sinan meydan sarılacivert kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı meydan - sari lacivert...

111
Sinan Meydan _ Sarı Lacivert Kurtuluş sarı lacivert KURTULUŞ Kurtuluş Savaşt'nda Fenerbahçe ve Atatürk Sinan Meydan TRUVA YAYINLARI® Yayın No: 123 Truva / Tarih: 23 Yayın Danışmanı : Abdullah Şahin Genel Yayın Yönetmeni : Burak Fazıl Çabuk Yayın Editörü : Mehmet Murat Döğüşgen Redaksiyon : Bulut Fikret Çöloğlu Bilgisayar Uygulama : Truva Ajans Kapak Tasarımı : www.natagrup.com Baskı-Cilt : Kilim Matbaacılık Ltd. Şti. Litros Yolu Fatih Sanayi Sitesi No: 12/204 Topkapı-istanbul (O 212) 612 95 59 1. Baskı Haziran 2006 ISBN: 9944-975-23-0 © Kitabın telif hakları, Truva Yayınları'na aittir. Yayınevinden ve yazardan yazılı izin alınmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayınlanamaz. © Truva Yayınları, 2006 Hocapaşa Mah. Dervişler Sok. No. 9 Kat: 4 3411 0 Sirkeci/İSTANBUL Tel: (0212) 513 85 44 Fax: (0212) 513 85 45 www.truvayayinlari.com e-mail: [email protected] SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında Artvin'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Artvin Şavşat'ta tamamlandı. 1993 yılında girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nden 1997 yılında mezun oldu. Üniversite yıllarından itibaren Atatürk ve yakın tarih üzerinde çalıştı. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalında mastır yaptı. "Bir Ömrün Öteki Hikayesi" adlı ilk kitabı 2002 yılında yayınlandı. Bu kitabında "Atatürk ve Din" konusunu tüm boyutlarıyla inceledi. 2005 yılında yayınlanan "Beyaz Kule" adlı tarihi romanında Atatürk'ün gençlik yıllarım dönemin atmosferiyle birlikte ele aldı. 2006 yılında yayınlanan "Atatürk ve KayıpKıta Mu" adlı araştırması ise bir hayli ses getirdi. Şusıralar "Atatürk'ün Tarih ve Antropoloji Çalışmaları" konulu bir araştırma eser üzerinde çalışan yazar, ayrıca bir özel öğretim kurumunda "yakın tarih" dersleri vermektedir. Truva'da Çıkan Kitapları: -Atatürk ve KayıpKıta Mu (1. Baskı Eylül 2005; 2. Baskı Ekim 2005; 3. Baskı Kasım 2005; 4. Baskı Mart 2006) -Son Truvahlar (1. Baskı, Mart 2006; 2. Baskı, Mart 2006)

Upload: others

Post on 01-Nov-2019

38 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Sinan Meydan _ Sarı Lacivert Kurtuluşsarı lacivert KURTULUŞKurtuluş Savaşt'nda Fenerbahçe ve AtatürkSinan MeydanTRUVA YAYINLARI® Yayın No: 123Truva / Tarih: 23Yayın Danışmanı : Abdullah ŞahinGenel Yayın Yönetmeni : Burak Fazıl ÇabukYayın Editörü : Mehmet Murat DöğüşgenRedaksiyon : Bulut Fikret ÇöloğluBilgisayar Uygulama : Truva AjansKapak Tasarımı : www.natagrup.comBaskı-Cilt : Kilim Matbaacılık Ltd. Şti.Litros Yolu Fatih Sanayi Sitesi No: 12/204 Topkapı-istanbul (O 212) 612 95 591. Baskı Haziran 2006ISBN: 9944-975-23-0© Kitabın telif hakları, Truva Yayınları'na aittir. Yayınevinden ve yazardan yazılı izinalınmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez,çoğaltılamaz ve yayınlanamaz.© Truva Yayınları, 2006Hocapaşa Mah. Dervişler Sok. No. 9 Kat: 4 3411 0 Sirkeci/İSTANBULTel: (0212) 513 85 44Fax: (0212) 513 85 45www.truvayayinlari.come-mail: [email protected]

SINAN MEYDAN(sinanmeydan75@ mynet.com)Sinan Meydan: 1975 yılında Artvin'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Artvin Şavşat'tatamamlandı. 1993 yılında girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nden1997 yılında mezun oldu. Üniversite yıllarından itibaren Atatürk ve yakın tarih üzerindeçalıştı.İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalındamastır yaptı."Bir Ömrün Öteki Hikayesi" adlı ilk kitabı 2002 yılında yayınlandı. Bu kitabında "Atatürk veDin" konusunu tüm boyutlarıyla inceledi. 2005 yılında yayınlanan "Beyaz Kule" adlı tarihiromanında Atatürk'ün gençlik yıllarım dönemin atmosferiyle birlikte ele aldı.2006 yılında yayınlanan "Atatürk ve Kayıp Kıta Mu" adlı araştırması ise bir hayli ses getirdi.Şu sıralar "Atatürk'ün Tarih ve Antropoloji Çalışmaları" konulu bir araştırma eser üzerindeçalışan yazar, ayrıca bir özel öğretim kurumunda "yakın tarih" dersleri vermektedir.Truva'da Çıkan Kitapları:-Atatürk ve Kayıp Kıta Mu (1. Baskı Eylül 2005; 2. Baskı Ekim 2005; 3. Baskı Kasım 2005;4. Baskı Mart 2006)-Son Truvahlar (1. Baskı, Mart 2006; 2. Baskı, Mart 2006)

Page 2: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

*... .BEN DE FENERBAHÇELÎYtM."Mustafa Kemal Atatürk10 Ağustos 1928Gönlümün şampiyonu Ödem Akkoç'a en koyu sevgilerimle.|y?«>'-* -'¦¦*-¦ ¦$:¦Galatasaraylı kuzenim Melisa Merve Meydan'a.İÇİNDEKİLERÖNSÖZ/ 9I. BÖLÜMBİR LİDER, BİR ŞEHİR VE BİR KULÜP /11II. BÖLÜM FUTBOL, ÖRGÜT ve İHTİLAL / 31III. BÖLÜMMUSTAFA KEMAL ve SAVAŞAN FENERBAHÇE / 75IV. BÖLÜMSARI LACİVERT KURTULUŞ /123SONUÇ FENERBAHÇELİ ATATÜRK / 201ATATÜRK ve SPOR KRONOLOJİSİ / 205 BİBLİYOGRAFYA / 209ÖNSÖZÇin'de MÖ. 2697'de Huang Ti döneminde Çin askerleri savaşa hazırlık amacıyla "Tsu Chu"adlı bir oyun oynuyorlardı. Çinliler, o günlerde farkında olmadan futbolun temeliniatıyorlardı.Yıllar sonra 1863'te yılında Londra Queen Caddesi'ndeki Free Ma-so'nun meyhanesinde biraraya gelen 11 ingiliz, İngiltere Futbol Fede-rasyonu'nu kuruyordu.Futbol, milyonları peşinden sürüklemeye başlayınca siyasete alet olmaktan dakurtulamayacaktı: İspanya diktatörü Franco 'Yüz bin kişilik bir uyku tulumu yapın' dediğindeReal Madrid için Bamebeau Stadı yapılırken, Arjantin'de Videla ve Portekiz'de Salazar daaynı taktiği uygulayacak ve tüm dünyada '3 F'den söz edilmeye başlanacaktı:Futbol, fiesta ve fado...Türkiye'ye futbolu getirenler de İngilizlerdi.19. yüzyılın ikinci yarısında tütün ve pamuk ticaretiyle uğraşan İngilizler yaşadıkları limankentlerinde takımlar kurup futbol oynamaya başladılar. Bu "büyülü oyun" kısa süredeTürklerin de ilgisini çekecekti. Türkler de İngilizlerle birlikte top peşinde koşmaya başlayıncasaray "Ne oluyor orada!" diyerek olaya el koyacak ve Müslümanların futbol oynamalarınıyasaklayacaktı.Abdülhamid, her şey gibi futbolu da yasaklamıştı.Türkiye'de futbolun kitlesel özelliğini ilk fark eden İttihat ve Terakki Cemiyeti'ydi. ÖzellikleTalat Paşa meşrutiyet yıllarının en güçlü takımı Fenerbahçe'yi kontrol etmek için büyük çabaharcayacak, ama başarılı olamayınca Altmordu adlı yeni bir takım kuracaktı.Birkaç yıl öncesine kadar futbolun yasaklandığı bir ülkede gün gelecek futbol emperyalizmekarşı bir silah olarak kullanılacaktı.Ve dünyada ilk kez bir futbol kulübü emperyalizme karşı başkaldıracaktı.%t«*$.10 • SİNAN MEYDANMustafa Kemal Atatürk 3 Kasım 1918 Cuma günü yakın arkadaşı Sabri Bey'le birlikteFenerbahçe Spor Kulübü'nü ziyaret etti. Bu ilginç ziyaretin anlamı birkaç yıl sonra çok dahaiyi anlaşılacaktı.O ziyaretten kısa süre sonra emperyalist güçler Osmanlı'yı paylaşım planlarını uygulamayakoyup Anadolu'yu işgal edeceklerdi.Anadolu ateşler içinde yanmaktaydı:

Page 3: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

İşte o işgal günlerinde yine bir Mayıs günü Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak içinSamsun'a çıktı.Ülke yoksul ve perişan, halk bitkin ve çaresizdi. Ordular dağıtılmış, silahlarına el konulmuştu.Mustafa Kemal yine de kararlıydı, yine de inançlıydı. Bu yokluk ve yoksulluk içinde 23 Nisan1920'de Anadolu bozkırında TBMM'yi açarak yeni bir devletin temellerini attı.İşgalci güçleri Anadolu'dan atmak için olağanüstü bir mücadele içine giren Mustafa Kemal'inen önemli yardımalanndan biri de Fenerbahçe'ydi.İşte bu kitap, Türk tarihinin ya hiç bilinmeyen ya da unutulan bir sayfasına ışık tutmakta,Kurtuluş Savaşı, Fenerbahçe ve Atatürk ilişkisinin şaşırtıcı boyutlarını ortaya koymaktadır.Bu kitapta, Anadolu'ya gizlice silah kaçıran, yorulmadan cepheden cepheye koşan, gizliörgütlerde ve istihbarat teşkilatlarında ajanlık yapan, en önemlisi de İstanbul'da işgalgüçlerinin ve azınlıkların takımlarını darmadağın eden ve halkın moralini yükselttiği için İşgalKuvvetleri Komutanı General Harrington tarafından kapatılan Fenerbahçe'nin gizli tarihianlatılmaktadırBu kitapta, bir kulübün tarihi, bir liderin ve bir ülkenin tarihiyle paralel olarak işlenmektedir.Sarı Lacivert Kurtuluş, emperyalist kuşatmayla çevrilmiş bir ulusu kurtarmaya çalışan biradam ve bir kulübün romanıdır.Bu kitabın ortaya çıkmasmdaki katkılarından dolayı Truva Yayın-ları'na ve özellikle genelyayın yönetmeni Burak Fazıl Çabuk'a ve yayınevi sahibi Sami Çelik'e teşekkürü bir borçbilirim.Sinan Meydan Başakşehir-2006I. BÖLÜM BÎR LİDER, BİR ŞEHİR ve BİR KULÜPİstanbul 1899Mustafa Kemal'in Selanik'ten bindiği vapur Boğaz'm sakin sularında hafifçe sallanarakİstanbul Galata rıhtımına doğru yaklaşıyordu.Yeni Cami'nin önündeki fesli sarıklı kalabalık rengarenk yamalı bir çarşaf gibi bir o yana birbu yana dalgalanıyordu. Cuma Selamlığı'n-dan dönen Sultan İkinci Abdülhamid'in süslü sarayfaytonu biraz önce buradan geçmiş olmalıydı. Limonata satıcıları ve şerbetçilerin sıralandığırıhtım önleri de bir hayli kalabalıktı. Galata Köprüsü'ne doğru koşturan sıbyan mektebitalebelerinin çığırtkan kahkahaları vapurun güvertesine kadar ulaşıyordu. Sirkeci yönündegenç bir çift yürüyordu yan yana: Kızın başında renkli şeffaf bir örtü, erkeğin başında ise yenikalıptan çıkmış vişneçürüğü bir fes vardı. Yokuşa doğru üst üste yığılı duran kafesli ahşapevlerden birinin ikinci katının penceresinde, etli kollarını dirseklerine kadar sıyırmış bir Rumgüzeli göğüslerini pervaza dayamış sokağı seyrediyordu. Aynı evin asma dallarıyla sarılmışyan cephesindeki dar sokak arasında iki kadın başlarını öne eğmiş, hızlı adımlarla yürüyordu.Sokağın hemen başında 7-8 yaşlarında, üstü başı toz içinde birkaç çocuk birdirbir oynuyordu.Bu tarihi şehir yaşlı impa-12«SİNAN MEYDANratorluğun kalbi gibiydi. Osmanlı padişahları yüzlerce yıldır koskoca imparatorluğu buşehirden yönetmişlerdi.Boğaz'ın maviliği, Halic'in gizemi, Topkapı Sarayı'nın gelenek kokan mütevazi ihtişamı, KızKulesi'nin yalnızlığı, gökyüzünü yırtarcası-na her taraftan yükselen ince ve uzun minareleringörkemi genç Make-donyalı'yı şaşkına çevirmişti. Bu şehir hayal ettiğinden de büyüktü.İstanbul'la ilgili pek çok şey okumuş, pek çok şey duymuştu, ama yine de kafasındayuvarlandıkça büyüyen kocaman bir soru yumağı vardı.Mustafa Kemal, Galata rıhtımında vapurdan indi, elindeki siyah bavuluyla birlikte insankalabalığına karıştı.Şaşkın ve yalnızdı.Akşam olmak üzereydi.

Page 4: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Zamanın nasıl bu kadar çabuk geçtiğine bir türlü anlam veremiyordu. Genç Makedonyalıgüneşin batışının bu kadar etkileyici olabileceğini daha önce hayal bile etmemişti. Denizinüzerinde beliren parlak kızıllık gecenin karanlığıyla birleşmek üzereydi.İstanbul'da gün batarken Mustafa Kemal sanki yeniden doğmuş gibiydi. Genç Mustafageleceğini bu şehirde hazırlayacaktı. Yaşamının yeni bir aşamasının, yüksek öğrenimdöneminin eşiğindeydi. Yıllardır bu günü düşlemişti ve şimdi o düşün gerçeğe dönüşmesininmutluluğunu yaşıyordu.Mustafa Kemal 13 Mart 1899'da Pangaltı'daki Harp Okulu'na 1283 Apolet numarasıylakaydoldu.Harp Okulu'nun öğrenci sayısı 900 civarındaydı.Genç Mustafa altı kısma ayrılan birinci sınıfın birinci kısmında okuyacaktı.Artık amacına ulaşmıştı; fakat karmakarışık duygular içindeydi. Ayrılık acısı, sevinç, hüzünve özlem gibi duygular birbirine karışmıştı. Bu karmaşık duyguların yarattığı tedirginliğiçabuk atlatan genç adam, iki ay içinde kendini tüm arkadaşlarına tanıtıp sınıfın çavuşuolacaktı.Okula yazıldıktan beş gün sonra şık üniformalarını giyinip, parlak kılıcını kuşanarak ilk kezİstanbul sokaklarına çıktı. Kendini bir anda Beyoğlu'nun göz kamaştıran güzelliğine kaptırdı.Gençlik hayallerinin13SARI LACİVERT KURTULUŞbuğusuyla adeta sarhoş olmuş gibiydi. Rengarenk ışık deryasında yıkanan Beyoğlu'nunbüyüsü tüm benliğini sarmıştı.İstanbul, yüzyılın başında iki ayrı şehir gibiydi. Halic'in kuzeyinde Pera, yani Beyoğluyükseliyordu. Burası daha çok gayrimüslimlerin yaşadıkları bölümdü. Güneyde iseMüslümanların şehri yükseliyordu. Limanın üstündeki Galata köprüsünden geçmek adeta birdünyadan başka bir dünyaya ya da bir çağdan başka bir çağa geçmek anlamına geliyordu.Mustafa Kemal İstanbul'u gezerken sıra sıra dizilmiş minareleriyle, Sarayburnu üzerindeyükselen kasırlarıyla gittikçe yaşlanan yorgun bir şehirle karşılaştı. Şehrin özellikleMüslüman nüfusun yoğun olarak yaşadığı bu bölümü geçen yüzyılı, orta çağı yaşar gibiydi.Buralar tarih ve gelenek kokuyordu. Genç subay adayı bir an Selanik'in Müslümanmahallelerini hatırladı, hüzünlendi. Burada insanlar yüzyıllar öncesini yaşıyor, kapalıçarşılarda işleriyle meşgul oluyor, daha sonra da şehrin abidevi camilerinde manevi huzurarıyorlardı.Oysa ki İstanbul'un bir de Beyoğlu tarafı vardı. Burası birçok yönüyle Selanik'in coşkuluatmosferim yansıtıyordu. Geceleri parlayan ışıklarıyla burası bir cazibe merkeziydi.Tavernaların sıralandığı dar yokuşlar tıpkı Selanik kordon boyuna benziyordu. Binalarıngörünüşü İtalyan stilindeydi. Bu binalar aşağıdan başlar yukarılara kadar üst üste yığılmış gibidururdu. Bazı sokaklar çeşitli çiçeklerle bezenmiş, hoş kokulu bahçelere açılırdı. Beyoğluçağdaş görünümlü bir yerdi. Sokakta yakışıklı ve şık beyler, Ermeni ya da Rum bir terziyediktirdikleri alafranga takımlarıyla arz-ı endam ederdi. Kadınlar da onlardan aşağı kalmaz,renkli ipekten diktirdikleri süslü elbiseleriyle, güzel boyunlarım süsleyen parlak takılarıyla venarin ellerinde adeta bir aksesuar gibi duran rengarenk şemsiyeleriyle aheste ahesteyürürlerdi. Akşamüstleri yıldızlı lüks otellerin kapılarında madam ve mösyöler kol kolayakındaki bir kafeye ya da tavernaya giderlerdi. Buralarda orkestralar ince ruhlara hitap edenmüzikler çalardı. Sokaklar süslü faytonlarla doluydu. Beyoğlu o dönemin eğlence merkeziydi;tiyatrolar, müzikholler,, kabareler, poker oynanan ve içki yudumlanan Fransız tipi klüplerdolup taşardı. Oteller Batı'daki benzerlerim aratmaz, lüks odalar, oyun14 • SİNAN MEYDANsalanları ve Fransızca konuşan vestiyerleriyle zengin ve soylu müşterilerini ağırlardı.

Page 5: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Beyoğlu yabancılara ait gibiydi. İmparatorluğun ve İstanbul'un en zenginleri de onlardı.Burada yabancılar asıl unsur, Müslüman Türkler ise azınlık durumuna gelmişlerdi. ModernBeyoğlu eski İstanbul'u esir almış gibiydi, Genç Mustafa Kemal bu duruma içten içe büyüktepki duyacaktı.Fenerbahçesiİstanbul'un akciğerleri Boğaz'm öte tarafmdaydı. Yeşilin binbir tonuyla bezenerek denizeiyice sokulan Anadolu yakasındaki kıyı semtleri yeryüzü cenneti gibiydi. İstanbul'un Anadoluyakası; Allah'ın, yeryüzünü yaratırken kesinlikle ayrıcalıklı davrandığı eşsiz bölgelerdenbiriydi.1800'lü yıllarda FenerbahçesiDaha 1800'lerin sonlarında Boğaz'm Anadolu yakası Kalamış'ıyla, Caddebostan'ıylaSuadiye'siyle, Moda'sıyla adeta bir rüya beldesi gibiydi. Göz alabildiğine bomboş arsalarlayemyeşil çayırlara sahip bu yörede, adeta doğa insanları spor yapmaya çağırıyordu15 »SARI LACİVERT KURTULUŞBoğaz'm öte yakasının en güzel semtlerinden biri Fenerbahçe'ydi.Üzerinde Kafkas dağlarının altın sarısı, iri bal arılarının oynaştığı rengarenk çiçekler, kıyıdakiyosunlu taşlan döven denizin berrak sularına doğru eğilmiş sanki sudaki yansımalarımseyrediyor, iri gövdeli yaşlı çam ağaçları, yanı başlarında yeni filizlenmeye başlayan gencecikfidanlarla konuşuyor gibiydi. Onların bu tatlı sohbetlerine uzaklardan esen ılık bir rüzgar eşlikediyordu çoğu kez. Fenerbahçe'de denizle sahil, iki kara sevdalıydı. Bu öyle bir sevdaydı kidünyanın hiçbir yerinde deniz, sahilini Fenerbahçe'deki kadar sarıp sarmalamamış, dünyanınhiçbir yerinde deniz manzarasını buradaki gibi hovardaca ve sereserpe görücülerine sunmamışve dünyanın hiçbir yerinde hiçbir deniz kenti, gönlünü çaldığı bireyleri ile böylesine hülyalı,böylesine sevdalı olmamıştı. 1935'te Türkiye'ye gelen İngiliz Veliaht 8. Edward, Moda'danFenerbahçe'sine baktığında adeta büyülenmiş ve genç veliahdın dudaklarından şu sözlerdökülmüştü:"Aman Tanrım, bu ne güzellik! Tam on Londra'ya bedel.Antik Çağ'da İstanbul'u kuran Megeralılar önce Kalkedonia (Kadı-köy)'yı kurmuşlardı.Tanrıça Hire'nin tapınağını kurduğu Kalkedonia'daki kıyı bölgesi Heraion, binlerce yıl sonraFenerbahçe olarak adlandırılacaktı. Marmara Denizi'ne zarif bir yelpaze gibi açılan buyanmada tarih boyunca önce Antik Anadolu uygarlıklarının, sonra Pers, Makedonya, Romave Bizans imparatorlarının daha sonra da Osmanlı padişahlarının ilgisini çekecekti. Bizansİmparatoru Justinyanus, eşi Te-odora için burada çok görkemli bir saray yaptırmış, Bizansimparatorları ve Osmanlı padişahları Anadolu yönündeki seferlerinde konaklama ve dinlenmeyeri olarak hep Fenerbahçe'yi tercih etmişlerdi.Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman, 12 Mart 1562'de yayınladığı bir fermanlaİstanbul'un Anadolu yakasının en güzel kıyısında bir fener inşa edilmesini istemişti.Bu fenerin bir gün milyonları peşinden sürükleyeceğini bilse kim bilir neler düşünürdü?!.Kanuni'nin fermanı gereği, İstanbul'un Anadolu yakasının en güzel yerinde fener inşaatıbaşlamıştı. Aylar sonra beyaz badanalı kule tamamlanmış ve ucuna da parlak ışıklı bir feneryerleştirilmişti. Artık ge-16 • SİNAN MEYDANçelerin yıldızlı karanlığında İstanbul'un en güzel kıyılarından birindeki bu fenerden denizedüşen ışık parçacıkları ay ışığıyla rekabet etmeye başlamıştı.Bu tatlı rekabet, yerini zamanla müthiş bir uyuma bırakacaktı.Bağçe-i FenerYerli yazarların "Bağçe-i Fener", yabancı yazarların ise "Feneraki" dedikleri bu güzel kuleninbulunduğu eşsiz kıyı 16. yüzyılda "Fenerbahçesi" olarak adlandırılacaktı.

Page 6: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Aslında Fenerbahçesi'yle ilk ilgilenen Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet'ti. İstanbulfatihi genç padişah, burada arz odası biçiminde bir köşk yaptırırken, Kanuni Sultan Süleymanise bir kasr ve onun eklentileri biçiminde hamamlar ve kışla odaları inşa ettirmişti.Fatih ve Kanuni'nin bu köşk ve saraylarının kapıları düzenli bahçelere ve ağaçlıklı yollaraaçılırdı. Saray erkanı imparatorluğun kasvetli ağır havasından kurtulmak, bir az olsun dinlenipeğlenmek için hep bu cennet köşesini tercih ederdi. Terfi ettirilecek Anadolu vezirleri buköşklerde ağırlanırken, ortadan kaldırılacak devlet adamları da son dakikalarını yine bubahçelerde geçirirlerdi.Fenerbahçesi'nin şan ve şöhreti Lale Devri'nde (1718-1730) Der-17 »SARI LACİVERT KURTULUŞ:saadet'in* sınırlarını aşıp Anadolu'nun uzak eyaletlerine kadar gitmişti. Yasaklarıyla ünlüOsmanlı Padişahı IV. Murat'ın burada yaptırdığı görkemli saray ise Fenerbahçesi'nin doğalgüzelliğini taçlandıracaktı.Osmanlı İmparatorluğu'nun iç ve dış sorunlarla boğuştuğu 19. yüzyıl ikinci yarısındaFenerbahçesi eski görkemini kaybetmeye başlamıştı. Elindeki topraklan korumak zorundakalan Osmanlı, yoğun savaş hazırlıkları içindeydi. Bu süreçte Fenerbahçesi ordunun hazırlıkve talim yeri olarak kullanılmaya başlanmıştı. Hatta Padişah III. Osman döktürdüğü toplarıdenerken Fenerbahçesi'ni hedef göstermiş, Tophane'den ateşlenen toplardan çıkan güllelerFenerbahçesi'nin çiçek kokan yemyeşil bahçelerinde derin çukurlar açmıştı.Sultan II. Abdülhamid Fenerbahçesi'ni halka açmıştı. 19. yüzyılın sonlarına doğru saraylılarınyerini sıradan halk kitleleri almıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse Fenerbahçesi bu yenikonuklarını daha çok . sevmişti. İstanbullular güneşli yaz günlerinde sabahın erken saatlerindefaytonlarla gelip buradaki bahçelerde yiyip içip eğlenirler, güneş batıp kıyıdaki fenerin ilkışıkları denize düşmeye başlarken toplanıp geri dönerlerdi. Sabırsızlıkla geceyi bekleyenbahçedeki fener, konuklarını ağırladığı günler adeta hiç akşam olmasın ister, akşam olupbahçeler boşalmaya, insanlar birer ikişer faytonlara binip uzaklaşmaya başlayınca adetahüzünlenir, tepesindeki ışığın sönmesini isterdi.O günlerde halkın Fenerbahçesi'ne gösterdiği büyük ilgi yöneticileri harekete geçirecek veFenerbahçesi trenle tanışacaktı. Tren seferleri Fenerbahçesi'nin içine kadar geldiğinden,Üsküdar'dan, Bağlarba-şı'ndan, Erenköy'den insanlar akın akın bu yeşil cennetetaşınacaklardı. Ellerinde büyük süslü sepetlerle trenden inenler, akşamdan özenle hazırlanmışdolma ve sarmalarla, türlü içeceklerle dolu bohçalarım bir tatlı telaş içinde yeşil çimenlerüzerine serip, gönüllerince yiyip içerler, türlü oyunlar oynayıp koşar eğlenirlerdi. O günlerdeFenerbahçesi'ne sıkça gelip giden bir de kibar takımı türemişti. Batı'dan yoğun olaraketkilenen bu "kibar takımı", başlarında kırmızı ya da vişneçürüğü yeni kalıplanmış fesleri,bacaklarında setre pantolon, üzerlerinde Frenk yaka ceketleri ve boyun bağlarıyla süslüfaytonların üzerinde iki dirhemİstanbul'a verilen adlardan biri.18 • SİNAN MEYDANbir çekirdek arz-ı endam ederlerdi. Çekçek fayton, kupa, landon tek ve çift atlı arabalarıylagelir Fenerbahçesi'nde araba turları atarlardı. Güneş alçalmaya başlayıp da ortalık ıslak vetatlı bir pembeliğe dönüşmeye başlayınca, yakışıklı delikanlılar, kimi zaman yanlarındakinazlı dilberlerle arabalarından inip çiçek kokan çimenler üzerinde hoş saatler geçirirlerdi. Buyarı sarhoş, mutluluk saatleri beyaz atı üzerinde beliren muhafız ve zaptiyelerin, "Paydos...Evli evine köylü köyüne!" nidalarıyla son bulurdu.İstanbul'un incisi Fenerbahçesi uzun süre sadece eğlence ve dinlence yeri olarak kullanıldı.1850'lere kadar pek fazla insanın yerleşmediği bu sihirli bölgedeki doğal güzellikler yıllarcasessizlikle iç içe yaşadı. Bu güzel sessizliği 1870'li yıllardan itibaren birkaç Rum ve Ermenailesi ile İstanbul'un zengin Levanten aileleri ve İngiliz, Fransız, kalyan Alman aristokratlarıbozacaktı. Fenerbahçe'de büyük topraklar satn alan bu insanlar ahşap ve kargir köşkler

Page 7: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

yaptıracaklardı.* Fakat yine d Fenerbahçesi yoğun bir yerleşime uğramamış, uzun yıllarboyunca bi yazlık yeri olarak insanların ilgisini çekmeye devam etmişti.İstanbul'un silueti Boğaz'm durgun sularında uzaklardan perd perde yansıyıp dalgalanırken,Fenerbahçe Burnu'nda yanıp sönerek de nizcilere yol gösteren bir fener Türk sporuna önderlikedeceği bir külü be sembol olmanın da gururu içinde, Adalar'a, Marmara'ya, daha d ötesi uzakyıllara doğru aynı şevkle ışık saçacağı günlerin özlemi ile ça kıp durmaya başlamıştı.Ve de Kadıköy, en güzel semti Fenerbahçesi'nin bağrından çıkar? cağı "futbol takımını" önceyakınlara, sonra da yarınlara armağan edf ceği günleri bekliyordu* O yıllarda Fenerbahçesi'nde inşa edilen bu köşk ve konakların en ünlül ri: Botter'm vekızlarının, Müller'in, Cingric'nin, Decugis'nin köşkleri. D Müfit Ekdal Fenerbahçe'ye yerleşenilk yabancıların Belçikalı Sigriy Fransız Baron Oppenheim, İsviçreli Semadeni ve AlmanMüller ailelerin olduğunu söylüyor. Bu dört levantenin ölümünden sonra ise varisleri tojrakları satmışlar ve çoğu yarı ahşap villalar inşa edilmiş, satılan parseli üzerinde önceleri,kışları Beyoğlu'nda oturan levantenler yazları Fene bahçesi'ne gelmişler.19 «SARI LACİVERT KURTULUŞİki Efsanenin İlk BuluşmasıMustafa Kemal'in İstanbul'a gelerek Pangaltı'daki Harp Okulu'na kaydolduğu 1899 yılındaİstanbul'un öteki yakasında Kadıköylü Türk gençleri bir futbol kulübünün temelini atıyorlardı.Yaşlı imparatorluğun yorgun başkenti farkında olmaksızın iki efsaneye aynı anda kucakaçıyordu:Mustafa Kemal ve Fenerbahçe.*Yıllar sonra bir araya gelecek bu iki efsane bir ulusun kaderim değiştirecekti.Fenerbahçe'nin Kökleri1900'lerin başlarında Kadıköy'de James La Fontaine adında "futbol hastası" bir İngilizyaşıyordu. La Fontaine zamanının büyük bölümünü Boğaz'm öteki tarafının insanı kışkırtanyeşil çayırlarında top koşturarak geçiriyordu. Genç İngiliz, ata sporu futbolu, çok sevdiği butopraklarda yaşayan insanlara da tanıtmak ve öğretmek istiyordu. La Fontaine yıllar sonraanılarında o sancılı günleri şöyle hatırlayacaktı:Biz üç beş İngiliz, Moda çayırında bu işe başladık.. .Ancak iki takım kuracak kadaroyuncumuz vardı. Aynı insanlarla oynamaktan bıkıp usan-mıştık. Lakin Türk gençlerini buişe teşvik etmekten de korkuyorduk.La Fontaine'i korkutan Sultan Abdülhamid'in yasakları ve korkunç hafiye teşkilatıydı.Sultanın, en az kendisi kadar ceberrut hafiyeleri aldıkları emir gereği insanların bir arayagelmelerine, toplu halde değişik etkinliklerde bulunmalarına karşı mücadele ediyorlardı.Abdülhamid korkuyordu, kendisinden önceki Osmanlı sultanlarının başına gelen kötüakıbetten korunmak için sarayın bulunduğu Yıldız sırtları başta olmak üzere İstanbul'dakendisinden habersiz bir kuş uçmasına bile izin vermiyordu. Üç beş kişi bile asla bir arayagelmemeliydi; çünkü ne gelirse örgütlü hareketten gelirdi. Padişahın insanlarınörgütlenmesin-Fenerbahçe'nin gerçek kuruluş tarihi 1899'dur. O yıl Kadıköylü gençler "Black Stoking" yani"Siyah Çoraplılar" adlı bir takım kurmuşlardı. "Siyah Çoraplılar" 1907'de kurulacak olanFenerbahçe'nin çekirdeğini oluşturmuştur.20-SİNAN MEYDAN21-SARI LACİVERT KURTULUŞden bu kadar korkmasının nedeni Jön Türkler ve İttihatçılardı. Bu ör-bağıranlarm mimiklerinitamamlıyordu. Arada bir deniz tarafından es-gütler padişahın yönetim anlayışına, dahadoğrusu monarşiye karşıen ılık bir rüzgar erkek seyircilerin başlarındaki fesleri uçuruyor, fesimücadele ediyorlar ve öncelikle anayasanın ilanını ve meclisin açılma-uçan seyirci de fesinpeşinden sahaya dalıyor, kimi zaman da uçan fesim, sonra da padişahın tahttan indirilmesiniplanlıyorlardı. Tüm bun-sin peşinden başka biri sahaya atlayıp başlıyordu vişneçürüğü fesi

Page 8: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

tek-larm farkında olan padişah ise daha çok öldürülmekten korkuyordumelemeye, bu sıradafesin sahibi de fesini alabilmek için dalıyordu sa-Bunun için kurduğu jurnal ağı ve hafiyeteşkilatıyla insanların bir arayahaya. Bir cümbüş ki sormayın gitsin! Maçın en heyecanlıanında iştahı-gelmesine izin vermiyordu. Böyle bir ortamda bir takım oyunu olannıdizginleyemeyen bir Türk üzerindeki setre pantolon, Frenk gömlek futbolla ilgilenmek büyükriskler taşıyordu. Futbol oynamak için biıve cekete aldırış bile etmeksizin bir de üstüne üstlükayakkabılarını çı-araya gelen gençler padişahın anlayışına göre örgüt kurmuş oluyorlardıkarıpdalıyordu sahaya, topu eline alıp başlıyordu gökyüzüne doğru ki bu Bekirağa'nın soğuk loş veişkence kokan izbe zindanlarında çürü-vurmaya...mek anlamına geliyordu.* Abdülhamid'in yasakları daha çok Türkleri Yıllar sonra James LaFontaine o unutulmaz maç anlarını şöyle an-kapsıyordu. Bu durumun farkında olan LaFontaine ve futbol meraklısılatacaktı:arkadaşları kendilerini büyük bir merak ve iştahla seyreden Türk genç- Maçm olmadık biryerinde kafasında fesiyle bir Türk seyirci sahaya lerini aralarına akmıyorlardı.İngiliz ve Rum gençlerinin takımlar kurup aralarında maçlar yaptıkları Kuşdili, Moda,Papazın Çayırı, Baklatarlası ve Taksim Kışlası gibi yerlere zamanla Müslüman ahalibirikmeye başlamıştı. "Bu ne iştir, ec nebi gençler neden top peşinde koşturuyorlar*." diyemerak eden Müssayısı her geçen gün artıyordu: Kadıköy (1899), Moda (1896), Elpis, lümanTürkler her geçen gün artan kalabalıklar biçiminde top koşturarStroggles, Imogene (1900)takımları kendi aralarında amatör bir lig bi-gençlerin bulunduğu yeşil alanları dolduruyorlardı.k oluşturmuşlardı.Papazın Çayırı'nda kısa pantolonlu ve önden ipli, kısa kollu, ince gömlekli İngiliz gençleriİngiltere'den getirttikleri bir futbol topuyb Black Stokdngmaç öncesi son hazırlıklarını yapıyorlardı. Sınırları kireç tozuyla belir o günlerde PapazınÇayırında* top koşturan İngiliz ve Rum genç-lenmiş yeşil alanın her iki başında ikişer adetiğreti kale direğine doğnlerini kavaklı yolun bitiştiğindeki köşeden derin hayallere dalarakseyre-sert şutlar atıyorlardı. Sahanın hemen dışındaki kalabalık her an bira:den Fuat HüsnüBey adlı bir Türk genci vardı. Fuat Hüsnü Bey, Abdül-daha artıyor, "yaşa", "daha sert vur","tepikle topu", "daha /u/car/hamid dönemi donanma amirallerinden Hüseyin Hüsnü Paşa'nınMek-"patlatsana" sesleri, alkışlar ve kahkahalar arasında eriyip yok oluyorteb-i Bahriye'deokuyan oğluydu. O gün Fuat Hüsnü Bey'in, Papazın Ça-du. Maç başladığında ve tekmelerlemeşin yuvarlak öteye beriye savrulyırı'nda gündüz gözüyle kurduğu hayaller, yıllar sonramilyonlarca insa-dukça, adeta sahanın içine düşercesine üst üste maçı seyreden Türkle111peşinden sürükleyecek bir markanın doğuşunu müjdeliyordu. Fuat rin iştahı da gittikçeartıyordu. El kol hareketleri, boğazı yırtılırcasmi^üsnü Bey, Abdülhamid'in baskılarınarağmen bir Türk futbol takımı_________________________ burmak için neleryapabileceğini düşünüyordu. Gözü, Papazın Çayın'n-* Bekirağa: Beyazıt'ta, Harbiye Nezareti'nin Süleymaniye tarafında iki kati—•-----____________________bir binada faaliyet gösteren zindandı. Resmi adı "İstanbul Muhafızlığı Da* Papazın Çayırı:Bugün Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nm bulundu-iresi" idi. 1870-1922 yılları arasında tutuk evi olarak kullanılmıştı. ğu yer.dalar, yakaladığı topu tekmeleyip havaya dikmeye çalışırdı... Bu yüzden maçlarımız sık sıkkesintiye uğrardı. Bu futbol heveslilerini durduracak bir polis kuvveti bulunmadığından çoksıkıntı çekerdik...İstanbul'un Anadolu yakasında yabancılara ait futbol takımlarınınİHI22 • SİNAN MEYDAN

Page 9: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

da top koşturan gençlerde, kafası ise kuracağı Türk takımmdaydı. Kuracağı takımın,seyircilerin alkışları arasında sahaya çıkışını hayal ediyor, rakip kaleye attığı gollerincoşkusunu yaşıyordu şimdiden.Fuat Hüsnü Bey o günlerde eline geçirdiği bir topla gizli gizli antrenman yapmaya başladı.Futbol oynamak için gereken malzemeleri bulması hiç de kolay olmamıştı; çünkü o zamanlarİstanbul'da ne futbol topu, ne de futbol malzemesi satan bir yer vardı. Ama Fuat Hüsnü Beyne yapıp etti, İngiliz arkadaşları sayesinde bir top bulup başladı çalışmaya. Kah boş bir arsabulup topun peşinden koşuyor, kah topu gökyüzüne dikiyor, kay ayağında sektiriyor, kah birduvarın karşısına geçip duvarı yıkmak istercesine durmadan şut atıyordu. Bir süre sonra futbolmeraklısı İngilizlerle arkadaşlık kurup onlarla birlikte oynamanın daha faydalı olacağına kararverdi. Nasıl olsa İngilizcesi mükemmeldi, İngiliz gençlerle kolayca anlaşabilirdi.Gidip futbol meraklısı İngiliz gençlerle konuştu ve onların arasında top oynamaya başladı.Futbol kültürü ve futbol tekniği artık iyice gelişmişti. Koskoca Dersaadet'in en iyi topa vuranTürk futbolcusu oydu.Fuat Hüsnü Bey bir gün yine topunu alıp, Papazın Çayırı yakınlarındaki ilk okulun arkaduvarında şut çalışması yapmaya gitti.Meşin yuvarlağı ayağında birkaç kez sektirdikten sonra estetik hareketlerle duvara vurmayabaşladı. Duvardan dönen topu ustaca kontrol edip, yine birkaç kere ayağında sektirdiktensonra biraz yükseltip kafasına aldı ve birkaç kez de kafasında sektirdi ve sonra tekrar duvarabirkaç sert şut attı. Bu sırada çayırın köşesindeki yoldan çift atlı süslü bir zengin faytonugeçiyordu, arabacı ayağındaki topla duvarı döven Fuat Hüsnü Bey'i görünce önce birazşaşırdı, sonra bir süre tuhaf bir yüz ifadesiyle kısa pantolonlu bu genci seyredip, "La havle!"çekip atları kırbaçlayıp geçip gitti. Bu sırada birkaç sıbyan mektebi öğrencisi utangaçkahkahalarla Fuat Hüsnü Bey'i seyrediyorlardı, içlerinden biri iyece sokulup, "Ben deoynayabilir miyim?" diye sormaktan kendini alamadı. Alnındaki ter tomurcuklarını elinintersiyle silen Fuat Hüsnü Bey, hafifçe tebessüm ederek ayağındaki topu küçük futbolmeraklısına doğru yuvarladı. Küçük afacan, biraz gerideki arkadaşlarının sessiz bakışlarıaltında geri geri gidip hızla topa doğru koşmaya başladı. Koçtu,23.SARI LACİVERT KURTULUŞkoştu ve tam topa sert bir vuruş yapacağı sırada kendi ekseni etrafında dönerek kıç üstü yereyığıldı. Kırmızı takkesi de yanı başına düştü. Top ona o topa bakarken arkadaşları topuyerinden kımıldatamayan bir de üstüne üstlük yere yığılan afacana ağız dolusu kahkahalarlagülüyorlardı. Fuat Hüsnü Bey gülmemek için kendisini tutarak, ağlamaklı haldeki küçükfutbol meraklısına yaklaşıp, minik kollarından tutarak yerden kaldırdı."Bir dahaki sefere topa nasıl vurman gerektiğini sana öğretirim, hadi şimdi arkadaşlarınınyanma." diyerek çocuğu gönderdi. Bu sırada bir süredir çaktırmadan Fuat Hüsnü Bey'in topcambazlığını seyreden Reşat Danyal Bey çıkageldi. Fuat Hüsnü biraz geri çekilip duvaradoğru sert bir şut daha atmak üzereydi ki;"Hayrola Fuat Bey, yoksa duvarı yıkmaya mı çalışıyorsun?" diye bir cümleyle irkildi.Fuat Hüsnü Bey gülerek; "Niyetim duvarı yıkmak değil, futbol talimi yaparak, futbolöğrenmek Danyal." diye karşılık verdi ve ayağındaki topu yavaşça Danyal Bey'in ayaklarınadoğru yuvarladı. Top ağır ağır irili ufaklı taşlar üzerinde çok hafif sekerek Danyal Bey'inayaklarının dibinde durdu. Danyal Bey, usta bir İngiliz muhacimi gibi rahat, ayağını topabasıp, topu kaldırdı ve birkaç kez sektirip kafayla Fuat Hüsnü Bey'e doğru gönderdi. Bu ustahareketler karşısında bir hayli şaşıran Fuat Bey'in ağzından birdenbire şu sözler döküldü:"Neden bizim de bir futbol takımımız yok! Gel biz de bir futbol takımı kuralım."İki arkadaş, bir Türk futbol takımı kurma düşüncesiyle Papazın Çayırı'nın önünden geçen yoladoğru yürümeye başladılar. Yanlarından geçen bir şekerciden iki şeker alıp tatlı tatlı futbolkonuşarak bir faytona atlayıp Kadıköy'e indiler.

Page 10: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Fuat Hüsnü Bey'in takım kurma düşüncesine Reşat Danyal Bey Çok sıcak bakıyordu. Günlergeçtikçe her iki futbol aşığının heyecanı artıyor, Türk seyircilerin önüne çıkacakları ilk maçınözlemiyle yanıp kavruluyorlardı. Kim bilir belki de o maçta bir İngiliz ya da Rum takımınıyenecekler ve birdenbire ahalinin sevgilisi olacaklar, omuzlarda taşınacaklardı, ama şimdihayal kurma zamanı değildi... Fuat Hüsnü24 -SİNAN MEYDAN25»SARI LACİVERT KURTULUŞBey hayallerin gerçeğe dönüşmesinin ancak çalışmakla mümkün olduğunu çok iyi biliyordu.Reşat Danyal Bey'i yanma alıp Kadıköy'den Mo-da'dan ve Fenerbahçesi'nden tanıdığı gençarkadaşlarıyla bu konuyu konuşmaya karar verdi.Yaklaşık iki hafta kadar sonra Hurşit Ağa'nm kahvehanesinde toplanan gençler uzuncakonuşup tartıştıktan sonra sabaha doğu ilk Türk takımını kurdular. O gece o masada FuatHüsnü Bey ve Reşat Danyal beylerin dışında Şevki Bey, Fahri Bey, Nurettin Bey, Emcet Bey,Hafız Mehmet ve Hafız Mustafa kardeşler, Kemani Nuri Bey ve Tamburacı Osman Pehlivanvardı. Kulübün kurucularının adları bir kağıda yazılıp teker teker imzalandıktan sonra FuatHüsnü Bey, elindeki kamış kalemi, önündeki mürekkep okkasına batırıp, önünde durankağıdın en tepesine, masadaki arkadaşlarının heyecan ve umut dolu bakışları arasında şu adıyazdı:"Black Stoking"*Uyanık Türk gençleri, kurdukları takıma İngilizce bir ad koyarak ve takımın kurucu kaptanıFuat Hüsnü Bey de kendisine "Boby" takma adını vererek Sultan Abdülhamid'in ceberruthafiyelerinden kurtulmayı amaçlarken, bir ayrıntıyı gözden kaçırmışlardı. Takımın adı ve bazıfutbolcuların adları kamufle edilmişti, ama renkleri her şeyi ele verebilirdi. Kırmızı-Beyazrenk çok çabuk göze batabilir ve takımın sonunu hazırlayabilirdi.İlk Türk takımı Black Stoking'in ilk klüp lokali, Papazın Çayırı'nın yanındaki yolun üzerindebulunan Hurşit Ağa'nm kahvehanesiydi. Kuruluştan bir yıl kadar sonra klüp lokalinde demliçaylarını yudumlayan Black Stoking'li futbolcular ilk maçlarını kiminle yapacaklarımkonuşuyorlardı. Fuat Hüsnü Bey, "İngilizler çok profesyonel, onlarla oynarsak kesinliklekazanamayız, en iyisi daha zayıf Rumlarla oynayalım." diyerek bir öneride bulundu. Bu önerikabul edildi ve Rum gençlerinden kurulu bir takıma maç teklifi yapılması kararlaştırıldı.İlk Türk takımı Black Stoking ilk maçına 28 Ekim 1901'de çıktı. Rakip, bu acemiOsmanlılardan çok daha deneyimli bir Rum takımıy-Black Stoking: Siyah Çoraplılar.di. O gün Müslüman seyircilerin heyecanı görülmeye değerdi. İnsanlar sanki bir futbolmaçma değil de bir düğüne gidiyormuşçasma güzel giyinmişlerdi. Papazın Çayın'nda adetabir bayram coşkusu vardı. Yıllardır yabancıların maçlarını seyretmişlerdi ama bu sefer ilk kezbir Türk takımının maçını seyredeceklerdi. İçlerinden "Ya kazanamazlarsaT diye geçirmektenkendilerini alamasalar da samimi dualarla bu ihtimali azaltmaya çalışıyorlardı. Sahayıbelirleyen çizgiler en beyazından kireçle belirginleştirildi, kale direkleri sağlamlaştırıldı; direkdipleri, ıslatılıp çiğnendi. Her zaman olduğu gibi kale arkalarına ve yan cephelere 7-8yaşlarında futbol meraklısı top toplayan çocuklar yerleştirildi.Önce Rum takımı çıktı Papazın Çayırı'na, sonra da saçları briyantinli, ortadan ikiye ayrılıparkaya doğru yatırılmış, Black Stoking'in kaptanı Fuat Hüsnü Bey koşar adım, elindeki topugök yüzüne doğru dikerek girdi sahaya, arkasından da diğer Türk futbolcuları onu takipettiler. Müslüman ahali "Yaşa! Varo7/"çığlıkları arasında Türk futbolcularını çılgıncaalkışlıyordu.Birkaç ısınma hareketinin ardından maç Rum takımının vuruşuyla başladı.Birkaç Saat Önce Boğaz'ın Öteki TarafıZaptiye Celal, eline daha yeni ulaşan jurnali okuyordu. Önündeki masanın üzerinde bir yığınjurnal daha vardı. Konu, acil önlem alınmasını gerektirecek kadar önemliydi. Adeta anasından

Page 11: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

çatık kaşlı doğan Zaptiye Celal'in "küçük dağları ben yarattım" diyen bir yüz ifadesi vardı.Kendi kendine, "Veletler, sanki yapacak başka işleri yok yine top peşinde koşturacaklarmış,üstelik bir de Türk takımı kurmuşlarl" diye mırıldanarak elinin altındaki zile dokunupnöbetçiyi çağırdı ve "Erler hazırlansınlar, hemen karşıya gidiyoruz?' dedi öfke yüklü bir sesle.Türk gençlerine futbolu yasaklayan Sultan İkinci Abdülhamid, bu yasağın uygulanması içinZaptiye Celal'i görevlendirmişti. Celal ardına taktığı iki tüfekli erle İstanbul-Kadıköy arasındamekik dokuyordu. Galatasaray Lisesi bahçesi olmak üzere Mahmut Baba Türbesi'ni, PapazınÇayırı'nı ve Kuşdili Çayırı'nı sürekli dolaşıp, futbol heveslisi gençlere göz açtırmıyordu. AmaZaptiye Celal bu görevden hiç de memnun de-26 • SİNAN MEYDANğildi. Boğaz'ın iki yakasını birbirine bağlayan bir köprünün de olmaması özellikle rüzgarlıhavalarda Celal ve adamlarını canından bezdiriyordu. Celal, Boğaz'ın hırçınlaşan sularında birgün boğulup ölmekten korkuyordu. Kadıköylü gençler, Zaptiye Celal'in kötü havalardakarşıya geçmekte zorlandığını biliyorlar ve gönüllerince top oynayabiliyor-lardı. Nasıl olsaCelal gelinceye kadar maç biter, evli evine köylü köyüne giderdi.Zaptiye Celal emrindeki erlerle baskın hazırlıkları yaparken, Black Stoking'in kurucusu FuatHüsnü Bey'in babası Hüseyin Hüsnü Paşa'ya da haber uçurulmuştu:"Aman Paşa... Senin oğlan padişahımızın yasağını dinlemeyip top oynamakta... Zaptiye Celalbaskına hazırlanmakta. Yetiş, oğlunu hapisten kurtar."Zavallı Paşa, büyük bir telaşla faytonunu hazırlatıp, olay yerine doğru hareket ederken,Zaptiye Celal de emrindeki erlerle birlikte yola çıkmıştı. İkisi de aynı anda Papazın Çayırı'naulaşacaklardı.Zaptiye Celal ve erleri, Papazın Çaym'mn yanındaki yolun başından, biraz ilerideki alçalıpyükselen feslerini görebiliyordu. Heyecan dalgası, adeta çayırın uzak köşelerine kadaryayılmıştı. Rumlar 4-0 önde olmasına karşın, Türk seyirciler umutlarını koruyorlardı,takımlarından en azından bir gol bekliyorlardı. Bu sırada Fahri Bey'in kendi kalesi önündekaptırdığı topu kovalayan Rum futbolcular beşinci golü buldular. Oyun yeniden başladı. Ortaalanda Reşat Danyal Bey topu Süleyman Bey'e doğru yuvarladı, Süleyman Bey, önündekiRum oyuncudan sıyrıldıktan sonra sağ açıktan çeriye doğru girip, topu ayağının ucuyla arkadirekte bekleyen Fuat Hüsnü Bey'e doğru havalandırdı, havada yavaşça süzülen topu FuatHüsnü Bey kafayla direklerin arasına doğru yuvarladı. Papazın Çayın yıkılacak gibiydi. Önde,ahşap sandalyeler üzerinde oturan Osmanlı aristokratları bile tüm ciddiyetlerini kaybedipayağa fırlamışlar Fuat Hüsnü Bey'in Rum kalesine gönderdiği gölü çılgınca alkışlıyorlardı.Fuat Hüsnü Bey ise arkadaşlarına sarılmış çocuklar gibi zıplayıp, seviniyordu; ama bu tekgolün sevinci uzun sürmeyecekti.Bu sırada Zaptiye Celal, gri atını dört nala Papazın Çayırı'na doğru sürüyordu. Süngü takıpAllah Allah nidalarıyla at koşturan iki er de he-27-SARI LACİVERT KURTULUŞmen arkasındaydı. Nal sesleri biraz ilerideki coşkulu kalabalığın çılgın tezahüratları arasındaeriyordu, henüz hiç kimse yaklaşan felaketten haberdar değildi.Şevki Bey, sağ açıkta top sürmeye çalışırken karşısında Rum futbolcuların yerine gri atıylaZaptiye Celal'i ve süngülü erleri görünce önce şaşırdı, sonra topu Zaptiye Celal'e doğruşutlayıp arkasına bile bakmadan koşmaya başladı, Fahri Bey ve Reşat Danyal seyircilerinarasına daldı, seyirciler de çil yavrusu gibi öteye beriye dağıldı. Emcet Bey denize doğru,Nuri Bey ise mezarlık yönüne doğru kaçmaya başladılar. Rum futbolcular ise sahanın değişikyerlerinde durmuş olup bitenleri endişeli gözlerle seyrediyorlardı. Aslında Türkleri aralannaalıp onlarla futbol oynadıkları için Rum gençleri de suçluydu ama Zaptiye Celal'in gücüonlara yetmediği için o sadece Osmanlı gençlerini kovalıyordu. Fuat Hüsnü Bey ise bacağındakısa pantolon, ayağında futbol oynamaya uygun İngiliz pabuçları, sırtında kısa kollu incegömlekle Papazın Çayın'nın kenarındaki toprak yola doğru koşuyordu, Zaptiye Celal ise Reşat

Page 12: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Danyal Bey'in peşinden gidiyordu. Fuat Hüsnü Bey, anayola çıktığında çayırın yukansmdakiahşap binaların yanındaki kavak ağaçlarının arasında bir fayton gördü, can havliyle faytonadoğru koşmaya başladı, bir de ne görsün, babası Hüseyin Hüsnü Paşa da orada; faytondaninmiş endişeli gözlerle ona doğru bakıyor! Fuat Hüsnü Bey'in şaşıracak zamanı yoktu,korkusunu sarıp sarmalayan tatlı bir sevinçle adımlarını biraz daha sıklaştırarak babasınadoğru koşmaya devam etti. "Kurtuldum!" diye geçiriyordu içinden.Fuat Hüsnü babasının faytonuna atlayıp uçarcasına olay yerinden uzaklaşmıştı, ama kulübünikinci kurucusu konumundaki Reşat Danyal Bey yakalanmıştı. Fuat Hüsnü Bey kurtulduğunaşükrediyordu a-rna, Zaptiye Celal, ufak bir soruşturmayla onun da adım öğrenmeyibaşaracaktı.Fuat Hüsnü Bey, Deniz Harp Okulu öğrencisi olduğundan askeri mahkemede yargılanacaktı.Fuat Hüsnü Bey birkaç gün sonra hakimin karşısına çıkarıldı.Kaim siyah kaslarıyla göz kapaklarım örten yaşlı sorgu hakimi Re-Şid Bey, bir eliyle düzgünkesilmiş beyaz sakalını sıvazladı ve sakin bir ses tonuyla:,r^1

28 »SİNAN MEYDAN"Padişahımıza karşı bir tertip içine girmişsinl" diye sanığın ağzım yoklamayı denedi. Hakiminkarşısında askerce duran Fuat Hüsnü Bey kendinden emin tavırlarla, "padişaha karşı bir tertipiçinde olmadığını" kanıtlamak için başladı dil dökmeye, ama nafile! Ne söylerse söylesin birtürlü hakimi inandıramıyordu!"Futbol" diyor, "top" diyor, "takım" diyor, ama boşuna! Yaşlı sorgu hakimi hayatında futboldenilen şeyi ne duymuş ne işitmiş, top deyince de Fatih'in "Balyemez topu" gibi bir şeyanlıyor. O kaim kaşlarını göz kapaklarının üzerinde adeta tek tek çatarak başlıyor Fuat HüsnüBey'i azarlamaya:"Demek elinizin altında top bile var. Bre melunlar! Sarayı yıkacaksınız ha?' diye tutturuyor,bağırıp çağırıyor. Fuat Hüsnü Bey bakıyor olacak gibi değil, iş ciddiye biniyor:"f/enc/imrdiyor, "Yüksek müsaadenizle suç aletinin yüce mahkemenin huzuruna getirilmesiniistirham ediyorum T diye istekte bulununca Reşid Bey, o sakallı yüzünü örten kocaman birşaşkınlıkla: "Oğlum sen şaşırdm mı? Hiç koca top mahkeme salonuna getirilir mi?Fesuphanallah!.." diye karşılık veriyor başını sallayarak. Ama yine de sanığın bu teklifinikabul ediyor. "Suç aleti" mahkemeye getirilince anlıyor hakim bey futbol topuyla Fatih'intopunun farkını. Yalnız kafasına takılan bir soru daha var kurnaz hakimin. Jurnal zaptında,"Fuat Hüsnü Bey'in de Rumlarla aynı kıyafet-i la-bisten giydiği' yazdığından, sanığın daRumlarla tek tip kıyafet giydiğini düşünüyor:"Kıyafetin de Rum kıyafetinin aynısıymış" diyor çok bilmiş tavırlarla. Fuat Hüsnü Bey, bunada çözüm buluyor. Reşid Bey'den izin isteyip futbol kıyafetini giyip geliyor mahkemehuzuruna. Yaşlı hakim, Fuat Hüsnü Bey'i bu garip kıyafetle görünce kahkaha atmamak içinkendini zor zaptediyor. Çaktırmadan alt dudağını ısırarak kahkahasını yutup öğlece şaşkınşaşkın bakıyor Fuat Hüsnü Bey'e. Karar anı gelip çatıyor. Yaşlı sorgu hakimi, sanığınsözlerine ve üzerindeki bu komik kıyafetine bakarak, Fuat Hüsnü Bey'in bir komitacıolmadığına hükmediyor."Komitacılık, ihtilalcilik ciddi iştir. Bu genç güpegündüz don gömlek gezdiğine göre olsa olsakafadan sakattır." diye düşünüp takipsizlik29»SARI LACİVERT KURTULUŞkararı veriyor, ama Fuat Hüsnü Bey'in gözünü korkutmayı da ihmal etmiyor:"Kazık kadar adamsın. Bir de paşa çocuğu olacaksın. Böyle don paça gezmeye utanmıyormusunl Bir daha bu kılıkla karşıma çıkarsan Bekirağa'yı boylarsın haberin ola\"İlk Türk futbolcusu Fuat Hüsnü Bey Abdülhamid istibdadından zor bela paçayı kurtarmıştı;ama takımın ikinci kurucusu dışişlerinin çiçeği burnunda memurlarından Reşat Danyal Bey

Page 13: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

arkadaşı kadar şanslı değildi, Fuat Hüsnü, bir hafta kadar sonra arkadaşı Reşad Danyal'mTahran Sefareti'ne gönderildiğini öğrenecekti.Reşad Danyal, İran'a sürgün edilmişti. Suçu, futbol oynamaktı.Fuat Hüsnü Bey'in içindeki futbol ateşi ise henüz sönmemişti, büyük umutlarla kurduğu ilkTürk takımı Black Stoking kısa süre sonra dağılmıştı, ama onun pes etmeye hiç niyeti yoktu.İstibdadın pençesinden kurtulur kurtulmaz soluğu İngilizlerin kurduğu "Kadıköy SporKulübü"nde aldı ve "Boby" takma adıyla İngilizlerin arasında top koşturmaya başladı.:3e*.II. BÖLÜM FUTBOL, ÖRGÜT ve İHTİLAL1900'lerin Başında İzmirOsmanlı'ya ilk futbol topunu getirenler İngiliz Levantenlerdi. İzmir'in ünlü Levanten aileleri,Giraudlar, Wihittaller, Charnaudlar Türkiye'de futbolun ilk tohumlarını atmışlardı. 1900yılında İzmir'in yeşil alanlarında futbol oynamaya başlayan İngilizler çok geçmeden İzmir'inilk futbol kulübü olan "Futbol and Rugby Club"ı kuracaklardı. İstibdat yönetimiMüslümanların kulüp kurmalarını yasakladığı için İzmir liginde sadece yabancı takımlar boygösterecekti. İzmir'de Rum, Yunan, Ermeni, İngiliz takımlarının sayısı her geçen günartıyordu: Panianios, Pelops, Evangalis, Apollon, İskoş, Karavokiri, Midilli Karması adlıtakımlara Garibaldi adlı bir de İtalyan takımı katılmıştı.Müslüman Türklerin yoğun ilgi gösterdikleri maçlar kıran kırana geçiyordu. Öyle ki,Başpapaz Hrisostomos her maça gelerek, ateşli tezahüratlarına biraz olsun ara verenseyircilerin sessiz bakışları arasında Rum takımlarını takdis ediyor, rahipleriyle beraber,tribünün özel olarak hazırlanmış bir bölümünden maç boyunca ilahiler okuyordu. Başpapazınağzından çıkan ruhani sözler, Rum Evangelidis Okulu'nun32 • SİNAN MEYDANbando takımının maç boyunca durmadan çaldığı ezgilerle birleşip çok uzaklara, ta kordonakadar gidiyordu.Fransız Devrimi sadece çok uluslu imparatorlukları değil, sporu da etkileyecekti. Devriminyarattığı özgürlük havasını soluyan Türkler Batı-'mn yükselen değeri futbolla ilgilenmeyebaşlamışlardı. İzmirli Türklere futbolu tanıtan ve sevdiren İzmir Sultanisi Spor ÖğretmeniErmeni Me-likyan Efendi'ydi. Melikyan Efendi'nin girişimleriyle kurulan İzmir SultanisiTakımı ilk maçını 22 Ekim 1910'da Pelops ile yapacaktı.Türklerin gerçek anlamda futbolla ilgilenmelerini sağlayan İttihatçılardı. Eğitimlerim geneldeyurt dışında tamamlayan İttihatçılar, Paris, Londra gibi kültür beşiği Batı kentlerindenetkilenmişlerdi. Orada görüp öğrendiklerini Abdülhamid baskısından kurtarmaya çalıştıklarıOsmanlı'da uygulamak istiyorlardı.Avrupa'da, futbolun kitleleri peşinden sürükleyen bir oyun olduğunu görmüşlerdi ve şimdifutbolun bu özelliğinden kendi ülkelerinde yararlanmak istiyorlardı.İzmir'deki ilk Türk futbol kulübü İttihat Terakki Cemiyeti'nin İzmir il binasında kuruldu. Adı,"Karşıyaka Gençlerbirliği"ydi. Kırmızı-yeşil renkli takım daha sonra "Karşıyaka SporKulübü" adım alacak ve yıllar sonra binlerce insanı peşinden sürükleyecekti.1912 Balkan Savaşı sırasında yabancıların İzmir'i terk etmesiyle meydan Türklere kalmıştı.Rum takımlarının yerini şimdi Türk takımları alıyordu. Karşıyaka'dan sonra Hilal, onunardından da Altay kulüpleri yeşil sahalarda renklerini sergilemeye başlayacaklardı.Altay da Karşıyaka gibi İttihatçıların takımıydı. Nitekim İttihatçıların Maarif Nazırı MustafaNecati Bey kendi odasını Altay'a tahsis etmişti. Daha sonra İttihat Terakki İzmir KatibiUmumisi Mahmud Celal (Bayar) Altay'a bir kulüp binası verecekti.Altay, İzmir liginde fırtına gibi esmeye başlamıştı. Daha kurulduğu yıl Karşıyaka, Midilli veTrablusgarp takımları arasında yapılan turnuvada şampiyon oldu. Altay'm bu zaferi İzmirsokaklarında davullu zurnalı eğlencelerle kutlandı. Altay aynı yıl Ermeni takımlarından

Page 14: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Armeni-on'u, Pakser'i, Rum karması Paniainios—Apollon takımlarını da yenince halkınsevgilisi haline geldi. Altay'm İtalyan Levantenlerin takımı Gari-I33«SARI LACİVERT KURTULUŞbaldi'yi 10-0 yenmesi ise dilden dile dolaşacak, Osmanlı sınırlarını aşıp ta uzaklara, İtalya'yakadar gidecekti. Hatta İtalyan konsolosu, "İtalyan milli kahramanı Garibaldi'yi küçükdüşürme" gerekçesiyle kulübü kapatacaktı.O maçı unutulmaz kılan sadece farklı skoru değildi, o gün Garibaldi'yi darmadağın edenAltay'm kadrosunda sonradan Türkiye'de çok farklı alanlarda tanınacak olan iki önemlifutbolcu vardı.Bunlardan biri Evliyazade Nejat (Eczacıbaşı), diğeri ise kaleci Adnan (Menderes)'dı.Genç Kurmay Mustafa KemalKimi Türk gençleri İstanbul ve İzmir'in yeşil çayırlarında top koştururken, kimileri deMakedonya'nın sarp dağlarında elde mavzer vatan ve hürriyet şarkıları söylüyorlardı. GençMustafa Kemal ise İstanbul Harp Akademisi'nde askerlik mesleğinin inceliklerini öğreniyor,bilgi ve görgüsünü artırıp, değişen çağı anlamaya çalışıyordu; okudukça öğreniyor,öğrendikçe olgunlaşıyordu. Vatan ve hürriyet için savaşmaya kararlıydı, ama önce yükseköğrenimi tamamlamalıydı.1904'ün Aralık ayında Harp Akademisi'nden mezun oldu. OMu bitirdiğinde 24 yaşındaydı.Kurmay stajım Makedonya'da yapmak istiyordu. Şimdi heyecanlı bir bekleyiş içindeydi.Akademiden mezun olunca iki arkadaşıyla birlikte Sirkeci'de bir ev kiraladı. Staj yeri bellioluncaya kadar arkadaşlarıyla o eski evde kalacaktı.Burası limana inilen yokuşun hemen birimindeki üst üste yığılı duran ahşap evlerden biriydi.İkinci kattaki daireye, bastıkça çatırdayan eski ahşap merdivenlerden çıkılıyordu. Üzerindekizarif oymaları aşınmaya yüz tutmuş tahta kapıyı gıcırtıyla aralayıp içeriye girince, kü-Çük birhol ve iki küçük oda göze çarpıyordu. Odalar son derece bakımsızdı, duvarlarda yer yerçatlaklar ve dökülmüş sıva boşlukları vardı. Tabandaki tahta döşemeler iyice eskimiş vekabarmıştı. Pencerelerinden birinin boydan boya çatlamış camından içeriye hafif deniz esintisisızıyordu. Çağla yeşili pervazlar yer yer çürümüş ve dökülmüştü. Deniz tarafındaki büyükodanın ortasında eski bir masa ve pencerenin34 • SİNAN MEYDAN35«SARI LACİVERT KURTULUŞçevresi hayatın imkanlarından faydalanmaktadırlar. Başımızda kapitülasyon demlen bir belavardır. Peki bununla neler olmuştur? Avrupa zenginleşti; Avrupa milletleri fabrikalarınıyaptılar, fakat kapitülasyonların getirdiği iktisadi vaziyet bizim bunları yapmamızı men etti.Avrupa devletlerinin hakim oldukları topraklardaki öteki milletlerin fertleri de Avrupamilletlerinin fertleri için istihsal yapmaktadırlar. Bugünkü mevcut topraklarımız içindeki ötekimilletler Avrupa'nın kendi emellerini tatbik edecekleri siyaset ile kendi vaziyetlerini tayinetmek siyasetini güdeceklerdir. Buna bağlı olarak da Osmanlı azınlıkları bağımsızlık için vargüçleriyle mücadele edecekler.Konuşma bittiğinde odayı kaplayan derin sessizlik, ince ahşap du-karşısmdaki duvara yaslanmış eski bir dolap vardı. İçeride ise hep bir uğultu: Sokak uğultusu,martı çığlıkları, satıcı sesleri, vapur sirenleri ve bir de Babıâli yokuşundan aşağıya doğrukoşan gazete dağıtıcısı çocukların iç karartan haberlerle ergenleşmeye yüz tutan sesleri bueski evi kuşatıyordu.Genç Mustafa Kemal yokuşun dibindeki o eski evde sabırsızlıkla çocukluk hayalleriningerçeğe dönüşeceği günü bekliyordu, ama beklerken de boş durmuyor; okul yıllarındaki gizliçalışmalarına burada da devam ediyordu. Mustafa Kemal, iki ev arkadaşını ve en yakınarkadaşı Ali Fuat'ı da yanma alıp sabahlara kadar vatan ve hürriyet konulu sohbetler ediyordu.Neredeyse her akşam güneş battıktan sonra deniz tarafındaki odada bir gaz lambasının loş

Page 15: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

ışığı altında o eski ahşap masanın yarlardan içeriye sızan sokak uğultusuyla bozuldu. Odanıniçindeki gri etrafında toplanıp saatlerce konuşuyorlardı. Baskı rejiminden kurtul- sigaradumanı tavana doğru yükseliyordu. Mustafa Kemal biraz sinirli-mak ve demokratik biryönetim kurmak için neler yapılması gerektiği- ce pencereye doğru yürüdü. Önce eski sicimperdeyi, sonra da pençeni tartışıyorlardı. Mustafa Kemal daha çok emperyalistlerin baskısıylareyı ara[adı hafıfçe Ahşap duvarlardan yükselen birbirine karışmış in-köşeye sıkışanimparatorluğun içinde bulunduğu durumu analiz ediyor san sesleri usulca aralık penceredenodaya girdi. Sokak bir hayli kala-ve çıkış yollarını sıralıyordu. Mustafa Kemal yine bir gece,akşam telaşı balıktı: Fesli sarıklı erkekler Sirkeci yönünde ilerliyorlardı Karşı kaldı-ve ezansesleri arasında arkadaşlarının dikkatli gözlerine bakarak şunla- rımda bir madam yürüyordu,başı önde; üzerinde kahverengi bir pele-rı söyledi:rin vardı, elindeki şemsiyeyi rüzgara karşı korumaya çalışarak limana"Siz yalnızca toprak kayıplarıyla meşgulsünüz, ama bunun mühim doğru iniyordu. Hava çoksoğuktu, lapa lapa kar yağıyordu. Mustafa sebeplerine de bakmak gerekir. Tarihimizdekivahim hataları iyi tespit Kemal, cam kenarında biriken kardan bir parça alıp avuçları arasındaetmek ve ona göre vaziyet almak lüzumu vardır. İktisadi vaziyetimizi sıkıştırdı, pencereyikapatıp ortadaki sobanın yanına geldi ve kar sula-askeri vaziyetimizden ve siyasivaziyetimizden ayrı bir vaziyetmiş gibi rıyla ıslanan ellerini kurutmaya başladı.görmek vahim bir hatadır." Elindeki yanlanmış sigaradan son bir nefes Sirl^H'rUH ^ ^u; „,a~ a- i - i i i i i , , , . , , .} ı f ı ı ıJirKecı deki o eski evde düzenlenen toplantılara katılanlar arasındadaha aldı, gri duman arasında ağzından şu sözler döküldü. Dİr de sıvü vardı MıF^ydı Tedirgin ve sessızdı Gözlerinde bir iz_"Avrupa devletlerinin iç vazıyetimize müdahaleleri ile ve o vasıta ilik, bir öfke; yüzündeyseörtülü bir samimiyetsizlik ifadesi vardı Ali ile yürüttükleri siyaset bizi imparatorluğun kaybıtehlikesiyle karşı kar- .-.uat bu durumdan rahatsız olacak ki, bir gün Mustafa Kemal'e gİ7İiceşıya getirmektedir, iktisadi vaziyetimizin perişanlığını görmemek kabıh&hty sordu: MustafaKemal> Fethfnin askerlikten çıkarıldığını yata-midirT Biten sigarasını izmarit dolu kültablasına bastırdı, ağzından :ak yerı ve parası olmadığından burada kaldığını söyledi burundandışarıya yayılan dumanı dişleriyle kesip Ali Fuat'ın gözleri- Ali Fua[ endişderindehaklıydı!nin içine bakarak şunları söyledi: R- , r_ oırkaç halta sonra Mustafa Kemal, "yatacak yeri olmayan Fet-Türklerin yaşadığı Doğu vilayetlerimizden Selanik ve Balkan cihetine ıınin" aslında birjurnalci olduğunu anlayacaktı Staj yerini beklerken kadar halk iktisadi vaziyetinbozukluğunun azabını çekmektedir. An- *ndini hiç de beklemediği bir yerde, Bekirağanmsoğuk izbe zindan-cak mütegallibe denilen zümre ile çok az sayıdaki zümre ile saraykından birinde bul kt o o36 • SİNAN MEYDAN37»SARI LACİVERT KURTULUŞTutuklanma gerekçesi olarak pek çok neden ileri sürülüyorduOkulda gazete çıkarmak ve zararlı fikirleri yaymak, Ramazan'm 15'ind Mustafa Kemal,merkezi Selanik'te bulunan 3. Ordu'ya atanmak Hırka-i Şerifi ziyaret eden Abdülhamid'inarabasına bomba atmak, Sitistiyordu.keci'deki evde gizli toplantılar yapmak, gizli bir örgüt kurmak, Hat] Birkaç gün sonraatamalar belli oldu. Mustafa Kemal ve yakın ar-Akademisi'nde öğrenciyken menfaatsağlamak amacıyla arkadaşları arakadaşı Ali Fuat Şam'daki 5. Ordu'ya atandılar. Atamalarasarayın el smda bir yardım sandığı kurarak ihtiyacı olan öğrencilere faizle parkoyduğubelliydi, bu bir sürgündü.

Page 16: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

vermek gibi eylemlerle suçlanıyordu. Sarayda uzun süre Askeri Okulk Mustafa Kemal bukararı öğrendiğinde mavi gözlerinde şimşekler Nazırı Zülüflü İsmail Paşa, Kabasakal MehmetPaşa ve Mübayin Başksçaktı, içinden bir öfke dalgası geldi geçti. Sarı saçlarını, uzun kemiklitibi Tahsin Bey tarafından sorguya çekildi, fakat suçlamaları kanıtlayaparmaklarıyla düzeltip,öfkesini yutmaya çalışarak, mavi gözlerini Ali cak hiçbir belge yoktu. İyice abartılmışbirtakım varsayımlar üzerıiıFut'a çevirip kendinden emin şöyle dedi: kurulmuş bir sürü soru..."Pekala biz de bu çöle gider ve orada yeni bir devlet kurarız?'Mustafa Kemal'in en yakın arkadaşı Ali Fuat da benzer suçlarda yargılanıp tutuklanmıştı.Bir Giz^ örgüt: İttihat ve TerakkiMustafa Kemal, Bekirağa'da gün yüzü görmeyen soğuk taş hücre Mustafa Kemal ve AliFuat daha İdadi öğrencisiyken, ülkenin kur-sinde günleri ve geceleri tüketiyordu. Yaylarıbozuk eski ranzadaki kulplusunun ancak bir ihtilalle mümkün olacağım düşünen Tıbbiye,Har-, lenmeye yüz tutmuş saman yatağın üzerinde boylu boyunca uzanmıbiye ve Mülkiyeöğrencileri ihtilalci örgütler kurmaya başlamışlardı, yatıyordu, ne okuyacak bir kitabı ne deiçecek bir sigarası vardı. BazeıOsmanlı Devletinin ilk ihtilalci örgütü Asker-i Tıbbiye-ıŞahane öğren-o eski yatağından kalkıp küçük hücresinde volta atıyor, ellerini yağlaitilerinceFransız İhtilalinin yüzüncü yılında kurulmuştu (1889). Son-mış sarı saçları arasındadolaştırırken ileride yapacaklarını düşünüyoiraları adından çok söz ettirecek olan bu cemiyetİttihat ve Terakki'ydi. du. Yorgunluğu yüzünden anlaşılıyordu, mavi gözleri adeta ikideriıCemiyetin öncelikli amacı II. Abdülhamid'in istibdat rejimini yıkmak çukura yuvarlanmışgibiydi. Üstelik bir de o Şubat soğuğunda birkave meclisi açıp meşrutiyeti ilan ettirmekti,gecedir böbreklerinde dayanılmaz acılar hissediyordu. Cemiyet, hücre tipiörgütlenmeyle birkaç yıl içinde büyüdü. SarayMustafa Kemal, ancak haftalar sonra serbest bırakıldı. Bekiral892 yılında jurnalcilerisayesinde cemiyetin varlığını ortaya çıkardı, ğa'dan kurtulmuş olmasına karşın huzursuz vetedirgindi. Tutuklu öjŞaray başlangıçta birkaç cemiyet üyesini tutukladı daha sonra da cemi-rencilerin askerlikten çıkarılacakları veya imparatorluğun uzak köseleydin kökünü kazımayakarar verdi. Cemiyet üzerindeki artan baskılar rine sürgün edilecekleri söyleniyordu.Pe^ çok cemiyet üyesinin yurt dışına kaçmasına yol açtı.O günlerde Makedonya karmakarışıktı: Sırp ve Bulgar çetelei İttihatçıların pek çoğuözgürlükler ülkesi olarak gördükleri Fran-dağlara çıkarak Müslüman köylerini basıyorlardı.Arnavutluk'taki dusaya gittiler. Paris'te, meşrutiyetin askıya alınmasından sonra Abdül-rumdaha da kötüydü. Ordu birlikleri iç güvenliği sağlamakla, eşkıy»an:ıid'e muhalefet etmek içinyurt dışına çıkmış olan küçük bir Os-mn zararlı faaliyetlerini önlemekle zorlanıyordu. Bunedenle Muşta?11311!1 grubu onları karşıladı. Kısa bir süre sonra Paris grubundan HalilKemal ve idealist arkadaşları stajlarını Makedonya'da yapmak istiyof arıern ve İstanbul'dankaçıp gelenlerden Ahmet Rıza birlikte hareket lardı. Üstelik Makedonya ve Selanik hürriyetmücadelesi veren Osman" erek "Meşveret" adlı Türkçe ve Fransızca bir gazete çıkarmayabaşla-lı aydınlarıyla doluydu, Mustafa Kemal ve arkadaşları da bu mücadek ' ar' Ç°kgeçmeden Ahmet Rıza Abdülhamid'e karşı gerçekleştirilen nin içinde yer almak istiyorlardı.areketin sembol isimlerinden biri haline gelecekti. Fakat Ahmet Rıza?'! bir pozitivistti; gerek materyalizme varan radikal görüşleri,38»SİNAN MEYDAN39^SARI LACİVERT KURTULUŞİttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerigerek uzlaşmaz sert karakteri çabuk parlayan yıldızının çabuk sönmesi ne neden olacaktı.Yurt dışında Ahmet Rıza'mn liderliğinde örgütleneı bu muhalif Osmanlı aydınları kendileriniJön Türk olarak adlandırıyorlardı. Onlar kendilerini klasik Osmanlı tebaasından çok farklıgörüyor lardı, Fransız İhtilali'nden etkilenmişlerdi, özgürlük, eşitlik ve adalet is tiyorlardı,imparatorluğun ancak çağdaş değerleri benimseyerek kurtu-lacağına inanıyorlardı.

Page 17: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Jön Türkler, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yurt dışındaki uzantı siydi.İttihat ve Terakki Cemiyeti 1894-1896 yılları arasında çığ gibi büyümüştü. Cemiyet birbakıma imparatorluğun bunalımlarından beste niyordu. Abdülhamid'in politikalarındanmemnuniyetsiz kitleler yat» ğını arayan dereler gibi cemiyete akıyordu. Doğu Anadolu'dabaşlaya* Ermeni olaylarının İstanbul'a sıçraması, Güney Afrika altın madenleri» dekibaşarısız spekülasyonlar ekonomik bir krize yol açmıştı. Her ge çen gün artan muhaliflersessiz sedasız cemiyetin yolunu tutuyordu.Bu katılımlarla yeterince güçlendiklerine inanan İttihatçılar 1896'da bir hükümet darbesiyapmaya karar verdiler. Fakat darbe hazırlığım önceden haber alan saray elini çabuk tutarakdarbecileri yakalayıp uzak diyarlara sürgün etti. Saray, İttihatçı avına çıkmıştı, tutuklamalarve sürgünler birbirini izliyordu. 1896-1897 yılındaki tutuklamalar örgütü bitirme noktasınagetirdi. İttihatçılar her şeye yeniden başlamak zorundaydılar.Abdülhamid istibdadına karşı yurt dışında mücadele eden Jön Türklerin en etkili üyesiTıbbiye mezunu Doktor Nazım'dı.Abdülhamid istibdadına karşı içeride mücadele eden İttihat ve Te-rakki'nin en etkili üyesi iseSelanik Posta İdaresi eski memurlarından Talat Bey'di.Doktor Nazım 1872 yılında Selanik'te doğmuş, 1887 yılında Mek-teb-i Tıbbiye'de okumayabaşlamıştı. Abdülhamid'in İttihatçılar üzerinde baskıyı artırdığı günlerde daha 21 yaşındagizlice Paris'e gitmek zorunda kalmıştı.Talat Bey ise Selanik sürgünüydü, önceleri işsizdi, tek işi sabahları karakola gidip "ispatıvücut" için imza atmaktı. Sonra Selanik posta idaresinde çalışmaya başlamıştı. O günlerdeSelanik'teki mason locala-: rınm gizli örgütlenme yöntemlerini öğrenmiş ve aynı yöntemleİttihat Terakki Cemiyeti'ni örgütlemişti. İttihat Terakki Cemiyeti'nin en kilit adamıydı. Zeki,kararlı ve soğuk kanlı bir liderdi ve tüm İttihatçılar gibi ölümden korkmuyordu.Abdülhamid istibdadım yıkmak için içerideki ve dışarıdaki örgütlerin birleşmesi gerekiyordu.Gerçi Selanik merkezle, Paris arasında önemli görüş ayrılıkları vardı. Talat Bey, Enver Beyve birçok İttihatçıya göre anlaşmazlıkların temel nedeni Paris'teki İttihatçıların Makedonya'yıbilmemeleriydi. Paris merkezi ise işlerin sistemsiz ve acele yürütüldüğünden yakmıyordu.Gelinen noktada birleşmekten başka çare yoktu.Alman karara göre Rumeli'deki durumu yerinde görmesi için Paris Şubesiningörevlendireceği biri gizlice Selanik'e gelecekti. Adı sır gibi saklanan bu kişinin kimolduğunu aslında tüm İttihatçılar biliyordu. Söz konusu kişi, Abdülhamid'in hakkında idamfermanı çıkardığı Dr. Nazrm'dı.L40 • SİNAN MEYDANO gece Talat Bey'in Selanik'in arka mahallelerinden birindeki iki katlı ahşap evinde Dr.Nazım'ı getirme planının tüm ayrıntıları konuşuldu:Plan, Dr. Nazım'a bir mektupla bildirildi Dr. Nazım Marsilya'dan bir gemiyle Yunanistan'ınPire Limanı'na inecek, orada önceden ayarlanan Rum komitacılarca karşılanacak, herhangi biraksilik halinde Atina'da kalacak, aksilik çıkmazsa sahte bir kimlikle, kılık değiştirerek Se-lanik'e sokulacaktı.Birkaç Gün SonraHenüz ilk horoz ötüşlerinin duyulmadığı, Selanik esnafının uyanmadığı, alaca karanlığın dahayeni yeni yırtılmaya başladığı sabah saatlerinde Vardar Caddesindeki kapalı dükkanlannönünden bir adam yürüyordu hızlı adımlarla. Tedirgin ve yorgun görünüyordu, yüz hatlarınıörten sakalı, san saçlarını kapatan beyaz sarığı, sırtındaki işliği ve yeşil cübbesi, ayağındakiçarığı ve elindeki iri taneli kocaman tespihi ile sıradan bir köylüye ya da bir din adamınabenziyordu. Cebindeki kimliğe göre adı Hoca Ahmet Efendi'ydi; ama gerçekte bu gizemliadam Dr. Na-zım'dan başkası değildi. Bu haliyle onu yakın arkadaşı Mithat Şükrü biletanıyamamıştı. Dr. Nazım, kafasındaki sarığı, sırtındaki cüppeyi ve; yüzündeki takma sakalı

Page 18: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

çıkardığında Mithat Şükrü şaşkınlığını gizleye-; memiş, kahkaha atmamak için kendini zortutmuştu.Mithat Şükrü, arkadaşını derhal Frenk Mahallesi'nde bir İtalyan'dan kiraladığı eve götürdü.Dr. Nazım birkaç saat sonra orada İtti-1 hat Terakki'nin lideri Talat Beyle görüşecekti.\Bu iki istibdat savaşçısının yolları yıllar sonra bir futbol takımında, t Fenerbahçe'dekesişecekti. iDr. Nazım, Fenerbahçe'ye başkan olurken, Talat Bey, siyasi gelece-^ ği için bir tehlike olarakgördüğü Fenerbahçe'ye karşı amansız bir mücadeleye girecekti.Vatan ve Hürriyet SavaşçısıMustafa Kemal ve arkadaşı Ali Fuat 10 Şubat 1905 Cuma günü Galata rıhtımından kalkan birNemçe (Avusturya) vapuruyla Beyrut'a hareket ettiler. Nemçe vapuru sallana sarsıla ertesigün İzmir'e ulaştı-41 «SARI LACİVERT KURTULUŞEge semalarında asılı duran buz mavisi bulutlar arasından kendini gösteren güneş, o soğuk kışgününde insanın içini ısıtıyordu. Genç subay adaylarının birçoğu İzmir'i ilk kez görüyorlardı.Vapur işlek İzmir limanında demirledi. Etrafta koşuşturan liman işçileri vardı, sırtlarındakikilolarca yükün altında ezilerek ilerlemeye çalışıyorlardı.Mustafa Kemal ve iki arkadaşı bir araba kiralayarak Kordonbo-yu'nu dolaştılar, arabaKordonboyu'nda ilerlerken nal seslerinin rutin tıkırtıları arasında Mustafa Kemal engin mavigözlerini başka bir enginliğe, denize çevirdi. Sanki hayatında hiç deniz görmemiş, taşralı birdelikanlı gibi bir süre engin maviliği seyretti gelecekten habersiz. Nereden bilebilirdi yıllarsonra o engin maviliğin kızıla boyanacağını? Nereden bilebilirdi, o gün faytonla dolaştığıKordonboyu'nda yıllar sonra Yunan ordusunun katliamlar yapacağını? Ve nereden bilebilirdiyıllar sonra işgalci Yunan ordusunu denize döken kahraman orduların muzaffer başkomutanıolarak bu şehre tekrar geleceğini?Mustafa Kemal ve kurmay arkadaşları eğlenceli ve rahat bir yolculuktan sonra Beyrut'aulaştılar. Birkaç gün sonra da görev yerlerine dağıldılar. Ali Fuat Beyrut Süvari Alayı'na,Müfit 29. Süvari Alayı'na, Mustafa Kemal ise 30. Süvari Alayı'na atandı.Mustafa Kemal, kader arkadaşı Ali Fuat'tan ayrılmanın acısını şimdiden duymaya başlamıştı,üzüntülüydü.Mustafa Kemal Şam'da beklediğinden çok daha kötü koşullarla karşılaştı. Ordunun durumuperişandı, düzen ve disiplinden yoksun ordu içinde rüşvet alan subaylar bile vardı. Otoriteboşluğu Dürzilerin isyanına davetiye çıkarıyordu. Halk ise birkaç yüzyıl öncesini yaşıyorgibiydi. Bir zamanlar ilk uygarlık tohumlarının yeşerdiği bu topraklarda zaman sanki tersineakmıştı. Gericiliğin kader zannedildiği bu topraklarda Arapların belirgin bir üstünlüklerivardı. Arap milliyetçiliği almış başını yürümüştü. Mustafa Kemal'i en çok kızdıran da buydu,Türklerin horlanıp dışlanmalarına içten içe büyük tepki duymaya başlamıştı.Bir gün Şam'daki garnizonda basit bir nedenle kavga eden bir '•ürk diğeri Arap kökenli iki erikarşısına alan nöbetçi subay, kimin faksız olduğunu bile araştırmadan,"Sen kim oluyorsun dakavm-i ne-42»SİNAN MEYDAN43*SARI LACİVERT KURTULUŞcib'ten birine hakaret ediyorsun!" diye Türk erini suçlayıp aşağıladı. BM olaya tanık olanMustafa Kemal nöbetçi subaya unutamayacağı bir ders verdi. Şam'da bulunduğu günlerdeimparatorluk içindeki Arap egemenliğine karşı duyduğu tepki Türklük duygularınıkamçılıyordu.Şam'da bulunduğu sürede bölgeyi yaşanılmaz hale getiren Dürzi isyanlarını bastıran MustafaKemal'in son günlerde en çok düşündüğü, siyasi eyleme geçerek örgütlü mücadele etmekti.

Page 19: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Bir gece, Mustafa Kemal Şam'da tanıdığı genç subaylarla bir araya geldi. O gece gençhürriyet savaşçıları ülkeyi içine düştüğü bunalımdan kurtaracak bir ihtilal gerçekleştirinceyekadar mücadele edeceklerine yemin ettiler ve bu amaçla bir cemiyet kurdular. Mustafa Kemalbu cemiyete, "Vatan ve Hürriyet" adını verdiğinde saat sabahın üçünü, lambanın zayıf titrekışığının aydınlattığı odanın çatlamış duvarında asılı duran maarif takvimi ise 1906 yılınıgösteriyordu.Mustafa Kemal'in "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti" imparatorluğun gözlerden ırak doğutopraklarında kısa sürede büyüyecek ama "aynı a-maç için mücadele eden iki cemiyetinyarardan çok zarar getireceği" düşünülerek imparatorluğun batısında ihtilal hazırlıkları yapanTalat Paşa'mn İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne katılacaktı.İhtilal ateşinin kızgın alevi yaşlı sultanın Yıldız sırtlarındaki sarayını artık büsbütün tehditetmeye başlamıştı.Selanik'te İttihat ve Terakki Cemiyeti sultana karşı gerçekleştirilecek devrimin sonhazırlıklarını yaparken, İstanbul'un karşı yakasının "hürriyetçi gençleri" başka bir devriminhazırlıklarını yapıyorlardı.Kadıköylü gençler Fenerbahçe'yi kuruyorlardı. j1907 Bahar Aylan, KadıköyAdı Fenerbahçe, Renkleri de Papatyanın Renkleri Olsun!İstanbul'a bahar gelmişti, Boğaz'm mavi suları kuzeyden esen sert Karadeniz rüzgarıylaalçalıp yükseliyor ve denize sokulan ahşap yalıların yosun tutmuş temellerini yalıyordu.Taksim'deki Beşçmar Bahçesi dolup taşıyor, burada hürriyeti bekleyen İstanbullu gençler,Pera'mn zengin tüccarları, yabancı sefirler, Rum ve Ermeni güzellerin kaçamak bakışlarıarasında viski sodalarını yudumluyorlardı. Süslü faytonlarınbiri geliyor, biri gidiyor, özellikle bol güneşli Cuma günlerinde adeta İstanbul'un yarısıeğlenceli Galata'ya akıyordu.İstanbul'un diğer yarısı ise Boğaz'm öteki tarafını tercih ediyordu...Balıkçı teknelerine benzer küçük kayıklar ve çok daha büyük vapurlar, Eminönü veBeşiktaş'tan Kadıköy ve Üsküdar'a insan taşıyordu. Daha çok İstanbul'un kalbur üstü yerliaileleriyle, biraz Anadolu havası almak isteyen memur ve eşraf aileleri, Kalamış, Moda veFenerbahçe-si'nin kuş sesleriyle çınlayan, çiçek kokan yemyeşil kırlarında ve gölgelibahçelerinde bahar coşkusunu yaşıyordu.1907 yılının o bahar aylarında İstanbul'un Anadolu yakası adeta papatyaların istilasınauğramıştı. Her taraf san-beyaz renklerle kaplanmıştı.Abdülhamid'in 33 yıllık saltanatı yıkılmak üzereydi, Makedonya'da İttihatçılar yaşlı sultamtahtından indirecek ihtilalin son hazırlıklarını yapıyorlardı. Sultan Abdülhamid iseİttihatçılarla boğuşmaktan, futbol topu peşinde koşturanlarla mücadele etmeye artık zamanbulamıyordu.1907'nin o bahar aylarında sarayın gözü kulağı Makedonya'daydı. İstanbul her gün bir suikastveya cinayet haberiyle çalkalanıyordu. Padişahın İttihatçı avı için Makedonya'ya gönderdiğipaşalar İttihatçı kur-şunlarıyla can veriyorlardı.Bu nedenle İstanbul'un öteki yakasında hürriyet rüzgarları erken esmeye başlamıştı.Kadıköy'ün belalısı Jurnalci Şamil ve Zaptiye Celal de artık ortalarda gözükmüyorlardı.Ve o günlerde, yıllardır, Papazın Çayırı'nda ve Bakla Tarlası'nda İngiliz, Rum ve Ermenifutbol takımlarını imrenerek seyreden Osmanlı gençleri bir Türk futbol takımı kurma zamanıgeldiğini düşünüyorlardı.Bu konuda ilk adımları atan Kadıköy Saint Joseph Koleji'nin genç Türkçe Öğretmeni EnverBey oldu. Enver Bey, 38 yaşında bir hafızdı; fakat aynı zamanda, iyi öğrenim görmüş, açıkfikirli ve ileri görüşlü bir Osmanlı genciydi. Üstelik bu mürekkep yalamış dindar Osmanlıgenci aynı zamanda ateşli bir hürriyet savaşçısıydı. Yıllardır, gizlice istibdada karşı mücadeleediyordu.

Page 20: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Öğrenciliğinde vatan ve hürriyetin önemi kavrayan Enver Bey öğretmenliğinin daha ilkyıllarında öğrencilerini vatan ve hürriyet konularında bilinçlendirmek için olağanüstü bir çabaharcıyordu. Görev44 • SİNAN MEYDANyaptığı okulda bu tür çalışmalar yapması imkansız olduğundan ya kendi evinde ya da yakınarkadaşlarını birinin evinde gençlere hürriyet sevgisini aşılıyordu, ama yine de tedirgindi, yabiri çıkar onun gizli çalışmalarını saraya jurnallerse vay haline! Saray peşini bırakmaz, enindesonunda paçayı ele verir ve Bekirağa'yı boylardı!Hürriyet aşığı genç öğretmenin bir başka aşkı da futboldu. Fakat Osmanlı'da futbol denilinceyabancılar akla geliyordu. Tüm vatansever Osmanlı gençleri gibi yabancılara içten içe birtepki duyan Enver Bey bir Türk futbol takımı kurmaya karar vermişti. Bu sayede hemyabancılara sahada kafa tutabilecek, hem de hürriyetçi fikirlerini daha güvenle yayabilecekti.Nasıl olsa kimse bir futbol takımının hürriyet mücadelesi verebileceğini düşünmezdi.Enver Bey önce görev yaptığı Saint Joseph Koleji'nden eli ayağı düzgün, sportmen yapılıgençlerinden on on beş kadarını yanma alıp Papazın Çayırı'na getirdi ve bir süre onlara topoynayan İngiliz ve Rum gençlerim seyrettirdi. Bu maçları seyreden gençler en çok da o sıradabu takımlarda top koşturan Mehmet Ağa'nın oğulları, Hasan ve Hüseyin'e imreniyorlardı.Onlar da tıpkı Hasan ve Hüseyin gibi yeşil çayırda top koşturmak istiyorlardı. Enver Bey,maçlardan önce ve sonra bu on on beş Türk gencine spor ve futbol hakkında bilgilerveriyordu. Enver Bey'in bu futbol sohbetleri zamanla vatan ve hürriyet konulu sohbetleringölgesinde kalacaktı.Genç öğretmen, kuracağı takımın alt yapısını hazırlamıştı. Şimdi sıra takımı kurmayagelmişti.Enver Bey, bir gün Saint Joseph'ten arkadaşları Nurizade Ziya Bey ve Ayetullah Bey'i deyanma alıp, Sami Paşazade Sezai Bey'in yeğeni Bahriyeli Necip Bey'in Moda'daki evine gitti.O gece, Moda Beşbıyık Sokak'taki 3 numaralı evin alt katındaki selamlık dairesindemilyonların sevgilisi olacak bir takımın temelleri atılmak üzereydi.Odanın ortasındaki uzun masanın etrafında toplanan gençler, bir taraftan demli çaylarınıyudumlarken, diğer taraftan konuşuyorlardı. Necip Bey, demliği eline alıp Enver Bey'inboşalan bardağını doldururken, Ziya Bey'in ağzından şu sözler döküldü:45.SARI LACİVERT KURTULUŞ"Kuruyor muyuz arkadaşlar?"Necip Bey'le Ayetullah Bey göz göze geldiler, başlarını hafifçe öne doğru eğip Ziya Bey'ionaylamışlardı ki Enver Bey:"Kuruyoruz" diye karşılık verdi. Bu sırada Ayetullah Bey, elindeki çay bardağını yavaşçamasanın üzerine bırakırken söze karıştı:"Peki parayı nasıl bulacağız?"Ziya Bey, hafifçe bıyık altından tebessüm ederek:"Ben bulurum!" dedi kendinden emin bir şekilde..Nurizade Ziya Bey dönemin zenginlerindendi, tüm masrafları o karşılayacaktı, bu durumdabaşkanlık da onun hakkıydı. Parayı veren düdüğü çalardı ne de olsa!Enver Bey'in heyecanı büsbütün artmıştı. Öteden beri bir Türk futbol takımı kurmayıdüşlüyordu. Kurduğu düşün gerçek olduğunu görünce, dayanamadı, göz pınarları nemlendi veyanaklarından bıyıklarına doğru iki damla billur gözyaşı süzüldü yavaşça. Fark ettirmedengözyaşlarını silen Enver Bey:"Peki adı ne olacak!" dedi duygularını örtüp gizlemeye çalışarak.İçerideki kısa süreli sessizliği dışardan gelen uzak köpek havlamaları bozdu. En zoru dabuydu. Öyle bir ad bulunmalıydı ki, hem kulübü simgelesin, hem kulağa hoş gelsin, hem deçok beğenilsin, dillere pelesenk olsun! Peki ama ne?Enver Bey:

Page 21: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

"Buldum" dedi, iri siyah gözlerinin içi parlıyordu.Herkes merakla Enver Bey'in dudakları arasından dökülecek harfleri bekliyordu:"Fenerbahçe" dedi Enver Bey."Fenerbahçe, Fenerbahçe, Fenerbahçe..." O masanın etrafında bulunan herkes bu adıtekrarladı ilk kez duyuyormuşçasma. Yıllardır aşina oldukları bu ad onlara daha önce hiç bukadar anlamlı, hiç bu kadar güzel gelmemişti. Enver Bey'in dudaklarından döküıen bu"Fenerbah-Çe" sözünün başka bir büyüsü vardı sanki."Çok iyi bir fikir!" dedi Ziya Bey,46 ^SİNAN MEYDAN47-SARI LACİVERT KURTULUŞ"Yaşadığımız yerin, mahallemizin adı bu!" dedi Ayetullah Bey heyecanla, hafif öne doğrueğilerek.Enver Bey, yüzüne yerleşen sevinci gururla dengelemeye çalışarak:"Hepimize hayırlı olsun arkadaşlar!" dedi.Çaylar tazelendi, Ayetullah Bey, artık boşalan demliği yere indirdikten sonra, ceketinindüğmelerinden birini gevşeterek:"Renkleri ne olacak?" diye sordu sabırsızca.Necip Bey, "Hımmmmm..." diye alt dudağım ısırdı hafifçe, sağ eli şakağında düşünüyordu.Enver Bey, "Buldum!" dedi, tebessüm ederek."Kırmızı Beyaz" olsun."Black Stoking gibi mi?" diye karşılık verdi Necip Bey ve ekledi: "A-ma onun başına gelinibiliyoruz. Bu renkler çok göze battığından takım Abdülhamid'in gazabına uğramıştı. Aynıhatayı tekrarlamamalıyız."Ayetullah Bey söze karıştı:"Necip Bey haklı bence başka renkler bulmalıyız; şöyle fazla göze batmayan; ama içinde biruyum ve anlam barındıran renkler.Bu sırada Enver Bey'in aklına papatyalar geldi. O yıl ne kadar da çok açmışlardı. Geçen günöğrencileriyle Papazın Çayırı'nda maç seyretmeye giderken fark etmişti, papatya istilasını,hatta bu güzelliğe kayıtsız kalamamış, eğilmiş bir papatya kopartmış ve cebine iliştirmişti."Papatyanın renkleri olsun!" dedi Enver Bey.Ayetullah Bey biraz şaşkınca: "Papatyanın renkleri mi?" dedi. "Yanı, sarı ve beyaz mı?" diyede ekledi."Evet!" neden olmasın dedi, Ziya Bey, "Neden olmasın? Hem asil, hem uyumlu, hem anlamlı,hem de göze batmaz...?"O gece kulübün renkleri "sarı beyaz" olarak kabul edildi; ama bu renkler daha sonra "sarılaciverte" çevrilecek, Fenerbahçe kuruluştan itibaren kullanmaya başladığı o sarı lacivertçubuklu formalarla özdeş-leşecekti.*Fenerbahçe'nin kurucularıGece bir hayli ilerlemişti, ay gökyüzünde tembel tembel yuvarlanırken, bahçedeki fener olupbitenlerden habersiz mehtaplı gecede denizi laciverte boyuyordu.Enver Bey, Nurizade Ziya Bey, Ayetullah Bey ve Necip Bey 1907 yümm baharındaFenerbahçe'yi kurmuşlardı. Birkaç gün sonra onlara Hasan Sami ve Hintli Asaf da katılacakve Fenerbahçe birdenbire büyü-meye başlayacaktı.Fenerbahçe Kulübü'nün ilk başkam Ziya Bey ertesi gün kolları sıvadı. Bir an önce kulübünihtiyaçlarını karşılamalıydı. Önce karşı yaka-ya geçip, soluğu tüneldeki İngiliz Baker'mdükkanında aldı. O zaman-Fenerbahçe'nin renklerinin sarı lacivert olması hakkında farklı yorumlar vardır. Kimilerinegöre Fenerbahçe sarı lacivert renkleri, Fenerbahçe burnunda-ki fenerin sarı ışığı ile denizin lacivertinden alırken, kimileri bu romantik yaklaşımına karşıçıkıp, Fenerbahçe'nin forma siparişi verdiği Baker'm elinde 0 sırada sadece sarı ve lacivert

Page 22: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

kumaş olduğundan formaları bu kumaştan diktiğini, bu nedenle renklerin sarı ve lacivertolduğunu belirtmektedirler.48 • SİNAN MEYDANlar İstanbul'da ne futbol ayakkabısı ne de futbol topu vardı. En zoru da bir takıma yetecekkadar forma bulmaktı.Anadolu yakasının ilk Türk takımı Fenerbahçe, elde dikilen iğreti formalarla sahaya çıkacakdeğildi ya! Hiçbir maçı kaçırmayan Rum ve Ermeni kızlarına madara olurlardı maazallah!Başkan Ziya Bey buna izin veremezdi. Bastırdı parayı en kalitelisinden bir takım formasipariş etti. Baker sevinçle, "Yazlık mı olsun, kışlık mı? Uzun kollu mu olsun kısa kollu muTdiye zincirleme sorular sordu. Ziya Bey, eli çenesinde, "Yazın nasıl olsa idare ederiz, kışınüşümeyelim" diye düşünüp, "Uzun kollu, kaim kumaştan olsun" dedi kendinden emin. Baker,ne olup bittiğini pek anlamasa da siparişleri aldı memnuniyetle. "Emrin olur Ziya Bey. Birkaçhaftaya kalmaz formaların hazır olur." dedi, süslü giysilerinin altındaki hafif kambur bedeninidüzeltmeye çalışarak. "Ama biraz kaparo isterim." diye de ekledi aldığı para kokusunugizlemeyerek. Ziya Bey, cepkeninde taşıdığı cüzdanını çıkarıp, saydı kuruşları Baker'm eline,"Tas tamam 50 kuruş! Gerisini formaları teslim edince..." Baker'm, Anadolu'nun uzakköylerinin patika yollan kadar kıvrımlı çizgilerle kaplı yüzünde garip bir tebessüm belirdi,Ziya Bey, "En zorunu hallettik!" diye düşünerek çıktı dükkandan ve Beyoğlu'nun Arnavutkaldırımında yürüyen fesli sarıklı insanlar arasında gözden kayboldu.Ziya Bey öğle yemeğini Sirkeci İstasyon Lokantası'nda yedi. Köşedeki masalardan birindetanıdık biri daha vardı. Tek başına iştahla yemeğini yiyen bu yakışıklı İstanbul'a futbolugetiren James La Fonta-ine'di. Ziya Bey, La Fontaine'e Fenerbahçe'den bahsetti, uzun uzunkonuştular. La Fontaine ligin düzenleyicisi olarak Ziya Bey'e gereken tüm desteği vereceğinesöz verdi.Ziya Bey forma siparişi vermişti vermesine de çok önemli bir ayrıntıyı unutmuştu.Kulübün amblemi eksikti.Kulübün amblemini, takıma futbolcu olarak alman penaltı kralı Topuz Cemil çizecekti.Topuz Cemil derin düşünmüştü. Amblemi nasıl çizdiğini soranlara şunları anlatıyordu:"...Resme merakım, biraz da yeteneğim olduğu için amblemi çiz-49 «SARI LACİVERT KURTULUŞmemi istediler. Çok heyecanlandım. Günlerce kafa yordum. Sonunda bir karar verdim. Öncebir yuvarlak çizdim, içine bayrağımızın renklerinden kırmızıyı, çevresine de beyazıyerleştirdim. Ortasına da stilize edilmiş bir kalp çizip, asaleti temsil eden lacivert rengeboyadım. Çevresini de defne dalı ile süsledim."Kulübün ilk lokali Kemal Aşki'ntn evinin bahçesindeki bahçıvan kulübesiydi.*Fenerbahçe, ilk antrenmanına Enver Bey'in vuruşuyla başladı. Enver Bey önce kısa fakatanlamlı bir konuşma yaptı. Bir ayağını topun üzerine koymuş öğrencilerine ders verircesinerahat konuşuyordu: Futbolun sosyal, ahlaki ve bedeni yararlarından söz ettikten sonrafutbolun bir takım oyunu olduğunu hatırlatarak, futbolun birlikte hareket etme veyardımlaşma ruhunu kazandırdığını ifade etti.O günkü antrenmana sadece 6 futbolcu katılmıştı: Ziya, Ayetullah, Necip, Hasan, Sami, Galipve Asaf...Bu sembolik antrenmanı çok daha sıkı antrenmanlar takip edecek ve Fenerbahçe eksiklerinikısa sürede tamamlayacaktı.Kadro da tamamlanmıştı. Fenerbahçe'nin ilk kadrosunda şu futbolcular vardı:Asaf, Ziya, Sami, Ayetullah, Mahzar, Necip, Fethi, Galip, Hasan, Hüseyin ve Nevzat.Şimdi herkes büyük bir heyecanla ilk maçı bekliyorduİlk maçı da Enver Bey ayarladı.İlk maç bir Cuma günü Fener'in arkasındaki çayırda amatör bir Rum takımıyla oynanacaktı.Ziya Bey'in sipariş ettiği forma ve tozluklar da bu maça yetişmişti.

Page 23: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Başkan Nurizade Ziya Bey solbek, kuruculardan Bahriyeli Necip sağbek, kuruculardan HintliAsaf kaleci, Haflar ise Kara Hasan, Küçükİ912'de Kadıköy Altıyol'daki Çilek Sokak ile Söğütlü Çeşme Caddesi'nin birleştiği köşedekilokale geçilecekti. Kulüp büyüdükçe lokal dar gelmeye başlamıştı. 20 Mart 1914'te Kuşdilidere kenarındaki 2 katlı eve geçilecekti. Bu lokal 1932'deki yangına kadar kullanılacak veAtatürk Fenerbahçe'yi 5 Mayıs 1918'de burada ziyaret edecekti.50 • SİNAN MEYDANHasan ve Çerkez Sabri beylerden oluşuyordu. Teknik direktör ise Da-laklı Hüseyin'di.Kasım ayının son günleriydi. Ağaçlar yapraklarını döküyordu, Havalar bir hayli soğumuşolduğundan maçı seyretmeye birkaç meraklı dışında kimse gelmemişti. Oysaki Fenerbahçelifutbolcular neler hayal etmişlerdi: Sahanın etrafım hıncahınç dolduran coşkulu kalabalığınçılgınca tezahüratları arasında sahaya çıkacaklar, en önde oturan Ermeni ve Rum güzellerininhayran bakışları altında rakiplerini gole boğacaklardı. Ama gelin görün ki kenarda topu topuüç beş kişiden başka kimse yoktu, onlar da iliklerine kadar işleyen soğukla boğuşmaktan fırsatbulup doğru dürüst maçı bile seyredemeyeceklerdi.Fenerbahçe'nin bir numaralı kurucu üyesi Enver Bey (oturan) ve aiksiRum futbolcular kendilerinden emin son hazırlıklarını yapıyorlar-] di. Fenerbahçeliler ise ilkmaçın heyecanını gizlemeye çalışarak çayırda51 «SARI LACİVERT KURTULUŞsağa sola koşarak ısınmaya çalışıyorlardı. Rum takımı Yunan bayrağının renklerinde mavibeyaz bir formayla Fenerbahçe ise papatyanın renklerinde sarı beyaz bir formayla çıktısahaya.İkinci yarının ortalarına doğru Fenerbahçeli Ziya Bey, ayağındaki topu biraz sürdükten sonraiki Rum futbolcunun arasından Necip Bey'e doğru gönderdi. Necip Bey ayağının içiyleyumuşattığı topu sağ açıkta bekleyen Çerkez Sabri'ye doğru attı, Çerkez Sabri kıvrak birçalımla Rum futbolcudan sıyrılıp, Galip Bey'i gördü, Galip Bey, başını biraz kaldırıp kaleyedoğru şöyle bir baktı ve düzgün bir vuruşla kalecinin sağından topu iki direk arasındangeçirdi. Öyle sert vurmuştu kale direklerinin arasından geçen top çok uzaklara neredeysekıyıdaki fenere kadar gitmişti. Maçın sonlarına doğu Fenerbahçe bir gol daha bulacak ve sarıbeyazlı ekip ilk maçını 2-0 kazanacaktı.Daha yeni kurulan bir takımın böyle iyi futbol oynamasına en çok | da Rumlar şaşırmıştı.Kasımın o soğuk gününde Fenerbahçe'nin kazandığı bu sıcak gali-| biyetin yankıları birkaçgün sonra tüm İstanbul'a yayılacaktı.Nisan 1908, Selanik... İttihat Terakki Genel MerkeziAkşam saatlerinde Selanik'teki İttihat ve Terakki Genel Merkezi'ne bir şifre ulaştı. Edirne'dekikolordudan gelen şifreyi Mithat Şükrü okudu:Arnavut Şemsi Paşa, yanında çok sayıda Arnavut silahşor olduğu hal-¦ de Selanik'e gelmekiçin üç gün içinde İstanbul'dan yola çıkacaktır. Bizzat sultanla görüşerek saraydan çok genişyetkiler almıştır. Astığı astık, kestiği kestik biridir. Selanik'e İttihatçı avı için gelmektedir.Yakaladıkları, idam istemi ile Divan-ı Örfi'ye sevk edilecektir. Arnavut Paşa, ayrıcaMakedonya'daki Arnavutlardan da bir milis birliği oluşturmayı düşünmektedir. Gereklitedbirlerin alınması için işbu şifreyle ' genel merkezi haberdar etmeyi uygun bulduk.Edirne Kolordusundaki genç zabitanİttihatçılar o gece Şemsi Paşa için alınacak tedbirleri konuşmak 1 toplanmışlardı. Son birkaçaydır genel merkezde neredeyse her ge-K^-«52 • SİNAN MEYDANce bir jurnalci ya da saray tarafından görevlendirilen bir paşa hakkmd; ölüm kararıveriliyordu. İttihatçılar artık alıştıkları bu duruma kendi aralarında, "silah oyunu" adınıtakmışlardı. Silah oyununu kazanma! için yine kendi tabirleriyle "yarıp çıkmak", "vurup

Page 24: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

kurtulmak" gerekiyordu. Ve son birkaç aydır ittihatçılar silah oyunlarını hep kazanmış, lardı.Özellikle 3. Ordu Müşirliği'nde bulunan ittihatçı subaylar, İstan bulla yapılan tüm yazışmalarıgenel merkeze bildiriyordu. İbrahim Pa şa'nın yaveri Yüzbaşı Kazım Nami, İstanbul'dan gelenşifrelerin bire kopyasını genel merkeze veriyordu.Talat Bey gülüyordu:"Bu deyyuslar, kapılarının dibine kadar yaklaştığımızı göremiyoı lar. Vay yaşlı kurt, demeksilâhşor Arnavut Paşa'ya güveniyorsun h Bilmiyorsun ki, kuşlar çoktan haber uçurdularSelanik'e..."Talat Bey (Paşa)53 «SARI LACİVERT KURTULUŞGörünen o ki, paşayı kazanmak için çaba harcamak anlamsızdı. O halde geriye tek birseçenek kalıyordu:"Vurup kurtulmak..."Sabah ezam okunurken genel merkez kararını verdi:"Arnavut Şemsi Paşa'nm Rumeli'den geri dönmesi engellenecektir. Bu işin sorumluluğunuNiyazi Bey üzerine almıştır. Niyazi Bey'in önerisi üzerine işi bitirmekle Teğmen Atıfgörevlendirilecektir."Hortaç Dağı'mn arkasından yavaşça sıcak yüzünü gösteren Makedonya güneşinin mahmurışıkları küçük pencereden ortadaki masanın kenarında duran Kur'an ve tabanca üzerinedüşerken, Talat Bey şöyle dedi:'Arkadaşlar! Artık yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Bundan sonra dönüş mümkün değildir.Şu ana kadar bitirdiğimiz işler de pekala önemlidir. Ama bu seferki başkadır. Ötekilerebenzemez. Paşa mutlaka öldürül-meli ve Teğmen Atıf mutlaka sağ salim kurtarılmalıdır.Arkadaşlar, bu ölüm kararlarını vermenin hiç kolay olmadığını biliyorsunuz. Biz de insanız.Ölüm kararı verdiğimiz insanların da sevdikleri, bekleyenleri var. Keşke buna mecburkalmasaydık. Fakat ne yapalım ki bir ihtilal içindeyiz...Bir Avrupalı mütefekkirin dediği gibi üç şey kansız olmaz: Biftek, zifaf ve ihtilal... Girdin miçıkamazsın... Ya vurup kurtulacaksın, ya vurulup öleceksin..."Teğmen Atıf Selanik'in Türk mahallesinde üç katlı cumbalı evlerden birinde oturuyordu.Babası, o 10 yaşındayken Rum çeteleri tarafından öldürülmüştü. Asker olmasında,damarlarındaki kanı kaynatan bu intikam ateŞİnin büyük etkisi vardı. Onu annesi askeri okulayazdırmıştı. "Benim °8'unı, asker olacak, kahraman olacak, vatanı ve milleti için gerekirse sa-VaŞacak." demişti. Teğmen Atıf, annesinin bu sözlerini hiç unutmadı.Gözünü budaktan esirgemezdi. Uzun, zayıf bedenine rağmen ola- §anüstü bir kuvvete sahipti.Tek başına üç kişiyle baş ettiğini görenler olmKahkaha bulutu tüm odayı dolaştı. İttihatçılar, sanki hürriyet ila' Teğmen Atıf aşıktı. Sevdiğikız, postanenin karşısındaki ara sokakta edilmişçesine mutlu, ağız dolusu gülüyorlardı. ÖnceŞemsi Paşa'yı b; u«man cumbalı evlerden birinde oturuyordu. Renkli gözlerine sürmekararından vazgeçirmenin mümkün olup olmadığını tartıştılar; fak;! eker, belden kemerli uzunelbiseler giyerdi. Baş örtüsünün kenarından paşanın sicilinde dik başlı, saraya bağlı veihtiraslı olduğu yazıyor* Sarkıttığı bir tutam sarı saç güzel yüzüne tatlı bir anlam katardı.Teğmen54 • SİNAN MEYDAN55-SARI LACİVERT KURTULUŞAtıf, sandığında sakladığı şık üniformalarını giyer, bayramlarda sevgi-" lisini ziyarete giderdi.Kısmetse bir dahaki bahara evleneceklerdi.Nazım Bey, geçen gece Teğmen Atıf a genel merkezin aldığı kararı bildirmişti. Teğmen Atıfgururluydu; böylesine önemli bir görev için düşünülmüş olması onurunu okşamıştı.O gece bir türlü uyku tutmadı. Rumeli işi oymalı sandığını açtı. Hani şu köşedeki cumbalıevde oturan sevgilisini görmeye gittiğinde giyindiği bayramlık üniformalarım çıkardı. Ütüsü

Page 25: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

bile bozulmamıştı. Daha sonra yeni iç giysilerini aldı sandığın dibinden, burnuna götürdü.Selanik dağlarının yamaçlarında açan keskin yaban çiçekleri gibi kokuyordu. Üniformasını,yatağının üzerine yaydı, ütü izlerine bastırdı. Sonra, yeni boyanmış, pırıl pırıl bayramlıkçizmelerini çıkardı; Köşedeki bez parçasını alıp üzerine biraz tükürüp çizmelerinin tozunualdı. Yeterince parlamamıştı, bir kere daha sürdü. Çizmelerinin üzerinde suratını görünceyekadar bu işleme devam etti. Ve sonra duvarda asılı duran kılıcına uzandı. Sapından kavradı.Sol elinin parmak uçlarıyla kılıcının soğuk çelik yüzeyine dokundu. Sonra öptü ve yemdenduvardaki yerine astı. Bir süre kılıcını seyretti. Önce iç giysilerini, sonra pırıl pırıl ütülüüniformalarını giyindi. Sonra usulca yeni palaskasını ve silah kılıfını kuşandı. Palaskanın vekılıfın beline tam oturması için birkaç kere yokladı, bastırdı. Sonra da gelinlik bir kız gibinazlı, toplu tabancasını aldı eline. Sol elinin işaret parmağını tabancanın namlusunda gezdirdi.Soğuk, beyaz, Alman çeliğini okşadı yavaşça. "Baştan çıkartıcı, sevgilinin pürüzsüz teni gibi'diye de mırıldandı sessizce. Bu sırada okulda atış talimi derslerindeki hocasının sözleriyankılandı kulaklarında:"Kuş gibidir, kabzayı sıktın mı, titrer, boğulur; çok bıraktın r& uçup gider... Hedefibulamazsın..."Elindeki tabancayı pencereye doğru çevirdi ve karanlık gökyüzündeki yıldızlara nişanladı.Tetiği yokladı, hafifçe. Şöyle bir topu döndürdü' Bu sırada ortaya saçılan tıkırtılar içgıcıklayıcıydı. Sonra teker teker kur| şunları saydı. Tüm kıvrımlarım ezberlercesine dokundusoğuk çelik pal çalarına. Sonra kurşunlan öperek topa yerleştirdi, çevirdi, kapattı. Sorududakları arasından bir kelime düştü yerdeki kırmızı kilimin üzerine:"Hey MübarekTYatağının üzerine oturdu. Gaz lambasının fitilini biraz kaldırdı ve adeta silahıyla konuşmayabaşladı.Can dostum benim. Bazen, şu fani dünyada en çok neyi sevdim diye düşünüyorum. Kimseyesöyleme, ama en çok seni seviyorum. Sen ve ben, kim bilir daha nereye kadar! Amma önceyarın çok önemli bir işimiz var. Önce bu işten yüzümün akıyla çıkmalıyız. Sonrası kolay.Yarın oturur konuşuruz. Sen ve ben...Yatağının üzerinden yavaşça kalktı, silahının kılıfını adı. Topun değerek iz bıraktığı yeriyağladı ki kolay hareket etsin. Artık her şey hazırdı. Sicim perdeleri kapadı. Üniformalarınıitinayla çıkardı. Katladı ve sandığın üzerine koydu. Gaz lambasını söndürdü. Bir çocukmasumi-yetiyle yatağına girdi. Silahını, tavuk tüyü, bahar kokulu beyaz yastığının altına,başını da üstüne koydu ve yorgun göz kapaklarını yeşil gözlerinin üstüne örttü.İlk horoz ötüşleriyle uyandı. Yatağından fırladı. Şöyle bir gerindi. Perdeleri araladı. Güneşinilk ışıkları yüzüne düştü. Sonra yastığının altındaki tabancasını aldı, okşadı ve ortadaki küçüksehpanın üzerine bıraktı. Sonra da bir güzel yıkandı. Sandığın üzerinde duran şık üniformasınıgiyindi. Üniforma ince uzun bedenine yapışmıştı. Altına da pırıl pırıl çizmelerini çekti. Sonrada palaska ve omuzluğu yerleştirdi. Kılıfı palaskaya taktı. Tabancasını bir kere daha yokladı,bir kere daha sevdi ve kılıfına koydu. Gözlerini tabancasından ayıramıyordu. Birkaç keretabancasını kılıfından çıkarıp tekrar elinde evirip çevirip yerine koydu. Bu hareketi herseferinde daha hızlı yapmaya çalışıyordu. Sonra eğildi, komedinin çekmecesinde duran kartonkutulardan birinin kapağını araladı ve bir avuç yedek mermi aldı. Üniformasını bozmamayadikkat ederek, mermileri yan ceplerine yerleştirdi. Üstü başına son kez çeki düzen verdi. Başıdik, evden çıktı.Selanik'in yukarı mahallesinden, cumbalı evlerin sabah güneşiyle parlayan ön cephelerininkesme taşlı kaldırımlara düşen gölgelerine basarak postaneye gitti. Şemsi Paşa'nm mabeyin ilehaberleşmek için bili-^erı saatte postaneye gittiğini biliyordu. Teğmen Atıf postaneye vardı-S'nda diğer arkadaşlarının da hazır bulunduğunu gördü.Herkes şaşkındı.56 • SİNAN MEYDAN

Page 26: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

57.SARI LACİVERT KURTULUŞTeğmen Atıf m öyle düğüne gider gibi süslenmesine bir anlam verememişlerdi. İçlerindenbiri,"Atıf tertibat tamam; ama anlamadığımız bir şey varl" dedi biraz tebessüm ederek.Teğmen Atıf; "Nedir ol" diye sordu kasılarak,"Böyle düğüne gider gibi şık giyinmeni anlayamadık."Cevap kısaydı:"Düğünün bundan alası mı olur?""Yani diyorsun ki vurulursam ve ölürsem cesedim yakışıklı olsun..." Gülüştüler. Sonra ikişerligruplar halinde ağır ağır yürümeye başladılar. Biraz yürümüşlerdi ki tekerlek tıkırtılarıduyuldu. Bu sırada kırmızı, süslü bir fayton, postanenin biraz ilerisinde durdu. Teğmen Atıfdiğer arkadaşlarına başıyla bir işaret yaptı. Arkadaşları bir anda ara sokaklara dağıldı.Tertibat tamamdı.Paşanın, önce iri cüsseli iki muhafızı faytondan inip, şöyle bir etrafı kolaçan ettiler. Sonraiçlerinden biri faytona yaklaşıp paşaya bir şeyler söyledi. Paşa, üzerinde apoletli, madalyalıüniformasıyla faytondan indi. Rahat tavırları vardı. Kendinden çok emin görünüyordu sakingörünmeye çalışarak postaneye girdi ve mabeyinle haberleşmeye başladı. Bu sırada TeğmenAtıf, hızlı adımlarla postaneye doğru yaklaşıyordu. Yürürken, bir taraftan da toplutabancasıyla konuşuyordu. Bir eli tabancasının kabzasmdaydı. "Uslu dur bakalım. Daha vakitgelmedi; ama hazır ol. Birazdan sana çok iş düşecek. Beni utandırma." diye mırıldandı kendikendine. Teğmen Atıf, rahat tavırlarla postanenin merdivenlerine tırmanıyordu; bir, iki, üç,dört.... Paşa da bu sırada korumalarıyla postanenin kapısında göründü. Atıf, paşayı mermermerdivenlerin tam ortasında indirmeyi düşünüyordu. Taktik gereği, cebinden bir kağıt parçasıçıkardı. Kağıt parçasını göstererek, birkaç adım daha attı. Bu sırada postanenin hemenönündeki yoldan arka arkaya iki fayton geçti. Nal sesleri ve tekerlek tıkırtıları uzaklaşırken,paşa, orta merdivenlere ulaşmak üzereydi. Bu sırada Teğmen Atıf usulca muhafızlara doğrueğilerek elindeki kağıdı uzatıp, "Paşaya acele haber var" dedi. Kağıt, özenle katlanmış, zarfsüsü verilmişti.Şemsi Paşa postanenin orta merdivenlerinden birinde durdu. Postanenin hemen köşesindekidut ağacından dökülen birkaç yaprak paşanın ayaklarının hemen dibine düşmüş, birkaçı dadiğer merdivenlere saçılmıştı. Muhafızlar kağıdı paşaya uzatırken, Teğmen Atıf dayanamadı:"Paşam, haber var!" dedi.Paşa, kağıdı almak için uzanırken, Teğmen Atıf büyük bir hızla hareket ederek sağ eliyletoplu tabancasının kabzasından kavradı. Paşa, Teğmen Atıf m büyüyen göz bebeklerinekilitlenmişti ki, Teğmen Atıf, "Ya vatan, ya ölüm!" diye bağırarak sağ işaret parmağıyla tetiğedokundu. Muhafızlar, donup kalmışlardı. Tabancanın namlusundan fırlayan soğuk çelikparçalan, havayı yırtarak ve tiz bir ses çıkartarak, müthiş bir patlama eşliğinde paşanın sağgöğsünün üzerinde minik delikler açtı. Yeşil üniforma yavaşça kızıla boyanırken, paşa olduğuyere yığıldı. Muhafızlar paşanın üzerine kapandılar.Yaradan sızan kan merdiven üzerindeki dut yapraklarını kızıla boyarken, postaneninkarşısındaki sokak birdenbire boşaldı, tenhalaştı. Teğmen Atıf döndü, tabancasını okşadı vebeline yerleştirdi. Bu sırada sokak aralarından fırlayan diğer fedailer muhafızları şaşırtmakiçin yaylım ateşine başladılar. Teğmen Atıf, arkasına bile bakmadan koşuyordu. Bu sıradapaşanın muhafızlarından biri tabancasının tetiğine dokundu. Kurşun, havada kavisler çizerekTeğmen Atıfın sağ bacağına doğru yaklaşıyordu.Atıfın sağ bacağı birden ağırlaştı.Kan, teninde tatlı bir sıcaklık bırakarak, yavaşça çizmesine doğru kayıyordu. Düşer gibi oldu,dişlerini sıktı, yüzü acıyla kaplandı; fakat, umursamadı. Yaralı bacağını sürükleyerek köşeyidöndüğünde derme Çatma bir ayakkabı dükkanıyla burun buruna geldi. Topallaya topalla-ya,

Page 27: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

oraya doğru uzun zayıf bedenini sürükledi. Bu karanlık köşedeki derme çatma dükkandasaklanabileceğini düşündü.İçeriden çekiç sesleri geliyordu. Aralık duran tahta kapıdan içeri girdi. Toplu tabancasıelindeydi. Acıyı yutarak, kendi kendine gülüm-Sedi, tabancasıyla konuşmaya devam etti:"Başardık. Bitirdik. Can yoldaşım benim" diye mırıldandı. Toplu tabancasını, orta yaşlı,başında eski beyaz bir sarık bulunan, bakımsız sakalları yüzüne dağılmış ayak-â58 • SİNAN MEYDANkabıcıya doğrulttu. Ayakkabıcı, dizlerine örttüğü önlüğü ve elindeki çekici sağ tarafındakieski ayakkabıların arasına bıraktı ve ayağa kalktı. Teğmen Atıf, yüzündeki acıyı gizlemeihtiyacı hissetmeden, ayakkabıcıya can havliyle bağırdı:"Sus, ses çıkarma, bağınrsan bittin. Çekil oradan, şöyle kenara geç, çalışır gibi yap" dedi vekendisi tezgahın arkasına yattı. Ayakkabıcı şaşkındı. Tek kelime bile konuşmadan teğmeninsöylediklerini yapıyordu. Tam bu sırada, dükkanın önünden koşarak paşanın muhafızlarıgeçti. Bağırıyorlar, etrafa kurşun saçıyorlardıPostanenin önü hareketlenmeye başlamıştı. Şemsi Paşa, ağır yaralı, merdivenlerde uzanmışyatıyordu. Sürekli de kan kaybediyordu. Muhafızlardan biri de başındaydı. Paşa, muhafıza,"Pusulada ne yazıyor!" diye sordu. Sözcükleri güçlükle seçüebiliyordu. Muhafız, zarfşeklindeki kağıdı açtı ve okudu:"Ya vatan, ya ölüm!"Bu sözler, paşanın duyduğu son sözlerdi.Bir saat sonra Teğmen Atıf, diğer fedailerce cemiyet üyelerinden Mahmut Bey'in postanemmtıkasmdaki evine götürüldü. Gece geç saatlerde de yer değiştirme yapıldı. Plan başarıylauygulanmıştı. Bu cinayeti kimin işlediği bilinmeyecekti.Şemsi Paşa'mn öldürüldüğü haberi ertesi günkü İstanbul gazetelerinin manşetinde yer aldı.Abdülhamid kötü haberi duyduğu sırada gü-i veremlerini yemliyordu. Elindeki yem kasesinikanara bıraktı. Kafesle rin karşısındaki sandalyeye oturdu, gözlerini sabit bir noktayaodaklayarak dakikalarca öğlece kalakaldı.Hürriyet ateşi Sarayı sarmaya başlamıştı.İttihat Terakki Genel Merkezi, Selanik...Genel merkez o gece olağanüstü toplandı. Odada derin bir sessizlik, koyu bir hüzün ve her anpatlamaya hazır öfke bulutları vardı. Talat Bey. masanın başında her zamanki yerindeoturuyordu. Herkes pür dikkat Talat Bey'in ağzından dökülecek sözleri bekliyordu. Talat Bey,hafifçe59-SARI LACİVERT KURTULUŞboğazım sıkan kravatını gevşetti, boğucu sıcakta terlemeye başlamıştı. Mendiliyle yüzünü vealnını sildi, su dolu bardağa uzandı ve birkaç yudumla boğazını ıslattıktan sonra bardağımasaya bırakıp şöyle konuştu:" Vakit geldi arkadaşlar. Beklediğimiz an geldi de geçiyor bile. Artık durulacak, veyahutbaşka şeylerle uğraşılacak zaman değildir. Birkaç gün içinde harekete geçmeye mecburuz.Bütün tertibatı ona göre almak zorundayız. Hürriyeti biz ilan edeceğiz" Masadakiler, hayretdolu gözlerle bakışırken. Talat Bey devam etti:"Gerekirse, hürriyet bölge bölge ilan edilecek. Saraya bunu kabul ettirmek zorundayız. Sarayabaskı yapacağız. Yaşlı kurdu tehdit edeceğiz. Ne yapıp edip hürriyeti ilan edeceğiz. Amaşurası muhakkak ki hürriyetin ilanından sonra yeni hükümet teşkili gündeme gelecektir.Kurulacak hükümet, mutlaka bizim etkimiz altında olmalıdır." Ağır vücudunu hafifçe yanadoğru çevirip Mithat Şükrü Bey'e bakarak,"Siz hemen gerekli temaslara başlayınız. Bu gece Niyazi Bey'e haber uçuracağız. Niyazi Beyzaten hazırlıklıdır. Haberimizi beklemektedir... Allah muvaffak etsin kardeşlerim."

Page 28: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Uzun bekleyiş nihayet sona ermişti. Ok yaydan, kurşun namludan çıkmıştı. O geceki toplantıerken dağıldı. Herkesin yüzünde, endişeyle harmanlanmış bir gurur vardı. Vatan ve hürriyetsavaşının en önemli ve en zor aşaması başlamak üzereydi. Bu uğurda, öldürmek ya da ölmekvar, ama asla dönmek yoktu.Mithat Şükrü o gece derhal Serez'e hareket etti. Hürriyet ateşi Se-rez'de yakılacaktı. Serez'inileri gelenlerinden Derviş Bey'in yanına gitti. Durumu Derviş Bey'e anlattı. O gece DervişBey'in evinde gizli bir toplantı düzenlendi.Mithat Şükrü, iki gün daha Serez'de kaldı. Teftişteki Mutasarrıf Reşit Paşa'mn dönmesinibekledi. Paşa ikinci gün döndü. Mithat Şükrü, paşayı, şehrin ileri gelenlerinden teşkilat üyesiAkil Bey'in konağına davet etti. Mutasarrıf bu teklifi geri çeviremezdi; çünkü MithatŞükrünün teşkilatın önemli isimlerinden biri olduğunu biliyordu. Daveti kabul etti. MithatŞükrü, Reşit Paşa'ya genel merkezin aldığı kararı bildirdi. Paşa teftişteyken bazı duyumlaralmıştı, ama şimdi her şeyi daha ^ anladı. Her ikisi de şu ortak kararda birleştiler:60 «SİNAN MEYDAN"Gerekirse meşrutiyeti, bölge bölge ilan edeceğiz. Eğer başaramazsak, işi Abdülhamid'idüşürmeye kadar götüreceğiz." Aslında her ikisi de şaşkındı. Gülmemek için kendilerini zortutuyorlardı. Tüm planlar şaka gibiydi... Tecrübeli bir paşa ve idealist genç bir adamoturmuşlar Abdülhamid'i düşürmekten bahsediyorlardı. Anlaşılan köprülerin altından çoksular akmış, imparatorlukta çok şey değişmişti. İhtilal yaklaşıyordu.Saray, protesto telgraflarıyla sarsılırken, genel merkez, Resneli Niyazi'ye ve Enver Bey'ehaber uçurdu. Şifre, tek kelimelikti:"Qkm\"Ertesi gün... Resne...Süvari mülazımı Agah, üzerine yapışan üniformasının eteklerini çekiştirip, kendine çekidüzen verdikten sonra, topuklarını sertçe birbirine vurarak Niyazi Bey'i selamladı. NiyaziBey, tepeden tırnağa kadar donanmıştı; belinde çifte toplu tabanca ve sırtında çapraz asılımavzer vardı. Dudağında derin bir tebessüm kırığı eşliğinde yürüyordu. Tıpkı Teğmen Atıfgibi, düğüne gidercesine şık ve mutluydu. Agah'la sarmaş dolaş olup vedalaştı. Niyazi Bey,gerisin geri döndü, arkasına bile bakmadan kapının önünde bekleyen teri kurumamış doruatma atladı. Sırtındaki mavzerini çıkardı, atının sırtına çapraz astı ve mahmuzlarını hafifçedokundurdu... Doru at, sanki üzerindeki süvarinin niyetini biliyormuşçasına, bir fişek gibi, birok gibi yerinden fırladı ve gözden kayboldu. Geride, biraz toz bulutu ve gittikçe uzaklaşan nalsesleri kaldı. Saat sabahın beşini gösteriyor, Resne güneşi bütün haşmetiyle dağlan tepeleriaydınlatıyordu.Ve Resneli Niyazi Bey hürriyet ateşim yakmak için dağa çıkıyordu..Birkaç Hafta Sonra....3. Ordu Karargahı, Selanik....Mustafa Kemal nihayet baba ocağında, Selanik'teydi. Üstelik öteden beri hep görev yapmakistediği 3. Ordu'ya atanmıştı.Üzerine oturan şık üniformasıyla içeri girerken düşünceliydi. Ar-61 «SARI LACİVERT KURTULUŞkadaşı Ali Fuat'ı selamlayıp, köşedeki ahşap sandalyelerden birine oturdu. Şapkasını, hemenyandaki boş sandalyeye koydu. Temmuz sıcağında yapış yapış olmuş kısa sarı saçlarınıdüzeltirken, Ali Fuat, emir erini çağırıp, arkadaşına az şekerli bir kahve söyledi. Emir eri,yavaşça kapıyı çekip odadan çıkarken, Mustafa Kemal, biraz öne doğru eğildi ve arkadaşı AliFuat'a alçak bir sesle, "Herhalde son gelişmelerden haberin vardır?' diye sordu ve sandalyesinibiraz ileri doğru çekip, Ali Fuat'ın oturduğu masaya iyice yaklaşarak, ekledi:"Son günlerde genel merkez insiyatifi yitirmek üzeredir. İl merkezleri genel merkeze bilesorma ihtiyacı hissetmeden harekete geçmektedirler. Kanımca, devrim bir an meselesidir." Ali

Page 29: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Fuat, "evet" anlamına gelen bir baş işareti yaptı ve belki de artık yaklaşmakta olan hürriyetinheyecanıyla, aslında Mustafa Kemal'in de çok iyi bildiği gelişmeleri sıralamaya başladı:"Bir hafta önce Kolağası Resneli Niyazi, halktan kişiler ve biraz askerle birlikte saraya karşıisyan bayrağını açmak için Resne Dağlarına çıktı. Manastır Merkezi kendisini güçleriyledestekliyor. Niyazi Beyden sonra, Ohri Milli Taburu Kumandanı Kolağası Eyüp Sabri,Yüzbaşı Bekir Grabene ve daha bazı genç subayların birlikleriyle dağa çıktıklarını biliyorum.Ha unutmadan, en sonunda Enver de, yanma aldığı bazı subaylarla birlikte, sınır boylarındakiaskerleri ayaklandırmak için Selanik'ten ayrılmış." Mustafa Kemal, dudağındaki acı kahvetadından mı, Enver adını duymuş olmasından mı bilinmez, biraz yüzünü ekşitip ba-Şmı çokhafif iki yana salladı. Ali Fuat ise, kahve fincanını masaya bırakıp, konuşmaya devam etti:"Saraya telgraflar yağıyor. Meşrutiyetin geri verilmesi kesin bir dil-k isteniyor. Artık hükümetduruma hakim değil. Bu arada saray kaynamaya başlamış. Sadrazam, Avlonya'lı Ferit Paşagörevinden alınmış, padişahın Ferit Paşa'ya güveni kalmadığı anlaşılıyor. Geçenlerde sadaretbakamına, yedinci kez, Küçük Sait Paşa atanmış. Serasker Rıza Pa-Şa'nm yerine de, HarbiyeNazırı olarak Ömer Rüştü Paşa getirilmiş. Ka-mil Paşa da sandalyesiz nazır olarak kabineyegirmiş." Mustafa Kemal kahvesini bitirdi. Boş kahve fincanını masanın hemen kenarınabırakıp ğu yerde şöyle bir doğrularak şunları söyledi:62 • SİNAN MEYDAN63^SARI LACİVERT KURTULUŞ

"Öğle zannediyorum ki birkaç gün içinde hürriyet ilan edileceİ Fuat. Manastır ve çevresiolağanüstü kumandanlığına atanan Müşir Taİ tar Osman Paşanın, Eyüp Sabri ve Niyazi beylertarafından dağa kaldıl nlmış olması ve Manastır Valisi Hıfzı Paşanın, Manastırdaki bütün asikerlerin ve halkın devrimcilere katıldığına ilişkin saraya çektiği telgraA padişahı yolagetirecektir. Abdülhamid tecrübelidir. Meşrutiyeti ilan eti mesi gerektiğini anlayacaktır. Çokyakında hürriyeti müjdeleyen ton seslerini duyarız kardeşim..." dedi. Kahve için teşekküredip, odada ayrılırken, birden geri döndü, "Bu akşam Beyaz Kule'de buluşup, bira. konuşalım,ne dersin?' diye sordu. Ali Fuat, "Hay hay, akşam Beya. Kule'de buluşuyoruz." diye karşılıkverdi.Mustafa Kemal, hürriyetin ilan edileceğinden emindi; fakat yüzünj de diğer İttihatçılarıncoşkusu yoktu. Sanki yıllarca hürriyet mücadelesi veren, istibdada kafa tutan, sürgün edilen,karanlık zindanlarda tutukj lu kalan, Harp Okulu yıllarından itibaren pek çok genç subayadayır vatan ve hürriyet mücadelesi fikrini aşılayan o değildi. Tüm ittihatç subaylarmeşrutiyetin ilan edilmesiyle imparatorluğun pek çok soru-1 nun çözüleceğini düşünürken,Mustafa Kemal bambaşka şeyler düşü| nüyor, bambaşka şeyler söylüyordu:"Meşrutiyetin ilanı amaç olmamalıdır. Meşrutiyet sadece bik başlangıçtır!" diyordu. Yakınzamanlara kadar Balkan dağlarmc Rum ve Bulgar çeteleriyle vuruşurken, devrimin yaklaştığıo günler-] de, Selanik'teki birliğinde düzen ve disiplini sağlamak için çaba sari ediyordu.Akşam, İttihat ve Terakki Partisi'nin yeminli üyelerinden Mustafâ Kemal ve Ali Fuat, BeyazKule'de buluştular. Gecenin ilerleyen saatle-] rinde onlara Salih de katıldı. O gece üçarkadaşın, soğuk birayla tatla! nan tehlikeli sözlerini, Beyaz Kule, kalın sicim perdeleriarkasında sak] layacak, dışarıya hiç ama hiçbir şey sızdırmayacaktı.Masanın üzerinde, Abdülhamid'in yurda girişini yasakladığı ya-l bancı gazetelerden, Temps,Matin ve Times'm son sayıları vardı. Mus| tafa Kemal, Times'a göz attı. Orta sayfalardanbirinde Reval Görüşmelej ri hakkında bir yazı vardı. Yazıyı bitirdi. Gazeteyi katlayıp,masanın kö-j şeşine bıraktı ve şöyle konuştu:Şöyle ya da böyle meşrutiyet ilan edilecektir. Yıllardır bu uğurda mücadele ettik. Şöyle ya daböyle bu mücadelemizin sonucunu alacağız. Anayasa yürürlüğe girecek, meclis açılacak.Arkadaşlar işte asıl mücadele ondan sonra başlayacaktır; ama görüyorum ki, İttihat ve TerakkiPartisi o günleri hiç ama hiç düşünmüyor. Varsa yoksa meşrutiyetin ilam! İyi de meşrutiyetin

Page 30: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

ilanından sonra kurulacak olan yeni kabine nasıl teşkil edilecek? Reval'de Osmanlı'yıpaylaşan Avrupa ile ilişkiler nasıl tanzim edilecek? İktisadi açıdan tamamen dışa bağımlıdurumdayız. İttihatçılar, ülkeyi bu bağımlılıktan, bu kapitülasyon belasından nasıl kurtaracak?Genel merkez toplantılarında gördüğüm manzara, İttihatçıların meşrutiyet sonrasına ilişkindoğru dürüst bir programları olmadığı şeklindedir. Beni korkutan, meşrutiyetin ilanındansonra İttihatçıların acemice davranmaları, ülkeyi yeni bunalımlara sürüklemeleridir. İstibdatyıkılacak yıkılmasına, müstebit padişah Abdülhamid uzun saltanatının sonuna gelmiştir.Yıllarca bu uğurda mücadele ettik; ama beni korkutan yeni bir tür istibdat düzeninin kurulmaihtimalidir. Enver, Talat ve Cemal örgütün tüm dizginlerini ele geçirmeye çalışmaktadırlar.Kuşkusuz, üçü de vatansever, üçü de samimidir. Fakat, üçü de aceleci ve tecrübesizdir. Üçüde aşırı ihtiraslıdır. Meşrutiyetin ilanından sonra, örgüt bu üçlüden birinin kontrolü akmagirecek olursa, bu sefer İttihat Terakki istibdadı başlayabilir. " "Bizi bekleyen asıl tehlike isebaşkadır: Ordu ve siyaset hiç olmadığı kadar iç içe girmiştir. Makedonya'daki tüm subaylar veaskerler parti üyesidirler. Allah korusun, ileride bir savaş durumu olursa, askerler ve subaylararasındaki siyasi farklılıklar bizim için bir felakete neden olabilir. Erat, komutanlarınınemirlerini bile dinlemeyecek hale gelebilir. Ordunun asli görevi, vatan müdafaasıdır. Bununiçin iyi eğitilmesi ve her an savaşa hazır bulunması gerekir. Geçen ocak ayında Selanikcivarında Sedes Çiftliği etrafında yapılan askeri manevralara katılmıştım. Orada da gördümki, ordumuzun mühim noksanları vardır. Bir an önce bunların tamamlanması gerekir. Buyolda bilhassa biz genç subaylar üzerimize düşenden daha fazlasını yapmaya mecburuz. Benidüşündüren işte bu mevzulardır. Elimden geldiğince ordunun düzen, disiplin ve iyieğitilmesine çalışıyorum. "Takımın Muharebe Talimi" adlı General Litzmann'dan çevirdiğimaskerlikle ilgili bir kitap yayınladım. Eratı, asıl uğraşı olan askerliğin incelikleri konusunda daaydınlatmalıyız. Ben, yıllarca genç subayları hürriyet ülküsü etrafında¦tös64 • SİNAN MEYDANbirleştirmek için mücadele ettim. Genel merkez toplantılarında da pek çok kere bu konularadeğindim; ama siz de şahitsiniz ki, ya duymazlıktan geldiler ya da beni susturmaya çalıştılar.Meşrutiyetin ilanından sonra bütün bu konuları münakaşa etmeliyiz. Arkadaşlar, bu vesile ilesize bir düşüncemi de açıklamak istiyorum: Eğer, İttihat Terakki Partisi, orduyla siyasetinbirbirinden ayrılmasını-kabul etmezse, partiden ayrılmayı düşünüyorum.Salih, Ali Fuat'ın gözlerinin içine baktı. İkisi de şaşkındı. Mustafa Kemal, şimdi de fütursuzcaİttihat ve Terakki'den ayrılmaktan bahsediyordu. Üstelik ihtilalin ayak seslerinin duyulmayabaşladığı o günlerde; hem de onların hiç düşünmedikleri, bir konu yüzünden. Oysa ki, hemAli Fuat, hem Salih, hem de pek çok ittihatçı subay o günlerde hürriyetten başka bir şeydüşünmüyorlardı. Onlar için varsa yoksa meşrutiyetin ilanı, istibdadın yıkılmasıydı; amaMustafa Kemal sanki başka bir çağda yaşıyordu. O hep birkaç adım önde gidiyordu. Nitekim,Mustafa Kemal ayrıldıktan sonra, Salih şöyle dedi:"Mustafa Kemal, bir gün dünyayı ayaklarının akma alacakmış gibi konuşuyor."Salih yanılmıyordu: O gece arkadaşlarını şaşırtan genç subay M tafa Kemal bir gün dünyayıdeğil ama tüm emperyalist Avrupa'yı aya. larının altına alacaktı.İhtilalden Bir Gece Önce,İttihat Terakki Genel Merkezi... Selanik...Talat Bey, şakaklarını ovdu. Kısık siyah gözleri her zamankinde daha parlaktı. Yavaşça ağırvücudunu kaldırdı. Dimdik ayakta durdu Odanın orta yerine doğru yürüdü. Bir sigara yaktı.Derin bir nefes aldı Sigara dumanı, iç içe geçmiş halkalar şeklinde geniş alnına ve siya!saçlarına doğru yükselirken, Talat Bey tekrar masaya doğru yaklaşıp a önceki yerine oturdu.Masadaki İttihatçılar, büyük bir merak ve heye canla Talat Bey'in ağzından dökülecek sözleribekliyorlardı: Talat Bey sigarasından bir nefes daha aldıktan sonra, sigarasını kül tablasınınVi narına iliştirip, her zamankinden daha yumuşak bir sesle şöyle dedi:

Page 31: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

" Vakit tamamdır. Tüm hazırlıklar bitmek üzeredir. Dağa çıkan kadaşlar ve tüm merkezlertalimatımızı beklemektedirler. Talimatım65-SARI LACİVERT KURTULUŞulaşır ulaşmaz cemiyetimizin şubesinin bulunduğu her yerde hürriyet ilan edilecektir." Birazbekledi. Sonra şöyle devam etti:"Bu gece arkadaşlara durumu bildiriniz. Bundan sonrasını sultan Abdülhamid Han Hazretleridüşünsün!.."O gece hürriyetin ilanı için yapılacak hazırlıklar konuşuldu. Tüm İttihatçılar şafağıbekliyordu...Aynı saatlerde İttihat Terakki'nin Osküp Şubesi'nde de bir toplantı düzenleniyordu. 22Temmuz gecesi yapılan o toplantıya, aynı gün Selanik'ten Üsküp'e gelen Mustafa Kemal dekatılmıştıİhtilalden Bir Gün Sonra, 24 Temmuz 1908 İstanbul...Gazete dağıtıcısı çocuklar, Babıali Yokuşu'ndan koşarak Sultanahmet Meydanına çıktılar.Avaz avaz bağırıyorlardı: "Yazıyor! Hürriyetin ilanını yazıyor... Meclis-i Mebusan'm yenidenaçılacağını yazıyor! Anayasanın yürürlüğe girdiğini yazıyor! Yazıyor!..." Bir zamanlaryeniçerilerin "istemezük" nidalarının yankılandığı At Meydanı'nda, o gün öğlen saatlerinde,yaşlı imparatorlukta artık bir dönemin sona erdiğini müjdeleyen, on on bir yaşındakiçocukların masum ve tiz sesleri yankılanıyordu. Meydanı dolduran kalabalık içinden pek çokkişi, gazete satın alabilmek için gazete dağıtıcısı çocuklara doğru yöneldi. Birkaç dakikaiçinde, İkdam ve Tanin tükendi.Gazeteler, o gün ancak öğlen saatlerine doğru çıkabilmişlerdi. Aslında atılan manşetler, gününcoşkusunu yansıtmaktan uzaktı. Osmanlı matbuatı, ihtilalin o ilk gününde temkinli hareketetmeyi tercih etmişti. Otuz yıl boyunca istibdat sansürüyle sayfaları kararan gazetelerin, birgünde otuz yıllık kara lekelerden kurtulması olanaksızdı. O gün hepsinde kısa bir tebliğ vardıo kadar... Fakat bu kısa tebliğ bile her şeyin ulaşılması için yeterliydi. Kimileri, meşrutiyetinilan edildiğini müjde-leyin tebliği gelişigüzel yırtarak gazeteyi bir kenara fırlatıyor; tekrartekrar tebliğin yazılı olduğu gazete kupürünü okuyor, tüm bunların, ıra^ sonra bitecek bir rüyaolmaması için dua ediyordu.Babıali Yokuşu görülmeye değerdi. Eminönü'ne inen Arnavut kal-ü dli hl kğ bkan tentelittırbıali Yokuşu görüy ğyolun iki kenarına dizilmiş ahşap evler ve sokağa bakan tenteli

66 • SİNAN MEYDANdükkanlar, sanki birbiriyle konuşuyor; pencere pervazlarında, üst üste yığılı duran ahşapduvarların arasında, izbe odalarda ve tek pencereli çatı katlarında otuz yıldır saklanan hürriyetçığlıkları adeta bir anda tüm Babıali'ye yayılıyordu. İlk bayrağı, İttihat Terakki Cemiyeti'nidestekleyen İkdam astı. Sonra da diğerleri... Her yer kan kıvamında ay yıldızlı bayraklarlasüslendi. Ve sonra, tüm bayraklar deniz tarafından esen tatlı temmuz rüzgarının ipeksidokunuşlarıyla ahenkli ahenkli dalgalanmaya başladı... Tanin, Milliyet ve tabi ki Hürriyetgazeteleri de coşkuya ilk ortak olanlardandı. Tanin, birkaç saat içinde tükenmişti. İkincibaskıyı yapıyordu. Bu sırada Babıali yokuşunun başında, ellerinde beyaz bir bez üzerine ArapHarfleriyle, "Yaşasın Hürriyet!" yazılı bir pankartla Hukuk, Tıbbiye ve Mülkiye öğrencilerigörüldü. Elleri havada bağırıyorlardı. Ve hemen arkalarında genç zabitan, en yeniüniformalarıyla çalımlı çalımlı yürüyorlar, savaşa girmeden zafer kazanmış edasıyla İstanbulsokaklarında arz-ı endam ediyorlardı. Akşam saatlerine doğru Zaman ve Gayret Yayınevleriile İkdam Gazetesi önlerinde gruplar halinde toplananlar gösteri yapmaya başladılar. ZaptiyeNazırı bu gösteriyi önlemek istediyse de başanlı olamadı. Bunun üzerine caddelerde atlı polis

Page 32: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

devriyeleri dolaştırılmaya başlandı; fakat tüm bu cılız önlemler, İstanbul'u saran hürriyetcoşkusunu bastırmaya yetmedi.İstanbul kaynıyordu. Hürriyet sarhoşu basın, belki de henüz tara olarak Abdülhamidkorkusunu üzerinden atamadığı için olsa gerek, günlerce, "Padişahım çok yaşa!" çığlıklarıatarken, her yanda bayraklar dalgalanıyor, İstanbul sokaklarında davullu, zurnalı, mızıkalıgösteri alayları dolaşıyor, Babıali'de, Sultanahmet'te, Beyazıt'ta ve Kadıköy'de sokakkonuşmacıları boğazlarını yırtarcasına söylevler veriyorlardı.Yıllardır istibdada karşı mücadele eden, okul yatakhanelerinde gizli gizli Fransız İhtilali'yleilgili kitaplar okuyan, Osmanlı İmparator-luğu'nun içine düştüğü tüm sıkıntıların sorumlusuolarak padişahı gören Mülkiye, Hukuk ve Tıbbiye öğrencileri, belki de yaşadıkları şokunetkisiyle, ilk günlerde, "Yaşasın hürriyet!" sloganlarını gölgede bırakan bir başka slogan dahaatıyorlardı. Yaşlı sultanı hiç de heyecanlandırmayan bu slogan, "Padişahım çok yaşa!"sloganıydı O günlerde bir öğrenci olan Falih Rıfkı (Atay) yıllar sonra anılarında şöyleyazacaktı:67-SARI LACİVERT KURTULUŞOkulca sokaklara dökülüyoruz. İlk işimiz, Beyoğlu'na, Tepebaşı'na çıkmak! Sanki, Düvel-iMuazzama devletlerini yenmişiz, yere sermişiz gibi yabancı ve Hıristiyan mağazaları önündebağırmak, çağırmak! Henüz ne marş var, ne hürriyet türküsü. İki de bir biz çocuklar ve bütünhalk göğsümüzün bütün gücü ile, 'Padişahım çok yaşa' çığlığı kopartıp, dükkanlaraürküntüden kepenk indirtiyoruz.Padişahın bir tebliğ ile meşrutiyetin ilan edildiğini açıklamasının ardından sokaklara dökülenöğrencilerin ve halkın, "Padişahım çok yaşa" sloganları, beş yüz yıllık bir saltanatın kokusunutaşıyan abidevi eserlerle süslü sokaklarda ve tıpkı otuz yıllık sahibi gibi kendi gölgesindenbile korkan Yıldız Sarayı'mn eski duvarlarında yankılanırken, tecrübeli padişah tüm bucoşkunun, tıpkı Avrupa'da olduğu gibi monarşik düzene, dolayısıyla saltanat sistemine ve busistemin başındaki adam olarak kendisine karşı yapılan bir ihtilalin sonucunda ortaya çıktığınıgörebiliyor ve sokaklarda, "Padişahım çok yaşa!" sloganları atanların, kısa bir süre sonra,"Kahrolsun padişah!" sloganları atacaklarını tahmin ediyordu.Yıldız Sarayı önünde sevinç gösterilerinin yapıldığı o günlerde padişah, ŞeyhülislamCemalettin Efendi'ye, sarayın penceresinden dışarıdaki kalabalığı işaret ederek, "Sizinkarşınıza irad-ı nutuk edenler, biraderin parası ile söz söyleyenlerdir. Tüm bunlar hep tahrikat(kışkırtma) eseridir" diyerek kuşkularını dile getirmişti. Şeyhülislam, başını hafif önüne doğrueğerek ve ellerini yeşil cüppesinin önünde birleştirerek, sakin bir sesle, "Padişahım, zannımcabu gösteriler, ihsan buyurduğunuz özgürlüğün yarattığı sevinçten kaynaklanmaktadır."diyerek Ab-dülhamid'i yatıştırmaya çalıştıysa da yaşlı padişah, bu sözlerle tatmin olmamış vegünlerdir sarayın önünden dağılmayan topluluğun meşruiyet konusunda kendisinden birgüvence istediğini zannederek; işin daha başında, kendince bazı önlemler alma yoluna gitti.Abdülhamid, Yıldız Sarayı'mn yüksek tavanlı geniş salonunda, el-rıni yaşlı gövdesininarkasında birleştirip, düşük omuzlarını dik tutmaya çalışarak ve yerdeki halıların karmaşıkdesenlerine bakarak, bir Saga bir sola yürürken, otuz yıldır en ufak bir fısıltıyı bile duymakaygımla iyice hassaslaşmış olan kulaklarında sarayın pencerelerini tırmala-^arı> "Yaşasınhürriyet, yaşasın padişah!" sesleri yankılanıyordu. Yıl-68 • SİNAN MEYDANdız'ın önü, kıpkızıl bir gökyüzü gibi inip kalkan yüzlerce kırmızı fesle dolmuştu. DeliciTemmuz güneşinin parlak ışıkları kalabalığın bir kenarındaki askeri birliklerin, parlak çeliktenupuzun, dizi dizi süngülerine çarpıyor, padişahı korumakla görevli hassa bölüklerinin sırmalıüniformaları, yapılı Arnavut muhafızların beyaz giysileri ve Suriye'den getirilmiş olanzühafların bir ucu omuzlarına değen çağla yeşili poşuları parlıyordu. Yaşlı padişah ağır ağıryürüdü geniş pencerenin önüne gelerek hürriyet sarhoşluğuyla çığlıklar atan hareketlikalabalığı selamladı. Birkaç dakika pencerede kaldı. Kırışıklıklarla dolmuş yüzüne

Page 33: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

yerleştirdiği sahte bir gülümseme arasından, geleceği gören bir falcı gibi kaygıyla bakıyor, birzamanlar ona farklı bir ihtişam katan iri ve kemerli burnuyla, boyalı sakalı, şimdi bir ortaoyununda yüzüne yerleşti-1 rilmiş, takma bir maske gibi onu komik ve güçsüz gösteriyordu.Sarayın ışıkları söndüğünde, İstanbul'un katran karası, ağır gecesi Yıldız Sarayı'nm tarihkokan dört duvarım sarıp sarmalarken, Yeni Camii önünde martılar, Belgrat Ormanı'ndabaykuşlar ürpertici şarkılar söylerken ve Galata rıhtımı, sarhoş dalgaların şiddetli ve bilinçsizvuruşlarıyla aşınırken, yaşlı padişah yatağına girdi. Kambur sırtını, düşük; omuzlarını örtenbeyaz geceliği topuklarına kadar uzanıyordu. İnce, yumuşak yaz yorganını başına, yorgundizlerini karnına kadar çekip, \ ağır göz kapaklarını, yoğun kırışıklarla çevrelenmiş renkligözlerinin üstüne örttü. Fakat uzun saltanatı boyunca pek çok şeyden korktuğu] gibi songünlerde uykudan da korkar olmuştu. Uykuya daldığında altı', yüz yıllık Osmanlı saltanatınınbütün ağırlığı omuzlarına çöker, kulaklarında isyankar yeniçeri çığlıkları, acımasızcaöldürülen padişahlardan genç Osman'ın ve III. Selim'in feryatları yankılanır, sarayın karanlıkkoridorlarında, siyaseten katledilen sadrazamların morarmış yüzleri ve patlamış gözleridolaşırdı O gece de benzer rüyalar gördü.Yaşlı padişah, korkunç düşlerinin ne anlama geldiğim kısa bir süre sonra anlayacaktı.Hürriyetin Ardından Mustafa Kemal ve FenerbahçeFenerbahçe'nin kuruluşundan yaklaşık bir yıl sonra Sultan II. Ab-69«SARI LACİVERT KURTULUŞdülhamid İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin baskısıyla II. Meşrutiyet'i ilan etmişti- İstanbulhürriyet coşkusuyla sarhoş olmuş gibiydi.13 Nisan 1909'da İstanbul'da 31 Mart İsyanı patlak verdi. Rejim karşıtları ve Abdülhamid'ikorumakla görevli avcı taburları "Şeriat isteriz!" diye ayaklandılar. Hürriyeti boğmak isteyenyağlı sarıklı, çember sakallı gerici çevreler ve padişah yanlıları İstanbul'un altını üstünegetiriyorlardı. Ellerinde yeşil bayraklarla İstanbul'un meydanlarına akan softalar cahil halkında desteğiyle iyice kabarıp coşkun bir deniz gibi dalgalanmaya başlamışlardı.Bu sefer softalar İstanbul'da İttihatçı avına çıkmışlardı. Kesecek baş, dökecek kan arıyor,İstanbul'un altım üstüne getiriyorlardı. İttihatçıların pek çoğu saklanmıştı.Dr. Nazım Bey, başında kocaman bir sarık, sırtında yeşil bir cüb-beyle gidip İttihat veTerakki'nin lideri Talat Bey'i buldu. Talat Bey, bu cüppeli, sarıklı adamı tanıyamadı."Kimsiniz?" diye sordu. Dr. Nazım bıyık altı gülerek başındaki sarığı, sırtındaki cüppeyiçıkarınca Talat Bey rahatladı. "Allah müştakım versin Nazım. Bu ne kılık!" diye gülerekNazım'ı içeri buyur etti.Dr. Nazım kapıdan girerken konuşuyordu:"Gel birader, Sultanahmet'e gidelim. Softalar din adına yollara dökülmüşler. Senin de dinibilgin var. Bu yaptıklarının dini açıdan mahzurlu olduğunu anlatırsın. Buraya gelirken, birgrup isyancıyı durdurup, bir güzel vaaz verdim. Yola geldiler. Bunların çoğu cahil, ne derseninanıyorlar..."Bu düşünce Talat Bey'in aklına yattı. Talat Bey, "O zaman ne duruyoruz, hemen gidelim."deyip kapıya doğru hareketlenmişti ki Dr. Na-Zırfı, "Dur" dedi. "Böyle kravatlı, Frenkgömlek, setre pantolon ve ceketle gidersek bizi gavur diye linç ederler. Kılık değiştiripgideceğiz."Birkaç dakika sonra Talat Bey'in evinden sarıklı cüppeli iki kişi î'ktı. Çaktırmadan etrafıkolaçan ederek yürüyorlardı; ama küçük bir sorun vardı. Talat Bey sabahtan beri hiçbir şeyyememişti ve şimdi kurt §ibi acıkmıştı.Gülhane'nin önündeki yokuşa geldiklerinde Talat Bey'in hassas Urnu işkembe kokusu almayabaşladı. Talat Bey, Dr. Nazım'm şaşkın70'SİNAN MEYDANbakışları arasında çevresine bakınmaya başladı. Kokunun geldiği yeri arıyordu. Koku biraşevinden geliyordu. "Dur birader. Ben bir çorba içeceğim."

Page 34: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

"Yahu delirdin mi? Biri tanır bizi çorbacıda. Gel şu meydana çıkalım. İşimizi bitiripkaybolalım."Talat Bey, diretiyordu. Üstelik çok sakindi: "Acıktım. Öleceksem bari aç karnımaölmeyeyim." Dr. Nazım da dayanamadı gülmeye başladı. İki molla ağır ağır aşe-vine süzüldü."Selamünaleyküm!" diyerek dipteki masalardan birine oturdular. Dikkat ekmemeyeçalışıyorlardıTalat Bey, dışardan gelen bağrış, çağrış ve silah seslerinin arasında tam üç tas işkembeyiafiyetle midesine indirdi. O iştahla işkembesini içerken, Dr. Nazım, endişeyle Talat Bey'inçorbasını bitirmesini bekliyordu.Yemekten sonra iki kafadar Sultanahmet Meydanı'na çıkarak yobaz öfkeye karıştılar. TalatBey, dini bilgilerini kullanarak isyancıla yatıştırmaya çalışıyordu.Dr. Nazım BeyErtesi gün Rahmi Bey, İstanbul'dan Selanik'e şifreli bir telgra çekti: "Adadayız. Cümlemizsıhhatteyiz." Komutanlar telgrafa bil anlam veremeyince telgrafı Mustafa Kemal'e gösterdiler.Mustafa Kemal telgrafı okur okumaz bir sezgiyle mi bir öngörüyle mi bilin71 «SARI LACİVERT KURTULUŞmez, İstanbul'da olağanüstü olaylar yaşandığını anladı. Sonra bir dedektif gibi olayıaydınlatmak için çalışmaya başladı. Daha önce Rahmi Bey'den gelen tüm telgrafları inceledive İstanbul'da büyük bir ayaklanma çıktığına karar verdi. Durumu Mahmut Şevket Pa-şa'yabildirdi.15 Nisan'da Selanik'ten İstanbul'a doğru hareket eden ordunun kurmay başkanı MustafaKemal'di. Ordunun adını da o koymuştu:"Hareket Ordusu"19 Nisan'da İstanbul'a ulaşan Hareket Ordusu kısa sürede gerici ayaklanmayı bastıracaktı.Meclis-i Mebusan ayaklanmada rolü olduğu gerekçesiyle Abdülhamid'i görevinden alacak veo şehre, bir zamanlar dağlarında hürriyet rüzgarlarının estiği, kaldırımlarında genç subaylarınayak seslerinin, sahilinde martı çığlıklarının yankılandığı, Selanik'e sürgün edecekti.*Abdülhamid'in tahtan indirilmesiyle 30 yıllık istibdat devri sona erecek ve her şey gibi futbolda özgür kalacaktı.6 Eylül 1908Anadolu Yakası, Kuşdili ÇayınFenerbahçe ilk ciddi maçına çıkıyordu. Rakip Anadolu yakasının güçlü takımı Moda'ydı.Moda takımının en iyi futbolcusu Fenerbahçe'nin ısrarla transfer etmek istediği Fuat Bey'di.Fenerbahçe biraz da Fuat Bey'e inat bu maçı kazanmak istiyordu. İlk maça kıyasla o günkümaçı izlemek için çok daha fazla seyirci gelmişti. Seyirciler bu yeni Türk takımını.henüz iyitanımadıklarından temkinliydiler; fazla bağırıp çağırmadan endişeli gözlerle sahaya çıkanFenerbahçeli futbolcuları alkışlıyorlardı.Maçın ilk dakikalarından itibaren seyirciler bu takıma güvenebile-Ceklerini anlamışlardı,Maçın ilk yarısında Moda'ya kök söktüren bu '-ürk takımını şimdi daha coşkulu alkışlıyorlar,tempolu tezahüratlarla futbolculara moral veriyorlardı.Maç bittiğinde Fenerbahçe Fuat Bey'li Moda'yı 2-0 yenmişti. Fe-Abdülhamid Selanik'te Alatini Köşkü'nde gözaltında tutulacaktı.72 • SİNAN MEYDAN73-SARI LACİVERT KURTULUŞnerli futbolcular, seyircilerin "Yaşa, varol!" sesleri arasında güle oynaya semtlerine, tecrübeliFuat Bey ise hüzünle Galatasaray'a gidecekti.Fenerbahçe 10 Kasım 1908'de Kördere Çayın'nda İngilizlerin ünlü Imogene takımını 3-0yenince artık İstanbul Ligi'ne girme zamanı geldiğine karar verdi.

Page 35: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Yabancılar maçlarını Pazar günü oynadıklarından onların ligine "Pazar Ligi" denirdi. Osmanlıtakımları ise kendi tatil günleri olan Cumaları kapışırlardı. Bu nedenle İstanbul FutbolLigi'nin resmi adı "Cuma Ligi'ydi.Fenerbahçe bu lige kabul edilen ikinci Türk takımıydı.*Fenerbahçe Cuma Ligi'ne kabul edilmişti edilmesine ama yine de işlerin pek yolunda gittiğisöylenemezdi. Fenerbahçe'de iç çekişmeler yaşanmaya başlamıştı. Kulübün kasasıdurumundaki Ziya Bey ile önemli kararları alan Ayetullah Bey'in arasında öteden beri örtülübir gerginlik vardı. Takımın sadece para kaynağı değil, aynı zamanda sol kanat oyuncusu olanZiya Bey bu çekişmede kulüp içinde aradığı desteği bulamayınca öfkelenip sudan gerekçelerileri sürerek istifa etti.Ziya Bey sadece Fenerbahçe'den ayrılmakla kalmadı, takımın bazı önemli futbolcularını daayartarak İngiliz ve Rumlarla anlaşıp yeni bi takım kurdu. "Union Clup" adı verilen bu takımaFenerbahçe'nin h lan Kara Fîasan ve Küçük Hasan'ı ve Fenerbahçe'nin ilk teknik direkt-rüDalaklı Hüseyin'i de transfer etti.Allah'tan Ziya Bey kale direklerini de götürmemişti!O zamanlar futbol sahası olmadığından kale direkleri kulüp tarafı dan yaptırılır ve kulübünayakçılarınca maçın oynanacağı çayıra götür lürdü. Maç bitince de kale direkleri sökülüpkulübe getirilirdi. Direki kesinlikle çayırın ortasında bırakılmazdı; çünkü çayırın iki başında dran bu direkleri birileri yakacak odun diye alıp evine götürebilirdi.Fenerbahçe'nin para kaynağı durumundaki Ziya Bey'in kulüpten ay rılması Fenerbahçe'yimaddi sıkıntı içine soktu. Bir şeyler yapıp, en azı dan geçici bir süre kulübü ayakta tutacakparayı bulamak gerekiyordu.Fenerbahçe'nin parasızlıktan kıvranan yöneticilerinin aklına "Tey-yare Piyangosu" gibi bir"Fenerbahçe Piyangosu" düzenlemek geldi. İkramiyeler önemsizdi ama Anadolu yakasındaoturan Müslüman Türkler bunun Fenerbahçe'ye yardım için yapıldığını bildiğinden piyangoyabüyük ilgi göstermişlerdi. Biletler birkaç gün içinde tükenmiş ve o zamanın parasıyla tam 42lira toplanmıştı. Bu parayla Fenerbahçe'ye Altı-yol'da güzel bir lokal kiralandı.Cuma Ligi 1909-1910 sezonu başlamıştı. Fenerbahçe Cuma Ligindeki maçlarını oynuyordu;ama Ziya Bey'in ayrılmasıyla sarsılan Fenerbahçe maç kazanmakta zorlanıyordu. Bu sıkıntılariçinde 17 Ocak 1909'da ilk Galatasaray maçına çıkan Fenerbahçe sahadan 3-0 mağlupayrılacaktı.Fenerbahçe 5 takımın katıldığı ligi 4 mağlubiyet 1 beraberlikle sonuncu olarak bitiriyordu.Yediği 11 gole karşılık sadece 4 gol atabilmişti. İki maçı hükmen olmak üzere tüm maçlarınıkazanan Galatasaray ise 1909-1910 sezonunu şampiyon olarak bitirmişti.*

Fenerbahçe'nin ilk kez katıldığı Cuma Ligi'ni sonuncu olarak bitir-Fenerbahçe'nin ilk maçlarından biriCuma Ligi'ne katılan ilk Türk takımı Galatasaray'dı. 1906-1907 yılınd katıldığı 5 takımlıCuma Ligi'm Galatasaray 4. olarak bitirmişti.Fenerbahçe'nin 1909-1910 sezonunda Cuma Ligi'nde mücadele eden kadrosunda şufutbolcular ardı: "Nuri Kamil, Tevfik, Hayrı, Galip, Hasan Sami, Mazhar, Fethi, Nevzat,Hasan, Dalaklı Hüseyin, Sabri, Yahya Berki, ^ İzzi, Heanny Nasuhi, Şevkati."

sı74 • SİNAN MEYDANmesi takımın yeni başkanı Ayetullah Bey'i çok üzmüştü. Gelecek sezon daha başarılı olmakiçin kolları sıvayan Ayetullah Bey birkaç transferle takımı güçlendirdi. Yeni sezonda dahaiddialı bir Fenerbahçe yarattığını düşünüyordu; ama evdeki hesap yine çarşıya uymayacaktı.1910-1911 sezonu başlamıştı

Page 36: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

O sezon Fenerbahçe Galatasaray'la oynadığı ilk maçı 5-0, ikinci maçı ise tam 7-0kaybedecekti.O gün İstanbul'da müthiş bir lodos fırtınası vardı.Galatasaraylı futbolcuların neredeyse yarısı Kadıköy'e geçememişti. Kötü havaya rağmenFenerbahçeli futbol severler kadınlı erkekli, fesli sarıklı Papazın Çayırı'm hınca hınçdoldurmuşlardı. Ateşli tezahüratlar bahçedeki fenere kadar ulaşıyordu.Çok daha tecrübeli ve teknik futbolculardan oluşan Galatasaray maça 6 kişiyle başladı, İlkyarıda rüzgar da onların yanındaydı.İlk yarıyı önde bitiren Galatasaraylı futbolcular çok fazla yorulmuşlardı, ikinci yarının çokçekişmeli geçeceği belliydi. İkinci yarı başlamak üzereyken, toz duman içinde bir faytonPapazın Çayın'na doğ'u yaklaşıyordu. Seyircilerin meraklı bakışları arasından faytondan inenGalatasaraylı futbolculardan Küçük Ali Bey'di. Galatasaray'ın çılgın futbolcusu Küçük AliBey, o kötü havada tüm tehlikeleri göze alarak Kadıköy'e geçmeyi başarmıştı.Galatasaray şimdi 7 kişiydi. Bu sırada Fenerbahçe kalecisi Ali Sait başını direğe vurupoyundan çıktı, yerine daha kısa boylu İzzi geçti. Bu zorunlu değişiklik Fenerbahçe'ye çokpahalıya mâl olacaktı.Fenerbahçe o maçı tam 7-0 kaybedecek ve bu yenilgi yıllar boyunca GalatasaraylılarınFenerbahçelileri kızdırmak için kullanacağı e11 önemli kozlardan biri haline gelecekti.Fenerbahçe bu yenilginin rövanşını tam 93 yıl sonra 10 kişiyle Galatasaray'ı 6-0 yenerekalacaktı.Fenerbahçe ligdeki ikinci sezonunu yine sonuncu olarak bitirirke11 2 gol atıp 22 gol yemişti.Ama çok değil birkaç yıl sonra yeterli tecrübeyi kazanan Fenerbah? müthiş bir takım kuracakve Galatasaray'a tam 9 yıl hiç yenilmeyecektiIII. BÖLÜM MUSTAFA KEMAL ve SAVAŞAN FENERBAHÇEMustafa Kemal Trablusgarp YollarındaGalatasaray-Fenerbahçe rekabetinin başladığı o günlerde Mustafa Kemal'de İstanbul'daydı.Ordunun siyasete karıştırılmasına duyduğu tepkiden dolayı İttihat ve Terakki Cemiyetindenkopma noktasına gelmiştiMustafa Kemal 31 Mart İsyanı'nı bastırdıktan sonra 16 Mayıs 1909'da İstanbul'dan Selanik'edöndü. Cumalı Ordugahı manevralarına katıldı. Daha sonra 3. Ordu Piyade Subay TalimgahıKomutanlığına karıdı. Sonra da geniş yetkilerle Trablusgarp'a yollandı. Oradan döndüktensonra 13 Ocak 1910'da Selanik 2. Redif Tümen Kurmay Başkanlığına getirildi. Aynı yılFransa'da düzenlenen Picardia manevralarında Osmanlı Devleti'ni temsil etti. Oradandöndükten sonra ikinci ez Trablusgarp'a atandı; fakat yoldan çevrilip İstanbul'a çağrıldı veGenelkurmay'da görevlendirildi.Mustafa Kemal İttihat Terakki'den ayrılmak üzereydi; ama politi-an da uzak durmuyordu.Emrindeki subayları toplayarak onlara teji konusunda konuşmalar yapıyordu. İttihatçılarbunun altında si-B*sn ,1¦«-:'

76 • SİNAN MEYDANyasi bir amaç sezmiş olacaklar ki onu İstanbul'a jurnallediler. Harbiye Nazırlığı'na getirilenMahmut Şevket Paşa'nın emriyle Mustafa Kemal yoldan çevrilip İstanbul'a atandı.Burada Genelkurmay'ın gözetimi altında bulundurulacaktı.32 Gün SonraMustafa Kemal İstanbul Genelkurmayında görevliyken İtalyanlar Trablusgarp'a saldırdı.Sömürge arayışı içindeki İtalyanlar savunmasız durumdaki bu sıcak toprakları ele geçirmekiçin sabırsızlanıyordu. Mısır'ın İngilizlerde olması Osmanlı'nın Trablusgarp'la kara

Page 37: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

bağlantısının kopmasına neden olmuştu, Abdülhamid döneminde donanma Haliç'te çürümeyeterk edildiğinden, Osmanlı deniz gücünden de yoksundu.Geriye tek bir seçenek kalıyordu.İttihatçı usulü, gizli yollarla Trablusgarp'a gidip bölge halkını örgütlemek.Mustafa Kemal 8 Ekim 1911'de gönüllü olarak İtalyanlarla savaşmak için Trablusgarp'ahareket etti. Kimliğini gizlemişti, "Şerif" takma adını kullanacaktı. Sözde sivil bir gazeteciydi.Uydurma belgelerle seyahat edecekti. Yanma İttihat ve Terakki'nin gözde hatiplerinden ŞairÖmer Naci'yi de aldı. Son dakikada teşkilatın iki silahşoru de onlara katıldı. Bunlardan biri birzamanlar Mustafa Kemal'i öldürmekle görevlendirilen Yakup Cemil'di. Mustafa Kemal bu yolarkadaşından hiç de memnun değildi.Yola çıkmadan önce İstanbul'daki işlerini sonradan yaveri olacal Salih (Bozok)'a devretti.Ona, annesine verilmek üzere bir miktar par' bıraktı, ama şimdilik gittiği yeri ZübeydeHanım'a söylememesini istediMustafa Kemal'in İstanbul'dan Trablusgarp'a doğru hareket ettig1 günlerde İttihat veTerakki'nin ihtiraslı üyesi Enver de birtakım ateş'' genç subaylarla birlikte İtalyanlara karşı birsavunma hattı oluştunrtfK üzere Trablusgarp'a doğu hareket etmişti.Mustafa Kemal Trablusgarp Bingazi'ye gidecekti, ama bunu iç1'1 İngilizlerin elinde bulunanMısır'dan geçmesi gerekiyordu. Mustafa Ke' mal, İngilizleri atlatabilmek için Arap kılığınagirip ilk fırsatta Batı Sal1'77-SARl LACİVERT KURTULUŞMustafa Kemal Trablusgarp'ta (sağda)raya doğru yola çıktı. İskenderiye'de hukuk öğrencisi küığmdaki iki arkadaşı da ona katıldı.Mustafa Kemal İngilizleri atlatıp, binbir güçlükle Trablusgarp'a oe'uığinde Enver'i Arap şeyhikılığında gösterişli çadırında Araplarla görüşürken buldu. Arap şeyhi küığmdaki EnverAraplara altınlar ve artanlar dağıtarak onları İtalyanlara karşı savaşmaya çağırıyordu. MustafaKemal de Arap kılığına girerek ileri gelen Arap şeyhleriyle UŞtü Ve ]-)azı kabilelerindesteğini almayı başardı. Derne ve Tob-"¦a İtalyanlara karşı bir savunma hattı kurdu. Günlercesıcak kumla-78 • SİNAN MEYDANrm üzerinde güneş altında savunma planları yaptı, eğittiği yerlilerde: oluşan kuvvetlerleİtalyanlarla dövüştü.Birkaç ay sonra iyice zayıflamıştı, almacık kemikleri çıkmış, gö; çukurları derinleşmişti,günlerce tıraş olmaya fırsat bulamadığından sa kalları da uzamıştı; tıpkı bir gerillayabenziyordu.1912 yılı sonlarına kadar Derne ve Tobruk arasında mekik dokudu. Bu sırada Enver'iyakından tanıma fırsatı da buldu. Enver'in zayi taraflarım gördü. Enver cesur amamantıksızdı. Taktik ve stratejide: yoksundu, adeta düşler aleminde geziyordu.Mustafa Kemal'in Enver hakkındaki yorumlarını tarih doğrulayacaktı.Mustafa Kemal, tam 321 gün Trablusgarp çöllerinde kaldı. İtalyanlara karşı başarılı gerillasavaşları verdi. Tüm olanaksız koşullara rağmen İtalyanları bunalttı. 13 Ekim 1912'de UşiAntlaşması'nm imzalanmasının ardından 24 Ekim 1912 Perşembe günü Trablusgarp'tanayrıldı.Mustafa Kemal Trablusgarp'tan dönerken, Rusya'nın kışkırtmasıyla harekete geçen Balkandevletleri Edirne'ye saldırmak üzereydi.Fenerbahçe'nin İlk ŞampiyonluğuFenerbahçe Cuma Ligi'ne gireli iki yıl olmuştu ama henüz dişe dokunur bir başarı eldeedememişti. Üstelik bu ligin Fenerbahçe dışındaki tek Türk takımı Galatasaray'la yaptığı üçmaçta toplam 15 gol yemiş ama tek bir gol bile atamamıştı.Sarı lacivertli takım sıkıntılı günler yaşıyordu.

Page 38: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Ne yapılabilirdi? Kulübün iyi futbolcuları transfer edecek kadar parası yoktu. DarboğazdakiFenerbahçe için tek çıkar yol başka bir takımla güç birliği yapmaktı.O günlerde Anadolu yakasında iyi futbolcuları olan güçlü takınıl vardı. Bir çıkış yolu arayanFenerbahçeli yöneticiler bu klüplerden biriyle güç birliği yapmaya karar verdiler. Böylece,hem İngilizleri, hem azınlıkları hem de şu Mekteb-i Sultanin Galatasaraylıları yenebilir, bitanda halkın sevgilisi haline gelebilirlerdi.Ön görüşmelerin ardından Fenerbahçe ve Üsküdar Kulübü yöneticiler'I79-SARI LACİVERT KURTULUŞühürdar'daki bir gazinoda bir araya geldiler. Uzun tartışmalar oldu. Her-:s birleşmeninyararına inanıyordu. Pek çok konuda anlaşıldı; ama söz dö-,p dolaşıp kulübün adının neolacağına gelince ortalık birden kanştı. Ses-yükseldi, mimikler derinleşti, yüzler gerildi.Sayıca daha kalabalık olan küdarlılar ille de kulübün adının "Üsküdar-Fenerbahçe" olmasınıistiyor-¦dı. Fenerbahçeliler ise buna şiddetle itiraz ediyorlardı. Fenerbahçelilerin karlılığıkarşısında Üsküdarlılar başka bir fikir ileri sürdüler:"Peki o zaman ne Üsküdar olsun ne Fenerbahçe. Üsküdar ile Fe-•rbahçe arasında bir sürüsemt var. Onlardan birini seçip o isim altm-toplanahm."Bu sözler Fenerbahçe Başkanı Ayetullah Bey'i çileden çıkardı. Üs-idarlılar, "Kulübün adıFenerbahçe olmasın da ne olursa olsun isti-riar." diye düşündü ve şu teklifi sundu:"Takımın adı Fenerbahçe olarak kalsın, ama renkleri siz secini" Bu zler Üsküdarlılarışaşırtmıştı. İçlerinden bir kaçı adeta Ayetullah Bey'i ırkutmak istercesine yüksek ses tonuylaitiraz ediyorlardı. Mızmızlan-alar artınca masanın başında oturan Ayetullah Bey fesinidüzelterek vaşça ayağa kalktı. Üsküdarlılara hükmeder bir tonda şunları söyledi."Fransa Kralı 14. Lui bir tarihte 'Ben devletim' demiş. Şimdi de ben m lafı edeceğim; 'BenFenerbahçe'yim.' Bu tekliflerin hiçbirini görüş-eye değer bulmuyorum. Birleşme deolmayacak. Toplantı bitmiştir."Ayetullah Bey masadan kalktı, geri dönüp kapıya doğru yürürken, ğer Fenerbahçeliler de onutakip etti. Üsküdarlılar ise süt dökmüş di gibi arkadan sessizce bakıyorlardı.1911 yılında Fenerbahçe'nin başkanlığına takımın kaptanı Kulak-Galip getirildi.Saint Joseph çıkışlı Galip Bey aynı zamanda takımın antrenörü ol-1 ve tanıdığı iyifutbolcularla Fenerbahçe'yi güçlendirmeye başladı.İlk iki sezonda önüne gelene yenilen Fenerbahçe şimdi eski hesap-ı kapatmaya kararlıydı.Fenerbahçe'nin yeniden yapılanmaya çalıştığı Şünlerde Galatasaray ise İstanbul'un sevgilisiolmuştu. Futbol meraklının takıma olan ilgisi o kadar artmıştı ki Galatasaray yönetimii bir takım kurmaya karar verdi.İstanbul Ligi'nde artık iki Galatasaray takımı vardı.78 • SİNAN MEYDAN79 «SARI LACİVERT KURTULUŞrın üzerinde güneş altında savunma planları yaptı, eğittiği yerlilerden oluşan kuvvetlerleİtalyanlarla dövüştü.Birkaç ay sonra iyice zayıflamıştı, almacık kemikleri çıkmış, gö? çukurları derinleşmişti,günlerce tıraş olmaya fırsat bulamadığından sakalları da uzamıştı; tıpkı bir gerillayabenziyordu.1912 yılı sonlarına kadar Deme ve Tobruk arasında mekik dokudu. Bu sırada Enver'iyakından tanıma fırsatı da buldu. Enver'in zayıf taraflarını gördü. Enver cesur amamantıksızdı. Taktik ve stratejiden yoksundu, adeta düşler aleminde geziyordu.Mustafa Kemal'in Enver hakkındaki yorumlarını tarih doğrulayacaktı.Mustafa Kemal, tam 321 gün Trablusgarp çöllerinde kaldı. İtalyanlara karşı başarılı gerillasavaşları verdi. Tüm olanaksız koşullara rağmen İtalyanları bunalttı. 13 Ekim 1912'de Uşi

Page 39: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Antlaşması'nın imzalanmasının ardından 24 Ekim 1912 Perşembe günü Trablusgarp'tanayrıldı.Mustafa Kemal Trablusgarp'tan dönerken, Rusya'nın kışkırtmasıyla harekete geçen Balkandevletleri Edirne'ye saldırmak üzereydi.Fenerbahçe'nin İlk ŞampiyonluğuFenerbahçe Cuma Ligi'ne gireli iki yıl olmuştu ama henüz dişe dokunur bir başarı eldeedememişti. Üstelik bu ligin Fenerbahçe dışında ki tek Türk takımı Galatasaray'la yaptığı üçmaçta toplam 15 gol yemi| ama tek bir gol bile atamamıştı.Sarı lacivertli takım sıkıntılı günler yaşıyordu.Ne yapılabilirdi? Kulübün iyi futbolcuları transfer edecek kadai parası yoktu. DarboğazdakiFenerbahçe için tek çıkar yol başka bir ta| kımla güç birliği yapmaktı.O günlerde Anadolu yakasında iyi futbolcuları olan güçlü takımla! vardı. Bir çıkış yoluarayan Fenerbahçeli yöneticiler bu klüplerden bij riyle güç birliği yapmaya karar verdiler.Böylece, hem İngilizleri, hen azınlıkları hem de şu Mekteb-i Sultanili Galatasaraylılarıyenebilir, bilj anda halkın sevgilisi haline gelebilirlerdi.Ön görüşmelerin ardından Fenerbahçe ve Üsküdar Kulübü yöneticileriMühürdar'daki bir gazinoda bir araya geldiler. Uzun tartışmalar oldu. Herkes birleşmeninyararına inanıyordu. Pek çok konuda anlaşıldı; ama söz dönüp dolaşıp kulübün adının neolacağına gelince ortalık birden karıştı. Sesler yükseldi, mimikler derinleşti, yüzler gerildi.Sayıca daha kalabalık olan Üsküdarlılar ille de kulübün adının "Üsküdar-Fenerbahçe"olmasını istiyorlardı. Fenerbahçeliler ise buna şiddetle itiraz ediyorlardı. Fenerbahçelilerinkakarlılığı karşısında Üsküdarlılar başka bir fikir ileri sürdüler:"Peki o zaman ne Üsküdar olsun ne Fenerbahçe. Üsküdar ile Fenerbahçe arasında bir sürüsemt var. Onlardan birini seçip o isim akında toplanalım."Bu sözler Fenerbahçe Başkanı Ayetullah Bey'i çileden çıkardı. Üsküdarlılar, "Kulübün adıFenerbahçe olmasın da ne olursa olsun istiyorlar." diye düşündü ve şu teklifi sundu:"Takımın adı Fenerbahçe olarak kalsın, ama renkleri siz secini" Bu sözler Üsküdarlılarışaşırtmıştı. İçlerinden bir kaçı adeta Ayetullah Bey'i korkutmak istercesine yüksek ses tonuylaitiraz ediyorlardı. Mızmızlanmalar artınca masanın başında oturan Ayetullah Bey fesinidüzelterek yavaşça ayağa kalktı. Üsküdarlılara hükmeder bir tonda şunları söyledi."Fransa Kralı 14. Lui bir tarihte 'Ben devletim' demiş. Şimdi de ben aynı lafı edeceğim; 'BenFenerbahçe'yim.' Bu tekliflerin hiçbirini görüşmeye değer bulmuyorum. Birleşme deolmayacak. Toplantı bitmiştir."Ayetullah Bey masadan kalktı, geri dönüp kapıya doğru yürürken, diğer Fenerbahçeliler deonu takip etti. Üsküdarlılar ise süt dökmüş Kedi gibi arkadan sessizce bakıyorlardı.1911 yılında Fenerbahçe'nin başkanlığına takımın kaptanı Kulak-sız Galip getirildi.Saint Joseph çıkışlı Galip Bey aynı zamanda takımın antrenörü ol-u ve tanıdığı iyifutbolcularla Fenerbahçe'yi güçlendirmeye başladı.Hk iki sezonda önüne gelene yenilen Fenerbahçe şimdi eski hesap-rı kapatmaya kararlıydı. Fenerbahçe'nin yeniden yapılanmaya çalıştığıgünlerde Galatasaray ise İstanbul'un sevgilisi olmuştu. Futbol merak-ttnın takıma olan ilgisi o kadar artmıştı ki Galatasaray yönetimi1101 bir takım kurmaya karar verdi.İstanbul Ligi'nde artık iki Galatasaray takımı vardı.80«SİNAN MEYDAN81 »SARI LACİVERT KURTULUŞGalatasaray B takımı şaibeli maçlar yüzünden adını Progres olara] değiştirmek zorundakalacaktı. Takımın çoğu İngilizlerden oluşuyordu^Galatasaray, maçlarda futbol oynamaktan çok boksla karışık güreş yapan Ayıcı Adnan Beyyüzünden ligden çekildi. Maçlarda rakip fut-j bolcularm kollarını, bacaklarını kıran Ayıcı

Page 40: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Hikmet yüzünden diğer ta-j kımlar, "Trablusgarp Savaşı'nda bile bu kadar zayiat vermedik."diyei rek Galatasaray'la maç yapmak istemeyince bu konuyu gurur meselesi yapanGalatasaray o sezon ligden çekilmişti. j.6 takımın mücadele ettiği 1911-1912 ligine Fenerbahçe fırtına gib girdi. Maçlarını tek tekkazanan Fenerbahçe şampiyon olmak için sor maçta Stroglers'i yenmek zorundaydı.Maç öncesi Fenerbahçeli savunma oyuncularından Arif sakatlandı' Tüm İstanbul halkı osezon yüzüp yüzüp kuyruğuna gelen Fenerbahj-çe'nin şampiyon olmasını istiyordu. Öyle kiligden çekilen Galatasara; bile bu düşüncedeydi; hatta birkaç oyuncusunu son maç için Fene:bahçe'ye vermeyi teklif etti. Fenerbahçeli yöneticiler ise Galatasara teşekkür edip bu teklifikibarca geri çevirdiler.Fenerbahçe şampiyonluk maçına eksik kadroyla çıkıyordu.Fenerbahçe'nin maçından bir esntanteneKadıköy Union Clup'ta yapılacak maçın hakemi M. Jim La Fon-teine'di.Bir Fenerbahçe maçına ilk kez bu kadar fazla seyirci geliyordu. Her yer rengarenkti:Vişneçürüğü fesler, lacivert ceketler, yeşil fularlar, turkuvaz baş örtüleri, mavi elbiseler vekırmızı bayraklar maçı renklendiriyordu. Rum güzelleri yine en önde kendileri için ayrılmışbölümde maçı seyredeceklerdi: Maç öncesi son hazırlıkları yapan futbolcuları işveli bakışlarlasüzüyorlardı. Ara sıra sahanın içine çocuklar dalıyor, futbolcuların arasına karışıp topukapmaya çalışıyorlardı.Maç, hakem La Fonteine'in düdüğüyle başladı.İlk yarı 0-0 bitti.İkinci yarının sonlarına doğru Fenerbahçe atakları sıklaşmaya başladı.Gol pozisyonlarında Türk seyircilerin çığlıkları yükseliyor, "Bastır, daha hızlı, koşsana!"seslerine Rum seyircilerin, "Vire, yasu, zito, ka-to..." sesleri karışıyordu.Maçın bitmesine sadece 8 dakika vardı. Seyircilerin gözlerindeki korku büsbütün açığaçıkmıştı. Umutlar tükenmek üzereydi ki sırtı Stroglers kalesine dönük olan soliç Sait merkezmuavin Sabri'den bir pas aldı. Sol ayağını omuzu yüksekliğinde kaldırıp, hafifçe geriye doğruyatarak topu sol köşeden rakip kaleye soktu.Vegooool...1 dakika sonra hakemin son düdüğü çaldığında sevinçten adeta sarhoşa dönen seyirciler,bağırıp çağırarak sahanın içine daldılar.Golü atan Sait, kollarına güvenen seyircilerin omuzlarında sahayı |erk ediyordu.1911-1912 sezonunda Fenerbahçe İstanbul Ligi'ni 21 puanla şampiyon olarak bitirmişti.Şampiyon kadroda şu futbolcular vardı:Arslanyan Hasan Kamil, Asaf, Galip, Kemal, Hikmet, Arif, Sait Se-|ahattin, Sabri, Miço,Süreyya, Tevfik.Fenerbahçe şeytanın bacağını kırmıştı. Futbolcular ve yöneticiler k kendilerine çok daha fazlagüveniyorlardı. Tüm takım, hatta tüm r tanbul yeni sezonu iple çekiyordu. Ne de olsaFenerbahçe'nin Galata-82-SİNAN MEYDANSaray'la görülecek bir hesabı vardı; ama Fenerbahçe bu hesabı görme için daha iki yılbeklemek zorunda kalacaktı.Balkan Savaşları BaşlıyorOsmanlı Trablusgarp Savaşı şokunu atlatmadan Balkan bunalımı) la karşı karşıya kalmıştı.Balkan ülkeleri Osmanlı başkentim tehdit ed yorlardı.Bulgarlar Edirne'ye kadar gelmişlerdi. Gazeteler şehit ve yaralı berleriyle doluydu. İstanbulacıya bulanmıştı. Şehit analarının ağıtl; istanbul'un yedi tepesinde yankılanıyordu. Şehit veyaralılar akın akı İstanbul'a taşınıyordu.Balkanlar ağlıyor, İstanbul yas tutuyordu.Bu acılı günlerde futbol maçlarına da ara verildi. 1912-1913 sezi nu İstanbul Ligi tatil edildi.

Page 41: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Tüm gençler gibi Fenerbahçeli futbolcular da vatan savunması cepheye koştular.Fenerbahçe'nin kurucularından Hasan Bey Balkı Savaşı'na gönüllü yazıldı ve otomobiliniorduya teslim etti. Asker! hizmetini de şoför olarak yaptı.Mustafa Kemal, İstanbul'a ulaştığında I. Balkan Savaşı bitmek ü reydi. Rumeli'nin tamamıkaybedilmişti. Bulgarlar İstanbul sınırına dar gelmişler, Edirne ve Kırklareli'yi elegeçirmişlerdi.Yunanlılar ise Selanik'i işgal etmişlerdi.Düzenli gruplar halinde sert adımlarla Selanik'e giren Yunan o su, "Zitto, zito!" diye haykırançılgın bir kalabalığın gül yağmuru; karşılandı. Pencerelerde, damlarda, mavi-beyaz Yunanbayrakları d galanıyordu.Kırmızının içindeki ay yıldız ise büsbütün ortadan kalkmıştı.Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım ve kız kardeşi Makb Selanik'teki evlerinibırakmışlar, düşmandan kaçan Müslümanlarla likte İstanbul'un yolunu tutmuşlardı.Mustafa Kemal'in içi kan ağlıyordu. Doğduğu ve çocukluğunu çirdiği şehir Yunanaskerlerinin ayaklan altında çiğneniyordu. Üste! annesi ve kız kardeşinden haber alamamıştı.83-SARI LACİVERT KURTULUŞBinlerce Selanik Türkü İstanbul'da camilere yığılmış, perişan, aç ve sefil halde iliklerinekadar işleyen kış soğuğuna direnmeye çalışıyordu.Mustafa Kemal gözlerinin önünde pek çok Türk'ün can verdiğini gördü.Sonunda annesini ve kız kardeşini buldu. Zübeyde Hanım evinden ve yurdundan uzakkalmanın acısıyla bitkin görünüyordu. Oturduğu yerde başını önüne eğmiş, sallanarakdizlerini dövüyordu. Makbule ise perişan ve bitkin halde annesinin gözyaşlarını siliyordu.Fikriye de oradaydı. Zübeyde Hanım'm ölmüş kocasının yeğeni Fikriye artık iyice büyümüş,nerdeyse bir genç kız olmuştu.Mustafa Kemal, onlara İstanbul'da bir ev kiraladı ve Genelkur-may'daki görevine döndü.21 gün İstanbul'da kaldı. Bu sürede çeşitli görüşmeler yaptı. Bir ara Harp Okulu'nunkarşısındaki 211 numaralı evde oturan Madam Corinne'i ziyaret etmeye başladı. MadamCorinne, Balkan Savaşı'nda şehit düşen Yüzbaşı Ömer Lütfi'nin dul eşiydi. Mustafa Kemal bugüzel, zeki ve kültürlü bayanla duygusal boyutlara varan sıkı bir dostluk kurdu ve 1917 yılmakadar Madam Corinne'le mektuplaştı.Mustafa Kemal, 21 Mayıs 1913 Çarşamba günü Bolayır'a hareketetti.Yeni görevi, Bolayır'da Gelibolu yarımadasının nasıl savunulacağını araştırmaktı.I- Balkan Savaşı sonunda Bulgaristan diğer Balkan devletlerinden Çok daha fazla toprakalınca, emperyalist paylaşımdaki bu adaletsizlik II. balkan Savaşı'nın patlak vermesine nedenoldu. Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Romanya aralarında anlaşarak Bulgaristan'a savaşilan ettiler.Bu sırada Enver Talat ve Cemal Paşalar İttihat ve Terakki içinde uî'ü bir oligarşik idareoluşturdular. 1913'teki sivil darbenin ardından da ittihat ve Terakki diktatörlüğü başladı.Bulgaristan diğer Balkan ülkeleriyle savaşırken Türk ordusu Batıya doğru kaydırıldı. Edirneve Kırklareli kurtarıldı. Plan gereği Türk ,., Su hep birlikte Edirne'ye girecekti, ama İttihatTerakki'nin ihtiraslı berinden Enver bu zaferi kendisine mâl etmek ve bu sayede yüksel-mekistiyordu.ws. ,>-, ~84 • SİNAN MEYDAN85-SARI LACİVERT KURTULUŞBirkaç gün sonra Edirne bayram yerine dönmüştü. Büyük çarşı bay-J raklarla süslenmişti,şehrin değişik yerlerinde davul zurnalar eşliğinde insanlar halay çekiyordu. Asıl kalabalık iseEdirne'nin girişine toplanmışı ellerindeki bayraklarla şehre girecek Türk ordusunu bekliyordu.

Page 42: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Öğlene doğru, beyaz bir at üzerinde yakışıklı genç bir subay gö-j rüldü uzakta. Arkasında birmüfreze vardı.O günden sonra "Edirne kahramanı" olarak nam salacak olan bil genç subay Enver'denbaşkası değildi.1913'te Türk ordusu Edirne'yi kurtarmış, İstanbul'un neşesi yerini gelmişti. Kadınlar,sinemaların, erkekler ise futbol oynanan çayırlara yolunu tutmuşlardı.1913 sezonuna şampiyon olarak giren Fenerbahçe hiç yenemediğ Galatasaray'ı bekliyordu.Fenerbahçe'nin İlk Galatasaray ZaferiÜç yıldır sabırsızlıkla Galatasaray'ı bekleyen Fenerbahçe 1913 yı| lında Galatasaray maçınaçıktı. Savaşın yıpratıcı etkilerinden bir an önj ce kurtulmak isteyen İstanbullular bu maçı ipleçekmişti.Otomobil Nurili, Nüzhetli, Memişli Fener forveti yine gol atamad| fakat bu sefer gol deyemedi.İlk maç 0-0 bitti.Bu skora en çok şaşıran Galatasaraylılar oldu; onlar daha önce ol| duğu gibi yine çok kolaykazanacaklarını düşünüyorlardı; ama bu sefer karşılarında çok güçlü bir Fenerbahçebulmuşlardı.Bu beraberlik aslında Galatasaray'a bir uyarıydı; Bu erken uyarıdan ders almayanGalatasaraylılar ligin ikinci yarısındaki maçta çok daha fazla şaşıracaklardı.1913 yılı Aralık ayında Fenerbahçe ve Galatasaray Kadıköy'de karşı karşıya geliyorlardı.Daha bir hafta öncesinden İstanbul ahalisi bu maçın havasına girmişti.Kuşdili Çayırı sabahın erken saatlerinden itibaren dolmaya başla' mıştı. Coşkulu kalabalıksabırsızlıkla maç saatini bekliyordu. Öğlen1' doğru acıkanlar stattaki Lambon'un kırık camlıseyyar büfesine koş11'yordu. Burada kuyruğa girmek istemeyenler ya da kalabalıkta seslerini büfeciyeduyuramayanlar, Kuşdili'nin tahta köprüsünden geçip soluğu hemen köprünün yanındakipiyazcıda alıyorlardı. Yemekten sonra da seslerinin açılması için manavların yanındakiturşucudan birer bardak biberli turşu suyunu devirdikten sonra stadyumun yolunututuyorlardı. Maç başlayıncaya kadar sohbet ediyorlar, takım tertiplerinden, futbolculardan,transfer dedikodularından, öteden, beriden konuşuyorlardı. Bir taraftan da gözucuylasaatlerini kontrol ediyorlardı.Maç başlamak üzereydi.Önce koşarak sarı kırmızı formalarıyla Galatasaraylı futbolcular sahaya girdi, arkadan daFenerbahçeliler göründü. Seyirciler tuttukları takımın oyuncularını alkışlıyorlardı. Futbolcularbir süre ısınma hareketleri yaptı, Fenerli Hasan Kamil ve Sait Hikmet kale önünde ufak bir şutçalışması yaparken Galatasaraylı futbolcular da orta saha da pas çalışması yapıyorlardı.Hakem futbolcuları orta sahaya çağırdı, kaptanlar tokalaştı ve para atışı yapıldı. Kalelerseçildi ve heyecan kasırgası arasında ilk düdük duyuldu. Fenerbahçe Galatasaray derbisibaşlamıştı.Top bir süre nereye gideceğini bilmeksizin ortalarda dolaştı durdu. Her iki takım da sertoynamasına karşın Galatasaraylılar daha soğuk kanlı görünüyorlar, daha isabetli pasyapıyorlardı.Bu sırada Nuri orta sahada kaptığı topu altı pasın üzerinden Hasan Kamil'e uzattı. HasanKamil penaltı noktası civarında kontrol ettiği to-pu düzgün bir vuruşla Galatasaray kalesinegönderdi.Goooool...Fenerbahçe 1, Galatasaray 0.Bu gol, kuşluk vaktinden beri tribünleri doldurmaya başlayan Fe-^erli taraftarları çılgınaçevirdi. Bağıra çağıra birkaç Fenerli futbol sever endini tutamayarak sahaya dalıp

Page 43: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Fenerbahçeli futbolculara sarıldı. Ga-at-asarayhlar yeniden oyuna başlayancıya kadar alkışdevam etti.Aradan üç dört dakika geçmişti, Galatasaraylı futbolcular yedikleri &°le çok kızmışlar, işidaha sıkı tutmaya, daha organize hücumlar yapaya başlamışlardı. Büyük OberleGalatasaray'ın beraberlik gölünü at-6 Uda bu sefer sarı kırmızı renklerle süslenmiş tribündalgalanmaya86 • SİNAN MEYDANbaşladı. Fenerbahçeli seyircilerin yüzleri düştü, "ah, tüh" seslerini, yakınmalar, eleştirilertakip etti.Fenerbahçe 1, Galatasaray 1.Karşılıklı ataklar gol getirmeyince ilk yarı 1-1 berabere bitti.Devre arasında tribünler boşaldı. Acıkan midelere soğuktan bayatlamış sandviçler indirildiafiyetle. Üstüne de tepesi zıpzıplı gazozlardan içildi, lıkır lıkır...İkinci yarı başlamak üzereydi. Futbolcular hakemin düdüğünü bekliyorlardı.İkinci yarı Fenerbahçelilerin vuruşuyla başladı. Bu sırada sicim gibi bir yağmur yeşil sahayııslatıyordu. Meşin yuvarlak ıslak çimler üzerinde şimdi daha hızlı hareket ediyordu.İlk hücum Fenerbahçe'den geldi. İkinci de, üçüncü de... Fenerin genç forvetleri Galatasaray'ındaha yaşlı savunmasını sarsmaya başlamışlardı.Gelişen bir Fenerbahçe atağında orta muhacim Hasan Kamil 2. golü attı, Galatasarayşaşırmıştı, Fenerbahçeli seyircilerin gol sevinci devam ederken sağ açık Miço bir gol dahaattı.Fenerbahçe 3, Galatasaray 1.Galatasaray'ın ayakta kalan tek futbolcusu Oberle topu Fenerbah-; çe kalesine gönderinceGalatasaraylı taraftarlar yeniden umutlandı. Maçın bitimine on beş dakika kala skor 3-2Fenerbahçe lehineydi.Son dakikalarda Fenerbahçe bir gol daha atınca maç 4-2 bitti.Bu maç sadece Fenerbahçe'nin Galatasaray karşısındaki ilk zaferi değil, aynı zamandaGalatasaray'a karşı tam 9 yıl devam edecek Fenerbahçe üstünlüğünün de ilk işaretiydi.İstanbul'un en gözde renkleri artık sarı lacivertti.Sarayı ve Sultaniyi arkasına alan, alafranga üst tabakanın, orta sH nıfı hor gören Galatasaraylıgençleri ilk kez dize getirilmişti, Üstelik havalı gençleri dize getiren Anadolu yakasının yenikurulan mütev; bir Türk takımıydı.Fenerbahçe, 6 takımın katıldığı 1913-1914 liginde hiç yenilmede! 18 puanla şampiyon oldu.87-SARI LACİVERT KURTULUŞİstanbullular öteden beri ligdeki İngiliz ve Rum takımlarını yendiği için Galatasaray'a ilgiduyuyordu; ama Fransız destekli, Saraya yakın Mekteb-i Sultanili bu zamane gençlerine içteniçe gizli bir tepki de besliyorlardı. Oysa ki Fenerbahçe çok başkaydı: Fenerbahçe o zamanlarİstanbul'un taşrası olarak görülen, Anadolu kokan Kadıköy'ün takımıydı. Galatasaray gibi üsttabakaları değil, sıradan halkı temsil ediyordu. Bu nedenle kısa sürede halkın sevgilisiolacaktı.1914 yılında Osmanlı'da en ünlü takım Fenerbahçe'ydi.Taraftar kitlesi hızla artıyordu. Ünü, Avrupa yakasında da duyulmuştu. Hatta bazıGalatasaraylılar artık Fenerbahçe'yi tutmaya başlamışlardı.Bu süreçte Fenerbahçe kurumlaşmasını da tamamlıyordu. Ekonomik durumu düzelmişti.Artık futbolcuların kulüp başkanlığı yapmaları da gerekmiyordu. Fenerbahçe'ye olan ilgiarttıkça bu ilgiden yararlanmak isteyenlerin sayısı da artıyordu. Fenerbahçe'nin kapısını çalanasil, varlıklı ve siyaseten güçlü kişiler Fenerbahçe'ye başkan olmak için can atıyorlardı.Osmanlı'da meşrutiyet ilan edilmiş, meclis açılmış; ama saltanatın gücü henüz tam olarakkırılmamıştı. Bu süreçte Şehzade Osman Fuat Efendi, Fenerbahçe'nin fahri başkanı oldu.Osman Fuat Efendi V. Murat'ın torunu ve Şehzade Selahattin Efendi'nin oğluydu.

Page 44: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Halk takımı Fenerbahçe, sarayın ilgisini çekmeye başlamıştı. Artık Fenerbahçe maçlarınısaraylılar da seyrediyordu.Sonradan Fenerbahçe başkanlığına getirilecek olan Şehzade Ömer Faruk Efendi hiçbir maçıkaçırmayan çok koyu bir Fenerbahçeliydi.Futbolun kitleleri peşinden sürükleyen bir spor olduğunu fark e-den sadece saraylılar değildi;iktidara sahip olan İttihatçılar da bu durumun farkındaydı.İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Fenerbahçe Fenerbahçe'ye Karşı AltınorduHalkın Fenerbahçe hayranlığını ilk fark eden İttihatçı, İttihat ve88 • SİNANMEYDANTerakki Cemiyetinin lideri Talat Paşanın en yakın adamlarından Kara Kemal'di. Talat Paşa,en büyük sırlarını bile sadece bu Kara Kemal ile paylaşırdı. Kara Kemal dönemin iaşenazırıydı. Talat Paşa saray yanlısı alaylı askere karşı bir denge unsuru oluşturabilmek içinKara Kemal'i kullanıyordu. Bu amaçla onun aracılığıyla "esnaf birliği" gibi sivil örgütlerkuruyordu. Bu sivil örgütler İttihat ve Terakki'nin birer şubesi gibi çalışıyordu.Kara Kemal müthiş bir örgütçüydü. Zeki, kurnaz ve çok cesur bir örgütyü... Ziya Gökalp onuniçin: "Yıllardır İttihat ve Terakki'deyim bizi büyük efendi mi yönetir, küçük efendi mi?anlayamadım." demişti.* Büyük efendiden kastettiği Talat Paşa, küçük efendiden kastettiğiise Kara Kemal'di.Kara Kemal, önemli şeyler söyleyeceği zamanlarda yaptığı gibi yine geniş omuzlarını iyicedikleştirerek Talat Paşa'ya Fenerbahçe'den bahsetti."Ahali futbola büyük ilgi duyuyor. Özellikle Fenerbahçe herkesin sevgilisi olmuş durumda.Biz de futbolla ilgilenelim. Bir kulüp kuralım sen de başına geç. Ne dersin?" Talat Bey,elindeki sigaradan bir nefes daha alarak, pencereye doğru yürüdü. Sırtı odaya dönük, "HazırFenerbahçe varken, neden yeni bir takım kuralım? Onun başına geçsek..." dedi.Kara Kemal de Talat Paşa'mn yanma geldi. O da Talat Paşa gibi pencereden sokağa bakarakyanıt verdi."Haklısın. En iyisi Fenerbahçe başkanı olmak; lakin bu iş kolay değildir. Fenerbahçe kolaykolay ele geçirebileceğimiz bir camia değildir. Çok büyümüştür. Başında, saraydan çoknüfuzlu kişiler vardır; kulübün fahri başkanı Şehzade Osman Efendi'dir."Talat Paşa, biten sigarasını masadaki kül tablasına bastırmak v pencereden ayrılıp masayayaklaştı. Ahşap sandalyeye otururken şö; dedi. "Bu dönemde sarayla sürtüşmeyi gözealamayız. En iyisi yeni kulüp kuralım, ya da mevcut kulüplerden birini ele geçirelim."Talat Paşa, ekonomik bakımdan güçlük çeken bir kulüp bulup12 Kara Kemal, Atatürk'e karşı düzenlenen İzmir Suikastı sanığı olarak arat] mış, fakat tamyakalanacağı sırada intihar etmişti.89 »SARI LACİVERT KURTULUŞsına geçmek istiyordu. Kısa bir araştırmanın ardından, birkaç yıl önce Galatasaray B takımıolarak kurulan İngiliz ağırlıklı Progres'in sıkıntılı günler geçirdiğini öğrendi.Dahiliye Nazırı Talat Paşanın Progres'i himaye altına almak istemesine önce kimse bir anlamveremedi, ama bir süre sonra her şey anlaşıldı.Progres'in başına geçen Talat Paşa'mn ilk işi kulübün adını değiştirmek oldu.İttihatçıların ideolojisi Türkçülük olduğundan, Ziya Gökalp takıma "Altmordu" adını verdi.Altmordu'nun renkleri kırmızı-lacivertti.Altınordu ilk maçında halkın sevgi gösterileriyle karşılandı. Ne de olsa yeni bir Türk takımıkurulmuştu. İstanbul'un futbol meraklıları bu yeni takımı görmek için maça akın etmişlerdi.Alkışlar arasında Talat Paşa da kulüp başkanı olarak saha kenarındaki yerini aldı. Fesiniçıkarıp, hafifçe tebessüm ederek seyircileri selamladı. Coşkudan o kadar memnundu ki KaraKemal'e şöyle dedi:"Bu futbol çok iyi bir şeymiş. Neden daha önce akıl etmedik?"Talat Paşa, kendini futbolun büyüsüne kaptırmıştı.

Page 45: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

O günlerde İttihatçıların öteden beri örgütlenmeye çalıştıkları şehirlerden İzmir'de TalatPaşa'mn emriyle bir takım daha kuruldu.İttihat ve Terakki'nin İzmir genel merkezini lokal olarak kullanan bu takımın adıKarşıyaka'ydı.İttihatçıların futbol sevgisi giderek artıyordu. Cemiyetin İzmir İl Başkanı Mahmut Celal Bey(Bayar) de Altay kulübünü kurmuştu.Karşıyaka, Altay ve Altmordu İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yeşil sahalardakitemsilcileriydi. Onlar iktidarı temsil ediyorlardı;İttihatçılar, için futbol sadece bir oyun değildi. Onlar için futbolun siyasal bir anlamı vardı.İttihatçılar, futbol sayesinde halka ulaşmak, halkla bütünleşmek ve böylece iktidarlannısağlamlaştırmak istiyorlardı.Talat Paşa Altınordu'ya çok güveniyordu.Ne gerekiyorsa yaptı, kesenin ağzını açtı, ne kadar iyi futbolcu Varsa transfer etti veşampiyonluğu beklemeye başladı.Fakat Fenerbahçe Talat Paşa'mn hevesini kursağında bırakacaktı.90 • SİNAN MEYDAN91 -SARI LACİVERT KURTULUŞ1913-1914 sezonunu Fenerbahçe şampiyon olarak bitirirken, ikti-j darın takımı Altmorduancak ikinci olmuştu..Koskoca Sultan Abdülhamid'i dize getiren İttihatçı Talat Paşa Fe-| nerbahçe'yi dizegetirememişti. Kızgın ve öfkeliydi.Talat Paşa sadece sahada değil, saha dışında da kaybetmeye başla-i mıştı. Siyasi arenadaİttihatçılarla başa çıkamayan muhalifler Talat Pa-I şa'ya saldırmak istediklerinde Altınordu'yasaldırıyorlar ve Fenerbah-J çe'yi tutuyorlardı. Hatta İttihat ve Terakki içindeki Talat Paşakarşıtları! bile gizlice Fenerbahçe'yi destekliyorlardı.Üstelik, Altmordu kurulduktan sonra Fenerbahçe'nin taraftar kit-j leşi biraz daha artmıştı.Talat Paşa, genel merkezde ellerini arkasında birleştirmiş volta atı-j yor, Fenerbahçe'yi nasıldurdurabileceğini düşünüyordu.Talat Paşa'yı bu futbol işine bulaştıran Kara Kemal de oradaydı.Birdenbire, "Şampiyon kim?" diye sordu.Talat Paşa, başını kaldırıp, şaşkın şaşkın Kara Kemal'e baktı. Bu soruya bir anlamverememişti.Kara Kemal kendi sorusuna yine kendisi yanıt verdi."Fenerbahçe..."Talat Paşa dayanamadı, "Yani, ne demek oluyor bu?" diye sordu yüksekçe bir tonda..Kara Kemal, çok bilmiş bir tavırla, "Demek ki en iyi oyuncular bu takımda."diye cevap verdi.Talat Paşa, Kara Kemal'in ne demek istediğini anlamıştı. Şöyle dedi: "O halde Fener'in en iyifutbolcularını almalıyız. Öyle mi?""Aynen öyle!""Ya gelmezlerse!" diye sordu Talat Paşa."Gelirler, gelirler. İş isteyene iş, para isteyene para, ev isteyene! ev... Kesenin ağzını açtık mıbu iş tamamdır. Bu yokluk, yoksullukta] kimse bu tekliflere hayır diyemez."Tam da bu sırada Talat Paşa'nın aklına bir fikir geldi. "Bu vaadim] güzel, ama bana kalırsaöyle bir vaatte bulunmalıyız ki asla reddedeme'j sinler."Bu sefer Kara Kemal merakla sordu: "Ne gibi?""Mesela Altmordulu futbolcuların askere alınmayacakları gibi!"Her ikisi de keyiflenmişler, hafifçe tebessüm ediyorlardı.Eli ayağı tutan herkesin askere alındığı o seferberlik günlerinde bundan daha cazip bir teklifolamazdı.

Page 46: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Talat Paşa İttihatçı kurnazlığıyla Fenerbahçe'nin önemli futbolcularını Altınordu'ya çekmeyibaşarmıştı.*Altmordu ile anlaşan Fenerbahçeli futbolcular geleneklere uygun olarak kulüp binasınagelerek kaptandan izin istediler.Kaptan Kulaksız Galip Bey, karşısında suç işlemiş çocuklar gibi boynu bükük bir şekildesessizce bekleyen futbolcu arkadaşlarının gözlerine bakmak istiyordu. Sabırla bekledi. ÖnceBombacı Bekir, sonra da diğerleri yavaşça başlarını kaldırıp Galip Bey'e baktılar.Galip Bey, arkadaşlarının gözlerinin içine bakıyordu. Nice gol sevinçlerini, nice zaferleribirlikte yaşamışlardı. Ne zor koşullardan geçip, ne güzel günlere gelmişlerdi; ama şimdiyolları ayrılmak üzereydi.Galip Bey'in sözleri bir tokat gibi düşecekti odanın ortasına:"Ne siz ne de sizlerin paşaları bu kulübü yıkamayacak. Sizler ve sizler gibilerin üç kuruşlukmenfaate eğilen karakterleri ile bu kulüp yaşayacaksa ölsün daha iyi. Ağabeylerimiz ve bizlerbu kulübü sizin gibi alçaklara payanda olsun diye kurmadık. Haydi şimdi gidin veaskerliklerinizi Altmordu'nun gölgesinde, saray masalarında yapın. Bu vatan bizimdir.Altmordu sizin olsun."Galip Bey'in bu sözlerinden sonra futbolcular başları önlerinde odayı terk ettiler.Gerçek Fenerbahçeliler kendini belli etmeye başlamıştı.Dağılmak üzere olan Fenerbahçe'nin imdadına bu sefer Elkatip Mustafa Bey ile Emen Beyyetişecek, Saint Joseph'te futbol oynayan ne Kadar genç varsa hepsini alıp Fenerbahçe'yegetireceklerdi. Bu yetenek-Fenerbahçe'den Altınordu'ya geçen futbolcular şunlardı: Nüzhet Öniş, Tevfik Balıkçı, FitilNuri, Refik Osman Top, Sadık, Cafer Çağatay, Haydar Malkoç, Cemil Kara, Bombacı Bekir,Otomobil Nuri.92»SİNAN MEYDAN93-SARI LACİVERT KURTULUŞli gençlerden iki Fenerbahçe takımı daha kuracaklar ve böylece Fenerbahçe'nin sadece ogününü değil, geleceğini de kurtaracaklardı.Bu yeni Fenerbahçe eskisinden çok daha güçlüydü. Çok geçmeden Zeki Rıza, Alaattin gibiFenerbahçeli yıldızlar rakip takımların kabusu olacaklardı.Birinci Dünya Savaşı başlamak üzereydi. Talat Paşa'mn Altmordu-su yeni sezonaşampiyonluk parolasıyla hazırlanıyordu. Seferberlik ilan edilmişti. Herkes askere alınırkenAltmordulu futbolcular yepyeni malarıyla ve kramponlarıyla antrenman yapıyordu.Fenerbahçe, 2 Ekim 1914'ten 12 Kasım 1915 tarihine kadar oynal dığı 15 maçın hiçbirindeyenilmeyecek, iki yıl üst üste şampiyonluk kazanan bu efsane takım ancak Birinci DünyaSavaşı'na yenilecekti.I. Dünya Savaşı BaşlıyorGalatasaray'ı yenerek İstanbul Ligi'ndeki ikinci şampiyonluğunu kazanan FenerbahçeKadıköy'ün gururu haline gelmişti. Artık Kadıköy-lüler sadece maçlara değil, antrenmanlarada giderek Fenerbahçeli futbolcuları alkışlıyorlardı.O günlerde Moda'da oturan iki İttihatçı; Dr. Nazım ve Dr. Tevfik Rüştü de Fenerbahçe'ninbaşarılarından etkilenmeye başlamıştı.Dr. Nazım, arkadaşı Dr. Tevfik Rüştü ile Moda'da aynı evi paylaşıyordu. İki arkadaş, evegelip giderken maça giden coşkulu kalabalıklara rastlıyorlar, kahvelerde, vapurlarda çarşıpazarda, hatta cemiyet toplantılarında bile Fenerbahçe'nin adını duyuyorlardı. Ülkemeselelerinden arda kalan zamanlarında onlar da artık Fenerbahçe'den söz ediyorlardı.Anlaşılan Fenerbahçe hastalığı onlara da bulaşmıştıDr. Nazım İttihat Terakki Merkezi Umumi Üyesi, Dr. Tevfik Rüştü (Araş) ise İstanbul SağlıkTeftiş Heyeti başkanıydı.Dr. Nazım Talat Paşa'ya, Dr. Tevfik Rüştü ise Mustafa Kemal'e ya' kındı.

Page 47: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Mustafa Kemal, hürriyetin ilanından sonra kendi içinde birkaç ftr' kaya bölünen İttihat veTerakki'de subayların ağırlığının artmasında11 rahatsızdı.1909 Kongresi'nde ordunun siyasete karışmaması gerektiğini ileri sürmüştü. Kongre MustafaKemal'in bu önerisini dikkate almadığı gibi üstelik cemiyet içinde her geçen gün Enver gibisubayların etkisinin artmasına da göz yummuştu. Zamanla İttihat ve Terakki içinde Enver'eyakın subayların Mustafa Kemal'e olan düşmanlığı artacaktı.II. Balkan Savaşı'nda Edirne'nin geri alınmasından sonra iyice yıldızı parlayan Enveryükseldikçe yükselmiş, Harbiye Nazırlığı'na kadar gelmişti. Üstüne üstlük bir de Osmanlısultanlarından biriyle evlenerek I saraya damat olmuş ve. Boğaziçi'ndeki bir sarayda krallargibi yaşamaya [başlamıştı. "Hürriyet kahramanı", "Edirne kahramanı" derken Enver |şimdi"Paşa" olmuş ve süratle diktatörlüğe doğru kayıyordu.İçerden ve dışardan kuşatılan yorgun imparatorluğun tüm dizgin-llerini eline geçirmek üzereolan Enver, en büyük rakip olarak Mustafa I Kemal'i görüyordu.Çünkü Mustafa Kemal yönetim bozuklularına karşı sesini yükseltiyor, mektuplarla, raporlarla,sözlerle asker ve sivil yöneticileri uyarıyor, iktidar sahiplerini dolayısıyla Enver'i rahatsızediyordu.Bu nedenle Enver ne yapıp edip Mustafa Kemal'i merkezden uzak tutmalıydı.Mustafa Kemal 27 Ekim 1913'te Sofya Ateşemiliterliği'ne atandı. Bu bir sürgündü.Mustafa Kemal, Sofya'ya hareket etmeden önce Dr. Tevfik Rüş-tü'yle görüşerek İstanbul'daolup bitenleri mektupla kendisine haber irmesini istedi. Dr. Tevfik Rüştü'nün en iyi haberkaynağı ise bacana-S1 Dr. Nazım'dı. Dr. Nazım, Talat Paşa'ya yakın olmakla birlikte Musta-'aKemal'e de karşı değildi. O da orduyla siyasetin birbirinden ayrılma-sı gerektiğine inanıyordu.Mustafa Kemal 23 Kasım'da İstanbul'dan trenle Sofya'ya doğru hare-Ket etti, 25 Kasım'daSofya'ya ulaştı ve Splendide Palas Oteli'ne yerleşti.Birkaç gün sonra Mustafa Kemal Moda'daki arkadaşı Dr. Tevfik K-üştü'ye 17 sayfalık birmektup gönderdi. Tevfik Rüştü zarfı alelacele açıP mektubu okudu.Mustafa Kemal mektubunda, I. Dünya Savaşı'nın başladığını belir-r. savaşın nedenlerinisıraladıktan sonra güçlü Alman ordularına94 • SİNAN MEYDANgüvenilmemesi gerektiğini, ilerleyen günlerde bu gösterişli ordunun çok zor durumlardakalabileceğini ifade ediyordu. Tevfik Rüştü'den, Osmanlının Almanya'nın yanında savaşagirmemesi için elinden geleni yapmasını istiyordu:Ne yap yap partinin genel merkezindeki dostlarınıza, özellikle bacanağınız Dr. Nazım Bey'ebütün gayretinle anlatmaya çalış. Başlayan bu dünya savaşma biz asla karışmayalım. Senin debu fikirde olduğuna şüphem yoktur. Elçi Fethi (Okyar) Bey de bu fikirdedir. Bu dünyasavaşma memleketimizin karışmaması için elinden geleni yapmam isterim.Mustafa Kemal'i derin derin düşündüren Dünya Savaşı 28 Haziran 1914'te Avusturya-Macaristan Veliahdı Franz Ferdinand'm Saraybos-na'da bir Sırp milliyetçisi tarafındanöldürülmesiyle başlamıştı.Aslında bu sadece bir kıvılcımdı.1800'lü yılların sonunda Almanya ve İtalya'nın siyasi birliklerini tamamlamaları dengelerialtüst etmişti, dünyanın yeniden paylaşımı söz konusuydu. Avrupa'da her geçen gün artanfabrikaları besleyecek ham madde kalmamıştı. Pasta az; pay almak isteyen çoktu.Bu durum çatışmayı kaçınılmaz kılıyordu18. yüzyıldan beri büyük bir hızla sanayileşen Avrupa ülkeleri 1900'lerin başlarında"emperyalist kutuplaşmalar" oluşturmaya başlamışlardı. Almanya, İtalya ve AvusturyaMacaristan İttifak Devletleri g-rubunu, İngiltere, Fransa ve Rusya ise İtilaf Devletleri grubunuoluşturmuştu.

Page 48: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Dr. Tevfik Rüştü mektubu bitirmişti, düşünceli bir yüz ifadesiyle beyaz kağıdı Dr. Nazım'auzattı. Dr. Nazım, mektubu bitirdiğinde kapalı kapılar ardında birtakım oyunlar döndüğünüanlamıştı. O da mektubu Dahiliye Nazırı Talat Paşa'ya gösterdi.Mustafa Kemal'in Sofya'dan gönderdiği mektup İttihat ve Terakki Genel Merkezi'ne bombagibi düşmüştü. Talat Paşa, o gece bir toplantı düzenledi. Toplantıya Dr. Nazım da katıldı.Sabaha kadar devam eden tartışmalardan sonra Osmanlı'nın savaşa girmemesine karar verildi.Dr. Nazım ve Dr. Tevfik Rüştü bu kararı Moda'daki evlerinde konyak içerek kutladılar.95«SARI LACİVERT KURTULUŞAynı saatlerde Boğaz'ın öteki tarafında Yeniköy'de Sait Halim Pa-şa'nın yalısında gizli birgörüşme yapılıyordu.Said Halim Paşa Meclisi Mebusan Reisi Halil Bey'le görüşüyordu. Halil Bey Enver Paşa'yayakındı. Halil Bey'e, "Almanya'nın yanında savaşa girelim mi? Ne dersinizi" diye sordu.Halil Bey tereddütsüz yanıt verdi."İngilizler ve Fransızlarla yaptığımız görüşmeler sonuçsuz kaldı. En azından muhtemel birRus saldırısı karşısında savunma amacıyla Almanya'yla bir ittifak antlaşması imzalanabilir.Almanya'nın yanında savaşa girmek bu memlekete büyük hizmettir."Sadrazam rahatlamıştı. Enver Paşa savaşmak istiyordu.Enver Paşa, en ufak bir harekette maceraya atılmak için yayından fırlamaya hazır bir ok gibibekliyordu; gergin ve kararlıydı.Almanlar, Osmanlı'nın tüm dizginlerini eline geçiren bu yakışıklı ufak tefek Türk subayınınpsikolojik durumundan yararlanacaklar, bir oldu bittiyle savaş yorgunu imparatorluğu bir keredaha korkunç bir maceraya sürükleyeceklerdi.2 Ağustos 1914'te Said Halim Paşa Yalısı'nda imzalanan gizli ittifak antlaşmasıyla Osmanlıİmparatorluğu Almanya'nın yanında savaşa girdi.Koskoca Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmişti; ama bu önemli karardan sadece 4 kişininhaberi vardı: Sadrazam Said Halim Paşa, Harbiye Nazırı Enver Paşa, Dahiliye Nazırı TalatPaşa ve Meclisi Mebusan Reisi Halil (Menteşe) Bey...Osmanlı'nın savaşa girdiğinden Padişah V. Mehmet Reşat'ın bile haberi yoktu.Acı ve gözyaşı bulutları bir kere daha İstanbul ve Anadolu semalarda görünmek üzereydi..Osmanlı'nın Almanya'nın yanında savaşa girmesi Alman karşıtı İt-^natçüarın sinirlerini iyicegermişti. Dr. Nazım, Taşkışla'da çıkan yananda ölen Alman işçileri için İttihat ve TerakkiCemiyeti adına Alman ği'ne taziye ziyaretine gitti. Alman Büyükelçisi biraz küstah-Bize gelen bilgilere göre siz Alman düşmanı, Fransız dostuymuşsu-" diye çıkışınca, İttihatçı damarı kabaran Dr. Nazım büyükelçinin96 • SİNAN MEYDANgözlerinin içine bakarak, çok kararlı bir biçimde, "Ben ne Alman Fran sız dostu ne de AlmanFransız düşmanıyım, ben Türk'üm, Türk dostuyum." diye yanıt verdi.İstanbul'da yine savaş hazırlıkları vardı. Yine istasyonlarında du man soluyan kara trenlerinardından analar ağlıyordu. Atlı, yaya yüz. lerce asker uzak cepheler taşmıyor, İstanbul'un arasokaklarında acı v< hüzün kol geziyordu.İstanbul'un savaşa hazırlandığı 1914'ün o Aralık ayında Mustafj Kemal Sofya'dan arkadaşıSalih'e (Bozok) yazdığı mektupta gelece, görmüşçesine şöyle diyordu:"Ben Almanların bu savaşı kazanacaklarına kesinlikle inanmıyol rum!"Teşkilat-ı MahsusaNuruosmaniye'deki İttihat ve Terakki Cemiyeti Genel Merkezi'nin kafesleri kapalıpencerelerinin ardında o gece çok gizli bir toplantı yal pılıyordu.İttihatçılar yeniden silaha sarılacaklardı.Bu seferki hedef İtilaf devletleriydi. Düşmanla sadece cephede de ğil cephe gerisinde demücadele edilmeliydi. İttihatçılar bu amaçla bil gerilla örgütü kurmayı düşünüyorlardı. Bugizli gerilla örgütünün ad Teşkilatı Mahsusa'ydı.

Page 49: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Meşrutiyetten önce Abdülhamid'e karşı mücadele eden İttihat Tel rakkili fedailer bu örgütünçekirdeğini oluşturmuşlardı.Makedonya'da sarayın görevlendirdiği paşaları öldüren ve meşruti] yetin ilam öncesi dağaçıkan yine bu İttihatçı tetikçilerdi."Teşkilat-ı Mahsusa" Harbiye Nezareti'nde Enver Paşa'ya bağlı ola! rak çalışacaktı. Teşkilatıngörevi, düşman topraklarına yapacağı gerilli saldırıları ve sabotaj eylemleriyle düşmanışaşırtıp yıldırmak ve düşma hakkında bilgi toplamaktı.Teşkilatın gözü kara tetikçileri arasında asker ve siviller, hattl mahkumlar bile vardı.Görevlerinde başarılı olanların cezaları indirildi cek, hatta tamamen affedileceklerdi.97.SARI LACİVERT KURTULUŞTeşkilat üyeleri sivil giyineceklerdi.Teşkilatın 5 kişilik yönetim kadrosu vardı. Bu beşli, özel olarak seçilmişti. Beşi de daha öncehürriyetin ilanında aktif görev almışlar, yurt içinde ve yurt dışında vatan ve hürriyet adınakahramanca mücadele etmişlerdi.Teşkilatın kahraman beşlisi şu isimlerden oluşuyordu:Dr. Nazım, Dr. Bahaddin Şakir, Yüzbaşı Atıf, Binbaşı Süleyman Askeri ve EmniyetiUmumiye Müdür Muavini Azmi!Teşkilatın bu korkusuz beşlisi 1914 yılında artık son nefesini vermek üzere olan birimparatorluğu yaşatmak için sonunu asla tahmin edemeyecekleri bir maceraya atılmaküzereydiler.Teşkilat, dahili ve harici diye ikiye ayrılacak, içeride halkı örgütleyerek, dışarıda düşmanın ensağlam kalelerine girerek olağanüstü bir mücadele verecekti. Teşkilat-ı Mahsusacılar dışarıdaistedikleri sonuçlan elde edemeseler de içerde oldukça başarılı olacaklardı. Öyle ki güngelecek onların içeride verdikleri bu mücadele bir ulusun kurtuluş mücadelesine dönüşecekti.Teşkilat-ı Mahsusa'nm başkanlığına Binbaşı Süleyman Askeri, başkan yardımcılığına isehürriyetten önce Manastır'da Müşir Şemsi Pa-Şa'yı vuran Yüzbaşı Atıf getirildi.Teşkilat-ı Mahsusa üyesi Dr. Nazım Moda'daki evden ayrılırken, Mustafa Kemal deSofya'daki ateşemileterlik görevinden ayrılmak üzereydi.1914-1915 sezonunu bekleyen Fenerbahçeli, Galatasaraylı ve Be-Şiktaşlı futbolcular isedeğişik cephelerde savaşmak üzere İstanbul'dan aynlmak üzereydiler.Çanakkale Destanı Ağustos 1914, Adana...Karpuz çatlatan Ağustos sıcakları tüm şiddetiyle devam ediyor, ^darıa adeta yanıpkavruluyordu: çarşı pazara bile çıkamayan insanlar, ^ bir çardak altında, ya bir ağaç dibindeya da bir kahvehanenin asmaca kaph çardaklı bahçesinde soğuk limonata veya ayranlaserinleme-ye alışıyorlardı.98-SİNAN MEYDANÖğlen ezanı okunduğu sırada birkaç asker şehrin en işlek yerle. rine kocaman kağıtlar asmayabaşladı. Bu sırada meydandaki eski kahvehanenin önünde demli çaylarım yudumlayaraknamaz vaktini bekleyen ak sakallı, yeşil sarıklı masum yüzlü ihtiyarlarlar ne olup bittiğinianlamaya çalışıyorlar, kısık gözlerle o yöne doğru bakıyorlardı.Birkaç saat sonra bunun bir seferberlik çağrısı olduğu anlaşılacaktı. Duvarlara yapıştırılankağıtlarda kocaman harflerle "Seferberlik var. Asker olanlar silah akma!" diye yazıyordu. Osavaş kokan kağıtlardan birinin yapıştırıldığı meydandaki muhtarlık binasının badanasızduvarının önünde toplanan kalabalık içinden biri, uBen cepheden geleli, daha 15 gün oldu. 5de çocuğum var." dedi gözleri nemlenerek.O gün Mersinli Emin de oradaydı. Daha 20'sine bile basmamış, gencecik bir delikanlıydı,Mersin'deki sözlüsü Aliye'yle askerden sonra evlenecekti.Sevinçliydi, gerçek bir savaşa katılma düşüncesi bir an kanını kay-natmıştı. Hemen koşupasker alma şubesine gitti ve gönüllü yazıldı. Heyecanla, gönderileceği cepheyi bekliyordu.Mersinli Emin, 4 arkadaşıyla birlikte Çanakkale'deki 48. Alay'a verildi.

Page 50: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Bir hafta sonra annesine sarılmış, tren istasyonuna doğru yürüyor-^ du. Çantasında biraz eskipeynir, birkaç zeytin ve bir de bayat çavda ekmeğiyle iplik, çarık iğnesi, kösele, örs, çekiç vekerpeten vardı. N< de olsa Mehmetçiğin babasından dedesinden öğrendiği iki amansü düşmanvardı: Açlık ve ayakkabısızlık...İstasyon, ana baba günüydü. Analarına sarılmış ağlayanlar, yavuk-j lularımn baş örtüsüylegözyaşlarını silenler, minik yavrusunu öpüp koklayanlar istasyonu bir trajedi sahnesineçevirmişlerdi.Olacaklardan habersiz, vagonları tıka basa dolduran heyecanlı gençler bir süre sonraistasyondan uzaklaşan trenin pencerelerinden sarkmış sevdiklerine el sallıyorlardı..O gün o trenden nemli gözlerle annelerine el sallayanların pek ç°] ğu gibi Mersinli Emin debir daha annesini göremeyecekti.99-SARI LACİVERT KURTULUŞ18 Mart 1915, Cuma... Çanakkale BoğazıHık ve rüzgarsız bir gündü. Güneşin çekingen dokunuşları Çanakkale Boğazı'ndan sessizsakin akıp giden denizin üzerinde oynaşan parlak şeffaf pulcuklar oluşturuyordu. Baharcoşkusunu yaşayan kır çiçekleriyle süslenmiş tepelerin denize sokulan etekleri sakin gelgitlerekucak açıyor, yüzeyde oynaşan balıklar tepedeki martıların iştahım kabartıyordu.Çok değil, sadece bir gün sonra bu güzel manzara kana bulanacaktı.Müttefik güçleri yapacakları çıkarmanın tüm hazırlıklarını tamamlamışlardı. Donanmaverilecek saldırı emrini bekliyordu.Akdeniz Filosu Komutanı Robeck sabaha karşı saat dörtte donanmaya "Hazır ol!" emri verdi.İngiliz, Fransız, Avustralyalı ve Yeni Zelandalı Anzak askerleri savaş durumuna geçti.Komutanlar aşağıdaki koşuşturmayı büyük bir gururla güverteden seyrediyorlardı."Demir al!" emriyle birlikte Bozcaada'da bekleyen müttefik güçleri Çanakkale'ye doğuhareket etti.Sabah pusu daha yeni yeni kalkarken müttefiklerin 10 savaş gemisi iki sıra halinde açıkmaviliği yararak Boğaz'a girdi.Kıyıda düşmanı bekleyen Türk tabyaları ingiliz zırhlılarım görebi-'iyorlardı. Tabya başındakiSalih Çavuş biraz daha bekleyip düşman 2ırhlıları iyice yaklaşınca ateş etmeyi düşünüyordu,eli ateşleme meka-nızrnasımn üzerinde son hazırlıkları yapıyordu. Bu sırada diğer tabya-ar.zırhlıları mermi ve top yağmuruna tutmaya başladılar. Zırhlılar da °ğaz'm iki yanındaki Türktabyalarına bomba yağdırıyorlardı.Kulakları sağır eden patlamaları arasında Salih Çavuş, gözüne kes-ıSİ İngiliz zırhlılarındanbirine nişan alıp, "Ya Allah!" diye bağırarak ate5 etti.Bazı zırhlılardan dumanlar yükseliyordu. Bu sırada Salih Çavuş'un^^ftiYüzü kan içinde kaldı. Tabyası da havaya uçtu. Acıyla kendinden dönce sağ eliyle yüzünü silmek istedi; ama nafile Salih Ça- sağ kolu kopmuştu.İOCNSİNAN MEYDAN101 -SARI LACİVERT KURTULUŞYaralı bedeni ruhunu daha fazla taşıyamadı ve birden ağaçlar ara. sına devrildi. Kapanmaküzere olan gözlerindeki son resim, îng zırhlılarından sahile akan düşman askerlerin bulanıkgörüntüleriydi.Saat 13:45'te Boğaz'ın tam ortasında müthiş bir patlama oldu Türk tabyası, Fransız zırhlısıBouvert'in cephaneliğini vurmuştu. Koyu bir duman engin maviliğe doğru yayılıyordu. Busırada koca gemi yan yatmış hızla sulara gömülüyordu. Fransız askerleri, can havliyle kendi-lerini gemiden Boğaz'ın serin sularına atıyorlardı. Geminin 800 müret-tabından sadece 5subay ve 56 er kurtarılabildi.

Page 51: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Çanakkale'de batan Fransız gemisiFransız gemisi Boğaz'ın dibini boylarken kıyıdaki Türk tabyalarının başında sevinç çığlıklarıatılıyordu.Bu sırada İngiliz donanmasının görkemli zırhlısı Inflexible Tün* mayın gemisi Nusret'in birgece önce döşediği mayınlardan birine çat' parak yan yattı.Güvenli bir geminin güvertesinden savaşı yöneten Akdeniz Şefe" Kuvvetler Başkomutanı lanHamilton şaşkına dönmüştü. Elindeki düf' bünle batan gemiye bakarken bu savaşın hiç dekolay kazanılamaz ğmı anlamıştı.O korkunç anı, sonradan şöyle anlatacaktı:Kanımız donmuş, bakışlarımız donuklaşmıştı. Gözlerimizi Inflexible'a dikmiş, geminin batıpbatmadığını anlamaya çalışıyorduk. Maalesef batıyordu. Sonunda bütün mürettebat güvertedetoplandı ve gemilerini terk emri beklediler. Inflexible ilk kurban, ilk şaşkınlığımızdaNusret'in mayınları o gün 2 geminin daha sonunu hazırlayacaktı.18 Mart'm akşamında güneş batarken Boğaz'ın rengi kızıla dönmüştü. İngiliz donanması 3büyük gemisini Boğaz'ın derinliklerinde çürümeye terk ederek çekilmeye başlamıştı.Türkler deniz savaşlarını kazanmışlardı, ama müttefiklerin öyle kolay pes etmeye hiç niyetleriyoktu.Boğaz'ı denizden geçemeyince, bu sefer karadan geçmeyi deneyeceklerdi.Deniz'de Nusret'in mayınlarına çarparak dağılan düşmanı karada çok daha büyük bir tehlikebekliyordu.Mustafa Kemal ve cesur Mehmetçikleri...Mustafa Kemal Çanakkale'deEnver Paşa, Mustafa Kemal'i genel merkezden ve İstanbul'daki siyası ortamdan uzak tutmakistiyordu. Mustafa Kemal ise vatan topraklarının tehlikeye düştüğü o zor günlerdememleketinden uzakta politik bir görevde kalmak istemiyordu.Sofya gazeteleri Osmanlı cephelerinin yarılmak üzere olduğunu yazıyordu.Daha fazla bekleyemezdi, harbiye nezaretine bir mektup yazarak, ateŞemiliterlikten alınıpcephede bir göreve atanmak istediğini bildirdi.Bir hafta kadar sonra harbiye nezaretinden resmi bir mektup aldı. Alelacele zarfı açıp, kısamektubu okuduYeni kurulmakta olan 19. Tümen Komutanlığı'na atanmıştı. Derin ' lavi gözlerinin içiparlıyordu.20 Ocak 1914 Çarşamba günü İstanbul'a geldi. Bu şehri daha ön- bu kadar hüzünlügörmemişti.102-SİNAN MEYDANAtamasını yapanın Enver Paşa olduğunu öğrenince önce biraz şa. sırdı, sonra teşekkür etmekve bu tümen hakkında bilgi almak için E ver Paşa'yı görmeye gitti.Harbiye nezaretine girince kapıda Enver Paşa'yla karşılaştı. Erıv Paşa, yorgun ve bitkingörünüyordu. Çok zayıflamıştı, yüzü solrrıuj yanakları çökmüştü. 90.000 askerin hayatına mâlolan Sarıkamış harekatının ağır bedeli omuzlarına çökmüş gibiydi. Fazla konuşmadılar.Mustafa Kemal, "5u tümen nerdel" diye sordu. Enver Paşa, "Nerde olduğunu bilmiyorum.Nezarete sor, onlar gerekli bilgileri verir" dedi ve bir an önce uzaklaşmak istercesine,"İzninle*" diyerek merdivenlere doğru yürüdü.Mustafa Kemal bir süre bu maceracı adamın arkasından baktı, sonra harbiye nezaretinin uzunkoridorunda ilerlemeye başladı. O sırda Liman Von Sanders Paşa'yla karşılaştı. Osmanlıkuvvetlerini komuta edecek bu uzun boylu Alman generali Mustafa Kemal'i nezaketlekarşıladı. Odasında ağırladı.Liman Paşa, Bulgarların durumunu merak ediyordu. Sofya'dan dönen Mustafa Kemal'ekibarca şu soruyu sordu: "Bulgarlar hâlâ harbe girmeyecekler mi?" "Benim düşünceme görehenüz girmeyi düşünmüyorlar." "Niçin?"

Page 52: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

"Benim anladığıma göre Bulgarlar iki ihtimalden biri anlaşılmadan harbe girmeyeceklerdir.Biri, Almanya'nın başarılı olabileceğine inandırıcı deliller getirmedikçe, ikincisi de harp kenditopraklarına sıçramadıkça." Bu yanıt Alman mareşalini sinirlendirdi. Sağ yumruğunu sıkarakelini havaya kaldırıp Alman ukalalığıyla şu soruyu sordu: "Bulgarların Alman başarısınagüvenleri yok mu?" Mustafa Kemal, mavi gözlerindeki kararlılığı koruyarak, olac öncedengörebilmenin rahatlığıyla şu yanıtı verdi: "Hayır ekselans!"Liman Paşa, ne diyeceğini bilemiyordu, öfkeden yüzü kıpkı olmuştu.103«SARI LACİVERT KURTULUŞYine de asker soğukkanlılığını korumaya çalışarak, "Niçin?" diye tordu.Mustafa Kemal, bu soruya bir anlam veremedi. Mareşalin hâlâ du-•timu anlamamasınaşaşırmıştı. Hiçbir şey söylemeden sorulu gözlerle paşaya baktı.Liman Paşa, açıklama ihtiyacı hissetti. Daha da öfkelenmişti."Nasıl olur? Alman başarısına karşı güvensizlik? Nasıl olur?"Mustafa Kemal, daha fazla bir şey söylemek istemiyordu. Geçiştir-[iiıek istercesine;"Öyle efendim!" dedi.Bu sarı saçlı, mavi bakışlı genç subay Liman Paşa'mn içine kurt lüşürmüştü. Paşa, MustafaKemal'in yüzüne dikkatle bakarak bükeme-diği bileği öpen centilmen sporcular gibi,"Sizin fikriniz nedir?" diye sordu yumuşak bir tonda.Mustafa Kemal biraz düşündü. Türk vatanını savunma sorumluluğunu üzerine alan LimanPaşa'mn inancına gölge düşürmek istemiyordu; ama düşüncelerini de saklayamazdı. Kısa birvicdan yoklamasından sonra inandıklarım söyledi:"Bulgarların savaşa katılmama kararını doğru buluyorum."Mustafa Kemal'in bu yanıtı paşayı çok kızdırdı. Paşa, öfkeyle ayağa kalkarak,"Çıkabilirsiniz!" dedi.Mustafa Kemal, sakin bir tavırla, "Müsaadenizle ekselans..." diye-ek paşayı askerceselamlayıp odadan ayrıldı. Harbiye nezaretine 19. Rumen'in nerede olduğunu sordu, ama hiçkimse bu tümenin yerini İmiyordu.Mustafa Kemal o gün yaşadıklarını sonradan şöyle anlatacaktı:Şu hale bakın, ne garip durumdayım. Herkese 19. Tümen komutanı olduğumu söylüyordum.Halbuki böyle bir tümenin varlığından bile kimsenin haberi yok. Adeta sahtekarvaziyetindeydim. Nihayet anlaşıldı ki tümen Gelibolu'dadır.Mustafa Kemal, 24 Ocak 1915 günü Gelibolu'ya gidip tümenini eslim aldı. Ateş yağmurualtında siperden sipere koşmaya başladı.104-SİNAN MEYDANCephedeki FenerlilerÇanakkale'de ateş yağmuru altında siperden sipere koşanlar ara! smda Fenerbahçelifutbolcular da vardı.Formalar ve kramponlar çıkarılmış, üniformalar ve potinler giyil, misti. Sahalar boşalmış,siperler dolmuştu.Seyirci tezahüratlarının yerini top ve tüfek sesleri almıştı.Futbol öksüz kalmıştı...Formalardaki yamalar gün geçtikçe daha da büyüyor, takımlar çoğu zaman farklı formalarlasahaya çıkmak zorunda kalıyordu. Savaş uzadıkça yokluk ve yoksulluk da artıyordu. İlerleyendönemlerde rengarenk yamalı formaları bulmak da mümkün olmayacak, takımlar artık düzbeyaz fanilalarla sahaya çıkacaklardı. Forma sıkıntısına çözüm bulunmuştu bulunmasına; amabu sefer de top ve krampon sıkıntısı baş göstermişti.Savaşın ikinci yılıydı. İngiliz kramponları piyasadan çekilmişti. Ne de olsa İngilizlerdüşmandı. Yeni dost Alınanlardı. Dolayısıyla İngiliz kramponlarmın yerini şimdi Almankramponları almıştı; ama onlar da ateş pahasıydı. O yokluk, yoksulluk içinde bu pahalıkramponlara para bulmak mümkün değildi.

Page 53: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Maçlar mecburen yerli toplar ve kramponlarla oynanıyordu.Bu topların iç lastikleri çok kötü olduğundan sık sık patlıyor, maçlar yarıda kalıyordu.Futbolcuların çoğu herhangi bir cephede savaşıyordu; ama içlerinde iki cephede birdensavaşanlar da vardı.Onlar asker futbolculardı.Cephelerde siperden sipere koşan, aylarca top yüzü görmeyen asker futbolcular at sırtında yada trenle yaptıkları uzun yolculuklardan sonra Cuma maçlarına çıkarlardı; ama postallariçinde şişen ve nasır tutan ayaklarını eskisi gibi ustaca kullanmakta zorlanırlardı.Fenerbahçe kaptanı Galip Kırıkkale'den, savunma oyuncusu Emir' zade Arif Keşan'dan,Ethem Bey Fikirtepe Uçaksavar Batarya Kuman-danlığı'ndan izinli geldiklerindeüniformalarını çıkarıp formalarını giyi' yorlardı.105 «SARI LACİVERT KURTULUŞBirinci Dünya Savaşı yıllarında Fenerbahçe'de yöneticilik yapan Said Çelebi, o zor günlerinFenerbahçe'sini şöyle anlatıyordu:...Futbolcuların birçokları Çanakkale'de ve şurada burada dövüşürlerken, geride kalanlarbinbir emekle, arkadaşlarının kurdukları bu kulübü ayakta tutmak için çok çalışmışlar vebunda da çok muvaffak olmuşlardı....Yaz günlerinin akşamlarına kulübün yanında Hamdi'nin gazinosunda akşamları saz başlar,mis gibi salkım ağaçları arasında sıralanan iskemlelerde ehli zevk keyfini yaparlarken, bizlerde yandaki açık pencerelerde locada gibi oturarak bu alemi seyreder, dinlerdik. Sık sık maçdönüşlerinde bizim salonlardaki neşe ve zevk komşu gazinoya galip geldiğinden, bu seferoradaki başlar bizim salona çevrilir. Hatta saz bile bir antrakt yapmak mecburiyetinde kalırdı.Böylece içli, dışlı bir vaziyete girdiğimiz bu gazinonun sahipleri de sazendeleri de bizimtakımın müsabakalarıyla alakalı olmuşlardı.O zaman her Cuma günü tekrarlanan maçların neticelerini, başta, şişman, kırmızı yanaklı, narkırmızı fesli gazino sahibi Hamdı ve o yılların meşhur şarkıcısı Hafız Yaşar olmak üzeresazendeler ve garsonlara kadar herkes alaka ile bekler ve onlar da bizimle beraber ne-şelenirlerdi. Ve hele galip geldiğimiz günlerde müşterilere mezeler bol bol dağıtılır, saztellerde kuş gibi sesler çıkararak şakrar dururdu.Önümüzdeki Kuşdili çayırı, her akşam dolar boşalır ve piyasa akşam güneş batınca vemehtaplar da bütün hızını arttırırdı.Tahta köprüye bitişik kayıkhanede bütün gençler, fıtalara (kayıklara) kurulur ve haydi kürekdiyerek Kuşdili'nin o yıllarda bu kadar dolma-yan deresinin ağzına kadar kolaylıkla gider veoradan Moda ve Kalamış arasında hep sarı-lacivert formalı gençler görülür ve hele kürekidmanlarında Şifa Tepesi'ne biriken kulüp taraftarlarının yüksek sesinden teşvik avazeleridurmadan tekrarlanıp geçerdi. O senelerde bizim Belkıs adında bir kotramız ekseriya bukoyda demirli bulunur ve kulüpte geç vakte kadar topluluklar olduktan sonra, bu kotranınbotuna biner ve gece serinliğinde bu koya iner ve kotranın yataklarında geceyi geçirirdim.Her gece kulüp dolar boşalır ve Kuşdili Çaym'nda dolaşan ahalinin yorgunluk alma yeri,bizim kulübün önünü saran sık parmaklığınönü olurdu.Kulüpte yanan büyük bir lüks lambasının ışığı gece karanlığı için-106«SİNAN MEYDAN107.SARI LACİVERT KURTULUŞde biriken bu meraklıları meşgul edecek canlılıklar yaratırdı. Her Perşembe akşamı devameden kulübün sahnesindeki temsillere bizzat 1b-nirrefik Ahmet Nuri eser hazırlar ve buheyetin canlı idaresinin başında da Nasuhi Baydar ve arkadaşları bulunurdu. Birbirinden güzelbu temsiller devam ededursun o günden bugüne kadar, bu derece mükemmelinerastlamadığım bir jimnastikçi olan îlhami başta olmak üzere şimdi Tayyare Albayı Asım ve

Page 54: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

arkadaşları, demirler üzerinde idmanlarını yaparlar. Bazen ortada yapılan boks ve güreş deprogramı zenginleştiren numaralardan olurdu.Hele cepheden izinli gelen Galip, Arif gibi oyuncular arada olursa, o hafta daha canlıtopluluklar tertip edilirdi.Gece geç vakit bu eğlenceler sona erer ermez, çayırda birdenbire bir karışma başlar vedondurmacıların sesleri karanlık içinde birbirin giren halkın arasında çınlar dururdu.Yağmur başlayınca, soğuklar şiddetini arttırınca, toplantı yeri aşağıdaki salondan yukarıdakisalona çıkar ve benim yatağım da kotradan, bu müzenin yanındaki depoya taşınırdı.Emektar büfeci Lambo, yırtık ve kırmızı suratı ile, bize her akşam pekmezli muhallebilerhazırlar ve gece kulübün emektarlar, karpit lambaları ellerinde yağmur çamur dinlemez, hergece bu odada toplanır. Maçlardan, takımlardan ve eski hatıralardan bahsolunur, gülüşme,eğlencelerden sonra muhallebiler de yenilir ve semaverde demlenen çaylar, çöreklerle içilip,gece geç vakit dağılınırdı.Fenerbahçe, o acı dolu savaş yıllarında istanbul'un tek neşe kaynağı, tek yaşam pınarı, süreklikanayan savaş yaralarının tek morfini, tek merhemiydi.Fenerbahçe maçları, savaş yorgunu İstanbulluların moral kaynağıydı.Fenerbahçe, sadece bir futbol takımı olmaktan öte komple bir ku-; lüp, hatta bir kültürocağıydı. O yıllarda bile kürek, güreş ve boksla ilgilenen Fenerbahçeliler vardı. Kulüp lokaliaynı zamanda bir tiyatro olarak kullanılıyor, Fenerbahçe kulübünde sık sık temsillerveriliyordu. >Bahçedeki fenerin ışığı sadece yeşil sahaları değil, bir toplumu ay- j dmlatmaya başlamıştı.Savaşın ve Talat Paşa'nm tüm yıpratıcı etkilerine inat Fenerbahçe 1914-1915 sezonuna dafırtına gibi başladıGerçi Fenerbahçe lig öncesi bazı sorunlarla karşılaşmış; ama bu sorunların üstesinden gelmeyibaşarmıştı.O sezon Fenerbahçe'nin çok güçlü bir takım kurduğu söylentileri ortalarda dolaşmayabaşlamıştı. Altmordu Başkanı Talat Paşa riske girmek istemiyordu. Bu nedenle Galatasaray'ıda yanma alıp, Fenerbahçe'ye karşı bir ittifak kurdu. Altmordu ve Galatasaray Fenerbahçe'ninlige girmesini engelleyeceklerdi.Fenerbahçe İstanbul Ligi'ne kabul edilmemişti.Fenerbahçe de yeni bir lig kurmaya karar verdi. Lige kabul edilmeyen diğer İstanbultakımlarını örgütleyip, İstanbul Şampiyonlar Li-gi'ni kurdu.İstanbul Şampiyonlar Ligi'nde şu takımlar mücadele edecekti: Fenerbahçe, Darüşşafaka, Türkİdman Ocağı, Hilal ve Darülmuallimin.Fenerbahçe bu ligde hiç yenilmeden, 27 gol atıp sadece 5 gol yiyerek şampiyon oldu.İstanbul Ligi'nde ise Galatasaray şampiyon olmuştu.Talat Paşa'nm büyük umutlarla kurduğu Altmordu ise ancak 4. olabilmişti. Altmordu'nunFenerbahçe'den transfer ettiği futbolcular o sezon ruhlarını kaybetmiş gibi oynamışlardı.Osmanlı Devleti'ni Birinci Dünya Savaşı'na sokan İttihatçılardan Talat Paşa şaşkındı.İstanbul ikiye bölünmüştü.Anadolu yakasının şampiyonu Fenerbahçe, Avrupa yakasının şampiyonu ise Galatasaray'dı.Peki ama İstanbul'un şampiyonu kimdi?Bunu anlamanın bir tek yolu vardı:Bir final maçı yapmak!Savaş yorgunu İstanbul, Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki fi-ttal maçını beklerkencephelerden şehit futbolcuların cenazeleri geliyordu.Fenerbahçe kulübünün önünde ağlayan analar vardı..İl108«SİNAN MEYDAN

Page 55: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Şehit futbolcularHava Üsteğmen Sadık Bey ve Yüzbaşı Fethi Bey, Sina-Filistin cephesinde şehit düşmüşlerdi.Çanakkale'de savaşan Teğmen Nurettin Bey, Arıburnu savaşları sırasında 12 Nisan 1915'teşehit düşmüştü. Henüz 23 yaşındaydı.Çanakkale'de savaşan Halim Bey Nisan 1915'te Alçıtepe'de ağır yaralanmıştı. Halim Bey,Sahra Hastanesinde hayata gözlerini kapadığın- i da 21 yaşındaydı.iÇanakkale'de savaşan Teğmen Haldun Bey, Arıburnu savaşları sırasında 22 Haziran 1915'teşehit düşmüştü. Yaşı 21'di. .Çanakkale'de savaşan Yedek Subay Kemal Bey, Seddülbahir'de şe- ) hit düştüğünde daha 20yaşındaydı.109«SARI LACİVERT KURTULUŞÇanakkale'de savaşan Teğmen Sabri Bey, 26 Temmuz 1915'de şehit düştüğünde 20yaşındaydı.Kafkas cephesinde savaşan Üsteğmen Münir Bey, savaşın sonlarına doğru, 1 Aralık 1917'deşehit düşmüştü.Sarı lacivert renkler kan kırmızısına bulanmıştı.Birinci Dünya Savaşı'nda Galatasaraylı ve Beşiktaşlı futbolcular da vatan uğruna canvermişlerdi.4 Nisan 1918 tarihli Donanma Dergisi'nde, Burhan Felek şöyle diyordu:Savaş yüzünden Fenerbahçe'de 2, Galatasaray'da 2, Süleymaniye'de 3, Anadolu'da ise 1 eskifutbolcu kalmıştır. Cepheden döneceklerden de bir şey beklenemez... Dört mevsim harp,bizim futbol tarihimiz için pek parlak sayfalar teşkil etmeyecektir.Birinci Dünya Savaşı devam ediyor; fakat Almanya ve Osmanlı'nın durumu pek de iç açıcıgörünmüyordu. Sarıkamış bozgunundan sonra şimdi de Sina-Filistin ve Kanal cephelerindenkötü haberler geliyordu. Araplar İngilizlerle bir olmuş Osmanlı'yı arkadan vurmuşlardı. Arapçölleri Mehmetçiğe mezar olmuştu. Cepheler askere doymuyordu. Liseliler bile askereçağrılmış, okulların kapısına kilit vurulmuştu.İşlerin yolunda gittiği bir tek cephe vardı:Çanakkale...Çanakkale'yi denizden geçemeyen müttefik güçleri bu sefer karaya asker çıkarmışlardı.Düşman askerleri dikenli telleri aşmaya çalışıyorlardı. Çanakkale sırtlarına mevzilenmiş olanTürk askerleri ise düşmana kurşun yağdırıyordu, vurulup düşenler yamaçlardan denize doğruyuvarlanırken, sırtlara çıkmayı başaranlar süngü takıp Türklere saldırıyorlardı.Çanakkale sırtlarında boğaz boğaza bir mücadele başlamıştı.Yüz metrelik bir sahilde askerler acımasızca birbirlerini öldürüyorlardı. Liman Paşa'nın yanlışhesabı yüzünden düşmana hazırlıksız yakalanan Karatepe'deki bir avuç Türk askeri birazdanöleceğini bile bile canla başla sahili savunmaya çalışıyordu.Bu sırada biraz kuzeyde Anzaklar çıkarmanın en kilit noktalarından Conkbayırı'm elegeçirmek için var güçleriyle hücum ediyorlardı.110 • SİNAN MEYDANKalabalık Anzak tümeni Conkbayırı'na doğru ilerlerken, karşısındaki Türk bölüğünün ihtiyattakımı da çarpışarak geri çekiliyordu. Saat 8'i 10 geçiyordu.Geri çekilen Türk ihtiyat takımı, 19. Tümen komutanıyla karşılaştı: Mavi gözleri çakmakçakmak parlayan bu 34 yaşındaki komutan Yarbay Mustafa Kemal'di.Kaçan askerlerin karşısına geçip, "Niçin kaçıyorsunuz?" diye sordu.Tepenin arkasını göstererek, "Efendim! Düşman!" dediler. Mustafa Kemal, gözlerini hafifçekısarak o tepeye doğru baktı. Gerçekten de düşmanın bir avcı hattı oraya doğru yürüyordu.Mustafa Kemal kuvvetlerini biraz dinlensinler diye geride bırakmıştı. Onları çağıracak zamanyoktu. Düşman ise hızla yaklaşıyordu.

Page 56: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Mustafa Kemal biraz düşündükten sonra, bir mantık yürütmeyle mi yoksa içgüdüyle mibilinmez, kaçan askerlere bakarak; "Düşmandan kaçılmaz!" diye bağırdı. "Efendim,cephanemiz kalmadı." dediler. "Cephaneniz yoksa süngünüz var" dedi ve, "Süngü tak, yereyat!" emrini verdi.Bu sırada düşman iyice yaklaşmıştı. Mustafa Kemal, askerleri yere yatırınca bunu görendüşman askerleri de yere yattı. Uzaktan top, tüfek sesleri geliyordu.Mustafa Kemal, "Ateş!" diye bağırdı. Ortalık birden toz duman içinde kaldı. Kurşun vızıltılarıkarşı tepede yankılanıyordu. Her iki taraftan da vurulanlar oldu. Mehmetçiğin cephanesibitmek üzereydi ki Mustafa Kemal geride bıraktığı bölüğün süratle yaklaşmakta olduğunugördü. Rahatlamıştı.Birkaç dakika sonra düşman neye uğradığını şaşırmış, arkasına bakmadan kaçıyordu.Yazar Alan Moorhead o anı sonradan şöyle anlatacaktı:İttifak devletleri adına harekatın en kötü rastlantılarından biri bu deha sahibi küçük rütbeliTürk komutanın tam o anda o noktada bu-111 -SARI LACİVERT KURTULUŞlunmasıydı. Çünkü aksi takdirde Anzaklar pekala o sabah Conkbayı-rı'nı ele geçirebilirler vesavaşın kaderi orada o anda belli olurdu. Oysa Mustafa Kemal o gün tam bir çılgınlıklasavaştı. Bir önsezi, talihinin dönmekte olduğunu ona hissettirmiş olmalıdır. Ya burada ölüpgidecek, ya da kendisini gösterecekti. Devamlı olarak en ön siperlerde çarpışmaktaydı.Topları mevziye sokarken erlerine yardım ediyor, mermiler arasından kalkıp düşmanıkolluyor, askerlerini en ufak bir kurtuluş ümidi olmayan hücumlara kaldırıyordu.Mustafa Kemal Çanakkale'deTam 8,5 ay boyunca göğüs güğüse çarpışmalar devam etti. Çanakkale sırtlarından Boğaz'aoluk oluk kan aktı. Tepeler cesetlerle kaplandı.Müttefikler 1915 Ağustos'unda gizlice çekilip gittiklerinde Çanakkale'de yaklaşık 1 milyongenç "koyun koyuna yatıyordu."Genç Yarbay Mustafa Kemal'in Çanakkale'de yıldızının parladığı o günlerde İstanbul'daFenerbahçe Galatasaray'ın karşısına çıkıyordu.112-SİNAN MEYDAN11 Şubat 1916, Cuma... İttihat StadyumuFenerbahçe'yle Galatasaray arasındaki büyük finalin heyecanı neredeyse Çanakkale zafericoşkusunu bile gölgede bırakmıştı.Tüm İstanbul bu maçı bekliyordu.İstanbul basını bu maçla ilgili yorumlara günler öncesinden başlamıştı.Maçın oynanacağı o Şubat soğuğunda tüm İstanbul ahalisi İttihat stadına akıyordu. Sahanınetrafı hınca hınç dolmuştu. Faytonların biri geliyor biri gidiyor, fesli, sarıklı, genç, yaşlı,kadın, erkek ellerinde sarı, lacivert ve sarı kırmızı bayraklarla İstanbul'un değişik yerlerindenİttihat Stadı'na geliyorlardı.Atları çözülen arabalar, içlerine halı, kilim serildikten sonra sahanın etrafına yerleştiriliyordu.Sahanın dört bir yanı atlı arabalarla çevrilmişti. Bu arabalar o zamanın localarıydı. Özelliklesoğuk ve yağmurlu günlerde zenginler bu süslü ve konforlu arabalardan maçlarıseyrediyorlardı. Arabaların sağı, solu futbolseverlerin istilasına uğruyor, çoluk çocuk salkımsaçak, alt alta üst üste takımlarını alkışlıyordu.Maç başlamak üzereydi. Hakem oyuncuları saydıktan sonra seyircilerin heyecanlı bakışlarıarasında düdüğünü ağzına götürdü.Fenerbahçe rahat bir oyunla ezeli rakibini 3-1 yenmeyi başardı ve Al-tmordu-Galatasaray ittifakına karşın o sezon da söke söke şampiyon oldu.***1917 yılında Rusya'da Bolşevikler Çar Romanofları tahttan indirip iktidara geldikleri sıradaİstanbul'da Fenerbahçe ve Galatasaray yeni bir derbiye hazırlanıyorlardı.

Page 57: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

17 Aralık 1917'de İttihatspor Stadı'nda* Fenerbahçe ve Galatasaraylı futbolcular sahayıçepeçevre kuşatan seyircileri selamlıyorlardı.Her iki takım da Alman marka ayakkabılar ve formalarla sahaya çıkmışlardı. Siyasi ittifakspora da yansımıştı.Yöneticiler de döneme uygundu. Futbolun gücünden siyasette ya-| rarlanmak istiyorlardı.Bugünkü Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın olduğu yer.113«SARI LACİVERT KURTULUŞFenerbahçe'nin başkanlığına bir zamanlar Moda'da oturan İttihat ve Terakki'nin çılgınentelektüellerinden Dr. Nazım getirilmişti.Dr. Nazım, çok zeki ve ateşli bir İttihatçıydı. Ömrünün büyük bir bölümünü yurt dışındaFransa'da hürriyet mücadelesiyle geçirmişti.Talat Paşa'nın yapamadığını Dr. Nazım yapmış Fenerbahçe'ye başkan olmuş ve İttihatçılarnihayet Fenerbahçe'ye sızmayı başarmışlardı.Fenerbahçe o yıllardan itibaren iktidarın aynası olacaktı. İktidara gelenler bir şekildeFenerbahçe'yle ilgileneceklerdi.Türkiye'de iktidarın rengi hep sarı lacivert olacak, iktidarlar geniş halk kitlelerinin desteğiniarkalarına almak için hep Fenerbahçe'nin etrafında dolaşacaklardı.Osmanlı'da futbolun kitlesel özelliğini ilk fark eden siyasal hareket olan İttihat ve Terakki,halkın Fenerbahçe sempatisinden yararlanmak istiyordu. Halk, bir oldu bittiyle Osmanlı'yıBirinci Dünya Savaşı'na sokan İttihatçılara tepki duymaya başlamıştı. Böyle bir ortamdayeniden halk desteğini kazanmanın en kolay yolu Fenerbahçe'yle özdeşleşmekten geçiyordu.Aslında Dr. Nazım Fenerbahçe'ye başkan olarak İttihat Terakki içinde Talat Paşa'ya karşı dabir zafer kazanmıştı.Dr. Nazım, taraftarlar arasından oturmuş, sahaya çıkan takımını alkışlıyordu.Bazı futbolcuları şehit olan Fenerbahçe 11 kişiyi zar zor bir araya getirmişti.Başkan Dr. Nazım, Fenerbahçe'nin Galatasaray'ın karşısına tam kadro çıkabilmesi içincephedeki futbolcuların komutanlarıyla temasa geçerek takım kaptanı Galib'i Kırıkkale'den,müdafi Emirzade Arifi Ke-Şan'dan, Ethem'i Uçaksavar Batarya Komutanlığı'ndan izin alarakİstanbul'a getirmişti.Fenerbahçeli asker futbolcular, yorucu at ve tren yolculuğundan sonra son anda maçayetişebilmişlerdi. Ayağını tozuyla potinleri ve üni-'ormaları çıkarıp kramponları ve formalarıgiyip sahaya çıkmışlardı.Fenerbahçe'nin 11 futbolcuyla sahaya çıkabilecek olmasına en çok I sevinen takımınantrenörü Fuat Hüsnü Bey'di.114.SİNAN MEYDANHani yıllar önce "Black Stoking" adlı ilk Türk takımını kuran, sonra bir maç sırasında PapazınÇayırı'nda hafiyelere yakalanıp soluğu hakimin karşısında alan meşhur Fuat Hüsnü Bey...Dr. Nazım'm başkanlığını yaptığı o Fenerbahçe'de yıllar sonra Türkiye'de önemli yerleregelecek olan kişiler de futbol oynuyordu: Münir Nurettin (Selçuk), Burhan (Felek) gibi.17 Aralık 1917'de oynanan maçı Galatasaray 3-2 kazandı.Dr. Nazım, teselli amacıyla futbolcularına sigara ikram etti.Dr. Nazım Galatasaray'a yenilmişti; ama siyasette yenilmemek için mücadele etmeye devamedecekti.Cemiyetler kuracak, gazete ve dergiler çıkarak, toplumsal aydınlanmanın peşinde oradanoraya koşturup duracaktı.Cepheden CepheyeMustafa Kemal 10 Aralık 1915'te Çanakkale'den İstanbul'a döndü. Yorgun ve bitkindi. Birsüre, Beşiktaş Akaretler'deki 76 numaralı evde annesi Zübeyde Hanım, kız kardeşi Makbule,manevi oğlu Abdürrahim (Tuncak) ve Fikriye'yle birlikte kalacaktı.*

Page 58: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Çok zayıflamışı. Cephede böbreklerinden de rahatsızlanmıştı. Akaretler'deki evin üst katındaarkaya bakan odada yatıp dinlendi. Birkaç gün evden hiç çıkmadı. Zübeyde Hanım, oğlununfazla zayıflamış* Beşiktaşlılar, Mustafa Kemal bir süre Beşiktaş Akaretler'deki o evde oturduğundan "AtatürkBeşiktaşlıydı" diye iddia etmektedirler. Beşiktaşlılara şu soruyu sormak gerekir: Atatürkmadem ki Beşiktaşlıydı, neden bir ke-recik olsun, hemen evinin yanındaki, yolununüzerindeki Beşiktaş Kulü-bü'nü ziyaret etmedi de Boğaz'm öteki tarafındaki Fenerbahçekulübünü ziyaret edip şeref defterini yazdı? Sadece masum bir soru, hepsi bu!Oysaki Atatürk'ün Beşiktaş'ta oturmasının nedeni çok başkadır: O dönemde askeri ve siyasifaaliyetler içindeki Mustafa Kemal saraya, harbiye nezaretine ve mebusan meclisine yakınolmak istiyordu. Ayrıca İstanbul'un nabzını tutabilmesi bakımından. Pera, Galata veSultanahmet gibi merkezlere de kolayca ulaşabileceği bir yerde oturması gerekiyordu. Bunedenlerle en doğru adres Beşiktaş'tı.115 «SARI LACİVERT KURTULUŞolmasından çok büyük endişe ve üzüntü duyuyordu. Annesinin üzüldüğünü gören MustafaKemal, bir ara güçlükle yatağından kalktı ve annesinin yanma gelerek zoraki birgülümsemeyle, "Bak işte iyileştim an-ne\" dedi. İyileştiğini söyleyerek sevgili annesiniavutmak istiyordu;.a-jna hasta olduğu her halinden belliydi.Mustafa Kemal İstanbul'da fazla kalmadı.Aldığı bir davet üzerine bir süreliğine Sofya'ya gitti. Sofya'dayken Edirne'ye atandı. Oradanda merkezi Diyarbakır'da olan 16. Kolordu Komutanlığı'na gönderildi ve burada büyükbaşarılar göstererek 1 Nisan 1916'da Muş ve Bitlis'i Ruslardan geri aldı.Mustafa Kemal artık generaldi..Görev yeri değiştiğinde kısa bir süre İstanbul'a geliyor, ailesini ve arkadaşlarını görüp yenidencepheye gidiyorduMustafa Kemal cepheden cepheye koşuyordu. Yeni görev yeri çok uzaklardaydı. Bu sefer deHicaz Seferi Kuvvetler Komutanlığı'na atanmıştı; fakat bu toprakların kaybedildiğinibiliyordu. Onun hayal peşinde koşacak zamanı yoktu. Bu görevi kabul etmedi. Bunun üzerinekarargahı Suriye'de olan 7. Ordu Komutanlığı'na getirildi (5 Temmuz 1917).Buradan gönderdiği mektup ve raporlarla Osmanlı yöneticilerini uyardı. Batılıemperyalistlerin Anadolu'yu işgal etmeye hazırlandıklarını belirterek, yöneticilerin ani birsaldırıya hazırlıklı olmalarının önemine işaret etti.Emperyalist baskıya boyun eğmesini isteyenlere, makam ve rütbesi ne olursa olsun restçekiyor, bağımsızlık uğruna elindeki kısıtlı imkanlarla mücadele etmeye çalışıyordu.Mustafa Kemal, 15 Aralık 1917 - 4 Ocak 1918 tarihleri arasında Vah-^ettin'le birlikteAlmanya gezisine çıktı. Bu gezi sırasında hem veliaht Vahittin! tanıdı, hem de biraz kafasınıdağıtıp sakince düşünme fırsatı buldu.Mustafa Kemal Fenerbahçe Kulübü'ndeMustafa Kemal, 1918 Mayıs'ınm başlarında yine İstanbul'daydı. O günlerde kendisine ilginçbir görev verildi. Mustafa Kemal, "Os- Genç Demekleri Başkanlığı"na getirildi.i116»SİNAN MEYDANO şimdi adeta spordan sorumlu bir paşaydı."Genç Dernekleri", hürriyetin ilanından sonra kurulan derneklet. dendi. Kuruluş amacı, fakirve kimsesiz çocukların sağlıklı bireyler ot rak yetiştirilmesiydi. Ayrıca genç nesillere sporunöneminin kavratı, ması ve gençlerin spor yapabilmeleri için gereken olanakların sağlan masıda derneğin amaçları arasındaydı."Genç Dernekleri", Talat Paşa'nm Altmordusu gibi tamamen "mili tarist", sadece İttihatçılarınsözcüsü durumunda siyasal bir kuruluş de ğildi. Eğer öyle olsaydı, İttihatçılarla yolarınıayıran, Enver Paşa'yl; kavgalı Mustafa Kemal dernek başkanlığına getirilmezdi.

Page 59: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Mustafa Kemal küçük yaşlardan beri sporla içli dışlıydı. Binicilik güreş, kürek gibi sporlaryanında o sıralar kitleleri peşinden sürükleyen futbolla da ilgileniyordu.İttihatçıların Mustafa Kemal'i böyle bir göreve getirmelerinin nedeni onu politik ortamdanuzak tutmak istemeleriydi.İttihatçılar zor günler yaşıyorlardı.Birinci Dünya Savaşı kaybedilmiş, İttihatçı paşalar ülkeyi terk etmek üzereydi.Artık İttihatçıların 1913'te kurdukları mutlak iktidar temelinden sarsılıyordu. Böyle birortamda bir de öteden beri hep çekindikleri, "İttihatçı karşıtı" Mustafa Kemal'le uğraşmakistemiyorlardı. Bu nedenle onu ya uyduruk bir görevle İstanbul'dan uzaklaştırıyorlar f dakendilerince "etkisiz" bir görev vererek onu oyalamaya çalışıy01' lar di.Mustafa Kemal'in "Genç Dernekleri Başkanlığı"na getirilmesi de böyle bir mantığınürünüydü.Onlara göre Çanakkale kahramanı, sporla ilgilenirken siyasetti uzak kalacaktı!Osmanlı Genç Dernekleri Başkanı Mustafa Kemal, derneğin Ça'^ malarıyla ilgili sarayaraporlar veriyordu.Bu arada Veliaht Vahdettin'e eşlik ettiği Almanya gezisinden nerken yeniden böbrek ağrısıçekmeye başlamıştı. İstanbul'a geldiğ ağrıları dayanılmaz bir hal aldı. Doktora gitti.Doktorlar, İstanbul'dai11İ117 «SARI LACİVERT KURTULUŞfisinin mümkün olmadığını söyleyerek Viyana Cottage Sanatoryu-|U'na gitmesini önerdiler.Karlsbad'daki Cottage Sanatoryumu'na gitme izni 3 Mayıs 1918 uma günü onaylandı.Mustafa Kemal o gün çok anlamlı bir ziyaret için Boğaz'ın öteki ta-ıfındaydı.Mustafa Kemal Paşa2 Mayıs 1918, Çarşamba... Kadıköy...Mustafa Kemal o gece, 1914-1915 yıllarında Fenerbahçe başkanlı-'yapan* yakın arkadaşıSabri (Toprak) Bey'in evinde misafirdi.O gece Sabri Bey Mustafa Kemal'e Fenerbahçe'nin kuruluşundan,Sabri Toprak, 1924-1934 yılları arasında Fenerbahçe başkanlığı yapacaktı.118-SİNAN MEYDANkısa sürede kazandığı başarılardan, cephede şehit olan Fenerbahçeli futbolculardan bahsetti.Mustafa Kemal, Sabri Bey'i dinlerken tatlı tatlı tebessüm ediyordu.Keyiflenmişti.Birden şöyle dedi. "Sabri Bey siz benim Fenerbahçe'yi tanımadığı, mı mı düşünüyorsunuz?'Sabri Bey, ne yanıt vereceğini bilemedi: "Paşam, düşündüm ki, savaşlar, cepheler, hükümetişleri arasında futbolla..."Sabri Bey'in yarım kalan sözlerini Mustafa Kemal tamamladı."Futbolla ilgilenecek zamanım yok! Öyle mil"Mustafa Kemal devam etti:"Galiba benim "Genç Dernekleri Başkanı" olduğumu unuttun Sabri Bey! Sporla ilgilenmekbenim işimi""Fenerbahçe'nin her tarafta konuşulan başarılarını çok duydum. Önümüzdeki günlerde kulübüziyaret etmeyi düşünüyorum."Ertesi gün Anafartlar Kahramanı Mustafa Kemal'in Fenerbahçe'yi ziyaret edeceğiduyulmuştu. Kadıköy'de büyük bir heyecan yaşanıyordu.Kuşdili dere kenarındaki beyaz badanalı kulüp lokali paşanın ziyaretine hazırlanıyordu. Heryer bir güzel temizlendi; masalar, sandalyeler yenilendi; camlar, çerçeveler silindi. Binanınbitişiğindeki bayrak direğine de yepyeni bir sarı lacivert Fenerbahçe bayrağı asıldı.

Page 60: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Tüm Fenerbahçeli sporcular ve yöneticiler kulüp önünde heyecanla Mustafa Kemal'ibekliyorlardı.Kulüp dolup taşmıştı. Kalabalık sürekli artıyordu. İnsanlar paşa)'1 görebilmek içinKuşdili'ndeki iki katlı o binaya akıyordu.3 Mayıs 1918 Cuma günüydü.Mustafa Kemal ve koyu bir Fenerbahçeli olan eski başkan Sabi' Bey evden çıktılar. Güzel vegüneşli bir bahar günüydü. Sabri Bay, W tonu hazırlatmak istedi. Mustafa Kemal, "HayırSabri! Yürüyerek g$z Um" dedi ve başını biraz yukarı kaldırıp derin bir nefes aldı."Baksana hava çok güzel hem biraz spor yapmış oluruz!"Mustafa Kemal, Sabri Bey'le birlikte yol kenarındaki eski kaldır1111119-SARI LACİVERT KURTULUŞdan Fenerbahçe Spor Kulübü'ne doğru yürüyordu. Yol boyunca, simitçiler, börekçiler veayakkabı boyacıları sıralanmışlar, nafakalarını çıkarmak için bağırıyorlardı. Yoldan atarabaları geçiyor, nal sesleri at kişnemelerine karışıyordu.Mustafa Kemal, kulübün kapısında görününce bir alkış koptu. Burasının bir futbol kulübüolduğu her halinden belliydi. Eller kollar sallanıyor, insanlar şaşırtıcı bir çılgınlıkla MustafaKemal'e tezahürat yapıyordu. En ön sıradaki genç kızlar aralarında fısıldaşarak kaçamakbakışlarla, üniforması içinde adeta bir masal kahramanına benzeyen genç paşayı süzüyorlardı.Mustafa Kemal önde, Sabri Bey arkada kulüp binasına girdiler.Mustafa Kemal tek tek yöneticiler ve sporcularla tokalaştı. Sonra kendisi için özel olarakhazırlatılan ikinci kattaki odaya çıkıldı.Mustafa El Katip Bey, "Paşam hoş geldiniz. Bizi ve kulübümüzü şereflendirdiniz. Bir şeyleriçmek ister misiniz." diye paşayı karşıladı nezaketle.Mustafa Kemal, "Çay lütfenV dedi keyifle.Mustafa El Katip, kulüpteki fincanları beğenmedi, paşaya bu eski fincanlarda çay ikrametmek istemdi, derhal birini eve gönderip yeni fincanlar getirttiMustafa Kemal Paşa keyifle çayını yudumluyordu.Daha sonra Mustafa Kemal ve Sabri Bey Fenerbahçeli yöneticilerle bir odaya kapanıp tam üçsaat konuştular.Dışarıda bekleyenler, üç saat boyunca kapalı kapılar ardında, gizlice neler konuşulduğunutahmin edememişlerdi.O gün o görüşmede neler konuşulduğu iki yıl sonra anlaşılacaktı: Üç yıl sonra İstanbul İşgalKuvvetleri Komutanı General Harington "Fenerbahçelileri Anadolu'daki milliyetçilere silahkaçırmakla' suçlayıp kulübü kapatacaktıNihayet gizli görüşme sona ermişti.Mustafa Kemal kulüpten ayrılmadan önce maroken kaplı kulüp defterine şu unutulmazsatırları yazdı.1120-SİNAN MEYDAN

Mustafa Kemal Paşa'mn Fenerbahçe şeref defterine yazdığı satırlar"Fenerbahçe Kulübünün her tarafta mahzar-ı takdir olmuş bulunan asar-ı mesaisini işitmiş vebu kulübü ziyaret ve ebedi hamiyeti tebrik etmeyi vazife etmiştim. Bu vazifenin ifası ancakbugün müyesser olabilmiştir. Takdirat ve tebriklerimi buraya kayd ile mübahiyim.3 Mayıs 1334 (1918)"*Mustafa Kemal Paşa, öğleden sonra kulüpten ayrıldı. Bir kayıkl^Atatürk'ün Fenerbahçe kulübünü ziyaret edip şeref defterine bu anlamlı sözleri yazmışolmasını içine sindiremeyenler zaman zaman gülünç iddi- . alarla ortaya çıkabilmektedirler.Örneğin Atatürk'ün Fenerbahçe Kulübü' nü ziyaret etmediğini, o tarihte yurt dışında olduğunuileri sürenler vardır. Oysaki bu doğru değildir. Çünkü Atatürk 3 Kasım 1918'de İstanbul'dadır.

Page 61: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Mustafa Kemal'in Fenerbahçe Kulübü'nü ziyaret ettiği 3 Kasım 1918 Cuma günü tedavi içinKarlsbad'daki Cottage Sanatoryumu'na gitme izni çıkmıştır. Atatürk 25 Mayıs 1918Cumartesi günü İstanbul'dan hareket etmiştir. Sadi Borak, Atatürk'ün İstanbul'dakiÇalışmaları, (1899-16 Mayıs 1919), 2. bs, İstanbul, Kaynak Yayınları, 1998, s. 125.121 «SARI LACİVERT KURTULUŞkarşıya geçmek istiyordu. Amacı silah kaçırılırken kullanılacak güzergahları belirlemekti.Mustafa El Katip Bey*in kürek çektiği futaya binerken, geri döndü ve Sabri Bey'e bakarak,"Fenerbahçe'ye ebedi muvaffakiyetler dilerim" dedi.Bu söz, Ata'nm Fenerbahçe'ye vasiyeti olarak kabul edilecek ve zi-varetin gerçekleştiği 3Mayıs, daha sonra kulübün kuruluş tarihi olarakbenimsenecekti.***Mustafa Kemal 25 Mayıs 1918'de tedavi için Karlsbad'a hareket etti. Oradan dönüşünde 7.Ordu'ya atandığını öğrendi. 2 Eylül 1918 Pazartesi günü 7. Ordu'nun merkezi Suriye'ye doğruyola çıktı.Suriye'de İngilizleri püskürttü.31 Ekim'de de Yıldırım Orduları Komutanlığı'na atandı.Mondros Ateşkes Antlaşması hükümleri gereğince ordusu dağıtılınca İstanbul'a çağrıldı; amayol parası yoktu.Atlarım satarak biletini aldı ve 11 Kasım 1918'de Adana'dan İstanbul'a hareket eden bir trenebindi.Sonun Başlangıcı1918 yılının sonları gelmişti.Rusya, Bolşevik Ihtilali'yle savaştan çekilmiş, İtalya taraf değiştirmiş ve Amerika BirleşikDevletleri Almanya'ya karşı İtilaf devletlerinin yanında savaşa girmişti. Amerika, savaşsonrası yeniden şekillenecek Avrupa'da kendine sağlam bir yer bulmak istiyordu.Savaşın sonlarına doğru Wilson ilkeleri yayınlandı. Amerikan Başkanı W. Wilson, "Yenendevletler yenilenlerden toprak ve savaş tazminatı almayacaklar, sorunlar barışçı yollarlaçözülecek" diyordu. Aslında ^Vilson'un amacı kalıcı bir barıştan çok savaş sonrasındayeniden şekillenecek dünyada Amerika'yı söz sahibi yapmaktı.Bulgaristan'ın savaştan çekilmesiyle Almanya ile bağlantısı kopan Osmanlı zor günleryaşıyordu; Çanakkale hariç tüm cephelerde hüsrana uğramıştı. İttihatçılar kara karadüşünürken, "Yenenler yenilenlerden toprak almayacak' diyen Wilson İlkelerinesarılacaklardı.122-SİNAN MEYDANİttihatçılar bir kere daha tecrübesizliklerinin bedelini ağır ödeye! çeklerdi.Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918'de Limni Adası'nm Mondros Li-manı'nda demirliAgamemnon adlı bir İngiliz zırhlısında tarihinin eri ağır antlaşmalarından birini imzalayaraksavaştan çekildi.Osmanlı adına bu anlaşmayı imzalayan Bahriye Nazırı Rauf Bey, İstanbul'a döndüğünde"kahramanlar gibi" karşılanacaktı.İttihatçılar, Türkiye'nin sürüklendiği felaketi göremeyecek kadar kör olmuşlardı.Osmanlı'nın savaştan çekildiği o yıl Altınordu şampiyon oldu; ama Talat Paşa takımınınbaşarısına sevmemeye çekti.O sıkıntılı günlerin birinde Talat Paşa, Osmanlı'yı bu savaşa sokan diğer İttihatçı arkadaşları,Enver ve Cemal paşalarla birlikte bir Alman denizatlısma binerek yurt dışına kaçtıYurt dışında vatan hasretiyle yanıp tutuşan Talat Paşa Fenerbahçe'yi bile özleyecek,"İstanbul'u bir görsem toprağını öpeceğim." diyecekti.Talat Paşa maalesef bir daha İstanbul'u göremeyecek, Berlin'de bir Ermeni kurşunuyla canverecekti.

Page 62: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Talat Paşa'nın Altmordusu ise yıllar sonra 1941'de bir tüzük değişikliği ile Fenerbahçe'yekatılma kararı alacaktı. Fenerbahçeli futbolcuların gidişleri gibi dönüşleri de hazin olmuştu.Kaderin garip bir cilvesi işte...1918 yılının sonlarında İstanbul'un yarısı Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal'i, diğer yarısıise Şampiyon Fenerbahçe'yi konuşuyordu.Anadolu dışındaki tüm topraklarını kaybeden Osmanlı Devleti ise 600 yıllık oyunun sonunagelmişti.Perde kapanmak üzereydi.IV.BÖLÜM SARI LACİVERT KURTULUŞ13 Kasım 1918, Çarşamba...İstanbul...Şafak sökmek üzereydi. Köpekler acı acı uluyor, gece kuşları çığlık çığlığa şehrin üzerindeöylece savrulup duruyordu. İlk alacalık, şehrin yedi tepesine birden düşmüştü. Boğaz'dakiyalılar, Sultanahmet'teki dikili taş, Eminönü'ndeki Yeni Cami, Aksaray'daki ahşap evler,Moda'daki zengin konakları, Kadıköy'de Kuşdili Çayırı, Taksim'de Tepebaşı Bahçesi, kısacasıİstanbul'u İstanbul yapan ne varsa o gecenin bitmesini hiç istemiyordu. Büyük felaketyaklaşıyordu...İtilaf devletlerinin 60 savaş gemisi İstanbul limanına girmek üzereydi.Padişah Vahdettin, öğlene doğru Dolmabahçe Sarayı'nın geniş pencerelerini örten kalınperdeleri hafifçe aralamış, Boğaz'a bakıyordu. Üzerinde İngiliz ve Fransız bayraklarınındalgalandığı düşman donanmasını görünce bir an afalladı. Olduğu yere yığılmamak içinkendini zor tuttu. Sonra her zaman yaptığı gibi ellerini arkasında birleştirip, göz kapakları-

124 • SİNAN MEYDANm kısık gözlerinin üstüne örterek pencereden uzaklaştı. Başı önde, bakışları yerdeki Acemhalısının karmaşık desenleri üzerindeydi.Alnındaki ter tomurcuklarım fark ettiğinde ilk aklına gelen cam ve tahtıydı.Biraz ötede İstanbul limanında farklı bir telaş vardı; acı ve kan kokan garip bir telaştı bu.İngilizlerin ünlü savaş gemisi Averoftan dalga dalga asker boşalıyordu. Limandan TaksimKışlası'na kadar uzayan asker seli sert adımlarla düzenli guruplar halinde halkın ürkek vekaçamak bakışları arasında göstere göstere vatan toprağım çiğniyordu. Gemilerin birçoğusilah ve cephane yüklüydü. Mitralyözler, toplar, tüfekler ve yüzlerce mermi sandığı, limanadağ gibi yığılmıştı. Bir gemiden, elleri eldivenli süslü madam ve matmazeller indi; şen şakrak,güle konuşa kendilerini bekleyen çift atlı saray faytonlarına doğru yürüyorlardı. Sanki tatilegelmişlerdi!Biraz yukarıda Galata ve Beyoğlu'nda ise Ermeni ve Rumlar, "Zito, zito..." sesleri arasındaellerindeki bayrakları sallayarak müttefik askerlerini karşılamak için limana iniyorlardı.Müslüman esnaf ise dükkanlarının önünde içi kan ağlayarak sessizce olup bitenleriseyrediyordu.Aynı saatlerde Beyazıt'taki harbiye nezaretinin tepesinde hâlâ ay yıldızlı bir Türk bayrağıdalgalanıyordu.Saat: 12.45Haydarpaşa Tren İstasyonuİstanbul'un derin bir yasa büründüğü o saatlerde Haydarpaşa İs-tasyonu'nu, yakınlarımbekleyen insanların buruk sevincini paylaşıyordu. Tüm gözler, bir yılan gibi uzayıp gidençelik raylara odaklanmıştı. Analar oğullarını, çocuklar babalarını, genç kızlar nişanlılarını,kardeşler ağabeylerini bekliyordu heyecanla. Sevdiklerine kavuşacak olmanın verdiğimutluluk, işgalin verdiği üzüntüyle birleşince yoğunlaşan duygular göz yaşı olup aktıyanaklardan.

Page 63: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Duman soluyan kara tren istasyona yaklaşıyor, pencerelerden sarkan yolcular istasyondakikalabalığın içinde yakınlarını arıyordu.Tren boşalmaya başladı.I125 • SARI LACİVERT KURTULUŞTrenden inen sivil, asker yolcular arasında yakışıklı genç bir subay göze batıyordu.Bu yakışıklı subay Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal'di. Saat tam 12:45'i gösteriyorduMustafa Kemal'i bir askeri müfreze karşıladı. Genç subay, yaveri Cevat Abbas'la birlikte ağırağır limana doğru ilerlemeye başladı. Orada kendisini bekleyen Dr. Rasim Ferit Beyle birlikterıhtımdaki Kartal istimbotuna bindi.Mustafa Kemal, istimbota binerken limanı dolduran dev zırhlılara acı acı baktı. Sonra CevatAbbas'm hafifçe nemlenen gözlerine çevirdi mavi bakışlarını, "Cevat" dedi."Endişelenme! Geldikleri gibi giderler."Cevat Abbas şaşkındı. İçinden umutsuzca, "Nasıl olur?" dedi. "Nasıl olur da Boğaz'ı çelikmezarlığına çeviren bu dev zırhlılar kendiliklerinden çekip giderler? Veya neden giderler?"Cevat Abbas, umutsuz gözlerle Bo-ğaz'ın mavi sularına bakarken kendi kendine sessizcedüşünüyordu: Bu donanmanın kendiliğinden çekilip gitmesi mümkün olmadığına göre, kimgönderecek? Yeniden Türk, Alman ve Bulgar ittifakı kurmak da mümkün olmadığına göre bukoca donanmayı kim gönderecek? Yorgun, yılgın, yoksul Türk milleti mi gönderecek bunlarıbu ülkeden? İngiliz'i, Fransız'ı, İtalyan'ı, Ermeni'yi ve Yunanı tek başına bu millet mikovacak?Cevat Abbas'm dudakları arasında acıya bulanmış bir tebessüm kırığı belirmişti. MustafaKemal'e inanmak istiyor; ama inanamıyordu.Mustafa Kemal ise kararlı ve inançlıydı. Cebinden çıkardığı tabakadan bir tutam tütün alıpince bir sigara sararken belli ki yapacaklarını düşünüyordu.Kartal istimbotu, dalgalarla dans ederek, düşman gemilerinin arasından geçip Galata rıhtımınayanaştı. Mustafa Kemal önde, yaveri Cevat Abbas arkada istimbottan inip, devriye gezenİngiliz askerlerinin tacizci bakışları arasından doğrudan Pera Palas Oteli'ne gittiler.Kara Kemal'in EviDr. Fahri, şafak sökerken soluk soluğa Kara Kemal'in evine doğru126.SİNAN MEYDANyürüyordu. Eve yaklaşınca, şöyle bir sağı solu kolaçan ederek, bahçe kapısından içeri giripahşap merdivenlerden çıkarak tahta kapıyı çalıp beklemeye başladı. Bahçedeki köpek zincirinikırmak istercesine havlıyordu, Biraz sonra kapı hafifçe aralandı. Yaşlı kalfa ince sesiyle,"Kimdir o?" diye fısıldadı.Dr. Fahri, bıyık altından güldü. "Kara Kemal'in konuşma tarzı bu kadına da sinmiş" diyedüşündü."Ben Dr Fahri. Teşkilattanım. Küçük Efendi ile görüşmek isliyorum." Kapı ardına kadararalandı. Kalfanın kuşkucu bakışları arasında Dr. Fahri içeri girdi.Kara Kemal henüz yeni giyinmişti. Kahvesini içmiş, nargilesini fokurdatıyordu. Biraz acelesivar gibiydi.Yaşlı kalfa masadaki boş kahve fincanını mutfağa götürürken ne-zaketen, "Bir kahve almazmıydınız?' diye sordu isteksizce.Bu sırada Kara Kemal, nargilesini bırakıp, "Hayrola Fahri nerden esti, böyle kuşlukvakti?"diye sordu.Fahri oturduğu yerde biraz öne doğru kayıp, Kara Kemal'in gözlerinin içine bakarak;"Efendim, memleketin hali malumunuz. Size ben anlatacak değilim. Her gün uçurumayuvarlanıyoruz. Bu vaziyet karşısında ne yapacağız. Onu sormaya geldim."

Page 64: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Kara Kemal Bey, ağır ama çevik vücudunu kaldırıp Dr. Fahri'ye doğru yürüdü ve hemenyanma oturdu, hiçbir şey söylemeden yerdeki kilime bakarak pos bıyıklarını yukarıdanaşağıya doğru şöyle bir taradı. Öfkelendiğinde böyle yapardı.Dişlerini sıkarak yumruğunu hışımla yanındaki mindere indirdi,"Ne mi yapacağız! Elbette miskin miskin duracak değiliz. Elbette bir şeyler yapacağız. Göregöre vatanı çiğnetecek değiliz ya!"Yaşlı kalfa, elinde kahve fincanı, mutfağın kapısında bekliyordu. Küçük Efendi'ninsinirlenmesinden hep korkardı.Dr. Fahri niyetini açıkça belli etti:"Peki efendim, ben ne yapacağım? Artık beklemek istemiyorum-Yeni vazifem ne olacak? Biran önce bir şeyler yapmak istiyorum."127»SARI LACİVERT KURTULUŞKara Kemal, sakinleşmişti. Genelde böyle olurdu; çabuk öfkelenir, arna bir o kadar da çabukyatışırdı.Yaşlı kalfa çekingen adımlarla Dr. Fahri'ye kahvesini uzatırken, Kara Kemal, pencerekenarına doğru yürüyordu. Pencereden, devriye gezen Fransız askerlerine bakarkenkonuşuyordu:"Dayı Mesut'u tanır mısın!""Şahsen tanımam ama adını duydum.""Peki ya Yenibahçeli'yil"Dr. Fahri, kahvesini yudumladıktan sonra yanıt verdi:"Onu hem bilir, hem de iyi tanırım efendim." Dr. Fahri keyiflenmeye başlamıştı. Macerakokusu alıyordu."Yerlerini bilir misin?""Şimdiki yerlerini bilmem, ama eski yerlerini biliyorum."Kara Kemal, ağır ağır ortaya doğru yürürken şöyle dedi:"Bak delikanlı, Kadıköy Altıyol ağzında Fenerbahçe Kulübünün yanında itfaiye karakoluvardır. Onları orada bulacaksın. Benim gönderdiğimi söyleyeceksin. Onlarla çalışacaksın.Allah yardımcın olsun."Dr. Fahri heyecanlanmıştı. Fincanı masaya bırakarak birden ayağa kalktı, sevinçle KüçükEfendi'nin eline sarılıp, öptü ve süratle oradan ayrıldı.Yaşlı kalfa Dr. Fahri'yi uğurlarken, olanlara bir anlam verememiş olmanın şaşkmlığıyladoktorun peşinden bakıyordu.Dr. Fahri doğruca Kadıköy'e gitti.Altıyol'a geldi, kapısında sarı lacivert bayrağın dalgalandığı Fenerbahçe Kulübü'nün yanındangeçerek itfaiye karakoluna girdi.Dr. Fahri, Yenibahçeli'yle göz göze geldiğinde Kara Kemal evden Çıkmak üzereydi.20 Kasım 1918 Pera Palas Oteli...Mustafa Kemal, bir haftadır Pera Palas Oteli'ndeki 101 numaralı °dada kalıyordu. Amacı işgalkuvvetlerinin uzun vadeli planlarım anlamak, düşman hakkında bilgi toplamaktı.g-ı.128-SİNAN MEYDANİki günde bir Akaretler'deki eve geliyor, annesini ve kardeşini gö. rüyor, onların ihtiyaçlarımkarşılıyordu.Yurdun neredeyse tamamı işgal edilmişti. Ordular dağıtılmış, s}. lahları elinden alınmış,ülkenin haberleşme ve ulaşım araçlarına, gemilerine ve tersanelerine el konulmuştu. SultanVahdettin ve Sadrazam Damat Ferit işgale ses çıkarmak şöyle dursun, müttefik güçlerinesorun yaşamayacaklarına ilişkin güvence vermiş ve gizli, açık antlaşmalarla vatanı kayıtsızşartsız İngilizlere teslim etmişlerdi.

Page 65: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Ülkenin tüm kurumlan ve stratejik noktaları müttefiklerin kontrolüne bırakılmıştı.Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal'in yüreği yanıyordu. Pera Palas'taki odasından deniziseyrederken en kısa sürede Anadolu'ya geçme planları yapıyordu.20 Kasım Çarşamba günü Pera Palas'm lokantasında tek başına akşam yemeğini yediktensonra kahvesini ısmarlamak üzereydi ki şef garson yanma geldi. Saygıyla eğilerek:Afedersiniz Paşam! Şu masadaki İngiliz generalleri beni çağırıp sizin kim olduğunuzusordular. Ben de, 'Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal Paşa' dedim. Bunun üzerine İngilizgeneralleri sizi masalarına davet ettiler. 'Masamıza buyursun kahvelerimizi birlikte içelim'dediler. Garson sözlerini bitirmişti. Mustafa Kemal istifini bozmadan garsona bakarak şöylededi;Önce bana bir kahve getir. Sonra da git İngiliz generallerine şunları söyle: 'Bizimgeleneklerimize göre daveti ev sahipleri yapar. Onlar şimdi her ne kadar işgal kuvvetlerikomutanları olsalar da bu ülkede yine de misafirdirler. Burada gerçek ev sahibi benim.Birlikte kahve içmek istiyorlarsa geleneklerimize uysunlar, onlar gelsinler; ev sahibininmasasında, benim masamda, benim davetlim olarak içsinler kahvelerini.Bu sözleri duyan garson belli etmese de şaşırmıştı. İçinden, "i durumda nasıl olur da İngilizkomutanlarına bunları söyleri" diye şünerek masadan ayrıldı.Birkaç dakika sonra garson, Mustafa Kemal'in kahvesini getirirkeij Mustafa Kemal o günküİstanbul gazetelerinden birine göz atıyordu.129^SARI LACİVERT KURTULUŞKendi kendine, "Basını da satın almışlarl" diye mırıldandı. Garson kahveyi getirdikten sonraİngiliz generallerin masasına gitti ve Mustafa Kemal'in söylediklerim kelimesi kelimesinegenerallereaktardı.Başlarından adeta kaynar sular dökülen ingiliz generaller şaşkınca bakışırken Mustafa Kemalkahvesini yudumluyordu.İşgal yıllannda Mustafa Kemal PaşaŞişli'dekiEvMustafa Kemal, Pera Palasta yeterince kalmıştı. Artık buradan ayrılmak istiyordu. Asker, sivildostlarıyla bazı gizli görüşmeler yapmayı planlıyordu. Bunun için bir eve ihtiyacı vardı..Akaretler'deki evde kalamazdı; çünkü ailesini siyasi işlere bulaştırmak istemiyordu.130 • SİNAN MEYDANŞişli'de bir ev kiraladı.16 Aralık 1918 Pazartesi günü bu eve taşındı.Mustafa Kemal, bu sırada ingiliz baskıları karşısında Türkiye'nin çıkarlarınısavunamayacağmı düşündüğü Tevfik Paşa Kabinesi'nin güvenoyu almaması için çalışıyordu.19 Kasım'da sivil giysilerini giyip Fındıklı'daki Meclis-i Mebusan binasına gitti. Milletvekiliarkadaşlarının yardımıyla diğer milletvekillerini bir araya getirip onlara Tevfik PaşaKabinesi'ne güvenoyu vermemeleri gerektiğini anlattı.Milletvekilleri Mustafa Kemal'e söz vermelerine karşın Tevfik Paşa Kabinesi'ne güvenoyuverdiler.Mustafa Kemal pes etmeyecekti, bu sefer de Tevfik Paşa Kabine-si'ni devirmek içingirişimlerde bulunmaya başlayacak; fakat bundan bir sonuç alamayacaktı.Mustafa Kemal işgal Istanbul'undaki çalışmalarım sürdürüyordu. Bu sefer de SultanVahdettin'le görüşmek için girişimlerde bulunmaya başladı Birkaç kez Vahdettin'le görüştü.Bu görüşmelerde ülkenin içinde bulunduğu kötü durum ve hükümetin yetersizliklerikonusunda padişahı uyardı.Mustafa Kemal, gecesini gündüzüne katarak kurtuluş çareleri ararken, halktan kopuk,Tanzimat kafalı Osmanlı aydınları Amerikan ve ingiliz mandası peşinde koşuyorlardı.21 Aralık 1916'da Vahdettin Meclis-i Mebusan'ı dağıtarak ulusal irdeye son verdi.

Page 66: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Mustafa Kemal, artık İstanbul'da kalmanın anlamsız olduğunu düşünüyordu. Yapılacak bir tekşey vardı:Anadolu'ya geçerek ulusal direnişi orada örgütlemek...Mustafa Kemal, bu düşüncesini dostlarıyla ve güvendiği arkadaşlarıyla paylaştı.Fethi Bey, Ali Fuat Paşa, Kazım Karabekir, Rauf Bey, Dahiliye Nazırı Mehmet Ali Bey,Damat Ferit, Harbiye Nazırı Şakir Paşa gibi saraya yakın veya uzak, asker ve sivillerlegörüştü.Bu görüşmelerin birçoğunu Şişli'deki evde yaptı. O evin gecelen sönmeyen ışıkları devriyegezen işgal askerlerinin dikkatini çekmişti-131 -SARI LACİVERT KURTULUŞMustafa Kemal, 30 Mart 1919'da Şişli'deki evde İsmet Paşa (İnö-nü)'yı ağırlıyordu.İsmet Paşa, o güne kadar Mustafa Kemal'in çalışmalarından habersizdi."Gene ne var!" dedi, gülerek.Soru sorarken yüzüne yayılan gülücük insana güven veriyordu.ismet Paşa o günlerde İstihzarat-ı Sulhiye Komisyonu'nda mütehassıstı."Ne haberi" dedi, Mustafa Kemal Paşa."Tahmin edeceğin gibil"Mustafa Kemal Paşa İsmet Paşa'ya yanındaki çekmeceyi göstererek."Şuradan bana bir Türkiye haritası bulup açar mısın? Üzerine konuşacağım."İsmet Paşa, haritayı bulup açtı. Her zaman cebinde taşıdığı pergeli de çıkardı.Mustafa Kemal hafifçe tebessüm ederek;"Henüz pergellik bir şey yok. Mümkünse biraz pergelsiz görüşelim" dedi."Ne yapacaksın!"Mustafa Kemal gözlerini harita üzerinde gezdirirken konuşuyordu:"Mesela, hiçbir sıfat ve salahiyet sahibi olmaksızın Anadolu'ya geçmek ve orada milletiuyandırmak, kurtulma çarelerini aramak için en uygun mıntıka ve beni o mıntıkaya götüreceken kolay yol hangisi olabilir?"İsmet Paşa, ümitli bir tebessümle Mustafa Kemal'in yüzüne bakıyordu:"Karar verdin mil" diye sordu fısıldarcasma.Mustafa Kemal, bakışlarını önünde duran harita üzerinde gezdirirken."Şimdilik bundan bahsetmeyelim. Bana, memleketi, milleti ve orduyu bilen, vaziyetiyakından gören, tehlikeden şüphesi olmayan bir arkadaş gibi cevap ver." dedi.ismet Paşa, masanın kenarındaki sandalyeye ilişti. Düşünceli göz-132-SİNAN MEYDAN133-SARI LACİVERT KURTULUŞlerle haritaya bakmaya başladı. Bu sırada Mustafa Kemal, bir eli cebin]de, salonda geziyordu.İsmet Paşa birdenbire gülerek yerinden kalktı ve Mustafa Kemal'in1yanma geldi."Yollar çok! Mıntıkalar çok." dedi.Bu sırada hizmetçi kız kapıyı çalarak içeri girdi ve bazı misafirleringeldiğini haber verdi.Henüz haritayı kapamaya bile zaman bulamamışlardı ki, misafirlersalona girdi. Bir süre farklı konularda konuşuldu.Misafirler ayrılınca İsmet Paşa'yla Mustafa Kemal Paşa yine yalnı:kaldılar.İsmet Paşa, pencereye yaklaşıp sokağa bakarken şöyle dedi. >, "Ne yapacağını bana nezaman söyleyeceksin!" jEğilmiş, masadaki haritayı inceleyen Mustafa Kemal, "Zamanında" dedi ve biraz beklediktensonra şöyle devam etti.

Page 67: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Bu dakikada siz de düşünürsünüz ki verilmiş bir kararım varken onu hemen uygulamıyorum.Ben de hemen söyleyeyim ki ağır ve kesin bir kararın doğruluğuna inanmak durumu herköşesinden incelemek gerekir. Ağır ve kesin bir karar uygulamaya başlandıktan sonra. 'Keşkeşu tarafını da bu tarafını da düşünseydim. Belki bir çıkar yol bulurduk. Yeniden bunca kandökmeye, bunca can yakmaya ihtiyaç kalmazdı' gibi tereddütlere yer kalmamalıdır. Böyle birtereddüt, karar sahibinin vicdanında kanayan bir nokta olur ve onu yaptığının doğruluğundanda şüpheye düşürür. Budan başka, beraber çalışacak olanlar, yapılanlardan başka bir şeyyapılmasının mümkün olmadığına inanmalıdırlar. İşte benim mütareke sırasında İstanbul'da 4-5 ay kalışım sırf bundandır.Bu geçirdiğim zamanın bir kısmım da hazırlıklara ayırdım. Tahmin edersiniz ki fikirhazırlıkları, seferberlikte asker toplamak için davul zurna ile gerçekleştirilemez. Fikirhazırlıklarında tevazu ile çalışmak, kendini silmek, karşısındakilere samimi olduğunugöstermek gereklidir. jİsmet Paşa akşam üstü Şişli'deki evden ayrılırken, "Acaba başarabilir mi" diye düşünüyordu.'1 Mayıs 1919 İstanbulMustafa Kemal fırsat kolluyordu:Bir ay önce Harbiye Nezareti'ndeki arkadaşlarıyla görüşerek onların yardımıyla MirlivaKazım Karabekir'in Erzurum'daki 15. Kolordu Komutanlığı'na atanmasını sağlamıştı.Bu sırada Karadeniz kaynamaya başlamıştı. Türk ve Rum çeteleri arasındaki çatışmalarİngilizlerin dikkatini çekiyordu.İstanbul Hükümeti bir an önce Karadeniz'deki asayişi sağlamak zorundaydı. Aksi haldeİngilizler çok fena bozulabilirlerdi!İşte bu ortamda Mustafa Kemal, harbiye nezaretindeki arkadaşlarının nüfuzlarını kullanarak9. Ordu Müfettişliği'ne tayin edildi.Görevi, Karadeniz'deki karışıklıkların sorumlusu olarak görülen Türklerin elindeki silahlarıtoplamak, dağıtılmamış Türk ordularını dağıtmak; asayişi sağlayıp geri dönmekti.Böylece İngilizler, sevgili padişahımıza "Aferin, böyle devam et!" diyeceklerdi!Mustafa Kemal, Samsun'a gitmek için son hazırlıkları yapıyordu.Topkapılı Cambaz Mehmet'in EviTopkapı'nın dar arka sokaklarından birinde koyu gölgeler bırakarak uzayıp giden ağaçlararasında gizlenmiş iki katlı ahşap bir ev vardı. Dört bir yanı yüksek demir parmaklıklarlaçevriliydi. İşgal yıllarının hüzünlü gecelerinde karanlığın ortasında korkunç bir hayalet gibidim dik dururdu, İşgalcilere inat, mandacılara inat tüterdi ocağı...Küçük bahçesinin kenarında iki köpek kulübesi vardı. Kuş uçurt-mazlardı alim Allah!Burası Topkapılı Cambaz Mehmet'in eviydi.Topkapılı, İstanbul'un en ünlü kabadayılarındandı.Namı almış yürümüştü."Çok zekidir. Şeytana pabucunu ters giydirir. Tazı gibi koşar. Silah ^ftıada, bıçak sallamadaüstüne yoktur. Zalimlerin düşmanı, mazlum-arm dostudur. Verdiği sözü tutar. Ölümden zerrekadar korkusu yok-134-SİNAN MEYDANtur. İstanbul'da 50 bin silahlı adamı vardır. Gizli işlerin adamıdır. Padişahın amansızdüşmanıdır."En çok da bu sonuncuya kızardı. "Vay deyyuslar beni yem edecekler" derdi.O gün büyük odadaki divana uzanıyor, dakikalarca gözlerini tavana dikerek düşünüyordu.Mustafa Kemal'in çakmak çakmak gözleri belirdi tavanda.Üniformaları giyip cepheye koştuğu günleri, ateş hattında İngiliz'le boğaz boğaza geldiğianları hatırladı.Kendisine onbaşı şeridim takan Mustafa Kemal'in şu sözleri yankılandı kulaklarında:

Page 68: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

"Göreyim seni Topkapıhl"Ve iki gün önceki üç buçuk saatlik görüşmeden sonra da aynı şeyj leri söylemişti:''Göreyim seni Cambaz Mehmet!"Topkapılı, daldığı tatlı düşlerden, çalan telefonla uyandı.Tazı çevikliğiyle doğruldu divanda, etrafına bakındı,"Nurettin Bey telefona bakınız" dedi askerce.Odaya üniformalı bir zabit vekili süzüldü. Topuklarını sertçe birleştirip Topkapılı'yıselamladıktan sonra, çalmaya devam eden telefonun ahizesini kulağına götürdü. Kısa birgörüşmenin ardından merakla kendisine bakan Topkapılı'ya döndü."Efendim, Emin Ali Bey ve arkadaşları geleceklermiş."Topkapılı, ayılmaya çalışırken, Nurettin Bey ahşap merdivenleri çatırdatarak aşağıya indi.Tabancısını çıkarıp eline aldı. Kapıya kulağını dayarken kesik kesik üç ıslık çaldı. Kapıyı açıpkaranlığa bakarken iki çoban köpeği fırlayıp yanına geldiler. Başlarını okşadı hafifçe sesçıkarmamalarını istercesine.İlerideki ağaçların arasına doğru bakarak beklemeye devam etti.Yağmur çiseliyordu; ağaçların yaprakları, evin önünden geçen toprak yol, köpek kulübeleri,bahçedeki yaşlı çınar ağacı ıslanmaya başla' mıştı.Birden bahçe kapısı aralandı gıcırtıyla.135.SARI LACİVERT KURTULUŞKöpekler havladı birkaç kere.Nurettin Bey, biraz geriye çekildi, eli tetikte, binaya doğru süzülen siyah gölgeyi takipediyordu sessizce.Gölge yavaşça evin kapısına doğru kaymıştı ki, belindeki tabancayla irkildi."Parola" dedi Nurettin Bey sertçe."333"Nurettin Bey, tabancasını çekti."Buyurun Yüzbaşı Emin Ali Bey!"Emin Ali Bey'in arkasından birkaç kişi daha geldi.Topkapılı tek tek misafirlerinin ellerini sıktı, hatırlarını sordu.Kurtuluşun gizli örgütlerinden Mim Mim Grubu, Emin Ali Bey'in isteği üzerine o günTopkapılı'nın evinde toplandı.Emin Ali Bey arkadaşlarının gözlerinin içine bakarak şöyle dedi:"Arkadaşlar, dün harbiye nezareti zat işleri başkanlığından sadrazamlık makamına gönderilenyazıyla gelen cevabı çaldırdım. Mesele şudur: Mustafa Kemal Paşa Dokuzuncu OrduMüfettişliği'ne tayin oldu ve bu tayin sadrazamlık makamınca da onaylandı."Topkapılı derin bir nefes aldı ve"Allah'ım şükür!" diyebildi.Emin Ali Bey, Mustafa Kemal Paşa'ya tayin emriyle birlikte ulaştırılan ve Anadolu'dayapacağı işleri gösteren talimatnameyi de çaldırmıştı. Okumaya başladı.Padişah, asi Türkleri sindirmek için Mustafa Kemal Paşa'yı görevlendirmişti. Mim Mimcilerağız dolusu kahkahalarla gülüyorlardı.Topkapılı ise sinirden gülüyordu: "Vay deyyus. Demek Mustafa Kemal Paşa isyancı Türklerisusturması için görevlendirdin ha! Yazık sana! İngilizlerden korktun tabi. Türkleri susturuncadüşmanın çekilip gideceğini zannediyorsun ha! Vah vah!"Topkapılı birdenbire derin düşüncelere daldı:"Arkadaşlar. İtilaf devletleri bu tayini onaylamayacaklardır. Bunu önlemeye çalışacaklardır.Ya da paşaya bir suikast düzenleyeceklerdir."Binbaşı Kemal Bey Topkapılı'nın sözünü kesti:136«SİNAN MEYDAN"Ben böyle bir ihtimal düşünmüyorum." dedi. Topkapıh iyice ciddileşti:

Page 69: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

"Olsun veya olmasın! Paşanın güvenliğini sağlamak için ne gerekiyorsa yapacağız. En değerliadamlarımız satıcı, hamal, polis, jandarma kılığına girip dikkat çekmeden görevlerini yerinegetirecek. Polis elbiselerini emniyetteki arkadaşlar, jandarma elbiselerini de zabit arkadaşlarsağlayacak."Kemal Bey,"Mustafa Kemal Paşa Samsun'a hangi yolla gidecek ki" diye sordu.Mehmet Ali Bey, elindeki raporlara göz gezdirdikten sonra yanıt verdi:"Deniz yoluyla gidecek. Bandırma Vapuru'yla 15 Mayıs'ta Galata rıhtımından hareketedecek."Ertesi gün İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün ve Jandarma Komu-tanhğı'nın levazım depolarısoyuldu.Maltepe Endaht MektebiMustafa Kemal, Pera Palas Oteli'ndeyken Teşkilat-ı Mahsusa üyesi İttihatçılarla gizligörüşmeler yapmıştı. Kara Kemal, Mithat Şükrü ve Yenibahçeli'yle görüşmüştü.Enver, Talat ve Cemal paşaların ülkeyi terk etmelerinden sonra Teşkilat-ı Mahsusa epeyceşekil değiştirmişti. Gizli örgüt, Mustafa Kemal'in kontrolüne girmek üzereydi.Kara Kemal, Mithat Şükrü ve Yenibahçeli artık misyonunu tamamlamak üzere olan İttihat veTerakki'nin son kahramanlarıydı.Son görevi Mustafa Kemal'den alacaklardı.Onların teşkilatlandıracağı manavı, hamalı, hırsızı, yan kesicisi, işga' güçlerinin depolanndançaldıkları silahlan Anadolu'ya göndereceklerdi.Mustafa Kemal Pera Palas'taki görüşmede Yenibahçeli'ye;"Siz Gebze yolunu tutmaya bakınız!" demişti.O Yenibahçeli Şükrü Bey şimdi Maltepe Endaht Mektebi'nde rargahmı kurmuş emrindekiasker, sivil teşkilat üyelerine emirler diriyordu:137»SARI LACİVERT KURTULUŞ"Gebze yolundan kuş uçmayacak. Uçan kuş da bizden sorulacak, öyle tertibat yapın. Eğer kuşuçarsa 'Vay sizin İttihatçılığınıza! Vay sizin delikanlılığınıza, vay sizin yürekliliğinize' derim.Buda size en büyük cezadır zannımca."Yenibahçeli, Maltepe Endaht Mektebi'ndeki karargahında oturmuş emirler yağdırırken birtaraftan da Mustafa Kemal'in ne yapmak istediğini anlamaya çalışıyordu. Elindeki çakıyıevirip çevirirken, sanki kafasındaki düşünceler de dönüp duruyordu:"Bu Mustafa Kemal Paşa, bu yolu neden tutunuz demiştir acaba?" Ara sıra elini çenesinegötürüyor, bıyıklarıyla oynuyor, sonra kafasındaki karışık düşünceleri yemden sıraya dizmeyeçalışıyordu:"Acaba ne yapacak ki, bu yola ihtiyaç duyuyor? Yok yok, bunda bir iş var; ama ben akıledemiyorum? Taş kafam benim! Koskoca Mustafa Kemal Paşa bu yolu tut dedi; yatutamazsak, bu mahcubiyetle sokağa çıkamayız alim Allah. Eğer başaramazsak yuh olsunbizim İttihatçılığımıza!"Kahvesini yudumlarken içeriye giren nöbetçi subay, "Efendim, size haber var!" diyerekelindeki zarfı Yenibahçeli'ye doğru uzattı. Fincanı, yanındaki boş tabureye bırakanYenibahçeli, merakla zarfı alıp şöyle bir evirip çevirdikten sonra alelacele yırtıp okumayabaşladı.Beyaz kağıdın üzerinde tek bir cümle vardı: "Bu gece kimseye görünmeden Fansaların evegel."*Yenibahçeli, önce ayağa kalktı, kendine çeki düzen verdi, sonra çocuklar gibi sevinmeyebaşladı. Nasıl sevinmesin ki, Mustafa Kemal Paşa onunla görüşmek istiyordu. Birden sağasola bakmaya başladı. Mavzerini arıyordu.Mavzerini kaptığı gibi Maltepe Endaht Mektebi'nin bahçesine çıktı.Çavuşa: "Dik şu yumurtalan şuraya" dedi. Çavuş yumurtaları dikti.

Page 70: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Yenibahçeli uzak adımdan mavzeri omzuna oturttu, bastırdı. Mavzerin ucunu biraz yukarıkaldırarak şarjörü yerleştirdi ve nişan aldı, tetiğe dokundu.Mustafa Kemal İstanbul'da bir süre de Fansaların evinde kalmıştı.

138 • SİNAN MEYDANYumurtalar paramparça olup etrafa saçıldı.Yenibahçeli çocukça bir gururla mavzerin namlusunu öptü. Bu sırada Dr. Fahri'de oradaydı.Birkaç dakika önce gelmiş, çaktırmadan Ye-nibahçeli'yi seyrediyordu.Dr. Fahri'yle Yenibahçeli daha birkaç hafta önce tanışmışlardı; a-ma kısa sürede iyi arkadaşolmuşlardı.Dr. Fahri, nüfuzlu arkadaşlarının yardımıyla Gebze'ye tayin olmuştu.Yenibahçeli'den aşağı kalır mı hiç? Posta çavuşuna: "Koy iki yumurta" dedi. Yumurtalarkoyuldu.Dr. Fahri belindeki topluyu çekti, tetiğe bastı, iki soğuk çelik havayı delerek yumurtaları tuzlabuz etti."Nasıl Yenibahçeli?.."Yenibahçeli ertesi gün erkenden Haydarpaşa'ya indi.Öğlen sıcağında Gar Lokantası'na girdi. Cam kenarındaki masalardan birine oturdu. Bir süredışarıya baktı: Rumlar nasıl da dik yürüyorlardı. Yolun karşısında bir simitçi duruyordu.Lokantanın önündeki kaldırımda üç beş kırmızı fesli genç konuşuyordu, hemen yanlarındanyaşlı bir kadın geçti ağır bedenini sürüklemeye çalışarak. Çift atlı bir faytonun kocamangölgesi lokantanın camından yavaşça kayarken garson, Yenibahçeli'ye, "Efendim nealırdınız?" diye seslendi.Masaya sürahi koydurmadı, bir şeyler atıştırdı; zaman geçmek bilmiyordu. Akşam MustafaKemal'le görüşecekti.Yüreği kıpır kıpırdı."Mustafa Kemal Paşa acaba neden haber uçurmuştu gelsin diye?"Karşıya erken geçmek istemiyordu. Ermeni ve Rumların bayraklı gösterilerini seyretmeyetahammül edemezdi. Dayanamaz çeker topluyu, birkaçını indirirdi maazallah. "En iyisi birazdaha buralarda oyalanayım" dedi kendi kendine.Biraz gezdi dolaştı, sonra dayanamadı karşıya geçti. Yüksek kaldırımdan ağır ağır yukarıyatırmandı. "Bela çıkmasa bari!.." diye dua ediyordu. Birden kendini Beyoğlu'nda buldu.Alafranga Beyoğlu'nda iğreti139 «SARI LACİVERT KURTULUŞdurduğunu fark etmiş olacak ki, ceketinin eteğini çekiştirdi, kırmızı fesini düzeltti.Fansalarm evinin kapısını tıklatırken sokaklar boştu. Yalnızca karşı pencerelerin birindenRumca şarkılar taşıyordu sokağa. Arada bir de kahkahalar boşalıyordu geceye. Hepsi de işgalkokuyordu.Yenibahçeli zor tuttu kendini. İşin ucunda Mustafa Kemal Paşa olmasaydı! Çekecek topluyu,basacak konağı!"Ya sabır" dedi kapının önünde beklemeye devam ederken. Birkaç dakika sonra Yenibahçeliyaverlerin eşliğinde Mustafa Kemal'in bulunduğu salona alındı.Mustafa Kemal, kumaşları yenilenmiş bir sandalyede oturmuş, elindeki sigarayı içiyordu.Kenarda duran gümüş tabakaya uzanıp aldı, kapağını aralayıp bir sigara da Yenibahçeli'yeuzattı. "Buyurmaz mıydınız?" dedi. Gümüş tabakadan yansıyan lamba ışığı gözlerininmavisini iyicebelirginleştirmişti.Tabakayı yerine koyarken sordu:"Şükrü Bey, Gebze ve Kocaeli civarındaki vaziyetimiz nedir?" Alacağı yanıtı bilircesinerahat, koltuğa yaslanıp, yarılanmış sigarasından

Page 71: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

derin bir nefes aldı.Yenibahçeli, kenarına iliştiği koltuğun ucuna kadar gelerek konuşmaya başladı:"Bizimkiler oraları tutmuşlar; ufak tefek yaramazlıklar oluyorsa da kıymeti yoktur." MustafaKemal, bu "yaramazlıklar" lafından hoşlanmamıştı. Apansız söze karıştı."Ne tür yaramazlıklar?" diye sordu sigarasını kül tablasına bastırırken. Yenibahçeli "Tüh!"dedi içinden ve devam etti: "Önemli bir şey yok paşam. Rum çeteler bir şeyler yapmakisteseler de yol elimizdedir. Kuş uçsa haberimiz olacaktır. Arkadaşlarımıza söyledim.Yanımızda, tanıyıp güvendiğimiz Dr. Fahri de vardır. Tayinini Gebze'ye yaptırdık. Onungörevi yolu denetlemektir. Silahlarımız da vardır. Hücum taburundan kalan silahlardır.Gerekirse birkaç gün içinde yenilerim de temin edebiliriz."140 «SİNAN MEYDANMustafa Kemal, çevik bir hareketle yerinden kalkıp yaverini çağırdı: "Haritayı getir."Yaver, beyaz boru biçiminde sarılmış haritayı alıp geldi ve masanın üzerine açtı.Yenibahçeli oturduğu yerde heyecanla olacakları bekliyordu Mustafa Kemal, mavi bakışlarınıve ince uzun parmaklarını haritanın üzerinde gezdirmeye başladı.Gebze - Kocaeli tarafından bir kavis çizdi, yavaşça Anadolu içlerine doğru kayarkenkonuşuyordu:"Bakınız Şükrü Bey! Bu yollar bizim için önemlidir. Buradan yapılacak işler mücadeleyietkileyecektir. Bu yoldan kesinlikle istenilme-yenler geçirilmeyecektir. 'Geçmesin'dediklerimiz geçerse bozuşuruz. Fakat kuşkumuz yoktur. Siz bu işleri iyi bilirsiniz."Yenibahçeli'nin yüzü, bembeyaz kesilmişti. Paşanın yanında durmuş haritaya bakarkenheyecandan titremeye başlamıştı. Bedenine engel olmaya çalıştı ve yemin edercesine,"Paşam müsterih olun. Namus sözü: 'Geçsin' dedikleriniz 'geçecek' 'geçmesin' dediklerinizgeçmeyecek." dedi.Mustafa Kemal, Yenibahçeli'yi dinlerken masanın üzerine eğilmiş haritaya bakıyordu. Birdendoğruldu ve insanın içine işleyen mavi bakışlarım Yenibahçeli'ye çevirerek, elini omzuna attıve bıyık altından hafif tebessüm ederek şöyle dedi.Yenibahçeli o sahneyi ömrü boyunca unutamayacaktı:"Şükrü Bey, bilirsiniz ki bir deyim vardır: İfşası idam muciptir' derler. İşte bu öyle birmeseledir. Sadece yanınızda bulunan Dr. Fahri bilecektir. Bu sizin en büyük sırrınız olacaktır.Muvaffakiyetler dilerim."Yenibahçeli, adeta öteki dünya gidip gelmişti. Elini başına doğru götürüp askerce MustafaKemal'i selamladı.Bu görüşmeye ilişkin son hatırladığı, Mustafa Kemal'in dudağmda-ki o anlamlı tebessümkırığıydı.O gece Mustafa Kemal'in Fansaların evinde Yenibahçeli'yle yaptığı bu görüşme birkaç aysonra Kurtuluş Savaşı'nın kaderini değiştirecekti.141 «SARI LACİVERT KURTULUŞBirkaç ay sonra İsmet Bey, Adnan Bey, Halide Edip Hanım ve daha birçok vatanseverYenibahçeli'nin koruduğu bu yoldan Anadolu'ya, Anakara'ya Mustafa Kemal Paşa'nm yanmagidecekler ve kurtuluşun gönüllü askerleri olacaklardı.15 Mayıs 1919 Galata Rıhtımıİstanbul'un mavisine, bol pamuk beyazı katılmış gibiydi. Bulutlar güneşe yol verircesine sağasola çekilmişlerdi.O gün Galata rıhtımında Fenerbahçe-Galatasaray derbisini aratmayacak bir kalabalık vardı.Rıhtım, ayakkabı boyacıları, polisler, jandarmalar, hamallar, simitçiler, şerbetçiler, limonatasatıcıları ve zerzevatçılarla doluydu.Bunlar Mim Mim Grubu'nun silahlı adamlarıydı.Topkapılı Cambaz Mehmet de bir köşeden, eli pardesüsünün altındaki tabancada, rıhtımıgözetliyordu. Sıra dışı bir durumda ortalık karışacağa benziyordu.

Page 72: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Bandırma Vapuru'na bakarken yanma bir genç yaklaştı:Fısıldarcasma; "Topkapılı" diye seslendi."Denizdeki adamlarımız, geminin etrafında sandalla ve motorla gezmeye devam ediyorlar.Geminin merdiven ağzında mürettebat kılığında üç silahlı adamımız var. 'Şüpheli kimigörürseniz kolundan tutup denize atın.' dedim."Genç adam, fesini düzelterek oradan uzaklaşırken bu sefer de simitçi kılığında Emin Ali Beygeldi."Bir simit almaz mısınız" diye seslendi satıcı şivesiyle.Topkapılı bıyık altı gülerek, "Ver bari" dedi.Keyiflenmişti... Tertibat işliyordu.Topkapılı simitten kocaman bir ısırık alıp, ağzında eritirken Emin Ali Bey çaktırmadan,"Kaptan, bir hata yaptık sanırım." dedi. Topkapılı ağzındaki lokmayı adeta çiğnemedenmideye indirdi ve "Hata mı?" diye sordu endi-|142^SİNAN MEYDAN"Geminin içinde önlem almayı unuttuk. Ya düşman içerdeyse?"Topkapılı elindeki simitten bir ısırık daha aldı."O zaman biz de o düşmanı içerde bitiririz." dedi.Topkapılı hınzırca gülüyordu.Ona boşuna Topkapılı Cambaz Mehmet dememişlerdi: İyi yüz bilen, iyi silah kullanan birkaçadamı Bandırma Vapuru'nun hangarınJ saklamıştı.19 Mayıs 1919 Maltepe Endaht MektebiMustafa Kemal Samsun'a ulaşmıştı.Yenibahçeli, "Bunu kutlamalıyım." deyip Maltepe'deki karargahın bahçesine çıktı, bir iki elhavaya ateş etti. Sonra fazla dikkat çekmemek için içeri girdi."Nargilemi getir aslanım! Kutlama var." diye seslendi. Sonra birden suratı düştü, derin derindüşünmeye başladı. "Bırak" dedi, "Canım istemiyor, vazgeçtim."Haberi getiren Dayı Maksut, şimdi her şeyi daha iyi anlamıştı.j Mustafa Kemal'in bir ölümkalım savaşma girmek üzere olduğunu bilij yordu."Yenibahçeli, Dr. Fahri'yi çağırttı.Birkaç saat sonra Dr. Fahri soluk soluğa çıkageldi.Dr. Fahri geldiğinde Yenibahçeli emrindekilerin komutanlarını toplamış, ip gibi dizmişti.Garip bir tutkuyla sevdiği mavzer de elindeydi.Komutanların önünde bir baştan bir başa yürüyor ve tek tek hepsinin gözlerinin içine bakarakemir veriyordu:"Mustafa Kemal Paşa Samsun'a varmıştır. Gitmeden önce bize çok önemli bir görevvermiştir: Gebze yolu tutulmalıdır demiştir. 'Geç' denilen geçmelidir, 'geçme' denilengeçmemelidir demiştir. Mustafa Kemal Paşa'ya mahcup olmak var mıdır?Hep bir ağızdan, "Yoktur!" diye bir ses yükseldi tavana.Yenibahçeli daha kararlı devem etti:143«SARI LACİVERT KURTULUŞ"Paşa'nın istemediği biri geçti mi bittiniz demektir. Neye göre bitti demektir. İttihatçılığa görebittiniz demektir."Komutanlar hürriyetin ilanından beri böyle ağır sözler duymamışlardı. Durumun ciddiyetinihemen kavradılar.Adamları dağıttılar.Üç İttihatçı; Yenibahçeli Şükrü, Dayı Maksut, Doktor Fahri baş başa kaldılar; tıpkı eskigünlerde olduğu gibi:Yenibahçeli olup bitenleri daha yeni yeni anlamıştı. Pos bıyıklarıy-la oynarken şöyle dedi:

Page 73: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

"Yahu şimdi anladım. Mustafa Kemal Paşa daha Pera Palas'ta, 'Sen Gebze yolunu tut."demişti de benim aklıma bunların hiçbiri gelmemişti. Meğer Anadolu'ya geçip 'yarıp çıkmayı'düşünmektedir. Şimdi anladım ki hesaplamıştır her işi. Lakin şu benim ittihatçı aklımın hâlâalmadığı bir şey var: Tüm bu palanları hangi arada, ne zaman yaptı, onu anlamış değilim."Üçü de kahkahalarla gülüyorlardı.Sonra bahçeye çıktılar ve gecenin içine birkaç kurşun sıktılar; yumurtaları diktirip biraz silahoyunu oynadılar.21 Kasım 1919 Fenerbahçe-Altınordu MaçıFenerbahçe o gün sahaya 10 kişi çıkıyordu.Sakat ya da cezalı futbolcusu yoktu; ama Fenerbahçe yine de 10 kişiydi.Arif yoktu;Bir daha da hiç olmayacaktı.Mülazımıevvel Arif, şehit düşmüştü.Fenerbahçe'nin ve İstanbul karmasının ünlü savunma oyuncusu Arif Bey istihkam subayıolarak Ulukışla'dan Niğde'ye dönerken Bor Ovası'nda kalbine isabet eden bir kurşunla şehitdüştü. (Haziran 1919)Arif Bey, henüz 28 yaşındaydı.Arif Bey yoktu...144-SİNAN MEYDAN

Fenerbahçeli şehit futbolcu ArifBir süre sonra diğerleri de olmayacaktı:Çanakkale gazisi Fenerbahçeli futbolcular şimdi de Kurtuluş Sava-şı'na katılıyorlardı.Hüsnü Bey, Mısır'daki esir kampından kurtulduktan sonra İsLan-bul'a geldi. Birkaç gün sonrada eski üniformalarını giyerek Kurtuluş Savaşı'na katılmak için Gebze yolunu kullanarakAnadolu'ya geçti.Hüsnü Bey'i diğer Fenerbahçeli futbolcular izledi:Formalar çıkarıldı, bir kere daha üniformalar giyildi.Hüsnü Bey, Demir Ethem Bey, Dr. Refik Bey, Baylar Nahit ve Kenan Or gizli yollarlaAnadolu'ya geçip Kemal'in askerlerine katılacaklardı.Sarı lacivert formalar bir kere daha şehit kanlarıyla kırmızıya boyanacaktı.Havacı Cevat Hüsnü 1922'de Cava Adası'nda, Havacı Üsteğmen Zeki Bey 9 Eylül 1923'teİzmir'de şehit olacaklardı.Mustafa Kemal'in önderliğinde İnönü'de Sakarya'da ve Dumlupı-nar'da kahramanca savaşanFenerbahçeli futbolcuların rütbeleri yükseltilecekti:Kaleci Kenan deniz teğmenlikten albaylığa, Sağbek Ethem topçuâğk145«SARI LACİVERT KURTULUŞüsteğmenlikten albaylığa, Solhaf Kamil üsteğmenlikten generalliğe ve Refik de yüzbaşılıktanamiralliğe terfi edeceklerdi.Kurtuluş Savaşı'nda ateş ve şarapnel yağmuru arasında cepheden cepheye koşanFenerbahçeliler savaş sonrasında İstiklal madalyasıyla onurlandırılacaklardı.Formalarındaki Fenerbahçe ambleminin yanında artık bir de İstiklal Madalyası vardı.Fenerbahçeli savunma oyuncularından Nuri Bey, Kurtuluş Sava-şı'nm tüm cephelerindesavaşmış ve üstün başarılarından dolayı İstiklal Madalyası'yla ödüllendirilmişti.O zor işgal yıllarında bazı Fenerbahçeli futbolcular ise cephe gerisinde vatana hizmetediyorlardı.Bunlar, kurtuluşun gizli örgütlerine üye olmuşlardı:

Page 74: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Mim Mim Grubu ve Teşkilat-ı Mahsusa'daki sarı lacivertli futbolcular 3 Mayıs 1918'dekulübü ziyaret eden Mustafa Kemal'e verdikleri sözü tutup, gizli yollarla Anadolu'ya silahkaçırıyorlardı.Samsun'dan Erzurum'aMustafa Kemal, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktığı sırada İzmir düşman ayakları altındaçiğneniyordu.Yunan orduları, 15 Mayıs 1919'da İzmir'i işgal etmişti. Mavi beyaz bayraklarla süslü çelikzırhlılardan boşalan Yunan askerleri İzmir Kor-donboyu'ndan başlayarak şehrin arkasokaklarına kadar devam eden tarihin gördüğü en büyük katliamlardan birinigerçekleştirmişlerdi: Yunan askerleri kadın, erkek, yaşlı, genç demeden binlerce masumTürk'ü süngülerle, kurşunlarla delik deşik etmişlerdi.O gün işgalci Yunan askerlerinin karşısına dikilen Hasan Tahsin'in sıktığı ilk kurşun bir ulusuuyandırıp harekete geçirecekti.Kuva-i Milliye hareketi başlıyordu.Yurdun dört bir yanında direniş cemiyetleri kuruluyor, halk kısıtlı imkanlarla şeref ve namusmücadelesi veriyordu. Ulus, yurdun dağlarında ovalarına kurtuluş ateşleri yakıyordu.Bu dağınık çoban ateşlerini bir araya getirecek olan Mustafa Ke-146 -SİNAN MEYDAN1mal, bölgesel karakterli namus ve şeref mücadelesini ulusal, karakterli bir bağımsızlıkmücadelesine dönüştürecekti.Mustafa Kemal Samsun'da 6 gün Mıntıka Palas Oteli'nde kaldı. Burada daha fazlakalmamalıydı: Denizde İngiliz torpidoları, karada İngiliz yüzbaşısı Hurst ve ajanları ciritatıyordu. Daha içerilere, daha güvenli yerlere, Anadolu'nun kalbine doğru gitmeliydi

Oradan 80 km içerdeki Havza'ya geçti.Buna bahane olarak da Samsun'a geldiğinde yeniden başlayan böbrek ağrılarını gösterdi.Güya Havza'da kaplıcalara girecekti.Mustafa Kemal, emrindeki subaylarla birlikte bozuk ve dönemeçli bir yoldan kıvrılarakAnadolu yaylasına doğru tırmanıyordu.Mustafa Kemal, eski otomobiliyle çam ve köknar ağaçlarının tozlu yola düşen dağınıkgölgeleri arasında sarsılarak ilerliyordu. Motor uğultusu çekirge ve kuş sesleri arasındakaybolurken, Mustafa Kemal'in eski otomobili daha yeni olgunlaşmaya başlayan mısır vebuğday tarlaları arasından geçip yükseklere doğru tırmanıyordu. Mustafa Kemal, Ford'un ilkmodellerinden olan üstü açık otomobilinden bakarken metrelerce aşağıdaki köy evlerinigörebiliyordu.Yolculuk sırasında araba birkaç kez bozuldu. En sonunda Mustafa Kemal arabadan indi vearkadaşlarıyla beraber yaya olarak yürümeye başladı. Dağ çiçeği kokan hafif bir rüzgaresiyor, sık dallı yüksek ağaçlar doğal yelpazeler gibi serin havayı etrafa savuruyordu.Anadolu yaylasının temiz havasını soluyup, bereketli toprağa basarak ilerleyen MustafaKemal birden subay arkadaşlannm şaşkın bakışlan arasında bir şarkı söylemeye başladı.Subay arkadaşları da ona eşlik ediyorlardı: Bu, dumanlı dağlardan, ağaçlardan, kuşlardanbahseden romantik bir İsveç sarkışıydı:Dağ başını duman almış,Gümüş dere durmaz akar,Yürüyelim arkadaşlar,Sesimizi, yer, gök, su dinlesin,Sert adımlarla her yer inlesin, inlesinO gün o dağ yolunda Mustafa Kemal ve arkadaşlannm söyledikleri bu şarkı zamanlayaygınlaşacak, dilden dile dolaşıp kurtuluşun türküsü] haline gelecekti.

Page 75: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

147«SARI LACİVERT KURTULUŞKurtuluş Savaşı yıllarında Mustafa Kemal PaşaMustafa Kemal 25 Mayıs 1919'da Havza'ya geldi.Saraya ve harbiye nezaretine gönderdiği telgraflarla, işgallerin haksız olduğundan, işgallerekarşı konulacağından, İngilizlerin buraları terk etmesi gerektiğinden, halkın özellikle İzmir'inişgaline duyduğu tepkiden, burada asayişsizliği yaratanın Müslüman halkı sindirmeye çalışanPontus çeteleri olduğundan bahsediyordu.İstanbul'dayken anlaştığı silah arkadaşlarına, Anadolu'da güvendiği asker sivil yöneticilere detelgraflar çekti. İzmir'in işgalinin mitinglerle protesto edilmesini, işgalcileri kınayanbildirilerin yayınlanmasını ve yararlı cemiyetlerin sayısının arttırılmasını istedi.26 Mayıs 1919 Pazartesi günü Havzalıları topladı, yüksekçe bir yere çıkıp, şık üniformalarıiçinde halka şöyle dedi:"Korkmayın, umutsuz olmayın, çalışacağız, direneceğiz! Bizi canlı canlı mezara atmakistiyorlar." Bulunduğu yerde sağa sola dönüyor kalabalığın tamamını kucaklamak istercesineinsanların gözlerinin içine bakarak konuşuyordu.148 • SİNAN MEYDANEtrafı halkalarla çevrilmiş o gözlerde inancı ve kararlılığı görmüştüHavza'da 3 Haziran 1919 Salı günü Diyarbakır'dan getirilip Samsun üzerinden İstanbul'agötürülecek silahlara el koydu. O gece sabaha kadar silahları evlere taşıttı:Halka: "Bunları saklayın! İleride bunlara ihtiyacımız olacak!" dedi.Mustafa Kemal'in Havza'daki çalışmaları İngilizlerin dikkatini çekmişti. İstanbul Hükümeti deMustafa Kemal'in çalışmalarından rahatsız olmaya başlamıştı.Mustafa Kemal başka şeyler yapıyordu.8 Haziran 1919'da harbiye nezareti, Mustafa Kemal'i İstanbul'a geri çağırdı.51 gün sürecek olan resmi görevi sırasında sık sık tehditlerle, şantajlarla karşılaşacak, üstüneeşkıyalar saldırtacak, hakkında idam fetvaları çıkarılacaktı.11 Haziran 1919'da Havza postanesine gitti. Padişaha çektiği telgrafta geri dönmeyeceğini,gerekirse resmi görevini ve sıfatlarını bırakacağını ve sine-i millete döneceğini belirtti.İpler kopmak üzereydi.Saray, Anafartalar Kahramanı'm etkisiz hale getirmeye kararlıydı.İngilizler öyle istiyordu. Onlara göre İngilizleri öfkelendirecek davranışlara izinverilmemeliydi!23 Haziran 1919'da Dahiliye Nazırı Ali Kemal sancaklara ve vilayetlere bir genelge gönderdi.Genelgede şöyle yazıyordu:"Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu Müfettişliği'nden azledilmiştir-Emirlerini dinlemeyiniz."Mustafa Kemal, sarayın hamlelerine bir satranç ustası gibi karşıla veriyordu.Dört gün sonra Anadolu'daki asker, sivil bütün yöneticilere henüz görevinin başında olduğunubildiren bir genelge yayınladı, eğer bir gü° görevden alınacak olursa Anadolu'danayrılmayacağını ve "sine-i miHet' te, bir ferdi mücahit olarak" mücadelesine devam edeceğinibildirdi.27 Haziran'da Sivas'ta, sözde Elazığ Valisi Ali Galip komplosuy'a karşılaştı.149'SARI LACİVERT KURTULUŞErzurum'a giderken 9 Temmuz 1919'da Erzincan'da saraydan çok şaşırtıcı bir telgraf aldı.Altındaki imza Sultan Vahdettin'e aitti:"Devletin durumu zannedildiği gibi endişe verici değildir. Devletin istiklali (saltanatındevamı) güvence altına alındıktan sonra merkezden taşranın kurtarılması mümkün olur... İkiay hava değişimi isteyiniz ve dinleniniz. Devlet ve millet 15 yıl süreyle İngiliz yönetimineteslim edilecek böylece vatan kurtarılmış olacak."Vahdettin, saltanatın devamıyla devletin istiklalini özdeşleştiriyor, teslimiyeti kurtuluşzannediyordu.

Page 76: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Mustafa Kemal, telgrafı bitirdiğinde dudağında alaycı bir tebessüm kırığı vardı."Ulusun kaderinin kimlerin elinde kaldığını" düşünüyor, içten içe bu yoksul ulusunterkedilmişliğine ağlıyordu. Gözyaşları, vatan aşkıyla yanan yüreğine akıyordu.Mustafa Kemal, padişaha hiç unutamayacağı bir yanıt verecekti:"Burada havalar güzel!"Erzurum'a giderken o artık "Görüldüğü yerde tutuklanması istenen bir asiydi."Saray, Doğu'daki 15. Kolordu Komutam Kazım Karabekir paşa'ya da bir telgraf çekerekMustafa Kemal'i tutuklamasını istemişti.Kazım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal'i, "Emrinizdeyim paşam!" diyerek karşılayacaktı.Erzurum'a geldikten sonra da Mustafa Kemal'in üzerindeki baskı-'ar devam etti.Mustafa Kemal, baskılara boyun eğmiyordu, bıkıp usanmadan saraya yanıt veriyordu.Erzurum'dan saraya çektiği bir telgrafta şöyle diyordu."Niçin ısrar ediyordunuz? Beni görevimden alacaksınız da İngiliz-lerden iyilik migöreceksiniz? Yakup Şevki ve Ali İhsan paşaları görev-aerı aldınız da ne oldu? Emperyalizmgeriledi mi? İzmir'de Nurettin Pa->ayı görevden aldınız, teşekkür mü ettiler? İzmir bundansonra işgal bilmedi mi?..""Beni buradan almak suretiyle ikinci bir hıyanete aracı olmayın. 2^f de millete bir fert olarakkatılın, siz de buraya gelin."

150 • SİNAN MEYDANMustafa Kemal son sözünü söylüyordu: "Gelemeyeceğim! Hem zaten millet benibırakmıyor." Saray yine de pes etmiyor. Ne yapıp edip Mustafa Kemal'i İstanbul'a getirmeyeçalışıyor, gülünç vaatlerle Anafartalar Kahramanı'm kandırmaya çalışıyordu.Harbiye nezaretinden gelen bir telgrafta aynen şunlar yazıyordu: "İngilizler, şahsınıza karşıonurunuzu kırıcı bir şey yapmayacaklar; bunu temin ederiz."Mustafa Kemal şöyle düşündü: "Zavallı İstanbul, sorunu şahsi bir şeref sorunu sanıyor."Harbiye nezaretine verdiği yanıt, Vahdettin'in üzerine karabasan gibi çökecekti."Umumi şerefsizliğin enkazı altında, şunun bunun şerefi de paramparça olur."Mustafa Kemal, köprüleri tamamen atıyordu:Erzurum'da 7-8 Temmuz gecesi makine başına geçti. Görevine • son verilmişti."Siz beni görevden alamazsınız; ben istifa ediyorum." dedi.Mustafa Kemal, tam 51 gün sonra 9. Ordu Müfettişliği görevinden istifa etti, çok sevdiğiüniformalarını çıkarıp sivillerini giydi. (7-8 Temmuz 1919)O sırada mavi gözlerinden iki damla billur gözyaşı süzülüyordu yanaklarına doğru...İstanbul, Beylerbeyi Berber Yunus'un EviDeniz Yüzbaşısı İsmail Hakkı Bey, arkasındaki mindere yaslandı-Yeni bir sigara yakmıştı.Dumanı ağzından burnundan salıverirken şöy' le dedi:"Silah ve cephanenin Anadolu'ya kaçırılması için iki güzergahta11 yararlanabiliriz: Kara veDeniz..."Emin Ali Bey söze karıştı:"Buna üçüncü bir güzergah daha eklenebilir." dedi ve şöyle devam ettL151 »SARI LACİVERT KURTULUŞ"Karadeniz güzergahı... Kartal ve Pendik'ten küçük deniz araçlarıyla Mürsel'e, oradan daAnadolu'ya..."Topkapılı da aynı şeyi düşünüyordu. Elindeki fincanı masaya bıraktıktan sonra düşünceleriniaçıkladı:"Emin Ali Bey'in teklif ettiği kanaldan, hafif silahlar için yararlanacağız" dedi ve Emin AliBey'e doğu bakarak, "Peki ağır silahları ne yapacağız Emin Ali Bey?" diye sordu.Emin Ali Bey, yaslandığı minderden kıpırdayıp biraz ileri doğru kaydı, yeşil gözleriniTopkapılı'nın iri siyah gözlerine nişanlayarak şöyle dedi:

Page 77: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

"Efendim! Dikkatinizi çekerim. İtilaf devletleri arasında bazı önemli sıkıntılar var. ParisKonferansı'nda İzmir'in İtalya yerine Yunanistan'a verilmesi İtalya'yı kızdırmıştır. Nitekim,İstanbul'a gelen savaş gemileri arasında çok az sayıda İtalyan gemisi vardır. Kuşkusuzİtalyanlar Konya'yı, Antalya'yı işgal etmişlerdir; ama İngiltere, Fransa ve İtalya arasında biruyuşmazlık olduğuna şüphe yoktur. Bu uyuşmazlıktan yararlanabiliriz. Biliyorsunuzİtalyanlar savaşçı değil, tüccar bir toplumdur." Konuşulanları baş köşede sessizce dinleyenBerber Yunus: "O zaman biraz bekleyip görelim. Bakalım İtalyanlar ne yapacak? Topkapılı,pos bıyıklarını tarayarak tekrar Emin Ali Bey'e döndü. Bu İtalya konusu ilgisini çekmişti."Sizi dinliyoruz Emin Ali Bey... Nasıl olacak bu İtalya işi?" Emin Ali Bey, yemdenarkasındaki mindere yaslandı. Düşüncelerini olanca açıklığıyla pencereleri sıkı sıkı kapatılmışodanın ortasına bo-şaltıverdi:"kalyan vapur şirketlerinin İstanbul'da acenteleri vardır. Buralarda çalışan personelin çoğu daTürk'tür. Bunları elde ederek harekete geçebiliriz."İsmail Hakkı Bey konuya yeni bir boyut kazandırdı: "Hadi diyelim ki gemi bulduk. Bu gemine işimize yarayacak. Daha önce yapılması gereken işler var. Önce depolardan silah vecephanenin çalınması gerekir. Sonra bunlar ambalajlanmalıdır. Sonra da rıhtımdakihamalların elde edilmesi gerekecek. Bu konuda en küçük bir1152.SİNAN MEYDANaçık hepimizi ölüme götürür. İçimizde ölümden korkan yok; ama hiz- j met aksar, MustafaKemal Paşa'ya mahcup oluruz.Topkapılı heyecanlanmıştı; fişek gibi yerinden fırladı, odanın orta-j smda dimdik ayaktadurdu ve bir elini belindeki tabancanın üzerinde' gezdirerek şöyle dedi:"Depolardan çalma işini bana bırakın. Göz açıp kapayana kadar bu işi hallederim Allah'ıma!"Başını biraz mahcupça öne doğu eğerek, "Ayıptır söylemesi İstanbul'un bütün hırsızları veyankesicileri emrimdedir."Mim Mim Grubu'nun bütün üyeleri kahkahalarla gülüyorlardı, j Yalnız Emin Ali Beydüşünceliydi. "Hırsız ve yankesicilerle bu işin nasıl j yapılacağına pek akıl erdirememiş" gibibakıyordu.Topkapılı, Emin Ali Bey'in içine biraz su serpmek istercesine, o-j nun gözlerinin içinebakarak şöyle dedi:"Emin Ali Bey, siz bu kopuk takımını bilmezsiniz. Tüm elebaşları emrimdedir. Cephaneyirıhtıma taşıma işine gelince... İstanbul'un bütün arabacıları ve hamalları emrimdedir." Sonradiğer arkadaşlarına ba-; karak konuşmasını sürdürdü:"Arkadaşlar, lütfen küçümsemeyin! Bunlar hırsızdır, yankesicidiıj arabacıdır, ama en az bizlerkadar vatanseverdir. Bundan hiç kuşkum: olmasın."Topkapılı sözlerini bitirirken Emin Ali Bey, elinin tersiyle nemle-j nen gözlerini siliyordu.Ertesi gün Mim Mim Grubu Topkapılı'nm gözlerinden ırak evinde bir toplantı dahayapıyordu.O gece Mim Mim Grubu'na yeni katılımlar olduYüzbaşı Hakkı Bey, Mülazımıevvel Abdülvahab Efendi, Yüzbaşı Bilal Bey, Yüzbaşı ZekiBey, Piyade Mülazımıevvel Saffet Efendi, Mülazımıevvel Burhan Efendi, Kayyum AhmetEfendi, Teğmen İzzet ve Necini efendiler, Muharebe Yüzbaşı Cavit Efendi, Fuad Efendi....

Bunlar yönetim kurulu içinde çalışacaklar ve direniş cemiyetlerim yöneteceklerdi.O günkü toplantıya katılanlar arasında Fenerbahçeli bazı futbolcular ve yöneticiler de vardı.153«SARI LACİVERT KURTULUŞOnların görevi Altıyol'daki kulüp binasından gizlice Anadolu'ya silah kaçırmaktı.Kuva-i Fenerbahçe

Page 78: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

İşgal İstanbul'unun kalburüstü ailelerine, Tanzimat kafalı bürokratlarına, alafrangazevklerinden ödün vermek istemeyen saray efendilerine, amerikan ve İngiliz mandacılarına,tahtının ve tacının kayıtsız şartsız İngiliz yanlüığıyla korunacağına inanan sultanına inat biravuç gözü kara vatansever, Anadolu'da emperyalistlerle boğuşan Mustafa Kemal'e kayıtsızşartsız destek vermek için örgütlenmişlerdi..."Teşkilat-ı Mahsusa", "Mim Mim Grubu" ve onun bir şubesi olarak çalışan "Karakol Örgütü"ölümle alay ederek, mavi gözlü genç bir adamın arkasında imkansızı başarmak için mücadeleediyordu.O mücadeleye katılan örgütlerden biri, diğerlerinden çok farklıydı; onun tetikçileri, ellerindençok ayaklarım kullanıyordu.Örgüt aslında diğer örgütler gibi gizli de değildi; bu örgütün binlerce seveni vardı.Adı, Fenerbahçe'ydi...İstanbul'un sevgilisi Fenerbahçe Anadolu'ya silah kaçıracaktı.Üstelik, bu görevi bizzat Mustafa Kemal'den almıştı.Fenerbahçe, diğer örgütlerle koordineli bir şekilde çalışarak, Kurtuluş Savaşı'mn en sağlamayaklarından birini oluşturacaktı.Mustafa Kemal'in Samsun'a çıktığı günlerde Fenerbahçe'nin Altıyol'daki iki katlı kulüpbinasında özel bir toplantı yapılıyordu.Fenerbahçe'nin önde gelen yöneticilerinden Ali Naci Karacan ve bazı arkadaşları bir yıl kadarönce Mustafa Kemal'in de oturduğu o masanın etrafında oturmuş işgal boyunca nasıl birpolitika izleyeceklerinitartışıyorlardıToplantının sonunda alman kararlar Fenerbahçe'nin yeşil sahalarda yapacağı maçların artık"ulusal çıkarlara" hizmet edeceğini gösteriyordu.Ali Naci Karacan o gün alman kararları sonradan şöyle açıklamıştı:1. Fenerbahçe'yi mütareke döneminin İstanbul'a döktüğü işgal kuv-154^SİNAN MEYDANvetlerine mensup takımlarla çarpıştırarak, mümkün olduğu kadar galibiyetlere sevk etmek.2. İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve bilhassa Rumlar ve Ermeniler ve bunlarınmuhtelifleriyle yapılacak maçları gazetelerde mümkün olduğu kadar anlatarak, Fenerbahçe'yimilli bir mücadele bayrağı haline koymak ve halka sevdirmek.3. Bir taraftan ve mütemadiyen maçlar ve diğer tarafları, bu maçların gazetelerdepropagandasını yaparak, büyük kitlelerin futbola karşı alakasını hareketlendirmek veFenerbahçe maçlarına mümkün olduğu kadar fazla seyirci gelmesine çalışarak hem hasılattemin etme, hem futbol merakını halk arasında neşretmek.Bu son madde, işgal yıllarındaki sıkıntıları atlatmaya yönelikti; çünkü o yokluk yoksullukyıllarında krampon ve forma bulmakta zorlanan, üstelik birçok futbolcusunu bir dahadönmemek üzere değişik , cephelerde savaşmaya gönderen kulübün eksiklerini tamamlamasıiçin i paraya ihtiyacı vardı. Kurtuluş Savaşı'na destek olması da buna bağlıydı; çünkü parasız,zayıf bir kulübün işgal güçlerini yenmesi olanaksızdı.Fenerbahçe aynı anda iki maça birden çıkacaktı:Hem Dereağzı'ndan Anadolu'ya gizlice silah ve cephane kaçırarak Kurtuluş Savaşı'na sürekliaktif destek sağlayacak, hem de İstanbul'da işgal güçleriyle ve azınlık takımlarıyla yapacağıkarşılaşmaları kazanarak halkın moralini yükseltip, ulusun kırılan onurunu bir nebze de olsaonaracaktı.Aslında, "Vatan savunması" Fenerbahçe'nin kuruluş felsefesiydi. 1900'lerin başında OsmanlıDevleti emperyalist bir kuşatmayla çevrilmişti. Ruhen ve bedenen sağlıklı gençlere ihtiyaçvardı. Fenerbahçe'nin Enver ve Zeki Bey gibi vatansever kurucuları bu durumun farkındaydı.Fenerbahçe'yi kurarken hem Abdülhamid istibdadına karşı mücadele etmeyi, hem de sporlauğraşan sağlıklı genç nesillerin yetişmesini amaçlamışlardı.

Page 79: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

1913 yılında îkdam Matbaası tarafından basılan Fenerbahçe tüzüğünün 2. maddesindekulübün kuruluş amacı şöyle ifade edilmişti:Madde 2: Kulübün takip ettiği amaç ve gaye; memlekette bedeni ve fikri terbiyeninyayılmasına çalışmak ve vatan gençlerini;155«SARI LACİVERT KURTULUŞvatanın korunmasına, zorluklara ve askeri seferberliklere alıştırmaktır.*Balkan ve Çanakkale savaşlarında cepheden cepheye koşan Fenerbahçeliler şimdi de bir ölümkalım savaşında mücadele edeceklerdi.Belki de dünyada ilk kez bir futbol kulübü bir ulusun bağımsızlık mücadelesinde bu kadarbüyük bir etkiye sahip olacaktı.1920'nin Başlan Cephanelikler BoşaltılıyorHarbiye Nezareti Topçu Dairesi Başkanı Erzincanlı Yarbay Salih Bey o gece Topkapılı'nmevindeydi:Kendinden emin: "Cephanelik emrinizdedir" dedi.Aynı gece Topkapılı'nm adamları cephaneliği boşalttı.1500 tüfek, 720 makineli tüfek, bir batarya top, 2 bin sandık cephane, 10 bin takım askerelbisesi, 100 bin takım nal ve mıh, 15 bin matara, 500 ton kadar çeşitli malzeme Hasköy'dekibir depoya nakledildi.Ertesi gün cephaneliği bomboş gören Salih Bey bile bu duruma şaşırmıştı. Topkapılı'yıgörünce şöyle dedi:"Bir gecede bu kadar silah ve cephaneyi nasıl boşalttınız? Mustafa Kemal Paşa boşuna sizegüvenmemiş. Helal olsun sana Topkapılı."Fenerbahçe Kulübü Müze Kurulu Başkam Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu bundan bir süre önceeski Türkçe harflerle yazılmış Osmanlıca "Fenerbahçe Kulübü'nün Suret-i Teşkili ileMaksadı" (Fenerbahçe Kulübü'nün Kuruluşu ve Amacı) kuruluş tüzüğünü Kadıköy'debulunan tozlu raflarda gördüğünde dizlerinin bağı çözülmüş ve yine kendisinin ifadesine göreolduğu yere yığılmıştı. Dr. Kayserilioğlu kitabı satın aldıktan sonra ilk iş olarak tüzüğügünümüz Türkçe'sine çevirtürmişti. Kulübün tüzüğü 1913 senesinde İkdam Matbaasıtarafından basılmıştı. Fenerbahçe Spor Kulübü ile bilmen ilk tüzük 1918 yılına aitti. Dr. R.Sertaç Kayserilioğlu 1913 yılına ait tüzüğü bularak Fenerbahçe Müzesi'ne önemli bir eserdaha kazandırmıştır. Tüzük 35 maddeden oluşmaktadır.156«SİNAN MEYDANİM gün sonraSaraçhane Müdürü Bakırköylü Binbaşı Mehmet Halit, Maçka Kışlasının alt katındakihurdalıkları boşaltmakla görevlendirilmişti.Binbaşı, hurdalıkları boşaltma bahanesiyle üst kattaki silahları da araklayacaktı.Plan hazırdı.Binbaşı, iki adamıyla birlikte planı uygulamaya geçirdi.Tavan ustalıkla delindi ve silahların depolandığı üst kata çıkıldı.Silah sandıkları, hurdalarla ve samanlarla gizlenmeye çalışılmıştı.Binbaşı, bir taraftan üstünü başını temizlerken, diğer taraftan adamlarına bakarak bıyık altıgülüyordu:"Bakın nasılda kuzu gibi yatıyor mübarek mal!"On on beş dakika sonra kışlanın önünden hurda yüklü bir at araba hareket etti. Kapıdakinöbetçi subay hurdalıkların altına gizlenmiş silah sandıklarından habersizdi. Araba kışladanuzaklaşırken binbaşı ve adamları kahkahalarla gülüyorlardı.İşin zor bölümü tamamdı.Binbaşı Mehmet Halit, silahlan Veliefendi'deki evine taşıdı. Birkaç gün orada sakladı sonra daAnadolu'ya sevk edilmek üzere karşı yakaya nakletti.

Page 80: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Saray, Maçka Kışlası'nın boşaltıldığını fark ettiğine çoktan iş işten geçmişti. Bu işi BinbaşıMehmet Halit'in yaptığı belliydi. Hakkında i-dam fermanı çıkarıldı, Veliefendi'deki evi didikdidik arandı ama en u-fak bir ize bile rastlanamadı.Binbaşı Mehmet Halit ise çoktan ortadan kaybolmuştu.İM hafta sonraMondros Ateşkes Antlaşması'na göre Anadolu'daki telsiz ve telgraf hatlarına el konulmuştu.Mustafa Kemal'in güvenli bir haberleşme ağma ihtiyacı vardı. Bir şeyler yapılmasıgerekiyordu; ama ne?Bu haberleşme sıkıntısı Topkapıh'nm kulağına da gelmişti. Topka-.pılı, Mim Mim Grubu'nukendi evinde toplantıya çağırdı.157 • SARI LACİVERT KURTULUŞÜç gece üst üste uzun toplantılar yapıldı.Sonunda bir çare bulundu.Ertesi gece Ahırkapı'daki muharebe deposuyla Selimiye Kışla-sı'ndaki telsiz araçları, buaraçları kullanan mürettebatla birlikte ortadan kaybolmuştu.İstanbul Hükümeti durumu öğrendiğinde Murat Reis, Nemli Zade motorunun kaptanköşkünde, denize karşı sigarasını harlandırıyordu.Ertesi gece Topkapılı Mim Mim Gurubu'nu toplamış durum değerlendirmesi yapıyordu.Topkapılı, gururla, "Telsizlerle birlikte mürettebatı da aldık." deyince, Emin Ali Bey,dayanamadı gülmeye başladı:"Hadi telsizleri çaldınız, bari mürettebatı çalmasaydımz? Hadi mürettebatı çaldınız, telsizleriçalmasaydımz!"Topkapıh'nm evi bir kere daha Mim Mim Grubu'nun kahkahalarıyla yankılanıyordu.Mustafa Kemal'in Anadolu'ya geçmesinden sonra ardı ardına gerçekleşen soygunlar padişahve hükümet kadar işgal kuvvetlerini de tedirgin etmeye başlamıştı.Bu soygunlara artık bir son verilmeliydi.İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harington'un kesin talimatı vardı: "Bu soygunlarıyapanlar mutlaka yakalanacaktı."İngiliz gizli servisleri gece gündüz demeden soyguncuları arıyordu.Bu, "vatansever soyguncular" arasında Fenerbahçeliler de vardı. Fenerbahçeli sporculardanYavuz İsmet (Uluğ)* anılarında o dönemleri şöyle anlatacaktı:Tıbbiye'nin beşinci sınıfına gelmiştim. Fenerbahçeli futbolcu, atlet, boksör 14 sporcuSelimiye Kışlası'nın cephanelerine da-danmıştık. Gece olduğu zaman sessizce, başında nöbetbekle-Yavuz İsmet (Uluğ) 1919 yıllarından başlayarak Fenerbahçe'de boks yaptıktan sonra kulüptefutbol da oynamıştı. 1962-1966 yılları arasında da Fenerbahçe'de kulüp başkanlığı yapmıştı.

158^SİNAN MEYDAN ıyen cephaneliklere sokuluyor, esir Osmanlı ordusunun mavzer- 'lerini teker teker çalarak sırtımızdaki çuvallar ile İbrahim Ağa ;Çayırı'na taşıyorduk. Çayır'da milislerimizle buluşuyor, silah ;çuvallarını onlara teslim ediyorduk. Onlar da Atatürk ordularına ulaştırmak üzere Karadenizsahillerine götürüyorlardı. Cephaneliklerden silah çalmamız aylarca sürdü. Neredeyseboşaltmıştık.Bazı Fenerbahçeli sporcular ise milli mücadeleye silah üretmek için Ankara'ya kaçıyordu.Çalman silah, cephane ve her türlü teçhizat Fenerbahçe aracılığıyla İnebolu veya Karadenizüzerinden Anadolu'ya kaçırılıyordu.Fenerbahçe Anadolu'ya Silah Kaçırıyor

Page 81: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Fenerbahçeli futbolcular, Kurbağalıdere'deki antrenman sahasında bir yandan antrenmanyaparlarken, öte yandan gizlice kulüp binasına silah saklıyorlar ve gece karanlığında bunlarıAnadolu'ya gönderiyorlardıFenerbahçe Spor KLübü159«SARI LACİVERT KURTULUŞKulüp binasının 8-10 metre ötesinde, motorların yanaştıkları bir iskele vardı.Kulüp binasının kayıkhanesi ise, silah ve cephane deposu olarak kullanılıyordu.Geceleri iskeleye gizlice yanaşan motorlara bu depodan yüklenen silah ve cephaneler,Anadolu'ya kaçırılıyordu.Büyük bir dikkat içinde yapılmasına karşın bu "gizli faaliyet" bir süre sonra İşgal KuvvetleriKomutanlığı tarafından duyulacaktı.Aynı gün Yenibahçeli Şükrü, "gizli faaliyet"in düşman tarafından duyulduğu haberimFenerbahçe'ye ulaştıracak, çarçabuk önlem alınmasını isteyecekti.O gün antrenman yapmaya gelen futbolcuların bir görevi de çaktırmadan antrenmansahasından kaybolup, kayıkhanedeki silah ve cephaneyi gizlice evlerine götürmek ve oradasaklamaktı.Anadolu'ya silah kaçıran FenerbahçelilerFenerbahçeli İki Futbolcu Şehit Olduİstanbul'un üzerine karabasan gibi çöken işgal gecelerinden biriy-160-SİNAN MEYDANdi. Kız Kulesi yalnızlıktan sıkılmış yine çaktırmadan Boğaz'm öteki tarafında ay ışığındaparlayan ince uzun minareli camilerle konuşuyordu.Deniz sakin ve sessizdi.Gece kuşları ve martılar bile susmuştu.Alacakaranlığın yavaş yavaş yırtılmaya başladığı o şafak vakti, Kadıköy Altıyol'dakiFenerbahçe kulüp binasında sabah ışıltılarının belir-ginleştirdiği gölgeler koşuşturuyordu.Fenerbahçe Kulübü'nün dereye bakan arka tarafındaki balıkçı teknesinde ise çingenepalamudu telaşı var gibiydi."Ağlar tamam mı ağalar!" diye seslendi kaptan! Yola çıkıldı çıkılacaktı..."Bismillah!" denildi,denilecekti. Ama yükle yükle tekne dolmu-yordu; "Bu Fenerli balıkçılar denizi mi kurutmayaniyetlidir ne?"Aslında o sabah -daha önceki pek çok sabah gibi- tekneye yüklenen ağ değil, silahtı...Olta yerine, uzun namlulu tüfek vardı...Mermiler, yem niyetine kullanılacaktı.Mustafa Kemal Paşa balığın en büyüğünü avlayacaktı denizi olmayan Anadolu bozkırında!Yunan'ı, İngiliz'i, Fransız'ı, İtalyan'ı: Ne balık ama!Tekne yüklenip, Boğaz'a acilindi mı mürettebat "Rasgele Mustafa Kemal Paşa!" derdigülerek.Tekne, top, tüfek ve bombayla doluydu... Şimdilerde olsa, bunlar trola çıkıyor dersin; fakatonlar, Anadolu'ya silah ve cephane taşıyorlardı.Atatürk ve silah arkadaşları cephane bekliyordu; kurşun ata ata biterdi; ama bu kurşunlar hiçbitmiyordu!"Ömür biter, kurşun bitmezdi": Sağolsun Fenerbahçe, cephaneyi eksik etmezdi...Şafağın ilk aydınlığında sessizce gölgeleri dolaşan, yalnızca Fenerbahçe'nin balıkçıgörünümdeki yurtseverleri değildi.Her gün aynı saatlerde balığa çıkan Fenerlilerden şüphelenen bir Rum, kayıklarayüklenenlerin balıkçı malzemesi olmadığını anlamış ve Fenerbahçe'yi işgal güçlerine ihbaretmişti Düşman, askerleri sinsice kulüp binasına doğru sokuluyordu.161 -SARI LACİVERT KURTULUŞ

Page 82: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

İşgal güçleri Fenerbahçe'yi suç üstünde basmayı planlıyordu^, fakat sinsi sinsi sokulanüniformalı kalabalık, kulüp binasındakilerin dikkatinden kaçmadı.Gözcüler, arkadaşlarım uyardı.,"Çabuk olun, çabuk olun! Gelmek üzereler."Son bir gayretle, son parti silah sandığı da tekneye yüklendi, Askerler kıyıdaki hareketliliğinhızlandığını görünce koşmaya başladılar. Ateş ederek ilerliyorlardı. Bu sırada kulüp binasınınikinci katındaki pencerelerden işgal askerlerine ateş edilmeye başlandı.Fenerbahçe ne pahasına olursa olsun o silahları kaçıracaktı.İşgal askerleri ikiye ayrıldı; bir grup, binayı kurşun yağmuruna tutarken, diğer bir grupbinanın arkasındaki dereye doğru koşmaya başladı.Tekne hareket etmek üzereydi.Kulüpte ise Fenerbahçe'nin ikinci takımında futbol oynamış Refik ve Mustafa beyler düşmanıoyalıyordu.Ancak, sayıca çok üstün olan İngiliz işgalciler; kısa sürede binaya girdiler ve tüm kurşunlarınıRefik ve Mustafa beylerin üzerine boşaltı-verdiler.Refik ve Mustafa beyler şehit olmuşlardı...Ama, o arada tekne yola çıkarılmış, silahlar kurtarılmıştı.Düşman, kulübün altını üstüne getirmiş; ama hiçbir ipucu bulamamıştı.Fenerbahçeli iki futbolcu hayata gözlerini kapamadan, son cephane ve son kafile deAnadolu'ya doğru yola çıkmıştı.Görev tamamlanmıştı.Teknedekiler Boğaz'm ortasında "Yaşasın vatan!.. Yaşasın Fenerbahçe!.." diye bağırıyorlardı.İşgal kuvvetleri kulübün altını üstüne getirmişler; ama hiçbir kanıt bulamamışlardı. Doğrusukanıta da ihtiyaçları yoktu. Onlar, adı üstünde işgalciydi. Bina tümüyle tahrip edilmişti, sahasıise topçu birliklerinin hayvanları için ahır haline getirilmişti.Uzunca bir süre sonra, kulübün yanındaki antrenman sahası yeni-162-SİNAN MEYDANden futbola açıldığı zaman, bu kez de tetanos mikrobu teşhisiyle kullanılamayacaktı.Savaş acımasızdı...Fenerbahçeli Kahramanlarİşgalci baskını Fenerbahçe'ye pahalıya mâl olacaktı: İki şehit ve kulübün kapatılması dışında,Başkan Sabri Bey de bir gurup Fenerbahçeliyle birlikte Malta Adası'na sürgün edilecekti.Mustafa Kemal'in yakın arkadaşlarından biri olan Sabri Bey (Toprak)'! en çok kahreden esirolmak değil, İngiliz askerlerinin Moda'daki evini basıp, onu çocuklarının gözleri önünde yakapaça dışarıya sürüklemeleriydi.O anı ömrü boyunca hiç unutamayacaktı.O Fenerbahçe'nin kurtarıcısıydı: En zor günlerde ortaya çıkar Fa nerbahçe'yi adeta yenidenkurardı. 1Fenerbahçe 1915 yılında savaş koşullarından dolayı malzeme sıj kmtısı yaşıyordu. Sabri Bey,Baker'm dükkanına gidip, bir araba malz meyle geri döndü.Fenerbahçe'yi komple bir spor kulübü haline getiren de oydu. De. nizcilik şubesi açmayakarar vermiş, hatta bu iş için gereken tekneler bile kendisi bulmuştu.Sabri Bey eski bir İttihatçıydı. Bu nedenle İttihat ve Terakki Cemi! yeti'nin kapanışı sırasındapartinin eşyalarını kulübe getirmişti. Böylecj bazı önemli belgeleri kurtarmıştıSabri Bey, Kurtuluş Savaşı'nda katılmış, Posta Telgraf Genel Müj dürü olarak çalışmıştı.Kurtuluş Savaşı'nm gizli örgütlerinde aktif görev üstlenen Fener-., bahçeliler de vardı.Bunların en önemlilerinden biri Fenerbahçe'nin bir.; numaralı kurucu üyesi Enver Bey'di.Enver Bey, öteden beri vatan ve hürriyet mücadelesi içinde olmuştu. Hatta Fenerbahçe'yi debu amaçla kurmuştu. Kulüpteki gençleri, daha rahat bilinçlendirebileceğini düşünüyordu.Babası Hulusi Bey en büyük oğlu Enver'i saraydan bir kızla evlen-

Page 83: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

163-SARI LACİVERT KURTULUŞdirmek istiyordu. Enver Bey sonunda Zühtü Paşa Ailesi'nden Nedime Hanımla evlendi.Nedime Hanım Nötre Dame Sion'da okumuş, aydın bir hanımefendiydi.Enver Bey, Kurtuluş Savaşı'nda Sirkeci Gümrük Baş Müdürlüğü yaptı.Aslında bu görev sadece bir kamuflajdı: onun gerçek görevi Anadolu'ya silah ve cephanekaçırmaktı.Gümrük sorumlusu olması silah kaçırma işinde ona büyük bir kolaylık sağlıyordu.Gümrükten geçirdiği silahları Fenerbahçe aracılığıyla Anadolu'ya sevk ediyordu.İngiliz ajanları uzun süre sonra onu da yakalamışlardı.Gümrükte çalışırken bir gün başına silah dayandı; fakat o buna aldırış etmeden gizli görevinedevam etti.Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği olağanüstü başarılardan dolayı İstiklal Madalyası ileödüllendirilen Enver Bey'e Mustafa Kemal, "Korkusuz Türk" unvanı verecekti.İşgal yularında bir Fenerbahçe maçı164-SİNAN MEYDANBir Türk Ajanı Fenerbahçeli İngiliz KemalAsıl adı Ahmet Esat Tomruk'tu. 1887'de İstanbul Altınmermer'de doğdu.Babası, Efkaf memurlarından Mehmet Reşit Bey, annesi ise Sıdıka Hanim'dı.Babasını kaybettiğinde daha 5 yaşındaydı. Aileye dayısı yardım edecektiAile önce Beyoğlu'na sonradan da Emirgan'a taşınacaktı.Esat Bey, denizciliğe meraklıydı. Emirgan'da sandalcı Fotiki'den denizciliğin incelikleriniöğrendi.Okula Galatasaray Sultanisi'nde başladı. Yatak arkadaşların Ruşen Eşret (Onaydın) ona"Küçük" lakabım verdi.Mirastan payına düşen birkaç altım alınca soluğu insan kaçakçılığı yapan bir Musevi'ninyanında aldı. Onun aracılığıyla gizlice İngiltere'ye gitti. Liverpol Limanı'nda gemidenindiğinde çok mutluydu.Henüz 16 yaşındaydı.Bir yandan çalışıp, okurken diğer yandan ünlü boksör Dixie Kid'-den boks dersleri alıyordu.Çok geçmeden kolej şampiyonu olacaktı.O sırada İngiltere'de tanıştığı iki yabancıdan ajanlık teklifi aldı; a-ma bu teklifi reddederekParis'e gitti.Birinci Dünya Savaşı başladığında İstanbul'a döndü.Önce Maltepe İhtiyat Zabit Mektebi'ne, oradan da 5. Ordu Karar-gahı'na gönderildi.Kaderini değiştirecek fırsatı ise Çanakkale'de yakaladı.Çanakkale'de antrenman yaparken 19. Tümen Komutan Mustafa Kemal'le tanıştı.O artık vatan için mücadele edecekti.O şimdi bir ajandı.Çanakkale'deki silah depolarının anahtarlarını millicilere teslim etti.O, istihbaratçı klasik ajanlardan değildi; baskınlara katılıyor, sabo-165'SARI LACİVERT KURTULUŞtapar yapıyor, elde silah ölüme meydan okuyup, maceradan maceraya anlıyordu.Bir keresinde Duyunu Umumiye kasasını bile boşaltmıştı.Kurtuluş Savaşı'na Biga'da katıldı.Çeteci gibi giyinmişti. Belinde iki toplu tabanca vardı.O artık bir Kuva-i Milliye'ciydi.İzmir'de İngiliz bahriyelisi kılığına girip beyanname dağıttı. Önemli yerlere bomba ve tahripkalıbı yerleştirdi.İngilizler, kellesine 500 altın ödül koydu.

Page 84: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Milli harekete karşı mücadele eden çeteci Anzavur, bir gün onu beygire bağlayıp,sürükleyerek öldüreceğini söylüyordu.Balıkesir'e ikinci gelişinde kimliğindeki adı Wood'du:İngiliz Yüzbaşısı Wood!Anakara'da Kazım Özalp ile buluştu. Kara Vasıfı da yanma alarak Mustafa Kemal'in AnkaraGar Binası'ndaki karargahına geldi. Orada Emir Subayı Mahmut Bey tarafından karşılanıpMustafa Kemal'in huzuruna çıkarıldı.İngiliz Kemal odaya alındığında Mustafa Kemal, sırtı odaya dönük pencereden istasyonadoğru bakıyordu. Yavaşça odaya doğru dönüp, karşısında dimdik ayakta duran İngilizKemal'e baktı.Koltuğa otururken, "Nasılsın Kemal?" dedi"Üzerinize afiyet, iyiyim paşam."Mustafa Kemal, gümüş tabakasına uzanıp, bir sigara yaktı, sonra tabakayı İngiliz Kemal'euzattı. İngiliz Kemal rahatlamıştı.Biraz eski günlerden konuştular. Sonra Mustafa Kemal onu İstihbarat Genel MüdürüHamdullah Suphi'ye gönderdi.Hamdullah Suphi ona çok önemli bir görev verdi."Düşman cephesine gideceksiniz. Düşman nerelere kadar uzanacak? Ne zaman taarruzedeceler, sayıları ne kadardır, ellerinde ne kadar silah ve cephane vardır. Acilen bize bilgigetireceksiniz."150 lira yoluk aldı. Kılık değiştirdi. Artık Trablusgarplı Mehmet aid Bey'di.Bu şekilde İtalyanların arasına sızmayı başardı.166-SİNAN MEYDANİtalyan Konsolosluğu'nun kendisine verdiği bir arabayla giderken Burdur yakınlarında verilenmolada şoförün dalgınlığından yararlanıp, cebindeki gizli evrakları çaldı ve Ankara'ya yolladı.Bu evraklardaki M:33 ve P.T.S şifreleri çözülecek ve Kurtuluş Sa-vaşı'nın taarruz planları budoğrultuda yapılacaktı.Bu sefer İngiliz Kemal İsmet Paşa'ya teslim edildi.Tekrar İzmir'e gönderildi ve Naci Bey'le İzmit üzerinden İstanbul'a geçti. Bu seferki adıHenry Ville'di.Amerikalı gazeteci Henry Vill!Esat Tomruk ya da namı değer Fenerbahçeli İngiliz Kemal bokstaki ilk bilgileri FenerbahçeliFahri Ayad Bey'den almıştı.İşgal yıllarında Fenerbahçeli futbolcular İstanbul'da İngiliz takımlarını yenerken, İngilizKemal de İngiliz boksörleri nakavt ediyordu.Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Mustafa Kemal, bu sportmen kahramanı alnından öperek, İstiklalMadalyası ile ödüllendirdi.Erzurum'dan Ankara'yaMustafa Kemal, Erzurum'dan Sivas'a geçti. Orada ulusal boyutta bir kongre topladı.4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında Mustafa Kemal'in başkanlığında toplanan Sivas Kongresi,manda ve himayeyi kesin olarak reddetti.Yeni parola, "Ya istiklal ya ölümdü."Sivas'tan sonra yeniden Amasya'ya döndü. Ali Rıza Paşa Hüküme-ti'nin temsilcisi SalihPaşayla görüştü. Bu görüşmeler sonunda İstanbul Hükümeti Anadolu hareketini resmentanırken alman kararlardan sadece biri uygulanacak, İstanbul'da Son Osmanlı MebusanMeclisi toplanacaktı.Yapılan seçimlerde Mustafa Kemal de Erzurum milletvekili seçilecek; fakat İstanbul'dakimeclis toplantılarına katılmayacaktı.Son Osmanlı Mebusan Meclisi, Mustafa Kemal'in hazırladığı Mi" sak-ı Milli'yi ilan edinceİngilizler çileden çıkacak ve çirkin yüzlerin1 herkese göstereceklerdi:

Page 85: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Meclisi silah zoruyla basıp, dağıtacak,I167«SARI LACİVERT KURTULUŞBazı milletvekillerini tutuklayıp, Malta'ya sürgün edecek,İngiliz yanlısı Damat Ferit Hükümeti yeniden göreve getirilecek,Ve İstanbul resmen işgal edilecekti (16 Mart 1920).Payitaht kan ağlıyordu.Mustafa Kemal'in karşı hamleleri İngilizleri şaşkına çevirecekti.Mustafa Kemal, Anadolu'dan İstanbul'a vergi gönderilmesini yasaklayacak, Geyve-Ulukışlademiryolunu havaya uçurtacak, Anadolu'daki bazı işgalci İngiliz subaylarını tutuklayacak veseçimlerin yenilenmesi için genelge yayınlayacaktı.23 Nisan 1920'de Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi açılacaktı.Bu bir devrimdi.Egemenlik kayıtsız şartsız ulusa veriliyor ve bozkırın ortasında yeni bir devlet kuruluyordu.Bu sırada Yunan ordusu Afyon-Uşak üzerinden Ankara'ya doğru ilerliyordu.İçeride ise İstanbul Flükümeti ve İngilizlerin kışkırtmalarıyla yurdun dört bir yanındaayaklanmalar çıkıyordu.168 «SİNAN MEYDANPadişah da boş durmuyor; Hilafet Ordusu ve Kuva-i İnzibatiye adlı kuvvelerle mülkileri yoketmenin planlarını yapıyordu.1921 yılının o zor günlerinde İstanbul'da halkın bozulan moralini yine Fenerbahçedüzeltecekti.Mustafa Kemal'in, cephede işgal güçlerini bozguna uğrattığı günlerde Fenerbahçe de onlarısahada bozguna uğratıyordu.Anadolu'da Fenerli Bir Şehzade: Ömer Faruk Efendiİtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra tüm güçleriyle bereketli Anadolutopraklarının üzerine çullanmışlardı.Osmanlı Devleti'ni idare eden padişah ve onun kontrolü altındaki hükümet ulusun çıkarlarınıkorumakta aciz kalmıştı.Saray, kurtuluşu işgal güçleriyle birlikte hareket etmekte görüyordu. Bu nedenle PadişahVahdettin ve Sadrazam Damat Ferit İngilizlerin bir dediğini iki etmiyor, bu doğrultudaAnadolu'daki mülicilere ateş püskürüyordu.O günlerde Osmanlı Sarayı'ndaki genç bir şehzadenin ise çok başka düşünceleri vardı.Şehzade Ömer Faruk Efendi Anadolu'daki millicileri destekliyordu.Yakışıklı şehzade, üniformalarını çıkarıp çeteci giysilerini giyerek Kuva-i Milliye'yekatılmayı düşünmüştü.1921 yılında resmen Kurtuluş Savaşı'na katılmak üzere Anadolu'ya kaçtı.Önce bir gemiyle İnebolu'ya ulaştı.Saraylı kadınların "Kasırga Dayı" adını verdikleri Ömer Faruk Efendi Ocak ayının dondurucuayazında hayatını tehlikeye atarak, elinde bir tabanca kamarasının dolabında saklanarakİnebolu'ya ulaşmıştı.Orada bir zengin konağına yerleşerek Anakara'dan gelecek haberi beklemeye başladı.Şehzade Ömer Faruk Efendi umutluydu. Üstelik yanında Atatürk'ün silah arkadaşlarındanRefet Paşa da vardı.Birkaç gün sonra gelen haber, genç şehzadenin bütün umutlarını kıracaktı.169«SARI LACİVERT KURTULUŞMustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı'na cephe alan Osmanlı siyasi otoritesinin bir temsilcisiniAnkara'ya kabul ederek Ankara'daki saltanat yanlılarını güçlendirmek istemiyordu. Çünkü o,savaştan sonra egemenliği ulusa vermeyi; Cumhuriyet'i ilan etmeyi düşünüyordu. Bu nedenlesaltanatı temsil eden Ömer Faruk Efendi'nin teklifini tereddütsüz reddetmişti.

Page 86: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Mustafa Kemal, bir yakınını İnebolu'ya göndererek, genç şehzadeye şu mesajı iletti:Ömer Faruk Efendi, bu şartlarda Ankara'ya gelmeniz işgal kuvvetlerini kızdıracak, İstanbul'uve sarayı zor durumda bırakacaktır. Bir an önce İstanbul'a dönmenizi ve oradaki görevlerinizedevam etmenizi öneririm.Mustafa Kemal'den aldığı bu habere çok üzülen şehzade bir ilkbahar günü saraya döndü.Şehzade Ömer Faruk Efendi'yi sevgili karısı Sabiha Sultan karşıladı.Sabiha Sultan, Vahdettin'in güzelliği dillere destan kızıydıMustafa Kemal, güzel sultanın kocasını geri çevirmişti. Sabiha Sultan, anlamlı gözlerlekocasına bakarken, "Bu bir intikam!" diye düşünüyordu.Güya iki yıl kadar önce Mustafa Kemal onunla evlenmek istemiş de o kabul etmemiş! Güya"tanınmış ve haris bir komutanla aile hayatı kuramayacağını" düşündüğü için MustafaKemal'in teklifini geri çevirmiş!Mustafa Kemal de şimdi Ömer Faruk Efendi'yi Ankara'ya kabul etmeyerek ondan intikamalıyormuş!Sabiha Sultan böyle düşünüyordu; ama gerçekler çok daha başkaydı.Oysa ki bu evliliği isteyen Mustafa Kemal değil, Sabiha Sultan'ın babası Padişah Vahdettin'di.Vahdettin, bu evlilik sayesinde hem Mustafa Kemal'i kontrol altına almayı, hem de harbiyenazırı ve sadrazam olarak ondan yararlanmayı düşünüyordu.Mustafa Kemal bu teklifi reddedince Vahdettin de onu Anadolu'ya sürmüştü.170-SİNAN MEYDAN171-SARI LACİVERT KURTULUŞVahdettin, kızı Sabiha Sultan'ı da başka bir saraylıyla; Abdülme-cit'in oğlu Ömer FarukEfendiyle evlendirmişti.İşgal yıllarında Anadolu'ya gidemeyen Şehzade Ömer Faruk Efendi İstanbul'da kaldı ama busefer de kendini futbola verdi.Şehzade Ömer Faruk Efendi Fenerbahçe'ye başkan olacak ve kurtuluşa, cepheden değil amasahadan katkı sağlamaya çalışacaktı.Aslında Fenerbahçe daha kuruluşundan beri siyasilerin ilgisini çekmişti. Osmanlı Sarayı da builgiden nasibini almıştı.Bazı Osmanlı şehzadeleri futbolun büyülü gücünü çoktan keşfetmişlerdi.Son derce kapalı bir ortamda, "kafes hayatı" yaşayan Osmanlı şehzadelerinin sosyal ilişkilerison derece zayıftı. Veliaht olmayan şehzadeler halk içine bile çıkmazdı. Dolayısıyla halkonları tanımazdı.Sarayın kapılı kapıları ardında birbiriyle sessiz bir rekabet içindeki bu şehzadelerden futboluilk keşfeden Osman Fuat Efendi'ydi. Kulübe gösterdiği yakın ilgiden dolayı Fenerbahçe'yefahri başkan yapıldı. Aslında bu biraz da İttihat ve Terakki liderlerinden Talat Paşa'nınFenerbahçe'ye karşı savaş açmış olmasından kaynaklanıyordu. Fenerbahçeli yöneticiler TalatPaşayı Osman Fuat Efendi 'yi e durdurmayı planlıyorlardı.V. Murat'ın torunu ve şehzade Selahattin Efendi'nin oğlu olan Osman Fuat Efendi 1911-1912yıllarında Fenerbahçe'ye fahri başkanlık yapmıştı.Fenerbahçe'nin en ünlü saraylı başkanı ise Şahzade Ömer Faruk Efendi'ydi. ÖnceFenerbahçe'ye üye olan şehzade, 1920'den 1924'e kadar Fenerbahçe'ye başkanlık yapacaktı.Ömer Faruk Efendi, Fenerbahçe'nin futbol dışındaki amatör branşlarına da öncülük edecek,tenis, boks, aletli jimnastik, eskirim, kürek, izcilik gibi dalların kurulmasını sağlayacaktı.Bazı Osmanlı şehzadeleri kabuklarını çatlatmaya kararlıydılar. Futbol kulüplerini himayeediyorlar, maçlar düzenliyorlar, hediyeler dağıtıyorlardı.1920 yılında düzenlen "Şehzade Abdülhalim Kupası'nı Fenerbahçe kazandı.I

Page 87: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Osmanlı şehzadelerinden Abdülhalim Efendi 1920 yılı Ekim ayını Spor Bayramı ilan etti.Genç şehzade bu bayramı bir futbol maçıyla renklendirmek istiyordu. Bu maçı kazanacaktakım, şehzadenin adım taşıyan gümüş kupayı alacaktı.Maç, Fenerbahçe ile Fransızlar arasında oynanacaktı.Fransızlar, iki yıldır yenemedikleri Fenerbahçe'yi o maçta yenerek gümüş kupayı kaldırmanınhesaplarını yapıyorlardı.Ama evdeki hesap çarşıya uymayacak ve Fenerbahçe işgalci Fran-sızları 4-1 yenerek alkışlararasında gümüş kupayı kaldıracaktı.Şehzade başkan ve Fenerbahçe hatırasıFakat Fenerbahçe, hiçbir Osmanlı şehzadesini Ömer Faruk Efendi kadar mutlu etmeyecekti;çünkü Fenerbahçe'nin işgal kuvvetlerini darmadağın ettiği, 1920-1923 yılları arasındaki fahribaşkanı oydu.Mustafa Kemal'le Şehzade Ömer Faruk Efendi'nin Sabiha Sultan dışında bir ortak noktalarıdaha vardı: Fenerbahçe...Garip bir tesadüf!..172.SİNAN MEYDANGerçek Avrupa Fatihi Fenerbahçe1918-1919 ve 1919-1920 ligleri Birinci Dünya Savaşı ve mütareke nedeniyle yapılamamıştı.1920-1921 İstanbul (Cuma) Ligi'ni Fenerbahçe 22 puanla şampiyon olarak bitirdi.1921-1922 ligini ise Galatasaray 28 puanla şampiyon olarak bitirirken, Fenerbahçe 26 puanlaikinci olabildi.*1922-1923 liginde ise tam bir Fenerbahçe fırtınası esecekti.Fenerbahçe bu sezon hiç yenilmeden ve hiç gol yemeden 58 gol atarak 23 puanla şampiyonoldu.O sezon 3 yıldır şampiyonluğa hasret kalan Altmordu'yu yeniden toparlanmış, büyükyıldızlarla kadrosunu güçlendirmişti. Şampiyonluk için tek engel Fenerbahçe'ydi.Fakat, işgal güçleriyle yaptığı maçları kazanan Fenerbahçe şampiyonluğun en güçlü adayıolduğunu herkese göstermişti.Altmordu'yla 0-0 berabere kalan, iki maçta Süleymaniye'ye tam 15 gol, Vefa'ya ve Hilal'e tam13 gol, Anadolu ve Darüşşafaka'ya 5 gol ve Galatasaray'a 7 gol atan Fenerbahçe hiç golyemeden şampiyon oldu.Fenerbahçe'nin 58 gol atarak yenilgisiz şampiyon olan bu efsane kadrosunda şu futbolcularvardı:Kaleciler Sekip Kulaksızoğlu, Fevzi.Bekler Cafer, Çağatay, Hasan Kamil Sporel, Suat Kesin.Haflar Fahir Yeniçay, İsmet Uluğ Kadri Göktulga, Ragıp Mağden, Adnan Ötüken.Forvetler Zeki Rıza Sporel (Kpt), Alaaddin Baydar, Sabih Arca, Bedri Gürsoy, Ömer Tanyerive Galip Kulaksızoğlu.O sezon Fenerbahçe'nin ve Türk futbolunun unutulmaz golcüsü Zeki Rıza Sporel 26 gollehem Fenerbahçe'nin hem de ligin gol kralı oldu.İstanbul (Cuma) Ligi dışında o yıllarda bir de İstanbul Türk İdman Birliği Ligi kurulmuştu.Bu ligde 1919-1920, 1920-1921 sezonlarını Beşiktaş şampiyon olarak bitirmişti.173-SAR1 LACİVERT KURTULUŞMustafa Kemal'in Anadolu'yu düşman ayakları altında çiğnenmekten kurtardığı o günlerdeFenerbahçe'nin şampiyonluğu'nun ayrı bir anlamı vardı.1923 yılında Kurtuluş coşkusuna bir de Fenerbahçe coşkusu eklenmiş, kurtuluş san laciverteboyanmıştı.Fenerbahçe sevgisi, İstanbul'un sınırlarını aşmış, tüm ülkeye yayılmaya başlamıştı. Busevginin tek nedeni Fenerbahçe'nin kazandığı şampiyonluklar değildi. Bu sevginin en önemli

Page 88: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

nedeni o zor işgal yıllarında Fenerbahçe'nin İngiliz, Fransız, Rum ve Ermeni takımlarına karşıkazandığı olağanüstü başarılardı.İşgal İstanbul'unda, horlanan, itilip, kakılan, öz yurdunda esir durumuna düşen MüslümanTürklerin tek avuntusu Fenerbahçe'ydi.İşgal yularında bir Fenerbahçe maçını seyredenler23 Kasım'da Fransız General Franche d'Esperey, Ermeni ve Rumların coşkulu alkışlarıarasında Sahte Fatih edasında beyaz bir atın174.SİNAN MEYDANüzerinde İstanbul'a girmişti. Bu sırada silahını çekip yol kenarındaki Müslümanlardanbirkaçını vurmuştu.General d' Espery'in en az kendisi kadar iğrenç askerleri de aynı gün İstanbul tramvaylarındagüpegündüz Türk kızlarına tecavüz etmişlerdi.İstanbul halkı dehşet ve korku içinde eve kapanmış, kafesli pencerelerin ardında bir umut ışığıbekliyordu. Birileri bu aşağılık düşmana haddini bildirmeliydi.İttihatçılar ülkeyi çoktan terk etmiş, Padişah Vahdettin ve İstanbul Hükümeti düşmanakayıtsız şartsız teslim olmuş, Osmanlı bütün kurumlarıyla iflas etmişti.Fakat işgal İstanbul'unda henüz düşmana teslim olmayanlar da vardı.Bazı gizli örgütlerin korkusuz elemanları ve bir de Boğaz'ın öteki tarafındaki Fenerbahçelifutbolcular düşmana unutamayacakları bir ders vermeye hazırlanıyorlardı.Ve o Fenerbahçe daha işgalin ilk ayında düşmanın sinirlerini bozmaya başlayacaktı.Fenerbahçe Fransız karmasını 3-1 yenmişti.Bu zafer kırılması güç bir rekorun da ilk işaretiydi.Fenerbahçe, işgalci takımlara karşı 50 maç yapacak; bunların 41'i-ni kazanıp, 4'ünde beraberekalırken sadece 5'ini kaybedecekti. Düşman filelerine 193 gol atan Fenerbahçe sadece 47 golyiyecekti.Fenerbahçe, ayrıca Ermeni ve Rum takımlarıyla yaptığı 16 maçın da tamamım kazanacaktı.Toplam 66 maç yapan Fenerbahçe bunların 57'sini kazanmış, sadece 5'ini kaybetmişti.Bu büyük başarı, gerçek bir Avrupa zaferiydi.Bazı Fenerbahçelilerin gizlice Anadolu'ya silah kaçırdıkları, bazılarının elde silah cephedencepheye koştukları dikkate alınacak olursa Fenerbahçe'nin işgal takımlarına karşı elde ettiğibu büyük başarının boyutu daha iyi anlaşılacaktır.Şehitler çoğalınca Fenerbahçe çocuklaşıyordu. Uzun, yorucu ve acımasız savaş yılları ülkeyiolduğu kadar futbol takımlarını da yıpratı-175«SARI LACİVERT KURTULUŞyordu. Cepheye giden futbolcular bir bir şehit olunca, ligler çocuk yaştaki futbolcularlaoynanmaya başladı. Fenerbahçe kadrosunda 14-16 yaşlarında çok sayıda futbolcu vardı.Fenerbahçe içi kan ağlayan İstanbul halkının yüzünü güldürüyordu.Fenerbahçe'nin gösterdiği bu başarıyı Galatasaray, Beşiktaş ve Altı-nordu gibi takımlargösteremeyince İstanbul'un Müslüman Türkleri sarı lacivertli takımın peşine takılıyordu.Fenerbahçe'nin taraftar kitlesi her geçen gün çığ gibi büyüyordu.Fenerbahçe Kuva-i Milliye ruhunun sembolü haline gelmişti.Maçlarda sadece top oynanmıyor, her seferinde vatanın gerçek sahipleriyle işgalcilerkapışıyordu. Bu bir hesaplaşmaydı.Mustafa Kemal emperyalistlerle cephede hesaplaşırken, Fenerbahçe emperyalistlerle sahadahesaplaşıyordu.Fenerbahçe'nin işgal güçlerine karşı kazandığı zaferlerin haberleri gazetelerde geniş yertutuyordu.Ve bir strateji dehası olan Mustafa Kemal, bu zafer haberlerinin y-er aldığı gazetelerihavadan, karadan Türk cephelerine ulaştırıyordu.

Page 89: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Cephedeki Mehmetçik Fenerbahçe'nin zaferleriyle moral buluyordu. Fenerin sahadakizaferleri cephedeki Mehmetçiğin zafere olan inancım artıyordu.Fenerbahçe, işgal kuvvetleriyle bir maça çıkarken176«SİNAN MEYDANO günlerin Fenerbahçesi'ni Ali Naci Karacan şöyle anlatmaktadır: Mütareke devrinde halkınişgal kuvvetlerine hıncı o derece de idi ki Fenerbahçe'nin hemen her Pazar giriştiği bu maçlar,daha doğrusu, 'Futbol oynuyorum' diye yaptığı o milli kavgalar, inanılmaz bir ilgi uyandırdı.Fenerbahçe her oynayışında yüzlerce lira getiren bir takım olmuştu... Fenerbahçe öyle müthişbir silindir haline geliyor ve maç yapa yapa öyle idmanlıyordu ki bu ecnebi takımlarından birtanesi bile karşısında dayanamıyor ve sahaya çıkmaları ile birlikte kalelerine üzüm salkımlarıgibi goller takılıp asılı kalıyordu. Karşımıza çıkan işgal kuvvetlerini yenince bu sefer onlarınkarmalarını yapmaya, kendilerinin karmalar halinde karşımıza çıkmaya sevk ettik ve bu seferde karmalar halinde yenmeye giriştik. Ayrı ayrı o kadar kolaylıkla yeniyorduk ki, maçlarınbiraz enteresan olabilmesi için onları birbirleri ile anlaşarak kuvvetlendirmeye biz sevkediyorduk. Sevk ediyorduk... Ve yeniyorduk!Mütarekenin o ekim günlerinde, ıstıraptan bunalmış halka bu galibiyetlerin ne büyük teselliteşkil ettiğini ancak o maçlarda bulunanlar hatırlayabilir.Fenerbahçe'nin sarı-lacivert görüntüsü içinde, Türk futbolu ilk defa olarak o zamanlar kiesaslı surette ecnebi takımların karşısında boy ölçüşmeye ve onlarla beraber Peralı Rumları veErmeni takımlarını da yenerek milli bir mücadele bayrağı haline gelmeye ve sevilen bir takımolmaya başladı.Bu sevgi o kadar arttı ki, ecnebilerle Fener'e nazaran daha zayıf takımlarımızın maçyapmalarına bile tahammül olunmamaya ve tribünlerden 'Feneri'i isteriz.' diye bağırtılar daduyulmaya başlandı. Her Pazar, Kadıköy tarafından gelen on bir çocuk, arkalarında sarı-la-civert formaları, öğleden sonra belli saatte alkışlar arasında Taksim Stadyumu'na çıkıyorlar vekarşılarına çıkarsa kendilerinden iki misli uzun ve bazen üç misli kalın İngiliz Conilerini,İngiliz kikiriklerini dört beş golle haklayıp, tekrar halkın alkışları arasında geldikleri yere,kulüplerine dönüyorlardı.O tarihte bu çocukların bu haklı galibiyetlerinden sonra şu veya bu pastahanede bir çayiçmeleri, en büyük mükafatları idi.177-SARI LACİVERT KURTULUŞİşgalci İngilizlerin Anadolu'daki kabusu Mustafa Kemal, İstanbul'daki kabusu iseFenerbahçe'ydi.Ve İşgal Kuvvetleri Komutanı İngiliz Generali Harrington İstanbul'daki kabustan kurtulmaplanlan yapıyordu.İşgalcilere İstanbul'u dar eden, kazandığı maçlarla Türk halkının milli hislerini okşayan, ulusayeniden öz güven kazandıran Fenerbahçe'yi etkisiz hâle getirmek gerekiyordu.Tam da o günlerde Fenerbahçe'nin Anadolu'daki millici çetelerle işbirliği yaptığı ve kulüpbinasının arkasındaki derden gizlice silah ve cephane kaçırdığı ihbarları alınmaktaydı.General Harrington beklediği fırsatı bulmuştu.İşgal kuvvetleri 1920'nin Haziran'mda Fenerbahçe'nin Kuşdi-li'ndeki kulüp binasını basıp sıkıbir arama yaptı.Aramadan sonra kulüp boşaltılıp kapısına mühür vuruldu.İngiliz kuvvetleri kulüpten ayrılırken, yöneticilerden Ömer Nazım Bey'in eline bir bildiritutuşturdular.Ömer Nazım Bey, endişeli gözlerle elindeki bildiriye bakıyordu. General Harrington imzasınıtaşıyan bildiride şu kararlar vardı:1. Fenerbahçe Spor Kulübü, İttihat ve Terakki Fırkası'nın bir şubesi olup, spor maskesialtında siyasi faaliyette bulunmaktadır.

Page 90: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

2. Fenerbahçe müttefik kuvvetlere karşı düşmanca duygular beslemekte ve bunu her fırsattaifade edip, ahaliyi kışkırtmaktadır.3. Kulüpte yuvalanan bazı kimseler, Anadolu'daki asilere silah ve mühimmat sevk etmektedir.4. Görülen lüzum üzerine Fenerbahçe Spor Kulübü süresiz olarak kapatılmış ve azaları hertürlü sosyal faaliyetten men edilmiştir. Harrington, Fenerbahçe'den ebediyen kurtulduğunudüşünürkenhiç de beklemediği bir tepkiyle karşılaşacaktı.İstanbul'un işgaline karşı bile sessiz kalan Müslüman ahali, Fenerbahçe'nin kapatılmasınakarşı olağanüstü bir tepki gösterecekti.İstanbul halkı ellerinde sarı lacivert bayraklarla meydanları doldurmuş, kulübün açılması içingösteriler yapıyordu.178-SİNAN MEYDANİşgalcileri destekleyen gazeteler bile Fenerbahçe'nin kapatılmasını eleştirip, bunun Anadoluhareketine güç vereceğini yazıyordu.Ülkenin işgaline ses çıkarmayan Osmanlı yöneticileri bile Fenerbahçe'nin kapatılmasına karşıseslerini yükseltmişlerdi. Kulüp Başkanı Şehzade Ömer Faruk Efendi ve bazı saraylılarınaraya girmesi İşgal Kuvvetleri Komutanı İngiliz Harrington'u bile şaşırtmıştıHarrington'u asıl şaşırtan ise Topkapılı Cambaz Mehmet olacaktı.General Harrington'un Otomobili Neden Çalındı?Mim Mim Grubu, Fenerbahçe'yi kapatan Harrington'a gözdağı vermek istiyordu. Öyle bir şeyyapılmalıydı ki İşgal Kuvvetleri Komutanı önce işgal güçlerine sonra da tüm dünyaya rezilolsun!Ama ne?Topkapılı'mn evindeki toplantıda Mim Mim Grubu İngiliz İşgal Kuvvetleri KomutamHarrington'un makam otomobilini kaçırmaya karar verdi.Yenibahçeli Şükrü, gülmemek için kendini zor tutarak Topkapıh-ya, "Peki bu arabayı neyapacağız?" diye sordu. Topkapılı, bıyıklarıyla oynarken cevap verdi:"Ne mi yapacağız? Tabi ki Mustafa Kemal Paşa'ya hediye edeceğiz."Odada kahkahalar yükseldi.Üstelik, Topkapılı bu işi, 7-8 yaşlarındaki küçük oğlu Ali'yle birlikte halledecekti. "Bu işbenim için çocuk oyuncağı!" diyorduErtesi gün örgütün en küçük üyesi Ali ilk görevine gidiyordu. Akşamın alacakaranlığındababasıyla, Kadıköylü şoför Murat arasında Te-pebaşı'na doğru yürüyordu. Başındaki küçükkırmızı fesle sanki büyümüşte küçülmüş bir bitirime benziyordu.Tepebaşma varmışlardı. Uzak köpek havlamaları dışında çevrede en ufak bir ses yoktu.Küçük Ali'nin minik yüreği, göğüs kafesini parçalamak istercesine atıyordu.Topkapılı oğlunun yanma çömeldi. Elini küçük yavrusunun omzuna koyarak,179«SARI LACİVERT KURTULUŞ"Bak koca Ali" dedi."Şu karşıdaki binayı görüyor musun? Şu önünde otomobil duran bina?"Küçük Ali, binaya doğru bakarken cevap verdi:"Evet baba.""Şimdi gidip otomobilin yanında ve binanın önünde kaç kişi var öğreneceksin!"Ali, cesurca, "Peki baba" dedi ve duvar dibine sinerek İngiliz İşgal KuvvetleriKomutanlığı'mn kapısına doğru yaklaşmaya başladı.Binanın köşesine gelmişti, ama kalbi yerinden çıkacak kadar heyecanlıydı. Bir ara olduğuyere yığılacağım düşündü.On dakika sonra babasının yanına döndü.O ayazda üstü başı sırılsıklamdı.Derin derin nefes alarak, "Üç silahlı nöbetçi var baba." dedi.

Page 91: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Topkapılı gururluydu. Hafifçe nemlenen gözlerini gizlice silerek, "Aferin koca Ali" dedi.Ali o kadar mutuydu ki? O da artık Kemal'in askerlerinden biriydi.İçinden, "Hele bir yarın olsun" diyordu. Olanları anlatıp, mahalledeki arkadaşlarına cakasatacaktı.Topkapılı, "Sen burada bekle oğlum" dedi.Ali küçük bedenini o eski binanın duvarına yapıştırıp sessizce beklemeye başladı.Kadıköylü şoför Murat ve Topkapılı Cambaz Mehmet, sessizce işgal kuvvetleriKomutanlığı'na doğru ilerliyorlardı.Bu sırada içeride General Harrington, Yüzbaşı Bennet ve Pandik-yan Efendi ertesi günİstanbul'da yapacakları yıldırım baskınları görüşüyorlardı.Küçük Ali heyecanla ilerideki binanın girişine bakıyordu.Teşkilatın iki gözü kara silahşoru karanlığın içinden süzülüp binanın kapısına geldiler,nöbetçiler hiçbir şeyden habersiz konuşuyorlardı. Topkapılı, "Soldaki benim!" dedi. İkidakika sonra karanlığın ortasında iki İngiliz askeri yatıyordu.İki arkadaş göz açıp kapayıncaya kadar binaya girmişlerdi.180«SİNAN MEYDANTopkapılı, "Geç direksiyona dedi."Kadıköylü Şoför Murat İşgal Kuvvetleri Komutanı Harrington'un makam otomobilinindireksiyonunda geçti. Bir iki zorlamanın ardından otomobili çalıştırdı. "Hay mübarek"diyerek gaza yüklendi. Otomobil garaj kapısını paramparça ederek dışarı çıkmıştı. Topkapılıbaşını uzatmış, "Koş Ali" diye bağırıyordu.Babasının sesini duyan Ali koşup geldi.Otomobil son sürat Beyoğlu'nun arka sokaklarında ilerliyordu.Ertesi gün General Harrington otomobilinin çalındığım öğrenince öfkeden deliye döndü. İşgalzaptiyesi İstanbul'un altını üstüne getirdi.Bir hafta sonra otomobilinin Anakara'da Mustafa Kemal Paşa'ya hediye edildiğini öğreninceyumruğunu masaya vurarak şöyle diyecekti:"Şu Türkler tam bir çılgın!"Fenerbahçe Özgür KalıyorHarrington, tepkilere daha fazla dayanamadı, 70 gün sonra Fenerbah-| çe'nin yeniden açılmasıkakarını imzalarken içinden şöyle düşünüyordu:"Bu ne tuhaf bir millet! Ülkelerini işgal ettik bu kadar tepki gösterme-1 diler. Feneri kapattıkhepsi ayaklandı... Neredeyse silaha sarılacaklar."*Fenerbahçe'nin atlattığı ikinci bir kapatma tehlikesi bu olaydan tam 41 yıl sonra yaşandı. Bukez de bir Türk generali Fenerbahçe'yi kapatmayı deneyecekti. 27 Mayıs Darbesi'nin sıcakgünleriydi. Fenerbahçe Ankara'da Gençlerbirliği ile bir lig maçı oynarken bazı tatsız olaylaryaşanır. 3-2 önde olan Fenerbahçe'nin attığı bir gol hakem tarafından iptal edilir. Fenerbahçelifutbolcular hakeme itiraz ederken sahaya giren sivil kıyafetli bir yarbay Fenerbahçelifutbolcular ile tartışır. Futbolculara tehditler savurur. Olaylar durunca maç devam eder. Maçbiter ama etkisi sürer. Olaylar İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Cemal Tural'mkulağına gider. Sonradan Genelkurmay Başkanlığı da yapacak olan Tural Paşa,Fenerbahçe'den hesap sorma görevini Albay Emin Alptekin'e verir. Albay, Fenerbahçeliyöneticileri çağırıp, azarlar: "Siz 27 Mayıs'a karşısınız. Fenerbahçe'yi kapatacağız" der. Busözler üzerine Fenerbahçe'nin duayenlerinden Rüştü DağlaroğH1 dayanamaz cevap verir:"Atatürk'ün takımı Fenerbahçe'yi işgal kuvvetleri181 »SARI LACİVERT KURTULUŞO yıllarda Fenerbahçe sadece Anadolu'daki millicilere yardım etmekle kalmamış ezeli rakibiGalatasaray'a da yardım etmişti.Galatasaray'ın basılıp, aranacağı söylentilerinin ortada dolaştığı günlerde Fenerbahçeliyöneticiler Galatasaray'ın önemli evraklarını saklayabilecekleri söylerler. Bunun üzerine

Page 92: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Galatasaraylı yöneticiler de kulübün karar defterlerini ve önemli tarihsel dokümanlarınıFenerbahçe'ye teslim ederler.Galatasaray'ın Fransızlarla yaptığı bir maçta kavga çıkmıştı. Maçın yapıldığı alanda bulunanFransız askerleri Galatasaraylı futbolcuları dövmeye başladı. Galatasaraylı İhsan İpekçi dayakyerken etrafındaki Fransız askerlerinin bir bir düştüğünü görüyordu. Kafasını kaldırıncakendisini kurtaranın Fenerbahçeli boksör Yavuz İsmet Uluğ olduğunu gördü.Ezeli rekabet, ebedi dostluk işte...Mustafa Kemal Paşa, mavzerle atış talimi sırasındakomutanı General Harrington bile kapatamadı, siz mi kapatacaksınız?" Bu sözleri duyanAlbay şaşkına döner. Tüm bu diyalogları Cemal Tural Paşa'ya iletir. Tural Paşa, düşünürtaşınır ve kulübü kapatmaktan vazgeçer.182.SİNAN MEYDANKemal'in AskerleriMustafa Kemal'in düzenli ordusu Anadolu yaylasını Yunan'a dar etmeye başlamıştı. İsmetPaşa komutasındaki Türk kuvvetleri 1921 yıh ] içinde Yunanlıları iki kere înönü mevkiindedurdurmuştu.İşgal güçleri arasındaki görüş ayrılıkları derinleşmeye başlamıştı, i İtalya Anadolu'dançekilme kararı almış, Fransa kara kara düşünmeye başlamıştı.Askeri zaferler diplomatik zaferleri beraberinde getiriyordu: TBMM, Sovyet Rusya'ylaMoskova Antlaşması'nı imzalayarak, siyasi yalnızlıktan kurtulmuş, üstelik bir de Rusya'dansilah ve cephane yardımı almıştı.Bu gelişmeler İngilizleri tedirgin etmeye başlamıştı.İngilizler, her geçen gün daha da güçlenen TBMM'yi diplomatik ; yollarla ikna etmeye kararverdiler; fakat bu amaçla düzenledikleri Londra Konferansından bir sonuç alamadılar.Kütahya-Eskişehir yenilgisi İngilizleri yeniden umutlandırmıştı ki, düzenli ordunun kazandığıSakarya Savaşı, Kemal'in askerlerinin öyle kolay kolay teslim olmayacaklarını gösterdi.Mustafa Kemal, 5 Ağustos 1921'de meclis kararıyla yeniden üni- | formalarını giymiş, 6 aydırAnkara'da savaş planları yapıyorduBüyük Taarruz için artık geri sayım başlamıştı.1922 Temmuz Ortalan, Ankara Mustafa Kemal'in KarargahıMustafa Kemal, Büyük Taarruz öncesinde savaş planlarını diğer i komutanlara anlatmakzorundaydı.Ama nasıl? İşgal güçlerim kuşkulandırmadan diğer komutanlarla nasıl bir araya gelecekti?O günlerde, telgraf emirleri, İstanbul Hükümeti'ne ya da işgal kuvvetlerine iletildiği için, buyol tehlikeliydi. Kuryeler de zaman zaman düşman eline geçebiliyordu. Bu nedenle çok gizliemirlerin, doğrudan muhataplarına tek elden verilmesi gerekiyordu.Mustafa Kemal, komutanları bir araya toplamaya kalksa düşman183 »SARI LACİVERT KURTULUŞuyanıp tedbir alacaktı. Bu nedenle, sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi, bir havanın estirilmesigerekiyordu.Peki ama ne yapılabilirdi? Düşmanı uyandırmadan Büyük Taar-ruz'un ayrıntıları nasıl diğerkomutanlarla paylaşılabilirdi.Çıplak, ıssız Anadolu yaylasında, donuk bir ay ışığı altında adeta büyülenmiş, kas katıkesilmiş, bir Temmuz gecesiydi.Mustafa Kemal Paşa, Ankara'nın çıplak tepelerinden birinde boz renkli bir binanın sade ve darbir odasının penceresinden düşünceli düşünceli ufka doğru bakıyordu. Elindeki kehribartespih tanelerini parmakları arasında çevirirken kafasında yine çok ilginç düşünceler vardı.Odanın tam ortasında üstü harita ile kaplanmış küçük bir masa vardı. Perdesiz açıkpencereden sızan ay ışığına karışmış bir gaz lambası aydınlığı Mustafa Kemal'in yüzünü

Page 93: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

aydınlatıyordu. Sonra yavaşça masaya doğu yaklaştı ve elini masadaki harita üzerindegezdirmeye başladı. Biraz harita üzerinde çalıştıktan sonra masanın kenarındaki zile bastı."Çocuğum! Bana derhal fırka kumandanını bulur musun!" dedi.Birkaç dakika sonra fırka kumandanı içeri girdi. Topuklarını sertçe birleştirip MustafaKemal'i askerce selamladıktan sonra, "Beni emretmişsiniz paşam" diyerek Mustafa Kemal'ingözlerinin içine bakmaya başladı.Mustafa Kemal, dudağında çok küçük bir tebessümle, "Futbolu sever misin" diye sordu.Kumandan şaşkın gözlerle, "Severim paşam!" diye cevap verdi. Neler olup bittiğinianlayamamıştı.Mustafa Kemal, "Akşehir'de bir futbol maçı ayarlayın. Komutanlarla seyredelim." deyincekumandan daha da şaşırmıştı. Birdenbire, "Ne zaman" diye sordu.Mustafa Kemal, biraz düşündü, sonra yine hafifçe tebessüm ederek, "Final maçı 28Temmuz'da oynansın!" dedi.Birkaç gün sonra Anadolu Ajansı, Mustafa Kemal'e bağlı ordu birliklerinin katılacağı birfutbol turnuvası düzenlendiğini haber veriyordu. Final maçı, 1. ve 2. Ordu takımları arasındaoynanacaktı.184.SİNAN MEYDAN28 Temmuz 1922 Akşehir'de Bir Futbol MaçıAnadolu Ajansı, bu turnuvaya özellikle önem veriyor. Mustafa Kemal'in emriyle bu maçlailgili çok sık haberler yayınlıyordu.Fenerbahçe'nin başarılarına alışık olan Anadolu halkı da yavaş yavaş işin heyecanına kendimkaptırmıştı.Giderek merak artıyordu.Ajans, daha sonra Atatürk'ün ve tüm kuvvet komutanlarının bu final maçını izlemek içinAkşehir'e geleceğini duyuruyordu...O sırada, İzmir'i işgal altında tutan Yunanlılar, Türk ordularının Başkomutanı MustafaKemal'in bu futbol ilgisi karşısında alaylı alaylı gülüyorlar, "Kemal yenileceğini anladı, şimdide futbola merak saldı" diye dalga geçiyorlardı.İşgal ordusunun İngiliz generali Charles H. Sherril anılarında bu maçla ilgili şunlarısöyleyecekti:Bu büyük futbol maçıyla ilgili haberler, gazetelerde ön planda yer alıyordu. Bu durumdan,Yunanlılar da hoşnut görünüyordu. Zira, Türkordusunun, hiç olmazsa, yakın bir gelecekte, herhangi bir harekâttabulunması söz konusu olmayacaktı. Çünkü Türkler, şimdilik yalnızcafutbolla ilgileniyordu.Bir strateji dehası olan Mustafa Kemal'in taktiği tutmuştu...Kendisinin ve bütün komutanlarının Akşehir'de toplanması, şüpheye yol açmayacaktı.Maç vardı ve Mustafa Kemal Türk komutanlarıyla birlikte bu maçı seyredecekti.Hepsi bu!Nihayet, final günü gelip çattı..Akşehirliler, maçın oynanacağı sahayı hıncahınç doldurmuştu. Fesli, sarıklı, yaşlı, genç,yüzlerce Müslüman hem Mustafa Kemal Pa-şa'yı görmek, hem de futbol coşkusunu yaşamakiçin toprak sahaya koşmuşlardı.Akşehirliler 28 Temmuz 1922 tarihini unutmaları mümkün müydü?.. Mustafa Kemal Paşa,üstü açık eski otomobiliyle şehre girrniş>I185-SARI LACİVERT KURTULUŞMustafa Kemal Paşa ile komutanlar Akşehir'deki maça giderkensonra büyük bir kalabalığın beklediği Akşehir meydanında otomobilinden inmiş vekaymakamlığa doğru yürümüştü. Nasıl da yakışıklıydı, nasılda inançlı ve güçlü görünüyordu.

Page 94: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Mustafa Kemal, yanında Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Genelkurmay Başkam FevziPaşa, 1. Ordu Komutam Nurettin Paşa ve 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa ile birlikte,aynı anda sahaya geldi. Coşkun sevgi gösterileri içinde, kendilerine ayrılan özel tribüneyerleştiler.Mustafa Kemal ve komutanlar, maçı seyrediyormuş gibi görünüyorlardı. Birlikte oyunutartışıyorlarmış gibiydiler. Halbuki o sırada, Mustafa Kemal kuvvet komutanlarına, BüyükTaarruz'un 22 Ağustos'ta başlayacağını söylüyordu.Emir anlaşılmıştı...Üstelik bu bilginin başka yere sızması, asla mümkün değildi; çünkü çok gizli tarihi, yalnızcaonlar biliyordu. Akşehir'deki maçta ahşap tribünde verilen "Büyük Taarruz" emrinden,hükümetin bile haberi olmamıştı.186• SİNAN MEYDANMustafa Kemal, Akşehir'deki maçtan Nutuk'ta şöyle söz edecekti: O final maçında verdiğimtaarruz emrinin tarihini, Vekiller Heyetine de bildirmemiştik. Artık, onlara resmî olarakduyurmanın zamanı gelmişti..Plan başarıyla gerçekleştirilmişti. Hiç kimse, Türk ordusunun gizli hazırlıklarından haberdardeğildi. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa, bir taraftan da işgalcileri şaşırtıp, yanlışyönlendirmeye çalışıyordu. İstanbul basını Türk ordularının yenildiğini ve bir süre sonra silahbırakacağını yazmaya başlamıştı. İstanbul'da ölüm sessizliği hakimdi.Oysaki ülke, Akşehir'deki o maçtan sadece bir ay sonra, kesin zafere kavuşacaktı,Akşehir'deki o maç, Mustafa Kemal'in hayatında resmî sıfatla seyrettiği ilk ve tek futbolmaçıydı ve o maç Türkiye'nin kaderini değiştirecekti.Futbol, ülkenin kurtarılmasındaki misyonunu tamamlamıştı...*30 şehit, sayısız gazi vermişti...Akşehir'deki stratejik görevi ile de Kurtuluş Savaşı'na imzasını atmıştı. İstanbul'un işgalyıllarında; Fenerbahçe'nin Fransız ve İngiliz-ler'le yaptığı maçlar; futbol maçından çok,bağımsızlık savaşı gibiydi. Fenerin sahadaki zaferleri Mehmetçiğin cephedeki zaferlerinimüjdeliyordu.Kurtuluş Savaşı'nda 11 futbolcusunu kaybeden Fenerbahçe; bu haliyle bile işgal ordularınınfutbol takımlarına kan kusturuyordu.Önüne çıkan işgal takımını ezip geçiyordu,İngilizler ve Fransızlar, "Belki bu sefer biz yeneriz!" diye durmadan Fenerbahçe ile maçalıyor, fakat her seferinde hüsrana uğruyor-lardı.Türk futbolu, ülke savunması karşısında üzerine düşen görevi, sayısız şehitler vererek yerinegetirmiştir... Mustafa Kemal, onca telaşı arasında, futbol şehitleri için yazılan "Kin" adlı şiiritümüyle ezberlemiş ve Ruşen Eşref Ünaydın'ın anlatımıyla "Kendi kendine olduğu anlarda,bağıra bağıra okumuştur..."187.SARI LACİVERT KURTULUŞİlk Hedefiniz Akdeniz'dir İleri!Oyunun sonu geliyordu.Satranç ustası şah demek üzereydi.Mustafa Kemal'in düşmanı bereketli Anadolu topraklarından atmasına sadece birkaç günvardı.26 Ağustos sabahı atıyla alaca karanlığın içinde Kocatepe'nin yumuşak zirvesine doğru ağırağır ilerliyorduSavaşı buradan yönetecekti.Bazı erler ellerindeki iğreti fenerlerle yolu aydınlatıyor, bazı erler de koşum hayvanlarına veatlara ışık tutuyorlardı.Mustafa Kemal sessizdi.

Page 95: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Derin düşüncelere gömülmüştü besbelli! Durmadan ufka doğru bakıyordu. O sabah, mavigözlerinde başka bir ışıltı vardı.Kocatepe sırtlarında hafif bir kızıllık belirmişti, Tutsak Anadolu yaylası birazdan özgürkalacağını bilmeksizin yavaşça ışığa boğuluyordu.Başkomutan, elindeki dürbünle Yunan karargahına baktı bir süre ve sonra ilk emrini verdi.Sonra birden gürleyen bir gök gibi topçu baraj ateşi başladı. Yunanlıları uykularındanuyandıran bir ateş....Birçoğu daha yeni yeni Afyon'daki bir balodan dönüyorlardı.Yunan generali yangın yerine dönen karargahına bakarken fısıldıyordu: "Mustafa Kemal!Fena kandırdı bizi! Fena tuzağa düşürdü."Mustafa Kemal, yanında Fevzi ve İsmet paşalarla, birkaç kilometre ilerdeki büyük hücumuizliyordu.Üst üste yığılı duran sarp tepelerde boğaz boğaza bir kavga başlamıştı.Sabah 9:30'da ikisi dışında tüm hedefler Türklerin eline geçti. Öylene doğru da AfyonKocatepe tamamen Türklerin eline geçti.Mustafa Kemal, düşmanı üç taraftan sıkıştırmıştı. Düşmanın tek seçeneği vardı; ardına bilebakmadan kaçmak!..Onlar da öyle yaptı; ardına bile bakmadan kaçmaya başladılar.Mustafa Kemal, savaş alanındaydı.188-SİNAN MEYDANAskerlerinin karşısına geçti ve onlara şöyle dedi. "İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri."Türk ordusu düşmanı İzmir'e kadar kovalayacaktı.Ertesi gün Akşam Gazetesi. 'Elhamdülillah İzmir Kurtuldu." diye manşet atmıştı.9 Eylül'de İzmir kurtarıldı. Yunanlılar kaçarken, Batı Anadolu'daki ekili tarlaları ve son olarakda İzmir'i ateşe vermişlerdi.Mustafa Kemal ordunun arkasından İzmir'e girdiğinde yanık şehir büyük kurtarıcısınıcoşkuyla bağrına basıyordu.Yunanlılar yenilmiş, Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanmıştı.Son iki yüz yılın en büyük sömürgecisi İngiltere tarihindeki en büyük bozgunu yaşamıştı.İngilizler kendilerine bu bozgunu yaşatan Mustafa Kemal'i yenme şansını kaybetmişlerdi;ama yine de ellerinde son bir şans vardı:Gitmeden önce Fenerbahçe'yi yenerek acılarını biraz olsun hafifletmek istiyorlardı.Bir İntikam Maçı ve Harrington Kupasıİşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington, "İstanbul'u şöyle bir ağız tadıyla işgalettirmeyen" Fenerbahçe'den giderayak intikam almak istiyordu.General Harrington, karargahında yakın mesai arkadaşlarına verdiği bir akşam yemeğinde budüşüncesinden bahsetti.Koskoca general masanın başında ayakta durmuş, "Bu Fenerbahçe'yi yenmeden gidersemgözüm arkada kalır." diyordu.Diğer komutanlar şaşkındı. İçlerinden, "İyi de nasıl olacak bu iş? Fenerbahçe önüne geleniyeniyor. Hele vatanın kurtuluşuyla iyice moral bulan bu Fenerbahçe'yi yenmek ne mümkün!"diye düşünüyorlardı.Fakat Harrington her şeyi düşünmüştü. Bir teknik direktör titizliğinde Fenerbahçe'yleyapmayı planladığı maça hazırlanıyordu. Şöyle dedi:"Fenerbahçe ile bir maç alacağız. Fenerbahçe'ye açıkça maç teklifi yapmayacağız; gazetelereilanlar vereceğiz. Maç yapacak takım arayacağız.189-SARI LACİVERT KURTULUŞSizce şu İstanbul'da kim bizimle maç yapmak ister. Âltınordu mu, Galatasaray mı, Beşiktaşmı? Hiçbiri! Sadece Fenerbahçe. Buna cesaret edebilir.

Page 96: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Ben İngiltere'den birkaç iyi oyuncu getireceğim. Futbolu Türkler bulmadı ya! Profesyonelİngiliz futbolcularına karşı ne yapabilirler ki?"Generalin kararlılığını gören diğer komutanlar da bu düşünceyi olumlu karşıladı. Sonragalibiyetin şerefine hep birlikte kadeh kaldırıldı.General Harrington hemen ertesi gün çalışmaya başladı. Önce, askeri görevli olarakİngiltere'den dört futbolcu getirdi. Hepsi de İngiltere Birinci Ligi'nde mücadele eden güçlüChelsea Kulübü'nün profesyonel futbolcularıydı.is1 IfSpor Alemi dergisinin kapağıBir hafta sonra İstanbul'un en çok satan spor dergisi Spor Alemi'nde ve bazı Türk ve Rumgazetelerinde yarım sayfalık ilginç bir ilan çıktı.Handa, İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington, İngiliz kar-190.SİNAN MEYDANmasının kendine güvenen Türk kulüplerinden biriyle maç yapmak istediğini belirtiyordu.Kazanan özel olarak hazırlatılacak 80 cm boyunda bir gümüş kupayla ödüllendirilecekti.Haber aynı gün tüm İstanbul'un diline düştü.Kahvehanelerde, camilerde, Tepebaşı ve Taksim bahçelerinde ve Boğaz'ın öteki tarafındaModa'da, Üsküdar'da herkes bu ilanı konuşuyordu.Fenerbahçeli yöneticilerden biri elinde Spor Alemi Dergisi'yle koşar adım Kuşdili'ndeki ikikatlı kulüp binasına doğru yürüyordu. Bu sırada bir taraftan da elindeki ilana baktığından azkalsın düşüyordu. Heyecanla kapıdan içeri girdiğinde nefes nefese kalmıştı."Gördünüz mü?" dedi ve elindeki dergiyi uzattı. İçeride birkaç Fenerbahçeli futbolcu vardı.Yarım saat sonra kulübün yanındaki sahada antrenmanları vardı, onu bekliyorlar."Nedir o?" dedi golcü Zeki Rıza ve dergiyi alıp ilanı okudu.Kral gülüyordu!"Şu İngilizler yenilen güreşçi misali!" dedi.Fenerbahçe yönetimi bu ilanın ne anlama geldiğini biliyordu. Bu kapalı davetin Fenerbahçe'yeolduğu belliydi.Anlaşılan İngilizler yine kaşınıyordu!Fenerbahçeli yöneticiler aynı gün İngilizlere yazılı bir cevap verdiler:istanbul ve Havalisi Müttefik Kuvvetleri Komutanlığı Cenab-ı Alisine,Fenerbahçe Spor Kulübü bütün kulüplere vaki davetinize muttali olmuştur. Kulübümüz arzuduyurulan futbol maçını, yine arzu buyrulan gün ve sahada yalnız kendi kadrosu ile oynamayahazır ve cevabınıza muntazır olduğunu cenab-ı alilerine bildirmekle kesbi şeref eyler...Fenerbahçe işgal kuvvetlerine bir kere daha meydan okuyordu. Kendi kadromla, üsteliknerede istersen orada, ne zaman istersen o zaman!...Harrington mutluydu. Ona göre Fenerbahçe tuzağa düşmüştü.191 »SARI LACİVERT KURTULUŞPlanın birinci aşaması tamamdı; maçın adı konmuştu:İngiliz karması ve Fenerbahçe...İstanbul bu haberle çalkalanıyordu. Kurtuluş Savaşı, Anadolu'nun, İzmir'in ve İstanbul'unkurtuluşu ve Lozan Görüşmeleri unutulmuş herkes bu maça kilitlenmişti. Kahvede, yolda,bahçede parkta, düğünde, dernekte sabah akşam bu maç konuşuluyordu.Rivatin bini bin paraydı!Yok efendim İngilizler hakemleri satın alacaklarmış, yok efendim tüm futbolcularıİngiltere'den getireceklermiş, yok efendim daha penaltıdan gol yememiş iki metre boyunda birkaleci bulmuşlar, yok efendim müdafileri kemik kırarmış, yok efendim golcüleri bir keresindeöyle bir şut atmış ki kale direkleri yıkılmış! Daha neler neler...

Page 97: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Bu söylentiler İstanbul halkını endişelendirmeye başlamıştı. "İşgal yıllarında İngiliztakımlarına sahayı dar eden Fenerbahçe ya bu sefer yenilirse!" diye düşünenlerin gözüne uykugirmiyordu.Bu söylentileri duyan Galatasaraylı yöneticiler bile endişelenmişler, ecnebiler karşı mücadeleedecek Fenerbahçe'ye başta Aslan Nihat olmak üzere en iyi oyuncularını teklif ettiler. FakatFenerbahçeli yöneticiler kararlıydı: Bu maça söz verdikleri gibi kendi kadrosuyla çıkacak veonlara giderayak unutamayacakları bir ders daha vereceklerdi.Yenibahçeli Şükrü gazetede şöyle bir haber gördü:Fenerbahçe, İngiliz Muhteliti müsabakası 29 Haziran 1339 (1923) günü TaksimStadyumu'nda icra edilecektir.Maçın tarihi ve yeri de belirlenmişti.Büyük maçtan iki gün önce 27 Haziran 1923'te Galatasary, İngilizlerin ikinci takımıylaTaksim Stadı'nda karşı karşıya geldiler. İngiliz birinci takımından sadece iki oyuncununoynadığı bu maçta Galatasaray buna rağmen 3-1 yenildi.Bu kötü sonuç büyük maçı heyecanla bekleyen İstanbulluları daha da endişelendirdi."Ya Fenerbahçe'de yenilirse!" diye düşünmekten kendilerini alamıyorlardı.Maçı bekleyenler için o iki gün tam bir kabustu...192 • SİNAN MEYDANDört Ay Önce AnkaraTürk halkı 1923 yılı Ekim ayının 29. günü, kabına sığmayan coşku gösterileriyle,emperyalizme karşı kazanılan olağanüstü bir zaferi kutluyor, inanılmazı gerçekleştiren adamMustafa Kemal'i avuçları ka-narcasına alkışlıyordu.Türk halkı o gün egemenliğini kendi avuçları arasına almanın, çağdaş bir yönetimekavuşmanın coşkusunu yaşıyordu.O gün Cumhuriyet ilan edilmiştiTürk halkı o mutlu gününde uygar bir yaşam dönemine ilk adımını atıyordu.Bu unutulmaz gününden tam 4 ay önce Türk halkı, bu kez yine bir Haziran ayının 29'unda,yine kabına sığmayan sevinç ve coşku gösterileriyle, yine kabına sığmayan bir gururyaşamıştı.Cumhuriyet'in ilanından tam dört ay önce, 1923 yılı Haziran ayının 29. günü, FenerbahçeFutbol Takımı, İstanbul'daki İngiliz İşgal Kuvvetleri futbol takımıyla çok önemli bir maçaçıkıyordu.29 Haziran 1923 Taksim StadıÇok sıcak bir gündü...İnsanlar ellerinde sarı lacivert bayraklarla Tarlabaşı'ndan Beyoğ-lu'na doğru yürüyordu. Yolkenarına limonata satıcıları ve şerbetçiler sıralanmıştı. Bu sırada çift atlı süslü Saray faytonuda göründü. Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ömer Faruk Efendi arkada sessizce oturuyordu.Belli ki o da endişeliydi.Taksim Stadı'nm ileri gelenleri ağırlayan özel ahşap tribünü salkım saçak insan doluydu. Heryer sarı lacivert ve ay yıldızı bayraklarla süslenmişti. Rumların ve Ermenilerin elinde ise tektük İngiliz bayrakları vardı.O ahşap tribünde kimler yoktu ki. Şehzade Ömer Faruk Efendi ve beraberindeki saray erkanı,General Harrington ve işgal kuvvetlerinin bütün generalleri, İstanbul'daki yabancıdiplomatlar, İstanbul matbuatının bütün tanınmış isimleri ve kaçamak bakışlı güzeller...193-SARI LACİVERT KURTULUŞSeyircilerSahanın kenarında başka bir tribün olmadığından bazı nüfuzlu seyirciler de sahanın etrafınıçeviren kahve sandalyelerinde maçı seyredeceklerdi.Ve sahanın dört bir yanı çeviren meraklı kalabalık, alt alta, üst üste maçın başlamasınıbekliyordu.

Page 98: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Büyük maç alafranga saatle öyleden sonra 3:00'da başlayacaktı.Bu maçtan önce Galatasaray ve Fenerbahçe'nin ikinci takımları bir dostluk maçına çıktılar.Bu maçı Fenerbahçe 3-1 kazandı.Taraftarların nerdeyse tamamı Fenerbahçe'yi tuttuğundan herkes keyiflenmişti; ama kimse bumaçın sonucuyla ilgilenmiyordu; herkesin gözü kulağı biraz sonra başlayacak büyükkarşılaşmaydı.Saat, 3:00'ı gösteriyordu.Sahaya önce, "Gardlar Muhtelifi" adıyla İngilizler çıktı!Yepyeni, gıcır gıcır formalar giymişlerdi. Kalp üzerinde beyaz bir yuvarlak içine (G) harfiyerleştirilmişti. Azınlıklar, "hurra" diye bağırıp, şapkalarını havaya atarak İngiliz takımınıalkışlıyorlardı.İngilizler Türk seyirciler tarafından pek de dostça karşılanmadı. "Yuh, yuh..." sesleri arasındaİngiliz futbolcular rakiplerini beklemeye başladılar.194-SİNAN MEYDANİngiliz karması işgal yıllarında kurulan İron Duke, Esseks, Re-venge, Engiumeers, ComosGoldstrem, İngiliz Yıldırım gibi ünlü takımların en seçkin oyuncularından meydanageliyordu. En önemlisi bu takımda ünlü İngiliz kulübü Chelsa'nın en iyi dört oyuncusu vardı.İngilizler, sahada ısınmaya başlamışlardı. Müslümanlar, öfke dolu gözlerle İngiliz futbolcularısüzüyordu.Bu sırada bütün gözler tribünün yanındaki ahşap merdivene doğru çevrildi. Fenerbahçelifutbolcular merdivenlerin başında görülmüşlerdi. Hasan Kamil Bey, elindeki topu havayadikerek santraya doğru koşmaya başladı. Onu diğer Fenerbahçeliler izledi. Hepsi deheyecanlıydı. Tribünler yıkılacak gibiydi; Türkler çılgınca Fenerbahçe'yi alkışlıyorlardı.Fenerbahçeli futbolcular seyircileri selamladılar, sonra da iki, üç, beş düzeninde oyun alanınayayıldılar.Nefesler tutulmuş, hakemin düdüğü bekleniyordu.İlk akın İngilizlerden geldi; ama Fenerbahçeliler bu İngiliz akınına çabuk karşılık verdi. ZekiRıza Bey'in sert şutu havada ani bir kavis çizerek büyük bir hızla İngilizlerin yan direktepatladı!.Sakatlığı geçmeden oynayan Ömer Bey'in orta sahada kaptırdığı toplar Fenerbahçeseyircisinin yüreğini ağzına getiriyordu.Bu sırada İngilizlerin bir şutu Fenerbahçe direğine çarparak geri döndü. Bu pozisyonda Türkseyirciler gözlerini kapatmışlardı.Orta sahada topu kapan bir İngiliz futbolcu, güzel bir çalımla iki Fenerliden sıyrılıp topuChelsea'li soliçe uzattı, o da sert bir şutla topu Fenerbahçe ağlarına taktı. Kaleci Sekip olduğuyerde çakılıp kalmıştı. İngilizleri destekleyen taraftarlar şapkalarını havalara fırlatıyordu. İlkgol İngilizlerden gelmişti.İngiliz karması 1, Fenerbahçe 0İlk yarı bu skorla bitti.Devre arasında sahada ölüm sessizliği vardı. Türk seyirciler asık yüzlerle ikinci yarıyıbekliyorlardı. Ne de olsa çıkmamış candan umut kesilmezdi'195^SARI LACİVERT KURTULUŞFenerbahçe forveti (soldan) Sahih, Alaattin, Zeki, Ömer ve Bedri BeylerGeneral Harrington kupasını alan Fenerbahçe takımıDevre arasında, Nasuhi, Galip ve Tevfik beylerden kurulu 3 kişilik Fenerbahçe idare heyetiylebirlikte ilk Türk futbolcusu Fuat Hüsnü ve kuruculardan Sami beyler Taksim Stadı'nm girişkapısının sağ tarafındaki o loş ve harap savunma odasına girdiler. İngilizler çok sertoynamışlardı. İdare heyetindekiler, yara bere içindeki Fenerbahçeli futbolculara sakinolmalarını, daha fazla pas yaparak, kaleye daha fazla şut196«SİNAN MEYDAN

Page 99: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

atmalarını söylediler. Binlerce Müslüman Türk'ün kendilerinden bugün de büyük bir zaferbeklediğini, bu zaferin sadece iyi oynamakla değil, sabır ve serinkanlılıkla kazanılabileceğiniifade ettiler.İkinci yarı başlamak üzereydi.Fenerbahçe idare heyeti, 11 sarı lacivertli futbolcuyu teker teker alınlarından öperek gönderdisahaya.11 sarı lacivertli aslan yeni bir umutla Taksim Stadı'ndaki yerini aldı.Hakem Kratky'in düdüğüyle ikinci yarı başladı.Fenerbahçeli futbolcular sağlı sollu akınlarla İngiliz savunmasını sarsmaya başlamıştı.İki İngiliz savunmacı tarafından kontrol edilmeye çalışılan Zeki Rıza (Sporel) 2. yarının 15.dakikasında İngiliz defansım yararak ceza çizgisine geldi, sol ayağıyla mermi gibi bir şutçekti. Top havada süzülerek sağ üst köşeden İngiliz ağlarına takıldı.Şimdi de fesler havalarda uçuşuyordu. Türk seyirciler, "Yaşa! Varol! Aslanlar! Bir tanedaha!" diye bağırıp, ellerindeki bayrakları dalgalandırıyorlardı. Birkaç Türk futbol severheyecandan saha kenarındaki sandalyelerinden düşmüşlerdi.Fenerbahçe dengeyi kurmuştu.Kaleci Şekip'in gönderdiği topu ceza çizgisi üzerinde yakalayan Cafer başını kaldırıp sağiçteki İsmet'i gördü, İsmet, önündeki İngiliz futbolcudan güzel bir çalımla sıyrılıp topuBedri'ye doğru yuvarladı. Bedri topu ayağının ucuyla arka direkte bekleyen Alaaddin'e doğruyükseltti. Alaattin'in kafa şutu seyircilerin heyecanlı bakışları arasında kaleye doğrusüzülürken İngiliz kaleci müthiş bir refleksle köşeye giden topu çelmeyi başardı.Fenerbahçe İngilizleri ezmeye başlamıştı.O dakikadan sonrasını Rüştü Dağlaroğlu şöyle anlatmaktadır:Dakikalar ilerledikçe halk yığınları sağa sola dalgalanıyor, tel örgüler arkasındakiler isebirbirlerini çiğniyorlardı. Saha kenarındaki yüzlerce koltuk ve sandalyelerdeki rengarenkkıyafetli işgal orduları mensupları ve eşleri de artık yerlerinde oturamaz olmuşlar, başta Maltavalisi197-SARI LACİVERT KURTULUŞLord Plummer olarak, onlar da mücadeleyi heyecan ve asabiyet içinde, ayakta izlemeyebaşlamışlardı.İşte 74. dakikaya gelinmişti. Kaptan Zeki, santra haf Ismet'in uzattığı topla müdafayı yineyardı. Sağ ve solundaki iki yapışkan markajcısıy-la beraber yine 18 üzerine gelmişti ki, bütüngücüyle yine bir sol şut savurdu. Blackpool'un o namlı kalecisinin ok gibi planjounu beyhudeidi. Çünkü Türk futbol tarihinin o. kıymettar ve eşsiz santrforunun sol bacağından o şiddetlidarbeyi yiyen meşin yuvarlak, kaleciden çok daha çabuk uçmuş ve bu sefer sol üst köşedenağlarla kucaklaşmıştı. Bu öyle bir goldü ki kurtanlamazdı. Bu öyle bir goldü ki hiçbir benzeribu derece içten ve gönülden alkışlanmamıştı. Ve nihayet bu öyle bir goldü ki Türk'ün zaferinive Fenerbahçe'nin düşman karşısında yenilmezliğini ilan etmişti.İngilizler, bütün varlık ve aylar boyu bütün emeklerini seferber ettikleri bu meydan okumadada yenilmişlerdi... Çabalar boşa gitmiş, prestij, Fenerbahçe azmi karşısında yinekurtarılmamıştı. Sarı lacivertli yuvanın muzaffer çocukları Taksim ufuklarını saran şiddetlialkış ve tezahürat arasında haki üniformalı ve göğsü rengarenk şerit ve madalyalarla kaplı birgeneralden tarihi kupayı aldılar. İngiliz Generali, o çok muhteşem (Harington KupasO'nımuzaffer Fenerbahçe'nin kıymetli kaptanı Zeki Rıza (Sporel)'e verirken çenesi ve elleri tir tirtitriyordu.*Fenerbahçe, İngiliz karmasını 2-1 yenmiş, işgal kuvvetlerine karşı 41. zaferini kazanmıştı.Hakemin son düdüğünü çaldığında Türk seyirciler kırmızı feslerini havaya fırlatarak sahayadaldılar. Birbirine sarılanlar, olduğu yerde zıplayanlar, halay çekenler... Taksim Stadı anababa günüydü.Seyirciler, "Şampiyon" tezahüratları arasında Fenerbahçeli futbolcuları omuzlarına aldılar.

Page 100: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

General Harrington, gümüş kupayı Fenerbahçe kaptanına verirken, bir Teşkilat-ı Mahsusaüyesi telgrafhaneye doğru koşuyordu.14 yıl Fenerbahçe formasını giyip oynadığı 352 maçta tam 470 gol atan Zeki Rıza Sporel'inHarrington Kupası'nda İngilizlere attığı o iki gol yıllarca unutulmayacaktı.Mİ198»SİNAN MEYDANGeneral Harrington ve İsmet PaşaElinde şifreli bir telgraf vardı.Bir an önce Ankara'ya müjdeyi vermek istiyordu; çünkü, Mustafa Kemal Paşa da heyecanlamaçın sonucunu bekliyordu.Mustafa Kemal Paşa şifreli telgrafı alnınca gülümsedi. İyice keyiflenmişti. Elindeki telgrafıözel kalem müdürüne uzattı."Bu telgrafı derhal Lozan'a, İsmet Paşa hazretlerine gönderin!" dedi.Bir sigara yaktı, sonra uzaklara doğru daldı! Kurtuluş Savaşı sırasında sahada ve cephedekahramanca çarpışan Fenerbahçe'yi düşünüyordu. Renkli gözlerinin derinliklerindeFenerbahçe Kulübü'nü ziyaret ettiği o 3 Mayıs canlanmıştı.İsviçre, Lozan Ouchy Şatosuİsmet Paşa aylardır Lozan'da İtilaf devletleriyle bu sefer masa başında mücadele ediyordu.Mustafa Kemal Paşa'nın kesin talimatı vardı: "Kapitülasyonlar ve Ermeni yurdu konusundaasla taviz verilmeyecek" demişti Paşa.İsmet Paşa savaşıyordu! Pes etmeye niyeti yoktu: Musul diyordu, sınırlar diyordu, azınlıklardiyordu, Boğazlar diyordu, ekonomik bağımsızlık diyordu...199»SARI LACİVERT KURTULUŞİsmet Paşa savaşıyordu! Bazen bunalıyordu!. Bir keresinde Lozan'da kaldığı otelin balkonunaçıkmış ve kendini oradan boşluğa bırakmayı bile düşünmüştü.İsmet Paşa kazanacaktı. Onun imzaladığı Lozan Antlaşması Kurtuluş Savaşı'nı taçlandıracak,Yeni Türk devleti dünyaca tanınacaktı.İşte o zor günlerin birinde Lozan'daki Türk heyetinin başkanı İsmet Paşa Ouchy Şatosu'ndadevam eden görüşmeleri beklemekteydi.Şatoda kimler yoktu ki: Marki Gorani, Lord Curson, General Pelli gibi ünlü Batılıpolitikacılar bir gün önce yarım kalan görüşmelere devam etmek için Türk heyetinibekliyorlardı.Toplantı nerdeyse başlamak üzereydi; ama İsmet Paşa ortalarda görülmüyordu. Üstelik İsmetPaşa dakikliğiyle tanınırdı, asla randevularına geç kalmazdı.İsmet Paşa, Ankara'dan bir haber bekliyordu!Lobide oyalanıyor, sık sık resepsiyona bir şeyler soruyordu. Diğer heyet üyeleri de heyecanlaaralarında bir şeyler konuşuyordu.O sırada otelde bulunan gazeteciler neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu; ama nafile, Türkheyetinin bu garip hallerinden kimse bir sonuç çıkaramıyordu.Bu sırada bir görevli İsmet Paşa'nın yanma yaklaşarak,"Efendim, size Ankara'dan bir telgraf var!" diyerek elindeki kağıdı uzattı. İsmet Paşa, heyetüyelerinin merak yüklü bakışları arasında elindeki telgrafı okumaya başladı.Telgrafı okumayı bitirdiğinde İsmet Paşa'nın yüzüne yavaşça tatlı bir gülümseme yayıldı.Türk heyeti heyecanla paşanın ağzından dökülecek sözleri beklemekteydi.İsmet Paşa birden "Yaşar diye bağırdı! Sonra da parlayan gözlerle Türk heyetine bakarak;"Arkadaşlar, Fenerbahçe kazanmış. General Harrington Kupası'm almış! Artık gidebiliriz."dedi.Haberi duyan heyet üyelerinden bazıları şapkalarını çıkarıp sallarken, bazıları havaya fırlattı.Otel personeli ve gazeteciler, "Neler oluyor200«SİNAN MEYDAN

Page 101: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

bu Türklere?" diye şaşkın şaşkın düşünürken, İsmet Paşa başkanlığındaki Türk heyetitoplantıya gidiyordu.Türk heyeti toplantıya bir hayli geç kalmıştı, buna karşın heyet üyeleri hiç olmadıkları kadarda neşeli ve mutluydular.İsmet Paşa, bıyık altından gülüyordu. İtilaf devletleri temsilcileri ise bu duruma fena haldekızıyordu.Lozan'da İsmet Paşa'nın belalısı olan İngiliz temsilcisi Lord Curson hemen yanında oturanGeneral Pelli'nin kulağına eğilip şöyle dedi:"Bu Türkleri anlamak mümkün değil. Bunların hepsi birer çılgın!"Görüşmelerden sonra otele dönen İsmet Paşa alelacele İstanbul'a, Fenerbahçe Kulübü'ne birtelgraf çekti.İkinci adam, telgrafında şöyle diyordu:"Heyetimiz adına meserretle gözlerinizden öperim.tm7a- İsmet"Atatürk Fenerbahçe Burnu'ndaSONUÇ FENERBAHÇELİ ATATÜRKMustafa Kemal'in Harp Okulu'na başlamak için İstanbul'a geldiği 1899 yılında ilk Türkfutbolcusu Fuat Hüsnü Bey Kadıköy'de "Blacak Stoking" adlı bir futbol kulübü kurmuştu.Fuat Hüsnü Bey ve arkadaşları futbolu yasaklayan Sultan Abdülhamid'e yakalanmamak için,kurdukları takıma "Siyah Çoraplılar" anlamına gelen "Blacak Stoking" adını vermişlerdi.1899 yılında Atatürk Pangaltı'ndaki Harp Okuluna kaydolurken, "Blacak Stoking" dePapazam Çayırında ilk maçına çıkıyordu.Atatürk'ün İstanbul'a geldiği o yıl Fuat Hüsnü Bey'in Kadıköy'de kurduğu "Black Stoking"Fenerbahçe'nin alt yapısını oluşturacaktı. Gerçi "Blacak Stoking" fazla uzun ömürlüolmayacaktı. Bir baskın sonucunda futbolcuları tutuklanacak ve takım dağılacaktı; ama FuatHüsnü Bey ve arkadaşlarının kolay kolay pes etmeye niyetleri yoktu. 1902 yılında bir keredaha örgütlenip bu sefer "Kadıköy Futbol Kulübü" adlı bir takım kuracaklar; fakat o da kısasüre sonra dağılacaktı.1899 yılında Blcak Stoking'i, 1902'de de Kadıköy Futbol Kulü-bü'nü kuran gençlerin bir kaçı1907 yılında Fenerbahçe'yi kuracaklardı.202«SİNAN MEYDANKuruluştan sonra hızla büyüyen Fenerbahçe Spor Kulübü, kısa zamanda İstanbul'un sevgilisihaline geldi.Futbolun kitleleri peşinden sürükleyen bir oyun olduğunu fark e-den İttihatçılarFenerbahçe'yle ilgilenmeye başlamışlardı. Eğer Fenerbahçe'yi ele geçirebilirlerse iktidarı elegeçirmelerinin ve orada uzun süre kalmalarının çok daha kolay olacağını düşünüyorlardı.Fakat İttihatçılardan önce Fenerbahçe'yle ilgilenen başkaları vardı.Öteden beri içe kapalı bir yaşam süren Osman şehzadeleri halkla bütünleşebilmek için ogünlerde Fenerbahçe'ye yaklaşmaya başlamışlardı. Önce Şehzade Osman Fuat Efendi, sonrada Şehzade Ömer Faruk Efendi Fenerbahçe başkanlığı yapacaklardı.Son dönem Osmanlı tarihinin en önemli isimlerinden İttihat ve Terakki Cemiyeti lideri TalatPaşa ise Fenerbahçe'yi ele geçiremeyince yeni bir takım kurarak Fenerbahçe'yi zayıflatmayaçalışacaktı. Talat Paşa, Fenerbahçe'ye adeta savaş açmıştı.Altmordu bu amaçla kurulmuştu. İttihat ve Terakki'nin, yani iktidarın takımıydı; fakatAltmordu hiçbir zaman halkın takımı olmayı başaramayacaktı.O yıllarda bir ara Atatürk de İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin üyesiydi. Dolayısıylaİttihatçıların futbol merakından haberdardı. Fenerbahçe'nin başarılarını ve halkın sevgilisiolduğunu da duymaya başlamıştı. Fenerbahçe'yi kuranların vatansever, hürriyetçi gençlerolduğunu da biliyordu. Genç subay Mustafa Kemal gizliden gizliye Fenerbahçe'yleilgilenmeye başlamıştı. Özellikle 1916'da "Genç Dernekleri Başkanlığı" yaptığı dönemde

Page 102: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Fenerbahçe'yi daha fazla tanıma fırsatı bulmuştu. Derneğin amacı fakir ve kimsesiz çocuklarbaşta olmak üzere genç nesillere sporun önemini anlatmak ve gençleri spor yapmayaözendirmekti. O yıllarda Osmanlıda en hızlı gelişen sporlardan biri de futboldu. İzmir'i veİstanbul'da önce Rumlar ve İngilizler, sonra da Türkler futbol oynamaya başlamışlardı. Hergeçen gün maçlardaki seyirci sayısı artıyordu. Genç Demekleri Başkanı Mustafa Kemal, Türkgençlerinin bu maçlarda sadece seyirci olmasını istemiyordu. Türk gençlerinin ruhen vebedenen sağlıklı bireyler olarak yetişmesi için s-por yapmalarını istiyordu.203-SARI LACİVERT KURTULUŞHalkın sevgilisi Fenerbahçe Türk gençleri için en güzel modeldi. Atatürk,Türk gençlerininFenerbahçe'nin sportif başarılarından etkilendiğinin de farkındaydı.1910'lu yıllarda Osmanlı Devleti sürekli savaşlara girmekteydi. 1911 Trablusgarp, 1912-1913Balkan, 1914-1918 I.Dünya Savaşlarında Fenerbahçeli, Beşiktaşlı ve Galatasaraylı futbolcularda savaşmıştı.Fenerbahçe Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen Kurtuluş Sa-vaşı'nda iki cephede birdensavaşacaktı. Bir taraftan İstanbul'da işgal güçlerine karşı sahada mücadele eden Fenerbahçe,diğer taraftan Anadolu'ya gizlice silah kaçıran ve cephede mücadele eden Fenerbahçe...Fenerbahçe'nin işgal İstanbul'unda İngiliz, Fransız ve Rum takımlarına karşı kazandığımaçları duyan Atatürk keyifleniyordu. Fenerbahçe ulusun tek moral kaynağıydı ve o zorgünlerde Türk ulusunun fazlaca morale ihtiyacı vardı.Fenerin sahadaki başarısı, bir bakıma Mehmetçiğin cephedeki başarısını müjdeliyordu.O ölüm kalım günlerinde Atatürk'ün en önemli yardımcılarından biri de bu sarı lacivertlitakımdı.Öteden beri Fenerbahçe'yi seven Atatürk artık Fenerbahçe'ye gönül vermişti.Kurtuluş Savaşı'nm önderinin, Kurtuluş Savaşının en faal takımına gönül vermesinden dahadoğal ne olabilirdi ki!Atatürk Fenerbahçeliydi. Özellikle 1930'lu yıllarda pek çok kez bunu bizzat kendisi ifadeedecekti.Atatürk döneminde 20'li ve 30'lu yıllarda Fenerbahçe çok başarılı sonuçlar alıyorduAtatürk'ün sağlığında en çok şampiyon olan takımlardan biri Fenerbahçe'ydi. FenerbahçeAtatürk'ün sağlığında ezeli rakibi Galatasaray'a 5 yıl hiç yenümemişti. (1929-1933)Fenerbahçe Galatasaray'ı 1933'de 5-1, 1936'da ise 6-1 gibi farklı skorlarla yenmişti.Fenerbahçe İstanbul Liginde 1932'den 1937'ye kadar üst üste dört kez şampiyonolmuştu.Fenerbahçe, 1936, 1937 sezonunda ise büyük bir rekor kırmıştı. Hiç yenilmeden vehiç berabere kalmadan 47 gol atıp,sadece 1 gol yemişti.Atatürk, tuttuğu takımın bubaşarılarından içten içe gurur duyuyor, fırsat bulduğunda Fenerli olduğunu açıkça ifadeediyordu.204-SİNAN MEYDANAtatürk öncelikle gerçek bir sporseverdi. O sadece Fenerbahçe'yi değil tüm kulüpleringelişmesini, güçlenmesini istiyordu. O Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olarak tümkulüpleri seviyordu.Karşıyaka ve Altay kulüplerinin defterine duygularını yazmıştı, Beşiktaşlıları evinincamından seyretmiş, onlarla bir kez konuşmuştu, Galatasaray'ın maç davetine teşekkürmektubu yazmış, bir kez maçını izlemiş Güneş Kulübünün iki kez çayına gitmişti. Tüm bunlaronun Türk gençliğini Türk sporcularını ve spor kulüplerimizi ayrı ayrı çok sevdiğinigöstermektedir.. Zaten Türkiye Cumhuriyeti'ni gençlere emanet edişinden de bu özel sevgi vegüven anlaşılabilir.Ancak aynı Atatürk'ün Fenerbahçe'ye olan sevgi ve muhabbetinde farklı bir boyut vardır.Tüm hayatı boyunca "açık" olmaya özen gösteren Atatürk, tuttuğu takımı söylemekten dekaçınmamıştır. Atatürk, tavır, davranış ve sözleriyle hangi takımı tuttuğunu defalarca ifadeetmesine karşın bu gün bu konuda bir kafa karışıklığı vardır. Oysaki her şey çok açıktır.

Page 103: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Atatürk Fenerbahçe Kulübü'nü sadece ziyaret etmekle kalmamış, hatıra defterine duygularımyazmış, maçına gitmiş yaz balosuna katılmış, yangından sonra kulübe maddi yardımdabulunmuş, Yalova Ter-mal'deki gösteri maçına Fenerbahçe su topu takımını davet ettirmiş,Fenerbahçe stadına büstünün konmasına izin vermiş, Fenerbahçe kulübü mensuplarının denizsporları ile de ilgilenmesini istemiş hatta bu konuda direktif vermiştir. Her şeyden önemlisitüm bunları hiç hesaba katmamıza gerek bırakmayacak şekilde birkaç kez açıkça Fenerbahçeliolduğunu ifade etmiştir.Bir keresinde dönemin ünlü gazetecilerinden ve Atatürk'ün yakın dostlarından Ruşen EşrefOnaydın, Atatürk'ün "Ben de Fenerbahçeliyim, "dediğini duymuştu.Atatürk 1928 yılı 10 Ağustos akşamı herkesin içinde "BEN DE FENERBAHÇELİYİM.."diyerek sarı lacivert renklere gönül verdiğini belli etmiştir.ATATÜRK ve SPOR KRONOLOJİSİ1915- Osmanlı Genç Cemiyetleri Başmüfettişi oldu. Hazırladığı raporda gençlerin köylerdede spor yapabilmesi için spor tesislerinin yapılmasını önerdi.1918- Fenerbahçe Kulübü'nü 3 Mayıs günü ziyaret etti. Amacı hem gönül verdiği kulübüonurlandırmak, hem de Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu'ya sevk edilecek silahların,kulübün arkasındaki Kurbağlıdere vasıtasıyla kaçırılışını planlamaktı. Silahların kaçırılışyolunu izlemek için, kulüpten tekneyle ayrıldı. Bir yıl sonra da Samsun'a gidip KurtuluşSavaşı'nı başlattı.1920- Muhafız gücü, askeri bir spor kulübü olarak kuruldu. Çok ciddibaşarılara imza attı. General İsmail Hakkı Tekçe, kuruluşundan itibaren 5 Eylül 1940 tarihinekadar hiç aralıksız yirmi yıl kulübün başkanlığını yaptı. Sporcuları arasında birçok generallerhatta Genelkurmay başkanları çıktı.1921- Topraklarımızda faaliyet gösteren Genç Erkekler Hristiyan Birli-ği, spor karşılaşmaları ve organizasyonları düzenliyordu. Amacı, Türkiye'nin Amerikanmandasına girmesini sağlamaktı. Atatürk bu oluşuma karşı Türkiye İdman İttifaklarıCemiyeti'nin güçlenmesi için, mali katkıda bulundu ve bu cemiyetin güçlenmesini sağladı.1922- Bizi zafere götürecek Büyük Taarruz'un başlayacağı tarih ve saati206 »SİNAN MEYDANkomutanlarına bildirmek için, Birnici ve ikinci Ordu arasındaki final maçı için Akşehir'e gitti.Hayatında seyrettiği ilk futbol maçı Türkiye'nin tarihinin ve talihinin değiştiği stratejik birmaçtı.1923- Osmanlı Genç Dernekleri Başmüfettişi iken önerdiği ancak yaşa-ma geçirilemeyen projelerini bu tarihte çıkardığı Köy Kanunu ile devreye soktu. Köylere tesisyapmaya mali gücü yetmese de güreşlerin yapılmasını zorunlu kıldı.1924- Tam 14 yıl boyunca ardı ardına düzenli olarak devam edecekolan ilk Spor Kongresi'ni topladı.1924- Türkiye'ye uygulanan Olimpiyat ambargosunu kaldırttı. Türkiyedaha önce Olimpiyatlarda, sporcuları yarışmasına rağmen devlet statüsündedeğerlendirilmiyordu. Kişisel başvurular kabul ediliyordu. 1912 ve 1916 Olimpiyatlarınaböyle katılmıştık. 1920'de ise kişisel başvurulara savaş suçlusu olarak boykot yedik.Atatürk'ün ısrarı üzerine, görüşmelerde hem boykot kaldırıldı hem de Türkiye'nin ilk kezdevlet statüsünde katılması kabul edildi. Böylece 1924 Paris Olimpiyatlarına resmi statüde ilkkez katılmış olduk.1925- At ve At Yarışı İslah Encümeni'ni kurdu. Ankara Hipodrumu'nuinşa ettirdi.1925- Altay Kulübünü ziyaret etti. Daha sonraki yıllarda Altay'ın İngi-liz Donanması'm 1-0 yendiği maçta büyük sevinç duymuş, soyadı kanunu çıktıktan sonra bumaçı birlikte izlediği Fahrettin Paşa'ya Altay soyadını vermişti.1926- Atatürk'ün isteği ve Ömer Besim Koşalay'm çabalarıyla ilk bayan

Page 104: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

atletlerimiz faaliyetlere başladı. Nermin Tahsin, Emine Abdullah, Mübeccel Hüsamettin, Türkkadınlarının ilk sporcuları olarak tarihe geçti.1927- Kürekte Şerefnur, Vecihe, Leyla, Melahat, Nevlihal ve Kamranhanımlar devreye girdi. Teniste ise Vecihe Taşçı, Mediha Bayar, Adriyel Satak ve HidayetKaracan gibi balanlar ön plana çıktı. Dünya'da bayanların ilk kez 1928 yılında Olimpiyatakatıldığı göz önüne alınırsa, Atatürk'ün Türk kadınlarını spora yönlendirme açısından oldukçaerken davrandığını görülür.207-SARI LACİVERT KURTULUŞ1927- At yarışlarının en büyüğü Gazi Koşusu'nu başlattı.1928- Türk futbolunda ilk kez Gençler Ligi'ni kurdu. Ölümü ile birlik-te bu lig kaldırıldı. Leblebi Mehmet, Olimpiyatlarda futbol oynamış ilk ve tek Türk futbolcuolarak tarihe geçti. 1930- Türkiye Binicilik Federasyonu'nu kurdurdu.1930- Galatasaray Lisesi'ni ziyaretinde spor salonu olmadığım gördü.Yakında cami bulunduğu için mescidin yerine spor salonu yapılmasını istedi.1931- New York'tan hareket ederek, Okyanusu geçip İstanbul'a inerekdünya rekoru kıran Amerikalı havacıları Yalova'da kabul etti. Rekor denemesinin tümmasraflarını Türkiye karşıladı. Böylece Atatürk Türkiye tarihinin ilk sponsoru oldu.1932- Çocuk Esirgeme Kurumu yararına Ankara'da düzenlenen güreş-leri seyretti. Burada rastladığı Kurtdereli Mehmet Pehlivan'm maddi sıkıntılar içindeolduğunu öğrenince dönemin çok büyük parası olan bin liralık maddi destekte bulundu. İşBankası tarafından ödenen bu para Atatürk'ün emriyle kendi maaşından kesildi.1932. Fenerbahçe Spor Kulüp binası yanınca kendi cebinden bağışta bulundu.1932- Katıldığı Uluslararası Nice Kupası'nda ikinci olan binici SaimPolatkan'a, Çankaya isimli atı iki yıllık iaşe bedeliyle armağan etti.1933- Çankaya adlı atla Ankara'daki konkurhipik yarışlarına gayrıres-mi olarak katıldı. Parkuru engel devirmeden tamamladı.1935- Anadolu ve Rumeli Fenerleri tahlisiye istasyonları arasında, Ox-ford-Cambridgearasındaki rekabete benzeyen kürek yarışları vardı. Kabotaj Bayramları nedeniyle yapılan buyarışları düzenli olarak izlemeye başladı.1935- Türk Havacılık sporuna çok önemli bir katkı sağlayacak Türk Kuşu'nu kurdu.1935- Beşiktaş Kulübü Başkam Ahmet Fetgeri'nin 19 Mayıs'ın her yıl Gençlik ve SporBayramı olarak kutlanma önerisini kabul etti.208 «SİNAN MEYDAN1935- Türkiye İdman İttifakları Cemiyeti'nin adı Türk Spor Kurumuoldu ve doğrudan CHP'ye bağlandı. .1936- Berlin Olimpiyatları'nda ilk altın madalya kazanan güreşçi YaşarErkan'a çektiği telgrafta, şükran duygularım sundu..1936- Fenerbahçe Kulübü'nün Kalamış koyuna bakan kısmına spor tesisi dışında hiçbir tesisyapılmamasını şart koştu. F.Bahçe ve G.Saray'ın bugün o bölgede sahip olduğu tesisler,Atatürk'ün vasiyeti sonucudur.1938- Binicilikteki Mussolini Kupası'nı kazanan ekipteki dört sporcu, Atatürk'ün süvarileriolarak tarihe geçti.1938- 19 Mayıs gösterilerinde çok sevdiği genç sporcuları son kez seyretti.BİBLİYOGRAFYAKitaplarAhmet İhsan, Matbuat Hatıralarım, (1883-1923), İstanbul, Ahmet İhsan Matbaası, 1930-1931.Aksin, Sina, Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi, C.1,11, Cumhuriyet GazetesiYayınları, 1997.Aksin, Sina, istanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, İstanbul, Cem Yayınları, 1976.

Page 105: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Aktar, Yücel, //. Meşrutiyet Dönemi Öğrenci Olayları (1908-1918), 2.bs. Ankara, GündoğanYayınları, 1999.Atatürk, Komutan, Devrimci ve Devlet Adamı Yönleriyle, Anakara, Genelkurmay AskeriTarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, 1980"Atatürk ve Fenerbahçe", Fenerbahçe Dergisi, Mart 2003.Atay, Falih Rıfkı, Çankaya, .C.l, Cumhuriyet Gazetesi Yayınları, 1999.Aydemir, Şevket Süreyya, Tek Adam, C.l, İstanbul, Remzi Kitabe-vi, 1974.Berkes, Niyazi, Türkiye'de Çağdaşlaşma, İstanbul, Doğu-Batı Yayınları, 1978.Borak, Sadi, Atatürk'ün İstanbul'daki Çalışmaları (1899-16 Mayıs 1919), Anakara, KırmızıBeyaz Yayınları, 2004.Dağlaroğlu, Rüştü, Fenerbahçe Kulübü Tarihi (1907-1987), Duran Ofset, 1987.210»SİNAN MEYDANDoğan, Yalçın, Fenerbahçe Cumhuriyeti, İstanbul,Tekin Yayınevi, 1989Duman, Selahattin, "Fenerbahçe'nin Gizli Tarihi", Sabah, 22 Ağus-tos-7 Eylül, 1996.Duru, Kazım Nami, İttihat ve Terakki Hatıraları, İstanbul, 1957.Hanioğlu, M.Şükrü, Osmanlı Ittihad ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türklük (1889-1902),İstanbul, İletişim Yayınları, 1985.Hiçyılmaz, Ergun, Gizli Teşkilatlar, İstanbul, Altın Kitaplar.Hiçyılmaz, Ergun, Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacak Fenerbahçe, 3.bs.İstanbul, BilgeKarınca Yayınları, 2004.Hiçyılmaz, Ergun, Sporda Batılılaşma Hareketleri, İstanbul, Pera Orient Yayınları.Hiçyılmaz, Ergun, Türkiye'de Futbol'un Öyküsü, Doyuran Matbaası.İlhan, Atilla, "Black Stoking'V Siyah Çoraplılar", Cumhuriyet, 22 Ocak 1999.İşgal ve Mütareke Senelerinde Bir İstanbul Gencinin Yaptıkları, İstanbul, Kanaat Kitabevi,1340 (1924).İttihat ve Terakki'nin Kurucusu ve 1/1 No'lu Üyesi İbrahim Te-mo'nun İttihat ve TerakkiHatıraları, İstanbul, Arba Yayınları, 1987.Kinross, Lord, Atatürk, Bir Milletin Yeniden Doğuşu, çev. Nejdet Sander, İstanbul, AltınKitaplar, 1994.Kökütürk, Yalın İstenç, Atatürk'ü Anlamak, İstanbul .Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1999.Paloğlu, Mustafa Kemal, Müdafaa-i Hukuk Saati.İstanbul, Bilgi Yayınevi, 1998.Resneli Niyazi Bey, Resneli Niyazi Bey'in Hatıraları, İstanbul, Çağdaş Yayınlan, 1975.Sahşık, Selahattin, Kurtuluş Savaşı'nm Gizli Örgütü, MM. Grubu, İstanbul, Kaynak Yayınları,1999.San, Haluk, Belgeleriyle Türk Spor Tarihinde Atatürk, 1981.San, Haluk-Dağlaroğlu, Rüştü, Türk Futbol Tarihi, Türk Ticaret Bankası Yayınları, 1960.211 -SARI LACİVERT KURTULUŞSoley, Şevket, Spor Yıllığı, Hatıralar ve Düşünceler.Sorgun, Taylan, Bekirağa Mahkumları, Mütareke Dönemi, İstanbul, Kum Saati Yayınları,2003.Sorgun, Taylan, Devlet Kavgası, İttihat ve Terakki, 2.bs. İstanbul, Kum Saati Yayınları, 2003.Uşaklıgil, Halit Ziya, Saray ve Ötesi, İstanbul, Özgür Yayınları, 2003.Onaydın, Ruşen Eşref, Galatasaray ve Futbol, Yemlik Basımevi1957.Yalçın, Soner, Efendi, 7.bs. İstanbul, Doğan Kitap, 2004.Yamak, Oygur, Fenerbahçe, Sinerji Yayınları, 2001.Yıldız, Doğan, Türk Spor Tarihi, Eko Matbaası, 1979.Zürcher, Erik Jan, Milli Mücadele'de İttihatçılık, İstanbul, Bağlam Yaymları,1993.DergilerFenerbahçe Dergisi Spor Alemi Dergisi, Yeni Mecmua

Page 106: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Elektronik kaynaklarhttp: //www. Altyapi.org/fbahçetarihi 1. htm http: //www. Turkfutbolu.net/yaymlar/sehit/sehit2.html Kutlu Merih, "Kuva-i Milliye Gücü Olarak Futbol", http: //www. verkaç. org/http: //www.fenerbahcem.ch/tarihce.htm1.2.3.4.5.6.7.8.9. 10. 11. 12. 13. 14.TRUVA / BİREYSEL GEÜŞlMÇOCUKLAR DERİN DÜŞÜNÜRMehmet Murat Döğüşgen DEĞİŞİME VAR MISINIZ?Nancy Christie Çev. Esra MakaraTRUVA / DÜNYA EDEBİYATI / ÖYKÜAŞKI SEVEN BEŞ KADIN (Öykü) İhara Saikaku Çev. Sevda KubilayTRUVA / DÜNYA EDEBİYATI / ROMANDA VİNCİ ALDATMACASI (Roman)Thomas Swan Çev. Serhan Nuriyev (3 baskı)KUTSAL KADIN (Roman)Qaisra Shahraz Çev. Deniz ArslanÇÖL KAHRAMANI (Roman)Donya Al-Nahi Çev. Serhan NuriyevATTÎLA- Tann'nın Kılıcı (Roman)Ross Laidlaw Çev. Selim Yeniçeri (2 Baskı)ADOLPHE (Roman)Benjamin Constant Çev. Mehmet Murat Döğüşgen-Ergün BükeBEYAZ MOĞOLLAR (Roman)William Dalrymple Çev. Enver GünselMATHILDA'DAN KALANLAR (Roman)Marcia Willett Çev. Özlem ToprakKRAL FİDYESİ (Roman)James Grippando Çev. Enver GünselAKBABA FONU (Roman)Stepnen W. Frey Çev. Deniz ArslanGÜMÜŞ ÇANLAR (Roman)Luanne Rice Çev. Safiye Gül Avcı - Murat ÖzpınarBİLDİĞİM BİR SIR VAR (Roman)Marcia Willett Çev. Safiye Gül AvcıSAKLI MABET (Roman)Stephen W. Frey Çev. Banu Sadıklar - Esra MakaraDANS ET BENİMLE (Roman)Luanne Rice Çev. Aslı Türk - Nilgün EkerİP CAMBAZI İMPARATOR (Roman)Su Tong Çev. Derya Öztürk15. TAYFUN (Roman)Qaisra Shahraz Çev. Deniz Arslan

Page 107: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

16. UYANMIŞLAR TARİKATI (Roman) Jacques Attali Çev. İlhan Güllü17. MİLYON DOLARLIK GİZEM (Roman) James Grippando Çev. Filiz Göktaş18. TAŞ YÜREK (Roman) Luanne Rice Çev. Mesut Şahin19. AMERİKA 2014 (Roman) Dawn Blair Çev. İrem ÖzelTRUVA/EKONOMİ1. AÇIK TOPLUM - Küresel Kapitalizmde ReformGeorge Soros Çev. Doğan Selçuk ÖztürkTRUVA / INCELEME-ARAŞTIRMA1. MOR BAKIŞLAR - Kadının Sırtından Sopa Eksik Olmuyor Cahide Günay (2Baskı)2. ATATÜRKTEN İNSANUĞA YOL GÖSTEREN SÖZLER Derleyen: SelmanKılınç (2 Baskı)3. PRENSES DIANA CİNAYETİ - Yüzyılın Yalanı Noel Botham Çev. SevdaKubilay - İrem Özel4. MEDYA İMPARATORLUĞU - İhtilaller, İhaleler ve 28 Şubat'ın Kutsal İttifakıHamit Karalı5. YENİÇAĞ'DA DÜŞÜNCE GÜCÜ VE HOLİSTİK SAĞLIĞA AÇILANPENCEREÖzer Uçuran Çiller6. PİRİ REİS HARİTASININ ŞİFRESİ Metin Soylu (4 Baskı)7. ATATÜRK VE KAYIP KITA MU Sinan Meydan (4 Baskı)8. ATATÜRKTEN TÜRKİYE'YE IŞIK TUTAN KONUŞMALAR Derleyen: Doç.Dr. Halil Bal (2 Baskı)9. PİRİ REİS'İN HAZİNELERİ Metin Soylu (2 Baskı)10. ŞAFAKTA KIZIL GÖKYÜZÜJames Gustave Speth Çev. Semih Türkoğlu11. SON TRUVAULAR Sinan Meydan (2 Baskı)TRUVA/KÜLTÜRŞAHSENEMİN MUTFAĞINDAN ÖZBEK YEMEKLERİŞahsenemTRUVA/METAFİZİKDÜNYANIN SONU 2009 - Mesih ve Armagedon Kehanetleri Peter Lorie Çev. AttilaBerkeoğlu (4 baskı) NOSTRADAMUS 2003-2025 KEHANETLERİ - Geleceğin Tarihi PeterLorie Çev. Seda ÇölTRUVA/POPÜLERSAMİMIYSEN KONUŞALIMDilek KavkılarLUCIFER'DEN KADINLARA ŞEYTANİ TAVSİYELERDeniz S. VincenteMEFİSTO'DAN ERKEKLERE ŞEYTANİ TAVSİYELERDeniz S. VincenteEV ERKEĞİNDEN SANAL SOHBETLERHaluk Kesim - Aydın DenizciBAFOMETTEN HERKESE ŞEYTANİ TAVSİYELERDeniz S. VincenteEV ERKEĞİNDEN AŞK MASALLARIHaluk Kesim - Aydın DenizciSIRADAN SÖYLEMLERE KARİZMATİK CEVAPLARPolat LabarDRUİDLER'DEN YÜRÜTTÜĞÜM POPÜLER BÜYÜLER

Page 108: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Deniz S. VincenteAÇI - Felsefi Kaçık KomediAbdullah Koçoğlu (J°ker Abdul)1. 2.DİYET Mİ? NÎYETMt?Memduh Bayraktaroğlu GÜZELLİĞİN SIRLARISevgi AnıkTRUVA/SAĞLIKTRUVA/SANAT1. IŞIĞA TUTUNMAK Bünyamin Aygün2. ÇANAKKALE SAVAŞI KARİKATÜRLERİHalil Ersin AvcıTRUVA/SİYASET1. ŞEYTANA SON - Terörde Savaş Nasıl Kazanılır? Richard Perle-David FrumÇev. Gökçe Kaçmaz2. HAYDUT MİLLET - Dünyanın Bilmediği Amerika Peter Scowen Çev. AttilaBerkeoğlu3. BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ VE TÜRKtYE Abdullah Şahin4. KISIRDÖNGÜ-Türkiye'de Üniversite Ve Siyaset Prof. Dr. Ali Arslan5. CASUSLUK - 20. Yüzyılın En Büyük Casusluk Operasyonları Ernest VolkmanÇev. Sevda Kubilay-Melike Atik6. MODERN SAVAŞLARI KAZANMAK - Terörizm ve Amerikan İmparatorluğuGeneral Wesley K. Clark Çev. Attila Berkeoğlu7 SİSTEM DE ÇÖKTÜ İNSAN DA ÇÖKTÜMemduh Bayraktaroğlu8. DARAĞACINDA BİR BAŞBAKAN - Menderes! Menderes! İsmet Bozdağ (3Baskı)9. TARİHİN SEYRİNİ DEĞİŞTİREN GİZÜ AJANLAR Ernest Volkman Çev.Enver Günsel10. BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ VE TÜRKtYE ÜZERİNE STRATEJİKANALİZLER Prof. Dr. Mahir Kaynak (4 Baskı)11. AMERİKAN ÜSTÜNLÜĞÜ HAYALİ - Yanlış Kullanılan Amerikan GücününDüzeltilmesiGeorge Soros Çev. Doğan Selçuk Öztürk12. GİZÜ DÜNYA İMPARATORLUĞU - Dünyayı Yöneten Gizli Güçler JimMarrs Çev. Selim Yeniçeri (3 Baskı)13. TARİH BOYU SAVAŞ VE STRATEJİE. Tuğgeneral Nejat Eslen (Genişletilmiş 3. Baskı)14. BAŞARISIZ BAŞARI - Bir İstanbul Macerası Ergun Göknel15. TAPINAĞIN GİZLİ KAPISI Halil Ersin Avcı16. MASKELİ BALO - Türkiye, ABD ve Diğerleri Prof. Dr. Mahir Kaynak (2Baskı)17. POLİTİKADA ŞİDDET Taha Akyol18. SIRLAR OPERASYONU - Terör mü? Politika mı? Jim Marrs Çev. Pınar Bulut19. - KÜRESEL HAMLELER ANAHTAR STRATEJİLERE. Tuğgeneral Nejat Eslen (Gözden Geçirilmiş 2. Baskı)20. BARIŞISTÎYORSAN SAVAŞA HAZIR OL - Savaşta ve Barışta StratejininMantığı Edward N. Luttwak Çev. Melike Atik21. HAYALET SAVAŞLARI Steve Coll Çev. Enver Günsel

Page 109: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

22. İSTİHBARAT RAPORLARINA GÖRE İSRAİL'İN GAP SENARYOSU -Tevrat'ta Yazılanlar Uygulamaya Mı Konuluyor? (3 Baskı)Hasan Taşkın23. KARANLIĞIN SAVAŞÇILARIErnest Volkman Çev. Aslı Türk - Halime Çetin24. BAŞIMIZA ÇUVAL GEÇİRENLER Prof. Dr. Mahir Kaynak25. ŞU DERİN DEVLET Hasan Taşkın (3 Baskı)26. BEYAZ CAMIN KARA KUTUSU Kadir Çelik (2 Baskı)27. KÜRESEL İSTİHBARAT - Günümüzde Dünya Gizli Servisleri Paul Todd -Jonathan Bloch Çev. Enver Günsel28. 2000 YAŞINDA BİR DÜNYA GÜZELİ Ergun Göknel29. KONUŞAN TÜRKİYE Murat Erdin30. TERÖRİZMBarry Davies, Çev. Pınar Bulut31. KISKAÇ - Askeri Stratejiye Göre Kaostan Çıkış Hasan Taşkın32. ORTAK PAZAR'DAN ABYE HAYATIM AVRUPA Erol Manisalı (3 Baskı)33. YENİDEN ŞEKİLLENEN DÜNYAE. Tuğgeneral Nejat Eslen34. PARA İMPARATORLUĞU - Kontrol Kimin Elinde? Prof. Dr. Mahir Kaynak (2Baskı)TRUVA/SOSYOLOJİ1. AVRUPA YOLUNDA BATILAŞMA YA DA BATILILAŞMA - istanbul'daSosyalDeğişimler Dr. İlbeyi Özer2. MİLENYUM TARİKATLARI - Batı'da Yeni Dini Akımlar Prof. Dr. Ali Köse3 OSMANLI'DAN CUMHURİYETE YAŞAM VE MODAYrd. Doç. Dr. llbeyi ÖzerTRUVA /TARİH1 SÜRGÜNDE ÜÇ ÖLÜM - Enver, Talat ve Cemal Paşaların Bilinmeyen YönlenEmir Sekip Arslan Haz. Ömer Hakan Özalp (4 Baskı)2. CEHENNEM DEĞİRMENİ - Siyasi Hatıralarım Rauf Orbay (2 Baskı)3. HEDEFTEKİ SULTAN II. ABDÜLHAMİD - Bir Siyası Tarih Denemesi DrVahid Çabuk (2 baskı)4. HAREM PENCERESİNDEN II. ABDÜLHAMİT İsmet Bozdağ5. KÜRT İSYANLARI İsmet Bozdağ6. BİLİNMEYEN ATATÜRK - Celal Bayar Anlatıyor İsmet Bozdağ (4 Baskı)7. KIZIL MEYDANDAN TAKSİM'E - Siyasette, Kültürde ve Sanatta Türk-SovyetİlişkileriRaşid Tacibayev8. OSMANLI'NIN İLK YAHUDİ SOSYALİSTİ - Avram Benaroya ve FaaliyetleriEmre Polat10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. .18. 19. 20. 21. 22. 23.LATİFE VE FİKRİYE - İKİ AŞK ARASINDA ATATÜRK - Atatürk'ün BaşyaveriSalih Bozok Anlatıyorİsmet Bozdağ (5 Baskı)ATATÜRKTEN HİÇ YAYINLANMAMIŞ ANILARProf. Dr. Yurdakul Yurdakul (4 Baskı)KUTSAL ERMENİ PAPALIĞI - Eçmiyazın Kilisesi'nde Stratejik SavaşlarProf. Dr. Ali ArslanKAYIP TOPRAKLAR - Ortadoğu'da Türk Askeri

Page 110: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

Burak ArtunerATATÜRK'ÜN SOFRASIDerleyen: Oğuz Akay (2 Baskı)AVRUPA'YLA AŞKIMIZBurak ArtunerGAZİ - Fikriye'yle Neden Evlenmedi? Latife'yle Neden Evlendi?Derleyen: Oğuz AkayOSMANLI'DAN CUMHURİYETE RUM BASINIProf. Dr. Ali ArslanSOYKIRIM MI? HODRİ MEYDAN! - Atatürk'ten Soykırım İddialarına Cevaplarİsmet BozdağROSSLYN VE KUTSAL KASENİN SIRLARIMark Oxbrow - lan Robertson Çev. Enver GünselORTADOĞU'DA IRK VE KÖLELİKProf. Dr. Bernard LewisAVRUPA'DAN TÜRKİYE'YE İKİNCİ YAHUDİ GÖÇÜProf. Dr. Ali ArslanHEDEF GELİBOLUOğuz AkayMUSTAFA KEMAL'DEN ATATÜRK'EProf. Dr. Yurdakul YurdakulSARI LACİVERT KURTULUŞSinan Meydan1. 2.1. 2. 3. 4. 5. 6.7.8.9. 10. 11.TRUVA / TÜRK EDEBİYATI / ANIHATA YAZIP ÇİZECEK BİRKAÇ SATIRIM KALDI (Anı) Tamer ŞahinTRUVA / TÜRK EDEBİYATI / ÖYKÜPERİ MASALINDA GÜZEL (Öykü) Ayça AtçıUYUŞTURUCU TARİKATI - PIT (Öykü) Selena Özen - Uygar ÖzenTRUVA / TÜRK EDEBİYATI / ROMANDERYALARI DİZE GETİRENLER (Roman)Raif KaradağSAHTE MELEKLER - Hortumcuzadeler (Roman)Memduh BayraktaroğluANTİKACI ARAGO"NUN GÜNLÜĞÜ (Roman)Mehmet Murat ildanKAFKAS RULETİ - Fırat'ın Ayak Sesleri (Roman)Selman Kayabaşı (2 Baskı)PARİSTN ALTINDAKİ GÜLLER (Roman)Mehmet Murat İldanAMERİKA DÜŞERKEN (Roman)Mustafa KarnasAYTEN (Roman)Burhan Cahit MorkayaMİSYONERLER SAVAŞIMustafa Karnas

Page 111: Sinan Meydan SarıLacivert Kurtuluş ı ş ı ğ ş ğ ı ş İ ı ış ı Meydan - Sari Lacivert Kurtulus.pdf · SINAN MEYDAN (sinanmeydan75@ mynet.com) Sinan Meydan: 1975 yılında

TÜRKÎYE'lSnN GÖZYAŞLARI (Roman)Selman KayabaşıÖFKEYLE VALS Birinci Yarım (Roman)Çetin AgaşeHZ. SÜLEYMAN'IN ANAHTARI - Gerçek İsa Peygamber Kim? (Roman)Mustafa KarnasArka kapak yasızı:sarı lacivertKURTULUŞ...Harrington, tepkilere daha fazla dayanamadı, 70 gün sonra Fenerbahçe'nin yeniden açılmasıkararını imzalarken içinden şöyle düşünüyordu:"Bu ne tuhaf bir millet! Ülkelerini işgal ettik bu kadar tepki göstermediler. Feneri kapattıkhepsi ayaklandı... Neredeyse silaha sarılacaklar."Fenerbahçe sadece bir futbol kulübü değildir.Fenerbahçe geçmişte "vatan ve özgürlük mücadelesi" vermiş bir ulusal teşkilatın adıdır.Fenerbahçe, emperyalizme kaşı verilen ilk bağımsızlık savaşının aktif katılımcısı, emperyalistkuşatmayla çevrilen bir ulusun tek moral kaynağı, tek umut ışığıdır. Fenerbahçe, MustafaKemal'in önderliğinde gerekleşen Kurtuluş Savaşı'nın sarı-lacivert rengidir. Fenerbahçe,Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal'in gönül verdiği takımdır.Elinizdeki kitap, Fenerbahçe'nin gizli tarihini Atatürk'ün hayatıyla paralel olarakincelemektedir. Bu kitapta Fenerbahçe ve Atatürk'le birlikte Kurtuluş Savaşı, bu savaşın gizlikahramanlarının penceresinden anlatılmaktadır.ISBN 11MM-175-23-09 789944 975230-r-~ (<Ntruva>tarih İRİMonlıne satış: HuobSta: www.truvabookstore.comwww.truvayayinlari.com

Sinan Meydan _ Sarı Lacivert Kurtuluş

Deryam 34