sÜnnetin bireysel ve toplumsal degiŞimdeki...

28
. · Isiilm KUtUphanesi Dem. No: 2-':)-:) . 3 T as. No: . • • ( .17-, SÜNNETiN BiREYSEL VE TOPLUMSAL ROLÜ - SEMPOZYUM - 11-12 MAYIS 2007 \. MERAM 1 KONYA · -.... KONEVI KÜL TÜR MERKEZI

Upload: others

Post on 27-Oct-2019

13 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

. · ~~~ Pt~ııl1ee vaım Isiilm Amştınnnlnrı Merkaıt

KUtUphanesi

Dem. No:

2-':)-:) . 3 Tas. No:

. • • ( .17-,

SÜNNETiN BiREYSEL VE TOPLUMSAL DEGiŞiMDEKi

ROLÜ

- SEMPOZYUM -

11-12 MAYIS 2007 \.

MERAM 1 KONYA ·-....

KONEVI KÜL TÜR MERKEZI

Ynym No: 3

Korıgre 1 Sempozywn 1 Toplantı: 2

Sünnetin Bireysel Ve Toplumsal Değijimdeki Rolü Sempozyunıu 11-12 Mayıs 2007

KONYA

1. Baskı: Mnyı~ 2008, Koııya

ISBN: 978-975-01799-2-1

· Teztip Komitesi: , Prof Dr. Al11net Önkal

Prof Dr. Bi/al Saklan Prof Dr. Zekeriya Giiler Doç. Dr. Melımet Eren Doç. Dr. Malımııt Yeşil Yrd. Doç. Dr. Adil Yavuz Yrd. Doç. Dr. Muhittin Uysal Arş. Gör. Dr. Ömer Özpınar Arş. Gör. Dr. I-Iuriye Martı Arş. Gör. Dr. Fikret Karapmar

Redaksi yon: Zekeriya Güler Huriye Martı

Dizg.i/sayfa düzeni/kapak: Mulıiddin Okumuşlar

Baskı/cilt: Sebnt Ofset Matbaacı/ık Te/:0.332.3420153 Fnx:0.332.3423780 www.sebat.conı 1 [email protected]

3. TESLiG

TEMEL liADİS KAYNAJ(LARININ ÇEVİRİLERİ

ÜZERİNE BİR KRİTİK

Doç. Dr. Bünyamin ERUL Ankara Üniversitesi İliilıiyat Fakiiltesi

Bilindiği gibi, herhangi bir metni bir dilden diğer bir dile çevirmek, bir­çok problemi beraberinde getirmektedir. Eğer bu metinler, kutsal kitaplara veya asırlar öncesine ait dini-edebi metinler ise, sorunlar daha da artmak­tadır.

Ülkemizde son yıllarda bilhassa Kur'an çevirileri üzerine bir hayli ilmi tarbşma ve kritikler yapıldığı halde, maalesef, aynı çaba hadis kitapla­rının çevirileri üzerine yapılmarruştır.1 Hllbuki hadis çevirilerindeki prob­lemler, Kur'an çevirilerinden daha fazladır. Zira Kur'an çevirilerinde, en azından siyak-sibak gibi bir .avantaj söz konusudur. Hadislerimiz ise, parça parça ibarelerden oluşmakta ve hadisin bağlarmnın bilinmemesi onun doğru anlaşılmasıru zorlaştırmaktadır.

Ülkemizde uzun yıllardan beri başlıca hadis kaynaklarının dilimi­ze çevrilmesi bir bakıma sevindiricidir. Ancak, mevcut çevirilere2 çeviri tekniği, anlaşılırlık ve dil zevki vb. bakımlardan dikkatle bakıldığında, hayli problemli olduklan görülür. Görülen bu proqlemlerden l~areketle

1 Bilinen tek çalışma Nebi Bozkurt'un "Hadislerin Tercüme ve Yommlannda Uyulmas1 Gereken Kurallar" adıyla yayınJadığı. uzun makaledir. Mü.IFD, sayı: 11-12, yıl: 1993-1994, s. 211-281.

2 Bildiride şu çeviriler esas alınacaktu: Snlıi1ı-i BulıılrfTercümesi, Mehmet Sofuoğlu, Öıüken Neşri, İstanbul-1987. Salıi1ı-i Miisliın Terelimesi ve Şerlıi, Ahmed Davudoğlu, İstanbul-1.974. Sönmez Yay. Süııen-i Ebi Dıivud Terceme VI! Şerhi, Necati Yeniel, Hüseyin Kayapınar, İstanbul-1987, Şamil

Yay. · Sıineıı-i Tirmizi Tercenıesi, Osman Zeki Mollamalunutoğlu; İstanbul-1972, Y. Emre Yay. Süııen-i Ne::diTerceınesi, Abdullalt Par lı yan, İstanbul-2005. Sıiııen-i İbıı Miice ve Şerlıi, Haydar Hatiboğlu, İst-1982-198-1. Muvatfa, Ahmet M. Büyükçınar, Doç Dr. Vecdi Akyüz, Ahmet Arpa, Dr. Durak Pusmaz,

Abdullalt Yücel, Beyan Yay. Tarihsiz. · Salıi1ı-i Bulııirf MulıftıSarı Tecrfd-i Sarf/ı Tercemesi ve Şerlıi, Ahmed Naim ve Kamil Miras, DİB

Yay. Ankara 1993, (12. ve son baskı). Riyıizıı's-Sıililıiıı ve Tercemesi, H. Hüsnü Erdem, Ankara-2000, (17. baskı). Canan, İbraltim, Hadis Aıısiklopedi, Kı!hib-i Sit tt!, İstanbul t.y. (Zaman Gazetesince verilmiştir.) Süııen-i Dıiriıııf, A. Aydınlı çevirisi ile Siiııeıı-i Tin_ııiziTc:rceme$i "Konulu Hadis Projesi" sitesin·

den kullarulnuş, matbu nüshalardan kontrolü yapılamamışhr.

Üçiincıi Oturum 213 ~------------------------------------------------~

onların geneliyle ilgili şu tespitleri yapabiliriz: ı. Birçok temel hadis lptabı defalarca hasılınasına ve evlere gir­

mesine rağmen maalesef yeterince okunmamaktadır. Kanaa­tirnce bunun en temel sebebi, mevcut kitapların çevirilerinin dil bakımından problemli oluşlarıdır. Dolayısıyla problemli çeviriler, hadis ve sünnetin okunmasını olumsuz yönde etki­lemektedirler. ·

2. Söz konusu çeviriler, hadis ve sünnetin doğru aniaşılmasını da engeliernekte hatta sünnetin yanlış anlaşılınasına sebep olmak­tadırlar. Yanlış çeviri, yanlış istidlallere ve yorumlara sebebiy.et vermektedir.3

3. Hadis ve sünnet hasımlarının eline bolca malzeme vermekte­dirler. Bazen yapılan yanlış çeviriler, Hz. Peygamber' e, İsHim' a dil uzatılınasına zemin teşkil edebilmektedir.

Bu bildiride, hadis çevirilerinde görülen ama yıllardır ihmal edilen en önemli sorunlan dile getirmek, bu çevirilerde düşülen yöntem hataları­nın altını çizmek, ideal bir hadiS çevirisinin nasıl olması gerektiğine dair tartışmaları başlatmak ve bununla ilgili bazı öneriler sunmak istiyorum.

Belirtmeliyiz ki, samldığı gibi çeviri, tercüme edilecek dili bilmekle üstesinden gelinebilecek kadar kolay bir iş değildir. Hele çevrilecek metin­ler hadis metinleri ise, bunun daha da zor ve ağır bir iş olduğu ortadadır. Çünkü hadis metinlerinin çevirisi:

ı. Öncelikle bir çeşit hadis rivayetidir. Allah Rastllü'nün sözlerini, .Arapça dışında bir dile çevirmek demek, o dilin mensuplarına hadisleri rivayet etmek demektir. Dolayısıyla, geçmiş asırlarda hadis rivayeti konu­sunda ne kadar titizlik ve dikkat gerekiyorsa, hadislerin çevirisinde de o denli hassas olmak gerekir. Bunun tabii bir sonucu olarak, dikkatsiz, ehli­yetsiz yeya yanlış bir çeviri de elbette, Allah Rasıllü'nün söylemediği bir sözü ona söyletmek anlamına geleceği için "hadis uydurma" vebali gibi bir akıbeti beraberinde getirecektir.

2. Her bir çeviri, aynı zamanda bir anlama faaliyetidlr. Anlama ise, herhangi bir metnin, ikinci dildeki lafz! anlamlarını sıralamak değildir. Bu sebeple, hadis metinlerini çevirmek, öncelikle Hz. Peygamber'i, onun sünnetini, onun yaşadığı zamanı-zemini ve bağlaını anlamayı gerektirir.

3 Bunun en son tipik bir örneği, İsmet Özel'in Kırk Hadis, (İstanbul-2006, ll. Baskı) adlı çalış­masında yanlış c;evi.rilere dayanarak yapbğı yanlış yorumlardır.

Örneğin: '*" ~.ıt. c '*'~of:.>~ r .s:..d ~-s~ .:.,~:ııı>ı ı:Ju .'iı.:.ıı "Allnlıu Tı!iilıi, dünyada bir mümiıı kulumuıı sevıliğiııi alır.;am, o da bu musibetiıı sevabıııı sabır ve

teslimiyetle benden beklerse, oııwı mıikıiftıtı mıcnk ceııııettir" şeklinde yanlış ve eksik çevrilmiş ve açıklamada asıl konu olan "iki gözün kaybedilmesi" ele alınmamış, çok farklı yorumlar yapılmıştır. Bkz: 16. hadis, s. 100-104.

"DaJiılet diyarında bir adamı irşad etmen, senin için sadaka( dır)" çevirisi de yanlışbr ve sayın . Özel yorumunu bu yanlış çeviri üzerine yapmışbr. Oysa burada kastedilen, yolunu kaybe­

dene, yol göstermenin sadaka olduğudur. Bkz: 11. hadis, s. 71-73.

214 ____ ~----------------------------~----------~u~··ç~ü~,c~u~·r,~e=b~liğ

Bütün bu alt yapı olmadan, sadece Arapça bilmekle hadisleri doğru bit şekilde anlamak mümkün değildir. Bunun için de, en azından yeterli düzeyde hadis, sünnet ve s1ret bilgisi ve birikimine sahip olmak şarttır.

3. Hadisleri çevirmek, sadece o metinleri anlamakla sınırlı değildir.' Çünkü bu aynı zamanda bir şekilde çevrilen hadisi yorumlamadır. Müter­cim, farkında olsun, "ya da olmasın, az veya çok, anladığı metne kendisin­den bazı yorumlar katar. Bu bazen vurgu ile bazen kurgu ile bazen paran­tez içi katkılarla, bazen abartarak, bazen yumuşatarak, bazen de çevirirken yaptığı tevcih ve ter~ihlerle gerçekleşir. Burada, mütercimin ön kabulleri, önyargıları, savunma güdüsü, birilerine cevap verme dürtüsü, çevrilen zaman ve zeminin şartları vb. unsurlar devreye girer ve çeviriye ister istemez bazı yorumlar yansır.

4. Yukarıda da işaret' ettiğimiz gibi, çeviri zannedildiği kadar basit bir faaliyet değildir. Az buçuk dil bilen herkesin çeviri yapabileceği sanılır ve maalesef ülkemizde bunun çok sayıda başarısız örnekleri vardır. Herhangi bir hikaye, masal kitabının çevirisi dahi belli· bir edebi formasyon ister. Şayet çevrilen metinler tefsir, hadis, fıkıh vb. belli bir usulü, tarihi, terlmleri ve kendine has ilimleri olan bir ilmi eser ise, bu mutlaka uzmanlık ister. Yani hadis çevirisi, profesyonel bir iştir.

5. ·Her çeviri, iki dili de iyi bilmeyi gerektirir. Özellikle ülkemizdeki çeviı;ilerde yaşanan en b~yük sorun, mütercimin kendi diline yeterince hakim olmamasından; onu iyi kullanamamasmdan kaynaklanmaktadır. Bilhassa, Türkçede yaşanan hızlı geliŞme, daha doğrusu hızlı değişme, çevirilerin en büyük problemini oluşturur. İslami ilimlerle ilgili eserlerin çevirisinde, özellikle de ayet ve hadislerin çevirisinde eski dilin, ağdalı terkipierin kullanılmasının yanı sıra, Türkçedeki yardımcı fiillerin yanlış kullanıldığı sıkça görülür. Maalesef mütercimlerimizin çoğu, Türkçe söz­lüklere neredeyse hiç müracaat etmezler. Osmarılıcanın ve medrese gele­neğinin tesiri hemen hemen h~r tercümede açıkça göriilür. Metni anladı­ğından emin olan mütercim, çeviriyi aşina olduğu kendi diliyle yaparken, okuyucunun o çeviriyi, o dili aniayıp anlayamayacağını veya nasıl aniaya­cağını pek hesaba katmaz. Bu nedenledir ki, asırlar önce yaşayan Yunus Emre'nin şiirlerinin çoğu bugün bile kolaylıkla anlaşılırken, 20-30 yıl önce yap~an çeviriler bugünün kuşaklarınca maalesef anlaşılamamaktadır. İşte bu yüzdendir ki, son yıllarda Cumhuriyet döneminde kaleme alınmış telif ve tercüme eserlerin sadeleştirilmesi ihtiyacı doğmuştur. Korkarım yakın­da bu sadeleştirmelerin de yeniden sadeleştirilmesi gerekecektir.

6. · Çeviri, sadece çevrilen metnin anlamını yansıtmak değildir. Aynı zamanda çevrilen metindeki edebi zevki, ahengi, vurguyu, kurguyu, edebi sanatları da en güzel bir şekilde yansıtmayı gerektirir. Eğer çevrilen metin, Kur'an ayetleri, Hz. Peygamber'in hadisleri gibi, yüksek dilin, din dilinin ve zaman zaman sembolik anlatımların kullanıldığı edebiyat ve fesahatin zirveleri ise, bu noktada mütercimin işinin ne kadar zor olduğu daha kolay anlaşılacakhr. Maalesef, ülkemizdeki Kur'an ve hadis çevirilerinin çoğu bu açıdan sırııfta kalmaktadır.

Üçüncü Otunun 215 ~--~~------------------------------------------~

Bu tespitlerden sonra, dilimize kazandınlan temel hadis kaynakla­nnda gördüğümüz çeviri hatalamu birkaç başlık altında vermeye çalışaca:.

ğız. Kaydedilen örneklerin hemen ardından bizce doğru olan çeviri, italik olarak verilecektir.

1. Yanlış Çeviri (Maddi Hata)

Çevirilerde görülen en masum problem, işbu maddi hatalardır. Bu tür yanlış çevirilerin çoğu Arapça bilmernekten değil, genellikle dalgınlık ve dikkatsiziikten kaynaklanmaktadır. Her insan gibi, mütercimin de istemeden yanıldığı, yanlış çevirdiği bazı ibarelerin olması kaçırulmazdrr. Ancak, yapılan çevirilerin, gerek basım öncesinde, gerekse basım sonrasın­da sıkı bir kontrolden geçirilmemesi, hele hele birçok defa basılmasına rağmen çok açık ~addi hataların dalu tashih edilmemiş olması pek normal sayılmamalıdır. Aşağıdaki misallerde bu husus açıkça görülmektedir:

Jıı ~~r ~ıiLıı ~~i .;.

"Bir kimse devlet reisine ihanet ederse Allah ona ihanet eder." Riyiizu's-Sfililıfn, I. 88, no: 676, (XVII. Baskı).

"Kim devlet başkanını aşağılarsa, Allalı da onu aşağılar." şeklinde veya kısaca "Devlet başkamnı aşağılayanı, Allah aşağılar." şeklinde çevrilmelidir .

... bize olmuş ve olacaklardan haber verdi. Bizim en çok alim ala­nımız Kur'an-ı Kerirn'i en ziyade hıfzedenimizdir. Riytizu's.-Siililıfn, ID. 361, no: 1893.

(İşte bunları) en iyi bilenimiz, hafizası en iyi olanımızdır .

._.,..ı;iı ~ ı~ ;yı:, ~8ı j.i:.i

"İnsanların en Müslüman'ı ve en imaniısı Amr b. As'tır." Tirmizi, Menakıb, 48.

"İnsanlar teslim/Müslüman oldu, Amr b. As ise iman etti."

· ı:.:. ·f 'ı ·-·ı ~ı ... ~ f J ..,.--. • r-

"Gece konuşma yasağı namazı kılmış olan ve yolcular içindir." Tirmizi, Salat, 12.

"Namaz kılan veya yolculuk yapan dışında, gece sohbeti (için cevaz) yok-tur."

tijf ~;;; ~aı ~ıS-:, f.Iıı 'r-'-' ~ . 0;;.; .)ı ~ j:;..ir $ 0 ;~.).ı:, ~~ is:ıjı ~-~ :ıuı

Bunun üzerine Ömer .(r.a.) "Bu ne güzel bid'attir. Sabaha karşı uyuyakalıp teheccüdü kaçırmaruz, akşam geç vakte kadar uyaruk kalıp sabah namazuu kaçırmaruzdan daha hayırlıdır" ded'i, insanlaİ akşam ibadetini uzatarak sabah erken kalkamıyorlardı. Muvatta, es-Salatü fi

216 ____________________________________________ ~0.~ç~ü-"c~u_·r,~e~bl~~

Ramazan, 2 1 Komisyon I. 205.

Bunun üzerine Ömer (r.a.) "Bu ne güzel bir yenilik/bid'at oldu! Fakat şimdi uyuyup da gece yarısmdan sonra kalkanlarm kıldığı teravilı rıamazı, erken vaktinde kılanlan nkinden daha faziletlidir." dedi. Ömer, bu ifadesiyle, geceııin sonunu kastetti, zira halk evvelinde kılıyordu."

~ •• . ~ ~ · •• iı • -t; ·. ( ..iıı ;- -~ •• 'li: ·. ·.' iı ~ ,. 'li: iliı ~ı .. rr .xr- ~ - ..ı . ~JJ -.xr- ":J J - ":

"Şüphesiz ki, Allah kıskarur. Mü'min de kıskarur. Allah'ın kıskan­ması mii'mine haram kıldığı şeyi getirmesidir" buyurdular. M6995 Miis­lim, Tevbe, 361 A. Davudoğlu, XI. 112.

"Allahu Teala Hazretleri (kulları hakkında) gayret gösterir. Cenab-ı Hakkın gayreti, ·haram kıldığı şeyleri insarun irtikab etmesinden (men'i)dir." Riyazu's-Sulilıfn, ID. 312, no: 1838.

"Allalı da kıskmıır, mü'min de kıskamr. Allalı'ın kıskamnası, mü'minin Allalı'ın lıaram kıldığı şeyi yapması (dolayısıyla)dır."

).; ~:, ~ :ri1 ~ k' :;i' r? ~~ , ~-' ~ ~;:b-r ~

"Mü'm.inleri Allah'tan ziyade fenalıklardan kanıyan bir kimse yok­hır Mii'minledn en biiyii'k koı:uyucıısu olduğu için Allah, açık gizli bütün çirkin işleri haram kılmıştır." B4637 Bu!ıarf, Tefsir, (A'raf) 1, Sofuoğlu, IX. 4367.'

"Allah'tan daha kıskanç kimse yoktur. Bu nedenledir ki O, açı­ğıyla, gizlisiyle (her türlü) ahlaksızlığıharam kılmıştır."

A ~ ::r. fo' <Si ..ı-J c.J; ~ı ~- :;ı' - ~~ ·) -~ j)! - 4:.>- .1ı, ~ J _ ~~::;ı ~- :_ -. İbn Abbas'dan (ra) işittim; o: "Peygamber (S) beni -Veda Hac­

o'nda- Müzdelife' den ~culıık ağırlıkları içinde geceleyin yolladı yahud önden gönderdi." diyordu. B1856 Bulıurf, Cezaü's-Sayd, 25.

İbn Abbas'ın şöyle dediğini işittim: "Hz. Peygamber, ağır hareket edebilen düşkün kimselerle birlikte Müzdelife' den geceleyin beııi de önceden gönderdi." : ••• 4::; • ·i· U:.iı ..::.ı;.. · ..ıU.... . ·::<-· i·. • : c dı.. :.:.u. ~ ,_ ~ .iiıı ı • ..u, J. , • ::..:r· J. li :.r-J - V"" J r ... ~ •• • . ..r-- J ı.r- ~'"' . - .. . ı--J - ı.r- • r-J • J

• •• • ~f~ı~ı

"Rastllullah'ı (s.a.v) gördüm. Kabe'yi yedi defa tavaf etti. Sonra Makam-ı İbrahim'in yanı başında ayakkahılarıyla iki rekat namaz kıldı. Kendisiyle tavaf edenler arasında biçbir şey. yoktu." N759 Nesaf, Kıble, 9.

"Rasulullalı'ı (s.a.v) gördüm. Beyt'i yedi defa tavaf etti. So11ra MakJim-ı · İbrahim'in kenarında Beyt'in lıizasmda iki rekat namaz kıldı. Tavaf edenlerle arasında da kimse yoktu."

ı • ..u. J. ··::.:ı· . - ;~..·- ·ı· ı ·ı::,, .... " .iiıı . ••• •. ·, J. ın~ ::.:ll. ·r ~ ~~ ~. :.:...:ı-r'ı:,.·ı, j0 ı.r- • r-J • J ~: ~ J ..r--- __.... <S" J rs- J. •• .• J •• • J : • J ..r r

~':, :· f i r-1-) c.J; .iiıı

"Kalabalık o!ur ve yaklaşılmaz ise ne olacak?" dedi. İbn Ömer .de şu cevabı verdi: "Yemen' den (ve diğer iilkelerdeo) gelenleri bir d ii şii o Tabii ki kalahalık olacakhr. Ben RasO.lullah (s.a.v)'in Hacer'ül-Esved'i

Üçiincii Oturom ~~~-=-=------------------------------------~2.17

bazen öptüğünü bazen de kalabalıkJan dolayı öpemeyip geriden selfunla­dığını (istilam ettiğini) gördüm." N2949 Nesiii, Menasikü'l-Hac, 155.

Adam: "(Haceru'l-Esved) Kalabalık olur ve (öpmeyi) gerçekleştiremezsenı ne dersin?" dedi. İbn Ömer şu cevabı verdi: "Sen şu 'ne dersin?' demeyi Yemen'de bırak! Ben Rasulullalı (s.a.v)'in Hacer'ül-Esved'i seliimladığını da, öptüğünü de gördüm."

2. Türkçe Kullanım Hataları

Çevirilerin birçoğunda görülen hataların başında Türkçe'nin yanlış kullanılması gelmektedir. Özellikle yardırricı fiilierin hatalı kullanımı başı çekmektedir.

Peygamber (S) Mina'da hutbe yapıp· "Bugün Jıaııgi gündür ·biliyor musunuz?" diye sordu. B6043 Bu/ıiirf, Edeb, 43 1 Sofuoğlu, :xm. 6027.

Peygamber (S) Veda Haccı'nda bana "İnsanlan sustur!" diye emretti de, yaptığı hııtbede· B6869 Bulıfirl, Diyat, 21 Sofuoğlu, XIV. 6719.

Rasülullal1 (S) Mina' da Nahr gününde insanlara h.utlıe yaptı da ... B7078 Bulıiin", Fiten, 8 1 Sofuoğlu, XV. 6939.

Oysa hutbe yapılmaz, irad edilir, hitap edilir ya da okunur.

~ı;;:. .);. ~ ~ti.;:!.Jı ~~::--ı/ ~)If~::'" Ji ~c :x ;.5-~f }.i:'" ı~~

"Biriniz uykusund~ uyandığı vakit hemen üç defa bıırmınıı atsın: çünkü şeytan onun genizlerinde geceler." Müslim, Tal1are, 23 1 A. Davudoğlu, II. 320.

• .. 1 • ""'" • .,

..,..t:f .j ~':ı;. j Jı; ;ı;. ı :;. ~ ;.ı; .:ıı;Lı ::_ı;

Ben Süfyan' a: "Sen bıı hadisi başka hiçbir kimseden alıp yiiklen­m.edin?" dedim.

B3733 Bulıiiri, Fedai.lü Ashabi'n-Nebi:, 18 1 Sofuoğlu, VIII. 3515.

Ben Süfı;iin'a: "Sen bu hadisi başka kimseden alınadın (mı?)" dedim. ;-- ı.i:..::..ıi . j!_•' ı !\S": ..Uı1.A• ıı ·,·;ı-

~ r - .r_r---" _,. .;r-. .r .r. -'

Aişe dedi ki: "Benim yol nakliyatımı yapmakta olan kimseler gelip hevdeci.mi yüklenmişler ve onu bindiğim deve üzerine götürmüşlerdi." B4141 Bulıfirf, Megazi, 35 1 Sofuoğlu, VIII. 3878. .

Aişe dedi ki: "Beni taşımakta olan grup gelip hevdecimi yiiklenınişler ... " .:·ı~ ~-:c- ~ı ....... ~i·~·-~ ı!.: ~i;_;.· j,j ~h .;J\S" ı.:W ..u .. : ~ r' .,l.,r>~--.....r.J • ... ) .1". • _,.

' . "Vallahi bir erkeğin yanında sevgjlj parlak g:iizel bir kadın olsun

ve amın birçok ortaklan bulunsun da onun aleyhinde çok laf etmesinler; bu, pek nadirdir" dedi ...

"Sabaha kadar gözümün yaşı dinmiyor, göziime de hiçbir uyku g:irdiremiya~dum ·sonra ağlayarak sabaha ulaşhm." B4141 Buluzrl, Megazi, 35 1 Sofuoğlu, VIII. 3878.

"Vallalıi bir erkeğin gözdesi olup da, kumalan tarafından aleyhinde çokça

218 Üçiincii Tebliğ ----------------------------------------------~----~

konuşutmayan kadın azdır ... Sabaha kadar gözyaşım dinmedi, gözüme de hiç uyku girmedi ve böylece sabaha çıkhm."

--~i, .-- . ......__..-j~, ç_j, _,.i: =- · 8ı ~ "~ -- ·~ct ı; ~r :...:s-.r.-..s:'- ---~: -- r~ -..r-...r . .. . rJJ .. .

"Ya Eba Zerr! Evin (yani kahrin)...köle...kadar pahalanacak derecede çok insanın öliim vukııah ile halin nasıl olacak?" buyurdu. İM3958 İbn Mace, Fiten, 10 1 H. Hatiboğlu, X. 172.

"Ey Ebu Zerr! İnsanlarm başına gelecek (aşırı) ölümler karşısında ne ya­pacaksııı? O gün ev, yani kabir, bir lıizmetçi/köle kadar değerlenecek."

~ .. 1 .. .. .. .. .. 1 J ... • ,. f ·~ • .. .,

~ .sı ı; ~ ~:; ~~~~ )!) ,. ;:·.·.ı ~ü ~ır .fo;~ ı:ı$. Jü rr.ı\5' ~ıj ı; ~ı:;~~ J;.j t; 8>

:,_, ı.;jı ~ı;. J;- ~~G-:; :ı;y, \ii ~lj ~ :;.ii.iı ~ ;ı:li"}i !-l'~!: ~ J..;. .iııı J- Jıı JJ.:..j ~:ti- J~ - :_,.-;. ~ .,,. J . .... , .. 1 .. • 1 .. ... ,. .. ., t"' .... , .. 1 •

;-- • ' ;~· • ı;u ı:: w ;·.-- · . ı~ . L ..ı... ..»ı ı - ..ıı ı J .:..· ·.,L: ::.: •• "' ı;u <ı ı ';u .:ı;t::.u ;·.-- ..; .ilı ~ r> : .ı- .. :r-> rr- f""""" J • .r- ·. ~ .J ı.r.-- . .rf'"" : J'. r> ... ı.s.

jj )::JI ~ ;J ~~)!);,i jJı ~ ;J ~ Ji );jı ~ ~ rl--J .,.ts. ..7iıı J.... Jıı jyj )! i~ );,j ;~ .W... .11 ı - .iıı J' ' • . ~(:-~; 'ı; tl . L .W... .iiı1 ; - .iıı j' ' ' J " : ~ :L;. ~1 • !!f :,,. ;-:: J' W .·_- J •l - .r- - _,... J ..r-""' v:- f""""") - .r- . _,... J _,... ...; · ; : r' ..r) ]-> ~ J :

. ~ G../'-) ~/, ı$~1 ~..fo rl--J

(Hz. Ali) dediın ki: "Ya Rası1lallah! Valiahi bugünkü gibi (şimdiye kadar) hiç görmedim. Hamza benim iki deverne tecaviiz ederek lıörgiiçle­r:in.L.kesmiş~ böğürlerini de delıniş. İşte kendisi bir evde bulunuyor. Yanın­da içkiciler var." Bunun üzerine ResUluilah (S) kaftaruru isteyerek onu örtündü. Sonra yürümeye koyuldu. Kendisini Zeyd b. Harise ile ben takip ettik. Nihayet Hamza'nın bulunduğu evin kapısına geldi. Ve izin istedi. Kendisine izin verdiler. Bir de ne görsün, hep içkiciler! Derken Rası1lullah (S) yaptığından dolayı azarlamaya başladı. Birden Hamza'hın gözleri kızarmıştı. Hamza, Rası1lu1İah' a (S) baktı. Sonra gözünü onun dizlerine kaldırdı. Sonra gözünü daha kaldırarak göbeğine baktı. Sonra daha kaldı­rarak yüzüne baktı. Aı:kaoğ:ından Hamza şunu söyledi: "Siz benim baba­mın kölelerinden başka bir şey misiniz?" Rası1lullah (S) onun sarhoş oldu­ğunu anladı artık . Rası1lullah (S) döndü, gerisin geriye giderek dışarı çıktı.

Biz de onunla beraber çıktık. M5129 Müslim, Eşribe_, 2 1 A. Davudoğlu, IX. 250.

(Hz . Ali) dedim ki: "Ey Allah'ın Rasulü! Vallalıi bugünkü kadarını lıiç görmedim. Hamza benim iki deveme taşkınlık ederek hörgüçlerini kesmiş, böğürle­rini de delmiş. İşte kerıdisi de beraberindeki ayyaşlarla bir evde bulunuyor." .. .

"Kader ehli ile düşüp kalkmayın, onlara dava açmayın" ( r_,.-<w 'lJ

r)l..<ıı., ). İ. Canan, Hadis Ansiklopedisi, XIII. 390.

"Kaderi inkiir edenlerle düşüp kalkmayın, onlarla tartışmaya da kalkışma-yın!"

"Şeytan taşlama işi ve Safaile Merve arasında yapılan sa'y sadece Allah' ı g:iindemde _hıbnak için emredilmişti.r." T902 Tirmizi, Hac, 64.

"Şeytan taşlama işi ve Safa ile Merve arasında yapılan sa'y, ancak Al­lalı'ın an.ılmasmı sağlamak için emredilmiştir."

_Ü~çı_ü_ıc_il_O_tı_tro_n_ı ____________________________________________ ~219

3. Çeviride Eski Dil Kullanma

Çevirilerde en sık karşılaşılan problemlerden biri de, okuyucuyu ve okurun dil seviyesini, kelime hazinesini hiç dikkate almadan eski dilde kullanılan ancak son yıllarda tedavülden kalktİğı için bilinmeyen veya aniaşılmayan kelimelerle çevrilmesidir. Burada dilimize yerleşmiş her kelimenin mutlaka Türkçe karşılığının verilmesi gerektiğini kastetmiyo­rum. Örneklerle daha iyi anlaşılacağı üzere, çeviride kullarulan o eski kelime okurların çoğu tarafından anlaşılmayacaksa ya da anlaşılmıyorsa, o .ifadenin yerine okurun kolaylıkla anlayacağı kelimelerin terci11 edilmesini kastediyorum. Çevrildiği yıllarda bilinen-anlaşılan kelimeleri kullanmış olan mütercimler mazur görülebilir. Fakat bugün için genç kuşaklara ağır ve anlaşılmaz gelen kelimeler konusunda, ge~en bunca yıldan ve birçok baskıdan sorıra hala aynı dilin korunması veya o haliyle basııriına devam edilmesi mazur görillebilecek bir tutum olmasa gerektir. Çevirilerden birkaç örnek verecek olursak:

·~ .. 1 ~ ~ ,J ; # # If 1 ,. #

~·· .. ·:ı;. ·_,.ı .:ı c- ~ ::.;..:..ı;: '!/1 .hj;.., •. c• ·ı ·~=r ~ .r. Y" ... ~ ,. ,J"" ı- ~:J

"Gerçekten hiç bir Peygamberlik yoktur ki, neshedilmemfş akıbeti saltanata miincer olmasın." Müslim, Zül1d ve Rekaik, 14 1 A. Davudoğlu, XI. 437.

"Her peygamberlik, zamanla değişerek sonunda saltanata dönüşmüştür" ya da kısaca:

"Sonunda saltanata dönüşmeyen hiç bir peygamberlik yoktur."

;ı~ı .; ~tS-::=,ıı .ftr 11r jı;;) !ljtJ .u, :ıu Allah Tebareke ve Teala: "Ben ortakların şirkb~n e.n_ga~isiyim " M

7475 Müslim, Zühd ve Rekaik, 461 A. Davudoğlu, XI. 457.

"Yüce Allalı : Ben, ortaklar içerisinde ortaklıktan en uzak olanıyım. " (laf-zen)

"Benim ortaklığa lı iç ilıtiyacım yoktur."

Hususi Salavatların Fazileti; İ. Canan, Hadis Ansiklopecf.isi, XIII. 35. (Başlık)

"İmam zamin, müezzin de miLteı:nendiı: . ... " İ. ·canan, Hadis Ansik­lopedisi, XIII. 44.

"Yani birimizin şehvetine m ii başere ı· etmesine iicret mi var?" İ. Ca­nan, Hadis Ansiklopedisi, XIII. 82.

ı+.-ı:,if :X :..,.').;~~ ~~~ p~'.f r-1-J ...,ıs. iiıı ,.)--> Jıı J;..j ..;..: "Rasülullah (sav) tulumların hiinsalaşprılmasını, ağızlarından içii­

mesini yasak etti." M5272 Müslim, Eşribe, 111 1 A. Davudoğlu, IX. 322.

"Rasulullalı (sav) tulumların ağızlarından içilmesini yasakladı."

220 ______________________________________________ ~Ü~ç~ün~c=ü~T.~e~bl~~

4. Anlaşılması Zor Çeviriler

Çevirilerde görülen bir diğer husus da, dilimize çevrilen ibareler görünürde açık net olsa da, hadisin anlamını tam olarak yansıtmada yeter­siz kalmasıdır. Ancak şerh edildiğinde veya belli yerlere parantezler girile­rek anlaşılabilecek bir metnin la.fzen çevrilmesi, hadisin aniaşılmasına yetmediği gibi, yanlış anlaşılmalara da neden olabilmektedir. Örneğin:

"Üzüm çubuğuna (kerm) müslimdir."

;+Jı (:,Sjt ~~ c (:,Sjı ~ı ı)-.:..1 'i

adını vermeyiniz. Kerm ancak

"Siz ınebe (yaş üzüme) kerm adını vermeyiniz, lakin üzüm çubuğu, üzüm asması deyiniz." Riı;iizu's-~alilıfn, m. 263-4. .

"Üzüm(şarnbmn ve içeııje 'ker(e)m' (cömert) demeyi/I. Kerm (cömertlik), ancak Müslüman(ın sıfatı)dır."

Bu durum bazen kompleks ve uzun cümleler kullanmaktan, bazen de kolayca ya da luzhca çevirip geçmekten kaynaklanmaktadır.

~ı i',..; t.ii .~ı ~~ = ~ :ıu; ~:; ~.y:, :;.ı 4~ ~ ~~~u:: -..:ı.;. ~ ~~ J~ ~~li:, <-<;ı ~ ~ ~ıs-~ı Jlii ' ~li; -.s;f.;. $..: ~8ı .:.;:.ı :-A ı~~ c ~j ~~:,:;.ı ~li:, es: i:;. ~ i;:.[ ~ı.:;:; -c-l-) ~ ..1ıı ..;....-

, .1 .. l ~ , , 1 - .1 .I:S t .. .1 .. ,

~ ;;:,:. li~ ~ı»: -ıJ-) ~ .iıl )--- ~ı jüj c ~ı r?''J. .ft :ı_ı_, .;ı ~ı 0:: .((.;:.:;:;.~ı;: ::..u ).> »:

i;:.j ~ ~;y) .~tiJ ~f:;. ~~~,.si~~ .(( ~j.

Utbe b. Ebi Vakkas, kardeşi Said b. Ebi Vakkas'a, Zem'a'nın cariye­sinin oğlunu kendisine almasınLvasiyet etmişti. Utbe sonra; "Şüphesiz o,

· benim oğlumdur" demişti: Derken Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (Mekke'nin) fetlti zamanında (Mekke'ye) geldiğinde, Sa'd b. Ebi Vakkas, Zem'a'nın cariyesinin .oğlunıı...al.ma.k_mişli de,. bu sebeple Abd b. Zem'a ile aralarında tartışma çıkmıştı) . .O..zarnaiLb.ı.LÇçoaığım) halkın ilthe b Ebi Vakkas' a en çok..lıenzey~ğıı_göriilmüştii.. Neticede Hz. Peygamber (Sallallalm Aleyhl ve Sellem), {çocuk Abd'ın) babasının döşe­ğinde....d.oğıiılğıından dolayı- "0, sana aittir, ya Abd b. Zem'a!" buyurmuş­tu. Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyin ve Sellem); (çocuğun) Utbe b. Ebi Vakkas ile Sevde hint Zem'a'ya henzemesLJmsıısunda gördüklerinden dolayı da- "Ondan sakJ.a..n._y.LS.e,y_de_~a!.: buyurmuştu. Diirimf, Nikah, 41 / A. A ydınlı.

Böyle bir metni aniayıp anlatabilmemiz için önce olayın kahraman­larını şerhlerden veya diğer rivayetlerden yararlanarak iyice taru.ıpamız gerekmekte:

1. Utbe b. Ebi Vakkas: Babalık iddiası ile oğlunu üzerine almak isti­yor. Sal1abi değil. Aksi takdirde zina suçuyla yargılanabilirdi

2. Zem'a: Hz. Sevde ile kardeşi Abd'in babası. Çocuk, Zem'a'nın ya­tağında/ evinde doğmuş.

3. Abd b. Zem'a: Zem'a'nın oğlu. Babasının cariyesinden olan çocu­ğun, kardeşi olduğunu iddia etmekte.

4. Zem' a' nın cariyesi: Çocuğun annesi.

Üçüncü Oturttm 221

S. Zem'a'run· cariyesının oğlu: Hak iddia edilen çocuk, adı Abdurrahman.

6. Sevde hint Zem'a: Peygamberimizin eşi, Abd'in baba bir kardeşi. 7. Said b. Ebi Vakkas: Utbe b. Ebi Vakkas'ın kardeşi.

Olay: Utbe ile Abd arasında Abdurrahman üzerinde nesep-hak id­diası

Deliller: Abdurrahman, Utbe'ye çok benzemektedir ve onun oğlu oldu­ğu anlaşılmaktadır.

Hiikiim: Hz. Peygamber çocuğun Utbe'ye ait olduğu kanaatindedir, an­cak Zem'a'run yatağında doğmuş olması sebebiyle çocuğu, Zem'a'run oğlu Abd'e verir. Neticede Abdurrahman, sanıldığı gibi, Sevde'nin kardeşi değildir ve Sevde'nin artık yetişkin biri olan Abdurrahman'ı bir yabancı gibi görmesi ve örtünınesi gerekmektedir.

Problem: Abdurrahman, hem Utbe'ye, hem de Sevde'ye nasıl benzeye­bilir? Aslında Sevde'ye benzemesi söz konusu değildir. Zira şayet Sevde'ye de benzese, çocuğun kime ait olduğu konusunda tercih yapma imkarn kalmayacaktır. Muhtemelen buradaki metinde bir problem bulunmaktadır. Nitekim Buhan, Itk 8' deki hadisin sonu .şöyle bitmektedir:

rL J ..,ıs.1ı .;... ~· ~Jj ;, r .;.;IS" J <,:.., ~ ~ t>iJ tt

(Müslüman olmayan) Utbe b. Ebi Vakkas, kardeşi Sad b. Ebi Vakkns'a, Zem'a'nın cariyesinden doğma (Abdurrahınaıı'ın as/mda) kendi oğlu olduğunu söyleyerek, onu kendi üzerine (nesebine) n/ masını vasiyet etti. Hz. Peygamber (sav) Mekke'nin Jet/ı ine geldiği zaman, Sa' d b. Ebf Vakkns, ( abisinin vasiyeti üzerine) Abdurralıman'ı, (Utbe'nin üzerine) aldı. (Ancak, çocuğun, babasının yatağında doğduğunu ve kendisinin kardeşi olduğunu söyleyen Abd b. Zem'a ile aralarmda tartışma çıktı). (Bakıldığında) Abdurralıman'ın, insanlar içinde Utbe b. Ebi Vakkns'a en çok benzeyen kimse olduğu göriildii. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), (Abdıırralıman'ın), Abd'üı babası (Zem'a'nın) döşekinde doğduğundan dolayı; "0, sana (verilecektir), ey Abd b. Zem'a!" dedi. Hz. Peygamber (Abdurralıman'ın) Utbe'ye benzediğini (açıkça) gördüğünden dolayı (o güne kadar Abdurralıman'a kardeşi gibi davranan eşine); "(Artık o senin kardeşin değildir), onun yamndn örtün ey Se-vde bint Zem'a!" buyurdu. Sevde, Hz. Pet;gamber'in eşiydi.

"Ya Abd bin Zem'a! (Abdurrahman isimli) bu çocuk senin (karde­şin)dir. Çocuk firaş (sahihin)e aittir" Sonra Peygamber (sav), kendi zevcesi olan Zem'a kızı Sevde'ye: "Ya Sevdel Sen bundan sonra (Abdurrahman isimli) bu çocıığa._göz.ükme..." buyurdu." İbn Mt1ce, Nikah, 59 /H Hatiboğlu, V.S04.

"Çocuk senin (kardeşin)dir ya Abdu ibn Zem'a! Çocuk (üzerinde doğduğu) döşeğindir; zina eden için de rnahrıımiyet vardır' YaSevde bintü

ııı ____________________________________________ ~a~·ç~ü~"c~ü~·n~e~hl~~

Zem'a! Sen de bu çocuktan peı:.delen!" Buhiirf, Feraiz, 27 j Sofuoğlu, XIV. 6631.

"iloğan çocuk döşek sahibine aittir. Zina eden kimseye de mah~ ~t vardır." Nesai, Talak, 48 j Parlıyan, IL 609.

"Çocuk döşek (sahibine) aittir. Zina eden erkeğe ise (doğan çocuk üzerinde her türlü haktan) mahrıımiyet vardır!" Diiriınf, Nikah, 41.

"Çocuk, annesiyle...b.iı:leşme hakkına sahi!Lolan...kişi}!e aittir. Zina yapanın çocuk üzerinde hiç bir hakkı yoklur." MU1424 Muvnttn, Akdiye, 21/ Komisyon III. 381.

"Çocuk döşek sahibinindir, zina edene ise malınırniyet vardır" Tl157 Tirınizf, Rid.a, 8.

"Zina edenin hakkı, mirastan ınahrıım edilmektir veJLa-!aŞlanarak .öld.iiriilmektir" T2120 Tirmizi, Vesaya, S.

Burada aynı metin, aynı mütercim tarafından iki farklı şekilde çev­rilmiştir. İlkinde "mahrumiyet vardır" diyen mütercim, ikincisinde "miras­tan mahrıım edilmektir veya taşlanarak öldürülmektir" diye çevirmiştir.

"Çocuk firaş sahibinindir. Zılniye de.J:aş vardır_ Sen de .ondan kaç ya Sev de binti Zem' a!" Miislim, Rada', 36 j A. Davudoğlu, VII. 383.

Bu çevirilerde geçen "çocuk döşek sahibine aittir", . "mahrumiyet vardır;', "taş vardır", "gözükıne", "perdelen", "saklan", "kaç" vb. ifadele­rin, İslam fıkh.ındaki bu m~seleleri bilmeyen bir okuyucu tarafından nasıl anlaşılacağı üzerinde düşünülmesi gerekınektedir.

Çevirilerde görülen bir başka problem de, özen gösterilmeden, ri­vayetlerdeki kelime veya kavramların anlamlarını, zamirierin kime veya neye raci olduğunu tam olarak tespit etmeden, tabiri caiz ise yuvarlayarak yapılİnasıdır. Buna dair birkaç örnek verebiliriz:

!l~ .ı;.(·.~. jJ'! •. ,.) ı·.:..:~ı J. ti . L; · .... ·.:;,.~:i.;. ..s.0. .iıı J :....)· ı; J. üj .)(;~;i;·.: .:f ;.;li · - ..r u.. J ~ _. _ ..., .. ,~- _ # , , ., • • - .. v • J• .-• '-'

Ebu Bürde b. Niyar şöyle demişti: "Ey Allal1'ın Rasülü! Ben önce­den kesivermiştim. O .kes.tiğimden daha gösterişli bir bayvanım daha var, onu kesersem o.nun..kef.fareti. olur ve kiırban yerine geçer mi?" Rasülullah (s.a. v) da; "Olur kes, fakat bundan sonra hiç kimse için böyle bir şey ola­maz." buyurdular. N1564 Nesiif, Salatü'l-Ideyn, 7/ Parlıyan, I. 620.

Oysa burada söz konusu hayvanlar için "cez'a" ve "müsinne" nite­lemeleri kullanılmıştır ve fıkıh dilinde. bunlar deve, at, sığır ve koyun için farklı yaşlan ifade etmektedir. (Bkz: el-Mu'cemü'l-Vnsft) Dolayısıyla yuka­ndaki rivayet şöyle çevrilmelidir:

- Bende bir yaşını doldurmuş bir koyıındnn dnlıa iyi oları (8-9 nylık) bir oğlak vnr, (bu yeterli mi?) diye sordu. Rasıll-i Ekrem de:

Evet, anın senden başka kimse için bu yeterli olmaz. dedi.

~Ü~çı~II~IC~ü~O~I/~111~11~11--------------------------------------------~223

S. Lafii 1 Harfi Çeviri Ülkeı:ı:Uzdeki çevirilerin en önemli problemi, işbu lafziliktir. Müter­

cimlerde sıkça görülen, gerek J::ıadisteki her kelimeyi hatta her harfi yan­sıtma arzusu, gerekse metinden uzaklaşma ve yanlış çevirmiş olma korku­su lafzlliği doğurmaktadır. Bu yöntemle yapılan çevirilerde mütercim, her ne kadar lafza sadık kaldığını düşünmekteyse de, metni çevirdiği dilde anlaşılır hale getirememişse, hak.ikalte metne ve manaya sadakat ihmal edilmiş ve tercüme amacı gerçekleşmemiş demektir.

Bu konuda tercillimiz, tıpkı hadislerin naklinde "mana ile rivayet" durumuna benzer bir tavır takınılmasıdır. Zira çeviri, zaten mananın rivayet edilmesi, mananın diğer dile aktarılmasıdır. Lafza titizlik göstere­yim derken, manayı ihmal etmektense, manayı aktarma gayreti içerisinde olmak daha uygun olsa gerektir.

:.. ·~i, ~,ı;.,,.;!~r.ı.·•.,, .. ·!':·.rı;•.· ı ·~>r ~ ·: 'J' . >r- :.r. r-"<', LJ>

".Yerine getirdiğiniz şartların yer:i.ne...g:etirmeniz en haklı olanı._ken: disiyle fercleri baJal kılmak istediğiniz mebr şar!ıdır" buyurmuştur. B5151 Bulıiiri, Nikah, 53 J Sofuoğlu, XI. 5242.

"Şartlar içinde yerine getirilmeye en layık olam, eşinizi size heliii kılan milıir şarhdır."

Ensar' dan Itban ibn Malik, Rasıllullah' a gelip: "Ya Rasülallal1, hen gö · :.ani-gözlerim çok...zayıflamıştıı:)...." · Bulıiirf,

Salat, 46 / Sofuoğlu, II. 525. "Gözler.im.Linkar_ede.Lcldwn." Bulıiirf, Ezan, 154 / Sofuoğlu, II.

826.

"Ya Rasülallal1! .B.en._gözlerimi inkar ett:im.._(.yani_gözlerimde hayır kalmadı)." Buluırf, Et'ıme, 15.

"Ben gözümden hoşnüd değilim." Buhiirf, Tatavvu', 8 /Sofuoğlu, III. 1126.

"Gözlerim zayıfladı." N1328 Nesiif, Sehiv, 73 / Parlıyan, I. 515.

"Görmem zayıfladı." veya "İyi göremiyoruın."

~,J:,! ,..ı.ı)ı i;.;:, /ı.:...:.iı i;.;:, { }i::jı i :,s.; ~ ~ 'ı~ :..,ı;..;:.; pr:,s.; ~)li

"Üç du~ (çeşidi) kabul olunur, onlar(ın kabul olunmasın)da şüphe yoktur: Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın çocuğuna duası." İM3862 İbn Miice, Dua, 11/H. Hatiboğlu, X. 57.

IJ~~ı:,8Wı

"Lalıidli...mezar, biz Müslümanlar içindir. Lahidsiz...m.eza.ı: ise, bizim dışımızdaki din mensupları içindir." N2011 Nesiif, Cenaiz, 85/ Parlıyan, Il. 72.

Tirmizi' deki çeviri ise aı:ılaşılırdır:

"Kıble tarafına doğru ayrı bir b?Iüm yapılarak kabir kazmak bi~

224--------------------------------------------~Ü~ç~m~ıc=ü~T.~eb~l=~

Müslümanların kabir modelidir. Bizim dışımızdakiler ise düz çukur gibi kabir kazarlar." TI045 Tinnizi, Cenaiz, 53 . ...ıs.~. ,4, :ı, :ıu. ·2=- .~ ~~ ·d ı:. :Jw, ·,:.,ili~::...::.~ :Jli - •... .iııı ...... - ~~ -.~ . ıs- ı.s; r: : U:J !"' . .. - ..... J • • ..r.

« ~· rY. ~u.ı Ji;.. ..s '}s.)) rL-J

Aişe (R) şöyle dedi: Safiyye Mina' dan dağılma gecesi hayz oldu da: "Ben kendimi başka değil, muhakkak sizleri yolunuzdan bahsedip · alıko­yucu olduğumu düşünüyorum" dedi. Peygamber (S): "~esiri ve kök­.te.ILka.zcyıcı.kadın! S~yye nahr günü ifada tavafı yaph mı?" diye sordu. Bı771 Buluirf, Hac, ısı

Aişe (r) dedi ki: Mina döniişii gecesi Safiyye Tıayıı oldu ve: "Anlaşılan ben sizi de eııgelleyeceğim!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "O nasipsiz, kısmet­siz (Safiyye) Kıırban günü tavafetmiş miydi?" diye sordu.

Rivayette yer alan ve dilimizde de kullanılan bazı kelimeler çeviri­lerde aynen karşılanmak suretiyle yerli yersiz, gelişi güzel kullanılmakta­dır.

Konulu Hadis Projesi'ndeki temel hadis kitaplarının çevirilerinin yer aldığı tarama motorundan "şiddet" kelimesini taradı ğırnda (585 defa geçmekte) çıkan tablo işin valıametini gözler önüne sermeye yeterlidir. Dilimizde de kullanılan bu kelime, her nerede ve hangi bağlamda geçerse geçsin, aynı şekilde "şiddet" olarak çevrilmektedir. Bu durumda karşımıza dili.ınizde hiç kullanılmayan komik nitelemeler, anlaşılmaz ibareler çık­maktadır:

,... . · dı;:...:, r- ıs! ı,?.. .

"Siyalun.içindeki şiddetli beyazdır." M369 Müslim, İman, 231 1 A. Davudoğlu, II. 18.

"Amma Allal1'ın azabı şiddetlidir." Bu (beyanat) ashaba pek şid­detli geldi. M532 Müslim, İman, 379 f A. Davudoğlu, II. 265.

J:,;iı .;. ~~ ..r; ;.r ~IS-Ebu Müsa bevl hususunda pek şiddetli davranırdı. M625 Miislim,

Tahare, 74 1 A. Davudoğlu, ll. 393.

Hassas davranırdı/dikkatli idi.

Peygamber bu namazı karanlık iyice şiddetienineeye kadar geriye bırakh. Buhiiri, Mevakitü's-Salat, 20 (bab başlığı) 1 Sofuoğlu, II. 626.

~Çıı Bı ı:.~~~ fıj r-1--J 4s- ..1ıı ~ ~~ j_;.~ :)s. ı:ili

Ertesi sabah Rasülullah, beraberinde Ebu Bekr olarak, gündüz şid­detlendikten sonra bana geldi. B840 Buhtiri, Ezan,_154 f Sofuoğlu, II. 826 .

. .:j ~. . •;j·· iı ~ bl . ii:;. J. ı:. :_' il ·l ·. ~IS- 1~1 :- • t:.. • : -- J .;=-=- X ._r. • :- f" .X : ~ J r'

Seher vaktinin sonu gelince öyle bir yaniadı ki, bu evvelkilerden daha şiddetli oldu. M1562 Miislim, Mesikid ve Mevziu's-Salat, 311 1 A.

~o~·çı_ı,~ıc_il~O_tı_,,._ı"~~~--------------------------------------------~225

Davudoğlu, IV. '68.

"Şiddet" kelimesini çok seven müterci.ınlerimiz, metinde olmadığı halde çeviride ısrarla "şiddet"·kelimesini kullanmaya devam etmektedirler:

~ı;,.;. :,.Gı yt:..( ~;.; ~:,:;. ~ıs- ı:j

Te bük Gazası vuku bulduğu zaman .halka şiddetli açlık isabet etti. M139 Müslim, İman, 45 1 A. Davudoğlu, I. 214.

Tebiik Gazvesi vuku bulduğu zaman, halk arasında açlık baş gösterdi . ....,.i.S:iı' • <ı:.- . . . Jr ~J

"Dikkat! Yalancılıktan şiddetle kaçının." İM46 İbn Miice, Mukaddi­me, 7 1 H. Hatiboğlu, I. 73.

"Yalandan sakının!"

O ayeti şiddetle araşrudık. B4988 Bulınrf, Fedailu'l-Kur'an, 3 1 Sofuoğlu, XI. 5084.

Ayeti araştırdık.

Bu örneklerde olduğu gibi, metinde dahi olmadığı halde mütercim­lerimiz, gelişi güzel "şiddet" kelimesini kullanarak adeta okura karşı

şiddet uygulanuşlardır. Bu ise, çeviriye gereken özeni göstermemekten, eş anlamlı Türkçe sözcüğü bulma ve kullanma çabası içine girmernekten kaynaklanmaktadır. Halbuki mütercim, herhangi bir Türkçe sözlüğe baş­vursa veya en azından ·biraz kala yorsa, dilimizde "şiddet" kelimesinin, yerine göre "ağır, güç, güçlü, kuvvetli, zor, çetin, sert, titiz, hassas, acı,

acıklı, sıkı, tesirli" vb. birçok eşanlamlı kelimelerin bulunduğunu görecek­tir.

Şiddet kelimesiyle ilgili bu tespitierin bir benzeri "isabet" kelimesi­nin kullarıımında da görülmektedir. Toplam 359 defa geçen işbu "isabet" kelimesinin kullarunu da, kelimenin tam anlanuyla çevirilerimizin başına gelmiş bir musibet mesabesindedir.

Bilhassa. tekit için kullarıılan "inne", "enne", "kad" vb. edatların yansıtılması adına sık sık "şüphesiz" (1534 defa), "muhakkak" (1288 defa), "gerçekten" (795 defa), "mutlaka" (640 defa) kelimelerinin kullanılması da çevirilerdeki laizi ve harfi tutumdan kaynaklanmaktadır. Oysa dilimizde bu tür tekit ifadeleri -çok iddialı bir cümle olmadıkça- fazla kullanılmaz. Dolayısıyla bunların çeviriye yansınimaması daha uygundur.

Hatta çevirilerde, ibarede geçen harf-i cerler dahi ihmal edilmez, aynen yarısıtılır. Şayet hadiste "salla ala" geçtiyse, çeviri "Çocuk (doğu­munda) ağlamadan ölürse üzerine namaz kılınmazdı" şeklinde olacakhr. İ. Canan, Hadis Ansiklopedisi, IX. 7. ·

"Zulmü adaletine gcılebe çalsa, ateş onundur" (.ıl.:lı .w ) İ. Canan,

Hadis Ansiklopedisi, XIII. 433.

226 ____________________________________________ ~o.~·ç_a_,c~ü~T._e~bl~~

6. Yorumla Çeviri

Çevirilerde sık karşılaştığımız problemlerden biri de, mütercimin çeviriye kendi yorumunu katmasıdır. Burada müterci:m, kendi birikim.irıe veya yaygın kanaate aykın gibi gözüken metni, güya makul ve problemsiz hale getirmektedir. Yorum, bazen metni abarlmakta, bazen de yumuşat­maktadır. Dolayısıyla metindeki mahzurlu kısımlar kısmen hertaraf edil­mekte, ya da metirıdeki içeriğin daha güçlendirilmesi sağlanmaktadır.

Yorum yapacak yeterliliğe sahip herkes elbette yorum yapabilir. Ancak, ister parantezle olsun, isterse parantez dışında olsun, yapılan

çeviride okuyucunun metin ile yorumu karıştırmasına meydan verilmeme­li, önyargıyla hareket ederek metin tahrif edilmemelidir. Şu rivayetlerin çevirisinde benzer durumlar göze çarpmaktadır:

, ~ ~ ~ :J ~')C. :ı ı e'? 0ı , ;iı, ;,;.. ) 4 = J~ %-; 0i ~ .JJ, ~) ~ ~ .JJ, ~ ~ J

~~ : J I!J ı,Ç..i.o _rlı ÔIJJ « ~1 )? ~ i,kj ~(...! Jlj. 'J » : Jı! ~ ;. :·•;i s.ı..rı i;?·~ - ' - . --. oJ-?

Bir adam: "Ey Allah'ın RasUlü! İslam'ın nafile ibadetleri bana ağır geldi, devamlı yapabileceğim bir şey ver ki ona sarılayım" dedi. Rast1lullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Dilin devamlı olarak Allah'ı hatıriayarak ıslak kalmalı." T3375 Tinnizf, "Da'avat'', 4.

"İslam şeriatleri (yani nafile ib§detleri} cidden bana çok geldi (yani zayıflığını nedeniyle hepsini yapamam). Onun içirı bana onlardan sarılıp yapışacağım bir şeyi bildir (tavsiye buyur)." dedi. ResUl-i Ekrem (Sallallahü Aleyh.i ve Sellem) (de ona): "Senin dilin devamlı surette Allah (Azze ve Celle)'nin zikri ile meşgul olsun." buyurdu. İbn Mnce, Edeb, 53/H. Hatiboğlu, IX. 585.

"İslanu hükümler çoğaldı." Riynzu's-Sôlilıfıı, m. 40.

Bir gün bir adam:

- "Yfi Resiilullnlı! İslami Jıüküınler bana çok geldi. Bana yapabileceğim (kolay) bir şey söyle!", dedi. Resiil-i Ekrem:

- Dilinden Allalı'ı zikir eksik olmasın buyurdu.

Burada çevirenler şöyle bii- mantık yürütmüş olmahlar:

Hiçbir sahabi böyle bir şey demez.

Ama bir zatın böyle dediği rivayet edilmiştir.

Öyleyse bunun nafileye hamledilmesi gerekir.

Halbuki metinde kullanılan Şerfiici'l-İslôm yani İslam'ın temel hü­kümleri denilmektedir ve bu ifadenin nafileye hamledilmesi mümkün değildir. İslam şeraitleri dedikten sonra, (yani nafile ibadetler) diye açıkla­ma-yorum getirilmesi, çevrilen metni yansıtmamaktadır. Hatta bazı şerhler dahi böyle söylese, metnin yukarıdaki gibi çevrilmesi doğru değildir. Metin doğru bir şekilde çevrildikten sonra, elbette çeşitli açıklamalar ve

Oçüncii Oturıım 227 ~------------------------------------------------=

yorumlar yapılabilir.

Tiİmizi çevirisindeki "Dilin dev~ olarak Allah' ı hatırıayarak ıs­lak kalmalı" ifadesi, lafzen doğru çevrilmiştir. Ancak buradaki "dilin ıslak kalması", bir şeyin dilden düşürülmemesi, sürekli dilde tekrarlanması gibi anlamlara gelen bir deyim olmalıdır ve bu istikamette çevrilmelidir.

)) ı:.:. ı- ır ı;ı-' ~ jı.i • ı· ~1 J ' . . ~ 1 lı.i •. c- ·.' iı ~ i:.f : - ' ·' . ı~ ·,~ ·. • . ı.1« .) . .~ r-J. r-.ı .. ; ~r ~ .:r-~~..r .x•o!

"Ben müşrikler içerisinde yaşantısım devam ettiren her Müslü­man'dan uzağun." buyurdu. "Nedendir ey Allah'ın Rasfılü?" dediler. "Çünkü o_nların yaktıklan ateşler birbirinden ayırt edilemez veya miişrik­lerle Mjisliimanların ateşleri birbirlerini görmesin yani çok yakın olup uzaktan hıı yanan atrşin kimin olduğu belirsiz olur ve yanlışlıkla mjjşrik yerine Miisliiman öldjiriiliir" bııymdular T1604 Tirmizi, Siyer, 42.

Burada, "yani" ile başlayan altı çizili son cümle yorum olduğu hal­de, parantez kullanılmadan metnin çevirisi gibi verilmiştir. 'Elbette "iki tarafın ateşlerinin gözükmemesi" ifadesi üzerine birçok yorumlar yapılnuş­tır. Çevirmene düşen burada tercih ettiği bir anlamı verip, gerekiyorsa diğer yorumlan dipnotta aktarması ve okuyucuyu aydınlatmasıdır.

• • • f • • • • ., .......... ·.• ~- ·.···<ıı;t·.· ı.:.s.··'l ,.... -"' ·-:. .:/" . . .) ~ r-" .:/" •. 1

"Babalarınızı inkar etmeyin Zira her kim babasım inkar ederse bu (yaptığı) küfürdür.11 buyurdular. M218 Müslim, İman, 113 / A. Davudoğlu, I. 323.

j -~ ı.:.ı •• d ~.;... ~ı.i Li~ı ii. . 1 1 :_f '"· . .r-:' ,TU : - 7"' ı.s! ~

"Dünya (malını) talep etmekte mıltedil olun Qfrat ve tefritten sakı­n.ın).. Çünkü herkes, kendisi için yaratılrruş olan - (dünyalık)a hazırlatılrruş (durumda)dır)." İbn Miice, Ticaret, 2/ H. Hatiboğlu, VI. 103.

"O halde nzkınızı helal yoldan arayıoız" MuvaHa, Kader, 2/ Ko­misyon IV. 249.

11Dünya(lığı) güzelce isteyin. Çünkü herkese, yazgısına uygun işler kolay gelir."

p ı):..j ~':ı ._u,,;_; 11 Allah'ın kitabı ile yolıınuzıı bulmaya çalışın ve Allah'a karşı so­

rumluluk bilinci içerisinde olun, beş vakit namazlarımza devamlı ve duyar­lı olun" T616 Tirmizi, Cum'a, 80.

"Rabbiniz olan Allalı'tan sakının, beş vakit namazınızı kılın. ll

7. Arapçalaşhrarak Çeviri

Özellikle biraz daha geçmiş yıllarda yapılan çevirilerde görülen bir husus da, hadisleri Arapça terkiplerle veya fiilieri mastar yaparak yahut isimleri hiç çevirmeden sanki herkesçe bilinmekteymiş gibi aynen Latinize edilmesidir'.

Tecrfd-i Sarflt'teki şu ifadeler bunun en bariz örnekleridir ve eser

228----------------------------------------------~Ü~ç~ün~c~ü~To~e~bl~~

1993 yılına kadar bu haliyle basılmaya (12. ve son baskı) devam etmiştir:

RasUl-i Ekrem cevaben: "Bu hayt-ı esved ile hayt-ı ebyaz, sevad-ı leyl ile beyaz-ı nehardır." buyurdu. Tecrfd-i Sarflı, VI. 266.

ti. " r. "Bu siyalı ip ile beyaz ip, gecenin karanlığı ile gündüzün aydınlığı demek-

Aişe' den: "N ebi (s) oruçlu iken takbil eder, millamese ve muaneka buyururdu." Tecrfd-i Sarf/ı; VI. 273.

"Hz. Peygamber oruçlu iken de (eşlerini) öper, onları okşar ve kucaklar-dı."

ı;:, ;.....,ç.ı:, ~.ı~)~ ~;iiı ~~:ı; 8f'J j;..:,? .;.;.)ı,:;,; y J; ::r. :,ıı.::. .)s. ~ı~ ::.~b i'iı ~ı ; .. . .. .. , ... . .. ..

"Ş.üphesiz...ki.. adaletle iş görenler, Allal1 katında nurdan minherler üzerinde Rabman (Azze ve Celle) 'nin yemininde olacaklardır. Onun her iki ~ sağdır. Bunlar, hükümlerinde ve aileleri ile miiteve]]jsj oldukları kimseler hakkında adalet gösterenlerdir." buyurdular.4 M4721, Müslim, İmare, 18 1 A. Davudoğlu, VIII. 688-9.

J. u . ..,_..; ·ı;: ··· · i~,; · ··~r 'öı ·-i~~ -. :rı ı;· !'"f·i ·dı- ·ı·iıı 'G..:. ı ·.•._ ~: ~ )l;. .iıı '. · • :· . ..s. ~ r- ; ..rJ J • v- ..,... r-' J J ..... J u:- • ~ <S • ~

~., e:i. J4i• ..sf.:. ~ı=~> :ı.:.iı J:s. ~/., "AllahJ ın yemini doludur. Onu gece ile gündüzün sebaveti .azalta-'

maz. Gökle yeri yaratalı beri neler infak ettiğini söyleyin. Allah'ın yemi: nindeki hiç bir şey eksilmemiştir. Onun arşı suyun üzerindedir, .kahzı. da diğer yed'indedir. O, kah yükseltir kah alçaltır." buyurdu. M2309 Miislim, Zekat, 37 / A. Davudoğlu, V:339.

~., )..; ı;-, ~ ;ı. ı; ~ı:,Jı r~ ~· ~? ~r ~ J.: ~r ~ • ., ~ ~r ı!-ı ~~~ ;.:... §? ~ ~ ~ ...:iı ~r · ·.·• ~- : .c;· ·., ••·• , ,. ··i, ~ı ·.-- :.:.ıı1 ı:.r · . .iıı ·. ·i;j, .61 ~~ • •.•• 'ı· .iıı: ·-~r · · ·• ··: . ~ J ~- ) u·:-"~_,- "-"< • .,r .X • .X J •• • . ~ J • .X ;:S-~

it..iı ~ı :J..i,j ~~ y...f ~ ~~ ::r. i.;.~ı "Siz Sa'd'ın gayretine şaşıyor musunuz? Valiahi ben ondan daha

gayunım· Allah da benden daha gayıırdur Gayretinden dolayıdır ki, Allah kötülüklerin aşikarını gizlisini haram kılmıştır. Allah' dan daha gayur hiç bir şalus yoktur."5 Miislim, Lian, 17 1 A. Oavudoğlu, VII. 542 .

..s-: . ..a': ~ ;J ~~ , .;;. ~! :Ju . << ..s ;.ıj .u, .;..~ )) Jlii 1 ~ .F. ~~:.:~ r1-) <:~s- .1,, J- ~· ~ ~ ;r ;J ~w ~~~ ;~ ~ ;;li r1-) <:~s- .1ıı ..J- ~ı :...ı; ::.tti . r1-J <:~s- .1ıı J- ~ı .r~ Iii J:ft . ~? ;J:, ,

J)~ı ~~ı~ :,;.:..ıı ı:!~» :ıuı.

Peygamber (S), bir kabir yanında ağlamakta olan bir kadının ya-

4 Merhum mütercim, açıklama kısmında tercümede "Allah'ın sağ tarafında olacaklardır, O'nun her iki eli de sağdır" demek icab ederdi, demiş ve hadis-i şerilin müteşabih olduğu­nu beli.rtmiştir. Ayru gerekçeyi sonraki hadis için de.zikretmektedir.

s Davudoğlu, şerh kısa;ıında kelimelerin geniş izaluru yapmışhr. Ancak, bunu tercümeye de yansıtması beklenirdi.

Üçıincii Oturımı 229 ~----------------------------------------------~

nından geçti de, o kadına:

"Allah' a ıttıkaa et ve sa?reyle." buyurdu. Kadın:

"Benden u7.aklaş, sen benim musihetim.le mıısihetlenmedin " dedi. Kadın Peygamber'i tanınuyordu. Kadına:

"Bu zat Peygamber' dir." denildi. Bunun üzerine kadın Peygam­ber'in kapısına geldi. Kadın, Peygamber'in kapısı yanında kapıcılar (bekçi­ler) bulmadı. (Peygamber' in yanına girdi de)

"Ben seni bilemedim." dedi. Peygamber (S):

"Sabr ancak m11sihetin birinci darbesi sırasındadır." buyurdu. B1283 Bultiirf, Cen~, 31/ Sofuoğlu, ID. 1209-:1210.

Hz. Aişe ay hali seb~biyle diğer insanlarla birlikte hac görevlerini yapamayacağı endişesiyle çadırına girmiş ağlamaya başlamıştı. Onun çadırına girdiğini ve ağladığuu gören Rasül-i Ekrem: "Vay ahmak' Ne ağlıyorsun?" buyurdu.

Burada Hz. Peygamber ( .~=,,. ~) "Ya hen(e)tah!" şeklinde bir ifade

kullanmıştır.6 Bu ifade aslında Arapçada bir nida (seslenme) ifadesi olup, "Ya hazihi" yani argoda kullarulan "Yahu!" anlamına da gelmektedir. "Ya belha!" yani "ebleh" anlamına geldiği de söylenmiştir. İbnü'l-Esir bu son anlamı en sonra ve "ve kile=denildi ki" kaydı ile vermiştir.7

Rast11-·i Ekrem'in sevgili eşine durduk yerde, hiçbir kusuru yokken "Vay ahmak!" demesi mümkün değildir. Tamamen aralarındaki samimiye­tİn ve ağladığını görmenin taaccübü içerisjnde Hz. Peygamber'in kullandı­ğı bu ifade "Yahu ne ağlıyorsun?" şeklinde çevrilmeliydi. Zira hem Arapça karşılığı, hem ~e Rasül-i Ekrem'in yüce ahlakı bakımından bu, en uygun olarudır.

"Her kim Zilhicce ayının hilalini görür de kurban kesrnek dilerse, kıırhanının qjyiinden ve hrnaklarmdan bir şeye dokunup ayıplamasın. bunları muhafaza etsin "8 buyurulmuştur. Tecrid-i Snrflz, XII. 33.

Bize göre doğrusu şöyledir:

"Zillzicce lıiliilini görüp de kurban kesmek isteyen kimse, artık ne saçını, ne de hrnnklarını kessin!"

Görüldüğü gibi burada kesilmesi yasaklanan saç ve tırnaklar, kur­banın değil, kurbarı kesrnek isteyen kimsenindir. Merhum Miras, bunu karıştırmış olmalı ki: "kurbarurun tüyünden ve tırnaklarından bir şeye dokunup ayıplamasın" şeklinde tercüme etmiştir. Oysa bu durum,

6 Buhari, Hac 33, II. 150. 7 İbnü'l-Esir, t!n-NiJıaye, V. 279-280. 8 Tirmizi, Edahi 2•L no: 1523, lV. 102; Müslim, Edahi 39-42, II. 1565-6; Ebu Davud, Daha ya 3,

no: 2791, ın. 228-9; Nes<ii, Dahayil 1, vrr. 211-2; İbn M5.ce, Edahi 11, no: 3119, II. 1052.

230--------------------------------------------~u,~·ç_ü,_ıc_ü_T<_eb_l~~·

"şa' rihl" kelimesindeki zamirin, kurban kesrnek isteyene rad oluşunun yanı sıra, hadisi rivayet eden mecmualardaki bab başlıklanndan da kolayca anlaşılabilmektedir.

~; fi .r; Js. j;..; ·~~ rL) ~ .1ıı ~ ~· ~ıS-:, - jıi - ;; -~ :sıı;i Js. ~; rL) ~ .1ıı J- :s?• ~' ";'• '' f " '"~ •, ' 1~•( # ," S.l • " " # , .. " ' 1 ' " ,, •, • '.ı """ f .. " '" J" ~:

. J;..oıı • ;.! • ff Ç:-- Js- - J~ J' - J~ tr> ~ J "j.S' ' J~ ::..n Jü . (( <ılı .l.!. .:ı~ J~ ..,-ıı '1 » ;.ı w

· .~1 ~ rl--J <# ..iıı J-ıo ~' ::ıw ' .

Peygamber, hasta ziyareti için bir hastanın yaruna girdiğinde ona:

"La. be'se, tahtlrun, in şaallahu (Üzerine be's yoktur, bu senin gü­nahlarını temizleyiddir inşaallah)" demek adetinde idi. (Bu çöl Arap'ına da bu sözleri söyledi.) Çöl Arap~ı da Peygamber' e:

"Sen, günahlarına keffarettir, zararsız, geçmiş olsun! diyorsun; fa­kat bu hastalık hiç de öyle (geçici) değildir. Belki o ergin bir ihtiyar üzerin­de harareti feveran yahud galeyan edip duran ve onu kahirieri ziyarete gönderecek olan hununa hastalığıdır." dedi. Peygamber de:

"Şu halde pekiyi (öyle olsun)." buyurdu. B5656 Bulıfirf, Merda, 10/ Sofuoğlu, XII. 5698.

Hz. Peygamber, lıasta bir bedevinin yanına girmişti. Hasta ziyaretine gir­diğinde ise o şöyle derdi: "Bir şeyin yok! İnşalln/ı bu, lıatalannı temizler!" (Bede­viye de aynı şeyi söyleyince) o şöyle cevap verdi:

- Sen temizler diyorsun amma aslında bu, koca ilıtiyarı kabre sokacak kay­nayan bir ateştir! Hz. Peygamber de:

- Peki öyleyse! dedi.

Rasulullah'ı (s.a.v.) ziyaret etmek üzere yaruna gelmiş ve yanında yatsıdan sonra bir saaL.kadar konıışhıkta.rL.Sillli.a. İM1779 lbıı Mfice, Sıyam, 65/H. Hatiboğlu, V. 49.

8. Çcviride Vurgu, Kurgu ve Edebi Sarıatların İlımali

Bir başka problem de rivayetlerin çevirilerindeki vurgu hatalarıdır. Cümlenin kurgusu ve vurgusu dikkate alınmadığı için, hadiste verilen mesaj dikkatlerden kaçabilmekte, mana anlaşılmaz hale gelebilmektedir.

.. .. 1 ' # ' '

~iıı '1! ..;;:. JS' ~ .J.ll ~

"Şehidin, kul borcundan başka bütün günahlarını Al1ah mağfiret eder." Riyiizu's-Siililıfn, II. 548, no: 1317.

"Allah, şe!tidin kullıorcundan lıaşka bütün günaldarım bağışlar." buyurdu.

:;. ~ ~ :;) Q:.:.) u! ~ :_.,; ~~ ~:, ~~~· '.!1/ :;:, ;..iı J=!~ u!~ j:;. J!,ı; ~:, y,iS:jl '.!1/:; . . . ' ~)lj,f u! j

"Bahl ve haksız yolda iken mücadeleyi bırakana cennetin kenarla­rında, hak yolda iken .cidal (ve çekişmeleri) terk edeoe cennetin ortasın?a ve huyunu güzelleştirene cennetin en a'la mevkiinde köşk yapılır." Ibn

Üçiiucii Oturum 231 ~------------------------------------------------~·

Mfice, Sünne, 7 / ~- Hatiboğlu, I. 78.

"Haksız iken yalan SÖJ!lemeyi .terk edene, cennetin kenarında; haklı iken (jaydasız) tarhşmayı bırakana ise cennetin ortasında bir bina yapılır."

n;,.~,~~- G' _L ili.iıı ,_ . . , . · ;~ı..:,.;;;c.ı .. • ; , 6 • ~ " , ... . ••

) • • - ,.f. ) ı-- J • ..s- ; ....... . . -.-

Kureyş tarafından Ka'be bina ohınurken, Peygamber ile amucası Abbas gidip, birlikte taşları omuzlarında taşıyorlardı. B1582 Buhiiri, Hac, 42 1 Sofuoğlu, III. 1497-8.

Kıibe yapılırken, Hz. Peygamber ve Abbas taş taşıyor/ardı. ~~~., J.i. !ı ı .;..· .••• • • _ .,~ı;.

ıs"' ': u;' r .lt r .;r. •

İbn Ömer'in Hz Peygamber'i hiç andığını_işitmedjm ki ağlamış_ olmasın. DM87 Dfirimi, Mukaddime, 14

Hz. Peı;gamber'i anarken diniediğim lıer defasında İbn Ömer ağladı.

İbn Ömer ne zaman Hz. Peygamber' i aıısa ağ/ardı.

İbn Ömer Hz. Peygmnber'i lter anışırıda ağ/ardı.

Kur'an'da olduğu gibi, Hz. Peygamber'in de zaman zaman teşbih­ler, istiareler, kinayeler ve mecazi ifadeler kullandığı bilinen bir gerçektir. Edebi sanatların yer aldığı bu tür hadislerin çevirisine daha fazla özen gösterilmelidir. Aksi takdirde, Hz. Peygamber'in bu edebi sanatlarla ver­mek istediği mesaj gözden kaçırılabilecektir. Şu örneklerde olduğu gibi:

"Mü'min kişinin benzeri, bir sap üzerinde biten ekin gibidir. Hangi taraftan ona rüzgar esip gelirse, rüzgar onu eğer. Doğrulduğu zaman rüzgar belası ile yine eğilir (fakat yıkılınayıp doğrulur, doğru kalır). Hak­tan yüz çeviren facir kişinin benzeri de sert ve düz çam gibidir ki, Allah onu dilediği vakit (bir defada) söküp kırıncaya kadar dimdik olmakta devam eder." Bulıfiri, Merda, 1/ Sofuoğlu, XII. 5687-8.

"Mü'minin meseli yeşil ekin dalı gibidir ki, rüzgar onu kah eğer, meylettirir, kah doğn.il.tur durur. Münaiığın meseli de sert ve düz çam ve dağ servisi gibidir ki kökünden bir defada sökülmesi yahut kırılması oluncaya kadar dimdik durmakta devam eder." B5643 Bu/ıari, _Merda, 1/ Sofuoğlu, XII. 5687.

"Haktan yüz çeviren kafir kişinin benzeri ise sert ve dümdüz duran çam ve dağ servisi gibidir. Nil1ayet Allah onu dilediği zaman (bir seferde) kırar devirir." Bıılıfiri, Tevhid, 31/ Sofuoğlu, XVI. 7337.

"Mü'minin misali ekin gibidir. Ekini rüzgar sallar durur. Mü' mine de bela gelmekte devam eder. Münaiığın misali ise erz ağacı gibidir. Ke­silmedikçe sallanmaz." Müslim, Sıfatü'l-Münafıkin, 58 1 A. Davudoğlu; XI. 209. -

232 ____________________________________________ ~o~·ç~üı~ıc~ü~T4~eb~lı~g

i:ı...ı-. ;·-J~ı ~.5:; ~ :· .• 1'/ _: ~ •..•.. f i~. ~~~ - J .r"- . J'..s>u- - -- 'r.""u- ...

"Müminin durumu tek saplı taze (hfu:ne) ekinin durumu gibidir. Rüzgarlar (ekini) bazan eğer, doğrultur; bazan da (yere) yahrır. (Mü'.min de böyledir). Nihayet ona ölüm gelir. Kafirin durumu ise, kökünün üzerin­de dimdik duran dağ servisinin durumu gibidir. (Dağ servisini), hiçbir şey isabet edip (eğemez). Sonunda o bir defada kökünden kopar, (mahvolur gider)." DM2777 Dnrimf, RikA.k, 36.

Bu çevirilerden, Hz. Peygamber'in teşbih ve mesajlarırun anlaşıl­ması şöyle dursun, tam aksi de anlaşılabilir. Oysa Allah Rasülü bu teşbih ve misali ile mümi.nin sert rüzgarlar, yani başına gelen belalar sebebiyle hemen yıkılmayacağını, eğilse, bükülse de ·hayatını daha da güçlendirerek devam ettireceğini ifade ederken; müm.inin aksine Hicir/münafık kimsele­rin ise esnekliği olınadığını ve benzer bir musibet karşısında kökünden yıkılacağını anlatmaktadır.

Bizce doğru ve anlaşılır bir çeviri şöyle olabilir:

"Miimin, rüzgnmz eğip doğru/ttuğu (luılde hayatiyetini sürdüren) taze bir ekin sapma be11zer. Miiııafık ise, uzun siire ayakta kaldığı halde, bir seferde kökünden kırılan dağ servisine benzer."

' Sonuç ve Öneriler ·

Bilgi akışının sağlanması açısından bazı kaynaklann farklı dillere çevrilmesi bir ihtiyaçhr. Ancak, burada özellikle halkın ihtiyaçlarının gözetilmesi kadar, hangi eserlerin çevrilmesi gerektiğini de iyi tespit etmek gerekir. Son yıllarda ülkemizde görülen tercüme furyası ve ortaya çıkan . çalışmalar, bu hususta bizleri endişeye sevk etmektedir. Oal1a henüz temel kaynakların sağlıklı çevirilerine sahip değilken, görüyoruz ki, bazı şerhler dalti çevrilmeye başlandı. Bunun ardında, gerçekten ilme duyulan 'bir il1tiyaç ıru, yoksa başka sebepler mi vardır bilemiyoruz.

Başka bir husus da, merhum Tayyib Okiç hocamızın işaret ettiği ~ere, bütün bir kitabı baştan sona çevirmenin de ciddi riskleri vardır. Ozellikle, yeterli şerh veya izah yapılmadan, sadece çeviriyle yetinmenin bazı mal1Zurları bulunmaktadır. Özellikle, Hanefi bir topluma kazandırılan bir hadis kitabındaki mezhebin görüşüyle uyuşmayan hadisler, okuyucu için sorun olacaktır. Yahut Peygamberimizin şartlarında gayet normal olan bazı konuların yeterli açıklama yapılmadan verilmesi halinde okuyucunun kafası karışacağı mul1akkakh.r. Dolayısıyla çevirilerde bu tür karmaşayı önleyecek bazı parantezlerin açılması, ya da dipnotların atılması veya kısa da olsa bazı açıklamaların yapılması gerekme~tedir.

İdeal bir ç~viri yapılırken şu hususlar ilımal edilmemelidir:

1. Türkçe sözlüklere başvurulmalı, çevrilen kelimeyi en iyi karşıla­yan s~zcük, ifade v.eya deyim özenle seçilip kullarulmalıdır. Bu husus, çoğu çevirilerde göz ardı edilmektedir.

Üçüncıi Oturum 233 ~------------------------------------------------~

2. Öncelikle hadiş, mütercim_ tarafından doğru bir şekilde anlaşıl­malıdır. Bunun -için de, o hadisin bağlam.ı, zamanı ve zemini, illeti, lrikmeti, vürüd sebebi iyi bilinmelidir. Bu ise, hadis, sürınet konularında ihtisas düzeyinde ciddi bir birikimi gerektirir.

3. Çevrilen hadisin farklı kaynaklarda geçen, değişik versiyonları da dikkate alınmalı, 'rivayetlerirnizde sıkça rastlanan hazf, takti' ve ihtisar gibi hususlar, bu rivayet farklılıklarıyla telafi edilmelidir. Çevrilen metinde gözükmeyen kısımlar, diğer rivayetlerden ödünç alırup parantez kullarula­rak metindeki eksiklikler tamamlanmalıdır.

4. Hadislerde geçen garip kelimeler için normal Arapça sözlüklere değil, mutlaka Garibü'l-hacüs türündeki hadis sözlüklerine baş vurulmalı­dır. Hatta bunun için el-Haill b. Ahmed'in Kitabü'l-Ayn'ı gibi en eski Arap­ça eseriere başvurmak da oldukça yararlı olacaktır. Eldeki CD'ler bu konu­da işimizi hayli kolaylaşl1rmaktadır.

5. Çevrilen bir kelimenin veya ifadenin birden fazla anlamı varsa, bu anlamlar içinde en doğru olanı tercih edilmelidir. Ancak yerine göre bazen "veya" diyerek, bazen(/) ile bazen de dipnot düşerek diğer anlam ve yorumlara da işaret edilmelidir.

6. Hadislerin anlaşılmasında, klasik şerhlerimizin verilerinden ya­rarlarulmalıdır. Özellikle CD'ler k.'U.l.lanılmak suretiyle bir anda birkaç şerhte ne tür izalliar yapıldığını görme_ imkarurun olduğu günümüzde, şerillerimizdeki yorum zenginliği ihmal edilmemelidir.

7. Hadislerde geçen bazı kavramlar, dilimize de aynen geçmiş ol­masına ve günlük dilde ve hayatta da kullanılmasına rağmen, zaman içerisinde bazı kavramlarda birtakım anlam kaymaları, daralmalar veya genişlemeler olabilmektedir. Çeviride, bu kavramiann Hz. Peygamber'in dilinde ne anlama geldiği dikkate alınmalı, "kavramın anlamı nasıl olsa bilinmekte" düşüncesiyle Latinize ederek aynen nakletme yanılgısına düşülmemelidir. Bunun en bariz iki örneğini "nasihat" ve "ırz" kavramlan oluşturmaktadır ve her ikisi üzerinde de müstakil iki makale yazılmıştır.9 " ~ı .:ıı»' " hadisindeki "en-nasiha" kavramının "nasihat" diye çevrilmesi

yanılgısı hayli yaygındır. Oysa Arapça'da ve Hz. Peygamber'in dilinde "en-nasiha" "içten-özden bağlılık ve samiİniyet" diye çevrilmelidir.

Aynı yanlışlık "ırz" kavrarrunın aynen yansıtılmasu1da da yapıl­maktadır. Nitekim Buhan deki bir bab başlığında yer alan şu rivayetin çevirisi bunun açık bir örneğini oluşturmaktadır:

:.:.../.-:, ~? ~ ~ı)ı J "Ödeyecek şeyi bulan kimsenin borç ödemeyi geciktirip uzatması,

9 Bkz: Gönnez, Mehmet, "Hz. Peygamber'in Bir Hadis-i Şerifinde Bir Din Tanııru", Diynııet İ/mi Dergi.._ Peygnmiıeriıniz Hz. Mu/ ınınmed (snv) Özel Snyısı, s. 331-338, DİB Yay., Ankara-2000; Karsh, İlyas, "Kur'an ve Hadis Tercümelerinde Geçen "Irz"kavrarru Hakkında Dü­şünceler", Nıislın, yıl: m. Sayı: 10, yaz 2003, s. 131-144.

234--------------------------------------------~U.~-ç~ü~na~I~T.~e~bl=~.

ona ceza vermeyi ve ırzını halal kılar" Bulıtirf, İstikraz, 13 (bab başlığı).

Bu çeviride "ırzını hala.I kılar" üadesinin, Türk okuyucusunun zih­ninde ne tür yanlış çağrışımlar yapacağı dikkate alınmanuştır. Böyle bir ifadenin hem mantık, hem de hukuk ve ahlak açısından yanlış sonuçlar dağııracağı da maalesef düşünülmemiştir. Oysa bu hadisin diğer bir versi­yonunda Abdullah b. el-Mübarek'in yapmış olduğu açıklam~, böyle bir tutumun, alacaklının borçluya ağır ifadeler kullanarak sataşmasına yol vermesi şeklindedir.10 Buna göre buradaki ırz ifadesiyle borçlunun onur ve haysiyeti kastedilmektedir. Yani, im.karu olduğıı halde borcunu ödemeyen kişi, bu tür tariz ve sataşmalara muhatap olacak ve boyun ~ğecek demektir.

8. Arapça tekid, istisna vb. ifad~ kalıplarmı, Osmanlı medrese ge­leneğimizde tercüme edildiği gibi, " ... yoktur ki, şöyle olmasın", " ... yapamaz, meğer ki şöyle olsun" şeklinde çevrilmesi, günümüzde hem anlamayı zorlaştırmakta, hem de okuyucuyu yormaktadır. Bu tür ifadele­rin, ayru kalıplarla çevirmek yerine, daha düz, akıcı ve sade bir Şekilde çevrilmesi daha uygun olacaktır.

· c.Jı \rı ;li..;~ .ı;· ' ıı Qı ·\rı .G •. ı; ( : . • _.r- .. u!:.~

"Hiç bir dert yoktur ki, çörek otunda ona şifa bulunmasın, yalruz ölüm müstesna!" M5768 Miisliın, Selam, 89 1 A. Davudoğlu, IX. 646.

"Çörek otun da, ölüm. dışmda /ıer derde şifa vardır." ifadesi, hem dal1a kısa, hem de daha açık ve anlaşılırdır.

9. Şart-cevap cümlelerini çeviriırken, "Her kim şöyle yaparsa, şöyle olw" yerine, daha düz ve açık çeviri yapmak, anlamayı kolaylaştıracaktır.

· örneğin: ·

Q~f?~~~;ı;..;;

"Her kim bir hayırla gelirse, ona bu hayrın on misli vardır." M6833 Müslim, Zikir, 221 A. Davudoğlu, XI. 19.

"İyilik getirene, onun 011 katı verilir."

10. Hadislerde çokça geçen "sizden biriniz, sizden herhangi biri­nız şeklinde çevrilen cümle kalıpları, dilimizde neredeyse hiç kullarul­mamaktadı.i:. Bunun yerine Peygamberimizin bununla bütün muhatapları­na seslendiğini dikkate alarak doğrudan "Şöyle yapın! Böyle yapmayın!" şeklinde çevirmek de aniaşılmayı kolaylaştıracaktır. Örneğin:

~ ,, ::.~ ·: .,~, ı.:iı · ;,5-:...;.r ~ i ·-\ı · ..;:--'1'""'~ ~ u!ı oJ~

"Sizden biriniz sakın durgun suya abdest bozmasın, (ola ki) biraz sonra ondan gusleder." 069 Ebu Davad, Taharet, 36 1 Komisyon, I. 134.

"Durgun suya işemeyi11 ki, orada yıkanabilesin iz!"

"Kimse durgu11 suya işemesinl Ola ki, orada yıkanırsınız."

10 lfade şöyledir: ~ ~..;..; G~) :i hl:.; t..:,r. :r.; ;Jjı;:iı ~· :ıu . Bkz: Ebıl Oiivüd, Kada' (Akdiye), 29.

Üçiitl cii 0111111111 23 5 ~------------------------------------------------~

Ancak, şayet hadis te, meclis __ içinde herhangi birini işaret ederek, edeb~n "sizden biri" şeklinde bir ifade kul)arulnuşsa, elbette bu o üslupla çevrilmelidir. · ·

11. Hadislerde geçen teşbih, istiare vb. edebi sanatlar çevrilirken, imk§n nispetinde hem doğru çevrilmeli, hem de hadisteki edebi zevk ve ahenk de yansıtılınaya çalışılmalıdır. Özellikle deyimler, harfi olarak çev­rilmemeli, o deyünin dilimizdeki karşılığı verilmelidir. Hz. Peygamber'in Hendek Savaşı anlatılırken geçen şu ifadede olduğu gibi:

, , .1 .. .... ..... .. • .. ·• .. ~ .1

uı:,; ~)jJ ~ rı;i .. ~ ~:,,.?: y~ ~; rü;;.: "Sonra Peygamber karnına (açlıktan) bir taş parçası sarılmış olarak

kalktı. Çünkü biz (hendek kazarken) üç gün yiyecek içecek bir şey tatma­dan orada kalmıştık." B4101 Buhılıi, Megazi, 30/ Sofuoğlu, VIII. 3840.

Oysa bu metinde geçen h:,._..:.;.;.~) ifadesi, Hüzeyl Kabilesi'nin

lügatinde bir deyimdir ve aşırı açlıktan kinayedir.11 Her ne kadar bazı şarihlerimiz de bunu gerçeğe hamlederek çeşitli şekillerde tevil etmişler ise de12, burada diğer izahların da dikkate alınması gerekecektir _ll

Diğer rivayetteki ifade de bunu desteklemektedir:

( .ı.:. ~ . 1 . w .iiıı ı - .iı ı J :.,· :.: .. J t,; ~- r-) . ....- • • J ~ • .J .s; "Çünkü ben Rasulullah'ta şiddetli bir karın hoşlıığ:ı.L.Ye._..çek

gördüm." B4102 Buhılri, Megazi, 30/ Sofuoğlu, VIII. 3844.

Bu nedenle, yu~anda.k.i. ifadeleri belki şu şekilde çevirmek daha isabetli olacaktır:

"Sonra Hz. Peygamber, açlıktan karnı sırhna yapışmış vaziyette kalktı. Tam iiç giin hiçbir şey tatmamışhk."

"Çünkü ben Rasulullalı'ın (s) çok aç olduğunu anladım."

12. Çevirilerde, asıl olan hadisin içerdiği anlamın okuyucuya doğru ve açık bir şekilde aktarılmasıdır. Dolayısıyla metinde olmayan bir manayı veya herhangi bir yorumu çeviriye katmamak gerekir. Ancak, muhtemel bazı yanlış anlaşılı;naları yal1ut metnin içeriğinin daha iyi aniaşılmasını sağlayacak bazı açıklamalar verilecekse, bu ya parantez, ya da dipnot düşülmek suretiyle olmalıdır. Zira Arapça bilmeyen bir okuyucudan, asıl metin ile mütercimin yorumunu fark etmesi beklenmemelidir.·

13. Metne sadakat adına da olsa, okuyucunun anlayamayacağı şe­kilde lafzljharfi çeviriden sakınıl.malıdır. Mana ile rivayet, içeriği yansıt­mak kaydıyla nasıl caiz görülmüşse, çeviride de anl~ yansıtılmasını

11 Nite.kim Kittibii'I-Ayn; ı. 309'da el-Halil b. Ahmed'in şu açıklaması bunu gösterir: : :,ıi l,....; ~' t_,J.•.,.,...; ..:ı.,~ .;'J :ıu: \.,i ..,......ı.. ";~~~ r' ~ .3ı..i .;..>IS' -1.ilı Jı.i.> ..ı .J c''"'' : ..,rol,,

Jıi,.P:,.. 12 Bkz: Aynt Umdeh'i'I-Kıin~ XIV. 180; İbn Hacer, Fellıu'I-Btiri, VII. 458. 13 Ayni, Umdctü'I-Ktirl, XIV. 180: t_,4ı.,. .:,ı,ıı Js rJ-ı J..!J,:,.. '1 ;ı ._ı•.;!~ rJ-ı ..,..ı,_,.ıı.:ı~ "'' Jı;,

236-----------------------------------------------U.~-Ç~f~III~CI~i~Te~b~h~g

hedefleyen bir yöntem tercih edilmelidir. Metne sadık kalıp anlaşılmamak­tansa; lcllzen tutmasa da, manayı tutturmak, anlaıru ok--uyucuya ulaş~ak adına daha serbest yapılan bir çeviri yeğdir.

14. Şimdiye kadar yapılan çevirilerde genellikle metin merkezli bir yaklaşım görülmüştür. Mütercim metne bağlı kalmak, metinden uzaklaş­mamak için daha çok lafzı yansıtınayı, ibareyi aynen karşılamayı tercih etmişlerdir. Pergelin bir ayağını metnin üzerine sabitleyen müterdm, metinden uzaklaşmamak için diğer ayağını fazla açmaıruş ve metnin etra­fında dönüp durmuştur. Bunu yaparken de okuyucuyu ihmal etmiştir.

Bir mütercimin_ vazifesi, çevirdiği metni nasıl anladı ysa, onu kendi dili ile ikinci dile dökmekle bitınemeldedir. Bu husus, çevi.z:inin sadece bir aşamasından ibarettir.

Oysa günümüzde yapılması gereken bundan farklıdır. Pergelin bir ayağı yine metnin üzerindedir, ancak öbür ayak, mütercimin metinden anladığı anlamı, okuyucunun ta zilınine ulaşhrıncaya kadar açılacaktır. Böylece, bir ayak metinde, öbür ayak ise okurda olacaktır. Mütercim, pergel örneğinde olduğu üzere, metin ile okuyucu arasında anlaıru kolay ve doğru bir şekilde ileten bir iletken olmalıdır. İşte günümüz mütercimi­nin asıl görevi burada kendini göstermektedir. Kendi anladığı ve kendi diliyle ,ifade ettiği bu anlamı: okuyucuya nasıl mal edecektir? Okuyucunun ilgisini, bilgisini, seviyesini vb. dikkate alarak metindeki anlanu asıl hedef olan okuyucunun anlayışına güvenle teslim etmelidir.

XVIII. asrın sonunda Edinburgh Üniversitesi'nde taril1 profesörü olan Lord Woodhouslee Terciime Prensipleri Üzerine Deneme adlı nadir eserinde bir tercümenin yapılması ve hakkında hüküm verilmesi için üç temel prensip koyuyordu:

1. Bir tercüme, aslındaki fikirleri, tam ve eksiksiz, olduğu gibi vermelidir.

2. Yazının üslıip ve tarzı, aslınınki ile ayru \rasıfta olmalıdır. 3. Bir tercüme, telif kadar kolay okunabilmelidir.14

Bah' da 60 ila 70'li yıllara kadar yapılan çevirilerde egemen olan unsur, kısaca "kaynak metne sadakat" diye niteleyebileceğimiz geleneksel :' eşdeğerlilik" kavraıruydı.15 Dal1a sonra ise, "fonksiyonalizm/ işlevselcilik" olarak bilinecek yeni bir yaklaşım ortaya konuldu. İşlevselci yakl.aşım, çeviri sürecinde, kaynak metinden çok çevirmene ve çeviri metnine ağırlık vermektedir. Bu yüzden, işlevselci yaklaşım, kaynak metni tahrif edebile­ceği gerekçesiyle ağır eleştirilere maruz kalmışhr. Aslında bu gerekçe doğru değildir; çünkü işlevseki yaklaşımı savunan yazarlardan hiçbiri, yanlış çeviriyi onaylamamaktadır, aksine, doğru çeviriyi bulabilmesi için çevirmene ağır sorumluluklar yüklemektedir.

14 Savory, Theodore, Tıırciimc Smıntı, çev. Harnit Dereli, İstanbul-1994, MEB Yayınları. 15 Bu konuda geniş değerlendirme için bkz: age, s. 56-65.

Üçüucii Oturum 237 ~~~~~-------------------------------------=

Eşdeğerci yaklaşım; yazara sadıktır, kendisi gorunmez, kaynak metne yöneliktir, linguistik eşdeğerıilik egemendir, kuralları uygulamakla yetinir. İşlevselci yaklaşımda ise, çevirmen daha görünürdür (aktiftir), okura sadıktır (onu öncelemektedir), erek metne yöneliklir, kabul edilebilir bir iletişim içindedir. Birincisi, okuru ırmaklar içinden geçirmeyi; ikincisi ise, ırmaklardan geçmeyi sağlamak üzere köprüler kurmayı hedefler. Netice itibariyle, amaç, kaynak metni erek dile işlevsel olarak, yani okurun anlamasını sağlayacak şekilde çevirmektir. Öncelikle kaynak metni anla­mak, sonra da bu metni, okurun anlayabileceği şekilde erek dile aktarmak. İşte bu bağlamda, çevirmene çeviri sürecinde özgüdük tanıdığı ölçüde sorumluluk da yükleyen işlevseki yaklaşımın önemi daha da anlaşılmak­tadır. Özellikle çeviri konusundaki işlevseki yaklaşım, günümüzün ge­reksinimlerine daha iyi yanıt vermesi ibakımından büyük bir önem taşı­maktadır.16

"Bütün bu tavsiyeler bizi şu umumi kanaate götürür: Bir tercüme, kolay ve zevkle okunabilmelidir, kolay ve zevkle okunamıyorsa hiçbir zaman okunmayacaktır. Okunmayacak tercümenin ise, hiç yapılmaması daha iyi olur."17

Her şeye rağmen, yaptıkları tercüme ve şerhlerle hadis kitaplarını dilimizi kazandıran hocalarımızdan ahirete irtihal edenlere ralunet, hayatta olanlara da sıhhat ve afiyet diliyor, temel hadis kaynakl'anmızın, kendisini akutturacak ve hak ettiği ilgiye mazhar olacak ideal çevirilere bir an evvel kavuşması temenrıilerimle hepinize saygılar sunuyorum.

16 A.kdemir, Salih, "Kur'an Çevirilerinde Dikkate Alınmayan Önemli Bir Üslilp Özelliği Üzeriiıe", İsliimiyıit, V. (2002), sayı: 1, s. 143-161. (Özetlenerek alıntılanmıştu.)

17 Savory, Theodore; Age, s. 61.