sÜheylÎ dİvani’nda atasÖzlerİ ve deyİmler zehra ÖztÜrk.pdf · süheylî divanı’nda...

40
_____________________________________________________________________________________ Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date Yayınlanma Tarihi / The Publication Date 18.01.2018 15.03.2018 Arş. Gör. Zehra ÖZTÜRK Uludağ Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü [email protected] SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Öz Atasözleri ve deyimler, tarihin her döneminde yazarlar ve şairler tarafından anlatı- mı güzelleştirmek ve güçlendirmek için kullanılmıştır. Divan şairleri de geleneğe uygun olarak şiirlerinde atasözleri ve deyimlerden yararlanmıştır. Böylece hem şi- irlerine estetik kazandırmış hem de anlatıma güç katmışlardır. Atasözü ve deyimle- rin; mecaz, kinaye, irsal-i mesel gibi söz sanatlarına katkı sağlamaları da Divan şii- rinde yaygın olarak kullanılmalarını sağlamıştır. Divan şairlerinin şiirlerinde, ata- sözleri ve deyimlere yer vermeleri yaşadıkları dönemin dil malzemesine de ışık tutmaktadır. XVI. yüzyılın ikinci yarısı ile XVII. yüzyılın ilk yarısı arasında yaşa- mış olan Süheylî (ö.1633-34) de şiirlerinde atasözü ve deyimlerden sıkça fayda- lanmıştır. Bu çalışmada Süheylî Divanı’nda kullanılan atasözü ve deyimler tespit edilmiş, açıklanmış ve atasözü ve deyimlerdeki değişiklikler gösterilmiştir. Anahtar kelimeler: Süheylî, Atasözü, deyim, XVII. Yüzyıl, Divan Edebiyatı.

Upload: duongdat

Post on 01-May-2019

239 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

_____________________________________________________________________________________

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date Yayınlanma Tarihi / The Publication Date

18.01.2018 15.03.2018

Arş. Gör. Zehra ÖZTÜRK

Uludağ Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

[email protected]

SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER

Öz

Atasözleri ve deyimler, tarihin her döneminde yazarlar ve şairler tarafından anlatı-

mı güzelleştirmek ve güçlendirmek için kullanılmıştır. Divan şairleri de geleneğe

uygun olarak şiirlerinde atasözleri ve deyimlerden yararlanmıştır. Böylece hem şi-

irlerine estetik kazandırmış hem de anlatıma güç katmışlardır. Atasözü ve deyimle-

rin; mecaz, kinaye, irsal-i mesel gibi söz sanatlarına katkı sağlamaları da Divan şii-

rinde yaygın olarak kullanılmalarını sağlamıştır. Divan şairlerinin şiirlerinde, ata-

sözleri ve deyimlere yer vermeleri yaşadıkları dönemin dil malzemesine de ışık

tutmaktadır. XVI. yüzyılın ikinci yarısı ile XVII. yüzyılın ilk yarısı arasında yaşa-

mış olan Süheylî (ö.1633-34) de şiirlerinde atasözü ve deyimlerden sıkça fayda-

lanmıştır. Bu çalışmada Süheylî Divanı’nda kullanılan atasözü ve deyimler tespit

edilmiş, açıklanmış ve atasözü ve deyimlerdeki değişiklikler gösterilmiştir.

Anahtar kelimeler: Süheylî, Atasözü, deyim, XVII. Yüzyıl, Divan

Edebiyatı.

Page 2: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

461

PROVERBS AND IDIOMS IN THE SUHEYLI’S DIVAN

Abstract

Writers and poets have used proverbs and idioms in every period of history to en-

hance and strengthen narrative expression. Divan poets also benefit from proverbs

and idioms in their poetry in accordance with the tradition. Thus, they both gave

aesthetic and added power to narration. Proverbs and idioms contribute to meta-

phor and other arts of speech so they have also been widely used in Divan poetry.

In Divan poets' poems, proverbs and idioms are also enlighten the language materi-

al of the time they lived. Suheyli (DOD. 1633-34) who lived between the second

half of the 16th century and the first half of the 17th century, frequently used prov-

erbs and idioms in his poems. In this study, the proverbs and idioms were deter-

mined, explained, and the changes in proverbs and idioms were shown in Suheyli’s

Divan.

Keywords: Suheyli, proverb, idiom, 17th century, Divan Literature.

Giriş

XIII. yüzyıl sonlarında, bir beylik olarak kurulan Osmanlı Devleti, 1453 yılında İstan-

bul’un fethiyle yükselme dönemine girmiştir. XV. yüzyılda kazanılan siyasi ve askeri başarılarla

güçlenen devlet, XVI. yüzyılda “altın çağı”nı yaşamıştır. XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin

gelişip güçlenmesi şiir sahasına da yansımıştır. Bu yüzyıla gelinceye kadar üç yüz yıllık bir

deneme, uygulama ve gelişme sürecinden geçen ve İran şairlerinin etkisi altında gelişen Divan

edebiyatı bu yüzyılda Fuzûlî, Bâkî, Hayalî Bey gibi Türk şairlerce örnek alınacak usta şairler

yetiştirmiştir. (İsen, 2011: 11) Zâtî, Usûlî, Hayretî, Agehî, Halimî, Ahi Benli Hasan, Bihiştî

Sinan Çelebi, Revanî, Edirneli Nazmî, Figanî de XVI. yüzyılda yetişmiş önemli şairlerdir. “Bu

yüzyıl şiiri, aruzun kullanılışındaki ustalık ve şiir tekniğinde erişilen mükemmellikle, dıştaki

ahengiyle en parlak ve olgun devrini yaşamıştır.” (İsen, 2011: 11) Osmanlı Devleti, XVII. yüz-

yılda duraklama devrine girmiştir. Devlet, askeri ve siyasi sahada sıkıntılar yaşasa da bu yüzyıl

Divan edebiyatı için oldukça parlak ve verimli bir dönemdir. XVI. yüzyılda büyük şairler yetiş-

tirmiş ve olgunluk kazanmış olan Divan edebiyatı bu başarısını XVII. yüzyılda da sürdürmüştür.

Bu yüzyılda Bâkî’yi takip ederek geleneği sürdüren şairlerin yanı sıra yenilik ve farklılık arayı-

şında olan şairler de yetişmiştir. XVII. yüzyılda öne çıkan şiir tarzları Sebk-i Hindî, Hikemî

Üslup ve Mahalli Üslup’tur. Bunlara ek olarak tasavvufi söyleyişi tercih eden şairler vardır. Bu

üslup çeşitliliği ve yenilik arayışı bu yüzyılda çok sayıda şair yetişmesine katkı sağlamıştır.

Hem yaşadıkları yüzyılın hem de Türk edebiyatının büyük şairleri kabul edilen Nâbî, Nef’î,

Nâilî Kadîm ve Neşâtî bu yüzyılda yetişmiştir. Ganizade Nadirî, Azmizade Haletî, Nevizade

Atayî, Şeyhülislam Bahayî, Şeyhülislam Yahya, Riyazî, Fehim-i Kadîm, Cevrî, Nedîm-i Kadîm,

Mezakî, Sükkerî, Sabit bu asrın önemli şairlerindendir. (Bilkan, 2011: 9) Asıl adı Ahmed bin

Hemdem Kethüdâ olan Süheylî (ö. 1633-1634) XVI. yüzyılın ikinci yarısı ile XVII. yüzyılın ilk

yarısı arasında yaşamış şairlerden biridir.

Süheylî; mensur hikâye, münşeat, tarih ve şiir sahasında eserleri bulunan üretken bir şa-

irdir. Özellikle mensur eserlerini meydana getirirken Arapça ve Farsça pek çok eserden yarar-

Page 3: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

462

lanmış ve ilham almıştır. Bu durum; şairin dili kullanma yeteneğine, estetik zevkinin oluşması-

na ve kültürel birikim kazanmasına katkı sağlamıştır. Elde tek nüshası bulunan Divan’ında ço-

cuk yaştan itibaren ilimle meşgul olduğuna dair bilgiler yer almaktadır. (Harmancı, 2007: 23)

Şairin, Divan’ı incelendiğinde hem kendinden önce yaşamış hem de devrinde yaşayan büyük

şairlerden haberdar oluşu ve şiir sahasına olan hâkimiyeti rahatlıkla görülmektedir. Süheylî,

kendini sık sık İran şairleriyle kıyaslamış ve çağında onların ulaştığı edebi derinliğe ve estetik

çizgiye eriştiğini belirtmiştir. (Harmancı, 2007: 24) İyi derecede Arapça ve Farsça bilen şair,

şiirlerinde Divan edebiyatı mazmunlarını, tasavvufi konuları, şiire bakışını, dünya görüşünü ve

devrinde gördüğü aksaklıkları üç dilin imkânlarından faydalanarak işlemiştir. (Harmancı, 2007:

31-32) Süheylî’nin şiirleri incelendiğinde yaşadığı dönemde yaygın olarak kullanılan atasözleri-

ne ve deyimlere sıkça yer verdiği görülmektedir. Şair, atasözleri ve deyimlerden yararlanarak

şiirlerinde söz sanatlarına başarılı örnekler vermiştir ve üslubunu güçlendirip şiirlerini güzelleş-

tirmiştir.

Atasözleri

Türkçe Sözlük’te “Uzun deneme ve gözlemlemelere dayanarak söylenmiş ve halka mal

olmuş, öğüt verici nitelikteki söz” (2011: 180) olarak tanımlanan atasözleri tüm dillerde vardır.

Ömer Asım Aksoy, atasözlerini “Geniş halk yığınlarının yüzyıllar boyunca geçirdikleri deneme-

lerden ve düşüncelerden doğmuş, yol gösterici ve öğüt verici özlü sözler” (1981: 19) şeklinde

açıklar. “Her ulusun atasözleri, kendi varlığının ve benliğinin aynasıdır. Atasözlerinde bir ulu-

sun düşünceleri, yaşayışları, inanışları, gelenekleri görülür. Atasözleri, ulusların zekâlarındaki

keskinliği, hayallerindeki genişliği, duygularındaki inceliği belirten en değerli örneklerdir.”

(Aksoy, 1981: 27) Türk Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü’nde, atasözlerinin öğüt verici ve teselli

edici yönleri “Bir vaka veya oluşumun geçmişte aynı ya da bir benzerinin cereyan ettiği göz

önünde bulundurularak, böyle bir duruma maruz kalmış ya da maruz kalma ihtimali bulunan

kişiye, genellikle öğüt ve tavsiyede bulunulur, bazen böyle bir insan adeta teselli edilir.” (1992:

6) şeklinde açıklanır. Az sözle çok şey anlatmaları, sözü güzelleştirmeleri ve söz sanatlarına

katkı sağlamaları sebebiyle atasözleri Türk edebiyatının ilk yazılı eserlerinden başlayarak edebi

eserlerde sıkça kullanılmıştır.

Yusuf Has Hacip, XI. yüzyılda kaleme aldığı Kutadgu Bilig’de atasözlerinden faydala-

narak şiirini güzelleştirmiş ve güçlendirmiştir. (Karahan, 1980: 165) Türk edebiyatının neredey-

se altı yüz yıllık dönemini kapsayan Divan edebiyatında da şairler atasözlerinden faydalanmış-

tır. “XII. yüzyıldan itibaren manzum eserlerde kullanılmaya başlayan atasözü ve deyimler, XIX.

yüzyılın sonlarına kadar şairlerin faydalandığı ve itibar ettikleri bir sanat dalı haline gelmiştir.”

(Karacan, 1998: 107) Divan edebiyatında, manzum eserlerde atasözü ve deyimlerin nasıl kulla-

nıldığını Cemal Kurnaz şu sözlerle ifade eder. “Özellikle XV. yüzyılda Necâtî Bey ve takipçile-

rinde görülen atasözü ve deyimlere yer verme temayülü sonraki asırlarda da artan bir hızla rağ-

bet görmüştür. Şairler, Türkçe’nin mecaz dünyasını, kelimelerin nüanslarını, inceliklerini ifade

imkânlarının farkında olarak şiirlerinde atasözleri ve deyimleri kullanırken kelimelerin lügat ve

deyim manaları ile ustaca oynamışlardır.” (1996: 41) Şiire sadelik, yerlilik ve millilik kazandı-

ran atasözü ve deyimlerin kullanımı XV. ve XVI. yüzyıllarda yaygınlaşmış, XVII. yüzyılda da

devam etmiştir. (Karacan, 1998: 107)

Page 4: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

463

Çalışmamıza konu olan Süheylî de şiirlerinde atasözlerinden yararlanmıştır. Şairin Di-

van’ında Arapça, Farsça ve Türkçe atasözlerine rastlamak mümkündür. Süheylî Divanı’nda

atasözleri; söyleyişe güzellik katmak, anlatılmak istenen konuyu daha sade ve açık şekilde ifade

etmek ve muhatabı teselli etmek gibi amaçlarla kullanılmıştır. Şair, bazı beyitlerde atasözüne

yer vermeden önce “bu söz meşhurdur dirler ki, bu meseldür söylenür” gibi ifadelerle kullana-

cağı sözün atasözü olduğunu belirtmiştir. Divan’da yer alan bazı atasözleri herhangi bir değişik-

lik yapılmadan olduğu gibi kullanılmıştır. Şair, estetik kaygı ve vezin gereği bazı atasözlerinin

söz diziminde değişiklikler yapmış, atasözlerine kelime eklemiş ya da çıkarmıştır. Günümüzde

de kullanılan bazı atasözlerinin ise Arapça ve Farsça kelimelerle kullanıldığı görülmektedir.

Bunun nedeni ise şairin yaşadığı dönemde Arapça ve Farsçanın Türkçe üzerindeki etkisidir.

Süheylî’nin şiirlerinde atasözlerinin bazıları doğrudan yer alırken bazı atasözleri kısmi iktibas

yoluyla anlamca yer almıştır. Divan’da, sözlüklerde atasözü niteliği kazanmamış ancak veciz,

hikmetli söz olarak değerlendirilebilecek cümleler de mevcuttur. Bu sözler atasözü niteliği ka-

zanacak kadar yaygınlaşmamış ya da günümüze ulaşmamış atasözleri olabilir. Bu nedenle bu

kategorideki sözler, atasözleri bölümünün sonuna eklenmiştir. Bu değerlendirmeler çerçevesin-

de Süheylî Divanı’nda tespit edilebilen atasözleri şunlardır:

Acı söz insanı tatlı canından usandırır. (Beyzadeoğlu, Gürgendereli ve Günay, 2004:

2)

Men‘ idüp şehd-i lebinden acı sözlerle beni

Tatlu cânumdan usandurdı o şîrîn harekât G. 32/2

“İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık”

(TS, 2011: 437) anlamına gelen “can” kelimesi kültürümüzde sıkça “tatlı can” şeklinde kulla-

nılmıştır. “Can candan şirindir (tatlıdır).” (Aksoy, 1971: 183) “Tatlı canını sıkmak” (TS, 2011:

2284) gibi atasözü ve deyimler kişinin canının her şeyden ve herkesten önemli olduğunu vurgu-

lamak üzere kullanılır. Bu atasözünde, kişiyi incitecek kötü sözlerin; onu, en kıymetli varlığı

olan tatlı canından bile usandırabileceği belirtilmiştir. Şair, beyitte atasözünü kullanarak sevgi-

linin dudağının tatlılığı ile sözlerinin acılığı arasındaki zıtlıkla tezat sanatı yapmıştır.

Açık yaraya tuz ekilmez. (Aksoy, 1981: I/108)

Zahm-ı mecrûha tuz ekmek bilmez imiş çünki yâr

Yade gelmez yâd olınmaz hakk-ı nânı n’eylesün G. 236/4

Üzüntüsü ve acısı taze olan kimseye bu üzüntüyü arttıracak şeyler söylemek doğru de-

ğildir. Böyle durumlarda kişinin acısını hafifletecek ve onu teselli edecek sözler söylemek gere-

kir. Divanda, “açık yara” yerine “zahm-ı mecrûh” ifadesi kullanılmıştır.

Arife bir işaret yeter. (Beyzadeoğlu, Gürgendereli ve Günay, 2004: 20)

İy pîre-zâl-i zişt-likâ bildügüm bu kim

Alur göz ile ‘ârif odur bakmaya saña Tkb. 1/I/5

“Arif” sözcüğü zeki insanlar ve Allah dostu, gönül ehli kimseler için kullanılmaktadır.

Aynı anlama gelen başa bir atasözü de “Arife tarif gerekmez” (Akyalçın, 2012: 136) şeklinde-

Page 5: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

464

dir. Beyitte bu atasözü kısmen ve anlamca kullanılmıştır. Şair, arif olan kişinin gönlüyle her şeyi

bildiğini, bu nedenle onun bakmaya ve görmeye ihtiyacı olmadığını ifade etmiştir.

Başa yazılan gelir. (Aksoy, 1981: I/161)

Gam yime fevt oldugına duhterüñ

Çünki yazılan gelür âhir başa Kıt. 31/2

Kader inancını yansıtan atasözlerinden biridir. Aynı atasözünün “Alna yazılan başa ge-

lir.” (Aksoy, 1981: I/131) şekli de vardır. Bir kız çocuğunun ölümü üzerine yazılmış kıtadan

alınan bu beyitte şair, kızın babasını “yazılan er geç başa gelecektir” inancıyla teselli etmekte-

dir.

Dikensiz gül olmaz. (Aksoy, 1981: I/205)

Velî zemânede bir gül koparmadum k’anuñ

Takılmamış ola etrâfına hezârân hâr K. 42/18

İnsanın hoşuna giden ve sevdiği her şeyin olumsuz özellikleri de olabilir. Sevdiği şeyle-

ri elde etmek isteyen kişi, onun sahip olduğu kötü özellikleri de kabul etmek zorundadır. “Gülü

seven dikenine katlanır” (Aksoy, 1981: I/247) atasözü de bu atasözünün başka bir şeklidir. Şair,

beyitte yaşadığı devirde kopardığı her gülün etrafında binlerce diken olduğunu ifade etmektedir.

Atasözü divanda kısmen ve anlam olarak kullanılmıştır. Beyitte güzelliklere ulaşmanın ve sahip

olmanın zorluğu vurgulanmaktadır. Şair, bir güle sahip olmak için bir değil binlerce dikenin

göze alınması gerektiğini belirtmektedir. Divan edebiyatında gül, şair için sevgiliyi temsil et-

mektedir. Beyitte bahsedilen dikenler de sevgiliye ulaşmak için çıkılan yolda karşılaşılan zor-

lukları ifade eder.

Gönül yapmak Kâbe (arş) yapmaktır. (Eyüboğlu, 1973: I/105)

Mü’minüñ kalbin yaparsañ yap ki beytu’llâhdur

Bir göñül yapmakdur ancak bu ‘imâretden garaz G. 147/2

Bir insanın kırılan kalbini tamir etmek İslamiyet’in kutsal mabedi olan Kâbe’yi inşa et-

mekle bir tutulmuştur. Çünkü tasavvufi anlayışa göre içinde Allah sevgisi bulunan insan kalbi

Allah’ın evi olması yönüyle Kâbe’ye benzetilmiştir. “Gönül Allah’ın evidir.” (Eyüboğlu, 1973:

I/ 105) atasözü bu durumu ifade için kullanılmaktadır. Bu nedenle kültürümüzde daima kalp

kırmaktan kaçınılması ve kırılan gönlün alınması tavsiye edilmiştir. Beyitte hem “Gönül

Kâbe’dir” (Eyüboğlu, 1973:I/105) atasözü hem de “Gönül yapmak Kâbe (arş) yapmaktır.” ata-

sözü kullanılmıştır.

Gönülden gönüle yol vardır. (Aksoy, 1981: I/243)

N’ola âgâh olursa ol perî mâ-fi’z-zamîrümden

Bu söz meşhûrdur dirler ki yol var bâlden bâle G. 286/2

İnsanlar arasındaki sevgi karşılıklıdır. Bu nedenle aralarında sevgi bağı bulunan kimse-

ler birbirlerinin duygularını rahatlıkla anlayabilirler. Şair, “Bu söz meşhurdur” kalıbını kullana-

rak atasözüne yer vereceğini belirtmiştir. Gönül kelimesi yerine Arapça “bâl” kelimesi kulla-

nılmıştır. Aynı atasözünün Farsça “dil” kelimesiyle kullanılan şekli de mevcuttur.

Page 6: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

465

Göze yasak olmaz. (Aksoy, 1981: I/246)

Seyr-i gülzâr-ı cemâlüñden beni men‘ eyleme

İller içre bu meseldür kim göze olmaz yasag G. 156/3

Göz önünde bulunan, herkesin görmesinin mümkün olduğu şeylere bakmayı yasakla-

mak mümkün değildir. Beyitteki “İller içre meseldür bu” ifadesi atasözünün o günde yaygın

olarak kullanıldığını ifade etmektedir. Şair; sevgilisinden, güzelliğinin gül bahçesini seyretmek-

ten kendisini men etmemesi için istekte bulunmuş, kendisini men etmesinin mümkün olmadığı-

nı da atasözü aracılığıyla belirtmiştir.

Kişi yaktığı çerağ üstüne pervane gerek. (Beyzadeoğlu, Gürgendereli ve Günay,

2004: 154)

Şem‘-i ikbâlini târ eylemesün dirse felek

Kişi yakdugı çerâg üstine pervâne gerek Tcb. 2/I/6

Atasözünde, “şem-pervane” mazmunu kulanılmıştır. Bir kimse, sahip olduğu ve değer

verdiği bir şeyin üzerine titremeli ve etrafında pervane olmalıdır. İnsan, kendisi için değerli olan

bir varlığı kaybetmek istemiyorsa dışarıdan gelecek tehlikelere karşı onu kendisi korumalıdır.

Şair, beyitte baht güzelliğini “talih mumu” şeklinde ifade etmiş ve bu mumun felek tarafından

söndürülmesini istemeyen kişinin, kendi talihi üzerine bir pervane gibi titremesi gerektiğini

ifade etmiştir. Böylece insanın hayatında yalnızca kaderin değil kendi gayret ve çabasının da

etkili olabileceğini belirtmiştir.

Güzellerde hakikat yok. (Kaya, 2011: 28)

Hakîkat yok dimişler ehl-i diller bî-vefâlarda

Dilâ bu nükteler ol şâh-ı ‘âlî-şâne olmak var G.88/4

Divan edebiyatında sevgilinin özelliklerinden biri de vefasız oluşudur. Bu sebeple be-

yitte “bî-vefalar” ifadesiyle güzeller kast edilmiştir. Süheylî, beyitte “nükte” kelimesiyle atasözü

kullandığını belirtmiştir.

Su aktığı yere yine akar. (Aksoy, 1973: I/351)

Gam yime gitdiyse ger nakd-i sirişküñ

Akagelen yirlere girü akar su G. 284/4

Bir kere yaşanan bir durumun yine tekrarlanacağını belirten atasözü bu beyitte aşığın

gözyaşları için kullanılmıştır. Divan edebiyatında âşığın özelliklerinden biri çok ağlamasıdır.

Şair, âşığın gözlerinin ağlamaya alışık olduğunu, gözyaşları bitti gibi görünse de yine ağlayaca-

ğını atasözü yardımıyla belirtmiştir. Süheylî’nin beytine benzer bir beyit de XVI. yüzyılda Bâkî

tarafından söylenmiştir: “Kapında çok revân oldu dahi çok seyl olur yaşım/Meseldir aktığı yere

demişler yine akar su” (Küçük, 2011: 348)

Su başından bulanır. (Akyalçın, 2012: 515)

Başumuñ zahmeti çokdur gözümüñ yaşından

Bu meseldür ki dinür su bulanur başından G. 230/1

Page 7: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

466

Bir işin sonucunu işin başındaki kişiler belirler. Yöneticilerin yanlış işler yapması onları

takip eden tüm insanları etkiler. Bu nedenle idarecisi kötü olan bir işte yanlış olmaması müm-

kün değildir. Şair, beyitte başındaki zorlukların gözlerindeki yaştan fazla olduğunu söyler ve

görüşünü atasözüyle destekler. Beyitte atasözü kullanılacağı “Bu meseldür” ifadesiyle belirtil-

miştir.

Sabrın sonu selamettir. (Aksoy, 1981: I/340)

İy Süheylî hecre sabr it kim selâmet göresin

Bu meseldür söylenür sabrı selâmet gösterür G. 63/5

Sabırlı olmak, hem İslam inancında hem de Türk kültüründe daima desteklenmiş ve

sabreden kişinin ödüllendirileceğine inanılmıştır. Bu nedenle bu konuyla ilgili pek çok atasözü

vardır: “Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır.” (Aksoy, 1981: I/339) “Sabırla koruk helva olur, dut yap-

rağı atlas” (Aksoy, 1981: I/340) “Sabreden derviş, muradına ermiş.” (Aksoy, 1981: I/340) “Sab-

reyle işine, hayır gelsin başına.” (Aksoy, 1981: I/340) Bu atasözlerinin hepsinde kişinin sabrının

sonunda güzel şeylere kavuşacağı müjdesi bulunmaktadır. Süheylî, beyitte diğerleriyle aynı

anlama gelen atasözünü “Sabrı selamet gösterir” şeklinde kullanmıştır.

Uyuyan yılanın kuyruğuna basma. (Beyzadeoğlu, Gürgendereli ve Günay, 2004: 216)

İy dil hazer it turre-i cânâna tolaşma

Uyarma uyurken meded ılana tolaşma G. 297/1

Atasözü, zarar verme ihtimali bulunan kötü birinin yeni bir kötülük yapmasına zemin

hazırlanmaması gerektiğini öğütler. Şair, Divan şiirinde sevgilinin saçının yılana teşbih edilme-

sinden yararlanarak atasözünü kullanmış ve anlamı kuvvetlendirmiştir. Beyitte, uyuyan yılandan

sakınılması gerektiği gibi sevgilinin saçından da sakınılması gerektiği belirtilir.

Yazılan bozulmaz. (Beyzadeoğlu, Gürgendereli ve Günay, 2004: 226)

Yazılmışda bozılmış yok Süheylî bu mukarrerdür

Gelür elbetde başa her ne yazdıysa kalem bir gün G. 245/5

Atasözünde kaderin değişmeyeceği, bir kimsenin başına geleceklerden kaçışının olma-

dığı söylenmektedir. Şair, ilk mısrada yazılanın bozulmayacağının kesin olduğunu ifade eder.

İkinci mısrada da başka bir atasözüne yer vererek kader kaleminin yazdıklarının bir gün muhak-

kak gerçekleşeceğini belirtir.

Arapça Atasözleri

Men lem yezuk lem ya‘rif

Nükte-i men lem yezuk lem ya‘rif oldı âşikâr

Girdiler ırmaglar deryâya hâmûş oldılar G. 66/5

Atasözünün Türkçe anlamı Divan’da “Deneyen bilir.” (Harmancı, 2007: 417) şeklinde

verilmiştir. Coşkulu bir şekilde akan ırmakların denize döküldüklerinde sakinleşmesi, ırmakla-

Page 8: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

467

rın ancak denize kavuştuklarında anlayabileceği bir durumdur. Şair, bir şeyin denenmeden anla-

şılmayacağı düşüncesini atasözü ile desteklenmiştir.

El-cünûnü fünûn

Göñül bahârı görüp n’ola olsa dîvâne

Süheylî sen aña kalma ki el-cünûnü fünûn G. 243/5

“Delilik türlü türlüdür.” (Harmancı, 2007: 418) anlamına gelen atasözü, deliliğin yal-

nızca olumsuz durumlar sonucu değil güzel olaylarla da gerçekleşebileceğini ve çeşit çeşit ol-

duğunu belirtmek için kullanılmıştır. Doğanın uyandığı ve canlandığı bahar mevsiminin, insan

gönlünü “divane” edebileceği düşüncesi atasözüyle desteklenmiştir.

İzâ câ’e’l-kazâ ‘umye’l-basar

Dîdeme didüm niçün hicrândan itmezsin hazer

Didi iy merdüm izâ câ’e’l-kazâ ‘umye’l-basar G. 106/1

Atasözü, Türkçe’de “Kaza geldiğinde göz kör olur.” anlamına gelmektedir. (Harmancı,

2007: 417) Beyitte; âşık, gözüne ayrılıktan çekinmemesinin nedenini sormaktadır. Teşhis sana-

tının kullanıldığı beyitte göz, kaderden kaçmanın mümkün olmadığını atasözü aracılığıyla be-

lirtmiştir.

Lâ-hayra illâ fi’l-vasat

Ehl-i dikkat mû-miyânuñ vasfın eylerse n’ola

Çün dimişler dôstum lâ-hayra illâ fi’l-vasat G. 148/4

“Mutedil dışındakinde yarar yoktur.” (Harmancı, 2007: 417) anlamındaki atasözü beyit-

te, sevgilinin saçının ortası için kullanılmıştır. Atasözü, faydalı olanın “orta”da bulunmak oldu-

ğu belirtmek için kullanılmıştır.

Farsça Atasözü

Dest ber-bâlâ-yı dest

Pençesin burdı Süheylî hüsn ile mihrüñ o mâh

Eyledi icrâ-yı hükm dest ber-bâlâ-yı dest G. 34/5

Türkçedeki “El elden üstündür.” (Harmancı, 2007: 417) atasözünün Farsça karşılığıdır. Be-

yitte ay gibi güzel sevgilinin güzellikte güneşe üstün geldiğini ifade etmek için kullanılmıştır.

Vecizeler

Divan’da, kullanılan veciz sözler şunlardır:

Levh-i dilde kâdir olursañ vefâ levhini kaz/Âdemüñ soñında ancak kalacak bir nâm-

dur G. 83/3

Elbetde bilürler hüner ehlin hünerinden / Zinhâr Süheylî dime sen bende hüner var

G. 75/675

Page 9: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

468

N’ola rakîb-i toyla konuşmazsa ol hümâ/ Meşhûrdur bu kim dinilür bâz bâz ile G.

303/4

Nev-‘arûs-ı feleküñ mekrine aldanma sakın/ Bî-vefâdur iki gün kimseye oynaş olmaz

G. 110/4

Tolaşsa kûy-ı cânânı Süheylî eyler efgânı/ Tarîk-i pür-mehâlikde ceressüz kârbân git-

mez G. 117/5

Ne haddümdür ulularla tesâvî da‘visin kılmak/ Meges ‘ankâ-y-ile eyler mi pervâzında

işrâki s. 156

Deyimler

“Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış

söz öbeği” (TS, 2011: 651) şeklinde tanımlanan deyimler anlatıma akıcılık ve çekicilik katar.1

“Deyimler, bir durumu ya da bir davranışı çeşitli benzetmeler ve aktarmalarla daha güçlü ve

daha ilginç bir biçimde anlatmaya yararlar. Bir başka deyişle dildeki kelime kadrosunu ustaca

kullanarak değişik yapılarda değişik anlatım yollarını ortaya çıkararak dilin yapı ve anlam zen-

ginliğine katkıda bulunurlar.” (Şahin, 2004: 2) Deyimler daha kısa olmaları nedeniyle şiirde

atasözlerine göre daha fazla kullanılmıştır. Mecaz, kinaye gibi söz sanatlarına uygunluk göster-

meleri de şairlerin deyimleri tercih etmelerinde önemli bir etkendir.

Süheylî, şiirlerinde çok sayıda deyime yer vermiş şairlerden biridir. Şair, Divan’ında

deyimleri ustalıkla kullanmış ve hem halk kültürüne hem de dile olan hâkimiyetini göstermiştir.

Süheylî’nin şiirlerinde kullandığı deyimler çeşitli özelliklere sahiptir. Deyimlerin büyük çoğun-

luğu Türkçe kelimelerden meydana gelmiştir:

Adı kalmak Kıt. 15/27, ağzını aramak (yoklamak) G. 233/3, başa çıkmak G. 22/5, beli

bükülmek K. 15/53, çekip çevirmek G. 47/2, çifti bozmak K. 46/8, daldan dala konmak K.

22/22, dil uzatmak K. 48/8, diş bilemek G. 340/5, eksik etmemek Tcb. 2/III/4, el çekmek G.

43/1, eteğini tutmak K. 28/8, gece gündüz dememek K. 38/8, göğüs germek K. 13/9, göklere

çıkmak G. 20/2, göz etmek G. 47/1, iki kat olmak G.32/1, karşı gelmek Kıt. 31/3, kulak tutmak

K. 11/8, mesken tutmak G. 215/5, mühür basmak G. 214/6, sünnet etmek Kıt. 9/4, yüksekten

uçmak Msd. 9/IV/1, yüz sürmek G. 60/5…

Bazı deyimlerde Türkçe kelimelerin yerini Arapça ve Farsçadaki eş anlamlı kelimeler

almıştır:

Bihişte dönmek G. 121/2, çeşmine dünya görünmemek G. 155/5, dâme düşmek K.

15/57, dideden nihan olmak G. 182/6, gubar etmek G. 226/4, gûşuna erişmek K. 9/30, kadem

basmak K. 33/26, kadri pest olmak G. 38/3, nân ü nemek hakkı Tcb. 2/I/4, sebel inmek K. 28/9,

tabl çalmak G.14/7, yüz suyu bezl eylemek K. 48/78…

Arapça ve Farsça kelimelerden oluşan deyimler açıklanırken önce Türkiye Türkçe-

si’ndeki karşılıkları daha sonra ise anlamları verilmiştir.

1 Çalışma içinde, Türkçe Sözlük, TS kısaltması ile kullanılmıştır.

Page 10: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

469

Şair, bazı deyimleri kafiye ve vezin gereği; deyimi oluşturan kelimelerin yerlerini de-

ğiştirerek ve deyimi oluşturan sözcüklerin arasına başka sözcükler koyarak kullanmıştır:

Aldı gözüm Msd. 11/VII/1, bitse yirden G. 344/1, çevirdüm yüz Tsd. 2/III/3, çıka

yâyından okı K. 41/20, çıkardı göklere G. 20/2, dürer defterin G. 270/3, düşse gözümden G.

344/1, erür mûm gibi K. 2/39, itmesün âh-ı cân-sûz Kıt. 8/4, koymaz kulagına G. 38/6, pinhân

itdügüm sırrı G. 152/4, togdı mazlûmuñ güni K. 30/7, tolayup barmaga G. 289/2, urdı yidi

iklîme pençe K. 48/12…

Bazı deyimler, taranılan kaynaklarda bulunamamıştır. Bu deyimlerin anlamları verilir-

ken kelimelerin anlamlarından ve bağlamdan yararlanılmıştır.

El karamak G. 305/3, gözden tolınmak Tkb. 2/VIII/1, kulağına toldımak G. 66/7, ömür

dırahtı çürümek G. 299/2

Günümüzde kullanılan bazı deyimlerin bugünkünden farklı anlamlarda kullanıldığı gö-

rülmektedir:

Dava etmek G. 309/2, el açmak G., 281/1 el almak K. 13/26, el kaldırmak K. 14/49, el-

vermek G. 51/7, kulağına koymak G. 38/6.

Deyimler, “kalıplaşmış söz öbekleri” şeklinde tanımlansa da bazı kelimeler tek başına

da cümleye deyim anlamı katmaktadır. Süheylî Divanı’nda da bu şekilde kullanılan üç kelime

bulunmaktadır:

Âdemlenmek: Adamcıllanmak. Adam gibi görünmek, adamlık taslamak. (Tarama, 1967: I/16)

Saña âdemlenür çiftin bozan ‘urf u izâfetle K. 46/8

Bilmezlenmek: Bilmez gibi görünmek, tecahül etmek. (Tarama, 1967: I/568)

Resmdür bu kulların şâh-ı cihân bilmezlenür G. 92/1

Görmezlenmek: Görmez gibi davranmak, görmezden gelmek. (Tarama, 1967: III/1781)

Görmezlenür fütâdesin ammâ basar geçer G. 98/1

Divanda geçen deyimler aşağıdaki kaynaklardan yararlanılarak tespit edilmiştir. Deyim-

ler ve anlamlarının hangi kaynaktan alındığı metin içi dipnot sistemiyle gösterilmiştir. Ancak

Bayram Ali Kaya (2011), E. Kemal Eyüboğlu (1973) ve Süreyya Ali Beyzadeoğlu vd.’nin

(2004) çalışmalarında deyimlerin anlamları bulunmadığından bu kaynaklardan alınan deyimler,

kelimelerin anlamından ve kullanıldıkları bağlamdan yararlanılarak tarafımızca açıklanmıştır.

- Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü (Aksoy, 1981)

-Atasözleri ve Deyimlerin Dîvân Şiirinde Kullanımı ile Dîvânların Bu Söz Varlıklarımız Bakı-

mından Önemi (Kaya, 2011)

-On Üçüncü Yüzyıldan Günümüze Şiirde ve Halk Dilinde Atasözleri ve Deyimler. (Eyüboğlu,

1973)

-Örnekleriyle Divan Şiirinde Deyimler (Tanyeri, 1999)

Page 11: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

470

-Tarama Sözlüğü (TDK, 1967)

-Türkçe Sözlük (TDK, 2011)

-Türkçede Organ Adlarıyla Kurulmuş Deyimler (Şahin, 2004)

-Türkçemizin Anlamsal Zenginlikleri Deyimlerimiz (Akyalçın, 2012a)

-Yeni Tarama Sözlüğü (Dilçin, 2013)2

Deyimlerin anlamlarından sonra divanda geçtiği mısralar verilerek deyimler örneklenmiştir.3

Acı acı söğmek: Birine kötü sözler söylemek, küfretmek. (Kaya, 2011: 33)

Senüñ ol acı acı sögdügüñ iy yâr-ı şekker-leb G. 20/4

Âciz kalmak: Çok uğraşmasına karşın bir işi yapamamak. (TS, 2011: 12)

‘Âciz kala erbâb-ı meşârıkla megârib K. 15/19

Adı kalmak: Kendisi yok olduktan sonra adı anılmak. (Aksoy, 1981: II/435)

Cihânda bir kurı adı kalupdur âb-ı hayvânuñ Kıt. 15/27

Ağız açmak: Konuşmaya başlamak. Ağır sözler söylemeye başlamak. Azarlamak, paylamak.

(TS, 2011: 44)

Agzın açup iy Süheylî nice söz söyler ‘aceb G. 82/5

Ağzını aramak (yoklamak): Konuşturarak düşüncesini öğrenmeye çalışmak. (TS, 2011: 46)

Açılmaz her ne deñlü agzın ararsañ sükût eyler G. 233/3

Ağzını dilini bağlamak: Bir kimseyi herhangi bir sebeple söz söyleyemez duruma getirmek,

susmak zorunda bırakmak. . (TS, 2011: 47)

Dilin kat‘ itdüm agzın bagladum sihr-âferînânuñ Kıt. 15/55

Ağzının tadını vermek: Ağzının payını vermek, haddini bildirmek. (Tarama, 1967: I/61)

Zamâne virdi muhkem ‘agzınuñ dadını Ferhâde G. 319/5

Ah etmek: Acı ile içini çekmek. İlenmek. (TS, 2011: 52)

İñlemekden nice dil itmesün âh-ı cân-sûz Kıt. 8/4

Ahdinde durmak: Sözünde durmak. Verdiği sözü yerine getirmek, verdiği sözden dönmemek,

verdiği sözü tutmak. (TS, 2011: 2154)

Şehâ devr-i lebüñde ‘ahdine peymânına turmaz G. 88/2

Âhen-dil: Katı yürekli. (Eyüboğlu, 1973: II/297)

Bir Süheylî gibi âhen-dil ü bî-bâk ister G. 320/5

2 Çalışma içinde, Yeni Tarama Sözlüğü, YTS kısaltması ile kullanılmıştır. 3 Çalışmada, M. Esat Harmancı’nın hazırladığı Süheylî Divanı adlı eser esas alınmıştır. Buna göre Divan’dan yapılan

alıntılarda; birincisi şiir, ikincisi dörtlük/kıta, üçüncüsü beyit/dize olarak verdiğimiz; Gazel için G., Kasîde için K.,

Page 12: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

471

Ahvâlini sormak: Hâl hatır sormak. Bir kimseye nasılsınız, ne durumdasınız anlamında neza-

ket sorusu yöneltmek. (TS, 2011: 1030)

Hîç sormazsın Süheylî hastenüñ ahvâlini G. 84/5

Aklı başından gitmek: Çok sevinçten veya çok korkudan ne yapacağını şaşırmak. (TS, 2011:

63)

Uçar pervâzını görse başından ‘aklı ‘ankânuñ Kıt. 15/15

Aklı dağılmak: Düşünceyi belli bir konu, sorun üzerinde toplayamamak. (TS, 2011: 63)

‘Aklum tagılur leylî-i zülfin göricek âh G. 33/2

Aklını almak: Güzelliği ile büyülemek. (Aksoy, 1981: II/456)

Âl ile ‘aklum alan nergis-i fettânuñdur G. 58/2

Âlemi tutmak: Dünyayı tutmak. Çok yayılmak, her yere dağılmak. (TS, 2011: 737)

‘Âlemi tutdı nevâ-yı ‘andelîb-i nagme-ger K. 26/8

Allah bilir: Belli değil anlamında kullanılan bir söz. (TS, 2011: 98)

Dahı gehvârede bir tıfl iken Allâh bilür K. 38/7

Aman vermek: Canını bağışlamak, öldürmemek. (TS, 2011: 111)

Amân virürse ecel bir gün ola söyleşile G. 313/2

Ant içmek: Bir şeyi yapmaya veya yapmamaya söz vermek, yemin etmek. (TS, 2011: 133)

Mushaf-ı hüsnine and içdi ol âfet kat kat G. 36/6

Ar etmek: Utanmak. (TS, 2011: 139)

Ki devletüñde beg olmak kuluña ‘âr gelür K. 20/18

Arkasına almak: Sırtına yüklemek, taşımak. Desteğini sağlamak. (TS, 2011: 152)

Alur agyâr-ı harı arkasına yâr velî G. 13/4

Arzu etmek: Birine veya bir şeye karşı istek duymak. (TS, 2011: 161)

Lebüñle dil zekanuñ ârzû iderse n’ola G. 48/2

Ayağa düşmek: Bir işin ya da kişinin niteliklerinin bozulması, saygınlığının azalması, değeri-

nin düşmesi. (Akyalçın, 2012a: 106)

Gördi düşmiş ayaga rahm itdi pîr-i mey-perest G. 35/5)

Ayağına akıtmak: Ziyaretine akın akın gelmek. (Tanyeri, 1999: 35)

Akıdur ayagına halk-ı cihânı su gibi G. 314/5

Ayağına düşmek: Çok yalvarmak. (TS, 2011: 196)

Kıta için Kıt., Tahmîs için Thm., Müseddes için Msd., Tesdîs için Tsd., Müsemmen için Msm., Tesmîn için Tsm.,

Tercî’-Bend için Tcb., Terkîb-Bend için Tkb. kısaltmaları kullanılmıştır.

Page 13: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

472

İy Süheylî düş ayagına yüri yalvar var G. 56/7

Ayağına gelmek: Alçak gönüllülük göstererek birinin yanına gelmek. (TS, 2011: 196)

Gelüp ayagına âb-ı revânasâ akar ‘âşık G. 160/5

Ayağına küp düşmek: Aniden düşmek. (Kaya, 2011: 34)

Sâki-i hüsnüñ müdâm ayagına küb düşmede K. 13/19

Ayağını öpeyim: Yalvarırım anlamında bir söz. (TS, 2011: 196)

Ayagın öpmege el virmedi ol gonçe-leb bir kez G. 339/2

Ayakları yere değmemek/basmamak: Çok sevinmek. (TS, 2011: 197)

Ferahından ayagı yir mi basar tûbânuñ G. 175/1

Ayakta kalmak: Oturacak yer bulamamak. (TS, 2011: 199)

Kaldılar ayakda âhir dâne-i erzen gibi K. 13/1

Ayıbına bakmamak: Kusura bakmamak (kalmamak). Hoş görmek. (TS, 2011: 1541)

Yine bakmaz ‘aybumuza Hak te‘âlâ biñde bir G. 101/7

Bağrı kan/kebap/hûn olmak: Büyük dertler, sıkıntılar çekmekten yüreği kan ağlamak. (Akyal-

çın, 2012a: 124)

Nâr-ı firâk-ı hecrüñ ider bagrumı kebâb G. 22/3

Bağrı yanmak: Üzüntü çekmek, çok acı duymak. (TS, 2011: 227)

Dâg-ı gamuñla bagrı yanık sanki lâledür G. 74/1

Bağrını delmek: Çok dokunmak içine işlemek. (TS, 2011: 227)

Ney gibi bagrum delindi nâvek-i bî-dâddan G. 256/2

Bağrına basmak: Kucaklamak. Biriyle ilgilenerek onu koruyup kayırmak, yetiştirmek. (TS,

2011: 227)

Sanuram ‘Îsâyı basmış bagrına Meryem yatar G. 84/1

Bağrına taş basmak: Sesini çıkarmaksızın her türlü acıya katlanmak. (TS, 2011: 227)

İşigi taşını var bagruña bas şâm ü seher G. 110/6

Bal mumu gibi erimek: Çok zayıflamak. (TS, 2011: 246)

Erür mûm gibi nerm olup vücûd-ı sahra-i sammâ K. 2/39

Baş açmak: Bir işi yapmaya büyük bir istekle koşmak. (Aksoy, 1981: II/507)

Başuñ aç sehm-i kazâya gürz-i rûyîn-ten gibi K. 13/10

Baş çatmak: Bir araya gelmek, baş başa vermek, ülfet etmek. (Tanyeri,1999: 54)

Birbirine başların niçün çatarlar yâ gibi

Page 14: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

473

Baş ağrısı: Uğraştırıcı, rahatsız edici konu. (Aksoy, 1981: II/507)

Baş agrısıdur her birisi anlaruñ iy şâh G. 120/2

Baş aşağı: Başı aşağıya dönük olarak. (Aksoy, 1981: II/508)

Başın aşaga ide hâme gibi bâr-ı Hudâ K.14/89

Baş eğmek: Direnmekten vazgeçip buyruk altına girmek. (TS, 2011: 264)

Baş egmedi kaddüñe gelüp sıdk ile iy serv G. 7/6

Baş kesmek: Birinin başını kesmek. (Eyüboğlu, 1973: II/54)

Ki düşmenüñ kesilür başı Zülfekâr’uñdan G. 251/6

Baş koşmak: Bir işi başarmak için çalışmak. (TS, 2011: 264)

Hatt-ı şeb-dîzüñle zülfüñ baş koşarsa husrevâ G. 82/2

Baş tacı etmek: Çok değer verip üstün saygı göstermek. (Aksoy, 1981: II/518)

Gubâr-ı na‘l-i esbüñ başına tâc itse hâkânı K. 6/4

Baş üstünde tutmak: Çok iyi ağırlamak. (TS, 2011: 265)

Seni baş üzre tutsunlar dir iseñ gül gibi dâ’im G. 217/4

Baş vermek: Ülküsünü gerçekleştirmeye çalıştığı için öldürülmek. (Aksoy, 1981: II/516)

Virmezdi baş gün gibi sıdk ile girmese K. 17/11

Baş yazısı: Alın yazısı. Talih, kader. (Aksoy, 1981: II/461)

Ezelî başumuza yazu-y-ımış iki gözüm G. 10/4

Başa çıkmak: Güçlükler çıkaran biriyle olan işini, kendi istediği yolda sonuçlandırabilmek.

(TS, 2011: 265)

Çıkmaz kimesne başa bugün rûzgâr ile G. 22/5

Başı göğe ermek/değmek: Beklenmeyen bir mutluluğa ermek. (TS, 2011: 265)

Gün gibi başum göge irmek olurdı kadr ile G. 178/3

Başı taşa değmek: Ağır bir durum kendisine ders olmak. (TS, 2011: 266)

Günâhın bilmedi tokunmayınca başına taşı G. 325/1

Başına devlet (talih) kuşu konmak: Beklemediği büyük bir nimeti ele geçirmek. (TS, 2011:

266)

Konardı başına devlet cihânda iy hümâ-sâye K. 6/4

Başında kavak yeli (yelleri) esmek: Genç sorumluluk duygusundan uzak, zevk, eğlence peşin-

de koşmak. (TS, 2011: 267)

Başında kavak yili eser serv ü çenâruñ G. 244/4

Başını alıp terk-i diyar etmek: Başını alıp gitmek. (TS, 2011: 268)

Page 15: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

474

Şuña kaldı ki idem başum alup terk-i diyâr Msd. 6/I/6

Başını ezmek: Bir daha kötülük edemeyecek duruma getirmek. (TS, 2011: 268)

Bu Süheylî göresiz bir gün anuñ başın ezer G. 94/5

Başını kaşımaya eli değmemek: Başını kaşımaya (kaşıyacak) vakti olmamak. Arada en ufak

başka bir iş yapamayacak kadar sıkışık durumda bulunmak. (TS, 2011: 268)

Eli degmez başın kaşımaga Mecnûn-ı nâ-şâduñ G. 117/4

Başını taştan taşa çalmak: Çaresiz kalarak çok pişman olmak. (TS, 2011: 268)

Başını çalsun gerek taşdan taşa cûlar gibi G. 340/3

Baştan aşmak: Pek çok olmak, pek çoğalmak. (TS, 2011: 268)

Emvâc-i belâ başdan aşup ‘âlemi tutdı G. 33/5

Baştan çıkarmak: Kötü yola sürüklemek, doğru yoldan saptırmak. (TS, 2011: 268)

Beni başdan çıkardı âh ü figân G. 242/3

Baş u can oynatmak: Hayatını feda etmeye hazır olmak. (Tarama, 1967: I/454)

Yoluñda cân u baş oynar muhibb-i bî-riyâyem ben G. 160/6

Beka bulmak: Ölmezlik erdemine ulaşmak, ölümsüzleşmek. (TS, 2011: 295)

Yıkılmaz küfr ile ma‘mûre zulm ile bekâ bulmaz K. 11/6

Bel bağlamak: Birisinin kendisine yardımcı olacağına inanmak, güvenmek. (TS, 2011: 297)

Kılıc gibi gazâya sen de bil bagla cihâd eyle K. 11/9

Beli bükülmek: Yaşlılık yüzünden güçsüz kalmak, bir iş yapamayacak duruma düşmek. (TS,

2011: 297)

Bükdi bilümüz zahm-ı sitem-bâr-ı metâ‘ib K. 15/53

Benzi saza dönmek: Benzi sararmak. Yüzünün rengi solmak. (TS, 2011: 308)

Tenüñ sûrâh sûrâh eyleyüp beñzüñ dönüp sâza G. 195/2

Berbat etmek: Kötü duruma getirmek. (TS, 2011: 311)

Her gelen dünyâya ber-bâd itdi ‘ömri hâsılın G. 115/4

Beyaza çıkmak: Tebyiz edilmek (Beyaza çekilmek). (Tarama, 1967: I/527)

Beyâza çıkmadı mı defteri ol şâh-ı hûbânuñ Kıt. 15/26

Bihişte dönmek: Cennete dönmek. Güzel, rahat yaşanılır, bakımlı bir yer durumuna gelmek.

(TS, 2011: 453)

Bihişte döndi cihân vakt-i ‘ayşdür sâkî G. 121/2

Bir tutmak (görmek): Eşit saymak, eşit görmek. (TS, 2011: 351 )

Seni akrân ile bir görmek olurdı ammâ K. 27/15

Page 16: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

475

Bir yeri (birinin) başına teng etmek: Dünyayı başına dar etmek. Bir kimseyi çok sıkıntılı bir

duruma sokmak. (TS, 2011: 737)

Kızılbaşuñ yine başına teng itdüñ Horâsân’ı K. 6/1

Boynu bağlı: Birine karşı gelmeden itaat içinde bulunmak. (Eyüboğlu, 1973: II/87)

Ölince boynı baglu çâker-i fermân-pezîr oldı G. 345/1

Can eritmek: Canından vazgeçmek. (Kaya, 2011: 37)

Bulınca cân eritdüm ben o şem‘-i meclis-ârâyı G. 329/2

Can vermek: Ruha güç vermek. Canlanmasına yol açmak.(TS, 2011: 437)

[Melâzüñ nice mûrlara] cân virürken K. 7/18

Can bağışlamak: Hayat vermek, canlandırmak, diriltmek. (Şahin, 2004: 176)

Varan ‘âşıklara cânlar bagışlar ol Mesîhâ-dem G. 25/4

Canı çıkmak: Ölmek. (Aksoy, 1981: II/559)

Gider cân çıksa elbetde ten-i ‘üryâne katlanmaz G. 114/1

Canı gelmek: Yeniden canlanmak, canı yerine gelmek. (TS, 2011: 438)

Şâd-mân ol ki yine cismümüze cân geldi G. 347/2

Canına tak demek: Dayanamaz duruma gelmek, sabrı kalmamak. (TS, 2011: 438)

Tâkatüm tâk eyledi bâd-ı belâ-yı düşmenân K. 15/53

Canını almak: Öldürmek. (TS, 2011: 439)

Künc-i gamda iy ecel bi’llâhi al gel cânumı G. 44/3

Cefa çekmek (görmek): Zulüm görmek. (TS, 2011: 449)

İşigüñden eger yüz biñ cefâ görse koyup gitmez G. 172/5

Cefaya katlanmak: Zulme tahammül etmek. (TS, 2011: 449)

Cefâ vü cevrüñe ben katlanurdum iy melek-sîmâ G. 114/4

Cevir çekmek: Zulüm görmek. (Eyüboğlu, 1973: II/110)

Süheylî yâr cevri çekmeden bî-tâkat olmışdur G. 345/5

Ciğer parçası (ciğer-pâre)/Can parçası : Çok sevilen kimse. (Eyüboğlu, 1973: II/110)

Gitdi ol cân ü ciger pâresi ‘Abdu’r-rahmân Tkb. 2/V/8

Ciğeri hûn olmak: Bağrı hûn olmak. Büyük dertler, sıkıntılar çekmekten yüreği kan ağlamak.

(Akyalçın, 2012a: 124)

Bu gam ü derd ile ahbâbı ciger-hûn olsun Tkb. 2/III/1

Ciğerimin köşesi: Çok sevdiğim. Çok sevgili evladım. (TS, 2011: 464)

Page 17: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

476

Âh ciger-kûşecigüm ‘Â’işe Kıt. 31/6

Cihan durdukça var olasın: Dünya durdukça durasın. “Çok yaşa, Tanrı sana sonsuz bir ömür

versin.” anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü. (TS, 2011: 736)

Bu cihân turdukça var ola vücûd-ı ‘izzeti K. 40/24

Çekip çevirmek: Hâle yola koymak, yönetmek. (TS, 2011: 515)

Bezm-i ‘irfânda çeküp kendüyi hayli çevirüp G. 47/2

Çeşmi ağarmak: Gözü beyazlamak. (Eyüboğlu, 1973: II/216)

Çeşmi agardı döymedi ol intizâre subh K. 17/32

Çeşmine dünya görünmemek: Gözüne hiçbir şey görünmemek. Kendi derdi dolayısıyla hiçbir

şeye değer vermemek. (TS, 2011: 981)

Çeşmüme dünyâ görinmez kanda kaldı bâg u râg G. 155/5

Çifti bozmak: Çiftçilik yapmaktan vazgeçmek. (TS, 2011: 542)

Saña âdemlenür çiftin bozan ‘urf u izâfetle K. 46/8

Çul altından tepmek: İyilik kisvesine bürünerek insanlara fark ettirmeden etrafına zarar ver-

mek. (Beyzadeoğlu, Gürgendereli ve Günay, 2004: 2)

Varup erbâb-ı ‘irfânı çul altından depersin sen G. 263/4

Daldan dala konmak: Sık sık iş, konu veya düşünce değiştirmek. (TS, 2011: 583)

Daldan dala konup nâle vü feryâd eyler K. 22/22

Dağ üstü bağ olmak: Keyfi yerinde olmak, her muradına ulaşmış olmak (Tanyeri, 1999: 80)

Zahm-ı dil bagladı başlar ‘âşıka tag üsti bâg G. 156/2

Dâme düşmek: Tuzağa düşmek. Birileri tarafından hazırlanan kötü bir duruma uğramak, oyuna

gelmek. (TS, 2011: 2395)

Bir dâme düşürdi bizi sayyâd-ı felek kim K. 15/57

Dâmen çekmek: Eteğini çekmek. Günah sayılan işlerden uzak durmak. (TS, 2011: 828)

Çek dâmenüñ âlâyiş-i dünyâ-yı denîden

Dava etmek: Türkçe Sözlük’te anlamı “Hukuksal korunmanın bir hüküm ile sağlanması için

yargı organlarına başvurmak” (2011: 598) şeklinde verilen “dava etmek” deyimi divanda “iddia

etmek” anlamında kullanılmıştır. Beyitte, sâkînin mertlik iddiasında bulunması “dava etmek”

deyimiyle ifade edilmiştir.

Merd da‘vâsın idersin bir ayag ile müdâm

Sâkiyâ elleşelüm gir biricük meydâne G. 309/2

Davet etmek: Çağırmak. (TS, 2011: 599)

Zebân-ı hâl ile gülzâra halkı da‘vet ider K. 24/17

Page 18: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

477

Defterini dürmek: Öldürmek. (TS, 2011: 606)

Dürer dest-i ecel ‘ömr-i ‘azîzüñ defterin bir gün G. 270/3

Dem vurmak: Bir şeyden bahsetmek, söz açmak. (TS, 2011: 618)

Men ‘arefden iy Süheylî dem vurur zâhid velî G. 106/7

Derdine deva bulmak: Sıkıntıyı çözümlemek, atlatmak, çaresizliği yenmek. (TS, 2011: 639)

Ola ki çâre kılup derdüme devâ ideler G. 262/3

Derdini çekmek: Üzüntüsüne katlanmak. (TS, 2011: 639)

Derd ü gam çekmege hâtırları mu‘tâd idelüm Tkb. 2/II/3

Dert yanmak: Derdini sızlanarak yanmak. (TS, 2011: 639)

Envâr-ı ruhuñ hecri ile çekdügi derdi

Meclisde gice yandı baña şem‘-i şeb-ârâ G. 15/4

Dîdeden nihân olmak: Gözden kaybolmak. Ortadan çekilmek veya görünmez olmak, kaybol-

mak. (TS, 2011: 978)

İy Süheylî dîdeden bir gün nihân olsañ gerek G. 182/6

Dil ağız vermemek: Konuşmamak, susmak. (TS, 2011: 662)

Künc-i mihnetde dil agız virmeyüp ebkem yatar G. 84/5

Dil bağlamak: Gönül bağlamak. Severek bağlanmak, içten sevmek, âşık olmak. (TS, 2011:

964)

Zülfine dil baglayan hâtır-perişân olsa yig G. 174/4

Dil sınmak: Gönül kırmak/yıkmak. (TS, 2011: 964)

Budur mir’ât-ı dil sınmaga bâ‘is G. 37/1

Dil uzatmak: Bir kimse veya bir şey için kötü söylemek. (TS, 2011: 662)

Ta‘n eylemesün kimse uzatmasun aña dil K. 48/8

Dil vermek: Gönül vermek. Sevmek, âşık olmak. (TS, 2011: 964)

Süheylî dil virelden zülfüñe gâyet zebûn oldı G. 59/5

Dilden çıkarmamak: Gönülden çıkarmamak. Sevilen kimseyi unutmamak. (TS, 2011: 964)

O hışm ile nigehler sanma kim dilden çıkar bir dem G. 93/2

Dile (dillere) düşmek: Hakkında dedikodu yapılmak. (TS, 2011: 662)

Düşdi dile bu matla‘-ı pâkîze münâsib K. 15/20

Dili (gönlü) yanmak: Ciğeri yanmak. Çok acı ve sıkıntı çekmek, büyük bir acıya uğramak,

yüreği yanmak. (TS, 2011: 464)

Dil yanup nâr-ı firâkuñla kebâb olmada hayf G. 158/1

Page 19: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

478

Dilini tutmak: Sonunu düşünmeden gelişigüzel konuşmaktan sakınmak. (TS, 2011: 664)

Kimseyi âzürde kılma tut dilüñ sûsen gibi K. 13/3

Dilini yutmak: Sevinç, korku, heyecan vb. sebeplerle konuşamaz olmak. (TS, 2011: 664)

Fürkat-i la‘lüñle cânâ yutdugum hûn-ı dili G. 113/3

Dillere mesel olmak: Dillere destan olmak. Herkes tarafından konuşulur olmak. (TS, 2011:

664)

Zât-ı şerîfüñ bî-bedel vasfuñ kamu dilde mesel Kıt. 17/2

Dillerde nâm olmak: Dillere destan olmak. Herkes tarafından konuşulur olmak. (TS, 2011:

664)

Bu âyîn-i ‘adâlet haşre dek dillerde nâm oldı Msm. 1/II/5

Dinden imandan olmak: Dini inancını yitirmek. (TS, 2011: 669)

Virüp dil zülfüñüñ zünnârına îmândan çıkmış G. 140/5

Diş bilemek: Hıncını gösterir durum almak, kötülük yapmak için fırsat beklemek. (Aksoy,

1981: II/604)

İy Süheylî tîglar heycâda turmaz diş biler G. 340/5

Dîvân durmak: El pençe divan durmak. (TS, 2011: 682)

Pâdişehsin güzelüm karşuña dîvân olsun G. 272/2

Dokuz dolanmak (dolaşmak): Birçok kere dolaşmak. (Tarama, 1967: II/1200)

Tokuz tolandı peyk-i fikretüm gerdûn-ı nüh-tâkı s. G. 348/4

Efsûn okumak: Büyü yapmak. (Eyüboğlu, 1973: II/155)

Çâh-ı Bâbil içre efsûn okıyan câzû mıdur G. 60/3

Eğri (eğri gözle) bakmak: Kötü düşünce ile bakmak. (TS, 2011: 763)

Togrulup ‘arz eylesem egri bakar ney-zen gibi K. 13/20

Eksik etmemek: Her zaman bulundurmak. (TS, 2011: 771)

Eksük itme nazaruñ ‘abd-i senâkâruñdan Tcb. 2/III/4

Eksik olma: Var ol, sağ ol. (TS, 2011: 771)

Eksük olma diyü sarâyından Kıt. 24/11

El açmak: Türkçe Sözlük’te “Dilenmek, başkasının yardımını isteyecek durumda olmak, kağıt

açmak” (2011: 773) anlamları verilen “el açmak” deyimi beyitte “dua etmek” anlamında kulla-

nılmıştır.

El açup cân ü dilden rûz ü şeb dâ’im du‘âmuz bu

Bize eksiklügüñ göstermesün Hakk iy Hilâl-ebrû G. 281/1

Page 20: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

479

El almak: Türkçe Sözlük’te “Tarikatlarda bir mürit, mürşidinden, başkalarına yol gösterme

iznini almak. Bir sanatı yapmak için ustanın iznini almak. Kâğıt oyunlarında karşı tarafın oyna-

dığı kâğıdın daha önemlisini oynayarak üstünlük sağlamak.” (2011: 773) şeklinde üç anlamı

bulunan “el almak” deyimi beyitte “elinden tutmak, yardım etmek” anlamında kullanılmıştır.

Dest-gîr-i lütf ile koma ayakda destüm al

Gevher-i eş‘ârumı sürme yire dâmen gibi K. 13/26

El ayak (etek) çekmek: Uzaklaşmak, kaybolmak. (TS, 2011: 774)

Çekdi ayak câm-ı fenâdan eli Kıt. 34/5

El bağlamak: Namaza durmak. (TS, 2011: 774)

Turmış ayag üstine el baglamış serv [ü] çenâr G. 9/2

El çekmek: Vazgeçmek. (TS, 2011: 774)

Götür ayagı el çek iy göñül câm-ı safâdan geç G. 43/1

El etek (ayak) öpmek: Bir işi yaptırmak için şuna buna çok yalvarmak. (Aksoy, 1981: II/630)

Elin ayagın öpüp bûse recâ eyleyelüm G. 346/3

El karamak: “Karamak” kelimesi Tarama Sözlüğü’nde “Hor görmek, meyus, mahzun etmek.

Lekelemek, karalamak. Zemmetmek.” şeklinde yer almıştır. Derleme Sözlüğü’nde ise “Birisi-

nin arkasından kötü konuşmak. İyi görmek için dikkatle bakmak. Dolup taşmak. Karıştırmak.”

(2009: IV/2651) şeklinde dört farklı anlamla açıklanmıştır. Beyitte elin tarağa benzetilmesi “el

karamak” deyiminin “bir şeyi elle karıştırıp, dağıtmak” anlamında kullanıldığını göstermektedir.

Bununla birlikte “el karamak” deyimi Bâkî’nin aşağıda verilen beytinde “el uzatmak, engel

olmak” anlamında kullanılmıştır.

Didüm iy meh-rû senüñ ol turre-i tarrâruña

Şâne teg başdan düşer mi el karamak şânına G. 305/3

Gerçi dil turran elinden yakasın kurtaramaz

Ruhuna meyl idene zülf-i siyah el karamaz (Küçük: 2011: 225)

El kaldırmak: Türkçe Sözlük’te “Oy verdiğini veya söz istediğini elini kaldırarak belirtmek.

Birine, bir şeye vurmaya kalkışmak.” (TS, 2011: 774) şeklinde açıklanan “el kaldırmak” deyimi

şiirde “dua etmek” anlamında kullanılmıştır.

Du‘âya başla hemân sıdk ile elüñ kaldur

Du‘âñı belki karîn-i icâbet ide Hudâ K. 14/49

El vermek: “Yardım etmek. Tarikatlarda mürşit, bir müride, başkalarına yol gösterme izni ver-

mek. Halk hekimliği ile uğraşan kimse bilgilerini bir başkasına öğretmek. Kâğıt oyunlarında

elde olan veya olmayan sebeplerle oyun üstünlüğünü karşı tarafa bırakmak.” (TS, 2011: 775)

anlamlarında kullanılan “ el vermek” deyimi beyitte “ bir imkâna/fırsata kavuşmak” anlamında

kullanılmıştır.

Page 21: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

480

Hıdmetüñ aña ki yüz tuta zihî ‘izz ü şeref

Kulluguñ aña ki el vire zihî baht-ı sa‘îd G. 51/7

Ele girmek: Ele geçmek, elde edilmek, yakalanmak. (Tarama, 1967: III/1428)

Girmez elüñe dürr-i murâduñ sakın iy dil Thm. 2/III/4

Eli uzun olmak: Fırsat buldukça hırsızlık yapmak. (Şahin, 2004: 214)

Zülfüñ el uzunlugın eyler cemâlüñ bâgına G. 260/4

El üstünde tutmak: Bir kimseye çok saygı ve sevgi göstermek. (TS, 2011: 775)

Eller el üzre tutar iken düşdi ayaga G. 22/4

Elden bırakmamak (düşürmemek): Bir şeyle sürekli ilgilenmek, elden düşürmemek. (TS,

2011: 775)

Tarîk-ı müstakîmi koma elden ictihâd eyle K. 11/1

Elden çıkmak: Malı olmaktan çıkmak, malı satılmak. Kaybedilmek. (TS, 2011: 775)

Hâsılı elden çıkup gitmişdi iklîm-i Yemen K. 35/12

Elden gitmek: Bir şeyi yitirmek, o şeyden yoksun kalmak. (TS, 2011: 775)

Yemen iklîmi elden gitdi dirlerken garâbet bu K. 11/4

Eli ermek: Yapabilmek, ulaşabilmek. (TS, 2011: 776)

Elüm irmez benüm ol zülf-i ‘abîr-efşâne G. 309/1

Elinden almak: Bir şeyden mahrum etmek. (TS, 2011: 777)

Alup elden işümüz nâle vü efgân itdüñ Tkb. 2/I/3

Elinden kurtulmak: Birinden kaçmayı başarmak. (TS, 2011: 777)

Kimse kurtılmaz elinden felek-i bed-hâhuñ Kıt. 13/2

Elinin altında olmak: Her zaman kolayca alınıp yararlanılabilecek yerde ve yakınlıkta olmak

(TS, 2011: 778)

Eli altında olma kimsenüñ hâtem gibi zinhâr Msd. 4/I/5

Emanet bırakmak (etmek, vermek): Bir şeyi veya bir kimseyi birine veya bir yere bir süreli-

ğine bırakmak. (TS, 2011: 792)

Bende gûyâ kim emânet kondı dünyâ gemleri K. 37/34

Esen kalmak (olmak): Ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı, sıhhatli olmak. (TS, 2011: 815)

İşte gitdüm sag esen kal imdi kurbân oldugum Msd. 10/I/6

Eser kalmamak: Hiçbir belirti, iz olmamak. (TS, 2011: 815)

‘Ârif-i bi’llâh olanda bugzdan olmaz eser G. 106/4

Esir düşmek: Tutsak olmak. (TS, 2011: 816)

Page 22: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

481

Düşdüm esîr kaldum o çâh-ı zekande ben G. 235/4

Eteğini tutmak: Yardım istemek. (TS, 2011: 828)

Tutdı lütfuñ etegin kesme ümîdüm elini K. 28/8

Farz olmak: Yapılması kaçınılmaz olmak. (TS, 2011: 852)

Medhüñ baña farz oldı kerem şânuña vâcib K. 15/44

Feda etmek: Kıymak, gözden çıkarmak. (TS, 2011: 856)

Binüp ugruñda fedâ eylemege cân u seri K. 38/20

Fena bulmak: Ölmek, yok olmak. (TS, 2011: 859)

Fenâ bulmışdı ‘âlem yine bir ihsân-ı Rabb oldı Kıt. 33/1

Feryat etmek: Yüksek sesle haykırmak. (TS, 2011: 863)

Müselmânuz diyü feryâd iden bî-çâre mü’minler K. 25/27

Fırsat düşmek (çıkmak): Bir imkâna kavuşmak. (TS, 2011: 870)

Bu fursat bir dahı düşmez diyü serdâr-ı bed-ahter Tsd. 13/IV/3

Figan etmek: Bağırarak inlemek, ağlamak. (TS, 2011: 873)

Kimse devrüñde figân eylemez illâ bülbül K. 22/37

Firar etmek: Kaçmak. (TS, 2011: 879)

Çevirdüm yüz çekildüm ehl-i dünyâdan firâr itdüm Tsd. 2/III/3

Gam çekmek: Tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek. (TS, 2011: 901)

Derd ü gam çekmege hâtırları mu‘tâd idelüm Tkb. 2/II/3

Gam yememek: Tasalanmamak, kaygılanmamak, üzülmemek. (TS, 2011: 901)

Gam yime fevt oldugına duhterüñ Kıt. 31/2

Gark etmek: Batırmak, boğmak. (TS, 2011: 904)

Gark itmeyince göz yaşına ten sefînesin Tsm. 1/III/3

Gayret vermek: İsteklendirmek, özendirmek, yüreklendirmek. (TS, 2011: 906)

Nice yıllar dîn ü devlet yolına gayret çeküp K. 9/37

Gece gündüz dememek: Vaktin uygun olup olmadığına bakmamak, vakit seçmemek. Bir işi

sürekli olarak, ara vermeksizin yapmak. (TS, 2011: 912)

Gice gündüz dimeyüp kat‘-ı menâzil kıldı K. 38/8

Göğüs germek: Bir güçlüğe karşı koymak, dayanmak. (TS, 2011: 956)

Gögsüñi germe hevâyile tolup yelken gibi K. 13/9

Göklere çıkmak: Pek çok yükselmek. (TS, 2011: 957)

Page 23: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

482

Çıkardı göklere feryâd ü zâr ü âh ü efgânum G. 20/2

Gönlü akmak: Birine karşı güçlü sevgi duymak. (TS, 2011: 964 )

Rûy-ı yâri göreli akdı Süheylî göñlüm G. 13/7

Gönlüne girmek: Kalbine girmek. (TS, 2011: 965)

Göñline girmek-içün gonçelerüñ bâd-ı şimâl K. 29/25

Gönlünü almak: Sevindirmek. Kırılan bir kimseyi güzel bir davranışla hoşnut etmek. (TS,

2011: 963)

Aldı dil-i zârumı bir yüzi gül gonçe-leb G. 26/1

Gönül açmak: İnsanın iç sıkıntısını gidermek, iç açmak. (TS, 2011: 963)

Açar göñülleri lütfı nite ki bâg-ı bahâr K. 23/13

Göz almak: Göz kamaştırmak. (Aksoy, 1981: II/678)

İy Süheylî bir gice aldı gözüm hâb-ı hayâl Msd. 11/VII/1

Göz etmek: Göz işaretleriyle isteklerini anlatmak. (Aksoy, 1981: II/680)

Göz ider çeşm-i habâb ile zarîfâna kadeh G. 47/1

Göz göz etmek: Delik deşik olmak. (Şahin, 2004: 235)

Göz göz itdüm cismümi ser-tâ-kadem cevşen gibi K. 13/25

Göz kamaştırmak (almak): Çok etkilenmek. (TS, 2011: 977)

Bakılmaz rûyına gözler kamaşur âftâbâsâ s. 234

Gözden (gözünden) düşmek: Bir kişi veya şey değerini yitirmek. (TS, 2011: 977)

Hûn-ı dil düşse gözümden yire perkâle gibi G. 344/1

Gözden çıkarmak: Bir mal, para, değer yargısı vb. maddi veya manevi varlığın elden çıkarıl-

masını kabul etmek. (TS, 2011: 977)

Görünce çıkdı gözümden o demde la‘l-i Bedahş G. 136/4

Gözden geçirmek: Niteliğini anlamak için bir şeyin her yanına bakmak, incelemek, muayene

etmek. (TS, 2011: 977)

Ser-be-ser gözden geçürdüm anı pervîzen gibi K. 13/16

Gözden tolunmak: “Tolunmak” sözcüğü Derleme Sözlüğü’nde “Güneş batmak” şeklinde açık-

lanmıştır. (2009: V/3955) Tarama Sözlüğü’nde ise “dolunmak (tolunmak)” ay için “Bedir hali-

ne gelmek” anlamıyla yer almıştır. Beyitte ise “uzaklaşmak, gözden kaybolmak” anlamında

kullanılmıştır. (Tarama, 1967: II/1208)

Çünki gözden tolınup gitdi o nûr-ı rahşân Tkb. 2/V/1

Göze diken olmak: Göze batmak. (TS, 2011: 978)

Page 24: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

483

Gelsün hatı agyâr gözine diken olsun G. 268/4

Göze görünmek: Belli, açık olmak. (TS, 2011: 978)

Bakınca göründi gözüme şâhid-i ma‘nâ K. 48/60

Gözleri yollarda (gözü yolda) kalmak: Özlenen kişinin ya da geciken mektubun, haberin gel-

mesini bekleyip durmak. (Aksoy, 1981: II/684)

İntizâr-ı makdemüñle yolda kaldı gözlerüm G. 186/4

Gözü bağlı (Gözü kapalı): Çevresinde olup bitenlerin farkına varmayan. (Aksoy, 1981:

II/685)

Dün geldi dahı şehr-i ‘ademden gözi baglu

Gözüne uyku girmemek: Uyuyamamak, uykusuz kalmak. (TS, 2011: 981)

Gözüme uyhular girmez gice tâ-subh bîdârem G. 223/3

Gözüne kara su inmek: Göz karasu hastalığına yakalanmak. (YTS, 2013: 111)

Kara su indi habâbuñ gözine bakmakdan G. 261/1

Gözünün üstünde kaşın var demek: Birinin kusurlarını aramak, yanlışlarını görmek, bahane-

ler arayarak birini suçlamaya çalışmak. (Akyalçın, 2012a: 298)

Kimesne dimeye tâ kim gözüñ üstinde kaşuñ var Msd. 4/I/6

Gözünü (gözlerini) dikmek: Dikkatle bakmak, gözünü ayırmadan bir yere veya bir kimseye

bakmak. (TS, 2011: 982)

Göz dikme hîç ‘uyûbına halkuñ habâbveş G. 139/3

Gözünü (gözlerini) açmak: Uyanmak. Kendine gelmek, ayılmak. Uyanık, dikkatli bulunmak.

(TS, 2011: 981)

Gonçeye didi sabâ aç gözüñi rûz oldı G. 332/1

Gözyaşı (akıtmak) dökmek: Ağlamak. (Aksoy, 1981: II/693)

Yolında gözlerüñ yaşın döküp bildürme ahvâlüñ G. 185/2

Gubâr etmek: Toz etmek. Ezip harap etmek, ortadan kaldırmak. (TS, 2011: 664)

Reh-i ‘ışkuñda cism-i zârı sultânum gubâr itdüm G. 226/4

Gubâr kondurmamak: Toz kondurmamak. Bir şeyde herhangi bir kusurun varlığını kabul

etmemek, bir şeyi kusursuz göstermek. (TS, 2011: 2376)

Hâtır-ı ‘âşık-ı miskînüñe kondurma gubâr G. 94/4

Gurbet çekmek: Doğup yaşadığı yerleri özlemek. (TS, 2011: 992)

Baña çekdürmek neden devrân bu derd-i gurbeti K. 40/20

Gûşuna erişmek: Kulağına gelmek. Kulağına çalınmak. Duymak. (TS, 2011: 1519)

Page 25: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

484

Gûşuma irişdi bir âvâz ki bî-çâre gel K. 9/30

Gûşuna mengûş olmak: Kulağına küpe olmak/etmek. Başa gelen bir durumdan alınan dersi

unutmamak. (TS, 2011: 1519)

İy Süheylî her biri gûşumda mengûş oldılar G. 66/7

Gûş olmak: Kulak kesilmek. Büyük bir dikkatle dinlemek. (TS, 2011: 1518)

Servler saf baglayup güller kamu gûş oldılar G. 66/2

Gün doğmak: Sabahleyin güneş ufuktan yükselmek. (TS, 2011: 1002)

Togdı mazlûmuñ güni geldi o kân-ı ma‘rifet

Gün gibi âşikâr (ayân): Her şeyin açıkça görüldüğü durumlarda kullanılan bir söz. (Eyüboğlu,

1973: II/229)

Şân-ı latîfi mertebesi gün gibi ‘iyân K. 34/21

Gün görmemek: Sıkıntı içinde yaşamak. (TS, 2011: 1003)

Murâdum mihri gün göstermedi yâr olmadı tâli‘G.152/1

Günahını boynuna salmak: “Ben karışmam sorumluluk sana ya da ona düşer.” anlamında bir

söz. (TS, 2011: 1004)

Günâhını benüm boynuma salıp G. 21/4

Günü akşam etmek: Kötü duruma gelmek. (Eyüboğlu, 1973: II/231)

Yazuk ol hastelerüñ gündüzin ahşâm itmiş G. 132/4

Günü günden yeğ olmak: Yeni günün bir önceki günden daha iyi olması için kullanılan bir

temenni sözü. (Eyüboğlu, 1973: II/232)

Günüñ günden yeg olsun müstedâm ol sadr-ı ‘izzetde K. 25/43

Haber almak: Kendisine bildirilmek, öğrenmek, bilgi edinmek. (TS, 2011: 1019)

Alınmaz bir haber ol gonçe-i handânuñ agzından G. 233/3

Haber göndermek: Herhangi bir araçla bildirmek. (TS, 2011: 1019)

Haber göndermek ister yâre agyâr-ı perîşân-gû G. 289/4

Haber vermek: Bildirmek, haber ulaştırmak. (TS, 2011: 1019)

Ol hümâyûn-tal‘atuñ virdi kudûmından haber K. 30/4

Haberli olmak: Öğrenmiş olmak, haber almış bulunmak. (TS, 2011: 1020)

Kulak tut hâl-i ‘âlemden haberdâr ol benüm şâhum K. 11/8

Haddini aşmak: Ölçüyü kaçırmak, aşırı gitmek. (TS, 2011: 1022)

İy Süheylî hadden aşdı intizâr-ı câm-ı ‘îd G. 52/6

Page 26: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

485

Hâk ile yeksan olmak: Yapı, şehir vb. için temelinden yıkıp harap etmek, bütünüyle ortadan

kaldırmak veya kalkmak. (TS, 2011: 1027)

Ol meh-i sîm-beri hâk ile yeksân itdüñ Tkb. 2/I/1

Hâk olmak: Toprak olmak. Ölümünün üzerinden çok zaman geçtiği için artık çürümüş olmak,

toprağa karışmış olmak. Ölmek. (TS, 2011: 2371)

İy Süheylî bir gün ola kim vücûduñ hâk ola G. 150/5

Hakkından gelmek: Yenmek, öç almak veya cezasını vermek. (TS, 2011: 1027)

Hâsılı bunlaruñ hakından iy göñül siken gelür G. 57/4

Halel vermek: Bozmak, sarsmak. (TS, 2011: 1032)

Gökde virmişdi halel hüsnine mihr ü mâhuñ Kıt. 13/5

Haram olsun: “Hayrını görme, görmesin!” anlamında kullanılan bir söz. (TS, 2011: 1045)

Harâm olsun mahabbet ol giriftâr-ı gam-ı ‘ışka G. 116/3

Hatırından çıkmamak: Sevdiği, saydığı birinin isteğini reddetmeyip gönlünü kırmaktan çe-

kinmek. (TS, 2011: 1059)

Çıkarma kûşe-i hâtırdan ol ‘abd-i senâkârı K. 45/21

Hayadan yerlere geçmek: Utancından yerin dibine girmek. İstenilen biçimde ve nitelikte ol-

mama karşısında üzüntü duymak, aşırı utanmak. (TS, 2011: 2423)

Yirlere geçdi hayâdan utanup nehr-i Furât G. 32/4

Hayal olmak: Gerçekleştirilememek. Geçmişte kalmak, hatıra olmak. (TS, 2011: 1067)

Görmedüm aslâ hayâl olmış hayâlin mû mıdur G. 60/4

Hayaline düşmek: Aklına düşmek. Hatırlamak. Kafasında bir düşünce doğmak. (TS, 2011: 63)

Düşüp hayâlüñe geh hat u geh ‘izârdayuz G. 121/1

Hayat vermek: Canlılık vermek, canlandırmak. (TS, 2011: 1068)

Hayât-ı tâze virür mürde dillere kalemüñ K. 14/38

Hayır dua etmek: İyi dileklerde bulunmak. (TS, 2011: 1071)

İrdi sühen gâyete hayr du‘â idelüm K. 5/62

Hayran etmek (bırakmak): Hayranlık duygusu uyandırmak, çok beğenilmek. (TS, 2011:

1072)

Beni hayrân idüp mecnûn-ı ser-gerdâna döndürdi

Hayran olmak: Çok beğenmek. (TS, 2011: 1072)

Heykel-i nûr okuya hayrân olup işrâkiyân K. 12/10

Haz almak: Hoşlanmak, keyif almak. (TS, 2011: 1074)

Page 27: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

486

Didi o lebi gonçe cânâneden eyler haz G. 151/1

Hedef olmak: Hoş olmayan herhangi bir davranışa uğramak. (TS, 2011: 1079)

Müdâm tîr-i kazâya hedef olup a‘dâ K. 14/51

Helak etmek: Öldürmek, ortadan kaldırmak. Aşırı derecede yormak, bitkin duruma getirmek.

(TS, 2011: 1079)

Yolında hâk idüp teni dime helâk itdüñ beni G. 173/5

Helak olmak: Yok olmak, ölmek. Yorulmak, bitkin duruma gelmek. (TS, 2011: 1079)

Helâk oldum senüñ bu intizâr u iştiyâkuñdan G. 231

Helaka kast etmek: Canına kast etmek. Ona karşı kötülük etmek, zarar verme isteği beslemek.

(TS, 2011: 439)

Helâke kasd idüp ‘uşşâkını tîg-ı sitem çekmek G. 65/4

Heves etmek: Bir şeye karşı istek duymak, eğilimli olmak. (TS, 2011: 1089)

Kûşe-i firdevse kûyuñ var iken itmem heves K. 3/2

Hicap etmek: Utanmak. (TS, 2011: 1097)

Lîk bir kimse hicâb itmez imiş toprakdan G. 261/3

Hisse almak: Ders çıkarmak. (TS, 2011: 1104)

‘Aceb evzâ‘-ı pâkinden alur mı hisse hullânuñ Kıt. 15/44

Hoş geçmek: Hoş vakit geçirmek, iyi yaşamak. (Tarama, 1967: III/1924)

Hoş geçerler hemîşe sâyeñde Kıt. 24/10

Hükmünü icra etmek: Gerekeni yerine getirmek. (TS, 2011: 1119 )

Eyledi şeh-i gülüñ hükmini icrâ bülbül G. 206/2

İdrak etmek: Akıl erdirmek, anlamak, kavramak. (TS, 2011: 1152)

Vücûd-ı ‘âlemi ketm-i ‘adem idrâk idüp bi’z-zât G. 43/5

İhtiyar etmek: Seçim yapmak. Eyüboğlu, s. 254.

Çeküp dâmânı pâye künc-i ‘uzlet ihtiyâr itdüm Tsd. 2/III/4

İki kat olmak: İki büklüm olmak. (TS, 2011: 1163)

Rişte-i cismümi hayyât-ı gam itdi iki kat G.32/1

İrtihal etmek: Ölmek. (TS, 2011: 1205)

Bekâ milkine vardı irtihâl itdi bu menzilden Kıt. 11/1

İtibar görmek: Sayılmak, kendisine değer verilmek. (TS, 2011: 1231)

Zerre deñlü i‘tibâr olmaz olursa âfitâb K. 16/34

Page 28: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

487

Kadem basmak: Ayak basmak. Bir yere varmak, ulaşmak. Girmek, gelmek, uğramak. Mesleğe

girmek. Bir yere bağlanmak. (TS, 2011: 195)

Yümn ü ikbâl ile bassa kankı iklîme kadem K. 33/26

Kadri pest olmak: İtibardan düşmek. Saygınlığını yitirmek. (TS, 2011: 1231)

Nev‘i içinde ‘âlî iken kadri pest olur G. 38/3

Kadrini anlamak: Değerinin farkına varmak. (TS, 2011: 1260)

Defîne kadrini ancak fakîr-i jende-pûş añlar G. 81/2

Kadrini bilmek: Değerini bilmek, yararlanmak. (TS, 2011: 1260)

Ramazân ayı gibi kadri bilinmez hayfâ K. 38/13

Kahır çekmek: Uzun süre sıkıntıya katlanmak. (TS, 2011: 1267)

Gerçi çekdüñ nice kahrını Süheylî dehrüñ G. 162/7

Kalbi pare pare olmak: Yüreği parça parça olmak. Pek çok acımak. (TS, 2011: 2627)

Sanavber gibi pâre pâre kıldum kalbin a‘dânuñ Kıt. 15/54

Kan ağlamak: Büyük bir üzüntü içinde bulunmak. (TS, 2011: 1292)

Kan aglasak bu hasret ile rûz u şeb mahall Tkb. 1/II/7

Kan dökmek: Ölüme yol açmak, cana kıymak. (TS, 2011: 1292)

Döker kanum benüm birgün diyü ol bî-emân gözler G. 73/1

Kan içmek: Birine zulmetmek, onu sömürmek. (Eyüboğlu, 1973: II/277)

Su gibi kan içmede hûn-hâr dirseñ işte sen G. 259/6

Kan kaşanmak: Korkudan kan işemek. (Tarama, 1967: IV/2233)

Heybetüñden kan kaşandı cümle şîrân-ı ‘Acem Tsd. 3/II/2

Kan yalaşmak: Eski bir geleneğe göre kan kardeş olmak için iki kişi birbirinin birer damla

kanını yalamak. (Tarama, 1967: IV/ 2240)

Cigerde tîr-i dil-dûzuñla tîgüñ kan yalaşmışdur G. 97/5

Kan yutturmak: Bir iş meydana gelinceye kadar, o işi yapana sıkıntı vermek. (Aksoy, 1981:

II/765)

Kan yutdurur ehl-i dile çün gonçe-i hamrâ K. 48/81

Kanı kaynamak: Çabucak sevgi duymak. (TS, 2011: 1293)

Görüp ben ‘âşık-ı şûrîde-hâli kaynadı kanı G. 358/1

Kanlı yaş (yaşlar) dökmek: Büyük üzüntüyle ağlamak. (TS, 2011: 1299)

Kanlu yaşın akıdup dîde şarâb olmada hayf G. 158/1

Kâr etmek: Etki yapmak. (TS, 2011: 1312)

Page 29: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

488

Dile kâr eyledi hicrânı Mehemmed Şâhuñ Kıt. 13/1

Karar bulmak: Kararlı bir durum almak. (TS, 2011: 1321)

Karâr buldı cihân kilk-i bî-karâruñdan G. 251/1

Kararı kalmamak: Ne yapacağını bilmez duruma gelmek. (Eyüboğlu, 1973: II/294)

Karârum kalmadı Yûsuf gibi yüzi koyı düşdüm

Karşı durmak: Direnmek, dayanmak. (TS, 2011: 1336)

Gama karşu turışur kim ola sahbâya irer G. 103/2

Karşı gelmek: Birini karşılamak. (TS, 2011: 1336)

Karşu gelüp dâmenüñe sarmaşa Kıt. 31/3

Karşı koymak: Boyun eğmemek. (TS, 2011: 1136)

Nice karşu kosun a‘dâ saña insâf idelüm K. 22/36

Kaşlarını çatmak: Kızmak, öfkelenmek. (TS, 2011: 1345)

Müjeñ tîrin atup kaşuñ çatup hışm itme ‘uşşâka G. 255/4

Keder vermek: Üzüntü vermek, kederlendirmek, tasalandırmak. (TS, 2011: 1376)

Hoş mecma‘-ı safâya keder virdüñ iy dirîg Tkb. 1/I/3

Kendini kaybetmek: Aşırı duygulanma dolayısıyla çevrede olup bitenin farkına varamamak.

(TS, 2011: 1388)

Âh kim sevdâ-yı ‘ışkuñla yitürdüm kendümi G. 356/5

Kendini paralamak: Çok çaba ve özen göstermek. (TS, 2011: 1389)

Pârelersem yiridür kendümi hem-çün şâne G. 309/1

Keramet göstermek: (Eyüboğlu, 1973: II/304)

Kerâmet gösterür halka salup âb üzre seccâde G. 319/6

Kılı kırk yarmak: Titiz ve ayrıntılı bir biçimde incelemek, önemle üstünde durmak. (TS, 2011:

1406)

Dikkatde kılı kırk yarar fikr-i latîfi K. 15/17

Kıyametler koparmak: Bir şeye çok kızarak bağırıp çağırmak, feryat etmek. (TS, 2011: 1431)

Âdemüñ başına biñ dürlü kıyâmet koparur

Kıyas kabul etmez: İki şey arasındaki ayrımın çok fazla olduğunu belirtmek için kullanılan bir

söz. (TS, 2011: 1432)

Nîl-i eşk-i çeşmüme olmaz benüm hergiz kıyâs G. 129/4

Koluna kuvvet: İş yapan bir kimseye, isteklendirmek, coşturmak için söylenen bir söz. (TS,

2011: 1460)

Page 30: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

489

İy şâh-ı cihân koluña kuvvet Kıt. 7/14

Koynuna almak: Biriyle beraber yatmak. (TS, 2011: 1493)

Ol şem‘i kosam koynuma olurdı mülâyim G. 216/2

Kul (köle) olmak: Tam bir doğruluk ve özveri ile bağlanarak bütün isteklerini yerine getirmeye

hazır olmak. (TS, 2011: 1518 )

Kapusında kul olam sencileyin muhteremüñ Tcb. 2/II/4

Kulağına koymak: Türkçe Sözlük’te “Bir duruma veya söze hazırlamak için önceden kısaca

anlatmak, düşünce aşılamak, telkin etmek.” (2011: 1519) şeklinde açıklanan deyim beyitte

“önemsememek, kulak vermemek” anlamında kullanılmıştır.

Gül meclisinde zerrece koymaz kulagına

Nâlemle bülbül eylese ger sad-hezâr bahs G. 38/6

Kulağına toldımak: “Tolmak/dolmak” eylemi “Dolu durumuna gelmek. Bir yere iyice yayıl-

mak, kaplamak” (TS, 2011: 701) anlamlarına gelmektedir. Sözlüklerde “toldımak” şeklinde bir

ifadeye rastlanmaz. Beyitteki “kulağına toldımak” deyimi “kulağa küpe olmak” deyimiyle bağ-

lantılı olarak “sürekli tekrarlanan sözlerin kulağa dolması ve yerlerşmesi” anlamında kullanıl-

mıştır.

Kulaguma toldıdı sögdükleri ol leblerüñ

İy Süheylî her biri gûşumda mengûş oldılar G. 66/7

Kulak tutmak: Dinlemek, işitmek istemek. (TS, 2011: 1519)

Kulak tut hâl-i ‘âlemden haberdâr ol benüm şâhum K. 11/8

Kurban etmek: Kendi çıkarı için birini veya bir şeyi feda etmek. (TS, 2011: 1529)

Yoluña bu gûsfend-i cânı kurbân eyleseñ G. 170/1

Kül etmek: Yakmak, kavurmak. Birinin varını yoğunu yok etmek. (TS, 2011: 1556)

Yakdı derûn-ı ehl-i safâyı kül eyledi Tkb. 1/IV/3

Kül olmak: Bütünüyle yanmak. Varını yoğunu yitirmek. (TS, 2011: 1556)

Yane yane kül olurdum âh-ı âteşnâkden G. 290/6

Külahını havaya atmak: Pek çok sevinmek. (TS, 2011: 1556)

Bu şevk ile göge atdı külâhını hûrşîd K. 42/4

Laf urmak: Yüksekten atmak, atıp tutmak, böbürlenmek, övünmek. (Tanyeri, 1999: 191)

Ne gamdur eger düşmenüñ lâf urursa G. 7/45

Lal etmek: Konuşamaz duruma gelmek. (TS, 2011: 1573)

Hadîsinden kalurdı lâl olup dem-beste hayretde K. 6/16

Lazım gelmek (olmak): Gerekmek. (TS, 2011: 1579)

Page 31: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

490

Neden lâzım gele ben bendeñe bu nâz ü istignâ G. 18/2

Mantar gibi yerden bitmek: Birdenbire veya kendiliğinden ortaya çıkmak. (TS, 2011: 1622)

Bitse yirden yine dâg ile biter lâle gibi G. 344/1

Mat etmek: Satranç oyununda yenmek. Bir tartışma sonunda karşısındakini cevap veremez

duruma düşürmek. Kötü duruma düşürmek, bozmak. (TS, 2011: 1519)

At salup mât itdi dehrüñ nice biñ ferzânesin G. 264/2

Matem tutmak: Yas tutmak. (TS, 2011: 1634)

Gelüñ iy ehl-i vefâ bir ulu mâtem tutalum Tkb. 2/II/5

Mazur görmek: Kusura bakmamak, hoş görmek, bağışlamak, affetmek. (TS, 2011: 1640)

Nüsha-i eş‘ârumuñ noksânını ma‘zûr tut K. 37/42

Mesken tutmak: Yerleşmek. (TS, 2011: 1662)

Serîr-i milk-i istignâyı kılmış kendüye mesken G. 215/5

Mezada çıkarmak (koymak): Açık artırma yoluyla bir malı satışa çıkarmak. (TS, 2011: 1674)

Mezâda virdi satdı mansıbın ‘Osmân Paşanuñ Msd. 13/VII/3

Mihnet çekmek: Sıkıntılı bir duruma katlanmak, sıkıntı çekmek. (TS, 2011: 1680)

Ne deñlü çekse renc ü mihnetin bir câne incinmez G. 109/1

Murada ermek: İsteğine kavuşmak, dileği gerçekleşmek, arzusu yerine gelmek. (TS, 2011:

1712)

Elüñ genc-i murâda irmeyüp vîrân olursañ da Msd. 4/V/3

Murat almak: Dileğine kavuşmak. (TS, 2011: 1712)

Almadum gitdi bu hâristândan bûy-ı murâd K. 8/36

Mühür basmak: Mühürlemek. (TS, 2011: 1724)

Sehâ mührin urup bir sikke komış ‘âleme Hâtem G. 214/6

Müjde vermek (götürmek): Bir kimseye sevindirici, mutlu bir haberi ulaştırmak. (TS, 2011:

1724)

Didi bir pîr târîhin Süheylî müjdeler kıldı Kıt. 2/5

Nam çıkarmak: Adı çıkmak. Kötü bir ün kazanmak. Pek haklı olmadığı halde ün kazanmak.

(TS, 2011: 23)

Derendelikle nâm çıkarma ‘ukâbveş s. G. 139/6

Nân ü nemek hakkı: Tuz ekmek hakkı. Sofrasında yemek yediği ve iyiliklerini gördüğü kim-

senin kendisi üzerinde bulunduğu kabul edilen hak, duygusal borç. (TS, 2011: 2395)

Bendeñe nân u nemek hakkını vâcib kılmış Tcb. 2/I/4

Page 32: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

491

Nazîri olmamak: Eşi manendi olmamak. Benzeri olmamak. (TS, 2011: 821)

Tarh-ı zîbâsına nazîr olmaz Kıt. 24/4

Nazma getirmek: Şiir düzmek. Şiir yazmak veya söylemek. (TS, 2011: 224)

Bu hâli nazma getürmiş Kemâl-i İsmâ‘îl K. 23/28

Netice vermek: Sonuç vermek. (TS, 2011: 1767)

Netîce virmez ashâb-ı zemânuñ va‘d ü incâzı K. 36/12

Nispet etmek: Eşit tutmak, oranlamak. (TS, 2011: 1773)

Zihî nâdân saña nisbet ide dellâl ü dellâki K. 46/6

Oh demek: Rahata ermek, rahata kavuşmak, rahat bir soluk almak. (TS, 2011: 1790)

Dilâ gönderse tîrin ol kaşı yâ şimdi oh dirsin G. 263/3

Ok yaydan (yayından) çıkmak: Geri dönülemeyecek bir iş yapmak. (TS, 2011: 1791)

Yıldırım gibi kaçan kim çıka yâyından okı K. 41/20

Ortaya koymak: Herkesin görebileceği yere koymak. (TS, 2011: 1814)

Koyup ortaya ‘âşık cân u başı ‘azm-i yâr eyler G. 114/3

Oyun oynamak: Birini aldatmak, kandırmak. Hile yapmak. (TS, 2011: 1831)

Oyunlar oynayup pâ-mâl ide hasm-ı dagalbâzı K. 46/32

Ömür dırahtı çürüsün: “Ömrün kısa olsun” anlamında kullanılan bir beddua.

Tîz günde göreyüm ‘ömri dırahtı çüriye G. 299/2

Paha biçilmez: Değeri ölçülemeyecek kadar yüksek. (TS, 2011: 1875)

Kimse bahâ yitürmez aña ol bir incidür G. 76/3

Parmağı ağzında kalmak: Şaşakalmak, şaşmak, hayret etmek. (TS, 2011: 1891)

Kaldı hâtem agzına barmak sokup hayrân aña G. 12/4

Parmağına dolamak: Bir konuyu, bir kimseyi ele alıp sürekli uğraşmak, diline dolamak. (TS,

2011: 1891)

Tolayup barmaga her gâh ilüp çekmek cefâ kılmak G. 289/2

Payidar kalmak (olmak): Kalmak, yok olmamak, yaşamak. (TS, 2011: 1903)

Nakş-ı hüsnüñ pâydâr olmadugın bilmez meger G. 63/2

Pâyimâl etmek: Mahvetmek, telef etmek. (Eyüboğlu, 1973: II/358)

Beni pâ-mâlüñ iden şîve-i reftâruñdur G. 58/2

Pençe vurmak: Pençelemek. Ayakkabıya pençe çekmek. (TS, 2011: 1910)

Bir hamse ile urdı yidi iklîme pençe K. 48/12

Page 33: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

492

Pervaz etmek: Kanat çırpmak. Uçmak. Kanatlarını hareket ettirmek. (TS, 2011: 1916)

Şeh-bâz-ı kadrüñ ursun evc-i şerefde pervâz G. 234/4

Peyda etmek: Çıkarmak, oluşturmak, ortaya çıkarmak, edinmek. (TS, 2011: 1919)

Sühen kim evvel ismü’llâh ile dilden ola peydâ K. 2/1

Rağbet etmek (göstermek): İstemek, beğenmek, istekle karşılamak. (TS, 2011: 1960)

Gevher-i ‘irfâna ragbet kılsa erbâb-ı himem K. 30/25

Rahmet okutmak: Biri, kötü bir kimseden daha kötü çıkmak. (TS, 2011: 1962)

‘Adûya rahmet okutdı cihânı pây-mâl itdi Msd. 13/VI/2

Revnak vermek: Hoşluk, güzellik, renklilik katmak. (TS, 2011: 1978)

Bahâr-ı hüsni virmiş gülşen-i ruhsârına revnak G. 141/2

Rezil rüsva olmak: Toplum içinde ayıplanacak bir duruma düşmek. (TS, 2011: 1979)

Süheylî mücrimi mahşer deminde eyleme rüsvâ K. 2/61

Saf bağlamak: Sıralanmak, sıraya girmek. (TS, 2011: 2001)

Servler saf baglayup güller kamu gûş oldılar G. 66/2

Sağ ol: Hoşa giden bir davranış için çok yaşa, teşekkür ederim anlamlarında söylenen bir söz.

(TS, 2011: 2003)

Yirde yatdukca anuñ bâkîleri sag olsun Kıt. 29/4

Sebel inmek: Perde inmek. Gözde katarakt olmak. Gizlemek, örtmek. (TS, 2011: 1912)

Gâlibâ zâl-i sipihrüñ [gözine indi sebel] K. 28/9

Secde kılmak: Alnı, eli, ayakları, dizleri, ayak parmaklarını yere getirmek. (TS, 2011: 2053)

Melekler emr-i Hak’la secde kıldı didi âmennâ K. 2/50

Sefa geldin: Hoş geldin, hoş geldiniz anlamında kullanılan ağırlama, karşılama sözü. (TS,

2011: 2056)

Elâ iy server-i ‘âdil safâ geldüñ sa‘âdetle Msm. 1/I/1

Sefa sürmek: Rahat, sakin ve eğlenceli yaşamak. (TS, 2011: 2056)

Gerçi ol ‘âlem-i ‘ukbâda safâ sürmekde Kıt. 19/2

Sele gitmek: Sele kapılmak. (TS, 2011: 2060)

Ne gam giderse cihân seyle biz kenârdayuz G. 121/5

Ser vermek: Baş vermek. Ülküsünü gerçekleştirmeye çalıştığı için öldürülmek. (Eyüboğlu,

1973: II/370)

Hezârân mâh-peykerler senüñ yoluñda ser versin G. 257/1

Page 34: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

493

Serden geçmek: Bir şeye uğruna başını feda edecek kadar bağlanmak. (Eyüboğlu, 1973:

II/370)

Bulınmaz şeh-süvârem degmede serden geçer ‘âşık G. 160/6

Sevdaya salmak: Birini kendine âşık etmek. (Eyüboğlu, 1973: II/371)

Dili sevdâya salan zülf-i siyehkâruñdur G. 58/ 1

Seyre çıkmak: Eğlenmek üzere gözlemek, bakmak. (TS, 2011: 2083)

Seyre çıkmış gûyiyâ ol gonçe gülşenden yaña G. 9/2

Sırrını pinhan etmek: Sır tutmak/saklamak. Bir sırrı açığa vurmamak, başkasına söylememek.

(TS, 2011: 2097)

Nice demler femüñ fikriyle pinhân itdügüm sırrı G. 152/4

Sine dövmek: Göğsünü dövmek, yumruklamak. (Eyüboğlu, 1973: II/190)

Def gibi sîne dögüp raks iderem şevkümden G. 211/5

Siper etmek: Kendini veya bir şeyi korumak amacıyla bir başka şeyi siper olarak kullanmak.

(TS, 2011: 2120)

Siper-i sînem itdüm aña nişân G. 242/1

Sirayet etmek: Hastalık geçmek, bulaşmak. Yayılmak, dağılmak. (TS, 2011: 2121)

Sirâyet ide dünyâya mutahher ola her kişver K. 25/30

Soğuk demir dövmek: Boşuna uğraşmak, olmayacak bir sorun üzerinde durmak. (Tarama:

1967: V/3523)

Yine sovuk demür dögmek mi yoksa san‘ati anuñ Kıt. 15/38

Soğuk koymak (geçmek): Soğuk dokunmak, soğuk algınlığına yakalanmak. (Tarama, 1967:

V/3523)

Sovuk geçer açılmasun iy dil gül-i hamrâ G. 15/5

Söz açmak: Bir konu üzerinde konuşmaya başlamak. (TS, 2011: 2153)

Fasl-ı gülden bahs idüp gül gonçesinden söz açar G. 199/3

Söz dinlemek: Söylenen bir sözü, verilen bir öğüdü kabul etmek, davranışlarını buna uydur-

mak. (Aksoy, 1981: II/1880)

Sözin diñle Süheylînüñ ma‘ârif milkine şâh ol G. 241/5

Söz düşmemek: Başkaları dururken kendisinin söz söylemesine gereklik bulunmamak. (TS,

2011: 2153)

Saña söz düşmez hemân otur yirüñde epsem ol G. 193/3

Sözü kısa kesmek: Lafı kısa kesmek. (TS, 2011: 2154)

İy Süheylî kes sözi başla du‘â-yı devlete K. 37/43

Page 35: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

494

Sözü uzatmak: Lafı uzatmak. (TS, 2011: 2154)

Süheylî uzatma sözi [gel] du‘â kıl

Sözünü tutmak: Öğüdüne uymak. (TS, 2011: 2155)

Sözüm tut sûfîyâ bir yâr-ı gendümgûn ile ‘ayş it G. 304/3

Su koyuvermek: Sözünde durmamak, cıvıtmak. (TS, 2011: 2163)

Görsün hemîşe su koyıcı sûfiyâ yüzüñ G. 127/4

Surat uğrusu: Mürai (İki yüzlü). (Tarama, 1967: V/3585)

İy sûret ugrısı har-ı deccâl-nekbetî Msd. 8/III/1

Suyu (pek) sert: Sert mizaçlı kişiler için kullanılan bir söz. (Eyüboğlu, 1973: II/382)

Gûyiyâ bir suyı serd dilber-i hûn-rîz durur G. 13/5

Sünnet etmek: Erkek çocukta erkeklik organının ucundaki deriyi çepeçevre kesmek. (TS, 2011:

2181)

Sünnet itdi iki kâmil nutfesin biñ şevk ile Kıt. 9/4

Şeker akmak: Ağzından bal damlamak/akmak. Çok tatlı konuşmak. (TS, 2011: 46)

Şekkerler akar çeşme-i nây-i kalemüñden G. 244/5

Şeref vermek: Onurlandırmak, şereflendirmek. (TS, 2011: 2216)

Diyâr-ı Mısr’a şeref virdi Hak bu pâk eser Kıt. 10/4

Şevke gelmek: İsteği, hevesi artmak. Neşelenmek. (TS, 2011: 2219)

Geldi yine şevke o perîşân ile meclis G. 131/2

Şevke getirmek: Canlandırmak, isteğini artırmak. (TS, 2011: 2219)

Şevke getürüp na‘re-i mestân ile meclis G. 130/2

Şifa bulmak: İyi olmak, onmak. (TS, 2011: 2223)

Haste-hâl idi ezel şimdi şifâ bulmışdur K. 27/16

Tabl çalmak: Davul çalmak/dövmek. (TS, 2011: 600)

Degdi şimdi çal belâgat tablını nevbet saña G.14/7

Tahta çıkmak: Hükümdar olmak. (TS, 2011: 2245)

Geçdi Süheylî tahtına bir şehryâr-ı nev G. 280/7

Tamam bulmak: Bitmek, sona ermek. (TS, 2011: 2257)

Rûze-i hecri tamâm oldı o mâhuñ şimdi G. 346/5

Tana kalmak (Dana kalmak): Şaşakalmak, donakalmak. (Tarama, 1967: II/991)

Agzın açmış taña kalmış mâh hayrândur baña G.3/5

Page 36: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

495

Tarih düşürmek: Önemli sayılan bir olayın, çoğunlukla nazım biçiminde söylenen sözlerle,

ebcet hesabına göre tarihini belirtmek. (TS, 2011: 2270)

Düşdi târîhi anuñ sadr-ı bihişt Kıt. 5/4

Taşa çalmak: Çok sert davranmak, her türlü güçlüğü göstermek, eziyet etmek. N. S. (Akyalçın,

2012a: 467)

Taşa çalmış şîşe-i nâmûs sıdar bî-çâredür G. 99/1

Tedbir almak: Önlem almak. Hazırlanmak. (TS, 2011: 2297)

Yok mecâlüm âh kim bilmem ne tedbîr eyleyem G. 56/5

Teng-dil: Gönül darlığı. (Eyüboğlu, 1973: II/199)

Gam-ı devrânı def‘ it teng-diller dil-güşâ olsun G. 279/1

Toz koparmak: Toz kaldırmak. (TS, 2011: 2376)

Sakın iy bâd-ı âhum dime çok tozlar kopardum ben G. 322/3

Tuğra çekmek: Osmanlı Devleti'nde ferman, berat ve resmî belgelere tuğra koymak. (TS,

2011: 2384)

‘Âlem götüri çekse n’ola hükmüme tugrâ K. 48/83

Tüfek atmak: Tüfekle ateş etmek. (TS, 2011: 2396)

Tôb olup üstine halkuñ n’ola atılsa tüfeng G. 261/5

Ümit kesmek: Umut kesmek. (TS, 2011: 2445)

Kesmem ümîdi rahmet-i ‘afvuñdan iy Hudâ K. 1/17

Vacip olmak: İslam dinine göre yapılması gerekli olmak. Yapılması gerekli olmak. (TS, 2011:

2463)

Ehl-i tab‘a lütf u ihsânı saña vâcib kılan K. 26/40

Vatan tutmak: Yurt edinmek. (TS, 2011: 2473)

Mürg-i hicrânuñ ki tutmış köhne cismümde vatan G. 6/2

Yabana atmak: Önem vermemek, önemsiz görmek. (TS, 2011: 2495)

Ok gibi kaddi kemân olup yabâna atılur K. 13/11

Yâddan çıkmamak: Aklından çıkarmamak. Sürekli hatırlamak, unutmamak. (TS, 2011: 64)

Bir dem iy gül-ruh hayâlüñ çıkmaz oldı yâddan G. 256/3

Yanına almak: Beraberinde götürmek. (TS, 2011: 2518)

Yanına almış ‘adûyı baña mihnet gösterür G. 63/1

Yanına kâr kalmak: Cezasız kalmak. (TS, 2011: 2518)

Yanına kalmaz ‘adû-yı bed-likânuñ dôstum G. 12/3

Page 37: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

496

Yanıp yakılmak: Sızlanmak, şikâyet etmek. (TS, 2011: 2524)

Yanayın yakılayın eyleyeyin def‘-i melâl K. 29/29

Yâr olmak: Yardım etmek, yararlı olmak. (TS, 2011: 2531)

Murâdum mihri gün göstermedi yâr olmadı tâli‘G. 152/1

Yara açmak: Büyük üzüntü vermek. (TS, 2011: 2532)

Yâre açdı bir karış gerdûn-ı dûnuñ sevrine G. 288/3

Yel gibi yelmek: Rüzgâr gibi koşmak, şitap etmek, acele yürümek, esmek. (Tarama, 1967:

VI/4505)

Yolında yil gibi yildüklerüm âhir hebâ oldı G. 336/2

Yemin etmek: Tanrı adını anarak ant içmek. (TS, 2011: 2570)

Hânis olmam gayrılar kılmaz diyü kılsam yemîn K. 35/16

Yerden çıkmak: Birdenbire veya kendiliğinden ortaya çıkmak. (Eyüboğlu, 1973: II/425)

Vücûdı yok yanuñda yoksa yirden mi çıkar ‘âşık G. 160/2

Yerden yere çalmak: Çok hırpalamak. (TS, 2011: 2576)

Soñra yirden yire çaldı ‘âkıbet sâyem gibi G. 343/1

Yerden yere geçmek: Yerin dibine geçmek. Çok utanmak. (TS, 2011: 2576) (Eyüboğlu, 1973:

II/425)

Hudâvendâ görem Kârûn gibi yirden yire geçsün K. 6/13

Yeri gelmek: Sırası gelmek, zamanı uygun olmak. (TS, 2011: 2576)

Lütfuñdan umaram yiri düşdükde lütf ile K. 44/17

Yıldızı düşük: Talihsiz, gözden düşmüş. (Aksoy, 1981: II/946)

Yıldızı düşkün olur gurbet esîri bî-kesüñ K. 16/34

Yoktan var etmek: Yaratmak, ortaya çıkarmak. (TS, 2011: 2600)

Cihânı yog-iken var eyleyen Mevlâ içün olsun Tsm. 1/II/2

Yol bulmak: Çare bulmak.

Dergâhuña cünûd-ı idbâr bulmasun yol G. 234/2

Yol göstermek: Kılavuzluk etmek, yolu bilmeyene anlatmak, tarif etmek. Ne yapılacağını,

nasıl davranılacağını öğretmek. (TS, 2011: 2602)

Kim harâbât ehline yol gösterür hengâm-ı ‘îd G. 52/1

Yol vermek: Geçmesine izin vermek. Hızını artırmak. (TS, 2011: 2602)

Sedd-i ‘isyân bagladı etrâfumı yol virmedi G. 258/3

Page 38: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

497

Yoldan azmak: Yoldan çıkmak. Belli bir yol izleyen taşıtlar herhangi bir sebeple yolundan

ayrılmak, gitmez olmak. Doğru yoldan ayrılmak. (TS, 2011: 2603)

Yoldan azduk iy Süheylî diyelüm G. 5/5

Yolundan alakoymak: Birinin işine istemeden de olsa mani olmak. (Eyüboğlu, 1973: II/436)

Yok yire Süheylî koma gel anı yolından G. 267/5

Yolu uğramak: Yolu düşmek. O yerden geçmesi gerekmek. (TS, 2011: 2603)

Yoluñ ugrarsa tâ ki pây-taht-ı Âl-i ‘Osmân’a Kıt. 15/2

Yüksekten uçmak: Yükseklerde dolaşmak. Palavra atmak, çok abartmak. (TS, 2011: 2623)

Ne deñlü yüksek uçsañ ‘ucb ile eflâke iy gâfil Msd. 9/IV/1

Yüz bulmak: İlgi ve yakınlık görmek. (TS, 2011: 2630)

Zerre deñlü ol güneş-ruhsârdan yüz bulmadum G. 343/2

Yüz çevirmek: Gösterdiği ilgiyi kesmek. (TS, 2011: 2631)

Yüz çevürmezler cefâ vü cevrden üftâdeler G. 82/3

Yüz döndürmek: Gösterdiği ilgili kesmek. (TS, 2011: 2631)

Giderse başumuz döndürmezüz yüz tîg-i düşmenden G. 161/5

Yüz suyu bezl eylemek: Yüz suyu dökmek. Çok yalvarıp ricada bulunmak. (Şahin, 2004: 300)

Yok yire yüzüñ suyını bezl eyleme hâke K. 48/78

Yüz sürmek: Aşırı sevgi göstermek için yere eğilmek. (TS, 2011: 2631)

Pây-i serve iy Süheylî yüz süren bir su mıdur G. 60/5

Yüz tutmak: Yönelmek. (TS, 2011: 2631)

Çıkup dil bend-i zülfüñden lebüñden yaña yüz tutdı G. 306/2

Yüzüne bakmamak: Önem vermemek, ilgilenmemek. Darılmak, gücenmek. (TS, 2011: 2632)

Yüzüme bakmaz habîbüm hâl bir yüzden dahı G. 350/1

Yüzünü yere urmak: Ayaklarına kapanmak. (Eyüboğlu, 1973: II/455)

Tîr u tîg-i şâhdan düşmen kor âhir yüz yire G. 340/3

Zahm üstüne zahm vurmak: Yara üstüne yara açmak. (Eyüboğlu, 1973: II/419)

Urur zahmum üstine zahm-ı ‘akârib K. 7/13

Zapt olunmak: Ele geçirilmek. (TS, 2011: 2644)

Devletüñde zabt olup Tebrîz Gîlân açılur K. 9/17

Ziyade olsun: Yemekte bulunanlara veya yemeğe buyurun diyenlere artsın, çoğalsın anlamında

söylenen bir nezaket sözü. (TS, 2011: 2662)

Page 39: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

498

Günden güne ziyâde ola kadr ü ‘izzetüñ K. 34/59

Sonuç

Süheylî’nin Divan’ında yer alan atasözleri ve deyimler üzerine yaptığımız bu çalışmada

Süheylî Divanı’nda 20 atasözü ve 382 deyim kullanıldığı tespit edilmiştir. Divan’da atasözleri

tekrar edilmezken bazı deyimler birden fazla yerde kullanılmıştır. Şairin, Divan’ındaki atasözle-

ri ve deyimler hem Arapça ve Farsçanın Türkçe üzerindeki etkisini hem de Türkçenin dil özel-

liklerini ve gücünü göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Bazı atasözleri ve deyimlerde

Türkçe kelimelerin yerine Arapça ve Farsça karşılıklarının kullanıldığı, bazılarının ise herhangi

bir değişikliğe uğramadan günümüze ulaştığı görülmektedir. Süheylî, atasözü ve deyimleri şiir-

lerinde etkili bir biçimde kullanmış ve yaşadığı dönemin dil özelliklerini eserine başarılı şekilde

yansıtmıştır.

KAYNAKLAR

Aksoy, Ömer Asım, (1981), Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü I-II, İnkılap Kitabevi, İstanbul.

Akyalçın, Necmi, (2012a), Türkçemizin Anlamsal Zenginlikleri Deyimlerimiz, Eğiten Kitap,

Ankara.

Akyalçın, Necmi, (2012), Türkçemizin İncileri Atasözlerimiz Tanıklı Sözlük, Eğiten Kitap,

Ankara.

Beyzadeoğlu, S.; Gürgendereli, M.; Günay, F.; (2004), Edirneli Ahmed Bâdî Efendi Armağan,

Harvard Üniversitesi Yakındoğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü, Boston.

Bilkan, Ali Fuat, (2011), “XVII. Yüzyılda Tarihi ve Sosyo-Kültürel Hayat” (Ed. M. A. Yekta

Saraç, Muhsin Macit), XVII. Yüzyıl Türk Edebiyatı, s. 3-13, Anadolu Üniversitesi Ya-

yınları, Eskişehir.

Dilçin, Cem, (2013), Yeni Tarama Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.

Eyüboğlu, E. Kemal, (1973), On Üçüncü Yüzyıldan Günümüze Kadar Şiirde ve Halk Dilinde

Atasözleri ve Deyimler I-II, Doğan Kardeş Matbaacılık Sanayi A.Ş., İstanbul.

Harmancı, M. Esad, (2007), Süheylî Divanı, Akçağ Yayınları, Ankara.

İsen, Mustafa (2011), “XVI. Yüzyılda Siyasi, Kültürel ve Edebi Hayat” (Ed. M. A. Yekta Saraç,

Muhsin Macit), XVI. Yüzyıl Türk Edebiyatı, s. 2-19, Anadolu Üniversitesi Yayınları,

Eskişehir.

Karacan, Turgut, (1998), Bosnalı Alaeddin Sâbit Divanı, Karacan Yayını, Samsun.

Karahan, Abdükadir, (1980), “Trabzonlu Figanî’de Atasözleri ve Deyimler”, İstanbul Üniversi-

tesi Edebiyat Fakültesi Matbaası, s. 43-53.

Kaya, Bayram Ali, (2011), “Atasözleri ve Deyimlerin Divan Şiirinde Kullanımı ile Divanların

Bu Söz Varlıklarımız Bakımından Önemi”, Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 6, s.

11-54.

Kaya, Bayram Ali, (1999), “Azmî-zâde Hâletî Dîvânu’nda Atasözleri ve Deyimler”, Türk Dün-

yası Araştırmaları, S. 18, s. 149- 168.

Kurnaz, Cemal, (1996) Hayâlî Bey Divanı’nın Tahlili, MEB, İstanbul.

Page 40: SÜHEYLÎ DİVANI’NDA ATASÖZLERİ VE DEYİMLER Zehra ÖZTÜRK.pdf · Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart

Süheylî Divanı’nda Atasözleri ve Deyimler

The Journal of Academic Social Science Yıl:6, Sayı: 66, Mart 2018, s. 460-499

499

Küçük, Sabahattin, (2011), Bâkî Divanı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.

Milli Eğitim Bakanlığı, (1971), Türk Atasözleri ve Deyimleri I-II, Milli Eğitim Basımevi, İstan-

bul.

Şahin, Hatice, (2004), Türkçede Organ Adlarıyla Kurulmuş Deyimler, Uludağ Üniversitesi Ya-

yınları, Bursa.

Tanyeri, M. Ali, (1999), Örnekleriyle Divan Şiirinde Deyimler, Akçağ Yayınları, Ankara.

Türk Dil Kurumu, (1967), Tarama Sözlüğü I-II-III-IV-V-VI-VII, Türk Dil Kurumu Yayınları,

Ankara.

Türk Dil Kurumu, (2009), Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Ya-

yınları, Ankara.

Türk Dil Kurumu, (2011), Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.