sy kızıl bayrak 12-21

32

Upload: kizilbayrak

Post on 28-Mar-2016

243 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak 2012-21/25 Mayıs

TRANSCRIPT

Page 1: SY Kızıl Bayrak 12-21
Page 2: SY Kızıl Bayrak 12-21

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERG-8 ve NATO

zirveleri……….......................... . . . . . 3-4

Sermaye düzeni Roboski katliamını

açıkça sahiplendi!..…... . . . . . . . . . . . . . 5

HDK Genel Kurulu’nun

gösterdikleri......................................... 6-7

42. TMMOB Genel Kurulu’na

doğru.....................................…............8-9

Metin Lokumcu’nun katillerinden hesap

sormak için mücadeleye!...............…....10

BDSP’den TOGO işçilerine

ziyaret.....................................................11

CEHA işçileri: Üretimden gelen

gücümüzü kullanmalıyız!......................12

Avrupa Serbest Bölgesi’nde ilk grev, ilk

kazanım... ..............................................13

Soda Sanayi’de 530 işçi grevde ............14

“Sokakları kazanmak lazım!”............…15

Emekçiler grev alanlarında

birleşti! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16-17

Kamu emekçileri sefalet dayatmasına

grevle yanıt verdi...…. . . . . . . . . . . . . . 18

“Mücadelemiz sürecek!”........................19

Fransa’da “sosyalist” François Hollande

dönemi….... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 20

Uluslararası Otomobil İşçileri toplantısı

Münih’te yapıldı.....................................21

“Opel Bochum’dur, Bochum

kapatılamaz!’.....…... . . . . . . . . . . . . . . 22

“21. yüzyılda devrimin güncelliği”.…...23

Öğrenciler Şili’yi salladı! ….....….. . . . 24

Yaz dönemi üzerine.............. . . . . . . . . 25

ÇOMÜ’de muhbirlik dayatması..... . . . 26

BDSP Mayıs şehitlerini andı.................27

Mayıs şehitleri anmaları... ...............28-29

Psem Yipe Nape… . . . . . . . . . . . . . . . . 30

Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:

Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi, Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbul

Tlf. No: (0212) 621 74 52e-mail: [email protected]

Web: http://www.kizilbayrak.orghttp://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012Fiyatı: 1 TL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012

Kamu emekçilerinin 23 Mayıs günügerçekleştirdikleri 1 günlük genel grev eylemininhaberlerine gazetemizin bu sayısında genişçe yerverdik. Bu haberlerin yanısıra eylem alanında kamuemekçileri ile yaptığımız röportajlara da yer verdik.Bu tablo 1 günlük eylemin anlamını ve sınırlarınıgöstermesi bakımından önem taşımaktadır.

23 Mayıs günü KESK, Türkiye Kamu Sen veMemur Sen'e bağlı sendikaların grev kararıdoğrultusunda Türkiye’nin dört bir tarafında alanlaraçıkan onbinlerce kamu emekçisi 1 günlük grevyaparak hayatı durdurdu. Alanları çıkan onbinlercekamu emekçisi sermaye hükümetininin sefelatzammını protesto ederek grevli toplu sözleşme hakkıtalep etti.

Sermaye hükümetinin yüzde 3+4’lük sefaletzammı dayatmasını kabul etmeyen kamu emekçileri,grev için güçlü bir ön hazırlık çalışmasıyapmamalarına rağmen gerçekleştirdikleri 1 günlükuyarı grev ile tepkilerini ortaya koydular. Ortayaçıkan tepkinin düzeyi ve yaygınlığı kamuemekçilerinin gelinen yerde sefalet dayatmalarınaartık boyun eğmeyeceklerini göstermesi bakımındananlamlıdır.

Farklı konfederasyonlara bağlı kamuemekçilerinin ortak bir eylemle alanlara çıkaraktaleplerini dile getirmesi kamu emekçilerininmücadele birliği bakımından anlamlıdır ancak yeterlideğildir. Zira uzun bir dönemdir farklıkonfederasyonlara bağlı kamu emekçilerinin birleşikbir mücadele zemininden yoksun olmaları kamuemekçi hareketinin gerilemesine ve gelinen yerdesefalete mahkum edilmesine yol açmış bulunuyor.

23 Mayıs eylemi bu gidişata bir dur demektir.Ancak bu yeterli değildir. Bir günlük eylemlesınırlandırılmış bir mücadele programının kazanımlaçıkması mümkün olamaz. Bir günlük grevin ötesinegeçilebildiği koşullarda hem kamu emekçilerininortak mücadele birliği sağlanacak hem de tabandanyaratılan bu birliğin zemini üzerinden dayatılansefalete karşı kazanımlarla çıkmanın yolu açılacaktır.

23 Mayıs eyleminin açtığı yoldan ilerlemek, kamu

emekçilerinin beklentilerini bir günlük eylemleresıkıştırmadan ve kazanıma odaklanmış bir çizgiilerlemek kamu hareketinin geleceği bakımındantayin edici bir yerde durmaktadır.

23 Mayıs eylemi yolu açmıştır. Gerisi kazanmayakilitlenmiş bir mücadele programı ve birleşik bireylem çizgisi ile hareket edilmesine bağlıdır.

Sosyalizm Yolunda

KK iitt aapp ççıı llaarrdd aa.. .. ..

Page 3: SY Kızıl Bayrak 12-21

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012

Emperyalist-kapitalist sistemin efendileri ikiuğursuz zirveyi peşpeşe gerçekleştirdiler. İlki ABD,Kanada, İtalya, Fransa, İngiltere, Almanya, Japonyaile Rusya temsilcilerinin katılımıyla ABD’nin CampDavid kentinde gerçekleştirilen G-8 zirvesi. Devletveya hükümet başkanlarının katılımıylagerçekleştirilen G-8 zirvesinde Euro krizi ileYunanistan’ın durumu öne çıktı.

İkincisi, ABD’nin Chicago kentinde yapılan savaşaygıtı NATO zirvesi. Bu zirveye savaş aygıtına üye28 ülkenin temsilcileri, emperyalist işgal altındakiAfganistan konusundaki oturuma ise yanısıra 60 ülkeve kuruluşun temsilcileri katıldı.

Her iki zirvenin şefi ABD Başkanı Barack Obamaidi. Emperyalist saldırganlık ve savaşın başını çekenObama, doğal olarak iki uğursuz zirvenin de“yıldızı” oldu.

G-8 zirvesinde haydut takımının tedirginliğibelirgindi. Yunanistan’daki ekonomik ve siyasidurum ile krizin İspanya, Portekiz, İtalya gibi AB’ninbüyüklerine sıçrama riskinin yüksek olması, G-8zirvesinde buluşan düzenin efendilerini epeycekaygılandırmış görünüyor. Yunanistan işçi veemekçilerinin krizin faturasını ödemeyi reddetmesi,seçimlerde “radikal sol” blok olarak anılanSYRİZA’nın büyük bir güç kazanması, dahası bubloğun 17 Haziran’daki seçimlerden birinci partiolarak çıkma ihtimalinin yüksek olması, CampDavid’de buluşanların adeta kabusu oldu.

Yunanistan’da emekçilerin krizin faturasınıödemeyi reddetmeleri, dahası bu eğilimin İspanya,Portekiz ve İtalyan işçi ve emekçilerinde de kendinhissettirmesi, özellikle AB şeflerini panik içindebırakıyor. Bu koşullarda gerçekleşen G-8 zirvesindenkayda değer bir karar çıkmadı. Zira derinleşen krizvarolan görüş ayrılıklarını daha da derinleştirdi.Farklı eğilimler, “uyumlu” bir sonuç bildirgesininyayınlanmasına engel oldu.

Küstah şeflerin eğilimi elbette kapitalizminkrizinin faturasını işçi ve emekçilere ödetmek. AncakYunanistan ve diğer ülkelerdeki genel grevler vemilitan kitle gösterileri, bu işin o kadar kolayolmadığını gösterince, zirvede fikir birliğine ulaşmakmümkün olmadı.

G-8 zirvesinin bu tablosu, emperyalist-kapitalistsistemin açmazlarının günden güne derinleştiğinigösteriyor. İşçi ve emekçilerin militan kitlegösterileri ve direnişlerinin devam etmesidurumunda, G-8’den yansıyan parçalı tablonungiderek içinden çıkılamaz bir hal alma ihtimaliyüksek olacaktır.

Savaş aygıtı NATO’nun zirvesindeki hava ise G-8’den farklıydı. Savaş ve kan kokusunun yayıldığızirvenin havası, emperyalist saldırganlık ve savaşınhizmetindeki görevlileri canlandırmış göründü.Zirvede, akıllı savunma kavramı, balistik füzesavunma sisteminin ara yeteneğinin ilanı, Afganistanişgali, ortaklıklar ve savaş aygıtının caydırıcılık vesavunma yapısının gözden geçirilmesi konularınınele alındığı bildirildi.

Afganistan bataklığından çıkış arayışı içinde olan

NATO şefleri, 2014’te işgalci orduların bu ülkedençekileceğini, ancak 15-20 bin askerden oluşan ABDsavaş makinesine bağlı bir gücün kalacağınıaçıkladılar.

Göreve yeni başlayan Fransa CumhurbaşkanıFrançois Hollande’in muharip birlikleri bu yılAfganistan’dan çekme kararı, diğer emperyalistşefleri rahatsız etmiş görünüyor. Fransa’nın muharipaskerleri erken çekme kararı “oyun bozanlık” olarakdeğerlendiriliyor.

ABD başta olmak üzere emperyalist güçler ileTürk sermaye devleti gibi sadık suç ortaklarınınAfganistan’da insanlığa karşı işledikleri ağır suçlarortada iken, zirvede, “Kabil’de demokratik biryönetimin bırakılacağı”nın söylenmesi, 35 yıldıremperyalistlerin kışkırttığı savaşların yıkıcısonuçlarına katlanan bu ülke halklarıyla küstahçaalay etmekten başka bir anlam taşımıyor.

Talibanlar’ı iktidara taşıyan ABD emperyalizmi,onları devirmek için 2001’de savaş uçaklarıylagerçekleştirilen ağır bombardımanların ardındanAfganistan’ı işgal etmişti. 11. yılında olan vahşiişgalin sonucunda katledilen, sakatlananAfganistanlılar’ın sayısını kimse bilmiyor. ZiraAfganlılar savaş aygıtı NATO şefleri için bir rakam

bile değiller. Tahmin yürüten bazı kurumlar 100 ile200 bin arasında Afganistanlı’nın katledildiğinisöylüyor.

Ülkeyi ortaçağ karanlığına sürükleyen “uygarişgalciler”, 11 yıl boyunca büyük bir yıkım ve insankıyımı gerçekleştirmeyi başardılar, ancak başkentKabil dışında hiçbir kenti tam denetim altınaalamadılar. Şimdi ise ülkeyi yakıp yıktıktan sonra,Taliban güçleriyle yeniden işbirliği yaparak, 2014’tesavaş aygıtını bu ülkeden çekeceklerini ilanediyorlar.

Salt Afganistan tablosuna bakmak bile,emperyalist-kapitalist sistemin ne kadar barbar,yıkıcı, kıyıcı ve insan soyunun önünde acilenaşılması gereken bir engel olduğunu anlamaya yeter.

Savaş aygıtı şeflerinin ele aldığı ikinci önemlikonu ise Füze Savunma Kalkanı oldu. MalatyaKürecik’teki füze kalkanının kontrolünün NATO’yadevredildiğinin ilan edildiği zirveye CumhurbaşkanıAbdullah Gül ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğluve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz da katıldı.

Füze Kalkanı’nın denetiminin NATO’ya devri,dinci-gerici şeflerin aksi yöndeki tüm iddialarınarağmen, sistemin İran’a karşı siyonist İsrail’isavunmak için kurulduğunu kanıtlamış oldu. CHP

G-8 ve NATO zirveleri…

Saldırganlık ve savaşlarlakrizi aşma arayışı

Kısacası ABD, bölgesel suç ortakları ve savaş aygıtı NATO’nun önceliklihedefleri Suriye, Lübnan Hizbullah’ı, İran ve Filistin direnişidir.Amaç, bölgede emperyalist-siyonist güçlere boyun eğmeyen hiçbirgüce yaşam hakkı tanımamaktır.

Page 4: SY Kızıl Bayrak 12-21

Güncel4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012

milletvekillerinin tüm çabalarına rağmen tesisegirmeyi neden başaramadıkları böylece anlaşılmışbulunuyor.

Dinci-Amerikancı iktidarın talebiyle kurulan FüzeKalkanı, İran başta olmak üzere komşu halklara karşıyeni savaş cephelerinin açılması hazırlığının birparçasıdır. Nitekim, NATO Genel Sekreteri ırkçı-gerici Anders Fogh Rasmussen, NATO zirvesinin ilkoturumunun ardından düzenlediği basıntoplantısında, balistik füze savunma sisteminin arayeteneğinin hayata geçirilmesi ilanını, “gerçek birtransatlantik takım çalışması” diye niteleyerek,Ankara’daki suç ortaklarından duyduğu memnuniyetidile getirdi.

Savaş aygıtının şefi şunları söylüyor: “Bunu arayetenek olarak adlandırıyoruz. Tüm NATO Avrupanüfuslarını, topraklarını ve güçlerini tam korumaaltına almaya dönük uzun vadeli hedefimize uzananilk adım... Sistemimiz farklı müttefiklerdeki füzesavunma unsurlarını -uydular, gemiler, radarlar veenterseptörler- NATO komuta ve kontrolü altındabirbirine bağlayacak. Bizim, Avro-Atlantikbölgesinin dışından gelen tehditlere karşı kendimizikorumamızı sağlayacak.”

NATO ülkeleri tehdit altında oldukları için füzesavunma sistemlerinin kurulduğu söylemi, iğrenç biryalandır. Zira dünyanın en büyük ordularınıbesleyen, nükleer ve kimyasal silahlar dahil sonteknoloji ürünü silahlarla donanmış savaş aygıtlarınıel altında bulunduran NATO üyesi devletlerin varlığıbile dünya halkları için büyük bir tehdittir.Afganistan, Irak, Libya örnekleri, savaş aygıtıNATO’nun misyonunu tüm vahşetiyle ortayakoymakta, kimin halklar için tehdit oluşturduğunutartışmaya yer bırakmayacak açıklıkta gözler önünesermektedir.

Büyük bir ağ şeklinde tasarlanan füze kalkanısisteminin kurulması, emperyalist zorbalarla suçortaklarının NATO’yu da kullanarak halklara karşıyeni cepheler açmaya hazırlandıklarınıngöstergesidir. Nitekim, son günlerde farklıkaynaklardan yapılan açıklamalar, hem siyonistrejimin hem Pentagon’daki hamilerinin olası bir İransaldırısı için hazırlık yaptıklarını haber veriyor.

Ankara’daki dinci-Amerikancılar’ın girişimlerinerağmen, NATO zirvesinden Suriye’ye dönük askerisaldırı kararı çıkmadı. Ancak bu durum, Suriye’ninyıkıcı bir iç savaşa sürüklenmesi için her türden kirliyöntemin kullanıldığı gerçeğini ortadan kaldırmıyor.Kökten dincilerin terör eylemlerini Lübnan’ataşımaları, İran’a karşı saldırıya geçmek için zeminhazırlandığını da gösteriyor.

Mezhep çatışmalarıyla halkları birbirini kırdırmave anti-siyonist direniş dinamiklerini ezme taktiğiizleyen emperyalist-siyonist güçler ile Türkiye,Suudi Arabistan, Katar gibi suç ortakları, savaş aygıtıNATO’nun bölge halklarını hedef alan saldırılarınıdaha da yaygınlaştırılması için çaba sarfediyorlar.

Kısacası ABD, bölgesel suç ortakları ve savaşaygıtı NATO’nun öncelikli hedefleri Suriye, LübnanHizbullah’ı, İran ve Filistin direnişidir. Amaç,bölgede emperyalist-siyonist güçlere boyun eğmeyenhiçbir güce yaşam hakkı tanımamaktır.

NATO’nun insanlığa karşı işlediği ve işlemeyedevam ettiği ağır suçlar, Füze Kalkanı’nın sökülmesibaşta olmak üzere, Türkiye topraklarında kuruluİncirlik ile diğer ABD ve NATO üslerininkapatılması için mücadeleyi yükseltmeyi zorunlukılıyor. Bu mücadele ilerici-devrimci güçlerin temelgündemleri arasında yer almalıdır. Unutulmamalıdırki, NATO sadece dış savaşlar icra etmiyor, aynızamanda bir iç savaş aygıtı olarak da çalışıyor.Dolayısıyla dinci-Amerikancı iktidarın içe ve dışadönük saldırganlığına karşı yükseltilen mücadele,NATO saldırganlığını da hedef alan bir perspektifleörülmelidir.

Emperyalist efendiler ve uşakları, ABD’ninChicago kentinde yapılan NATO Zirvesi’nde birarayageldi. İki gün süren ve tarihinin en geniş katılımı iletoplanan zirveyi protesto etmek için kentte düzenleneneylemlere polis saldırdı.

ABD’de, başkent Washington’un dışında bir kentteilk kez düzenlenen NATO zirvesinde, NATO üyesi 28ülke ile Afganistan konusundaki oturuma katılanlarlabirlikte 60 ülke ve kuruluş katıldı.

Kürecik’in kontrolü NATO’ya

Ortadoğu’ya yönelik emperyalist savaş vesaldırganlığın tırmandırıldığı bir dönemde toplananNATO zirvesinin temel gündemlerinden biri, busaldırganlığın bir parçası olan füze savunmakalkanıydı.

Zirvede, radarı Malatya Kürecik’te konuşlandırılanbalistik füze savunma sisteminin ara yeteneğininhayata geçirilmesinin ilan edildiği belirtildi. Bukapsamda Türkiye’deki radarın operasyonel kontrolüNATO’ya devredildi.

Füze Savunma Kalkanı’nın kontrolünün NATO’yadevredilmesi, kalkanın Türkiye’de kurulmasınayönelik tepkiler karşısında “radarın düğmesi bizdeolacak” açıklaması ile uşaklığının üzerini örtmeyeçalışan dinci-gerici AKP iktidarının foyasını meydanaçıkardı. Bu karar, Türk devletinin uşaklığını da bir kezdaha ortaya sermiş oldu.

Afganistan işgali tartışılıyor

Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı Hollande’ınAfganistan’daki askerleri çekeceğini açıklamasıüzerine tartışmaya açılan Afganistan işgali, savaşmakinesinin toplantısının da gündemi oldu.

Daha önce 2014 olarak açıklanan ‘geri çekilme’sürecinin bir kez daha masaya yatırıldığı toplantıda‘geri çekilmenin’ belirlenen tarihte yapılması gerektiğigörüşünün daha ağır bastığı belirtiliyor. Bunungerekçesi olarak da ‘geri çekilmenin’ ardından görevidevralacak Afgan güvenlik güçlerinin yeterincedonanım ve deneyime sahip olmaması gösteriliyor.Ancak açık ki Afganistan’ın yağma ve talanına içerideyeni bir güvence yaratılana kadar dolaysız olarakdevam edilmek isteniyor.

Türkiye’ye 10 yıldız

Emperyalist savaş aygıtı NATO’ya ve emperyalistefendilerine uşaklıkta sınır tanımayan Türk sermayedevleti emperyalist efendileri tarafındanödüllendirilmiş bulunuyor. Emperyalist efendiler, busadık uşağını NATO birimlerindeki rütbesini 10 yıldızaçıkararak ödüllendirmiş bulunuyor.

10 yıldız, Türkiye’nin terör örgütü NATObirimlerinde general düzeyindeki temsiline işaretediyor. Tuğgeneraller bir yıldız, tümgeneraller ikiyıldız, korgeneraller üç yıldız, orgeneraller dört yıldızsayılıyor. Her ülke göndereceği generallerin yıldızlarınıtoplayıp kotasına uyuyor.

Bu ödül boşuna değil elbette. Türk sermayedevletinin sadık uşaklığı ile savaş ve saldırganlıkkonusunda hayata geçirdiği aktif taşeronluğun birkarşılığı aynı zamanda. Atfedilen her bir yıldız ülketopraklarının emperyalistlere üs olarak açılması,emperyalistler adına kardeş halkların kanınındökülmesi, emperyalistlerin yağma ve talanı içinOrtadoğu’da jandarmalık misyonu yürütülmesi anlamıtaşıyor. Bugün verilen 10 yıldız da Türk sermayedevletinin tüm bu emperyalist savaş ve saldırganlıkiçinde tuttuğu yere, emekçi halklar karşısındakiaşağılık ve uğursuz rolüne işaret ediyor.

Emperyalist toplantıya kitlesel protesto

Chicago kentinde yıllardan beri düzenlenen enbüyük eylemler olarak ifade edilen yürüyüşlerle kentmerkezine yönelen binlerce kişi, NATO’nun en yüksekkarar organı Kuzey Atlantik Konseyi Toplantısı’nınyapıldığı sırada emperyalist savaş, işgal ve diğer birçokkonudaki tepkileri militan biçimlerle dile getirdiler.Özellikle Afganistan işgaline karşı büyük bir tepkigösteren kitle polisle çatıştı. Çatışmalar sonucu çoksayıda kişi yaralandı ve gözaltına alındı.

Emperyalist efendiler ve uşaklarıtoplandı...

Emperyalist efendiler ve uşaklarının buluştuğu NATO Zirvesi’nde Türk devletini temsil edenCumhurbaşkanı Abdullah Gül, ABD Başkanı Barack Obama ile yaptığı görüşmede daha fazla kan dökmek için‘silahlı insansız hava araçları’ talebinde bulundu.

Gül, görüşmeden sonra yaptığı açıklamada “Aslında yönetimin tavrı olumludur. Kongre’yi iknaylauğraşıyorlar’’ dedi.

Gül açıklamasında silahlı İHA talebini şöyle gerekçelendirdi:“‘Kendilerine şunu dedim: ‘Eğer bunlar tehlikeli silahlarsa, F-35 daha tehlikeli, F-16’lar daha tehlikeli.

Yani, biz Türkiye olarak F-35 alıyoruz, imalatında da ortağız biliyorsunuz, o bakımından Kongre üyelerine debunu böyle anlatmak lazım’. Yani bu kadar önemli müttefik olan bir ülkeye, kıskanç davranmamak gerekir,güvenmek gerekir.”

Silahlı İHA talebi Ortadoğu’ya yönelik savaş ve saldırganlık politikalarında maşalık rolünü büyük birbaşarıyla yürüten Türk devletinin, savaş makinesi haline gelme hevesinin de açık bir göstergesi oldu.

22 Mayıs 2012 / Chicago

Efendisine ‘yalvardı’

Page 5: SY Kızıl Bayrak 12-21

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012

34 köylünün katledildiği Roboski katliamı ABD’deyayınlanan Wall Street Journal gazetesinin haberi ileyeniden gündeme geldi. Ancak konu ne yaşanantrajedi, ne de bu vahşetin gerçekleşme biçimiydi.Gazetenin derdi istihbaratı ABD’nin verdiğinisöylemekti. Buna AKP ve TSK’nın yanıtı ise benzeroldu: “ABD’den almadık, kaynak milli!” işte 34 Kürtköylüsünün katli 150 gün sonra böyle bir kez dahagündeme taşındı, kaynak milli mi yoksa dışarıdanmı...

‘90’ları aratmayan vahşi katliam!

Roboski katliamı tarihe sermaye devletinin belkide ‘90’ları dahi aratmayacak denli trajik bir katliamıolarak geçti. Tabii ki faşist Türk ordusunun hemgerillaya hem de sivil halka yönelik katliamlarınakimse yabancı değil. Ancak bu kez durumu farklıkılan katliamın adeta naklen yaşanmasıydı. Belkibasın 24 saat haberleri vermemişti ama önce Kürthareketi, ardından muhalif basın durumu tümvahameti ile yansıttı. Ardından sermaye devleti tambir acizlik içinde açıklamalar yapmaya çalıştı. Ancakbu kez ne yanlarına silah koyarak katledilenlerinterörist olduğunu söyleyebildiler ne de 12 yaşındaçocukların kendilerine ateş açtığını. Çünkü katliamçok açıktı ve geride hem tanıklar hem de insansız havauçaklarından alınmış görüntüler vardı.

Eli ayağına dolanan AKP şefleri yine günükurtaracak açıklamalar yapmaktan geri durmadılartabi. Önce meselenin araştırılacağı söylendi, ardındano sınırı “teröristlerin” kullandığı söylenerek yapılanaskeri bir hata olarak nitelendi. Ancak bir katliamdançıkan Kürt halkı ve katledilenlerin yakınları sermayedevletinin Kaymakamını tekme tokat döverekAKP’nin yalanlarına gerekli yanıtı verdiler. BöyleceAKP’nin şov girişimleri başlamadan bitti ve bu kezsessizlik başladı. Düzen muhalefeti dahi meseleyikendi çıkarına kullanmak için pek çok önerge verdi,girişimde bulundu ancak yanıt alınmadı. Roboski 34köylünün göz göre katledildiği bir katliam olaraktarihte yerini aldı.

Düzen cephesinin derdi istihbaratın menşei!

Wall Street Journal gazetesinin haberi katliamıyeniden gündeme getirdi. Geçtiğimiz haftalarda Herongörüntülerinin olayı araştıran meclis komisyonutarafından izlenmiş olması ile birleşince WSJ’ninhaberi önemli bir etki de yarattı. Zira haberdegörüntülerin yani istihbaratın ABD tarafındansağlandığı belirtiliyordu.

Habere göre sermaye devleti ve ABD 2007 yılındaOrtak İstihbarat Bütünleşme Hücresi kurmuş ve budoğrultuda ABD Predatörlerden aldığı görüntüleriTürk sermaye devleti ile paylaşmaktaydı. 28 Aralık2011’de ise ABD yine sınırda köylülerin görüntülerinitespit etti ve kim olduklarını tanımlayamadığınısöyleyerek yakından çekim yapmayı önerdi. AncakTSK buna gerek olmadığını söyledi ve aracınçekilmesini istedi. Ardından ise katliam başladı.

Bu haberin ardından düzen güçleri hızlaaçıklamalar yapmaya başladı çünkü bu haberistihbaratın milli olduğu biçimindeki açıklamalar ileters düşmekteydi. Bu kez hep bir ağızdan haberinyalan olduğu ve Amerikan iç kamuoyuna dairyazıldığı, ayrıca Türkiye’nin Predatör almasınıengellemek için ortaya atıldığı gibi gerekçelersıralandı. TSK da yaptığı bir açıklamayla katliamımilli kaynaklardan aldıkları bilgiyle yaptıklarınınmüjdesini vermekten çekinmedi.

Bu tartışmalarda en çarpıcı olan ise yapılanaçıklamalarda Heron görüntülerinde zaten tümkatliamın alenen görülüyor oluşunun anlatılması oldu.Öyle ki 9 saatlik görüntüleri izleyen UludereAraştırma Komisyonu üyesi ve CHP MilletvekiliLevent Gök’ün açıklamaları tüyler ürpertecekcinstendi. Gök açıklamalarında 9 saatlik Herongörüntüsünde önce köylülerin mazot yüklemeyegidişlerini ardından ise dönüşte bombalanmalarınıaçıkça izlediklerini ifade ediyordu. Gök, ayrıcaölenlerin gerilla olmadıklarının kolaylıkla anlaşıldığınıda özellikle vurgulamaktaydı.

Erdoğan ve Şahin katliama sahip çıktı!

Son olarak ise sessizliğini bozan isimler TayyipErdoğan ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin oldu. Herzamanki pervasızlığını takınan Erdoğan’ınkonuşmasının merkezi yine istihbaratın kendilerine aitolmasıydı. Heron görüntülerini de izlediğini söyleyenErdoğan “30-40 kişilik grup, katırlar, insanlar var. Oyükseklikten bu Ahmet midir? Mehmet midir? Bilmekmümkün değil” diyerek aslında katledilenlerin gerillaolmadıklarını da itiraf etmiş oldu. Yani Erdoğan’ınaçıklamaları dahi kim olduğu tespit edilemeyenkişilerin katlini alkışlıyordu. Milli istihbaratlakatlettiklerini gerine gerine söyleyen AKP şefi parasıneyse veririz tutumunu da sürdürdü ve tazminatıfazlasıyla ödediklerini söyleyerek konuyu kapatmak

istediğini söyledi. Erdoğan’ın ardından ise İçişleri Bakanı İdris Naim

Şahin Başbakan’ı bile gölgede bırakan açıklamalarıylakatliamı sahiplendi. Bakan, ölenlerin kaçakçıolduğunu ve PKK’ye çalıştıklarını söyleyerek katlivacip ilan edecek kadar ileri gitti. Bakan Şahin,Erdoğan’ın açıklamalarıyla da çelişerek şunlarısöyledi: “Terörist görünümlü bir gruba yönelik ateşaçılması olayı soruşturulmaktadır. Bu olay, güvenlikgüçlerimizin tecrübe hanesine kaydedilmiş bir olaydır.Daha dikkatli, daha doğru tespitler yapıp ona görehareket etme durumundayız.” Oysa Erdoğan daha birgün önce görüntülerdekilerin kim olduğununanlaşılmadığını söylemişti.

Yine katledilenlerin suçsuz olmadığını vekaçakçılık yaptığını söyleyen Şahin, daha da ilerigiderek bölgenin KCK kontrolünde olduğunu vekaçakçılığın da örgüt tarafından kontrol edildiğinibelirtti. “Büyük film, bölücü terör örgütünün yönettiğikaçakçılık olayıdır. Bu gençler de orayagötürülmüşlerdir, kaçakçılık yaptırılmışlardır” diyenŞahin böylece katledilenleri “terörist” ilan edecekkadar ileri gitti.

Katliamı olumlamak için bunlarla da yetinmeyenŞahin, aşağılık gerekçelerini “34 hayatını kaybedenkişinin dışında orada, onlarla birlikte bir yere kadargelip sağ geri dönen bir takım insanlar da olabilir vebunlar terör örgütünün doğrudan militanları daolabilir” diyerek sürdürdü.

Erdoğan’ın ve Şahin’in açıklamaları aslındadevletin tutumunun belki de en açık özeti. Bir yandakatliamı milli kaynaklarla yaptık diye övünen, parasınıda verdik artık unutun diyen devletliler. Ölenler zatenkaçakçıydı, kaçakçılar da zaten teröristti diyen biriçişleri bakanı. Karşılarındaysa istihbarat dışardanmışdiye kendilerince iktidarı sıkıştırmaya çalışan düzenmuhalefeti. Her iki taraftakiler de aslında düzeninyüzyıllık “en iyi Kürt ölü Kürt’tür” düşüncesinintakipçisi ve uygulayıcısı.

Sermaye düzeni Roboski katliamınıaçıkça sahiplendi!

Page 6: SY Kızıl Bayrak 12-21

HDK 1. Olağan Genel Kurulu 12-13 Mayıstarihlerinde gerçekleşti. 15-16 Ekim’de yapılankuruluş kongresinin ardından gerçekleşen ilk genelkurulda, geçtiğimiz altı aylık süreç değerlendirildive önümüzdeki seçimlere hazırlık çerçevesinde birpartinin kurulması için hazırlıklara başlanmasıkararı alındı. Ayrıca, altı aylık süreçte yaşananbaşarısızlık, eksiklik ve yetersizlikler eleştiri konusuyapıldı ve ortaya çıkan bu tablonun “kuruluşsürecinin kendine has sorunlarından” kaynaklandığı,her şeye rağmen “mayanın tuttuğu” ifade edildi.

Solun yeni birlik macerası HDK yeni birmodel mi?

Kuruluş Kongresi’nde HDK’nın kimi sözcüleri,HDK’nın yeni bir tarz olduğunu, geçmişte solunbirlik deneyimlerinin olumsuz bir şekildesonuçlanmasına rağmen HDK’nın farklı olacağınıdöne döne vurguladılar. Bu vurgular elbette yersizdeğildi. ‘89 yılındaki Kuruçeşme toplantılarındanÖDP’nin kuruluşuna, Abdullah Öcalan’ın “ZeytinDalı” projesinden geçtiğimiz yıllarda seçimlerdegündeme gelen birlik projelerine kadar hepsibaşarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Başarısızlığın gerçek nedenlerine bakmayanlar,sınıfsal-siyasal arka planını ele almayanlar, kitlehareketi ile örgüt ilişkisini kavramayanlar, solunyapısal sorunlarını görmeyen ve bununlahesaplaşmaya girmeyenler, şimdi sorunu örgütünyapısı, “birliğin modeli” tartışmasına indirgemeyeçalışıyorlar. Diğer birlik girişimlerinden “farklı”olduğu iddia edilen HDK için, “ittifak” değil“cephe” modeli, “meclis sistemi”, “demokratik çatıörgütü”, “solun güçbirliği değil tüm gövdeleriyle biraraya gelen, birleşik günlük çalışma örgütleyen vemücadele veren cephe sistemi” vb. tanımlamalaryapıyorlar.

Oysa sözkonusu “model”in hiçbir yeniliğibulunmamaktadır. ÖDP’nin kuruluş sürecinden“zeytin dalı” projesine kadar iflas etmiş birlikgirişimlerinin hepsi, benzer formülasyonları ve“modelleri” içermekteydi. Bugün HDK’nın kendisi,başarısızlıkla sonuçlanmış bu projelerin yenidenısıtılıp sunulmasından başka bir şey değildir.

HDK’yi oluşturan bileşenlerin hangi politikzeminde bir araya geldiği, birliğin programatikçerçevesi yeterince açıktır. Tam bir çeşni olanbileşenleri (muhalif olan herkes, dili, kültürü,değerleri yok sayılan azınlık ve milliyetler, kadınlar,LGBT bireyler, çevreciler, gençler, işçiler, vb...) biraraya getiren “demokratik toplum” talebidir.Programda ifadesini bulan “barış içinde ve insancayaşanabilecek bir Türkiye” hedefi, kurulu düzenzemininde demokratikleşme anlamına gelmektedir.İşçi sınıfı ezilen kimliklerden sadece birinioluştururken, adında “sosyalist” ibaresi bulunan birdizi çevre bu şekilsiz oluşumda dolgu malzemesiolma işlevini yerine getirmektedir.

İdeolojik önderliğini Abdullah Öcalan’ın yaptığı“demokratik cumhuriyet” projesinin solauyarlanmasından başka bir şey olmayan bu

çerçevenin altını doldurmak görevi ise reformist soladüşmektedir. Kuruluş Kongresi’nde bir delegeninprograma sosyalizm vurgusunun eklenmesi talebikarşısında HDK’nın yürütme kurulunda yeralan SDPGenel Başkan Yardımcısı Günay Kubilay, bunu“zamansız zorlama” olarak nitelendirerek, şunlarısöylemiştir:

“Üçüncüsü, bir delegenin kanımca programıngiriş bölümündeki ‘sömürüye ve ayrımcılığa sonverilmesi’ vurgusundan hareketle programasosyalizmin girmesi yönündeki önerisi ve bukonudaki ısrarıdır. Programın talepler çıtasıbeklentilerin üzerinde olabilir. Kongre, sömürüye veayrımcılığa son verme, antikapitalist mücadeleyevurgu yapabilir, ama bu Kongre’nin belli birsosyalizm anlayışı etrafında gerçekleşen bir‘sosyalist birlik’ olmadığı, bir başka deyişle‘demokratik ittifak’ olduğu gerçeğini değiştirmez.Elbette sosyalistler, tarihsel olarak ‘demokratikittifak’la yetinemezler. Ama zamansız zorlamalardanda özenle kaçınmaları gerekir. Henüz rüşeymhalindeki bir örgütü bütün sorunları toptançözebilecek bir maymuncuk görmeleri son dereceyanlış olur.” (Sosyalist Demokrasi, Sayı: 109, 21Ekim 2011)

Böylesi bir politik zeminde bir araya gelen HDK

bileşenleri, tüm muhalefet odaklarınıkucakladıklarını, kadınlara, siyasal örgütlere,bağımsızlara, gençlere, etnik azınlıklara vb.tanıdıkları kotalara dayanarak “gerçek birdemokrasi” inşa etmeye çalıştıklarını söylemelerine,“delegelik kapma” yarışlarının ardından “birlikruhunu” kuşandıklarını ifade etmelerine rağmen, 1.Genel Kurul’a yansıyanlar, mayanın “tutmasına”değil “bozukluğuna” işaret etmektedir.

1. Olağan Genel Kurul’un gösterdikleri

HDK 1. Olağan Genel Kurulu SonuçBildirgesi’nde, geride kalan süreçten, 8 Mart,Newroz, 1 Mayıs etkinlik ve mücadelelerindengüçlenerek çıkıldığı ifade edilse de, genel kuruldadile getirilen eksiklik ve sorunlar, kongreninkuruluşundan bugüne geçen sürecin başarısızlığınıortaya koymaktadır. Genel kurula sunulan raporlarve delege konuşmaları, altı aylık hedeflereulaşılamadığını göstermektedir.

Yerel alanlarda örgütsel inşa ciddi yetersizliklertaşırken, temel mekanizmaların işleyişinde önemlizaafiyetler yaşanmıştır. 131 kişiden oluşan genelmeclisin son iki toplantısının asgari bir katılımaulaşamamasından kaynaklı karar dahi alınamaması,

Gündem6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012

HDK Genel Kurulu’nun gösterdikleri

1. Olağan Genel Kurul’un tablosu bir kez daha Kürt hareketi ile onunekseninde hareket eden reformist güçlerin parlamenter hayallerle biraraya geldiklerini göstermektedir. HDK iddia edildiği gibi ciddi bir“muhalefet odağı”, “toplumsal bir taraf” değil, halen etkisiz bir reformistodak durumundadır. Kurulu düzen sınırları içinde az çok tutarlı birdemokratizm mücadelesi verme yeteneğinden bile yoksundur.

Page 7: SY Kızıl Bayrak 12-21

hatta delegelerin neredeyse yarısının genel kurulakatılım sergilememesi, bunun somut örnekleridir.Genel kurulda komisyonların yeterinceişletilememesi, gerçekleşen etkinliklere katılımın sonderece zayıf olması, geniş birliği harekete geçirecekenerjinin sergilenememesi, ilgili mekanizmalarınkarar alamaması, taktikler üretememesi, politikayapma becerisi gösterememesi, halka inecekçalışmaların yapılamaması, grupçu davranışlarsergilenmesi vb. eleştiriler sıklıkla yapılmıştır. Tümbu sorunlar, yeni tarzı, HDK’yı anlamamak, 40 yıllıkalışkanlıkları aşamamak, acemilik ve deneyimsizlik,küçük örgüt refleksini aşamamak, dahası kuruluşsürecinin kendine has sorunları olarak tanımlanmıştır.

Ancak bu tablo şaşırtıcı değildir. BugünTürkiye’de etkili bir güç haline gelebilmek, bir sınıfzeminine dayanmayı gerektirir. Sınıftan ve sosyalmücadele dinamiklerinden kopuk güçlerin üsttenoluşturacakları bir birlik üzerinden etkili bir odakhaline gelmek mümkün değildir. HDK, ortaya çıktığıandan itibaren, AKP’nin saldırıları karşısında tekmuhalefet odağı, toplumsal bir taraf olduğunusöylemektedir. Oysa HDK’nın bileşenlerinin tekdayanağı Kürt hareketinin kendisidir. Gerçek bir halkhareketi olan Kürt hareketine, onun politik kuvvetinedayanarak, metropollerde yukarıdan oluşturulan birbirlik üzerinden toplumsal hareket yaratılacağıhayalleri yayılmaktadır.

HDK bileşenleri, amaçlarının seçim eksenli birbirlik değil bir toplumsal hareket yaratma olduğunusöyleseler de, bileşenin en temel derdinin seçimehazırlanmak olduğu, bir an önce parti için hazırlıkkararının alınmasından da anlaşılmaktadır.

HDK bileşenleri tarafından öncelikli olarakKongre’nin önemsendiği söylenirken, örgütselişleyişinin temel noktalarında boşluklar bulunurken,yerel örgütlerini bile oluşturmamışken, komisyonlardoğru düzgün işlemiyorken, çok yönlü kaynaşmış birçalışma örgütlenememişken, “halkla bütünleşme”yönündeki adımlar çok zayıfken, parti hazırlıklarıyapılmaktadır. Bunun, partiden ayrı bir oluşum olanKongre’nin işletilmesi sürecini zayıflatacağıyeterince açıktır. Böylesine zayıf bir tabloda partihazırlıklarına başlamak, seçim endeksli davranmakve parlamenter hesaplar doğrultusunda hareket etmekdeğilse nedir?

HDK’de gerek Kürt hareketi gerekse Kürthareketi ekseninde kümelenmiş irili-ufaklı solçevreler açısından temel olan parlamenter hesaplardır.Kürt hareketi, Kürt sorununun demokratik çözümüekseninde her türlü güç ve desteği istemekte, HDK yada kurulacak çatı partisi bu desteği örgütlemenin biraracı işlevi görmektedir. Çoktandır devrimci iktidarperspektifini yitirmiş sol yapılar ise, Kürt hareketiningücüne dayanarak politika yapmaya çalışmaktadır.Son seçimlerde parlamenter zeminde sağlanan başarıve sol hareket içinden üç milletvekilininparlamentoya gönderilmesi, diğer sol güçlerinheveslerini kabartmakta, “ortak temsiliyete”dayanacağı ifade edilen parti ile birlikte parlamenterzeminde yer bulma umutlarını büyütmektedir.

HDK’nın sınıfsal duruşu!

1. Olağan Genel Kurul’da, seçim partisi kurulmasıhazırlıklarının yanısıra, Kürt sorununun demokratikçözümü ve müzakerelerin başlatılması, demokratiközerklik ve demokratik anayasa gündemleriyle ilgiliçalışmalarının yapılması, “AKP’nin siyasal, sosyal,ekonomik baskı ve saldırılarına, UİS’e, işcinayetlerine, nefret suçlarına, kadına yönelikşiddete, kültür ve sanatın gericileştirilmesine,sağlığın piyasalaştırılmasına karşı mücadele”kararları alındı.

Özellikle EMEP’li delegelerin konuşmalarında,işçi sınıfına yönelik saldırılar karşısında sınıfın

örgütlenmesi amacıyla verilen mücadelede HDK’nınrol üstlenmesine dair vurgular, HDK’nın sınıfsalduruşuna ilişkin yanılsama yaratmamalıdır. HDK’nıngerek programında, gerekse de yürüttüğüçalışmalarda, işçi sınıfı diğer ezilen kesimlerinyalnızca bir parçasıdır. İşçi sınıfı, herhangi bir etnikkesim, çevre örgütü, kadın ya da LGBTT örgütü ileaynı yerde durmaktadır.

Geride kalan altı aylık süreçte yapılan çalışmalar,İstanbul ve Ankara’da yapılan iki temel etkinliğinbelirgin zayıflığı, sınıfın örgütlenmesi sorunununHDK için özel bir önem taşımadığının açıkgöstergesidir. Genel kurul günü, iki ayı aşkındır İMOönünde direnişini sürdüren Cansel Malatyalı’ya karşısergilenen tutum ise ibret vericidir. Bir patron örgütügibi işleyen, ÖDP’lilerin yönetiminde yer aldığı İMOile, ona karşı hak alma mücadelesi veren bir kadınişçi karşısında “tarafsız kalmak”, HDK’nın sınıfsalduruşu açısından yeterli bir fikir vermektedir.

Sonuç

1. Olağan Genel Kurul’un tablosu bir kez dahaKürt hareketi ile onun ekseninde hareket edenreformist güçlerin parlamenter hayallerle bir arayageldiklerini göstermektedir. HDK iddia edildiği gibiciddi bir “muhalefet odağı”, “toplumsal bir taraf”değil, halen etkisiz bir reformist odak durumundadır.Kurulu düzen sınırları içinde az çok tutarlı birdemokratizm mücadelesi verme yeteneğinden bile

Gündem Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012

Eski MİT Kontr-Terör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür, yaptığı açıklamalarla düzenin kirli savaşta kullandığıyöntemleri ifşa etti. MİT’e çalışan çok sayıda gazeteci olduğunu söyleyen Eymür, Hanefi Avcı’yı suçlarkenYeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ı savundu. Konuşmasında Yeşil için “öldürdüğü insanları kendi için değil devletiçin öldürdü.” diyerek arka çıkan Eymür devletin içindeki kirli çıkar çatışmalarına dair iddialarda bulundu.

“Ben Halil Berktay’ın yüzde yüz doğru söylediğine inanıyorum. Halil Berktay sıradan bir adam değil ki. Buişlerinin içinden gelmiş bir adam.” diyerek son dönemde karartılmaya çalışılan katliama dair de konuşanEymür gerçekleri çarpıtmaktan geri durmadı. Teşkilatın bu konuyla alakası olmadığını söyleyebilecek kadaryüzsüz açıklamalar yapan Eymür hala devlet adına çalıştığını da böylece kanıtladı.

İçinden geçtiğimiz süreçte benzer konumlarda yer almış eski kolluk güçleri, geçmiş yılların pratikleriniaçıklayarak düzenin yeni dönem politikasına hizmet ediyorlar. Hanefi Avcı, Ayhan Çarkın ve de MehmetEymür gibi eli kanlı katiller geçmişe dair konuşmayı da “devlet görevi” olarak üstleniyor. Her konuşmalarındabir katliamı üstlenen, faili meçhul denen devlet eliyle işlenen suikastleri savunan bu katiller düzenin biçtiğimisyonu yerine getiriyor.

12 Eylül dava süreciyle birlikte ‘80 dönemininFatsa harekatı da detaylı olarak açığa çıkmışbulunuyor. Dava iddianamesinden başlayarak özelhedef yapılan Fatsa’da yaratılan mücadelekaralanırken, devletin baskı ve zor aygıtı aklanmakisteniyor.

Son çıkan Fatsa belgelerinde Kenan Evren’inFatsa harekatı öncesinde yaptırdığı çalışmalarsunuluyor. Fatsa’yı köy köy fişleyen türk sermayeordusu gürcülerin Türk olduklarını iddia ediyor.Emekçi halkın devrimcilere desteğini kırabilmek içinBakkal ve Fırın gibi mahallede yer tutan önemliesnaflara para dağıtım yapılması telkin ediliyor.

Devrimcilerin karaborsaya düşen malzemeleritemin edip normal satış yaptırabilmesi “örgütpropagandası” diye nitelendiriliyor.

Alevi inancına sahip olanların “teröristlere yataklık” konusunda büyük bir kesimi oluşturduğusavunuluyor. Şoven milliyetçi düşüncenin açık bir örneği olan harekat planı baskı ve zor aygıtlarıyla birlikteemekçileri parayla satın alma düşüncesi üzerine kuruluyor. Bunun için Jandarma Genel Komutanı OrgeneralSedat Celasun tarafından bazı komutanlara ‘7 bin 500 ile 10 bin TL’ arası para verildiği de belgeler de geçiyor.

12 Eylül’ün Fatsa gerçekleri

İt dalaşından saçılanlar

Page 8: SY Kızıl Bayrak 12-21

Güncel8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012

TMMOB’de Genel Kurul yaklaşıyor. 31 Mayıs-3Haziran 2012 tarihlerinde Ankara Kocatepe KültürMerkezi`nde toplanacak olan TMMOB 42. GenelKurulu, oldukça zorlu bir süreç öncesinde örgütünrotasını belirleyecek. Mevcut durum ve tecrübeler neyazık ki bu rotanın geçmişin çok da ötesinegeçemeyeceğini hatta geriye doğru bir gidişin ufuktaolduğunu gösteriyor.

Örgütün ve toplumsal muhalefetin tablosuortadayken halihazırda birkaç oda dışında aykırı bir sesinçıkmayacağı hâkim anlayışın sorunsuz bir genel kurulyaşayacağını önceden söyleyebiliriz. Zaten yaşanan“kurultaylar parodisi” ve büyük oda genel kurulları dagenel kurulun oda beyleri ve onların asker delegelerinin“eş-dost” ziyareti tadında geçeceğini daha öncedenkurgunun bu olduğunu göstermişti. TMMOBbürokrasisinin alınacak kararları, verilecek önergeleri,kürsü kullanımını hatta sonuç bildirgesi gibi genelkurulun tüm sonuçlarını çoktan ipotek altına aldığıdelege listelerine bakılarak okunabilir. Ancak örgütün enyüksek organı konumunda olacak genel kurulu yoksaymak ve toptan reddetmenin oda beylerine güçkatmaktan öte bir anlamı olmayacaktır.

Defalarca yazıp çizdiğimiz ve TMMOB’yi politikplanda uçurumun kenarına getiren olgularıdetaylandırmaya gerek olmasa da üzerinden bir kez dahageçmek faydalı olacaktır: “TMMOB her ne kadarmuhalefetin önemli bir adresi konumunda olsa dabundan sonra sermaye karşısında kendi konumunu netbir şekilde savunmayan tüm örgütlenmeler gibisavrulmaya mahkûmdur. Hâlihazırdaki heterojenyapısıyla bir meslek örgütü olan TMMOB açısındandurum daha hassas olarak tarif edilebilir. Dönem dahamücadeleci ve dirayetli olanın ayakta kalacağı çetin birdönemdir. Ancak daha odaların seçim süreçlerindeilkeleri koltuğa feda edenlerin oluşturacağı yönetimleringelecek için çok da iyi sinyaller verdiğini söylemekmümkün değildir. Birçok önemli şubede kıran kıranageçen liste pazarlıkları bize bürokratik zihniyetin devamedeceğini haber vermektedir. Odayı değiştirmek adınaince manevralarla yönetici adayı olanlar, odayı üyeylebirlikte değil üye adına yönetmek üzere yola çıktığınıkabul etmektedir. Oysa asıl değişmesi gereken buanlayıştır.

Açıktır ki TMMOB bir meslek örgütüdür. Buna uygunolarak farklı yaklaşımlar ve sınıfsal eğilimler yönetimetalip olabilir. Bu çok da yadırganacak bir durum değildirancak oda içerisindeki sol güçlerin hiçbir ilkeyitartışmaya açmadan pazarlıklara girmesi kabul edilemezbir durumdur. Bunun somut kanıtı oda seçimlerindelistelerin çalışma programlarından önce belirlenmesidir.Liste pazarlıkları sırasında geçerli olan birçok değişkenve parametre içinde çalışma programı yoktur. Seçimçalışması da genel olarak siyasal yönelimlere değilisimlere oy verilmesi üzerinden biçimlenmektedir. Ancakbizim ve mücadelenin geleceği açısından ortaya çıkanadayların hangi temel ilkeler üzerinden yönetime talipolduğudur.” (Seçimlerde patronlara oy yok! - TMMŞPOcak 2010)

Bizim bu satırları yazmamızın üzerinden 2 yıldandaha uzun bir zaman geçmiş olsa da yazılanların hepsibu gün de güncelliğini korumaktadır. Hatta sorun daha dabüyümüştür. TMMOB iktidarın ve ona vokal yapanbüyük bir koronun saldırısı altındayken örgütün

bürokrasisi sorunları “uzlaşma” yoluyla çözmeyegitmekte, mücadelenin tüm yollarından kendi kaçtığı gibibaşkasının da girmemesi için barikatlar kurmaktadır.Birliğe bağlı odaların ticari faaliyetleri büyük oda/küçükoda ayrımını mali temelde büyütmüş, bir dizi şubeyikelimenin tam anlamıyla dükkâna dönüştürmüştür. Budurum da beklendiği gibi paranın girdiği her yerdeolduğu üzere oldukça kirli ve en net ifadeyle utanılacakdurumlar ortaya çıkartmaktadır. Örgüt içindeki solgüçlerin büyük bir çoğunluğu açısından durum daha davahim bir hal almıştır. Tek bir koltuk veya en azından birdelegelik diye bürokratların ağzının içine bakanlar biryandan “oda beyliğinin” elini güçlendirirken, öte yandankendi politik eksenlerine ve temsil ettiklerini iddiaettikleri geleneklerine büyük zararlar vermekte ve budurum örgüt içindeki tüm samimi demokrat vedevrimcileri rahatsız etmektedir. Ancak yine demadalyonun öbür yüzünde ufku oda içine hapsolmuş bileolsa geniş ve büyük oranda bağımsız bir muhalefetoluşmaktadır. Ek olarak, belli bir çizgiyi ve solun temeldeğerlerini korumaya çalışan politik özneler açısından dabir dizi somut kazanım da sözkonusudur. Aykırı sesleryükseliyor olsa da bürokrasi makinesi tıkır tıkırçalışmaya yakıt olarak TMMOB’yi daha doğrusu onunbirikimini kullanmaya devam etmektedir. Oda beyleriörgütü yönetirken; KHK’yı Anayasa Mahkemesi’ne,çevre mücadelesini ve kent sorunlarını Danıştay’a,politik gündemleri yazılı basın açıklamalarına, meslekibaşlıkları yetkin mühendisliğe, oda içi demokrasiyiyalan, demagoji ve geçmişin güzel anılarına olmadıhotzot siyasetine, muhalifleri ve çalışanlarını çevikkuvvete ve örgütlenmeyi de SMS mesajlarına havaleederek örgütün tüm mücadele gücünü de felç etmektedir.Cansel Malatyalı olayında da görüldüğü üzere yıllarcakendini emek mücadelesi içinde tanımlanmış bir örgütünçalışanının işten atılması ayıbı bir kenara kapısındadireniş çadırının kurulduğuna ve pankartlar asıldığınaşahit oluyoruz. Çürümenin özü-özeti aslında. Budurumdan zerre utanmayan ve sıkıntı duymayanlarınşahsında net bir şekilde gözükmektedir.

Tablo böyleyken ve genel kurul kurgulanmış(doğaçlama bile değil!) bir tiyatro sahnesinedönüşmüşken 31 Mayıs-3 Haziran günleri anlamsızgelebilir. Ancak bu kürsünün esas sahipleriylebuluşmasını sağlamak böylesi bir yaklaşımla olamaz.Genel kurula az bir zaman kalmış da olsa halayapılabilecek şeyler bulunmaktadır. Oda beylerini kendisahalarında teşhir etmek için tüm olanakları seferberetmek, örgüt içindeki tüm ilerici güçlerin boynununborcudur. Çokça tekrar ettiğimiz gibi bu bir tercih değilzorunluluktur. Mücadele geçmişiyle dünya üzerindekitek emekten yana “mühendis, mimar ve şehir plancı”örgütü konumundaki TMMOB’yi göz göre görekaybetmek bu ülkenin devrimci, demokrat ve ilericigüçlerinin açıklayamayacağı bir yıkım olacaktır.TMMOB’nin geleneği onun fiziki varlığından öteanlamlar taşıdığı için bu kayıp “odaların eldengitmesinden” öte önemli bir mücadele dinamiğinintoparlanmasını imkânsız hale getirecek bir darbe almasıolarak kabul etmek gerekiyor. Zira defalarcasöylediğimiz gibi ücretli ve işsiz teknik elemanlarkategorik olarak işçi sınıfının bir bileşenidir.

Ara bir başlık olarak hâkim anlayışın hemmuhaliflerine dönük düşmanca tutumunu hem de

yaşanan saldırılar karşısında nasıl kendi kabuğuna doğruçekildiğini göstermek açısından önemli bir göstergeolarak tutuklu üye ve öğrenci üyelerine karşı tutumunuda değinmek gerekiyor.

Son olarak +İvme Dergisi yayın kurulu üyesi veinşaat mühendisi Barış Önal, +İvme Dergisi AnkaraBürosu’nun bulunduğu sokaktan gözaltına alınaraktutuklanması karşısında en ufak bir tepki göstermemiştir.Daha önce de benzer şekilde tutuklanan üyelerinigörmezden gelenler bir kez daha sessiz kalmayı tercihetmişlerdir. Mevcut durum iki yönlü olarak hâkimanlayışı ele vermektedir. Kendisine muhalif olanlarınüzerine polisi saldırtmakta dahi sakınca görmeyenlerpolitik nedenlerle tutsak edilmiş bir üyesini de“muhaliflik” süzgecinden geçirmekte kendi konumunubuna göre almaktadır. Düşmanının -ki kendindenolmayanı düşman görmek TMMOB içinde çokçagörülmektedir- düşmanını dost sayan bu anlayış, buyolda polis şemsiyesi altına girmekte bile beisgörmezken işin diğer ucunda siyasal kaçaklıklarıdurmaktadır. Sonuç bildirgelerinde esip gürleyenlerin işciddiye bindiğinde gösterdikleri kaypaklık onların koltuksevdalarının bedeli olmasının yanısıra burjuvazinin entemel davranış biçiminin bünyeye ne denli sirayetettiğini açıkça göstermektedir. Tüm devrimci güçlerinüzerine acımasızca saldıranlar herkesi pazarlık ettikleri,sindirdikleri TMMOB bürokratları sanmasınlar, onurluteknik elemanlar bu saldırıları çok iyi bilmekte,tanımaktadır. Toplumcu Mühendis, Mimar & ŞehirPlancıları olarak da bizler de TMMOB’nin busessizliğini kabul edilemez bulduğumuzu ve Barış Önalşahsında tüm tutsakları bir kez daha selamladığımızıbelirtmek isteriz.

TMMOB Genel Kurulu yaklaşırken tüm samimiilerici delegelere çağrımız, işçi sınıfının yüzyılları aşançağrısını yinelemek olacaktır. Ve bir kez daha söylemekve uzunca bir alıntı yapmak pahasına geçtiğimizseçimlerde paylaştığımız temel ilkeleri tekrar ediyoruz:

42. TMMOB Genel Kurulu’na doğru

Page 9: SY Kızıl Bayrak 12-21

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012

“* Artan işsizlik ve çalışma yaşamındaki sorunlarana sorundur. Yürütülen çalışmaların ana eksenini de bugerçek oluşturmalıdır. Ücretli çalışan ve işsiz üyelerörgütümüzün tüm faaliyetlerinin odağı olmakzorundadır. Örgütümüzde son dönemde görülen, yüzünüsermayeye dönen anlayışla mücadele edilmelidir.

* Kapitalizmin azgın sömürüsüne karşı birleşikmücadele hattı hayati bir önemdedir.

…* Türkiye’de artan baskı koşulları bugün tüm

muhalefeti hedef almaktadır. TMMOB devletin açıkhedefi konumuna gelirken ülke genelinde de devrimcilersokak ortasında infaz edilmekte, hak arayanlara azgıncasaldırılmakta, çıkartılan yasalar ve yönetmeliklerleörgütlenmenin önüne türlü setler oluşturulmayaçalışılmaktadır. Bugün sınıflar mücadelesinin önüneörülen duvarları yıkmak muhalefetin önündeki en önemligörevdir. TMMOB’nin de bu görevde üzerine düşeniyapması onun muhalif kimliğini sürdürmesi açısındanvazgeçilmezdir.

* Örgüt içi demokrasi TMMOB’nin geleneğine veülkemizde yaratılan devrimci değerlere yakışacak birbiçimde yeniden ele alınmalıdır. Örgütte oluşanmerkeziyetçi bürokratik yapı yerine tabana inen, üyesinesöz vermeyi bir lütuf değil bir hak olarak gören bir yapıoluşmalıdır.

* Anti-faşizm ve anti-emperyalizm TMMOB’ninbugüne kadar taşıdığı en temel gelenekleridir. Bunlarasahip çıkmak için artık söz yetmemektir. Bu yöndeharekete geçilmelidir.

* Mesleğimizi kastlaşmaya götürecek, yetkinmühendislik, belgelendirme ve onun tüm neoliberaltürevleri reddedilmelidir ve bunlara karşı etkin birşekilde mücadele edilmelidir.

* TMMOB’nin siyasal konumunun ötesinde anayasaile tarif edilmiş kamusal görevleri de bulunmaktadır.Zaten örgütümüzü devletin hedefi haline getiren de bugörevler olmaktadır. Bu noktada geri adımlar kabuledilemez. Tersine daha etkin bir şekilde mesleklerimizintemel kuralları etrafında tüm mücadele biçimleriniiçeren bir şekilde sürdürülmelidir.

* “Gençlik gelecektir!” örgütümüzün temelşiarlarından biri olarak dillendirilse de bunun gerekleriyerine getirilmemektedir. Bu yaklaşım aşılarak öğrenciörgütlülüklerine bakış yeniden ele alınmalı, öğrenciörgütleri örgütümüzün bileşeni olarak kabul edilmelidir.

Toplumcu Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları

olarak, tüm emekçi mühendis, mimar ve şehirplancılarına ve ilerici güçlere çağrımızdır:

…* Hiçbir patron yönetici adayına oy vermeyelim.

TMMOB bir sınıf örgütü olmayabilir ancak bu bizimsınıfsal tutum almamıza engel değildir. Eğer ki buörgütün ezici çoğunluğu bizsek yönetimlerden bizisömüren sınıfın temsilcilerini kazımak zorundayız.

…* “Gericiler gelecek” tehditleri ile korkutulan

demokrat unsurlar tarafından çağımızın en gericiunsurunun burjuvazi ve onun kokuşmuş düzeni olduğuiyice anlaşılmalıdır. Yaşadığımız tüm sorunlarınarkasında yatan bu düzen ve onun temsilcileri vardır.Burada bir orta nokta yoktur her türlü liberal unsurbizim sınıfsal düşmanımızdır.

* TMMOB bünyesinde “yetkin mühendislik”konusunda net bir tutum bildirmemek artık bir alışkanlıkhaline gelmiş durumdadır. Yetkin mühendislik ve onunher türlü türevi kapitalizmin yeni bir sömürü kapısıdır.Bu sömürünün karşısında tutum almayan herkessermayenin safında yer almaktadır. Bu anlayışa oyverilmemelidir.

…* Kürt halkına ve onun mücadelesine kin kusan sol

maskeli şovenistlere oy vermeyelim. Halkların kardeşliğimücadelesi için ellerimizi birleştirelim.” (Seçimlerde

patronlara oy yok! -TMMŞP Ocak 2010)Toplumcu Mühendis, Mimar & Şehir Plancıları

16 Mayıs 2012tarihinde “BazıKanunlardaDeğişiklik YapılmasınaDair Kanun Teklifi”tamamı avukatlardanoluşan altı AKP’limilletvekili tarafındanCeza MuhakemeleriKanunu’nun 188. maddesininbirinci fıkrasında değişiklikyapılmak üzere AdaletKomisyonu’na sunulmuştur.Kanunun 5. maddesi şöyledir:

“Ancak cumhuriyetsavcısının esas hakkındakimütalaasının zorunlumüdafinin de hazır bulunduğuduruşmada açıklanmış olmasıveya mütalaanın zorunlumüdafiye yazılı olarak tebliğedilmiş olması durumlarında,çocuklar hakkındagörevlendirilmişolanlar hariç olmaküzere hukukenkabuledilebilir bir mazereti olmayanzorunlu müdafinin yokluğunda da kararverilebilir.”

Bu kanun teklifiyle AKP’nin başat hedefi cezayargılamasının kurucu ayağı olan “savunma”yıtamamen yargılamanın dışına itmek ve savunmahakkını ortadan kaldırmaktadır. Ancak, savunmahakkını katletme operasyonu bu kanun teklifi ilebaşlamamıştır. Önce mesleki faaliyetleri vemüvekkilleri nedeniyle Kasım ayında 41 avukattutuklanmış ve bu avukatların evleri, büroları geceyarısı basılarak dava dosyalarına, bilgisayarlarınael konulmuş ve “müvekkil” ve “iş” seçmeözgürlüğümüzün olmadığı bu tutuklama terörüylebizlere hatırlatılmıştı.

30 Aralık 2011 tarihinde kanunlaşan vesavunmaya yapılan bir diğer saldırı ise hükümlülerile avukat görüşlerinin İnfaz Hâkimliği’nce altı ayakadar yasaklanabilmesi ve avukatın müvekkilinegetirmiş olduğu -ve başkaları tarafından okunmasıkesinlikle yasak olan- belgelerin okunmasıydı. Bukanunla birlikte, hapishane idareleri tamamen keyfitutumlarla hükümlüleri ve avukatlarını bu kanunukullanarak cezalandırmaya başlamış hatta avukatgörüş odalarına kamera takacak kadarpervasızlaşmışlardır.

Kanun teklifi ile birlikte savunmaya yapılan buüçüncü saldırı, bu hakkı yok etmekten başka birşey değildir. AKP hükümeti evrensel hukukuntemel prensiplerini ve Anayasa’nın 36 maddesiylegüvence altına alınan, Avrupa İnsan HaklarıMahkemesi kararlarınca tanınması zorunlu olan buhakkın katlinin vacip olduğuna karar vermiş vedüğmeye basmıştır.

Silahların eşitliği ilkesi gereğince iddianameyi

hazırlayan, kişinin yargılanmasını sağlayan veyargılama sonunda mütalaasıyla cezalandırılmasınıisteyen “sav”a karşı, sanığa da “savunma hakkı”tanınmıştır. Bu aynı zamanda adil yargılanmailkesinin bir gereğidir.

Bu teklif kanunlaştığında ceza yargılamasındasavcı mütalaasını verir vermez mahkeme derhalceza tesis etme yoluna giderek “son savunma”hakkını gasp edecektir. Böylece sanığın avukatlatemsil edilmesi fiilen ortadan kalkacak ve faşistyargılama usulleri ceza yargılamasında bir virüsgibi yaygınlaşacak ve artık işlevini yitirmişsavunmaya ihtiyaç kalmayacaktır. Kısıtlılıkkararlarıyla dava dosyalarında hükümranlıklarınıilan eden savcılardan sonra, bu tasarı kanunlaşırsahâkimler de deyim yerindeyse kendileri çalıpkendileri söyleyecek ve halkın üzerine âdeta cezayağdıracaklardır. Bugün çarptırılan delillerle,kolluk tarafından hazırlanan bilgi notlarıyla cezaverenler, yarın sanığın ifadesine dahi gerekduymadan, savunmasını almadan ve müdafininsavunma yapmasını beklemeden hüküm tesisedeceklerdir.

Unutulmamalıdır ki “savunma” insanın insanolmasından kaynaklanan ve insanlık tarihi kadareski bir temel hakkıdır. Savunma hava gibi sugibidir. Varsa, varlığı hissedilmez ama eğer yoksainsanlık nefes alamaz, vücut bulamaz hale gelir. Bunedenle sıranın bize geleceği günü beklemeden bubüyük saldırıyı bloke etmek ve tarihin çöplüğünegöndermek zorundayız.

Av. Zeycan Balcı Şimşek

“Savunmaya özgürlük!”

Page 10: SY Kızıl Bayrak 12-21

Güncel10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012

Bundan 1 yıl önce AKP hükümetinin şefi TayyipErdoğan miting için geldiği Hopa’da protesto edildi.Polis protestoyu gerçekleştiren kitleye tazyikli su vegaz bombalarıyla saldırdı. Saldırıya rağmen Hopalıemekçiler direndiler. Bu direniş nedeniyle saat11.00’de başlaması gereken miting, ancak saat 14.00’tebaşlayabildi. Miting sürerken de ara sokaklardaçatışmalar sürdü.

Bu direniş sayesinde Hopalı emekçiler mitinginyapılacağı alana girdiler. Kolluğun kullandığı yoğungazdan etkilenen Metin Lokumcu kalp krizi geçirdi.Kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. 31 Mayıs 2011Metin Lokumcu’nun ölümsüzleştiği gün olarakkayıtlara geçti.

Tayyip Erdoğan yaşanan direnişi “EşkıyalarHopa’ya inmiş haberimiz yok. Bunların pankartında‘Tek yol sokak tek yol devrim!’ yazıyor” dedi. MetinLokumcu’nun katledilmesine ilişkin olarak tek sözsöylemedi. Olayı duymamış gibi davrandı.

Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Metin Lokumcu’nunöldürülmesine ilişkin olarak açıklamalarda bulundu.Devlet terörünü savunan Hayati Yazıcı olaylardagüvenlik zaafiyeti ve yeterince önlem alınmadığınıbelirtti. Ardından Hopalı emekçilerin direnişini bir suçörgütünün işi olduğunu ifade etti. Olaylar polisin vahşisaldırısıyla başlamamış gibi konuşarak şunları söyledi:“Bunun sınırı, bir başka insanın hak ve özgürlük

alanına müdahale etmemektir. Taş ve sopalarla bir

eylem ortaya koymak bir hak ve özgürlük olarak

nitelenemez. Kanunların suç saydığı bir davranış

biçimidir. Hopa’da olaylar budur. Bir suç örgütü taş ve

diğer araçlarla seyahat yapma özgürlüğü ve miting

yapma özgürlüğünü engellemeye kalkmıştır. Hiç

utanmadan nezaketsizce Başbakanımızın da içerisinde

bulunduğu otobüsü taşlama cüretini

gösterebilmişlerdir. Bir polisimiz yaralanmıştır. Bunlar

üzüntü vericidir.”

Yapılan bu açıklamalar çevre konusunda duyarlıolan; çayına, suyuna, toprağına sahip çıkan emekçileri“bir suç örgütü” üyesi olarak göstermeye yönelikti.Hayati Yazıcı, polisi Metin Lokumcu’yu niye katlettiği

konusundasorgulamıyor, protesto eylemine katılan Hopalıemekçileri neden gözaltına alınmadığı noktasındasuçluyor. Tayyip Erdoğan, Hayati Yazıcı ve AKP’ninöne çıkan diğer görevlileri bir polisin yaralanmışolmasını dile getirirken Metin Lokumcu’nunkatledilmesini ise onaylıyorlardı.

Sermayenin faşist devletinin tarihi katliamlartarihidir. Bu topraklarda komünistleri, devrimcileri,muhalifleri hedef alan sayısız katliamlar yaşanmıştır.Tüm bu katliamın kaynağı burjuva sınıf egemenliğidir.Kapitalist düzen ve burjuva sınıf devleti ayakta kaldığısürece ilerici ve devrimcilere, işçi, emekçilere yönelikkatliamlar sürer gider.

Tarih sayfalarında mücadeleci kimlikleriyle yeralanlar hiçbir zaman unutulmamıştır. Kuşkusuz ki,Metin Lokumcu da unutulmayacaktır. Dünden bugünesınıf savaşımında birçok komünist, devrimci ve ilericimücadeleyi emekleriyle büyütmüş, bu uğurdayaşamını yitirmiştir. Bu inançla ölümsüzleşenyiğitlerin anısını devrimci sınıf mücadelesindeyaşatmak sınıf devrimcilerinin temel görevleri arasındayer almaktadır.

Tüm bu cinayetler, kirli operasyonlar, kitleselkatliamlar, provokasyonlar, işçilerin ve emekçilerinbirleşik mücadelesinin önünü kesmek, bu baskı vekölelik düzenini, kapitalist sömürüyü sürdürmekiçindir. Ölüm kusan sermaye devletinin hesaplarınıboşa çıkarmak, tüm katliamların hesabını sormak içintutulması gereken yol, birleşik, kitlesel devrimci sınıfmücadelenin yükseltilmesi yoludur.

Metin Lokumcu’nunkatillerinden hesap sormak

için mücadeleye!

Orhan Kavcı yoldaşıkaybettik!

Ölüm aramızdan bir dostumuzu ve yoldaşımızıdaha aldı. Yaklaşık üç yıldan beri amansız birhastalıkla mücadele veren arkadaşımız, dostumuz,ağabeyimiz ve yoldaşımız Orhan Kavcı 17 Mayıs2012 Perşembe günü, yakalandığı amansız akciğerkanserine yenik düşerek 57 yaşında aramızdanayrıldı. Orhan ağabeyimiz 18 Mayıs Cuma günüAnkara’da Elvan Köy Mezarlığı’nda toprağaverildi.

Uzun yıllar devrim mücadelesi içerisinde aktifolarak yer almış, cezaevlerine girmiş, Ankara’nınönemli metal fabrikalarında çalışarak örgütlenmefaaliyeti yürütmüş olan Orhan Kavcı mücadeleylebağı koptuktan sonra da devrim ve sosyalizmdavasına olan inancını hiçbir zaman yitirmeyerekdevrimcilerin ve devrim mücadelesinin her zamanyanında yer almıştır. Yeniden bağ kurulduğundaise hastalığına rağmen çalışma içerisinde yer alanemekli metal işçisi Orhan ağabeyimiz MİB (Metalİşçileri Birliği) çalışması yürüterek elinden geleninen iyisini yapmaya çalışmıştır. Arımızdan ayrılıpsonsuzluğa uğurlandığı güne kadar da devrimcicoşkusu ve heyecanından hiçbir şey yitirmemiştir.

Bugün birçok insanın devrim mücadelesindenuzaklaşarak düzene teslim olduğu, bir süremücadele içerisinde yer almış bir dizi insanınmücadeleden uzaklaştığında selam dahi vermediğibir dönemde senin bizlere bir dost, bir ağabey vebir yoldaş sıcaklığında kucak açışın devrim vesosyalizm mücadelesi sürdükçe aklımızdansilinmeyecek. Senin heyecanın ve kararlılığınyakalandığın amansız hastalığa inat bir şeyleryapma isteğin, bugün bizlere verdiğimizmücadelenin önemini bir kez daha kavratıyor.Tüm zorluklara rağmen istenildiğinde her birinsanın mücadeleye katkıda bulunabileceğinisenin yaptıkların ve bizler için oldukça değerliolan katkıların üzerinden sen bizlere bir kez dahagöstermiş oldun. Ve bizler senin ve senin gibiyüzlerce insanın devrim mücadelesine sunduğukatkılarla uğruna savaştığımız sosyalizm davasınızafere taşıyacağız.

Bugün sen bedenen aramızda yoksun. Bizlerde bir dost ve yoldaşımızı yitirmenin acısınıyaşıyoruz. Ancak devrim mücadelesi devamediyor. Bizler sınıf devrimcileri olarak senin deuğruna mücadele ettiğin, bedel ödediğin devrimve sosyalizm davasını zafere taşıyacağız. Seniunutmayacağız. İşçi ve emekçilerin yaşamlarınıköleleştiren sermaye iktidarına karşı verdiğimizmücadelede hep kalbimizde olacaksın.

Hoşçakal Orhan yoldaş…Ankara’dan komünistler

31 Mayıs 2011 / Hopa

Page 11: SY Kızıl Bayrak 12-21

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012

Ankara BDSP, TOGO Ayakkabı fabrikasıönünde devam eden direnişin 24. gününde (23Mayıs) TOGO işçilerine bir ziyaretgerçekleştirdi.

Fabrika önünde buluşan BDSP’liler“Direnen işçiler yenilmezler. TOGO’dadireniş kazanacak” yazılı ozalit açarakdireniş alanına yürüdüler.

İlk olarak söz alan BDSP temsilcisiTOGO’da direnişin önemine vurgu yaptı.Sınıf hareketinin hayli zayıf olduğuAnkara’da böyle bir direnişin yaratacağıimkanlara değinen temsilci TOGOişçilerinin yalnız olmadığını söyledi. “Budirenişi BDSP olarak sahipleniyoruz,Direnişiniz direnişimizdir” diyen BDSPtemsilcisi dört bir yanda devam etmekteolan direnişleri örnek vererek BDSP’nin deişçi sınıfının bir parçası olduğunu söyledi.Başka bir sınıf devrimcisi BDSP’nin kimolduğundan ve neleri savunduğundan bahsetti.TOGO direnişine dair birçok öneride bulunansınıf devrimcisi direnişin kazanması için neleryapılabileceğini sıraladı. Ailelerin de bu sürecekatılması gerektiği belirtilerek bir dayanışmagecesi yapılması fikri ön plana çıkarıldı.Ardından Deri-İş Eğitim ve Uluslararasıİlişkiler Uzmanı Eren Korkmaz söz aldı.Direniş sürecinden bahseden Korkmaz,destekleri nedeniyle BDSP’ye teşekkür etti.Direnişçi işçi Cengiz Karagöz ise şöylekonuştu: “Hayatın, sınıf dayanışmasının neolduğunu burada anladık. Burası bir okul, Birhayat üniversitesi oldu bizim için.”

Desteklerin ve ziyaretlerin önemine vurguyapan TOGO işçisinin ardından Mamak İşçiKültür Evi Müzik Topluluğu işçilere kısa birdinleti sundu. Hep beraber çekilen halaylarınardından sloganlar eşliğinde ziyaret sona erdi.

Kızıl Bayrak / Ankara

BDSP’den TOGO işçilerineziyaret

TOGO’da işçi-gençlik dayanışması

23 Mayıs günü TOGO işçilerine destekziyaretinde bulunan ODTÜ BilgisayarMühendisliği mezunları işçilerle direniş üzerinesohbet ettiler.

“İşçi-gençlik el ele mücadeleye!” sloganınınyükseltildiği ziyaret boyunca deneyimlerpaylaşıldı. Mezuniyet kıyafetleriyle alana gelenöğrenciler işçilerle hatıra fotoğrafı daçektirdiler. Dil-Tarih öğrencileri de 22 Mayısgünü gerçekleştirdikleri ziyaretle işçilere moralverdiler.

“TOGO işçisi yalnız değildir” pankartıylaalana gelen öğrenciler sloganlar attılar. Buziyaretten de oldukça mutlu olan işçileröğrencilere bir kez daha teşekkür ettiler.

Kızıl Bayrak / Ankara

İşçiler TOGOönündeydi!

TOGO işçileri 17 Mayıs günü İzmir Caddesiüzerindeki TOGO mağazasının önünde patronuteşhir ettiler.

Dağıttıkları bildirilerle çevredeki insanlarayaşadıkları süreci anlatan TOGO işçileri, etraftanizleyen emekçilerin de desteğini aldılar. Sloganlareşliğinde süren bildiri dağıtımının ardından birbasın açıklaması gerçekleştirdiler.

Deri-İş Sendikası adına okunan açıklamada,TOGO fabrikasının bugünkü durumunu işçilerinemeğine borçlu olduğu, fabrikada kullanılankimyasallar yüzünden birçok işçinin sağlıksorunları yaşadığı, tuvaletin kapılarının kapatılıp

işçilerin insani ihtiyaçlarını gidermesine bileengel olunduğu dile getirildi. 35 işçinin tam dabu koşullardan kaynaklı sendikalı oldukları içinkapı önüne konulduğunun vurgulandığıaçıklamada, TOGO işçilerinin ODTÜ karşısındakifabrika önünde onurlu bir mücadele verdiklerisöylendi. Ayrıca TOGO patronunun içeriye, arabapencerelerini kartonla kapatarak işçi aldığını vebunları kayıt dışı çalıştırdığı ifade edildi. Yasalhaklarını kullanarak sendikaya üye olan işçiler,işten atıldıktan sonra başlattıkları direnişsürecinde üç kez gözaltına alındıklarını ve çeşitlibaskılara maruz kaldıklarını aktararak, bunarağmen onurlu direnişlerini kararlılıklasürdürdüklerini belirttiler. İnsanca çalışma veyaşam koşulları talep eden işçiler, direnişe destekçağrısı yaptılar.

Kızıl Bayrak / Ankara

17 Mayıs 2012 / Ankara

23 Mayıs 2012 / Ankara

23 Mayıs 2012 / Ankara

Page 12: SY Kızıl Bayrak 12-21

Röportaj12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012

CEHA işçileri: Üretimden gelengücümüzü kullanmalıyız!

Kayseri Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulubulunan CEHA Büro Mobilyaları’nda çalışan işçilerBirleşik Metal’de örgütlenmelerinin ardındanpatronun çok yönlü saldırılarına maruz kaldılar. Tümsaldırılara rağmen mücadelelerini sürdüren işçilerleyaşadıkları süreç üzerine konuştuk...

Fabrikada yaşanan işten atma saldırılarınedeniyle işçilerin isimlerini yayınlamıyoruz.

- Sendikalaşma sürecinizi anlatır mısınız?

1. işçi: Bizim fabrikada çalışma şartlarımızağırdı. Bazı arkadaşlar sendikalı olmanın yararlarınıara molalarda ve dışarıda buluşmalardaanlatıyorlardı. Bir süre sonra sendika arayışımızbaşladı. Gittik Ankara’ya Anadolu Şube ile görüştük.İçerde çalışmalarımızı sürdürdük. Sonra yetkiyialacak kadar üyeyi geçince topluca Birleşik Metal-İşSendikası’na üye olduk.

2. işçi: Sendikalı olma fikri önceleri çok azımızdavardı. Ama düşük ücretler canımıza tak etmişti.Asgari ücrete talim ediyorduk. Üstelik çalışmakoşullarımız da çok ağırdı. CEHA içinde nedensizbölüm değişiklikleri artık bıktırıcı olmaya başlamıştı.Pozisyon dışında işçi çalıştırma artmıştı.Sendikalaşma düşüncesi bu meselelerden dolayıbüyümeye başladı. Bazı arkadaşlar da bu yöndedüşüncelerini söylemeye başladılar. Patronunöğrenmemesi için dikkatli davrandık. Yeterli sayıyaulaşınca notere gittik ve sendikaya üye olduk.

- CEHA patronunun baskıları artıyor. Aynı

zamanda işçileri bölmeye çalışıyor. Bu konuda ne

söylemek istersiniz?

1. işçi: Patron Çerkes olduğunu söyleyerek, bende dahil tüm Çerkes arkadaşları etkilemeye çalışıyor.Patron için çalışmayı sanat haline getirmiş emekli birsendikacıyı getirtip yemekhanede sendikaların nekadar kötü olduğunu anlattırıyor. Aynı türden sendikaağalarını gazetelerde konuşturup, gazeteyi bedavadağıttırıyor. Arkadaşımızı üçer beşer işten çıkarıyor.Sendikamızı bölücü olarak damgalamaya çalışıyor.Oysa biz işçiler ister Çerkes, ister Türk, ister Kürtolalım meselelerimiz ortak. Patron Çerkes olduğunusöylüyor ama daha bir Çerkes işçiye beş kuruş fazla

maaş vermiş değil. Asıl patronun yaptığıbölücülüktür.

2.işçi: İşçileri milletine, dinine, mezhebine görebölmeye çalışmak patronların kullandığı bir şeydir.Patronlar çıkarları ortak olan hangi milletten,mezhepten, dinden olursa olsun birleşirler. Onlarıbirleştiren ortak çıkarlarıdır. Ama biz işçilerin birlikolmasını istemezler. Birlik olmayınca aramızda, bizikolayca yöneteceklerini bilirler. Bizim patron da buyolda epey çaba gösteriyor. İşten çıkarmalarıartırarak sürdürüyor. Ama nafile…

- Patron CEHA işçilerinin kandırıldığını

söylüyor. Ne dersiniz?

1. işçi: Patrona göre biz işçilerin aklını bazımihraklar karıştırıyor. Kardeşim biz çocuk muyuz?Sendikalı olmak bizim kararımızdır. Artık bu işeailelerimiz de omuz veriyor. Yaptığımız toplantıyakatılan yüzlerce akrabamız, çocuğumuz bu durumunkanıtıdır.

2. işçi: Sendikalı olmak bizim kararımızdır.Kimse bizi kandıramaz.

- CEHA işçileri organize cehenneminde çalışan

işçilere de yol gösteriyorlar aynı zamanda…

1. işçi: Bize şu söylenmektedir: İşinizin olduğunadua edin, gerisini boş verin. Bir işte çalışmak işsizleriçin şans olarak görülebilir. Patronların işsizliğikendileri için fırsata dönüştürmesine izin vermekişsizliği önler mi? Patronlar, işsizlik sebebiyleherkesi ellerinden gelse asgari ücretle çalıştırmakistiyor. Biz CEHA işçileri hak arayarak, örgütlenipsendika üyesi olarak işsizler için de mücadele etmişoluyoruz. Sendikacı takımının ihanetinin kol gezdiğiKayseri’de, sendika üyesi işçi arkadaşların gözü debizde.

2. işçi: Emeğinin karşılığı verilmiyorsa işçihakkını arar. Hem sendikasını da arar. Çünkü sendikahak arama arcıdır. Bunun için örnek oldukorganizede. Organizede çok az işçi sendikaya üye. Osendikalar da patrondan yana çalıyorlar. Patron nediyorsa o oluyor. Hatta hakkını arayan işçiye en azpatron kadar kızıyorlar. İşçiler bu patron yanlısısendikacılıktan bıkmışlar. Bizim çıkışımız onlar içinde umut…

- Bakanlık yetkiyi onaylarsa patron itiraz etmeye

hazırlanıyor. Organizede bir yürüyüş yaptınız.

Kayseri’de 1 Mayıs’a katıldınız. Ama hala patron

için hayati olan üretimden gelen gücünüzü

kullanmadınız. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

1. işçi: Bakanlık ayak sürüyor. Dediğiniz doğru,patron yetkiye itiraz etmeye hazırlanıyor.Organize’de yürüyüş iyi oldu. 1 Mayıs’a katıldıkama sayımız azdı. Çünkü hala korkuyu tam olarakkıramadık. Ayrıca hala üretimden gelen gücümüzü dekullanmadık. Bu iş sabır işi ama beklemek biziyormaya başladı. Ama ben yine de birliğimizsürdüğü sürece, üretimden gelen gücümüzükullanırsak tüm oyunları boşa çıkaracağımızainanıyorum.

2. işçi: İşçi gücünü yasalardan almaz.Haklılığından alır. Biz haklıyız. Yasalar

aleyhimizde… Patronun ayak oyunları bitmiyor.Organizede yürüdük, 1 Mayıs’ta alandaydık.Bunların hepsi iyi… Ama üretimden gelen gücümüzpatronun tüm manevralarını boşa çıkarmak için enbüyük şansımızdır. Bir fabrikadaki içörgütlülüğümüzü büyütmemiz gerekiyor. Tabi ki, asılgücümüz olan üretimden gelen gücümüzü dekullanmamız gerekiyor.

Kızıl Bayrak / Kayseri

Billur Tuz’da örnekdayanışma

Çiğli Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ndekurulu bulunan Billur Tuz’da işten atılanişçilerin direnişi sürüyor.

Sabah 06.30 akşam 18.30 saatleri arasındafabrika önünde bekleyen işçiler ilk günkükararlılıklarının devam ettiğini ifade ediyorlar.Öğle yemekleri, Deri-İş Sendikası’ndaörgütlendikleri için işten atılan veMenemen’deki fabrika önünde direnişleridevam eden Savranoğlu Deri işçileri tarafındangetirilen işçiler aynı sofrada yemek yiyorlar.Billur Tuz işçileri de Savranoğlu işçilerinin hereylemine destek vererek dayanışma içerisindeolduklarını gösteriyorlar. Türk-İş’in direnişçiişçilere verdiği gıda desteği de sürüyor. AyrıcaBillur Tuz işçilerinin çayları da Çiğli Organize’dekurulu bulunan ve Tek Gıda-İş Sendikası’ndaörgütlü olan Alliance One tütün fabrikasıişçilerinden geliyor. Her 3 fabrikanın işçilerininbu dayanışması direnişin ilk başladığı gündenberi sürüyor. Bu sınıf dayanışması da işçilereyalnız olmadıklarını hissettiriyor.

Billur Tuz işçileri Türkiye’de süren bütündirenişlerin en önemli ihtiyacı olan sınıfdayanışmasının daha fazla olmasını istiyorlar.

Kızıl Bayrak / Çiğli

Page 13: SY Kızıl Bayrak 12-21

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012

Avrupa Serbest Bölgesi’ndeilk grev, ilk kazanım...

11 Mayıs’ta patronun uzlaşmaz tutumlarıkarşısında taleplerinin arkasında durarak greveçıkan Epta işçilerinin kararlılığı sonuç getirdi.Birleşik Metal-İş Sendikası patronla toplu işsözleşmesini imzaladı. Epta patronu ile BirleşikMetal İş Sendikası arasında 1 Nisan’dan itibarengeçerli olacak şekilde 3 yıllık sözleşme imzalandı.

Grev uygulamasının başladığı güne kadar “benikramiye yerine performans uygulaması yaparım,

sendikal izinleri vermem ve esnek çalışmauygularım” diyerek işçilerin karşısına çıkan Eptapatronu, işçilerin ve sendikanın kararlı tutumukarşısında geri adım atmak durumunda kaldı.İşçilerin de ifade ettiği gibi “sendikalı çalışmakistiyoruz! patronun iki dudağının arasındankurtulmak istiyoruz!” söylemlerinde kendinigösteren mücadele talebi bu geri adımla başarı ilesonlandırıldı.

Sözleşme sürecinin tıkanmasının temel nedeniolan idari maddelerde şunlar karara bağlandı:

- Telafi çalışma adı altında esnek çalışmauygulamasının olduğu fabrikada bundan sonraesnek çalışma sel, yangın gibi zorunlu nedenlerdışında uygulanamayacak.

- Temsilci izinleri tam olarak uygulanacak. Anlaşılan ekonomik maddeler ise şöyle: - Birinci yıl için toplamda 140 lira zam. - İkinci yıl enflasyon artı 1.5 ikramiye - Üçüncü yıl ise enflasyon artı 2.5 ikramiye

uygulanacak. - İki bayramda da olmak üzere, bayram

parasının yanısıra eğitim yardımı da uygulanacak. - İşçilere geriye dönük 600 lira ödenecek.

Mücadele sürüyor sıra diğerfabrikalarda

Epta’da bundan sonraki süreci işçilerin içbütünlüğünü ne kadar sağlamlaştırıpsağlamlaştıramadığı belirleyecek. TİS’le birlikteAvrupa Serbest Bölgesi’ne ilk defa sendikayıtaşımanın haklı gururunu yaşayan işçiler vesendikanın önünde yeni görevler var. BirleşikMetal-İş Trakya Şubesi’nin TİS görüşme sürecindeolduğu Daiyang-SK Metal işçileri ile patronarasında çetin geçeceği görünen süreç de diğeryandan devam ediyor. Yine uzun yıllardırörgütlülüğün bulunduğu Aryıldız fabrikasında iseişçilere hiçbir teklifte bulunmayan patron“arabulucuda teklifimi vereceğim” dedi. Şu anarabulucu süreci başladı.

Kızıl Bayrak / Trakya

Penta’da seçimedoğru

Birleşik Metal-İş Sendikası’nda 4 yıldır örgütlüolan Penta fabrikasında 25 Mayıs Cuma günütemsilcilik seçimleri yapılacak.

Sendikanın son genel kurulunda tüzükteyapılan değişiklik sonrası temsilcilik seçimleri içinTİS’in imzalanmasından sonra en az 6 ay geçmesikararlaştırılmıştı. Bu karara gerekçe olaraktemsilcilerin sözleşme süresinde “yıpranması”gösterilmişti.

Penta’da toplu iş sözleşmesi Birleşik Metal’inbürokratik dayatmalarıyla işçilerin iradesiçiğnenerek imzalanmaştı. Öyle ki oluşturulan TİSkomisyonu 3-4 kez toplanmış biri taslakhazırlanması için diğerleri de ileri eğilimleribastırmak içindi. Uzlaşmacı-icazetçi anlayışburada da kendini göstermiş, mücadele etmekyerine komisyonun hazırladığı taslağın çokgerisinde bir sözleşme imzalanmıştı. Penta’datemsilcilik seçimleri böyle bir tablodagerçekleşecek.

Metal İşçileri Birliği de Penta Temsilcilik SeçimiÖzel Sayısı çıkartarak fabrikaya dağıtımınıgerçekleştirdi. Özel sayıda Metal İşçileri Birliği’ninprogramı çerçevesinde sınıf sendikacılığı içinmücadeleyi büyütmeye çağrısı yapılırken, “söz,yetki, karar işçilerindir” ilkesinden hareket ederektemsilcinin görevlerini anlatan yazılar ve BirleşikMetal-İş temsilcinin el kitabından “sendikatemsilcisi kimdir?” yazısıyla temsilcilik konusu çokyönlü olarak işlendi. Taleplerin hayata geçmesiiçin taban örgütlülüklerini kurmaya vegüçlendirmeye çağrı yapılan özel sayı Pentaişçilerine ulaştırıldı.

Ümraniye Metal İşçileri Birliği temsilcilikseçimlerine kadar farklı araç ve çalışmalarlamüdahalesini sürdüreceğini açıkladı.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Page 14: SY Kızıl Bayrak 12-21

Sınıf hareketi14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012

Petrol-İş Sendikası Mersin Şubesi’nin örgütlüolduğu Soda, Kromsan ve Tuz İşletmeleri’ndeçalışan 530 işçi 18 Mayıs sabahı greve çıktı.

Adana ve Mersin’de kurulu işletmelerde 530işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinintıkanması sonucu alınan grev uygulama kararıPetrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın’ınkatılımıyla hayata geçirildi. Her iki fabrikaya da “Buişyerinde grev vardır” pankartını asan işçilerhaklarını alma kararlılıklarını dile getirdiler.

Aylık ortalama ücretin 1562 TL olduğu işyerinde,sendikanın bir yıl için 350 TL/Ay olan ücret artışıteklifine karşı patron 156 TL/Ay teklifinde bulundu.Vardiya ve gece primi, üçlü paket ve ilk giriş ücretimaddelerinde de anlaşma sağlanamadı.

Soda Sanayi’de 530 işçigrevde

TEDAŞ’ta polis terörü

5 Mart’tan beri direnişte olan ToroslarElektrik Dağıtım AŞ (TEDAŞ) taşeron işçilerine 23Mayıs günü iki kez polis saldırdı.

İlk olarak işçilerin direniş çadırına saldırıldı.“Kaldırım işgali” gerekçesiyle daha öncede çadırasaldıran polisin çadırı sökme girişimi işçilerinsahiplenmesi sonrasında gözaltı terörüne döndü.

Gözaltından çıkan işçiler TEDAŞ önüne geçerekGenel Müdür Mahmut Nimet Dalkır’la görüşmekistedi. Dalkır görüşmeyi reddedince işçiler TEDAŞönünde yolu trafiğe kapatarak durumu protestoettiler. Polis işçilere burada bir kez dahasaldırarak 17 işçiyi gözaltına aldı.

TEDAŞ taşeron patronu işçileri bölmek için tektek iş başvurusu yapmaları durumunda işegirebileceklerini söyledi. Bu bölme girişimini kabuletmeyen işçiler ana firma olan TEDAŞ’ın yetkilileriile görüşmek istedi.

Gözaltı terörüne işçi aileleri de maruz kaldı.Polis, ikinci saldırı sırasında eylemde bulunanişçilerin eşlerine ve çocuklara dahi saldırmaktangeri durmadı.

Enerji işçileri işbıraktı

Boğaziçi Elektrik Dağıtım Şirketi (BEDAŞ)bünyesinde çalışan enerji işçileri, 2 aydırücretlerinin ödenmemesi üzerine 21 Mayıs günüiş bıraktı. 600 işçinin iş bırakmasının ardından,sayaç okuma ve açma-kapama servisleri durdu.

Enerji Sen yöneticilerinin BEDAŞ yetkilileri ileyaptığı görüşmeler de sonuç vermedi.

İzmir Çiğli'de inşaatın 4. katında çalışan YaşarBeydüz (31) dengesini kaybederek düştü.Arkadaşları tarafından Kent Hastanesi'nekaldırılan Beydüz kurtarılamadı.

İnşaat sektöründe işçi ölümlerinin büyükbölümü yüksekten düşme sonucu yaşanıyor.İskeleler ve kat kenarlarında çalışan işçileringüvenlik tedbirleri ya alınmadığı yada tamolmadığı için yeni ölümlere davetiye çıkarıyor.

Antalya ve Osmaniye'de iş cinayetleri

Antalya'nın Alanya ilçesinde, belediyeye aitatık su boru hattı döşemesinde dalgıç olarakçalışan 28 yaşındaki İbrahim Uysal girdabakapılarak hayatını kaybetti. Kızlarpınarı MahallesiKleopatra Plajı açıklarında meydana gelen olayda,atık su boru hattı döşemesi yapan Bebe Yunusisimli teknede dalgıç olarak çalışan Uysal, suborusunun döşeneceği alanda teknenin atık sudeposundaki kumu boşaltmak için denize girdi.Bu sırada girdaba kapılan Uysal'ın cesedi,arkadaşları tarafından denizden çıkarıldı.

Osmaniye’nin Bahçe ilçesinde EDAŞ Elektrikfirmasında çalışan 26 yaşındaki Süleyman Bakıradlı işçi, arıza giderme çalışmaları sırasındaelektrik akımına kapılarak hayatını kaybetti.

Arıza nedeniyle Bahçe ilçesinin Aşağı Arıcaklı

Köyü Ayran Mahallesi'ne giden Bakır, tamir içinçıktığı elektrik direğinde akıma kapıldı.Arkadaşları ise, Bakır'ın hat güzergahı değişimiyapmak için EDAŞ’a ait elektrik arıza aracınınkovasına binerek direğe çıktığını, bu sırada tersakıma kapılmış olabileceğini söylediler.

Karaman'da iş cinayeti

Karaman'ın Hisar Mahallesi'nde bir inşaattakalıpçı olarak çalışan Ramazan Taner (44),iskelede gerekli güvenlik önlemlerinin olmamasısonucu 5 metre yükseklikten yere düştü.

Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan Taner,Karaman Devlet Hastanesi'nde yapılanmüdahalelere rağmen hayatını kaybetti.Geçtiğimiz hafta boyunca bir dizi inşaatta benzeriskele “kazaları” yaşanmış 3 işçi hayatınıkaybetmişti.

Tamirhanede patlama

Antep'te bir oto tamirhanesinde meydana gelenpatlamada 2 işçi öldü. Kolejtepe MahallesiGöçerler Sokak üzerinde oto tamircilerininbulunduğu bölgede faaliyet gösteren bir ototamirhanesinde sanayi tüpünün patlaması sonucu2 işçi öldü.

İnşaattan düşen işçiler öldü

TOGO direnişiyledayanışmaya

Sınıf devrimcileri TOGO direnişiyledayanışmayı yükseltiyor. TOGO işçisinin sesinibulundukları alanlara taşıyan sınıf devrimcileri, buhafta başından itibaren Tuzluçayır’da dağıttıklarıbildirilerle Mamaklı işçi ve emekçileri TOGOdirenişine sahip çıkmaya ve direnişe destekolmaya çağırdılar.

Mamak İşçi Birliği (Girişimi) imzasıyla dağıtılanbildirilerde fabrika önünde direnişte olan TOGOişçilerinin sendikalı oldukları için işten atıldıklarıanlatıldı. Direniş alanının yazılı olduğu bildirilerTuzluçayır medya ve Nato Yolu üzerinde sabahservis bekleyen işçilere ve otobüs duraklarındakiemekçilere dağıtıldı. Bildiri dağıtımları sırasındaişçi ve emekçiler direnişe sahip çıkmayaçağrılırken ilgili olan işçilerle direniş üzerinesohbetler edildi.

Ayrıca sınıf devrimcilerinin 27 Mayıs Pazargünü TOGO işçileriyle Mamak İşçi Kültür Evi’ndegerçekleştirecekleri söyleşinin afişleri Tuzluçayırve Nato Yolu üzerindeki servis noktalarına veotobüs duraklarına yaygın bir şekilde yapıldı.

Kızıl Bayrak / Mamak

Page 15: SY Kızıl Bayrak 12-21

Ankara’da 23 Mayıs grevine katılan emekçiler,taleplerini ve izlenmesi gereken mücadele hattınıgazetemize değerlendirdiler…

- Grevle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Eğitim-Sen 1 No’lu Şube üyesi: Bu kararıdestekliyoruz. İlk defa okullarda ‘birlik, dayanışma vemücadele’ bir üst perdeye çıkarıldı. KESK için iyi birşey. Bu sadece KESK için değil bütün çalışanlar için iyibir şey aslında. Alanlara geldiler. Diğer sendikalar daalanları gördüler. Tanıdılar. Sonuçta KESK’li olmayanarkadaşlarımız da var burada. Hepimiz için iyi oldu.

Eğitim-Sen 1 No’lu Şube üyesi Süleyman Biçer:Grevi olumlu buluyorum. Destekliyorum. Meşru bireylem.

Haber-Sen üyesi Serpil Yalçın: Çok yerinde veçok çok öncesinden alınması gereken bir karar vedestekliyorum. Sendikanın hep yanındayız.

SES üyesi Demet Elibol: Yerinde bir kararolduğunu düşünüyorum ve destekliyorum.

Kültür Sanat-Sen Ankara Bölge Başkanı HülyaEryetli Erkol: Olumlu olduğunu düşünüyorum tabi ki.Önceden belliydi. Görünen köy kılavuz istemiyor. Grevhakkı verilmeyen toplu iş sözleşmesi literatürdeolmaması gereken bir şey. Saçma sapan birdüzenlemedir ve bugün bunun doğruluğunu teyit etmişve görmüş oluyoruz. Sadece memurların alacağı %3,5’lik bir zam içinmiş gibi düşünülüyor,

Ama aslında çalışanların özlük haklarıyla ilgili birdurum. Gerçekten çok ilerleme kaydetmesi gerekiyorbu ülkenin. Demokratikleşeceksek eğer bugünolduğumuzdan çok daha fazla gelişmemiz gerekiyor.Ülkenin, emekçinin emeği üzerinden ekonomi yapmasıhiç doğru bir şey değil.

BTS üyesi Bahar Karataş: Grev kararı yerinde dekatılım çok az. Söylendiği kadar çok insan olmadığınıgörüyoruz. İş yerinde sarkık bıyıklısından cemaat

bıyıklısına, pos bıyıklısına kadar herkes söyleniyor,şikayetçi. Zamları çok az ve yetersiz buluyorlar. Kendiaralarında dile getiriyorlar memnuniyetsizliklerini. Birsürü küfür ediyorlar arkalarından. Fakat işin içineörgütlü güç olarak katılmak girdiğinde korkuyorlar.Hükümet onların korktuğunu gördüğünde de böyleoluyor. Çok bile veriyor zammı. Böyle memura %1 bilefazla!

BES üyesi Nuran Çekikgöz: Alınması gereken,ama geç alınmış bir karar. Aslında iki sendikanınbirleşerek almış olması güzeldi. 3. sendika da sonradankatıldı. Çok güzeldi. Bu kitle 2’ye 3’e katlanabilirdi.Fakat ben birilerinin oyunları olduğunu düşünüyorum.Biz de çok anlamadık. Sabah saat 9’dan beri çok güzelbir coşkuyla yürüdük. Bütün düşünceden insanlarakucak açan bir eylemdi, ama niye katılımların bu kadaraz olduğunu anlamadık. Ortak karar alındı diye çoksevinmiştik. Çok güzel bir birliktelikti, ama karanlıkgüçler yine böldü bizi.

BES üyesi Gülseren Aksoy: Bütün sendikaların biraraya gelip toplu grev yaptığını ben ilk defa görüyorum.Bence çok güzel bir karar. Memnunuz.

- Hakların kazanılabilmesi için KESK nasıl bir

mücadele hattı izlemelidir?

Eğitim-Sen 1 No’lu Şube üyesi: Herkese gitmesigerekiyor. Solcu, sağcı, muhafazakâr demeden herkesegitmesi gerekiyor. Herkesten olumlu cevap alacak diyebir şey yok, ama ‘Biz herkese gittik. Derdimizianlattık.’ diyebilecek. Diğer türlü insanlarımıza uzak,mesafeli durursak mücadelemizde başarılı olamayız.

Eğitim-Sen 1 No’lu Şube üyesi Süleyman Biçer:Sokakları kazanmak lazım. Ciddi bir mücadele vermeklazım. Hak alıcı eylemlere yönelik adımlar atmaklazım.

Haber-Sen üyesi Serpil Yalçın: Bundan sonra dahaçok meydanlarda olunması gerekiyor. Halka sıkıntılarındaha net anlatılması gerekiyor. Daha farklı örgütlenmeyolları denenmesi gerekiyor. Örgütlenmeyi arttırmakgerekiyor.

SES üyesi Demet Elibol: Aynı dili konuşmaları,birlik olmaları ve emekçi sendikaları desteklemesigerekiyor. Birlik, beraberlik ve bunlarla beraber kuvvetolunması gerekiyor. Çoğunluğu sağlamak için aynı dilikonuşmak gerekiyor.

Hülya Eryetli Erkol: Kararlı olması gerektiği gibidik durması gerekiyor. Ki KESK her zaman öyleolmuştur. Biz sendika olarak sonuna kadar emekçilerinalınterinin arkasındayız.

TOGO işçisi Sabri Aydın: 17 senedir TOGOAyakkabı fabrikasında çalışıyordum. Sendikalıolduğumuz için işten atıldık. Direniyoruz. Sonuna kadardirenmeye devam edeceğiz. Kazanacağız! Hemdirenişimizi duyurmak hem de greve destek vermekamaçlı buraya geldik. Grevlerle, direnişlerle hakkımızıaramalıyız, arayacağız!

BTS üyesi Bahar Karataş: KESK’in 17 yıldırvermiş olduğu mücadele yerinde ve yeterli. KESK’inmücadelesinde, ödediği bedellerde bir eksiklikgörmüyorum. İnsanları çok ciddi anlamda emekveriyor. Yaptıkları bence yeterli. Sorun halkınkendisinde, emekçilerde. Sindirilmeyi o kadar kabul

etmişler ki… KESK bence bundan önce nasıl devamediyorsa bundan sonra da aynı şekilde devam etmeli.

BES üyesi Nuran Çekikgöz: KESK zatenatılabilecek adımları atıyor. Bu konuda ben oldukçadoğru yolda olduğunu görüyorum. Devlet yanlısendikaların bu konuda çok yönlü düşünmesi lazım.Gücümüzü bölerek hiçbirimizin kazanacağınızannetmiyorum. Kazanımlar her zaman ortak olacaktır.Ortak davrandığımızda gücümüz çok daha fazlakatlanacaktır. Bunun bilincindeyiz. Ama bilincindeolmayanları bizim yanımıza davet ediyoruz.

BES üyesi Gülseren Aksoy: Genel greve doğruyolumuz açılıyor. Hükümet bu şekilde davrandığısürece bu işin sonu o tarafa doğru gidiyor. Çünküvekillere %300 zam yaparken memuruna %3,5 gibikomik bir zam yaparsa genel grev kapıda. Hükümet‘memura zam verirsek Yunanistan’a, İtalya’ya ya daİspanya’ya döneriz.’ diyor. Hayır. Biz maliyeçalışanıyız. Bu ülkenin ekonomisini en iyi biz biliyoruz.O oradan hiçbir şey bilmiyor bence. Memuruna,emekçisine zam vermekle bu ülke batmaz. Çıkar. Banaverdiği zammı ben harcayacağım. Esnafın yüzügülecek. Hükümet de vergisini alacak. Çark dönecek.

Kızıl Bayrak / Ankara

RöportajSayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

“Sokakları kazanmak lazım!”

Sağlıkta şiddeteprotesto

Dr. Ersin Aslan’ı anmak ve sağlık çalışanlarınayönelik şiddeti kınamak amacıyla her Salıgerçekleştirilen eylemler sürüyor.

Kocaeli Kocaeli Tabip Odası, Dr. Ersin Aslan’ı anmak ve

sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti kınamak amacıylaÖzel Konak Hastanesi önünde eylem düzenledi.Tabip Odası üyelerinin yanı sıra Özel KonakHastanesi’nde çalışan sağlık emekçilerinin dekatıldığı eylem öncesi Ersin Arslan için saygıduruşunda bulunuldu. Saygı duruşu sonrası konuşanTabip Odası Başkanı Kemal Keşmer, sağlıkta yaşananolumsuzlukların nedeni olarak kendileriningösterilmeye çalışıldığını belirtti.

Adana Adana-Osmaniye Tabip Odası üyeleri, sağlık

çalışanlarına yönelik saldırıları protesto etti. AdanaNumune Araştırma ve Eğitim Hastanesi önünde biraraya gelen doktor ve sağlık emekçileri beyaz önlükgiyip, siyah kurdele takarak oturma eylemi yaptı.

Adana-Osmaniye Tabip Odası Başkanı Dr. Aliİhsan Ökten, Dr. Ersin Arslan cinayetinden sonraTokat’ta saldırı sonucu Dr. Mehmet CengizÇepoğlu’nun eli ve burnunun kırıldığını hatırlattı.

SES, Türk Sağlık Sen ve Dev Sağlık-İş Adanaşubelerinin de destek verdiği açıklamada Ökten,talepleri yerine getirilmediği sürece her Salı günüsaat 12.45’te 15 dakikalık oturma eylemiyapacaklarını sözlerine ekledi.

Page 16: SY Kızıl Bayrak 12-21

CMYK

Emekçiler grev ala 16 * Kızıl Bayrak * Sayı:�2012/21�* 25�Mayıs�2012

CMYK

Emekçiler grev ala 23 Mayıs’ta greve çıkan kamu emekçileri çok sayıda

kentte grev alanlarında birleşti...

AnkaraZiya Gökalp Caddesi’nde buluştular. Burada

gerçekleşen fiili mitingle hükümeti bir kez dahauyardılar.

Kolej�kolu�

Sabah saatlerinde okulların önünde toplanmayabaşlayan Eğitim Sen 1 Nolu Şube üyeleri EgeMahallesi’nden itibaren yürüyüş yaparak KurtuluşParkı’nda toplanan şube üyeleri ile buluştular. EğitimSen 1 Nolu Şube üyeleri coşkulu sloganlarla ve kitleselkortejleriyle Kolej Meydanı’na geldiler. BES 1 NoluŞube üyeleri de İtfaiye önünden Kolej Meydanı’nayürüyüş gerçekleştirdiler. Kolejde bulunan ÇankayaBelediyesi’nin bahçesinde buluşan Tüm Bel-Sen 2 NoluŞube üyeleri ve Çankaya Beldiyesi’nde örgütlü Genel-İşSendikası üyesi belediye işçileri grev halayına durdular.Kolej Meydanı’ndan kamu emekçileri iki koldanyürüyüşe geçtiler. Ayrıca BDSP, YDSB, SDP/Devlis,Alınteri, Halkevleri, Kaldıraç, TKP 1920, ESP, EHP,ODAK da Kolej kolundan yürüdüler. 2000’i aşkınkitlenin miting alanına gelmesinin ardından coşulu vekitlesel kortejleriyle SES Ankara Şube, BTS’de bukoldan alana giriş yaptılar.

YKM�kolu

YKM/ Güvenpark’ta buluşan Eğitim Senliler MilliEğitim Bakanlığı’na yürüdüler.

Milli Eğitim Bakanlığı’na gelindiğinde basınaçıklamasını 2 Nolu Şube Başkanı Dengiz Sönmezyaptı. Açıklamada kamu emekçilerine yönelik AKPhükümetinin saldırıları teşhir edildi. Basın açıklamasınınardından tekrar kortej oluşturularak Ziya GökalpCaddesi’nde yüründü.

Eskişehir�yolu�kolu

TOGO işçilerine gerçekleştirilen ziyaretin ardındanEğitim Sen 5 Nolu Şube, ODTÜ öğrencileri, TOGOişçileri Eskişehir yolunda yürüyüşe geçtiler.

“Hükümetin�tercihi�sermayeden�yanadır!”

Bütün kamu emekçilerinin, ilerici ve devrimcigüçlerin Ziya Gökalp Caddesi’nde buluşmasınınardından KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul,TMMOB Genel Başkanı Mehmet Soğancı, TTBMerkez Konseyi Başkanı Eriş Bilaloğlu, DİSK MYKüyesi Metin Ebetürk konuşmalar yaptılar. Konuşmalarınardından söz alan TOGO işçisi Ercan Kurban da direnişsürecini anlattı,

Eylemden�notlar:�

* Eyleme 5 bini aşkın kişi katıldı. Eğitim Senşubelerinin greve güçlü katılımı dikkat çekerken BES veSES’in katılımının 21 Aralık grevinin gerisinde kaldığıgözlendi.

* Çankaya Belediyesi’nde uğradıkları hak gasplarınakarşı önümüzdeki günlerde süresiz açlık grevinebaşlayacak olan belediye işçileri 400’ü aşkın katılımlarıve coşkulu kortejleriyle dikkat çektiler.

* BDSP eyleme “Sosyal yıkım saldırılarına karşıgenel grev genel direniş!” pankartı arkasında kızılflamalar ile katıldı. Alanda ayrıca Kızıl Bayrakgazetesinin satışı gerçekleştirildi.

*İMO önünde direnişini sürdüren CanselMalatyalı’ya kürsüden söz verilmemesi üzerine mitinginbitimine yakın gerginlik yaşandı.

İzmirGrev, Basmane Meydanı’na kitlenin akın akın

gelmesiyle başladı. İşyerlerinden pankartlarıyla gelenemekçiler, davul, zurna ve halaylar eşliğinde BasmaneMeydanı’nda yürüyüşe geçmek için kortejleroluşturdu. Basmane Meydanı’ndan başlayan yürüyüş,1. Kordon ve Konak Pier Köprüsü’nden geçilerek,

miting alanı olan İzmir Büyükşehir Belediyesi önünekadar sloganlar, marşlar eşliğinde sürdü.

En önde KESK Şubeler Platformu’nun pankartıaçıldı. Arkasından da Eğitim Sen’in kitlesel ve coşkulukortejleri davul zurna ve sloganlar eşliğinde yerini aldı.

Eğitim Sen’in arkasından Taşıtlar, Şirinyer, Çakabey,Konak ve daha birçok vergi dairesinden emekçilerin yeraldığı BES yürüdü. Ardından sırasıyla coşkulukortejleriyle Haber Sen, Kültür Sanat Sen, BTS, ESM,Yapı Yol Sen, Tarım Orkan Sen, Tüm Bel Sen üyelerikendi pankartlarıyla yürüdü.

Yüzlerce SES üyesi de çalışma kıyafetleri ile SESİzmir Şubesi pankartı arkasında yürüdü.

KESK kortejinin ardından DİSK’e bağlısendikaların üyeleri de DİSK pankartı arkasında kamuemekçilerinin grevine destek verdi.

İlerici ve devrimci gruplar DİSK kortejininarkasında yer aldı. BDSP, ÖDP, Dev Lis, DevrimciHareket, Alınteri, DİP, Halkevleri yürüyüşe bu koldakatıldı.

Aylardır direnişte olan Billur Tuz işçileri de TekGıda İş Sendikası ile birlikte yürüyüş kolunda yerlerinialdı. HDK da pankartı ve flamaları ile yürüyüşe katıldı.Programda KESK Şubeler Platformu adına hazırlananbasın metni okundu.

Basın metninin okunmasının ardından Grup YelDeğirmeni sahne aldı ve grev halaylarla sona erdi.

Grevden�notlar:�

-İzmir’de 15 bini aşkın emekçi greve katıldı.Onlarca hastane, okul ve kamu dairesinde grev ilanıasılarak iş bırakıldı ve alana çıkıldı. Yürüyüş boyuncases aracından attırılan sloganlara kitle canlılıkla vecoşkuyla eşlik etti.

-Toplanma yeri olan Basmane’de tertip komitesinindevrimcilere ve siyasal yapılara dönük yasakçıtutumuyla karşılaşıldı. KESK adına BES İzmir ŞubeBaşkanı Ramis Sağlam, KESK dışında flama vepankarta izin vermeyeceklerini ifade etti. Birkaç kurumbu dayatmaya uyarken, birçok ilerici ve devrimci siyasalyapı da bu tutumu protesto ederek, flamalarıylayürüyüşe katılmak yönünde ısrarcı oldu. Yine yürüyüştesiyasal grupları dışlayan tavır sürerken gruplarınKESK’le yürümelerine engel olundu.

-Sınıf devrimcileri alanda Kızıl Bayrak satışıgerçekleştirdi.

BursaÜnlü Cadde’de toplanan kamu emekçileri İnönü

Caddesi’ne çıkarak “Grev” pankartı arkasında sıralandı.Binlerce emekçinin katıldığı eylemin ana gövdesiniEğitim Sen oluşturdu.

İnönü Caddesi ve Cumhuriyet Caddesi’ni izleyengüzergahta yürüyüş oldukça canlıydı. Kitle alkışlarla,sloganlarla yürürken, çevreden de destek aldı.

Kitlenin Fomara Meydanı’na girmesi ile mitingbaşladı. Kürsüden kamu emekçilerinin taleplerini içerenkonuşmalar yapıldı.

Basın açıklamasını KESK Şubeler Platformu DönemSözcüsü Ergin Uygun gerçekleştirdi. TÜMTİS’inüyeleriyle katıldığı eyleme Türk-İş 8. Bölge Temsilcisi,DİSK, TMMOB ve Birleşik Metal temsilcileri dekatıldı. İlerici ve devrimci kurumların da destek verdiğieylemde BDSP de yer aldı.

Adana Adana’da gece yarısından itibaren demiryolu ve

posta işletmelerinde “Bu işyerinde grev var” pankartlarıasıldı.

KESK, Kamu-Sen ve Birleşik Kamu-İş’in ortakdüzenlediği mitingde kamu emekçileri mücadelekararlılıklarını dile getirdi.

Yaklaşık 10 bin kamu emekçisi yolu kapatarak İnönüCaddesi üzerinden Beş Ocak Meydanı’na, oradan daİnönü Parkı’na yürüdüler.İlk konuşmayı Türk Eğitim Sen Başkanı Kamil Köseyaptı. KESK Dönem Sözcüsü Kamuran Karaca, kamuemekçileriyle dalga geçenlere, emekçileri kapı kuluolarak görenlere en iyi cevabı vermek için grev hakkının

Page 17: SY Kızıl Bayrak 12-21

CMYK

anlarında birleşti! Sayı:�2012/21�* 25�Mayıs�2012�* Kızıl Bayrak * 17

CMYK

anlarında birleşti!kullanıldığını belirtti.

Mitingde, işten atıldıkları için direnişte olan TEDAŞişçilerinin sabah saatlerinde yeniden gözaltına alınmasıprotesto edildi.

Kamu Sen’in kitlesel bir katılım gösterdiği mitingdeEğitim Sen ve SES kitlesel ve coşkulu bir şekildeyerlerini aldılar.

ManisaSaat 07:30 da Celal Bayar Üniversitesi

Hastanesi’nde çalışan SES üyeleri hastane girişine grevpankartını asmak istediler. Üniversite Rektörü MehmetPakdemir’in başhekim Ahmet Var’a “bu hastanede grevyaptırılmayacak” direktifi verdiği öğrenildi. Bununüzerine SES üyesi kamu emekçilerine başhekiminkışkırtmasıyla saldıran hastane güvenliği ve özelgüvenlikler grev pankartını yırtarak emekçilerihastanenin dışına çıkmaya zorladılar. Yapılan busaldırıyı sloganlar ve konuşmalarla protesto eden SESüyeleri eylemlerine devam ettiler.

Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden yürüyüşegeçen kamu emekçileri yolu trafiğe kapatarak ManisaDevlet Hastanesi’nin önüne geldi.

Saat 10.45’te Gazi İ.Ö.O önünde bir araya gelenEğitim Sen, BES ve SES üyeleri, saat 11.30’dagrevlerine destek veren Emekli-Sen ve diğeremekçilerin desteği ile Manolya Meydanı’na doğruyürüyüşe geçti.

KESK üyeleri de Vatan Caddesi üzerindenyürüyerek Manolya Meydanı’nda açıklama yaptılar.

KayseriKESK Kayseri Şubeler Platformu ile Kamu-Sen’in

örgütlediği, Eğitim-Bir-Sen’in de katıldığı eylemeDİSK, TMMOB ve ilerici, devrimci güçler destekverdiler.

KESK’e bağlı sendikaların üyeleri Eğitim Sen Şubebinası önünde toplanmaya başladı. En dikkat çekicikatılımı eğitim emekçileri sağladılar. Ayrıca BES, BTS,SES üyeleri de son yılların en kitlesel katılımınısağladılar.

Eğitim Sen ve Türk Eğitim-Sen üyelerinin eylemeortak katılımı birçok okulda eğitimi durma noktasınagetirdi. Eğitim-Bir-Sen’de örgütlü kamu emekçileri devalilik önünde toplandılar.

Kamu-Sen üyeleri sendika binası önünde toplanıpCumhuriyet Meydanı’na doğru yürüyüşe geçtiler.

Eylemde Kamu-Sen adına konuşan Türk Eğitim-Sen2 Nolu Şube Başkanı Ali İhsan Öztürk, AbdullahÖcalan’ı diline doladı. Devletin Abdullah Öcalan’ı “inekgibi beslediği” ve memura zammı çok gördüğü vb.açıklamalarla Kürt halkına olan düşmanlığını bir defadaha gösterdi.

Eyleme BDSP, DHF, SDP, Kaldıraç ve EMEP destekverdi.

AydınEğitim Sen, Yapı Yol-Sen, Tüm Bel-Sen, SES ve

BES üyesi emekçiler işyerlerinden çıkarak buluşmanoktası olan Eğitim Sen Aydın Şube binasına geldiler.

Yolu trafiğe kapatarak ilerleyen yürüyüş kolu SevgiYolu’na vardığında Kamu-Sen ve Eğitim-İş’li emekçileryerlerini almışlardı.

Burada KESK, Kamu-Sen ve Eğitim-İş adına birer

konuşma yapıldı. Ağırlığını Eğitim Sen üyelerininoluşturduğu 2500 kişinin katıldığı eylemkonuşmalardan sonra halaylarla sonlandırdı.

EskişehirEskişehir’de grev, gece saat 00.00’da KESK’e

bağlı BTS ve Kamu Sen’e bağlı Türk Ulaşım Senüyesi emekçiler tarafından Eskişehir Gar binasınagrev pankartının asılmasıyla başladı.

Sendikalar da iki ayrı koldan yürüyerek birleşti.KESK’e bağlı sendikalar Vardar İş Merkezi önündetoplanırken, Kamu-Sen ilçe binasından gelerek 2Eylül Caddesi’nde KESK ile buluştu.

İstasyon Meydanı’nda ilk olarak Kamu-SenEskişehir İl Temsilcisi İbrahim Dursun söz aldı.

Ardından KESK Hukuk, TİS ve Uluslararası İlişkilerSekreteri Ali Kılıç ve Tüm-Bel-Sen Şube Başkanı veKESK dönem sözcüsü Ergün Uzun birer konuşmayaptılar. Eylemin bitiminde ise yeniden kortejoluşturularak sendikalara yüründü ve burada sona erdi.Ekim Gençliği’nin de aralarında olduğu çok sayıdakurum destek verdi.

MersinKamu emekçilerinin grevi eylemlerle başladı.

Kamu-Sen üyesi yaklaşık 1000 kişi HastaneCaddesi’nden AKP binasına yürümek isteyince polissaldırısı ile karşılaştı. Kamu emekçilerinin saldırıyasopalarla karşılık vermesiyle arbede yaşandı. Polissaldırısında 7 kamu emekçisi yaralandı.

KırıkkaleKESK Kırıkkale Şubeler Platformu Cumhuriyet

Meydanı’nda toplandı. Burada konuşma yapan KESKDönem Sözcüsü Yüksel Şahin temel eğitimin bile paralıhale getirilmesine, kıdem tazminatı hakkınıngaspedilmek istenmesine ve GSS saldırısına değinerekdinci gerici AKP hükümetine 28-29 Mart’ı hatırlattı.

TrabzonAtapark önünde toplanan bini aşkın kamu emekçisi

Atatürk Meydanı’na yürüdü. Meydanda KESK DönemSözcüsü Muhammed İkinci bir açıklama yaptı. Kamuemekçileri eylemi horonlarla sonlandırdı.

SamsunEğitim emekçilerinin yoğun katılım gösterdiği

grevde, yaklaşık 3 bin kişi 56’lar Caddesi’ndenCumhuriyet Meydanı’na yürüyüş yaptı.

DiyarbakırDiyarbakır’da Ofis Semti’nde bulunan Eğitim Sen

binası önünde bir araya gelen kamu emekçileri DağkapıMeydanı’na doğru yürümek istedi. Polisin yürüyüşeengel olma çabası kararlı bekleyiş ile aşıldı. Yürüyüşegeçen kitleye polis askeri lojmanların önünde gazbombaları ile saldırdı.

Bismil Belediyesi çalışanları ve PTT Bismil Şubesiçalışanları davul, zurna eşliğinde grev halayına durdu.

DersimKESK Dersim Şubeler Platformu, grev nedeniyle

Dersim Devlet Hastanesi önündenYeraltı Çarşısı üzerine yürüyüş düzenledi. Açıklamayıyapan SES Dersim Şube Başkanı Gürbüz Solmaz,“Türkiye’nin her yerinde yüreği aydınlık bir gelecekiçin çarpan her kesi saygıyla selamlıyoruz” dedi.

ViranşehirUrfa’nın Viranşehir ilçesinde, kamu emekçileri, iş

bırakarak greve gitti. Polis eylemcilerin toplu olarakgitmelerine izin vermeyeceğini belirtti. Kısa sürengerginliğin ardından emekçiler polis ablukası altındasendika binasına gitti.

SuruçUrfa’nın Suruç İlçesi’nde de emekçiler iş bırakarak

greve gitti. Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya gelenemekçilere BDP ve sivil toplum örgütü temsilcileri dedestek verdi.

DerikMardin’in Derik İlçesi’nde de emekçiler iş bırakarak

greve gitti. Grev önlüklerini giyen emekçiler,Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya geldi.

SilopiŞırnak’ın Silopi ilçesinde KESK’e bağlı sendikalar,

Sanat Sokağı’nda bir araya geldi.

SiirtSiirt’te de belediye binası önündeki parkta biraraya

gelen emekçiler davul zurna eşliğinde grev halayınadurdu.

Page 18: SY Kızıl Bayrak 12-21

Kamu hareketi18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı:�2012/21�* 25�Mayıs�2012

Sermaye hükümetinin toplu sözleşmede dayattığısefalet zammını kabul etmeyen kamu emekçileri 23Mayıs günü iş bırakarak alanlara çıktı. Eğitim, sağlık veulaşım gibi birçok işkolunda iş bırakan yüzbinlercekamu emekçisi “grevli toplu sözleşme ve insancayaşanacak bir ücret” talebini haykırdı.

KESK ve Kamu-Sen’in örgütlediği grev veeylemlere DİSK, TMMOB ve TTB’nin yanı sıradevrimci ve ilerici güçler de destek verdi. Memur-Sen’ebağlı sendikalardan Eğitim-Bir-Sen ve Ulaşım Memur-Sen de, üye tabanının sefalet zammına duyduğu tepkinedeniyle greve destek vermek zorunda kaldı.

Dört bir yanda iş bırakarak alanlara çıkan emekçilerpolis saldırılarına rağmen taleplerini haykırdılar.

İstanbulGrevin merkezi İstanbul oldu. Binlerce emekçinin iş

bırakarak alana çıktığı İstanbul’da iki ayrı koldanyapılan yürüyüşlerin ardından Beyazıt Meydanı’ndabuluşuldu.

Anadolu�Yakası�

Anadolu Yakası’nda sabahın ilk ışıklarındaHaydarpaşa Garı’nda trenleri hareket ettirmeyen BTSüyeleri ile Türk Ulaşım Sen üyelerine Memur Sen’ebağlı Ulaşım Bir Sen üyeleri de destek verdi. “Buişyerinde grev vardır” pankartlarını saat 05.00sıralarında gara asan demiryolu emekçileri grev nöbetituttular.

Mesai saatinin başlamasıyla birlikte diğerişkollarında çalışan emekçiler de işbaşı yapmayarakişyerleri önünde toplandı.

Kartal PTT ve Kartal Dağıtım işyerlerinde HaberSen üyesi emekçiler iş bıraktı. Kartal bölgesinde işbırakan eğitim emekçileri ise trenler çalışmadığı içinminibüslerle Kadıköy’e ulaştılar.

Sarıgazi’deki Vatan İlköğretim Okulu önündetoplanan Eğitim Sen İstanbul 2 Nolu Şube üyesi eğitimemekçileri Demokrasi Caddesi’ne yürüdüler.

Tüm Bel-Sen ve Eğitim Sen üyeleri MaltepeBelediyesi önünde toplanarak AKP İlçe Başkanlığı’nayürüdü. Buradan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önüneyürüyen emekçiler, müdürlüğün yayınladığı grev kırıcıbildiriye tepki gösterdiler.

Tüm Bel-Sen üyeleri Kadıköy Belediyesi önündetoplanarak İskele Meydanı’na yürüdüler. YürüyüşeGenel-İş üyeleri de destek verdi.

BES İstanbul 3 Nolu Şube ise örgütlü olduğu

işyerlerinde çalışan üyelerini Kadıköy Vergi Dairesiönünde topladı.Yaklaşık 600 kişilik BES kitlesi “İnsanca yaşamıdirene direne kazanacağız!” pankartı arkasındaKadıköy İskelesi’ne yürüyüş gerçekleştirdi.

Yüzlerce emekçi Kadıköy İskele Meydanı’ndabuluşarak vapura ücretsiz geçiş yaptı. Flamalarını vepankartlarını vapura asan emekçiler sloganlar vemarşlarla coşkulu bir biçimde Sirkeci’ye geçtiler.

TMMOB, TTB, SDP, EMEP ve HDK bileşenleride Sirkeci Garı önündeki emekçilere destek verdiler.

Kortejlerin oluşturulmasının ardından Beyazıt’ayürüyen kitlenin ağırlığını eğitim emekçilerioluşturdu.

Direnişçi Maltepe Belediyesi taşeron işçileri deAnkara’da süren TOGO direnişini ve kamuemekçilerinin grevini selamlayan bir pankartlayürüyüşte yer aldılar.

Sirkeci’den başlayan yürüyüş Cağaloğlu’naulaştığında yeni katılımlarla birlikte daha da kitleselleşti.Beyazıt Meydanı’na yaklaşan emekçiler Çemberlitaş’tanhemen sonra oturma eylemi yaptılar.

Avrupa�Yakası�

Çapa Hastanesi’de ise SES Aksaray Şube üyelerigrev pankartını hastane içerisinde değişik yerlere asarakgrevlerini tüm hastalara ve hasta yakınlarına duyurdular.

TAŞİŞDER üyeleri de çadırlarını açarak grevekatılmak için erkenden hazırlıklara başladılar.

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’deçalışan sağlık emekçileri de işyerlerinde grevpankartlarını astıktan sonra toplanmak için arkadaşlarınıhastanede beklemeye başladılar.

Çapa Hastanesi ana kapısında buluşan grevciemekçiler yolun Aksaray yönüne geçerek kortejoluşturmaya başladılar.

Ana pankartın arkasından Eğitim Sen 1-3-4-6-7-8Nolu Şubeleri, SES Aksaray-Bakırköy-Şişli Şubeleri,İstanbul Tabip Odası, TAŞİŞ-DER, Tüm Bel-Sen, TarımOrkam Sen, BES 1 Nolu Şube, ESM, Emekli Sen veGenel-İş yürüyüşe katılım sağladılar.

Sendikaların ardından ilerici ve devrimci kurumlaryer aldı. HDK İstanbul Meclisi, BDP, SODAP, ESP,Tekstil Sen, EMEP, Sosyalist Kuruluş, Kaldıraç, EHP,Mücadele Birliği, Devrimci Hareket, TÜM-İGD,

Alınteri,Halkevi, TKP ve ÖDP sendikalarınardından sıralanarak eyleme katıldılar. İlerici güçlerinkatılımının oldukça zayıf olduğu gözlendi.

BDSP, kamu emekçilerinin grev yürüyüşüne“Güvencesiz, kuralsız çalışmaya genel grev geneldireniş!” şiarlı pankartla katıldı. Ellerinde kızıl flamalartaşıyan komünistler, yürüyüş boyunca attıklarısloganlarla emekçilere seslendiler.

Beyazıt�Meydanı�

Sirkeci ve Çapa yönünden gelen emekçiler BeyazıtMeydanı’na birlikte giriş yaptılar. Alana girenemekçileri İstanbul Üniversitesi’nde çalışan kamuemekçileri üniversiteden yürüyüşle çıkarak karşıladılar.

Yürüyüş kolunda bulunan tüm bileşenlerin alanagirmesi ile konuşmalara geçildi. İlk sözü KESK GenelBaşkanı Lami Özgen aldı. Özgen, grevle birlikte işçiler,sağlık çalışanları, mimar ve mühendisler, öğrencilerolarak hep birlikte hayatın durdurulduğunun altını çizdi.KESK’e saldıran hükümete ve Memur Sen’egöndermeler yapan Özgen, emekçilerin alanlarıdoldurarak gerekli cevabı verdiğini söyledi.

İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taner Gören,emeğin hayat içerisindeki önemine ve zorunluluğunadeğindi.

DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu, hükümetinve sermayenin, kendi sendikalarını yaratmak için itlerinisokağa saldığını ifade etti. Çapa taşeron işçileri ve HeyTekstil işçileri de selamlandı. Miting Kürtçe ve Türkçesöylenen türkülerle sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Kamu emekçileri sefalet dayatmasına grevle yanıt verdi...

“Direne direne kazanacağız!”

23 Mayıs 2012 / Istanbul

23 Mayıs 2012 / Istanbul

Page 19: SY Kızıl Bayrak 12-21

Röportaj Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı:�2012/21�* 25�Mayıs�2012

Görüşlerini aldığımız KESK’e bağlı sendikalaraüye emekçiler, süresiz grevin örgütlenmesi çağrısındabulundular.

“Teslim�olmayacağız”

Hakkı�Kirsiz(Yapı-�Yol�Senİstanbul�Şube�üyesi/Kurtköy�İşyeriTemsilcisi):�Yıllardırkamu emekçilerinioyalayan bir siyasiiktidar var. Biz de buiktidara karşıonurumuza sahipçıkıyoruz, direniyoruz.

Gücümüzü sokaklarda gösteriyoruz. Teslimolmayacağız, sonuna kadar gideceğiz. Onların değil,bizim istediğimiz olacak. Çocuklarımız, ülkemiz,geleceğimiz ve iş güvencemiz için sokaklardamücadele ederek bu haklarımızı alacağız. Ülkedeezilen sömürülen kim varsa onlar için mücadeleedeceğiz. Bu direniş sürecek ve biz yolumuza devamedeceğiz.

“Grev�hakkımızı�istiyoruz”

Emel�Altunkaya(Yapı-�Yol�Senİstanbul�Şube�MaliSekreteri):�Bugünkamu emekçileriTürkiye’nin dört biryanında, her şehirdegreve çıktılar. En doğalhakkımız olan grevhakkımızı istiyoruz.Hükümetin önümüzekoyduğu toplu sözleşme tam anlamıyla birkandırmacadır. Grev hakkımız olmadığı sürece toplusözleşmeye gitmek istemediğimizi söylüyoruz. Oyüzden bugün sokaktayız. İşyerlerinde üretimdengelen gücümüzü kullandık. Bugün gücümüzü AKPhükümetine gösteriyoruz. Yaşasın toplu sözleşme,yaşasın grevimiz.

“Mücadelemiz�devam�edecek”

Haydar�Arıkuşu(Eğitim�Sen�İstanbul�5No’lu�Şube):�Hükümetyüzde 3,5’luk teklifiylekimin safında olduğunugösterdi. Bu hükümetemekçiden yana değil.Görüşmeler zamanındasürekli dile getirdikleri“bu kadar verebiliyoruz”sözünü tekrarladılar.

Ama biz biliyoruz ki, Akbank kriz döneminde dahakarlı bir kuruluş haline geldi. Emekçiler ise gittikçeyoksullaşıyor. Biz de bunu bildiğimiz için greveçıktık. Tabiki gücümüzü gösteriyoruz ama grev

hakkımız olmadığı ölçüde elimizin her zaman zayıfolacağını biliyoruz. Mücadelemiz her zaman devamedecek.

“Asıl�sorun�işyeri�örgütlülükleri”

Veysel�Akdeniz(Eğitim�İstanbul�5No’lu�Şubeüyesi/İşyeriTemsilcisi):�Yıllardırverdiğimizmücadelenin hiçesayıldığını ve dikkatealınmadığınıdüşünüyorum. Toplusözleşme

görüşmelerinin hiçbirinde emekçilerin taleplerinikarşılayacak bir zam oranıyla karşılaşmadık. Sonyıllarda elektrik, doğalgaz vb. zamlar karşısındayapılan zamları kamu emekçileri tepkiyle karşıladı.Bugün hayat durdu. Birçok okulda yüzde 90 oranındaiş bırakmalar yaşandı. Alana tam olarak yansımasa dabu büyük bir tepkidir. Burada sendikaların çok dahaönceden kararlı bir mücadele yürütmesi gerekiyordu.KESK bunu yapmaya çalışıyor. Yine de bu senekidördüncü eyleme böyle bir katılımın olması,örgütlenmeye müsait bir kitle olduğunu gösteriyor.Yeter ki doğru bir önderlik gösterilsin. Biraz daörgütlülüğü konuşturduğumuzda çok daha ilerinoktalara gidebiliriz. Bundan sonra yapılmasıgereken, bu tepkiyi örgütlülüğe dönüştürmektir. Asılsorun işyeri örgütlülüklerimizdedir.

“Bu�bir�ortaoyunudur”

Şükrü�Şenkaya(Haber�Sen�İstanbul�9No’lu�Şube�DenetlemeKur.�Başk.):�Sendikayasası çıkarken KESKolarak görüşlerimiziifade ettik. Bu sendikayasasının sahte birsendika yasasıolduğunu ifade ettik.Memur Sen hükümetle

biraraya gelerek bu yasayı çıkarttı. Memur Sen busüreçte hükümete destek verdi. İşyerlerine gelerekemekçileri kandırmaya kalktılar. 3,5’luk zam YüksekHakem Kurulu’na gidiyor. 11 kişiden oluşan kurulda 7kişi hükümet adına bulunuyor. Sonuç belli. Bu birortaoyunudur ve kandırmacadır. Bizim en demokratikhakkımız grevli toplu sözleşmeli sendika hakkıdır.KESK yıllardır bunun mücadelesini veriyor.Karadeniz’de doğanın yok edilmesine, taşeronişçilerin köle gibi çalıştırılmasına ve tüm haksızlıklarakarşı Haber Sen olarak emekçilerden yanayız.Ezilenlerden, emekten yana olan bir dünya kurulacak.

“Süresiz�grevleri�önümüze�koymalıyız”

Zeliha�YurtseverÇalık�(BES�İstanbul�3No’lu�Şube/�İşyeriTemsilcisi):�Bu grevdaha önceyapılmalıydı. 6 aydırzam alamıyoruz.KESK’in bu konudaatıl ve pasif kaldığınıdüşünüyorum. Birgünlük grevlerin de çok

yeterli olmadığını düşünüyorum. Haklarımızı almakiçin süresiz grevleri önümüze koymamız gerekiyor.AKP politikaları bugün çalışanların sırtına her türlüyükü bindirmiş durumda. Büro Emekçileri Sendikasıiçindeki arkadaşlarımızı tasfiye ederek farklı yerleresürmek istiyorlar. Bunun için sendikalar akıllarınabaşlarına toplamalı. İyi bir grev ama yeterliolmadığını düşünüyorum.

“Bıçak�kemiğe�dayandı”

Baki�Gökçe�(Eğitim�Sen�5�No’lu�ŞubeÖrgütlenme�Sekreteri):�Artık emekçiler için bıçağınkemiğe dayandığı bir noktadayız. Uzun zamandanberi sefalet zammı dayatılıyor. Bütün kesimlerdehoşnutsuzluk var. Farklı sendikalarda olsalar daemekçilerin sorunları ve talepleri aynı. Yoksulluğundini, dili, imanı olmaz. Tabandan gelen büyük birrahatsızlık var. Kamu emekçileri olarak mücadelemizisürdüreceğiz.

Kızıl Bayrak / İstanbul

“Mücadelemiz sürecek!”

Kamu emekçileri Çorlu’da da alana çıktı. Heykel Meydanı’nda toplanan emekçiler BelediyeMeydanı’na yürüdüler. Yürüyüş sırasında çevreden yürüyüşe katılanlar oldu. Eyleme KESK’e bağlı Eğitim-Sen, Yapı Yol-Sen, Tüm Bel-Sen$ Türk Kamu-Sen’e bağlı Türk Sağlık-Sen, Eğitim-İş, Türk Büro-Sen; BirleşikKamu İş ve Eğitim Bir-Sen, Diyanet Vakıf-Sen pankartlarıyla katıldılar.

Yaklaşık 1000 kişinin katıldığı yürüyüşün ardından kitleye, örgütlerin temsilcileri seslendi. Eğitim-SenTemsilcisi Kazım Ünlü, Kamu-Sen Çorlu Temsilcisi Kemal Aktaş, Birleşik Kamu-İş Çorlu Temsilcisi GürkanCinci ve Eğitim Bir Sen adına da Bülen Kaya da konuşmalar yaptılar.

Emekçiler adına basın açıklamasını Eğitim-Sen üyesi Bülent Telli okudu. Telli, tüm emekçileri, işçileri,halkı yoksulluğun, sefaletin, baskıların karanlık dünyasına karşı mücadele içinde birleşmeye ve geleceğehep birlikte sahip çıkmaya çağırdı. Ergene İnisiyatifi, Katı Atık Tesislerine Hayır Platformu, ESP, BDSP, HDKde eyleme destek verdi.

Kızıl Bayrak / Trakya

Çorlu’da birleşik grev!

Page 20: SY Kızıl Bayrak 12-21

Makale20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı:�2012/21�* 25�Mayıs�2012

Fransa’da “sosyalist” François Hollande dönemi…

Tek çıkış yolu kapitalizmlehesaplaşmaktır!

Fransa’da 6 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığıseçimlerini kazanan “sosyalist” aday FrançoisHollande, emekçiler nezdinde farklı bir havaestirmeye çalışıyor. Afganistan işgali, kemer sıkmapolitikaları, vergilerin arttırılması gibi konulardasandığa gömülen faşizan zihniyetli NicolasSarkozy’den farklı bir politika izleyeceğini açıklayanHollande, “seçmenlere verdiğim sözlerinarkasındayım” mesajı vermeye çalışıyor.

ABD’nin başını çektiği emperyalist saldırganlıkve savaşa tam destek veren Sarkozy, bunun bedelinisandığa gömülerek ödedi. Hem işçi sınıfı veemekçilerin biriken öfkesi hem Sarkozy’nin akıbeti,Hollande’ın seçim vaatlerini etkilemiş görünüyor.Neoliberal yıkım politikalarına karşı işçi veemekçilerde biriken tepkiyi dikkate alan “sosyalist”başkan, emperyalist işgallerin gayr-i meşru halegeldiğini de gözden kaçırmadı. “Kemer sıkma”yerine “ekonomik büyüme” söylemini krizden çıkışyolu olarak sunan Hollande, zenginlerden alınangelir vergisini arttırma ve işgalci askerleri bu yıliçinde Afganistan’dan çekme vaatlerinde de bulundu.

Seçmenlere, Afganistan’dan çekilme sözü verenHollande, sözünü tutacağını açıklayarak, işgalciFransız askerlerinin bu yıl Afganistan’dançekileceğini, NATO zirvesi öncesinde ilan etti.

“Sosyalist” Hollande’ın, askerleri Afganistan’dançekme kararı, emperyalist savaş ve işgale karşıolduğu anlamına gelmiyor. Nitekim NATO zirvesiöncesinde ABD Başkanı Barack Obama ile görüşenHollande, Afganistan’ı harabeye çeviren vahşi işgalefarklı araçlarla destek vermeye devam edeceklerisözünü vermiş bulunuyor. Bu tutum, “sosyalist”başkanın zihniyetini somut olarak ele vermekte;Hollande’ın, Fransız emperyalizmini temsiledeceğini, ancak bazı konularda Sarkozy’den farklıyöntemler tercih edeceğini göstermektedir.

Ekonomik krizin Avrupa’yı sarsmaya devamettiği bu dönemde, Hollande’ın politikaları başarılıolursa, Fransız burjuvazisi için “can simidi”misyonunu oynamış olacak. Fakat tüm veriler,“sosyalist” başkanın iyi bir “başarı öyküsü”yazmasının zor olduğuna işaret ediyor.

Fransa işçi ve emekçilerinin tercihlerinegelince…

Görünen o ki, hem Fransız işçi ve emekçilerinhem Sarkozy’nin ırkçı politikalarla bezdirdiğigöçmenlerin önemli bir kesimi, seçimde Hollande’ıdesteklediler. Bu tercih, Sarkozy’nin neoliberalyıkım programını pervasızca uygulamasına ve Libyaörneğinde görüldüğü gibi, azgın bir hal alanemperyalist saldırganlığa karşı biriken öfkenin dışavurumu olmuştur.

Vurgulamak gerekiyor ki, Avrupa burjuvazisininfaşist parti ve örgütleri palazlandırdığı bu dönemdesola yönelim, Fransa ile sınırlı değil. Bu eğilim,Yunanistan başta olmak üzere, son dönemde seçimyapılan birçok Avrupa ülkesinde görülmektedir.

İşçi ve emekçilerin eğilimini dikkate alarakpolitikalarını saptayan Hollande, kapitalist düzenikorumak adına ekonomik, siyasal ve sosyal alanlardabazı geri adımlar atmak zorunluluğunu hissetmişgörünüyor. Bu geri adımlar işçi sınıfının,

emekçilerin ve sistemin geleceksizliğe mahkumettiği genç kuşakların daha radikal/devrimci birçizgiye yönelmelerinden duyulan korkunun dışavurumudur aynı zamanda.

İşçi sınıfının genel grevleri ve emekçilerlebirlikte sergilediği militan kitle gösterileriolmasaydı, emperyalist Fransız rejiminin geri adımatması söz konusu bile olmazdı. Zira hem bir sınıfolarak burjuvazinin hem onun sınıfsal çıkarlarınınbekçisi olan gerici devlet, sömürü ve baskıkonusunda sınır tanımayacak derecedebarbarlaşmıştır. Tepeden tırnağa kadar militerleşenburjuvaziye ve onun devletine geri adım attırmanıntemel yollarından biri, militan kitle gösterileri, genelgrev ve direnişlerdir. Fransa da bunun güncelörneklerinden biridir.

Hollande’ın izlemeye çalıştığı “yeni çizgi”, eğeruygulanma şansı bulursa, işçi ve emekçilerdebirtakım beklentiler yaratmaya müsait görünüyor.Sistemi sarsan kriz bu çizgiye hayat hakkı tanır mı?Henüz belli değil. Buna karşın Hollande’ın işçisınıfının, emekçilerin ve genç kuşakların taleplerinikarşılayıp, sorunlarına çözüm üretmesi, hiçbirkoşulda olası görünmüyor. Sorunların kaynağıkapitalist sistem iken, dahası sistem bu sorunları hergün yeniden üretirken, “sosyalist” başkanınyapabileceği fazla bir şey olmayacak.

Hal böyleyken, işçi ve emekçiler Hollande’densorunlarına çözüm beklemeleri, zaman ve enerjikaybından başka bir işe yaramayacaktır. Emperyalistsaldırganlık ve savaşa destek veren bir zihniyetin,emekçilerin sorunlarına çözüm üretmesi mümkünolmadığı gibi, temel taleplerini karşılaması da olasıdeğildir.

Dünyada olduğu gibi, Avrupa’da da egemensınırlar, bir takım tavizler vermeye değil, daha sertsınıf savaşımlarına hazırlık yapıyorlar. ABülkelerinin egemen sınıfları hem polis devletininhukuksal ve teknik altyapısını oluşturuyor hem faşistparti ve örgütleri destekleyip palazlandırıyor. Fransa

dahil olmak üzere neredeyse bütün AB ülkelerindefaşist partiler parlamentoda konumlanmışdurumdalar. Parlamentoya girerek “meşru” görünümkazanmaya çalışan faşist partiler, buradan aldıklarımali destekle de paramiliter güçlerini donatıptetikçilik için hazırlamaya başladılar bile.

Sınıf savaşımları konusunda fazlasıyla deneyimliolan Avrupa burjuvazisi ve gerici devletleri, kısmitavizlerin bir yere kadar işe yarayacağını, o durumdaise işçi ve emekçilerin düzen dışı alternatif arayışınayöneleceğini öngörmekte güçlük çekmiyor. Faşistçetelerin tahkim edilmesi, ufukta görünen sert sınıfçatışmalarına hazırlıktan başka bir şey değildir.

Parlamentolarının kapılarını ardına kadar faşistpartilere açan Avrupalı kapitalistler, işçi veemekçilere, “ya birtakım kırıntılarla yetinirsiniz yada devletin militarist aygıtlarıyla faşist çeteleriüzerinize salarız” tehdidini şimdiden savurmayabaşladılar.

G-8 zirvesinin gündemini kaplayan ABülkelerindeki mali iflas, işçi ve emekçilerin faturayıödemeyi reddetmeleri ile daha da derinleşecek.“Sosyalist” başkan Hollande farklı bir politikaizleyerek bu sorunu aşacağını iddia etse de, AB’dekigidişat “meçhul” görünüyor. Yunanistan’ın AB’denihraç edilmesi noktasına varan tartışmalar,kapitalizmin beşiği Avrupa’da egemen sınıflarınderin bir açmazla karşı karşıya bulunduklarınınişaretlerini veriyor. Krizin daha da derinleşmesidurumunda (ki, eğilim o yöndedir) AB’nin başınıçeken Fransa-Almanya ikilisinin de bu girdabakapılmaları kaçınılmaz olacak.

Bu koşullarda Hollande’a destek veren Fransaişçi ve emekçilerinin, çözümü “sosyalist” başkandanbeklemeleri değil, genel grevler ve militan kitlegösterileri silahını elden bırakmadan, rejimüzerindeki basıncı arttırmaları gerekiyor. Bu hattınizlenmesi hem Hollande’ı sözlerini tutmayazorlamak hem giderek sertleşen sınıf savaşımlarınahazırlanmak açısından en isabetli tercih olacaktır.

Page 21: SY Kızıl Bayrak 12-21

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21AvrupaSayı:�2012/21�* 25�Mayıs�2012

Uluslararası Otomobil İşçileri toplantısıMünih’te yapıldı

Internationale Automobilarbeiterratsschlag 7.Toplantısı 17-20 Mayıs günlerinde Münih’tegerçekleştirildi. Toplantı 17 Mayıs öğleden sonra,diğer ülkelerden katılımcıların karşılanması veNazilerin Münih yakınlarındaki toplama KampıDachau’ya yapılan ziyaretle başladı. Çalışmalar 20Mayıs günü tamamlandı. Çalışmalara yaklaşık 500kişi katıldı.

Kurultaya 20’den fazla ülkeden katılım oldu.Uluslararası katılımcılar, Güney Kore’den,Rusya’dan, Brezilya’dan, Fransa’dan, Hindistan’dan,Güney Afrika’dan, ... kısacası dünyanın pek çokbölgesinden ve ülkesinden gelmekteydiler. Pakistanlıkatılımcılar, rejimin yurtdışı yasağından dolayıkatılamazken, Türkiye ve Fas temsilcileri de vizealamadıkları için kurultaydaki yerlerini alamadılar.

Kurultayda birinci gün Kurultay, katılımcıların Perşembe günü saat

14.00’te Dachau Toplama Kampı’nın giriş kapısındatoplanmalarıyla başladı. Hitler faşizminin 22 Mart1933’te kurduğu, sonrakilere model teşkil eden bukamp, Hitler faşizminin yıkılmasına kadar insanöğüten bir ölüm makinesi işlevi görmüştü.Katılımcılar gruplar oluşturularak, rehberler eşliğindetoplama kampını gezdiler. Bir kez daha faşizmin sınırtanımayan vahşetinin izlerine tanık oldular.

Toplanan kitlenin, Dachau şarkısını söylemeleri,Bayern’de yasak olması gerekçesiyle engellendi. Buda yetmezmiş gibi, akşam programının sürdüğütoplantı salonunda yine aynı yola başvurdular. Ancakburada katılımcılar boyun eğmediler ve yüzlerce kitlehep bir ağızdan Dachau şarkısını söyledi.

Çalışmanın ilk günü uluslararası raporu okuyanhazırlık komisyonu, burada dünyanın çeşitliülkelerindeki işçi hareketleri ve genel duruma değinenbir özetleme yaptı. Akabinde bununla ilgilikatılımcıların görüş ve değerlendirmeleri alınarak,çeşitli başlıklar altında yapılan grup çalışmalarınageçildi.

Otomobil ve ulaşım sorunundan, taşeron işçisorununa kadar on civarında grup kendi konularındaçalışma yaptı. Bunlardan bir tanesi mücadelecikadınlar ve işçi hareketi idi -ki, buna araştırmacı yazarolarak Volkan Yaraşır da katılarak, kapitalizminbugünkü krizi, özellikle Akdeniz havzasındaki durum,imkanlar eksiklikler vs. üzerinde genel çerçevededurarak sözünü mücadeleci kadınlar ve işçi hareketiile bağladı. Yaraşır’ın katılımına ve ayrıcalıklı olarakdaha fazla söz hakkı almasına anlayış gösterençalışma grubundaki kadın inisiyatiflilerin gösterdiğibu tutum ve sonraki ekip çalışması sıcak bir ortamınoluşmasıyla sonlandı.

Kurultayda ikinci gün Dachau ziyaretiyle başlayan kurultay çalışması,

enternasyonal katılımcıların tanıtımıyla devam etti.Kurultayın ikinci gününde, otomotiv sektörüyle ilgilidünya raporu sunuldu. Çevre ve ekoloji sorunlarıyladevam eden sunumlardan sonra atölye çalışmalarınageçildi. Cuma öğleden sonra başlayan atölyeçalışmaları akşam yemeğine kadar sürdürüldü. Çıkansonuçlar cumartesi sabahı oturumların yapıldığıtoplantı salonunda sunuldu.

Cumartesi öğleden sonra otomotiv tekelleriyle

ilgili forumlar yapıldı. GeneralMotor/Opel, Daimler/Renault, VWgrubu, BMW ve Ford olmak üzere dörtgrupta, araba tekellerinin aralarındayaptıkları işbirliği ve birleşmelerinanalizleri yapıldı. Tekellerin birleşmesive işbirliklerinin yol açtığı sonuçlar,çalışma koşulları tartışılarak,uluslararası sınıf mücadelesi içingerekli sonuçlar çıkartıldı.

Forum çalışmaları sürerken,Yunanistan Çelik Fabrikası’ndasürmekte olan grevcileri temsilenkadın işçi ve grev sözcüsü SofiaRoditi ve sendika sekreteri PanagiotisKatsaros kurultaya katıldılar.Yunanistan grevcilerinindelegasyonunun geldiği forumlarabildirilerek, ana salonda karşılamatoplantısı yapıldı.

Grevciler kurultayıselamladı

Çelik fabrikası grevcilerinin temsilcileri coşkun birenternasyonalist duyguyla karşılandı. Grevcilerintemsilcileri yüzlerce katılımcı tarafından dakikalarcaayakta ve coşkuyla alkışlandı, enternasyonalistsloganlarla selamlandı.

Aynı gün Güney Kore’nin baskenti Seul’de 2009yılında ülkenin beşinci büyük otomobil işletmesindedirenişçilere karşı yapılan katliamın yıldönümüdolayısı ile bir yürüyüş yapılıyordu. Direnişçi işçileritemsilen kurultaya katılan Ssangyong işletmesindengelen işçi sahneye çağrıldı. İki kıtanın sınıfmücadelesi, aynı sahnede buluşturuldu. Güney Koreliişçi, kurultayın gönderdiği dayanışma mesajınınSeul’de okunduğunu açıkladı. Kore’de onur üzerinebüyük anlamı olan alın bandını, Yunanistan’dan gelensınıf kardeşi ve grev sözcüsü Sofia Roditi ve sendikasekreteri Panagiotis Katsaros’un alnına bağladı. Grevsözcüsü bu anlamlı jesti; “Yedi ay öncesine kadarevde basit bir ev kadını idim. Ve bugün ben direnenmetal kadın işçilerin sözcüsüyüm! Koreli yoldaşbugün bana kavganın ve onurun simgesi olan alınbandını alnıma bağlıyor. Bu bizim için en büyükonurdur. Mücadelemizin gücünü ve ortaklığınınkanıtıdır” diyerek kabul etti.

Son derece güzel ve anıtsal bir karakter taşıyan busembolik hareket, aynı zamanda işçi sınıfının ruhununmaddeden kopuk ve soyut değil, Güney Kore’denYunanistan’a, oradan İspanya’ya Amerika’ya veGüney Afrika’ya uzanan dünya işçi sınıfının çeliktennesnesine dayandığını bütün canlılığıyla vurguladı.

Coşkuyla biten selamlama toplantısından sonra,forum çalışmalarına devam edildi. Forumlarınsonuçlarını toparlamak amacıyla Pazar günü yapılantoplantı öğle saatlerine kadar sürdü. Bu oturumlarda,dayanışma kararları oylanarak kabul edildi. Ayrıcakurultayın programına bazı eklerin yapılmasıtartışılarak, onlar da onaylandı. Gelecek toplantınınzamanı ve yeri belirlendi.

Bu aynı gün bir de, Almanya delegasyonununsunduğu, kurultayın işlevinin değiştirilmesini içerenönergeyle, buna karşı Fransız delegasyonununsunduğu kurultayın mevcut durumunun korunmasını

içeren karşı önergeler tartışıldı. Yapılan tartışmalarda,Fransız delegasyonunun önergesini Polonyadelegasyonu desteklerken, birçok ülke delegasyonuise çekimser kaldı. Önerge sahipleri dışında kalangüçlerden G. Koreliler, “bu yeni bir durum, bunaancak ülkeye dönünce aramızda tartışarak kararvereceğiz” şeklinde bir tavır ortaya koydular.

Bu tartışmaların ardından, gelecek toplantıyıörgütleyecek olan uluslararası koordinasyonkurulunun seçimine geçildi. Seçimlerden önce Fransızdelegasyonu azınlıkta kalan önergelerini, “birlikteçalışmanın önemini gözeterek geri çektiklerini”açıkladılar. Hemen seçimlere geçildi. Fransadelegasyonunun genelgesini destekleyen Polonyadelegasyonunun da, otomatik olarak onları da Fransızdelegasyonuyla aynı tavırda olduklarını değerlendirendivan yönetimi, Polonyalıların kendi tavırlarınıaçıklamaları için istedikleri söz hakkını vermedi.Yaşanan kısa bir dalgalanmadan sonra, tavrında ısrareden divan yönetimini protesto eden Polonyadelegasyonu yeni hazırlık komitesinde yer almadı.

Önerge tartışmalarının gölgesinde geçilenkoordinasyon seçimlerinde Almanyalı işçiler,Fransa’dan gelen katılımcıların tavırlarının netolmadığında ısrar ederek, onlardan yeni bir açıklamaistediler. Fransızlar aynı açıklamalarınıtekrarlamalarına karşın, Almanyalı katılımcılar listeseçimi yerine adayların tek tek yapılmasını istediler.Bu öneri katılanların oylamasına sunuldu, iki defatekrarlanan oylamada da tek tek seçim önergesireddedildi. Yapılan liste seçimle aday olanlar topluolarak onaylandılar.

4 gün süren 7. Enternasyonal Otomobil İşçileriKurultayı, kimi aksaklık ve yetersizliklere rağmen,belli bir başarı ile sonuçlandı. Yeni toplantı 2014 yada 2015 yılında yapılacak. 2014 sonu veya 2015başında Sindelfingen-Stuttgart’ta yapılacak olantoplantı, kurultaydan öte bir konferans niteliğindeolacak.

Kızıl Bayrak / Almanya

17 Mayıs 2012 / Münih

Page 22: SY Kızıl Bayrak 12-21

22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı:�2012/21�* 25�Mayıs�2012Avrupa

General Motor’un Opel’e yönelik saldırısı başladı.Açgözlü GM patronları, “zarar ediyoruz’’ yalanı ileBochum’daki Opel fabrikasını kapatmak istiyorlar.

Haber duyulur duyulmaz Opel’de büyük birhareketlilik başladı. Başta Bochum halkı olmak üzere,çevre illerdeki fabrikalarda çalışan duyarlı işçiler ileilerici ve devrimci kurumlar Bochum Opel işçileriyledayanışmak üzere fabrikanın önünde buluştular.

Bochum Opel işçilerinin mücadeleci kimliğindenbüyük bir korku duyan GM partonları, alelacelefabrika çıkış kapılarını kapatmıştı. İşçilerin sokağaçıkmalarını tehlikeli buluyorlardı. Bu nedenle deişçilerin fabrika önüne çıkmasını ve kapıda bekleyendestekçi güçler birleşmesini istemiyorlardı. Bunarağmen dayanışmacılar sloganlarla orada olduklarınıişçilere duyurdular. Fabrikada çalışan işçilerin eşleride fabrika önündeydi, telefonlarla haberleşiyorlardı.Böylece, dışarıda dayanışmak amacıyla birikmişkalabalık kitlenin olduğu, bir de bu yolla işçilereduyuruldu.

Opel önündeki bekleyiş sırasında, MLPD ve Bir-Kar adına konuşmalar yapıldı, dayanışma mesajlarıverildi.

NRW’deki sanatçılar da işçilerle dayanışmaiçerisindeler. En baştaysa sadece Bochum veçevresinde değil, dünya çapında tanınanGurunomayer adlı sanatçı, Opel işçilerine dayanışmamesajı göndermişti. Gurunomayer çok anlamlı sözlerdile getirmiş; “Opel Bochum’dur, Bochumkapatılamaz!’’ demişti.

SPD ve Yeşiller Partisi temsilcileri, IG MetalNRW temsilcisi de oradaydı. Sözde Opel işçileriyledayanışmak için oraya gelmişlerdi. Bunun birinandırıcılığı yoktu. Onlar her zamanki gibi, büyükbir hareketlilik içinde olan işçileri yatıştırmak, türlüvaadlerle onları oyalamak için oradaydılar. İşçilerinsokağa çıkmasını ne yapıp edip engellemekistiyorlardı.

İşçilerle önce politikacılar konuştu. Ardından IGMsendika temsilcisi işçileri ikna etmek için yoğun çabaharcadı. El ele verip, “Sakin olun, Russelseim’daişçiler domates fırlatmış, tepkiniz haklıdır ama sizböyle yapmayın. Henüz kesin karar verilmiş değil, 28Haziran’a kadar Opel’e dokunulmayacak, bekleyin,biz sizinleyiz!’’ şeklinde açıklamalar yaptılar.

Bu aynı açıklamayı SPD’nin başbakan adayı Kraftdışarı çıkışı sırasında gazetecilere de yaptı. Bir kezdaha, “Almanya’nın bir endüstri ülkesi olduğu,Opel’in Almanya’da kalmasından yana olduklarını vezaten bu nedenle burada olduklarını, her şeyin 28Haziran’da belli olacağını’’ dile getirdi.

GM�patronlarının�yalanları�ve�gerçekler

GM’nin kara doymak nedir bilmeyen patronlarızarar ettiklerini ileri sürüyordu. Ne var ki, 2012 yılınaait resmi kimi raporlar bile onların sözünü boşaçıkartıyordu. IGM temsilcisi yaptığı konuşmada, OpelBochum’un en kârlı işletme olduğunu dile getirdi.

GM Bochum Opel’den başlayarak Almanya’daOpel’i tasfiye etmek istiyor. Hedefleri fabrikayıPolonya ve İngiltere’ye taşımaktır. Onlar gözleriniburalardaki ucuz işgücüne dikmiş durumdalar‘’İngiltere’de maliyet, Almanya’ya göre %40 dahaucuzdur’’ şeklindeki sözler de, bunu doğruluyor.

GM patronları Zafira modelinin üretimini dedurdurmak istiyor. Bunun kendisi, Russelseim

Opel’inde topun ağzında olduğunu gösteriyor.Dolayısıyla Bochum Opel işçilerinin Opel’in diğerbirimlerindeki sınıf kardeşleriyle ortak hareketi sonderece önemlidir.

GM patronlarının Opel’i İngiltere’ye taşımasıdemek, ucuz işgücünün tüm Avrupa’ya yayılması vezaman içinde kalıcı hale getirilmesi demektir. Opelişçilerinin birleşik hareketi bir de bu bakımdanyaşamsaldır.

Toplu�dışarı�çıkılamıyor

Öncü işçiler, tüm işçileri de yanlarına alaraktopluca bir an önce fabrikanın dışına, sokağa çıkmakistiyorlardı. Bundan sonraki sürecin seyri için bueylem hattının yaşamsal olduğunu biliyorlardı. Fakatpolitikacı ve sendika temsilcilerinin ‘bekleyin’telkinleri kitlenin çoğunluğunu etkilemişti. Bu eylemyapılamadı yani şimdilik süreci büyütmek için fabrikadışına çıkılamadı.

Saat 12.00 sularında içerdeki toplantı sona erdi.MLPD taraftarı öncü işçiler ellerinde, “Taksitle ölümehayır!’’, “her işyeri için mücadele edelim!’’ yazılı birpankartla çıkış kapısına geldiler. Kapıyı zorladılar vedışarı çıkarak, dışarıdaki dayanışma için gelenlerlebirleştiler. Dışarıda onları bekleyen kitle sloganlar vealkışlarla karşıladı.

Öncü işçiler burada içerde olup bitenler, yanitarafların neler söylediklerini ve kendilerinintutumunu içeren kısa konuşmalar yaptılar. Ardından,Uluslararası Otomobil İşçileri Kurultayı vesilesiyleAlmanya’da bulunan çeşitli ülkelerden işçiler

konuştu. Sınıf dayanışması üzerine vurgularını dilegetirdiler. Atılan coşkulu sloganların ardından, Opel-Bochum önündeki bekleyiş sona erdirildi.

GM’un Opel’e yönelik saldırısı durmayacak.Onlar Opel’i tasfiye etmek konusunda kararlılar.Alman politikacılar ve sendika bürokratlarınınaçıklamalarına gelince, bunların hiçbir karşılığıyoktur. Her şey işçilerin tutumuna, ortaya koyacaklarıiradeye bağlıdır.

Her şeye rağmen Bochum Opel’in kapatılmasıkolay olmayacaktır. Rehavete kapılmadan bugündenGM’un Opel’i tasfiye saldırısına karşı birleşik birdireniş hattı örülmelidir. Bunun imkanları vardır.Dayanışma için sanatçı Gurunomayer’in “OpelBochum’dur, Bochum kapatılamaz’’ şeklindeki sözlerbunu fazlasıyla anlatmaktadır.

Kızıl Bayrak / Almanya

“Opel Bochum’dur, Bochum kapatılamaz!’’

Almanya’da kapitalizm ve sistem karşıtıgösterilere binlerce kişi katıldı. Frankfurt’tagerçekleştirilen eylemler nedeniyle kent, 16Mayıs’tan itibaren tam anlamıyla polis ablukasıylakuşatıldı.

Kapitalist krize, işsizliğe, yoksulluğa, sosyalyıkım, doğanın tahribatı ve savaşa karşı dünyanınçeşitli ülkelerinden Avrupa finans sermayesininkalbi Frankfurt’a akın eden binlerce gösterici baştaAvrupa Merkez Bankası ve diğer finans kuruluşlarıve sigorta şirketleri çevresinde olmak üzere işgal

ve blokaj eylemleri gerçekleştirdi. Buna karşılık Almanya’nın çeşitli yerlerinde

binlerce polis gücü takviyesi, panzer ve polisköpeğiyle zenginliğin sembolü olan bu binalaretrafında kuş uçurtulmadı. Ulaşımın felç olduğukentte adeta ilan edilmemiş bir sıkıyönetim veolağanüstü hal hüküm sürdü. 19 Mayıs günüonbinlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirileneylemde, Frankfurt’taki Avrupa Merkez Bankasıbinası önüne kadar yürüdükten sonra bankaları vekapitalizmi eleştiren konuşmalar yapıldı.

Frankfurt’ta işgal ve blokaj

21 Mayıs 2012 / Bochum

Page 23: SY Kızıl Bayrak 12-21

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı:�2012/21�* 25�Mayıs�2012 Avrupa

“21. yüzyılda devrimin güncelliği”

Almanya’nın Stuttgart kenti yakınlarındakiGöppingen’de, Bir-Kar ve Alevi Kültür Merkezitarafından araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır’ınkatılımıyla “21. yüzyılda devrimin güncelliği”başlıklı panel gerçekleştirildi.

Alevi Kültür Merkezi’nde yapılan panel devrimşehitleri için yapılan saygı duruşu ile başladı. AleviKültür Merkezi Yönetim Kurulu adına yapılan açılışkonuşmasında dünyanın içine girdiği tarihsel süreçve kapitalizmin yıkıcılığına vurgu yapıldı.

Ardından Volkan Yaraşır’a sunumunu yapmasıiçin söz verildi. Yaraşır sunumunda ilk olarakkapitalizmin yapısal krizi, krizin dinamikleri vekapitalizmde kriz tipleri ve sonuçları konusundaaçıklamalarda bulundu. İçine girilen tarihsel dönemiolağanüstü bir dönem olarak tanımlayan Yaraşır,büyük bunalımların tarihsel örnekleri üzerindenbugüne dair çıkarsamalar yaptı.

Yaraşır, girdiğimiz süreci devrimin güncelliğiiçinde tanımladı ve Marksizm’de kriz teorisiüzerinde durdu.

Bağlantılı olarak, Avrupa’daki mali krizideğerlendirirken kıtayı saran sınıf ve kitlehareketlerinin seyri konusunda bilgiler verildi.Kuzey Afrika’dan, Latin Amerika ve Uzak Asya’yakadar gelişen devrimci dinamikleri ele aldı. ABD’ninyeni jeopolitik stratejisi olan Asya Pasifikyönelimine dikkat çekti. Özellikle Ortadoğu’dakigelişmeler, İran ve Suriye savaşı üzerinde durdu.TC’nin yeni jeopolitiği üzerinden Türkiye ve KuzeyKürdistan’daki gelişmelere dikkat çeken Yaraşır,Kürt sorununun bugün ulaştığı küresel boyutun altınıçizdi. Türkiye’deki sınıf hareketi ile Kürt özgürlükhareketinin birleşik gücü ile ön Asya devrimininkapılarının açılacağını ifade eden Yaraşır, Kürtsorununun bugün ulaştığı sosyolojik boyutuirdeleyerek, işçi hareketinin Kürtleştiğini, Kürtlerinde işçileştiğini belirtti.

Bütün bu faktörlerin de devrimin güncelliğinioluşturduğunu vurgulayan Yaraşır, sınıf içindeçalışmanın artık yaşamsal bir önem taşıdığının altınıçizdi.

Bu sunumun ardından panele kısa bir ara verildi.Panelin ikinci bölümünde soru, cevap kısmınageçildi.

“Siyasal önderlik yani devrimci sınıf partisisorunu”, “Kürt ulusal hareketinin dinamikleri”, “kriz

ve krizin yarattığı olanaklar”, “Kürt özgürlükhareketi ve işçi hareketinin sentezi”, “CHP’ye nasılbakmalıyız?”, “Sınıf içinde nasıl çalışma yapılmalı?”ve “Siyasal islam ve siyasal islam içindeki sınıfsalayrışma ve nedenleri” gibi başlıklar üzerindeduruldu. Bu konularda kapsamlı açılımlar yapıldı.

Panelin ikinci bölümü; etkin, zengin, aktif

katılımlı bir tartışma platformu oldu. 60 kişininkatıldığı panel 5 saat sürdü. Katılımcıların hemenhemen tümü, paneli sonuna kadar gözle görülür birilgi ile takip etti. Bu türlü toplantıların sürekli vedüzenli yapılması yönünde öneriler geldi.

Kızıl Bayrak / Göppingen

19 Mayıs günü Almanya’nın Ludwigshafenkentinde, TKP/ML’nin kuruluş yıldönümü vesilesiyleİbrahim Kaypakkaya’yı anma etkinliği yapıldı. Anmaetkinliğine 2 binin üzerinde bir kitle katıldı.

Ana sahnede Marx, Engels, Lenin, Mao, Stalin,Mustafa Suphi, İbrahim Kaypakkaya, SüleymanCihan, Kazım Çelik ve Mehmet Demirdağ’ınposterleri vardı. Salonun tüm duvarları TKP/ML vediğer devrimci parti ve örgütlerin şehitlerininresimleriyle donatılmıştı.

Etkinlik, Enternasyonal marşının okunması vedevrim ve sosyalizm kavgasında ölümsüzleşenleriçin yapılan saygı duruşuyla başladı. Bu sırada tümkatılımcılar ayağa kalktılar. Tempolu alkışlareşliğinde okunan Enternasyonal marşı coşkuya yolaçtı.

Bunu Partizan korosunun sahne alması izledi.Partizan korosu, parti marşı ve devrimci marşlardanoluşan bir dinleti sundu. Sonra Hasan Sağlam veOzan Rençber sahne aldı. Türkçe ve Zazaca türkülersöylediler.

Etkinliğin ikinci bölümünde TKP/ML şehitaileleri sahneye çağrıldı. Mehmet Demirdağ ve AliGülmez’in annesi duygu yüklü konuşmalar yaptılar.

Etkinlik, Kürt müzik grubu Koma Agire Jiyan’ınsahne alması ile devam etti. Agire Jiyan Kürtçe marşve türkülerle kitleyi coşturdu. Grubun dinletisicoşkulu ve hareketli türküler eşliğinde çekilenhalaylarla sona erdi.

Agire Jiyan’ın ardından Pınar Aydınlar sahne aldı.Pınar Aydınlar Kaypakkaya ile ilgilikonuşmalarından dolayı karşı karşıya kaldığıbaskılardan söz etti, ama bunun kendisini aslageriletmeyeceğini, zira Kaypakkaya’yı savunmanınonur olduğunu, Kaypakkaya’nın yoldaşı olmakla

gurur duyduğunu belirtti. Pınar Aydınlar’ın ‘’şimdi

zaman devrimci olma zamanıdır’’ sözleri coşkuylaalkışlandı.

Geceye aralarında TKİP’nin de olduğu pek çokdevrimci parti ve kurum katıldı. Parti ve örgütlerstant açıp, mesajlarıyla etkinliği selamladılar. MLPDadına yapılan konuşmayla gece selamlandı.

Anma etkinliği fazlasıyla içe dönüktü. Sınıfa,sınıfın ve emekçilerin sorunlarına, geleceğe dönükpolitik mesajlar tali planda kaldı. Baştan sonaİbrahim Kaypakkaya’nın devrimci kimliği eksenli,duygusal boyutu hayli gelişkin bir ajitasyon etkinliğeegemen oldu. Dikkat çeken bir başka şey de, sınıf vekitle kahramanlığının değil, bireysel kahramanlığınöne çıkartılmasıydı.

Kızıl Bayrak / Almanya

Ludwigshafen’de Kaypakkaya anması

Page 24: SY Kızıl Bayrak 12-21

Dünya24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı:�2012/21�* 25�Mayıs�2012

Şili’de yürüyüş gerçekleştiren yüzbini aşkınöğrenci, dünyanın en pahalı eğitiminin olduğuülkede okulların ticari işletmelere çevirilmesine karşıtepkilerini ortaya koydu.

Renkli gösterilere sahne olan başkent Santiago deChile’deki yürüyüşte, öğrenci hareketinin liderlerihalkı ayağa kalkmaya ve sosyal adaletsizliğe karşımücadele etmeye çağırdı.

Şili Öğrenci Konfederasyonu sözcüsü GabrielBorik, yaptığı konuşmada “Bize, eğitimin sosyal birhak değil, alınıp-satılan ticari bir mal olmasıgerektiğini söylediler, bize zenginler için başkayoksullar için başka bir eğitimin var olduğunusöylediler ve biz, şimdi bunun tam tersinisöylüyoruz” dedi.

Hoparlörlerden diğer yürüyüşlerde atılansloganlar duyulurken öğrenci liderlerinden DanielaLopez de yaptığı konuşmada, istedikleri Şili’ninsokaklarda biçimleneceğini, henüz her şeyinbitmediğini söyledi.

Katolik Üniversitesi Öğrenci Federasyonubaşkanı Noam Titelman, 25 Nisan’daki Santiago

protestosuna katılan 80 bin kişiyi hatırlatıp hareketinbüyüdüğünü belirtti.

Santiago Alternatif Kalkınma Ulusal AraştırmalarMerkezi’nden, Manuel Riesco, Şili’de birüniversitede ortalama maliyetin yıllık 4 bin dolarınüzerinde olduğunu ve Şilili bir ailenin aylık ortalamagelirinin ise 275 dolar olduğunu belirterek ekstradansekiz aylık bir gelire ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Öğrenciler Şili’yi salladı!

Kanada’nın Quebec kentinde hükümetinüniversite harçlarına yaptığı zamları protestoeylemleri büyüyor.

Kanada’nın Quebec eyaleti hükümetinin,üniversite harçlarına yaptığı zammı protestoeden öğrencilerin eylemlerini engelleyebilmekiçin özel bir güvenlik yasası çıkarması, tepkiyidaha da arttırdı. Protesto eylemlerininbaşlamasının üzerinden 100 gün geçerken,öğrenciler gece de sokakları doldurdu.Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin yıllıktoplantısının yapıldığı Quebec City KongreMerkezi’ne yürümek isteyen binlerce öğrenci,polisin yolları kapatıp barikat kurmasıylaengellendi. Quebec City polisi, KongreMerkezi’ne giden tüm yolları kapartırken, çoksayıda özel polis timi hazır bekletildi.

Gece geç saatlere dek müzik eşliğindesloganlar atıp dans eden protestocu öğrencilere,şehir sakinleri de destek verdi.

Kanada’da öğrenciler durdurulamıyor

Sili

Eurovision öncesiemekçiler sokakta!

Azerbaycan’da yapılacak Eurovision ŞarkıYarışması öncesinde eylemler artıyor.

Ülkede, insan hakları ihlâllerine dikkatçekmek için yapılan eylemlere polisin yanıtıazgın terör ve 41 kişinin gözaltına alınması oldu.

Bahreyn’deki Formula 1 protestoları gibi,Azerbeycan’da da emekçilerin sefalet içerisindeyaşadığı koşullarda lüks için yapılanorganizasyonlara tepkiler büyüyor.

İnsan haklarının yok denecek kadar azuygulanması, sırf Eurovision yarışması içinemekli maaşlarında kesintiye gidilmesi veyarışma için daha fazla alana ihtiyaç olduğundanemekçilerin zorunlu iskana maruz kalmasıbiriken öfkeyi sokağa taşıdı.

Azerbaycanlı insan hakları savunucularındanLeyla Yanus, Eurovision’u protesto içindüzenledikleri konserde, “Eurovision ŞarkıYarışması, Azerbaycan vatandaşlarınınçoğunluğu için bir şans değil” diyerek,Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’inuygulama ve baskılarına dikkat çekti.

“Ödemekistemiyorum”

İspanya’da kapitalist krizin etkisiyle özellikleulaşım sektöründe ortaya çıkan “ödemekistemiyorum” eylemleri ülke geneline yayılmayabaşladı.

İlk olarak Madrid ve Barcelona’daki bazımetrolarda küçük grupların başlattığı, “benödemiyorum” adlı biletsiz metroya binmeeylemleri, otoyollara da sıçradı.

Katalonya ve Valencia bölgelerinde 13 MayısPazar yapılan ve binlerce aracı otoyollardabuluşturan “ödemek istemiyorum” isimli eylem,13 otoyol gişesinde gerçekleşti. Gişelerde 12kilometrelik uzun kuyruklar oluşurken, “ödemekistemiyorum” (#novulllpagar) adlı platformunçağrısıyla gerçekleşen eylemde, arabayla gişeönlerine gelenler, gişe memuruna “iyi günler,ödemeyi reddediyorum” diyerek otoyol geçişücretini vermedi. Herhangi bir polismüdahalesinin olmadığı eylemlerde, ücretödemeyen araç sahipleri, gişe memurutarafından plaka kayıtları alınarak, otoyolagirişine izin verildi.

Verilen bilgiye göre, ücret ödemedenotoyoldan geçen 3 bin 87 araca 100’er avrolukpara cezası kesildiği ve bu cezaların posta ileyollanacağı kaydedildi.

1 Mayıs’ta başlayan ve ikincisi 20 Mayıs’tagerçekleşen otoyollardaki “ödemekistemiyorum” eylemlerinin, Haziran ayında dasüreceği açıklandı.

Page 25: SY Kızıl Bayrak 12-21

Gençlik Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2012/21 * 25 Mayıs 2012..

Yaz dönemi üzerineBir eğitim-öğretim döneminin daha sona ermesi

ile beraber yaz dönemi başlamış bulunuyor. Budönemde okulların kapalı olması nedeniyle lisekoridorlarındaki mücadele duracak ancak liselilerinmücadelesi elbette tatile girmeyecek. Yaz dönemindedevrimci mücadele fabrikalarda, mahallelerde vemeydanlarda, kısacası liseli gençliğin olduğu heryerde soluksuzca devam edecek.

Sınıfın ve sınıf çalışmasının parçası olmak

Okulların tatile girmesi ile birlikte başta meslekliselilerin ve emekçi çocuklarının önemli bir kısmıtatile gitmek yerine fabrikalara gidecek, ailebütçesine katkı sunabilmek için kapitalist sömürüçarklarının merkezinde ucuz işgücü olacaktır.

Yaz aylarında fabrikalardan atölyelere, organizesanayi bölgelerinden sanayi sitelerine kadar herüretim alanı ucuz emek sömürüsü için genç işçiçalıştırır. Geleceksizliğin dolaysız yansımaları tümberraklığıyla bu alanlarda liseli gençliğinkarşısındadır. Bu sömürü çarkları arasında gençişçilerin düşük ücretlerle kölece çalıştırılması ve çokyönlü olarak ezilmesi, emekçi çocuğu liseli gençlerindüzene öfkesini bileyen gerçekliklerdir.

Kapitalist sömürüyü bizzat yaşayarak görecekolan liselilere işçi sınıfının parçasıolduklarını/olacaklarını hatırlatmak ve onlara sınıfkavgasında yerlerini alma çağrısı yapmak, liseli gençkomünistlerin öncelikli görevlerindendir.

Bir yandan fabrika ve atölyelerde sınıfkimliklerini güçlendirecek olan liseli gençkomünistler, diğer yandan da devrimci sınıfmücadelesinin vücut bulduğu her alanda ve hergörevde en ön saflarda yer tutmalıdırlar.

Devrimci mücadeleyi yaşamın her alanınataşımak, gençlik içerisinde işçi sınıfı devrimciliğininbayrağını taşıyan liseli genç komünistler içindevrimci teorinin pratikle buluşması anlamına dagelmektedir.

Planlı bir yaz çalışması

Dışarıda emperyalist savaş ve saldırganlıkpolitikalarına aktif taşeronluk rolü üstlenen, içerdede devrimci-ilerici sol güçlere ve Kürt halkına dönükfaşist baskı ve devlet terörünü yoğunlaştıran sermayehükümeti, önümüzdeki eğitim-öğretim dönemindeeğitimin ticarileştirilmesi ve gericileştirilmesiyönündeki saldırılarını da derinleştirecektir. Sermayedevletinin çok yönlü ablukasına ve saldırılarına yanıtverebilmek ise, yaz döneminden başlayarakmücadele görevlerine sarılmayı gerektirmektedir.Yaz sürecinin politik önemini buradan okumak daoldukça önemli bir noktada durmaktadır.

Teorik ve pratik ayaklarıyla birlikte, yaz dönemiiçin sistematik bir planlama yapılması herşeydenönce gelecektir. Öyle ki, üç aylık bir maratonunsonunda liselere dönüldüğünde aradaki zamanıdevrime kazanabilmek esas olacaktır. Bunun için deyaz dönemine planlı bir devrimci eğitim çalışması,mücadele alanlarında kavgayla bütünleşme çabası veliseli gençliğin örgütlenmesini kesintisiz sürdürmeadımları üzerinden bakmak gerekmektedir.

Yaz dönemi liseli genç komünistlerin nitelikgelişimi için belli olanakları barındırmaktadır.Bunların gerçek anlamda birer olanağa dönüşmesi vesonuç yaratması ise ancak planlı ve sistematik birçabanın ürünü olabilir. Tam da bu nedenle yaz

dönemi iyi planlanmalı, eksikleri gidermeye vedevrimci kimliği her anlamda güçlendirmeye yönelikbir müdahale ile yeni döneme hazırlanılmalıdır.

Teorik-politik eğitim

Yaz döneminde yüklenilecek temel alanlardanbiri teorik-politik eğitim olmalıdır. Planlı vesistematik bir çalışma ile hayata geçirilecek eğitimsüreci, temel başlıklar üzerinden birçok soruyucevaplamaya ve bir dizi tartışmayı tüketmeye olanaksağlayacaktır.

Bu süreçte gerçekleştirilecek eğitim kurgusununilk konusu, felsefe, ekonomi-politik ve sosyalizmolarak ifade edilebilecek üç ayağı üzerindenMarksizmin öğrenilmesi, onun devrimci ve bilimselözünün kavranması olmalıdır. Bugün içindengeçtiğimiz sürecin yarattığı tüm tahribata ve anti-propagandaya rağmen meşruluğunu ve doğruluğunukaybetmeyen Marksisit öğretiyi kavramak, gelecekmücadelesinin yapı taşı olmalıdır.

Eğitim çalışmasının bir başka konusu olarakdevrimci gençlik hareketi tarihi ele alınmalıdır.Bugünün gençlik mücadelesini yürütme iddiasıtaşıyanlar, mücadeleyi devrimci gençlik hareketitarihinden öğrenmeli, devrimci gençlik mücadelesinibüyütme çabalarını geçmişin mirasını yüklenereksürdürmelidirler.

Lise çalışmasının sorunları bu süreçteki bir diğerönemli başlığı oluşturmaktadır. Liseli gençkomünistler gençlik hareketinin ve çalışmayürüttükleri alanların sorunlarını irdelemeli vebunlara somut çözümler üretmelidir. Bunun yanındaDLB’nin liseli gençlik hareketi içerisinde tuttuğuyere ve DLB çalışmasının güncel sorunlarına dair deçok yönlü bir tartışma süreci işletilebilmelidir.

Eğitim sürecinde bireysel çabalarla kolektif birçalışmanın bütünleşmesi gerektiğini bir kez dahahatırlatalım. Bu açıdan, dönem arasında yapılanDevrim Okulları etkinlikleri, yaz çalışmasının birparçası olarak yeniden ele alınmalıdır.

Dava ile bağlarımızı güçlendirelim!

Tüm bunlarla beraber, her bir liseli gençkomünist, devrimci kimliği güçlendirmeye, parti vedevrim davasıyla daha ileriden bağ kurmaya özel birçabayla yönelmelidir.

Yeni dönem mücadelesinin en temelihtiyaçlarından biri kavgada çelikleşmiş devrimcilerolduğu yerde liseli genç komünistlerin öncelikligörevi de bu ihtiyaca yanıt vermek, devrimci kimlikve devrimci yaşam açısından sınıfın devrimcipartisinin yarattığı değerleri özümsemek olmalıdır.

Yeni Habipler, Ümitler, Haticeler ve Alaattinlerancak böylesi bir çaba ve irade ile yaratılabilir,mücadele içerisinde ölümsüzleşen komünistlerindevrettikleri bayrak ancak böyle dalgalandırılabilir.

(Liselilerin Sesi’nin Mayıs 2012 tarihli 44.

sayısından alınmıştır...)

Page 26: SY Kızıl Bayrak 12-21

Gençlik hareketi26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı:�2012/21�* 25�Mayıs�2012

Çanakkale Onsekiz MartÜniversitesi (ÇOMÜ)Rektörlüğü’nün devrimci veilerici öğrenciler üzerindekurmaya çalıştığı baskı ve terörmekanizması akademisyenleride içerisine aldı.

ÇOMÜ’de işten atılan 36taşeron işçisinin işe geri alınmasıtalebi ile başlayan çalışmanın birparçası olarak 28 Şubat günü,Terzioğlu Kampüsü’ndeki Bilim Anıtıönünde işçi, memur, öğrenci, sendikacı veakademisyenlerin de katılımıyla bir basınaçıklaması yapılmıştı.

4 öğretim görevlisine de basın açıklamasınakatıldıkları gerekçesiyle, Nisan ayı sonundasoruşturma açan ÇOMÜ Rektörlüğü, basınaçıklamasına katılan devrimci öğrencilere soruşturmakapsamında tanıklık dayatmasında bulundu. Devrimciöğrenciler öğrenim gördükleri fakültelerin dekanlıkları

tarafından aranarak çağrıldı.Öncesinde hiçbir bilgi verilmeyen

öğrenciler dekanlıklaragittiklerinde hukuksuz birtanıklık dayatmasınazorlandılar.

“28 Şubat günügerçekleştirilen basınaçıklamasını kim organize

etti?”, “Öğrenciler tarafındantaşınan ozalitleri kim hazırladı?”,

“Basın açıklamasına katılanakademisyenler sizi eylemlilik

hakkında bilgilendirip, eyleme çağırdımı?”, “Bu şahıslar basın açıklamasına katıldılar

mı?” vb. şeklindeki sorularla karşı karşıya kalandevrimci öğrenciler, hukuksuz olan bu işlemi teşhirettiler. Bu muhbirlik dayatmasının sonuçvermeyeceğini belirterek, yapılan eylemliliğin meşruolduğunu dile getirdiler.

Ekim Gençliği / Çanakkale

ÇOMÜ’de muhbirlikdayatması

Çanakkale’de 19 Mayıs günü sabah 06:30sularında gerçekleştirilen ev baskınlarındaaralarında lise ve üniversite öğrencilerinin debulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı.

Baskınlarda, üniversite öğrencileri Ruken Yanık,İzzet Coşkun, Nimetullah Yılmaz, Latife Abiç,Leyla Eylem İncedursun, Nazlı Laçin ile liseöğrencisi Yusuf Sığan gözaltına alındı. AyrıcaÇanakkale merkezde bir inşaat işçisi ile Bigaİlçesi’nde iki kişininde gözaltına alındığı belirtildi.Ev baskınlarının “KCK” adı altında yapılansoruşturma kapsamında yapıldığı iddia ediliyor.

Gözaltı sayısının net olarak 9 olduğu öğrenildi.Gözaltındakiler kimseyle görüştürülmemişti.

Bu haber üzerine bir araya gelen ilerici ve

devrimci güçler 20 Mayıs günü bir basın açıklamasıgerçekleştirdi. Okunan basın açıklamasında“AKP’ye muhalif olan öğrenciler, avukatlar,milletvekilleri, hak mücadelesi yürütenler her güngözaltı ve tutuklamalara maruz kalmaktadır. Buuygulanan faşizme karşı biz emekten,demokrasiden, insan haklarından yana olankurumlar ve kişiler olarak bu duruma sessizkalmıyoruz.” denildi.

Eğitim-Sen, SES, BES, Ziraat MühendisleriOdası, HDK, Halkevleri, TKP, PSAKD, İHD, ÖDP,Çanakkale Gençlik Derneği Girişimi ve EkimGençliği adına okunan basın açıklaması sloganlarlasonra erdi.

Ekim Gençliği / Çanakkale

Çanakkale’de ev baskınları

AÜ’de NATOprotestosu

Emperyalist haydutların kanlı savaş örgütüNATO’ya Türkiye’nin üye olmasının 60. yılıvesilesiyle Anadolu Üniversitesi’nde yapılantoplantı 18 Mayıs günü protesto edildi.

Yunus Emre kapısı önünde biraraya gelenNATO Karşıtı Öğrenciler “Kanlı savaş örgütüNATO’yu Üniversitemizde istemiyoruz” yazılıozaliti açarak eyleme başladılar. Rektörlükönüne gelindiğinde okunan basın metnindebaşta Ortadoğu halkları olmak üzere birçokülkeye kan ve zulüm götüren savaşların NATOeliyle düzenlendiği anlatıldı.

NATO Karşıtı Öğrenciler; Ekim Gençliği, DGH,YDG, SGDF, DPG, Gençlik Muhalefeti, ÖğrenciKolektifleri, TKP’li Öğrenciler ve Emek Gençliğibileşenlerinden oluşuyor.

Ekim Gençliği / Eskişehir

Şerzan Kurt anıldı

12 Mayıs 2010 tarihinde Muğla’da poliskurşunuyla vurulan ve 19 Mayıs günü beyinölümü gerçekleşerek yaşamını yitiren Kürtöğrenci Şerzan Kurt, ölümünün 2. yılındaİstanbul’da HDK Gençlik Meclisi tarafındananıldı.

Galatasaray’da bir araya gelen HDK’ligençlere, Barış Anneleri de destek verdi. Enönde yürüyen barış anneleri, Şerzan Kurt’unfotoğrafları ile “Şerzan Kurt dıji şehit namırın”yazılı pankart taşıdı. Taksim’e doğru yürüyüşegeçen kitle, atılan sloganlar gerekçe gösterilerekpolis tarafından durduruldu.Yapılan görüşmelerin ardından devam edeneylem Taksim Tramvay Durağı’nda basınaçıklamasıyla sürdü.

“Öğrencimedokunma!”

Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü’ndeöğrenciler ve öğretim üyeleri Cihan Kırmızıgüldavasında çıkan 11 yıl 3 aylık mahkumiyet kararını17 Mayıs günü gerçekleştirdikleri basınaçıklamasıyla protesto etti.

Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği BoğaziçiÜniversitesi Şubesi ve Eğitim-Sen 6 NoluÜniversiteler Şubesi Boğaz Üniversitesi İşyeriTemsilciliğiyle Öğrencime Dokunma KampanyasıKoordinasyonu’nun düzenlediği basınaçıklamasında verilen ceza kararı hatırlatıldı.

Yargı kararının anlamsızlığını ortaya koyangerekçeler şöyle sıralandı:

* Dava süresince Cihan’ın arkadaşları, hocalarıve avukatları, dava dosyasında Cihan’ın aleyhinetek bir delil dahi bulunmadığını belirttiler. Dosyadadelil namına sunulan tek unsur “puşi”ydi. En sonduruşma tutanağının 7. paragrafında Türkiye yargıtarihine geçecek bir hüküm bulunuyor:

“Puşi tabir edilen bez parçasının suçtakullanıldığı anlaşıldığından TCK’nın 54. maddesigereği müsaderesine karar verilmiştir.”

Page 27: SY Kızıl Bayrak 12-21

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı:�2012/21�* 25�Mayıs�2012

BDSP Mayıs şehitlerini andıBağımsız�Devrimci�Sınıf�Platformu�(BDSP),

GOP, Esenyurt ve Gebze’de yaptığı eylem veetkinliklerli Mayıs şehitlerini andı.

GOPGaziosmanpaşa BDSP, gerçekleştirdiği anma

etkinliği ile Mayıs ayında ölümsüzleşen devrimciönderleri andı.

19 Mayıs günü yapılan etkinliğin açılışkonuşmasında, devrimci önderleri anmanın onlarınbıraktığı devrimci mirasa sahip çıkmakla mümkünolduğu vurguladı. Açılış konuşmasının ardından,Mayıs ayında ölümsüzleşen devrimci önderlerşahsında devrim ve sosyalizm mücadelesindeölümsüzleşenler adına saygı duruşu gerçekleştirildi.

Saygı duruşunun ardından BDSP adına konuşmagerçekleştirildi. BDSP adına yapılan konuşmada ‘71devrimci kopuşunun önemine vurgu yapıldı. ‘71devrimci kopuşunun düzene karşı devrimmücadelesinin yükseltilmesini simgelediği gibireformizmle de devrimci temelde hesaplaşmakolduğu vurgulandı. Denizler’in, İbolar’ın,Mahirler’in yarattığı devrimci değerlerin ve mirasıkorumanın ve geliştirmenin ancak proleter sosyalizmtemelinde ihtilalci mücadeleyi yükseltmeklemümkün olduğu vurgulandı.

Son olarak reformist yapıların devrimciönderlerin yarattığı değerlerin içini boşaltma vedevrimci önderlerin kimliğinde somutlanmış ihtilalcimücadeleyi silikleştirme girişimlerine karşımücadelenin önemi ifade edildi.

Konuşmanın ardından sinevizyon gösteriminegeçildi. Mayıs ayında ölümsüzleşen devrimciönderlerin mücadelelerinden kesitler sinevizyondayer aldı. ‘71 devrimci kopuşunun bugünkü temsilcisive ileriye taşıyıcısı olan yeni ekimlerin partisinintarihsel misyonu ve sorumluluğuna değinildi.

Sinevizyon gösteriminin ardından Denizler’in,İbolar’ın, Sinanlar’ın ve Dörtler’in mücadelelerindenkesitler sunan kısa sunumlar gerçekleştirildi.

Son olarak Kürtçe yapılan sunumla Dersimkatliamı anlatıldı. Devlet katliamlarının sadecedevrimcileri değil toplumun tüm kesimlerini hedefaldığı vurgulandı.

Sunumların ardından Esenyurt İşçi Kültür EviŞiir Topluluğu üyesi bir işçi şiir dinletisi sundu.Kavga şiirlerinin ardından halaylar çekildi.

EsenyurtMayıs şehitleri 20 Mayıs Pazar günü Esenyurt’ta

gerçekleştirilen yürüyüş ve etkinlikle anıldı.“Denizler’den, İbolar’a, Sinanlar’dan,

Alaattinler’e devrim ve sosyalizm bayrağıellerimizde!/BDSP” pankartının arkasında kızılbayraklarla ve Mayıs şehitlerinin resimlerinitaşıyarak yürüyüşe geçen BDSP’liler, etraftatoplanan kitleye ajitasyon konuşmaları yaptılar.Emekçiler de yürüyüşe alkışlarla destek verdiler.

Cadde sonuna gelindiğinde yol trafiğe kapatılarakbasın açıklamasına geçildi. Yapılan basınaçıklamasında şu ifadelere yer verildi:

“Denizler bu düzenle hiçbir zaman barışmadı,çözümü mecliste aramadı, çözümü bu düzeni zoryoluyla yıkmada aradı. Gerçek çözümü devrim

olarak gördüler. İbo tüm çabasını devrimiörgütlemek için harcadı. Sinanlar devrim vesosyalizm davasında yılgınlığa düşmeden, tümzorluklara rağmen özgürlüğü düzene karşısavaşmakta buldular. Haki Karer ve Dörtler işçilerinemekçilerin, Kürt halkının özgürlük mücadelesi içinmücadele ettiler, kendilerini feda ettiler. Devrimşehitlerini sahiplenmek, bugün onların mücadelesineomuz vermekten geçiyor.” Açıklamadan sonra tüm devrim şehitleri şahsındasaygı duruşuna geçildi. Saygı duruşunun ardındanokunan şiirlerin ardından hep bir ağızdan marşlarsöylendi.

GebzeGebze BDSP, 20 Mayıs günü Mayıs şehitleri

anması ve “‘71 devrimci çıkışı ve devrimci mirasısahiplenmek” konulu söyleşi gerçekleştirdi.

Anma, Mayıs ayında şehit düşen Denizler’in,İbrahim Kaypakkaya’nın, Haki Karer’in, Dörtler’in,Sinanlar’ın sermaye devletinin saldırganlığıkarşısındaki direngenliği vurgulanarak onlarınşahsında devrim ve sosyalizm davasında toprağadüşenler için gerçekleştirilen saygı duruşu ileprogram başladı.

Saygı duruşunun ardından sunulan şiirdinletisinde, Nazım Hikmet’in “Güneşi İçenler’inTürküsü” ve Adnan Yücel’in “Dörtler’in Gecesi”şiirleri seslendirildi.

Anmanın ardından sinevizyon gösterimigerçekleşti. Sinevizyonda, ‘71 devrimci çıkışınıönceleyen ‘60’ların Türkiye ve dünyadaki mücadeleseyri, ‘71 devrimciliğinin anlamı ve önemi,sermayenin 12 Mart darbesi ile saldırması vekatledilişleri yer almaktaydı.

Sinevizyondan sonra söyleşi ‘71 devrimci çıkışınıve 25 yıldır devrimci mirası sahiplenerek bayrağıyükseltmeye çalışan komünistlerin sorumluluklarınıve görevlerini anlatan bir sunum yapıldı.

Ardından, küçük burjuva devrimciliğinin

bugünkü temsilcilerinin soluklarının kesildiği, Kürthareketinin tablosu, sınıf devrimciliğinin önemi,miras bırakılan devrimci ve direnişçi kimliğinanlamı, komünist hareketin 25 yıllık mücadelesindeyarattığı birikimi daha ileriye taşımak için partininve devrimin ihtiyaçlarına göre sorumluluklarıomuzlamak gerektiği üzerine sohbet edildi.

Kızıl Bayrak / GOP - Esenyurt - Gebze

Page 28: SY Kızıl Bayrak 12-21

Gençlik hareketi28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı:�2012/21�* 25�Mayıs�2012

Devrimci önder İbrahim Kaypakkaya, Kürtözgürlük mücadelesinin simgeleşen isimlerindenHaki Karer ve Diyarbakır zindanlarında bedenlerinitutuşturarak ölümsüzleşen Dörtler, ölümyıldönümlerinde birçok ilde gerçekleştirileneylemlerle anıldılar.

AnkaraYüksel Caddesi’nde kitlenin toplanmasıyla

başlayan eylem, Sakarya Caddesi’ne yapılanyürüyüşle devam etti. En önde “İbrahim Kaypakkayaölümsüzdür!” yazılı pankart açıldı.

Alınteri, BDP, DYG-M, EMEP, EHP, ESP,Partizan, 78’liler Girişimi, İHD tarafındanörgütlenen eyleme BDSP, DHF, DP, SDP, TÜM-İGD,Kaldıraç ve TKP 1920 destek verdi.

Yürüyüş sırasında Ziya Gökalp Caddesi bir süretrafiğe kapatılırken eylem Sakarya Caddesi’ndegerçekleştirilen anma programı ile devam etti.Anmada ilk olarak devrim şehitleri anısına saygıduruşu gerçekleştirildi. Saygı duruşunun ardından isebasın açıklamasına geçildi.

Açıklamada devrimcileri katleden devletinonların anılmalarından

dahi korku duymasının ne anlama geldiğianlatılırken İbrahim Kaypakkaya şahsındatüm devrim şehitlerini anmanın, onlara sahipçıkmanın onur olduğu vurgulandı. İbrahimKaypakkaya’yı andıkları için onlarca yılceza alan devrimciler ve Kaypakkayaanısına türkü söyledikleri için yargılanansanatçılar hatırlatıldı.

Basın açıklamasının ardından TOGOdirenişçisi Ercan Kurban da kısa birkonuşma gerçekleştirdi.

Mayıs�şehitleri�Cebeci�Kampüsü’nde�anıldı

17 Mayıs Perşembe günü AnkaraÜniversitesi Cebeci Kampüsü EğitimBilimleri Fakültesi’nde toplanan kitleajitasyon konuşmaları ve sloganlar eşliğindeöğrencileri eyleme çağırdı. Ellerinde Mayısşehitlerinin resimlerinin bulunduğu dövizleri taşıyankitle, İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer ve Dörtlerin

ismi okunarak “yaşıyor” sloganları atarakCebeci Kampüsü önüne geldi.

Cebeci Kampüsü önünde yapılan eylemde,devrimci önderleri işkencehanelerde, sokakortasında katleden devletin bugündevrimcilerin adlarının anılmasından dahikorktuğuna değinildi. Onların, her türlüzulme, sömürüye, baskı ve asimilasyonabaşkaldırının adları olduğu, devrimcilerinkatledilerek bitirilemeyeceği vurgulandı.

HDK Gençliği ve Tüm-İGD’ninörgütlediği eyleme Ekim Gençliği de destekverdi. Eylemde sık sık “Katil devlet hesapverecek!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”,“Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Biji bratiyagelan!” sloganları atıldı.

Bursa BDSP, Partizan, DHF ve SODAP

tarafından düzenlenen eylem OsmangaziMetro İstasyonu çıkışında başladı.

“Kaypakkaya’yı savunmak onurdur” pankartınınaçıldığı eyleme katılan kitle sloganlarla KentMeydanı’na yürüdü.

Burada okunan basın açıklamasındaKaypakkaya’nın yanı sıra Mayıs ayında katledilendiğer devrim şehitleri de anıldı.

Eyleme SDP, Dev-Lis, HDK da destek verdi.

Eskişehir Hamamyolu’nda bir araya gelen ilerici ve

devrimci kurumlar “Devrim şehitleriölümsüzdür/Şehit Namırin” ve “İbrahimKaypakkaya, Haki Karer ve Dörtler’i yaşatmak vesavunmak onurdur” yazılı ozalitleri açarak yürüyüşegeçtiler.

Eylem boyunca yapılan ajitasyon konuşmalarındadevrimi binlerce insana anlatarak, sayısız devrimcideğer yaratarak ölümsüzleşen Mayıs ayı şehitlerininmücadeleye ışık tuttuğu anlatıldı. Bugün sürdürülendevrim mücadelesinin onlardan devralınan bayraklayükseltileceği anlatıldı.

Adalar’da okunan basın metninde sistemin resmiideolojisinden ve Kemalizmden köklü bir kopuşgerçekleştiren İbrahim Kaypakkaya’nın aynı

Mayıs şehitleri anmaları

19 Mayıs 2012 / Bursa

19 Mayıs 2012 / Ankara

Page 29: SY Kızıl Bayrak 12-21

zamanda revizyonizme ve reformizme karşı tokduruşu anlatıldı. Kürt ulusal mücadelesine katılan vekontrgerilla tarafından katledilen Haki Karer ileonun katledilişinin yıldönümünde DiyarbakırCezaevi’nde bedenlerini tutuşturarak özgürlükateşini harlayan Dörtler’in kavgada ölümsüzleştiklerisöylendi.

Basın metninin ardından ise oturma eylemiyapılarak “İbrahim’e Ağıt” türküsü hep bir ağızdansöylendi.

Eylemi Ekim Gençliği, DHF, Alınteri, YDG,BDP, Emek Gençliği, ESP, EHP, ÖDP örgütlerkenGençlik Muhalefeti, Gençler Meydana İnisiyatifi veÖğrenci Kolektifleri de destek verdi.

İzmirİbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 39.

yılında DHF İbrahim Kaypakkaya’yı andı. BDSP, MBP, EÖC, Sosyalist Barikat, Devrimci

Hareket, Alınteri, İHD, Çiğli PSAKD, Menemen veAktepe Dersim Dernekleri ile Nazım HikmetKültürevi’nin destek verdiği eylem, Karşıyakadolmuş son duraklarında başladı. “İbrahimKaypakkaya’yı savunmak onurdur / DHF” yazılıpankartı açan kitle, Karşıyaka Çarşısı’na doğruyürüyüşe geçti.

Yürüyüş bitirildikten sonra, Kaypakkaya şahsındadevrim şehitleri için saygı duruşunda bulunuldu.Ardından basın metni okundu. İbrahimKaypakkaya’nın neden katledildiği ve onun devrimcikimliği anlatılarak başlayan basın metni, onuananların hala suçlandığı, ceza aldığı söylenerekdevam etti.

Ege�Üniversitesi’ndeKaypakkaya�anması

18 Mayıs günü yapılan eylemde “Çelik AldığıSuyu Unutmayacak-Üniversite Öğrencileri” imzalıozalit ile İbrahim Kaypakkaya’nın resmininbulunduğu sancağın arkasında yerini alan kitleEdebiyat Fakültesi’nden E-Cafe önüne geldi.

Basın açıklamasında İbrahim Kaypakkaya’nındevrimci mücadelesinden, Türkiye solu içinkemalizmin tabu olduğu dönemlerde onun kemalizmieleştirerek ve bu sayede Kürt ulusunun kendikaderini tayin hakkını benimsemesinin tarihselöneminden bahsedildi.

Basın açıklamasından sonra İbrahim ve yoldaşlarışahsında tüm devrim şehitleri adına saygı duruşugerçekleştirildi.

Anma etkinliği bağlama dinletisi ile sona erdi.

DEÜ’de�faşist�provokasyon

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde 17 Mayısgünü gerçekleştirilen İbrahim Kaypakkayaanmasında faşist provokasyon yaşandı.

Öğle saatlerinde okulda toplanan veeylemin başlangıç yeri olanDokuzçeşmeler Kampüsü Kırmızı Kafeönüne yürüyen ilerici ve devrimciöğrencilerin yanına gelen bir grup faşist,fotoğraflarının çekildiğini iddia etti. Birsüre devam eden gergin tartışmalarınardından, alana gelen sivil polisler veÖGB’lerin arkasına saklanan faşistler“Burayı DTCF’yedönüştüremeyeceksiniz!” naraları atarak kaçtılar.

Toplanma noktasında devrimci-demokrat-yurtsever öğrenciler kortej oluşturduğu sırada sivilpolislerin görüntü almasına da müdahale edildi.Polislerin uzaklaştırılmasının ardından yürüyüşbaşladı.

Yürüyüşün ardından Hazırlık binası önüne ulaşanöğrenciler, basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Anma etkinliğinin ardından, değerlerine hakaretedildiğinden dolayı artık faşistlere gereken cevabınverilmesi gerektiğini söyleyen yurtsever öğrenciler

ile aynı görüşte olan diğer kurumların yapmışoldukları tartışmaların ardından bir yürüyüşyapılması kararlaştırıldı.

Yurtsever gençlik temsilcisinin, “bazısloganları” atacaklarını belirtmesi üzerinebaşlayan tartışmalar sonucunda ise EkimGençliği, bu “siyasal dayatma” nedeniyleeylemin örgütleyecisi olmayacaklarını ancakeyleme katılacaklarını ifade etti. GençlikCephesi, Öğrenci Kolektifleri, Dev-Genç(Devrimci Hareket) ve DGH da benzerdüşünceleri ifade ederek bu eyleminörgütleyicisi olmadılar.

Faşistlerin bulunduğu alana doğrugidilmesi ve herhangi bir provokasyondurumunda faşistlere gereken yanıtınverilmesi kararını alan öğrenciler, yürüyüşebaşlamalarının hemen ardından özelgüvenlikler ve çevik kuvvet tarafındanengellendiler.

Polis ve ÖGB ile yürütülen tartışmanınardından kitle faşistler okulu terk edinceye kadaroturma eylemi başlattı.

Faşistlerin okuldan çıktığı haberinin gelmesiüzerine kitle, faşistlerin bulunduğu alana giderekbasın açıklaması yapmak istedi. Polisle yaşanantartışmalara rağmen basın açıklaması gerçekleştirenöğrenciler, devrim şehitleri anısına saygı duruşundabulundular. Saygı duruşunda ilk önce AdnanYücel’in “Biz kazanacağız!” şiiri okunurkendevrimci marşlar da söylendi.

Son eylemde ise ağırlıklı olarak “PKK halktırhalk burada!”, “Biji Serok Apo!”, “Selam Selamİmralı’ya Bin Selam!” sloganları atıldı.

ÇanakkaleDemokratik Gençlik Hareketi ve HDK Gençliği

düzenledikleri basın açıklaması ile Kaypakkayaşahsında Mayıs ayı şehitlerini andı.

Eylemde Demokratik Gençlik Hareketi ve HDKGençliği adına iki ayrı basın açıklaması okundu.İbrahim Kaypakkaya’nın anmalarından dolayı tutsakedilen devrimcilere vurgu yapılan açıklamadagünümüzde de devletin katliamcı kimliğinisürdürdüğü ifade edildi. Mayıs şehitlerini anmanınonların mücadelesini sürdürmekten geçtiği ifadeedilerek açıklama bitirildi.

Ekim Gençliği ve Çanakkale Gençlik DerneğiGirişimi’nin de destek verdiği açıklama Mayısşehitlerini selamlayan sloganlarla son buldu.

Kızıl Bayrak / Ankara - Bursa - Eskişehir –İzmir - Çanakkale

Gençlik hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Sayı:�2012/21�* 25�Mayıs�2012

19 Mayıs 2012 / İzmir

18 Mayıs 2012 / Çanakkale

Page 30: SY Kızıl Bayrak 12-21

Güncel30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı:�2012/21�* 25�Mayıs�2012

“Bütün gece yıldızları sayıyorumSaçlarımızın sayısınca insan kaybettik

Bize verilen ad “İstanbul Yolcuları”Gideceğimiz yeri bilmeden yola koyulduk”

Bir Çerkes ağıdıdır yukarıda geçen. Rusya halklarhapishanesinin belki de en ağır yaralarını taşıyanhalkı. Topraklarından binlerce kilometre öteye sürülenbir halkın acılarını kaç ağıt anlatır ki?

Tarih: 21 Mayıs 186480 yıl süren Kafkas-Rus savaşı sonunda nihai zafer

için toprakların üstünü kanla yıkaması yetmemişti RusÇarı I. Nikolay’a. Çerkesler, kökleri topraktan sökülüpyollandılar, sürgün için yeni ikematgahsaYistambıkakue...

İsim tanıdık çünkü İstanbul’a düştü yolları. Amaİstanbul da kucak açmadı onlara. Ezilen bir halkınkaderi burada da misafir olarak yani “ötekiler” olarakyaşamaktı. Kültürlerini korumak için aile içinde nevarsa dilden dile, kuşaktan kuşağa taşındı. Katledilenbinleri, sürgünü yüreklerinde taşıdılar unutmamakiçin. Zira bilinir ki yürek bilinçten daha çok saklargeçmişi. Tarih yazıcılar karalasa da geçmişin izleriniÇerkes sürgününü yüreklerinde aydınlık yarın içintaşıdılar.

Özgürlük�kızıl�bayrak�altında�hatırlandı

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ninkuruluşuna kadar devam etti Rusya’daki halklarıntutsaklığı. İşçi sınıfının prangalarını parçalayan EkimDevrimi halklara da vaat edilmemiş özgürlüklerinkapısını açtı. Halklar hapishanesinden halklarmozaiğine dönen topraklar tarihin tanıklık etmediğibir kardeşliği ve yoldaşlığı yaşadı. Hiçbir kitap hangihalktan olduğundan bağımsız kızıl bayrak altındatekleşildiğini daha önce yazmadı. Halkların sadeceekonomik değil sosyal-kültürel ihtiyaçlarınıkarşılamakla yükümlü Halk Temsilcileri Sovyetlerieliyle yönetilen emekçi halkın refahı ve sosyalistdemokrasinin bu yegane örneği geleceğe de ışıktutuyor.

SSCB Yüksek Sovyeti’ni, 15 BirlikCumhuriyeti’nin Yüksek Sovyetleri’ni, 20 ÖzerkCumhuriyeti ve 59.991 yerel Sovyeti kapsardı.Milyonları tek bir çatı altında birleştiren, özgürlüğünyanında eşitliği var eden sosyalizm Çerkesler gibibirçok halkın umudunu simgelemeye devam ediyor.

‘Dağlılar’�rüzgar�esintisindenkopartıldığında...

“Şimdi Kuban Oblastı’nın dağlarında sadece ayıya,kurda rastlanabilir ama Dağlı’ya değil... Sayıca azolmalarına rağmen onlarca yıl muazzam bir güçlemücadele eden ve en küçük bir yakınmadabulunmadan canını veren düşmana da insan isteristemez saygı duyuyor.”

Dağlı dediler onlara aşağılamak, hor görmek içinama bilmedikleri “Dağlı” olmanın esintiye eşlik edenözgürlüğü simgelediğini... Ve bundandır tüm dünyada“Dağlı” olarak hor görülenin isyan için dağları olduğugerçeği binlerce kez çarptı işgalcilerin yüzüne.

Çerkes sürgünü ezilen bir halkın kanayan çığlığıolduğu kadar eli kanlı ezenlerin de alkışlarına sahneolmuş bir soykırım politikasının doğuşudur. Dünyaüzerinde savaşların kaçınılmaz yenilgileriyle halklarınezilmesine alışık olan krallıklar çağında Rus Çarı bir

adım ileri çıktı sürgün kararıyla. Onun izinden gidecekbirçok kral ve iktidar olacaktı ama o ilkti.

Rus Çarı’nın katliamcı kimliğinden öğrenenOsmanlı padişahlarının himayesinde yerleştikleritopraklar dar geldi Çerkesler’e. Unutmadılarvatanlarını. Yok ne gökyüzünün mavisi ne de dağlarıfarklı değildi. Ama ezilmişliğin üstüne gelen sürgünikinci kıyımdı.

“Göçmenler arasında ölüm oranı hakkında şu olaybir fikir verebilir: Gemiyle gelen 600 Çerkes’ten, üçveya dört günlük yolculuktan sonra 370’i karayaulaşabildi. Fırtınalı havada Karadeniz’de yolculuğunbütün sıkıntılarına katlanan çocuklu kadınların entemel ihtiyaç maddeleri bile yok; bebeklerinielbiselerinden kopardıkları parçalara sarıyorlar.Güverteler ölüler ve can çekişenlerle dolu. İşteKaradeniz sularında her gün yaşanan manzara bu.”**

Anneleri ölmüş bebeklerin süt için memeleresarıldığı anlatılır. Bir Rus komutan neden İstanbul’agöç etmediklerini sorar. Çerkes kadınının cevabışöyledir: “Biz göç etmiyoruz. Her şeyimiz,ekinlerimiz burada gidersek kaybedeceğiz.”

Komutana bir de istek iletir Çerkez kadını, kopsada yurdundan “ormanı kesmeyin” der. Amadinletemez. Bir halkı koparıp atanlar ağaçlara dadüşmandır. Kesilir orman Çerkesler’e dair ne varsaunutturulmak istercesine...

“Ismarlama silah yapanlar, eskiden beri en çokÇerkesya’da ve Balkanlar’da yetişen kestane ağacınınodununu tercih ediyorlardı. Çerkes kestane ağacınıngüzel bir renk kontrastı vardır ve damarlıdır.”***

Hafif silahların yapımı için çok uygun olması iletanınır. Çerkes soykırımından sonraki 20 yıl daha azodun gelir oldu. Çerkesler’in gurur duyarak anlattığıkestane ağaçları da soykırımdan nasibini aldı.

“Her�devrik�cümle�kendi�içinde�ironi�taşır!”�

Bir ustadan alıntımız bu sefer ezilen Çerkez halkınıbetimlemekte.

Onlara kucak açmadığı gibi sürgüne geldikleritopraklar, başka bir halklar hapishanesiydi birçokhalkı tutsak eden, katleden. Belki de budur halklarınbirbirinden çok uzak kültür ve dillerine rağmen onlarıbir arada tutup yakınlaştıran.

Herkes kendi acısına ortak ararken yaraları birliktekabuk bağlıyor. 21 Mayıs Çerkes sürgünüyle büyükErmeni soykırımını ayırabilir misiniz? 28 isyanıüzerine 29. kez serhildan diyenlerin sesini hepsi kendidillerinde duymaz mı?

Sürgün�de�acı�da�ezilmişlik�de�devamediyor!

2014 tarihsel olarak sürgünün 150. yılı olmaktançok daha büyük bir anlam taşıyor Çerkezler için.Çünkü 2014 Kış Olimpiyatları Soçi’de yapılacak.Çerkes halkının son başkentinin bu organizasyonlatekrar gündeme gelmesi üzerine Çerkesler asimilasyonve inkar politikaları üzerine kurulu katliamcıiktidarlara karşı sesini duyurmak, kan üzerine kurulanyeni Soçi’nin geçmişini unutturmamak için mücadeleediyorlar. NoSochi 2014 çağrısı bir halkın özgürlüksevdasının şiarıdır.

* Candan önce onur! - Bir Çerkes Atasözü*** Vatanından Uzaklara Çerkesler - Chivi

Yazıları, 2004**** Roy F. Dunlap’ın 1950 tarihinde basılan

Gunsmithing kitabındanT. Kor

Psem Yipe Nape*

Çerkesler soykırımı unutmadı!

İstanbul’da Rusya Konsolosluğu’na yürüyen Türkiyeli Çerkesler, Çarlık Rusyası’nın 21 Mayıs 1864 tarihindegerçekleştirdiği soykırımı lanetledi. Yüzlerce kişi, “Sokak, direniş, özgürlük!” sloganını attı. Çerkesler, yöreselkıyafetler giyerek eylemde yer aldı.

Rusya Konsolosluğu önünde çevik kuvvet ablukası altında gerçekleştirilen açıklamayı okuyan Şavoşf JankatAci şöyle konuştu: “21 Mayıs 1864 Kafkasya’yı felakete sürükleyen, Çerkesler’i yok olma eşiğine getirensembol bir tarihtir. Bu soykırımda yüz binlerce insanımız katledilirken, insanlarımızın yüzde 90’ı da sürgünedildi. Bizler soykırımdan sağ kurtularak, sürgün edilen bir neslin çocuklarıyız. Öfkeliyiz çünkü itirazlarımızarağmen Çerkesya’nın başkenti, soykırımın sembol şehri Sochi’de olimpiyat gerçekleştirilecek. 2009 yılındanbu yana giderek güçlenen mücadelemiz, Kremlin’e yerleşmiş çete tarafından karalama kampanyalarıylayıpratılmaya çalışılıyor. İnsanlık suçu olan soykırım ve sürgüne inat yaşama tutunuyoruz. 21 Mayıs dirilişin vedirenişin günüdür. Unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız. Çerkes soykırımını tanıyın.”

Page 31: SY Kızıl Bayrak 12-21

CMYK

EKSEN Yayıncılık Büroları

Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3 İzmit / KOCAELİSönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Tel: 0 (224) 220 84 92

Mücadele Postası

İzmir Cad. Halilbey İşhanı D-9/13 Kızılay / ANKARA

Abdullah Öcalan’ın yakalanmasını protesto etmek için Kocaeli HADEP binasında açlık grevi yaparkenpolis baskınıyla gözaltına alınan Metin Yurtsever’in ölümü ile ilgili 14 yıldır süren dava sona erdi. MetinYurtsever gördüğü işkenceler nedeniyle fenalaşmış kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmişti. Adli Tıpraporlarında işkencenin tüm emareleri olmasına rağmen Yargıtay ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu ölüm sebebiişkence değil dedi.

Daha önce mahkemenin ceza verdiği 6 polis memuru beraat edilerek aklandı. Gözaltında katledilen MetinYurtsever’in davasında katil polisler için verilen 5 yıl hapis cezası Yargıtay tarafından bozulmuştu. Bozmakararına uyan mahkeme, polisler için bu sefer beraat kararı verdi.

Mahkeme sonrası adliye önünde toplanan Metin Yurtsever’in yakınları karara tepki gösterdi. Ölenöğretmenin yakını İsmet Yurtsever, hükmün siyasi bir karar olduğunu belirterek katillerin korunduğunusöyledi. Ailenin avukatı Keleş Öztürk ise, konuyu AİHM’e götürdüklerini dile getirdi.

İş cinayetlerinde yaşamlarını yitirenişçilerin aileleri, İstanbul Taksim'de birarayagelerek “Vicdan nöbeti” tuttular. Ölenyakınlarını anan aileler, sorumlularıncezalandırılmasını ve iş cinayetlerinin sonbulmasını istedi.

20 Mayıs günü Taksim Tramvay Durağı'ndabuluşan aileler “İş kazası değil bu bir cinayet!”,“Biz bu ihmali de iş cinayetini de gördük Tarihişçiler için acı tarafıyla tekrar ediyor” yazılıpankartlar açtılar. Eyleme çok sayıda işçi ailesiçocuklarıyla katılırken, ilerici ve devrimcikurum temsilcileri katılım sağladı. Bir saat“Vicdan nöbeti” tutan katılımcılar, “Sorumlularbelli hesap sorulsun!”, “İş kazası değil bu bircinayet!” gibi sloganlar atarak tepkilerini dilegetirdiler.

Aileler arasında, yası simgeleyen siyahelbiseler giyilmişti. Eylemde yer yer ailelergözyaşlarına boğuldular.

Eylemde, basın açıklamasını Van BayramOtel'de hayatını kaybeden gazeteci CemEmir’in kardeşi Sinem Emir okudu. Emir, hergün 5 ile 8 arasında işçinin iş cinayetindekurban gittiğine dikkat çekerek açıklamayabaşladı. Emir, ölümlerin patronların kar hırsı,işçi hayatını önemsememesi, önlem almamasıve devletin denetim görevini yerinegetirmediğinden kaynaklandığını vurguladı.Emir, ailelerin kendi çabaları ile ortayaçıkardığı gerçeklerin sonucunda isesorumluların ya yargılanmasının engellendiğiniya da ceza almadan salıverildiğine işaret etti.Emir, artık sözün bittiğine, iş cinayetlerinindurması ve seslerini daha da yüksetmek için“Vicdan nöbeti'ne” başladıklarını dillendirdi.

Açıklamaların ardından işçi aileleri birerkonuşma yaparak, iş cinayetlerin sorumlusununpatron ve onu koruyan devlet olduğunadeğindiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Cinayete karşı“Vicdan nöbeti”

Cumartesi Anneleri, 373 kez. aynı meydanda buluştular. 19Mayıs günü gerçekleştirilen oturma eyleminde Hasan Ocak veRıdvan Karakoç dosyası gündeme getirildi. 17-31 MayısUluslararası Kayıplar Haftası’na denk gelen eylemde, tümkayıpların akıbetleri ortaya çıkıncaya, sorumlular yargılanıncayakadar mücadelenin devam edeceği vurgulandı.

“Kararlıyız,�hesap�soracağız”

Eylemde ilk olarak İHD İstanbul Şube Başkanı AbdülbakiBoğa bir konuşma yaptı. Boğa, kayıplar haftasını hatırlatarak,yıllar önce başlayan mücadeleyi, kayıpların akıbetini ortayaçıkarıncaya, tüm sorumlulardan hesap soruncaya kadar, kararlı birşekilde yürüteceklerini ifade etti.

“Birbirimizi�tanımadık,�fakat�mücadelede�beraberdik”

Hasan Ocak ile ilgili kardeşi Maside Ocak konuştu. Ocak, günlerin kendileri için zor geçtiğini, inatla, ısrarlatüm kayıpların birer mezarı olana kadar mücadele etmeye devam edeceklerini belirtti.

Rıdvan’ın�avukatı�Eren�Keskin: Rıdvan’ın hem arkadaşı hem de avukatı idim. Sık sık büroya gelir sohbetederdik. Yine günlerden bir gün Rıdvan geldi, dedi ki beni sürekli takip ediyorlar. Bu sefer niyetlerinin ciddiolduğunu, çok açık göstere göstere takip edildiğini söyledi. Beni aradı durum çok vahim dedi. Hergün aramayabaşladı ve bir gün aramadı. Biz aramaya başladık. Benim cezam çıktı ve hapse girdim. Aileler o kadar çok çabagösterdi.

Rıdvan�Karakoç’un�kardeşi�Hasan�Karakoç:Yıllardır burada bağırıyoruz, sesleniyoruz. Bizi ne duyan neişiten var. O günden bu yana ne değişti. Hiçbir şey değişmedi arkadaşlar. Ne Hasan’ın ne Rıdvan’ın katilleribulundu, ne Fehmi Tosunun katilleri bulundu.

Bu kadar yetimin hakkı yakanızda. Anaların eli yakanızda olacak. Bunların cesedlerini, mezarlarını hüzneboğmaya hakkınız yok.

İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına açıklamayı okuyan Işıl�Kurt, Rıdvan Karakoç’unölümünden sorumlu olanların hala yargı önüne çıkartılmadığı belirtti.

Açıklamada, Ergenekon davasında gizli tanıklar eliyle Hasan Ocak’la ilgili gerçeklerin karartılmakistendiğine dikkat çekildi.

Açıklamanın ardından kayıp yakınları, Gazi Mezarlığı’nda Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’un mezarlarıbaşında yapılan anmaya katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Kayıp yakınlarının mücadelesisürüyor!

Polis cinayeti yine aklandı!

Page 32: SY Kızıl Bayrak 12-21