sy kızıl bayrak 12-14

32

Upload: kizilbayrak

Post on 31-Mar-2016

241 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak 2012-14/6 Nisan

TRANSCRIPT

Page 1: SY Kızıl Bayrak 12-14
Page 2: SY Kızıl Bayrak 12-14

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERDevrimci 1 Mayıs’a

hazırlık...........……........................... . . . 3

“Suriye’nin dostları” savaş

kışkırtıcılığına devam ediyor.........…. .4-5

“12 Eylül davası” adlı orta oyunu….. . . 6

Onbinler Kadıköy’de hesap sordu….......7

Zamlar durmak bilmiyor...............….......8

Taşeron İşçileri Kurultayı’na doğru... .....9

Maltepe işçileri boyun eğmiyor!….... . 10

RMK direnişinde kazanıma

doğru......................................................11

İşçiler 1 Mayıs sürecini planladı... . . . . 12

İşçiler onar onar ölüyor...... ...................13

Billur Tuz direnişçisi Eray Aykut’la

direniş üzerine konuştuk... ...… . . . . . . 14

Yasa mecliste, KESK eylemde!.....… . 15

Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi

Gaye Yılmaz ile UİS, taşeronluk

ve güvencesizlik üzerine... . . . . . . 16-19

MİB MYK Nisan ayı toplantısı... 21-22

28-29 Mart eyleminin

ardından.... - SKE....….. . . . . . . . . . 22-23

Sınıf mücadelesinin yeni odağı

İberya Yarımadası: İspanya ve

Portekiz - V. Yaraşır….....….. . . . . . 24-25

8 Mart’ta alanlara!

Ücret kaybına devam.......... . . . . . . . . . 26

Geleceğine sahip çıkmak için

1 Mayıs'ta alanlara! - Ekim Gençliği... 27

Ekim Gençliği’nin kampanya

çalışmalarından... . . . . . . . . . . . . . . . . 28

DLB YGS’ye karşı alanlara çıktı . . . . 29

10. BİR-KAR Gençlik Kampı başladı . 30

Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012Fiyatı: 1 TL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

Yaklaşık 2 aydır hazırlıkları devam eden Taşeronİşçileri Kurultayı, 15 Nisan günü Kartal'da M. BoyDüğün Salonu'nda gerçekleştirilecek. Bu hafta sonugerçekleşecek kurultay, direnişçi işçilerin iradesininbirleştiği ve ortaklaştığı bir zemin üzerindeyükseliyor.

Maltepe Belediyesi taşeron işçilerinin sendika veiş güvencesi talebiyle başlattıkları direniş 100'lügünleri geride bıraktı. Direnişçi işçiler hakları vegelecekleri için direnişlerini kararlılıklasürdürüyorlar. Maltepe Belediyesi yönetiminintahammülsüzlüğü ve neredeyse gündelik bir hal alanpolis terörü ve ablukasına rağmen direniş iradesigüçlenerek kurultaya taşınıyor.

Tuzla tersanelerde ücret alacakları ve kıdemtazminatları verilmeden işten atılan ELTA Elektirikişçileri, RMK Tersanesi'nin önünü direniş alanınadönüştürdüler. ELTA işçileri de Tuzla polisinin veRMK yönetiminin tüm saldırılarına cepheden ve tokbir yanıt verdiler. Gelinen yerde RMK yönetimininELTA işçilerinin haklarını vereceğini kabul etmesiüzerine direnişe ara verildi. ELTA işçileri de direnişateşinde çelikleştirdikleri iradelerini 15 Nisan'dakurultay kürsüsüne taşıyacaklar.

Kurultay, Maltepe Belediyesi taşeron işçileri ileELTA direnişcilerinin iradesinin buluştuğu bir kürsüolmayacak sadece. Aynı zamanda Kartal, Adalar,Ataşehir belediyesi taşeron işçileri, Ümraniye'dekiçeşitli sektörde çalışan taşeron fabrika işçileri, inşaatişçileri, enerji ve sağlık alanında çalışan taşeronişçisinin iradesinin de yansıyacağı bir işçi etkinliğiolacak.

Bu etkinlik gerçek manada bir işçi etkinliği olarakgerçekleşmeli, kurultay bir işçi kürsüsü işlevigörmelidir. Dahası etkinlik günü ile sınırlı kalmayangeleceğe yönelik mücadele ve örgütlenmeperspektiflerinin ortaya konulduğu ve mücadelehattının çizildiği bir zemine çevrilmelidir.

Bu etkinlik aynı zamanda "3 milyon taşeronişiçisinin sesiyiz" çağrısının 1 Mayıs alanındayankılandığı bir sürecin başlangıcı olmalıdır. Buetkinlik, ileriye doğru atılan bu adımları başka

adımlarla birleştirmenin ve yeni mevzilere taşımanınimkanları olarak değerlendirilmelidir.

Sınıf devrimcileri, kurultayın başarısı için kalanzamanı en etkin bir kullanabilmeli, kurultay iradesinigüçlendirecek bir çaba ortaya koymalı, etkinliklesınıf dayanışmasını yükseltmek için her türlü desteksunulmalıdır.

* * *Ekim Gençliği'nin Mart 2012 tarihli 137 sayısı

çıktı. Okurlarımız Ekim Gençliği'nin yeni sayısınıEksen Yayıncılık bürolarından temin edebilirler.

Sosyalizm Yolunda

KK iitt aapp ççıı llaarrdd aa.. .. ..

Page 3: SY Kızıl Bayrak 12-14

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

Sermayenin ve emperyalist güçlerin desteğiyleiktidara tırmanan dinci-gerici koalisyon,“demokratikleşme” maskesini çöpe atıp sivridişlerini her fırsatta gösteriyor. Dinci Amerikancıiktidarın saldırganlığı yeni olmamakla birlikte,Haziran 2011 seçimlerinden sonra zulmün kamçısınıelden bırakmamaya başladı.

Kürt hareketine karşı taarruza geçen sermayedevleti, Kürdistan topraklarını savaş alanına çevirdi.“KCK üyesi” oldukları gerekçesiyle binlerceBDP’liyi zindanlara dolduran iktidar, Kürt halkınakarşı topyekûn bir savaş yürütüyor. Demokratik hakve özgürlükler uğruna mücadele eden işçileri,emekçileri, gençleri, ilerici ve devrimci güçleri ise,kolluk kuvvetlerinin gaz bombaları, biber gazları,gözaltı ve tutuklama terörüyle sindirmeye çalışıyor.4+4+4 yasasına karşı KESK üyesi emekçilerle,ilerici ve devrimci güçlerin gerçekleştirdiğieylemlere tam bir azgınlıkla saldırarak, faşizanzihniyetini tüm çirkinliğiyle gözler önüne seriyor.

İçe dönük bu kaba saldırganlığa, komşu halklarıhedef alan savaş kışkırtıcılığı eşlik ediyor.Emperyalistler adına “aktif tetikçilik” Ankara’dakiişbirlikçi takımı için yeni değil. Fakat bu konuda dagiderek pervasızlaşan bir tutumla karşı karşıyayız.İstanbul’da biraraya gelen “Suriye HalkınınDostları” adlı saldırgan oluşumun toplantısındasergilenen tutum, savaş kışkırtıcılığında Pentagonşeflerinin bile geride bırakıldığı izlenimi veriyor.

Toplantıda yaptığı konuşmada, BirleşmişMilletler Güvenlik Konseyi’nin bir kenara bırakılıpSuriye’ye müdahale edilmesi gerektiğini savunanTayyip Erdoğan, hem efendilerine yaranmak hememperyalist yağmadan pay almak çabasında.

Dinci Amerikancı iktidarın bu denli kaba birsaldırganlık sergileyebilmesinin gerisinde sermayeve emperyalistlerden aldığı destek var. Bir diğerönemli neden ise işçi sınıfı hareketinin verilikoşullardaki zayıflığıdır. Düzen içi muhalefetin AKPiktidarı için ciddi bir sorun teşkil etmediği,dolayısıyla dinci gericiliğin halen “alternatifsiz” gibigöründüğü koşullarda, Kürt hareketinin yanısıra,rejimi sıkıştıracak esas güç işçi ve emekçihareketinin kitlesel militan bir düzey kazanmasıdır.Dinci Amerikancı iktidarın toplumsal hareketiezmek için pervasızca saldırması, sınıf ve kitlehareketinin gelişimini engelleme telaşından dakaynaklanıyor.

Zira Kürt halkına kirli bir savaş ilan eden, zamüstüne zam yapan, neo-liberal sosyal yıkımsaldırılarıyla işçi sınıfı ve emekçilere köleliğidayatan, “iş kazası” diye her gün işçileri katleden,“zamanaşımı” adı altında Sivas katliamınıncanilerini aklayan dinci Amerikancı iktidar korku vehuzursuzluk içindedir. Kaba saldırganlığın birnedeni Kürt hareketinin yanısıra işçi hareketinin degelişmesinden duyulan korkudur. Haklarını aramakiçin mücadele eden işçilerin ikide bir polissaldırısına maruz kalmaları, KESK eylemlerine karşıadeta taarruza geçilmesi, bu korkunundışavurumundan başka bir şey değildir.

İşçi ve emekçi hareketinin, henüz sermayeiktidarının saldırılarını püskürtebilecek güçtenyoksun olduğu açık. Ancak kapitalizmin her günyeniden ürettiği sorun ve çelişkiler ile AKPiktidarının azgın saldırganlığı, rejim karşıtımücadele dinamiklerinin birikmekte olduğuna işaretediyor.

Kürt halkının devletin Newroz’u yasaklamasaldırısına meydan okuması, polis terörüne maruzkalan KESK eylemlerinde kamu emekçilerininsergilediği militan direniş, ilerici Alevi örgütlerininSivas katliamı davasının zamanaşımınauğratılmasına karşı onbinlerle alanlara çıkması, işçisınıfının yerel düzeyde kalsa da sürekli birhareketlilik içinde olması ve yüzlerce öğrencininzindanlara kapatılmasına rağmen gençliğin mücadeledinamiklerinin bastırılamaması... Tüm bunlar, dinciAmerikancı rejimin demokratik hak ve özgürlükleruğruna yükseltilen mücadeleye azgıncasaldırmasının, toplumsal hareketin yükselişegeçmesinden duyduğu korkuyla da bağlantılıolduğuna işaret ediyor.

Süreç devrimci baharın doruğu olan 1 Mayıs’a

doğru ilerlerken, işçi ve emekçiler cephesindekendini hissettiren mücadele eğilimi, dinci-gericirejimin dayattığı boğucu ablukayı parçalamapotansiyeli taşıyor. 1 Mayıs faaliyetleri bu olgugözetilerek planlanmalı, dışavuran mücadeledinamiklerinin alanlara taşınması için büyük birçaba sergilenmelidir.

Uzlaşmaz iki sınıfın karşı karşıya geleceği 1Mayıs’ta, alanların sermaye iktidarından hesap soranmilitan gösterilere sahne olması, hem içeride hemdışarıda izlenen saldırgan politikalara karşı etkili birmücadelenin önünü açabilir.

O halde 1 Mayıs hazırlığı tam bir seferberlikleyürütülebilmelidir. İşçi sınıfı başta olmak üzere,amerikancı iktidarın saldırılarından rahatsız olantüm ezilenlerin 1 Mayıs alanlarına taşınmasıhedefine kilitlenilmeli, militan ve kitlesel bir katılımiçin tüm güç ve olanaklar harekete geçirilmelidir.

Sınıf devrimcileri berrak bir misyon bilinciylehareket etmeli, güncel görevlerin hakkını vermekararlılığıyla devrimci 1 Mayıs’ın hazırlık sürecineyüklenmelidir.

Devrimci 1 Mayıs’a hazırlık...

Mücadele dinamikleri alanlarataşınmalıdır!

Uzlaşmaz iki sınıfın karşı karşıya geleceği 1 Mayıs’ta, alanların sermayeiktidarından hesap soran militan gösterilere sahne olması, hem içeride hemdışarıda izlenen saldırgan politikalara karşı etkili bir mücadelenin önünü açabilir. O halde 1 Mayıs hazırlığı tam bir seferberlikle yürütülebilmelidir. İşçi sınıfı baştaolmak üzere, amerikancı iktidarın saldırılarından rahatsız olan tüm ezilenlerin 1Mayıs alanlarına taşınması hedefine kilitlenilmeli, militan ve kitlesel bir katılımiçin tüm güç ve olanaklar harekete geçirilmelidir.

Page 4: SY Kızıl Bayrak 12-14

Gündem4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

Emperyalist haydutlarla suç ortaklarınınSuriye’ye müdahale kapsamında planladıklarıtoplantıların ikincisi İstanbul’da gerçekleştirildi.Tunus’ta düzenlenen ilk toplantıda “Suriye’ninDostları” yaftasını kullanan gerici güçler, bu defa“Suriye Halkının Dostları” adıyla piyasaya çıktılar.

Bölgeyi savaş alanına çevirmek pahasına da olsa,Şam’da “dinci gerici, neoliberal, Amerikancı” birrejim kurmaya odaklanan bu gerici cephenin başınıABD emperyalizmi çekiyor. Fransa başta olmaküzere AB emperyalistleri de saldırgan şebekeniniçindeler. Türkiye, Suudi Arabistan, Katar üçlüsü ise,savaş çığırtkanlığında başı çekiyor. Daha özelplanda ise Tayyip Erdoğan-Ahmet Davutoğlu ikilisisaldırganlıkta Pentagon’daki efendilerini bile geridebırakıyorlar. Öyle ki, AKP şeflerinin toplantıdasavundukları “Suriye’ye müdahale için şimdi kararalınmalıdır” tezi, ortaçağ kalıntısı Suudi Arabistan-Katar ikilisi dışında destekçi bulmadı.

Bu arada AKP şeflerinin Rusya ve Çin’intoplantıya katılmaları için yaptığı girişimler defiyaskoyla sonuçlandı. Dahası Rusya hükümeti,toplantıda alınan kararların barışçı çözümüengelleyeceği için reddettiğini açıkladı.

Emperyalistlerle suç ortakları,halkların dostları değil cellatlarıdır!

ABD emperyalizmi tarafından yönlendirilen karşıdevrimci bir oluşumun “Suriye Halkının Dostları”ismiyle anılması, Suriye başta olmak üzere dünyahalklarıyla alay etmekten başka bir anlam taşımıyor.Zira kabarık suç dosyaları bir yana, sadece son 11yılda işgal edilen Afganistan, Irak ve Libya’dayaşananlar, bu güçlerin ancak halkların cellatlarıismiyle anılabileceğini kanıtlamaya yeter de artar...Adı geçen ülkeleri yakıp yıkarak ortaçağ karanlığınasürükleyen emperyalist işgal iki milyonu aşkıninsanın katledilmesinden de sorumludur.

ABD, AB, NATO ile başta Türk devleti olmaküzere emperyalizmin tetikçileri Afganistan, Irak veLibya işgallerinin suç ortaklarıdır. Bu aynıgerici/zorba güçler, güya halkı Baas rejimininzulmünden kurtarmak için Suriye’ye müdahaleetmenin yollarını arıyor. Oysa düşkün gerici güçlerve onların etkisindeki kesimler hariç, Suriyehalklarının çoğunluğu emperyalist müdahaleye karşıçıkıyor. Sadece Baas rejimini destekleyenler değil,muhalefetin kayda değer bir kesimi de emperyalistsaldırıyı reddediyor.

Emperyalistlerle Türkiye, Suudi Arabistan, Katargibi tetikçilerin başını çekeceği bir saldırının barışveya özgürlük değil, savaş ve yıkım, etnik, dinsel,mezhepsel çatışmaların tırmandırılması gibifelaketler getireceğinin farkında olan Suriyehalklarının önemli bir kesimi, olası bir dışmüdahalenin tedirginliğini yaşıyor.

Halkları boğazlama pahasına rejimdeğişikliği

Baas rejimini yıkmak için İstanbul’da düzenlenen

ikinci toplantıda, saldırıya zemin hazırlayacak bellikararlar alındı. Ancak savaş çığırtkanlığında başıçeken Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin hevesleri yinede kursaklarında kaldı. Zira savaş çığırtkanı ikilişimdi müdahale kararı alınmasını isterken,Pentagon’un savaş baronları, koşulların henüzolgunlaşmadığı kanısında oldukları için bir süredaha beklemeyi uygun gördüler.

Doğrudan saldırı kararı alınmasa da, iç savaşıkörükleme çabası gerici koalisyonun temelgündemiydi. Toplantıda emperyalist güçlerin kuklasıSuriye Ulusal Konseyi’ni (SUK) “Suriyelilerintemsilcisi” olarak tanıma, terör eylemlerine devameden “Özgür Suriye Ordusu” (ÖSO) adlı çeteninsilahlandırılması, eğitilmesi ve çeteye katılanlaramaaş bağlanması gibi kararlar alındı. ÖSO, tıpkıLibya’da olduğu gibi, fiilen emperyalist güçlerinparalı askeri haline gelmiş oldu.

Alınan kararların içeriği, iç savaşın daha datırmandırılması, Baas yönetiminin kabul ettiği“Annan Planı”nın başarısızlığa uğratılması ve bunundoğrudan saldırı gerekçesi yapılmasınınhedeflendiğini gösteriyor. Yani “Annan Planı”nıgündeme getiren emperyalistlerle suç ortaklarınınamacı çatışmalara son verip tarafların anlaşmasınısağlamak değil, silahlı çeteleri kullanarak bu planıbaşarısızlığa uğratmak ve bunu saldırı gerekçesiyapmaktır.

Suriye’deki güçler dengesi ve durumunkarmaşıklığı dikkate alındığında, emperyalistlerlesuç ortaklarının hedeflerine ulaşabilmeleri kolay

değil. Dolayısıyla Şam’da kukla bir yönetiminkurulması için atılan adımlar, savaşınşiddetlendirilmesi, halkların boğazlaşmaya itilmesive çatışmaların bölgesel bir boyut kazanmasıanlamına geliyor.

SUK karşı-devrimci düşkünlerkoalisyonu durumuna düşmüştür

Türk devleti/AKP iktidarının güdümüne giren,emperyalistlerden silah, para, askeri eğitim, dahasıdoğrudan müdahale talep eden SUK, karşı-devrimcidüşkünler koalisyonu olarak hareket etmektedir.“Baas zulmüne son vermek, halkı işkence vekatliamdan kurtarmak gerektiğini” vaaz ederekemperyalist saldırıya “meşruluk” kazandırmayaçalışan SUK şefleri, sadece Suriye halklarına değiltüm bölge halklarına da ihanet etmektedirler. Ziraibret verici Afganistan, Irak, Libya örnekleri ortadadururken emperyalist saldırının halkı zulümdenkurtaracağını vaaz edip ABD ve suç ortaklarınayaltaklanmanın başka bir anlamı yoktur.

Eğer “SUK” adlı bu oluşumun derdi Baaszulmüne son vermek olsaydı, silahlı çetelerin vahşikatliamlarına da karşı çıkar, henüz rejimi devirmegücünde olmadıklarından iç savaşın bitmesi içinçaba harcardı. Oysa bu düşkün takımının tek derdine pahasına olursa olsun Baas yönetimini deviripyerine geçmektir.

Şimdiden vahşi katliamlar yapabilen bir gücün, içsavaşı derinleştirip emperyalist müdahale için zemin

“Suriye’nin dostları” savaş kışkırtıcılığına devam ediyor...

Emperyalist saldırganlığa karşıişçilerin birliği halkların kardeşliği!

ABD, AB, NATO ile başta Türk devleti olmak üzere emperyalizmin tetikçileri Afganistan,Irak ve Libya işgallerinin suç ortaklarıdır. Bu aynı gerici/zorba güçler, güya halkı Baasrejiminin zulmünden kurtarmak için Suriye’ye müdahale etmenin yollarını arıyor. Oysadüşkün gerici güçler ve onların etkisindeki kesimler hariç, Suriye halklarınınçoğunluğu emperyalist müdahaleye karşı çıkıyor.

Page 5: SY Kızıl Bayrak 12-14

hazırlaması şaşırtıcı olmasa da ibret veridir. Çünkübu zihniyet, Suriye halklarının kanını akıtarakiktidara tırmanmayı temel almaktadır. Vurgulamakgerekiyor ki, her burjuva akım gibi, SUK içindeöbeklenen güçlerin de, Suriyeli emekçilerindemokratik, sosyal, siyasal talepleriyle yakındanuzaktan bir alakaları bulunmuyor. Tersine, bugüçlerin kitle hareketini istismar edip gerici güçlerindesteğiyle iç savaşı başlatmaları, emekçidinamiklerin iki ateş arasında kalmasına nedenolmuş, Baas rejiminin şiddetini daha da arttırmasınazemin hazırlamıştır.

Çocukları bombalayanlarınvicdandan söz etmeye hakları yoktur

Dinci Amerikancı partinin şefi Tayyip Erdoğan’ıntoplantıda yaptığı konuşma, sermaye medyasınınmanşetlerine taşındı. Savaş çığırtkanlığı yaparkenvicdani sorumluluktan söz eden, “Annan Planı”nıpeşin olarak reddederek iç savaşınderinleştirilmesini savunan AKP şefi, “BMsorumluğunu yerine getirip Suriye’ye müdahalekararı almazsa, bunu ‘Suriye halkının dostları’yapacaktır” türünden laflar da etti.

F-16 savaş uçaklarıyla Kürt çocukları vegençlerinin üzerine bomba yağdıran bir rejimin şefiolan Tayyip Erdoğan’ın, “Suriye halkını zulümdenkurtarmak vicdani sorumluluğumuzdur” türündenlaflar gevelemesi, riyakârlığın dik alasıdır. Kürthareketini tasfiye etmek için azgın bir savaş yürütenAKP iktidarı işçilerin, emekçilerin, gençliğin, ilericive devrimci güçlerin her eylemine de polisordusuyla saldırmaktadır. Hal böyleyken, komşuülke halklarının demokratik hak ve özgürlüklerinisavunur pozlar takınmak ancak tiksintiylekarşılanabilir.

AKP şefinin “tampon bölge”, “güvenli koridor”,“uçuşa yasak bölge” oluşturulmasını savunması ise,Suriye’ye doğrudan askeri saldırıya zeminhazırlamaktan başka bir anlam taşımıyor. Demek ki,Tayyip Erdoğan’ın derdi yıkım ve katliamların sonbulması değil, bu felaketlerin daha da yayılmasınıkörüklemektir. Zira ABD ve suç ortaklarına göreBaas yönetimini yıkmak için her şey mubahtır. F-16savaş uçaklarıyla çocukları bombalayan zihniyettende bu zihniyeti destekleyenlerden de ancak bubeklenir.

Saldırganlık ve savaşa karşımücadele büyütülmelidir!

Suriye’ye saldırının bölgesel bir savaşa dönüşmeriskinin yüksek olması, bu girişime karşımücadelenin önemini bir kat daha arttırıyor. Olasıbir saldırının engellenmesi mücadelesinde ise,Türkiyeli ilerici ve devrimci güçlere özel birsorumluluk düşüyor. Zira emperyalist/siyonist güçleradına aktif tetikçiliğe soyunan Ankara’dakiişbirlikçiler, savaş çığırtkanlığının da başınıçekiyorlar.

Suriye’ye dönük saldırganlığın ön cephesindeTürk devleti/AKP iktidarı bulunduğuna göre, fiilisavaş anlamına gelen uğursuz planı engellemeninsorumluluğu da öncelikle Türkiye işçi sınıfına,emekçilere, ilerici ve devrimci güçlere düşmektedir.

ABD’nin başını çektiği gerici koalisyonunsaldırısına karşı çıkmak, emperyalistlerintetikçiliğini benimseyen SUK/ÖSO adlı oluşumlarımahkûm etmek, Baas yönetiminin desteklenmesianlamına gelmiyor elbet. Meşru, haklı vedesteklenmesi gereken hem dış müdahaleye karşıçıkan hem Baas yönetimine karşı demokratik,sosyal, siyasal hak ve özgürlükler uğruna mücadeleeden emekçiler ve sol/sosyalist güçlerdir.

Gündem Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

Emperyalistler ve işbirlikçilerinin Suriye işgali içinoluşturduğu birliğin 1 Nisan günü yapılan İstanbultoplantısı eylemlerle karşılandı.

NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Birlik ve NATO veFüze Kalkanı Karşıtı Öğrenciler, emperyalistler ve Türksermaye devletinin başını çektiği işbirlikçileritarafından İstanbul Kongre Merkezi’ndegerçekleştirilen “Suriye’nin Dostları” toplantısınıTaksim’den Harbiye’ye gerçekleştirdikleri yürüyüşleprotesto ettiler.

Kongre Merkezi’ne yürüyüş

Taksim Tramvay Durağı’nda biraraya gelen devrimcive ilerici güçler, “Onlar ‘Suriyenin Dostları’ değilhalkların düşmanıdır! Emperyalistler ve işbirlikçileri-uşakları Ortadoğu’dan defolun!/ NATO ve Füze KalkanıKarşıtı Birlik” ve “Emperyalizm yenilecek, direnenhalklar kazanacak! NATO ve füze kalkanına geçit yok /NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Öğrenciler” pankartlarınıaçarak, toplantının yapıldığı Harbiye’deki İstanbulKongre Merkezi önüne yürüdüler.

Yolun gidiş yönünün trafiğe kapatıldığı yürüyüştebileşenler kendi bayrakları ile katıldı. Yürüyüş KongreMerkezi önünde sonlandırıldı. Ardından basınaçıklaması yapıldı.

“Onlar Suriye’nin Dostları değil, halklarındüşmanlarıdır!”

ABD’nin başını çektiği emperyalistlerin vebölgedeki işbirlikçilerinin Suriye’ye müdahale etmekiçin Libya’dakine benzer bir kirli tezgah kurguladıklarınavurgu yapılan açıklamada, “Suriye’nin Dostları” adıaltındaki gerici birlikteliğin bu amaçla oluşturulduğusöylendi.

“TC devleti emperyalist müdahaleninkoçbaşı!”

AKP hükümetinin olası Suriye müdahalesindeemperyalistlerin koçbaşı olma misyonu yüklendiğinevurgu yapılan açıklamada, Ülke topraklarını gericisavaşların ve boğazlaşmaların merkezi halinegetirdiğine dikkat çekildi..

Açıklamanın ardından bir kez daha yolu trafiğe

kapatarak Taksim Tramvay Durağı’na yürüyen devrimcive ilerici güçler, mücadele kararlılıklarını yineleyerekeylemlerini sonlandırdılar.

Eyleme Mücadele Birliği ve Teori ve Politika dadestek verdi.

Ankara: “Onlar Suriye’nindüşmanlarıdır!”

Ankara NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Birliktarafından ABD Büyükelçiliği’ne yapılan bir yürüyüşve basın açıklaması ile Suriye halkı selamlandı,dayanışma vurgusu yapıldı.

Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önündetoplanan kitle Atatürk Bulvarı’nda bulunan ABD

Büyükelçiliği’ne yürüyüdü. En önde “Emperyalistler ve işbirlikçileri Ortadoğu

halklarına dost değil, düşmandır!” ve “Emperyalizminsavaş üssü olmayacağız, füze kalkanına hayır!”pankartlarının taşındığı eylem boyunca “Katil ABDbölgemizden defol!”, “Emperyalizm yenilecek direnenhalklar kazanacak!”, sloganları atıldı. DHF, Kaldıraç, TÖP,TÜM-İGD, Devrimci Yolda Özgürlük ve BDSP’ninkatıldığı eylemde komünistler kızıl flamalar taşıdılar.

Çağdaş Sanatlar Merkezi önüne gelindiğindeyapılan basın açıklamasında İstanbul’da yapılantoplantının Suriye halkına karşı savaş hazırlıklarınıhızlandırmak için ve Ortadoğu’yu kana bulamaplanlarının bir parçası olarak düzenlendiği ifade edildi.

“ABD’nin emriyle Malatya Kürecik’e kurulan füzekalkanı ve bugün yapılan ‘Suriye’nin Dostları’ toplantısıbölgeyi kana bulayacak savaş hazırlıklarınınhızlandığının kanıtıdır” sözlerine yer verilen açıklamadaişbirlikçi Türk devletinin ikiyüzlü tutumu teşhir edildi.

HDK’den toplantı protestosu

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) bileşenleri,İstanbul’da ‘Suriye’nin Dostları’ adı altındagerçekleştirilen toplantıyı Taksim Tramvay Durağı’ndaprotesto etti.

HDK Yürütme Kurulu üyesi Bircan Yorulmaztarafından okunan açıklamada, toplantının, halklarındostluğu ve kardeşliğini değil, savaşın ve işgalinkörüklenmesini amaçladığı söylendi.

Kızıl Bayrak / Ankara - İstanbul

1 Nisan 2012 / İstenbil

“Emperyalistler ve işbirlikçileri-uşakları Suriye’den defolun!”

1 Nisan 2012 / Ankara

Page 6: SY Kızıl Bayrak 12-14

Gündem6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

AKP iktidarının “12 Eylül’ü yargılama”aldatmacası başladı. 12 Eylül faşist darbesininfaillerinden Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nınhakkında açılan davanın ilk duruşması Ankara 12. AğırCeza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.

Sadece darbeci iki generalin yargılandığı dava,düzen cephesinin demokrasi aldatmacasınıgüçlendirmek için kullanılıyor. Özellikle dinci-gericiAKP hükümetinin borazanlığını yapmakta mahir olanliberal cenah, yargılama sürecini büyük bir pişkinlikleövgülere konu ediyor. Bu liberal avanaklar mahkemeyi“darbelerle hesaplaşma ve demokratikleşme açısındanönemli bir adım” olarak tanımlıyorlar.

Davanın iddianamesi darbe ile hesaplaşmayıhedeflemiyor

Mahkemenin kabul ettiği iddianame, dinci-partiAKP’nin ve düzen cephesinin “12 Eylül’ü yargılama”adı altındaki ikiyüzlülüğünü açıkça ortaya seriyor.

Öncelikle iddianame 12 Eylül faşist darbesi vefaşist darbeci generallerle hesaplaşmayı hedeflemiyor.İddianamede bir yandan 12 Eylül karşı devrimiöncesinde yaşanan olaylar sıralanıyor, öte yandan“terör olaylarının, ülkeyi kaosa sürükleyerek, askeridarbeye zemin hazırlamak isteyen güçler tarafındançıkarıldığı anlaşılıyor” saptamasıyla darbenin yüküdevrimci harekete yıkılıyor.

Kürt kelimesinin geçmediği, Maraş katliamının“Kahramanmaraş olayları” olarak tanımlanıp katliamınüstünün örtülmeye çalışıldığı yargılamada temelalınacak olan iddianamede, 12 Eylül öncesindeyaşanan bu olayların darbeye zemin hazırlamak içinyapıldığı belirtiliyor. Bu değerlendirmenin ardından,“yönetimi ele geçirmek isteyen güçler” olaraktanımlanan devrimci hareket, darbeye zeminhazırlamakla itham ediliyor. Ayrıca yaşanankatliamlarla ilgili olarak devrimci hareket suçlanıyor.İddianameyi kabul eden mahkemenin de benzer birtutum takınacağı aşikardır.

İddianamede 12 Eylül’ün devamı olan dinsel-gericilik koruma altına alınıyor. Darbenin Amerikanemperyalizminin çıkarlarıyla olan bağına, ABD’nindarbeye sunduğu hararetli desteğe değinilmiyor. Buyalın gerçeklere dair tek bir cümleye iddianamende yerverilmiyor. Mahkeme sürecinde de aynı anlayışsergilenecektir.

İddianame, 12 Eylül’le hesaplaşmayı içermiyor. Bubakımdan iddianame sermaye iktidarının alimenfaatlerinin savunucusu olan yargının ne 12 Eylülile hesaplaşmak ne de 12 Eylül kalıntılarını ortadankaldırmak gibi bir niyeti bulunduğunun en açıkgöstergesidir. Tıpkı iddianame gibi yargılama sürecide, son on yıldır AKP hükümeti eliyle sürdürülenneoliberal toplum düzeninin tahkim edilmesine yönelikbir gösteriden ibaret olmaya mahkumdur.

Dava süreci 12 Eylül karşı devrimini ve ardındanyaşananları iki generale yüklemeye yönelik olarak elealınacaktır. Oysa 12 Eylül, burjuvazinin işçi sınıfına,emekçilere, devrimci harekete, Kürt halkına yönelik,devleti yeniden yapılandırmayı hedefleyen topyekûnbir saldırıdır.

Mahkemede 12 Eylül karşı devrimi sonrasında

ülkenin tüm kaynaklarının özelleştirme adı altındatekellere peşkeş çekilmesi konusunda tek bir incelemeyapılmayacaktır. Tüm kaynakların sermaye tarafındanyağmalanmasına değinilmeyecektir. Tüm ekonomiyönetiminin faşist askeri rejime devredilmesine, işçihaklarının budanması vb. saldırılar ele alınmayacaktır.

Yargılama sürecinde 12 Eylül, işçi sınıfınınsendikasızlaştırılması, güvencesiz ve esnekçalıştırılması, köleleştirilmesi konusunda atılanadımlara, grev yasaklarına, ülkenin ucuz işçicehennemine çevrilmesine, sonu gelmez işcinayetlerine, kapitalizmin en vahşi uygulamalarınadair tek bir inceleme yapılmayacaktır.

12 Eylül, Kürt halkı üzerinde bitmeyen zulümdür;Kürt katliamıdır, Kürt halkının zindanlara doldurularaksiyasetten tasfiyesidir. 12 Eylül, özel ve olağanüstümahkemelerdir; faşist yargılama sistemidir.Mahkemede Kürt halkına yönelik katliamlaradeğinilmeyecektir.

Davada, 12 Eylül’ün dolaysız sonuçlarından biriolan, bugün AKP hükümeti eliyle daha da açık halegelen, sermayenin çıkarlarına hizmet eden yargı, ağırmahkumiyetler, kitlesel tutuklamalarsorgulanmayacaktır. Her biri canlı insan mezarınadönüştürülmüş hücre tipi hapishanelere; Diyarbakır,Metris, Mamak; Bayrampaşa, Ulucanlar; Pozantı veSincan’da açık hale gelen, bugün de devam eden 12Eylül hukuku aklanacak, süren katliamların örtülmesiiçin çaba gösterilecektir.

12 Eylül paşalarının yargılanmasıbir orta oyunudur!

Başta hükümet yandaşı medya olmak üzere tümsermaye medyası dünkü 12 Eylül’ün “sağ-solçatışması”nı durduran “tarafsızlığını” onaylarken,bugünkü 12 Eylül’e bu dava üzerinden destek olmayahazırlanıyor. Yalnız bu kez sanık sandalyesinde Türkeşyerine, “kurumlarımızla, Anayasamızla, yasalarımızla,fikirlerimiz iktidarda, bizi yargılayamazsınız” diyen ikigeneral var. 12 Eylül darbecilerinin “yargılanması” birtiyatro oyunudur!

12 Eylül’ün ürünü düzen partileri, w12 Eylül’le hesaplaşamazlar!

Düzen partileri 12 Eylül davasına müdahil olmakiçin arka arkaya mahkemeye başvuruyorlar. Bu tam birikiyüzlülüktür. Zira 12 Eylülcü politik rejim,parlamenter elbise giydiriliş şekliyle bugün devamediyor. Yani “demokrasiye” geçtik sözleri büyük biryalandır. Burjuva düzen partileri ve bugüne kadaronlarcası değişen hükümetler, 12 Eylülcülerle kolkolaolmuşlar ve onların geride bıraktıklarını tamamlamayaçalışmışlardır.

AKP’si, CHP’si, MHP’si ve diğer burjuva düzenpartileri hep birlikte 12 Eylülcü politik rejimi onararak,günün koşullarına uygun değişiklikler yaparak, onudevam ettirdiler ve ettiriyorlar. Faşist generallerinhazırlamış olduğu ve emekçilere zorla onaylatmışoldukları tepeden tırnağa faşist 1982 Anayasası vegenerallerin sınırlarını çizmiş olduğu rejimin tüm

kurum ve kuralları ayakta durduğu sürece, Türkiye’de“demokrasiye geçildi” sözlerinin palavra olmaktan ötehiçbir anlam ifade etmediği açık bir olgudur.

AKP hükümeti 12 Eylül’ün devamcısıdır. Bunedenle baskı ve şiddet araçlarını sürekli tahkimetmektedir. 12 Eylül iddianamesini hazırlayan savcıylaaynı mantığı taşıyan, AKP hükümetine ve sermayedevletine hizmette kusur etmeyen savcı ve hakimlerher gün Kürt hareketine ve ilerici, devrimci hareketeyönelik gözaltı ve tutuklama icraatlarına imzaatıyorlar. Sadece “KCK operasyonları” çerçevesindeyaklaşık 9 bin Kürt gözaltına alındı, yüzlercesitutuklandı. Kürt halkının milletvekili olarak seçtiği 6vekili serbest bırakmayan, 14 belediye başkanınıtutuklayan da aynı yargıydı. Hopa’da TayyipErdoğan’ın protesto edilmesinden sonra yaşananlar 12Eylül hukukunu aratmadı.

12 Eylül karşı devriminin hedefindeki işçi veemekçiler, 12 Eylül darbesi ile asıl hesaplaşmasıgerekenlerdir. Bu hesaplaşmanın esas yönü düzeninfaşist baskı ve terörle yarattığı korku duvarınıyıkmaktır. Bunu yapacak temel güç işçi sınıfı veemekçilerdir. 12 Eylül’le hesaplaşmada elde edilecekbaşarı sınıf hareketinin devrimcileştirilmesiçerçevesinde alınacak yol ile doğrudan bağlantılıdır.

Binler adliyeönündeydi

Ankara Adliyesin’de “12 Eylül’ü yargılama”oyunu oynanırken binlerce işçi ve emekçi adliyeönünde toplandı.

Yargılama aldatmacası mahkemede sürerkenilerici, devrimci güçler, meslek odaları, sendikalaradliye önünde 12 Eylül darbe düzenini teşhir etti.

İşkence gören, idam edilen kişilerin fotoğraflarıadliyenin önünde toplanan binlerce kişi tarafındantaşındı.

“Darbecilerle vicdan ve adalet önündehesaplaşmak için adalet nöbetindeyiz” ve “İki 12Eylül’den de hesap soracağız” yazılı pankartlaradliye önüne açıldı. Eylem, 12 Eylül darbe sürecindeyaşamını yitirenlerin isimlerinin okunması ve hep birağızdan “yanımızda” diyerek yanıt verilmesiylebaşladı. Ardından darbe sürecinde yaşamınıyitirenler için 1 dakikalık saygı duruşugerçekleştirildi.

Cemal Kırbayır’ın annesi Berfo Ana da eylemekatılanlar arasındaydı.

“12 Eylül davası” adlı orta oyunu…

12 Eylül’ün hesabınıişçi ve emekçiler soracak!

Page 7: SY Kızıl Bayrak 12-14

Sivas Katliamı davasının zamanaşımınauğratılarak aklanması 31 Mart günü İstanbulKadıköy’de onbinlerce kişinin katıldığı mitingleprotesto edildi. İstanbul’un birçok ilçesinin yanısıraEskişehir, Balıkesir, Yalova, Bursa gibi çevre illerdengelerek mitinge katılan Alevi emekçileri ile ilerici vedevrimci güçler, katliamları aklayan düzen yargısınatepki göstererek katliamcı devletten hesap sormakararlılığını haykırdılar.

Dört koldan Kadıköy’e!

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Alevi BektaşiFederasyonu, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı,Alevi Kültür Derneği ve Avrupa Alevi BirlikleriKonfederasyonu tarafından düzenlenen mitingekatılmak için Tepe Nautilus, Haydarpaşa Numune, EtBalık Kurumu ve Altıyol’daki toplanma noktalarındabuluşan binlerce kişi dört koldan miting alanınayürüdü.

“Katil devlet hesap verecek!” sloganı mitingboyunca öne çıkan temel slogan olurken, SivasKatliamı’nın insanlık suçu olduğu ve zamanaşımınauğratılamayacağı dile getirildi.

Mitingde, 30 Mart 1972’de Kızıldere’de şehitdüşen Mahir Çayan ve 9 yoldaşı da unutulmadı.Binlerce kişi Kızıldere’deki katliamı lanetlerkendevrim şehitlerini de andı.

Alevi derneklerinden kitlesel katılım

Alevi örgütleri, yöre dernekleri ile devrimci güçlerTepe Nautilus kolunda toplandı. Tepe Naitulus kolununen önünde, Sivas şehitlerinin fotoğraflarının yer aldığı“Unutturmadık, unutturmayacağız” pankartı taşınırkenbu kola katılım dakikalar ilerledikçe daha da arttı.Mitinge köy ve yöre derneklerinin yoğun katılımıdikkat çekti. Erzincan, Sivas, Malatya, Dersim veTokat gibi çok sayıda ilin yöre dernekleri depankartları ile katıldı.

Çok sayıda PSAKD şubesi yürüyüşte kendipankartlarını açarken Divriği Kültür Derneği, KangalDernekler Federasyonu, Alevi Kültür Dernekleri,Canların Alevi Yolu Kültür Derneği, TuncelilerDerneği, Hacı Bektaşı Veli Kültür Derneği’nin katılımıdikkat çekti. Sivas Hafik Karlı Köyü KalkındırmaDerneği, Eskişehir Tunceliler Derneği, BurhaniyeAlevi Kültür Derneği, Zara Gençlik Platformu da

mitinge katılan yöre dernekleri ve Aleviplatformlarından bazılarıydı.

Aralarında Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu,Mücadele Birliği, DHF, Partizan’ın da bulunduğuilerici ve devrimci güçlerin pankartları da Aleviörgütleri ve yöre derneklerinin arkasında sıralandı.

BDSP: “Katleden de aklayan dasermaye devletidir!”

Kızıl flamaların taşındığı BDSP kortejinde ise enönde “Asan da, yakan da, katleden de, aklayan dasermaye devletidir! Hesabını soracağız” pankartı yeraldı. Kızıldere şehitlerinin de anıldığı kortejde ayrıca“Devrimci direniş ve kararlılığın, devrim uğrunakendini adamanın adıdır Kızıldere” pankartı taşındı.

Maltepe Belediyesi taşeron işçileri de mitinge“İşçilere saldıran işçi düşmanı Maltepe BelediyeBaşkanı Mustafa Zengin hesap verecek” pankartıylakatıldılar.

Ekim Gençliği ise “Sivas katliamı zamanaşımıylaaklanıyor. Sivas’tan Roboski’ye katleden sermayedevletinden hesap soracağız” pankartını açtı.

İlerici güçler de yürüdü

Tepe Naitulus kolunda dikkat çeken bir diğerkatılım ise Fenerbahçe Taraftar Grubu Sol Açık’tı.Sarı-lacivertli formalarıyla mitinge katılan kitle ilgiodağı oldu.

Haydarpaşa Numune Hastanesi kolunda BDP,SODAP, ESP’nin de aralarında bulunduğu HalklarınDemokratik Kongresi bileşenleri ortak pankartarkasında yürüdü. ÖDP, Gençlik Muhalefeti veYeşilkent Cemevi ve Kültür Derneği de bu koldayürüdü. Düzen partisi CHP de bu koldan alana girdi.

Et Balık Kurumu önünde ise TMMOB İstanbul İlKoordinasyon Kurulu ve KESK’e bağlı sendikalarınüyeleri toplandı. Bu kolda TMMOB kortejine sınırlısayıda katılım gerçekleşti.

Hesap sorma kararlılığı haykırıldı

Mitingin programını tiyatro sanatçısı Orhan Aydınsundu.

İstanbul Alevi Dernekleri Hubyar Semah Ekibi’ninsemah gösterisi sunduğu açılışın ardından Sivasşehitlerinin aileleri sahneye davet edildi. Aileler adınakonuşan Zeynep Altıok, “Bizimle alay edildi. 19 yılintikam istemedik. Sahte sözler istemiyoruz” diyenAltıok, insanlık suçunda zamanaşımı olmayacağınıbelirtti. Kimsenin merhametini dilemediklerinisöyleyen Altıok, Uludere katliamını da hatırlattı.

Mitingin düzenleyicisi Alevi örgütlerininbaşkanlarının da söz aldığı programda ilk konuşmayıPir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel BaşkanıHüseyin Güzelgül yaptı. Ankara’daki polis saldırısısırasında yaralanarak hastaneye kaldırılan VolkanSelam’ı selamlayarak konuşmasına başlayan Güzelgül,yaptıkları mitingin mücadelelerinde dönüm noktasıolacağını ifade etti. Konuşmasında, Hz. Ali, Hz.Hüseyin ve Seyit Rıza’dan da alıntılar yapan Güzelgül,“Hiç kimse bizi korkutamaz, sindiremez” dedi.Güzelgül konuşmasını mücadele kararlılıklarını

vurgulayarak sonlandırdı.Hacı Bektaşi Veli Kültür Derneği Genel Başkanı

Ercan Geçmez de konuşmasında, “Bize Sivas’ı unutundiyorlar. 13 Mart’ta adaletin terazisi kırıldı.Demokratik direnme hakkımızı kullanıyoruz”ifadelerini kullandı.

Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu GenelBaşkanı Turgut Öker ise, KESK’in Ankara’dakidirenişini örnek göstererek, hayatın her alanındadirenme çağrısı yaptı. “Bu ülkeyi Tayyip Erdoğan’abırakmayacağız” diyen Öker, Kızıldere şehitlerini deandı.Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkan YardımcısıEngin Gündüz de “Sen bizim başbakanımız olamazsın.Senin anladığın dilden konuşacağız artık” sözleriyleTayyip Erdoğan’a seslendi.

Gündüz’ün ardından Alevi Bektaşi FederasyonuGenel Başkanı Selahattin Özel konuşma yaptı. TayyipErdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na yüklenmesini eleştirenÖzel, Çorum, Maraş ve Uludere katliamlarına değindi.

“Zamanaşımını tanımıyoruz!”

Alanda bulunan onbinlerce kişi Alevi örgütlerinintemsilcilerinin konuşmalarını büyük bir dikkatledinledi. Konuşmaların ardından sırasıyla PınarAydınlar, Gülcihan Koç, Sabahat Akkiraz, Onur Akınsahne alarak türküler ve marşlar seslendirdi.

Oldukça coşkulu bir atmosferde geçen mitingkürsüden yapılan 1 Mayıs çağrısı ve “1 Mayıs’ta 1Mayıs alanındayız!” sloganı ile sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

Sivas’ın hesabınıemekçiler soracak

Sermaye devleti Sivas davasını “zamanaşımı”bahanesiyle üstünü örtmeye çalışmakta, iplerielinde bulunan katillerini aklamaya çalışmaktadır.Devletin bu pervazsızlığını protesto etmek,emekçileri hesap sormaya çağırmak amaçlı 30 Martakşamı Esenyurt Depo caddesinde yürüyüşlü birbasın açıklaması gerçekleştirildi.

Ellerinde BDSP flamaları, Sivas’ta katledilenaydınların resimleri bulunan kitle “Sivas’ın hesabınıemekçiler soracak! / BDSP” pankartının arkasındayürüyüşe geçti. Sık sık durularak emekçiler hesapsormak için yürüyüşe dahil olmaya çağrıldı. Yürüyüşboyunca çevrede toplanan insanların da katılımıylasayısı artan kitle sloganlarla caddenin sonuna geldi.Devrim ve sosyalizm mücadelesinde şehit düşenleradına saygı duruşu yapıldı. Burada bir basınaçıklaması gerçekleştirildi.

Basın açıklaması Komünist şair Adnan Yücel’in“Biz Kazanacağız” şiirinin hep bir ağızdanokunmasının ardından son buldu.

Atılan sloganlara emekçiler alkışlarıyla destekverdiler. Etrafta toplanan emekçiler de saygıduruşunda yumrukları sıkılı biçimde anmayakatıldılar.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

Onbinler Kadıköy’de hesap sordu

31 Mart 2012 / Kadıköy

Page 8: SY Kızıl Bayrak 12-14

Gündem8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

Sermaye devleti Nisan ayını zamlarla başlattı.Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), 1Nisan’dan geçerli olmak üzere kullanımdaki elektrikfiyatını yüzde 8,1 oranında arttırdı. Zaten son 6 aydaelektriğe 11,9 oranında zam yapılmıştı. Böylecetoplam zam oranı 6 ay içinde %20 oldu.

Elektriğe zam haberinden sonra doğalgaza dayüzde 18.72 oranında zam yapıldı. Mart ayı içindebenzin fiyatlarına üç haftada üç zam yapılmıştı. 9Mart, 19 Mart günlerinde zamlanan benzinegeçtiğimiz günlerde 5 kuruş daha yeni bir zam geldi.Benzin, doğalgaz ve elektriğe yapılan zamlarlabirlikte, sermaye hükümeti AKP’nin bu zamyağmuru, bir ailenin enerji faturasına 94 liralık ekyük bindirmiş oldu. Bunun dışında enerji alanındakibu zamlara bağlı olarak diğer tüketim maddelerindede ciddi artışlar olacaktır.

Emekçileri daha da yoksullaştıracak olan buzamlar konusunda sermaye hükümeti ise tam birpişkinlik içerisindedir. Zam yapmayı ne hükümetinne de kendisinin istediğini söyleyecek denli arsızEnerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız,zamların nedeni konusunda da kitlelerin bilinçlerinibulandırmak için çeşitli argümanlar ileri sürüyor.Sermaye ve hükümetinin enerji politikalarındankaynaklı olan bu zamların nedenini “uluslararasıistikrarsızlığın getirdiği, özellikle Arap Baharı’ylabirlikte gelen istikrarsızlığın dünyaya ödettirdiği birfatura” olarak nitelendiriyor. “Ortadoğu ve KuzeyAfrika’da bu gerilimler arttıkça petrol fiyatlarıdüşmez” diyerek zamların nedeni olarak ayaklananhalk kitlelerini gösteriyor.

Enerji Bakanı tam bir ikiyüzlülükle zamları kendidışlarında oluşan nedenlerle açıklayarak,“zorunluluktan” zam yaptıklarından yakınıyor!Zamlara oluşacak olası tepkilerin önüne geçmek,kitlelerin öfkesini saptırmak için, çeşitli açıklamalaryapan Enerji Bakanı ne kadar iyi bir demagogolduğunu da gösteriyor. Zira Enerji Bakanı bu fırsatıkullanarak doğalgaz zammını duyurduğuaçıklamasında HES’leri ve nükleer santrali tekrarsavunma fırsatı yakalamış oldu. “Doğalgazithalatından şikâyet ediyorsak, mutlaka yerlikaynaklara yönelmeliyiz” diyerek klasik söylemebaşvuran Yıldız, zamları nükleer enerji ve HES’lerkonusunda süreci hızlandırmak için kullanıyor. TanerYıldız “çevre hassasiyetinin” karşılığını zam olaraködersiniz diyerek aba altından sopa gösteriyor.Oysaki dünyanın giderek terkettiği nükleer veHES’ler büyük çevre katliamı yaratmasının yanı sıradışa bağımlılığı da azaltacak bir çözüm de değildir.Şimdiye kadar üretime geçenlerle birlikte 2 bininüzerindeki HES projesinin yarattığı çevre kirliliğinerağmen, emekçi halka ekonomik bir refahsağlamadığı ortadadır.

Zamlar emekçi halkın yoksulluğunu daha daartıracaktır. Yansıra “maliyet düşürme” adı altındapatronlar için yeni işçi çıkarımlarının da nedenigösterilecektir. Zira tüm patronların zihniyetinigeçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamaylaözetleyen Adana Sanayi Odası Başkanı SadiSürenkök şöyle demektedir: “Yapılan son zamlar,üretimde maliyetleri artıracak, rekabet gücünüdüşürecek.” Buradan çıkan sonuç bir kez daha

faturanın işçiye kesileceğidir. Patronlar bunu işçiücretlerine zam yapmamanın ya da işçiyi daha daucuza çalıştırmanın kılıfı yapacaktır. İşsizlikartarken, düşük ücretlerde iş bulanlar ise daha yoğunve ağır çalışmaya mahkûm edilecektir.

Asalak takımı doymak bilmiyor!

Temel kullanım ve tüketim maddelerine yapılanzamlarla emekçiyi soyanlar, buna bir de yeni eksoygunlar ekliyorlar. Örneğin yine geçtiğimizgünlerde milletvekillerinin akapunktur ve kaplıcatedavisi gibi özellikli hizmetlerden parasızyararlanmasını sağlayacak bir düzenleme meclistengeçti. Bunun yansıra TBMM Başkanlık Divanı’nasunulan yeni düzenlemeye göre milletvekillerininodalarındaki sabit telefonların yanı sıra,milletvekillerinin kendi adlarına kayıtlı cep telefonugörüşmelerinin, iki aylık maaş tutarı kadar olanbölümü TBMM bütçesinden karşılanacak. Buna göremilletvekilleri 23 bin liraya kadar bedava görüşmeyapabilecek. Ayrıca vekillerin gittiği yabancı dilkursları ücretinin de yüzde 60’ı yine meclisbütçesinden karşılanacak. Milletvekillerininmaaşlarına aldığı “kıyak” zamlara rağmen bu asalaktakımı hala emekçilerin sırtından geçiniyor, bir türlüdoymak bilmiyorlar.

Zamları durdurmak için, sokağa, eyleme!

Zamlarla birlikte işsizlik, yoksulluk, sefalet dahada artacakken, yapılması gereken işçi ve emekçilerinörgütlü gücünü harekete geçirmektir. Bunun yakınörneklerini başka ülkelerdeki sınıf kardeşlerimizgöstermektedir. Örneğin geçtiğimiz günlerdePakistan’da petrol ürünlerine ve doğalgaza yapılanzamlar nedeniyle ülkenin büyük kentlerinde protestoeylemleri düzenlendi, zamlar geri çekilmezseüretimin duracağı duyuruldu.

Yine benzer bir örnek Endonezya’da yaşandı.Endonezya’da akaryakıt fiyatlarının arttırılmasıplanına karşı yapılan eylemler sonucu zamlar geriçekilmişti. Akaryakıt fiyatlarına zam yapma planımeclise gelmeden önce başlatılan eylemlerde, halksokakları doldurarak, hükümete geri adım attırdı.

Tek seçenek örgütlü mücadele!

Diğer alanlarda olduğu gibi enerji alanındauygulanan neoliberal politikaların veözelleştirmelerin faturası emekçilere ödettirilmekisteniyor. Emekçiler yoksulluğun, sefaletin acısınıyaşarken bir avuç asalak zenginlik içinde sefahatsürüyor. Sermaye hükümeti AKP’nin bakanı bir dekarşımıza geçip alay edercesine “biz de istemeyizzam yapmayı” diyor. Sermaye sınıfı ve onunhizmetindeki uşak takımı emekçileri iliğine kadarsömürürken, emekçilerin kanını emen bu asalaktakımına karşı tek seçenek örgütlü mücadeleyiyükseltmektir. Bizde dünyanın çeşitli yerlerindeayağa kalkan emekçi kardeşlerimiz gibi sokakları,alanları doldurmalı, asalak sermaye sınıfınagücümüzü göstermeliyiz.

Zamlar durmak bilmiyor...

Sokağa, eyleme, örgütlenmeye!

Zam yağmurunatepki

TMMOB'ye bağlı Elektrik Mühendisleri Odası(EMO) Bursa Şubesi yaptığı basın toplantısı ileelektrik ve doğalgaza yapılan zamların piyasanınçıkarları esas alınarak yapıldığına dikkat çekti.

Açıklamada, 2012 yılının bütünü için yüzde6.65’lik enflasyon beklenirken konut kullanıcılarınınçıplak elektrik fiyatlarına yalnızca yılın ilk 3 ayındayüzde 12.8 zam yapılması ile emekçilerin sırtınayüklenen yükün boyutunun ağırlaştırıldığı dilegetirildi.

Elektrik satış fiyatlarının meskende yüzde 9.6oranında olarak belirtilmesine rağmen, EMO’nunyaptığı hesaplara göre bu oranın yüzde 12.76olduğuna vurgu yapıldı.

Kayıp ve kaçak bulmacası

Konut kullanıcılarının kilovat saat başına kesilenkayıp ve kaçak bedelinin yüzde 9,93 zamlandırılarak,2.7 kuruş olduğuna dikkat çekilirken, kayıp kaçakkaleminin bugün şirketlerin soygun aracınadönüştürüldüğü ifade edildi. EPDK ve AKPiktidarının bu soyguna yasal zemin hazırladığısöylenerek, ortalama bir ailenin faturasının 70TL’den 76 TL’ye yükseldiği belirtildi.

Zam dalgası devam edecek

Türkiye’nin Ortadoğu’da ABD taşeronu gibikonumlanması ile, buradaki gelişmelere paralelolarak Rusya ve İran kaynaklı bir doğalgaz kriziyaşanabileceğine vurgu yapılan açıklamada, bundandolayı önümüzdeki dönemde bu zam dalgasınınyinelenebileceği söylendi.

10 yıldır iktidarda olan AKP’nin elektriktekidoğalgaz bağımlılığını ortadan kaldırmak bir yana,piyasada yer alan şirketlerin çıkarları doğrultusundadoğalgazla üretimi arttırarak bu bağımlılığıderinleştirdiği söylenen açıklama çözüm önerilerininaktarılmasıyla son buldu.

Kızıl Bayrak / Bursa

Bursa

Page 9: SY Kızıl Bayrak 12-14

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

Geçtiğimiz haftalarda deklare edilen ve ardındanörgütlenme süreci başlatılan Taşeron İşçileriKurultayı’na sayılı günler kaldı. 1 Mayıs’ınöngünlerinde toplanacak olan kurultayın başarısı içingeride kalan sınırlı zaman diliminin her açıdan iyiörgütlenmesi kritik bir yerde durmaktadır. Gerek önhazırlık süreci üzerinden olsun gerekse bizzat kurultaygününün politik içeriği ve kitleselliği açısından olsun,sınıf devrimcilerini ve kurultay örgütlenmesinde yeralan diğer sınıf güçlerini önemli bir sınav beklemektedir.

Direniş mevzilerinden kurultaya

Taşeron İşçileri Kurultayı, Maltepe Belediyesitaşeron işçilerinin başlatmış olduğu örgütlenme vedireniş süreci üzerinden gündeme gelen ancak gelinenyerde bu sınırları aşarak milyonlarca taşeron işçisininörgütlenme ve mücadele mevzisi olma iddiası ilebütünleşmiş durumdadır. Zira taşeronluk sistemibelediyelerden tersanelere, tekstilden inşaata hemen hersektörde uygulanan bir kölelik dayatmasıdır. Vedolayısıyla 15 Nisan günü günlerde toplanacak kurultayen başta bu kapsamda bir içerik ve sorumluluküzerinden şekillenmek durumundadır.

Bu böyle olmakla birlikte kurultayın kendisi gerekdüzenleneceği bölge açısından gerekse örgütleyengüçler üzerinden Maltepe Belediye direnişi vegeçtiğimiz haftalarda Tuzla tersaneler bölgesindebaşlayan ELTA direnişi ile dolaysız bir ilişkiiçerisindendir. Kurultay, direnişlerin geleceği açısındanönemli bir yer tutmaktadır ve direnişler üzerindenkurultayı örgütleyen güçlerin omuzlarına ayrıca birsorumluluk yüklemektedir.

Dolayısıyla Taşeron İşçileri Kurultayı bu direnişleribüyütmek, dahası diğer sınıf kesimleri ile bağını kurmakve kazanımla sonuçlandırmak bakışı üzerindenörgütlenmelidir.

Zira direnişlerin kendi sınırlarını aşarak tüm taşeronişçilerinin mevzisi olmasına vesile olacak olan kurultaysürecinin başarısı yine bu direnişlerin akıbeti üzerindede dolaysız bir etkisi olacağından kuşku duymamakgerekir. Bu sebeple kurultayın özellikle direnişinsürdüğü alanlarda güçlü bir zeminde örgütlenmesi,mevcut direnişlerin kazanımla sonuçlanması kadarkalıcı mevziler yaratılabilmesi açısından büyük birönem taşımaktadır. Deyim yerindeyse kurultayın başarıölçütlerinden ilki mevcut direniş alanlarında yaratacağısonuçlar olacaktır.

Kurultayın başarısı, hedef alanlardasınıfla bütünleşmeden geçer

Kurultay deklarasyonu üzerinden bakıldığındadirenişlerin sürdüğü alanlar dışında, Kartal’danAdalar’daki taşeron belediye işçilerine, tersanelerdenfabrikalara uzanan geniş bir faaliyet alanı işaretedilmekte, bu alanlarda somut hedefler ortayakonulmaktadır. Tam da buradan hareketle denilebilir kien başta bu alanlarda yürütülecek olan faaliyetin başarısıkurultayı güvenceleyecek, sonrası için önemli olanaklaryaratacaktır. Daha açık bir ifadeyle, kurultay bualanlarda örgütlendiği koşullarda amacına ulaşacak vesonrasına anlamlı sonuçlar bırakabilecektir.

Her ne kadar sınırlı bir zaman dilimi içerisindekurultay çalışması gündemleşmiş olsa da mevcutolanaklara bakıldığında hedef alanlar üzerinden somutsonuçlar elde etmek mümkün görünmektedir. Zira yine

deklarasyon üzerinden bakıldığında kurultayı örgütleyengüçler, bu alanlarda bir yer tutmaktadır ve yılları bulanbir deneyim ve birikime sahiptir. Gerisi kurultayçalışmasının aşağıya doğru bu alanlarda ayaklarınınoluşturulması, ulaşılabilen tüm sınıf güçlerineçalışmanın maledilmesidir. Daha fazla vakitkaybetmeksizin her bir faaliyet alanında kurultaygündemleri üzerinden işçi toplantıları örgütlenmeli,kurultayın hedef ve amaçları bu toplantılarda enineboyuna ortaya konulmalı, süreç içerisinde temas kurulanher bir işçiyi kurultay çalışmasına dahil etme bakışı ilehareket edilmelidir.

Bunu başarmak ise ancak geride kalan dönemiçerisinde kaybedilen zamanı telafi edecek düzeyde biryüklenme ile mümkün olabilir.

Örgütlenme deneyimleri vebirikimi kurultayla buluşturulmalı

Kurultay çalışması bir başka açıdan taşeronişçilerinin bugüne kadar hayata geçirdiği örgütlenme vemücadele deneyimlerini kurultay vesilesiyle paylaşmasıve ortak sonuçlar çıkarması bakımından önemli bir adımolarak ele alınmalıdır.

Bunun için kurultayı örgütleyen güçler dışında budeneyime sahip diğer sınıf güçlerini de sürecin parçasıyapmak kurultayın başarısı bakımından önemtaşımaktadır. Zira bu alanda bugüne kadar elde edilenmevcut birikimleri toparlamak ve gelecek için sonuçlarçıkarmak kurultay çalışmasının bir başka sorumlulukalanıdır. Mevcut kurultay çalışması bu açıdan bir ilkdeğildir belki ama geçmiş deneyimlerin ortak birzeminde buluşması, bu alanda faaliyet yürüten sınıfgüçlerine perspektifler sunabilmesi açısından önemli birilk adım olacağından kuşku duymamak gerekir.

Kaldı ki yukarıda da belirtildiği gibi taşeronluksistemi ve kölelik koşulları bugün bir uçtan bir ucabütün bir işçi sınıfına dayatılmakta, hemen her sektördeazgınca uygulanmaktadır. Örgütlü-örgütsüz tüm işçilertaşeron uygulamasına maruz kalmaktadır. Kurultayınpolitik planda bu sorun üzerinden sonuçlar ortayakoyması ayrıca önem kazanmaktadır.

Politik içeriği güçlü vekitlesel bir kurultay...

Kurultayın tüm örgütlenme süreci hem içerik hemkatılım bakımından değerlendirilmeli, yapılan her plan,atılan her adım en başta buna hizmet etmelidir.

Bu açıdan bizzat kurultay zemini taşeronuygulamasının sınıfın gündelik yaşamından örgütlenmeve mücadelesi üzerindeki etkilerine kadar tartışıldığı birkürsüye dönüştürülebilmeli. Dahası bu tartışmalarınışığında somut sonuçlar ile çıkılabilmelidir. En baştakurultayın örgütlenmesinde yer alan bütün güçlerkurultaya böylesi bir düşünsel hazırlıkla katılmasıönemli bir yerde durmaktadır. Tebliğ ve önergelerintaşeron işçilerinin örgütlenme ve mücadele sürecininönünü açan bir mahiyette hazırlanması en başta böylesibir düşünsel hazırlıkla mümkün olacaktır.

Kurultay günü üzerinden bir başka önemli noktaatılımdır. Kurultayın kitlesel bir sınıf etkinliğinedönüştürülebilmesi, her şeyden önce süreçten moral birgüçle çıkılabilmesi için kitlesel bir katılımsağlanmalıdır. Arkası 1 Mayıs olan böyle bir sınıfetkinliğini kitlesel bir katılımla hayata geçirmekkurultayın bir başka başarı ölçütü olacaktır.

Kurultayın başarısı için tempoyuyükseltelim

Yukarıda altı çizilen hedefler üzerinden kurultayasayılı günler kala yürütülen faaliyetin temposu ayrı birönem kazanmış bulunuyor. Özellikle kurultayın 1 Mayısöncesinde toplanıyor olması, faaliyetin temposu vesomut seyri bakımından kurultay ayrı bir önemkazanıyor. Zira toplanacak kurultayın sonuçları bizzatkurultay günü kadar 1 Mayıs’a taşıyacaklarıyla birlikteele alınmalıdır.

Kurultay çalışmasına bu ikili görev üzerindenbakıldığında tempoyu arttırmak, daha çok sınıfkesimlerine kurultay çalışmasını taşımak büyük birönem kazanıyor. Kaldı ki 1 Mayıs gibi bir gündemolmasa dahi bir kurultay örgütleme hedefi kendi başınaolağan bir faaliyet tablosu üzerinden ele alınamaz. Ya dakendi dar sınırları içerisinde büyüyen bir faaliyet olarakdeğerlendirilemez.

Tüm bu nedenlerden ötürü başta kurultayınörgütleyicisi olarak biz sınıf devrimcilerine büyükgörevler düşmektedir. Gerek ön hazırlığı gerek bizzatkurultay günü üzerinden olsun güçlü bir hazırlık,soluksuz bir faaliyet temposu ile sürece yüklenmesinibaşarmalıyız.

Taşeron İşçileri Kurultayı’na doğru...

Ekim Gençliği'ndendayanışma

Maltepe Belediyesi taşeron işçilerinin maruz kaldığıpolis saldırılarına ilişkin açıklama yapan EkimGençliği, sermaye devletinin saldırılarının direnişçiişçileri haklı davalarından vazgeçiremeyeceğinibelirtti.Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “MaltepeBelediyesi taşeron işçilerine uygulanan faşist baskıve terör sökmedi ve sökmeyecek. CHP’li MaltepeBelediyesi’nin, sermaye devletinin korkularıbüyürken Maltepe Belediyesi’nde zafer direnenişçilerin olacak. Bizler Ekim Gençliği olarak direnişçi MaltepeBelediyesi taşeron işçilerinin yanında olduğumuzu,onların sesini ve direnişini üniversitelerimizetaşımaya devam edeceğimizi belirtiyoruz. Tümarkadaşlarımızı da gelecekleri için direniş yolunuseçen Maltepe Belediyesi taşeron işçileriyledayanışmaya çağırıyoruz.”

Page 10: SY Kızıl Bayrak 12-14

Sınıf hareketi10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

Taşeron köleliğine ve işten atmalara karşı 110 günüaşkın süredir direnişlerini sürdüren Maltepe Belediyesiişçileri, azgın polis terörüne ve belediye yönetimininsaldırılarına boyuneğmiyorlar. Belediyebinası önündeki direnişalanları bariyerlerleçevrilen işçiler bir haftabolunca defalarca kezgözaltı terörüne maruzkaldılar.

Zengin işçileresaldırdı

Daha önce de çevikkuvvet ve zabıtaları işçilerinüzerine yollayan belediyeyönetimi bu kez kendisidevreye girdi.

29 Mart sabahı belediye önüne gelen direnişçiişçiler Ahmet Ekici ve İlhan Yıldırım, MaltepeBelediye Başkanı CHP’li Mustafa Zengin vekorumalarının saldırısına uğradı. Saldırı sırasında İlhanYıldırım’ın parmağı kırıldı. Belediye BaşkanıZengin’in ardından devreye giren polisler ise iki işçiyigözaltına aldı.

Belediye yönetiminin talimatıyla gerçekleştirilenpolis saldırısı ve gözaltı terörü öğle saatlerinde dedevam etti. Yıldırım ve Ekici’nin gözaltına alınmasınınardından hızla direniş alanına gelen diğer taşeronişçileri bekleyişlerini sürdürdüler. Belediyeyönetiminin saldırısını protesto eden işçilere, ELTAişçileri ile TİB-DER yöneticileri de destek verdi.

ELTA işçileri de gözaltında

Buradaki bekleyişe tahammül edemeyen belediyeyönetiminin talimatıyla harekete geçen çevik kuvvetpolisleri direniş alanında bulunan Maltepe Belediyesitaşeron işçileri ve destekçi güçlere saldırarak toplugözaltı yaptı. 13 işçi polis araçlarına bindirilerekkarakola götürüldü. BDSP’liler ve Devrimci AnarşistFaaliyet üyeleri de işçilerle beraber gözaltına alındılar.

Diğer yandan, saldırı anını görüntüleyen işçilerinmakinesine el koyan polis görüntüleri silerek polisterörünü gizlemek istedi.

Direniş iradesi

Polis terörü 30 Mart günü dedevam etti. Polis saldırısınınprotesto edildiği eyleminardından işçiler bir kez dahapolis terörüne maruz kaldı.Kolluk güçleri direniş alanınıpolis bariyerleriyle kapatarak,alanı işgal ettiler.

Belediye önüne gelindiğindeişçileri, iki akrep ve belediyeönünde yığınak yapmış çevikkuvvet polisleri karşıladılar.

Basın açıklaması MaltepeBelediye Başkanlığı girişindeyapıldı. Ardından Taşeronİşçileri Kurultay HazırlıkKomitesi adına Zeynel

Kızılaslan bir konuşma yaptı. Direnişçi işçilere yapılansaldırıyı kınayan Kızılaslan, saldırılara karşı birliktemücadele edeceklerini ve 15 Nisan’da bir kurultaygerçekleştireceklerini ifade ederek kurultaya çağrıyaptı. Eyleme Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1No’lu Şube Yönetim Kurulu üyeleri, Tüm Bel-Sen 3No’lu Şube Başkanı Hasan Güzel ve sendika üyeleridestek verdi. Ayrıca BDSP, Birleşik MücadelePlatformu, DHF, DAF, EMEP, TKP de destek verdi.

Direniş alanından destekçi kitlenin gitmesini fırsatbilen kolluk güçleri, saat 11.15 sularında yakınmesafeden sıktıkları biber gazıyla direnişçi işçilere veTaşeron İşçileri Kurultay Hazırlık Komitesibileşenlerine saldırarak, direniş alanındaki pankarta elkoydular.

Yakın mesafeden sıkılan biber gazından etkilenenişçilerden birkaçı kısa bir süre baygınlık geçirdi.Çevredeki esnafların verdiği limonları kullanarakgazın etkisini gidermeye çalıştılar. Direnişçi işçilersaldırıyı ajitasyon konuşmaları yaparak teşhir ettiler.Çevrede bulunan bazı emekçiler, saldırıyı kınadılar.

DİSK’ten telefon

Direnişçi işçilerin üstüste polis terörüne maruzkalmasının ardından, şimdiye kadar direnişin çözümekavuşması için yeterli adımları atmayan DİSK’ten deişçilere “destek” geldi. DİSK Genel Başkanı ErolEkici, taşeron işçisi Alper Ekici’yi telefonla arayarakyaşanan sorunla ilgili CHP yönetimiyle görüştüğünü,sorunun çözümü için çaba sarfedeceğini belirtti. Ekici,saldırıyla ilgili bilgi aldı.

Maltepe işçilerine saldırı

Maltepe Belediyesi taşeron işçileri 3-4 Nisangünlerin de de polis saldırılarıyla karşı karşıyakaldılar. 3 Nisan günü belediye binası önündekonuşlanan çevik kuvvet polisleri, direnişçi işçilerinpankartlarına el koymak istediler. Polisin tehditlerineboyun eğmeyen işçilerle polis arasında yaşananarbede sırasında işçilerin pankartları polis tarafındangasp edildi.

Saldırıya direnen işçiler ise bu kez Maltepebelediye Başkanlığı binasının girişindekimerdivenlere geçerek eylemlerini buradasürdürdüler. 4 Nisan günü saat 16.00 civarında polis

direnişçi işçilere tekrar saldırdı. Gözaltı terörüyle

işçileri yıldırmak isteyen kolluk güçleri direnişçiişçileri Merkez Karakolu’na götürdü.

Boyun eğmediler

Direniş iradesini kırmak için baskı ve terörde sınırtanımayan Maltepe Emniyeti 5 Nisan sabahı bir kezdaha işçilerin karşısına dikildi. Belediye binası önünegelen işçilere Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası ŞubeBaşkanı Mahmut Şengül ve Şube Yönetim Kuruluüyeleri ile BDSP ve Devrimci Anarşist Faaliyet dedestek verdi. Polis şefleri, alandan ayrılmamalarıdurumunda işçileri ve destekçi güçleri gözaltınaalacaklarını açık biçimde ifade ettiler. Gazetemizyayına hazırlandığı sırada belediye önündeki polisablukası sürüyordu.

Kızıl Bayrak / Kartal

Maltepe işçileri boyun eğmiyor!

MEPA’danMaltepe’yeselam

Maltepe Belediyesi taşeron işçilerinin polisterörüne maruz kalmalarına ilişkin açıklamayapan direnişçi MEPA işçileri “Yaşasın Maltepedirenişimiz!” dedi.

İşçilerin mesajında şu ifadelere yer verildi:“Maltepe işçileri kendilerine yöneltilentaşeronlaştırmaya ve işten atmalara direnerek bizişçi emekçilere örnek bir tutum sergilemişlerdi,direnişlerine yönele saldırıya karşıda onurludirenişçi işçilere yaraşır bir biçimde direnerek debir kez daha bizlere yol göstermiştir.

Bu sömürü ve talan düzeni devam ettiğikoşullarda işçilerinde bunlara karşın direnişçadırları yükselecektir. Yükselen bu çadırlarakarşıda patronların ve onları sadık uşaklarıpolislerin ve diğer kolluk güçlerinin çadırlarayanıtı saldırı olacaktır. Bizlerinde her zaman yanıtıyine direniş olacaktır. Tüm işçi emekçileri Maltepedirenişçi işçilerine ve tüm direnişlere yönelesaldırıların hesabını sormaya direnişçi işçilerinyolundan ilerlemeye çağırıyoruz.”

24 Şubat 2012 / Istanbul

24 Şubat 2012 / Istanbul

Page 11: SY Kızıl Bayrak 12-14

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

RMK Tersanesi bünyesinde faaliyet gösteren EltaElektrik taşeronunda çalışırken işten atılan işçilerindirenişi tersane yönetimini adım atmaya zorladı.Haftalardır işçilerin taleplerini görmezden gelentersane yönetimi, 16 Nisan günü işçilerinalacaklarını ödeme sözü verdi. Tersane işçileripolisin gözaltı saldırısına rağmen hafta boyuncaeylemlerine devam ettiler.

Yok kesme eylemine saldırı

28 Mart sabahı tersane önüne gelen işçiler veTİB-DER üyeleri tersanenin araç giriş kapısını çiftyönlü kapattılar. Yolu kesen direnişçilere tersaneningüvenlikleri müdahale etmeye çalıştı. Eylemcilerinkararlı ve net duruşu sonucu geri adım atmakzorunda kalan güvenlikçilerin ardından polismüdahale girişiminde bulundu. Tuzla İlçe EmniyetMüdürü’nün gözaltı tehdidi ve tüm ikna çabalarınarağmen yol açılmadı. Gerginlik sırasında MaltepeBelediyesi taşeron işçileri de destek amaçlı direnişalanına geldiler.

Polisin müdahalesine rağmen yolu açmamakonusunda direnen işçilerle polis arasında yaşananarbedede bazı işçiler ve dernek yöneticileriyaralandı. Yaka-paça gözaltına alınan direnişçilerzorla bindirildikleri araçlarda ve götürüldükleriemniyet müdürlüğünde sloganlarına ara vermediler.

Emniyette bir süre tutulan direnişçiler yapılankimlik tespitlerinin ardından serbest bırakıldılar.

Gözaltı haberinin yayılması üzerine TKP Tuzlaİlçe Örgütü direnişi hakkında bilgi almak için direnişyerine uğradılar.

Maltepe’de gözaltı

29 Mart günü Maltepe Belediyesi taşeron işçilerineyönelik polis ve belediye yönetiminin saldırdığıhaberini alan ELTA işçileri Maltepe Belediyesiönüne giderek sınıf dayanışması gösterdi.

Çevik kuvvet polisleri direniş alanında bulunanMaltepe Belediyesi taşeron işçileri ile beraber ELTAişçilerini de gözaltına aldı. Tersane önündebekleyişlerini sürdüren diğer işçiler de, düdükleri vesloganlarıyla direniş alanında beklediler.İşçilerin yanına tersanenin insan kaynaklarıbölümünden bir yetkili gelerek direnişibırakmalarını, “ortalık yatıştıktan sonra” haklarınıvereceklerini söyledi. Özellikle tersane yönetiminindirenişçi işçiler tarafından sürekli atılan “Elta

çalıyor, RMK koruyor” sloganından rahatsızolduklarını belirterek bu sloganı atmamalarını istedi.İşçiler haklarını alana kadar bir yeregitmeyeceklerini belirttiler ve ardından sık sıktersane yönetiminin rahatsız olduğu sloganı gür birşekilde atmaya başladılar.

Yağmura ve fırtınaya rağmen...

Direnişçi işçiler 31 Mart günü, Maltepe’deişçilere dönük saldırıyı ve gözaltı terörünü protestoettiler. Elta Elektrik’te çalışan bazı işçilerdirenişçilerin yanına gelerek desteklerini sundular.“Yağmur, boran, fırtına bekle bizi RMK” sloganınıhaykıran işçiler tersane yönetiminin umutlarını boşadüşürdüler. Ardından Betesan direnişi sürecinde dedesteği ile tersane işçilerini yalnız bırakmayan birfotoğraf sanatçısı direniş alanına gelerek desteğinisundu.

RMK yönetimi rahatsız

Tersane yönetimini sloganları ve düdükleri ilekarşılayan işçiler öğle saatlerine kadar hiç aravermeden tersane yönetimini adeta binayahapsettiler. Toplantı yapmak amacıyla gelenmüdürler oluşan gürültüden kaynaklı toplantılarınırahat bir şekilde yapamadılar. Direnişçiler,müdürlerin tersaneyi terk ettiği sırada yaptıklarıkonuşmalarla ve yuhalamalarıyla yetkililerinkaçarcasına gitmelerine neden oldular.

Kurultay çağrısı

3 Nisan sabah saatlerinde tersane önüne gelenişçiler pankartlarını tersane korkuluklarına vecivarına asarak sloganları ve düdükleri ile bekleyişe

başladılar. İşçileri öğle saatinde içerde çalışan bazı Elta

işçileri ziyaret etti. Akşama kadar düdükleri iletersane yönetimini rahatsız eden işçiler akşam işçıkışı saatinde 15 Nisan’da Kartal’da yapılacak olanTaşeron İşçileri Kurultayı’na çağrı yapan KurultayHazırlık Komitesi imzalı bildirileri RMKTersanesi’nde çalışan işçilere ulaştırdılar.

RMK’dan geri adım

İşçilerin bekleyişleri sırasında ELTA’nınustabaşısı işçilere içeri girmelerini söyledi. Direnişçiişçilerin müdahalesi sonucu, patron yalakasınınçabaları boşa düşürüldü. Diğer çalışanların buhaksızlığa karşı, direnişçi işçileri sahiplenmesiyalakayı daha da saldırganlaştırdı. TİB-DERüyelerine küfürler savuran yalaka, dernek üyelerinesaldırdı. Çıkan kavgada gereken cevabı alanyalakalar, tersane müdürlerinin yardımıyla içerigötürüldü. Çalışan işçilerin, direnişçi işçileredesteklerini provoke eden yalakalar amaçlarınaulaşamadılar. Destek sunan işçiler, biraz beklediktensonra içeriye çalışmaya girdiler.

İşçiler sabah kahvaltısını yaparken, tersaneden biryetkili geldi. “Daha önce bu kıvama gelmediklerini”belirten yetkili, bu sorunu çözeceğini belirtti, işçilertaleplerini tekrar sıraladılar. İçeriye tekrar görüşmeyegiden yetkili, “Ayın 10-15 arası taşeronlara ödemeyaptıklarını, ELTA ile bu sürecideğerlendireceklerini, bütün sorumluluğu üzerinealdıklarını, ELTA ödeme yapmaz ise RMK’nın 16Nisan’da kesin ödeme yapacağını” belirtti.

Direnişçi işçiler de bu durumudeğerlendireceklerini, bundan sonra muhataplarınınRMK Tersanesi olacağını söylediler ve ardından kapıönü direnişlerini sonlandırdılar.

Kızıl Bayrak / Tuzla

RMK direnişinde kazanıma doğru...

Ankara’da GSS karşıtı eylemAnkara BDSP ve Ekim Gençliği 31 Mart günü gerçekleştirdikleri eylemle GSS karşıtı imza kampanyasını

sonlandırdılar. İşçi havzalarında, emekçi mahallerinde, üniversitelerde toplanan imzalar YenişehirPostanesi’nden TBMM’ye gönderildi. Eylemde “GSS geri çekilsin! Ulaşılabilir, nitelikli, parasız sağlık HAKTIR!”ozaliti açıldı. BDSP flamalarının da taşındığı eylemde basın açıklaması gerçekleştirildi.

Basın metninde şu ifadelere yer verildi: “Sermaye devleti yıllardır durmak bilmeksizin işçi sınıfına,emekçilere ve gençliğe saldırılarını devam ettiriyor. Bu uygulamalarla işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarıher geçen gün kötüye giderken en temel hak olan eğitim ve sağlık ticarileştirilerek, parası olanlarınyararlanacağı birer ayrıcalık haline getirilmiştir.”

“GSS iptal edilsin, herkese parasız sağlık hakkı; kıdem tazminatının gaspına yönelik adımlar son bulsun;özel istihdam büroları, bölgesel asgari ücret yasa tasarıları geri çekilsin; herkese iş tün çalışanlara işgüvencesi” talepleriyle sonlandırılan açıklamanın ardından PTT’ye girilerek imzalar meclise gönderildi. Eylemsloganlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Ankara

Direniş 1. ayında Adana’da Toroslar Elektrik Dağıtım bünyesinde çalışırken işten atılan enerji işçileri, direnişlerinin birinci

ayını 3 Nisan günü gerçekleştirdikleri eylemle kutladı. İşçilerin aileleri adına da konuşmanın yapıldığı bekleyişsırasında TEDAŞ patronu Mahmut Nimet Dalkır protesto edildi.

Atatürk Parkı’na kadar bildiri dağıtarak yürüyen işçiler İnönü Parkı’nda basın açıklaması yaptı. Açıklamaya,grevde olan Amylum Nişasta işçileri de destek verdi.

Açıklamadan sonra işçi aileleri adına yapılan konuşmada, mücadele kararlılığı dile getirildi. Ardından SESAdana Şube Başkanı ve işçilerin avukatı da konuşma yaparak taşeronlaştırmaya karşı mücadelenin önemindenbahsettiler. BDSP’nin de destek verdiği eyleme pek çok ilerici ve devrimci kurum da katıldı.

Kızıl Bayrak / Adana

Page 12: SY Kızıl Bayrak 12-14

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

İşçiler 1 Mayıssürecini planladı

1 Mayıs çalışmalarının startını veren BağımsızDevrimci Sınıf Platformu (BDSP), 1 Nisan Pazargünü Adana’da, Mersin’de ve İstanbul’un ikibölgesinde 1 Mayıs toplantıları gerçekleştirdi. Farklısektörlerden işçi ve emekçilerin katıldığıtoplantılarda 1 Mayıs süreci planlandı.

Ümraniye’de işçi toplantısı

Ümraniye’de sınıf devrimcileri 1 Nisan Pazargünü işçi toplantısı gerçekleştirdi. Farklısektörlerden işçilerin katıldığı toplantıda ilk olaraksınıfın gündemleri tartışıldı. Ardından 1 Mayıshazırlıkları planlandı.

Toplantıya katılan tüm işçiler söz alarak,Ortadoğu’ya yönelik emperyalist işgal planları,Newroz, Sivas katliamı, kıdem tazminatının gaspedilmesi, taşeronlaştırma ve genel olarak sınıfadönük saldırılar üzerinde durdular.

Canlı tartışmaların yapıldığı toplantıda, 22Nisan’da Ümraniye BDSP tarafından yapılacak olan1 Mayıs pikniği için ekipler oluşturuldu. Ayrıca, 15Nisan’da yapılacak olan Taşeron İşçileriKurultayı’na çağrı yapıldı.

Esenyurt’ta 1 Mayıs hazırlığı

Esenyurt BDSP, 1 Nisan Pazar günü 1 Mayıs’ahazırlık toplantısı gerçekleştirdi. Dünyada veTürkiye’de 1 Mayıs tarihi, 1 Mayıs’ın tarihsel önemive sürecin örgütlenmesi üzerine tartışmalarınyürütüldüğü toplantıda işçi sınıfının örgütlülükdüzeyine göre 1 Mayıs’ların içeriklerinin değiştiğivurgulandı.

1 Mayıs’a hazırlık mücadelesini devrimehazırlanmak olarak görmenin önemine değinildi.

Tek devrimci sınıf olan işçi sınıfının rolünevurgu yapılan konuşmalarda, 1 Mayıs’ın bu yıl dahakitlesel ve militan bir şekilde geçmesinin önemiüzerinde duruldu.

Tartışmaların ardından1 Mayıs’a güçlü

bir katılım sağlamak için kullanılacak araç veyöntemler üzerine konuşuldu. Bu bölümdeyoğunluklu olarak çalışma alanlarına özgün sorunlarçerçevesinde politikalar belirleyip bu eksende pratikbir faaliyet örülmesi kararlaştırıldı. Olanaklı olanher alanda en geniş katılımlarla 1 Mayıs hazırlıkkomiteleriyle süreci sınıfın kolektif gücüyle örmekgerektiği söylendi ve bir dizi planlama yapıldı.

Toplantının son bölümünde Esenyurt BDSP’nin22 Nisan’da yapacağı “Birlik, mücadele vedayanışma” pikniğine dair planlamalar yapıldı.Piknik bileti dağıtımlarını yapmak ve çalışmalarıbaşlatmak için ortak irade kondu. Önümüzdeki haftaiçerisinde oluşturulan komitelerin hazırlıktoplantılarını gerçekleştirilmesi kararıyla toplantısonlandırıldı.

Adana’da toplantı

Adana Sanayi İşçileri Derneği’ndegerçekleştirilen toplantıda “İşçi hareketininönündeki engeller” tartışıldı. Adana’da sürmekteolan Amliyum Nişasta’da Tek Gıda-İş üyesi işçileringrevi ve Toroslar Elektrik Dağıtım işçilerinindirenişi üzerine yapılan konuşmalarla birlikte sınıfmücadelesinde karşılaşılan zorluklar bir dizi örneküzerinden tartışıldı.

Bu toplantı öncesi çağrı amacıyla oldukça fazlasayıda işçiyle yan yana gelinip katılım çağrısındabulunuldu. Yapılan sohbetlerde, Adana’da sınırlı daolsa sınıfta yaşanan hareketliliğin bir canlanmayadönüşmesi için daha fazla ısrar ve çabaya ihtiyaçolduğu açığa çıktı.

Mersin’de işçi toplantısı

Sınıf devrimcileri Mersin’de bir işçi toplantısıgerçekleştirdi. 1 Nisan Pazar günü Saat 14.00’teKristal-İş Sendikası’nda yapılan işçi toplantısındaöncelikle BDSP’nin hazırlamış olduğu “Geçmişiaşarak geleceği kazanacağız” adlı sinevizyonungösterimi yapıldı.

Ardından BDSP adına bir konuşma yapıldı.Mersin yerelinde yaşanmış somut direniş veörgütlenme deneyimlerinden örneklerin de verildiği

konuşmada 1 Mayıs‘ta alanlara güçlü bir çıkışçağrısı yapıldı. Son olarak sınıf devrimcilerinin22 Nisan’da yapacağı 1 Mayıs pikniğininçağrısı yapılarak konuşma sonlandırıldı.

Ardından işçi kürsüsüne geçildi. İşçikürsüsünde bir çok işçi söz alarak kendiişyerinde yaşanan sorunları ve örgütlenmeninsomut sorunlarını anlattılar. Verimlitartışmaların yapıldığı bu bölümdeörgütlenmenin ve mücadeleyi yükseltmenin

önemi üzerinde durulurken tek tek işyerlerinedair deneyimler de anlatıldı.

Toplantıya liman, belediye, lojistik, inşaat,Carrefour, kargo ve çöp fabrikası işçileri katıldı.

Kızıl Bayrak/ Mersin - Ümraniye - Esenyurt -Adana

İzmir’de ulusal sorunsemineri

İzmir’de temel siyasal sorunlara dair yapılanseminerler dizisi devam ediyor. 1 Nisan günü“Ulusal sorun ve devrim” başlıklı bir seminergerçekleştirildi.

Seminer Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi Derneği’ndegerçekleştirildi. Sunum ilk olarak konununkapsamının ortaya konması ve geçmiş seminerlerdeele alınan demokrasi ve bağımsızlık kavramları ileilişkilerinin üzerinde durularak başladı.

Ulus kavramı ve ortaya çıkışı, ulusal sorununtarihsel aşamaları, ulusların kaderini tayin hakkı vegönüllü birlik üzerinde durularak komünistlerin builkeleri hangi gerekçelerle savunduğu ifade edildi.Bu anlatımın ardından ise somut olarak Kürt ulusalhareketinin incelenmesine geçildi.

12 Eylül yenilgisine karşı ulusal bir çıkış iledirenen PKK’nin 92’ye kadar yaşadığı evrimanlatıldıktan sonra ‘92 yol ayrımı sürecine değinildi.Bu dönemde yaşanan tıkanmanın aşılamaması vehareketin yönünü Kürt orta sınıflarını yanına alaraksürdürmeye çevirdiği, sınıfsal yöneliminin tahribatauğradığı ve bu sürecin Öcalan teslimiyeti ileperçinlendiği ifade edildi.

Son olarak komünistlerin bu konudaki tutumlarıve önerdikleri çözüm, devrimci çözüm tartışıldı.Soru cevap bölümünde ise Kürt hareketine nesınırlarda destek olunması, ulus yerine halkkavramının tercih edilmesi, sol hareketin HDKekseninde düştüğü durum ve Kürt ulusal kimliğininsınıfsal kimliğin önüne geçmesi gibi pek çok sorusorularak uzun tartışmalar yapıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

Gebze’de devrimcisınıf faaliyeti

Gebze’de taşeronlaştırmaya karşı direnişbayrağını yükselten Maltepe Belediyesi taşeronişçilerinin ve Türk Metal çetesini terk edip BirleşikMetal-İş’i tercih eden Bosch işçilerinin yükselen sesiişçi ve emekçilere taşınıyor.

Taşeron İşçileri Kurultayı’na çağrı!

100 günü aşkındır Maltepe Belediyesi’ninönünde taşeronlaştırmaya ve işten atmalara karşıdirenen ve belediye başkanının emriyle saldırıyauğrayan işçilerin mücadelesi Gebze’li işçi veemekçilere anlatılıyor.

Kurultayın çağrı afişleri Gebze merkez, Tatlıkuyuköprüsü, Feniş köprüsü ve Osmangazi trenistasyonunun etrafına yapıldı.

MİB Bosch’u selamlıyor!

Metal İşçileri Birliği, Bosch işçilerinin Türk Metalçetesini kabullenmeyerek Birleşik Metal-İş’e üyeolmalarını işçi ve emekçilere anlatıyor, bumücadeleye destek olma ve büyütme çağrısıyapıyor.

Bildiriler servis güzergahlarına dağıtılıyor. Boschişçilerine sahip çıkma ve Türk Metal’i yıkma çağrılıstickerlar servis duraklarına ve işçi mahallelerineyapılıyor.

Kızıl Bayrak / Gebze

Page 13: SY Kızıl Bayrak 12-14

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

Mart ayına ilişkin işçi sağlığı ve meslekhastalıkları değerlendirmesini açıklayan İstanbulİşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, inşaatsektöründeki işçi ölümlerine dikkat çekti.

1 Nisan günü Taksim Tramvay Durağı’ndagerçekleştirilen açıklamada, Mart ayında en az 59işçinin hayatını kaybettiği belirtildi.

“Esenyurt’ta inşaat işçileridiri diri yakıldı!”

“Esenyurt’ta inşaat işçileri diri diri yakıldı!Adalet is-ti-yo-ruz!” yazılı pankartta işçikatliamının yaşandığı şantiyenin fotoğrafı ve işcinayetinde ölen işçilerin isimleri de yer aldı.

Açıklamadan önce söz alan İMO İstanbul ŞubeBaşkanı Cemal Gökçe, hükümetin konuşmak yerineharekete geçmesi gerektiğini söyledi. İnşaatişçilerinin örgütlenmesi konusunda İMO olarakgereken katkıyı sağlayacaklarını söyleyen Gökçe’ninardından 29 yıllık mermer ustası Mustafa Akyol sözaldı.

İnşaat işçisinden eleştiri

Eyleme katılanlara seslenen Akyol, herkesin,Esenyurt’ta 11 işçinin ölmesinin ardından inşaat

sektöründeki ölümleri gündemine almasınıeleştirdi. Sektörün ve sektörde çalışan işçilerinyaşadığı sorunların doğru tespit edilmesininönemine vurgu yapan Akyol, 11 işçininyaşamını yangının ardından çadır yerinekonteyner talebinde bulunulmasının da doğruolmadığını ifade etti. Konteynerde barınmanın,işçilerin barınma sorununa çözüm olmadığınıhatırlattı. Akyol, inşaat işçilerine de seslenerekörgütlenme çağrısı yaptı.

TTB Merkez Konseyi üyesi HüseyinDemirdizen ise, inşaat işçisi MustafaAkyol’un sözlerine destek verdi. Meclis adınabasın açıklamasını inşaat işçisi Yılmaz Dağcıokudu. Açıklamanın son bölümünde ise,Esenyurt’ta 11 işçinin çadırda yanarak can

vermesinin, her hafta HES inşaatlarından ölümhaberleri gelmesinin kanıksanmayacağı vurgulandı.

Açıklamanın sonunda ise, Esenyurt’ta çalıştıklarıinşaatta ücretlerini alamadıklarını söyleyen bir inşaatişçisi destek çağrısında bulundu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İşçileronar onar ölüyor…

DİSK'ten 1 Mayısçağrısı

30 Mart günü DİSK'in çağrısıyla toplanansendika konfederasyonları ve meslek odaları 1Mayıs gündemli bir toplantı yaptılar. Türk-İş, Hak-İş,KESK, Memur-Sen, Kamu-Sen, TMMOB ve TTB'ninkatıldığı toplantı sonrası DİSK yazılı bir açıklamayaparak toplantı gündemini aktardı.

DİSK, emeğe yönelik kapsamlı saldırıların arkaarkaya geldiği bir süreçte 1 Mayıs'a hazırlanıldığınıvurguladı. Başta Taksim 1 Mayısı olmak üzere,tüm ülkede 1 Mayıs çalışmalarını ortak yürütmekaygısı paylaşıldı. Ulusal İstihdam Stratejisikapsamında yer alan kıdem tazminatının gaspedilmesi, Özel İstihdam Büroları, bölgesel asgariücret uygulaması, taşeron çalışma sistemi, grevyasakları ve işkolu barajları bu seneki 1 Mayıs'ınöne çıkan başlıkları olarak sayıldı.

İş cinayeti protestoedildi

Esenyurt’ta bir araya gelen ilerici ve devrimcikurumlar iş cinayetlerine, taşeronlaştırmaya,güvencesiz çalışmaya ve güvencesiz yaşamaya karşıbir eylem gerçekleştirdi.

BDSP, DHF, KÖZ, Partizan, SODAP ve YDİ Çağrıtarafından örgütlenen eylem 1 Nisan günü EsenyurtKöyiçi Meydanı’nda gerçekleşti.

“Davutpaşa, Roboski, Esenyurt… Katledendevlettir! Hesap soracağız!” pankartının açıldığıeylemde Esenyurt’ta yaşanan iş cinayetihatırlatılarak patronların kar hırsının işçilerikatlettiğine değinildi. Yanısıra Pameks, Bursa,Zonguldak ve Adana’da yaşanan işçi katliamları daunutulmadı. Devlet tarafından “kaza” veya “kader”denilerek örtbas edilmeye çalışılan bu işcinayetlerinin gerisinde sistemin kar hırsının vebundan dolayı alınmayan önlemlerin yattığısöylendi.

Direnişçi işçilere yönelik saldırıların da protestoedildiği eylemde direnişler selamlandı.

Açıklama; açlık, sömürü ve ölüm yaratan düzenekarşı işçilerin emekçilerin kendi iktidarını kurmasıçağrısıyla sonlandı. İnsanca yaşama ve insancaçalışma talepleriyle 1 Mayıs’ta olma çağrısı yapıldı.

Kurumlar adına temsili flamaların yer aldığıeyleme BDSP çalışma yaşamına dair taleplerin yeraldığı dövizlerin yanısıra “Katil devlet hesapverecek!”, “Yaşasın işçilerin birliği, halklarınkardeşliği!” dövizleriyle katıldı.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

1 Nisan 2012 / Istanbul

1 Nisan 2012 / Istanbul

1 Nisan 2012 / Esenyurt

Page 14: SY Kızıl Bayrak 12-14

Röportaj14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

- 92 gündür Billur Tuz fabrikası önündedireniştesiniz. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?Sendikaya üye olma sürecinizi aktarabilir misiniz?

- Adım Eray Aykut. Billur Tuz direnişçisiyim. 92gündür burada direnişteyim. İkibuçuk seneyi aşkınsüredir yükleme bölümünde forklift operatörü olarakçalışıyordum. 30 senedir örgütlü olan bir fabrikaydıburası. Zaman içinde işveren taşeronu çoğaltaraksendikanın yetkisini düşürdü. Biz tabii taşeronolarak girdiğimiz için sendikanın tam olarak neolduğunu bilmiyorduk. Çünkü “fabrikanın asılçalışanı değiliz” diye biliyorduk biz. Daha önce bizebakan başka bir şube vardı. O bizibilinçlendirmiyordu. Bizleri içerideki sendikalıarkadaşlar biliçlendirdi. “Sendikaya geçin, tekraryetki kazanalım” dediler. Yetki geldikten sonrahepimizin kadroya geçebileceğini söylediler. Vetaşeron sistemini kaldırmak için mücedele ettiklerinisöylediklerinde aklıma yattı ve ben de bumücadeleye katkıda bulunmak için sendikaya üyeoldum. İşte 31 Aralık 2011’de sözleşmemizfeshedildi. İşten çıkarıldık. O gün bugündür dışarıdadirenişteyiz.

- Billur Tuz fabrikasının çalışma koşullarınıaktarabilir misiniz? Direnişe başlarken talepleriniznelerdi?

- Çalışma koşulları çok kötüydü. Yemek hariç.Yemek firması çok güzel yemek çıkarıyordu.Gerisinin hiçbir değeri yoktu. İnsanın, işçinin hiçbirdeğeri yoktu içerde. Ne bileyim geçen sene yazınbizim su dolabımız arızalandı mesela. O yazınsıcağında sıcak su içtik, yaptırmadılar. İki ayboyunca arıtma suyu içildi. Arıtma suyunun geldiğideponun içi pislik dolu. Biz bunun farkındaydık.Söylememize rağmen ilgilenmediler. O iki ayboyunca soğuk su içemedik. Küçük bir örnek amaiçerideki bir paket tuz orada çalışan işçiden çok dahadeğerli. O işçiye ne olursa olsun o tuza bir şeyolmasın mantığı var. İşverenin işçiye karşı ne saygısıne sevgisi var. İşveren işçiyi insan yerine koymuyor,köpek gibi görüyor. Koşullar buyken daha fazla bukoşullarda çalışmanın bir anlamı yoktu. Ya tümdenbiter ya da daha iyi şartlarda çalışırız niyetiylebaşladık bu mücadeleye. Bu şartları düzeltmek için.

- Direniş boyunca ne gibi kazanımlargerçekleşti? Billur Tuz fabrikasında çalışmakoşullarında ne gibi değişimler var?

- Şimdi, işveren normalde iki ayda bir fabrikayıkapatıp stok fazlalığından dolayı ücretsiz izinegönderiyordu. Bu sigortadan da kesiliyordu, maaşada yansıyordu. Sendikaya üye olduktan sonra içerdeçalışmaya devam ederken Çalışma Bakanlığı’nadilekçe verdik. Çalışma Bakanlığı’ndan müffettişlergeldi. İncelemelerde bulundular. Müffettişlergeldikten sonra ücretsiz izinleri kaldırdılar. Şöylekaldırdılar; yine izin veriyorlar ama ücretli.Sigortadan da ücretlerden de kesmiyorlar. Tabiihepsi bizim sayemizde. Biz dışarıda, kapıdaolduğumuz için. Biz çıkarılmadan birbuçuk ay önce

olan bir olaydı bu. Son izinlerde ücret kesilmemişti.Şimdi aynı sistem devam ediyor. Yani ücretkesilmiyor. Ücretli izin olarak gösteriliyor.

Bizim kapıda durmamızın sayesinde içerdeki birçok şart değişti. Daha iyi şartlarda çalışmayabaşladılar. Bunları bize, buradaki direnişe borçlular.Ama maalesef içerdeki arkadaşlar bunun bilincindedeğiller. Ufak da olsa kazanım elde ettiler. Tabii bukazanımlar bizim kazanımlarımız aynı zamanda. Bizbunun bilincindeyiz. Dahası, işveren buradakiişçileri kaybetmek istemiyor. İşçi sirkülasyonu olsunistemiyor. Onların işi öğrenip devamlı çalışmasınıistiyor. Ve onlara daha ılımlı yaklaşıyor. Şefler olsunpatron olsun, işverenin adamları hepsi öyle. Benşahsım adına konuşmuyorum, bana bir şeyolmuyordu ama içerde paketlemede, üretimbölümünde çalışan arkadaşlara “çalışacaksanızçalışın, çalışmayacaksanız defolun gidin” diyen,kibarcasını söylüyorum, bu şekilde konuşan adamlarşimdi içeride usta başlarına “yeni işçilerin üstünefazla gitmeyin, onları sık boğaz etmeyin” diyorlar.

Biz içerideyken her gün ağır kelimeler vardı.Birçok kazanım elde etti içerdekiler. Ufak da olsa bubir başlangıç. Bu kapının sayesinde içerdekiarkadaşlar rahat ediyorlar. Bu kapı kırıldığında yineeski sisteme geri dönüleceğine eminim. Bu bizim dekazanımımız. Kazanımlarımıza sahip çıkacağız. Biziçeri gireceğiz gözüyle bakıyoruz. Biz hiçbir zaman“mahkeme bitsin, paramızı alalım dağılalım,gidelim” diye düşünmedik. O parayı alacağız amahazıra dağ dayanmaz. Bizim amacımız iş. İşgarantisi. Zaten içeri girdik mi bizim iş garantimizolacak. Arkamızda sendikamız olacak, bizikoruyabilecek. Şu andaki gibi yanımızda olabilecekbir sendika. Şimdi ben buradan çıkayım aynışartlarda başka bir yerde de çalışabilirim. Ama 92gündür buradayız. Ben bunu yaparsam yanlış olur.Olduğumuz yeri dönüştürmemiz, değiştirmemizgerekiyor. Buradan başlayacağız ki yavaş yavaşçoğalsın.

- Direniş 92. gününde... Direniş süreciyle ilgilidüşünceleriniz neledir?

- Güzel eylemler yaptık burada. Birçok eylemeimza attık. Bu mücadelelerde destek çok önemli.Sendikamız, kardeş sendikalar, işte sivil toplumörgütleri, gazeteler, dergiler destek oluyor ama budesteğin sürekliliği önemli. Biz destek olarakgelenleri gördüğümüzde, bizi en azından nasılanlatılır bilemiyorum ama ateşliyor birşeyler.Direncimizi artırıyor. Bizim direncimiz tam amasınıf dayanışmasını görmek istiyoruz. Sürekliliği vekitleselliği önemli. Biz burada elimizden geleniyapıyoruz. Başımızda deneyimli sendikacılar var.Ben tecrübeli değilim bu işte. Ama iyiyi doğruyuzaman içinde kavrayacağız. Tabii ki bu bir süreç.Sabırla beklememiz gerekiyor, tabii ses getirecekeylemler yapmamız gerekiyor. Onlar da yeri zamanıgelince yapılıyor, yapılacak da... En önemli şey budirenişi Türkiye çapına duyurmak. Bunu yapacakolan da basın. Bizim bir avantajımız boykot. İleri ki

zamanlarda boykot gerçekleştiğinde bunun iyianlatılması gerekiyor. Bu olay olduğunda işverenineli kolu iyice bağlanmış olacak. Boykot bizim enbüyük silahımız.

Çiğli Organize’de destek var. Gelen geçenlerziyarette bulunuyorlar, korna çalıyorlar. YanımızdaZF Lemförder var, karşımızda Totomak var, ilerdeSchnieder Elektrik var. Oralardan geliyorlar. Kitleselziyaretler olursa organizedeki akadaşların ilgisiniçekeceğini düşünüyorum. Bu sadece bizimmücadelemiz değil, organizede çalışan 40 bin 50 binişçinin de mücadelesi. Buradaki kazanım sadecebizim kazanımız olmayacak, tüm işçi sınıfınınkazanımı olacak. Örnek teşkil edecek. O yüzdenonların da bu mücadeleye destek olması gerekiyor.

- Direniş süreci size neler öğretti?- İçerideyken birbirimizi tanımıyorduk, sadece

selamlaşıyorduk. Konuşmaya fırsatımız olmuyorduişlerden dolayı. İşveren de istemez bunu zaten.Buraya çıktıktan sonra 92 gündür güzel birbirliktelik oldu. Kadınlarımızla erkeklerimizledayanışma içerisindeyiz. Birbirimize kenetlendik.Daha önce televizyonda pek eylem göstermiyorlar.Denk geldiğimde eylemlere -örneğin öğrencilere-ne bileyim gördüğümde kızıyordum. “Nedir bunlarınalıp veremediği, okumaya gidiyorlar polisleçatışıyorlar. İşte niye şöyle yapıyorlar, böyleyapıyorlar” diye düşünüyordum. Ama ben dedışarıya çıkınca anladım. Bir şeylerin mücadelesiniverdiklerini anladım. Boş olmadığını anladım. Haklıolduklarına kanaat getirdim. Sonuçta bir amaç içinmücadele ettiklerinin farkına vardım. Çok şeykazandım bu direnişte.

- Son olarak gazetemiz aracılığıyla işçi veemekçilere neler söylemek istersiniz?

- İşçilere, emekçilere bu düzene boyuneğmemelerini tavsiye ederim. Burada biz,Menemen’de Savranoğlu mesela. Bunların bir örnekolduğunu varsayarak diyorum ki çağdaş köleliğeboyun eğmemek gerek. Bir şeylere bir yerlerdenbaşlamalarını söylemek istiyorum. Buradaorganizede çalışan arkadaşlara seslenmek istiyorum.Bu mücadeleye sırt çevirmesinler. Bugünün yarınıda var. Yarın onların da başına gelecektir. Gelecektirçünkü, biz burada nasıl örgütlüysek patronlar daörgütlü. Onlar da her hafta ay başlarında toplantılaryapıyorlar. İllaki bizim konumuz da patronlartoplantısında konuşuluyordur. Burayı örnek alarakbir yerlerden başlasınlar, bizi beklemesinler. Bizimkazanmamızı beklemesinler. Biz kazanacağımızaeminiz ama onlar bizi beklemesinler, vakitkaybetmesinler. Bir yerlerden başlasın, çoğalsın kitek yumruk olarak masaya yumruğumuzla daha sertvuralım. Bu düzen böyle gitmeyecek. Artık heryerde bir ayaklanma var, hareketlilik var işçi sınıfıadına. Bu düzeni yıkacağız, burada başladık,Türkiye geneline de yayacağız!

Kızıl Bayrak / İzmir

Billur Tuz direnişçisi Eray Aykut’la direniş üzerine konuştuk...

“Burada başladık,Türkiye geneline yayacağız!”

Page 15: SY Kızıl Bayrak 12-14

Sınıf hareketiSayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

KESK, 4688 Sayılı yasa tasarısına karşı baştaAnkara olmak üzere 2 Nisan günü çeşitli illerdeeylemler gerçekleştirdi.

Ankara’da polis barikatı

28-29 Mart eylemi polis terörüyleengellenmek istenen KESK’in, Ankara’daBaşbakanlık önünden TBMM Dikmen Kapısı’ayapmak istediği yürüyüşün önü polis barikatıile kesildi. Emekçiler ablukaya alındı.

Bir süre sonra polis barikatının açılmasıylaKESK’liler kaldırımdan TBMM’ye yürüdü. TBMMDikmen girişine gelen KESK üyeleri adına açıklamayapan KESK Genel Sekreteri Tombul, hükümeten,kendi siyasi ihtiyaçlarına uygun biçimde yandaşkonfederasyonunu koruyup geliştirmeyi hedefleyenbir tasarıyı hiçbir olumlu öneriyi dikkate almadanGenel Kurul’a getirdi”ğini söyledi.

Konya’da açıklama

Konya’da KESK’e bağlı sendikaların üyeleri,yasa teklifinin geri çekilmesini istedi. ZaferAlanı’nda toplanan KESK üyeleri adına konuşanKESK Şubeler Platformu sözcüsü Cebrail Bektaş,tasarısının özüne de ruhuna da tamamen yasakçımantığın hakim olduğunu dile getirdi.

Adana’da eylem

KESK Adana Şubeler Platformu “Sahte sendikayasasına hayır” dedi. İnönü Parkı’ndagerçekleştirilen basın açıklamasını Eğitim SenAdana Şube Başkanı Kamuran Karaca okudu.

Hakkari’de eylem

KESK Hakkari Şubeler Platformu üyeleri, sahtesendika yasasını protesto etti. Ellerinde sendikaflamaları ile belediye önünde toplanan KESKüyelerinin eylemine, Hakkari Belediye BaşkanıFadıl Bedirhanoğlu da destek verdi.

Yasa mecliste, KESK eylemde!

Yapı-Yol Sen’deneylem

Otoyol ve köprülerin özelleştirilmesi, karayollarıçalışanlarının yıllardır talep ettiği görevde yükselmeve ünvan değişikliği sınavının hala yapılmamışolması ve çalışanların diğer özlük haklarına ilişkin 29Mart günü Hasdal’daki Karayolları 1. BölgeMüdürlüğü önünde basın açıklaması yapan Yapı-YolSen İstanbul Şube üyeleri, “Karayolları halkındırsatılamaz” dedi.

Eyleme Çorlu, Lüleburgaz, Kurköy, Kavacık,Havsa, Selimpaşa İşletme Şeflikleri, FSM ve BoğaziçiKöprüsü ve Bölge Müdürlüğü çalışanları katılımsağladı. Yol-İş İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı ErdemArcan ve Şube Yönetim Kurulu üyelerinin de destekverdiği eylemde basın açıklamasını Yapı-Yol Senİstanbul Şube Başkanı Nizamettin Orhan okudu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

KESK bakanlığı işgaletti

4688 Sayılı sahte sendika yasası 4 Nisan akşamıTBMM’de oylanarak kabul edildi. KESK’e bağlısendikaların yöneticileri ise “Sahte SendikaYasası”na karşı eylemlerine Çalışma Bakanlığıişgaliyle devam etti.

KESK Genel Başkanı Lami Özgen,konfederasyonun yürütme üyeleri ve bağlısendikaların genel başkanları, Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanı Faruk Çelik ile görüşmek içinbakanlığa gittiler. KESK heyeti Bakan Çelikmakamına gelinceye ve kendileriyle görüşünceyekadar bakanlıktan ayrılmayacaklarını açıkladı.

Bakanlık içinde bekleyiş sürerken KESK üyeleride bakanlık önünde eylemlerini sürdürdüler. LamiÖzgen yaptığı açıklamayla, görüşlerinin dikkatealmasını istedi. Özgen, hazırlanan yasanın kamuemekçilerine hiçbir şey getirmediğini açıklarkenşöyle konuştu:

“Yasa, grevli toplusözleşme haklarınıkapsamıyor, örgütlenme özgürlüğünü kapsamıyor,TİS haklarını kısıtlıyor, belediyelerde yaptığımızTİS’ler AİHM kararı olmasına rağmen yok sayılıyor.Uluslararası sözleşmeler yok sayılıyor, aykırı olan buyasa bugün mecliste görüşülüyor ve Bakanın bukonuda bizim de görüşlerimizi dinlemesiniistiyoruz.”

Bakan yardımcısının gelmesiye KESK yöneticilerieylemi sonlandırdı. KESK yöneticilerine DİSK GenelSekreteri Adnan Serdaroğlu da destek verdi. İşgalisonlandıran KESK’liler mücadelelerinisürdüreceklerini belirttiler.

4 Nisan 2012 / Ankara

Cansel Malatyalıdireniyor

İnşaat Mühendisleri Odası’nın Ankara’daki genelmerkezinde çalışırken sözde demokrat İMOyönetimi tarafından keyfi bir şekilde işten atılanTez-Koop-İş Sendikası üyesi Cansel Malatyalı’nındirenişi sürüyor.

20 Şubat günü direnişe başlayan Malatyalı, odabinası önündeki bekleyişine ilk günkü moralledevam ediyor. İMO önündeki oturma eyleminin 47.gününe giren Malatyalı’nın yanına gün içerisindebirçok insan gelerek desteklerini sunuyor. İMOyönetimi bu tablo karşısında sessizliğini korurkenMalatyalı, direnişteki kararlılığını koruyacağını vekazanana kadar devam edeceğini vurguluyor.

Kızıl Bayrak / Ankara

Standart işçisi TİSistiyor

2000’i aşkın işçinin çalıştığı otomotiv yansanayi firması Standard Profil’de örgütlenenPetrol-İş Sendikası, TİS masasına oturmayanpatronu protesto etti. Standart patronunu TİSmasasına çağıran sendika Düzce’deki fabrikaönünde 2 Nisan günü eylem gerçekleştirdi.

Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın,Petrol-İş üyelerinin bu süreçte kendilerinigizlemediklerini; sendikal eğitimler, 1 Mayısgösterileri ve toplantılarla açık sendikal faaliyetyürüttüklerini belirtti.

Uluslararası Kimya, Enerji, Maden ve Genel İşçiSendikaları Federasyonu ICEM’in İletişim veKampanyalar Sorumlusu Dick Blin de hep birliktemücadeleyi yükselteceklerini ifade etti.

2 Nisan 2012 / Ankara

2 Nisan 2012 / Adana

Page 16: SY Kızıl Bayrak 12-14

CMYK

Röpo16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

CMYK

Yaklaşan 1 Mayıs öncesinde sermaye örgütleri vehükümetin gündemindeki Ulusal İstihdam Stratejisi,özel istihdam büroları, taşeronlaştırma, esnekçalışma ve güvencesizlik üzerine GüvencesizlerHareketi’nden Boğaziçi Üniversitesi Öğretim ÜyesiDr. Gaye Yılmaz ile konuştuk....

“Kapitalist sistem tıkandı”

- Kapitalizmin krizi, başta Avrupa ülkeleriolmak üzere gelişmiş bir dizi ülkede sosyal yıkımsaldırılarını ve kölelik dayatmalarını gündemegetiriyor. Sermayenin uluslararası alanda hayatageçirdiği strateji doğrultusunda Türkiye’deki UİSve diğer yıkım paketlerini nasıl değerlendirmekgerekir?

- Öncelikle şunu vurgulamalıyım. Ulusalİstihdam Stratejisi bir yol haritasıdır ve bunupaylaşmalarının bir nedeni var. Bir alışkanlıkyaratmayı, kamuoyunun tepkisini ölçmeyihedefliyorlar. Sistem bunu bizimle paylaşıyor amasınıf mücadelesi yürüten örgütler olarak kendistratejimizi sisteme deklare edemeyiz. Böyle birlüksümüz olamaz. Bizim hazırlayacağımız stratejilerburada yazılanların dışında olanlardır. Asıl yolharitamız gizli olmalıdır. Yol haritasını deklareetmek devletlere özgü bir şeydir. Karşımızdakapsamlı bir paket var ve içermediği hiçbir şey yok.Taşeronluk, özel istihdam büroları, sendikalar yasası,üniversitelerin ticarileşmesi vb. bir dizi başlığıiçeriyor. Bunun küresel krizle olan bağlantısı şu.Kriz 2007’de başladı ve 2008 yılında AB KomisyonuBaşkanı, “kiralık işçi büroları pratiğini Avrupa’daana çalışma pratiği haline getirirsek bu krizi kolayatlatırız” açıklamasında bulundu. AB’de kiralanarakbir işe yerleştirilen işçi sayısı toplam çalışanlarıniçinde yüzde 20’ye ulaşmış durumda. Bu çok yüksekbir oran çünkü toplam işçinin yüzde 10’unu aşamazdiye bir direktif var. Bu oran bazı ülkelerde yüzde30-40’lara ulaşmış durumda.

Aslında kapitalist sistem tıkanmış durumda. Bu2007’de başlamış bir durum değil. Sistem şizofrenikbir sistem ve sürekli krizler yaşıyor ama 1970’lerdensonra bu çok daha yapısal bir hal aldı. Krizlerinsüreleri uzadı, sayıları arttı, kriz arası devrelerkısaldı. 2007’de başlayan kriz biraz daha farklıolarak, para formundaki sermayeyi aşırı biriktirdi.İlk defa bir krizde faiz oranlarının dibe vurduğunatanık olduk. Nasıl ki emeğin piyasadaki değeriniölçtüğümüz şey ücretse, faiz ise para-sermayenindeğerini gösterir. Faizlerin dibe vurması para-sermayede aşırı bir birikim ve değersizleşmeyiberaberinde getirir. Para-sermaye niye birikiyor?Üretimden, metaların satışından gelen para tümüyletekrar üretime aktarılamıyor. Çünkü bunuyaptıklarında kâr oranları düşüyor. Bu ikilemdendolayı yeni meta üretim alanları yaratmak zorundakaldılar. Bu paketin içerisinde söyledikleriminhepsini tek tek görmek de mümkün. Temiz havadanrüzgara, atmosfere, güneşe, derelere, nehirlere,denizlere varana kadar tüm bunlar ilk defa meta olan

şeylerdi. Başlangıçta bunlar üzerine yapılacakyatırımlar arasında çok fazla rekabet olmayacağıbeklentisi vardı. Rekabet olmayınca sermayeninorganik bileşimi görece daha düşük olacak, toplamsermaye döngüsüne fazla rekabetçi olmayan yenialanlar eklendiğinde kar oranlarındaki düşüşü tersineçevirebileceklerdi. Çeşitli nedenleri olmakla birliktebu bugün karar verip yapabilecekleri bir şeyolmaktan çok uzak durumda. Aslında yapılmayaçalışılan sermayenin yoğunlaşmasıdır. Üretimsüreçlerini biraz daha hızlandırmak, daha çokyoğunlaştırmak, emeği biraz daha ucuzlatmak içinkapsamlı paketleri hazırlıyorlar. Devlet de bu işinaracısı konumunda bulunuyor. Sermaye sahipleriçeşitli yollarla devlete düzenli olarak ihtiyaçlarınıbildiriyorlar. Bu ihtiyaçlar çerçevesinde de UİSgetiriliyor. Paketin adının istihdam olması vetamamının emeği ilgilendiren konular olması herşeyi anlatıyor. Ne diyorlar mesela? Kamuda çalışmadüzeninin sabahları 07.00’da başlayacağı söyleniyor.“Özel sektörde böyle, neden kamuda da olmasın”diyorlar. Kamuda verimlilik artışı isteniyor. Piyasaiçin çalışmayan kamuda verimlilik artışı nedenistenir? Demek ki kamunun piyasalaşması isteniyorve özel sektörde olduğu gibi kamuda da vardiyalıçalışma sistemi başlayacak. Çünkü normal çalışmasaatleri düzenine göre 07.00’de başlayan yerin, eğerçalışma süreleri uzamıyorsa 16.00’da bitmesi lazım.Devlet idareleri saat 16.00’da kapatamaz çünkü özelsektörle sürekli iletişim halindedir. Özel sektör 3vardiya çalışıyor ama devlet buna 18.00’e kadartahammül ediyor. 18.00’den sonra özel sektördevletle ilintili olmayan işlerini yapıyor. Saat16.00’da kapatırsa özel sektör çöker.

Demek ki bir vardiya saat 16.00’da bitecek,ikincisi gelecek ve böylelikle adım adım kamuda davardiyalı ama bildiğimiz piyasa mantığıylaçalışmaya geçilecek. Kamu da üç vardiyaya geçsinne olacak denebilir. Ben bu duruma, kamuda

çalışanların çok hızlı proleterleşmesi vegüvencesizleşmesi açısından bakıyorum. Çünküpiyasa için üretim yapmaya başladıkları anda rekabetdevreye girecek. Kamunun özel sektörle rekabetisözkonusu olacağı için kamuda çalışanlar özelsektörle çalışanların durumuna gelmek zorunda. Yaniesnek çalışacaklar. Toplam Kalite Yönetimi veperformans sisteminin gereklerine göre çalışacaklar.“Çalışsınlar ne olacak” diyenler çıkabilir.

Buna birkaç çarpıcı örnek vereyim. BugünAlmanya’daki çok uluslu fabrikalar ve şirketlerinişyerlerinde şöyle bir uygulama var. Tuvaletegidişiniz bile bilgisayarlarla kontrol ediliyor. Belirlidakikada tuvaletten çıkmadığınızda birinci ihtarıalıyorsunuz. İki ihtar aldığınızda üçüncü kezsorgusuz sualsiz kapının önündesiniz. Bu Almanyagibi sosyal standartların bize göre çok daha yukarıdaolduğu bir ülkede yaşanıyor. Yine Almanya’da, birmarketler zincirinde çalışan göçmen işçi banageliyor “ben günde 7 saat çalışıyorum, kahve molasıhakkım bile yok” diyor. Ben de, itiraz et diyorum.Diyor ki; ben 7 saat boyunca aynı işi yapıyorum amailk 3,5 saat bir taşerona, ikinci 3,5 saat diğertaşerona çalışıyorum. Ücretimi de 3’er buçuk saatüzerinden bu taşerondan alıyorum. Alman yasalarınagöre bir işçi ancak 4 saat çalıştıktan sonra 15dakikalık kahve molası hakkı kazanıyor. Ben 3,5saat, 3,5 saat çalıştığım için toplam 7 saat hiç molavermeden çalışıyorum. Piyasaya, rekabete uygunçalışma biçimi böyle bir çalışma biçimi. Hiçbirzaman kaybına tahammülleri yok ve Türkiye’de depek çok yer üç vardiyaya da çoktan çıkmış durumda.Bu üç vardiyanın her birini tek tek aldığımızda molasüreleri daralıyor, fazla mesai yaptırılıyor ama fazlamesai bedeli ödenmiyor. Zamanla akılalmaz bir yarışvar. Yaz tatili, senelik izin, bayram izni gibi bir şeyyok. Bunun karşısına tüketiciler getiriliyor. 2 seneönce Marks’ın sözünden esinlenerek “Dünyanınbütün mağazaları birleşin” sloganıyla şirketler

Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Gaye Yılmaz ile Uİ

“Kolektif örgütle

Page 17: SY Kızıl Bayrak 12-14

CMYK

ortaj Sayı: 2012/14 *6 Nisan 2012 * Kızıl Bayrak * 17

CMYK

devreye girdi. “Bayramda tatil olmaz, bayramda satışyapmalıyız” dediler. Bu ne demektir? Bu, resmitatillerde bile izin yapamayan, dinlenme hakkıolmayan işçiler demektir. Sistem köşeye sıkıştıkça,krizi arttıkça bunu hammadde fiyatlarını ucuzlatarakyapamaz. Kimin üzerinde yoğun denetim kurabilir.Piyasaya müdahale edemez ama işçilere yapabilirçünkü muazzam bir yedek işçi ordusu ve işsizlik var.Özellikle geleneksel olarak İskandinav ülkelerindeişsizlik hep çok düşük olmuştur. Ama bugün buülkelerde de işsizlik çok yüksek. Bu kullanılarakmaliyet düşürme ve değer birikimini hızlandırmaemek üzerinden gerçekleştiriliyor.

“Sermaye için istikrar!”

Türkiye’de 10 yıldır istikrar hikayesi, masalıanlatılıyor. Kim için istikrar? Sermaye için istikrar.Ne için istikrar? Çünkü faiz oranları düşük ve Türkparası değer kaybetmiyor. Bu çok hızlı bir birikimlegerçekleşmiş bir istikrar. Esneklik, kalite,performans üzerinden emek verimliliği özellikle son10 yılda çok yükseldi. Bunun yükselmesi Türkiye’deçok ciddi bir sermaye birikimi olmasını sağladı.

Bu istikrarı yaratan kesime, işçi sınıfınabaktığımızda sınıfın üzerindeki kontrol çok dahaartmış durumda. İşçi sınıfı, istikrardan pay alamıyor.Alabilseydi onun adı istikrar olmazdı. Seneler öncesöylediğim bir söz vardı; Verimlilik paylaşılmaz,paylaşılırsa verimlilik olmaz. Son 10 yıldır tam daböyle bir süreci yaşıyoruz. İstikrar da paylaşılmazçünkü paylaşılsa istikrar olmaz. Yakında asgariücretle ilgili görüşmeler var, her toplu sözleşmedesorun yaşanıyor. Bizde işçiler üzerinde şöyle baskılarkullanılıyor. “İşçilerin ücretleri ve asgari ücretyükselirse enflasyon artar.” deniyor. Bu inanılmazbir yalandır. Metaların fiyatlarıyla ücretlerin hiçbirilgisi yoktur. Metaların fiyatlarını belirleyen şeymaliyetler değildir. Metaların fiyatlarını hizmetüretimi için ortalama olarak harcanan emek zamanıbelirler. İşçinin ücretinin ne kadar düşürülüparttırıldığı maliyet fiyatlarını ne düşürür ne arttırır.Ama neye yol açar? Emeğin karşılığı ödenmeyenkısmının küçültmeye yol açar ve sermaye zarar verir.Bu dediğim olmasın diye de katılıklar kaldırılmakzorunda.

“Emek lehine ne varsa katılıktır”

- Sermaye hükümeti ve patronlar örgütü busaldırıları gerekçelendirirken “katılık” kavramınıkullanıyor. Bu kelimenin işçi sınıfı ve emekçileraçısından karşılığı nedir?

- İzinler, resmi tatiller, çay-kahve molaları, sabahişe başlama-bitirme saatleri ve mutlak emekzamanları... bunların tamamı katılıklardır. Bellisosyal güvenlik katkıları (devlet kanalıyla amaişverenlerin de katkı koymasıyla elde edilen doğumizni, doğum parası, evlenme, ölem parası vb.)katılıklardır ve kaldırılması gerekir. Aslında UİS tam

da bu katılıkları tümüyle ortadan kaldırmak içintasarlanıyor. Emek lehine ne varsa onlar katılıktır.Tıpkı özelleştirme tartışmalarındaki gibi. Yıllarca,“özelleştirmek zorundayız, ülkemizde kara delikvar” dediler. Sendikalar, sol güçler olarak biz neyaptık. Ya, “kara delik yok, öteki ülkelere bakın”dedik. Ya da “kara deliğe dokunmayın bizküçültürüz”e dek gelecek olan şeyler söyledik.Halbuki bizler kara delikleri savunmasıgerekenlerdik. Kara deliği büyütmek zorundayız.Onlar için kara delik olan işçiler için aktır,alınteriyle kazanılmıştır. Şu anda da bizimbüyütmeye çalıştığımız kara delikler kapatılmayaçalışılıyor. Dişle, tırnakla, mücadelelerle eldeettiğimiz kazanımlarımız elimizden alınmakisteniyor.

- Özel İstihdam Büroları da toplam saldırıpaketi içinde önemli bir yer tutuyor. Bu uygulamahayata geçirildiğinde işçi sınıfını nasıl bir akıbetbekliyor?

- Sıradan bir insan strateji metnini eline alıpokusa bırakın eleştirmeyi beğenebilir bile. Örneğinşöyle cümleler var. “Bir yandan işgücü piyasalarınınkatılıktan arındırılması derken diğer yandan busosyal koruma şemsiyesi genişletilerek yapılacaktır.”

Bunun bir yalan ve aldatmaca olduğunu gösterendeğişik cümleler var. İnsanlar “sosyal korumaşemsiyesi”ne bakınca aldanıyorlar. Hem katılıktanarındırmaktan bahsediyorsunuz hem sermayeninönündeki engelleri kaldıracağınızı söylüyorsunuzhem de “merak etmeyin sosyal koruma şemsiyesinikoruyarak yapacağız” diyorsunuz.

Bir diğeri, “bundan sonra üretken olmayankesimlere yapılan harcamalar azaltılacak. Üretkenkesimlere harcamalar aktarılacak” diyor. Üretkenolmayan kesimleri düşünelim. Örneğin birçok kesimemeklilerin üretken olmadığını söyleyecektir. Buradada yanılsama var. Geçen yıl kıdem tazminatıtartışmasının başlamasının ardından pek çok gençinsan kıdem tazminatı hakkı gasp edilmesin diyeçalışma yaşındayken emekliliği tercih etmek zorundakaldı. Normalde istese 60-65’e kadar çalışabilirdi.Sırf kıdem tazminatını kaybetmesin diye 40-45yaşlarında tazminatını aldı ve yeniden işgücüpiyasasına katıldı. Bu insanlar şu anda devlettarafından üretken olmayanlar grubuna konulmuşdurumdalar. Sigortasız, sendikasız, en düşük ücretleçalışıyorlar. Ciddi bir güvencesiz grubu oluşuyor.Devlet de emekli aylıklarını düşürüp, sağladığımfaydaları azaltacağını, oradaki tasarrufları daşirketlerin rekabet gücünü arttırmada kullanacağını

Ulusal İstihdam Stratejisi bir yol haritasıdır ve bunu paylaşmalarının bir nedenivar. Bir alışkanlık yaratmayı, kamuoyunun tepkisini ölçmeyi hedefliyorlar. Sistembunu bizimle paylaşıyor ama sınıf mücadelesi yürüten örgütler olarak kendistratejimizi sisteme deklare edemeyiz. Böyle bir lüksümüz olamaz. Bizimhazırlayacağımız stratejiler burada yazılanların dışında olanlardır. Asıl yolharitamız gizli olmalıdır.

İS, taşeronluk ve güvencesizlik üzerine...

enme gerekiyor!”

Page 18: SY Kızıl Bayrak 12-14

Röportaj18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

söylüyor. Yani bu kaynakları kapitalistlere aktaracak.İşsizlik Fonu ve kıdem tazminatı fonlarının daşirketlere rekabet gücünü arttırmak için kullanmaküzere verileceği söyleniyor. Güvenceli esnekliktenbahsediliyor. Böyle bir şeyin mümkün olmadığınıbilmek gerekiyor.

Toplumsal olanla piyasa için olan aynı andaolamaz. Bunu ilk defa İskandinav ülkelerindenDanimarka ortaya attı. Arkasından Almanya dahilolmak üzere diğer ülkeler Avrupa’da kullanmayabaşladılar. İşçi sınıfını esnekliğe ikna etmek içinkullanılan bir söylemdir. 1-2 yıllık iş güvencesiveriyorlar ama esneklik ve güvencesizliğigetiriyorlar. Bir diğeri ise özel istihdam büroları yanikiralık işçi bürolarıdır. Aslında bu yeni değil amayasallaştırmak istiyorlar. Biliyorsunuz, Türkiye’debir şey önce hayata geçiriliyor daha sonrayasalaştırılıyor. Özel istihdam büroları da aynı bunungibi bir olay. İşçi kiralama şirketleri Türkiye’de defaaliyet gösteriyor. Kısa bir sürece önce ABD’den birhaber ulaştı. Communication, isimli bir çok ulusluşirket Amerika’daki bütün hapishaneleri satın almakiçin yüzde 90 doluluk oranını şart koştu. Bunlarınhepsi özel sektör için bedava işgücü olarakkullanılıyor. Burada da özel istihdam bürolarıkullanılacaktır. Buna eklenen son maddelerde işinpaylaşılacağı ve “herkesin elini taşın altınakoyacağı” söyleniyor. Bir tek sermaye elini taşınaltına koymayacak. Birileri çalışıyor ötekiler bakıyorolmaz. O zaman işimizi paylaşacağız deniyor. Nasılpaylaşacağız? Senin 8 saatlik düzenli bir işin var.Sen bundan sonra 4 saat çalışacaksın. 4 saat de gelipbaşkası çalışacak. Sen 8 saat çalışırken 1000 liraalıyordun, ikiye bölündüğünde ödenen para 600-700’e düşecek. İkiniz de 300’er lira alacaksınız.Böylece iş paylaşımı yapılacak. Böylece karşılığıödenen emek küçültülmüş olacak. Ücretlergeriletilmiş ve güvencesizleştirilmiş olacak.

Bütün bunlar paketin içinde, katılıktan arındırmabahanesi arkasına sığınılarak yapılıyor.Kayıtdışılıktan sözediliyor ama yapılmak istenenkayıtdışını ortadan kaldırmak değil. Tüm üretimikayıt altına almak istediklerini söylüyorlar ama bunukayıt içindeki sermaye gruplarına zarar vermedenyapacaklarını söylüyorlar. Yani asıl yapılmak istenendibe doğru bir yarışı hızlandırmak. Kayıtlı olanlar datıpkı kayıtdışıların koşullarına getirilecek ve toplucahepsi kayıt altına alınacak. Kayıtdışının koşullarındahiçbir vergi, prim ödemesi, fon payı gibi şeylerolmayacak yine kayıtlı olanların bu ödemeleriazaltılacak. Bundan kim zarar görecek. Kayıtlısektörde çalışan düzenli işçiler zarar görecek. Yanidüzenli işçi diye bir şey bırakmayacaklar. Bugün

kendilerini düzenli, güvenceli zanneden küçük birazınlık kaldı ya onlar güvencelerini, ücretlerini veişlerinin eski biçimini kaybetmiş olacaklar.

Özel istihdam bürolarını insanların kafalarındacanlandırmakta yarar var. Kiralık işçi pratiğiönümüze 6-7 sene önce şu gerekçeyle getirildi.Üretim süreçlerinin öyle aşamaları var ki oradadüzenli işçiye gerek yok. Bir otomobil üretilir amaboyama en son aşamada gereklidir. Otomobiliboyayacak işçileri başlangıçtan itibaren istihdametmeye gerek yok. Ne zaman ki otomobil biter, ozaman alırız, bir hafta çalıştırır göndeririz. Böyleişçiler için kiralık işçilerin kullanılmasıydı. Dünyadabunun adı geçici iş bürolarıdır. Bu sistemAmerika’da 1960’tan beri var. Bir bakılıyor ki işingeçici doğası çoktan bitmiş. Bu sendikalar tarafındanfark edilince sistem kalıcı geçicilik diye bir isimgetiriyor. Yani 20’li yaşlarınızda bir işe kiralık işçiolarak başlıyorsunuz ve 60 yaşınıza geldiğinizdehala kiralık işçisiniz. Dolayısıyla eskiargümanlarından da vazgeçtiler. Kiralık işçiliği kabuletmeleri için insanlar üzerinde işsizlik bir baskı aracıolarak kullanılıyor. Amerika’da bir üniversitededenendiğinde, öğretim üyelerine, istifa edip en yakınkiralık işçi bürosuna gidip kaydolacaksınız demişler.Öğretim üyeleri de bunun kabul etmemiş ve bizburada 20 yıldır çalışıyoruz demişler. Bunun üzerineşirketin sahibi de öğretim üyelerini işten atmaklatehdit etmiş ve kiralık işçi bürosuna kaydolmuşlar.Ertesi gün aynı işi yapmak üzere geri almışlar. İkigün arasında toplam yüzde 40 oranında ücret kaybıyaşanmış.

İngiltere’de kiralık işçilik almış başını gidiyor.Bir tersanede gemi inşaa olayında bir işçi, başınavinç düşmesi sonucu hayatını kaybediyor. Sendikalıişyerinde yaşanan bu olay araştırılıyor ve ölenişçinin kiralık işçi olduğu ortaya çıkıyor. Kendisinekoruma ekipmanlarını kullanma izninin verilmediğiortaya çıkıyor. Bu, kesinlikle pazarlığa girilecek birdurum değildir. Bu, kapitalizmin tarihinde birfarklılıktır. Arızi olan işçi simsarları gibi 19.yüzyılda olan şeyleri dışarı çıkarırsak bu asıl pratikhaline getiriliyor.

“Meslek liseleri sermayeye bırakılacak”

İlk defa, günlük çalışma süresi üçe bölünüyor.Karşılığı ödenen kısma bir kapitalist daha dahiloluyor ve artıdeğere hiç dokunulmuyor. Bununlailgili yasa devlet eliyle çıkarılıyor. Biz bu çalışmayıGüvencesizler Hareketi olarak yapmadan öncesendikalar bir tür pazarlığa girmişlerdi. Sonradan

geri adım attılar. Mesela eğitimle ilgili atacaklarıadımı söylüyorlar. “Genel ve mesleki eğitiminkalitesi ve etkinliği arttırılacaktır.” deniyor. Kamukesimi mesleki eğitimden kademeli olarak kesilerekbu konudaki inisiyatifi yerel aktörlere veya özelsektöre bırakacaktır. Meslek liseleri tümüylesermayeye bırakılacak. Bu, iki olaya yol açıyor.Birincisi, devlet eğitimi ile özel sektör eğitimiarasında öncelikle eğitimi verenler arasında çokönemli bir fark var. Yani eğitimciler tamamengüvencesiz, piyasaya çalıştırılan kişiler halinedönüştürülecek. Bunun ötesinde, artık dahaöğrenciyken, tam olarak çalışma ilişkilerinegirmeden genç beyinler sisteme emanet ediliyor.Örneğin ben öğretim görevlisiyim ve üniversitededers veriyorum. Kamu üniversitelerinin de tamamenşirketlere devredildiğini düşünelim. Benim gibiöğretim üyelerini kullanmayacaklarına hiç kuşkumyok. Hayata benim durduğum yerden bakan öğretimüyelerinin ders vermesi de gençlerin, özellikle işçiolmaya aday gençlere etkisi bence önemlidir. Biryandan bakıyoruz İstihdam Stratejisi diğer yandan daeğitime kadar girmiş.

Geçtiğimiz Ağustos ayının başlarında İngiltere’deisyanlar yaşandı. O tarihlerde bir çalışmamnedeniyle Londra’daydım ve olaylarınortasındaydım. Bu eylemlerin yapıldığı sokaklardadolaşma ve insanlarla konuşma şansım oldu. Sadecesiyahiler ve göçmenler değil içlerinde beyaz İngilizöğrenciler de vardı. Başka bir şey gözlerdenkaçırıldı. Bize hep, yağma, yasadışı, hırsızlık,yaktılar gibi yansıtıldı. O dönem çeşitli kurumlaristatistikler yayınladılar. En fazla yağmalanan, tahripedilen işyeri üzerinden. Birinci sırada emlakkomisyoncuları, ikinci sırada ise özel istihdambüroları vardı. Bu iki işyeri en fazla tahrip edilenişyerleriydi. Bu iki yerden yağmalayabileceğinizhiçbir şey yoktur. Buralarda hırsızlık yapamazsınız.Bu bir tepkidir ve tepkinin neye olduğu çok açıktır.

- Kölelik olarak ifade edilen taşeronluk sistemide tüm iş kollarında yaygınlaşmış durumda. İşcinayetlerinin büyük çoğunluğunun da bu alandayaşandığını görüyoruz...

Taşeronlarda sömürünün iki katına çıktığınıbiliyoruz. Ana sermaye gruplarının taşeronlarlaçalışmasının nedeni de budur. Kendilerinin düzenliistihdam ilişkileri içinde yapamadığı aşırı sömürüyütaşeronlar yapabilir. Çünkü taşeron patronlar hızlı birşekilde sermaye birikimi yapmak istiyor. Bunun içinçalışma sürelerini uzatıyor, ücretleri kısıyor vegerekli koruma ekipmanlarını işyerine almıyor. Buyeni dönemde de en fazla zarar görecek gruplar iseişsizler ve taşeron işçileridir. “Daha ucuza nasılüretimin hesabını yaparız”ın hesabını yapan taşeronpatronlar özel istihdam büroları ve kiralık işçiliği ilkkeşfedenler olacaklar. Dolayısıyla, taşeron işçileribugünkü durumlarını bile mumla arar bir durumagelebilirler. Çünkü çok düşük ücretler karşılığındafiziksel olarak çok yoğun sömürü koşullarındaçalışıyorlar. Aynı işi yapmaya devam edip şu andaaldıkları ücretlerin yüzde 60 düzeyine düştüğünüdüşünün, yaklaşmakta olan saldırı en fazla en alttakigrupları vuracak. En diptekiler yoksullaştıkça,mağdur oldukça ötekiler de üst sıradaki yerlerinikaybedecekler. Nasıl ki, taşeronlar ilk fabrikalaragirdiğinde merkez-çekirdek işçiler kendidurumlarının sağlamda olduğunu düşündüler. Hemenarkasından ise ana üretime girdi. Artık resmenmontaj ve diğer alanlarda taşeronlar varlar. Buyüzden kimsenin koltuğu sağlam değil.

Taşeronluk, üretken sermayeninuluslararasılaşması, parçalanmasıyla birlikte(70’lerin kriziyle gündeme geldi) ortaya çıktı.Mercedes’in şanzımanı Polonya’da, diferansiyeli

Page 19: SY Kızıl Bayrak 12-14

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

Çin’de, fren balata sistemi Kongo’da üretiliyor amabunun bu şekilde dağıtılması üretim araçları farkının daparçalanıp bu ülkelere gönderilmesi anlamına geliyor.Bu ülkelerde emek ucuz olduğu için gönderiyor amamaliyetlerin de düşürülmesi isteniyor. Bunuyapabilecek küçük kapitalistlerin yaratılması gerekiyor.Bunun için de 19. yüzyılın işçi simsarları bugün taşeronpatronları veya özel istihdam büroları dediğimiz yenikapitalistler devreye girdi. Taşeron patronlar genelde veçoğunlukla eskinin işçileridir. Ustabaşı, formenlikyapmış, biraz banka kredisi, akraba yardımı alaraküretim aracını daha kolay elde edebildiler.

- Kapitalizmin genel işleyiş mantığından hareketletaşeronluk sistemi örgütlenmenin ve mücadeleninönünde nasıl bir engel oluşturuyor?

Emek örgütleri ve devrimci örgütlerin en fazlabakmaları gereken alan bence işsizler, taşeron işçilerive bundan sonra artacak olan kiralık işçi bürosuçalışanlarıdır. Çünkü eğer bu grup öncedenörgütlenmezse diğer grupların aynı duruma düşmesikaçınılmazdır. Bence yanlış bir sıralama yapıyoruz. İşçisınıfı ve emek dediğimizde gözümüzü önce DİSK’e,KESK’e sendikalı ve görece ayrıcalıklı azınlığaçeviriyoruz. Bunu yapmayalım demiyorum ama onlarında öncelikli görmesi gereken yer işsizler vetaşeronlardır. Bunun örgütlenmesinin araçlarınıyaratmak zorundayız. Bu kolektif bir örgütlenmeyigerektiriyor. Aslında kiralık işçiliğin doğası da kolektiförgütlenmeyi gerektiriyor. Eğer sendikalörgütlenmeden bahsediyorsak işçiyle ücretini aldığıpatron arasındaki ilişkidir. İşçi sınıfı ile sermaye sınıfıarasındaki ilişkiden kaynaklanır. Özel istihdambürosunu düşünelim. 5 bin işçilik bir portföyü var. Buişçilerin içinde mimarlar, doktorlar, mühendisler,avukatlar, öğretim üyeleri, kimyagerler, metal işçileri,tekstil işçileri vs. var. Bu işçilerin hepsinin patronu özelistihdam bürosunun sahibidir. Bunların hepsi başkaişyerlerine kiralanıyorlar. Çeşitli ülkelerde, kiralıkolarak başka bir yerde çalışan işçi sendikaya üyeolabiliyor. Ücretinizi kendi patronunuzdan alıyorsunuzama sendikalı diğer işçilerin yararlandığı haklardanyararlanamıyorsunuz. Hepsi aynı patrona karşıörgütlenmek zorunda. Bu kolektif bir örgütlenmeyigerektirir derken bunu kastediyorum. İşkolu ve işyerisendikacılığı bu yeni modeli kucaklayamıyor.

- 15 Nisan’da Taşeron İşçileri Kurultayıtoplanacak. Bu alanda atılan adımlar yeterli mi, neyapılmalı?

Atılan adımlar yetersiz demekle kolaycılığa kaçmışoluruz. Kuşkusuz yetersizliklerimiz var. Devrimciörgütlerin, bilim insanlarının, düşünürlerin, aydınlarınhepimizin eksiklikleri var. Biz biraraya gelerek bueksiklikleri aşabiliriz. Böyle bir gücümüz,potansiyelimiz de var. Bunu yapmak için birarayagelmemiz gerekir. Örneğin kiralık işçi bürolarısözkonusu olduğunda kolektif örgütlenmeyle hepimizinaynı yere vurması gerekiyor.

- Önümüzdeki 1 Mayıs’ın gündemleri, talepleri neolmalı?

Talepleri geçelim. Çünkü biz talep ediyoruz onlar dayapmıyor. Biz talep ettikçe daha çok hak gaspı oluyor.Fiili mücadele gerekiyor. Direniş, eylem, grev, işgalolan her yerde birlikte olalım. Ama bu dergimize birkaçfotoğraf koyarak orada olduk demek için olmamalı. Bu,video kayıtları yapıp internete koymanın ötesinegeçsin. Dahi sahici, daha samimi birliktelikler olsun.Yapabiliyorsak 1 Mayıs’a güvencesizleri, taşeronişçilerini yığalım. Bunun için de beraber hareketetmemiz gerekiyor. Tek tek ulaşma şansına sahipdeğiliz. Bu 1 Mayıs’a giderken önceliği kendimizeverelim.

Kızıl Bayrak / İstanbul

ÇOMÜ’de işten atılan taşeron işçiler 1 Nisan günü Biga Kocabaş Köprüsü yanındaki Kapalı Çarşı önündeeylem yaptılar.

Eylemde DİSK/Genel İş Sendikası Çanakkale Şube Başkanı Erdinç Uslan basın açıklaması yaptı. İştençıkarılan işçi sayısının 40’a ulaştığının bilgisini veren Uslan, mücadeleye devam edeceklerini belirterekşunları söyledi:

“Bilinmelidir ki işçiler olarak ekmeğimiz için mücadeleye devam edecek, en temel hak olan çalışma veinsanca yaşama hakkımızı elimizden alan bu zulüm bitene ve Çanakkale sınırlarını terk edene kadarsusmayacağız. Mücadelenin bir saman alevi gibi geçeceğini düşünenlere Biga ilk adımlardan biri, dahadirenişimiz yeni başlıyor diyoruz.”

Eyleme, aralarında Ekim Gençliği’nin de bulunduğu ilerici ve devrimci güçler de destek verdi.Kızıl Bayrak / Çanakkale

ÇOMÜ taşeron işçilerinden eylem

Sermaye örgütleri ve hükümetin gündemindekisosyal yıkım programının temel ayaklarından biriolan “köle işçilik” uygulamasıyla ilgili somutadımlar atılıyor.

Güvencesiz ve kölece çalışma anlamına gelendüzenlemeyi hayata geçireceklerini duyuranÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik,“iş arayanlarla işçi isteyenleri bir araya getirecek 4bin iş ve meslek danışmanının yakında Türkiye’yeyayılacağı”nı söyledi.

Uygulamayı “işsizlikle mücadele” ve “meslekiyeterlilik” adı altında gerekçelendirmeye çalışan

Çelik, iş arayan 3 kişiden birinin mesleki yeterliliğesahip olmadığını vurgulayarak, şunları ifade etti:

“Mesleki eğitim almış insan gücü, işgücüpiyasasında en çok ihtiyaç duyulan kesim olmasınarağmen, meslek lisesi mezunlarının istihdamdakioranı yüzde 7’lerde seyretmektedir. Yani, Türkiye‘mesleksizlik sorunu’nu aşmak durumundadır.Bunun farkında olan hükümetimiz, son 3 yılda 706milyon TL kaynak ayırarak 522 bin kişiye meslekieğitim verdi ve bu konuda ciddi başarılar elde etti.Elimizdeki imkânları mesleki eğitim için seferberetmeye devam edeceğiz.”

‘Köle işçilik’te adımlar hızlanıyor

İşçi cinayetine yasal kılıf

“İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı” meclise geldi. İşçi cinayetlerinin ardı arkası kesilmezken sermayedevleti kağıt üstünde işçi güvenliği önlemleri hazırlıyor. Bakan Faruk Çelik’in açıklamalarında “önce risk”esaslı hazırlandığı iddia edilen yasal düzenlemeler meclis başkanlığı gündemine iletildi. Tasarıyla işyerlerinintehlike durumu sınıflandırılacak. İşçi, yapılacak işin riskli olduğunu düşündüğünde ‘işten kaçınma’ hakkınıkullanabilecek. Bu maddenin kağıt üzerinde kalacağı ise şimdiden aşikardır. İşçileri kum torbası niyetinefilikada deneyen patrona işçi bu hakkı kullanacağını söylediği an işsiz kalacaktır. Bundan dolayı işçiler buhakkı kullanamazlar. Aynı zamanda bu yasal düzenleme sermaye devleti ve patronları aklamanın aracınadönüşecektir. Patronlar iş cinayeti sonrası “işten kaçınma hakkını kullanabilirdi” diyerek kendinisavunabilecekler.

Keza getirilen düzenlemelerle iş güvenliği için gerekli önlemleri kullanmadığı tespit edilen işçileryaşanacakların sorumlusu olacak. Olması gereken işçinin tüm güvenlik önlemlerinin patron tarafındansağlanması ve sorumluluğun alınmasıdır.

Burjuva basının iyileşme adı altında verdiği düzenlemeler patronların bundan sonraki işçicinayetlerinden aklanmasını kolaylaştıracaktır.

Page 20: SY Kızıl Bayrak 12-14

Sınıf hareketi20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu(MİB MYK) Nisan ayı toplantısını gerçekleştirdi.Gündemdeki çeşitli konulara dair tartışmalar yürütenMYK bir dizi karar aldı.

Toplantının gündemi şu başlıklardanoluşmaktaydı:

- 1 Mayıs- Bosch süreci üzerine değerlendirme- MESS Grup TİS süreci üzerine değerlendirme

ve planlama- Yerel gündemler- Bülten üzerine değerlendirme ve planlama

- 1 Mayıs:İşçi sınıfının sermayeye ve uşaklarına karşı

gücünü gösterip taleplerini haykırdığı, enternasyonalbirlik ve dayanışmayı ördüğü 1 Mayıs yaklaşıyor. 1Mayıs’a yönelik etkin bir hazırlığın önemi üzerindeduran MYK, bir dizi görev saptamıştır. Yapılandeğerlendirmeler ve çıkarılan sonuçları şöyleözetleyebiliriz:

1- 2012 1 Mayısı saldırıların tüm cephelerdenyoğunlaştığı bir döneme denk geliyor. İşçi sınıfınıtam olarak atomlarına ayıracak “Ulusal İstihdamStratejisi” adlı program saldırıların bir yönünüoluşturmaktadır. Köleliğin bu biçimdepekiştirilmesinin yanında sosyal yıkım dabüyümektedir. Öte yandan ise koyulaştırılan gercilikve tırmandırılan faşist saldırganlık var. Gericiliksilahı toplumun zehirlenmesine ve ortaçağideolojisiyle uyuşturularak hareketsiz kılınmasınahizmet ediyor. Tırmandırılan faşist terör rejimi de,sadece kardeş bir halkın haklı ve meşrumücadelesinin bastırılması için değil, gerçekte tümezilen ve sömürülenlerin zapturapt altına alınmasıiçin kullanılıyor. Gericiliği ve faşist saldırganlığıkardeş halklara yönelik saldırganlık tamamlıyor.Emperyalistlere ve siyonistlere “kalkan” olanlargerici çıkarlar uğruna kardeş halklara karşı savaşı vesaldırganlığı körüklüyorlar. 1 Mayıs tüm busaldırılara karşı yanıt olmalıdır. İşçi sınıfı veemekçiler, 1 Mayıs ruhu ve coşkusuyla ellerinibirleştirerek sermayeye ve uşaklarına karşı “birlik,mücadele ve dayanışma” bayrağını yükseltmelidirler.

2- Tüm bunlar yanında metal işçileri Boschişçilerinin mücadele ruhunu 1 Mayıs alanlarınataşımayı özel bir görev bilmelidir. Bunun için gerekhazırlık aşamasında ve gerekse de 1 Mayısalanlarında Bosch işçilerinin eylemi işçi sınıfınındiğer bölüklerine anlatılmalı, bu yolda mücadeleyibüyütme çağrısı yükseltilmelidir.

3- 1 Mayıs’ın tüm bu çağrıları yaygın ve sistemlibir çalışmayla işçi sınıfı içerisinde yayılmalı,böylelikle sınıfımızın olabildiğince kitlesel, örgütlüve devrimci bir ruhla 1 Mayıs alanlarına çıkmasınısağlamalıyız. Bu görev ise en tam biçimde fabrikazemininde yerine getirilebilir. Bu zeminde işçi sınfıkolektif gücüne şekil verir, bu gücü de “sınıfa karşısınıf” çizgisinde kullanabilir. Fabrika zeminliçalışmada kritik halka komitelere dayanabilmektir.Bunun için olanaklı olan her fabrikada 1 Mayıs içinhazırlık komitelerini kurmalı, en ileri olanlarındanbaşlayarak sınıf kardeşlerimizi böylelikle seferberetmeliyiz.

4- Hazırlıkların diğer bir boyutu ise olabildiğince

çok işçi arkadaşımızı 1 Mayıs’ın devrimci sınıfruhuyla eğitebilmektir. Bunun için bildiri ve bültengibi materyallerimiz yanında asıl olarak bugündemle toplantılar yapmayı önümüze bir hedefolarak koymalıyız. 1 Mayıs hazırlıklarımızı dabaşarının ölçüsü, önce yapılacak işçi toplantılarınınsayısı, sonra da bu toplantıların verimliliği olmalıdır.

5- 1 Mayıs hazırlıkları kapsamında patronlarınişçilerin katılımını engellemeye yönelik tutumlarınakarşı mücadele özel bir önem taşımaktadır. Bubakımdan da son günlerde özellikle 1 Mayıs’ı birtatil günü derekesine düşürmek ve bu tatil hakkını dabaşka bir gün kullandırmak biçimindeki kurnazlığabaşvurulmaktadır. 1 Mayıs’ın içini boşaltmak ve onuboş bir bahar bayramına çevirmek politikasının birbaşka türevi olan bu tutuma karşı işçi sınıfı boyuneğmemelidir. 1 Mayıs tatil günü değil, mücadelegünüdür. İşçi sınıfı alanlara çıkmak, taleplerinihaykırmak için mücadele ederek ve gerektiğindekanını dökerek bu hakkı kazanmıştır. Bu hakkın bubiçimde istismar edilmesine sessiz kalınamaz.Patronların bu tuzağına düşülmemeli, sınıfbilincinden yoksun işçiler uyarılıp aydınlatılaraksınıf kavgasına zarar veren böylesi tutumlardanuzaklaştırılmalıdır.

- Bosch süreci üzerinedeğerlendirme:

Bosch işçilerinin Türk Metal çetesinin attığıtokatın tarihsel değerinin altını bir kez daha çizenMYK, son derece zor bir işin altından kalkan Boschişçilerini ve bu davanın başarıya ulaşmasında emeğiolanları selamlamaktadır.

1- MYK Bosch’un örgütlenme deneyimini çeşitliyönleriyle değerlendirmiş ve sonuçlar çıkarmıştır.Yapılan değerlendirmelerde özellikle bu süreçte öneçıkan öncü işçilerin gösterdiği inisiyatife dikkatçekilmiş, bu süreçte işçilerin yaşadıkları değişim vedönüşüm ile ortaya çıkan imkanlar ele alınmıştır.

2- MYK’nın sürece ilişkin politikası ve pratiği

masaya yatırılmıştır. Yapılan değerlendirmelerdebirliğin konunun gündeme gelmesinin ardından,MYK’nın “tam destek-Bosch etkisini sınıfın diğerbölüklerine yaymak- bağımsız taban örgütlülüklerinigeliştirmek” biçiminde özetlenebilecek politikasınauygun bir pratik yönelim içerisine girdiği tespitedilmiştir. Daha çok erken bir zamanda Birlikbileşenleri Bursa’da ve diğer yerellerde hareketegeçme anı geldiğinde nasıl hareket edeceği, hangiaraçları kullanacağı konusunda belli bir açıklığasahipti. Uygulamada da Birlik bu hazırlığın birsonucu olarak anlamlı bir pratik çaba göstermiştir.Fakat MYK yine de bazı yerellerde sürecin ruhunuve ihtiyacına uygun bir pratiği gösterilmediğinitespit etmektedir. Bu zayıflıklar üzerinde dedurularak sorunların gerisindeki nedenlerirdelenmiştir.

3- Bosch işçisi eylemleriyle 12 Eylül darbesiyleişçi sınıfını örgütsüzleştirmek uğruna yaratılmışdüzende büyük bir gedik açtılar. Artık görev bugediği büyütmek, bu düzeni tümden yıkmaktır. İştebunun için yapılacak daha çok iş var.

Bunlardan en önemlisi MESS ve Türk Metal’inolası karşı saldırılarını göğüslemek ve Boschmevzisini sağlamlaştırmaktır. İkinci ise Bosch’unetkisini diğer sınıf bölüklerine yaymaktır. BirliğinBosch’la ilgili olarak pratik çalışması bu politikçerçeveye bağlı olarak şekillenecektir. Bu demektirki, bir yandan Bosch mevzisinin sağlamlaştırılmasıçabasına etkin katılmalıyız, diğer yandan ise Boschetkisini sınıfa taşımaya devam etmeliyiz. Tüm busüreç içerisinde de metal işçisinin bilincini vebağımsız örgütlenme düzeyini geliştirmeliyiz. MYK,bu genel politik çerçeveye bağlı olarak pratiktekarşılaşılan çeşitli sorunlar üzerinde de durmuş,görevler saptamıştır.

- MESS Grup TİS süreci üzerinedeğerlendirme ve planlama:

1- Sınıf mücadelesinin özel bir gündemi olan

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Nisan ayı toplantısı…

Değerlendirme ve kararlar…

Page 21: SY Kızıl Bayrak 12-14

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 21Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

MESS Grup TİS süreci başlamış bulunuyor.Kuşkusuz Bosch süreci MESS Grup TİS sürecinitüm bir seyrini etkileyebilecek bir gelişme olmuştur.Bu nedenle MYK Bosch’daki gelişmeleri aynızamanda TİS’le bağlantılı olarak değerlendirmiştir.Zira Bosch işçisinin eylemi her şeyden önce yıllardırihanetle sonuçlanmış Grup TİS’lerinin ürünüdür. Bunedenle Bosch işçisi eylemiyle hem Türk Metal’inihanetçi pratiğinden hesap sormuş, hem de BirleşikMetal’e büyük umut ve beklentilerle gelmiştir.Ayrıca başta MESS Grup TİS kapsamında bulunanfabrikalardaki işçilerin gözleri Bosch’un ve BirleşikMetal’in bu süreçte ne yapacağı üzerindeodaklanmıştır. Metal işçisinin beklentilerine tamolarak yanıt verecek bir TİS zaferi, MESS-TürkMetal ittifakının kirli düzeninin de sonunugetirecektir. Çünkü o zaman diğer sınıf bölükleri deBosch işçisinin yolunu tutacaktır. Bu denli önemlihale gelen TİS sürecini kazanmak sorumluluğu baştaBirleşik Metal yönetim kademeleri, kadroları veörgütlü metal işçilerinin omuzlarındadır. Bu bilinçledavranılmalı, buna uygun bir sorumluluk ve ruhlahareket edilmelidir.

2- Bu denli sarsıcı sonuçlara gebe TİS sürecinde,MESS ve Türk Metal cephesi de doğal olarak metalişçilerini yenilgiye uğratmak için ellerinden geleniyapacaktır. Tüm kirli maharetlerini kullanarak metalişçisinin direncini kırmaya, morallerini çökertmeye,umutlarını kırmaya, mücadele azmini zayıflatmayaçalışacaklardır. Mevzilerini ölesiye savunacak bununiçin bedel ödemekten kaçınmayacaklardır. Bu dahaliyle son derece zorlu ve sert bir mücadele sürecidemektir. O halde ileri ve öncü metal işçileri bugerçeği hesaba katarak hazırlıklarını yapmalı veuzun soluklu bir mücadeleye hazırlanmalıdırlar.

3- Böylesine zorlu bir sürecin üstesindengelmenin yegane yolu metal işçisinin enerjisineyaslanmaktır. Bu da esas olarak metal işçisininfabrikalardan sürecin tüm bir gidişatına yönverebileceği ve her aşamasına etkin bir biçimdekatılacağı mekanizmaları yaratmak demektir. Bumekanizmalar “TİS Komiteleri” ya da başka birisimlendirmeyle “TİS Kurulları”dır. Metal işçileri bukomiteleri aracılığıyla söz ve karar hakkınıkullanarak sürecin tüm bir seyri üzerinde debelirleyici rol oynayacak, aynı zamanda damücadeleye tüm gövdesiyle katılabilecektir.

4- Belirtmek gerekir ki TİS Komiteleri sadeceBirleşik Metal’in tabanında değil, olanaklı olan herfabrikada, demek oluyor ki Türk Metal’in bulunduğutüm metal fabrikalarında da örgütlenmelidir. TürkMetal’in elindeki fabrikalarda fiilen örgütlenecek bukomiteler yoluyla hem mücadele süreciortaklaştırılmış olacak, hem de zamanı geldiğindeihanet cenderesi kırılıp dışına çıkılabilecektir.

5- Belirtmek gerekir ki tabandan örgütlenecek bukomiteler ve olanaklı olduğunca havza temelliplatformlar aynı zamanda ortak mücadelenin deyegane işlevsel zeminleridir. Daha üstten, özelliklede Türk Metal çetesiyle süreci ortaklaştırmak adınagirilecek yönelimler ise, işlevsel olmayacağı gibioyalanmak ve mücadelenin politik hedeflerinikarartmaktan başka bir sonuç da vermeyecektir.

6- TİS sürecini kazanmak için olmazsa olmazdiğer bir önemli ilke de açıklıktır. Öyle kimücadelenin zorunlu bazı gerekleri dışında sürecintüm bilgisi işçilere taşınmalı, dahası metal işçilerikomiteleri aracılığıyla bizzat yapılacak pazarlıklarakatılmalıdırlar. Metal İşçileri Birliği başından sonunakadar bu ilkeyi kararlı bir biçimde savunacak veimkanları ölçüsünde de gereğini yapacaktır.

7- MYK süreci kazanmak için mücadeleninstratejik bir plana göre örgütlenmesinin kritiköneminin altını çizmektedir. Bu da mücadeleyi enbaşından itibaren grev hedefine bağlı olarakşekillendirmek demektir. Böyle bir perspektifle

metal işçisini hazırlamak, önlemler almak, yığınakyapmak gerekmektedir.

8- Halihazırda TİS süreci taleplerin belirlendiğitaslak aşamasındadır. Taslakların hazırlandığı buaşama mücadelenin tüm bir seyrini debelirleyecektir. İhanete karşı ilk tepkiler bu aşamadaortaya çıkacak, mücadelenin ufku da daha buaşamada çizilecek, kazanmanın yolu da bu aşamadaaçılacaktır. Bu ihtiyacı karşılayabilecek bir taslak iseancak işçilerin doğrudan katıldığı tartışma ve kararzeminleri işletilerek ortaya çıkarılabilir. MİB MYK,tüm imkanlarıyla böyle bir süreci işletmek üzerehareket edecektir.

9- MYK bu perspektifle sürece aktif veörgütleyici bir tarzda katılmak üzere tüm Birlikbileşenlerini seferber olmaya çağırmaktadır. Birlik,önceki TİS pratiğini daha da geliştirerek bu sürecedevrimci sınıf sendikacılığı ilkelerine uygun birperspektif ve sorumlulukla katılacaktır. Bu anlayışlabir yandan bu ilkeler doğrultusunda düşünce, önerive uyarılarını etkin bir tarzda metal işçilerineanlatacak. Diğer yandan da imkanları ölçüsündebizzat bu perspektiflere uygun olarak mücadele veörgütlenme süreçlerinin bir parçası olacaktır. Bu damevcut aşamada olduğu gibi TİS taslaklarınınhazırlanmasından komitelerin kurulmasına veişletilmesine kadar bir dizi görev demektir.

10- MYK bu perspektif ışığında şu somutgörevleri de saptamış bulunmaktadır: Önceki dönemTİS sürecinde kullanılan TİS broşürü güncellenerek

en kısa sürede kullanıma sunulacaktır. Bu süreçtesosyal medyayı etkin bir tarzda kullanmak hedefiyleBirlik’e ait web sitesi hızla kurulacak ve faaliyetegeçirilecektir. 1 Mayıs sonrasından başlayarak tümbiçimi ve içeriği yereller tarafından belirlenmeküzere TİS süreciyle bağlantılı olarak yerel toplantılaryapılacaktır.

- Yerel gündemler:MYK bu gündem kapsamında bir dizi yerel

gelişmeyi ele alarak değerlendirmelerdebulunmuştur. Bu gelişmeler içerisinde ise Kayseri’deCEHA işçilerinin örgütlenme mücadelesine özel birönem verilmiştir.

Orta Anadolu’nun bu en büyük sanayi kentindesendikal örgütlülük yerlerde sürünmekte ve olduğukadarıyla da işbirlikçi sendikalar hüküm sürmektedir.Birleşik Metal’in Kayseri’de açtığı bu mevziKayseri’nin örgütsüz, ancak azgın sömürününpençesinde bulunan işçilerinin örgütlenmesinde yenive anlamlı bir başlangıç olmalıdır. Tüm ileri vedevrimci sınıf güçleri bu bilinçle atılan bu adımasahip çıkmalı ve destek vermelidirler.

- Bülten:Bültenin Nisan sayısı ayın ilk haftasında baskıya

verilecek biçimde planlanmıştır. (…)Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu

4 Nisan 2012

Metal İşçileri Birliği, Bosch işçisinin sesini baştaTürk Metal’in bulunduğu fabrikalar olmak üzeremetal işçilerine taşıyor.

Çimsataş’ta bülten dağıtımıMersin’de sınıf devrimcileri Birleşik Metal-İş’in

örgütlü olduğu Çimsataş fabrikasına Metal İşçileriBülteni’nin Mart sayısının dağıtımını gerçekleştirdiler.İşçilerin ilgi gösterdiği dağıtımda, Bosch işçilerininTürk Metal çetesine vurduğu darbe üzerinekonuşuldu. Dağıtım sonrasında vardiyadan çıkanişçilerle birlikte fabrikadan ayrılan sınıf devrimcilerifabrikanın sorunlarına dair sohbet ettiler.

Bosch işçisinin sesi Ankara’daAnkara’da Türk Traktör, Mitaş ve Erkunt

fabrikalarına yakın noktalara “Bosch İşçisininyolundan ileri!.. Türk Metal çetesini yıkalım!” şiarlıozalitler yapıldı. Türk Traktör ve Mitaş fabrikalarınınservislerinin yoğun olarak geçtiği Çiftlik Kavşağı vecivarındaki noktalara yapılan ozalitler Türk Metalçetesini rahatsız etti.

MİB çalışanları Sincan’da ve Ankara’nın farklıyerlerinde çeşitli materyaller kullanarak Boschişçilerinin sesini başta Türk Metal’in bulunduğuyerler olmak üzere metal işçilerine ulaştırmayadevam edecekler.

Kızıl Bayrak / Mersin - Ankara

Metal işçilerine sesleniş

Page 22: SY Kızıl Bayrak 12-14

22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012Dünya

4+4+4 kademeli kesintili eğitim yasasına karşıEğitim Sen’in aldığı grev ve aynı zamanda 4688sayılı “sahte sendika” yasasına karşı KESK’inmerkezi 2 günlük Ankara eylemi, 28-29 Marttarihlerinde, başta Ankara olmak üzere, tümkentlerde devletin sergilediği faşist baskı ve terörerağmen kararlılıkla gerçekleşti.

AKP iktidarının, gerek sermeye sınıfınınihtiyaçları, gerekse de “ılımlı islam” modeli ve“dindar nesil” yetiştirme politikasının ekseninde,eğitimde çok yönlü dönüşümleri içeren yasatasarısını gündeme getirmesinin ardından, EğitimSen tasarıya karşı tepkisini ortaya koydu. Bir diziilde gerçekleştirdiği eylem ve etkinliklerin ardından,tasarı Meclis’te görüşülmeye başlandığında, 2günlük grev, merkezi Ankara eylemi ve paralel birşekilde diğer illerde de yerel eylem kararı aldı.KESK’in de merkezi olarak sahiplendiği eylemkararına, aynı zamanda meclisin gündemine gelen4688 sayılı Toplu Sözleşme Yasası’na karşımücadele çağrısı da eklendi.

Gerek politik hedefleri, gerekse düzen içi iktidardalaşında egemenliğini göstermek amacını taşıyanAKP iktidarı, yasaya karşı sergilenecek her türlümuhalefete tahammülsüz davrandı. KESK’ineyleminden bir gün önce “CHP grup toplantısı” adıaltında Tandoğan Meydanı’nda gerçekleşen CHPmitingine çevre illerden gelen araçlar, Gölbaşı’ndadurdurularak kente girişleri engellendi.

KESK’in çağrısıyla gerçekleşen eyleme devletintavrı ise çok daha sert oldu. Başta Ankara olmaküzere tüm illerde neredeyse fiili bir sıkıyönetim ilanedildi. İçişleri Bakanlığı’nın “eylemin yasadışıolduğuna” ilişkin genelgesine dayanarak, birçokilden merkezi eyleme giden araçların çıkışıengellendi. Kimi illerde araçlar türlü gerekçelerle(ceset torbası olmaması gibi) bağlanırken, kamuemekçilerinin Ankara’ya ulaşmaması için gazbombalarıyla, tazyikli sularla, coplarla saldırılaryaşadı. Adana’da olduğu gibi, yola çıkan kamuemekçileri topluca gözaltına alındı. Tüm engelleriaşarak Ankara’ya ulaşabilenler ise Ankaragirişlerinde tutularak kente girişleri engellendi.Ankara’ya girebilen bini aşkın kamu emekçisinin iseTandoğan’da önü kesilerek GMK Bulvarı’ndabekleyen kitle ile buluşması engellendi ve saldırıyauğradı.

Toplam olarak bakıldığında binlerce ilerici-öncükamu emekçisi, KESK’in çağrısına yanıt vererek, 2gün boyunca her türlü faşist baskı ve teröre karşıdireniş sergilemiş, engellenen her alan eylem alanınadönüştürülmüştür. Ankara’da ise devrimci ilericigüçlerin de desteğiyle, kentin en temel arterlerindenbiri olan GMK Bulvarı 2 gün boyunca kilitlenmiş, 2.gün, KESK’in aldığı meclise yürüme kararıdoğrultusunda, ağırlığını öncü-ilerici kamuemekçilerinin oluşturduğu 3 bine yakın kişibarikatların üstüne yürümüştür.

2 gün boyunca ilerici-öncü kamu emekçilerininsergilediği kararlı direniş, tabandaki özellikle öncügüçlerin, kamu emekçilerine yönelik gerçekleşenkapsamlı saldırılara tahammülsüzlüğünü, direnme ve

mücadele etme isteğini bir kez daha göstermiştir.İlerici-öncü kamu emekçilerinin kararlılığı vedirencinin basıncıyla, KESK yönetimi de 2 günlükeylem sürecinde çok uzun süredir izlediği icazetçiçizgiden farklı bir tutum almış ve fiili-meşru birdireniş sergilemiştir.

Ancak eylemi tek başına illerde ve merkeziKızılay eyleminde sergilenen direniş çerçevesindedeğerlendirmek, eylemin politik hedeflerinden veeylemin örgütlenmesi sürecinden bağımsız ele almakyeterli olmamaktadır.

Sosyalist Kamu Emekçileri, bundan öncekideğerlendirmelerinde, kamu emekçilerinin, yüzünütabana ve kitlelere dönen, günü kurmaya değil, kamuemekçilerinin geleceğini kazanmayı hedefleyen,kazanmaya ve sonuç almaya kilitlenmiş mücadele veeylem programıyla kazanım sağlanabileceğinidefalarca dile getirdiler. “Grev”in ise, etkili bir silaholabilmesi için, somut hedefin elde edilmesineyönelik örgütlenmesi, “kazanana kadar grev”perspektifinin taşınması gerektiğini dile getirdiler.İşçi sınıfının en temel mücadele silahlarından ve enetkili eylemlerinden biri olan “grev”, KESKtarafından, bugün neredeyse, herhangi bir eylemçağrısıyla aynı kefeye konulmaktadır.

Hatırlanacağı üzere, bundan 3 ay öncesinde 21Aralık günü, KESK, başta iş güvencesi olmak üzerekamu emekçilerinin bir dizi talebi için grev kararıalmış, tüm ülkede gerçekleşen eylemlere binlercekamu emekçisi katılım sergilemiştir. Ancak 21 Aralıkgrevinin ardından KESK, 21 Aralık’ı bir başlangıçolarak ele alarak daha ileriye dönük ve ortayakonulan taleplerin kazanılmasına yönelik birmücadele programı ortaya koymamıştır.

21 Aralık’ın ardından 2 ay bile geçmeden KESK,şubat ayında, KESK Kadın Meclisi’nin kararlarıyla

yeni bir “eyleme”, bu kez başta “8 Mart’ın resmitatil ilan edilmesi” talebiyle kadınların bir dizitaleplerinin karşılanması istemiyle “hizmetüretmeme” çağrısı yapmıştır. Bu çağrı kapsamında,iş bırakmanın işlev ve misyonunu zayıflatan “sevk,vizite, rapor” vb. biçimler önerilmiştir. Yine önhazırlığı ciddi anlamda zayıf olan bu eylem içinkamu emekçilerinin yarısına, yani “erkek” kamuemekçilerine “hizmet üretmeme” eylemine katılmayayasak koyulmuştur. Yine 8 Mart’ın hemen ardından4+4+4 yasa tasarısına karşı grev kararını ise, sadeceEğitim Sen almıştır.

4+4+ 4 yasa tasarısı gündeme geldiğindeSosyalist Kamu Emekçileri yaptıklarıdeğerlendirmede grev kararına ilişkin şu sözlerisöylemişlerdi:

“4+4+4 Kesintili Zorunlu Eğitimi Sistemi’nekarşı en güçlü muhalefet yine KESK ve EğitimSen’den gelmektedir/gelmelidir. Eğitim Sen”in buyasa teklifine karşı almış olduğu grev kararı tümeksiklerine rağmen anlamlıdır. Kamuoyunundesteğini her zamankinden daha fazla almapotansiyeline sahip bu grev, iyi örgütlemesindurumunda sonuç alıcı olabilir. Grevin toplumsaltepkiyle bütünleştirilmesi etki alanını genişletecektir.Grev için tüm araçların (basın açıklamaları, okulziyaretleri, velilere ve eğitim emekçilerine yönelikpaneller vb.) devreye sokulması, KESK ve EğitimSen tabanının harekete geçirilip sürece katılımınınsağlanması bunun yanısıra demokratik ve devrimcigüçlerle koordinasyon içinde hareket edilmesi vegörüş alış-verişinde bulunulması grevin ön hazırlıksürecini güçlendirecek etkenlerdendir. Bu durumdaöncü, ilerici devrimci kamu emekçilerine büyüksorumluluklar düşmektedir.”

Yukarıda ifade edilen greve yönelik hazırlıklar

Kamu hareketi22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

28-29 Mart eyleminin ardından....

Fiili-meşru mücadeleninparçalayamayacağı hiçbir yasa yoktur!

Page 23: SY Kızıl Bayrak 12-14

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012 Dünya Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012 Kamu hareketi

büyük oranda yapılmadığı gibi, hizmet üretmektengelen gücü kullanmak anlamına gelen ve hak alıcı enetkili eylem biçimlerinden biri olması gereken“grev” neredeyse, sıradan bir eyleme dönüşmektedir.Greve katılıma ilişkin oranlar Eğitim Sen GenelMerkezi’ne henüz yansımasa bile rakamların 21Aralık’ın çok gerisinde olduğu bilinmektedir. Üstelik27 Mart’ta şubelere gelen yazıda katılımıartırabilmek için grevin misyonunu zayıflatan biranlam taşıyan, sevk, izin vb. biçimler önerilmiştir.Çok açık ki, alınan “sonuçsuz” grev kararları,tabandaki kamu emekçilerinin de tepkisine yolaçmaktadır.

Bugün, “grev” genel planda çok zayıf bir çağrıyakonu edilmekle birlikte, merkezi eylem çağrısı ise,“sembolik” bir katılım olarak kurgulanmıştır. Zatentüm güçleriyle Ankara’ya akmayı planlamayanKESK, Ankara’ya gitmeyenlerle illerde eylemleryapmayı planlamış, ancak bu karar, (saldırıdanbağımsız olarak) illerde kitlesel eylemler, illerden azsayıda kişinin ise Ankara’ya gidişi sonucunu ortayaçıkarmıştır.

Kuşkusuz ki, 4688 sayılı Kamu GörevlileriSendikaları Kanunu’nda Değişiklik Öngören YasaTasarısı ve Toplu İş İlişkileri yasa tasarısına karşıgösterilen tepkinin kendisi de değerlendirmekonusudur. Yasa tasarısı yaklaşık 8 aydır gündemdeolmasına rağmen, KESK, bu tasarıya karşıanlaşılmaz şekilde kılını kıpırdatmamıştır. Tabanayönelik hiçbir çalışma yapılmazken, sadeceşubelerde listeler hazırlanarak yasa meclisegeldiğinde Türkiye çapında merkezi olarakAnkara’da yapılacak 2 bin kişilik kadro eylemi içinlisteler oluşturulmuş, kararlı-militan bir eyleminörgütlenmesi için beklenilmesi ve yasa gündemegeldiği gibi merkezi Ankara eylemine çağrıyapılacağı söylenmiştir. Ancak yasa tasarısı gündemegeldiğinde, tabanı dar kadro eylemi yapmak içinbekletmek yerine mücadeleye hazırlayacağı yerdebugün yasa tasarısına karşı yapılan basınaçıklamalarında, geride kalan 8 ay boyunca “ÜçlüDanışma Kurulları’nda ve Meclis komisyonlarındayapılan tartışmalarda defalarca evrenselstandartlara uygun bir yasal düzenleme yapılmasıgerektiğini ifade ettiğini” ve çabanın bu zeminlerdeverildiğini öğrenmiş bulunuyoruz.

Sonuç olarak tasarının kendisinden beklentilertaşınırken, AKP hükümeti, meclis gündemine ilkhalinden daha kötü olan, toplu görüşmeden bile dahageri bir içeriğe sahip, AKP hükümetine yandaşsendikaları tek yetkili kılan bir düzenlemeyi önerdiğigörülmektedir.

Kısacası, 28-29 Mart eylemi, her ne kadar 4688yasa tasarısına karşı tepkiyi içerse de, Eğitim Senüyeleri dışında farklı sendikalardan gelen kimiüyeler, -aylar öncesinden planlanan 2 bin kişilikkadro eylemi için- Ankara’ya geldiklerini düşünselerde, 4688 yasa tasarısına karşı tepki, 4+4+4 yasatasarısı tartışmalarının gölgesinde kalmıştır. 28-29Mart eylemlerinin ardından farklı illerde oldukçacılız geçen eylemlerle tasarıya tepki dilegetirilmiştir.

Bugün 28-29 Mart eylemi, yasayı geripüskürtebilme sonucundan bağımsız olarak, bir kezdaha tabandaki ilerici-öncü kamu emekçileriningücünün, kararlılığı ve direncinin görülmesinisağlamıştır. Ancak bugün için ihtiyaç olan yüzünütabana dönen, hak almaya kilitlenmiş bir mücadeleprogramını önüne koyan, fiili-meşru mücadelehattını izleyen bir sendikal yapıdır. Birkaç bin ileri-öncü kamu emekçisinin, 2 gün içinde yarattığıpolitik etki başta KESK’in başını tutan reformistanlayışlar olmak üzere tüm güçlere açık bir fikirvermelidir.

Sosyalist Kamu Emekçileri3 Nisan 2012

Eğitim emekçileri baskılarıprotesto etti

Eğitim Sen Kayseri Şubesi, 1 Nisan günüAnkara’daki saldırılara ilişkin bir basın açıklamasıgerçekleştirdi.

Basın açıklamasını yapan Şube Sekreteri SamiKılıç AKP’nin baskı ve gözaltı düzenine boyuneğmeyeceklerini, geleceklerine sahip çıkacaklarınınve yarınlara onurlu bir gelecek bırakma kararlılığınınıAnkara meydanlarına kazındığını söyledi. Kılıç, EğitimSen olarak mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti.Yaklaşık 40 kişinin katıldığı eyleme BDSP, DHF, EMEPdestek verdi.

Eskişehir’de KESK eylemiToplu sözleşmesiz ve grevsiz yasa tasarısının geri

çekilmesini isteyen KESK üyeleri 2 Nisan günüEskişehir’de eylem yaptı. İl Sağlık Müdürlüğü önündetoplanan ve “Toplu sözleşmesiz sendika grevsiz toplusözleşme olmaz” pankartını açan kamu emekçileriajitasyonlarla bekledi. Ardından Hamamyolugirişindeki Yapı Kredi Bankası önüne doğru yürüyüşegeçildi.

Basın açıklamasında AKP’nin 28-29 Mart günüAnkara’da yapılan eylemlere saldırganlığının boyutuaçıklanırken bu uygulamaların mücadele azminibilemekten başka bir işe yaramadığı belirtildi.Eyleme BDSP, EHP, Halkevleri, ÖDP ve TKP de destekverdi.

Bursa’da 4+4+4 paneliBursa Eğitim Hakkı Meclisi 31 Mart günü

Necatibey Meslek Lisesi’nde 4+4+4 ile ilgili bir panelgerçekleştirdi. Ankara Üniversitesi Eğitim FakültesiBölüm Başkanı Necla Kurul’un panelist olduğuetkinlik ağırlığını Meclis aktivistlerinin oluşturduğukalabalık bir kitle ile yapıldı.

Panel Eğitim Sen Şube Başkanı Hasan Öztaşkın’ınkonuşmasıyla başladı. Meclis’in çalışmalarınıaktardıktan sonra sözü Kurul’a bıraktı.

Kurul dünyadaki kapitalist krizden bahsedereksözlerine başladı. Türkiye için de 2012 yılının kolayolmayacağını sözlerine ekledi. Bunun 2012bütçesinden de anlaşılabileceğini ifade ederken,sağlık ve eğitim bütçelerinin azaldığını bunun yanısıra zenginlere yönelik vergi indirimlerinin yapıldığınıdile getirdi. Bu çerçevede iktidarın yönetebileceğiinsanlar istediğini sözlerine ekledi. İktidarın, artıdeğer sömürüsünü azgınlaştırmak istediğini belirtenKurul buna paralel olarak ensesine vurup lokmasınıalabileceği insanlar istediği belirtti. 4+4+4 yasasınında buraya oturduğunu vurguladı.

Panel soru-cevap bölümüyle sona erdi.

Çanakkale’den tepki4+4+4 yasa tasarısınına karşı Ankara ve diğer

illerde yapılan eylemlerde yaşanan azgın polisterörü, 30 Mart günü Çanakkale’de yapılan iki ayrıeylemle protesto edildi.

İlk olarak saat KESK tarafından bir basınaçıklaması yapıldı. Cumhuriyet Meydanı’nda yapılanbasın açıklamasına ilerici ve devrimci kurumlar dadestek verdi.

Şube Kadın ve Eğitim Sekreteri Özlem ErgunAçanal’ın okuduğu basın açıklamasında 4+4+4 yasatasarısı ile yöneltilen saldırı teşhir edilirken eylemlerkarşısındaki azgın polis terörüne de dikkat çekildi.

İkinci eylem ise Halkevi’nin çağrısı ile bir arayagelen gençlik örgütleri tarafından gerçekleştirildi.Bankalar Caddesi’nden AKP İl Binası önüne yürüyüşgerçekleştiren gençlik örgütleri 1 saatlik oturmaeylemi gerçekleştirdiler.

DHF, DYG, Eğitim Hakkı Meclisi, Ekim Gençliği,Gençlik Muhalefeti, Halkevi, Öğrenci Kolektifi, SGD,TKP ve YDG tarafından yapılan eyleme KESK üyeleride katıldı. KESK üyeleri ve oturma eyleminigerçekleştiren diğer bileşenler adına iki ayrı basınaçıklaması okundu. Sık sık sloganlarla kesilenaçıklama alkış ve ıslıklarla sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / Kayseri- Bursa - Çanakkale-Eskişehir

4+4+4 eylemleri...

31 Mart 2012 / Bursa

2 Nisan 2012 / Eskişehir

30 Mart 2012 / Çanakkale

Page 24: SY Kızıl Bayrak 12-14

Avrupa24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

2009’da Avrupa kapitalizmin yapısal krizininodağına dönüştü. Kıtanın Akdeniz havzası, krizinikinci evresi olan mali kriz senkronu içine girdi.Önce Yunanistan’da kendini dışavuran mali kriz,hızla havzanın diğer ülkelerine (Portekiz, İrlanda veİzlanda’ya) yansıdı. Ardından İspanya ve İtalyasarsıldı.

Yunanistan, İtalya ve İspanya’da ekonomik,siyasal ve sosyal krizin iç içe geçmesi teknokrat veprofaşist hükümetlerin kurulmasına yol açtı. Buhükümetler finans kapitalin karşı devrimcistratejilerini radikal bir şekilde hayata geçirmeyebaşladı. Doğu Avrupa’da başta Macaristan veRomanya’da, benzer gelişmeler yaşandı.Muhafazakar ve neofaşist eğilimli hükümetleriktidara geldi.

Özellikle Yunanistan, troykanın stratejik saldırıalanı olarak öne çıktı. Troyka, Yunanistan’ın yenidensömürgeleştirilmesini hedefleyen, son derece sertuygulamaları gündeme getirdi. AB’nin yenidenyapılanmasını ve daha homojen bir yapıyadönüşmesini amaçlayan bu düzenlemeler, halklar veişçi sınıfı için sistematik mülksüzleşme veyoksullaşma anlamına geldi. Çekirdek emperyalistülkelerin dışında Avrupa’nın bütününün hızlaperiferileşmesini hedefleyen bu hamleler, özellikleAlmanya’nın AB içinde dominantlığını pekiştirensonuçlar yarattı. Bu adımlar bir yanıyla daAlmanya’nın emperyal özeneler arasında giderekartan gerilime “hazırlığını” gösteriyordu. Krizkoşulları finans kapitale, son 20 yıldaki kâroranlarını en üst düzeye çıkarma olanağı sundu.Almanya kıta düzeyinde ekonomik ve nüfuzalanlarını genişletti ve derinleştirdi.

Bu süreç kapitalizmin doğasına bağlı olarak kendiiçinde krizi derinleştirici adımlarla birlikte gelişti.Yeni finansal kırılma ve tsunamilerin önünü açacak(muazzam kârlar ve riskler taşıyan) spekülatifyönelimler içine girildi.

Akdeniz havzasında yeni odak İberyaYarımadası

Troyka kıtanın periferileşmesi ve Çin’leşmesiyönünde karşı devrimci stratejilerini Yunanistanmerkezli hayata geçirdi. Tam bir sosyal yıkımprogramı olan bu uygulamalarla, sınıfın tarihselkazanımları gasp edilmeye, savunma mevzileri yokedilmeye çalışılıyor. Sınıfa yönelik cepheden vestratejik nitelikteki bu saldırılar, küresel bir mahiyettaşıyor. Yunanistan’ın yanında havzada İspanya vePortekiz yani İberya coğrafyası giderek öne çıkmayabaşladı.

Avrupa’nın zayıf halkalarını oluşturan Portekiz veİspanya, finans kapitalin yeni saldırı merkezlerihaline geldi. Yapısal krizden şiddetle etkilenenPortekiz ve İspanya iflasın eşiğinden döndü. Bu ikiülkenin ekonomik entegrasyon düzeyi, mali krizinşiddetini etkiliyor. Portekiz, İspanya’nınzombi/toksik bankacılık merkezi olarak öne çıkıyor.78 Milyar €’luk finansal destekle iflastan dönen

Portekiz’de genel seçimleri, neofaşist karakterliPassos Coelho’nun başkanlığındaki Sosyal DemokratParti (PSD) kazandı. Coelho hızla radikal neoliberalpolitikaları hayata geçirmeye başladı. Troykanınyaptırımlarını harfiyen uyguladı. İş “reformu” adıylayeni çalışma rejimini gündeme getiren hükümet,sistematik güvencesizleştirme ve esnekleştirmeyönünde düzenlemelere girişti. İşten atılmalarıkolaylaştırdı. Radikal kemer sıkma politikalarıylamutlak yoksullaşmanın önünü açtı. Kamuyatırımlarını kıstı. Vergileri sistematik olarak arttırdı.Eğitim, sağlık ve sosyal güvenliğin metalaşması veözelleştirilmesi yönünde adımlar attı. Bu aradaPortekiz’de işsizlik ciddi boyuta, %14.8’e yükseldi.

Portekiz’de kriz süreci devletin yenidenyapılanmasına yol açtı. Salazar sonrası dönemedamgasını vuran burjuva liberal rejim, Coelhohükümetiyle aşınmaya başladı. Otoriter uygulamalardevreye sokuldu.

Kapitalist kriz ve burjuva devlet yapılanmasındayaşanan revizyonlara ve sosyal yıkım programlarınakarşı Portekiz işçi sınıfı uzun bir durgunlukdöneminin ardından, 2010 yılında harekete geçti.Kasım ayında yaptığı genel grevle finans kapitalesert bir yanıt verdi. 2011 yılı Portekiz’de hareketligeçti. 2011 yılının Kasım ayında yapılan ikinci genelgrev sınıfın şekillenişini artırdı.

Sosyalist Parti’nin denetimindeki sendikal yapı

olan UGT tam bir ihanet politikası izledi.Sermayenin ve hükümetin sınıfa cepheden saldırısınıiçeren “yeni iş reformuna” onay verdi. 18 Ocak2012’de imzalanan iş yasasına UGT, “sosyal partner”olarak aktif destekte bulundu.

Yeni iş yasası sınıfa stratejik bir saldırıyı içeriyor.Yasada, günlük çalışma saati 8 saatten, 12 saateçıkarıldı. Haftalık çalışma saati 40 saatten 60 saateyükseltildi. İşverenler tazminat ödemeden iştençıkarma olanağına kavuştu. Fazla mesai ücretleri%50’ye indirildi. Noel ve izin ücretlerinde önemlikesintiler yapıldı. Asgari ücret 432 €’ya düşürüldü.Yılda üç ücretli ve 4 resmi tatil günü uygulamasıkaldırıldı. Toplusözleşme sistemininişlevsizleştirilmesi yönünde adımlar atıldı.Sözleşmelere işyeri temsilcilerinin katılmasıengellendi.

Bu açık saldırılar işçi sınıfı tarafından büyük birreaksiyonla karşılandı. Yasaya karşı Portekiztarihinin en büyük kitle gösterilerinden birigerçekleştirildi. Ardından 22 Mart’ta genel grevyapıldı. Portekiz Komünist Partisi’nin çizgisindehareket eden, CGTP çağrısıyla yapılan genel grevekatılım yüksek oldu. Greve UGT iştirak etmedi.

CGTP’nin çağrısıyla 1 Nisan’da yapılan genelgreve, UGT yine katılmadı. Hükümetten yanaaçıklamalar yaptı.

CGTP’nin 800 bin üyesi var. UGT’nin ise 400 bin

Sınıf mücadelesinin yeni odağı İberyaYarımadası: İspanya ve Portekiz

Volkan Yaraşır

Sınıfa yönelik cepheden ve stratejik nitelikteki bu saldırılar,küresel bir mahiyet taşıyor. Yunanistan’ın yanında havzadaİspanya ve Portekiz yani İberya coğrafyası giderek öneçıkmaya başladı.

Page 25: SY Kızıl Bayrak 12-14

Avrupa Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012..

Portekiz’de grevPortekiz’de 2 Nisan günü kitlesel bir genel

grev daha yaşandı. Yıkım politikalarını protesto eden sendikalar

bir günlük grev yaptı. Eylemler sırasındaparlamento binası da işgal edilmek istendi.

Başkent Lizbon’da sendikalar tarafındandüzenlenen yürüyüşe katılanlar parlamentobinası önüne kadar yürüdü.

Bina önünde toplanan göstericiler polisbarikatı ile karşılaştı. Polis barikatını aşmayaçalışanlara polis saldırdı. Polisle göstericilerarasında yaşanan arbedede 6 kişi gözaltına alındı.

İspanya’da genelgrev

İspanya’da geçtiğimiz Aralık ayında görevebaşlayan gerici Mariano Rajoy hükümeti, sosyalyıkım politikalarını hayata geçirmek için hareketegeçti.

Hükümetin parlamentodan geçirdiği kıdemtazminatı ve diğer temel haklara yönelik saldırıyıkapsayan “iş reformu”na karşı ülke genelindeemekçiler genel greve gitti.

Ülkenin iki büyük işçi sendikası CCOO veUGT’nin çağrısıyla çıkılan genel grev fabrikalarıdurdurdu. Ülkedeki tüm Renault, Volkswagen,SEAT ve Ford çalışanları iş bıraktı. Demiryolu,metro, otobüs ve havayolları ulaşımı gibihizmetlerse çok sınırlı kullanıldı. Ülkedekigazetelerin çıkışı da grevden etkilendi.

Genel grev eylemi çatışmalara da sahne oldu.Birçok yerde polisle işçiler çatışırken ülkeçapında 58 gözaltı olduğu açıklandı.

Burjuva parlamentarist avanakların bir türlüanlayamadıklarını ya da anlamak istemediklerini,İspanya işçi sınıfı, sınıf mücadelesinin pratiğiyleanlattı.

üyesi bulunuyor. CGTP finans kapitalin saldırılarınakarşı sınıfı mobilize ediyor, genel grev, direnişler vekitle gösterileri örgütlüyor. UGT ise sınıf işbirlikçisive bürokratik tavrıyla, sınıfı bloke etmeye çalışıyor.

1 Nisan’daki genel grevde ayrıca 38 kentte kitlegösterileri yapıldı. Grevde PKP aktif yer aldı.PKP’nin yanında Sol Blok adındaki yapı da greveyoğun bir şekilde katıldı. Sol Blok’un üyeleri vemilitanlarının ağırlıkta UGT üyesi olması dikkatçekti. CGTP başkanı grevin Portekiz işçi sınıfınıngrevi olduğunu açıkladı. Sol blok ve CGTP’nin buyaklaşımları işbirlikçi sendikal yapı olan UGT’nininisiyatifini kıran bir içerik taşıdı. Son genel grev vekitle gösterileri Portekiz işçi sınıfının sokağı etkinolarak kullandığını, sokağın gücünün farkınavardığını ortaya koydu. Polisle yer yer yaşanançatışmalar sınıfın radikalize oluşunun ilk işaretleriolarak değerlendirilebilir.

Gelişmeler PKP’nin ulusalcı çizgisini ve 1974anayasasına bağlı burjuva liberal çerçevede yürüttüğüpolitikaları işlevsizleştirmesi kaçınılmazdır.

2012 yılı Portekiz açısından kritik bir yıl olacaktır.2011de %1.5 oranında daralan Portekizekonomisinin, 2012’de %3.3 daralması bekleniyor.

Kriz Portekiz halkını kronik bir yoksulluk içinesoktu. Portekiz’de yapılan son araştırmalara göreçalışanların %60’ı, 300 ila 900 € arasında ücretalıyor. Devletin resmi açıklamasına göre ülkedeişsizlik oranı %14. CGTP ise bu rakamın gerçeğiyansıtmadığını, gerçek işsizlik oranının %20olduğunu bildirdi. Hükümetin son açıklamalarınagöre 200 bin işçi iş bulabilmek için ülkeyi terk etti.CGTP bu durum karşısında işçi sınıfına “köleleşmeyireddet ve ülkeyi terk etme” diye sesleniyor.

Portekiz’de sınıflar mücadelesi şiddetleniyor. Son16 ayda 4 genel grev ve bir büyük kitle gösterisiyapıldı. İşçi sınıfı toplumsal mücadelede ağırlığınıortaya koydu. Ayrıca sınıf mücadelesinin gelişmedinamikleri sendikal bürokrasinin inisiyatifinidaraltıyor ve kırıyor. Portekiz işçi sınıfınınmücadelesi İberya Yarımadası’nı hızla öne çıkardı.İberya’yı sarstı. Ayrıca İspanya işçi sınıfına güç verdi.İspanya’daki gelişmeler de Portekiz’deki sınıfmücadelesini besleyecektir.

İspanya işçi sınıfının öfkesi

İspanya’da meydanları işgal eden gençler,“öfkeliler” olarak kendini tanımlamıştı. Tahrir’denesinlenen eylemciler, Avrupa’da meydan işgal etmeeylemlerine öncülük etti ve ilham verdi. İspanya işçisınıfı da toplumsal muhalefetin farklı kesimlerinibünyesinde toplayarak, sınıfsal öfkesini dışa vurmayabaşladı.

İspanya’da PSOE’nin genel seçimlerde büyük biryenilgi almasıyla profaşist karakterli Mariona Rajoybaşbakanlığa geldi. Rajoy hükümeti “yeni reform”programı altında troykanın sosyal yıkımprogramlarını devreye soktu.

Rajoy AB’nin dayattığı, bütçe açığını %5.3’eindirmek amacıyla, özünde sınıfa stratejik saldırıanlamına gelen politikaları uygulamaya başladı. Buyönde bütçede %27.3 kesintiye gitti. Kamuharcamalarının düşürülmesi kesintinin %16.9’unuiçeriyor. Ayrıca vergiler arttırıldı. Kademeli şekildevergileri yükseltecek uygulamalar devreye sokuldu.Temel ihtiyaç maddelerine zam yapıldı. Toplutensikatların yapılması kolaylaştırıldı. İştençıkarmalarda verilecek tazminat miktarları düşürüldü.Daha önce 45 işgünü 42 aylık maaşı kapsayantazminat hakkı, 33 işgünü 24 ay maaşa indirildi.İşsizlik bürolarına kayıtlı olanların “beleş ücrete”çalışmalarının önü açıldı. Ayrıca 30 yaşın altındakiçalışanların deneme süreleri uzatıldı.

Rajoy hükümetinin saldırıları karşısında İspanya

işçi sınıfı harekete geçti. Neo-Frankocu hükümetinuygulamalarına karşı CC.OO önderliğinde 29 Mart’tagenel grev yapıldı. Genel greve katılım oranı % 75’ibuldu.

Genel grevde son derece sert sokak çatışmalarıyaşandı. Grev ve çatışmalar İspanya işçi sınıfınınöfkesinin dışavurumu oldu.

Madrid’de 900 bin, Barselona’da 800 bin kişilikkitle gösterileri yapıldı. Gösterilere öğrenci gençlik,işsizler ve ev kadınları yoğun olarak katıldı.

Özellikle sanayi bölgelerinde greve katılım sonderece yüksek oldu. Otomobil ve petro-kimya işçilerigrevlerin katalizör gücü gibi hareket etti.

İspanya’da komünist parti çizgisinde yer alanCC.OO’nun dışında, PSOE-Sosyalist İşçi Partisiçizgisinde yer alan UGT bulunuyor.

PSOE sosyal demokrat gelenekten gelenneoliberal bir partidir. İktidarda olduğu dönemdebüyük bir soğukkanlılıkla işçi düşmanı politikalarizledi. UGT, PSOE’nin politikalarına tabi olarakhareket ediyor. UGT, PSOE iktidarı dönemindeemeklilik yaşının yükseltilmesine tereddütsüz onayverdi. UGT, CC.OO’nun önderliğinde gerçekleşengrevlere katılmıyor. Sınıfı bloke etmeye çalışıyor.UGT’nin uzlaşmacı çizgisi sendikal hareketin gücünüzayıflatıyor.

CC.OO’nun yönetimi ise reformist bir politikaizliyor. Hükümetle diyalogu koparmamaya çalışıyor.Genel grevlerin etkili bir biçimde hayatageçirilmesine engel oluyor.

İspanya işçi sınıfı 2011 yılında genel greveçıkmıştı. Kriz sonrası sınıfın şekillenmesini sağlayanbu gelişme, “öfkeliler hareketi”nin doğumuyla güçkazandı.

İspanya’nın mali kriz sarmalı içine girmesi,ülkedeki sınıfsal antagonizmayı keskinleştiriyor.İspanya’da işsizlik oranı %22.9’a ulaştı. İşsiz sayısı 5milyonu geçti.

İspanya’nın bütçe açığının 2012 yılında 5.8’eyükselmesi bekleniyor. Ülkede krizin derinleşmesi(AB içindeki ekonomik gücü düşünüldüğünde)yalnızca İberya Yarımadası değil, tüm kıtayı sarsacakbir senkron dalgası yaratacaktır.

Sonuç olarak

Yunanistan, İspanya ve Portekiz pratiklerindegörüldüğü gibi artık burjuva-liberal düzen içindekitemel haklar bile, büyük bir saldırıyla karşıkarşıyadır. Finans kapital bu haklara bile tahammüledemiyor. Temel hakların korunması yönündekitalepler hızla siyasal etkiler yaratmaktadır.

İşçi sınıfı kendine yönelik sistematik saldırılarakarşı ayaktadır. Ayrıca sokağa çıkmış ve sokağıngücünün farkındadır. Yunanistan işçi sınıfı bu yöndezaten muazzam pratikler gerçekleştirmişti. ŞimdiPortekiz ve İspanya’da benzer pratikler yaşanıyor.İşçi hareketinde radikalleşme gözlemleniyor.

Sınıfsal antagonizmanın şiddetlenmesi, genel grevve grev dalgaları, sokağın kullanılması umut vericigelişmelerdir.

Öte yandan Yunanistan işçi sınıfının havzada yenisınıf mücadelelerine ihtiyacı vardı. İberya’dakigelişmeler bu yönde müthiş bir enternasyonal destekoldu.

Önümüzdeki günler Yunanistan’la İberyaarasındaki coğrafyanın, yani İtalya ve Fransa işçisınıfının harekete geçmesine gebe günlerdir. İtalya’damali krizin derinleşmesi sınıfın büyük öfkepatlamalarına yol açabilir. Son AB komisyon raporuFransa, İngiltere, İtalya ve Belçika’nınmakroekonomik düzeyde ciddi dengesizlikleryaşadığını ortaya koydu.

Artık sıra Avrupa’nın Akdeniz havzasını baştanbaşa saran sınıf mücadelesi senkronlarının sırasıdır.

Page 26: SY Kızıl Bayrak 12-14

Dünya26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

Almanya’da kamu çalışanlarının toplu iş sözleşmesigörüşmeleri işveren tarafı ile kamu çalışanlarısendikası ver.di arasında varılan anlaşmaylasonuçlandı. Yıllık bazda yüzde 6,5 ve en az 200 Euro,meslek eğitimi görenler için ise 100 Euro ücret artışıtalebiyle masaya oturan ver.di yönetimi ileri sürdüğütalepleri yarı yarıya düşüren işveren tarafınınönerilerini kabul etti. Gerek işveren tarafı ve gereksesendika yönetimi varılan anlaşmanın özünü gizleyipkarartmak için anlaşmayı kamuoyuna “yüzde 6,3 ücretartışı” olarak pazarladılar. İçişleri Bakanı Hans-PeterFriedrich (CSU) görüşme sonuçlarını, “toplu pazarlıkbu turda ücret artışı ile sonuçlandı, kamu hizmetindeçalışanları kazandı” diyerek bu yalanlara katıldı.

Bu anlaşmaya göre, ilk yıl için çalışanlar 3,5’liknominal bir ücret artışı alacaklar. Bu ise, işçilerinyüzde 6.5’lik ücret artışı talebinin neredeyse yarısıdır.İkinci yıl için yapılan ücret artışı ise, bundan da düşük,neredeyse talebin beşte birine denk geliyor. Anlaşmayagöre; gelecek yılın Ocak ve Ağustos aylarında yüzde

1,4 oranında ücret artışı olacak. Meslek eğitimigörenler için istenen en az 100 Euro ücret artışı da aynıakıbete uğrayarak ilk 18 ay için 50 Euro ve son altı ayiçinde 40 Euro’luk bir artış sağlandı. Bu, toplu işsözleşmesi süresi olan iki yıllık toplam süre için, yıllıkbazda 45 Euro bir artış demektir. Yani talebin yarısıbile değil. Açıktır ki, bu reel anlamda ücret kayıplarıanlamına gelmektedir.

Sendika yönetiminin yasak savma çabalarınarağmen uyarı grevlerine 200 bin emekçi katıldı. Bueylemli süreç sendikaya 23 bin yeni üye kazandırdı.Yani işçiler mücadeleden yana olduklarını ortayakoydular. 11- 25 Nisan tarihleri arasında, varılananlaşma işçilerin onayına sunulacak.

Sonuç olarak ver.di bürokratları ne derlersedesinler, ortada kazanım denebilecek bir şey yoktur. Buyönlü açıklamalara inanılmamalı, ilk fırsatta sendikabürokratlarından bunun hesabı sorulmalıdır.

Kızıl Bayrak / Almanya

Ücret kaybına devam...

21 Nisan’da Almanya Bielefeld’degerçekleştirilecek “Birlik, Mücadele, DayanışmaGecesi”nin çalışmaları devam ediyor.

BİR-KAR’ın, Mart ayı ortasında başlayarakyoğunlaştırdığı gece çalışması, bölge faaliyetininönemli bir ayağı ve kitlelerle bağı daha dagüçlendirecek bir zeminde örgütleniyor. Buplanlamaların bir parçası olarak ilk önce, geceyedönük çıkartılan materyaller yaygın bir şekildekullanıldı. Bielefeld ve çevresinde yaklaşık 500 afişmerkezi noktalara yapıldı. Türkiyeli işçi veemekçilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelere 5 bineyakın el ilanı yaygın ve düzenli bir şekilde dağıtıldı.Aynı zamanda şu ana kadar 500 civarında gece biletiişçi ve emekçilere ulaştırıldı.

Çalışma gözle görülür bir şekilde olumlutepkilerle karşılanıyor. Gece çağrısının ulaştırıldığıherkes etkinlikten haberdar ve büyük bir ilgi sözkonusu. Bu hava Bielefeld bölgesi dışında diğerbölgelere de olumlu bir şekilde yansıyor veçalışmaya önemli ölçüde destek veriliyor.

Bölgede sağlanan bu başarının kendisi ise düzenliyapılan toplantılarla birlikte planlı, kolektif veuyumlu çalışmanın bir sonucu. BİR-KAR çalışanları,etkinliğe kadarki süreci daha planlı ve yoğun birşekilde kullanmayı hedefliyorlar.

Kızıl Bayrak / Bielefeld

Bielefeld’de çalışmaya ilgi

İsviçre BİR-KAR’dandayanışma

İsviçre BİR-KAR, işçilerle uluslararası sınıfdayanışmasını yükseltmek amacıyla,emekçilerden topladığı parayı işçilere gönderdi.

BİR-KAR’ın dayanışma mesajı şöyle:

Maltepe Belediyesi direnişçi işçileri 100gündür çetin ve zorlu bir mücadeleyledirenişlerini sürdürüyorlar. Direnişçi işçiler, 3milyon taşeron işçisinin içinde bulunduğu kölelikkoşullarını sorgulayan “Taşeron İşçileri Kurultayı”etkinliğiyle mücadeleyi daha geniş bir işçitabanına yayma çabası içinde olduklarını ilanetmiş bulunuyorlar.

Kurultaylarının başarılı olacağına inanıyor,İsviçre BİR-KAR olarak Maltepe Belediyesitaşeron işçileri direnişi için işçi ve emekçilerdentopladığımız 1100 Frank ile maddi destektebulunuyoruz.

Şu an devam eden Maltepe Belediyesitaşeron işçilerinin direnişinin yanısıra Tuzlatersanelerinde direnen ELTA işçilerinin, EsenyurtKıraç’ta direnen MEPA işçilerinin, Billur Tuz, HeyTekstil işçilerinin mücadelelerinin kazanımlasonuçlanacağına inanıyor ve bu onurlumücadelelerinde yalnız olmadıklarını bilmeleriniistiyoruz.Ayrıca Bursa’da BOSCH işçilerinin Türk Metalçetesinin 30 yıllık saltanatını yerlebir ederekBirleşik Metal’e geçmelerini, BİR-KAR olarakbüyük bir coşkuyla karşılamış bulunuyoruz.

İsviçre BİR-KAR olarak, şu an devamdirenişlerle dayanışma içinde olacağımızıbildiriyor, tüm sınıf kardeşlerimizin Avrupa’dakisesi ve soluğu olacağımızı duyuruyoruz.

Yaşasın sınıf dayanışması!Yaşasın direniş!

NATO protestosunagözaltı

Kendilerine ‘NATO Game Over’ adını veren veAvrupa’nın farklı ülkelerinden 2 Nisan günüBelçika’ya gelen yüzlerce gösterici NATO’nunBrüksel’deki ana karargâhına girme eylemindebulundu. Yoğun polis ablukasıyla karşılaşaneylemcilerin tamamı kelepçelenerek gözaltınaalındı.

NATO karargahına arka bahçedengireceklerini günler öncesinden açıklayaneylemcilere karşı, karargaha çıkan tüm yollardabariyerler kuran polis ekipleri, mahalle sakinleridahil herkesi kimlik kontrolü ve üst aramasındangeçirdi.‘’NATO, Oyun Bitti’’ adını verdikleri protestoeyleminin sözcüleri, basına yaptıklarıaçıklamada, 20-21 Mayıs’ta ABD’nin Şikagokentinde düzenlenen NATO zirvesine katılacakliderlere, nükleer silahlara karşı oldukları veAfganistan dahil ittifakın askeri operasyonlarınason vermesi gerektiği mesajını iletmekistediklerini belirtti.

Page 27: SY Kızıl Bayrak 12-14

Gençlik hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

Arkadaşlar! İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Her yıl dünyanın dört bir yanında

milyonlarca işçi, emekçi ve genç “sınıfsız, sınırsız ve sömürüsüz bir dünya” özlemiyle 1 Mayıs’ta alanlaraçıkıyor.

1 Mayıslar sermaye sınıfı ve işçi sınıfı arasındaki mücadeleyi keşkinleştirerek egemenlere korkusalıyor. İşçi sınıfının örgütlü mücadelesinden korkan sermaye düzeni, tam da bu nedenle 1 Mayısalanlarını faşist baskı ve terörle yasaklamaya çalışıyor. Bunu başaramadığı durumda ise 1 Mayıs’ın içini

boşaltmaya kalkışıyor. Ancak bu manevraların hiçbiri sökmüyor. İşçi ve emekçiler 1 Mayıs’ınkızıllığını mücadele alanlarına taşımaya devam ediyor.

Arkadaşlar! Her yıl olduğu gibi bu yıl da işçi ve emekçiler 1 Mayıs alanlarını dolduracak. Özgürlüğü çalınan ve derin

bir geleceksizlik girdabına itilen biz gençler, 1 Mayıs’ta işçi ve emekçilerle omuz omuza 1 Mayıs alanlarınaçıkmalıyız.

Kapitalist sömürü düzeni üniversiteleri şirketlerin arka bahçesi haline getirirken, biz gençleri de birermüşteriye dönüştürüyor. Üniversiteler, bilimi toplumun hizmetine sunmak yerine sermayenin hizmetinesunuyor!

Bu düzen, üniversitelerimizde bizlere “söz, yetki ve karar hakkı” tanımıyor. Geleceğine sahip çıkan,hakları için mücadele eden biz öğrencileri soruşturma-ceza terörü ile yıldırmaya çalışıyor, gözaltına alıyor,tutukluyor, zindanlara hapsediyor!

Bu düzen bizleri diplomalı işsizliğe mahkum ediyor. İş bulabilen “şanslı azınlığımıza” ise güvencesiz vekölece çalışma koşulları dayatıyor!

Bu düzen ırkçı-gerici eğitim müfredatını öğrenim hayatımızın her kademesinde karşımıza çıkarıyor.Anadilde eğitim hakkımızı inkar ediyor!

Kısacası bu düzen bizlere geleceksizlikten başka bir şey sunmuyor!

Arkadaşlar! Sermaye düzenin biz gençlere dayattığı geleceksizlik, milyonlarca işçi ve emekçiye dayatılan

geleceksizliğin de bir parçasıdır. Sermaye devleti asalak patronların çıkarları doğrultusunda sosyal yıkım politikalarını derinleştiriyor. “Genel

Sağlık Sigortası” örneğinde olduğu gibi sağlık tepeden tırnağa paralı hale getiriliyor. Sosyal haklar bir birtırpanlanıyor. Keyfi işten çıkarmalar yaygınlaşıyor. İşçiler karın tokluğuna çalıştırılıyor. Asalak patronlar kendisefil çıkarları için tersanelerde, Kozan’da, Esenyurt’ta, Eskişehir’de olduğu gibi işçi kanı dökmeye devamediyor.

Arkadaşlar! İşçilere, emekçilere ve biz gençlere dayatılan bu karanlık tabloyu “içerde ve dışarda savaş ve saldırganlık”

politikaları tamamlıyor. İçerde Kürt halkına, ilerici ve devrimci sol güçlere yönelik faşist baskı ve devlet terörü tırmandırılıyor.

Newroz’u kutlamak dahi yasaklanıyor. Yüzlerce Kürt siyasetçisi, devrimci, ilerici ve öğrenci düzmece iddialarlagözaltına alınarak tutuklanıyor.

Emperyalizme taşeronluk yapan AKP hükümeti, Suriye başta olmak üzere bölge halklarını emperyalistmüdahalenin hedefi yapıyor. Türkiye topraklarını gerici savaşların ve boğazlaşmaların merkezi haline getiriyor.NATO’nun saldırganlık projesi “füze kalkanı”nı Malatya Kürecik’te inşa ediyor.

Arkadaşlar! Açık ki, bu karanlık tablo karşısında gerçek kurtuluşumuz kapitalist sömürü düzeninin yıkılmasıyla

gerçekleşebilir. Geleceğimizi kendi ellerimize almalı, örgütlenmeli ve mücadeleyi büyütmeliyiz. Bizlere dayatılan geleceksizlik karşısında 1 Mayıs’ta kendi taleplerimizle alanlarda çıkmalıyız. İşçi ve

emekçilerle birlikte kavga saflarını sıklaştırmalıyız! Emperyalist savaş ve saldırganlığa, faşist baskı ve teröre, eğitimin ticarileşmesine karşı 1 Mayıs’ta alanlara! “Özgürlük, devrim, sosyalizm!” için kavganın kızıl günü 1 Mayıs’a, geleceğine sahip çıkmaya!

Yaşasın 1 Mayıs! Bijî yek gulan! Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm! Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Geleceğine sahip çıkmak için 1 Mayıs'ta alanlara!

Özgürlük, devrim, sosyalizm!

Direnen işçilerinyolundan geleceğine

sahip çıkmaya!

Maltepe Belediyesi, Elta Elektrik, MEPA, HEYTekstil, Toroslar Elektrik Dağıtım, Savraoğlu,Billur Tuz, Cansel Malatyalı...

Direnen işçiler geleceklerine sahip çıkıyor,bizlere izlenmesi gereken yolu gösteriyor.

Direnişçi işçiler sömürüye, işten atmalarakarşı direniyor. Kimisi Maltepe Belediyesi’ndeolduğu gibi sendikalaşma çalışması yürüttükleriiçin, kimisi HEY Tekstil’de olduğu gibi patronun“iş daralması” bahanesiyle ücretleringaspedilmesine, kimisi de Cansel Malatyalı gibihiçbir gerekçe gösterilmeden işten atılmaya karşıdireniyor. Direnişçi işçiler tüm bu saldırılarkarşısında kafalarını önlerine eğip çekip gitmekyerine direnmenin yolu tuttular. Bu yol enonurlu yoldur.

Direnişçi işçiler kapitalist sömürününazgınlaştığı, faşist baskı ve terörününtırmandırıldığı, emperyalist savaş çığırtkanlığınınyükseldiği günümüzde bizlere umut ve heyecanveriyor, içinden geçtiğimiz karanlık günlerin“kader” olmadığını hatırlatıyor. Onlar baskıya,sendikal bürokrasiye ve ihanete, MaltepeBelediyesi ve Elta Elektrik’te olduğu gibi polisterörüne direniyorlar. “Direne, direnekazanacağız!”, “Ölmek var, dönmek yok!”diyorlar.

Direnişçi işçilerin mücadele kararlılığı ve azmibiz gençlere örnek oluyor, izlenmesi gerekenyolu gösteriyor.

Açık ki, YGS gibi sınavlarla işçi ve emekçiçocuklarının yüzüne üniversite kapılarınıkapatan, öğrencileri üniversitede ‘müşteri’,mezun olunca ‘köle’ olarak gören kapitalistsömürü düzeni bizlere hiçbir şey vaat etmiyor.

Üniversiteler her geçen gün biraz daha“şirket görünümlü yarı-açık cezaevlerine”dönüşüyor. YÖK düzeninde bizlere “söz, yetki vekarar hakkı” tanınmıyor. Tüm özgürlüklerüniversiteleri arka bahçelerine çeviren şirketleresağlanıyor. İlerici ve devrimci öğrencilersoruşturma ve cezalarla yıldırılmaya çalışılıyor.Bugün cezaevlerinde 600’ü aşkın öğrenci tutuklubulunuyor. Bunların yetmediği her durumdaresmi-sivil faşistler üzerimize salınıyor.

Özetle, karşımızda karanlık bir tablo duruyor.Ancak karanlığı aydınlatmak ve bizlere dayatılan“kader”i aşmak, direnişçi işçilerin kararlılığını vedirenme azmini kuşanarak mücadelenin yolunututmaktan geçiyor.

Önümüzde işçi sınıfının birlik, mücadele vedayanışma günü 1 Mayıs var.

1 Mayıs’a yürürken direnişçi işçilerinkararlılığıyla örgütlenmeli ve mücadeleyibüyütmeliyiz. 1 Mayıs alanlarını dört bir koldandoldurarak taleplerimizi gür bir şekildehaykırmalıyız. İkinci dönemin başından beriyürüttüğümüz “Geleceğine sahip çık!”kampanyamızın hedeflerini kazanmak ancakböyle mümkün olacaktır.

“Geleceğine sahip çıkmanın” en güzelörneklerini gösteren direnişçi işçilerin yolundangitmeli, kavga kararlılığını kuşanarakbulunduğumuz tüm alanda “Özgürlük, devrim vesosyalizm!” şiarını sermaye düzeninin yüzünehaykırmalıyız.

B. Bahar

Page 28: SY Kızıl Bayrak 12-14

Gençlik hareketi28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

Gençliğe “geleceğine sahip çık”çağrısı...

Ekim Gençliği, “Geleceğine sahip çık!” şiarı ileörgütlediği kampanya çalışmalarını tüm hızıylasürdürüyor. Ekim Gençliği okurları bildiriler, afişler,imza stantları ve söyleşilerle gençliği mücadeleyeçağırıyor.

İstanbulİstanbul Ekim Gençliği 30 Mart günü Kadıköy

çarşıda masa açarak Ekim Gençliği, Liselilerin Sesi veKızıl Bayrak gazetesi dağıtımı yapıldı.

Ekim Gençliği’nin “GSS seni nasıl etkiliyor?”başlıklı bildirisinin dağıtımı eşliğinde GSS’nin iptaledilmesi için imza toplandı. Ayrıca 31 Mart’ta Sivaskatliamı davasında zamanaşımı kararı ile ilgili olarakgerçekleşen mitinge el ilanlarıyla çağrı yapıldı.

31 Mart günü yapılan kampanya değerlendirmetoplantısında kitle çalışması örme noktasındakieksikliklere işaret edildi. Bundan sonraki süreçtekampanya çalışmalarının 1 Mayıs’a ve kampanyanınfinal etkinliğinin gerçekleşeceği 6 Mayıs’a yoğunlaşmasıgerektiği vurgulandı. Tartışmalarda bahar mevsiminegirilmesiyle okullardaki çalışmaların yanındakampanyanın dışarı ayağının güçlü bir şekilde örülmesiöne çıktı. Bu kapsamda merkezi yerlerde masa açılmasıve afiş çalışmalarının yaygın hale getirilmesikararlaştırıldı. Bu çalışmaların daha sistematik birşekilde ilerlemesi için 1 Mayıs ve 6 Mayıs hazırlıkkomitesi oluşturuldu.

Toplantıda 1 Mayıs öncesinde bir piknikgerçekleştirilmesi kararlaştırıldı.

Yine 31 Mart günü Kadıköy’de “Geleceğine sahipçık!” şiarlı kampanya afişleri yapıldı. Sivas katliamıdavasının zamanaşımına uğratılması ile ilgili yapılanmiting öncesinde gerçekleştirilen afişleme çalışmasıylakampanya mitinge katılan pek çok işçi, emekçi veöğrenciye duyurulmuş oldu.

YTÜ Davutpaşa Kampüsü’nde ise kampanya afişleriile beraber GSS saldırısını teşhir eden duvar gazetelerive panele çağrı afişleri kullanıldı. Ayrıca 3 Nisan günüyemekhane çıkışında açılan Ekim Gençliği masasındadergi dağıtımı ile birlikte panele çağrı yapan bildirileröğrencilere ulaştırılırken GSS’nin iptal edilmesi için deimza toplandı.

Aynı gün Kadıköy çarşıda masa açıldı. Üniversite velise öğrencileri ile işçi ve emekçiler tarafından yoğunilgiyle karşılanan iki saatlik çalışmada 200’ü aşkın imzatoplandı. Ekim Gençliği, Liselilerin Sesi ve Kızıl Bayrakgazetesi de öğrencilere, işçilere ve emekçilere ulaştırıldı.Özellikle Liselilerin Sesi ve Kızıl Bayrak gazetesi ilgiylekarşılandı.

AnkaraODTÜ’de, 3 Nisan günü “Geleceğine sahip çık!”

şiarlı kampanya afişleri okulun bütün bölümlerineyaygın bir şekilde yapıldı. Ayrıca “Geleceğine sahipçık!”, “Gençlik gelecek gelecek sosyalizm!” ve “1Mayıs’ta alanlara! 6 Mayıs’ta İstanbul’a!” şiarlı EkimGençliği yazılamaları yapıldı. Birçok bölgeye EkimGençliği imzaları atıldı.

Öğle saatinde de yemekhanede stant açılarak“Geleceğine sahip çık!” başlıklı bildiriler gençliğeulaştırıldı. Yaklaşık bir saat açık duran stantta 300 adetbildiri dağıtıldı.

Yüzüncüyıl, Çukurambar ve Eskişehir yolu da“Geleceğine sahip çık” şiarlı afişler ile donatıldı. Ayrıca

yine aynı bölgeye “Geleceğine sahip çık!/EkimGençliği” yazılamaları yapıldı.

EskişehirAnadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde faşist

beslemeler, 30 Mart günü Ekim Gençliği imzalı duvargazetesine saldırdılar. Üniversitede şimdiye kadar etkiliolamayan fakat Tarih Kulübü üzerinden toplanmayaçalıştıkları bilinen faşistler, fakültede Ekim Gençliği’ninduvar gazetesine üç hilal çizip “Ölümüne MHP”yazdılar.

Sabah saatlerinde duvar gazetelerini yenilemek içinfakülteye giden Ekim Gençliği okurları, durumugördükten sonra fakültede diğer gençlik örgütleritarafından yapılan afişleri kontrol ettiler. Diğer afişlerdeherhangi bir şey olmadığı görülürken, Ekim Gençliğiokurları duvar gazetesini yenileyerek çalışmalarınadevam ettiler.

4 Nisan günü, “Geleceğine sahip çık!” şiarlı afişlerinyanı sıra “ÖYM-TMY kaldırılsın! Tutuklu öğrencilerserbest bırakılsın!/Özgürlüğüne sahip çık!” yazılı afişlerde yaygın bir şekilde kullanıldı. Öğlen saatlerindeyemekhane önünde tutuklu öğrencilerle dayanışmak içinaçılan stantta, hapishanelere gönderilmek üzerehazırlanan kartlara üniversite öğrencileri dayanışmamesajlarını yazdılar. ÖYM ve TMY’nın teşhirinin de

yapıldığı stant öğrenciler tarafından ilgiyle karşılandı.Öğleden sonra stant kütüphane önüne taşındı.

KocaeliKocaeli Üniversitesi Kandıra MYO’da Ekim

Gençliği okurları 4 Nisan günü “Geleceğine sahip çık!”kampanyası üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.

Söyleşiye Ekim Gençliği’nin kampanyadeklarasyonu okunarak başlandı. Saldırıların arttığı birdönemde etkin bir sınıf hareketinin ve bunu tamamlayangüçlü bir toplumsal muhalefetin örgütlenemediğibelirtilerek, bu durumun üniversite gençliğine yansıyanolumsuz etkisi değerlendirildi. Sermayenin kapsamlısaldırılarına gençlik cephesinden güçlü bir yanıtverilmesi gerektiği vurgulandı.

Söyleşide GSS saldırısına değinildi ve üniversiteöğrencilerini yakından ilgilendiren bu saldırı canlı birtartışmaya konu edildi. GSS’nin iptal edilmesi veherkesin sağlık hakkından parasız olarakyararlanabilmesi gerektiği belirtildi.

“4+4+4” adıyla meclisten geçirilen yeni eğitimsistemi ve meslek yüksek okullarının sorunları üzerinede tartışmalar yapıldı. Ardından söyleşilerin her haftadüzenli olarak yapılması kararlaştırılarak toplantı sonaerdirildi.

Ekim Gençliği / Kocaeli-İstanbul-Ankara-Eskişehir

Kurultay hazırlıklarısürüyor

İzmir Öğrenci Kurultayı’nın hazırlıklarını sürdürenKurultay Hazırlık Komiteleri Mühendislik Komitesi, 3Nisan günü sabah erken saatlerden itibaren DokuzEylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi EgeKampüsü, Kimya, Tekstil, Gıda, Elektrik-Elektronik,Makine ve İnşaat Mühendisliği bölümleri ileMühendislik Kafe, Kampüs Kafe ve Gıda Kafe gibi,mühendislik öğrencilerinin bulunduğu alanlardayoğun bir şekilde “Yetkin’ değil, toplumcu mühendisolacağız!” şiarlı afişlemeler yaptı.

Afişleme sırasında sivil polisler ve ÖGB tarafındanyoğun bir şekilde takip edilen kurultay çalışanlarıkararlı bir şekilde afişlemelere devam etti ve bu tacizgirişimlerini boşa düşürdü. Afişleme çalışmalarının

ardından, faaliyete ilgi gösteren öğrencilere kurultayfanzini dağıtıldı.

Ege Üniversitesi Kurultay Hazırlık Komiteleri 29Mart günü E-Cafe’de “Aklın unutuşa karşı savaşı,insanlığın iktidara karşı savaşıdır” şiarlı resim sergisiaçtı. Resim sergisinde eşi tarafından defalarcabıçaklanarak öldürülen Ayşe Paşalı, Van depremi,Hiroşima, Ege Üniversitesi’nde öldürülen devrimciöğrenci Ali Serkan Eroğlu, Hrant Dink, Irak işgali ve17 Ağustos Marmara depremi ile ilgili resimler yeraldı.

Öğrencilerin ilgisini çeken serginin yanında fanzindağıtımı ve sohbetler gerçekleştirildi. Standınbulunduğu alana Fen ve Mühendislik Fakülteleri’ninsorunlarını irdeleyen afişler yapıldı. Sohbet edileninsanlar 21 Nisan’da gerçekleştirilecek İzmir ÖğrenciKurultayı’na çağrıldı. Uluslararası devrimci şarkı vemarşların yayını yapılarak faaliyet sonlandırıldı.

İzmir Öğrenci Kurultayı Hazırlık Komitesi

Page 29: SY Kızıl Bayrak 12-14

Gençlik hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2012/14*6 Nisan 2012

DLB YGS’ye karşı alanlara çıktı

Devrimci Liseliler Birliği (DLB), eleme sınavıYGS’ye karşı eylem yaptı. İstanbul ve Kayseri’deyapılan eylemlerle YGS’ye karşı geleceğine sahipçıkma mücadelesinin yükseltileceği belirtildi.

İstanbul31 Mart günü, Kadıköy’deki Eminönü İskelesi

önünde toplanan katılımcılar “YGS geleceksizlikdemektir, eleme sınavlarına ve paralı eğitime karşıgeleceğimize sahip çıkıyoruz!” şiarlı pankart ile birlikte“Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!”, “Eğitimsatılmaz, sınavla tartılmaz!” ve “YGS-LYS kaldırılsıneleme sistemine son!” şiarlarının yer aldığı dövizleritaşıdı.

Basın açıklamasında on binlerce öğrenciningeleceğinin birkaç saatlik bir sınava bağlandığı,üniversiteye girmek ve istediği mesleği edinmek için busınavlarda başarılı olmaları gerektiğinin empoze edildiğive bu sayede liseli gençliğin hayattan soyutlandığı ifadeedildi. “Eğitimin her kademesi ticarileşirken YGS desermaye için bir rant alanı olmaktadır. Bizlergeleceğimize sahip çıkıyor, şifreleri sokaktaparçalıyoruz” denildi. Son olarak, başta geleceği çalınanlise ve dershane öğrencileri ile birlikte üniversiteöğrencileri ve velilere bu mücadeleye destek olmaçağrısıyla basın açıklaması sonlandırıldı.

Eylemde sık sık “Eşit, parasız, bilimsel, anadildeeğitim!”, “Eğitim satılmaz, sınavla tartılmaz!”, “Çocukgelinler istemiyoruz!”, “Gençlik gelecek geleceksosyalizm!” ve “Yaşasın Devrimci Liseliler Birliği!”sloganları atıldı.

Esenyurt’ta, aralarında DLB’nin de yer aldığıgençlik örgütleri tarafından 29 Mart günü YGS’ye karşıortak bir eylem gerçekleştirildi.

Devrimci Liseliler Birliği, Liseli Direnişçi Gençlik,Yeni Dünya Gençliği ve Demokratik Yurtsever Gençlik

tarafından gerçekleştirilen eylemin ön sürecinde bir dizilisede dağıtımlar yapıldı. Esenyurt DLB, dışarıdandağıtımların yanı sıra okul içlerinde de liselilere vedershane öğrencilerine bildirilerini ulaştırdı.

Esenyurt Meydanı’nda yapılan eylemde “Elemesınavlarına hayır! Eşit, parasız, bilimsel, anadildeeğitim” pankartı açılarak Uğur Dershanesi’nin önündenEsenyurt Lisesi’ne yüründü. Daha sonra yolun tek şeriditrafiğe kapatılarak AKP İlçe Binası’na yüründü.

4+4+4 yasasına karşı greve çıkan emekçilerinselamlandığı eylemde 1 Mayıs alanlarına çağrı yapıldı.

Eğitim sistemine yönelik tepkilerini kalemlerinikırarak gösteren öğrenciler “Eşit, parasız, bilimsel,anadilde eğitim!”, “Gençlik gelecek, geleceksosyalizm!”, “Şifre değil gelecek istiyoruz!”, “Kızıldereson değil kavga sürüyor!”, “YGS’ye hayır!” sloganlarınıattılar.

Eyleme bazı veliler alkışlarla destek verirkenbazıları da yürüyüşe katılarak destek sundu. Dershaneve bir dizi liseden katılımın olduğu eylemde DLBimzalı dövizler taşındı.

Kayseri Kayseri DLB, YGS’nin yapıldığı 1 Nisan günü bir

basın açıklaması yaptı. Kayseri Meydanı pano altındagerçekleştirilen basın açıklamasında on binlerceöğrencinin geleceğinin birkaç saatlik sınava bağlandığı,üniversiteye girmek ve istediği mesleği edinmek için busınavlarda başarılı olmaları gerektiğinin empozeedildiği, bu sayede liseli gençliğin hayatttansoyutlandığı ifade edildi. Eğitimin her kademesininticarileştirildiği, YGS’nin sermaye için bir rant alanıolduğu, gençliğin geleceğine sahip çıkarak şifrelerisokakta parçaladığı belirtildi. Eyleme BDSP de destekverdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul-Kayseri

“Kızıldere son değil,savaş sürüyor!”

Eskişehir’de Kızıldere şehitleri anıldı

Kızıldere’de şehit düşen 10 başeğmez devrimci31 Mart günü Eskişehir’de anıldı.

Hamamyolu girişindeki Yapı Kredi Bankasıönünde toplanan ilerici ve devrimci güçler“Direnişin ve dayanışmanın tarihi onurumuzdur”pankartıyla yürüyüşe geçti. Pankartın hemenarkasında Mahir, Deniz ve İbrahim’in resimleritaşındı. Yürüyüş sırasında yapılan ajitasyonlardaKızıldere’nin adının direnişle ve dayanışmaylaanıldığı vurgulandı.

Yaklaşık 150 kişinin katıldığı eylemi EkimGençliği, ESP, Gençlik Muhalefeti, Halkevleri,Öğrenci Kolektifleri, Emek Gençliği örgütlerken TKPve Eğitim-Sen destek verdi.

Sarıgazi’de Kızıldere anması

Mahir Çayan ve yoldaşları, 1 Nisan günüÜmraniye BDSP tarafından Sarıgazi’de yapılan bireylemle anıldı.

“Devrimci direniş ve kararlılığın, devrim uğrunakendini adamanın adıdır Kızıldere / BDSP” pankartıntaşındı.

Ankara’da anma

Komünistler, Mahir Çayan’ın mezarı başındagerçekleştirdikleri anma ile şehitlere devrim sözüverdi.

Karşıyaka Mezarlığı’nda gerçekleştirilen eylemiçin 2 No’lu kapıda buluşuldu. “Kızıldere, Ulucanlar,19 Aralık... Yaşasın devrimci siper yoldaşlığı!”pankartı açan komünistler, Mahir Çayan’ın mezarınayürüdüler.

Mezar başına gelindiğinde ise anma programıgerçekleştirildi.

Devrim ve sosyalizm mücadelesinde şehitdüşenler anısına yapılan saygı duruşuyla başlayananma programı, basın açıklamasının okunmasıyladevam etti.

Açıklamanın ardından Mamak İşçi Kültür EviMüzik Topluluğu devrimci ezgi ve marşlarıseslendirdi. Eylem bir kez daha yapılan yürüyüşlesonlandırıldı.

İlerici ve devrimci güçlerden anmalar

Mahir Çayan’ın mezarı başında gün boyuncasırasıyla HDK, Halk Cephesi, BDSP, Devrimci 78’lilerFederasyonu, 68’liler Birlik ve Dayanışma Derneği veHalkevleri, Gençlik Muhalefeti ve ÖDP, ODAK ayrıanma etkinlikleri gerçekleştirdiler.

12.30’da başlayacak olan BDSP anması, diğerdost kurumların anmasıyla çakışınca yaklaşık birbuçuk saat gecikmeyle başladı. Ancak BDSPanmasının önüne geçmek isteyen Devrimci 78’lilerFederasyonu, 68’liler Birlik ve Dayanışma veHalkevleri “Yaşlı insanları mı bekleteceksiniz, bizimsayımız sizden daha fazla” gibi dayatmalardabulundular. Bu gerekçeleri devrimci bir tarzdaçürüten BDSP’lilere henüz Halk Cephesi’nin anmasıbitmeden “bir an önce anmanızı yapın yoksa bizsizin önünüze geçmesini biliriz” diyerek tehditkar birdil kullanan Halkevleri temsilcisine de gereken cevapverildi.

Kızıl Bayrak / Ankara, Eskişehir, Ümraniye

Esenyurt’ta DLB 1 Mayıs Komitesi, 29 Martgünü 1 Mayıs’a yönelik hazırlıklarını planlamaküzere toplandı.Aynı gün yapılan YGS eyleminindeğerlendirilmesinin ardından 1 Mayıs hazırlıkları vesürecin önemine dair konuşmalar yapıldı. Okullarda1 Mayıs hazırlık toplantıları yapma ve 1 Mayıs okul

bültenleri çıkarma kararı alan DLB’liler 1 Mayıs’ıntarihini ve önemini araştıran bir eğitim süreci deişletme kararı aldılar.

Toplantıda, DLB’nin daha da büyütülmesi vegençliği devrime kazanmak için nasıl bir mücadeleyürütülmesi gerektiği üzerine de tartışmalar yapıldı.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

DLB 1 Mayıs’a hazırlanıyor!

Page 30: SY Kızıl Bayrak 12-14

Gençlik30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/14 * 6 Nisan 2012

Almanya’da “Osternferien” adı verilen tatildedüzenlenen BİR-KAR Gençlik Kampı’nın 10.’su 1Nisan Pazar günü, Bad Berleburg’da başladı. KampaAlmanya’nın değişik şehirlerinden ve İsviçre’dentoplam 30 genç katıldı.

Bütün gençlik kamplarında olduğu gibi bu kamptada amaçlanan; gençlere devrimi, sosyalizmi,öğretmek; önemli devrimcilerin hayatları,mücadeleleri ve başarıları hakkında bilgi vermek; birarada yaşamanın, dayanışmanın, yardımlaşmanın nasılolması gerektiğini, insana neler kazandırdığını ve enönemlisi yoldaşlığın önemini öğretmek. Kampın enönemli özelliklerinden biri de kamp öncesinde vesırasında yürütülen bütün çalışmaların tamamengençler tarafından yapılmış olması.

Almanya BİR-KAR Gençliği’nin kamp programıve örgütlenmesine ilişkin aktarımı şöyle:

“Her birimiz farklı dilek ve beklentilerle geldik.Kampa gelmeden önce hepimizin ortakbeklentilerinden bazıları kamp yaşamını öğrenmek,zaten yıllardan beri öğrendiğimiz bilgilere yenilerinieklemek ve bilgilerimizi diğer genç yoldaşlarlapaylaşmaktı. Kampımızın yapılacağı mekâna gelenekadar yolculuğumuz tanışmalarla ve sohbetlerle geçti.Kamp yerine vardığımızda hepimiz ilk günün verdiğiheyecanla hemen işlere koyulduk. Bir araya gelipkendimizi tanıttıktan sonra kamp komitesi kurduk vekimlerin, hangi gün, ne görevler yapacağını belirledik.Daha sonra ateşin başında türküler ve marşlarsöyleyerek kamptaki ilk günümüzü tamamlamış olduk.

Kamptaki 2. günümüzde her şeyi belirlediğimizdüzene göre yaptık. 6 Nisan akşamı yapacağımızküçük gecemizde insanlara sergileyeceğimiz tiyatrolar,müzikler ve şiirler için kültürel faaliyetler başlığıaltında grup çalışmalarımıza başladık. Biri sabah vebiri akşam olmak üzere iki seminer düzenledik.Sabahki seminerimizde ele aldığımız konu“Kapitalizm ve Kriz” oldu. Seminerimize başlamadanönce semineri sunacak olan yoldaşlar tarafından dahaönceden hazırlanan soruları gruplar halindecevaplayarak seminer konusu hakkında kendi önbilgilerimizi ölçmüş olduk. Semineri sunan yoldaşlar“Kapitalizm nedir? Nasıl bir sistemdir? Hangisorunları yaratır? Neo-liberalizm nedir?” gibi başlıklaraltında semineri yürüttüler. Akşamki seminerimizdeise bir yoldaşımız ‘Militarizm ve Emperyalist Savaş’başlığını ele aldı. Sunumunda militarizmin sadece karve belirli devletlerin daha da güç kazanması amacıylayapıldığını bir kez daha vurguladı. 2. günün sonundakamp komitesi olarak tekrar toplandık. Gün içindekieksikliklerimizi belirledik daha sonraki günlerde bueksiklikleri yapmamamız gerektiğini konuştuk veböylece kampta geçen 2. günümüzün küçük birdeğerlendirmesini yapmış olduk.

Kampımızın geriye kalan 5 günü de seminerlerdefarklı konular işlenmek üzere günlük akış benzerolacaktır. Kampımızdaki gelişmeleri günlük olaraksizlere aktarmaya devam edeceğiz.

Kızıl Bayrak / Almanya

10. BİR-KAR Gençlik Kampıbaşladı

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde (DEÜ),Demokratik Gençlik Hareketi, Devrimci Gençlik,Ekim Gençliği, Gençlik Cephesi ve YeniDemokrat Gençlik tarafından Kızıldere anmasıiçin 30 Mart günü bir eylem gerçekleştirildi.

Hukuk Fakültesi önünde toplanan kitle“Unutmadık, unutturmayacağız, hesabınısoracağız” yazılı ozaliti açarak yürüyüşe başladı.Kampüsün tümünün dolaşıldığı yürüyüşünardından basın açıklaması yapmak üzereHazırlık Binası önüne geçildi. Basın açıklaması

okundu. Kızıldere katliamı üzerinden devletinkatliamcı yüzü teşhir edildi. Açıklamada gençliğemücadele ve devrim saflarına katılma çağrısıyapıldı.

Eylem sırasında ortam yoğun polis ablukası,Hazırlık binasının giriş kapısının kapatılması veturnikelerin aktifleştirilmesi ile terörize edilmeyeçalışılırken, faşistlerin de polislerin arkasındananmayı izledikleri gözlemlendi.

Ekim Gençliği / DEÜ

DEÜ’de Kızıldere anması

Ankara'da 'Devrimcikimlik' semineri

Ankara’da Ekim Gençliği okurları Kızıldere’deMahir Çayan ve yoldaşlarının katledilişlerinin 40.yılı vesilesiyle 31 Mart günü ‘Devrimci kimlik’başlıklı bir seminer gerçekleştirdi. Devrimcisiper yoldaşlığı, Mahirlerin TİP reformizmindenkopuşu ve günlük yaşamı devrimci tarzdaörgütlemek üzerine tartışmalar yürüten EkimGençliği okurları, geçmişteki devrimci yapılarınbirbirleri için gözlerini kırpmadan devrimci siperyoldaşlığı adına canlarını feda etmeleri vebunun bir benzerinin Ulucanlar ve 19 Aralık’tagörüldüğünü söylediler. Toplantıda, günümüzdeise devrimci hareketin ciddi bir samimiyetbunalımı yaşadığı belirtildi. Devrimciliğin birmemuriyet zihniyeti gibi algılanmasının,insanların boş zamanlarında devrimcilikyapmayı bir yaşam biçimi haline getirmesinin deörneklendiği konuşmada komünistlerin bakışı daortaya konuldu. Komünistlerin omuzlarındakibüyük sorumluluğa işaret edilen toplantıdabuna uygun bir yaşam tarzı geliştirmek gerektiğivurgulandı. Son olarak 1 Mayıs sürecinedeğinildi. Ekim Gençliği okurları, devrimşehitlerine ve onların devrimci miraslarına sahipçıkacaklarını sadece takvimsel günlerle değilpratik içerisinde de göstereceklerini bir kez dahabelirttiler.

Ekim Gençliği / Ankara

Eskişehir'de“Bağımsızlık veDevrim” semineri

Eskişehir Ekim Gençliği “Bağımsızlık veDevrim” başlıklı seminer gerçekleştirdi. 40.yılında Kızıldere’de şehit düşen 10 yiğit devrimcianılmasının ardından başlayan sunuma anti-emperyalist mücadelenin önemine değinilerekgiriş yapıldı. Türk sermaye devletinin ABD’denhabersiz hiçbir şey yapamamasının temelkaynağının Türk burjuvazisi olduğu ve anti-emperyalist mücadelenin zafere ulaşmasınınproleter devrimle mümkün olacağı belirtildi.Anti-emperyalist mücadelenin her zamanburjuva demokratik bir içerikteyürütülmeyeceği, kapitalist ülkelerde bununsosyalist bir içerikte olması gerektiği belirtildi.İran ve Portekiz örnekleri verilerek burjuvazininiktidarının yıkılmadan ülkedeki emperyalistegemenliğin sonlandırılmayacağı vurgulandı.Mustafa Kemal dönemindeki iktisadi politikanınincelendiği son bölümde Kemalizm’in gerçektenanti-emperyalist karakterde olmadığıvurgulandı. Sunum yapılan tartışmalarınardından sonlandırıldı.

Ekim Gençliği / Eskişehir

Page 31: SY Kızıl Bayrak 12-14

CMYK

EKSEN Yayıncılık Büroları

Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3 İzmit / KOCAELİSönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Tel: 0 (224) 220 84 92

Mücadele Postası

Ben bir kadınım ama bedenimde söz hakkım yok.Ben bir kadınım ama hakkımı aradığımda eksik etekoluyorum. Ben bir kadınım ama ulusal kimliğimdendolayı eziliyorum. Ben bir kadınım ama kapitalizminçarkları arasında sömürülüyorum. Ben bir kadınım amaemperyalist savaşlarda ganimet olarak görülüyorum.Ben bir kadınım ama cinsel kimliğimden dolayı tacize,tecavüze maruz kalıyorum. Ben bir kadınım ama busistemde meta olarak görülüyorum. Ben bir kadınımama herkesin namusu olarak görüldüğüm için töre-namus cinayetlerine kurban ediliyorum. Tüm busistemin dayatmalarına, yozluğuna, gericiliğine vesömürüsüne karşı ben bir kadın olarak direniyorum. Vebir kadın olarak direnmeye, başkaldırmaya devamedeceğim. Çünkü biliyorum ki gündüzlerindesömürülmediğim, gecelerinde aç yatmadığım bir dünyavar. Bu dünyanın adı sosyalizm. Bu bir ütopya değil.Çünkü kapitalizm bize bir gelecek vermiyor.Kapitalizmin tek verdiği açlık, şiddet, sömürü,eşitsizlik. Oysa sosyalizm, herkesin eşit olacağı,şiddetin, sömürünün ortadan kalkacağı bir düzen

olacak. Üreten biz işçi ve emekçiler olduğumuz gibiyöneten de bizler olacağız.

Yarınlarımızdan korkmayacağız. Çocuklarımızıngeleceğinden endişe duymadan hep birlikteyaşayacağız. Kadın olmamızdan kaynaklı kapitalistsistemde maruz kaldığımız saldırılar ortadan kalkacak.Artık bir meta değil, insan olduğumuzu anlayacağız.Kadınların özgürleştiği, erkek işçi ve emekçilerle omuzomuza verip ürettiği bir dünya olacak.

Bu dünyayı yaratmak için örgütlenip mücadeleetmemiz gerekiyor. Bunun için kadın-erkek elele veripbu sömürü düzenini yıkalım. Bu sömürü düzeniylehesaplaşmanın bir günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Bizkadınlar başta olmak üzere tüm işçi ve emekçiler bu 1Mayıs’ta alanlarda olalım ki burjuvaziyle işçi sınıfınınhesaplaşma gününde gücümüzü gösterelim. Kadınlarınüzerindeki baskılara, gericiliğe, şiddete ve sömürüyeson vermek için 1 Mayıs’ta alanlarda olalım. Öfkemizi,umudumuzu ve gelecek güzel günlere olan inancımızıyükseltmek için 1 Mayıs’ta tek yumruk, tek yürekolalım.

K. İmge

Emekçi kadınlara çağrı

Kaz Dağları’nda, firmaların işletme ruhsatı alaraksiyanürle altın aramalarını protesto eden çevre ve doğadernekleri, muhtarlıklar, sendikalar ve demokratik kitleörgütleri, 1 Nisan günü Balıkesir’in Akçay ilçesiZeytinli Köyü’nde kitlesel bir eylem ve doğa yürüyüşügerçekleştirdi.

Balıkesir’in Edremit, Akçay, Altınoluk ilçelerininyanısıra Çanakkale’nin ilçelerinden gelen yüzlerce kişiZeytinli Köyü Meydanı’nda miting gerçekleştirdi.Mitinge, Çanakkale Çevre Platformu’nun (ÇEP) daaralarında bulunduğu birçok kurum katıldı.

İlçe belediye başkanlarının da katıldığı mitingde“Yeşilimize, dağlarımıza, ovamıza, zeytinimize,akarsuyumuza sahip çıkıyoruz” ve “Kaz Dağları’ndamadenlere izin vermeyeceğiz” mesajları verildi.

“Altına hayır, dağlarımız altından değerlidir” dövizve pankartlarının açıldığı eylemde çevre ve doğaderneklerinin temsilcileri, çevre ve doğa katliamlarınakarşı mücadele çağrısı yaptılar. Eğitim Sen ve BESyöneticilerinin de destek verdiği eylemin ardından doğayürüyüşü yapıldı.

Kızıl Bayrak / Çanakkale

“Dağlarımız altından değerlidir”

Kapitalizmin çarkları dönüyor ve her günbir insan bu çarklar altında yaşamınıyitiriyor. Bu bazen iş cinayetleri oluyor,bazen devlet terörü, bazen de kirli savaş.Her gün televizyonlarda ölüm haberleriduyuyoruz. Ve bir süre sonra bunlarıkanıksıyoruz. Ve artık bugün “kaç kişi öldüacaba” diye tahmin yürütüyoruz. İşcinayetlerinde ölen işçilerin sayısı yıldabinin üzerine çıkıyor. Yine aynı sıklıktakadın cinayetleri oranı da binlere yaklaşıyor.Televizyonda günde en az üç kadın cinayetihaberi duymazsak “bugün az kadınöldürülmüş” diyoruz.

Bizleri bu tür düşüncelere iten ise herşeyi hiçleştiren, insana değer vermeyenkapitalizmdir. Artık beyinlerimize kazınmışolan bu sistemin düşünme tarzıdır. Ama bizişçi ve emekçiler olarak böyle düşünmekzorunda değiliz. Bu sistem sonsuza kadarsürecekmiş gibi korkup, sinip hiçbir şeyyapmadan durmamızı istiyorlar bu sisteminefendileri. Kapitalizmin bizlere sömürüden,açlıktan başka bir şey vermediğini biliyoruz.Hakkımızı aradığımızda karşılaştığımızbaskıları biliyoruz. Bu düzen bu kadarbaskıyı, terörünü artırmasının sebebibizleriz. Çünkü bizler ‘artık yeter’ dediğimizzaman bu düzen böyle süremeyecek.Düzenin efendilerinin saltanatı yok olupgidecek. İşte bu yüzden bizlerden bu kadarkorkuyorlar ve baskıyı, zorbalığı, şiddetindozunu arttırıyorlar.

Bizlere düşen görev ise düzeninefendilerinin korkularını gerçeğedönüştürmektir. Bizler örgütlenip mücadeleedersek bu zulüm düzenini yıkıp, işçi veemekçi düzenini kurabiliriz. Fabrikalarda,işyerlerinde, okullarda, mahallelerdeyanıbaşımızdaki işçiye, öğrenciye,komşumuza güvenirsek birlikte hareketedebilirsek yarınlarımızı kurabiliriz.Renklerimiz, dillerimiz, yaşadığımız yerlerayrı olsa da mücadelemiz birdir. Yarınlaraolan inancımız, düşlerimiz ve sosyalizmeolan inancımız birdir. O yüzdenkaybedeceğimiz bir şey yok amakazanacağımız bir dünya var anlayışıylahareket edelim. Bu mücadeleyi büyütelim,safları sıklaştıralım.

K. İmge

Örgütlenmek içinçok sebep var!

İzmir Cad. Halilbey İşhanı D-9/13 Kızılay / ANKARA

Page 32: SY Kızıl Bayrak 12-14