sögüt - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d257585/1991/1991_vahapogluh.pdf · kilit noktayı...

8
ERTUÖRUL ANMA VE SÖÖÜT VAKF1 YAYINIARl NO : 5 söGüT · ve V. OSMANLI SEMPOZYUMU (Eylül 1989 - 1990, ANKARA · 1991 '

Upload: others

Post on 07-Feb-2020

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: söGüT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257585/1991/1991_VAHAPOGLUH.pdf · kilit noktayı (Akdeniz!den Kızıldeniz'e ve yine Akdeniz' den Basra körfe zine giden yollar) elinde

ERTUÖRUL GAZİ'Yİ ANMA VE SÖÖÜT ŞENLİÖİ VAKF1 YAYINIARl NO : 5

söGüT ·

İV. ve V.

OSMANLI SEMPOZYUMU

(Eylül 1989 - 1990, Söğüt)

ANKARA ·1991 '

Page 2: söGüT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257585/1991/1991_VAHAPOGLUH.pdf · kilit noktayı (Akdeniz!den Kızıldeniz'e ve yine Akdeniz' den Basra körfe zine giden yollar) elinde

ÖNASYA'YA YÖNELİK ·

MİSYONER FAALİYETLERİ

Dr. Hidayet V AHAPOGLU

Osmanlı sadrazamı Talat Paşa hatıratında "Şark Meselesi gösterildiği gibi bir insanlık ve hınsti.yanlık meselesi değil, bilakis bir nefret ve menfaat meselesidir. Türk devletinin dahili işlerine yapılan müdahaleler hep buna müstenittir'1 demektedir. Osmanlı ülkesi batı dünyası için sürekli ilgi merkezi olmuş, bu özellik devletin yıkılması sonunda ve Cumhuriyet dö­neminde de devam etmiştir. Kalıcı ve süreklilik arzeden faaliyetler mis­yoner teşkilatlarınca sürdürülenlerdir. Ancak burada şu önemli hususu belirtmekte yarar olduğuna inanıyorum. Toplumumuz~a misyoner faali­yetlerinden bahsedildiğinde hınstiyanlaştırma fa~liyeti anlaşılmaktadır. Oysa ki misyonerlerce yürütülen faaliyetler, Osmanlı tabiyetindeki hiris­tiyan ve müslümanlara karşı .farklı amaçlarla yürütülmüştür. Misyoner­ler; Hınstiyan ancak başka bir mezhebe tabi kişilere yönelik olarak, dini açıdan faaliyet gösterirken, müslümah topluluklar üzerinde ise eğitim, kültür ve hayır müesseseleri yoluyla farklı milliyet şuuru oluşturma, böl­gesel yaşayıştaki tarz farklılıklarını, farklı bir kültür gibi empoze etme ve vatandaşlık ile devlete sadakat dµygulannı zayıflatmaya yönelik ola­rak çalışmışlardır.

Misyoner teşkilatlarının hısistiyan olmayan ülkelerde dinlerini yay­ma amaçlarıyla teşkilatlandıkları bilinmektedir. Bu teşkilatlar, Hıristi­yan ancak farklı mezhebe mensup 'olanları kendi mezheplerine kazandır­ma gayreti ve istilacı zihniyetlerle dünyanın hemen her yerinde, hatta hı­ristiyan ülkelerde bile faaliyet göstermişlerdir. Ancak Ortadoğu'daki

l. Enver BOIA YIR (Neşreden) Talat Paşa'nın Hatıralan, İstanbul, 1946, S.9

133

Page 3: söGüT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257585/1991/1991_VAHAPOGLUH.pdf · kilit noktayı (Akdeniz!den Kızıldeniz'e ve yine Akdeniz' den Basra körfe zine giden yollar) elinde

faaliyet alanlan içinde özel önem taşıyan bölge Türk hakimiyetindeki bölgelerdir. Bunun din sebebini kutsal yerler teşkil ederken, diğer önem­li sebep Türk devletinin kurulu olduğu bölgenin jeopolitik ve jeostrate­jik açıdan dünya coğrafyasının kilit bölgelerinden biri oluşudur. Aynca

· ekonomik açıdan zengin yer altı kaynaklarına sahip .bir bölge üzerinde kurulu oluşu ile birlikte Uzakdoğu'ya en kısa şekilde ulaşılabilecek iki kilit noktayı (Akdeniz!den Kızıldeniz'e ve yine Akdeniz' den Basra körfe­zine giden yollar) elinde bulunduruyor olınası Türk topraklan üzerine olan ilgiyi artırm~tır.

Kutsal yerler meselesi ise, Hz. İsa'nın doğup büyüdüğü, dinini yaydı­ğı ve öldürüldüğü yerin Kudüs ve civan oluşundan kaynaklanmaktadır. Hz. İsa'nın ve Meryem'in bu bölgede yaşamış olması sebebiyle Hıristi­yanlar buralara çok sayıda kilise ve diğer dini ayin yerleri yapmışlardır. Bunlarla birlikte Kudüs'ün müslümanlann elinden· alınması projesi çer­çevesinde başlatılan haçlı seferlerinde. hayatlarını kaybeden çok sayıda asker ve komutanın hatta hükümdarın mezarları da bu bölgededir. '

Haçlı seferleri projesinin başansızlı$a uğraması yanında Hıristiyanlı­ğın doğu kalesi olarak bilinen Bizans Imparatorluğunun müslüman . ve savaşçı bir millet tarafından yıkılması, kurulan Türk Devletinin hıristi­yan dünyadaki birleşme arzusunu ~ngelleyici istikr~rlı . tedbirler ~asi, çok sayıda hıristiyan nüfusun yaşadığı toprak parçalarını sıpırlan içine katması ve hıristiyan dünyasının Orta ve Uzakdoğu'ya yönelik yayılmacı politikalarına eng~l olan varlığı, Osm~nlı Pev.leti'nin bµnyesinde bulu­nan gayrimüsµın nüfusun adeta davet~§.r tavn Türk topraklarını misyo-ner teşkil_atlarının ilgi merkezi haline getirmiştir. ·

. · Anadolu ve Ortadoğu'da, İfalya'dan İsveç'e, Fransa' dan Ameri­ka'ya kadar çc;ı_k farklı devlet ve cemaatlere mensup misyonlar faaliyet göstermiştir. Orneğin bunlardan Amerikan Bciard of Commissioners for Foreign Mission (Board veya Bord) mensubu 540 misyonerin görev bölgelerine göre dağılımı şöyledir2. . .

Batı Trakya'ya Yönelik . 6

Kıbns'a Yönelik 3

Musevilere Yönelik 4

2. Uygur Kocabaşoğlu; Kendi Belgeleriyle Anadolu'daki Amerika, İstanbul, 1989, s. 6:>-64.

134

Page 4: söGüT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257585/1991/1991_VAHAPOGLUH.pdf · kilit noktayı (Akdeniz!den Kızıldeniz'e ve yine Akdeniz' den Basra körfe zine giden yollar) elinde

Batı Anadolu'ya Yönelik

Orta Anadolu'ya Yönelik

Doğu Anadolu'ya Yönelik

227

98 102

Suriye'ye Yönelik 59

Avrupa Türkiye'sine Yönelik 41

Aynı dönemdeki Svenska Missionsförbundet isimli İsveç Misyon Birli~in ve İsveç Misyoner Kadınlar Derneğinin faaliyet alam ise Kaf-kasya, Iran ve Osmanlı Rus sınır bölgeleridi2. - · .

Protestanlığın meydana çıkışı katolik mezhebinde yenileşmeye gidi­şi zorladı ve protestanlarla daha etkili mücadele edebilmek için Katolik­lerce daha teşkilatlı ve destekli tarikatlar meydana getirildi. Fransa Cez­vitleri ile Fransıskenler, Osmanlı ülkesinde.yaptıkları propagandalar ile XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti'ni uzun süre meşgul etmişlerdir. Bunun sebebi XIV. LUİ zamanında Fransa'ya karşı takınılan müsamahakar ta­vırdır. Fransa sefirinin desteğinde faaliyetlerini yürüten Cezvit ve Fran­sisken misyonerler öncelikle müslüman ah.aliye yönelik olarak çalışmış­lar ancak etkili olamıyacaklaruiı anlamaları üzerine dikkatlerini katolik olmayan hıristiyan tebaa :üzerine çevirmişlerdir4• Katolik rniSyonederce sürdürülen faaliyetler içerisinde ibadethane açıldığı da görülniektedir. Nitekim ikinci derecedeki Katolik tarikatlarından olan "Faris Capusin Cemiyeti" vaızı rahip Pacifi.ko 1621 yılında Osmanlı Ülkesi'ne gelerek İstanbul, Rum~li, Kıbrıs, Suriye, Filistin ve Irak'ta Capusen manastırı te-sis etmiştir 5• . · . · ·

Bu dönemde Fransız kralının arzusu üzerine Cezvit rahiplerinin Ga­lata' da oturmalarına izin verilmiş ve daha sonra IV. Henri bunların is­tanbul'daki Fransız sefirinin himayesi altında bulunmalarını uygun gör­düğünden, Cezvitler bu hirnaye :v~ sefirin desteği sonucu İstanbul'la ye­tinmeyerek Selanik, .İzmir~ Sakız ve'Naksus (Nakşe) adalan ile Atina'ya yerleşerek faaliyet ve propagandaya başlamışlardır. Bu olaylarda Fran­sız sefiri Filip Harley'in Cezvit misyonerlerine sağladığı desteğin ana se­bebi Cezvitleri İstanbul'a sokmak ve Ortodokslar ile Katolikleri birleştir­mekti6. ·

3. Svenska Missionsfürbunts ArSberattelse 1905, Utglven May 1906, s. 54 4. i. Hakkı Uzunçarşılı; Osmanlı Tarihi, Cilt 3, 1983, s. 117-119. 5. İ. Hakkı Uzunçarşılı; a.g.e., s. 120. 6. i. Hakkı Uzunçarşıtı; a.g.e., U9.

135

Page 5: söGüT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257585/1991/1991_VAHAPOGLUH.pdf · kilit noktayı (Akdeniz!den Kızıldeniz'e ve yine Akdeniz' den Basra körfe zine giden yollar) elinde

Osmanlı ülkesinde katolik Cezvit ve Fransisken misyonerlerinin en yoğun faaliyet gösterdikleri yerler İstanbul, İzmir, Halep, Suriye, Filis­tin, Mısır, Irak, Kıbrıs ve Orta Yunanistan idi. Bu eyaletlerdeki misyo­ner teşkilatlan (misyonlar) Paris, Tourraine ve Britanya'dan idare edil­mekteydiler7. Katolik misyoner ve rahibleri Osmanlı ülkesinde hür ol­dukları ve himaye edildikleri kadar dünyanın hiç bir yerinde hür değil­lerdi ve himaye görmüyorlardı. Bu durum onların çalışmaları açısından çok iyi bir imkan ve zemin oluştururken Osmanlı Devleti,· misyonerlerce hıristiyan devletlerine de örnek olarak gösteriliyordu. Osmanlı Devle­ti'nin bir müslüman devleti olarak tanınmasına rağmen yabancılara dola­yısıyla misyonerlere sağladığı imkanlar çok genişti. Nitekim bu imkan­lardan yararlanan Cezvit misyoner Emile Lagrand, Osmanlı ülkesinde ki durumu hıristiyan devletlerine sitem şeklinde şöyle izah etmektedir. "Gönül isterdiki katolikler Osmanlı padişahının ülkesinde olduğu gibi İngil­tere ve Hollanda'da rahat ve serbest olsunlar''8•

Katolik misyonerlerin ana gayeleri Roma ile Bizans kiliselerini bir­leştirmekti. Bunun için önce hedefleri arasında müslümanların da bulun­duğu geniş bir kitleye karşı propaganda çalışmasına girmişlerdi. Müslü­manlar üzerinde etkili olamayacaklarını anladıklarında bütün çabalariiıı· özellikle Ermeni ve Rum topluluğu üzerine yöneltmişlerdir. Ermeni ve Rum topluluğu üzerine yönelmiş olan faaliyetlerden. sonuç almışlar ve büyük bir kitlenin katolik mezhebine girmesini sağlamışlardır.

Katolik propogandasının bu ölçüde başarılı qlmasında Fransa ile Os­manlı Devleti arasındaki ilişkiler ile belirli dönemlerde bizzat hamilik yapan Fransız devlet adamlarının rolü çok ol.muştur .. Fransa Osmanlı ül­kesinde faaliyet gösteren ·misyonerleri de, diğer yerlerdeki gibi maddi, manevi ve siyasi desteği ile yalnız bırakmamıştır. Bunların yanında ve ar­kasında Fransa'nın olduğu gerçeği, Osmanlı Devletini tedbirlerinde ce­saretsiz, misyonerleri ise yer yer pervasız yapmıştır.

Katolik tarikatlerinin hemen hepsinin arkasında Fransa vardır ve bu teşkilatların faaliyetleri Fransa tarafından personeL maddi ve siyasi imkanlarla desteklenmektedir. Osmanlı ülkesinde misyoner faaliyetleri­ne hedef olan kesim Rumlar, Ermeniler, Süryaniler, Yezidiler ve kıs­mende Yahudiler'dir. Katolik propagandası sağlık ve sosyal hizmetlerle

7. i. Hakkı Uzunçarşılı; a.g.e., s.119 8. Emile Lagrand; Relation De L'etablissement des p.p. de la Compagnie de Jesuren Levent, Paris,

1869, s.7.

136

Page 6: söGüT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257585/1991/1991_VAHAPOGLUH.pdf · kilit noktayı (Akdeniz!den Kızıldeniz'e ve yine Akdeniz' den Basra körfe zine giden yollar) elinde

hem kamufle edilmiş hem de desteklenmiştir. Fakir ve kimsesiz çocuk­lar, yaşhlar bu faaliyetlerin hedefi durumunda olmuşlardır. Çok sayıda yetimhane, fakirhane, sağlık ve bakımevleri kurmak yoluyla burada ba­rındırılan kişiler üzerinde faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardır. Değişikse­beplerle kimsesiz kalan çocuklar bu teşkilatlarca himaye ediliyor görün­tüsünde ya dininden ya da· mezhebinden uzaklaştırılmıştır. Bu çerçeve­de sürdürülen faaliyetlerle özellikle Doğu Anadolu'dan getirilen çok sa-yıdaki müslüman çocuk hıristiyanlaştırılmıştır. ·

Osmanlı Devleti'nin siyasi durumundan kaynaklanan imkanlar ve katolik misyonerlerin faaliyetlerindeki artışa engel olma isteği sonucu protestan misyonerler Osmanlı ülkesindeki çalışmalarını 1840'lı yıllarda hızlandırmışlardır. Yapılan çalışmalar ilk anda dinl ve mezhebi nitelikli gibi görülmekle birlikte, gerçekte durum İngiltere'nin Fransa ve Rus­ya'ya karşı Osmanlı ülkesinde kullanabileceği protestan kitlenin meyda­na getirilmesi çabasıdır. 1856 Islahat fermaılında yer alan vicdan hürri­yeti prensibi mezhep değiştirme imkanı verdiği için protestan misyoner­lerin çalışma tempoları daha da artmıştır. Açılan okullar loluyla üzerin-de en fazla durulan azınlık topluluğu Erme!Ü1er olmuştur . .

Özellikle İngiltere'nin himayesinde yürütülen Protestan misyoner çalışmalarının odak noktası Ortadoğu ve Anadolu kısacası Önasya ol­muştur. Emperyalistlerin meşhur taktiği olan parçala yok et veya parça­la hükmet politikası Ortadoğu'daki azınlıklar üzerinde oldukça etkili ol­muştur. 1842 yılında Kudüs'te bir Protestan kilisesinin kurulması ile baş­layan faaliyetlerin ilk muhatabı bu bölgede yaşayan Dürziler'dir. Dürzi­ler protestanlaştıklan andan itibaren misyonerlerin amaçlan doğrultu­sunda kullanılmaya başlanmıştır10. O dönemde Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'nın Suriye'ye hakim oluşu ve oğlu İbrahim Paşa'nın nüfuzunu ya­bancıların desteğinde sürdürme amacıyla bu bölgede yaşayan yabancıla­ra Osmanhlar'a gösterdiğinden daha fazla müsamahalı davranışı okullaş­ma faaliyetlerinin hız kazanmasına imkan sağlamıştır. Beyrut'ta Cezvit papazlarınca kurulan St. JÖseph Üniversitesinden başka Amerikan Pro­testanlarınca da Amerikan Kolejinin kurulması ile bölgede misyonerle­re ait üniversite sayısı ikiye çıkmıştır. Bu okullar bölgedeki misyonlarını günümüze kadar sürdürmüşlerdir.

9. Daha geniş bilgi için bkz. Hidayet VAHAPOGLU, Osmanlıdan Günümüze Azınlık ve Yabancı OkuUan , Ankara, 1990

10. Süleyman Kocabaş, Türkiye ve İngiltere, İstanbul. 1985, s. 166.

137

Page 7: söGüT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257585/1991/1991_VAHAPOGLUH.pdf · kilit noktayı (Akdeniz!den Kızıldeniz'e ve yine Akdeniz' den Basra körfe zine giden yollar) elinde

Osmanlı Devleti'nde kalıcı Amerikan bağı misyonerlerce kurulup işleti­len eğitim ve hayır kuruluşlarının faaliyetleri şonucunda oluşmuştur. Amerikan misyonerlerinin sahip oldukları mülk varlığının 1879'da 100 milyon Amerikan dolan olduğu tahınin edilmektedir. 1914'lere gelindi­ğinde Osmanlı ülkesinde lOOO'den fazla Amerikan. mi5yonerin değişik kisveler altında ve çoğunlukla doktor ve eğitmen olarak çalıştı.klan bilin-mektedir11. .

İlk Amerikan misyonu 1820 tarihinde İzmir' de Amerikalı Misyon­lar Yönetim Kurulunun yabancı misyonlar bölümü misyonerlerince ku­rulmuştur. Ancak Osmanlı İmparatorluğunda kurulan ilk kalıcı misyon 1831'de Reverend William Goodell tarafından kurulmuş olanıdır. Reve­rend William Goodel İncil'i Türkçe ve Ermenice'ye çevirmiştir. Mi.Syon sayısı daha sonralan Bursa'da, Trabzon'da ve Erzurum'da kurulan mis­yonlarla 1869 yılında 2l'e çıkmıştır12• 1896 yılında Amerika' dan 7, İngil­tere' den 4 ayn kiliseye bağlı misyonerlerin Osmanlı ülkesine dağılmasıy­la faaliyetler daha da arttırılmış, aynı yıfüirda mahalli yardımqların sayı'.­sı da 869'a ulaşmıştır. Bu tarihlerde Anadolu'da Amerikan miSyonu bu­lunan şehirler şunlardır: Bursa, İzmir, Merzifon, Antep, Maraş, Adana, Haçin, Ankara, Yozgat; Amasya, Tokat, Arapkir, Malatya, Palu, Diyar- -bakır, Urfa, Birecik, Elbistan, Tarsus ve İstanbu113•

Hayırsever teşkilatlar ve bilhassa tıbbı tesisler kunila şekliyle başlatı­lan ilk hareket başanlı olduğunda faaliyetler okullaşma şeklinde sürdü­rülüyordu. Nitekim Gaziantep'te 1830 - 1831 yı.l).arında faaliyete başla­yan Amerikan misyonerleri de misyoner Dr. Azariah Smith'in teklifi ile tıbbı tesisler kurarak faaliyete başlamışlardır. Ancak bu tıbbı tesislerden Türk nüfusunun yararlandırılma oranı oldukça düşüktür. Bu durumu Gaziantep Amerikan hastanesinde 1910 yılını takip eden yıllarda yapı­lan 42693 tıbbi müdahaleden sadece 185'inin Türkler'e yapılmış olması bar1z şekilde açıklar niteliktedir14•

Hastane şeklinde teşkilatlanma yanında hayırsever faaliyet olarak nitelendirdikleri kimsesiz· çocukları, yaşhlari, kadinlan koruma faaliyet­leri sürdürülürken okullarını açmaya başlamışlardır. O dönemde olduk-

11. N. Howard Harry, "Tiıe Bicentennial in American Turkish Rclations•, Middl~ East J. Sayı. 3Q (3) 1976. s. 296.

12 N. Howard Harry; a.g.e., s. 295. 13. M.Bliss Edwin, Turkey and the Armenian Atrocities, Philadelpia, 1986, s. 313. 14. Uğurel Barlas, Gaziantep Tıp Fakültesi Tarih~ ve Azınlık O kullan, Karabük, 1971, s. 9 -~

138

Page 8: söGüT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D257585/1991/1991_VAHAPOGLUH.pdf · kilit noktayı (Akdeniz!den Kızıldeniz'e ve yine Akdeniz' den Basra körfe zine giden yollar) elinde

ça modern tarzda bir yapıya ve eğitim öğretim imkanlarına sahip olan okullar oldukça geniş bir kitleyi etkilemiştir. Özellikle 1863 yılında kuru­~an Robert Kolej, 1871 yılında kurulan İstanbul Kız Koleji, 1903 yılında Izmir'de kurulan Enternasyonal Kolejler misyonerlerce gerçekleştirilen birer eğitim abidesi olarak değerlendirilmişlerdir.

İstanbul'da 1863 yılında kurulan Robert Kolej ile Beyrut'ta bulunan Amerikan Protestan Kolejinin Osmanlı tarihinde oynadıkları rol hemen hemen aynıdır. Robert Kolej Bulgar komitacılarına lider yetiştirirken Beyrut Amerikan Protestan Koleji de Arap milliyetçiliği fikrini gelişti­ren ve Arap milliyetçilik hareketinin liderliğini yapan kimseleri yetiştir­miştir. Misyoner okulları batılı emperyalistlerin emellerini gerçekleştir­me yolunda kullandıktan en güçlü silah olmuş ve bu okullar Osmanlı Devleti'ni yıkmak yolunda en verimli şekilde kullanılmışlardır. Bu dev­letler köylere kadar yayılan okulları ile bu bölgelerde nüfuz sahibi olduk­ları gibi bu okullarda gerçekleştirilen Türk düşmanlığı fikrinin empozesi ile yüzyıllarca bir arada yaşamış, kültürel yönden pekçok ortak değer ge­liştirmiş ,ve hatta akraba Türk toplulu.klan bile birbirlerine düşman yapıl­mış, ülke bağımsızlık mücadelelerinin verildiği kamplar diyarına dönüş­ti,irülmştür. Hu faaliyetlerin doğurduğu sonuçların tipik delili Arap bölü­cü hareketinin liderlerinden Refik Rızzık Sellum'un Osmanlı Divan-ı Harbi huzurunda verdiği ifadesidir. Refik Rızzık Sellum; "Ben Fransız mekteplerinde okudum. Bugün Suriye, Irak ve Lübnan 'da eşraf ve ağalann evlat/an Cizvit me~eplerinde okur. Öteki Arap diyarlannda ise İngilizce ha­kimdir. Onlar ya Ingiliz mekteplerinde, ya Amerikan Kolejlerinde okurlar. Hepsinin gayesi, Türkler ha.klanda benim sahip olduğum bilgileri telkin et­mektir. Hepsi için müşterek düşman Türklerdir. Bu itibarla Araplar'ı ma­lam, hatta gayri malam gayelere sevketmek emelinde olanlann ele alacak­/an yegane mevzuu Türk düşmanlığıdır. Zannefj>'_orum ki, bizim hatamıza bizden sonrakilerde ister istemez düşeceklerdir. 11 demektedir.

Bu faaliyetler ve sonuçlan bugün de devam etmekte midir sorusu mutlaka cevaplandırılması gereken ve önemini yitirmemiş bir sorudur. Anadoluda Misyoner faaliyetlerinin yoğunlaştığı diğer bölgelerle yukarı­daki ifade sahibinin liderliğini yaptığı mücadelenin ürünü olan devletle­rin, Türk yönetiminden koptuktan sonra günümüze kadar süren istikrar­sız durumları ve hala batılı devletlerin bu bölgelerde kendilerine maşa

· · olacak kişiler bulmaları yapılan faaliyetlerin günümüze kadar gelebilmiş ve daha uzun yıllar devam edeceği tahmin edilen bir uzantısıdır.

15. Süleyman Kocabaş, a.g.e., s. 172 - 173

139