suriye kitabi tashih · 2016-06-07 · suriye bilad-i Şam’ın hazin Öyküsü yazar ahmet emin...

232
SURİYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Ahmet Emin Dağ 2013

Upload: others

Post on 05-Jan-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

SURİYEBilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Ahmet Emin Dağ

2013

Page 2: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

SURIYEBilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

YazarAhmet Emin Dağ

Yayına HazırlıkIHH Insani Yardım VakfıAraştırma ve Yayınlar Birimi

ISBN 975-92225-3-11. Baskı: Kasım 20042. Baskı: Mart 2013

Kapak ve Sayfa DüzeniM. Semih Taneri

Büyük Karaman Cad. Taylasan Sok.No: 3 Fatih-IstanbulTel: + 90 212 631 21 21Faks: + 90 212 621 70 51web: www.ihh.org.trE-mail: [email protected]

Baskı-CiltMavi OfsetOrganize Sanayi Bölgesi Eskoop Sanayi Sitesi C 1 Blok No: 28 Ikitelli/Istanbul

Tel: 0212 549 25 28

Pelikan Basım Matbaa ve Ambalaj San. Tic. Ltd. Şti.Maltepe Mah. Gümüşsuyu Cad. Odin Iş Mrk. No.28/1 Zeytinburnu-Istanbul

. .

© IHH Insani Yardım Vakfı

Bu eserin tüm hakları mahfuzdur.Yazarın ve yayıncının izni alınmaksızınkitabın metni herhangi bir formda yayımlanamaz, kopyalanamaz ve çoğaltılamaz.Ancak kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

.

..

. .

.

Page 3: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

SURİYEBilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Ahmet Emin Dağ

2013

Page 4: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi
Page 5: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

İÇİNDEKİLER

Önsöz .............................................................................................. 9

I. BÖLÜMTarihî Süreçte Suriye .....................................................................11

1. Tarihî Miras ve Osmanlı Dönemi ............................................132. Fransız Mandası Dönemi ........................................................203. Bağımsızlık Mücadelesi ...........................................................214. Darbeler ve Ordunun Yükselişi ................................................255. Mısır’la Birlik ..........................................................................276. Baaslı Döneme İlk Adım .........................................................297. Altı Gün Savaşı (1967 Arap-İsrail Savaşı)’nda Suriye .............328. Esed Hanedanlığının Başlangıcı ve Hafız Esed’in Hayatı .......349. Yom Kippur Savaşı (1973 Arap-İsrail Savaşı) ..........................4510. Lübnan İç Savaşı ve Suriye Müdahalesi .................................4811. Beşşar Esed İktidarı ...............................................................51

a. İktidara ısınma dönemi .............................................51b. ABD’nin Irak’ı işgali ve Suriye ...................................54c. Türkiye ile geçici yakınlaşma ......................................61

II. BÖLÜMSuriye’de Muhalefet Geleneği ve Rejimin Meşruiyeti Sorunu ....67

1. Azınlık İktidarı ve Rejimin Meşruiyeti Sorunu .......................692. Geleneksel Sünni Muhalefetin Oluşumu .................................753. Hanedan İçi Muhalefet ............................................................814. Diğer Muhalefet Grupları .......................................................845. Arap Baharı ve Suriye ..............................................................86

Page 6: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

III. BÖLÜMSuriye’de İnsan Hakları .................................................................91

1. Suriye’de İnsan Haklarının Tarihî Gelişimi..............................932. Fransız Mandası Dönemi ......................................................1013. Bağımsızlık Sonrası Dönem ve Esed Hanedanlığı .................104

a. Yaşam hakkının ihlali ...............................................106Tadmur Hapishanesi Katliamı (Palmira Katliamı) ........108Çarşı Katliamı ..................................................... 109Sermed Köyü Katliamı ......................................... 110Hanunu Katliamı ................................................ 110El-Raggah Katliamı ............................................ 111Hama Katliamı ................................................... 1122011 Ayaklanması Sürecinde Yaşam Hakkına Yönelik İhlaller ................................................................. 115

b. Keyfî tutuklama ve alıkoymalar ...............................115c. İşkence ve diğer insanlık dışı muameleler .................118d. Kayıplar....................................................................120e. Adil yargılamanın olmaması .....................................121f. İfade ve basın özgürlüğünün kısıtlanması .................121

IV. BÖLÜMSuriye Dış Politikası ve Bölgesel Dengeler ................................123

1. Dış Politikanın Tarihsel Dönüşümü.......................................1252. Bölgesel Dengeler ve Ortadoğu Barış Süreci .........................132

a. Suriye’nin savunmasız coğrafi konumu .....................137b. Golan’ın stratejik önemi ...........................................138

3. Ortadoğu Barış Süreci ve Suriye’nin Barış Politikaları ...........139a. BM kararları ve Suriye’nin tutumu ...........................139b. Soğuk Savaş sonrasında Suriye’nin barışa bakışı ......143c. Rusya’nın denge rolü ................................................154d. Suriye-İsrail gizli görüşmeleri ..................................158e. Suriye Yahudilerine jest ............................................160

4. Suriye-İsrail Barış Sürecinin Çöküşü .....................................170a. Suriye’nin yeni stratejisi ............................................179b. Barış konusunda yanıltıcı iyimserlik .........................184c. Son barış görüşmeleri ...............................................187

Page 7: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

5. Suriye-Türkiye İlişkileri ..........................................................189 a. Koloni dönemi Suriye-Türkiye ilişkileri ve Hatay sorunu ...........................................................189 b. Soğuk Savaş dönemi Suriye-Türkiye ilişkileri .........192

6. Son Dönem Suriye-Türkiye İlişkilerinde Geleneksel Sorunlar ..194a. Su faktörü ................................................................195b. Güvenlik faktörü ......................................................199c. Türkiye-İsrail ilişkileri faktörü ..................................202

Sonuç ...........................................................................................207Kaynakça .....................................................................................211

Page 8: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi
Page 9: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

Önsözİşgaller, devrimler ve mücadele içindeki Ortadoğu’nun geçmekte ol-

duğu dönemeç; yeni bir sömürge yüzyılının başında mı, yoksa özgür bir gelecek kurmanın arifesinde mi olduğumuzu belirleyecektir.

Bu yönüyle Suriye’nin yaşadığı tarihî tecrübeyi anlamak, sadece bu ülkeyi değil aynı zamanda Ortadoğu bölgesinin geçmişini, bugününü ve geleceğini şekillendiren önemli tarihsel kırılmaları anlamak için de önemli ipuçları sunacaktır.

Suriye iç politik yapısının oluşum süreci ve bunu etkileyen iktidar mücadelesi, Ortadoğu’nun âdeta geleneği olan baskıcı otoritelerin ti-pik bir örneğidir. Yine Suriye dış politikası, bölgesel sömürü sisteminin önemli parametrelerinden biridir. Ancak bölgedeki diğer azınlık ikti-darlarından farklı olarak Suriye’deki siyasi yapı, ağırlıklı olarak dinî ve ideolojik özellikler de taşımaktadır. Ülke tarihi boyunca huzursuzlukla-rın başlıca kaynağı olan bu çelişki, sosyal barışı tehdit eden en önemli etken olmayı sürdürmüştür.

Ortadoğu’da geçtiğimiz yarım yüzyılda yaşanan tüm önemli olay-ların içinde doğrudan veya dolaylı biçimde rol oynayan Suriye, son 10 yıldır bölgesel politikalarda âdeta kilit ülke konumuna yükselmiştir.

Tüm bölgeyi etkisi altına alan değişim süreci Suriye’deki iç dinamik-lerin harekete geçmesiyle bu ülkede de geri dönüşü olmayan bir dönemi başlatmıştır. Sesini yükselten muhalefetin hamlesi, Suriye’deki iktidarın sert tepkisi sebebiyle kanlı bir iç savaşa dönüşmüş ve büyük bir insani bedel ödenmiştir.

Suriye’de 40 yıldan fazla bir süredir iktidarı elinde bulunduran Esed hanedanlığı, Ortadoğu’da sömürge döneminde ortaya çıkan suni ve ka-ranlık yapıların son halkalarından biridir. Rejim değişimi sorunu, Suri-ye’nin içinde bulunduğu karmaşık siyasi dengeler sebebiyle bir iç sorun olmaktan çıkmış, bölgesel birçok denklemi de yeniden gündeme getir-miştir. Bu sebeple Suriye’de yeni döneme geçişin bedelini tüm bölge halk-ları ödeyecek gibi görünmektedir.

Page 10: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

10 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Bu çalışma Suriye’yi anlamak ve günümüzde bölgede yaşanan olay-ları daha iyi yorumlamak isteyen okuyucular için Suriye tarihini, kültü-rünü, siyasetini, insan hakları uygulamalarını ve dış politikasını yakın-dan tanımaya yardımcı olacak zengin bir içerik sunmaktadır.

Kitap dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm Suriye tarihini ilk dö-nemlerden itibaren ele almaktadır. Bu bölümün ağırlıklı kısmını Os-manlı sonrası modern dönem Suriye tarihi oluşturmaktadır.

Yaşanan son krizde de açık bir biçimde anlaşıldığı gibi, başlangıçtan itibaren Suriye yönetimleri siyasi meşruiyet sorunuyla her dönem yüzleş-mek zorunda kalmıştır. İkinci bölüm bu meşruiyet krizini ve siyasi alterna-tifleri konu edinmekte ve Suriye rejiminin kimliğini tartışmaktadır.

İktidarın meşrulaştırılmasına yönelik her hamle aynı zamanda sıkı bir siyasi hesaplaşmayı gerektirdiği için insan hakları ihlalleri ülke gün-deminde önemini hep korumuştur. Üçüncü bölüm Suriye’de insan hakla-rının tarihini ve bugününü ele almaktadır.

Yine son krizin ortaya çıkardığı gibi, Suriye içerisindeki siyasi çekiş-meler birdenbire tüm uluslararası aktörlerin de dâhil olduğu kapsamlı bir çatışmaya dönüşebilmektedir. Bu nedenle kitabın dördüncü bölümü Suriye’nin bu karmaşık dış politik ilişkilerini incelemektedir.

Dr. Ahmet Emin Dağ

Page 11: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

I. BÖLÜM

Tarihî Süreçte Suriye

Page 12: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi
Page 13: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

1. Tarihî Miras ve Osmanlı DönemiAkdeniz’in tüm doğu kıyılarını içine alan bölgeyi tanımlamak için

kullanılan Suriye coğrafyası ifadesi Asya, Avrupa ve Mısır kökenli eski imparatorlukların doğu-batı, kuzey-güney eksenindeki genişleme ha-reketlerinde, geçiş yolu üzerinde bulunan stratejik bir bölgeyi işaret etmektedir. İlk defa eski Yunanlıların “üç kıtanın buluştuğu yer”i an-latmak için kullandıkları bu isim, 20. yüzyılın başına kadar bugünkü Suriye, Lübnan, Ürdün, Filistin ve İsrail’i içine alan geniş bölgeyi ta-nımlıyordu. Siyasi olmaktan ziyade coğrafi bir mahiyet taşıyan bölge, modern dönemde politik bir kabuğa bürünerek “Büyük Suriye” ideolo-jisinin doğal sınırlarını ifade etmeye başladı.1

Suriye topraklarının tarihte ilk önem kazanmaya başlaması, MÖ 4000’lerde Mısırlıların Lübnan ve Amanos dağlarını ham madde (Sedir ağacı, altın ve gümüş) kaynağı olarak kullanmalarından sonradır. MÖ 3000’li yıllarda Sümerlerin de benzer amaçlarla bölgeye gelmeleri ve nihayet MÖ 2350’lerde burayı işgal eden Ebla İmparatorluğu ile Su-riye, büyük bölgesel güçlerin hem ham madde ve ticaret alanı hem de hesaplaşma sahasına dönüştü. Bir süre sonra Ebla’yı yıkan Akkadların denetimine geçen Suriye bölgesi, tarihi boyunca çok çeşitli medeni-yetlerin harmanlandığı bir coğrafya hâline geldi. Mısır, Hitit, Asur ve Kenan medeniyetleri ardından, MÖ 4. yüzyılda Büyük İskender’in ge-lişiyle Helen kültürüyle tanışan bölge, MS 20 yılında Roma İmparator-luğu’nun sınırlarına dâhil edildi.2

Suriye toprakları, 634 yılında İslam’ın bölgeye gelmesi ile daha ön-cekilerden çok farklı bir medeniyetin etki alanına girdi. İslam dönemi, Suriye’ye iki ayrı yenilik birden getirmişti. Bunlardan ilki yeni bir dinî/sosyal anlayış, ikincisi siyasal bir merkez olma özelliği. 661 yılında Eme-

1 Thomas Collelo (Ed.), Syria a Country Study, Washington D.C.: United States Government Secretary of the Army, 1988, s. 4.

2 Mitran Yusuf ed-Debs, Tarih-i Suriyye, Dini ve Dünyevi, Cilt 1/241, 2/496, 3/205, Beyrut: Darü Nezir Abud Yayınevi, 1994, s. 166.

Page 14: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

14 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

vi Devleti’nin kurulmasıyla o güne kadarki -4500 yıllık- tarihinde ilk defa siyasi bir merkez hâline gelen ve kendi devletine ev sahipliği yapan Suriye bölgesi, Emeviler döneminde daha öncesinden miras olarak al-dığı Yunan ve Roma kültürü ile sahip olduğu Arap geleneğini mükem-mel bir şekilde birleştirerek dönemin en güçlü kültürel ve siyasi merkezi oldu. Suriye’nin İslam tarihinde bugün bile önemini koruyan bu kültü-rel katkısı -diğer unsurlarla birleşince- kendisinden sonraki medeniyet taşıyıcılarına büyük bir miras bırakmasını sağladı.3

Osmanlı öncesi bölgede başlayan Selçuklu etkisi, kuzeydeki Halep kentinden içerilere doğru sürmüş, eş zamanlı devam eden Türkmen göçleri ise bölgedeki demografik yapıyı büyük ölçüde değiştirmişti; er-ken dönemde, en azından Halep ve Antakya, doğrudan Selçuklu mer-kezine bağlanmıştı.4

Suriye’de Selçuklu etkisinin zayıflamasıyla Zengi Devleti bölgede etkin güç olmaya başladı ve Nurettin Zengi5 1154 yılına kadar tüm Suriye’de hâkimiyetini sağlamlaştırdı. Aynı dönemde Haçlılara karşı mücadelenin de en sıcak temas noktası hâline gelen bu coğrafyada Nu-rettin Zengi tıpkı babası gibi, bölgede yerleşmiş bulunan Türkmenle-rin de yoğun desteği ile büyük bir İslam ordusu kurarak Haçlılara karşı önemli başarılar elde etti.6 Onun döneminde bölgede Şiilik geriletilerek Sünni gelenek yeniden yerleştirildi ve Batınilik inancına karşı girişilen mücadele sonucunda sosyal ve kültürel bütünleşmenin temelleri sağ-lamlaştırıldı.7

3 Collelo, s. 9; Suriye’deki Osmanlı öncesi İslami dönemin ayrıntıları için bkz.: Kamal S. Salibi, Syria Under Islam, Empire on Trial 634-1097, Beyrut: Caravan Books, 1977.

4 Axel Havemann, “The Vizier and the Rais in Saljuq Syria: The Struggle for Urban Self-Representation”, International Journal of Middle East Studies, Cambridge University, Vol. 21, No. 2, May 1989, s. 233-242.

5 Halep Meliki Nurettin’in biyografik bir incelemesi için bkz.: Önder Kaya, “Bir Selçuklu Meliki’nin Portresi: Melik Efdal Nureddin Ali b. Selahaddin Eyyubi”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt XXI, Sayı 2, Aralık 2006, İzmir, s. 139-176.

6 Jean Richard, The Crusades, C. 1071-C. 1291, Cambridge University, 1999, s. 125; Abdurrahman Hamira, Muhafazatu Haleb, Dimaşk: Menşuratü Vizaretü’s-Sekafe, 2006, s. 36; Philip Khuri Hitti, İslam Tarihi, Cilt 4, İstanbul: Boğaziçi Yayınevi, 1980, s. 1035; Tsugitaka Satō, State and Rural Society in Medieval Islam: Sultans, Muqta’s, and Failahun, Leiden: Brill, 1997, s. 50-52; Nurettin Zengi’nin Haçlılara karşı mücadelesi ve başarıları için bkz.: Steven Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, Cilt 3, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1989, s. 272.

7 İbnü’l-Adim, Zübdetü’l-Haleb min Tarihi Haleb, Cilt 2, s. 308-310; Türk tarihi ile de yakından ilgili olan bu dönemde, 1086 senesinden Nureddin Zengi’nin öldüğü 1174 yılına kadar geçen yaklaşık 90 yıllık sürede, bölgede onlarca medrese, darü’l-hadis, çok sayıda cami, hangâh ve çarşı yaptırılmıştır. Müslüman ahalinin çoğunluğu da Sünniliği benimsemiştir, bkz.: Hakkı Dursun Yıldız, Büyük İslam Tarihi, Cilt 14, İstanbul: Çağ Yayınları, 1986, s. 240; Joseph W. Meri, Jere L. Bacharach, Medieval Islamic Civilization: An Encyclopedia, New York: Routledge, 2006, s. 28-29.

Page 15: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 15SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Eyyubi Hanedanı’nın giderek gücünü arttırdığı bir dönemde -Zengi Hanedan mensupları arasındaki iç kargaşanın da etkisi ile- Selahaddin Eyyubi’nin bölgeyi kuşatması ardından Haziran 1183 tarihinde Suri-ye’de Zengiler dönemi kapanarak Eyyubiler dönemi başladı.8

1243 yılında Anadolu Selçuklularının Moğollar karşısında yenilme-si sonrasında Kösedağ Savaşı’nda yaşanan Moğol etkisi, bölgede siyasi ve demografik değişiklikleri beraberinde getirdi. Bu dönemde binlerce Müslüman göç ederken9 yıkıcı Moğol saldırılarının devamında -1260 yılında- işgal edilen bölgede büyük katliamlar gerçekleştirildi.10 Tüm Doğu-İslam dünyasında ciddi bir yıkıma yol açan bu saldırılar, sadece Suriye bölgesinde değil tüm Ortadoğu’da tarihin akışını değiştirdi.11

Yavuz Sultan Selim’in 1516 yılındaki Mısır Seferi ile birlikte12 Osmanlı idaresine giren bölge, 20. yüzyılın başına kadar Osmanlı yö-netiminde kaldı. Tarihsel bir karşılaştırma yapıldığında; Roma İmpa-ratorluğu’ndan sonra bölgedeki en uzun süreli hâkimiyeti Osmanlılar kurmuştur denilebilir. Suriye toprakları, Osmanlı dönemi boyunca (1516-1918) bu bölgeden sağlanan vergi gelirleri, Halep’in uluslararası ticaret sistemi içindeki yeri, Şam’ın seferlerde geçiş yolları üzerinde bu-lunması gibi ekonomik faktörlerle her zaman doğrudan denetim altında tutulmak istenmişti. Bunlara ilaveten, Bilad-i Şam olarak adlandırılan ve içine Kudüs’ün de dâhil olduğu bu bölgenin kutsal kabul edilmesi ve

8 Yasser Tabbaa, “Circles of Power: Palace, Citadel, and City in Ayyubid Aleppo” Ars Orientalis, Vol. 23, “Pre-Modern Islamic Palaces (1993)”, The Smithsonian Institution and Department of the History of Art, University of Michigan, 1993, s. 181-200; İhsan Abbas, Tarikh Bilad al-Sham fi Ahd al-Atabikah wa’l-Ayyubiyin 490-650, Amman, 1998, s. 93; Hitti, s. 1048.

9 Örneğin bu göçler sırasında 1 milyona yakın göçebe Türkmen aşireti Batı yönüne yönelirken Arap aşiretleri güneye sürülmüştür, bkz.: John Masson Smith, “Turanian Nomadism and Iranian Politics”, Iranian Studies, State and Society in Iran (1978), Vol. 11, No. 1/4, Oxford Ltd., 1978, s. 57-81; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, İstanbul: Nakışlar Yayınevi, 1984, s. 510-511; Bilge Umar, Türkiye Halkının Ortaçağ Tarihi Türkiye Türkleri Ulusunun Oluşması, İstanbul: İnkılâp, 1988, s. 205; John Joseph Saunders, The History of the Mongol Conquests, University of Pennsylvania, 2001, s. 17-43.

10 Runciman, s. 260; Halep kentinin Moğolların eline geçmesi ve sonrasında yaşanan olaylar için bkz.: Jean Paul Roux, Moğol İmparatorluğu Tarihi, İstanbul: Kabalcı Yayınları, 2001, s. 338.

11 Faruk Sümer, “Anadolu’da Moğollar”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1970, s. 819-820; Bernard Lewis, “The Mongols, the Turks and the Muslim Polity” Transactions of the Royal Historical Society, Fifth Series, Royal Historical Society, Vol. 18, 1968, s. 49-68.

12 İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi (İstanbul’un Fethinden Kanuni Sultan Süleyman’ın Ölümüne Kadar), Cilt II, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1983, s. 279; Ira Marvin Lapidus, Muslim Cities in the Later Middle Ages, Edition II, Cambridge University, 1984, s. 33-42; David Ayalon, “The End of the Mamlūk Sultanate: Why did the Ottomans Spare the Mamlūks of Egypt and Wipe out the Mamlūks of Syria?”, Studia Islamica, No. 65, Paris: 1987, s. 125-148.

Page 16: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

16 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Müslümanlar nezdinde “peygamberler diyarı” olarak görülmesi de bölge üzerindeki denetimin gerekliliğine manevi bir boyut katıyordu.13 Buna karşın, Suriye’yi her defasında merkeze çok güçlü bağlarla bağlamaya çalışan Osmanlı yönetiminin çabaları, bölgenin coğrafi yapısı nedeniyle bazı noktalarda başarısız kaldı. Bu durum eyalet başkentleri dışındaki kimi bölgelerde, en fazla da ulaşımın zor olduğu dağlarda ve büyük bir ordu ile hareket etmenin imkânsız bulunduğu çöllerin uzak kısımların-da, birbirinden ayrı ve imparatorluk merkezinden uzakta birtakım özerk güç odaklarının varlığını sürdürmesine imkân sağladı.14

Osmanlı’nın bölgeye hükmettiği 400 yıl boyunca büyük ölçüde barış içinde ve istikrarlı bir dönem yaşayan Suriye, 19. yüzyılda meydana ge-len birtakım değişiklerle Müslümanlar ve Müslüman olmayan kesimler arasındaki ilişkilerde önemli farklılaşmalara sahne oldu.15 1830-1860 yılları arasında, özellikle Avrupalılarla ticaretin yol açtığı ekonomik ve politik gelişmeler, Müslüman olmayanların statüsünün yükselmesine yardım ederken, tüm ekonomik eğilimler onların çıkarına hizmet etme-ye başlamıştı. Ayrıca, Osmanlı’daki reform hareketlerinin gayrimüslim kesimleri daha fazla kayırması, Müslüman çoğunluk arasındaki huzur-suzluğu zirveye çıkardı.

Suriye’deki Müslüman ve gayrimüslimler arasındaki ilişkilerin ger-ginleşmesi ilk olarak 1832 yılında Mısır hâkimi M. Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın bölgeyi işgal etmesiyle başladı. İbrahim Paşa, kendi müttefiki olan Lübnanlı Hristiyanlara gözle görülür bir üstünlük vere-rek eyaletin tımar yönetimini onlar eliyle yürütmüş ve alkol satımı dâhil Hristiyanlara birçok serbestlik sağlamıştı.16

1840 yılında Osmanlı yönetimi bölgeyi yeniden kontrolü altına aldığında Müslümanların beklentilerinin tam tersi bir uygulama içine girildi. 1839’da ilan edilen Gülhane Hattı Hümayunu ile Osmanlı sul-tanının din farkı gözetmeksizin bütün Osmanlı tebaasına yasal eşitlik tanıyacağı ve Mısırlıların Hristiyanlara tanıdıkları ayrıcalıkların aynen

13 Yusuf el-Halim, Suriye ve Ahdi Osmani, 4. Basım, Beyrut: Darun Nehar Li-neşr, 1991; Collelo, s. 15.

14 Albert Hourani, Arap Halkları Tarihi, İstanbul: İletişim Yayınları, 1997, s. 274.15 Adam M. Garfinkle, “The Forces Behind Syrian Politics”, (Ed. Michael Curtis, The

Middle East Reader), New Jersey: Transaction Books, 1986, s. 210.16 Asad Jibrail Rustum, “Syria under Mehemet Ali”, The American Journal of Semitic

Languages and Literatures, The University of Chicago, Vol. 41, No. 1, Oct. 1924, s. 34-57; David Dean Commins, Islamic Reform Politics and Social Change in Late Ottoman Syria, London: Oxford University Press, 1990, s. 10; H. Hooper, “Syrian Question”, 1841, London: Hume Tracts; Moshe Maoz, “Syrian Urban Politics in the Tanzimat Period between 1840 and 1861”, Bulletin of the School of Oriental and African Studies, University of London, Cambridge University, Vol. 29, No. 2, 1966, s. 277-301.

Page 17: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 17SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

süreceği ilan ediliyordu. Ardından açıklanan 1856 Tanzimat Fermanı ise tüm kesimler arasında hukuki olarak tam bir eşitliği öngörüyordu.17

Hristiyanların ekonomik ve siyasi kazanımlarının yol açtığı hoşnut-suzluk, 1860’tan itibaren iki dinî topluluk arasında çatışmalara yol açtı. Daha önceki yıllarda (1838-45) ortaya çıkan mezhep temelli Maru-ni-Dürzi savaşlarına bu kez de din temelli Müslüman-Dürzi ve Müslü-man-Hristiyan çatışmaları eklendi.18

Ancak Avrupalıların bölgeye tek etkisi ticari konularla sınırlı kal-madı. Bu dönemde bölgedeki Hristiyanlarla girilen yoğun ekonomik ilişkiler, bir yandan Avrupa’nın siyasi alandaki etkilerini gösterirken bir yandan da kurulan yabancı okullar eliyle birçok yeni fikrin doğması-na zemin hazırlanıyordu. 1839’dan itibaren bölgede kurulan yabancı okullar ve özellikle 1866’da kurulan Suriye Protestan Koleji (bugünkü Beyrut Amerikan Üniversitesi), yeni bir aydın sınıfın doğuşunu berabe-rinde getirdi. Nazif Yazıcı, Butros Bustani ve Abdurrahman el-Kevakibi gibi aydınlar, sadece Batı’nın değil kendi edebi miraslarının da farkına vararak Arap Rönesansı’nın temelini hazırladılar.19 Amerikan hima-yesinde, 1847 yılında Suriye ve Beyrut’ta Arap Edebiyatçılar Derneği (Cem’iyet el-Fünun ve’l-Ulum)’nin kurulması ile başlayan Arap milliyetçi hareketi, daha çok dinî azınlıklar arasında yer alan Hristiyan Araplar tarafından büyük rağbet gördü. Yerel gayrimüslim tüccarların ve mis-yonerlerin finanse ettiği bu kolejlerde Arap-İslam kültüründen ziyade Suriye, Lübnan gibi ülkelerin İslam öncesi tarihlerine önem veriliyordu. Yine millî ve ayırt edici bir özellik olarak sürekli dil ve kültür üzerinde

17 Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, 2. Baskı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1997, s. 175, 282; Commins, 1990, s. 11.

18 A. Haluk Ülman, 1860-1861 Suriye Buhranı, Osmanlı Diplomasisinden Bir Örnek Olay, No. 18, Ankara: Ankara Ünv. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dış Münasebetler Enstitüsü Yayınları, 1966, s. 36-71; L. Schatkowski Schilcher, “The Hauran Conflicts of the 1860s: A Chapter in the Rural History of Modern Syria”, International Journal of Middle East Studies, Cambridge University, Vol. 13, No. 2, May 1981, s. 159-179; Haim Gerber, Nachum T. Gross, “Inflation or Deflation in Nineteenth-Century Syria and Palestine”, The Journal of Economic History, Cambridge University, Vol. 40, No. 2, Jun. 1980, s. 351-358; Charles Issawi, “De-Industrialization and Re-Industrialization in the Middle East since 1800”, International Journal of Middle East Studies, Cambridge University, Vol. 12, No. 4, Dec. 1980, s. 470; Sebahattin Samur, İbrahim Paşa Yönetimi Altında Suriye, Erciyes Üniversitesi, Kayseri: 1995.

19 Ira Marvin Lapidus, Modernizme Geçiş Sürecinde İslam Dünyası, İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 1996, s. 110; Bruce Masters, “The 1850 Events in Aleppo: An Aftershock of Syria’s Incorporation into the Capitalist World System”, International Journal of Middle East Studies, Cambridge University, Vol. 22, No. 1, Feb. 1990, s. 3-20; Söz konusu olayların analizi için bkz.: Yaron Harel, “Jewish-Christian Relations in Aleppo as Background for the Jewish Response to the Events of October 1850”, International Journal of Middle East Studies, Cambridge University, Vol. 30, No. 1, Feb. 1998, s. 77-96.

Page 18: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

18 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

durulması milliyetçi duyguların yükselmesinde etkili oldu. Bu dönemde kurulan birçok edebiyat derneğinin yanı sıra, siyasi alanda faaliyet gös-teren resmî ve gayriresmî onlarca dernek, Arap milliyetçiliği temasını işliyor ve Arapların Osmanlı’dan üstün olduğu düşüncesini yayıyordu.20 Bu yüzyılın başında Fransızların Katolikler, Amerikalıların Protestan-lar arasında başlattıkları faaliyetler giderek yoğunlaşmıştı. İngilizlerin Almanlarla yaşadıkları rekabet nedeniyle Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldıracak veya Müslümanlar üzerindeki etkinliğini sıfıra indirecek merkezi Hicaz olan bir Arap imparatorluğu kurma teşebbüsleri de bu girişimlere eklenince Osmanlı merkezî otoritesinin tüm çabalarına rağ-men bölge, tam bir kargaşa içine düştü.21

Mekke Şerifi Hüseyin (Hüseyin bin Ali), İngilizlerin Hindistan yolunu garanti altında tutabilmek ve önemi giderek artmaya başlayan petrol bölgeleri üzerinde hâkim olabilmek için başlattıkları siyasi ope-rasyonun en önemli piyonu durumundaydı. Alman-İngiliz rekabetinin yol açtığı 1. Dünya Savaşı, bölgede İngiliz yönetiminin oldubittilerine zemin hazırlamıştı. Hüseyin’e bir Arap imparatorluğu kurmasına yar-dımcı olacakları konusunda söz veren İngilizler, diğer yanda Hüseyin’e vaat ettikleri Suriye topraklarını Fransa’ya bahşediyordu.22

İngilizler aslında Hüseyin’i oyuna getirmiş ve Şerif ’e verecekleri Suriye’nin büyük bir bölümünü 1916 tarihli Sykes-Picot Anlaşması’y-la Fransızlara bırakarak Filistin bölgesinde bir Yahudi millî devleti ku-rulması için hazırlıklara çoktan başlamıştı. 1920 yılında toplanan San Remo Konferansı’nda İngiltere ve Fransa, Arap dünyasını Sykes-Picot Anlaşması’na göre bölme sürecini hayata geçirdi. Müttefikler, söz ko-nusu bölgede dört ayrı bağımsız devlet kurdurdu. Bunlardan Suriye ve

20 Söz konusu dernekler konusunda ayrıntılı bilgi için bkz.: Zekeriya Kurşun, Yol Ayırımında Türk-Arap İlişkileri, İstanbul: İrfan Yayınları, 1992, s. 84-87, 88-143; Michael Curtis (Ed.), The Middle East Reader, New Jersey: Transaction Books, 1986, s. 5-6.

21 Collelo, s. 18.22 Uygur Kocabaşoğlu, “XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında İngiliz Konsoloslarının Siyasal

Etkinlikleri”, (Ed. İsmail Soysal, Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, Sempozyum Tebliği), Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1999, s. 179; William I. Shorrock, “The Origin of the French Mandate in Syria and Lebanon: The Railroad Question, 1901-1914”, International Journal of Middle East Studies, Vol. I, No. 2, Apr. 1970, s. 133-153; Philip Khoury, “Continuity and Change in Syrian Political Life: The Nineteenth and Twentieth Centuries”, The American Historical Review, Vol. 96, No. 5, Dec. 1991, s. 1374-1395; James L. Gelvin, “Demonstrating Communities in Post-Ottoman Syria”, Journal of Interdisciplinary History, Vol. 25, No. 1, Cambridge: Summer, 1994, s. 23-44; Stefanos Yerasimos, Milliyetler ve Sınırlar Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu, 2. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları, 1995, s. 143-152; Şerif Hüseyin ile İngilizler arasındaki ilişkilerin temel göstergesi olan yazışmalar için bkz.: Arnold Toynbee, Isaiah Friedman, “The McMahon-Hussein Correspondence: Comments and a Reply”, Journal of Contemporary History, Vol. 5, No. 4, 1970, s. 185-201.

Page 19: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 19SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Lübnan Fransa’nın kontrolüne verilirken Irak ve Filistin İngiltere’ye kaldı.23 Fransızların Şerif ’in oğlu Kral Faysal’ı Şam’dan kovması üzeri-ne İngiltere, Şerif ’e vefa borcunu(!) ödemek için Filistin’i ikiye bölerek Ürdün isimli bir devlet oluşturdu. Ürdün’ün başına Şerif ’in oğulların-dan Abdullah’ı getiren Birleşik Krallık, Abdullah’tan boşalan Irak Kral-lığı’na da 1921 yılında Faysal’ı geçirdi.24

Yüzyıllar süren Osmanlı hâkimiyetinden yeni çıktığı için bağımsız devlet geleneği, müesseseleri ve ekonomik yapısı olmayan bölge ülke-lerindeki millî siyasi hareketlerin görünümü de son derece basit ve il-keldi. Yeni Arap liderleri geleceğe dair kendilerine ait bir görüşe sahip olmadıkları gibi, statükoyu değiştirecek bir tabana da sahip değildi. Zira İngiltere ve Fransa’nın çıkarlarına göre çizilen Ortadoğu sınırları, bu kolonyal dönemin doğal bir sonucu olarak tarihî temel ve sosyal gerçek-likten çok uzak bir zemine oturtulmuştu.25

Faysal, başlarda askerî yönetim olarak Akdeniz kıyısındaki Fransız birlikleri tarafından kontrol edilen bölge dışında bütün Suriye’de etkin görünüyordu. 1919 Temmuz’unda toplanan Suriye Genel Kongresi bağımsızlık ilan ederken, Mart 1920’de Faysal’ın Suriye kralı olduğu duyuruldu.26 Faysal ve yardımcıları, yeni bir toplum oluşturma heve-siyle bir yandan Osmanlı Meclisi’nde kazandıkları yönetim tecrübesini kullanarak Batı’nın desteğiyle siyasi manevralar yaparken bir yandan da Osmanlıca olan tüm ders kitaplarını Arapçaya çevirmekle işe başladılar. Şam’da dönemin hukuk fakültesi sayılabilecek bir okul ve Arap Akade-misi kurulması emrini veren Faysal, derhâl bir anayasa hazırlığına baş-lanmasını istedi.27

23 C. G. Smith, “The Emergence of the Middle East”, Journal of Contemporary History, Vol. 3, No. 3, Jul. 1968, s. 3-17; Edward Peter Fitzgerald, “France’s Middle Eastern Ambitions, the Sykes-Picot Negotiations, and the Oil Fields of Mosul, 1915-1918”, The Journal of Modern History, The University of Chicago, Vol. 66, No. 4, Dec, 1994, s. 697-725; Ömer Osman Umar, Osmanlı Yönetimi ve Fransız Manda İdaresi Altında Suriye-1908-1938, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara: 2004, s. 346; Eliezer Tauber, “The Struggle for Dayr al-Zur: The Determination of Borders between Syria and Iraq”, International Journal of Middle East Studies, Vol. 23, No. 3, Aug. 1991, s. 361-385.

24 Malcolm E. Yapp, The Near East Since the First World War, London: Longman, 1991, s. 86-88; Lapidus, 1996, s. 113; Collelo, s. 20; ayrıca bkz.: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, “Haşimiler”, Cilt 16, İstanbul: 1997, s. 412.

25 Ahmet Davutoğlu, Civilizational Transformation and the Muslim World, Kuala Lumpur: Mahir Publications, 1994, s. 92-93; Lapidus, 1996, s. 114; Yerasimos, s. 156-173.

26 Ali Sultan, Tarihu Suriye-Hükmü Faysal bin el-Hüseyin, Şam: 1987, s. 251; Khoury, “Continuity and Change in Syrian Political Life: The Nineteenth and Twentieth Centuries”, s. 1374-1395.

27 Raymond A. Hinnebusch, “Syria: Revolution from Above”, London: Routledge, 2002, s. 18. Bu dönem siyasi gelişmeleri ve milliyetçilik akımları konusunda bkz.: Kurşun, Yol Ayırımında Türk-Arap İlişkileri; Hasan Kayalı, Arabs and Young Turks: Ottomanism, Arabism, and Islamism in the Ottoman Empire, 1908-1918, University of California, 1997.

Page 20: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

20 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

2. Fransız Mandası Dönemi28

Faysal’ın krallığının 1920 yılında Fransızların Suriye’yi işgali ile ortadan kalkmasının ardından ülkede 1945 yılına kadar sürecek olan manda yönetimi dönemi başlamış oldu.29 Fransızlar, ülkede güçleri-ni artırmanın tek yolunun Sünni İslami düşünceyi benimsemiş Arap milliyetçi hareketine karşı, karşıt dinî azınlıkları güçlendirmek olduğu kanaatindeydi. Bu dönemde Sünni Osmanlı idaresi altında aşağılandık-larını düşünen azınlık gruplarının bağımsızlık vaadiyle örgütlenmeleri ve Fransız politikaları yönünde kullanılmaları zor olmadı.30 Bu gruplar bölgenin Katolik ve Protestan dinî azınlıklarından Dürzi, Maruni ve Nusayri gibi heterodoks azınlıklarına kadar geniş bir yelpazeyi oluş-turuyordu. Fransa’ya karşı mücadeleyi yöneten, başını Şam ve Halepli Sünni Müslümanların çektiği Suriye Ulusal Grubu (El-Kutle el-Vata-niyye), ülkenin içinde bulunduğu bölünmüşlüğü sona erdirmek ve sa-vaşta başarılı olmak için Fransa’nın benzer bir taktiğini uyguladı. Suriye “ulusal bilinci” oluşturmak amacıyla dinî, fikrî ve sınıfsal ayrılıkları bir kenara bırakarak Hristiyan gruplar da dâhil birçok kesimle ortak hare-ket etmeye çalıştı.31

Fransız manda idaresi, Suriye’yi kontrol altında tutabilmek için Ha-lep, İskenderun, Şam ve Alevi bölgesi mahalli idarelerinden oluşan Su-riye Devletler Birliği’ni meydana getirdi.32 Birliğe daha sonra Havran

28 Jan Karl Tanenbaum, “France and the Arab Middle East, 1914-1920”, Transactions of the American Philosophical Society, New Series, American Philosophical Society, Vol. 68, No. 7, 1978, s. 1-50; Sultan, s. 392; John F. Devlin, Syria: Modern State in an Ancient Land, Oxfordshire: Westview Press, 1983, s. 41; William Yale, Near East-A Modern History, University of Michigan, 1958, s. 339.

29 J. P. Spagnolo, “French Influence in Syria Prior to World War I: The Functional Weakness of Imperialism”, Middle East Journal, Middle East Institute, Vol. 23, No. 1, Winter, 1969, s. 45-62; Thomas Philipp, Birgit Schäbler, The Syrian Land: Processes of Integration and Fragmentation: Bilād al-Shām from the 18th to the 20th century, Stuttgart: Franz Steiner Verlag, 1998. Kimi Arap tarihçiler, bölgedeki Batılı nüfuzunu Kanuni ile Fransa arasında yapılan ticaret anlaşmasıyla Fransız tüccarların bölgeye yerleştiği 1535’e kadar dayandırır, bkz.: Şevki Şaat, Haleb-Tarihuha ve Mealimuha el-Tarihiyye, Halep, 1991, s. 48; Khoury, “Continuity and Change in Syrian Political Life: The Nineteenth and Twentieth Centuries”, s. 1374-1395.

30 Philip Khoury, Syria and The French Mandate (The Politics of Arab Nationalism) 1920-1945, London: I.B. Tauris and Co. Ltd., 1987, s. 29; Stephen Hemsley Longrigg, Syria and Lebanon Under French Mandate, London: Oxford University Press, 1958, s. 118.

31 Collelo, s. 22.32 Itamar Rabinovich, “The Compact Minorities and the Syrian State, 1918-45”, Journal

of Contemporary History, Vol. 14, Oct. 1979, s. 696-698; Isaiah Bowman, “A Note on the Political Map of Turkey”, Foreign Affairs, Vol. 1, No. 2, Dec. 15, 1922, s. 160; Devlin, s. 41; Yale, s. 229-339; Robert B. Satloff, “Prelude to Conflict: Communal Interdependence in the Sanjak of Alexandretta 1920-1936”, Middle Eastern Studies, Vol. 22, No. 2, Apr. 1986, s. 156.

Page 21: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 21SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Dürzi Devleti de katıldı. Böylece Suriye coğrafyasından beş ayrı küçük ülkecik meydana getirilmiş oldu. 1920’de kurulan bu düzen, milliyetçi-lerin baskısı sebebiyle fazla uzun sürmedi. 1922’de Halep ve Şam dev-letleri birleşerek Suriye Federasyonu’nu kurdular. Alevi bölgesi 1930, Dürzi bölgesi de 1936’ya kadar muhtariyetlerini korudu.33

1925 yılında Fransızlara karşı girişilen Müslüman-Hristiyan or-tak ayaklanmasında 5.000 kişi hayatını kaybetti. Sınıfsal ve ekonomik koşullara dayalı hoşnutsuzluğun her geçen gün daha da arttığı manda yönetimi döneminde, milliyetçilerin başını çektiği hareketler, direniş bilincini kamçılayarak Fransızlara karşı yaygın bir muhalefet oluştur-mayı başardı.34 1928 yılında Fransız yönetimi, birçok milliyetçi grubu bünyesinde barındıran Ulusal Grup oluşumunu tanımak zorunda kal-dı (İbrahim Hannanu ve Haşim Atassi tarafından başı çekilen grup, içinde en aşırı uçtaki Şükrü el-Kuvvetli tarafından yönetilen ve eskiden Osmanlı yönetiminden kopmak için gizli bir faaliyet başlatan El-Fatat Teşkilatı’nın yeni versiyonu durumundaki İstiklal Partisi’ni de barındırı-yordu.). 1930 yılına gelindiğinde Fransa bir adım daha geri atarak mev-cut anayasaya Suriyelilerin kendi hükûmetlerini kurarak yönetilmeleri yolunu açacak bazı maddeler koydu. Belirli ailelerin tekelindeki Suri-ye’de kendilerine sadık soylu aileler bulmakta zorlanan Fransızlar, 1925 yılına kadar ciddi meydan okumalarla karşılaşsalar da bu tarihten sonra otoritelerini hâkim kılmayı başardılar.35

3. Bağımsızlık Mücadelesi1936 yılında Suriye’nin Fransa dış ticaretindeki yeri ve stratejik öne-

mi tartışılmaya başlanmıştı.36 Leon Blum’un Liberal Sosyalist hükûmeti iktidarındaki Fransa’nın yaklaşan 2. Dünya Savaşı öncesi ilgisini Avru-

33 Zafer Kaya, “Suriye’de Türk Varlığı”, (Yüksek Lisans Tezi, A.Ü. Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü), Ankara: 1987, s. 58; Velid Muallim, Suriye 1918-1958-el-Tahaddi ve el-Muvacehe, Şam: 1985, s. 29-67. Michael Provence, The Great Syrian Revolt and the Rise of Arab Nationalism, University of Texas, 2005, s. 47; Nicola A. Ziadeh, Dirāsāt f ī al-Thawrah al-Arabīyah al-Kubrá, al-Sharikah al-Urdunīyah, 1968, s. 60; Elizabeth P. MacCallum, The Nationalist Crusade in Syria, New York: 1928, s. 70; Adham el-Jundi, Tarikh al-thawrat al-suriyyafi ‘ahd al-intidab al-faransi, Şam: 1960, s. 125.

34 Joyce Laverty Miller, “The Syrian Revolt of 1925”, International Journal of Middle East Studies, Cambridge University, Vol. 8, No. 4, Oct. 1977, s. 545-563. Bu yıllardaki ayaklanmalar için detaylı çalışmalar yapılmıştır, bkz.: Provence, The Great Syrian Revolt and the Rise of Arab Nationalism; Ziadeh, Dirāsāt f ī al-Thawrah al-Arabīyah al-Kubrá; MacCallum, The Nationalist Crusade in Syria; El-Jundi, Tarikh al-thawrat al-suriyyafi ‘ahd al-intidab al-faransi; Munir el-Rayyis, Al-Kitab al-dhahabi li’l-thawrat al-wataniyya fi’l-mashriq al-’arabi: al-thawra al-suriyya al-kubra, Beyrut: 1969.

35 Bu dönemde Fransızların yönetiminde görev alan yerel aile ve ileri gelenler için bkz.: Yapp, s. 88-90.

36 Hourani, 1997, s. 381.

Page 22: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

22 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

pa’ya yoğunlaştırmak zorunda kalması, Suriyelilere yıllardır bekledikleri fırsatı vermiş ve 1936 yılında imzalanan bir anlaşma ile Haşim Atas-si’nin başkanlığında ulusal bir hükûmet kurulması kabul edilmişti.37

1937 yılında, Fransızlar, 1920’li yılların başında etnik yapılarına göre Suriye’den ayırdıkları Cebel-i Dürüz ve Lazkiye bölgelerinin yeniden Suriye’ye bağlanması ve hükûmetin yerel yetkilerinin artırılması gibi koşulları kabul ettiler. Daha önce olduğu gibi Suriye’de manda idare-sindeki nüfusun çoğu, milliyetçi liderlerin tüm çabalarına rağmen ken-dilerini Suriyeli Arap olarak görmüyordu. Arap milliyetçisi düşünürle-rin bu dönemdeki tüm çabası, Arap halkını “kabile”, “bölge”, “din” gibi bölünmelerden arındırarak bir liderliğe bağlamak, böylece Fransızların karşısına tek bir güç olarak çıkmaktı. Bu arada, Suriyeli Hristiyanlar es-kiden olduğu gibi Fransa’ya güvenmeye devam ediyordu. Köylü gruplar, kabileler ve şehirlerdeki alt sınıfların önemli bir bölümü, grup ve böl-gesel sadakatlerini sürdürüyor ve kendilerini Suriyeli Arap’tan daha çok Sünni Müslüman Arap olarak görüyordu.38 Bu koşullar altında, Mısır ve Irak’ın aksine Suriye, yüzyılın başında Arap milliyetçiliği düşüncesinin doğuşuna ev sahipliği yapmasına rağmen, ulusal birliğin odağı olabi-lecek bir lider hâlâ çıkaramamıştı. Fransa’ya karşı mücadele kısmi bir zafere ulaşınca (ve özellikle 1936 anlaşmasından sonra) Ulusal Grup li-derlerinin ulusal amaçlardan çok, bölgesel çıkarları temsil ettikleri daha fazla göze çarpıyordu.39

2. Dünya Savaşı’nın başlaması ardından Suriye’nin bağımsızlık süre-ci de hızlandı. Yukarıda belirtildiği gibi, Lübnan’ın ayrı bir devlet yapıl-ması, fakir Alevilerin çoğunlukta olduğu Lazkiye’nin bağımsız bir idari bölge hâline getirilmesi ve 1939 yılında Hatay bölgesinin Türkiye’ye geçmesi gibi aşamalarla bugünkü modern Suriye’nin sınırları çizildi. Suriyeli yerli elit, parlamenter bir yapı oluşturarak ülkenin yönetimini ele geçirmeye çalışırken, çoğunluğunu “azınlık” mensuplarının oluştur-duğu askerî elitler ise Baas Partisi çevresinde toplanmaya başlıyordu.40

1943 yılı Temmuz ayında yapılan genel seçimler sonrası Fransız karşıtı milliyetçi cephe hükûmeti kurularak Şükrü el-Kuvvetli devlet başkanı seçildi. Fransızlar bölgede artık kendileri için sonun yaklaştı-

37 Longrigg, s. 339; Khoury, 1987, s. 485.38 Muallim, s. 29-67. Ayrıca bu dönem yaşanan mücadeleye ilişkin aynı müellifin

orijinal resmî yazışmaları da kullandığı farklı bir çalışması bulunmaktadır, bkz.: Suriye 1916-1946-el-Tariku ile el-Hürriyye, Şam: 1988; Alasdair Drysdale, Gerald H. Blake, The Middle East and North Africa-A Political Geography, New York: Oxford University Press, 1985, s. 182-184.

39 Khoury, 1987, s. 285.40 Lapidus, 1996, s. 118.

Page 23: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 23SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

ğını anladıklarından, bu durumun önüne geçmek için son hamlelerini yaparak tutuklama ve şiddet kampanyalarını artırdılar.41 1944 yılında Suriye hükûmeti -Fransızların yanında milliyetçilere karşı savaşan Özel Birlikler (Troupes Speciales du Levant) de dâhil olmak üzere- toplumun tüm alanlarında hâkimiyeti ele geçirdi. Fransa’nın her türlü muhalefeti-ne rağmen, Sovyetler Birliği ve ABD’nin Eylül 1944’te Suriye ve Lüb-nan hükûmetlerini ön koşulsuz olarak tanımaları ve bir yıl sonra İngilte-re’nin de aynı yolu izlemesi, Fransa üzerinde büyük bir baskı oluşturdu. Paris yönetimi, milliyetçi hükûmetin Fransa’ya özel haklar tanıması kar-şılığında ülkeden çekilmeye razı olacağını açıkladı. Fransa’nın önerisini kabul etmeyen Suriye hükûmeti Ocak 1945’te ulusal ordu kurduğunu bildirerek Fransızlara savaş ilan etti.42

Fransızların kültürel, ekonomik ve stratejik çıkarlarını garanti al-tına alacak koşulları kabul eden bir anlaşma imzalamadan Suriye’den çekilmek istememeleri sonucu Mayıs 1945’te Şam, Halep, Humus ve Hama’da yoğun çatışmalar yaşandı. İngiltere Başbakanı Churchill’in bölgeye askerî birlik göndereceği yolundaki tehditleri üzerine General Charles de Gaulle ateşkes ilan ederek Şubat 1946’da ilan edilen Bir-leşmiş Milletler (BM) çözümünü kabul etti. 15 Nisan 1946 tarihinde tüm Fransız askerlerinin Suriye topraklarından çekilmesiyle ülkedeki 25 yıllık manda yönetimi sona ermiş oldu.43

Fransızların geri çekilmesiyle Suriye tarihinde yeni bir dönem baş-ladı. Ancak bağımsızlık dönemi, Fransız işgali sırasında ertelenen tüm ayrılıkları gün yüzüne çıkarmakla kalmadı, aynı zamanda ülkeyi bu çı-kar grupları arasındaki savaşın içine sürükledi. Kimi müellifler, modern Suriye’yi 1920-45 manda döneminde Alevilerin yükselişi, 1946-1963 Sünni hâkimiyeti, 1963-1970 Alevilerin birleşmesi, 1970 sonrası Alevi hâkimiyeti olarak dört aşamada değerlendirmektedir.44

Aslında Suriye’nin bağımsızlığı, her ne kadar birçok kesimin ça-baları sonucu gerçekleşmiş olsa da seçkin Sünnilerin bir zaferi olarak görülüyordu. Bu kesimin üstünlüğü; aldıkları eğitimin, yönetim tecrü-besinin ve faal kesimleri yönlendirebilme yeteneklerinin yanı sıra, top-rak sahipliğine dayalı zenginliklerinden geliyordu. Osmanlı dönemine kadar uzanan bu avantaj, söz konusu Sünni kesimlerin Fransız manda yönetimi altında da büyük toprak alımlarını sürdürmeleri sonucu de-

41 Yapp, s. 97.42 Collelo, s. 25.43 Collelo, s. 26; Longrigg, s. 334-340; Khoury, 1987, s. 583.44 Daniel Pipes, “Suriye’de Azınlık İktidarı”, Dünya ve İslam Dergisi, Güz 1990, Sayı 4,

İstanbul.

Page 24: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

24 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

vam etmişti. 1946 yılına gelindiğinde, bağımsızlık sonrası ülkenin po-litik yaşamı 50 kadar ailenin kontrolü altında bulunuyordu. Bu kişiler -Fransızların kırsal kesim ve kabilevi bağlardan gelen seçkinleri destek-lemesine rağmen- iyi organize olmaları nedeniyle 1919 ile 1949 yılları arasındaki tüm Suriye meclislerinde hâkim durumdaydı.45

Bağımsızlık sonrası ülkenin sosyal ve siyasi görünümü hiç de iç açıcı sayılmazdı. 1948 yılına kadar Şamlı politikacıların hâkim olduğu Ulusal Parti ile Halepli tüccar sınıfının yönlendirdiği Halkçı Parti iki ayrı si-yasi güç olarak öne çıkmaya başlamıştı. Buna karşın 1943 yılında Mişel Eflak ve Salahaddin Bitar tarafından kurulan ve çoğunlukla azınlıkları bünyesinde barındıran Baas Partisi, bu dönemde güçlü bir tabana sahip değildi. Halepliler, politik ve ekonomik yaşamda etkinliği ele geçirmek için Şamlılarla mücadele ederken taşralı liderler, çıkarlarının çakıştığı şehirli elitlere âdeta savaş ilan etmişti. Toplumun en fakir kesimini oluş-turan Aleviler, Sünnilerin kontrolünden kurtulmak için ayaklanma pro-vaları yaparken her etnik sınıf kendi çıkarlarını yaşatacak kurumsal ya-pısını koruma mücadelesi veriyordu. Ülkenin geleceğini şekillendirmek için Fransız kültürü ve Amerikan bağımsızlık düşüncesinden etkilenmiş şehirli yeni genç nesil, yaşlıları dinci olmakla suçlayıp laik bir gelişme modeli için uğraşıyordu.46

Halepli seçkinler daha çok Irak ve Haşimilere eğilim gösterip 1918 yılında Faysal’la beraber olan yaşlıları tercih ederken, eğitimli Şamlı genç nesil ise bu kişileri İngilizlerin piyonu olmakla suçlayıp demokrasi ideallerini sahiplenerek Batı ile iyi ilişkiler kurulması gerektiğini savu-nuyordu. Bazı gruplar da Sovyet Bloğu ile yakınlaşmaktan bahsederken diğer bir kesim de Arap dünyasına ağırlık verilmesini savunuyordu.47

Suriye, bağımsız bir politik varlık olabilmişti fakat hâlâ ortak an-layışa sahip bağımsız bir topluluk değildi. Yani “ülke” vardı ama henüz homojen yapıda bir “millet” yoktu.48

Modern Suriye Devleti’nin sivil ve asker yönetici sınıfını belirleyen Fransız manda idaresi olmuştur. Fransızlar, kendi idareleri altında örgüt-lenen azınlık grupları, eğitim ve kadro süreçlerinden geçirip gelecekte iş birliği yapacakları bürokrasinin temelini oluştururken, yeni yapılanma daha çok heteredoks dinî azınlıkları kapsamıştır.49 Bağımsızlık sonra-

45 Yapp, s. 98.46 Collelo, s. 26.47 Collelo, s. 27.48 Garfinkle, “The Forces Behind Syrian Politics”, s. 211. 49 Hanna Batatu, “Some Observations on the Social Roots of Syria’s Ruling, Military

Group and the Causes for It’s Dominance”, Middle East Journal, Vol. 35, No. 3, Summer, 1981, s. 331-344; Bu dönem ve sonrasında Suriye’deki toplum yapısıyla ilgili bkz.:

Page 25: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 25SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

sında ise taşra kökenli bu azınlık grupların -özellikle 1960’lı yılların ba-şından itibaren- yükselişleri hız kazanmıştır. Bu dönemle birlikte Sünni çoğunluk âdeta yok sayılarak dezavantajlı bir duruma düşürülmüştür.50

4. Darbeler ve Ordunun YükselişiBağımsız Suriye’nin ilk cumhurbaşkanı Şükrü el-Kuvvetli idi. Ülke-

nin ilk ciddi problemi ise, Mayıs 1948’de kurulan İsrail’e karşı girişilen 1. Arap-İsrail Savaşı’na Suriye ordusunun katılması ile yaşandı. İsrail karşısında büyük bir yenilgi yaşayan Arap cephesi, bunun bedelini ülke içi siyasetlerindeki çalkantılarla fazlasıyla öderken, genç Suriye yöneti-mi de bu durumdan nasibini aldı. Fransız manda yönetimi döneminde çoğunluğu Alevi kabilelerden toplanan gençlerden oluşturulan Özel Kuvvetler (Troupes Speciales), daha sonra bağımsız Suriye’nin resmî or-dusu hâline getirilmişti. Ancak bağımsızlık sonrası başlatılan ekonomik programlar gereği birliklerdeki asker sayısı 1946-48 arasında 7.000’den 2.500’e indirilmişti. Ordu, yenilgiden hükûmeti sorumlu tutup sivilleri suçlarken siviller de askerlere yükleniyordu.51

Yaşanan gerginlik ve tartışma, Mart 1949’da General Hüsnü Zaim tarafından gerçekleştirilen darbenin ardından askerlerin galibiyetiyle son buldu. İngiliz ve Fransızlar tarafından desteklenen Hüsnü Zaim, tüm partileri feshederek tek başına katıldığı temmuz seçimlerinde baş-kan seçildi, ancak ülkede yıllarca sürecek olan kirli bir iktidar mücade-lesinin ilk örneğini ortaya koyan Zaim’in muhaliflerince aynı yöntem kullanılarak düşürülmesi gecikmedi.52

Zaim, kısa süren yönetimi sırasında Trans-Arabian Petrol Boru Hattı Şirketi’ne onay vermesi ve NATO ile sıcak ilişkiler kurmaya hazır oldu-ğunu açıklaması gibi jestlerle Batı ittifakına yakınlaşsa da aynı yılın 14 Ağustos’unda düzenlenen bir darbeyle iktidardan uzaklaştırıldı. Gene-

Richard T. Antoun, Donald Quataert, Syria: Society, Culture, and Polity, Binghampton: State University of New York, 1991, s. 1-12; Derek Hopwood, Syria 1945-1986 Politics and Society, London: Unwin Hyman, 1989, 166-182; Gordon H. Torrey, “The Ba’th: Ideology and Practice”, Middle East Journal, Vol. 23, No. 4, Autumn 1969, s. 445-470.

50 Nikolaos Van Dam, “Minorities and Political Elites in Iraq and Syria”, (Ed. Talal Asad, Roger Owen, Sociology of “Developing Societies” The Middle East), New York: Monthly Review Press, 1983, s. 138; Moshe Maoz, “Syria: Creating a National Community”, (Ed. Leonard Binder, Ethnic Conflict and International Politics in the Middle East), University Press of Filorida, 1999, s. 81; Pierre Rondot, “Minorities in Arab Orient Today”, (Ed. Jacob M. Landau, Man, State and Society in the Contemporary Middle East), New York: Pall Mall Press1972, s. 267-281.

51 George E. Kirk, Contemporary Arab Politics A Concise History, London: Methuen Co. Ltd., 1961, s. 90.

52 Patrick Seale, The Struggle for Syria, A Study of Post-War Arab Politics 1945-1958, London: I. B. Tauris and Co. Ltd., 1986, s. 38.

Page 26: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

26 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

ral Sami el-Hinnavi (Ülke siyasetinde Halep ekolünü temsil ediyor.), Devlet Başkanı Zaim ve Başbakan Muhsin el-Barazi’yi tutuklayarak göstermelik bir mahkemeden sonra idam ettirdi.53

Hinnavi’nin darbesiyle sivillere geçmesi beklenen ülke yönetimi, 19 Aralık 1949’da gerçekleştirilen yeni bir darbeyle bu kez de Albay Edip Çiçekli’nin eline geçti. Albay Çiçekli, Hinnavi’nin Suriye çıkarları aley-hine dış güçlerle (Irak) iş birliği yaptığını iddia ediyordu.54

Kurucu meclis yeni bir anayasa hazırlanmasını istese de mevcut ko-şullarda sivillerin otoriteyi korumaları mümkün görünmüyordu. Ülkede enflasyon yükseliyor, işsizlik hızla artıyordu.55 28 Kasım 1951 tarihin-de hükûmetin tüm üyelerini tutuklayıp General Fevzi Silu’yu başbakan olarak atayan Albay Çiçekli, 6 Nisan 1952’de kendi partisi Arap Özgür-lük Hareketi (Arab Liberation Movement) dışındaki tüm partilerin faa-liyetlerini yasakladı. Böylece birkaç yıl sürecek olan diktatörlük dönemi başlamış oldu.56

1953 yılı Temmuz ayında yapılan referandum ile Suriye halkı, baş-kanlık sistemini kabul ederek Çiçekli’nin başkanlığını onaylıyordu. Ancak aynı yılın sonlarında, özellikle öğrenci eylemlerinin yayılması ve diktatörlüğe karşı isyana teşvik eden bildirilerin ülkenin her yanında dağıtılmaya başlamasıyla Çiçekli rejiminin de sonunun geldiği anlaşılı-yordu. Aslında Albay Çiçekli, her ne kadar Batı’nın desteğiyle iktidara gelmiş olsa da Türkiye ve Irak’ın öncülüğünde yürütülen Batılı güvenlik paktına girmeye hazır değildi. Bu nedenle Batılı politikalara gözü kapalı bir şekilde uyarak ülke içindeki muhalefeti azdırmaktan çekiniyordu. Buna rağmen, ülkedeki büyük siyasi partiler Moskova’nın teşvikleriyle aralık ayında Humus kentinde yaptıkları toplantı ile Çiçekli rejimine karşı direnme ve onu devirme kararını benimsedi. Albay Edip Çiçekli olağanüstü hâl ilan etmiş ve ordu içindeki tüm muhalifleri temizlemişti, ancak bu tedbirlerin hiçbiri 25 Şubat 1954’te gerçekleştirilen darbeye engel olamadı.57

Artık ordu, siyaseti belirleyen en önemli aktör durumundaydı. Su-riye üzerine hesabı olan ülkeler, siyasi yatırımlarını tamamen ordunun tutumuna göre belirlemeye başlarken Suriye iç siyasetinde ise 1955 yılından itibaren sol eğilimli faktörler giderek güç kazandı. Halk nez-

53 Collelo, s. 28.54 Seale, 1986, s. 84.55 Samir A. Makdisi, “Syria: Rate of Economic Growth and Fixed Capital Formation

1936-1968”, Middle East Journal, Vol. 25, No. 2, Spring 1971, s. 157-179.56 Collelo, s. 29.57 Ruth Nanda Anshen, Mid-East: World Center Yesterday, Today and Tomorrow, New

York: Harper and Brothers Publishers, 1956, s. 168.

Page 27: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 27SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

dinde, Batılı ülkelerin yıllarca Suriye’yi sömürmesine duyulan öfke hâlâ geçmemişti. Buna, ülkedeki askerî diktatörlüklerin kurulmasında Ba-tılıların kendi çıkarlarına hizmet edecek subaylarla içli dışlı olmaları ve İsrail’in kurulması lehindeki İngiliz, ABD ve Fransız politikaları da eklenince kamuoyunda Batı’ya karşı büyük bir tepki oluşmuştu. Bu ge-lişmeler, Batı karşıtı söyleme sahip Baas Partisi ve Komünist Parti gibi ismi yeni yeni parlayan sol partilerin eline büyük bir koz vermişti. Çi-çekli rejimine karşı sürdürdüğü muhalefet, Baas Partisi’nin 1953 yılında Ekrem Hourani’nin Arap Sosyalist Partisi ile birleşmesini kolaylaştırdı. Daha sonraki dönemde parti, tamamen üçlü liderliğin (Eflak, Bitar ve Hourani) kontrolüne geçti.58

1954-60 arasında Suriyeli politikacılar sadece iç çekişmelerle değil, uluslararası politikanın bölgesel rekabetiyle de içli dışlı idiler. Soğuk Savaş dönemi rekabetinin en sıcak yaşandığı bölgelerden biri olan Or-tadoğu’da, Irak ve Mısır rekabeti arasında kalan Suriye, bu dönemde Cemal Abdünnasır’ın etkisinin en fazla hissedildiği ülke olarak Mısır’la ortak hareket etti. 1955 yılında Türkiye, Irak, İran, Pakistan ve İngilte-re arasında imzalanan Bağdat Paktı, Suriye yöneticilerinde büyük bir hoşnutsuzluk oluşturdu. Özellikle 1956 Süveyş buhranında, Nasır’ın antiemperyalist tavrı kendisine büyük bir karizma sağlarken Suriye’de de Nasırcı akımların güçlenmesine neden oldu.59

Temmuz 1956’da ülke içindeki kavgada ne sağın ne de solun adamı olan Genelkurmay Başkanı Şevket Şukayr’ın istifası büyük bir sürpriz oldu. İstifa, rakip grupların ordu içine sızmalarını kolaylaştırdı. Böylece tüm rakip akımların siyasetin gerçek belirleyicisi durumundaki orduya nüfuz çalışmaları hız kazandı. 1957 yılının sonlarına doğru, Suriye ordu-sundaki Nasırcı, Baasçı ve Komünist kanatlar, güçlerinin zirvesindeydi.

5. Mısır’la BirlikBaasçıların en büyük hayali, Mısır ile Suriye’nin bir bütün oluştu-

rarak Arap birliğinin ilk nüvesini meydana getirmesiydi. 1956 yılında başlayan Mısır’la birlik görüşmeleri Süveyş krizi nedeniyle kesilse de 1957 Aralık ayında pazarlıklar yeniden başladı. Baas Partisi, her ne ka-dar Nasır’ın politik geleceği açısından tüm partileri ilga edeceğini bil-se de, yardımlarından dolayı kendilerine özel bir ayrıcalık tanınacağını umuyordu. Nasır milyonlarca Arap’ın sevgilisiydi ama 1 Şubat 1958 tarihinde ilan edilen Birleşik Arap Cumhuriyeti (United Arab Republic/

58 Seale, 1986, s. 150.59 Yapp, s. 103.

Page 28: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

28 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

UAR) cumhurbaşkanı olarak tüm sorunları halledemeyeceği de açıktı. Suriye ile girişilen birlik ilk denemeydi ve Kahire’de gerek ekonomik gerekse askerî olarak büyük sıkıntılara yol açıyordu. Nasır, bu zorlukla-rın yaşanacağını birleşme görüşmeleri için Kahire’ye gelen Suriyelilere söylemiş olmasına rağmen onun gevşek bir federasyon kurulması teklifi yerine Suriyelilerin “birlik” önerisi kabul edilmişti.60

Suriyelilerin inisiyatifi, daha çok, Ekrem Hourani’nin Sosyalist Par-tisi ile Eflak ve Bitar’ın Baas Partisi’nin birleşmesiyle kurdukları Baas Sosyalist Partisi liderliğinden geliyordu. Bu kişiler kendilerinin istediği her şeye Nasır’ın sahip olduğunu ve onun eliyle Suriye’yi yönetebilecek-lerini hesap ediyordu. Birlik anayasasının ilan edilmesinden sonra, 600 kişilik parlamentonun 400’ü Mısırlılar, 200’ü de Suriyeliler tarafından oluşturuldu. Nasır, birliğin başkanı olurken Suriye’den Ekrem Hourani, dört başkan yardımcısından biri olarak atandı. Ama gelişmeler hiç de Baasçıların hesap ettiği gibi olmadı. Nasır tüm gücü eline aldıktan son-ra, Baas Partisi de dâhil bütün partileri kapattı ve kendi kontrolündeki Ulusal Kuruluş Birliği Suriye Şubesi, kapatılan partilerin yerini aldı.61

Mısır ile yapılan birlik, en başından itibaren Suriye aleyhine geliş-meye başlamıştı. Ekim 1959’da Mısırlı başkan yardımcısı Abdülhakim Amir, Suriye’nin başına atanırken birçok resmî göreve de Mısırlılar ge-tirildi. Suriye ordusundaki önemli mevkilerde bulunan pek çok subay görevlerinden atılarak (yaklaşık 11.000 subay) yerlerine Mısırlılar ge-çirildi.62

Bu dönüşümün yanı sıra ülkede ekonomik ve siyasi konularda ciddi hiçbir ilerleme sağlanamaması, Suriyeli orta sınıf, aydın, tüccar ve su-baylar arasında büyük bir hoşnutsuzluk meydana getirdi. Nihayet 28 Eylül 1961 tarihinde bir grup Suriyeli subayın ayaklanması ve Nasır’a karşı çıkması ile birlik dağıldı. Bu duruma ülke içinden hiçbir mukave-metin gelmemesi Nasır’ın karşı harekâta girişme konusundaki cesaretini kırdı. Bu ayrılmayı, her ne kadar kendisi için onur kırıcı bulsa da, üç yıl boyunca zamanının büyük kısmını ayırdığı bir problemden kurtularak içeriye dönük reformlara ağırlık verebilme imkânı elde etmesi nedeniyle zımnen olumlu buluyordu.63

Birliğin sona ermesiyle Nasır’ın Suriye’deki temsilcisi Abdülhakim Amir Kahire’ye geri gönderildi ve bu darbe, Suriye’de bir buçuk yıl sü-

60 Peter Mansfield, Mısır, İhtilal ve Nasır, (Çev. Ergün Tuncalı), İstanbul: Kitapçılık Yayınevi, 1967, s. 50-54; Collelo, s. 30.

61 Collelo, s. 31.62 Collelo, s. 31.63 Mansfield, 1967, s. 54.

Page 29: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 29SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

ren bir iç krizin başlamasına neden oldu. Aralık 1961’de yapılan genel seçimlerin ardından yeni parlamento hemen oluşturuldu. Parlamento, muhafazakâr eğilimli Nazim el-Kudsi’yi devlet başkanı, Maruf Davali-bi’yi ise başbakan olarak atadı.

6. Baaslı Döneme İlk AdımArtık Suriye’de Baaslı dönem başlıyordu.64 Suriye’deki diğer siyasi

partiler gibi Baas Partisi de Suriye-Mısır ittifakı sırasında dağılmıştı. 1962 yılı Mayıs ayında eski ve yeniler olmak üzere tüm parti üyelerinin katıldığı Baas kongresinde, parti yönetimi kendini yeniledi. Arap birliği karşıtı akımı temsil eden Hourani tasfiye edilerek Mısır ve Irak’la yeni bir birliği öngören ekip, devlet içinde kadrolaşmaya ağırlık verecek şe-kilde yapılanmasını düzenledi.65 Kongreden Neo-Baas adı altında yeni bir grubun ortaya çıkmasıyla parti, iktidar için birbiriyle rekabete ve çe-kişmeye giren iki kanada bölünmekte gecikmedi. Suriye politik yaşamı-nı yakından ilgilendiren bu bölünme, temel itibarıyla Arap ülkeleriyle birleşme, Sovyetlerle ilişkiler ve sosyalist politikaların nasıl uygulanaca-ğı yönündeki ihtilaftan kaynaklanıyordu. Eski Muhafızlar (Old Guard) ve Bölgeselci Kamp (Regionalist Camp) olarak isimlendirilen rakip iki Baas fraksiyonunun birinci akımına Mişel Eflak, Salahaddin el-Bitar ve Sünni sınıfa mensup General Emin el-Hafız öncülük ediyordu. Su-riye’de sosyalist politikaların ivedilikle uygulanması ve Sovyetler Birliği ile yakın iş birliği gibi politikalara öncelik veren ikinci grup ise Salah Cedid, Muhammed Umran ve Hafız Esed gibi etnik azınlıklara mensup subaylardan oluşuyordu.66

Fransız manda dönemine dayanan orduya sızma çalışmaları nede-niyle Alevi azınlığı temsil eden bu grubun ordu içerisinde, özellikle üst düzey komutanlar arasında, önemli bir etkisi bulunuyordu. Bu nedenle ülke siyasetine etki etme konusunda sivil tarafı ağır basan ilk akımdan daha avantajlı bir konuma sahipti.67

64 Nabil M. Kaylani, “The Rise of the Syrian Ba’th, 1940-1958: Political Success, Party Failure”, International Journal of Middle East Studies, Vol. 3, No. 1, Jan. 1972, s. 3-23; Maoz, “Syria: Creating a National Community”, s. 85; Hopwood, s. 169-175; Hinnebusch, Syria: Revolution from Above, s. 47.

65 Ömer Faruk Abdullah, Suriye Dosyası, İstanbul: Akabe Yayınları, 1985, s. 54.66 Abdullah, s. 55; Collelo, s. 35.67 Daniel Pipes, “The Alawi Capture of Power in Syria”, Middle Eastern Studies, Vol. 25,

No. 4, Oct. 1989, s. 429-450; Mahmud A. Faksh, “The Alawi Community of Syria: A New Dominant Political Force”, Middle Eastern Studies, Vol. 20, No. 2, Apr. 1984, s. 133-153; Moshe Maoz, “Attempts at Creating a Political Community in Modern Syria”, Middle East Journal, Vol. 26, No. 4, Autumn 1972, s. 389-404; Robert W. Olson, The Ba’th and Syria 1947-1982 From The French Mandate to The Era of Hafiz al-Asad, ABD: The Kingston Press Inc., 1982, s. 77-80.

Page 30: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

30 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Bu arada parlamento, Ocak 1962’de yayımladığı bir kararla Birle-şik Arap Cumhuriyeti döneminde çeşitli ticari ve endüstriyel firmalar hakkında alınmış olan devletleştirme kararını iptal etti. Şubat ayında yine birlik dönemi boyunca uygulanmış olan toprak reformu tedbirleri konusunda, toprak ağalarının destekleyeceği şekilde, düzenlemeler ya-pıldı.68 Aslında hükûmet bazı kişilerin onayını alırken birçoklarını da kızdırmıştı. Ve çok geçmeden, 28 Mart 1962 tarihinde, ülkede yeni bir askerî darbe oldu. Başkan Kudsi görevinden istifa ederken tüm hükû-met işleri silahlı kuvvetlerce üstlenildi. Yeni darbeye karşı gösterilerin artması üzerine 5 Nisan’da yedi subaydan oluşan bir grup tarafından rakiplerin tasfiye edilmesiyle bir askerî darbe daha gerçekleştirildi ve 10 Nisan 1962’de Kudsi yeniden başkanlığa atandı.69

1962 yılının sonlarına doğru ordu içindeki Nasır yanlıları ile kar-şıtları arasındaki çatışmaların ve bombalı saldırıların şiddetlenmesi üzerine ülkedeki huzursuzluk had safhaya çıktı. Siyasi çözüm arayış-ları ve yeni hükûmetin beklenen başarıyı gösterememesi, 1963 yılının ilk günlerinde, 1962 Mart’ındaki darbeyi gerçekleştiren subayların bir bölümünün yeni bir askerî darbe girişiminde bulunmasına neden oldu. Darbecilerin bu kez başarısız olmaları üzerine hükûmet, orduda 120 subayı ihtiva eden bir ayıklama operasyonu başlattı. Tüm bu yaşananlar Nasır’ın Suriye üzerindeki hesaplarının hâlâ bitmediğini gösteriyordu. 1962’nin Mart ayında Baas’ın kurucularından olan Selahattin Bitar’ın başbakanlık koltuğuna oturması, Baasçı dönemin ayak seslerinin ilk kez duyulması açısından önemli bir gelişmeydi. Bitar, hükûmetine beş tane Nasırcı bakan da almıştı. Ancak sonraki günlerde Nasır karşıtlarının baskısıyla bu beş bakan istifaya zorlanarak ordudaki Nasır yanlılarından 1.000 kadar subayın ordudan atılmasıyla önemli bir ayıklama operasyo-nu gerçekleştirildi. Temmuz 1963’te Nasırcı subaylar tarafından (yak-laşık 2.000 kişi) başlatılan darbe girişimi, daha önce Arjantin’de askerî ateşe olarak görev yapan ve Baas Askerî Komitesi tarafından görevlen-dirilen Sünni Tuğgeneral Emin el-Hafız tarafından akamete uğratıldı. Şam’da meydana gelen çatışmalardan sonra El-Hafız, tüm gücü eline alarak Bitar’ı hükûmeti kurmakla görevlendirdi. Ancak ilerleyen gün-

68 Sulayman N. Khalaf, “Land Reform and Class Structure in Rural Syria”, (Ed. Richard T. Antoun, Donald Quataert, 1991, s. 63-78.

69 Alasdair Drysdale, “The Regional Equalization of Health Care and Education in Syria since the Ba’thi Revolution”, International Journal of Middle East Studies, Vol. 13, No. 1, Feb. 1981, s. 93-111; Al-Majmū’ah al-Iqtisādīyah: Adad Khās An Halab, Ghurfat al-Tijārah Halab, 1961. Soğuk Savaş dönemi Suriye’nin sosyoekonomik politikaları konusunda bkz.: Hafizullah Emadi, Politics of the Dispossessed: Superpowers and Developments in the Middle East, London: Praeger, 2001, s. 104-129; Collelo, s. 32.

Page 31: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 31SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

lerde Baas Askerî Konseyi’nden ve bir grup genç radikal Marksist poli-tikacıdan destek alan Hafız, yetkileri eline alarak başbakanlık koltuğuna kendisi oturdu.70

1963 yılında yeni Baas’ın iki kanadı arasındaki rekabet Emin el-Ha-fız’ın iktidara gelmesinden sonra daha da arttı. Emin el-Hafız, gelenek-sel Baas anlayışının asli fikir ve politikalarından oldukça sapmış olan yeni bir Baas rejimi kurdu. Daha çok küçük kasabalar ve köylerdeki alt sınıf Sünni Müslümanlar, Alevi, Dürzi ve İsmaililer gibi toplumun bir-çok kesimine mensup kişilerin sempatisini kazanan bu liderlik, bir Arap birliğinden çok “Suriye ulusalcılığı” kavramına öncelik veriyordu. Emin el-Hafız sosyalist ve Marksist doktrinleri, Baas’ın gelenekselleşmiş sos-yal yenilikçi fikirlerine tercih ediyordu. Baas’ın eski yöneticilerinden Bi-tar’ı kabineden çıkaran El-Hafız, Eflak’ı da yurt dışına kaçmak zorunda bırakınca eski Baasçıların tepkisini üzerine çekmeye başladı.71

Emin el-Hafız’ın otoriter yapısına meydan okuyan ve onunla müca-deleye giren Baas’ın askerî ismi Muhammed Umran, girdiği bu müca-deleyi kaybetti. Bunda, ordudaki en güvendiği komutanlar, Salah Cedid ve Hafız Esed’in etnik kimlikleriyle hareket etmek yerine pragmatist davranarak kendisine destek vermemelerinin önemli rolü vardı. So-nuçta, ülkeden uzaklaştırılmak için Madrid’e elçi olarak gönderildi. Bu onun için sürgün cezası anlamına geliyordu.

Emin el-Hafız’ın ordu ile rekabetteki ilk raundu kazanmasından kısa bir süre sonra Genelkurmay Başkanı Salah Cedid ile arasının açılma-sı gecikmedi. Baas politikalarındaki farklı düşüncelerin ve iktidara kimin hükmedeceğinin yol açtığı ihtilaflara ilaveten, mezhebi ve şahsi rekabetin etkisiyle ülke yeni bir çekişmenin içine girdi. Alevi ve Dürzi subayların ço-ğunluğu Cedid’i tutarken Emin el-Hafız, Sünni subayların çoğunluğunun ve eski Baas liderliğinin desteğini aldı. Hükûmet, 1965 yazında Suriye or-dusunda yetkilerin Alevi ve Dürzi azınlıkların ellerinde toplanmasını bir tehlike olarak fark ettiğinde bu grupların nüfuzlarını kırmak amacıyla bazı tedbirler almaya girişti. Yılın sonlarına doğru, ülkedeki siyasi mücadeleyi Emin el-Hafız’ın kazandığı yönünde güçlü işaretler belirmeye başlamıştı ki, 23 Şubat 1966 tarihinde Cedid’in başını çektiği askerler, Suriye’nin bağım-sızlığından bu yana on üçüncü ve en kanlı askerî darbeyi gerçekleştirdiler.72

İki grup arasındaki güç mücadelesi, Hava Kuvvetleri Komutanı Ge-neral Hafız Esed’in anahtar rolü sonucu, Emin el-Hafız ile Eski Muha-

70 Olson, s. 81.71 Hopwood, s. 169; Robert Scott Mason, “Syria: The Society and Its Environment”, (Ed.

Collelo, 1988), s. 62.72 Antoun, Quataert, s. 34; Collelo, s. 37.

Page 32: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

32 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

fızlar (Old Guard)’ın yenilgisi ve Baas’ın askerî kanadının iktidarı ele ge-çirmesiyle son buldu.73 Bu, Suriye tarihinde o zamana kadarki en kanlı darbe olsa da bu durum sadece parti içindeki mücadelenin yoğunluğunu yansıtıyordu. Çünkü halk, iki grubu da desteklememiş ve bu mücade-leye hiç katılmamıştı. Alevi subaylardan Hafız Esed, Salah Cedid ve onlarla iş birliği yapan Sünni kökenli Nurettin el-Atassi darbeden mu-zaffer olarak çıkanlar arasındaydı. Başlangıçta Esed ve Cedid’le birlikte çalışan Baas’ın güçlü ismi Muhmammed Umran, mücadele sırasında taraf değiştirmiş ve kaybeden tarafa oynadığı için darbenin ardından Suriye’yi terk etmek zorunda kalmıştı.74

1966’daki darbeyle birlikte Hafız Esed, Cedid’den sonra ülkenin ikinci adamı hâline gelmiş, aynı anda hem genelkurmay başkanlığı hem de hava kuvvetleri komutanlığını yürüterek Suriye politikasında etkili kişilerden biri olmuştu. Salah Cedid, iktidara doğrudan oturmak yerine 1 Mart 1966’da Nurettin el-Atassi’yi Suriye’nin yeni devlet başkanı, Yu-suf Zuayyin’i başbakan ve İbrahim Makhus’u da dışişleri bakanı olarak atadı. Baas Partisi Bölgesel İdaresi’nin beş önemli makamı, ikisi Sünni (Atassi ve Zuayyin) ve üçü Alevi (Cedid, Makhus ve Esed) olmak üzere beş darbeci tarafından dolduruldu.75

7. Altı Gün Savaşı (1967 Arap-İsrail Savaşı)’nda SuriyeŞubat 1966 darbesinden sonra rejimi parti vasıtasıyla kontrol etmeyi

tercih eden Salah Cedid, ordu üzerindeki nüfuzunu Baas askerî organi-zasyonundaki taraftarları aracılığıyla devam ettirmeye çalışıyordu. Esed ise, savunma bakanlığı ve hava kuvvetleri komutanlığı mevkilerini aynı anda işgal etmesinin avantajlarını kullanıyordu. Çabalarını sistemli bir şekilde ordudaki ve özellikle de rejimin gücünün odağı olarak gördüğü savaş birimleri üzerindeki kontrolünü genişletmeye yoğunlaştırmıştı. Yani Cedid, daha sivil bir nüfuz yöntemi benimserken Esed, ordudaki yandaşlarını arttırıyordu.

73 1966 yılındaki darbenin ardından önce Lübnan’a, daha sonra Irak’a sığınan Emin el-Hafız, 1971 yılında gıyabında idam cezasına çarptırıldı. 36 yıl süren Irak’taki sürgün hayatından sonra -kendisine sığınma hakkı tanıyan Saddam Hüseyin rejiminin Nisan 2003’te yıkılmasıyla birlikte- 83 yaşında Suriye’ye dönmesine izin verildi. Ayrıntı için bkz.: Arabicnews “Amin al-Hafez was received appropriately in Syria”, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/031111/2003111111.html.

74 Stanley F. Reed, “Dateline Syria: Fin de Régime?”, Foreign Policy, Carnegie Endowment for International Peace, No. 39, Summer 1980, s. 176-190; Suriye’de iç siyasetin geniş bir analizi için bkz.: Moshe Maoz, Joseph Ginat, Onn Winckler, Modern Syria: From Ottoman Rule to Pivotal Role in the Middle East, London: Susex Academic Press, 1999, s. 15-78; Abdullah, s. 55.

75 Collelo, s. 38.

Page 33: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 33SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

1967 yılı Haziran ayı başlarında İsrail’le yapılan savaşta alınan yenil-gi ve Suriye’nin en stratejik bölgelerinden biri olan Golan Tepeleri’nin kaybedilmesi, Suriye ve Mısır’daki radikal sosyalist rejimlere duyulan güveni tamamen yok etti. Bu durum ayrıca Suriye iç politikasında ılım-lılara ve sağcı grupların eline önemli bir koz verirken, aynı zamanda Esed’in otoritesini arttıran bir dönüm noktası oldu. 1967 yenilgisinden beceriksiz sivilleri sorumlu tutan Esed, orduda rakibi bulunmadığı için bir yandan kendi etnik grubuna bağlı kişileri etkin mevkilere getirirken bir yandan da hükûmete yönelik eleştirilerini artırmaya başladı.

Esed ile Cedid arasındaki tek ihtilaf konusu savaşta alınan yenilgi değildi kuşkusuz. Cedid, İsrail karşısında çok sert ve militan politikalara başvurarak Filistin silahlı gruplarının (Saika, El-Fetih vb.) Suriye top-raklarından Yahudilere yönelik saldırılarda bulunmasına fırsat verirken Esed, bu tür yaklaşımları İsrail gibi güçlü askerî yapıya sahip bir ülke karşısında Suriye’nin geleceğini tehlikeye atan maceracı bir tutum ola-rak değerlendiriyordu. Bunun yanı sıra Esed, Arap ülkeleriyle ilişkiler-de Cedid’in dış politikasını fazla sert bularak biraz daha pragmatist ve ılımlı bir tutum sergilenmesi gerektiğini savunuyordu.76

Eylül 1970’te, Ürdün ordusunun Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)’ne bağlı gerillaların kaldığı kamplara yönelik başlattığı saldırı sırasında, Filistinlilere yardım için yaklaşık 200 Suriye tankı Ürdün’e gönderil-di. Kara Eylül olayları olarak bilinen çatışmalarda Irak’ın da Ürdün Kralı’na destek amacıyla gönderdiği 12.000 kişilik askerî güç, Suriye birlikleri ile çatışınca rakip iki Baas yönetimi kozlarını paylaşma im-kânı buldu. Cedid’in Ürdün Kralı’nın devrilmesine yönelik politikasını ve Irak’la karşı karşıya gelmesini benimsemeyen Genelkurmay Başkanı Esed, çatışmalara müdahale edilmesine karşı çıkarak uçak göndermeyi reddetti ve Cedid’le ipleri iyice gerdi.77

Ordunun tamamında gücü eline alan Hafız Esed’in iki rakibi, Baş-bakan Yusuf Zu’ayyin ve İbrahim Makhus tutuklandı, ardından Esed’in adamları hükûmette önemli görevlere getirildi. Birkaç ay sonra Cedid’e doğrudan meydan okuyacak hâle gelen Hafız Esed, Baas Partisi’nin or-dudaki faaliyetlerini askıya alarak kendisine bağlı tankları Şam’ın kilit noktalarına yerleştirdi. 28 Eylül 1970’te Cemal Abdünnasır’ın ölümü, Esed’e göre Suriye’yi herhangi bir İsrail saldırısına karşı daha güç du-rumlara sürükleyebilirdi. Kısa bir süre sonra Mısır’ın yeni başkanı Enver Sedat, Libya ve Sudan ile birlikte bir Arap Federal Birliği kurma kararı

76 Peter Calvocoressi, World Politics Since 1945, London: Longman, 1991, s. 322.77 Peter Mansfield, The Arabs, London: Penguin Books, 1992, s. 370.

Page 34: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

34 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

aldı. Cedid’e karşın Esed, bu birliğe katılmaya oldukça hevesliydi. Böy-le bir zeminde Cedid’in taraftarlarının bir kısmını evde göz hapsine alırken bir kısmını da görevlerinden uzaklaştıran Esed, Cedid’in askerî yandaşlarını da pasifize ederek Baas’ın askerî kuruluşu olan Saika üze-rindeki kontrolü tamamen ele geçirdi.

12 Kasım 1970’te toplanan Baas kongresi, Esed’i ikilik çıkarmakla suçlayıp Cedid hükûmetinin iç ve dış politikasının desteklenmesi kara-rını aldı. Toplantının ardından harekete geçen Salah Cedid, Hafız Esed ve yardımcısı Mustafa Talas’ı görevinden almaya kalkıştı. Bu gelişmeler üzerine son hamle için harekete geçen Esed, Cedid hükûmeti ve Baas’ın tüm yöneticilerini tutuklatıp yönetime el koydu.78

8. Esed Hanedanlığının Başlangıcı ve Hafız Esed’in HayatıTipik bir Ortadoğu devleti olan Suriye, içinde bulunduğu coğraf-

yanın tüm özelliklerini yansıtır. Yaklaşık 70 yıllık bağımsız Suriye ta-rihinin 40 yılı aşkın son dönemi Esed hanedanlığının yönetimi altında geçmiştir. Suriye tarihine damgasını vuran kişi ise hiç kuşkusuz Hafız Esed’dir.79

Diğer Ortadoğu liderlerinin aksine, Hafız Esed’in hayatı hakkında-ki ayrıntılar birçok araştırmacı için hâlâ ulaşılması en güç konulardan biridir. Bu, geçmişinin ayrıntılı olarak bilinmesinden rahatsızlık duyan Esed hanedanlığının, ülkedeki Sünni muhaliflerin eline tehlikeli kozlar vermek istememe politikasının bilinçli bir uygulaması olarak değerlen-dirilebilir.

Hafız Esed, 6 Kasım 1930 yılında hâlen Lazkiye kenti sınırları içinde bulunan Kardaha köyünde doğar. Ait olduğu Alevi (Nusayri)80

78 Collelo, s. 40.79 Patrick Seale, Asad of Syria: The Struggle for the Middle East, University of California, 1990;

Volker Perthes, The Political Economy of Syria Under Asad, London: I. B. Tauris, 1995.80 Nusayrilik; Muhammed b. Nusayr en-Nemiri (ö. 883) tarafından kurulmuş aşırı bir

Şii fırkasıdır. İbni Nusayr, İmamiyye’nin onuncu imamı Ali en-Naki’nin gönderilmiş bir peygamber olduğunu iddia etse de mezhebin asıl felsefesi, Kufe ve Halep arasındaki Cunbula’da yetişip 968 yılında Halep’te ölen Hüseyin b. Hamdan el-Hasibi tarafından oluşturulmuştur. El-Hasibi tarafından yazılan ve 16 sureden oluşan Kitabu’l-Mecmu, Nusayrilik’in kutsal kitabı kabul edilmektedir. Ali’nin ilahlaştırılması temelinde yükselen mezhebin nazariyesi, Hristiyanlıktaki Baba/Oğul/Kutsal Ruh üçlemesine benzer şekilde Ali/Muhammed/Selman üçlemesi yaparak batıni bir akideye dayanmaktadır. Giriş için büyük seremoniler gerektiren mezhebin en belirgin özelliklerinden biri, erkeklere has olmasıdır. Çoğunlukla Suriye’de yerleşmiş; Hatay, Tarsus, Adana, Fırat boyları ve Lübnan’a da yayılmış olan Nusayrilerin toplam sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte yaklaşık 400.000 civarında oldukları tahmin edilmektedir. (Ayrıntılı bilgi için bkz.: Ethem Ruhi Fığlalı, Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, 3. Baskı, Ankara: Selçuk Yayınları, 1986, s. 180-192); Garfinkle, “The Forces Behind Syrian Politics”, s. 211.

Page 35: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 35SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

azınlığın içinde birbirine zıt akımların geliştiği önemli bir devirde ye-tişen Esed, gençlik yılları boyunca ciddi sosyal çelişki ve dalgalanmalar geçirdi. Bir tarafta Sünni çoğunluğa bir tepki olarak eski ve kökleşmiş mezhebî inziva geleneği, sosyal yabancılaşma ve siyasi özerklik anlayışı sürdürülmeye çalışılıyor, diğer tarafta ise bağımsızlığını yeni kazanmış Suriye toplumu ile bütünleşmeye doğru azınlıklar içinden çıkan yeni ay-dın sınıfın başını çektiği, entegrasyon amaçlı siyasi, kurumsal ve kültürel bir yöneliş bulunuyordu.81

Esed’in doğduğu Kardaha, Kameri mezhebinin82 geleneksel mer-kezi olarak kabul edilirken, ailesinin Matavira kabilesinin Numailatiy-ye klanına ait olduğu bilinmektedir. İsmail Bey isminde önemli Alevi kahramanlarından birini çıkarmış olan kabile, 1850’li yıllarda Osmanlı Devleti’ne karşı uzun yıllar mücadele etmiş ve Alevi bölgesinin bazı bö-lümlerinde yarı özerk bir yapı kurmayı başarmıştır.83

Hafız Esed, babası Ali Süleyman el-Esed’in (doğumu 1875) ikinci eşi Naesa binti Osman Abud’un oğludur. Esed’in üvey annesi Saade’den olan beş üvey kardeşinden (üç erkek, iki kız) başka, asıl annesi Naesa’dan olma, kendisinden küçük beş erkek ve iki kız kardeşi daha vardır.84

İlkokulu doğduğu köyde okuyan Esed, din derslerini Şeyh Kemal Habib isimli bir hocadan alır ve 1940’lı yıllarda öğrenimini tamamla-mak üzere Lazkiye kent merkezine gider. Matematik ve tarih konusun-da oldukça başarılı olan Esed, bu alanlara yönelmek yerine dönemin çalkantılı ve hareketli siyasi ortamına ayak uydurarak henüz çocuk de-nilebilecek yaşlarında, 1946 yılında, Arap Sosyalist Baas Partisi safları-na katılır. Esed’in 16 yaşında siyasete katıldığı dönem, Fransızlara karşı bağımsızlık savaşının en şiddetli olduğu ve Suriye halkının keskin siyasi tercihler yapmak zorunda kaldığı yıllara denk gelmektedir.85

Hafız Esed Lazkiye’ye geldiğinde tanıştığı çok değişik düşünce ve inançtaki insanların ve biraz da hâkim sosyal anlayışın etkisiyle mez-

81 Moshe Maoz, Esad (Şam’ın Sfenksi), İstanbul: Akademi Yayınları, 1991, s. 48.82 Kamerilik, Nusayrilik’in iki ana kolundan biridir. Ali’nin aşırı kutsanması konusunda

ortak düşünen iki Nusayri kolu, Şemsiler ve Kameriler, onun bulunduğu yer hakkında ihtilaf hâlindedir. Şemsilere göre Ali göktedir. Burada gök bir semboldür ve Mana (Ali)’nın bulunduğu yerdir. Güneş Muhammed’i, Ay da Selman’ı temsil eder. 1602 yılında ölen Muhammed b. Yunus el-Kilazi’ye bağlı olan Kamerilere göre Ali’nin yeri Ay’dır. Güneş Muhammed, Gök ise Selman’dır. (Bkz.: Fığlalı, s. 187).

83 Maoz, 1991, s. 49.84 Öz kardeşlerinin isimleri: Muhammed Behçet, İsmail, Cemil, Rıfat, Ahmet, Behice ve

Hale.85 Adel Reda, A Reading in Assad Thinking, Cairo: Akhbar el-Yom Publishing House,

1995, s. 53.

Page 36: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

36 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

hebi geçmişinden kısmen de olsa uzaklaşmaya başlar. Soyadını da bu dönemde değiştiren Hafız, “Vahş” yani vahşi anlamına gelen ve küçük düşürücü bir yönü olan ismini “Esed (Aslan)” ismiyle değiştirir. Aldığı Alevi ve Arapçı geleneğe karşın Lazkiye kent merkezi o dönemde yo-ğun Sünni nüfusun yaşadığı bir yer olduğundan, yalnızlığını giderecek ilk mekân olarak onlarca Alevi’yi bünyesinde barındıran Baas Partisi’ni seçer. 2. Dünya Savaşı’nın yeni bittiği ve Suriye bağımsızlık mücadelesi-nin en hareketli olduğu yıllarda, genç Hafız da Fransız yönetimine karşı faaliyetlerde bulunur ve bir süre tutuklu kalır.86

Esed’in siyasi tercihi geleneksel, muhafazakâr ve milliyetçi partiler-den biri lehine olmamıştır. Çünkü kendi ifadesiyle söz konusu muha-fazakâr partiler hem Fransızları kovma ve bağımsızlığı kazanma konu-sunda başarılı değildi hem de grupsal çıkarları daha fazla gözetiyorlardı. Esed’e göre Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin), Ulusal Parti ve Halk Partisi gibi köklü muhafazakâr partiler, kendisinin ait olmadığı Sünni çoğunluğun çıkarlarını daha fazla gözeten ve kendisine karan-lık bir geçmişi hatırlatan politikaları nedeniyle uzak durulması gereken akımlardı. Esed’e göre bu gibi partiler, Osmanlı’da sembolleşen dinî hâ-kimiyetin geleneksel ifadeleriydi. 1940’lı yılların ortalarında, azınlıkla-rın en fazla rağbet gösterdiği ve bağımsız Suriye’de kendilerine toplum-sal bir statü vadeden parti Baas Partisi’ydi. Birçok arkadaşı gibi Esed de bu partiye katılmayı tercih etti.87

Baas’ın en ateşli taraftarlarından biri olmasına rağmen Esed’in parti çalışmalarına katkısı ilk yıllarda gönül desteği ve sempatizan kazandır-madan öteye gitmedi. Mart 1963’te yapılan ve partinin bugüne kadar yönetimde kalmasının yolunu açan Baas darbesine kadar, parti teşkilat-larında resmî bir görev almaktan kaçındı.88

O dönemde tüm Arap ülkeleriyle birlikte Suriye’nin de paylaştığı 1948 İsrail yenilgisi ülkede büyük bir hoşnutsuzluk meydana getirmiş ve zaten güçsüz olan siyasiler karşısında ordunun gücü artmaya başlamıştı. Savaşta alınan yenilgiden beceriksiz subayları sorumlu tutan siviller ko-mutanlara yüklenirken askerler ise yenilgiden sivillerin kötü yönetimini sorumlu tutuyordu. Bu tartışmaların ardından 1949 yılı içinde art arda üç darbe yapılması, ülkedeki siyasi aktörlerin niteliğini değiştirmeye başladı. Yaşanan gelişmeler, Suriye’de “silahlı politika” dönemini başla-

86 Maoz, 1991, s. 50.87 Reda, s. 54. Nicolas Van Dam, “Sectarian and Regional Factionalism in the Syrian

Political Elite”, Middle East Journal, Vol. 32, No. 2, Spring 1978, s. 201-210; Richard T. Antoun, “Ethnicity, Clientship, and Class: Their Changing Meaning”, (Ed. Antoun, Quataert, Syria: Society, Culture, and Polity), s. 1-40.

88 Maoz, 1991, s. 117.

Page 37: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 37SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

tırken Baas’ın üyelerini orduya katılım konusunda teşvik etmesi, Esed’in 1950’li yılların başında orduya yazılmasında önemli rol oynadı.89

Ordunun Baasçıların teşvikiyle bünyesine azınlıkları doldurduğu ve gücünü giderek artırdığı bu dönemde, Alevi köylü halkın herhangi bir temsilcisi için, o güne kadar uzak kalınan devlet bürokrasisi içerisinde yükselme ve Suriye ulusal politikasına katılma şansı da doğru orantılı olarak artmıştı.90 Aslında azınlıkların orduyla tanışmaları yeni değildi. Fransız manda döneminde Sünni çoğunluğa karşı kullanılmak üzere Fransızlar tarafından özel olarak oluşturulan ve Suriyelileri yine Suri-yelilere kırdırmayı hedefleyen Troupes Speciales (Özel Birlikler) adlı bir-liklerin %25’ini tek başına Aleviler meydana getiriyordu. Bu birliklerin kalan kısmının büyük bir bölümünde de diğer azınlık grupları (Dür-ziler, İsmaililer, Çerkezler, Kürtler, Ermeniler ve Suriye Hristiyanları) istihdam edilmişti. Bu etnik dengenin oluşumunda, Fransa’nın Sünni Arapları sömürge çıkarlarına aykırı bulmasının rolü olduğu kadar, o dönemde Sünni Arap aileler arasında ordunun hakir görülmesinin ve manda döneminde böyle bir orduya girmeyi büyük bir ihanet olarak ka-bul etmelerinin de etkisi bulunuyordu. Zengin ve ticaretle meşgul olan Sünni ailelerin, askerî akademileri “tembel, asi ve serkeşlerle alelade in-sanların yeri olarak” görmeleri fazla yadırganmıyordu. Ancak Fransızlar tarafından iyi eğitilmiş olan bu birlikler, bağımsızlık sonrasında Suriye ordusunun ilk nüvesini oluşturacaktı.91

Hafız Esed, 1952 yılında Humus’taki askerî akademiye kaydoldu. Oradaki eğitimini tamamladıktan sonra Halep’teki hava kuvvetleri aka-demisine yazıldı. 1955’te en iyi pilot unvanını alarak akademiden mezun oldu. Teğmen olan Esed, daha sonra eğitimine Mısır’da devam etti ve orada da en iyi Suriyeli pilot olarak ödül kazandı. Mısır’dayken Mu-hammed Umran ve Salah Cedid ile beraber Baas Partisi’nin gizli Askerî Komitesi’ni oluşturdular. Daha sonra gücünü artıran bu komite, 1963 darbesini yapacak ve ülke siyasetinde bugüne kadar hâkim olacak gruba zemin hazırlayacaktır. 1957 yılında bir hava filosunun komutanlığına yükselen Esed, daha sonra MİG-17’lerle gece uçuşu konusunda eğitim almak amacıyla SSCB’ye gitti. Baas’ın Arap milliyetçiliğine dayanan sosyalist ideolojisini, aldığı ideolojik derslerle güçlendirirken, Sovyetler Birliği’ne yaptığı bu ziyaretle birlikte, benimsediği siyasi fikirlerin uygu-lanabilirliğine olan inancı daha da perçinlendi.92

89 Maoz, 1991, s. 58.90 William Cleveland, Martin Bunton, A History of the Modern Middle East, Philedelpia:

Westview Press, 2008, s. 397.91 Reda, s. 56-59.92 Hopwood, s. 54; Reda, s. 59.

Page 38: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

38 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Kendi içindeki hizipler aracılığıyla ülke politikasında kuvvetli bir etkiye sahip olan ordu, Hafız Esed için artık ancak siyasi bir nüfuz aracı olabilirdi. Bu nedenle o, çoğu zaman sadece mesleki/askerî bir kariyerin peşine düşmeyi düşünmeden, o dönemde ülkesindeki hemen her yük-sek rütbeli asker gibi, ülke siyasetinde söz sahibi olma düşüncesini ha-yata geçirmeyi planlıyordu. Esed, Sovyetler Birliği’nden dönmesinden hemen sonra hayata geçirilen Mısır-Suriye Birliği sırasında ordudaki siyasi faaliyetlerini biraz daha canlandırdı. O sırada ordu içinde birbirini tasfiye etmeye çalışan başka ideolojik grupların hâkim olma tehlikesini göze alarak Baas’ın ordudaki etkin eylemcilerinden biri oldu. Ordudaki güçlü Baasçı kanat, 1955’te komünizm yanlısı askerî hizbin de yardım-larıyla ortak rakipleri durumundaki subayları tasfiye etmeyi başardı.93

1958 yılında amcasının kızı Enise Ahmet Mahluf ile evlenen Hafız Esed, bu tek evliliğinden Büşra, Beşşar, Basil, Mecid ve Mahir isimle-rinde beş çocuk sahibi oldu.94

1958 yılında bölge tarihi açısından olduğu kadar Esed’in şahsi ka-riyeri açısından da önemli başka bir evlilik daha gerçekleşti: Suriye ve Mısır arasındaki siyasi evlilik. Bu birliktelik, hem iki ülkenin kaderi-ni birleştirmesini ifade ederken hem de Esed’in iktidar yürüyüşündeki önemli aşamalardan biri hâline dönüşecekti. 1958 yılında Suriyeli Ba-asçıların ısrarlı girişimleri sonucu oluşturulan birlik, bu birleşmeyi çok isteyen Baas liderlerinin beklentilerinin tersine, üç yıl içinde partinin Suriye’deki durumunu büyük ölçüde zayıflattı. Nasır’ın kontrolü ele al-mak amacıyla tüm siyasi partileri yasaklamasıyla Baas Partisi de çözüldü ve liderlerinin Mısır’ın sıkı kontrolündeki Birleşik Arap Cumhuriyeti bölgesini yönetmelerine izin verilmedi. Yine, Baas üyesi olduğu bilinen yüzlerce subay görevden alınırken yüzlercesi de kolayca kontrol edile-bilmek amacıyla ya Mısır’a tayin edildi ya da sürüldü. Böylece Suriye’de sivil ve askerî idarenin tamamı Mısırlıların eline geçti. Ama tüm bu olaylar Esed gibi o sıralarda kıdemsiz rütbelerde bulunan kişilerin le-

93 Cleveland, Bunton, s. 401.94 Bunlardan eczacılık eğitimi alan kızı Büşra, Albay Asaf Şevket ile evlendi. Asaf Şevket,

2011 yılındaki ayaklanmalara kadar Suriye istihbaratının en üst düzey görevlisiydi. Mühendislik okuyan Basil ise, babasının direktifiyle orduya katılıp yönetimin en güçlü adayı olarak yetiştirildi. Ancak 1994 yılında öldüğünde tüm iktidar hesapları değişti. İkinci büyük oğlu Beşşar, İngiltere’de tıp eğitimi alarak göz doktoru oldu. Babasından sonra 2000 yılında Suriye Devlet Başkanı olan Beşşar, ülkeyi baskı politikasıyla yönetme geleneğinin son temsilcisidir. Hafız Esed’in oğullarından Mecid ise, ekonomi eğitimi almış ve ülkenin önemli zenginlerinden biri olmuştur; siyasetle doğrudan ilgili değildir. Makina mühendisi olan ve daha çok ülkenin büyük ihalelerini alarak ekonomik kaynakları elinde tutmayı tercih eden diğer oğul Mahir de siyaset dışında kalmayı seçmiştir. (Kaynak: “El-Reis Hafız Esed: Haleme bi et-Tıb ve Teharrece Tayyaren”, El-Mecelle, Sayı 977.).

Page 39: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 39SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

hineydi. Çünkü Suriyeli üst düzey subaylar arasındaki bu temizlik ve tasfiye hareketinden doğan boşluk, 1961 yılında birliğin dağılması son-rasında yüksek makamları dolduracak subay sıkıntısı çekildiği bir sırada, kıdemsiz askerlerin hızla yükseltilmesine yol açtı. Esed’in kendine has özellikleri ve Baas’la olan özel ilişkisi nedeniyle yükselmesi daha da hızlı oldu.95

Tasfiyeler bir yana, 1950’li yılların ortalarında Suriye ordusunun faz-la etkin olmayan bir kademesinde bulunan Esed’in yükselişi sırasında yaptığı kişisel manevraların da hakkını teslim etmek gerekir. Alevi yar-baylar Muhammed Umran ve Salah Cedid, Dürzi Albay Hamid Ubeyd ve Binbaşı Salim Hatum gibi kıdemli subaylarla bir araya gelen Yüzbaşı Hafız Esed, Mısır’da daha önce kurulan Baas’ın gizli Askerî Komite-si’nin liderlerinden biri oldu. Bu komite, birlik süreciyle birlikte Suri-yeli askerlerin aleyhine işleyen gidişatı değiştirmek ve Suriye’deki siyasi durumu tersine çevirmek için fırsat kolluyordu. Nihayet bu fırsat 1961 yılının sonlarında yakalandı. 1961 Eylül ayında bir darbe gerçekleştiren Suriyeli subaylar, Birleşik Arap Cumhuriyeti’nden çekilince, Esed için altın günler de başlamış oldu.96

Esed’in yükselişi Mart 1963 Baas darbesinde üstlendiği önemli rol-den dolayı ivme kazandı ve yaklaşık iki yıl içinde muazzam bir kıdem atlaması yapmasına yol açtı. Kahire’den dönmeye hazırlanırken bir süre tutuklanan ve 44 gün hapis yatan Esed, Şam’a dönüşte binbaşılığa terfi etti. Bir süre Suriye Hava Kuvvetleri’nde büyük bir askerî havaalanının komutanlığını yapan Hafız Esed, birkaç ay içinde yarbay oldu ve 1963 yılının sonlarında Suriye Hava Kuvvetleri’nden fiilen sorumlu duruma geldi. 1964’ün sonunda ise tuğgeneral rütbesiyle hava kuvvetleri komu-tanlığına atandı.97

1963 yılında başlayan Baas iktidarı boyunca hem parti hem de ordu içindeki konumu ve kıdemi artan Esed, 1965 yılında Baas Millî İda-resi’ne seçildi. Bu arada aynı anda hem savunma bakanı hem de hava kuvvetleri komutanlığı sıfatlarını taşıyan Esed, neredeyse ülkedeki tüm askerî gücü elinde bulunduruyordu. 1966’dan itibaren bütün gücünü ör-gütlenmeye ve muhaliflerini tasfiye etmeye ayıran Hafız Esed, bu yıllar-da yol arkadaşı Salah Cedid’le güç birliği yaptı.98

95 Maoz, 1991, s. 61-62.96 Mısır’da oluşturulan gizli komitenin diğer üyelerinden Hamid Ubeyd’e 5. Zırhlı Tugay

Komutanlığı, Muhammed Umran’a ordu içindeki en güçlü birliklerden olan Şam’daki 70. Zırhlı Tugay Komutanlığı, Dürzi subay Salim Hatum’a Genelkurmay Başkanlığı ve radyo evini kontrol eden tabur komutanlığı, İsmaili olan Abdülkerim Cündi’ye de Topçu Birliği Komutanlığı verildi; Abdullah, s. 58.

97 Reda, s. 60.98 Collelo, s. 38.

Page 40: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

40 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Esed’in savunma bakanı ve hava kuvvetleri komutanı olduğu 1967 Savaşı’nda yaşanan iki önemli çelişkinin nedeni hâlâ bilinmemektedir. Bunlardan ilki, Suriye’nin sahip olduğu muazzam taktik avantajlara ve Golan bölgesinin büyük stratejik önemine rağmen, ordunun işgale karşı direncinin zayıf kalması ve Esed’in başında bulunduğu komuta kade-mesinin gösterdiği zafiyettir. İkincisi de Mısırlı komutanlarla daha önce anlaşılmış olmasına rağmen -savaşın üçüncü günü olduğu hâlde- Suriye kuvvetlerinin Mısırlı askerlerle eş zamanlı olarak harekete geçmeyişleri-dir. 1967 Savaşı’ndaki kötü yönetimi, Baas içinde Esed’e karşı güçlü bir muhalefet ortaya çıkardı.

Toplam altı gün süren savaşın dördüncü gününde İsrail birlikleri Golan Tepeleri’ne girerek hızla ilerlemeye başladığında anlaşılmaz bir sebeple Şam radyosu sabah 08.45’te Şam’a 40 km mesafedeki strate-jik Kuneytra yerleşim biriminin düştüğünü ilan etti. İsrail kuvvetlerinin Kuneytra’ya ulaşmasına bir hayli mesafe olduğu hâlde Şam radyosunun böyle bir açıklama yapması, Şam’dan yardım gelmeyeceğini gören Suriye kuvvetlerinin Kuneytra’yı boşaltarak geri çekilmesine neden oldu.99

İsrail askerlerinin ayak basmasından tam 17 saat önce Kuneytra’nın düştüğünü duyuran 66 no.lu bildiri Savunma Bakanı General Hafız Esed tarafından imzalanmış ve Baas Partisi’ne onaylatılarak bir an önce okunması için radyoya gönderilmişti. O tarihte Suriye ordusunda cephe keşif subayı olarak görev yapan Mustafa Halil’e göre, bu bildiri Baasçı-ların savaşma niyetinde olmadıklarını açıkça gösterdiği için, İsrail kar-şısındaki direnci kırmış ve Golan’daki savunmanın geri çekilmesine yol açmıştı. Kısacası Esed, Golan’ı İsrail’e âdeta hediye etmişti.100

Bugüne kadar cevabı verilemeyen ve muhaliflerinin Esed hakkında ağır eleştirilerine yol açan ikinci olay ise, 1967 yılındaki savaşta Suriye bir-liklerinin savaşın dördüncü gününe kadar saldırıya geçmemeleridir. Dört gün boyunca Mısır ve Ürdün’ün gücünü kıran İsrail’in güney cephelerinde işini bitirdikten sonra yoğun bir şekilde Suriye’ye saldıracağını herkes bili-yordu. Buna rağmen Şam, saldırı emrini askerlere bir türlü vermemişti.101

1967 yılındaki İsrail savaşında Suriye ordusunun uğradığı bozgun, Cedid’in denetimindeki Baas siyasi örgütüne rağmen, Esed’e ordu ve Baas askerî kanatlarındaki desteğin artmasına yaradı. Esed komutasın-daki ordunun savaşla birlikte itibarını da kaybettiğini iddia eden sivil

99 Fahir Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988), Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1994, s. 256.

100 Abdullah, s. 62.101 Armaoğlu, s. 247-254; Ayrıca Suriye birliklerinin ve komutanı Hafız Esed’in 1967

Arap-İsrail Savaşı’ndaki tutumuna ilişkin tartışmalar için bkz.: Abdullah, s. 61-69.

Page 41: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 41SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Baas liderleri, bu kez ordu tarafından “siyasi düzenlemelerle orduyu al-tüst etmek” ve “partinin çıkarlarını, ulusal çıkarlarla aynı olan ordunun-kilere tercih etmekle” suçlandılar. Muhaliflerin deyimi ile İsrail karşısın-daki bilinçli yenilgi, Savunma Bakanı General Hafız Esed’e iyi bir fırsat vermişti ve o da bu fırsatı çok iyi kullanmak istiyordu. Baas’ın sivil ve askerî komiteleri arasındaki tartışmaların yoğunlaşması sürecinde olayı biraz daha ileri boyutlara taşımaya kararlı görünen Esed, ekonomik kal-kınma programlarının sekteye uğraması pahasına, ordunun güçlendiril-mesi için daha fazla yetki istedi.

İleride kendisine karşı kullanılması ihtimaline karşı, Baas Parti-si’nin yan askerî kuruluşlarını düzenli ordu ile birleştiren Hafız Esed, Suriye’deki tüm silahlı birimleri komutasına bağladı. Böylece Suriye’nin İsrail karşısında aldığı yenilgi, Esed’e iç politikada galibiyeti getirmiş ve ülkedeki tüm silahlı güçleri (polis gücü hariç) kendisine bağlama-yı başarmıştı. Bundan sonraki dönemde daha da artan nüfuzunu, etnik köken ayırt etmeksizin, rakibi durumundaki parti ve ordu liderlerini görevlerinden uzaklaştırıp yerlerine kendi taraftarlarını geçirmek için kullandı.102

Siyasi rekabetin had safhada olduğu savaş sonrası dönemde, Esed’in karşı manevraları da hızlandı. İlk operasyon Suriye Genelkurmay Baş-kanlığı’na yapılacak yeni atamada gerçekleşti. 1968 yılı başlarında ge-nelkurmay başkanlığına rakibi Salah Cedid’in adamı olan Ahmed Sü-veydani yerine, kendi adamı Mustafa Talas’ı getirdi. Bu durum, Baas’ın siyasi kanadını ve aynı zamanda ülke siyasetini elinde tutan Cedid ile Baas’ın askerî komitelerinin ve Suriye ordusunun kontrolünü elinde bulunduran Esed arasındaki güç çekişmesinde dengeleri Esed lehine çevirdi. Yönetimi, Cedid’in yakın akrabalarından İzzet Cedid’in ko-mutasında olan ve başkent Şam’ın korunmasında önemli rolü bulunan 70. Zırhlı Tümen’de yapılan tasfiyeler, yine Cedid’e yakınlığı ile bilinen askerî istihbarat başkanı Albay Abdülkerim Cundi’nin görevden alın-ması gibi manevralar, Esed’in planları konusunda ipuçları veren önemli gelişmelerdi.

Hafız Esed, iktidar mücadelesinde üstünlük kazanmak için savunma bakanlığı ve hava kuvvetleri komutanlığı mevkilerini aynı anda kullana-rak kontrolünü sistemli bir biçimde ordudaki tüm birimleri kuşatacak şekilde sürdürdü. Buna karşın Cedid, 1966 darbesinden sonra ordudaki görevini bırakarak rejimi Baas Partisi’nin siyasi kanadı üzerinden (ge-nel sekreter yardımcısı olarak) kontrol etmeyi tercih etti. Ancak ken-

102 Maoz, 1991, s. 69.

Page 42: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

42 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

disi de asker kökenli olan Salah Cedid, ülkede gerçek belirleyici gücün ordu olduğunu bildiğinden, Esed ile olan mücadelede Baas’ın yan as-kerî kurumlarında kontrolü yeniden sağlayıp bu şekilde dengeleyici bir güç elde etmeye çalıştı. Ulusal Muhafızlar, Silahlı İşçi Milis Grupları Esed’in kontrolündeki Baas askerî kanadına karşı güvenebileceği silahlı güçler arasındaydı.

Esed’in iktidar mücadelesinde Cedid’e karşı en önemli avantajı, eki-binden olan kişilere bol bol askerî imtiyazlar verebilecek bir konumda bulunmasıydı. Güvendiği kişileri hassas mevkilere getirmesinin yanı sıra, Suriye’nin sivillere bağlı genel istihbarat dairesinden bağımsız, kendisine bağlı bir istihbarat ağı kuran Esed için önce hava kuvvetleri-ni daha sonra da tüm orduyu denetimine almak çok zor olmadı. 1966 darbesinden 1970 yılına kadar Suriye iç politikasını belirleyen iktidar mücadelesinde bu şekilde aktif ve etkili bir rol oynayan Esed, sabırlı, tedbirli, soğukkanlı ve kurnazca yürüttüğü savaşını birkaç yıl içinde Su-riye yönetimini ele geçirerek tamamladı.

Eylül 1968’de Baas’ın dördüncü kongresinde kendi planlarına uy-gun yeni kabine düzenlemeleri yaptırmayı da başaran Esed, potansiyel rakipleri durumundaki Başbakan Yusuf Zuayyin ile Dışişleri Bakanı İb-rahim Makhus’un çeşitli ayak oyunları ile tutuklanmalarını sağladı ve kendisine sadık üç yardımcısını hükûmette değişik görevlere getirtti.103

Cedid ile Esed arasındaki çekişmenin en temel noktasında duran Filistin sorunu ve buna bağlı gelişmeler, Esed’in iktidarına giden yol-da kendisine manevra fırsatları sunan bir diğer siyasi faktördü. Haziran 1967 yenilgisinden sonra, Devlet Başkanı Cedid, İsrail’e karşı girişile-cek mücadeleyi Suriye tarafından desteklenen Filistin silahlı örgütleri-nin öncülük edeceği bir “halk özgürlük savaşı” olarak düşünüyordu. Bu çerçevede, tek başına kalma pahasına, Filistinli gerillalara sonuna kadar sahip çıkan Cedid yönetimi, gerillaların Suriye topraklarını kullanarak İsrail’e yönelik saldırılar düzenlemelerine bile göz yumdu.

Cedid’in aşırılıkları ve sivri politikaları nedeniyle Suriye’yi Arap dünyasında ve uluslararası alanda yalnızlığa ittiğine inanan veya öyle imiş gibi lanse eden Esed, bu gelişmelerin Suriye’nin ulusal güvenliği için son derece tehlikeli olduğunu düşünüyordu. Esed, Filistinli silahlı grupların faaliyetlerinin sebep olabileceği bir İsrail saldırısına Suriye’nin tek başına karşı koymak zorunda kalmasından oldukça endişe duyuyor-du. Bu şekilde oldubittiye getirilecek bir savaşın yenilgisi, 1967 fiyasko-su üzerinden henüz çok zamanın geçmediği böylesi bir dönemde, kendi

103 Collelo, s. 38.

Page 43: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 43SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

sonunu da getirebilirdi. Bu nedenle Esed, İsrail’e karşı olan savaşı, rejim-leri ne olursa olsun bütün Arap devletleri tarafından uygun bir zamanda başlatılacak klasik bir askerî seferberlik olarak görüyordu.

Otoritesi bu yıllarda oldukça artan General Esed, Baas içindeki tek güçlü rakibi Salah Cedid’e karşı çeşitli eleştiriler yönelterek rakibini yıp-ratma çabalarına hız verdi. Esed, İsrail ile mücadelede, Arap ülkeleri arasındaki ilişkileri ve bazı ekonomik konuları iyi değerlendirerek parti tabanında önemli taraftar buldu. Böylece, 1968 yılında Baas, Esed ve Cedid arasında fiilen iki ayrı gruba bölündü. Aynı yılın şubat ayında, Cedid’e karşı ilk darbe teşebbüsünde bulunan ancak başarılı olamayan Esed, güç kaybetmek yerine Baas içindeki bölünmeyi daha da artırarak rakibi karşısında güçlenmeyi sürdürdü.104

Kozların tamamen elinde ve ortamın da yeni bir darbe için müsa-it olduğuna inanan Esed, Cedid’e meydan okumaya başladı. 25 Şubat 1969’da İsrail’in Hama ve Şam yakınlarındaki Filistin askerî tesislerine düzenlediği hava saldırısını bahane ederek Baas Partisi’nin ordudaki fa-aliyetlerini askıya aldı. Bu bir darbe değildi ama Baas’ın sivil kanadının, dolayısıyla Cedid’in, orduyla ilişkisini tamamen koparmıştı. Tanklar, Şam’da kilit noktalara yerleştirildi. Parti ve hükûmetin yayın organı olan El-Baas (Diriliş) ve Et-Tavra (Devrim) gazeteleri ile Şam radyosunun kontrolü ele geçirildi.

Bu büyük bir meydan okumaydı. Hemen harekete geçen Baas Partisi yönetimi, ordunun partiye karşı olan bu darbesini ciddi bir şekilde eleştire-rek partinin bölge kongresini acilen toplantıya çağırdı. Kongre, mart ayının sonlarında toplandı ve hem Esed’in hem de Cedid’in gruplarından oluşan yeni bir Bölgesel İdare Kurulu seçti. Fakat rejimin en yüksek otoritesi olarak oluşturulan yeni Politbüro’ya Esed ve Talas dâhil edilirken Cedid dışarıda bırakılmıştı. Yine de hâlâ güçlü bir parti lideri olan ve Sovyetler Birliği ta-rafından desteklenen Salah Cedid, Esed’le olan mücadelesine devam etti. Esed’e, elinde bulundurduğu iki önemli mevkiden (Savunma Bakanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı) birini bırakması gerektiğini bildiren Cedid, aksi hâlde gerekli yaptırımların devreye gireceği uyarısında bulundu. Bu tehditleri ciddiye almayan Esed, Cedid’in taraftarlarını ordudan, hükûmet-ten ve Baas Partisi’nin çeşitli organlarından uzaklaştırmaya devam etti.

Esed ile Cedid arasında şahsi olarak başlayan ve giderek hükûmet ile ordu çekişmesi hâline dönüşen sürtüşmenin ideolojik yönü de siv-rilmeye başlamıştı. Cedid, Marksist bir ekonomik politikaya sahip, böl-gesel ve uluslararası alanlarda radikal sol yöneliminden taviz vermeyen

104 Abdullah, s. 59.

Page 44: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

44 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

kuramcı bir düşünceyi benimsiyordu. Esed ise sosyal ve ekonomik ko-nularda ılımlı sosyalist bir çizgiyi, esnek ve gerçekçi bir dış politikayı savunan pragmatist görüşü temsil ediyordu. Bu iki farklı düşüncenin en önemli çatışma alanı ise dış politikaydı.105

Bu durumun yansıması olan olaylardan ilki, Eylül 1970’te Ürdün’de yaşanan iç çekişmede (Kara Eylül olayları) Şam hükûmetinin Filistin örgütleri lehine çatışmalara taraf olmasıydı. Arap ülkeleri ile ilişkileri devrimci-gerici ekseninde değerlendiren Cedid’in, iş birlikçi bir rejim olarak gördüğü Ürdün’de Filistinliler eliyle yapmak istediği iktidar deği-şikliği, her şeyden önce Esed tarafından sabote edildi. Esed, Ürdün’deki savaşa müdahale etmelerine başından beri karşı çıktığı Cedid deneti-mindeki Suriye birimlerine hava desteği vermeyi reddederek kendi ülke askerlerinin Ürdün ve Irak ordusuna karşı ağır kayıplar vermesine neden oldu.106

Son olayla birlikte Cedid ve Esed arasındaki ipler tümden koptu. Uzlaşma ihtimallerinin tamamen yok olduğu bir ortamda, Cedid’in so-nunu getiren, Esed’in ise iktidara giden yolunu açan en son gelişme Cemal Abdünnasır’ın 28 Eylül 1970 yılında ölümü oldu. Mısır-Suriye birliğinin dağılmasına yol açan kadroların Suriye’de iktidarı ellerinde bulundurmasından dolayı bu ülkeye hâlâ diş bileyen ve 1967 yenilgisin-den sonra iyice soğuk davranan Cemal Abdünnasır, bu duruma rağmen muhtemel bir İsrail saldırısına karşı Suriye’yi koruma sözü vermişti. Na-sır’ın ölümü, Esed’e iktidarın ve ülke güvenliğinin daha sağlam askerî temellere oturması konusunda bahane oluşturdu.107

Yeni Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ile Libya ve Sudan yönetim-leri, bir Arap Federal Birliği kurma kararı almıştı. Söz konusu ittifaka katılmayı ülke güvenliği açısından büyük bir avantaj olarak gören Esed’e karşın Cedid’in bu ittifaka sıcak bakmaması bardağı taşıran son damla oldu. İplerin tamamen koptuğu bir zeminde Esed, Cedid’in taraftarlarını görevlerinden uzaklaştırarak ev hapsine aldı. Cedid’e destek olma ihtimali bulunan tüm ordu mensuplarını başka görevlere atayarak Baas yönetimi-nin tek silahlı birimi olan Saika üzerindeki kontrolünü arttırdı.108

Esed’i tek adamlığa götüren bu uygulamaları protesto eden Cedid’in en önemli yardımcılarından Atasi, 18 Kasım’da devlet başkanlığı ve baş-bakanlık görevlerinden istifa ederek Esed’i bir kez daha Baas’ı acilen toplantıya çağırmaya zorladı. 30 Kasım ve 12 Aralık 1970 tarihlerinde

105 Maoz, 1991, s. 71.106 Collelo, s. 39.107 Maoz, 1991, s. 73.108 Collelo, s. 40.

Page 45: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 45SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

gerçekleşen kongrede Esed, parti kararlarını ihlal edip ikilik oluşturmak ve savunmacı bir hareket çizgisi getirmekle suçlandı. Siyasilerin hâlâ güçlü olduğunu ispatlama amacındaki kongre, 12 Aralık’ta Esed ve Ta-las’ı hükûmetteki ve ordudaki görevlerinden uzaklaştırma kararı aldıysa da artık çok geçti. Gelişmeler ardından Esed, başta Cedid olmak üzere tüm üst düzey Baas yöneticilerini ve muhalifleri tutuklattı. Partinin si-vil yönetimi ile hükûmet bürolarının kontrolünü ele geçirdikten sonra, partide kendi taraftarlarından oluşan geçici bölgesel bir birim oluştur-du. Ahmet El-Kâtip yeni devlet başkanı olarak atandıktan sonra, Esed’i hükûmeti kurmakla görevlendirdi. Şubat 1971’de bu geçici bölgesel birim, Halk Konseyi’nin 173 üyesini atadı ve Halk Konseyi de Esed’i başkanlık için tek aday olarak gösterdi. İktidara gelişi her ne kadar nor-mal yollardan olmasa da darbeci bir general olarak görülmeyi istemeyen Esed, iktidar iplerini eline alır almaz bir halk oylaması yaptırarak halka dayanan bir meşruiyet elde etmeye çalıştı. 12 Mart 1971 tarihinde yapı-lan referandumla oyların %99’unu alan Esed, Suriye’de günümüze kadar yaşanacak yeni bir süreci başlatmış oldu.109

9. Yom Kippur Savaşı (1973 Arap-İsrail Savaşı)Filistin, Suriye’deki yönetim açısından bir “dış sorun” olduğu kadar

“iç politikayla” da yakından ilgili bir sorundu. Her şeyden önce, ken-dini Arap milliyetçiliğinin lideri olarak gören bir ülkenin, Arapların en önemli sorunu olan Filistin konusunda kayıtsız kalması veya onlar aleyhine bir tutum takınması düşünülemezdi. Böylesine büyük bir iddi-anın yanı sıra, Suriye’nin Filistin konusundaki hassasiyetinin temelinde, Filistin’in “Büyük Suriye”nin gasp edilmiş bir parçası olarak görülme-sinin ve Suriye’de yaşayan on binlerce Filistinli göçmenin oluşturduğu güçlü kamuoyunun rolü de inkâr edilemez. Yine Filistin sorununun Su-riye’nin bir iç meselesi hâline gelmesinde, orduya sözünü geçiremeyen Salah Cedid’in, Suriye ordusuna karşı payanda olarak kullanmak üzere Filistinlilerden oluşturduğu “Saika” örgütünü kurması da etkili oldu.

1970 yılı Filistin konusunda Suriye’nin politikaları açısından bir dönüm noktası olarak kabul edilebilir. Esed ailesinin 1970’te iktidara gelmesiyle birlikte, Suriye dış politikasındaki değişiklik, doğal olarak en fazla Filistin sorunu konusunda hissedildi. Esed, birçok meselede ol-duğu gibi Filistin konusunda da geleneksel Baas anlayışının katı ilkesel politikalarını terk ederek pragmatik politikaları tercih etti. Yeni Şam yönetimi, 1967 Savaşı’nda kaybedilen Arap topraklarının durumu ile

109 Maoz, 1991, s. 74.

Page 46: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

46 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Filistinlilerin hakları konusunda siyasi çözüm öngören (ve aynı zaman-da İsrail’i siyasi bir varlık olarak kabul eden) 242 sayılı BM kararını görüşmeler için temel olarak kabul ettiğini açıkladı. Bu açıklama, Suriye için büyük bir değişim olduğu kadar İsrail ve ABD için de aynı ölçüde şaşırtıcı bir gelişme idi.110

Şam yönetiminin Filistin sorunu konusundaki en önemli açmazı ise, bu sorunu kendi inisiyatifinde tutmak için kullandığı çelişkili yöntemlerdi. Esed liderliğindeki Şam hükûmeti, İsrail karşısındaki direnişin en önemli unsurları olarak gördüğü Saika, Filistin Kurtuluş Ordusu (Palestine Liberation Army/PLA) ve Filistin Kurtuluş Örgütü (Palestine Liberation Organisation/PLO) gibi örgütleri kontrol altına almak ve kendi politik tercihleri yönünde kullanmak için, binlerce Filistinliyi tehlikeye atmaktan kaçınmadı. “Lübnan İç Savaşı ve Suriye Müdahalesi” isimli bölümde üzerinde daha ayrıntılı olarak durulacak olan bu çelişkili politikalar, Filistin direnişini Suriye ulusal çıkarlarına hizmet ettiği ölçüde desteklenen bir dava pozisyonuna sürükledi.111

Bununla birlikte, 1967 yılından sonra İsrail’e yönelik eylemlerini ar-tıran Filistinli gerillaların yol açtığı gerginlik, Suriye, Mısır ve Ürdün gibi ülkelerin kaybettikleri toprakları geri alma istekleriyle birleşince, 1972 yılında had safhaya ulaştı. Cemal Abdünnasır’ın ölümünden he-men önceki “1967 yenilgisini telafi etme arzusu” Süveyş Kanalı boyunca süren yıpratma savaşında Mısır ile Suriye ordularının Sovyetler Birliği tarafından silahlandırılmasıyla ciddi bir tırmanışa geçti. Başta Sedat ve Esed olmak üzere İsrail saldırganlığından zarar görmüş olan bölge li-derleri, kapsamlı bir saldırı ile kaybettikleri toprakları geri almak için 1970-73 yılları arası yoğun bir askerî yığınak gerçekleştirdi.112

Aslında, Mısır ve Suriye 1967 Savaşı’ndan çok önemli bazı dersler çıkarmıştı. Bu derslerden birincisi; İsrail’in -kısıtlı insan kaynağı ne-deniyle- insan kaybı çok olan bir savaşa dayanamayacağı idi. İkincisi, çevresindeki ülkelerin tümüyle savaş hâlinde olduğundan korumak zo-runda olduğu sınır uzunluğunun çok fazla olmasıydı. Bu nedenle birçok cephede aynı anda açılacak yoğun bir savaş, İsrail ordusunun gücünü böleceği için direncini kıracaktı. Üçüncüsü, İsrail’in ekonomik potan-siyeli uzun sürecek bir savaşı kaldıramazdı. 21 Nisan 1973 tarihinde

110 Hopwood, s. 57.111 R. D. McLaurin, Mohammed Mughisuddin, Abraham R. Wagner, Foreign Policy

Making in the Middle East -Domestic Influences on Policy in Egypt, Iraq, Israel and Syria, New York: Praeger Publishers, 1977, s. 241.

112 Stewart Ross, Understand the Middle East (since 1945), London: Teach Yourself Press 2010, s. 95.

Page 47: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 47SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Arap ülkeleri genelkurmay başkanlarının Kahire’de yaptıkları toplan-tıdan çıkan bu kararlar doğrultusunda yeni savaşın stratejisi belirmişti; savaş sürpriz bir saldırı ile başlayacak ve mümkün olduğu kadar uzatı-lacaktı.113

Mısır, 6 Ekim 1973’te Süveyş Kanalı’nın doğu yakasındaki İsrail güçlerine karşı ansızın saldırıya geçerken, Suriye ordusu da aynı anda Golan’da güçlü ve yoğun bir saldırı başlattı. Suudi Arabistan, Irak ve Ürdün savaşa doğrudan katılmamakla birlikte, müttefik Arap ordula-rının yanında savaşmaları için binlerce asker ve askerî teçhizat gönder-mişti. Bunun yanı sıra, çoğunluğunu petrol ihraç edenlerin oluşturduğu 10 Arap ülkesi (Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Bahreyn, Mısır, Irak, Kuveyt, Libya, Katar, Suudi Arabistan ve Suriye) 17 Ekim 1973 tari-hinde Kuveyt’te yaptıkları zirvede, “İsrail işgal ettiği topraklardan çeki-linceye ve Filistin halkının meşru haklarını iade edinceye kadar, Eylül 1973 sonu rakamları esas alınarak, 1 Ekim’den başlamak üzere, petrol üretiminin her ay %5 nispetinde azaltılmasına” karar verdi.114

Ancak Arap ülkelerinin petrolü ilk defa bir silah olarak kullanma teşebbüsleri fazla etkili olamadı. Zira ABD yönetimi, hem petrol kulla-nımında kısıntıya gidilmesi çağrısında bulundu hem de İran ve Endo-nezya gibi müttefiklerinden petrol üretimlerini artırmalarını isteyerek ambargonun olumsuz etkilerini hafifletmeye çalıştı. Bu nedenle Arap yaptırımı, Batı Avrupa ülkeleri dışında etkili olamadı.115

İlk saldırıda, Mısırlılar kanalı geçip bölgede denetim kurarken Su-riyeliler de Golan bölgesini geri almayı başardı. Ruslardan sağlanan silahlar 1967 zaferini kazanan İsrail hava kuvvetlerini etkisiz hâle ge-tirmiş ve yüzlerce İsrail uçağı tahrip edilmişti. Ne var ki, izleyen birkaç gün içinde askerî durum değişti. İsrail güçleri Süveyş Kanalı’nı geçerek Mısır güçlerinin Kahire ile bağlantısını kesti, Golan cephesinde yaptık-ları püskürtme harekâtı ile Suriye ordusunu Şam’a kadar geri çekilmeye zorladı. İsrail’in ilk saldırı şokunu atlatıp üç gün sonra başlattığı karşı saldırılar ve ardından gelen başarısında, kendi gücü ve yeteneklerinden ziyade, savaşın başlamasından kısa süre sonra ABD’nin gönderdiği son model teçhizatın belirleyici rolü oldu. İlerleyen süreçte, Mısır ve Suriye arasında açığa çıkan siyaset farklılıkları da karar alımını güçleştirdi ve

113 Armaoğlu, s. 321.114 1973 Savaşı’nda petrolün ilk defa bir silah olarak kullanılması ile ilgili olarak daha

ayrıntılı bilgi için bkz.: Daniel Yergin, Petrol Para ve Güç Çatışmasının Epik Öyküsü, “Petrol Denen Silah” bölümü, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1995, s. 675-702.

115 Armaoğlu, s. 359.

Page 48: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

48 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

iki ülkenin farklı stratejiler uygulamasına neden oldu. Nihayet bu süreç Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ın, tüm sözlerine rağmen, Suriyelile-re danışmadan İsrail ile alelacele bir ateşkes imzalamasıyla sonuçlandı. Tek başına kalan Suriye de çok geçmeden aynı yolu izledi.116

İki hafta süren savaş sonunda, 22 Ekim 1973 tarihinde BM Güven-lik Konseyi tarafından kabul edilen 338 sayılı kararla ateşkes yürürlüğe girdi. Savaşta yenilmesine rağmen barış görüşmelerinde Golan’ın bir kısmını geri alan Hafız Esed, aslında alabileceğinin en fazlasını almıştı. ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın Tel Aviv ile Şam arasında gerçekleştirdiği mekik diplomasisi sonucunda, “toprak karşılığı barış” prensibi çerçevesinde 31 Mayıs 1974 Suriye-İsrail Barış Anlaşması imzalandı. Anlaşma, Suriye’ye 1967 Savaşı’nda kaybettiği stratejik Ku-neytra bölgesini geri veriyor ve İsrail askerlerinin geri çekilmelerini ön-görüyordu.117

Suriye’nin dış politikası, Ekim Savaşı’ndan sonra radikalleşme bek-lentisinin aksine, savaş öncesi ılımlı seyrini izledi. Hafız Esed, hem Sov-yetler Birliği ile ilişkilerini geliştirip büyük askerî yardımlar alırken hem de savaşta kaybedilen toprakları geri alma konusunda bazı teminatlar vermesi nedeniyle ABD yönetimiyle ilişkilerini Haziran 1974’e kadar tamamen normale döndürdü. Buna mukabil ABD hükûmeti, 1975 yılı Ocak ayı sonlarında Esed’in Arap-İsrail uyuşmazlığında takındığı ılımlı tutumunu teşvik için yeni bir finansal yardım kararı aldı.118

10. Lübnan İç Savaşı ve Suriye Müdahalesi1975’in Ağustos ayına gelindiğinde Şam yönetiminin yeni dış po-

litika atakları sürüyordu. Ürdün’le birlikte Ortak Yüksek Komutanlık Anlaşması imzalayan Suriye, iki ülkenin siyasi ve askerî olarak İsrail karşısında ortak hareket etmesi konusunda önemli ilerleme kaydetti. Lübnan’da bağımsızlıktan itibaren süren siyasi ve askerî dengesizlik 1970’ten sonra gerilime dönüşmüştü. Özellikle Filistin göçleri ülkedeki Müslüman Sünni nüfusu arttırdığı için, Hristiyan ve laik Şii kesimlerde derin bir hoşnutsuzluk başlamıştı. Birkaç yıl süren sinir harbi nihayetin-de, 1975 yılında, Filistin gerillaları ile Lübnan’daki Hristiyanlar arasında patlak veren bir kıvılcım, iç savaşın ateşini yaktı.119 1 Haziran 1976’da

116 Maoz, 1991, s. 166; Armaoğlu, s. 320-329.117 T. G. Fraser, The Middle East 1914-1979 (Documents of Modern History), London:

Edward Arnold Publishers Ltd., 1980, s. 132-133.118 Maoz, 1991, s. 163.119 Bu dönemde Lübnan’da Hristiyanlarla İsrail arasında gizli anlaşmalara dayalı bir ittifak

söz konusuydu. Bkz.: Ross, s. 118.

Page 49: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 49SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

dönemin Lübnan Devlet Başkanı Süleyman Farance’nin resmî talebi üzerine bölgeye müdahale eden Hafız Esed, burada Filistinlilere ve sol güçlere karşı Maruni Hristiyanlara arka çıktı.120

Aynı yılın sonlarına doğru çatışan taraflar arasında ateşkesi sağlayan ve istikrarsız bir güç dengesi kuran Şam yönetimi, Lübnan’da o tarihten 1980’lerin sonuna kadar sürecek olan çarpık diplomatik yapının temeli-ni atmış oldu.121 Lübnan siyasi yapısında da birtakım değişiklikler yapan Suriye, Mayıs 1976’da devlet başkanlığı seçimlerinde kendi adayı olan İlyas Serkis’i seçtirmeyi başardı.122

Suriye’yi Lübnan’a müdahale etmeye iten sebeplerin başında strate-jik kaygılar geliyordu. İsrail’in yayılmacı politikalarından ve özellikle o yıllarda iktidarda bulunan Likud Partisi’nin katı tutumundan büyük ra-hatsızlık duyan Şam, İsrail ordusunun Filistinli gerillalarla savaşma ba-hanesiyle aslında bu ülkeye müdahale ederek güvenlik ve su kaynakları konusunda ihtiyaçlarını giderme amaçlı politikalarını maskelemeye ça-lıştığını düşünüyordu. İkinci olarak İsrail, Lübnan’daki etnik/dinî savaşı körükleyerek Filistinlilerin kendisine yönelik mücadelesini zayıflatmayı ve tüm enerjilerini Lübnan’da tüketmelerini istiyordu. Şam yönetimi ise bunun önüne geçmeliydi; zira Lübnan Suriye’nin savunması açısından en önemli tampon bölgeydi ve mutlaka kontrol altında tutulmalıydı. Ni-tekim sonraki yıllarda Lübnan topraklarından İsrail’e yönelik yapılan saldırılar, Suriye’nin bu bölgenin kontrolünü elinde tutmakla ne kadar isabetli bir strateji uyguladığını göstermişti.123

Suriye’nin Lübnan macerası, önceleri ABD yönetimi tarafından bü-yük destek gördü. O sıralarda ABD dışişleri bakanı olan Henry Kissenger, Lübnan’da Arafat’ın veya ulusal hareketlerin güçlenmesindense Suri-ye’nin etkin kılınmasının hem ABD’nin hem de İsrail’in çıkarına oldu-ğu konusunda yönetimini ikna etmişti. Ancak yine de ABD yönetimi, hiçbir zaman Suriye’nin askerî olarak Lübnan’da etkin olmasını iste-miyordu. Suriye Savunma Bakanı Hikmet Şihabi ile dönemin Şam’da-ki ABD Büyükelçisi Richard Murphy arasında yapılan görüşmelerde Amerikan yönetiminin Lübnan’da Suriye’nin bulacağı siyasi bir çözümü

120 Aslında sadece Esed değil, o sırada petrol üreten körfezdeki Arap ülkelerinin çoğu Hristiyanların yanındaydı, bkz.: Ross, s. 120.

121 Abdullah, s. 75.122 Abdulkerim Ebu’n Nasr, “Amerika Tefahemet ve Teavenet Mea Suriye Li Men’i

Kıyami Nizamin Mutatarrifin Fi Lübnan”, Al-Watan Al-Arabi, 19 Kasım 1999, Sayı 1185, Paris, s. 34-35.

123 Daniel Pipes, Greater Syria the History of an Ambition, New York: Oxford University Press, 1990, s. 119; Olson, s. 147. Golan’ın önemi için bkz.: “Golan’ın Stratejik Önemi” bölümü.

Page 50: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

50 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

desteklediği fakat asker gönderme işine soğuk baktığı açıkça belirtil-di. Bu nedenle ABD yönetimi, Suriye’nin Lübnan’da Arafat aleyhine sadece siyasi nüfuz kazanmasını istiyordu. ABD’nin bir diğer hesabı, Arafat ve diğer Filistinli sol örgütlere yardım yapan Sovyetler Birliği’nin Lübnan’daki etkinliğini, bu ülkedeki Suriye siyasi nüfuzunu artırarak kırmaktı.124

Suriye’nin “barış” sloganlı Lübnan müdahalesi, ne tek bir Filistinli-nin veya Lübnanlının hayatını koruyabildi ne de 1976’dan bu yana İsra-il’in, başkent Beyrut dâhil, Lübnan’ın bütün bölgelerine istediği zaman saldırma politikasını engelleyebildi. Suriye’nin Lübnan’daki askerî varlı-ğı, hiçbir zaman İsrail’in açık saldırılarına engel olamadı. Hatta bu sal-dırılara doğrudan karşı koyma kararlılığını gösteremeyen Suriye, 1982 yılında Güney Lübnan’ın işgal edilmesine ve geri çekildikten sonra da falanjistlerin bölgede hâkim olmasına âdeta göz yumdu. ABD yönetimi ise, Filistinli gerillalarla Lübnanlı Müslümanların İsrail müttefiki Hris-tiyan falanjistlere karşı ortaklaşa yürüttükleri savaşı kazanmak üzerey-ken gelen böyle bir müdahaleyi sevinçle karşıladı. 1976’daki ateşkesten sonra, yeni Suriye yönetiminin uluslararası itibarı önemli ölçüde arttı. Bölgede bir “denge” faktörü olan Suriye’nin Lübnan’daki görevi de “ba-rışı koruma” oldu.125

Tüm siyasi gerekçeler bir yana, Suriye’nin Lübnan’daki varlığının en temel nedenlerinden biri güvenlik kaygılarıdır. Suriye’nin Lübnan’daki varlığından söz açıldığında herkesin aklına gelen Bekaa Vadisi ise, Lüb-nan’dan çok Suriye’nin güvenliği için önem arz etmektedir.

Suriye’nin stratejik açıdan en önemli bölgelerinin başında kuzeydeki sanayi kentleri Hama, Halep ve Humus gelmektedir. Bu kentlerin eko-nomik konumlarının yanı sıra, ülke savunmasında kritik rolü olan as-kerî üsleri de barındırmaları, korunmaları konusunda önceliklerini ikiye katlamaktadır. Suriye, 1950’li yıllardan itibaren İsrail güçlerinin -ulaşım açısından oldukça müsait olan- güneybatı-kuzeydoğu yönünde uzanan Bekaa Vadisi’ni kullanarak Suriye’nin sanayi bölgelerinin bulunduğu kuzey kesimine kolayca ulaşmasından endişe duymaktadır. Suriye’nin bununla bağlantılı bir diğer endişesi ise, İsrail’in böyle bir girişimde bu-lunması durumunda Lübnan’ın güçlü bir direniş gösterememesi ve Su-riye’nin stratejik noktalarına giden yol üzerindeki Roshbina-Raşya-Be-kaa hattının İsrail denetimine girmesidir.126

124 Ebu’n Nasr, “Amerika Tefahemet ve Teavenet Mea Suriye Li Men’i Kıyami Nizamin Mutatarrifin Fi Lübnan”, s. 36.

125 Abdullah, s. 80.126 Reuven Avi Ran, “The Syrian Military/Strategic Interest in Lebanon”, The Jerusalem

Quarterly, No. 46, Spring 1988, s. 131.

Page 51: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 51SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

1982 yılında İsrail’in Lübnan’ı işgal operasyonu sırasında Bekaa Va-disi’ni denetim altına alması, Şam yönetimince kendi toprakları işgal edilmişçesine kaygıyla karşılandı. Bu nedenle Lübnan’daki nüfuzunu kendi ulusal çıkarları açısından hayati bir unsur olarak gören Suriye yö-netimi, İsrail’in kuzeye ulaşmasını önlemek için Güney Lübnan’ı önem-li bir cephe hattı olarak görmeye başladı.127

1987 yılındaki Lübnan ateşkesi ile birlikte iç savaşın sonra erme-si, bu ülkede bulunan 30.000’i aşkın Suriye askerinin konumunu ciddi anlamda işlevsiz hâle getirdi. 1990’lı yıllar boyunca yapılan uluslararası baskılara direnmeyi başaran Şam yönetimi, 2000’li yıllardan itibaren Lübnan’daki askerlerini kademeli olarak Suriye sınırına geri çekmeye başladı. Suriye’nin bu manevraları 2005 yılındaki Hariri suikastına ka-dar sürdü. Bu suikastan Suriye istihbaratının sorumlu tutulması son-rasında Lübnan’daki askerî varlığı kabul edilemez hâle gelen Suriye, uluslararası baskılara dayanamayarak kademeli olarak tüm askerlerini bölgeden çekti.128

11. Beşşar Esed İktidarıa. İktidara ısınma dönemiHafız Esed 10 Haziran 2000’de öldü. Onun ölümü Suriye’nin iç ve

dış politikasında belirsiz bir dönemin başlangıcı olarak görülmüştü. An-cak 10 Temmuz’da yapılan halk oylaması ile oyların %97’sini alan Beşşar Esed, babasının 30 yıllık iktidarı ardından onun halefi olarak yeni devlet başkanı oldu.129

Beşşar Esed, göreve başlamasının ilk anından itibaren yeni bir imaj ve beklenti dalgasını beraberinde getirdi. Oğul Esed, ilk günlerde ihti-yacı olan toplumsal meşruiyeti sağlamak için gayet özgürlükçü, serbest piyasa taraflısı ve demokratik bir imaj çizdi. Çok sayıda siyasi suçlu af-fedildi, devletten bağımsız ilk serbest gazetenin yayınlanmasına izin ve-rildi, devlet kontrolünde de olsa Şam’da ilk defa iki internet kafe açıldı, demokratik toplantı ve gösterilere koşullu da olsa izin verildi. Böylece

127 Heysem Mezahim, “El-Kararu 425, Hizbullah ve Suriye; Siyasetü’l Muvaceheti fi’l Cenubi’l Lübnan”, Şhu’un al-Awsat, No. 53, Temmuz 1996, Beyrut, s. 92.

128 Ross, s. 245.129 Arabicnews, “Syria votes yes to Bashar al-Assad”, 11 Temmuz 2001, arabicnews.com/

ansub/Daily/Day/000711/2000071110.html; Beşşar Esed döneminin ilk yıllarına ilişkin ayrıntılı bir analiz için bkz.: Eyal Zisser, Commanding Syria: Bashar al-Asad and the First Years in Power, London: 2007, s. 99-124.; Flynt Lawrence Leverett, Inheriting Syria: Bashar’s Trial by Fire, Washington: Brookings Institution, 2005, s. 57-98; Flynt Lawrence Leverett, “Syria Under Bashar: Domestic Policy Challenges”, ICG Middle East Report, No. 24, 11 February 2004.

Page 52: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

52 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Beşşar Esed, iktidarının daha ilk yılında, dış politikada fazlasıyla ihtiyaç duyacağı bir siyasi meşruiyet sağlamayı başardı.130

Ancak reformları hızlandırarak zamanından önce birtakım adım-lar atmasının azınlık iktidarının etkinliğini bitireceğini de çok iyi bilen Beşşar’ın kontrollü bir reform programı oluşturmayı planladığı da an-laşılıyordu. Yıllardır tek parti yönetimi altında yaşamış olan Suriyeliler için bu adımlar bile büyük bir ilerleme sayılırdı ve kimse 1970 yılında Hafız Esed’in iktidara gelmesinden sonra yaşananlara benzer bir hayal kırıklığını bir kez daha göze alamazdı. Bu nedenle söz konusu sınırlı açılım politikalarına güvenilerek herhangi bir muhalif girişimde bulu-nulmadı.131

Beşşar Esed 2000 yılının sonunda Suriye toplumu açısından büyük önemi olan “aile babası” sıfatını kazanabilmek amacıyla ülkenin ileri gelen ailelerinden birine mensup Esma el-Akras ile evlendi. Ancak bu evliliği önemli kılan, El-Akras ailesinin Sünni bir aile olmasıydı. Londra’da kar-diyolog olarak çalışan Favas Ahras’ın kızı Esma ile evlenen Beşşar, eşini Sünni mezhebe mensup bir aileden seçmekle bu evliliği, “ulusal birlik ve beraberlik sembolü” hâline getirmeyi ve kendisinin halk nezdinde meşru-laşma çabalarına destek olarak kullanmayı tercih etmişti.132

Beşşar’ın ilk icraatlarından biri sıkıyönetimi kaldırma girişiminde bu-lunması oldu. Ülkede Hafız Esed’in 1970’te iktidara geldiği günden itiba-ren uygulanan sıkıyönetim sayesinde, Suriye İstihbarat Teşkilatı (Muhabe-rat) ve Siyasi Şube (Emnisiyasi), sıkıyönetim yasasına dayanarak halk üze-rinde büyük bir baskı kurmuştu. 30 yıllık bu yasaya son vermeye çalışması, Beşşar’a olan sempatiyi arttırdı.133 Ancak bu imaj çalışmalarının köklü bir değişim getirmediği Arap Baharı sürecinde daha iyi anlaşılacak ve halk 10 yıldır kaplumbağa hızıyla ilerleyen reform sürecine isyan edecekti.

İktidara gelmesinin ardından Beşşar için dış politikada geleneksel olarak iki önemli istikamet bulunuyordu: Avrupa ve Rusya. Yönetimin ilk aylarında Avrupa ile diyaloğa ağırlık veren Beşşar Esed, karşılıklı olarak serbest ticaret bölgesi kurulması için müzakereleri başarıyla ta-mamladı. Şam’da gerçekleştirilen toplantı ekonomik ağırlık taşısa da, İsrail’in müttefiki ABD’ye karşı Suriye’nin önemli bir siyasi manevra

130 “Bashar: A year of cautious reform”, BBC news, 17 July 2001, http://news.bbc.co.uk/2/hi/middle_east/1442526.stm.

131 Bassam Haddad, “Syria’s Curious Dilemma”, Middle East Report, No. 236, Fall 2005, s. 4-13; Zisser, s. 121.

132 Milliyet, “İşte Beşşar’ın sakladığı Esma”, 16 Ocak 2001, http://www.milliyet.com.tr/2001/01/16/dunya/dun03.html.

133 “Gelen gideni her zaman aratmaz”, http://212.154.21.40/pazarek/25subat2001/sayfalar/h07.htm.

Page 53: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 53SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

alanı bulması açısından ciddi bir açılım imkânı idi.134 İlerleyen süreçte taraflar arasındaki diyalog yeni boyutlar kazanarak gelişti. Nitekim 2002 yılı Şubat ayı başında Suriye’ye resmî ziyaret gerçekleştiren Avrupa Bir-liği (AB) yetkilileri, taraflar arasındaki ekonomik ilişkilerin yanı sıra, siyasi ilişkilerin de eskisinden daha ileri götürülmesi konusunda üç aşa-malı bir eylem planını kabul ettiler.135 Irak Savaşı ve İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırısı sırasında biraz daha gelişen ilişkiler, stratejik yakınlaş-mayı perçinleyen unsurlar oldu.

Dış politikada Eylül 2001 tarihinde BM Güvenlik Konseyi’nin ge-çici üyeliğine seçilmesi, uluslararası sorunlarda ve özellikle de Arap-İs-rail anlaşmazlığı konusunda Suriye’nin eline uygun bir fırsat verdi. Suri-ye için bu üyeliğin en moral veren yönü ise, 177 ülkeden 160’ının oyunu alarak büyük bir farkla bu göreve getirilmesiydi. Tipik bir Ortadoğu diktatörlüğü olarak yıllardır uluslararası alanda ciddi bir söz sahibi ola-mamanın sıkıntısını yaşayan Suriye için bu üyelik önemli bir diploma-tik atak ve açılım imkânı sağlayacaktı. Güvenlik Konseyi’nin tek Arap ülkesi olarak, arkasında büyük bir grubu temsil ettiği için, imajının da zirvesinde sayılabilirdi.136

Suriye’nin dış politika alanında yakaladığı ivme yıl sonuna kadar de-vam etti. Kasım ayı ortalarında Dünya Ticaret Örgütü’ne yapılan resmî başvuru, yeni Suriye yönetiminin dünya ile entegrasyon konusunda cid-di olduğu şeklinde yorumlanıyordu.137

2002 yılı Ekim ayında Amerikan Kongresi’nde yapılan oylama da Suriye açısından olumlu sonuçlandı ve birkaç yıl sonra Suriye’de rejimi değiştirmekten bahsedecek olan Bush yönetimi, bu oylamada Suriye’ye yaptırım uygulanması yönündeki kararın çıkmasını önledi.138 Hemen ardından birkaç ay sonra Suriye’ye giden Amerikan iş dünyası temsilci-lerinden oluşan bir heyet, iki taraf arasındaki ticari ilişkilerin geliştiril-mesi konusunda verimli temaslarda bulundu.139

134 “The 6th round of negotiations for a Euro-Syrian partnership”, 26 Nisan 2001, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/010426/2001042620.html.

135 Arabicnews, “EU trade commissioner hold fruitful talks in Damascus”, 9 Şubat 2002, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/020209/2002020953.html.

136 Arabicnews, “Syria wins the UN Security Council membership with great majority”, 9 Ekim 2001, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/011009/2001100921.html.

137 Arabicnews, “Syria has officially asked to join WTO”, 13 Kasım 2001, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/011113/2001111317.html.

138 Arabicnews, “Bush urges postponement of Congressional bill on Syria sanctions”, 25 Eylül 2002, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/020925/2002092518.html.

139 Arabicnews,“US business delegation for trade, economic relations with Syria”, 2 Kasım 2002, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/021102/2002110215.html.

Page 54: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

54 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

2002 yılının son günlerinde Beşşar Esed’in İngiltere’ye gerçekleş-tirdiği resmî ziyaret, Irak’a karşı girişilecek muhtemel savaş konusunda İngiltere Başbakanı Tony Blair ile fikir alışverişi yapılması yanı sıra, sa-vaşın ertelenmesi yönünde diplomatik manevralardan biriydi.

Ama tüm bu gelişmelere rağmen Suriye’nin yeni liderinin en önemli dış politika imtihanı 2003 yılı Mart ayında başlayan Irak Savaşı oldu. ABD ve İngiltere tarafından girişilen işgali engelleme çabaları; Arap ülkeleri nezdindeki kulis çalışmaları ve sıranın kendisine geleceği yö-nündeki korkular kombinasyonu içinde bir seyir izledi. Beşşar Esed, ülkesinin radikal imajının aksine oldukça ılımlı ve mutedil bir görü-nüm sergiliyordu. Geçmişte Suriye ile Irak birçok konuda karşı karşıya gelmişti. Hatta 1975 yılında Irak ordusu Suriye sınırına yığınak yap-mış, 1976’da silahlı saldırılarla Suriye’yi hedef almıştı. 1980’den sonraki İran-Irak Savaşı’nda Suriye, Irak’a karşı tavır almıştı. Ama bu savaşta durum farklıydı. Beşşar Esed’e göre Irak yönetimi komşularına karşı herhangi bir tehdit oluşturmuyordu.

b. ABD’nin Irak’ı işgali ve SuriyeABD’nin 18 Mart 2003 tarihinde başlayan Irak’a yönelik işgal ope-

rasyonu, Suriye yönetimince başından itibaren kaygıyla izlendi. Suri-ye’nin kaygıları, bu işgalin Ortadoğu’da dengeleri İsrail lehine bozacağı ve Suriye üzerindeki baskıları arttıracağı yönündeydi. Nitekim Saddam rejiminin devrildiği 9 Nisan 2003 tarihi üzerinden çok geçmeden, ABD yönetiminden Suriye’ye uyarılar gelmeye başladığında bu kaygıların haklılığı daha iyi anlaşılıyordu.

ABD Başkanı George Bush, Suriye’ye “bizimle iş birliği yap” uya-rısında bulunurken, bu ülkenin kaçan Iraklı yetkililere sığınak olması-nı istemiyordu. Beyaz Saray’da gazetecilere yaptığı açıklamada, “Suriye hiçbir Baasçıya, hiçbir Iraklı askerî yetkiliye, dikkate alınması gereken hiç kimseye sığınak olmamalı.” diyen Bush, Suriye’de kimyasal silah bulunduğuna inandıklarını da eklemiş ve ülkesinin “şer ekseni ülkeler” arasında saydığı İran, Suriye ve Kuzey Kore’yi bir kez daha uyararak, “Irak örneği, kitle imha silahlarının yayılmasını durdurma konusunu ne kadar ciddiye aldığımızı gösteriyor.” diyerek üstü örtülü tehditleri-ni sıralamıştı. Sadece Bush değil, ilerleyen günlerde ABD yönetiminin tüm üst düzey yöneticileri Suriye üzerindeki baskıyı arttıracak ifadeler kullandılar. ABD Savunma Bakanı Yardımcısı Paul Wolfowitz, “Suriye, Amerikalıları öldürmek için intihar eylemcilerini Irak’a gönderiyor. Bi-zim, teröristleri ve savaş suçlularını barındıran ülkelere karşı izlediğimiz

Page 55: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 55SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

politika gayet net ve açıktır. Yakın zamanda Suriye’de de bir değişim olacaktır. Bu kesin.” diye konuşurken, ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ise Suriye’yi Iraklı üst düzey yetkilileri barındırmakla suçlu-yordu. Rumsfeld, “Iraklılar Suriye’ye geçti, bazıları burada kaldı, bazıları ise sadece bu ülkeden geçti.” diyerek Suriyelilerin Amerikan güçleriyle çatıştığını da iddia etmişti.140

Ancak ABD yönetimi tarafından Suriye’ye yöneltilen suçlamaların hiçbiri ne Araplar nezdinde ne de ABD ve İngiltere dışındaki Batılı ül-keler nezdinde karşılık buldu.141 ABD ile Suriye arasındaki gerilim bir-kaç gün sonra AB ülkelerini harekete geçirirken, Suriye’ye giden Fransa Dışişleri Bakanı Dominique de Villepin, ABD ve uluslararası toplumun Suriye’ye baskı yerine Irak’ın yeniden inşası ve Ortadoğu barış çabaları-na odaklanması gerektiğini söylüyordu.142 ABD’nin Iraklı yetkilileri ve kimyasal silahları barındırdığı gerekçesiyle Suriye’ye uyarı üstüne uyarı yapmasının ardından AB’den yapılan açıklamada, Washington’a Şam ile ilgili sert açıklamalarını yumuşatması çağrısında bulunuldu, Arap Birli-ği ise Suriye’ye yöneltilen suçlamaları kınadı.143

Suriye’ye yönelik sert üslubuna ve üstü kapalı uyarılarına rağmen ABD’nin Suriye’ye askerî bir operasyon düzenlemeye kalkışması, Irak’ta sorunlar çözülmeden, pek olası görünmüyordu. Zaten böyle bir hamle, Irak’ta istikrarın sağlanacağı güne kadar hem siyasi hem de askerî risk-leri katlayacaktı. Ancak Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed uzun vade-de ABD’nin sert tedbirlere başvurabileceğini hesaba katmıyor değildi. Çünkü Washington’un, dünya kamuoyunun ve hatta müttefiklerinin tüm itirazlarına rağmen, aklına koyduğunu yapmaya hazır olduğu, Irak Savaşı’nda görülmüştü. Irak Savaşı’nda dünyanın aldığı acı bir ders daha vardı, o da Bush idaresindeki ABD’nin askerî bir harekâta girişmek için iddia ettiği suçlamaları kanıtlamaya gerek duymadığıydı. Çünkü işgal üzerinden aylar geçmesine rağmen -hatta bugün bile- Irak’ta kitle imha silahı bulunamadı. Suriye’de de benzer bir süreç yaşanabileceğine kuşku yoktu. Ancak işlerin sarpa sardığı bir aşamada, Washington yönetiminin elinde Suriye’yi suçlayabileceği en güçlü argüman, Esed yönetiminin devrik Irak hükûmeti üyelerine yataklık ettiği yolundaki iddiaydı.

140 “Bahaneleri hazır, yeni hedef Suriye”, Yeni Şafak, 14 Nisan 2003, http://yenisafak.com.tr/arsiv/2003/nisan/14/dunya.html.

141 “Arab papers, European figures, Iran deplore US accusations against Syria”, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/030415/2003041509.html.

142 “Bush yönetimi Suriye’ye baskıyı artırıyor”, Zaman, 14 Nisan 2003, http://arsiv.zaman.com.tr/2003/04/14/dis/h11.htm.

143 “ABD Suriye ile gerginliği tırmandırıyor”, Zaman, 15 Nisan 2003, http://arsiv.zaman.com.tr/2003/04/15/dis/h1.htm.

Page 56: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

56 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Fakat yukarıda ifade edildiği gibi, ABD yönetimi Ortadoğu’da ikinci bir cephe açmayı göze alamayacağından Suriye’ye isteklerini diğer baskı yollarıyla dayatmayı tercih etti. Washington’un bölgede gerçekleştirmek istediği hedeflerin önündeki engellerin başında Suriye olduğuna kuşku yoktu. Ancak ABD yönetiminin Irak işgali sonrasında gelinen noktada sadece aba altından sopa gösterip Suriye’yi iş birliği yapmaya zorlamaya çalışacağı anlaşılıyordu.144

Nitekim, ABD Dışişleri Bakanı Powell’ın çıktığı Ortadoğu turu çerçevesinde 3 Mayıs tarihinde ziyaret ettiği Şam’da Devlet Başkanı Beşşar Esed’le bir araya gelmesi, Suriye’yi yola getirme yöntemlerinin daha değişik olacağının ilk işareti olarak yorumlandı. Powell, bir yıl-dan sonra gerçekleştirdiği gezisinde, Şam’da Esed ile bir araya gelmeden önce düzenlediği basın toplantısında, uluslararası basında yer alan ha-berlerin aksine, Suriye’ye karşı yumuşak ifadeler kullandı. Yapılan resmî açıklamada Powell ve Esed’in Irak Savaşı’yla birlikte bölgede meydana gelen değişimler konusunda görüş alışverişinde bulunduğu belirtilse de perde gerisindeki görüşmelerde Powell’ın Esed’den Suriye’nin İsra-il’e yönelik saldırılar düzenleyen örgütlere desteği kesmesini ve Orta-doğu barışına katkıda bulunmasını istediği ve Irak Savaşı’ndan sonra ABD’nin Ortadoğu için geliştirdiği planlara karşı çıkmamasını talep ettiği bildiriliyordu.145

Irak işgalinin sağladığı morali Ortadoğu sorununun çözümünde kullanmayı hesap eden Bush yönetiminin bir yandan utanmazca ma-nevralarına devam ederken bir yandan da Suriye’yi sürecin dışında tutması dikkat çekiyordu. 3 Haziran 2003’te Mısır’ın Şarm eş-Şeyh kentinde Arap liderlerle, Ürdün’ün Kızıldeniz kıyısındaki liman kenti Akabe’de İsrail ve Filistin başbakanları Ariel Şaron ve Mahmud Abbas ile bir araya gelen Ortadoğu dörtlüsü (ABD, AB, Rusya ve BM), Orta-doğu’da barış için “Yol Haritası” planını görüştü.

Irak’ın işgali sonrasında gelen bu girişim konusunda Arap dünya-sı ikiye bölünmüştü. Mısır’ın kıyı kentindeki buluşmaya sadece Bush’a destek vereceğine garanti gözüyle bakılanlar katılmıştı: Mısır, Ürdün, Bahreyn ve Suudi Arabistan. Birçok ülke sadece gözlemci sıfatıyla Şarm eş-Şeyh’e gelirken, Ortadoğu’da atılacak her türlü adımda önemli rol oy-nayacak Suriye ve Lübnan’dan hiçbir iştirakçi buluşmaya katılmamıştı.

144 Arabicnews, “Powel increase American threats: Syria develops mass destruction weapons”, 4 Nisan 2003, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/030404/2003040423.html.

145 Arabicnews, “Campaign in the Congress for ‘Syrian accountability’ law; Powell: time for Damascus to rethink its policies”, 19 Nisan 2003, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/030419/2003041912.html.

Page 57: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 57SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Suriye ve Lübnan’ın, Bush ile Arap liderler arasındaki zirveye katılma-masının siyasi nedenleri olduğu kadar, Washington’dan Şam ve Beyrut’a davetiye gönderilmemesi kabalığı da dikkat çekici bir durumdu.

Daha önceki ABD girişimleri gibi içi boş vaatler ve aşırı İsrail ta-rafgirliği sebebiyle Şarm eş-Şeyh ve Akabe’deki görüşmeler tamamen fiyaskoyla sonuçlandı. Ortadoğu ülkeleri açısından oldukça önem veri-len bu toplantıların ABD Başkanı Bush için iç siyaset ve Irak’ın yeniden imarı alanında puan toplayabilme çabalarından başka bir şey olmadığı da çok geçmeden ortaya çıktı.

Bu soğukluğun devam ettiği bir sırada Suriye topraklarına yönelik gerçekleştirilen Amerikan saldırısı, iki taraf arasındaki ilişkilerde daha derin gerginlikler meydana getirdi. Saddam Hüseyin’in içinde bulun-duğu düşünülen bir Irak konvoyuna Amerikan güçleri, savaş uçakları ve füzelerle saldırdı. Amerikan güçlerinin Irak konvoyunu bizzat Suriye içinde vurmaktan kaçınmaması uluslararası çevrelerce önemli bir göz-dağı olarak değerlendirildi ve ABD’nin gerekli gördüğü anda Suriye’de de askerî eyleme geçebileceğini gösterdi. Ancak İşin daha ilginç tarafı ise, Suriye’nin söz konusu saldırı konusunda hiçbir açıklama yapmaması oldu.146

Öte yandan, ABD’nin başarısız son dakika atakları ve Suriye’ye kar-şı izlediği gözdağı politikaları sonrasında Ortadoğu sorunu konusun-da Avrupa inisiyatifinin yeniden harekete geçmesi için siyasi atmosfer daha uygun hâle geldi. Haziran ayı sonunda Suriye’ye resmî bir ziyarette bulunan Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, Suriye gibi önemli oyuncuların Ortadoğu barışı için hayati önemi olduğunu düşündükle-rini belirterek Şam hükûmetinin Ortadoğu’da kalıcı barışı öngören Yol Haritası Planı’na siyasi destek vermesini istedi.

Suriye Dışişleri Bakanı Faruk el-Şara, Fischer’le düzenlediği ortak basın toplantısında, barış için adımlar atmaya hazır olduklarını, ancak barış için İsrail’in samimi olmadığını söylüyordu. İsrail tarafının barı-şın önüne koyacağı engellerin neler olacağını bilmediklerini ifade eden El-Şara, İsrail hükûmetinin politikaları konusunda iyimser olmadık-larını, fakat İsrail istemese de barış için çabaların sürmesi gerektiğini kaydetti. El-Şara, atacakları ileri adımların ne olduğu ve hangi koşullar altında bunu yapacakları hakkında ise bilgi vermedi. Suriye, Yol Haritası konusundaki çekincelerini koruyordu.147

146 “Suriye’de ABD operasyonu” NTVMSNBC, 24 Haziran 2003, http://www.ntvmsnbc.com/news/221567.asp.

147 Arabicnews, “Fischer in an Arab tour to discuss the possibility of avoiding the war”, 20 Ocak 2003, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/030120/2003012020.html.

Page 58: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

58 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Bu gelişmeler ardından Suriye yönetimi, Mısır’a arabuluculuk yap-ması teklifinde bulunarak ABD-Suriye ilişkilerinin iyileştirilmesinde daha aktif çaba göstermesini istedi. Ancak Irak işgali sonrasında bir türlü yoluna girmeyen ilişkiler, Yol Haritası barış planının uygulana-maması ile birleşince, çözüm için Mısır’ın çabalarının yetersiz kalacağı anlaşılıyordu.148

Ortadoğu barışı konusunda hareketlenen siyasi trafik ile Irak işga-li sonrası meydana gelen siyasi gelişmeler birleştiğinde, Suriye diplo-masisindeki gerilimin yükseldiği gözleniyordu. Iraklı Kürtlerden olu-şan gruplar, art arda Şam’a ziyaretler düzenleyerek siyasi pazarlıklar yapıyordu.149 Bu arada dönemin Suriye Başbakanı Mustafa Miro’nun Türkiye’ye resmî bir ziyaret gerçekleştirdiği temmuz ayı sonunda, İsrail Başbakanı Ariel Şaron da ABD’de George Bush ile görüştü. Bush ve Şaron arasında dostane havada geçen görüşmeler sırasında, İsrail yanlısı muhafazakâr Hristiyan destekçilerini üzmemeye büyük özen gösteren Bush yönetimi, Şaron’u adımlarının sonuçlarını düşünmeye çağırma dı-şında bir girişimde bulunmadı.150

ABD ile Suriye ilişkilerinde yaşanan gerilim 2003 yılı Eylül ayında yapılan Filistin İntifadası’nın yıl dönümü törenlerinde belirgin biçimde hissedildi. İsrail ve ABD’nin Arafat’ı tasfiye kararı aldıkları hafta, Şam yönetimi de Filistinli silahlı grupların katıldığı İntifada toplantısına ev sahipliği yaparak Filistin direnişine desteğini yineledi. Direnişe sembo-lik olarak 250.000 Amerikan doları maddi destek kararı verilmesi ise ABD ve İsrail’e bir meydan okumaydı.

Irak işgali sonrası ABD-Suriye ilişkilerinde gözlenen geçici ger-ginlik, Arap cephesini daha fazla uzaklaştırmak istemeyen Amerikan yönetimi tarafından frenlenirken Suriye-İsrail cephesi sürekli gerilmeye devam etti. Nitekim İsrail’e bağlı savaş uçakları 4 Ekim 2003’te -cumar-tesiyi pazara bağlayan gece- Suriye hava sahasını ihlal ederek başkent Şam’a yakın bir bölgeyi bombaladığında, yıllar sonra ilk defa sıcak savaş tehdidi bu kadar yakından hissedildi. İsrail’e göre bombalanan yerler İslami Cihat grubuna ait eğitim kampları idi. Suriye tarafından basına dağıtılan fotoğraflardan ise söz konusu yerin metruk bir yerleşim olduğu anlaşılıyordu. Lübnan’daki Suriye-İsrail çekişmesi bir yana, bu saldırı, 30 yıl sonra İsrail’in ilk defa Suriye topraklarına doğrudan askerî bir müdahalede bulunması anlamına geliyordu.151

148 “Syria seeks help with U.S. ties”, New York Times, 8 Temmuz 2003.149 Arabicnews, “Iraqi- Kurdish official visits Damascus”, 9 Temmuz 2003, http://www.

arabicnews.com/ansub/Daily/Day/030709/2003070913.html150 “İsrail kışkırtıyor”, Yeni Şafak, 31 Temmuz 2003.151 http://www.islamonline.net/english/Views/2003/11/article06.shtml.

Page 59: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 59SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Arap-İsrail çekişmesi ve dünya dengeleri açısından tüm kartların yeniden karıldığı bir dönemde gelen bu saldırıya gerekçe olarak, birkaç gün önce Hayfa kentinde gerçekleştirilen ve İslami Cihat tarafından üstlenilen intihar saldırısı gösterilmişti. Bu gerekçe kabul edilse dahi, Hayfa’daki olaya kadar İslami Cihat’ın üstlendiği onlarca eylem olduğu hâlde İsrail’in neden daha önce değil de şimdi Suriye’yi hedef aldığının cevabı tam olarak alınamadı.152

Uluslararası hukukla, devlet sınırlarının ihlal edilemezliği ilkesiyle ve daha onlarca düzenleme ile çelişen bu saldırıya Arap ülkeleri doğal olarak sert tepki gösterdi. Avrupa, diplomatik bir dil kullanarak iki ta-rafla da ilişkilerini zedelemeyecek bir üslubu tercih etti. ABD ise ola-yın sıcaklığını koruduğu ilk dakikalarda iki tarafa da gerilimi azaltma telkininde bulunurken, bir gün sonra ABD Başkanı George W. Bush İsrail’in kendini savunma hakkını gerekçe göstererek Suriye’yi uyarmayı tercih etti. Uluslararası tepkilerin farklılığı, aslında olayın herkes için farklı anlamlar taşıdığını ve herkesin hesabının farklı olduğunu ortaya koyuyordu.153

Suriye yönetimi, her egemen devletin yapması gerekeni yaparak saldırı-ların devam etmesi hâlinde İsrail’e gereken yanıtı vermeye hazır olduğunu duyurdu. Ancak geri adım atmaya niyetli olmadığını açıkça deklare etse de gerek ABD’den gelen uyarılar gerekse Irak işgali sonrası bölgenin durumu nedeniyle Suriye’nin başını bu ülke ile derde sokmak istemeyeceğini kes-tirmek zor değildi Öte yandan bu ilk beyandan ziyade, ekim ayı sonunda Şam yönetiminden yapılan “Golan’daki Yahudi yerleşimlerini bombalarız” tehdidi çok daha gerçekçi ve hesaplanarak yapılmış bir tehditti. Çünkü böy-le olması hâlinde, Suriye zaten kendi toprağı olan ve 1967’den beri İsra-il işgalinde bulunan Golan’daki Yahudi kolonilerini vurmakla uluslararası tepkileri kendi lehine etkileyebilecekti. Ne de olsa kendi topraklarını işgal edenleri vurmanın hafifletici bir gerekçe olabileceği beklenebilirdi.

Söz konusu saldırı, iki taraf arasındaki barış görüşmelerinin tama-men koptuğu 2000 yılının ilk günlerinden bu yana yaşanan en sıcak temastı. Saldırının tek bir amacı yoktu kuşkusuz. İsrail’de Ariel Şaron hükûmetinin iç politikada yaşadığı gerilimi Suriye’ye saldırıp gündemi değiştirerek atlatmaya çalışmasından ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin oluşturduğu bölgesel stratejik değişimi kendi lehine değerlendirme ko-nusunda elini çabuk tutma isteğine kadar pek çok sebep sayılabilirdi.

152 “Syrian president accuses Israel of warmongering”, The Guardian, 7 Ekim 2003.153 Arabicnews, “Demontstration backs Syria in Egypt”, 20 Ekim 2003, http://www.

arabicnews.com/ansub/Daily/Day/031020/2003102004.html.

Page 60: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

60 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Ancak söz konusu saldırı, Ortadoğu’nun geleceğe dönük şekillenme-sinde ciddi tartışmaların olduğu ve hatta sınırların yeniden çizileceği bir döneme denk geldiği için oldukça önemliydi. İki tarafın yaşadığı gerili-min bir benzeri birkaç gün sonra İsrail’in Lübnan topraklarına yaptığı hava saldırısı ile tekrar yaşandı. Bu gelişmeler Suriye çevresindeki çem-ber daralıyor mu, sorusunu gündeme getirdi.

Çok geçmeden Amerikan yönetiminin ambargo kararı, Suriye’ye yö-nelik söz konusu İsrail saldırısının aslında fevri bir operasyondan ziyade, ABD ile danışıklı bir saldırı olduğunu ortaya koyuyordu. 11 Mayıs 2004 tarihinde ABD Başkanı George Bush, Suriye’ye ekonomik ambargo uy-gulama kararı aldıklarını açıkladı. Buna göre gıda maddeleri ve tıbbi malzemeler dışında Suriye’ye yapılan ihracat ve iki ülke arasındaki hava yolu trafiği tamamen durdurulacaktı. Bush, “Ambargo kararı, Suriye’nin terörü desteklemesi ve kitle imha silahı edinmeye çalışması nedeniyle alındı.” dese de, asıl sorunun Filistinli gruplara verilen destek ve Irak konusunda iş birliğine yanaşmaması olduğu açıktı. Suriye hükûmeti ise, daha önceden olduğu gibi ABD ile diyaloğa hazır olduğunu belirterek Filistin direnişine verilen desteğin süreceğini yinelemekle yetindi.154

Suriye’nin sıkıştırılması operasyonu sadece İsrail ve ABD tarafından dışa-rıdan müdahalelerle değil, içten birtakım girişimlerle de destekleniyordu. 2004 yılı Mart ayında Suriye’nin Irak sınırına yakın Kamışlı kentindeki Kürt azın-lığın dâhil olduğu şiddet olayları ve günlerce süren Arap-Kürt çatışması, yıllar önce Irak’ın kuzeyinde denenen senaryoların Suriye’de de uygulamaya geçirildi-ği konusundaki kanaatleri güçlendirdi. 25 kişinin öldüğü, onlarcasının yaralan-dığı olayların ardından Kürt bölgelerinde operasyon düzenleyen Suriye ordusu, bölgedeki kontrolü ele alırken Beşşar Esed, olaylarda yabancı parmağı olmadı-ğını ve Kürt unsurların Suriye’nin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayarak gerilimi dondurmayı tercih etti. Nitekim bir süre sonra gözaltına alınanların önemli bir bölümü serbest bırakılarak Kürt partilerle diyalog arttırıldı.155

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi olarak gündeme getirdiği siyasi, ekonomik, toplumsal ve askerî dönüştürme operasyonunun hedef ülke-lerinden biri olan Suriye’nin tek başına karşı koyamayacağı bu süreci, alternatif aktörleri devreye sokarak geçiştirmeye çalıştığı ortadaydı. Bu çerçevede Türkiye, İran, Rusya ve Fransa gibi Arap dışı aktörlerle yeni bir yakınlaşma hamlesi başlatan Suriye, bunun yanı sıra Mısır ve Suudi Arabistan gibi Arap dünyasından önemli ülkelerle değişik iş birliği plat-

154 Arabicnews, “Washington decides to impose sanctions on Syria”, 12 Mayıs 2004, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/040512/2004051215.html.

155 Arabicnews, “Syrian authorities release Kurds detainees, according to a Kurdish source”, 13 Mayıs 2004, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/040513/2004051313.html.

Page 61: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 61SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

formlarında, yaklaşmakta olan fırtınaya direnme hazırlıkları yapıyordu. Söz konusu ülkelerden beklediği yakınlığı bulan Suriye, güç dengelerini başarılı bir şekilde kullanmaya devam etmesi hâlinde, ABD-İsrail ikili-sinin manevralarından kendini kurtarabilmeyi umuyordu.

c. Türkiye ile geçici yakınlaşmaPKK lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’den sınır dışı edilmesi ve kar-

şılıklı güvenlik komitesinin kurulmasından sonra yumuşamaya başlayan Ankara-Şam ilişkileri, T.C. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Hafız Esed’in cenaze merasimine gitmesi ile normalleşme seyrini sür-dürdü. Hemen ardından Suriye Başkan Yardımcısı Abdülhalim Had-dam’ın Ankara’ya yaptığı başarılı ziyaret, iki ülke ilişkilerini daha da olumlu bir sürece soktu.156 Beklentilerin aksine Hafız Esed’in ölümüyle Suriye’de ciddi bir iç kargaşa çıkmaması Türkiye’de olumlu karşılanırken Beşşar Esed’in devlet başkanlığına gelmesi, geleneksel politikaların de-ğiştirilmesi konusunda önemli bir fırsat olarak görülüyordu.157

35 yaşındaki genç devlet başkanının Temmuz 2000’de başlayan ik-tidarı, Hafız Esed’in son dönemlerinde iyileşmeye başlayan ilişkilerin daha da yumuşamasına imkân sağladı; hatta bu dönemde Beşşar Esed’in Türkiye’ye resmî bir ziyaret düzenlemesi için görüşmelere dahi başlandı. Bunun ilk adımı olarak, ikili ilişkilerin onarılması konusunda çalışmalar yapacak olan komitenin yeniden canlandırılması için üç aşamalı bir plan üzerinde görüşmeler başlatıldı.158

Beşşar Esed’in yaptığı ilk iş, Başkan Yardımcısı Haddam’ı Türkiye ile ilişkilerin yeniden canlandırılması için Ankara’ya göndermek ol-du.159 Haddam, iki günlük ziyareti sırasında A. Necdet Sezer’e Esed’in iyi niyet mesajını iletirken ilişkilerin siyasi, ekonomik, askerî ve kültürel alanlarda arttırılması konusunda kararlı olduklarını bildirdi. Başarılı ve verimli bir ziyaret gerçekleştirdiğini söyleyen Haddam, Sezer’in Beşşar Esed’i Türkiye’ye davet ettiğini de açıkladı.160

Siyasi ziyaretlerle yumuşatılan zemin, ilerleyen dönemlerde askerî alanlara da yayıldı. Suriye askerî delegasyonu, ilki 2001 başlarında, ikin-

156 Arabicnews, “A new phase in Syria-Turkey relations”, 15 Temmuz 2000, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/000715/2000071505.html.

157 Arabicnews, “Relations between Syria and Turkey have a new tone”, 21 Aralık 2000, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/001221/2000122108.html.

158 Arabicnews, “A new phase in Syria-Turkey relations”.159 Arabicnews, “A new phase of relations between Syria and Turkey”, 3 Ekim 2000,

http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/001030/2000103009.html.160 Arabicnews, “Khaddam concludes successful visit to Turkey”, 4 Kasım 2001, http://

www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/001104/2000110412.html.

Page 62: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

62 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

cisi de Haziran 2001’de olmak üzere Türkiye’ye resmî ziyaretler düzen-leyerek bölgede stratejik bir değişimin ilk adımını attı. Aslında bu tarih, bölge açısından iki ayrı “ilk”e sahne oluyordu. İsrail ile askerî iş birliğini korumakta kararlı olan Türkiye, o yıl bir ilki gerçekleştirmiş ve hazi-ran ayı içinde İsrail ve ABD askerî güçleri ile birlikte Konya’da askerî tatbikat yapmıştı. Bundan birkaç gün sonra da Suriye askerî delegas-yonu ağırlayan Ankara, daha önceki dönemde İsrail ağırlıklı bölgesel politikalarını biraz olsun dengelemeye başladığı izlenimi vermek istiyor gibiydi. Suriye askerî delegasyonunun ziyareti iki taraf arasındaki güven inşasında önemliydi, bu ziyaret sonrasında ileriki yıllarda ortak askerî tatbikatların da gündeme gelebileceği kaydedildi. Böylece Öcalan’ın Suriye’den kovulması ardından geçen sürede Suriye-Türkiye ilişkileri hemen her alanda normale dönmeye başladı.161 Aynı tarihlerde döne-min Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit ve yardımcıları tarafından yapılan çeşitli açıklamalar, Türkiye’nin resmî görüşünün Suriye ile ilişkilerin ge-liştirilmesinden yana olduğunu teyit etmeyi amaçlıyordu.162

Bu gelişmelere paralel biçimde atılan ekonomik adımlar, iki taraf arasındaki ticaret hacminin gelişmesini ve buna bağlı olarak da ilişki-lerde normalleşmeyi hızlandırdı. Suriye’nin Ankara Büyükelçisi Mu-hammed Saadet el-Bunni’nin yaptığı açıklamaya göre, 2000 yılında 750 milyon dolar olan karşılıklı ticaret hacmi, 2001’de bir milyar dolar sını-rını aşmış, 2002 yılı hedefleri 1,5 milyar dolara ulaşmıştı. Bu durumun hemen her yıl artan bir ivme izleyeceği umudunu tekrarlayan elçi, bir anlamda Suriye yönetiminin Türkiye ile ilişkilerinin gelecekteki seyrine ilişkin ipuçlarını da vermişti.163

Türkiye-Suriye ilişkileri 2003 yılından sonraki AK Parti Hükûmeti döneminde âdeta şahlanışa geçti. Karşılıklı ziyaretlerle kendini gösteren bu yakınlaşmanın bir sebebi de aslında Irak’ta giderek daha güçlü bi-çimde duyulan muhtemel ABD işgalinin ayak sesleriydi. Irak’taki soru-na barışçıl bir çözüm bulunması için Irak’a komşu olan Türkiye, Suriye, Ürdün, İran ve Suudi Arabistan ile Mısır dışişleri bakanlarının önce İstanbul’da, ardından Suriye’nin başkenti Şam’da yaptıkları toplantılar, ikili temaslara da zemin hazırladı. Ocak 2003’te Suriye Dışişleri Bakanı

161 Arabicnews, “On Turkish-Syrian relations”, 8 Haziran 2001, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/010608 /2001060804.html.

162 Bu açıklamaların ayrıntıları için bkz.: “Syria-Turkey and the water tansion”, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/010213/2001021315.html, 13 Ocak 2001; “Turkish official and the relation with Syria”, 30 Ağustos 2001, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/010830/2001083015.html.

163 Arabicnews, “Syria, Turkey trade exchange sees strong increase”, 2 Mart 2002, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/020302/2002030222.html.

Page 63: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 63SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Faruk Şara, uzun yıllardan sonra ilk üst düzey ziyaret için Türkiye’ye geldi. Şara, Irak konusundaki görüşmelerin yanı sıra, Devlet Başkanı Beşşar Esed’in mesajını Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e ileterek iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi konusundaki temennilerini belirtti.164 Nisan ayı içinde Suriye, Türkiye ve İran’ın üçlü bir anlaşma imzalayarak özellikle Kürt devletinin engellenmesi konusunda ortak hareket ettikleri açıklanıyordu.165

Siyasi ve ekonomik alandaki yakınlaşma sayesinde Türkiye ile Suriye arasındaki ekonomik ilişkilerin hacmi %70’lik bir artış göstererek 2 mil-yar dolar sınırını aşarken 2003 yılı Temmuz ayında gerçekleşen önemli bir ziyaret Türkiye ile Suriye arasındaki buzları tamamen erittiği gibi, Ortadoğu’nun geleceği açısından da büyük açılımları beraberinde getir-di. Suriye Başbakanı Muhammed Mustafa Miro’nun Türkiye’ye yaptığı ziyarette güvenlikten su sorununa ve Ortadoğu barış sürecine kadar pek çok problem masaya yatırıldı. Türkiye, biraz Suriye’nin kuzeyinden, yani Türkiye sınırına yakın bir bölgeden geldiğinden, biraz da 2000’de göreve getirildiği için geçmişteki sorunlarla lekelenmemiş bir isim olduğundan, Miro’ya sıcak bakıyordu. Miro’nun Türkiye’ye yaptığı ziyaret, ilişkile-rin gelmiş olduğu aşamanın olumlu seviyesini göstermesi açısından her iki ülkede de önemli bir başarı olarak kutlandı, ancak bu kutlamanın nedenleri iki taraf için farklıydı. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in rejimi için bu ziyaret, Irak işgali sonrasında Ortadoğu bölgesinin ya-şadığı mevcut belirsizlik ortamında ilişkilerin yeniden derinleştirilmesi anlamını taşıyordu. Daha iki hafta önce İsrail devlet başkanını ağırlamış olan Ankara için ise ziyaret, Ortadoğu’ya tarafsız müdahalesinin artması ve daha geniş kapsamlı bir dış politika hedefi çerçevesinde değerlendi-rildi.

Miro’nun ziyareti 17 yıldır ilk kez bir Suriye başbakanının Türki-ye’ye gelmesi bakımından önemli olduğu kadar, Ekim 1998’de neredey-se savaşın eşiğine gelmiş olan iki ülkenin beş yıldır geliştirdikleri sürekli ve düzenli münasebetlerin zirve noktasını oluşturması bakımından da dikkate değerdi. İki tarafın (hatta tüm Ortadoğu’nun) zihnini asıl meş-gul eden mesele ise, bariz bir şekilde bölgede yerleşmeye başlayan ABD askerî gücü, Irak’ın geleceği ve bu ikisinin bölgedeki geniş kapsamlı et-kileriydi.

164 Arabicnews, “Turkish president meets with Syrian FM”, 14 Ocak 2003, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/030114/2003011413.html.

165 Arabicnews, “Turkey, Syria, Iran to revive cooperation mechanism”, 8 Nisan 2003, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/030408/2003040806.html.

Page 64: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

64 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

2003 yılında Malezya’da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinde bir araya gelen Türkiye ve Suriye liderleri, ikili ilişkilerin arttırılması konusunda karşılıklı mutabakata varmış ve ABD’nin Irak’ı işgali son-rasında bölgede oluşan yeni durumu ele almıştı. Bu işgalle birbirine daha da yakınlaşan Türkiye ve Suriye, güvenlik eksenli yeni bir iş birliği dönemini başlattı. İstanbul’da meydana gelen bombalı saldırılarla ilgili başlatılan soruşturma çerçevesinde Türk güvenlik güçlerinin Suriye’den talep ettiği 22 kişinin iade edilmesi, karşılıklı güven inşasında önemli rol oynadı. Suçlu olup olmadıklarına bakılmadan keyfî biçimde sınır dışı edilen bu kişileri bir jest unsuru olarak kullanan Şam yönetimi, insan haklarına bakışını değiştirmediğinin farklı bir işaretini de bu vesileyle vermiş oldu.

İki ülke ilişkilerinde bahar havasının hâkim olmasını sağlayan en önemli gelişme hiç kuşkusuz Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in 2004 yılında Türkiye’ye yaptığı resmî ziyaretti. 1946 yılından itibaren bağımsız Suriye tarihinde ilk defa Suriyeli bir devlet başkanı Türkiye’ye geliyordu. Bu ziyaret, iki ülke ilişkileri açısından olduğu kadar, bölgesel dengeler açı-sından da yepyeni bir dönemin başlangıcı olarak yorumlandı.

Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin tarihî seyri açısından bakıl-dığında, ilişkilerdeki en önemli çıkmazı oluşturan iki konu; Hatay’ın durumu ve su sorunu, neredeyse bir daha gündeme getirilmemek üzere çözümlendi. Su sorununa ilişkin olarak Esed’in yaptığı şu açıklama iki taraf arasındaki ilişkilerin seyrinde en önemli dönüm noktası oldu:

“Ben kişisel olarak bu tür sorunlara çözümün her zaman uluslararası hu-kuk ile bulunacağını sanmıyorum. Hatta hukuki yöntemler zaman zaman çözüm yerine çözümsüzlüğü de beraberinde getirebilir. İşte bu nedenle ben, Türk dostlarla bu konuda doğrudan diyalog kurmaktan yanayım. Bu diya-log; sevgi, dostluk ve karşılıklı çıkarların gözetilmesi ilkesine dayanarak de-vam ettiği sürece ve Türkiye’nin bu konuda atacağı adımlar sayesinde gelişir ve Suriye’nin su konusundaki beklentileri karşılanır, böylece su sorunu diye bir gündemimiz de kalmaz.”

Beşşar Esed Hatay konusunda ise şunları söylüyordu: “Konunun çözümü için mutlaka zamana ihtiyaç vardır. Ancak bu, so-

runun ‘çözülemeyecek’ olduğu anlamına gelmez. Nitekim dikkat ederseniz biz hiçbir zaman, oranın Suriye toprağı olduğunu ve bunun için Türkiye ile savaşacağımızı söylemedik. Bana göre bu sorunun en doğru çözümü, konu-yu bu aşamada bir kenara bırakmaktır. İkinci olarak, varolan ilişkilerimi-zi öyle iç içe hâle getirmeliyiz ki, sorunun çözümü için daha rahat adımlar atılabilsin. Üçüncü olarak, ilişkiler o düzeye yükseldiğinde bu durum zaten

Page 65: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 65SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

varolan sınırlardan çok daha güçlü olacaktır. İşte o zaman bu sorun da çok daha kolay ve kendiliğinden çözülecektir. Ancak, bu sorunun çözümü sonuç-ta hükûmetler arasında sağlanacaktır. Unutulmamalıdır ki, şimdi Suriye ve Türkiye arasında çok büyük bir karşılıklı güven sağlanmıştır. Bize düşen de bu güveni sürekli güçlendirmektir.”166

Bu sözlerle, iki taraf arasında artık bu iki unsurun gerginlik kaynağı olarak gündemden tamamen kalktığı ilan edilmiş oluyordu.

Suriye açısından ziyaret, Şam yönetiminin pragmatik bir açılımı idi. Beşşar’ın Türkiye ziyaretinin ABD’nin Irak’ı işgal ettiği ve Suriye üze-rinde baskıların yoğunlaştığı bir döneme denk gelmesi de bölgesel den-geler açısından oldukça anlamlıydı. Irak’ın kitle imha silahlarının Suri-ye’ye kaçırıldığı iddialarından Büyük Ortadoğu Projesi’ne kadar birçok konuda Suriye’nin hedef ülkeler arasında olması, Beşşar Esed’in Türkiye gezisinin zamanlamasını önemli hâle getirmişti. Irak işgali sürecinde şe-killenmeye ve güçlenmeye başlayan ABD-İsrail-Ürdün bloğuna karşın Suriye-Türkiye-İran bloğu ayrı bir güç merkezi olarak belirmişti. Beşşar Esed’in Türkiye ziyareti bu yönüyle bölgeye yabancı müdahalelerinin kabul edilmeyeceğinin de bir tür ilanı oldu. Özellikle 1990’lı yılların ortasından itibaren gelişen Türkiye-İsrail ilişkileri, Suriye’yi büyük bir kıskaca almışken, aradan geçen zaman içinde Türkiye’ye yakınlaşmayı sistemli biçimde sürdüren Suriye, bu kıskaçtan kurtulmayı başardı.

Türkiye açısından Suriye yakınlaşması “komşularla sıfır problem” politikasının bir uzantısıydı. Bu politika çerçevesinde 2005 yılından iti-baren iki ülke arasındaki yakınlaşma, ortak kabine toplantıları ve serbest ticaret bölgeleri anlaşmaları ile çok daha ileri boyutlara taşındı. Ancak iki tarafın da beklemediği asıl dönüm noktası, 2010 yılından itibaren ilişkilerin seyrini değiştirecek ve Türkiye’nin Beşşar Esed’den uzaklaşma sürecini başlatacaktı.

166 “Esed: Türkiye ile ilişkilerimiz stratejik perspektife oturmalı” (Röp. Fehmi Koru), Yeni Şafak, 5 Ocak 2004, http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2004/ocak/05/g01.html.

Page 66: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi
Page 67: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

II. BÖLÜM

Suriye’de Muhalefet Geleneği ve Rejimin Meşruiyeti Sorunu

Page 68: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi
Page 69: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

1. Azınlık İktidarı ve Rejimin Meşruiyeti SorunuRejimin idaresini ele geçirmeleri ardından Esed hanedanlığının iç

politik tercihlerinin hep iki amacı ola geldi: Bunlardan ilki “meşrulaş-mak”, ikincisi de “güçlenmek”. Esed ailesi (ve yakın çevresi) için meşru-laşma, diğer Ortadoğulu liderlerden farklı olarak hayati önemi haiz bir konuydu. Darbeyle iktidara gelmiş olması nedeniyle öncelikle üzerinde-ki anayasal meşruiyet krizini atlatması gerekiyordu. Bundan daha kök-lü başka bir meşruiyet krizi ise, içinden çıkmış olduğu Nusayri azınlık sınıfın sosyal konumu nedeniyle ülkenin çoğunluğunu oluşturan Sünni kesimler nezdindeki nefretini silmek ve kendisini ulusal bir kahramana dönüştürmek zorunda olmasıydı.

Hafız Esed, 1970 yılında gerçekleştirdiği darbeyi “Hareketü’t-Tashih” yani “Düzeltme Hareketi” olarak lanse etti. Bu tanımlama, bir yönüyle mevcut yönetimin daha önceki Baas rejiminin tashih edilmiş bir devamı olduğunu ima ederken diğer yönüyle de halkın istekleri doğrultusun-da yönetime bir tür neşter vurma olarak görülüyordu. İktidarının ilk günlerinde siyasi tutuklulardan bazılarını serbest bırakarak muhalefete önemli bir jest yapan Esed, yürürlüğe koyduğu bazı yasalarla da döne-min Suriye koşullarında oldukça ileri sayılabilecek adımlar attı.167

Darbeyle iktidara gelmiş olan Hafız Esed’in yönetimini siyasi anlam-da meşrulaştırma çabaları, öncelikle Mart 1971’de yapılan başkanlık se-çimleriyle kendini gösterdi. Kendisine rakip çıkmasının mümkün olma-dığı bir atmosferde gerçekleştirilse bile seçimlerde aldığı %99’luk oy oranı ile Suriye’nin devlet başkanı seçilen Esed, bundan sonra adımlarını daha sağlam atma cesareti buldu. Suriye’nin gelişimi için “ulusal birliğin” öne-mini vurgulayan Esed, Gelişmeci Ulusal Cephe’yi (National Progressive Front/NPF)168 kurarak -Baas muhalifi partiler de dâhil olmak üzere-

167 Hopwood, s. 56.168 Cephe, Baas Partisi’nin yanı sıra Suriye Komünist Partisi, Nasır yanlısı Arap Sosyalist

Birliği, Sosyalist Birlik ve Ekrem Hourani’nin düşüncelerini benimseyen Arap Sosyalist Partisi’ni içine alıyordu.

Page 70: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

70 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

birçok siyasi partiyi tek bir çatı altında toplayıp geniş tabanlı bir katılım öngörüyordu. Bunu yaparken, ulusal istikrarın yanı sıra elbette kendi tek adam rejiminin istikrarı da öncelikli amacıydı. Müslüman Kardeşler’in adaylarına bile izin verilen Mart 1972 belediye seçimleri, 1973 yılın-daki anayasa referandumu ve Mart 1973’teki parlamento seçimleri169 gibi siyasi adımlar, Esed’in sistemi kendi görüşleri yönünde dönüştürme hedeflerinde başlıca kilometre taşları idi. Bu yasal adımlar, aynı zaman-da Esed’in rejimini daha katılımcı ve bu oranda da daha meşru kılma çabalarını yansıtıyordu.170

Ancak iktidarının ilk yıllarındaki bu hızlı girişimlere karşın yeni-likçi adımların arkası gelmedi. Nitekim sonraki yıllarda Esed’in muha-lefet karşısındaki tutumu, Suriye yönetiminin yine tek adam yönetimi olmaktan kurtulamadığını ve bireysel özgürlükleri kısıtlayan yapısını koruduğunu gösteriyordu.171

Esed ailesi, kendisinden önceki Alevi lider Cedid gibi, ülkeyi Sünni bir liderin arkasından yönetmeye kalkışmamış, yaptığı diğer anayasal düzenlemelerle tüm gücü elinde toplamayı yeğlemişti. Ailenin iktidarı ele geçirdiği ilk günlerden itibaren sürdürdüğü sosyal meşruiyet çabala-rı, istendiği gibi sonuçlanmamış, bir yanda muhalif Alevi fraksiyonlar, diğer yanda ülkede 60’lı yıllardan beri güçlenen Müslüman Kardeşler liderliğindeki Sünni muhalefet, eleştirilerini giderek artırmıştı.

Hafız Esed, iktidarının ilk günlerinden itibaren kendisini “samimi bir Müslüman” olarak göstermeye çalışırken bunu destekleyecek sembo-lik girişim ve davranışları da ihmal etmedi. 1969 yılında Cedid yöneti-mi tarafından anayasaya konulan ve başkanın yemini sırasında söylediği “Onurum ve şerefim üzerine yemin ederim.” ibaresi “Ekber olan Al-lah’ın adına yemin ederim.” şekilde değiştirildi. 1973 yılında onaylanan anayasaya devlet başkanının Müslüman olma koşulunu yeniden koydu-ran Esed, dinî merasimlere katılmaya da özen gösterdi.172

Hafız Esed, 14 bölge kolu ve yaklaşık 200 bölümde organize olmuş üyelik sistemiyle Baas Partisi’nin tabanını alabildiğince genişletmeye ve aynı genişleme oranında da halka malolan bir yapı oluşturmaya çalıştı. Böylece Alevi, Dürzi, İsmaili ve diğer etnik azınlıkların yanı sıra Sünni Müslüman köylülerin üçte biri Baas Partisi’ne kaydedildi. Esed’in halk katmanlarına ulaşmayı kolaylaştırma gayesiyle giriştiği bu popülist ör-

169 186 sandalyeli parlamentonun 140 sandalyesini Esed’in Gelişmeci Ulusal Cephesi, 42’sini bağımsızlar, 4’ünü de muhalifler kazandı.

170 McLaurin, Mughisuddin, Wagner, s. 229.171 Abdullah, s. 70.172 McLaurin, Mughisuddin, Wagner, s. 238.

Page 71: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 71SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

gütlenme modeli, öğretmenlerden işçilere, orta sınıftan aydın kesime kadar toplumun tüm birimlerini içine alacak şekilde yapılandırıldı.173

Siyasi reformlarla eş zamanlı olarak uygulanan sosyalist politikalar, çiftçi ve işçi kesimin desteğinin alınmasını kolaylaştırdı. Ülkenin sayı-sal açıdan en önemli ekonomik çıkar gruplarını oluşturan çiftçi ve işçi kesiminin ortak bir örgütlenme içine alınması çabaları Esed’den önceki Baas yönetimlerince başlatılmıştı. Esed’in yaptığı ise bunları kendi ikti-darı için yeni bir düzenlemeye tabi tutmak oldu. Bu çerçevede ülkenin siyasi açıdan en önemli çiftçi örgütlenmesi Suriye Genel Köylü Birliği (Syrian General Union of Peasants), kırsal kesimin organize ve mobilize edilmesinde çok önemli rol oynadı. Birlik, aşağıdan yukarıya doğru uza-nan bir yapı yerine tepeden aşağıya inen bir yönlendirme aracı idi. Yani ekonomik olarak en alt tabakada bulunan bu kesimin çıkarlarını rejime karşı korumaktan daha çok, Esed rejiminin görüşlerinin yayılması ko-nusunda önemli bir araç olarak kullanıldı.174

Suriye’nin Baas yönetimlerinden bile eski olan en önemli ve etkili kurumlarından biri Genel İşçi Sendikaları Federasyonu (The General Federation of Trade Unions)’ydu. Ülkedeki işçileri temsil ettiği için sadece Baas sempatizanlarını değil aynı zamanda diğer siyasi gruplara mensup işçileri de bünyesinde barındırdığından sendika, ekonomik fonksiyonlarının yanı sıra -belki de daha fazla- oynayacağı siyasi rolle Şam’ın kullanım listesindeydi. Suriye’deki işçilerin yarısından fazlasının üye olduğu sendika, 1964 yılından itibaren Baas yönetimlerinin kontrolüne girerken, Esed rejimiyle birlikte önemli bir mobilizasyon aracına dönüştü.175

Gerek içerik olarak gerekse teknik altyapı açısından baştan aşağı yeniden gözden geçirilen eğitim kurumları aracılığıyla yeni yetişen ne-silde rejimin entelektüel tabanı güçlendirildi. Esed ailesinin toplumsal tabanını genişletme çabaları çerçevesinde, partinin yapısında yaptığı de-ğişiklikler, büyük oranda Sünni Müslümanların sadakatini kazanmayı amaçlamıştı. Örneğin, 1970-80 arası bölgesel idarenin etnik dağılımı-na göre parti teşkilatlarının %70’i Sünni Müslüman, %21’i Alevi, %4’ü Dürzi, %5’i Hristiyanlardan oluşmaktaydı.176

Rejimini Alevi azınlığın elindeki bir diktatörlük görüntüsünden kurtarmak amacıyla yönetim kademelerinde Sünni Müslümanlara yo-

173 Antoun, Quataert, s. 40.174 McLaurin, Mughisuddin, Wagner, s. 240.175 McLaurin, Mughisuddin, Wagner,s. 24.176 Maoz, 1991, s. 122-123.

Page 72: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

72 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

ğun biçimde yer veren Esed, kendisi için stratejik önemi haiz birimler hariç, ordudan Baas Partisi’ne kadar birçok devlet kuruluşunda bu den-geyi gözetmeye özen gösterdi.177

Küçük farklarla sürekli korunan bu etnik denge, yukarıda da belir-tildiği gibi, Esed ailesinin şekillendirdiği Suriye rejiminin görünen ve geçişli bir yapıya sahip olan yönünü ifade ediyordu. Bu sayede toplumsal bir meşruiyet kazanan mevcut yönetim, rejimin güvenliği konusunda ise tamamen farklı bir yapıya sahipti.

Esed hanedanlığındaki rejimin birbirinden farklı işleyen iki yönü bulunuyordu. Bunları denetime açık ve “görünen kurumsal yapı” ile dokunulmazlığı bulunan “görünmeyen yapı” olarak tasnif etmek müm-kündür. Her ülkede olduğu gibi, Suriye’de de resmî yapıyı oluşturan par-lamento, bakanlıklar ve başkanlık makamı gibi kurumlar, işlerin yürü-tülmesinden sorumlu görülüyor ve bu hiyerarşik yapı, Sünni veya Alevi, toplumsal tabakanın tüm üyelerine açık bulunuyordu. Bu görünen yön, rejimin belli bir azınlık kesimini kayıran yapısıyla çelişecek ölçüde di-ğer etnik kesimlere mensup kişilerin yönetimde görev almasına imkân tanıyan geçişli bir yapıya sahipti. Buna karşın yönetimin gerçek gücü ise ordu, özel güvenlik birimleri ve istihbarat kurumlarında toplanmış durumdaydı. Bu “dokunulmaz” yapının üst düzey yöneticilerinin %90’ı sadece Esed hanedanlığına yakın Alevilerden oluşuyordu.178

Hafız Esed gibi darbeciliğin şekillendirdiği siyasi çekişme gelene-ğinden gelen biri, tüm bu çabaların tek başına iktidarın devamını ga-rantilemeyeceğini iyi biliyordu. Böyle olmadığını kendisinin selefi Salah Cedid’in akıbeti açıkça göstermişti. Cedid, iktidarı boyunca sadece si-yasi manevralara dayanmış ve ülkedeki silahlı güçleri kendi politikaları yönünde kullanmayı başaramamıştı. Esed ailesi, iktidarda kalmak ve iktidarı oluşturan azınlığın çıkarlarını korumak için bu ikinci faktörü en iyi şekilde kullandı. Güçlenme çabaları çerçevesinde, Esed’in ilk ic-raatları, darbe teşebbüslerine karşı rejimini korumak ve Baas’ın siyasi ve askerî kolları içinde tüm birimleriyle birlikte kontrolü sağlamaktı. Bu amaçla Cedid’den farklı olarak partinin yönetim üzerindeki etkisini azaltarak yetkileri tamamen başkanın elinde topladı.179

177 Bu üst düzey yetkililer arasında en tanınmışları; Başkan Yardımcısı Abdülhalim Haddam, Başbakan Mahmud Zu’abi, Dışişleri Bakanı Faruk Şara, Savunma Bakanı Mustafa Talas, İçişlerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Zuhayr Masharqa ve Genelkurmay eski Başkanı Hikmet Şihabi’dir. Bu isimlerden bazıları bugünkü Beşşar Esed yönetimi içinde görevlerini sürdürmektedir. Daha fazla bilgi için bkz.: Eyal Zisser, “Appearance and Reality: Syria’s Decisionmaking Structure”, Middle East Review of International Affairs (MERIA), May 1998.

178 Zisser, “Appearance and Reality: Syria’s Decisionmaking Structure”, s. 5.179 Olson, s. 124.

Page 73: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 73SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Kendisine sadık kişilerden oluşturduğu yönetim kadrolarına ilk büyük tehdit, yine bir Alevi olan Salah Cedid taraftarlarından gelmiş-ti. Cedid’in kendisi hapiste olmasına rağmen Baas’ın siyasi ve askerî kanadında yerlerini koruyan taraftarları, 1976 yılına kadar önemli bir muhalefet gücü olarak kaldılar. Esed yönetimine karşı birkaç kez darbe teşebbüsünde bulunan bu Alevi gruplar, söz konusu dönemden sonra tamamen tasfiye edildiler ve 1970’lerin ortasından itibaren ülkedeki güçlü muhalefet, Müslüman Kardeşler Hareketi’ne geçti.180

Yaşadığı tecrübelerden ders çıkaran Hafız Esed, iktidarını olası dar-belere karşı korumak için Baas Partisi’nin etkili mevkilerine kendi ta-raftarlarını getirerek güçlü muhalefet yapabilecek nüfuz sahibi kişileri saf dışı bıraktı. Emin el-Hafız, Salah Cedid ve Muhammed Umran’ın tüm taraftarları ordu ve Baas Partisi’nden temizlenirken bürokraside de büyük bir ayıklama yapıldı. Bu operasyondan kurtulabilen muhalifler ve eski Baas mensupları, Irak tarafından himaye görerek bu ülkede Nasırcı, İslamcı ve Baasçıları içine alan Suriye’nin Kurtuluşu İçin Ulusal Birlik (El-İttihadü’l Vatani Li-Tahriri’s Suriye) teşkilatını kurdular. Muhalifle-rin ülke dışından yaptıkları etkili çalışmalar karşısında misilleme saldı-rıları düzenlemekle suçlanan Esed, önde gelen muhalefet liderlerinin kuşkulu şekilde ölümleri üzerine büyük bir zan altında kaldı. Bunlardan 1972 yılında Muhammed Umran’ın Lübnan’da, Salahattin Bitar’ın 1980 yılında Paris’te, İhvan lideri Attar’ın eşi Bannan Tantavi’nin 1981’de Al-manya’da öldürülmeleri en dikkat çekici olanlardı.181

Esed ailesinin güçlenme ve meşruiyet kazanma yolundaki bir diğer adımı, ülkenin sosyal sınıfları arasındaki dengeleri yeniden kurma çaba-ları ve ortaya çıkan sonuçları iyi değerlendirmesiydi. Kendisinden önceki radikal Baasçıların aksine sınırlı da olsa liberal bir ekonomik ve siyasi yapı hedefleyen Hafız Esed, 1963-70 arası küstürülen burjuvazi ve şehirler-deki orta sınıfı yeniden sistem içine çekti. Radikal Baasçılar, daha önceki yıllarda toprak reformu ve devletçi ekonomik politikalarla burjuvayı biti-rerek kırsal kesimi ve köylüleri güçlendirme çabalarında önemli başarı-lar elde etseler de bu uygulamaları, rejimlerine karşı gerek şehirli orta ve yüksek tabakalarda gerekse parti içinde önemli bir muhalefet oluşmasına sebep oldu. İktidar mücadelesi sırasında bu muhalefeti de iyi değerlendi-ren Esed, öncelikle şehirlerdeki aristokrat kesimin, burjuvanın, orta sınıf Sünni tabakanın ve bazı azınlıkların tam desteğini almayı başardı.182

180 Olson, s. 127.181 Maoz, 1991, s. 120.182 Antoun, Quataert, s. 39.

Page 74: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

74 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Ortadoğu’da sömürge dönemi sonrasında ortaya çıkan milliyetçi ön-derlerin temsil ettiği reformcu ve Batılılaşmacı lider modelleri, büyük vaatlerle geldikleri iktidarda ciddi bir başarısızlık yaşamış ve bunun so-nucunda da güçlü bir muhalif cephe oluşmasına zemin hazırlamışlardı. Bu kuşağın devamı niteliğindeki Hafız Esed rejimi, iktidara geldiğinde sosyal adaletsizliklerin yol açtığı hoşnutsuz bir kitleye ilaveten, fikrî, et-nik ve dinî açılardan kendisiyle hiç uyuşmayan bir muhalefetle kuşatıl-mıştı. Bu nedenle güçlü bir korunmaya ve istihbarat yapısına kendisin-den önceki liderlerden daha fazla ihtiyaç hissetmesi normaldi.

İstihbarat kuruluşu (Muhaberat) başta olmak üzere, tüm askerî bi-rimlere ve iç emniyet kadrolarına kendine sadık Alevileri yerleştiren Esed, şahsi koruması için 20.000 kişilik özel kuvvet oluşturarak bu bir-liğin başına da kendi köyü Kardaha’dan General Ali Haydar’ı getirdi. Şam bölgesinin güvenliğinden sorumlu 5.000 kişilik kuvvetin başına da kuzenleri Albay Adnan Esed ve Albay Muhammed Esed’i yerleştirdi. Başkanlık sarayının korunmasından sorumlu 2.000 kişilik Cumhuri-yet Muhafızları’na ise kayınbiraderi Adnan Makluf komuta ediyordu. Esed’in en küçük kardeşi Cemil, doğum yerleri olan Lazkiye kentin-deki Alevi topluluğu korumakla görevlendirilmiş bulunan 4.000 kişilik Murtaza Milisleri’nin komutanlığını yapmaktaydı. Lazkiye’de istihbarat çalışmalarını Cemil Esed’in oğlu Feyyaz yönetirken Hafız Esed’e karşı muhalefetin en güçlü olduğu kentlerin başında gelen Hama ve Halep şehirlerindeki üst düzey yöneticiler de yine Esed’in yakın akrabaların-dan oluşuyordu. Esed’in bir başka akrabası Yusuf Esed, Hama’daki Baas temsilciliğini; Muhammed Esed, Halep Savunma Müfrezesi’nin baş-kanlığını yürütüyordu. Yine Esed için çok önemli olan Lübnan’daki as-kerî istihbaratının başında akrabası Albay Gazi Kenan bulunuyordu.183 Bu isimler 2000’li yılların başlarında dahi büyük oranda yerlerini mu-hafaza ediyordu.

İç politik nedenlerin yanı sıra, İsrail ile mücadelede istenen politika-ların uygulanabilmesi için güçlü bir ordu desteği kaçınılmaz unsur ola-rak görülüyordu. Hafız Esed’in 1973 yılına kadar artarak devam eden orduyu güçlendirme ve kendine bağlama çabaları, 1973 Savaşı’ndaki bozgundan sonra Mısır’ın İsrail’e yakınlaşmaya başlaması üzerine yalnız kalan Suriye için âdeta ölüm kalım meselesi hâline geldi. İsrail ve Mısır arasında varılan Camp David Anlaşması ile İsrail karşısında önemli bir müttefikini yitiren Esed, bu tarihten sonra İsrail’le askerî eşitliği öngö-ren “Stratejik Denge” politikası uygulamaya başladı.184

183 Maoz, 1991, s. 92-97.184 Reda, s. 138.

Page 75: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 75SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Esed, orduya rahatça güvenebilmek için, bu kurumu yeni baştan ide-olojik bir anlayışla eğitme gereği duyuyordu. Cedid döneminde başlayan orduya ideoloji kazandırma çabaları, Esed’le birlikte daha koyu mez-hebî bir renge bürünerek Alevi, Baasçı ve Esed ailesine yakın kişilerin yükseltilmesini beraberinde getirdi. Bununla birlikte Esed, Sünni Arap çoğunluğu da tatmin etme ve rahatsızlıklarını giderme politikasının bir gereği olarak kendisinden önceki liderlerden daha fazla Sünni Arap su-bayı alt düzey çeşitli mevkilere atadı.185

Aynı zamanda, azınlık gruplarını da ordu bütünlüğü içine entegre ederek rejiminin arkasında birbirine sıkıca bağlı yeni bir siyasi toplu-luk oluşturmak için ordunun bu yapısından istifade etti. Esed’in Dürzi, Hristiyan ve Alevilerden oluşan orduya bu derece etnik çeşitlilik kazan-dırma politikasının en temel nedeni, kuşkusuz, rejiminin tehdit altında olabileceği zamanlarda kendi tarafında yer alacak çeşitli sınıflardan su-baylar yetiştirmekti; ki bu birlikler ileride yapılacak Hama ve Halep gibi birçok katliamda kullanılacaktır. Hristiyan ve Çerkezlerin orduya yoğun biçimde alınmaları, Esed’in İslam’ı günlük yaşamın dışına çıkarma yö-nündeki iç politikalarıyla uyumlu idi.186

Rejimin meşrulaşma yönündeki tüm çabaları, eninde sonunda hal-kın büyük kısmını temsil eden Sünni kesim tarafından hep kuşkuyla karşılanmış ve güvenilmez bulunmuştur. Bu sebeple hanedanlığa yöne-lik siyasi muhalefetin en güçlü adayları olarak Sünni İslami kesimler varlığını hep korumuştur.

2. Geleneksel Sünni Muhalefetin OluşumuSuriye’de Sünni İslam’ın rejime muhalefetinin kökenleri 19. yüzyı-

lın sonlarındaki İslami cemiyet ve sosyal dayanışma kurumlarına ka-dar uzanmaktadır.187 İlk ciddi örgütlenme ise, 1930’lu yılların sonunda Hama kentindeki bazı aydın ve tüccarların öncülüğünde kurulan Suriye Müslüman Kardeşler Hareketi ile başlamıştır. Grubun ilk başkanı Şeyh Abdülgani el-Hamid, Mısır’da öğrenci olduğu yıllarda İhvan’ın kurucu-su Hasan el-Benna ile tanışmış, İhvan’ın Mısır’daki faaliyetlerinde bu-lunmuş ve ülkesine döndükten sonra da benzer bir örgütlenme başlat-mıştı. Hareketin ilk dönemdeki üye sayısı sadece 500-600 civarındaydı.

185 Zisser, “Appearance and Reality: Syria’s Decisionmaking Structure”, s. 4.186 M. Celal Sarıçam, “Ortadoğu’da Çerkez Azınlık ve Ulus-Devletle Olan İlişkileri,

Ürdün Örneği”, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsü, Siyasi Tarih ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı, 1997, s. 76-77; Maoz, 1991, s. 106-109.

187 Adnan Saadettin, “Cemaatü’l Esed Yetesellelune ila’l Muaradati ve Na’rifu İşrune Minhum”, El-Watan Al-Arabi, Paris: 27 Mayıs 1988, s. 18-23.

Page 76: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

76 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Örgütlenme sürecini ikinci başkan Dr. Nuris Abdurrezzak zamanında da sürdüren Suriye İhvanı, kısa süre içinde Humus, Deraa ve Deyri Zor gibi kentlerdeki diğer hayır cemiyetleriyle de güç birliği yaparak 1944 yılına gelindiğinde tüm Suriye’deki cemiyetleri bir çatı altında toplama-yı başardı.188

1944 yılında Mustafa Sıbai’nin başkanlığa seçilmesiyle hareket yeni bir örgütlenme gerçekleştirdi. İhvan’ın asıl kuruluşu ve teşkilatlanması diyebileceğimiz bu dönemde, başkanlar “Genel Murakıp” adını aldı ve yetkileri sınırlandırıldı. Ülkenin her kentinden, cemaatin o kentteki sa-yısal büyüklüğüne göre temsilcilerin görev aldığı “Kurucular Heyeti” bir nevi cemaatin parlamentosu gibi işlev görerek yönetim yetkilerini baş-kanla paylaştı. Yönetim kadrolarının atamalarının yapıldığı ve cemaatin çalışma ilkelerinin tespit edildiği toplantılar, Halep ve başkent Şam’da dönüşümlü olarak gerçekleştirilse de genel merkez fiilen Şam’dı.

1915 Humus doğumlu olan Mustafa Sıbai, Fransız işgali dönemin-de muhalif faaliyetleri nedeniyle hapis yatmış vatansever bir din âlimi idi.189 Ancak Sıbai’nin muhalefeti sadece işgalci Fransız yönetimine karşı değildi. 1928 yılında öğrenimini tamamlamak üzere gittiği Mı-sır’da Hasan el-Benna ile tanışan ve ömrünün sonuna kadar onunla dostluğunu sürdüren Sıbai, Mısır’daki İngiliz sömürgeciliği aleyhine yü-rüttüğü faaliyetleri sebebiyle 1934 yılında Mısır’da tutuklanıp cezaevine kondu. 1941 yılında ülkesine döndükten sonra bu kez Fransız sömür-geciliği aleyhine Muhammed Gençliği (Şabab Muhammed) ve Müslü-man Kardeşler çatısı altında örgütlü faaliyetler yürüten Sıbai, muhalif çalışmalarından dolayı yeniden tutuklandı. Gördüğü işkenceler sonucu sağlığı oldukça bozulan ve felç olan Sıbai, 1943 yılında serbest bırakıldı. 1957 yılından vefat ettiği 1964 yılı Ekim ayına kadar siyasi çalışmalarını sürdüren Sıbai, bu kez milliyetçi Suriye liderliğine karşı halk arasında önemli bir taban bulmayı başardı.190

1947 yılındaki seçimlerde İhvan, parlamentoya üç temsilci sokmayı başarmıştı.191 Daha sonra art arda gelen askerî darbelerle kesintiye uğ-rayan siyasi süreç, İhvan’ın güçlenmesini önleyemedi ve 1951 yılında yapılan seçimlerde, 142 üyeli parlamentoya 33 üye soktu. Buna karşın, diktatör Edip Çiçekli tarafından sert bir şekilde bastırılan Sıbai’nin ha-

188 Sünni İslami muhalefetin gelişmesini etkileyen faktörler için bkz.: Olson, s. 160.189 Mustafa Sıbai’nin hayatı için bkz.: Abdullah, s. 115; Michael Pohly, Political Extremist

Organizations, The Islamist Network, Washington D.C.: Publication of The Jewish Institute for National Security Affairs, February 1996, s. 14.

190 Abdullah, s. 118; Mustafa Sıbai’nin fikirleri için bkz.: John Esposito, John Donohue, Değişim Sürecinde İslam, İstanbul: İnsan Yayınları, 1991, s. 130.

191 Muhammed el-Mubarek, Marup ed-Devalibi ve Mahmud el-Şakfa.

Page 77: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 77SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

reketi, o sıralarda yeniden yükselmeye başlayan milliyetçi duygular ve halk arasında büyük rağbet gören Nasırcı anlayış nedeniyle ciddi bir di-renç sağlayamadı. Hareket, 1958-61 Birleşik Arap Cumhuriyeti (BAC) döneminde Cemal Abdünnasır’ın baskıları nedeniyle fazla bir faaliyet gösteremediği gibi, sağlık durumu artık teşkilatı yönetmeye müsait ol-mayan Sıbai’nin güçten düşmesi nedeniyle bir ara neredeyse dağılma noktasına geldi.192

İhvan liderlerinden Adnan Saadettin’e göre, İhvan, “Arap Birliği”ni “İslam Birliği”nin ilk nüvesi olarak telakki ettiğinden BAC’ı destekle-miş ve bu desteği fiilen göstermek için faaliyetlerini birlik lehine askıya almıştı. Her ne sebeple olursa olsun 1958-61 arası ciddi bir muhalefet göstermeyen cemaatin buna karşın Mısır İhvanı’na yönelik tavrı nede-niyle Nasır’a sempati duyduğu da söylenemezdi.193

1958 yılında İhvan yönetiminde yapılan değişiklikle Sıbai’nin yerine murakıplık makamına İsam el-Attar getirildi. Nasır’ın tüm baskılarına rağmen, eskisi kadar rahat olmasa da, faaliyetlerini yeraltında sürdüren Attar yönetimindeki İhvan, Nasır’a muhalefeti nedeniyle BAC’ın da-ğılmasını destekledi. İhvan için de yeniden doğuş anlamına gelen 1961 yılındaki ayrılma, siyasi çalışmaları hızlandırdı. Darbeden sonra yapılan ilk seçimlerde Suriye parlamentosunda 10 sandalye elde eden İhvan, si-yaset üzerinde yeniden söz sahibi olmaya başladı. Ancak, 1963 yılındaki Baas iktidarı, ilk defa İslam’ın günlük yaşamdaki rolünü azaltmayı ve İslam’ı fiilen devletten soyutlamayı hedefleyen geniş kapsamlı bir siyaset uyguladığında, İhvan’ın parlamentoda etkili bir güce sahip olmadığı da anlaşıldı.194

Baas, reformist ve solcu liderlerle mücadeleyi savunan İhvan öncü-lüğündeki Sünni muhalefete savaş ilan ederek o sıralarda ikinci lider konumundaki İsam el-Attar’ı Almanya’ya sürdü.195 Attar’ın yurt dı-şında olması nedeniyle liderlik otoritesinin tartışılmaya açılması sonu-cu, 1960’ların ortasından itibaren İhvan’da bölünme başladı. İhvan’ın 1960’lı yıllarda güç kaybetmesinin ve hareket içinde liderlik krizi baş göstermesinin bir diğer nedeni, İsam el-Attar’ın liderlik özelliğiydi. Yaşayış olarak Selefi anlayışa yakın bir duruşu benimsemiş olan Attar,

192 R. Hrair Dökmeciyan, Arap Dünyasında Köktencilik (Devrimci İslam), 1. Basım, İstanbul: İlke Yayınları, Mart 1992, s. 129.

193 Adnan Saadettin, “Cemaatü’l Esed Yetesellelune ila’l Muaradati ve Na’rifu İşrune Minhum”, s. 21.

194 Abdullah, s. 122.195 Attar ve ailesine, ikamet ettikleri Aachen kentinde 17 Mart 1981 tarihinde Suriye

istihbaratı tarafından düzenlenen bir suikast sonucu Attar’ın eşi Bannan Tantavi hayatını kaybetti.

Page 78: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

78 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Sıbai’nin aksine Suriye’deki geleneksel ulema ile ilişkisini kopma nok-tasına getirdi. Tavandaki bu ayrım tabana da yansıyınca Sünni İslami muhalefet bölünmekte gecikmedi.196 1968’de başlayan bölünme süreci, 1970 yılında tamamen açığa çıktı ve hareket üç büyük lider etrafında üç gruba ayrıldı. Bunlardan Halep grubunun başını Abulfettah Ebu Gudde, Şam grubununkini İsam el-Attar ve Hama grubunun başını da Mervan Hadid çekiyordu. Bu üçlü liderliğin arasındaki ihtilaf, birkaç noktada düğümleniyordu. Öncelikle Attar’ın ülke dışında olmasının hareketin yönetimine zafiyet getirdiği kanısı yaygındı. (O sırada At-tar’ın Suriye’deki vekili Hasan Huveydi idi.) Bunun yanı sıra hareket içinden bazı gruplar, örgütlenme konusunda kendi önerilerinin dikkate alınmadığından yakınıyordu. Belki de en önemli diğer faktör, Mervan Hadid gibi genç neslin benimsediği bir liderin yöntem olarak silahlı mücadeleye ağırlık verilmesi konusundaki ısrarlarıydı. O sıralarda Ebu’l Ala el-Mevdudi ve Ebu’l Hasan en-Nedvi gibi saygın âlimlerin araya girmesi ve uzlaştırma çabaları da fayda vermedi ve Suriye İhvanı içinde-ki bölünme daha da büyüyerek sürdü.

Mervan Hadid ve beraberindeki Hama ekibi, bu tarihten itiba-ren silahlı mücadele hazırlıklarına başlayarak 1968’den sonra Filistinli el-Fetih’le birlikte Ürdün topraklarında eğitim gördü. Esed döneminde devlet adamlarına yönelik suikast kampanyasını yoğunlaştıran Hadid, 1976 yılında yakalanarak hapiste işkence ile öldürüldü.197

Genel İhvan yönetimi, Suriye İhvanı’ndaki bölünmelere müdahale ederek 1973’te Abdülfettah Ebu Gudde’nin başkan olduğunu duyurdu. Ancak Ebu Gudde’nin yurt dışında (Körfez ülkelerinde) yaşaması ne-deniyle 1975 yılında yeni bir seçim yapıldı ve Adnan Saadettin Suriye İhvanı’nın genel murakıbı sıfatını aldı. Esed, İhvan’ın öncülük ettiği ve giderek kitlesel bir boyut kazanan isyanların artması üzerine karşı bir hamleyle anayasaya başkanın Müslüman olma şartını koydurarak 1974 yılında umre yaptı ve halkın göreceği şekilde düzenli olarak cuma na-mazlarına katıldı.198

Fakat tüm bu imaj değişiklikleri, 1970’li yıllar boyunca İhvan’ın Şam, Hama, Humus ve Halep gibi kentlerde yönetime karşı şiddet eylemlerini artırmasını önleyemedi. Suikastlarda hedef, Suriyeli komü-nistler, Aleviler, Sovyet askerî uzmanları ve devlet görevlileriydi. Hafız Esed’e yönelik bir suikastın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine 8 Tem-

196 Abdullah, s. 124.197 Dökmeciyan, s. 130.198 “Es-sira’u Suriye Mea’l İhvan”, Al-Mushahid Assiyasi, Vol. 5, Issue 161, 11-17 Nisan

1999, Londra, s. 35; Dökmeciyan, s. 131.

Page 79: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 79SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

muz 1980 tarihinde çıkarılan 49 no.lu yasa ile İhvan’a üyeliğin cezası idam olarak öngörüldü.199

Esed rejimine karşı Sünni İslami muhalefetin en önemli dönüm noktalarından bir diğeri de Suriye İslam Cephesi (El-Cephetü’l İslamiyye fi Suriye)’nin kurulmasıdır. Kuruluşunda Adnan Saadettin, Said Hav-va ve Muhammed Ebu’n-Nasr el-Beyanuni gibi hareket önderlerinin önemli rol oynadığı cephenin ilk doğuş tarihi kesin olarak açıklanma-makla birlikte, hareketin resmî yayın organı Nezir dergisinde yer alan ve Suriye’deki diğer grupları İhvan’la iş birliği yapmaya çağıran bildiriler-deki ifadelere göre, 1979 yılında hazırlıklarına başlanan cephenin 1980 yılı sonlarında kurulduğu anlaşılmaktadır. Cephenin ilk resmî bildirisi 10 Ekim 1980 tarihini taşıdığından kuruluşunu bu tarihe göre değer-lendirmek doğru olacaktır. Yapılanması gizli olduğundan yukarıdaki isimler dışında yönetimde kimlerin hangi aşamada görev aldığı, destek veren âlimlerin kimler olduğu, hangi kentlerde örgütlenildiği gibi ay-rıntılar hâlen bilinmemektedir. Cephe’nin kuruluş amacı, Esed rejimine karşı İhvan’ın tek başına üstesinden gelemediği zorlukları aşma konu-sunda ülkedeki tüm İslamcı grup ve halkı, İhvan’ın özel imtiyazının bu-lunmadığı bir çatı altında toplamaktı.200

Şiddetin tırmandığı 1979-1981 yılları arasında, büyük kentlerde yüzlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan operasyonlar düzenlendi. Silahlı çatışmaların artması ile İslamcı muhalefetin “Alevi rejim” olarak isim-lendirdiği Esed yönetimi, Şubat 1982’de Hama’da yaklaşık 25.000 kişi-nin (1.000’i asker) öldüğü ve kentin büyük bölümünün yerle bir edildiği bir katliama imza attı.201

1981 yılında yapılan seçimle İhvan’ın genel murakıplık makamına Gudde ekolünden Hasan Hüveydi seçildi. Hama olaylarının ardından yenilenen seçimlerden sonra yönetim kademesinde yapılan büyük deği-şikliğe rağmen Hüveydi konumunu korudu. Durumun biraz sakinleş-meye başladığı 1985 yılında yapılan yeni bir şura toplantısında rakibi Munir Gadban’a karşı önemli bir başarı kazanan Muhammed Dib el-Ca’cah genel murakıplık makamına seçildi.

Daha sonraki günlerde, büyük kentlerin tümüne yayılan kanlı operas-yonlarda binlerce insan öldürülürken, delil olup olmadığına bakılmaksı-zın kendisinden şüphelenilen sayısız dindar insan, bir daha kendilerin-

199 Dökmeciyan, s. 134.200 Abdullah, s. 139.201 Collelo, s. 46; Dökmeciyan, s. 135; Ayrıca Uluslararası Af Örgütü’nün o sırada

Suriye’deki duruma ilişkin raporu ve dönemin olayları için kitabımızın “Suriye’de İnsani Hakları” başlıklı bölümüne bakabilirsiniz.

Page 80: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

80 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

den haber alınmamak üzere hapse atıldı. İnsan hakları kuruluşlarının da yoğun tepkisine yol açan bu sertlik politikası, 1980’li yıllar boyunca de-vam etti. Hafız Esed’in Batı’yla ilişkilerini iyileştirmeye başladığı 90’lı yıllarla birlikte, biraz da sindirilecek muhalif kalmadığına olan inancın verdiği güvenle, siyasi tutuklulara karşı görece bir yumuşama başladı. İlk olarak 20 Aralık 1995 tarihinde yayımlanan ve Kasım 1995 tarihinden önce cezaya çarptırılmış birçok İhvan ve Komünist Parti mensubuna affı öngören yasa Hafız Esed’in direktifleri doğrultusunda parlamento-dan geçti. Suriye yönetimini böyle bir açılıma iten sebep, daha çok “dış” faktörlere dayanıyordu. İsrail ile süren barış görüşmelerinin olumlu şe-kilde ilerlediği bir sırada, uluslararası camianın karşısına “demokrat” ve “özgürlükçü” görüntüyle çıkmayı arzu eden Hafız Esed, ülkesindeki her şeyde olduğu gibi, Sovyet sonrası dünyanın gidişatına uygun olarak “li-beralleşme” konusunda da başı çekmek istiyordu. Bu çerçevede, Suriye İhvan-ı Müslimin Teşkilatı’nın lideri Abdülfettah Ebu Gudde’nin yıl-lar sonra Şam’a gelerek Esed’le görüşmesi, sistemle İslamcı muhalefetin arayı düzeltmeye başladığını gösteren bir işaret olarak değerlendirildi.202

Suriye yönetimi ile teşkilat arasında ciddi anlamda üç büyük uzlaş-ma girişimi oldu. 1980, 1984 ve 1987 yıllarında yapılan bu diyalog ça-balarında Şam yönetiminin katı tutumu nedeniyle hiçbir ilerleme sağ-lanamadı. Suriye ile teşkilat arasındaki en son diyalog ise 1997 yılında Emin Yeken’in girişimleri ile yaşandı. Ancak bunda da hiçbir sonuç elde edilemedi. 1995 yılından sonra başlayan süreçte 5.000’i aşkın muhalifin serbest bırakılması olumlu bulunmakla birlikte, bu kişilerin yoğun bir takip altında tutulması ve çoğulcu anlayışa tahammülsüz bir sistemin hâlâ yürürlükte olması, muhalefetin gelişiminin gelinen aşamada hâlâ imkânsız olduğunu gösteriyordu. Nitekim, mevcut baskı, şiddet ve da-yatma politikası sürdüğü müddetçe iktidara kim gelirse gelsin kendileri ve halk açısından muhalefet konusunda hiçbir şeyin değişmeyeceğini söyleyen Genel Murakıp Ali Sadrettin Beyanuni, Suriye hapishanele-rinde 5.000’i aşkın İhvan mensubunun tutuklu bulunduğunu hatırla-tıyordu.203

ABD’nin Irak’ı işgali ve bölgeye yerleşmesi ardından ciddi bir ku-şatma altına giren ve iç siyasi mücadele grupları karşısında daha sa-vunmasız durumda görünen Suriye’de beklentilerin aksine muhalefet, ABD’nin bölgede işini kolaylaştıracak girişimlerde bulunmadı. 2004

202 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 313, 1 January 1996, s. 14.203 “La Musalahate fi Suriye Gable İzaleti’l İhtikan es-Siyasi”, Azzaman Al-Jadeed, Sayı 2,

Londra: Aralık 1999, s. 21.

Page 81: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 81SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

yılı Mayıs ayında Şam’da meydana gelen ve İslamcı gruplar tarafından yapıldığı öne sürülen saldırılar istisna olarak kabul edilirse, Irak’ın işgali üzerinden geçen sürede yönetime karşı kayda değer bir eylem gerçekleş-tirilmedi. Hatta, Şam saldırılarının kaynağının hâlen belirsiz olması, bu konudaki kuşkuları kalıcı hâle getirdi.204

Ancak Beşşar Esed’in reform vaatlerini yerine getirmemesi, 2010 yılından itibaren başlayan Arap Baharı sürecinde Sünni İslami kesimi yeniden harekete geçirdi. Ali Beyanuni’nin Ağustos 2010 yılında görev süresinin dolması ve Muhammed Riyad Şukfa’nın yeni genel sekreter olarak seçilmesiyle başlayan yeni dönem, Arap Baharı’na Müslüman Kardeşler Hareketi’nin aktif katılımını da beraberinde getirdi. Hareket yeni iktidar hesapları içinde en güçlü aktör olarak yerini aldı ve Suri-ye’deki ayaklanmada başı çekmeye başladı.

3. Hanedan İçi MuhalefetSuriye’de iç politikanın en fazla uğraştığı konulardan biri de Esed ai-

lesi fertlerinin birbirleri ile siyasi rekabetidir. Irak veya Ürdün gibi ailevi bağların çok önemli olduğu ve iktidarda kalmanın birincil aracı olarak kullanıldığı Arap ülkelerinden farklı olarak Suriye’deki Esed ailesi kendi içinde iktidar konusunda tam bir çıkar birlikteliği kurabilmiş değildi.

Siyasi rakiplerini sistemli biçimde tasfiye etmeyi başaran Hafız Esed, aile içi rekabetle ilk defa 1980’li yılların başında karşılaştı. 1970’li yıllarda tamamen aile dışı muhalefetle uğraşan ve iktidarının ilk 10 yı-lında bunları ortadan kaldıran Esed, güç kaybetmeye başladığı 1980’li yıllarla birlikte bu kez de yakın çevresinin iktidar hırsıyla mücadele et-mek zorunda kaldı.

Esed için Sünni İslami muhalefeti susturduğu 1982 yılından sonra rahatlama yerine daha zor günler başladı. 1983 yılında Esed’in kalp krizi geçirmesini fırsat bilen kardeşi Rıfat Esed, bir darbe girişiminde bulundu. Aslında bu durum, yakın çevresine fazla güvenen Hafız Esed için büyük bir yıkımdı. Herkesten ihanet bekleyebilirdi ama bu kişi kardeşi olunca bağışlanacak bir yanı yoktu. Ayrıca iktidarın tüm nimetlerinden faydala-nan Rıfat Esed’in darbe girişiminde bulunması, en son ihtimal verilecek bir gelişmeydi. Muhalefeti susturma konusunda sonuna kadar ağabeyinin yanında yer alan Rıfat, o derece güven duyulan birisiydi ki, kendisinin Suriye ordusu dışında özel birlikler oluşturmasına dahi izin verilmişti.205

204 “Syria speculates over attack”, 29 Nisan 2004, http://news.bbc.co.uk/2/hi/middle_east/3669519.stm.

205 Maoz, 1991, s. 255.

Page 82: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

82 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Kardeşinin ihanetine rağmen kendisine sadık üst düzey generalle-rin çabalarıyla iktidarını koruyan Esed, iyileşmesi akabinde orduda yeni bir tasfiye hareketi başlattı. Rıfat’la beraber hareket eden subaylar tespit edilip tasfiye edilirken Rıfat’ın komutasındaki “Savunma Müfrezeleri” dağıtıldı. Ancak aile büyüğü olarak saygı duyulan anne Naesa Esed’in araya girmesi, kardeşler arasındaki gerilimin “siyasi infaz” boyutuna ta-şınmasına engel oldu. Hafız Esed, her ne kadar Rıfat’ın hayatını ba-ğışlasa da ona, yetkisi olmayan göstermelik bir makam verip “üçüncü derecede başkan yardımcısı” yaparak yönetim konusunda problem çı-karmaması için önce Moskova’ya, oradan da Paris’e sürdü. Anne Esed’in 1992 yılında ölümü üzerine Rıfat, ağabeyinin izniyle cenaze merasimine katılma bahanesiyle Şam’a geri döndüğünde iktidar mücadelesinin ikin-ci perdesi için hazırlıklarına başlamıştı bile.206

1990’lı yıllarla birlikte Suriye, ikinci kuşak veliahtların büyümesiyle damatlar ve yeğenlerin de dâhil olduğu başka bir iktidar mücadelesine tanık oldu. Hafız Esed’in asıl veliahtı büyük oğlu Basil, binbaşı yapıla-rak Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanlığı’na getirildi. Fakat Esed’in bütün umutlarını bağladığı Basil, 21 Ocak 1994’te Şam’da ge-çirdiği şüpheli bir trafik kazası sonucu can verince yeni bir halef arayışı gündeme geldi. Hafız Esed, Basil’in ölümü üzerine Avrupa’da göz dok-toru olarak staj yapan 28 yaşındaki oğlu Beşşar’ı Şam’a çağırdı. Askerî akademide jet hızıyla eğitim alan Beşşar Esed, devlet yönetimi ile ilgili dersler almak üzere babasının yanına, Muhacirun Sarayı’na yerleşti.207

Bu arada dört eşinden biri yoluyla akraba olduğu (kayınbirader) Su-udi Prens Abdullah’ı Şam’a davet ederek devlet başkanıymış gibi karşı-layan ve Hafız-Beşşar ikilisine karşı geleceğe dönük planlarından vaz-geçmediği konusunda imalı bir mesaj veren Rıfat’a yanıt gecikmedi. Su-riye’de kadın hakları savunucusu olan ve aynı zamanda Rıfat’a yakınlığı ile bilinen Zübeyde Mukabel, Rıfat Esed’in sarayından çıkıp arabasına bindiği sırada Beşşar’ın kayınbiraderi Albay Asaf Şevkat yönetimindeki bir grup özel servis elemanı tarafından kaçırıldı.208

Rıfat, Fransa’da yayınlanan El-Şaab el-Arab dergisi ve İngiltere’den yayın yapan Arab News Network/ANN adlı televizyon kanalının sahibi olan oğlu Sümer aracılığı ile Beşşar aleyhine yayın yapmaya başlayın-ca Hafız Esed, Şubat 1998’de Rıfat’ı başkan yardımcılığı da dâhil tüm görevlerinden aldı. Böylece aile içi iktidar savaşında ikinci raundu da

206 Hamdan el-Asi, “İ’fa Rıfat Yetruhu min Cedid Mevdu’l Hilaf fi Suriye” Al-Mushahid Assiyasi, Vol. 3, Issue 101, 15-21 February 1998, s. 9.

207 El-Asi, “İ’fa Rıfat Yetruhu min Cedid Mevdu’l Hilaf fi Suriye”, s. 7.208 El-Asi, “İ’fa Rıfat Yetruhu min Cedid Mevdu’l Hilaf fi Suriye”, s. 8.

Page 83: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 83SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Hafız Esed kazanmış oldu. Resmî görevlerini kaybetmesiyle sonuçla-nan bu gelişmeye rağmen Rıfat Esed’in hâlen ordu ve bölgesel Baas kurumlarında etkinliğini koruması, iktidar çekişmesinde şansını arttıran unsurların başında geliyordu.209

Nitekim 1999’un sonlarına doğru yaşanan gelişmeler, devletin resmî kurumlarında yer almasa bile, Rıfat Esed’in hâlen en önemli tehdit ol-duğunu gösterdi. Rıfat Esed, hiçbir resmî sıfatı olmadığı hâlde Nisan 1999’daki başkanlık seçimlerini kazanan Cezayir Devlet Başkanı Ab-dülaziz Buteflika’yı kutlamak üzere bu ülkeye gitti. Ardından yapılan diğer siyasi ziyaretler olmasaydı tek başına bir sorun oluşturmayacak bu temaslar, aile içi çekişmeyi yeniden şiddetlendirdi. 1999 yazında ölen Fas Kralı II. Hasan’ın cenazesine katılmak üzere ve birkaç ay sonra da yeni Kral VI. Muhammed’e başsağlığı bahanesiyle Fas’ı ziyaret eden Rıfat Esed, kişisel siyasi temaslarını yoğunlaştırdı. Şam’ın tepkisini hız-landıran son olay, Rıfat Esed’in oğlu Sümer’in Filistin Özerk Yönetimi Bölgesi’ni ziyaret ederek Yaser Arafat’la resmî görüşme yapması oldu. Görüşme Şam yönetimi tarafından Rıfat-Sümer ikilisinin bu tür gi-rişimlerle Suriye’de resmî politika sahiplerinden farklı ve alternatif bir politika yürütme amacından vazgeçmedikleri ve bu yönde siyasi ze-min hazırladıkları şeklinde algılandı. Bu algılama doğruydu. Rıfat ve Sümer’in yaptığı göstermelik ziyaretler sadece ziyaret olarak kalsaydı Şam’ın tepkisi sert olmayabilirdi; ama bu ülkelerde Hafız Esed’in ülke-nin resmî görüşü hâline gelen politikalarından tamamen farklı mesajlar verilmesi, iktidar dönüşümüne hazırlanan o dönem Suriye’sinde kaygı verici olarak değerlendirildi.

Rıfat Esed, son aylarda barış sürecinden Lübnan’la ilişkilere, ülke-deki siyasi yapının baskıcı oluşundan ekonomik liberalleşmeye kadar hemen her konuda Hafız Esed’e aykırı görüşlerini açıkça dile getirmeye başlamıştı. Rıfat-Sümer ikilisinin Hafız-Beşşar ikilisine karşı yeni bir meydan okuması olarak değerlendirilen tüm bu siyasi manevralar, 20 Ekim 1999 tarihinde sıcak çatışmaya dönüştü. Rıfat Esed’in Lazkiye kentinde bulunan özel malikânesine baskın düzenleyen Suriye ordu birlikleri, tüm giriş çıkışları kontrol altına alarak ziyaretçileri tutukladı. İçeridekileri teslim olmaya çağıran güvenlik güçleriyle evde bulunanlar arasında çıkan çatışmada Rıfat’ın kaynaklarına göre yüzlerce, resmî kay-naklara göre ise asilerden sadece birkaç kişi hayatını kaybetti.210

209 Beşşar Esed’in iktidarına hazırlık amacıyla yapılan tayin ve idari düzenlemelerin ayrıntısı için bkz.: “Hakeza Ta’melu El-Akliyyetü Es-Siyasiyyetü El-Vahidetü fi Beyrut ve Dimeşk”, Al-Watan Al-Arabi, Sayı 1153, 9 Nisan 1999, s. 22-24.

210 Riyad İlmeddin, “Rıfat Esed: Hazihi Hiye Esbabu Hilafi mea En-Nizam Es-Suriye”, Al-Watan Al-Arabi, 5 Kasım 1999, Paris, s. 28.

Page 84: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

84 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Her ne kadar ülkenin ikinci adamı olarak görünse de siyasi ve as-kerî gücünün boyutları tam olarak bilinmeyen Rıfat, iktidar çekişmesi konusunda sadece ağabeyi ve yeğeni ile değil, aynı zamanda iktidarda önemli bir nüfuza sahip kadrolarla da anlaşmazlık içindeydi. Rejimin güçlü adamı Mustafa Talas, Ali Haydar ve Naci Cemil gibi siyasetin ve ordunun ağır toplarıyla da mücadele etmek zorunda olan Rıfat’ın başarı şansı, mevcut askerî hiyerarşi içindeki taraftarlarının sayısıyla da doğru orantılı olacaktı. Nitekim 2000 yılı başında Hafız Esed’in ölümü ardın-dan Suriye hiyerarşisi içinde istediği desteği bulamayan Rıfat Esed, eski kadroların tamamının oğul Beşşar Esed’in yanında yer alması nedeniyle beklenen başkaldırısını yapamadı.

Bugün Arap Baharı sürecinde kendilerine yer bulmaya çalışan mu-halif hanedan üyeleri, diğer gruplar tarafından hâlâ fazla güvenilir bu-lunmadığından Rıfat Esed ve yandaşı olan Baasçı silahlı grupların yeni dönem iktidar hesaplarında isimleri pek geçmemektedir.

4. Diğer Muhalefet GruplarıABD’nin Irak’ı işgalinden sonra yoğun bir Batı baskısı altına giren

Suriye’de, iç muhalefet odakları, özellikle de ABD’nin Irak’a yaptığına benzer suçlamaları Suriye yönetimine karşı mübalağalı bir biçimde kul-landığı 2003 sonrası dönemde boş durmamıştı. ABD’nin tıpkı Saddam rejiminin altını oymak için Iraklı Kürt gruplarla iş birliği yapmasına benzer şekilde, son 10 yıllık dönemde Rıfat Esed’in de aralarında bu-lunduğu aile içi(!) muhalefet çevresine yakınlaşma çabaları içinde olan ABD’nin hesapları ile Suriye’deki unsurların iktidar hesapları her konu-da örtüşmüyordu.211

Ayaklanma sürecinde isimleri gündeme gelmekle birlikte Genelkur-may eski Başkanı Hikmet Şihabi ve yardımcısı Ali Aslan, görünüşte önemli mevkilere ve yetkilere sahip bulunsalar da uygulamada kayda değer bir tabana sahip olmadıkları için ülkenin şekillenmesinde ciddi bir rolleri olamazdı. Ancak ordu içinde, bunlara rakip olabilecek en güç-lü adaylardan biri olan General Muhammed Huli, 1986 yılında İngil-tere’de İsrail Hava Yolları’na ait bir uçağın bombalanması olayına adı karıştığı gerekçesiyle geçici olarak görevden uzaklaştırılınca dengeler bir anda değişti; fakat buna karşın Haydar’ın ailesi, yönetim kademelerinde önemli mevkiler işgal etmeye devam etti. Hikmet Şihabi’nin oğlu ile Hafız Esed’in kızı arasında gerçekleştirilen evlilik, Şihabi’nin gücünü artıracak bir gelişme olarak kabul edilse bile Şihabi ailesinin (en azından

211 El-Asi, “İ’fa Rıfat Yetruhu min Cedid Mevdu’l Hilaf fi Suriye”, s. 11.

Page 85: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 85SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

kitabın yayımlandığı tarihe kadar) saf değiştirme ihtimali düşük oldu-ğundan Beşşar’ın yerini sarsacak güçte görünmüyor.212

Ayaklanmadan önceki dönemde Şihabi’nin emekli edilmesinden daha şaşırtıcı olan gelişme, Suriye İstihbarat Örgütü (Muhaberat) Baş-kanı Beşir Neccar’ın aynı yıl görevden alınmasıydı. Neccar’ın görevden alınmasına gerekçe olarak 1996 yılında Şam’da meydana gelen patla-maların faillerinin bulunamamış olması gösterilse de asıl neden Ali As-lan’ı dengeleyecek yeni bir istihbarat başkanı ihtiyacıydı. Fakat tüm bu gelişmeler Esed’i kuşatan yandaşlar çemberinin dengelerinde ciddi bir değişim içermiyordu. Yapılan düzenlemelerin tümü, Beşşar’ın elini güç-lendirme manevralarının birer adımı olarak değerlendirilmekteydi.213

Esed ailesinin yaşadığı sarayı korumakla görevli olan Makluf ailesi de Beşşar iktidarının önemli ayaklarından biridir. Ordudan çatlak ses-lerin çıkmasını önlemek için üst düzeyde hemen hiçbir muhalif bırak-mayan Esed ailesi, iktidarda kaldığı her saniyeyi bu bütünlük sayesinde korumaktadır.214

Suriye tarihinde siyaseti belirleyen ana aktörlerden biri durumun-daki ordunun Esed hanedanlığı içinde etkisizleştirilmesi, siyasi hesaplar yapan üst düzey generallerden herhangi birinin Esed ailesinden birini yanına almaksızın iktidarı ele geçirmesini imkânsız hâle getirmiştir.

İktidarın siyasi kanadını temsil eden ve bünyesinde beş partiyi ba-rındıran Gelişmeci Ulusal Cephe’nin ise ileriye dönük iktidar çekişme-leri sırasında parçalanması beklenebilir. Suriye siyasetinde bütünlüğü oluşturan dengelerin bozulması -her grubun kendi rolünü ve etkinliği-ni göstermek istemesi nedeniyle- aradaki çekişmeyi daha da karmaşık hâle getirecektir.215 Nitekim bağımsız sol ve demokratik gruplar 2005 yılından itibaren Şam Deklarasyonu adıyla daha örgütlü bir muhalefet başlatmış ve 2011 yılından itibaren de ayaklanma içindeki rollerini art-tırmaya çalışmışlardır.

Arap ayaklanmalarının Suriye’ye sıçraması sonrasında yeniden gün-deme gelen muhalefetin örgütlenmesi sorunu, beraberinde birçok gru-bun ortaya çıkışına neden oldu. Bunlar içinde Suriye Ulusal Konseyi en kapsayıcı yapılanma olarak İslamcı, seküler, milliyetçi, Kürt ve demokrat gruplardan oluşan geniş bir yelpazeyi kuşatmaya çalışmaktadır. Ağustos

212 El-Asi, “İ’fa Rıfat Yetruhu min Cedid Mevdu’l Hilaf fi Suriye”, s. 12.213 “İsrail Fuciet bi et-Tağayyurat Fi el-Kıyadeti el-Askeriyyeti es-Suriyeti”, El-Hayat, 6

Temmuz 1998, Londra.214 Said Kaysi, “Dimeşk: Hel Yücra Te’hiri Ta’yini Beşşar El-Esed Naiben Li’l Reis”, El-

Watan El-Arabi, No. 1145, 12 Şubat 1999, Paris, s. 18-19.215 “Hel El-Hilafetü Mahsumetün Li Beşşar Esed Fi Suriye”, Al-Mushahid Assiyasi,

Volume 5, Issue 196, London, 12 Aralık 1999, s. 11.

Page 86: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

86 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

2011’de İstanbul’da kurulan Konsey, zaman içinde Suriye’deki ayaklan-manın sözcülüğüne doğru evrilmiştir. Bununla birlikte gevşek bir çatı örgütlenmesi olan Konsey’in varlığı, hemen her ideolojik grubun kendi adına mücadelesine engel oluşturmamaktadır. Özellikle Yerel Koordi-nasyon Komiteleri adıyla örgütlenen küçük grupçuklar, bulundukları bölgelerde muhalifleri tek bir çatı altında organize etmeye çalışarak ayaklanma sürecinde aktif rol oynamaktadır.

İdeolojik ve siyasi muhaliflerin yanı sıra muhalif aşiret ve yerel grup-ların oluşturduğu küçük yapılanmalar da Suriye ayaklanması sürecinde seslerini giderek yükseltmeye başlamıştır. Bunlar içinde El-Bakkara aşi-reti başı çekmektedir. Suriye’deki mücadeleyi Batı’nın bir mevzi savaşı olarak gören kimi küçük gruplar da (Suriye Reform Partisi gibi) özellik-le Batılı ülkelerden aldıkları destekle bu süreçte kendilerine yer bulmaya ve iktidar şekillenmesinde pay sahibi olmaya çabalamaktadır.

Muhalif gruplar arasında Özgür Suriye Ordusu, rejime bağlı birlik-lerden ayrılan eski askerlerin ağırlık taşıdığı en güçlü silahlı muhalefet olarak ülkedeki sıcak çatışmaların başlıca aktörüdür. Gücü giderek artan bu milis grup -ideolojik olarak tek bir kalıp taşıdığı söylenemese de- ağırlıklı olarak Sünni muhaliflerden oluşmaktadır.216

5. Arap Baharı ve Suriye2010 yılında Tunus’ta seyyar satıcı bir gencin kendini yakmasıy-

la başlayan öfke patlaması Ortadoğu’nun tamamında, aktörleri dâhil kimsenin tam anlamıyla kontrol edemediği bir süreci başlattı. Bölgede birkaç yıl içinde öylesine hızlı ve köklü dönüşümler yaşandı ki, yıllardır diktatörlük altındaki Suriye’nin de böylesi bir değişim dalgasına diren-mesi mümkün görünmüyordu. Nitekim, tüm Ortadoğu’yu kasıp kavu-ran bu sivil öfke patlaması, 2011 yılı Mart ayından itibaren Suriye’ye de sıçradı.

Mart ayının ilk günlerinde başlayan barışçıl gösterilere güvenlik güçlerinin sert müdahalesi, ülkede giderek daha fazla sayıda insanın hayatını kaybettiği bir iç savaşa yol açtı. Aslında Suriye’deki olaylar, Tu-nus ve Mısır’da büyük kitleleri sokağa döken eylemlerin aksine, oldukça düşük bir profilde başlamıştı. Olayların fitilini ateşleyen ilk gelişme, gü-neydeki Deraa kentinde iki gencin duvar yazıları sebebiyle tutuklanma-sı sonrasında meydana geldi. Yoğun işkencelere maruz kalan gençlerin

216 Tüm muhalifler hakkında yapılmış ayrıntılı bir araştırma için bkz.: Ufuk Ulutaş, Selin Bölme (Ed.), Suriye’de Aktörler: Rejim, Muhalefet, Dini Yapı ve Medya, SETA, Ankara, 2012.

Page 87: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 87SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

serbest bırakılması için mensup oldukları aşiretlerin sokağa dökülmesi, kentte gerilimi arttırdı. Sokaktaki insanlara yönelik hükûmetin oldukça sert bir tutum sergilemesi ise büyük bir kışkırtmayı beraberinde getirdi. Başlangıçta oldukça lokal görünen küçük gösteriler, her gün istikrarlı bir şekilde sürdü ve birkaç hafta sonra diğer kentlere de sıçradı.

Mısır, Tunus ve Libya gibi ülkelerdeki rejim değişiklerine sempatiyle baksalar da yıllardır baskı altında yaşayan ve 1980’lerdeki katliamların acısını hâlâ unutmamış olan Suriye halkı için harekete geçmek kolay değildi. Bu nedenle ilk aylarda muhalefetin örgütlenmesi ülke içinden ziyade yurt dışındaki grupların inisiyatifi ile başladı.

Bu ürkek gösterilerin ilki 15 Mart 2011’de başkent Şam’da yapıl-dı. Yaşanan acı olaylara tepki olarak düzenlenen ve “Öfke Günü” ola-rak adlandırılan gösteri şiddetle bastırılınca, 17 Mart’ta tüm kentlerde insanlar küçük gruplar hâlinde sokağa döküldü. 20 Mart’tan itibaren çatışmaya dönüşen olaylarda, kentteki Ömeri Camii’ne baskın yapmak isteyen silahlı güçlerle halk arasında çıkan çatışmalarda ilk kan döküldü ve 9 kişi hayatını kaybetti. 24 Mart’ta 20.000’i aşkın kişinin katıldığı gösterilerde hükûmet protesto edilirken, bir ay içinde hayatını kaybe-denlerin sayısının 50’yi aşması, diğer ülkelerde olduğu gibi, muhalefetin tabanını genişletmeye ve olayların tüm ülke çapına yayılmaya başlama-sına neden oldu.

Ülkedeki geleneksel muhalefet gruplarından Müslüman Kardeşler hareketi, kuzeydeki Kürt etnik grupları, ülkenin her yanına dağılmış vaziyetteki Marksist gruplar, uzun yıllardır sindirilmiş durumdaki Na-sırist gruplar ve hanedan içi rakipler, eş zamanlı olarak harekete geçti ve Suriye’de geri dönüşü olmayan bir dönem başlamış oldu. Ayaklanmanın ilk aylarında muhalefetin sergilediği bölünmüş görüntü, aradan geçen süre zarfında ana aktörlerin süreci yönettiği daha homojen bir yapıya bürünmüş olsa da Suriye ayaklanmasındaki çok başlı görüntü hep sürdü.

Amaçları Esed’in iktidardan uzaklaştırılması olmakla birlikte, mu-halefeti oluşturan grupların her birinin farklı gündemlerle ayaklanmaya katıldıkları gerçeği zaman zaman basına yaptıkları açıklamalardan açık-ça anlaşılmaktadır. Fransa, Ürdün, ABD, Türkiye ve Körfez ülkelerinde ciddi bir dış örgütlenme yürüten muhalefet grupları, bir yandan Esed’e karşı mücadelede mesafe katetmeye çalışırken bir yandan da kendi ara-larındaki bütünlüğü sağlama çabalarını sürdürmektedir.

10 yıldır reform vaadiyle iktidarda bulunan Beşşar Esed’in 30 Mart 2011’de mecliste yaptığı konuşmasında reform vaadini yinelemesi ve hükûmeti görevden alması, tansiyonu sınırlı oranda düşürmüş görünü-

Page 88: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

88 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

yordu. Ancak Esed ailesinin kendi azınlık iktidarını fazla hırpalamaya-cak uzun vadeye yayılmış reform programı, acil çözüm bekleyen siyasi ve ekonomik sorunları çözmekten uzak olduğundan gösteriler devam etti.

Başlangıçta oldukça zayıf olsa da sesini giderek yükseltmeye başla-yan muhalefete ilave olarak bölge ülkelerinin ve özellikle Türkiye’nin “hızlı ve tatmin edici bir reform” beklentisi de hükûmet tarafından cid-diye alınmadı. 20 Haziran’da büyük beklentilerle yeni bir reform prog-ramı açıklayan Beşşar Esed, ülkede kriz olduğunu kabul etmediği gibi, gösteri yapan sokaktaki insanları dış güçlerin piyonu olmakla suçlayıp muhalefete prim verilmeyeceğini tekrarladı. Bu da onun gerçek bir re-formdan daha çok, zaman kazanmaya çalıştığının açık bir göstergesiy-di. Tüm bu oyalama taktikleri muhalefetin ülke dışında örgütlenmesini hızlandırmaktan başka bir işe yaramadı. Her gün insanların hayatını kaybettiği böylesi bir ortamda Suriye ordusundan kopmalar da başladı. Halka karşı savaşma emrine karşı çıkan binlerce asker ordudan ayrılarak Temmuz 2011’de Özgür Suriye Ordusu adıyla yeni bir yapılanmaya gi-derek rejime karşı silahlı mücadele başlattı.

Tüm uluslararası ve bölgesel sonuçlarına rağmen Suriye rejiminin kanlı iç savaşı sürdürme konusundaki ısrarı, resmî olmayan rakamlarla bir yıl içinde 30.000’e yakın insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Binlerce insan yaralanırken on binlercesi farklı ülkelere göç ederek mül-teci konumuna düştü, daha fazlası da ülke içinde yer değiştirmek zorun-da kaldı. Bombalamalar sebebiyle ülke altyapısı harap olurken ekonomi çökme noktasına geldi.

Suriye’nin Ortadoğu’nun karışık dengeleri içinde sahip olduğu ko-num, halkın demokrasi taleplerinin ülke sınırları dışında daha fazla tartışılmasını beraberinde getirdi. Esed’in muhalefete yönelik kanlı sin-dirme operasyonlarını kınamak üzere toplanan BM Güvenlik Konseyi oturumları iki defa Rusya ve Çin’in vetoları ile sonuçsuz kalırken Arap Birliği Suriye’nin üyeliğini askıya aldı. Ancak Suriye’deki ayaklanma, İran’ın Esed yönetimine desteği sebebiyle farklı tarihsel çekişmeleri ye-niden alevlendirmeye başladı ve bir yanda Şii cephe öte yanda Sünni cephe iyice belirginleşti.

Sadece kendi halkı nezdinde ve uluslararası kamuoyunda değil, komşuları ve ait olduğu Arap dünyasında da yalnızlığa mahkûm edilen Suriye rejiminin halkı sindirme paranoyası kendisiyle birlikte bütün bir bölgeyi dipsiz bir kuyunun içine çekecek boyutlara ulaştı. 217

217 “Uncharted Waters: Thinking Through Syria’s Dynamics”, International Crisis Group, Policy Briefing, 24 November 2011.

Page 89: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 89SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Kitabın baskıya hazırlandığı günlerde hâlen tüm hararetiyle süren ayaklanmanın Suriye’de bir iktidar değişimi getireceği büyük ihtimal, ancak iktidar sonrası ülke içi yapılanma ile bölgesel dengelerin nasıl şe-killeneceğini Suriye içerisindeki aktörlerden daha çok bölgesel ve ulus-lararası aktörler belirleyecektir.

Suriye’deki rejim değişikliği sorunu Tunus veya Libya’daki geçişlerin aksine, çok denklemli bir yapı göstermektedir. Aralarında İsrail, İran, Türkiye, Suudi Arabistan, Rusya, AB ve ABD gibi ülkelerin bulundu-ğu bu denklem, sadece ülkenin değil tüm bölgenin geleceğini yakından ilgilendirmektedir. Suriye’nin Ortadoğu siyaseti içinde sahip olduğu özellikli konum, birçok ülkenin bölgesel hesaplarını etkilediğinden her ülke, Suriye’deki aktörler üzerinden kendi kozunu oynamaya çalışmak-tadır. Böylesi karışık bir tablodan barış çıkması uzun zaman alacak gibi görünse de Suriye halkının yakın vadedeki ihtiyaçları ile uluslararası aktörlerin uzun vadeli hesapları kimi yerde örtüşmekte kimi yerde ça-tışmaktadır. Bu açıdan bakılınca, Suriye’deki trajedi olması gerekenden daha fazla “uluslararasılaşmış” ve değişim dinamikleri olması gereken-den daha fazla edilgenleşmeye başlamıştır.

Bu noktada görüşmelerin ve pazarlıkların hâlen sürdüğü 2013 yılın-da Suriye sahnesinde en iyi senaryo olan Beşşar’ın ve azınlık iktidarının gidişi göreceli olarak hızlanmış görünmektedir. Ancak rejimin ayakta kalmak için geçmişte hiçbir zaman olmadığından daha fazla dış desteğe dayandığı bir dönemde bu gidişin yolu hâlen dış aktörlerin ikna edilme-sinden geçmektedir.

Page 90: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi
Page 91: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

III. BÖLÜM

Suriye’de İnsan Hakları

Page 92: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi
Page 93: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

1. Suriye’de İnsan Haklarının Tarihî GelişimiSuriye vilayeti Osmanlı hâkimiyeti boyunca hac yolunun güvenliği

nedeniyle diğer vilayetlerden ayrıcalıklı bir konuma sahip oldu. Osman-lı’nın diğer vilayetlerinde tanınmayan ayrıcalıklar Suriye vilayetindeki ulema ve köklü ailelerin reislerine yıllarca tanındı. Osmanlı genel ola-rak Arap vilayetlerine mevcut örf ve âdetlerin uygulanmasına olumlu bakmaktaydı. Anadolu ve Balkanlar’da hâkim olan Osmanlı iktidarının bağlı olduğu Hanefi mezhebi dışında, Suriye’deki diğer mezheplerin eğitim faaliyetlerine herhangi bir kısıtlama getirilmemişti. Osmanlı’nın bölgeye hâkim olmasıyla mahkeme kararları Hanefi mezhebine dayan-dırılsa da şer’i mahkemelerde yerel ulemanın görüşleri önemli bir yer teşkil edebiliyordu.218

Suriye’de dengeler Osmanlı’nın iç işlerine müdahale eden Batılı devletlerin etkisiyle hazırlanan ve gayrimüslimlere eşit haklar tanıyan Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nun 1839’da kabulüyle değişti. Batılı dev-letlerin himayesinde, gayrimüslimlerin vergiden büyük oranda muaf tutulmalarıyla birlikte Müslüman halk için sıkıntılı bir dönem başladı. Ticari anlamda Müslüman eşraf, özellikle Hristiyan tüccarlar karşısın-da ezildi. Bu gelişmeler üzerine Müslüman halkın içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan Hristiyanları sorumlu tutarak sonu ölümlere kadar varan şiddet eylemlerine başvurması, gayrimüslim esnafın mallarına ve tezgâhlarına zarar vermesi sert tepki gördü. Osmanlı yönetimi Batılı-ların tepkisini çekmemek için sorumlu oldukları düşünülen Suriyelile-ri idamla cezalandırdı.219 Bu da yetmiyormuş gibi, İngiltere ve Fransa, kendi himayeleri altında gördükleri bölge Hristiyanlarına yönelik sal-

218 Bruce Masters, “Ottoman Policies toward Syria in the 17th and 18th Centuries”, (Ed. Thomas Philip, The Syrian Land in the 18th and 19th Century), Stuttgart: Berliner Islamstudien Franz Steiner Verlag, 1992, s. 11-17.

219 David Dean Commins, Osmanlı Suriye’sinde Islahat Hareketleri, İstanbul: Yöneliş Yayınları, 1993, s. 26-28.

Page 94: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

94 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

dırılara engel olmak amacıyla bölgeye gönderdikleri savaş gemileri-ni Suriye kıyılarında devriye olarak dolaştırdılar.220 Fransa, 1740’ta I. Mahmud’un XV. Louis’le yaptığı bir anlaşmaya dayanarak Suriye’deki bütün Katoliklerin hamisi olduğunu iddia etti.221 Hatta toplumlararası şiddetin arttığı 1860 yılında bir Fransız askerî gücü Lübnan’a çıktı. Şid-det olaylarının artması üzerine birçok Suriyeli Hristiyan ve Müslüman Ortadoğu’da başka bölgelere veya İngiltere, Amerika, Avustralya gibi ülkelere göç etti. 1860-1914 yılları arasında bölgeden göç eden Suriye-lilerin sayısı 330.000 civarındaydı.222

Tanzimat Fermanı’yla birlikte uygulanmaya başlanan “merkezîleş-tirme” reformları ulemanın ve yerel aşiret reislerinin nüfuzlarını daha da zayıflattı. 1864’te bu reformlar çerçevesinde valilerin yetkileri artı-rılarak yerel yönetimde düzenlemelere gidildi. Bölgede var olan ordu birlikleri de sayıca artırılarak Osmanlı merkezî otoritesinin tüm Arap bölgelerine ulaşması sağlandı. Artık Arap vilayetleri genel olarak resmî kayıtlarda Avrupa ve Anadolu vilayetlerinden daha fazla geçer olmuştu. Arap vilayetlerine atanan valilere, diğer vilayetlerin valilerine göre daha yüksek maaş ödenmeye başlandı. Bölgeyle iletişim kurulması, merkez-le vilayetlerin haberleşmesinde ve merkezîleştirme reformlarının yerine getirilmesinde önemli olduğundan bölgedeki telgraf hatları genişletildi. Neticede bu reformlar güvenliği ve ekonomik gelişmeyi sağlayarak Su-riye halkının yararına oldu.223

Meşrutiyetin kabulüyle kurulan 1877-78 meclisine en çok mebus gönderen vilayet Suriye oldu. Suriyeli mebuslar hükûmeti en sert şekilde eleştiren, aktif mebuslardı. Bunlardan Abdürrahim Bedran, Suriye’deki mevcut durumla ilgili yaptığı konuşmasında, anayasanın garanti altına aldığı özgürlüklerin uygulamada hâlen var olmadığına ve 600 senedir Osmanlı yönetiminde önemli makamlara hiçbir Suriyelinin getirilme-diğine değiniyordu. Bu ifadeleri ayrılıkçılığı körükleyen bir tutum ola-rak tanımlayan meclis başkanı, Bedran’ı susturmuştu.224

II. Abdülhamid’in meclisi feshetmesiyle birlikte tehlikeli oldukları düşünülen 10 Arap mebusun İstanbul’u terk etmeleri emredildi. Alınan bu karar üzerine Suriye mebusu Yusuf Ziya, gönderilen 10 mebusun da Arap olmasının ardında ayrımcılık olduğunu ifade etti. Aslında iktidar bu mebusları ayrılıkçı bulduğundan değil, mecliste hükûmeti sert bir

220 Maoz, 1991, s. 40.221 Kurşun, s. 20.222 Maoz, 1991, s. 24.223 Hasan Kayalı, Jön Türkler ve Araplar, Osmanlıcılık, Erken Arap Milliyetciliği ve İslamcılık

(1908-1918), İstanbul: 1999, s. 20-36.224 Kayalı, s. 32-33.

Page 95: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 95SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

şekilde eleştirme cesareti göstermelerinden ötürü tehlikeli bulmuştu. Ab-dülhamid iktidara geldiğinde Suriyeli aydınlar arasında “Arapçılık” akı-mının yansıtıldığı Arap basınına uygulanan sıkı sansür nedeniyle bu tarz neşriyat faaliyetleri Avrupa’ya kaydırılmıştı. Avrupalı devletler de yayıl-macı çıkarları doğrultusunda bu faaliyetlere destek oluyordu.225 Osman-lı Devleti’nin bütünlüğüne yönelik tehlikeli fikirler içerdiğine inanılan gazete ve mektuplar, uygulanmakta olan sansür nedeniyle yabancı posta şirketleri tarafından dağıtılmaktaydı. Yabancı posta şirketlerinin bu faali-yetleri üzerine Hariciye Nezareti’nden bu konunun dikkate alınıp yabancı postaların, özellikle önemli bölgelerde, kontrol edilmesi istendi.226

1876-78 yıllarında yapılan Osmanlı-Rus Harbi neticesinde başlayan kıtlık ve artan vergiler, Suriye halkında da bıkkınlık ve tepkiye neden ol-muştu. Çok geçmeden, aralarında gayrimüslimlerin de bulunduğu bazı Suriyeliler, 1881’de “Arap Ulusunun Haklarını Koruma Cemiyeti” imzalı Türk karşıtı bir bildiri yayımladılar. Bildiride savaşların Türkler tarafın-dan vergileri artırmak için bahane edildiği, bağımsızlığını kazanan mil-letlerin ardından tüm baskıların Arap halkına yöneltildiği ve özellikle son savaşlarda Arapların karşılığı verilmeksizin fiziksel ve maddi anlam-da kullanıldığı yönünde suçlayıcı ifadeler yer alıyordu. Türklere nazaran Arap memurların terfi ettirilmediği, yaralı Arap askerleriyle ilgilenil-mediği, Türklerin tüm idari pozisyonları doldurduğu öne sürülüyordu. Bildiriyi hazırlayanlar Osmanlı’nın çökmesi ihtimaline karşı, Suriye’nin geleceği hakkında halifenin tanınmaya devam edileceği bir bağımsızlık planlıyorlardı. 1890’da Paris’te Abdülhamid’e karşı bir cephe oluşturmak isteyen Osmanlı liberallerinden bazıları bağımsız bir Arap devleti fikri-ni savununca Hristiyan olmasına rağmen liberal ve İslami bir Osmanlı Devleti hayali kuran Suriye mebuslarından Halil Ganem, Arap devleti düşüncesine karşı çıkarak “400 yıllık yönetimleri boyunca Türkler bir santimetre mülkümüzü dahi almamışlardır. Toprakları, mülkleri, sanayi ve ticareti yerli halka bırakmışlardır... Arap aydınlarının ve ileri gelenle-rinin, ümmetlerinin Osmanlı çıkarları çerçevesinde yaşamasından başka bir isteği yoktur.” demiştir.227

Araplar arasında eğitimde devletin adaletli davranmadığı, Türk öğrencilerle Arap öğrenciler arasında ayrımcılık yapıldığı yönünde bir

225 Hasan Kayalı, “Greater Syria under Ottoman Constitutional Rule: Ottomanism, Arabism, Regionalism”, (Ed. Thomas Philip, The Syrian Land in the 18th and 19th Century), Stuttgart: Berliner Islamstudien Franz Steiner Verlag, 1992, s. 29.

226 Kurşun, s. 31.227 Jacob M. Landau, “An Arab Anti-Turk Handbill, 1881”, Jews, Arabs, Turks Selected

Essays, The Hebrew University, Kudüs: The Magnes Press, 1993, s. 49, 216-217.

Page 96: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

96 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

memnuniyetsizlik de mevcuttu. Şam’daki idadide okuyan orta hâlli ai-lelerden gelen öğrenciler, İstanbullu üst düzey askerî ve sivil erkânın oğullarına hem okula girişte hem de eğitim esnasında yapılan ayrımcı-lıktan hoşnut değildi. Harbiyede eğitim gören erkânın oğullarına özel yemek ve daha iyi yatakhaneler tahsis ediliyordu. Aynı ayrıcalıklı mua-mele aşiret reislerini ve ulemayı memnun etmek için idadide okuyanlara da yapılıyordu. Bu ayrımcılığa karşı husumet besleyen Arap öğrenciler, aralarında bazı örgütler kurdular.228 Bu çerçevede 1895’te Suriyeli ay-dınlar Millî Arap Komitesi’ni kurarak Arapça konuşan bütün Osmanlı tebaası arasında milliyetçi fikirleri yayma konusunda çalışma başlattılar. Araplar bu faaliyetlerinde İngilizlerden destek alıyordu.229

1908 yılına gelindiğinde iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki Ce-miyeti, dinî azınlıkların örgütlenme girişimlerine karşı olumsuz tutumu nedeniyle Türk olmayanları sistematik olarak yerleşik sosyal, siyasi ve kültürel haklarından mahrum bırakmakla suçlandı.230

Arapların İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne yönelik ilk ciddi muha-lefeti 1908 seçimlerinin usulsüzlüğüne dairdi. Seçimlerde 7,5 milyon Türk nüfusu temsilen 150 Türk mebus seçilirken 10,5 milyon Arap nü-fusu temsilen 60 Arap mebusun seçilmesinin Kanun-i Esasi’ye aykırı olduğu gündeme getiriliyordu. Arap milliyetçileri, önemli görevlerden uzaklaştırmak maksadıyla Arap oldukları için birçok kişinin yolsuzluk-la suçlandığını da ileri sürüyordu. Meclis-i Mebusan’da Arap mebuslar, bir Arap fırkası kurmak için Halep mebusu başkanlığında toplantılar düzenledi. Gazetelerde Arap fırkası kurulacağına dair çıkan haberler, İttihatçıların büyük tepkisine neden olunca Arap mebuslar, basındaki haberleri tekzip etmek zorunda kaldı. Arap mebuslar bu tepki üzerine Osmanlı Ahrar Fırkası’nda ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası içerisinde mu-halefetlerini sürdürdü. Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Trablusgarp’a İtalyan-ların saldırmasından sonra İttihat ve Terakki’yi yıkmak amacıyla Hama mebusu Abdülhamid Zöhravi’nin de aralarında bulunduğu Arap me-busların yoğunlukta olduğu muhalefet grubu tarafından kuruldu.

1908’de bütün Osmanlı vatandaşlarına, kimseye önceden haber ver-meden teşkilatlanma ve toplantı hakkı veriliyordu. 1909’da mecliste gö-rüşülen Cemiyetler Kanunu’nun dördüncü maddesine göre milliyetçilik esası üzerine siyasi bir cemiyetin kurulması yasaklanmıştı. İttihatçılar bu maddeyi Osmanlı birliğinin korunması için gerekli görürken Araplar,

228 Kayalı, 1999, s. 34.229 Kurşun, s. 30.230 Kayalı, 1999, s. 35.

Page 97: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 97SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Türklerden başka diğer unsurları yok etmek veya haklarını kısıtlamak olarak kabul ediyordu.231

Söz konusu madde, 69 ret oyuna karşın 90 kabul oyuyla yürürlü-ğe girdi. Kanunun ikinci maddesine göre, bir cemiyet kurmak izne tabi değildi. Fakat cemiyetin kuruluşunun ardından hükûmete bildirilme-si gerekiyordu. Buna rağmen Suriye’de bağımsızlık yanlısı birçok gizli cemiyet kuruldu. Paris’te kurulan Suriye Arap Cemiyeti’nin reisi eski mebus Halil Ganem 1910’da Le Temps gazetesinde yazdığı bir makalede Suriye’nin özerk olmasına karşı çıktığını da belirterek Osmanlı hükû-metinin memuriyet, ordu, bahriye, hariciye gibi devlet hizmetlerine ya-pılan atamalarında -hatta mecliste- Araplara karşı ayrımcılık yaptığına dair suçlayıcı ifadeler kullanmıştı. Arap muhalifler İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni, Türkçeyi dayatarak Arapları Türkleştirmeyi ve Türkçe ko-nuşmayanları dışlamayı amaçladığı şeklinde suçluyordu.232

Abdülhamid’in tahttan indirilmesine neden olan 31 Mart hadise-sinde İttihatçıların muhalifleri olarak Araplar da rol almışlar, Arap böl-gelerinde meydana gelen olaylar üç gün sürmüş ve ancak kontrol altına alınabilmişti. 1910’da eski Şam yakınlarındaki Havran’da bazı Dürzi kabilelerin isyan ederek adam öldürme ve yağma hareketine girişmeleri üzerine bölgeye önemli miktarda askerî güç gönderen hükûmet, isyanı bastırmaya çalıştı. 16 Eylül 1910’da sıkıyönetim beyannamesi yayımla-narak silah taşımak yasaklanmış ve bir bölgeden diğerine geçişler izne bağlanmıştı. İsyana kadar işlenmiş suçlara yönelik umumi af ilan edil-miş, isyanın bastırılması sırasında 400 Dürzi öldürülmüştü.233

Osmanlı dönemindeki ihlallere ilişkin olarak 1912’de Meclis-i Mebusan’ın feshedilmesinin ardından yapılan seçimlerde, İttihatçıla-rın muhalefeti bastırmak için tehdit, dayak ve tutuklama gibi uygula-malara başvurması da dikkat çekiciydi. İttihatçıların aldıkları tedbirler neticesinde seçimler beklenildiği gibi sonuçlanmış olsa da bu meclis seçimlerinin usulsüzlüğü ve Arnavutluk’ta çıkan isyan karşısında etkili olamayan İttihatçılara yönelik sert eleştiriler üzerine yeni meclis faz-la uzun ömürlü olamadı. Trablusgarb mağlubiyeti ve 1. Balkan Savaşı Araplar arasındaki memnuniyetsizliği daha da artırdı. Arap milliyetçi-lerin ademimerkeziyetçilik esası üzerine idare sistemiyle ilgili taleplerini İttihatçılara belirtmeleri sonucunda, Arap eyaletlerinin idari sistemin-deki değişiklikleri araştırmak amacıyla bir komisyon oluşturuldu. Arap

231 Kurşun, s. 45-60.232 Kurşun, s. 54-56.233 Kurşun, s. 60-80.

Page 98: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

98 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

vilayetlerine bazı imtiyazların verilmesi kabul edilerek 9 Mart 1913’te çıkarılan kanunla eyalet maliyeleri imparatorluk maliyesinden ayrıldı. Artık her eyaletin bütçesi kendi genel meclisi tarafından hazırlanacaktı.

Araplar arasında ıslahat yapılmasını savunanlardan bir kısmı ade-mimerkeziyetçiliği Osmanlı Devleti’ni yabancı istilalardan korumak için, bir kısmı ise istiklal için bir adım olarak görüyordu. Arap basının-da istiklalin elde edilmesinden sonra devlet işlerinin tanzim edilmek üzere yabancılara bırakılabileceğine dair makaleler bile yayımlanıyordu. Beyrut valisi Edhem Bey iktidara gelen Kâmil Paşa kabinesine bölge-de Fransız ve İngilizlerin faaliyetlerinden bahsederek burada Osmanlı hâkimiyetinin sona erme tehlikesine karşın yapılacak uygun ıslahatlar-la bu faaliyetlerin tesirlerinin önüne geçilebileceğini bildirmişti. Kâmil Paşa kabinesi, Edhem Bey’in ve ileri gelen Arap liderlerin talepleri doğ-rultusunda ıslahat yapma kararı aldı. Vali Edhem Bey tayin ettiği iki Müslüman ve iki gayrimüslim azaya danışıp ıslahat tasarısı hazırlayarak vilayet meclis-i umumisine tasdik ettirdikten sonra Babıali’ye gönderdi. El-Cem’iyyet el-Umumiyye el-Islahıyye (Umumi Islahat Cemiyeti) adıy-la kurulan cemiyet, belediyede düzenlenen tasarı toplantılarına katıldı. Hazırlanan tasarının 14. ve 15. maddelerince mahalli lisanın vilayette-ki muamelelerin resmî lisanı olacağı, Arapçanın Meclis-i Mebusan’da Türkçe gibi resmî lisan olacağı ve zaruret olmadıkça herkesin askerlik hizmetini kendi vilayetinde yapacağı belirtilmişti.

Islahat Cemiyeti’nin Hristiyan üyeleri 12 Mart 1913’te yayımladıkla-rı, Cemal Paşa’nın valiliği sırasında ele geçirilen beyannamede, “Suriye’nin Fransa tarafından işgali, Beyrut vilayetinin Fransa himayesinde mutlak muhtariyetinin sağlanması, merkezî hükûmetin jandarma, adliye, pos-ta-telgraf ve rusumet idareleri için Türkçe, Arapça veya Fransızca dille-rinden birine vakıf olmak şartıyla ecnebilerden bir müşavir tayin edilmesi” konularını içeren kararlar alınmıştı. Kâmil Paşa kabinesinin Babıali baskını sonucu düşmesiyle yeni gelen Mahmut Şevket Paşa kabinesi, ıslahatla-rı benimsemekle birlikte, devletin içinde bulunduğu durumu göz önünde bulundurarak ıslahat çalışmalarını erteledi. Hükûmet, yayımladığı bir teb-ligatla cemiyetler kanununa aykırı olarak kurulmuş ve ıslahat adı altında Kanun-i Esasi’ye muhalif isteklerde bulunan Islahat Cemiyeti’nin faaliyet-lerine, “yeni vilayetler kanunu çıkartılacağı için böyle bir cemiyete ihtiyaç bulunmadığı” gerekçesiyle son verdi. Şam’da kurulan Islahat Cemiyeti’nin de yapılacak olan ıslahatlara dair Beyrut Islahat Cemiyeti’nden pek de farklı istekleri yoktu. Cemiyet, Beyrut Islahat Cemiyeti ile birlikte kapatıldı.234

234 Kurşun, s. 63-118.

Page 99: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 99SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Bu gelişmelerin ardından Müslüman ve Hristiyan sekiz Suriyeli aydın, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin politikalarını kınayan bir bildi-ri hazırlayıp Paris’te genel bir Arap kongresi düzenlediler.235 Aslında kongrenin arkasında gizli bir cemiyet olan El-Fatat vardı.236 Kongrede ele alınması öngörülen başlıklar şunlardı:

- Arapların ulusal varlığı ve yabancı işgaline karşı muhalefeti, - Osmanlı Devleti içindeki Arapların hakları, - Ademimerkeziyetçi temelde gerçekleşecek reformların gerekliliği, - Suriye’den göçler ve Suriye’ye göçler.237

Kongreden çıkan ortak karar, ademimerkeziyet siyasetinin izlenmesi gerektiği idi. İttihat ve Terakki, kongreyi hazırlık safhasından itibaren takip ediyordu. Kongrenin Fransa’da yapılmasını engelleme girişimle-rinde bulunulduysa da sonuç alınamadı. İttihatçılar kongreyi düzenle-yenlerle yine de bir uzlaşma zemini aradılar. İstanbul’da iki ay süren çalışmalar neticesinde heyetle dâhiliye nazırı arasında bir anlaşma im-zalandı. Anlaşmanın maddeleri şöyleydi:

- Eğitim bütün Arap vilayetlerinde ilk ve orta dereceli okullarda Arapça olacak.- Türkçe dersleri orta dereceli okullarda zorunlu olacak.- Valiler dışında Arap vilayetlerinde bütün memurların şefleri

Arapça bilecek.- Kadılar ve reisler merkez tarafından atanacak. - Bölgedeki vakıfların yönetimi mahalli idarelere terk edilecek. - Bayındırlık işleri mahalli idareye bırakılacak. - Askerler, memleketlerine yakın yerlerde ve kışlalarda görev yapacak.- Kararlar vilayetlerin meclis-i umumilerinde yürürlüğe konacak.- Başlangıç olarak bakanlardan en az üç tanesi Arap olacak.- Bakanlıklarda müsteşar ve yardımcı olarak bir kısım Arap istihdam edilecek.- Araplardan iki veya üç kişi Meclis-i Şura’da, Temyiz Mahkemesi’nde, Meşihat Dairesi’nde görevlendirilecek. - Bakanlıkların diğer merkezlerinde iki veya dört Arap istihdam edilecek. - Araplardan en az beş vali ve on mutasarrıf tayin edilecek.- Mülkiye, adliye, ilmiye sınıfına emsalleri kadar Arap tayin edilecek.

235 Kayalı, 1999, s. 90.236 Kurşun, s.128.237 Kayalı, 1999, s. 92-104.

Page 100: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

100 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

- Meclis-i Ayan’a her Arap vilayetinden iki Arap tayin edilecek.- Mahalli idarelerinin bütçelerindeki açık, merkezî hükûmet tarafından kapatılacak.- Resmî muamelelerin Arap vilayetlerinde Arapça olarak icrası prensipte kabul edilip tedrici olarak buna geçilecek.

14 Nisan 1913’te bir irade yayımlanarak bu anlaşma kanunlaştırıldı. Aslında anlaşma resmî niteliği olmayan, sadece iki grup arasında yapıl-mış bir anlaşma hükmünde olduğundan, İttihatçılar Arapların istekleri-ni bütünüyle kabul etmişti. Bu istekler İrade-i Saniye olarak kanunlaştı-rılmadığından hükmü yoktu. İrade-i Saniye ile kanunlaştırılan maddeler vakıflar, dil meselesi ve askerlik meseleleriyle ilgili olanlardı. Bunlar da zaten kongreden beş gün önce kabul edilen Vilayetler Kanunu’nda mev-cuttu.238

İttihatçılar tarafından, Arap milliyetçilerin faaliyetlerini arttırdıkları bölgede kontrolü ele alması için, 1915’te olağanüstü hâl yetkisiyle Şam’a atanan Cemal Paşa, bir süre sonra muhalifleri sindirme harekâtına baş-ladı. 21 Ağustos 1915’te Fransa yanlısı bir Maruni papaz ve on bir Müs-lüman lider, vatana ihanet suçuyla asıldı. Cemal Paşa ayrıca bazı Arap-ları başka yerlere iskâna zorlamakla suçlanıyordu. Sivil askerî personelin yerel halk arasından atanacağına ve Arapçaya daha geniş kullanım alanı verileceğine dair Araplara verilen vaatlerin aksine, Cemal Paşa, Arap birliklerini savaşın uzak bölgelerine gönderdi. 1916’da yürürlüğe giren bir yasayla da tüm ticari yazışmalarda ve belgelerde Türkçe kullanma zorunluluğu getirerek kamu yaşamında Türkçe kullanmayı mecbur kıl-dı. Halkın yokluk içinde yaşadığı bir dönemde, Cemal Paşa’nın kamuda israfı ve orantısız harcamaları da kötü idaresinin bir başka örneğiydi.239

Aslında Cemal Paşa 4. Ordu’ya kumanda etmek üzere bölgeye geldiğin-de “Araplara karşı yumuşaklık ve tolerans” politikası yürütmeyi planlıyordu. 1915’te Şam’da yaptığı bir açıklamada, “Ben, sizi Türk ve Arap çıkarlarının çatışmadığı hususunda temin etmek üzere burada bulunuyorum.” demişti. Ne var ki Mısır’ı kaybetmesi ve istihbaratın Türk karşıtı Arap hareketleri-ni rapor etmesi üzerine baskı politikasına başvurdu. Bulduğu her fırsatta Osmanlı ordusundaki Arap birliklerini Suriye dışına gönderip Türk birlik-leriyle yerlerini değiştirdi. Fransız konsolosluğunda ele geçirilen belgelere göre, vatana ihanet suçuyla yargılanan ileri gelen Arap sivillerden 20’si Ma-yıs, 11’i Ağustos 1916’da Şam meydanında idam edildi.240

238 Kurşun, s. 132-140.239 Kayalı, 1999, s. 217-225.240 Mansfield, 1992, s. 156.

Page 101: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 101SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Cemal Paşa’nın valiliği sırasında Suriyelilerin kurduğu cemiyetlerin Osmanlıya karşı Fransızlarla iş birliği içinde olduklarının kanıtı ola-rak Fransız konsolosluğunda ele geçirilen belgeler daha sonra İzahat adı altında ve Cemal Paşa’nın kendi hatıratında yayımlandı. Suriye ve Lübnan devletlerinin kurulması sürecinde de etkin olan El-Fatat üyele-rinden bir kısmı Cemal Paşa’nın emriyle bu belgelere dayanarak idama mahkûm edilmişti.241

Osmanlı’ya karşı Arap milliyetçiliğini destekleyen İngiltere tarafın-dan Haşimi ailesine vadedilen Suriye toprakları, 1916 tarihli Sykes-Picot Anlaşması uyarınca, 1920 yılında toplanan San Remo Konferansı’nda Fransız mandasına bırakıldı. İngiliz kuvvetlerinin geri çekilip bölgeyi Fransız işgaline terk etmeleri üzerine Anadolu ve Suriye halkları ara-sında ortak bir direniş başlatılsa da 1920’de kabul edilen Misak-ı Millî kararına göre yabancı işgali altındaki Osmanlı topraklarında yaşayan Araplara kendi kaderlerini tayin hakkı verildi.242

2. Fransız Mandası DönemiOsmanlı’nın dağılmasıyla birleşmiş bir Arap devletinde yaşayacak-

larını düşünen Suriye halkı için Maysalun’da yaşanan kanlı çatışmaların ardından Fransız mandası altına girmek tam bir yıkım oldu. Şam’ı işgal eden Fransız kuvvetleri, karşılarında demoralize olmuş bir halk buldu. Fakat Suriye’nin diğer bölgelerinde direnişler başlamıştı. Bu çatışmalar-da yaklaşık 150 Arap hayatını kaybetmiş, 1.500’ü de yaralanmıştı. Fran-sızlar bir süre sonra sıkıyönetim ilan edip direnenleri mahkeme önüne çıkarmaksızın hapse attı. Halep’te eski bir Osmanlı bürokratı olan Kürt asıllı İbrahim Hanunu liderliğinde, Anadolu’da işgalci güçlere karşı mü-cadele veren ve daha önce Alevi bölgesindeki direnişleri de destekleyen Türklerin yardım ettiği büyük çapta bir direniş başladı. Halepli birçok önde gelen Arap’ın hapse atılması ve şehre 5.000 kişilik bir Fransız bir-liğinin gönderilmesi üzerine kendini kapana sıkıştırılmış hisseden halk, Avrupalı işgalci kuvvetlerle çıkarları örtüştüğü düşünülen ve şehrin

241 Kurşun, s. 97. Meşrutiyetin ilanından sonra yurt dışında kurulan ve 1914’te 1. Dünya Savaşı başladıktan sonra merkezini Şam’a nakleden Cem’iyet el-Arabiyye el-Fatat (Genç Araplar Cemiyeti) başlangıçta Osmanlı’ya bağlı kalmak suretiyle Arapların kalkınmasını amaçlayan fakat sonra Arapların tam istiklalini sağlamayı hedefleyen gizli bir cemiyetti. El-Fatat’ın 1. Dünya Savaşı çıkınca Osmanlı’nın savaşa girmesi ihtimaliyle hazırladığı plana göre, Suriye’de geçici bir hükûmet kurulup Osmanlı memurları tutuklanacak, Anadolu ile Suriye arasındaki demir yolu tahrip edilecekti. Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal Şam’a gelerek cemiyetin üyesi olmuştu. Faysal, bağımsızlık yanlısı Suriyelilerle Dımaşk Protokolü diye bilinen Türklere karşı Avrupa devletlerinin desteğini sağlayarak isyan başlatmayı içeren bir anlaşma yapmıştı.

242 Abdullah, s. 33-36.

Page 102: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

102 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

%35’ini oluşturan Hristiyan azınlığa saldırdı. Hanunu, ülkedeki bütün Fransız varlığını Suriye’nin kanunsuz işgali olarak ilan etti.

Bir süre sonra Türk desteğinin çekilmesiyle Halep direnişi başarı-sız oldu. İşgalin ilk 20 ayında Şam’da halk imza toplayarak ve çarşıdaki dükkânları kapatarak manda rejimini protesto etti. Toplanan yüzlerce imza dikkate bile alınmadı. Kepenk kapatma eylemleri de Fransızların ağır para cezası tehdidi nedeniyle bir günden uzun sürmüyordu. Bir süre sonra Şam’daki sıkıyönetim idaresinin örgüt kurmayı yasaklaması üzeri-ne Abdurrahman Şahbandar liderliğinde yeraltı örgütü gibi çalışan De-mir el-Cemiyeti, 1919’da Amerika’dan gelen bir araştırma komisyonuyla temasa geçerek Suriye halkının Fransız işgal yönetimine karşı olduğunu, Suriyeli tüccarların Fransız ordusunda harcanmak üzere yüksek vergiler ödemekle karşı karşıya kaldığını, Fransızların sadece kendi ekonomik çıkarlarına uygun sektörlerdeki sanayinin gelişmesiyle ilgilendikleri-ni, Şam’da kamu işlerine işsiz Suriyeliler yerine göçmen Ermenilerin yerleştirildiğini ve Fransızların Suriye halkının kültürüne ve inancına saygısızca davrandıklarını, Suriye’nin altınlarını ve değerli hazinelerini Paris’e götürdüklerini belirtti. Amerikan komisyonu Suriye’den ayrılır ayrılmaz Demir el-Cemiyeti’nin liderleri tutuklandı. Bu tutuklamanın ertesi günü, Emevi Camii’nde kılınan cuma namazı çıkışında toplanan 8.000 kişi Fransızları protesto etti. Fransızlar, protestoculardan 46’sını tutukladılar. Sonraki günlerde protestolar yeniden başladı. Fransız bir-likleri, “Özgürlüğümüzü kanımızla alacağız.” diyen silahsız halka sal-dırarak protestoculardan bazılarını öldürdü, aralarında kadınların da bulunduğu 35 kişiyi tutukladı. Bu protesto eyleminin ardından halkın tepkisini daha fazla çekmemek için Demir el-Cemiyeti lideri Şahbandar ve üyelerden bazıları Arvad Adası’na sürüldü.243

İngilizlerin aksine Arap milliyetçiliğinden çekinen Fransızlar, milli-yetçilik hareketlerinin önüne geçebilmek için “böl-yönet” siyasetini izle-yerek Sünni Arap çoğunluğa karşı azınlıkları destekleyerek dinî ve etnik farklılıkların neden olduğu anlaşmazlıkları körükledi ve aşiret reislerini birbirlerine karşı kışkırttı. Azınlıkların yerel nüfusun çoğunluğunu oluş-turduğu bölgelere özerklik verilerek ayrılıkçı eğilimlerin artması amaç-ladı. Bu politika doğrultusunda Alevilerin çoğunlukta olduğu Lazkiye bölgesine ve Dürzilerin yoğun olarak yaşadığı Cebel el-Dürüz bölgesi-ne özerklik verildi. Kürt azınlığa da özerklik vadedilerek ayrılıkçı istek-leri kışkırtıldı. 1926 yılında Suriye topraklarından ayrılarak Hristiyan

243 Khoury, 1987, s. 97-124.

Page 103: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 103SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

azınlık Marunilerin iktidara getirildiği bağımsız Lübnan Devleti’nin kuruluşu, Fransızların böl-yönet siyasetinin en önemli örneğidir.244

Fransızların azınlıklara tanıdığı ayrıcalıklı konum ve Sünni Arap çoğunluğa baskı aracı olarak kullandıkları bu siyaset, Suriye halkında kin ve öfkeyi artırıyordu. Sünni Arapların yoğun olarak yaşadığı Hama şehrinde örgütlenen ve şehirdeki Fransız varlığına direnen halk, yerel polis gücünü etkisiz hâle getirmeyi başarmıştı. Fransızların bu eyle-me karşı tepkisi çok ağır oldu. Fransız uçaklarının şehri bombalama-sı sonucu, çoğu silahsız sivillerden oluşan 65’i kadın ve çocuk, 7.344 Suriyeli katledildi. Şam’da da gerilim artmış, yine bir namaz çıkışında Emevi Camii’nde toplanan halk büyük bir gösteri yapmıştı. İlerleyen günlerde eşkıyalık yaptıkları gerekçesiyle öldürülen 24 köylünün cese-di ile tutuklanan 115 kişinin Fransız ordusundaki Çerkez birliklerince Şam merkezine getirildiği ve köylerin ateşe verilip yağmalandığı ha-berlerine Suriyeliler tepkisiz kalmadılar. Bir süre sonra Fransız askerî üniforması giymiş 12 Çerkez ölü bulundu. Ekim 1925’de Şam’da halkın Fransız zulmüne karşı ayaklanması üzerine şehirde yaşayan Avrupalıları bile uyarmayan Fransız ordusu, güney Şam’ı bir gece boyunca uçaklarla bombaladı. Fransız Komünist gazetesi bombalama sonrasında kayıp sa-yısını 336’sı kadın ve çocuk olmak üzere 1.416 kişi olarak verdi. Fransız yetkililerse sivil kayıpları 150 olarak açıkladılar.

Fransızlar şehirde meydana gelen büyük hasarın sorumlusu olarak direnişçileri gösterirken, bölgedeki The Times muhabiri çarşıdaki dük-kânların demir kepenklerinin tank ya da uçak bombardımanı sonucu delik deşik olduğunu yazdı. 150 ev bombardıman sonucu kül olurken tarihî Sinan Paşa Camii’nin kubbesinde saldırının ardından büyük bir delik açılmıştı. Uluslararası topluluğun kınaması ise sivil kayıplardan ziyade tarihî arkeolojik eserlerin tahrip edilmesi hususundaydı. Fransız ordusu bu katliamla da yetinmeyip 10 Ocak 1926’da 1.500 Haleplinin toplandığı bir gösteri sonrasında tutuklanan Haleplilerin serbest bıra-kılmasını isteyen halkın üzerine makineli tüfeklerle ateş açtı. Açılan ateş sonucu 15 kişi hayatını kaybetti, 60 kişi ağır yaralandı. Maydan’da da silahlı direnişçileri yok etmek isteyen Fransızlar halkın üzerine hava-dan bomba yağdırdılar. Çoğu silahsız olan 600 ile 1.000 arası sivilin katledildiği bombardımanda 50 silahlı direnişçi hayatını kaybetti. Guta şehrinde yapılanlar da diğer şehirlerdekinden farklı değildi. Örgütlenen

244 Salih Akdemir, “Suriye’deki Etnik ve Dini Yapının Siyasi Yapının Oluşmasındaki Rolü”, Avrasya Dosyası Arap Dünyası Özel, Ankara, 2000, s. 211-212.

Page 104: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

104 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

direnişçileri şehirden temizlemek isteyen Fransız ordusu 400’ü silahlı direnişçi, geri kalanı sivillerden oluşan 1.500 kişiyi katletti.245

Fransız manda yönetiminin insan haklarına aykırı uygulamaları-nın diğer bir boyutunu da Arap-İslam kültürünün bertaraf edilip yerine Fransız kültür ve dilinin dayatılması çalışmaları oluşturuyordu. Suriye’nin eğitim sistemi bu amaçla tümüyle değiştirildi. Fransız mandası altındaki Suriye’de kutlanan bayramlar artık İslami bayramlar değil Fransız bay-ramlarıydı. Okullarda öğrenciler Fransız bayrağını selamlamaya ve Fran-sız marşını söylemeye mecbur ediliyordu.246 1920 yılında Büyük Suriye ve Lübnan Bankası’nın kurulmasının ardından Lübnan lirası Fransız fran-kına bağlandı. Basın da tamamen Fransız manda rejiminin baskısı altın-daydı.247 Fransızların manda yönetimi boyunca yaptığı askerî harcamalar, sivil harcamaların toplamının hemen hemen on katı kadardı.248

Fransız mandasını yöneten General Maurice Sarrail, Suriye halkının dinî inançlarına karşı duyarsız ve saygısız davranıyordu.249 Fransızlar manda döneminin bağımlılık ilişkilerini mümkün olduğu kadar devam ettirecek ekonomik, kültürel ve stratejik birtakım imtiyazları garanti al-tına alıncaya kadar Suriye’den çekilmediler. Suriye 1944 yılında ABD ve Rusya tarafından bağımsız bir ülke olarak tanınmasına rağmen 1945’e kadar Fransa’dan bağımsız olamadı. Tam bağımsızlığın elde edildiği 1946’dan itibaren ise Suriye halkını özgürlüklerin kısıtlandığı, darbeler-le dolu, istikrarsız bir dönem bekliyordu.

3. Bağımsızlık Sonrası Durum ve Esed HanedanlığıSuriye 1946 yılında bağımsız bir cumhuriyet olduğunda homojen bir

siyasi topluluğa sahip değildi. Toplum bu kez de askerî darbelerle gelen yönetimlerin baskı politikalarıyla karşı karşıya kalacaktı. 30 Mart 1949’da Suriye’de yapılacak darbeler silsilesinin ilki Hüsnü Zaim tarafından ger-çekleştirildi. Zaim kısa süren iktidarı döneminde bütün vakıf faaliyetleri-ni yasakladı. 14 Ağustos 1949’da yapılan darbeyle iktidara gelen General Sami el-Hinnavi, Hüsnü Zaim’i idam ettirdi. 1949’un Aralık ayında ya-pılan bir karşı darbeyle bu kez Albay Edip Çiçekli iktidarı ele geçirdi. Çi-çekli’nin diktatörlüğünde yasama ve yargı, rejim tarafından kontrol edili-yordu. 6 Nisan 1952 tarihinde ülkedeki bütün siyasi partiler yasaklandı.250

245 Khoury, 1987, s. 171-197.246 Abdullah, s 36.247 Hamid İnayet, Arap Siyasi Düşüncesinin Seyri, İstanbul: Yöneliş Yayınları, 1991, s. 275.248 Abdullah, s. 39.249 Yapp, s. 90-93. 250 Seale, 1986, s. 35-84.

Page 105: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 105SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

8 Mart 1963’te yapılan Baas darbesinin ardından başlayan dönem-de, ağırlıklı olarak azınlıkları, özellikle de Alevileri kayıran, buna karşın Sünnileri tasfiye etmeyi amaçlayan bir politik süreç yaşandı. Baas Par-tisi’nin askerî örgütüne yeni üyelerin kabulü veya Baas Ulusal Muhafız Birliği, İstihbarat Servisi, partinin siyasi şubesi ve Baas hâkimiyetindeki diğer bütün iktidar kurumlarına eleman alımında Alevi, Dürzi, İsmaili ve Hristiyan azınlıklar tercih ediliyordu. Silahlı kuvvetlerdeki subay na-killerinde, Sünnilere karşı benzer ayrımcılıklar yapılıyor, güven duyulan azınlık mensubu subaylar stratejik bakımdan önemli bulunan Şam’ın yakınındaki bölgelere, Sünni subaylarsa Suriye-İsrail cephesine veya başkent Şam’dan uzak bölgelere gönderiliyordu. 1966-70 yılları arasında Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Lazkiye bölgesinden gelen subayların ordu içindeki oranları %63,2’yi bulurken Sünni subayların oranı her ge-çen gün geriliyordu.251

23 Kasım 1970’te yaptığı darbeyle iktidara gelen Hafız Esed döne-minin ilk başlarında ülkedeki insani durumun düzeleceği konusundaki olumlu beklentiler çok geçmeden yerini hayal kırıklığına bıraktı. Gücü-nü halktan almayan bu iktidarda, Esed’in güç kaynağı silahlı kuvvetler ve gizli polis teşkilatıydı. Bu baskı unsurları, özellikle rejime muhalif İs-lami ve laik hareketlere karşı acımasızca kullanıldı. Çoğunluğunu Sünni Arapların oluşturduğu şehirlerde silahlı kuvvetler, Müslüman Kardeşler örgütüne karşı harekât düzenlerken bu şehirlerde yaşayan Suriyeli si-lahsız halk da aynı şiddet dalgasından nasibini aldı ve binlerce insanın hayatını kaybettiği katliamlar gerçekleştirildi.

1973 yılında Hafız Esed’in laik bir anayasa hazırlama girişimi halkın ciddi tepkisine neden oldu. Şubat ayında Hama ve Humus’ta ayaklanan halkın büyük çoğunluğu Esed’in emriyle askerler tarafından öldürüldü. Sonraki dönemde Hafız Esed Müslüman Kardeşler liderlerini Suriye ça-pında tutuklamaya başladı. Tutuklamaların artması üzerine grup, 16 Hazi-ran 1979’da Halep’teki Topçu Okulu’na bir operasyon düzenledi. Operas-yonda okuldaki Alevi öğrencilere ateş açılması sonucu 60 öğrenci öldü, çok sayıda öğrenci de yaralandı. Olayların tırmanmasının ardından Hafız Esed, kardeşi Rıfat Esed’e Tadmur Hapishanesi’ndeki ve başta Hama olmak üze-re tüm kentlerdeki muhalif unsurları “temizlemesi” için emir verdi.252

Hafız Esed’in 30 yıllık iktidarı döneminde oluşan karanlık insan hakları tablosu, oğlu Beşşar Esed döneminde yoğun halkla ilişkiler ça-

251 Nicholas Van Dam, Suriye’de İktidar Mücadelesi, İstanbul: İletişim Yayınları, 2000, s. 70-135.

252 Abdullah, s. 104-134.

Page 106: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

106 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

balarıyla düzeltilmeye çalışıldı. Ne varki iktidarının ilk 10 yılında dar kapsamlı birkaç küçük af kanunu ve salıverme dışında Beşşar Esed de bu konuda köklü bir adım atmadı. 2011 yılından sonraki dönemde ya-şanan iç kargaşa ise Beşşar Esed’i babasından geri kalmayan bir baskı politikasına yöneltti.

Temel insan haklarını oluşturan başlıklara göre incelendiğinde Suri-ye’de Esed hanedanlığının insan hakları haritası çok kötü bir görünüm sergilemektedir.

a. Yaşam hakkının ihlaliEsed yönetimi, 1976’dan sonra ülkede şiddetin tırmanması üzeri-

ne, Müslüman Kardeşler’i temizlemek adına, savunmasız halka yönelik şiddet uygulamalarını artırarak 70’lerin sonundan başlayıp 1980’lerde giderek yoğunlaşan yargısız infazlar ve katliamlara başvurdu. Bu kanlı eylemler, katliamlar ve birçok yargısız infaz sonucu binlerce Suriyeli ha-yatını kaybetti. Uluslararası Af Örgütü’nün 1983 tarihli raporunda şöyle denmektedir (daha önceki yıllara da işaret eder):

“Suriye güvenlik güçleri, işkence ve siyasi cinayet dâhil, insan hakla-rının sistemli ihlalinden sorumludur... Rapor, binlerce kişinin tutuklan-ması, itiraz hakları verilmeden keyfî olarak alıkonulması ve bazı durum-larda güvenlik kuvvetlerince işkence edilmesi ve hatta öldürülmesiyle ilgili inkâr edilemez deliller aktarmaktadır... Rapor, daha önce tutukla-nanlarca bildirilen ve içinde elektrik şoku, yakma, örülmüş çelik kablo-larla kamçılama, ırza geçme ve tutukluları akrabalarına işkence edilirken veya ırzına geçilirken seyretmeye zorlama vb. kötü muamele ve işkence yöntemi olan 23 metodun listesini çıkarmıştır. Güvenlik kuvvetleri, yine seçilmiş kişi veya grup üyelerinin öldürülmesinden sorumludur... Mart 1980 ve Şubat 1982 tarihleri arasında, altı toplu siyasi cinayet olayı ger-çekleştirilmiştir.”253

Londra’da faaliyetlerini sürdüren Suriye İnsan Hakları Komitesi (Syrian Human Rights Committee/SHRC)’nin hazırladığı 1979 ve 1999 Arası 20 Yıllık Dönemde Suriye’de İnsan Hakları Durumu Üzerine Rapor’a göre, Suriye yönetimince muhaliflere ve savunmasız halka yönelik şid-det eylemleri ve katliamların tarihleri ve öldürülenlere ait rakamlar ve bilgiler aşağıda verilmiştir:254

253 Maoz, 1991, s. 250.254 Ayrıntılı bilgi için bkz.: Report on the Human Rights Situation in Syria over a 20-year

period, Temmuz 2001 http://www.shrc.org/data/aspx/BE005.aspx.

Page 107: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 107SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

- 27 Haziran 1979’da güvenlik güçleri muhalif 15 genci toplu ola-rak öldürdü.

- 4 Ağustos 1979’da Şeyh Mahmud Şakfa’ya karşı suikast düzenlendi.- 1 Mart 1980’de Hama ve Halep şehirlerinde çıkan ayaklanmaları

bastırmak için şiddet kullanan güvenlik güçleri onlarca kişinin ölümüne, yüzlerce kişinin de yaralanmasına neden oldu.

- 6 Mart 1980’de istihbarat servisi ajanları rejim aleyhine gösteri yapan yedi öğrenciyi öldürdü.

- 7 Mart 1980’de hükûmete bağlı özel güvenlik birimlerinin dü-zenlediği saldırılarda birçok kişi hayatını kaybetti.255

- 10 Mart 1980’de Ali Haydar komutasındaki özel birlikler tara-fından düzenlenen helikopter saldırısı sonucu 200 kişi öldü, 20 ev ile 50 mağaza yandı.

- Güvenlik güçleri Hama şehrinde 7 Nisan 1980’de başlayıp iki hafta süren saldırı ve baskınlar düzenledi. 10 kişinin öldürül-düğü, 200 kişinin de tutuklandığı saldırılar sırasında tüm şehir yağmalanıp yakıldı.

- 21 Mayıs 1980’de özel güvenlik birimleri Ahdab Camii’ne dü-zenledikleri baskında müezzin Raif Sinau ile 13-20 yaş arasın-daki sekiz öğrencisini ve cami yakınındaki beş kişiyi katletti.

- 22 Mayıs 1980’de güvenlik güçleri bir eve baskın düzenleyerek bir baba ve çocuklarını katletti.

- 23 Mayıs 1980’de istihbarat servisi, Tikra ailesinin tüm fertlerini toplu olarak infaz etti.

- 26 Haziran 1980’de özel birliklere bağlı askerler, aranan yedi ki-şiyi yargısız infaz ile öldürdü.

- 13 Temmuz 1980’de Halep şehri çarşısındaki halk üzerine ateş açan askerler 42 kişinin ölümüne, 150 kişinin de ağır yaralanma-sına neden oldu.

- 10 Ağustos 1980’de Madhik Kalesi civarındaki köylerde güvenlik güçlerinin baskınları sonucu çok sayıda Suriyeli hayatını kaybetti.

- 10 Ekim 1980’de özel güvenlik birimleri 20 kişiyi işkence ederek öldürdü.

- 6 Aralık 1980’de özel güvenlik birimleri 46 kişiyi katletti.Yine aynı dönemdeki olaylara ilişkin olarak Uluslararası Af Örgü-

tü’nün 1983 tarihli raporunda şu ifadeler yer almaktaydı:“Şagur Köprüsü kasabasındaki askerî mahkemede görülen davaların ar-

dından özel birliklerce öldürülen 24 kişinin isimleri Uluslararası Af Örgütü

255 http://www.shrc.org/data/aspx/BE005.aspx.

Page 108: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

108 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

tarafından bilinmektedir. 9 Mart 1980 tarihinde şehir halkının Suriye ge-nelinde yapılan grevlerden bir hafta sonra toplanarak gösteriler düzenlemesi ardından güvenlik kuvvetleriyle çatışmalar yaşandı. Bunun üzerine Ha-lep’teki özel birlikler helikopterlerle Şagur Köprüsü kasabasına sevk edilerek şehir kuşatıldı ve geniş çaplı bir tutuklama harekâtı başlatıldı. Ertesi gün, tutuklananların yargılanması için şehrin postanesinde bir mahkeme kuruldu. Mahkemenin delil yetersizliği nedeniyle salıverilmelerine karar vermesine rağmen özel birlikler bu kişileri mahkeme binasından ayrılır ayrılmaz infaz etti. Uluslararası Af Örgütü bu şekilde öldürülen 24 kişinin ismini tespit et-miştir. Fakat öldürülenlerin tamamının kaç kişi olduğu bilinmemektedir.”256

Tadmur Hapishanesi Katliamı (Palmira Katliamı)Hafız Esed’in ölümünün ardından Ağustos 2001’de kapatılan Tad-

mur Hapishanesi ilk olarak 1979’da Müslüman Kardeşler’e mensup tu-tukluları diğer tutuklulardan ayırmak için özel olarak açılmıştı. Bu ha-pishanede tutuklular, demir çubuklarla dövülme, bacaklarından asılma, elektrik şoku uygulama suretiyle çeşitli işkencelere maruz kalıyordu.257

Müslüman Kardeşler’in 27 Haziran 1980’de Hafız Esed’e karşı dü-zenlediği başarısız suikastın ardından, Hafız Esed, kardeşi Rıfat Esed komutasındaki birliklere Tadmur Hapishanesi’nde bulunan Müslüman Kardeşler’e mensup herkesi öldürmeleri emrini verdi. Bu emir üzerine gerçekleştirilen Tadmur (Palmira) Katliamı’nda tutukluların hepsi kat-ledildi.258

7 Haziran 1980’de çıkartılan ve içeriğinde “Müslüman Kardeşler grubuna ait herkes ölüm cezası suçlusu sayılacaktır.” maddesi bulunan 49 no.lu yasanın ardından, Rıfat Esed komutasındaki Savunma Tugayı adındaki özel birlik; ki düzenli ordudan bağımsız olarak kurulan, kendi hava kuvvetlerine, istihbarat servisine ve hapishanelerine sahip olan bu birlik, Tadmur Hapishanesi’ne helikopterlerle gelerek savunmasız tu-tukluları hücrelerinde katletti. Uluslararası Af Örgütü’nün yayımladığı 1983 tarihli rapora göre Müslüman Kardeşler’e mensup tutukluların bulunduğu Tadmur (Palmira) Cezaevi’nde 600 ile 1.000 arasında tu-tuklu öldürüldü.259

256 Bkz.: Amnesty International, Suriye arşivi: http://web.amnesty.org/library/eng-syr/index.

257 “Tadmur: A Witness & a Witnessed Mohammed Saleem Hammad”, 17 Şubat 2004, http://www.shrc.org/books/tadmur.saleemhamad/index.htm.

258 Van Dam, s. 174.259 Maoz, s. 251.

Page 109: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 109SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch/HRW)’nün eski hükümlülerden aldığı ifadelere göre Tadmur Hapishanesi’ndeki mahkûmların cesetleri yakınlarına teslim edilmeyip açılan toplu mezar-lara gömüldü. 2001 yılında insan hakları savunucusu Nizar Nauf, 1991 yılından önce Tadmur’da öldürülen mahkûmların gömüldüğü toplu me-zarlardan bazılarını açtığını ve birçok insan kemiği bulduğunu açıkladı. Nauf daha sonra, açıklamaları üzerine mezarların güvenlik güçleri tara-fından başka bir bölgeye transfer edildiğini iddia etti.260

HRW’ye göre, 1980 ve 1983 yılları arasında Tadmur Hapishane-si’nde haftada iki kez toplu infazlar gerçekleştiriliyordu. Her defasında 35 ila 50 kişi -bazen daha fazla- toplu olarak infaz ediliyordu. 1984 yılının ilk günü gerçekleştirilen ve o güne kadar yapılan en kanlı toplu infazın kurban sayısı ise 180 idi. 1985’te infazlar bir süreliğine durdu. 1986’da başta Şam olmak üzere Suriye’nin diğer bölgelerinde meyda-na gelen şiddet olaylarından sonra infazlar tekrar yoğunlaştı ve 1989 Temmuz’unda 160 tutuklu toplu olarak infaz edildi. İnfazlara sonraki yıllarda da devam edildi.

Tadmur Hapishanesi’ndeki bu infazlar Uluslararası Sivil ve Politik Haklar Anlaşması (ICCPR)’nın şartlarının açık bir ihlalidir. Adil olma-yan mahkemeler sonucunda verilen idam cezalarıyla ICCPR Anlaşma-sı’nın altı maddesi ihlal edilmiştir.261

1990’lı yıllara gelindiğinde birçok politik tutuklu salıverilse de ha-piste, özellikle işkence sonucu ölüm vakaları Uluslararası Af Örgütü tarafından 2000’li yıllara kadar rapor edilmeye devam edildi. Suriye’de hırsızlık, cinayet gibi suçlar için kamuya açık alanlarda idam cezası gü-nümüze kadar çeşitli tarihlerde uygulandı. 2000 yılında bir referandum-la iktidara gelen Beşşar Esed, Hafız Esed’in ölümünden önce ve sonra, aralarında bazı insan hakları savunucularının da olduğu siyasi tutuklu-lara kısmi af getirdi.262

Suriye’deki insan hakları ihlalleri, Batılı ülkeler tarafından Suriye’ye yapılacak yardımların gelişini de engellemiştir.263

Çarşı Katliamı13 Temmuz 1980’de rejim muhaliflerini infaz etmek maksadıy-

la Halep şehri çarşısındaki savunmasız halk üzerine rastgele ateş açan

260 “Report on the Human Rights Situation in Syria over a 20-year period”, Suriye İnsan Hakları Komitesi, http://www.shrc.org/data/aspx/BE005.aspx.

261 Suriye İnsan Hakları Komitesi, 2001 Annual Report, 4 Temmuz 2001, http:// www.hrw.org/reports/pdfs/S/SYRIA/SYRIA964.PDF.

262 http://www.shrc.org/data/aspx/ANNUALREPORT2001.aspx.263 David P. Forsythe, Human Rights and Comparative Foreign Policy, The United Nations

University, 2000, s. 69.

Page 110: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

110 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

askerler, 42 kişinin ölümüne, 150 kişinin de ağır yaralanmasına neden oldu.264

Sermed Köyü Katliamı25 Temmuz 1980’de Sermed köyü halkı bomba, top ve patlama ses-

leriyle ve anonslarla uyandı. Okul bahçesinde toplanan halk, silahlarla dövüldü.

Uluslararası Af Örgütü’nün hazırladığı raporda şöyle denmektedir:“24 Temmuz 1980 gecesi, Sermed köyüne kaçan Müslüman Kardeşler

grubuna mensup altı kişiyi arayan güvenlik kuvvetleri, ertesi günün ilk ışık-larıyla birlikte köy halkına evlerinde kalmalarını söyleyen anonslar yaparak ev ev bütün köyü aramaya başladı. Bu aramalar sırasında çıkan çatışma-larda aranan kişiler ölü ele geçirildi. Geniş çapta başlatılan tutuklama ha-reketinde birçok köylü soruşturulmak üzere okul bahçesine getirildikten sonra dövüldü ve orada da 22 kişi öldürüldü.”

Suriye yönetiminin halka yönelik şiddet eylemleri bu katliamla da son bulmadı. 10 Ağustos 1980’de özel birlikler Medhik Kalesi yakın-larındaki köylere baskın düzenleyerek birçok kişiyi tutukladıktan sonra öldürdü.265

Hanunu Katliamı11 Ağustos 1980’de, Ramazan Bayramı’nda, Halep’in Meşarika sem-

tinde 80’den fazla kişi askerler tarafından kurşuna dizildi. Uluslararası Af Örgütü’nün 1983 tarihli raporunda şu ifadelere yer verilmektedir:

“Özel birliklere bağlı bir grup komando, Ramazan Bayramı’nın ilk günü Halep’in Meşarika bölgesine baskın yaparak halkı evlerinden zorla çıkartıp İbrahim Hanunu’nun kabrine götürdü. Burada insanların üzerine ateş açan askerler 80’den fazla kişiyi öldürdü, yüzlercesini de yaraladı. Daha sonra kurbanlar büyük bir çukur açılarak gömüldü.”

Suriye yönetimi muhalifleri sindirmek için şiddet eylemlerine de-vam etti. 28 Ağustos 1980’de Alevi komutan Ali Haydar liderliğindeki özel birliklerin top ve roket kullanarak evleri hedef alması sonucu birçok bina hasar gördü, çok sayıda insan hayatını kaybetti.266

264 “Sunday Market Slaughter”, The Syrian Human Rights Committee, http://www.shrc.org/data/aspx/BE005.aspx.

265 “Sarmada Slaughter”, The Syrian Human Rights Committee, http://www.shrc.org/data/aspx/BE005.aspx.

266 “Hananu (Masharqah) Slaughter”, The Syrian Human Rights Committee, http://www.shrc.org/data/aspx/BE005.aspx.

Page 111: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 111SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

El-Raggah KatliamıOkulları hapishaneye çeviren Suriye yönetiminden emir alan asker-

ler, 1980 Eylül’ünde 400 tutukluyu bir okula yerleştirdikten sonra binayı ateşe verdi. Tutukluların 400’ü de yanarak can verdi. Yerel yönetim, yan-gının kazayla çıktığını ve kısa sürede söndürüldüğünü kayıtlara geçti. 10 Ekim 1980’de yaşanan bir başka olayda ise özel birlikler 20 kişiyi işken-ce ederek öldürdü. 6 Aralık 1980’de özel birlikler 46 kişiyi yargılamadan infaz etti. 18 Ocak 1981’de aralarında 75 yaşında bir kişinin de olduğu dört Suriyeli özel birliklerce öldürüldü. 4 Şubat 1981’de özel birlikler yaşlı bir çiftin oturduğu eve ateş açtı, yoldan geçen iki kişiyle birlikte yaşlı çift öldürüldü.267

18 Mart 1981’de London Daily Times gazetesinin Hama şehrinde yaşanan devlet terörüyle ilgili yayımladığı ayrıntılı haberinde, Hafız Esed’in muhalifleri sindirmek amacıyla başlattığı operasyonlarda karde-şi Rıfat Esed komutasındaki Muhafız Tugayı’nın birçok Suriye şehrinde hemen her gün korkunç katliamlar, işkenceler gerçekleştirdiği bildirildi. Yayımlanan haberde, Hama şehrindeki evlere baskın yapan Muhafız Tugayı tarafından birçok kişinin herhangi bir sorgulama yapılmaksızın tutuklandığı ve çok kötü koşullarda alıkonulduğu ifade edildi.268

Londra’da yayımlanan Observer’ın eski Ortadoğu muhabiri ve Esed’in en saygı duyduğu yabancı gazetecilerden Patrick Seale, Mart 1981’de şunları yazmıştı:

“Esed vahşi bir karşı teröre, rastgele tutuklamalara, dayağa, işkenceye, şüphelileri barındırdığı düşünülen binaları yerle bir etmeye, sanıkların aile-lerine karşı misillemelere ve toplu katliamlara başvuruyor...”269

“Kanlı bahar” olarak da anılan 24 Nisan 1981 tarihinde gerçekleş-tirilen Hama’daki katliamda şehrin uçak ve toplarla bombalanması so-nucu 335 kişi hayatını kaybetti. Katledilenlerin defnedilmesi birkaç gün boyunca hükûmet kuvvetlerince engellendi.270 Ancak Hama’daki asıl katliam bundan sonra gerçekleşti.

267 “Report on the Human Rights Situation in Syria over a 20-year period”, The Syrian Human Rights Committee, http://www.shrc.org/books/hr.20year/hr4.htm#_Toc518358713.

268 The Syrian Human Rights Committee, www.shrc.org/english/99reports/18021999.htm.269 Maoz, 1991, s. 252.270 Van Dam, s. 184.

Page 112: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

112 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Hama Katliamı271 Hafız Esed yönetiminde 1970’ler ve 1980’lerin başında ülkedeki

muhalif grupları, özellikle Müslüman Kardeşler’i ortadan kaldırmak için planlanan kanlı eylemlerin en şiddetlisi 2 Şubat 1982’de başladı. Başta Hama olmak üzere Suriye’nin kuzey kesimindeki bütün şehirleri tamamıyla temizlemesi istenen Rıfat Esed’e, emrindeki 12.000 askerle birlikte özellikle muhalif unsurlarla bağlantısı bulunan 100 ailenin bü-tün fertlerini içine alan 5.000 kişinin öldürülmesi için yetki verildi. Rıfat Esed halkın evlerinden işe başladı. Baskı her geçen gün artırılarak bütün evler içindekilerle birlikte yakılıp yıkıldı; hatta çocuklar, anne ve baba-larının gözleri önünde öldürüldü. Tüm bu gelişmeler üzerine, 2 Şubat 1982’de, Suriye uleması rejime karşı cihat ilan etti ve minarelerden cihat çağrıları yapıldı. İslami örgütlerin silahlı birlikleri önderliğinde Hama halkı kısa sürede şehri kontrol altına aldı. Cephaneliklerden, kışlalardan ve polis karakollarından ele geçirilen silahlar halka dağıtıldı.272

Esed yönetimi bu isyanı tarihte eşine az rastlanır bir şekilde kadın, çocuk demeden masum sivilleri ayırt etmeden, şiddet uygulayarak bas-tırmaya çalıştı. Uluslararası Af Örgütü’nün yayımladığı raporda şöyle deniyor:

“Dar yollardan tankların ve askerî birliklerin geçişini kolaylaştırmak için şehrin eski sokakları, tıpkı çatışmanın ilk beş günü tanklar tarafından evlerin yıkıldığı El-Hader sokakları gibi, havadan bombalandı. Günlerce süren ağır bombardımanın ardından 15 Şubat’ta Savunma Bakanı Mus-tafa Talas isyanın bastırıldığını açıklamasına rağmen şehir hâlâ kuşatma altındaydı. Sonraki iki hafta boyunca yoğun tutuklamalar sürdürülürken askerî kuvvetler tarafından halka kötü muamele edildiğine ve masum şehir halkına yönelik toplu katliamlar yapıldığına dair haberler geliyordu. Tam olarak ne olduğunu bilmek kolay olmasa da Uluslararası Af Örgütü şehrin dışındaki hastanede 19 Şubat günü 70 kişinin toplu olarak katledildiğini ve aynı gün Muhafız Tugayı’nın El-Hader bölgesinde ikamet eden bütün her-kesi infaz ettiğini bildiriyordu. Gelen haberlere göre, şüphelilerin bulunduğu düşünülen binalarda yaşayanları öldürmek için siyanür kullanılmıştı. Ayrı-ca askerî hava alanında, şehir stadyumunda ve askerî kamplarda toplanan insanlar, günlerce açıkta ve yiyeceksiz tutuldular.”273

271 Geniş bilgi için bkz.: “Report on the Human Rights Situation in Syria over a 20-year period”, The Syrian Human Rights Committee, http://www.shrc.org/data/aspx/BE005.aspx.

272 Abdullah, s. 242-243.273 The Syrian Human Rights Committee, http://www.shrc.org/english/99reports/18021999.htm.

Page 113: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 113SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Rejimin bu isyanı bastırması üç haftadan fazla sürdü. Esed, 24 Şu-bat’ta kendisiyle röportaj yapan bir gazeteciye, şehirde hayatın normale döndüğünü söylediği hâlde yollar hâlâ kapalı tutuluyordu. Hükûmet kuvvetlerinin Hama’yı kontrol altına alması haftalar sürdü. En acımasız katliamların yapıldığı bu harekâtta tanklarla dar sokaklara giremeyen askerî kuvvetler, uzun menzilli bombardıman topları ve tankları kul-landılar, helikopterlerle bomba yağdırdılar, şehrin hedef alınan kesimini buldozerlerle yerle bir ettiler. Katliamdan kurtulan bazı Hamalıların an-lattığına göre çürüyen cesetlerin çıkardığı koku bütün şehri kaplamıştı. Yıkılmış binaların altında, sokaklarda, yaralılar ve ölüler bulunuyordu. Askerler tarafından cesetlere bile tecavüz edilmişti. Çatışmalar sırasında Hama dışında olup da ikamet yeri Hama olan birçok kişinin de infaz edildiğine dair haberler geliyordu.274

Saldırılar sırasında kentteki camilerin önemli bölümü yerle bir edil-di. Aynı şekilde şehirde bulunan kiliseler de bombardımanlarda hasar gördü. Hama’da üç ay boyunca ezan sesi duyulmadı. Yapılan tespitlere göre bombardımanlarda 38 cami ve İslami merkez yok edildi, 19 cami hasar gördü, bir kısmı da hükûmet tarafından farklı amaçlarla kullanıldı. Hama kiliselerindeki tarihî ikonaların bombardımanlarla yok edilme-sini de kimse engelleyemedi. Arkeolojik eser olarak kabul edilen ünlü El-Cedide Kilisesi harabeye çevrildi. Bombardımanlarda birçok tarihî eser büyük hasar gördü.275

“Tıbbi müdahalenin güvenlik güçlerince engellenmesi sonucu binlerce kurban ölüme terk edildi. Bazı Hamalı kurbanlar da toplu mezarlara can-lı olarak gömüldüler. Hammam El-Seyh Hastanesi, El-Huda Hastanesi, Karate Kulübü Hastanesi ve Zanuba Hastanesi’nin güvenlik güçlerince bombalanması sonucu 185 hasta hayatını kaybetti. Askerler şehirdeki bütün eczaneleri yağmaladı. 52 eczaneden sadece bir tanesi yağmalanmadı. Katli-amın kurbanları arasında 40 günlük bebekler ve anne karnındaki embriyo-lar dahi vardı. Bebekler, yalvaran annelerinin gözleri önünde balkonlardan aşağı atıldılar. Askerler hamile bir kadının karnını delerek doğmamış çocu-ğun ölümüne neden oldular. Birçok çocuk haftalarca süren yiyecek sıkıntısı nedeniyle hayatını kaybetti. Dehşetin en şiddetli şekilde yaşandığı Hama’da çocuklar kendilerini savunabilmek için yaralı askerlerden aldıkları silahla-rı kullanmak zorunda kaldılar. Askerler, mücevherlerini vermeyi reddeden kadınların ellerini yaraladılar. Birçok kadın, askerler tarafından işkence ve tecavüz edilerek öldürüldü. Kadın ve çocuklara karşı şiddet uygulamayı

274 Abdullah, s. 243-244.275 The Syrian Human Rights Committee, http://www.shrc.org/english/99reports/18021999.htm.

Page 114: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

114 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

reddeden askerlerin cezası ölüm oldu. Yaşlılar da ayrım yapılmaksızın in-faz edildiler. Evlatlarını gömmeye çalışan yaşlılar acımasızca öldürüldüler. Güvenlik kuvvetleri öldürülenlerin gömülmesine müsaade etmedi, teşebbüs edenleri öldürdü. Şehri ceset kokusu kapladı ve salgın hastalık tehlikesi ortaya çıktı. Katliamın son günlerinde akıbeti meçhul, kayıp insanların sayısı gide-rek arttı. 26 Şubat 1982’de yüksek makamlar tarafından soruşturmaları ta-mamlamak adı altında tutuklamaların artırılması emredildi. Hama müftü-sü de dâhil 1.500 Hamalı zorla alıkonuldu. Alıkonulmalarının ardından bu kişilerin akıbetleri hakkında hiçbir bilgi alınamadı. 22 Şubat 1982’de Rıfat Esed, camilerde çalışan ve sayıları 1.000’i bulan bütün memur ve görevlile-rin genel tutuklulardan ayrılmasını emretti. Bilinmeyen bir yere götürülen bu tutuklulardan o tarihten bu yana haber alınamadı. Katliamın ardından şehirdeki kadın-erkek oranının değişmesi sonucu aileler geçimlerini sağla-makta zorlandılar. Askerler tarafından yağmalanan mağazalar daha sonra ateşe verildi. Malları yağmalanan ve dükkânları yakılan şehir halkı, gelir kaynaklarından mahrum edildi.”276

Hama katliamından sonra 800.000 kadar Suriyeli ülkeyi terk etti.277 20. yüzyılın en büyük katliamlarından olan Hama katliamı yabancı ba-sında geniş yer buldu. Mayıs 1982’de bir Fransız dergisinde çıkan yazıda Hama katliamındaki kayıpların İsrail’le yapılan Ekim Savaşı’ndaki ka-yıplardan daha fazla olduğu ifade ediliyordu. Mart 1982’de The Economist dergisinde yayımlanan bir makalede Hama katliamıyla ilgili şunlar kay-dediliyordu:

“Başkent Şam’a 120 mil mesafede bulunan Hama şehrinde neler yaşan-dığı belki de hiçbir zaman bilinmeyecek. Hükûmet, üç hafta boyunca tank ve toplarla kuşattığı Hama şehrine gazetecilerin girişine aylar sonra izin verdi. Şehrin tarihî bölgesi buldozerlerle tamamen temizlenmişti. Müslü-man Kardeşler’e göre kayıplar ordununkiyle birlikte 30.000’den fazla. Diğer tahminlere göre ölü sayısı 9.000. Fakat bu düşük tahminler hastanelerden alınan rakamlara dayanılarak verildiği için, hastanelere ulaşmadan gömü-lenlerin sayısı bu rakamlara eklenmemiştir. Kilise ve cami ayırt etmeden ya-pılan bombardımanlarda çok sayıda ibadethane yerle bir edilmiştir. Şehirde asırlardır Sünni çoğunlukla dostça geçinen çeşitli mezheplere bağlı 8.000 Hristiyan yaşamaktaydı.”

Olayların hemen akabinde kendini kamufle ederek Hama şehri-ne giren Fransız Liberasion gazetesi muhabiri Charles Bobit, 1 Mart

276 “The Massacre of Hama (1982)”, The Syrian Human Rights Committee, http://www.shrc.org/english/99reports/18021999.htm.

277 Maoz, 1991, s. 254.

Page 115: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 115SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

1982’de yayımlanan haberinde, şehrin her yerinde hükûmet tarafından yürütülen inşaatlar olduğunu, ancak bombardımandan hasar gören evle-rin hâlâ görülebildiğini, karşılaştığı Hamalı bir kadının kocasının kafası kopmuş cesedini günlerdir evinde saklamak zorunda kaldığını, birçok Hamalının da aynı şekilde yaralı yakınlarını evlerinde tuttuklarını, ezan okunduğu an minareler hedef alındığı için şehirde bulunduğu günler boyunca ezan sesi duymadığını yazdı.278

2011 Ayaklanması Sürecinde Yaşam Hakkına Yönelik İhlaller2011 yılı Mart ayından itibaren Suriye’de rejimin değişmesi amacıy-

la başlatılan iç ayaklanma sürecinde (bir yıllık zaman içinde) meydana gelen ölümler, Beşşar Esed’in babasından daha kanlı bir diktatör sıfatı kazanmasına neden oldu. Beşşar Esed tarafından yürütülen sindirme operasyonlarında bir yılda hayatını kaybedenlerin sayısı muhalefet kay-naklarına göre 30.000’in üzerinde.279

UNICEF’e göre olaylarda hayatını kaybeden çocukların sayısı 500’ü aşmış durumda.280 Aynı süre içinde hayati tehlike oluşturacak kadar cid-di yaralanmaya maruz kalanların sayısı hakkında güvenilir bir rakam bulunmamakla birlikte bu sayının 50.000’den fazla olduğu tahmin edil-mekte.

b. Keyfî tutuklama ve alıkoymalar Suriye’de güvenlik güçleri 8 Mart 1963 sıkıyönetim yasasını kul-

lanarak insan haklarını hiçe sayan sayısız eylem gerçekleştirdi. En sık işlenen insan hakkı ihlali, mahkeme önüne çıkartılmaksızın tutuklama yapılmasıydı. Suriye anayasasının 28. maddesine göre suçlanan her kişi mahkeme kararıyla suçlu bulunana kadar masum sayılır. Ancak bu mad-deye aykırı olarak güvenlik güçleri herhangi bir vatandaşı tutuklamak üzere emir çıkartarak tutuklama için yazılı hiçbir belge göstermeksizin şüpheli kişinin evini veya iş yerini -gece ya da gündüz- basıp bu kanunu birçok defa ihlal etti. Tutuklamanın neden yapıldığına dair hiçbir neden belirtilmeden sorgulamalar işkence altında gerçekleştirildi. Tutuklu ya-kınlarına tutuklanan kişinin nerede olduğuna ve hangi suçlamayla tu-tuklama yapıldığına dair hiçbir bilgi verilmediği durumlar sık sık yaşan-

278 http://www.shrc.org/data/aspx/BE005.aspx.279 http://syrianshuhada.com/?lang=en&.280 “UNICEF says 400 children killed in Syria unrest”, Google News, Agence France-

Presse (Geneva), 7 February 2012.

Page 116: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

116 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

dı. Merkezî otoriteden bağımsız çeşitli güvenlik birimleri, şüphelinin bulunamadığı durumlarda aile üyelerini kanunlara aykırı olarak hapse attı. 1980’de Halep’te tüccar olan Mahmud Kasha tutuklanarak 21 gün askerî cezaevinde alıkonuldu. Oysa o sıralarda kardeşi aranmaktaydı. Komünist Parti Polütbürosu’nda genel sekreter olan Riyad el-Türk ara-nırken eşi Esma el-Faysal, El-Türk tutuklanana kadar rehin tutuldu.281

Olağanüstü hâl yasası aslında savaş hâlinde devletin güvenliğini, ege-menliğini ve bağımsızlığını korumak üzere çıkartılmış bir kanun olmasına rağmen otoriteye muhalif veya iş birliği yapmayan Suriyeli vatandaşlara uygulandı. Uluslararası Af Örgütü’nün 1983’te yayımladığı bir rapora göre, politik tutuklamalar polis tarafından değil olağanüstü hâl yasasının geniş yetki tanıdığı silahlı kuvvetler tarafından yapıldı. Bu birimlerin her biri kendi sorgulama hücrelerine ve ülkeye yayılan istihbarat organlarına sa-hipti. Örgüt raporda, 1971’de kurulan Rıfat Esed’in kumanda ettiği 15.000 ila 25.000 kişiden oluşan Seraya el-Difa Birliği ve diğer güvenlik birimle-rinden bahsederek birçok operasyonda bu birliklerin kullanıldığına işaret etmiştir. Olağanüstü hâl yasasıyla bu birlikler daha da bağımsız bir hâle getirilmiş oldu. Askerî istihbarat faaliyetleri sadece orduyla ilgili konuları değil, doktor ve mühendis birliklerinin üyelerinin tutuklamalarını da içe-riyordu. 1980’de Tadmur Cezaevi’ndeki katliamı da bu güvenlik birimleri gerçekleştirmişti. Resmî hukuka tabi olmayan bu birimler, Savunma Ba-kanlığı’na değil Rıfat Esed’e rapor veriyordu. Uluslararası Af Örgütü bu birimlerden bazı görevlilerin Suriye dışında sürgüne gönderilen muhalifle-ri tespit etmek için diğer ülkelere gönderildiğini ve şiddet uyguladıklarını da bildirdi.282

HRW’nin Tadmur Hapishanesi’yle ilgili hazırladığı 1996 tarihli rapo-ra göre 2.000 civarında genç, Müslüman Kardeşler’le bağlantıları oldukları iddiasıyla alıkonulup 1983 ve 1987 yılları arasında Tadmur Hapishanesi’n-de tutuldu. 1995’te çoğu eski öğrenci, 500 ila 600 arasında değişen sayıda tutuklu serbest bırakıldı. Alıkonulan gençlerden Bara el-Sarrac adındaki elektrik mühendisliği öğrencisinin ABD’de doktor olarak çalışan ikiz kar-deşi, ABD hükûmetine Bara’nın durumuyla ilgili araştırma yapılması ta-lebini iletti. Bunun üzerine, Suriye’deki ABD elçiliği Suriyeli yetkililerden bu konu hakkında bilgi istedi. Bu talebe Suriye tarafından “Suriye hükû-meti, diğer devletlerin insan haklarıyla ilgili vakalar hakkında bilgi isteme-sini Suriye’nin iç işlerine karışmak olarak algılamaktadır.” cevabı verildi.283

281 Syrian Human Rights Committee, www.shrc.org/english/press_releases/2000/07022000/shrc_7Feb00.pdf+%22Riyad+el-Turk%22&hl=tr&ie=UTF-8&inlang=tr.

282 http://www.shrc.org/data/aspx/BE005.aspx.283 İnsan Hakları İzleme Örgütü, “Syrian Human Rights Developments, 2001”, http://

www.hrw.org/wr2k1/mideast/syria.html.

Page 117: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 117SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Güvenlik birimleri sıkıyönetimin ilan edildiği 1963’ten sonra binler-ce Suriyeliyi hiçbir sorgulamaya tabi tutmadan tutuklayıp hapse attı. Sı-kıyönetim kanununa göre güvenlik güçleri “kamu düzenini tehdit ettiği” düşünülen kişileri duruşma yapmaksızın hapse atma yetkisine sahipti. Uluslararası Af Örgütü sadece 1980’den 1981’e kadarki bir yıllık dö-nemde 3.500 kişinin bu şekilde tutuklandığını rapor etti. Bu rakam tu-tuklanan herkesi değil, sadece isimleri Af Örgütü’ne verilen tutukluları kapsıyordu. Ocak 1980’de Suriye Baas Partisi tarafından oluşturulan bir komitenin mahkeme önüne çıkarılmaksızın mahkûm edilenlerle ilgili yaptığı araştırma, 1980 yılının ilk aylarında yüzlerce Suriyelinin kanun-suz biçimde tutuklanarak hapsedildiğini gösterdi.284

Uluslararası Af Örgütü’nün verdiği bilgiye göre, tutuklamalar sı-rasında hiçbir kayıt tutulmuyordu. Örgüte göre birçok yerel güvenlik birimince gerçekleştiren tutuklamaların hiçbiri resmî prosedüre uygun değildi. Gözaltına alınan kişilerin uzun süre alıkonulmaları Şam’daki merkezî otoriteden bağımsız olarak yerel yönetimler tarafından yapıl-maktaydı.

1995’te Hafız Esed iktidarının 25. yıl dönümü nedeniyle ilan edilen afla 1.200 siyasi tutuklu serbest bırakıldı. Bazı siyasi tutuklular, salıveril-melerinin koşulu olarak hükûmeti desteklediklerini ve geçmişteki poli-tik hareketlerini reddettiklerini ifade eden bir belgeyi imzalamadıkları için baskı gördüler. Bu ifadeyi imzalamayı reddeden hükûmetin yasak-ladığı Komünist Hareket Partisi ve diğer bazı sol partilere üye olmaktan hükümlü 21 tutuklu, 1980’lerden 2001’de kapatılmasına kadar işken-celerin devam ettiği Tadmur Askerî Hapishanesi’ne gönderildi. Söz konusu belgeyi imzalamayı reddedenlerin tutukluluk süreleri iki buçuk yıl daha uzatıldı. 1992’de adil olmayan bir yargılamanın ardından tu-tuklanan insan hakları savunucusu Nizar Nayuf, gönderildiği Sednaya Hapishanesi’nde Suriye’de Demokratik Özgürlük ve İnsan Haklarının Savunulması Komitesi’ne mensup dokuz arkadaşıyla birlikte açlık gre-vi yapması üzerine 1993’te Tadmur’a gönderildi. 2000’de UNESCO, sağlık problemlerine rağmen yıllardır tutuklu bulunan Nizar Nayuf ’u “Guillermo Cano Dünya Basın Özgürlüğü Ödülü”ne layık gördü.285

1990’lı yılların sonunda Uluslararası Af Örgütü, Suriye Kürtlerinin yasal olmayan örgütlerle bağlantıları şüphesiyle tutuklandıklarını rapor etti.286 1998 tarihli rapora göre 20 Suriyeli Kürt, Kürtlere ait kültürel

284 http://www.shrc.org/data/aspx/BE005.aspx.285 İnsan Hakları İzleme Örgütü, “World Report 2000”, 2001, http://www.hrw.org/

wr2k1/mideast/syria.html.286 Uluslararası Af Örgütü, http://www.amnesty.org/report97/syr-summary-eng.

Page 118: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

118 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

aktivite düzenledikleri gerekçesiyle ve 15 Kürt de Nevruz kutlamala-rına katılmaları nedeniyle tutuklandı. Kürt ulusal şarkılarının olduğu kasetleri bulundurduğu için Halid Davud Şeyhu, Ömer Eyüp Hamu ve Mehdi el-Ali adlı Suriyeli Kürtler tutuklandılar.287 1999’da hazırlanan rapora göre, Irak vatandaşı olan iki kişi yayımladıkları bir makale nede-niyle tutuklandılar. Bazı Suriyeli Kürtler de yasa dışı örgütlerle bağlan-tıları bulunduğu gerekçesiyle tutuklandı.288

Örgüt 2000 yılında yayımladığı raporda, Müslüman Kardeşler’e mensup olmakla suçlanan 500 Suriyelinin tutuklandığını bildirdi.289 2001 tarihli rapora göre de başka bir ülkeye iltica etmek isteyen eski bir düşünce suçlusu, ailesiyle birlikte uzun müddet alıkonuldu ve bu süre zarfında aile fertlerine kötü muamelede bulunuldu.290

Suriye’de politik ve ekonomik reform çağrılarının yanı sıra, rüşvetin ve güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddetin cezalandırılması talebinde bulunan bağımsız milletvekilleri Riad el-Türk ve Mamun Humsi, 2001 yılında tutuklanıp 2002’de adil olarak yapılmayan bir yargılamanın ar-dından beş yıl hapse mahkûm edildi. Mart 2002’de sürgünden kendi isteğiyle dönen Müslüman Kardeşler’in eski bir üyesi olan Muhammed Nassar, Suriyeli yetkililerce tutuklanmasının ardından hapiste hayatını kaybetti. Nassar’ın işkence sonucu öldüğüne dair şüpheler bulunmak-tadır. 18-24 Nisan 2003 tarihlerinde Irak’tan sürgünden dönen Müslü-man Kardeşler örgütüyle bağlantılı oldukları iddia edilen yedi Suriyeli, haklarında hiçbir suçlamada bulunulmaksızın tutuklanarak hapse atıldı ve hapiste işkence gördü. Bu kişiler daha sonra işkencenin sıklıkla uygu-landığı askerî istihbarat hapishanesine gönderildiler.291

2011 Suriye ayaklanması sürecinde yürütülen keyfî operasyonlarda her gün yeni tutuklamaların yaşandığı ülkede, gerçek tutuklu sayısına dair hiçbir güvenilir bilgi bulunmamakla birlikte, insan hakları kaynak-ları her gün yeni tutuklu sayılarını duyurmaktadır.292

c. İşkence ve diğer insanlık dışı muameleler Uluslararası Af Örgütü’nün Suriye hapishanelerinde yapılan işken-

celere dair 1983 ve 1987 yılları arasındaki dönemi kapsayan raporunda, hapishanelerde uygulanan çeşitli işkence metotları şu şekilde belirtil-

287 Uluslararası Af Örgütü, http://www.amnesty.org/ailib/aireport/ar98/mde24.htm.288 Uluslararası Af Örgütü, http://www.amnesty.org/ailib/aireport/ar99/mde24.htm.289 Uluslararası Af Örgütü, http://www.amnesty.org/report2000/syr-summary-eng.290 Uluslararası Af Örgütü, http://www.amnesty.org/report2001/syr-summary-eng.291 Uluslararası Af Örgütü, http://www.amnesty.org/library/Index/ENGMDE240152003.292 Ayaklanma sürecindeki hak ihlalleriyle ilgili bilgiler Syrian Observatory for Human

Rights’dan takip edilebilir, bkz.: http://www.syriahr.com/.

Page 119: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 119SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

miştir: Bütün vücudu yumruk ve tokatla darp etmek, tekmelemek veya dışı plastik kaplı demir sopalarla, deri kemerlerle, değneklerle, kamçılar-la vurmak; tutukluları önce soğuk suya sonra sıcak suya sokmak, tırnak sökmek, araba tekerleğine bağlamak suretiyle işkence etmek, falakaya yatırmak, rüzgâr halısı adı verilen insan şeklindeki bir tahtaya tutuklu-yu bağlayarak dövmek veya elektrik vermek, hayalet adı verilen işkence metoduyla tutuklunun arkadan ellerini bağlayarak veya vücudu boşlukta sallanacak şekilde asarak dövmek veya elektrik vermek, siyah köle me-toduyla tutuklunun anüsüne kızgın sopa sokan bir makineye oturtmak, tavanda dönen pervaneye asmak ve dövmek, vücudun hassas bölgelerin-de sigara söndürmek, cımbızla deri ve tüyleri koparmak, tecavüz etmek, vücudun hassas bölgelerine, özellikle cinsel organlarına elektrik vermek, tutukluyu uzun süre tek ayak üstünde bekletmek veya ağır yük taşıta-rak koşturmak, tutukluyu bir şişe üzerine oturmaya zorlamak veya şişeyi anüse sokmak, tamamen karanlık bir hücrede birkaç gün izole etmek, tutuklu uykuluyken gözüne ışık tutmak veya uzun süre gece ve gündüz boyunca ışık altında bekletmek, yüksek sesli müzikten işkence altında ağlayanların seslerine kadar hoparlörden yüksek ses, gürültü vermek, tutukluyu arkadaşlarının veya yakınlarının işkence, tecavüz, kaçırma, kolunu bacağını kesme veya öldürme tehlikesi içinde olduğunu söyleye-rek tehdit etmek, tutuklunun gözleri önünde yakınlarına cinsel tacizde bulunmak ve işkence etmek, tutuklunun gözü önünde diğer tutuklulara işkence etmek, tutukluları kaba sözler söyleyerek veya karşı cinsten olan kişilerin içinde kıyafetlerini çıkarmaya zorlayarak aşağılamak, tutukluyu uykudan, yiyecekten, temiz havadan, tuvaleti kullanmaktan ve yakınla-rının ziyaretlerinden mahrum bırakmak.293

HRW’nin Tadmur Hapishanesi’yle ilgili hazırladığı rapora göre, 1987 yılında hapishanedeki mahkûmlar kırbaçlanarak işkence görü-yorlardı. Tadmur’da uzun süre kalmış bir tutuklunun ifadesine göre, mahkûmlardan uyurken vücutlarının sadece bir tarafına doğru yatmaları isteniyordu aksi takdirde bilinçlerini kaybedene kadar dövülüyorlardı. Tadmur’da işkence sonucu sakatlanan insan hakları savunucusu Nizar Nayuf ’a bacağında duyduğu acı nedeniyle tıbbi müdahalede bulunul-ması gerekirken kendisine hiçbir tıbbi müdahalede bulunulmamıştı.294

1990’lı yıllar boyunca Uluslararası Af Örgütü’nden Suriye hapis-hanelerinde işkencenin rutin bir şekilde uygulanmaya devam ettiğine

293 Syrian Human Rights Committee, http://www.shrc.org/data/aspx/BE005.aspx.294 “Syria’s Tadmor Prison Dissent Still Hostageto a Legacy of Terror Summary”, İnsan Hakları

İzleme Örgütü, 1 Nisan 1996, http://www.unhcr.org/refworld/docid/3ae6a7dbc.html.

Page 120: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

120 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

dair raporlar geliyordu.295 2003’te yayımlanan Uluslararası Af Örgütü raporuna göre Halep Üniversitesi’nin eski dekanlarından Arif Delilah, Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından Temmuz 2000’de 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Delilah, tutulduğu Adra Hapishanesi’nde yapılan işkenceler sonucunda yaralandı. Nisan ayında hastaneye kaldırılan Arif Dalilah, yeterli tıbbi müdahale yapılmadan hücresine geri götürüldü. 6 Haziran’da yapılan duruşmasında mahkemeye kendisine hapishanede kötü muamele edildiğini ifade etti.296

Uluslararası Af Örgütü’nün 2001 tarihli raporuna göre fiziksel şikâ-yetleri için tıbbi yardım isteyen Lübnan asıllı Muhammed Hasan Nas-sar adındaki hükümlü, hapishanede hayatını kaybetti.297

Suriye’de tutukluların durumlarının düzeltilmesine dair faaliyet gös-teren herhangi bir kurum bulunmuyor. Eski mahkûmların sabıka kayıt-ları nedeniyle özel sektörde dahi iş bulmaları zor. Serbest bırakılan tu-tukluların yurt dışına çıkışları da (para kazanmak için bile olsa) pasaport verilmediği için mümkün değil.298

İşkence konusunda Beşşar Esed döneminde ciddi bir iyileşme ol-madığı gibi, özellikle 2011’den sonra işkence ve kötü muameledeki artış, uluslararası toplumun tepkilerine neden oluyor.299

d. KayıplarSuriye’de özellikle yönetime muhalif hareketlere mensup tutuklulardan

haber alınamamaktadır. Ülkede akıbeti hakkında bilgi alınamayan sayısız kayıp vakası bulunmaktadır. Uluslararası Af Örgütü’nün 1990’lı ve 2000’li yılları kapsayan raporlarında çok sayıda kayıp tutuklu vakasından bahse-dilmekte, özellikle 1980’lerde mahkeme önüne çıkarılmaksızın tutuklanan çoğu Müslüman Kardeşler’e mensup olduğu iddia edilen sayısız Suriyeli hakkında, yakınlarının hâlâ hiçbir bilgiye ulaşamadığı bildirilmektedir.300

295 İnsan Hakları İzleme Örgütü, http://www.amnesty.org.296 İnsan Hakları İzleme Örgütü, http://www.amnesty.org/report2003/syr-summary-eng.297 İnsan Hakları İzleme Örgütü, http://www.amnesty.org/report2001/syr-summary-eng.298 Syrian Human Rights Committee, http://www.shrc.org/data/aspx/BE005.aspx.299 The Guardian, “Syrian regime engages in systematic torture, says report”, 3 Temmuz

2012, http://www.guardian.co.uk/world/2012/jul/03/syria-torture-human-rights-watch. Diğer sistematik işkence raporları hakkında insan hakları örgütlerinin resmî sitelerine bakılabilir: “I Wanted to Die: Syria’s Torture Survivors Speak About”, Uluslararası Af Örgütü, 14 Mart 2012, http://www.amnestyusa.org/research/reports/i-wanted-to-die-syria-s-torture-survivors-speak-out, “Syria: Torture Centers Revealed”, İnsan Hakları İzleme Örgütü, 3 Temmuz 2012, http://www.hrw.org/news/2012/07/03/syria-torture-centers-revealed.

300 Syrian Human Rights Committee, http://www.shrc.org/data/aspx/BE005.aspx.

Page 121: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 121SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

e. Adil yargılamanın olmamasıHRW raporuna göre 1980’lerde yapılan mahkemelerin yalnız-

ca birkaç dakika sürdüğü, suçlamaları reddeden ve avukat tutmalarına müsaade edilmeyen tutukluların yargıç tarafından yalancı olarak itham edilmelerinin ardından cezalandırıldıkları belirtilmiştir. Uluslararası standartlara uyulmayan bu mahkemeler, genellikle duruşma yargıcının sanığa ismini sormasının ardından karara bağlanıyordu. 1995’te bir avu-katın HRW’ye aktardıklarına göre, sanıklar gözleri bağlı olarak duruş-ma salonuna getiriliyor ve avukatların duruşmalarda bulunmasına izin verilmiyordu.301

Suriye’de siyasi hükümlülerin duruşmaları Suriye Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yapılmaktadır. Bu mahkemenin verdiği karara karşı temyiz başvurusu hakkı bulunmamaktadır. Uluslararası Af Örgütü bu mahkemede yapılan, uluslararası standartlara uymayan birçok duruşma rapor etmiştir. Bu duruşmalardan ikisi 2002’de yargılanan Riad Türk ve Mamun Humsi’ye aittir. Her iki tutuklunun duruşmaları öncesinde avu-katlarıyla görüşme talepleri reddedilmiştir. Her ikisinin avukatlarının Cezai İşlemler Kanunu’nun 275. maddesi ihlal edilerek isnad belgelerini ve diğer belgeleri inceleme talepleri reddedilmiştir. Suriye’de avukatların bir tutukluyu temsil edebilmek için tutukludan vekâlet alması ve vekâ-letin tutuklu tarafından imzalanması gerekmektedir. Fakat yakınlarının bile nerede olduklarına dair bilgi alamadıkları ve uzun müddet gözaltın-da tutulan sanıkların bu imza işlemini gerçekleştirebilmesi çoğu zaman mümkün olamamaktadır. Bunun dışında avukatların tutukluyla iletişim kurması neredeyse imkânsız hâle getirilmiştir.302

f. İfade ve basın özgürlüğünün kısıtlanmasıSuriye’de bütün gazeteler ve yayınlar devletin sıkı kontrolü altında-

dır. 1997 yılında internet bağlantısı için altyapı çalışması yapılmasına rağmen internet hâlâ halka açık değildir. Hükûmetin resmî yayın organı Tişrin gazetesinde 1998’de İsrail’in yoğun olarak internet kullanımına karşı Suriye’nin de internet kullanımını genişletmesinin savunulduğu bir makale yayımlanmıştır.303 Birkaç yıl öncesine kadar Suriye’de Tişrin, Baas ve et-Tavra gazeteleri dışında hiçbir gazete bulunmuyordu.304

301 İnsan Hakları İzleme Örgütü, 1996, http://www.unhcr.org/refworld/docid/3ae6a7dbc.html.302 Uluslararası Af Örgütü, http://www.amnesty.org/library/index/ENGMDE240072002.303 İnsan Hakları İzleme Örgütü, “World Report 2000”, http://www.hrw.org/wr2k1/mideast/

syria.html.304 http://www.shrc.org/data/aspx/BE005.aspx.

Page 122: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

122 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Beşşar Esed’in izniyle babası Hafız Esed’in cenaze törenine yaban-cı basından 75 gazetecinin katılımına müsaade edilmesi, Suriye koşul-ları açısından bir ilerleme olarak görüldü. Beşşar Esed iş yerlerinde, kütüphanelerde, Şam Uluslararası Havaalanı’nda internet kullanımı-nın sağlanması ve Şam’da en azından iki özel internet kafe açılmasını öngörmüştü. Suriye Telekomünikasyon Kurumu ülkenin tek internet sağlayıcısı olarak İsrail kaynaklı sitelere ve Londra’da faaliyetlerini sür-düren Suriye İnsan Hakları Komitesi’nin sitesine girişi engellemektedir. Gazeteciler, basına uygulanan yasağı deldikleri gerekçesiyle hapse atıla-bilmekte, akademik yayınlara dahi sansür uygulanmaktadır.305

Beşşar Esed’in 2000 yılında iktidara gelişinin ardından demokratik özgürlüklerin genişletilmesine dair eğilimleri, “Şam Baharı” olarak ad-landırılan bir ortam yarattı. Kamuyu ilgilendiren konuların, kültürel ve politik meselelerin ele alındığı çeşitli forumlar düzenlenmeye başlandı. Fakat Ocak 2001’de Suriye iktidarı bu tartışma forumlarına kısıtlama getirdi.306

Sonraki dönemde de basın ve ifade özgürlüğü konusunda ciddi bir ilerleme sağlanamayan ülkede, Arap Baharı sürecinde basın özgürlüğü tamamen rafa kaldırıldı.

305 Syrian Human Rights Committee, http://www.shrc.org/data/aspx/ANNUALREPORT2003.aspx.306 Uluslararası Af Örgütü, http://www.amnesty.org/library/index/ENGMDE240072002.

Page 123: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

IV. BÖLÜM

Suriye Dış Politikasıve Bölgesel Dengeler

Page 124: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi
Page 125: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

1. Dış Politikanın Tarihsel Dönüşümü1946 yılında bağımsızlığını kazanan Suriye’de bağımsız bir dış po-

litika geleneği oluşması, gerek ülke içindeki fraksiyon kavgaları gerekse Soğuk Savaş dengeleri nedeniyle hep kesintiye uğradı. Genel bir sınır çizmek gerekirse,1946-1963 yılları arasını “oluşum ve kargaşa dönemi” olarak nitelemek mümkündür. Çok sayıda askerî darbe ile ABD ve Sov-yet çizgisinde inişli çıkışlı bir seyir izleyen dış politika, 1963-1970 yılları arasında da katı bir sosyalist ve devrimci çizgi izledi.307

Daha önceki dönemlerden farklı bir yol izleyen Esed hanedanlığı ise son yıllara kadar getirdiği çizgisiyle pragmatist bir politika güttü. Aileyi ilk defa iktidara taşıyan 1970 darbesi, gerek Batılı ülkeler gerek-se Sovyetler Birliği tarafından olumlu karşılandı. Söz konusu ülkeler, baştaki sert ve uzlaşmaz görüntüsüne rağmen Esed’in bu sertliğinin İs-rail konusunda oldukça hassas olan iç politik aktörleri tatmine yönelik olduğunu, dışarıya karşı ise pragmatist bir tutum sergileyeceğini düşü-nüyorlardı. Bu görüş bir açıdan doğruydu; çünkü Esed’in Cedid’le olan çekişmesinde, başından itibaren dış politika konusunda verdiği yumuşak mesajlar, yeni dönemin Cedid zamanından oldukça farklı olacağını gös-termişti.308

İç politikaya dönük olarak devrimci retorikte belli bir yumuşama gerçekleştiren Esed, bu yumuşamayı çok geçmeden dış politikadaki söy-lemine de yansıttı. Bu çerçevede, ulusal medyada yer alan bölgesel ve uluslararası sorunlar konusundaki birçok yazının üslubu, ulusal çıkar-ların yeni rotasına göre ayarlandı. Özellikle Arap ülkeleri ile ilişkilerde Cedid döneminden farklı olarak daha sıcak ve yumuşak bir bakış açısı göze çarpıyordu.309

307 Bu dönemin dış politika gelişmeleri için kitabın “Darbeler ve Ordunun Yükselişi”, “Mısır’la Birlik” ve “Baaslı Döneme İlk Adım” bölümlerine bakınız.

308 Abdullah, s. 71.309 McLaurin, Mughisuddin, Wagner, s. 251.

Page 126: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

126 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Güçlü bir dış politika için istikrarlı bir iç yapı sağlamak isteyen Hafız Esed, Mart 1972’de Baas Partisi ile dört partiyi310 birleştirerek Gelişmeci Ulusal Cephe (Progressive National Front)’yi oluşturdu. Uy-gulayacağı dış politika için içeriden hiçbir çatlak ses istemeyen Hafız Esed, pazarlık kozlarını güçlendirmek için attığı bu adımla tüm grupla-rın kendisinin iç ve dış politikasına daha yakın ve uyumlu çalışmalarını temin etmeyi amaçlıyordu. Nitekim iktidarının ilk beş yılında bunu ta-mamen başardı.311

Hafız Esed’in dış politika değişikliğinin üç boyutu bulunmaktaydı. Bunlardan ilki ve en önemlisi, Batı ve Doğu Blokları arasındaki reka-bette tercih sorunuydu. Esed, kendisinden önceki Baasçı siyasilerin ak-sine, tamamen Sovyetler Birliği’ne endeksli, öykünmeci bir politikaya karşıydı. O, Sovyetlerin Suriye iç ve dış siyasetindeki geleneksel ağır-lığını korumasına müsaade etmekle birlikte ABD ile köprüleri tama-men atmayı düşünmüyordu. Esed’in bu denge politikası, 1970’li yıllar boyunca kendisine büyük bir karizma ve bölgesel güç sağladı. Esed’in bu tutumunun farkında olan Sovyetler Birliği, 1973 yenilgisinden sonra Mısır’da yaşadığı mevzi kaybının bir benzerini Suriye’de de yaşamamak için oldukça hassas davranmak zorunda kaldı. Aynı şey ABD için de geçerliydi. Arap dünyasında Nasır sonrası liderlerin 1960’lı yıllardaki katı lider tiplerinden önemli ölçüde ayrıldığının farkında olan ABD yönetimi, Esed’i uzlaşılabilecek bir lider olarak görüyordu. Bu nedenle Şam’daki politikaları radikalleştirecek davranışlardan kaçınmaya -Salah Cedid dönemindekinden- daha fazla özen gösteriyordu.312

Esed’in dış politikada getirdiği yeniliğin ikinci boyutunu Arap ül-keleri ile olan ilişkilerde yaşanan değişim oluşturuyordu. Arap ülkeleri ile ilişkilerde, Cedid döneminde konulmuş olan ve Suriye ile diğer Arap ülkelerinin arasını bozan tüm politikalara son veren yeni Şam yöneti-mi, daha önce kanlı bıçaklı olduğu Ürdün, Irak ve Suudi Arabistan gibi ülkeler dâhil tüm Arap ülkeleri ile ilişkilerde yeni bir dönem başlattı.313

Esed’in gelişi ve oluşturduğu değişim rüzgârı dış politikada inanıl-maz bir hızla hissedildi. İlk günlerden itibaren Suriye ile diğer ülkelerin arasını iyileştiren gelişmeler kendini göstermiş ve Suriye, içine düştü-ğü izolasyondan kurtulmaya başlamıştı. Esed idaresindeki Şam yöne-

310 Bu dört parti: Cemal Atassi liderliğindeki Nasırcıların “Suriye Arap Sosyalist Birliği”, Cemal Sufi liderliğindeki “Sosyalist Birlik Hareketi”, Halid Bektaş liderliğindeki “Suriye Komünist Partisi” ve Baas’ın diğer yorumcularından Ekrem Hourani taraftarlarının “Arap Sosyalist Partisi”.

311 Collelo, s. 41; Olson, 131.312 McLaurin, Mughisuddin, Wagner, s. 247.313 McLaurin, Mughisuddin, Wagner, s. 256.

Page 127: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 127SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

timinin 16 Şubat 1971’de Tunus’la, 2 Mart 1971 tarihinde de Fas ile diplomatik ilişkilerini yeniden başlatmasının ardından, Ürdün Prensi Hasan’ın Şam’a yaptığı resmî ziyaret, Kara Eylül’de bozulan iki ülke ilişkilerinin yeniden başlamasına yardımcı oldu. 1970 yılı Aralık ayın-da Mısır, Libya, Sudan ve Suriye arasında bir federasyon kurulmasını öngören “Tripoli Bildirisi” girişimi kâğıt üzerinde kalsa da siyasi diyalog süreci açısından oldukça büyük faydalar sağladı.314

Esed ailesinin iktidarı ile Büyük Suriye’nin bir parçası olarak kabul edilen Lübnan’a olan ticari sınırlamaların birçoğu kaldırılarak bu ül-keye seyahat kolaylaştırıldı. Hafız Esed, kendisiyle hemen hemen aynı zamanda iktidara gelen Mısır lideri Enver Sedat gibi, Neo-Baas poli-tikalar benimseyerek bölgedeki ülkelerle ilişkilerinde “devrimci-gerici” ayırımını fiili olarak ortadan kaldırdı. Belki de eski Baas dönemlerinin devrimci hükûmet politikalarından en büyük farklılık, yıllardır ABD ile yakın ilişkileri nedeniyle Şam nezdinde düşman ajanı olarak algılanan Suudi Arabistan ile kurulan ilişkilerdi. Esed, İzzet Cedid yönetiminde yayın yapan ve tüm Arap Yarımadası’ndaki muhalif hareketleri teşvik eder bir yayın politikası uygulayan “Arap Yarımadası’nın Sesi” adlı rad-yonun yayınlarını durdurdu. Cedid hükûmetinin “Batılıların emper-yalist planı” diyerek karşı çıktığı Faysal İbn Suud’un “Körfez Ülkeleri Federasyonu” tasarısına doğrudan destek verdi. Esed yönetimi, 1967 yılından itibaren ABD ile kopuk olan ilişkilerini 1974 Haziran ayında, Batı Almanya ile de aynı yılın Ağustos ayında yeniden kurdu. Daha öncesinde, 6 Mart 1974 tarihinde, Amerikan Senatosu aldığı bir kararla Suriye’nin Ortadoğu’daki barış süreci konusunda oynadığı önemli role dikkat çekerek Suriye’ye her yıl 90 milyon dolarlık yardım yapılmasını onayladı. Aynı yıl bölgedeki ABD müttefiki İran Şahı, yeni Şam yöne-timine 150 milyon dolarlık bir yardımda bulundu.315 Esed rejimine bir diğer yardım, yine darbeyle iktidara gelmiş bir albaydan, 1 Eylül 1969’da yaptığı darbe ile Libya’da yönetimi ele geçiren Albay Muammer Kad-dafi’den geldi. Kaddafi, Şam’a gelerek yeni bir istikrar arayışı içindeki ülkeye 110 milyon doları hibe ve 38 milyon doları geri ödemeli olmak üzere toplam 148 milyon dolarlık yardım konusunda söz verdi. Esed, en çok ihtiyaç duyduğu bir sırada gelen bu parayı, yiyecek fiyatlarının düşürülmesi için sübvanse amacıyla kullandı. Halkın yaşam düzeyinin biraz olsun iyileşmesi yönünde katkı sağlayan bu yardım, kendisine bü-yük puan kazandırdı.316

314 Hopwood, s. 55.315 Abdullah, s. 74.316 Olson, s. 137.

Page 128: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

128 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Enver Sedat, 1973 Savaşı’ndan sonra Sovyetler Birliği ile ilişkilerini tamamen koparıp ABD’ye yönelince, Suriye’nin Moskova nezdindeki önemi artmıştı. Bu durumun farkında olan Şam yönetimi, bir yandan Ortadoğu’da kendine güçlü bir ortak arayan Sovyetler Birliği karşısın-daki pazarlık gücünü artırırken bir yandan da ABD yönetimiyle ipleri hiçbir zaman koparmayarak konumunu sağlamlaştırmaya çalıştı. Bu-nun en önemli göstergelerinden biri olan, Cedid döneminde kapatılan Aramco’nun Irak petrolünü Akdeniz’e taşıyan boru hattını tamir ettirip açtırması, Batılı çevrelerde büyük yankı uyandırdı.317

Savaştan sonra Suriye, kendini yarı yolda bırakan Mısır ile arasındaki çekişmelerden dolayı yeni ittifaklara yönelerek Irak, Ürdün ve Lübnan’dan müteşekkil “Kuzey Cephesi”ni güçlendirmek için girişimler başlattı. İsra-il’in kuzeyindeki ve doğusundaki Arap güçlerini kendi ekseni etrafında toplayarak hem ABD’ye karşı bir koz elde etmek hem de Mısır’ın Arap dünyasındaki lider rolüne meydan okumak istiyordu. Suriye’nin bu tutu-mu Sovyetler Birliği tarafından desteklendi. Bu çerçevede Esed, 1975 yılı Ocak ayında Lübnan’ı ziyaret etti. Son 25 yılda Lübnan’ı ziyaret eden ilk Suriye Devlet Başkanı olan Esed, bir yandan Beyrut’la ilişkilerini düzel-tirken bir yandan da sürekli olumsuz ilişkiler içinde bulunduğu Ürdün’e yakınlaştı. Böylece, 1975 yılının ilk yarısında Lübnan, Ürdün ve FKÖ ile ilişkiler oldukça iyi bir düzeye getirilmiş oldu.318

1976 yılının başına gelindiğinde bölgede bir Suriye-Ürdün-Filistin federasyonundan söz ediliyordu. Öte yandan İsrail’le mücadele yöntem-lerine karşı pürüz çıkarmaması için FKÖ’nün denetim altında tutulması gerektiğini düşünen Suriye, Filistin devriminin herhangi bir Arap ül-kesinin vesayeti altına girmesine kesinlikle karşı olan El-Fetih ve Yaser Arafat engelini aşması gerektiğinin farkındaydı. Arafat’ın yerine, Ba-as’ın FKÖ içindeki uzantısı olarak bilinen El-Saika’nın lideri Zuheyr Muhsin’i getirmeyi düşünen Hafız Esed, Lübnan savaşı sırasında Ara-fat karşıtı Filistin gruplarına ve El-Saika’ya yaptığı yardımlarla bunu gerçekleştirmeye çalıştı.319

Uluslararası alanda denge politikasını sürdüren Esed, 18-22 Nisan 1977 tarihleri arasında Moskova’ya yaptığı ziyaretin ardından, 9 Mayıs’ta Cenevre’de ABD Başkanı Jimmy Carter’la görüşerek hem süper güçlerden bağımsızlığını hem de iki güç arasında manevra yapabileceğini gösterdi.320

317 Hopwood, s. 72-77.318 Pipes, s. 144.319 Stephen C. Pelletiere, Assad and the Peace Process the Pivotal Role of Lebanon, Washington:

U.S. Army War College Strategic Studies Institute, 1995, s. 8.320 Maoz, 1991, s. 215.

Page 129: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 129SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Bu tarihler aynı zamanda Mısır’la ilişkilerde tam bir dönüm noktası oldu. Sedat’ın hiçbir Arap liderine danışmadan İsrail’le kendi başına bir anlaşma imzalaması, Şam tarafından Arap cephesini yıkmaya yönelik bir sabotaj olarak değerlendirildi. 1978 yılında imzalanan Camp David Anlaşması sonrasında Mısır’ın Arap dünyasındaki lider konumunun sona erdiğini ilan eden Suriye, yeni siyasi gelişmeler karşısında Arap cephesinin başını çekmeye aday ülke olduğunu ima edercesine Mısır’ın dışlanması konusunda öncülük yaptı.321

Ancak Lübnan’a müdahalesinde bariz şekilde ortaya çıkan ve daha sonra Mısır’ın yerini doldurma çabalarında daha da perçinlenen Su-riye’nin öncülüğü rolü uzun sürmedi. 1980 yılında başlayan İran-Irak Savaşı’nda, Baas ekollerine dayalı geleneksel rekabetten dolayı Suriye yönetiminin İran tarafını tutması, bölge ülkeleri ile arasındaki ilişkileri soğuttu. Bir yandan Suudi Arabistan, Arap ülkeleri karşısında takındığı sert tutumdan vazgeçmesi amacıyla Şam’a yüklü miktarda para yardımı yaparken öte yandan İran, Irak’ın önemli gelir kaynaklarından biri olan petrol boru hattını kapatmasından ötürü Suriye’ye âdeta petrol bağış-lamaya başlamıştı. Başlangıçta Suriye’nin durumdan memnun olduğu söylenebilirdi ancak bir süre sonra Arap ülkelerinin karşı tavır almaları dengeleri tersine çevirdi.322

1980’li yılların başlangıcıyla birlikte Esed, Sovyetlere daha da ya-kınlaşma ihtiyacı hissetti. 8 Ekim 1980 tarihinde Şam ve Moskova ara-sında imzalanan Dostluk ve İşbirliği Anlaşması, ilişkileri pekiştirirken anlaşmayla Sovyetler, Suriye’ye oldukça gelişmiş silahlar vermeyi kabul ediyordu. Çok geçmeden İsrail’in Aralık 1981 tarihinde Golan Tepe-leri’ni resmen ilhak ettiğini açıklaması ve 1982 Haziran’ında Lübnan’a müdahale etmesi üzerine Lübnan’da çatışmalar yoğunlaştı. Golan’ın il-hak edilmesi, Suriye açısından kabul edilebilir bir gelişme değildi, ancak yanında Mısır gibi güçlü bir müttefik olmadığı için Suriye’nin tek başı-na İsrail’in karşısına çıkacak gücü olmadığı da ortadaydı. Yalnız başına İsrail’e saldırmak, 1973 Savaşı’nda Şam’a kadar gelen İsrail askerlerinin bu kez Halep’e girmelerine yol açacak bir felakete dönüşebilirdi. Öy-leyse en akıllıca yol, başka bir ülke toprağında kozları paylaşmaktı. Su-riye ve İsrail jetleri Beyrut üzerinde çarpışırken, İsrail ablukası sonucu Batı Beyrut’un dünya ile ilişkisi kesildi. Savaşta 35.000 Lübnanlı hayatını kaybederken Amerikan askerlerinin müdahalesi çatışmalara uluslararası

321 Hopwood, s. 60.322 Elie Chalala, “Syria’s Support of Iran in the Gulf War: The Role of Structural Change

and the Emergence of a Relatively Strong State”, Journal of Arab Affairs, Vol 7, Fall 1988, No. 2, London, s. 107.

Page 130: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

130 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

bir boyut kattı ve 80’li yılların sonuna kadar gündemden hiç düşmeyen Lübnan İç Savaşı, Suriye’nin burada mutlak hâkimiyeti ile sonuçlandı.323

1986 yılında, gerek 30.000 Suriye askerinin Lübnan’da bulunmasının getirdiği maliyet gerekse bütçenin büyük bölümünün silahlanmaya ay-rılması, Suriye’yi ciddi bir mali sıkıntıya soktu. İç sıkıntılar, ekonominin kötü gidişatı ve Arap ülkelerinin izolasyon politikaları gibi olumsuzluk-lara alışmış olan Şam yönetimi açısından en kötü gelişme, 80’li yılların ikinci yarısında Batı’dan geldi. Lübnan’da yüzlerce asker ve sivil görevlisini örgütlerin hedefi hâline getiren Şam yönetimini teröre destek vermekle suçlayan ABD, Suriye’nin uluslararası prestijine büyük bir darbe vurdu ve İsrail karşısındaki siyasi pazarlık şansını oldukça azalttı.324

1987 yılında Lübnan Hizbullahı’nın elindeki Batılı rehinelerin serbest bırakılması için Beyrut’a 7.000 kişilik bir güç gönderen Suri-ye, 1987 yılının Mart ayına gelindiğinde Avrupa ülkeleri ile ilişkilerini yeniden düzeltme sürecine girdi ve ABD ile diyaloğa tekrar başladı.325

Doğu Bloku’nun dağılma sürecinde en önemli müttefikini kaybeden Suriye, Körfez Savaşı ile Batı’nın yanında konumlanmayı tercih etti. Bu savaş, Hafız Esed’in kendi halkı ve dış devletler nezdindeki otoritesini sarsmadan, “Batı karşıtı” bir konumdan “Batı yanlısı” bir çizgiye kayma-sını kolaylaştırdı. Savaş, Suriye’ye Batı ile ilişkilerini iyileştirme fırsatı verirken, Sovyetçi sosyalist politikalardan liberalizme doğru geçen ben-zer ülkelerdeki “yeni bir düzene geçiş çalkantılarını” da yaşatmadı. Kör-fez Savaşı’nın başlamasından itibaren liberal anlayışa geçiş de başlamış ve savaşın sonunda bu sürecin geri dönülemez bir aşamasına gelinmişti. Haziran 1992 tarihinde yapılan kabine değişikliğiyle 36 üyeli hükûmete 19 yeni bakan girdi. Yeni atamaların siyasi mahiyeti, aşamalı ekonomik reform ve liberalleşmeye verilen ağırlığın sürdüğünü gösteriyordu. Buna karşın bakanlıklardan 24’ünü elinde bulunduran Arap Sosyalist Baas Partisi’nin belirgin üstünlüğü korunuyordu.326

Suriye açısından asıl siyasi ve ekonomik kazanımlar savaştan hemen sonra başladı. Savaş sırasında 19.000 kişilik bir güçle Batı ittifakına yardım eden ve Lübnan’daki rehineler konusunda arabuluculuk yapan Suriye, savaştan sonra âdeta Batı’nın ve Irak karşısında birleşen Arap devletlerinin kredilerine boğuldu. Japonya, Avrupa ve Arap ülkelerin-

323 Reda, s. 219-246.324 Collelo, s. 43.325 Maoz, 1991, s. 298.326 Major Shawn Pine, “Israel’s Chimera and Assad’s Peace Strategy”, Freeman Center

For Strategic Studies, February 1998, s. 2; “The Middle East and North Africa 1992”, Regional Surveys of the World, London: Europa Publications, 1993.

Page 131: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 131SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

den gelen 2,5 milyar dolarlık yardımın yanı sıra, Kuveyt Fonu’ndan 60,5 milyon dolarlık nakit ödenek sağlandı. Ayrıca, hemen hemen tamam-lanmak üzere olan Şam kanalizasyon projesi için de 100 milyon dolarlık kredi kolayca verildi. Mart 1991’de AB Akdeniz Ülkeleri ile İlişkiler Sorumlusu Abel Matutes ile 1986’dan beri askıya alınmış bulunan 200 milyon dolarlık AB yardımının serbest bırakılması konusunda masaya oturuldu. Eski sistemin özel sektörü kısıtlayan yasaları Mayıs 1992’deki özel yatırım yasası ile değiştirilirken Esed yönetimi, artık geçmişin sos-yalist anlayışına bir sünger çekip liberal politikalar için yeni bir sayfa açmıştı.327

Ama Batı’yla iyileşen bu ilişkiler, Suriye’nin eski müttefiki ile arasını iyi tutmaya özen göstermesine engel olmadı. Uluslararası alandaki hızlı gelişmelerin seyrinin her an değişebileceğini de düşünen Suriye, 1991 yılında Rusya’yla imzaladığı 2 milyar dolar tutarındaki askerî iş birliği anlaşmasına ilave olarak, 1992 yılında silah alım anlaşmasına imza attı. Yeni dönemin Soğuk Savaş dönemindekinden farkı, Rusya’nın bölgede azalan ağırlığına paralel olarak girilen ilişkinin düzeyinin de biraz düş-mesi idi.328

Ancak 1997 yılı sonları ile 1998 başlarında Rusya Dışişleri Baka-nı’nın bölgeye yaptığı ziyaretler, dengeleri yeniden etkileyecek temel değişiklikleri beraberinde getirdi. Dağılma süreci şaşkınlığını atlatan Rusya, bölgedeki etkinliğini yeniden kazanma çalışmalarına başlamıştı. Bölgedeki Rusya rolünün güçlenmesinden memnuniyet duyan Suriye, gelinen aşamada barış sürecindeki sıkı pazarlıklarda güvenebileceği dostlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç hissediyordu.329

İsrail ile ilişkiler açısından Suriye, yeni konumunun gereklerine uygun ola-rak, biraz da Batı’nın dayatması sonucu, ABD öncülüğünde oluşturulan yeni Ortadoğu düzeninin en önemli parçası olan Ortadoğu barış sürecinin bir aktö-rü olmayı kabullenmişti. Bu iyi niyet gösterisi, FKÖ’nün başlattığı girişimlerin Mısır ve Ürdün’den sonra Suriye’yi de etkilemeye başladığını gösteriyordu.330

ABD, Suriye’nin barışa razı olması için elinden geleni yaparken, ABD Başkanı Bill Clinton, hâlâ terörist ülkeler listesinde tuttuğu Suriye’nin

327 Hans Hopfinger, Marc Boeckler, “Step by Step to an Open Economic System: Syria Sets Course for Liberalization”, British Journal of Middle Eastern Studies, 1996, 23 (2), s. 183-202.

328 Bruce Maddy-Weitzman, “Syria, Middle East Contemporary Survey”, The Moshe Dayan Center for Middle Eastern and African Studies, Tel Aviv University, Westview Press, 1993. Ayrıca bkz.: U.S. Department of State Bureau of Public Affairs, www.usisist.org.tr; Background Notes: Syria, October 1995.

329 Muhammed Allam, “Uburu Rusi ila Şarku’l Awsat min Bevvabeti’s Selam”, Al-Wasat, Sayı 289, 21 Temmuz 1997, Londra, s. 12.

330 Zisser, “Appearance and Reality: Syria’s Decisionmaking Structure”, s. 2.

Page 132: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

132 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Devlet Başkanı Hafız Esed’e önemli sayılabilecek bir jest yaparak Cenev-re’de Esed’le bir zirve düzenledi. Şam yönetimi, ABD’nin şekillendirdiği yeni düzenle uyumlu olabilmesinin en önemli koşulunun “İsrail’in işgal altında tuttuğu Suriye topraklarından ve Güney Lübnan’dan çekilmesi” olduğunu her defasında açık bir dille tekrarlamaktan geri durmadı.331

Ancak bu süreç sonunda gelecek olan nihai bir barış ihtimalinin İsrail açısından olduğu kadar, topraklarını geri alsa dahi, Suriye’deki mevcut yönetim açısından da zor kabul edilebilir bir seçenek olduğu kesin görünüyordu. Bu zorluk, Suriye’nin ne toprak kazanımı ve ne de garantiye aldığı güvenliğiyle içinden çıkabileceği, ülke içindeki iktida-rın meşruiyet temelleri ile ilgili endişeleri barındırıyordu. Yıllardır süren iktidarları boyunca modernleşme atılımlarına rağmen, 30 yıldır halkın yaşam seviyesinde ciddi bir iyileşme sağlayamayan Esed hanedanlığı, en temel meşruiyetini İsrail’e olan düşmanlığından ve Filistin davasını sahiplenmesinden alıyordu. Tel Aviv yönetimiyle yapılacak olası bir ba-rış anlaşması, her şeyden önce Şam’ın yarım asırlık politikalarında de-ğişiklikler yapmasını gerektirdiği gibi, halk gözündeki tek dayanağını yıkması anlamına da geliyordu.332

2. Bölgesel Dengeler ve Ortadoğu Barış Süreci“Arap Birliği”nin kurulması ve “Siyonist İsrail’le mücadele”den (ve

dolayısıyla Filistin’in kurtuluşundan) oluşan iki yönlü hedef, 1990’lara ka-dar daima Suriye dış politikasının temel esasları oldu. Çoğu Suriyeli lider için Filistin sorunu “Arap topraklarının bir parçasının özgürleştirilmesi” sorunundan çok, “Güney Suriye’nin temel bir parçasının bağımsızlığı” anlamına geliyordu. Şam’a göre Filistin bir Suriye meselesiydi.333 Ancak Arap dünyasını rahata erdirebilecek böyle bir amaca ulaşmak, kolay olma-dığı gibi büyük bir çabayı da gerektiriyordu. Nasır’ın ölümüyle Pan-Arap liderliğinde boşalan yeri dolduracak ve bu büyük çabayı gösterebilecek bir öncü çıkmadığı için, Esed hanedanlığının ilk iktidar yıllarından bu yana Suriye stratejisinde temel hedeflere ulaşılmasının en önemli ön koşulu, “Büyük Suriye”‘nin kurulmasından başka bir şey değildi.334

İsrail faktörünün yanı sıra, Suriye’deki yöneticilerin “Büyük Suriye” mitosuna sarılmasının bir diğer politik nedeni, rejiminin meşruiyetini

331 George Nasif, “El-Alagatü’s Suriye el-İsrailiyye”, Shu’un al-Awsat, Center for Strategic Studies Research and Documentation, No. 61, Nisan 1997, Lübnan, s. 9.

332 Volker Perthes, “Senaryohat Müstakbeli Suriye”, Shu’un al-Awsat, No. 51, Nisan-Mayıs 1996, Lübnan, s. 41.

333 Pipes, s. 130.334 Pipes, s. 110.

Page 133: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 133SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

sağlama kaygılarıyla ilgili idi. Esed hanedanlığı gerek İsrail gibi doğru-dan gerek Türkiye gibi sembolik düşmanlar edinerek kamuoyu dikkati-nin sürekli dışarıyı izlemesini ve gündemin bunlarla meşgul olmasını iç politikaları için daha uygun bulmuştu.335

Şam için her zaman öncelikli hedef, Suriye çevresinde odaklanmış bir Arap birliğinin oluşturulması ve bu yolla tüm sorunların çözümü için güç birliği yapılmasıydı.336 Suriye’nin dış politikadaki temel amaç-ları da bu yönde belirmiş ve Nil’den Fırat’a kadar tüm Arap toprakla-rını işgal etmeye çalışan İsrail’le stratejik karşılaşma ve ardından işgal altındaki Filistin topraklarının kurtarılması hiçbir zaman gündemden düşmemiştir. Hatta Şam’daki yöneticiler bir dönem bu düşüncelerinde o derece ileri gitmişlerdi ki, Filistin’in kurtarılması, İsrail’in işgal altın-da tuttuğu Suriye toprakları olan Golan Tepeleri’nin geri alınmasından bile daha önemli olarak görülmüştü. Bu bir açıdan isabetli bir öncelikti. Zira, İsrail her şeyden önce Suriye’nin varlığına ve siyasi bağımsızlığına karşı bir tehdit oluşturuyordu. Bu nedenle İsrail’i yok etme konusunda en önemli yolun yine Filistin’den geçtiğine kuşku yoktu.

Mısır lideri Enver Sedat’ın 1974 yılından itibaren uzlaşma eğilimi-ne girmesi, hemen ardından Ürdün Kralı Hüseyin’in barışçıl ilişkiler kurması, Lübnan’ın İsrail’e muhalefet konusunda hemen hiç iddiasının olmaması, Suriye’nin 1970’li yılların başından itibaren İsrail karşıtı cep-henin liderliğini üstlenme konumunu güçlendiren faktörlerdi.337

Suriye’nin öncülüğünü beraberinde getirecek olan “Arap Birliği” fikrinin ilk aşaması “Verimli Hilal” projesiydi. Bu, ilk defa İngiliz et-kisindeki Irak’ın Haşimi idarecileri tarafından tasarlanan ve Irak, Su-riye, Lübnan, Ürdün ve Filistin bölgelerini birleştirmeyi hedefleyen bir fikirdi. Bu ideale, biraz çarpıtarak da olsa sahip çıkan kişi Hafız Esed oldu. “Sykes-Picot Anlaşması’yla çizilen bölge sınırlarının geçersizliği-ni” savunan Esed, Güney Suriye’nin bir parçası olan Filistin’in devamı mahiyetindeki Ürdün’ün de Büyük Suriye’nin bir parçası olduğuna ina-nıyordu.338

Tüm romantikliğine rağmen “Arapları bir araya getirme” idealinin çok kolay olmadığı açıktı. Bu nedenle Suriye’deki yöneticilerin kafasın-

335 Hasan Köni, “Büyük Suriye Projesinin Tarihi Gelişimi”, Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Dergisi Avrasya Dosyası, Sonbahar 1995, Cilt 2, Sayı 3, Ankara, s. 50.

336 Maoz, 1991, s. 139.337 Moshe Maoz, Syria Under Hafiz al-Asad, The Hebrew University of Jerusalem, Israel:

1975, s. 13.338 Pipes, s. 138.

Page 134: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

134 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

daki birlik düşüncesi, bir ütopya savunmak yerine, farklı rejimler altında bulunmalarına rağmen, söz konusu tüm Arap devletlerinin üyeliğini öngören gevşek bir birlik kurmaktı. Daha sonraki yıllarda tüm Arapla-rın liderliğine oynayabilecek olan böyle bir nüve, İsrail’e yakın olmasının verdiği avantajla ileride Suriye’nin öncülüğü ele geçirmesinde önemli bir zemin oluşturabilecekti. Suriye’nin öncülük yaptığı bu “birlik” dü-şüncesi, 1958-61 arasında “Birleşik Arap Cumhuriyeti” tecrübesinde de görüldüğü gibi, gerçekleşmesi imkânsız olan bir ideal hiç değildi.339

1970’lerle birlikte yeniden canlandırılan Verimli Hilal projesinin işleyip işleyemeyeceği konusundaki belirsizlik, Şam’daki yönetimi, “Bü-yük Suriye” projesine ağırlık vermeye itiyordu. 1940’lı yıllarda İngiliz himayesindeki başka bir Haşimi idarecisi olan Ürdün Kralı Abdullah tarafından ortaya atılan bu proje de Osmanlı idaresi döneminden beri aynı adla anılan (Biladi’ş-Şam) bölgenin coğrafi olarak birliğine aykırı olmayacaktı. Böylece “Büyük Suriye” düşüncesi, “Arap Birliği”, “Siyo-nizm ve emperyalizm ile mücadele” fikirleri Suriye Devleti’nin siyasi felsefe ve stratejisinin köşe taşlarını oluşturmuştur denilebilir.340

1970 yılında iktidara geldiğinde, özellikle Nasır döneminden Arap Birliği düşüncesini miras alan Esed hanedanlığı, 26 Kasım 1970’te, Arapları İsrail’e karşı birleştirip güçlendirme stratejisinin bir parçası olarak Mısır’la askerî anlaşma imzalamakla işe başladı. Yine daha önce-ki dönemde Şam’daki idarecilerin “gerici monarşiler” oldukları gerekçe-siyle hemen hiç uğramadıkları Suudi Arabistan, Kuveyt, Ürdün ve Fas ile ilişkileri güçlendirmeyi de ihmal etmedi. Hatta yeni Suriye yöneti-minin çabaları, rakip Baas rejimi Irak ile yeniden iş birliğini öngörmüş ve ısrarlı girişimleri sonucunda Irak, Ekim Savaşı’nda Suriye’nin yanın-da yer almıştı.341

İsrail’e tek başına karşı koymasının mümkün olmadığını bilen Su-riye, Arap dayanışmasına güvendiği kadar, Sovyetlerden gelecek askerî yardımlar olmadan Arapların bir şey yapamayacaklarının da farkındaydı. 1973 Savaşı’nda Mısır, Ürdün ve Irak, her ne kadar Suriye’nin yanında yer almış ve petrol zengini Arap ülkeleri de petrol silahını kullanarak İs-rail’e Batı desteğini önlemeye çalışmış olsalar da ciddi bir başarı göstere-memişlerdi. Hatta kısa bir süre içinde, Mısır’ın İsrail ile tek taraflı barış anlaşması imzalaması ve Arap petrol ambargosunun kaldırılmasıyla 1973 Savaşı’ndaki Arap Birliği’nin Suriye öncülüğündeki bu ilk somut girişimi

339 Reda, s. 213; Maoz, 1991, s. 84.340 Maoz, 1991, s. 85.341 Maoz, 1975, s. 13.

Page 135: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 135SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

çöktü. Suriye yönetimi, Mısır’ı yeniden Arap dayanışması içine çekmek ve İsrail karşısında güçlü ve yeni bir blok oluşturmak amacıyla Ekim 1974 tarihinde Fas’ın Rabat kentinde yapılan Arap Zirvesi toplantısında, ilk defa İsrail ile “stratejik denge” kavramını gündeme getirdi.342

Ama Sedat’ın 1975’te ve 1978 yıllarında tek başına yaptığı anlaşma-lar, Suriye’nin Mısır’ı içine alacak “İsrail’i çevreleme” projesinin başarı-sız olmasına neden oldu. Bunun üzerine Hafız Esed yönetimi, İsrail’in doğusundaki ülkeleri (Suriye, Ürdün, Lübnan, Irak, Filistin) içine alacak bir “Kuzeydoğu Cephesi” kavramı ortaya attı. Ama Irak, Baas içindeki çekişmeden gelen rekabet hissiyle zaten Suriye’nin öncülük ettiği bir projeye soğuk bakıyordu. Bu nedenle Irak’ın projenin dışında kalma-sı, öncekilerden daha dar kapsamlı fakat liderlik olarak Suriye’ye daha bağımlı yeni bir “Doğu Cephesi” kavramını gündeme getirdi. Güney Lübnan’dan Ürdün’deki Akabe’ye kadar uzanacak olan bu cephe, İsrail’i kuzey-güney hattında doğudan çepeçevre kuşatacak ve Suriye’nin stra-tejik menfaatlerine yönelik askerî bir tehdide karşı hareket edecekti.343

Mısır’ı kaybetmesinin ardından, projelerini gerçekleştirmek için Ür-dün’e yakınlaşan Suriye, Nisan 1975’te Birleşik Yüksek Liderlik Konse-yi’ni kurmayı önerdi. Yapılan yoğun girişimler ve görüşmeler sonucunda 1975’in Temmuz ayında Ürdün-Suriye Birleşik Yüksek Kurulu oluş-turuldu. Ancak sonraki dönemde ABD yönetiminin baskıları ile önce Mısır, ardından İsrail ile müzakerelere başlayan Ürdün Kralı Hüseyin gide-rek Esed’den uzaklaştı. 1978 yılındaki Camp David Anlaşması’ndan sonra FKÖ’ye yakınlaşan Esed yönetimine karşın Kral Hüseyin’in FKÖ’ye karşı İsrail ile iş birliği yapması, iplerin kopmaya başladığını gösteriyor-du. Nitekim 1980’den sonra başlayan İran-Irak Savaşı’nda Suriye ile Ür-dün’ün farklı tarafları tutmaları iki ülkenin yollarını tamamen ayırdı.344

Arapları tek bir cephede toplama ve bunların liderliğine geçme pro-jesi bir kez daha darbe yiyen Suriye yönetimi için tek alternatif ola-rak İsrail’i kuzeyden ve doğudan kuşatabileceği Lübnan-Suriye birliği kalmıştı. 1975 yılındaki iç savaşı bahane ederek barış gücü görevi ile Lübnan’a giren Suriye, bu ülkede yerleşmiş bulunan İsrail karşıtı güçleri kendi kontrolüne almak ve bu şekilde Lübnan’ı kendi stratejisi doğ-rultusunda bir savaşa yönlendirmek amacıyla yeni bir düzenleme yaptı. Ülke içi siyasi çekişmelere de taraf olan Suriye, kendi aleyhine girişimde bulunan ve Suriye’nin Lübnan’daki etkinliğini azaltacak her davranışı ağır biçimde cezalandırdı.345

342 Pine, “Israel’s Chimera and Assad’s Peace Strategy”.343 Maoz, 1975, s. 18.344 Maoz, 1991, s. 187-189.345 Pelletiere, s. 10.

Page 136: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

136 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

1970’lerin başına kadar katı Marksist bir politika yürüten Suriye, Esed hanedanlığı ile birlikte pragmatik bir çizgiye kaydı. Daha önce tamamen Batı karşıtı ve antiemperyalist bir söylem kullanan Şam yö-netimi, Arap ülkeleri ile ilişkilerini de bu ülkelerin Batı karşısında-ki tutumlarına göre belirlemişti. Ancak Esed’le birlikte Batı ve Doğu blokları arasında daha dengeli bir politika izlenmeye başlandı. ABD yö-netiminin İsrail’i gerek askerî gerekse siyasi olarak desteklemesi, Suri-ye’yi Sovyetler Birliği’ne yakınlaştırmışsa da bu durum, Batı’yla dengeli ilişkilerin korunmasına hiçbir zaman engel olmadı. Salah Cedid döne-minde Moskova ile kurulan yakın ilişkiler, Nasır sonrası346 Mısır’da daha Batılı bir çizgi izlenmesi ile birlikte, Suriye’nin Ruslar nezdindeki öne-mini arttırdı. Sadece askerî olarak değil, altyapı tesislerinin kurulması ve ekonomik yatırımlar için de Sovyet yardımına büyük ihtiyaç duyan Şam yönetimi, 1972 yılında imzaladığı Dostluk ve İşbirliği Anlaşması ile Sovyetlerden yüklü miktarda yardım almayı sürdürdü. 1973 Sava-şı’na hazırlıkların sürdüğü sırada, Suriye lehine büyük bir askerî yığınak gerçekleştiren Sovyetler Birliği, 55.000 askerini Suriye yanında İsrail’e karşı savaşmak amacıyla hazırlamıştı. Ekim 1980’de, Şam ve Moskova arasında imzalanan 20 yıl süreli Dostluk ve İşbirliği Anlaşması, Lübnan topraklarında Suriye-İsrail çekişmesinin kızıştığı bir sırada Suriye’ye önemli destek sağladı.347

Suriye’nin daha çok Ortadoğu bölgesine ilişkin stratejisinde göze çarpan unsur ise, 1967 ve 1973 yıllarındaki savaşlarda olduğu gibi, Şam-Kahire-Riyad eksenine büyük önem atfetmesidir. 1977 yılında Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ın Tel Aviv’e gitmesi ile büyük bir darbe alan bu üçlü inisiyatif, Suriye’nin 1980 yılındaki İran-Irak Sava-şı’nda İran’ı, Suudi Arabistan yönetiminin de Irak’ı desteklemeleri ile tamamen bozuldu. Ancak son yıllarda barış sürecinde büyük bir önem kazanmaya başlayan bu üçlü dayanışma, 1990 yılından sonra yeniden güçlendirildi.348 Hatta, 1993 yılından itibaren Ortadoğu barış süre-cindeki iniş çıkışlara paralel olarak bu ülkelerin birbirleriyle uyumu da dönemsel değişikliklere rağmen sürekli yükseliş içinde oldu. Çıkar bir-likteliğinden çok, İsrail ve ABD’nin bölgeye dönük politikalarına mu-halefet konusunda oluşan bu birliktelik, Suriye için -özellikle Batı bas-kısını hissettiği dönemlerde- önemli bir siyasi avantaj olarak varlığını sürdürdü. 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’ye yönelik saldırılar sonrasında

346 Sedat’ın Batı’ya açılım politikalarıyla ilgili olarak bkz.: Lapidus, 1996, s. 100.347 Maoz, 1975, s. 24.348 Abbas Kelidar, “Syria’s Regional Relationships: Past and Present”, Special Policy Forum

Report, 19 Kasım 1998, No. 351.

Page 137: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 137SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinde yaşanan gerilim, 2003 yılındaki Irak işgali ve barış süreci karşısında İsrail’in inatçı tutumu gibi faktörler ne-deniyle Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan’ı yeniden birbirine yaklaştırdı.

a. Suriye’nin savunmasız coğrafi konumuTarih boyunca Anadolu, Mezopotamya ve Mısır arasındaki ticaret

ve askerî hareket yollarının kesişme noktasındaki kritik bölgede yer alan Suriye, bu stratejik konumu nedeniyle her zaman saldırılara açık bir pozisyonda kalmıştı. Suriye’deki siyasi kültürün ve yaşam biçiminin oluşumunda olumlu/olumsuz çok çeşitli etkileri bulunan bu özellik, eski imparatorlukların hareket sahasında köprü rolü oynadığı için bölgenin “Suriye merkezli” bir hükûmete kavuşmasını önledi. Batısının tamamen deniz olması ve kıyıdan itibaren 100 mil uzunluğundaki düzlük arazi-den sonra başlayan doğu bölgelerinin de çöl olması, arada kalan dar böl-geyi tarih boyunca Ortadoğu’nun diğer yerlerinden çok farklı ve önemli bir konuma yükseltmiştir.349

Kuzey ve güneydeki güçlü devletlerin saldırılarından korunabilecek bir kara derinliği olmayan bölge, modern dönemlere kadar ve bugün dahi kıyı ile çöl arasında sıkışıp kalmış bir görünüm sergilemektedir. Suriye’nin bu “ayaküstü” diye isimlendirilebilecek konumu, ülke siyasi ve sosyal yapısını iki yönde etkiledi. Bu sonuçlardan ilki; siyasi istikrar-sızlığın âdeta ülkenin siyasi kültürü hâline gelmesi, ikincisi de ülkede heterojen bir sosyal yapının oluşmasıdır.350

Yaklaşık 6.000 yıllık tarihinde Eski Mısır’dan Yunan’a kadar sayısız devletin hâkimiyetinde kalan Suriye’nin sadece 8. yüzyılda, Emeviler döneminde, bağımsız bir siyasi yapısı olduğu göz önünde bulundurul-duğunda, Suriyeli yöneticilerin ciddi bir güvensizlik mirası devraldıkları görülmektedir. 1946 yılından sonra bağımsız siyasi bir kurumsal yapı olarak örgütlenen Suriye bölgesi, siyasi geleneklerini ve kurumsal yapı-larını oluşturmuş olan Mısır, Türkiye, İran gibi komşularıyla karşılaştı-rıldığında yarışa oldukça gerilerden başlamıştır. 1946 yılındaki bağım-sızlıktan sonra her alanda hissedilen bu zayıflık, istikrarsız iç yapı sebe-biyle askerî ya da monarşik yapıların güçlenmesine zemin hazırlamıştır.

Yüzyılların birikimi ile oluşan Suriye sosyal yapısındaki heterojenlik de bu toplumsal yapıyı ikna edecek politikalar üretmek zorunda kalan yöneticiler için ikinci bir zorluğu temsil etmektedir. Ortadoğu’nun belki de en karışık sosyal yapısına sahip olan ülke, toprakları üzerinden geç-

349 Collelo, s. 4.350 Barry Rubin, “The Geopolitics of Middle East Conflict and Crisis”, Middle East

Review of International Affairs (MERIA), September 1998, s. 5.

Page 138: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

138 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

miş sayısız medeniyet ve kültürün mirasını taşımaktadır. Bu durumun en dikkat çeken yanı ise, 1946’dan sonraki Suriye yönetimlerinin bu ka-dar çok sayıdaki unsuru ortak bir kimlik etrafında örgütleme sorununda ortaya çıkmıştır. Her grubun karşı grupla çelişen çıkarlarını korumak için taşıdığı kaygı, onları her türlü davranışı meşru gören bir anlayışa itmiştir. Osmanlılar zamanında etnik, dinî ve mezhebi unsurlar arasın-daki huzursuzluk, Fransız mandası döneminde had safhaya çıkarılmıştır. İç siyasi hesaplaşmalarda en önemli faktör olarak görünen bu durum, Suriye’nin barış pazarlıklarındaki gücünü olumsuz yönde etkileyen iç istikrarsızlık potansiyeli olarak ortaya çıkmaktadır.

b. Golan’ın stratejik önemiAkdeniz kıyısından ve Lübnan dağlarından başlayarak içeriye doğru

ilerleyen yaklaşık 100 mil derinliğindeki bölge, Suriye’nin en önemli tarım alanlarını barındırmaktadır. Yerleşimin uygun olması nedeniy-le hem tarımda hem de sanayideki istihdamın %80’i yine bu bölgede yoğunlaşmaktadır. Sadece 1-2 milyon insanın yaşadığı doğu Suriye’de gelişmiş hiçbir kent olmadığı gibi, mevcut yerleşim birimleri de bu du-rumlarını doğu-batı ticaret yollarındaki rollerine ve kuzeydoğu bölgele-rinde olduğu gibi petrol yataklarına ve nehirlere borçludur. Bu dengesiz dağılımın en kritik yanı ise Suriye’nin gerek ekonomik, gerek siyasi ge-rekse beşeri gücünün %90’ını barındıran bu bölgenin baş düşman olarak kabul edilen İsrail’e en yakın yerde bulunmasıdır.351

Suriye’nin jeopolitik ve stratejik açıdan en önemli bölgelerinin ba-şında başkent Şam ile kuzeydeki sanayi ve ticaret kentleri Hama, Halep ve Humus gelmektedir. Bu kentler politik ve ekonomik konumlarının yanı sıra, ülke savunmasında kritik rolü olan askerî üslere de ev sahipli-ği yapmalarından dolayı korunmada öncelik taşımaktadır. Söz konusu kent ve merkezlerin korunması ise coğrafi bir bölgeyi ön plana çıkar-maktadır: Golan.

Golan bölgesi, Suriye’nin güneybatı ucunda 1.860 kilometrekare-lik bir alana sahip olan ve %69,4’ü (1.250 kilometrekare) hâlen İsrail işgali altında bulunan deniz seviyesinden ortalama 1.200 metre yük-sekliğindeki geniş tepelik arazinin adıdır. Kuzeyden itibaren Şeyh Dağı ve Acem Vadisi’nden inen ve güneyde Yermük Vadisi ile birleşen ovalık arazi, batıdan Ürdün Nehri, güneybatıdan Taberiye Gölü, doğudan Ho-ran Dağları ve güneyden Yermük Nehri ile çevrilidir. İsrail sınırından başkent Şam’a uzanan arazi üzerindeki en önemli stratejik mevki konu-

351 Garfinkle, “The Forces Behind Syrian Politics”, s. 205.

Page 139: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 139SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

mundaki Golan, iki tarafı da rahatlıkla gören yüksekliği nedeniyle do-ğal bir savunma çizgisidir. Jeolojik yapısı itibarıyla doğu ile batı bölgesi arasında doğal bir engel de oluşturan iki sıra hâlindeki tepelerin (biri kuzeybatı-güneydoğu çizgisinde, diğeri kuzeybatı-güney çizgisinde) en stratejik olanı hâlen İsrail tarafından tutulan ve askerî hareketliliklerin kolayca gözlenebildiği Harmun Dağı’dır. Dağın yüksekliği, güney Lüb-nan’ın bir kısmı ve Başkent Şam’a doğru uzanan alan ile kuzeybatı Ür-dün başta olmak üzere 600 kilometrekarelik bir alanı gözlemeye imkân sağlamaktadır.352

Golan’ın bir diğer önemi, yıllık 2 milyar metreküp civarındaki su re-zervidir. Bu miktarın 1,2 milyar metreküpü yılda ortalama 70 gün süren yağışlardan, geri kalanı ise bölgede bir hayli fazla sayıda bulunan kaynak sularından ortaya çıkmaktadır. Suriye’nin toplam su rezervinin %14’ü an-lamına gelen bu miktarın (2 milyar metreküp) 500 milyon metreküplük kısmını bölgeyi işgali altında bulunduran İsrail kullanırken kalan miktar Banyas, El-Dan, Hasbani ve Yermük nehirlerini beslemektedir.353

3. Ortadoğu Barış Süreci ve Suriye’nin Barış Politikalarıa. BM kararları ve Suriye’nin tutumuBiri 1967’de, diğeri 1973’te olmak üzere İsrail ile iki büyük savaş ve

1975 yılından sonra Lübnan topraklarında sayısız küçük ve orta boyutlu savaş yapmış olan Suriye, yıllardır Tel Aviv ile barışacak en son ülke olarak kabul edilmektedir. 1967 Savaşı sırasında İsrail’i destekledikleri gerekçesiyle ABD ve İngiltere ile ilişkilerini kesen Suriye, savaşın ar-dından Batılı ülkeler tarafından sunulan hiçbir çözüm önerisini kabul etmeyeceğini açık bir dille ifade etmişti. İngiltere’nin 16 Kasım 1967 tarihinde BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu karar tasarısı Konsey ta-rafından uzun tartışmalardan sonra 242 sayılı karar olarak kabul edil-diğinde, Suriye tutumunu hâlâ değiştirmemişti. Dört maddeden oluşan kararla;

- İsrail’in son savaşta işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesi,- Taraflar arasındaki bütün iddiaların ve kavgacı tutumun sonra

erdirilmesi, - Bölgedeki her devletin egemenlik, toprak bütünlüğü ve siyasi

bağımsızlığıyla güven ve barış içinde yaşama hakkının kabulü,

352 Ali Said Bedvan, “El-Ehemmiyyetü’l Ceostrateciyye Li’l Colan”, Shu’un al-Awsat, No. 53, Temmuz 1996, Lübnan, s. 92.

353 Bedvan, “El-Ehemmiyyetü’l Ceostrateciyye Li’l Colan”, s. 94.

Page 140: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

140 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

- Bölgedeki her devletin tehdit ve kuvvet kullanımından koruna-rak karşı tarafça tanınmış sınırlarına saygı duyulması ve bu du-rumun taraflarca onaylanması,

- Bölgedeki sularda seyrüsefer serbestliği, - Mülteci sorununa adil bir çözüm bulunması, - Bölgedeki devletlerin, askerden arındırılmış bölgeler oluşturul-

ması da dâhil, topraklarının dokunulmazlığının korunması,- Bölgedeki her devletin siyasi bağımsızlığının korunması konusu-

nun güvence altına alınması isteniyordu.354 Suriye, 242 sayılı kararı tümden reddetti. Suriye’nin o dönemdeki

Devlet Başkanı Haşim Atassi, kararın alındığı 22 Kasım tarihinden bir gün sonra yaptığı açıklamada, kararla birlikte “Araplara saldırısı nede-niyle İsrail’in ödüllendirildiğini” söyledi. Suriye, özellikle 1. maddenin ikinci fıkrasındaki “bölgedeki her devletin egemenlik ve toprak bütün-lüğünün tanınması” ile “zor kullanma tehdidinden uzak olarak güven-li ve tanınmış sınırlar içinde yaşama hakkı”ndan bahseden ifadelerin kabul edilmesi hâlinde, bunun İsrail’i tanımak anlamına geleceğini bi-liyordu. Şam yönetimi, böyle bir davranışın Nasır’ın etkisiyle yıllardır savundukları “İsrail’in varlığını ortadan kaldırma” prensibiyle tamamen çeliştiğini düşünürken, yitirdikleri Golan’ı geri almanın tek yolunun, ya uzun bir pazarlık ya da yeni bir savaş denemesi olduğunu biliyordu. Şam, ikincisini tercih etmişti.355

Hafız Esed, iktidarı ele geçirdiğinde kendisinden önceki Cedid hükûmetinin sert tutumunun aksine pragmatist politikalar uygulayarak dış ilişkilerini dengeli götürmenin hesaplarını yaparken, en ciddi politi-ka değişikliğini 242 sayılı BM kararını kabul ederek gerçekleştirdi. Her ne kadar karar görüşmelere temel kabul ediliyorsa da İsrail’in meşru olarak tanınmasının “işgal ettiği Arap topraklarından çekilmesine bağlı olduğu”nu bildiren yeni Şam yönetimi, kapsamlı ve adil (Es-Selamü’l-A-dili ve’ş-Samil) bir barış için bu işgal politikasının sona erdirilmesi ge-rektiğini söylüyordu.356

Golan’ı İsrail’e kaptırmış olmanın verdiği bozgun ve aşağılanma duygusunu unutmamış olan Mısır ve Suriye yönetimlerinin, hem Sina’yı hem de Golan’ı geri almak amacıyla başlattıkları Ekim 1973 Savaşı da tam bir fiyaskoya dönüştü. Savaşın sonra ermesine yakın bir zamanda toplanan BM Güvenlik Konseyi, 22 Ekim 1973 tarihinde kabul ettiği

354 Kararın tam metni için bkz.: “Documents on Palestine, The Middle East and North Africa 1995”, Regional Surveys of the World, London: Europa Publications, 1997, s. 93.

355 Armaoğlu, s. 276.356 Hopwood, s. 57.

Page 141: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 141SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

kararla taraflar arasında güveni yeniden sağlamayı amaçlayan üç mad-delik bir tasarıyı kabul etti. ABD ve Rus ortak gözetiminde kabul edilen 338 sayılı kararla tarafların 12 saat içinde ateşi kesmeleri ve bölgede de-vamlı bir barış için müzakerelere -242 sayılı karar çerçevesinde- yeniden başlamaları isteniyordu.357

İsrail’in yoğun saldırılar sonrasında Şam’a kadar ilerlemesi karşısın-da oldukça zor duruma düşen ve neredeyse otoritesini kaybetme tehli-kesiyle karşı karşıya kalan Hafız Esed, 23 Ekim’de ateşkesi kabul etmek zorunda kaldı. Buna karşın Şam yönetimi, 1973 Aralık ayında yapı-lan ve Mısır, Ürdün, İsrail, ABD ve SSCB’nin katıldığı Cenevre Barış Konferansı’na katılmayı reddetti. Üstelik 1974 yılının ilk aylarından iti-baren yeni Sovyet silahları kendisine ulaştıkça İsrail’e karşı sürdürdüğü yıpratma savaşını genişletmeye başladı. Mart, nisan ve mayıs aylarında Golan’daki sinir harbi devam ederken Suriye, doğrudan İsrail ile görüş-mektense ABD Dışişleri Bakanı Kissinger yoluyla sorunların müzakere edilmesine taraftar olduğunu bildirdi. Ancak savaşın sıcak atmosferinin dağılmaya başladığı sonraki günlerde yeniden başlayan ikili müzakere-lerde, Şam’daki yöneticiler, İsrail’in 1973’te işgal ettiği topraklardan ta-mamen çekilmesini kabul ettirdikleri gibi, 1967 Savaşı’nda işgal edilen bazı bölgeleri de geri almayı başardı. Bunda şüphesiz Arap ülkeleri tara-fından başlatılan ambargonun “İsrail Golan’dan çekilmeye başlamadan kaldırılmayacağı” baskısının rolü olduğu kadar Şam’ın elinde bulunan yüzlerce İsrail askerinin iadesinin bu koşula bağlanmasının da önemli etkisi vardı.358

Esed, Haziran 1974’te ABD Başkanı Richard Nixon’ın Şam’a ger-çekleştireceği ziyaret öncesinde yaptığı bir açıklamada İsrail ile müza-kerelere hazır olduğunu belirterek herkesi şaşırttı. “İsrail’in işgal ettiği Arap topraklarından çekilmesini ve Filistin halkının haklarının korun-masını öngören 242 ve 338 sayılı BM kararlarını temel alan bir barı-şı benimsediğini” yineleyen Hafız Esed, böylece uluslararası topluma olumlu mesajlar vererek ziyaretten büyük kazanımlar elde etmeyi umu-yordu. Güvenlik Konseyi’nin bu kararlarının uygulanmasını beraberin-de getirecek yeni bir Cenevre Konferansı’na katılmaya hazır olduğunu da bildiren Esed, iktidara gelişinden sonra ilk defa İsrail ile resmî bir barış anlaşması imzalamaya hazır olduğunu söylüyordu.359

Ancak ilerleyen dönemde Mısır’ın, Esed’i bilgilendirmeksizin İsrail ile 1974 ve 1975 yıllarında alelacele birtakım anlaşmalar imzalayarak

357 Ribhi Halloum (Ebu Firas), Belgelerle Filistin, Dün Bugün Yarın, İstanbul: Alan Yayıncılık, 1989, s. 293; Armaoğlu, s. 335; “The Middle East and North Africa 1995”, Regional Surveys of the World, s. 95.

358 Maoz, 1991, s. 155.359 Maoz, 1991, s. 157-160.

Page 142: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

142 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

tek taraflı bir tutum içine girmesi, Suriye’yi İsrail karşısındaki pazarlık-larda yalnız bıraktı. ABD’nin arabuluculuğunda yürütülen görüşmeler-de İsrail’in Sina’dan çekilmesi öngörülürken Golan’dan hiç söz edilmi-yordu. Bu gelişme Suriye’nin hem ABD yönetimi ile hem de Mısır ile yollarını ayırdı. Kendini kandırılmış hisseden Hafız Esed, İsrail ile geniş kapsamlı bir barış imzalama düşüncesini uzun yıllar gündeme getirme-mek üzere erteledi.360

Cenevre Konferansı’nın ortak başkanları sıfatıyla 1 Ekim 1977 tarihinde bir bildiri yayımlayan ABD ve SSCB dışişleri bakanları Cyrus Vance ve Andrei Gromyko, en geç Aralık 1977’de, Ortadoğu’daki soruna kapsamlı bir çözüm bulmak için yeni bir Cenevre Konferansı toplanması konusunda anlaştıklarını açıkladılar. İsrail’in “görüşmelerde Filistin’i temsilen bağımsız bir heyet bulunması”nı reddettiği bir sırada (Kasım 1977) Enver Sedat’ın İsrail’i ziyaret ederek işgal altındaki Kudüs’e gitmesi, bardağı taşıran son damla oldu. Söz konusu gelişme, Ortadoğu’da Suriye’nin başını çektiği yeni bir bloklaşmayı başlattı. Suriye, Filistin (FKÖ), Libya, Cezayir, Irak ve Demokratik Yemen, “Kararlılık ve Sertlik Cephesi” oluşturarak 242 ve 338 sayılı kararları tümden reddettiklerini ve Cenevre Konferansı dâhil bütün milletlerarası konferansları boykot kararı aldıklarını duyurdular.361

Giderek artan Mısır-İsrail yakınlaşmasının 1978 yılında ABD Baş-kanı Jimmy Carter’ın ara bulculuğunda kısmi bir anlaşmaya dönüşmesi Arap âleminde büyük tepkiye yol açtı. Mısır Devlet Başkanı Enver Se-dat ve İsrail Başbakanı Menahem Begin arasında 17 Eylül 1978 tari-hinde imzalanan Camp David Anlaşması, İsrail’in Sina’dan çekilmesini öngördüğü hâlde, ne işgal altındaki Golan’dan ne de Filistin’den söz edi-yordu. Dolayısıyla bu uzlaşmaya gösterilen tepkilerin en serti Filistin ve Suriye’den geldi. Daha önceki Mısır-İsrail yakınlaşmalarında kendini iyice kenara itilmiş hisseden Hafız Esed, 20 Eylül’de “Kararlılık ve Sert-lik Cephesi”ne üye ülkeleri Şam’da toplayarak oldukça sert bir bildiri yayınlattı. Hemen ardından, 5-6 Ekim tarihlerinde Moskova’ya giderek Sovyet liderleri ile fikir teatisinde bulundu. Görüşmeden sonra yayımla-nan bildiride de Camp David anlaşmaları reddedilerek Cenevre’de ulus-lararası bir konferansın toplanması gerektiği belirtildi.362

1978 yılı Mart ayı sonlarında Bağdat’ta toplanan ve Mısır’ın davet edilmediği Arap Birliği Zirvesi’nde, Suriye’nin önerileri doğrultusunda

360 Armaoğlu, s. 337-347.361 Armaoğlu, s. 381.362 Armaoğlu, s. 424.

Page 143: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 143SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

hazırlanan sonuç bildirisinde Mısır ile tüm diplomatik ilişkilerin kesil-mesi, Arap Birliği merkezinin Kahire’den Tunus’a taşınması ve bu ülkeye yapılan tüm ekonomik yardımların durdurulması kararları alındı. Aralık 1977’den sonra zaten bu ülkeyle ilişkisini kesen Suriye, zirvede Arap mu-halif cephesinin lideri konumunu kazanarak Mart 1978’den itibaren diğer ülkelerin de bu politikayı tatbik etmelerini sağlamış oldu.363

1982 yılına kadar ciddi bir ilerleme sağlanamayan Ortadoğu barış görüşmeleri, Enver Sedat’ın öldürülmesiyle tamamen kesildi. Bunun üzerine süreci canlandırmak için harekete geçen ABD yönetimi, 1 Eylül 1982 tarihinde “Reagan Planı” adı ile yeni bir barış önerisi sundu. Camp David Anlaşması ve BM’nin 242 sayılı kararları çerçevesinde barış sü-recinin devam ettirilmesini isteyen plan, Suriye için Golan Tepeleri’nin iade edilmesi, Filistinlilere bir yurt sağlanması gibi pratik önem taşı-yan unsurlara değinmiyordu. Bu plana cevap, bir hafta sonra Fas’ın Fez kentinde toplanan 12. Arap Zirvesi’nden geldi. Suriye’nin endişelerini yansıtan Fez Planı’na göre İsrail’in işgal ettiği tüm Arap topraklarından çekilmesi ve Filistinlilerin devlet kurma haklarını kabul etmesi isten-mekteydi. Zirve’nin ardından başlayan diplomatik görüşmeler, Sabra ve Şatilla katliamları üzerine yeniden belirsizliğe büründü.364

Bu dönemden sonra İsrail-Suriye çekişmesi, Soğuk Savaş dönemi so-nuna kadar değişik boyutlar kazanarak Lübnan’daki gruplar eliyle yürütülen iç savaş çerçevesinde sürdü. İsrail ile doğrudan bir cephe harbi ile savaş-mak yerine, direniş gruplarını desteklemeyi tercih eden Suriye, bu dönemde Emel, Hizbullah, El-Cihat el-İslami gibi örgütlere destek verdi.365

b. Soğuk Savaş sonrasında Suriye’nin barışa bakışıSoğuk Savaş dönemi dengeleri sebebiyle Batı’ya her zaman mesafeli

durmaya özen gösteren Suriye, Körfez Savaşı sırasında Saddam Hü-seyin’e karşı oluşturulan uluslararası ittifakta önemli bir rol oynayarak belki de tarihinde ilk defa ABD liderliğindeki bir hareketin içinde aktif şekilde yer alıyordu. Şüphesiz bunda, en güçlü müttefiki Sovyetler Birli-ği’ni yitirmesinin rolü olduğu gibi, İsrail’den hakkını almasının yolunun, tıpkı Enver Sedat’ın yıllar önce yaptığı gibi, “Washington’la iyi geçin-mek ve onun İsrail’e baskı yapmasını sağlamak”tan geçtiğine inanmaya

363 Armaoğlu, s. 447.364 Itamar Rabinovich, “Kadıyyeti’l Muhadesat el-İsrailiyye’s-Suriye”, Asharq al-Awsat,

No. 7067, 4 Nisan, 1998 Londra.365 Barry Rubin, “Islamic Radicalism in The Middle East: A Survey and Balance Sheet”,

Middle East Review of International Affairs, May 1998; Asaf Hüseyin, Ortadoğu’da Devlet ve Terör, İstanbul: Pınar Yayınları, 1990, s. 249-257.

Page 144: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

144 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

başlamasının etkisi de büyüktü. Sedat’ın 1967 Savaşı’nda kaybedilen Sina Yarımadası’nı geri almasında ABD karşısında uzlaşmacı bir üslup takip etmesinin etkili olduğuna şüphe yoktu. Hafız Esed, uluslararası konjonktürün uygun olması fırsatını değerlendirdi ve ileride Golan’ın geri dönüşünü garanti altına alabilecek bir yumuşama içine girdi. Zira, Esed artık yaşlanıyordu ve arkasından, “Yıllar önce Golan Tepeleri’ni İsrail’e kaptıran ve ömrü boyunca bir daha geri alamayan başarısız bir lider” denmesini istemiyordu. Golan’ın geri alınması ise ABD olmadan pek mümkün görünmüyordu.366

Aynı durum İsrail için de geçerliydi. İsrail için artık dünya sistemine katılmak kaçınılmazdı ve bunun ilk yolu uluslararası bir meşruiyet ka-zanmaktan, dolayısıyla Ortadoğu’ya entegrasyonunun sağlanmasından geçiyordu. Arap komşularıyla iyi geçinmek ise, bedeli taviz bile olsa, onlarla bir an önce barışıp uzlaşmak anlamına geliyordu. Bu çerçevede İsrail yönetimi de o güne kadar karşı çıktığı “barış için toprak” formülü-ne sıcak bakmaya başladı.367

Temeli Camp David’de atılan ve ABD yönetimi tarafından olgun-laştırılmaya çalışılan kapsamlı bir bölge barışı için, aslında psikolojik ortam müsait sayılırdı. Saddam tehlikesi bir anda bölgesel dengeleri alt üst etmiş ve İsrail, üzerine yağdırılan füzelerin korkusuyla düşmanla-rını azaltmanın önemini kavramıştı. Şam yönetimi de İsrail’e meydan okuyarak Arap ülkelerinin liderliğine oynamanın pratik anlamda fazla bir kârının olmadığını ve Golan’ı geri getirmediğini anlıyordu. Ortado-ğu barış süreci görüşmelerinin Körfez Savaşı’nın hemen ardından baş-lamasıyla geri dönülemez bir yola girildiği görülüyordu. Ancak ABD yönetiminin öncülüğünde Washington’da yapılan tam 10 tur görüşme ardından ortaya kesin olarak çıkan şuydu ki, barış sürecinin Suriye ve Lübnan ayağı ciddi bir krizle karşı karşıyaydı ve kolayca çözümlenmesi mümkün görünmüyordu.

ABD’nin Güney Lübnan’daki tüm saldırganlığına ve Arap toprak-larını işgaline rağmen İsrail’i desteklemekten vazgeçmemesi, Suriye yönetiminin sahip olduğu güvensizliği artıran bir faktör olarak hâlâ ha-yatiyetini sürdürüyordu. Bu nedenle ABD’nin, o dönemdeki Dışişleri Bakanı James Baker eliyle, Ekim 1991’de tüm taraflara ilettiği “Güven Mektubu” Suriye yönetimini fazla etkilememişti. Söz konusu mektup,

366 Pine, “Israel’s Chimera and Assad’s Peace Strategy”.367 Bülent Aras, “Filistin-İsrail Barış Sürecinde Ulaşılan Nokta ve Barışın Geleceği”,

Avrasya Dosyası, (Üç Aylık Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Dergisi), Yaz 1996, Sayı 2, Ankara, s. 24.

Page 145: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 145SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

bazı maddelerinde Suriye-İsrail barışından bahsedip “iki ülkenin an-laşmaya varması hâlinde sınır garantörlüğü teklifi” içerse de Suriye için “Golan’ın dönüşünü garanti altına almadığından” hiçbir cazip yönü bulunmuyordu. 30 Ekim 1991’de Madrid’de başlayan Ortadoğu Barış Konferansı, daha sonra İsrail-Suriye barış sürecinin de yeni düzende ilk adımını oluşturdu. Ancak görüşmelerde tarafların 242 sayılı BM Gü-venlik Konseyi kararının yorumu üzerinde takılıp kalmaları ve birinin diğerinden önce bir açılıma razı olmaması nedeniyle ciddi bir ilerleme sağlanamadı.368

Suriye-İsrail barışı için 1993 Ağustos’unun ilk günlerinde yeniden atağa geçen dönemin ABD yönetimi, Dışişleri Bakanı Warren Christopher’ı bölgeye göndererek tıkanan Suriye-İsrail görüşmelerini ileriye götürmeyi amaçlıyordu. Gezisi sonrasında Christopher’ın yaptığı “Barış süreci kurtarıldı” açıklaması, aslında Hafız Esed nezdinde, Tel Aviv’in bu görüşmelerdeki amacına ulaştığını gösteriyordu. Zira ABD’li bakana göre, gezi sırasında yapılan temaslarda, Lübnan-Suriye-İsrail arasında, İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmayacak bir barışta kararlı oldukları konusunda belli bir “anlayış” oluşmuştu. Bunu destekleyen açıklama, zamanın İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Perez’den geldi. Perez, “Christopher’ın gezisi İsrail-Suriye ilişkilerinde yeni bir sayfa açılması fırsatını verdi.” diyerek, temasları başarılı bulduğunu söyledi. Oysa o sıralarda Fransız Haber Ajansı (AFP)’na açıklama yapan Rabin hükûmetinin başka bir bakanı, “İsrail’in Güney Lübnan’da yaptığı son askerî saldırılar, barışın gelmesine Washington görüşmelerinden daha hızlı katkı sağladı.” diyordu.369

Christopher’ın gezisi sırasında ulaşıldığı söylenen ve İsrail tarafı ile ABD yönetimini oldukça memnun eden “ortak anlayış” öncelikle iki ta-raf arasında kalıcı bir ateşkes sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda Suriye ve İsrail arasında yapılacak barışın güvenlik esaslarını da belirliyordu. Buna göre:

- Suriye, İsrail’in kuzey bölgelerini tehdit eden Hizbullah saldırıla-rının durması konusunda nüfuzunu kullanacak,

- İsrail de buna karşılık olarak Lübnan köylerini bombalamayı durduracak,

- ABD yönetimi Lübnan köylerinin imarı konusunda çaba har-cayacaktı.

368 Mehmet Atay, “Ortadoğu’da Terör Savaşı ve Barış Arayışları”, Avrasya Dosyası, Yaz 1996, s. 137.

369 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Institute of Policy Studies, Sayı 193, 6 Eylül 1993, Pakistan, s. 4.

Page 146: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

146 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Yukarıdaki maddelerde de göze çarpacağı gibi, uzlaşma daha çok Lübnan konusunda sağlanmıştı. Bu bir yönüyle her tarafı düşmanla kuşatılmış İsrail için oldukça önemli bir ilerleme sayılırken, Lübnan topraklarından yapılan saldırılarla ilgili resmî bir belgeye imza atması için Beyrut yönetimi yerine Şam’ın muhatap alınması, Beyrut’un siyasi varlığına indirilmiş önemli bir darbe anlamı taşıyordu.

Ancak ilerleyen haftalar gösterdi ki, İsrail ve Suriye’yi ilgilendiren barış konusunda, değil sonuca ulaşmak, barışın tanımı konusunda dahi bir anlaşmaya varılması mümkün değildi. Suriye, “toprak karşılığı ba-rış”tan bahsederek İsrail’in 1967 yılında işgal ettiği Golan Tepeleri’nden çekilmesini barışın en önemli koşulu olarak görürken, İsrail yönetimi ise barıştan “savaş hâlinin acilen sona ererek” kendi güvenlik kaygılarının gözetildiği “siyasi, ekonomik ve kültürel alanları içine alan çok yönlü bir iş birliği”ni anlıyordu.370

Barışa aday tüm Arap ülkelerinin katıldığı 1991 Madrid Konferansı, başlangıçtaki iddialarının aksine, ilerleyen dönemler için kalıcı bir barı-şın temeli olamamıştı. Hatta bu buluşma, Arap cephesi açısından uzun vadede oldukça olumsuz bir sürece zemin de hazırlamıştı. Arap kamuo-yundan gelen baskılar karşısında İsrail’le ilk kimin barışacağı konusun-daki çekingenlik, bu toplantıyla atlatılmış ve resmî düzeyde yapılan gö-rüşmeler başarısız olmasına rağmen, gizli görüşmeler süreci hızlanmıştı.

Bu durumun oluşmasında ilk adımı atan taraf ise, Ortadoğu so-runun özünü teşkil eden Filistin oldu. 1993 yılından itibaren Oslo’da yürütülen gizli görüşmelerde Arafat ve ekibi, tıpkı 1978 yılında Enver Sedat’ın yaptığı gibi, Suriye’yi hesaba katmadan, kendi başlarına İsra-il ile anlaşmayı tercih etti. Oslo’da imzalanan İlkeler Bildirgesi, Suriye yönetiminin büyük tepkisine yol açtı. İsrail karşısında ortak bir Arap cephesi oluşturmaya çalışan Şam yönetimi, Arafat’ın Arapların İsrail ile sürdürdükleri görüşmelerin sonucunu beklemeden alelacele bir çözüme razı olmasının Arapların pazarlık gücünü zayıflattığına ve zaafa uğrat-tığına inanıyordu. İsrail karşısında bir kez daha yalnız bırakılan Hafız Esed, bu tepkisinde haksız sayılmazdı. Zira İsrail, anlaşmanın hemen ertesinde devam eden 11. tur barış görüşmelerinde Filistin anlaşması-nı diğer Arap ülkelerine baskı aracı olarak kullanacağını gösteren bir tutum içine girmişti bile. Oslo Anlaşması’nın Suriye’nin pazarlık şan-sını azalttığını, uluslararası arenada artık “Filistin sorununu” koz olarak kullanmasını önlediğini ve bu durumun kendilerine avantaj sağladığını İsrail tarafı da inkâr etmiyordu. Dışişleri Bakan Yardımcısı, İsrail te-

370 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Institute of Policy Studies, s. 5.

Page 147: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 147SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

levizyonuna yaptığı açıklamada “Küçük bir bedelle, bütün cephelerde kazançlı duruma geçtik.” diyordu.371

Suriye-İsrail görüşmelerinin ilk haftasında İsrail heyeti, Golan ve Güney Lübnan’dan çekilme konusunu gündeme bile almadan, tüm gö-rüşmeleri “güvenlik” ve “askerî” komiteler oluşturulması pazarlığına dö-nüştürdü. Arafat’ın imza attığı İlkeler Bildirgesi’nin 5. maddesi, mevcut sorunları birbirinden ayırarak Golan’dan çekilmeyi gündemden düşür-dü. Anlaşma, Suriye üzerine daha fazla baskı yapmaları konusunda İsra-il ile ABD yönetimlerinin eline büyük bir koz vermişti.372

İsrail İskân Bakanlığı, işgal altında tuttuğu Golan bölgesinde 1994 yılı başından itibaren yeni yerleşim birimleri açılacağını açıkladığı sıralarda, üzerindeki baskılar iyice artmış olan Suriye yönetimi, İsrail ile yapılan ikili görüşmelerde ilerleme sağlanabilmesi için ABD yönetimiyle yardımlaşa-rak sorunun çözümü için elinden geleni yapacağı konusunda bir kez daha söz verdi. Dönemin İsrail Başbakanı İzak Rabin, aynı günlerde çeşitli medya organlarında çıkan ve İsrail ile Suriye’nin bir anlaşmanın eşiğinde oldukları yönündeki haberi yalanlayarak, “Gazze Anlaşması’na karşı Fi-listin muhalefet gruplarını tahrik etmeyi sürdürdükçe Suriye’nin Golan şartını kabul etmelerinin mümkün olmadığı”nı açıkladı. Tüm bu çelişik gibi görünen durum aslında Golan koşulundan vazgeçmeyen Suriye üze-rindeki baskıların daha da artırılması ve gelecek bir yıl içinde anlaşmaya razı edilmesi yönündeki istekleri yansıtıyordu. İsrail, FKÖ ile imzaladığı anlaşmadan sonra bölgede ekonomik ve siyasi olarak mümkün olan en büyük kazanımları gerçekleştirmek üzere harekete geçti. Bu hareketliliğin ilk boyutu uluslararası nitelik taşırken ikinci boyutu, Suriye ile pazarlık-ları ilgilendiriyordu. Öncelikle İsrail ilk defa dünya çapında diplomatik olarak büyük bir atağa kalkma cesaretini kendinde buldu. Göstermelik de olsa hâlâ yürürlükte bulunan ambargoları kaldırma, o güne kadar yapmış olduğu işgalleri kınayan uluslararası kararları değiştirme ve düşünülen Ortadoğu ekonomik düzeninde yer edinerek büyük miktarda kredi elde etme çabalarına yöneldi.

İsrail’in bu çabalarını takip eden ikinci eksen ise, FKÖ ile yaptığı anlaşma sonrasında oluşan yeni siyasi ortamı Suriye ile de benzer bir uzlaşma sağlamak amacıyla kullanmak istemesi idi. Bu amaçla, Oslo Anlaşması’nın hemen ardından Suriye yönetimi üzerindeki baskılarını yoğunlaştıran Tel Aviv, ABD’nin desteği, Mısır’ın da arabuluculuğu ile koşullarını anlaşmaya dayatmaya çalıştı. Bunlar:

371 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 194, 13 Eylül 1993, s. 6.372 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 6.

Page 148: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

148 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

- İsrail’in Golan’dan tamamen değil, bir kısmından çekilme öneri-sinin Suriye tarafından kabul edilmesi,

- Suriye’de bulunan Filistin örgütlerinin faaliyetlerinin durdurul-ması konusunda Hafız Esed yönetimine baskı yapılması,

- Suriye’nin Hizbullah’ın Güney Lübnan’dan çekilmesi için Lüb-nan ordusunun bölgeye gelişine yardımcı olması, konularını içe-riyordu.

İsrail Başbakanı İzak Rabin, 30 Eylül 1993 tarihinde Mısır’a yaptığı gezide, bir yandan bunları dile getirirken bir yandan da Şam yöneti-minin barış karşıtı Filistin gruplarına destek vererek barışı baltalamaya çalıştığından yakınıyordu.373

Mısır’ın bu sıralarda barış süreci konusunda Suriye ile ilerleme sağlanması için ciddi bir belirleyicilik rolü bulunduğu da tartışılmaz-dı. Aynı yılın sonbaharında hem Suriye’den hem de İsrail’den art arda yetkilileri ağırlayan Kahire, ABD yönetimi ile ortak hareket ederek Su-riye Dışişleri Bakanı Faruk Şara ve İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Perez’i Washington’da bir araya getirmeyi planlıyordu.374

Bu nedenle Washington-Kahire-Şam arasındaki telefon trafiği ola-ğanüstü biçimde hızlandı. ABD Başkanı Bill Clinton, bir hafta için-de Esed’i iki defa telefonla aramış, Esed’in Kahire gezisi sürerken de Hüsnü Mübarek defalarca ABD Başkanı ile görüşmüştü. Bunlara ila-veten ABD Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu Özel Temsilcisi Dennis Rose, Suriye Dışişleri Bakanı Faruk Şara’yı arayarak barış konusundaki her gelişmeyi gündeme getirmişti. Şüphesiz artan bu çabaların temelinde, İsrail’in istekleri doğrultusunda, Şam üzerindeki baskının iyice artırıl-masının hedeflendiği açıkça anlaşılıyordu. Daha sonraki günlerde İsrail ile barış görüşmelerini yürüten Filistinlilerin Suriye yönetimi ile ara-larındaki ihtilaf iyice gün yüzüne çıkacaktı. Filistin temsilcileri, Suri-ye’nin barış görüşmelerinin gelecek 12. turunu boykot tehditlerini ciddi bulmazken, Suriye Dışişleri Bakanı Faruk Şara, yaptığı sert açıklamada, Filistinlileri Arapların koordinasyonuna zarar vermekle suçladı.375

Suriye’nin İsrail ile görüşme konusunda, daha önce ileri sürdüğü Golan’dan ve Güney Lübnan’dan çekilme ön koşullarında ısrar etmesine karşın, Ürdün-İsrail barış sürecinin başarılı olmaya başlaması, 1993 yılı Ekim ayının sonlarına doğru ABD’yi yeni bir plan yapmaya yöneltti. FKÖ’den sonra Ürdün’ün de tek başına İsrail ile barışa yanaşması, Washington yönetimini “Arapları İsrail’in karşısına tek tek çıkarma”

373 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 196, 4 Ekim 1993, s. 8.374 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 197, 11 Ekim 1993, s. 18.375 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 19.

Page 149: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 149SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

politikasının başarılı sonuç verdiğine daha fazla inandırmıştı. Ama bunu yaparken yanlış bir adım attığına kuşku yoktu.

Şöyle ki, dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, Lübnan Başbakanı Refik Hariri ile yaptığı görüşmede, İsrail’in Lübnan’a ait Cizeyn böl-gesinden tek yanlı çekilmesini öngören “Önce Cizeyn” projesini önerdi. Planı kabul etmeyen Lübnan yönetimi, biraz Suriye’nin baskılarından biraz da tek başına İsrail karşısına çıkma konusunda kendine güvene-mediğinden “Barış sürecinde Suriye ve Lübnan’ın ortak hareket ede-ceklerini” açık bir dille ifade etti. İsrailliler ise, Filistin ve Ürdün pazar-lıklarında elde ettikleri başarının sırrını keşfetmişçesine, Suriye ile de benzer bir şekilde, Washington’da yürütülen taraflar arası görüşmeler dışında, gizli görüşme yapma konusundaki isteklerini dile getiriyorlar-dı. Hatta Rabin, “1949 yılından beri Arap ülkeleriyle hiçbir anlaşma hatırlamıyorum ki, öncesinde gizli görüşme yapılmış olmasın.” diyerek Suriye ile yürütmek istedikleri pazarlık yöntemini açık bir şekilde ifade ediyordu. Bunlara karşın İsrail yönetimi, aynı tarihlerde Ürdün’le nihai bir anlaşmaya varmayı, Suriye ile yapılacak pazarlıktan çok daha fazla önemsediğini gizlemiyordu.376

Bu açıklamalar üzerinden çok geçmemişti ki, İsrail gazeteleri, Suriye ile İsrail arasında gizli görüşmelerin sürdüğünü yazdı. Arap kamuoyu önünde zor duruma düşen Suriye resmî sözcüleri, gizli görüşme haberlerini yalanla-dı. Gizli görüşme konusuna değinmemekle birlikte ABD Dışişleri Bakanı Warren Christopher da “iki ülke arasında yıl sonuna kadar bir uzlaşma-ya varılacağını umduğunu” açıkça dile getirdi. ABD Kongresi Dış İlişkiler Komitesi önünde bir konuşma yapan ve gelişmeleri değerlendiren Chris-topher, mevcut koşullarda ABD yönetiminin barış sürecinden üç beklentisi olduğunu söylüyordu:

1. İsrail-Filistin anlaşmasının uygulanması. 2. Suriye-İsrail anlaşmasının sağlanması.3. Araplar ve İsrail arasındaki (sosyal, ekonomik ve siyasi) iş birliği

alanlarının artırılması.377 ABD’de başkanlık seçimlerinin yaklaştığı bir sırada, Ürdün-İsrail gö-

rüşmelerinin oldukça olumlu bir seyir izlemesi, Clinton yönetimini İsra-il-Suriye barış sürecine hız verme konusunda cesaretlendirmişti. Dışişleri Bakanı Christopher ve diğer ABD’li yetkililerin göstermiş olduğu çabaların Esed’i ikna etmeye yetmediğini düşünen Clinton, bizzat kendisi devreye girerek Hafız Esed’le birebir görüşmeyi önerdi. 16 Ocak 1994 tarihinde

376 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 200, 25 Ekim 1993, s. 12.377 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 202, 14 Kasım 1993, s. 6.

Page 150: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

150 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Cenevre’de bir araya gelen iki lider, beş saat süren görüşme sırasında, Suri-ye-İsrail barış sürecinin geleceği ve ABD’nin Suriye’ye yapmayı düşündüğü ekonomik yardımları ele aldı. Hafız Esed toplantıdan sonra yaptığı basın açıklamasında, FKÖ ve Ürdün’ün tek başlarına barış yapmalarını hâlâ sin-dirememiş olduğunu ima eden bir üslupta, “bölge barışının kapsamlı olması gerektiğini” belirterek, “Tarihte yaşanan ve bugün de şahit olduğumuz de-liller göstermektedir ki, tek başına barış ve kısmi çözümler, bölgeye huzur ve barışın gelmesi için yeterli olamamaktadır.” şeklinde konuştu. Clinton’la yapılan görüşmeden oldukça hoşnut olan Suriye tarafı, uluslararası kamu-oyu önünde ilk defa açıkça İsrail’le ilişki kurmaya hazır olduklarını ilan et-mekten kaçınmadı.378

Esed, Cenevre zirvesinden üç noktada yoğunlaşan amaçlarını elde ede-rek ayrılmıştı:

- “Toprak karşılığı barış” ilkesinin ciddi olarak uygulanması. - Bölge barışında Suriye’nin önemi ve kilit rolünün itirafı.- Suriye-ABD ilişkilerinin güçlendirilmesi konusunda kararlılık.379

Suriye’nin zirvede üzerinde durduğu başka önemli konular da vardı. ABD Suriye ile siyasi diyaloğunu sürdürmesine rağmen, Suriye hâlâ ABD’nin uluslararası teröre destek veren ülkeler listesindeydi. Clinton’la yaptığı zirveyi, imajını değiştirme konusunda fırsat olarak düşünen Esed, ABD’nin kara listesinden çıkma istediğini açıkça gündeme getirdi.

Cenevre görüşmesi rahatlama getirmişti. Clinton, İsrail’den de Suriye’nin barışa eğilimli bu yeni durumuna uygun olumlu bir adımla cevap vermesi istedi. “Sayın Hafız Esed, açık bir dille çatışma hâlinin bitmesi vaktinin geldi-ğini söyledi. Ben bunun İsrail tarafını olumlu cevap vermeye cesaretlendirece-ğini umuyorum. Ayrıntıların daha sonra halledilmesi kolaydır.”380

Cenevre görüşmesinin yol açtığı olumlu hava, İsrail Savunma Ba-kanı İzak Mordehay’ın yaptığı açıklamayla fazla sürmedi. İsrail’in işgal altında tuttuğu Suriye topraklarından çekilme konusunda referandum yapılacağını belirten Mordehay, Golan’ın İsrail’in güvenliği açısından hayati önemi olduğunu, bu nedenle “kapsamlı bir barış” olmadan çekil-melerinin mümkün olmadığını kaydetti. Aslında Golan konusunda halk oylaması fikri, İsrail yönetiminin zaman zaman başvurduğu blöflerden biriydi. Gerçekleşmesi için ise Temmuz 1998 tarihindeki parlamento kararını beklemek gerekecekti.381

378 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 213, 31 Ocak 1994, s. 9.379 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 10.380 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 11.381 El-Hayat, “İsrail Fuciet bi et-Tağayyurat Fi el-Kıyadeti el-Askeriyyeti es-Suriyeti”.

Page 151: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 151SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

İsrail’in ön koşulları karşısında Suriye de karşı koşullar ileri sürdü. Suriye, İsrail ile “kapsamlı bir barış” için üç maddelik koşulu olduğunu açıkladı:

- Golan ve Güney Lübnan’dan ön koşulsuz çekilme,- BM Güvenlik Konseyi’nin 242, 338 ve 425 sayılı kararlarının

uygulanması,- Suriye’nin katılmayı kabul ettiği Madrid anlayışına dayalı kap-

samlı ve adil barışın tesisi.382 Aslında, gelinen aşamada barışa ayak direyen ve hiç ihtiyacı yokmuş

gibi davranan taraf, İsrail gibi görünüyordu. Çünkü İsrail yönetiminin ileri sürdüğü güvenlik kaygıları, 1992 yılındaki görüşmelerde tamamen çözümlenmiş olarak kabul ediliyordu. Suriye, 1992 yılı 24 Ağustos’unda ABD yönetiminin arabuluculuğunda yapılan Washington görüşmele-rinin altıncı turunda, İsrail’in güvenlik kaygılarını göz önünde bulun-durmasını anladıklarını ve bu kaygıları tanıdıklarını belirten bir belgeyi İsrailli delegeye sunmuştu. Görüşmeler sırasında Esed’le sürekli haber-leşen Suriye delegesi, “Golan’da Şam’ın otoritesinin Tel Aviv tarafından tanınması” hâlinde, öteden beri karşı çıktıkları “çekilme işleminin aşa-malı olması”na razı olacaklarını da deklare etmişti. Daha da önemlisi Suriye, İsrail’in çekilmeye başlaması durumunda, kendisinin de savaş hâlini sona erdireceğini bildirmiş ve bu sürenin yedi yıl olması taraf-lar arasında benimsenmişti. İsrail karşısında bu derece taviz vermekten hoşlanmayan Hafız Esed, istemeden de olsa bu gelişmeleri kabullene-cekti. Zira Sovyetlerin çöküşü ile en büyük askerî dayanağını yitiren Suriye, o dönemde uluslararası siyasi ve askerî dengelerin İsrail lehine döndüğünü hissediyordu. Daha önce direttiği birçok husustan taviz ver-me eğilimine girmesi kaçınılmazdı.383

Ancak Esed’in büyük tavizleri, İsrail’deki muhalefetin yoğun baskısı altındaki Rabin hükûmeti tarafından, kendilerini de benzer tavizler ver-meye zorlayacağı için, kolayca kabul edilebilir görünmüyordu. Muhale-fetteki Likud, iktidarın Golan’dan aşamalı olarak çekilmeye razı olma-sını eleştirerek “Rabin hükûmeti’nin yıllardır yaşam mücadelesi veren İsrail ülkesinin geleceğini tehlikeye attığını” belirtiyordu. Hükûmetin, “Suriye’nin eğilimlerinin değiştiği” konusunda kamuoyunu ikna çaba-ları, muhalefetin yüksek sesi karşısında oldukça cılız kalmıştı. Rabin, Suriye ile anlaşsa dahi hükûmet olarak geri çekilme konusunda bağ-layıcı karar alamayacağını biliyordu. Çünkü Golan’ın ilhakını öngören

382 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 11.383 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 12.

Page 152: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

152 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

parlamento kararını yürürlükten kaldırabilmek için, Likud’dan da oy almasını gerektirecek bir parlamento çoğunluğu gerekiyordu. O aşama-da, Rabin’in aşırı uçtaki sağcı partilere ait milletvekillerini ikna etmesi imkânsızdı.384

Aynı tarihlerde, (daha sonraki günlerde daha da derinleşecek olan) Türkiye-İsrail ilişkilerinin temelini atmak üzere, 13 Kasım 1993’te, Türk Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’in İsrail’e yaptığı resmî ziyaret ve bu ziyaret sırasında İsraillilerin Suriye aleyhine söyledikleri sözler, Şam yönetimini çok kızdırmıştı. Hafız Esed, barış süreci konusundaki tu-tumunu hiçbir zaman samimi bulmadığı Tel Aviv’in bir yandan barış lafını ağzından düşürmeyerek kendilerini oyaladığını diğer yandan da Türkiye ile yakınlaşarak kendisini kuşatmaya çalıştığını düşünüyordu. Hafız Esed, böyle bir oluşumu daha başlamadan bitirmek için Arap ka-muoyunu da arkasına alarak harekete geçmeye hazırlandığı bir sırada, İsrail Cumhurbaşkanı Ezer Weizman’ın 25 Ocak 1994’te gerçekleştir-diği Türkiye gezisi gündeme geldi. “Ziyareti kaygıyla karşıladığını” açık-layan Şam yönetimi, çevresindeki gelişmelerden rahatsızlık duyduğunu açıkça ifade etti.385

Türkiye ise, iki ülke arasındaki yakınlaşmanın uzun vadede Orta-doğu barışına katkı sağlayacağını belirterek Suriye’yi sakinleştirmeye çalışıyor görünse de bunda pek ciddi olduğu söylenemezdi. Türkiye bu ikna çabaları sırasında Suriyelilere, “İsrail’in su ihtiyacını Türkiye’den karşılamasıyla su kaynakları nedeniyle işgal altında tuttuğu Golan Te-peleri’nden çekilmesinin teşvik edilmiş olacağı” gibi bir argüman dahi kullanıyordu. Askerî bir şekle dönüşmedikçe iki ülke arasındaki ilişkiyi kendi lehine döndürebileceğini hesap eden Esed, ilişkilerin ilerleme ih-timalini o sırada pek güçlü görmüyordu.386

Hizbullah’ın 1994 Şubat’ının son haftasında -1993 Ağustos’undan sonra yaptığı en şiddetli saldırısında- beş İsrail askerinin ölümüne yol açması, Hizbullah’ın faaliyetlerinin sınırlandırılması konusunda Suri-ye’ye baskıların daha da yoğunlaşmasını gündeme getirdi. Hizbullah saldırısı, Washington’daki Suriye-İsrail görüşmelerinin 12. turunun da başarısızlıkla tamamlanmasından beş gün sonra gerçekleşmişti. Rabin, saldırıdan Suriye’yi sorumlu tutarak, “Suriye yönetimi Hizbullah’ın fa-aliyetlerini sınırlama konusunda nüfuzunu kullanabileceği hâlde kul-lanmıyor.” şeklindeki suçlayıcı ifadelerine rağmen temkinli olmayı da

384 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 13.385 Cengiz Çandar, “Et-Tegarub et-Türki-el-İsraili” Shu’un al-Awsat, Center for Strategic

Studies Research and Documentation, No. 51, Nisan-Mayıs 1996, Lübnan, s. 33.386 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 216, 21 Şubat 1994, s. 14-15.

Page 153: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 153SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

ihmal etmiyordu: “Suriye’nin Hizbullah’ın arkasındaki güç olmadığını biliyoruz, bu İran’dır. Ama Suriye, saldırıların durması konusunda nüfu-zunu kullanabilir.”387

Cenevre’de gerçekleştirilen Esed-Clinton zirvesi öncesi ve sonrasın-daki birkaç haftalık sessizlik, güney Lübnan’ın hiç alışık olmadığı sa-kin günler yaşamasını sağlamıştı. ABD yönetimini etkilemeye yönelik bu davranışa ve aradan uzun bir süre geçmesine rağmen, İsrail’e Şam yönetiminin umduğu baskı hâlâ yapılmamıştı. Söz konusu saldırılar, Washington’un umursamaz tavrı karşısında Şam’ın belli uyarılar yap-ma manevrası olarak değerlendirilmişti. İsrail tarafından Hizbullah’ın faaliyetlerinin kısıtlanması gibi bir konunun gündeme getirilmesi, bu hareketin her türlü ihtiyacını karşılayan İran’ın bölgedeki etkinliğinin de sınırlandırılması anlamına geleceğinden Suriye-İran ilişkilerini de zincirleme şekilde etkileyecekti. Bu açıdan bakıldığında Suriye-ABD yakınlaşmasının en fazla İran’ı rahatsız ettiğini tahmin etmek zor değil-di. Bu yakınlaşmada atılacak her adım, bölgedeki en önemli partnerle-rinden Suriye’yi elinden almakla, İran’ı daha fazla izole edecekti.388

1993 yılının Eylül ayındaki görüşmelerde, İsrail’in Golan’dan ko-şulsuz çekilmeyi kabul etmemesi üzerine tıkanan barış görüşmelerinin önünü açmaya çalışan ABD yönetimi, Cenevre’deki zirvede de bunu başaramayınca, 1994 yılının ortalarına doğru, Suriye-İsrail görüşmele-ri, 1991’deki başladığı noktaya geri döndü. İsrail’in daha önce Arafat ile imzaladığı Filistin Anlaşması’nı Şam aleyhine kullanmayı sürdür-düğünü ve Arapları birer birer masaya oturtarak pazarlık güçlerini za-yıflattığını düşünen Suriye, Tel Aviv yönetiminin bu şekilde Arapların hem ortak bir cephe oluşturmalarını engellediğini hem de çıkarlarını çatıştırarak bundan istifade ettiğini dile getiriyordu. “Arapları bölme” ithamıyla Arafat’ın tek yanlı tutumunu da kasteden Hafız Esed yöneti-mi, mevcut Filistin liderliğine duyduğu öfkeyi hâlâ koruyordu. İsrail’in güvenliği konusunda birçok sözler veren ve bunu sıkı biçimde uygula-yacağı tahmin edilen Arafat’ın HAMAS ve İslami Cihat gibi muhalif Filistin hareketleri karşısındaki tavrı, Şam’da büyük eleştiri konusu olu-yordu. Arafat’ın bu şekilde İsrail yönetimine büyük bir manevra alanı sağladığını savunan Esed, görüşmeleri ağırdan alarak İsrail’in güvenlik konusunda mümkün olduğu kadar çok taviz almaya çalıştığını ileri sü-rüyordu.389

387 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 217, 28 Şubat 1994, s. 12.388 Atay, “Ortadoğu’da Terör Savaşı ve Barış Arayışları”, s. 128.389 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 222, 4 Nisan 1994, s. 14.

Page 154: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

154 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

c. Rusya’nın denge rolü ABD ve İsrail’in ortaklaşa oluşturdukları böyle bir baskı ortamında

ön koşullardan vazgeçmesi için daha fazla taviz vermeye zorlanan Hafız Esed, bu baskılara tek başına direnemeyeceğini bildiğinden ek manev-ralar yapma ihtiyacı hissediyordu. Ortadoğu ve Kuzey Afrika Ekonomi Zirvesi yoluyla İsrail’in bölgesel ekonomik düzenin içine entegrasyo-nunun devam ettiği ve Suriye dışındaki Arap ülkelerinin İsrail’le daha fazla nasıl iş birliği yapabileceklerini araştırdıkları bir dönemde onlara güvenmek, Esed için tutarlı görünmüyordu. Yapılabilecek en mantıklı manevra, belki de Ortadoğu’daki inisiyatifi tamamen Batı’ya kaptırmış olmanın verdiği rahatsızlıkla, yeniden bölgeye dönmenin fırsatını kol-layan Rusya ile yakınlaşmak olabilirdi. Esed de böyle yaptı ve Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı İgor İvanof, temaslarda bulunmak üzere be-raberinde yüksek seviyeli bir heyetle Şam’a davet edildi. Rusya’yı Orta-doğu’daki pazarlıkların içine çekmeyi hesap eden Esed yönetimi, atılan adımla Tel Aviv’e ciddi bir mesaj vermek istiyordu. Bu nedenle ziyare-tin seviyesi düşük olsa da zamanlaması, barış süreci açısından oldukça önemli bir arayışı ifade ediyordu.390

ABD Dışişleri Bakanı Warren Christopher, 1994 yılı Mayıs ayı ba-şında Esed’le bir görüşme yaparak, İsrail Başbakanı Rabin’in son günlerde Clinton’dan aldığı güvenceler sonucu, ciddi olarak uygulamayı düşündüğü barış koşullarını iletti. İsrail’in Christopher aracılığı ile Esed’e önerdiği barış koşullarına göre İsrail askerlerinin 5-7 yıl sürecek üç merhalede Golan’dan çekilmesi ve birinci yıl iyi niyet gösterisi olarak üç kasabayı derhâl boşaltma-sı öngörülüyordu. Christopher’ın ilettiği planın diğer maddeleri ise bu ana koşula dolgu malzemesi görüntüsündeydi:

- İsrail, ilke olarak Golan’dan çekileceğini ilan edecek.- İki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulacak, elçilikler karşılıklı olarak açılacak ve ekonomik iş birliğinin artırılmasına çalışılacak.- İsrail’in işgal altında tuttuğu Arap topraklarının tümünden 10 yıllık bir süreçte çekilmesi konusunda anlaşılacak.- Su kaynakları konusu araştırılacak.- Olası bir anlaşmanın uygulanmasını denetlemek üzere, iki ülke sınırlarına uluslararası bir güç yerleştirilecek.391

İsrail, bu erken çekilme hamlesiyle Suriye’nin ön şartı olan “bir defada tamamen çekilme” koşulunu bertaraf etmeyi ve barış sürecini devam ettirme konusunda samimi olduğunu ispatlamayı amaçlamıştı. İsrail’in çekilme önerdiği kasabalardan biri, Golan’ın en büyük köyü durumunda ve iki ülke

390 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 15.391 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 228, 16 Mayıs 1994, s. 14.

Page 155: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 155SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

sınırını ayıran stratejik bir konumda bulunuyordu. Suriye, Christopher’ın önerilerine olumsuz yanıt vererek -barış için kapıyı açık tutmak şartıyla- Golan’dan çekilme konusunda aşama (merhale) kabul etmediklerini yineledi. Esed’in Christopher’a söylediklerine ilave olarak Dışişleri Bakanı Faruk Şara, “Suriye, merhaleli barışı kabul etmez.” diyerek zihinlerde aksi hiçbir soru işareti bırakmadı. Suriye’nin resmî cevabını İsrail’e ileten Christopher, “Barış çabalarının yeni ve değişik bir aşamaya girdiğini” ilan etmekle yetindi. Aynı günlerde Mısır’ın başkenti Kahire’de, Suriye’nin başından beri karşı çıktığı “Özerklik Anlaşmasının Uygulanmaya Başlaması Hakkında Anlaşma” İsrail ve Filistin heyetleri arasında imzalanırken barış görüşmelerinin Tel Aviv-Şam hattında hiçbir gelişme kaydedilememişti.392

İsrail, Golan’ın boşaltılması ile ilgili söylentilerin yoğunlaşması ile aynı günlerde Clinton yönetiminden güvenlik kaygılarını tatmin edecek yeni güvenceler almaya çalışıyordu. ABD’den kendisine yaptığı yıllık 1,8 milyar dolarlık (resmî) askerî yardımın korunmasını ve iki ülke ara-sındaki stratejik iş birliğinin artırılmasını talep eden Tel Aviv, çekilme ardından ortaya çıkacağını tahmin ettiği güvenlik sorunlarını ABD’nin doğrudan yardımıyla çözmeyi hesap ediyordu. Buna karşın Suriye de Rusya ile askerî yardım ve silah satışını öngören iş birliği anlaşması im-zalayarak, hem SSCB’nin çöküşünden bu yana bitmiş görünen askerî iş birliğini yeniden canlandırdı hem de İsrail-ABD askerî dengesine karşı Suriye-Rus askerî ortaklığını güçlendirmiş oldu. Christopher’ın 1994 Mayıs gezisi ardından tüm taraflarda barışın daha yakın olduğu konu-sunda bir fikir hâkimdi. Mısır Devlet Başkanı Mübarek, “Görünüşteki zorluklara rağmen Golan Suriye’ye geri dönecektir.” derken, ABD Baş-kanı Bill Clinton yaptığı açıklamada “Anlaşma olasılığı, geçmişte hiç olmadığı kadar mümkün görünüyor.” ifadelerini kullanıyordu.393

1 Mayıs 1994 tarihindeki gezi, somut hiçbir ilerleme olmasa da pa-muk ipliğiyle birbirine bağlı Suriye-İsrail barış sürecinde en azından gerilemeye yol açmadığı için olumlu olarak değerlendirilmişti. Bunun üzerine ABD Başkanı Bill Clinton, Dışişleri Bakanı Christopher’ı iki hafta sonra, 15 Mayıs’ta, yeniden bölgeye gönderdi. Suriye-İsrail görüş-melerinde ilerleme şansının arttığı bir sırada gerçekleşen gezinin amacı, bir önceki gezisinin hemen ardından oluşan olumlu havayı güçlendir-mekti. Bir önceki gezide Suriyelilerin İsrail tarafından önerilen “Önce

392 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 15.393 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 16.

Page 156: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

156 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Mecde’l-Şems” ismiyle bilinen üç aşamalı geri çekilme planına verdik-leri yanıt dinlenmiş ve Şam’ın istekleri doğrultusunda bazı değişiklikler yapılması için Tel Aviv’e süre verilmişti. Ama Christopher’ın son gezi-sinde, Şam ve Tel Aviv arasındaki görüş ayrılıklarının değişmedem sür-düğü ve ileriki dönemde Washington’da ikili görüşmelerin yeniden baş-lamasına imkân verecek siyasi ortamın oluşmadığı ortaya çıktı. Herkes Christopher’ın 15 Mayıs 1994 tarihindeki gezisine İsrail’den başlaması-nı beklerken o, Rabin Planı’nı kabul ettirmek için Şam’a gitmeyi tercih etti. ABD yönetimi, Christopher’a gezisinde yardımcı olması amacıyla Esed üzerinde hedeflenen etkiyi oluşturması için geziden birkaç gün önce “Suriye’nin hâlâ terörü destekleyen ülkeler listesinde tutulduğunu” hatırlatan bir açıklama yaptı. Böyle bir gerginlikte başlayan gezi sırasın-da Christopher daha ileri giderek Şam’da görüştüğü yetkililere “İsrail’in şartlarına olumlu yaklaşmamaları hâlinde gezisini yarıda keseceği” teh-didinde bulundu ve bunu fiilen gerçekleştirmeye kalkıştı.394

Bunun üzerine Suriye, Christopher’la yürütülen bu görüşmelerde İsrail’le barışmak için yeni bazı ilkesel koşullar öne sürdü:

- Golan’ın ilhak edildiğine dair Knesset’te (İsrail Parlamentosu) alınan kararın iptali,

- Tepelerin ilke olarak Suriye’ye ait olduğunun kabul edilmesi,- Golan’da barışçı çözüm olması.

Suriye yönetimi, bu koşullar sağlandığı takdirde tüm cephelerde ge-niş çaplı bir uzlaşma çerçevesinde İsrail’le ikili ilişkilerin geliştirilmesine ve diğer sorunları tartışmaya hazır olduğunu bildirdi. Bu çerçevede 1994 Mayıs ayı sonlarına gelindiğinde iki ülke arasındaki başlıca anlaşmazlık maddeleri şu konularda odaklanmıştı:

- Suriye Golan’dan tam çekilme isterken İsrail, Golan içinde geri-lemeyi teklif ediyordu.

- Suriye çekilmenin birkaç ayda bitirilmesini isterken İsrail, sekiz yıla yayılmasında ısrar ediyordu.

- İsrail Golan’da İsrail sınırında bir, Suriye sınırında da üç kilomet-re derinliğinde silahtan arındırılmış bölge isterken Suriye, silah-tan arındırılmış bölgelerin eşit olmasını istiyordu.

- İsrail tüm alanlarda uzlaşma isterken Suriye, aşamalı bir uzlaşma istiyordu.

Yani Esed’e göre İsrail, komşularıyla iyi geçineceğinin bir gösterge-si olarak işgal ettiği topraklardan çekilmekle işe başlamalıydı ki, siyasi ve ekonomik iş birliği daha sonra geliştirilebilsin. Christopher, büyük umutlarla geldiği Ortadoğu’dan gerek İsrail’in küçük bir çekilme kar-

394 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 230, 6 Haziran 1994, s. 17.

Page 157: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 157SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

şılığı çok büyük güvenlik garantileri istemesi ve “her alanda eş zamanlı bir uzlaşma” gibi Şam’ın kabul edemeyeceği koşullar ileri sürmesi ge-rekse Suriye’nin aşamalı çekilmeye yanaşmaması nedeniyle başarısız bir şekilde döndü. 18 Mayıs’ta yapılan Esed-Christopher zirvesi sonunda Esed’in sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, İsrail’in Madrid’de or-taya konan barış süreci esaslarından uzak görüşleri nedeniyle anlaşmaz-lığın sürdüğü belirtilerek Tel Aviv suçlanıyordu. Rabin hükûmeti ise ba-şarısızlıktan Esed’i sorumlu tutan ifadeler kullanıyordu. Böylece, 1994 yılı ortalarında Suriye ve İsrail, barış çabalarının sürdürülmesi dışında hiçbir konuda anlaşamamışlardı. Aslında ABD yönetimi için bu bile önemli bir ilerlemeydi.395

1994 yazına gelindiğinde, Suriye-İsrail barış sürecinin üç yıl önce Madrid’de başladığından bu yana en kritik dönemine girdiği gözleni-yordu. Bununla birlikte bütün işaretler 1994 yılı içinde bir anlaşmaya varmanın imkânsız olmadığını da ortaya koyuyordu. Bunda, ABD yö-netiminin Filistin ve Ürdün’ün İsrail ile imzaladığı anlaşmaların büyük bir sorunla karşılaşmadan uygulanmasından aldığı cesaretin payı oldu-ğu gibi, İsrail ve Suriye karşıt tezlerinin birbirine yakınlaşmasının da önemli rolü bulunuyordu. Önceki anlaşmaların uygulanmasında görü-len yumuşama, Suriye ile olası bir uzlaşmayı çok kolaylaştırmıştı. Mı-sır Devlet Başkanı Mübarek’le görüşmek amacıyla 1994 Ağustos’unda Kahire’ye giden ABD Dışişleri Bakanı Christopher, Mısır başkanından Şam’a giderek İsrail’le Suriye tezlerinin birbirine yakınlaştırılması için çaba harcamasını istedi. Daha sonra Şam’a geçen Christopher, burada Esed’le o güne kadarki en uzun görüşmesini (5 saat) yaptı. Basına kapalı yapılan toplantıdan çıkışta yaptığı açıklamada, görüşmenin yapıcı geç-tiğini belirten Christopher, Esed’le “Muhtemel barışçı çözümün tüm unsurlarını tartışarak gelecekte ilerlemeyi sağlayacak esasları çözdük.” diyordu. İsrail Başbakanı Rabin’le görüştükten sonra da iyimserliğini koruduğunu belirten Christopher, “Bu seferki gelişimizde elde etme-yi düşündüğümüz tüm ilerlemeleri sağladık.” diyordu. İsrail tarafından yapılan açıklamada ise, çok daha ilginç bir ifade kullanılarak, “Suriye ile barış konusunda en önemli ilerlemenin Christopher’ın eylül ayının ortalarında yapacağı gezide sağlanacağı ve Şam’la barışın yakın olduğu” kaydediliyordu.396

Daha birkaç hafta öncesine kadar ciddi bir darboğaz içinde bulunan Suriye-İsrail barış sürecinde, İzak Rabin ile Kral Hüseyin’in 25 Temmuz

395 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 18.396 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 243, 29 Ağustos 1994, s. 10.

Page 158: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

158 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

1994’te Washington’da düzenlenen bir törenle barış anlaşması imzala-maları ardından bir anda canlanmasının nedeni ise merak konusuydu.

Tarafları bu kadar umutlandıran barış koşulları, İsrail’in Golan’dan çekilmesi konusunda Suriye’nin tedrici çekilme şartını kabul ettiğini ve bu çekilme için iki yıl süre tanıdığını, tüm çekilme karşılığında Şam’ın da İsrail’le savaş hâlini sona erdireceğini gösteriyordu. Buna göre İsrail, 1996 Haziran ayında yapılacak genel seçimlerden önce Golan’ı boşalt-mış ve bu iki yıllık süre içinde de Suriye-İsrail ilişkileri tamamen nor-male dönmüş olacaktı.397

d. Suriye-İsrail gizli görüşmeleriİki ülke arasındaki barış süreci çalışmaları, birkaç haftalık sessizliğin

ardından İsrail ve Suriye büyükelçilerinin Washington’da gizli görüş-meler yaptıkları yolundaki haberlerle bir anda yeniden gündemin ilk sıralarına yükseldi. Suriye’nin Washington Büyükelçisi Velid Muallim ile İsrail Büyükelçisi İtamar Rabinovich arasında yürütülen görüşme-lerde, iki hafta önce İsrail tarafından Esed’e sunulan üç aşamalı çekilme planının teknik ayrıntılarının ele alındığı belirtiliyordu. Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed’in bazı konulardaki kuşkuları hâlâ sona erdirile-memişti. Bunlardan en önemlisi, İsrail’in aşamalı olarak Golan’dan çe-kilmesinin ardından Suriye’nin bu topraklara kendi askerini yerleştirip yerleştiremeyeceği sorununda düğümleniyordu.398

Çok geçmeden Washington’daki gizli görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlandığı anlaşıldı. Birkaç hafta sonra, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Denis Rose’un Şam ve Tel Aviv’e yaptığı gezi, öncekilerden çok daha değişik bir hava estirdi. Dışişleri Bakanı Christopher’ın ekim ayı içinde bölgeye yapacağı gezi sırasında elinde nihai barış anlaşma-sı metninin de yer alacağını söyleyen Rose, Başkan Esed’le, sonucunu olumlu olarak nitelediği, altı saat süren bir görüşme yaptı. İsrail Başba-kanı Rabin ile de görüşen Rose, geçmiştekinden daha kesin ifadeler kul-lanarak Suriye-İsrail uzlaşması konusunda çok az bir zamana daha ihti-yaç olduğunu bildirdi. Rose’un gezisinin sürdüğü günlerde bir açıklama yapan İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron, Suriye ve İsrail’in Golan’dan çekilme konusunda prensip anlaşmasına vardıklarını, geriye birkaç basit sorunun kaldığını, üstelik İsrail birliklerinin Golan’ın büyük kısmından bir yıl içinde çekilebileceğini açıkladı. Şaron’un bu açıklaması, olumlu havanın ciddi bir zemine sahip olduğunu ispatlıyordu.399

397 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 11.398 Qadhaya Dowaliyah “Political Weekly Report”, Sayı 247, s. 6.399 Qadhaya Dowaliyah “Political Weekly Report”, Sayı 248, 3 Ekim 1994, s. 4.

Page 159: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 159SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Suriyelilere göre anlaşmazlık sadece iki konuda sürüyordu. Bunlar-dan biri geçiş sürecinin süresi; ikincisi ise, nihai çekilmenin sınırlarının nereye kadar olacağı idi. Süre konusunda İsrail en az beş yıl isterken Suriye yönetimi bu sürenin üç yıldan fazla olmamasında ısrarlıydı. Çe-kilmenin hangi sınırlarda olacağı konusunda Suriye, İsrail çekilmesi-nin 1967 sınırlarının gerisine olması gerektiğini belirtirken, İsrail tarafı özellikle su kaynaklarını elinde tutmasını sağlayacak olan İngiliz man-dası döneminde çizilmiş paylaşım haritalarına dayanan görüşler ileri sürüyordu.

Ekim ayı geldiğinde yaşanan tüm bu ılımlı havaya rağmen İsrail ta-rafı ima yollu da olsa Esed’e tehdit mesajları göndermeyi ihmal etmiyor-du. Basında, İsrail ordusunun modernize edildiği yolundaki haberlerin yanı sıra Rabin’in, “barış olmaması hâlinde Suriye ile kesin bir savaşın çıkabileceğinden” bahsettiği yazılıyordu. İsrail Savunma Bakanlığı yet-kilileri de el altından Suriye’nin bu aşamada İsrail’le savaşmaya kalkış-ması hâlinde büyük bir hata işleyeceğini yayıyordu. Bu tür açıklamalara rağmen ABD’nin baskısıyla siyasi ortam oldukça sakin ve barışa çok müsait görünüyordu. Devlet Başkanı Esed, meclis açılışında yaptığı bir konuşmada, “Barış için objektif gereklilikler” (El-mutatallibat el-mev-duiyye li’s-selam) ismini verdiği koşulları kabul etmeye hazır olduğunu ancak İsrail’in işgal ettiği tüm Arap topraklarından çekilmesini vazge-çilmez bir koşul olarak gördüklerini tekrarladı. FKÖ ile İsrail arasında yapılan barış anlaşmasının birinci yıl dönümü nedeniyle düzenlenen bir toplantıda konuşan İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Perez ise Esed’in açıklamasını önemli bulduklarını söylemekle yetindi.400

Esed’in son açıklamaları ve ABD’li temsilciye verdiği güvenceler İs-railli yetkilileri çok da etkilememişti. Aynı günlerde bir açıklama yapan İzak Rabin barış için dört esasları olduğunu belirtiyordu:

1. İlke olarak çekilmeyi kabul ediyoruz.2. Çekilmenin sınırları gündemimizde ama derhâl çekilme şart değil.3. Geri çekilme için yıllar lazım.4. Güvenlik tedbirleri olmadan çekilmemiz düşünülemez.

Aslında Suriye ile İsrail arasında, İsrail’le Mısır’ı ayıran 250 kilo-metrelik Sina Çölü gibi iki tarafı ayıran boş bir alan olmaması nedeniyle taraflar birbirlerinden güvence isteme konusunda eşit hakka sahip görü-nüyordu. Ancak İsrail’in bu tür gerekçeleri o günlerde daha sık günde-me getirmesi, başka bir sebebe de bağlanabilirdi: İsrail, Ürdün’le yapılan barış görüşmelerinde oldukça ilerleme kaydetmiş ve bu diyaloğu barış

400 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 5.

Page 160: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

160 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

anlaşmasına tahvil etmesine çok az bir süre kalmıştı. Ürdün’le süren yu-muşama resmî bir belgeye dökülmeden ikinci bir ülkeyle pazarlık masa-sına oturmayı doğru bulmayan İsrailli politikacılar, Ürdün’ü aradan çı-karmadan Suriye ile pazarlık yapmanın akıllıca olmadığını biliyordu.401

e. Suriye Yahudilerine jestYaklaşık 1.600 yıldır Suriye topraklarında bulunan Suriye Yahudi-

lerinin 1992 yılının Nisan ayında gizli bir şekilde başlayan göçleri, Su-riye yönetiminin sağladığı kolaylıklar sayesinde 1994 yılı Ekim ayında tamamlandı.402

İki yıl içinde 3.656 Yahudi’nin çoğunluğu Kuzey Amerika ve Batılı ülkelere giderken, küçük bir kısmı da İsrail’e göç etti. Suriye yönetiminin barış sürecinin başlamasından sonra aldığı bir kararla gerçekleştirilen tehcir operasyonu, aslında İsrail Arap topraklarını işgal etmeyi sürdür-düğü müddetçe Suriyeli Yahudilerin İsrail’e doğrudan göç etmemeleri koşuluyla alınmıştı. Ancak Amerika ve Avrupa’daki Siyonist örgütler aracılığıyla sağlanan imkânlarla Suriyeli Yahudilerin büyük çoğunluğu-nun İsrail’e nakledileceğini herkes gibi Şam yönetimi de biliyordu.

1948 yılında İsrail Devleti kurulduğunda Suriye’de 15.000 Yahu-di’nin yaşadığını belirten Suriye kaynakları, bunlardan yarısına yakını-nın 1949 yılı sonuna kadar Suriye’yi çoktan terk etmiş olduklarını yaz-maktadır. Alınan sıkı önlemlerle 50’li yılların başında göç durdurulmuş olsa da barış sürecinin başlamasıyla birlikte Yahudilerin İsrail’e gitmesi-ne göz yumuldu.403

Ekim ayının sonuna gelindiğinde İsrail-Ürdün barış süreci tamam-lanmış ve bir barış anlaşması için tüm koşullar hazırlanmıştı. Barış anlaşmasının imza törenine katılmak için çıktığı Ortadoğu gezisin-de Suriye’nin başkenti Şam’a da uğrayan ABD Başkanı Bill Clinton, Esed’le görüşerek barış süreci konusunda Suriye’nin tutumunu biraz daha yumuşatmayı ve süreci ilerletmeyi hedefliyordu. Ziyaretin resmî olarak görünmeyen en önemli sebeplerinden biri de İsrail karşısındaki Suriye-Lübnan ortak anlayışının zaafa uğratılması olarak göze çarpı-yordu.404

Daha önce Cenevre’de yapılan ilk Clinton-Esed zirvesinden bu yana, barış sürecinde önemli ilerlemeler olsa da bu ilerlemeler, gerek Tel Aviv gerekse Washington yönetimi tarafından yeterli görülmüyordu. Bu

401 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 6.402 “Antisemitism World Report 1994”, Institute of Jewish Affairs, London, 1994, s. 182-184.403 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 252, 31 Ekim 1994, s. 6.404 “Clinton, Yahmilu Meahu Milif et-Tesviyeti”, El-Alem, Kasım 1994, Sayı 524, s. 15.

Page 161: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 161SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

süre zarfında ABD Dışişleri Bakanı bölgeye tam beş ziyaret gerçek-leştirmiş ama buna rağmen Hizbullah saldırıları ile barış karşıtı mu-halefetin eylemleri işgal altındaki Filistin bölgelerinde sona ermemişti. Bunlara ilaveten, İsrail sınırları içindeki bombalı saldırıların sürmesi, barış sürecinden beklediği güvenliğin İsrail için hâlâ sağlanamadığını gösteriyordu.405

26 Ekim 1994’te imzalanan Ürdün-İsrail Barış Anlaşması’na ulaşıl-masındaki sürat ve başarı, Clinton’ın bölge gezisinde Şam’ı en önem-li durak hâline getirdi. 1974 yılında zamanın ABD Başkanı Richard Nixon’un Şam’a yaptığı geziden sonra son 20 yıl içinde ABD’den ya-pılan en yüksek düzeyli ziyaret olan Clinton’ın Ortadoğu gezisi, barış konusunda Şam’a baskı yapmanın yanı sıra İsrail’in güvenliğini tehdit eden eylemlere son verilmesi konusunda Esed’i ilk ağızdan uyarmayı da amaçlıyordu. Clinton-Esed zirvesi, barış sürecinden güvenliğe, geri çekilmeden Lübnan sorununa kadar İsrail’in endişelerine yol açan tüm konuları gündeme almıştı. Esed, görüşmenin ardından yaptığı açıkla-mada, iki tarafın (ABD ve Suriye) bölgeye “BM’nin 242 ve 338 sayılı kararları” ve “toprak karşılığı barış” ilkeleri çerçevesinde barışın getiril-mesi konusunda hemfikir olduklarını belirtiyordu. İsrail’le normal ilişki kurmalarının bir tek koşulu olduğunu tekrarlayan Esed, barışın ancak İsrail’in 1967 Savaşı’nda elde ettiği Suriye topraklarından ve 1982 yılın-da işgal ettiği Güney Lübnan’dan çekilmesine bağlı olduğunu kaydetti. Esed’in zirve konusundaki açıklamaları ve “Dünyada herhangi bir ülke-nin kendi güvenliği konusundaki endişeleri, başka bir ülkenin toprağını işgale gerekçe olamaz.” şeklindeki sözleri, Clinton karşısında Golan şar-tı konusunda hiçbir geri adım atmadığını gösteriyordu.406

Clinton ise, açıklamasında İsrailli sivillere yönelik saldırıların durdu-rulmasını isteyerek, “Barış, güvenliği teminat altına almak zorundadır. Hangi taraftan gelirse gelsin şiddetin durdurulması lazım. Sınırlar, şiddet uygulamanın kaynağı ve terörü sızdırma gerekçesi olmamalı.” diyerek, ge-leneksel Amerikan görüşlerini ifade etmişti. Bu sözler her ne kadar genel bir endişeyi yansıtıyor gibi görünse de Suriyeliler nezdinde, İsrail’in gü-venlik kaygılarını taşıdığı gün gibi ortada idi. Çünkü Clinton’ın “işgal” konusunda açıklama yapmaktan özellikle kaçınarak sürekli (Arapları zan altında bırakacak biçimde) terörden bahsetmesi ve Esed’in ısrarla-rına rağmen, basın toplantısında Filistin’deki kadın ve çocuklarla Güney Lübnan’daki sivillerin ölümlerine değinmemesi, Suriye tarafının kendisi

405 “Clinton, Yahmilu Meahu Milif et-Tesviyeti”, s. 16.406 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 253, 7 Kasım 1994, s. 18.

Page 162: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

162 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

hakkındaki olumsuz yargılarını güçlendirdi. Zirveden ciddi bir sonuç elde edilmediği, umutlu olmak için daha cesur adımlar atılmasına ihti-yaç olduğu, Clinton’ın 27 Ekim’de İsrail Başbakanı Rabin’le görüşmesi ardından Knesset’te yaptığı konuşmadan anlaşılıyordu.407

Esed-Clinton zirvesi birçok ilke imza atması yanı sıra, belki de ta-rihinde ilk defa İsrailli gazetecilerin Suriye topraklarına girmesine izin verilmesiyle de uzun yıllar unutulmayacak bir gelişme olarak kayıtlara geçti. Esed, Dışişleri Bakanı Faruk Şara’nın İsrail televizyonuna açıkla-ma yapmasına izin vererek, kendince yine büyük bir jest yapmıştı. Hafız Esed, bu tür sembolik gösterilerle kendisinin barışa istekli olduğunu değişik bir dille ortaya koyduğuna inanıyordu.408

Şam zirvesinin sonuçları geziden birkaç hafta sonra görülmeye baş-ladı. Suriye-İsrail barışı çerçevesinde Golan Tepeleri’ne ABD askeri gönderilmesini onaylayan Clinton, aynı günlerde Suriye’nin terörü des-tekleyen ülkeler listesinden çıkarılması konusunda ABD Kongresi nez-dinde girişimlerde bulundu. Bunlara ilaveten, ABD Kongresi’ne yazdığı yazıda, Esed’in istekleri doğrultusunda bölgedeki ekonomik düzenle-melerde Suriye’nin öncelikli ülkelerden biri olarak değerlendirilmesini istedi.409

Clinton’ın gezisi ardından ABD yeniden harekete geçerek Ortado-ğu barış sürecine Suriye-İsrail anlaşması ile son noktayı koymak için mekik diplomasisine başladı. ABD Dışişleri Bakanı Christopher, 1994 yılı Aralık ayının ilk haftasında çıktığı Ortadoğu turunda önce Şam’da Esed’le, daha sonra Tel Aviv’de İsrail Başbakanı Rabin’le yaptığı görüş-melerin ardından yeniden Şam’a uğramadan doğrudan ülkesine döndü. Christopher, 1994 yılı içinde bölgeye gerçekleştirdiği bu yedinci turun ardından söylediği şu sözlerle sürecin yeniden çıkmaza girdiğini itiraf ediyordu: “Biz, güvenlik garantileri olmaksızın İsrail’in anlaşma imzala-mamasını haklı görüyoruz. Görüşmelerin güvenlik boyutu çok önemli.”410

Birkaç hafta önceki zirvenin aksine Clinton yönetiminin “savaşta da barışta da İsrail yönetiminin yanında olduğunu” açıkça ifade etmesi, Esed nezdinde ABD yönetiminin güvenilirliğini iyice zedelemişti. İsrail Başbakanı Rabin, 1995 yılı içinde bir uzlaşmaya varılmaması hâlinde ileriki dönemde, seçimlerin yaklaşması nedeniyle Suriye ile herhangi bir barış imzalamalarının daha zor olacağını belirterek Şam’ı elini ça-buk tutup ön koşullarından taviz vermeye ikna etmek için uğraşıyordu:

407 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 19.408 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 20.409 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 255, 21 Kasım 1994, s. 6.410 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 7.

Page 163: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 163SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

“1995 yılı bitmeden önce Suriye ile görüşmelerde bir ilerleme olmadık-ça, bizim devam etmemiz mümkün değil. Çünkü 1996 yılındaki seçim-ler nedeniyle bizim için karar almak çok daha zor olacak.”411

İsrail’in hâlâ Golan’daki Suriye egemenliğini tanımamış olması ve ABD’nin de tanıması için ciddi bir çaba içinde bulunmaması, ülkesin-deki lobilerin ağır baskısı altındaki Clinton’dan daha fazla bir şey bek-lenmemesi gerektiğini gösteriyordu. Esed, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in 1 Aralık 1994’te Şam’a gerçekleştirdiği gezisi sırasında yap-tığı açıklama ile bu ümitsizliğini gözler önüne seriyordu. “Bizim önü-müzde iki seçenek var: Birincisi, geçmişten bu yana devam eden mevcut hâl veya İsrail’in isteklerini kabul etmemiz. Öncelikle duyarlı bir Arap olarak, daha sonra sorumluluk sahibi bir Arap yönetici olarak tercihi-miz, mevcut durumun sürdürülmesinden yanadır.” Esed’in Golan’dan geri çekilme koşulunda ısrarı, İsrail’in istediği güvenlik garantilerinin her geçen gün artmasını da beraberinde getiriyordu. Aynı günlerde Londra’da yayımlanan El-Hayat gazetesinde yer alan raporda, İsrail iki hususta daha güvence istiyordu:

- Suriye tarafının Golan’daki askerî varlığının nitelik ve niceliği,- Suriye’de silah altındaki asker sayısının İsrail’le eşit miktara

(140.000) indirilmesi.412 Aslında İsrail’in asker sayısında karşılıklı indirim koşulu, ABD yar-

dımları sayesinde sahip olduğu çok gelişmiş silahlar ve nükleer güç ko-nularını hiç gündeme getirmeyerek Suriye karşısında kendisine büyük bir avantaj sağlıyordu. Esed’in bu koşulları kabul etmesinin mümkün olmadığını İsrailliler de çok iyi biliyordu. Çünkü Hafız Esed mevcut durumda zaten İsrail lehine olan askerî dengeyi, biraz daha taviz vererek büsbütün bozmayı göze alamazdı. Böylece 1994 sonuna gelindiğinde, Suriye-İsrail barış süreci tam bir çıkmaza girdi. Christopher, ABD’ye dönüşünde yaptığı açıklamada, büyükelçiler ve beraberindeki askerî uz-manlar arasında yapılacak ikili görüşmelerin yeniden başlayacağını be-lirterek, o yıl içinde elde edilen en önemli başarının “mevcut durumun korunması” olduğunu ilan etti.413

ABD yönetiminden gelen baskılara karşı koyması konusunda Esed’in en önemli destekçisi Mısır yönetimi oldu. Hüsnü Mübarek Aralık 1994’te yaptığı Şam ziyaretinde, Suriye tezine verdiği destek-

411 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 260, 26 Aralık 1994, s. 10.412 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 11.413 “Meczeretü el-Halil Müfacee Efsedet el-Lü’be et-Tefavudiyye ve Lem Tünhiha”, El-

Alem, Nisan 1994, Sayı 517, Londra, s. 10.

Page 164: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

164 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

le Esed’e büyük bir moral aşıladı. Aslında Mısır’ın Şam’a yakınlaşması Esed’in politikalarını tasvip etmesinden kaynaklanmıyordu. Mısır’ı Su-riye’nin yanına iten en önemli faktör, ABD’deki Siyonist lobinin etkisiy-le Washington’dan Kahire’ye yapılan siyasi baskıların artmış olması ve insan hakları uygulamalarının iyileştirilmesi konusunda Clinton yöne-timinin Mısır üzerindeki dayatmalarının ciddi olarak sertleşmesi idi.414

Esed’e bir diğer destek, geleneksel müttefiki Rusya’dan geldi. Suri-ye yanlısı politikalarla barış sürecinde söz sahibi olmaya çalışan Rusya, uluslararası arenada Şam’ın tezlerine en çok destek veren önemli bir ortak olarak varlığını sürdürüyordu. Moskova’nın yanı sıra, AB ülkeleri dışişleri bakanları, 28 Kasım 1994 tarihinde aldıkları bir kararla Su-riye’ye uygulanan silah ambargosunu kaldırma ve Şam ile ekonomik ilişkileri daha fazla geliştirme yönünde isteklerini ortaya koydular. Bu gelişmelerle İsrail-ABD dayanışmasına karşı Esed’e güçlü bir destek sağlanmış oldu.415

Suriye-İsrail barış sürecinin tıkanmasının ardından Suriye diploma-sisi, gidişatı lehine çevirmek için büyük bir hareketlilik içine girdi. ABD yönetiminin talepleri doğrultusunda, “barışa yapıcı katkı” sağlamak amacıyla görüşmelerin seviyesini yükseltme önerisini kabul eden Esed, Suriye Genelkurmay Başkanı General Hikmet Şihabi’yi Washington’da Suriye ve İsrail büyükelçileri arasında devam eden barış pazarlıklarına gönderdi. Suriye’nin attığı bu adımların beklenen olumlu neticeyi ver-memesi, Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan’ın katılımıyla Şubat 1995’te yapılan üçlü İskenderiye Zirvesi’ni tam bir gövde gösterisine dönüş-türdü. Zirvede, Arapları birbirine daha kenetleyecek adımların atılması ve İsrail karşısında ortak bir cephe hâline gelmelerinin gerekliliği üze-rinde duruldu. “İsrail’in Arapları bölmeye çalışan uzlaşmaz tutumunu sürdürmesi hâlinde, gerekirse tüm Arap ülkeleri olarak barış sürecinin durdurulması konularını görüşmek üzere büyük bir Arap zirvesinin toplanması” kararı alındı.416

İsrail’e karşı “birlik gösterisi” kaygılarıyla başlayan zirve, gerçekten de Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler açısından önemli adımlar atılma-sına yaradı. Araplar arasındaki ikili sorunların başka bir Arap ülkesinin arabuluculuğunda çözülmesi kararını alan üç ülkenin liderleri, sorunla-

414 “Meczeretü el-Halil Müfacee Efsedet el-Lü’be et-Tefavudiyye ve Lem Tünhiha”, s. 12.415 Suriye-AB ilişkilerinin gelişimi için bkz.: Ali Cony, “Devrün Siyasi Li Avrupa

Fi eş-Şarku’l Awsat” Shu’un al-Awsat (Center for Strategic Studies Research and Documentation), Kasım 1996, Sayı 57; Memun Keyvan, “El-Münah el-İstismari es-Suriye”, Shu’un al-Awsat, Mart 1997, Sayı 60.

416 “Mevkifu el-Mısri Beyne Kımmetey el-İskenderiyye ve el-Kahire”, El-Alem, Mart 1995, s. 17.

Page 165: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 165SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

rı kendi aralarında paylaştırdı. Mısır-Sudan ihtilafı Suriye ve Yemen’e, Yemen-Suud ihtilafı Mısır ve Suriye’ye, Katar-Suud ihtilafı Mısır’a, İran-Birleşik Arap Emirlikleri ihtilafı ise Suriye’ye havale edildi. Zir-venin başka önemli bir sonucu da Irak’a uygulanan BM ambargosunun kaldırılması yönündeki eğilim ve Bağdat’ın yeniden Arap camiasına katılımının teyidi oldu. Böylece Suriye diplomasisi, geniş katılımlı bir Arap zirvesinin, Irak’ın da katılımıyla toplanması konusunda büyük bir başarı gösterdi. Bu manevralar, Esed’in 1970’li yıllarda İsrail karşısında oynamaya çalıştığı toplayıcılık rolünü hatırlattığı gibi, Şam’ın İsrail kar-şısındaki Arap dayanışmasının önderliğini üstlenme konusundaki poli-tikalarından vazgeçmediğini de bir kez daha ispatlıyordu.417

Aynı haftalarda Washington’da yapılan ABD-Lübnan Güvenlik Komitesi toplantısı, Amerikan tarafının İsrail karşısındaki direniş güç-lerinden silahların toplanması konusunda ısrar etmesi nedeniyle başa-rısız bir şekilde sonuçlandı. Amerikalıların bu toplantıyı yapmadaki en önemli amaçları, çıkmaza giren Suriye-İsrail uzlaşmasını beklemeden Lübnan’ı Şam’ın politikalarından uzaklaştırmaya çalışmaktı. Clinton yönetimi, tıpkı Mısır, Ürdün ve FKÖ ile İsrail arasındaki gibi ikili an-laşmalarla Arap cephesinde oluşmaya başlayan son ittifakı da bölmeyi hesap ediyordu.

ABD’nin bu çabasına Esed’in cevabı çabuk geldi. 12 Şubat 1995’te Şam’da yapılan Suriye-Lübnan Yüksek Meclis toplantısında bir araya gelen Hafız Esed ve dönemin Lübnan Cumhurbaşkanı İlyas Haravi, iki ülke arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi kararına ilaveten güvenlik ve İsrail’le barışa ilişkin ortak hareket etme kararlarına imza attılar. İki lider, barış sürecinde ortak yürüme kararlılıklarını dile getirirken aynı günlerde Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe öncülü-ğünde AB heyetinin bölgeye yaptığı gezi, Esed’e büyük moral verdi.418

12-13 Mart 1995’te bölgeye bir gezi daha düzenleyen ABD Dışişle-ri Bakanı Christopher, Şam’ı İsrail’e biraz daha yakınlaştırmak amacına dönük olduğu ilk bakışta anlaşılan yeni öneriler getirdi. ABD diploma-sisi bu yöntemi Camp David’deki Mısır-İsrail pazarlıklarında da dene-miş ve başarılı olmuştu. Tarafların görüşlerini birbirine kabul ettirmele-rini beklemek yerine, yeni bir öneri paketi hazırlayarak tarafları bunun üzerinde pazarlığa zorlamanın mantıklı olduğuna inanan Amerikalılar, böylece iki tarafın da görüşlerinden karşılıklı taviz vermesini sağlamayı hedefliyordu.419

417 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 267, 13 Şubat 1995, s. 20.418 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 269, 27 Şubat 1995, s. 18.419 Armaoğlu, s. 412.

Page 166: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

166 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Şam yönetimi, ABD’nin tarafsızlığına inanmadığı için Christopher açısından yeni olan bu önerileri reddetti. Esed, BM’nin 242 ve 338 no.lu kararları çerçevesinde İsrail tarafının işgal ettiği topraklardan çekilmeyi garanti etmedikçe barış imzalanamayacağı yolundaki “eski” görüşlerini bir kez daha vurguladı. Şam yönetimi zaman geçtikçe görüşlerini sert-leştirmekte haklı görünüyordu. Zira İsrail’de seçim beklentisi hız ka-zanmış ve yakın bir gelecekte barışın seçim propagandalarına kurban edilmesi tehlikesi belirmişti. Aynı zamanda Şam’daki yöneticiler, İsrail tarafından Arafat’la imzalanan anlaşmada söz verilen birçok vaadin ye-rine getirilmediğini gördükçe barışın sağlanabileceğine olan inançlarını da yitirmeye başlamıştı.420

Bir süre sonra Suriye yönetimi, Lübnan’daki Hizbullah ve işgal al-tındaki Filistin’de bulunan İslami Cihat gibi direniş örgütlerine verdiği desteği teyit ederek İsrail düşmanlığını sürdürdüğü müddetçe Lüb-nan’daki direnişi destekleyeceğini açıkladı. Aynı günlerde ortaya çıkan söylentilere de yanıt veren Esed, İsrail tarafından yayılan haberlerin asılsız olduğunu belirterek Hizbullah’a saldırılarını durdurması yönün-de herhangi bir baskı yapmadıklarını bildirdi.421

Gerilen ortamı yeniden sakinleştirmek amacıyla bölgeye gelen ABD Barış Süreci Koordinatörü Dennis Rose’un gezisinin başarısızlıkla ta-mamlanması üzerine, Washington görüşmeleri de ertelendi. Amerikalı koordinatör, iki tarafı da askerî yetkililer arasındaki üst düzey görüşme-leri yeniden başlatma konusunda ikna edemezken Suriyeliler, her şeyin başa döndüğünü düşünmeye başlamıştı. Dennis Rose, gezinin başarı-sız olmasından Suriye’yi sorumlu tutarak Şam’ın kapsamlı Amerikan önerilerini kabul etmeyerek görüş ayrılıklarını daha da büyüten kendi önerilerini getirdiğini ileri sürerken Hafız Esed ise, Rose’u İsrail tez-lerini Amerikan önerisi olarak pazarlamakla suçluyordu. Şam iki hafta sonra İsrail tarafından yapılan görüşmelerin seviyesini yükseltme ve pa-zarlıkları tüm alanlara genişletme önerilerini kabul etmeyerek öncelikle Madrid ve Oslo anlayışı çerçevesinde 1967 sınırlarına geri dönülmesini istedi.422

Böyle bir atmosferde Washington’a resmî ziyaret düzenleyen Suriye Dışişleri Bakanı Faruk Şara, 16 Mayıs 1995 tarihinde gerek Clinton gerekse kendisini davet eden Christopher’la yaptığı görüşmelerde gözle görülür bir ilerleme sağlayamadı. ABD yönetimi, İsrail ve ABD’de se-

420 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 273, 27 Mart 1995, s. 14.421 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 276, 17 Nisan 1995, s. 8.422 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 278, 1 Mayıs 1995, s. 7.

Page 167: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 167SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

çim menziline girilmeden önce aynı yıl içinde bir anlaşmaya varılması isteğini yinelese de Suriye dört konuda İsrail yönetiminin inat etmesi nedeniyle görüşmelerin başarıya ulaşamadığını açıkladı.

- Söz verdiği hâlde İsrail’in Golan Tepeleri’nden çekilmemekte ısrar etmesi,

- Çekilme ardından güvenlik önlemlerinin eşit düzeyde olmasını kabul etmemesi,

- İzak Rabin’in Suriye-İsrail görüşmelerinin düzeyini yükselterek iki ülke başkanlarının mevcut sorunları ele alması konusundaki ısrarı,

- İsrail’in ABD’yi görüşmelerde daha etkin kılma düşüncesi.423 Suriye, temsilcisi Faruk Şara’nın görüşmelere çantasında herhangi

bir öneriyle gitmediğini zaten önceden açıklamıştı. Bu nedenle ABD’den sadece, kendisinden birkaç gün önce bu ülkeye gelen İsrail Başbaka-nı İzak Rabin’in eski tutumunu devam ettirip ettirmediği yolunda bazı işaretler almak ve ülkesine yeni stratejilerle dönmek istiyordu. Şara’nın Washington’daki tüm temasları, Tel Aviv’in fikirlerinde herhangi bir değişim olmadığına işaret ediyordu. Bu nedenle Suriye Dışişleri Bakanı, İsrail’in önerisi olan iki ülkenin genelkurmay başkanlarının askerî konu-ları görüşmek üzere Washington’da bir araya gelmeleri teklifini reddetti. İsrail’in hem nükleer silahlar hem de konvansiyonel silahlar konusunda Arap tarafından daha üstün olduğunu ima eden Şara, sınırlarda silahtan arındırılmış bölgelerin, en azından, eşit olması gerektiğini hatırlattı.424

1995 yılı Haziran ayının ilk haftası bölgeye gelen ABD Dışişleri Ba-kanı Christopher’ın gezisinde en önemli ilerleme, iki tarafı yeniden gö-rüşmelere başlama konusunda ikna etmesi oldu. 11 Haziran’da tamamla-nan gezide İsrail’in Golan’dan çekilmesinin ardından kapsamlı bir barış anlaşmasının imzalanması ABD yönetiminin birincil amacını oluşturu-yordu. Ancak barışın kapsamı, İsrail’in Golan’dan çekileceği mesafe, çekil-meden sonraki güvenlik önlemleri, çekilmenin aşamaları vb. konular hâlâ cevaplanamamış sorunlar olarak gündemin baş sırasında duruyordu.425

Başlangıçta Denis Rose’un arabuluculuğunda Suriye ve İsrail elçileri arasında yapılan görüşmelerin, 1994 Aralık ayında genelkurmay baş-kanlarının başarısız görüşmeleri ile kesilmesi ardından Dışişleri Bakanı Christopher, Mayıs 1995’in sonlarında iki ülkenin Golan’dan çekilme sonrasında yapılacak güvenlik düzenlemeleri konusunda anlaştıklarını müjdelemişti. Ama bu müjde herhangi bir belgeye dayanmayan ve iki

423 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 282, 29 Mayıs 1995, s. 17.424 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 18.425 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 19.

Page 168: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

168 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

ülke tarafından resmen kabul edilmeyen sözlü bir güvenceyi ifade edi-yordu. Christopher bile hâlen çerçeve konularla uğraştıklarını itiraf edip “İçeriğe girebilmiş değiliz.” derken, Hafız Esed ve İzak Rabin ile yaptığı görüşmede, iki tarafın genelkurmay başkanlarını “içerikle” ilgili konuları (yani güvenlik düzenlemelerini) konuşmak üzere 27 Haziran 1995’te üç gün süreyle görüşmeye razı etmeyi de başarmıştı.426

Christopher’ın yeni diplomasi taktiği, genelkurmay başkanlarının iki hafta içinde yönetimleriyle istişare etmelerini ve başarılı olmaları hâlinde ülke heyetlerinin alt düzeyde Washington’da güvenlik dışındaki konuları Temmuz 1995 sonuna kadar ele almalarını öngörüyordu. Christopher’ın planına göre iki ülke, o yıl sonuna kadar aralarındaki tüm sorunları halledecek ve 1996 Mart ayında da nihai barış anlaşmasını imzalayacaktı.427

Görüşmelerde başarı sağlanamaması üzerine, ABD yönetiminin iki tarafı yeniden bir araya getirmek için görevlendirdiği Ortadoğu Koor-dinatörü Dennis Rose, 21 Temmuz 1995’te yeni bir barış atağı yapmak amacıyla Ortadoğu turuna çıktı. Rose’un Golan Tepeleri’nin boşaltıl-ması sonrasında İsrail’e ait erken uyarı istasyonlarının güvenlik gerek-çesiyle burada kalmaya devam etmesi gerektiği yolundaki koşulundan bahsetmesi, Suriye yönetiminin tepkisine neden oldu. Gezisinin son günü İsrail’den dönüşte Şam’a uğrayan Rose’u kabul etmeyen Esed, alt düzeydeki görevlileri aracılığıyla mesaj göndermeyi tercih etti. Gelinen yeni aşamada yeni koşullarını ortaya koyan Esed yönetimi, İsrail ile ba-rış masasına oturma konusundaki şartlarını şu şekilde sıraladı:

1. Erken uyarı merkezleri konusunda, teknik konular öze ilişkin tartışmalara karıştırılmamalı.

2. Suriye, görüşmeler sırasında bir sorun halledilmeden diğerini gö-rüşmeye başlamayacaktır.

3. Suriye, güvenlik konusunu İsrail Golan’ı tamamen boşalttıktan sonra ele alabilir.

4. Güvenlik düzenlemeleri karşılıklı ve eşit biçimde yapılmalıdır.5. Suriye, aşamalı çekilme ve aşamalı anlaşmaları kabul etmeyecektir.

Dennis Rose’un başarısız gezisi, mekik diplomasisini anlamsız hâle getirdiği için, Dışişleri Bakanı Christopher’ın yakın bir gelecekte böl-geye gelme umutlarını tamamen yok etti. 1995 yılı Eylül ayının sonuna kadar bölgeye hiçbir Amerikalı yetkilinin gelmemesi, yaz tatilinden zi-yade, oluşan umutsuzluk hâlini yansıtıyordu.428

426 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 286, 26 Haziran 1995, s. 12.427 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 13.428 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 293, 14 Ağustos 1995, s. 12.

Page 169: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 169SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

İsrail ve Suriye arasındaki barış sürecinin uzun süren gerginliği, kendini başka konularda hissettirdi. 29-31 Ekim 1995 tarihleri arasın-da Ürdün’ün başkenti Amman’da gerçekleştirilen ve İsrail dâhil bölge ülkelerinin katıldığı “3. Ortadoğu ve Kuzey Afrika Ekonomi Zirvesi” Suriye’nin boykotuyla karşılaştı. Barış konusundaki olumsuz tutumu-nu sürdürdüğü müddetçe İsrail’in bölgesel iş birliği çabalarına ortak edilmesini doğru bulmadığını açıklayan Esed, böyle bir organizasyonla Arapların topraklarından sonra yeraltı servetlerinin de Siyonistlerin de-netimine sokulmaya çalışıldığı şeklinde sert bir açıklama yaptı.429

İki hafta sonra, Mısır Dışişleri Bakanı Amr Musa aracılığı ile Esed’e bir mesaj gönderen ABD yönetimi, Aralık 1995’te Suriye-İsrail görüş-melerinin yeniden başlaması ve bu görüşmelerde herhangi bir ilerle-me sağlanması hâlinde genelkurmay başkanlarının bir araya gelmesini önerdi. ABD önerisini reddeden Suriye, aynı günlerde Şimon Perez ta-rafından ortaya atılan “görüşmelerin seviyesinin yükseltilmesi” teklifini de kabul etmedi.430

Dönemin İsrail Başbakanı İzak Rabin’in aynı günlerde Yahudi bir fanatik tarafından öldürülmesi siyasi atmosferi kökten değiştirdiği gibi, Suriye ile İsrail arasında da muhtemel bir barış için uygun zemini ha-zırlamıştı. Rabin’in öldürülmesine duyulan tepki herkeste barışın bir an önce gerçekleştirilmesi gerektiği düşüncesine yol açmış, bu nedenle 1995 yılının Haziran ayından itibaren kesilen görüşmelere, altı aylık bir aradan sonra, 27 Aralık 1995 tarihinde ABD’nin Maryland kentinde tüm iletişim araçlarının etkisinden uzak bir köşede yeniden başlanmıştı. Ancak Rabin’in öldürülmesinin yol açtığı psikolojik etkenler tarafları uzlaşmaya razı etmek için yeterli olamadı. Bunun üzerine 10 Ocak 1996 tarihinde bölgeye resmî bir ziyaret düzenleyen ABD Dışişleri Bakanı Christopher, tarafları yeniden masaya oturtmak için mekik diploma-sisine başladı. Aslında, yeni Başbakan Şimon Perez, Suriye ile anlaşma konusunda çok uygun bir ortam bulmuştu. Yaklaşık 10 hafta sonra ya-pılacak parlamento seçimlerine elinde iyi bir kozla girmek isteyen Perez, tüm komşularıyla barışık, güven içindeki İsrail’i hedefleyen propagan-dasına başlamıştı bile.431

Barışla doğrudan ilgisi olmasa da bir yanda Türkiye ve İsrail arasında derinleştirilen askerî iş birliği diğer yanda Irak’taki uçuşa yasak bölgeleri denetleme amacıyla Ürdün’e konuşlandırılan Amerikan askerleri, Su-

429 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 305, 6 Kasım 1995, s. 13.430 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 308, 27 Kasım 1995, s. 8.431 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 315, 15 Ocak 1996, s. 4.

Page 170: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

170 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

riye’yi kaygılandırıyordu. Suriye’nin biri kuzeyinde, diğeri güneyinde meydana gelen eş zamanlı bu gelişmelere tepkisi beklenildiği gibi oldu. ABD ve İsrail yönetimlerinin söz konusu manevralarıyla Suriye’yi çem-ber içine almaya çalıştığını ifade eden Suriye gazeteleri, bunun bölge barışı için istenmeyen sonuçlara yol açabileceğini yazıyordu.432

4. Suriye-İsrail Barış Sürecinin ÇöküşüMayıs 1996’daki İsrail parlamento seçimlerine kadar hiçbir ilerle-

me sağlanamaması, bu güne kadar yaşanacak gerginliğin ilk işaretlerini verdi. Seçimleri Likud ve aşırı sağcı partilerin oluşturduğu koalisyonun kazanması üzerine 3 Haziran 1996 tarihinde Kahire’de Mübarek ile bir araya gelen Esed, yeni oluşan dönemde ortak bir Arap cephesinin ku-rulması gereğini tartıştı. Barış sürecinin yeniden canlandırılıp canlandı-rılmamasının öncelikli mesele olmadığını açıklayan Esed, asıl sorunun Arapların İsrail karşısında ortak bir dil kullanma vaktinin geldiğini an-lamaları olduğunu söylüyordu.433

Kahire zirvesinin hemen ardından Riyad’da bir araya gelen Suudi Arabistan, Suriye ve Mısır dışişleri bakanları, 1994 yılında İskenderi-ye’de toplanan Arap zirvesindekine benzer şekilde ortak bir gövde gös-terisi yapma kararı aldılar.

İsrail’de aşırı sağcı Benyamin Netanyahu’nun seçilmesinin yol açtığı gerginlik kendini hemen hissettirmişti. Batılı yayın organları Suriye’de art arda bombalı saldırılar olduğunu ve Esed’e başarısız bir suikast gi-rişiminde bulunulduğunu yazıyordu. Türkiye ve İsrail arasında artan askerî iş birliği ve Suriye’nin PKK’ya destek verdiği iddiaları arasında yayılan bu haberler, Suriye’de çoğunluğu Türk 600 kişinin tutuklanma-sıyla daha da gergin bir süreci başlattı. Suriye yönetimi, İsrail’le yakın iş birliği kuran Türkiye’yi Şam’da istikrarsızlık çıkarmaya, böylece İsrail’in ekmeğine yağ sürmeye çalışmakla suçladı.434

Netanyahu’nun keskin politikaları nedeniyle Suriye-İsrail barış gö-rüşmeleri 1996 yılında bıçakla kesilir gibi sona erdi. 1997 yılının Ocak ayında Fransa’da yayınlanmakta olan Le Figaro gazetesine açıklamada bulunan Benyamin Netanyahu’nun Golan Tepeleri’ni hiçbir şekilde tartışma konusu yapmayacağı yolundaki sözleri, barış sürecinin ipini çeken önemli bir gelişme oldu. Netanyahu, bununla da yetinmeyerek kendilerinden önce iktidarda bulunan İşçi Partisi’nin Suriye’ye her ne

432 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 5.433 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, Sayı 338, 24 Haziran 1996, s. 14.434 Qadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”, s. 15.

Page 171: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 171SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

söz vermiş olursa olsun bunun kendilerini bağlamadığını, görüşmelerin ve pazarlıkların İşçi Partisi’nin bıraktığı yerden değil, en baştan itiba-ren yeniden başlayacağını açıkladı. 17 Ocak 1997 tarihinde Kahire’de Mübarek ile bir araya gelen Esed’in yardımcısı Abdülhalim Haddam ve Dışişleri Bakanı Faruk Şara, yaptıkları açıklama ile barış görüşmelerinin sil baştan ele alınmasını kabul etmeyeceklerini, bilakis İşçi Partisi ile gelinen noktadan pazarlıklara devam edeceklerini ve Golan’ın görüşme-lerin ana eksenini oluşturacağını açıklıyordu.435

Karşılıklı suçlama ve iddialara İsrail’in Güney Lübnan’da gerçekleş-tirdiği askerî saldırılar eklenince, bir yıl öncesine kadar herkesin barış anlaşması beklediği Suriye-İsrail görüşme süreci eskisinden daha kötü bir noktaya geldi. Suriye’nin Güney Afrika’dan almayı planladığı kon-vansiyonel silahlar konusunda ABD’nin Cape Town yönetimine baskı yaparak 120 milyon dolarlık mali yardımda kesinti tehdidinde bulun-ması, Şam’da sert tepkiye neden oldu. Güney Afrika ile İsrail arasındaki nükleer iş birliğine işaret eden Suriyeliler, Washington’u çifte standartlı olmakla suçlayıp Clinton yönetiminin Tel Aviv’e yaranmaya çalıştığını söylediler.

ABD yönetiminin bu tür müdahalelerini tamamen etkisiz kılmak için harekete geçen Suriye Dışişleri Bakanlığı, Rusya’ya yakınlaşma çabalarına biraz daha hız vererek Soğuk Savaş dönemi benzeri bir stratejik denge oluşturmaya çalıştı. ABD’nin barış sürecinde tarafsız davranacağı konu-sunda güvenilirliğini yitirdiğini belirten Suriyeli yetkililer, dağılma şokunu atlatarak bölgeyle yeniden ilgilenme fırsatı bulan Moskova’yı, dengeleyici bir unsur olarak devreye soktular ve Rusya’nın Ortadoğu’da yeniden etkin olmasına imkân tanıyacak zemin hazırlıklarına başladılar.436

1997 yaz ayları boyunca hızla geliştirilen Suriye-Rusya askerî iş bir-liği imkânları, İsrail’de kaygıyla izlendi. Başbakan Netanyahu, aynı yaz gerçekleştirdiği Moskova ziyareti sırasında Suriye’nin Rusya’dan bazı kimyasal ve biyolojik silahlar almak için girişimde bulunduğu yolunda-ki istihbarat raporlarını gündeme getirerek bu durumun bölge güven-liği açısından çok zararlı sonuçlar doğuracağını söyledi. Ancak Rusya, geleneksel müttefikini yeniden kazanmışken kaybetmeye hiç de niyetli görünmüyordu.437

435 “No Peace Without Golan Heights, Netanyahu’s Campaign to Keep Arabs Off-balance”, Impact International (Monthly Magazin), Şubat 1997, Londra, s. 15.

436 “Suriye Teşcubu ed-duğutu’l Amerikiyye ve Tettehimu Washington bi Muhaveleti Hirmaniha Min Hakki ed-Difa”, Asharq Al-Awsat, 1 Ocak 1997, Londra; Allam, “Uburu Rusi ila Şarku’l Awsat min Bevvabeti’s Selam”.

437 Peter Feuilherade, “Ortadoğu’da İşbirliği”, The Middle East Magazin, No. 269, Temmuz-Ağustos 1997, Londra.

Page 172: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

172 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Suriye’nin “toprak karşılığı barış” prensibine atıf yaparak işgal al-tında tutulan Golan’ı ön koşul olarak sürekli gündemde tutması, İsrail tarafınca geçiştirilmek isteniyordu. İsrail televizyonuna konuşan Netan-yahu’nun, “Orası İsrail’in savunması açısından hayati önem taşıdığı gibi, güvenliği ve su ihtiyacı için de vazgeçilmez bir bölgedir.” sözleri, Go-lan’ın pazarlık konusu yapılmayacağının kesin bir ifadesi olarak değer-lendirildi. Golan’da bulunan Banyas Nehri (Ürdün Nehri’nin kolların-dan biri) ile bölgedeki mevsimlik yağışların oluşturduğu su kaynakların-dan faydalanan İsrail, Suriye’nin alternatif olarak sunduğu Ürdün Nehri ve Taberiye Gölü’nün ortak kullanımı teklifine ise sıcak bakmadı.438

1997 yılının son aylarında Irak yönetimi ile bu ülkedeki kitle imha silahlarının kontrolünden sorumlu BM heyeti arasında patlak veren kriz, bölgesel dengelerin bir anda değişmesine neden oldu. Kriz her ne kadar Suriye’yi doğrudan ilgilendirmese de sonuçları açısından Şam yönetiminin bölgesel politikalarını destekleyecek şekilde gelişti. ABD öncülüğünde yaklaşık yedinci yılına giren BM ambargosu nedeniyle oldukça zor günler geçiren Irak halkının içinde bulunduğu içler acısı durum, bölgedeki Arap ülkelerinde ambargonun bir an önce sona erdi-rilmesi konusunda kamuoyu baskısı oluşmasına yol açmıştı. 1997 yılının sonunda Irak yönetiminin BM heyetindeki Amerikalıları kabul etme-yerek başlattığı kriz sonrasında, Clinton yönetiminin askerî operasyon hazırlıklarına başlaması, İngiltere dışında hiçbir ülkenin desteğini al-madı. Olası bir askerî operasyonun tıpkı 1991 yılındaki gibi, Saddam yönetimi yerine zaten zor koşullarda yaşayan Irak halkını vuracağını düşünen Arap ülkeleri, körfezdeki Amerikan askerî yığınağına soğuk bakıyordu. ABD’nin niyetinin bölgesel barışı sağlamaktan çok Saddam yönetiminden intikam almak olduğuna inanan Arap ülkeleri, bu krizle birlikte Batı aleyhine dönmeye başladı.439

Bu soğukluğu çok iyi kullanan Suriye yönetimi, Irak’ın elindeki silahları bölge için tehdit olarak değerlendiren Batılıların İsrail’i gör-mezden gelmesinin kabul edilemeyeceğini savunarak Arap muhalefe-tinin sözcüsü rolünü üstlenmek için harekete geçti. Irak sorunu, bölge ülkeleri ile Batılılar arasındaki çatlağı giderek derinleştirirken Suriye öncülüğünde yeni bir muhalif blok oluşuyordu. Suriyeliler; Netanyahu, barış sürecini baltalayan politikalar uygulayıp dururken ufak bir anlaş-mazlık durumunda bile ABD’nin Irak’a askerî operasyondan bahset-

438 “Cevlan: Hel Tüşekkilü el-Miyah Akabe Emame es-Selam”, El-Hayat, 3 Mart 1997.439 “El-Irakiyyun Humu’l Dahiyye, Müravakati Bağdat ve İntikaiyyeti Washington”, El-

Alem, 8 Kasım 1997, Sayı 594, Londra.

Page 173: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 173SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

mesini açıkça eleştiriyordu. Nitekim, bölge ülkelerinin nabzını tutmayı çok iyi başaran Esed yönetimi, Irak krizinde Batı’ya duyulan öfkenin sözcülüğünü üstlenmekle Irak’ın da aralarında bulunduğu birçok bölge ülkesinin takdirini kazandı. New York ve Mısır’a yaptığı ziyaretlerden dönen Irak Başkan Yardımcısı Tarık Aziz, Şam’a uğrayarak 20 yıla yak-laşan soğukluğu gidermek için ilk temaslarda bulundu. 1980 yılından sonra Suriye’yi ziyaret eden ilk üst düzey Iraklı olan Tarık Aziz, Esed’in yardımcısı Abdülhalim Haddam ile yaptığı görüşmelerde iki ülke ilişki-lerinin yeniden başlatılması isteklerini belirterek Arap ülkelerinin kendi sorunlarını kendilerinin çözmeleri vaktinin geldiğini ifade etti. Ziyareti önemli bir dönüm noktası olarak kabul eden Şam yönetimi de iş birliği-nin daha ileriye götürülmesi teklifini kabul etti.440

Irak ile ABD yönetimi arasında patlak veren bu son kriz, olayla doğ-rudan ilgisi olmadığı hâlde Esed’e bölgesel politikalarını hayata geçirme konusunda önemli bir manevra imkânı vermişti. Yedi yıl önceki (1991) Körfez Krizi, Şam ve Washington’un birbirine yakınlaşmasını ifade ederken son kriz, uzaklaşmanın habercisi idi. Bir kez daha pragmatist davranan Hafız Esed, yedi yıl önce Saddam’a karşı Batılı ittifak içinde yer alırken bugün aynı Batı’ya karşı bölgesel muhalefetin sözcülüğüne soyunmayı bilmişti.441

Şüphesiz bunda, Netanyahu’nun barışı baltalayıcı politikalarına kar-şı ABD yönetiminden beklediği desteği alamamasının da rolü büyük oldu. Şam, Clinton yönetiminden âdeta umudunu kesmişti. Bunun en önemli göstergelerinden biri, 1998 Ocak ayında İran’ın başkenti Tah-ran’da yapılan 8. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Zirvesi’nde yaşandı. 4-9 Ocak tarihleri arasında Türkiye, İsrail ve ABD deniz kuvvetlerine bağlı gemilerce gerçekleştirilen ve Ürdün’ün gözlemci olarak katıldığı Doğu Akdeniz’deki askerî tatbikatın gölgesinde yapılan zirve, Suriye’nin gayret-leri ile ABD ve İsrail’in bölgesel politikalarının reddi gösterisine dönüş-tü. Tüm bölge ülkelerinin ABD yönetiminin Fars Körfezi’nde ve İsrail karşısında uyguladığı politikalara tepki duyduğu bir sırada, üstelik İran’da gerçekleştirilen İİT Zirvesi, Batı için büyük anlamlar taşıyordu.442

1998 yılı Mart ayına gelindiğinde İsrail yönetimi bir çağrıda bulun-du. Şam’ın olumsuz yanıt vereceğini bildiği hâlde, barış görüşmeleri-nin yeniden başlaması önerisinde bulunan Netanyahu hükûmeti, barışı

440 “El-Ezme ve’l Mevkifu es-Suriye”, Eş-Şaabü’l Arabi, 16 Şubat 1998, Paris.441 George Guffy, “Dav’un fi Nihayeti Nefekin Tawilin”, El-Wasat, 5 Ocak 1998, Sayı 310,

s. 30.442 “Ba’de el-Mu’tamar: Bidayeti’il Add el-aksiyyi li Sukuti el-Vehmi el-Ameriki”, El-

Eman, 12 Ocak 1998, Sayı 285, Lübnan, s. 3.

Page 174: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

174 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

engelleyen taraf olmadığını gösterme gayretiyle geçmiştekinden farklı olmayan birtakım öneriler sundu. Suriye ise, görüşmelere 1996 yılı ba-şında kesildiği noktadan yeniden başlayabileceğini tekrarladı. Aslında Suriye, İsrail’in bu tür öneriler getirme sebebini çok iyi biliyordu. Daha birkaç gün önce Güney Lübnan’daki Hizbullah saldırısı sonucunda üç İsrail askeri ölmüş, birçoğu da yaralanmıştı. Saldırının ardından açıkla-ma yapan İsrail Savunma Bakanı İzak Mordehay, gerek Lübnan’la ilgili olsun gerek diğer konularda, Suriye’yle görüşmek istediklerini belirterek Fransa’ya arabuluculuk yapması teklifinde bulunmuştu. Hizbullah sal-dırılarından bıkmış olan İsrail yönetimi, Lübnan görüşmelerinin baş-laması için Fransa’dan Esed yönetimi üzerinde nüfuzunu kullanmasını isterken, Şam’dan yapılan açıklamalar 1996 yılında kesilen noktadan gö-rüşmelere başlanması konusunda ısrarlı olunduğuna işaret ediyordu.443

Şam, aslında İsrail’in mecbur kaldığı için yaptığı bu açıklamaların samimiyetinden şüphe etmekte haklıydı. 3 Mart 1998 tarihinde Lüb-nan’a giderek bu ülkedeki yetkililerle İsrail’in önerilerini görüşen Suriye Dışişleri Bakanı Faruk Şara, son gelişmeler konusunda Suriye-Lübnan koordinasyonunun sağlandığını bildirdi. Bunun anlamı, Lübnan’la ya-pılacak herhangi bir pazarlığın Şam’dan onaylanmadıkça geçerli olma-yacağı idi. Aynı günlerde Lübnan kamuoyuna jest yapan Şam yönetimi, 121 Lübnanlı tutukluyu serbest bırakarak ülkelerine gönderdi.444

Birkaç gün sonra, Güney Lübnan’daki işgalin sona erdirilmesini ön-gören 425 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararını, belli güvenlik garan-tileri karşılığında uygulamaya hazır olduğunu yineleyen İsrail Savunma Bakanı İzak Mordehay, Fransa’nın başkenti Paris’ten yaptığı açıklama-da, çekilmenin hemen başlayabileceğini kaydetti. Ancak 1963 yılında-ki Baas darbesinin 35. yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen kutlama töreninde konuşan Seyyid Abdullah Ahmer (Hafız Esed’den sonra Baas’ın en yetkili ismi), İsrail’e hiçbir güvenlik garantisi vermelerinin mümkün olmadığını açıkladı. Aynı gün Körfez İşbirliği Örgütü Zirve-si’nden yapılan açıklamada da bölgedeki Arap ülkelerinin Suriye’ye olan desteği resmî bir bildiriyle ilan edildi.445

İsrail ve Suriye arasında karşılıklı suçlama ve manevralarla geçen söz konusu tarihlerde, öncelikli olarak sürekli Lübnan konusunun gündem-de kalması, İsrail’in bu durumdan ne ölçüde rahatsız olduğunu ve bir an

443 “İsrail, Ted’u Suriye ile et-Tefavud mea el-İ’tiraf bi Devriha fi Lübnan”, El-Hayat, 3 Mart 1998.

444 “Suriye Efrece an Sucena Lübnaniyyin ve Adu Li Watan”, El-Alem, 14 Mart 1998.445 “Dimaşk Mevkifu el-İsraili Münaveratün ve Muhaveletu Li Zerri er-Rimad el-Ayn”,

El-Hayat, 9 Mart 1998.

Page 175: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 175SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

önce kurtulmaya çalıştığını gösteriyordu. Muhatabının bu zaafını çok iyi bilen Hafız Esed, eline geçmiş olan kozu kullanmak ve karşı tarafa koşullarını kabul ettirmek için bu konuda her seçeneği değerlendirmek istiyordu. Nitekim, Esed’in beklenen manevrası 14 Mart tarihinde gel-di. Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed ve Lübnan Cumhurbaşkanı İlyas Haravi’nin katıldığı Suriye-Lübnan Genişletilmiş Zirvesi Beyrut’ta ya-pıldı. Resmî olarak iki ülkenin birlik gösterisini ifade eden zirve, aslın-da Suriye’nin güç gösterisinden başka bir şey değildi. Burada konuşan Esed, “Lübnan’ın çıkarı neredeyse biz orada, onun yanındayız.” diyerek iki ülkenin kaderinin ortak olduğunu ve Madrid’de ortaya konan ilkeler çerçevesinde barış sürecini beraberce devam ettirmek istediklerini dile getiriyordu. ABD ve İsrail yönetimlerinin sürekli ayırma girişimlerine karşın Esed bir kez daha Suriye-Lübnan barış sürecinin eş zamanlı ola-rak yürütüleceğini açıklıyordu.446

Esed’in Lübnan çıkarmasıyla eş zamanlı olarak Arap Birliği Örgütü merkezinden yapılan açıklamada, İsrail’in bölgesel ekonomik ve siyasi iş birliği projelerinde yer alabilmesinin en önemli koşulunun barış sü-recindeki tutumuna bağlı olduğu ifade edildi. Yine aynı gün toplanan Arap-Avrupa Diyaloğu Komisyonu Daimi Delegeleri Toplantısı, İsrail’e barış sürecini yeniden başlatması konusunda baskıların artırılmasını is-tedi. Yaşanan tüm gelişmeler Esed’in sahip olduğu desteği günden güne artırdığına işaret ediyordu. Belki de yukarıdakilerden hiçbiri Fransa yönetiminin İsrail Savunma Bakanı İzak Mordehay’ın önerilerine so-ğuk bakması ve Suriye’nin görüşlerine yakın görüşler belirtmesi kadar Esed’i sevindirmemişti. Çünkü Fransa’nın Suriye lehindeki açık tutu-mu, Esed’e Avrupa’dan güçlü bir partner kazandırmıştı. Dengeler tama-men Şam’ın lehine dönüyordu.447

BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın 22 Mart 1998 tarihindeki Şam ziyareti, Suriye yönetimine uluslararası kamuoyunu etkileme konusun-da önemli bir fırsat daha verdi. Annan ile görüşmesinde İsrail aleyhine alınmış olan BM kararlarını gündeme getiren Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed, söz konusu kararların uygulanması konusunda daha cid-di olunmasını ve Tel Aviv’e baskının biraz daha arttırılmasını istedi. Esed’in barış önerilerini dinleyen BM Genel Sekreteri Annan, Suri-ye-İsrail barış görüşmelerinin yeniden başlaması konusunda herhangi bir arabuluculuk rolü oynamaya gelmediğini hatırlatarak, “Konumumu

446 “Esed; Ned’umu Lübnan Lima Fihi Maslahatuhu el-Wataniyye”, El-Hayat, 16 Mart 1998.

447 “İrtiyah Suriye ve Lübnan Li Mevkifu el-Fransi Min İktirahat Li İsrailiyyeti”, El-Hayat, 16 Mart 1993.

Page 176: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

176 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

kullanarak sadece tarafları barış için daha fazla gayret sarf etmeleri ko-nusunda cesaretlendirmeye geldim.” demeyi tercih etti. Barış süreci açı-sından oldukça anlamlı olan ziyaret, Şam’ın görüşlerinin dinlenilmesi ve barışın sağlanması için Suriye’nin öneminin anlaşılması noktasında çok açık ipuçları verdi. Bunun farkında olan Kofi Annan zirveyi tek bir cümle ile özetliyordu: “Suriye’siz barış olmaz.”448

Suriye’nin birçok bölgesel dengeyi lehine çeviren siyasi girişimleri, İsrail’i karşı propagandaya zorluyordu. Suriye üzerinde çok önemli bir nüfuza sahip olan Fransa nezdinde yaptığı girişimin fiyaskoyla sonuç-lanması, İsrail yönetimini kızdırmıştı. Barış sürecinin hâlen içinde bu-lunduğu çıkmazdan Suriye’nin sorumlu olduğu yolunda suçlamalarda bulunan dönemin İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Suriye’nin Lübnan üzerindeki etkinliğinden duyduğu rahatsızlığı artık açıkça dile getirerek ABD Kongresi’ne mesaj göndermekteydi.449

Suriye’nin giderek artan inisiyatifi, 31 Mart 1998 tarihindeki Suudi Arabistan, Mısır ve Suriye temsilcilerinin katıldığı üçlü zirvede belir-gin biçimde hissedildi. Üç ülkenin dışişleri bakanları tarafından Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da yapılan zirve, Körfez Savaşı’ndan sonra Arap ülkelerinin ortaklaşa gerçekleştirdikleri en ciddi birleşme olma-sının ötesinde, Suriye’nin İsrail karşısındaki barış politikalarında artan etkisinin de bir göstergesi olarak değerlendirildi. BM Genel Sekreteri Kofi Annan ve dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Robin Cook’un böl-geye yaptığı gezileri ele alan bakanlar, barış sürecinin yeniden canlandı-rılması için yapılabilecek girişimler üzerinde görüş alışverişinde bulun-dular. İsrail hakkında çok sert kararların alınması düşünülen büyük bir Arap Zirvesi’nin ilk hazırlığı mahiyetindeki bu toplantıda, büyük zirve hazırlıklarının hızlandırılması ile İsrail’e karşı alınabilecek tedbirlerin arttırılması kararı çıktı.450

1 Nisan tarihinde toplanan İsrail Bakanlar Kurulu, oy birliği ile aldığı bir kararla BM Güvenlik Konseyi’nin 425 no.lu kararını kabul etti. Ortamı biraz olsun sakinleştirmeyi ve Arap cephesinde kendilerine karşı giderek sertleşen atmosferi yumuşatmayı hedefleyen söz konusu kararı bir basın toplantısı ile duyuran Benyamin Netanyahu, tüm İsra-il askerlerinin Güney Lübnan’dan çekilmesini istediklerini belirtirken Suriye’nin bölgedeki nüfuzunun kendilerini rahatsız ettiğini üstü ka-

448 “Annan: Üşecciu el-Gadete Ala es-Sa’y ila es-Selam”, El-Hayat, 23 Mart 1998.449 “İsrail Tüheddidu bi el-Kongres Li Dağti ala el-İdareti el-Amerikiyyeti” El-Hayat, 24

Mart 1998.450 “Bed’ü el-i’dad li el-Kımmeti es-Sibai ve Lika’u Suudi-Mısri-Suri”, El-Hayat, 31 Mart 1998.

Page 177: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 177SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

palı şekilde dile getiriyordu. Dünyaya barış mesajları vererek Suriye’nin oyunbozan taraf olduğunu ima eden Netanyahu, kısa bir zaman içinde Suriye ile barış görüşmelerine başlamayı temenni ettiğini eklemeyi de unutmadı. İsrail’in aldığı söz konusu kararı sert bir dille eleştiren Suri-ye yönetimi ise, İsrail’in koşullu çekilme planları sunmakla uluslararası hukuka (425 no.lu BM kararı) aykırı davrandığını yineledi. Uluslararası hukukun kendilerinden yana olduğunu hatırlatan Şam, eğer Netanyahu bölgeden çekilmek istiyorsa kimsenin kendisine mani olmayacağını ve kendilerinin hiçbir güvenlik koşulu kabul etmeyeceğini dile getirdi. Şam yönetimi, Lübnan ve Suriye’nin son İsrail kararını ön koşulları nedeniy-le tanımadıklarını da bildirdi.451 Birkaç gün sonra Suriye’nin Lazkiye kentinde toplanan Genişletilmiş Suriye-Lübnan Zirvesi, ABD ve Fran-sız yetkililerine yapılan çağrı ardından, Şam ve Beyrut’un yukarıda ge-çen BM kararlarını yineleyen maddeleri onaylanmasıyla sonuçlandı.452

Doğu Kudüs’ün İsrail tarafından işgalinin 30. yıl dönümünü kut-lamayı amaçlayan 24 Mayıs 1998 tarihindeki törenler, işgal yönetimi tarafından gövde gösterisine dönüştürüldüğü sırada, Suriye’nin başkenti Şam, Filistin gruplarının büyük bir toplantısına ev sahipliği yapıyordu. Filistinli sol ve İslami grupların katıldığı geniş tabanlı istişare toplan-tısını İsraillilerin 1967 Savaşı kutlamalarına denk getiren Suriye, İsrail karşısındaki Filistin direnişinde inisiyatifin kendisinde olduğunu gös-tererek mesajını böyle bir günde vermeyi yeğlemişti. Netanyahu’nun “1967 Savaşı’ndan önceki sınırlara kesinlikle dönmeyeceğiz.” şeklindeki sert açıklamasını yaptığı saatlerde, İsrail’deki birçok bombalı saldırıyı üstlenen HAMAS (Filistin İslami Direniş Hareketi) kurucusu Şeyh Ahmed Yasin’i yanına alarak basına poz veren Esed, İsrail’e karşı hâlen yürütülmekte olan mücadele yöntemini tamamen benimsediğini göste-riyordu.453

Nitekim, Ahmed Yasin, iki gün sonra yaptığı basın toplantısında HAMAS olarak İsrail karşısında Esed’den tam destek sözü aldıklarını açıkladı. HAMAS kurucusu, bu açıklamasıyla kendisinin Filistin di-renişi içinde artan gücünü ima ettiği kadar, Esed’in İsrail karşısındaki mücadelede merkezî konumunu güçlendiren tavrı da doğrulamış olu-yordu.454

451 “Suriye, Nerfudu Külle İktirah Yühalifu el-Şeriyyete ed-Duveliyyete vela Nesmehu li İsrail et-Temhid li İttifak Emni Cedid”, Asharq Al-Awsat, 2 Nisan 1998.

452 “Hıttatün Muvahhade Li et-Turuhat el-İsrailiyye”, Asharq Al-Awsat, 4 Nisan 1998.453 “Netanyahu: La Avdete İla Hududi 1967 ve Dimeşk: el-Fasailü el-Filistiniyye Tectemiu

bi Huduri Yasin ve Kıyabi Habaş”, El-Hayat, 25 Mayıs 1998.454 “Yasin, Yetevakkau Min Dimeşk Zevaili İsrail Matlai el-Karn”, El-Hayat, 27 Mayıs 1998.

Page 178: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

178 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

İsrail’e karşı bazı yaptırım kararları almak üzere toplanacak olan Arap zirvesinin hazırlıkları 1998 yılı Haziran başında ciddi bir krizle karşılaştı. Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, Suudi Arabistan veli-ahtı Abdullah ve Hafız Esed’in toplamaya çalıştıkları yedili Arap zirvesi konusundaki çalışmalar, toplantının zamanı konusundaki anlaşmazlık nedeniyle biraz ağır ilerliyordu. Bununla birlikte Suudi Arabistan ve-liahtı Emir Abdullah’ın Şam ziyaretinden bir gün önce bir açıklama yapan Suriye yönetimi, en önünde Suriye, Lübnan ve direnen Filistin halkının bulunduğu Cephe Güçleri’ne destek verilmesi çağrısında bu-lunarak zirveden asıl beklentilerini ortaya koydu. Arap ülkelerinin kendi başlarına girişecekleri ferdi çözümlerin Filistin davasının Arap ve ulu-salcı kimliğinden soyutlanmasıyla sonuçlandığını belirten Esed, Ürdün ve Arafat’ı da açık bir dille eleştirdi ve artık tüm Arap cephesinin ortak hareket ederek Siyonist işgali sona erdirmesi gerektiğini açıkladı.455

Bu açıklama ile Arap zirvesinin önündeki tek engelin, Ürdün ve Suriye yönetimlerinin zirvenin çerçevesi konusundaki ihtilafından kaynaklandığı anlaşıldı. Suudi Arabistan veliahtı Emir Abdullah’ın 2 Haziran’da iki ülkenin görüşlerini uzlaştırma girişimi başarısızlıkla so-nuçlanırken Suriye, Ürdün yönetiminin İsrail ile olan ilişki biçiminden büyük rahatsızlık duyduğunu gizlemiyordu. Şam, toplanacak bir Arap zirvesinin İsrail ile normalleşmeye karşı çıkan kararlar almasında ısrar ederken Ürdün, barış sürecinin canlandırılmasında daha uzlaşmacı yön-temlerin takip edilmesini istiyordu.456 Şam yönetimi, resmî açıklamala-rında yumuşak bir üslup kullanmasına rağmen bu koşullarda toplanacak bir Arap zirvesine katılmayacağını açık şekilde ifade etti. Nitekim Su-riye Haber Ajansı (SANA)’ndan yapılan açıklamada, Şam yönetiminin bir önceki Arap zirvesinin kararları uygulanmak için beklerken yeni bir Arap zirvesinin toplanmasına karşı olduğu belirtilerek, “Bizim, hatalıyı hatasından döndürecek açık bir siyasete ihtiyacımız olduğu müddetçe, yeni bir zirveye gerek yok.” deniliyordu. Suriye yönetimine göre, hatadan kasıt Ürdün ve FKÖ’nün İsrail karşısındaki tutumları idi.457

17 Haziran 1998 tarihinde Suriye-Suudi Arabistan İşbirliği Komis-yonu toplantısı ardından yapılan açıklamada, imza attıkları hâlde Suriye dışında hiçbir ülkenin alınan kararların gereğini yerine getirmediğinden duyulan rahatsızlık ifade edildi.458

455 “Suriye Ted’u İla Meşru’u Kavmi Esasuhu es-Selam el-İstratici”, El-Hayat, 1 Haziran 1998.

456 “El-Hilaf Suriy-Ürdüni Havle el-Kımme Yüzhiru İla el-Alen”, El-Hayat, 4 Haziran 1998.

457 “Suriye, Tuaridu Akdi Kımme Arabiyye”, El-Hayat, 4 Haziran 1998.458 “Suriye ve es-Suudiyye Tüşeddidani Ala Tenfizi Kararati Kımmeti el-Kahire”, El-

Hayat, 17 Haziran 1998.

Page 179: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 179SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

1998 yılı Haziran ayı sonuna gelindiğinde Türkiye ile ilişkilerden kaynaklanan faktörler daha fazla gündeme gelmeye başladı. Suriye, baş düşmanı İsrail’in Türkiye’ye yakınlaşmasından duyduğu rahatsızlığı her platformda dile getirmekle birlikte, bunu artık sert açıklamalar yerine Ankara ile ilişkileri onarmaya daha fazla hizmet edecek bir üslupla yap-maya başladı. Bu politik eğilim, sadece Suriye’ye özgü değildi kuşkusuz. İsrail ile yaptığı askerî iş birliği sonucu gerek Arap Birliği Örgütü ge-rekse İKT nezdinde eleştiriler alan Türkiye, bu kararların alınmasında büyük rol oynayan Suriye’ye daha fazla önem vermesi gerektiğini gö-rüyordu. Bu karşılıklı yumuşama, barış süreci için de oldukça verimli sonuçlar doğurabilirdi. Bu amaçla Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Adnan Umran başkanlığında bir heyet, Ankara’ya gelerek Türkiye’yi İsrail’in yanından uzaklaştıracak formüller aradı. Dönemin Türk Dışiş-leri Bakanı İsmail Cem ile Suriye Dışişleri Bakanı Faruk Şara’nın mart ayında Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirilen İKT toplantısında yaptıkları ikili görüşmelerle başlayan yeni yumuşamayı, İsrail-Suriye ilişkilerine yansıtmayı planlayan Şam, diyalog kapılarını üç yıl aradan sonra yeniden açmayı başardı.459

Ancak bu iyimser havayı sürdürmek için Suriye heyetinin Ankara ziyareti yeterli olmadı. Türk Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in 6 Temmuz 1998 tarihinde İsrail’e gerçekleştirdiği üç günlük resmî ziyaret sırasında Ankara’nın Ortadoğu barış sürecinde arabulucu rolü oynamaya hazır olduğu yönündeki açıklamaları, Şam tarafından ciddiye alınmadı.460

a. Suriye’nin yeni stratejisiSuriye Devlet Başkanı Hafız Esed’in 16-18 Temmuz 1998 tarihleri

arasında Fransa’nın başkenti Paris’e düzenlediği resmî gezi, zamanla-ması açısından barış sürecinin en kritik anında gerçekleşmişti. Gezinin önemi, ne 22 yıldır hiçbir Batılı ülkeyi ziyaret etmemiş olan Esed’in bir ilki gerçekleştirmesinden ne de Esed’in Paris yönetimi ile imzaladığı milyonlarca dolarlık yatırım anlaşmalarından kaynaklanıyordu.461 Gezi aslında, Esed’in barış sürecini ABD tekelinden kurtarmak amacıyla

459 “Veftün Suriye Yebde’u Úaden Ziyarete Li Ankara, Hiye el-Ula Mžnzü 3 Senevat” El-Hayat, 29 Haziran 1998.

460 “Veziru Hariciyyetü Türkiye Yüdafi’u An Alakati Ankara bi İsrail” El-Hayat, 8 Temmuz 1998.

461 Gezi sırasında Suriye’nin Fransa’ya olan 1,8 milyar frank olan borcunun geri ödenmesi konusunda yeni kolaylıklar getirilirken, Hama kentinde 200 milyon dolar değerinde bir çimento fabrikası kurulması, değeri 250 milyon dolar olan 6 Airbus uçağı ve değeri 30 milyon dolar olan lokomotif alım anlaşmasının imzalanması gibi konular, gezinin ekonomik yüzünün önemli ayrıntılarını oluşturuyordu.

Page 180: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

180 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

başlattığı uluslararası kampanyanın ilk ayağını oluşturuyordu. Paris’ten sonra Esed’in yakın bir gelecekte gitmeyi planladığı ikinci başkent Moskova idi ve uluslararası alandaki rekabette bu iki başkentin kendisi-nin en güvenilir müttefiki olacağı beklentisi hâkimdi.462

Şam, Amerikan rolünün barış sürecinin ileriye götürülmesi konu-sunda ciddi hiçbir katkı sağlamadığını savunurken, alternatif güç mer-kezlerinin sürece müdahale ederek İsrail lehine olan dengeleri daha makul bir yere oturtması gerektiğine inanıyordu. Söz konusu amacı gerçekleştirebilecek en uygun ülkeler ise, uzun zamandır ABD politi-kalarına alternatif görüşlerle bölgesel sorunlarda inisiyatif kullanmaya çalışan Fransa ve Rusya’dan başkası olamazdı. Bu, yıllardır Ortadoğu sorunlarını ABD’ye havale etmiş olan Avrupa’nın da eksikliğini hisset-tiği stratejik bir açılımı, Fransa’nın gayretleri sayesinde, AB’ye yeniden sağlayabilirdi. Özellikle barış sürecinin iyi gittiği dönemlerdeki muaz-zam yatırım olanakları, Avrupa’nın bölgeye daha fazla önem vermesinde itici güç olmuştu. Böyle bir ortamda Avrupa desteğini de arkasına alan Fransa, eski sömürgesi olan Suriye ile bölgede yeni bir stratejik tutunma merkezi kurma politikalarını hayata geçirdi.463

16 Temmuz 1998’de başlayan Paris gezisi, aslında son birkaç yıl-dır Suriye ile Fransa arasında yaşanan yakınlaşma ve politik anlayışın sonucunda gelmişti. Körfez Savaşı’nda iki ülkenin ortak ittifakta yer almalarından sonra ilk ciddi iş birliği, 1995 yılında zamanın Fransa Dı-şişleri Bakanı Alain Juppe’nin “Akdeniz Konferansı” projesini hayata geçirmeye çalıştığı sıralarda yaşandı. Fransa yönetimi, Akdeniz’e komşu olma ortak sıfatını kullanarak Avrupa ülkeleri ile bazı Arap ülkelerinin Kasım 1995 tarihinde ortak bir toplantıda bir araya gelmelerini öner-miş ve ortak bölgesel girişim projesini ortaya atmıştı. Esed, başka bir dönemde olsa karşı çıkabileceği böyle bir öneriye, Fransa tarafından ya-pıldığı hâlde, olumlu yanıt verdi. O sıralarda Suriye’nin böyle bir öneriye sıcak bakması, İsrail’in bölgesel hâkimiyetini beraberinde getirebilecek olan ve ABD tarafından hararetle desteklenen Şimon Perez’in “Yeni Ortadoğu” projesine iyi bir alternatif oluşturmasından kaynaklanıyordu. Barış sürecine etkileri bir yana Suriye, Avrupa ile daha fazla yakınlaşma-sını sağlayacak böyle bir projeyi ekonomik çıkarları açısından da gerekli görüyordu.464

462 “Mehavirü Mahadesati el-Esed-Chirac: Ameliyyetü es-Selam ve eş-Şiraketü el-Avrupiyye-es-Suriye ve el-Alakatü es-Sınaiyye” El-Hayat, 8 Temmuz 1998.

463 “Şiraketün İstiraticiyyetün Beyne Suriye ve Avrupa Džne Tecavüzi el-Vasatati el-Amerikiyyeti fi el-Şarkü el-Awsat” El-Mecelle, 26 Temmuz-1 Ağustas 1998, Sayı 963.

464 “El-Bahs an Şerik, Yu’avvidu Hasarate el-Halif el-Sovyeti” El-Wasat, 13 Temmuz 1998.

Page 181: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 181SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

1996 Nisan ayı başlarında İsrail ile varılan “Nisan uzlaşması”nın gözlemci heyetine Fransa’nın da dâhil olmasını isteyen Şam yönetimi, barış sürecinde Fransa’nın daha fazla rol alması isteğinde samimi oldu-ğunu açıkça gösterdi. Aynı yıl Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın Ortadoğu’ya gerçekleştirdiği ziyaret, tarafların dile getirdiği gibi “tarihî” öneme sahipti ve Fransa’nın Şam nezdindeki 25 yıldan fazla sürdürdüğü manda yönetiminden kalma kötü şöhretini telafi etme yolunda önemli bir fırsattı. Gezi sırasında iki ülke arasında siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi konusunda ikili birçok anlaşmaya imza atıldı.465

Sovyetlerin yıkılmasının ardından yeni bir uluslararası partner ara-yan Suriye yönetimi, Fransa ile giderek artan ilişkilerini stratejik or-taklığa dönüştürmek istiyordu. Son iki yıldır gerek AB gerekse özelde Fransa ile sistemli olarak yürüttüğü iyi ilişkilerini hep bu temel üzerine inşa etmişti. Hafız Esed, tüm bu arka plan çalışmaları sonucunda ikili ilişkiler ve barış sürecindeki ortaklık konusunda son noktayı koymak üzere 16 Temmuz günü Fransa’ya gitti.466

Paris’e gitmesinden iki gün önce, daha önce hiç yapmadığı bir şeyi yapan Hafız Esed, Fransızların Ulusal Günü olan 14 Temmuz tarihinde Cumhurbaşkanı Chirac’a bir kutlama mesajı gönderdi. Fransız ulusu-nun millî bayramını kutlayan Esed, iki ülke arasında giderek gelişen ilişkilerden ve Fransa’nın Ortadoğu Barışı’na yaptığı olumlu katkılardan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.467

Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve Başbakan Lionel Jospin ile iki gün boyunca birçok konuda görüşen Hafız Esed, geziden beklediği tüm kazanımları elde etmeyi başardı. Paris görüşmeleri sırasında en önemli gündem maddesi olan Ortadoğu barış süreci tüm ayrıntıları ile ele alı-narak bu konuda iki tarafın birbirine giderek yakınlaşan görüşleri teyit edildi. Fransız hükûmeti, kapsamlı bir barış için İsrail tarafının uluslara-rası kararlardan ve barış anlaşmalarından kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini açık bir dille ifade ederken, Golan Tepeleri başta olmak üzere, işgal ettiği tüm Arap topraklarından derhâl çekilme-sinin zaruri olduğunu kaydetti.468

465 “El-Bahs an Şerik, Yu’avvidu Hasarate el-Halif el-Sovyeti”, s. 15.466 “Eş-Şar’a: Muhadesatü el-Esed-Chirac Testehdifu İkameti Şirakete İstraticiyyete”, El-

Hayat, 13 Temmuz 1998.467 “El-Esed, Yüşidu bi el-Alakati mea Fransa ala Esasi es-Sika ve el-İhtiram el-

Mütebaliyeyn”, El-Hayat, 14 Temmuz 1998.468 “Suhufu Suriye Tesifu Ziyarete el-Esed li Paris bi et-Tarihiyye”, El-Hayat, 20 Temmuz

1998; “Te’sisu li Alakatin Sınaiyyetin ve Şurutun li Tahriki Ameliyyeti et-Tesfiyeti”, El-Eman, 24 Temmuz 1998.

Page 182: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

182 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Paris dönüşünde Esed’in ilk işi, İsrail karşısındaki en güçlü destekçi-si Mısır’a resmî bir ziyaret gerçekleştirerek Paris’te elde ettiği kazanım-ları bölgesel bir etkinliğe dönüştürmek oldu. Kendisi de bir süre önce Fransa’ya resmî ziyaret düzenlemiş olan Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ile 26 Temmuz 1998 tarihinde İskenderiye kentinde görü-şen Esed, İsrail karşısında üç ülkenin yapabileceği girişimleri ele aldı. Fransa’nın desteklediği anlaşılan zirvenin sonunda yapılan açıklamada, Ortadoğu barış süreci konusunda Fransa, Suriye ve Mısır arasında tam bir görüş birliği ve koordinasyon olduğu ifade ediliyordu. Bunun anlamı, barış sürecinde İsrail-ABD cephesine karşı Suriye-Mısır-Fransa cephe-sinin sağlamlaştırılması ve Suriye’nin İsrail karşısındaki yalnızlığından kurtulmuş olduğu gerçeği idi. Tüm bu gelişmeler, yeni dönemde ABD ve İsrail politikaları karşısında büyük bir başarı sayılabilirdi.469

Birkaç gün sonra Fransa’ya giden Mısır Dışişleri Bakanı Amr Musa, Chirac’la görüşerek Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in bir mek-tubunu iletip barış sürecinin kurtarılması konusunda daha önce gün-deme gelen Fransız önerileriyle ilgili görüşlerini bildirdi. Amr Musa, Suriye’nin bilgisi dâhilinde yürüttüğü ziyaretinden dönüşünde, Suriye Dışişleri Bakanı Faruk Şara ile görüşerek gelinen aşama hakkında bilgi verdi.470

Son girişimler Ortadoğu’da yeni bir cepheleşmenin ilk işaretleri ol-muştu. Ama Hafız Esed, Soğuk Savaş döneminden farklı olarak, bu kez “Doğu”dan değil “Batı”dan bir müttefik bularak cephenin beri tarafını örüyordu. Esed’in girişimleri sayesinde Fransa artık Suriye’nin Sovyet-ler’den sonra uluslararası kamuoyunda yeni “stratejik ortağı” idi. Buna karşın Suriye de Fransa’nın ABD’ye karşı geliştirdiği yeni nüfuz sava-şında en önemli bölgesel dayanağı olmaya başlıyordu.471

Esed’in barış sürecinde AB rolünü güçlendirme girişimi, Washington’da gerektiği gibi anlaşılmıştı. ABD yönetimi Ortadoğu barışının yönlendirilmesindeki ayrıcalığını başka güçlerle paylaşma konusundaki isteksizliğini açıkça ortaya koymasa da Eylül 1998 tarihinde Wye Plantation’da Arafat ile Netanyahu’yu bir araya getirerek gelişmelerin hâlâ kontrolü altında olduğunu ispatlamıştı. Olası bir Suriye-İsrail barışında son sözü yine Washington’un söyleyeceğini düşünmek, Şam yönetimi için oldukça kaygı verici olsa gerekti. Barış

469 “Kımmetü Mısriyye-Suriye el-Yevm”, El-Hayat, 26 Temmuz 1998; “El-Esed: El-Mübaderetü el-Mısriyyetü-el-Fransiyyetü Mazalet Kayde ed-Dersi”, El-Hayat, 27 Temmuz 1998.

470 “Suriye: Kımmetü el-Esed-Mübarek Beddedet er-Rihane ala Tebayüni Mevagifi Dimeşk ve el-Kahire” El-Hayat, 28 Temmuz 1998.

471 “El-Avde min Bevvabeti Dimeşk” El-Alem, 25 Temmuz 1998, Sayı 629.

Page 183: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 183SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

sürecinde iki yıla yaklaşan tıkanıklığı aşmak amacıyla Ekim 1998 tarihinde yeni bir ABD heyeti Şam’a gelerek Hafız Esed’le üç saat süren bir görüşme yaptı.472

Ancak 1998 yılının sonuna gelindiğinde barış süreci hâlâ yerinde sayıyordu. Fransa ziyaretinden sonra Rusya’ya giderek uluslararası destek turunu sürdürmeyi planlayan Esed’in nisan ayı ortalarındaki gezisinin aniden ertelendiğinin duyurulması, siyasi gerekçelerin yanı sıra, artık iyice sağlığı bozulan Hafız Esed’in fiziki durumundan da kaynaklanıyordu. Bu, aynı zamanda Kosova sebebiyle Balkanlarda Washington karşısında oldukça zor anlar yaşayan Rusya’nın ABD’ye Esed eliyle Ortadoğu’da karşı bir darbe vurma planlarının Şam tarafından kabul edilmemesi anlamına da geliyordu.473

Bununla birlikte Suriye yönetimi, İsrail’e karşı yürüttüğü silahlanma çabalarını 1999 yılı başında da sürdürdü. 3 Şubat 1999 tarihinde Suri-yeli askerî uzmanlardan oluşan kalabalık bir heyet, Moskova’ya giderek İsrail’in elindeki Amerikan yapımı Patriot füzelerine karşı kullanılmak üzere S-300 füzeleri ile İsrail’in Markava tanklarını etkisiz kılacak olan Korent-3 füzeleri konusunda anlaşma imkânlarını araştırdı. ABD yöne-timinin Rusya’ya yönelik ambargo tehditleri altında yapılan görüşme-lerde, içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar sebebiyle Batı’dan gelecek finansal yardımlarla ayakta duran ve bölgede ciddi bir inisiyatif kullana-cak şansı olmayan Yeltsin yönetimi, Hafız Esed’in beklentilerini karşı-layacak gücü kendinde bulamadığı için Mig uçakları ile eski model Sov-yet tanklarının modernizasyonu dışında bir teminatta bulunamadı.474

Esed için yeni yılın en güzel olayı ise 12 Şubat’ta yapılan ve ken-disinin beşinci kez başkan seçilmesini sağlayan halk oylaması idi. Tek başına girdiği seçimlerde oyların %99,99’unu alan Esed, yedi yıllık bir süre için yeniden seçilirken, yemin törenindeki konuşmasında barış sü-recine ilişkin kanıksanmış mesajlarını yineledi. Arapların içinde bulun-duğu bölünmüşlük hâlinden şikâyet eden Esed, İsrail karşısına çıkmak için Arapların kendilerine çeki düzen vermeleri gerektiğini hatırlatarak Araplar arası iş birliği ve uzlaşma olmadan İsrail ile adil bir barış sağla-namayacağını söyledi.475

472 “İttisalat Suriye-Amerikiyye Li İhya el-Mufavadat ve İsrail La Testebdi’u Hallen Vasatan Li el-Colan”, El-Hayat, 26 Kasım 1998.

473 “Limaza Erce’e Esed Rıhletehu ila Mosova?”, Al-Watan Al-Arabi, 30 Nisan 1999, Paris.474 Celal Maşta, “Şukuku Havle Muvafakati Moskova Ala Bey’i Dimeşk Savarih Korent-3

bi Sebebi Tehdidat Amerikiyye”, El-Hayat, 4 Şubat 1998.475 İbrahim Hamidi, “Ekkede Esed, Es-selamü mea İsrail Len Yetehakkaka Gable’s Selam

Beyne’l Arab”, El-Hayat, 12 Mart 1999.

Page 184: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

184 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

16 Şubat’ta Suriye’ye gelen bir ABD heyetiyle yapılan görüşmelerde iki ülke ilişkileri ve barış sürecini ilgilendiren konular ele alındıysa da Suriye ile İsrail barış sürecinin 17 Mayıs 1999 tarihinde yapılacak olan İsrail erken genel seçimlerinden önce başlaması imkânsız görünüyordu. Zira, seçim atmosferine girmiş olan İsrail hükûmeti, ilgisini tamamen iç politikaya yönlendirmişti ve hiçbir pazarlığa oturmaya niyetli olmadığı izlenimi veriyordu.476

Siyasi ortamın olası bir görüşmeye hiç müsait olmadığını itiraf eden ABD Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu İşlerinden Sorumlu Bakan Yardım-cısı Martin Indyk’in şubat ayı sonunda sarfettiği sözler, Suriye ile İsra-il arasındaki barış görüşmelerinin İsrail seçimlerinin hemen ardından başlatılmasını planladıklarını ve yönetim olarak arabuluculuk çabalarını şimdilik dondurduklarını ortaya koydu. Böylece, Suriye-İsrail barış gö-rüşmeleri haziran ayında kurulacak olan hükûmetin tutumuna göre ya kaldığı yerden ya da 1991’de başladığı noktadan yeniden başlatılmak üzere uzun bir fetret dönemine girdi.477

Siyasi yönden durgun görünen bu dönem, askerî açıdan hiç de sakin değildi. İki tarafı zaman zaman sıcak çatışmanın eşiğine getirecek de-recede ısınan Güney Lübnan’daki gerilim, Suriye desteğindeki Hizbul-lah’ın aralarında bir generalin de bulunduğu altı İsrail askerini öldürme-si ve hemen ardından İsrail savaş uçaklarının bölgeye yönelik intikam saldırıları düzenlenmesi sonucu yeniden alevlendi. O sırada Çin’e resmî bir ziyaret gerçekleştirmekte olan ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, gerilimin çatışmaya dönüşmemesi için hem İsrail hem de Su-riye yönetimine birer mesaj göndererek iki tarafı da durumu daha faz-la kötüleştirmemeleri için duygularına hâkim olmaya davet etti. ABD yönetiminin görünürdeki amacı, en azından mayıs seçimleri sonrasına kadar mevcut hâlin korunması ve kurulacak yeni İsrail hükûmetiyle gö-rüşmelerin iyi bir noktadan yeniden başlatılmasıydı.478

b. Barış konusunda yanıltıcı iyimserlikBarış süreci açısından kötümser görünen hava, 14 Mayıs 1999’da ya-

pılan İsrail genel seçimlerinin sonuçları açıklandığında, yerini tam tersi bir iyimserliğe bıraktı. Seçimde, barış konusunda ılımlı mesajlar veren Ehud Barak’ın İşçi Partisi birinci gelmişti. ABD ve bazı Arap ülkeleri-nin olumlu karşıladığı sonuçlara temkinli bir iyimserlikle yaklaşan Şam yönetimi, sevinmek için erken olduğunun bilincinde, İsrail’de oluşacak

476 İbrahim Hamidi, “Esed, Yebhasu mea Vefdin Ameriki fi Ameliyyeti’s Selam”, El-Hayat, 16 Şubat 1999.

477 Martin Indyk, “Es-Selamü Beyne Suriye ve İsrail Yehdumu El-Masalihe’l İstirateciyyeti’l Amerikiyyeti”, El-Hayat, 24 Şubat 1999.

478 Fuat Habga, “Dimeşk-Washington: Harbün Baridetün Fi Suriye ve Sahinetün Fi Lübnan”, El-Watan El-Arabi, No. 1139, 1 Şubat 1999, Paris, s. 28-30.

Page 185: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 185SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

koalisyon hükûmetinin barış pazarlıklarını güçlü iç baskılara rağmen ileriye götürüp götüremeyeceğinin görülmesi gerektiğini düşünüyordu.

İsrail açısından bakıldığında, bu iktidar değişikliğinin Suriye ile yaşa-nan barış sürecine olumlu etkide bulunması için, daha önceki Netanyahu hükûmeti döneminde bölge ülkeleri ile artan soğukluğun giderilmesi ve yeni bir güven ortamının yaratılması şarttı. Zira, Netanyahu döneminde sadece Suriye ile değil, bölgedeki tüm Arap ülkeleri ile gergin bir sürece girilmişti; tıpkı birkaç yıl sonra iktidara gelecek olan Ariel Şaron dö-neminde yaşanacak gerilimler gibi. Koalisyon görüşmelerinin hareketli gündeminden kurtulup haziran ayının ikinci yarısından itibaren dikka-tini dışarıya çevirebilen Barak, çıktığı bölge gezilerinde önce Mısır Dev-let Başkanı Hüsnü Mübarek, Filistin lideri Yaser Arafat ve Ürdün Kralı Abdullah ile ayrı ayrı görüşmeler gerçekleştirdi. Görüşmeler çok olumlu geçmiş ve Suriye’nin başını çektiği çabalarla muhalif bir blok görünümü sergileyen bu ülkelerin, dört yıldır İsrail aleyhine olan tutumları tersine dönmeye başlamıştı. Görüştüğü tüm Arap liderler, eğer barış sürecinde bir ilerleme sağlanacaksa bunun Barak’la olacağına ikna olmuşlar ve ba-rış konusunda ellerinden geleni yapacaklarını kaydetmişlerdi.

Bu temaslarında verdiği “barış” mesajlarını 15 Temmuz 1999 tari-hinde çıktığı ABD gezisinde sürdüren ve Başkan Clinton tarafından özel bir ilgiyle ağırlanan Ehud Barak, yaptığı görüşmelerde tüm cephe-lerde barış sürecinin yeniden başlatılması koşullarını ele aldı. Arap ülke-lerindeki temasları gibi Barak’ın Clinton’la görüşmesi de Şam tarafın-dan yakından takip ediliyordu. ABD’den Ortadoğu’ya mesaj gönderen Barak, görüşmelerin yeniden başlamasına olumlu bakması hâlinde Go-lan’ın bir kısmından çekilebileceklerini açıklayarak Esed yönetiminin beklentilerine sıcak baktığını gösterdi. Barak’ın bu tür cesur açıklamalar yapmasında ABD Başkanı Clinton’ın teşviklerinin önemli rolü olduğu kadar, görüşmeler sırasında 1,2 milyar dolarlık yeni bir yardım paketi ile İsrail savunma filosunu güçlendirecek gelişmiş yeni savaş uçaklarının verilmesi anlaşmalarının imzalanması da etkili oldu.479

Barak’ın ABD gezisinden önce, diplomasi trafiğinin Türkiye cephesi de oldukça hareketlenmişti. Benyamin Netanyahu döneminde Suriye ile ilişkileri germe pahasına Tel Aviv hattındaki ilişkilerini stratejik bo-yutlara taşıyan Türkiye, Barak’ın Suriye’yle barış için verdiği mesajlar-dan kaygı duymuyor değildi. Apo’nun Şam’dan kovulmasından ve taraf-lar arası güvenlik görüşmelerinin başlatılmasından sonra Türkiye-Suriye ilişkileri fena sayılmazdı ama yine de İsrail’in Ankara’yı hesaba katma-dan atacağı adımlar kaygı uyandırıyordu. Bu endişeleri en üst ağızdan,

479 El-Hayat, 19 Temmuz 1999.

Page 186: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

186 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

usulüne uygun bir şekilde iletmek ve karşı tarafın yeni döneme ilişkin düşüncelerini öğrenmek amacıyla dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Ehud Barak’ın ABD ziyaretinden önce, İsrail ve Filistin’e üç günlük resmî bir ziyaret düzenledi. Demirel, gezisi sırasında -diplomatik metinlere açıkça yansıtılmasa bile- Ankara-Tel Aviv ilişki-lerinin Suriye-İsrail yakınlaşmasından olumsuz etkilenmeyeceği konu-sunda güvenceler aldı.480

Barak’ın ABD ziyareti ardından Suriye-İsrail barış sürecinin ön hazırlıklarına hemen başlandı. Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, bölgeye düzenlediği ziyaret sırasında, iki tarafı 1999 sonbaharında Washington’da bir araya gelmeye ikna etti. Bu kararlılıkla birlikte görüşmelerin ilk turuna kadar sürecek olan yoğun bir sinir harbi de başlamıştı. Pazarlık masasına oturmadan önce birbirlerine karşı psikolojik üstünlük kurmaya çalışan taraflar, barış görüşmelerinin olumsuz sonuçlanmasının sorumlusunun karşı taraf olacağını, daha görüşmelerin başlamasından aylar önce medya polemikleri yoluyla ilan etmişti. İki taraftaki siyasilerin kendi kamuoylarını etkileme çabalarını yansıtan bu keskin çıkışlara karşın, İsrail ve Suriye heyetleri arasında ABD arabuluculuğunda gizli görüşmeler alttan alta çoktan başlamıştı bile.

Uzun hazırlıklardan sonra nihayet 15 Aralık 1999’da dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barak ile Suriye Dışişleri Bakanı Faruk Şara bir araya geldi. 1946 yılında Suriye’nin ve 1948 yılında da İsrail’in kurulmasın-dan bu yana iki ülke arasında ilk defa bu denli üst seviyede gerçekleşen görüşme, buzların eritilmesini ve basit bazı teknik konuların çözümünü amaçlamıştı. Clinton’ın dikkatli bir şekilde bizzat katıldığı oturumlarda ve sohbet havasında geçen görüşmelerde bu amaca belli oranda ulaşıldı.

1996 yılından itibaren tıkanmış bulunan süreci yeniden açmada, ABD Başkanı Bill Clinton’ın iki tarafı yeniden pazarlık masasına otur-tacak tatminkâr bir çalışma belgesi hazırlamasının etkisi olsa da Suri-ye açısından asıl teşvik edici faktör görüşmelere dört yıl önce kalınan noktadan başlanması garantisinin verilmiş olmasıydı. Bu garantiyle Şam, pazarlıklarda İsrail eski Başbakanı İzak Rabin’in Golan’dan çe-kilmeyi kabul ettiği gerçeğini ilgili taraflara kabul ettirmiş ve Barak’ın “Golan’dan çekilmeyi reddetmek” gibi bir lüksü olamayacağını ortaya koymuştu. Bu koşulu kabul etmekle işgal altındaki Suriye toprakların-dan çekilme konusunda Rabin’in vaatlerini sahiplenmek zorunda kalan Barak’ın pazarlıklara Esed’den daha kötü koşullarda başladığına şüphe yoktu.

480 Jerusalem Post, 23 Temmuz 1999.

Page 187: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 187SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Clinton ile Esed arasındaki yoğun telefon trafiğinden sonra ulaşılan ve Suriye ile İsrail’in yeniden masaya oturmasını sağlayan uzlaşı, görüşmelerin seviyesinin yükseltilmesini de öngörüyordu. Yani bu yeni görüşmeleri yapacak heyetler, dört yıl önce olduğu gibi, her koşul için liderlerine danışmak zorunda kalan yetkisiz görevlilerden oluşturulmamalıydı. Şüphesiz bu koşulun İsrail için teknik olduğu kadar sembolik anlamı da önemliydi. O güne kadar kendisiyle teknik heyet düzeyi dışında masaya oturmamış olan Şam’ın üst düzey bir siyasetçiyle görüşmelere katılması Esed’in eski katı tutumunun yumuşadığı anlamına gelecekti. Böyle bir yumuşama sinyali alınması hâlinde, diğer anlaşmazlık konularının çözümü daha kolay olabilirdi. İsrailliler, hedeflerine ulaşabilmek için katılım düzeyini en üst seviyeye, yani başbakan düzeyine çıkarak Washington’daki oturumlara bizzat Ehud Barak’ın katılacağını bildirdiler. Şam’ı teşvik edeceğini umdukları böyle bir tercihin karşılığında Esed’in de benzer bir adım atmasını bekleyen Tel Aviv yönetimi hayal kırıklığına uğramakta gecikmedi. Şam, iki taraf arasındaki ilişkilerde gelinen aşamanın görüşmecinin siyasi düzeyini en fazla dışişleri bakanına kadar yükseltilmeye imkân tanıdığını savunuyordu. Fakat en önemli neden, Esed’in ne sağlığının ne de siyasi karizmasının bir İsrail başbakanı ile yoğun pazarlıklara girişmeye elverişli olduğu gerçeğiydi.

c. Son barış görüşmeleriWashington yakınlarındaki Shepherdstown’da Aralık 1999’daki ilk

tur oturumlarda, iki taraftaki görüşmecilerin tanışması, teknik heyetle-rin oluşturulması ve görüşmelerde ele alınacak konu başlıklarının tespit edilmesi amaçlanmıştı. Nitekim beklendiği gibi, ciddi hiçbir pürüz çık-madı ve taraflar başarı kazanacaklarına olan inançları daha da pekişmiş bir biçimde ülkelerine döndüler.481

İki taraf açısından da başarıyla biten birinci tur görüşmelerden son-ra, 3-10 Ocak 2000 tarihinde ikinci tur oturumlar başladı. Bir hafta süren görüşmelerde, gelecek oturumlara hükmedecek olan uygulama mekanizması ortaya kondu. İki tarafın teknik konulardaki anlaşmala-rının giderek zorlaştığı, ABD Başkanı Clinton’ın görüşmelere tam beş kez müdahale etmek ve dört kez de bizzat başkanlık etmek zorunda kalmasından anlaşılıyordu.482 Görüşmelerin dört komisyon çerçevesin-

481CNN, “Israel, Syria plan for last day of top-level talks”, 9 Ocak 2000, http://www.cnn.com/2000/WORLD/meast/01/09/mideast.talks.01/index.html.

482 http://www.herald-mail.com/?module=displaystory&story_id=26528&format=html.

Page 188: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

188 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

de ayrı oturumlarda ama aynı anda yürütülmesi herkes tarafından kabul görmüştü. Bunlar; iki ülke arasındaki askerî ve stratejik anlaşmazlıkları çözecek olan “Güvenlik Düzenlemeleri Komisyonu”, siyasi diyaloğun doğasını belirleyecek olan “Barışçı İlişkiler Komisyonu”, sınırları yeni-den çizecek olan “Sınır Komisyonu” ve su kaynaklarının paylaşımına ilişkin “Su Komisyonu” idi.

Fakat oluşturulması düşünülen komisyonların isimleri bile büyük tartışmalara yol açmıştı. Örneğin İsrail, en önemli komisyonlardan biri durumunda olan ve iki taraf arasındaki ilişkilerin tabiatını belirleyecek komisyonun adının “İlişkilerin Normalleştirilmesi” şeklinde olmasını is-terken, bu ismin her alanda İsrail’le uzlaşma olarak algılanmasından ve ileriye dönük olarak kendilerini birtakım zorunlu adımlar atmaya mec-bur bırakmasından çekinen Suriye heyeti, bu isim yerine komisyon adının daha muğlak olan “Barışçı İlişkiler” şeklinde olmasında ısrar ediyordu.

Görüşmelerin zorlukla ilerlemesinin ve tıkanmasının bu tür detay-larla fazlasıyla meşgul olunması dışında en önemli nedeni, “Suriye-İs-rail” ve “Lübnan-İsrail” arasına çizilecek olan sınırların hâlen belirsiz olmasıydı. Çünkü gerek güvenlik gerek su komisyonunun çalışması, ön-celikle iki tarafın sınırlarının belirlenmesine ve bu belirleme ardından karşı tarafta kalacak olan su kaynakları ve askerî noktaların durumuna bağlıydı. Sorunların çıkmaza girmesi üzerine Ehud Barak, tüm komis-yonların aynı anda çalışması koşulundan vazgeçerek bunun yerine her birinin sırayla çalışmasını isteyen ABD önerisini kabul etti. Buna göre sıralama şu şekilde olacaktı: güvenlik, barışçı ilişkiler, sınır çizimi ve su.

Sıralamaya göre, İsrail’in işgal ettiği Lübnan ve Suriye toprakların-dan geri çekilmesi için öne sürdüğü “güvenliğinin garanti edilmesi” ve “bu sınırlardan kendisine yönelik saldırıların durdurulması” yolundaki koşulunun kabul edilmesi öne alındı. Esed ise, İsrail’e karşı elinde en önemli koz olarak duran “tehdit” faktörünü kolayca harcamak istemedi-ğinden, öncelikle İsrail’in geri çekilme iradesini ortaya koymasını ve bu konuda samimi olduğunu uygulamalarıyla ispatlamasını istiyordu. Suri-ye’nin hâlen güçlü biçimde desteklediği İsrail karşıtı HAMAS ve İslami Cihat gibi Filistinli gruplarla Hizbullah gibi Lübnanlı grupların tasfiye edilmesi tartışması, her geçen gün daha fazla sorun oluyordu. İki tarafın da ilk tavizi rakibinden beklemesi, ABD’nin eş zamanlı tavizler önerisi ile birleşince ikinci tur görüşmeler, üçüncüsüne umutsuz bir başlangıç yapmak üzere sona erdirildi.483

483 CNN, “Three way Mideast talks cancelled; meetings resume Tuesday”, 3 Ocak 2000, http://www.cnn.com/2000/WORLD/meast/01/03/israel.syria.talks.02/.

Page 189: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 189SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Aşırı görüşlü sağcı Şas Partisi ile kurduğu koalisyon nedeniyle iç po-litik dengelere fazlasıyla bağımlı bulunan Ehud Barak’ın aynı anda hem Lübnan’dan hem de Golan’dan çekilmeyi zorunlu kılan bu sınır değişikli-ğine kolayca razı olması mümkün değildi. Tüm askerî birimleri ve Yahudi yerleşimcileri ile birlikte çekilme maliyetinin 65 milyar doları bulması bir tarafa, Golan’da yaşayan 17.000 Yahudi’nin İsrail’e geri getirilmelerinin yol açacağı sosyal sorunlar ve bunun koalisyon hükûmetini yıkabileceği endişesi, Barak’ın seçimlerin hemen ardından verdiği “barış” mesajları-nın temelsiz olduğunu ortaya koyuyordu.484 Aynı şekilde Esed’in İsrail karşısında askerî açıdan oldukça güçsüz olan ülkesinin pazarlık şansını artırmak amacıyla geleneksel politikası hâline getirdiği “örgüt” unsurunu kullanmaktan kolayca vazgeçmesi de mümkün değildi.485

Son olarak 2007 yılından itibaren Türkiye’nin gizli arabuluculuğun-da yeniden başlayan görüşmeler, oldukça ileri boyutlara gelinen bir aşa-mada, İsrail’in Gazze’ye düzenlediği hava operasyonları sebebiyle yerini yeni bir düşmanlık dalgasına bıraktı.

5. Suriye-Türkiye İlişkileria. Koloni dönemi Suriye-Türkiye ilişkileri ve Hatay sorunuBağımsızlığını 1946’da kazanan Suriye’nin Türkiye ile ilişkileri-

ni Soğuk Savaş’a kadarki ilk dönemde Türkiye-Fransa ilişkileri olarak isimlendirmek ve bu çerçevede ele almak daha doğrudur. Bu dönemde iki taraf (Türkiye ve Fransa) arasındaki en önemli sorun, “Sancak Soru-nu” olarak bilinen ve Hatay ilinin hangi tarafa ait olduğu konusundaki tartışmalardan kaynaklanan “toprak” problemidir.

15 Eylül 1919 tarihinde imzalanan Londra Anlaşması’yla İngilizler, Sykes-Picot Anlaşması’na göre Fransızlara bırakılan Suriye ve Kilik-ya’dan çekilmeyi kabul etmişti.486 İşgal ettikleri bu topraklarda yeni bir idari düzenlemeye giden Fransızlar, 27 Kasım 1919 tarihinde İskende-run, Antakya, Reyhaniye ve Belen kazalarını özerk İskenderun Sancağı şeklinde birleştirerek bölgenin ilk defa idari bir birim olmasını sağla-dı. İlki 9 Mart 1921 tarihinde imzalanan bir dizi Türk-Fransız anlaş-ması ile İskenderun özel idaresi teyit edilmiş ve 20 Ekim 1921 tarihli Türk-Fransız anlaşması (Ankara Anlaşması) ile Türkiye-Suriye sınırı tespit edilerek kentin durumu karara bağlanmıştı.487

484 Jerusalem Post, 14 Ocak 2000.485 BBC, “Barak carries Syria talks vote”, 14 Aralık 1999, http://news.bbc.co.uk/1/hi/

world/middle_east/564198.stm.486 Dan Eldar, “France in Syria: The Abolition of the Sharifian Government, April-July

1920”, Middle Eastern Studies, Vol. 29, No. 3, Jul. 1993, s. 487-504; Tanenbaum, “France and the Arab Middle East, 1914-1920”, s. 1-50.

487 Bowman, “A Note on the Political Map of Turkey”, s. 158-161; Satloff, “Prelude to

Page 190: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

190 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Lozan Anlaşması’nda da bu hükümler benimsendi. Fransız hükû-meti, 1923 yılından sonra da Suriye mandasında uyguladığı ademimer-keziyet siyasetine sadık kalarak 1921 anlaşması ile İskenderun için ka-bul edilen özel rejimi muhafaza etti. Ancak Ocak 1925’te İskenderun Sancağı’nın Suriye Meclisi’ndeki temsilcileri, Sancağın Suriye’den ay-rılıp doğrudan Fransız Yüksek Komiserliği’ne bağlanmasını talep etti-ler. Fransa, kendi çıkarlarıyla örtüşen bu isteği kabul ederek İskenderun Sancağı temsilcilerinin ayrı bir meclis kurmalarına izin verdi. Bu meclis de Mart 1926’da ayrı bir anayasa hazırlayarak Sancak’ın bağımsızlığını kabul etti. Ancak Suriye’nin bu karara itirazı üzerine Haziran 1926’da İskenderun, Suriye Devleti içinde muhtar bir bölge olarak kaldı. Uzun yıllar sürüncemede kalan ve sancılı bir pazarlık süreci gerektiren bu mesele, 1920’li yıllar boyunca Türkiye-Fransa ilişkilerinde gerginliğin hüküm sürmesine neden oldu. Ankara yönetimi, bölgenin etnik yapı olarak çoğunlukla Türklerden oluştuğunu belirtirken Fransa yönetimi ise, burada sadece azınlıkların söz konusu olduğunu ve hiçbir bölgede Türklerin çoğunlukta olmadığını ileri sürüyordu.488

Ankara ile Paris arasındaki ilişkilerin en önemli gündem maddesini oluşturan Türkiye-Suriye sınırının tespiti meselesi, 1921 tarihli anlaş-manın sekizinci maddesinde “İtilafnamenin imzalanmasından bir ay sonra, Türkiye-Suriye sınır hattını tespit etmek üzere muhtelif bir ko-misyonun kurulacağı” yönündeki düzenleme ile aslında belli bir prose-düre bağlanmıştı. Ancak sınır meselesinin komisyonda da halledileme-mesi üzerine, Türk hükûmeti ile temaslarda bulunmak için Fransa’nın Suriye Yüksek Komiseri De Jouvenel, Şubat 1926’da Ankara’ya geldi. Fransız temsilci ile görüşmeler olumlu sonuçlandı ve De Jouvenel ile Tevfik Rüştü Aras arasında Şubat 1926’da bir sözleşme, beş protokol ve bir de imza protokolü kaleme alınarak parafe edildi.489

9 Eylül 1936’da, Suriye üzerinden manda idaresi kısmen kaldırıl-mış ve bu ülkeye bağımsızlık verilmesi için Fransa ile Suriye arasında bir anlaşma imzalanmıştı. Yeni devlete Cebel-i Dürüz, Alevi bölgesi ve

Conflict: Communal Interdependence in the Sanjak of Alexandretta 1920-1936”, s. 147-180; Ankara Anlaşması’nın Türkçe tam metni için bkz.: İsmail Soysal, Türkiye’nin Siyasal Anlaşmaları (1920-1945), Cilt 1, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1989, s. 50-60. Anlaşmanın İngilizce metni için bkz.: “Franco-Turkish Agreement Signed at Angora on October 20, 1921”, The American Journal of International Law, Vol. 17, No. 1, Official Documents, Jan. 1923, s. 48-51; Yerasimos, s. 185.

488 O dönemde Hatay’ın nüfus ve etnik yapısı için bkz.: Yerasimos, s. 188.489 Mehmet Gönlübol ve diğerleri, Olaylarla Türk Dış Politikası (1919-1990), Ankara:

Siyasal Kitapevi, 1993, s. 85; ayrıca anlaşmanın tam metni için bkz.: Soysal, Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları (1920-1945), s. 281-303.

Page 191: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 191SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

özerk statüsünü koruyan İskenderun Sancağı’nı dâhil eden, buna karşı-lık Lübnan’ı dışarıda bırakan bu anlaşma, İskenderun sancağının statüsü meselesini tekrar gündeme getirdi.490

Bu mesele, Fransa ile Türkiye arasında 1939’a kadar devam eden yeni bir uyuşmazlık konusu olmayı sürdürdü. Fransa ile Suriye arasında imzalanan anlaşmanın üçüncü maddesine göre; Fransa, Suriye üzerin-deki haklarını yeni Suriye hükûmetine devrederken İskenderun Sancağı üzerindeki hak ve yükümlülükleri de doğrudan bu hükûmete geçmiş oluyordu. Bu anlaşmanın metni yayımlandığında Sancak’ta yaşayan Türklerin mukadderatı Türkiye’deki resmî çevrelerde endişe uyandırdı. Türk Dışişlerinin Fransızlarla yoğun temasları neticesinde konu Mil-letler Cemiyeti’ne götürülerek 14-16 Aralık 1936 tarihleri arasında görüşüldü. Görüşmeler sırasında Hatay’da büyük nümayiş ve gösteriler yapıldı, Türklerle Fransız polisi arasında çatışmalar yaşandı.491

Milletler Cemiyeti Meclisi, durumu araştırmak ve bir rapor hazır-lamak üzere Sancak’a 1937’nin Ocak ayı başında bir gözlemci heyeti gönderilmesini kararlaştırdı. Heyet raporunun hazırlanmasına kadar Türk ve Fransız temsilciler arasında yürütülen pazarlıklar olumlu şekil-de neticelenince, 26 Ocak 1937’de, Sancak meselesi üzerinde bir prensip anlaşmasına varıldı. Bu anlaşma ve rapor, gözlem heyetinin başkanı olan İsveç temsilcisi M. Sandler’in ismine atfen “Sandler Raporu” olarak Ce-miyet Meclisi tarafından kabul edildi.492

Varılan anlaşma ile İskenderun her ne kadar resmî dili Türkçe olan, iç işlerinde serbest ve dış işlerinde Suriye hükûmetine bağlı bir “özerk yapı” olarak kabul edildiyse de 1938 yılına gelindiğinde Sancak ve Antak-ya’nın statüleri hâlâ tartışılıyordu. Yani ne Türk-Fransız Anlaşması ve ne de Milletler Cemiyeti Meclisi’nin kararları Sancak meselesini kökünden çözümleyebilmişti. Ancak 2. Dünya Savaşı’nın ayak seslerinin duyuldu-ğu bir ortamda, uluslararası konjonktür çok gergin bir döneme girmiş ve İngiltere’nin baskısıyla Fransa yönetimi, Almanlarla yakınlaşmasından

490 Mehmet Akif Okur, “Fransız Manda Yönetimi Döneminde Suriye”, (Ed. Türel Yılmaz, Mehmet Şahin, Ortadoğu Siyasetinde Suriye), Ankara, 2004, s. 18; Satloff, “Prelude to Conflict: Communal Interdependence in the Sanjak of Alexandretta 1920-1936”, s. 147-180; Keith D. Watenpaugh, “Creating Phantoms: Zaki al-Arsuzi, the Alexandretta Crisis, and the Formation of Modern Arab Nationalism in Syria”, International Journal of Middle East Studies, Vol. 28, No. 3 Aug. 1996, s. 363-389; Yerasimos, s. 193.

491 İsmail Soysal, “Hatay Sorunu ve Türk-Fransız Siyasi İlişkileri (1936-1939)”, Türk Tarih Kurumu, Belleten, No: 193, Ankara, 1985; Albert Hourani, Syria and Lebanon: a Political Essay, Oxford University, 1946, s. 207-211.

492 Feridun Cemal Erkin, Dışişlerinde 34 Yıl, Anılar Yorumlar, 1. Cilt, 2. Baskı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1987, s. 107; Gönlübol, s. 129; Soysal, “Hatay Sorunu ve Türk-Fransız Siyasi İlişkileri (1936-1939)”, s. 531-548.

Page 192: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

192 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

korktuğu Türkiye ile ilişkilerini düzeltme çareleri aramaya başlamıştı. Temmuz 1938’de yapılan askerî anlaşmayla hızlanan süreç, Türkiye ile Fransa arasında imzalanan Dostluk Anlaşması ile devam etti. Türkler-le Fransızlar tarafından birlikte yürütülen hazırlık çalışmalarından sonra Ağustos 1938’de yapılan seçimlerde 40 vekillikten 22’sini Türkler elde etti. Çok geçmeden Eylül 1938’de bağımsızlığını ilan eden Hatay Devleti’nin başkanlığına Tayfur Sökmen, başbakanlığına da Abdurrahman Melek getirildi. Hatay yaklaşık bir yıl kadar bağımsız bir devlet olarak kaldı. Daha sonra, Türk Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu ile Fransa’nın Anka-ra Büyükelçisi Rene Massigli arasında 23 Haziran 1939 tarihinde Hatay bölgesinin Türkiye’ye ilhakını tanıyan bir anlaşma imzalandı. 29 Haziran 1939 tarihinde yapılan ve bağımsız Hatay’ın son meclis toplantısı olan oturumla da Hatay’ın Türkiye’ye katılma kararı verildi.493

Yıllarca Türkiye-Suriye ilişkilerinin perde gerisindeki en önemli pü-rüzlerinden birini oluşturan Hatay’a ilişkin en köklü politika değişikliği mesajı, 2003 yılı Temmuz ayında Suriye Başbakanı’nın Türkiye’ye yaptı-ğı ziyaretten birkaç gün önce geldi. Başbakan Mustafa Miro Türk med-yasına yaptığı açıklamada iyi komşuluk ilişkilerine vurgu yaparak, “Biz şu anda var olan ilişkilerimiz çerçevesinde karşılıklı sınırlarımıza saygılı olduğumuzu, Suriye’nin toprak bütünlüğüne ne kadar önem veriyorsak aynı şekilde Türkiye’nin de toprak bütünlüğüne, sınır güvenliğine ve üni-ter yapısına saygılıyız.” diyerek bu politika değişikliğini dile getiriyordu.494

b. Soğuk Savaş dönemi Türkiye-Suriye ilişkileri2. Dünya Savaşı sırasında Suriye üzerindeki nüfuzunu iyice kaybe-

den Fransa, 1946 yılında bölgeden çekilmek zorunda kalırken, bağımsız Suriye Devleti ile Türkiye arasında sorunlarla dolu bir dönem başlıyor-du. Savaş sonrasında ortaya çıkan iki kutuplu dünyada yaşanan Sov-yet-ABD rekabeti, özellikle Ortadoğu’yu da içine alan yoğun bir nüfuz çekişmesine neden olmuştu. ABD ve Sovyetlerin karşılıklı yayılmacı po-litikaları, 1950’li yıllardan itibaren Ortadoğu bölgesindeki birçok olay-da somut olarak kendini hissettirdi. Ancak Avrupa’nın güvenliğini esas alan NATO ile Güneydoğu Asya’daki ABD müttefiki ülkeleri korumayı amaçlayan SEATO (South East Asia Treaty Organization/Güneydoğu Asya Anlaşması Örgütü) arasında yer alan “güvensiz” boşluk, Batı çı-karları açısından büyük bir zaaf oluşturuyordu.495 Türkiye ve İran gibi

493 Avedis K. Sanjian, “The Sanjak of Alexandretta (Hatay): Its Impact on Turkish-Syrian Relations (1939-1956)”, Middle East Journal, Middle East Institute, Vol. 10, No. 4, Autumn, 1956, s. 379-394; Erkin, Dışişlerinde 34 Yıl, Anılar Yorumlar, s. 109; Gönlübol, s. 133.

494 Ferai Tınç, “Düşmanlık Bitti”, Hürriyet, 28 Temmuz 2003.495 Duygu Bazoğlu Sezer, “Soğuk Savaş Dönemi ve Türkiye’nin İttifaklar Politikası”, (Ed.

Page 193: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 193SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Ortadoğu bölgesine Sovyet nüfuzunun kapısı olabilecek iki ABD müt-tefiki ülke, bunun önünde bir set olsalar da bölgede Batı yanlısı güçlü bir askerî paktın oluşturulması yine de zorunlu görülüyordu. Bu amaçla 1951 yazında başlayan gelişmeler, kademe kademe 4 Nisan 1954 tari-hinde Türkiye-Pakistan, 21 Nisan 1954’te ABD-Irak, 10 Mayıs 1954’te ABD-Irak-Pakistan anlaşmalarıyla sürmüş ve 1955 Şubat’ında Türkiye ile Irak arasında Bağdat Paktı’nın imzalanması ile sonuçlanmıştı.496

İngiltere ve Türkiye’nin ortak çalışmaları sonunda kurulan Bağdat Paktı’nın başlangıçtaki asli amacı, bölge devletlerini, Batılı savunma it-tifakına bağlayacak ortak bir teşkilat içinde buluşturmaktı. O sıralarda Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu’ya inmesini engellemekle eş anlamlı olan bu proje, Kasım 1955’te Türkiye, İran, Irak, Pakistan ve İngiltere arasın-da Karşılıklı Güvenlik ve Savunma İşbirliği Teşkilatı hâline getirildi. Projeye Arap ülkelerinden sadece Irak’ın olumlu bakması, bölge ülkeleri arasında birtakım bölünmelere neden olduğu gibi Türkiye ile bölge ül-kelerinin arasını da iyice açtı. Bu bölünmelerden en önemlisi Türkiye ile Suriye arasında yaşandı. Ocak 1955’te Şam’ı ziyaret eden T.C. Başbaka-nı Adnan Menderes, Suriye Başbakanı Faris el-Huri ile görüşerek Şam’ı pakta girme konusunda ikna etmeye çalıştı, ama bunda başarılı olama-dığı gibi, ziyaret Şam’da Türkiye aleyhine gösterilere de neden oldu. An-kara, bölgede hiç de iyi bir şöhreti olmayan İngilizlerin başını çektiği böylesi bir pakta Arap ülkelerinin katılacağını ummakla yanıldığı gibi, bu ittifakın Suriye ve Mısır’ı Sovyetler Birliği’nden uzaklaştırmak şöyle dursun, daha da yakınlaşmaları ile sonuçlanacağını görememişti.497

Paktın oluşturulmasından sonra Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan bir araya gelerek görüşmeler yapmış ve “Arap dünyasının askerî, siyasi ve ekonomik yapısını kuvvetlendirecek” bir anlaşma yapılmasına ve bu üç devletin Bağdat Paktı’na katılmamasına karar verdiklerini bildirmişti.498

Soysal. Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, Sempozyum Tebliği), s. 441-464; Velid Rıdvan, Müşkiletü’l-Miyah Beyne Suriye ve Turkiya, Halep, 2004, s. 22; Kenan Ziya Taş, “Türkiye-Suriye İlişkilerinde Çakışma ve Çatışma Alanlarının Tarihi Arka Planı”, Türkiye’nin Güvenliği Sempozyumu, Fırat Üniversitesi, Elazığ: 2003, s. 735-745; Türkiye Suriye İlişkilerinin Dünü, Bugünü, Yarını, İstanbul: Harp Akademileri Komutanlığı, 1994, s. 29-44; Philip Khoury, “The Syrian Independence Movement and the Growth of Economic Nationalism in Damascus”, Bulletin, British Society for Middle Eastern Studies, Vol. 14, No. 1 (1987), s. 25-36; David Kushner, “Conflict and Accomodation in Turkish-Syrian Relations”, (Ed. Moshe Maoz, Avner Yaniv, Syria Under Assad: Domestic Constraints and Regional Risks), London: 1986, s. 90.

496 Calvocoressi, s. 301497 Calvocoressi, s. 302.498 Ancak Suriye, kısa bir süre sonra, aynı zamanda Batılı bir savunma paktının üyesi olan

Irak’ın Arap devletleri arasında yapılacak bu yeni anlaşmanın dışında bırakılmasını istemiştir.

Page 194: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

194 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Türkiye, bu üç devletin yapmayı planladığı anlaşmanın doğrudan doğru-ya kendisine yönelik olduğunu kabul ederek Mısır ve Suriye’ye yönelik bildiriler yayımladı. Yine bu çerçevede iki ülke arasında yoğun bir nota trafiği yaşandı ve Türkiye-Suriye ilişkileri çok gergin bir sürece girdi.499

1956 Süveyş Buhranı devam ederken, Suriye’nin hızla Sovyetler Bir-liği’ne yakınlaştığı göze çarpıyordu. Ordu kademelerinde önemli tasfi-yelere girişilmiş, genelkurmay başkanlığına General Nizamettin yerine “komünist eğilimli” Albay Afif Bızri getirilmişti. Ülkede Nasır yanlısı Arap milliyetçileri ve Sovyetler Birliği’ne yakın solcular yönetime hâkim olmuştu.500

Batı’nın müttefiki olan Türkiye’nin hemen güneyinde, bölgeyi tehdit eden böyle bir “Batı aleyhtarı gelişme” hem ABD ve İngiltere’de hem de Ankara’da endişelere yol açtı. Irak Kralı Faysal ve Ürdün Kralı Hü-seyin, 22 Ağustos 1957’de Türkiye’ye gelerek Suriye konusundaki kay-gılarını dile getiren bir görüşme yaptılar. Ancak Sovyetler Birliği’nin 10 Eylül tarihinde Türkiye’nin Suriye sınırına askerî yığınak yaptığını belirterek Ankara’ya bir nota vermesi ve “Türkiye’yi Suriye’ye tecavüz emelleri beslemekle” suçlaması, Eylül 1957’den itibaren buhranı, bir ta-rafında ABD-Türkiye, öbür tarafında Suriye-SSCB’nin yer aldığı büyük bir uluslararası anlaşmazlık hâline dönüştürdü. 8 Ekim 1957 tarihinde bazı sınır olaylarının patlak vermesi üzerine konu BM Genel Kurulu’na götürüldü.

22 Ekim tarihinde yapılan müzakerelerin ardından, sorunun taraflar arasında barışçı bir şekilde çözülmesine karar verildi. Suudi Arabistan’ın arabuluculuk girişimleri, Mısır ve Suriye’nin Şubat 1958’de “Birleşik Arap Cumhuriyeti” adı altında birleşmeleri ve bu birleşmeyi Türkiye’nin hemen tanıması havayı yumuşattı. Böylece sorun savaşa dönüşmeden çözülmüş oldu. Aslında iki ülkenin kendi çıkarlarının zedelenmesinden kaynaklanan bir mesele olmayan bu ve benzeri gerilimler, 1947’den son-ra iki blok arasında başlayan ve sonradan gittikçe büyüyen kuvvet çe-kişmesinin Ortadoğu’da patlak veren bir görüntüsünden başka bir şey değildi.501

6. Son Dönem Suriye-Türkiye İlişkilerinde Geleneksel SorunlarSoğuk Savaş döneminin özelliklerinden dolayı, Suriye-Türkiye iliş-

kileri 1990’lı yıllara kadar inişli-çıkışlı bir seyir izlemekle birlikte, iliş-

499 Ömer Kürkçüoğlu, Türkiye’nin Arap Ortadoğusu’na Karşı Politikası (1945-1970), Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1972, s. 74.

500 Gönlübol, s. 290.501 Gönlübol, s. 298-299.

Page 195: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 195SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

kilerde köklü ve belirgin bir değişiklik yaşanmamıştır. Şam yönetiminin dış politika önceliklerinin başında işgal altındaki Arap topraklarının ba-ğımsızlığını kazanması gelmektedir.502 Suriye’nin resmî görüşüne göre işgal edilmiş Arap toprakları, İsrail’in elindeki Filistin ve Golan ile Tür-kiye’nin elindeki Hatay iliydi. Suriye’deki okullarda ve devlet dairelerin-de asılı duran haritalarda hâlâ Suriye sınırları içerisinde görünen Hatay ili, tüm Suriye-Türkiye ilişkilerinde önemli bir faktör olarak kalsa da iki-li resmî görüşmelerde hiçbir zaman açıkça gündeme getirilmemiştir.503

Bununla birlikte Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana Suriye-Türki-ye ilişkilerinde üç konu her zaman önemini muhafaza etmiştir. İç içe geçmiş olan ve neden-sonuç ilişkisi açısından birbirini etkileyen bu so-runlar, “su”, “güvenlik” ve son yıllardan itibaren “Türkiye-İsrail ilişkileri” çerçevesinde şekillenmiştir.

a. Su faktörü Fırat Nehri iki ülke arasındaki sorunlarda her zaman gündeme ge-

tirilse de Türkiye ile Suriye arasında sınır aşan suların sayısı yaklaşık 10 tanedir.504 Cumhuriyet sonrasında Türkiye ile Suriye arasında “su”ya değinen ilk anlaşma, 1921 tarihli Türk-Fransız Anlaşması’ydı. Anlaş-manın 12. maddesi Türkiye’den Suriye’ye giren Kuveik Suyu’nun “Halep kenti ile kuzeyde Türkiye’de kalan bölge arasında her iki tarafı hakça tatmin edecek biçimde tevzi edilmesi”ni öngörmüştü.505

Bundan sonra yine Kuveik Suyu’ndan yararlanma ile ilgili ikinci anlaşma 30 Mayıs 1926 tarihli “Muhadenet ve Münasabat-ı Hasene-i Hemcivarı Mukavelenamesi”dir.506

3 Mayıs 1930 tarihli “Tahdid-i Hudut Nihai Protokolü” ile kısmen sınır aşan suların paylaşımına değinilirken, 19 Mayıs 1939 tarihli “Hatay-Suriye Tahdid-i Hududu Son Protokolü” ve 13 Mayıs 1952 tarihli “Türkiye’de-ki Çağçağ Suyu’nun Müsavatan Taksim Edileceği Hakkında Protokol” ile Afrin ve Asi sularından yararlanmada eşitlik ilkesinin ve Çağçağ Deresi’nin sularından yararlanmada da hakkaniyet ilkesinin gözetileceği hükme bağ-lanmıştı.507

502 Reda, s. 213-215.503 Pipes, s. 140-142; İbrahim Hamidi, “Efkaru Suriye Li-Huruci Mine’l Ezmeti” El-

Hayat, 13 Ekim 1998, Londra.504 Bu sular: Fırat, Asi, Afrin, Çağçağ, Kuveik, Sabuncu, Semba, Sacir, Belih ve Habur

sularıdır.505 Gün Kut, “Tür Dış Politikasında Su Sorunu”, (Der. Faruk Sönmezoğlu, Türk Dış

Politikasının Analizi) İstanbul: Der Yayınları, 1994, s. 225.506 Metin Öztürk, Türkiye ve Ortadoğu (Savunma ve Güvenlik Açılarından), Ankara:

Gündoğan Yayınevi, 1997, s. 140.507 Öztürk, s. 141.

Page 196: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

196 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Tüm bu anlaşmalar göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye Cumhu-riyeti’nin kuruluş yıllarından 1950’lere kadar -bugün almış olduğu boyutlar açısından siyasi anlamda- iki tarafı karşı karşıya getirecek bir su sorunun-dan bahsedilemez. Sorun, yıllar sonra Fırat ve Dicle nehirlerinin suladığı bölgelerde nüfusun hızla artması ve şehirleşme-sanayileşme sürecinin su, gıda ve enerji ihtiyacının büyük barajlar yapılmasını gerektirecek boyutlara ulaşması sonucunda ortaya çıktı. Bu ise 1950’li yıllarda, gerek Suriye gerek-se Türkiye’nin Fırat üzerinde büyük çaplı projeler geliştirmeye başladıkları bir döneme denk geliyordu. O sıralarda Suriye, Lübnan’dan doğup kendi topraklarını katettikten sonra Türkiye’ye girerek Hatay ilinden Akdeniz’e dökülen Asi Nehri üzerinde baraj ve sulama tesisleri kurmayı planlamış ve projenin finansmanı için Dünya Bankası’na başvurmuştu. Dünya Bankası, durumdan etkilenebilecek diğer üye ülkelerin de çıkarlarını göz önünde bu-lundurarak Suriye’ye Asi’de aşağı çığır ülkesi olan Türkiye ile görüşmesini tavsiye etti. Bunun üzerine Suriye, Türk toprağı olarak kabul etmediği Ha-tay ilinden denize dökülen Asi konusunda Türkiye’den onay almayı politi-kasına uygun bulmadığı için kredi talebini geri çekti.508

Türkiye’nin Fırat üzerinde 1960’larda inşasına başlayıp 1973’te işletme-ye soktuğu Keban ve yine bu yılda başlayıp 1987’de tamamladığı Karakaya baraj ve hidroelektrik santralleri Suriye ile gerginliği başlatan ilk gelişmeler-di. Türkiye’nin Keban, Suriye’nin ise Tabka Barajı için su tuttuğu 1974-75 kışında zaten birkaç yıl art arda yaşanan kurak mevsimler nedeniyle suyu azalan Fırat, Irak tarafından hiç kullanılamaz hâle gelince Şam ve Bağdat yönetimleri çatışmanın eşiğine varacak bir krizle yüz yüze geldi.509

Türkiye ile Suriye arasındaki ilk ciddi sorun da 1977 yılı sonlarından itibaren Karakaya Barajı’nda su tutmaya başlanmasıyla birlikte Fırat’ın sularında bir miktar azalma olması üzerine patlak verdi. Bu günlerde iki ülke arasında bir dizi gerilim yaşandı. Suriye yönetimi, bu dönemden itibaren Türkiye’ye karşı koz olarak kullanmak üzere, Ermeni Asala mi-litanlarına Lübnan’da bulunan kendi kontrolündeki bölgelerde barınma imkânı vererek silah kaçakçılığına göz yumdu.510

Türkiye’nin aşağı Fırat Projesi’ni geliştirerek 1976 yılında Güney-doğu Anadolu Projesi (GAP)’ne dönüştürmesi ile aşağı çığır ülkeleri-nin Fırat konusunda bir anlaşmaya varma talepleri yüksek sesle telaffuz

508 İbrahim Hamidi, “Milif el-Miyah Yeudu ila el-Vaciheti es-Suriye-et-Türkiye”, El-Wasat, 6 Ekim 1997, No: 297, s. 20-21.

509 Adel Darwish, John Bulloch, Su Savaşları, Ortadoğu’da Beklenen Çatışma, İstanbul: Altın Kitaplar, 1994, s. 55.

510 Mehmet Kocaoğlu, “Suriye’nin Ortadoğu’daki Çıkmazı ve Bölücü Terör Örgütü PKK’yı Türkiye’ye Karşı Bir Politik Baskı Aracı Olarak Kullanması”, Avrasya Dosyası, Sonbahar 1995, Cilt 2, Sayı 3, Ankara: 1995, s. 94.

Page 197: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 197SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

edilmeye başlandı. Bu ülkelerin temel korkusu, GAP nedeniyle öncelik-le Fırat ve Dicle sularının azalmasıydı.511

Nihayet 1980’de Türkiye ve Irak arasında imzalanan Karma Ekono-mik Komisyon Protokolü uyarınca bölgesel sular sorununu görüşmek amacıyla bir Ortak Teknik Komite kuruldu. Suriye’nin de 1983 yılında katılımı ile komite üye sayısı üçe çıktı. Ancak bu komite, 1992’de yapı-lan on altıncı ve son toplantısına kadar tarafların birbirleriyle tamamen çelişen çıkarları ve en temel konulardaki görüş ayrılıkları nedeniyle gün-dem bile belirleyemedi. Görüş ayrılıkları özellikle şu noktalarda yoğun-laşıyordu:

Görüşmelerin kapsamı: Türkiye, bölgesel sular üzerinde yapılması kararlaştırılmış olan görüşmelerin Fırat, Dicle ve Asi’yi ele alması bek-lentisi içindeyken Irak ve Suriye asıl çözülmesi gereken sorunun Fırat olduğu görüşünü savunuyordu.

Komitenin amacı: Irak ve Suriye, komiteden “uluslararası sular” üze-rinde tarafların “hak”larını tespit ederek bir “paylaşma” anlaşması tasarı-sı üretmesini beklerken Türkiye, komitenin “sınır aşan suların” taraflarca egemenlik tartışmasına girmeden “hakkaniyet ilkesi”ne uygun biçimde nasıl kullanılacağı konusunu ele alması gerektiğini savunuyordu.512

Fakat asıl sorun Türkiye’nin hayati önem verdiği GAP’ın hızla iler-lemesi ile ortaya çıktı. 13 ana projeden oluşan GAP kapsamında 21 baraj ve 19 hidroelektrik santrali bulunurken bunlardan yedi tanesi Fırat, altı tanesi de Dicle üzerinde yer almaktaydı. Şu ana kadar bitirilen tesisler ise, Atatürk ve Karakaya barajları ile Harran ve Ceylanpınar ovalarına su taşıyan Urfa İkiz Tünelleri’dir.513 20.000 kilometrekare araziyi sulayarak tarımsal üretimi iki katına çıkaracak olan GAP, Güneydoğu bölgesini kalkındırmasının yanı sıra, tüm ülkenin elektrik ihtiyacının üçte birini tek başına karşılamayı amaçlıyor. Proje ile Fırat sularının %40’ını kay-betmekten endişe eden Suriye, 80’li yılların başından itibaren “su kar-şılığı güvenlik” politikasını uygulayarak eline önemli bir koz geçirdi.514

Türkiye, GAP’ın bir an önce devreye girmesini amaçladığından Fı-rat ve Dicle konusundaki anlaşmazlıkları bölge ülkeleriyle ikili ilişkile-rinin diğer cephelerinden ayrı tutmak istediyse de söz konusu yaklaşım Şam tarafından kabul görmedi. 1986 yılında Suriye Başbakanı’nın An-

511 Priit J. Vesilind, “The Middle East’s Water, Critical Resource”, National Geographic, Vol. 183, No. 5, May 1993, Washington D.C., s. 48-51.

512 Natasha Beschorner, “Dicle ve Fırat’ta Su Sorunu”, Ayna Dergisi, Güz 1993, Sayı 1.513 Mevlüt Tikenci, “Dicle-Fırat ve Türkiye’nin Dış Politika Seçenekleri” Avrasya Dosyası,

Yaz 1996, Cilt 3, Sayı 2, s. 186.514 Darwish, Bulloch, s. 57.

Page 198: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

198 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

kara’ya ve daha sonra 1987 yılında dönemin Türkiye Başbakanı Turgut Özal’ın Suriye’ye yaptığı karşılıklı ziyaretler, su sorununun ele alındığı en üst düzey görüşmeler oldu. Bu ziyaret sırasında imzalanan ve Türki-ye’nin sınırdan en az 500 metreküp/saniye su bırakacağını taahhüt eden “Ekonomik İşbirliği Protokolü”515 Fırat’a ilişkin yapılan ilk yasal düzen-lemedir. Bu düzenleme bugüne kadar geçerliliğini korumuş ve Türkiye, verdiği su miktarını aynı düzeyde tutmuştur. Ancak aynı gezi sırasında, PKK’nın Bekaa Vadisi’ndeki üslerinin ve Suriye topraklarındaki faali-yetlerinin denetim altına alınmasını amaçlayan güvenlik protokolünün de imzalanması, iki ülkenin “teröre karşı su” pazarlığını zımnen kabul etmiş olduklarını göstermiştir.516

Su sorunu konusunda temel bir belge niteliği hâlini alan Türkiye ile Suriye arasındaki 1987 Protokolü, bugüne kadarki pazarlık sürecinde Ankara’nın haklılığını ispatlamak için kullandığı en önemli resmî an-laşma olagelmiştir.517

Bu protokol sonrasında da su konusundaki görüşmeler devam etti ve 1991 sonbaharında Madrid’de toplanan (Suriye’nin de katıldığı) “Or-tadoğu Barış Konferansı”nda Ortadoğu’daki çok taraflı sorunlar bağ-lamında su sorunu veya muhtemel bir su krizi de ele alındı. Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, 17 Nisan 1992 tarihinde Suriye’ye giderek yetkililerle görüşmeler yaptı ve iki taraf arasında yapılan yeni bir anlaş-ma ile “87 Protokolü’ne yakın taahhütler” tekrarlandı. Ancak görüşme-lerin iki taraftaki resmî raporlarında, önemli farklılıklar göze çarpıyor-du. Suriyeliler tarafından hazırlanan raporda görüşmelerde basit sınır sorunları dışında ciddi bir konu görüşülmediği ifade edilirken hiçbir taahhüt altına girilmediği kaydediliyordu. Buna karşın Türkiye tarafı “Türkiye ve Suriye yetkililerinin terörizmle birlikte mücadele etmeyi ka-bul ettiklerini” ve “1987’de iki ülkenin benimsediği güvenlik ve iş birliği protokolü çerçevesinde hazırlanan bir belge ve buna eklenen PKK ile ilgili ekinin Şam’daki resmî görüşmeler sırasında imzalandığı”nı söylüyordu.518

8 Ağustos 1992 tarihinde bu kez Türkiye Dışişleri Bakanı Şam’a giderek Suriye Dışişleri Bakanı ve Devlet Başkanı ile görüşmelerde bulundu ve Suriye taahhütlerine uymayı sürdürdüğü müddetçe Türki-ye’nin de Fırat sularının eskisi gibi ve aynı miktarda Suriye’ye akmasına

515 1987 Protokolü, 10 Aralık 1987 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.516 Darwish, Bulloch, s. 61; Kut, “Tür Dış Politikasında Su Sorunu” s. 229.517 Rauf Versan, “GAP ve Hukuk Açısından Türk-Arap İlişkileri”, (Der. Sebahattin Şen,

Su Sorunu Türkiye ve Ortadoğu, İstanbul, 1993), s. 449.518 Darwish, Bulloch, s. 62.

Page 199: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 199SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

itina göstereceği bildirildi. Görüşmeler aynı yılın eylül ayında da devam etti ve benzer hususlar bir kez daha vurgulandı.519

Kimi uzmanların nitelemesiyle Ortadoğu’daki su krizi, hiçbir bölge ülkesinin objektif biçimde kabul etmeye hazır olmadığı stratejik bir ye-timdir. Suriye’nin bir koz olarak Türkiye aleyhtarı gruplara desteğinde gösterdiği gibi, geçen süreç, bölge ülkelerinin kuralsız, hissi ve ani dav-ranışlara girebileceklerini göstermiştir.520

Ancak yaşanan bunca diplomasi trafiği ve güvenlik sorununa rağ-men, bölgede acil bir su sorunu veya bunun yol açacağı söylenen “su savaşı”ndan bahsedilmesi, daha çok abartma kelimesiyle nitelenebilecek bir yanılmayı yansıtmaktadır.

Türkiye ile Suriye arasında su konusu, Suriye Başbakanı Mustafa Miro’nun 2003 yılı Temmuz ayı sonunda Türkiye’ye yaptığı resmî ziya-ret sırasında yeniden gündeme geldi. 17 yıl aradan sonra ilk kez bir Su-riye başbakanının Türkiye’ye gelmesi iki taraf arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemin kapısını aralarken, bu dönemin özelliğine uygun mesajlar veren Miro, “Sınır aşan sularla ilgili olarak yapılan tüm çerçeve anlaş-maların ötesinde, iki ülke arasında var olan dostluk ilişkilerinin egemen olduğu bir ortamda karşılıklı güven ve dostluğa dayalı bir diyaloğun bu sorunu da çözeceğine -şu anda bile çözmekte olduğunu görüyoruz- inanmaktayız.” sözleri ile sorunun gerginlik yaratmadan çözümlenece-ğini açık bir dille ortaya koydu.521

Beşşar Esed’in ertesi yıl gerçekleşen Türkiye ziyareti, aradaki buzları tamamen eritirken en azından 2010 yılı Arap Baharı sürecinde yeniden bozulana kadar iki ülke arasındaki ilişkiler iyileşme seyrini sürdürdü.

b. Güvenlik faktörüSoğuk Savaş dönemi boyunca farklı siyasi kutuplaşmaların içinde

yer alan iki sınır komşusu, Türkiye ve Suriye, bu kutupların güvenlik kaygılarının kesiştiği kritik bir bölgede bulunmaktaydı. 1990’lı yılların başına kadarki ilişkiler, çoğunlukla bu kamplaşmadan doğan bir mahiyet taşıyordu. Ancak Soğuk Savaş’ın bitmesi ile kendini Kafkaslar, Balkan-lar ve Ortadoğu gibi üç büyük istikrarsızlık alanı içinde bulan Türkiye,

519 Aydın Alacakaptan, “Sınaraşan Sularımız Dicle ve Fırat’ın Arap Komşularımızla Büyük Sürtüşmelere Neden Olmaları Beklentileri Abartılıdır”, (Der. Sebahattin Şen, Su Sorunu Türkiye ve Ortadoğu), s. 455-458.

520 Cengiz Okman, “Su Sorunu ve Ortadoğu’da Stratejik Durum”, (Der. Sebahattin Şen, Su Sorunu Türkiye ve Ortadoğu) s. 405.

521 Tınç, “Düşmanlık Bitti”.

Page 200: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

200 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

bu istikrarsızlık alanlarından Ortadoğu’daki Suriye ile ilişkilerde, yeni dönemin özelliklerine uygun bir gerginlik biçimiyle karşı karşıya kaldı. Yeni dönemin istikrarsızlık alanlarının özelliği, Türkiye’nin bölge ül-keleri ile ilişkilerinde global düzeydeki yönelimlerin tersine bir tablo ortaya çıkararak, bölge güçlerini daha gerçekçi yöneliş ve uygulamalarla karşı karşıya bıraktı. Bunun sonucunda uluslararası düzeyde “entegras-yon” ve “serbest ticaret”ten bahsedilirken, bu istikrarsızlık alanında “hak sınırların dokunulmazlığı”, “fiziki bütünün” ve “ana kurumların idamesi” gibi güvenlik temaları, ilişkilere temel oluşturdu.522

Türkiye açısından Kafkaslar-Ortadoğu-Balkanlar yakın kara kuşa-ğının geçiş bölgesinde bulunan Suriye, bu kuşak üzerindeki karşılıklı dengeler ve etkileşimler açısından önemli bir konuma sahipti. Soğuk Savaş’ın çift kutuplu dengelerinin çözülmesi ile daha yerel sorunların ağırlık kazanmaya başlaması, Kafkasya ve Ortadoğu bölgelerinde pet-rol-su-petrol dengesinden oluşan yeni bir bağımlılık ilişkisi doğurmuş ve bu da Suriye-Türkiye ilişkilerinde “suya karşı güvenlik” kavramının belirginleşmesi ile sonuçlanmıştır. PKK’nın Türkiye’ye karşı eylemle-rinin Körfez Savaşı’ndan sonra tırmanışa geçmesi, bu bağımlılığın en önemli göstergelerinden birini oluşturmaktadır.523

Karşılıklı güvenlik sorununun yaşanmasında Şam’ın bazı tavırlarını kendince haklı kılan birtakım hayati gerekçeler de yok değildi. Türkiye, İsrail ve Irak gibi tamamen düşman addettiği ülkelerle kendini kuşatıl-mış hisseden Suriye’nin bu ülkelerle olan ilişkilerinde pazarlık şansını artıracak güçlü kozlara ihtiyaç hissetmesi kaçınılmazdı. Ülkesinin zaten kıt olan yer altı zenginliklerine, Sovyetlerin yıkılması ardından teknolo-jik ve askerî açıdan en önemli kaynağını yitirme faktörü de eklenmişti. Güvenliği büyük bir sıkıntı içine giren Suriye’nin rakiplerine karşı kul-lanabileceği en güçlü kozu ise, bu ülkelere karşı savaşan silahlı örgütlere sahip çıkmak oldu.524

Aslında Türkiye-Suriye ilişkilerinin önemli yönlerinden birini oluşturan “güvenlik” faktörünün Şam’ın elindeki en güçlü kart olması, Soğuk Savaş sonrası dönemle ortaya çıkmış bir olgu değil. 1983 yılına kadar Türkiye’ye karşı eylemler gerçekleştiren Ermeni Asala Örgütü’nü destekleyen Suriye, 1978 yılında Türkiye’den kaçan Abdullah Öcalan’ın Şam’a yerleşmesinden sonra da PKK’ya ev sahipliği yaptı. 1980’lerin

522 Cengiz Okman, “Bitmeyen Soğuk Savaş ve Suriye Krizi”, Zaman, 13 Ekim 1998.523 Ahmet Davutoğlu, “Bölgesel Dengeler ve Türkiye-Suriye Gerilimi”, Yeni Şafak, 14

Ekim 1998, İstanbul.524 Kelidar, “Syria’s Regional Relationships: Past and Present”; Kocaoğlu, “Suriye’nin

Ortadoğu’daki Çıkmazı ve Bölücü Terör Örgütü PKK’yı Türkiye’ye Karşı Bir Politik Baskı Aracı Olarak Kullanması”, s. 96.

Page 201: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 201SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

ortasına kadar Suriye’de bulunan diğer Türk sol örgütlerinden sadece biri olan ve ciddi bir askerî gücü olmayan PKK, 1984 Ağustos ayında başlayan eylemlerine kadar Suriye istihbaratı tarafından desteklenerek her türlü yardımı kolayca buldu.525

1980’li yılların ortasından itibaren iki ülke arasındaki en önemli so-run olmaya başlayan terör konusu, karşılıklı alt düzey ziyaretlerle bir çözüme ulaştırılamamıştı. 1986 yılında Suriye Başbakanı’nın Ankara’da, 1987’de ise Türkiye Başbakanı Özal’ın Şam’da yaptığı yüksek düzeyli görüşmelerle sorun çözülmeye çalışıldı.526

Hemen her seviyede pazarlıkların yaşandığı Türkiye-Suriye güven-lik görüşmelerinin en değişmez diyaloğu, Türkiye’nin Suriye’den teröre verdiği desteği kesmesi, buna karşın Suriye’nin de topraklarında böyle bir örgütün bulunmadığını tekrarlaması oldu. PKK’nın silahlı saldırı-larına başlaması, Türkiye’nin hem iç politikasında hem de başta Suriye ile olmak üzere dış ilişkilerinde daha gergin bir sürecin yaşanmasına yol açtı. Yıllar süren askerî operasyonlarda PKK’yı yok etmeye çalışan Türkiye, güneydoğu ve doğu sınırındaki tüm komşularıyla gergin anlar yaşadı. Türkiye ve Suriye’yi de defalarca karşı karşıya getiren krizler sü-recinin en önemlisi Ekim 1998 tarihinde yaşandı.527

Bu tarihe gelindiğinde 14 yıllık terör pazarlığı iki ülkeyi savaşın eşi-ğine getirecek büyük bir soruna dönüştü. PKK lideri Abdullah Öca-lan’ın ya teslim edilmesini ya da Suriye’den sınır dışı edilmesini isteyen Türkiye, sınıra asker yığınağı yaparak ciddiyetini ortaya koydu. Önce Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in daha sonra da İran Dışişleri Bakanı Kemal Harrazi’nin Ankara ve Şam arasında yaptıkları mekik diplomasisi ile sakinleşen ortam, Adana’da yapılan gizli güvenlik görüş-meleri ile çatışmaya dönüşmeden sona erdi. Görüşmelerde Öcalan’ın Suriye’den sınır dışı edilmesi ve iki ülkenin güvenlik konularında dü-zenli aralıklarla toplantılar yapması konusunda anlaşma sağlandı.528

Türkiye ile Suriye arasındaki güvenlik sorununun en önemli kaynağı su ve Hatay sorunu olsa da son yıllarda buna bir de Tel Aviv ile Ankara arasındaki askerî yakınlaşma eklendi. Türkiye ve İsrail arasında kendi-ni sıkıştırılmış hisseden Suriye, PKK’yı yukarıda belirtilen taleplerini

525 Darwish, Bullocoh, 58.526 Darwish, Bullocoh, s. 61.527 Bu krizin çıktığı günlere ait Türk basınındaki bazı gazete manşetleri: “Suriye’ye 2 uyarı;

Demirel: Sabrımız taşmak üzere. Kıvrıkoğlu: Suriye ile aramızda ilan edilmemiş bir savaş var”, (Sabah, 2 Ekim), “Suriye ile Savaş Rüzgârları”, (Radikal, 3 Ekim), “Apo’yu teslim et!”, (Yeni Yüzyıl, 4 Ekim). “Demirel: İş ciddi”, (Milliyet, 5 Ekim), “Vurma planı hazır”, (Sabah, 5 Ekim).

528 “Şam ile İkili Görüşme”, Cumhuriyet, 19 Ekim 1998.

Page 202: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

202 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

karşılamak veya en azından Türkiye’yi cezalandırmış olmak için kullan-maktan çekinmedi.529

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’den Rusya’ya geçtiğinin ke-sinleşmesinin ardından Türkiye-Suriye arasında PKK’dan kaynaklanan gerilim neredeyse bitme noktasına geldi. Böylece iki ülke arasındaki PKK problemi son bulurken, bu kez ilişkilerde Türkiye-İsrail ilişkisi faktörü daha da önem kazandı.530

c. Türkiye-İsrail ilişkileri faktörüMayıs 1949 yılında resmî tanıma ve 9 Mart 1950’de Seyfullah Ersin’in

Tel-Aviv’e atanmasıyla başlayan Türkiye-İsrail ilişkileri, 1990’lı yıllara ka-dar çeşitli faktörlerin etkisi altında inişli çıkışlı bir seyir izledi.531

Soğuk Savaş yıllarında Batı’nın müttefiki Türkiye, bir yandan ken-dini Batı’nın bölgedeki diğer müttefiki İsrail ile yakınlaşmaya mecbur hissederken diğer yandan Arap ülkelerini büsbütün küstürmeme gibi bir endişe taşıyordu. Bu nedenle Türkiye, İsrail ile ilişkilerini hiçbir za-man Arap ülkelerinde açık düşmanlık hisleri uyandıracak bir düzleme çekmemeye özen gösterdi. Ancak 1990’dan sonra Sovyetlerin dağılma-sıyla uluslararası sistemde ortaya çıkan değişim, Türkiye’yi uzun yıllar kendisine hem NATO’nun hem de ABD’nin önemli miktarda yardım yapmasını sağlayan “cephe ülkesi” rolünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı. Bunun üzerine, ABD’nin ve Avrupa’nın Ortadoğu’da-ki stratejik çıkarları denkleminde kendine yeni bir rol biçerek önemini yeniden arttırmak ve kaybetmeye başladığı yeri yeniden kazanmak iste-yen Türkiye, Arapların İsrail ile barışmış olmasının da verdiği rahatlıkla, İsrail ile stratejik iş birliğini arttırdı. Hem Yunanistan’la yaşadığı prob-lemler hem de insan hakları dosyası nedeniyle AB ile ABD’den silah ve teknoloji alması her geçen gün zorlaşan Ankara, bu iş birliği ile Rum ve Ermeni lobilerine karşı Yahudi lobisinin desteğini almayı umuyordu.532

529 Alan Makovsky, “Turkish-Syrian Relations: A Crisis Delayed?” Washington Institute Policywatch, 14 Ekim 1998, No. 345.

530 “Ankara admits: Damascus closed Kurdistani camps”, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/981014/1998101425.html

531 Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin ayrıntılı bir analizi için bkz.: Nezih Tavlaş, “Türk-İsrail Güvenlik ve İstihbarat İlişkileri” Avrasya Dosyası, Sonbahar 1994, Cilt 1, Sayı 3; Kasım Muhammed Cafer, “Et-Tehalüf el-İsraili-et-Türki: Keyfe Tuaddilü Suriye Mizane el-Kiva?”, El-Wasat, 12 Ocak 1998, No. 311, Londra, s. 20-21; Çandar, “Et-Tegarub et-Türki-el-İsraili”; Vahid Taca, “Simaru et-Tehalüfi et-Türki-el-İsraili Nedice Bakiran”, Al-Alaam, Sayı 642, 10 Ekim 1998, Londra, s. 14.

532 Alain Gresh, “Turkish-Israeli-Syrian Relations and Their Impact on the Middle East”, Middle East Journal, Vol. 52, No. 2, Spring 1998, London.

Page 203: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 203SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Buna karşın, Türk-İsrail ilişkilerinin siyasi olmaktan çok askerî bir hüviyet taşıması ve sadece 1990 sonrasında imzalanan anlaşma sayısı-nın 10’u bulması, bölge ülkelerinden en fazla Suriye’yi rahatsız etti.533 Sovyetlerin çöküşü ile Suriye, en güçlü “hami”sini yitirmiş ve güvenlik yönünden kaygılı bir döneme girmişti. Kuzey ve güneyindeki iki düş-manının kendi aleyhine stratejik iş birliğine gitmesi karşısında yeni al-ternatifler aramak Suriye için de zorunlu görünüyordu.534

Şam yönetiminin yaptığı ilk iş, tek başına başa çıkamayacağı böyle bir gelişme karşısında Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nı hare-kete geçirmek oldu. Bölgesel ve uluslararası platformlarda Türk-İsrail iş birliğinin orta ve uzun vadede Arap çıkarları aleyhine olduğu fikrini işleyen Suriyeli diplomatlar, Arap ve İslam ülkeleri nezdinde Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturmayı başardı. Ancak gerek İslam İşbirliği Teş-kilatı’nın gerek Arap Birliği Örgütü’nün Türkiye’yi doğrudan hedef alan sert ifadelerden kaçınması Şam’la Türkiye arasında orta yollu bir çözüm istendiğini de göstermişti.535

Şam’ın ikinci adımı, Türkiye-İsrail stratejik iş birliğini kendi lehine dengeleyecek yeni alternatifleri hayata geçirmek oldu. Doğu Akdeniz’de oluşan Türkiye-İsrail stratejik dengesinin kısa ve orta vadede Yunanis-tan’ın güvencesindeki Kıbrıs Rumlarının da aleyhine olduğunu çok iyi bilen Esed, Atina’yı kendisine partner olması konusunda ikna etmekte hiç zorlanmadı. Olası bir gerginlik hâlinde Suriye limanı Lazkiye’nin Yunan savaş gemileri tarafından kullanılmasına imkân veren anlaşma ile Suriye, Türkiye’nin geleneksel düşmanı Yunanistan’ı yanına alarak Türkiye’ye kendisinin yaşadığı kıskaca benzer bir stratejik blokaj uygu-lamaya çalıştı.536

Suriye’nin Türkiye-İsrail birlikteliğine karşı stratejik denge oluştur-mak amacıyla yaptığı diğer bir hamle İran, Ermenistan ve Rusya ile benzeri bir askerî ve stratejik iş birliği çabasında ortaya çıktı. Türkiye’nin

533 Bu anlaşmalardan en önemlileri 31 Mart 1994 tarihinde imzalanan İstihbarat İşbirliği Anlaşması ile 23 Mart 1996 tarihli Askerî Eğitim ve İşbirliği Anlaşması’dır.

534 Kelidar, “Syria’s Regional Relationships: Past and Present”; Çandar, “Et-Tegarub et-Türki-el-İsraili”, s. 33.

535 Suriye’nin İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları Zirvesi’ndeki lobicilik faaliyetleri ile ilgili olarak İbrahim Hamudi, “Muface’etan fi el-Mu’tamari el-Vüzari el-İslami fi Doha, Suriye Teteraceu an İdaneti Türkiye”, El-Hayat, 17 Mart 1998; Barçın Yinanç, “Suriye Sivrilik Yaptı”, Milliyet, 16 Mart 1998; Zeynep Gürcanlı, “Suriye ile Kademeli Çözüm”, Hürriyet, 17 Mart 1998; İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nde Türkiye aleyhindeki çabaları için; “Te’yid Arabi ve İslami Kavi Li Suriye fi Hilafiha Mea Türkiye”, El-Alem, 10 Ekim 1998, Sayı 642; “Kımmetü Tahran”, El-Bilad, 13 Aralık 1997, Sayı 363.

536 Davutoğlu, “Bölgesel Dengeler ve Türkiye-Suriye Gerilimi”; Kocaoğlu, “Suriye’nin Ortadoğu’daki Çıkmazı ve Bölücü Terör Örgütü PKK’yı Türkiye’ye Karşı Bir Politik Baskı Aracı Olarak Kullanması,” s. 86.

Page 204: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

204 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

doğu ve kuzeyindeki komşularıyla stratejik iş birliğini güçlendiren Esed, içine düştüğü olumsuz durumdan nispeten kurtulmuş görünse de yaptı-ğı anlaşmaların çoğu Türk-İsrail anlaşmasındakine benzer somut adım-lar içermediğinden sadece sembolik birer anlam taşıyordu.537

Tüm bu gelişmeler karşısında, 2000’li yıllara çok az bir süre kala, bölgede ciddi bir bloklaşma ortaya çıktı. 1998 yılı Ocak ayında Doğu Akdeniz’de yapılan Türkiye, İsrail ve ABD ortak tatbikatında da somut olarak görüldüğü gibi, bu bloklaşmanın bir yanında ABD merkezli Tür-kiye-İsrail-Ürdün bulunurken bir yanında da Rusya ve Fransa merkezli Suriye-İran hattı belirginleşmeye başladı.538

1998 yılı Haziran ayı sonuna gelindiğinde Suriye-İsrail cephesinde Türkiye faktörü daha fazla gündeme geldi. Türkiye-İsrail yakınlaşma-sına başından beri karşı çıkan Şam yönetimi, yaptığı ufak bir politika değişikliğiyle, sert açıklamaların yanı sıra, Ankara ile ilişkileri derleyip toparlamanın gereğini düşünmeye başladığına dair güçlü işaretler verdi. Kuşkusuz bu yakınlaşmayı isteyen tek taraf Suriye değildi. İsrail ile yap-tığı askerî iş birliği sonucu başta bölge ülkeleri olmak üzere, hem Arap Birliği hem de İslam İşbirliği Teşkilatı nezdinde eleştiriler alan Türkiye, bu kararların alınmasında önemli rol oynayan Suriye’ye daha fazla önem vermesi ve onu ikna yollarını araştırması gerektiğini biliyordu. Ayrıca bu karşılıklı yumuşama, barış süreci için de oldukça verimli sonuçlar doğu-rabilirdi. Bu amaçla Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Adnan Umran başkanlığında bir heyetle Ankara’ya gelen Suriye delegesinin gündem maddelerinden biri de Ankara ile yakınlaşarak onu İsrail’den uzaklaştı-racak yolların aranması idi. Türk Dışişleri Bakanı İsmail Cem ile Suriye Dışişleri Bakanı Faruk Şara’nın mart ayında Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Toplantısı çerçevesinde yaptıkları ikili görüşmelerle başlayan yeni yumuşamayı, İs-rail-Suriye ilişkilerine yansıtmayı planlayan Şam, diyalog kapılarını üç yıl aradan sonra yeniden açtı.539

Bu gelişmelerden bir gün sonra Türkiye’nin “İsrail’in 50. kuruluş yıl dönümü kutlama törenlerine savaş uçakları ile katılacağı”nı açıklama-sı bile Şam’da ciddi resmî bir tepkiye yol açmadı. Türkiye’nin kararını sadece Tişrin gazetesindeki başmakalede eleştiren Şam, konuyu Anka-ra’daki heyet aracılığı ile İsmail Cem’e iletmeyi tercih etmişti.540

537 Cafer, “Et-Tehalüf el-İsraili-et-Türki: Keyfe Tuaddilü Suriye Mizane el-Kiva?”, s. 21.538 “Don’t Forget Syria”, JINSA Reports 84, The Jewish Institute for National Security

Affairs, Washington D.C., October 1998.539 “Veftün Suriye Yebde’u Kaden Ziyarete Li Ankara, Hiye el-Ula Münzü 3 Senevat”,

El-Hayat, 29 Haziran 1998.540 “Dimeşk: el-Urud el-Cevviyye el-İsrailiyye Tehdidün Li el-Emni el-Arabi ve el-

İslami”, El-Hayat, 30 Haziran 1998.

Page 205: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 205SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Fakat bu iyimser havayı sürdürmek için Suriye heyetinin Ankara ziyareti yeterli olmadı. Türk Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in 6 Temmuz 1998 tarihinde İsrail’e gerçekleştirdiği üç günlük resmî ziyaret sırasında Ankara’nın Ortadoğu barış sürecinde arabulucu rolü oynamaya hazır olduğu yönündeki açıklamaları, Şam tarafından ciddiye alınmadı.541 İlerleyen günlerde Türkiye tarafından Suriye aleyhine yapılan resmî açıklamalar, Arap Birliği toplantısında gündeme getirilerek söz konu-su açıklamaların arkasında İsrail’in tahriklerinin etkili olduğuna dikkat çekiliyordu.542

İlişkilerin 2000’li yıllara yansıyan bölümünde, özellikle 2003 yılın-dan itibaren Türkiye ile İsrail ilişkilerinde yaşanan kötüleşme Suriye tarafından yakından takip edilmiş ve eş zamanlı olarak Şam-Ankara ilişkileri geliştirilmiştir.

541 “Veziru Hariciyyetü Türkiye Yüdafi’u An Alakati Ankara bi İsrail”, El-Hayat, 8 Temmuz 1998.

542 “Widespread Arab denunciation of Turkish threats against Syria”, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/981006/1998100615.html.

Page 206: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi
Page 207: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

SonuçSuriye, bir Osmanlı vilayeti olarak geçirdiği 400 yılın ardından,

1920’de Fransız işgaline uğradı. 1946’da bağımsızlığını kazanan ülke, 1963’ten itibaren de azınlık iktidarıyla yönetilmeye başlandı.

Suriye Devleti’nin siyasi kültürünün oluşumunda Fransızların bü-yük etkisi oldu. Kendi işgal yönetimlerine karşı en büyük tehdidi oluş-turan Sünni nüfuzunu ve başkaldırısını önlemek için, hükümet birimle-rini Osmanlı bakiyesi Sünni kadrolardan temizleyen Fransızlar, 20 yıllık sürede onların yerine Nusayri-Alevi, Hristiyan ve Dürzi azınlıklardan oluşan kadroları yerleştirdi.

Ülkeyi, etnik ve dinî yoğunlaşmaya göre beş parçaya bölen Fran-sızlar, Hristiyan-yoğun bölgeyi Lübnan, Nusayri-Alevi yoğun bölgeyi Lazkiye, Dürzi yoğun bölgeleri Cebel Dürüz, Sünni yoğun bölgeleri de Suriye ve Halep devletleri olarak ayırdı. İşgalciler, 1946’da çekildiğinde geride (Lübnan hariç) birleşmiş bir ülke, ama içeride parçalanmış bir halk bıraktılar. Yeni Suriye’de çoğunluğu oluşturan Sünniler kendilerini muhalefette, Nusayri Aleviler ve Hristiyanlar da iktidarda buldular.

Azınlıkların “yönetici sınıf”, çoğunluğun ise “edilgen vatandaş” olarak göründüğü bu çarpıklık, ülkede gerilimli bir dönemin başlangıcı oldu. Başlarda etkisi hissedilmeyen bu azınlık tahakkümü, 1949 yılından iti-baren başlayan askerî darbeler sürecinde kendini açık biçimde ortaya koydu ve Suriye Devleti mutlak bir azınlık iktidarına doğru evrildi.

1963 yılındaki Baas darbesi mutlak azınlık hâkimiyetini getirdi. Bu darbede rol alan subaylardan biri olan Hafız Esed, 1970’te tek başına iktidarı ele geçirmek üzere harekete geçtiğinde Suriye’de 40 yılı aşkın hüküm sürecek aile hanedanlığı da başlamış oldu.

Ülke kaynaklarının tamamı küçük bir azınlık iktidarının kontrolüne girerken, ekonomik imkânlar iktidara yakın bu gruplarca kullanılmaya başlandı. Sosyal adaletin tamamen bozulduğu, özgürlüklerin yitirildiği ülkede toplumsal ilişkiler de gergin bir sürece girdi. Halkın büyük bölümü

Page 208: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

208 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

tarafından meşru görülmeyen iktidarlar, içinde bulundukları meşruiyet krizini aşmak için kimi zaman yumuşak kimi zaman katliam boyutunda yöntemlere başvurdular.

Meşruiyet sorunu iç politikada gergin bir tablo ortaya çıkarırken, dış politika da bu gerilimi yansıtacak bir formda şekillendi. Kendilerini ülke içinde her zaman zayıf hisseden Suriye iktidarları, bunu telafi edecek ra-dikallikte bir dış politik söylem benimseyerek Arap dünyasının liderliğine sarıldılar.

Batı’nın Arap ülkelerindeki kötü sömürge mirası sebebiyle Batı karşıtı blokta konumlanma ihtiyacı hisseden Suriye, haklı olarak hararetli bir İs-rail karşıtlığını da dillendirdi. Sovyet Rusya’ya yakın duran bu siyasi rota, dışarıdaki devrimci söylemi içerideki baskıları sürdürmek için hep bir bahane olarak kullandı. “Ülke bütünlüğüne yönelmiş dış düşman” tiyatro-sunu başarılı biçimde oynayan azınlık iktidarı, halktan gelen talepleri “dış güçlere hizmet eden ajanlar” söylemiyle yıllarca ezdi. Dış politikadaki sert söylem, aynı zamanda içeride halka ekonomik, siyasi ve sosyal anlamda hiçbir şey sunamayan yolsuz hükümetlere yaslanabilecekleri güçlü meş-ruiyet dayanakları sağladı.

Esed hanedanlığının politikada geliştirdiği en büyük fark ise, 1970’ten bu yana içeride ve dışarıda uygulamaya çalıştığı pragmatist çizgi oldu. Bu çizginin bir ucunda alabildiğine halkçı sosyalist bir söylem, başka bir ucunda devrimci dış politika, bir diğer ucunda ise kanlı bir diktatörlük bulunuyordu. Bu paradoksal durum, Esed ailesine çelişkili bir politik ma-nevra kabiliyeti kazandırdı. Bu nedenle Suriye, aynı anda hem Arap dün-yasının lideri hem Filistin’in kurtarıcısı hem de bölgede ilerici devrimlerin öncüsü bir ülke imajı oluşturdu. Fakat öte yandan, Suriye aynı zamanda binlerce insanı katleden eli kanlı bir diktatörlük, ülke kaynaklarını cebine indiren oligarşik bir baskı yönetimi, halkın inançlarına ihanet eden iki-yüzlü bir rejim olduğu gerçeğiyle de yüz yüze geldi.

Gücünü uluslararası seviyede Rusya’dan, bölgesel seviyede İran’dan, ülke içinde ise kurmuş olduğu acımasız güvenlik şebekesinden alan Esed hanedanlığı, bu çelişkili siyaseti son yıllara kadar uyguladı, ancak Suriye toplumunun ve Ortadoğu’nun değişen dokusu, Suriye’deki bu çarpıklığı daha fazla taşıyamaz hâle geldi.

İçteki baskı ortamı, hem uluslararası hem de ülke içindeki değişim sebebiyle 1990’ların ikinci yarısından itibaren gücünü yitirmeye başladı. 2000 yılında iktidara gelen Beşşar Esed, babası Hafız Esed döneminde tamamen bozulmuş olan iktidar-toplum ilişkisini tamir etmek üzere yeni bir inşa süreci vaat ettiyse de bu yönde ciddi bir adım atmadı.

Page 209: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 209SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Yüz binlerce Suriyelinin sürgünde, binlercesinin hapiste ve bir o ka-darının da kayıp olduğu ülkede, toplumla barışmak acil gündem madde-lerinden biriydi. İktidarının ilk yıllarında Beşşar Esed tarafından atılan küçük adımlar, onlarca yıldır bekleyen köklü sorunları çözmekten uzak kaldı ve son 10 yılda toplumun yönetimden beklentisi giderek arttı.

Ortadoğu’yu kasıp kavuran değişim dalgası, Suriyelilere bu kez değişimi başarabilecekleri konusunda bir fırsat olarak göründü. 2011 yılından itibaren başlayan olaylar ülkeyi geri dönüşü olmayan bir yola soktu. Bu yol aynı zamanda Suriye’nin tarihsel serüveninde ümitli veya karamsar bir geleceğin ayrım noktası.

Page 210: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi
Page 211: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

KAYNAKÇA

Page 212: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi
Page 213: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

KİTAPLARAbbas, İhsan. Tarikh Bilad al-Sham fi Ahd al-Atabikah wa’l-Ayyubiyin 490-650.

Amman: 1998.Abdullah, Ömer Faruk. Suriye Dosyası. İstanbul: Akabe Yayınları, 1985.Al-Houlu, Abdullah. Tahkikat Tarikhiyye Lugaviyye fi’l-Esma el-Coğrafiyye el-

Suriyye. Beyrut: 1999.Anderson, M. S. The Great Powers and the Near East 1774-1923, Documents of

Modern History. London: 1970.Anshen, Ruth Nanda. Mid-East: World Center Yesterday, Today and Tomorrow.

New York: Harper and Brothers Publishers, 1956.Antoun, Richard T., Donald Quataert. Syria: Society, Culture, and Polity.

Binghamton: State University of New York, 1991.Aras, Bülent. Turkey and the Greater Middle East. İstanbul: TASAM, 2004. Armaoğlu, Fahir. 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi. İstanbul: Alkım Yayınevi, 2005. -----. Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988). Ankara: Türkiye İş

Bankası Kültür Yayınları, 1994.Baer, Gabriel. Population and Society in the Arab East. Wisconsin: Praeger, 1964. -----. Population and Society in the Arab East: The Sociology of Development. New

York: Routledge, 2003.Batatu, Hanna. Syria’s Peasantry, the Descendants of Its Lesser Rural Notables, and

Their Politics. Princeton University Press, 1999.Calvocoressi, Peter. World Politics Since 1945. London: Longman, 1991.Choueiri, Youssef M. A Companion to the History of the Middle East. Maiden:

2005. Cleveland, William L., Martin Bunton. A History of the Modern Middle East.

Philadelpia: Westview Press, 2008.Collelo, Thomas (Ed.). Syria a Country Study. Washington D.C.: United States

Government Secretary of the Army, 1988.

Page 214: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

214 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Commins, David Dean. Islamic Reform Politics and Social Change in Late Ottoman Syria. London: Oxford University Press, 1990.

-----. Historical Dictionary of Syria. Scarecrow, 1996.-----. Osmanlı Suriye’sinde Islahat Hareketleri. İstanbul: Yöneliş, 1993.Curtis, Michael (Ed.) The Middle East Reader. New Jersey: Transaction Books,

1986.Çadırcı, Musa. Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. 2.

Baskı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1997.Davutoğlu, Ahmet. Civilizational Transformation and the Muslim World. Kuala

Lumpur: Mahir Publications, 1994.Darwish, Adel, John Bulloch. Su Savaşları, Ortadoğu’da Beklenen Çatışma.

İstanbul: Altın Kitaplar, 1994.Devlin, John F. Syria: Modern State in an Ancient Land. Oxfordshire: Westview

Press, 1983.Dökmeciyan, R. Hrair. Arap Dünyasında Köktencilik (Devrimci İslam). 1. Basım,

İstanbul: İlke Yayınları, Mart 1992.Drysdale, Alasdair, Gerald H. Blake. The Middle East and North Africa-A

Political Geography. New York: Oxford University Press, 1985.Ed-Debs, Mitran Yusuf. Tarih-i Suriyye, Dini ve Dünyevi. Cilt 1/241, 2/496,

3/205. Beyrut: Darü Nezir Abud Yayınevi, 1994.El-Halim, Yusuf. Suriye ve Ahdi Osmani. 4. Basım, Beyrut: Darun Nehar Li-

neşr, 1991.El-Jundi, Adham. Tarikh al-thawrat al-suriyyafi ‘ahd al-intidab al-faransi. Şam:

1960. El-Rayyis, Munir. Al-Kitab al-dhahabi li’l-thawrat al-wataniyya fi’l-mashriq al-

’arabi: al-thawra al-suriyya al-kubra. Beyrut: 1969.Emadi, Hafizullah. Politics of the Dispossessed: Superpowers and Developments in

the Middle East. London: Praeger, 2001.Erkin, Feridun Cemal. Dışişlerinde 34 Yıl Anılar-Yorumlar. Ankara: Türk Tarih

Kurumu, 1987.Esposito, John, John Donohue. Değişim Sürecinde İslam. İstanbul: İnsan

Yayınları, 1991.Fraser, T. G. The Middle East 1914-1979 (Documents of Modern History). London:

Edward Arnold Publishers Ltd., 1980.Gönlübol, Mehmet, (vd.). Olaylarla Türk Dış Politikası (1919-1990). Ankara:

Siyasal Kitabevi, 1993.

Page 215: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 215SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Halloum, Ribhi (Ebu Firas). Belgelerle Filistin, Dün Bugün Yarın. İstanbul: Alan Yayıncılık, 1989.

Hamira, Abdurrahman. Muhafazatu Haleb. Şam: Menşuratü Vizaretü’s-Sekafe, 2006.

Hinnebusch, Raymond A. Syria: Revolution from Above. London: Routledge, 2002.

Hitti, Philip Khuri. History of Syria: Including Lebanon and Palestine. New Jersey: Gorgias Press, 2004.

-----. Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi. İstanbul: Özal Yayınevi, 1980.Hooper, H. Syrian Question, London: Hume Tracts, 1841.Hopwood, Derek. Syria 1945-1986 Politics and Society. London: Unwin Hyman,

1989Hourani, Albert. Arap Halkları Tarihi. İstanbul: İletişim Yayınları, 1997.-----. Syria and Lebanon: a Political Essay. Oxford University, 1946.Hüseyin, Asaf. Ortadoğu’da Devlet ve Terör. İstanbul: Pınar Yayınları, 1990.İnayet, Hamid. Arap Siyasi Düşüncesinin Seyri. İstanbul: Yöneliş Yayınları, 1991.Joseph, John. Muslim-Christian Relations and Inter-Christian Rivalries in

the Middle East: The Case of the Jacobites in an Age of Transition. State University of New York, 1983.

Kaya, Zafer. “Suriye’de Türk Varlığı”, (Yüksek Lisans Tezi. A.Ü. Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü), Ankara: 1987.

Kayalı, Hasan. Arabs and Young Turks: Ottomanism, Arabism, and Islamism in the Ottoman Empire, 1908-1918. University of California, 1997.

-----. Jön Türkler ve Araplar, Osmanlıcılık, Erken Arap Milliyetçiliği ve İslamcılık (1908-1918). İstanbul: 1998.

Khoury, Philip. The Politics of Nationalism; Syria and the French Mandate, 1920-1936. Ph. D. diss. Vol. 3. Harvard University, 1980.

-----. Syria and The French Mandate (The Politics of Arab Nationalism) 1920-1945. London: I.B. Tauris and Co. Ltd., 1987.

Kirk, George E. Contemporary Arap Politics a Concise History. London: Methuen Co. Ltd., 1961.

Kocabaş, Mehmet Ali. “Türkiye-Suriye Sınır Tespiti ve Tartışmalar (1918-1923)”, (Yüksek Lisans Tezi, M.Ü. SBE). İstanbul: Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 1997.

Kurşun, Zekeriya. Yol Ayırımında Türk-Arap İlişkileri. İstanbul: İrfan Yayınları, 1992.

Page 216: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

216 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Kürkçüoğlu, Ömer. Türkiye’nin Arap Ortadoğusu’na Karşı Politikası (1945-1970). Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1972.

Lapidus, Ira Marvin. A History of Islamic Societies. Cambridge University Press, 2002.

-----. Arap Halkları Tarihi. İstanbul: 1997.-----. Muslim Cities in the Later Middle Ages. Edition 2. Cambridge University,

1984.-----. Modernizme Geçiş Sürecinde İslam Dünyası. İstanbul: Marmara Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 1996.Leverett, Flynt Lawrence. Inheriting Syria: Bashar’s Trial by Fire. Washington:

Brookings Institution, 2005.Lewis, Bernard (vd.). The Cambridge History of Islam. Cambridge University,

1977. -----. Ortadoğu (Hıristiyanlığın Doğuşundan Günümüze Ortadoğu’nun 2000

Yıllık Tarihi). İstanbul: 1996.-----. The Arabs in History. Edition 6. Oxford University, 2002. Longrigg, Stephen Hemsley. Syria and Lebanon Under French Mandate. London:

Oxford University Press, 1958.MacCallum, Elizabeth P. The Nationalist Crusade in Syria. New York: Foreign

Policy Association, 1928. Mansfield, Peter. The Arabs. London: Penguin Books, 1992.-----. Mısır, İhtilal ve Nasır. (Çev. Ergün Tuncalı). İstanbul: Kitapçılık Yayınevi,

1967.Maoz, Moshe. Esad (Şam’ın Sfenksi). İstanbul: Akademi Yayınları, 1991.-----, Joseph Ginat, Onn Winckler (Ed.). Modern Syria: From Ottoman Rule to

Pivotal Role in the Middle East. London: Sussex Academic Press, 1999.-----. Syria Under Hafiz al-Asad. The Hebrew University of Jerusalem. Israel:

1975.McLaurin, R. D., Mohammed Mughisuddin, Abraham R. Wagner. Foreign

Policy Making in the Middle East-Domestic Influences on Policy in Egypt, Iraq, Israel and Syria. New York: Prager, 1977.

Meri, Josef W., Jere L. Bacharach. Medieval Islamic Civilization: An Encyclopedia. New York: Routledge, 2006.

Muallim, Velid. Suriye 1918-1958-el-Tahaddi ve el-Muvacehe. Şam: 1985.-----. Suriye 1916-1946-el-Tariku ile el-Hürriyye. Şam: 1988.

Page 217: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 217SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Nisan, Mordechai. Minorities in the Middle East: a History of Struggle and Self-Expression. North Carolina: Mc Farland & Company, 2002.

Olson, Robert W. The Ba’th and Syria 1947-1982 from the French Mandate to the Era of Hafiz al-Asad. USA: The Kingston Press Inc., 1982.

Owen, Roger, Şevket Pamuk. A History of Middle East Economies in the Twentieth Century. London: I.B. Tauris, 1998.

Özçelik, İsmail. Milli Mücadele’de Anadolu Basınında Güney Cephesi -Adana, Antep, Maraş, Urfa- (1919-1921). Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi, 2005.

Öztürk, Metin. Türkiye ve Ortadoğu (Savunma ve Güvenlik Açılarından). Ankara: Gündoğan Yayınları, 1997.

Pappe, Ilan. The Modern Middle East. London: Routledge, 2005.Pelletiere, Stephen C. Assad and the Peace Process the Pivotal Role of Lebanon.

Washington: U.S. Army War College Strategic Studies Institute, 1995.Perthes, Volker. The Political Economy of Syria Under Asad. London: I.B. Tauris,

1995. Philipp, Thomas, Birgit Schäbler. The Syrian Land: Processes of Integration and

Fragmentation: Bilād al-Shām from the 18th to the 20th century. Stuttgart: Franz Steiner Verlag, 1998.

Pipes, Daniel. Greater Syria the History of an Ambition. New York: 1990.Pohly, Michael. Political Extremist Organizations, the Islamist Network.

Washington D.C.: Publication of the Jewish Institute for National Security Affairs, February 1996.

Provence, Michael. The Great Syrian Revolt and the Rise of Arab Nationalism. University of Texas. 2005.

Reda, Adel. A Reading in Assad Thinking. Cairo: Akhbar el-Yom Publishing House, 1995.

Rıdvan, Velid. Müşkiletü’l-Miyah Beyne Suriye ve Turkiya. Halep: 2004.Richard, Jean. The Crusades. C. 1071-C. 1291. London: Cambridge University,

1999.Ring, Trudy (vd.). International Dictionary of Historic Places: Middle East and

Africa. Chicago: Fitzroy Dearborn, 1996. Rodinson, Maxime, Arthur Goldhammer. The Arabs. University of Chicago,

1981.Ross, Stewart. Understand the Middle East (since 1945). London: Teach Yourself,

2010.

Page 218: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

218 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Roux, Jean Paul. Moğol İmparatorluğu Tarihi. İstanbul: Kabalcı Yayınları, 2001.Runciman, Steven. Haçlı Seferleri Tarihi. Cilt 3. Ankara: Türk Tarih Kurumu,

1989. Samur, Sebahattin. İbrahim Paşa Yönetimi Altında Suriye. Erciyes Üniversitesi.

Kayseri: 1995.Satō, Tsugitaka. State and Rural Society in Medieval Islam: Sultans, Muqta’s, and

Fallahun. Leiden: Brill, 1997. Salibi, Kamal S. Syria Under Islam, Empire on Trial 634-1097. Beyrut: Caravan

Books, 1977.Saunders, John Joseph. A History of Medieval Islam. New York: Routledge, 1978. -----. The History of the Mongol Conquests. University of Pennsylvania, 2001.Seale, Patrick. Asad of Syria: The Struggle for the Middle East. University of

California. 1990.-----. The Struggle for Syria, a Study of Post-War Arab Politics 1945-1958.

London: I. B. Tauris and Co. Ltd., 1986.Sonyel, Salahi. Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı. Cilt 2. Ankara: Türk Tarih

Kurumu, 2008.-----. Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika. Cilt 1. Ankara: Türk Tarih Kurumu,

1987.Soysal, İsmail. Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları (1920-1945). Cilt 1. Ankara:

Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1989.Sultan, Ali. Tarihu Suriye-Hükmü Faysal bin el-Hüseyin. Şam: 1987.Şaat, Şevki. Haleb-Tarihuha ve Mealimuha el-Tarihiyye. Halep, 1991.Şen, Sebahattin. Su Sorunu Türkiye ve Ortadoğu. İstanbul: Bağlam Yayınları,

1993.Talas, Mustafa. El-Mu’cemu el-Coğrafi li el-Kutru el-Arabi el-Suri. Şam: 1992.Thomas, Martin. The French empire between the wars: imperialism, politics and

society. Manchester University, 2005.Tibawi, Abdul Latif. A Modern History of Syria, Including Lebanon and Palestine.

London: Mac Millan, 1969.Turan, Osman. Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi. İstanbul: Nakışlar

Yayınevi, 1984. -----. Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti. İstanbul: Türk Kültürünü

Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1965. Ulutaş, Ufuk, Selin Bölme (Ed.). Suriye’de Aktörler: Rejim, Muhalefet, Dini Yapı

ve Medya. SETA, Ankara: 2012.

Page 219: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 219SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Umar, Bilge. Türkiye Halkının Ortaçağ Tarihi Türkiye Türkleri Ulusunun Oluşması. İstanbul: İnkılâp Kitabevi, 1998.

Umar, Ö. Osman. Osmanlı Yönetimi ve Fransız Manda İdaresi Altında Suriye 1908-1938. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi, 2004.

-----. Türkiye-Suriye İlişkileri (1918-1940). Fırat Üniversitesi. Elazığ: 2003.Uzunçarşılı, İ. Hakkı. Osmanlı Tarihi (İstanbul’un Fethinden Kanuni Sultan

Süleyman’ın Ölümüne Kadar). Cilt II. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1983. Ülman, A. Haluk. 1860-1961 Suriye Buhranı, Osmanlı Diplomasisinden Bir

Örnek Olay. No. 18, Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dış Münasebetler Enstitüsü Yayınları, 1966.

Üçel Aybet, Gülgün. Avrupalı Seyyahların Gözünden Osmanlı Dünyası ve İnsanları. İstanbul: İletişim Yayınları, 2003.

Van Dam, Nikolaos. Suriye’de İktidar Mücadelesi. İstanbul: İletişim Yayınları, 2000.

Wagstaff, John Malcolm. The Evolution of Middle Eastern Landscapes: An Outline to A.D. 1840. New York: Rowman & Little Field, 1985.

Willey, Peter. Eagle’s Nest: Ismaili Castles in Iran and Syria. London: I. B. Tauris, 2005.

Winckler, Onn. Arab Political Demography: Population Growth and Natalist Policies. Sussex Academic Press, 2005.

-----. Demographic developments and population policies in Ba’athist Syria. Sussex Academic Press, 1999.

Yale, William. Near East-A Modern History. University of Michigan. 1958.Yapp, Malcolm E. The Near East since the First World War. London: Longman,

1991.Yerasimos, Stefanos. Milliyetler ve Sınırlar Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu. 2.

Baskı. İstanbul: İletişim Yayınları, 1995. Yergin, Daniel. Petrol Para ve Güç Çatışmasının Epik Öyküsü, Ankara: Türkiye İş

Bankası Kültür Yayınları, 1995.Yıldız, Hakkı Dursun (vd.). Büyük İslam Tarihi. Cilt 14. İstanbul: Çağ Yayınları,

1986.Ziadeh, Nicola A. Dirāsāt f ī al-Thawrah al-Arabīyah al-Kubrá. Al-Sharikah al-

Urdunīyah, 1968.Zisser, Eyal. Commanding Syria: Bashar al-Asad and the First Years in Power.

London: 2007.

Page 220: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

220 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

MAKALELERAkdemir, Salih. “Suriye’deki Etnik ve Dini Yapının Siyasi Yapının Oluşmasındaki

Rolü”, Avrasya Dosyası Arap Dünyası Özel. Ankara: 2000.Alaçam, H. Fahir. “Turkish-Syrian Relations”, Turkish Review of Middle East

Studies Foundation for Middle East and Balkan Studies. İstanbul: 1994-1995.

Allam, Muhammed. “Uburu Rusi ila Şarku’l Awsat min Bevvabeti’s Selam”, Mecelletü Wasat. No. 286. London: 1997.

Allouni, A. Aziz. “The Labor Movement in Syria”, Middle East Journal. Vol. 13. No. 1. Winter, 1959.

Aras, Bülent. “Filistin-İsrail Barış Sürecinde Ulaşılan Nokta ve Barışın Geleceği”, Avrasya Dosyası (Üç Aylık Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Dergisi). Cilt 3. Sayı 2. Ankara: Yaz, 1996.

Atay, Mehmet. “Ortadoğu’da Terör Savaşı ve Barış Arayışları”, Avrasya Dosyası. Cilt 3. Sayı 2. Yaz 1996.

Ayalon, David. “The End of the Mamlūk Sultanate: Why did the Ottomans Spare the Mamlūks of Egypt and Wipe out the Mamlūks of Syria?”, Studia Islamica. No. 65. Paris: 1987.

Batatu, Hanna. “Some Observations on the Social Roots of Syria’s Ruling, Military Group and the Causes for Its Dominance”, Middle East Journal. Vol. 35. No. 3. Summer, 1981.

-----. “Syria’s Muslim Brethren”, MERIP Reports. No. 110, “Syria’s Troubles”, Nov.-Dec., 1982.

Bedvan, Ali Said. “El-ehemmiyyetü’l Ceostrateciyye Li’l Colan”, Shu’un al-Awsat. No. 53. Beirut: July 1996.

Beschorner, Natasha. “Dicle ve Fırat’ta Su Sorunu”, Ayna Dergisi, Sayı 1. Güz 1993.

Boeckler, Marc. “Step by Step to an Open Economic System: Syria Sets Course for Liberalization”, British Journal of Middle Eastern Studies. 23 (2) London: 1996.

Bou-Nacklie, N. E. “Les Troupes Speciales: Religious and Ethnic Recruitment, 1916-1946”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 25. No. 4. Cambridge University. Nov. 1993.

Bowman, Isaiah. “A Note on the Political Map of Turkey”, Foreign Affairs. Vol. 1. No. 2. Dec. 15, 1922.

Page 221: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 221SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Cafer, Kasım Muhammed. “Et-Tehalüfü el-İsraili-el-Türki: Keyfe Tuaddilu Suriye Mizane el-Kiva?”, El-Wasat. No. 311. Londra: 12 Ocak 1998.

Chalala, Elie. “Syria’s Support of Iran in the Gulf War: The Role of Structural Change and the Emergence of a Relatively Strong State”, Journal of Arab Affairs. Vol 7. No. 2. London: Fall 1988.

Cony, Ali. “Es-Siyasetü’l Arabiyye Li Fransa”, Shu’un al-Awsat. No. 53. Beyrut: Temmuz 1996.

-----. “Devrün Siyasi Li Avrupa Fi’ş Şarku’l Awsat”, Shu’un al-Awsat. No. 57. Beyrut: 1996.

Çandar, Cengiz. “Et-Tegarub et-Türki-el-İsraili”, Shu’un al-Awsat. No. 51. Beyrut: Nisan-Mayıs 1996.

Dawn, C. Ernest. “The Rise of Arabism in Syria”, Middle East Journal. Middle East Institute. Vol. 16. No. 2. Spring, 1962.

Davutoğlu, Ahmet. “Bölgesel Dengeler ve Türkiye-Suriye Gerilimi”, Yeni Şafak. İstanbul: 14 Ekim 1998.

Dewdney, J. C. “Syria: Patterns of Population Distribution”, (Ed. J. I. Clarke, W. B. Fisher. Populations of the Middle East and North Africa-A Geographical Approach). University of London, 1972.

Drysdale, Alasdair. “The Regional Equalization of Health Care and Education in Syria since the Ba’thi Revolution”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 13. No. 1. Feb. 1981.

El-Asi, Hamdan. “İ’fa Rıfat Yetruhu min Cedid Mevdu’l Hilaf fi Suriye”, Al-Mushaid Assiyasi. Vol. 3. Issue 101. London: 15-21 February 1998.

Eldar, Dan. “France in Syria: The Abolition of the Sharifian Government, April-July 1920”, Middle Eastern Studies 29. 3 ( July 1993).

Esmer, Ahmet Şükrü. “Savaş İçinde Türk Diplomasisi (1939-1945)”, (Ed. Soysal. Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, Sempozyum Tebliği çalışması içinde).

Dusen, Michael H. Van. “Political Integration and Regionalism in Syria”, Middle East Journal. Vol. 26. No. 2. Middle East Institute, Spring 1972.

Faksh, Mahmud A. “The Alawi Community of Syria: A New Dominant Political Force”, Middle Eastern Studies. Vol. 20. No. 2. Apr. 1984.

Feuilherade, Peter. “Ortadoğu’da İşbirliği”, The Middle East Magazin. No. 269. Temmuz-Ağustos 1997.

Page 222: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

222 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Fitzgerald, Edward Peter. “France’s Middle Eastern Ambitions, the Sykes-Picot Negotiations, and the Oil Fields of Mosul, 1915-1918”, The Journal of Modern History. Vol. 66. No. 4. The University of Chicago, Dec. 1994.

Galvani, John. “Syria and the Baath Party”, MERIP Reports. No. 25. Feb. 1974.Garfinkle, Adam M. “The Forces Behind Syrian Politics”, (Ed. Michael Curtis, The

Middle East Reader). New Jersey: Transaction Books, 1986.Gelvin, James L. “Demonstrating Communities in Post-Ottoman Syria”,

Journal of Interdisciplinary History. Vol. 25. No. 1. Cambridge: Summer 1994.

Gerber, Haim (and Nachum T. Gross). “Inflation or Deflation in Nineteenth-Century Syria and Palestine”, The Journal of Economic History. Vol. 40. No. 2. Cambridge University: Jun. 1980.

Gresh, Alain. “Turkish-Israeli-Syrian Relations and Their Impact on the Middle East”, Middle East Journal. Vol. 52. No. 2. London: Spring 1998.

Guffy, George. “Dav’un fi Nihayeti Nefekin Tawilin”, El-Wasat. Sayı 310. 5 Ocak 1998.

Hab’ga, Fuat. “Dimeşk-Washington: Harbün Baridetün Fi Suriye ve Sahinetün Fi Lübnan”, El-Watan El-Arabi. No. 1139. Paris: 1 Şubat 1999.

Haddad, Bassam. “Syria’s Curious Dilemma”, Middle East Report. No. 236. Fall 2005.

-----. “Change and Stasis in Syria: One Step Forward...”, Middle East Report. No. 213. Middle East Research and Information Project. Millennial Middle East: Changing Orders, Shifting Borders. Winter 1999.

Hamidi, İbrahim. “Efkaruu Suriye Li el-Huruci Minel Ezmeti”, El-Hayat. Londra: 13 Ekim 1998.

Harel, Yaron. “Jewish-Christian Relations in Aleppo as Background for the Jewish Response to the Events of October 1850”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 30. No. 1. Cambridge University, Feb. 1998.

Havemann, Axel. “The Vizier and the Rais in Saljuq Syria: The Struggle for Urban Self-Representation”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 21. No. 2. Cambridge University, May 1989.

Henderson, W. O. “German Economic Penetration in the Middle East, 1870-1914”, The Economic History Review. Vol. 18, No. 1/2: London: 1948.

Hinnebusch, Raymond A. “Local Politics in Syria: Organization and Mobilization in Four Village Cases”, Middle East Journal. Vol. 30. No. 1. Winter 1976.

Page 223: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 223SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

-----. “State and Civil Society in Syria”, Middle East Journal. Vol. 47. No. 2. Spring 1993.

-----. “Suriye’de Devlet ve Sivil Toplum”, Avrasya Dosyası. Cilt 2. Sayı 3. Sonbahar 1995.

Hiyari, M. A. “The Origins and Development of the Amīrate of the Arabs during the Seventh/Thirteenth and Eighth/Fourteenth Centuries”, Bulletin of the School of Oriental and African Studies. Vol. 38. No. 3. University of London, 1975.

Hopfinger, Hans. “Step by Step to an Open Economic System: Syria Sets Course for Liberalization”, British Journal of Middle Eastern Studies. 23 (2). 1996.

Issawi, Charles. “De-Industrialization and Re-Industrialization in the Middle East since 1800”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 12. No. 4. Cambridge University, Dec. 1980.

İlmeddin, Riyad. “Rıfat Esed: Hazihi Hiye Esbabu Hilafi mea En-Nizam Es-Suriye”, Al-Watan Al-Arabi. Paris: 5 Kasım 1999.

Kaya, Önder. “Bir Selçuklu Meliki’nin Portresi: Melik Efdal Nureddin Ali b. Selahaddin Eyyubi”, Tarih İncelemeleri Dergisi. Cilt XXI. Sayı 2. İzmir: Aralık 2006.

Kayalı, Hasan. “Greater Syria under Ottoman Constitutional Rule: Ottomanism, Arabism, Regioanalism”, (Ed. Thomas Philip, The Syrian Land in the 18th and 19th Century). Stuttgart: Berliner Islamstudien Franz Steiner Verlag, 1992.

Kaylani, Nabil M. “The Rise of the Syrian Ba’th, 1940-1958: Political Success, Party Failure”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 3. No. 1. Jan. 1972.

Kaysi, Said. “Dimeşk: Hel Yücra Te’hiri Ta’yini Beşşar El-Esad Naiben Li’l Reis”, El-Watan El-Arabi. No. 1145. Paris: 12 Şubat 1999.

Kaztman, Kenneth. “Ortadoğu’da Terör”, Avrasya Dosyası. Cilt 3. Sayı 2. Ankara: Yaz 1996.

Kelidar, Abbas. “Syria’s Regional Relationships: Past and Present”, Special Policy Forum Report. No. 351. 19 Kasım 1998.

Keşk, Abdülhamid. “El-İttifaku’t Türki el-İsraili ve’l Emnü’l Arabi”, Shu’un al-Awsat. No. 52. Beyrut: Haziran 1996.

Keyvan, Memun. “Ed-Duyunu’l Hariciyye’s Suriye”, Shu’un al-Awsat. No. 68. Beyrut: Aralık 1997-Ocak 1998.

Page 224: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

224 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

-----. “El-Münahu’l İstismari’s Suriyyi”, Shu’un al-Awsat. No. 60. Beyrut: Mart 1997.

Khalaf, Sulayman N. “Land Reform and Class Structure in Rural Syria”, (Ed. Richard T. Antoun, Donald Quataert, Syria: Society, Culture, and Polity). State University of New York, 1991.

Khoury, Philip. “Continuity and Change in Syrian Political Life: The Nineteenth and Twentieth Centuries”, The American Historical Review. Vol. 96. No. 5. American Historical Association, Dec. 1991.

-----. “Factionalism among Syrian Nationalists during the French Mandate”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 13. No. 4. Cambridge University, Nov. 1981.

-----. “Syrian Urban Politics in Transition: The Quarters of Damascus during the French Mandate”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 16. No. 4. Cambridge University, Nov. 1984.

-----. “The Syrian Independence Movement and the Growth of Economic Nationalism in Damascus”, Bulletin British Society for Middle Eastern Studies. Vol. 14. No. 1. 1987.

-----. “The Tribal Shaykh, French Tribal Policy, and the Nationalist Movement in Syria between Two World Wars”, Middle Eastern Studies. Vol. 18. No. 2. Apr. 1982.

-----. “Urban Notables and Arab Nationalism: The Politics of Damascus 1860-1920”, Cambridge University, 2003.

Kiernan, Peter. “Syria’s Economic Dilemma”, The Middle East. Issue 288, March 1999.

Kocabaşoğlu, Uygur. “XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında İngiliz Konsoloslarının Siyasal Etkinlikleri”, (Ed. İsmail Soysal, Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, Sempozyum Tebliği). Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1999.

Kocaoğlu, Mehmet. “Suriye’nin Ortadoğu’daki Çıkmazı ve Bölücü Terör Örgütü PKK’yı Türkiye’ye Karşı Bir Politik Baskı Aracı Olarak Kullanması”, Avrasya Dosyası. Cilt 2. Sayı 3. Ankara: Sonbahar 1995.

Köni, Hasan. “Büyük Suriye Projesi’nin Tarihi Gelişimi”, Avrasya Dosyası, Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Dergisi. Cilt 2. Sayı 3. Ankara: Sonbahar 1995.

Kushner, David. “Conflict and Accomodation in Turkish-Syrian Relations”, (Ed. Moshe Maoz ve Avner Yaniv. Syria Under Assad: Domestic Constraints and Regional Risks). London: Taylor & Francis, 1986.

Page 225: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 225SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Landau, Jacob M. “An Arab Anti-Turk Handbill, 1881”, Jews, Arabs, Turks Selected Essays. The Hebrew University, Jerusalem: The Magnes Press, 1993.

Lawson, Freed H. “İçte Kabuk Değiştiren Suriye”, Avrasya Dosyası. Cilt 2. Sayı 3. Ankara: Sonbahar 1995.

-----. “Domestic Transformation and Foreign Steadfastness in Contemporary Syria”, Middle East Journal. Vol. 48. No. 1. Winter, 1994.

Leverett, Flynt Lawrence. “Syria Under Bashar: Domestic Policy Challenges”, ICG Middle East Report. No. 24. 11 February 2004.

Lewis, Bernard. “The Mongols, the Turks and the Muslim Polity”, Transactions of the Royal Historical Society. Fifth Series, Royal Historical Society Vol. 18. 1968.

-----. “The Sources for the History of the Syrian Assassins”, Speculum. Vol. 27. No. 4. Medieval Academy of America, Oct. 1952.

Lewis, Norman N. “The Frontier of Settlement in Syria, 1800-1950”, International Affairs (Royal Institute of International Affairs 1944). Vol. 31. No. 1. Jan. 1955.

Longuenesse, Elisabeth. “The Class Nature of the State in Syria: Contribution to an Analysis”, MERIP Reports. No. 77. May 1979.

Maddy-Weitzman, Bruce. “Syria, Middle East Contemporary Survey”, The Moshe Dayan Center for Middle Eastern and African Studies. Tel Aviv University, Westviev Press, 1993.

Mahhouk, Adnan. “Recent Agricultural Development and Bedouin Settlement in Syria”, Middle East Journal. Vol. 10. No. 2. Spring, 1956.

Makdisi, Samir A. “Syria: Rate of Economic Growth and Fixed Capital Formation 1936-1968”, Middle East Journal. Vol. 25. No. 2. Middle East Institute, Spring, 1971.

Makovsky, Alan. “Turkish-Syrian Relations: A Crisis Delayed?”, Washington Institute Policywatch. No. 345. 14 Ekim 1998.

Mandaville, Jon E. “The Ottoman Court Records of Syria and Jordan”, Journal of the American Oriental Society. Vol. 86. No. 3. Jul.-Sep. 1966.

Mango, Andrew. “Turkey in the Middle East”, Journal of Contemporary History. Vol. 3. No. 3. The Middle East, Jul. 1968.

Maoz, Moshe. “Attempts at Creating a Political Community in Modern Syria”, Middle East Journal. Vol. 26. No. 4. Autumn, 1972.

Page 226: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

226 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

-----. “Emergence of Modern Syria”, (Ed. M. Maoz, Onn Winckler, J. Ginat, Modern Syria: from Ottoman Rule to Pivotal Role in the Middle East). London: Sussex Academic Press, 1999.

-----. “Middle Eastern Minorities: Between Integration and Conflict- An Overwiev”, (Ed. Moshe Maoz, Gabriel Sheffer, Middle Eastern Minorities and Diasporas). Brighton: 2002.

-----. “Syria: Creating a National Community”, (Ed. Leonard Binder, Ethnic Conflict and International Politics in the Middle East). University of Florida, 1999.

-----. “Syrian Urban Politics in the Tanzimat Period between 1840 and 1861”, Bulletin of the School of Oriental and African Studies. Vol. 29. No. 2. University of London: Cambridge University, 1966.

Mason, Robert Scott. “Syria: The Society and Its Environment”, (Ed. Thomas Collelo, Syria: A Country Study). Washington: 1988.

Masters, Bruce. “The 1850 Events in Aleppo: An Aftershock of Syria’s Incorporation into the Capitalist World System”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 22. No. 1. Cambridge University, Feb. 1990.

-----. “Ottoman Policies toward Syria in the 17th and 18th Centuries”, (Ed. Thomas Philip, The Syrian Land in the 18th and 19th Century). Stuttgart: Berliner Islamstudien Franz Steiner Verlag, 1992.

Mehlem, Hisham. “Syria between Two Transitions”, Middle East Report. No. 203, Spring, 1997.

Mezahim, Heysem. “El-Kararu 425, Hizbullah ve Suriye; Siyasetü’l Muvaceheti fi’l Cenubi’l Lübnan”, Shu’un al-Awsat. No. 53. Beirut: July 1996.

Miller, Joyce Laverty. “The Syrian Revolt of 1925”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 8. No. 4. Cambridge University, Oct. 1977.

Nasif, George. “El-Alakatu’s Suriye-El-İsrailiyye”, Shu’un al-Awsat. No. 61. Beyrut: Nisan 1997.

Nour, A. Abdel. “Le réseau routier de la Syrie Ottomane (XVIe-XVIIIe siècles)”, Arabica. T. 30. Fasc. 2. Leiden: Jun. 1983.

Olmert, Y. “Britain, Turkey and the Levant Question during the Second World War”, Middle Eastern Studies. Vol. 23. No. 4. Oct. 1987.

Okman, Cengiz. “Bitmeyen Soğuk Savaş ve Suriye Krizi”, Zaman. 13 Ekim 1998.

Okur, Mehmet Akif. “Fransız Manda Yönetimi Döneminde Suriye”, (Ed. Türel Yılmaz, Mehmet Şahin, Ortadoğu Siyasetinde Suriye). Ankara: 2004.

Page 227: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 227SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Perthes, Volker. “Stages of Economic and Political Liberalization”, Contemporary Syria: Liberalization between Cold War and Peace. (Ed. Kienle Eberhard). British Academic Press, 1995.

-----. “The Syrian Economy in the 1980s”, Middle East Journal. Vol. 46. No. 1. Winter, 1992.

-----. “Senaryohat Müstakbeli Suriye”, Shu’un al-Awsat. No. 51. Beyrut: Nisan-Mayıs 1996.

Pine, Major Shawn. “Israel’s Chimera and Assad’s Peace Strategy”, Freeman Center for Strategic Studies. February 1998.

Pipes, Daniel. “Radical Politics and the Syrian Social Nationalist Party”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 20. No. 3. Aug. 1988.

-----. “The Alawi Capture of Power in Syria”, Middle Eastern Studies. Vol. 25. No. 4. Oct. 1989.

-----. “Suriye’de Azınlık İktidarı”, Dünya ve İslam Dergisi. Sayı 4. İstanbul: Güz 1990.

Rabie, Hassanein. “Political Relations Between the Safavids of Persia and the Mamluks of Egypt and Syria in the Early Sixteenth Century”, Journal of the American Research Center in Egypt. Vol. 15. 1978.

Rabinovich, Itamar. “The Compact Minorities and the Syrian State, 1918-45”, Journal of Contemporary History. Vol. 14. Oct. 1979.

-----. “Kadıyyeti’l Muhadesati’l İsrailiyye’s-Suriye”, Asharq al-Awsat. No. 7067. London: 4.4.1998.

Ran, Reuven Avi. “The Syrian Military/Strategic Interest in Lebanon”, The Jerusalem Quarterly. No. 46. Spring 1988.

Reed, Stanley F. “Dateline Syria: Fin de Régime?”, Foreign Policy. No. 39. Carnegie Endowment for International Peace. Summer 1980.

Robert, Scott. “Syria: The Society and Its Enviroment”, (Ed. Thomas Collelo, Syria: A Country Study). Washington: 1988.

Rondot, Pierr. “Minorities in Arab Orient Today”, (Ed. Jacob M. Landau, Man, State and Society in the Contemporary Middle East). New York: 1972.

Rubin, Barry. “Islamic Radicalism in The Middle East: A Survey and Balance Sheet”, Middle East Reviev of International Affairs. May 1998.

-----. “The Geopolitics of Middle East Conflict and Crisis”, Middle East Review of International Affairs (MERIA). September 1998.

Page 228: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

228 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Rustum, Asad Jibrail. “Syria under Mehemet Ali”, The American Journal of Semitic Languages and Literatures. Vol. 41. No. 1. The University of Chicago, Oct. 1924.

Saadettin, Adnan. “Cemaatü’l Esed Yetesellelune ila’l Muaradati ve Na’rifu İşrune Minhum”, El-Watan Al-Arabi. Paris: 27 Mayıs 1988.

Salibi, M. “Middle Eastern Parallels: Syria-Iraq-Arabia in Ottoman Times”, Middle Eastern Studies. Vol. 15. No. 1. Oxford: Jan. 1979.

Sanjian, Avedis K. “The Sanjak of Alexandretta (Hatay): Its Impact on Turkish-Syrian Relations (1939-1956)”, Middle East Journal. Vol. 10. No. 4. Middle East Institute, Autumn, 1956.

Satloff, Robert B. “Prelude to Conflict: Communal Interdependence in the Sanjak of Alexandretta 1920-1936”, Middle Eastern Studies. Vol. 22. No. 2. Apr. 1986.

Saydam, Abdullah. “Reformlar ve Engeller: Tanzimat Döneminde Aşiretlerin Yol Açtıkları Asayiş Problemleri”, (Ed. Güler Eren, Osmanlı). Cilt 4. Ankara: 1999.

Schilcher, L. Schatkowski. “The Hauran Conflicts of the 1860’s: A Chapter in the Rural History of Modern Syria”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 13. No. 2. Cambridge University, May 1981.

Sezer, Duygu Bazoğlu. “Soğuk Savaş Dönemi ve Türkiye’nin İttifaklar Politikası”, (Ed. İsmail Soysal, Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, Sempozyum Tebliği).

Shalit, Yoram. “European Foreigners in Damascus and Aleppo During the Late Ottoman Period”, (Ed. Moshe Maoz, Onn Winckler, J. Ginat, Modern Syria: From Ottoman Rule to Pivotal Role in the Middle East). Brighton: 1999.

Shaw, Stanford. “Empire of Gazis: The Rise and Decline of the Ottoman Empire 1290-1808”, History of the Ottoman Empire and Modern Turkey. Cambridge University. London: 1976.

-----. “The Ottoman Census System and Population, 1831-1914”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 9. No. 3. Cambridge University, Oct. 1978.

Shields, Sarah D. “Sheep, Nomads and Merchants in Nineteenth-Century Mosul: Creating Transformations in an Ottoman Society”, Journal of Social History. Vol. 25. No. 4. Peter N. Stearns, Summer, 1992.

Page 229: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 229SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Shorrock, William I. “The Origin of the French Mandate in Syria and Lebanon: The Railroad Question, 1901-1914”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 1. No. 2. Apr. 1970.

Smith, C. G. “The Emergence of the Middle East”, Journal of Contemporary History. Vol. 3. No. 3. The Middle East, Jul. 1968.

Smith, John Masson. “Turanian Nomadism and Iranian Politics”, Iranian Studies, State and Society in Iran (1978). Vol. 11. No. 1/4. Oxford Ltd., 1978.

Soysal, İsmail. “Hatay Sorunu ve Türk-Fransız Siyasi İlişkileri (1936-1939)”, Türk Tarih Kurumu, Belleten. No. 193. Ankara: 1985.

-----. “Türk-Arap İlişkileri (1918-1997)”, (Ed. İsmail Soysal, Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, Sempozyum Tebliği).

Spagnolo, J. P. “French Influence in Syria Prior to World War I: The Functional Weakness of Imperialism”, Middle East Journal. Vol. 23. No. 1. Middle East Institute, Winter, 1969.

Sukkar, Nebil. “The Crisis of 1986 and Syria’s Plan for Reform”, (Ed. Kienle Eberhard, Contemporary Syria-Liberalization Between Cold War and Cold Peace). London: 1994.

Sümer, Faruk. “Anadolu’da Moğollar”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1970.

-----. “XVI. Asırda Anadolu, Suriye ve Irak’ta Yaşayan Türk Aşiretlerine Umumi Bir Bakış”, İ.Ü. İktisat Fakültesi Mecmuası. Cilt 11. İstanbul: 1950.

-----. “Anadolu’da Moğollar”, Belleten. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1990. Şebib, Abdülhüseyin. “El-Alakatü’s Suriye-Amerikiyye”, Shu’un al-Awsat. No.

51. Beyrut: Nisan-Mayıs 1996. Şeşen, Ramazan. “Selçuklulardan Önce Şam, (Suriye ve Filistin) Diyarında

Türklerin Rolü”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi. Sayı 65. İstanbul: 1990.

Tabbaa, Yasser. “Circles of Power: Palace, Citadel, and City in Ayyubid Aleppo”, Ars Orientalis. Vol. 23.

-----. “Pre-Modern Islamic Palaces (1993)”, The Smithsonian Institution and Department of the History of Art. University of Michigan.

Taca, Vahid. “Simaru et-Tehalüfi et-Türki el-İsraili Nedicet Bakiran”, Al-Alaam. No. 642. Londra: 10 Ekim 1998.

Page 230: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

230 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Tanenbaum, Jan Karl. “France and the Arab Middle East, 1914-1920”, Transactions of the American Philosophical Society. Vol. 68. No. 7. New Series. American Philosophical Society, 1978.

Taş, Kenan Ziya. “Türkiye-Suriye İlişkilerinde Çakışma ve Çatışma Alanlarının Tarihi Arka Planı”, Türkiye’nin Güvenliği Sempozyumu. Fırat Üniversitesi. Elazığ: 2003.

Tauber, Eliezer. “The Struggle for Dayr al-Zur: The Determination of Borders between Syria and Iraq”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 23. No. 3. Aug. 1991.

Thomas, Martin. “Bedouin Tribes and the Imperial Intelligence Services in Syria, Iraq and Transjordan in the 1920s”, Journal of Contemporary History. Vol. 38. No. 4. Oct. 2003.

Tikenci, Mevlüt. “Dicle-Fırat ve Türkiye’nin Dış Politika Seçenekleri”, Avrasya Dosyası. Cilt 3. Sayı 2. Ankara: Yaz 1996.

Torrey, Gordon H. “The Ba’th: Ideology and Practice”, Middle East Journal. Vol. 23. No. 4. Autumn, 1969.

Toynbee, Arnold, Isaiah Friedman. “The McMahon-Hussein Correspondence: Comments and a Reply”, Journal of Contemporary History. Vol. 5. No. 4. 1970.

Triton, A. S. “The Tribes of Syria in the Fourteenth and Fifteenth Centuries”, Bulletin of the School of Oriental and African Studies. Vol. 12. No. 3/4. Cambridge University, 1948.

Valensi, Lucette. “Inter-Communal Relations and Changes in Religious Affiliation in the Middle East (Seventeenth to Nineteenth Centuries)”, Comparative Studies in Society and History. Vol. 39. No. 2. Cambridge University, Apr. 1997.

Van Dam, Nikolaos. “Minorities and Political Elites in Iraq and Syria”, (Ed. Talal Asad, Roger Owen. Sociology of “Developing Societies” The Middle East). New York: 1983.

-----. “Sectarian and Regional Factionalism in the Syrian Political Elite”, Middle East Journal. Vol. 32. No. 2. Spring, 1978.

Vesilind, Priit J. “The Middle East’s Water, Critical Resource”, National Geographic. Vol. 183. No. 5. Washington D.C.: May 1993.

Wagstaff, John Malcolm. “The Origin and Evolution of Towns: 4000 BC to AD 1900”, (Ed. Gerald Henry Blake. The Changing Middle Eastern City). Oxford: 1980.

Page 231: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

• 231SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Walker, Bethany J. “Militarization to Nomadization: The Middle and Late Islamic Periods”, Near Eastern Archaeology, The American Schools of Oriental Research. Vol. 62. No. 4. Dec. 1999.

Watenpaugh, Keith D. “Creating Phantoms: Zaki al-Arsuzi, the Alexandretta Crisis, and the Formation of Modern Arab Nationalism in Syria”, International Journal of Middle East Studies. Vol. 28. No. 3. Aug. 1996.

Winckler, Onn. “Syrian Migration to the Arab Oil-Producing Countries”, Middle Eastern Studies. Vol. 33 No 1. Londra: Ocak 1997.

Winder, R. Bayly. “Syrian Deputies and Cabinet Ministers, 1919-1959, Part I”, Middle East Journal. Vol. 16. No. 4. Middle East Institute, Autumn, 1962.

-----. “Syrian Deputies and Cabinet Ministers, 1919-1959, Part II”, Middle East Journal. Vol. 17. No. 1/2. Winter-Spring, 1963.

Yıldız, Hakkı Dursun. “Türkler ve İslamiyet”, (Haz. Semih Yalçın ve Selçuk Duman, Makaleler). Ankara: Şubat, 2007.

Zamir, Meir. “Population Statistics of the Ottoman Empire in 1914 and 1919”, Middle Eastern Studies. Vol. 17. No. 1. Jan. 1981.

Zisser, Eyal. “Appearance and Reality: Syria’s Decisionmaking Structure”, Middle East Review of Internationl Affairs (MERIA). May 1998.

RAPORLAR VE BELGELERAl-Majmū’ah al-Iqtisādīyah: Adad Khās An Halab. Ghurfat al-Tijārah Halab,

1961.“Antisemitism World Report 1994”, Institute of Jewish Affairs. London: 1994.Documents on Palestine, The Middle East and North Africa 1995, Regional Surveys

of the World. London: Europa Publications, 1997.El-Hicretü el-Dahiliyyetü fi Suriye. Şam: El-Mektebü el-Merkezi Li’l-İhsa,

2006.“Franco-Turkish Agreement Signed at Angora on October 20, 1921”, The

American Journal of International Law. Vol. 17. No. 1. Official Documents, Jan. 1923.

“Les frontieres de la Syrie moderne”, Syria. Institut Francais du Proche-Orient T. 4. Fasc. 1 (1923).

Lozan Barış Konferansı, Tutanaklar Belgeler. Kolektif (Çev. Seha L. Meray), İstanbul: 1993.

“Rural Syria in 1845”, Middle East Journal. Vol. 16. No. 4. Middle East Institute, Autumn, 1962.

Page 232: SURIYE KITABI TASHIH · 2016-06-07 · SURIYE Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü Yazar Ahmet Emin Dağ Yayına Hazırlık IHH Insani Yardım Vakfı Araştırma ve Yayınlar Birimi

232 • SURİYE • Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü

Suriye 1916-1946 - el-Tariku ile el-Hürriyye. Şam: 1988.Syria: a Country Study. Federal Research Division, Montana: 2004.“Syrian population distribution by sex&governorates, according to civil

registration records in 1/1/2008”, Syria Central Bureou of Statistics. (Mektebü el-Merkezi Li’l-İhsa), Şam: 2009, www.cbssyr.org.

Targeting Research for Poverty Reduction in Marginal Areas of Rural Syria. Development and Change 37(3), Institute of Social Studies, 2006.

The Treaties of Peace 1919-1923. Vol II, Carnegie Endowment of International Peace, New York: 1924.

Türk İstiklal Harbinde Güney Cephesi. Genel Kurmay Başkanlığı, Ankara: 1966.Türkiye Suriye İlişkilerinin Dünü, Bugünü, Yarını. Harp Akademileri

Komutanlığı, İstanbul: 1994.

YILLIKLARQadhaya Dowaliyah, “Political Weekly Report”. Islamabad/Pakistan: Published

by The Institute of Policy Studies (IPS), 1994, 1995, 1996, 1997.“The Middle East and Nort Africa 1992”, Regional Surveys of the World. London:

Europa Publications,1993.“The Middle East and North Africa 1995”, Regional Surveys of the World.

London: 1996.Middle East Contemporary Survey. The Moshe Dayan Center for Middle Eastern

and African Studies. Tel Aviv/Israel: Westview Press, 1993.