sİmurgankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü...

28
SĠMURG SİMURG KÜLTÜR SANAT EDEBİYAT Bu dergi, Ankara Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi Edebiyat Kulübünce hazırlanmış bir KÜLTÜR-EDEBİYAT yayınıdır. ĠNSANLIK DERSĠ (Dilara ÇINAR) YEġĠL CENNET (Z. Sena ÇAMYAR) TARĠHĠN DĠRENĠġĠ (BüĢra Nur TUNA) ġÜKRET ARKADAġIM (Asude ASAR) ELĠNDE OLANA BAK. (Beyza KÖKSAL) UMUDA YOLCULUK (Aysu Mine GÜREL) YIL:1 SAYI: 1 MAYIS 2017 “...tavizsiz fakat müsamahakâr bir gençlik...” KENDİNE YOLCULUK; Geleceğin inşası için; Ahlak, İlim, İrfan, İstikamet Kapak Foto: Hakan KIRMACI/Ordu Sahil

Upload: others

Post on 24-Sep-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

SİMURG KÜLTÜR SANAT EDEBİYAT

Bu dergi, Ankara Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi Edebiyat Kulübünce hazırlanmış bir KÜLTÜR-EDEBİYAT yayınıdır.

ĠNSANLIK DERSĠ (Dilara ÇINAR)

YEġĠL CENNET (Z. Sena ÇAMYAR)

TARĠHĠN DĠRENĠġĠ (BüĢra Nur TUNA)

ġÜKRET ARKADAġIM (Asude ASAR)

ELĠNDE OLANA BAK. (Beyza KÖKSAL)

UMUDA YOLCULUK (Aysu Mine GÜREL)

YIL:1 SAYI: 1 MAYIS 2017

“...tavizsiz fakat müsamahakâr bir gençlik...”

KENDİNE YOLCULUK;

Geleceğin inşası için;

Ahlak, İlim, İrfan, İstikamet

Kapak Foto: Hakan KIRMACI/Ordu Sahil

Page 2: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

Rivayet olunur ki, kuşların

hükümdarı olan Simurg

( Zümrüd-ü Anka ya da batıda

bilinen adıyla Phoenix ), Bilgi

Ağacı'nın dallarında yaşar ve

her şeyi bilirmiş. Bu kuşun

özelliği gözyaşlarının şifalı

olması ve yanarak kül olmak

suretiyle ölmesi, sonra kendi

küllerinden yeniden dirilme-

siymiş.....

Kuşlar Simurg'a inanır ve

onun kendilerini kurtaracağı-

nı düşünürmüş. Kuşlar dün-

yasında bir şey ters gittiğinde

onlar da Simurg'u bekler du-

rurlarmış. Ne var ki, Simurg

ortada uzun süre görünme-

yince kuşkulanır olmuşlar ve

sonunda umudu kesmişler.

Derken bir gün uzak bir ülke-

de bir kuş sürüsü Simurg'un

kanadından bir tüy bulmuş.

Simurg'un var olduğunu anla-

yan dünyadaki tüm kuşlar

toplanmışlar ve hep birlikte

Simurg'un huzuruna gidip

yardım istemeye karar ver-

mişler.

Ancak Simurg'un yuvası,

etekleri bulutların üzerinde

olan Kaf Dağı'nın tepesindey-

miş. Oraya varmak için ise

yedi dipsiz vadiyi aşmak gere-

kirmiş, hepsi birbirinden çetin

yedi vadi...

İstek, Aşk, Marifet, İstisna,

Tevhid, Hayret ve Yokluk va-

dileri…

Kuşlar, hep birlikte göğe doğ-

ru uçmaya başlamışlar. İsteği

ve sebatı az olanlar, dünyevi

şeylere takılanlar yolda birer

birer dökülmüşler. Yorulanlar

ve düşenler olmuş…

"Aşk denizi"nden geçmişler

önce...". "Ayrılık vadisi"nden

uçmuşlar...". "Hırs ovası"nı

aşıp, "kıskançlık gölü"ne sap-

mışlar... Kuşların kimi "Aşk

denizi "ne dalmış, kimi "Ayrılık

vadisi"nde kopmuş sürüden...

Kimi hırslanıp düşmüş ovaya,

kimi kıskanıp batmış göle…

Önce Bülbül geri dönmüş,

güle olan aşkını hatırlayıp;

Papağan o güzelim tüylerini

bahane etmiş (oysa tüyleri

yüzünden kafese kapatılır-

mış); Kartal, yükseklerdeki

krallığını bırakamamış; Bay-

kuş yıkıntılarını özlemiş; Ba-

lıkçıl kuşu bataklığını.

Yedi vadi üzerinden uçtukça

sayıları gittikçe azalmış. Ve

nihayet beş vadiden geçtik-

ten sonra gelen Altıncı Vadi

"şaşkınlık" ve sonuncusu Ye-

dinci Vadi "yok oluş"ta bütün

kuşlar umutlarını yitirmiş...

Kaf Dağı'na vardıklarında

geriye otuz kuş kalmış.

Sonunda sırrı, sözcükler çöz-

müş: Farsça "si", "otuz" de-

mektir... “murg" ise "kuş"…

Simurg'un yuvasını bulunca

öğrenmişler ki; "Simurg - otuz

kuş" demekmiş. Onların hep-

si Simurg'muş. Her biri de

Simurg'muş. 30 kuş, anlar ki,

aradıkları sultan, kendileridir

ve gerçek yolculuk, kendine

yapılan yolculuktur.

SĠMURG EFSANESĠ

Simurg‟u beklemekten vazgeçerek, ĢaĢkınlık ve yok oluĢu da yaĢadıktan sonra bile uçmayı

sürdürebilecek, inanmıĢ ve donanmıĢ olarak yetiĢtirmeye azmettiğimiz bu gençliğin, bu YENĠ

NESLĠN, birer Simurg olacağına inanıyoruz . Ve tarih Temmuz. 2016. Bu nesil, var olduğunu

kahramanca ispatlamıĢtır tarihe ve tüm dünyaya.

ġimdi kendi gökyüzümüzde özgürce uçmak zamanıdır artık…

(Edebiyat Kulübü)

Page 3: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

Yeni baĢlangıçlar daima yeni umutları, yeni hayal-

leri beraberinde getirir. Budur belki de bizi hayata

biraz daha bağlayan, ayaklarımızı daha güçlü yere

bastıran…

Her birimiz farklı beklentiler farklı hüzünler taĢıyo-

ruz kendi iç dünyamızda. „‟Bizi insan yapan hü-

zündür, çünkü sadece hüzünle en saklı yanımız

ortaya çıkar; yani insan yanımız.‟‟ der yazar. Duy-

gularımızı keĢfettiren, sabrı ,teslimiyeti ,rızayı kav-

ratandır Hüzün…

Bir kalemi ele aldıran, heceleri kelimeleri yan ya-

na dizdiren ,notaları ardı ardına sıralayan Ģey…

Mutluluktan ilham alır mı insanoğlu acaba? En

güzel Ģiirler, en derin romanlar nasıl yazıldı? Keyif

içindeyken mi yoksa acı, keder, çile hallerindey-

ken mi yazıldı?

Ġlk yazma isteği, dillerden dökülen ilk mısralar,

gönüllerden çıkan ilk kıvılcımlar, fikir yokuĢunun

dik merdivenlerine ilk tırmanıĢlar böyle olmaz mı?

Ya bir ızdırap vardır, ya bir dert ya da bir dava!!

Üstad Sezai Karakoç‟un “Yitik Cennet”inde anla-

tıldığı üzere bütün peygamberler hüznün birer

temsilcisi değil midir?

Fikir ve his dünyamızın inkiĢafı ve olgunlaĢmasın-

da, bilgi ve bilinç düzeyinin artmasında, sormayı,

sorgulamayı ve mukayese etmeyi öğrenmemizde

de, bizlere ilham değil midir HÜZÜN?

Akrep kuyruğu misali kendi içine bükülüp, dua

etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir

hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini

dinlediğin bir sığınağın, bir “Hiran” yoksa zararda-

sın demektir. Unutma ! Ġlham kalabalıklarda aran-

maz. Arayan kiĢinin misali, kuĢ tüyü rahat döĢek-

lerde güle-oynaya yatarak, cenneti arayan kiĢinin

misali gibidir.

Mümine mahzunluk yakıĢır. Mahzun değilsen

unutma ki dibinde yosunlar bitmiĢ boĢ bir kuyu-

sun. Mahzunluğun pınarından akacak marifet ve

hikmet nuruyla dolmadıkça boĢ bir kuyusun dol-

mayı bekleyen, yada güneĢi bekleyen karanlık bir

gecesin. Hüznü bulanın misali, tıpkı gökyüzünden

geceyi sıyırıp silen sabahın, mevcudata bir kandil

olması misali gibidir.

Arayanlar, bulan kimselerdir?

Ama önce ne aradığını sana idrak ettirecek bir

derdin olması gerekir.

Yolunu çizmen ve yola revan olman için.

Hüznünle ve onunla anlam kazanacak dualarınla

yani seni insan yapan tarafınla…

Ey Talip; Derûnundaki hüzün, Hakk‟a götüren va-

sıtalarla hemhâl olmanı sağlayan ve daima

“yolda” olmanın aĢkınlığını yaĢatan bir “hâlin” adı

olduğu için bahtiyar ol…..

Bu vesile ile yayın hayatına baĢlayan dergimizi

istifadelerinize sunmaktan onur duyduğumuzu

belirterek, emeği geçen tüm öğretmen ve öğrenci-

lerinize Ģükranlarımı arz ediyorum.

Tevfik Allah (cc) 'tandır. Selam ve dua ile….

Hüznün YOKSA !…

Hatice BAYRAK Ankara Kız Anadolu Ġmam Hatip Lisesi

(Fen ve Sosyal Bilimler Proje Okulu)

OKUL MÜDÜRÜ

ÖNSÖZ

Page 4: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

3

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

22

24

25

26

“Asrın ihtiyaçlarını müdrik, Doğu’yu ve Batı’yı bilen münevver, aydın desinler diye dinden taviz vermeyen, dindar desinler diye de dinden taviz vermeyen,

tavizsiz fakat müsamahakâr bir gençlik...” (M. Celâleddin Ökten)

HÜZNÜN YOKSA Hatice BAYRAK

BENİMLE KAL Nagihan TORANBEKİ

GÜZEL SÖZ ÜZERİNE Mukaddes DOĞAN

KAR, DADAŞ VE ERZURUM Hacer ASAR

SIKI BİR NESİL GELİYOR Hilal ASLAN

CANLI Özer AKGÜMÜŞ

KAR TOPRAĞA DÜŞTÜ Ayşen Sevda VARALAN

BENİM ÜLKEM BENİM DİLİM Beyza KÖKSAL

ANNECİĞİM İmtisal YERLİ

İNSANLIK DERSİ Dilara ÇINAR

ELİNDE OLANA BAK Beyza KÖKSAL

DÜŞÜM YOLLARINDA K.V.Ş.

BİR ANKA KUŞU Zehra ÖZGÜVEN

MASAMDAKİ LEYLAKLAR Ruveyda ÜNAL

ŞÜKRET ARKADAŞIM Asude ASAR

HÜZÜN KOKAN GÜN Tuğba OĞUZ

HADİSLER IŞIĞINDA DEĞERLERİMİZ Gülizar ÜNAL

VEFA İrem Sena ATAK

UMUDA YOLCULUK Aysu Mine GÜREL

TARİHİN DİRENİŞİ Büşra Nur TUNA

YEŞİL CENNET Zeynep Sena ÇAMYAR

HAYATIMIZDA ALG’LERİN YERİ Berre Sümeyye TANDOĞAN

KARA KALEM Nagihan TORANBEKİ

KİMSİN SEN? Rumeysa SERTKAYA

EL SANATLARI Öğrencilerimiz

ANKARA KIZ ANADOLU

ĠMAM HATĠP LĠSESĠ ADINA

ĠMTĠYAZ SAHĠBĠ

Hatice BAYRAK

KOORDĠNE-DANIġMAN

REDAKSĠYON

Hacer ASAR

TASHĠH

Abdulkadir TAġ

YAYIN KURULU

Edebiyat Kulübü

GRAFĠK TASARIM

Hacer ASAR

[email protected]

BASIM

Anadolu Okul Yayınları

Ġvedik/ANKARA

Mayıs 2017

YAZIġMA ADRESĠ

Baraj Mah. Karahanlılar Sk. No: 3/2

Altındağ/ANKARA

0312 504 28 09

ankarakizaihl.meb.k12.tr

@ankarakiz_aihl

Bu yayın, Ankara Kız Anadolu Ġmam

Hatip Lisesi kültür aktiviteleri

kapsamında hazırlanan bir Kültür, Sanat

ve Edebiyat dergisidir.

TEŞEKKÜR

Katkılarından dolayı okul

idarecilerimize, öğretmen ve

öğrencilerimiz ile Anadolu Okul Yayınları

kuruluşuna teşekkür ederiz.

© TELİF HAKKI

Telif Hakkı Saklıdır.

Yayın içeriği, okulumuz öğretmen ve

öğrencilerinin kaleme aldığı özgün

metinler olup, kaynak gösterilmek sureti

ile alıntılanabilir.

Page 5: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

5 BİSMİLLAH…. SELAMLARIN EN GÜZELİ İLE SELAMLIYOR VE BAŞLIYORUZ…

GÜZEL SÖZ üzerine, Ġb-rahim Suresi 24. Ayet-i Kerimesinin Ömer Nasuhi BĠLMEN‟den alıntıladığım Meal ve Tefsiri ile seslen-mek istedim. GÖRMEDĠN MĠ KĠ: AL-LAH TEÂLÂ NASIL BĠR MĠSAL GETĠRMĠġTĠR, BĠR TEMĠZ KELĠMEYĠ KĠ, KÖKÜ SABĠT VE DA-LI SEMADA OLAN HOġ BĠR AĞAÇ… “Bu mübarek âyetler, uh-revî nimetlere ebediyyen kavuĢacak olan mümin, mes'ut kullar ile ce-hennem ateĢleri içinde sürekli kalacak olan kâfir, bahtsız kulların hallerini tasvir eden iki misali içermektedir. Ve müminlere sabit olan güzel inançlarından dolayı daimî nimetlere kavuĢacaklarını müjdeliyor, kâfirlere de zalim kimseler oldukları için sapıklık içinde kalacak-larını ihtar ediyor. (Bir temiz kelimeyi) bir misâl ile gözler önüne seriyor, o kelime ise ke-lime-i tevhiddir veya tesbih, tahmid, istiğfar, tövbe, dua gibi güzel bir kelimedir (ki); bu mübarek kelime kökü yerde (sabit ve dalı se-mada) yüce bir tarafa yönelmiĢ (olan hoĢ) lâtif, büyüyüp geliĢen bir ağaç gibidir.”

Tefsirden de anlaşılacağı gibi güzel sözün öncelikle Allah‟ın varlığı ve birliği üzere söylenen, gerçek (doğru) söz olduğunu anlamamız lazım. Vahdet (birlik) gerçeğini ifade eden söz tertemiz (dosdoğru) bir sözdür. Güzel söz söylemekle mükellef kılınan biz müminler, bu vazifemizi yapabilmek için hangi sözlerin güzellik vasfını taşıdığını bilmek mecburiyetin-deyiz. Güzel söz; doğru, faydalı, sev-

dirici ve muhatabın seviyesine uygun ve yeterince söylenmiş olan sözdür. Güzel Söz; Doğru Olan Sözdür

Faydalı Olan Sözdür

Sevdirici ve Sevindirici Olan Sözdür

Muhatabın Seviyesine Uygun Olan Sözdür

Yeterince Söylenen Sözdür

Sunilikten Arınmış Sözdür

KaybetmiĢliğin verdiği çaresizlikti benimkisi.

Gitmeyecek olan o ince sızı kaplamıĢtı bedenimi.

Korkmak için çok sebebim vardı artık.

Ne yapacağını bilmezliğin kırgınlığı ve kızgınlığı ise cabası.

KaybetmiĢtim dünümü bugünümü; yarınıma ise tutunamıyordum.

Kaçtığımı zannedip dönmüĢtüm aynı yere.

Her gün aynı yer, her gün aynı çaresizlik.

Korkuyorum seni ardımda bırakmaya…

Korkuyorum beni ardımda bırakmaya.

GÜZEL SÖZ ( ÜZERĠNE ( كلمة طي بة (Mukaddes DOĞAN-Coğrafya Öğretmeni)

BENĠMLE KAL (Nagihan TORANBEKĠ-Kimya Öğretmeni)

Page 6: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

“İnsanların en hayırlısı +

DadaĢlar diyarı soğuk Erzurum‟da,

Yüzünde nuruyla bir dede çarptı gözüme,

Her haliyle tarihi anlatıyordu kendi kendine

OturmuĢtu kaldırıma dertleĢircesine.

Ben de oturdum yanına,

Hatırımı sordu karlara inat sıcaklıkla,

„‟Eee… evlat nereden nereye böyle „‟ dedi,

Belli ki kalbinde bir Ģeyler gizli…

Birden,

Anlatmaya baĢladı.

Sanki karĢımda koca bir çınar,

Dile gelmiĢ haykırıyordu,

Bir nehir gizli gizli çağlıyordu.

ġu tepeyi görüyor musun?

Bir gece adi bir baskınla geldiler,

Onlar ki kalleĢ, korkak, haindiler.

Sandılar ki silahla mertlik olur.

Önce tüm erkekleri topladılar,

Utanmadılar, sıkılmadılar

ĠĢte bu tepede köyü harap eden,

Ġçki masalarını kurdular.

ġu tepede bacımı zorla açarak,

Dansöz oynattılar.

Babamı Ģu tepede vurdular…

Ohh… dedi ihtiyar;

Bir kolumu, bir karımı ve iki masumumu

Verdim ama, iĢte aldım onlardan,

Tarihimi, Ģerefimi, Erzurumumu.

Altı asrı gömeceklerdi evlat,

Babamı, atamı ezeceklerdi,

Namusum raflarda, ben ise köle,

Edeceklerdi ki dayanamadım.

KoĢtum, koĢtuk silahlarımıza

Bizim silahlarımız iman kurĢunuyla doluydu.

Her arkadaĢım atıldı ileri,

Ġlerletmedik o kafirleri…

ġimdi sokaktaki her çocukta,

Aynı dedenin bakıĢlarını görüyorum.

Dirilecek yurdumda bu kahraman zihniyet,

ĠĢte bu nesil,

Asla yurdunu, kafire vatan etmeyecek.

Kar, dadaĢ ve Erzurum,

Yoğrulurken gecenin karanlığında,

O yüce kahraman,

Uzanıverdi kalbine inat soğuk taĢlara.

KAR, DADAġ VE ERZURUM HACER ASAR (Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni)

6

Page 7: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

+insanlara en çok faydalı olandır.” (H.Ş)

SIKI BĠR NESĠL GELĠYOR… Hilal ASLAN (Meslek Dersleri Öğretmeni)

Değerli Öğrencilerime, Yeryüzünde kendisine sorumluluk yüklenen tek var-lık insandır. Cenab-ı Allah insanı tüm yarattıkların-dan üstün kılmış, halifesi yapmış, buna mukabil de insanoğlunu sorumlu kılmıştır. Çünkü yaratılmışlar arasında sorumluluk emanetini taşıyabilecek, akıl ve irade sahibi tek varlık insandır. Bazen insanoğlu “Bu ağır emaneti keşke üstlenme-seydim!” diye düşünür. Aslında bu beyhude bir dü-şüncedir. Neden? Çünkü Allah kuluna gücünün üs-tünde yük yüklemez, bizler bazen hayatın çok üzeri-mize geldiğini düşünürüz, sıkılırız, yaşadıklarımız hiç geçmeyecek sanırız… Ama her şey geçer, güzel olan da, kötü olan da vakti gelince biter. Önemli olan içinde bulunduğumuz anda, sıcağı sıcağına yaşarken ne yaptığımızdır… Sevgili gençler sözü şuraya getirmek istiyorum. Bir yılı geride bıraktınız. Bazen çok yoruldunuz, verilen

görevler size ağır geldi, altından kalkamadığınızı düşündüğünüz anlar oldu, gözyaşları içinde kaldınız. Fakat eminim ki bu yaşadığınız süreç sizi olgunlaştırdı. Sorumluluklarınızın daha çok farkına vardınız, eksikliklerinizi gördünüz… Gelecek yıllarda görev ve sorumluluklarınızı bir yük olarak değil de, sizin geleceğinizi şekil-lendirecek artılar olarak düşünürseniz, bu güzel tutum sizi çok güzel yerlere getirecektir. Siz-ler bizlerin, ülkemizin umudusunuz… Yürüdüğünüz bu hayat yolunda Cenab-ı Allah yar ve yardımcınız olsun…

CANLI Özer AKGÜMÜġ (Biyoloji Öğretmeni)

Bu kelime, duyan her insanda mutlak bir he-yecan ve enerji oluşturuyor. Biyoloji ise bu gerçek mucizenin bileşenlerini ortaya koy-mak için var gücüyle tüm imkânlarını sunan bilim dalı. Bu mucizenin bir nebze de olsa farkında olabilmesi amacıyla siz öğrencilerin kulağına bazen haykırarak bazen fısıldaya-rak kendince bir çaba içinde olduğunu düşü-nen ben, biyoloji biliminin uğraşısı içinde olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. İnsan, varlığını sürdürdüğü bu hayatın içinde

kendine dair bir mana arıyorsa bu mucizenin bileşenlerini öğrenmeye gayret etmeli. Çün-kü insan, diğer canlılar gibi çevresinden ayrı tutulamaz. Bu nedenle canlıların varoluş kaynaklarının öğrenilmesinde başvurulacak en doğru adres Biyoloji‟dir. Sizleri bu güzel bilimin bir öğreneni olarak görmek beni çok mutlu ediyor. Saygılarımla…

7

Page 8: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

“Korkarım ki insanlar kendilerini Kur’anı ezberleme işine+

KAR TOPRAĞA DÜġTÜ (AyĢen Sevde VARALAN 9/A)

Kan, karın üzerine damladı ilk önce sonra yıldız olup göğe yükseldi.

Mürekkep, kâğıda damladı.

Gül dalı filizlendi saman kâğıdın üstünde.

Serin bir ayaz indi yeryüzüne.

Kar dindi, yağmur yağdı kalabalık caddelere.

Kelimeler sıralandı kağıda; gök gürledi, kurt uludu.

Ġlk soluk, ciğerlerini yaktı yeni doğanın: gök gürledi, kurt uludu.

Bir beden, ruhundan ayrıldı, göğsünde mermi yarası ile.

Ġntikam ahdi yol aldı yüreğin en derin odalarından, dilin ucuna.

Gök gürledi,

Bir adım attı, kelimelerin narı yaktı ayaklarını.

Kurt uludu,

Günahkârlar, acı dolu ilahilerini çığırdı

Tiz sesleri ayyuka ulaĢana dek,

Gök yarıldı,

Kelimeler döküldü kâğıdın pürüzlü

yüzüne.

Fırtına dindi,

GüneĢ yüzünü döndü

Maskeler düĢtü.

Bozuk Ģarap dolu kadehler kırıldı,

Vampirler gün ıĢığı

Zalimler vicdanları ile buluĢtu.

Ġnsanlar, kendilerinde yok oldu,

Dünya sessizliğinde boğuldu.

8

Page 9: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

+kaptırırlar da, O’nu anlama işini ihmal ederler.” (Hz.Ömer r.a)

Bir düşünün şimdi. Kendi kimliğiniz var ama yol-culuğa çıkarken arkadaşınızın kimliğini alıp yola çıkıyorsu-nuz. Bu yaptığınız ne kadar mantıklı? Ülkemizde kullanılan İngiliz-ce tabelalar ve yazıların bu kadar çok olmasının sebebi ne? İngilizcenin evrensel bir dil olması mı, ya da turistlerin zorluk çekmeden yazılanları anlaması mı? Bence bunlar bahane. Dil hazinesi çok geniş bir ülkede yaşıyoruz. Ancak kafamızı nereye çevirirsek çevirelim İngilizce tabela ve yazılar… Bunu görmek zorunda değiliz. Neden Türkçe evrensel bir dil olmuyor? Eğer öyle olsaydı

İngilizce tabelaya gerek kal-maz her yerde Türkçe kelime-ler olurdu. Aslında bu bizim elimizde. Peki nasıl? ÇALIŞMALIYIZ! Çok çalış-malıyız… Biz kendimizi iyi yetiştirip iyi yerlere gelmeliyiz ki hem ken-di ülkemizde hem de yabancı ülkelerde dilimiz bilinsin ve öğrenilsin. Tabi ki İngilizce ve diğer yabancı diller de öğre-nilmeli, fakat kendi kimliği-mizi, benliğimizi kaybetme-den. Çünkü dil, bir toplum için vazgeçilmez bir değerdir. Biz biz olalım çok çalışıp, kimliğimizi kaybetmeyip, de-ğerlerimize sahip çıkalım…

BENĠM ÜLKEM BENĠM DĠLĠM (Beyza KÖKSAL 9/A)

Hilalim, güneĢim

Ey sevdiğim sevdiceğim

Kalbimden çıkaramam seni

Benim biricik anneciğim

Sorarlarsa sevgin neden bu kadar

Derim, ayağında değil her yerinde cennet var

Hilal kaĢı, ceylan gözü

Kalbinde Ģefkat ağacı

Gözlerinde merhamet ıĢığı var

Huriden güzel biçimi

Aleme bedel gülüĢü var.

Annem Allah‟a emanet ol

Dünya ve ahirette mutlu ol…

ANNECĠĞĠM (Ġmtisal YERLĠ 9/C)

9

Page 10: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

“Müslüman çağın gözüyle İslam’a bakmaz+

Dinliyorum anlatılanları DüĢünüyorum sonra Yok diyorum Bakma geçmiĢe Baktıkça mutluluk verir Ama unutturmaz acılarımı Gelmeyeceğini bilirim o günlerin Hem de en iyi ben bilirim

Geleceğe de çok takılma Nasılsa yaĢayacağın belli değil

Ne olacağın Nerede olacağın

ġimdiyi yaĢamaya bakacaksın

Elinde olan tek zaman o Ne yaptığına bak

Kıymetini bil elindekinin

ĠNSANLIK DERSĠ (Dilara ÇINAR-9/C)

Hadis, değişik olaylar ve problemler karşısında insanları aydınlatmak Kur‟an-ı Kerim‟in bazı ayet-lerini daha açık bir dille ifade etmek için Hz. Mu-hammed (s.a.v)‟in söyledi- ği sözler bütünüdür. Hayatı-mıza yön vermek için bi- zim en iyi pusulamız olmaya en güzel örnektir. Hayatımızı her alanda etkileyen mutlaka bir hadis vardır. İslam güzel ahlaktır. Zaten peygamberimizde “Ben güzel ahlakı tamamla- mak üzere gönderildim.” buyurmuştur. İslam; iyiye, doğruya, güzele yönlendirme derdindedir. İslam barışı, huzuru, mutluluğu emretmektedir. Ahlak ise insanlarda olması gereken bir takım güzel huylardır. Ah-lak terbiye yoluyla İslam eğitimi ile kazanılır. Ahlaki vazifelerimizin ilki Allah‟a karşı olanıdır. Sonra Efendi-miz (s.a.v)‟e olanıdır. O hürmete en layık olandır. İslam ve ahlakı birleştirir- sek birey ibadetini güzel ah-lak çerçevesi içinde ger- çekleştirmelidir. Bu şekilde dinini yaşayan kimse tüm insanlığa örnek teşkil ede-cek bir timsal olur. İbadeti- nin hemen hepsinde de sade-ce kişinin kendisine değil, diğer insanların da lehine büyük faydaları vardır. Dinimizde hayra davet ve kötülüklerden sakındırma vazifesine “emr-i bi‟l-maruf nehy-i ani‟l-münker” adı verilir. İnsanların durumu birbirinden farklıdır. Bu nedenle her insan birbirine ihtiyaç duyabi-lir. Bir hayra vesile olmak ise eşsiz bir duygudur. İslam‟ı güzel ahlakla, uygun çerçeve içinde yaşayıp, onların ahiretlerini kurtarmasına ve-sile olabiliriz.

ELĠNDE OLANA BAK (Beyza KÖKSAL 9/A)

Hatıralar gözümün önünde Baktıkça maziyi hatırlıyorum Mutluluk veriyor sanıyorum

Sadece sanıyorum

10

Page 11: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

+İslam’ın gözüyle çağa bakar.” (Rasim ÖZDENÖREN)

Dağların deldi yüreğimi

Sözüne kadım.

Derdine doldum, yerledeyim

Ben sana geç kaldım.

Gözlerini aĢka bulamıĢsın yalandan

Deryana inandım, tadına kandım.

Yok desem de, gülmeyi unuttum

Derdini sinesine yazan meczubum.

Ben, kara bir gece

Sen gecenin üstünde yıldızsın

Ben bir kuru dalım

Sen toprağıma sızan su.

Garip bir kuĢum, Köroğlu‟ndan sor beni

Soluk ve soluksuz, güneĢ altında

DüĢüm yollarında ama muamma

Gerçeğe sor beni.

DÜġÜM YOLLARINDA (K.V.ġ)

11

Page 12: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

Cümleler doğrudur sen doğru isen+

Yorulmuştum. Ayakkabıla-rım canımı acıtıyordu. Çıkar-dım. Nemli çimlere çıplak ayakla basmak gibisi yoktu. İlerideki Ihlamur ağacının altı-na oturdum. Yaklaşık on on beş metre kadar sağım da bir şelale vardı. Nehir önümden akıyordu. Su sesi ... Ihlamur kokusu... Etrafımda ötüşen bülbüller... Hepsinin rayihası birbirine ka-rışmıştı. İnsan ve insanlığın iyi veya kötü sıfatlarından uzak ... Sadece ben... Gözlerimi kapatmıştım. Daha önce hiç duymadığım bir ses duyuyordum, bir koku... Sanki rüzgarı yanında taşıyor-du. Yağmuru, yağmur sonrası toprağın kokusunu... Ve ses, kokular yaklaşıyordu. Gözleri-mi açtığımda karşımda bir anka kuşu duruyordu. Büyük, beyaz. Kanatları elmastı sanki, gözleri deniz ve gökkuşağı, gagası pembe ve turuncu, boynu bir kuğunun ki gibi zarif, narin... İrkiliyorum. "Korkma" diyor. Şaşkınım, dilim tutkun. "Korkma!"diyor. Onu anlıyo-rum yada o benim dilimi bili-yor. Zarif bir şekilde kanadını açıyor. Tüyünün birine asılmış, ceviz yapraklarından ve dalla-rından yapılmış bir çanta vardı. "Onu al" dedi. Tereddüt ettim. Sonra titreyen ellerimi uzattım ve çantaya elim değer değmez tüy koptu ve çantayla yavaşça

süzülerek aşağıya düştü. Tam özür dilemek için ağzımı aç-mıştık ki "O tüy senindir" dedi. Çantayı ve tüyü aldım. Çanta-nın içindekini çıkarmamız söy-ledi ve çıkardım. Anka kuşu-nun kanatları kadar beyaz ve doğal bir pırıltısı olan, onun tüyleri gibi yumuşak, düğmele-ri elmastan, daha önce hiç gör-mediğim bir kumaştan yapıl-mış elbiseydi bu. Hayır! Hayır! Bu... Bu Zümrüdü Anka kuşu-nun tüylerinden yapılmıştı. Bir de çantada haki yeşili ile züm-rüt yeşili renklerinin arasında muhteşem bir renkte tül vardı. Sanırım bu başa örtmek içindi ve aynı renkten, aynı tulden, ayakkabılar. "Hadi git"dedi. Etrafıma bakındım, "Nerede?" Dedim. İki kanadını açtı ve "Burada" dedi. Bir anlık tered-dütten sonra kanatlarına doğru gittim. Kanatlarının birisinin ucunu göğsüne dayadı ve diğe-rini yukarıdaki açık kalan yere koydu. "Bu kuş neydi? Nasıl bir şeydi?", " Bu kuş aşktı, öz-lemdi, hasretti, mutluluktu, acıydı, sitemdi, öfkeydi. Bu kuş masumiyetti." Üstümü giyinmiştim. Üzerime tam uymuştu. An-ka‟ya baktım. Gülüyordu. "Çok yakıştı" dedi. "Hadi sırtıma atla" dedi ve kanadını uzattı. Sırtındaydım ve uçuyorduk. Mavi göklerde birer Elmas‟tık. Uçuyorduk, yükseliyorduk,

dönüyorduk. İşte alçalıyorduk. İleride küçük bir dağ vardı. Sarmaşıklar kaplamıştı büyük bir kısmını. Doğrudan sarma-şıklara gidiyorduk. Kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Gözlerimi yumdum ve bir iki saniye sonra anka bana " Gözü-nü açsana " dedi. Açtım. Hay-rete düştüm. "Burası neresi?" Dedim. "Kendine sor "dedi. Tekrar "Burası neresi "dedim. Aldığım cevap "Kendine sor" dan farklı değildi. Sorumu yi-neledim. "Burası neresi?" . "Kalbini dinle. Sana ne söylü-yor?" diye sordu ve kelimeler bir bir ağzımdan dökülmeye başladı: "Burası Elçi Yusuf'un atıldığı Kuyu, Hazreti Yakub'un gözle-ri, Hz Adem'in yaratıldığı yer-di. Burası Hz. İbrahim'e esen olan ateşti, Hz Musa ya açılan denizdi, “Hira” mağarası idi. Burası Hazreti Yunus'u taşıyan balığın karnıydı, Elçi Nuh'un gemisiydi, Hz İsmail'in içtiği zemzemdi. Burası Hz Hatice'nin aşkıydı, Sare‟nin güzelliği, Hz. Hacer'in çaresizliğiydi, sabrıydı, Hz Meryem'in iffetiydi, dik duru-şuyla. Hz Asiye'nin imanıydı, Musa‟sıydı. Burası Rabbi'min yanıtsız. Burası her yerdi, her şeydi. Özlemdi, hasretti.

BĠR ANKA KUġU (Zehra ÖZGÜVEN-9/D)

12

Page 13: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

+doğruluk bulunmaz sen eğri isen!” (Y. Emre)

ġimdi masamda leylaklar Ve en güzel Ģiirleri yazıyorum Balkonlara uzanan cesur ve zarif ağaçlardan En güzel gözyaĢları ile koparılmıĢ gibi bir yana eğik Ve hala taze yağmur damlaları üzerinde Kelime dolu damlalar damlıyor sarı kâğıtlar üzerine Bir elimde haykırmak istediklerim Bir elimde en güzel, en naif yanlarım Ve ben ikisinde de değilim Susarak leylaklara bakıyorum Haykırmak istediklerim dökülürken sımsıkı parmaklarımın, Sımsıkı küçük deliklerinden En güzel kokulara Ģahitlik ettiğim anılarım da sızıyor En nihayetinde buluĢacaklar bir yerde Ve ruhu oluĢturacaklar Tahammülsüz ve özgür AnlayıĢsız ve anlamlı Sabırlı

-Hayalperest çünkü bu yüzden sabrediyor- O ruhu oluĢturacaklar Ve yüzüme leylak kokusu çarpıyor Rahat ve sakinim Biraz mutlu ġimdi masamda leylaklar Ve en güzel Ģiirleri yazıyorum Hala taze yağmurları var … Göğsüme doluyor bütün galaksi Yıldızlar kadar mutluyum Hayır, ya da sadece yaĢıyorum KurĢuna bulaĢmıĢ ellerim Bileklerim siyah Bir Ģey olmuĢ yine GüneĢ, o en sevdiğim Yaprak hıĢırtısı duyulan hani, O sabah vaktinde kalmıĢ. Geleceğimin rüyasını görmüĢüm. Haki yeĢili en sevdiğim bölümüdür Ve beni de en çok o mutlu eder. Sonsuzluğun baĢlangıcı gibi olan bu his, Bu duraklarda durması gereken bir sarkaç Belki sonradan hiçbiri Bilinmez. Ama boĢ değil hayat, YaĢıyoruz iĢte.

MASAMDAKĠ LEYLAKLAR

(Ruveyda ÜNAL 9/A)

13

Page 14: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

“İnsanın insana yaklaşması+

ġÜKRET ARKADAġIM (Asude ASAR 9/D)

Onlarca yürek, tek bir va-tan. 100 yıl öncesine kadar aynı topraklarda yaşayan iki farklı millet. Hani müslüman müslü-manın kardeşi idi? Ne oldu bize böyle? Kardeşlerimize „mülteci‟ der olmuşuz. Mültecinin anla-mını araştırdık mı hiç? Acı ama gerçek „hayır‟ kar-deşim. Onlara mülteci diyerek bir anlamı „sığıntı‟ olan bu keli-meyle hitap ettik çok kez. Yüreğini orada bırakan ana-lar, oyuncaklarını enkaz altında bırakan çocuklar, tüm sevdikle-rini tozlu bir şehrin ardında bı-rakan babalar var. Söyle arkada-şım, onlar ister miydi böyle ol-masını? Vatan yahu?! İlle de vatan. İsteyerek mi geldiler zannediyorsun? Kendi bayrağın dalgalanmadıktan sonra vatanının üze-rinde, hiçbir şeyin önemi ve ehemmiyeti kalmamıştır.

Şükret arkadaşım, sıcacık evinin içinde oturduğuna. Başı-nı iki elinin arasına alıp, eski-den yuvası olan, moloz yığını-nın üzerinde oturanlar var. İyi bak o çocuklara. Geçmek ister-ken kapalı sınırı deniz yoluyla, 3000 tane yürek var okyanusun soğuk sularında kaybolan, ba-zen de kaybolamayan, sahillere vuran, minik yürekler var. Bi-zim için utanç, sahillere göm-düğümüz Aylan bebeklerdir. Birkaç gün haber yapıp sahilin soğuk ve ıslak kumlarına göm-dük tüm insanlığı… Hatırlasana Ey Muhammed (s.a.v)‟in ümmeti! Haşr Sure-si‟nin 8. ayetinde ; „„Allah‟ın verdiği bu ganimet malları yurtlarından ve mallarından uzaklaĢtırılmıĢ olan, Al-lah‟tan bir lütuf ve rıza dile-yen Allah‟ın dinine ve pey-gamberine yardım eden fakir muhacirlerindir. ĠĢte doğru

olanlar bunlardır.‟‟ Buyurul-madı mı? Sen sevinçle ya‟d ederken anılarını, acıtmıyor mu kalbini, tüm hatıralarını enkaz altında bırakanlar? Hatırlasana Ey insan! Ra-sulallah da muhacirdi. O Ensar-lar: „Anam,babam sana feda olsun Ya Rasulallah‟ derken, biz kardeşlerimize istedikleri azıcık şefkati vermeyip, üstüne üstlük hor görerek mi ensar oluyoruz? On saat uyuyup iş yerinde hala esnerken sen, geceyi bir bomba daha düşecek mi diye uyuyamayıp çocuklarının ba-şında bekleyen babalar var. Annenin önüne koyduğu yeme-ğe burun kıvırırken, açlıktan kıvranan o çocuk var. Annene „öf‟ derken sen; annesini, baba-sını kaybetmiş o çocuklar var.

Sen yudumlarken sıcak çor-banı en güzel kaseden, sen tatlı uykunu en rahat yatakta uyur-ken, giyerken en güzel elbisele-ri onlar yemek yediği tabağı, uyuduğu yatağı ve en sevdiği o elbisesini orada bıraktı, demir parçalarının arasında. Dünya üzerinde milyonlarca insan yaşadı, adlarını dahi bil-miyoruz. Basit gerçeği kabul et; birkaç günlüğüne buradasın ve gideceksin. Bu birkaç gün cimrilikle ve kibirle harcanmak için değil! Gel tut şu çaresiz kardeşlerinin elinden, biliyor-sun; her nefsin tadacağı bir ölüm var; ذائ قة الموت .ك ل نفس Ve yine şükret ki, sen bu-gün uyanırken o tatlı uykundan, nefesini yattığı o sert kaldırım-da bırakanlar var.

ġükret bolca arkadaĢım, bir Ģükrü bile bilmeyenler var.

14

Page 15: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

+sözcüklerledir.” (Nuri PAKDİL)

Bir karanlık geceydi hepsin-den daha da uzun, kara bir ihanetti tarihin acınarak anı-lan gu nlerinden fırlayan, hem içeriden hem dışarıdan yıkıl-maya çalışılan bir vatanın destan yazdıg ı işte o gu nu n adıydı 15 Temmuz.

Bizler ki namusumuz için o lu me koşa koşa giden, Nihal ATSIZ’ın ‘Namusta taviz verilmez”, “Namusun tavizi yoktur” so zlerini en gu zel şekilde hayata geçiren kahra-manlarız. Bizler ki vatan aşkı-na, go nu l sevdasından vazge-çen, gelecek gu nleri deg il, ge-lecek nesli du şu nen, şanlı bir milletiz.

Bizler ki daha bıyıkla-rı terlemeden meydanlarda şehit du şen, yaşına aldırma-dan vatan için no bet bekle-yen, du nyanın korktug u Bedr’in Arslanlarıyız.

Bizler ki u ç tarafı de-nizlerle, do rt tarafı hainlerle çevrili vatanımızdan daha da gelişmesi, daha gu zel gu nler go rmesi için yine olsa yine yaparız diyen cesur yu rekle-riz. Sabahından hu zu n kokan, gecesinde ihanet olan bir gu n…

Kardeş bildiklerin hep sırtından vururmuş ey go n-lu m!

I stiklal Marşı ‘KORKMA!’ diye başlayan bir milleti topla tu fekle korkut-maya çalışmanız zaten girişi-minizin başarısız olacag ınızın kanıtıydı. Gece 22.00 suları uçag ın sesiyle go kler titredi, go kler titredi ama go nu ller titremedi. Bir ses ardından bir ses daha, go zler go kyu zu -ne çevrilmiş, orada yıldızların oldug u o yerde bir ihanet do -nu yor. Ve bir bomba, tanklar

meydanlarda; bunu ardından halk sokaklarda havaalanla-rı,ko pru ler, meydanlar Baş-komutanımızın çag rısıyla ya-vaş yavaş dolmakta. Ve işte silah sesleri, millete çevrilen namlular şehit du şu ru yor O mer Halisdemir’leri, Erol Olçakları, Yusuf Elitaşları. Ve bir millet ayakta “tasalanma yig idim Allah bizden yana”.

Zaman geçiyor, zaman geçtikçe ihanet bu yu yor, bu -yu du kçe ku çu lu yor aslında.

Her renk, her ırk ve her yaş inancını, namusunu, vatanını savunacak kutsal aşka kuşanmış.

Du şmanın savaşta yapmayacag ı şeyi bize yapan-lar, yu zyıllardır içimizde ya-şayan, dost bildig imiz hainler. Lakin unutmamak gerekir; Her şerde bir hayır vardır.

HÜZÜN KOKAN GÜN (Tuğba OĞUZ 9/B)

15

Page 16: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

“Terk edilmiş sünnetler;+

Peygamber, lügatta haber getiren, elçi de-mektir. Hz. Muhammed (s.a.s)‟de Müslü-manların peygamberidir. Hz. Muhammed yaşadığı dönemde ashabına önderlik etmiş onlara doğru yolu göstermiştir. Şimdi ise bizlere peygamberimizin hadisler-i şerifleri rehberlik etmektedir. Peygamberimiz uzun yıllar önce yaşamış olsa da bizler güncel sorunlarımızın çözümü-nü hadis-i şeriflerden alabiliriz. Bir hadis-i şerife bakacak olursak peygam-berimiz bizlere „‟Din güzel ahlaktır‟‟ diyor.

Peki Allah resulü bu hadisinde bize nasıl bir mesaj vermek istemiş olabilir? Hadis‟i bir inceleyelim; Ahlak, insanın doğası gereği iyi huylu olması demektir. Allah Teala bizleri saf ve ahlaklı yaratmıştır. Bizlere verilen bu ahlak dinimiz ile harmanlandığında tam olarak peygamberimizin söylediği gibi din, güzel ahlak ile bütünleşiyor. Ve insanoğlu özünü buluyor. Örneklerden de çıkarılacağı üzere hadis-i şerifler bizlere doğru yolu gösteren birer ha-zinedir.

HADĠSLER IġIĞINDA DEĞERLERĠMĠZ (Gülizar ÜNAL 9/C)

16

Page 17: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

+Nasihat Etmek!” (E. ACAR)

Dolunay akşamı, hava sıcaktı. Deni-zin u zerine seherin belli belirsiz ışıkları yansımış, muhteşem bir renk cu mbu şu oluşturuyordu. Bir tarafta denizin ılık meltemi, dig er taraftan otellerden gelen mu zik sesleri insanın ruhunu cezbediyor-du. Biz de kuzenlerimle sahil yolunda yu -ru yu ş yapıyorduk. Yol boyunca sıralanan palmiyelerin geniş yaprakları hışırdıyor, az da olsa serinletmeye yetiyordu bizi. O nu mde dondurma yiyen çocuklar, bisik-lete binen gençler ve sahil kenarında banklara oturup denizin ışıltısına eşlik eden yaşlılar vardı. Akşamları şehirdeki o muhteşem canlılıg ın sınırı yoktu. Kuzenlerimle sahil yolundan ayrılıp ara sokaklardan yu ru meye karar verdik. Ara sokaklar çocuklug umuzdu, hiçbir şe-yin kirlenmedig i en saf çag larımızdı. Bu sokaklarda yu ru rken beklide kendimizi arıyorduk, kaybetmekten korktug umuz çocuklug umuzla yeniden buluşuyorduk. Az ileride ku çu k bir bahçenin içinde etrafı çitlerle çevrilmiş, u ç katlı muhteşem go ru -nu mlu bir taş ev vardı. Bahçesinde ku çu k bir kaktu s ag acı, insanın iştahını kabartan meyve ag açları, yoldan geçerken kokusuy-la sarhoş eden papatyalar… Bu bahçenin her yanında papatyalar vardı. Yaşlı bir amca dikkatimi çekti. Pa-patyalarla konuşuyor, dallarını seviyor, içine çekerek, ah ederek konuşuyordu on-larla. Çok ilgimi çekmişti. Çiçekleri bo yle seven bir insan go rmemiştim daha o nce.

Aslında hoşuma da gitmişti çu nku insanla-rın zalimleştig i bir du nyada bo yle sev-mek… Bu çok gu zeldi. O akşam eve do ndu k ama aklım o amcada kaldı. Sevmek… Sevmeyi ondan o g renecektim belki de. I şte bu duygu beni bir akşam yine o eve su ru kledi. Karar ver-miştim. Amcayla tanışmalıydım. Amca yi-ne papatyaların kokusunu içine çekiyor, konuşuyordu onlarla. Biraz bekledikten sonra yanına yaklaştım ve: -Affedersiniz ben hep buradan geçerken sizi çiçekleri severken görüyorum. Bu sevginin bir sebebi olmalı. Amca tebessu m etti: -Evet evladım. Bu papatyalar benim her şeyim. Onlar karımdan miras bana. Papat-yaları çocukları gibi severdi. Kendisi de pa-patya gibi kokardı. Ömrüm yettiği sürece yaşatacağım onun hatırasını. Ben bu koku-da onu buluyorum. Bedenim bıraksa bir gün bu evi, bahçeyi, bu çiçekleri kalbim bı-rakmaz. Aşk işte… -Teyzenin mekanı cennet olsun amcacım. Mezarı da bu çiçekler gibi güzel koksun, cennetten bir bahçe olsun. diyerek uzaklaşırken oradan, go zyaşlarım ılık ılık akmaya başlamıştı bile. Sevmek sevilmek ne bu yu k bir nimetti. Vefa da bu amcada vu cut bulmuştu galiba. Dar sokak-larda gecenin karanlıg ına karıştım ve di-limde adını unuttug um bir yazarın cu mle-si; “Bir insanı sevmekle başlar her şey.”

VEFA (İrem Sena ATAK - 9/C)

17

Page 18: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

Gu nu n ilk ışıklarıyla uyandım. Go zlerimi ne kadar açmak istemesem de penceremden sızan ışıklar buna izin vermiyordu ama bunla-ra aldırmayıp uyumaya devam edecektim ki alarmın o tiz sesi çalmaya başladı. Çu nku bir saat sonra piyano hocası gelecekti. Yatakta biraz oyalandıktan sonra yardımcım Havva ‘yı çag ırdım. Her gu n birine muhtaç olmak insana acı veriyor dog rusu. Kullanama-dıg ım şu iki bacak gu n geçtikçe fazlalık gibi geliyor. Ben bu du şu ncelere dalıp gitmişken odaya girdi. Çok asık suratlı biri. I nsan bir hal hatır sorar yahu! …Nihayet piyona dersim bitmişti. Arkadaşım Aydın, gu nden gu ne iyi çaldı-g ımı so ylu yor-du. Ama bana go re hiçbir deg işiklik yok-tu. Bunları du -şu nu rken bir-den kapı çaldı. Gelen Sait’ti . Dog rusu o da beni tek anla-yan kişi. Onun-la birlikte oda-ma çıktık. Tabi Havva ‘ nın yardımıyla. I lk o nce biraz sohbet ettik. Onunla konuşmak bir nevi terapi gibi. Biraz oyun oy-nadıktan sonra eve gitti. …Yemek sofrasındaki su ku net babamın ko-nuşmasıyla bozuldu. Bana artık fizik tedaviye başlayacag ımı so yledi. Hem de yarın sabah. Şok olmuştum. Tabi bu haberden sonra gece zor uyudum. I çimde deg işik bir his vardı. Sonunda sabah oldu. Arabaya bindirilip hasta-nenin yolunu tuttuk. Gece olan hissin aynısı vardı içimde. Ne yani ben de yu ru yecek miy-dim bu insanlar gibi? Hastaneye gelmiştik tam odaya girecekken bir ses duydum. Bir kadının yalvarış sesiydi. Havva’ ya durmasını so yle-dim. Dinlemeye başladım, kadının çaresizlig i yu zu nden okunuyordu adeta. Duy-dug um kadarıyla çocug u da aynı ben gibi. Onunda fizik tedavi go rmesi gerekiyor ama durumları buna el vermiyordu. I çim cız etmiş-

ti. Havva’nın arabayı su rmesiyle içeri girmek zorunda kaldım. Çok yorulmuştum. Uzun zamandır bu kadar fazla hareket etmiyordum. Ne kadar yorgun olsam da kafamda yalvaran kadının sesi vardı. Benim durumumda ama sırf parası yok diye tedavi olamıyor. Hayat bazen çok acımasız. Bu durumu babamla paylaşsam o çocug a yar-dım etmemi kabul eder mi ki? Bu konuyu sa-bah açmaya karar verdim. …sabah olmuştu. Babam kahvaltıya başlamış-tı. Konuyu bir şekilde açtım. Babamın dış go -ru nu şu katı oldug u için açıkçası ondan biraz

da olsa çekini-yordum. Ba-bam biraz du -şu ndu kten sonra yardım etmeye kabul etti. Ancak bu konuyu hafta sonu hallede-bilirmiş. Ben-de ısrar etme-dim. Heyecan-la hafta sonu-nu gelmesini bekledi. Tabi bende hafta

sonuna kadar tedavime devam ettim. Gu n geç-tikçe umudum artıyordu. Hayaller kurmaya başlamıştım. O isyanka r ruhum zamanla şu k-retmeyi o g renmişti. Hayata olumlu mu bak-maya mı başlamıştım ? Zorda olsa hafta sonu geldi. Babamla birlikte hastaneye gidip o çocug un bilgilerini istedik ve zor olsa da ulaşabildik. Evleri bir mahallede gecekondu da idi. Kadın-la ilk konuştug umuzda kabul etmek istemedi. Ama ben de ısrar edince dayanamadı kabul etti. I çimdeki o mutluluk kadın kabul edince daha da arttı. Pazartesi gu nu Saitle birlikte hastaneye gitti. Çıkışta bize geldi. Çok iyi vakit geçiriyoruz. Birde oyuna Sait de katılınca tadından yenmi-yordu. …Bu olayın u stu nden tam tamına 3 yıl geçti. Şimdi Sevde ile birlikte kırlarda o zgu rce doya doya koşuyoruz.

18 “Asıl yetimler anadan babadan değil+

UMUDA YOLCULUK (Aysu Mine GÜREL 9/C)

Page 19: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

+ilim ve ahlaktan yoksun olanlardır. (Hz. Ali r.a)

Sultan Alparslan’ın emriyle Malazgirt’ten Anadolu’ya yiğitlerin eliyle, Yurt edindik Anadolu’yu sevgiyle Ecdadımız yeni bir medeniyet inşa etti adaletiyle. Öyle bir medeniyet ki mazluma umut oldu Yeniçağlar açan Fatihler doğdu. Kutlu yürüyüş karşısında engel olmak isteyenler Hain ki karşısında Yavuzlar durdu. Dökülen kanlar kabuk bağlamaz Türk’ün soyu esir alınmaz, Acı değil bu, vatan toprağına karış karış Kılıçla alınan vatan parayla satılmaz. Birlikten güç doğar, birleşti güçler Darbeyi kovan millet sağolsun, Uzak dur, girme cepheme, ellerimde ecele davet Tankların önüne yatanlar sağolsun. İnledi sokaklar gece boyu tekbirlerle Allah diyen diller yendi darbeyi, İman aşkıydı milletin içindeki Büktü bu aşk şeytanın bileğini. Gökler benim, ay yıldız benim Damarlarımda kaynayan, bu Türk kanı benim, Dalgalandıkça göklerde yıldız ve hilal, Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal.

TARİHİN DİRENİŞİ (Büşra Nur TUNA -9/B)

19

Page 20: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

“İnsanlar kıyafetiyle karşılanır+

Sabahın erken saatlerinde alarmın sesi ile kalkmıştım. Sıradan bir gu n olsaydı en az iki defa ertelemiş olurdum. Ancak bu gu nu n farkı ko ye gidecek olmamızdı. O anki heyecanımla yatag ımdan kalkıp hazırlanmaya başladım. Bu tu n aile hazır-landıktan sonra yola çıkmaya hazır hala gelmiştik. Ben, annem ve kardeşlerim ark koltukta oturuyorduk. Babam su ru cu kol-tug unda yerini aldıktan hemen sonra ag a-beyim de yanında ki koltug a oturdu. Babam gu r sessiyle yolculug umuza Besmelesiyle başlattı. Ko ye varmamıza yaklaşık 7-8 saati buluyordu. Bu yu zden yanıma her zaman aldıg ım gibi bir kitap, kulaklık ve telefonumu almıştım. Yoldayken arada kitap okumuş bazense mu zik dinlemiştim tabi bir de kardeşle-rimle ku çu k atışmalarım da olmuştu. Ama daha çok uyumakla geçmişti yolum. Ormanın içine girdig imizi go ru nce yo-lun en sevdig im kısmına geldig imizi anla-dım. Ben Ordu’luyum Karadeniz'in cennet

şehirlerinden birisidir. Ko yu mse dag ın ba-şında ag açların arasında bir yerde. Manza-rası ve yolu o kadar muhteşem ki bir kere gelen bir daha gitmek istemiyor. Sonsuza kadar bu manzaranın bu yu su yle yaşayabi-lir. Ko yu mu zu n o bilindik camisini go rene kadar yolu izlemeye devam etmiştim. Ko y evimizin o nu nde durunca bizi karşılayan tanıdık bir sima go rdu m. Babaannem yaşlı go zleriyle bana kucak açmıştı. Araba du-rur durmaz dog ruca babaanneme sarıl-dım. ‘Ah benim sömek kızım gelmiş' de-di. Babaannemin bana so mek kızım deme-si onun için bir nevi iltifattı. Babaannemin ardından dedemin yanına gidip elini o p-tu m. Daha sonra birbirimizle hasret gide-rip valizleri u st kata çıkardık. Babaannem 73, dedem 81 yaşında idi. Ama yaşlarına go re gayet sag lıklıydılar. Ko yde yaşamanın da bo yle avantajları var-dı. Burada yaşayan yaşlılarda babaannem ve dedemden kalır bir yanları yok tabi.

YEŞİL CENNET (Zeynep Sena ÇAMYAR-9/B)

20

Page 21: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

+ilmiyle ağırlanır, ahlakıyla uğurlanır.” (Hz. Mevlana k.s)

Dedemler ile biraz daha hasret giderdikten sonra ag abeyim ile birlikte ko ydeki yaşlıları her sene yaptıg ımız gibi tek tek ziyaret ettik. Bizi go rdu kleri zaman yu zlerindeki tebessu m her şe-ye deg erdi. Bu tu n ko y halkını gezdikten sonra ag abe-yim ile ku çu klu g u mu zden beri yeşil cennet adını verdig imiz fındıklık bahçemizin oraya gittik. Bu -yu k ihtimalle arkadaşlarımız da oradaydılar. 4 yaşımda babamla diktig im bir armut ag a-cım vardı orada, gerçi ag abeyimin de vardı. Ge-çen sene ise kardeşlerim dikmiştik. Ag abeyim ve benim ag açlarımız meyve vermeye başlamıştı bile. Oraya vardıg ımız zaman ag açların go lgesine oturmuş, o zledig im yu zler go rdu m. Bizi go rdu k-lerinde onlarla da sarılıp o zlem giderdik. Daha sonra hep yaptıg ımız gibi oyun oynamış, muhab-bet etmiştik. Onlarla birlikteyken zamanın nasıl geçtig ini bilmezdik yine o yle olmuştu. Saat 8'e gelirken annemin telefonuyla girmiş oldug umuz başka evrenden çıkabilmiştik. Eve gitmek u zere ayaklanmıştık ama gece daha bitmemişti. Bizim ko yde mutlaka her akşam bir evde toplanılır çay içilir, sohbet edilir. Buda onların akrabalık kuv-vetlerini arttırır. Bu akşam bize geleceklerdi. Annem ile birlik-te atıştırmalık şeyler hazırlamıştık. Saat 10'a dog ru herkes gelmişti. Erkekler bir odada kendi muhabbetini yaparken, kadınlar dig er odada

kendi du nyalarını kurmuştular bile. Yu zu mdeki tebessu mle şehirde bulamadıg ım bu kocaman aileyi izliyordum. Bu yeşillik cenneti her şeyiyle mu kemmeldi.

Ve bu mu kemmellig i sadece bir ay go rebilecek-

tim. Ama bu zamanın dolu dolu geçeceg ine adım

kadar emindim. Bazen fındık toplayacak bazense

inek otlatacaktım. Bir ayın sonunda bu yeşil

cennetten ayrılarak taştan ve metalden do rt du-

vara geri do necektim. Bu yu zden her bir gu nu mu

doya doya geçirmeliydim...

21

Page 22: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

“Sabır boyun eğmek değil+

Dünyadaki en önemli tür nedir? Diye sorsam herhalde birçoğumuz ‟‟İnsan‟‟ ceva-bını verirdik… Dünya üzerinde günümüzde dahi sa-yısı tam olarak belirlenememiş milyonlarca canlı türü yaşar. Bu canlıları hepsi ekosistem üzerinde bir görev üstlenmiştir ve bu görevi yaparak ekosistemin canlılığını korurlar. Ekosistem içerisinde oldukça önemli bir gö-rev içerisinde olan canlılardan birisi de alg-lerdir. Algler, yapılarındaki pigmentleri sa-yesinde karbondioksit ve suyu ışığın etkisi ile karbonhidratlara çevirirler, böylece su ortamındaki besin değerinin ve çözünmüş oksijen oranının artmasını sağlarlar. Peki, bizim hayatımızda algler tam olarak nerede? Denizlerde veya göl kenarlarında on-lara mutlaka rastlamışsınızdır. Halk arasında

su yosunu olarak bilinirler.. Yeryüzündeki alglerin %70‟i sularda yaşar. Fakat bir kısmı da yaşamlarını karlı ve buzlu alanlarda da sürdürürler. Algler, sadece şu yukarda bahsetti-ğim bileşenleri üretsin diye mi yaşıyorlar?

SU YOSUNU

HAYATIMIZDA ALG‟LERĠN YERĠ (Berre Sümeyye TANDOĞAN 9/C)

22

Page 23: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

+mücadele etmektir.” (Hz. Ömer r.a)

Burası Çad. Bu insanlar mavi-yeşil algleri beslenmede kullanıyorlar. Alglerin kırmızı etten veya ıspanaktan kat kat fazla proteine sahip olduğunu biliyor muydunuz?. Dahası büyüme, gelişme için B grubu vita-minler de alglerde bolca var. Kanser, diyet proğramı, zararlı maddelerin (serbest radi-kal, hava kirliliği, sigara, alkol vs.) etkisini azaltmada etkilidir hatta yaşlılık etkilerini geciktirir. Denizde yaşayan kabuksuz sümüklü böcekler, mercanların ve benzer diğer orga-nizmaların üzerlerinde yaşarlar. Bu canlılar kabuklarının olmaması sebebi ile balıklara karşı çok az bir korunmaya sahiptirler. An-cak bu savunmasız görünümlerine karşın düşmanlarından çok özel bir yöntemle koru-nurlar. Sümüklüböcekler, üzerinde yaşadık-ları mercanların rengini aldıklarından fark edilemezler. Bu canlıların mercanlarla aynı renkte olmalarının tek sebebi alglerdir.

Daha daha dahası… Pembe renkleriyle be-ğenilerimizi toplayan Flamingolarında aslın-da renklerini, çokça yedikleri algler verir… Yeryüzünün oksijen ve aynı zaman-da besin kaynağı olan algler, denizdeki en küçük canlıdan kara üzerinde yaşayan en büyük hayvana, hatta insana kadar tüm var-lıklara çeşitli şekillerde fayda getiren üstün bir yaratılış harikasıdır. Sadece kendi hayatı-nı devam ettirmekle kalmaz, başka canlıların bedenlerine girip onlara da fayda sağlar. İşte bütün bunlar, Allah'ın mutlak varlığını gör-mek isteyenler için büyük ve benzersiz delil-lerdir. Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyurmakta-dır: De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kim-dir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen bir-takım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eĢit olabilir mi? Veya ka-ranlıklarla nur eĢit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendi-lerince birbirine mi benzeĢti? De ki: "Allah, her Ģeyin Yaratıcısıdır ve O, tek-tir, kahredici olandır." (Ra'd Suresi, 16) Ve evet, neden bizim ülkemizde pa-zarlarda manavlarımızda kurutulmuş algler satılmıyor? Aslında bu sorunun çok kolay bir cevabı var… Çünkü kültürümüzde yer edinmemiş! Eğer bir gün size de „‟Dünyadaki en önemli tür nedir?‟‟ sorusu sorulursa, varlığımızı kıs-men borçlu olduğumuz bu türleri de unut-mamalıyız… Ve son olarak Alglere teşekkür ederiz.

23

Page 24: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

Eğitim gerçeklerin öğretilmesi değildir+ 24

GENÇLĠK DOST ELĠ

MEVLANA

Na

gih

an

TO

RA

NB

EK

İ

Nagihan TORANBEKİ

Öğrencimiz Ebrar ÖZTÜRK

Page 25: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

+düşünmek için aklın eğitilmesidir. (Einstein)

25

KİMSİN SEN? (Rumeysa SERTKAYA 9/A)

Page 26: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

ÖĞRENCİLERİMİZ EL SANATLARI 26

SİMLİ BOYA FİLOGRAFİ (Tel ve çivi kullanılarak yapılır)

Her biri birer el sanatı deg erinde olan o g rencilerimize ait “51 ŞAİR ANTOLOJİ ÇALIŞMASI”ndan.

Öğrencimiz Meryem ÜNAL 9/B

Page 27: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

HACI BAYRAM VELĠ (K.S)

(Na

gih

an

TO

RA

NB

EK

İ’n

in (

Kim

ya Ö

ğre

tme

ni)

KA

RA

KA

LE

M ç

alışm

ala

rın

da

n.)

Page 28: SİMURGankarakizaihl.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/06/01/...etmeyi ikram edecek, tefekkürü bahĢedecek bir hüznün yoksa, derununda yankılanan iç sesini dinlediğin bir sığınağın,

SĠMURG

GENÇLĠĞE HĠTABE

…."Kim var?" diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert "ben varım!"

cevabını verici, her ferdi "benim olmadığım yerde kimse yoktur!" fikrini besleyici

bir dâva ahlakına kaynak bir gençlik…

Can taĢıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak

kadar gözü kara ve o nispette usule, stratejiye uygun bir gençlik...

Büyük bir tasavvuf adamının benzetiĢiyle zifiri karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı

farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayır-

detmekte kuyumcu ustası bir gençlik...

…..ĠĢte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karĢımda görüyorum. ġekillenmesi,

billurlaĢması için 30 küsur yıldır, devrimbazlık kodamanların viski çektiği kamıĢ

borularla kalemime ciğerimden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindan-

larda süründüğüm bu gençlik karĢısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, baĢımı sec-

deye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan

böyle senden beklediğim Ģudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taĢına koyarken,

Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taĢını da gediğine koymayı unutma ve bunu

tek vasiyetim bil!

Allah'ın selâmı üzerine olsun...

Necip Fazıl KISAKÜREK

(1904-1983)