sy kızıl bayrak 12-15

31

Upload: kizilbayrak

Post on 12-Mar-2016

226 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak 2012-15/13 Nisan

TRANSCRIPT

Page 1: SY Kızıl Bayrak 12-15
Page 2: SY Kızıl Bayrak 12-15

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERSiyasal gelişmeler ve 1 Mayıs’ın artan

önemi .........…….......................... . . . . . 3

Saldırganlık ve savaş planlarını bozma

kararlılığıyla devrimci 1 Mayıs’a! ...…. .4

TKİP; işçileri ve emekçileri devrim

mücadelesini büyütmeye çağırıyor... ... . 5

Uludere katliamı sahiplenildi... . . . . . . . 6

Patronlar daha fazla sömürüye “teşvik”

ediliyor!..................................................7

Polis terörüne öfke!................................8

Sınıf devrimcileri 1 Mayıs’a çağırıyor!...9

Tuzla’da 1 Mayıs toplantısı ..................10

“1 Mayıs mücadele

günüdür!”...............................................11

Direniş masaya getirdi........................ . 12

Tersane önünde iş cinayeti

protestosu...............................................13

Bursa’da eğitim semineri….................. 14

MEPA direnişi sona erdi........................15

1 Mayıs V.I.Lenin........................... 16-17

1 Mayıs düşüncesi ilerliyor Rosa

Luxemburg............................................18

Hugo Boss direnişinin ardından. .....19-20

Enerji işçileri 1 Mayıs’a çağırıyor!.......21

Mali’de siyasi kriz ve çatışmalar

derinleşiyor!.....................................…..22

Suriye’ye yönelik emperyalist

saldırganlık kızışıyor..….....….............. 23

Mısır’da değişim yok!..................…… 24

Özgürlüğümüze sahip çıkıyoruz!........ . 25

Denizler’in yolunda düzene

başkaldırıyoruz! ....................................26

Ekim Gençliği’nin

çalışmalarından..................................... 27

DTCF’de Sokak Üniversitesi................ 28

Liseli gençlik

işçi sınıfının saflarına!.......................... 29

Hoşçakal Özge yoldaş…...................... 30

Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012Fiyatı: 1 TL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

İşçi sınıfının birlik, mücadele, dayanışma günü 1Mayıs yaklaşıyor.

İşçiler, emekçiler, gençler, ilerici ve devrimcigüçler, 1 Mayıs’a büyük bir coşku ve heyecanlahazırlık yapıyor.

1 Mayıs yaklaştıkça sermaye hükümeti de ortamıterörize etmek ve bir korku atmosferi yaratmak içinsaldırılarına hız veriyor. Son birkaç gündürİstanbul’da 2012 Newrozu’na katıldıklarıgerekçesiyle onlarca kişinin evlerinin basılması ya dasokakta gözaltına alınması bunu göstermektedir.Gözaltı ve tutuklama terörünün önümüzdekigünlerde daha da genişleyerek devam edeceğiyönünde bilgiler geliyor.

Açık ki bu saldırılar 1 Mayıs yaklaştıkça daha daartacaktır.

Sermaye hükümeti içerde işçi ve emekçilereyönelik kapitalist sömürü ve kölelik uygulamaları ilefaşist baskı ve terör politikalarını derinleştirirken,dışarda da bölge halklarına yönelik emperyalist savaşve saldırganlık politikalarına hız vererek emperyalistefendileri adına taşeronluk ve tetikçilik yapmak içinyanıp tutuşuyor.

Başta Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan olmaküzere AKP’nin tüm sözcüleri Suriye’ye yönelikemperyalist müdahalenin bir an önce gerçekleşmesiiçin sabırsızlık içinde kıvranıp duruyor. Suriye’yeyönelik müdahaleyi kendi cephelerinden haklı vemeşru kılmak için her türlü kirli yöntemi ve söylemikullanmakta bir beis görmüyorlar. Açıkça savaşnaraları atarak bölge halklarının kanını dökmeyehazırlanıyorlar. Tüm planları bunun üzerine kurulu.Ancak tüm bu hesaplarını halkların direnme gücükarşısında boşa çıkması kaçınılmaz olacaktır.Emperyalistlerin ve onların tetikçilerinin hesaplarıtutmayacaktır.

İçerde ve dışarda artan saldırganlığa karşıyüzbinlerce işçi ve emekçi 1 Mayıs’ta alanlara çıkarakbu saldırganlığa dur demesini bilecektir.

Sınıf devrimcileri, 1 Mayıs’a sayılı günler kalabulundukları tüm alanlarda 1 Mayıs faaliyetiniyoğunlaştırmış bulunuyorlar. Bir taraftan birçok

merkezi ve yerel araç ve zemini kullanarak sanayihavzalarında, fabrikalarda ve emekçi semtlerinde, işçive emekçilere sesleniyorlar. Diğer taraftan ise 1 Mayısajitasyonunu yükseltirken kitlesel 1 Mayıs etkinlikleriile işçi ve emekçileri 1 Mayıs’ta alanlara taşımak içinseferber olmuş durumdalar.

Sınıf devrimcileri, 1 Mayıs’ın tarihsel ve sınıfsalanlamına uygun bir çaba, enerji, inisiyatif ve bilinçlegörev ve sorumluluklarına sarılarak 1 Mayıs’ıkazanmak için seferber olmalılar.

Her şey 1 Mayıs için, her şey parti, sınıf,

devrim ve sosyalizm için!

Sosyalizm Yolunda

KKiittaappççıı llaarrddaa.. .. ..

Page 3: SY Kızıl Bayrak 12-15

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele vedayanışma günü 1 Mayıs’a kısa bir süre kaldı. 1 Mayısyaklaştıkça coşkusuyla birlikte önemi de artıyor.Çünkü siyasal gelişmeler giderek sert biçimler alırken,buna karşı 1 Mayıs alanlarından verilecek mesaj,gösterilecek tepki, alınacak tutum da bir o kadar önemkazanıyor. 1 Mayıs düzene karşı işçi sınıfı merkezligüçlü bir toplumsal yanıt olabildiği koşullarda,mücadelenin seyri üzerinde de önemli etkilerdebulunacaktır.

Bu yılın 1 Mayıs’ına hazırlanırken, “Emperyalistsaldırganlığa, kapitalist sömürüye, faşist baskı veteröre karşı işçilerin birliği, hakların kardeşliği için 1Mayıs’ta alanlara!” çağrısını yükseltiyoruz. Özellikleson bir hafta içerisinde yaşanan gelişmelerle birliktebu şiar çok daha somut ve güncel hale gelmiştir. Herbir başlığı toplumun yakıcı sorunlarına işaretetmektedir.

Emperyalist saldırganlığa ve işbirlikçiliğe karşı 1Mayıs’ta alanlara çıkma çağrısını yükseltiyoruz.Suriye ve İran merkezli yaşanan gelişmeler ortada.Erdoğan ve müritleri Suriye’ye karşı apaçık bir savaşçığırtkanlığı yapıyorlar. Öyle ki, emperyalistsaldırganlığın kılıfını hazırlamak için ortaya sürülen“Annan Planı”nın olağan biçimde işlemesini dahibekleyemeyecek bir acelecilikle davranıyorlar.Abdullah Gül, “başkomutan” edasıyla orduyaseslenerek, “sıcak çatışmalara hazır olma” komutuveriyor. Her ne kadar bunu uluslararası toplumun ortakmüdahalesi olarak dillendirseler de, askeri saldırınınemperyalistler tarafından Türkiye’ye ihale edildiğigörülüyor.

“Akan kan dursun”, “komşumuzda olup bitenleresessiz kalamayız” söylemlerini dillerindendüşürmeyen AKP şefleri, en baştan itibaren Suriye’yeyönelik bir askeri müdahalenin hazırlayıcılarıdır. Öyleki bir yandan akan kan üzerine demagojide sınırtanımazken, öte yandan işbirlikçi “muhalif” gruplarıbizzat silahlandırıp eğiterek kan dökülmesinikışkırtıyorlar. Suriye halkının büyük çoğunluğunundestek vermediği gruplar ayakta tutularak dış birmüdahalenin siyasal ve psikolojik şartlarıoluşturulmaya çalışılıyor.

Sermaye iktidarı bunun için emperyalistefendilerinden büyük övgüler alıyor. Çünkü sözkonusuolan Suriye’de emperyalistlerin tam güdümünde kuklabir rejimin kurulmasıdır. Emperyalistler tümhesaplarını bunun üzerine yapıyorlar. Halkın kanınındökülmesinin onların nazarında zerrece önemi yoktur.Onlar dökülen her damla kanın sorumlusudurlar vehalkın ezici çoğunluğunun karşı çıktığı bir askerimüdahale yoluyla da oluk oluk kan dökmeyehazırlanmaktadırlar. Bu haksız ve gerici saldırganlığakarşı durmak, emperyalistler ve suç ortaklarınıdurdurmak, kardeş halklarla dayanışmak günün en acilgörevidir. Bu görevi hakkıyla yerine getirebilmek için1 Mayıs alanları doldurulmalıdır.

1 Mayıs’ta faşist baskı ve teröre karşı da alanlaraçıkma çağrısı yapıyoruz. Suriye’de halkın kanınındökülmesini bahane edenler kendi ülkelerindezorbalıkta sınır tanımıyorlar. Kürt halkına yönelikestirilen terör ortadadır. Çoluk-çocuk, genç-yaşlı

demeden Kürt halkının mücadeleci unsurlarınızindanlara kapatanlar, Newroz’a yasak koyup halkınüzerine polis ordularını saldılar. Emekçi halkındirencine çarpınca da gözaltı ve tutuklama terörüneyeni dalgalar ekledi. Birkaç gün önce yüzlerce insanNewroz’a katıldığı için gözaltına alınmıştır. Çoğununzindanlara atılacağına kuşku yoktur.

Devletin baskı ve terörü sadece Kürt halkını değil,toplumsal muhalefetin tüm diri güçlerini dehedeflemektedir. Böylece bir yandan Kürt özgürlükmücadelesi ezilmeye çalışılırken, diğer yandan daemperyalist savaş ve saldırganlık politikalarının yoludüzlenmektedir. Bu saldırganlığa imza atanlar, tam birikiyüzlülükle “ileri demokrasi”den, yeni bir anayasayapmaktan söz ediyor ve 12 Eylül darbecileriniyargılama oyununu piyasaya sürüyorlar. Ama tümicraatlarıyla 12 Eylül darbecilerine rahmetokutuyorlar. Bu faşist zorbalığa ve ikiyüzlümanevralara yanıt vermek için de 1 Mayıs alanlarınaçıkmak önem taşıyor.

Gericiliğe karşı 1 Mayıs’ta alanlarda olmayaçağırıyoruz. İktidar dümenine oturan AKP’nin,toplumu ortaçağ gericiliğiyle teslim almak içinyaptıkları ortada. Eğitimde yapılan son düzenlemelerbu amaca hizmet ediyor. Gericilikte gemi azıya alanAKP’nin şefleri, kendilerine karşı çıkan emekçilere degaz bombaları ve polis copuyla saldırıyor. Bupervasızlık en dolaysız biçimde Sivas katliamınınfaillerine arka çıkılarak gösterildi. Düzeninmahkemeleri katilleri “aklarken”, böylece gerçektekime hizmet ettiğini de göstermiş oldu.

Bu hoyratlık boşuna değildir. Emperyalizme veburjuvaziye hizmette sınır tanımayanlar faşistzorbalıkla birlikte gericiliğe de daha fazla sarılıyorlar.O halde, gericiliğe, zorbalığa ve geleceğimizin

karartılmasına karşı da 1 Mayıs alanlarında yerimizialmalıyız.

Kapitalist sömürüye karşı 1 Mayıs’ta alanlaraçıkmaya çağırıyoruz. Kapitalist sömürü gelinen yerdeen vahşi biçimler almıştır. Sadece son on gündeülkenin değişik bölgelerinde 35 işçi iş cinayetinekurban gitmiştir. Son bir yılda iş cinayetlerindenölenlerin sayısı ise bin 543’tür. İşçilerin beşer-onarölüme gönderildiği bir ülkede ne kadar vahşi birsömürü düzeninin hüküm sürdüğü açıktır. Milyonlarcaişçi bu düzenin çarkları altında ezilmektedir. Ağırkoşullarda çalıştırılmakta, karşılığında sefaletücretlerine mahkum edilmekte ve fahiş zamlarlasoyulmaktadır. 1 Mayıs’ta alanlara çıkarak,milyonlarca emekçinin yaşamını öğüten kapitalistsömürü düzenine karşı öfkemizi haykırmalıyız.

İşte tüm bunlar 1 Mayıs’ın mücadele gündeminioluşturmaktadır. Bu gündemlere bağlı olarak 1 Mayısçağrısı işçi sınıfına ve emekçilere çok daha etkin birbiçimde taşınmalıdır. Bu her şeyden önce daha tok birajitasyon çalışması demektir. Çağrımızı net, güçlü vedaha bir güvenle yapmalıyız. 1 Mayıs’ta sokağaçıkmanın ne kadar önemli bir görev olduğunuanlatmalıyız. Bunun için daha enerjik hareket etmeli,seferber olmalıyız. Aynı zamanda işçi ve emekçilerinduyarlılıklarını seferber etmeyi ihmal etmemeli, buçerçevede 1 Mayıs hazırlık komiteleriniyaygınlaştırmaya çalışmalıyız.

Her şey emperyalist saldırganlığa, kapitalistsömürüye, gericiliğe ve faşist baskı ve teröre karşıgüçlü bir barikat örmek için! Her şey birleşik-devrimci-kitlesel bir 1 Mayıs için! Her şeyemperyalizme ve kapitalizme karşı devrim vesosyalizm davasını bir adım daha ileriye taşımak için!

Haydi 1 Mayıs’a!

Siyasal gelişmelerve 1 Mayıs’ın artan önemi

Bunun için daha enerjik hareket etmeli, seferber olmalıyız. Aynızamanda işçi ve emekçilerin duyarlılıklarını seferber etmeyiihmal etmemeli, bu çerçevede 1 Mayıs hazırlık komiteleriniyaygınlaştırmaya çalışmalıyız.

Page 4: SY Kızıl Bayrak 12-15

1 Mayıs4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

Baas yönetimi tarafından kabul edilen “AnnanPlanı”nın uygulanması için 10 Nisan olarakbelirlenen sürenin dolması, Suriye’ye yöneliktehditlerin dozunun iyice artmasına vesile oldu.Emperyalist merkezler Baas yönetimine sopagösterirken, doğrudan müdahaleyi savunanAnkara’daki işbirlikçiler, savaş çığırtkanlığındaefendilerini geride bıraktılar.

Tayyip Erdoğan ile müritleri, peşpeşe yaptıklarıaçıklamalarda, “cenge hazır olmak”tan söz etmeyebaşladılar. Cenge hazır olma vaazları, dinci-gericizihniyetin militarist niteliğini çıplak bir şekildegözler önüne seriyor.

“Başkomutan” ünvanıyla orduya “savaşa hazırol” çağrısı yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,“etkin taşeronluk” hevesiyle yanıp tutuşan dinciamerikancıların duygularına tercüman oldu. Gül’ünaçıklamasından hemen sonra sahneye çıkan MilliSavunma Bakanı İsmet Yılmaz ile BaşbakanYardımcısı Bülent Arınç da benzer söylemlerkullandılar. “‘Hazır ol cenge eğer istersen sulhusalah’ demiş geçmişteki büyüklerimiz” şeklindekonuşan iki AKP’li şef, “barış istiyoruz, ama bunaulaşmak için savaşa hazır olmamız gerekiyor”mesajı vererek, kirli niyetlerini ortaya koydular.

Kilis sınırında yaşanan çatışma ise, Çin’debulunan Tayyip Erdoğan-Ahmet Davutoğlu ikilisiningündemindeydi. Davutoğlu ziyaretini yarıda keserekortada olağanüstü bir olay varmış havası estirmeyeçalışırken, Çin’de basına konuşan AKP şefi ise“savaş durumu” ilan etti.

“Çok açık, net bir sınır ihlali artık olmuştur, buda ortadadır. Bu sınır ihlaline yönelik olarakdiplomasimiz de devam ediyor, ondan sonra daatılması gereken adımları tabii ki atacağız. Enisabetli olanı neyse, şüphesiz ki en uygun olanıneyse oradan farklı olanına gitme gibi bir adımımızolacaktır. Farklıdan kastım da düşünmekistemediğimizdir. Oraya gitmektir. Ama bizi bunazorlarsa Suriye rejimi zorlar. Zorlamaması için deatılması gereken adımı orası atması gerekir.”

Bu bozuk cümlelerle açıklama yapan TayyipErdoğan, uğursuz niyetinin Suriye’ye saldırmakolduğunu açıkça dile getiriyor.

Oysa sınırdaki çatışma, silahlı çetelerinÖncüpınar Kapısı’nın karşısındaki EsselemeKapısı’nı ele geçirmek için saldırı düzenlemesiüzerine çıkmış, çeteler silahlarıyla birlikte Türkkolluk kuvvetlerine sığınmıştır. Bu çetelerin Türkdevleti tarafından silahlandırılıp eğitildikleri dikkatealındığında, uluslararası kuralları çiğneyenSuriye’den önce Türkiye’dir. Dahası iki de birGüney Kürdistan’a girip bomba yağdıran birdevletin uluslararası hukuktan söz etmesi kaba birriyakârlıktan başka bir şey değildir.

Savaş çığırtkanı medya ile AKP iktidarınıntehditçi şefleri, Suriye ordusunun 10 Nisan’daşehirlerden çekileceğine dair verdiği sözütutmadığını, zaten “Annan Planı”nınuygulanmayacağının önden belli olduğunu, Beşar

Esad yönetimine karşı harekete geçmekten başka birçıkar yolun kalmadığını tekrarlayıp durmayabaşladılar.

Bu işbirlikçi takımı, “Annan Planı”nın gündemegetirilmesinden rahatsızlık duymuş, bunu da “buplandan bir şey çıkmaz, zaman kaybetmeye değmez,uluslararası toplum bir an önce harekete geçmelidir”yaklaşımıyla ortaya koymuştur. Yani “AnnanPlanı”na uymadığı gerekçesiyle Suriye’ye tehditsavuranlar, bu planın başarısızlığa uğraması içinellerinden geleni yapmışlardır.

Bu ibretlik tutumu almaları şaşırtıcı değil. Ziraonlar emperyalist güçler ile suç ortaklarınınsaldırabilmeleri için Suriye’deki çatışmalarınbitmesini değil, daha da yayılmasını istiyorlar.Aylardır bunun için çırpınsalar da, henüz bu rezilemellerine ulaşamadılar. Saldırı için gerekçeoluşturabilmek amacıyla her yolu deniyorlar.

Son gelişmeler, Ankara’daki tetikçilerinheveslerine ulaşmalarının kolay olmayacağına işaretediyor. Zira Suudi Arabistan-Katar ikilisiyle birlikteTürk sermaye devletinin silahlı çeteleri desteklediği,onları eğitip yönlendirdiği, silahla donattığı artıkkimse için bir sır değil. Nitekim “Annan Planı”nınuygulanması için silahlı çetelerin eylemlerine sonvermesi gerektiğini ilan eden Baas yönetimi,Türkiye-Suudi Arabistan-Katar üçlüsünün de,“Annan Planı”nın gereklerine uygun davranmalarıgerektiğinin altını çizdi.

Bu arada Moskova’yı ziyaret eden SuriyeDışişleri Bakanı Velid Muaalim’le görüşen RusyaDışişleri Bakanı Sergey Lavrov da, “AnnanPlanı”nın uygulanması için tüm tarafların üstlerinedüşeni yapması gerektiğini belirtti. AhmetDavutoğlu’nu da arayan Lavrov’un, bu hatırlatmayıdoğrudan yaptığı ve AKP’li bakandan, Suriye’yekarşı tek taraflı adım atılmayacağına dair güvencealdığı bildirildi. Ayrıca hem Rusya hem Çin,

Suriye’ye gözlemci göndermeye hazır olduklarınıaçıklayarak, “Annan Planı”nın uygulanmasınıistediklerini açıkladılar.

Bu ve benzer gelişmeler, Suriye’ye dönükemperyalist müdahaleyi zorlaştırsa da, diplomatikalanda ne tür vaatler verilse de, Ankara’dakiamerikancıların savaş kışkırtıcılığına devamedeceklerinden kuşku duymamak gerek. Türk ordusutarafından korumaya alınacak tampon bölge, hattabölgelerin oluşturulacağına dair açıklamaları, savaşkışkırtıcılığının somut adımları saymak gerekiyor.Zira bu adım, bir kısım Suriye toprağının işgalianlamına geliyor.

Öte yandan AKP iktidarının himayesi vegüdümündeki Özgür Suriye Ordusu’nun şefinin de,Baas yönetimini meşru görmediklerini, dolayısıylaeylemlere son vermeyeceklerini, demek oluyor ki,Annan Planı’nı boşa düşürmek için saldırılaradevam edeceklerini ilan etti. Bu açıklama,Ankara’daki tetikçilerin savaş çığırtkanlığına devamettiklerinin bir başka ispatıdır.

İçeride işçi sınıfına, emekçilere, Kürt halkına,ilerici ve devrimci güçlere pervasızca saldıransermaye iktidarı, komşu halklara karşı savaşkışkırtıcılığını bir üst aşamaya taşımış bulunuyor.Yaklaşan devrimci 1 Mayıs kutlamaları hem içe hemdışa dönük bu saldırganlığa dur demek için önemlibir olanaktır. Egemen sınıflarla emperyalistefendileri savaş kışkırtıcılığı yaparken, işçi sınıfı vetüm ezilenler içe ve dışa dönük saldırıları püskürtmekararlılığıyla devrimci 1 Mayıs’a hazırlanmalıdırlar.

1 Mayıs hazırlığını yoğunlaştırmış bulunan sınıfdevrimcileri ise, sermaye iktidarının içe dönüksaldırılarıyla dışa dönük savaş kışkırtıcılığını etkinbir şekilde teşhir etmeli, işçi ve emekçileri busaldırıları püskürtme kararlılığıyla alanlaraçağırmalı, kitlesel, militan, devrimci bir 1 Mayıs içintam bir seferberlik ruhuyla sürece yüklenmelidirler.

Dinci-Amerikancı iktidar savaş kışkırtıcılığına devam ediyor...

Saldırganlık ve savaş planlarını bozmakararlılığıyla devrimci 1 Mayıs’a!

Page 5: SY Kızıl Bayrak 12-15

1 Mayıs Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

İşçi, emekçi kardeşler! İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve

dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Birbirinekarşıt iki dünya, insanca bir yaşam ve gerçeközgürlük uğruna mücadele eden işçi sınıfı veemekçiler dünyası ile sömürü, kölelik veeşitsizliğin kaynağı olan asalak kapitalistlerdünyası, bu 1 Mayıs’ta bir kez daha karşı karşıyagelecek.

Şanlı bir 1 Mayıs’ı bize miras bırakan ve bugeleneği günümüze taşıyan işçi sınıfıkuşaklarının sömürü ve zorbalığa karşıyükselttiği mücadele, dünyanın dört bir yanındakararlılıkla sürüyor. Bunalımlar ve çatışmalariçinde debelenen kapitalist barbarlık düzeni, bumusibetlerin bedelini işçi sınıfı ve emekçilereödetmek için her yola başvuruyor. Pek çok ülkedeyaşanan grevler, genel grevler, işgaller ile halkisyanları, işçi sınıfı ve emekçi halkların sömürüve köleliği bir kader olarak kabul etmediklerininsomut göstergeleri.

Emekçi kardeşler! İçinde yaşadığımız kapitalist düzen baskı,

sömürü, eşitsizlik ve kölelik temeli üzerinekurulmuştur. Ancak bu kötülükleri her günyeniden üreterek varlığını sürdürebilmektedir.

Dolayısıyla, bu düzen ayakta kaldığı sürece,insanın insan tarafından sömürülüp aşağılanması,emekçilerin ürettiği zenginliklerin asalak birazınlık tarafından gaspedilmesi, hak arayanlarınbaskı ve zorbalığa maruz kalması sonbulmayacaktır. İkinci cins muamelesine tabi

tutulan kadınlar ile ulusal, dinsel, mezhepselbaskıya maruz kalan ezilenlerin özgürleşmesi deancak bu düzenin yıkılması ile mümkün olacaktır.

O halde, asalak kapitalistler ile onlarındevletinin günübirlik saldırılarına karşı olduğukadar, sömürü, eşitsizlik ve her türlü zorbalığınkaynağı olan bu düzeni ortadan kaldırmak için demücadele etmek gerekiyor. Onurlu ve insanca biryaşam özlemi duyan tüm işçi ve emekçiler, şanlı1 Mayıs geleneğini bu mücadeleye katılmaçağrısı saymalıdır.

İşçiler, emekçiler! İktidarı ele geçiren dinci gericilik odağı AKP,

hem sömürücü kapitalistlere hem saldırganemperyalistlere hizmette sınır tanımıyor. İşçisınıfı ve emekçilere işsizlik, yoksulluk ve sefaletidayatan neoliberal saldırılar; haklı ve meşru olanulusal eşitlik ve özgürlük taleplerini bastırmakiçin Kürt halkına karşı kirli savaş; kadınlarıçalışma ve sosyal yaşamın dışına atmak isteyenortaçağ kalıntısı uygulamalar, Alevilere karşıgerici-ayrımcı politikalar, işçi ve emekçi kökenligenç kuşaklara geleceksizlik, vb...

İçerde bu icraatlara imza atanlar, kardeş bölgehalklarına karşı da emperyalistler adına “aktiftetikçilik” yapıyorlar. Afganistan, Irak ve Libyahalklarına yönelik vahşi emperyalistsaldırganlığın suç ortaklığını yapanlar, şimdi deSuriye’yi hedefleyen saldırı politikalarınıntaşeronu olarak iş görüyorlar.

İçerde ve dışarda tırmandırılan bu saldırganlıkişçi sınıfı ve emekçilere, kardeş Kürt halkı baştaolmak üzere tüm ezilenlere ağır bir yıkımıdayatabilmek içindir. Bu vahim gidişata durdiyebilecek tek güç, işçi sınıfı ve emekçilerinörgütlü militan mücadelesidir. Sömürü ve zulümdüzeninin efendilerine korku salan 1 Mayıs’taalanları doldurarak bu mücadeleyigüçlendirmeliyiz!

Emekçi kardeşler! İnsan soyunun efendi-köle, sömüren-

sömürülen, ezen-ezilen şeklinde bölünmesindenbu yana, emekçiler daha iyi bir yaşam ve gerçeközgürlük uğruna mücadele etmişler, bu yoldabüyük bedeller ödemişlerdir. Bu mücadele,emekçilerin kollektif emekleriyle ürettiklerizenginliklerin asalak bir azınlık tarafındangaspedilmesini engellemek ve bu zenginliğiçalışanlar arasında bölüşmenin koşullarınıyaratmak için verilmiştir.

İşçi ve emekçilerin kullanabildiği bütünhaklar, bu mücadelelerin kazanımlarıdır. Bunakarşın hiçbir kazanım güvence altında değildir.

Kazanımları güvence altına alıp genişletmek,sömüren-sömürülen, efendi-köle şeklindekarşımıza çıkan alçaltıcı bölünmeye sonvermekle mümkün olacaktır. Bunun için,barbarlık düzeni kapitalizmin yıkılması, sosyalistişçi-emekçi iktidarının kurulması gerekmektedir.

Sermayenin baskı aygıtı olarak iş görendevlet, işçi sınıfı davasını savunanları terör veşiddetle ezmek istemiş, işkenceler yapmış,darağaçları kurmuş, çocuk yaştaki devrimcileribile katledilmiştir. Fakat hiçbir zulüm bumücadeleyi engelleyememiştir veengelleyemeyecektir. Sınıf savaşımları, insanıninsan tarafından sömürülmesi ve köleleştirilmesinihai olarak ortadan kaldırılana kadar devamedecektir.

Unutmamalıyız ki, kölelik işçi ve emekçilerinkaderi değildir. Sosyalizmin ışığı mücadeleninyolunu aydınlatmaktadır. Yapılması gereken, işçive emekçilerin omuz omuza vererek güçlerinibirleştirmeleri, sömürü ve kölelik düzenine karşıdevrim mücadelesini yükseltmeleridir.

İşçiler, emekçiler, kadınlar,gençler!

1 Mayıs işçi sınıfının sömürüye, köleliğe,eşitsizliğe, zorbalığa ve her tür ayrımcılığa karşımücadele günüdür. Tüm işçi ve emekçiler 1Mayıs’ta alanlara çıkarak, sosyal yıkımsaldırılarına, baskı ve teröre, kardeş Kürt halkınıhedef alan kirli savaşa ve emperyalist-siyonistsaldırganlığa karşı işçilerin birliği halklarınkardeşliği şiarını haykırmalıdırlar!

1 Mayıs’ın şanlı direniş geleneğiniyaşatmakla yükümlü olan işçi ve emekçiler,kapitalist barbarlık içinde çöküşü engellemek içinharekete geçmeli, sömürü ve kölelikten arınmışbir toplumsal düzen uğruna, eşitlik, kardeşlik vegerçek özgürlükler dünyası olan sosyalizmuğruna mücadeleyi yükseltmelidirler!

İşsizliğe, hak gasplarına ve sosyal yıkımakarşı direnmek,

Sınıfsal, ulusal, mezhepsel, cinsel baskıyadur demek,

Emperyalist-siyonist saldırganlığa ve savaşahayır demek,

İşçilerin birliği, halkların kardeşliği şiarınıyükseltmek için

1 Mayıs’ta mücadele alanlarını dolduralım!Yaşasın 1 Mayıs!Yaşasın devrim ve sosyalizm!Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!

Türkiye Komünist İşçi Partisi Nisan 2012

TKİP; işçileri ve emekçileri devrim mücadelesini büyütmeye çağırıyor...

1 Mayıs’ta

mücadele alanlarına!

Page 6: SY Kızıl Bayrak 12-15

Güncel6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

Genelkurmay’ın TBMM Uludere Komisyonu’nagönderdiği raporda şunlar söyleniyor: “Harekat sınırdışı operasyon kurallarına uygundur.” BöyleceGenelkurmay Başkanlığı katliamı açıkçasahipleniyor ve savunuyor.

Abdullah Gül Uludere katliamının açığaçıkarılması için titiz bir çalışma yürütüldüğünü vaazediyor. Kürt halkına devletine güvenmesi çağrısındabulunuyor.

AKP şefi ve diğer sözcüleri bir yandanGenelkurmay’ı koruma altına alıyor öte yandan Kürthalkının acılarını hafifletmenin yolu olarak tazminatçözümüne sarılıyorlar. AKP böylece Kürt halkınınnazarında yerlerde sürünen itibarını kurtarmayaçalışıyor.

Genelkurmay katliamı savundu

Katliam sonrasında “saldırı istihbaratı aldık”açıklamasında bulunan Genelkurmay Başkanlığı,gönderdiği raporda saldırı istihbaratı almadığını dilegetirerek, daha önce yaptığı açıklamayı yalanladı.

Kürt hareketinin yaptığı eylemlerden uzun uzunbahseden bilgi notunun sonuç bölümünde ise Kürthalkı hedef gösteriliyor.

Raporda Heron görüntüleriyle de ispatlanan Kürtköylülerinin yürüyerek ancak en yakın askeri birliğebir saatten önce ulaşamayacakları ortadayken nedenkatledildiklerine ise hiç değinilmiyor. Üstelik Herongörüntüleri, Kürt köylülerinin PKK’li olmadıklarınısaptadığı halde hava bombardımanınıngerçekleştirilme nedenine ilişkin olarak tek birkelime edilmiyor.

Dahası Heron görüntülerine rağmen “vur” emriniveren komutanlığın ve komutanın kim olduğukonusunda da raporda herhangi bir bilgi debulunmuyor.

Katliama ilişkin belgeler ortalığa saçılmayabaşlayınca, Genelkurmay katliamı bir görev “kaza”sıolarak tanımlamış, “başsağlığı” mesajı yayınlamıştı.Genelkurmay’ın Uludere katliamına ilişkin raporuise, tam bir utanmazlık örneği olarak tarihin karanlıksayfalarında yerini aldı.

Saldırıdan sağ kurtulan Kürt köylüler verdikleriifadelerle, Genelkurmay raporunun yalana dayalıolduğunu kanıtladılar. Köylüler, kendilerini çevirenaskerlerin sınırdan geçişi nereden yapmalarıgerektiği konusunda bilgi verdiklerini belirtmişlerdir.Aynı tanıklar askerlerin gösterdikleri güzergahayöneldikleri anda bombardımanın başladığını daifade etmişlerdir. Kısacası yaşanan bir “kaza” değil,düpedüz planlı bir katliamdır.

Gül ve AKP iktidarıkatliamcıların sırtını sıvazladı

Abdullah Gül ve diğer AKP sözcülerinden gelenaçıklamalarda Uludere katliamının açığa çıkarılmasıiçin titiz bir çalışma yürütüldüğü belirtiliyor. Kürthalkına ise provokasyonlara gelmemeleri,devletlerine güvenmeleri çağrısında bulunuyorlar.Abdullah Gül ve AKP kurmaylarından gelen

açıklamaların bir diğer yanı ise, Genelkurmay’ıkoruma altına almaları ve Kürt halkının acılarınıtazminat yoluyla hafifletme rezaletini çözüm yoluolarak benimsemeleridir.

Abdullah Gül’ün ve AKP’nin tutumunu anlamakiçin katliamın hemen ardından takındıkları tutumabakmak yeterlidir. Neredeyse her yaşanan olaykonusunda açıklamalarda bulunan dinci partinin şefive yöneticileri Uludere katliamı sonrasında bir günboyunca suskunluğu tercih ettiler. Suriye’niniçişlerine karışacak kadar pervasızlaşan bu dinciAmerikancı takım, olaydan ancak bir gün sonrakameraların karşısına çıkıp ilk açıklamayı yaptılar.

Dinci parti adına yapılan ilk açıklamada, “bir hataoldu, olay tüm yönleriyle araştırılacak” sözüverilmişti. Katliamdan sonraki günlerde hükümetadına yapılan açıklamalarda, üstelik katliamdansorumlu olduklarını artık tüm dünya öğrenmişken,suçu PKK’nin üstüne yıkmaya çalıştılar. Dinci partisözcüleri ucuz olduğu kadar iğrenç de olansöylemlerle katliamın üstünü örtmek için tümhünerlerini sergilediler.

Dinci-gerici AKP hükümeti, Kürt sorununukurşun, bomba ve katliamlarla çözme konusundakipervasızlığını, Kürt çocuklarını F-16 savaşuçaklarıyla bombalayarak dünyaya gösterdi. İşgalciNATO güçlerine bağlı savaş uçaklarınınAfganistan’da sık sık gerçekleştirdiği sivilkatliamları örnek alan Ankara’daki Amerikancıtakımı, kan dökmeye dayalı siyaset tarzını terketmekbir yana, daha da pekiştiriyor.

Son yıllarda dillendirilen “Kürt açılımı”, Kürthareketi dahil bazı çevrelerde temelden yoksunbeklentiler yaratmayı başarmıştı. Oysa asıl amacınKürt sorununa çözüm üretmek değil, Kürt hareketinibazı kırıntılara razı ederek tasfiye etmek olduğu ilkgünden belliydi.

Uludere katliamı ise, Kürdistan’da yaşayanherkesin F-16 savaş uçaklarının hedefi olabileceğigerçeğine ışık tuttu. Zira imha politikası, hükümeti,Genelkurmayı, muhalefeti kısacası tüm kurumlarıylasermaye iktidarının tek çözüm yoludur.

F-16 savaş uçaklarıyla çocuk bombalayanlarınkendilerini aklama girişimleri beyhudedir. Zira dincigericilik odağı AKP’den demokrasi bekleyecekderecede körlük içinde olanlar bile, artık zorba birzihniyetle karşı karşıya olduklarının farkınavarmışlardır. Bu olayda çarpıcı olan, Beşar Esad’aakıl veren, ahlaktan ve adaletten söz edenlerin, kanemici sermayenin bir izdüşümünden başka bir şeyolmadıklarını, ibretlik bir katliamla kanıtlamışolmalarıdır.

Uludere katliamınınhesabını sormak için…

Uludere katliamı Kürt halkının mücadelesiniengellemek bir yana, öfkesini ve mücadele azminidaha da artırdı. Gül’ün açıklamaları, hükümetin kanparası olarak sunduğu tazminat rüşveti Kürt halkınınkatliam konusundaki bilinç açıklığını karartmaya

yetmedi. Kürt halkının sermaye devletine yöneliköfkesini dizginleyemedi.

Zorbalıkta sınır tanımayan, kendi yasalarını bileayaklar altına alıp muhalif her sesi zindana kapataraksusturmaya çalışan AKP iktidarı, etkin tetikçilikyolunda devlet terörünü ayyuka çıkarıyor. Tümgelişmeler, Kürt halkı ile işçi ve emekçilerin burejimle uzlaşarak kazanabilecekleri hiçbir şeyolmadığını, en sıradan bir hakkın bile ancak burejime karşı mücadele ile kazanılabileceğinigöstermesi açısından da önemli veriler sunuyor.

Önümüzdeki süreçte, özelde azgın saldırılaramaruz kalan Kürt halkıyla dayanışmayı, genelde isegerici saldırganlığa karşı birleşik mücadeleyiyükseltmek, sadece ilerici ve devrimci güçlerindeğil, işçi sınıfının, emekçilerin ve bu saldırganlığakarşı olan tüm güçlerin ihmal edilemez güncelgörevdir. Azgınlaşan sınıfsal ve ulusal baskıya karşıdurduracak, Uludere katliamının hesabınısorabilecek tek güç işçi sınıfı ve emekçilerin birleşikdevrimci militan mücadelesidir.

Uludere katliamı sahiplenildi...

Katliamın hesabını

emekçiler soracak!

Roboski’de “titizyetkililer” dalaşı

Roboski katliamının üzerinden 100 günü aşkınzaman geçmesine rağmen devlet cephesindenkatliamın açığa çıkarılması yönünde adım atılmışdeğil. Abdullah Gül’ün “titizlikle” sürdürüldüğünüiddia ettiği soruşturmalar ise it dalaşına döndü.

Sermaye devleti sözde soruşturmalarlaoyalanırken düzen güçleri yetki kavgasından başkabir işle uğraşmıyor. Sermaye düzeni adına açılansoruşturmayı yöneten TBMM İnsan Hakları UludereAlt Komisyonu ile Diyarbakır Özel YetkiliCumhuriyet Başsavcılığı yetki tartışmasınıbüyütüyor. Komisyonun Genelkurmaydan bilgi verapor istemesi üzerine çıkan tartışmada savcılık“yetki bizde, bizden başkası bilgi alamaz” diyerekkomisyonun önüne engel çıkardı. Savcılık belgeleregizlilik kararı koyarak aklama operasyonunda dışarıbilgi sızmasını sınırlamak niyetinde.

Göstermelik olarak kurulan komisyon ise eksikbilgilerle işlevsizliğinin açığa çıkmasından rahatsız.Komisyon da “bizden bilgi saklanması suçtur”diyerek savcılığa meydan okuyor.

Düzen kurumları arasındaki it dalaşı devamederken ölen Kürt emekçileri için hiçbir şeyyapılmıyor.

Page 7: SY Kızıl Bayrak 12-15

Emekçilerin sırtına bindirilen son zam yükündensonra, AKP hükümeti, hizmetinde olduğu sermaye sınıfıiçin hazırladığı yeni teşvik paketiyle efendilerinehizmette kusur etmediğini bir kez daha gösterdi. “Cariaçığa çözüm” ya da “bölgesel eşitsizliği gidermek” adıaltında sunulan bu yeni teşvik sistemi, şimdiye kadaryapılmış en kapsamlı teşvik programı olaraksermayenin hizmetine sunulmuş oldu.

2009 yılından beri uygulanan bölgesel teşvikuygulamasına göre 4 bölgeye ayrılan Türkiye, açıklananyeni teşvik paketiyle sosyo-ekonomik gelişmişlikdüzeyine göre il bazlı 6 bölgeye ayrıldı. “Genel teşvikuygulamaları, bölgesel teşvik uygulamaları, büyükölçekli yatırımların teşviki, stratejik yatırımlarınteşviki” olarak 4 ana bileşenden oluşan sistemlepatronlara KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti,vergi indirimi, faiz desteği, yatırım yeri tahsisi gibidestekler sağlanıyor.

Belirtmek gerekiyor ki, hem yerli hem uluslararasısermaye için oldukça cazip teşvikler hazırlayan AKP,bunu kamudan kaynak ayırarak yapacaktır. Bu dademektir ki, öncekilerde olduğu gibi, bu teşvikpaketinin de tüm faturası işçi ve emekçilerin sırtındanödenecektir.

Teşvik paketinde neler var?

Yeni teşvik paketinde patronlara pek çok “kıyak”uygulama var. Örneğin, ilk defa KDV iadesi desteğigeliyor. Asgari 500 milyon lira tutarındaki yatırımların,bina, inşaat harcamaları için KDV iadesi yapılacak. Buçerçevede ilk defa uygulamaya koyulan KDV iadesidesteği ile patronların yatırım dönemindeki finansmanyükü hafifletilmiş olacak. Organize sanayi bölgelerindeyapılacak olan yatırımlarda, patronlar için daha ucuzagetiriliyor.

Stratejik yatırımlara ise önemli destekler veriliyor:Yatırım malı ithal makine ve teçhizat için gümrükvergisi muafiyeti, makine ve teçhizat için KDVistisnası, yatırımın tamamlanmasını müteakiben 7 yılsigorta primi işveren hissesi desteği, yatırım tutarınınyüzde 50’sine tekabül eden miktarda vergi indirimiimkânı, kullanılacak yatırım kredileri için 50 milyonliraya ulaşan faiz desteği, yatırım yeri tahsisi vb.

Ayrıca, savunma, havacılık, uzay, demiryolu vedeniz yolu ile yük ve yolcu taşımacılığına yönelikyatırımlar, madencilik, turizm koruma ve gelişimbölgelerindeki yatırımlar da nerede olursa olsundesteklenecek.

Yansıra Yeni Teşvik Sistemi’nde eğitim yatırımlarıda “öncelikli” olarak desteklenmektedir. ÇünküErdoğan yaptığı açıklamada, 4+4+4 ile attıkları adımgereği, bir yıl içinde belli bir miktarda ilkokul veortaokula ihtiyaç duyduklarını söylüyor. Bu teşvikpaketiyle de kısa sürede bu okulların tamamlanacağınınhesabını yapıyor. Ayrıca eğitimde özelleştirmenin dahada artacağı bu uygulamayla özel okullara emekçilerdenyapılan kesintilerle kaynak ayrılmış oluyor. Bundandolayı Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de özel okullarasağlanacak teşvikle, eğitim alanındaki ‘bütün dertlerin’çözüleceğini iddia edebiliyor!

Sermaye hükümeti AKP’nin teşvik paketinde Kürtillerinin bulunduğu bölge en önemli desteği alıyor. 6.bölgedeki Kürt illerine yatırım yapan patronlar SSKişveren payı, SSK işçi payı ve Gelir Vergisi stopajı

ödemeyecek, brüt 886.50 lira olan asgari ücretinüzerindeki 251.86 liralık vergi ve SSK primi yüküdevlet tarafından ödenecek. Bu illere yapılanyatırımlalar, patronların başka illerdeki kazançlarından%80 oranında vergiden düşürülebilecek vb.

Bu teşvik paketiyle AKP, sermayeyi desteklemenindışında, Küt halkının örgütlülüğünü kırmaya yönelik biramaç da taşıyor. Çünkü açıklamalarında sürekli“terörün” engelleneceği argümanıyla sunulan teşvikpaketiyle, Kürt halkının örgütlülüğü karalanıyor.Devletin neden şimdiye kadar bölgeye ilgigöstermediğinin gerekçesi olarak Kürt halkının örgütlümücadelesi gösteriliyor. Erdoğan, “bölge girişimcilerinibölgeye yatırım yapmaya, kendi memleketlerine kendibaba, ana yurtlarına yatırım yapma”ya çağırıyor.Anadilini konuşması yasak olan, ulusal kimliği yoksayılan bir Kürt halkı gerçeği orta yerde duruyorken,girişimci Kürt patronları ‘kendi’ yurtlarına çağrılıyor!İşlerine gelince bölge, bir halkın anayurdu olarak kabulediliyor ancak, bu halkın talepleri ve kimliği hala yoksayılıyor!

Patronlar daha fazla sömürüye“teşvik” ediliyor!

Pek çok kapitalist kuruluş ve örgütün sevinerekkarşıladığı, patronların örgütü TÜSİAD’ın “çok olumlubir adım” olarak değerlendirdiği bu teşvik paketinin işçive emekçiler için ne getirteceği ortadadır. Sömürüyedayalı bu kurulu düzende patronlarla işçilerin çıkarlarıbirbirine zıttır. Bu nedenle patronların “teşvikinin” işçisınıfına bir katkısı sözkonusu olamaz.

Ayrıca eklemek gerekir ki, patronlar sadece teşvikpaketleriyle desteklenmemektedir. Yeni yasalarla dapatronlar lehine uygulamalar getirilmektedir. İşçiler içinesnek, güvencesiz çalışma biçimleri, düşük ücretler,ağır çalışma koşulları getirecek olan yeni yasalarkapıdadır. Özel istihdam büroları, kıdem tazminatınıngaspı, bölgesel asgari ücret vb. tüm bunlarla birliktedüşünüldüğünde önümüzdeki süreçte patronlar gidereksemirirken, işçi ve emekçilerin yaşadıkları sorunlarartacaktır.

Yeni yatırımların işsizliğe çözüm olarak sunulmasıise tam bir aldatmacadır. Esnek çalışma koşullarındaağır sömürü altında “iş” bulmak ölümü gösterip sıtmaya

razı edilmektir. Çıkarlarına geldiklerine kapı önünekonulan, çıkarına geldiğinde keyfi-kuralsız-güvencesizçalışma koşullarına mahkûm edilen işçiler için bu teşvikpaketi daha fazla sömürüden başka bir şey değildir. İşçive emekçilerden kesilen teşviklerle desteklenenpatronlar, bu yatırımlardan işçilerin emeği üzerindenbüyük kârlar elde edeceklerdir. Patronlar sınıfı daha çokkazanırken, fatura hep işçi ve emekçiden kesilecektir.Patronlara prim desteğinin İşsizlik Sigortası Fonu’ndanödenmesi ya da patronların ödemediği vergilerinemekçilerin sırtında yüklenmesi gibi.

Bu teşvikler düşük ücretlerle, güvencesiz, köleceçalışma koşullarında çalışmaya mahkûm edilen işçi veemekçilerin hayatını daha da zindana çevirmektenbaşka bir işe yaramayacaktır. Zira teşvik edilen sermayesınıfıdır. Sermayenin daha da sömürme hırsıdır. Bunedenle sömürü üzerine kurulu bu kapitalist düzenekarşı mücadele etmekten ve örgütlenmekten başka birkurtuluş seçeneğimiz yoktur.

Sınıf Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

Bursa’da zam eylemi

Son dönemde yapılan elektrik ve doğalgazzamlarını protesto etmek için Bursa’daki sendikalarve ilerici devrimci kurumlar 7 Nisan günü OsmangaziMetro İstasyonu girişinde basın açıklamasıgerçekleştirdi. “Zam Zulüm İşkence İşte AKP!”pankartının açıldığı eylemde basın açıklamasınıKESK Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü ErginUygun okudu.

Son doğalgaz zammının dünya fiyatlarıyla birilgisi olmadığını söyleyen Uygun, AKP’nin bu zammıdünyada doğalgaz fiyatları düşerken yaptığına dikkatçekti. Enerji fiyatlarının son 4 yılda % 90 arttığıbilgisini vererek Türkiye’de elektrik fiyatlarının ABülkelerinden iki katı olduğunu söyledi. “Bu zamlarAKP’nin ekonomiyi kötü yönetmesinin vatandaşaçıkan faturasıdır” diyen Uygun açıklamayı “İşçiye,emekliye, memura, yoksul halka zam yapmayagelince ekonomik istikrar bozulmasın diye zamyapmayan hükümet; elektrik, doğalgaz, benzinegelince çok cömert davranarak bizlerle dalgageçmektedir” sözleriyle sonlandırdı.

Eylemi KESK Şubeler Platformu, DİSK, Petrol-İş,TÜMTİS, TMMOB İKK, Halkevleri, ÖDP, HDK, BDSP,İşçi Hakları Derneği, Bursa Tüketici Hakları Derneği,Nilüfer Kent Konseyi örgütledi.

Kızıl Bayrak / Bursa

Zamlara tepki eylemi TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, DİSK

İstanbul Merkez Temsilciliği, İstanbul Tabip Odası veTÜKODER, elektrik ve doğalgaz zamlarına karşı 7Nisan Günü İstanbul’da basın açıklaması yaparaktepkilerini dile getirdiler.

Katılımcılar adına EMO İstanbul Şubesi BaşkanıBeyza Metin tarafından yapılan açıklamada AKP’ninsürekli olarak ekonomik büyümeden bahsettiğini,fakat insani koşullar açısından Türkiye’nin Dünyaülkeleri içerisinde çok geri sıralarda olduğu ifadeedildi.

Metin, ayrıca DİSK-AR’ın yayımladığı rapora göreTürkiye ekonomisinin son 33 yılda yüzde 351büyürken, gerçek asgari ücretin sadece yüzde 6artığının ortaya çıktığını söyledi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Patronlar daha fazla sömürüye“teşvik” ediliyor!

Page 8: SY Kızıl Bayrak 12-15

Güncel8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

İstanbul’da devrimci, ilerici güçlere yönelik baskınlaryapılan eylemlerle karşılandı.

Newroz baskınları protesto edildi Polis baskınları ve gözaltı terörü, 10 Nisan günü

Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğüönünde özgür basın çalışanları tarafından protesto edildi.

Kızıl Bayrak, Etkin Haber Ajansı, Atılım, HalkınGünlüğü, Özgür Gelecek, Emek ve ÖzgürlükCephesi’nin çağrısıyla gerçekleştirilen eylemde, ETHAmuhabiri Çağdaş Küçükbattal ile Newroz gözaltılarınınserbest bırakılması istendi. BDSP, Ekim Gençliği,DHF’nin de aralarında bulunduğu ilerici ve devrimcikurumların da katıldığı eylemde “Çağdaş Küçükbattalserbest bırakılsın” pankartı açıldı.Devrimci, sosyalist veyurtsever basına yönelik gözaltı ve tutuklamalara dikkatçekilen açıklamayı ETHA Editörü Arzu Demir okudu.

Açıklamada, operasyonların, işçi ve emekçileringerçekleri öğrenmesine ve Newroz’da ortaya konaniradenin kırılmasına yönelik baskının bir devamı olduğusöylendi.

Demir, gözaltına alınan ETHA muhabiri ÇağdaşKüçükbattal’ın, kameraman olarak İstanbul Newrozkutlamalarını takip ettiğini belirtti. Küçükbattal’ın, dahaönce de, Gazi Mahallesi’nde baz istasyonlarına karşıyapılan protesto eylemlerini takip ettiği için gözaltınaalındığı, 9 aylık tutukluluğun ardından serbest bırakıldığıhatırlatıldı.

Açıklamanın ardından Kızıl Bayrak, HalkınGünlüğü, Atılım gazetelerinin temsilcilerinin yanısıraETHA muhabiri Çağdaş Küçükbattal’ın babası ErginKüçükbattal da konuşma yaptı. Konuşmasını güçlüklesürdüren Küçükbattal, 12 Eylül’ü yargıladığını iddiaedenlerin sivil faşizmi getirdiğini belirtti. Küçükbattal’ınardından Atılım gazetesi adına Sıtkı Güngör konuştu. 10Nisan’ın ‘Polis Günü’ olduğunu hatırlatarakkonuşmasına başlayan Güngör, emniyet teşkilatınınezilenlerin mücadelesini sindirmek için varolan birteşkilat olduğunu belirtti.

Kızıl Bayrak adına yapılan konuşmada, 12 Eylül’üyargıladığını söyleyerek “ilerici demokrasi” nutuklarıatanların 12 Eylül’ün kendisi olduğu belirtildi.

Halkın Günlüğü temsilcisi de, 12 Eylül faşizmin halasürdüğünü ifade etti. “Bunların demokrasileri faşizmdir”diyen Halkın Günlüğü temsilcisi, demokrasiyi;devrimcilerin, HES’lere karşı direnen köylülerin ve Kürthalkının getireceğini belirtti.

Esenyurt’ta gözaltılara protestoİstanbul’da Newroz sonrasında devreye sokulan

gözaltı terörü 11 Nisan günü Esenyurt’ta protesto edildive gözaltıların serbest bırakılması istendi.

BDSP, BDP, HDK, KÖZ, Partizan, SODAP ve YDİÇağrı tarafından örgütlenen ortak eylemde atılansloganlarla Esenyurt Köyiçi Meydanı’nda başladı.Bileşenler adına okunan basın açıklamasında şunlarsöylendi: “1 Mayıs’a giden süreçte ardı arkasıkesilmeyen gözaltı ve tutuklama dalgaları, Newroz’daKürt halkı ve ilerici-devrimci sol güçler cephesindenortaya konan direniş ruhuna dönük tahammülsüzlüğünaçık bir göstergesidir.”

Açıklamada baskıların, gözaltıların, tutuklamalarındevrimci iradeyi teslim alamayacağı ifade edilerekmücadeleyi büyütme çağrısı yapıldı.

“Gözaltılar serbest bırakılsın! Gözaltılar,

tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!” pankartınınaçıldığı eyleme kurumları temsilen birer flama vedövizlerle katılım sağlandı.

Operasyonlar Sarıgazi’de protestoedildi!

10 Nisan günü aralarında BDSP’nin de yer aldığıSarıgazi’de bulunan örgütler tarafından protesto edildi.

“Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz”ozalitinin arkasında herkes flamalarıyla yer aldı.

Meydana gelindiğinde basın açıklaması yapıldı.Basın metninde, dinci-gerici AKP’nin baskılardan sınırtanımadığı vurgulandı. Kıdem tazminatı gibihaklarımızın elimizden alındığı, iş cinayetlerin çokyoğun yaşandığı günümüzde bu baskınlara karşımücadeleyi yükseklere taşınacağı söylendi. Eylem basınaçıklaması okunmasından sonra sloganlarla son buldu.

Newroz gözaltıları protesto edildiNewroz kutlamaları gerekçe gösterilerek 19 kişinin

gözaltına alınması Milyonlar Adalet İstiyor İnisiyatifitarafından 11 Nisan günü protesto edildi. İstanbulTaksim’de yürüyüş gerçekleştiren İnisiyatif,gözaltıların hiçbir haklı yanının olmadığını ve örgütlügüçler başta olmak üzere bütün muhaliflerinsindirilmesi amacıyla yapıldığını açıkladı.

Galatasaray Lisesi önünde toplanan İnisiyatifbileşenleri, “TMY ve ÖYM kaldırılsın / MilyonlarAdalet İstiyor” pankartı açtılar. Bileşenlerin flamalarının

ve gözaltında bulunanların resimleri taşındı. Liseönünden Tramvay Durağı’na kadar yapılan yürüyüştensonra gerçekleştirilen açıklamayı, KESK DönemSözcüsü Arzu Erdoğan okudu. Erdoğan, gözaltılarınhükümetin hak hukuk tanımayan faşizan politikalarınınürünü olduğuna işaret etti.

Erdoğan, TMY ve ÖYM’nin kaldırılmasını talepettiklerini dile getirerek açıklamayı sonlandırdı.

Açıklamanın ardından Sebahat Tuncel, ETHA editörüArzu Demir ve Öğrenci Kolektifi üyesi bir öğrencikonuşma yaparak gözaltıları protesto ettiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul-Esenyurt-Ümraniye

Polis terörüne öfke!

İstanbulEmniyet Müdürlüğü Terörle MücadeleŞubesi’ne bağlı polisler, 10 Nisan sabahıİstanbul’un farklı semtlerinde birçok evebaskınlar düzenledi.18 Mart günü gerçekleştirilen Newrozeylemleri gerekçe gösteren polis,baskınlarda 19 devrimci ve ilericiyigözaltına aldı. Polis operasyonları sonucunda EkimGençliği okuru Bekir Sürücü ve BDSPçalışanı Deniz Aydın da gözaltına alındı.Ev baskını sırasında Sürücü’nün evindebulunan Ekim Gençliği dergisinin yanı sıraNewroz ile ilgili broşürlere de el konuldu.Evleri basılarak gözaltına alınan Sürücü veAydın Vatan Emniyet Müdürlüğü’negötürüldü.Avukatların görüşme talebi polis tarafından “dosyada kısıtlama var”gerekçesiyle reddedildi. AKP hükümeti eliyle günler öncesindenprovokasyon ortamı yaratan sermayedevletinin tehditlerine boyun eğmeyen Kürt

halkı, lerici ve devrimci güçlerin de destek

verdiğieylemlerle dört bir koldan KazlıçeşmeMeydanı’na yüklenmişti.Gün boyu süren çatışmalar sonucunda160’a yakın devrimci ve ilerici gözaltınaalınırken, 23 kişi tutuklanmıştı.Newroz sonrasındaki gözaltı dalgalarınınilki ise 3 Nisan günü yaşanmıştı.İstanbul’un çeşitli noktalarındagerçekleştirilen ev baskınlarında 34 kişigözaltına alınmış, bunlardan 12’situtuklanmıştı.Newroz kutlamaları nedeniyle yapılanbaskınlarla gözaltına alınan devrimci veilericilere polis gözaltındayken de saldırdı.İstanbul’daki Newroz kutlamaları bahaneedilerek yapılan eş zamanlı operasyonlarlaevleri basılan ve gözaltına alınanların birkısmının götürüldükleri hastanede polissaldırısına uğradıkları öğrenildi. HasekiHastanesi’ne götürülen gözaltındakilerezorla DNA testi yapılmak istendi. Bunukabul etmeyenlere ise polis saldırdı. PolisDNA testini reddedenleri kelepçeleyerekyere yatırdı ve darp etti.

İstanbul’da Newroz baskınları!

10 Nisan 2012 / Sarıgazi /

Page 9: SY Kızıl Bayrak 12-15

1 Mayıs Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

BDSP’li sınıf devrimcileri sanayi havzaları veemekçi semtlerinde 1 Mayıs’a yönelik çalışmalarınısürdürüyor.

Menemen İzmir’de 1 Mayıs çağrıları demir çelik işçilerine

ulaştırıldı.BDSP bildirileri Menemen’de sesli ajitasyonlar

eşliğinde dağıtıldı.Menemen’de İDÇ, Habaş, Sider, Petkim, Tüpraş,

Özkanlar, Ege Çelik fabrikalarının yanısıra derifabrikalarına ait işçilerin servis bekleme noktasıolan Menemen Üstgeçit ayağında, son haftaiçerisinde yaşanan iş kazaları da teşhiredilerek, 1 Mayıs çağrısı gerçekleştirildi.

Bildiriler, 9 Nisan sabahı saat 07.00-07.45 Menemen üst geçitte, ardından daaynı noktada akşam saat 20.00’de işbaşıyapacak demir çelik işçilerineulaştırıldı. Menemen’deki sondağıtım ise 10 Nisan sabahı saat07.00-07.30 arasında AsarlıkDurağı’na yapıldı. Yağmur altındagerçekleştirilen dağıtımda işçilerhakları ve gelecekleri için, işcinayetlerine sessiz kalmamak için 1Mayıs’ta alanlara çağrıldı.

Kartal BDSP 1 Mayıs’ayürüyor!

Karlıktepe ve Petrol-İş mahallelerine kurultayafişlerini yaygın biçimde yapan sınıf devrimcileri,Esentepe’de de Kartal Belediyesi Temizlik İşçileriMüdürlüğü ve kurultayın yapılacağı alanın çevresiniafişlerle donattılar.

Kartal BDSP Taşeron İşçileri Kurultayı’nın çağrıbildirileri, kurultayın yapılacağı EsentepeMahallesi’nde kapı kapı gezilerek emekçilereulaştırıldı.

Afişler ise Kartal-Cevizli ve Kartal-Yakacık otobüsgüzargahlarına yaygın bir şekilde yapıldı.

Ayrıca, 1 Mayıs gündemlerini tartışmak veçalışmalarını planlamak için 8 Nisan günü toplantıdüzenlendi.

Metal, belediye, iletişim başta olmak üzere farklısektörlerden işçi ve emekçilerin katılım gösterdiğitoplantıda, 2012 1 Mayısı’nın hangi koşullardakarşılandığı ve sınıfa dönük saldırıların neler olduğuüzerinde kapsamlı bir tartışma yapıldı. Sınıfdevrimcilerinin üzerine düşen görevlere dikkatçekilerek, Taşeron İşçileri Kurultayı, 1 Mayıs pikniğive 1 Mayıs’a güçlü bir katılım için herkesin üzerine

düşeni yapması için çağrısı yapıldı.

EsenyurtEsenyurt’ta sınıf devrimcileri birçok emekçi

semtinde ve farklı iş kollarında “hazırlık komiteleri”oluşturarak 1 Mayıs’ı işçi sınıfının kolektif gücüyleörgütlüyor.

Semtlerde farklı sektörlerden işçi ve emekçilerinbiraraya geldiği “1 Mayıs hazırlık toplantıları”düzenlenerek 1 Mayıs üzerine tartışmalar yürütüldü ve“Birlik, Mücadele ve Dayanışma Pikniği” hazırlıkları

planlandı.Bölgedeki emekçi kadınları biraraya

getiren kahvaltıda, emekçi kadınlarasistemin dayattığı saldırılar ve busaldırılara karşı yürütülecekmücadele üzerine de sohbetler edildi.

Toplantıların ve evziyaretlerinin yanı sıra BDSP’nin1 Mayıs bildirileri de bölge

genelinde yaygın bir dağıtıma konuedildi. Önlükler giyilerek ÖrnekMahallesi ve Örnek Pazarı’ndagerçekleştirilen dağıtımlarda,

ajitasyon konuşmaları eşliğindeişçi ve emekçiler 1 Mayıs’açağrıldı.

MamakAnkara Mamak’ta her çarşamba

gerçekleştirilen “BDSP 1 Mayıs Hazırlık Komitesi”toplantılarında bölgenin farklı yerlerinde yapılacakçalışmalar planlandı. Bu çerçevede, 22 Nisan günügerçekleştirilecek olan 1 Mayıs etkinliği için davetiyedağıtımları ve ev ziyaretleri gerçekleştirildi. Etkinlikafişleri de Tuzluçayır Mahallesi’nde birçok noktadakullanıldı.

Ayrıca Mamak İşçi Birliği Girişimi çalışanları dasabah saatlerinde işçi servislerine 1 Mayısbildirilerinin dağıtımını yaptı.

Küçükçekmece’de 1 Mayıshazırlıkları

Taşeron İşçileri Kurultayı afişleri ile birlikte 1Mayıs afişleri asılırken, Sefaköy’de yapılacak eyleminçağrı afişleri de kullanıldı.

7 Nisan akşam 16.30’da Sefaköy metrobüsdurağında elektrik, doğalgaz zamlarına ve işcinayetlerine karşı basın açıklaması gerçekleştirildi.Ajitasyon konuşmalarıyla başlayan açıklama 1Mayıs’a çağrı yapılarak devam etti. Açıklamanınardından 1 Mayıs bildirileri dağıtıldı ve Kızıl Bayraksatışı gerçekleşti. Ayrıca Şahintepe MahallesiCumartesi pazarında bildiri dağıtımı ve gazete satışıgerçekleştirildi.

Emekçi kadınlar 1 Mayıs’ahazırlanıyor

Gebze’de emekçi kadınlar 1 Mayıs’a yönelikhazırlıklarını sürdürüyor. 6 Nisan günü gerçekleştirilentoplantıda öncelikle sorunlarını tartıştılar. Geçentoplantıda kararını aldıkları 1 Mayıs’a emekçikadınları mücadeleye çağıran broşürün yazılarıüzerinde tartışmalar gerçekleştirdiler.

22 Nisan’da Gebze BDSP’nin gerçekleştireceği 1Mayıs piknik programına katkı planlandı. Bukapsamda komünist bir kadın olan Hatice Yürekliyoldaşın yaşamından yer yer kesitler sunacak veşiirlerle süslenecek bir dinleti sunma kararı alındı.

Sağlık hakkı için mücadele çağrısıAdana BDSP, 1 Mayıs hazırlıkları kapsamında

yürüttüğü çalışmaların bir ayağı olarak Genel SağlıkSigortası (GSS) gündemli bir çalışma başlattı.Çalışmanın ilk adımı olarak 8 Nisan günü AdanaSanayi İşçileri Derneği’nde bir panel gerçekleştirildi.

Panele ağırlıklı olarak Meydan Mahallesi’ndeoturan emekçiler katılım gösterdi. Panel, TTBtemsilcisi Dr. İsmail Bulca ve SES Adana ŞubeBaşkanı Muzaffer Yüksel’in konuşmalarıylaörgütlendi. Panelin ön çalışması, emekçi semtlerindesorunu direkt yaşayan emekçilerle birebir konuşarakyaygın bir şekilde duyuru yapıldı. Yapılançalışmalarda emekçilerin oldukça tepkili olduklarıgözlendi.

Panelde, sağlık sistemini soygun sistemi halinegetiren Genel Sağlık Sigortası hakkında ayrıntılı birsunum yapıldı. Katılımcılar, “katılım payı”, “ilaveücret”, “reçete bedeli”, “eş değer ilaç farkı”, “yatakücreti” vb. kılıflarla alınan paralarla hastanelerde karşıkarşıya kaldıkları için paneli ilgiyle takip ettiler. GerekTTB adına konuşan Bulca, gerekte SES şube başkanıYüksel tarafından emekçiler için artık neredeyseulaşılamaz hale gelmiş olan nitelikli sağlık hakkınıngasp edilmemesi için mücadele edilmesi veörgütlenilmesi gerektiği söylendi. Yapılan eylemlerdenve oluşturulmak istenen “sağlık hakkı meclislerinden”bahsedildi. Emekçilerin sordukları sorularla da somutsorunlar ayrıntılı bir şekilde ele alındı. Çözümönerilerinin de tartışıldığı panelde, emekçilerörgütlenmeye çağrıldı.

Panelin bitiminde BDSP adına yapılan konuşmadaise işçi ve emekçiler için yaşamsal bir hak olan sağlıkhakkının gasp edilmesinin karşı karşıya kalınan diğersaldırılardan bağımsız olmadığı ifade edildi. Emeğingasp edilmesinden yoksulluğa, özelleştirmelerdenyoğun sömürü koşullarına her şeyin faturasını işçi veemekçilerin ödediği, hatta bu faturayı son zamanlardasıklıkla yaşandığı gibi önlenebilir iş kazaları,tedbirsizlik sonucu gerçekleşen toplu cinayetlerlehayatıyla ödediği anlatıldı. Haklarımıza yöneliksaldırıyı püskürtmek için çalıştığımız fabrikalardanmahallelere kadar örgütlenmek, oluşturulankomitelerde yan yana gelmek gerektiği dile getirildi.

Kızıl Bayrak / Adana-Ankara-Gebze-Küçükçekmece-Kartal-Esenyurt-İzmir

Sınıf devrimcileri 1 Mayıs’a çağırıyor!

Page 10: SY Kızıl Bayrak 12-15

1 Mayıs10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

Tuzla’da 1 Mayıs’a hazırlıkları kapsamındatersaneler ve Tuzla sanayi bölgelerinden işçilerinkatılımıyla Makina Mühendisleri Odası TuzlaTemsilciliği’nde bir toplantı gerçekleştirildi.

Tersane İşçileri Birliği Derneği temsilcisitarafından yapılan açılış konuşmasında, sermayeninsınıfa dönük saldırı politikaları anlatıldı. Taşeronluksistemi ile kölece çalışma koşullarının nasılyaratıldığını tersaneler bölgesindeki çalışmakoşulları ile birleştirerek anlatan temsilci, 1 Mayıs’ınsermaye sınıfı karşısında işçi ve emekçiler içinönemine vurgu yaptı. Saldırılara karşı tek tekişyerlerinden doğru birlik ve komitelerin kurularakyaklaşan 1 Mayıs’a güçlü bir katılım sağlanmasıgerektiğini belirtti.

Metal İşçileri Birliği adına yapılan konuşmada iseTuzla sanayi bölgesindeki fabrikalardaki çalışmakoşullarından bahsedildi.

Konuşmaların ardından soru cevap kısmınageçilerek katılımcı işçilerin öneri ve sorularıdeğerlendirildi. Canlı sohbetlere konu olan bubölümde işçiler kendi çalışma koşulları hakkındayorumlar yaptı ve nasıl mücadele edilmesigerektiğine dair sorular yönelttiler.

Kapanış konuşması TİB-DER temsilcisitarafından yapıldı. Konuşmada örgütlenmeyöntemlerinin nasıl olması gerektiğine dair bilgiveren temsilci, taşeronluk sistemine karşı önemli biradım olan ve taşeron işçilerin örgütlediği 15Nisan’da gerçekleştirilecek Taşeron İşçileriKurultayı’na çağrı yaptı. 1 Mayıs’a hazırlıkkapsamında sektörel ya da fabrikalar bazındakomisyonlar kurularak 1 Mayıs’a örgütlü bir şekildekatılım yapılması için adımlar atılması gerektiğininçağrısı yapılarak toplantı bitirildi.

Kızıl Bayrak / Tuzla

Tuzla’da 1 Mayıs toplantısı

İMES işçilerinden 1 Mayıs toplantısı

İMES’te çalışan işçiler 1 Mayıs’a güçlü bir katılım sağlamak için 8 Nisan günü bir toplantı gerçekleştirdi.1 Mayıs’ın anlam ve önemine vurgu yapılarak başlayan toplantıda, güncel sorunlar ve işçi sınıfının busorunlara karşı tutumu tartışıldı. Sonrasında, 1 Mayıs yaklaşırken yapılabilecekler için ön süreci planlandı.

22 Nisan günü yapılacak 1 Mayıs pikniğine katılım üzerine planlama yapıldı. İMES işçileri, pikniğe çağrıiçin sanayi sitesinin kapılarında dağıtım yapılmasını planladı. 1 Mayıs’ta alanda olmak için İMES İşçileriimzalı bildirilerle işçilere çağrı yapılacak

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Kayseri’de 1 Mayıs hazırlıkları

İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ın yaklaşması nedeniyleKayseri’de 1 Mayıs’a hazırlıkları hızlandırıldı. Bu kapsamda metal, karayolları, gıda, tekstil işkollarından işçilerinkatılımıyla Kayseri İşçi Evi’nde 1 Mayıs gündemlerini tartışmak ve çalışmalarıplanlamak için bir toplantı düzenledi.

Toplantıda Kayseri İşçi Birliği adına yapılan konuşmada 1 Mayıs’ın hangikoşullarda karşılandığı ortaya kondu. Bölgeye yönelik emperyalist savaştehdidine dikkat çekilerek sınıfa yönelik saldırılar ayrıntılı bir şekildeaktarıldı.

İşçi katılımı açısından Kayseri’nin en kitlesel 1 Mayıs hedefinigerçekleştirmek için öncü işçilerden oluşan 1 Mayıs hazırlık komitesioluşturuldu. Komite yapacağı çalışmaları planladı. Planlamaçerçevesinde çeşitli işyerleri ve fabrikalarda işçi toplantılarıgerçekleştirilecek. Ayrıca 22 Nisan Pazar günü 1 Mayıs’a hazırlık pikniğigerçekleştirilecek.

Kızıl Bayrak / Kayseri

Ekim Gençliği'nin "Özgürlüğüne sahip çık!" şiarlıkampanyası çerçevesinde tutuklu öğrencilerekartpostal göndermek için Anadolu Üniversitesi’ndebaşlatılan stant çalışması bu hafta da sürdürüldü.

“Emperyalist saldırganlığa, kapitalist sömürüye,faşist baskı ve teröre karşı 1 Mayıs’a!” yazılı afişlerinüniversitede kullanılmaya başlaması ile birlikte 1Mayıs çalışmaları da başladı.

Bu çerçevede Ekim Gençliği okurlarınındüzenlediği toplantıda "1 Mayıs Hazırlık Komiteleri"kuruldu. 1 Mayıs’ın enternasyonal niteliği ve tümdünyada kutlanması üzerinden yapılan konuşmanınardından, içinden geçmekte olduğumuz dönem ve 1Mayıs’ın bu dönemdeki anlam ve önemi tartışıldı.Bunun ardından Eskişehir’de 1 Mayıs’a gidensüreçte nasıl bir çalışma hattı izleneceği planlandı.

İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günüolan 1 Mayıs’ta herkesin bulunduğu çevredeki tüminsanları harekete geçirmesi ve alanlara taşımasıgerektiği vurgulandı. Üniversitede 1 Mayıs’a kadarkesintisiz bir çalışmanın örgütlenmesi gerektiğikararlaştırıldı.

Ayrıca 25 Nisan günü 1 Mayıs etkinliği yapılmasıda kararlaştırıldı. Müzik, şiir, sinevizyon gösterimi,sunumlar ve serbest kürsünün olacağı etkinliğinteknik hazırlıkları tamamlanarak yaygın duyurusuyapılacak.

Tüm bunların ardından ise, 1 Mayıs sonrasıİstanbul'da düzenlenecek merkezi 6 Mayısetkinliğinin duyurusu da bu çalışmalar sırasındayaygın biçimde yapılması kararlaştırıldı.

Ekim Gençliği / Eskişehir

Eskişehir’de 1 MayısKomitesi kuruldu

Sincan’da 1 Mayısçalışması

Sınıf devrimcileri Sincan'da 1 Mayıs çalışmalarınabaşladı. 11 Nisan sabahı Sincan merkezde servisnoktalarına “Kapitalist sömürüye, emperyalistsaldırganlığa, faşist baskı ve teröre karşı işçilerinbirliği halkların kardeşliği için, 1 Mayıs’ta mücadelealanlarına! / BDSP" imzalı bildiriler kullanıldı.Ayrıca sınıf devrimcileri 12. Cadde üzerine “1Mayıs’ta alanlara! BDSP” yazılamaları yaptı. Sınıf devrimciler 1 Mayıs çalışmalarının yanı sıra"Türk Metal çetesini yıkalım! MiB" imzalı bildirilerile Metal İşçileri Bülteni'ni MİTAŞ işçilerineulaştırdılar.

Kızıl Bayrak / Sincan

Page 11: SY Kızıl Bayrak 12-15

1 Mayıs Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

2012 İstanbul 1 Mayısı’na yönelik hazırlıklarınısürdüren Petrol-İş Sendikası İstanbul 1 No’lu Şube, 1Mayıs alanında fabrika pankartlarıyla yerini alacak.

Şubenin örgütlü olduğu çeşitli işyerlerindentemsilciler 1 Mayıs’a ilişkin görüşlerini gazetemizlepaylaştı...

“Alanları doldurmalıyız”

Ümit Yılmaz (Sandoz İşyeri Temsilcisi): 1 Mayısbizim bayramımız. İşçilerin de bunu bilip meydanlarıdoldurması gerekiyor. Şu anda hükümet işverenlerlebirlikte bizim üzerimizde gerçekten ciddi planlaryapıyor. Kıdem tazminatı, esnek çalışma gibi birçokmadde var gündemlerinde. Bunları da yavaş yavaşgündeme getiriyor. Eğer biz meydanları dolduramazsakbunları daha rahat hayata geçirecektir. AKP meclisteyeterli çoğunluğa sahip ve meclisin önemli bir kısmıişverenlerden oluşuyor. İnsanları da meydanlardan uzaktutmak, korkutmak için medyayı kullanıyorlar. Eski 1Mayıs’larda çıkan olayları gösteriyorlar. Polisi de iyikullanıyor. Geçtiğimiz günlerde yaptığı zamla polisi deyanına çekti. İstanbul Üniversitesi’nde, iş cinayetinekurban giden işçilerle ilgili öğrenciler tarafından eylemepolis müdahale etti. İşçilerin üzerine ciddi bir saldırı varama insanlar menfaatleri doğrultusunda günükurtarmanın peşinde. Bu da bize yansıyor. İşçi sınıfızarar görüyor. Çok az kaldık, gerçek sayılar verilsesözleşme yapacak yetkimiz bile yok. Hükümet de fazlakaşımak istemiyor. 1 Mayıs bizim için çok önemli. Şu anda Suriye’yle savaşda gündemde. Suriye’ye müdahale etmek bizimhaddimiz değil. Nasıl ki, bizim iç işlerimize karışılmasınıistemiyorsak onlar da bunu istemeyebilir. Şu anda birileribizi maşa olarak kullanmak istiyor. Bizi bu savaşın içineçektikleri zaman işçi sınıfını da zor günler bekleyecek.

“Kitlesel katılmayı düşünüyoruz”

Hamdi İşçioğlu (Sandoz İşyeri Temsilcisi): Bizyeni örgütlenen bir işyeriyiz ve yakın bir süreçte ikincisözleşmemizi yaptık. Sandoz’un iki işyeri var. Biriörgütsüz, diğeri örgütlü. Örgütlülüğün artısını kendifabrikamızda gördük. İşveren sürekli saldırıyor ve buyüzden kendi örgütlülüğümüzü korumamız gerekiyor.Biz de işyerinde arkadaşlarımızla sürekli konuşuyoruz.Bu 1 Mayıs’a oldukça kitlesel katılmayı düşünüyoruz.

“Sesimizi yükselteceğiz”

Abidin Kaya (Polimer Kauçuk İşyeriBaştemsilcisi/Çerkezköy): Bu 1 Mayıs’ı bizim içinönemli kılan özellikle son yasalardır. Yeni yasalarsadece işverenleri rahatlatacak. En önemlisi, önümüzdebir savaş var. Bu savaşın olmamasını engelleyecek tekgüç işçilerdir. Biz de bunu en güzel 1 Mayıs’taduyuracağız. Savaş istemediğimizi haykıracağız. Bizimbu yılki sloganımız bu olacak. Binlerce insanı 1 Mayısalanına getireceğiz. Bunu örgütlemek için tümarkadaşlarımıza ulaşıyoruz. Ailelerin de beraberkatıldığı bir 1 Mayıs istiyoruz. Polimer işçileri olarakfabrika pankartımızla beraber yer alacağız. Kıdem

tazminatının fona devredilmesi gündemde. Bununolmaması için sesimizi yükselteceğiz.

“1 Mayıs mücadele günüdür”

Şinasi Yelkenci (Novartis İşyeri Baştemsilcisi): 1Mayıs bayram havasında kutlanmak isteniyor. Sanki hersorun halledilmiş ve bugünü de kutluyoruz. Böyle biranlayışa doğru gidiyoruz. Oysa 1 Mayıs mücadelegünüdür. Türkiye’de bir siyasi parti var. Her şeyi kendimantığına göre oldu bittiye getiriyor. 1 Mayıs, bu siyasianlayış karşısında bir gövde gösterisi olabilir. Çalışanlarıbuna ikna etmekte zorlanıyor. Geçtiğimiz günlerdekatıldığım bir toplantıda konuşan bir profesör ANAPörneğini verdi. ANAP’ın oy oranlarında düşüş üzerinden,hiçbir gücün yenilmez olduğunu vurguladı. Toplantıdakonuşan profesör, işçiler mutlak kayba uğramadıklarıiçin AKP’nin politikalarına tepkisiz kalıyorlar. Busürecin de sonlandığını, yenilmez olarak görülenAKP’nin de yenileceği söylendi.

Önümüzdeki 1 Mayıs kolay olmasa da bir sonrakidönem için başlangıç noktası olabilir. Çabamız daalandaki insan sayısının artması yönündedir. Gönüllü vegörevli olarak alanda olacağız. Mahalle veya arkadaşgrupları içindeki arkadaşlarımızı 1 Mayıs’a katmayaçalışacağız. 1 Mayıs’ın da tüm herkese hayırlı olmasınıdileriz.

Kızıl Bayrak / İstanbul

“1 Mayısmücadele günüdür!”

Temsilciler 1 Mayıs’ıplanladı

Petrol-İş Sendikası İstanbul 1 No’lu Şube, 11Nisan günü ise Aksaray’daki binasında ŞubeTemsilciler Kurulu toplantısını yaptı.

1 Mayıs hazırlıklarının gözden geçirildiğitoplantıda şubenin örgütlü olduğu fabrikalardayaşanan sorunlar da konuşuldu.

Şubenin örgütlü olduğu Gripin İlaç, Novartis,Sandoz, Polimer (Çerkezköy ve Avcılar) gibifabrikalardan işyeri temsilcilerinin katılımıylagerçekleştirilen toplantıda konuşan Petrol-İşİstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Reşat Tüysüz, 1Mayıs’ın anlam ve önemini vurguladı. Türk-İş veSendikal Güç Birliği cephesinden 1 Mayıshazırlıklarını aktaran Tüysüz, 1 Mayıs’a şube olarakkitlesel bir katılım sağlamanın önemine değindi. Bukonuda üyelerden duyarlılık beklediklerini söyledi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

11 Nisan 2012 / İstanbuy

Direnişçiler 1 Mayıs’taalanlarda!

Billur Tuz Fabrikası’nda sendikal örgütlülüklerinesahip çıktıkları için işten atılan işçilerin direnişidevam ediyor. Direnişlerini kararlılıkla sürdürenişçiler ve Tek Gıda-İş Sendikası Genel BaşkanDanışmanı Gürsel Köse 1 Mayıs’a ilişkin görüşlerinigazetemizle paylaştı....

Halil Eroğlu: 1 Mayıs işçi bayramının direnişteolan tüm işçi arkadaşlarıma ve emek dostlarınakutlu olmasını diler, işçi ve emekçi dostlarıma güzelyarınlar getirmesini dilerim. Kazananlar direnişteolan işçiler olacaktır.

Raşide Göknur - Mehtap Tekin: Bundan öncehiç 1 Mayıs’a katılmamıştık. İlk defa 1 Mayıs’ıanlamına uygun kutlayacağız. Bundan sonra bütün1 Mayıslar’a katılacağız. Çalışırken 1 Mayıs’ı sadecetatil günü olarak değerlendiriyorduk. 8 Mart’ı, 1Mayıs’ı bilmiyorduk. Şimdi kapı önünde direnişteolduğumuzdan bu eylemle anladık her şeyi,bilinçlendirildik. Bizim için öğretici oldu. Keşkedışarıda direnirken değil de içeride çalışırkenöğrenseydik. 8 Mart’ın, 1 Mayıs’ın öneminiöğrendik. Sadece tatil günü olarak görmüyoruzartık. İşçi sınıfının birlik, mücadele gününü Billur Tuzişçileri olarak kutluyoruz. Direne direnekazanacağız.

Gürsel Köse: 1 Mayıs, işçilerin emekçilerin birlik,mücadele ve dayanışma günüdür. Bizkonfederasyon farkı gözetilmeden emek ve meslekörgütleri, emekten yana siyasi partiler omuz omuzavererek her günün 1 Mayıs gibi geçmesi içinçabalıyor ve böyle olmasını istiyoruz. Her günü 1Mayıs’a çevirmeliyiz. Bunun hayata geçeceğineinanıyoruz. Bunun için sürekli alanlarda olacağız.Birliktelik için elimizden gelen herşeyi yapacağız.Tüm işçi ve emekçileri, emekten yana dostları 1Mayıs alanına eş ve çocuklarıyla birlikte bekliyoruz.

Ayrıca 1 Mayıs günü Billur Tuz fabrikası önündesaat 10.00’da 1 Mayıs kutlaması yapacağız. Saat11.30’da da buradan 1 Mayıs alanına gideceğiz. 1Mayıs günü herkesi saat 10.00’da Billur Tuz fabrikasıönüne bekliyoruz.

Direniş sürecine dair de bilgiler veren GürselKöse, Sendikal Güçbirliği Platformu olarak önlerinebazı çalışmalar koyduklarını ifade etti. Buna göre 20Nisan’da saat 15.00’te Billur Tuz fabrikası önündenÇiğli Organize Müdürlüğü önüne yürüyüşgerçekleştireceklerini, bu yürüyüşe DİSK ve KESK’inde destek vereceğini söyledi. 16 Nisan Pazartesigününden başlamak üzere, bundan sonra her günÇiğli Organize’de işçilere bildiri dağıtacaklarınıduyurdu. 1 Mayıs’a kadarki süreçte dağıtılanbildirilerde 1 Mayıs gündemi işlenecek. Onundışında genel olarak işçiler insanca çalışma koşullarıiçin örgütlenmeye ve sendikalara çağırılacak.Talepler duyurulacak.

Kızıl Bayrak / Çiğli

Billur Tuz / İzmir

Page 12: SY Kızıl Bayrak 12-15

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

Direniş masaya getirdiMaltepe Belediyesi taşeron işçilerinin, belediye

yönetimi ve polis saldırılarına rağmen kararlılıklasürdürdükleri direniş belediye yönetimini masayagetirdi.5 Nisan günü direnişçi işçilerin yanısıra DİSK GenelBaşkanı Erol Ekici’nin de yer aldığı toplantıyaMaltepe Belediyesi Başkan Yardımcısı ErcanKöymen de katıldı.

Ercan Köymen, 6 işçinin belediyede işbaşıyapabileceğini belirtti. Toplantıya katılan CHP’liyöneticiler de, direnişçi işçilerden 3’ünün AtaşehirBelediyesi’nde işbaşı yapması formülünü önerdiler.

Görüşmeler sürüyor...

Maltepe Belediyesi’nde işten atılan 9 işçinin işegeri dönmesiyle ilgili görüşmeler devam ediyor.

İhbar ve kıdem tazminatları, açılan davalar, işgüvencesi gibi başlıklar üzerinde görüşmelersürüyor.

Görüşmelerin sürdüğü dönemde direnişe araverilmesini rica eden Ekici, belediye yönetimininsamimi olmadığı anlaşılırsa direnişe DİSK olaraktam destek vereceklerini ifade etmişti. Bu sözlerüzerine direnişe ara veren işçiler bekleyişlerinisürdürüyor.

Taksim’de yürüyüş

İşçiler, direnişleriyle ilgili gelinen aşamayı 7Nisan günü Taksim’de gerçekleştirdikleri eylemlekamuoyuna duyurdular. Taşeron işçilerinin yürüyüşüne direnişçi Hey Tekstilişçileri de “Haklarımız verilsin, hizmet ödülü gerialınsın” pankartıyla katılarak sınıf dayanışmasınıgösterdiler.

Taşeron İşçileri Kurultayı Hazırlık Komitesibileşenlerinden Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1No’lu Şube ve OSİM-DER’in de katıldığı yürüyüşe,

BDSP, Ekim Gençliği, DAF, Mücadele Birliği veDÖB de destek verdi. Kurultayın duyurusunu da yapan direnişçi işçiler, 1Mayıs’a DİSK/Genel-İş kortejinde katılımsağlayacaklarını da belirttiler. Direnişçi işçiler tümemekçileri 1 Mayıs’ta alanlarda olmaya daçağırdılar.

Bekleyiş sürüyor...

9 Nisan günü direnişçi işçilerden Alper Ekici’ninişe iade davasının ilk duruşması görüldü. Belediyeavukatının “anlaşma sağladık mahkemedençekiliyoruz” demesine rağmen direnişçi işçi veavukatı bunu kabul etmeyerek kesinlik kazanmadanmahkemeden çekilmeme kararı aldı. Bunun üzerinemahkeme ileri bir tarihe atıldı.

DİSK Başkanı Erol Ekici, şehir dışında olmasınedeniyle telefonla görüştüğü işçilere biraz dahabeklemelerini, kendisinin belediye ile görüştüğünüve bazı pürüzleri çözmeye çalıştıklarını ifade etti.Belediye Başkan Yardımcısı Ercan Köymen iseBelediyelerden Sorumlu Genel Başkan YardımcısıGökhan Günaydın’la görüşeceğini söyledi.

Direnişçiler ise bir süre daha bekleyeceklerini,bunun bir oyalama taktiği olduğu anlaşılırsa gerekencevabın verileceğini ifade ettiler.

Kızıl Bayrak / Kartal

“Hakkımızı hırsızlarayedirmeyeceğiz!”

Hey Tekstil işçileri 5 Nisan’da, Li Fung firmasıyöneticileriyle görüşmek için fabrikaya gelen AynurBektaş’ın kardeşi Ali Uzuner’i protesto ettiler.

“Biz çocuklarımıza ekmek parası bulamıyoruz.Onlar lüks arabalara biniyorlar. Biz çalıştık hakkımızıistiyoruz. Yuvamız yıkıldı 15 yılımız burada kaldıinsafınız yok mu? Çocuklarımızı okuldan aldık. Artıkyeter, hakkımız olan paralarımızı verin. Hırsızlarıniye tutuklamıyorsunuz. Biz hırsızlık yapsak hementutuklarsınız devlet büyük hırsızların yanında. Sizlerhırsızları koruyorsunuz.” diyerek polislere vepatronlara öfkelerini gösteren işçiler bıçağın kemiğedayandığını, sabırlarının kalmadığını vurgulayarakbu sorunun bir an önce çözüme kavuşturulmasınıistediler.

Araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır da işçileriziyaret etti. İşçilere seminer vermek için gelenYaraşır eylemden kaynaklı semineri sohbete çevirdi.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece

Hey Tekstil işçilerinekurultay çağrısı

Taşeron işçileri Kurultayı Hazırlık Komitesi 7Nisan günü direnişteki Hey Tekstil işçilerini ziyaretetti.

Ziyaret sırasında ilk olarak komite adına KartalBelediyesi’nden taşeron belediye işçisi NurettinSuludere Hey Tekstil direnişini selamladı.

Maltepe Belediyesi taşeron işçileri adına İlhanYıldırım konuya ilişkin bir basın açıklamasıgerçekleştirdi. Açıklamada şu sözlere yer verildi:“İşçi sınıfı bu sisteme karşı örgütlü olabilirse ayaktakalabilir. Bu sisteme karşı savaşırsa geleceğini kurar.İşçi sınıfı ancak birlik olursa var olur. İşçi sınıfı ancakdirenirse geleceğinin efendisi olur. İşçi sınıfı ancakörgütlü olarak bütün saldırıları bertaraf eder. İşçisınıfı kendi eylemiyle kendini yeniden yaratır. İşçisınıfı kapitalizmi yıkacak tek devrimci sınıftır. Yaşasınişçi sınıfının birliği! Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!Yaşasın Hey Tekstil direnişi! Yaşasın Maltepedirenişimiz!” Yıldırım yaptığı konuşmada mücadelesüreçlerini aktardı.

Yıldırım’ın açıklamasının ardından Hey Tekstilişçileri adına Melek Sönmez bir konuşmagerçekleştirdi. Hey Tekstil işçilerinin 21 Nisan’daHalkalı’da gerçekleştirecekleri şenliğin çağrısınıyapan Sönmez işçileri dayanışmaya çağırdı. Direnişalanında bulunanlara Kızıl Bayrak gazetesinindağıtımı yapıldı.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece

T. Haber-İş Sendikası üyesi işçiler mevcut yönetimin içine düştüğü çatışma ve koltuk kavgalarını,sendikanın izlediği çizgiyi ve bürokratik anlayışı protesto etmek için 7 Nisan günü basın açıklamasıgerçekleştirdi. Sendikanın Kadıköy’deki Anadolu Şubesi önünde toplanan işçiler adına basın açıklamasınıGamze Meriçli okudu.

Meriçli, mevcut yönetimin göreve geldiği 1 yıllık süre zarfında tabanla buluşamadığını, işçiler adına birşeyler üretemediğini ve yapılan hiçbir şeyin işçilerle paylaşılmadığını ifade etti.

Sendikanın Ankara’daki misafirhanesinin ve sendikaya ait Grand Haber Oteli’nin kimlerce ne şekildekullanıldığının işçilerle paylaşılması istenirken, ticarete dönüşen otelcilik işinden vazgeçilmesi ve bununyerine sendika üyelerinin çocuklarının yararlanabileceği öğrenci yurtları yapılması gerektiğine değinildi.

Toplu sözleşme sürecinin yaklaştığı hatırlatılarak, işçilerin yıllardır doğru düzgün zam alamadığı ifadeedildi.

Sendika yönetiminin genel merkez bünyesinde çalışan işçileri işten atmasının kabuledilebilir bir durumolmadığını söyleyen Meriçli, sendikanın işçi sınıfı karşısında çıkan yasalar ve saldırılar noktasında pasifkalmakla ve süreci seyretmekle yetindiği söylendi.

Sendikanın gerçek sahiplerinin işçiler olduğu hatırlatılarak gerek yapılan başkanlar kurulu vb. toplantılardaçıkan sonuçların gerek ise gelir gider tablosunun işçilerle paylaşılması talep edildi.

Bütün yaşanan bu durumlar karşısında sendika yönetiminin meşruluğunu ve güvenilirliğini yitirdiğisöylenerek derhal olağanüstü genel kurulun toplanması istendi.

Ayrıca basın açıklamasının yapılacağını öğrenen genel merkezin işçileri katılmamaları yönünde tehditettikleri işçiler tarafından ifade edildi. Fakat basın açıklamasına katılan işçiler taleplerinin haklı olduğunusöyleyerek arkasında duracaklarını ifade ediyorlar.

Kızıl Bayrak / Kartal

Haber-İş ağalarına protesto

Page 13: SY Kızıl Bayrak 12-15

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

Tersane İşçileri Birliği Derneği, 7 NisanCumartesi sabahı, iş cinayetinin gerçekleştiği tersaneönünde basın açıklaması gerçekleştirdi. “İnsancayaşam ve çalışma koşulları istiyoruz!/ TİB-DER”pankartı ile yapılan eyleme Taşeron İşçileri KurultayHazırlık Komitesi ve direnişçi Maltepe Belediyesitaşeron işçileri de destek verdi. TİB-DER adınayapılan konuşmada tersanelerde yaşanankuralsızlıklara vurgu yapılarak işçilerin köleceçalıştırıldığı belirtildi. Herhangi bir güvencedenyoksun vaziyette çalıştırılan işçilere aynı zamandagüvenlik tedbirlerinin alınmaması nedeniyleölümlerin dayatıldığı belirtilerek “Bu kötü çalışmakoşullarına karşı tersane işçilerini Derneğimiz çatısıaltında mücadele etmeye çağırıyoruz.” denildi.

Açıklama şöyle devam etti: “Herhangi birtedbirin alınmadığı tersanede çalışma süreleriboyunca bir iş güvenliği elemanının bırakındenetlemeyi ortalarda dahi gözükmediği belirtiliyor.15 Nisan tarihinde gemiyi teslim edeceği için işçilerisürekli acele ettirerek çalıştıran tersane yılbaşındanbu yana işçilerin maaşlarını ödememektedir. Sonolarak işçilerin sık sık iş durdurmaları üzerine Şubatayına kadar olan maaşlarını yatıran tersane, geriyekalan maaşlarını gemi tesliminden sonra ödeyeceğinibelirtmişti. İşçileri uzun çalışma saatlerinde düşükücrete çalıştıran üstüne maaşlarını gasp eden tersane

aynı zamanda işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinialmayarak işçileri resmen ölüme göndermiştir.”Eyleme, işe giden tersane işçilerinin ilgisi yoğundu.

Kızıl Bayrak / Tuzla

Tersane önündeiş cinayeti protestosu

Türk-İş de cinayetdedi

Madenler, tersaneler, barajlar ve daha birçokalanda yaşanan işçi katliamları, işbirlikçi-ihanetçiTürk-İş’e de “iş kazası değil cinayet” dedirtti.

Türk-İş Yönetim Kurulu, Erzurum’un Aşkaleİlçesinde bir baraj göletinde 5 işçinin feci şekildecan vermesinin ardından yaptığı açıklamada,ihmaller ve tedbirsizlikler de gözetildiğinde işkazalarının cinayet haline dönüştüğüne vurguyaptı. Türk-İş yönetimi, İş Sağlığı ve Güvenliği YasaTasarısı’nın meclis gündemine getirilmesini deövmekten geri durmadı.

Çocuk işçi cinayeti

Esenyurt’ta 11 işçinin diri diri yanarakkatledilmesinin ardından hızla TBMM’ye sunulanİş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı’nda, ağır vetehlikeli işlerde çocuk ve genç işçi çalıştırmayasağının kaldırılması öngörüldü.

Tasarıyla ilgili tartışmalar sürerken Adana’da 17yaşındaki genç, kabin iç kapısı bulunmayanasansörde taşıdığı pencere demirinin, asansörboşluğu duvarına sıkışması sonucu, boynukırılarak öldü.

Atakent Mahallesi İMKB Lisesi birinci sınıföğrencisiyken okulu bırakarak demirci atölyesindeçırak olarak işe başlayan Abidin Altay (17),pencere demirlerinden birini, 9 katlı binanınterasından 5. kata taşımak için kabin iç kapısıbulunmayan asansörü kullandı.

Altay, indirmeye çalıştığı pencere demirinin, 9katlı binanın 7 ve 8’nci katları arasında asansörboşluğu duvarına sıkışması sonucu boynu kırılarakolay yerinde yaşamını yitirdi.

Adana, Esenyurt, Eskişehir, Erzurum, Tuzla veElazığ’da yaşanan işçi katliamları kapitalizmingerçek yüzünü bir kez daha gösterdi. En az 59işçinin öldüğü Mart ayının ardından Nisan ayının ilk10 gününde 35 işçi patronların bitmek tükenmekbilmez kar hırsının kurbanı oldu.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin, 2011yılında 619 işçi ölümü tespitine karşılık, ÇalışmaBakanı Faruk Çelik tarafından 1543 olarakaçıklanan işçi ölümleri sermayenin sömürüçarklarının işçilerin kanıyla döndüğünü ortayakoydu.

Meclisin açıkladığı verilerin 2,5 katı anlamınagelen bakanlık verileri kayıtdışılık da göz önündebulundurulursa bakanlık verilerinin 2 katına (3086işçi ölümü) ulaşıyor.

Meclis, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun, o yılgerçekleşen iş cinayetlerini değil o yıl kapatılan işcinayeti dosyalarını verilendirdiğine dikkat çekiyor.İSİG Meclisi, geçmişe dair yapılan verilendirmeyegöre SGK verilerinin de gerçeğin yarısınıyansıttığının altını çiziyor.

Tersanede iş cinayeti

Erzurum’un Aşkela ilçesinde, Karasu-2 barajgöletinde bulunan elektrik direğini tamir etmekiçin botla açılan 5 enerji işçisinin göz görekatledilmesinin ardından bir işçi katliamı da 5 Nisangünü Tuzla tersaneler cehenneminde yaşandı.

Ada Denizcilik Tersanesi’nde yapımı süren

Norveç gemisinde gaz sıkışması nedeniyle meydanagelen patlamada Karabük nüfusuna kayıtlı RecepÖzdağlı ile Ali Sardıç isimli işçiler yanarak canverdi.

6 işçi öldü

Elazığ’ın Maden ilçesinde karayollarında çalışantaşeron işçilerinin barındıkları konteyner hortumnedeniyle yerle bir olurken 6 işçi hayatını kaybetti,6 işçi de yaralandı.

Hortum ve fırtına, ilçeye 5 kilometre mesafedebulunan ve karayolları yapım çalışmalarınısürdüren işçilerin barındığı şantiyeyi savaş alanınaçevirdi. İşçilerin kaldığı konteyner ile traktör baştaolmak üzere diğer araçlar hortum nedeniylehavada uçup yaklaşık 100 metre kadar sürüklendi.Bu sırada işçilerin içinde bulunduğu konteyner,kayalıklara çarptıktan sonra parçalanıp vadiyedüştü.

Üzerine taş düştü

Şırnak’ın Cizre ilçesinde, havaalanı inşaatındaçalışan işçi, üzerine taş düşmesi sonucu hayatınıkaybetti.

Düzova Köyü’nde yapımı devam eden ŞırnakHavaalanı inşaatında çalışan Hasan Aray’ın (39)üstüne taş kütlesi düştü. Ağır yaralanan Aray, CizreDevlet Hastanesi’nde yapılan müdahaleye rağmenkurtarılamadı.

Kapitalizmin sömürü çarklarındaişçiler katlediliyor!

Sıra TİS’e geldiÇorlu’da bulunan Daiyang SK Metal’de Birleşik

Metal-İş Sendikası yetkiyi aldı. Sıra, toplu işsözleşmesine geldi.

2010 yılından bu yana işçiler Birleşik Metal-İşSendikası’nda örgütlenmek için mücadele verdiler.Süreç içerisinde işten atılmalar da yaşandı. İştenatılan işçilerin davaları geçen ay sonuçlanarakişçiler işbaşı yapmıştı. 5 Nisan Perşembe günüsendikaya dönük çoğunluk tespiti Yargıtaytarafından onandı. Birleşik Metal-İş Sendikası lehineYargıtay ilanı kararı alınıp yetkiye başvuruldu.Önümüzdeki süreçte ise sendika toplu iş sözleşmesigörüşmelerine başlayacak.

7 Nisan Cumartesi günü Birleşik Metal-İşSendikası’nda Daiyang SK Metal işçileriyle toplantıyapıldı. Toplantıda sürece dair bilgilendirmedebulunuldu. Aynı zamanda işçilerin sürece dairsoruları Şube başkanı Fedai Duvan tarafındancevaplandı.

Kızıl Bayrak / Trakya

Page 14: SY Kızıl Bayrak 12-15

Sınıf hareketi14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

Bursa’da Metal İşçileri Birliği tarafından Tez-Koop-İş Sendikası Genel Eğitim Danışmanı VolkanYaraşır’ın katılımıyla bir eğitim semineri verildi.

Bosch işçilerinin Türk Metal çetesinden istifaederek Birleşik Metal’e geçmelerinin, diğer metalişçileri üzerindeki etkisinin fazlasıyla hissedildiğibir süreçte öncü metal işçilerinin katılımıylagerçekleştirilen seminerde işyeri komitelerine vurguyapıldı.

Direnişçi Maltepe Belediyesi taşeron işçilerininde katıldığı seminer işçilerin kendi deneyimlerini vedireniş süreçlerini anlatmasıyla başladı. Bukonuşmalarda da işyeri komitesinin direnişte tuttuğuyere özel bir vurgu yapıldı. Bununla beraber örgütlüişçilerin nasıl bir güç olduğu dile getirildi. Direnişebaşlamadan önce hor görülen işçilerin direnişsürecinin ileriki aşamalarında kendi muhataplarınıkendileri seçtikleri örneklerle anlatıldı. Sendikalbürokrasi de üstünde durulan başlıklardan biriydi.

Direnişçi işçilerin ardından sözü Volkan Yaraşıraldı. Kapitalizmin işleyişi ve kapitalizmin krizlerinianlatarak konuşmasına başlayan Yaraşır, bu süreçtesınıfa yönelik saldırıların arttığını ifade etti. Yaraşırkonuşmasına işyeri komitelerinin neden önemliolduğuna vurgu yaparak devam etti. Çeşitlideneyimlerini anlatarak komitelerin nasıloluşturulduğu üzerinde durdu. Bir komiteoluşturulurken dikkat edilmesi gereken noktalaraişaret etti. Çeşitli fabrikalardan örnekler vererekanlatımını açtı.

Sınıfın örgütlenme arayışını lokal direnişlerlegösterdiğini bu direnişlerin etkisini yaymakgerektiğini belirtti. Direnişleri bir çam ağacındakikozalaklara benzeten Yaraşır, yanan bir çamağacının kozalağı ileriye fırlatacağını ve yangınınböylece yayılacağını dile getirdi. Bosch sürecininyarattığı etkinin de böyle olması gerektiği üzerindedurarak bu süreci iyi değerlendirmek gerektiğineişaret etti. Toplantı, katılan işçilerin anlatımlarınınardından sona erdi. Toplantıya Bosch, Renault,Tofaş, Coşkunöz gibi fabrikalardan işçiler katıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa

Bursa’da eğitim semineri

Ankara Mamak’ta çalışma yürüten sınıf devrimcileri Bosch işçilerinin sesini Mamaklı işçilere ulaştırıyor.“Bosch işçisinin yolundan ileri, Türk Metal çetesini yıkalım!” şiarlı afişler Mamak’ta yaygın bir şekilde yapıldı.Ayrıca Mamaklı işçilerin Bosch işçilerine dair bilgilerinin olmadığı gözetilerek ayrıntılı bilgilerin yansıtıldığı veCengiz Makine’de Birleşik Metal’e geçişlerin duyurulduğu afişler de yapıldı. Yanı sıra sabah servis noktalarınaMetal İşçileri Birliği imzalı bildiriler dağıtıldı. Stickerler yaygın olarak kullanıldı. Metal İşçileri Bülteni üç günboyunca servis noktalarına ulaştırılarak işçilere Bosch süreci aktarıldı.

Kızıl Bayrak / Ankara

Metal İşçileri Birliği (MİB), 8 Nisan Pazar günü Gebze’de gerçekleştirdiği toplantıyla 1 Mayıs’tamücadele alanlarına çağrı yaptı.

Toplantının ilk bölümünde Bosch işçilerinin ve ardından Cengiz Makine işçilerinin Türk Metal çetesininboyunduruğundan kurtuluş süreçleri aktarıldı. Bu aktarım sırasında sendikaların oluşum süreci, Türkiye’desendikal hareketin tarihi ve Türk Metal çetesinin ihanet tarihi, ‘98 sürecinin ayrıntıları, Bosch, Renault,Tofaş gibi büyük firmalardaki çalışma koşulları, Tük Metal Eski Başkanı Mustafa Özbek’in malvarlığı veicraatları ile tüm bunlar içerisinde Bosch işçilerinin attıkları adımın önemi ve taban örgütlülüklerinioluşturma ihtiyacı üzerinde duruldu.

Konuşmalarda, metal işçileri Bosch ve Cengiz Makine işçilerinin açtıkları yoldan Gebze’de mücadeleninyaygınlaştırılması çağrısı yapıldı.

İkinci bölümünde ise 1 Mayıs’ın tarihsel anlamı, güncel önemi, sermayenin son dönem saldırıpolitikaları, Ulusal İstihdam Stratejisi’nin ayrıntıları aktarıldı. Böylesi bir süreçte sermayenin saldırılarınakarşı 1 Mayıs’ta alanlarda olmaya çağrıldı. Metal İşçileri Birliği’nin saflarında yürüme çağrısı yapıldı.Patronların 1 Mayıs günü resmi tatil uygulamasını kaldırmak için uygulayacağı yöntemlere karşı metalişçilerinin o gün alanları doldurması gerekliliği vurgulandı.

Anlamlı tartışmaların yürütüldüğü toplantı, Taşeron İşçileri Kurultayı’na katılım çağrısıyla son buldu. Kızıl Bayrak / Gebze

Bosch işçilerinin sesi Mamak’ta!

İzmir’de Çiğli Atatürk Organize SanayiBölgesi’nde kurulu bulunan Billur Tuz fabrikasındasendikalarına sahip çıktıkları için işten atılan işçilerdirenişlerinin 95. gününde fabrika önünden ÇiğliOrganize Sanayi Müdürlüğü önüne yürüyüşgerçekleştirdiler.

5 Nisan Perşembe günü destekçi güçlerin fabrikaönüne gelmesiyle başlayan eyleme BDSP de destekverdi. TÜMTİS, Petrol-İş, Deri-İş, Hava-İş, Tez-Koop-İş,DİP ve EMEP’in de katıldığı eylemde Tek Gıda-İşSendikası Genel Başkan Danışmanı Gürsel Köse kitleyiselamladı.

Sendikal Güçbirliği Platformu ve İzmir SendikalarBirliği adına konuşan TÜMTİS İzmir Şube BaşkanıŞükrü Günseli, Billur Tuz ve Savranoğlu Deri işçilerinindirenişini selamlayarak bu iki direnişi sürdürenişçilerin sadece kendileri için değil tüm işçiler içindirendiklerini, onların kazanımının Türkiye işçisınıfının kazanımı olacağını söyledi. Ardından sözüPetrol-İş Sendikası Aliağa Şube Başkanı İsmail Doğanaldı. Deri-İş Sendikası İzmir Şube Başkanı MakumAlagöz ise, direniş 300-400 gün sürse devazgeçmeyeceklerini söyledi. Gürsel Köse’nin basınmetnini okumasının ardından Organize GenelMüdürlüğü’ne yüründü.

Fabrikalara sesleniş

Yürüyüşte, çevredeki fabrikalarda çalışan işçileremücadele çağrısı yapıldı. Patronların dayattığı ortaçağköleliğine boyun eğmemeleri söylendi. İşçilere tümbaskılara karşı 1 Mayıs’ta 1 Mayıs alanında olmaçağrısı yapıldı. Yürüyüş boyunca ses aracından 1Mayıs marşı çalındı. Yürüyüş sırasında fabrikalarınönlerinde durularak ajitasyon çekilirken Belgü Tekstil,Polisac, Standart Cıvata fabrikalarının isimlerisöylenerek işçiler sendikalarda örgütlenmeye ve 1Mayıs’a çağrıldı. Polisac, Amway Kozmetik, FB Tekstil,Opet, Roteks, Klasmet, Telma, Eltaş Transformatör,Elektral, Teknoform, İmas AŞ, Muammer Kağıtçıoğlu,İzmir Senkromeç, Obel Cıvata, Standart Cıvata, SpotTekstil, Ege Yıldız Plastik, AG Tekstil, Dem Tekstil,Güven Plastik fabrikalarının önlerinde durularak herfabrikaya seslenildi.

Basın açıklamasını Tek Gıda-İş 7 No’lu ŞubeBaşkanı Kemal Köse okudu. Yürüyüş boyunca öğleyemeğinde olan yüzlerce işçi caddeye çıkarak eylemiizledi. Birçok işçi de eylemi yemekhanelerinden takipetti.

Kızıl Bayrak / Çiğli

5 Nisan 2012 / İzmir

Metal işçilerine 1 Mayıs çağrısı

Çiğli Organize’de1 Mayıs çağrısı

Page 15: SY Kızıl Bayrak 12-15

Sınıf hareketiSayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012. Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

MEPA fabrikasında sendikalaşma çalışmasıyürüten Metal İşçileri Birliği (MİB) çalışanı 3işçinin başlattığı direniş 32. gününde fabrika önündeyapılan eylemle sonlandırıldı.

Fabrika önüne gelindiğinde basın açıklamasınageçildi. Açıklamada, direnişin fabrika ve bölgedekiişçilerde yarattığı etkiyi aktarırken şunlar ifadeedildi:

“Direnişimiz hedeflediğimiz gibi olumlusonuçlar yarattı. MEPA fabrikasında koşullar artıkMEPA patronunun istediği gibi gitmiyor. İşyerindekoşullar iyileştiriliyor, kuralsız çalışmanın hükümsürdüğü fabrikada çalışma saatleri geri çekiliyor, işçisağlığı ve güvenliği ile ilgili iyilileştirmeleryapılıyor, servisler artık zamanında geliyor, çalışmasaatleri kısaltıldı. Sigorta primleri tam maaşüstünden yatırılmaya başlandı. Biz direniş çadırıkurduğumuz için patron işten atmayı planladığı 30işçi kardeşimizi işten atamadı. İkinci olarak hedeftahtasına çaktığımız bu sanayi havzasında bulunanpatronlar için bir korku odağı haline geldik. Direnişibitirebilmek için MEPA patronuyla bölgedeki diğer

patronlar görüşüyor. Sömürücü patronlar bize destekolan işçilere baskı kurmaya bizlerle bağlarınıkesmeye çalışıyor.”

Direnişçi işçiler, “Haklarımız, geleceğimiz veonurumuz için direndiğimizde karşımıza ne kadarzorluk çıkarsa çıksın başarı elde edebiliyoruz. Bizler3 Metal İşçileri Birliği çalışanı çıktığımız yolda,direnişimizle bunları başarabildik. Bir de bütünsanayi havzalarında, fabrikalarda tüm işçiler olarakbir araya geldiğimizde neler başarabileceğimizi birdüşünün. Bugün direniş çadırı üzerindenyürüttüğümüz mücadelemizi sonlandırırken, MEPAişçileri olarak başta MEPA patronu olmak üzere tümpatronlar sınıfına karşı mücadelemiz büyüyerekdevam edecektir.” diyerek mücadelelerininsüreceğini vurguladılar.

Eylem, Metal İşçileri Birliği (MİB) çalışanıdirenişçi işçilerin; tüm işçileri, işçi birliklerine,komiteleşmeye, sendikalaşarak birlik olmaya yaptığıçağrı ile sonlandırıldı. Eyleme BDSP’liler de destekverdi.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

MEPA direnişi sona erdi

Türk Metal’den Boschçabalar

Türk Metal çetesi, Bosch işçilerini geri çekebilmekiçin vaatler sıralamaya, yalanlar söylemeye devamediyor. İlk olarak Bosch reklam logolu bir bildiriyayımlamışlardı.

Türk Metal çetesinin Genel Başkanı Pevrul Kavlak9 Nisan günü Bosch fabrikasında tüm vardiya vebölümleri gezerek iş saatinde toplantılargerçekleştirdi. Yemek ve kahvaltı sorununa ilişkinadımlar atılırken vardiya işini cuma gününe kadarçözme sözü verdi. En kısa süre içerisinde ‘demokratik’seçim vaadi de işçilere ulaştırıldı. Bugüne kadarişçilerin sorunlarına duyarsız kalan, muhatap bilealmayan sendika, şimdi Bursa’ya genel merkezdüzeyinde yönetici ayırıyor.

“Sadece birlikolmalıyız!”

Tuzla’da kurulu Baymak fabrikasından TürkMetal üyesi bir işçi, Bosch’taki sendika değişimineilişkin sorularımızı yanıtladı...

- Bosch işçileri patron sendikası Türk Metal’inprangasından kurtulup Birleşik Metal’e geçtiler. Bukonudaki düşüncelerini alabilir miyiz?

- İnsanların gözünü açması güzel bir şey. Hak,adalet neredeyse oraya gidelim. Türk Metal işçilerinsırtından servet üzerine servet ekliyor. Geç kalındıama Bosch işçileri neyin ne olduğunun farkınavardılar sonunda. Baymak işçileri bundan sonradaha fazla ne bekleyebilirler ki. Zaman geçmedenbirlik olabiliriz. Sadece birlik olmalıyız gerisi gelir.

- Türk Metal Baymak’ta geçen sene örgütlendi.Türk Metal’in Baymak işçilerine karşı tutumunasıl?

- Ortada ne sendika ne de bir icraatı var.Geldikleri zaman ise işçilere her seferinde “İyi şeylerolacak... Yapacağız, edeceğiz...” diyorlar. Amayapılmıyor. 4 aydır zamsız çalışıyoruz. Ses çıkarıncatehditler savuruyorlar. “Yürüyen trene çomaksokarsanız, çomağınızı kırarız” diyorlar. İşçilerinönünde kurt işareti yapıyorlar. Bizi mi savunuyorlar,yoksa patronu mu belli değil.

-Türk Metal’den ayrılıp Birleşik Metal’egeçmek, metal işçileri için çözüm müdür?

- Birleşik Metal çözüm olmalı. Beklenilençözümler yine bizim elimizde. Biz yaptıracağız.Onlardan beklersek daha çok bekleriz. Sonucu neolursa olsun biz bir şeyler yaptırmalıyız.

- Baymak yakın dönemde MESS üyesi oldu.MESS’e karşı nasıl bir mücadele hattı örülmelidir?

- Patronların sendikaya ihtiyacı yok. MESSkapatılmalıdır.

Kızıl Bayrak / Tuzla

İmpo’da kararlı duruşİzmir Torbalı’da kurulu bulunan ABD merkezli İmpo Motor fabrikasında 44 gün direnerek patrona diz

çöktüren Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin toplu sözleşme hakkı için mücadelesi sürüyor. İmpo Motor işçilerinin fikirlerini alarak toplu sözleşme taslağını hazırlayan sendikanın patronla yaptığı

görüşmeler ise patronun ayak oyunlarına takıldı. İmpo Motor işçilerinin istediği %16 zam ve ilk yıl 75, ikinci yıl90 gün ikramiye talebi karşısında patron %10 zam ve ilk yıl 30, ikinci yıl 45 gün ikramiyeyle çıktı. Bu teklifbardağı taşıran son damla oldu.

Sözleşme görüşmelerinin ilerlememesi ve patronun sendikayı oyalaması üzerine öncü işçilerle sendikaarasında yapılan görüşmede öncü işçiler patronu kayba uğratacak eylemler yapma kararı aldılar.

Mart ayının son haftasında İmpo Motor işçileri iş yavaşlatma eylemi başlattılar. Üretimin yarı yarıyadüştüğü fabrikada bir hafta içinde depo işçileri iki tırı boş gönderdiler. Aynı zamanda her gün alkış vesloganlarla seslerini duyurarak yemek boykotu yapan işçilerin eylemi patrona geri adım attırdı.

Patronun işçilere yeni teklifi %10,45 zam ve ilk yıl 30, ikinci yıl 60 gün ikramiye oldu. Bu “komik” teklifigörüşmeyeceklerini ifade eden işçiler eylemlerini sürdürmeye devam etti.

5 Nisan Perşembe günü 17.30’da fabrikadan Ayrancılar’a yürüme kararı alan işçiler eylem hazırlıklarınabaşlamıştı ki, 4 Nisan gecesi patron temsilcileri ve sendika arasında yapılan görüşmeler sonucunda İmpoMotor yönetimi 11 Nisan Çarşamba günü yeni bir teklifle geleceğini beyan etti. Bunun üzerine yürüyüş iptaledildi. İmpo Motor işçileri yeni teklifin getirileceği güne dek yemek boykotu dışındaki tüm eylemlerine devamedecekler. Görüşlerini aldığımız işçiler sürecin ancak ses getirecek ve patronu köşeye sıkıştıracak eylemlerleçözüleceğini, artık beklemek istemediklerini ve fabrikada öfkenin hat safhada olduğunu ifade ettiler.

Kızıl Bayrak / İzmir

Page 16: SY Kızıl Bayrak 12-15

CMYKCMYK

1 Mayıs16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012 Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012 * Kızıl Bayrak * 17

CMYKCMYK

Yoldaş işçiler! 1 Mayıs geliyor, bütün ülkelerinişçilerinin sınıf-bilinçli bir hayata uyanışlarını, insanıninsan üzerindeki her türlü zulüm ve baskısına karşımücadelelerindeki dayanışmalarını, emekçimilyonların açlık, yoksulluk ve aşağılanmadankurtulmak için yürüttükleri mücadelelerini kutladıklarıgün. Bu büyük mücadelede iki dünya karşı karşıyaduruyor: sermayenin dünyasına karşı emeğin dünyası;sömürünün ve köleliğin dünyasına karşı kardeşliğin veözgürlüğün dünyası.

Bir yanda bir avuç kan emici zengin… Fabrikalara,iş aletlerine ve makinalarına el koydular; milyonlarcadönüm araziyi ve yığınla parayı kendi özelmülkiyetleri haline getirdiler. Hükümeti ve orduyukendilerine uşak yaptı, biriktirdikleri servetin sadıkbekçi köpeği haline getirdiler.

Diğer yanda, maldan mülkten yoksun milyonlar…İşe kabul edilmek için kalantorlara yalvarmayazorlanıyorlar. Emekleriyle bütün zenginliği yaratırlar;ama bütün hayatları boyunca bir dilim ekmek içinmücadele etmek, çalışmak için sadaka ister gibidilenmek, bellerini büken işlerde sağlıklarını vedirençlerini tüketmek zorundadırlar ve köylerdekiharap evlerinde ya da büyük şehirlerdeki bodrumkatlarda ya da çatı katlarında açlıktan ölürler.

Ama şimdi maldan mülkten yoksun bu emekçilerkalantorlara ve sömürücülere karşı savaş ilan ettiler.Bütün ülkelerin işçileri emeği ücretli kölelikten,yoksulluktan ve yoksunluktan kurtarmak içinsavaşıyorlar. Ortak emekle yaratılan zenginliklerdenbir avuç zenginin değil bütün çalışanların faydalandığıbir toplumsal sistem için savaşıyorlar. Toprağı,fabrikaları, atölyeleri ve makineleri bütün emekçilerinortak mülkiyeti haline getirmek istiyorlar. Toplumunzenginler ve yoksullar diye ikiye ayrılmasına sonvermek istiyorlar. Emeğin meyvelerinin yineemekçilerin olmasını ve çalışma yoluyla sağlananbütün gelişmelerin, insanlığın bütün kazanımlarınınçalışan insanları baskı altında tutmanın bir aracı olarakdeğil, onların yararına kullanılmasını istiyorlar.

Emeğin sermayeye karşı büyük mücadelesi bütünülkelerin işçileri için büyük fedakarlıklara mal oldu.Daha iyi bir yaşam ve gerçek özgürlük hakları içinnehirler dolusu kan döktüler. İşçilerin davası için

savaşanlar hükümetlerin tarifsiz zulümlerine maruzkaldılar. Fakat bütün bu zulme rağmen dünyaişçilerinin dayanışması büyüyor ve güç kazanıyor.İşçiler sosyalist partilerde giderek daha sıkı bir şekildebirleşiyorlar; bu partilerin destekçileri milyonlarıbuluyor ve kapitalist sömürücü sınıf karşısında nihaizafere doğru sürekli, adım adım ilerliyor.

Rus proletaryası da yeni bir hayata gözlerini açtı.O da bu büyük mücadeleye katıldı. İşçilerimizin kölegibi boyun eğmeye zorlandığı, eli kolu bağlıdurumundan hiçbir kurtuluş, acı hayatında iğne ucukadar ışık görmediği günler geçti. Sosyalizm onakurtuluş yolunu gösterdi ve yüz binlerce savaşçı birkılavuz olarak gördükleri kızıl bayrak altında toplandı.Grevler işçilere birlikten gelen güçlerini gösterdi,mücadeleyi öğretti, örgütlü emeğin sermaye için nekadar dehşet verici olabileceğini gösterdi. İşçiler,kapitalistlerin ve hükümetin ancak işçilerin emeğisayesinde yaşayıp semirebildiğini gördüler. İşçilerbirleşik mücadelenin ruhuyla, özgürlüğe vesosyalizme duydukları özlemle ateşlendiler. İşçilerÇarlık otokrasisisin ne kadar karanlık ve şeytani birgüç olduğunun farkına vardılar. İşçilerin, mücadeleleriiçin özgürlüğe ihtiyaçları var ama Çarlık hükümetionların elini ayağını bağlıyor. İşçilerin meclisinözgürlüğüne, örgütlenme özgürlüğüne, gazete vekitapların özgür bırakılmasına ihtiyacı var. Ama Çarlıkhükümeti örgürlük yolundaki her çabayı kamçıyla,hapisle, süngüyle bastırıyor. “Kahrolsun otokrasi!”çığlığı Rusya’yı boydan boya dolaşıyor, büyük işçimitinglerinde, sokaklarda giderek daha sıkyankılanıyor. Geçen yaz Güney Rusya’da on binlerceişçi, polis zulmünden kurtuluş ve daha iyi bir yaşamyolunda mücadele etmek için ayağa kalktı. Burjuvazive hükümet, büyük kentlerin bütün sanayi hayatını birvuruşta felç eden işçilerin dehşetengiz ordusukarşısında titredi. İşçilerin davası için mücadele edendüzinelerce savaşçı, Çarlığın iç düşmanın üzerineyolladığı birliklerin kurşunları altında düştü.

Fakat yalnızca bu iç düşmanın emeğiyle yaşayanegemen sınıfların ve hükümetin, onu yenilgiyeuğratabilecek bir gücü yok. Dünya üzerinde hiçbirkuvvet, gittikçe daha fazla sınıf bilinciyle kuşanarak,daha sıkı birleşerek ve örgütlenerek büyüyen

milyonlarca işçiyi alt edemez. İşçilerin göğüslediği heryenilgi saflara yeni savaşçılar taşıyor, daha genişkitleleri yeni hayata uyandırıyor ve onları yenimücadelelere hazırlıyor.

Şu anda Rusya’da öyle şeyler yaşanıyor ki işçikitlelerinin bu uyanışı daha da hızlı ve yaygın olmalıve biz proletarya saflarını birleştirmek ve onu dahakararlı mücadelelere hazırlamak için alabildiğineçabalamalıyız. Savaş proletaryanın en gerikesimlerinin bile politik konular ve sorunlarlailgilenmesini sağlıyor. Savaş, otokratik düzenindüpedüz çürmüşlüğünü, polisin ve Rusya’yı yönetensaray çetesinin haydutluğunu her zamankinden açık venet bir biçimde gösteriyor. Halkımız kendi ülkesindeaçlık ve yokluktan ölüyor; ama üzerinde başkaulusların yaşadığı binlerce mil uzaktaki yabancıtopraklar uğruna yürütülen yıkıcı ve anlamsız birsavaşa sürülmüş durumdalar. Halkımız politik tutsaklıkaltında zulüm görüyor; oysa diğer halklarıköleleştirmek için yürütülen bir savaşa sürülmüşdurumdalar. Halkımız ülkedeki politik düzenindeğişmesini talep ediyor; ama dikkatini dünyanın ötekiucunda patlayan silahların ateşine vermesi isteniyor.Ama Çarlık hükümeti, ulusun zenginliklerini vePasifik kıyılarında ölüme gönderilen genç insanlarınhayatını çarçur ettiği bu oyunda haddini aştı. Her savaşhalkın üzerinde etki yapar ve kültürlü ve özgürJaponya’ya karşı yürütülen savaş Rusya üzerindekorkunç bir etki bıraktı. Bu etki, polis despotizmiyapısının uyanan proletaryanın darbeleriyle sarsıldığıbir zamanda geldi. Savaş hükümetin bütün zayıfnoktalarını gösteriyor. Savaş bütün maskeleri indiriyor.Savaş bütün çürümüşlüğü gözler önüne seriyor. SavaşÇarlık otokrasisinin mantıksızlığını tüm insanlar içinaçık seçik hale getiriyor ve eski Rusya’nın, insanlarınoy hakkından mahrum edildiği, yok sayıldığı,sindirildiği Rusya’nın, polis hükümetine hala serflikbağlarıyla bağlı Rusya’nın can çekişmesini herkesegösteriyor.

Eski Rusya ölüyor. Onun yerini alacak yeni birRusya geliyor. Çarlık otokrasisini koruyan karanlıkgüçlerin sonu geliyor. Ancak yalnızca sınıf bilinçli veörgütlü proletarya onlara öldürücü darbeyi indirebilir.Yalnızca sınıf bilinçli ve örgütlü proletarya, halkınsahte değil, gerçek özgürlüğünü kazanabilir. Yalnızcasınıf bilinçli ve örgütlü proletarya, halkı haklarınıgaspetmek ve burjuvazinin elinde bir araçtan ibaretkılmak için aldatmaya yönelik olarak atılan adımlarıengelleyebilir.

Yoldaş işçiler! Öyleyse vakti gelen son kavga içiniki kat enerjiyle hazırlanalım! Sosyal-Demokratproleteryanın saflarını daha da sıklaştıralım!Proletaryanın sözü daha uzak meydanlardayankılansın! İşçilerin talepleri için mücadele herzamankinden daha büyük bir cesaretle sürdürülsün. 1Mayıs kutlaması davamıza binlerce yeni savaşçıkazansın ve bütün insanların kurtuluşu için,sermayenin boyunduruğu altında çalışan bütünherkesin özgürlüğü için yürütülen büyük mücadeledekigüçlerimizi daha da büyütsün!

Yaşasın sekiz saatlik işgünü!Yaşasın uluslararası devrimci Sosyal-Demokrasi!Kahrolsun haydut ve soyguncu Çarlık otokrasisi!

Nisan 1904

1 MayısV.I.Lenin

Bir proleter bayram gününü, sekiz saatlik işgününü elde etme aracı olarak kullanma düşüncesi ilkkez Avustralya’da doğdu. Avustralyalı işçiler, 1856’da,sekiz saatlik işgünü lehinde gösteriler yaparak,toplantılar ve eğlenceler düzenleyerek, hep birlikte birgünlük iş bırakmaya karar verdiler. Bu kutlamanınyapılacağı gün olarak da 21 Nisan tarihi saptandı.Avustralyalı işçiler bu kararı, yalnızca 1856’dauygulamaya niyetlenmişlerdi. Ama bu ilk kutlamanınAvustralyalı proleter kitleler üzerinde çok büyük etkisioldu, onları canlandırıp yeni bir heyecana yol açtı vebu kutlamanın her yıl tekrarlanmasına karar verildi.

Gerçekten işçilere, kendi kendilerinekararlaştırdıkları bir anda, kitle halinde işibırakmaktan daha fazla cesaret ve kendi gücüne güvenduygusunu ne verebilirdi? Fabrikaların ve atölyelerinebedi kölelerine, kendi öz birliklerini toplamaktandaha fazla ne cesaret verebilirdi? Böylece, proleter birkutlama günü düşüncesi hızla benimsendi veAvustralya’dan diğer ülkelere yayılmaya başladı, ta kisonunda tüm proleter dünyayı fethedene dek.

Avustralyalı işçilerin örneğini ilk izleyenAmerikalılar oldu. 1886’da l Mayıs’ın evrensel bir işbırakma günü olmasına karar verdiler, l Mayıs’ta 200bin Amerikalı işçi iş bıraktı ve 8 saatlik işgünütalebinde bulundu. Daha sonra uygulanan polisiye veyasal baskılarla, işçilerin bu ölçekte bir gösteriyitekrarlaması birkaç yıl engellendi. Yine de 1888’de buyolda yeniden karar aldılar ve gelecek gösterinin lMayıs 1890’da olmasını kararlaştırdılar.

Bu sırada Avrupa’daki işçi hareketi de güçlendi vecanlandı. Bu hareketin en güçlü ifadesi, 1889’datoplanan Uluslararası İşçiler Kongresi oldu. 400delegenin katıldığı bu Kongrede, sekiz saatlik işgünü

talebinin en başta yer alması gerektiği yolunda kararalındı. Bunun üzerine Fransız sendikalarınıntemsilcisi, Bordeaux’lu işçi Lavigne, bu talebin tümülkelerde evrensel bir iş bırakma ile dile getirilmesiniteklif etti. Amerikan işçilerinin temsilcisi,yoldaşlarının l Mayıs 1890’da grev yapılması yolundaaldığı karara dikkat çekti ve Kongre bu tarihteuluslararası bir proletarya gününün kutlanmasına kararverdi.

Otuz yıl önce Avustralyalı işçiler, aslında yalnızcabir günlük kutlama düşünmüşlerdi. Kongre, tümülkelerin işçilerinin, l Mayıs 1890’da sekiz saatlikişgünü için, hep birlikte gösteriler yapmasınıkararlaştırdı. Kimse bu kutlamanın daha sonrakiyıllarda da tekrarlanmasından söz etmedi. Doğalolarak, kimse, bu düşüncenin bir şimşeğin çakışı gibibaşarı kazanacağını ve işçi sınıfı tarafından kısazamanda benimseneceğini önceden göremezdi.Bununla birlikte, l Mayıs’ın her yıl kutlanacak süreklibir kurum haline getirilmesinin gerekliliğini herkesinkavraması ve hissetmesi için, l Mayıs’ın yalnızca birkez kutlanması yeterli oldu.

İlk l Mayıs’ta sekiz saatlik işgününün uygulanmasıtalep edildi. Ama bu hedefe ulaşıldıktan sonra da, lMayıs’ın kutlanmasına son verilmedi. İşçilerinburjuvazi ve egemen sınıf karşısındaki mücadelesidevam ettiği sürece, ve tüm talepleri karşılanmadığısürece, l Mayıs, işçi sınıfının bu taleplerinin her yıldile getirildiği gün olacaktır. Ve daha iyi günlerdoğduğunda, dünya işçi sınıfı kurtulduğunda, büyükbir olasılıkla insanlık o zaman da l Mayıs’ı, geçmişteverilen zorlu mücadelelerin ve çekilen acıların anısınayine kutlayacaktır.

Şubat 1894

1 Mayıs’ın kökenleri nedir?Rosa Luxemburg

SYKB-2012-15-orta-sonrasi_Layout 1 4/12/12 12:20 PM Page 16

Page 17: SY Kızıl Bayrak 12-15

1 Mayıs18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

Emperyalizmin vahşi taşkınlıkları arasında, dünyaproletaryasının bayramı yirmi dördüncü kezkutlanıyor. 1 Mayıs’ın kutlanması yolunda bir çağaçan kararın alınmasından bugüne kadar geçen çeyrekyüzyıl içinde meydana gelen olaylar, tarihin akışındaönemli bir evreyi oluşturuyor. 1 Mayıs gösterileri ilkkez yapılmaya başlandığında, Enternasyonal’inöncüsü olan Alman işçi sınıfı da, aşağılık birolağanüstü yasanın (Anti Sosyalist yasa) zincirlerinikırıyor ve özgür, yasal bir gelişme yoluna giriyordu.Dünya pazarında 1870’lerdeki bunalımı izleyen uzunçöküntü dönemi aşılmış ve kapitalist ekonomi,yaklaşık on yıl kadar sürecek olan olağanüstü birbüyüme evresine girmişti. Öte yandan, dünyabarışının bozulmadığı yirmi yıllık bir dönem boyuncainsanlık modern Avrupa devlet sisteminin kan içindevaftiz edildiği savaş dönemlerini hatırlayarak, derinbir soluk almıştı. İnsanlığın barışçı-kültürel birgelişim yolunda ilerlemesi için engel yokmuş gibigörünüyordu; sosyalizmin safları içinde, emek ilesermaye arasında akılcı, barışçı bir tartışmanınyaşanabileceği umutları ve yanılsamaları filizveriyordu. 1890’ların başlarına damgasını vuran, “iyiniyete elini uzatmak” gibi önerilerdi. 1890’larınsonlarına damgasını vuran ise, “sosyalizme yavaşyavaş, adım adım ilerleme” vaatleriydi. Bunalımların,savaşların ve devrimlerin geçmişte kaldığı, bunlarınmodern toplumun doğum sancıları olduğuvarsayılıyordu; parlamentarizm ve sendikalar, devletve fabrika içindeki demokrasi, yeni ve daha iyi birdüzenin kapılarım açacak sanılıyordu.

Olayların gelişimi, bütün bu hayalleri korkunç birsınavdan geçirdi. 1890’ların sonunda, vaat edilensessiz, sosyal reformlarla sağlanacak kültürel gelişmeyerine, kapitalist çelişmeleri son derece keskinleştirenvahşi bir dönem başladı; toplumun temellerindegörülen bir fırtına ve gerilim, bir patlama ve çarpışma,bir sallantı ve sarsıntı. 1890’ları izleyen dönemde, onyıllık ekonomik refah döneminin karşılığı, dünyaçapında yaşanan iki şiddetli bunalımla ödendi. Dünyabarışının sağlandığı yirmi yıllık bir dönemi, geçenyüzyılın sonlarındaki altı kanlı savaş ve yeni yüzyılınbaşlarındaki dört kanlı devrim izledi. Sosyal reformlaryerine komplo yasaları, ceza yasaları ve cezauygulaması; sanayi demokrasisi ye rine sermayenintekellerde ve büyük işveren birliklerindeyoğunlaşması ve uluslararası çapta dev lokavtuygulamaları. Ve devlet içinde demokrasinin yenidengelişmesi yerine, burjuva liberalizminin ve burjuvademokrasisinin en son kalıntılarının da sefilce yıkılışı.Özellikle Almanya’da 1890’lardan sonra burjuvapartilerin kaderi şöyle oldu: Nasyonal Sosyalistlerindoğuşu ve derhal umutsuzca dağılışları; “radikal”muhalefetin bölünüşü ve parçalarının geriliğinbatağında yeniden birleşmesi; ve nihayet “merkez”inradikal bir halk partisi olmaktan çıkarak tutucu birhükümet partisine dönüşmesi. Diğer kapitalistülkelerde de partilerin gelişiminde benzer bir değişimgörüldü. Bugün devrimci işçi sınıfı, kendi karşısındadüşmanca kenetlenen hâkim sınıfların gericiliğine vesinsi dolaplarına direnirken, genellikle tek başınakaldığını görmektedir.

Gerek ekonomik gerekse siyasal alandaki tüm bugelişmelere damgasını vuran ve sonuçlarınindirgeneceği formül, emperyalizmdir. Bu, yeni birunsur, ya da kapitalist toplumun genel tarihsel

yolunda görülen beklenmedik bir dönüş değil.Silahlanma ve savaşlar, uluslararası çatışmalar vesömürge politikası, kapitalizmin tarihine beşikten berieşlik etmiştir. Modern toplumun gidişinde yeni birdönem yaratan olgu, bu etkenlerin aşırı biçimdeyoğunlaşması ve bu çelişmelerin birbirini daha dasıkıştırarak dev boyutlarla üstüste yığılmasıdır.Emperyalizm olgusu, yoğun bir sermaye birikimininve bununla birlikte giden çelişmelerin –içte sermayeile emek rasında, dışta kapitalist devletler arasında–çoğalması ve keskinleşmesinin hem nedeni, hem desonucu olan, diyalektik bir etkileşim içinde, sonaşamayı, yani dünyanın saldırgan sermaye tarafındanpaylaşılmasını başlatmıştır. Aralarındaki rekabet bütünkapitalist ülkelerde, kara ve denizlerde aşırı birsilahlanma yarışını başlatmış ve kanlı savaşlar zinciri,Afrika’dan Avrupa’ya dek yayılmıştı. Bu durum tümdünyayı bir anda ateşe verebilecek olan kıvılcımı heran yaratabilir; üstelik yıllardır yenilemeyen birenflasyon hayaleti, tüm kapitalist dünyayı kaplayankitlesel açlık hayaleti –bütün bunlar, yaklaşık çeyrekyüzyıl sonra, dünya işçi bayramının kutlanacağıgünün yaklaştığını gösteren işaretlerdir. Ve bütün buişaretler, canlı gerçekliğin ve 1 Mayıs düşüncesiningücünün ateşli bir kanıtıdır.

1 Mayıs düşüncesinin dayandığı muhteşem temel,proleter kitlelerin kendi kendilerine, doğrudan ileriadım atmalarıdır; günlük parlamenter süreç içindedevletin engellemeleriyle atomize olan ve kendiiradelerini ancak oy kullanıp kendi temsilcileriniseçerek ortaya koyabilen milyonlarca işçiningerçekleştirdiği siyasal kitle eylemidir. FransızLavigne’nin Enternasyonalin Paris Kongresindeyaptığı harikulâde önerisiyle, proletaryanın iradesininbu parlamenter ve dolaylı ifadesine, dolaysız,uluslararası bir kitle gösterisi eklendi: sekiz saatlikişgünü, dünya barışı ve sosyalizm için bir mücadelearacı ve ifadesi olarak grev.

Ve fiiliyatta bu düşünce, bu yeni mücadele biçimi,son on yıl içinde ne büyük bir yükseliş kaydetti! Kitlegrevi, siyasal mücadelenin uluslararası düzeyde kabulolunan, zorunlu bir aracı haline geldi. Bir gösteri vebir mücadele silahı olarak kitle grevi, son on beş yıldatüm ülkelerde farklı biçim ve ölçülerde tekrarlandı.Kitle grevi, Rusya’da, proletaryadaki yeni devrimcicanlanmanın bir işareti olmuş, Belçika proletaryasınınelinde inatçı bir mücadele aracı haline gelmiş, veböylece canlı gücünü bugün de ispatlamıştır. Ve bugünAlmanya’daki en son ve en yakıcı sorun –Prusya’dakioy hakkı–, daha önceki yarımyamalak işleyişnedeniyle, mümkün olan tek çözüm yolunun Prusya

proletaryasının kitle grevine dek yükselecek bir kitleeylemi olduğunu açıkça ortaya çıkarmıştır.

Bunda şaşılacak bir şey yok! Son on yıl içindeemperyalizmin bütün gelişimi ve genel eğilimi,uluslararası işçi sınıfını şu gerçeği gittikçe daha açıkve seçik görmeğe yöneltti: Emperyalist politikanınkorkunç baskısına karşı proletaryanın doğru cevapvermesini sağlayabilecek olan, yalnızca, genişkitlelerin bizzat sahneye çıkışı, kitle gösterileri vekitle grevleridir: bunlar devlet iktidarı için verilecekdevrimci mücadeleler dönemini zorunlu olarak erveya geç başlatacaktır. Şu andaki çılgınca silahlanmave savaş taşkınlıkları karşısında, dünya barışınınsürmesini sağlayabilecek ve bir dünya yangınıtehdidini defedebilecek olan, yalnız ve yalnızca,emekçi kitlelerdeki mücadele kararlılığı, onların güçlükitle eylemlerini gerçekleştirme yetenekleri ve bunahazır oluşlarıdır. Ve uluslararası birliğin bir ifadesiolarak, barış ve sosyalizm mücadelesinin bir aracıolarak 1 Mayıs düşüncesi, kararlı kitle eylemleridüşüncesi, Enternasyonalin en güçlü askerleriarasında, yani Alman işçi sınıfı arasında ne kadar çokkök salarsa, er ya da geç patlak vermesi kaçınılmazolan dünya savaşının emek dünyası ile sermayedünyası arasındaki proletaryanın zaferiylesonuçlanacak nihai mücadeleye yol açacağı o kadarkesin olacaktır.

30 Nisan 1913

1 Mayıs düşüncesi ilerliyorRosa Luxemburg

Bütün bunlar, kapitalizmin ebediliği iddiasından, tarihin bittiğinedair o gerici ve şarlatanca hülyalardan, piyasa düzeninin sıradanemekçi tarafından bile sorgulanmakta olduğu bir aşamayageldiğimizi göstermektedir. Üstelik bu, salt piyasa düzeniyönünden değil, fakat gerçekte burjuva demokrasisi yönünden deböyledir.

Page 18: SY Kızıl Bayrak 12-15

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

Hugo Boss direnişinin ardından...

Direnişin hezimete uğramasının sebebiicazetçi anlayıştır!

İzmir’de Hugo Boss, Savranoğlu ve Billur Tuzişçilerinin direnişleri, son birkaç aydır İzmir’in sınıfhareketinin gündeminde yer alan başlıklar arasındaydı.Her biri ayrı ayrı eksiklik ve zaaflar barındırmaklaberaber, işçi sınıfının lokal eylemleri olarak önemtaşıyor, ilgi ve desteği hak ediyordu. Ancak bunlardanHugo Boss, direnişin 173. gününde, sessiz sedasızsona erdi. Bir süredir pek çok sorunla boğuşan vekendi sınırlarını aşmakta zorlanan direnişin sonaermesi, hem tek tek mevzi direnişler için, hem degenel olarak sınıf hareketi, sendikal bürokrasi vedevrimci mücadele açısından önemli dersler içeriyor.Bu nedenle direnişi başından itibaren ele almak vesorunlara işaret etmek önem taşıyor.

Ege Serbest Bölge’de bulunan ve dünyanın sayılıtekstil tekelleri arasında yer alan Hugo Boss’unyapısına ve çalışma koşullarına dair bugüne kadar pekçok yazıya basınımızda yer verdiğimiz için bunlarıyinelemek gerekmiyor. Yalnızca 3600 kişinin çalıştığıbu tekstil fabrikasının, tekstil gibi dağınık ve informalçalışma biçimlerine açık bir işkolundaki az sayıdakiörnekten biri olduğunu hatırlatabiliriz.

Çalışma koşullarının ağırlığına ve “Japon çalışma”biçimi adı altında uygulanan katı kurallara rağmenHugo Boss’un bu kadar revaçta bir fabrika olmasıburadan geliyor. Zira yıllarca tekstil atölyelerinde hertür hakkı gasp edilerek çalışan, tacize, hakareteuğrayan, ücretlerini ne zaman alacağı belli olmayanpek çok işçi, HB gibi düzenli bir işyeri ilekarşılaştığında doğallığında bu durumu bir sempati ilekarşılıyor. Bu nedenle HB, içeride uzun yıllar aynıişçilerin çalıştığı ve işçi kimliğinin tekstilin genelininaksine gelişebildiği bir fabrika.

Kolaycılığın sonucu erken doğan direniş

Fabrikada Öz İplik-İş Sendikası’nın uzun süredirsınırlı sayıda üyesi olduğu biliniyor. Ancak sendikayıllardır herhangi bir çalışma yapmıyor. TEKSİF ise,kendi beyanına göre, birkaç yıldır fabrikada çalışmayürütüyor. Ancak somut olarak baktığımızda,çalışmanın direnişin başladığı Ekim 2011’e doğruyoğunlaştığını söyleyebiliriz.

Örgütlenme çalışmasının öznesi olan TEKSİF’inörgütlü olduğu esas alan birkaç yıl öncesine kadarTARİŞ’ti. Ancak TARİŞ’in kapatılması ile birliktebinlerce üyesini kaybeden TEKSİF bu süreçte şubesinikapatarak temsilciliğe dönüştürdü. Varlık-yokluksavaşına dönüşen bu süreç, geçmişte binlerce üyeyesahipken pek de örgütlenme çabası harcamayansendikayı harekete geçirdi.

Hugo Boss da sendika için bir hedef olarakgündeme girdi ve çalışmalar başladı. Sendika, HB’nindiğer ülkelerdeki fabrikalarının sendikalı olması veolası bir direnişte kamuoyunun desteğini alarak şirketisıkıştırabileceğini de gözönüne alarak rahat davrandı.Büyük bir dikkat ve gizlilikle yürütülmesi gerekenböylesi bir çalışma daha baştan açıktan yürütüldü.İçeride üyelikler henüz hayli sınırlıyken, çalışanlarıncep telefonlarına topluca atılan mesajlarla üyelikçağrıları yapılması, fabrika önünde “sendikayamerhaba” eylemi düzenlenmesi, henüz zayıf olanörgütlülüğün patron tarafından farkedilmesine yolaçtı.

HB gibi bir tekelin Avrupa normlarına bakarak

hareket etmesini beklemek naiflik olurdu. ZatenTürkiye gibi ülkelere kendi ülkelerindeki yüksekmaliyetleri düşürmek için kaçan bu tekellerinsendikayı rahat karşılamayacağı açıktır. Hugo Boss daböyle davranarak tensikata girişti. Önce 75 kişiyi iştenatan HB, ardından başvurduğu çıkarmalarla sayıyı250-300’e kadar çıkardı. Bu süreçte, sendikatarafından verilen bilgilere göre, 50 kadar sendikalıişçi işten atıldı ve bunların 20’si Serbest Bölgegirişinde direnişe geçeceğini ilan etti. Böylece direnişhenüz sendikal çalışmanın çok zayıf olduğu birdönemde zorunlu olarak başladı.

Kuşkusuz bu durum direnişi baştan zayıf düşürdüancak bu hiç de sürecin bugünkü duruma gelmesinintek sebebi değildir. İlerleyen günlerde sendika direnişruhunu öldüren icazetçi bir anlaşıyla hareket etti.

Ufku beklemekle sınırlı bir direniş!

Direniş başlangıçta ilgiyle karşılandı. Çeşitlisendikalar ziyaretler düzenlediler, yerel basınhaberlere yer verdi, işçiler bir biçimde direniştenhaberdar oldular. Zaten 3600 kişilik bir fabrikadayaşanan bir olayın ne kadar hızla yayılabileceğinidüşünmek zor değil. Ancak direniş bir süre sonra kendikabuğuna hapsolmaya başladı. Direniş alanına çadırkuracak bir irade baştan beri gösterilemedi.

Kuşkusuz çadır bir direnişin başı-sonu değildir.Ancak bu simgesel eylem çoğu direnişe ruhunu verir,zira bir kararlılık simgesidir. Onlarca direnişte çadırkurabilmek için polis ve zabıta ile yaşanan çatışmalarbu nedenle boşa değildir. Ancak bırakın çadır kurmayı,sendika ceza kesildiği için direniş alanına pankartasmaktan dahi vazgeçti. Direnişte atılan her geri adımaileri bir adım ile karşılık veren sermaye ise, işi işçilerindireniş alanına evlerinden yemek getirmelerini vedirenişin sonuna doğru çimlerde gezmeleriniyasaklamaya kadar vardırdı.

Direniş alanına adeta hapsolan direniş, GaziemirESBAŞ önünden bir adım öteye gidemedi. Bir-ikieyleme katılım dışında Hugo Boss direnişinin sesimerkezlerde yankılanmadı. Hatta sınıf devrimcilerininyaptığı dağıtımlar dışında sendika bir afiş ya da bildiri

dağıtımı dahi gerçekleştirmedi. Sabahtan akşamakadar ESBAŞ önünde, hayli soğuk ve zor koşullardabekleyen işçiler ise günden güne morallerini yitirdiler.20 kişi kadar başlayan direniş sonlara doğru 6 kişiyekadar indi.

Bu sırada fabrikada estirilen cadı avı ise çalışanişçilere tam bir kabus yaşatmaktaydı. Sürekli baskıaltındaki işçilerin doğal tepkisi sendikaya sempati ilebakmak olmalıydı ancak sendikanın ve direnişiniçerideki işçilere gerekli güveni verememesi bu ilişkiyitersine çevirdi. Bir süre sonra fabrikadaki işçilerdirenişçileri başlarına gelenlerin sorumlusu olarakgörmeye başladılar. Böyle olunca üyelikler azaldı,sendika ise üyelikleri bir süre durdurduğunu açıkladı.

Fabrikadan kopuş beraberinde direnişin demarjinalleşmesini getirdi. Başlangıçta içerideki işçileriörgütlemek amacıyla hareket eden sendika ve direniş,bir süre sonra tek amacını Avrupa sendikalarıüzerinden Hugo Boss’a basınç oluşturmayaendeksledi. Fabrikanın önünde sadece Almancapankart açılması, bu bakışın en açık göstergesi.

Sendikal tecrit ve reformist ayak oyunları

Direnişin bu denli olumsuz bir atmosferdeseyretmesi ve kamuoyunun desteğinden uzak kalması,bir süre sonra diğer sendikalar tarafından geliştirilentecrit ile perçinlendi. Türk-İş bünyesindeki Tek Gıda-İşile Deri-İş tarafından yürütülen Billur Tuz veSavranoğlu direnişleri Hugo Boss direnişinigörmezlikten gelme yoluna gittiler. “SendikalGüçbirliği” bünyesinde bir araya gelen sendikalar,belli ki TEKSİF ile yaşadıkları sorundan kaynaklı,direnişi ortada bırakarak birlikte hareket etme yolunututtular. Öyle ki, bir sendikanın şube başkanına HugoBoss direnişini sorduğumuzda, “direniş mi belli değil,hala sürüyor mu ki” gibi sözleri rahatlıkla sarfedebildi.

Kuşkusuz direnişin niteliğine dair pek çok şeysöylenebilir ancak böylesi bir tecriti hak etmek içinişin içinde açık bir sınıf düşmanlığının olması gerekir.Kaldı ki Hugo Boss’u direniş olarak görmeyensendikaların yürüttükleri direnişlere dair de

Page 19: SY Kızıl Bayrak 12-15

Sınıf hareketi20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

yazılabilecek çok şey var. Şimdilik, tüm bu direnişlerinortak özelliğinin sendikal bürokrasinin dar görüşlü,icazetçi bakış açısı olduğunu söylemekle yetinebiliriz.

Burada liberal reformist EMEP’in oynadığı role deyeri gelmişken değinmek gerekir. EMEP HugoBoss’taki örgütlenmede başından beri rol oynamıştır.Ancak sendikal bürokrasi ile girdikleri ilişkiler onlarıda hayli zor durumda bırakmış, bundan çıkmak içinçeşitli ayak oyunlarına başvurmuşlardır. Açmakgerekirse, EMEP, Sendikal Güçbirliği içerisinde bellibir etkiye sahip olarak Hugo Boss direnişinin tecritedilmesinin bir parçası olmuştur. Hugo Boss işçilerinesözler veren, ahkam kesen EMEP’liler, Savranoğlu veBillur tuz eylemlerinde/çadırlarında Hugo Boss’unadını dahi anmamaktadırlar.

Sözgelimi Savranoğlu ve Billur Tuz işçileriyleyapılan dayanışma gecesi büyük ölçüde bu çevretarafından örgütlenmiştir. Ancak Hugo Boss’u bu ortakdayanışma gecesinden tecrit ederken, bir yandan dagöstermelik olarak Hugo Boss işçileriyle dayanışmagecesi düzenlenmiştir. Sürekli olarak Savranoğlu veBillur Tuz direnişlerinden görüntülerin gösterildiği bugöstermelik etkinlik tam bir fiyaskodur. Zira etkinliğesadece 50 kişi katılmış, etkinlik direnişçi işçilerinmüdahalesiyle yarıda kesilerek bitirilmiştir. 

Direnişe devrimci müdahale!

Sınıf devrimcileri Hugo Boss’ta süren örgütlenmeçalışmasını ve ardından başlayan direnişi başından beriilgiyle karşıladılar. Özellikle tekstil alanında yürütülenbülten çalışması geçmişten beri önem verdiği bufabrikadaki direniş ve örgütlenme sürecini ileriyetaşımak için bir dizi anlamlı girişimde bulundu.

İlk olarak, direniş süreci başlar başlamaz TEKSİFTemsilcisi Faruk Aksoy ile görüşüldü ve destek içinneler yapılabileceği üzerine görüş alışverişindebulunuldu. Bu sırada sınıf devrimcileri işin esasönemli yanının içeride sürecek örgütlenme olduğunubelirterek, içeride çalışan okurlarının sendikaya üyeyapılması ve bu arkadaşlarla birlikte sendikalörgütlenme çerçevesinde ev-kahve toplantılarıdüzenlenmesi önerilerini getirdiler. Ancak bu önerilersendika tarafından “kibarca” reddedildi. Gerekçeolarak ise, şu an üyeliklerin hayli fazla olduğu,yetişemedikleri, eskiden her bir işçinin peşindenkoşmalarına rağmen bugün artık ağırdan aldıkları gibisözler söylendi. Örgütlenme çalışmasının başkagüçlerle yürütüldüğü de ifade edildi. Örgütlenmeçalışmalarına katılmamızın önü bu şekilde kesildi.

Bu durum ilk başta direnişin etkisiyle çalışmayakatılabilecek pek çok kişinin de katılımını engellemişoldu. Bu tutuma rağmen HB işçileri ile görüşmelerimizsürdü, ancak gerek sendikanın güven vermeyentutumu, gerekse direnişin seyri bu arkadaşları sendikalçalışmadan uzak tuttu. Sendikanın kaygısı belli ki sınıfdevrimcilerini direnişten uzak ve destekçi konumundatutmaktı.

Direnişin başında gerçekleşen bu olumsuz tavrarağmen sınıf devrimcileri direnişe destek için birmücadele hattı çıkardılar. Bu doğrultuda öncelikle,direnişin sınıfın gündeminden uzaklığı ele alınarak,direnişe dair bir özel sayı çıkarıldı ve başta tekstilfabrikaları olmak üzere pek çok semtte dağıtımyapıldı. Dayanışma kartları satılarak hem maddi katkısağlandı, hem de pek çok kişi direnişten haberdaredildi. Buna paralel olarak tanışılan HB işçilerinesendikal faaliyete katılma çağrıları yapıldı.

Yine direniş alanı düzenli ziyaret edilerek, direnişçiişçilerle düzenli sohbetler yapıldı ve direnişin sorunlarıüzerine konuşuldu. Ancak işçilerin karar mekanizmasıolmaması ve son kararın sendikaya ait olması tümmüdahalelerimizin önünü kesti. İcazetçi-beklemecitutum işçiler tarafından onaylanmasa da, sendikayaduyulan güven ileri bir çıkışı engelledi.

Başlangıçta sendikayı baskı altına alabilecek bir

komite girişimi gerçekleşebilse ve işçilerin direnişsürecinin öznesi olması sağlanabilseydi, belki süreçsendikayı da peşine takarak daha ileri bir düzeyesıçrayabilirdi.

Komünistler dışında devrimci demokrat çevrelerindirenişe uzaklığı da direniş alanında devrimci biratmosfer yaratılmasını zora soktu. Merkezinoktalardaki direnişleri sıklıkla ziyaret eden pek çokgrup ne yazık ki bu desteği Hugo Boss işçilerinevermedi.

Ruhsuz direnişin sessiz sonu!

Gelişme sürecini ayrıntılı biçimde anlattığımızdirenişin temel sorunu, bir biçimde ruhunu yanimücadele azmini yitirmesidir. Piyasanın çok üzerindeücret alan nitelikli işçiler dahi sendikaya inanarakfaaliyet içerisine girmişler, işten atılmalarına rağmendirenişe geçerek ortaya bir irade koymuşlardır. Ancaksendikanın beklemeci ve icazetçi tavrı nedeniylegünden güne inançlarını yitirmişlerdir. Bugün isesendika tarafından direnişin bittiği kendilerineduyurulmuş ve dişe dokunur bir açıklama dahiyapılmamıştır.

Elbette tüm direnişlerin kazanana kadar sürmesibeklenemez. Direnişler bir yere gelip tıkanabilir ve butıkanmayı aşamayarak sona erebilir. Ancak esasmesele, bu sürecin olumlu bir deneyim olarak işçisınıfı hanesine yazılabilmesi, direniş okulunun mezunverebilmesidir.

Hugo Boss direnişinde yapabileceklerin çok azıyapılmış, eylemsizliğin yarattığı ruh hali ile atalet

sürekli hale getirilmiştir. İşçilerin deyimiyle, adetaboşa geçmiş 6 ayın sonunda direniş bitirilmiştir.

Örgütlenip yetki almanın yerini fabrikayıAvrupa’dan sıkıştırmak aldığında, elde edileecek sonuçbu olacaktır. Bu konuda UPS örneğini kısacahatırlatmak bile yeterlidir. UPS örgütlenme sürecindeuluslararası desteğe çok şey borçludur ama TÜMTİShiçbir zaman içerideki örgütlenmeyi bir kenara bırakıpişi ITF ile çözme yoluna gitmemiştir. İçeride sürenörgütlenme ve ortaya konan militan duruş ITF’yi de,diğer uluslararası sendikaları da harekete geçmekdurumunda bırakmıştır. Sonuçta zafer UPS işçilerininve TÜMTİS’in olmuştur.

TEKSİF ise bu ilişkiyi tersten kurarak mücadeleyiikinci plana itmiş, işçileri nesneleştirmiş ve kendisiçeşitli adımlar atarak uluslararası sendikalardan çözümbeklemiştir. Bunun sonucu tam bir hezimet olmuştur.Burada kaybeden hiç de direnişteki birkaç işçi değildir.Daha önemlisi, Hugo Boss gibi büyük bir fabrikadaörgütlenme imkanının heba edilmesidir. Böylesineolumsuz bir deneyim, burada yeniden bir örgütlenmegirişimini alabildiğine zora sokmuştur.

Dahası, serbest bölgedeki Kapadokya, Roy-RobSon ve daha pek çok fabrikadaki işçilerin gözü de budirenişteydi. Ortaya çıkan olumsuz tablo bu büyükişletmeleri de etkileyecektir.

Direnişin ileri çıkmasına engel olan, daha başındanbu direnişi dar bir alana hapseden sendika ve dargrupçu bakışaçısıyla hareket eden reformist EMEP ilediğer sendikal ve siyasal güçler, ortaya çıkan butablonun sorumluluğunu taşımaktadırlar.

İzmir’den sınıf devrimcileri

Kocaeli ve Adapazarı’nda kurulu Pirelli, Brisa veGoodyear fabrikalarında çalışan 4 bin lastik işçisiadına toplu iş sözleşmesi görüşmelerini sürdürenLastik-İş Sendikası, önümüzdeki 17 Nisan günüfabrikalara grev kararlarını asacak.

Son toplantıda lastik patronları yüzde 3,4oranında verdikleri zam teklifini yüzde 4,5’eçıkarttıklarını ve sosyal haklara ise yüzde 5,23yerine yüzde 7 zam yapacaklarını belirttiler.

Patronların, işçilerin eşit işe eşit ücret hakkı olanişe giriş ücretini yarıya düşürmek istemesi vebireysel emekliliği sözleşmeye koymayacağınısöylemesi üzerine sendika ücret pazarlığına

girmedi. Görüşmenin ardından açıklama yapanLastik-İş Genel Başkanı Abdullah Karacan, eşit işeeşit ücret maddesini kıskançlıkla koruduklarını veasla geri vermek gibi bir niyetlerinin olmadığınıifade etti. Karacan, işverenin görüşmede işe girişücretinin kendileri için olmazsa olmaz olduğunusöylediğini belirtti. Kendileri için grev maddesi olanişe giriş ücretini işverenin yarıya düşürmekistediğini ifade eden Karacan, bunun kabuledilebilir olmadığını söyledi.

Karacan, yapılan görüşmenin seyrinin grevuygulamasının zamanı açısından büyük önemtaşıdığını ifade etti.

Lastik patronları eşitsizlik dayatıyor

Page 20: SY Kızıl Bayrak 12-15

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012 Sınıf hareketi

Enerji işçileri 1 Mayıs’açağırıyor!

Adana’da Toroslar Elektrik’te işten atılan taşeronişçilerinin direnişi sürüyor. Direnişçi işçiler 1 Mayıs’açağrı yapıyorlar.

- 1 Mayıs’ta işçilerin gündemi ne olmalıdır?Tayfun: 1 Mayıs zaten işçi bayramı. Bütün işçilerin

birlikte, iç içe, kardeşçe, din, dil, ırk, siyaset ayrımıyapmaksızın hep birlikte olacağı, birleşeceği gündür.Haklarımızı, hukuklarımızı hep birlikte aramak,savunmak, her işçinin hakkıdır. Zaten Türkiye’deyaşananlar ortada. İşçileri birbirine düşman etmeyeçalışıyorlar. Bu oyunlara gelmeden, kardeşlik içindehayatımızı sürdürmemiz gerekir. İşçinin işçiden başkahiçbir dostu yok.

Doğukan: İşçilerin isteklerinin karşılanması,alınterlerinin karşılıksız kalmaması, haklarınınhukuklarının her şeylerinin kendilerinin ellerindeolması, iş güvenliklerinin sağlanması, güvencesizçalışmanın engellenmesi olmalı.

- 1 Mayıs’a direnişçi işçiler olarak nasılkatılacaksınız?

Tayfun: 1 Mayıs işçi bayramı olduğu için, biz debir işçiyiz. Tabii ki 1 Mayıs’a seve seve katılırız.İşçinin işçiden başka dostu olmadığını göstermek içinkatılacağız.

Doğukan: Toplu bir şekilde ailelerimizle,dostlarımızla, sevdiğimiz insanlarla beraber katılmayıdüşünüyoruz.

- Gazetemiz aracılığıyla 1 Mayıs çağrınız nedir?Tayfun: Çağrım şöyle olur. İşçiler birbirine

desteklemedikten sonra işçilerin hakları her zamanyanmaya devam edecek. Böyle olmaması için herzaman birlikte olmamız gerekiyor. 1 Mayıs’a da işçi,emekçi gözüyle herkesin katılmasını tavsiye ederim.

Doğukan: Çoğu işçi arkadaşımız işveren tarafındantehdit ediliyor. Daha önce biz de tehdit ediliyorduk.Böylece işçilerin 1 Mayıs’a katılması engelleniyor.Bunlara kulak asmamalarını istiyorum. Bir günde olsaiş bırakarak 1 Mayıs’a katılmalarını istiyorum.

Kızıl Bayrak / Adana

İstanbul Çapa Tıp Fakültesi taşeron işçilerinin,taşeronlaştırmaya karşı çadır kurarak yürüttüklerimücadele ikinci ayına yaklaşıyor. Her Çarşambadüzenli olarak basın açıklaması yapan işçiler, 1Nisan günü gerçekleştirdikleri eylemle hastaneyönetiminin baskılarını ve aldatmacalarını teşhirettiler. Kendilerini hiçbir şeyin yıldıramayacağınıifade ettiler.

Çadır önünde toplanan katılımcılar, dekan vebaşhekimin resimlerinin bulunduğu maskeleriyüzlerine takarak yürüdüler.

TAŞİŞ-DER, İstanbul Tabip Odası, Dev Sağlık-İş, SES Aksaray Şubesi, Tez Koop-İş 5 No’lu Şubeadına ortak açıklamayı işten atılan işçilerdenEmine Ermiş okudu. Ermiş, son günlerde yaşananişçi ölümlerini hatırlatarak, taşeronlaşmaya karşı

mücadelenin haklılığına, meşruluğuna ve öneminedikkat çekti.

Ermiş, rektörlüğün basın yoluyla “taşeronsisteme karşıyız” açıklamaları yaparak işçiye sahipçıktığı imajını verdiğini, oysa yasadışı olan taşeronfirmanın halen çalışmalarını sürdürdüğünü ve işçiçıkarmaların devam ettiğini dile getirerekyönetimin aldatıcı açıklamalar yaptığını vurguladı.

Ermiş, açıklamanın devamında yürüttüklerimücadelenin saldırılara karşı sonuç ürettiğine işaretederek, mücadeleyi büyüteceklerini ve taşeronkölelik sistemini teşhir etmeye devam edeceklerinidile getirdi. Eyleme, Eğitim Sen 6 No’lu Şubeüyeleri de destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Çapa’da mücadele sürüyor

Aydın’da taşeronişçiler eylemde

SES Aydın Temsilciliği ve Eğitim Sen, AdnanMenderes Üniversitesi’nde taşeron firmabünyesinde çalışan işçilerin işten atılmasına karşıişçilerle birlikte 11 Nisan günü Sulupark’ta basınaçıklaması yaptı.

Eğitim Sen ADÜ Temsilcisi Yrd. Doç. HaydarUncu tarafından yapılan açıklamada“Üniversitenin 15 çalışanının işine hiçbir nedengöstermeksizin son verilmiştir. Emekçilerinyıllardır karşı çıkmalarına karşın neredeyse bütünhizmet alımlarının taşeron firmalar eliylegördürülmesinin faturasını da işçi ve emekçilereödetildiği bir kez daha kanıtlanmıştır” ifadelerineyer verilirken, işçilerin taşeron firmalarla her anişten çıkarılma kaygısı ile çalıştığı, soruşturmalar,mahkemeler ve hakaretlerle sindirilmeyeçalışıldığı belirtildi.

BES ve Yapı-Yol Sen üyeleri de açıklamayadestek verdiler.

Kızıl Bayrak / Aydın

Sağlık işçileriçadırları kuruyor

Dev Sağlık-İş Sendikası, taşeron köleliğinekarşı Türkiye’nin çeşitli hastanelerinde“Güvenceli İş İnsanca Yaşam Çadırları” kuruyor.Sendika, 22 Nisan’da Ankara’da gerçekleştireceğieylem öncesinde imza toplayarak taşeronluksistemine karşı mücadele çağrısı yapacak.

İlk çadır Okmeydanı’nda

İlk çadır 5 Nisan günü İstanbul OkmeydanıEğitim ve Araştırma Hastanesi’ndegerçekleştirilen eylemle kuruldu.

Eylemde basın açıklamasını okuyan DevSağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, hastaneyönetimlerinin, rektörlerin mahkeme kararlarınauymadığını hatırlattı. Çerkezoğlu, 22 Nisan’daAnkara’da Sağlık Bakanlığı’na giderek “Mahkemekararına uyulsun, taşeron sistemi kaldırılsın”talebini haykıracaklarını belirtti.

Balcalı’da çadır kuruldu

Sağlık işçileri 10 Nisan günü Adana BalcalıHastanesi’ne çadır kurdular. Dev Sağlık-İş üyesisağlık işçileri burada bir eylem yaptılar. Eylemdesağlık emekçilerine destek vermek için enerjiişçileri de geldiler. “Atılan işçiler geri alınsın”pankartını açarak çadırın kurulacağı hastanebahçesine sloganlarla gelen enerji işçileri,taşeronlaştırmaya karşı sağlık emekçilerininyanında olduklarını ifade ettiler.

Basın açıklaması, 22 Nisan çağrısıyla sonaerdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul – Adana

Page 21: SY Kızıl Bayrak 12-15

22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012Dünya

Mali’de siyasi kriz ve çatışmalarderinleşiyor!

Batı Afrika ülkelerinden Mali’deki siyasi kriz,yaşanan iç çatışmalar ve geçen Mart ayındagerçekleştirilen askeri darbe ile daha da derinleşiyor.Ülkenin Kuzeyi’nde bağımsızlık ilan eden Tuaregler,yönetime el koyan askeri cunta ve kökten dinciörgütler arasındaki çatışmaların ülkeyi bölünmenineşiğine getirdiği bildiriliyor.

Eski Fransız sömürgesi olan Mali, 1960 yılındabağımsızlığını ilan etse de, zorba yönetimler veçatışmalardan kurtulamadı. Egemen sınıfların farklıkesimleri arasında yaşanan iktidar çatışmaları halendevam ederken, Berberi Tuaregler ise, bağımsızlıktalebiyle mücadele ediyor. Mali’nin yanısıra Cezayir,Nijer ve Libya’da yaşayan Tuaregler, dört parçayaayrılmış durumdalar. “Azavadın Kurtuluşu içinUlusal Hareket” (AKUH) adı altında birleşenMali’nin Kuzeyi’nde yaşayan Tuaregler, bu bölgedebağımsızlık ilan ettiler.

Geçen yıla kadar Libya’da “paralı askerlik” deyapan Malili Tuaregler, Kaddafi’nin devrilmesindensonra ülkelerine silahlarıyla birlikte dönerek güçlübir konum elde ettiler. Son ana kadar Kaddafiyönetimine bağlı kalan güçlerin de bu bölgeyesığınması, AKUH’un bağımsızlık ilan etmesinikolaylaştırmış görünüyor.

Bu hareketin siyasal çizgisi hakkında kayda değerbilgilere ulaşmak mümkün olmasa da, Tuareghalkının bağımsızlığı uğruna mücadele ettiğianlaşılıyor. Ancak Kaddafi yönetiminde paralıaskerlik yapmaları, AKUH’un çizgisi hakkında ipucuveriyor. Bazı kaynaklar, hareketin “İslami MagripElkaidesi” ile işbirliği yaptığını iddia ederken,bazıları ise tersini öne sürüyor. Kökten dinci güçlerinMali’nin güneyinde örgütlü olmaları, işbirliğiihtimalini zayıflatıyor.

Yansıyan bilgilere bakılırsa, AKUH, emperyalistgüçlerle doğrudan ilişki içinde değil. Savaş aygıtıNATO bombardımanıyla yıkılan Kaddafi yönetimidışında bölge devletleriyle işbirliği yapıpyapmadıkları hakkında ise net bir sonuca ulaşmakverili bilgilerle olası değil.

Mali’den yansıyanlar, darbenin Tuaregler’inbağımsızlık hareketini ezmeyi de hedeflediğine işaretediyor. Nitekim darbeciler adına açıklamalardabulunan bir sözcü, darbenin “mevcut AmadouToumani Toure yönetiminin kuzeydeki BerberiTuareg isyancılarına karşı yetersiz mücadelesineaskerin gösterdiği bir tepki” olduğunu söyledi.

Buna göre darbecilerin öncelikli hedeflerindenbiri, Tuaregler’in bağımsızlık taleplerinibastırmaktır. Ancak Afrika Birliği ülkelerinindarbeye karşı tutum alması, Tuaregler’in isebağımsızlık ilan etmeleri, darbe girişimininfiyaskoyla sonuçlandığının göstergeleri kabulediliyor. Afrika Birliği’nin yanısıra Batı AfrikaÜlkeleri Ekonomik Topluluğu üyelerinin de darbeyekarşı çıkmaları üzerine geri adım atan cuntacıların,iktidarı geçici yönetime devretmeyi kabul ettikleribildiriliyor.

AKUH’un Kuzey’de bağımsızlık ilan etmesi,darbecilerin ise geri adım atmaları gerilimihafifletmiş gibi görünse de, Mali’de hem siyasikrizin hem silahlı çatışmaların devam ettiğibildiriliyor. Bazı kaynaklar ise, kökten dinci

örgütlerin de bağımsızlık ilan eden Tuaregler’e karşısaldırıya geçmeye hazırlandığını iddia ediyor.Çatışmaların şiddetlenmesinin iç savaşıkörükleyeceği, bunun ise ülkenin parçalanmasına yolaçacağını öne süren bazı çevreler, çatışmalarınKuzey Afrika ülkelerine yayılma ihtimalinin yüksekolduğunu da savunuyor.

Diğer Afrika ülkelerinde olduğu gibi Mali’de desüregelen gerici iktidar savaşları ve iç çatışmalar,sömürgeci emperyalistlerin kıta halklarının başınamusallat ettikleri ölümcül vebalardır. Zira kıtanınhem doğal hem insansal kaynaklarını yağmalayansömürgeci emperyalistler, Afrika’yı ortaçağkaranlığına doğru fırlatıp attılar. Gelişme dinamikleriparçalanan kıta ülkelerinin halkları kabilelerebölünerek, iç çatışmalarla tarumar edilmiştir. Halenbirçok Afrika ülkesinde, emperyalist/siyonistgüçlerin de taraf olduğu iktidar çatışmaları devamediyor.

20. yüzyılın ikinci yarısında sömürgeciliğe karşıgelişen ilerici ve devrimci hareketler, gerici güçlerarası iktidar çatışmaları ortamında güçten düşerek

etkisizleşirken, şu veya bu gerici güce sırtınıdayamış savaş ağalarının kimi zaman vahşi boyutlaralan bu çatışmalar, halen kıta halklarının en büyükhandikapıdır. ‘90’lı yıllarda emperyalist güçleringözetiminde Ruanda’da gerçekleştirilen soykırımdabirkaç haftada bir milyona yakın insanınkatledilmesi, bu çatışmaların ne kadar tüketiciolduğunun çarpıcı olduğu kadar dehşet vericiörneklerinden biridir.

Yazık ki, Mali’deki çatışmaların da yıkıcısonuçlara yol açma olasılığı var. Zira yansıdığıkadarıyla çatışan güçler arasında ilerici ve devrimcibir taraf bulunmuyor. Bilindiği üzere şiddet, iki veyadaha fazla gerici güç arasında cereyan ettiğinde, tümtaraflar vahşi yöntemlere başvuruyor. Bu iseçatışmaların çok daha vahim daha kıyıcı olmasınaneden oluyor.

Afrikalı işçi ve emekçilerin bu uğursuz, tüketicikısırdöngüden çıkabilmeleri, yazık ki kolay değil.Bu, ancak ilerici ve devrimci güçlerin siyasal alandaetkili bir rol üstlenip emekçilere bir alternatifsunabildikleri zaman mümkün olacaktır.

Libya işgalcilerinin maskesi düşüyor

Abdülhakim Belhac adlı Libyalı bir muhalif, İngiliz istihbarat servisini kendisini ve karısını Kaddafi yanlılarınıneline bıraktığını ifade etti. Emperyalistlerin Ortadoğu'daki iktidarlarla kurdukları ilişkiyi yansıtan bu olay açılandava ile ortaya çıktı.

Belgelerle ispatlanan olaylarda CIA'in 2002 ile 2004 yılları arasında bir dizi İslamcı militanı kaçırarak Kaddafirejimine teslim ettiği görülüyor.

Libya'daki Kaddafi'ye karşı savaşan güçlerin komutanlarından olan Abdülhakim Belhac, 2004 yılında işkencegördüğünü ve Bangkok'tan Libya'ya CIA ile MI6'nın ortak operasyonuyla götürüldüğünü söylüyor.

Emperyalistler kendi çıkarlarıyla örtüştüğü sürece Ortadoğu'daki diktatörleri desteklemiş, çıkarlarınahizmet etmediği andaysa ipini çekmek için devreye girmiştir. Libya'da Kaddafi iktidarıyla Avrupaemperyalistlerinin güçlü bağı kısa sürede işgale kadar evrilmişti.

Demokrasi ve özgürlük yalanları arasında Libya'da emperyalistler işgale girişmiş, ilk icraatları ise Libyadevletiyle kurulan petrol satış sözleşmesini yenilemek olmuştu.

Page 22: SY Kızıl Bayrak 12-15

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012 Dünya

Öğretmenler açlıkgrevinde

Hindistan’da 11 aydır ücretleri ödenmeyenöğretmenler 10 Nisan günü açlık grevinebaşladılar. Sosyal Yardımlaşma Dairesi önündeeyleme geçen 50 öğretmen, kendilerindenEngelliler Komisyonu’ndan alınacak “çalışabilirbelgesi” istendiğini ve bunu alamadıkları için deücretlerinin ödenmediğini belirttiler.

Açlık grevine başlayan öğretmenlerdenRajendra Kamble, Sosyal Yardımlaşma Dairesi’nin2009 yılında bir genelge yayınladığını, buna göreöğretmenlerin atamalarının yapılması içinEngelliler Komisyonu’ndan sözkonusu belgeyialmaları gerektiğini belirtti. Ancak böyle biruygulamanın öğretmenliğe başladıklarındaolmadığını da hatırlatarak, yeni uygulama içinbelge alınması gereken komisyon görevlisininofisinin Pune şehrinde olduğunu veöğretmenlerin çoğunun buraya gitme imkanındanyoksun olduğunu vurguladı. Genelgeden sonrayalnızca 24 öğretmenin ilgili belgeyi alabildiğinibelirten Kamble, ortaya çıkan adaletsizliğin altınıçizdi.

Ayrıca atamaların yapıldığı tarih olarakbelgelerin alındığı günün sayılacağını söyleyerek,bunun aradaki 11 aylık maaşlarının ödenmemesianlamına geldiğini belirtti.

Sosyal Yardımlaşma Dairesi’nden yapılanaçıklamada ise sorunun kendilerin kaynaklıolmadığı, hükümet politikalarının uygulandığısöylendi. Sosyal Yardımlaşma Dairesi’nin sorunuçözmeye çalıştıklarına dair açıklamalarına karşınöğretmenler mücadeleyi sürdüreceklerini vesorun çözülmediği koşullarda eylemlerini süresizaçlık grevine çevireceklerini belirttiler.

Krizin faturasınıcanıyla ödedi

İşsizlik oranları ve yoksulluğun derinleştiğiülkede 77 yaşındaki emekli bir eczacı 4 NisanÇarşamba günü, ödeyemediği borçları yüzündenintihar etti.

Emeklinin “Borçlarım var, buna artıkdayanamıyorum” dedikten sonra paltosununcebinden çıkardığı tabanca ile intihar ettiğiaçıklandı.

Emeklinin üzerinden çıkan veda mektubunda“Çöpten yiyecek arayamaya başlamadan öncebundan daha onurlu bir çözüm bulamıyorum”dediği belirtiliyor.

Emeklinin ölümü ülkede büyük yankıyaratırken, sosyal medya üzerinden yapılançağrılarla 4 Nisan Çarşamba akşamı Atina’nınSintagma Meydanı’nda bin 500’den fazla kişieylem gerçekleştirdi.

İntihar sonrası öfkeli gösteri

Hristulas adlı emekçinin intiharı sonrasıyüzlerce tersane işçisi, Atina’daki Yunan MerkezBankası’nın önünde eylem yaptılar. İşçiler, “Artıkevlerine ekmek götürmekte zorluk çekiyoruz.Maaşlarımız yarıya indi. Birikimlerimizi dealdılar. Nasıl yaşayacağız. Hepimiz intihar mıedelim?” diye haykırdı.

Tersane işçilerinin eylemine, polis müdahaleetmek isteyince çatışma başladı.

Bir süredir emperyalistlerin gündeminde yer tutanSuriye’ye yönelik emperyalist müdahale meselesi iyicekızışıyor. Esad rejiminin baskı ve katliamlarını fırsatbilen emperyalistler “Suriye halkını baskı ve zorbalıktankurtarmak” adına yükselttikleri savaş naralarına somutbiçim veriyorlar.

Suriye’ye yönelik olası bir müdahale için zeminhazırlayan emperyalist güçler, BM ve Arap Birliği ÖzelTemsilcisi olarak Kofi Annan’ı atamış, Annan da Suriyeve Türkiye başta olmak üzere çeşitli ülkelerle yaptığıgörüşmelerin ardından “Barış Planı” hazırlamıştı. Bunagöre, Esad rejimi tüm silahları koşulsuz olaraksusturacak, BM yetkililerinin Suriye’ye girerek incelemeyapmalarına izin verilecekti. Esad’ın da kabul ettiğibelirtilen bu plan için son tarih olarak da 10 Nisanbelirlenmişti.

Ancak bu son tarih dolmasına rağmen Esad rejimininbaskı ve zorbalığı durdurmaması, Türkiye’ye kaçmayaçalışanlara dahi ateş açılması iddiaları bu planınbaşarısızlığa uğradığı biçiminde yorumlanmıştı.

Türkiye’deki mülteci kamplarını gezen Annan iseböyle bir başarısızlıktan söz edilemeyeceğini savundu.Buna göre Esad’ın “silahları susturması ve askerlerikışlaya çekmesi” için son gün 12 Nisan.

Suriye’ye yönelik emperyalist saldırganlıkta başta roloynayan Türk sermaye devleti çok yönlü bir hazırlıkiçerisine girmiş bulunuyor. Hazırlıkların bir ayağı yinediplomatik ilişkilerden oluşuyor. Suriye’nin Dostları

Grubu gibi uluslararası saldırı platformlarınıntoplantılarına ev sahipliği yapan Türk devleti, Rusya veÇin ile görüşerek emperyalist işgal için ikna etmeyeçabalıyor.

Öte yandan, Esad rejiminden kaçan mültecilerisınırlarından içeri kabul etmesini emperyalistçığırtkanlığa malzeme olarak kullanıyor. Maliye BakanıMehmet Şimşek, “Suriye krizinin” kendilerine 150milyon dolara mal olduğunu açıklamış bulunuyor.

Suriye’nin sınır bölgelerdeki mülteci kamplarınasaldırdığını ve sınır ihlali yaptığını iddia ederek Suriyesınırından girmenin somut hazırlıklarını yapıyor. Bununiçin de “tampon bölge oluşturma” bahanelerine sığınıyor.

Burjuva basın da Türk devletinin bu saldırganlığıylatam bir uyum içinde çalışıyor. Hemen hergün Suriye’deyaşananları aktaran burjuva basın, meseleyi dönüpdolaşıp sözkonusu saldırganlığa bağlıyor.

Sonuç olarak, çoktandır hedefte olan Suriye, gelinenyerde emperyalist saldırganlığın eşiğinde bulunuyor.Açık ki, saldırganlığın faturasını yüklenen kesimSuriye’nin emekçi halkları olacaktır. Tersinden,emperyalist savaş ve saldırganlığın içe dönük faturası daişçi ve emekçilerin karşısına çıkarılacaktır.

Tüm bunlara karşı, Türkiye’deki işçi ve emekçiler“işçilerin birliği, halkların kardeşliği” şiarı ilemücadeleyi yükseltmeli, emperyasit savaş vesaldırganlığa karşı devrim mücadelesini büyütmelidir.

Suriye’ye yönelik emperyalistsaldırganlık kızışıyor

Avrupa’da her yıl emperyalist savaş karşıtı binlerceinsan 7 Nisan günü sokağa çıkarak gündemdekigelişmelere bağlı olarak savaşa ve silahlanmaya karşıtepkilerini sokağa taşırlar.

Bu yıl da Almanya’nın Stuttgart şehrinde biryürüyüş ve miting düzenlendi. Saat 13.00’teHauptbanhof (Gar) karşısındaki meydanda bir arayagelen kitle, taşıdıkları döviz ve pankartlarla yürüyüşegeçti. Yürüyüşe DKP, MLPD, Die LINKE ve kendilerini“barış yanlısı sivil inisiyatifler” olarak nitelendirenlerkatılım sağladı. Türkiyeli kurum ve partilerden sadeceTKİP ve BİR-KAR katılım sağladı. Pankart veflamalardaki sloganlar kriz ve savaş karşıtı sloganlardı.Yürüyüş boyunca yapılan konuşmalarda kriz ve Alman

sermaye devletinin savaşı finanse eden politikalarıteşhir edildi. Yürüyüşün ardından SCHLOSS PLATZMeydanı’nda bir miting düzenlendi. Türküler vekonuşmalarla saat 16.00’ya kadar miting devam etti.Burada yapılan konuşmalarda dünden bugüne Almansermaye devletinin savaş politikalarına değinilerek“savaştan yana partilere oy vermeyin, desteklemeyin”denildi.

BİR-KAR (İşçilerin Birliği Halkların KardeşliğiPlatformu) yürüyüş ve mitinge “Emperyalistsaldırganlığa karşı enternasyonal dayanışmaya”pankartıyla katıldı.

Yürüyüşe 1500 kişi katıldı. Kızıl Bayrak / Stuttgart

Stuttgart’ta Paskalya yürüyüşü

Page 23: SY Kızıl Bayrak 12-15

Ortadoğu24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

Mısır’da değişim yok!

Mısır’da halk hareketi sonrası sermaye devletininyeniden şekillenişi siyasal krizi büyütüyor.Yapılacak seçimlerin getireceği “yeni düzen” içinortaya çıkan adaylar bile sistemin işleyişindedeğişim olmadığını ortaya koyuyor. Hüsnü Mübarekdöneminin eski İstihbarat Servisi Şefi ÖmerSüleyman’ın Cumhurbaşkanlığı’na aday olmasıbunun en açık kanıtı. Mısır devletinin en temel yapıtaşlarından biri olan İstihbarat Servisi’nin başkanıkonuşmalarında “Mısır devletinin çocuklarınıngöreve çağırdığını” ifade ederek adaylığınısavunuyor. Halk hareketinin bastırılması çabasındaen önde görev alan isimlerden birinin adaylığıdiktatör devrilse de diktatörlüğün ayakta durduğunugösteriyor.

İsrail cephesinden yapılan açıklamalar daMısır’da yapılacak seçimlerin demokrasialdatmacasından öteye geçmediğini gösteriyor.

Şimon Perez yaptığı açıklamada; “Mısır’da kimiktidara gelirse gelsin Camp David antlaşmasınasadık kalacaktır” diyerek İsrail’in veemperyalistlerin bağlayıcılığını vurguladı.

Mısır’da halk hareketi sonrası şekillenen seçimve anayasa hazırlıkları gün geçtikçe daha karmaşıkbir sürece evriliyor. Şu an Hüsnü Mübarek’ten tümyetkileri devralan Mısır Yüksek Askeri KonseyiMayıs ayının sonunda seçim yapılacağınıaçıklamıştı.

Mısır İdari Mahkemesi, anayasayı hazırlamaklagörevli parlamento kuruluna ilişkin yürütmeyidurdurma kararı aldı. Kurucular Meclisi’ninbileşenlerinin şekillenişinde İslamcı gruplarınçoğunluk sağlamasına zemin hazırlanması, Kıptilergibi önde gelen diğer azınlık ve muhalefetgruplarının anayasa sürecinin dışında bırakılmasısonrası yoğunlaşan tepkilerle bu karar alındı.

Mısır’da halk hareketini bastırmak için elindengeleni yapan Hüsnü Mübarek rejiminin, sokakeylemlerinin doruk noktasında olduğu süreçteemperyalistlerin tam desteğini aldığı ortaya çıkıyor.

Bu süreçte Mısır sermaye devleti işçi veemekçilerin birbirinden yalıtılması ve iletişimininkesilmesi için interneti ve cep telefonlarını blokeetti. Amerikan ve Avrupalı internet sağlayıcılarınında Hüsnü Mübarek için bu sansüre destek verdiğiortaya çıktı.

28 Ocak 2011 tarihinde Mübarek rejimi tümülkenin iletişim ağını kapattı. Gece yarısındanhemen önce tüm Mısır internet erişiminden silindi.Bu adımı, daha sonra hemen hemen tüm önemliyerleşim yerlerinde susan cep telefonu bağlantılarıizledi. Cep telefonları bir gün süreyle sessizkalırken, internet bağlantısının geri gelmesi 6 günaldı.

Emperyalistlerden Mübarek’e tam destek

Kıbrıs’ta eğitimemekçilerine barikat

Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası(KTOEÖS), öğretmenlerden yapılan haksızkesintiler nedeniyle Meclis önünden başlayarak,Maliye Bakanlığı ardından da Milli EğitimBakanlığı önünde eylem yapmak istedi. Ancakpolis saldırdı.

İlköğretim okullarında yaşanan sıkıntılar,zorunlu din dersleri ve Milli Eğitim Bakanlığıtarafından alınan karne paralarını protesto amaçlıgeçtiğimiz dönem öğrencilere karne vermeyenöğretmenlere, eylem cezası kesildi.

Yaptıkları eylemlerden dolayı öğretmenlerinmaaşlarında kesinti yapıldı.

4 Nisan günü Sendikal Platform üyelerinin dedestek verdiği eylem Meclis önünden başladı.Eylemciler, kesintileri kınayarak meclise sırtlarınadöndüler.

Maliye Bakanlığı’nda yapılan bir basınaçıklamasının ardından Milli Eğitim Bakanlığı’nayürüyen öğretmenler, Bakanlık’a girerek,sorunlarını dile getirmek istedi. Fakat polisburada öğretmenlere saldırdı.

Kısa arbedenin ardından basın açıklamasıyapıldı.

Toplanan imzaları bakana sunmak isteyenKTOEÖS’e bağlı sendikacıya, Bakanlık’ın kapısındapolis tekrar saldırıda bulundu ve içeri alınmamasısağlandı.

Polisle yaşanan tartışmaların ardındanKTOEÖS’i temsilen 5 kişi Bakanlık’a girerekimzalarını sundu.

Kızıl Bayrak / Kıbrıs

Ürdün’de süresizgrev

Ürdün’ün en büyük elektrik üretim şirketindeçalışan yaklaşık 1200 işçi 5 Nisan günü, ücretartışı ve çalışma koşullarının iyileştirilmesitalepleri ile süresiz greve başladılar.

Grevle ilgili olarak açıklama yapan Elektrikİşçileri Sendikası Başkanı Ali El Hadid, grevinMerkezi Elektrik Üretim Şirketi yönetimi işçilerinücretlerde ve çalışma koşullarında kapsamlıiyileştirmeye gidilmesi taleplerini kabul edenekadar devam edeceğini belirtti.

Şirket yetkilileri ise işçilerin ücret taleplerinikarşılamanın şirketin 2011 karlarının neredeyseyarısına mal olacağını ileri sürüyor. Ürdünelektriğinin yarısını üreten ve kontrolü SuudiArabistan sermayeli ACWA Power Internationalşirketinde olan, merkezi Elektrik Üretim Şirketibirkaç yıl önce yabancı şirketlerin Ürdün enerjipiyasasına yatırım yapmasını teşvik etmek içinözelleştirilmişti.

Page 24: SY Kızıl Bayrak 12-15

Gençlik hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012..

Sermaye devleti faşist baskı ve terörü tırmandıraraksürdürüyor. Devrimciler, ilericiler, yurtseverler sermayedevleti tarafından hedef tahtasına çakılıyor. Azgın polisterörü, sokak ortasında gözaltına alma ve ev baskınlarısıradanlaşıyor.

Faşist baskı ve terörün güncel örneği olarakNewroz’un yasaklanması ve ardından yaşanan gözaltı-tutuklama terörü olarak karşımıza çıkıyor. Kürt halkınıniradesini kırmak için her türlü zorbalığı gösterensermaye devleti, Newroz’u kutlamak isteyen Kürthalkına, ilericilere, devrimcilere azgınca saldırmış,yaşanan azgın polis terörü sonucu BDP Arnavutköy ilçeyöneticisi hayatını kaybetmişti. 160’ya yakın kişi degözaltına alınmıştı. 3 Nisan’da Newroz gerekçegösterilerek yapılan ev baskınlarının ikincisi de 10Nisan günü yaşandı. Gözaltına alınanlar arasında birEkim Gençliği okurunun da olduğu pek çok üniversiteöğrencisi bulunmakta. Halihazırda Newrozgerekçesiyle 35 kişi tutuklu yargılanıyor.

İşçilerin, emekçilerin, Kürt halkının, gençliğinkapitalist sömürü karşısında mücadeleden başkayolunun olmadığı açıktır. Bu kapsamda da sermayedevleti kendi bekasını korumak için devrimcilerin,ilericilerin, yurtseverlerin büyüttükleri haklı mücadelekarşısında faşist baskı ve terörü azgınlaştırmaktadır.

Faşist baskı ve terörün üniversitelerdeki ayağıolarak karşımıza soruşturma ve cezalar çıkmaktadır.Yüzlerce üniversite öğrencisi tutukluyken, pekçokilerici, devrimci, yurtsever öğrencinin de sesisoruşturma-ceza terörü ile kesilmeye çalışılmaktadır.Bu saldırıların güncel bilançosunu sermaye devletikendi ağzıyla da açıklamaktan çekinmemiştir.

İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel’in soruönergesi üzerine Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer,2010 ve 2011 yıllarında 7 bin 43 üniversite öğrencisihakkında soruşturma açıldığını, soruşturmalarneticesinde 4 bin 602 öğrencinin okuldanuzaklaştırıldığını, 55’inin ise atıldığını açıklamıştır.

İki yıl içerisinde 4 bin 602 öğrencinin okuldanuzaklaştırılması, 55’inin ise atılması YÖK düzenininüniversitelerde yarattığı cezaevi-kışla modelinin açıkgöstergesidir. Nasıl ki sermaye devleti kendi bekasınıkorumak için mücadele eden devrimci, ilerici,

yurtseverleri katlederek, tutuklayarak bitirmeyeçalışıyorsa üniversitelerde de “eşit, parasız, bilimsel,anadilde eğitim” isteyen, “söz, yetki, karar hakkı” talepeden öğrenciler de soruşturma-ceza terörü ilebitirilmeye çalışılmaktadır. Böylece YÖK düzeninin,şirket yöneticilerinin derslere girdiği, idari özerkliği(!)adına mütevelli heyetlerinde patronların olduğu, AR-GE’lerinde, teknoparklarında başta savaş sanayi olmaküzere sermayenin çıkarları doğrultusunda bilimüretildiği, tüm bunlar karşısında da düşünmeyen,sorgulamayan öğrencilerin eğitim(!) gördüğü üniversitemodeli rahatça oluşturulmak istenmektedir.

Soruşturma, ceza ve faşist beslemelerinsaldırılarının yetmediği durumlarda ise YÖK düzenikendi yasal düzenlemelerini bile çiğneyereköğrencilerin okula girişini fiilen engellemektedir.Geçtiğimiz yıllarda YTÜ’de yaşanan “ihtiyadi tedbir”uygulaması Ankara Üniversitesi Dil Tarih CoğrafyaFakültesi’nde de devreye sokulmuştur. 3 Nisan günüyaşanan faşist saldırının ardından 22 ilerici, devrimciöğrencinin okula girişi ‘tedbiren’ yasaklanmıştır. Yaniidare-polis-faşist işbirliği ile 22 ilerici ve devrimciöğrenci haklarında kesinleşmiş bir uzaklaştırma cezasıbile ortada yokken üniversitelerine alınmamaktadırlar.Bu saldırı karşısında DTCF öğrencilerinin verdiği tepkiise son derece anlamlı olmuş, öğrenciler “SokakÜniversitesi” düzenleyerek kendi alternatifüniversitelerini oluşturmuşlardır.

Üniversite öğrencilerine yönelik gözaltı, tutuklama,soruşturma, ceza terörü karşısında yılmadanmücadeleyi büyütmek faşist baskı ve terörüntırmandırıldığı şu günlerde son derece yakıcı bir görevolarak durmaktadır. Sermaye devletinin üniversitelerdekurduğu YÖK düzeninin gençliğe geleceksizliktenbaşka bir şey vaat etmediği ortadaykenüniversitelerimizde YÖK düzenine karşı mücadelebüyütülmelidir.

Tüm gençliğe soruşturma-ceza terörüne karşımücadelenin, tutuklu öğrencilerle dayanışmanın,özgürlüğüne sahip çıkmak demek olduğunu anlatmak,ilerici, devrimci öğrencilerin omuzlarında bir görevolarak durmaktadır.

B. Bahar

Gözaltı-tutuklama, soruşturma-ceza terörüne karşı

Özgürlüğümüze sahipçıkıyoruz!

Faşist baskı ve terörsökmedi, sökmeyecek...

Gözaltılar serbestbırakılsın!

Sermaye devleti ilericilere, devrimcilere,yurtseverlere yönelik faşist baskı ve terörütırmandırıyor. 10 Nisan günü İstanbul’dagerçekleşen ev baskınları ile aralarında bir EkimGençliği okuru ve BDSP çalışanının dabulunduğu 19 kişi gözaltına alındı.

Kürt halkına yönelik imha ve inkarpolitikalarında ısrar eden faşist sermaye devletiNewroz’u yasaklamış, bu yasaklama karşındaKürt halkı, ilerici ve devrimci güçler de Newrozbayramını kutlamak için Kazlıçeşme Meydanı’nayüklenmişlerdi. Azgın polis terörü sonucunda pekçok insan yaralanırken 160’a yakın devrimci veilerici gözaltına alınmış, 23 kişi de tutuklanmıştı.Bununla da yetinmeyen sermaye devleti 3Nisan’da da 34 kişiyi gözaltına almış, bunlardan12’sini de tutuklamıştı. 10 Nisan’da da Newrozgerekçesiyle 19 kişi gözaltına alındı.

Açık ki sermaye devleti “işçilerin birliği,halkların kardeşliği” şiarını yükselten Kürthalkından, ilericilerden, devrimcilerdenkorkmaktadır. 1 Mayıs’a yaklaşılan şu günlerdede saldırılarını arttırmaktadır. Ancak gözaltıların,tutuklamaların, baskıların bizleriyıldıramayacağını bir kez daha belirtiyoruz.

Tüm bu saldırılar karşısında kararlılıklamücadele etmeye devam edeceğiz. Ekim Gençliğiolarak üniversitelerimizde faşist baskı ve terörkarşısında özgürlüğüne ve geleceğine sahip çıkmaçağrısını yükselteceğiz. 1 Mayıs’ta da “işçilerinbirliği, halkların kardeşliği” şiarını yükselterekalanları dolduracağız!

Gözaltılar serbest bırakılsın!Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!Gençlik gelecek gelecek sosyalizm!

Page 25: SY Kızıl Bayrak 12-15

Gençlik hareketi26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

Denizler’in yolunda düzene başkaldırıyoruz!

Özgürlük, devrim ve sosyalizm için geleceğimize sahip çıkıyoruz!

Kampanya çalışmamız sona doğru yaklaşmışbulunuyor. “Gençliğe devrimci baharı kazanmaçağrısı” olarak tanımladığımız kampanyamızın bu sonaşamasında, 1 Mayıs’ın hemen ardından 6 Mayıs’ıkarşılayacağız. 6 Mayıs 1972’de devrim ve sosyalizmeolan bağlılıkları ile darağacına yürüyen Deniz Gezmiş,Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan’ı, Denizler şahsındadevrim mücadelesinde ölümsüzleşen tüm kızılkaranfilleri anacağız.

Bu 6 Mayıs, “Geleceğine sahip çık!” şiarı ileyürüttüğümüz kampanyamızın da final etkinliğiolacak. Ayları bulan yoğun çaba ve emek, 1 Mayıs’labirlikte en önemli somut karşılığını bu etkinliklebulacak.

Kampanyamızın final etkinliğinin 6 Mayıs gibi birgünde yapılacak olması bilinçli bir tercihin ürünüdür.Böyle bir final etkinliğinin devrimci önderlerin ölümyıldönümünde ve onları anarak yapılacak olmasıçalışmamızın anlamını ve genç komünistlerin kendimisyonları ve konumlarına dair taşıdıkları açık bilincinyansıması olacaktır.

6 Mayıs, emperyalizme karşı mücadeledesimgeleşmiş yiğit devrimcilerin katledilişlerininyıldönümüdür. ABD askerlerini Dolmabahçekıyılarından denize döken bir kuşağın öncülerininadlarını tarihe kazıdıkları gündür!

6 Mayıs, faşist baskı ve terörü karşısındabaşeğmemenin, darağacına başı dik yürümenin tanıklıkettiği bir gündür!

6 Mayıs, son nefesle haykırılan “YaşasınMarksizm-Leninizm!” şiarının devrim mücadelesinebir daha silinmemecesine yazıldığı bir gündür.Devrime olan sarsılmaz bağlılığın, devrim vesosyalizm davasına adanmışlığın, inancın vekararlılığın adıdır!

İşte bu yüzden 6 Mayıs, devrim ve sosyalizmmücadelesi tarihimizin en acı olduğu kadar en onurlusayfalarının da başında gelmektedir.

Denizler’in bugün gençlik alanındaki temsilcileri,

tasfiyeci bataklık içinde debelenerek Denizler’inyolunu parlamentoya çıkaran liberal-reformist güçlerdeğil, düzen karşısında devrim bayrağını inat ve ısrarlataşımayı sürdüren genç komünistlerdir. Denizler’indüzene karşı yükselttikleri devrim bayrağı bugün gençkomünistlerin ellerindedir. Üniversite kampüsleri,sokaklar ve eylem alanları bunun en dolaysız tanığıdır.Gençlik hareketinin politik öznelerinin dahiapolitikleştiği bir dönemde devrim ve sosyalizm şiarınıyükseltenler; gençliğe parti ve devrim davasınınçağrısını taşıyanlar; özgürlük, devrim ve sosyalizmiçin kavga şiarını haykıranlar bugün gençkomünistlerdir.

Bulundukları tüm alanlarda devrim ve sosyalizmbayrağını yükselten genç komünistler, 6 Mayıs’taİstanbul’da toplanacaklar. Denizler’i ve kavgadaölümsüzleşen devrimci önderleri kitlesel ve militan biretkinlikle anarak kampanyalarını sonlandıracaklar.

Emperyalist savaş ve saldırganlığa, faşist baskı vedevlet terörüne, eğitimin ticarileştirilmesine karşıgeleceğine sahip çıkan, Denizler’in yolunda düzenebaşkaldıran gençlik güçleri bu etkinlikte buluşacaklar.“Özgürlük, devrim ve sosyalizm!” şiarlarını birkezdaha hep birlikte haykıracaklar.

1 Mayıs’tan 6 Mayıs’a, devrimci baharı kazanmaya!

Kampanyamızın bu son dönemi genç komünistleriçin bir seferberlik dönemi olmalıdır. Şimdi gençkomünistler, tüm imkanları ve araçları hareketegeçirerek 1 Mayıs’a yüklenmeli, 1 Mayıs’tanalacakları politik-moral güçle 6 Mayıs’a yürümelidir.

Kuşkusuz burada yüklenilecek ilk halka 1 Mayısolacaktır. Genç komünistler geçmiş yıllardan dahageniş bir gençlik kesimini 1 Mayıs alanlarına taşımalı,gençliğin sermaye düzeni karşısındaki devrimciöfkesini kızıl kortejlerinden yükseltmelidir. 1 Mayısalanlarında devrimin ve sosyalizmin şiarlarını devrimiçin çarpan genç yüreklerle haykırabilmelidir.

1 Mayıs tablosu, 6 Mayıs’ta yapılacak etkinliğintablosunu belirleyecektir. Denizler’i militan ve kitleselbir etkinlikle anmaya hazırlanan genç komünistler,taşıdıkları misyon ve sorumluluğun bilinciyle 1Mayıs’a yüklenmelidirler.

Hiç şüphe yok ki, genç komünistler bunubaşarabilecek deneyim, irade ve politik bilince sahiptir.Gerisi buna uygun bir çaba, enerji ve inisiyatifin ortayakonulmasına bağlı olacaktır.

(Ekim Gençliği, Nisan 2012 tarihli 137.sayısından alınmıştır...)

İzmir’de kurultayçalışmaları

“Özgürlük ve gelecek için İzmir Öğrenci Kurultayı”çalışmaları devam ediyor. Komiteler üzerindenyürütülen çalışmalar ile kurultayın İzmir kamuoyunamal edilmesi için yoğun çaba sarf ediliyor.

Kurultay bileşenleri tarafından kaleme alınandeklarasyon metni ile birlikte, İzmir’deki tümsendikalar, meslek odaları ve kitle örgütleridolaşılarak, kurultaya destekçi olmaları talep edildi.

İkinci sayısı için çalışmaları yürütülen KurultayFanzin’in planlaması yapıldı. Yazılar için iş bölümününtamamlandığı fanzinde, eğitimin ticarileşmesiişlenirken faşist baskı ve terörün uzantısı olan tutukluöğrenciler gündemi ele alındı.

Ardından Hazırlık komitesi fanzin çıkarma süreciile uğraşırken, İİBF komitesi imza kampanyasınıdevam ettirdi. Ege Üniversitesi’ndeki kurultaybileşenleri de Toplumsal Bellek Yoklaması fotoğrafsergisi ve afişleme çalışmalarını sürdürdü.

İzmir Öğrenci Kurultayı Hazırlık Komiteleri

Page 26: SY Kızıl Bayrak 12-15

Gençlik hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

Ekim Gençliği, üniversitelerde yürüttüğü kampanyaçalışmalarında gençliği geleceğine sahip çıkma çağrısınıyinelerken 1 Mayıs çalışmalarını da hızlandırdı.İstanbul, Ankara, Eskişehir ve İzmir’de yürütülençalışmalarla üniversite gençliği 1 Mayıs alanlarınaçıkarak geleceğine sahip çıkmaya çağırıldı.

İstanbul İstanbul Ekim Gençliği Taksim’de afişleme

çalışması ve Bakırköy’de dergi dağıtımı ilekampanyanın sesini Taksim ve Bakırköy’e taşıdı.

7 Nisan sabah saatlerinde Taksim-Unkapanı yoluüzerine ve İstiklal Caddesi’nin ara sokaklarına EkimGençliği’nin “Emperyalist savaş ve saldırganlığa, faşistbaskı ve teröre, eğitimin ticarileşmesine karşıgeleceğine sahip çık!” şiarlı afişleri yoğun olarakyapıldı.

Akşamüzeri de Bakırköy Çarşı’da EkimGençliği’nin yeni sayısı ile birlikte kampanyabildirisinin, Liselilerin Sesi ve Kızıl BayrakGazetesi’nin dağıtımı yapıldı. Ekim Gençliği’nin“Denizler’in yolunda düzene başkaldırıyoruz!Özgürlük, devrim ve sosyalizm için geleceğimize sahipçıkıyoruz!” şiarlı arka kapağı ile Ekim Gençliği’nin veKızıl Bayrak’ın 1 Mayıs’ta alanlarda olmaya çağıran önkapakları ilgiyle karşılandı.

11 Nisan günü de YTÜ Yıldız Kampüsü’ndekampanya çalışmaları ile birlikte Newroz gözaltılarıteşhir edildi.

Ekim Gençliği’nin gözaltılarla ilgili yaptığı açıklamaduvar gazetesi halinde Tonoz Kantin ve fakültelerdekullanıldı. Ayrıca Ekim Gençliği imzalı tutukluöğrencilerle dayanışmaya ve özgürlüğüne sahipçıkmaya çağıran afişlerle, “Faşist baskı ve terörsökmedi, sökmeyecek! Gözaltı, tutuklama terörüne karşıözgürlüğüne sahip çık!” şiarlı afişler kullanıldı.

Bunların yanında, Taşeron İşçileri Kurultayı’na çağrıyapan Taşeron İşçileri Kurultay Hazırlık Komitesiimzalı afişler de kampüste kullanıldı.

AnkaraAnkara Hacettepe Üniversitesi’nde 1 Mayıs

çalışmalarını başlatan Ekim Gençliği okurları 1 Mayıs’açağrı afişlerinin yanı sıra yazılamalarla faaliyetinajitasyon-propaganda ayağının ilkini gerçekleştirdiler.Kampüsün duvarları “Parti, sınıf, devrim!”, “1 Mayıs’taalanlara!”, “Geleceğine sahip çık!”, “6 Mayıs’ta

İstanbul’a!” ve “Gençlik gelecek geleceksosyalizm!” şiarlarıyla süslendi.

Beytepe Ekim Gençliği, 1 Mayıs hazırlıkkomitesini kurdu. 10 Nisan günü yapılan toplantıdasürecin önemi vurgulanırken şimdiden üniversitelerdesınıfsal özüne uygun devrimci bir 1 Mayısörgütlenmesi gerektiği üzerine bir sohbetgerçekleştirildi. Konuşma sonrasında komite ile somutplanlamalar yapıldı. Stantlarla ve afişlerle okulamüdahale etmenin yanı sıra mümkün olan bölümlerdebölüm toplantısı ve son olarak da 1 Mayıs’ın tarihselözünün anlatıldığı ve sınıfın sesinin kampüseyansıtıldığı bir etkinlik yapma kararı alındı.

Ekim Gençliği okurları, DTCF’de son dönemdeyaşanan soruşturma ceza terörüne karşı ajitasyon-propaganda faaliyeti yürütüyor. “Soruşturma-cezaterörüne son! Eğitim hakkına sahip çık!/ EkimGençliği” afişleri fakültede yaygın bir şekilde kullanıldı.

Terörle mücadele yasasını ve özel yetkilimahkemeleri teşhir eden ve tutuklu öğrencilerledayanışma amacıyla hazırlanan “TMY-ÖYMkaldırılsın! Tutuklu öğrenciler serbest bırakılsın!Özgürlüğüne sahip çık!/ Ekim Gençliği” şiarlı afişler dekampüste kullanıldı.

Fakültede yaygın bir şekilde bildiri dağıtımıyapılırken, açılan standlarla üniversite gençliğine EkimGençliği ve Kızıl Bayrak ulaştırıldı.

EskişehirAnadolu Üniversitesi’nde “Geleceğine Sahip Çık”

şiarlı afişlerin yanı sıra “ÖYM TMY kaldırılsın, Tutukluöğrenciler serbest bırakılsın. Özgürlüğüne sahip çık”yazılı afişler de yaygın bir şekilde kullanıldı.

Yemekhane önünde tutuklu öğrencilerle dayanışmakiçin açılan stantta, hapishanelere gönderilmek üzerehazırlanan kartlara üniversite öğrencileri dayanışmamesajlarını yazdılar. ÖYM ve TMY’nin teşhirinin de

yapıldığı stant öğrenciler tarafından ilgiyle karşılandı.

İzmirDEÜ Hazırlık Binası’nın önünde açılan Ekim

Gençliği masasında Ekim Gençliği ve Kızıl Bayraksatışı gerçekleştiren genç komünistler, öğrencilerle,içinde bulunduğumuz konjonktür, sınıf hareketindekigelişmeler ve yaklaşan 1 Mayıs üzerine anlamlıtartışmalar yürüttüler.

Ayrıca, işçi düşmanı Hugo-BOSS şirketininmühendislik fakültesi kariyer günlerine gelmesiniprotesto eden ve mühendislik fakültesinde TKP’ninafişlerini yırtan polisleri engelleyerek polis baskısınamaruz kalan Ekim Gençliği okurlarına soruşturmaaçıldı. Açılan iki farklı soruşturmada, “okulda izinsizafiş asmak, izinli etkinliği engellemek, pankart açmak”gibi ifadelerle birlikte “öğretim görevlilerinin darpedildiği” yalanına yer vererek yaşananların saptırılması,amacın okulda faaliyet yürüten genç komünistleridüzmece iddialarla susturmak olduğunu ortaya koydu.Aynı zamanda Hugo-Boss protestosuna destek verenöğrencilerden bazılarına da soruşturma açıldı.

Polisin aldığı görüntülerle soruşturma açılmışolması, okul-polis-ÖGB işbirliğini ön plana çıkarırken,İİBF binası D blok içerisinde afişleme çalışması yapangenç komünistlerin İİBF Fakülte Sekreteri tarafındanengellenmeye çalışılması genç komünistlerin kararlıdavranışları ile geri püskürtüldü. Olay yerine gelenÖGB’ler ise geri dönmek zorunda kaldı.

Dokuzçeşmeler Kampüsü içerisinde, Türk HukukTopluluğu içerisinde faaliyetler yürüten ülkücüfaşistlerin, kulüp etkinlikleri için yaptıkları afişlemesırasında Öğrenci Kolektifleri’nin afişlerini yırtmayaçalışmaları üzerine genç komünistler olaya müdahaleetti ve faşistlere geri adım attırılarak yırttıkları afişlergeri astırıldı.

Ekim Gençliği / İstanbul-Ankara-Eskişehir-İzmir

Ekim Gençliği’nin çalışmalarından...

İstanbul Ekim Gençliği, bir süredir GSS’ye karşıyürüttüğü çalışmaları panel ve eylem ile sonlandırdı.“Genel Sağlık Sigortası öğrencilerden ne götürüyor?”başlığıyla düzenlenen panel 5 Nisan günü ElektrikMühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde yapıldı.

Panelde ilk konuşmayı yapan Ekim Gençliğitemsilcisi sağlıkta yaşanan dönüşümleri ve EkimGençliği’nin bu kapsamda yürüttüğü saldırıları anlattı.

TÖK adına yapılan sunumda ise sağlık hakkı,kapitalist sistemde sağlık hakkına erişim, Tam GünYasası, Kanun Hükmünde Kararnameler ve GSS’ninkapsamı üzerinden duruldu. Sunum esnasında sorulansorularla da panel canlı bir şekilde sürdü.

Sunumun ardından yapılan tartışmalarda da TTBve Tıp Öğrenci Kolu’nun bu saldırılar karşısındakimisyonunun ne olması gerektiği üzerinde duruldu.Sağlık alanındaki meslek örgütleri cephesindenörülecek toplumsal muhalefetin genel toplumsalmuhalefetle ilişkisi tartışıldı.

6 Nisan günü de Kadıköy SGK önünde bir ey lemyapıldı. Eylemde bir süredir GSS’nin geri çekilmesitalebi ile yapılan çalışmalar aktarıldı. İmzakampanyası boyunca emekçilerin ve gençliğin ortayakoyduğu tepki dile getirildi.

Eylemde yapılan basın açıklamasında sağlıktayıkım programlarının GSS ile birlikte daha da hız

kazandığı, “herkesin sigortalı olacağı” bahanesiylesağlığın gerçekte paralı hale getirildiğine dikkatçekildi.

Açıklamada GSS’nin öğrencilerin sağlık hakkınıelinden aldığı, medikoların kapatılması gibiuygulamalarla öğrencilerin ücretsiz sağlık hakkındanyararlanmasının önüne geçildiği belirtildi.

Ekim Gençliği / İstanbul

Ekim Gençliği’nden GSS paneli ve eylem

6 Nisan 2012 / KadıköyF

7 Nisan 2012 / Taksim

Page 27: SY Kızıl Bayrak 12-15

Gençlik hareketi28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

DTCF’de Sokak Üniversitesi

DTCF’de haklarında soruşturma açılan vetedbiren uzaklaştırma kararı olan 22 öğrenci 6 Nisangünü DTCF önünde yaptıkları bir basın açıklamasıile Sokak Üniversitesi’ni başlattı. Öğrecilertarafından yapılan basın açıklamasının ardındandüzen partilerinden CHP’li bir milletvekili ve BDP’liVan milletvekili bir konuşma gerçekleştirdi. Dahasonrasında ise ÇHD, Eğitim Sen ve TMMOB adınabirer konuşma gerçekleştirildi.

Temel Demirer ve Sibel Özbudun da öğrencilerinyanına gelerek destek oldu. Temel Demirer“buraların gerçek üniversiteler olduğunudüşünmüyorum. Burada ÖGB’ler var, bir disiplinvar, bunlar kışlada olur. Buralarda TEM var, satırlıöğrenciler var, buralar bilimden uzak yerler” diyereküniversitelerin özerk demokratik üniversitelergerçeğinin dışında olduğunu vurguladı. “Ayrıcaburadan yıllar önce Mahir Çayan’lar, DenizGezmiş’ler, İbrahim Kaypakkaya’lar geçti yapılan busaldırı onların yoldaşlarına yapılan bir saldırıdır.Düşüncelere yapılan bir saldırıdır.” dedi.

Basın açıklamasına çeşitli bölümlerden öğretimgörevlileri destek verdi. Bilimin olmadığı bir yerdenasıl bilim üreteceklerini bilmediklerini belirtenöğretmenler bu sürecin sonuna kadar öğrencileriniyalnız bırakmayacaklarını belirttiler.

Dekanla görüşmeye girilmesinin ardından, kalanöğrenciler de okul önünde oturmaya başlayarak SibelÖzbudun ile ilk derslerini işlediler. “Üniversitelerdebilim” üzerine yapılan dersten sonra öğrencilersöyledikleri marşlar ve müziklerle birlikte oturmaeylemlerine devam ettiler.

Dekanla görüşen milletvekilleri, dekanın

soruşturmanın ve tedbiren uzaklaştırma kararınınkaldırılmayacağını söylediğini, faşistlerle birlikte birtoplantı yapılacağını bildirdiler.

9 Nisan günü de Temel Demirer’in “İnsan olmak”konulu dersini dinleyen öğrenciler notlar alarakhocalarına sorular yönelttiler. Demirer “Dünya’nınherhangi bir yerinde bir dal kesilse bunun acısınıyüreğinizde hissetmelisiniz” sözleriyle başladığıdersinde devrimcilerin insani değerleri savunduğunuama düzenin tarihinin katliamlarla, kırımlarla doluolduğunu belirtti.

Demirer’in konuşmasının ardından AnkaraÜniversitesi İletişim Fakültesi’nden bir araştırmagörevlisi “güvenlik” kavramı üzerine konuştu.“Onların güvenlik dedikleri şeyler (MOBESE, polis,ÖGB, gaz bombası..vs) bizim için güvensizlikanlamına geliyor” diyen akademisyen, kavramlarınsınıflar tarafından farklı algılandığına dikkat çekti.Daha sonra Hukuk Fakültesi’nden bir öğretimgörevlisi de yaptığı konuşmanın ardındanöğrencilerin sorularını yanıtladı.

Çevreden geçen emekçilerin ilgisiyle karşılananSokak Üniversitesi yaşanan saldırılar üzerine birçokemekçiyle sohbet etme imkânı yarattı. Akşamsaatlerinde öğrencilerin yanına gelen CHPmilletvekilleri daha sonra fakülte dekanıyla birgörüşme yaptılar. Rektör yardımcısının da katıldığıtoplantıda “tedbiren uzaklaştırma” kararının“güvenliği sağlamak” amacı ile uygulandığı veöğrencilerin sınav haklarının saklı tutulacağı iddiaedilerek yaratılan durum meşrulaştırıldı.

Ekim Gençliği / DTCF

Bakandan soruşturma terörü itirafı

Son yıllarda üniversitelerde artarak süren soruşturma ve ceza terörünün resmi verileri açıklandı. İstanbulBağımsız Milletvekili Levent Tüzel, verdiği soru önergesinde Başbakan Tayyip Erdoğan’a “son 2 yıl içindeüniversite öğrencilerine YÖK’ün ve rektörlüklerin uygulamalarını, hükümetin eğitim politikalarını protestoetmek, harç, ulaşım, yurt, kantin, yemekhane fiyatlarını protesto etmek, öğrencileri eyleme ya da etkinliğekatılmak üzere galeyana getirmek, okula soda getirmek, okula simit, poğaça, ekmek ile girmek, anadilde eğitimhaklarını savunmak, ıslık çalmak, halay çekmek, toplu şekilde müzik dinlemek, puşi takmak, Evrensel gazetesidağıtmak, duyuru ve tanıtım amacıyla okul içerisinde masa açmak, afiş asmak, bildiri dağıtmak, toplantı,eylem, müzik dinletisi, panel, film gösterimi, kitap okuma etkinliği düzenlemek gibi gerekçelerle kaçsoruşturma açıldığını” sordu.

Cevabın YÖK’ten alınan verilere dayandığını belirten Dinçer, 2010 ve 2011 yıllarında 7 bin 43 üniversiteöğrencisi hakkında soruşturma açıldığını, 1477 öğrencinin uyarı, 897 öğrencinin kınama, 4 bin 602 öğrencininokuldan uzaklaştırma, 55 öğrencinin ise okuldan atılma cezası aldığını açıkladı.

Faşist saldırılar, soruşturma veceza terörü…

Bizi

Bİ-Tİ-RE-MEZ-Sİ-NİZ!

Emekçilerin kazanılmış haklarını gasp eden,işçilerin kanları üzerinden kendini var edensermaye düzeninin gençliğe yönelik saldırıları dadevam etmektedir. Eğitim her boyutuylaticarileştirilirken, emekçi çocuklarına üniversitekapıları kapatılmakta, gençler geleceksizliğemahkûm edilmektedir. Gençliğe karanlık birgelecekten başka bir şey sunamayan sermayedüzeni, bu saldırılar karşısında öğrencileri sessizkılmak için her türlü baskı ve zoru devreyesokmaktadır. Bu baskı ve zorun bir ayağını daüniversitelerde geçtiğimiz dönemde de kendinifazlaca gösteren faşist saldırılar oluşturmaktadır.İdare-polis-faşist işbirliği içinde gerçekleşensaldırılar, bu dönem başında “Hocalı katliamı” ileivme kazanmış, bugün de artarak devametmektedir.

Ankara Üniversitesi DTCF’de de devrimcifaaliyete yönelik gerçekleşen faşist saldırılara biryenisi daha eklenmiştir. Bir süredir devam edensözlü tacizler, fiziki saldırıya dönüşmüştür.Satırlarla ve silahla okula giren faşistler, kantindeoturan iki öğrenciyi satırla yaralamış, çıkançatışmanın ardından okula polis girmiştir. Okuliçinde devrimci-ilerici öğrencilerin bulunduğuorta bahçeye konuşlanan polisin, faşistlere“satırlarla girmişler, delikanlı çocuklarmış!” gibiifadeler kullanması bu faşist saldırıların devlettarafından sahiplenildiğinin göstergesidir.

Çatışmadan bir gün sonra bu kez dekanlıktarafından soruşturma terörü devreye sokulmuştur.22 ilerici-devrimci öğrenci “tedbiren uzaklaştırma”cezası almışlardır.

Fakültemizde son yaşananlar idare-polis-faşistişbirliğini bir kez daha kanıtlamıştır. Faşistsaldırıların, soruşturma-ceza terörünün,fakültemizdeki devrimci faaliyeti hedef aldığıaçıktır.

Devrimci irade faşist saldırılar karşısındabugüne kadar geri adım atmadı, bundan sonra daatmayacaktır. DTCF’deki devrimci faaliyetinönünü kesmek isteyen tüm bu saldırılar boşa

düşürülecektir. Bulunduğumuz her alanda faşistsaldırıları teşhir edecek, hem eğitim hakkımızahem de devrimci faaliyetimize sahip çıkacağız.

DTCF Ekim Gençliği

Page 28: SY Kızıl Bayrak 12-15

Gençlik hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

Dinci-gerici parti şefi Tayyip Erdoğan’ın YGSöncesi 4+4+4 yasası kapsamında açıkladığıuygulamalar Teşvik Sistemi ile hayat bulmayabaşlıyor. Teşvik sistemi içine özel okullarıdesteklemek için somut maddeler yerleştirilirkenMaliye Bakanı Mehmet Şimşek uygulama içinburjuva basına görüşlerini bildirdi. “Yarısı ailedenyarısı bizden” diye sunulan başlık altında özelokulların teşvikten nasıl yararlanacağı ve sermayedevletinin yeni dönem hedeflerini aktardı. Yeni teşviksistemine göre il ayrımı olmaksızın yapılacak her özelokul 5. bölge tanımından yararlanacak. Mehmet

Şimşek yaptığı açıklamada özel okulların payının çokdüşük olmasında bahsedip “Özel okulların eğitimsistemimizdeki payı yüzde 2 düzeyinde. Bunun yüzde20’lere çıkması lazım” diyerek uzun vadeli hedefleriifadelendirdi.

Özel okul masraflarının 1500 TL’sini devletkarşılayacak parası olan üstünü tamamlayacak.Maliye Bakanı bu hesapla devletin okullara ayırdığıkaynak yükünden kurtulacaklarını söylüyor. Ayrıca,zarar yokmuşçasına bir de bu uygulama sayesindeartan parayla devlet okullarını iyileştireceklerine dairvaatler sıralanıyor.

Teşvik’ten özel okullara ayrıcalık

DLB 1 Mayıs’ahazırlanıyor

Devrimci Liseliler Birliği (DLB) 1 Mayıshazırlıklarını sürdürüyor. Liseli devrimciler, 1 Mayıshazırlıkları kapsamında Esenyurt ve Gebze’detoplantı yaptılar.

EsenyurtEsenyurt DLB 1 Mayıs Hazırlık Komitesi

tarafından yapılan toplantıda 1 Mayıs’ın tarihiüzerine bir sunum gerçekleştirildi. Sunumunardından bir haftalık çalışmanın durumu üzerinedeğerlendirmeler yapıldı. 22 Nisan’da gerçekleşecek1 Mayıs pikniğine liselilerin katılımını sağlamaküzerinden planlamalar yapıldı.

DLB, bu toplantıda 1 Mayıs’ın yanı sıra 6 Mayıs’ıda gündemine aldı. Devrim şehitlerinin bıraktığımücadele bayrağını gençlik içerisinde yükseltmekiçin 1 Mayıs’ın kızıllığıyla 6 Mayıs’a yürüneceği ifadeedildi.

DLB 1 Mayıs Hazırlık Komitesi, liselere yönelikyürütülecek çalışmayı planlamasının ardındantoplantı sona erdi.

Gebze5 Nisan günü Gebze’de yapılan toplantıda genel

olarak eleme sınavlarına yönelik bir tartışmayürütüldü. Eleme sınavlarının lise öğrencileriüzerindeki psikolojik etkisinden bahsedildi. Elemesınavlarının kaldırılması talebi ve DLB’nin nasıl bireğitim istediği üzerine konuşuldu. Mücadeleçağrısının yapıldığı toplantıda 22 Nisan’da GebzeBDSP’nin gerçekleştireceği “İşçilerin birliği, halklarınkardeşliği” şiarlı 1 Mayıs pikniğine çağrı yapıldı.

Arkadaşlar!İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüzbinlerce işçi,

emekçi ve genç bu sene de dört bir yandan 1 Mayıs alanlarına akacak. Tüm dünyada olduğu gibi butopraklarda da iki dünya, emeğin ve sermayenin dünyası karşı karşıya gelecek.

Liseli arkadaşlar!Üniversitenin kapıları her geçen gün biz işçi ve emekçi çocuklarına biraz daha kapatılıyor.

Ailemizin dershanelere ödeyecek binlerce lirası yoksa eğer, ya mecburen büyük borçların altınagiriyor ya da eğitim hakkımız elimizden alınıyor. Eğitimi ticarete döktükleri yetmezmiş gibi, bir deşifreleriyle geleceğimizle oynuyorlar.

Öte yandan, sınavların ve dershanelerin kalkacağı aldatmacalarıyla bizleri kandırmayaçalışıyorlar. Onların dershanelerin kalkması ile kastettikleri şey buralara özel okul statüsü vermekve öğrencileri bu dershaneden bozma özel okullar içir teşvik etmek.

Arkadaşlar!ABD emperyalizminin uşaklığına soyunan Türk sermaye devleti, ülke topraklarını füze

kalkanına ve NATO’nun askeri üslerine açıyor. Emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda Türkiye,Ortadoğu’daki kardeş halklara dönük bir saldırı merkezi haline getiriliyor. AKP hükümetiemperyalizm ile işbirliği içinde, Suriye’ye dönük bir emperyalist saldırganlığa hazırlık yapıyor.

Öte yandan, Kürt halkının ulusal varlığı dahi inkâr edilerek haklı talepleri bastırılmayauğraşılıyor. Buna yoğun faşist baskı ve tutuklamalar eşlik ediyor.

’93 yılında Sivas’ta 35 insanımızı diri diri yakanlar ise bugün katilleri aklamakla uğraşıyor.Davadaki “zamanaşımı” kararının ardından, bizzat başbakanın ağzından “milletimize hayırlı olsun”nidaları atılıyor.

Arkadaşlar!Kılık kıyafet yönetmeliği ile bizi tek tip insanlara dönüştürmeye çalışanlara, dindar nesil adı

altında uysal, düşünmeyen, itaatkâr bir kuşak yaratmak isteyenlere, liseleri ticarethane, bizleri müşterihaline getirenlere yanıtımızı 1 Mayıs meydanlarında verelim.

Devrimci mirasımızı geleceğe taşıyalım. Deniz Gezmişler’den, İbrahim Kaypakkayalar’dan, ErdalErenler’den aldığımız devrim ve sosyalizm bayrağını Devrimci Liseliler Birliği saflarında daha dayükseklerde dalgalandıralım. 1 Mayıs alanında işçi ve emekçilerle omuz omuza verip geleceğimiziçalanlardan birlikte hesap soralım.

Geleceğimize sahip çıkalım!Yaşasın 1 Mayıs! Bijî yek Gulan!Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!

Gençlik gelecek gelecek sosyalizm!Devrimci Liseliler Birliği (DLB)

Liseli gençlik işçi sınıfının saflarına!

Geleceğimize sahip çıkmakiçin 1 Mayıs’ta alanlara!

Page 29: SY Kızıl Bayrak 12-15

Emekçi kadın30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/15 * 13 Nisan 2012

Seni, anlatabilmek seni.İyi çocuklara, kahramanlara.Seni anlatabilmek seni,Namussuza, halden bilmeze,Kahpe yalana.

Ve ölüm aramızdan birimizi daha, erken ve amansızbir şekilde aldı. Bir dostumuz, arkadaşımız daha, erkenveda etti hayata. Bir tarafta Türkiye’de tıbbın gelişmesiile övünen ve hatta son dönemde çift kol nakli, yüznakli gibi operasyonlarla bunu gösterenler aynımüdahaleyi emekçi çocukları için göstermiyor. Başınagelen kurşuna rağmen yaşaması mucize denilen İbrahimTatlıses gibi para babaları yaşatılırken, işçi ve emekçiçocukları ölüme terk ediliyor.

Gazi Üniversitesi’nde son sınıf öğrencisi dostumuz,devrimcilerin yol arkadaşı, kısa bir süre öncekaraciğerinden geçirdiği “basit” bir operasyonunardından girdiği yaşam mücadelesini “kaybetti”. İlkbaşta çok ciddi bir şeyin olmadığı söylenirken ilkameliyatın sonrasında biriken suyun tahminedildiğinden daha fazla olduğu söylenerek ikinci birameliyata daha alındı ve sonra bir üçüncüsüne daha…Sonrası yoğun bakım… Ve Özge artık aramızda yok…

Gençliğin güler yüzlü kızına…

Seni ilk tanıdığımda liseyi yeni bitirmiştin veüniversiteye geçmenin mutluluğu ve üzüntüsü vardı.Çünkü gittiğin üniversite politik olarak oldukça geri birnoktadaydı. Ben de bu dönemde liseye yeni gelmiştimve lise çalışmamız kaldığı yerden devam etmeyebaşlamıştı. Seni de İşçi Kültür Evi’ne gelip giderkentanıdım. Karşımda sıcak ve güler yüzlü bir kızduruyordu. Daha sonra sen lise deneyimlerini anlattın,ben lise çalışmasını anlattım, sürecimiz böyleilerlemişti. Hatırlıyorum da festival sonrası KültürEvi’ne yapılan operasyon sonucu 3 yoldaşımıztutuklanmıştı ve sen bunun verdiği öfkeyle çalışmayıkaldığı yerden omuzlama kararlılığı ile gelmiştin.Yoldaşlarımızın tutuklandığını ama Kültür Evi’ninçalışmalarının hala devam ettiğini Mamaklı emekçilerebirlikte taşımıştık. Ve sonra, eylemlerde etkinliklerdehep o güler yüzünle hatırlıyorum seni. Ölüm belki

doğanın kanunu, olması gereken bir şey ama bu kadargenç ve apansız gelmesi çok zor katlanılabilen birdurum.

Ben küçükken, büyükler herkesin bir yıldızıolduğundan ve bir kişi ölünce bu yıldızın kaydığındanbahsederdi. Ama ben senin yaşama gözlerini kapattığıngün gökte kayan bir yıldız görmedim. Çünkü bizleröldüğümüzde yanımızda bir yıldız götürmüyoruz,gerimizde birçok yıldız bırakarak gidiyoruz. Benimgördüğüm işte geride kalan yıldızlardı. Bu yıldızlaruğurladı seni sonsuzluğa ve geride kalan yıldızlarsürdürecek yarıda kalan kavganın devamını.

Ölmeden önce son olarak tabutunda Kızıl Bayrakistediğini bugün öğrendim. Bugün birçok insanındevrimcilerin bir şekilde çevresinde durduğunubiliyorum. Ama bu çevrelerde duranlardan devrimcileribu kadar içselleştiren ve sahiplenen bir kişiyi tanımaşansı da verdin sen bana. Bugün bizlere azsınız, bir şeyyapamazsınız diyen insanlara aslında devrimcilerindaha çok olduğunu bir kez daha haykırma olanağıtanıdın.

Bu topraklarda Özge Fidan köklerini sımsıkıbağlamıştı topraklara, bu topraklarda mücadeledeyitirdiğimiz şehitlerin kanlarıyla büyüyüp gelişmiştidevrim mücadelesi ve bugün sınıf devrimcileri taşıyorbu ülkede devrim bayrağını. Nasıl ki kimiyoldaşlarımızı kavganın ortasında şehit veriyorsak,kimi yoldaşlarımızı da hastalıktan kaybediyoruz. Amabu ülkede yükseliyor devrim mücadelesi. YükseliyorYeni Ekimler’in Partisi ve yükselmeye devam edecek.

Ve Özge yoldaş sana söz olsun ki bizler de gençkomünistler olarak seni ve inandığın davayı dostadüşmana anlatmaya devam edeceğiz. Kavganınkızıllığında, direnişin olduğu her yerde gülengözlerinle karşılayacağız zaferi ve geçmişten aldığımızderslerle karşılayacağız mücadelenin keskinliğini.Aramızdan birçoğumuzu daha göndereceğiz yanınaama her zaman geride yeni yoldaşlarımız devralacaktırbırakılan bayrağı.

Yeni Ekimler’in kızıllığıyla karşılayacağız doğangünü ve seni ben de yoldaşlarımız da kavga sürdükçeunutmayacağız.

Hoşçakal Özge yoldaş… A. Akın

Kavga sürdükçe unutmayacağız seni!

Hoşçakal Özge yoldaş…Pir Sultan Abdal Kültür Derneği GenelMerkezi 12. Olağan Genel Kurulu, Ankara’daHacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı GenelMerkez binası içerisindeki Ali DoğanKonferans Salonu’nda gerçekleştirildi.Genelkurulda konuşan delegelerin çoğu AKPiktidarı ve 4+4+4 yasasına tepki gösterirken,Alevilerin Kürtler ve toplumun diğermücadeleci dinamikleriyle birlikte mücadeleetmesi gerektiği vurgusu öne çıktı.Genel kurulda konuşan ABF eskibaşkanlarından Ali Balkız, AKP'yi serteleştiriler yaparak, “AKP, Başbakan’ınağzından Sivas mağdurlarından bahsediyor.Katillerin ismi oldu Sivas mağdurları” diyekonuştu.PSAKD Genel Yönetim Kurulu ve diğerorganların seçimi yapıldı. Yeni yönetimbelirlendi. Blok liste olarak yapılanseçimlerde Kemal Bülbül genel başkan oldu.435 delege oyunda Kemal Bülbül 216 oyalırken, Hüseyin Güzelgül 214 oy, CumaGürsoy ise 5 oy aldı.

Genel kurulda öne çıkan kararlar şöyle:

- Madımak Oteli'nin Utanç Müzesi olması

için çalışma başlatılması.

- Sivas katliamı davasının firari sanıklarının

yakalanması için yurtdışında ve yurtiçinde

hukuki mücadele yürütülmesi.

- 29 Haziran'da Ankara'da görülecek olan

Sivas katliamı davasına kitlesel katılmak.

- 29 Haziran'a kadar her perşembe ülke

genelinde çıra yakma eylemleri yapmak.

PSAKD kongresindebirlikte mücadelevurgusu

Page 30: SY Kızıl Bayrak 12-15

CMYK

EKSEN Yayıncılık Büroları

Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3 İzmit / KOCAELİSönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Tel: 0 (224) 220 84 92

Mücadele Postası

“Tarih sınıflar savaşının tarihidir.” Marx zamanı vetarihi değerlendirirken hep bu tümceyi kendinerehber kılıyordu. Çünkü yüzyıllar boyuncaezilenlerin, yoksulların egemenlere karşımücadelesi toplumsal ilişkilerin de biçiminibelirlemişti. Bu tarihsel süreç içerisinde birçokkatliama ve kirli yönteme başvuran egemenler herseferinde karşısında güçlü bir direniş bulmuştur. 1Mayıs ise bu büyük sınıf savaşında işçi veemekçilerin ortak mücadele etmesi sonucukazanılmış tarihsel bir gündür.Amerika’da işçilerin 1800’lü yıllarda çalışmakoşulları ve yaşam şartları çok ağırdı. Burjuvaziişçileri 14-15 saat çalıştırıp azgınca sömürürkenzenginliğini de kat ve kat arttırıyordu. İşçiler ise busömürüye karşı mücadele bayrağını yükselttiler. “8saatlik işgünü!” talebi için Amerika’nın birçokeyaletinde “beyazlar ve siyahlar” elele greveçıktılar. Burjuvazinin işçi sınıfının bilincinizehirlemek için kullandığı ırkçılık ve daha birçokkirli yöntem, işçilerin birliğine çarpmıştı. Butarihsel süreç bir açıdan da her türlü gericiliğinpanzehirinin sınıf mücadelesi olduğunu göstermişti.Burjuvazi ise, bu güçlü direnişi parçalamak içinbinlerce işçiyi işten çıkartıp, greve çıkan işçilerinüzerine polisi saldırtmıştır. Polisin ateş açmasısonucu birçok işçi ölürken birçoğu da idamsehpasında katledilmiştir. Fakat bu katliamlar işçisınıfının “sınıfsız, sınırsız ve sömürüsüz bir dünya”mücadelesini zayıflatmamış tersine daha dabüyütmüştür. Amerika’daki bu büyük grev vekatliamlardan sonra II. Enternasyonal 1 Mayısgününü tüm dünyada “birlik, mücadele vedayanışma günü’’ olarak kutlanmasına kararvermiştir. 1 Mayıs’ın yaratılmasında farklırenklerden ve dillerden işçilerin ortak mücadelevermesi belirleyici rol oynamıştı.Burjuvazi bugün de karını arttırmak için kırıntıdüzeyinde olan haklara göz dikmiş durumda.Kapitalist sistemde sürekli yaşanan “krizin”faturasını emekçilere ödetmek için, kıdemtazminatının gaspı, özel istihdam bürolarınınkurulması, bölgesel asgari ücrete geçilmesi gibisaldırılar gündemde. Bu saldırıların gerçekleşmesidurumunda çalışma ve yaşam koşullarınınağırlaşacağı açıktır. Sermaye, önümüzdeki eğitim döneminde

başlayacak “yeni eğitim sistemi’’ ile artık çocuklarıda ucuz emek gücü haline getirmeyi hedefliyor. Busaldırıyla beraber, staj döneminde yapılan saldırıbile gölgelenmiştir. Artık işe başlama yaşı 11’edüşürülmüştür! Sadece işçi yaşını 11’e düşürmesaldırısı bile kapitalist sistemin nasılsaldırganlaştığının bir göstergesidir.Bu azgınca saldırıların bir diğer hedefini ise Kürthalkı oluşturuyor. Meşru ve haklı taleplerini isteyenKürt halkına polis Newruz kutlamaları sırasındasaldırıp binlerce kişiyi gözaltına alırken yüzlercesinide tutuklamıştır. Kürt hareketini boğmaya,sindirmeye çalışan sermaye devleti, karşısında yinedireniş bulmuştur.Dinci-gerici sermaye iktidarının bir başka hedefi deAleviler olmuştur. Adeta dizginlerinden boşalansermaye devleti Sivas davasından yargılanankatilleri aklayarak gerçek rengini bir kez dahagöstermiştir. Katillerin aklanmasına karşı yapılanprotestolara dahi tahammül edemeyen dinci-gericisermaye iktidarı karşısında yine onbinleribulmuştur. Aleviler’in bu haklı mücadelesindenvazgeçirmek için birçok kirli senaryonun yineuygulanacağının örnekleri yaşanmaktadır. Bunlararasında Adıyaman’da, İzmir’de, Erzincan’da Alevievlerinin işaretlenmesi, bu kirli tezgahların içindesadece birkaç örnektir. Kimlikleri yok sayılanAleviler, talepleri için mücadele etmektenvazgeçmeyecektir.Milyonlarca işçi ve emekçinin yaşamlarınıköleleştiren sermaye devletidir. Kürt halkının kendidilini kullanmasına bile tahammül edemeyen,Aleviler’in ibadetlerini özgürce yapmasınıyasaklayan da yine sermaye devletidir. İşte bukölelik sistemine karşı nasıl mücadele edilmesinigösteren de yine farklı dil, din ve ırklardan olan işçisınıfının kendisidir.Geçtiğimiz 1 Mayıs dönemlerinde sınıfmücadelesine ivme kazandıran direnişçi işçilerdi.Tekel, itfaiye, Konak Belediyesi işçileri. Bu 1Mayıs’a da birçok direnişle yürüyoruz. MaltepeBelediyesi taşeron işçileri, Hey Tekstil, Savranoğlu,Billur Tuz, Toroslar Elektrik Dağıtım işçilerinindirenme kararlılığını sınıfın diğer bölüklerine detaşıyabilirsek 1 Mayıs’ın sınıfsal özüne uygun birşekilde geçmesi için anlamlı bir adım atmış oluruz.

A. Haki

Direnişçi işçiler 1 Mayıs’a hazırlanıyor!

Bingöl M Tipi Hapishanesi'nde ileriderecede şeker hastası olan ve iki gözü

görmeyen 75 yaşındaki Mahmut Karataş 3Nisan günü hayatını kaybetti. Tüm girişimlererağmen tahliye edilmeyen Karataş, Dersim’de

toprağa verildi.İHD Adana Şubesi'nin çağrısıyla

Karataş’ın cezaevinde katledilmesiyle ilgiliolarak bugün bir eylem gerçekleştirildi.

Eyleme BDSP, EÖC, DHF ve Tuhay-Der dedestek verdi.

7 Nisan günü İnönü Parkı'nda yapılaneylemde “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın,

tecride son” pankartı açıldı. Eylemde yapılanaçıklamada şunlar söylendi:

“Eğer böyle devam ederse ve bu gidişatamüdahale edilmezse bu ölümler içindebulunduğumuz 2012 yılında da devam

edecektir. Aksi durumda göz göre göre hastamahpusları ölüme terk edenler, insanlık suçu

işlemiş sayılacaklardır.”18 Şubat 2012 tarihinde Karataş’ın cezaevi

arkadaşları gönerdikleri mektupta Karataş’ınbir an önce serbest bırakılması gerektiğiniifade etmiş ve tedavisini yarım bırakarak

yeniden hapishaneye gönderen doktorhakkında suç duyurusunda bulunduklarını

duyurmuşlardı.

Kızıl Bayrak / Adana

Cezaevindeölüme tepki

KCK operasyonları adı altında yapılan baskınlarda gözaltına alınan ve İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi

tarafından tutuklanan Yazar Ragıp Zarakolu ile 14 kişi, 10 Nisan günü mahkeme heyetinin verdiği arakarar ile tahliye edildi.

Zarakolu'nun tahliyesi için "tutuklu bulundukları süre, suç vasfının değişme ihtimali ve delildurumu" gerekçe gösterildi.

Mahkeme heyeti aralarında Prof. Dr. Büşra Ersanlı'nın bulunduğu 132 tutuklu sanığın ise kuvvetlisuç şüphesini gösteren olguların bulunması iddiasıyla tutukluluğun devamına karar verdi.

Zarakolu tahliye edildi

İzmir Cad. Halilbey İşhanı D-9/13 Kızılay / ANKARA

Page 31: SY Kızıl Bayrak 12-15