mi, Le nin’denson ra anıl dı hep.

Le nin’in çiz gi si nin, Le ni niz m’in ıs rar lı ta kip çi si dir Sta lin.O ne den le Sta lin, Le nin’in ol du ğu her yer de dir.

Le nin’in ön der li ğin de sür -dü rü len sa vaş ta, ik ti dar mü ca -de le sin de, iç sa vaş ta, sos ya listin şa da yan ya na dır lar.

Sta lin, Le nin’in ar dın danül ke sin de sos ya liz mi in şa et meonu ru na ve mis yo nu na sa hipolan ikin ci ön der dir. Bu mis yo -nu nu da la yı kıy la ye ri ne ge tir -miş tir.

Stalin, ara mız dan ay rıl dı ğı5 Mart 1953’e ka dar Sov yetve Dün ya halk la rı na sa yı sızza fer ler ka zan dır dı.

Bu ne den le Sta lin’in adı ta -ri he, sos ya lizm le bir lik te anı lan, “tek ül ke”de ‘ve ku şat ma al -tın da sos ya liz min in şa sı na yol gös te ren’ bir ön der ola rak geç -miş tir.

Bu mis yo nu ne de niy le dir ki, sos ya liz me yö ne lik sal dı rı la -rın da oda ğın da ol muş tur. Sos ya liz me sal dı ran bur ju va ide -olog la rı, ilk dar be le ri ni ço ğun luk la Sta lin’e yö nelt miş ler dir.Ve bu saldırılar on yıl lar dır hiç ara ver mek si zin de vam etmek-tedir. Kam pan ya la ra dö nüş tü rü yor lar ba zen. Fa kat, her sal dı rı -nın er te sin de, ye ni bir sal dı rı ya ih ti yaç du yu yor lar. Açık ki,her ye ni sal dı rı bir ön ce ki sal dı rı nın sos ya liz mi çü rü te me di -ği ni, amaç la rı na ula şa ma dık la rı nı gös te ri yor. Ya lan la ra, ta -ri hin çar pı tıl ma sı na kar şın sos ya list ide olo ji ye nil mez li ğiy le,halk la ra yol gös ter me ye de vam edi yor.

Sta lin, Sos ya liz me Bağ lı lık tır

Anıları Mirasımız

Şenol ŞENER

“Konuşmayan, düşünmeyen bir birey olmamakiçin direniyor, ölüm orucu yapıyorum.”

Yusuf KUTLU

Koray DOĞAN

İstanbul’un göbeğinde parasız eğitim için çadır kurmak; meşruluk ve kararlılığın gücüdür!..Cevahir Alışveriş Merkezi’nin önünde Liseli Dev-Genç’

liler direniş çadırı kurdu. Burası İstanbul’un en büyükalışveriş merkezlerinden birinin önü. Polisi, zabıtası önceburaya saldırdı. Çadırın kurulmasını engellemek için elin-den geleni yaptı. Kurulan çadıra el koydu. Ama çadıraçmakta kararlı olan liselileri oradan söküp atamadı.İstanbul polisi de biliyor ki, çadır açan liselileri gözaltınada alsa yenileri gelip açacak. Öyle yaptılar; zabıtanın sök-tüğü çadırın yerine yenisini açtılar. Gözaltılar çadırın açıl-masına engel olamayacak... Cevahir’in önüne açılan çadır;haklılık, meşruluk ve kararlılıktır.

Kurtuluş’un BuSayısında NelerVar?- Neden En YoksullarıÖrgütlemeliyiz? - Mahir Çayan’danBugüne Kitle Çalışması - Demokratik Mücadele - İşçi Sınıfı İçinde KitleÇalışması - Mahallelerde KitleÇalışması - Dayanışma EzilenlerinGücüdür - Oportünizmin KitleÇalışması - ÖrgütlenmeliyizBirleşmeliyiz - Neden KadınlarıÖrgütlemeliyiz? - Kitle Çalışması veKadrolaşma - Gençlikte KitleÇalışması

Mehmet ÇAVDAR

İçindekiler21 Derneklerimiz: Umudun

mevzileri Bölüm 5

24 Gazi adalettenvazgeçmeyecek..

25 Cepheli: Cephelienternasyonaldir...

26 Emperyalist müdahalelerin,işgallerin yolunu düzleyenyalanlar

27 2 milyar dolara işgal ortaklığı

28 AKP yağma ve uşaklıktır

29 8 Mart’ta sorulacakhesaplarımız var!

32 Gericilik ile yozlaşma arasınasıkıştırılan dekolte tartışması

34 Devrimci Okul: Halkıörgütlemek...

37 Halkların Birliği Sempozyumuenternasyonalizmdir...

38 Gençlik Federasyonu’ndan

39 Gençliğin Gündeminden...

4 Düzenin korku ve gözdağıpolitikaları...

6 Helikopterli baskınlar...

8 1 milyon evi engelsiz,direnişsiz yıkmakistiyorlar!...

10 Peki yıkınca suçlarbitecek mi?...

12 300 milyar dolar...

13 Bizim tavrımız her zamandirenişten yanadır

14 Derneklerimizi vemahallelerimizisavunacağız

16 Halk düşmanı AKP’ninsaldırılarını boşaçıkaracağız!

19 Öğretmenimiz:Alışkanlıklar mıgüçlüdür? Devrim mi?...

20 Savaşan Kelimeler:Yenilikçilik

40 Gençlikten haberler

41 Mücadelemizhalk çocuklarınıneğitimi için

42 Haberler

43 Devrimci MemurHareketi: Bu dayatmayıreddedelim

44 Emek haberleri...

46 Haber yapmaya değenlerdeğmeyenler...

47 Haraç devrimcilerin değil,bu düzenin uşaklarınınyöntemidir...

48 AKP toplu mezarlarkonusunda suçludur

49 Tecritten haberler

50 Avrupa’da Yürüyüş

51 Avrupa’da Biz

52 Yeni değinmeler

54 Kıbleniz dün deAmerika’ydı bugün de!

55 Yitirdiklerimiz...

Ülkemizde Gençlik

Tarih:25-26-27 Şubat

E-mail:[email protected]

Telefon: (0216) 589 36 00

Yer: TürkanSaylan KültürMerkeziGülsuyuKöprüsü ÜstüMaltepe İSTANBUL

Helikopterlerinizimahallemizin üstünden çekin

MİTİNG

6 Mart 2011 Pazar

Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Toplanma Saati: 11:00

Tarih:Toplanma Yeri:Tepe Nautilus Önü

Kadınlar!Emperyalizme,

Yoksulluğa,Yıkımlara ve Tecrite

Karşı HALK CEPHESİ

SaflarındaBirleşelim!

Bir avuç işbirlikçiden ibaret olanoligarşi, düzenini bugüne kadar

“çıplak zor” yanında korku ve göz-dağı politikaları ile devam ettirebildi.Halka yönelik sürdürdüğü korku vegözdağı politikaları ile sömürü ve zul-me karşı gelişecek olan mücadeleyidaha baştan engellemeyi planladı.

“Devletin guçluluğu, yenilmezli-ği” temelindeki baskıyı sürekli

kılmak isteyen oligarşi, işçilere, köy-lülere, tüm emekçilere, aydınlarakısacası halkın tüm kesimlerine kor-ku salmayı başlıca politikası yap-mıştır. “Bilinci korkuyla kuşatılmışbir halkı yönetmek kolaydır” gerçe-ğinden hareket eden oligarşi, “çıplakzor”u tamamlayan, halkı pasifizeetmede kullandığı korku ve gözdağıpolitikalarını sürdürmektedir.

Bu politikalar ile asıl olarak terör-le, korkuyla sindirilmiş bir top-

lum yaratılmak isteniyor. Devlettenkorkan, sindirilmiş, susturulmuş, hak-larını arayamayacak, zulme karşıçıkamayacak bir hale getirilmiş birtoplum isteniyor. Polisten ve askerdenkorkar hale getirilmiş, onların herdediğini yasa olarak gören bir halkisteniyor sürdürülen bu politikalar ile.

Kendi haklarını savunmaktan kor-kar hale getirilmiş, hemen her-

şeyde karşılarına dikilen, “başımbelaya girmesin” anlayışı ve korku-sudur bu. Ve her adımda halkın kar-şısına bu korku çıkar. Adeta bu kor-ku ile halk teslim alınmış, örgütsüzhale getirilmiştir. Korku ve gözdağıpolitikaları ile oligarşi ömrünü uzat-maya çalışmıştır.

Tüm bunlar elbette bu sömürüdüzeninin devamını sağlamak,

asalakların iktidarını güven içindesürdürebilmeleri içindir. Bunun içinkan dökmekten, katliam yapmaktan,yeni faşist yasalar çıkarmaktan geridurmazlar. İktidarlarını devam ettir-mek için herşeyi göze almışlardır. Onedenle yönetenlerin tarihi kanlı

bir tarihtir. Ve o tarih halkın gördüğüzulmün tarihidir bir bakıma.

Oligarşi, bütün halkı, 72 milyonubir çırpıda katledemez ya da

tüm kitleleri ortadan kaldırıp yokedemez. Tüm devrimcileri, ilericile-ri fiziken katledip yokedemez. Tümhalkı hapishanelere dolduramaz.Yüzbinleri, milyonları bulan gözaltılarve tutuklamaların yaşandığı dönem-ler olsa da yine de hepsinin bir sını-rı vardır. Asıl olan halka karşı izle-dikleri tüm yöntemlere karşın, halkı“yok edememeleri”, halkı tümden“tutsak edememeleri”dir.

Kan döken cellatlar, “halkız biz,kırmakla tükenmeyiz” diyenler

karşısında çaresiz kalmışlardır. Halkne katliamlarla, ne de hapishaneleredoldurularak halk olmaktan çıkarıla-bilir. Bu durum egemen sınıflar açı-sından bir açmazdır.

Egemen sınıflar sürgit katlederek,kaybederek, katliamlar yaparak

düzenlerini devam ettiremezler. İştetam da burada baskı aygıtlarının,“çıplak zor”un yanında devreye, kat-liam politikalarıyla aynı sonucu vere-cek araçları sokarlar. Bunların enönemlisi, en başta korkuyu yaygın-laştıracak tehdit ve gözdağı araçları-dır. Sonuç almak için devreye soku-lan bu araçlarla halk, “devletin yenil-mezliği” masalına daha çok inansınistenmektedir.

Oligarşi işkenceyi bir devlet poli-tikası haline getirmiştir. Hatta

bugün işkence açıktan meydanlarda,

alanlarda demokratik haklarını kul-lanan herkese yönelik olarak sürdü-rülmektedir. TV’de verilen haberdeeyleme saldıran polisin, biber gazı ilejoplarla saldırarak, meydanda uluor-ta 5-10 kişiye işkence yapmasını,televizyon ekranlarından milyonlar-ca kişi izlemektedir. Orada işkence 5-10 kişiye yapılır ama hak arayan 5-10 kişiye yapılan o işkence yüzbin-lerce kişiye karşı bir tehdittir.Yüzbinlerce kişi üzerinde bir korkuyaratır.

Kimi zaman bir polis karakolun-da işkence yapılmış, yüzü gözü

morarmış, kolu-bacağı kırılmış insan-ların “ibreti alem” olsun diye göste-rilmesini, duyurulmasını işkenceciler,halka korku salmak açısından “yarar-lı” görürler. Bir yandan teşhir ola-caklarını bilirler ama diğer yandan“işkence korkusunu” halkın yüre-ğine salmak için bunu kullanırlar.

İşkence korkusu ile korkuturlar mil-yonlarca insanı. Bir çırpıda mil-

yonlarca insanı işkenceden geçire-mezler ama 5-10 kişiye yaptıklarıişkence ile bütün bir halkı etkileme-yi, korku ekmeyi politikaları halinegetirmişlerdir.

Kayıplar konusunda da söz konu-su olan aynı anlayıştır. Bugünkü

sınıf çatışmasının düzeyi gereği yüzkişiyi kaybederler ama yüzbinlerüzerinde kaybedilmenin korkusunuyaratırlar. Yüzbinlerce insana aynıkorkuyu yaşatır, aynı beklentiyesokarlar. Sanki herkes kaybedilecek-miş gibi bir hava yaratırlar bu sonuç-larla.

Korku vererek, tehdit ederek, yıl-dırarak sonuç almaya çalışan

oligarşinin korku salma araçları için-de bazen de teknoloji öne çıkar.Telefon dinlemelerin, “ortam dinle-mesi” adı altında evlerin, işyerleriningünlerce dinlenmesinin hemen her-kes üzerinde bir korku yarattığı sırdeğildir. Bir aile yaşamının gizliliği,

Bunların en önemlisi, enbaşta korkuyu yaygınlaş-

tıracak tehdit ve gözdağıaraçlarıdır. Sonuç almak içindevreye sokulan bu araçlarlahalk, “devletin yenilmezliği”masalına daha çok inansın

istenmektedir.

Düzenin Korku ve GözdağıPolitikaları

4

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

aileye özgü kimi bilgi ve paylaşımlarbile alenen ve pervasızca ihlal edile-bilmektedir. Yasa, kural, ahlak kal-mamıştır savaşın bu boyutunda.Oligarşi halka karşı kuralsız davran-makta, halkın değerlerini çiğneyenkarşı-devrimci bir savaş yürütmek-tedir. Halkın kendi evinde ailesi ilepaylaştığı herşey internet sitelerindeyayınlanmaktadır. Böyle 15-20 örnekyüzbinlerce insana korku kaynağıolmaktadır. İnsanlar siyasi düşünce-lerini açıklamaktan da korkar halegelmektedirler. Amaçlanan da budur.

Bazen panzer olur, korkunun ara-cı. Bazen “akıllı bombalar!”dır,

bazen kameralardır korkuyu yayan.Bazen meydanlardaki gözaltılar.Bugün ise helikopter. Korkununbugünkü yayıcısı durumundaki heli-kopterler, AKP’nin halka ve dev-rimcilere savaş açtığının ilanıdır.

Amerikan emperyalistleri, işgalettikleri Vietnam’da köylere

yönelik saldırıları, çoğunlukla oluş-turduğu helikopter filoları ile ger-çekleştiriyordu. Yakıp yıkacaklarıköye gelmeden açtıkları müzik ilekatliamı “haber veriyor”, ardın-dan da helikopterden ağır silahlar-la köylüleri tarıyorlardı. Sonra dahelikopterden inip sağ kalanlarıkatlediyor, köyleri bombalarla uçu-rarak veya yakarak haritadan sili-yorlardı.

Bu katliam birlikleri ile bu yön-temle binlerce köyü haritadan sil-

diler. Yüzbinlerce Vietnam köylüsü-nü katlettiler. Helikopterler, işteVietnam işgalinin ve Vietnam’daki obüyük katliamın ayrılmaz parçala-rından biridir.

Oligarşi halka karşı sürdürdüğütüm karşı-devrimci yöntemleri-

ni emperyalistlerden aldığı gibi kor-ku ve gözdağı yaratan araçların kul-lanımının derslerini ve taktiklerini deemperyalistlerden almıştır. Bugünhalka karşı kullandıkları tüm teslimalma yöntemlerinin akıl hocasıCIA’dir, Amerikan SavunmaBakanlığı Pentagon’dur. Açtıklarıokullarla yeni sömürge ülkelerinsubay ve polislerini, kontrgerilla şef-lerini onlar yetiştirmiştir. Onlar halk-

lara karşı sürdürülecek psikolojiksavaşın yöntemlerini öğretmiştir hep-sine. Beşir Atalaylar’ın, HüseyinÇapkınlar’ın akıl hocaları onlardır.

Helikopterleri yaygın olarak ilkkez gerillaya karşı kullanmıştır

oligarşi. Bunun için sık sık yeni heli-kopter siparişleri vermiştir. Yaptıklarıoperasyonlarda yüzlerce yurtsevergerillayı katletmiş, köyleri bombala-mışlardır. Helikopterler Kürt halkınakarşı açılmış savaşta burjuva basıntarafından adeta kutsanmıştır.Helikopterlere isimler veren, tekno-lojik özelliklerini öve eve bitireme-yenler, asıl olarak katliamları savun-muş, saldırıları meşrulaştırmışlar-dır.Yetmemiş her biri bir emekli

generali ekranlarına çıkararak, hari-talar önünde askeri dersler vermeşovunu oynamışlardır.

Helikopterler bugün de yoksulhalka karşı kullanılmaktadır.

Belki bugün, dağlarda, kırsal alandaolduğu gibi şehirlerde onlarca dev-rimciyi, ilericiyi havadan yolladıkla-rı kurşun ve bombalarla katledemiyor,köyleri bombaladıkları gibi yoksulmahalleleri bombalayamıyorlar.Ancak mevcut durum, bunların yarınolmayacağı anlamına gelmemektedir.

Bugün ise asıl olarak yoksul hal-kın mahallelerini gece yarıları

basıp, kapılarını kıran oligarşininkiralık katillerinin hem fiziki, hem psi-kolojik savaş anlamında kullandıklarıbir araçtır helikopterler. Korku ve göz-dağı amacı ile kullanılmaktadır. Biryanıyla da burjuva basında manşetlere

çıkarılan “helikopterli baskın” haber-leri ile halka karşı sürdürülen faşistterör meşrulaştırılmaktadır.

Kitle gösterilerinin, mitinglerin,halkın protestolarının kimile-

rinde helikopter uçuran, psikolojikbaskı yapan oligarşi, artık mahallebaskınlarını, operasyonlarını heli-koptersiz yapamaz duruma gelmiştir.

Bu, yoksul halka ilan edilmiş birsavaştır. Bu, oligarşinin halka

karşı sürdürdüğü faşist terörün han-gi noktalara geldiğini göstermesi açı-sından da değerlendirilmesi gerekenbir örnektir.

Sokak ve caddelerin bir uçtan biruca kameralar ile donatılması,

telefon dinlemelerin yaygınlaştırıl-ması, fiziki takip ve ortam dinleme adıaltında tüm hakların gaspedilmesi,özgürlüğün kırıntısından bile söz edi-lememesi faşizmin yarattığı “korkutoplumu”nun sonucudur.

Halkı bu yöntem ve araçlarla kor-kutarak, psikolojik baskı yaparak

susturmaya çalışıyorlar. Helikopterlioperasyonlar bu saldırıların belki deen somut, görülür halidir.

Ancak şu da bilinmelidir ki, han-gi saldırı araçlarını kullanırlar-

sa kullansınlar, bunların hiçbiri hal-kın mücadelesini, halkın örgütlen-mesini engelleyemez. Sınıf müca-delesinde her yeni aracı halka karşıkullanmışlar; ancak silahları bir süresonra kendilerini vuran bir silahadönüşmektedir.

Unutulmamalıdır ki, emperya-lizm, korku ve gözdağı araçları

ile, teknolojileri ile hiçbir halk kur-tuluş savaşını yenememiştir. Öyleolsaydı önce Vietnam halkı veVietnam devrimcileri yenilirdi.Emperyalistleri Vietnam’da yenil-mekten helikopter filoları da kurta-ramamıştır.

Tarihte nice halk düşmanı düzenhalka savaş açmakta asla tered-

düt etmemiş, kan dökmüştür. Ancakonlar daha çok kan döktükçe halkınöfkesi ve mücadelesi büyüyerek geliş-miş, egemen sınıfların tahtını salla-yarak, iktidarlarını zorlamış, kimiülkelerde ise iktidarlarını yıkmıştır.

Bazen panzer olur,korkunun aracı. Bazen

“akıllı bombalar!”dır, bazenkameralardır korkuyu

yayan. Bazen meydanlardakigözaltılar. Bugün ise

Helikopter. Böylesi araçlarkullanılmaktadır.

Helikopterler, AKP’ninhalka ve devrimcilere savaş

açtığının ilanıdır.

27 Şubat2011

5

YürüyüşSayı: 257

Devrimcilerinyanında yer

alırsanız,devrimcilere

kapınızıaçarsanız,

onlarınderneklerine

giderseniz,etkinliklerinekatılırsanız ...

böyleyaparım

diyor. “Geceyarısı binlerce

polisle seninevine barkına

baskındüzenlerim”...

“Bir ülkeyiişgal eder gibi

mahalleninüzerinde

helikopterleriuçurur,

istediğim evegirer, istediğim

evi basarım,istediğim

kişilerigözaltınaalırım...”

Otobüsler dolusu yüzlerce robokop po-lis, zırhlı araçlar, panzerler... Yine gecenin

bir vakti sessizlik içinde bir gecekondu ma-hallesini kuşatıyor. Kuşatma tamamlandı.Birkaç otobüs dolusu robokop polis diğerle-rinden ayrılıp özel bir hedefe yöneliyor. He-def, Gülsuyu-Gülensu Haklar Derneği.

Oligarşinin psikolojik savaşı başlıyor. Tel-sizlerin sesi açıldı. Polis yürürken ses çıkart-maktan çekinmiyor. Yukarıda helikopter belirdi.Basılacak derneğin üzerinde dönüyor, projek-törlerini derneğin üzerine tutuyor. Gecenin birvakti kapılar kırılıp dernek talan ediliyor.

Mahalle halkı uyanıyor. Kimi camlara koşu-yor, kimi dışarı. Anında polisin tehdit dolu söz-leriyle karşılaşıyorlar: “Can güvenliğiniz içindışarı çıkmayın, camlardan uzak durun...”

Bir kaç otobüs dolusu polis Gülsuyu-Gülen-su Haklar Derneği’nde çalışan başka bir kişininev adresine yöneliyor. Kar maskeli polisler binayıkuşatıyor. Binanın tepesinde yine bir helikopterbeliriyor. Helikopterden tutulan ışık binanın et-rafını dolanıyor.

Ya tehditle açtırıyorlar kapıları ya da zorla kı-rıp giriyorlar. Bir tarafta camları kıracakmışgibi zangırdatan helikopter sesi, bir taraftan kı-rılan kapıların gürültüsü, insanlar ne olduğunu an-layamadan kafasına doğrultulmuş kar maskeliözel timlerin uzun namlulu silahlarıyla karşıla-şıyor. Peş peşe seri halde geliyor komutlar: “yereyat, yere yat, yere yat, yere yat..”

Aynı anda, aynı şekilde birçok ev basılıyor.Polis işi o kadar gösteriye dönüştürüyor ki, ya-nına burjuva basını da alıp götürüyor. Yukarı-daki helikopterle aşağıdaki özel timler“koordine içinde ‘başarılı’ bir operasyon ger-çekleştiriyor.” Burjuva basın için manşetler ha-zır: “DHKP-C’ye helikopterli operasyon!”

Yukarıda helikopterler, aşağıda yüzlercepolis, kar maskeli özel timler, panzerler, zırh-lı araçlar... “Operasyon” 18 Şubat Cumagünü sabaha karşı bitiriliyor. Gülsuyu-Gü-lensu Haklar Derneği üyeleri, çalışanla-rı veya sadece derneğe arada bir gelipgidenlerden toplam 18 kişi gözaltınaalındı.

Neden Helikopter?Polisin baskın düzenlediği yer, her gün açık

olan bir yerdir. Dernek yönetiminden üyelerine ka-dar, hepsinin adresleri, kimlik bilgileri polisin elin-dedir. Gider ve alırlar. Neden Helikopter?Neden sabaha karşı?

Yasal bir dernek ve o derneğin açıktaki üye-leri için eğer bir soruşturma gerekiyorsa, düzeninkendi yasalarına göre yapılması gereken bellidir.Gündüz vakti gelir davetiyesini yapar. FakatAKP’nin polisi kendi yasalarına da uymuyor. Ge-cenin bir vakti helikopterlerle, panzerlerle bas-kınlar düzenliyor. Üstelik sadece dernek ve“ilgili” kişilerin evlerine yönelik de değil “ope-rasyon”, bütün bir mahalleye baskın düzenleni-yor adeta.

Bir süre önceki Yürüyüş Dergisi’nin teknik bü-rosuna yapılan baskını hatırlayın. Bastıkları yer,bir dergi bürosu; 60-70 metrekare yer... Ama he-likopter bütün caddenin, bütün semtin üzerindedolaşıp terör estiriyor, gözdağı veriyor.

Helikopterlerin, polis de çok iyi biliyor ki, ope-rasyonlarla fiziki bir bağı yoktur, bir gereklili-ği yoktur, güvenlik gibi bir gerekçesi deyoktur... “Kaçan sanıkları havadan takip etme”gibi bir bahaneye de sığınamazlar. Helikopterle-rin varlığının tek bir gerekçesi vardır: Korku!

Korku yaymak için her baskında semtlerimi-zin üzerinde dolaştırıyorlar onları... Normal bir uy-gulama haline getiriyorlar.

İstanbul Valiliği, İstanbul Emniyeti! Ma-hallelerimiz savaş alanı değildir. Savaşa gelmi-yorsunuz, bir dergi bürosuna veya bir dernek“aramasına” geliyorsunuz? Yoksa bu bahane mi;gerçekte savaşa mı geliyorsunuz?

Açıklayın o zaman.

Biz deyin; “Gülsuyu Gülensu halkına, Sarıgazihalkına, Bağcılar halkına, Okmeydanı halkına...savaş ilan ettik; onun için operasyonlarımızda he-likopterler de yer alıyor.”

Bunu açıklayın! Açıklayamıyorsanız, heli-kopterlerinizi çekin!

Helikopter, aynı zamanda bir psikolojik saldırı silahıdır

AKP iktidarı halka karşı açılmış savaşın en

Gecekondu halkına karşı fiziki bir tehdit ve psikolojik savaş aracı:

Helikopterli baskınlar!

6 MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

pervasızını yürütüyor. Yapılan sade-ce fiziki bir saldırı değil. AKP, aylardıryoksul gecekondu mahallelerinde fi-ziki, ideolojik saldırılarının yanındapsikolojik bir savaş yürütüyor.

Helikopter bunun için geceninbir vakti halkın tepesinde dönüyor.Gerçekte bir dernek baskını ve 18 ki-şinin gözaltına alınması için heli-kopterlere, otobüsler dolusu polise,panzere, zırhlı araçlara ihtiyacı yokpolisin.

Baskının sabaha karşı dörtte, beş-te yapılması da rastgele seçilmiş birsaat değil. Oligarşi bu baskınlarla ba-sılan dernek ve gözaltına aldığı 18 ki-şiden çok, gözaltına alınmayan amaher an alınabilme korkusu yaşatılanmahalle halkına gözdağı vermek is-tiyor. Son bir yıldır bu tür saldırılarınayrılmaz bir parçası olmuştur heli-kopterler.

Mahalle halkı, polisin bu baskın-larını “savaşa gelir gibi geldiler” diyeifade ediyor. Ancak, “gibi”si fazla.AKP’nin polisi son bir yıldır nere-deyse yoksul gecekondu mahallele-rine hep aynı şekilde baskınlardüzenliyor.

“Savaş” benzetmesi boşuna değilhalkın, helikopterler ülkeler arası sa-vaşlarda kullanılan savaş araçların-dandır. Ve halkın bir kesimi, AKPiktidarının kendisine karşı savaş aç-mış olmasına hala inanamıyor.

Oligarşi bu savaşı gizleme gereğiduymuyor. Yoksul halka karşı düş-manlığını her vesileyle ortaya koyu-yor. Devrimcilerin yanında yeralırsanız, devrimcilere kapınızı açar-sanız, onların derneklerine giderseniz,etkinliklerine katılırsanız ... böyleyaparım diyor. “Gece yarısı binlercepolisle senin evine barkına baskın dü-zenlerim”... “Bir ülkeyi işgal eder gibimahallenin üzerinde helikopterleriuçurur, istediğim eve girer, istediğimevi basarım, istediğim kişileri gözal-tına alırım...”

Olası bir kazanın adı, katliamdır!

Olası bir kazanın faturası bir kat-liamdır. Mahallelerimizin her bi-

rinin üzeri açıktan geçen düzensizelektirik telleriyle doludur; siz de bi-lirsiniz bunu. Ama ne halkın canı, nede hatta o helikopteri kullandırdığınızpilotun canının sizin için önemi yok-tur... Çekin helikopterlerinizi halkıntepesinden. Katliama neden olursu-nuz; asla “kaza” sayılmayacaktırböyle bir olay.

Polisin helikopterli baskınlarını ‘normal’ görenler, alkışlayanlar, yarın bu silah size de döner

Burjuva basın yayın organları,başta Romanlar olmak üzere yoksulgecekondu halkına ve devrimcilerekarşı, kuşluk vakti düzenlenen bu ope-rasyonlardan çok hoşnutlar.

Polisin büyük başarısı olarak ade-ta alkışlar eşliğinde veriyorlar buhaberleri. Dün “Ergenekon” dava-sından gözaltına alınanlara uygulanan“kaba muamele”den, Oda TV’ye ya-pılan baskının basın özgürlüğüne ay-kırı olduğundan söz eden CHP’denulusalcılara kadar bir çok kesim, sal-dırılan, “kaba muamele” yapılan ge-cekondu halkı ve devrimciler olunca,bunlarda “muhalefet” edecek hiçbirşey görmüyorlar.

Halka ve devrimcilere karşı heli-kopterlerin kullanılmasını normalgörenler, unutmayın, neyi devrim-cilere reva görmüşseniz, oligarşi

içi çatışmada onlar size karşı da kul-lanıldı. Yarın helikopterler holdingmedyalarınızın tepesinde dolaşmayabaşlarsa, hiç feveran etmeyin o za-man...

Helikopterlerinizle de sonuç alamayacaksınız!

Halk, polisin de devrimcilerin dekim olduğunu biliyor. Halk on yıllar-dır devrimcilerle iç içe olmuştur. Dahagecekondu mahalleleri oluşurken yan-larında devrimciler vardı. Devletinher yıkım saldırısında devrimcilerin ön-cülüğünde direndi gecekondu halkı.Devrimciler o mahallenin ya da onungibi mahallelerin çocuklarından baş-kası değil zaten.

Devletin uyuşturucuyla, alkolle,kumarla, fuhuşla, çeteleşmeyle halkıyozlaştırma saldırılarının karşısındayine devrimciler vardı. Gülsuyu-Gü-lensu mahallelerindeki afişler, duvaryazılamaları devleti de, devrimcileride anlatıyor.

Oligarşi yalanla, demagojilerle,alamadığı sonucu, psikolojik savaşyöntemleriyle almaya çalışıyor. An-cak boşuna. Oligarşi helikopterleri sonbir yıldır kullanıyor olsa da halka kar-şı psikolojik savaş ilk kez uygulan-mıyor. On yıllardır her türlü saldırı veterörünün yanında çok çeşitli araçlarlapsikolojik savaşı da sürdürmüştür. Fa-kat buna rağmen halkı teslim alama-mıştır. Helikopterli gözdağıyla dabunu başaramayacaklar.

Psi ko lo jiksa vaş sı nıf lar

mü ca de le si ninbir bi çi mi dir.Far kın da ola lımve ya ol ma ya lım,sü rek li ola rakdüş ma nın psi ko -lo jik sa va şı nınçe şit li bi çim le -riy le kar şı kar şı -ya yız dır.Yo ğun la şır, ha fif ler, ama sü rek li dir; çün kü psi ko lo jik sa vaş sa de ce MİT’in,kont rge ril la nın yön te mi ol mak la sı nır lı bir sa vaş tü rü de ğil dir; psi ko lo jiksa vaş, ege men sı nıf la rın tüm po li ti ka la rı ve ka rar la rı için de, spor dan ba sınya yı na ka dar her alan da ki fa ali yet le ri için de bir bi çim de var dır.

27 Şubat2011

7

Yürüyüş

Sayı : 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

“Maltepe'de ... DHKP-C'ye yöne-lik operasyon düzenlendi. Helikop-ter ve çevik kuvvet polisinin desteğiile yapılan operasyona Özel Harekatekipleri de katıldı... Eşzamanlı bir-çok adrese baskın yapan polis, çoksayıda kişiyi gözaltına aldı.” (Star, 18Şubat 2011)

İstanbul’da yoksul halkın oturdu-ğu Gülsuyu’na yönelik polis saldırı-sı, polisin dikte ettirdiği haberlerleböyle duyuruldu. Daha önce İstanbulSarıgazi’de, 1 Mayıs’ta, Nurtepe’de,Okmeydanı’nda gerçekleştirilen polissaldırıları da, aynı “gerekçeyle” meş-rulaştırılmaya çalışılmıştı.

Operasyon “yasadışı bir örgüte”DHKP-C’ye yönelik olarak yapıl-mıştı zaten. Dolayısıyla “yasadışı”örgüte ne yapılırsa mübahtı. Ne yapı-lırsa normaldi!

Burjuva basın polis saldırısınınnedenlerini, nerelere saldırıldığını,kuşatılıp girilen yoksul mahallelerinuzun süredir nasıl baskı altında tutul-duğunu, evlerin, derneklerin kapıla-rının kırılarak nasıl talan edildiğini iseyazmıyordu.

AKP’nin polisi devrimcile-rin örgütlü olduğu mahalle-lere saldırıyor

AKP’nin polisinin yoksul mahal-lelere saldırısı rastgele saldırılar değil;planlı ve nedenleri olan saldırılardır.

Nitekim bugüne kadarki saldırı-ların tümünün ortak noktası, saldırı-ların hemen hepsinin devrimcilerinörgütlü olduğu mahallelere yönelikolarak yapılmış olmasıdır.

Oligarşi açıktan ve sırayla dev-rimcilerin olduğu mahallelere 1 mil-yon evi yıkmak için saldırıyor. Sal-dırının; ne iddia ettikleri gibi “esna-

fın şikayeti” ile ne de “yasa dışı örgü-te” yönelik olmasıyla bir ilgisi vardır.

Saldırı doğrudan, yoksul halkınevlerinin yıkılmasına yönelik hazır-lıklar ile ilgilidir. Oligarşi bunun içinsaldırmaktadır. Gerisi yalan ve aldat-maya yönelik açıklamalardır.

Nitekim yüzlerce polis ile kuşat-tıkları yoksul mahallelere, helikoptereşliğinde gece yarıları girmekte, halkyatağında iken kapıları kırıp, zorlagözaltına almaktadırlar. Halkın örgüt-lülüğünün ifadesi olan derneklerinkapıları kırılıp, talan edilmektedir.

Baskınlarda, panzerler, zırhlı araç-lar ve devasa bir polis gücü seferberedilerek, halk sindirilmek istenmek-tedir. Kaldı ki bu saldırılarından önceaynı yoksul mahallelere defalarcairili ufaklı saldırılar yapmış, bu tür sin-dirme operasyonları ile de saldırıla-

rını bir üst boyuta çıkarmışlardır.

AKP’nin polisinin saldırısına uğra-yan mahallelerde, saldırıya gerekçeyapabilecekleri ne bir “ayaklanmagirişimi”, ne de “polise yönelik bir

saldırı” vardır. Faşist terör içinbulabilecekleri, faşist terörü perde-leyebilecekleri bir gerekçeleri yoktur.

Ayrıca yoksul halkın oturduğumahallelerde, “uyuşturucu ticareti-ni”, “fuhuşu” gerekçe yaparak sal-dırabilecekleri bir zemin de yokturortada. Zira, buralarda devrimciler vehalk fuhuşa, uyuşturucuya, hırsızlığakarşı sürdürdükleri mücadele ilemahallelerinde fuhuş, hırsızlık, uyuş-turucu istemediklerini göstermiştir.

Oligarşinin helikopterli, panzerli,zırhlı araçlı, otomatik tüfekli, yüzlerceişkenceci polisinin olduğu saldırısı, 1milyon evin yıkılması içindir.AKP’nin polisi yoksul mahallelereyönelik saldırıyı bunun için ısrarladevam ettirmektedir.

Saldırıyorlar! Çünkü evlerimizi yıkacaklar

Gülsuyu-Gülensu Haklar Der-neği’ne ve dernek üyelerinin de ara-larında olduğu bir çok kişinin evleri-ne yapılan baskınlar duyulduktansonra Halk Cepheliler bir protestoyürüyüşü örgütleyerek, açıklama yap-tılar. Açıklamada;

“Bizler yoksulluğa, yozlaşmayaYIKIMLARA karşı mücadele edi-yoruz ve etmeye devam edeceğiz…Düşünce ve örgütlenme özgürlü-ğümüzü savunmaya devam edece-ğiz” denerek, saldırının YIKIMLA-RA karşı mücadeleyi hedeflediğibelirtiliyordu.

Oligarşinin, İstanbul’da 1 milyonevi yıkmak için tüm hazırlıklarınıtamamladığını yazmıştık. Nitekimböyle bir saldırı halka yönelik en cid-di saldırılardan biridir.

Oligarşi bir avuç emperyalistve yerli işbirlikçiye, 1 milyon

Yoksul gecekondu mahallelerine operasyon üzerineoperasyon... Hedef, sindirmektir... Hedef, devrimci-leri tutuklayarak mahalleleri örgütsüzleştirmektir...

Yoksul Gecekondu Halkı!

Günlerdir mahallelerimiz kuşat-ma altında tutuluyor, gece yarılarıbaskınlar yapılıyor. Evlerimizi yık-mak için mahallelerimize saldırıy-or, gözaltına alıyor, tutukluyorlar.

1 milyon evi daha kolay yıkmakiçin saldırıyorlar. Saldırı tüm yok-sul halka, tüm gecekondu halkı-nadır. Hepimizedir!

Saldırılara karşı sessiz kal-mayalım! Yıkımlara karşı mücade-leyi yaygınlaştırıp, AKP’nin poli-sinin saldırılarını boşa çıkaralım.

1 milyon evi engelsiz, direnişsizyıkmak için saldırıyorlar!

8

Yürüyüş

27 Şubat2011

Sayı : 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

evi yıkma sözü vermiştir. Söz ver-mekle de kalmamış, yıkacağı tümyoksul mahalleleri onlara sunmuştur.Tekeller İstanbul’u kendi aralarındapaylaşmıştır.

Oligarşi, tekellere sunduğu mahal-lelerde DİRENİŞ istememektedir.Halkın gecekondularına, mahallele-rine sahip çıkması onları korkut-maktadır. O korku sonucudur ki,aylardır yoksul mahallelerde polisterörünü eksik etmediler.

Yoksul mahallelerin giriş ve çıkış-larını tutarak, kimlik kontrolü ve ara-ma adı altında halka baskı uyguladı-lar. Sokak aralarına kadar girdiklerimahallelerde zırhlı araçları ile dola-şarak, siren çalarak, halkı sözlerle aşa-ğılayarak sindirmeye çalıştılar.

Ve her fırsatta mahalleleri gazbombasına boğarak, halkın üstünedefalarca ateş açtılar. Sürdürdüklerifaşist terör, gözaltı ve tutuklamalar ileoralarda her türlü direnişin zemininiortadan kaldırmak istediler.

Tüm hazırlıkları evlerimizi yık-

maya yöneliktir. Tüm saldırılarınaltında 1 milyon evin direnişsizyıkılması planı vardır. Tüm saldırı-larının hedefinde yıkımlara, yağma vetalana direnen devrimciler ve halk var-dır.

Özellikle yoksul halkın oturduğumahallelerde yıkımlara karşı örgüt-lenen direniş ve halkın örgütlenmesihedeftir. Yıkımlara karşı mücadeleeden Derbent , Okmeydanı, Nur-tepe, 1 Mayıs, Gülsuyu, Sarıga-zi’nin yoksul halkıdır hedefleri. Oli-garşi açıkçası, yıkımlara, yağmayatalan ve vurguna karşı halkın evleri-ni savunmasını istememektedir. İste-memekten de öte bu saldırıları ile hal-kı örgütsüz bırakmak, yıkımlar kar-şısında hareket edemez duruma getir-mek istemektedir.

Saldırılar, kuşatmalar, baskılar,gözaltı ve tutuklamalar hep bununiçindir.

AKP açıkça, yıkımları planlamış,Fikirtepe ile de bu saldırıyı başlat-mıştır. Nitekim Derbent’te de bu

doğrultuda adım atmışlardır. Öte yan-dan yoksul halka saldırarak, Derbentgibi direnişleri engellemeye çalış-maktadır.

Bedeli gözaltı, tutuklama daolsa yıkımlara karşıdireneceğiz

Hiçbir saldırı, hiçbir gözaltı, hiç-bir tutuklama yıkımlara karşı sür-dürdüğümüz mücadelemizi engelle-yemez. Ödeyeceğimiz bedelin büyük-lüğüne bakmaksızın, yoksul halkıngecekondularının yıkılmasına izinvermeyecek, yoksul halk olarak örgüt-lenecek, yıkımlara direneceğiz.

Nasıl ki, Derbent’te kurulan bari-katlarda Derbent halkı ile omuzomuza çatıştıysak, yarın da Okmey-dan’ında, Nurtepe’de, Başıbüyük’te,Tozkoparan’da, Örnektepe’de,Esenler’de yoksul halk ile omuzomuza barikatlarda, direnişlerde olma-ya devam edeceğiz.

Zeki Ünal(Kahveci,Yaş: 52)

Y ü r ü y ü ş :Yıkımlar içinnasıl geldiler?Geldiklerinde

siz neler yaptınız? Ünal: Sabahın üç buçuğunda gel-diler. Biz insanları kaldırdık. Hepi-miz bir araya toplandık. Daha son-ra gaz bombalarıyla, plastik mer-milerle azgınca saldırdılar. Ve bunun altında kimlerin maşasıolarak öne sürüldüğünü öğrendik.Tayyip ERDOĞAN’ın ve KadirTOPBAŞ’ ın verdiği emir doğrul-tusunda yıkıma geldikleri ve onlar-ca aracın, sivil yıkım ekibinin gel-diğini gördük ve insanlara tehditle

evlerinden çıkarmaya çalıştılar.

Biz bunlara karşı halk olarak diren-dik. Ve bunun neticesinde halk ola-rak atılan gaz bombalarından etki-lendik.

Yürüyüş: İstanbul'da 1 milyon evyıkılacak. 5 milyon insan evsizkalacak. Buna ilişkin neler söylemekistersiniz? Ünal: Bu devletin çok büyük birayıbıdır. Buraları dış ülkelerdekizenginlere; Belçika’ya Hollanda’yapeşkeş çekerek satmıştır. Bu insan-ların T.C. vatandaşı olmadığını Tay-yip Erdoğan kabulleniyor. Bu insan-lar nerede barınacak? Bu insanlarınev sorunu nasıl çözülecek? KentselDönüşüm deyip te insanları çadırdabarınmaya mecbur ediyorlar. Yıkım-lara karşı insanlar biraraya gelerekyıkımlara karşı direnmelidir.

Yürüyüş: Belediyeden gelerek siz-

lere TOKİ'den ev vereceklerini söy-lemişler. Sizlerin buna cevabınız neoldu? Ünal: Biz halk olarak kabul etme-dik. Bize verdikleri evler depremmağdurlarına yapılan evlerdir. Buevlerde yapılan sözleşmede 5 senesatılamaz şartını koşuyorlar. Bizelli senedir mahallemizde oturuyo-ruz. Ve evlerimizi terk etmeyeceğiz.

Yürüyüş: Muteahhit ile anlaşanla-rın boşaltıkları evler için mahallehalkı olarak ne karar verdiniz? Ünal: Bunun Belediyeyle (Sarı-yer) bir ilgisi yok. Taşeron firmaolan Cemre İnşaat tarafından gelip-te kendileri yıkmaya çalıştılar. Biz-de buna izin vermeyerek boşaltılanbu evleri ihtiyacı olan insanlara(ailelere) vermeye karar verdik.

Yürüyüş: Bundan sonra ne yapmayıdüşünüyorsunuz?Ünal: Halk olarak kanımızın sondamlasına kadar mahallemizi savu-nacağız ve davamızı kazanacağımainanıyorum.

“Yıkımlara karşı insanlar birarayagelerek direnmelidir.”

27 Şubat2011

9

Yürüyüş

Sayı : 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

Egemenleregöre zaten

gecekonduhalkı

hırsızdır.Üzerindeoturduğu

evi,devletin

arazisiniçalarak

yapmıştır.İşgalcidir.Onun için

evleriyıkılabilir,

gecenin birvakti

mahallesibasılıp

insanlarher türlü

aşağılama,hakaret,

baskı, terörve işkenceye

maruzbırakılabilir...

AKP, halk için yıkım olan “kentsel dönüşüm”projesini meşrulaştırmak için halkı potansiyelsuçlu olarak göstermeye çalışıyor. “Kentsel dö-nüşüm”le birlikte “suç oranlarının da azalacağını”söylüyor.

Ne demek bu? 1 milyon ev yıkılınca suç oran-ları azalacak mı? Yani İstanbul’da suç işleyen-ler yoksul gecekondu halkı mı?

Evet, oligarşiye göre yoksul gecekondumahalleleri “suç üreten merkezlerdir”. Bu-ralar yıkıldığında suç oranı da azalacaktır...

AKP iktidarı bunu da yıkımın bir gerekçesiolarak kullanıyor. Egemenlere göre zaten ge-cekondu halkı hırsızdır. Üzerinde oturduğuevi, devletin arazisini çalarak yapmıştır. İş-galcidir. Onun için evleri yıkılabilir, gece-nin bir vakti mahallesi basılıp insanlar hertürlü aşağılama, hakaret, baskı, terör ve iş-kenceye maruz bırakılabilir... Hele kiGülsuyu-Gülensu Mahalleleri gibi dev-rimcilere kucak mı açmış? İşte o zamanher şeyi yapmak mübahtır.

Bu anlayışla AKP’nin polisi 18

Şubat’ta devrimcilerin örgütlü olduğu Gülsuyu-Gülensu Mahallesi’ni gecenin bir yarısı yüzlercepolisle, helikopterlerle, panzer ve zırhlı araçlarlabastı. 19 kişiyi gözaltına aldı. Mahallede tam birterör estirdi. Bu tür operasyonlar yeni değil. Sa-dece devrimcilere veya halk örgütlenmelerine yö-nelik de değildir.

Özel lik le Ro man lar’ın ya şa dığı ma hal le le re“huzur operasyonu”, “Ba har Te miz liği” gibiisimler takarak mahallelerde terör estiriyorlar.

Mesala An ka ra’nın Çin çin Ma hal le si’ne, İs -tan bul’un Sa rı göl, Ka ra ba yır, Ha cı hüs rev, Do-lapdere, ve genel olarak Çingene halkın yaşadığımahallelerde halk, potansiyel suçlu olarak görü-lüyor ve sürekli Gülsuyu Mahallesi’nde olduğugibi panzerlerle, zırhlı araçlarla, binlerce polis, karmaskeli özel timlerle basılıyor.

Bu baskınlarda çoğu zaman binlerce polis ye-ralıyor. Helikopterler, panzerler, zırhlı araçlar kul-lanılıyor. Mahalle halkından hiçbir direnişolmazken mahalle gaza boğuluyor. İnsanların ka-pılarını açmasına bile fırsat bırakılmadan koç-başılarla kapılar kırılarak evler basılıyor.

Evet, gecekondularda suç oranlarıyüksektir.

Evet, hapishaneler esas olarakyoksullarla doludur.

Sizin “suç” dediğiniz insanlarınaçlık, yoksulluk, işsizlik,adaletsizlikler karşısında kendiçözümlerini bulmasından başkabir şey değildir.

Ve işte sizin açmazınız da,demagojiniz de buradadır.

Diyorsunuz ki,

gecekondu mahallelerini yıkaraksuç üretimini önleyeceğiz.

Önleyemezsiniz!

Çünkü, mahalleleri yıkacaksınız

ama orada yaşayan insanlar,açlıklarıyla, yoksulluklarıyla,işsizlikleriyle, adaletsizlikle,horlanmalarıyla yaşamayadevam edecekler.

Dolayısıyla; onlar “suç” işlemeyede devam edecekler; bu mahallededeğil, ama başka bir yerde.

*

Aldatma, işte burada.

Gecekonduların yıkımıyla “suçoranlarının düşürülmesi”mümkün değildir. Mümkündürdiyen yalan söylüyor;mümkündür diyen ekonomik,sosyolojik gerçeklere aykırıkonuşuyor...

Yıkıma gerekçe: ‘Gecekondular suç üretim merkezi’

Peki Yıkınca ‘SUÇ’lar Bitecek mi?

10 MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

İnsanlar yataklarından kaldırılıp iççamaşırlarıyla teşhir ediliyor, yoksul-lukları gösterilip, “bunlar hırsızlık,kapkaç, uyuşturucu ve benzeri” hertürlü suçu işleyebilir izlenimi yaratı-lıyor.

Bütün bu baskınlar bur ju va ba sıneşliğinde yapılıyor. Bu baskınlar bur-juva basın tarafından, “yasa dışı terörörgütlerine büyük darbe” “uyuştu-rucu çetelerine darbe, hırsızlaradarbe” ve benzeri haberler yapılarakmeş rulaştırılıyor. Ayrıca, bu baskınlarburjuva basın ve gazeteler aracılığıylatüm halka izletilerek gözdağı verilmekisteniyor.

Suçlu halk değil, suçu üreten devlettir

Bugün yoksul gecekondu mahal-lelerinde hırsızlık, uyuşturucu, fuhuş,kumar ve benzeri her türlü yozlaşmayaygınsa bunun sorumlusu yoksul ge-cekondu halkı değil, devlettir. Yoksulhalkın yaşadığı mahalleler on yıllardırdevlet tarafından sitemli bir şekildeyozlaştırılmaktadır. Uyuşturucu, fu-huş, kumar, alkol, çeteleşme, mafyabizzat devlet tarafından teşvik edil-mektedir. Devrimciler onyıllardır bupisliklere karşı mücadele ediyor. Dev-letin halka bu pislikleri bulaştırması-nın önüne geçmek için onyıllardırbedel ödüyor. Uyuşturucu bizzat pol-islerin denetiminde pazarlanıyor. Hır-sızlık, fuhuş, kumar bizzat polisinkoruması altında yapılıyor. Halk uyuş-turucuyla, fuhuşla, kumarla, hırsız-lıkla yozlaştırılarak devrimcileşmeleri,mücadeleye katılmaları engellenmeyeçalışılıyor.

Yoksul halkın yaşadığı mahallelerdesuçu yaratan devlettir. Ve yine devlet,bu “suçları” bahane ederek halkınüzerinde terörü meşrulaştırmakta ve sü-reklileştirmektedir.

Şimdi de bunu “Kentsel dönüşüm”adı altında YIKIMIN gerekçesi yapıyor.

Gecekondu halkına “işgalci” di-yorlar. “Hırsız” diyorlar. “Varoşlar” di-yerek dışlıyorlar. Burjuvaziye göreyoksul halkın şehir merkezlerinde,

Küçükarmutlu gibi boğaz kenarındaoturmaya hakkı yoktur. Buralaralayık değillerdir. Gecekondu hal-

kına işgalci diyenler yalanla, hileylehalkın topraklarını gasp ediyorlar.

Yüz yıllardır İstanbul Sulukule’deoturan Çingene halkın evlerini “kent-sel dönüşüm projesi” kapsamında gaspeden Fatih Belediye Başkanı MustafaDemir diyor ki; “Roman kültürünündevam ettirilmesi için bütün çizgilerikoruduk... Yeni yapılan evlerde deRomanların kültürlerini devam ettire-bilecekleri mimari ve fiziki alt yapıvar.” Ama ‘Romanlar’ yok ortada. Şusahtekarlığa bakın. Romanların olma-dığı yerde, Roman kültürünü yaşat-maktan bahsediyorlar. Romanlarıoradan sürünceye kadar orada fuhuşyaptırmakla, yankesicilikle “suçlu-yor”lardı; şimdi nasıl olsa oradan sü-rüldüler, amaç hasıl oldu, Sulukule elegeçirildi, artık “Roman kültürünü ya-şatmaktan” da söz edilebilir.

İstanbul Üniversitesi öğretim üyesiProf. Doç. Hayati Tüfekçioğlu “kent-sel dönüşüm projesi”ni savunsa dafarklı bir noktaya dikkat çekiyor: “Fe-ner-Balat-Ayvansaray bölgesi, Sulu-kule ve Tarlabaşı-Tepebaşı... tahripolmuş, harap yapılarla doludur. Ve buharap yapılarda çoğu zaman adeta buyapılara benzer özelliklere sahip in-sanlar yaşamaktadır. Çöküntü bölge-leri son derece yoksul, bazen kimsesizinsanların sağlıksız koşullarda ve yan-gın deprem riskine çok açık şekilde ya-şadıkları yerlerdir.”

Peki gecekondular yıkılınca bu in-sanlar ne olacak? Harap yapıları yıktı-nız, harap insanlar yaşamaya devamedecek. Yaşamak için çalmaya, çırp-maya, yani suç işlemeye devam edecek.

AKP iktidarının “kentsel yıkım”planlarının “suç oranlarını” düşür-meyle bir ilgisi yoktur.

Suç oranları, gecekonduları yık-makla, gecekonduluları şehrin daha dadışına sürmekle düşmez. “Suç” bukez şehrin en dışında örgütlenir!

Nitekim olacak olan da budur.AKP iktidarı bunu bilmiyor mu? El-bette çok çok iyi biliyor. Onlar da za-ten, söylediklerine, yani yıkımlarlasuç oranlarını düşüreceklerine inan-mıyorlar; ama bu gerekçeyle insanları“kentsel dönüşüm” aldatmacasına iknaedebilir miyiz diye hesap ediyorlar...

Baz İstasyonlarına KarşıHalk Toplantısı

19 Şubat günü İkitelli ÖzgürlüklerDerneği, Atatürk Mahallesi’nde kurulan bazistasyonuna karşı bir halk toplantısı düzen-ledi.

Baz istasyonlarının halkın sağlığını nasıltehdit ettiği anlatıldı. Yıllardır verilen müca-deleler sonucu GSM şirketlerinin halkın tep-kisini almamak için farklı yollar izledikleri,halktan gizlemek için baz istasyonlarını ağaçgörünümü, tıpkı burada olduğu gibi baca gö-rünümü vb. vererek kurdurduğu söylendi.

Halkın oturduğu yerlerde baz istasyonla-rının kurulamayacağı yönünde mahkemelerinde kararları olduğu belirtilerek, mahkemele-rin verdiği karar örnekleri okundu.

Baz istasyonlarına karşı imza toplanmasıve 27 Şubat Pazar günü baz istasyonuna karşıbir eylem gerçekleştirilmesi kararının alındığıtoplantıda bir de halk komisyonu kuruldu.

Sarıgazi’de YürüyüşOkurlarına Saldırı

Yürüyüş okurları, 19 Şubat günü İstan-bul Sarıgazi Cumartesi Pazarı’nda YürüyüşDergisi dağıtımı yaparken saldırıya uğradı-lar.

Saldırıda Çağrı Avcı bacaklarına kalaslarlavurulması sonucu yaralanırken, Aykut Özde-mir ise kafasına fırlatılan camın kafatasına sap-lanması sonucu yaralandı.

Pazarda dergi satışı sırasında, bir pazarcı-nın dergiyi yere atması sonucu, “Dergiy i ne-den y ere at ıy orsun” diye soran dergiokurlarına “Sana mı soracağım” şeklindecevap vermesi üzerine, dergi okurları “Bu der-ginin kan ve can bedeli çıktığını ve buşeki lde dav ranamay acağını” söylediler.

Bunun üzerine pazarcı Çağrı Avcı’yı bo-ğazından tutarak yere savurdu, diğer pazarcı-larla beraber kalaslarla saldırdılar. Yürüyüşokurlarının kendilerini savunmalarına karşıyaklaşık 20 pazarcı sopa ve bıçaklarla saldı-rarak, ellerine geçirdikleri cam parçasını Ay-kut Özdemir’e fırlattılar.

Camın kafasına isabet etmesi sonucu ya-ralanan Aykut Özdemir ve Çağrı Avcı sal-dırıyı gören halk tarafından Sarıgazi YaşamPolikliniği’ne götürüldüler.

Aykut Özdemir’in durumunun ciddiye-tinden dolayı buradan Göztepe Eğitim ve Araş-tırma Hastanesi’ne sevkedildiler. AykutÖzdemir ameliyat edilirken, Çağrı Avcı ise ta-burcu oldu.

11HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

Depreme dayanıksız konutları yık-mak mı amaç? Halkın “can güvenliği”mi?.. Veya halkı böyle derme çatmaevlerden “kurtarmak” mı istiyorlar?

Bu devletin halkın can güvenliğiiçin bu kadar milyar dolar yatırımyapacağına kim inanabilir? Veya halkıyoksullaştıran, her alanda adeta sürün-düren bir devletin, yarım asırdır halkıgecekondulara mahkum eden bir dev-letin birden bire halkı böyle düşünmeyebaşlaması inandırıcı olabilir mi?

Geçen hafta, inşaat sektörü adınaaçıklanan bir rapor ve yine sektördenyapılan başka açıklamalar, “kentseldönüşüm” olarak pazarlanan yıkımsaldırısının nasıl bir “hesabın” ürünüolduğunu herkese son derece açık birşekilde gösteriyor.

İnşaat sektörü büyüyecek!

“Türkiye İnşaat MalzemeleriSektör Görünümü, 2011” başlığıylaaçıklanan rapordaki öngörülere baka-lım şimdi:

- İnşaat 2014'e kadar Avrupa'nın6 katı büyüyecek

- Dünyada 2014 yılına kadar inşaatsektörünün en hızlı ilerleyeceği ülke-lerin başında yıllık yüzde 8,5'lik büyü-me tahmini ile Türkiye geliyor. (BatıAvrupa ortalaması ise 1,4 seviyesin-de.)

*

“Raporu hazırlayan Deloitte Tür-kiye ortağı Sait Gözüm, önümüzdekibeş senede gelişmekte olan ülkelerdeinşaat sektörünü parlak bir dönemin

beklediğini, Türkiye'nin de 2014 yılınakadar yüzde 8,5'lik oranla büyümebeklentisi 'çok olumlu' ülkelerin başın-da yer aldığını kaydetti.” (17 Şubat2011, Zaman)

*

İnşaat Malzemesi SanayicileriDerneği (İMSAD) adına yapılan biraçıklamada ise şöyle deniyor:

“İMSAD olarak Cumhuriyet'in100. yılında Türkiye'ye 3 tane 100hediye edeceğiz... 100 milyar dolaryurtdışı müteahhitlik geliri, 100 milyardolarlık iç pazar büyüklüğü ve 100milyar dolar inşaat malzemeleri ihra-catı yapmak hedefimiz."

3 tane 100!

300 milyar dolar!

Burada sadece rakam olarak görü-lüyorlar. Oysa onlar, rakamlardanibaret değil.

300 milyar dolar!

Sadece “para!” değildir.

300 milyar dolar, büyük bir yıkımın,halka yaşatılacak büyük acıların, halkıbastırmak, sindirmek için uygulanacakterörün adıdır.

İnşaat sektörünün büyümesinin harcı sürgün ve gözyaşlarıdır!

İnşaat tekellerinin büyümesi, 5milyonun evsiz bırakılması, yoksullarınacıları, çocukların gözyaşları demek-tir!

Gerek yurtdışında gerekse de yur-tiçinde inşaat işlerinde tekellerini kur-

muş olan bu şirketlerin hesapları çokbüyüktür.

Düşünün, Avrupa ülkelerinde inşaatsektörünün yıllık büyüme hızının 1.4olduğu koşullarda, ülkemizde yıllıkyüzde 8,5'lik büyüme tahmini yapı-lıyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde yurtiçiinşaat sektörü hacminin de 100 mil-yar dolar olacağı tahmin ediliyor.

Peki ne üzerine yapılıyor bu tah-minler?

Cevap belli: 1 MİLYON EVİNYIKIMI ÜZERİNE!

1 milyon ev yıkılacak, yoksul gece-kondu halkı, şehir dışına sürülerek,kendileri için(!) yaptırılan yine tekel-lerin para kazandığı döküntü evleremahkum edilecek. 5 milyona yakıninsan, yerinden yurdundan edilecek,yaşadığı semtlerde kurduğu sosyal,kültürel yaşamlar darmadağın edile-cek...

Yoksul halktan “arındırılan!”,“halksızlaştırılan” kent merkezleri,tekellere (en başta iktidarın en yakı-nındakilere) verilecek ve o alanlardalüks siteler, iş merkezleri, alış verişmerkezleri, gökdelenler yükselecek...

Tekeller yağma sırasında

“Kentsel Dönüşüm” adı verilenyıkım planı, tüm inşaat tekellerininağzının suyunu akıtacak büyüklüktedir.Bu yağma ve talanın açığa çıkaracağıpazardan, bunun açığa çıkaracağı tüke-timden sadece inşaat sektörü değil,tüm tekeller yararlanacaktır. TekellerinAKP’ye desteğinin nedenlerinden biride budur.

Emperyalist tekeller de bu yağ-madan payını alıyor. Zaten bir çok“yerli” tekel, aslında emperyalist tekel-lerle ortak durumunda. Ülkemizdeki“yıkım” saldırısının nasıl çekici birpazar yarattığını görmek için Tesisatİnşaat Malzemecileri FederasyonuBaşkanı Serdar Dönmez’in şu sözü-nü de aktaralım: “Yeni uluslararası

İşte ‘kentsel yıkım!’ talanının gerekçesi:

300 milyar dolar!

12

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

Gizem Kaya (İstanbul Üniversitesi Ecza-

cılık Bölümü 2. Sınıf Öğren-cisi,Yaş: 20)

“Daha öncesinde insan-larımıza yanlarında olacağı-mızı, mahallemizin bizim,halkın olduğunu anlatıyor-

duk.”

Yürüyüş: Geçtiğimiz günlerdeSarıyer Derbent Mahallesi’nde yıkım-

lara karşı bir direniş gerçekleştirildi ve bu direnişte Dev-Genç’lilerde vardı.

Yıkımlara karşı direnişi nasıl değerlendiriyorsunuz,yıkımlara karşı tavrınız nedir?

Gizem Kaya:Yıkımlara karşı aylardır mahalleye gidiyorve halka yıkımların olacağını, Derbent’i de yıkmaya gele-ceklerini anlatıyorduk.

Evi yıkılacak ve sokaklara atılacak her insanın yapacağıgibi Derbent halkı da evlerini yıkmaya çalışanlara karşıdirendi ve direnişin sonucunda kazandı.

Orada birlik beraberlik vardı ve halk da bu sayede tel-evizyonlarda gazetelerde derdini anlatıp taleplerini duyu-rabildi. Bizim tavrımız her zaman direnişten yanadır.

Emekçi mahallelerin çoğu yoksul halk tarafındandişinden tırnağından arttırılarak, mafyanın, devletin sal-dırısına karşı direnmiştir.Ve bu barınma mücadelesindedevrimciler hep halkın yanında onunla omuz omuzadır.

Yürüyüş: Yıkımları duyduğunuzda ilk olarak neyekarar verdiniz?

Gizem Kaya: Yıkımları sabahduyduğumuzda hemen mahalleye git-tik. Halka geceden beri neler yaşan-dığını sorduk, bilgi aldık.

Ve hemen bizde direnişte yerimizialdık.Haber verebildiğimiz her yere

haber verip mahalleye çağırdık.

Yürüyüş: Mahalle halkı sizi nasıl karşıladı?

Gizem Kaya: Mahalleden bizi bilen, tanıyan insanlarımızvardı. Yıkımlar sürecinde Yürüyüş Dergisi verdiğimiz, 1milyon evin yıkılacağından bahsettiğimiz insanlar o günbizi yanlarında görünce sahiplendiler, teşekkür ettiler.

Daha öncesinde insanlarımıza yanlarında olacağımızı,mahallemizin bizim, halkın olduğunu anlatıyorduk.Onların pratikte de bunu görmesi güvenlerini arttırdı.

Yürüyüş: Müteahhit ile anlaşanların boşaltıkları evleriçin mahalle halkı ne karar verdi?

Gizem Kaya:Ailelerin evlerden çıkmaması için ekiplerinyıkıma geldikleri gün mahalleli boşaltılacak evlerin önünegelerek o evde yaşayanlarla görüşmeye çalıştı. Ama iknaedemediler.

Mahalle halkı boşaltılan evlere durumu iyi olmayanaileleri yerleştirdi. O evlerin boş kalmaması için de halenaileler yerleştiriliyor.

Yürüyüş: Son olarak belirtmek istediğiniz bir şey varmı?

Gizem Kaya: Ülkemizde gecekondu mahallelerinedevlet her zaman el koymak istemiştir. Bugün gecekondularvarsa devletin, halkın barınma hakkını sağlamadığındanvardır.

Eğer devlet sağlamıyorsa bu hakkı, halk kendisi sağlarve yıllardır emeğiyle yarattığı mahallelerini, evlerini savu-nur.

“Bizim tavrımız herzaman direnişten yanadır”

GizemKAYA

27 Şubat2011

13

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

yapı market zincirleri Türkiye'ye gele-cek.”

Tekeller, aç kurtlar gibi akbabalargibi kan emici yarasalar gibi “kentseldönüşüm”ün üstüne çullanmış bir filordusu gibi gecekondularımızın orta-sına dalmışlardır. 300 milyar dolarlıkpastayı paylaşmak için birbirleriylede kıyasıya rekabet içindedirler.

Bütün bu rakamlar, açıklamalarkanıtlıyor ki, AKP iktidarının ve bele-diyelerinin uyguladığı “kentsel dönü-şüm” tekellere rant, halka yıkımprogramıdır. Kazanacakları her

dolarda, gecekondularda büyüyen birçocuğumuzun evini kepçe yıkarkendökeceği gözyaşı olacaktır, kazana-cakları her dolar yoksul bir emekçiningecekondusunu savunurken dökülecekkanına bulanmış olacaktır.

O 300 milyar dolarda, halka karşı,devrimcilere karşı uygulanan terörvardır. O 300 milyar dolarda, yıkımlarakarşı direnişin adım adım örgütlendiğigecekondu semtlerimize yapılan heli-kopterli operasyonlar vardır. O 300milyar dolarda, yoksul gecekondula-rımızdaki yıkımları yazan Yürüyüşgibi dergilerin basılması, susturulması

vardır.

İnşaat tekellerinin “beklentilerine”,kaç yüz milyar dolar kazanacaklarınageniş geniş yer ayıran burjuva basınyayın organları, o yüz milyar dolarlarınkazanılması için başvurulucak yıkımıyazmıyorlar; o yıkımın yaratacağı göz-yaşlarını, acıları, sürgünleri yazmı-yorlar.

Ama tarih yazıyor. Ama halk yazı-yor. 300 milyar dolar için, halkın evle-rini yıkanlar, kazandıkları, yedikleri,kana ve gözyaşına bulanmış her dolarınhesabını verecekler.

� Gecenin biryarısı heli-

kopterleriyle,ölüm manga-

larıyla, oto-büsler

dolusu polis-leriyle, pan-

zerleriylegeldiler!..

� Ellerindeağır maki-neli silah-

ları,kapıları kı-rarak girdi-

ler içeri...Korkutmak,

sindirmekistediler.

18’i Gülsu-yu’ndan,

biri Paşa-bahçe’den 19Halk Cephe-

li’yi gözaltınaaldılar.

Polis terörüneboyun eğme-

yeceğiz!

18 Şubat’ta sabaha karşı saat 05.00’dayüzlerce polisle, panzerlerle, zırhlı araçlarla,helikopterlerle Gülsuyu Mahallesi’ni kuşattılar.Gülsuyu-Gülensu Haklar Derneği’ni ve onlarcaevin kapılarını kırarak bastılar. Onlarca polislebastıkları evlere doluşup insanlara işkenceyaptılar. Ahlaksızca, ortalığı talan ederek evlerdearama yaptılar.

Haklar Derneği’nin camlarını, kapılarınıkırdılar. Dernekteki kitapları, dergileri, şehit re-simlerini ve çeşitli eşyaları gasp ettiler.

Dernekte üç-dört saat boyunca arama yaptı-lar. Serkan Sülü adındaki dernek çalışanı üçüncükatın balkonundan düştü. Serkan Sülü'nün bacağıincindi ve yaralı olarak hastahaneye kaldırıldı.

Saatlerce süren terörden sonra Gülsuyu Ma-hallesi’nden 18 ve Paşabahçe Kültür ve DayanışmaDerneği Başkanı Nevzat Özer olmak üzere top-lam 19 Halk Cepheli gözaltına alındı.

Gözaltına alınan 19 kişiden 9’u 21 Şubat’ta çı-kartıldığı mahkemede tutuklandı. Tutuklananla-rın isimleri: Cem Özcan, Nevzat Özer, MesutYavuz, Emrah Çalçal, Güven Demirci, Mirkan Ha-lisdemir, Hasan Gürbey, Muharrem Zengin,Gökhan Aktaş ve Serkan Sülü.

AKP’nin polisi Gülsuyu’nu neden bastı?

Burjuva basın ve televizyonlar baskını, “es-naftan haraç alınmasından rahatsız olan esnaf-ların şikayeti üzerine” yapıldığını söylüyor.

YALAN!

AKP’nin polisi, uyuşturucu satıcıları ve ka-dın pazarlayan pezevenklerin dışında tek birkişinin devrimcilerden rahatsız olduğunu,“haraç alındığını” söyleyemez.

Halk Cepheliler Gülsuyu Mahallesi’ve ör-gütlü olduğu diğer yoksul gecekondu ma-hallelerinde, uyuşturucuya, fuhuşa,ahlaksızlıklara ve her türlü yozlaşmaya izinvermediği için gözaltına alındılar. GülsuyuHaklar Derneği, devletin yozlaştırmapolitikasına karşı halkı örgütlediği içinbasıldı.

Halk Cepheliler AKP’nin yozlaştırma politikalarının önünde engeldir

Haklar Derneği ve Halk Cepheliler AKP’ninpolisinin uyuşturucudan, fuhuştan, kumardan,hırsızlıktan aldıkları rüşvetlerin, avantalarınönünde engel olmaktadır.

Bakın Gülsuyu Mahallesi’nin sokaklarına,duvarlarına. Afişlere, duvar yazılamalarına bakın.İki şey görürsünüz: Birincisi, devletin ahlaksız-lıklarını, ikincisi, Cepheliler’in yozlaşmaya karşımücadelesini...

AKP’nin polisi Cepheliler’in yozlaşmayakarşı mücadelesini engellemek için saldırıyor.

“Esnaf şikayet etti” yalanlarıyla kimseyi kan-dıramazsınız. Polisin kırdığı kapıyı, camı, pen-cereyi tamir ettiren bu mahallenin esnaflarıdır.Kırdığınızk, çaldığınız, gasp ettiğiniz eşyaların ye-nisi de yine bu mahalle halkı tarafından dayanışmaiçinde alınacak, eksiklikler giderilecektir.

“Mahallemizi çetelerden koruyan, fuhuştanuyuşturucudan temizleyen devrimcilerdir, ihbareder miyiz” diye gelip derneğe sahip çıkan işçi-siyle, memuruyla, esnafıyla bu mahallenin halkıdır.

AKP, 1 milyon gecekonduyu yıkmak için saldırıyor

AKP, 1 milyon yıkımın hazırlıklarını yapıyor.

Oligarşi biliyor, AKP biliyor, AKP’nin polisibiliyor; mahallelerimizi terk etmeyeceğiz. Evle-rimizin yıkılmasına izin vermeyeceğiz. Evleri-mizin yıkılıp mahallelerimizin emperyalistlere,işbirlikçi tekellere peşkeş çekilmesine izin ver-meyeceğiz. DİRENECEĞİZ!..

AKP’nin polisi, mahallelerimizden defol

Tepemizde dönen helikopterleriniz, panzerle-riniz, zırhlı araçlarınız halkı teslim alamayacak.Gözaltılarınız, tutuklamalarınız Cephelileri yıl-dıramaz! Mahallelerimizi sokak sokak barikat ku-rup savunacağız.

Bu mahalleleri kan can pahasına kurduk. Ev-lerimizin yıkılmasına, uyuşturucuya, fuhuşa, hır-

Derneklerimizi veMahallelerimizi

Savunacağız

14 MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

sızlığa yozlaşmaya çetelere ve çete-leşmeye izin vermeyeceğiz! AKP’ninpolisi birkez daha yanıldığını görecek.Bu mahalleler bizim.

Baskılara boyun eğmeyeceğiz!

Haklar Derneği’nin basıldığınıduyan Halk Cepheliler sabah derne-ğin önünde toplanıp sloganlarla polistetörünü ve gözaltıları protesto etti.Dernek önünden Heykel’e kadar ESP,PDD ve Partizan’ın da destek verdiğibir yürüyüş yapıldı. Yürüyüş bo-yunca polisin saldırıları teşhir edildi.Heykel’e vardıktan sonra tekrar ma-halle aralarındaki sokaklarda yürüyüşyapılarak halka gerçekler anlatıldı.Kitle tekrar Heykel Meydanında top-landı ve burada bir basın açıklamasıyapıldı. Açıklamada AKP’nin kendi-siyle aynı düşünmeyen hiçbir dü-şünceye tahammül edemediğibelirtilerek; “Bizler yoksulluğa, yoz-laşmaya yıkımlara karşı mücadeleediyoruz ve etmeye devam edeceğiz…Düşünce ve örgütlenme özgürlü-

ğümüzü savunmaya devam edece-ğiz” denildi.

Vazgeçmeyeceğiz, savaşacağız.

Halk Cepheliler 19 Şubat’ta yineHaklar Derneği’ne ve evlere yapılanbaskınları protesto etmek ve dernek-leri ve mahallelerini sahiplenmekiçin bir yürüyüş ve basın açıklamasıyaptılar. Basın açıklamasından öncemahallede megafonlarla sesli çağrı ya-pıldı, Heykel Meydanı’nda stand açı-larak açıklamaya çağrı yapıldı ve“Baskılar Bizi Yıldıramaz Halk Cep-hesi” yazılı pankart asıldı. Esnaf tektek gezilerek, kahvehane konuşmalarıyapıldı. Esnafından ev hanımlarınamahalle halkı basın açıklamasınaçağrıldı.

Saat 19.15’te Gülsuyu GülensuHaklar Derneği’nden çıkan kitle fla-malar, sloganlar ve marşlarla sondurağa kadar yürüdü. 19.30’da sondurakta toplanılarak kortejler halindeyürüyüşe geçildi. Yürüyüş boyunca

“Mahir Hüseyin Ulaş Kurtuluşa Ka-dar Savaş, Katil Polis Gülsuyu'ndanDefol, Halkız Haklıyız Kazanaca-ğız, Yaşasın Devrimci Dayanışma”sloganları atıldı, Haklıyız Kazanaca-ğız marşı söylendi. Heykel Meyda-nı’na ulaşıldığında Halk Cephesiadına bir açıklama okuyan Cansel Sa-luk şöyle dedi: “Vazgeçmeyeceğiz, sa-vaşacağız. Bugün yozlaşmaya karşıolduğumuz için, yoksulluğa karşı ol-duğumuz için, gecekondularımızıyıktırmayacağımız için 19 arkadaşı-mız gözaltına alındı, derneğimiz veevlerimiz yüzlerce çevik kuvvet veözel harekat timleri tarafından, heli-kopterlerle kuşatılıyor. AKP devrim-cilerin olmadığı mahalleler yaratmayaçalışıyor, örgütlenmemizi engelle-mek istiyor. Mahallelerimizi ve der-neklerimizi sahiplenmeye devamedeceğiz, örgütlenme ve düşünce öz-gürlüğümüzü savunmaya, bunun içinsavaşmaya devam edeceğiz” ESP,PDD, PARTİZAN ve BDP’nin destekverdiği eyleme 238 kişi coşku ve öf-keli sloganlarıyla katıldı.

Hatay:19 Şubat Cumartesi günü saat 14.00’da Gül-suyu-Gülensu Haklar Derneği’nde ve mahallede estiri-len polis terörü, bir eylemle protesto edilip gözaltılarınserbest bırakılması istendi. Selda Özçelik’in açıklama oku-duğu eyleme Mücadele Birliği de destek verdi.

Malatya: 19 Şubat Cumartesi günü, Gülsuyu-Gü-lensu Özgürlükler Derneği’ne yapılan operasyona ve tu-tuklamalara karşı eylem yapıldı. ESP’nin de destekverdiği eylemde baskınlar protesto edilip gözaltıların ser-best bırakılması istendi.

Adana: Adana’da Halk Cepheliler tarafından 21

Şubat’ta yapılan eylemde “Dü-şünce ve Örgütlenme Özgürlüğü-müz için Savacağız DergimizYürüyüşü ve Derneklerimizi Savunacağız” denildi. Meh-met Bıldırcın’ın okuduğu açıklamada Gülsuyu-GülensuHalklar Derneği’ne yapılan baskın ve gözaltılar porotestoedildi.Eyleme ESP-İHD-MÜCADELE BİRLİĞİ-DHFdestek verdiler. Ayrıca; Samsun Halk Cephesi, AnadoluHaklar ve Özgürlükler Derneği, Elazığ Halk Cephesi veDersim Halk Cephesi yaptıkları yazılı açıklamalarlabaskını protesto ettiler.

Baskınlar, Anadolu’da eylemler ve açıklamalarla protesto edildi

Yılmayacağız: Düşünce özgürlüğünü ve derneklerimizi savunacağız

Adana

27 Şubat2011

15

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

� Halk Cephesi saldırılarıValilik önünde protesto etti

� Halk Cephesi saldırılarınhesabını sormak için AdaletBakanlığı önündeydi

� Halk düşmanı AKPiktidarının saldırılarımücadelemizi engelleyemez

AKP’nin saldırılarına karşı tekbir kez olsun geri adım atmadık.AKP’nin sürdürdüğü saldırıları yü-rüttüğümüz kampanyamız ile İs-tanbul’dan Bursa’ya, Ankara’danElazığ’a mücadelemiz ile teşhir et-tik. Saldırıları ile Yürüyüş’ümüzüdurduramıyacaklarını bir kez dahagösterdik.

Günlerdir, düşünce ve örgüt-lenme özgürlüğü için mücadeleedilmesi gerektiğini anlatıyoruz.AKP iktidarının halk düşmanı yü-zünü açıklamalarımızla, eylemleri-mizle gösterdik.

Düşünce ve örgütlenme özgür-lüğü için sürdürdüğümüz mücade-lede, yüzlerce pankart astık. Binlercekuş, binlerce bildiri dağıttık.

AKP’nin polisinin saldırıları ileilgili olarak Halk Cepheliler, 18Şubat 2011 Cuma günü saat

13:30’da İstanbul Valiliği önünde ey-lem yaptı.

Emperyalist İşbirlikçiEmperyalist İşbirlikçiAKP İktidarı, HalkaAKP İktidarı, HalkaHesap Verecek!Hesap Verecek!

Eylemde okunan açıklamada,baskınlar ve tutuklamalarla da olsaderginin halka ulaştırılmasına engelolunamadığına deginilerek; “Dahaönce de Ferhat Gerçek’i dergi da-ğıtırken sırtından vurarak felç etti-niz ve Engin Çeber’i karakolda vehapishanede işkencelerle katletti-niz. Halka karşı işlenen suçlarınhesabı sorulacaktır kaçış yok” de-nildi.

“Yürüyüş Dergisi Susturulamaz,Baskılar Bizi Yıldıramaz, KahrolsunFaşizm, Yaşasın Mücadelemiz, Tu-tuklananlar Serbest Bırakılsın, Hal-kız Haklıyız Kazanacağız” slogan-larının atıldığı eyleme 70 kişi katıl-dı.

Basın açıklamasının okunmasınınardından 3 kişilik heyet toplanan im-zaları Valiye vermek üzere içerigirdi. Görüşmeden sonra yapılanaçıklamada, Valilikte emniyetten

sorumlu Vali yardımcısıyla görü-şüldüğü belirtildi. Ancak ValilikYetkilisi yalanlara başvurarak, sal-dırıyı bürokrasi ile açıklamaya ça-lıştı.

Halk Cephesi AdaletHalk Cephesi AdaletBakanlığı ÖnündeydiBakanlığı Önündeydi

18 Şubat 2011 Cuma günü An-kara Halk Cephesi, Adalet Bakanlığıönünde, Yürüyüş Dergisi’ne yapılanbaskını ve dergi çalışanlarının tu-tuklanmasını protesto etti.

Adalet Bakanlığı Ek bina önün-de bir araya gelen Halk Cepheliler,tutuklananların serbest bırakılmasınıistediler.

Ayrıca aynı gün Gülsuyu-Gü-lensu Haklar Derneği'ne yapılanbaskın da protesto edildi. Gözaltı-ların serbest bırakılmasının istendi-ği açıklamada “YÜRÜYÜŞ HALK-TIR, SUSTURULAMAZ!, GÖZ-ALTILAR SERBEST BIRAKIL-SIN!, ADALET İSTİYORUZ!” slo-ganları atıldı.

Ayrıca Yüksel caddesinde açılankitap ve dergi standında YürüyüşDergisi satışı Merkez bürosu baskı-nını anlatan bildiri dağıtımı ve kuş-lamalar yapıldı.

Yürüyüş’ü Susturamaz, Derneklerimizi engelleyemezsiniz!

Halk düşmanı AKP’nin saldırılarını boşaçıkaracağız!

ANKARA

16

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

İSTANBUL

Yürüyüş dergisinin teknik hazırlıklarının yapıldığı yerin polis tarafındanbasılmasının ardından her cumartesi kitlesel basın açıklamaları yaparak der-gilerini halka ulaştıran Halk Cepheliler 7. haftada yine Şişli’deydi.

Şişle cami önünde yapılan eylemin ardından Mecidiyeköy yönüne doğrudergi satışı yaparak ilerleyen Halk Cepheliler, sesli olarak yaptıkları konuş-malarda halk düşmanı AKP’nin 1 milyon evi yıkma projesinden bahsettiler.Tayyip Erdoğan’ın bir yandan Mısır’daki Mübarek yönetimine “halkının se-sine kulak ver” deyip, öte yandan kendi halkını eşkiyalıkla suçladığını söy-leyen Halk Cepheliler AKP’nin ikiyüzlülüğünü teşhir ettiler.

Cevahir AVM önünde ve Mecidiyeköy Metro çıkışında bir süre bekleye-rek dergi satışı yapan 53 Halk Cepheli, eylemlerini Mecidiyeköy Metro çı-kışında sona erdirdi. Yürüyüş boyunca toplam 37 dergi halka ulaştırıldı.

İstanbul Şişli’de Eylem veToplu Yürüyüş Dağıtımı

23 Şubat2011 Çarşam-ba günü saat7.30’da Emi-nönü-Kadıköyi s k e l e s i n i nönünde bulu-nan üst geçite“Derneklerimi-zi Ve DergimizYürüyüş’ü Sa-vunmaya De-vam Edeceğiz”, “Düşünce Ve

Örgütlenme Özgürlüğümüz İçin Sa-vaşacağız” yazılı HALK CEPESİimzalı pankart asıldı.

Dev-Gençliler, 17 Şubat 2011Perşembe günü Gürsel Mahallesineve Halilrıfatpaşa Durağında, 18 Şu-bat Cuma günü Sarıyer ÖmürtepeMahallesi’nde, 19 Şubat Cumartesigünü ise Sarıyer Maden MahallesiDereiçi Sokak’ta Yürüyüş Dergisi’neyapılan saldırıyı protesto eden pan-kartlar astılar.

Halk Cepheliler 17 Şubat Per-şembe günü Pendik AydıntepeKöprüsü'ne baskın ve tutuklama-

ları protesto eden pankart astılar. Ay-rıca kuşlama ve afişleme yaptılar.Daha sonra da Ahmet Yesevi Ma-hallesi'nde afişlemeler yapıldı. Kar-tal Betonyol durağında ve Kurfalı Ma-hallesi'nde kuşlama yapıldı.

17 Şubat Perşembe günü, Şiş-li'de Yürüyüş dergisinin bulunduğuAbide-i Hürriyet caddesinde, Kur-tuluş ve Feriköy'de dergisini sahip-lenmeye devam edileceğini ilan edeniki pankart asıldı.

Okmeydanı’nda da pankartlarasıldı ve kuşlamalar yapıldı. 17 Şubat2011 Perşembe günü Okmeydanı’ndaHalk Cepheliler Mahmut ŞevketPaşa mahallesi Sağlık Ocağı önüne,Anadolu girişine, Dikilitaş Parkına veKuzey sokak olmak üzere dört adetpankart astılar.

16 Şubat Çarşamba günü, Yürüyüşdergisini ve derneklerimizi sahip-lendiğimizi ve sahiplenmeye devamedeceğimizi bir kez daha göstermekiçin Kurtuluş ve Hacı Ahmet ma-hallelerinde 150 adet afiş yapıştırıl-dı ve iki adet pankart asıldı. Afişlemeesnasında zorla gözaltına alınan iki

Halk Cepheli, para cezası kesildiktensonra serbest bırakıldı.

"Düşünce ve örgütlenme özgür-lüğümüz için savaşacağız" kampan-yası kapsamında İkitelli'de çalışma-larını sürdüren Halk Cepheliler, 18Şubat günü İkitelli girişinde, Atatürk,Mehmet Akif ve Köyiçi mahallele-rinde yaygın kuşlama yaptılar.

Saat 15.00 civarında, Parsellerİkitelli Caddesi üzerindeki yüksek ge-rilim hattı direğine pankart asan ikiHalk Cepheli keyfi şekilde gözaltınaalındı. Halk Cepheliler zorla araçla-ra bindirilerek karakola götürüldülerve iki saat sonra serbest bırakıldılar.

Esenyurt Talatpaşa mahhallesinde17 Şubat Perşembe günü Halk Cephe-liler tarafından Yüyürüş’ün sahiple-nildiği belirtilen yazılamalar yapıldı.

Ayrıca Esenyurt Tabela Durağında100 adet afişleme yapıldı.

İstanbul'da Afişleme ve Pankartlar

Şişli’deYürüyüşmasaları

Hergün Şişli meydanında açılanYürüyüş standında 16 Şubat 2011 tar-ihinde halka, Yürüyüş dergisineyapılan saldırı, baskıların bizi yıldıra-mayacağı, gerçeklerin yazılmaya vesahiplenilmeye devam edileceğianlatıldı.17.00 ile 19.00 arası açıkkalan masada 20 imza toplandı.14dergi halka ulaştırıldı.

27 Şubat2011

17

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

Anadolu şehirlerinde Yürüyüşsahipleniliyor

Bursa: Gemlik'te Yürüyüş okurları stant açrak, saldırıla-rı anlattılar. 18 Şubat’ta açılan stantta 25 tane Yürüyüş der-gisi halka ulaştırıldı.

Mersin: Haklar Derneği’nin önünde yapılan eylemde “Göz-altılar Tutuklamalar Baskılar Bizi Yıldıramaz, Yürüyüş Der-gisi Susturulamaz” yazılı pankartı açıldı.

Partizan’ın destek verdiği eyleme 15 kişi katıldı.

16 Şubat günü Mersin’in çarşı merkezinde 7 adet “HalkınSesi Yürüyüş Dergisi Susturulamaz” yazılamaları yapıldı.

Aynı gün Mersin’in merkezi Hastane Caddesi’nde Mer-sin Haklar Derneği Yürüyüş dergisiyle dayanışma amaçlı Yü-rüyüş masası açtılar.

18 Şubat günü de “Halkın Sesi Yürüyüş Dergisi Susturu-lamaz” yazılıpankart asılarak kuşlamalar yapıldı.

Antalya: Antalya’nın mahallelerinden Kızılarık, Güneş-li, Gebizli ye 16 Şubat günü kuşlamalar yapıldı. Aynı gün An-talya’nın mahallelerine 200 adet afiş yapılırken, 10.000 bintane kuşlama yapıldı.

Malatya: 17-18 Şubat Cuma günü Malatya Emeksiz Mey-danı civarında ve Yeşilyurt Caddesi’nde Yürüyüş dergisi ta-nıtımı ve dağıtımı yapıldı.

Yürüyüş önlükleriyle yapılan dergi dağıtımında 50 dergihalka ulaştırıldı.

Samsun: Samsun’da bu hafta da Yürüyüş dağıtımı için so-kaklar kapı kapı dolaşıldı. Esnaflara da gidilen dağıtımda hal-kın hükümete olan tepkileriyle karşılaşıldı.

Adana: 14 şubat Halk Cepheliler Akdeniz Mahalle-si’nde afiş ve kuşlama yaptıdı.

17 Şubat’ta Halk Cepheliler Yürüyüş dergisi çalışanları-nın serbest bırakılması için eylem yaptılar. Yine aynı gün Fu-zuli Caddesi’nde bulunan müzeye ve D - 400 karyolu üze-rindeki üst geçite “Halkın Sesi Yürüyüş Dergisi Susturula-maz” Halk Cephesi imzalı pankart asıldı. Aynı saatlerde deŞakirpaşa Mahallesi’nde 4 adet yazılama yapıldı.

Hatay: 18 Şubat Cuma günü Yürüyüş Dergisi’ne yapı-lan baskını protesto etmek için Halk Cephesi tarafında eylemyapıldı. Eylemin ardından 200 bildiri halka dağıtıldı ve der-gi tanıtımı yapıldı.

İzmir: Karşıyaka Çarşı Girişi`nde Yürüyüş okurları 17 Şu-bat’ta Yürüyüş önlükleri giyerek bildiri dağıttı. “Düşünce veÖrgütlenme Özgürlüğümüz İçin Savaşacağız” başlıklı bildi-rileri dağıtan dergi okurları İstanbul`da Yürüyüş dergisine ya-pılan baskını anlattılar. Devam eden dağıtım boyunca Yürü-yüş dergisi çalışanlarına özgürlük istendi. 800 bildiri dağıtıldı.

Yürüyüş dergisi bu hafta Menemen-Helvacı Köyü, Egekent-2 Mahallesi, Narlıdere ve Eski İzmir ‘deydi. 19 ve 20 Şubat ta-rihlerinde yapılan dergi tanıtımlarında Yürüyüş dergisiyle da-yanışma çağrısında bulunuldu. 125 dergi halka ulaştırıldı.

Albay MustafaÖnsel’inAçlık GrevineHukukçulardan Yanıt

Çağdaş Hukukçular Derneği 23 Şubat 2011 tari-hinde yaptığı yazılı basın açıklamasıyla Balyoz da-vası sanığı Albay Mustafa Önsel’in başlattığı açlıkgrevini değerlendirdi. ÇHD’den yapılan açıklama-da şu sözlere yer verildi: “Cezaevlerinde insanca biryaşam için, olağanüstü mahkemelerde hukuk dışı yar-gılamalara bir son verilmesi için, inandıkları uğru-na canlarını ortaya koyan gencecik devrimcilerin ce-zaevlerinde, mahkeme kapılarında katledilmesine gözyumduğum için sorumluluğum yok mu? Başkaları-nın onurlu direnişlerini yalan ve iftirayla kapatma-ya çalışanlara ‘durun!’ demedim, bugün niye benimdirenişim için birileri çıkıp ‘durun’ desin?”

Bursa’da 8 Marthazırlıkları

Bursa’da 20 Şubat günü Semra Başyiğit Halk Sah-nesi’nde, Halk Cepheli Kadınlar tarafından 8 Mart Dün-ya Emekçi Kadınlar Günü öncesi bir program yapıl-dı.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü için Bursa’dayapılacak muhtemel programdan ve Halk Cephe-si’nin önümüzdeki süreçte ki program ve hedeflerin-den bahsedilen kısa bir konuşma yapıldı.

Grup Yorum’unDVD afişleri asıldı

Grup Yorum 25.Yıl İnönü StadıKonseri DVD'sinin tanıtım afişleriKurtuluş, Feriköy, Hacı Hüsrev veHacı Ahmet mahallelerinde asıldı.

21 Şubat Pazartesi günü İstanbul,Gülsuyu, Heykel meydanı ve KazımKarabekir caddesi üzerindenTSKM'ye kadar yaklaşık 400 sem-pozyum, konser ve Grup Yorumyeni DVD’sinin tanıtım afişi asıldı.

18

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

Alışkanlıklar mı güçlüdür? Dev-rim mi?

Eğer alışkanlıklarımızı öldür-mezsek, onlar bizi öldürür. Alış-kanlıklarımız devrimciliğimizin ka-tili olur. Buna izin vermemeliyiz.

İnsan nasıl yaşıyor sa öyle düşü-nür.

Düşünceyi belirleyen koşullardır. Kaybedecek çok şeyi olanlar

devrimci olmazlar veya devrimci-likten çabuk koparlar.

İnsan kolaya çabuk alışır. Alış-mak bir boyun eğme biçimidir.

Dü zen bizi her şeye alıştırmayaçalışır. Yatağımıza,giyisilerimize, oku-lumuza, herşeyealıştırmaya çalışır.Çünkü düzen bu te-melde faaliyet gös-terir. Alışın ki, baş-ka bir olasılık ol-madığına ikna olun.Alışın ki, ‘benimişlerim kolay yürü-sün’ der.

‘Alışan boyun eğer. Boyun eğen-se itaat eder’ der ve hep bizi alış-tırmaya çalışır. ‘Hep böyle olmuş-tur’ der. ‘’Değiştiremezsin’ der.‘Böyle gelmiş böyle gider’ der.Tıpkı, koyunu çiti aşmamaya alış-tırdıkları gibi, bizi de alıştırmak is-terler.

Ve sonuçta alışmak, boğun eğ-meğe götürür.

Alışmamalıyız. İnsan yaşadığı toplumun bir ürü-

nüdür. Düşüncede ve de günlükyaşamda düzeni beğenmeyenler,eğer ideolojik olarak sağlam birduruş sergileyemezlerse düzeninkışkırtması karşısında edilgenle-şirler. Giderek geleceğini yalnızcapoli tik mücadeleye bağlamaktanvazgeçerler. Sıradanlaşırlar. Sıradaninsanların beklentileri onların da

beklentisi olur çıkar.

İşte burada bu alış-kanlıklara yenilenlerdüzenin gönüllü köle-leri olurlar.

Bu gönüllü kullukdönekliğe kadar gö-türür. Ustalarımızın

deyimi ile bu düzenin gayrımeşruçocukları olan dönekler ordusunakatılırlar sessiz sedasız.

Hem örgütlü devrimciler, hem dekendini şu ya da bu biçimde dün yayıdeğiştirme mücadelesinin bir parçasısayanlar kendilerini düzene bağla-yan bu tür tehlikelere karşı uyanıkolmalıdırlar.

Ama düzenle bağlar korunduk-ça bu mümkün değildir. Asla uya-nık olamazlar tam tersine adetaalışkanlıklar insanları uyuşturur.

Dev rimci mücadeleye katılankişi, yeni bir yola çıkıyor. Bu du-

rumda bir yaşama biçiminin karşı-sına diğerini çıkar makla işe başla-ması zorunludur. Bunlar birbirine zıtşeylerdir. İkisinin bir arada yaşamasımümkün değildir Düzenin ahlakı iledevrimci ahlak bir arada olamaz.Düzenin kültürü ile devrimciliğinkültürü bir arada olamaz, düzeninsevgisi ile devrimciliğin sevgisi birarada olamaz. Birinden birisi yok ol-malıdır.

Düzenin ahlakı bizim ahlakımı-za, düzenin aklı bizim aklımızauymaz. Onların aklı uyum sağla-mayı öngörüyor. Oysa devrimcikurulu düzeni kabul etmez, düzeninçıkarları onun çıkarları değildir.

Düzen ‘insan insanın kurdudur’der; devrimcilik ise ‘insan insanındostudur’ der.

Düzen ‘babana bile güvenme’der; devrimcilik ‘en büyük güç gü-

venmektir’ der. Düzen ‘rekabet esastır’ der; dev-

rimcilik ‘dayanışma esastır’ der.Bu örnekler çoğaltılabilir. Tüm bunlar düzenin işleyişine

uymuyor. Bunlara kimse teorik ola-rak karşı çıkmaz. Ama düzenin entehlikeli yanı yarattığı alışkanlık-lardır. Biz bu düzene başkaldırıyo-ruz. Biz bu düzeni yıkacağız diyo-ruz.

Biz, bu düzene itaat etmiyoruz.Biz, bu düzene boyun eğmiyoruz.Oysa burjuvazi alışkanlıkları bes-leyerek boyun eğmeye zorluyor.Alışkanlık boyun eğmeye gidenyolu açıyor. Alışkanlıkların değişipdeğişmediğinin sınandığı en te melalan günlük yaşam pratikleridir.Bugün değilse ne zaman değişe-cektir bu alışkanlıklar.

Biz devrimciler bugünü ve yarınıbirlikte istiyoruz. Bu ne-denle günlük yaşamımı-zı devrimcileştirmeliyiz.Hatta buradan başlama-lıyız devrimcileşmeye,Bugünden kendimizidevrimcileştirmeliyiz.

Devrimci olmak yenibir yaşam kurmaktır.Devrimci olmak, bir ter-cihtir. Her tercih gibi birvazgeçiştirde. Ama, de-

ğişim yavaş yavaş vazgeçmeklegelmiyor.

Tümünü reddetmeyi bilmediği-mizde, düzen bir biçimde bulduğuher yoldan hayatımızın her alanınasızıyor. Usul ca kendini dayatıyor veçürütüyor.

Kesip atmak gerekiyor. Tümünüarkada bırakmak, devrimci yaşamakgerekiyor. Düzen, zaman en iyiilaçtır diyor uyuşukluğumuz de-vam etsin istiyor. Oysa biz bıçaklakesip atar gibi atmak gerektiğinisöylüyoruz bu alışkanlıkları. Dev-rimci yaşamak, devrimci gibi dü-şünmek ve devrimci faaliyetlerisürdürmek değildir.

Devrimci ya şamak, aynı za-manda duyguların, ahlakın ve yaşambi çimlerinin de devrimcileşmesianlamına geliyor. Böyle ol -madığında düzene teslim olmanın

ALIŞKANLIKLAR MIGÜÇLÜDÜR?DEVRİM Mİ ?

27 Şubat2011

19

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

ÖğretmenimizÖğretmenimiz

kapıları daima açık olur. Sonuna kadar açıkolur.

Düzen alışkanlıklarını değiştirmesinibilmeyenleri bin bir yolla kendine bağlıyor.belki bu alışkanlıklarlada idare ediyoruz amanereye kadar... Çok farkedilmiyor belkideveya kendimize ifade etmeye cüret edemi-yoruz ama alışkanlık yozlaşma yozlaşma çü-rümeye götürür. Çürüme ve yozlaşma dönümnoktalarında tam da tercih anlarında gün-deme geliyor karşımıza çıkıveriyor. Bizsanıyoruz ki aniden oldu bu. Oysa değil, alış-kanlıklar sinsi sinsi biriktiriyor bu çürüme-yi. Ve devrim , devrimcilik alışkanlıklarınayenilenleri alışkanlıklarına teslim olanları fır-latıp atıyor bir tarafa.

Tamam, ben düzen içi değilim düzendeyaşamıyorum denilebilir ama bazı alışkan-lıklar öylesine yavaş yavaş kemiriyorkidevrimci yaşamı bunun yarattığı uyuşuklukbırakın değiştirmeyi alışkanlığı meşrulaştı-rıyor.

İstediği insanla paylaşıyor istediği ilepaylaşmıyor. Sürekli yakınıyor, herkesten ya-kınıyor, şikayet ediyor.

Küsüyor. Örneğin, yıkıp döküyor, bunada eleştiri diyor ve bunları son derece ma-sum gerekçelerle yapıyor. Bunlar, çürüme-nin yozlaşmanın belirtileri olarak çıkıyor hepkarşımıza. Ama alışkanlıklar artık rahatsızetmiyor. Tam tersine meşrulaşıyor.

Devrimci alışmamalıdır. Devrimci uyumsağlamamalıdır.

Önceliklede kendi alışkanlıklarına kar-şı savaşmalıdır. Sonra, tüm alışkanlıklaratüm statülere karşı savaşmalıdır.

Bilmeliyiz ki alışkanlıklar değiştiğindedünya da değişmiş olacaktır.

Alışkanlıkları altetmenin tek yolu alış-mamaktır.

Alışmak umutsuzluktur. Alışmak çürü-medir. Bizim tüm eski alışkanlıklara mey-dan okumuş baş kaldırmış onlarca şehidimizvardır. Onlar alışkanlıklara boyun eğme-mişlerdir. Onlar, varolan kurulu düzenekarşı çıkmış, onu kabul etmemiş, onu yıkıpyerine yenisini yaratma mücüdelesinde şe-hit olmuşlardır. Alışmak düzendir. Düzenekarşı savaşmalıyız. Zamana yayarak değilhemen en hızlı hali ile kestirip atmalıyız alış-kanlıkları. Çünkü her gün her saniye düze-ne taşıyor bizi.

Eğer biz alışkanlıklarımızı öldürmezseko bizi öldürür. Alışkanlıklarımız devrimci-liğimizin katili olur.

Buna izin vermemeliyiz.

“Ye ni lik çi -lik”, daha açıkbir deyişle, ye -ni olan dan ya -

na ol ma, ilk ba kış ta in sa na doğ ru bir yaklaşım olarak görünür. Hat -ta “kim ye ni olan dan ya na ol maz” di ye de dü şü nülebilir.

Ama bu her za man doğ ru bir yak la şım de ğil dir. Çün kü bu ra -da ön ce sor mak ge re kir: Es ki olan ne dir, ki me gö re es ki dir? Yi -ne ye ni olan ki me gö re ye ni dir?

Ör ne ğin, es ki sos ya list ül ke ler de ül ke le ri ni em per ya liz min sö -mü rü sü ve yağ ma sı na aç ma ya ça ba la yan ne ka dar iş bir lik çi var -sa hep si, “ye ni lik çi” di ye or ta ya çık tı. Em per ya list ba sın, on la rıile ri ci, sos ya liz mi sa vu nan la rı “mu ha fa za kar” ilan et ti. Bir ül ke -yi em pe rya list le re peş keş çek me nin adı ye ni lik çi lik de ğil, iş bir lik -çi lik tir. Em per ya list çı kar la rı sa vu nan la rın ye ni lik çi di ye pa zar lan -ma sı, kav ram ve ka fa ka rı şık lı ğı ya rat mak için dir.

Ro man ya’da sos ya liz mi yık mak için 1989 yı lın da kar şı-dev -ri mi ör güt le yen halk düş man la rı, “es ki dü zen”e kar şı “ye ni”yi sa -vu nan lar dı gü ya ama “ye ni”, ka pi ta lizm den baş ka bir şey de ğil -di. Ka pi ta liz min ise halk lar açı sın dan, dün ya ta ri hi açı sın dan hiç -bir ye ni li ği” yok tu. Yeni ve ileri olan, sosyalizmdir! De mek ki, ye -ni ke li me si nin kul la nıl dı ğı her yer de, ger çek ten ye ni bir şey ol ma -ya bi lir.

Ro man ya Dev let Baş ka nı Ni ko lay Ça vu şes ku ve eşi Ele na Ça -vu şes ku, “es ki” dü ze ni sa vun mak la suç la nıp, em per ya liz minile ri ci ler, “ye ni lik çi ler” di ye pa zar la dı ğı kar şı-dev rim ci ler ta ra fın -dan kur şu na di zil di ler. “Ye ni lik çi ler”, Ro man ya’yı “es ki” em per -ya list sis te min sö mür ge si ha li ne ge tir di ler. Ay nı sü reç, he men tümsos ya list ül ke ler de, ay nı kav ram lar la ya şan dı. Burada gerçekte eskiolan ne, yeni olanın savunucusu kim?

21. Yüz yı lın ba şın da, “es ki” ve “ye ni” üze ri ne çar pıt ma yi ne halk -la rın kar şı sın day dı. “Glo ba lizm”i, “kü re sel leş me yi”, ül ke le rin iç-iş le ri nin ola ma ya ca ğı nı, sı nır la rın kalk tı ğı nı sa vun mak, ye ni lik çi -lik, ba ğım sız lı ğı sa vun ma ya de vam et mek, es ki yi sa vun mak tı. Ba -ğım sız lık tan söz et mek sta tü ko cu luk tu, mu ha fa za kar lık tı.

Sos ya liz me yö ne lik ide olo jik sal dı rı la rın dün ya ça pın da en yo -ğun ola rak sür dü ğü 1990’lı yıl lar da sos ya liz mi sa vun mak, “es ki yi”sa vun makla, “di na zor” ol mak la suçlandı. Dö nek ler, sos ya liz mi vedev ri mi sa vun ma yı “taş dev rin de” kal mak ola rak ni te le di ler.

Biz kendimizi asla, burjuvazinin tarif ettiği “eski” ve “yeni-likçilik” içinde tanımlamıyoruz. Biz, tam 163 yıl ön ce ya yın la nanKo mü nist Par ti Ma ni fes to su ’nda yazılanları sa vu nu yo ruzhala.

Ye ni bir şey söy le me nin, her za man doğ ru ve iyi bir şe y ol ma -dı ğı, ye ni lik çi li ğin her za man ile ri ve ye ni yi tem sil et me di ği açık -tır. Bur ju va zi aşa ma dı ğı, çü rü te me di ği tarihsel kaleler kar şı sın da,“ye ni lik çi li ği” sa vu nur görünüp, altedemediğini bu yolla unut-turmaya, çürütmeye çalışır. Ye ni olan her şe yin “ile ri” ol du ğu nusöy ler. Bu nun yan lış ol du ğu de fa lar ca gö rül müş tür. Yeniyi tem-sil eden de biziz, eskinin tüm olumluluklarını sahiplenip sür-düren de biz!

SavaşanKelimeler

Yenilikçilik

20

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

Onlar Dev-Genç’li. Onlar müca-delenin her alanında oldular. Sadecekendi talepleri için mücadele etme-diler. İşçilerin grevlerinde grev göz-cüsü oldular. Devletin terörüne, faşistsaldırılara karşı en önde onlar çatış-tı. Topraksız köylü için toprak işga-linde, evsiz şehirlinin gecekondu ya-pımında yine onlar vardı. Bağımsız-lık için al kanlara boyandılar. Ve hepcesaretle atılıp en öne, en büyük fe-dakarlıklara katlandılar. Ülkemiz dev-rim mücadele tarihinde en büyükbedelleri onlar ödedi.

Yazı dizimizin bu bölümündeumudun yok edilemeyen mevzile-rinden Devrimci Gençlik’in müca-delesinde önemli bir yere sahip olangençlik örgütlenmelerine, oligarşi-nin saldırılarına ve bu alanda örgüt-lenmedeki ısrara değineceğiz.

***

Üzerinden 30 yılı aşkın zamangeçti, ancak gençliği tanımlarkenhala “12 Ey lül ön ce si” ve “12 Ey lülson ra sı” kav ram la rı kullanılmaktadır.“12 Eylül sonrası gençlik” kavramı-nın anlattığı, gençliğin apolitikliği vedejenerasyonudur.

Cun ta nın prog ra mı na gö re, genç -lik du yar sız, il gi siz, bil gi siz ve hep -sin den önem li si, tep ki siz ol ma lıy dı.Cun ta nın ilk gü nün den iti ba ren genç -lik üze rin de uy gu la nan fa şist te rö rü,bun lar ta mam la ya cak tı. Çünkü genç-lik devrimci mücadele içinde aldığırolle 12 Eylül öncesi, sistem içinciddi bir tehdit oluşturmuştu. Onuniçin ne yapıp edip gençlik, örgütsüz-leştirilmeli ve apolitikleştirilmeliydi.Cuntacılar bunu için üniversitelerde

YÖK’ü kurdular. YÖK, cuntanıngençlik üzerinde süreklileştiril-

mesidir. Onun içindir ki 30 yıl sonrabugünün hala “12 Eylül sonrası”kavramı kullanılabilmektedir.

12 Eylül sonrası Devrimci Genç-lik’in mücadele tarihi aynı zamandaYÖK’e karşı mücadeleyi de içerir.

Dernek kurabilmek için sayısız bedel ödendi

YÖK’ün vi ze ba raj la rı, di sip lin ce -za la rı, okuldan atmalarına ve gö zal -tı lara karşı devrimci, ilerici gençlikhak ara ma yol la rı nı zor la ma ya baş la -dı. Dev -Genç’lilerin de içinde yer al-dığı bir grup genç, top lu di lek çe ey -lem le ri ör güt le di. Di lek çe le r red de dil -di. Di lek çe ve ren ler hak kın da so ruş -tur ma lar açıl dı. Ey lem le ri ör güt le yen -ler gö zal tı na alın dı, okul lar dan uzak -laş tı rıl dı. Ancak genç li ğin hak almamücadelesi bir kez başlamıştı. Cun-tanın “ör güt fo bi si” kor kut ma la rı nakar şı ör güt lü bir güç ol ma ih ti ya cı ka -çı nıl maz dı.

Örgütlenmek için ilk mücadele ör-gütlenme hakkını gasp eden YÖK ka -nu nuna karşı oldu. Bu kanuna göre,der nek le rin ku ru luş iz ni rek tör le rinona yı na bağ lan mış tı. Rek tör lük ler sebuna izin ver mi yor du.

İlk baş vu ru yu An ka ra Hu kukDer ne ği yaptı. An ka ra Hu kuk’ta der -nek kur ma fik ri ni or ta ya atan lar dan bi -ri de daha sonra devrimci hareketin birsavaşçısı olarak şehit düşen Av. Fu atErdoğan’dı... Gençliğin mücadelesisonucunda An ka ra Hu kuk’ta der nek kuruldu ve onu başka dernekler izledi.

Gençlik üniversitelerde örgütlen-me hakkını kazanmıştı, fakat onukullanmak da şimdi bedel ödemeyi ge-rektiriyordu. Oligarşi de gençlik ör-

gütlenmelerinin kitlesel-leşmesini engellemek için“12 Eylül öncesine mi dön-mek istiyorsunuz” diye birtaraftan gençlik tehdit edi-

lirken, doğrudan okuldan atma gibi sal-dırılar da başladı.

1985 Şu bat’ın da üni ver si te ka pı -la rı na okul lar dan atı lan la rın lis te le riasıl dı. Tam 5 bin öğ ren ci okul dan atıl -mıştı.

1987 Ni san ey lem le ri öğ ren ci ha re ke tin de bir dö nüm nok ta sı dır

‘86-87, Dev-Genç’in bir yan danmi li tan mü ca de le hat tıy la genç likha re ke ti nin önü nü aç tı ğı, di ğer yan -dan de mok ra tik, le gal, il le gal herdü zey de ör güt len me si ni ge liş tir di ği birdö nem dir.

Genç li ğin der nek ler ara cı lı ğıy la ör -güt len me si, mü ca de le nin gi de rek kit -le sel leş me si kar şı sın da ik ti darın ye -ni saldırıları devreye girdi. 2 Ni san1987’de ANAP ik ti da rı, YÖK ya sa -sı nın öğ ren ci der nek le riy le il gi li mad -de si ni de ğiş ti ren bir ka rar çı kart tı. Bukararla bü tün der nek le rin ka pa tı lma -sı ve tek tip der nek ku ru lma sı ön gö -rü lü yor du. Ya sa ya kar şı ilk ey lem 10Ni san 1987’de An ka ra OD TÜ’deger çek leş ti ril di. Da ha son ra di re nişdal ga dal ga yur dun dört bir ya nın daki üni ver si te le re ya yıl dı.

14-15-16 Ni san gün le ri, kit le selaç lık grev le ri, yü rü yüş ler, po lis le ça -tış ma lar, yüz ler ce öğ ren ci nin gö zal -tı na alın ma sı, bu na rağ men ey lem le -rin sür me siy le geç ti. Be ya zıt Mey da -nı’n da baş la tı lan aç lık gre vi ne 500’ünü z e r i n d eöğ ren ci ka -tı ldı. An ka -ra’da Kı zı -lay Mey da -

DERNEKLERİMİZUmudumuzun Mevzileri

5

TÖDEF ve Gençlik Federasyonu

1987 Nisan Eylemleri

27 Şubat2011

21

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

nı’na kitlesel bir yürüyüş yapıldı.Gençliğin ilk kez kampüsler dışına çı-kan Nisan eylemleri, ANAP ik ti da -rını ge ri adım at mak zo run da bırak-tı.

Mer ke zi il der nek le rinin kurulması

TÖDEF kurulmadan önce ihti-yaca göre yük sek okulların bulundu-ğu illerde öğrenci dernekleri kuruldu.Bu iller ve kurulan dernekler şunlar-dı: İstanbul’da İYÖ-DER, Bur sa’daUL-DER, An ka ra’da AYÖ-DER,Ege’de EYÖ-DER, Es ki şe hir’deAÜ ÖD, Trab zon’da TYÖ-DER,Kay se ri’de KA YÖ-DER, Kü tah -ya’da KÜ YÖ-DER, Kon ya’da SÜ-DER. İl dü ze yin de ki bu der nek ler,genç li ğin aka de mik de mok ra tik mü -ca de le si nin se si ol du lar.

TÖDEF oligarşinin örgütsüzleştirme saldırısına Devrimci Gençlik’in cevabıdır

Devrimci gençliğin örgütlü oldu-ğu 20’yi aş kın il de dü zen le nen ko or -di nas yon top lan tı la rıy la, ge niş kit -le le rin fe de ras yo n tar tış ma la rı na ka -tı lı mı sağ la ndı. Ko or di nas yon top lan -tı la rı nın so nun cu sun da, 1991 Mart’ın-da, İs tan bul, An ka ra, Bur sa, Es ki şe -hir ve Di yar ba kır tem sil ci le ri fe de ras -yo nun ge çi ci yö ne tim ku ru lu nu oluş -tu ra rak ilk adı mı at tı lar.

TÖDEF Ku rul tayı, 6 Ni san1991’de top lan dı. Ku rul taya İs tan bul,An ka ra, Bur sa, Trab zon, Es ki şe hir,Di yar ba kır, Bo lu, İz mir, Ada na, Kay -se ri, Kü tah ya, Zon gul dak Ereğ li si, Ba -lı ke sir ve Ay dın’dan de le ge ler ve ay -rı ca de le ge ba ra jı nı ge çe me dik le riiçin Ga zi an tep, Sam sun, Si vas, Ela -zığ, Ma lat ya, Is par ta, De niz li, Kon ya,Cey han, Ça nak ka le ve Kırk la re li’ndende göz lem ci ler katılıyordu. Kurultaybu geniş katılımla toplandı.

Federasyonun kuruluşu, genç li ğin‘80 son ra sı mer ke zi ör güt len me sü re -ci nin ta mam lan ma sı de mek ti. Bi rimder nek ler den plat for mlara, plat form -

lardan il ler ve böl ge ler dü ze yin de ku -ru lan mer ke zi der nek le re ka dar sü renmü ca de le nin so nun da ya ra tıl mıştıTÖ DEF. TÖ DEF, 12 Ey lül’le da ğı tı -lan genç li ğin mer ke zi ör güt len me si -nin ye ni den oluş tu rul ma sı de mek ti.TÖ DEF, bu mis yo nu na uy gun ola rak‘90’lı yıl la r bo yun ca genç lik mü ca de -le si ne dam ga sı nı vu ran ör güt len me ol -du. ‘90’lı yıl lar bo yun ca genç li ğinönem li her ey le min de, her ör güt len -me atı lı mın da TÖ DEF’in dam ga sıvar dır.

***

Devrimci gençliğin örgütlenmesi engellenemez

Oligarşinin gençliğe yönelik fizi-ki, ideolojik, kültürel saldırılarının sü-rekliliği -özellikle ‘90’lı yılların so-nundan itibaren- gençliğin mücade-lesinde gerilemeler yarattı. 2000 yı-lında başlayan tecrit saldırısı, 19 Ara-lık katliamı ve sonrasında oligarşininher türlü örgütlü mücadeleyi tasfiyesaldırısı Devrimci Gençlik örgütlen-meleri üzerinde de etkili oldu. Tecri-te karşı mücadele eden devrimcileroligarşinin doğrudan hedefi oldu. 12Ekim 2001 yılında Ülkemizde Genç-lik Dergisi basıldı ve dergi çalışanları

Oligarşinin gençliğin örgütlenme-sine yönelik saldırıları sadece dernekkapatma ya da dergi bürosu basma bi-çiminde olmamıştır. Oligarşinin esassaldırısı gözaltılar, işkenceler, onlarcayılı bulan hapis cezaları, infazlar, ka-yıplar olmuştur. Devrimci Gençlik‘90’lardan bugüne onlarca kadrosunumücadelenin çeşitli alanlarında şehitverdi. Şehitleriyle gençliğin örgütlen-mesinin asla yok edilemeyeceğini gös-terdi.

***Gençl iğe yönel ik bazı pol is

baskınları : - 31 Ekim 1991: TÖDEF’in 1.

Gençlik Kurultayı’na polis saldırdı. İkiyüze yakın gözaltı.

- 7 Ekim 1991: EYÖ-DER ka-patıldı Ege Yüksek Öğrenim Gençli-ğiyle Dayanışma Derneği (EYÖ-DER)kapatıldı.

- 26 Nisan 1991: DevrimciGençlik Dergisi polis tarafından basıl-dı.

- 23 Aral ık 1992: DevrimciGençlik Dergisi Ankara bürosunda po-lis kuşatması.

- 28 Kasım 1993: DevrimciGençlik Dergisi Konya bürosu kun-daklandı .

- 26 Kasım 1994: DevrimciGençlik Dergisi’ne polis baskını.

- 15 Mart 1997: DevrimciGençlik Dergisi Taksim irtibat Bürosu,işkenceci polisler tarafından basıldı.

Otuz ikikişi gözal-tına alındı.

- 7Ekim1988: Dev-rimci Genç-lik DergisiGenel Yayın Yönetmeni Selma Kubattutuklandı.

- 12 Ekim 2001: ÜlkemizdeGençlik Dergisi basıldı ve dergiçalışanları tutuklandı.

- 20 Ağustos 2002: ÜlkemizdeGençlik Dergisi’nin irtibat bürosu ba-sıldı.

- Nisan 2004: Gençlik Ge-lecektir Dergisi basıldı.

Dernekleri, dergileri bastılar, kapattılar!..Katlettiler, kaybettiler, işkencelerden geçirdiler!..Gençliğin örgütlenmesini bitiremediler!

22

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

tutuklandı. Derginin basılma gerekçesi“Ölüm oruçlarını yönlendirmek vedesteklemek” olarak belirtildi. Oli-garşi ölüm orucunu kıramamanın ac-zini saldırarak gösteriyordu. Aynıhaftalar içinde, bu gerekçeyle TA-YAD, Vatan Dergisi, Küçükarmut-lu’daki direniş evlerine da saldır-mıştı.

Bu dönemde gençliğin Ülkemiz-de Gençlik Dergisi dışında mev cut bi -rim der nek le ri nin ki mi si ka pa tıl mış,ki mi si nin fa ali yet le ri dur ma nok ta sı -na gel miş ti. Ancak buna rağmenDev-Genç’liler oligarşinin tecrit sal-dırısı karşısında Cananlar’la, Zehra-lar’la, Özlemler’le Büyük Direnişiçinde yer alarak gençlik mücadele-sine yeni kahramanlıklar yaratmayadevam ettiler.

Genç li ğin ye niör güt len mesi Gençlik Dernekleri

Devrimci Gençlik 2002 yılındatekrar bütün yurt çapında örgütlenmeçalışmalarına ağırlık verdi.

Genç lik, oligarşinin saldırılarınıyine örgütlenmeyle aşacaktı. Bu nunbaş ka yo lu yok tu.

2002 yı lın dan iti ba ren bir çok il deGenç lik Der nek le ri Gi ri şi mle ri oluş -tu rul du. Bu nu on lar ca il de Genç likDer nek le ri’nin ku rul ma sı iz le di. An-cak oligarşinin devrimci muhalif tümörgütlülükleri tasfiye etmek istediğibir süreçte ülke çapında örgütlenmefaaliyeti yürütmek büyük bedellerigöze almak demekti. Kurulan der-nekler he men her yer de YÖK’ün vepo li sin sal dı rı la rı al tın da ku rul du.İlk ler den bi ri An ka ra Genç lik Der ne -ği idi; ku ru lu şu nu, 26 Ara lık 2002’dedu yur du. 2003’ün Ocak, Şu bat ay la -rı İz mir’den Zon gul dak’a birçok der -ne ğin ku ru lu şu na ta nık ol du. Ay nı yı -lın eki min de Dic le Genç lik Der ne ği,po li sin bü tün yıl dır ma ve göz da ğı sal -dı rı la rı na rağ men 10 Ekim 2003’te ku -rul du. Af yon’da genç li ğin ör güt len -me si ne kar şı po lis-si vil fa şist iş bir li -ği yle ger çek leş ti ri len sal dı rı la ra “Yar -gı” da ka tı ldı ve Genç lik Der ne ği ’ni

ka pat ma ka ra rı ve rdi. Fakat bü tün

bu en gel le me lere rağmen ül ke ça pın -da 30’a ya kın şe hir de der nek ler ku -rul du.

Genç lik Bir lik Ko or di nas yo nu kuruldu

2003 Şu ba t’ın da genç lik uzun sü -re dir sür dür dü ğü ör güt len me ça lış ma -la rı nı ye ni bir aşa ma ya ulaş tır dı. 18Genç lik Der ne ği’nin ka tı lı mıy laGENÇ LİK BİR LİK KO OR Dİ -NAS YO NU ku rul du! Ada na, An ka -ra, An tal ya, Ay dın, Ba lı ke sir, Bur dur,Bur sa, Es ki şe hir, Ha tay, Is par ta, İs tan -bul, İz mir, Ko ca eli, Ma lat ya, Sa kar -ya, Sam sun, Si vas, Zon gul dak Genç -lik Der nek le ri yap tık la rı ba sın açık -la ma sıy la GENÇ LİK BİR LİK KO -OR Dİ NAS YO NU’nun ku ru lu şu nuilan et ti ler.

Genç lik Bir lik Ko or di nas yo nu, 2003Ma yı s’ın da “Na sıl bir üni ver si te, na -sıl bir eği tim is ti yo ruz” ad lı bir ku rul -ta y dü zen le ye rek, genç li ğin da ha ge nişke sim le riy le bağ la rı nı güç len dir di.

Ko or di nas yon ça lış ma la rı nı bel li birnok ta ya ge ti re rek, öğ ren ci genç li ğe ye -ni bir fe de ras yo nun ku ru lu şu nu müj -de le di. Ar tık öğ ren ci genç lik mü ca de -le si ni Genç lik Der nek le ri Fe de ras yo -nu ön der li ğin de sür dü re cek ti.

Genç lik Der nek le ri Fe de ras yo nu,he nüz gi ri şim ha lin dey ken, güç lü birey lem le ta nıt tı ken di ni genç li ğe vehal ka. 2003 Eki m’in de 30’u aş kın il -den öğ ren ci le rin ka tı lı mıy la “YÖK’e,iş gal or tak lı ğı na ve tec ri te ha yır de -mek için adım adım An ka ra yü rü -yo ruz” ey le mi ger çek leş ti ril di. Yol -da üç kez po lis sal dı rı sı na uğ ra yan öğ -ren ci ler, bu na rağ men An ka ra’yaulaş tı lar. An ka ra’da da AKP ik ti da rı -nın, genç li ğin ta lep le ri ne ce va bı:pan zer, gaz bom ba sı, cop ve gö zal tı -lar ol du. Genç lik Der nek le ri Fe de ras -yo nu gi ri şi mi, 3 kez sal dı rı ya uğ ra yıp,gö zal tı na alın dı ğı, iş ken ce ler den ge -çi ril di ği An ka ra yü rü yü şü nün he menar dın dan da, 6 Ka sım’da genç li ğin di -na miz mi ni ve ka rar lı lı ğı nı Kı zı lay’ata şı dı. YÖK’e kar şı uz laş maz di re nişve mü ca de le yi ne Dev-Genç’ li le rinön der li ğin de sü rü dü, sürüyor.

Gençlik Fe de ras yo nu 18 Ha zi ran

2004’te kuruldu. Fe de ras yon ku rul du ğuaşa ma da, ül ke ça pın da 27 il de der nek -leş miş, 5 il de ise gi ri şim ha lin de top lam32 genç lik der ne ği bu lun mak tay dı.

Bu du rum, oli gar şi nin genç li ğiör güt süz leş tir me sal dı rı sı nın bir kezda ha Dev-Genç ka rar lı lı ğıy la et ki siz -leş ti ril di ği nin ila nıy dı.

(Sürecek)

Biz Dev-Genç’liyizBiz dev-genç’liyiz

Bağımsızlık şiarını

6. Filolar karşısında haykıran

Şanlı Haziran günlerinde

sınıfla kaynaşan

Biz dev-genç’liyiz

Savaşıyoruz emperyalizme karşı

işçi köylü öğrenci gençlik

zafere kadar

Cesaretle inançla atıldık kavgaya

yöneldik aydınlıklara

okulda fabrikada kırda

işgalleri kıra kıra

Biz Dev-Genç’liyiz

Savaşıyoruz faşizme karşı

savaşacağız döktüğü kanda

boğana kadar

Doğrulup gürledik

Nisan direnişinde

kavganın izindeyiz

özgür bir gelecek müjdecisi

yükselen sesiyiz

Biz Dev-Genç’liyiz

Savaşıyoruz oligarşiye karşı

savaşacağız halkla birlikte

kurtuluşa kadar

Biz Dev-Genç’liyiz!

27 Şubat2011

23

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

� 16 yıl oldu! Gazi’dehala adalet yerinibulmamıştır. Katillerhala hesap vermemiştir!

� AKP Gazi katliamınınfaillerini açığaçıkartamaz, yargılaya-maz, cezalandıramaz!Gazi katliamının üzerinden 16

yıl geçti. 16 yıldır Gazi halkı adale-tin peşinde.

12-15 Mart 1995 ta rih le rin dekontrgerilla Ga zi Ma hal le si’n deydi.

12 Mart ak şa mı kont rge ril la Ga -zi’de dört kah ve ha ne ve bir pas ta ha -ne yi si lah la ta radı. Ale vi de de si 67 ya -şın da ki Ha lil Ka ya’yı kat le tti.

Sal dı rı yı du yan halk, sal dı rı nın ol -du ğu kah ve ha ne le rin önün de top lan -dı. Cep he li ler, he de fi gös ter di ve ka-tillerin korunduğu ka ra kola doğruyürüyüşe geçildi.

Pan zer ler eş li ğin de ge len çe vikkuv vet hal kın üze ri ne ateş aç tı. Halkba ri kat lar ku ra rak çatıştı. Barikat-larda yeni şehitler verildi.

İs tan bul’un di ğer yok sul semt le -ri de di re nen Ga zi’yi yal nız bı rak ma -dı. Kü çü kar mut lu, Ok mey da nı, Nur -te pe, Gül te pe, Ali bey köy ma hal le le -rin den yok sul halk, akın akın Ga zi’ -

ye geldi. Ba ri kat la rın ar dın da ki bin -ler, on bin ler ol du. Gün ler ce ba ri kat -lar da dev rim ci le rin ön der li ğin de dö -vüş tü yok sul emek çi halk.

15 Mart’a kadar dört gün sü renayak lan ma da 12 ki şi Ga zi’de, 6 ki şide Üm ra ni ye’de olmak üzere 18 kişikat le dil di.

AKP iktidarı her fırsatta Gazi kat-liamından bahsediyor. Gazi katliamı“Ergenekon işi” diyerek hem oligar-şi içi çatışmanın malzemesi yapı-yor, hem de Gazi’de ve daha onlarcayerde halkı katleden kontrgerilla dev-letini aklamaya çalışıyor.

GAZİ’NİN KATİLİ DEVLETTİR!16 yıldır CHP’sinden DYP’sine,

ANAP’ından RP’sine, DSP’sindenMHP’sine ve son olarak sekiz yıldırAKP’ye kadar iktidara gelen oligar-şinin tüm partileri Gazi’nin katilleri-ni korumuşlardır. Yıllarca süren Gazikatliam davasında yargılanan 20 po -lis ten 18’i be ra at(!) et tirildi. Sadeceiki polise ceza verildi büyük katli-amdan dolayı. Cezalar da “ha fif le ti -ci ne den ler den do la yı” hafifletildi.

Gazi katliamını dilinden düşür-meyen AKP, Gazi’nin katillerininsorumlularının açığa çıkarılması vekatillerin yargılanması için hiçbirşey yapmamıştır. Tam tersine ka-yıpların, kontrgerilla katliamlarının,

infazların, faili meçhullerin araştırıl-ması için meclise getirilen önergele-ri 5. kez reddeden AKP’dir.

Başbakan Erdoğan en son CHPGenel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ileatışmasında, Kılıçdaroğlu’nun “Er-genekon nerede? Gösterin bana gi-deyim üye olayım” demesi üzerine,şöyle diyordu: “Çorum'a git, Sivas'agit, Kahramanmaraş'a git, Gazi Ma-hallesine git, kanlı 1 Mayıs'ın ya-şandığı Taksim'e git oralarda ara-dığının izlerini bulursun...”

Doğrudur, Ergenekon ya da diğeradıyla Susurluk ya da tam adıylakontrgerilla, Maraş’tadır, Çorum-da’dır... Ondan evvel Tan Gazetesibaskınında, 6-7 Eylül yağmasında,Kanlı Pazar’dadır. 1977’de 1 MayısMeydanı’ndadır, Sivas’tadır... Budoğrudur. Başbakan Erdoğan’ıneksik bıraktığı şudur: AKP’nin yö-neticileri, AKP’nin ağababaları yu-karıda sayılanların hepsinin içindevardır.

AKP yöneticilerinin 6-7 Eylül’deİstiklal’deki yağmadan Sivas’a, Ma-raş’tan Çorum’a hepsinde ayak izle-ri vardır... Halka doğrultulmuş silah-larda, baltalarda, nacaklarda onlarınkanlı ellerinin izleri vardır.

İşte bu yüzden AKP, ne sıralananbu katliamları, ne de Gazi katliamı-nın sorumlularını açığa çıkartamaz.yargılayamaz, cezalandıramaz!

Mahallelerimizi yıkıp tarihi unutturmak, sorulacak hesaplarımızın üstünü örtmek istiyorlar

Gazi Adaletten Vazgeçmeyecek!

İstanbul’un tüm yoksulgecekondu semtlerinin halkı;

Gazi’nin adalet mücadelesi sizinmücadelenizdir!

Tarihimizle, kavgamızla, örgütlenmelerimizle,sorulacak hesaplarımızla mahallelerimizi yıkmak vetasviye etmek istiyorlar!..

Gazi’nin sokaklarına dökülmüş olan halkın kanını,Okmeydanı’nın, Ümraniye’nin, 1 Mayıs’ın, Sarıgazi’nin,

Küçükarmutlu’nun sokaklarındaki hal-kın kanını lüks sitelerin devasa alışve-riş merkezlerinin altında yok edipunutturmak istiyorlar.

Kanımıza sahip çıkmak için, Canımıza sahip çıkmak için,Evlerimize sahip çıkmak için, Adalet talebimize sahip çıkmak için,12 Mart’ta Gazi’de olalım!Gazi şehitlerinin katillerinden hesap soralım.

Gazi Halkı!

24

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

Dünyanın Türkiye’sinde sosyalizmiçin savaşıyor, bedeller ödüyoruz. Buhalkın, bu toprakların devrimcileriyiz.Harcımız Anadolu’nun bin yıllık isyantarihiyle karılmıştır. Ancak mücade-lemiz, ufkumuzu ülke topraklarıyla sı-nırlayan bir mücadele değildir. Sos-yalist vatan uğrunda savaşımız, biçimitibariyle ulusal, muhtevasıyla ise en-ternasyonalisttir.

Bu, hem ideolojik bakımdan böy-ledir, hem dünyanın nesnel koşullarıbakımından böyle olmak zorundadır.

İdeolojik bakımdan böyledir, çün-kü devrimcilik, sosyalist olmak, dün-yanın neresinde olursa olsun, haksızyere patlayan bir tokatın acısını ken-di yanağında duyabilmektir. Cepheli,bundan dolayı enternasyonalisttir.

Enternasyonalizm, nihai kurtuluşaçısından bir zorunluluktur. Çünkübir ülkede sosyalizmin zaferi, o ülkehalkları için nihai zafer demek olma-yacaktır. Sosyalizmin nihai zaferi,ancak emperyalizmin dünya üzerindensilinmesiyle gerçekleşebilir. Ve ancak,o zaman insanlık, sınıfsız, sömürüsüzbir dünyada güvence içinde yaşaya-bilecektir.

Cepheli bu bilinçle enternasyona-list düşünür. Sadece kendi halkınınkurtuluşu için değil, bütün dünyahalklarının kurtuluşu idealiyle savaşır.Başka halkların acıları öfkemizi bü-yütür, zaferleri sevincimiz olur.

Biliriz ki, ortak düşman emperya-lizmdir. Ve bugünün dünyasında temelçelişki emperyalizmle halklar arasın-dadır. Bundan dolayı, dünyanın nere-sinde olursa olsun emperyalizme ve iş-birlikçilerine vurulan her darbe, em-peryalizme güç kaybettiren her eylem,bizimdir.

Dünya halklarının emperyalizmekarşı kazandığı her mevzi bizim mev-

zimizdir. Ve emperyalizmin başka ül-kelerin devrimcilerine, başka halk-

lara karşı giriştiği hersaldırı, bize yapılmıştır.

Enternasyonalizm,Cepheli geleneğinen güçlü, en temelyanlarından biri-dir. Hareketin dahaoluşum yıllarından

başlayarak, başka ülkelerin halklarınave devrimcilerine karşı yapılan saldı-rılar karşısında tavır alışımız, bunun birifadesidir.

Cepheli, vatan duygusundan kop-madan enternasyonalist düşünmeli,kendini dünya halklarının emperya-lizme karşı verdiği savaşın bir neferiolarak görmelidir. Mahir’in şu sözle-rini de hiç unutmamalıyız:

“Ancak ve ancak sapına kadarsosyalist olanlar emperyalizme karşımücadelede hem kendi saflarında,hem de bütün anti-emperyalist sınıf,zümre ve örgütler arasında birleştiri-ci ve yönlendirici olabilirler.”

Kolombiya’da, Nepal’de, Hindis-tan’da savaşan gerillayız; Filistin’de,Irak’ta işgale karşı direnenleriz... Yok-sulların yaralarını saran Kübalı dok-torlarız dünyanın dört bir yanında...Feda savaşçılarıyız zulmün olduğuher yerde... Bolivya’da molotoflarıy-la direnen madenci, Zimbabwe’detoprak işgalcisi bir köylü, Avrupa’dagrevdeki işçiyiz.. Hepsiyle aynı cep-hede omuz omuza çarpışıyoruz.

Emperyalizm cephesi, Yugoslavyasaldırısında olduğu gibi, sosyalist ül-kelerdeki karşı-devrimlerde olduğugibi, 1991’deki körfez kuşatmasında,2000’lerdeki Afganistan, Irak işga-linde, dünya halklarına karşı birleşmişolarak hareket etti. Cepheliler, herbirinde, tereddütsüz ve açık olarak, en-ternasyonal bir ruh ve ideolojiyle be-lirlediler tavırlarını. Merkezi bir poli-tikayı beklemeksizin, aynı ruh haliy-le karşıladık karşı-devrimleri ve sal-dırıları... Ne bekle gör oldu düşünce-miz, ne faydacılık... Çünkü kağıt üze-rinde değil, ideolojik olarak, ruhsal ola-rak enternasyonalisttik... Cepheliler, id-dialıyız; bugün yeryüzünde enternas-yonalizmi en saf, en çıkarsız, en kararlıhaliyle savunanlardır.

Kendini Geliştirmeyen Düzeni Geliştirir

Cepheli enternasyonaldir

SİZİN İÇİN

ne demek?Ankara Yürüyüş

Okurlarından

�Onur YıldırımYürüyüş Dergisi benim

için; çaresizliğe karşı umudu,soruna karşı çözümü ve yanlı-şa karşı da doğruyu ifade edi-yor. Halkın sesi, devrimci biryayın.

�Gülşah IşıklıFaşizmin yaptırımlarını

kabul etmeyen, faşizmin saldı-rıları karşısında Yürüyüş, bu-lanıklaşmanın, oportünizmin,yalanın, adaletsizliğin, haksız-lığın karşısında halkın sesiolma görevini üstlenmiş biryayın organıdır.

�Onur KesimalYürüyüş Dergisi benim

için umudu temsil ediyor. Öğ-renmeyi, kendimi biraz dahayenilemeyi öğretiyor. YürüyüşDergisi ezilen, sömürülenhalkların sesidir.

�Ayça KılınçYürüyüş okuduğum zaman

ülke ve dünya gündemi hak-kında bilgi sahibi olduğumuhissediyorum. Yürüyüş,emekçilerin, ezilenlerin sesinihalka duyuran bir dergi. İn-sanlarda hak arama bilinciniuyandıran bir dergi. Dolayı-sıyla Yürüyüş aslında halkınyalnız olmadığını, çaresiz ol-madığını gösteriyor.

27 Şubat2011

25

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

Emperyalistler onyıllardır sömü-rülerini, işgallerini, zulüm politika-larını yalanlarla halklara kabul etti-riyorlar.

Iraklı Kimya Mühendisi RafidAhmed Alwan el-Janab, Irak’ın iş-galini meşrulaştırmak için uydurulanIrak Lideri Saddam Hüseyin’in elin-de “biyolojik silah bulunduğunukendisinin söylediğini” bir İngiliz ga-zetesine itiraf etti.

Bir yalanın söyleyenler tarafındanda itiraf edilmesi önemlidir elbette.Ancak Amerika’nın Irak’ı işgal etmekiçin “kimyasal silah, biyolojik si-lah” gibi gerekçelerinin yalan oldu-ğunu söylemek için, birilerinin yalansöylediğini itiraf etmesine de gerekyok.

Emperyalistler bir yeri işgal etmekiçin yüzlerce yalan üretip, mizansenleruydurabilir.

Irak’ın işgalini meşrulaştırmakiçin Amerika’nın bu yalanları ilk1990’lardaki emperyalist kuşatmay-la başladı.

1990-91’deki körfez kuşatmasınıntüm tarihin en büyük askeri yığına-ğı olduğu söylendi.

Bu kuşatmanın aynı zamanda em-peryalizm tarihinin en kapsamlı, si-temli yalan operasyonlarından biri ol-duğunu söyleyebiliriz.

Irak’a halkını tepesine yağdırılanbombalar tüm dünya halklarına birfilm izletilir gibi naklen izletildi.Daha önce hiç kullanılmamış silahlar,roketler, uçaklar, uçaksavarlar, füze-ler, füze rampaları bu savaşta kulla-nıldı ve canlı yayınlarda Irak halkınaölüm kusan bu silaahların reklamı ya-pıldı.

Körfez saldırısı sırasında bütün televizyon ekranlarını dolduran kara-batak görüntüleri hatırlanacaktır. Gü-nün her saati Arap halkı bombalarlakatledilirken, binlerce Arap askeriçölde kumların altına diri diri gömü-lüp ölüme terk edilirken Amerika

Saddam'ın “caniliğini, vahşiliğini,acımasızlığını” göstermek için “Ku-veyt'te denize akan petrolden zehir-lenip ölmek üzere olan bir karaba-tağın” görüntülerini yayınlıyor; dün-yanın dikkatini katledilen yüzbinler-ce Iraklı’ya değil, bir karabatağınüzerine çekiyor ve ona ağlıyordu.Daha sonra öğrenildi ki, o karabatakgörüntüleri de Basra Körfezi'nde de-ğil, Kuzey Denizi'nde; ve de emper-yalistlere ait bir tankerin batmasındansonra çekilmiştir.

Dünya halkları bir kez daha öğ-rendi ki: Emperyalizmin söylediğihiçbir şeye güven olmaz.

Yine hatırlanacaktır, 1991’dekiKörfez kuşatmasında Kuveytli ol-duğunu söyleyen bir kız, televizyon-larda ağlayarak ülkesinin işgal edil-mesinden, ailesinin katledilmesin-den çektiği acıları anlatıyordu; o kı-zın da Kuveytli olmayıp ABD’ninKuveyt Büyükelçisi’nin kızı olduğuortaya çıkmıştı!

Fakat o dönem için dünyaya Ame-rikan katliamlarını değil, bu tür yalan,uydurma görüntülerle Saddam’ın“diktatörlüğü” tartıştırıldı.

2003 yılında Irak’ın işgalinde de, ay-lar ön ce sinden, işgale ze min ha zır la makiçin dün ya halk la rı nın be yin le ri kor kunçbir ya lan bom bar dı ma nı na tu tul du. Buyalanların bir anlamda “finalinde”,ABD Dı şiş le ri Ba ka nı Co lin Po well,BM Gü ven lik Kon se yi’nde bir konuş-ma yaptı: Bü tün dün ya med ya sı can lıya yın lamıştı ko nuş ma yı. Elin de bir tüp,dev ek ran da uy du dan çe kil miş gö rün tü -ler, ho pör ler de “ki t le im ha si lah la -rı üze ri ne ko nu şan iki Irak l ı su -ba y ın se si”... Ame ri kan hü kü me ti nin“gü ver cin” kı lı ğı na so kul muş Dı şiş le -ri Ba ka nı Po well di ğer ül ke le ri, ne denIrak’ın iş gal edil me si ge rek ti ği ne ik naet me ye ça lı şı yor. “Ba kın ba kın sey -y ar la ba ra tu v ar na sı l da ha re ketedi y or, bu kam y on lar da ki t l eim ha si lah la rı üre t i y or lar” di yor.

Söylediklerinin hiç bi ri nin “ka nıt”ıyok. Bunun orada bulunan herkes bili-

yor, gö rü -yor. Po -well de ka -nıt sun mu -yor, ger -çek te her -ke si teh ditedi yor. ‘Bizböyle açık-lama yapı-yoruz: Sizbuna ina-nacaksınız’diyor.

Söylediği her şey yalan: “Bu uy dufo toğ raf la rı, gra fik ler Irak'ın cep ha ne lik -le ri ni gös te ri yor. Bu te sis le rin için de kit -le im ha si lah la rı var.

Bu elim de gör dü ğü nüz tüp, Irak'ınçi çek vi rü sü üre te bi le cek ve bu nu si lahola rak kul la na bi le cek ka pa si te ye sa hipol du ğu nu gös te ri yor.

Din le yin ka set te ki al bay ve ge ne ra -lin ko nuş ma la rı nı...

Irak li de ri Sad dam Hü se yin'in El Ka -ide ör gü tüy le ara sın da teh dit kar birbağ lan tı var.

Irak; Rus ya, Ro man ya, Slo ven ya veHin dis tan'dan uran yu mu zen gin leş tir -mek te kul la nı la cak elekt ro man ye tikmal ze me al ma gi ri şi min de bu lun du.Irak'ın 100 ila 500 ton kim ya sal si lahmal ze me si bu lun du ğu nu tah min edi yo -ruz.

Sad dam bi lim adam la rı nı ölüm leteh dit edi yor, ba zı la rı nı da BM de net çi -le rin den sak lı yor. Gör gü ta nık la rı an la -tı mı, Irak'ta mo bil bi yo lo jik si lah la -bo ra tu var la rı ol du ğu nu gös te ri yor.”

Ve Po well bir yıl sonra Irak’takimyasal silah olmadığı açığa çıkıncayine BM’de yaptığı konuşmasında şöy-le açıklama yapmıştı: “Bu ba na sağ lamte mel le re da ya nan bir is tih ba rat gi bi su -nul du, an cak şu an öy le de ğil miş, o ka -dar sağ lam te mel le re da yan mı yor muş gi -bi gö rü nü yor.”

Sonuç olarak; bugün Irak’ta işgalsürüyor. Birbuçuk milyon civarındaIraklı katledildi ve Irak için söylenenher şeyin yalan olduğu açığa çıktı

Emperyalist müdahalelerin, işgallerin yolunu düzleyen yalanlar

26

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

Tarih 3 Aralık 2002.

Türkiye’yi yönetenlerle, ABDtemsilcileri arasında bir toplantıyapılıyor:

Masada dört kişi var:

1- ABD Savunma BakanıYardımcısı Paul Wolfowitz

2- ABD Dışişleri BakanYardımcısı Marc Grosmann

3- Başbakan Abdullah Gül

4- Dışişleri Müsteşarı Uğur Ziyal

Wolfowitz, ABD’nin Irak’a savaşaçılması ihtimaline karşı ‘KuzeySeçeneği’nin hazırlanması için aceleedilmesi gerektiğini söylüyor.

Eğer Türkiye Amerika’yla birlik-te savaşa girmeyi kabul ederse;Bush’un Türkiye’ye ciddi birekonomik yardım paketi sunacağınıngarantisi veriliyor.

Sonra işgal ortaklığı karşılığındaneler vaadedildiği madde maddesıralanıyor:

- Türkiye’ye 2 yılda 2 milyardolar verilecek (ABD hükümetininyabancı ülkelerin ordularına yaptığıyardımların yanı sıra IMF ve DünyaBankası devreye sokulup EkonomikYardım Fonları üzerinden verilecek);

- Ayrıca diğer ülkeler tarafındanbağışlanacak 1 milyar dolardeğerinde petrol verilecek.

- Ve son olarak da ABD savunmagüçlerinden 500 milyon dolarlıkteçhizat tedariki.

*

Wolfowitz, konuşmasınındevamında “Kuzey Seçeneği masadankalkacaksa ‘Güney Seçeneği’ne odak-lanabilmek izin Türkiye’nin haftabitmeden, en geç 6 Aralık’ta kararınıbildirmesini” talep etti.

Masada oturan TürkiyeCumhuriyeti Başbakanı AbdullahGül, Wolfowitz’in bu konuşmalarınakarşı şunu söyledi:

- “Hafta sonuna kadar mı?!”

Evet, Türkiye CumhuriyetiBaşbakanı’nın o anda söylediğisadece buydu.

Amerikan emperyalistlerinin ukalasözcüleri, Türkiye Cumhuriyeti’ninBaşbakanına alenen katliam ortaklığıkarşılığında rüşvet, avanta teklifediyor, Türkiye Cumhuriyeti’ninBaşbakanına üç gün içinde cevapverin diye ültimatom veriyor...Başbakan’ın cevabı bu kadar:

- “Hafta sonuna kadar mı?!”

*

Gül, bu alçaltıcı, aşağılayıcı,onursuzlaştırıcı teklife “nasılböyle bir teklif yaparsınız!” diye-memiştir. Bunun yerine “verilensürenin çok az olduğunu” söyleyip,efendilerinin memurlarından eksüre istiyor. Bu pazarlık, efendiuşak ilişkisinin nasıl olduğunun birörneği ve elbette AKP yönetimininAmerikam emperyalizminin sıradanbir uşağı olduğunun kanıtıdır.

*

Yukarıdaki konuşmanın belgeleri,geçen hafta Wikileaks’ta ve basınyayın organlarında yayınlandı.

Yalandır diyemedi TürkiyeCumhuriyetini yönetenler.

Belli ki, doğruydu!

Paralı uşaklar!

Açıklayın! Başka neler için kaçmilyon dolara sattınız ülkemizi?İncirlik’i, üsleri, kaç milyon dolaraaçtınız?.. Tüm hava sahasını, tümlimanlarımızı Amerika’ya açmakiçin kaç milyon dolar aldınız?

Açıklayın!

Filistin deyince, Ortadoğu’da hemmazlum, hem onurlu, hem de dire-nişçi bir halk akla gelir öncelikle.

Filistin toprakları yıllardır işgal al-tındadır. İşgali yaşayan halk, saldı-rılar, katliamlar, ambargolar altındabüyük acılar yaşamaktadır.

Filistin halkı, on yıllardır kalleş vezalim bir düşmanla karşı karşıyadır.Arkasında Amerikan emperyalistle-rinin desteği ile İsrail Siyonizmi Fi-listin halkına onyıllardır zulmet-mektedir. Her tür saldırıyı, katliamı,yasak ve baskıyı, ambargoyu Filis-tin’e uygulamaktadır.

İsrail, Filistin halkına öyle ya-saklar koymaktadır ki, halk en temelihtiyaçlarını bile karşılayamaz du-ruma gelmiştir.

Filistin’i susuz bırakmaktan, zey-tin ağaçlarını kesmeye kadar akla gel-medik yasak ve saldırılar yürütmek-tedir İsrail Siyonizmi.

Emperyalistlerin ve İsrail Siyo-nizmin Filistin halkının mücadelesi-ni boğmasına, Filistin’i tecrit altındayaşatmasına izin vermemeliyiz.

Bunun yolu Filistin halkının mü-cadelesini desteklemek, Filistin hal-kıyla dayanışmayı büyütmektir.

Filistin halkı İsrail Siyonizminin saldırıları karşısında yalnız

değildir!Bundan bir süre önce Akdeniz

Bölgesi’ndeki Halk Cepheliler, Fi-listin Halkı ile bir dayanışma kam-panyası başlattılar.

Bu kampanya içerisinde, hemenher şeye ihtiyacı olan Filistin halkıiçin bir yardım kampanyası da dü-zenlendi. Akdeniz’de halktan topla-nacak yardımlar daha sonra belirle-nen bir tarihte Filistin halkına götü-rülecek ve teslim edilecek.

Bu kampanyayı herkes destekle-meli ve sahiplenmelidir.

Filistin halkının yanındayız!

27 Şubat2011

27

YürüyüşSayı: 257

2 Milyar Dolara İşgal Ortaklığı!İşte bunlar bu kadar onursuz, bu kadar paragöz ve bu kadar Amerikan uşağıdırlar

aAKPiktidarıdöneminde

yağma sınırsızdır.

aAKP yağmada kendiniiktidara getiren tekelleriihya etti.

-AKP iktidarının 19 Temmuz2003’te yabancılara toprak satışınıserbest bırakan yasayı çıkarmasıy-la madenler dahil, topraklarımızın%13’ü yabancıların eline geçti.

178 milyon 702 bin metre karetoprak şu anda resmi olarak ya-bancıların malıdır.

-TEKEL’in içki bölümündeki17 fabrikası, 292 milyon dolarla Lİ-MAK-NUROL-ÖZALTIN işbir-likçi tekellerinin ortaklığında kaldı.

Tekelin depolarında 30-35 mil-yon dolarlık içki stoku, 141 milyonYTL’lik ayrı bir stoku vardı.

17 fabrikayı 292 milyon dola-ra alanlar, Amerikalı bir emperya-list şirkete 950 milyon dolara sat-tılar.

- 2008 yılında TEKEL’in 6 si-gara fabrikası İngiliz-Amerikanemperyalist tekeli BAT’a 1 milyar720 milyon dolara satıldı.

TEKEL’in sadece 2 sigara fab-rikasının 3 yılda yapacağı kâra denkdüşen bir para karşılığında 6 fabri-ka emperyalist tekele sunuldu.

Emperyalist tekel, 6 fabrikala-nın arsalarını satması durumundabile sadece arsalarından 2-3 milyardolar alacaktır.

6 fabrikanın stoklarındaki 125milyon dolar değerindeki tütünü deBAT’a armağan olarak verdiler.

Albayraklar dapayını aldı

- 2003 yılında Trabzon Limanı iş-letmesini 30 yıllığına aldı Albay-raklar.

30 yıllık işletme hakkı 22 milyon400 bin dolara Albayraklar’a ve-rildi.

Oysa 2002 yılında 2 trilyon 850milyar kâr eden liman, yıllık yak-laşık 1.1 trilyon liraya Albayrak-lar’ın oldu.

2004 yılında Tümosan Traktör veMotor Fabrikası’nı aldılar.

2005 yılında İktisat GayrimenkulYatırım Ortaklığı’nı alarak adınıAlbayrak GYO olarak değiştirdiler.

Sümerbank Ereğli Tekstil’i al-dılar.

Balıkesir SEKA’yı 1.1 milyondolara neredeyse “çerez fiyatına”aldılar.

Fabrika ile birlikte ambardaki 4trilyonluk yedek parça, her biriiçin ortalama 20 milyar değer biçi-len 185 lojman, 2.8 trilyonluk ener-ji tribünü ve 47 iş makinesi de Al-bayraklar’a hediye edildi.

Fabrikaya SEKA müfettişleri-nin biçtikleri fiyat ise 51 milyon do-lardır.

-Türkiye Kömür İşletmeleri’ninelinde bulunan 747 maden ocağının691’i özelleştirme adı altında yağ-malanarak işbirlikçilere kelepir fi-yatına verildi. Türkiye Kömür İş-letmeleri’nin elinde sadece 56 ma-den ocağı kaldı

AKP ve TÜRK TELEKOM’un yağması

-TÜRK TELEKOM’u, 1 Tem-muz 2005’te sattılar. İhaleyi, 6 mil-yar 550 milyon dolar’a LubnanlıOger Telecom Ltd’nin TelecomItalia ile birlikte oluşturdukları kon-sorsiyum aldı.

Para ile kurulamayacak kadargeniş altyapısı bir yana, TÜRKTELEKOM’un yıllık karı 2 milyar150 milyon dolardır.

TÜRK TELEKOM’u yağma-layanlar ödemeyi 5 taksitte yapa-caklardı.

Türk Telekom’un 2010 yılında

net karı önceki yıla kıyasla yüzde 32artarak, 2,5 milyar liraya yükseldi.

- AKP dönemindeki en önemliyağmaların başında: Petrol Ofisi,Petkim, Telsim, SEKA, Sümer-bank, İGSAŞ, Erdemir, TÜPRAŞ,Eti Aliminyum, Etibank, İsdemirgelmektedir.

- Süt Endüstrisi Kurumu (SEK)işletemleri, fabrikaları 1995 yılında 32bölünerek yağmaya açıldı.

SEK'in isim hakkı ve İstanbul iş-letmesi 1,8 trilyon TL’ye Koç asa-laklarına altın bir tepside sunuldu.Sadece bu işletmenin arazisine 18trilyon teklif edildi.

SEK’in 4 işletmesini Tekfen iş-birlikçilerine bağlı Mis Süt 2 trilyonTL’ye aldı. Mis Süt 1996’dan son-ra dünyanın gıda alanında en büyükemperyalist tekeli olan NESTLE'yesatıldı.

3 yıl işletme çalıştırma koşulu ol-masına işletmeler kapatıldı. Tik-veşli'nin aldığı bazı işletmeler dahasonra Sabancı işbirlikçileri tara-fından yağmalandı.Türkiye'deki sütve süt ürünleri pazarı 5 emperyalistve işbirlikçi şirketin tekeline girdi.

- Bor madenlerini, on yıllardır sö-müren emperyalist Rio Tinto’yayeni imtiyazlar verildi.

Rio Tinto’nun yağmaladığı bor,boraks ve bor tuz yatakları Balıke-sir, Susurluk, Bandırma, Balya,Sultançayırı civarındadır. Ankara,Eryaman, Sincan, Güdül, Kazan,Beypazarı ve Eskişehir-Sivrihisaryöresi doğal soda ve bor madenle-ri 450-500 kilometrekare büyük-lüğündedir.

AKP, yağma ve talandır

Yağmacıların keyfi yerinde

28

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

“Varılacak yere kan içinde varı-lacaktır!” diyordu şair. Kadının kur-tuluşu için de geçerli bu. Ateşler için-de yürüyor onlar da. İşkencehaneler-den geçirilerek, F Tipi hapishanelerinhücrelerinde tecrit edilerek, diri diriyakılarak, ölerek sürüyor yürüyüş.

Kim ki bu kadınların sorunlarını,kadınların özgürleşmesini ve kurtu-luşunu, bu kavganın, kan ve ateş için-deki bu yürüyüşün dışında ele alır-sa orada gerçeklerden kopuş vardır.

Kadınlar üzerine birçok araştırma,istatistik okuyacağız 8 Mart vesile-siyle. Her biri sorunun bir yanınıanlatacaktır. Ama bunların birçoğu daayrıntıdır; tali olandır ve özellikle bur-juva basında 8 Mart üzerine okuya-caklarınız, esas olarak ayrıntılar ve taliyanlar olacaktır.

Temel olan nedir?

Temel olan, kadının 2 kez sömü-rüldüğü gerçeğidir.

Temel olan kadının 2 kez ezil-

diği gerçeğidir.

Temel olan, hakkını arayan, dire-nen, mücadele eden, devrimcileşenkadının baskı ve zulüm altında oldu-ğudur.

Temel olan, halkın diğer yarısınında, yani erkeklerin de sömürüldüğü,ezildiği ve baskı zulüm altında oldu-ğudur.

Bunları gözden ırak tutmayan birbakış açısı, kadınların mücadelesive örgütlenmesi konusunda, yanlış-lardan uzak duracaktır.

Ülkemizde, zulme karşımücadele ettiği içinkatledilen yüzlerce kadınınmezarı var

Ülkemizde kadınlar diri diri ya-kıldı. Kadınlar bağımsızlık, demok-rasi, sosyalizm mücadelesine katıl-dıkları için işkenceden geçiriliyor, te-cavüz ediliyor, infaz ediliyor, hapse-

diliyor!

Ülkemizin hapishanelerinde yüz-lerce kadın siyasi tutsak var.

Kadınların hakları için mücadeleedenler, onlar için özgürlük istiyormu?.. Tutsak edilen kadınlar içinde iş-kenceye uğramayan kimse yoktur; ka-dınların sorunlarını gündem yapanlar,faşizmin kadınlara yönelik işkence, ta-ciz ve tecavüzlerini gündeme alabi-liyorlar mı?

Kadının kavgası, erkekledeğil, kapitalizmle vefaşizmledir

Kadının kurtuluşu mücadelesi,kadınlarla erkekler arasında bir mü-cadele değildir. Kadının özgürleş-mesi, “erkeğe meydan okumakla”ulaşılacak bir hedef değildir. Bunlarkadınların ezilmişliğe, sömürüye,ikinci sınıf görülmeye öfkesini, mü-cadelesini sadece çarpıtır.

Kadın sorununda, “kadın”ı, hertürlü sınıfsal ve siyasil niteliğinden ko-parıp sadece kadın olarak ele almakçarpık bir yaklaşımdır. Bu çarpıklık,ilerici, solcu, devrimci, yurtsever birçok kesimi de yanlış politikalara sü-rüklemektedir. İlerici bir kadın yaza-rın şu satırları bu konuda tipik bir ör-nek olarak hatırlanabilir:

“Benim bu Meclis'te gözüm kadınmilletvekillerinin üstünde olacak.Çünkü onları fazlasıyla önemsiyorumve pek çoğunun sadece evet sadecekadın oldukları için bir şeyleri de-ğiştirebileceklerini düşünüyorum.”

Bu satırlar, ülke gerçeğinin, sınıfgerçeğinin farkında olmamaktır özüitibarıyla.

Nitekim, bu satırların yazarı olanIşıl Özgentürk, satırlarının devamın-da da şunları söylüyor: “Bakalımkendi aralarında bir birliktelik kurup,

8 Mart, diri diri yakılan kadınlarımızınhesabıdır

8 Mart, işten atılan, aç bırakılankadınlarımızın hesabıdır

8 Mart, satılık mal haline getirilen,taciz ve tecavüz edilen, dayak atılankadınlarımızın hesabıdır!

8 Mart, işkence yapılan, F Tiplerineatılan kadınlarımızın hesabıdır

8 Mart’ta SorulacakHesaplarımız Var!

KADINLAR Sorulacak Tüm Hesaplarımız İçinEMPERYALİZME HER TÜRLÜ SÖMÜRÜYE

KARŞI BİRLEŞELİM ÖRGÜTLENELİM!27 Şubat

2011

29

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

öncelikle kadın istihda-mının genişletilmesi, kızçocuklarının eğitimi, işve ücret konusunda eşit-liğin sağlanması, kadınayönelik şiddetin sona er-dirilmesi ... kadınların si-yasi ve sosyal açıdan eği-timi, doğum ve doğumsonrası izni, imam nikâ-hının azaltılması gibi ...konularda hepimizin gönlündeyatan çalışmaları yapabileceklermi?” (Cumhuriyet 31 Temmuz2007)

Yapabilirler mi peki?

Az çok gerçeklerin farkındaolan biri bu sorunun cevabınınolumsuz olduğunu bilir. Hatta busorunun ne kadar yersiz oldu-ğunu bilir. Ama işte, “kadınca ba-kış açısı”ndaki çarpıklık, böyle-sine olmayacak sorular sordur-makta, olmayacak beklentilere sü-rüklemektedir.

Ücret eşitliği, kadına yönelik şid-det. Kadınların siyasi ve sosyal eği-timi, doğum izni, bütün bunların çö-zümü, kadınlık, erkeklik meselesideğil, kapitalizmin sömürüsüne vefaşizmin baskısına karşı mücadele-den ayrı değildir. Yani mesele, kadınerkek meselesi değil, kapitalizm ve fa-şizm meselesidir.

Kadının kavgası da bunlarladır.

Ülkemizde 4 milyon kadınokuma yazma bilmiyor!19.5 milyon kadın işsiz!

Gerisi Boş LaftırBirkaç yüz bin değil, 4 milyon ka-

dın okuma yazma bilmiyor. Şöyle ge-lişiyoruz, böyle büyük ülkeyiz di-yenlerin küçüklüğü, halk düşmanlığı,halka değer vermeyişleri, bu rakam-da somutlanıyor bir kez daha.

Bu rakam, devletin resmi rakamı.

Kadının Statüsü Genel Müdür-lüğü tarafından hazırlanan “Türki-ye’de Kadının Durumu Aralık 2010”adlı rapor söylüyor bunu.

“Kadının durumu” budur.

Ve 88 yıllık bir cumhuriyet, 88 yıl-

da hala 4 milyon kadınına okuyayazmayı öğretememişse, o ülkeyiyönetenlerin hiçbir şey söylemeyehakkı yoktur.

Mesela, 2006 yılında, 15-24 yaşarası kadınlarda okuma-yazma bil-meyenlerin oranı yüzde 5.9 iken,aynı yaş grubu erkeklerdeki okumayazma bilmeyenlerin oranı yüzde1.6’dır.

Aynı rapor, düzenin siyasi ku-rumlarında, yönetim organlarında dakadınların temsilinin erkeklerin çokçok gerisinde olduğunu gösteriyor.

Ülkemizde 15 yaşın üstünde 27milyon kadın yaşamaktadır. Amabunların ancak 7,5 milyonu çalışa-bilmektedir. Geriye kalan 19,5 milyonkadın işsizdir. 27 milyon kadından19.5 milyonunun işsiz olması çarpı-cı bir tablodur. Herhangi bir işe gir-mek isteyenler de iş bulamadıkların-dan çalışamıyorlar.

Çalışan kadınların da çoğu sigor-tasız, güvencesizdir. 3 milyon kadıntarımda ücretsiz aile işçisi olarak ça-lıştırılırken tarım dışındaki 1 milyo-na yakın kadın çalışanın sigortasıyoktur. (Veriler Mustafa Sönmez’in 11Eylül 2010 tarihli Para-Meta-Parayazısından alınmıştır.)

“Kadının durumu” budur.

Ve bunlar yalnızca ra-kam değil siyasal gerçek-lerdir. Bunlar, düzeninkadına verebileceği birşey olmadığının resmibelgeleridir.

Kadınlar içinözgürleşmek,devrimcileşmek,

kurtuluş devrimdir!

Kadınlar, bin yılların ezil-mişliğini bir kambur gibi sırtla-rında taşıyorlar. Düzen, feoda-lizmden kapitalizme, onları bukamburla yaşamaya mahkumetti. Bu durum bir kadermişçe-sine öylesine kabullendirildi kikapitalizm, kadını, kendini sor-gulamaktan, kendini ve toplumugeliştirmekten uzaklaştırdı. Ül-kemizde, gerici, faşist iktidarlar,

kadını dıştalayan, geri bıraktıran po-litikalar izlediler.

Elbette kadın sorunu, sadece bel-li dönemlerin sorunu da değildir;binyıllar boyu süre gelen bir sorundur;binyıldır, eğitimden uzak tutuldular,siyasetten, yönetimden uzak tutul-dular. Seçimlere katılmaları bile,daha ancak bir asırlık bir gelişmedir.Zaman içinde burjuva ve küçük bur-juva kadınların çok küçük bir bölümü,yönetimde yer alabilmelerine kar-şın, emekçi kadınların bu alanda hiçşansı olmadı. Oysa onlar hep ço-ğunluktaydılar. Üretime de sömürmekkoşuluyla katılmalarına izin verildi.Egemenler ya tarlada çalıştırdılar ka-dını, ya ucuz işgücüne ihtiyaç duy-dukları oranda, fabrikalarda çalış-malarına rıza gösterdiler. Kültür vesanattan uzak tutuldular. Çünkü bualan da egemenlerin ve dolayısıyla er-keklerin tekelindeydi. Yoksul emek-çi kadınların bu alanda da kendileri-ni ifade edebilmelerinin koşulu hiç ol-madı.

Eğitimden, siyasetten, üretimdenve sanattan böyle uzak tutulan kadı-nın tarihsel olarak geri kalması kaçı-nılmazdı.

Bu tarihsel gerçeği, bugüne ka-dar yalnız ve yalnız devrimler de-

BAYRAMPAŞA HAPİSHANESİ’NDE ALTIKADINI DİRİ DİRİ YAKTILAR KATİLLERİ

İSTİYORUZ!*

Bunu görmezden gelenlerin 8 Mart üzerine söyleyecekleri her

şey, riyakarlıktır...Bunu görmezden gelenlerin kadın

sorunu, kadının özgürlüğü,kadın-erkek eşitliği üzerine söyleyeceği her söz boştur.

30

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

Lanet olsun sizinadaletinize!

13 yaşındaki bir kıza tecavüzden kızı da sorumlu tutan yasalar, tecavüzcüdevlet görevlilerini az ceza vererek kurtardı.

Mardin’de 2002 yılında 13 yaşında bir kız çocuğu zorla fuhuşa sürük-lendi. Fuhuş batağına çekilerek iki kadın tarafından pazarlanan N.Ç.’ye te-cavüz edenler içinde askerden öğretmenden memura, “eşraf”a kadar bir-çok kesim vardı.

Bu ahlaksızlığın davasının gerekçeli kararı geçen hafta basında yer aldı.

Adli Tıp’a göre, 13 yaşındaki N.Ç., “eyleminin ahlaki kötülüğünün far-kındaydı ve para kazanmak için fuhuş yapıyordu.”

Peki Adli Tıp niye böyle diyor? Çünkü N.Ç’ye “parasıyla” tecavüz edenerkeklere mahkeme hafif cezalar veriyor.

13 sanığı, küçük çocuğun ırzına geçtikleri gerekçesiyle, alt sınırdan5 yıl hapisle cezalandıran mahkeme, bir de üstüne üstlük, 6’da 1 oranın-da iyi hal indirimi yaparak, cezayı 4 yıl 2 ay olarak belirledi... Bu na-mussuzlara iyi hal indirimi yapanın, tecavüzü böyle pervasızca meşrulaş-tırmaya çalışanın namusundan şüphe etmek gerekir... Şuna bakın, 13 ya-şındaki bir kız çocuğu, fuhuşa sürükleniyor ve düzenin adli tıpı, mahke-meleri, ona tecavüz eden alçakları aklamak için seferber oluyor.. Tuh si-zin adaletinize!

Aslında geriye bir tek “asıl suçlu sensin” deyip, N.Ç’yi hapsetmedik-leri kalmış. Ki, bugün iktidar olan ve tecavüzde bile kadını suçlu bulan kafayapısı, pekala bunu da yapabilir. Bu devletin “hukuk” geleneklerine de uy-gundur bu. Saldıranı değil, saldırıya uğrayayın, katledeni değil katle-dileni, tecavüz edeni değil, tecavüze uğrayanı, zulmedeni değil zulmeuğrayanı, zalimi değil mazlumu yargılamak, oligarşinin faşist yargısınınen karakteristik özelliklerindendir.

O kesilen burundan da siz sorumlusunuz!

Ayşe, Afganistanlı bir kadındı. Kocası, onun burnunu kes-mişti.

Ayşe, geçtiğimiz hafta Amerikan Time Dergisi’nin ka-pağındaydı. Çünkü Amerika, burnu kesilen Ayşe’yi kurtarmıştı.Amerika’ya götürmüş, yapay bir burun bile takmışlardı.

Amerikan askerleri işgal ettikleri ülkelerde kadınları katledip, tecavüzederken, Afganistan’da “Taliban eşi” tarafından burnu kesilen Ayşe’yi kur-tarma tiyatrosunu oynuyorlardı bir de.

Dünyanın dört bir yanında, işgalci Amerikan askerlerinin tecavüzlerivar. Ama bu bir yana, Ayşe’nin burnunun kesilmesinden de doğrudan Ame-rika sorumludur. Çünkü Ayşe’nin burnunu kesen, çünkü o feodal gelenekleri,kadın üzerindeki zulmü uygulayan Taliban da Amerika’nın eserlerindenbiridir. Afganistan’daki ilerici rejimi yıkmak için Taliban’ı eğiten, silah-landıran bizzat Amerika’ydı.

Afganistan işgalini de “Afgan kadınını burkadan kurtarmak” diye propagandaetmişlerdi. Ama o burka rejimini kuran, destekleyen, uzun yıllar finanse edenkendileriydi. Ki bugün de Amerika, Afganistan’da en gerici kesimlerle, kadın-lara karşı en bağnaz uygulamaları savunanlarla ittifak halindedir. Çünkü kadınlarınözgürlüğü Amerika’nın umurunda bile değildir.

27 Şubat2011

31

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

ğiştirebilmiştir. Yalnız ve yalnız, sosya-lizmde, kadınların toplum içindeki yerleribaştan ayağa kökten bir biçimde değiş-miştir. Kadınların okuma yazma oranını,sosyalizm kadar yükselten başka bir sis-tem yoktur: Kadınlara tüm örgütlenme-lerde ve yönetimde sosyalizm kadar yerveren bir başka sistem yoktur.

Kadın sorunu da, tüm diğer sorunlar gibi,devrim mücadelesinin bir parçasıdır.Doğru olan, böyle ele almaktır. Bu anlayışiçinde kadının özgürleşmesi devrime, dev-rim kadının özgürleşmesine hizmet ede-cektir. Ve bunun ilk adımı, örgütlenmektir; heralanda, mücadeleye, direnişe katılmaktır.

İlk adım, ölüm orucunda şehit düşenüniversite öğrencisi Canan Kulaksız-lar’ın, ev kadını Şadan Öngeller’in, iki ço-cuk annesi temizlikçi Şenay Hanoğlu-lar’ın, hemşire Fidan Kalşenler’in, mü-hendis Eda Yükseller’in, öğretmen Sol-maz Karabulutlar’ın, okul yüzü görmeyipdağlara çıkarak gerilla okulunda bir öğ-renci olan Asuman Koçlar’ın, liseli Öz-lem Kılıçlar’ın, tekstil işçisi Güler Cey-lanlar’ın, köylü kızı Figen Yalçınlar’ınayak izlerini takip etmektir.

Devrimcileşen, mücadeleye atılan ka-dınlarımız, genç kızlarımız;

- Tüm ekonomik, feodal, kültürel, si-yasal baskılara karşı çıkarak...

- Düzenin dayattığı statüleri, düzeninkendilerine uygun gördüğü kalıpları par-çalayarak...

- Düzene karşı kendi iradesini, dü-şüncesini hakim kılarak...

- Hayatın her alanında söz ve kararhakkını söke söke kullanarak... “biz de va-rız” demelidirler.

Her hak söke söke alınır.

Eşitlik, dişe diş kavgayla kazanılır.

Kadınlarımız ve genç kızlarımız bukavgayı kazanabilirler. Bunun tek koşu-lu, baskıya, adaletsizliğe, eşitsizliğe kar-şı mücadeleye girmektir. Kadınlarımız,genç kızlarımız bu mücadelede devrim-cileştikleri ölçüde, ön saflara çıktıkları öl-çüde özgürleşirler. Özgür kadın direnenve savaşan kadındır. Kim kadınlar için bu-nun dışında bir özgürlük tarifi yapıyorsa,bilinki yalandır, yanlıştır.

Özgürleşmek için, kurtuluşumuz için,direnelim, örgütlenelim, savaşalım vebinlerce yıllık prangaları kıralım.

Dinci gericilik diyor ki, “Dekol-te giyen kadına tecavüz edilir!” “De-kolte tecavüze davettir!”

Burjuva kültür, bunun karşısına“isteyen istediği gibi giyinir” diye çı-kıyor. Kadının “dekolte giyme hak-kını” savunuyor.

İki farklı sapkınlık, kendisini,inanç, ideoloji, özgürlük kılıfı altındameşrulaştırmaya çalışıyor.

Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fa-kültesi Öğretim Üyesi Orhan Çeker,geçen hafta bir söz söyledi: “Tecavüz-taciz edilen kadın dekolte giyiyorsasuçu erkekle aynı orandadır.”

Baştan belirtelim ki, Orhan Çekertarafından dile getirilen bu düşünce,İslami kesimde alabildiğine yaygın birdüşüncedir ve ilk kez gündeme geti-rilmemektedir. Bu yüzden konununbir kişinin kendini bilmez sözleriçerçevesinde tartışılması, zaten tar-tışmanın içini boşaltmak demektir.

Gerici sapkınlığın karşısınaburjuva yozlaşmayla çıkılamaz

Tecavüzü, tacizi, “dini fetva”lar-la meşrulaştıran düşünce, gerici veyoz bir düşüncedir. Onun şu veya buayetle, sureyle desteklenmesi veya“ulema” tarafından dile getirilmesi,onun bu iki niteliğini değiştirmez.

Peki gericilik ile yürütülen butartışmada hangi tarafta olacağız?Gericiliğe karşı çıkarken yerimiz de-koltenin savunulması değildir. Çün-kü dekoltenin kendisi de bir başka ge-ricilik, çarpıklık ve yozluktur.

Dekolte meselesi, “isteyen istediğigibi giyinir” meselesi değildir.

Çünkü, dekolte giyinen “istediğigibi” giyinmiş değildir. Tam tersine,dekolte giymek, “kendisinden is-tendiği gibi” giyinmektir. İsteyendüzendir, burjuvazidir. Kadını bircinsel meta haline dönüştüren, yüz-yıllardır süren kültürel kuşatmasıyla,kadının kendisini de böyle görmesi-

ni dayatan kapitalizmdir.

Dekolte, kadınlara “empoze edil-miş” bir giyim tarzıdır. Dekolte teş-hirciliktir, kadının meta haline geti-rilmesi ve kadının kendini pazarla-nacak bir nesne olarak görmesidir...“Kendini beğendirmeyi, kendinipazarlamayı”, kadınlar için doğal birdavranış haline getiren, bu yozlaşmayıüreten kapitalizmdir.

Dekolte giymeyi, bir insan hak-kı sorunu olarak, bir özgürlük ifadesiolarak ortaya koymak da, en az İs-lamcılığın dekolteyi tecavüzü meş-rulaştıran bir gerekçe olarak göster-mesi kadar çarpık bir düşüncedir.

Prof. Orhan Çeker'in düşüncele-rindeki çarpıklıkla, cinsel yaşamları-nı, ahlaksızlıklarını gazetedeki köşe-lerinde anlatmayı “yeni tarz bir ga-zetecilik” olarak övüp göklere çı-kartan Ertuğrul Özkök’ün düşün-celerindeki çarpıklık, özü itibarıyla ay-nıdır. “Aldatma”nın meşruluğu üze-rine, “bütün ömrün tek eşli geçeme-yeceği” üzerine yazıp çizen bütün o“laik aydın”larla, “7 yaşındanbuyukse ben kendi kızımı bile öpmuyo-rum” diyen Cuppeli Ahmet Hocaarasında bir fark yoktur. En başta gö-rülmesi gereken birbirine karşı gibigörünen bu iki kesim, bu iki anlayışarasındaki ortaklıktır. Tesettür vedekolte, kadını metalaştırmanın ve er-keğin hizmetine sunmanın aynı kökesahip farklı iki yüzüdür.

İşte bu yüzden, gerici sapkınlığakarşı çıkarken, bunun karşısına, bur-juva yozlaşma konulamaz.

Dinci bakıştaki sapkınlık, Çeker’le sınırlı değildir

Dinci gericilik, örtünme, tecavüz,ve genel olarak kadın-erkek ilişkile-ri konusunda çok ciddi çarpıklıklar,sapkınlıklar içindedir ve islamcılık,kapitalizmle bütünleştikçe, bu sap-kınlık daha da derinleşmekte ve birçürümeye dönüşmektedir.

Prof. Orhan Çeker’in görüşü, is-

lamcı camiada hiçbir biçimde istisnaolan bir görüş değildir. Aksine, dün-ya çapında islamcı kesimler içinde ha-kim olan düşüncedir. Bu sapkınlık,kadının saçının telinin görülmesini bir“tahrik” unsuru saymaya, 7 yaşında-ki çocuklara nikah düştüğünü söyle-meye kadar varmıştır. Ayetler, hadis-ler, bu sapkınlıkları haklı, mazur vemeşru göstermek için kullanılmakta-dır.

Avustralya ve Yeni Zelanda BaşMuftusu Şeyh Hamid el Hilali, teca-vüze şu açıklamayı getirmiştir:

“Üzeri örtulmemiş eti sokağakoyarsan kedi gelir yer. Kedi misuçlu? Butun olay ettedir.” (27 Ekim2006, Sabah)

Yeni Zelenda’yla Konya arasın-daki mesafe uzak; ama Hilali ile Çe-ker’in kafa yapısı aynı. Çeker, tek de-ğil; ülkemizde en ciddi çarpıklıklar-dan ve bilinçli çarpıtmalardan biri debudur; bu tür şeyler, her seferinde san-ki ilk kez oluyormuş, ilk kez duyu-luyormuş gibi tartışılıyor. Oysa öyledeğil.

Birkaç yıl önce yine bir profesö-rün, İs tan bul Üni ver si te si İla hi yatFa kül te si Öğ re tim Üye si Prof. Dr. Ab -dü la ziz Ba yın dır’ın şu sözleri tartı-şılmıştı: “El bet te ki kar ş ta raf [ka-dınlar] bi zi zi na ya çe ki ci dav ra na bi -lir. Her ha lü kar da bi zim dik kat li ol -ma mız ge re kir. ... Ha nım la rın dadik kat li ol ma sı ge re kir. Her kes ken -di ne en gel ola ma ya bi lir. O yüz den ön -ce lik le kö tü lü ğe gi den ka pı la rı ka pat -mak la zım.” (28 Ekim 2006, Sa bah)

“El sıkışılan kadınla bile nikahduştuğunu” söyleyen MudanyaMuftusü’nün, 8-9 yaşlarındaki kız ço-cuklarıyla “nikah” düştüğünü söyle-yip evlenen şeyhlerin, istisna olmadığıaçıkken, sorun bir profesörün den-sizliği olarak tartışılımaz.

Bu kafa yapısı sadece diyanetçi-lerde, ilahiyatçılarda da değildir.

Başbakan’ın danışmanlığını ya-pan milletvekili Cüneyt Zapsu’nun

Gericilik ile yozlaşma arasınasıkıştırılan dekolte tartışması

32

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

şu sözlerini hatırlatalım sadece:“Turbanını çıkar demek, sokaktakikadına donunu çıkar demekten fark-sızdır”.

Tesettür ve dekolte, aynı kafa yapısının farklı iki yüzüdür: bir başka kanıt, podyumlar ve metreslerdir

Tesettürle dekoltenin kadınlarayönelik aynı bakış açısının farklı ikiyüzü olduğu, kendini çeşitli alanlar-da da göstermektedir. Bu aynılığın birsonucu olarak islamcılıkla kapita-lizm, defile podyumlarında ve met-res tutmakta da buluşmuşlardır.

Burjuvazinin, mankenlerin pod-yuma adeta çıplak çıkarıldığı defile-lerine karşılık, islamcı burjuvazi vesosyete de aynı mankenleri podyumatesettürle çıkarmıştır. İkisinde de ka-dın bedeni ve giysisi birlikte pazar-lanmaktadır. İkisinde de “kendinicinsellik temelinde beğendirme” var-dır. Gerçekte, tesettür defileleri dü-zenlemeye başladıkları andan itibaren,düzen islamcılığının “örtünme” ko-nusundaki tüm riyakarlıkları açığaçıkmıştır. Sistemle bütünleşme veislami kârlarına daha fazla kâr katmakiçin o güne kadar savunduklarınıpodyumlarda ayaklar altına almış-lardır.

Düzen islamcılığındaki burjuva-laşmayla birlikte, burjuva yozlaşma,dinci çarpıklıkla birleşmektedir veortaya çıkan sadece bir çürümedir. Bu-gün bu çürüme henüz kıyısından kö-şesinden yansımaktadır; islamcı ke-simlerdeki zenginleşmeye paralelolarak bu çürümenin çok daha de-rinleşip yaygınlaşacağı açıktır.

Çürüme, burjuvazinin “metres”anlayışını, islamcılığın “dört eşe” izinveren hukukuyla meşrulaştırılmasıbiçiminde kendini gösteriyor. En pes-paye biçimde metres tutma, bir ima-mın kıydığı nikahla, din perdesiyle ak-lanıyor.

Pespayelik, ahlaki çürüme ve yoz-laşmanın düzeyi islamcı yazar Hida-yet Tuksal’ın şu anlatımında çok

açıktı:

“Bir cemaatin ileri gelenle-

rinden birinin eşiyle tanıştım. Evinegittim. Baktım evde genç bir hanım.Kumaymış. Akrabamdan öğrendiği-me göre cemaatte hanımlar, nefis ter-biyesini böyle yapıyorlarmış.

Kocalarına genç bir eş alıyorlar,hep birlikte aynı evde kalıyorlarmış.Böylece nefisleri terbiye oluyormuş.”

İslamcı kesimdeki çürüme, butarz ahlaksızlıklara sessiz kalmakta,Hüseyin Üzmez adlı bir tecavüzcüyübile sahiplenmekte kendini çok açıkbiçimde göstermeye devam ediyor.

Kapitalizmle islamcılığın aynılaştığı nokta

Prof. Çeker’in ifade ettiği düşün-ce, aslında kadını sürekli kötülük üre-ten, kışkırtıcı, adeta bir “şeytan” ola-rak gören bir bakış açısından kayna-ğını alır.

AKP Çankırı Milletvekili, TBMMMilli Eğitim Komisyonu Başkan Ve-kili Prof. Dr. Hikmet Özdemir’inmecliste dağıttığı “Kırk hadis-i Şerif”adlı kitapçıkta şu yazıyordu: “Ce-hennemlik olanlar bana gösterildi,onların çoğunun kadın olduğunugördum...”

İlginçtir, kapitalizmde de kadınçoğu kez böyle resmedilir. Hattaböyle olması istenir. Kapitalizm, ka-dınların tarihsel güçsüzlüğünü, ezil-mişliğini, ancak kadınlığını kulla-narak aşabileceğini söyler. Kadınkışkırtıcıdır, komplocudur, numara-cıdır, sürekli rol yapar...

Burjuvazi, islamcılığı kadını evi-ne kapatmakla suçluyor. Peki kendi-si ne yapmıştır? Yaklaşık 200 yıldırhükmeden kapitalizm ve burjuvazi,kadınları toplumsal olarak hangi ko-numa getirmiştir? Kapitalizm de ka-dına oy hakkını çok sonra düşünm-üştür. Bugün de hala kadınların par-lamentodaki, yönetim mekanizmala-rındaki oranı “utanç verici” düzey-lerde değil midir? Fabrikalar, tekstilatölyeleri, tarlalar hariç, her yerde ka-dınlar hep gerçek nüfuslarının çok al-tında temsil edilmiyorlar mı?

Kadını tesettüre sokmakla, kadı-nı podyuma çıkarıp vücudunu teşhirettirmek arasında bir fark yoktur.

Çünkü ikisi de kadına kullanılacakcinsel bir meta olarak bakan anlayı-şın ürünüdür. Kadını tesettüre sokanbakış açısı, onun “sadece kendisiiçin açılmasını, sadece kendisi içinsüslenmesini, kokular sürünmesini”istiyor. Kadını podyuma çıkaran ah-lak ise, onu yine süsüyle, püsüyle ken-dini beğendirmeye çalışan bir mal ola-rak piyasaya sürüyor. Her iki durumdada kadının “bir mal” ve “cinsel meta”oılarak görülmesi değişmiyor. Tekfark birinde feodalizme uygun olarak“pazar”ın kendi eviyle sınırlı olması,diğerinde kapitalizme uygun olarakpazarın daha genişletilmiş olmasıdır.

Ve işte bu noktada kapitalizmle is-lamcılığı birleştiren bir başka noktafuhuşu meşrulaştırmaları nokta-sında ortaya çıkar. Bu noktada da is-lamcılık ve kapitalizm birbirinin tamzıddı gibi görünse de, öyle değildir.Genelevler, randevu evleri bugüntüm kapitalist ülkelerde, kurumsal-laşmış, yasallaşmış, “vergiye tabi” ku-rumlardır. İnsanlığı aşağılayan budurum, bir “meslek” olarak meşru-laştırılmıştır.

İslamcılığın kapitalist düzene he-men hiçbir konuda bir alternatifininolmadığı bu konuda da saptanmıştır.İran’da islamcı rejim, genelevlerikapatmış fakat bir süre sonra bunufarklı bir biçimde yeniden üretmiştir.İran’da bugün mollalar tarafındankıyılan “muta nikahı”yla “gunluk ev-lilik” kisvesi altında fuhuş meşru-laştırılmıştır.

Yasal fuhuşun adı olan genelevlerveya muta nikahıyla meşrulaştırılandevlet gözetimindeki fuhuş, kapita-lizmle islamcılığın birleştiği nokta-dır.

Bütün bunlar, dekolteyi tecavüzgerekçesi sayan kafa yapısının kar-şısına, kapitalizmin yozluğuyla kar-şı çıkılamayacağını göstermektedir. İs-lamcılığın ve kapitalizmin adeta ay-nılaştığı bu yozlaşmanın tek altarna-tifi, halkın değerleri ve sosyalist kül-tür ve ahlaktır.

27 Şubat2011

33

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

Sevgili arkadaşlar merhaba.

Bu haftaki dersimizde bir kezdaha, halkı nasıl örgütlü hale getire-ceğimiz, nasıl örgütleyeceğimizi elealacağız.

Bildiğiniz gibi bu konuyu ilk kezele alıp, tartışıyor değiliz. Ancak,halkı örgütlü hale getirme konusun-da kimi noktalarda adım atmaklabirlikte daha çok eksiğimizin oldu-ğunu görüyoruz.

Bu dersimizde o eksiklere vurguyapacak, halkı örgütlü hale getirmekiçin nasıl seferber olacağımızı çeşitliyanlarıyla ele alacağız.

Bütün tartışmalarda halkı örgüt-lemeye vurgu yaparız. AKP’nin, İs-tanbul’da 1 milyon evi yıkmak içinadımlar attığı, yoksul mahallelere yö-nelik saldırılarının arttığı bugün hal-kın örgütlü hale getirilmesinin zo-runluluğu ayrıca tartışılmazdır.

Tartışmasız, tüm işimiz, tüm ha-yallerimiz, tüm günlük faaliyetleri-miz halkı örgütlü hale getirmek için-dir. Bütün çabamız bu olmalıdır.Konuşurken, tartışırken, duvara afişyapıştırırken, bir pankart asarkenhep bunu düşünmeli, buna göre ha-reket etmeliyiz.

Diyebiliriz ki, tüm mücadele veeylem biçimlerini, tüm zamanımızı,tüm enerjimizi halkı örgütlü hale ge-tirmek için seferber etmeliyiz.

Halkı biz örgütlemezsek, düzenyoz ilişkileri ve gündelik sorunları ilehalkı boğacaktır. Ya da düzen parti-lerinin etki alanına girecek, onlardanetkilenecektir.

x x Tüm araçlarımızı halkı

örgütlü hale getirmek içinkullanmalıyız

Devrimci faaliyetin hemen tüm bi-çimleri, sonuçta örgütlenmeye hizmet

eder; etmesini sağ-lamak bizim eli-mizdedir. Ajitasyonpropaganda araçla-rı, yayın organları,eğitim çalışmaları,bir basın toplantı-sından işgale kadar

her tür eylemler, her şey, halkı ör-gütlemek için değerlendirilmelidir.

Peki bugüne kadar farklı mı ya-pıyorduk diye sorulabilir. Elbette bu-güne kadar da böyle yapmaya çalış-tık. Ancak bunun bir üst sınırı yoktur;dahası, biz henüz o üst sınırda da de-ğiliz; bir dergi satışını, eylemlerimi-zi, kitle çalışmasıyla, insanları ör-gütlemekle ne kadar birleştirebildi-ğimiz tartışılır ve bu noktada yeter-sizliklerimiz olduğu da açıktır.

Dernekler, dergiler, bildiriler, bro-şürler, bültenler, eylemler, basın top-lantıları, basın açıklamaları... hemenher şey kitleleri örgütlemek için dahayoğun bir biçimde kullanılmalıdır.

Halkı örgütlemeyen dernek, hal-kı örgütlemeyen dergi tanıtım ve sa-tışı, halkı örgütlemeyen bir eylem, hal-kı örgütlemeyen herhangi bir etkinlikhedefine ulaşamayan bir faaliyet ola-rak kalacaktır.

O zaman da geriye şu soru kalır;neden bu kadar dernek kuruyoruz?Neden dergi tanıtım ve satışı yapı-yoruz? Neden bir dizi eylem, birdizi etkinlik yapıyoruz?

Ayrıca halkı örgütlemek konu-sunda birçok araca sahip olduğumuzortadadır. Bu hem mücadelemizin

zenginliğini, hem de bu konuda zen-gin bir birikime sahip olduğumuzugöstermektedir.

Birçok anlayışın yoksul mahalle-lerde halk örgütlülükleri yaratmayadudak büktüğü, koşullarda devrim-ciler halk örgütlülükleri yaratmaklameşguldü. Bugün yıkılmaya çalışılanyoksul mahalleleri de halkla birliktedevrimciler kurmuştur.

Avantajlarımızı, birikimlerimizi,tüm araçlarımızı halkı örgütlü hale ge-tirmek için seferber edeceğiz.

x x Tüm zamanımızı halkı

örgütlü hale getirmek içinkullanmalıyız

Çoğu zaman günlük işlerimizdezamanın yetmediğinden şikayet ede-riz. Yapmamız gereken elbette birçokşey vardır ki, bunlara yetişmek içinzamanı daha verimli kullanma gibibir durumla karşılaşırız.

Ancak tüm bunların üstünde,tüm zamanımızı halkı örgütlü halegetirmek için kullanmalıyız. Bununiçin boş tek bir dakikamız olmama-lıdır.

Günlük işlerimizi hızlı bir bi-çimde hallederek, iradi olarak za-manımızı halkı örgütlemek için kul-lanmalıyız.

Aslında her birimiz, kendimize şusoruyu sorabiliriz; zamanımızın ne ka-darını halkı örgütlemek için kullanı-yoruz?

Bu soruya vereceğimiz cevaplar,halkın neden örgütlü olmadığının dacevaplarından biridir. Açıktır ki, halkkendiliğinden örgütlü hale gelmeye-cektir. Örgütlenme, iradi bir süreçtir.Kendiliğinden eylemler oluşur, amahemen hiçbir örgütlenme, kendili-ğinden oluşmaz. Örgütlülük iradi ça-balar sonucu ortaya çıkar.

Bir mahalleye dernek açtık diye omahallenin hemen örgütlü olacağınıbekleyemeyiz değil mi? Ya da her haf-ta dergi tanıtım ve satışına çıkmak, herhafta dergi dağıtmak halkın hemen ör-gütleneceği anlamına gelmemek-tedir.

Ders: Halkıörgütlemek

Halkıörgütlü hale

getirmekiçin seferber

olmalıyız

34

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

Dernek de, dergi dehalka gitmede bir araçtır. Oaracı nasıl kullanacağımızile ilgilidir her şey.

Sorunumuz daha çokburada, bütün bu araçlarıve tüm zamanımızı halkıörgütlemek için kullana-bilme ısrar ve istikrarınıgösterebilmektedir.

Sabah derneği açıp, sa-bahtan akşama kadar “ge-lecek halkı beklemek”buna göre zamanı kullanmak, zama-nı yeterince değerlendirmiş olmak de-ğildir. Tam tersine böyle zamanı boşaharcamış oluruz.

Zamanı kılı kırk yararak kullana-cağız. Zamanı boş sohbetlerle ya daplansız-programsız kullanarak hebaetmemeliyiz. “Bugün olmazsa yarınyaparız” ertelemeciliğine düşmeme-liyiz. Çünkü zaman bizi beklemeye-cektir.

Bu konuda herbirimiz pratik çö-zümler geliştirerek, zamandan kaza-nabiliriz. Bunun için yaptığımız işleriyayarak, dağıtarak zamandan kaza-nabiliriz.

x x Tüm enerjimizi halkı

örgütlü hale getirmek içinkullanmalıyız

Halkı örgütlü hale getirmenin birdiğer koşulu, bunun için tüm enerji-mizi seferber etmemizdir. Açık ki, hal-kı örgütlemek için kapı kapı dolaşmakgerekmektedir.

Halkı örgütlü hale getirmek içinyolu olmayan en ücra köşelere kadardefalarca gidecek, her kapıyı bıkma-dan çalacağız. Enerjimizi, hiçbir dü-zen partisinin uğramadığı, devletin sa-dece operasyonlarda hatırladığı, yok-sulluk ve işsizlikle boğuşan halkın ya-şadığı yerlere giderek, gerçekleri an-latarak harcayacağız.

Enerjimizi daha önemsiz şeylereayırarak heba etmemeliyiz. Bu nok-tada hesaplı olmalıyız. Halkı örgüt-lemek iddiasında olan herkes, bunun

için çok çalışmak durumundadır.Hem de tüm enerjisini sonuna ka-

dar kullanarak yapmalıdır bunu. Hal-kı örgütlemek, bürokratik bir tarzla,“klasik dernekçilik”le, hantallıkla, he-yecansız yasak savmacı faaliyetlerleolmaz. Zaten böyle bir tarzın sonu-cunda ortaya çıkacak tabloda halk ol-mayacaktır. Tüm enerjimizle, tümkararlılığımızla ve büyük iddiamızlaörgütlemeliyiz halkı.

Tüm enerjimizi halkı örgütleme-ye yöneltmek için öncelikle günlükprogramımızı gözden geçirerek işebaşlayacağız. Zamanımızı, enerjimi-zi, emeğimizi ne kadarını sıradan iş-ler içinde harcıyoruz ve ne kadarınıstratejik hedeflerimiz doğrultusundahalkı örgütlemek için seferber edi-yoruz?

Yine bu konuda bir başka eksik-lik ise karşımıza, “yapacak işlere” uy-gun yeterince insan olmamasının çı-karılmasıdır. Ya da halkı örgütleye-memenin bir gerekçesi olarak su-nulmasıdır. Elbette böyle bir sorunvar. Her dönem bu tür sorunları ya-şayacağız. Mevcut güçlerimizi se-ferber ederek, doğru kadrolaşma me-kanizmaları oluşturarak aşabiliriz busorunları da.

Bu tür eksikler için pratik çö-zümler bulamazsak, günlük sorunlariçinde boğulur, asıl yapmamız gere-kenleri yapamayız. Asıl yapmamız ge-reken ise vakit geçirmeden, tüm güç-lerimizi, kitle çalışmasına, halkı ör-gütlemeye yöneltmektir.

x x Derneklerimizi halkı

örgütlü hale getirmek içinkullanmalıyız

Derneklerimizi halkı örgütlemek

için ne kadar kullanıyo-ruz? Açık ki, dernekleri-miz halkı örgütlemek içinvardır. Bunun için kurul-muşlardır.

Birer örgütlenme mev-zisi olarak düşünüldü-ğünde, kurduğumuz der-neklerin hiç de az olma-dığı ortadadır. Her biri,büyük mücadeleler veri-lerek kurulmuştur.

Halkı örgütlü hale ge-tirmek için derneklerimizin yapaca-ğı çok şey vardır. Birçok aracı, birçokeylem biçimini, eğitimden dayanış-maya kadar birçok yolu vardır bunun.Ama burada esas olan, her işe, herilişkiye, her eyleme bu açıdan ba-kabilmektir. Mesela, birçok dernek-te, o derneğe yıllardır gelip giden ta-raftarlarımız, halktan insanlarımızvar. Büyük bir disiplin ve bağlılıklaen zor koşullarda bile derneğe gelipgitmişlerdir. Ancak onları gerçek an-lamda örgütleme, mevcut durumları-nı değiştirme, onlara mücadeledeyeni görevler verme konusunda ısrarlı,yaratıcı olmadığımız örnekler hiç azdeğildir. Mevcut durumlarını kabul-lenmişizdir çoğunlukla. Bir yandan“insan yok” deyip yakınırken biryandan da elimizin altındaki bu nite-liğe sahip insanları değerlendirmek,onlarla örgütlü ilişkiler kurmak, ne-dense pek akla gelmez.

Biz bir adım atarak, emek vermelive bu durumda olanları örgütlemeli-yiz. Kaç yıldır içimizde olan böyle in-sanları adeta görmezden gelen tarzıgeliştirici değildir. Değiştirilmesi ge-reken ilk anlayış budur. Önce kendiilişkilerimizi, kendi çevremizi ör-gütleyeceğiz. Örgütlü ilişkilere yeni-den buradan başlayacağız.

Aksi durumda önümüzdeki gücü,örgütlenecek potansiyeli görmemişoluruz.

Bunları yeterince yapamıyorsak,istediğimiz kadar dernek açalım, is-tediğimiz kadar dergi satalım bunla-rın bize halkı örgütlemek için yete-rince katkısı olmayacaktır.

Ayrıca bu durum dernekleri niyeaçtığımız konusunu da tartıştıracak bir

Halkı örgütlemeyen dernek,halkı örgütlemeyen dergi

tanıtım ve satışı, halkıörgütlemeyen bir eylem,

halkı örgütlemeyen herhangibir etkinlik, hedefine

ulaşamayan bir faaliyetolarak kalacaktır.

27 Şubat2011

35

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

durumdur. Dernekleri-miz hayır kurumları de-ğildir. Ya da sadece so-run tespit eden yerlerdeğildir.

Mücadeleyi geliştir-mek için birer araçtırderneklerimiz. Halkı ör-gütlemek için bir yan-dan halkın somut ta-leplerine sahip çıkar-ken, bir yandan da bu-nun etrafında örgütlü-lüklerimizi pekiştirme-liyiz.

x x Dergi tanıtım ve satışını

halkı örgütlü hale getirmekiçin kullanmalıyız

Birçok şehirde, kasabada hemenher hafta hiç aksatmadan mahalle ma-halle, sokak sokak, ev ev YürüyüşDergisi tanıtımı ve satışı yapılmak-tadır. Yine kimi şehirlerde meydan-larda açılmış masalarda YürüyüşDergisi halka ulaştırılmakta.

Ayrıca toplu dergi satışları ger-çekleştirilmektedir. Aslında tüm bun-lar azımsanmayacak bir çabanın so-nuçlarıdır.

Bunları soğuk sıcak, kış yaz de-meden, polis saldırısı, tehditi altındagerçekleştiririz. Gözaltına alır, tu-tuklanırız. Ama tüm bunlara karşın da-ğıtımda ısrar etmekteyiz.

Halk gerçekleri okusun, öğrensindiye bunları göze alıyoruz. Düzenihalka anlatmak, bu düzenin onların çı-karını temsil etmediğini göstermek-tir amacımız.

Dergi dağıtımı bu amaçların ya-nısıra halkı örgütleyeceğimiz bir ze-min de sunmaktadır. Sorun tam da bu-rada dergi dağıtımını halkı örgütlühale getirmek için ne kadar kullana-bildiğimiz ile ilgilidir.

Eğer bu konuda halka bir adım at-tıramıyorsak, halkı örgütlü hale geti-remiyorsak, dergi dağıtımı konusun-da eksiklerimiz vardır. Asıl olarak der-gi dağıtımı örgütleme amacına hizmetetmiyordur. Bunu uzun boylu tartış-maya da gerek yoktur. Zira sonuçla-

rı ortadadır.

Bu konuda ki eksiklerimizi gör-meli ve süratle gidermeliyiz. Dergiverdiğimiz her işyeri, her ev, heremekçi, bize halkı örgütlü hale ge-tirme çağrısıdır.

Her hafta dergi vermeden verme-ye o kapıları çalıp orada bırakacaksak,sadece dergi dağıtmış oluruz. Oysa bizsadece dergi dağıtmak istemiyoruz.Dergimizin girdiği her ev, her emek-çi, bizim açımızdan örgütlenecek birpotansiyeli oluşturmaktadır.

Onun için sadece dergi dağıtımı ileyetinmemeli, dergi verdiğimiz hereve, her işyerine tekrar gitmeliyiz.Kimi yazıları konuşup, tartışmalı-yız; ama esas olarak dergi mesele-sinde, dergiyi halkla aramızda kura-cağımız bir bağ olarak düşünmeli veona göre hareket etmeliyiz. Yoksa tekbaşına dergi dağıtımı ile görevimizibitirmiş olmayız.

Ki dergi dağıtımında da ayrıca ıs-rarımız sürmelidir. Hem her geçengün, dağıttığımız dergi sayısını artır-mak, hem daha çok yeni insana ulaş-mak gibi görevler de bizi beklemek-tedir. Bu görevimizi ve sorumlulu-ğumuzu ihmal etmemeliyiz.

x x Ajitasyon ve propagan-

damızı, eylemlerimizi halkıörgütlü hale getirmek içinkullanmalıyız

Başından beri vurguladığımız şu-dur; halkı ne pahasına olursa olsuntüm araçları kullanarak örgütlü hale

getirmeliyiz.

Aksi halde, oligarşi-nin bizi halktan tecritetme politikası başarıkazanır. Bu durum dahaçok saldırıya uğrama-mız demektir.

Oligarşi saldırılarıile halkı sindirip, biz-den uzak tutmaya çalı-şacaktır. Yoksul mahal-lelere helikopterleri,zırhlı araçları ile saldı-rarak, saldırılarını sü-

rekli hale getirerek, bugün bunu ba-şarmaya çalışmaktadır.

Onun içindir ki, ajitasyon ve pro-pagandamızdan yaptığımız eylem-lere kadar hemen her şeyi bu gözle gö-rebilmeliyiz. Sürdürdüğümüz tümfaaliyetlerimizden o nedenle sonuç-lar çıkarmalıyız.

Ajitasyonumuz ve propaganda-mız bu amaca hizmet etmelidir. As-tığımız bir pankart, yaptığımız kuş-lamalar, duvarlara yazdığımız herslogan bunu hedeflemelidir.

Yazılarımız, bildirilerimiz, afişle-rimiz hazırlanırken, tespit edeceğimizsloganlarımızdan tutalım da, nereyenasıl yazı yazacağımıza, nereye pan-kart asacağımıza kadar hemen her şeybunun için değerlendirilmelidir.

Eylemlerimiz halka somut hedef-ler göstermenin yanısıra, halkı örgütlühale getirme konusunda rol oynaya-bilmelidir.

Eylemlerimiz halka gitmede, hal-kı örgütlemede bize yeni imkanlarsunmuş, örgütlenmenin yolunu aç-mıştır.

Özellikle tartıştığımız konu halkınörgütlenerek mücadeleye katılması ileigili olduğu için ayrıca bir önem ta-şımaktadır. Halkın düzenle çelişkisi-nin alabildiğine derinleştiği koşullardahalkı örgütlü hale getiremezsek, bukez düzen partileri bu büyük öfkeyidüzene yedekleyecektir. Buna izinvermemeliyiz.

Sevgili okurlarımız; bu haftakidersimizi burada bitiriyoruz. Haftayagörüşmek üzere şimdilik hoşçaka-lın.

Eylemlerimiz halka somuthedefler göstermenin yanısıra

bir de halkı örgütlü halegetirme konusunda rol

oynayabilmelidir. Eylemlerimizhalka gitmede, halkı

örgütlemede bize yeni imkanlarsunmuş, örgütlenmenin yolunu

açmıştır

36

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

Halkların Birliği Sempozyumu, biryıl önce henüz ilk adımını atmış birgirişimdir. Geçen yılki ilk sempoz-yumda bu birliği ilerletecek kararlaralınmıştır. Ancak halkların birliğini,onun ifadesi olarak onlarca ülkedenonlarca ilerici, devrimci. demokrat,vatansever, anti-Amerikancı örgüt-lenmeyi bir araya getirmek, zorlubir uğraşı, yoğun bir emeği ve uzunbir zamanı gerektiriyor.

Halk Cephesi’nin önderliğindekibu sempozyumda, dünya halkları-nın baş çelişkisinin emperyalizmleolduğunu düşünen, tüm halk güçle-rinin öncelikli görevinin emperyalistsaldırganlık karşısında halkların dire-nişini büyütmek olduğu anlayışınıpaylaşan güçler bir araya getirilmeye

çalışılıyor.

Böyle bir birliğingereği ve bu politik

zeminin doğruluğu,

dünyamızda yaşanan son gelişmelerlebirlikte tekrar tekrar doğrulanmakta-dır.

Bir çok Arap ülkesinde, halk hare-ketleri, haklı, meşru tepki ve talaple-rine rağmen, emperyalizme karşıolmayıp, tersine emperyalizmin ica-zetini kabul ettikleri için, kurtuluşadoğru bir harekete dönüşememişler;emperyalistlerin politik manevrala-rının aleti durumuna düşmüşlerdir.

Düzen içi değişiklikler, halklara“devrim” diye kabul ettirilmeye çalı-şılmıştır. Bunun politik anlamı,emperyalist sistem dışında bir alter-natifin olamayacağının dayatılması-dır. Halkların Birliği Sempozyumu, bunoktada bir alternatif iddiasındadır.Halk Cephesi, halklar için alternati-fin bağımsızlık, demokrasi ve sos-yalizmde olduğu anlayışındadır.Bütün dünya halklarına ve tüm ileri-ci örgütlenmelere göstermeye çalış-tığımız da budur.

“21. yüzyıl ayaklanmalar yüzyılıolacak” diyen emperyalizmdir. Ve buayaklanmaları önlemek, bu ayaklan-maların anti-emperyalist, anti-oli-garşik bir muhteva kazanmamasıiçin her türlü halk hareketini baştan

itibaren birinci olarak, düzen içi birdeğişikliğe, ikincisi “şiddetsiz” birdeğişikliğe yönlendiriyor.

Halkların haklı, meşru tepkileri,gayri memnunlukları, düzen içi talep-lere yöneltilerek, devrimlerin önükesilmiş olmaktadır. Halkların öfke-lerinin, tepkilerinin adeta boşaltıldı-ğı bu hareketler, aynı zamanda dev-rimci bir çıkışın da çok daha geriyeitilmesi anlamına gelmektedir.

Bu koşullarda, savunulması gere-ken tek alternatif, anti-emperyalistve anti-oligarşik bir mücadele çiz-gisidir. Savunulması gereken, hiçbirdüzen içi çözümü kabul etmeden,emperyalizme karşı bağımsızlığısavunup uygulayacak halk iktidarla-rının kurulmasıdır.

Emperyalist dayatmanın karşısınaçıkarılması gereken alternatif budur.

Bu alternatif, enternasyonal biranlayış haline getirilebildiği ölçüde,gücü, etkisi, gerçekleşebilirliği debüyüyecektir.

Halkların Birliği Sempozyumunupolitik ve pratik anlamda önemlikılan budur.

Bir yandan burjuvazinin bencil,benmerkezci, faydacı ideolojisiyledövüşüyoruz. Küçük burjuvazininondan geri kalmayan benmerkezcili-ğiyle kavga halindeyiz. Ve dünyasoluna, SBKP, ÇKP, AEP çizgisindenmiras kalan, “dün ya yı ken di mer kez -le ri et ra fın da dön dür mek is te yen,mil li yet çi ve fay da cı çiz gilerle” müca-dele ediyoruz. Grupçuluk, benmer-kezcilik, rekabetçilik, icazetçiliktemelindeki davranışları mahkumediyor, dev rim ci ik ti dar, dev rimiçin da ya nış ma, bir lik, en ter nas yo -nal da ya nış ma, halkların çıkarlarıtemelinde enternasyonalizme yenidenhayat vermeye çalışıyoruz.

Tüm anti-emperyalist güçleri, iştebu zeminde; halkların birliğini, alter-natifini ve umudunu güçlendirmekiçin Sempozyuma katılmaya, destekvermeye çağırıyoruz.

Eyüp BaşEmperyalist Saldırganlığa Karşı

Halkların BirliğiSempozyumu

Hakların Birliği SempozyumuENTERNASYONALİZM’DİR

Sempozyuma onunadı verildi. Çünkü busempozyumun birinci-sinin örgütlenmesindebüyük emeği geçmişti.Bu sempozyumun üst-leneceği misyonuiçselleştirmiş, bu iddi-ayla örgütlemeyeçalışmıştı.Eyüp Baş 1968’deAnkara’da doğmuştu.

Lise yıllarında

okulu terketti. Su vekalorifer tesisatçısıydı.Fabrikalarda, çeşitlitesislerde, inşaatlardaçalıştı, kahvehaneişletti. Devrimci oldu. Mücadele içinde tut-sak düştü. Tutsaklık koşullarında19 Aralık’ı, F Tipihapishaneleri, tecrithücrelerini yaşadı.2004’de tahliye oldu.Bu süreçte iki önemligörevi oldu. Biri,ülkemiz devrimci,demokrat, ilerici,

vatansever güçlerinbirliğini sağlamak içinyürüttüğümüz çeşitliçalışmalar içinde yeraldı. Türkiye solununbaşardığı çeşitli eylemve güç birliklerindeonun da emeği vardı. İkinci olarak,Ortadoğu, Avrupa vedünya çapında çeşitliilişkilerin ve birlikle-rin kurulmasındagörevler üstlendi.Sempozyum bunlarıniçinde en kapsamlıolanıydı ve onun ken-dini en fazla verdiğigörevlerden biriydi.

EYÜP BAŞ

Emperyalist sistem içindekalındığı sürece halklar

için hiçbir kurtuluşumudu ve ışığı yoktur!

27 Şubat2011

37

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

Faşist devletin kontrgerilla katli-amları AKP iktidarı tarafından oligar-şi içi savaşın aracı yapılmaktadır. De-mokrasicilik oyununun oynandığı ül-kemizde, sömürü ve talan düzeninindevamını sağlamak bir noktada da iş-birlikçi siyasi iktidarın, yalan üzerinekurulu politikalarının sürekliliğinebağlıdır.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğ-lu’nun, “Ergenekon neredeyse ben deüye olmak istiyorum” diye AKP’yi Er-genekon konusunda eleştirmesi üzerineErdoğan’da Kılıçdaroğlu’na, “Ço-rum'a git, Sivas'a git, Kahramanma-raş'a git, Gazi Mahallesi’ne git, kan-lı 1 Mayıs'ın yaşandığı Taksim'e gitoralarda aradığının izlerini bulur-sun” diyerek Kılıçdaroğlu’nu Erge-nekon’a destek vermekle suçlarkenkendilerini de geçmişteki katliamlar-dan hesap soran bir iktidar gibi gös-termeye çalışıyor.

AKP, bu katliamların hiç birisinindışında değildir. AKP “Ergenekon” di-yerek devleti aklıyor. 1 Mayıs’tan,16 Mart’a, Maraş’tan Çorum’a, Si-vas’tan Gazi’ye bu katliamların hep-si de kontrgerilla devleti tarafından iş-lenmiştir. Katliamlar, infazlar, iş-kenceler, bir devlet politikasıdır ve bu-gün bunun temsilcisi AKP iktidarıdır!

Dönem dönem değişen, sadece iş-birlikçi iktidarların adıdır. Değişmeyenise iktidarın niteliğidir. Bugün AKP ik-tidarı kendini istediği kadar demokratve insan haklarının savunucusu gös-termeye çalışsın, gerçek ortadadır!AKP iktidara geldiğinden beri ağzın-dan faili meçhulleri, Gazi’yi, Maraş’ıve diğer katliamları düşürmese de, hiç-birisini aydınlatmamıştır. Katillerinbelli olduğu birçok katliamın sorum-luları AKP iktidarı tarafından korun-

muştur. Bunun için AKP tüm katli-amlardan da sorumludur.

İşkencelerde katledilen Birtan Al-tunbaşlar, kaçırıp kaybedilen AyhanEfeoğulları ve yüzlerce kayıptan,Uğurlar, Şengüller gibi yüzlerce in-fazdan en az diğer partiler kadar AKPde sorumludur.

Sadece AKP iktidarında hapisha-nelerde katledilen hasta tutsaklar, durihtarına uymadığı için katledilen-gençler, çocuğunun dershane parasınıödeyebilmek için temizlik işçiliği ya-parken düşüp can veren analar, her günbir yenisini duyduğumuz iş cinayetle-ri, harç parasının ödeyebilmek için in-şaatlarda can veren üniversiteli genç-ler, parasız eğitim istediği için 15 yılhapisle yargılanan Ferhatlar, Bernalarvarken bu ülkede Amerikan işbirlikçisiAKP iktidarı hiçbir katliamın üstünüörtemez ve demagoji malzemesi ola-rak kullanamaz!

İzin vermeyeceğiz!

16 Mart’ta üzerimize bombalaratan ve bizi kurşunlara hedef gösterenzihniyetle, bizi en ufak bir hak tale-binde okullardan atan, uzaklaştırma ce-zaları yağdıran, okulları birer hapis-haneye çeviren ve yozlaşmayı bire birkendi elleriyle yayan AKP zihniyeti ay-nıdır.

Halkımızı yaptığınız bu oyunlarlakandırmanıza izin vermeyeceğiz!

Bizler, devrimci gençler bu ülkedevar oldukça sesimiz bu ülkenin amfi-lerinde meydanlarında ve şehirlerindeyankılanmaya devam ettikçe bu ger-çeklerle yüzleşmekten kaçamayacak-sınız!

Demokrasicilik maskeniz elbet birgün düşecek ve yalanlarınız altında ezi-leceksiniz!

GGeennççlliikk FFeeddeerraassyyoonnuu’’nnddaann

50 yıllık katliam tarihinindevamcısı AKP kendini

aklayamaz

Karadeniz Bölgesi’nde yapılan ilkyatılı bölge okulu olma özelliğitaşıyan, 96 bin 800 metrekarelikarazi üzerine kurulu VezirköprüYİBO, Milli Eğitim Bakanlığınıntalimatıyla kapatılıyor. Okulunkapatılacağını doğrulayan İlçeMilli Eğitim Müdürü İbrahimArslan, Milli Eğitim Bakanlığınınaldığı karar doğrultusunda Ve-zirköprü YİBO da birinci kademeeğitim- öğretim gören 150 öğ-rencinin taşınacağını, ikinci ka-demede okuyan öğrencilerin deVezirköprü Gazi YİBO’ya nak-ledileceğini söyledi.

Okula kilit

Başbakan Erdoğan’ı protesto etti-kleri için 29 öğrenci hakkında 3yıl hapis cezası isteniyor. Baş-bakan Erdoğan’ın öğrenci vegençlik temsilcileriyle yapacağıtoplantıya katılmak üzere Erzu-rum'a giden arkadaşlarının ken-te sokulmamasını İstanbul’daprotesto eden 29 öğrenci hak-kında 3 yıla kadar hapis cezasıisteniyor. Başbakan’ın karşısındapankart açıp “Parasız Eğitim”istemek 15 yıl, protesto etmek 3yıl.

Erdoğan’ı protesto

3 yıl

Trakya Üniversitesi öğrencileri 18Şubat’ta Belediye Meclisi’nin 8Şubat’ta ulaşım ücretlerine yap-tığı yüzde 25 lik zammı protestoettiler. Edirne Saraçlar Cadde-si’nde toplanan öğrenciler, yapı-lan zammın rant için yapıldığınıbelirterek zamların geri çekil-mesini istediler ve zamlar iptaledilene kadar eylemlerin sürece-ğini belirttiler.

Ulaşım zammına

Protesto

3388

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

ÜÜllkkeemmiizzddee GGeennççlliikk

Ülkemizde Gençlik

Okullarımıza kadar esrarı, alkolü,sigarayı sokan İstanbul Emniyet Mü-dürlüğü Narkotik Suçlarla MücadeleŞube Müdürlüğü’nün kendisidir.

İstanbul Emniyeti’nde NarkotikSuçlarla Mücadele Şube Müdürlü-ğü’nde Madde Kullanımını Önleme veİzleme Büro Amiri Ali Ünlü, Antal-ya’da TUBİM Uyuşturucu Konfe-ransı’nda İstanbul’daki liselerde yap-tıkları araştırmanın sonuçlarını açık-ladı. Öğrencilerin madde bağımlılığınayönelik araştırmada, “Hayatım bo-yunca en az bir kez sigara içtim”, “Ha-yatımda herhangi bir türden alkollüiçki kullandım” ve “Hayatımda en azbir kez esrar kullandım” cevabını ve-renlere, madde kullanımına nedenolan bireysel, çevresel ve sosyal fak-törleri saptamak için sorular soruldu-ğunu anlattı. Ve bunları anlatırken ba-taklık yuvası emniyet teşkilatındanbahsetmeyip, gençler arasında maddebağımlılığına neden olan faktörlerin ai-

lelerin eğitim düzeyinin, ailelerin ge-lirlerinin olduğundan, İstanbul dadoğmuş olmanında buna etki edece-ğinden bahsetmiştir. Gerekçe olarakörneğin şunları göstermiştir Ali Ünlü;“Ebeveynleri arkadaşlarını tanıyangençlerin yüzde 42’si en az bir kez si-gara içerken, bu oran anne-babasıarkadaşlarını tanımayan gençlerdeyüzde 56,7’e çıkıyor. Alkol kullanangençlerin yüzde 31'inin ailesi arka-daşlarını tanırken, bu oran tanıma-yanlarda yüzde 35,6’ya yükseliyor.Ebeveynleri arkadaşlarını tanımayangençlerin yüzde 8,2’si esrar kullandı-ğını belirtirken, bu oran anne-babasıarkadaşlarını tanıyan öğrencilerdeyüzde 2,5’e geriliyor. Peki Ali Ünlübunları anlatırken uyuşturucuyu genç-lere pazarlayanların kimler olduğun-dan neden bahsetmiyor? Uyuşturucubu ülkede bu kadar rahat pazarla-nırken İstanbul Emniyeti ne yapıyor?Biz hatırlatalım: Bugüne kadar yaka-

lanan uyuşturucu çetelerinin içinde üstdüzey bir polis müdürünün olmadığıtek bir çete yoktur. En tepedekiler buişlerin en başındaki kişilerdir.

Sonuç; zehirlenen gençlerimiz...Her gün barlarda, sokaklarda, okul ön-lerinde uyuşturucu alan çocuklarda or-taya çıkıyor. Kocaeli Üniversitesi öğ-rencisiyken aşırı dozdan uyuşturucu-dan ölen 23 yaşındaki Begüm Veral-lar, 21 yaşındaki Selen Atılganlar AliÜnlüler’in eseridir. Diyemiyorlar,“Biz sattırıyoruz uyuşturucuyu, biz ze-hirliyoruz öğrencileri. Çünkü onlarınamaçları gençler ülkesinin sorunlarıylailgilenmesin, Dev- Gençlilerle tanışıphalkına, vatanına sahip çıkmasın, be-yinleri uyuşturulsun ki, düzenimizsarsılmasın... Saldırıları bizleri en-gelleyemeyecek.

BU PİSLİK YUVASI DÜZEN-LERİNİ DE BİLİYORUZ Kİ, DEV-RİM TEMİZLER.

GençliğinGündeminden

28 Şubat-7 Mart6 Mart 1992: Ankara

Üniversitesi VeterinerlikFakültesi’nde bildiri dağı-tan devrimci öğrencilerefaşistler saldırdı. SaldırıAYÖ-DER’lilerin müda-halesi ile dağıtıldı.

29 Şubat 1996: İz-mir’de Ege ve 9 Eylül Üni-versitesi öğrencileri “Ha-raçlar Kaldırılıncaya Ka-dar Okulumuzu TER-KETMEYECEĞİZ” di-yerek 29 Şubat’ta çadır di-renişine başladı. Direniş 1ay boyunca sürdü.

28 Şubat 1993: Ela-

zığ FıratÜniversitesisivil faşistlertarafından iş-gal edildi. İş-gali protesto

için devrimci öğrencilerSHP binasına yürüyüş yap-tılar.

Şubat 1994: İstan-bul’un çeşitli liselerindenöğrenciler ve velilerin Sa-mandıra Lisesi’nde topla-narak gerici-faşist eğitimiprotesto için yaptıkları yü-rüyüşe polis saldırdı. 4 öğ-renci gözaltına alındı.

Mart 1992: BoğaziçiÜniversitesi’nde devameden işgale polis gaz bom-balarıyla saldırdı. Duvarlarıdelerek rektörlük binasınagiren polis 24 öğrenciyigözaltına aldı.

ABD: Kalifornia’da öğretmenlerden grev:Kalifornia’da La Habra Okulu öğretmenleri 3 Şubat’tatoplu sözleşme görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlan-ması üzerine 14 Şubat’ta bir günlük grev yaptı. Grevesendika üyelerinin yüzde 90’ı katıldı.

HİNDİSTAN: Penjap’da bir öğretmenkendini yaktı: Dünya Bankası’nın Hindistan’da et-kin biçimde desteklediği “Education For All” progra-mı için düşük maaşlı ve sosyal güvenliği olmayan ge-çici öğretmenler çalıştırılıyor. Bu programda öğretmenlikyapan 27 yaşındaki Kiranjit Kaur, sosyal güvencesiz vedüşük maaşla çalıştırılmayı protesto etmek için 14 Şu-bat’ta kendini yaktı.

PAPUA YENİ GİNE: Highlands Eyaleti devlet okul-larında çalışan yaklaşık 4 bin öğretmen, çalışma koşul-ları düzeltilip maaş ödemelerinde yaşanan sorunlar çö-zülünceye kadar dersleri boykot etme kararı aldılar vegreve başladılar.

gençliğin tarihinden

OKULLARI, ESRAR VE ALKOL BATAĞINA ÇEVİREN POLİSTİR

Dünya GençliğindenDünya Öğretmenlerinden

27 Şubat2011

39

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

Liseli Dev-Gençliler İstanbul Şiş-li’de Cevahir İş Merkezi önündeparasız eğitim için kurdukları çadır-da eylemlerini sürdürüyorlar. Gecegündüz sürdürülen eylemde halkaparasız eğitim taleplerini iletiyorlar.

İşte Liseli Dev-Gençlilerin Ceva-hir İş Merkezi önünden bir gününözeti:

***

21 Şubat 2011, Şişli CevahirAVM önünde çadırımızın 8. Günü

(...) Dün öğleden sonra TürkanALBAYRAK çadırımızı ziyaret etti.Onun direniş çadırını kullandığımızıgörünce çok duygulandı.

(...) Erkenden uyanıyoruz, havarüzgarlı sobanın etrafında toplanıp ısı-nıyoruz. Otobüs bekleyen insanlarselam veriyorlar. Simitçi ağabey bol-

ca simit getiriyor.İmza masamızıaçıp insanlara çağ-rıda bulunuyoruz.Bugünde ziyaret-çilerimiz hiç eksikolmadı. Dahaöncesinde bizdenimza föyü alangaziden liseli birarkadaş geliyor

sınıfındaki herkesten imza toplamış,çadırımızı anlatmış. Şişli Lisesi’ndenöğrenciler geliyorlar ziyaretimizeokullarındaki faşist baskıdan söz edi-yorlar. Sohbet ediyoruz bunun üzeri-ne Fatih Üniversitesi’nden bir arka-daş geliyor daha öncede gelmiştibugün uzun süre yanımızda kalıyorbizimle birlikte imza topluyor... Maç-ka Akif Tuncel lisesinden öğrencilerziyarete Yürüyüş dergisi almak isti-yorlar. Daha önce liseli Dev-Genç‘lilerin yapmış oldukları MilliEğitim Bakanlığı önündeki zincirle-me eyleminden bahsediyorlar. Okul-larındaki idare baskısını gerici eğitimsistemini anlatıyorlar.

Hasköy Lisesi’nden arkadaşlar“Biz de üye olmak istiyoruz” diyor-lar. Akşama doğru hava iyice soğuyor.Biz de sobayı yakmaya başlıyoruz. İş

çıkış saatleri insanlar evlerine dönü-yorlar. Cevahir’in önü kalabalıklaşı-yor. Bugün bizimle birlikte sobanınyanında ısınan küçük bir kız çocuğuvar. Dilencilik yapıyor arkadaşlarıylakavga etmiş, kızmış onlara bize kol-ye ve küpe hediye ediyor. Bir arka-daşımıza simit vermek istiyor para-sının olmamasına rağmen bu davra-nışı bizi çok etkiliyor. Bir kez dahaöfkeleniyoruz. Halkımıza çocukları-mıza bu zulmü yaşatanlara açlığımı-zın yoksulluğumuzun hesabını vere-cekleri günü düşünüyoruz ve sımsı-kı sarılıyoruz. Küçük kıza oda hastaolan babasının yanına gitmek içinayrılıyor yanımızdan. ... Bir avukatgeliyor oda bizi desteklediğini söy-lüyor bir ihtiyacınız var mı diyesoruyor. ... İş dönüş saatlerinin baş-lamasıyla durakta bekleyen insansayısı da artıyor. Meraklı gözlerleçadır ve pankartlarımıza bakıyorlar.Bugün İrfan Ağdaş’ın fotoğrafınınolduğu pankartı gören bir abla geldiyanımıza. İrfan Ağdaş’ın okuldansıra arkadaşıymış.... Gece uzun ola-cak sobanın ateşini kuvvetlendiripkestane pişirmeye başlıyoruz. Geceboyunca da ziyaretçilerimiz eksikolmadı işçiler, taksiciler sabaha kadaryalnız kalmıyoruz. Çadırımızın 8.günüde böyle geçiyor.

Ülkemizde Gençlik

Mücadelemiz tüm halk çocuklarının eğitim hakkı için

Liseli Geçliğin Cevahir İş Merkezi önünde açtığı çadır

19 Şubat Cumartesi günü, Antal-ya'da liseli ve üniversiteli gençliğin,Kışlahan meydanında parasız eği-tim masasında 350 imza toplandı.

Sonuna kadar arkanızdayızİzmir Liseli Gençlik, 19 Şubat

Cumartesi günü Kemeraltı girişinde“Parasız Eğitim Kampanyası”nı anlat-mak ve imza toplamak için masa açtı.

Malatya Liseli Gençlik16 Şubat Çarşamba günü PTT

meydanında Malatya Liseli Gençliktarafından önlüklerle bildiri dağıtımıyapıldı ve imza toplandı.

Polisin imza toplayan liseli gen-çliğe kimlik kontrolü yapacağını söy-leyerek ortamı terörize etme çabala-rı boşa çıkarken masada 200 imza top-landı.

17 Şubat Perşembe günü Liseli

Dev-Genç’liler Emeksiz, Yeşilyurtve Hasanbey caddeleri ile Paşaköşküve Ataköy mahallelerinde önlüklerleafiş asıp çevredekilere bildiri dağıttı.

Şişli Lisesinde Afiş “Parasız, Bilimsel, Demokratik

Liseler İstiyoruz Alacağız” kampan-yasının afişleri İstanbul Şişli Lisesi-nin koridorlarına asıldı.

Kampanya afişlerini gören okulidaresi ise parasız, bilimsel, demo-kratik lise mücadelesine tahammül-süzlüğünü afişleri yırtarak ve üstaraması yaparak, öğrencileri tehditederek gösterdi.

40

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

Antalya’da Masa Açıldı

Ülkemizde Gençlik

Utku ile görüştüm; çok dolu doluyoğun bir gün geçirmişler. TopluYürüyüş satışına katılanlar DevrimciMemur Hareketinden arkadaşlar zia-retlerine gelmiş. +İvme gelmiş şap-kalarını da takmışlar sloganlarla geldilerçok iyi oldu dedi. Liseliler gelmiş tanış-mışlar, sohbet etmeşler, birlikte imzatoplamışlar.

***

Utku ile günlerinin nasıl geçtiği-ni sordum. Utuku anlattı: Mesela birkız geldi bugün dedi, 16 yaşındaymış,okulu terk etmek zorunda kalmış. İşgörüşmesine giderken cüzdanını çal-dırmış, hiç parasız orda kalmış. Son-ra çadırı görmüş, yanlarına gelmiş veimza atmış, sohbet etmişler, o da anlat-mış durumunu. Arkadaşlar akbil basa-lım gideceğin yere kadar seni götürsündemişler. Kız etkilenmiş. Ama yakın-

larını aradığını ve gelmelerini bekle-diğini söylemiş, bu arada da bir yakı-nı gelmiş kızı almaya. Kız ise önü-müzdeki hafta 5-6 saat onlarla birlik-te imza toplayacağını söylemiş ayrı-lırken.

***

Yağmur yağmış gün boyu fazlaimza toplayamamışlar ama imza masa-larını yağmurda da açmanın yolunubulmuşlar. Çadırın giriş kısmına masa-larını açmışlar ve gün boyu yağmurarağmen masa açık kalmış. Çadıra isedöviz asmışlar "bir imza da sen ver"şeklinde. Uzaktan o yazıyı görüpgelenler oluyormuş nereye imza ata-cağız diye, dolayısıyla bu şekilde de aravermeden imza toplamaya devam etmişolduk dedi. Güzel bir çözüm bul-muşlar. Bir şeyi isteyince her koşuldayapılabiliyormuş.

Liselilerden Yoldaşlarına, Yoldaşlarından Liselilere

Taksim’deki Galatatasaray Lisesi önünde her gün Genç-lik Feğderasyonu’nun ürdürmüş olduğu “Parasız Eğitim İsti-yoruz, Alacağız” kampanyası dahilinde imza masaları açıl-maya devam ediyor.

19 Şubat tarihinde açılan masada bildiri dağıtımı yapı-lırken, 134 imza toplandı. Yürüyüş dergisi ve Grup yorumkonser DVD’si halka ulaştırıldı. Bildiri dağıtımı yapılırken

ailesiyle birlikte imza atmaya gelen 8 yaşında bir çocuk bil-diri alarak “Bende sizin gibi olacağım” diyerek duygularınıifade etti ve masadan ayrıldı.

20 Şubat günü açılan masaya çevreden geçen bir çok insanimza vererek kampanyayı sahiplendiler.

22 Şubat günü imza atmaya gelenler ise paralı eğitiminyakıcılığından bahsederek imza verdiler.

Ankara’daki masaya polis baskısıAnkara Gençlik Derneği üyeleri tarafından İzmir Cad-

desi’nde açılan “Parasız Eğitim İstiyoruz! Alacağız” kam-panyasının imza masasını halk sahiplenirken, Ankara poli-si provokasyon yaratamaya çalışıyor. İzmir Caddesi’nde Dev-Genç’lileri görmek istemeyen polise rağmen kampanya masa-sı 2 saat boyunca açık kaldı. Masada 206 imza toplanırken,Yürüyüş dergisinin son sayısı dağıtıldı.

Parasız Eğitim Talebimizi HerSokakta İstemeye Devam Edeceğiz!

Ankara GençlikDerneği'nden Film Gösterimi

19 Şubat 2011 tarihinde Ankara Gençlik Der-neği'nde dernek çalışanı öğrenciler tarafından 8 MartDünya Emekçi Kadınlar günü kapsamında film gös-terimi yapıldı.

Dernekte yemek verildikten sonra "O da Bir Ana"filminin gösterimi yapıldı. Daha sonra film üzeri-ne konuşulup tartışıldı. Konuşmalarda kadınların kur-tuluşunun devrimden geçtiği, yüzünü devrimedönenlerin, örgütlü kadınların özgür olduğundan bah-sedildi. Daha sonra ise Ümit İlter'in Ümüş Şahin-göz'e yadığı şiir ve Sabo'nun Kızları şiirleri okun-du.

Eskişehir’de SoruşturmaTerörüne Son!

Eskişehir Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü, 4Kasım günü devrimci-demokrat öğrencilerin üzerineçevik kuvvet polislerini ve ÖGB'yi salmış ve bir-çok öğrencinin yaralanmasına neden olmuştu. Buda yetmezmiş gibi devrimci-demokrat öğrencilereifade özgürlüklerini kullandıkları için soruşturmaterörü uygulanmıştı.

22 Şubat salı günü, içinde Eskişehir GençlikDerneği’nin de bulunduğu 11 gençlik örgütü rek-tör yardımcısıyla görüşmüştü ve taleplerini dile getir-diler. Görüşmede soruşturmaların derhal geri çekil-mesi, okulun içerisinde, başta kadın bedenini metaolarak kullanan gece kulübü afişler olmak üzere tümreklam afişleri kaldırılması, öğrencilerin ifadeözgürlüğünü kısıtlayıcı bütün uygulamalardankaçınılması, ÖGB' lerin sayısı azaltılması ve sivilpolislerin okuldan çıkartılması, parasız, bilimsel,anadilde eğitimin koşullarının yaratılması taleplerini

anlatan öğrenciler, bu talepleri için mücadeleetmeye devam edeceklerini vurguladılar.

23 Şubat Çarşamba günü para-sız eğitim isteyen öğrencilere asalakdiyen, AKP'nin medyadaki temsil-cilerinden biri olan halk düşmanıyazar Emre Aköz, konferans vermekiçin geldiği Dokuz Eylül Üniversi-tesi'nde protesto edildi.

Konferansın yapılacağı rektör-lük binasına doğru hareket edenGençlik Muhalefeti, Emek Gen-çliği, Genç-Sen, Öğrenci Kolek-tifleri ve ellerinde "Ferhat Tüzer veBerna Yılmaz Serbest Bırakılsın!"yazılı pankart taşıyan Dev-Gençli-

ler, ÖGB'nin engelleme çabalarınarağmen konferans salonunun kapı-sını zorladılar. Çevik kuvvet iseöğrencilere saldırdı.

Saldırısı sonrası rektörlükbinası önünde toplanan öğrenciler,Emre Aköz'ün öğrenci ve halk düş-manı olduğunu, burjuvazininkalemşörlüğünü yaptığını, rek-törlük binasına girme haklarınınsaldırılarla ellerinden alındığınısöyleyerek, eylemlerini sloganlarlairadi bir şekilde bitirdiler.

Emre Aköz’e Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Protesto

27 Şubat2011

41

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

19-22 Aralık 2000'de ÜmraniyeHapishanesi'nde gerçekleştirilen ve 5tutsağın katledildiği katliamın da-vasına 23 Şubat Çarşamba günü de-vam edildi. Üsküdar 1. Ağır CezaMahkemesi'nde görülen duruşmayatutsaklardan Ümit İlter ve İnan Gökile sanıkların müdafii avukatları ka-tıldı.

19-22 Aralık 2000’de Ümraniye

Hapishanesi’nde olduğunu söyleyenİnan Gök, “Emperyalist güçlerin bukatliamdaki rolünü teşhir etmek içinburdayız. Biz sanık sandalyesindeyizama bu katliamın asıl sorumluları Sa-dettin Tantan, H. Sami Türk, Hüsa-mettin Özkan’a kadar tüm yetkili-lerdir. Mahkeme delil istiyorsa MGKtoplantılarında alınan kararlara bak-malıdır” diye konuştu.

Ümit İlter ise savun-masında bu operasyonunneden yapıldığının asıl ne-denlerini anlattı.

“19 Aralık’ta iki anlayışkarşı karşıya gelmiştir. Biryanda “Bu memleket bi-zim” diyen bu toprağın dev-rimcileri vardı, diğer yanda

ülkemizi emperyalizmin sömürüsü-ne açanlar ve onların efendisi olarakda emperyalistler...” diyen Ümit İlterdüşüncelerini asla teslim etmeye-ceklerini dile getirdi.

“Katliamlarla ayakta duran, kat-liamlarını yalan ve yaygaralarıylaörtbas etmeye çalışan bu kanlı çark,bir süre daha böyle devam edebilir.Fakat çürümüştür ve Ahmet İbililerkarşısında güçsüzdür.

Ahmet İbililer, hayatın her ala-nında onurla mücadele etmeye devamediyorlar. Ahmet İbililer, bir gün ka-zanacaklar ve bu bereketli topraklarüzerinde yaşayan emekçi halkımızınyüzü de yüreği de o gün aydınlana-cak” diyen İlter’in ardından avukat-lar savunma yaptı.

Mahkeme, bir dahaki celsede sa-nıklardan Ümit İlter, İnan Gök ve Sez-gin Çelik’in de hazır bulundurulma-sına karar vererek davayı 15 Haziransaat 13.30’a erteledi.

Duruşmadan sonra “19-22 Katli-amcıları Hala Cezalandırılmadı” pan-kartı açan TAYAD’lı Aileler adalet is-teklerini dile getiren bir eylem yap-tılar. “Evlatlarımız beraat etmelidir,bunun dışındaki bütün hükümler ge-çersizdir” diyen aileler adına açıkla-ma yapan Nagehan Kurt “Bir kezdaha ilan ediyoruz ki, Hayata Dönü-şün katilleri aklanamaz, buna izin ver-meyeceğiz. Katliamı da, katliamcılarıkoruyanı da teşhir etmeye devamedeceğiz. Zamanaşımı kararları kat-liamları unutturmaya yöneliktir. Amaadalet yerini bulana kadar katliamlarunutulmayacaktır. ” diye konuştu.

Samsun Halk Cephesi üyeleri, Grup Yorum konseridüzenledikleri için tutuklanan arkadaşlarının yaşadığı hu-kuksuzluğu anlatmaya devam ediyorlar.

20 Şubat günü Süleymaniye Geçidi’nde yapılan ey-lemde halka bu kez “Bir insan konser düzenledi diye tu-tuklanır mı?” diye soruldu.

İzmir ve Gülsuyu’nda derneklere yapılan baskınlarada değinilen eylemde, “Saldırılarınız karşısında der-neklerimizi savunmaya devam edeceğiz!” denildi.

“Bir insan konser düzenledidiye tutuklanır mı?”

42

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

İSTANBUL / ÜSKÜDAR

19-22 Aralık Katliamları’ndan Ümraniye Davası Görüldü

“İbililer, hayatın her alanında onurlamücadele etmeye devam ediyorlar.”

Torba Yasa 10 Şubat 2011’de meclisten geç-ti. Halkın her kesimine yönelik bir çok saldırı içe-ren Torba Yasa’nın kamu emekçilerinin hakları-nı gaspetmeye yönelik maddelerinden biri de, es-nek, kuralsız çalışmayı yasal hale getirmesidir.Devlet memurluğunda görev tanımı bellidir. Oysa bu ya-sayla önce görev tanımı belirsizleştirilmekte, ardından me-murlara her türlü “görev” dayatılmaktadır. Yasa henüzmeclisteyken esnek çalışma eğitim emekçilerine dayatıl-maya başlamıştı zaten.

Önce Aralık ayında rehber öğretmenler polisin talebi,Milli Eğitim onayı ve Kaymakamlık oluruyla, EmniyetMüdürlüklerinde görevlendirildiler. Görevleri “mağdurçocukların ifadesi alınırken yanlarında bulunmak” idi.Rehber öğretmen gecenin dördünde dahi evinden polis-lerce alınıp götürülebilecektir. Öğretmenlere polisle ya-pacakları bu işbirliği karşısında ücret de ödenecek; en yük-sek bilirkişi ücretinin tecavüz vakalarında ödeneceği be-lirtilmektedir.

Eğitim-Sen Genel Merkezi, öğretmenlerin polis tara-fından görevlendirilmesine yönelik bu uygulamaya itirazetmiş ve uygulamadaki “zorunluluğu”, gönüllülüğe çe-virtmiştir. Bu, geçici, reformist, düzenin eksiklerini ta-mamlayan bir çözümden başka hiçbir şey değildir.

Ocak ayında, bu kez de bilgisayar öğretmenleri yineÇocuk Şube’nin talebi, Milli Eğitim ve Kaymakamlık ona-yıyla bir zabıta, bir JİTEM elemanı, bir Çocuk Şube ami-ri ile birlikte internet kafe denetlemekte görevlendiril-miştir.

Bu denetlemeler mesai saatinden sonraya denk düş-mekte ve neyin, kimin, hangi “suçun” denetleneceği bel-li olmamaktadır. Neden bu denetleme ve aslında fişlemegörevi öğretmene verilmektedir?

Bizler çocuklarımızı eğitmekle yükümlüyken, bukeyfi görevlendirmeler, bizi öğrencilerimizle karşı karşıyagetiren bir durumdur.

Öğretmenleri şu veya bu alanda, şu veya bu biçimdepolis olarak görevlendirmeleri kabul edilemez.

Aslında eğitim emekçilerine yönelik bu saldırılarla, biryandan esnek ve kuralsız çalışma hayata geçirilirken, aynızamanda öğretmenleri halktan soyutlayan, öğretmenleripolisin yanında, onun emrinde bir eleman gibi gösterenbir sinsi politika hayata geçirilmiş olmaktadır. Öğret-menlerle işkenceciler yan yana getirilmektedir. Oysaki öğ-retmenler halkın gözünde sözüne değer verilen, toplumunönder kişileridir.

Polisin işkenceciliğini, dayakçılığını, keyfiliğini bilenöğretmenler, mağdur bir çocuğun ifadesi alınırken poli-

sin onu mağdur etmeyeceğinden şüphelenmeden o tu-

tanağa nasıl imza atabilir?

Bütün bunların farkında olan bizler bu oyunda bize ve-rilen rolü oynamayacağız!

Eğitim emekçilerine yönelik bir başka işbirlikçilikuygulaması, Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyetin yap-tığı protokol gereği, her okulda bir idareciye muhbir-lik görevi verilmesidir. Muhbir müdür yardımcılarının gör-evi de güya, okullardaki şiddeti ve uyuşturucuyu engel-lemek(!) olacaktı.

Milli Eğitim’in uyuşturucuyla mücadele düşüncesi yok-tur. Okullarda uyuşturucu kullanımını değil, sadece sa-tışını yasaklayan bir maddeyi yürürlüğe koyarak niyeti-ni açıktan belli etmiştir.

Bu uygulama açıkça özellikle liselerdeki gerek öğ-retmen, gerekse de öğrencilerin örgütlenmelerini etkisizhale getirme çabalarının bir sonucudur.

Bir öğretmenin, arkadaşını şikayet eden öğrencisine ver-diği ilk öğüt arkadaşını kime olursa olsun şikayet etme-mesi gerektiği, bunun ispiyonculuk olduğudur. Bu da bi-zim değerlerimizden uzaktır.

Öğrencilerine yıllar boyunca bunları anlatan öğret-menler, şimdi kendisi muhbirlik yapacak, öyle mi?

Bir öğretmen, nasıl kendi yetiştirdiği bir öğrencisinipolise “suçlu”olarak bildirebilir?

Aslında tüm bunlara ilişkin mücadele gayet açıktır. Bun-dan beş yıl önce öğretmenlerin seminer dönemine rast ge-len bir zamanda, yine esnek ve kuralsız çalıştırma geti-ren bir uygulamaya karşı öğretmenlerin verdiği tepki net-ti. O zamanki dayatmada da, öğretmenler sağlık sorunlarıolanları kapı kapı gezerek rapor edeceklerdi.

Fakat öğretmenler, Eğitim-Sen’li öğretmenlerin ön-cülüğünde görevi ortak bir irade koyarak reddetmiş ve buuygulama ortadan kaldırılmıştı.

Bu anlamda, öğretmenlerin muhbirleştirilmesine, po-lis işbirlikçiliğine, internet kafe denetleyiciliğine karşı gös-terilecek tavır bellidir. ÖĞRETMENİZ, MUHBİR, PO-LİS DEĞİLİZ fiili-meşru mücadele hattı dediğimiz hat ta-kip edilerek ortak bir iradeyle bu görevleri kabul etmemek,bu uygulamaları bulunduğumuz her noktada teşhir etmekdurumundayız. Özellikle Eğitim-Sen’in tüm üyelerine buuygulamalara dair kabul etmeme tavrını tavsiye etme-si gerekmektedir. Biz Devrimci Mücadelede Öğret-menler’in bu uygulamalara karşı göstereceği tavır böy-le şekillenecektir.

Devrimci MemurHareketi AKP İktidarı, Öğretmenlere

Muhbirliği, Polisliği Dayatıyor!Eğitim Emekçileri!

Bu Dayatmayı Reddedelim!Devrimci Mücadelede Öğretmenler

27 Şubat2011

43

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

EMEK

19 Ocak 2011 tarihinde Devrimci Mücadelede Emek-liler, “Emeklileri Sömürüp Bir Kenara Atamazsınız Hak-larımızı İstiyoruz” şenliği yaptı. Haldun Dormen sahne-sinde yapılan şenliğin tarihi Ulaş Bardakçı’nın ölüm yıl-dönümüne denk geldiği için Ulaş Bardakçı’nın anıldığı birkonuşmayla başladı. Ardından yapılan açılış konuşma-

sından sonra Emekli-Sen BeyoğluŞube Başkanı Hasan Kaşkır birkonuşma yaparak iktidarların emek-lilere reva gördüğü mezarda emekli-lik politikalarına, örgütsüzleştirmesaldırılarına değinirken; “Bizleremeklilerin sömürülüp bir kenaraatılmasına asla izin vermeyeceğiz,haklarımızı isteyecek ve alacağız”dedi.

Kaşkır’ın ardından Pınar Sağtürkülerini söyledi. Sağ'dan sonraKaradeniz türküleriyle Erdal Bayra-koğlu sahneyi aldı. Erdal Bayrakoğ-lu’na emekliler horonlarıyla eşliketti. Şenliğe kısa bir ara verildikten

sonra Tiyatro Simurg oyuncuları emekliler içinhazırladıkları oyunu sergiledi. Yıllarca çalışmışemeklilik vakti gelmiş bir insanın emeklilik hayal-lerinin nasıl tuzla buz olduğunu sahneleyen Tiyat-ro Simurg’un oyunu için emekliler “aynı bizim duru-mumuz anlatıldı” dediler. Daha sonra alkışlar eşli-

ğinde Devrimci Mücadelede Emekliler korosu tek tip kıya-fetleri ve fularlarıyla sahneye çıkarak “Avusturya İşçi Mar-şı” ve “Haklıyız Kazanacağız” marşlarını söyledi. Ayak-ta alkışlanan emeklilerin ardından sahneyi son olarak GrupYorum aldı. Program Grup Yorum’un türküleri eşliğindeçekilen halaylarla son buldu.

Emeklileri sömürüp bir kenara atamazsınız

Sahte BelgelerleTutuklananlarSerbestBırakılsın

Devrimci İşçi Hareketi ve KamuEmekçileri Cephesi 19 Şubatcumartesi günü Kemeraltı girişin-de yaptıkları eylemle 26 Ocak tari-hinde İzmir'de sahte belgelerle gözaltına alınan ve 25 gündür tutuklubulunan arkadaşlarının serbest bıra-kılmasını istedi. Düşüncelerini ifa-de etme özgürlüğünü, örgütlenmeözgürlüğünü kanları, canları paha-sına savunarak aldıklarını ve sonu-na kadar savunacaklarını söyleyenemekçiler, eylemde "Gözaltılar,Tutuklamalar, Baskılar Bizi Yıldı-ramaz!, Tutuklananlar Serbest Bıra-kılsın!, Talep Şeker Yalnız Değil-dir!, Kahrolsun Faşizm YaşasınMücadelemiz!, İşçiyiz HaklıyızKazanacağız!" sloganlarını attılar.

Direnişteki Sağlıkİşçilerine Ziyaret

17 Şubat günü Samsun Halk Cep-hesi üyeleri, Gazi Devlet Hastane-si’nde 24 gündür direnişte olan sağ-lık işçilerini ziyaret etti.

Taşeronlaşmaya karşı geldikleri vesendikaya üye oldukları nedeniyleişten çıkarılan 2 sağlık işçisi, 26Ocak’tan bu yana direnişte oldukla-rını ve işe geri alınıncaya denk eylem-lerinin devam edeceğini söylediler.Samsun Halk Cephesi üyeleri, ziya-retin sonunda işçilere bir ihtiyaçlarıolup olmadıklarını sorarak, direnişedestek olacaklarını ifade ettiler.

Antalya GeriDönüşümİşçilerindenEylem

Uzun süredir işleri hakkındabelediyenin sorun çıkardığı geridönüşüm işçileri seslerini duyurmakiçin18 Şubat 2011 tarihinde bireylem yaptılar. Belediyenin saldırı-sının rantla ilişkili olduğuna dadeğinen işçiler “enerji kaynaklarınıyok edip, HES projeleriyle doğayıkirletenler, bizim çevreyi kirlettiği-mizi söylüyor” diyerek asıl suçlu-lara dikkat çektiler.

44

Yürüyüş

27 Şubat2011

Sayı : 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

Uzel işçileri alacaklarıiçin eylem yaptı

20 Şubat 2011 tarihinde Demirkapı’da kurulu olan UzelTraktör Fabrikasında çalışan ve geçmişteki alacaklarınıalamayan işçiler eylem yaptı. İşçiler 3 yıl önce Türk Metalsendikasının kefil olması ile alacaklarının 4 yıl taksitle

ödenmesine razı olmuşlar ancak geçen sürede işçilereverilen sözler tutulmamıştı.

Sabiha Gökçenhavaalanı işçilerimaçta pankart açtı

Hava-İş üyesi işçiler, 20 Şubat günü oynanan Beşik-taş-Fenerbahçe maçında “Sabiha Gökçen’de işten atılanişçiler geri alınsın. Limak / Nihat Özdemir toplu iş söz-leşme masasına” yazılı pankart açtılar. İşçiler, maç biti-minde de aynı protestoyu tekrarladıklarında polis ve statgüvenliğinin saldırısına uğradı.

DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS(Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası) arasında yürütü-len 2010-2012 metal işkolu grup toplu iş sözleşmesindegrev kararı alındı. Birleşik Metal-İş Sendikasının grupkapsamında örgütlü olduğu 33 işyerinde yaklaşık 15 bin

metal çalışanını kapsayan grev kararı10-15 Şubat tarihleri arasında fabrikala-ra asıldı. MESS ile sürdürülen görüşme-lerde Türk Metal sözleşmeyi imzalar-ken Birleşik Metal-İş sözleşmeye karşıçıkmıştı.

Grev kararı alan Birleşik Metal-İşSendikası yetkilileri, greve Mart ayınınilk haftasında başlayacaklarını duyura-rak, yan sanayi, enerji ve kablo sektör-lerini kapsayan 33 işyerinde greve gide-ceklerini açıkladı. MESS'in yüzde5.35'lik zam oranı teklifine karşı çıkanBirleşik Metal-İş, bu rakamın işyerler-inde yaşanan büyümenin ve metal işçi-lerinin satın alma gücündeki gerile-menin karşılığı olmadığını belirtti.

Birleşik Metal-İş Sendikasına üyeişçiler, yüzde 5,35 zam oranının düşükolması, bu oranın özellikle 2010 yılındametal işkolunda gerçekleştirilen büyü-menin karşılığı olmaması, ücrete zamyönteminin grup sözleşmesinin prensip-lerini ortadan kaldırarak her işyerine

farklı zam uygulamasına neden olması ve iş yasasında-ki değişikliklerle hükümetin taslakları toplu iş sözleş-mesinin, imzalandıktan sonra tarafların iradelerinindışında değişmesine yol açması nedeniyle greve çıkaca-klarını belirttiler.

DİSK: “Devlet işsizlikoranını gizliyor”

DİSK-Araştırma Enstitüsü (DİSK-Ar), Türkiye’de2010 yılı Kasım ayında işsizlik oranının TÜİK’inbelirttiği ve kamuoyuna duyurulduğu gibi yüzde 11 değil,yüzde 21 olduğunu açıkladı. DİSK-Ar, Kasım 2010dönemindeki işsizlik oranını yüzde 17,36 olarak saptadı.Raporda, "İşsizlik verileri konusunda kamuoyuna pom-palanmaya çalışılan iyimser tablonun", Türkiye gerçekleriile bağdaşmadığı savunularak, geçici bir işte çalışan her2 kişiye karşın, geçici bir işte çalıştığı için işsiz kalmış1 kişinin bulunduğu belirtildi.

Metal İşkolunda Grev İlan Edildi

Ayvalık PolisineTepki

Balıkesir'in Ayvalık ilçesinde geçtiğimiz 11 Şubat2011 tarihinde Kamu Emekçileri Sendikası Konfede-rasyonu tarafından düzenlenen Torba Yasa Tasarısı ileOstim ve İvedik'te meydana gelen olaylara ilişkin yapı-lan eylemin ardından, polisin yaptığı hukuksuzluğa kar-şı yeni bir açıklama yapıldı. Balıkesir'in Ayvalık İlçeEmniyet Müdürlüğü'ne bağlı polislerin, söz konusu basınaçıklamasına katılan dernekler ve partileri ifade vermeyeçağırması, 19 Şubat tarihinde eylemi yapan kurumlar-ca protesto edildi.

27 Şubat2011

45

Yürüyüş

Sayı : 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

Burjuva basın yayın organları,halka karşı sürdürülen savaşta oligarşitarafından kullanılmaya devam edi-liyor. AKP hemen her saldırıyı burjuvabasını kullanarak sürdürüyor.

Çıkardığı her saldırı yasasını bur-juva basın yayın organlarından yarar-lanarak, basını seferber ederek, giz-liyor, gözlerden uzak tutuyor. Ya daburjuva basını demeçleri ile işgalederek, gerçekleri tersyüz ediyorlar.

AKP iktidarı ile birlikte işbirlikçiburjuvazinin kimi televizyonları,gazeteleri, radyoları el değiştirerek,AKP’yi destekleyen işbirlikçi burju-vazinin eline geçti. Daha doğrusuAKP, burjuva basının bir kısmınıbaşta Çalıklar olmak üzere kendisi-ni destekleyen işbirlikçilere sundu.Doğan Holding gibi işbirlikçi basınıda çeşitli biçimlerde sindirip belliölçülerde kendine tabi kıldı.

Burjuva basında halk yok

halkın sorunları yok Televizyonlar, Şili’de maden oca-

ğında işçiler göçük altında kaldığın-

da haftalarca Şili’den canlı yayınyaptılar. İşçiler maden ocağındayaşam savaşı verirken, yayınlarındaevli madencilerin maden ocağınagelen “sevgililerini” anlatarak, öyle birolayı bile magazinleştirerek, sorun-ların esasını örtbas ettiler.

Şili’den haftalarca canlı yayınyapan televizyonlar, hemen yanı baş-larında işçiler göçük altında kaldı-ğında ise, görmezden gelmeyi seçti-ler.

Televizyonlar hemen hemen dün-ya’nın her yanını gezip bol bol içi boşgezi programları yapıp, plajlardanturistik yerlerden yayın yaparlarken,tonlarca toprağın altında aylarca kalan2 işçinin ölüsünün haber değeri olma-dığına karar verdiler.

Tek birgün olsun, “neden işçile-rin cesedi topraktan çıkarılmıyor”diye yayın yapmadılar. Katliamınüzerine gitmediler.

Aylardır parasız eğitim için müca-dele eden gençliği de görmediler.Çadırları ile yoksul mahalleleri gezen,kış günü soğukta, sokaklarda imzatoplayan, 16, 17, 18 yaşındaki liseliDev-Gençliler’in binlerce imza top-lamasının da haber değeri yoktu.Haftalarca açlık grevi de yapmıştı lise-liler. Ama onda da bir haber değeriyoktu.

Bunların hiçbiri, televizyonlardabir tek kez 40 saniyelik bir haber bileolamadı. Haftalardır sokaklarda para-sız eğitim için mücadele eden, Dev-Gençlilerden, Liseli Dev-Gençli-lerden bir kez olsun söz etmediler. Birürün reklamı için ayırdıkları 10 sani-yelik süreyi bile çok gördüler. Amabütün bu süre boyunca ikiyüzlüce hep,“basın doğruları ve gerçekleri anla-tır” diye gazetecilik ilkelerinden sözetmekten de hiç geri kalmadılar.

Parasız eğitim eylemlerini yaz-madıkları gibi parasız eğitime dair biraraştırma tartışma programı da yap-mıyorlardı. Oysa tartışmadıkları

hemen hiçbir konu yoktu. Onun yeri-ne televizyonlara evlendirme prog-ramları koymak, yoksul halkla alayeder gibi dolu yemek masalarını gös-tererek yemek tarifleri yapmaktı onla-rın işi.

Burjuva basında sadece halk vehalkın sorunları yoktur. İşsizlik, açlık,yoksulluk varsın milyonlarca halkıetkilesin; yazmayınca, “bunlar sorunolmaz”!

İşbirlikçilerin çıkarlarınısavunan burjuva basın

İstanbul’un üçte birini yıkmakiçin hazırlıkların yapıldığı şu sıra, 1milyon ev yıkılacak. En az 5 milyonyoksul halk sokağa atılacak amabuna ilişkin ne televizyonlarda ne deişbirlikçi tekellerin gazetelerindeaçıklayıcı, bilgilendirici haberler çık-mış değildir.

Burjuva basın böylesine haksız,adaletsiz ve 5 milyon yoksul halkıevsiz bırakacak büyük bir saldırıdaneden Okmeydanı, Derbent, 1 Mayıs,Nurtepe’ye gidip yoksul halkla röpor-taj yapmaz?

“Kentsel Dönüşüm” adı altındasürdürülen yıkım saldırısına halkınkarşı çıkmasına rağmen neden busorunu tartıştırmaz?

Tartıştırmaz, çünkü burjuva basın-da halk yoktur. Halkın sorunları, hal-kın düşünceleri yoktur. Halkın düşün-celerini değil, düzenin yoz, bencil-leştiren, çarpık düşüncelerini

Basında olanlar olmayanlar!Haber yapılmaya değenler değmeyenler

Beşir Atalay ve Basınözgürlüğü

“Türkiye, dünyanın diğer de-mokratik ülkelerinde olmadığı ka-dar basın özgürlüğünün olduğu birülke. Türkiye’de basın özgürlüğü,en ileri demokratik ülkelerinkindendaha ileri bir seviyede.” diyordu İç-işleri Bakanı Beşir Atalay.

Yalan söylüyor Atalay. YürüyüşDergisi’ne yönelik saldırılarınınüzerinden 2 ay bile geçmedi. Bilgi-sayarlarından, 3 bin kitabının oldu-ğu kütüphanesine kadar AKP’ninpolisinin yağmaladığı, çıkarmamakiçin elinden gelen herşeyi yaptıkla-rı bir ülke de hangi basın özgürlü-ğünden söz ediyorlar?

46

Yürüyüş

27 Şubat2011

Sayı : 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

İstanbul’un yoksul gecekondumahallelerinden Gülsuyu’na saldı-ran oligarşi, saldırısının “gerekçesi-ni” bulmakta gecikmedi.

Gülsuyu’nda mücadele edenHalk Cepheliler, “esnaftan haraç alı-yormuş!”. Operasyon, “haraç alınanesnafın şikayeti” üzerine yapılmış!!!

İstanbul kontrgerillasının açıkla-ması tek kelime ile YALANDIR.Söyledikleri gibi Gülsuyu’nda HalkCepheliler tarafından esnaftan alın-mış tek bir haraç olayı gösteremez-ler. Yıllardır bulundukları her yerdeçetelere, fuhuşa, uyuşturucuya, haraçve alkole karşı mücadele eden dev-rimcileri bu tür ucuz yalanlarla kara-layamazlar.

İstanbul kontrgerillası aylardıryoksul mahallelere yönelik saldırısını

bu tür yalanlarla kapatmaya, faşistterörünü haklı çıkarmaya çalış-

maktadır.

Tüm yoksul halk ve emekçilerbilir ki, devrimciler haraç almaz-lar. Devrimciler haraç alan çetelerekarşı yıllardır mücadele etmekte-dirler.

Devrimciler, halktan, esnaftanzorla hiçbir şey almazlar. Halk veonun bir parçası olan esnaf, dev-rimcilerin yaşam kaynağı, bir par-çasıdır. Kaldı ki, devrimcilerin sür-dürdürdükleri mücadele tüm esnaf-ların, tüm emekçilerin kurtuluşuiçindir.

Haraç; bu düzenin uşaklarının,mafyanın, çetelerin, polis şeflerinin,polisin, JİTEM’in, MİT’çilerin,devleti yönetenlerin beslendiği kay-naktır. Çetelerle iç içe olan oligar-şinin uşaklarının varlık nedenidirharaç. Oligarşinin uşakları haraçalmadan yaşayamazlar.

Oligar-şinin uşak-larının suçd o s y a s ıkabarıktır.Tüm polisşeflerinden, subaylara kadar oligar-şinin kiralık katilleri bu pis çarkıniçindedir ve ordan beslenmektedirler.Onların geçim kaynağıdır haraç.

Her çete operasyonunda haraçalan subay ve polis şeflerinin yaka-lanması artık normal hale gelmiştir.

Eski Başbakanlar’dan Tansu Çil-ler’in eşi Özer Çiller’in bürokrasi-de ki lakabı yüzde 10’dur. Her iha-leden aldığı haraçların oranıdır bu veen büyük haraçcı onlardır.

Bu pisliği devrimcilere bulaştı-ramaz, karalayamaz, bu tarihi kirle-temezsiniz. Devrimcilerin tarihi ter-temizdir.

Haraç devrimcilerin değil, bu düzeninuşaklarının yöntemidir

savunmaktadırlar.

Bunun için elbette çokça nedenlerivardır. Türkiye’de basın işbirlikçiburjuvazinin basınıdır. Hemen tümgünlük gazeteler, televizyonlar onla-rındır. Birincisi:Kendi düzenlerini,kendi çıkarlarını savunmaktadırlar.İkincisi:Birbirleriyle kavga etseler dehalkın mücadelesine karşı hepsininortak tutumu aynıdır. Halka düş-manlık ve halkı yok saymaktır.

AKP iktidar çatışmasında, basınıistediği gibi kullanarak, halkı yön-lendirmekte, kendine yedeklemeyeçalışmaktadır. Diğer yandan ise dev-rimcilere saldırarak, bu süreçte dev-rimcileri şaibe altında bırakmaktadır.Basın, halka ve mücadeleye karşıböyle kullanılmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde basılanOdaTv isimli internet sitesinin polis-ce basılması karşısında basının bir kıs-mı günlerce sorgulayan, AKP’yi teş-hir eden yayınlar yaptı.

Ama aynı basın 24 Aralık’taYürüyüş Dergisi’ne yönelik saldırı-yı kınamadı, protesto etmedi. OzanYayıncılık’ın kapılarının kırılarak, bir

gece yarısı basılıp, talan edilmesini“basın özgürlüğüne aykırıdır” diyetek kelime ile eleştirmedi.

Haftalardır Yürüyüş okurlarınınYürüyüş Dergisi’ni sahiplenmek içinonlarca şehirde gerçekleştirdiğieylemlerin, açıklamaların haberinibile vermedi.

Tersine burjuva basın, AKP poli-sinin halka karşı sürdürdüğü saldırı-ları, işkence ve katliamları gizleyecek,meşrulaştıracak yayınlar yapmaktadır.Aylardır yoksul mahallelere yöneliksüren kontrgerilla saldırılarını, heli-kopterli baskınları haklı çıkaracakyayınlar sürdürülmektedir.

Bu baskınlarla ilgili tek bir haber-de mikrofonu yoksul mahalle halkı-na uzatıpta, “ne diyorsunuz” diye sor-mamıştır.

Başbakan’a soru soramayan basın

“Sınır Tanımayan GazetecilerÖrgütü” 2010 yılında, Türkiye’ninbasın özgürlüğü sıralamasında dünyaülkeleri arasında 138’inci olduğunu

açıkladı.

İşbirlikçilerin basını, korkusundanve çıkarları gereği başbakana sorusoramaz haldedir. Hatta bu durum kar-şısında düzenin solunda umut halinegetirilmeye çalışılan Kemal Kılıç-daroğlu tarafından: “Bizi eleştirmecesaretini gösterdiklerinin 10’da birikadar niye iktidarı eleştirmiyorlar,çekiniyorlar, korkuyorlar” diyerekdile getiriliyordu.

AKP neredeyse tüm basını, tel-evizyonları esir almış gibidir. Basın-da, televizyonda hep AKP’liler var-dır. Diğer düzen partilerinin demeç-leri bile doğru düzgün yoktur.

AKP, işbirlikçi basını tehditlerle,ihale şantajları, üzerlerine vergimüfettişlerini gönderme tehditleri ilesusturmuş, kendisine tabi kılmıştır.AKP’yi eleştiren gazetecinin, köşeyazarının, işten atıldığı, işsiz bırakıl-dığı bir durumda hangi basın özgür-lüğünden söz ediyorlar?

Halkın olmadığı, halka dair hiçbirsorunun yer almadığı basının özgürolamayacağı açıktır. 27 Şubat

2011

47

Yürüyüş

Sayı : 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

48

Yürüyüş

27 Şubat2011

Sayı : 257

MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

Emine Erdoğan, kayıp annele-rini suçlayarak: “Anneler daha önceneden Başbakan’a gelmedi” diyor-du.

Kayıplar konusunda bu ülkedebelki de en son konuşacak kişi olanEmine Erdoğan, kayıplarımız konu-sunda konuşmayı kendisine bir hakolarak görüyor. Sanki kayıpları bula-cakmış gibi konuşan Emine Erdo-ğan bir de acılı annelere akıl veriyor.

Emine Erdoğan, bu ülkede yıl-lardır yaşanmış gerçekleri de tahrifediyor. Kayıplar için bugün ilk defamücadele edilmiyor.

Akıl vermeye çalıştığı anneler,yıllar önce oğullarının, kızlarınınmezarlarını bulmak için başvurma-dık yer bırakmadılar. Ellerinde kaz-ma kürek oğullarının cesetlerini ara-dılar bu ülkede.

Defalarca başbakanlık, bakan-lık, meclis koridorlarını aşındırdılar.Kimi zaman randevu alamadılar,polis copları ile karşılaştılar.

Emine Erdoğan, kayıplarla ilgi-li mücadeleye burnunu sokup, anne-lerin duygularını sömürmemeli.

Kayıplarımızı bugüne kadar gör-mezden gelen AKP, seçimler önce-si kayıplarımızı hatırladı. Ve buhatırlama, geç kalmış bir hatırlamadeğil seçimler öncesi kayıplarımızüzerinden “demokrasicilik oyu-nu” oynamak içindir.

İktidarlarının 9. yılına giren AKP,kayıplar için ne yapmıştır? Hangikayıpların akıbetini bulmuş, hangi-lerinin katillerini yargılamıştır?

Tersine hepsini korumuş, açığaçıkarmayarak suç ortağı olmuştur.

Toplu mezarlar konusundaki tartış-malar sürerken, AKP bu tartışmalarakayıtsız kalmakta, tek bir adım atma-maktadır.

Yeni toplu mezarlarların olduğu nadair tanıklar ortaya çıkıp, yer göster-dikleri şu sıra AKP bu tanıklıklara kar-şı da “beni ilgilendirmez” tavrı takın-maktadır.

Daha önce bilinen toplu mezarlarınaraştırılıp, kazı yapılması açığa çıkarıl-ması için hiçbir girişimde bulunma-maktadırlar. Sanki kendileri iktidardeğillermiş gibi bir tutum içindedirler.

Bunların hiçbiri rastgele takınılmıştavırlar değildir. Hele toplu mezarlar gibibir sorun karşısında sessiz kalınamaz.Sessiz kalmak o suça ortak olmaktır.

AKP 8 yıldır toplu mezarları ört basetmekle sorumludur! Halen toplu mezar-ları kazanları açığa çıkarmamakla veyargılamamamakla sorumludur.

Muhtemeldir ki, AKP suça ortaklı-

ğını yine “bizim dönemimizde olmadı”diyerek açıklayarak geçiştirecektir. Enazından bugüne kadar yaşananlarAKP’nin toplu mezarları geçiştirdiğinigöstermektedir.

Bu AKP’nin suç ortaklığıdır. AKPkoşulları olduğunda toplu mezarları, kat-liamları reddetmeyecek bir anlayışasahiptir.

O nedenle halka karşı işlenen tümsuçları gizlemek, geçiştirmek yönteminiizledi. 9. yılına giren iktidarlarına birbakın; bugüne kadar halka kurşun sıkan,katliam yapan tek bir katili, katilleribulup çıkarmış ve yargılamış mıdır?

AKP iktidar çatışmasında kullana-caksa bu tür şeyleri gündeme getirir,aldatmak için sadece sözünü eder, yalansöyler ve kullanır.

“Şemdinli’ninkatillerini” yargılayamayanadalet!

Oligarşinin adaleti, bağımsız birülke istediği için vatanseverleri

yargılayıp on yıllara varan cezalarvermektedir.

Demokratik haklarını kullandığı,parasız eğitim istediği, faşizme kar-şı mücadele ettiği için yüzlerce dev-rimci aylardır tutsaktır.

Oligarşinin adaleti, demokratikhakları için mücadele eden devrim-cilere on yıllara varan cezalar verir-ken, halk düşmanları, halkın katillerielini kolunu sallayarak dışarda dolaş-maktadır.

Bundan 6 yıl önce; 2’si astsubay,1’i itirafçı, toplam 3 kontrgerillacıŞemdinli’de bir kitapçıyı bomba-larken, katliam yapmaya geldiklerikontrgerilla eyleminde halk tarafın-dan suçüstü yakalandılar.

Araçlarında silahlar, katliam yapı-lacak yerlerin planları, halka karşısürdürdükleri karşı devrimci savaşınbelgeleri ile yakalandılar.

Katliam yapmak için gelmiş, 1kişiyi katletmişlerdi. Katliam saldı-rısı başarılı olsaydı, kitapçının oldu-ğu pasajdaki onlarca kişiyi katlede-ceklerdi.

3 kontrgerillacı, uzun tartışma-lardan, tartışmalı süren mahkeme-lerden sonra 39 yıl 5 ay 10'ar günhapse mahkûm edilmelerine karşın 4yıldır dışardalar. Katiller 4 yıldırserbestçe dolaşıyor. Verdikleri ceza-ları bugüne kadar onaylamadılar.

Tam 6 yıldır dosyaları askerimahkeme sivil mahkeme arasındadolaşıp duruyor. Ortada kesinleş-miş bir mahkeme kararı yok. 6 yıl-dır katilleri yargılayacak bir mah-keme yok.

Kısacası, oligarşinin adaleti“Şemdinli’nin katillerini” 6 yıldıryargılamıyor, uzatıyor davayı...

Kayıp yakınlarının Emine Erdoğan’ın aklına ihtiyacı yok

AKP toplu mezarlarkonusunda suçludur!

Hasta tutsaklara özgürlük ey-lemleri ülkenin dört bir yanında herhafta düzenli olarak sürdürülü-yor.

“Tutsakları F Tipi tecrithücrelerine atan zihniyetinadı kapitalizm”

İstanbul Taksim Tramvay Du-rağı’nda 25 Şubat günü toplanandemokratik kitle örgütleri “HastaTutsaklar Serbest Bırakılsın” pan-kartı açarak Galatasaray Lisesiönüne yürüyüş yaptı.İstiklal Caddesi üzerinde sürenyürüyüşte “Hasta Tutsaklar SerbestBırakılsın” “Katil Devlet HesapVerecek” sloganları atarak hastatutsaklara özgürlük isteyen kitleMephisto kitap evinin önünde otu-rarak Çav Bella marşını hep birağız’dan okudular. Ardından tekrar yürüyüşe geçile-rek Galatasaray Lisesi önüne ge-çildi. Burada + İvme dergisindenNuri Cihan Yandı açıklamayı oku-yarak; hapishaneler evet binlercetutsakla dolu. Onları F Tipi tecrithücrelerine atan zihniyetin adı ka-pitalizm ve emperyalizm olduğu-nu açıklayan Yandı, daha sonrahasta tutsakların serbest bırakıl-masını istedi. Ardından geçenhafta yine dernekler ve evlerinbasıldığını belirterek onlarca kişi-nin komplolarla F Tipi tecrit hüc-relerine atıldığını söyledi. Eylematılan sloganların ardından sonaerdi.

Ankara’da 18 ve 25 Şubat ta-rihlerinde Sakarya Caddesi’ndehasta tutsaklara özgürlük talebiy-

le eylemler yapıldı.

Açıklamada hapishane-

lerden son gelen haberler anlatıl-dı ve hapishanelerdeki uygulama-lardan AKP iktidarının sorumlu ol-duğu belirtildi. Hasta tutsaklar ileilgili sloganların atıldığı açıklama“hasta tutsakları sahiplenmeye de-vam edeceğiz” denilerek eylemlerbitirildi.

Antalya’da Kışlahan meyda-nında TAYAD’lı Ailelerin düzen-lediği eyleme Sosyalist parti, Hal-kevleri ve ESP de destek verdi.

TAYAD’lı Aileler adına açkla-mayı okuyan Keçel Türkan; bu-haftada hasta tutsakların durumu-nu ifade ederken, tutsakların yaşamkoşullarındaki zorluklara dikkat çe-kerek, sürgün sevklerin, hücre ce-zalarının, mektup ve ziyaret ya-saklarının, savunma hakkına yö-nelik saldıların, havalandırma hak-kının gaspının tecritteki rolleri an-latı.

“Hasta Tutsaklar Serbest Bıra-kılsın!” yazılı pankartın açıldığı ey-lem sloganlarla sona erdi.

Adana’da 19 Şubat’ta İnönüParkında toplanan BDSP, Dev-rimci-Prolertarya, Halk Cephesi,İHD, BDP, TUHAY-DER, Emek-ve Özgürlük Cephesi, ESP, ODAKüye ve okurları hasta tutsaklarınserbest bırakılması için eylem yap-tılar.

Eylemde “Hasta Tutsaklar Ser-best Bırakılsın Tecrite Son” pan-kartı açılarak ortak açıklama okun-du. Açıklamayı okuyan Zuhal Su-başı, hapishanelerde 500 civarın-da hasta tutuklu ve hükümlününölüm sınırında olduğunu belirtti.

Açıklamanın ardınadan 5 da-kikalık oturma eylemi yapıldı.

İstanbul’da, 17 Şubat’ta “Hapishaneler İzlemeKurulu”nun kuruluşu ile ilgili basın toplantısı ya-pıldı.

Açıklamaya DİSK Genel Başkanı SüleymanÇelebi, KESK Genel Başkanı Döndü Taka Çınar,Türk Tabipler Birliği Başkanı Eriş Bilaloğlu,ÇHD İstanbul Şube Başkanı Av. Taylan Tanay veTAYAD Yönetim Kurulu Başkanı avukat BehiçAşçı katıldı. Toplantıda önce Behiç Aşçı söz ala-rak hapishaneler izleme kurulunun kuruluş çalış-malarını anlattı. 22 Ocak 2007 tarihinde ölüm oru-cuna ara verilmesinin ardından başlayan kuruluşçalışmalarının ancak bitirilebildiğini belirten Be-hiç Aşçı izleme kurulunun ilkelerini ve faaliyetlerinide şöyle özetledi; “… izleme kurulu bağımsız ola-cak ama tarafsız olmayacak, siyasi ve adli tüm tut-saklara yönelik saldırılara müdahale edecek ve çö-zecek, izleme kurulunun sekretaryasını Çağdaş Hu-kukçular Derneği yapacak.”

Ardından KESK Genel Başkanı, TTB GenelBaşkanı, ÇHD İstanbul şube başkanları söz alarakizleme kurulunun kurulmasının tutsaklar açısındangüven verici olduğunu belirttiler.

Okunan ortak açıklamada özet olarak şunlar vur-gulandı. “Hücrelerle düşüncelerimizi teslim almayaçalışan iktidar hücre tehdidi ile düşünce değişik-liğini dayatıyor. Düşüncelerini savunmakta ısraredenler hücrelere kapatılıyor. Zaten kendisi başlıbaşına bir işkence aracı olan hücrelerde ayrıca fi-ziki işkencelerde yapılıyor. Hapishanelerden her ge-çen gün daha fazla saldırı, işkence haberleri gel-meye başladı.”

Açıklamanın ardından basın toplantısı bitirildi.

Avukat Selçuk Kozağaçlı Beraat EttiÇağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Baş-

kanı Avukat Selçuk Kozağaçlı'nın, ''Hayata Dönüş”operasyonu adı altında gerçekleştirilen katliam ope-rasyonu ile ilgili düzenlenen bir basın açıklamasın-da, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)Üyesi Ali Suat Ertosun'a, ''Görevinden dolayı, alenenhakaret'' ettiği iddiasıyla açılan dava da avukat Koz-ağaçlı beraat etti.

Tutsak mektupları gönderilmiyorKocaeli 1’No’lu F Tipi Hapishanesi’nde tut-

sakların ziyaretçi görüşmeleri engelleniyor, gelengazete ve dergiler, tutsaklara gelen mektuplar ve-rilmiyor. Tutsakların gazetecilere yazdığı sürgünsevkleri ve hak gasplarını anlattıkları mektupları-nı hapishane idaresi “sakıncalı” diyerek gönder-miyor.

AKP Gün Gün Hasta TutsaklarıÖldürmeye Devam Ediyor!

“Hapishaneler İzleme Kurulu”Kuruldu

27 Şubat2011

49

YürüyüşSayı: 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

Duisburg’da ‘Tecrite YüzbinKere Hayır" standı açıldı

Anadolu Federasyonu’nun başlat-tığı ‘Tecrite Yüzbin Kere Hayır’ kam-panyası çerçevesinde Almanya’nınDuisburg şehrinde 17 Şubat günüstand açılarak bildiriler dağıtıldı.

Duisburg’un merkezinde açılanstanda 250’nin üzerinde Almanca bil-diri dağıtılarak, halka kampanyayla il-gili bilgiler verildi. Türkçe bildirilerde dağıtılarak imza da toplandı.

19 Şubat günü DuisburgHamborn’da kurulan pazarda,stand açıp bildiriler dağıtıldı. Du-isburg Hamborn semtinde ku-

rulan ve çoğunluğu Türkiyelilerin alış-veriş ettiği pazarda, yüzlerce bildiri da-ğıtıldı ve onlarca imza toplandı.

İnnsbruck’ta tecrite karşıstand açıldı

20 Şubat günü Avusturya İnns-bruck şehir merkezinde açılan stand-ta “Tecrite Yüzbin Kere Hayır” pan-kartı açılarak bildiri dağıtıldı ve imzatoplandı.

Stant, 16.30’a kadar devam ede-rek 200 Almanca bildiri dağıtıldı.

Özgürlük Komitesi kampanyaçalışmalarına evlerde ve iş yerlerin-de imzalar toplayarak devam ediyor.

Av ru pa’da

- 6 Mart Pazar:

Kreuzberg Meydanı’nda imza vebilgilendirme standı.

-18 Mart: Siyasi Tutsaklar GünüBerlin programının açıklanması.

- “Ayrıca geniş bir şekilde iş yer-lerinde ve evlerde imza toplayarakçalışmalarımızı sürdüreceğiz. Almanemperyalizmi tutsak yoldaşlarımızıtecrit edip, bizden koparmayaçalıştıkça, biz de tutsakyoldaşlarımızın sesini sokaklarataşıyacak; halkımıza ulaştıracağız:Devrimci tutsakların direngen sesi-ni Alman hapishaneleri boğamaya-caktır. TUTSAKLARIMIZ ONU-RUMUZDUR!”

Fransa Halk Cephesi Türki-ye’de yaşanan son hukuksuzluklarile ilgili yaptığı yazılı açıklamadaşunları belirtti:

Ardı ardına basılıyor dernekle-rimiz...

Evlerimiz, dergi bürolarımız vemahallelerimiz basılıp talan edili-yor...

Ardı ardına gözaltına alınıyor,işkencelerden geçirilip tutuklanıyorinsanlarımız...

Yarattıkları ve yaşattıkları budevlet terörüyle, devrimci müca-deleyi boğmak istiyorlar...

Halkın üzerinde bir korku fırtı-nası estirip devrimcileri tecrit et-meyi amaçlıyorlar...

İstanbul Gülsuyu'nda 18 ŞubatCuma sabahı da aynen bu şekildebir operasyon gerçekleştirildi...

Gülsuyu Gülensu Haklar Der-neği'ne ve evlere yapılan baskınlarsonucu gözaltına alınan insanları-mız gene işkencelerden geçirildilerve tutuklandılar...

Kısa süre içerisinde, üst üste ya-pılan operasyonlarla, İstanbul'unçeşitli mahallelerinde ve geçtiğimizhafta İzmir'de de derneklerimiz veevlerimiz basıldı, çeşitli komplo-larla insanlarımız tutuklandı...

Bunun sonucu onlarca tutukla-ma, talan edilen evler ve dernekler.

Amaçları bellidir,

Devrimcileri bitirmek istiyor-lar...

Halkı korkutmak istiyorlar...

Devrimcileri ve devrimci mü-cadeleyi tecrit etmek istiyorlar...

Halkın yaşadığı mahallelerdeörgütlenen devrimcileri, yarattığı te-rörle yok etmeyi...

Var olan örgütlenmeleri dağıt-mayı ve mahalleler üzerindeki yoz-laşma politikalarını rahatça uygu-lamak istiyor...

Başaramayacaklar!

Devrimcileri, devrimcilerinhalkla birlikte yarattıkları örgütlü-lükleri yok etmeyi başaramaya-caklar...

Fransa Halk Cephesi: Biz Halkız! Bize Gücünüz Yetmez...

Anadolu Federasyonu’nunsürdürdüğü kampanyaprogramından;

Almanya’nın Köln şehrinde, DomKilisesi Meydanı’nda her cumartesigerçekleştirilen eylem 19 Şubatgünü 73. haftasında devam etti.

Özgürlük Komitesi üyeleri üze-rinde Almanca "Tüm Siyasi TutsaklaraÖzgürlük" yazan ve üzerinde FarukEreren, Şadi Naci Özbolat, Ünal Kap-lan Düzyar, Nurhan Erdem ve CengizOban’ın fotoğraflarının bulunduğupankartı açtılar.

Eylemde Türkiye ve Almanya fa-şizmini teşhir eden bildiriler dağıtıl-dı. İsrailli bir turist yaklaşarak, İsra-il’in de faşist bir devlet olduğunu, ken-disinin ezilenleri ve devrimcileri des-teklediğini belirtti.

Özgürlük Çağrısı 73. Haftasında

“Tecrite YüzbinKere Hayır”

50 MAHALLELERİMİZ DÜŞMAN TOPRAĞI DEĞİLDİR!

Tam 74 haftadır, yağmurda, kar-da, soğukta, hatta kimsenin sokağaçıkmaya cesaret edemediği kış gün-lerinde, rüzgarda, sıcakta her Cu-martesi Dom Meydanı’ndayız.

Almanya’nın Köln şehrinde,Dom Kilisesi Meydanı’nda her Cu-martesi gerçekleştirilen eylemimizlesiyasi tutsakların özgürlüğünü isti-yor, tecriti anlatıyoruz.

Köln’ün yanısıra, şu sıra Avru-pa’nın çeşitli şehirlerinde de, mey-danlardayız. Avusturya’dan, İngil-tere’ye kadar onlarca meydanda,caddede, sokaklarda siyasi tutsakla-rın özgürlüğünü istiyor, Avrupa halk-larına tecriti anlatıyoruz.

Belki açtığımız masalarımıza bin-lerce insan uğramıyor. Ama bu bizimtecriti Avrupa halklarına anlatma ça-bamızın önünde engel değildir.

En önemlisi bizim bir çok yerde,masalarımızla, bildirilerimizle, af-

işlerimizle, duvar yazılarımızla, pan-kartlarımızla, bire bir anlatımları-mızla Avrupa halklarına tecriti anla-tıyor olmamızdır.

Haftalardır tecriti anlatıyoruz.Tecriti anlatmaktan bir an olsun geridurmayacağız. Her seferinde tecritianlattıklarımızın sayısını bir artırarak,

daha fazla kişiye ulaşacağız.

Tek bir kişiye tecriti anlatmak, tekbir kişiye hapishaneleri anlatmak, tekbir kişiye siyasi tutsakları anlatmak,

bildirilerimizi ulaştırmak tecrite kar-şı mücadeledeki kararlılığımızdır.

Hiç durmadan, hiç bıkmadan, “birkişi ile ne olur ki” demeden her se-ferinde daha çok kişiye ulaşarak, Av-rupa halklarına tecrit gerçeğini an-latmaya devam edeceğiz.

Alman toplama kamplarının Hit-ler faşizmi döneminde kalmadığınıanlatmalı, göstermeliyiz. Avrupa em-peryalizminin bugün onlarca “mo-dern toplama kampı”nda tutsakları-mıza tecrit işkencesi uyguladığınıanlatmalıyız.

Avrupa’da sürdürdüğümüz kam-panyanın bir yanıda Avrupa halkları-na gerçekleri anlatmaktır. Avrupahalklarına emperyalizmi, tecriti an-latıyoruz. Kampanyamız Avrupa’dapek fazla tartışılmamış bir sorunu tec-rit sorununu, emperyalizmin adaletanlayışını tartışmakta, tartıştırmak-tadır. Israrla anlatacağız..

Tecriti Avrupa

halklarınaanlatıyoruz!

AVRUPA’dakiBİZ

Nurhan Erdem JVA Köln Rochusstr. 350 50827 Köln Germany

Şadi ÖzpolatJVA Rohrbach PeterCeaser Allee 1 55597Wöllstein Germany

Faruk ErerenJVA DüsseldorfUlmenstr. 95 40476Düsseldorf Germany

Ünal Kaplan DüzyarJVA KölnRochusstr. 350 50827Köln Germany

Cengiz ObanJVA DüsseldorfUlmenstr. 95 40476Düsseldorf Germany

İngiltere-Londra’da Hack-ney Belediyesi önümüzdeki 2sene boyunca 67 milyonSterlin kesinti yapılacağınıilan etti. Aynı zamandaNHS’e (Ulusal Sağlık Ser-visi) 2014 yılına kadar 22milyar Sterlin kesinti yap-ması için baskı uygulanıyorve tercümanlık servisleri baş-ta olmak üzere sağlık ala-nında bir çok kesintiler ya-pılmaya başlandı.

19 Şubat günü İngilte-re’nin başkenti Londra’da Sto-ke Newington’da toplananyaklaşık 1000 kişi ellerindebulunan döviz ve pankartlar-la Hackney Belediye binasınadoğru yürüyerek tepkilerini veöfkelerini dile getirdi ve ke-sintileri protesto etti. Yürü-yüşe Anadolu Federasyonu’na

bağlı Anadolu Halk KültürMerkezi, çeşitli sendikalar vedemokratik kitle örgütleri dekatıldı.

Yürüyüş boyunca “BizimHastanelerimiz, Bizim Okul-larımız, Bizim Yardımlarımız,Bizim Hayatımız, Bizim Ge-leceğimiz, Hepsini Geri İsti-yoruz, Avrupa’da Emeğimiz-le Varız, Hakkımızı İstiyoruz,Sadaka Değil” gibi sloganlaratıldı. Anadolu Federasyonuİngilizce ve Türkçe olarak“Sömürü Ve Zulme Karşı, Irk-çılığa Ve Yozlaşmaya Karşı,Hak Gasplarına Karşı, Eme-ğimizle Varız, Hakkımızı İs-tiyoruz” pankartını taşıdı.

Yürüyüş sonunda yapılankonuşmalarla protestolarındevam edeceği belirtilereksona erdi.

Hamburg’da bildiri ve imzaHamburg Anadolu Federasyonu çalışanları, 19 Şubat

günü Bergedorf semtinde açtıkları bilgilendirme standındabildiri dağıtıp, imza topladılar.

Federasyon çalışanları aynı gün akşam, Hamburg Al-evi Kültür Merkezi’nin organize ettiği ve Canlar Tiyat-rosu’nun sahneye koyduğu “Islah, Tenkil, Sürgün Dersim”adlı oyunun gösterimine katılarak, burada da bir stant açtı.Çok sayıda bildirinin dağıtıldığı stantta ayrıca Yürüyüşdergisine yönelik baskılara karşı dergiyi sahiplenmek içinYürüyüş satışı yapıldı.

Devrimci tutsaklara sahip çıkacaklarını belirten Federasyonçalışanları, tutsaklar üzerindeki ağır tecrit koşulları düzelti-linceye kadar etkinliklerini sürdüreceklerini belirttiler.

Londra’da KesintilereKarşı Yürüyüş Yapıldı

Almanya’daki ÖzgürTutsakların Adresleri

27 Şubat2011

51

Yürüyüş

Sayı : 257

HELİKOPTERLERİNİZİ MAHALLELERİMiZDEN ÇEKİN!

değinmelerdeğinmeleryeni

Çizgiyle

Bize, bu dünyanınsömürülenlerine ve geri

bıraktırılmışlarınadüşen görev, emperyal-

izmi ayakta tutantemelleri yıkmaktır.

CheTeknoloji neye var, neye yok?

Afşin’de 6 Şubat’ta meydana gelen göçüktetoprak altında kalan 9 işçinin yerini saptamakiçin, Almanya’dan bir ekip getirilmiş.

Gerillanın gece ya da gündüz, yaz ya da kış,yerini saptamak için her türlü teknolojiye sa-hip olmakla övünürsünüz; ama işte ölen 9 va-tandaşınızın yerini saptayacak teknolojiniz yok;onu da emperyalistlerden istiyorsunuz.

Hem suçlu hemgüçlü!

Zeytinburnu’nda geçen yıl mey-dana gelen bir kazada, BahçelievlerKemal Hasoğlu Lisesi hazırlık sınıfıöğrencilerinden, Denis Tekin, İremDinçsoy ve Buket Nadide, tramvay

tarafından çiğnenerek öldüler.

Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkeme-si’ndeki davaya 22 Şubat’ta devam edildi.

Tramvay işletmesinin avukatları, “Öğ-renciler normal yoldan çıksalardı, kazaolmazdı” diye bir de öğrencileri suçladılar.

Ölenlerden İrem’in babası Zafer Dinç-soy, duruşmadan sonra “Hangi yüzyılda ya-şıyoruz, bu nasıl adalet?” diye feryat edi-yordu.

Muhtemelen bilmiyordu; bu ülkedegenellikle öldürenler değil, ölenler suçla-nırdı. Hapishanelerde katledenler hakkın-da değil, ölenler hakkında dava açılırdı..

Adaletin bu haline de şükretmeli!

Duruşmada tramvayın altında kalıpölen üç öğrenciyi suçlayan kafa, yarın,tramvaylarımıza zarar verdi, diye karşıdava da açabilir ölenlerin aileleri hakkın-da...

52

Z planıDışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,Libya’dan Türk vatandaşlarının tahliyesikonusunda “A, B, C planlarımız var”demiş.

Meşhur “B planı”yla yetinmemişleranlaşılan.

Doğrudur, bunların A, B, C, D, E, F, G...Z’ye kadar planları vardır. Çünkü bun-larda her yol mübahtır, satış planları,yarı yolda bırakma planları, aldatmanınbin bir planı, komplo senaryoları...

Bay Sıfırİçişleri Bakanı Beşir Ata-

lay, Türkiye'de artık işkence-nin olmadığını iddia etti. İd-diadan öte kesin konuşanAtalay, ''Bugün gerçektenTürkiye'de işkence sıfır, tamanlamıyla sıfır'' dedi.

Türkiye’de işkence sıfıriddiasında bulunabilmek için,tam manasıyla kör ve sağırolmak gerekir.

Beşir Atalay kör değil, sa-ğır değil, öyleyse nasıl olupda böyle bir iddiada bulunu-yor derseniz;

Çünkü o bir burjuva poli-tikacı!

Size ne layık görülüyor?Siz kendinize neyi layıkgöreceksiniz?

“Erkek çocuklar için oyuncaklar. Rambolar, Robocop-lar, Ninjalar, Batmanlar, canavarlar, makineli tufekler, ta-bancalar, tanklar, otomobiller, motosikletler, kamyonlar,uçaklar, uzay gemileri.

Kız çocukları için oyuncaklar. Barbieler, Heidiler, utumasaları, mutfaklar, blenderler, çamaşır makineleri, tel-evizyonlar, bebekler, kundaklar, biberonlar, dudak boyaları,oklavalar, makyaj setleri, aynalar...” (Tepetaklak, syf. 21)

Sevgili kız çocuklarımız,

genç kızlarımız!

Bakın,

bakın da düzen sizlere neleri layık görüyor görün,

görün de reddedin hepsini!

8 Mart’ınız kutlu olsun.

klip konusuTrabzon polisi, şehrin değişik noktalarında bulunan mobesegörüntülerini montajlayarak, "Mobese gözüyle Trab-zon’da kar 2011" ismiyle bir video klip yapmış; Kazım Koyuncu’nun "Hayde" şarkısı eşliğinde sunulan klip-te, romantik, şiirsel kar görüntüleri görülüyor...Trabzon polisi alanının dışına çıkmış. Mesela, ildeki fuhuşun klipini hazırlayabilirdi, oldukça daözgün olurdu.. Mesela, potansiyel Ogun Samastlar’ın görüntülerinden birklip de yapabilirdi... Bizden önermesi...

Halka “Bir lokmabir hırka”...Kendilerine...

Bunların hepsi güya “bir lokma bir hırka”yı savunurlarama maşallah, hepsi yatları, villaları, tırları, fabrikalarıgötürüyorlar... Son olarak Abdullah Gül’e 35 milyon dolara 55 metre-lik bir yat yaptırılmış... 35 milyon dolarlık yat!CHP milletvekili Akif Ekici bu yatla ilgili bir soru öner-gesi veriyor mecliste. Cevabını Cemil Çiçek’ten alıyor:“Cumhurbaşkanı veya onun eylem ve işlemleri hakkın-da, TBMM üyeleri tarafından soru sorulması mümkündeğildir.”Nasıl olsa soru da sorulamıyor; Tayyip’e ve Bakanlarınafiilen, Gül’e yasal engel nedeniyle sorulamıyor, öyleysegötürün!

Yaşama küsülür mü?

Genelde bu soruya evet cevabı verilmez, küskünlükdaha çok fiili bir durum olarak ortaya çıkar. Ama aradabir “küsme”yi teorileştirenler de çıkar.

Yaşama küsmek, elbette tek başına kimseyle ilişki yü-rütmemek değildir. Bir köşeye çekilip, yemekten içmektenkesilip, ne kadar yaşayacağının hesabını yapmak da de-ğildir. Onun da değişik biçimleri vardır.

Yaşama küsmek, çoğunlukla bir kişinin en başta ya-şama dair beklentilerinin gerçekleşmemesi, istediklerineulaşamaması durumunda kendisini güçsüz görmesi, hak-sızlıklar karşısında (veya haksızlığa uğradığı düşüncesi-nin sonucunda) ezilmesine bir tepki olarak ortaya çık-maktadır.

Yaşanan sorunlar aşılamadığında, sorunları çözme doğ-rultusunda doğru çözüm yolları bulunamadığında oradatıkanma başlar. Ve yanlış adımlar atılır.

Bu yanlış adımlardan biridir yaşama küsmek! Yaşa-ma küsmek, yaşam ile zorunlu bağlar dışında yaşama kar-şı ilgisizleşmedir. Yaşamı yok saymadır.

O zaman da bir duyarsızlaşma, kanıksama, oralı ol-mama, sorumluluk üstlenmeme, bananecilik gibi tavırlarortaya çıkar. Yaşama amacı kaybedilir. İdealler unutulur.

Yaşam artık omuzlara binen bir yük halini alır. Ve ya-şamak gittikçe ağırlaşır, “çekilmez” hale gelir. Yaşamaküsmek, tepkinin, güçsüzlüğün, duygusallığın ortaknoktasıdır.

Yaşanan sorunların çözümü konusunda doğru yön-temler geliştirilemezse sorunlar çözülemez. Yine sorun-ları tek başına çözeceğini düşünerek hareket etmekle so-nuç vermez.

Sorunlarla karşılaşmaz mıyız? Elbette herkes çok de-ğişik sorunlarla karşılaşır, yaşar da. Böyle bir durumdayaşama küsülmez.

Herhangi bir konuda “küsmek” çözüm değildir. Hiç-bir sorun küsülerek çözülmez. Bunun bir örneği yoktur.Sorunların üzerine gitmeli ve çözmeliyiz.

Yaşama küsmek yerine sorunlar karşısında güçlü ol-mak gerekir. Ama kapitalizmin kirine pasına karşı, tek ba-şına hareket etmek yerine örgütlü olmak, biz olmak ge-rekir.

Bu başarıldığında karşılaşılan sorunları aşmak daha ko-laydır. Onun için sorunlarımızı yaşama küsmeden çöz-meye çalışmalıyız. Bu düzende sorunların hep yaşana-cağını, sorunlarla kuşatıldığımızı kabul ederek yaşama-lıyız.

Yaşama küsmek!

27 Şubat2011

53

Yürüyüş

Sayı: 257

Milli Türk Talebe Birliği (MTTB)Genel Başkan Yardımcısı AbdürrahimBoynukalın, 42 yıl sonra Kanlı Pazar’ıaraştırmış(!) ve çıkardığı sonucu 15Şubat tarihli Zaman Gazetesi’ne an-latıyor: “Kanlı Pazar’dan dersimizialdık, sokakta değiliz.”

Ders almış olmalıydılar; ama ger-çek öyle değildir.

Hatırlayalım:

Amerikan 6. Filosu, İstan-bul’daydı. Bu toprakların vatanse-verleri, devrimcileri, dünya halkları-na sadece ölüm, kan, gözyaşı getirenFilo’ya karşı eylemler gerçekleştiri-yorlardı.

Takvimler 16 Şubat 1969’u gös-teriyordu. O gün de 6. Filo’ya karşıTaksim’de büyük bir anti-Amerikangösteri yapılacaktı.

Ama o günkü gösteriye hazırlananbaşkaları da vardı. KomünizmleMücadele Derneği ve Milli TürkTalebe Birliği, binlerce öğrenciyiönceden Taksim Gezi Parkı’na yığ-dılar.

30 bin anti-emperyalist, Taksim’edoğru yürüyüşe geçtiğinde, polis ara-ya girerek, öndeki küçük bir grupla,arkadaki kitlenin bağını kesti. Önde-ki grup, Taksim’de açıkça pusuya dü-şürüldü. Sonra ortaya bıçaklarıyla, so-palarıyla gericiler çıktı ve bir katlia-ma giriştiler. İki işçi katledildi, 114kişi yaralandı.

Kabe yerine hangi kıbleyedönüldü, hatırlatalım!

İslamcılar, bu saldırıya hazırla-nırken, toplandıkları Taksim GeziParkı’nda defalarca toplu namaz kıl-dılar. Ama bu namazın her zamankinamazlardan farklı bir özelliği vardı:Kıblesi.

Namaz, 6. Filo kıble kabul edile-rek kılınıyordu.

Belki bir çok kişi bilmez ama

Türkiye islamcılığının tarihinde işteböyle bir şey vardır. Amerikan 6. Fi-lo’sunu kıble yerine koyup, yani Ka-be’nin yerine koyup namaz kılmakvardır. Amerikancılık o kadar içleri-ne işlemiştir. Bunu normal görebil-mişlerdir. İslam adına da bir utanç say-fası olan bu tavrı ülkemiz islamcılı-ğı ciddi olarak mahkum da etmemiş-tir.

Aslında “yeşil kuşak” projesi, fii-len olmasa da, politik olarak Ame-rika’yı kıble yapmanın politikasıdırve islamcılığın tarihinde bunun damuhasebesi ve özeleştirisi yoktur.

Pervasızlığa bakın ki, saldırı ha-zırlıkları da o sıra “ibadete” kapalıolan ama o gün için ibadete açılanDolmabahçe Cami’nde yapılmıştı.İslamcıların, Amerika’ya hizmeti,ibadetle bir gördüğünün resmiydiolan biten...

*

Bu kısa hatırlatmalardan sonra,tekrar MTTB Başkan Yardımcısı’nın“araştırmasına” dönelim.

Milli Türk Talebe Birliği’nin(MTTB) günümüzdeki Genel BaşkanYardımcısı Abdürrahim Boynukal’ın,“İslamcı camianın bundan ders al-dığını ve 70’li yıllardan itibaren so-kaktan çekildiğini” söylüyor. Yalansöylüyor.

O kadar araştırmış MTTB BaşkanYardımcısı ama hala “İslamcı ca-mianın gençlerinin neden Amerikan6. Filosuna karşı eylem yapan sol-cuları hedef aldığını anlamadığını”belirtiyor. Ağabeylerine sorsun. Şuanda “ülke değişiyor, dönüşüyor”diye yağcılığını yaptığı AKP yöneti-

cilerine sorsun. Şevket Eygi’ye sor-sun.

Komünizmle Mücadele Derneği,Kanlı Pazar’ın örgütleyicilerindenbiridir ve ülkemizdeki tüm faşist,gerici, islamcı partilerin yönetici kad-rosu bu derneklerin eğitiminden geç-miştir. Bu anlamda, Boynukalın, İs-lamcıların neden Amerika’ya karşı çı-kan solcuları hedef aldığını AbdullahGüller’e, Cemil Çiçekler’e, TayyipErdoğanlar’a sorarsa cevabını bu-lacaktır.

Komünizme karşı “cihad” çağrı-sı yapan Şevki Eygiler’e sorarsa bu-lacaktır.

Ama Boynukalın, sadece dünüdeğil, bugünü de anlamıyor görünü-yor! Gerçek, anlamazlıktan geldiği-dir. Kendilerinin ve AKP’nin Ameri-kan işbirlikçiliğini gizlemeye kalkı-şıyor. MTTB’nin tarihindeki işbirlikçiyanları, “komünizme karşı” kontrge-rillayla yapılan ortaklığı örtbas etmeyeçalışıyor. Fakat bu mümkün değil. İştedaha geçen hafta ortaya çıkan yenibelge; AKP Amerika pazarlığınıgözler önüne seriyor... İslamcıların ko-numu bugün de farklı değildir.

İslamcılık, “artık sokakta değiliz,ders çıkardık” havasında, demagojiyapıyor. Yer aldıkları hiçbir katliamile ilgili bugüne kadar özeleştiri yap-mayan, gerçekleri açıklamayan geri-ciler yalan söylüyor. Maraş’ta, Ço-rum’da, Sivas’ta, linçlerde yine on-lar vardı. Bugün katliamları doğrudanörgütlememeleri, değiştikleri anla-mına gelmiyor. 12 Eylül’den sonraemperyalistler ve oligarşi tarafındanİslamcılara kitleselleşerek devriminönünü kesme görevi verildi; islamcılarda bu görevi yerine getiriyorlar. Ya-rın “komünistleri kesme” görevi ve-rilirse, onu da hiç tereddütsüz yerinegetirecek ve sonra da kıblelerine dö-nüp “devrimleri önleyelim diye, eko-nomik, siyasi, sosyal bizim önümü-zü açtığınız için size hamdolsun” diyeşükür duası edeceklerdir.

Kıblesi Amerika olanlar,

değişemezler;değişmek içinönce kıblenizi

değiştireceksiniz!

54

Yürüyüş27 Şubat2011

Sayı: 257

Kıbleniz Dün De Amerika’ydı, Bugün De!