rpt production | diplomat atlas hırvatistan
DESCRIPTION
Diplomat Atlas HırvatistanTRANSCRIPT
Sayı 7 / Aralık 2009
10 TL
Hırvatistan
Merhaba,
Hırvatistan, Avrupa ülkeleri arasında genç bir Cumhu-riyet olarak algılanıyor. Oysa, Hırvat ulusu yaklaşık1500 yıldır o topraklarda yaşıyor. Bu uzun süre boyuncayaşadıkları deneyimlerle, kendi kültürlerini, sanatlarını,folklor özelliklerini, geleneklerini, bilimsel birikimlerini,kısacası uygarlıklarını oluşturmuşlar. Yaratıcı bir halkoldukları için, başta “kravat” olmak üzere, dünyaya birçok yenilik armağan etmişler. Ve bugün, çağdaş bir Av-rupa ülkesi olarak, kaliteli bir yaşam tarzını sürdürüyor-lar.
DİPLOMAT ATLAS’ın bu sayısında, sizi işte bu ülkeye,Hırvatistan’a götürüyoruz.
Hırvatistan, 21.yüzyılın en çok gelişen Turizm ülkele-rinden biri. Ülkenin bu alanda her türlü koza sahip ol-ması Hırvatların işini kolaylaştırıyor. Güneş, deniz,kıyılar, adalar ve muhteşem tatil tesisleri bir yanda;dağlar, mağaralar, yer altı suları ve kayak merkezleridiğer yanda. İsteyen, ülkedeki tarihi mirasın izini süre-bilir, isteyen her bölgede özgün olan gastronomik ke-yiflerin tadına varabilir.
Başkent Zagreb’in yanında, Adriyatik kıyısında yer alanbir çok Hırvat şehri hakkında okuyucularımıza biraz fikirvermek istedik. Rijeka’dan Dubrovnik’e kadar kıyı bo-yunca uzanan bu şehirler,hem bir tatil beldesi olmanın,hem de büyük şehir olma özellikleriyle her türlü ihtiyacacevap verme kapasitesinin avantajını taşıyorlar.
Ankara’daki Hırvatistan Büyükelçisi Gordan Bakota,kendisiyle yaptığımız ve iç sayfalarda okuyacağınız mü-lâkatta, Hırvatistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerinideal düzeyde olduğunu, ancak iki ülke arasındaki ticarethacmının hızla artması gerektiğini söyledi. Çok doğruolan bu tesbitin kısa sürede gerçekleşme yoluna girmesihiç de şaşırtıcı olmaz. Çünkü kaliteli ürünler üreten Hır-vat firmaları, tüm Batı Avrupa’ya yapmakta oldukları sa-tışları Türkiye’de de gerçekleştirebilmek için büyük çabagösteriyorlar. Ticari alanda Türkiye ile işbirliği yapmakkonusunda çok istekliler.
Türkler için Hırvatistan’a gidip, bu ülkeyi yakından ta-nımak hiç zor olmadığı gibi, çok da keyifli. Turist olarakgidenlere Hırvat halkı, iş için gidenlere de Hırvat fir-maları kucak açacaktır. Unutmadan söyleyelim: Hırva-tistan’a gitmek için vize bile gerekmiyor.
Kaya Dorsan
Sayı : 7Aralık 2009
ISSN: 1307-8771
İmtiyaz SahibiKaya DORSAN
Sorumlu Yazı İşleri MüdürüKaya DORSAN
Yayın KoordinatörüRecep Peker TANITKAN
EditörlerBernard KENNEDY
Oya TATLINAR
Katkıda BulunanVida SKALER
FotoğraflarHırvatistan Büyükelçiliği Arşivi
“Hırvatistan Ulusal Turizm Kurumu müsaadesi ile”Recep Peker TANITKAN
Kapak ve Sayfa Tasarımı
Mali MüşavirSerkan TÜZÜN
Muhasebe ServisiFaruk ÖZKOÇAKUğur KILIÇASLAN
AdresDİPLOMAT ATLAS
Şehit Adem Yavuz Sk. No: 9/14Kızılay – ANKARA
Tel: (312) 425 28 20Faks: (312) 425 16 99www.diplomat.com.tr
Basıldığı Yer
İmaj İç ve Dış Ticaret A.Ş.www.impress.com
Macun mah. 3.Cad. No:2 – A GirişiYenimahalle – ANKARA
Tel: (312) 397 91 40Faks: (312) 397 41 54
Basıldığı tarih: 07 Aralık 2009
Yayın Türü: Yerel Süreli Yayınİki ayda bir yayınlanır
içindekiler
Hırvatistan’ınkuzeyinde Slovenyave Macaristan,doğusunda Sırbistan,güney-doğusunda iseBosna-Hersek veKaradağ var. BaşkentiZagreb olan ülkede...
06
Büyük bir liman kentiolan Rijeka,Hırvatistan’ın en güzelkıyılarına sahip amaturist akınlarınınuzağında kalmış. Bugüzel kenti çok az kişitanıyor. Adetaunutulmuş bir şehirgibi...
18
Önümüzde henüzaçılmayı bekleyen
zorlu fasıllar var.Yönetim, adalet ve
ekonomi, uyumsağlamamız gereken
en önemli başlıklar.Ancak müzakereleri...
10
Akdeniz ve OrtaAvrupa’nın
kavşağındakiHırvatistan, Doğu ile
Batı arasında bir sınırolarak algılanmış hep.
Tarihi boyunca çokfarklı etkileşimler içine
girmiş: Roma, Bizans...
38
Osijek, Hırvatistan’ındoğusundaki Slavonyabölgesinin merkezi.Roma İmparatorluğudöneminde kurulmuş.Bugün, 120 000’eyaklaşan nüfusuylaülkenin dördüncü...
32
44
Doğanın oldukça cömertdavrandığı Hırvatistan’dagezilip görülmesi gerekenpek çok yer var. Ülkeninher yerine yayılmışbulunan Milli Parklar daturizm açısından çok...
40
Split, Hırvatistanadalarına ulaşımı
sağlayan büyük birliman kenti olmanın yanı
sıra, bir sanayi, turizmve kültür şehri. Canlı
barları, cafe’leri,hediyelik eşya satan...
24
48
Orta Avrupa ve Akdenizözellikleri hoş bir şekildebirbirine karışmış Hırvatmutfağında. Üzerinebiraz da Avusturya,Macaristan, Balkan,Yunan, Bizans, İtalyanve Osmanlı tatları...
Hırvatistan’da bilinen en eskisportif yarışma 16. yüzyılda
yapılmış. 1593 yılında,“falkusa” adı verilen tam 74
ahşap balıkçı teknesi, Visadasındaki Komiza
limanından...
HIRVATİSTAN
komşu Bosna-Hersek’te yer
alan yükseltilere “Dinar Alp-leri” deniyor. Öte yandan,
ünlü Tuna nehri Hırvatis-
tan’ın kuzeyinden geçiyor.
Özellikle , doğudaki Vuko-var kenti Tuna ile hayat bu-
luyor.
Tarih öncesinden bugüneBu topraklarda tarih önce-sinde bile yaşayanlar varmış.
Kuzey Hırvatistan’da bulu-nan Neanderthal fosilleribunu kanıtlıyor. Ama bu-günkü Hırvatların ataları böl-geye 7.yüzyılda gelmişler. Oyıllarda ülkede Dükalıklarkurulmuş. Aynı dönemde,hem Bizans İmparatoru, hemde Papa, gönderdikleri mis-yonerlerle Hristiyanlığın be-nimsenmesini sağlamışlar. 9.yüzyılda, Papa, Dük Brani-mir’i “Hırvatların Dükü”olarak resmen tanımış. 925
yılında ise, Kıyı Hırvatis-tanı’nın Dükü olan Tomislav,Dalmaçya ve Panonya(Kuzey Hırvatistan) Hırvatla-rını bir araya getirerek HırvatKrallığı’nı kurmuş. Ancak,bu hanedanın son kralı olanZvonimir 1089 yılında, birveliaht bırakmadan ölünce,son Hırvat Kraliçesi JelenaLijepa’nın kardeşi MacarKralı I. Ladislaus, aynı za-manda Hırvatistan Kralı ilânedilmiş.
Hırvatistan ile Macaristan’ın
bu şekilde başlayan beraber-
liği yaklaşık bin yıl sürüyor.
Hırvatistan, her ne kadar bazı
özerklik haklarından yarar-
lansa da, bu dönemde Macar
Krallarının üstünlüğü hep
önde gelmiş, ve bu durum,
zaman zaman Hırvatların di-
reniş mücadelelerine de yol
açmış.
Macarların Hırvatlar üzerin-
deki hakimiyeti, 1526 yılında,
7
Hırvatistan’ın kuzeyinde
Slovenya ve Macaristan,
doğusunda Sırbistan,
güney-doğusunda ise
Bosna-Hersek ve
Karadağ var.
Başkenti Zagreb olan ülkede
yaklaşık 4,8 milyon nüfus
yaşıyor.
Coğrafi çeşitlilik
Hırvatistan, coğrafya açısın-
dan çok çeşitli özelliklere bir
arada sahip olmanın avanta-
jına sahip. Dağlar, ovalar,
göller, nehirler, ormanlar,
uzun bir kıyı şeridi ve tam
1185 ada. Ayrıca, hem karasal
iklim, hem Akdeniz iklimi ve
hem de Palagruza takımada-
larında olduğu gibi Tropikal
iklime yakın bir ortam. Bun-
ların hepsi Hırvatistan’da.
Hırvatistan’ın 1185 adasının
66’sında yerleşim yerleri bu-
lunuyor. Bu adaların en bü-
yükleri olan Cres ve Krkadaları, aynı zamanda birer
turizm merkezi. Şekil olarak
birbirinden çok farklı olan
bu adaların yüzölçümleri ne-
redeyse aynı olduğu için,
hangisinin en büyük ada ol-
duğuna karar verilememiş.
Ülkenin en yüksek tepesi,
Rijeka ile Karlovac arasın-
daki Dinara dağları. Burası
denizden 1831m yüksek-
likte. Zaten, Dalmaçya kıyı-
larına paralel olarak
kuzeyden güneye inen
ve bir kısmı Hırvatis-
tan’da, bir kısmı da
HIRVATİSTANYARATICI İNSANLARIN ÜLKESİ
HIRVATİSTANHırvatistan, hem bir Orta Avrupa ülkesi, hem de bir Akdeniz ülkesi sayılıyor. Ülkenin birbölümü Orta Avrupa’nın güneyinde doğu-batı ekseninde yer alırken, bir diğer bölümüAdriyatik boyunca kuzeyden güneye uzanıyor.
Cumhurbaşkanı Stjepan Mesic
HIRVATİSTAN
kanlık sistemiyle yönetil-
miş. Ama 2000 yılından bu
yana Parlamenter Sistemile yönetiliyor. Devletin ba-
şında Cumhurbaşkanı var.
5 yıl için doğrudan seçiliyor
ve en fazla 2 dönem görev
yapabiliyor. Hırvatistan’ın şu
andaki CumhurbaşkanıStjepan Mesic. 2000 yılın-
dan bu yana görevde olan
Mesic, daha önce Başba-kanlık ve Meclis Başkan-lığı görevlerinde de
bulunmuş. Aynı zamanda,
eski Yugoslavya’nın da sonCumhurbaşkanı. 1991 yı-
lında, “Bağlantısızlar” gru-
bunun Genel Sekreterliğinide yapmış. Olağanüstü dene-
yimlere sahip bir devlet ve
siyaset adamı.
Hırvatistan Parlamento-
su’nun geleneksel adı
“Sabor”. Eski tarihlerden
beri böyle adlandırılmış.
Sabor tek meclisli bir parla-
mento. Şu anda 153 üyesi
var. Halk tarafından 4 yıl için
seçiliyorlar. Sabor’un şim-
diki Başkanı Luka Bebic,
Hırvat Demokratik BirlikPartisi mensubu.
Başbakan ise, Cumhurbaş-
kanı tarafından atanıyor ve
Meclis tarafından onaylanı-
yor. Hırvat Hükumeti’nin
adı: Vlada. Hükumet, 5
Başbakan yardımcısı ve 14
Bakandan oluşuyor. Ayrıca
bir de Genel Sekreter var.
Jadranka Kosor geçtiği-
miz Temmuz ayında, Hırva-
tistan’ın ilk kadın Başba-
kanı oldu. Eski bir gazeteci
olan Bayan Kosor, 1995 yı-
lından beri politikanın
içinde. Hırvatistan Demo-kratik Birlik Partisi(HDZ) üyesi. Kurduğu 4
partili koalisyon hükume-
tinde kendi partisinden 12,
diğer 3 partiden ise 4
bakan var. Kabinede ayrıca
3 de bağımsız bakan yer
alıyor.
…ve halk
Hırvatistan nüfusununyüzde 90 gibi büyük bir ço-ğunluğunu Hırvatlar oluştu-ruyor. İkinci sıradaki etnikgrup ise Sırplar. Sırplarınoranı yaklaşık yüzde 4,5.Ülkede ayrıca küçük toplu-luklar halinde, Boşnaklar,Slovenler, İtalyanlar, Ma-carlar Çekler ve Romanlarda yaşıyor. Son dönemlerdeyaşanan savaşlar ve göçler
sonucunda, nüfus artışı pekyok.
Hırvatistan’da ortalama ömür75 yıl. Okuma-yazma oranıise, yüzde 98’i geçiyor. Ülke-nin yüzde 88’i Katolik Hris-tiyan, yüzde 4,5 ise Ortodoks.Müslümanların oranı yüzde1.5’a yaklaşıyor.
Serbest piyasa ekonomisininyürürlükte olduğu ülkede,2008 yılı itibarıyla, fert başınamilli gelir 18 500 dolar.
9
HIRVATİSTAN
Osmanlıların Mohaç’da
Macarları yenmeleriyle sona
eriyor. Macarlardan kurtulan
Hırvatlar, bu kez Avustur-
ya’nın ünlü Habsburg hane-
danından yardım istiyorlar ve
şeklen Macaristan’a bağlı
olsa da, ülke 1918 yılına
kadar Habsburg hanedanı ta-
rafından yönetiliyor. Bu uzun
dönem, aynı zamanda zor ve
sancılı bir dönem. Osmanlıla-
rın Avrupa’da Viyana’ya
kadar genişlemesi Hırvatlar
üzerinde de tehdit oluşturu-
yor. Nitekim, doğuda Sla-
vonya, Osmanlıların eline
geçiyor. Adriyatik kıyıları
ise, Venedik tehdidi ve bas-
kısı altında zor bir dönem ge-
çiriyor. İki yüzyıl boyunca,
bölgede büyük bir nüfus de-
ğişimi yaşanıyor. Göçler Hır-
vatistan’ı, Sırbistan’ı ve
Bosna’yı etkiliyor.
20. yüzyıl
I. Dünya Savaşının ardından,
1918’de, Hırvatistan’ın
“Sabor” adıyla bilinen Parla-
mentosu bağımsızlık ilân edi-
yor ve 1 Aralık 1918’de “Sırp,Hırvat ve Sloven Krallığı”kuruluyor.
Sırplarla birleşme düşüncesi,
başta Josip Juraj Strossma-yer olmak üzere, Hırvatlardan
kaynaklansa da, “Sırp, Hırvat
ve Sloven Krallığı” kısa sürede
“Yugoslav Krallığı” haline
dönüşerek, Sırp öncelikli bir
devlet oluyor. Özellikle 1929
yılından II. Dünya Savaşına
kadar olan dönemde, Yu-goslav Kralı Alexander’in
resmen diktatörlük rejimi
kurduğu biliniyor.
II. Dünya Savaşında Alman
işgalini yaşayan Yugos-
lavya’da, savaş sonrasında
Federal Sosyalist Yugos-lavya Cumhuriyeti kurulu-
yor. Hırvatistan’ın da Federal
üye olduğu Cumhuriyetin
Başkanı ise, ünlü Josip BrozTito. Yugoslavya’nın, Zagreb
yakınlarında doğmuş, Hırvat
kökenli Başkanı Tito, savaş
sonrasında Moskova çizgi-
sine girmeyi red etmesi ve
Nasır ve Nehru ile birlikte
“Bağlantısızlar” hareketine
öncülük etmesiyle tarihe geç-
miş bir lider. Tito’nun 1980
yılında ölmesinden sonra, Yu-
goslavya’da çeşitli milliyetci-
lik akımları baş gösteriyor. 10
yıl kadar süren ve Sırplarla
Slovenleri, Hırvatları ve Ko-
sova’lı Arnavutları karşı kar-
şıya getiren istikrarsız bir
dönemin sonrasında, 1991 yı-
lında, Hırvatistan bağımsızlı-ğını ilân ediyor. Hırvatistan’ı
resmen tanıyan ilk ülke ise,
İzlanda.
Ancak, bağımsızlık ilânının
ardından, toprak paylaşımı ve
etnik grupların hakları konu-
sunda anlaşmazlıklar çıkmış,
Sırpların hakimiyetindeki Yu-
goslavya ordusu Hırvatis-
tan’a saldırmış ve çıkan savaş
yaklaşık 5 yıl sürmüştür.
1991-1995 yılları arasında
yaşanan bu savaş, Hırvatis-
tan’da yüzlerce kilisenin, kü-
tüphane ve müzenin, evlerin,
okulların yıkılmasına veya
ağır hasar görmesine yol
açmış ve çok sayıda insan
ölmüştür. Savaş, 1995 ya-
zında Hırvatların “Oluja”
(Kasırga) adı verdikleri bir
askeri operasyon sonucunda
sona ermişti.
Bugünkü Hırvatistan
Artık barış içinde bir ülke
olan Hırvatistan’ın Ana-yasa’sı 1990 tarihli. Ülke,
2000 yılına kadar Yarı Baş-
8
Başbakan Jadranka Kosor
“İstikrarınTemel Taşları”
BÜYÜKELÇİ GORDAN BAKOTA
“İstikrarınTemel Taşları”
Hırvatistan’ın Ankara Büyükelçisi Gordan Bakota AB adayları Türkiyeve Hırvatistan’ı Güneydoğu Avrupa’da istikrarın temel taşları olarakgörüyor. Diplomat Atlas’a verdiği bu mülakatta Büyükelçi, siyasiişbirliği, ekonomik bütünleşme, ortak Akdenizli bakış açısı ve sporsevgileriyle birbirlerine oldukça yakın olan iki halk arasında daha yoğunkültürel ve turistik paylaşımlar için çağrıda bulundu.
TÜRKİYE-HIRVATİSTAN İLİŞKİLERİ
den memnuniyet duyuyoruz.
Türk yatırımcılar çalışma
alışkanlıklarımıza ve ekono-
mik esnekliğimize zenginlik
katıyor ve küresel pazara gir-
memizi kolaylaştırıyor.
Bence Hırvatistan’ın AB
üyeliği de Türk yatırımcılara
bölgesel ekonomik işbirliği
ve üçüncü pazarlarda varlık
göstermek anlamında büyük
bir ivme kazandıracak
DİPLOMAT ATLAS: İkiülke arasındaki ticaret düze-yinden memnun musunuz?
GORDAN BAKOTA: Ra-kamlar ticaret hacminin art-tığını gösteriyor. Ancakpotansiyel çok daha fazla.Türkiye’nin Hırvatistan’ayönelik ihracatının arttığınıgörmek sevindirici ancakTürkiye pazarında da dahafazla Hırvatistan malı gör-mek istiyoruz. Hırvatistan’ınen büyük gıda işleme şirket-lerinden biri olan Podravkaİstanbul’da bir büro açtı veşu anda işleri gayet iyi. Çokyakında Hırvatistan Eko-nomi Bakanı Türkiye’yi zi-yaret edecek ve büyük bir işforumu düzenleyeceğiz.
DİPLOMAT ATLAS: İş-birliğinin arttırılacağı sektör-ler hangileri?
GORDAN BAKOTA: Tu-rizm bunlardan biri. Tür-kiye de, Hırvatistan dadünya turizminde küreselçapta oyuncular. 2008 yı-lında Hırvatistan’ı 10 mil-yon turist ziyaret etti ve
rakamlar ekonomik krizerağmen artış gösteriyor.Umut vadeden bir diğer alanise ulaşım. Türkiye’yi Avru-pa’ya bağlayan kara ve denizyollarının tümü Hırvatis-tan’dan geçiyor. Ben de Türkşirketlerinin Hırvatistan li-manlarını kullanmalarınıözellikle teşvik etmeye çalı-şıyorum. En büyük limanı-mız olan Rijeka, Türkiye’denOrta Avrupa’ya en yakıngeçiş noktası.
DİPLOMAT ATLAS: Ülke
halklarının kardeşliğini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
GORDAN BAKOTA: Dü-
şünce yapılarımız birbirine
benziyor. İzmir’e de, Antal-
ya’ya da, Dubrovnik’e de,
Split’e de gitseniz aynı Ak-
deniz ortamını buluyorsu-
nuz. Spor da aramızdaki
başka bir güçlü bağ. Pek
çok Hırvat antrenör Türki-
ye’de tanındı. Tomislav İvic
ve Otto Baric bunlardan sa-
dece ikisi. Şu anda Trabzon,
Eskişehir ve Ankara’da fut-
bolcularımız var. Basket-
bolda da durum aynı. Her
Ocak ayında bir çok futbol
takımımız Antalya’da an-
trenman yapıyor ve bana
Antalya’nın bir spor cenneti
olduğunu söylüyorlar. Maa-
lesef milli futbol takımları-
mız Güney Afrika’daki
Dünya Kupasında yarışa-
mayacaklar ama inanıyo-
rum ki, dönüşümüz
muhteşem olacak…
DİPLOMAT ATLAS: İkiülke halklarını daha da ya-kınlaştırmak için neler yapı-yorsunuz?
GORDAN BAKOTA:Hırvatistan’da daha fazlaTürk turist, Türkiye’de dedaha fazla Hırvat turistgörmek istiyoruz. Dubrov-nik’e gidecek Türklere50.000’den fazla Osmanlıbelgesi içeren, mükemmelşekilde korunmuş muhte-şem Osmanlı arşivinigörmelerini öğütlüyorum.Nisan ayında Zagreb Filar-moni Orkestrası ve HGMCaz Orkestrası müzik festi-vali için Ankara’ya geldiler.2010 yılında da İstanbul’dave Ankara’da konserlerve sergiler düzenlemek isti-yoruz.
DİPLOMAT ATLAS:Özetle, Türkiye ile Hırvatis-tan arasındaki ilişkilerin ge-leceğini nasıl görüyorsunuz?
GORDAN BAKOTA: Ön-
celikle, Afganistan’da ol-
duğu gibi, dünyada barış ve
istikrarı sağlamak için ge-
rekli katkıyı yapmalıyız.
Ortak eylemler ve bakış
açılarıyla BM, AB gibi
uluslararası kuruluşlarda ve
bölgemizde birlikte çalış-
malıyız İkinci olarak, Türki-
ye’yi dünyada, Hırvatistan’ı
ise bölgemizde küresel eko-
nomiye katkı sağlayan
oyuncular olarak değerlen-
diriyorum. Hırvatistan’da
çok sayıda Türk şirket, Tür-
kiye’de de çok sayıda Hır-
vat şirket açılacaktır. Ayrıca
daha fazla alanda işbirliği,
kaynaşma ve turistik ilişki
öngörüyorum.
DİPLOMAT ATLAS: Son
olarak, okuyucularımıza ne
söylemek istersiniz?
GORDAN BAKOTA: Bir
diplomat olarak, son dört
yıldır Türkiye’de görev
yapmaktan büyük mutluluk
duyuyorum. Türkiye’de bü-
yükelçi olmak çok ayrıca-
lıklı bir görev.
13
TÜRKİYE-HIRVATİSTAN İLİŞKİLERİ
DİPLOMAT ATLAS: Hır-
vatistan’ın AB adaylığı ile il-
gili son durum nedir?
GORDAN BAKOTA:Önümüzde henüz açılmayı
bekleyen zorlu fasıllar var.
Devlet, bürokrasi, Hukuk
sistemi, uyum sağlamamız
gereken en önemli başlıklar.
Ancak müzakereleri 2010
yılının ortası itibariyle bitire-
bileceğimizden umutluyum.
Mevcut 27 üyenin de onayı-
nın ardından 2011 yılının so-
nunda, ya da 2012 yılının
başında Birliğe üye olmayı
umuyoruz.
DİPLOMAT ATLAS: Sizi
bu konuda iyimser kılan
nedir?
GORDAN BAKOTA: Ön-
celikle, geçtiğimiz Nisan
ayında NATO üyesi olduk.
Bu noktada, Türkiye’nin ül-
kemize verdiği büyük deste-
ğin de altını çizmek isterim.
Ayrıca, Lizbon Anlaşması-
nın imzalanmasıyla geniş-
leme sürecinin kapsamı arttı.
Bunun yanı sıra, Hırvatistan
ve Slovenya Başbakanları
Ekim ayında sınır sorununu
tahkime götüren bir anlaşma
imzaladı.
DİPLOMAT ATLAS: Sizce
AB daha fazla genişlemeli
mi?
GORDAN BAKOTA: Tür-
kiye’nin AB’ye tam üyeli-
ğini kuvvetle destekliyoruz.
Aynı zamanda, Hırvatis-
tan’ın AB ile yürüttüğü mü-
zakereler Bosna Hersek,
Sırbistan, Makedonya ve
diğer Güneydoğu Avrupa ül-
keleri için de önemli bir
örnek teşkil ediyor. Euro-At-
lantik perspektifinin bu böl-
gede istikrar için bir ön koşul
olduğuna inanıyoruz. AB
adaylık sürecimize ilişkin
her çeşit belgenin çevirilerini
komşularımızla paylaşıyo-
ruz.
DİPLOMAT ATLAS: Böl-
gedeki istikrar konusunda da
iyimser misiniz?
GORDAN BAKOTA: Slo-
venya ve Hırvatistan’ın gel-
diği nokta yeni bir
atmosferin yaratılabileceğini
gösteriyor. Türkiye’nin kom-
şularıyla sorunsuz ilişkiler
yürütme siyasetine tamamen
katılıyorum. Bu olmadan
refah sağlanamaz. Bu ne-
denle, Türkiye ve Hırvatis-
tan’ın bölgemizdeki istikrarın
temel taşları olabileceğini
düşünüyoruz. Bosna Her-
sek’in bütünlüğünü de tama-
mıyla desteklediğimizi
belirtmek istiyorum. Etkili
yönetim ve burada yaşayan
üç ulusun eşit haklara sahip
olması çok önemli. Bu, ay-
rıca, AB’nin de önem verdiği
konulardan biri.
DİPLOMAT ATLAS: Hır-
vatistan – Türkiye ilişkilerini
nasıl değerlendiriyorsunuz?
GORDAN BAKOTA: So-
runsuz, dostane ve karşılıklı
desteğe dayalı. NATO’da
beraberiz. Uluslararası kuru-
luşlarda işbirliği yapıyoruz ve
bölgede ortak bir konumu
paylaşıyoruz. AB konusunda
görüş ve deneyimlerimizi bir-
birimizle paylaşıyoruz. Ser-
best Ticaret Anlaşması da
dahil olmak üzere karşılıklı
pek çok anlaşmamız var.
Ülkelerimiz arasında vize uy-
gulaması olmaması da ilişki-
lerimizin gücünü gösteriyor.
DİPLOMAT ATLAS: Türk
yatırımcıların Hırvatis-
tan’daki durumu nedir?
GORDAN BAKOTA:Bunu size bir örnekle açıkla-
yayım. Avrupa’nın en iyile-
rinden olan otoyollarımızla
gurur duyuyoruz. Zagreb’ten
Split’e kadar olan otoyol
Enka tarafından inşa edildi.
Dubrovnik’teki iki muhte-
şem otelin sahipleri Türk.
Rixos ve Doğuş Holding
gibi şirketlerin Hırvatis-
tan’da faaliyet göstermesin-
12
ZAGREB
rında ilk otomobiller1901’de görülmüş.
Bugün Zagreb üç bölgedenoluşuyor: Hırvatistan KatolikKilisesinin merkezi olanKaptol; Parlamento binası-nın yer aldığı Hükümet mer-kezi Gradec; ve çağdaş işhayatının merkezi sayılanDonji Grad (Aşağı Şehir).Kaptol ve Gradec artık bir-likte “yukarı şehir” anlamınagelen Gorjni Grad adıylaanılıyor. Bu tepelerin etekle-rinde ise “aşağı şehir” var,yani Donji Grad.
Zagreb, çok canlı ve sevimlibir eski şehir çekirdeğinesahip; daracık sokakları, mi-mari zenginliği, merdiven-leri, sarayları, tramvayları,tipik el işçiliği ürünleri vemerkeze 30 dakika uzaklık-taki kayak merkezi ile tambir kültür-sanat şehri. Mey-danları yemyeşil. Şehrin gö-beğinde bir botanik parkıbile var. Avrupa’nın diğerbaşkentlerine yakınlığı ile deideal bir hareket noktası.
Merkez küçük sayılır. Tekyönlü, birbirini kesen sokak-ları ile Orta Avrupa’nın tipikşehir planına sahip. Kentteçok sayıda tramvay hattı var.Gece-gündüz çalışan butramvaylarda yolculuk etmekde oldukça keyifli. 1 üniver-site, 10 tiyatro, 21 müze, 14sanat galerisi var. Zagrebçizgi film yapımında çokileri. Bu işin eğitimi de veri-liyor. Her yıl yapılan uluslar-arası çizgi film festivalinde
dünyanın her yerinden film-ciler buluşuyor.
Yukarı şehirZagreb’in mücevheri Gradectepesine Tomiceva sokağın-dan, 1890’da yapılmış funi-küler (kablolu tramvay) ileya da “stube” denen, ahşapmerdivenlerle ulaşılabiliyor.Yukarı çıkmadan önce Gra-dec ve Kaptol tepelerini bir-birinden ayıran Tkalcicevasokağında mutlaka gezilmeli,özellikle sabahları harika, ka-fe’leri ve doğan güneşin ışık-larını yansıtan pastel renklicepheli güzel evleri ile. Funi-külerin sonundaki Lotrscakkulesine ise öğle saatlerindeuğramakta fayda var. Hergün bir belediye görevlisi,öğleyin top atışı yapıyor. De-vasa bir barut bulutu yayılı-yor etrafa. Kuleden şehriseyretmeyi de unutmamaklazım. Hoş bir manzarası var,bütün Zagreb ayaklar altında.
Eski surlar boyunca yapılangezintilerde (Strossmayeryolu) Gradec gerçek bir si-nema dekoruymuş hissiuyandırıyor insanda. Buradakentin en eski eczanesi(1355) ve en eski kafe’si(1825) hükümet binasıylayanyana. Ortaçağ havasınıkaybetmeyen Gradec, bugünsadece Zagreb’in değil, Hır-vatistan’ın en iyi korunarakbugüne ulaşmış tarihi mer-kezlerinden biri. Şehir mü-zesi, prehistorik dönemdengünümüze Zagreb ve Hırva-
15
agreb’in tarihi1000’li yıllarla baş-lıyor. Kent, karşı
karşıya iki tepe üzerindeyer alan Kaptol ve Gradeckasabalarının birleşmesi ileoluşmuş. Adriyatik denizine170 km uzaklıkta bulunanZagreb, tarihi boyunca Ad-riyatik Denizi’nden OrtaAvrupa’ya uzanan bir bağ-
lantı noktası olmuş. Birdönem Batı Avrupa’dan İs-tanbul’a doğru yol alanŞark Ekspresi’nin yolcuları,Zagreb’te mola verirmiş.Maksimir parkında gezintiyapılır, Esplanade otelindeakşam yemeği yenilir, dansedilirmiş.
17. yüzyılda, kentin Baroktarzda yenilenmesi sıra-
sında, eski ahşap evler yı-kılmış, saraylar, kiliseler,manastırlar orijinaline sadıkkalınarak elden geçirilmiş.Çok sayıda sanat atölyesi-nin kurulması ve ticari fuar-ların düzenlenmesiyle kentzenginleşmiş. Kralın hiz-metindekiler, asil zengin ai-leler, üst düzey dinitemsilciler ve Avrupa’dan
gelen tacirler için Zagrebcazip bir yerleşim yerine dö-nüşmüş. 1868’de Avusturya–Macaristan İmparatorluğubünyesinde Hırvatistan-Sla-vonya Krallığının başkentiolmuş. 1880’de bir depremyaşamış. 1891’de atlarla çe-kilen ilk tramvay, 1905’tede ilk elektrikli tren hizmetekonmuş. Şehrin sokakla-
8
ZAGREBTARİHİ MİRASINA SADIK, MODERN BİR BAŞKENT
ZAGREB“Hırvatistan’ın başkenti Zagreb, hem Orta Avrupa, hem de Akdeniz özellikleri taşıyor. Tarihibir atmosferle çağdaş yaşamın iç içe olduğu kent, aynı zamanda bir kültür, sanat ve eğlencemerkezi.”
Z
ZAGREB
lerden çıkınca çiçekçilerlebaşlayan geniş ve her şeyinbulunabildiği bir pazar yerineulaşılıyor: Dolac Pazarı.
Mazuranicev ve Marulicevmeydanları arasında gotik bi-
nalar hayranlık uyandırıcı. Bu
meydanlar gençlerin uğrak
yeri, sokak gösterileri ve kon-
serlerin mekanı. Masary-kova sokağındaki UlusalTiyatro Zagreb’in en büyük
opera ve bale eserlerinin ser-
gilendiği yer. 1840’ta kurul-
muş ve açılışı
Avusturya-Macaristan impa-
ratoru I.Franz-Joseph tara-
fından yapılmış. Bu
tiyatrodan gelip geçmiş ünlü-
ler arasında Franz Liszt,
Sarah Bernhardt, Franz
Lehar, Richard Strauss, Ge-
rard Philipe, Vivien Leigh,
Laurence Olivier, José Carre-
ras da var.
Mimara müzesi, Roosevelt
meydanında. 1987’de açıl-
mış, ama bina 19.yy’a ait,
daha önce liseymiş. Müze,
Raphael, Vlasquez, Rubens et
Rembrandt gibi ressamların
koleksiyonu ile ünlü. Prera-doviceva meydanı, çiçekler
meydanı, yaya bölgesi mer-
kezi. Frankopanska sokağıda Ilica gibi, aynı canlılıkta.
Donji grad’ın en güzel kısmı,
merkezinde ulusal tiyatronun
bulunduğu Mareşal Tito
meydanı. “Hayatın kay-nağı”, yani heykeltraş Ivan
Mestrovic’in eseri bronzdan
çeşme burada.
Bir milyon nüfusuna ragmen
Zagreb, makul ölçülerde bir
şehir ve yürüyerek ya da
tramvayla rahatlıkla gezilebi-
liyor. Küreselleşme çağında
Avrupa’nın bütün şehirleri,
aynı mağazalar, aynı lokanta-
lar, aynı mimari ile az ya da
çok birbirine benzemeye baş-
lasa da, Zagreb’in bir farkı
var; hiçbir yerde bulamayaca-
ğınız el ürünü objeleri ve artık
yok olmakta olan zanaatkar-
lari keşfetme keyfini yaşıyor-
sunuz. Şapkalar, el yapımı
şemsiyeler, baharatlı kırmızı
kalp şeklinde ekmekler (Lici-tarska srca), mumlar, hardal,
biberli bisküviler (Papren-jak), yüzde yüz doğal sabun-
lar, Penkala marka
dolmakalemler (Slavoljub
Penkala, 1906 yılında Zag-
reb’te dolmakalemi icat
etmiş) ve KRAVAT.. Kra-
vat’ı 18, yüzyılda Hırvat as-
kerler keşfetmişler. Başta
ipek olmak üzere her tür kra-
vatı burada bulmak mümkün.
Renato Bocak gibi lüks ayak-
kabı üreticileri ve binbir çeşit
kunduracı da keşfedilebilir.
Ama en sansasyonel olanı
kristal objeler: Zagreb’in 33
km batısındaki Samobor ka-
sabasında bardaklar, sürahi-
ler, salata tabakları, vazolar
üretiliyor, hepsi de olağan-
üstü bir durulukta. Bütün
kristaller elde yapılıyor. Mo-
tifler çoğunlukla art nouveau
tarzda, kalite-fiyat uyumu da
süper.
17
ZAGREB
tistan tarihini içeren çokgüzel bir müze.
Rengarenk çatısıyla tanınan
Saint-Marc kilisesi, Gra-
dec’in merkezinde bulunan
Saint-Marc meydanında.
Hırvat parlamentosu ve hü-
kümet binası da burada. Ki-
lisenin güney cephesinde
bulunan Roma stili pence-
resi, 13.yy’da yapıldığının
göstergesi. 14.yy’ın ikinci
yarısında tamamen değiştiril-
miş ve gotik bir yapıya çev-
rilmiş. Saint-Marc kilisesinin
oldukça sade olan iç kısmı,
Ivan Mestrovic’in resimleri
ile dekore edilmiş. İçerde, ki-
lisenin kuzey batı duvarında
Zagreb’in en eski arması var,
üzerine 1499 yılı kazınmış
(orijinali Zagreb şehir müze-
sinde korunuyor). Kilisenin
1880’de yapılan çatısı, ver-
niklenmiş kiremitle kaplı.
Ivan Mestrovic atölyesi,Rodin’in en kıymetli öğren-cisi Hırvat heykeltraş IvanMestrovic‘e (1883-1962) aittarihi bir aile evi. Strossma-yer galerisi ise sanat tutkun-larının ihmal edemeyeceğibir galeri, 14-19.yy tarihli na-dide sanat eserlerini barındı-rıyor. “Art Naif” Müzesi,Ilica caddesinde, dünyada eşiyok. Ilica, şehrin en işlekalışveriş yeri, mağazalarladolu
Aşağı şehirDonji Grad, şehrin altınçağda inşa edilmiş kısmında.Neo klasik büyük meydan-ları ile büyüleyici. Strossma-yer sarayı, aşağı şehrin enharika mekanı. “Art nou-veau” stilde, 1891’de inşaedilmiş. Kentin yontu-sütun-larla bezeli, neo-klasik veneo-rönesans sarayları ile buanıtsal bölgesi, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu-nun çöküşü öncesindekidönemin enerjisini ve dina-mizmini yansıtıyor. Botanikbahçesi, etnoğrafya müzesive teknoloji müzesi de atlan-maması gereken yerler.
Aşağı şehrin en canlı, en gör-kemli yeri, Hırvat ulusununlideri Ban-Josip-Jelacic’inadını taşıyan meydan; Zag-reb’in kalbi olarak anılan bualan, şehir turuna başlamakiçin de en ideal yer. Ayrıcateras cafeleri ile tam birbuluşma noktası. Meyda-nın yanındaki merdiven-
16
RİJEKA
üyük bir liman
kenti olan Rijeka,
Hırvatistan’ın en
güzel kıyılarına sahip ama
turist akınlarının uzağında
kalmış. Bu güzel kenti çok
az kişi tanıyor. Adeta unutul-
muş bir şehir gibi, son derece
sakin. Turistler buraya, ya
güneydeki Dubrovnik’e gi-
derken ya da Istria yarıma-
dasını ziyarete geldiklerinde
uğruyorlar. Ünlü Istria yarı-
madası, Rijeka’nın hemen
batısında.
Akdeniz’in bu güneşli kıyı-
larında çok sayıda koy ve
plaj var. Kvarner Körfezive Istria rivierası, Hırvat tu-
rizm gelirlerinin yüzde
50’sini karşılıyor. Su sporları
için de ideal; yelken, dalış,
su polosu, balık avcılığı..
Hemen geride, 30 km öte-
deki dağlarda da yürüyüşler,
tırmanış, avcılık yapılabili-
yor. Kvarner körfezinde yer
alan ve bir köprüyle anaka-
raya bağlanan ünlü Krk ada-
sına ve deniz yoluyla da
Cres, Losinj ve Rab adala-
rına Rijeka’dan gidiliyor.
Yaklaşık 144 bin olan nüfu-
sunun çoğunluğunu Hırvat-
lar (%80) oluşturuyor.
Sırplar ve İtalyanlar da diğer
etnik gruplar. İtalyanların Ri-
jeka’da okulları var, İtal-
yanca “La Voce del Popolo”
gazetesini de çıkarıyorlar. Bu
gazete yayın hayatına
1885’te başlamış. İtalya’ya
bu kadar yakın oluşu kente
özel bir hareketlilik getiriyor.
Zaten, Rijeka sakinleri Hır-
vatçanın yanısıra İtalyanca
da konuşuyor.
19. yüzyılda, hem bir sanayi
merkezi, hem de kavşak
noktası olarak gözde bir şe-
hirmiş. O zamanlar haftada 6
gemi kalkarmış ABD’ye. Ri-
jeka, Orta Avrupa göçmen-
lerinin yola çıkış
noktasıymış. Kentte Ameri-
kan Konsolosluğu da varmış.
Şimdilerde henüz otel sayısı
az ama turizm giderek geli-
şiyor. Şehre 16 km uzaklık-
taki şirin yerleşim yeri
Opatija, Doğu Avrupa’nın
zenginlerini ağırlıyor. Rijeka
ekonomisi deniz taşımacılı-
ğına, tersaneciliğe ve tu-
rizme dayanıyor.
Keyifli bir şehir turu
Son derece ucuz olan bu şeh-
rin gece hayatı çok canlı. Bar
ve kulüpler sabaha kadar
açık. Merkezde sadece yaya-
lara ayrılmış bölgede sıra
sıra cafeler, mağazalar var.
Kahve tüketimi oldukça
fazla. Deniz kenarında hu-
zurlu yürüyüşler yapmak
mümkün. Çok sayıda müze
de var, Modern sanatlarmüzesi, Denizcilik müzesigibi.
St Vitus, 17.yüzyılda yapıl-
mış sevimli bir kilise. Duva-
rında bir top mermisi var,
Napolyon savaşları sırasında
10
RİJEKAHATIRLANMASI GEREKEN BİR KENT
RİJEKARijeka, Hırvatistan’ın Adriyatik kıyısındaki en büyük limanı.
Kuzey Adriyatik’teki Kvarner Körfezi’nde yer alıyor. Sözcük olarak “nehir” anlamına gelen Rijeka,
Hırvatistan’ın en büyük üçüncü şehri.
B
RİJEKA
İngilizler tarafından kon-
muş buraya. Efsaneye göre
Karolina adında bir Hırvat
kızı İngilizlere saldırıları
durdurmaları için yalvar-
mış. Karolina’nın güzelli-
ğinden etkilenen subaylar
da ateşi kesmişler. Birçok
hayat kurtulmuş böylece. O
yüzden şehirde birçok iş-
letme ve butiğin adı Karo-
lina.
Limanda üç kapalı pazar
yeri var, hemen küçük bir
parkın yanında. Park içinde
kocaman sütünları ile yer
alan klasik tiyatro binası,
1765 yılında yapılmış. Haf-
tanın yedi günü açık olan
pazarlar, çok rağbet görüyor.
Şehrin yukarı kısmında, bir
tepenin üzerine konuşlan-
mış Trsat şatosu, 13.yy ta-
rihli. Şatoya çıkmak için
500 basamak tırmanmak,
ya da taksiye binmek gere-
kiyor. Görülmesi gereken
diğer yerler arasında Tor-pido Fabrikası var: Avru-
pa’da üretilen ilk güdümlü
torpidonun prototipleri
Giovanni Lupis tarafından
burada yapılmış. Ayrıca,
Stara Vrata (Eski Kapı),
Svetişte Majke BozjeTrsatske (Tarsatlı Ma-
donna Mabedi) ve 1632’de
kurulan Rijeka Üniversi-tesi de görülmeye değer
yerler arasında.
Karnaval
Rijeka’da her yılın Ocak ayı
ortalarında başlayan ve bir
ay kadar süren bir de Karna-
val mevsimi var. 2010 yı-
lında 27ncisi yapılacak olan
bu eğlenceli etkinlikte 100
kadar çeşitli gösteri grubu
yer alacak. Rijeka Karna-valı, Rio ve Venedik Karna-
vallarının ardından, dünyanın
3. büyük karnavalı olarak bi-
liniyor ve her yıl yaklaşık
100 000 turist çekiyor. Kar-
naval başlarken, Rijeka Be-
lediye Başkanı, şehrin
sembolik anahtarını “ToniUsta” (Mestar Toni) diye
adlandırılan Karnaval Baş-
kanına teslim ediyor. Tabii
ki, bir “Karnaval Kraliçesi”seçiliyor, tabii ki bir Karna-val Balosu düzenleniyor,
tabii ki görkemli bir “Karna-val Yürüyüşü” yapılıyor...
Ve daha bir sürü etkinlik...
Kısacası, kaçırılmaması ge-
reken bir şölen...
20
ZADAR
boyutlarda. Sveti Donat’ınartık dini bir fonksiyonuyok. Mükemmel akustiğinedeniyle konser salonuolarak kullanılıyor. Her yılUluslararası Ortaçağ ve Rö-nesans Müzik festivali ya-pılıyor burada. Etkinlik,Sveti Donat Müzikal Ge-celeri adıyla da tanınıyor.
Sveti Simun Kilisesi: Ger-
çek bir hazine. Beyaz ve aşı
boyası renkli cephesi, büyük
bir sadelik taşıyor. Teme-
linde 5.yüzyıl tarihli bir ba-
zilika var. Gotik ve barok
tarzda çok sayıda değişiklik-
ten geçmiş. Sveti Simun’a ait,
sedir ağacından kutsal bir
emanet sandığı (1377) ba-
rındırıyor. Sandığın alt kıs-
mındaki altın ve gümüş
süslemeler, o dönem ku-
yumculuğunun inceliğini
gösteriyor. Ama sandığa yak-
laşılamıyor, koruma amacıyla
sadece uzaktan bakılabili-
yor.
Sveta Stosija (Sainte Anas-tasia) Katedrali: 9.yüzyıla
tarihlenen eski bir kilisenin
kalıntıları üzerine 12.yüz-
yılda inşa edilmiş. Ama
Franklar 1202’de yıkmış-
lar. 13.yüzyıl boyunca yeni-
den inşa edilmiş ve ancak
1324’te bitirilmiş. Katedral,
Sveta Stosija’nın taş gömü-
tünü barındırıyor. Dış cephe,
Hırvatistan’daki Roma sa-
natı örneklerinin en güzelle-
rinden. Kemerler ve taşa
oyulmuş küçük kolonlarla
süslü.
Narodni Meydanı: Orta-
çağdan beri Zadar’ın kalbi
olan bu meydan, her zaman
canlı ve bütün şehrin bu-
luşma noktası. Meydanı süs-
leyen binalar da birbirinden
ilginç. Batı tarafında Lozavar. Bugün sanat galerisi.
Meydanın kuzeyinde de gör-
kemli Ghirardini sarayı
var (15.yy). Apayrı güzellik-
teki balkonu, Rönesansın
ilk örneklerinden.
Arkeoloji müzesi: Zadar’ın
tarihini yansıtıyor. Giriş katı
Ortaçağa ayrılmış, birinci kat
da Roma dönemine. Augus-
tus, Tiberius gibi imparator-
ların büstleri var. İkinci katta
prehistorik objeler, Demir
çağı takıları ile Yunan sera-
mikleri yanyana. Dini Sa-
natlar Daimi Sergisi ise
devasa bir dini eserler kolek-
siyonu. Eserler, II. Dünya sa-
vaşından sonra biraraya
getirilmeye başlanmış. Müze
1976’da açılabilmiş. Bazı
parçalar Hırvat, bazıları yurt
dışından gelmiş, özellikle
İtalya’dan. On yüzyıllık bir
dönem, doğal akışı içinde iz-
leniyor.
Zadar’da, surlar üzerinde do-
laşmak da mümkün. Hem
de, şehrin en güzel görüntü-
leri eşliğinde. Eski şehrin do-
ğusunda ise sevimli küçük
plajlar var.
23
adar’ın inanılmazgüzellikte bir do-ğası var. 3000 yıl-
lık bir yerleşim yeriolmasının sırrı belki de bu.Geşmişi tarih öncesi dönem-lere kadar gidiyor. Eskiden,burası “Jadera” veya “Ia-dera” olarak bilinirmiş. “Ad-riyatik” denizinin adınınburadan geldiğini öne süren-ler de var.
Zadar, zengin bir Roma ko-lonisiyken, şarap ve zeytin-
yağı ticaretinin önemli birmerkeziymiş. Bizans döne-minde Zadar, Dalmaçya’nınbaşşehri olmuş. Hırvat dilindeilk kitap burada yazılmış. Ül-kenin en eski ünversitesi deburada kurulmuş. Eski şehrindaracık sokaklarında bir tarihizenginlik yatıyor.
Kentin mücevherleriŞehri dolaşmaya, 16. yüz-yılda yapılmış olan KopnenaVrata’dan başlanabilir. Bu-
rası Zadar’a kara tarafındangiriş kapısı. Adeta bir zafertakına benziyor ve gösterişlibir aslan heykeli ile süslü.
Sveti Donat Kilisesi: Bu ki-lise Zadar’ın en ilginç ya-pısı. Roma ve Bizansstilinde dini bir kompleks.Bir kilise için hiç alışıkolunmayan yuvarlak bir bi-çime sahip. Planı itibariyle,Avrupa’nın en etkileyici ki-liselerinden biri sayılıyor.Bu yuvarlak biçim, Dalmaç-
ya’daki Bizans mimarisinintipik bir örneği. Bir Romaçarşısının ve tapınağının ka-lıntıları üzerine 9.yüzyıldainşa edilmiş. Şehrin simgesiolan bu yapının batı kıs-mında kolonlar görülüyor.Bunlar, daha önceki Romatapınağından kalanlar. Birbaşka kolon ise Ortaçağdasuçluların halka gösterilmesiiçin bağlandıkları direk ola-rak kullanılmış. Kilisenin içkısmındaki sadelik şaşırtıcı
12
ZADAR
Z
3000 YILLIK KENT
ZADARKuzey Dalmaçya kıyılarında, 80 bin nüfuslu bir Akdeniz kenti. Güneşi, sıcak denizi, zeytini,şarabı, balığı, şarkıları ve taş binaları ile ünlü. Aynı zamanda, Hırvat kültürünün kaynaknoktalarından biri.
SPLİT
tapınağı ve kışla da var. Ta-mamı 39 000 m², yani yak-laşık 8 futbol sahasıbüyüklüğünde ve denizebakan kısmı, limana açılı-yor. Bir zamanlar gemilerdoğrudan buraya yanaşır-mış.
Sarayın her cephesinde bir
kapı var: Altın, Gümüş,
Demir ve Bronz kapılar.
Kraliyet mensuplarının ya-
şadığı kısmın girişi, eskiden
mermer ve mozaiklerle
süslü olan harikulade bir
kubbe ile kaplı.
Diokles sarayının yapımı
sırasında İmparator hiçbir
masraftan kaçınmamış.
Mermerler Yunanistan ve
İtalya’dan gelmiş, sütunlar
ve sfenksler de Mısır’dan.
Saray, bugün, dünyanın en
büyük Roma dönemi yapı-
larından. Ama, bir yandan
da şehrin doğal bir parçası
haline gelmiş. Artık, mağa-
zalar, cafe’ler, restoranlar
ve işyerleri ile 3 bin kişiyi
barındırıyor bünyesinde.
Yapımından bu güne kadar
geçen süre içinde şehir sa-
kinleri her bir köşesini kul-
lanılır hale getirmiş.
Diokles Sarayı bünyesinde
yer alan Saint-Domniuskatedrali, Halen Avrupa’da
kullanılmakta olan en eski
Hristiyan Katedrali olma
özelliğini taşıyor. Aslında
Roma İmparatoru Diok-
les’in mozolesi. İlk yapıl-
dığı sekizgen biçimini ko-
rumuş. Roma etkisi ve hris-
tiyan süslemeleri taşıyan
melez bir yapı. Çan kulesi
13.yüzyılda yapılmış. Ku-
leye tırmanıp yukarıdan
Split’in muhteşem manz-
arası izlenebilir. Altlıkta ise,
iki harika aslan ve siyah
granitten Mısır sfenksi var.
Zarif oymalı ana giriş ka-
pısı da çok güzel. İsa’nın
hayatını ve acılarını temsil
eden 1214 tarihli ahşap
heykellerin inceliği dikkat
çekici.
Küçük bir gezinti
Şehir merkezini gezmeye,
Brace Radic meydanından
başlamakta fayda var.
Güney tarafı 15.yüzyıl ku-
leleri ile çevrili. Tam kar-
şıda ise barok bir yapı olan
Milesi Sarayı var. Meyda-
nın ortasına Ivan Mestro-vic’in yaptığı bir heykel
yerleştirilmiş: Şair MarkoMarulic’in heykeli. Sonra
Maruliceva sokağı; bir
başka meydana, Narodnimeydanına açılıyor. Na-
rodni, Orta çağla 20.yy ara-
sında yaşayan farklı mimari
akımların şovu gibi. Örne-
ğin 15.yy’a tarihlenmiş üçlü
kemerli bir binaya 19.yy’da
eklenmiş bir kat, hayran bı-
rakıyor insanı.
Narodni meydanından Bo-sanska sokağına dalıp sağa
dönünce karşımıza hayran-
plit, Hırvatistanadalarına ulaşımısağlayan büyük bir
liman kenti olmanın yanısıra, bir sanayi, turizm vekültür şehri. Canlı barları,cafe’leri, hediyelik eşyasatan mağazaları, kesmetaştan şirin evleri, arnavutkaldırımı döşenmiş, cıvılcıvıl, lavanta kokulu daracıksokakları var. Gerili çamaşır
iplerinden sarkan çamaşır-lar, koşuşturan çocuklar,herbir köşede karşınızaçıkan kediler, bazen kırıkdökük bir balkon ya da pen-cere.. Yaşam ritmindeki tat-lılık ve sıcaklık baştançıkarıcı.
Yaz ayları kültürel etkinlik-ler anlamında daha hare-ketli. Split Yaz Festivali,Temmuz’un ortasından iti-
baren bir ay boyunca şehri ti-yatro, opera ve klasik mü-zikle buluşturuyor. Yakınçevresindeki turistik adalarSplit’e farklı özellikler kazan-dırmış. Pek çok kişi Split’eHvar, Brac, Korcula gibitatil adalarına gitmek için degeliyor. Dalmaçya adalarınabaşlıca hareket noktası Split.
Şehir, Roma döneminde Di-okles Sarayı etrafında şe-
killenmiş. 1700 yaşındakisaray ve Saint-Domniuskatedrali ile Split DünyaKültür Mirası listesinde.
Diokles Sarayı, Split’in ku-rucusu, Dalmaçya kökenliRoma İmparatoru Diok-les (245-313), tarafındanyaptırılmış. Surlarla çevrilisarayda mesken olarak kul-lanılan binalar dışında,hamam, kütüphane, Jupiter
13
SPLİT
S
DALMAÇYA’NIN MERKEZİ
SPLİT“Hırvatistan’ın ikinci büyük şehri ve Dalmaçya bölgesinin merkezi olan Split AdriyatikDenizi’nin doğusunda küçük bir yarımada üzerinde yer alıyor.”
SPLİT
lık uyandıran Arnir kilisesiçıkıyor. Biraz daha ileride
de Hırvat kilisesinin kahra-
manı Grgur Ninski’nin
heykeli var.
Split’teki 3 tarihi müzeden
biri Split’in öncüsü Salonakolonisine ait. Bir diğeri
Hırvat Orta Çağını yansıtı-
yor, üçüncüsü ise, Etno-ğrafya Müzesi; fotoğraflar
ve geleneksel kıyafetler yo-
luyla Splitlilerin geçmişini
anlatıyor.
Müzelerin en güzeli ise,
Mestrovic Galerisi: Ünlü
Hırvat sanatçı Ivan Mestro-vic, 1931–1939 yıllarında bu
evde yaşamış. Heykellerinin
çoğu gibi sahibi olduğu bu
binayı da Hırvatistan’a ba-
ğışlamış. Heykellerinde kul-
landığı malzemeler taş, tahta
ve bronz.
Marjan tepesi, şehrin batı-
sında, 178 m yükseklikte,
bugün park-orman. Mons
Kyrieleison adıyla da anılı-
yor. Deniz kıyısında DenizBilimleri Enstitüsü var. Te-
pede de Doğal Tarih Mü-zesi. Kıyıdan tepeye
tırmanan merdivenlerden
Split’i en güzel haliyle sey-
retmek mümkün. Ama en
keyiflisi, Riva denilen sahil
şeridi boyunca palmiye
ağaçlarının gölgesindeki ca-
felerde soğuk bir şeyler yu-
dumlamak. Artık kiraz likörü
mü olur (Maraskino), soğuk
bir Hırvat birası mı olur
(Karlovacko ya da Ozujsko),
siz karar verin..
DUBROVNİK
irintili çıkıntılı,çakıl taşlı Adriya-tik kıyılarının en
gözde güzergahı Dubrov-nik. Maviden zümrüt yeşi-line, lacivertten turkuazageçen berrak bir denizin kıyı-sında, 50 bin nüfuslu bir kent.“Lapad” ve “Eski Şehir”olmak üzere iki bölgeden olu-şuyor. Her iki bölgenin ayrılimanları ve ayrı iç dinamik-leri var. Eski Şehir cıvıl cıvıl-ken, Lapad sessiz ve sakin.
Tarihî şehrin tarihiBugün UNESCO KültürelMiras listesinde olan şehir,7.yy’da kurulmuş. 14. Yüz-yılda, küçük bir kıyı Cumhuri-yetine dönüşmüş: DubrovnikCumhuriyeti. Bazıları “Ra-gusa Cumhuriyeti” de diyor.O zamanki koskoca VenedikDevletine kafa tutabilecek, ti-cari açıdan rekabet edebile-cek yapıda, Akdeniz’in engüçlü donanmalarından bi-rine sahip bir şehir-devlet. Buküçük Cumhuriyet, 16.yüz-yıldan itibaren Osmanlılarlaiyi ilişkiler kurmuş. Vergiödeme karşılığında ayrıcalıklıbir statüye ve Osmanlı hima-yesine sahip olmuş.
Dubrovnik’te Cumhuriyetdönemine, Napolyon zama-nında (1808) Fransızlar ta-rafından son verilmiş.Şehir, kısa bir süre sonra da(1815) Avusturya-Macaris-tan yönetimine geçmiş.1.Dünya savaşından sonraSırp-Hırvat-Sloven Krallığı-nın parçası olmuş.
1991-1993 arasında önceYugoslav, sonra da Sırbis-tan-Karadağ ordusunun sal-dırılarına uğrayan vekuşatma altına alınan Dub-rovnik’te ölenler arasındaünlü Hırvat şair Milan Mili-sic de var. Şehirdeki binalarınyüzde 68’i obus mermilerinehedef olmuş. Savaş sonrasıgirişilen zorlu restorasyon ça-lışmalarında geleneksel tek-niklere uyulmaya çalışılmış.
Stari GradHemen deniz kıyısındanyükselen surlarla çevrili birkalesi var Dubrovnik’in.Surların içinde de bir şehir:Stari Grad (Eski Şehir).Burası Dubrovnik’in kalbi.Bir masal dünyası gibi. Taşbinalar, küçük meydanlar,dar geçitler, oymalı-zarifmermer çeşmeler, dapdara-cık sokaklar, merdivenler,ışıl ışıl cafeler, restoranlar,sokak çalgıcıları ve bir tu-rist seli.
Eski şehrin ana caddesiStradun. Cadde boyuncakarşılıklı Gotik ve Baroktarzı, bir örnek yapılar var.Bina çatıları kırmızı kiremit-lerle kaplı. Araç girmiyoreski şehre. Stradun cadde-sinde şehrin en önemli tarihieserleri bir bir sıralanıyor.Saat Kulesinden OnoforiusÇeşmelerine, DominikenManastırından Sponza Sa-rayı ve çeşmesine kadar. Yazaylarında, sıcakta, bu çeş-meler inanılmaz serinleti-yor insanı.
2915
DUBROVNİKG
GÜZEL ÖTESİ BİR KENT
DUBROVNİKDubrovnik, muhteşem bir Ortaçağ şehri. En görkemli halini Rönesans döneminde,
Venedik’in rakibiyken yaşamış. Daha ilk görüşte çarpılıyorsunuz.
DUBROVNİK
Placa caddesi de bir diğerana arter, batıdan doğuya uza-nıyor. 12.yüzyılda yapılmış,ve o zamanlar göz kamaştırıcısaraylarla doluymuş. Pile Ka-pısı’dan girince ulaşılıyorPlaca’ya. Burası şimdi genç-lerin buluşma noktası.
Surlar: Kale surları üzerindeyürüyerek dolaşılabiliyor.Dubrovnik ve Adriyatik’inmuhteşem manzarası ile kar-şılaşıyorsunuz bu tur sıra-sında. Bu etkileyici surlarınyapımı 13.yüzyılda başlamış.15.yüzyılda, surlara yeni ku-leler eklenmiş, düşman saldı-rılarına daha açık olan kuzeykısmına ikinci bir duvar örül-müş. Bugün görülen surlar 2km uzunluğunda. Kalınlığı,deniz tarafında 1.50 metredenbaşlıyor, stratejik noktalarda6 metreye ulaşıyor. Yüksek-liği bazı yerlerde 25 metreyevarıyor. Kare biçiminde çoksayıda kule var, 9 adet deburç. Minceta ve Bokar ku-leleri yuvarlak. Kuzey doğu-daki Asimon kulesi, Plocekapısı üzerinde yükseliyor.
Burası Dubrovnik’e ikincigiriş kapısı.
Pile kapısı: Eski şehrin anagiriş kapısı. Her türlü şehirgezisi için hareket noktasıburası. 1460’ta gotik tarzdayapılmış. 16.yüzyılda bir-çok değişiklikten geçmiş,1537’de de rönesans stili bircephe ile donatılmış. Cep-hede Sveti Vlaho (Saint-Blaise) heykelinin yer aldığıbir niş var.
Eski şehrin girişinde, 14. yüz-yıl yapımı Fransisken Ma-nastırı, Loggia meydanınaaçılan Svet Dominika soka-ğında ise, yine aynı dönemdeyapılmış olan DominikenManastırı yer alıyor. Bu ma-nastırda Dubrovnik’in en iyiressamları tarafından yapıl-mış, 15 ve 16.yy tarihli hari-kulade tablolar ile Ortaçağaait kıymetli el yazmaları veobjeler özenle korunuyor.
Loggia Meydanı, Placa cad-desinin sonunda, mola ver-mek için keyifli bir yer.Merkezinde Carolus Mag-
nus’un yeğeni Roland’ınheykeli var (1417). Loggia,çok ilginç binalarla çevrili se-vimli bir meydan ve hemendoğusunda saat kulesi (1444)var. Onun yakınında daOnofrio çeşmesi. Arkasında,meydana hakim yerde Mu-hafız Kulesi, güney kısmındaise göz kamaştırıcı Saint-Blaise kilisesi yer alıyor.
Saint-Blaise Kilisesi(1715),Venedikli Marino Gro-pelli’nin eseri. İtalyan barokstilinde, kare biçiminde. Gös-terişli bir oval kubbesi var.Süslemeler bol; mermer, yal-dızlar, heykeller ve alçak ka-bartmalar güzellik yarışındasanki. İnsan başını nereye çe-vireceğini şaşırıyor. Kiliseninmücevheri, Saint-Blaise’ingümüşten bir heykeli.
Sponza Sarayı ise, Loggiameydanının kuzey kısmında,St Blaise’in karşısında. Bugörkemli ve zarif bina (1516-1521) mimar Paskoje Milic-evic’in eseri. Bina şimdi hemşehir arşivlerini hem de cum-huriyetin altın rezervlerini ba-rındırıyor.
Valilik Sarayı, 15.yüzyılda,Svet Dominika sokağında,yangınla yerle bir olmuş birkalenin kalıntıları üzerinekurulmuş. 1808’e kadar,Dubrovnik valisi buradaoturuyormuş. Saray pek çokdeğişimden geçmiş. Amabütün bu değişimlere rağmenmimari bütünlüğünü koruya-bilmiş. Atriumu (Saray iç av-lusu), güzel bir rönesansrevakıyla çevrili. En dikkat
çekici kısım barok stilde inceince işlenmiş korkuluklarıolan merdiven. Yaz konserlerigenellikle bu sevimli me-kanda düzenleniyor.
Müzeler
Hırvat geleneklerini keşfet-mek için Etnoğrafya müze-sine gitmek lazım. Denizcilikmüzesi, Dubrovnik’in Adri-yatik’le olan sıkı bağını anla-tıyor. Şehirle ilgili her şeyiöğrenmek için Valilik Sarayıiçindeki Dubrovnik TarihMüzesine gidilebilir.
Sanat Galerisi ise 1930 ya-pımı bir binada kurulmuş.Eserler, 19.yüzyıldan bugunedek uzanıyor. Daimi koleksi-yonlar Hırvat sanatçılara ait.Yazın da uluslararası geçicisergiler düzenleniyor.
Savaş Fotoğrafları müzesi:Burası yeni bir müze. Hazi-ran 2004’te açılmış. Amadünyada tek. Savaşın insan-larda yarattığı duygularavurgu yapmaya çalışılıyor.Bu müzeden etkilenmedençıkmak mümkün değil. Ra-hatsız edici, ama çok da ge-rekli.
Sonuçta Dubrovnik adeta biraçık hava müzesi. Yumuşacıkbir iklime ve hayat dolu birritme sahip. Hele yaz ayla-rında, düzenlenen festival-lerle açık hava sahnesine dedönüşen Dubrovnik’te, şehrinher karışını adımlamak, hercafesinde oturmak, bu eğlen-celi kültür ortamını içinizeçekmek istiyorsunuz.
30
OSİJEK
sijek, Hırvatistan’ındoğusundaki Sla-vonya bölgesinin
merkezi. Roma İmparator-luğu döneminde kurulmuş.Bugün, 120 000’e yaklaşannüfusuyla ülkenin dördüncübüyük şehri. Macaristan sını-rına 30, Sırbistan sınırına 20km uzaklıkta. Drava nehrikıyısında yer alan kent,nehir taşımacılığı açısın-dan da önemli bir liman ko-numunda bulunuyor. Şehirdeyaşayanların çoğunluğunukatolik Hırvatlar oluşturuyor(% 86.5). Diğer etnik gruplarise: Arnavutlar, Boşnaklar,Karadağlılar, Macarlar, Çin-geneler ve Sırplar. Halkınyüzde 8’i Ortodoks, yüzde 1’ide müslüman.
Osijek 1526-1687 arasındaOsmanlı İmparatorluğu sınır-ları içindeymiş. O zamankiTürkçe adı da: “Ösek”. 1566yılında, Kanuni Sultan Sü-leyman, Osijek’ten, EvliyaÇelebi’nin “önemli bir ticaretmerkezi” diye bahsettiğiDarda kasabasına kadar uza-
nan sulak arazi üzerine 8km.lik bir tahta köprü yaptır-mış. Köprü, dünya harikaların-dan biri olarak tanınıyormuş.Bu ilginç köprü 1664 yılındayakılarak imha edilmiş.
Görülmesi gerekenler
1687’den sonra, Osijek,Avusturya’ya dahil olmuş.Kentin “Yukarı şehir” diyeadlandırılan bölümü ve özel-likle de parklar bugün de
Avusturya-Macaristan izlerinitaşıyor. Bu sevimli şehrin ilgiçekici yerleri şöyle sıralanabi-lir:
Tvrđa: Barok mimarinintipik bir örneği, Osijek’in enburjuva mahallesi. AvrupaCaddesi, Yukarı şehri kaleyebağlıyor. Yol boyunca,20.yüzyıl başındaki zengintüccarlara ait, çok abartılı cep-heleri olan binalar sağlı sollusıralanıyor, art nouveau yada neo–rönesans stilde ke-merli balkonları, seramiklerive sütunlarıyla..
Kral Petar Kresimir IVparkı: 1935’te Fransa’nındesteği ile kurulmuş. Hermevsim çok cazip. Zira ağaç-lar, bütün yıl yeşil kalacaklar-dan seçilmiş. Egzotik bitkilerbinbir renkte çiçekleri ilebahar havası veriyor parka.
Kral Tomislav parkı: Büyükbir park, Drava nehri kıyı-sında, İngiliz ve Fransız sti-linde. Albay parkı olarak daanılıyor. Kalenin garnizon ko-mutanı olan Avusturyalı bir
3317
OSİJEK ODRAVA NEHRİNİN KAVŞAK NOKTASI
OSİJEK“Doğu Hırvatistan’ın en büyük kenti olan Osijek, taşıdığı önemi Drava nehrinin kavşak
noktasında bir “köprü” gibi konuşlanmış olmasına borçlu. Geniş bir bölgenin bütün ulaşım yolları Osijek’te kesişiyor.”
EKONOMİ
ağımsızlık öncesinde,
Hırvatistan, Federal
Yugoslavya’nın en
kuvvetli ekonomiye sahip 2
üyesinden biriydi. Slovenya
ile birlikte, bütün Yugoslavya
ekonomisinin yarısını temsil
ediyorlardı. Bağımsızlık
sonrasında, Başkan FranjoTudman’ın öncülüğünde
özelleştirme ve serbest piyasa
ekonomisine geçiş süreci baş-
latıldı. Bu süreçte, elbette ki
bazı sancılar yaşandı ama
2000’li yıllardan itibaren eko-
nominin yavaş fakat istikrarlı
bir biçimde, yılda yüzde 4-6
oranında büyüyerek sağlam-
laştığı görüldü.
Hizmet sektörü
Hırvatistan ekonomisinde
Hizmet sektörünün payı çok
büyük. Yaklaşık yüzde 67.
Hizmet sektörü deyince de
akla Turizm geliyor. Yılda 10
milyon turist ağırlayan Hırva-
tistan, sadece yaz turistleri
için değil, sahip olduğu muh-
teşem kayak merkezleriyle
kış turistleri için de çok çekici
bir ülke. Zaten dünyada en
popüler 20 turizm ülkesinden
biri. Ülkedeki Milli Parklar,
Doğal Parklar, adalar ve her
bölgede var olan gastronomik
özellikler gözönüne alındı-
ğında, Turizm ve Hizmet sek-
törünün neden bu denli
önemli olduğu anlaşılıyor.
Endüstri
Sanayi sektörünün Hırvatis-
tan ekonomisindeki payı ise,
yüzde 27 dolaylarında. Ül-
kede çok güçlü bir gıda en-düstrisi var. Organik gıda
ürünleri en çok AB ülkelerine
ihraç ediliyor. Şarküteri ürün-
leri, nefis peynirler, zeytin-
yağı, enerji içecekleri ve
şarap çok kaliteli.
Aynı şekilde kimya endüs-trisi de Hırvatistan’ın diğer
bir kozu. Ama endüstride
gemi inşası başı çekiyor. Hır-
vat tersanelerinde inşa edilen
gemiler, sanayi ihracatının
yüzde 10’unu oluşturuyor.
Tarım
Hırvat ekonomisinin yüzde
6’sını oluşturan tarım, tahıl,
zeytinyağı, bağcılık gibi
ürünlere dayanıyor. Tabii bir
de lavanta’ya. Hırvatistan’ın
bir lavanta ülkesi olduğunu
söylemek gerek
Şimdi Hırvatistan, en önemli
ticari ortağı olan AB’ye tam
üyelik hazırlığı içinde. Üyelik
gerçekleşince ekonomik kal-
kınmanın daha da hızlanacağı
ve refah sağlayacağı kesin.
35
HİZMET SEKTÖRÜNÜN GÜCÜHırvatistan, GSMH’sının 2/3’sini hizmet sektöründen sağlıyor. Bu da, ülkede Turizm’in ne kadar önemli bir yeri oldu-
ğunu gösteriyor. Gıda endüstrisi ise, Hırvat ekonomisinin diğer bir önemli kozu.
B
OSİJEK
subayın isteği üzerine yapıl-mış. Hırvat krallığının kurul-masının bininci yılı anısına1925’te bir ihlamur ağacı di-kilmiş. Parktan, iki zarif çanıolan Saint-Michel kilisesi is-tikametinde yüründüğündeyol kaleye gidiyor, yani eskişehrin kalbine.
Kale: Kalenin askeri ve sivilbinaları, 1712-1721 arasındamimar Maximilien Gosseaud‘Heneff tarafından yapıl-mış. Hala hayranlık uyandı-ran bir bütünlük ve uyumiçinde. Barok tarzı Avusturyastili kalenin içinde bugün sa-raylar, cafeler, restoranlar,
galeriler, daracık sokaklar-daki binalar ve küçük mey-danlar yer alıyor. Anameydanda da kültürel etkin-likler düzenleniyor.
Ste-Trinite meydanı: Kareşeklindeki bu devasa mey-dan, askeri amaçlı bir site-nin tam orta yerinde,talimhane gibi. Barok stildekocaman kolonları, sokakfenerleri, çeşmeleri, karar-gahı ve nöbetçi kulesininkemerleri ile göz alıcı birtablo oluşturuyor.
Slavonya müzesi: Çok deği-şik koleksiyonlar sergileniyor.Madenlerden arkeolojiye, et-
nolojik objelerden sikke vemadalyalara, kostümlerdenvitraylara, mobilyalara dek.Müzede Slavonya’nın gele-neksel hayatına dair her şeyibulmak mümkün.
Kopacki Rit Doğal parkı:Drava ve Tuna’nın suların-dan doğan ve Avrupa’nın enbüyük bataklık alanı olan budoğal parkı dünyanın her ya-nından gelen turistler vebilim adamları ziyaret ediyor.Park, göç zamanı yaklaşık260 türden 70 bin kuşu barın-dırıyor. Orman, özellikle son-baharda çeşit çeşit ağaçlarınen güzel renkleriyle baştançıkarıcı bir hale bürünüyor.
St-Barthelemy kilisesi:Roma dönemi bu kiliseninetrafı, 13.yy’a tarihlenenküçük bir mezarlıkla çevrili.Sonradan barok tarzda deği-şime uğramış. Ön tarafta gö-zetleme kulesi de var.
St-Pierre katedrali: 1866-1882 yılları arasında, çalış-maları yakından takip edenpiskopos Josip Juraj Stross-mayer’in isteği üzerine ya-pılmış. Tuğladan, devasa birNeo-Roma yapısı. İki çanı 84m yükseklikte. Anıtsal bircephesi olsa da zarif bir mih-rabı var. Katedralin iç kısmıüç sahınlı, 74 m genişliğinde,27 m yüksekliğinde. 52 met-relik de bir çapraz sahınasahip.
Şato: Bir tepeye kurulmuş15.yy tarihli bu şato, heybetliyapısı ile Macaristan’ın engüneyindeki şehre hakim.
Girişte eski bir iner kalkarköprü var, mazgal delikleritarafından korunan bir av-luya giriliyor. İçerde gotikbir küçük kilise de var. Şö-valyeler salonu, hapishane,işkence odası ve işkencealetleri görülmeye değer.
Osijek’te her yıl mayısayında “Tambura MüzikFestivali” yapılıyor. Festi-vale Hırvatistan’ın bütünorkestraları katılıyor. Hazi-ran, Temmuz, Ağustos ayla-rında da yaz gecelerifestivali düzenleniyor. Açıkhavada bir dizi eğlence vekültürel aktivite gerçekleş-tiriliyor. Drava kıyısındaher türlü su sporu yapılıyor.Bölge kara ve balık avcılığıiçin de ideal.
34
İ CATLAR
yardımlarıyla, ilk torpi-do’yu üretmeyi başarmış.Aynı yıl, Rijeka’da torpidofabrikası kurulmuş.
Nikola Tesla ise hiç kuşku-
suz zamanının en büyük
mucitlerinden. 1856’da
Smiljan’da doğan Tesla,
1884’de New York’a göç
etmiş. Alternatif akımın nasıl
nakledilebileceği o bulmuş.
Elektromanyetik dalgalar
üzerine ilk denemeleri yapan
da yine o. 700’den fazla pa-
tentli icadın sahibi. Bu icat-
lardan onlarcası günümüzde
yaygın olarak kullanılıyor.
ABD’ye gittiğinde bir süre
Thomas Edison ile de bir-
likte çalışmış.
Çikolata ve Dolmakalem
Milka Trnina bir opera sa-
natçısı. 1863 doğumlu bu
ünlü ve güzel sanatçının hay-
ranları arasında büyük bes-
teci Puccini de var.
İsviçre’nin ünlü Suchard çi-
kolata fabrikalarının sahibi-
nin yeğeni Carl Russ-Suchard da güzel Milka’nın
hayranları arasında. Carl
Russ-Suchard’ın piyasaya
sürdüğü dünyaca ünlü
“Milka” çikolatalarına, sa-
natçıya duyduğu bu büyük
hayranlık veya belki de gizli
aşk nedeniyle bu ismi ver-
diği söyleniyor.
1871 doğumlu SlavoljubPenkala ise 20. yüzyıl baş-
larının belki de en büyük
muciti. Mekanik, fizik,
kimya, havacılık gibi alan-
larda 70-80 buluşu var. Ama
o bir kalemci olarak tanını-
yor. Hani, tepesindeki düğ-
meye basınca ucu dışarıya
çıkan, tekrar basınca içeriye
giren tükenmez kalemler var
ya, o mekanik kalemleri
1906 yılında icat eden kişi,
Penkala. 1907 yılında da
mürekkepli dolmakalemi
icat edip patentini almış.
Parmak izi
Ivan Vucetic, Hvar ada-
sında, 1858 yılında doğmuş,
1884’de Arjantin’e göç
etmiş. La Plata kentinde,
Polis merkezinde görev
almış. Parmak izi konu-
sunda araştırmalar yapıp,
bu izleri sınıflandıran ilk
kişi o. Bu sınıflandırmaya
“ikonofalangometri” adını
vermiş.
David Schwarz ise Hırvat
havacılığının öncülerinden.
Zeplin türü balonların ha-
vacılıkta kullanılabileceğini
ilk o düşünmüş. Bu buluşun
testleri Alman ordusu tara-
fından yapılmış ve kabul
edilmiş. Ancak, kısa bir
süre sonra, Schwarz kalp
krizi geçirip ölmüş. Daha
sonra, Schwarz’ın dul eşi
kocasının yaptığı planları,
Kont Ferdinand von Zep-pelin’e satıyor ve üretilen
balonlara da “Zeplin” adı
veriliyor.
37
ravat, 17. yüzyıl-
dan beri şık bir
erkek kıyafetinin
vazgeçilmez parçası. Zaman
zaman küçük şekil değişik-
liklerine uğramış olsa da,
günümüzde de yaygın giyim
aksesuarı olduğu kesin.
Kravat, bir Hırvat icadı.Zaten kelime olarak da Hır-
vat anlamına geliyor.1630’lu yıllarda, o zamankiFransa Kralı XIII. Louis,Hırvat paralı askerlerdenoluşan bir süvari birliği kur-muş. Bu birliğin askerleri de,kendilerini diğer birliklerdenayırt etmek için, boyunla-rına bir eşarp bağlamayabaşlamışlar. Halk, boynundadüğümlenmiş bir eşarp taşı-
yan bu askerleri görünce, on-ların “Croate”, yani Hırvatolduklarını kolayca anlıyor-muş. Zaman ilerledikçe,“Croate” kelimesi “Cravate”haline dönüşmüş ve Hırvatolmayanların da boyunlarınadüğümledikleri yaygın birşıklık simgesi olmuş.
Asma köprü veParaşüt
Faust Vrancic, 1551 yılında
Sibenik’te doğmuş. 16. ve
17. yüzyılın en büyük tek-
nisyeni sayılıyor. Ona “Hır-vatların Leonardo daVinci’si” diyenler de var.
“Machinae novae” adlı
eserinde, kendi çağında üre-
tilmesi mümkün olmayan
bir çok yeni fikir ve projeyi
ortaya koymuş. Örneğin,
planlarını çizmiş olduğu
asma köprüler ancak daha
sonraki yüzyıllarda gerçek-
leşebilmiş. Paraşütü de ilk
kez Vrancic düşünmüş. Çiz-
diği planda, paraşütçüyü
“Homo volans” (Uçan
adam) olarak adlandırıyor.
Torpido
1568 Dubrovnik doğumluMarin Getaldic zamanınınen büyük fen bilimcilerin-den. Cebirin geometride kul-lanılmasının temelleriniatmış. Bizzat yapmış olduğu,66cm çapındakı parabolikayna, bugün Londra Deniz-cilik Müzesinde. Getaldic,1606 yılında, DubrovnikCumhuriyeti Büyükelçisiolarak, İstanbul’da görevyapmış.
Ivan Lupis Vukic, Pelje-sac’ta doğmuş (1813). Avus-turya Donanmasında Albayrütbesine kadar yükselmiş.1866 yılında, İngiliz mühen-dis Robert Whitehead’in de
36
HIRVATLARDAN DÜNYAYA ARMAĞAN
KRAVAT ...ve diğerleri
Yaratıcı bir toplum olan Hırvatlar, tarih boyunca bir çok buluşa imza atmışlar.Tüm dünyada yüzyıllardır kullanılan bu buluşlardan çoğu hala günlük yaşamıniçinde ama, yaratıcısının bir Hırvat olduğunu bilen yok Milka Trnina
K
Nikola Tesla
KÜLTÜR
Zengin bir folklora sahip
olan Hırvatistan’da, yemek
konusu da başlı başına bir
toplumsal kültür oluşturuyor.
Ülkenin neredeyse her yeri
bir gastronomi merkezi.
Sanat yıldızları1450-1524 yılları arasındayaşamış olan şair MarkoMarulic, Hırvat edebiyatı-nın babası sayılıyor. ÜnlüHollandalı hümanist Eras-mus’un da arkadaşıymış.Aynı dönemde yaşamış olanşair Petar Hektorovic deHırvat edebiyatının diğer biröncüsü. 19.yüzyılda Hırvatedebiyatının en önemli ismiise, Ante Starcevic. Kısa hi-kayeler, gazete makaleleri,denemeler, oyunlar ve siyasimizah yazıları yazan Starc-evic aynı zamanda politikeylemleriyle de ün yapmış.20. yüzyılın en önemli Hır-vat yazarı ise, hiç kuşkusuzIvo Andriç. Ünlü “DrinaKöprüsü” romanının yazarıolan Andriç, 1961 yılınınNobel ödülü sahibi. Çağdaş
yazarlar arasında öne çıkan-lar ise, Hrvoje Pejakovic,Ivo Bresan, Tomislav Dre-tar ve polisiye roman yazarıPavao Pavlicic.
Heykel sanatında, IvanMestrovic (1883-1962)Hırvatistan için çok özel birisim. “Art nouveau” stilin-den etkilenmiş olan Mestro-vic, ünlü Fransız sanatçıRodin ile de çalışmış. Eser-leri Hırvatistan’ın gururuolmuş. Resimde ise sürrea-list konular işleyen VasilijeJosip Jordan, duyarlı eser-leriyle Munir Vejzovic vekeskin formlarda çalışanIvica Sisko, günümüzde önplana çıkan isimlerden ba-zıları.
Çizgi filmHırvatistan, çizgi film ko-nusunda önde gelen birülke. Zagreb’te dünya ça-pında ün yapmış bir ÇizgiFilm Okulu var. Okulunünü özellikle ürünlerin sa-natsal kalitesinden geliyor.Okulun kurucularından biri
olan Dusan Vukotic, bu ka-tegoride Oscar ödülü alanilk yabancı. (Ersatz, 1961).Zagreb Uluslararası ÇizgiFilm Festivaline dünyanınher yerinden profesyonellergeliyor. Yönetmen MilanBlazekovic 1997’de yaptığı“Küçük Kunduracı” okulunürünü olan en popüler film.Ünlü Hırvat kadın yazar
Ivana Brlic Mazuranic’inbir öyküsünden esinlenerekyapılmış. Mazuranic ise, ço-cuklar için yazdığı öykülerletanınan biri. (1874-1938).1931 ve 1938 yıllarında ikikez Nobel edebiyat ödülüneaday gösterilmiş. Ayrıca,1937’de Yugoslav Bilim veSanat Akademisine giren ilkkadın yazar.
39
kdeniz ve Orta Av-
rupa’nın kavşağın-
daki Hırvatistan,
Doğu ile Batı arasında bir
sınır olarak algılanmış hep.
Tarihi boyunca çok farklı et-
kileşimler içine girmiş:
Roma, Bizans, Slav, Vene-
dik, Avusturya, Macaristan,
Osmanlı, Fransa. Hırvatis-
tan, Yugoslav kimliği altında
da yepyeni bir kültürel bakış
açısına kavuşmuş. Ama, en
baskın yabancı kültürel etki
donemlerinde bile özünü ko-
rumuş. Yani oldukça sağlam
bir kültürel kimlik söz ko-
nusu.
Halk kültürünün gücü
Günümüzde, çok sayıda kül-
türel buluşma yaşanıyor Hır-
vatistan’da. Dubrovnik YazFestivali, Varazdin BarokAkşamları, Split KültürelYazı, Zadar Müzikal Gece-leri, Uluslarası ModernDans Haftası, Zagreb Mo-dern Tiyatro Festivali,Zagreb Bienali, Uluslar-arası Çağdaş Müzik Festi-vali vb.
Ama bu organize kültür et-
kinliklerinin yanında, yaşa-
mın içinde yer alan,
sürekliliği hiç bitmeyen,
halkın zevkini ve becerisini
yansıtan pek çok sanat
ürünü sessiz sedasız varlı-
ğını sürdürüyor. Örneğin,
Hırvatistan’ın dantelleri
çok meşhur. Basit bir tığla
yapılıyor. Pag Adası ürün-
leri geometrik şekilleri ile
hemen ayırt ediliyor; üçgen,
daire, gülümsü biçimler.
Saatlerce sürüyor yapması,
o yüzden fiyatları oldukça
yüksek. Ama, düğünlerde,
gelin süslerinin olmazsa ol-
mazı. Eskiden, Avusturya
İmparatoru bu dantelleri o
kadar beğenirmiş ki, Pag
adasından 2 dantelci, de-
vamlı olarak sarayda çalı-
şırmış.
Kukla tiyatroları da Hırva-
tistan kültür hayatının başka
bir rengi. 1960’ta kurulan
Rijeka kukla tiyatrosu ol-
dukça aktif. Zagreb’te ise her
yıl Uluslararası Kukla Ti-yatrosu Festivali düzenleni-
yor ve jüri çocuklardan
oluşuyor.
38
LATİN İZLERİ TAŞIYANBİR SLAV KÜLTÜRÜ
Hırvatlar, Latin alfabesini ve latin kentleşme anlayışını ilk tanıyan Slavtopluluğu olmuşlar. Bu özellik kültürün ve sanatın her alanında kendisinigösteriyor.
A
Dusan Vukotic
Ivo Andric
TURİZM
oğanın oldukça cö-
mert davrandığı Hır-
vatistan’da gezilip
görülmesi gereken pek çok
yer var. Ülkenin her yerine
yayılmış bulunan Milli Park-
lar da turizm açısından çok
önemli. Hırvatistan’da 8Milli Park, ayrıca 11 DoğalPark ve 2 rezerv alanı bulu-
nuyor. Bütün bu alanlar,
doğal açıdan adeta cennetten
birer köşe gibi. Her birinin
kendine has bitki örtüsü, hay-
van topluluğu ya da sulak
alanları var.
Plitvice Gölleri
Başkent Zagreb ile Dal-
maçya kıyılarındaki Zadarkentlerini birbirine bağlayan
otoyolun tam ortasında yer
alan Plitvice Gölleri MilliParkı, 1949 yılında Milli
Park ilân edilmiş, 1979 yı-
lında da UNESCO DünyaMirası statüsünü kazanmış.
Yaklaşık 300 km2’lik bir
alanı kapsayan Parkta, birbi-
rine şelâlelerle bağlı olan 16göl yer alıyor. Etrafı sık
orman alanlarıyla çevrili göl-
lerin bir uçtan öbür uca uzak-
lığı 8 km. Çevre ormanlarda,
geyikler, ayılar, kurtlar, nadir
kuş türleri gibi hayvanlar ya-
şıyor. Park alanının denizden
yüksekliği 380m ile 1280m
arasında değişiyor. Gölleri
birbirine bağlayan şelâleler-
den en geniş olanı ise, VelikiSlap; tam 70 m boyunda.
Park alanı içinde 2 de mü-
kemmel lokanta bulunuyor:
Borje ve Poljana. Ama, ace-
lesi olanlar için, bir sürü büfe
de mevcut.
PaklenicaHaritada deniz ve dağlar ara-sına sıkışmış gibi görünenPaklenica Milli Parkı, Za-dar’a yaklaşık 60 km uzak-lıkta. Park, “VelikaPaklenica” ve “Mala Pakle-nica” isimli iki kanyon veçevresinden oluşuyor. Velika14 km uzunluğunda, Malaise 12. Her ikisinin de geniş-liği 500m kadar. Ağaçlık kı-sımlarda karaçam ormanlarıvar. Karaçamın Hırvatça adı“Paklina”. Paklenica’nınadının da buradan geldiği sa-nılıyor. Bölge, 1949 yılındaMilli Park ilân edilmiş.
Yaklaşık 100 km2 genişliğin-deki Park alanında, özgünbitki örtüsü ve hayvan popü-lasyonunun yanında, çok sa-yıda mağara, yer altıakarsuları ve gölleri de var.Burası “karstik” bir bölge.Bilindiği gibi, yeraltı sularınınbulunduğu yerlere “karst”alanı deniliyor. Parkta, geyikve dağ keçisi türleri, ayılar,kurtlar ve çakallar yaşıyor. Enyüksek nokta ise “SvetoBrdo”. 1753 m yükseklikte.Zaten Paklenica dağcılık me-raklıları için ideal bir yer.Hatta paraşütçüler için de. Ör-neğin 200 m derinliğindekiMamet mağarasına paraşütleatlayanlar oluyormuş. Amasadece usta paraşütçüler.
4121
CENNET KÖŞELERİ
DMİLLİ PARKLAR
CENNET KÖŞELERİ
Hırvatistan’da, her biri farklı özellikler taşıyan 8 Milli Park var. Dünyanın her yerindenturistler ve bilim adamları bu özgün doğal alanların havasını solumak için
Hırvatistan’a geliyorlar.
Plitvice Gölleri
Paklenica
niyle unutulmaz sualtı ma-ceraları yaşıyorlar.
Brijuni AdalarıKornati gibi, Brijuni MilliParkı da adalardan oluşuyor.Bu kez, Istria yarımadasınıngüneybatısında, Pula kentiyakınlarında yer alan 14küçük ada söz konusu. Ada-ların yüzölçümü 34 km2. Enbüyük ada, kıyıya 2 km uzak-lıktaki “Veli Brijun”. Ada-larda tipik Akdeniz bitkiörtüsü var. Hayvan popülas-yonu ise, daha çeşitli. Bazıhayvan türleri hep bu ada-larda yaşamış, bazıları isesonradan getirilmiş ve ortamauymuşlar. Deniz ise, balıktürleri dışında, kabuklu hay-vanlar ya da süngerler gibideğişik türlerle dolu. Parkıniçinde bir “Safari Park” vebir “Etno Park” bulunuyor.
Krka nehriKrka Milli Parkı, adınıKrka nehrinden alıyor. Şi-
benik kentinin biraz kuze-yinde, Krka nehri boyuncauzanan 110 km2’lik alan1985’de Milli Park olmuş.Park alanı, Krka nehri dı-şında, göller ve şelaleler deiçeriyor. Çok zengin bir bitkive hayvan çeşitliliğine sahip.860 değişik tür bitki tesbitedilmiş. 18 tür tatlı su balığıyanında, 222 değişik kuş çe-şidi var. Bunlardan 18’i ya-rasa türleri. Parkın içindeyaya olarak veya sandallagezmek mümkün. Yine Parkiçinde yer alan ve mutlakagörülmesi gereken iki ma-nastır var: 14. yüzyıldankalma Krka Manastırı veküçük Visovac adasındakiVisovac Manastırı.
Sjeverni VelebitSjeverni Velebit MilliParkı, Paklenica Milli Par-kının hemen kuzeyinde.Zaten Sjeverni Velebit,“Kuzey Velebit” anlamına
geliyor. Bölge 1999 yılındaMilli Park olmuş. Burasıhem önemli bir karst alanı,hem de ender bir biyo-çeşit-lilik özelliğine sahip. 109km2’lik Parkta bazı bölge-ler koruma altında ve tu-rizme kapalı. Buralara özelizin sahibi bilim adamlarıgirebiliyor. Sjeverni Vele-bit’te, 1300 m’den yüksek
30 zirve bulunuyor. 150kadar da çukur tesbit edil-miş. Alışılmışın dışındakibu arazide çok özel dağ bit-kilerinin korumaya alındığı“Velebit Botanik Rezervi”de var. Bazı yüksek tepeler-den, Adriyatik kıyılarındakiPag, Rab ve Krk gibi ada-ların büyüleyici manzarasıizlenebiliyor.
RisnjakRijeka’nın 18 km kadar ku-zeydoğusunda, Slovenya sı-nırına yakın bir alanda yeralan Risnjak Milli Parkı’naulaşım çok kolay. ÇünküZagreb-Rijeka otoyoluzaten Parkın yanından geçi-yor. Burası Hırvatistan’ın endağlık ve en yoğun ormanlarasahip bölgesi. 63,5 km2’likbir alanı kaplıyor. Aslında bu-rası da bir karst alanı. İçerdiğifaylar, çukurlar, mağaralar veuçurumlarla çok ilgi çekici.Yer altı suları açısından da ol-dukça zengin. Zaten Kupanehri de buradan çıkıyor.
Risnjak’ın adının, Hırvat-çada “vaşak” anlamına gelen“Ris” kelimesinden kaynak-landığı söyleniyor. Gerçektende Parkta ayılar, Alp geyik-leri, yaban domuzları gibihayvanların yanında vaşaklarve yapan kedileri de yaşıyor.Ayrıca, baykuşlar ve ağaçka-kanlar gibi çeşitli kuşlar daparkın sakinleri arasında.Zaten yörenin bitki örtüsü de
muhteşem. Sık kayın ve kök-nar ormanları var.
Risnjak çok iyi düzenlenmişbir Milli Park. İçinde gezintiyolları bulunuyor. İki saatlikbir yürüyüşle Parkı gezmekmümkün. Böylece hemözgün bitki örtüsü, hem dekarstik şekillenmeler görüle-biliyor.
MljetGüney Dalmaçya takımada-larından biri olan Mljetadası, Peljesac yarımadası-nın güneyinde, Dubrovnikcivarında bulunuyor. Orta-lama 3 km genişliğinde ve 37km uzunluğunda bir ada.Adanın kuzey bölümündeki,5,4 km2 karelik alan,1960’dan beri Milli Park sta-tüsünde. Bu yemyeşil adanınzengin bir bitki örtüsü var. Endikkat çekeni, Alp çamları.Milli parkta çok çeşitli ötücükuşlar bulunuyor. Bir de“yılan kartalı” var. Yerdekiyılanları avlayarak besleni-yor. Milli parkta, hiçbiri ze-
hirli olmayan ve insana zararvermeyen 5 değişik yılan türüvar.
Mljet Milli Parkı, “blatine”denilen küçük karst vadileri,bazı mağaralar ve kıyısındaküçük adacıklar içeriyor.Ama en büyük özelliği, Parkalanı içinde yer alan iki göl:Bu göllerden büyük olanına“Veliko Jezero” (BüyükGöl), küçük olanına da“Malo Jezero” (Küçük Göl)adı verilmiş. Bu iki tuzlu sugölü, dar bir kanal ile birbi-rine bağlı. Veliko Jezero’nunortasında bulunan küçücük“Melita” adasında ise, Bene-diktin rahiplerinin 12. yüz-yılda inşa etmiş olduklarıküçük St.Mary kilisesi var.Bu küçük göl adası ve üzerin-deki güzel kilise, Mljet MilliParkının simgesi sayılıyor.
Kornati TakımadalarıKornati Milli Parkı, Hırva-tistan’ın Adriyatik kıyılarınınorta kesiminde, Zadar ve Şi-
benik kentleri hizasında vekıyıya paralel bir konumdabulunuyor. Adını, takıma-daların en büyüğü olanKornat adasından alanPark’ta irili ufaklı tam 89ada yer alıyor. Bu adalardançoğunda oturan kimse yok.Adaların toplam yüzölçümü50 km2 kadar, fakat, kıyı-ları çevreleyen deniz ile bir-likte, Milli Park alanı 234km2’yi buluyor. Bölge,1964 yılında Milli Parkailân edilmiş. Adalarda sukaynağı yok. Kireçtaşı for-masyonlarının çok olmasınedeniyle, bitki örtüsü deoldukça seyrek. Ama burasıbalık açısından, Adriya-tik’in en zengin alanların-dan biri. Kornati MilliParkında, koruma altınaalınmış birkaç bölge dı-şında tekneyle gezmek ser-best. Eğer balık avlamakisteniyorsa, önceden izinalmak gerekiyor. Dalış me-raklıları ise, adaların harikajeomorfolojik yapısı nede-
Risnjak Mljet Brijuni Adaları Kornati
Krka nehri
HIRVATİSTAN MUTFAĞI
tüketilen bir hamurişi. Yufka
ve peynirden yapılıyor.
Ocakta veya fırında pişirili-
yor. Girişte ya da tatlı olarak
yeniyor. Hem tatlısı, hem
tuzlusu var (etli, peynirli, lor
peynirli). Bolgeden bölgeye
yapılış tarzı değişiyor.
Patatesle servis edilen
domuz, hindi veya kaz ros-
tosu da oldukça yaygın.
“Peka” ise güveçte pişirili-
yor: et, sebze ve patatesle ya-
pılan bir tür türlü. Güneyde
“Lignje” yani kalamar çok
tüketiliyor. Domatesli, patli-
canli bir biber ezmesi olan
“Ajvar” ise her tür yemeğe
eşlik ediyor. Hırvatistan’ın
peynirleri de meşhur:
“Svejzi sir” ve “Paski sir”en rağbet görenler. Çorba da
yaygın; şehriye, mercimek,
balık çorbası, “manistra odbobica” (fasülye ve mısır
çorbası) gibi. Öğle yemek-
lerinde et ve sebze ile yapı-
lan sulu bir yemek mutlaka
oluyor. Hırvatların keçi pey-
nirli biber dolmaları var. En
gözde sebze ise patates ve
lahana. Zeytinyağı ve ayçi-
çek yağı çok tüketiliyor.
Domuz eti ürünleri de çok
revaçta. Beyaz peynir ve
zeytin eşliğinde sunulan
jambon (prsut) başlıca or-
dövr.
Kuzey yemekleri genelde
güneye göre daha zengin.
Orta Hırvatistan’da av eti
bol. Istria bölgesi ise tartufmantarları ile tanınıyor.
Motovun ormanında dünya-
nın en büyük beyaz yer tar-
tufları var, bazıları 1,5 kilo
ağırlığında. İçi doldurulmuş
hindi, sığır, domuz ve kümes
hayvanları çok tüketiliyor.
Kuşkonmazlı omletler de
pek seviliyor. Taze tuzsuz
inek peyniri, hem yemek-
lerde hem de tatlılarda kulla-
nılıyor.
Güneyde deniz ürünleri ve
sebze ağırlık taşıyor. İtalyan
“prosciutto”suna burada
“Prsut” deniliyor. “Fritule”yani ev yapımı peynirli veya
tatlı çörekler, fasulye, kızar-
tılmış soğanlı ekmek, kuru-
tulmuş morina güveci,
“brodet” yanı karışık balık
güveç, midye, istiridye, kala-
mar, deniz ürünlü rizottolar,
“paşticada” denilen ve ge-
nelde patates eşliğinde servis
edilen, erik ya da sirkeyle pi-
şirilmiş baharatlı et, sevilen
yemekler. Roka, zeytin ve
üzüm de Dalmaçya’nın göz-
bebeği.
Hırvatlar genellikle taze ya-
pılmış yemekleri seviyorlar.
Konservelere veya çabuk
servise yönelik önceden ha-
zırlanmış endüstriyel gıda
ürünlerine fazla rağbet etmi-
yorlar. Lezzet konusunda ol-
dukça seçici olan Hırvatlar,
bazılarına göre tamamı
“gurme” olan bir halk. Bu ta-
nımlama biraz abartılı gö-
rünse de, ülkenin her yerinde
seçkin bir yemek geleneği
olduğu kesin.
rta Avrupa ve Akde-
niz özellikleri hoş
bir şekilde birbirine
karışmış Hırvat mutfağında.
Üzerine biraz da Avusturya,
Macaristan, Balkan, Yunan,
Bizans, İtalyan ve Osmanlı
tatları eklenmiş: Balık, ri-
zotto, hamur işleri, av hay-
vanları, taze peynir,
Dalmaçya jambonu, Sla-
vonya salamı, Istria mantar-
ları, Adriyatik istiridyeleri,
“strukli”, lahana sarması,
biber dolması, “orahnjaca”(cevizi bol kek), “kuglof”(yuvarlak pasta), taze/kuru
incirler, “palaçinka” (krep),
kremalı pastalar ve börek..
Yok yok Hırvat mutfağında.
O zaman, Dobar Tek!.. Yani
Afiyet Olsun...
Genel olarak bakıldığında,
ülkenin kıyı kesimlerinde
Akdeniz, İtalyan ve Fransız
etkisinin, iç kısımlarda ise
Macaristan, Viyana ve Türk
etkisinin ağırlıklı olduğu gö-
rülüyor.
Macaristan etkisi en çok gü-
veçlerde ve et yemeklerinde
belirgin: Şaraplı Gulaş gibi.
Osmanlıdan baharat, yufka,
dolma-sarma, şiş, börek; Vi-
yana’dan tatlılar İtalya’dan
pizza ve makarna gelmiş.
Hırvatlar, acı ve tatlı kırmızı
biber, karabiber ve kurutul-
muş sebze tozları dışında
fazla baharat kullanmıyorlar.
“Strukli” ve diğerleri
“Strukli”, mutlaka tadılması
gereken, ülkenin tamamında
44
DOBAR TEK !
O
ORTA AVRUPA, AKDENİZ VE BİRAZ DA TÜRK TATLARI
DOBAR TEK !Hırvat mutfağı, ülkenin her bölgesinde farklı özellikler gösteren ve çok çeşitli lezzetlersunabilen özgün bir mutfak. Tam, ağzının tadını bilenler için...
HIRVATİSTAN MUTFAĞI
İçecekler Hırvatistan’da içki olarak ençok bira tüketiliyor. Biradabirinci tercih ise “Karlo-vacko”. Adından da anlaşıla-
cağı gibi Karlovac ken-tinde, 1854 yılından beriüretiliyor. Zagreb’te üreti-len Ozujsko birası da ençok tüketilenler arasında.
Slavonya’nın Lasko Pivove Eseker biraları da sevilen-ler arasında.
Hırvat şaraplarının kalitesidünyaca biliniyor. Postup,Babic, Faros, Dingac,Frankovka, kaliteli kırmızışaraplar. Beyazda ise Posip,Grk, Bogdanusa en iyileri.Dalmaçya ve Peljesac yarı-madası, üzüm yetiştiriciliğive şarap kalitesi için idealbir bölge. Her adanın ken-dine has şarabı var. Sosya-lizmin kendine hasekonomik işleyiş tarzı şa-rapçılığın gelişimine engelolmuş. Ancak 1980’lerin so-nunda bölge üreticilerikendi işletmelerini kurmayabaşlamışlar. Korcula adası,Grk üzümlerinden üretilmişbeyaz şarabı ile ünlü. Pelje-sac kırmızı şarapları ise ül-kenin en iyisi ama birazpahalı. Potomje’nin Din-gac’ı da hayli popüler. Dal-maçya dünya çapında yenibir şarap merkezine dö-nüşme potansiyeline sahip.Slavonya ise Baranja şa-rapları ile tanınıyor.
Meyveli likörlerden Maras-kino çok meşhur. Maraskavişnesinden yapılıyor. Eski-den, Zadar manastırındakikeşişler tarafından üretilirmiş.Rakija ise bütün Balkanlarınortak kültürü. Üzümden yapı-lıyor ve ev yapımı olanlar ter-cih ediliyor. Alkol oranı 50dereceye kadar çıkabiliyor.Slivovica likörü erikten,Loza üzümden, Travaricaise değişik otlardan hazırlanı-yor. Zagreb yakınlarındakiSamobor kasabası kirazlılikörleri ile meşhur. Samo-bor’da “Bermet” de keşfe-dilebilir. Bermet, şarap,nebat ve absint bazlı, el ya-pımı bir aperitif. Dijestif ola-rak da içilebiliyor. ÜretimiFilipec ailesi tarafından ya-pılıyor. Filipec ailesi aynı za-manda harikulade hardallarüretiyor. Söylentiye göre,Napolyon’un askerleri birzamanlar yanlarında Dijonhardalı getirmişler buralara,Filipec’ler de pek beğendik-leri bu hardalı taklit etmekisterken daha iyisini üreti-vermişler.
46
SPOR
de 2007’de “yılın futbol-cusu” seçilmiş.
Hırvatistan’ın çok başarılıolduğu diğer bir spor da Bas-ketbol. Hırvat milli takımı1992 Olimpiyatlarında,gümüş madalya kazanmış.Ülkenin en ünlü Basketboltakımı “Cibona Zagreb”.Cibona, 1946 yılında Slo-boda adıyla kurulmuş, amadaha sonra Lokomotivaadıyla ün yapmış. Bugünküadı olan Cibona kelimesininanlamı ise “iyi gıda”. 4büyük gıda firmasının ta-kıma sposorluk yapması ne-
deniyle bu ismi taşıyor. Ta-kımda, çok büyük basketbol-cuların emeği var. Örneğin,dünya çapında ünlü basket-bolcu Drazen Petrovic(1964-1993), çok azimli, tut-kulu ve isyankar biri olarakhatırlanıyor. Petrovic’in par-lak sporculuk kariyeri 28 ya-şında, bir trafik kazasındason bulmuş. Bazıları onu Av-rupa’nın, hatta dünyanın eniyi basketbolcusu olarak ni-teliyor. Kresimir Cosic(1948-1995) ise, 15 yıl bo-yunca Avrupa basketbolunadamgasını vurmuş. Sıradışı
ırvatistan’da bili-
nen en eski sportif
yarışma 16. yüz-
yılda yapılmış. 1593 yılında,
“falkusa” adı verilen tam 74
ahşap balıkçı teknesi, Visadasındaki Komiza limanın-
dan hareket edip Palagruzaadacığına rakiplerinden önce
varmak için birbiriyle kapış-
mış. Bu yarış Avrupa’daki
ilk deniz yarışı olarak bilini-
yor. Beş kişinin kürek çektiği
“falkusa”lar, 42 millik me-
safeyi 5 ile 15 saat arasında
katetmişler.
Hırvatistan’da böyle erken
başlamış olan spor geleneği
günümüzde de devam edi-
yor. Sporun her alanında
aktif olan ve ünlü sporcular
yetiştiren ülkede, bugün fut-
bol en popüler spor dalı.
Takımlar ve oyuncularHırvatistan’ın ilk futbol ku-lüpleri 1903 yılında Zag-reb’te kurulmuş. 1911’de
Split’te kurulmuş olan Haj-duk ise, Hırvatistan’ın enünlü iki kulübünden biri ola-rak, bugün de faaliyetini sür-dürüyor. Diğer ünlü kulüpise, 1945’de kurulmuş olanDinamo Zagreb. Son yıllardaHırvatistan Şampiyonluğunukimseye kaptırmayan Di-namo Zagreb uluslararasıalanda da en başarılı Hırvattakımı: 1967’de Leeds Uni-ted’i yenerek Avrupa FuarŞehirleri Şampiyonu olmuş.
Hırvatistan milli takımınınilk kez 1907 yılında Çek’lerekarşı oynadığı biliniyor.Daha sonra da, 1940 yılında
Zagreb’te, İsviçre ile oyna-mış ve 4-0 kazanmışlar.
İkinci Dünya Savaşının ar-dından Yugoslav forması ileoynayan ünlü Hırvat futbol-culardan Stjepan Bobek, 63kez milli forma giymiş, 36gol atmış. Belgrad’da Parti-zan takımında oynarkenbütün zamanların en büyükoyuncusu seçilmiş. JosipSkoblar da Yugoslavya için32 kez forma giymiş,1971’de “Altın Ayakkabı”ödülü almış.
Bağımsızlıktan sonraki ünlüoyunculardan ZvonimirBoban, 1991-1999 arasınınen iyi oyuncusu sayılıyor. 51kez milli forma giymiş. AlenBoksic ise, 40 kez milli for-mayı giymiş ve 10 gol atmış.Niko Kovac da 83 kez milliolmuş ve 15 golü var. DarioSimic ise, 1996-2008 ara-sında 100 kez milli takımaseçilmiş. Davor Suker’in1998 Dünya kupasında millitakıma yaptığı katkılar halahatırlanıyor. Luka Modric
48
DÜNYA ÇAPINDASPORCULAR
Hırvatistan’da spor deyince akla ilk gelen futbol oluyor. Ama, aslında sporun her dalına ilgison derece yoğun, ve ülkede dünya çapında sporcular yetişiyor.
H
Zvonimir Boban Luka Modric
Janica Kostelic
49
SPOR
fiziki ve psikolojik özellik-leri; 2,11 m.lik boyu, hızı,zerafeti ile “Bir siyah gibioynayan beyaz” lakabınıalmış. 46 yaşında kanserdenölmüş. Hırvat basketbolun-dan söz ederken, eskiden Ju-goplastika olarak bilinenünlü KK Split takımını daunutmamak gerekiyor.
Voleybol’da Mladost Zag-reb ve ZOK Rijeka öneçıkan takımlardan. Hırvatis-tan voleybolünde bayanoyuncuların da çok başarılıoldukları görülüyor.
Bireysel başarılarBisiklet sporunda en büyükisim sayılan Martin Co-tar’ın, 1999’da Avrupa bi-rinciliği var. Yüzme dalındaDuja Draganja, 2004 AtinaOlimpiyatlarında aldığıgümüş madalya ile Hırvatis-tan’ın Olimpiyatlarda ma-dalya kazanan ilk yüzücüsüolmuş. Sırtüstü yüzmede ise,Gordan Kozulj’un Avrupave Dünya şampiyonluklarıvar. 1999’da yılın sporcusuda seçilmiş. Sanja Jovano-vic ise, hem Avrupa şampi-
yonu, hem de 2 kez Dünyarekoru kırmış bir sporcu.Olimpiyatlarda şampiyonolan tek Hırvat kadın yüzücüise, 1984’de Yugoslav renkle-riyle yarışmış olan, DurdicaBjedov.
Atletizm’de, yüksek atlamacıBlanka Vlaşiç en önemliisim. 2007 ve 2009’da iki kezDünya şampiyonu olan Vla-sic, 2007 yılında Avrupa’nınen iyi kadın sporcusu ünva-nına layık görülmüş. Halen,2,08 ile dünyanın en iyi ikinciderecesine sahip. Çekiç atmadalında Dünya Gençler Şam-piyonu Ivana Brkljaçiç, vedisk atmada Avrupa GençlerŞampiyonu Sandra Perko-viç diğer önemli Hırvat atlet-ler arasında yer alıyorlar.
Hırvatistan’ın çok güzelkayak istasyonları var: Bjelo-lasica (1534 m), Platak,(1363 m), Sljeme, (1033 m)ve Velika (954 m) gibi. Bu daülkede iyi kayakçıların yetiş-mesini sağlıyor. Kayakçılarınhemen hepsi Alp disiplinin-den. Slalom’da Ivica Koste-liç’in çok sayıda zaferi var.2003’te Dünya şampiyonuolmuş. Ülkede “slalomunkralı” olarak anılıyor. Ivi-ca’nın kız kardeşi JanicaKosteliç’in de sayılamayacakkadar çok başarısı var. Bütünzamanların en iyi kadın ka-yakçılarından. 2002’de olim-piyatlardan üç altın madalyaile dönmüş. Bu başarıya ulaş-mış ilk kadın sporcu. 2003’te
iki Dünya şampiyonluğu var.2005 Dünya şampiyonasındayine üç altın madalya sahibi.2006’da sağlığı bozulunca,olimpiyatlardan sadece biraltın ve bir gümüşle çıkmış.Dünyada Olimpiyat oyun-larda toplam 4 altın madalyakazanan ilk kadın kayakçı.
Lika’lı kahramanHırvatistan’ın gelmiş geçmişen büyük güreşçisi olan Ma-rijan Matijeviç, 1878 ile1951 yılları arasında yaşamış.Ona “Junak iz Like” diyor-lar, yani “Lika’lı kahraman”.Türkiye’nin Koca Yusuf’ugibi, Hırvatistan’da da Matij-evic bir simge olmuş. Bugüçlü atlet dünyayı dolaşmış,müsabakalar yapmış, hak-kında dünya basınında çoksayıda yazı yayınlanmış. Buarada, 1904 yılında, İstan-bul’da Dünya Şampiyonuolunca, Padişah II. Abdülha-mit tarafından bir madalya ilede ödüllendirilmiş.
50
Blanka Vlaşiç
Marijan Matijeviç