resul mest1 efendi'nin siper-i zelzele'si [paratremblements de...

40
Özet M.Ü. Fakültesi Dergisi 33 (2007/2), 129-168 ll. Abdülhamid Kaleme Bir Deprem Risalesi: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De Terre]* Dr. IL Abdülhamid (1876-1909) Musul'da Milli yapan Resili Mesti Efendi 1894 Büyük Depremi'nden sonra deprem ve depreme bina kamuoyunda uyanan gidermeye yönelik kaleme Siper-i Ze/zele (Dep- remden Korunma) risale tasnifimizle- üç bölümden bölümde risalenin gayesi, depremin meydana geli§ sebepleri ve XIX. son çeyre- yerlerinde meydana gelen büyük depremler üzerinde U. bölümde ise depreme mekanik bir cv modeli teklif edilmektedir. Bu düzene k sayesinde deprem binada ya da bulunan insanlar cnkaz alunda kalmaktan kurtulacak- Son bölümde ise 1755 Lizbon depreminde ya§anan ilginç bir olay Bu bö- lümde Lizbon depreminde büyük bir fay yeralu dü§en iki karde§in ailesi- ne kavu§uncaya kadar ki hikaye edilmi§ tir. Anahtar Kelimeler: Siper-i Zelzele Risalesi, Deprem, Depremden Korunma, Depreme Bina, Resili Mestf Efendi, II. Abdülhamid Dönemi, 1755 Lizbon Depremi, Dönemi De- premleri, Anadolu Depremleri. Abstract This treatise called Siper-i Ze[zele is written by Mesti Efendi who worked as education direc- tor of Mosul during the reign of Sultan Abdulhamid the Second. lt seems that the author in- tended to respond to the curiosity emerged in the Onoman society about earthquakes and con- struction of earthquake-resistant building after the earthquake which occurted in 1894 in Istan- bul. The treatise may be divided in to three chapters: The first chapter is about earthquakes, their causes, great and terrible earthquakes that happened in the last quarter of l9th century around the world. The author proposes a model of mechanical house as a precaution for earthquakes, in the second chapter. He argues that people would be easily rescued by means of this mechanism in case of a desrructive earthquake. The third chapter conrains an odd, may be and unusual event which occurred during the big of Lisbon (1755). The author relates the interesting adventures of two young brothers of Lisbon, who fell downin to the subsurface but were finally rescued and united with their family. Key Words: The Treatise Siper-i Zelzele, Earthquake, Protection from Earthquakes, Earthquake- Resistant Buildings, Resul Mesti Efendi, Abdülhamid the Second, Earthquakc of Lisbon (1755), Earthquakes during the Ottoman Period, Earthquakes in Anatolia. • Risale, Maarif Nezareti'nin 481 izni ile Ahter Ali caddesinde, numara 54] 131911903-1904) •• M.Ü. ilahiyat Fakültesi, Tarihi Anabilim Ara§Orma Görevlisi.

Upload: others

Post on 04-Oct-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Özet

M.Ü. İliihiyat Fakültesi Dergisi 33 (2007/2), 129-168

ll. Abdülhamid Zamanında Kaleme Alınan Bir Deprem Risalesi:

Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De Terre]*

Dr. NuhARSLANTAŞ**

IL Abdülhamid (1876-1909) zamanında Musul'da Milli Eğitim müdürlüğü yapan Resili Mesti Efendi tarafından, 1894 Büyük İstanbul Depremi'nden sonra deprem ve depreme dayanıklı bina yapımına kar~ı kamuoyunda uyanan merakı gidermeye yönelik kaleme alınan Siper-i Ze/zele (Dep­remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle- üç bölümden olu~maktadır:

İlk bölümde risalenin yazılı§ gayesi, depremin meydana geli§ sebepleri ve XIX. yüzyılın son çeyre­ğinde dünyanın deği§ik yerlerinde meydana gelen büyük depremler üzerinde durulmaktadır. U. bölümde ise depreme dayanıklı mekanik bir cv modeli teklif edilmektedir. Bu düzene k sayesinde deprem sırasında binada ya da katlarında bulunan insanlar cnkaz alunda kalmaktan kurtulacak­lardır. Son bölümde ise 1755 Lizbon depreminde ya§anan ilginç bir olay anlatılmaktadır. Bu bö­lümde Lizbon depreminde büyük bir fay kınlmasında yeralu mağarasına dü§en iki karde§in ailesi­ne kavu§uncaya kadar ki maceralı hikaye edilmi§ tir.

Anahtar Kelimeler: Siper-i Zelzele Risalesi, Deprem, Depremden Korunma, Depreme Dayanıklı Bina, Resili Mestf Efendi, II. Abdülhamid Dönemi, 1755 Lizbon Depremi, Osmanlı Dönemi De­premleri, Anadolu Depremleri.

Abstract

This treatise called Siper-i Ze[zele is written by ~sul Mesti Efendi who worked as education direc­tor of Mosul during the reign of Sultan Abdulhamid the Second. lt seems that the author in­tended to respond to the curiosity emerged in the Onoman society about earthquakes and con­struction of earthquake-resistant building after the earthquake which occurted in 1894 in Istan­bul. The treatise may be divided in to three chapters:

The first chapter is about earthquakes, their causes, great and terrible earthquakes that happened in the last quarter of l9th century around the world. The author proposes a model of mechanical house as a precaution for earthquakes, in the second chapter. He argues that people would be easily rescued by means of this mechanism in case of a desrructive earthquake. The third chapter conrains an odd, may be inıaginary, and unusual event which occurred during the big canlıquake of Lisbon (1755). The author relates the interesting adventures of two young brothers of Lisbon, who fell downin to the subsurface but were finally rescued and united with their family.

Key Words: The Treatise Siper-i Zelzele, Earthquake, Protection from Earthquakes, Earthquake­Resistant Buildings, Resul Mesti Efendi, Abdülhamid the Second, Earthquakc of Lisbon (1755), Earthquakes during the Ottoman Period, Earthquakes in Anatolia.

• Risale, Maarif Nezareti'nin 481 numaralı izni ile Ahter Matbaası [Bab-ı Ali civarında, EbussuCıd caddesinde, numara 54] (İstanbul 131911903-1904) tarafından basılmıştır.

•• M.Ü. ilahiyat Fakültesi, İslam Tarihi Anabilim Dalı Ara§Orma Görevlisi.

Page 2: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

130 ~ Nuh Arslanta§

1. ilisalenin Müellifi

Müellifi Resul Mest1 Efendi'nin hayatı hakkında, memuriyeti münasebetiyle tutulan sicil kaydı ve çe§itli vesilelerle resmi makamlara verdiği bazı dilekçeler­den anla§ılanlar dı§ında bilgi yoktur.

Sicil kaydındaki bilgilere göre Resul Mesti Efendi 1825 (h. 1240) yılında Mu­sul'un Süleymaniye kasabasında doğmu§tur. Babasının adı Mahmud Bey'dir. Deği§ik medreselerde ve Darü'l-muallimin'in Rü§tiye kısmında tahsil gören Resul Mesti Efendi'nin sicilinde, 20 Ocak 1867'de (h. 14 Ramazan 1283) 625 kuru§ 1

maa§la Musul Vilayeti Mekteb-i Rü§tiyesi muallimliğine tayin edildiği bilgisi yer almaktadır.2 Ancak onun görevi bilinmese de memuriyete daha önce ba§ladığı, bir papazın telif ettiği kitaba yazdığı reddiyenin ne§redilmesine karar verildiğine dair bir belgeden anla§ılmaktadır.3

Musul Rü§tiyesi'nde altı yıl kadar çalı§an Resul Mest'i Efendi, 27 Mayıs

1873'te (29 Reblülevvel 1290) 600 kuru§ maa§la Kerkük Sancağı Mekteb-i Rü§tiyesi'ne,4 17 Ocak 1877 (2 Muharrem 1294) tarihinde ise 1000 kuru§ maa§la Basra Vilayeti Mekteb-i Rü§tiye muallimliğine tayin edilmi§; 29 Mart 1881 (27 Reblülahir 1298) tarihinde devamsızlıktan dolayı görevinden azledilmi§tir.5

Azlinden bir buçuk yıl kadar sonra 29 Mayıs 1882'de (ll Receb 1299) 1500 kuru§ maa§la Van VilayetiMaarif müfetti§liğine tayin edilen Resul Mest1 Efendi, 21 Temmuz 1885 (8 Şevval 1302) tarihinde aynı maa§la Musul Vilayeti Darü'l­muallim1n muallimliğine atanmı§; üç yıllık görevinden sonra 500 kuru§ ek maa§la 8 Eylül 1888 (2 Muharrem 1306) tarihinde Musul Vilayeti Maarif müdürlüğüne terfi etmi§; ancak 20 Mayıs 1892 (22 Şevval 1309) tarihinde müdürlükten ayrılmı§tır. Sicil kaydında Resul Mest'i Efendi'nin müdürlükten ayrılma sebebi zikredilmemektedir. Ancak Musul'a ait 1310 (1893) tarihli Salname'de onun bu süre zarfında Musul Vergi Dairesi'nde memur olarak çalı§tığını görüyoruz.6 12 Aralık 1892 (22 Cemaziyelevvel 1310) tarihinde 1500 kuru§ maa§la ikinci kez

Aynı senenin Zilkade ayında nıaa§ı521 kuru§a, 1870 (h. 1287) yılında ise 495 kuru§a indirilnıi§­tir. bk. İla§bakanlık Osmanlı Ar§ivi (BOA), Dahiliye Nezareti Sicil-i Ahval İdaresi Defteri (DH. SAİD), nr. 76/79. BOA, DH. SAİD, 76/79. 16 Eylül 1860 (29 Safer 1277) tarihli bu belge için bk. BOA, Sadaret Mektubt Mühinınıe Evrakı (MKT. MHM), 195/38. BOA, MKT. MHM, 472/31. 1 Nisan 1874'te (13 Safer 1291) nıaa§ı800 kuru§a yükseltilmi§tir. BOA, DH. SAİD, 76/79. Görevine devanısızlığı, aldığı nıaa§tan memnun olmanıasından kaynaklanmı§ gibidir. Zira, sicil kaydında Şubat 1880'de (Reblülevvel 1297) nıaa§ının 800 kuru­§a inciirildiği belirtilmektedir. Salname-yi Viliiyeti Musul, Musul Vilayet Matbaası 1310, s. 80-81. Salname'de görevi, vergi müdürü Ahmed Fethi Efendi'nin emrinde, Vergi Seyyare Hey'eti (Gezici Vergi Heyeti) İkinci Fırka Muharrir-i Üla olarak kaydedilmektedir.

Page 3: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin Zelzele'si ~ 13 1

Musul Maarif Müdürlüğü'ne tayin edilmi§tir.7 1895 (h. 1312) tarihli Musul Salnamesi'nde Resul Mest1 Efendi'nin ismi yeniden maarif müdürü olarak kayde­dilmektedir.8 Be§ yıl kadar yürüttüğü bu ikinci müdürlüğünde 3 Kasım 1897 (7 Rebiyülahir 13 15) tarihinde Amerikan misyonerleri tarafından yüz yirmi be§ öğrencili bir okulun ruhsatsız olarak açılmasına göz yumması ve Maarif Nezare­ti'ni "açılmadığı" §eklinde bilgilendirmesi sebebiyle görevinden azledilmi§tir. İade talebiyle Maarif Nezareti'ne verdiği dilekçe kabul edilmemi§; "misyonerliğe göz yumduğu ve yapılan tahkikatta apaçık ihmalinin olduğunun anla§ıldığı" tekrar edilerek reddedilmi§ tir. 9

Resul Mest1 Efendi anadili Arapça yanında Farsça, Türkçe (yazıp konu§abile­cek derecede), Fransızca ve Kürtçe de bilmekteydi. 10 İyi Fransızca bildiği ve Fransızca literatürü takip ettiği,' depreme dair risalesindeki bir ifadesinden anla­§ılmaktadır. 11 Ailesi hakkında çok fazla bilgi yoktur. Onun Abdülmecid Berki isminde bir oğlu olduğunu, Avrupa'ya çıkma talebiyle Sadaret makamına verdiği bir dilekçeden öğreniyoruz. 12 Ayrıca onun kalabalık bir aileye sahip olduğu söylenebilir; zira maa§ tenkisatı dolayısıyla geçinemediği konusunda zaman zaman dilekçeler vermesi ve maa§ının artırılınasını istemesi bunu teyit etmekte­dirY

Resul Mest1 Efendi, memuriyeti yanında ilmi telifatta da bulunmu§tur. Ne§ri­ni hazırladığımız Siper-i Zelzele isimli bu risalesinden ba§ka astronomiye ait T~ıihu'l-ef/ak, kelam ilminde Risô.le-i İsbô.t-ı Vô.cib, tabiat bilimleri alanında ise Havô.dis-i Anasır isimli kitaplar telif ettiği belirtilmektedir. T ~rfhu'l-ef/fl,k ile Risô.le-i İsbô.t-ı Wicib eserlerini kaleme alması üzerine taltif edilerek Musul Vilaye­ti emvalinden aylık 150 kuru§ maa§ tahsisi, ayrıca hazineden harcırah olmak üzere 1500 kuru§ atiye verilmesi kararla§tırılmı§tı. 14 Havô.dis-i Anasır 1874 (h. 1290) yılında Devlet Matbaası'nda (Matbaa-·i Amire) basılmı§tırY Onun Hende-

BOA, OH. SAİD, 76/79. Salname-yi Vilayeıi Musul, Musul13 ı2, s. 132. BOA, OH. SAİD, 76/79.

10 BOA, OH. SAİD, 76/79. 11 Müellif risalede Fransız bilim adamlanndan birinin hava basıncı ile havayı suya dönü§türmesi ile

ilgili ke§fini, Fransa'da ne§redilen bilimsel gazetelerden öğrendiğini söyler. bk. Siper-i Zelzele, s. ı 7.

12 BOA, Zabtiye Nezareti (ZB), 450/10. 22 Haziran ı893 (Rumi lO Haziran 1309) tarihli belgede oğlunun evrakta sahtecilik yaptığından dolayı yurt dı§ına çıkmasına müsaade edilmemesi ve maarif müdürü babasının (Resul Mesti Efendi) yanına gönderilmesi istenmektedir.

13 Mesela 3 ı Aralık ı859 (6 Cemaziyelahir ı276) tarihli bir dilekçesinde Resul Mesti Efendi, maa§ına Kıbnslı müteveffa Hoca Mehmed Efendi'nin mahlul olan maa§ından bir miktar zam yapılmasını talep eder. bk. BOA, Sadaret Mektubi Nezaret ve Devilir Kalemi (MKT.NZD), 297/2 ı.

14 BOA, MKT. NZD, 294/45. 15 BOA, OH. SAİD, 76/79.

Page 4: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

132 ~ Nuh Arslanta§

se'ye dair de bir eser yazdığı anla§ılmaktadır. 1 Eylül 1861 (25 Safer 1278) tarihli bir ar§iV belgesinde ilm-i hendeseye dair yazdığı eserden dolayı ona Süleymaniye Vilayeti Mal Sandığı'ndan 1000 kuru§ atiye verildiği kaydedilmi§tir. 16 Yukarıda temas edildiği gibi onun hıristiyan bir papaz tarafından İslamiyet aleyhine telif edilen bir kitaba yazdığı reddiyenin devlet tarafından ne§redilmesine karar verildiği kayıtlara geçmi§tir. 17

2. Risalenin Muhtevası

Müellif risalesine yaygın olan adet üzere besmele, harnciele ve salvele ile ba§­lar. Arapça olan dua mahiyetincieki bu giri§te depremle ilgili ayetleri muhtevi dua cümleleri seçilmi§tir.

Müellif daha sonra oldukça edebi ifadelerle risaleyi yazma sebebini açıklar. Deprem ve zararlarından korunma konusunda dü§ünmek ve bir §eyler yapmaya çalı§manın din tarafından te§vik edilen bir husus olduğunu belirten müellif, ll. Abdülhamid zamanında (1876-1909) deprem ve diğer sahalarda bilimsel ara§tır­malara önem verildiğini belirttikten sonra, depremle ilgili hazırladığı bu risalenin de böyle bir ortamın ürünü olduğunu ve insanlığa kendi çapında bir hizmet gayesinde bulunduğunu söyler. Depremin sebepleri ve depremden korunma yollarını detaylı olarak herkesin anlayabileceği §ekilde kaleme aldığını belirten müellif, padi§ah tarafından görülür ümidiyle yazmaya karar verdiği bu risaleyi "Siper-i Zelzele" olarak adlandırdığını belirtir. ifadelerinden 1894 Büyük İstanbul Depremi'nden sonra kamuoyunda deprem, sebepleri ve zararlarından korunma konularına büyük bir ilgi ve merakın ba§ladığı, her kesimden insanın kendi çapında bir §eyler yapmaya gayret ettiği, müellifin de kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla böyle bir çalı§ma kaleme almaya karar verdiği anla§ılmaktadır. Bu yönüyle Türkiye'de deprem, deprem çe§itleri, tarihi depremler ve depreme dayanıklı bina arayı§ları üzerine yapılan ilk çalı§malardan biri olması dolayısıyla risalenin ne§redilmesinin, bir deprem coğrafyasında riskli fay hatları üzerinde oturan ülkemizin sismoloji ve in§aat tarihi bilimlerine katkılarının olacağı dü§ü­nülmektedir.

Müeilif risaleye depremin olu§ sebebini izahla ba§lar. Eski dönem bilim adam­ları (hükemil-i mütekaddimfn) ile sonraki dönem bilim adamlarının (hükemfl-i müteahhinn) depremin sebebi ile ilgili görü§ farklılığına i§aret ettikten sonra depremin yerin §ekillenmesindeki etkisine değinen müellif, dünyanın deği§ik yerlerinde küçüklü büyüklü yanardağ bulunduğunu kaydederek bunların (o dönemdeki) en me§hurlarının Vezüv, Etna ve Hekla yanardağları olduğunu

16 BOA, Sadaret Mektubi Umum Viiayar Evrakı (MKT. UM), 495/94. 17 Reddiyenin basım karannı içeren belge için bk. BOA, MKT. MHM, 195/38. Ar§iv belgelerinin

okunmasında yardımlannı esirgemeyen arkada§ım Dr. Nurdan Şafak'a te§ekkür ederim.

Page 5: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin Zelzele'si {> 133

söyler. Yanardağların çevresindeki yerle§im birimlerinin altında meydana gelen deprem sebebiyle altta bo§luklar olu§arak yerin dengesinin bozulacağını Japonya örneği ile açıklayan müellif, faaliyette olan yanardağların yeraltında biriken gazların çıkı§ına imkan verdiği için büyük çaplı depremierin meydana gelmesini önlediklerini belirterek yanardağların tepesinde meydana gelen §iın§ek çakması­nın sebepleri üzerinde durur.

Yanardağdan püsküren katı maddelerin, havanın da yardımıyla çevresindeki ekili arazilere dağılmasının ziraata çok büyük zarar verdiğini örneklerle açıklayan müellif, çamurlu yağmur (baran-ı kül-'alud) olarak nitelediği bu maddelerin dü§tüğü yeri birka-ç saat içerisinde ahalisiyle beraber yok edecek bir etkiye sahip olduğunu kaydeder.

Daha sonra risaleyi kaleme aldığı dönemlerde dünyanın deği§ik yerlerinde meydana gelen depremler hakkında bilgi veren müellif yanardağ ate§inin, yerin merkezindeki ate§ten mi (mağma) yoksa yanardağların bulunduğu yerlerin altındaki, yerin merkezine uzak ancak yanma özelliğine sahip maddelerin bilfiil yanmasından mı meydana geldiği sorusuna cevap arar.

Depremiere etki eden gazın olu§umuna da değinen müellif, o dönemde "bu­har" olarak isimlendirilen gazın yükselme özelliğinden dolayı yeryüzüne çıkmaya çalı§ırken sarsıntılara sebep olduğunu deneysel bir örnekle açıklamaya çalı§arak yağmur ya da eriyik suların yerin alt katınaniarına doğru inerken yeraltında (mağmadan kaynaklanan) sıcak kısma ula§ınca, hararetin etkisiyle buhara dönü§tüğüne; bunun da daha çok yağmurlu vakitlerde ve karların eridiği dönem­lerde vukı1 bulduğuna dikkat çeker. Müellif, bunlara ilave olarak o dönemde depremin sebebi olarak ileri sürülen bir görü§ü daha nakleder. Buna göre depre­min sebebi, güne§, ay ve dünyanın, ayın ba§ında ve ortasında aynı hizada bulun­dukları sırada, güne§in çekim kuvveti ile ayın dünyaya tesir etmesidir. Kendisi katılmakla beraber Paris rasathane müdürü Flamarion'un görü§ü olarak nakletti­ği bu görü§ün Avrupa ve Amerika'daki rasathaneler tarafından artık kabul görmediğini söyler.

Adını koymasa da deprem sırasında ya§anan "tsunami" olayına ve zararlarına da değinen müellif, daha sonra uzun bir paragraf açarak yer kabuğunun olu§umu, bu olu§uma paralel olarak meydana gelen kara parçaları, denizler, deği§ik kaya­lar, .ta§kömürü ve tepelerin meydana geli§i ile bunların depremle olan bağlantısı­nı anlatır. Uzun ara bilgiye olu§umunu henüz tamamlamamı§ olan yer kürenin merkezindeki ısının insanlar tarafından hissedilmeme sebebiyle ba§layan müellif, bunun yer kabuğunun deği§ik kalınlığından kaynaklandığını belirttikten sonra volkanik dağların, ta§kömürünün, dere, tepe ve yüksek dağların olu§umuna değinerek bunların yerkürede sonradan meydana gelen olu§umlar olduğuna dikkat çeker.

Page 6: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

134 .ç.. Nuh Arslanta§

Uzun ara bilgiden sonra konuya tekrar dönen müellif depremin, yeraltında yanmaya elveri§li maddelerin havayla temas ederek yanması sonucu meydana geldiği görü§ünün doğru olmadığını bazı örneklerle ortaya koymaya çalı§ır ve depremin bir diğer sebebi olan hava basıncının (tazy!k-ı hava) olu§umunu da uzunca izah eder.

1880'lerde Fransa'da ne§redilen bilimsel gazetelerde Fransız bilim adamların­dan birinin basınçla havayı suya dönü§türdüğü §eklinde bir ke§fine yer verildiğine i§aret eden müellif, bunun yeni olmadığını, hikmete dair yazılan eski kitaplarda havanın suya dönü§mesinde eski dönem bilim adamlarının (hükema) görü§ birliği içinde olduğunu belirterek konuyla ilgili Şerh-i Mevô.kıfta yer alan "Ters Tas" (Tas-ı Maklub) deneyinin okunmasını salık verir.

Depremin ilk be§ saniyede yıkıma sebep olmadığını iddia eden ve bunu bazı tarihi depremlerle ispatlamaya çalı§an müellif depremlerde yıkımın be§inci saniyeden sonra ba§ladığı söyler. Çünkü depremde dalga(lanma)lar tekrarlanma­clıkça yıkım gerçekle§memekte, ilk be§ saniyelik sürede tekran mümkün olmadığı için, bu süre zarfındaki dalgalanmalar yıkıma sebep olmamaktadır.

Daha sonra müellif bu bilgilerle bağlantılı olarak bizim tasnifimizde II. Bölüm olarak dü§ünülen "Hükema-i Mütekaddimin Tarafından Zelzelenin Mazarratı Definde Bir Tedbir" (Eski Alimierin Deprem Zararlarına Kar§! Geli§tirdikleri Bir Tedbir) ba§lığında ilk be§ saniye içerisinde insanları enkaz altında kalmaktan kurtaracak bir düzenekten (mekanik ev) bahseder. Deprem tarihi açısından oldukça önemli olan, büyük bir deprem sonrasında depreme dayanıklı bina arayı§larına girildiğini göstermesi ve teknik detaylara yer vermesi dolayısıyla

risalenin bu bölümünün günümüz dilinde geni§ özetini vermek istiyoruz.

Eski dönem bilim adamlarının depremden korunmak ve zararını asgariye in­dirmek için ileri sürdüğü bir tedbirle konuya giren müellif, eskiden çok sık dep­rem ya§anan yerle§im birimlerinde 25-30 m. aralıklarla -2-3 m. çapında yer altı

sularına ula§an kuyular kazılmasının depremi önleyeceği §eklinde bir kabulün olduğunu; ancak bunun artık depreme kar§t hiçbir faydası olmadığının anla§ıldı­ğını, hatta depremin zararını artırdığının yer bilimciler tarafından ortaya kondu­ğunu belirtir. Resul Mest! Efendi, depremin zararından korunmak için herkesin anlayabileceği düzenekli bir teklif sunar. Buna göre binanın alt ya da üst katında bulunan odanın etrafı ya da bir ba§ka tarafı, odanın zeminine kadar kavisli kemer §eklinde 2,5 m. yükseklikte, üstü açık ya da duvardan müstakil bir §ekilde in§a edilecek; zemin de -mesela- 10 m. uzunluğunda 7 m. geni§liğinde dikdörtgen §eklinde 10 derecelik bir eğimle tahtalada dö§enecektir.

Şekil-I 'de de gösterildiği üzere tahta dö§emenin altına, uzunluğuna gelecek §ekilde dört demir tekerlek yerle§tirilerek süratle hareket edebilmesi için bu tekerleklerin ilki ikincisinden, ikincisi üçüncüsünden, üçüncüsü de dördüncü-

? ~

t !

Page 7: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin Zelzele'si ~ 135

sünden büyük olmalı ve odanın açık tarafına doğru uzatılacak §ekilde ray üzerine oturtulmalıdır; zira yer sarsıntısı sırasında tekerlekler bu raylar üzerinde hareket edeceklerdir. Dö§emenin açık tarafına, odanın açık tarafını kapatacak §ekilde ah§ap bir duvar yapılacaktır. Oö§eme, kenara doğru meyilli ve ağırlığı olması

sebebiyle harekete hazır halde bulunacaktır.

Yine §ekilde (Şekil-1) görüleceği üzere, odanın içine tahta dö§emeyi yerine çekmek ve kur§undan yapılmı§ ağır sütunları çekerek yerlerine yerle§tirmek için di§leri birbirine geçmi§ dört çarklı bir 'caraskal aleti de bulundurulmalıdır.

Caraskalın iki önünde iki de arkasında çarklar bulunmalı; bunların önünde de elle çevrilmesi için bir sap, arkasında ise 30-40 m.lik bir halatın sarılabileceği ağaç kütüğünden mamul kalın bir direk olmalıdır. Bu sayede ihtiyaç anında bahsi gelecek ağırlıklar, bir insan tarafından kolayca yerine yerle§tirilebilecektir.

Odanın tavanına asılan bir makara vasıtasıyla çarkların sütununa sarılmı§ ha­lata bağlı olarak, mesela çapı 3 cm., uzunluğu 5 cm. ve ağırlığı, üzerinde bulunan tahta dö§.eme, ev e§yaları ve ahalisinin ağırlığından en az dört katı olmak §artıyla, kur§undan mamul bir sütuna tahta dö§emenin boyu kadar bir halat bağlanmalı­dır. Ancak bu halat, üçte birlik bölümünden ikiye ayılarak bir ucu tahta dö§eme­nin bir (dı§) kenarına diğer ucu ise diğer kenarına sıkıca bağlanır. Kur§undan mamul sütun, 9 m. derinlikteki bir kuyunun üst kenarının 30-35 cm. derinliğine, bir buçuk cm. geni§likteki demir üzerinde bulunan çarklar vasıtasıyla yarısı

demirin dı§ına yarısı da sabitlenmi§ olarak dikine yerle§tirilir.

Tah ta dö§emenin arka tarafına 29 m. uzunluğunda bağlanan halat, binanın 9 m. uzağındaki bir direğe bağlanan makaradan geçirilerek binanın iç kısmı ya da arkasında bulunan 9 m. derinlikteki kuyunun üstkenarının 30-35 cm. a§ağısında, bir buçuk cm. geni§likteki demir üzerine dikine gelecek §ekilde yerle§tirilerek çapı3 cm., uzunluğu ise 5 cm. olan kur§un sütunun kulpuna bağlanır.

Odanın içerisinde (Şekil-1 'de bu dö§e~enin kenarları .) C y ı §eklinde gös­terilmi§tir), her iki yöne de hareket edebilen kar§ılıklı dörder tekerlek üzerine tahtadan bir dö§eme hazırlanır. Süratle hareket edebilmeleri için tekerlekler, kuyu tarafına uzanan raylar üzerine yerle§tirilir. Oda ah§aptan in§a edilmi§se, duvarlarından biri (Şekil-ı 'de <J r .J c harfleriyle gösterilen duvar) sağlam bir §ekilde bu dö§eme üzerine kurulup sabitlenecektir ki, tahta dö§eme hareket ettiğinde onunla beraber bu duvar da hareket edebilsin. Kuyunun ağzındaki kur§un sütunundan (J) geçirilen halat, §ekilde gösterildiği üzere, makaradan geçirildikten sonra ikiye ayrılır; bunun bir ucu tahta duvarın beri tarafındaki alt kö§esinden (;), diğer ucu ise diğer taraftaki alt kö§eden (.k) geçirilerek dö§e­menin arka tarafından dola§tırılır ve (J ve ı.J"' ) makarasından geçilerek bina­nın diğer tarafındaki, ağırlığı "J" sütununun ağırlığında olan "._;" sütununa bağlanır. Müellif, tahta dö§emenin hareketine dair anlattığı düzeneği §U §ekilde

Page 8: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

136 ~ Nuh Arslan ta§

resmetmi§tir:

Müellif oda ah§aptan değilse, (dö§emeye sabitlenen duvar tarafında) iki bu­çuk metre yüksekliğinde kavisli kemer §eklinde bir duvarın açılması ya da bu duvarın daha ba§tan, bina in§a edilirken yapılması gerektiğini belirtir. Ancak bu duvar da anlatılan düzeneğİn i§leyi§ine uygun bir §ekilde ah§ap duvar gibi in§a edilmelidir. Müellif deprem olmazdan önce düzeneğe uygun olarak in§a edilen binayı ise §U §ekilde resmeder:

Daha sonra müellif düzeneğin deprem sırasında nasıl i§leyeceğini anlatmaya ba§lar. Şiddetli ve yıkıcı bir depremin olması durumunda "J" ve"._;" sütunlannın her birinin 1,5 cm.lik yarısı, kuyuların ağzına dikine yerle§tirilen demirlerin üzerine; diğer yarısı ise yine demirlerin üstüne ancak bo§lukta bulunacak §ekilde

Page 9: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin Siper-i Zelzele'si ~ 13 7

yerle§tirilir. Deprem olduğu esnada sütunlar ağırlıklanyla kuyunun dibine, saniye de 16, 2 saniyede 64; 3 saniyede 144 adım hızla dü§ecekleri için tahta dö§emeler ve bu dö§emeler üzerinde bulunan her §ey (insan ve e§yalar) binadan uzakla§tı­nlmı§ olacaktır.

Depremden önce böyle bir düzenek kurulmu§ olursa, bahsedildiği §ekilde hız­lıca hareket eden bu düzenek sayesinde (bk. Şekil-3) evdeki insanlar enkaz altında kalmaktan kurtulmu§ olacaklardır.

Bu düzeneğİn binanın ikinci ve üçüncü katındaki odalar için de uygulanabile­ceğini söyleyen müellif, bu katların düzeneğinin alt kattaki odanın tavanına, aynı dö§eme geni§liğinde ancak arada bo§luk bırakılarak bitbirine temas etmeyecek ve üzerindeki e§Yayı kaldırabilecek sağlamlıkta olması gerektiğini; tekerleklerin hareket edebilmesi için de demir dö§enerek kuyu tarafına doğru da üzerine demir dö§enen sağlam iki duvarın in§a edilmesi gerektiğini belirtir. ifadesine göre söz konusu duvarların uzunluğu (mesela 10 m.) katların zeminindeki tahta dö§eme­nin uzunluğuna e§it (10 m.) olmalıdır. Deprem sırasında kuyuların ağzındaki kur§un sütunlar a§ağıya dü§erken bu kat(lar)daki dö§eme(ler) de üzerindekilerle beraber duvardaki demirler üzerinde hızla hareket ederek 9 metre ilerledikten sonra duracaktır.

Dö§emenin durmasından sonra iki duvarın arasına ve duvarlardan yarım met­re beride 8-9 insanın sığabileceği, üst tarafı açık 6,5 metre çapında yuvarlak bir sandık konmalıdır. Duvarın yüksekliğine e§it iki halat, bu sandığın iki tarafından bağlanarak duvann dı§ cephesinden a§ağıya sarkıtılacak; bu halatların ucuna da ağırlığı insanların ağırlığından biraz daha az (mesela 3 kg.) kur§undan mamul sütun bağlanacaktır. Deprem esnasında dö§emelerin hızla hareket etmesi netice­sinde enkaz altında kalmaktan kurtulan insanların, dö§emenin durmasından

Page 10: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

138 ~Nuh Arslanta§

sonra bu sandığa girmelerinden kaynaklanan ağırlık sebebiyle söz konusu kur§un sütunlar yükselmeye ba§layacak; sandığın yere ula§masıyla bu sütunlar da duva­rın üst kenarına ula§acak; sandığın kenarlarındaki demir çengeller, duvarın

a§ağısındaki demir halkalara bağlanacaktır. Böylece insanlar sandıktan kolayca dı§arı çıkabileceklerdir. İnsanların sandığa giri§ ve çıkı§ları, hızlılık durumuna göre saniyeler alacaktır. Müellif bu noktada dü§Ü§Ün gerçekle§eceği yol/mesafe­zaman ili§kisine de değinir. Bir ta§ın ya da madeni cismin havadan a§ağıya dü§ü­§Ünün 1. saniyede 16; 2. saniyede 64, üçüncü saniyede 144 (adım) §eklinde ve bu oranlarda gerçekle§tiğini belirten müellif, cisimlerin dü§me zamanı ile ilgili kuralı §U §ekilde formüle eder: lxl = lx16= 16; ikinci saniye sonunda 2x2=4x16=64; uçuncü saniye sonunda 3x3 =9x16= 144; dördüncü saniye sonunda 4x4=16xl6=254 (adım) ... Özetle, saniyeler dörde bölünüp çıkan sonuç 16 ile çarpılırsa cisimlerin dü§me süresi hesaplanmı§ olacaktır. Cisimlerin dü§mesi konusunun tabiat kanunları meselesinde ispatlandığını belirten müellif, meraklı­ların konunun detaylarını bu kitaplardan okuyabileceklerini söyler.

Müellif, anlatmaya çalı§tığı düzenekteki cisimlerin dü§mesi konusunda ise §Unları söyler: Söz konusu düzenekte- üç türlü dü§Ü§ gerçekle§mektedir: İlki, binanın içinde ya da arkasında bulunan kur§un sütunun dü§Ü§Ü; ikincisi, binanın uzağındaki (dı§) kur§un sütunun dü§Ü§Üi üçüncüsü ise kenardan meyleden tahta dö§emenin ağırlığının dö§emeyi yerinden hareket ettirerek dü§Ü§e zorlamasıdır. Kanaatine göre bu üç dü§Ü§Ün etki ve hareketiyle dö§eme binadan çıkmı§ ve uzakla§mı§; dö§eme üzerindeki insanlar da enkaz altından kalmaktan kurtulmu§ olacaklardır.

Enkaz altında kalınmaması için e§yanın dizaynının da önemli olduğunu belir­ten müellif, evdeki yatak, karyola veya masa gibi e§yalann, zemindeki dö§emenin enine doğru yerle§tirilmesini; bu e§yaların, aynı zamanda herhangi bir sarsıntı sırasında harekete geçecek dö§emenin dı§arıya en önce çıkacak kısmına, enine doğru sabitlenmeleri gerektiğini belirtir. Karyolalardaki insanların çıkı§ mesafesi­nin, karyolaların eniyle bir tahtanın kalınlığında olduğunu belirten müellif, bu kalınlıkla karyolanın eninin mesafesinin 1 metre 10 mm. olacağını, dö§emenin hareket hızı, ilk ve ikinci saniyeler için 16 ve 64 adım olarak dü§ünüldüğünde, bu enin ihtiyaca rahatlıkla cevap verebileceğini kaydeder.

Müellif depremin hızı ile tahribatının doğru orantılı olmadığını, kendi döne­minde meydana gelen iki deprem örneğiyle delillendirir. ifadesine göre Lizbon depreminin saniyedeki hızı 540 metre iken, tahribatı 300 saniyede (5 dakika) gerçekle§mi§tir. Buna kar§ın San Salvador depreminin saniyedeki hızı 450 metre iken yıkımı 10 saniyede vuku bulmu§tur.

"Deprem, gece herkesin uyuduğu bir sırada da gerçekle§ebilir", diyen mü­ellif bu tür durumlar için odadaki tahta dö§emeleri çevreleyen bir buçuk metre

Page 11: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin Siper-i Zelzele'si {> 139

yüksekliğindeki tahtaların kenarına yüksek ses çıkaracak çanların takılabileceği­ni, bunların sayesinde sarsıntı olduğunun anlaşılabileceğini söyler.

Müellif yukarıda, odada bulunan tahta döşemenin süratle dışarı çıkarılabilme­si için sütunların (binaya yakın) değişik yerlere kazılan kuyuların üst kısımlarına yerleştirilmesi ve deprem anında halatlara bağlı kurşun sütunların kuyuya düşme­si şeklinde anlattığı düzeneğin farklı şekillerde de kurulabileceğini söyler. Kuyula­rın biri diğerinin arka hizasında veya sütunların, bahsedildiği şekilde bir kuyunun ağzına yerle§tirilmesi ya da kuyu sayısı birle sınırlı tutularak iki sütun ağırlığında usulüne uygun yerleştirilmesi §artıyla bir sütunun kullanılması da yeterlidir. Risalede bunlara -dair §ekillerin verilmediğini belirten müellif, anlatılanlardan

hareketle nasıl olacağını zihnen tasavvur etmenin mümkün olduğunu söyler.

Müellif, enkaz altında kalrrı:aktan kurtaracak mekanik evin teknik anlatımını, bir uyarı ile bitirir. Yukarıda bahsedilen düzenekte ilk kattaki dö§emelerin süratle dı§arı çıkabilmeleri için binanın etrafının açık olması gerektiğini belirten müellife göre, ilk kat düzeneğinin binanın bulunduğu sokağa doğru kurulması mümkünse de bazı mahzurları vardır. Ancak, binanın yukarı karlarına ait düzeneğin, her­hangi bir engel yoksa sokağa açılması mahzurlu olmadığını söyleyen müellif, yukarı kadarla ilgili düzenekte bahsi geçen duvarların, sokaktan geçeniere zarar vermemesi için kemer ve kavisli şekilde inşa edilerek geniş tahta döşemeye sabitlenen tekerlekler sayesinde hareket etmesi mümkünse de sokakta birbirine bakan binalarda raylı duvarların inşa edilmesinin güç ve mahzuruna dikkat çeker.

Müellif son olarak depremden korunmak için hazırlanan bu düzeneği (meka­nik ev), bedeni hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaca benzetir. Bedeni hasta­lıklardan korunmak için tıp ilminin yeni/iklerden faydalanmak gerektiği gibi, tabii afetlerden korunmak için de bu tür mekanik imkanlardan faydalanılması gerektiğini ifade eder. İnsanoğluna aklı veren Allah, ondan bu aklı kullanmasını ve depremin zararlarını en aza indirmesini istemektedir.(*)

T asnifimizde III. bölüm olarak adlandırılan "Zelzelenin Haile-i Azime ve Gaile-i Elimesinden Zuhur Eden Bir Hadise-i Adbe ve Bir Hikaye-i Garibe" (Depremin Korkunçluğu, Keder ve Sıkıntı Vermesinden Kaynaklanan İlginç ve

ı·ı Müellifin detaylıca bahsettiği bu düzenekle ilgili olarak iki ayrı üniversiteden deprem-bina in§aatı konulannda ara§tırmalar yapan iki akademisyenle görü§ülmü§tür. Gerek İstanbul Teknik Üniversitesi İn§aat Fakültesi öğretinı üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Geneoğlu (görü§me tarihi: 19.09.2007, Saat: 10.30), gerekse Selçuk Üniversitesi İn§aat Fakültesi öğretim elemanlanndan Dr. Mustafa Tolga Çöğürcü (görü§me tarihi: 23.08.2007, Saat: 15.30) müellifin bahsettiği me­kanik evin in§asının pratikte imkansız ve düzenekteki matematiksel ölçülerin bilimsel olmadığı­nı belirtnıi§ler; ancak müellifin bu tür bir düzenehen bahsetnıesirıin en azından o dönemlerde depreme dayanıklı bina yapınu araYl§ını göstermesi açısından önemli olduğuna i§aret etmi§lerdir. Görü§lerini payla§an bu arkada§lanma te§ekkür ederim.

Page 12: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

140 ~Nuh Arslanta§

Tuhaf Bir Hikaye) baglığında ise müellif, 1755'te beş dakika içerisinde §ehrin nerdeyse tamamını yıkan Lizbon (Portekiz) depreminde. ya§anan ilginç, ilginç olduğu kadar da inanılması güç bir olaydan bahseder. Anlattığı olayın kaynağına hiç değinmeyen müellif, kanaatimizce eğitimci olmasında da kaynaklanan özelliği ile bu ilginç olayla, okuldan veya kitaplardan öğrenilen bilgilerin yeri geldikçe pratik hayatta nasıl kullanılabileceğini göstermek ve kurguladığı bir hikaye ile olayın kahramanlarının dilinden okuyuculan/öğrencileri bilgilendirmek istemek­tedir.

Bu bölümde Lizbon'da eczacılık yapan Mösyö Vales (Walles) isminde bir asil­zadenin deprem sırasında yaşanan çökme ya da fay kırılması nedeniyle yere batan oğlu Canson Oohnson) ile güzelliği dillere destan kızı Maria'nın yer altından kurtulup ailesine kavu§ma hikayesi anlatılır.

Depremde yaşanan çökü§le içi su dolu karanlık bir mağaraya düşen Canson, bir saat kadar yüzdükten sonra suyun kenarına çıkmış, zifui karanlıkta mağaranın kenarını takiple yedi gün boyunca aç-susuz yürümü§tür. Yedinci günün sonunda büyük bir yeraltı bahçesine ula§an Canson, depremin ilk somut sonucunu da mağarada, 600 m. çapında ve 800 m. yüksekliğindeki fay hattında fark eder.

Canson bahçede dolaştığı sırada aynı depremle yere batan karde§i Maria ile karşılaşır. Bu ilginç tesadüfle bir müddet şok yaşayan kardeşler birbirine başların­dan geçen olayları anlattıktan sonra mağaradan kurtuluş için acil bir eylem planı yaparlar. Buna göre meskun bir mahal arayacaklar, eğer bulam:azlarsa bahçeye dönüp içindeki meyvelerle hayatlarını devam ettireceklerdir. Bu arada ateş

yakmak, çevrenin imar durumuna göre insanın yaşayıp yaşamadığı tahmininde bulunmak, enlem-boylam ve güneşin gün içindeki hareketi gibi okulda öğrendik­leri bilgilerden bu zor zamanlarında faydalanmayı da ihmal etmezler.

Mağaranın çıkışında vahşi hayvanlarla mücadele eden kardeşler nihayet adını bilmedikleri ancak ahalisinden Arap olduğunu anladıklan bir şehre sağ-salim ulaşırlar. Daha sonra adının Marakeş olduğunu öğrendikleri bu §ehirde yabancı­ların kaldığı hana (Beytü'l-gureba) giden kardeşler burada Ro§ef isminde, Fran­sızca kon\]şan biri ile karşılaşırlar. Bir müddet burada ikamet eden kardeşler ihtiyaçlarını giderdikten sonra Roşefin rehberliğinde Tanca'ya gitmek üzere Marake§'ten ayrılırlar. Depremde baba ve annelerinin enkaz altından sağ olarak kurtulduklarını, kendilerinin ise kayıp olduğunu Lizbon'da çıkan bir gazeteden Tanca'da öğrenen Canson ve Maria, şehre gelişlerinin ikinci gününde ailelerine bir mektup yazarak Roşefle gönderirler. Ailenin bir araya geliş serüvenini detay­larıyla anlatan ve hikayeyi mutlu bir sonia bitiren Resul Mest! Efendi, risalenin sonunda eseri yazı§ gayesi olan deprem konusuna tekrar dönerek bahsettiği mekanik evin ilmi mahfillerce tartışılarak olgunlaştırıtmasını ister.

Page 13: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin Siper-i Zelzele'si {- 141

3. ilisalenin Metni<*l

/s. 3/ Bismillahirrrahmanirrah!m

Elhamdülillahi'l-lez! era'n-nase a'malehüm iza zülzileti'l-arzu zilzaleha ve savvera netaice ef'alehüm iza ahraceti'l-ardu eskaleha. Ve's-salatü ve's-selamü 'ala men §ekka bünyane'l-küfri ve'd-dalal ve mezzeka 'unvane'§-§irki ve'l-ihtilal. Ve 'ala alih! ve sahbih! hayre'l-ashabi ve'l-al.

Emma ba'du:

Bu hayir-i beyaban-ı kem-nam! ve n1st1 aciz fakır Resul Mest! diyor ki, hadise­i haile-i hanumafl.-SUZ (zelzele) 'alem-i arziyyede nageh§.n! deh§et-r!z bir bela-yı hayret-engJ:z olup kudret-i be§erin vüs'atine nisbeten hadise-i mezkGrenin def'inde sarf-ı efkar ve bezl-i ·iktidar eylemek §er'an bir emr-i müstahsen oldu­ğundan asr-ı maarif-hasr-ı hallfe-i mürevvic-i ehl-i fazl u irfan ve müessis-i kavaid-i tesh!lat u ihsan es-Sultan el-Gaz! ibnü's-sultan el-Gazf "Abdülhamfd" Han es~sarıl edamellahu zılale merhametih! ala tebe'atihJ: ila medJ:di'z-zaman Efendimiz Hazretleri'nin a'sar-ı salifeye nisbetle terakkı-i maarif eve-i a'laya vasıl olduğu cihetle,<••ııs zelzele hadisesi19 neden ne§'et eylediği ve neden def'-i mazar­ratı mümkün olduğu tafsJ:latına giri§mekle, ebna-yı be§ere bir hizmet olmak üzere bu babda netice-i fikr-i müstemendanem olarak herkesin fehmine asan gelmek üzere, basıt ve masraf-ı kalll bir ihtira'ımın zammıyla manzOr-ı lihaza-i tervk-i ifaza-i hilafetpenah!leri buyrulmak emeliyle tefe'ülen "Siper-i Zelzele" tesmiye eylediğim, i§ bu risalenin te'lifine mübaderet kılındı.

Ve billahi't-tevfik.

[I. Bölüm] /s. 4/ Hükema-i mütekaddim!nin re'ylerine göre derun-i arzda mevcGd olan mevadd-ı kabiletü'l-i§ti'alin leh!b ve §u'leleri, arzın derunundan . su'Gd ve hurGca sür'at-i meyl! ile zelzele velvele-endaz-ı alem-i arz olarak vukGa geleceği misillG, esbab-ı aharla derun-i arzda husGle gelen buharın su'Gd ve

ı·ı Risalenin Osmanlı Türkçesi'nden günümüz imliisına aktanlması sırasında yardımiamu esirge­meyen Prof. Dr. Mustafa Uzun ve Prof. Dr. İsmail Kara hocalarıma en kalbi §ükranlarımı suna­rım.

ı .. ı Risaledeki bu ve bundan sonra gelecek bütün dipnotlar risiileyi ne§redene aittir. 18 ·II. Abdülhanıid dönemi, çökü§te olan devleti kurtarmak için siyasi, idari, iktisadi ve ilmi

bakımdan pek çok yeniliğin yapıldığı bir dönem olarak öne çıkar. Bu dönemdeki yenilikler için bk. Cevdet Küçük, "Abdülhamid II", Türkiye Diyaııeı Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), I, 216-224.

19 Sultan Abdülhamid 1894 Büyük İstanbul Depreminden sonra İstanbul Rasathanesi'ni yenile­mi§, Avrupa'dan modem aletler ve bu aletlerin kullanımı için bilim adamları getirterek yanına yeti§tirilmek üzere öğrenciler tayin etmi§, sonraki süreçte de rasathanedeki geli§meleri sürekli takip etnıi§tir. Konuyla ilgili detaylar için bk. Fatnıa Ürekli, "1894 İstanbul Depremi", İstanbul Ar~ıırmalan 5 (1998), s. 66-70.

Page 14: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

142 ~Nuh Arslanta§

hurucundan dahi' zuhur eder. Lakin mevkiin salabet ve rehavet ve esbabın kıllet ve kesretine göre zelzele şed!d veya hafif geçer. Yani, takallübat-ı arziyyeden derun-i arzda takarrür eyleyen mevadd-ı kabiletü'l-işti'alin bi'l-fiil iştial-i nageha­n!sinden vücuda gelen lehlb veyahut derun-i arzda husule gelen buharın tesaude meyliyle derun-i arzdan §iddetle huruc ve ifnihama20 çalı§malarından tezelzül-i arz! zuhur eder.

Hükema-i müteahhir'inin ke§fettikleri nar-ı merkeziyye, mütekaddimfnin de­dikleri mevadd-ı kabiletü'l-iştialin lehrb veyahut buharın suudu ile bir oldukları deyu tekellüfen te'vlli kabul olunmaz. Zrra, gelecek takr'iratımızdan müsteban olacağı vechile, hükema-i müteahhirl'nin kararı üzere, arzın derununda a§ağıya inildikçe hararet tenasüble tezayüd edeceği meselesi, mütekaddim'inin zelzelenin vukuunda halledemedikleri bi'l-cümle esbabı halletmi§Se de, "el-fazlıı li'l-miUe­kaddim" kelamınca mütekaddimfnin asrın kıllet-i keşfiyyat ve adem-i alat ve küre-i arzda müteaddid yerlerde zuhura gelen vukuat-ı zelazilin keyfiyyetinde olan adem-i /s. 5! İstihbaratma göre hizmetleri a§ikar ve müteahhirl'nin zelzele mesele-i müşkilesinde tetkikat ve ke§ifleri layık-ı nazar-ı itibardır.

Küre-i arzın derununda bulunan ate§in bazı menafiz-i arziyyeden hurucla çı­kardığı ecza-i arziyyeden, mahrı~ıt-ı nakıs şeklinde bazı cibal zuhur eylemiştir. Bu cibalin ortalarında bulunan deliklerden ale'd-devam ate§ huruc eylemektedir.

Bu cebellere Türkçe "yanardağ" ve Fransızca "volcan" -ki, bizim Osmanlı mü­tercimleri "volkan"(.:ıW .. u) yazıyorlar-Arapça "bürkan" (.JLs'_r.) ve Farsça "kuh" (-ı ateş-feşan) veyahut "ateş-ef§an" tesmiye olunur.

Ateş-fe§an terk'ibi cebel-i mezkureyi hatıra getirecek meh'ib ve dil-nişin ve bel!ğ ve sehm-g'in bir tabir olduğu cihetle, ba'd-ez1n bu risalemizde cibal-i mezkure "ateş-fe§an" tabiriyle yadolunurlar.

Ateş-feşan küre-i arzın kıta'at ve cezairinde küçük ve büyük eşkalde bulunur­lar. Ez-cümle Memalik-i Osmaniye'ye kar'ib bulunan Avrupa cezairinden mahsub "Vezüv"21 "Etna"22 ve "Hekla"23 ateş-feşanlarıdır ki; şu'aleleriyle deryada işleyen

20 Metinde "ifniham" §eklindedir; ancak bu kelimenin "infiham" olması daha uygundur. 21 İtalya'da dünyanın en me§hur yanardağı olan Vezüv'de milartan önceki dönemlerden beri

patlamalar meydana gelmektedir. Son on dokuz bin yıl içerisinde §imdiye değin Vezüv'de yedi büyük Plinien türü patlama meydana gelmi§tir. Her patlamada Vezüv, 5-11 km. küp hacminde kül püskürtmü§, bu küller ya bulut halinde çevreye yayılnıı§ ya da 600 oc sıcaklıkta kızgın bir akıntı halinde dağın yamaçlarından a§ağıya inmi§tir. Her parlama 20-30 bin hektar tarım arazi­sini yok etmi§, kızgın kül ırmaklan lO km. uzaklıktaki ta§ duvarları dahi eritmi§tir. ı63 ı yılından beri ıs Strombolien lav püskürmesi ya§anan Vezüv halen faaliyet halindedir. Vezüv'le ilgili daha fazla bilgi için bk. http://www.biltek.tubitak.gov.tr/lıaberler/jeoloji/2000-0l-7.pdf (lO Eylül 2007}.

22 İtalya'daki Etna yanard ağıdır. Sicilya'nın doğu kıyısında, Messina ve Catania'ya yakın aktif bir yanardağ olan Erna'nın M.Ö. ı500 yıllarına kadar uzanan kayıtlan bulunmaktadır. Avrupa'nın en yüksek (3323 m) aktif yanardağı olarak bilinen Erna'nın bir milyon yıllık geçmi§i olduğu ve

Page 15: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin Zelzele'si ~ 143

sefaine gecelerde müfid reh-nümadırlar.

Ate§-fe§iinların civarında bulunan ·yerlerde zelzele kesretle vukCı bulursa da zararı kesretine mütenasib değildir. Lakin ate§-fe§iinların civarında bulunan mahallerin zirinde vaki' olan zelazil ile oyulup müvazenesi kaybolmu§ ise, mezkCır mahallerde zelzelenin mazarratı kesret ve kıllerine göre olur. Gelecek Japon zelzelesi bahsinde bu mesele tavzih olunacaktır.

/s. 6! Ate§-fe§anlardan daima hurCıc eden a'mide-i nariyye, kure-i arzda bulu­nan mevalld-i seliisenin bekasına min-tarafi'Uah büyük bir inayettir. Zira, arzın bu misillCı istifrağatı arzda bulunan hayvan nebat cemadı zelazil-i kestrenin bela­yı nagehanisinden vikaye eder. Yani, küre-i arzda bulunan bi'l-cümle ate§-fe§anın sath-ı arza zelazil-i §edide-i gCına-gCınu mCıcib derun-i arzda bulunan bahr-ı ate§in temevvücat-ı tahrtb-fezasını taklll ve muhacemat-ı hanuman-sCızunu teskin ve tenzll eder. "Sübhane men tellayyere fi sım'ihi'l- 'ııkül. "24

Ate§-fe§iinın zirvesinden hurCıc eyleyen buhardan, zirve-i fevkinde kesif veya zayıf bulut te§ekkül eder. Ate§-fe§anın deliğinden ate§in kuvvet-i tesa'uduyla çıkan maddede menfi ve buharda müsbet elektrik bulunduğundan, takarrüb­lerinde zuhCıra gelen tecazüb ve tedafü'lerinde, ate§-fe§anların fevkinde ekseriya hadise-i berkıyye nümayan olur.

Bazı evkatta ate§-fe§andan hurCıc eden mevadd-ı ramadiye, havanın ne§riyle ate§-fe§iina karib bulunan yerlerin ziraatma yağmakla, ziraatın izmihlaline sebep olur.

Atina ate§-fe§anı heyecanı zamanında ihrac eyleyen mevadd-ı remadiye, bazı evkatda Malta ceziresine ve Afrika sevahiline vusCıl eylemi§tir.

4 72 tarih -i miladide V ezüv ate§-fe§iinı heyecanı vakitte çıkardığı kül havanın ne§riyle 1.200 km. bu'dunda bulunan İstanbul'a vusCıl ve nüzCıl eylemi§ tir.

1875 tarihinde İzlanda ate§-fe§anından huruc eyleyen kül 1.900 km. bu'dunda bulunan İstokolm (Stockholm) §ehrine vusCıl ve nüzCıl etmekle ziraata hayli hasarat vermi§tir.

son 100 yılda deği§im evrimine girdiği ve bu sebeple de patlamaların daha da §iddetlenerek de­vam edeceği belirtilmektedir. Şu anki yüksekliği 3,326 ın. olmakla beraber, zirvedeki püskürme­lerle bu yükseklik zaman zaman deği§mektedir. Dağ, 1865'deki yüksekliğine göre 21,6 m. daha alçaktır. 1190 kmZ alanı kaplayan dağın taban çevresi 140 kın.ye vam1aktadır. Yüksekliği en yakın rakibi Vezüv'ün üç katı, Stroınboli'nin 3,5 katı kadardır. Yanardağ son olarak 1997 yılın­da Sicilya'ya korku salnu§tır. bk. http://en.wikipedia.org/wiki/Mount_Ema (10 Eylül2007).

23 İzlanda'nın güneyinde halen dahi fiıal olan bir yanardağdır. Ortaçağlarda "Cehennem Geçiti" (Gateway to Hel!) olarak isimlendirilen yanardağ, 1104 yılından beri on be§i büyük olmak üzere 167 kere faaliyete geçmi§tir. Daha fazla bilgi ve yanardağın resimleri için bkz. http://www.volcano.si.edu/world/volcano.cfm?vnum= 1702-07= (10 Eylül2007); http://volcano.und.edu/vwdocs/volc _images/europe _west_ asia/hekla.hmıl (10 Eylül 2007).

24 Yaptıklarıyla insanları hayrette bırakan Allah ne yücedir!

Page 16: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

144 ~Nuh Arslanta§

1806 tarihinde Vezüv ate§-fe§anı heyecanında hun1c eyleyen kül kesret-i buhara ihti!at!a /s. 71 baran-ı kül-alud olarak "Hokolanom"25 [Herculaneum] nam mahaUe dü§mekle mahaU-i mezkuru bi-nam ve ni§an etmi§tir.

Ate§-fe§anlardan vukua gelen "baran-ı kül-alud", yani "çamur!u yağmur" mühlik bir hadise-i hanuman-suz olup, neuzü-bi!!ah birkaç saat zarfında §iddetle nüzul eylediği maha!!i sekenesiyle beraber mahv u na-bed!d eder.

Baran-ı kül-aiGd hatt-ı istivanın 40 derece arz-ı cenub!de vaki' olan Nuvel İzlanci [Yeni Zelanda] nam ceztrede 23 Kanun-ı sanı 1865 tarihinde 500 km. murabba' maha!!i harab eylemi§tir.

Nuvel İzlanci ceziresinde 10 Haziran 1886 tarihinde Vayroa [Wairoa]Z6 nam karye üzerine §iddet!e nüzGI eyleyen baran-ı kül-alGd tufanı, karye-i mezkGreyi serapa sekenesiyle beraber bt-nam ü ni§an eylemi§tir.

Ate§-fe§anlardan husule gelen baran-ı kül-alud, ekseriye zelzelenin akibinde zuhı1r eder ve nadiren zelzelesiz dahi vukGa gelir.

Anifen harabiyyeti zikrolunan karyenin etrafında zelzeleden vukGa gelen ar­zın patlamasından cezire-i mezkurede 260 km. bu'dunda "Okland" [Aucklandf7

nam §ehirde, tehlikeden kurtarmak üzere meded-resi talebinde atılan topun sadası gibi, müz'ic sada istima' olunmu§tur.

Maha!!-i · mezkurde vukGa gelen patlamak sırasında zeminde pek büyük bir çatlak zuhGra geldiği anda, çatiağın vüs'atınce sıcak su fı§kırmaya ba§lamı§ ve etrafa hücGmla bir göl te§kil ettiğinden, ertesi günü sıcak gölden husule gelen buhardan, /s. 8/ ülkeyi serapa kaplamı§ 9.000 m. kalınlığında gayet kes!f bir bulut, cevv-i havada zuhGra gelmi§tir. Bu bulut ülke-i mezkurede seraser bir nevi zulmet ve karanlık husGle getirmi§tir ki, ahali o günde §eb-i deycur gibi fanusun isti'maline muhtaç olmu§tur. Bu musibet-i uzmadan sonra altı hafta kadar, günde 20-25 defa §iddet!i-§iddetsiz arzın tezelzülü vukGa geldiği cihet!e, bil-cümle ahali bu tezelzülün zeval bulmayacağı zannıyla vatanlarını terkle, cezirede diyar-ı ahara firar eylemi§tir.

25 Metinde bu kelime "r.Y'ifiy." §eklinde yazılrnı§tır. Modem İtalya'da Ercolano ve Portici §ehirlerinin oturduğu coğrafyada yer alan Herkülanum daha önce de Vezüv yanardağının pat­lamasından etkilenmi§tir. 79 yılında Vezüv'ün faaliyete geçmesinden sonra Herkülanum yük­sekliği 20 merreye ula§an !av kütlesinin altında kalmı§tır. 1980'li ve 1990'lı yıllarda yapılan kazı­larda lavlardan dolayı kömürle§en cesetler çıkanlmı§tır. Şehrin tarihi ve volkanik patlamalar için bk. http://www.britannica.com/eb/article-9040116/Herculaneum (10 Eylül 2007).

16 Yeni Zelanda'nın kuzeyinde yer alan bir kent. bk. http://www.teara.govt.nz/1966/W/Wairoa/Wairoa/en (10 Eylül 2007).

27 Yeni Zelanda'nın kuzey adalanndan biri olan Auckland'da da elliden fazla volkanik menfezin bulunduğu belirtilmektedir. bk. http://www.britannica.com/eb/article-9011211/Auckland­Islands#Volcanoes (lO Eylül 2007).

Page 17: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin Zelzele'si .ç.. 145

Bu ahd-i kartbte miladi tarihinde zelzelenin vuku-ı cetvelidir: İspanya'da 1884 ve 1885 tarihinde, Fransız ve Cezayir'de 1886 ve 1891, Japon'da 1891, İtalya'da 1891 ve 1892.

Tarih-i mezkurde İspanya'da vukua gelmi§ olan zelzelede 10 saniye zarfında 20 §ehir ve kasaba, takriben tamamı harab ve 30 §ehir ve kasaba ve karyenin ekser haneleri münhedim olmu§tur. Nüfusça telefat lO.OOO'den mütecavizdir.

Fransa'da ve Cezayir'de tarih-i mezkurda vukua gelmi§ olan zelzelede harab olan ebniye ve telef olan nüfUs birkaç bine baliğ ise de aded-i ma'lumu dest-res olmadı.

Japon ceziresinde pek büyük ve çok ate§-fe§an dağları bulunduğu cihetle ora­da zelzele gayet deh§etli olur. Zira Japon'da bulunan kura ve kasabat ve biladın /s. 9/ altlarında bulunan zemin, kesret-i zelazilden oyulmu§ ve muvazene-i sıkle­rini kaybetmi§ birtakım büyük ve küçük mağaralar olduğundan, edna bir tezelzül ile üzerlerinde bulunan imarat hayli hasar-dide olurlar.

Japon ceziresinde tarih-i merkumda 28 Te§rin-i evvel ve 9 Te§rin-i sanı'de vukua gelmi§ olan §iddetli zelzeleden, 31 sancak harab ve 400.000 nüfUsu havi "Nakova" (ı_,_,sli) [Nagoya]Z8 nam belde-i cesimenin nısfı harab olmu§tur.

Japon'da zelzelenin 8 dk. imtidadında telef olan 100.000 nüfUs ve pekçok ya­ralı nüfUstan ma-ada, 400.000 nüfUstan mütecaviz meskensiz-me'vasız, aç-bi-ilac, erkek-kadın, büyük-küçük ahalinin feryad-ı figanları sath-ı semaya vasıl olmu§­tur. "Müsülman ne-şineved, kafir ne-bfned"2? mısra'ın müeddasınca Japon afet­zedeganının hal-i pür-melali ta'btr ve istima'a gelmediğinden, karitn ve sami'ine keder vermemek üzere o feza', o va-veyla, o musibet, o belanın §er h ve bahsinden sarf-ınazar evla ve ensebdir.

Japon'da zikrolunan zelzele-i hailede hesapsız harab olan haneler mektebler kı§lalar büthaneler fabrikalar köprüler rıhtımlarla yollar §ehir ve kasaba ve karyelerde vukua gelmi§ olan harikierden bahis açılsa Japon'un zelzele te'siratına mü teailik bir büyük kitabıı:1 te'lif ve tedvini lazım gelir.

Küre-i arzcia mevcud olan ate§-fe§anlardan huruc eden ate§, merkez-i arzcia takarrür eyleyen ate§den mi veyahut ernkine-i mezkurenin zir-i zemininde takar­rürle nar-ı merkeziyyeden ba'td olan mevadd-ı kabiletü'l-i§ti'alin, i§ti'al-i fi'liyyesinden mi vücuda gelir /s. 10/ Bu iki ihtimalin hangisi hangisine ercahdır, diy~ sual olunsa, ne cevab lazım gelir?

Cevab:

Ate§-fe§anın a'mide-i nariyyesinde fenn-i tabakat-ı arz danaları beynlerinde

25 Pasifik kıyısında Japonya'nın dördüncü büyük kenti. 29 Müslüman duyınadı, kafir görmedi.

Page 18: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

146 {-Nuh

yetmi§-seksen sene evvel ihtilaf bulunmuş ise takriratımızdan müsteban olacağı vechile, §imdiki halde bilcümle fenn-i tabakat-ı arziyyeden istihr:k ettikleri bazı emarata istinaden, ate§-fe§anlardan hurOc eyleyen ateşin me'haz ve mahrec-i mü§tereki nar-ı merkeziyye olduğuna müttefiktirler.

Arazisi arazi-i ate§-fe§an!den olmayan ve arazi-i ate§-fe§anlden ba!d ve münasebeti olmayan İran'da "Tebriz" ve "Şiraz" Horasan'da "Herat" ve Devlet-i Aliyye'de "Erzurum" §ehirlerinde, zelzele §iddetle vukOa gelmi§ olduğu ve ebuiyenin harabiyyetine ve nüfusun telefatma sebeb olduğu kütüb-i tevarihde mestOrdur. "İ~te meydan-ı silhan gitmeyelim Şiraz'a". 6-7 sene evvel Malatya kasabasında zelzele, ebniyeye çok hasar verdi. Bu misitlO emkinede zelzele neden ne§' et eylediği suali varid-i hatır olur?

Cevab:

Mukaddema zikri sebkat eylediği vech üzere, zelzele 3 sebebin birisinden ne§'et eder. Birincisi, ate§in su'Odl kuvvetinden ikincisi derOn-i arzda bulunan buharın su'Odf §iddetinden üçüncüsü derun-i arzcia bulunan havanın tazylkinden vukua gelir.

ݧte Tebriz, Şlraz, Herat, Erzurum, Malatya §ehirlerinde vukGa gelen zelzele buharın kuvvet-i suGdundandır.

/s. ll/ A'sar-ı salifede inkılabat-ı arziyyeden derun-i arzda vücuda gelen ma­ğaraların derOnuna sath-ı arzdan duhGl ve nüfUz eden rutubetten husule gelen suyun cereyanı, derun-i mağarada hararer-i nar-ı merkeziyyeyi kesbeden ahcar üzerine veya beyninde mürGr ve ubGruyla, su ile sıcak ahcarın temasından husGle gelen buharın sath-ı arz tarafına olan meyl-i tabüsi iktizasıyla hurOc bulmak için arzı tahrfk eder.

Anifen arzolunan takritimizden suyun tebahhuru fehm u tahayyül olmadığı halde, emsile-i ariyemizden sühuletle fehm u tahayyül olunur. Mesela, yarım metre tO! ve yarım metre arz ve kaç milimetre sahnında bir kıt'a murabba' ta§, ate§ üzerine mevzG' bir se[h]pa vaz' ile kaç dakika terk olunur. Ate§in §iddet-i harareti ta§a te's!r ve sirayeri ma'!Gm olduktan sonra, ta§ın üzerine 5-6 damla su atılsa, suyun kataratı, ta§tan aldığı hararetten, harekat-ı ıztırariyye ba§ladıktan sonra tebahhurla kayıb ve na-bed!d olur.

Ta§ın yerinde adi bir küçük tencere vaz' ile el dokunamayacak derecede sıcak olduktan sonra, derOnuna 5-10 damla su dökülse, suyun kataratı, tencerenin hararetinden harekat-ı ıztırariyyeye ba§ladıktan sonra, buhara münkal!b oldu­ğundan nazardan nihan olur.

Bir tencerenin mesela 3 ruh'u sudan imla ile kapağını tencerenin ağzına muh­kem lehimle sed ve bendettikten sonra ate§in üzerine vaz' ile, 20-30 dakikada tencerenin derununda bulunan su galeyana geldikten sonra yava§ yava§ buhara

Page 19: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin -} 147

münkalib olduğundan buharın kuvveti tencereyi §akk u felak eder.

/s. 12/ Zelzele ekseriyya yağmurlu e·vkatte ve karın eridiği zamanda vukua ge­lir. Zira, sath-ı arzdan derun-i arza nüfUz ve nüzul eden ecza-yı maiyye, derun-i arzın harareriyle buhara münkalib olacağından, taht-ı arzm kesret-i hararetine ve buharın verretine nisbeten zelzele zuhur eder.

Zelzelenin hudusü, esbab-ı selase-i mezkureden kat'-ı nazar küre-i §ems ve kamer ve arzm mah-ı kameriyyenin evvelinde ve nısfında bir hatt-ı müstaktmde bulundukları cihetle, cazibe-i §ems ve kamerin arza te'striyle zelzeleyi ihdas eder.30 Müteahhirtnden Paris rasathane müdürü Flamarion nam,31 zelzele-i arziyyeyi deryanıı1 cezr ü meddine kıyasen cazibe-i §ems ve kamerin te'strine nisbet verir.

Flamarion bu meselenin isbatmda diyor ki, hadise-i zelzele kevakib-i selase-i mezkurenin bir hatt-ı müstak1mde bulunduklan zamanda vukua gelir. Avrupa'da ve Amerika'da bulunan rasathaneler, Flamarion'un bu delilini reddetmi§ler. Binaenaleyh §imdiki halde Flamarion'un bu re'yi(ni), nazar-ı i'tibardan sakıt

acidederlerse de, müellif-i risale acizleri Mest1 diyor ki, zelzelenin, esbab-ı selase-i mezkurenin te's1rat-ı münferidelerine zammen kevkebeyn-i mezkur1nin te'stri ağleb ihtimaldir.

Zelzelenin verdiği hasarat, karada bulunan ebniye ve nüfUsa mahsus olmayıp, bazı vakitte deryalarcia ve limanlarda sefaini mevki' ve hatt-ı istikametlerinden

30 Aynı sebep ülkemizde, öncesinde ya§anan güne§ tutulması dolayısıyla 17 Ağustos 1999 Büyük İzmit Depremi sonrasında da tarn§ılmı§n.

31 Nicolas Camilla Flammarion (1842-1925): Ünlü Fransız astronomu. Astronomi alanında yazdığı popüler eserlerle tanınmaktadır. L'Astronomie adlı astronomi dergisinin yayınianmasına da ön­derlik yapan Flammarion'un sekiz kadar eseri Türkçe'ye çevrilmi§tir. Onun Türkçe'ye ilk çevri­ten eseri Fünıln Hilkiit-ı Adem'den Evvel Alem (İnsanın Yaratılı§ından Önce Evren, Le monde avant la creation de l'homme, 1885) adıyla 1891 yılında Mehmed Ali tarafından yapılmı§tır. Ki­taplarından yapılan ikinci çevirisi ise Dans L'infini'dir (1872). Eser, Mehmed Cemal tarafından 1892'de Fezô.-yı Nô.mütenahfye Doğru Seyahat yahut Esir İçinde Tel1!ô.;ia-yı Celô.l-i Hi/kat (Sonsuz Fezaya Doğru ya da Esir İçinde Yüce Yaratıklan Tenıa§a Etmek) adıyla çevrilmi§tir. Bunu Yusuf Ziya tarafından yapılan Urani (Uranie, 1892) (Uranüs, Üranie 1889) isimli tercüme izlemi§tir. Ardından yine YusufZiya tarafından bir çeviri daha yapılmı§tır: Menô.zır-ı Eviilim (1895). 1895 yılında eserlerinden biri de Mehmet Halil tarafından tercüme edilmi§tir: Aviilim-i Seyyô.riiı. 1896'da Le Teres du Ciel (1877) (Yer, Gök ve Çekim) isimli eseri Zemin ve Asiiman, Cazibe adıy­la Abdülgani Seniy tarafindan tercüme edildi. 1907 yılında astronomiye dair küçük bir risalesi ise Hüseyin Hüsnü tarafından Küçiik İlm-i Heyet adıyla çevrildi. Lafin du Monde (1894) adlı eseri ise Dünyanın Sonu adıyla 1909 yılında Ali Muzaffer tarafindan tercüme edilmi§tir. Flammarion'un eserleri Osmanlı devletinde geleneksel astronomiden Kopemik Sistemi'ne geçi§­te ve yeni astronomik terimierin Osmanlılara giri§inde etkili olmu§tur. Konuyla ilgili bk. Yavuz Unat, "Hoca İshak'tan Hoca Tahsin'e Çağda§ Astronominin Türkiye'ye Giri§i", XV. Ulusal Ast­ronomi Kongresi, İstanbul Kültür Üniversitesi, 27 Ağustos- 1 Eylül, İstanbul2006 (XV. Ulusal Ası­ronomiKongresi ve IV. Ulusal Öğrenci Asıronomi Kongresi, Bildiri Kitabı (yayına hazırlayanlar: Hu­lusi Gülseçen, Füsun Limboz, Ay§egül F. Teker), İstanbul2007, Il, 882-883.

Page 20: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

148 ~Nuh Arslanta§

teb'rdle, hasarat-ı azımeye dilçar etmi§tir. Ve bazı evkatte cezair ve sevahile çarpmasıyla tahrip ve gark eylemi§ tir.

Narın bi't-tab' canib-i fevke su'ilduyla, merkez-i arzdan firarı iktizasıyla /s. 13/ nar-ı merkeziyye, bi'z-zarilre sath-ı arza hücilmla, arzın sakinleri narın hararerini derk ve hisleri lazım gelir iken, bilakis adem-i derklerine sebep ne olduğu cay-i sual ve mahall-i i§kaldir.

Cevab:

Maden kuyularından a§ağıya nüzill olundukça, hararetin tenasüb üzere tezayüd bulacağı tecarib-i kesireden ma'lilm olmu§tur. Şöyle ki, 30 m. umkunda santigrat 1 derece harfiret ve 300 m. umkunda 10 derece santigrat ve 3.000 m. umkunda 100 derece santigrat su'ild eylemi§tir ki, suyu galeyana getirdiği

hararettir. Binaenaleyh 30.000 m. umkunda hadret 1.000 dereceye vusill eder ki, gümü§ madeni izabe eder. Ve 60.000 m. umkunda 2.000 derece-i hararete bülilğu iktiza eder ki, bilcümle meadin ve gayrıyı izabe eder ki, nar-ı halistir. Velhasıl kı§r-ı arzın 60 km. umkunda intiha bulur ve küre-i arzın umku kaç yüz km.yi tecavüz eylemez.

ݧte kı§r-ı arzın mümana'atıyla nar-ı merkeziyye harareti, sath-ı arzda his ve derk olunmaz.

Kı§r-ı arz, yani arzın kabuğu, karpuz ve yumurta ve elmaya te§bihen "kı§r" de­dilerse de, her canibte onların kı§rı gibi ale's-seviyye olmayıp, kı§r-ı arzın tahtı, fevki gibi gayr-ı muntazamdır.

Küre-i arzın ibtida-i te§ekkülünde kabuğu, somaki ve granit, yani çakmak ta§­lardan husille gelen bir takım adras ve çıkıntı idi. Bu çıkırttılann beyninde bulu­nan /s. 14/ menafizden ate§-fe§fınlar husille gelmi§ler ve muahharen derun-i arzdan narın devam-ı hurilcuyla, nar ile haric olan mevadden kilh-ı ate§-fe§fınlar te§ekkül eylemi§tir.

Şimdiki halde arazmin kı§r-ı dahillsinde kesretle mevcut olan somaki veyahut çakmak ta§ı zelzele esbab-ı milcibesinin te'siriyle hasarata maruz olmazlar. Zira, bu ta§ lar arzın kı§r-ı dahillsinin nihayeti olan 60 km. umkunda bulunmazlar. Zira, bu umkta bulunan me'adin ve ahcar, ate§in harfiretine dayanmayıp, müzab olup aynı ate§ olurlar. Ancak çakmak ve somaki ta§ları sath-ı arzdan 1 km. umkunda bulunurlar. Bu derinlikte gerek nar-ı merkeziyye ve gerek buharın, hacereyrı-i mezkilreyrıin tert'ib ve terkibierine te'slri yoktur. Binaenaleyh hacereyrı-i mezkureyrıin tabiatlarında bulunan salaber iktizasıyla herhangi arazinin umkunda kesretle bulunurlarsa da o arazi hasarat-ı zelzeliyeden mahfilz kalırlar. ݧte Fransa Devleti'ne tabi "Korsika" cez1resinin32 §imal-i §arkı tarafında bulunan arazi

32 Akdeniz'de İtalya'nın batısında Fransa'ya bağlı 8.689 km. kare yüz ölçüme sahip bir ada.

Page 21: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin Siper-i Zelzele'si ~ 149

kı§rında çakmak ve somaki ta§lan kesretle bulunduğu cihetle, arazi-i mezkı1re §imdiye kadar zelzele hasararına maruz olmamı§tır. "Zalike takdiru'l-kadiri'l­kayyı1m. n33

Temekkün ettiğimiz küre-i arz Halik-ı lemyezel'in irade-i sübhfuıiyyesiyle mayi'iyyet halinde bulunduğu ezminede yava§ yava§ ecza-yı ferdiyyesini birbirine teveccüh ve iltisakla, mayi'iyyet halinden tedricen hurı1cundan ecza-yı maiyye deryaya ve ecza-yı türabiyye ictima ettiklerinden te§ekkül-i arz rı1-nüma-_yı zuhı1r olmu§tur. O zamanda e§car ve nebatatın ne§v ü nemasma sebep olan hamız-ı fahmf, §imdiki hale nisbetle arzda pek ziyade bulunmu§ olduğundan, arzın ekser yerleri e§car ınl§eleri ve nebatat-ı sairenin /s. 15/ vücı1duyla muhat olmu§tur. Kıtaat-ı arziyye halden hale takallüb ve tahavvülatı cihetle e§car mi§eleriyle nebatat-ı saire arzın derı1nuna· gömülüp el' an §imendifer ve sefain ve fabrikalarda ihrak olunan fahm-i hacer!, derun-i arzda kaç bin sene arzın taht-ı tazyikinde kalan egeardan husı1le geldiğine §Üphe kalmamı§tır. Bir parça fahm-i hacerinin tabakatma dikkatle nazar olunsa, fahme münkalib e§car damarları mü§ahede olunur.

Şimdiki halde sath-ı arzda mü§ahede olunan dereler tepeler yüksek dağlar ar­zın bidayet-i te§ekkülünde bulunmayıp muahharen arza arız olan hadisattan vukı1a gelmi§tir. El'an, bazı dağlarda bulunan ahcarın derununda ve bazı dağların zirvesinde mü§ahede olunan sadef ve balık gibi hayvanat-ı maiyye kabuklarından istidlal olunur ki ezmine-i kadtmede bu dağlar, dağın §eklinde bulunmazdan akdem küre-i arzdan bir cüz-i gayr-i mürtefi' olarak, deryanın derununda bulun­mu§lardır. Muahharen derya mekan-ı mezkı1ru ter kle, arza arız olanemtar ve seyl ü saika gibi hadisattan kim kimi dağlar rı1-nüma-yı zuhı1r olmu§tur. "Zalike takdiru'l- 'azizi'l-hakim. "34

Mu'terizeden geçip balısimize avdet edelim.

Derun-i arzda mevadd-ı kabiletü'l-i§ti'alin i§ti'ali, zelzelenin vukı1una bais ol­duğuna itiraz varid-i hatır olur. Şöyle ki, derun-i arzda mevadd-ı kabiletü'l-i§ti'al ile beraber hava, ya mefkı1ddur veya mevcuttur. Mefkı1dsa mevadd-ı kabiletü'l­i§ti'alin bi'l-fi'l i§ti'ali vücuda gelmez. Zira, i§ti'al havanın vücı1duyla olur. Hava bulunroadıkça i§ti'al vücuda gelmeyeceği müstağnl-i beyandır. Hava mevcutsa derun-i arzda, müddet-i /s. 16/ medtdede küre-i havadan münkati' kalan hava i§ti'ale sebep olmaz. Hatta kuyuların derlinuna nüzı1l etmek kastında olan lağım­cılar yanan bir mumu uzun bir ipin ucuna bağlayıp kuyunun nihayetine kadar mumu indirirler. Mum söndüyse kuyuda bulunan hava sernın ve teneffüse muzırr olduğunu derkle kuyuya inmezler. Mum sönmediyse kuyuda bulunan hava,

33 Bu her §eye gücü yeten Allah'ın takdiridir. 34 Bu, mağlup olmayan galip ve her §eyi hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir.

Page 22: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

muzırr ve fasid olmadığını ve teneffüse elveri§h olduğunu derkle kuyuya inerler.

Kuyunun havası fasid olduğu halde, kuyunun derOnuna nüzfil eden lağımcılar cah-ı tartk-i ademe azımetle tarik-i dar u diyar ve yar u ağyar olurlar. Lağımcıyı çıkarmak üzere kuyuya inen kesan, o dernde tartkistan-ı adernde lağımcı ile hem­zanfi-yı nedm olmu§tur. Kuyucia fasid olan hava, hava-yi nes1m1ye muttasıl

olduğu halde, adem-i temevvüc ve hareketten bozulup mevadd-ı kabiletü'l­i§ti'alin i§ti'aline kafi olmadığı takdirde, derOn-i arzda hayli senelerde hava-yi nesimiden müfarekatle kalan hava, temevvüc-i hava-yi nes1m1 ile i§tiraki olmadı­ğından bozulup mevadd-ı kabiletü'l-i§tialin i§tialine kafi olmadığı tartk-i evla ile malumdur.

Bu itiraz "ate§-fe§anın ate§i nar-ı merkeziyyeden ne§'et eder" diyen müteah­hir1nin kelamına varid olmaz; Zira, ate§-fe§anın deliği, ate§in hurOcuna vasıra olduğu gibi, havanın duholuyla teceddüde vasıra olur. Lakin bu itiraz, zelzele kı§r-ı arzda bulanan mevadd-ı kabiletü'l-i§ti'alin i§ti'alinden husule geldiği, diye mütekaddimine varid olur.

Hava, menafiz-i sağtre-i arziyyeden duhOluyla mevadd-ı kabiletü'l-i§ti'alin i§­ti'aline kafidir /s. 171 diye cevap verilse, mu'terizin diğer i tirazı lazım gelir. Şöyle ki, hava, menafiz-i arziyyeden duhOlu cevaz verildiği halde ate§in dahi o menafizden hurOcu lazım gelir. Binaenaleyh sath-ı arzda bulunan hayvanat, mevadd-ı mü§teile-i mezkfirenin hararerini derk ve lems eylemek iktiza eder, bu ise hilaftır. İtiraz bakldir.

Zelzelenin esbab-ı selasesinden iki sebebi beyan olundu. Sebeb-i salisi tazylk-ı havadır. Şöyle ki, kesret-i barandan her taraftan nüzfil eden seyllerin bazı mahal­de ictima'larından bir deryaçe husule gelir. Deryaçenin zemini, ortasında bulu­nan delikten 1-2 saat zarfında deryaçenin bi't-tamam suyu tahtında bulunan derin mağaraya nüzOl ve sukutuyla mağara derununda bulunan hava mahrec bulmadığından tazy1k olunarak o arazinin kurbunda bulunan mahallerde zelzele vukua gelir. Ve bazan harabiyyete sebep olur.

Havanın tazy'iki, zelzelenin ihdasında mazarratı var ise de, havanın

tazy'ikinden hayli asar-ı ac'ibe zuhOra gelmi§tir. Ez-cümle Avrupa'da ve Ameri­ka'da havanın tazy!kiyle tüfengin kur§ununu ve topun güllesini remy ile binanın tahribinde ve hayavanarın katlinde te's1ratı mü§ahede olunmu§tur. Tazy!k-i hava, buhar gibi karada §imendifer ve deryalarcia sefainin sevki ve derin mahal­lerde suyun ihra cı ve temeyyü' -i hava gibi fevaid ve asan inkar olunmaz.

Fransa hikmet-§inasasından biri, tazy!k-i hava vasıtasıyla havayı suya kalb ve tahvil eylemi§ ve bu temeyyü' -i hava mesele-i mutena-bihası mOma-ileyhin ke§f ve ihtira'ı olduğu Franseviyyü'l-ibare fen gazetelerinde görülmü§tür.

/s. 18/ Hikmet-i kad'imede te'lif olunan kitaplarda havanın temeyyü'u mese-

Page 23: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin Zelzele'si ~ 151

lesinde hükemiH mütekaddim1nin müttefik oldukları ma'lumdur. Binaenaleyh mesele-i mezkurenin ke§fi, hikmet-§inas-ı muma-ileyhe isnadı hatadan salim değildir.· Nihayet bu kadar var ki, hikmet-§inas-ı mezkur, havayı bi't-tazyfk mayiiyyete kalbinde bir makine ihtira'ına muvaffak olmu§tur ve bu alet-i nafia'nın ihtira'ında muma-ileyh §ayan-ı takdir u tahs1ndir.

Havanın temeyyü'ü isbatında hükema-i mütekaddimfn beyninde "tas-ı

maklub" ma'ro.fdur. Şöyle ki, buzdan memlu bir kap, üzerine kaba mütenasiben makluben bir tas vaz' olunduktan sonra 3-4 saat zarfında tasın sath-ı harid tarafında katarat-ı sağfre-i maiyye mü§ahede olunur. Bu tası buzun üzerinden refi'nde tasın sath-ı dahilisinde katarat-ı sağtre-i maiyye mü§ahede olunur. Mezkur tas bir sıcak su üzerine vaz'ında ebeda sath-ı haridsinde katarat-ı maiyye mü§ahede olunmaz. Binaenaleyh tasın sath-ı haridsinde mü§ahede olunan katarat, haricen tasın sathına temas eyleyen havadan husule gelmi§tir. ݧte sühuletle bu tecrübeden ma'lum oldu ki, havanın temeyyü'ünde kudema kitapla­rında bürhan bulunur ve havanın temeyyü' ke§fi, hikmet-§inas-ı muma-ileyhe isnadı hatadır.

Havanın suya inkılabı bahsinde Şerh-i Mevdkıfda muhtasaran bu tasın

keyfiyyeti zikrolunmu§tUr.

Beyrut'ta ne§rolunan Muktetaf nam risale-i fenniyyede: 35 (Her cisimde mesamat vardır; mesamı bulunmayan cisim mevcut değildir) bu matlabın

isbatında diyor ki, Prusya'da bir büyük tüp sudan imla olunmu§ ve tüpün tarafey­ni muhkemce sedd ü /s. 19/ bend edildikten sonra, 5-6 saat zaman mürurunda tüpün sath-ı haridsinde katarat-ı maiye mü§ahede olunmu§tur ve katarat-ı

maiyye tüpün dahilinden haridsine gelip, diğer bir tarafından tasavvur olunma­dığından tüpün mesamatından hurucu beç:l1h1dir"' diyor.

Evet, her bir cisimde mesamat bulunursa da §i§e ve bazı kalın meadin ecsamın mesamatından hava ve su hariçten dahil olmaz ve dahilden hariç olmaz. Binaenaleyh mezkur tüpün sath-ı haridsinde mü§ahede olunan katarat-ı maiyye tüpün sath-ı haricisini ihata eyleyen havanın temeyyü'ünden husule geldiği

ağleb-i ihtimaldir. Lakin hayli zaman sudan memlu tüpün haliyle terk olunduk­tan sonra açıldığı halde derununda bulunan suyun kemmiyyetine tenakus husule gelmi§Se, O zaman tÜpÜn mesammatından suyun hurucuna hüküm sahih olur.

35 1876-1952 yıllan arasında Beyrut ve Kahire'de yayımlanan aylık ilmi ve edebi dergi. 1876 yılında Beyrut Amerikan Üniversitesi mezunlanndan Yakub Sarraf ile Faris Nimr'in gayretleriy­le kurulan ve toplam 121 cilt çıkan derginin amacı, öncelikle Avrupa'da meydana gelen çağda§ ilmi yükseli§e ayak uydurmak, ilmi yenilikleri ve geli§meleri yakından takip ederek modem bilim ve teknolojiyi Arap okuyucusuna ula§tırmakur. Bilim ve teknoloji konulannın kolay ve anla§ılır bir dille anlatıldığı dergi o dönemde çok büyük ilgi görmܧtür. Daha fazla bilgi için bk. Mu­hammed Harb, "el-Muktetaf", DİA, XXXI, 146-147.

Page 24: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

152 ..ç.. Nuh

Mu'terizadan geçip bahsimize avdet lazımdır. Şöyle ki, zelzelenin temevvü­cat-ı mütevaliyesi ez-cümle 1755 miladi tarihinde "Lizbon" §ehrini bi't-tamam 5 dakika zarfında tahıible 60.000 nefsi telef eylerni§tir. 16 Nisan 1854 tarihinde "San Salvador" §ehrini 10 sn. zarfında bi't-tamam harab ve 10.000 nefsi dar-ı

- ahirete gönderrni§tir. "Korint"de (...::: J_,s)36 de 12 Şubat 1858 tarihinde 7 % saniyede §ehr-i mezkurun takriben tamamını harap etrni§tir. Kazamiksiola'da (~~ljü) (?) 1883 tarihinde 16 saniye zarfında 1.300 haneyi tahrib ve 2.300 nefsi telef eylemi§tir. 1868 tarihinde "Sandvic". cez'iresinde [e:;..J.,ıjl...../Sandwich

IslandsP7 4 defa mütevaliyen tezelzül-i arz! vuku bulmu§tur.

/s. 20! İki yüz seneden beri ehl-i fennin tahkikat ve tedkikat ve tarassudatı üzere, zelzele 1 sn. 2 sn. 3 sn. 4 sn. ve 5 sn.de bir mahalli harab etmemi§tir. Bu a'dad-ı ma'lumeden yukarı, tahribatı çoktur.

Fenn-i tabakat-ı arz danaları zikrolunan a'dad-ı sevanide, zelzelenin adem-i tahribatma §U vechile bürhan !rad eylemi§lerdir ki, zelzelenin temevvücatı

te'aküs ve teval! etmedikçe, zelzele binayı harab eylemez. 1 saniyeden 5 saniyenin nihayetine kadar mürur eyleyen zaman, te'aküs ve revaliye kafi olmadığından 1 saniyeden 5 saniye nihayetine kadar devam eyleyen zelzele muhrib olamaz.

[ll. Bölüm] Hükema-i Mütekaddimin Tarafından Zelzelenin Mazarratı DePinde Bir Tedbir

Şöyle ki, zelzelenin kesret-i vuku ve mazarratı muhtemel olan §ehir ve kasaba ve karyenin haricinde dairen-ma-darbeher 50 zira' bu'd-ı beynieri olmak üzere, sath-ı arzdan suyun sathına kadar 5 zira' kutrunda kuyuların hafr u tedarikiyle dahillerinde de keyfe me't-tefak çok kuyuların hafr-ı tedariki bir çare-yi müfiddir, deyu kitaplarında yazmı§lardır.

Şimdiki fenn-i tabakat-ı arz danaları, zelzelenin definde kuyuların hafr u tedarikini ke-en !em-yekün addederler. Zira, kı§r-ı arz, halis-i nar-ı merkeziyyenin vücudunda 60 km. ve buhann tekevvününde 3 km. kalınlığına nisbeten bu misillu ~uyulann tedariki zelzelenin mazarratını def edemez, belki zelzelenin tahribatma is ti 'd ad verir.

/s. 21/ Bu risale-i hakiranenin müellifi Resul Mesti acizleri "zelzele" hadise-i haile-i nagehanisinin mazarratını def ve efrad-ı nev'-i insaniyi müsterihü'l-bal eylemek üzere gelecek takrirat ve tasviratımızdan müsteban olacağı vechile, bir tedbir-i dil-peziri nazırin ve müstemi'ini kirama bu suretle bast u rafsilini arz eder ki, binanın alt katında veyahut üst katında odanın havli veya diğer bir tarafı,

odanın arzına kadar mukavves kemer §eklinde 2.5 metre irtifa'ıyle açık i'mal

36 Yunanistan'la Mora yanmadasının kesi§tiği noktada bulunan §ehir. 37 Güneydoğu İngiltere'de bir ada.

Page 25: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin Zelzele'si ~ 153

veyahut duvarından kesilecektir. Ve mesela 10 m. tulunda ve 7 m. arzında

müstat!lü'§-§ekl, mesela 10 derece mikdar zaviyeyi te§kll edecek ufuktan mayil tahtalardan mürekkep bir tahta dö§eme odanın derOnunu ist1'ab edecek surette odada terkfb ve tertfb olunur.

Şeklinde [Şekil 1] gösterileceği vech üzere bu tahta dö§emenin tCılen her iki tarafı tahtında demirle muhat dörder tekerlek vaz' olunacaktır. Bu tekerleklerin sür'at-i hareketleri için, evvelki tekerlek ikincisinden ikinci üçüncüsünden ve üçüncü dördüncüsünden büyük olmalan §arttır. Odanın açık tarafına doğru temdtd olunmak üzere, dö§emenin tahtında vaz' olunan tekerleklerin tahtında §imendifer demiri gibi demir yolu vaz' olunacaktır. Bu tekerlekler §imendifer tekerlekleri gibi mezkCır demir, üzerine hln-i iktizada hareket edecekler, dö§eme­nin açık tarafında bulunan tarafına ilaveten amuden odanın açık tarafını kapata­cak ve tahta dö§emenin hariç tarafına muhkemce ittisal ve rabt olunacak tahta­lardan mürekkeb bir duvar i'mal olunacaktır. Mezkur tahta dö§eme ufuktan meyli cihetle sikleti iktizasıyla tahrtke hazır ve arnade olunacaktır.

/s. 22/ Şekli irae olunduğu cihetle oda dahilinde di§leri diğerinin di§leri arası­na girmek üzere 4 çarktan mürekkeb bir cerrü's-sakll aleti bulundurulacaktır ki, bahsi gelecek tahta dö§emeyi yerine getirecek ve kur§undan ma'mul sakll üstüvaneleri çekip yerlerinde vaz' eylemek üzere hazır olacaktır.

Bu alette iki küçük sabık çark ve iki büyük mesbCık çarklar bulunur. Aletin evvelinde bir insan kuvvetiyle çarkları tahrik edecek bir sap ve ahirinde ağaç kütüğünden ma'mul bir kalın üstüvane bulunur ki, mezkur üstüvaneye mesela 30-40 m. uzunluğunda bir kalın ip sarılmı§tır.

Bu alet lede'l-ihtiyac, bir insanın kuvvetiyle zikri gelecek eskali sühuletle kal-dıracak ve yerlerine vaz' eyleyecektir. ·

Odanın sakfına ta'l!k olunan bir makara vasıtasıyla çarkların üstüvanesine sanlmı§ mezkur ipe rabten, mesela kutru 3 santimetre uzunluğu 5 santimetre ve sıkleti tahta dö§eme ile bahsi gelecek dö§emenin üzerinde yatak ve karyolatarla odanın dahilinde bulunan insanların sikletlerinden ekallen dört kere sikleti ziyade olmak üzere kur§undan bir üstüvaneye tahta dö§emede bulunan uzunlu­ğuna kadar bir ip bağlanmı§tır. Lakin bu ip takrfben bir sülüs mesafede iki kısma taksim olunmu§, bir kısmı tahta dö§emenin haricinde bulunan tahta dö§emenin bir kulpuna ve diğeri diğer bir kulpuna muhkemce rabt olunmu§tur. Mezkur üstüvane 9 m. derinlikte bulunan bir kuyunun bir sülüs metre derinlikte bulunan ve kuyunun kenarına muttasıl bir buçuk cm. arzında bulunan demirin üzerinde çarklar vasıtasıyla amuden nısfı vaz' olunmu§ ve nısf-ı diğeri demirden dı§arı kalmı§tır.

/s. 23/ Tahta dö§emenin arkası tarafında nihayetteki mevzi'ine 29 m. uzunlu-

Page 26: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

ğunda bir ip bağlanmı§, bu ip bir direğe ta'lik olunan ve 9 m. binadan ba'td olan bir makaradan geçmi§ ve ondan dönüp binanın derilminda veyahut binanın arkasında bulunan ve 9 m. derinlikte olan bir kuyunun bir sülüs metre urnkunda kuyunun kenarına muttasıl olan ve arzı bir buçuk cm. bulunan demir üzerine amuden vaz' olunmu§ ve 3 cm. kutrunda ve 5 cm. uzunluğunda olan kur§un üstüvanesi kulpuna rabt olunmu§tur.

Bir oda derununda Şekil-1 (.) C'-:' 1) tahtadan bir dö§eme terklb ve tert1b olu­nur ve bu tahta dö§emenin §eklinde irae olunan vechile her iki tarafı harekete kabil dörder tekerlek üzerine vaz' olunur. Bu tekerleklerin sür'at-i hareketleri için altlarına §imendifer demiri gibi, kuyu tarafına doğru demir vaz' ve temdtd olunur. Oda ah§aptan bina olunmu§ ise havli tarafında dö§emenin arzına kadar bir tarafı açılacak ve tahtadan (.:ı i _, r) duvarı muhkemce tahta dö§emenin havli [avlu] tarafındaki nihayetine ittisal ve iltisak verilir ki, tahta dö§emenin hareke­tiyle duvar dahi muttasılen dö§eme ile hareket eder. Kuyunun ağzı derununda (J) kur§un üstüvanesi kulpundan geçmi§ olan ip §ekilde gösterildiği silret üzere, makaradan mürurundan sonra iki kısma taksim olunmu§, bir kismı tahta duvarın (;) kulpundan ve kısm-ı diğeri (.k) kulpundan geçmi§tir. Tahta dö§emenin arkası tarafından çıkıp (ı..!:"" J) makarasından mürfırla binanın derununda veya arkasın­daki (J) üstüvanesine veznen müsavt kuyu ağzında (.....;) üstüvanesinin kulpundan /s. 24/ geçmi§ bir ip tedarik olunur. ݧ te tahta dö§eme hareketine dair zikrolunan §erait bu (ı) §ekilde irae olunmu§tur.38

Oda ah§aptan değilse havli tarafında iki buçuk metre irtifa'ında /s. 25/ mu­kavves kemer §eklinde bir duvar açılır veyahut binanın in§asında imal olunur.

Açılan tarafını seddetmek ve §eraiti icra eylemek zikri sebkat /s. 26/ eden vech üzere muamele olunur.

Zelzelenin vukfından evvel tahta dö§eme rü'yet olunınayıp oda derununda farz-ı tasavvuru bu §ekl-i sanı (2) gibi olur.39

İmdi, muhrib zelzelenin vukuu anında (J ) ve (.....; ) üstüvanelerinin her biri amuden, nısfı olan 1.5 cm. kuyuların ağızlarında bulunan 1.5 cm. vüs'atında bulunan demirlerin üzerine vaz' ve nısf-ı diğeri demirden haric fezada bulunduğu cihetle zelzelenin vukCıu anında üstüvaneler sikletleriyle kuyuların nihayetlerine suküt ederler. ݧ bu suküt ı saniyede ı6; 2 saniyede 64; 3 saniyede 144 kadem kadar dö§emeler ve dö§emede bulunan insanlar ve yataklar ve karyolalada e§ya­yi saireyi binadan teb'id eder.

Zelzelenin vukfından evvel, zikr-i sebkat eden mevadd, terklb ve terttb olun­mu§ ise, zelzelenin vukfıu anında her halde oda derununda kenan ı metre

38 Yukanda "Risalenin Muhtevası" brujlığındaki Şekil-I 'e bakınız. 39 Yukanda "Risalenin Muhtevası" ba§lığındaki Şekil-2'ye bakınız.

Page 27: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin ..ç.. 155

irtifa'ında bulunan döşemede bulunan insanlar odadan döşeme vasıtasıyla sür'at-i huruclanyla odanın enkaz ve duvarı· sukutundan halas ve emin olurlar. Bu keyfiyyaqekl-i salis suretinden mefhumdur.40

Binanın 2. ve 3. katında bulunan odada bulunan insanlar, zelzele mazar­ratından kurtulmak için bu misillu odada mukaddema zikrolunan mevad /s. 2 71 ve şeraitin icrasıyla odanın aşağıki yüksekliğine kadar aralan döşemenin arzına müsavt birbirinden batd ve döşeme ile taallukat-ı saireyi kaldıracak /s. 28/ metanetle üzerinde tekerlek hareket eylemek için demir vaz' olunmuş kuyu tarafına doğru iki muhkem duvarın bina ve temdtdi iktiza eder.

Bu duvarlar tahta döşemenin uzunluğuna kadar, mesela 10 m. uzun olacaktır. Kuyuların ağzında bulunan ,kurşun üstüvaneleri zelzelenin vukuu esnasında

nüzullerinde, tahta döşeme taallukat-ı sairesiyle beraber odadan huruc ve iki duvann üzerinde bulunan demir üzerinde 9 m. mesafeyi kat' eyledikten sonra durup sükunet eder.

Döşemenin sükunundan sonra iki duvann beyninde, mesela 8-9 insanı istt'ab eder ve duvarların birbirine olan bu'dleri mesafesinden yarım metre nakıs olmak üzere yukarı tarafı açık, müdevver ve kutru 6.5 m. bir sandık vaz' olunacaktır. Duvarın irtifa'ına müsavt iki ip, bu sandığın tarafeynine rabt olunmuş, ve duvann haric tarafeyninde arza nüzul eylemi§ ve insanların ağırlığından mesela 3 kg. kadar nakıs bulunmuş kurşundan ma'mul mezkur ipierin nihayetine merbGt birer üstüvane bulunur. Zikri sebkat eden mevad ve şeraitin itmamından sonra, zelzelenin vukuunda 2-3 sn. zarfında tahta döşeme taallukatıyla beraber bina olunan iki duvann 9 m. mesafesine kadar hareketle odanın duvar enkazı ve sukutu mazarratından kurtulduktan sonra döşemenin sükuneti vukGunda insan­lar döşemeden bi'l-huruc merkum sandığa duhullerinden sandığın bu sikleti cihetle nüzule başlaması nispetinde kuf§Un üstüvaneler suuda başlarlar. Sandık arza vusulünde üstüvaneler duvarların yukarı kenarına vusul eyledikleri anda, sandığın tarafeynine merbut iki demir /s. 29/ çengeller vasıtasıyla mezkur sandık duvarların aşağı taraflarına rabt olunan iki demir halkaya geçirildihen sonra insanlar sandıktan sühuletle çıkacaklar ve bu sandığa insanların duhul ve hurucları sür'at ve aderiı-i sür'atine göre saniyeler mürur eder.

Bir taş veyahut bir dsın-i ma'deniyyenin derun-i havada sukütu, birinci sn. nihayetinde 16; ikinci sn. nihayetinde 64; üçüncü sn. nihayetinde 144 ve helümme cerren [ve bu şekilde devam eder] olur. Cism-i sakıtın sukütunda mürur eylediği zaman kaidesi budur ki, birinci sn. nihayetinde 1x1 = 1x16= 16; ikinci sn. nihayetinde 2x2=4x16=64; üçüncü sn. nihayetinde 3x3=9x16=144; dördüncü sn. nihayetinde 4x4= 16x16=254, velhasıl saniyeterin adetleri terbl'

40 Yukanda "Risalenin Muhtevası" ba§lığındaki Şekil-3'e bakınız.

Page 28: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

156 ~ Nuh Arslanta§

etmekle hasıl-ı darbları daima ı6 adede darble maksud husOle gelir. Suküt-i cisim meselesi hikmet-i tabliyyede müberhendir, müracaat oluna.

Meselemizde ecsam-ı sakrta üçtür. Biri binanın derOnunda veya arkasında bu­lunan kur§un üstüvanesinin sukütu, ikinci binadan batd bulunan kur§un üstüvanesinin kuyuya sukütu, üçüncüsü ufuktan mail tahta dö§emenin sıkleti tahta dö§emeyi yerinden tahr!kle suküta icbar eylemesidir. Bu üç sukütun tahr'ikat ve te's1ratı dö§emeyi binadan ihrac ve teb'td eder. Binaenaleyh tahta dö§emenin üzerinde bulunan insan zelzeie vukOunda binanın duvar ve enkazı sukütlarından emin olur.

/s. 30/ Zikrolunan tahta dö§emede bulunan karyola ve kürst ve yatakların va­ziyeti, tahta dö§emenin arzına doğru olur. Yani karyolalada sair üzerine yarılacak tOlt dö§emenin arz! tarafına olacağından, dö§emenin odadan en evvel hurOc edecek noktasına arzen ittisalleri vaciptir. Binaenaleyh karyolalarda bulunan insanların hurOc mesafesi, karyolaların arzıyla bir tahtanın kalınlığına kadardır. Bu kalınlık ile karyolanın arz mesafesi ı m. ve ıo mm.dir. Dö§emenin hareket-i seriası olan birinci saniyede ı 6 kadem ve ikinci 64 kademe göre ı metre ve ı O milimetre mesafesi cüz'1 bir kemmiyettir. Bu ise husOl-i matlaba kafidir.

Zelzelenin sür'at-i cereyanı tahribatma mütenasip değildir. Şöyle [ki] Lizbon zelzelesi ı sn. zarfında 540 m. sür'atinde bulunmu§ iken, tahribatı 300 sn.de vukOa gelmi§tir ki, 5 dakika eder ve San Salvador'da41 vukOa gelen zelzele, sn.de 450 m. si:ir'atinde bulunmu§ iken, tahribatı 10 sn. zarfında vukOa gelmi§tir.

Olabilir ki, zelzele bela-yı nagehantsi gecenin nısf-ı ahirinde herkes hab-ı istirahatte bulunduğu halde vukG'a gelir. Bu mustbet-i uzmayı i'lan eylemek üzere tahta dö§emeyi ihata eden bir buçuk metre irtifa'ında bulunan tahtaların kenarı­na yüksek sada verecek birkaç çanın ta'likı lazımdır.

Odada üzerinde bulunan tahta dö§emeyi tahrik ve odadan sür'at-i ihrac ve teb'idi için üstüvaneler semtleri muhtelif kuyuların ağızlarında vaz'ıyle zelzelenin vukOunda ipiere merbCıt bulunan kur§un üstüvanelerin kuyular nihayetine sukutları keyfiyyatı, ihrac ve teb'id maddesinde zikrolunmu§ ise de neticenin /s. 31/ husOlü yalnız tasvi'ri sebkat eden veche münhasır olmayıp, kuyuların biri diğer kuyunun arkası istikametinde hafr u tedariki veyahut üstüvaneleri bir kuyunun ağzında §erait-i mezkOre ile bulundurması veyahut kuyu bire hasr ile üstüvanelerin her ikisi sıklerinde §erait-i mezkOre ile bir üstüvanenin isti'mali, matluba kafidir. Lakin risalemizde bu 3 vechin resim ve tasv1ri mefkud ise de tahayyül ve tasavvurları gayet sehldir.

Bu ihtira'ımızda zikrolunan dö§eme taallukat-ı sarresiyle odadan sür'at-i

41 Salvador'un ba§kenti olup Orta Amerika'nın en büyük §ehridir. XVI. asırda kurulan §ehirde 1854 yılında çok §iddetli bir deprem meydana gelmi§tir.

Page 29: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin

hurucu en a§ağı katta bulunan odalarda tahta dö§emenin meydan-ı huruc ve firarı binanın havlisiyle binaya kar1b olan arazi-i haliyedir. Yani binanın sokağın­da icrası mahzurdan salim değildir. Lakin binanın yukarı katında bulunan odala­rın bazılarında icrası havli ve karib arazi-i haliye bulunmadığı halde ve sokakta diğer bir manl' bulunmadığı takdirde, zikri sebkat eden iki duvarın sokakta mürur ve ubura zarar vermemek için kemer ve mukavves §eklinde in§asıyla gerek yukarı tarafı bi't-tesviye üzerine vaz' olunan demir üzerine tahta dö§emeye merbut bulunan tekerlekler sühuletle hareket edecek ve bu surette sokakta icrası müm­kündür. Lakin bir sokağın iki tarafında bulunan ru-be-ru binalarda bu misillu duvarların binası_, mü§kilata tesadüfü tahayyül ve tasavvuru sehldir. Hasılü'l­

kelam bu misillu duvarın in§ası binanın havl ve arazisinde mü§kilata tesadüfü yoktur.

Cenab-ı Halik-ı Cihan-ı afer'in'in irade-i sübhaniyyesiyle vücuda gelen hadi­se-i deh§et-nüma-yı zelzele, küre-i arzın cevanibinde sakin olan insanlara bazan zarar verirse de yine Halik-ı lem-yezelin iradesiyle zikri sebkat eden makine aletinin /s. 32/ harekatı vasıtasıyla zelzele "da" gibi muzır tasavvur olunciuğu halde "deva"ya kalbolmak kudret-i Mübdi'-i alemin azametine büyük bir delildir.

[III. Bölüm] Zelzelenin Haile-i Azirne ve Gaile-i Elimesinden Zuhur Eden Bir Hadise-i Acibe ve Bir Hikaye-i Garibedir.

1755 miladi tarihinde Portekiz Devleti'nin makarr-ı hükumeti olan "Lizbon" §ehr-i §ehlrinde bir zelzele-i müdhi§e vukua gelmi§tir ki, 5 dakika zarfında §ehri bi't-tamam harab ve 60.000 nefsi tarik-i lezaiz-i dar-ı vücud ve azim-i harabe-zar­ı diyar-ı na-hud olmu§tur.

O tarihte Lizbon §ehrinde gayet maldar ve ehl-i haysiyyet u i'tibar Mösyö Vales (..,-::ll..ı/ Walles) namında bir eczacı varını§ ki, üç nefis ehl ü ıyaliyle zelzele­nin beliyye-i nagehanisinden haneleri hasfle zir-i zemine hübut ve nüzuluyle na­bedrd olmu§lardır. Mösyö Vales'le haremi ve fazl ü kemaliyle ferid-i zaman ve IDܧarü'n bi'l-benan olan Canson (ıJ_,....;~(Johnson) namında 20 ya§ında mahdumu ve 19 ya§ında Maria (ı.ŞJt..) nammda ker1mesiyle ka'r-ı zemine azim olmu§tur. Bu Maria'nın bahs-i tar-ı zülf-i dil-avizi §ah-ı beyt kasaid-i §Uara ve­hüsn-i ruhsar-ı fitne-eng!zi destan-ı mecalis-i ümera ve vüzera olmu§ olan bir meh-pare-i b!-naztr idi.

Canson hadise-i can-suz ve haile-i dil-cluz-ı zelzelede zir-i zemine nüzulüyle karanlık bir mağarada derin bir göl içine dü§erek hah-na-hah muhafaza-i /s. 33/ hayatla gölde bir saat yüzdükten sonra gölün bir kenarına çıktıysa da ne fayda mağara tartkistan-ı adem gibi asar-ı ziya'dan mahrum ve §eb-i deycur-ı merk gibi lezaiz-i hayat onda ma'dum idi. Bl-çare Canson na-bina kör gibi, mağara kenarını delll ve rah-nüma addiyle, çar na-çar kenarın istikametinden Münd-i zü-1-celal'e

Page 30: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

158 ~ Nuh Arslanta§

mütevekkilen rfı-be-rah-ı azimet olarak gam ve kederin §iddetinden açlık ve susuzluk hatırına gelmeyip tahminen yedi gün yedi gece seyr-i ser!a ile o zulmet­gedenin mesafe-i dur ü dırazı kat'ıyla nagehant bir rfı§eni Canson'un gözüne çarpmı§tı. Canson kemal-i i§tiyakla rfı§eni tarafına §itabla ve solunda incir ve üzüm vesair meyve ağaçları havi bir muntazam bağa tesadüfle, e§dr ve ezharla araste ve enva-i nebatla müzeyyen ve piraste derununda mürgan ve bülbülan-ı ho§-avaz-ı terennüm-saz ve gülha-yi reng-a-reng-ı leb-i hande ve dicle-baz olduk­larını mü§ahede edince, cebin-i mezelleti zemin-i ubGdiyete vaz' ile Hallal-i mü§kilat ve Müsehhil-i mu'dalat-ı kar-saz-ı cihan-afer!n ve zlnet-endaz-ı asüman ü zemin, SübhanehG Teala'nin dergah-ı uİGhiyyetine arz-ı te§ekkür ve niyaz eyledi.

Bağın hariç ve dahilinde huda-yı-nabit hınta ve §a'lr vesaır hubGbatla müteaddid su çe§meleri bulunurdu. Mağara deliğine baktıkta tahminen 600 metre kutrunda ve 800 metre irtifa'ında sath-ı arza doğru bir çatlak mü§ahede eyledi. Bu çatlaktan derun-i mağaraya ziya-yi af-tab ve nur-i mehtab ve baran-ı rahmet-hubab nüzGl ederlerdi. Lakin bu çatlaktan sath-ı arza hurGc insanın

takarinden blrGn ve kudretinden efzGn idi. Ma-mafih mağaranın karanlığına nisbeten bu mi'met-i uzmanın tesadüfünde azıcık kederi feraha tebdlli henga­rnında nagehanl bağın /s. 34/ bir kenarında gayet dilber bir duhter-i hGb-rG ve bir meh-pare-i feri§te-hG zuhGr eyledi. Canson bu misillG yerde benl-i nev'-i be§ere tesadüfünde bila-ihtiyar kızın tarafına §itab eyledi. Kız Canson'u adem-i merdüm-har zannederekten havfen birkaç ta§ Canson'a attı. Canson, avaz-ı

bülendiyle insan mı melek mi peri misin nesin kıza söyledikde kız Canson'u sadasından tanıyıp aman biraderim Canson bu sen misin demesiyle Canson da kızı tanıyıp vah hem§lrem Mariacığım deyip, birbirine sarılıp bir saat zaman ağlayıp feryad ü figanlardan sonra Canson pederi ile validesi zelzele belasından ne hale vardıklarını Maria' dan su al eyledi. Maria bilmem dedi, ben senden sormak isterdim. Acaba sen de benim gibi validenin ahvaline bl-haber misiniz? Canson, b!-haberim cevabıyla bir daha ah u naleye ba§layıp e§k-r!z-i hayret ve rikkat­eng!z-i dacret olduktan sonra Maria, Canson'a dedi ki, aziz biraderim, bu misillG ah u figan §imdiki halde bize fayda vermeyip, derdimizin çaresine bakmak bize lazımdır. Canson bu musibetten reha-yab olmak için hatırımza ne gelirse beni ihtar ediniz, Maria'ya dedi ve Maria, evvela bu bağı ne gGne buldunuz ve nasıl bu karanlık mağarada yol bulup buraya geldiniz, Canson'dan sual eyledi. Canson ez evvel ta ahir gördüğü macerayı hikaye eyledi.

Canson mağara ser-güze§tini takrtr eyledikten sonra ve tarlk-i mağaranın rah­ı baı;:lkini ne güne kat' eylediğini ve ne vasıta ile bu bağa vusGl bulduğunu Maria'dan sual eyledi. Maria bi'l-!caz ser-güze§tine agazla dedi ki: "Takr!re gelirse ser-güze§tim, §eh-name kadar hikayetim var", cariyeleri hadise-i hailede hikayet huyurduğunuz göle dü§tüm ise de, suya dü§meyip bir büyük canavar-ı /s. 35/

Page 31: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin Zelzele'si {> 159

bahriyyenin arkasına düştüm. Canavar arkasında benim gibi lokmayı derkle "Çün be-dest arnedi ey !akma-i ez havsala piş"; mefhumunca sür'at-i seyre başlayınca anladım ki, bu canavar-ı kaviyyü'l-cüsse beni yutmak için götürüyor. Lakin zahrında bulunduğum canavarın kuyruğu tarafında suyun §iddet-i temevvücünü istima' eder idim. Meğer arkasına dü§tüğüm canavarın elinden beni alıp yemek tama'ıyla diğer bir canavar, arkasında bulunduğum canavarın sür'at-i ta'ktbinde suyun §iddet-i temevvücüne sebep olmu§tU. Velhasıl, zelzele beliyye-i aztmesi bir mustbet ve karanlık mağara . . . . . . . .. 42 hazır canavarın beyninde mahsuriyetim bir mustbet, yani mustbet ender mustbet vakıat-ı uzmasıyna giriftar idim. Zahrında bulunduğum canavan takip eden diğer canavarın tahminen sekiz saat şiddet-i ta'ktbinden sonra önümüzde bir ru§ent zuhur eyledi. Bu ruşent gittikçe tezayüd etmekle gölün kenan ·nümayan oldu. Ta'ktb eden canavar gölün kena­rında binmiş olduğum canavara yetişti ve beni arkasından almak sadedinde iken bindiğim canavar beni ona vermemek üzere mümanaata kalkı§tı ve beynlerinde şiddetli bir cenk ve cidal ve münazaa ve kıta! vukua geldikten sonra "Adüv şod sebeb-i hayr eger Huda hahed"43 mısra'ın mefhumunu yad ile fırsatı fevt etmeye­rek gölün kenarında karaya atladım. Hallak-ı cihan-aferine seede-i §ükür eda ettikten sonra beş-altı hatve gölün kenanndan teba'üd eyledim. Kemal-i i§tiyakla bu iki pelılevan-ı bt-emanın müdafaa ve musara'alannı seyr ü temaşa eyledim. Arkasına düştüğüm canavarın tahminen tulu dört metre ve arzı bir metre ve ta'ktb edenintulu be§ metre ve arzı bir buçuk metre timsah idiler. Bu canavaran­ı bt-bakan-ı hı1n-r1z ve bu /s. 36/ derendegan-ı adem-haran-ı perestizlerin [?] mübareze ve muarazalann, takrtben iki saat devamla vücutlarından akan kan ve ağızlanndan her-dem feveran eyleyen dem gölün rengini Bahr-i Ahmer levnine döndürmü§tü. Canavaran-ı merkuman hayatlanndan ntm-nefs kalarak bilil­ihtiyar birbirinden müfarekat eyledikten sonra, cariyeniz bu bağa gelip ser-be­zanu-yı gamla dem-güzar-ı elem bulunduğum halden altı-yedi gün müruruyla Cenab-ı Hayru'l-muhafiztn -tekaddese zatühu- sizin gibi birader-i azizimin mülakatıyla bu musibet-i takat-fersanın müzahim-i med!retinden halasla, §!r!n­kam ve ntk-fercam eyledi. Maria mağarada ser-güzeştini hikaye eyledikten sonra Canson'a dedi ki, bu beliyye-i uzmadan kurtulmak için bu mağaranın kenarını delil ve reh-nüma addiyle karanlık tarafına seferimize devamla bir mahreç elimize dü§tüyse fe-biha Huda-negerde dü§mediyse bir daha buraya dönüp burasını mesken ittihazıyla hububat ve meyvelerinden bi'l-istifade imrar-ı hayat-ı müste'ar edeiiz. Canson dedi ki haktkaten redbiriniz akla muvafık ise de bu mevki her çend hınta vesair hububat ve meyve ve havaca tavartuna elverişli ise de ate§ bulunmadığından ma'tşete elverecek yer değildir. Maria dedi ki aziz biraderim bu kadar senelerde hikmet ve kimya fenlerin tahsiline sarf-ı evkat ettiniz. Acaba

42 Buradaki üç kelime metinde okunamayacak derecede siliktir. 43 Eğer Hüdil. isterse, dü§man dahi, hayır sebebi olur.

Page 32: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

160 ~Nuh

ate§ husule getirecek e§car ve nebatat buralarda yok mu? Canson dedi ki, varsa da bunlardan ate§ husule getirecek diğer alat lazımdır. Lakin hatırıma geldi ki, çakmak ta§ıyla demiri ve kavı cebimde mevcuttur. Bir de vak'a-i haile gününde, Lizbon'da filan mu'teber adam bu gece falan tiyatroda bulunuyorum. Ecza­hanenizden 20 gr. fosfor getirilmesini rica ederim, bana söyledi. Bilmem fosforu tedarik ettim mi etmedim mi? Cebine el uzatıp bi-aynihi derununda bulunan /s. 3 71 20 gr. fosfor §i§eyi Maria'ya gösterdi. Maria fosfordan hayli ferahlandı. Zira, fosfor vasıtasıyla ate§ tedarik eylemek ve karanlık mağarada sefer etmek sühuletle husule gelir.

Mütalaa

Canson ile Maria derun-i mağarada mü§ahede eyledikleri bağ, sahipsiz olma­yıp, mağaranın bir cihetinde sath-ı arzda bulunan kuradan mezkur bağa yol bulunmU§tUr. Zira bağda bulunan meyveli muntazam ağaçlarla, hınta vesair hububatın vücudu, bu bağ insanın taht-ı terbiyesinde ne§v ü nema bulduğuna büyük emaredir. "el-Gadbü ke'l-a'ma"44 meselince Maria ile Canson garib ve kazazede bulunduklarından basar-ı hasiretleri bağda bulunan hadaret ve intizama na-bina ve çe§m-i dur-binleriyle akl-ı mur-binleri perde-i keder ve gamla mestur ve bi-ziya bulunmu§tur. Yoksa be§-On gün mekan-ı mezkurde tevakkuf ve aram etmi§ olsa idiler, ya karyelerden bağa gelenlere tesadüf veyahut bazı asardan karyelere giden yolu ke§federlerdi.

Canson Maria'ya hitapla, size be§aret olsun, mektepte muallimden aldığım derse göre, §imdiki halde bu musibet-i uzmadan bi-tab ve takat isek de, ahiren reha-yab olacağımızdan §üphem kalmamı§tır, dedi. Maria mualliminizden ne guna ders aldınız ki, bu musibet-i uzmanın definde bize bir be§aret olsun, deyip dersin takririni Canson'dan rica eyledi. Canson dedi ki, bir gün medresede hocam havanın keyfiyyat ve avarızından bahisle dedi ki, çukur yerlerde sakin bulunan hava, temevvüc ve teceddüd etmedikçe fasid olacağından, derununda bulunan insan vesair hayvan /s. 38/ serian helak olurlar. Ve bu meseleyi alat-ı hikemi)rye ile §akirdanın huzurunda ispat eylediğine binaen, biz bu mağaranın havası derununda bu kadar gam ve kederle güzeran eylediğimiz halde, kemal-i sıhhat ve afiyette bulunduğumuzdan istidlal ederim ki, bu mağaranın havası daima teceddüd ve temevvüc etmektedir. Binaenaleyh bu mağarada sath-ı arza hayli meharic ve medahil bulunur.

Maria dedi ki, aferin fazı! biraderim, sad aferin. Bu istidlaliniz cariyenize hayli ferah ve aram verdi. Zira cariyeniz de mektepte bu dersi okumu§Um ve bu dersi size takdr etmek fikrinde iken siz benden evvel hakikare natık oldunuz. "Der

44 Garib olan kör gibidir.

Page 33: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin Siper-i Zelzele'si ~ 161

dehen bud tura an-çe mera der-dil bı1d"45 i§te tahsil-i ilim ve irfan her yerde fayda verdiği gibi bu karanlık mağarada bile bize faydası mü§ahede olundu.

Hikayemize avdet edelim. Maria ile Canson yolda zahtre olmak üzere bağda bulunan hınta ve hubUbat-ı saireyi sünbülünden istihracla gömleklerini ve ceplerini erzaktan doldurdular ve susuzluğa yarar birkaç okka taze üzüm kaldır­dıktan sonra bağdan müfarekatla ke'l-evvel mağara kenarını rehber addiyle fosfor ziyasından bi'l-istifade ayaklannın önünde bulunan dere ve tepeleri rü'yetle mütevekkilen ale'l-Hayyi-1-Kayyum ru-be-rah-ı aztmet oldular. Lakin, bu azımetlerinde Yedi-sekiz saat tı11 mesafesi bulunan .... 46 gayet çukur derelere tesadüflerinden rriağara kenarını kaybla, yorgun ve na-tüvan kaldıklarından, ileriye gitmek ve geriye dönmek kuvvete malik olmadıklanndan mevtlerini teyakkun ile va-veyla vü feza' ve ah u figana ba§ladılar. Bu sırada Maria Canson'a dedi ki, azıcık yorgunluğumuzu geçirdikten sonra bağın tarafına dönelim. Canson dedi ki, biz mağaranın kenarını kaybetmi§iz. Bu karanlıkta ne guna /s. 39/ bağın tarafını buluruz. Alısen re'y budur ki, yorgunluğumuz def ve ref olduktan sonra (herçi-bad-abad) 47 doğru teveccüh ettiğimiz tarafa gitmeliyiz.

Muma-ileyhümada yorgunluk kalmadıktan sonra tahmtnen dört-be§ saat ba§ yukanya gittikten müteakip, gayet uzakta bir aydınlık Maria'nın gözüne geldi. Maria ferahından rlı§ent, rlı§ent, rlı§ent, deyip Canson'a haber verdi. Canson bu hatuna inanmayıp, hangi taraftadır deyip tehevvürle Maria'yı tekdir ettiyse de, Canson tekdtre bakmayıp, rlı§eninin bulunduğu ciheti Canson'a göstermekle Canson gözünüze kurban olayım, ben de gördüm dedi. Mı1ma-ileyhima yerlerin­de tevakkufla bir-iki saat yorgunluklarını çıkardıktan sonra aydınlık tarafına §itab eylediler. Aydınlık cihetine giden mesafede dere, tepe kalmayıp bila-müzahime be§-altı saat sür'at-i seyirlerinden sonra aydınlık on dört geeeli mah gibi büyük görünmekle mah-tabı mağaranın karanlığıılı defetti. Canson'la Maria seyr-i sert'a ile iki-üç saatten sonra rı1§en1 yerine vusul eylediler.

Mekan-ı mezkurde insanın serner-i sa'yi ile husı1le gelmi§ bir bağa tesadüf ey­lediler. Bu bağda çok dağ keçileri gördüler ve orada keçilerin bulunmasından istidlal ettiler ki, mağaranın nihayetine yakla§mı§lardır.

Mahall-i mezkı1re tevakkuflannda Maria hayli ne§atlı ve ferahlı bulunduğu cihetle karde§ine hitapla, medresede tahsıl ettiğiniz coğrafyanın aksamında

faikun beyne'I-akran olduğunuzu Lizbon'da herkes söylerdi. Coğrafya fennince §imdi biz Lizbon'un hangi cihetinde bulunuruz, sual eyledi. Canson cevaben dedi ki, /s. 40/ §imdi biz Lizbon'un cenı1bundayız. Lizbon §imalimizdedir. Rehber ittihaz ettiğimiz mağara kenan garp ve ona mukabil §ark tarafıdır. Zlra bu bağda

4; Gönlümüzde ne varsa senin ağzından döküldü.

46 Buradaki kelime metinde silik çıktığı için okunamanu§tır 47 Ne olursa olsun.

Page 34: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

162 ~Nuh

bulunan ağaçların gölgeleri mağaranın kenarına müteveccihdirler. Maria Canson'un 1rad eylediği bürhana itirazla dedi ki, güne§in tülu'undan daire-yi nısfü'n-nehara vusulüne kadar mürtefiatının gölgesi §arktan garbe ve nısfü'n­nehardan mürurundan sonra garpten §arka teveccüh eder. Şimdiki halde, bu mahalle göre güne§in hangi cihette bulunduğu ma'lum değildir. Bi'l-farz güne§ §imdi §ark tarafında olsa da Lizbon'un §imalimizde bulunduğu ma'lum olmaz. Olabilir ki Lizbon'un §imal tarafındayız. Bürhanınızda zikrettiğiniz gölge teveccü­hü Lizbon'un §imalinde de mecradır. Bu itiraz üzerine Canson Maria'ya dedi ki, itirazınııda muhıksınız. Lizbon'un ta'y!n ciheti bu mahalle göre mü§kildir.

Anifen zikrolunan mübahase-i fenniyyenin ikinci gününde sefere azın ü cezmle ke'l-evvel mağara kenarını rehber ittihazıyla sefere §Üru'ları hengamında Maria Canson'a dedi ki, burada hasıl olan ma'lumata göre -in§aallahu Teala­ferda mağaranın füvehesine vusulumuz me'mGldür. Lakin mağara füvehesi, ma'mureye kurbiyeti cihetle ma'mur yerlerin etrafında ya§ayan yırtıcı hayvanat-ı vah§iyyenin tesadüfü takdirinde bize zararları dokunmamak için esbab-ı dafia'nın tedariki elzemdir. Canson Maria'nın bu gune dGr-end1§ane fikrinden sıkılıp bu esbabın ne esbabla tedariki mümkündür; bu fikr-i zerraneden sarf-ı nazar eyleme­nizi rica ederim, Maria'ya hiddede söyledi. Maria'nın akl-ı dur-binleri Canson'a muvafakat göstermeyip fikr-i zerranesine tebaiyyetle ekaHen bu bağ ağaçlarından bize iki değneğin tedariki elzemdir, /s. 41/ diye Canson'u ihtar eyledi. Canson mahza hem§1resini bu felakette tekdlı: etmemek. için, hah-na-hah Maria'nın re'yine rıza-clade olup bağa duhul ve ceplerinde bulunan kalem-tıra§la ağaçlardan birkaç değnek tedarik ettilerse de matlGba muvafık gelmediğinden Maria Canson'dan hayli mahcup kaldı. Canson hem§1resinin mahcubiyetini derkle, aman Mariacığım sizin bu misil!G mahcubiyetinize razı değilim. Her ne ihtarda bulunursanız bulununuz, hiç bir cihetle size muhalefet etmem, diye Maria'yı

nüvazi§ eyledi.

Bu esnada Maria kah kah gülerek dedi ki, Halik-i hayru'l-hafiz1n beni sizden mahcup bırakmadı. Maksudumuzun husulü için hatınından gayet müfid ve müntic:bir tedbir zuhur eyledi. Şöyle ki, bu ağaçların beyninde bulunan ölmü§ dağ ket;:isinin uzun boynuzlarından iki boru redarikle hem değneğin yerinde isti'mal olunur, hem de üfürüldüğü halde meh1b sadasından hayvanat-ı vah§iyyeyi korkutacaktır.

Maria'nın bu kararı üzerine o gün seferlerini te'h!rle boynuzdan iki boruyu tedarik eylediler. Ertesi gün ak§am vaktinde ke'l-evvel mağara kenan vasıtasıyla sefere devam eylediler. O gece sabaha kadar seyr-i mu'tedil ile yilrüyüp ferdası günü güne§in iki saat rulO'undan sonra mağaranın füvehesi aydınlığı nümayan oldu. Füveheye takarrüblerinde nagehan1 kaviyyü'l-cüsse altı meh1b kurdara tesadüf eylediler. Evvela her ne kadar hay-huyla kurdara ta§ attılarsa da fayda

Page 35: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin Siper-i Zelzele'si ~ 163

vermeyip Canson'la Maria'nın etrafını almakla dehan-ı t1:z-dendan-ı gürganeleri /s. 42/ açıp hücumları hengamında mı1ma-ileyhüma boynuzlara üfürerek derun-i mağarada aks-endaz olan boynuzların sada-yı mehtbini istima'la kurtlar firan karara tercihle, tar ü mar olduktan sonra Canson Maria'nın akl-ı dı1r­end1:§anesini tasdtkle Avrupalılar'ın adeti üzere tevazuan Maria'nın ayağına

kapandı. Maria Canson'un bu misillı1 ta'zfminden ağlayarak "Estağfirullah"

karde§im, cariye-i kem-terleri ikramında haddirnden ziyade bu misillı1

tevazuunuza razı değilim. Kaziyye-i haile vukı1undan sonra mağara bağında zat-ı peder makamllerine mülakatım vukfıa gelmemi§ olsa idi, o azfm karanlık mağa­radan hurı1cum iç_in hôd-be-hôd mağarayı delil ve rehber addedebilmezdim. Binaenaleyh mağarada ilk görü§tüğümüz bağda helakim muhakkak idi. Buraya vusfılümle karanlık mağaradan necatım, sa'ye-i erhamflerindendir diye Canson'un ayağına dü§tü.

Maria merasim-i ta'ztm-karanesini bitirdikten sonra mı1ma-ileyhima sıhhat ve afiyetle rrı.ağara deliğinden hurfıcla Cenab-ı Halik-ı cihan-afer1n'e eda-yı fartza-i §ükürgüzarı ve vectbe-i hamd ü sipas daver-i meded-kariyi, averde-i zeban-ı acz ve niyaz, ser-fürfı-berde-i dergah-ı Halik-ı kar-saz olduktan sonra, iki saat bu'd mesafede vaki' §ehre azfmet eylediler.

Vasıl oldukları §ehrin ahalfsi Arap olup ve bunlar Arap lisamna a§ina olma­dıklarından, i§aretle gurebanın sakin oldukları ham sual eylediler. (Beytü-1-gureba) namında bunlara bir ham gösterdiler. Hana duhfıllerinde bir adama tesadüf eylediler. Bu adam Maria'nın hüsn ü cemal-i ru'yetine istiğrakla /s. 43/ bu nazenin-i dil-fidb ve bu nadire-i tavus-zfbin o iklimin alıaltsinden olmadığını derkle, nereden geliyorsunuz Arabt lisanıyla sual eyledi. Canson Arapça bilme­diklerini, i§aretle cevap verdi. Herif Fransızca'yı biliyor musunuz Canson'dan sual, Canson evet biliyorum cevab verdi. Merkuro Fransa lisamyla mufassalan Canson'la Maria'nın alıvali ke§fine giri§mek istediyse de Canson mükalemeye kudretimiz kalmamı§, birkaç günden beri bir§ey yemedik, lütfen zahmet olmasın, her nasılsa biraz yemek tedariki merkılından rica eylediler. Merklım derhal yemeği hazır eyledi. Misafirler yemeğin tenavülünden sonra, merkuma hitapla bu et'ime-i gadb-nüvazanenizden pek memnun olduk, in§aallah, hakkımızda sarf eylediğiniz hizmetin mükafannı görürsünüz. Fransızca tekellümünüzden görünür ki, siz Avrupalısınız, lakin Fransız değilsiniz söylediler. Evet, Fransız değilim.

Portekiz devletinirı makarr-ı hükumeti olan Lizbonluyum. İsminiz nedir? Dediler. İsmim Ro§efdir dedi. Ro§efin bu cevabı üzerine Portekiz lisan-ı mahsfısu üzere mükalemeye giri§tiler. Mfıma-ileyhüma, çıktıkları mağaranın ismi "Garu-t-tavil" [Uzun Mağara] ve girdikleri §ehrin namı, garp emirinin makarr-ı hükumeti olan "Marake§" ve ordan Lizbon'a kadar otuz günlük bu'd mesafe olduğu Ro§efin ifadatından istifade eylediler.

Page 36: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

164 ~ Nuh Arslanta§

Roşef, Maria'nın tir-i nigah-ı hı1n-r1ziyle musab ve Canson'un Maria'ya ne gGne münasebeti olduğu bt-takat ve tab olarak Canson'dan .sual eyledi. Canson hem§İremdir dedi. Ro§ef §ayed hem§İresi(ni) bana verecek hulyasıyla Canson'a 100 lira ikram eyledi. Canson'la Maria herifin bu meblağı ikramında

mütebessimane birbirine bakıp Ro§efin hulyasını derkle ba'de-ezin bu misiUG hayalden tevakktsi /s. 44/ zımnında nazikane Lizbon'da eczacı Mösyö Val!=s'i tanıyor musunuz, Ro§efden sual eylediler. Ro§ef evet, tanırım. Mösyö Vales pek büyük bir zattır, dedi. Canson, siz Lizbon'da kimlerden oluyorsunuz, Ro§efden su al eyledi. Ro§ef ben ma'rGf adamlardan değilim. Lizbon'un falan mahallesinde, filan ihtiyar hamının oğluyum, cevabı üzerine Canson Mösyö Vales'in mahdGmuyum. Maria'ya i§aretle bu da Mösyö Vales'in kerimesidir ve ne gGna Marake§'e dü§üp seferlerini evvelden ahirine kadar hikaye eylediler. Bu mükale­meleri üzerine "e[-'akil tekfihi'l-i§are"48 meselince Ro§ef ba'de-ezin Maria'nın rO­yi dil ararnma olan nigah-ı germ-a-germini kesmekle adı hizmetkar gibi mı1ma­ileyhimanın hizmetlerinde bulunurdu.

Yusfillerinden birkaç günden sonra Ro§eften aldıkları 100 liradan biraz elbise tedarik ve lübs eyledikten sonra hayli zamandan beri vücutlarında bulunan evsah ve ekzarın izalesiyle Maria zalam-ı husuftan çıkmı§ olanmah-ı çehardeh gibi rı1-yi münevverini Avrupalılar'ın adeti üzerine enzar-ı havass u avamdan didg etme­mek fikrinde bulunmu§ ise de Ro§efin gösterdiği mahzGrat üzerine Tanca'ya vusGllerine kadar bedr-i cemalini perde-i gamam-ı hafada setri münasip görül­mü§tü.

Marake§'te be§-On gün aram ve istirahatlerinde Lizbon'dan Ro§efe gelen ga­zetede, Lizbon'da vukı1a gelen zelzele haile-i müdhi§esinden saha-yı zuhı1ra gelen telefattan bahisle mu'teberan-ı ağniyadan Mösyö Vales ile haremi ve kerimesi Maria ve mahdGmu Canson zelzele-i hailede zir-i zerome nüzGl ve hubGt eylemi§­lerdir. Muahharen krallık emriyle harap olan hanenin yeri hafr olunmu§, Mösyö Vales ile /s. 45/ haremi sağ çıkarılmış ise de oğlu ile kızı na-bedtd olmu§tur. Canson'la M?ria gazetede bu bendi kıraat eyledikten sonra pederle valideleri sıhhat ve afiyette bulunduklarından, hamd ü sena-yı zü'l-celal-ı müte'ali eda eyledikten sonra Roşeften birkaç yüz lira deynle, peder ve valideleri sadakasında fukara-yı Arab'a ihsan ve tevzl' eylediler.

O günlerde icaleten esbab-ı seferiyyeyi redarikle Canson, Maria ve Ro§efin her üçü Fas em1rinin taht-ı tasarrufunda bulunan "Tanca" nam beldeye az1met eylediler. VusG!lerinde Portekiz devleti tarafından konsolos bulunan Mösyö Vad (."?..ı_,) name misafir oldular.

Tanca'ya vusGllerinden ikinci günü, Canson'la Maria hatt-ı desderiyle peder

48 Akıllı olana bir i§aret bile yeter.

----·---··--

Page 37: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin {>- 165

ve validelerine mektup yazıp Ro§efe tesltmle Ro§ef senneye rakiben Lizbon tarafına bad-ban-gG§a-yı azırnet oldu.

Maria'i:un adet-i dirinesi üzere mesrGr ve ferah-mend olduğu vakitte Canson'la mübahase-i fenniyyede bulunurdu. Bu kere de Marake§ ile Lizbon hangi tGl ve arzda bulunduklarını Canson'dan sual eyledi. Canson dedi ki, aztze hem§İrem çektiğimiz zelzele-i haile ve mağara karanlığı ve açlık ve gam ve peder ve validemizin ahvaline adem-i vukGf olan mesaib hep geçti. Bundan sonra sualatınızın mustb cevaplarına müteahhidim. Lizbon Avrupa kıtasında 39llz derece arz-ı §imaltde ve mebde-i tGl /s. 46/ Paris'ten itibariyle 12 derece tGl-i garbtde ve Marake§ Afrika kıtasında 32Yı derece arz-ı §imallde ve ıo derece tGl-i garbtde vaki' olmu§ iken bu iki §ehrin beyninde olan 30 günlük mesafe-i dur ü dırazı 22 gün kat' eyledik. Bu 'da hakkımızda zuhGr eden inayet-i Hallak'a ale'l­ıtlak isnad olunur. Yoksa müddet-i ömründe ayağıyla bir fersah mesafeyi kat' etmeyen bizim gibi insan, ne gGna 22 günde karanlıkta bu kadar mesafeyi kat' eder.

Ro§ef, havanın müsaadesiyle be§ gün zarfında Tanca'dan Lizbon'a vusGl eyle­dikten sonra Canson'la Maria'nın hatt-ı desderiyle peder ve validelerine yazdık­lan mektuplan teslım eyledikten sonra Mösyö Vales ile haremi ve Ro§ef o halde senneye rakiben Tanca canibine azimet eylediler. Deryada fırtınaya tesadüf­lerinden 20. gününde T anca halicine lenger-endaz-ı vusGl olduklan anda, Canson'la Maria ve T anca konsolosu, istikballerine mübaderet eylediler. Senneye suudlannda Mösyö Vales ile haremi ciger-gG§eleriyle mülakatlarında çektikleri elem-i firakı feramG§, lezaiz-i vasl-ı eviad-ı kazazedeleriyle mest ve medhG§ oldular. Tanca'ya hurGclarında Mösyö Vales fukaraya birkaç bin lira .ihsan eyledi ve Mösyö Ro§efe 1.500 lira atiyye verdi. Ve konsolasa husus! hedaya ve ataya da dirtg etmedi. Be§·on gün Tai:ıca'da ay§ ü i§retle me§gul olduktan sonra vatanlan olan Lizbon'a avdet eylediler.

Bu risale-i naçizanemizin sebeb-i te'lifi olan zelzelenin bahsine dönelim. Zelze­lenin /s. 4 71 mazarratı definde arzolunan makine-i acizanemizin keyfiyyetine dair mecalis ve mehafilde hayli mübahasatın cereyanı mümkündür. Sabikan zikrolu­nan vech üzere, zelzelenin tahribatı, ı, 2, 3, 4 ve 5 saniyede vukGa gelmez. Zira, zelzele maddesinin sür'at-i seyr ve hareketinden imarata ve gayr-i imarata harabiyyet anz olmayıp, ancak madde-i mezkGrenin teaküs ve teracu' ve terrievvücat-ı devriyyesinden harabiyyet zuhura gelir. Bu ise, altı-yedi saniye ve helümme cerra zamanlarda vukua gelebilir. Bir ve iki, nihayet üç saniye kadar mürGr-i zaman, makinemizin menafi'-i azımesini gösteriyor. Ztra, zikri sebkat eden vechile birinci saniye ı 6, ikinci saniye 64 ve üçüncü saniyede ı 44 kadem tahta dö§emenin binadan teb'tdi bedihtdir.

İplerin vasıtasıyla zelzele vukGunda üstüvanderin sukütunda, tekerlek ve

Page 38: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

166 ~Nuh

demir yolun üzerinde mailen hareket eyleyen tahta dö§eme ile taallukat-ı sairesi, sıkieti dört kere eskal bulunan her bir üstüvanenin suküt ve nüzCılü nispetinde la-§ey kabtlindedir. La-§ey kabilinden takdir olunmadığı halde üçüncü saniyenin nihayetinde husCıle gelen ı 44 kadem tahta dö§eme ve taallukat-ı sairesi teb'idi kaidesinden sıkiet-i mezkCıreye mukabeleten 44 kadem tenzll ile 100 kadem teb'idi matlabe kafidir. Ale'l-husCıs, saniye-i rabiada 256 kadem teb'id kaidesinden bi'l-farz nısfı tenzil ve terk olunsa dahi 128 kadem teb'id husCılü matlaba kafidir. Binaenaleyh ihtira' -ı adzanem itiraz kaldırmaz.

Mahallin iktizasına göre be-her kaç ayda bir kere, tahta dö§emenin alt tara­fında /s. 48/ bulunan tekerlekler ve demir yolların derununda cem' olunan toz ve toprağın ihrac ve izalesiyle, odanın sath-ı tahtanisini tanz!f eylemek, zelzele vukCıunda dö§eme ile taallukat-ı sairesi, harekete hazır ve arnade bulunması iktiza eder.

Temmetü'r-risale.49

19 Risale burada sona erdi.

Page 39: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

Resul Mesti Efendi'nin Siper-i Zelzele'si ~ 167

PARATREMBLEMENTS DB THRRE

~..-! ........ ..;Jı.... ~J.I.J J-" ..1"' J.L­

ı...S--" J _,.- .J

cf ~.._.~..ı j_,..,.... j tA\: cl:-~ ..:....;\tü :._?_;-..... : .:-- :---6.: .... : ....... _;~ J\

\:~~~~~;p ~~ :o_~~· ~f~

Risalenin Kapağı

Page 40: Resul Mest1 Efendi'nin Siper-i Zelzele'si [Paratremblements De …isamveri.org/pdfdrg/D00072/2007_33/2007_33_ARSLANTASN.pdf · remden Korunma) isinıli risale -bizinı tasnifimizle-üç

.ı 1

~m:; e ·'*'- ·· ~cı.ır·- ~'<m::: -"'.run~«aM=s~a~oı

~\~~1 ~~~.J j~l, ._:,U.JI (!': •~.JP .!!.;~-':_ J"::'~ J )Ö_..G- .;\:!-': ı ki .v.ı..!.~> ,.x.r._;;_, -l!.:f..i ı.!ilil ._;~;: ı..S-:-.i~_ t- ı.!.l,'•!..JI .o!;-.ı.liJI.J

• J~l l:.:il ..s..iJ _ı: . ,.,t..J J ._rob. "':~,.... ıS"'J_ L .::.\a.i

-I!LJI d i

.....

·ı ''" ' ... . •ı 1

) ı i'f»Wıtı' /-~·i ı-- 1

-----): ,. 1 [I)Lr?"

i 1

ı ı

' i ı ll

f. l '·.· ı.;.l =============-==~··\ ' 1-· :_·.'

Risalenin son sayfası