t€¦ · web viewyarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım,...

133
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :123 CELSE TARİHİ :13.11.2009 BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909 ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KÂTİP :ALİ DOĞAN 128041 Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile Üye Hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 13.11. 2009 tarihli oturum açıldı. Tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz ve Ümit Sayın ile başka suçtan tutuklu sanıklar Sedat Peker ve Semih Tufan Gülaltay dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi. Bağsız olarak huzurdaki yerine alındı. Tutuksuz sanıklardan Güler Kömürcü ile sanık müdafilerinden sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük, sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül, sanık Ergün Poyraz vekil Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu, sanık Osman Yıldırım müdafi Av. Murat Eken, sanık Hikmet Çiçek müdafi Av. Aslıhan İnce, sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafi Av. Hasan Basri Özbey, sanık Doğu Perinçek müdafi Av. Nurperi Sancak, sanık Doğu Perinçek vekili Av. Hüseyin Özdemir, Cumhuriyet gazetesi vekili Av. Bülent Utku ve Av. Akın Atalay’ın geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı. Açık yargılamaya devam olundu. Sanık Osman Yıldırım huzura alındı. Çapraz sorgusuna devam olundu. Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Sayın başkanım sanık Osman Yıldırım’a birkaç sorum daha olacak. Sanık Osman Yıldırım dünde biraz bahsettin, Sinan Berberoğlu isimli kişiyle bazı görüşmeleriniz var. Bu kişi Kapitol otelinde konaklamış Ankara’da. Bu kişiyle ilk tanışmışlığınız nereden başlıyor. İlişkilerinizin

Upload: others

Post on 10-Aug-2020

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2008/209CELSE NO :123CELSE TARİHİ :13.11.2009

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KÂTİP :ALİ DOĞAN 128041

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile Üye Hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 13.11. 2009 tarihli oturum açıldı.

Tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz ve Ümit Sayın ile başka suçtan tutuklu sanıklar Sedat Peker ve Semih Tufan Gülaltay dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.

Bağsız olarak huzurdaki yerine alındı.Tutuksuz sanıklardan Güler Kömürcü ile sanık müdafilerinden sanık Veli Küçük

müdafi Av. Zeynep Küçük, sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül, sanık Ergün Poyraz vekil Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu, sanık Osman Yıldırım müdafi Av. Murat Eken, sanık Hikmet Çiçek müdafi Av. Aslıhan İnce, sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafi Av. Hasan Basri Özbey, sanık Doğu Perinçek müdafi Av. Nurperi Sancak, sanık Doğu Perinçek vekili Av. Hüseyin Özdemir, Cumhuriyet gazetesi vekili Av. Bülent Utku ve Av. Akın Atalay’ın geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.Sanık Osman Yıldırım huzura alındı.Çapraz sorgusuna devam olundu.Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Sayın başkanım sanık Osman Yıldırım’a

birkaç sorum daha olacak. Sanık Osman Yıldırım dünde biraz bahsettin, Sinan Berberoğlu isimli kişiyle bazı görüşmeleriniz var. Bu kişi Kapitol otelinde konaklamış Ankara’da. Bu kişiyle ilk tanışmışlığınız nereden başlıyor. İlişkilerinizin boyutu ne biraz daha açar mısınız? Sinan Berberoğlu’yla ilişkilerinizin boyutunu açıklar mısınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Sinan, Sayın başkan Sayın heyet üyeleri, yüce mahkemenizin heyetine saygılarımı arz ediyorum. İddia makamına da saygılarımı arz ediyorum. Sinan Berberoğlu kendisi bir iş adamıdır, tekstilciydi. Kendisi iflas ettikten sonra büyük şirketlere büyük holdinglere evrak takibi yapmakla yaşamını idame eden bir arkadaş. Kendisiyle 94- 95 tarihinde tanıştım. Kendisi evrak takibinden başka, iş takibinden başka bir işi olmayan kendi halinde olan bir insan.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu tarihte Ankara’da olmasının nedeni neydi, biliyor musunuz?”

Sanık Osman Yıldırım:”Kendisi haftanın üç dört günü, hafta içi her zaman Ankara’ya gidiyor İstanbul’a, İstanbul Ankara gidip geliyor. Eskiden beri sürekli Ankara İstanbul gidip geliyor yani evrak takibi yaptığı için.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu kişi üzerinde Yılmaz Tunç adına düzenlenmiş sahte nüfus cüzdanı ele geçirilmiş yakalandığı sırada. Yılmaz Tunç isimli şahsı tanıyor musunuz?”

Page 2: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:2

Sanık Osman Yıldırım:”Hayır tanımıyorum.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Niçin sahte nüfus cüzdanı taşıdığı

konusunda bir bilginiz var mı?”Sanık Osman Yıldırım:”Kendisi sanırım eski bu tekstilci olduğu için Saadettin Tantan

içişleri bakanıyken yaptığı operasyonlarla ilgili kendi fabrikalarına el konulmuş herhalde vergi kaçakçılığından dolayı aranıyor olmalı ki. O sahte kimlik taşıdığını da şimdi burada öğrendim. “ Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sinan Berberoğlu’nun Cumhuriyet savcılığı ifadesi var dosyada 5. klasör sayfa 1’de. o ifadesinde diyor ki, ben iş takipçisiyim. Av. Duran Ertuğ ve Av. Barış Ertuğ’la çalışıyorum. Duran Ertuğ Osman Yıldırım’ın askeri mahkemedeki davasında avukatlık yapmıştı. Osman Yıldırım tehdit ile benden para alıyordu. Yılmaz Tunç isimli kimliği bankalardan kredi almak amacıyla düşündüm ancak kullanmadım. Dinç Bilgin’in Yargıtay’daki Etibank davası için 16 mayıs 2006 günü Ankara’ya gelip Kapitol otelde kaldım. 17 mayıs 2006 tarihinde Yargıtay’da içeri kimseyi almadılar. O sırada Danıştay’da olay olduğu söylendi. Önay Bilgin’i telefonla aradım. Arkadaşım Ahmet Doğan ile melboda yemek yedim. O sırada Osman Yıldırım beni arayarak AŞTİ’ye çağırdı. Gelemem dedim, bu sefer Ulus’a çağırdı. Geciktiğim için tehditvari bir kez daha aradı. Mecburen Ulus’a gittim. Benden 500 dolar para istedi olmadığını söyledim. Yarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda Osman Yıldırım’ın gönderdiği mesajı gördüm. Selamın aleyküm hesap no 00130518 Yapı Kredi Sultanbeyli şubesi 5000 dolar yeterli, Allah senden razı olsun, Allah’ın aslanları sonsuza kadar arkandadır yazıyordu. İlk defa Osman Yıldırım’dan Allah’ın aslanlarını bu şekilde duydum. Osman Yıldırım’ı dindar birisi olarak tanımam demektedir. Bu ifadesi doğru mudur? Sizin askeri mahkemede görülen davanızı da bu şahıs çözmüş müdür veya yardımcı olduğu avukat vasıtasıyla çözülmüş müdür. Açıklar mısınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Kısmen doğru. Askeri davada kendi tanıdığım bir avukatı bir de başka bir avukat vardı. İki tane avukat vardı askeri mahkemede. Biri kendisinin tanıdığı biri benim tanıdığımdı. Kendisinde 500 değil 5000 dolar, 35000 dolardan param yok dedi. O zaman 5000 dolar hazırla dedim. Kendiside tamam dedi. Kendisi, kendisini tehdit ederek kendisini herhangi bir şey talep ettiğim yok. O konuda yalan konuşmuş. Sadece emniyette sorgulanırken aynı nezarethaneye bulunduğum nezarethaneye getirmek istemişler de kendisi demiş. Sanırım orada demiş beni Osman Yıldırım’ın ayına koymayın. Can güvenliğim falan yok, işte niçin demişler. Ben iş adamıyım benle haraç maraç bir şeyler ister falan filan, bu konu üzerine bende baya bir kızdım. Kimseden haraç istediğim yok. Sadece kendisinde olan alacağımı, alacağım dışında talep ettiğim herhangi bir para yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu şahıstan ne kadar para aldınız bu güne kadar?”

Sanık Osman Yıldırım:”Bu parayı kendisi para kazandıkça alacağımı taksit taksit getirip bırakıyordu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Toplam ne kadar para verdi?”Sanık Osman Yıldırım:”Toplam 7-8 milyar getirmişti. 35000 dolar, dolardan 7-8 bin

doları taksit taksit getirip vermişti.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Dosya içerisinde Sinan Berberoğlu’na iade

edilen eşyalar listesi var bu listenin arasında söylemez çetesi iddianamesi, müddetname, Danıştay 6. dairesi feragat içerikli bir takım evraklar var. Siz Sinan Berberoğlu’yla yüz yüze ve telefonla görüştüğünüzü söylüyorsunuz. Bu evraklardan haberiniz oldu mu? Danıştay’da herhangi bir işi olduğu konusunda size bir şey söyledi mi o gün için?”

Sanık Osman Yıldırım:”Yok, öyle bir şeyden bana bahsetmedi.”

2

Page 3: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:3

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”1. klasör sayfa 248’de Ankara terörle mücadeledeki ifadenizde bir telefon görüşmesi size sorulmuş. 3. klasör sayfa 349’da 17 mayıs 2006 günü saat 14:01’de, siz arayan kişiyi önce tanıyamıyorsunuz kim olduğunu soruyorsunuz. Görüştüğünüz kişi ise isim söylemiyor. Siz hesaba para yatırılacağına dair mesaj çektiğini söyleyerek kimin ve hangi hesaba para yatıracağını soruyorsunuz. Görüştüğünüz kişiyse Alparslan abinin para yatıracağını söyleyerek kimin hesabına para yatırılacağını da mesajda yazdığını söylüyor. Sizde telefonu kapatmasını söylüyorsunuz. Bu konu size sorulduğunda görüştüğünüz kişinin Tekin Irşi olduğunu, telefonda size Alparslan Arslan’ın kendisinin hesabına para yatıracağını söylediğini anlatıyor. Bunu biraz açar mısınız, Alparslan Arslan Tekin Irşi’nin hesabına ne kadar para yatıracaktı. Niye sizin telefondan aradır. Bu para niçindi yani. Yani hangi konuyla ilgili para yatırılacaktı, ne miktar yatırılacaktı açıklar mısınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Onu bilmiyorum Tekin Irşi niçin istediğini. O mesaj çektiği doğrudur. Ancak demek ki kendi telefonuna ulaşamamış mesajı bana çekmiş.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne kadar para yatırılacaktır?”Sanık Osman Yıldırım:”Ondan haberim yok. O konuda herhangi bir bilgi sahibi

değilim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”3. klasör sayfa 350’de 17 Mayıs 2006

tarihinde saat 14:11’de Barış isimli kişiyle bir telefon görüşmeniz var. Barış burada sizi tespit edilemeyen bir numaradan arıyor. Görüşme sırasında Ulus semtindeki Çankırı Caddesi 100. yıl çarşı civarında olduğunuz anlaşılıyor. Görüşmede Barış size televizyonda gösterilen kişinin o avukat olup olmadığını soruyor. Sizde o diyorsunuz. Barış size sebebini soruyor. Siz ise bilmediğinizi söylüyorsunuz. Bu konu size emniyette sorulduğunda hemşeriniz olan Barış Cantay isimli kişi olduğunu söylemişsiniz görüştüğünüz kişinin. Alparslan Arslan’ın bürosuna yakın bir yerde su istasyonu olduğunu daha önce kendisini Alparslan ın sizi tanıştırdığınızı söylüyorsunuz. Bu görüşme sırasında Barış Cantay isimli kişi sizin Ankara’da olduğunuzu bilmekte midir?”

Sanık Osman Yıldırım:”Hayır.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Barış Cantay ile Alparslan arasında ne gibi

bir bağlantı vardır. Hangi nedenle Alparslan Arslan’la kendisini tanıştırdınız?”Sanık Osman Yıldırım:”Bağlantı, onlar tanışmıyorlardı. Onları tanıştıran bendim

Kadıköy’de. Alparslan’la görüştüğümüzde. Görüşeceğimiz zaman Barış Cantay’ın Kadıköy’de su istasyonu var. Üsküdar’da da ayrı bir dükkanı var. Kendisi arkadaşımdır. Onun işyerine uğradım. Onunla birlikte sahile indik. Sahilde rıhtım da Kadıköy de pastane vardı, orada oturduk Barış Cantay’la Alparslan’da oraya geldi. Orada ikisini tanıştırdım ikisinin herhangi bir bağı yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yine 3. klasör sayfa 351’de 17 mayıs 2006 günü saat 14:20’de 537 315 79 84 numarasından sizi arayan bir kişiyle yaptığınız görüşmede, arayan kişi size, enişte senin adam ne yapmış diyor. Sizde biraz kızarak ne bileyim herkes bana soruyor diyorsunuz. Görüştüğünüz kişiyse ben bugün duydum da diyor. Bu konu size emniyette sorulmuş bu kişinin Kekili Tunç olduğunu, eşinizin Muş’lu olmasından dolayı tanıdığınızı kendisini Alparslan Arslan ile tanıştırıp birkaç kez büronuza götürdüğünüzü söylemişsiniz. Ulus semtinden otobüs terminaline siz tek başınıza mı gittiniz, yanınızda başka kimse var mıydı? Bu telefon görüşmesini yaptığınızda telefonunuz AŞTİ bölgesinden baz veriyor, bu konuyu açıklar mısınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Bunu açıklamıştım bir kez daha açıklayım. Kekili Tunç Muş’ludur doğrudur. Şimdi kendisi Alparslan Arslan’ın bürosuna gittiğimde birkaç defa bir defa yada iki defa benimle birlikte geldi o da sürekli benle birlikte olan bir arkadaş. Avukat olması sebebiyle ofisine gittiğim için o da televizyonda izlemiş olmalı. Bana telefon açıyor

3

Page 4: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:4

senin adamın ne yapmış falan. Bende buna kızıyorum nerden benim adamım oluyor. Bu, bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz tek başınıza mı gittiniz AŞTİ’ye. Ulustan AŞTİ’ye nasıl gittiniz?”

Sanık Osman Yıldırım:”Ticari taksiyle.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tek başınıza mı gittiniz?”Sanık Osman Yıldırım:”İsmail’le, İsmail ve Erhan’la birlikte.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İsmail’le Erhan’ı gönderdikten sonra tekrar

Ulus’a gidiyorsunuz. Ulus’ta Sinan Berberoğlu’yla buluştuktan sonra, tekrar AŞTİ’ye gittiğinizde yapıyorsunuz bu görüşmeyi.”

Sanık Osman Yıldırım:”Tek ba, tek başıma gittim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”O zaman tek başınızı mı gittiniz?”Sanık Osman Yıldırım:”Tek başımaydım.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Niye İstanbul’a değil de Nevşehir’e gittiniz

onu açıklar mısınız?”Sanık Osman Yıldırım:”Orada kardeşim rahatsızdı onu ziyarete gittim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Üzerinizde pasaportunuz var mıydı?”Sanık Osman Yıldırım:”Pasaportum yoktu. Pasaportum ondan öncesi kardeşimin

rahatsız olması sebebiyle kendisini ziyaret etmiştim. Orada elbiselerimi değiş. Elbise almıştım önceki elbiselerimin cebinde pasaportum kalmıştı. Pasaportum orada kalmıştı. Ondan bir yıl öncesi. Bende kardeşimi ziyaret ettiğimde kendisi pasaportumun burada kaldığını söyledi. Zaten önceden biliyordum telefon açmıştım. Oradaydı. Pasaportumla birlikte babama ait eski nüfus cüzdanı da vardı. Bu eski nüfus kağıtları var. O da ordaydı ikisini birden aldım. Eve İstanbul’a evet giderken ikisini de cebime koydum götürmek istedim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yine sizin 3. klasör sayfa 352’de 17 mayıs 2006 günü saat 22:36’da ifadenizde Bahattin Aras olduğunu söylediğiniz kişiyle yaptığınız 22:36 saat 22:36’da yaptığınız telefon görüşmesi var. Bu görüşmeyi yaptığınız sırada Çallıgedik Tepesi Nevşehir baz istasyonu veriyor yani Nevşehir’de olduğunuz anlaşılıyor. İyi akşamlar dedikten sonra ,siz uyuyor muydun yoksa. Yok yok televizyon seyrediyordum diyor Bahattin. Siz geldiler mi sana Bahattin yok gelmediler şey gil. Siz nasıl gelmediler. Bahattin ben aradım muhtarı Birol’a söyledim, Birol kimse gelmedi dedi. Sonra siz onlar sende kalsın anladın mı abi diyorsunuz. Burada muhtar ve Birol isimli şahıslar kimlerdir.”

Sanık Osman Yıldırım:”Onları tanımıyorum Bahattin’in elemanları olmalı Bahattin Aras’ın.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tamam yarın bir uğrasınlar dükkana yarın sen gelebilir misin Osman, diye size soruyor sizde, o sarı evine gider gelir öbürü devamlı sende kalsın. Anladın mı ne demek istediğimi. Bahattin tamam anladım. Yani öbürü senin kardeşindir hepimize lazımdır anladın mı diyorsunuz. Bahattin tamam sağolasın sen gelecen mi yarın, sizde konuşuruz biz. Bahattin bi yarın gel o şeye bir telefon açalım bir yere diyor nereye telefon açılacaktı?”

Sanık Osman Yıldırım:”O konuşmanın tamamı Bahattin birisinden alacağı olduğunu söylüyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kimdir bu alacağı olduğu kişi?”Sanık Osman Yıldırım:”Onu tam bilmiyorum kendisi para vermiş kendisi de iş ortağı.

Para verdiği kişiyi söylüyor. Bende İsmail e gurbetçidir yani İstanbul’da evi falan yok gurbetçidir kendisi. Sana da eleman lazım dükkanda yatıp kalksın sana da lazım olur bana da yani. Alacağını almaya gönderirsin araçları kiraya verdiğin zaman gönderirsin. Araçları getirmeyene gönderirsin işte eleman yani bu konuşmanın tamamı bu.”

4

Page 5: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:5

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İsmail Sağır’ın daha önce kalacak yeri yok muydu İstanbul’da niçin Bahattin’in yanında kalsın?”

Sanık Osman Yıldırım:”Adanalı olduğunu söyledi orada kimsesinin olmadığını söyledi gurbetçi olduğunu söyledi. Bende buna istinaden kendisine Bahattin Aras’la bu şekilde konuştum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”4. klasör sayfa 234’de Bahattin Aras’ın İstanbul terörle mücadelede bilgi sahibi sıfatıyla alınan 19 mayıs 2006 tarihli ifade tutanağı yer almakta. Bu ifadede özetle şöyle diyor. Aras rent a car isimli işyeri sahibi olduğunu. Sizin tam olarak ne iş yaptığınızı bilmediğini, kulüp işlettiğinizi duyduğunu 1 aralık 2005 tarihinde Aydın Alkan isimli kişiyle giderek araç kiraladığınızı, sizinde ehliyetiniz olmadığından aracın Aydın Alkan adına kiralandığını ancak aracı aldığınız halde ruhsatı unuttuğunuzu size telefon açtığını Sultanbeyli adliyesinde olduğunuzu söylemeniz üzerine ruhsatı vermek için buraya gittiğini, burada sizin yanınızda Alparslan Arslan ve Erhan Timuroğlu’nu gördüğünü bu kişileri kendisine arkadaşlarınız olarak tanıttığınızı. Daha sonra Aydın Alkan’ın arayarak araç ile Niğde’de kaza yaptıklarını söylediğini. Aracı yaptırmadığınızı halen kazalı şekilde durduğunu, 17 mayıs 2006’da yani Danıştay saldırısı günü saat 18 sıralarında sizin arayarak iki arkadaş gönderiyorum araba ver dediğinizi. Kendisinin ise önce verdiği arabayı çarptığınız için araba vermeyeceğini söylediğini ve konunun bu şekilde kapandığını beyan etmiş. Bu ifadesi doğru mudur?”

Sanık Osman Yıldırım:”Bu çok önceleri böyle Aydın isimli birisi ehliyeti olmadığı için Bahattin’e ben yabancı değildir ver aracı gitsin demiştim. O da aracı götürmüş Niğde’de kaza yaptırmış. Ondan sonra o araç henüz tamirdeyken başka araç istediği için bende kendisine sana bir daha araç maraç yok falan diye çıkışmıştım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sultanbeyli adliyesinde Erhan Timuroğlu ve Alparslan Arslan ile tanıştırdığınızı söylüyor. Siz o tarihte Sutanbeyli adliyesinde ne yapıyordunuz?”

Sanık Osman Yıldırım:”Aydın yalan konuşuyor Alparslan’la tanışmamış.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bahattin Aras Alparslan’ı tanımaz mı?”Sanık Osman Yıldırım:”Bahattin tanır.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Onu soruyorum Bahattin Aras Sultanbeyli

siz ruhsatı unuttuğunuz için Sultanbeyli adliyesine geldiğini söylüyor. Orada Erhan ve Alparslan’la sizin tanıştırdığınızdan söz ediyor. Siz o tarihte.”

Sanık Osman Yıldırım:”Evet efendim.^”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Sultanbeyli adliyesinde Alparslan ve

Erhan’la ne yapıyordunuz. Bulunma amacınız neydi?”Sanık Osman Yıldırım:”Erhan yoktu adliyede. Başkaları vardı. Alparslan’la Bahattin’i

tanıştırdığım zaman.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz biraz önce okumuş olduğum telefon

görüşmesini hangi telefonunuzdan yaptınız. Bahattin Aras’la İsmail Sağır’ın yanında kalması Erhan’ın evine gitmesi yönündeki telefon görüşmesini hangi numaradan yaptınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”533’den.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ben kayıtlarda bunu göremedim. Görüşme

TİB kayıtlarında göremedim. Başka bir numaradan yapmış olabilir misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:”Olabilir evet. Sultanbeyli’deki telefon adliyedeki telefon. “Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sultanbeyli’deki değil biraz önce

okumuştum size.”Mahkeme Başkanı:”Ablanın kardeşinin yanına gittiğinde gece yaptığın telefon

görüşmesi.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Gittiğinde aradığında.”

5

Page 6: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:6

Sanık Osman Yıldırım:”O 33’dü.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”33’lü numarayla mı aradınız?”Sanık Osman Yıldırım:”33’lü”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Fakat bu görüşmede biraz önce de

okuduk. İki kişi yanına göndererek araba vermenizi söylediğini ifade ediyor Bahattin Aras sizin böyle bir sözünüz oldu mu? Göndereceğiniz şahıslara araba vermesi yönünde bir sözünüz oldu mu?”

Sanık Osman Yıldırım:”Evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne yapacaklardı bu arabayı?”Sanık Osman Yıldırım:”Şimdi iş yerime gelip kumar oynayan insanlara araç lazım

olduğu için bende ordaki araçlar araçların birkaçının benim olduğunu söylemiyordum. Sadece arkadaşlarımın araçlarıdır. Onları Bahattin’e gönderiyordum onlarda ordan aracı kiralıyorlardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yine Nevşehir’de Çallıgedik Tepesinden baz veren saat 22:42 bu görüşmeden 6 dakika sonra Bahattin Aras’la görüştükten 6 dakika sonra Erhan Timuroğlu ile görüşüyorsunuz. Erhan sizi arıyor. Siz ,alo Erhan en Osman siz, ne yapıyorsunuz abi. Erhan, nerdesin. Siz, sen nerdesin. Erhan, İstanbul’dayız. Siz, gitmediniz Bahattin’in yanına. Erhan, yok gitmedik. Dedim sen gel ben senden sonra gideyim dedim. Siz ,yahu git oraya o diğer çocuk onun yanında kalsın sende git kendine evde kal. Erhan, yav ben evdeyim sen gelmeyinceye kadar gitmeyelim. Siz, ne. Erhan, sen niye gelmeyecek misin İstanbul’a. Siz, yahu ben sana ne diyorsam sen onu yap. Erhan, ne ben diyorum sen gel öyle gidelim birlikte gidelim. Siz, yahu Erhan sen beni ne yapacaksın. Erhan, tamam ben oraya gitmeyeyim mi. Siz, ben sana diyorum o çocuğu oraya bırak sende evde kal. Erhan, bir şey yoktur öyle değil mi. O çocuğu dediğiniz kimdir, buradaki o çocuğu oraya bırak dediğiniz?”

Sanık Osman Yıldırım:”İsmail. Bahattin’in yanına bırakmasını söylemiştim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz diyorsunuz, yahu bir şey yoktur.

Kimsenin tarafından bir şey yoktur, kendine rahat ol. Erhan, tamam zaten ben rahatım abi ne demek ya. Siz, sen Bahattin o oğlan bir yere gidin, Bahattin’in 15 milyar alacağı var, siz gidin oraya o dükkana oraya gittiğinizde bana telefon açın, telefonu o ş… Kulağına verirsin. Ben onunla konuşurum tamam mı? Yani Bahattin’le beraber Erhan’ın bir yere gitmesini söylüyorsunuz ve orada size telefon açmalarını, telefonda sizinle görüştürmelerini söylüyorsunuz bu şahıs kimdir?”

Sanık Osman Yıldırım:”O şahsı Bahattin tanıyor, ben onu Bahattin para verdiği kişiyi kast ediyor yani oraya gidin ordan bana telefon açın.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz tanımıyor musunuz bu şahsı?”Sanık Osman Yıldırım:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Erhan tamam diyor. Siz, sen anladın mı?

Erhan, tamam. Siz, o paranın yarısı Bahattin’in yarısı da bize tamam mı? Erhan, tamam abi. Siz, o çocukta devamlı Bahattin’in yanında yatsın ben söylemişim ona. Erhan, tamam. Siz, ben yarın seni arayacağım telefonunu açık bırak. Erhan, tamam abi ben kendime yeni bir numara çıkartacağım. Siz, tamam o numarayı bana verirsin ben seni ararım. Erhan, yav telefonda yok yav Bahattin abiye söyleseydin bize bir harçlık verseydi kendime telefon alsaydım. Siz, tamam gidin oraya. Erhan, tamam. Gidin oraya sizi alıp oraya götürecek tamam, şeklinde devam ediyor görüşmeniz. Dünde ifade ettik Erhan Timuroğlu işte bar sahibi gayrimenkulleri olan zengin birisi, size diyor ki Bahattin abiye söyle bize harçlık versin telefon alayım diyor. Konuyu açıklar mısınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”O konuşmayı tam hatırlamıyorum yani. Yani orda neyse odur.”

6

Page 7: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:7

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yeni bir telefon alıp numarasını size bildirdi mi daha sonra Erhan Timuroğlu?”

Sanık Osman Yıldırım:”Yok hatırlamıyorum.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İsmail Sağır’la siz ilk defa ne zaman

nerede tanıştınız?”Sanık Osman Yıldırım:”Cumhuriyet gazetesine eylem yapılmadan bir iki gün önce

kahveme gelmişti. Orda bir defa gördüm konuşmamız samimiyetimiz olmadı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bomba atmadan yani 10 mayıs 2006

tarihinden kaç gün önce?”Sanık Osman Yıldırım:”Onu tam hatırlamıyorum. Bir hafta veya iki hafta önce.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kendi beyanına göre bomba attığı gün

Edirne tarafından arkadaşıyla beraber gelmişler. O gün döndüğünü söylüyor. Yani dışarıda çalışıyormuş İstanbul dışında olduğunu. O gün İstanbul’a geldiğini söylüyor ve koko barda sizinle konuştuğunu söylüyor. Daha önce görüşmeleriniz nerede oldu ne zaman oldu?”

Sanık Osman Yıldırım:”Yani görüşmemiz konuşmamız olmadı. İşyerimde gördüm. Ondan sonra 10 mayıs 2006 tarihinde Erhan’dan dolayı kendisiyle konuştuk. Cumhuriyet gazetesine el bombasını gidip attı. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani bu kadar herhangi bir samimiyetiniz olmayan kişiye bir seferde el bombası at dediğinizde atabiliyor mu, yani bu nasıl açıklıyorsunuz bunu?”

Sanık Osman Yıldırım:”Erhan’dan dolayı. Yani samimiyet ordan samimiyet ordan yani kendisi de kabul etti. Bende kendisine verdim gönderdim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani samimiyeti Erhan’la olduğundan dolayı ona güvendiği için diyorsunuz. Sizinle direk bağlantısı yok?”

Sanık Osman Yıldırım:”Evet, yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”3. klasör sayfa 358’de İsmail Sağır ile x

bayan olarak belirtilen bir kişinin telefon görüşmesi yer almakta. Görüşme de İsmail Sağır’ın araması üzerine yapılan bu görüşmede. 17 mayıs 2006 tarihinde saat 18:21’de yani Danıştay saldırısının olduğu günün akşamüzeri saat 18:21’de yapılan bir görüşme var. Hal hatır sorduktan sonra İsmail Sağır bayana çok iyi olduğunu, çok parası olduğunu bir aydan itibaren hap içtiğini, kokain içtiğini, bir gün öncesi yani Danıştay saldırısından bir önce iki kız ile gezdiğini, kendisinin iki üç milyar parası, parasını yediklerini söylüyor. Görüştüğü kişi parayı nereden buldun diye sorması üzerine, televizyon seyretmiyor musun bende CD’si var ve bu telefonum açık olmazsa diğeri sürekli açık diyor. İsmail Sağır görüşmüş olduğu bu kişinin Konya’da bulunan bir hayat kadını olduğunu, dava dosyasının 5. klasörünün 123. sayfasında İsmail Sağır’ın 2005 yılında Nevşehir’de Mehmet Atmaca sahte kimliğiyle uyuşturucu hap bulundurma şüphesinde yakalandığına dair bir yazı var. İsmail Sağır’ın burada görüştüğü hayat kadını ile o tarihten itibaren tanıştığına hatta uyuşturucu temin ettiğine dair bir ihbar bulunduğu anlaşılıyor. Yine 5. klasör sayfa 125’de bu konuya ilişkin emniyet tahkikatı anlatılıyor. Burada ihbara göre yabancı uyruklu bayanlar ile kalıp onlara hap satıyorlar. Bayanları da pazarlıyorlar. Olga Maluda isimli Ukrayna uyruklu kişiyle yakalanmış. Evde haplar bulunmuş ve İsmail Sağır’da Mehmet Atmaca kimliği bulunmuş. İsmail Sağır sahtecilikten tutuklanmış. Siz İsmail Sağır’ın geçmişinde bu tür olaylara karıştığını biliyor muydunuz ve hali hazırda görüşmüş olduğu telefon Mehmet Atmaca üzerine kayıtlı biraz önce bahsettiğimiz telefon. Mehmet Atmaca isimli kişiyi tanıyor musunuz? Bu konuları açıklar mısınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Mehmet Atmaca’yı ben tanımıyorum. İsmail Sağır’ın geçmişiyle ilgili bir şey bilmiyorum. Böyle bir konuşmadan haberim yok burada duydum. “

7

Page 8: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:8

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Uyuşturucu kullanıp kullanmadığı konusunda bilginiz var mı?”

Sanık Osman Yıldırım:”Onu da görmedim. Yani kullanıyor kullanan birisine benziyor ama ben görmedim yani kullanırken. İçki içerken gördüm. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Çok parası olduğundan bahsediyor sizin bu konuda bilginiz var mı?”

Sanık Osman Yıldırım:”Yok o konuda bilgim yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Biraz önce Sinan Berberoğlu’ndan

bahsetmiştin dünde bu konudan kısaca bahsettin ama açıklanmadı. 3. klasör sayfa 368’de Sinan Berberoğlu’yla x şahıs arasındaki bir telefon görüşmesi yer alıyor. Sinan Berberoğlu ifadesinde görüştüğü bu kişinin Ender Yürür olduğunu söylüyor. Görüşmede isim olarak geçmese de muhtemelen sizden bahsediyor. Görüşme 17 mayıs 2006 tarihinde yani Danıştay saldırısı günü saat 19:33’de yapılmış görüşme sırasında Sinan Berberoğlu’nun Ulus semtindeki Çankırı caddesi civarında bulunduğu anlaşılıyor. Görüşmede özet olarak. Ender Yürür Sinan Berberoğlu’nu kast ederek. Ankara’yı birbirine kattın diyor. Görüşmenin devamında Sinan Berberoğlu muhtemelen sizi kast ederek. Çünkü ifadesinde de o şekilde beyan ediyor. Sizin kendisini yanında telefon açarak İbrahim Genç’i kendisine sıfır araba göndermesi için tehdit ettiğinizi söylüyor. İbrahim Genç’in başındaki belayı söylersem şok geçirirsin diyerek kokaine düştüğünü başını kaldıramadığını söylüyor. Ender Yürür’de sizi kast ederek. Benimde İbrahim Genç’ten alacağım var hemen yaptıralım. Faiziyle birlikte 120000 doları aldıralım. Yarısını hemen verelim diyor. Sinan Berberoğlu bu alacağın nereden kaynaklandığını soruyor. Ender Yürür, Ömer’ler ile yaptıkları Sinpa işinden kaynaklandığını kendisine söylemeden Ömer’den daire aldığını, Ömer’inde o dönemlerde kendileriyle kaçak güreştiğini Ziya’nın bunları ayaklarından vurduğunu. O günlerde kendileriyle birlikte gözükmediği için sonradan olayı anladığını söylüyor. Sinan Berberoğlu Ender Yürür’e nerede olduğunu soruyor ve Halit’in yanındayım cevabını alıyor. Sonra da kendisini sabit numaradan aramasını söyleyerek telefonu kapatıyorlar. Bu Sinan Berberoğlu’yla irtibatlarınızı biraz önce anlattınız. İbrahim Genç’i telefonla tehdit eden kişi olarak sizi kast ediyor. Siz telefonla İbrahim Genç’i daha önce tehdit etmiş miydiniz?”

Sanık Osman Yıldırım:”Evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne zaman Sinan Berberoğlu bunu nereden

biliyor?”Sanık Osman Yıldırım:”Sinan Berberoğlu tehdit ettiğimi bilmiyor. Ancak Sinan

Berberoğlu’yla Ulus’ta bir kafede çay içerken İbrahim Genç’in genel müdürünü aradım Şenol isminde kendisi anasının rahatsız olduğunu, şu an orada olmadığını bende Şenol’a İbrahim Genç’e mesaj iletmesi, iletmesini söyledim orda imalı bir şekilde kızdım. Sinan Berberoğlu bunu tehdit olarak algılamış. Ondan öncesi Sinan Berberoğlu’nun yanında kimseyi tehdit ettiğimi hatırlamıyorum. O Mehmet öbür ismindeki kişiyi de tanımıyorum. O Sinan Berberoğlu’nun arkadaşı olsa gerek. O konuşmalar benim bilgim dışında. Yani benim yanımda öyle bir konuşma yapmamışlar çünkü. Sinan Berberoğlu’yla görüşürken Sinan’ın yanında kimse yoktu. ”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Görüşme içinde Ömer ve bunları ayaklarından vurdurduğu söylenen Ziya isimleri geçiyor bu şahısları tanıyor musunuz?”

Sanık Osman Yıldırım:”Ziya’yı tanıyorum. Öbür Ömer’i tanımıyorum.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kimdir Ziya?”Sanık Osman Yıldırım:”Ziya Aycan’ı kast ediyor.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu olayda siz var mıydınız nedir olayı biraz

açar mısınız?”Sanık Osman Yıldırım:”Yoktum ben o olayda.”

8

Page 9: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:9

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Meslektaşım devam etsin Sayın başkanım.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın;”Siz savunmanızda Cumhuriyet gazetesi binasına el bombası attırmadan önce sorununuz olan bir holdingin bahçesine attırdığınızı söylediniz ve bunu da şimdiye kadar hiçbir yerde yer almadığını sizinde söylemediğinizi belirttiniz bu konu nedir. Bunu açıklar mısınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Bunu açıklamak istemiyorum.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın;”Tekin Irşi burada duruşmada, Osman

Yıldırım ,Cumhuriyet gazetesine bomba attırmadan önce bu işi devlet için yapıyoruz hiçbir sorun olmayacak şeklinde bize sözler söyledi dedi. Bu ifadesine ne diyorsunuz?”

Sanık Osman Yıldırım:”Öyle bir şey söylemedim ben. Öyle bir beyanım yok.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın;”Bu davada Cumhuriyet gazetesine atılan el

bombaları için vaat edildiğini söylediğiniz para, paranın miktarı konusunda tartışmalarda oldu hatta benzer bir konuda Sedat Peker bu kadar paraya on tane adam keserler dedi. Siz suç dünyası içerisinden geldiğinizi söylüyorsunuz. Bir gazete binasına üç tane el bombası atılması için vaat edildiği söylenen beş yüz bin dolar para çok değil midir bunu açıklar mısınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Suç dünyasının içerisinden geldiğimi ben söylemedim insanlar söylüyor. Bende inkar etmiyorum. Doğrudur diyorum. Öyle gazeteye yönelik, o kadar paranın az olduğunu düşünüyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın;” Siz Ankara’ya gittiğinizde Saim Özden ve Nusret Aras isimli eski arkadaşlarınızı hatta yakınlarınızı aradınız, konuştunuz, buluştunuz. On yıldan fazla bir süredir görmediğinizi beyan ediyorsunuz bu kişileri. Siz on yıl içerisinde Ankara’ya gittiniz mi?”

Sanık Osman Yıldırım:”2001-2002 tarihinde. 2000-2002 tarihleri arasında sadece Ankara’ya GATA’ya, GATA’ya gittim. Hava hastanesine gittim Ankara’da Gülhane’ye gittim. Bir de Dışkapı’da bir askeri hastane vardı ismini hatırlayamıyorum. Oralara gittim. Gaziantep’de vatani hizmetimi ifa ederken tabur komutanı göndermişti. Hastanede kaldım bir yere gidemedim. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın;”Tabi olarak bu konu sorgulanıyor çünkü bu kişiler uzun süredir görüşmediğiniz bu kişilerle buluşmak için ciddi bir neden göstermiyorsunuz tabi ki yakınlarınız arkadaşlarınızla buluşabilirsiniz ancak bu nedenle sordum. Yani bu kişilerle buluşma nedeniniz tamda Danıştay saldırısı öncesi ve o aşamalara denk geldiğinden bu soruyu size yöneltiyorum?”

Sanık Osman Yıldırım:”Cevap mı vereyim?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın;”Soruyu sorma nedeni.”Sanık Osman Yıldırım:”Hastane hastaneye gitmemin nedeni.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın;”Hayır hastaneye gitme nedeninizi sormadım. Bu

kişilerle buluşmak konuşmak için ciddi bir nedeniniz olup olmadığını sordum Saim Özden Nusret Aras’la ilgili.”

Sanık Osman Yıldırım:”Saim Özden’le ilgili o tarihlerde Saim eski arkadaşım çocukluk arkadaşım, Nusret Aras’da köylüm. Diğer yeğenlerimde onlarda Karslı ancak başka köylü onlar pek birbirlerini tanımazlar bildiğim kadarıyla. Onlara not bıraktım onlar Ankara’nın hangi semtinde olduklarını bulmalarını söyledim.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın;”Dava dosyasının 14. klasöründe 365. sayfada sizin cezaevinden gönderdiğiniz bir dilekçe var, bu dilekçede 16.05.2006 tarihinde Alparslan Arslan ile kavga ettiğimize benzinlik çalışanları Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır tanıktırlar ve ifade etmişlerdir diyorsunuz. Dosya arasında ise diğer belirttiğiniz ifadeler var ancak BP benzinlik çalışanları diyorsunuz, ancak bu OPET olması gerekir. Bu benzinlik çalışanlarının

9

Page 10: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:10

ifadeleri yok. Benzinlik çalışanlarının bunu ifade ettiklerini nereden biliyorsunuz. Bunu açıklar mısınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Basında iddianame hazırlanmadan önce televizyonda Bülent Orakoğlu’yla emekli General Osman Özbek’in konuşmaları, konuşmalarından o şekil algıladım. Yani öyle düşündüm, eğer onların bir beyanı yoksa Osman Özbek, Bülent Orakoğlu bu bilgiye nasıl ulaşmış onu anlamış o zaman anlamıyorum yani nereden ulaşmışlar televizyonda. Görüşlerini ifade ederken bunlar dile getiriyorlar yani bu bilgiyi nerden elde etmişler onu bilmiyorum.”

Mahkeme Başkanı:”Bu bahsettiğiniz kişileri tanıyor musunuz?”Sanık Osman Yıldırım:”Bülent Orakoğlu mu?”Mahkeme Başkanı;”Evet.”Sanık Osman Yıldırım:”Eski istihbarat emniyet istihbarat.”Mahkeme Başkanı;”Tanıyor musunuz siz?”Sanık Osman Yıldırım:”Şahsen tanışmıyorum. Basından tanıyorum. Osman Özbek’i

de basından tanıyorum.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın;”Dava dosyasının 3. klasör 248. sayfasında selvi

otelin otopark görevlisi Musa Akçay’ın ifadesi var. Ona göre Alparslan Arslan geldiğinde eylem günü sabahı geldiğinde anahtarı Erhan ve İsmail’in kaldığı odadan almış. Yani arabanın anahtarının onlarda olduğu anlaşılıyor. Erhan ve İsmail’in eylemden bir gün önce bu arabayı kullandıklarına Ankara’da gezdiklerine dair bir bilginiz var mı?”

Sanık Osman Yıldırım:”Yok. Öyle bir bilgim yok yani öyle görmedim bilmiyorum öyle bir şey.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın;”Dava dosyasının 3. klasör 290. sayfasında Alparslan Arslan’ın arabasını inceleme tutanağı var. Burada adana sofrası lokantası önünde bulunan asfalt yol kenarında park edildiği belirtiliyor. Ve sağ arka tekerleğin üstü kaporta üzerinde yeşil ve kırmızı renk bulaşığı olduğu belirtilmiş. Yani bir çarpma veya sürtme olabilir. Siz bu süreç içerisinde İstanbul’dan yola çıkarken Ankara’da bu şekilde bir kaza yaptınız mı?”

Sanık Osman Yıldırım:”Yok hayır. Öyle bir şey olmadı.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın;”Beyanlarınız içeriğine göre Danıştay eylemini

öğrendikten sonra Erhan ve İsmail’i AŞTİ’ye götürdünüz. Sizde Ankara’da kaldınız bir süre sonra da Nevşehir’e gittiniz. Siz hazır Erhan ve İsmail’i göndermek üzere AŞTİ’de bulunurken neden o tarihte o zaman gitmediniz daha sonrasına bıraktınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Sinan Berberoğlu gelecekti Ankara’ya 16 Mayıs gecesi bana söylemişti yarın Ankara’ya geliyorum. Yarın öğle öğleye doğru. Sinan’la görüşüp o söz konusu alacağımı kendisinden almak için.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın;”Erhan ve İsmail’in bu sırada yanınızda olmasını bir sakınca mı gördünüz. Niçin onlarda bulunabilirdi yanınızda?”

Sanık Osman Yıldırım:”Öyle bir şey düşünmedim yani onları ilgilendirecek bir konu değil benim alacağım yada Sinan Berberoğlu, yani onların onlarla ilgili bir şey değil yani. Sinan benim arkadaşım ben tanıyorum kendisinden alacağım var, kendisiyle görüşmesi gereken benim yani onların olması önemli değil.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Sinan Berberoğlu’ndan bahsettiniz bu kişinin de dosya içerisinde ifadesi var sizinle ilgili olarak da askeri mahkemede görülen davanız için yardım istediğini çalıştığı Ertuğ soy isimli avukatlar aracılığıyla sizin davanızı söylediğini belirtiyor. Bu avukatlarla siz görüştünüz mü tanışıyor musunuz?

Sanık Osman Yıldırım :” Ankara’da onun 2 avukat arkadaşı olmalı, biri İstanbul’da yaşlı biri de Vedat Diler Gaziantep de öbür Mahmut Dindar’da benim arkadaşım. O 3 avukatı yani biliyorum. “

10

Page 11: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:11

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Bu askeri mahkemedeki davanız yanılmıyorsam 2004 tarihinde de devam ediyor. Bu tarihlerde Alpaslan Arslan ile tanışıyordunuz niye ondan değil de Sinan Berberoğlu’ndan yardım istediniz?”

Sanık Osman Yıldırım :” Sinan Berberoğlu’nun Gaziantep deki avukat tanıdığının daha önceden söz ettiği için yani kendiside Gaziantep de ikamet ettiği için onu öyle uygun gördüm. Ancak İstanbul’daki avukatı da o da kendisi söylemiş siz de bu konuya yardımcı olun takip edin o kendisi demiştir ben onunla ilgili bir şey söylemedim. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Dava dosyasının 11. klasörünün 49.sayfasında Sinan Berberoğlu’na iade edilen eşyalar var bu listelenmiş, bunlar arasında söylemez çetesi iddianamesi bir müddet name Danıştay 6. dairesine hitaben yazılmış bir feragat içerikli evraklar var. Siz Sinan Berberoğlu’yla Ankara da hem yüz yüze hem telefonda görüştünüz. Bunlardan haberiniz var mı, size Danıştay’da bir işi olduğunu söyledi mi Sinan Berberoğlu?

Sanık Osman Yıldırım :” Sinan Berberoğlu genelde bildiğim kadarıyla Sayıştay’a Yargıtay’a gidiyor. Yani aklımda kaldığı kadarıyla bu Sayıştay Ulus’un orda eski binalar olması gerekir. Kendisi o kendisi söylemişti yani şu binalar şuraya geliyorum. Burda işim var demişti. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Nevşehir’e gittikten sonra Sinan Berberoğlu’na çektiğiniz telefon mesajı bu size soruldu, ben şu şekilde sormak istiyorum, hesap numarası yazıyorsunuz Sultanbeyli şubesi yapı kredi bankası Sultanbeyli şubesi 5 bin dolar yeterli Allah senden razı olsun Allahın aslanları sonsuz diyorsunuz. Buna yine Kentbank’tan olan alacağınız konusunda bir açıklama getiriyorsunuz savunmalarınızda, bu mesajda Allahın aslanları sonsuz diyorsunuz bu mesajın bütününe göre bir anlam ifade etmiyor. Yani Sinan Berberoğlu’na hesap numarası bildiriyorsunuz hesap numarasının olduğu şubeyi bildiriyorsunuz sonunda da Allahın aslanları sonsuz diyorsunuz bu ne anlama geliyor, Arslan ile Alpaslan arasında bir çağrışım mı yapıyor, nedir bu bunu açıklayabilir misiniz?

Sanık Osman Yıldırım :” Bir şey ifade etmiyor sadece yani Allah senden razı olsun Allahın aslanısın gibi cümle, yani cümlenin yanlış kullanılmasıdır yani başka bir şey ifade etmiyor yani. “

Mahkeme Başkanı :” Yani para istenen bir mesajda yeri mi?”Sanık Osman Yıldırım :” Şimdi bu alacak otomatikman Sinan’ın bana borcu değil. Sami

Çakır’ın bana olan borcu.”Mahkeme Başkanı :” Kimin borcu olursa olsun yani sonuçta para bir para istiyorsun. Para

istediğin mesajın altında onu yazmanın yazma lüzumu hissetmenin anlamı ne?Sanık Osman Yıldırım :” Şimdi kendisi, benim için uğraşıyor alacağımı temin etmeye

çalışıyor. Bende, “Mahkeme Başkanı :” Sen Allah razı olsun dersin. Teşekkür ederim dersin yani Allahın

aslanları ne demek?”Sanık Osman Yıldırım :” Allah razı olsun işte yani şimdi, insanlar bir birleriyle konuşurken

aslansın, kaplansın Allahın aslanı gibi cümleler kullanıyor. Bu bunun başka bir anlamı yok başka bir şey ifade etmiyor. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :”Zaten mesajda Allah razı olsun da diyorsunuz. Devamında bunu söylüyorsunuz. Peki, bu parayı o zaman siz Nevşehir desiniz İstanbul’daki hesabınızı bildiriyorsunuz. Neden Nevşehir’e istemediniz İstanbul’a istediniz? “

Sanık Osman Yıldırım :” Çünkü o gece kardeşimi ziyaret edip ertesi sabah İstanbul’a evime gidecektim. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” İfadelerinizde ifadenizde daha doğrusu Ankara da tanık sıfatıyla verdiğiniz ifadede Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’le tanıştığınızdan bahsediyorsunuz Muzaffer Tekin burda huzurda sizi ilk defa duruşmada gördüğünü söyledi. Veli Küçük’te bunu kabul etmiyor. Burda ayrıntı veriyorsunuz, Veli Küçük ile 1993 yılından itibaren tanıştığınızı, İbrahim Genç isimli kişinin Sirkeci ve Mecidiyeköy semtindeki yazıhanelerine gelip giderken kendisini gördüğünü söylüyorsunuz. İbrahim Genç ile olan bağlantınızı kısmen

11

Page 12: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:12

anlattınız. Veli Küçük’ün bu tarihte görevli olması gerekir. Nerde görevli olduğunu biliyor musunuz, biliyor muydunuz?”

Sanık Osman Yıldırım :” Biliyordum. Ağrıda bir ara Manisa da, Karadeniz’de bazı bölgelerde olduğunu biliyordum. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Ne amaçla geliyordu İbrahim Genç’in yazıhanesine Veli Küçük?”

Sanık Osman Yıldırım :” Bunu cevaplamıştım ben. “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :”Bu ifadelerinizde Malkara’daki Turgut gıda sanayinden

bahsediyorsunuz. Burda Veli Küçük ile Bakırköy İstanbul caddesindeki bir restoranda buluşup yemek yediğinizden bahsediyorsunuz. Bu tarihi hatırlıyor musunuz yıl olarak da olabilir?”

Sanık Osman Yıldırım :” Hatırlamıyorum. “ Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Nasıl haberleşiyordunuz yani aranızda telefon irtibatı

mı vardı ne şekilde buluştunuz?” Sanık Osman Yıldırım :” Buna cevap vermek istemiyorum. “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Burada size Alpaslan Arslan ile tanışmadan önce

yanınıza jitemci İsmail diye birisinin geldiğinden bahsettiğiniz soruldu. Siz de kabul ettiniz böyle bir ifadeniz var, bu konu nedir, bunu açıklayabilir misiniz?”

Sanık Osman Yıldırım :” İsmail, onu bir arkadaş getirmişti tanıştırmıştı. Kendisinin soy ismini hatırlamıyorum. Kendisi bir komutandır, ancak şu an görevi başında değildir. niçin ayrıldığını bilmiyorum. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :”Danıştay davası dosyası içerisinde bir ihbar var 9.klasör sayfa 3’de bu, Ankara emniyetine yapılmış 4.6.2006 tarihinde eylemden sonra, Ankara Çamlıdere’de emniyet amiri Alptekin Taşçı İbrahim Şahin ile telefon ile ve birebir bağlantılı İbrahim Şahin ile Ankara Maltepe’deki bürosunda görüşüyorlar. Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarını Alptekin Taşçı sağladı. El bombalarının devamı ve sayısız mühimmat Alptekin’in dikmendeki evinde glock ve diğer silahlarda Çamlıdere’de polis Hakan’ın ev sahibi mahsenden alarak Alpaslan’ın adamına verdi. Alpaslan ile Marmara hukuk fakültesinden tanışır şeklinde burda isimleri geçen kişiler var, siz bunları tanıyor musunuz?”

Sanık Osman Yıldırım :” İsimleri bir daha rica etsem, “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Çamlıdere’de emniyet amiri Alptekin Taşçı, Alptekin

Taşçı?”Sanık Osman Yıldırım :” Tanımıyorum ,”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Polis Hakan, yine Çamlıdere de olduğu söyleniyor.

Çamlıdere ile sizin bir irtibatınız var mı? Sanık Osman Yıldırım :” Ankara mı?” Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Evet Ankara Çamlıdere?”Sanık Osman Yıldırım :” Yok bir irtibatım yok. “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Burda ismi geçen İbrahim Şahin?”Sanık Osman Yıldırım :” İbrahim Şahin’i tanıyorum biliyorum. “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :”Oda sizi tanır mı? “Sanık Osman Yıldırım :” Tanıması gerekir. “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” 27.klasör sayfa 139’da sizin avukatınız Metin

İslamoğlu’nun mahkemeye verdiği temyiz dilekçesi var. Ankara mahkemesinin verdiği karardan sonra, burada bu temyiz dilekçesi yazmadan önce siz avukatınızla görüştünüz mü, bunun içeriğinden size sorum olacak. “

Sanık Osman Yıldırım :”Temyize dilekçeyi yazmadan önce yani ne zaman temyize göndereceğim diye bir şey söylemedi bana. Temyize gönderdiğini de bilmiyorum. Ancak davama bakması için gelen bir avukat değil. İstanbul’da ticari ticari konularda işlerimi takip etmek için

12

Page 13: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:13

gelip vekalet alan bir avukat yani. Bu davada davama bakması için değil. Öyle bir avukat, ancak tanıdık olduğu için belki dışardan kendisi temyiz etmiştir yardımcı olmak açısından. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Bu dilekçede Alpaslan Arslan’ın talebi üzerine kamu görevinden uzaklaştırılan birisinin bizzat sizin evinize hem de 3 defa gelerek size baskı yaptığı bunun üzerine el bombalarının teslim edildiği söylenen Ataşehir toplantısına katıldığınız ifade ediliyor. Buna ne diyorsunuz sizin evinize bu şekilde kimse gelmiş midir kamu görevinden uzaklaştırılan birisinin hem de 3 defa gelmesi, sizin avukatınızın verdiği temyiz dilekçesinde yazıyor. “

Sanık Osman Yıldırım :” Evime 3 kişinin gelmesi, “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” 3 kişi değil, kamu görevinden uzaklaştırılan bir kişinin

3 defa sizin evinize geldiği, ve onun Alpaslan Arslan’ın baskıları sonunda Ataşehir semtindeki toplantıya katıldığınız belirtiliyor. “

Sanık Osman Yıldırım :”Sürekli gelen İsmail’den bahsediyor olması lazım. Jitemci İsmail. Mahkeme Başkanı :” Kim o İsmail? “Sanık Osman Yıldırım :” Soy ismini hatırlamıyorum. “Mahkeme Başkanı :” Kimdir o, soy ismini hatırlamadığınız evinize geldiğinize göre

tanıyorsunuz onu?” Sanık Osman Yıldırım :” Evime değil, iş yerime başkası getirdi iş yerime evime gelmiş

değil. Yanında 1-2 kişi vardı bazen sivil ellerinde telsizler. “ Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır ile Ankara’daki

davanın sonlarına doğru aranızda bir husumet oluştuğu anlaşılıyor. Örneğin 28.klasör 23. sayfada yer alan Yargıtay bozma kararından sonraki 20 Nisan 2009 tarihli davaların birleştirilmesinin görüşüldüğü duruşmada Erhan Timuroğlu size küfretmiş. Bu itirafçı yalan söylüyor demiş. İsmail Sağır da benzer şeyler söylemiş. Sizde karşılık vererek size kaç para verdiler demişsiniz. Buna dair tutanaklar tutulmuş. Bu itirafçı yalan söylüyor demişler siz onlara göre neyi itiraf ettiniz, bu aranızdaki bu problem nerden çıkıyor bunu açıklar mısınız?”

Sanık Osman Yıldırım :” Şimdi bu dünde burada ifade etmiştim. Allah insanları cahil insanlarla muhatap etmesin. Şimdi görmesine rağmen televizyonlarda basında görmesine rağmen itirafçı olan Alpaslan Arslan itiraf eden o, kendilerinin de tanımadığı insanların ismini veren o, şimdi başka yerlere yönelik beklenti içine girip bunların bir şeyler hayal etmek bu, bu olsa gerek. Yani beklenti içerisine girip yaranmak açısından falan düşüncelere kapılarak, böyle şeyler bunun şeyi budur başka bir şey değildir yani. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Dosya içerisinde semih Tufan Gülaltay hakkında açılan ayrı bir davayla ilgili ifade veren şikayetçi olarak dinlenen Esra Feride Gökçimen’in ifadesi var sizde buna savunmanızda değindiniz. O ifadede geçen konuların doğru olduğunu bunu bildiğinizi hatta semih Tufan’ın yanındaki görüştüğünüz kişiler aracılığıyla bildiğinizi söylediniz. Burda Danıştay olayından önce Muzaffer Tekin Alpaslan Arslan ve iki tane Mahmut isimli kişiler Semih Tufan Gülaltay’ın yanına gelip gidiyordu. Danıştay olayından sonra Muzaffer Tekin, Alpaslan Arslan ve iki Mahmut’u internetten kurucular listesinden sildirttiler. Ayhan Parlak’ın da buraya geldiğini eşimden duydum diyor Esra Feride Gökçimen. Burda isimleri geçen kişiler var savaşan Tosunoğlu siz tanıyor musunuz bu kişiyi? “

Sanık Osman Yıldırım :” İsmen yabancı gelmiyor. “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :”Mahmut Aydınlı isimli kişiyi tanıyor musunuz?”Sanık Osman Yıldırım :” Çıkaramadım onu. Yani yüzlerini görsem belki tanırım. “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :”Ayhan Parlak’ı önceden tanıyor muydunuz?”Sanık Osman Yıldırım :” Biliyordum, “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” O sizi bilir mi?”Sanık Osman Yıldırım :” O da bilmesi gerekir. “

13

Page 14: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:14

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Peki, Ayhan Parlak’ın çete lideri olarak yargılandığı doğuş factoring hizmetleri AŞ ile ilgili 2004 yılında yapılan soruşturma ve açılan davadan sizin haberiniz oldu mu, bu süreçte Alpaslan Arslan’ın bu davayla bir ilgisi oldu mu, bu konuda bilginiz var mı açıklar mısınız?”

Sanık Osman Yıldırım :” Bunların Doğuş Holdingle Doğuş factoringle ilgili bunların yargılandıklarını biliyorum. Ankara’da yargılandıklarını biliyorum. Alpaslan’ın da onların davasına baktığını biliyorum. Ahmet Çekelkıran falan onların davasına baktığını biliyorum. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Ankara’daki yargılama ayrı, İstanbul’da görülen çete yani Doğuş factoring çerçevesinde Kara para aklandığı vs. Ayhan Parlak’ın çete lideri olduğu şeklinde açılan halen derdest olan 2004 yılında olan bir dava. Ankara’da silah yakalanmasıyla ilgili bir dava var. Bir bankerin öldürülmesiyle ilgili siz İstanbul’daki davadan haberiniz oldu mu?”

Sanık Osman Yıldırım :” Söylemişlerdi biliyorum ancak sadece söylemişlerdi. Başkası söylemişti. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Alpaslan Arslan, Hüseyin Görüm ile sizi ne şekilde tanıştırdı, o mu tanıştırdı?”

Sanık Osman Yıldırım :” Kendi ofisinde o tanıştırdı. “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Ne şekilde size tanıttı?”Sanık Osman Yıldırım :” Tam hatırlamıyorum orasını.” Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Alpaslan Arslan’ın Keşan ilçesinde mandıra sahibi

olan Salih Suat Kerküklü ve onun verdiği vekaletname benzeri bir evrak dosya içerisinde var. Bu Hüseyin Görüm ve Rasim Görüm yazıyor arasında yapılan bir protokol siz bu olayı biliyor musunuz, Alpaslan ile tanıştığınız görüştüğünüz dönemlere geliyor. Salih Suat Kerküklü isimli kişi, Edirne Keşan’da mandıra sahibi.”

Sanık Osman Yıldırım :”Onu tam çıkaramadım ancak Alpaslan bahsetmiş olabilir bana sohbet esnasında.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :”İsmail Eksik, İsmail Paker, sizde bahsettiniz siz bu kişiyle tanışıyor musunuz?

Sanık Osman Yıldırım :” Tanışmadım, uzaktan biliyorum. “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :”Siz Alpaslan Arslan’ın silah temin ettiği olayda isimleri

geçen kişilerden Kenan Özay’ın İbrahim Cingi’nin etrafında olduğunu söylediniz. İbrahim Cingi’yi siz tanıyor musunuz?”

Sanık Osman Yıldırım :” Biliyorum sadece. “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” O sizi tanır mı, bir bağlantınız var mı?” Sanık Osman Yıldırım :” Sanmıyorum, İbrahim Cingi yada öbürü İbrahim Gümüşyaka mı

Gümüşkara mı, iki İbrahim olması lazım. “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Bu anlaşılmadı?”Sanık Osman Yıldırım :” Ya, İbrahim Cingi ve İbrahim Gümüşyaka iki tane İbrahim var. “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Evet siz İbrahim Cingi’yi söylediniz. Kenan Özay bu

kişinin yanındadır diye.”Sanık Osman Yıldırım :” Ya İbrahim Gümüşyaka’nın yanında o tribün yani tribün lideri

sanırım. Kenan Özay onunla birlikte sanırım. Ya İbrahim Cingi ya İbrahim Gümüşyaka ikisini karıştırabiliyorum. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Bu davanın duruşmalarında Ergün Poyraz ve Semih tufan Gülaltay, Alpaslan Arslan’ın bürosunu Mehmet Eymür ile emekli MİT görevlisi, emekli mi ayrılmış mı şuanda bilemiyorum. Cemal Alparslan irtibatı, Cemal Alparslan Ertuğ isimli kişinin Alpaslan Arslan’ın bürosunu tefriş ettiği ondan dolayı irtibatlı olduğu iddia edildi. Sizin bu konudan bilginiz var mı?”

Sanık Osman Yıldırım :” Yok, bu konuda bilgim yok. “

14

Page 15: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:15

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Alpaslan Arslan’ın kendi ifadesinde avukatlık stajının bir kısmını yanında yaptığını söylediği Hakkı Kurtuluş isimli avukat var. Bu kişinin dosya sanıklarından Sedat Peker ve Veli Küçük’le bağlantılı olduğu iddia ediliyor. Hatta Sedat Peker’in avukatlığını yaptığı onun davasında soruşturma geçirdiği hakkında dava açıldığı ileri sürülüyor siz bu kişiyi tanıyor musunuz?

Sanık Osman Yıldırım :” O kişiyi biliyorum. Tanışmış ta olabilirim Üsküdar’daki çay bahçesinin oralarda.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın :” Başka sorum yok teşekkür ederim Sayın başkan.”Mahkeme Başkanı :” Yoruldun mu?Sanık Osman Yıldırım :” Evet “Mahkeme Başkanı :” Efendim?” Sanık Osman Yıldırım :” Evet, “Duruşmaya 10 dakika ara verildi Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu. Bu arada tutuksuz sanık Yusuf Beşirik ile bir kısım sanıklar müdafileri Av. Selin Deviren

Tahtabiçen, Av. Vedat Mumyapan, Av. Zerrin Öztürk, Av. Ayşegül Şahin, Av. Tolga Akalın, Av. Gönenç Laçin, Av. Murat Bülent Hattatoğlu, Av. Mehmet Nuri Aytekin, Av. Handan Gülsevilir ve Av. İsmail Yanar’ın geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.

Sanık Osman Yıldırım tekrar huzura alındı.Çapraz sorgusuna devam olundu.Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel :” Sayın başkan, sanıklara geçmeden bir sorum

daha var onu tamamlayım. sanık Osman Yıldırım, Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesinin Yargıtay bozma kararından önceki 20.duruşmasında Süleyman Esen müdafi Av. Mehmet Ener’in tahkikatın genişletilmesi talebi reddedilerek sanıklara son sözü sorulduğunda Alpaslan Arslan Genelkurmay şeriatın önüne geçmeye çalışmasın. Abdullah Gül, başbakan Erdoğan ve imanlı kişilerden Türkiye’de şeriatı ilan etmelerini istiyorum. yoksa kan dökülür diğer sanıkların bu olaylarla ilgileri yoktur, suçsuzdurlar demiş. Sizde hüküm okunduktan sonra o İngiliz piçinin kurduğu Cumhuriyeti başınıza yıkacağız, evet benim yegane görevim Cumhuriyeti yıkın 2. Osmanlı devletini kuracağım demişsiniz. Yine mahkeme başkanını tehdit ederek benim şahitlerimi dinlemedin sende onun piçisin Cumhuriyeti yıkıp şeriat düzeni kuracağım demişsiniz bu sözleriniz tutanağa bağlanmış. Bunlar ve bir teröristin ağzından çıkınca yadırganmayacak ve son derece militanca sözler, oysa siz sözleri söylediğiniz hüküm duruşmasına kadar, gerek mahkemedeki sorgu ve savunmalarınızda gerekse mahkemeye gönderdiğiniz birçok dilekçede tam tersi söylemde bulunuyorsunuz. Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk’ü kastederek söylediğiniz anlaşılan bu sözleri söyleme amacınızı açıklar mısınız?

Sanık Osman Yıldırım :” Şimdi ben, tutuklandığım günden itibaren ve Danıştay davasının karara bağlandığı güne kadar Cumhuriyetimizi Cumhuriyetimizin temel ilkelerini, ulus devletimizin üniter yapısını, mevcut anayasal düzenimizi savunduğumu, yazılı ve sözlü savunmalarımda tüm duruşma safhalarında dile getirdim. Ancak şimdi, insan bir Cumhuriyeti savunurken aynı anda o Cumhuriyete yönelik bir şeyler söylemez. Savunmamda burda da dile getirdim benim kastettiğim Cumhuriyet Cumhuriyetimizin içinde Hıristiyanlığa dayalı kurulmuş illegal bir Cumhuriyet vardır. İngiliz piçi derken ben Atatürk’ün ismini telaffuz etmedim. Ve İngiliz piçinin kim olduğunu da mahkeme başkanı sormadığı için bende söylemedim. Daha sonra kendisi bu sözlerimi tutanaklara geçirerek kendisine ait olmayan bir kararı uyguladığı için bu sözlerimi kendisi algıladığı şekilde algılamış, kendisine ait olmayan bir kararı meşrulaştırmak adına bu sözlerimi kendisine dayanak yapmıştır ve Atatürk’ün ismini kendisi telaffuz etmiştir. Ve hakkımda dava açmıştır. Yargılandığım 12 asliye ceza mahkemesinde Sayın mahkeme başkanı orada bana iki defa soru sordu, Osman Yıldırım, İngiliz piçi derken kimi kastettin. ben de kimi kastettiğimi söylemiyorum burada Türkiye Cumhuriyeti devletine bağlı adil tarafsız savcı ve

15

Page 16: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:16

yargıçların olmadığını düşünüyorum. Olduğu zaman bunu açıklık getiririm, ancak buna böyle bir şeyin olduğunu da olmadığını da vereceğiniz karar belirleyecektir. Ben kimi kastettiğimi söylemiyorum. Ancak daha sonra Türkiye Cumhuriyeti devletinin sadece 11 Ağır’dan ibaret olmadığını anladığım andan itibaren de yazılı savunmamda Cumhuriyetimizi ve Cumhuriyetimizi kuran Mustafa Kemal Atatürk’ü savunduğumu ifade ettim, kendisine verdim o da burdadır. Ve ancak orada yine de İngiliz piçinin kim olduğunu söyleyemedim. Bundan sonra Yargıtay’da bu dava bozulup geldikten sonra 11 Ağır Ceza Mahkemesinde bana söz hakkı verildiği zaman bende İngiliz piçinin kim olduğunu söyledim. Kimi kastettiğimi söyledim ve Atatürk’ün olmadığını, bir medya patronunu kukla bir şekilde kullandıklarını ve onun da Cumhuriyet içinde Cumhuriyet kurabilecek kapasiteye sahip olmadığını, bunu kullanarak Cumhuriyet içinde illegal bir Cumhuriyet kurduklarını, vasıtasıyla ifade ettim. Ancak bunu basının önünde ifade etmeme rağmen kimse yazıp çizmedi. Ben şimdi aleni bir şekilde kamuoyunun önünde basın ve medyanın önünde, aleni bir şekilde bu Cumhuriyete yapılmış bir saldırı, aleni bir şekilde faili meçhule götürüldüğü için ve bu da yaptırım uygulanmak suretiyle üzerime yıktırılmak suretiyle faili meçhule götürüldüğü için devletimizin ve Cumhuriyetimizin milletimizin buna seyirci kalması ve bildiğim o şekil gördüğüm, algıladığım Hıristiyanlığa dayalı illegal Cumhuriyetçilerin buna galip geldiğini buna yönelik sarf ettiğim sözdür.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel :”Yegane görevim Cumhuriyeti yıkıp ikinci Osmanlı devletini kuracağım şeriat düzeni getireceğim şeklinde beyanlarınız var. Siz 14. klasör sayfa 406 da, 30.11.2006 tarihinde gönderdiğiniz dilekçede 2004 yılında içkili mekan işlettiğinize dair belgeler ibraz etmişsiniz mahkemeye, siz 2004 yılından sonra suç tarihine kadar olan dönemde yaşam tarzınızı değiştirdiniz mi, hüküm duruşmasında şeriat istediğinize göre şeriat sizin içki içmenize veya içki satmanıza müsaade edecek midir, bu konuyu açıklığa kavuşturur musunuz?”

Sanık Osman Yıldırım :” Şimdi bunlar Hıristiyanlığa dayalı bir devlet kurma amaçları taşıdığı için bende Osmanlının torunu olduğum için, bende onlara yönelik sarf ettiğim bir şeydir yani devletimize Cumhuriyetimize yönelik sarf ettiğim cümleler değildir yani. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel :” Yani şeriat geldiği zaman siz içki satabilecek misiniz veya diğer suç içerikleri uyuşturucu kullanabilecekler mi?”

Sanık Osman Yıldırım :” Kesinlikle buna müsaade etmezler. Yani “Mahkeme Başkanı :” Başka bir soru var mı savcı bey ?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel :” Teşekkür ediyorum Sayın başkanım. “Sanık Muzaffer Tekin söz istedi, verildi.” : “Sayın başkanım değerli üyelerim, müsaade

ederseniz mahkemeniz aracılığı ile mahkemeniz vasıtasıyla huzurdaki sanığa sorular yöneltmek istiyorum. öncelikle huzurdaki sanık 9.11.2009’da Cumhuriyet gazetesi konularını inkar ettim ilk başta, onlar da önüme telefon görüşmelerini çıkardılar. Kabul etmek durumda kaldım. Kabul ettim doğrudur. Ben yaptırdım ve sadece Cumhuriyet gazetesine yapılan eylemlerden dolayı sorgulandım, kabul ettim. Bu ifadeniz doğru mudur?”

Sanık Osman Yıldırım :” Emniyette Cumhuriyet gazetesine yaptırdığım eylemi kabul ettim akabinde inkar ettim öyle mi?”

Sanık Muzaffer Tekin : “ Hayır, öncelikle reddettim, fakat önüme telefon kayıtlarını koydular kabul etmek durumunda kaldım. “

Sanık Osman Yıldırım :” Evet, “Sanık Muzaffer Tekin : “Doğrudur, o halde siz Danıştay baskınına kadar emniyet

tarafından da dinleniyorsunuz bu o demek, doğru mudur?”Sanık Osman Yıldırım :” Onu dinleyip dinlemediklerini bilmiyorum tam. “Sanık Muzaffer Tekin : “ Peki teşekkür ederim, dün Sayın savcımız Nihat Taşkın

12.11.2009 tarihli sorgunuzda Mehmet Ener’in bombaları Muzaffer Tekin’den aldım dediğini

16

Page 17: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:17

Şamil Tayyar’a söylediğini ve gazete haberiyle de soruşturma başlatıldığını söyledi, sizde doğrudur dediniz, bu ifadenizi kabul ediyor musunuz?”

Sanık Osman Yıldırım :” Mehmet Ener’i, “Sanık Muzaffer Tekin :“ 6 Şubatta şöyle, o kadar açmadı Sayın savcımız, Mehmet Enerle

bir görüşme yapıyorsunuz bombaları Muzaffer Tekin’den aldığınızı sizin Mehmet Ener o gün Şamil Tayyar’a taşıyor o da haber yapıyor. Bu şeyiniz doğrudur dediniz doğru mu?”

Sanık Osman Yıldırım :” Şamil Tayyar’a götürüp bildirdiğini ben bilmiyorum. “Sanık Muzaffer Tekin : “ Muzaffer Tekin’den bombaları aldım dediniz mi 6 şubatta, “Sanık Osman Yıldırım :” Tam hatırlamıyorum. Demiş olabilirim yani,”Sanık Muzaffer Tekin : “ Evet, şimdi Sayın savcımızda yanıldılar ben şeyden okuyorum

Mehmet Ener’in 11.03.2008 tarihli savcı Zekeriya Öze verdiği ve Mehmet Ali Pekgüzel’e savcı ifadesi, 06.02.2008 tarihinde cezaevinde Osman Yıldırım ile görüşüyor ve devamında 27.04.2006 tarihinde siz Ataşehir’de bir toplantı olduğunu, bu toplantıda Veli Küçük’ün el bombalarını Alpaslan Arslan’a verdiğini, toplantıda da Muzaffer Tekin ve birkaç şahıs daha bulunduğunu söyleyince, ben kendisine bana bombalar ile ilgili isim söyleme, bu konuda mahkemeye bulun beyanında bulun dedim diyor. yani 6 Şubatta siz benim ismimi bombalar aldım şeklinde gündeme getirmiyorsunuz. Veli Küçük’ü kastediyorsunuz. Hangisi doğrudur, dün verdiğiniz ifade mi bu mu? “

Sanık Osman Yıldırım :” Dün verdiğim ifade doğru.” Sanık Muzaffer Tekin : “Yani 6 Şubatta Veli Küçük lafı geçmedi Muzaffer Tekin lafı geçti

doğru mudur?” Sanık Osman Yıldırım :” Doğrudur. “Sanık Muzaffer Tekin : “Peki Teşekkür ederim, şimdi 6 şubat 2006 tarihinde avukat

Mehmet Ener’e bombaları Veli Küçük’ten aldığımı söylesem mi diyorsunuz. 12 Mart 2008 tarihli ifadenizde ise bombaları Muzaffer Tekin’den aldığınızı söylüyorsunuz. 1 Nisan 2008 tarihli ifadenizde bu defa yine bombaları Sayın Veli Küçük’ten aldığınızı söylüyorsunuz. 12 Mart 2008 tarihli ifadenizde bombaların size 10-15 kişilik gurubun önünde yan odadan getirtilerek verildiğini 1 Nisan 2008 tarihli ifadenizde Sayın Veli Küçük’ün sadece ve kendisinin Alpaslan Arslan’ın bulunduğu ortamda verdiğini söylüyorsunuz. 12 Mart 2008 tarihli ifadenizde talimatı Muzaffer Tekin’den aldığınızı söylerken 1 Nisan 2008 tarihli ifadenizde ise talimatı Veli Küçük’ten aldığınızı söylüyorsunuz.12 Mart 2008 tarihli ifadenizde Muzaffer Tekin’den 500 bin dolar taahhüt aldığınızı ifade ederken 1 Nisan 2008 tarihli ifadenizde ise, Veli Küçük’ten para alacağınızı belirtiyorsunuz. 17 Nisan’da 2008 tarihli ifadenizde, yukarıda verdiğiniz ifadelerin dışına çıkarak bu defa bomba atma teklifinin Veli Küçük tarafından yapıldığını ve 500 bin dolar teklif ettiğini bu toplantıda Muzaffer Tekin, Fikri Karadağ, M. Zekeriya Öztürk, Kuddusi Okkır, Oktay Yıldırım’ın bulunduğunu, bombaların teslim edildiği toplantıda Veli Küçük’ün olmadığını, Danıştay saldırısını Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Yusuf Ziya Arpacık’ın organize ettiğini söylüyorsunuz. İfadeler tamamen birbiriyle çelişiyor doğru olan hangisidir?”

Sanık Osman Yıldırım :” Ben bombaları Veli Küçük’ten aldığımı söylemedim. “Sanık Muzaffer Tekin : “ Devam ediyorum Sayın başkanım.”Mahkeme Başkanı :” Aldığını söyledi veli Küçük ten aldığını söylemedin ne söyledin nedir

yani şimdi onu açıklık getir, bu kadar değişik ifadeleriniz var?” Sanık Osman Yıldırım :”Kendisinden aldığımı söyledim Veli Küçük’ten aldığımı

söylemedim. “Sanık Muzaffer Tekin : “ Devam edeyim mi başkanım? “Mahkeme Başkanı :” Yeterli mi?” Sanık Muzaffer Tekin : “Bence yeterli de önemli olan sizin için yeterli olup olmadığı

başkanım. 12 Kasım 2009 tarihli ifadesinde yan odadan getirilen 3 bomba masanın üstüne konuyor. Ve sen masanın üzerinden bombaları aldım dedin. Bu ifaden doğru mudur?”

17

Page 18: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:18

Sanık Osman Yıldırım :” 2 tane aldığım doğrudur. “Sanık Muzaffer Tekin : “ Kaç tane aldınız diyecektim cevabını verdiniz. Peki, bu masanın

üzerindeki 3 bomba aynı tip ve aynı renkte miydi?” Sanık Osman Yıldırım :” Aynıydı. Üçü de siyahtı. “Sanık Muzaffer Tekin : “ Siyahtı peki o halde, “Mahkeme Başkanı :” Renk olarak mı aynıydı? Sanık Muzaffer Tekin : “ Rengi siyahtı dedi. “Mahkeme Başkanı :” Yani tip olarak da tipleri de,” Sanık Osman Yıldırım :” Siyah parça tesirli.”Mahkeme Başkanı :” Efendim?”Sanık Osman Yıldırım :” Siyah parça tesirli, “Mahkeme Başkanı :” Yani içerisinde böyle oyuklu olan mı parça tesirli dediğin o mu

senin?”Sanık Osman Yıldırım :” Evet, parça parça, “Sanık Muzaffer Tekin : “ O halde masaya konan 3 adet el bombasından 2 tanesini alıp

cebinize koyduğunuz anlaşılıyor doğru mudur?”Sanık Osman Yıldırım :” Doğrudur,” Sanık Muzaffer Tekin : “ Peki, sizin aldığınız el bombaları patlamıyor, Alpaslan Arslan’ın

aldığı patlıyor. Doğru mudur?”Sanık Osman Yıldırım :” Doğrudur, “Sanık Muzaffer Tekin : “Bu bombaları aldığınızı iddia ettiğiniz ortamda bombalardan

özellikle patlamayanların seçilerek verilmediğinin de kanıtı ortada. çünkü bir seçme, tasnif yok. ortaya konan 3 bombadan 2 tanesini sen alıyorsun. Çünkü bombayı biraz öncede ifade ettiğin gibi masadan aldım dedin. Diyelim ki tesadüfen onlardan sadece yani bir tane patlayan yani Alpaslan’ın aldığı bomba senin tarafından alınabilirdi, doğru mu?”

Sanık Osman Yıldırım :” Önce iki tane sehpaya konuldu iki tanesini aldım cebime koydum. Öbürünü tek olarak Alpaslan aldı. “

Sanık Muzaffer Tekin : “ Anlamadım. “Sanık Osman Yıldırım :” Önce iki tanesi sehpaya kondu onları aldım cebime koydum, bir

tanesini Alpaslan cebine koydu. “Sanık Muzaffer Tekin : “ Daha önce 3 tanesi aynı anda, “Mahkeme Başkanı :” Efendim üçünü ayrı ayrı zaman dilimlerinde mi getirdiler.”Sanık Osman Yıldırım :” 3’ünü aynı anda sehpaya konulmadı. 2 tanesi konuldu aldım

cebime koydum öbürü de tek olarak “Mahkeme Başkanı :” Getirildi, 2 sefer mi oldu yani. “Sanık Osman Yıldırım :” Hayır hayır bir sefer, 2 tane kondu aldım cebime koydum sonra

1 tane daha oraya kondu oda o aldı. “Mahkeme Başkanı :” Yani getiren şahıs 3 tane mi getirdi?” Sanık Osman Yıldırım :” 3 tane, “Mahkeme Başkanı :” Önce 2 tanesini mi masaya koydu?” Sanık Osman Yıldırım :” evet, “Mahkeme Başkanı :” Yani sizin almanız için mi koydu oraya?”Sanık Osman Yıldırım :” 2 tanesini koydu ben aldım evet. “Sanık Muzaffer Tekin: “ Masaya 3 tane bomba konulduğunu dün, 2 tanesini kendi

inisiyatifinizle aldığınızı söylediniz. O zaman ısrarla bu bombalar niçin patlamıyor, onun cevabını arıyorum diyorsun. İşte o cevabını sana asıl bombayı kim verdiyse ona soracaksın ondan öğreneceksin. 9 Şubat 2009 günü sadece duman çıkarıyor, hayatımızda patlayan bomba görmedik mi diyorsunuz, bu ifadeniz doğru mu?”

Sanık Osman Yıldırım :” Evet, “

18

Page 19: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:19

Sanık Muzaffer Tekin: “ Yine aynı sorguda kendinizin bomba görmediğini ve verdiğiniz dilekçelerde de hayatınızda hiç bomba görmediğinizi beyan ediyorsunuz, hangisine itibar edeceğim. Gördünüz mü görmediniz mi bomba?”

Sanık Osman Yıldırım :” Sorguda, bırakın sorguyu burda da herkes işlediği suçu inkar ediyor. Mahkeme heyeti yüzlerce binlerce insanı yargılıyor suç işleyen de. “

Sanık Muzaffer Tekin: “ Haklısınız ben şunu öğrenmek istiyorum yani o zaman siz bomba gördünüz. diğer sorum, bombalar atıldığınızda seyrettiniz mi söylediğiniz gibi sadece duman mı çıkarıyordu, bunu neye dayanarak söylüyorsunuz. çünkü dün ifadenizde de hayatımızda hiç bomba mı görmedik attık duman çıkıyordu demişsiniz, bunu nasıl izah edeceksiniz?”

Sanık Osman Yıldırım :”Televizyonda sürekli gösteriyor. Sadece duman çıkıyor cam çerçeve kırılmış hepsi bu kadar. “

Sanık Muzaffer Tekin: “ O zaman demek ki bu atılan bombalar bomba işlevinde olanmış yani televizyonda gördüğünüz bombalarla bahçeye atılanlar aynı evsafta buradan o anlaşılıyor. Elinizde başka bomba var mıydı, bunların haricinde?”

Sanık Osman Yıldırım :” O anda yanımda değildi. “Sanık Muzaffer Tekin: “ Yani o 2 tane el bombası aldığınızı iddia ediyor, bunlardan başka

elinizde bomba var mıydı?”Sanık Osman Yıldırım :” O iki tanesinden başka?”Sanık Muzaffer Tekin: “ Evet, “Sanık Osman Yıldırım :” Yok, “Sanık Muzaffer Tekin: “ Sayın savcımızda sordu bir holdinge attım patlamadı pimini

taktım dediniz doğru mu bu ifadeniz? “Sanık Osman Yıldırım :” O bu şeyle ilgisi yok. bu konuyla ilgisi yok. “Sanık Muzaffer Tekin: “ Peki, patlamamış el bombasının pimini nasıl takıyorsunuz onu

lütfen huzurda açıklar mısınız? Sanık Osman Yıldırım :”Patlamayan bombaları masanıza koymuşsunuz süs diye

saklıyorsunuz,”Sanık Muzaffer Tekin: “ Şimdi bakın ben size direk şey yapmıyorum sorular soruyorum

beni burda yargılamayın ben size soru soruyorum. Onu Sayın heyet takdir eder. Ben şunu soruyorum, patlamayan bomba farz edelim, attınız patlamadı, onun pimini nasıl taktınız onu açıklar mısınız?

Sanık Osman Yıldırım :” Bunu bu davamızla konumuzla ilgili değil bu başka bir konu, bu sadece suçtan kaçmadığımı kendime suç yaratmak için söylediğim bir şey.”

Sanık Muzaffer Tekin: “ Peki, anlaşıldı teşekkür ederim. 9 Şubat 2009 tarihli sorgunuzda Israrla bu Cumhuriyet gazetesine nedeniyle ifade düşüklüğü cümle düşüklüğü var, yapılan oyunun nasıl bir oyun olduğunu öğreneceğim. Bunun bir alternatifi yok diyorsun. Israrla yani bu bombaların arkasında kim var, siz çıkar amaçlı bir iş almışsınız huzurda ifade ettiniz. Üstelik örgüt üyesi de değilsiniz, niçin bu kadar meraklısınız ta, Ankara’ya kadar gidip de ısrarla bu konuyu takip ediyorsunuz, bunun mantığını lütfen açıklar mısınız?”

Sanık Osman Yıldırım :” Şimdi bunu izah etmiştim ben, buna hem öğrenmek hem de İstanbul’dan çıkıp Ankara’daki çevrem içerisinde kendimi kamufle etmek ve orada bu konuya bir çözüm getirip yanımdaki arkadaşları teslim edip bu işi kapatmak. “

Sanık Muzaffer Tekin: “Yine halkın arasına girip bomba atılmasının kamuoyu araştırmasını yapıyorsunuz taksicilerle bakkallarla vesaire. bu yaptığınız eylemin gururundan dolayı halkın sizleri onaylayıp onaylamadığının bir testi midir, yoksa senin anket sonucuna göre provokasyon çıkmış o zaman çıkar amaçlı iş aldığını iddia ettiğin insanlara gider sormak istediklerini öğrenmek istediklerini onlara sorarsın. Çünkü anlattığına göre sana işi Alpaslan vermemiş. Ataşehir’ de senin iddia ettiğin toplantıda sana iş verilmiş, bunu nasıl açıklayacaksınız?”

19

Page 20: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:20

Sanık Osman Yıldırım :” Şimdi ben sürekli iş yerlerime gidip geliyorum. Sürekli sabahlara kadar kumar masasının başındayım. Bunu Alpaslan Arslan’a söylüyorum çağır gelsinler izah etsinler. İşlerim yoğun sadece nedenini öğrenmeye çalıştım hepsi o kadar.

Sanık Muzaffer Tekin:” Ben anlaşılmayan konuyu bir daha tekrarlıyorum. Size iş veren iddia ettiğiniz Ataşehir’ de ki toplantı ve iddia ettiğiniz kişi benim.”

Sanık Osman Yıldırım:” Anladım, Alparslan’a da söylüyorum Alparslan gitsin Alparslan çağırsın ben iş yerinde bekliyorum.”

Sanık Muzaffer Tekin:”Beni sizin yanınıza çağırması için söylüyorsunuz, anlaşıldı.”Sanık Osman Yıldırım:”Hayır, bir benim yerim şart değil, herhangi bir yere.”Sanık Muzaffer Tekin:”Peki, teşekkür ederim. İddia ettiğiniz toplantıda insanlar zarar

görmeyecek demişler ki olmayan toplantıda, o halde attığın patlamadığı zaman ziyan olmamış git, attım bombaları patlamadı de, ille patlayıp ta orada kan gövdeyi mi, götürsün onu mu istediniz. Patlamaması sizin için daha şey uygun, niçin patlamayan bombaları araştırdınız da, patlaması konusunda ısrarcı oldunuz?”

Sanık Osman Yıldırım:”Şimdi, patlaması kan gövdeyi götürmesi değil. Şimdi gece yarısı insanların olmadığı zaman bahçede patlayıp en azından araca 3. bombanın biraz daha hasar vermesi, vermemesi yani niçin patlamadığının bunların nedeni olmalı onu öğrenmek istiyorum.

Sanık Muzaffer Tekin :” 09.11.2009 tarihli ifadenizde emniyette sadece çıkar amaçlı suç işlemek bana biraz çirkin geldiği için onu kamufle etmeye çalıştım, hepsi o kadar dediniz, bu ifadeniz doğru mu?”

Sanık Osman Yıldırım:”Doğrudur.”Sanık Muzaffer Tekin :” Peki, sanık iken çirkin gelen bu suç tarzı, nihaiyi karar alındıktan

sonra Ankara da, tanık konumunuza geçtiğinizde verdiğinizde aklandı mı?”Sanık Osman Yıldırım:”Şimdi, yani başka bunu hakikatin adaletin tecelli etmesi adına

bunun hakikatin ortaya çıkması açısından yani bunun çirkin de olsa ortaya çıkması lazım.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, 12 Kasım 2009 tarihli sorgunuzda 16.05.2009 tarihinde

oteldeyken telefonunuzun şarj etmek için otoparka indiğinize ve arabada şarj ettiğinizi ifade ettiniz, doğru mudur?”

Sanık Osman Yıldırım:”Doğrudur.”Sanık Muzaffer Tekin :”Saat kaç suları idi, hatırlıyor musunuz?”Sanık Osman Yıldırım:”Gece yarısı.”Sanık Muzaffer Tekin :”Yani, 24 ten sonra, öyle mi anlayayım?”Sanık Osman Yıldırım:”Hayır 24 ten sonra değil, o gazete kupürünü görmeden önce,”Sanık Muzaffer Tekin :”Yani ortalama bir lütfen saat söyler misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:”Akşam, 10-11 civarı.”Sanık Muzaffer Tekin :”23, arabada ne kadar kaldınız şarj etmesi için?”Sanık Osman Yıldırım:”Arabada, telefonu şarja koydum. Müziği açtım, biraz torpidoyu

açtım. Alparslan’ın taşıdığı silahı gördüm, ondan sonra torpidoyu kapattım, biraz koltuğa yaslandım müzik dinledim.”

Sanık Muzaffer Tekin :” Anladım, onu sormuyorum. 15-20 Dakka geçti. Peki şarj cihazını arabadan alıp otel odanızda telefonunuzu şarj etmeniz daha mantıklı değil mi, niçin öyle yapmadınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Araç şarjı prize giriyor mu?”Sanık Muzaffer Tekin :”Yani otelde kullandığınız şey yok muydu, şarj cihazınız?”Sanık Osman Yıldırım:”Yok.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, 9 Kasım 2009 tarihinde mahkeme huzurunda savunmanızı

yaparken NTV de 16.06.2006 tarihinde otoparktan Alparslan ile çıkarken araba ile görüntülendiğinizin haberi yapıldığını söylediniz. Gerçekte beraber olmadığınızı siz otelde olduğunuzu ifade ettiniz, doğru mudur?”

20

Page 21: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:21

Sanık Osman Yıldırım:”Evet.”Sanık Muzaffer Tekin :”Yine siz sorulmadan Alparslan Arslan’ı o saatlerde Tarkan Toper

ile görüştüğünü söylediniz. Siz oteldesiniz, Alparslan’ı Tarkan Toper ile görüştüğünü nereden biliyorsunuz?”

Sanık Osman Yıldırım:”Ben, kendisi oda dan çıkıp giderken bir arkadaşım var, ona gidiyorum diyor, arkadaşın kim ben tanıyor muyum? Dedim. Tanımızsın dedi, etkin bir ülkücü ocak başkanı cümlesini kullandı.”

Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, Alparslan o gece otele saat kaçta döndü?”Sanık Osman Yıldırım:”Ne zaman?”Sanık Muzaffer Tekin :”16 Mayıs 2006 gecesi Tarkan Toper’le görüştükten sonra.”Sanık Osman Yıldırım:”Kendisiyle o gazete kupürünü çıkardıktan sonra o

konuşmamızdan sonra çıkıp gitti, bende uyudum ne zaman geldiğini bilmiyorum.”Sanık Muzaffer Tekin :”Uyudunuz, oysa gece 23.02 sıralarında Sinan Berberoğlu’nu

Alparslan Arslan’ın telefonundan arıyorsunuz. Bu da otelde.”Sanık Osman Yıldırım:”Ondan sonra, ondan sonra.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki,”Sanık Osman Yıldırım:”Ondan sonra çıkıp gitti,o konuşmadan sonra.”Sanık Muzaffer Tekin :” 9 Kasım 2009 tarihli sorgunuzda Alparslan Arslan için 3. bombayı

atmadan, gel gidip paramızı alalım dedi. Ben eve gittim dediniz. Bu ifadeniz doğru mudur?”Sanık Osman Yıldırım:”Doğrudur.”Sanık Muzaffer Tekin :”Alparslan parayı kimden alacaktı?”Sanık Osman Yıldırım:”Ağası kimse onlardan.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, bomba atma konusunda size para teklif ediliyor, bu bir çelişki

değil mi?”Sanık Osman Yıldırım:”Yani bizi beraber saydığı için herhalde.”Sanık Muzaffer Tekin :”Aynı gün sorgunda Ankara’ya gitme amacını suç işledim, İstanbul’

dan ayrılmam gerekir ayrıca yeğenlerimi görmek amacıyla gittim dediniz. Halbuki, tanık ifadenizde ise size vaat edilen parayı almak için gittiğinizi söylüyorsunuz.”

Sanık Osman Yıldırım:”Hepsi neden.”Sanık Muzaffer Tekin :”Hepsi neden, peki Sayın Veli Küçük ve benim ikametlerim İstanbul

da bunu nasıl açıklayacaksınız?”Sanık Osman Yıldırım:”Oraya gittiğinizi söylemişti bana.”Sanık Muzaffer Tekin :”12 Kasım 2009 tarihli sorgunuzda ben böyle bir para istemiyorum

dediniz. Demek ki sizinde sizinle para konusu konuşulmamış veya öyle bir talebiniz yok. doğru mudur?”

Sanık Osman Yıldırım:”3. yani ben yaptıracağım diye bir anlaşmam yok. 3. onun sorunu.”Sanık Muzaffer Tekin :”9 Kasım 2009 tarihli sorgunuzda Orhan Kadı’yı tanımadığınızı

söylediniz. Doğru mudur?”Sanık Osman Yıldırım:”Doğrudur.”Sanık Muzaffer Tekin :”10 Kasım 2009 tarihli sorgunuzda Ataşehir de size bombaları

verildiğini iddia ettiğiniz evde Orhan Kadı’nın da olduğunu söylediniz, hangisi doğru bu ifadelerinizden?”

Sanık Osman Yıldırım:” Şimdi, daha önce tanımadığım haşır neşir olmadığım insanı nasıl tanıyabilirim?”

Sanık Muzaffer Tekin :” Ben tutanaklardan sordum. Peki. 12.11.2009 tarihli sorgunuzda Sedat Peker’i tanımadığınızı söylediniz, bu beyanınız doğru mu?”

Sanık Osman Yıldırım:”Şahsen, 3-5 defa görmüştüm eskiden.”Sanık Muzaffer Tekin :”Nerede gördünüz kendisini?”Sanık Osman Yıldırım:”İstanbul da bazı mekanlarda gördüm.”

21

Page 22: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:22

Sanık Muzaffer Tekin :”Yani o dün tanımıyorum dediğiniz ifadeyle bugünkü.”Sanık Osman Yıldırım:”biliyorum dedim, tanımıyorum demedim.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, peki. Ankara TEM şubede Cumhuriyet gazetesinin domuza

başörtüsü giydirilmesi olayını cezalandırmak için Alparslan Arslan ile eylemi planladığınızı söylemekle beraber bomba atma eyleminin içinde bulunmadığını talimatı Erhan Timuroğlu’nun verdiğini söylüyorsunuz, doğru mu?”

Sanık Osman Yıldırım:”O konuşma doğru değildir.”Sanık Muzaffer Tekin :”Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında Alparslan Arslan ile

Cumhuriyet gazetesine bomba atılması yönünde herhangi bir görüşme yapmadım, herkes gibi basından duydum diyorsun doğru mu?”

Sanık Osman Yıldırım:”Sorguda mı?”Sanık Muzaffer Tekin :”Ankara Cumhuriyet başsavcılığında Alparslan Arslan ile

Cumhuriyet gazetesine bomba atılması yönünde herhangi bir görüşme yapmadım. Herkes gibi basından duydum, diyorsunuz doğru mu?”

Sanık Osman Yıldırım:”Görüşmeyi yapmadım demedim, 3. bombayı basından duydum.”Sanık Muzaffer Tekin :”Şöyle Ankara Cumhuriyet başsavcılığında tutanaktan okuyorum.

Alparslan Arslan ile Cumhuriyet gazetesine bomba atılması yönünde herhangi bir görüşme yapmadım, herkes gibi basından duydum diyorsunuz. Yani başından itibaren bu olayın içinde yoksunuz, doğru mu?”

Sanık Osman Yıldırım:” O konuşma doğru değil, kendisiyle görüşmedim diye bir şey söylemedim, 3. bombanın kendisi tarafından atıldığını bende ona iştirak etmediğimi 3. bombayı evimde televizyonda izlediğimi ifade etmiştim.”

Mahkeme Başkanı :" Yalnız Cumhuriyet başsavcılığında Ankara da, 3’ünü de kabul etmediğini söylüyorsun.”

Sanık Osman Yıldırım:”Şimdi savunmalarımda Cumhuriyet gazetesine yaptığım eylemle 2 tane.”

Mahkeme Başkanı :" Onu soruyorlar sana yani, Ankara Cumhuriyet başsavcılığında 3’ünü de reddediyorsun.”

Sanık Osman Yıldırım:”Emniyette inkâr edeceğimi söylemiştim. Savcının yanına gittim orda da.”

Mahkeme Başkanı :" orda da mı inkâr etmedin hah. Onu sordular size.”Sanık Muzaffer Tekin :”Yine nihai karar alındıktan sonra Ankara Danıştay saldırısı olayı,

savcı Zekeriya Öz ve savcı Mehmet Ali Pekgüzel’e verdiğin ifadelerde ise sadece Cumhuriyet gazetesine 1. ve 2. el bombası atılması olaylarına iştirak ettim diyorsunuz, bu çelişkiyi açıklar mısınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Adalete ulaşmak açısından.”Sanık Muzaffer Tekin :”Alparslan Arslan’ın siyasi görüş olarak birbirinize yakın mısınız?

siz Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi salonunda şeriat istediğinizi ilan ettiniz. İkinizde aynı görüşte misiniz? Alparslan Arslan imanlı, inançlı, dindar bir insan mıdır?”

Sanık Osman Yıldırım:”Ben şeriatın gelmesini istemedim. O sadece Orhan Karadeniz’in adaletsizliğine ve nereye hizmet ettiğine yönelik, onun adaletine yönelik kullandığım sözlerdir ve onun hizmet ettiği Hıristiyanlığa dayalı, cenaha hizmet ettiğine yönelik o çok iyi biliyor. Alparslan Arslan’a aynı görüşe.”

Sanık Muzaffer Tekin :”Evet onu sordum imanlı, inançlı, dindar birisi midir? Aynı görüşte misiniz?”

Sanık Osman Yıldırım:”İmanlı, imanlı olduğunu, yani dindar bir insan olmadığını biliyorum. Sadece devletini sevdiğini hissettiriyordu devletini sevmesi açısından yani o açıdan yani olabilir. Görüş, ben teşekkür ederim.”

22

Page 23: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:23

Sanık Muzaffer Tekin :”23 Ekim 2009 tarihli duruşmada Alparslan Arslan’ın ateist kendinizin de Müslüman olduğunu belirttiniz. Doğru mudur?”

Sanık Osman Yıldırım:”Evet.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, 20.05.2006 tarihinde Ankara TEM şubede verdiğiniz ifadede

Alparslan Arslan hakkında hayat görüşü olarak birbirimize yakın durmaktayız. Güçlü, dürüst bir kişiliği olan sözüne güvenilir, sağlam bir insan olarak kendisini bilirim, eşim başta olmak üzere aile ve akraba çevrem genellikle muhafazakârlardan oluşur. Bende muhafazakâr ve sağ görüşlü bir insanımdır, inancım gereği ibadetlerimi yerine getirmeye çalışırım, diyorsunuz. 29.08.2006 tarihli Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine vermiş olduğunuz dilekçenizde ise, Alparslan dâhil hiç kimse ile ne çıkarım söz konusu, nede bir bağımız, ortak bir yanımız bile yok. Ben mesleğim gereği içkici ve kumarbaz adamım. Dindar insanlarla benim işim olmaz, hele ki, gericilerle hiç işim olmaz. Yaklaşık 3 ay içindeki sizdeki olan bu değişimi nasıl açıklayacaksınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Değişim, değişim yok sadece burada dikkat edilirse ve Ankara da hazırlanan tezgâh ve oyun karşısında halen de elhamdülillah Müslüman’ım demeye dahi biraz çekiniyorum, çünkü kendimle ilgili çekincem yok. Şimdi bunu sizlere sormak lazım, İslamiyet’e, Müslümanlığa niçin bu kadar kin, nefret duyduğunuzu ben pek anlamış değilim. Yani özellikle bunun benim üzerimden gerçekleştirmeye çalışmanızı anlayamadığım için, yani elhamdülillah Müslüman’ım demeye dahi Ankara da ki tezgâh karşısında burası için bir şey söylemiyorum. Yanlış anlaşılmasın.”

Sanık Muzaffer Tekin :”Bakın ben, size bir şeyi hatırlatayım siz benim düşmanım falan değilsiniz şimdi bu olayda en çok mutazarrır olan benim iftiraya uğradım. Ben kimseye bu bunu dedi şu şuradan aldı, bu buradan getirdi demiyorum. Tutanaklardan söylüyorum evet veya hayır diyebilirsiniz veya cevap vermeyin.”

Sanık Osman Yıldırım:”peki, bir şey söyleyeyim. Bu yaptırım uygulanmak suretiyle üzerime yıktırılan bu davayı bunu yaptıran kimlerdir?”

Sanık Muzaffer Tekin :”Siz gerçek adrese gitmeyi bırakın onu mahkeme şey yapar, çözer.”

Mahkeme Başkanı :" Siz cevap verin sorulan sorulara cevap verin.”Sanık Muzaffer Tekin :”TEM şubede verdiğiniz ifadenizde dini hassasiyetlerinizden ötürü

Arslan ile eylem.”Mahkeme Başkanı :" Yani ilk yakalandığınızda Ankara emniyetinde verdiğiniz ifadede

Arslan hakkında değişik ifade bulunuyorsunuz, 3 ay sonra mahkemede verdiğiniz ifadede tamamen değişik onun sebebi nedir? Onu soruyor size.”

Sanık Osman Yıldırım:”Sebebi şu şimdi sadece burada yine biraz önce söyledim elhamdülillah Müslüman’ım söylüyorum bunlar beni radikal kökten dinci ilan ediyor. Bu kez mecbur kalıyorum turizmcilik yaptığıma dair resmi belgeli mahkemeye sunuyorum, buyur diyorum yaşam tarzım budur diyorum bu, bu bunun cevabı bu.”

Mahkeme Başkanı :" Alparslan hakkındaki düşüncelerinde değişiyor 3 ayda.”Sanık Osman Yıldırım:” Alparslan’ın hakkında Alparslan’ın dindar olmadığını, bunu

Müslümanlık sıfatıyla Türk silahlı kuvvetlerini yargıyı laik kesimi tehdit ediyor ve Müslümanlara karşı kışkırtıyor, ülkeyi kaosa sürüklüyor yani bu ben buna anlam veremiyorum yani kendisini dindar kesinlikle dindar olduğunu söylemeyeceğim.”

Sanık Muzaffer Tekin :”Ben içkici kumarbaz bir adamım benim dincilerle işim olmazı, burada gündeme getirmemin nedeni bu ifade bu saldırıların, dini hassasiyetten ötürü yapıldığının bir ikrarı gibi geliyor ve sen Fethullah Gülen’i, Süleyman Esen’i, Alparslan Arslan’ın arkasındaki gurupların içine sokuyorsun. Buna ne diyeceksin?”

Sanık Osman Yıldırım:”Ben buna izah etmiştim. Bu konuda savunmam da bunu dile getirmiştim.”

23

Page 24: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:24

Sanık Muzaffer Tekin :”Özür dilerim başkanım, şey yapamadım yani ben şunu sormak istiyorum şimdi burada kendinin dinci veya dindar olmadığını özellikle belirterek Alparslan dindardır onunla işim olmaz ben kumarbazım ayyaşım demekle bile bu ifadede ve Alparslan Arslan’ın arkasında Fethullah Gülen var, Süleyman Esen var, demek bile bunun dini hassasiyetle yapıldığı saldırısı intibahını doğurdu bende, buna bir açıklık istiyorum.”

Mahkeme Başkanı :" O yorum o, o yorum o.”Sanık Muzaffer Tekin :”Evet, özür dilerim başkanım. Geçiyorum.”Mahkeme Başkanı :" Devam edin buyurun.”Sanık Muzaffer Tekin :”20.05.2006 tarihinde TEM de verdiğin ifadede olay tarihinden 1-2

ay kadar önce Cumhuriyet gazetesinde domuza başörtüsü giydirilmiş şeklinde bir karikatür yayınlanmıştı, bu karikatürü ben gazetede gördüm, benim eşim annem ve kız kardeşlerimde başları kapalı olduğu için bu karikatüre çok sinirlendim. İnançlı insanların domuza benzetmelerine hazmedemedim, birkaç gün sonra Alparslan Arslan ile bir kafe de otururken bu karikatür konusu gündeme geldi, Alparslan bu konuda, anamızı, bacımızı, domuz şeklinde göstermişler bunlara bir cevap vermek gerekiyor dedi. Onun bu sözü üzerine bende aynı şeyleri düşünmeye başladım. Haklısın, bunlara mutlak cevap verilmesi gerekir şeklinde cevap verdim. Bu şekilde kafamızda Cumhuriyet gazetesine bir eylem fikri oluşmaya başladı. Bu ifadelerin senin Alparslan Arslan ile hem fikir bağı hem de eylem bağı olduğunu çok net ortaya koyuyor. Bunu nasıl açıklayacaksın? Hangisi doğru?”

Sanık Osman Yıldırım:” Bunun ben izah etmiştim, bu sorunun tekrarıdır, bunu sormuşlardı buna cevap vermiştim ben, emniyette.”

Sanık Muzaffer Tekin :”peki, sözde Ergenekon örgütünün varlığını biliyor musunuz?”Sanık Osman Yıldırım:”Ergenekon’u biliyorum, örgüt olup olmadığını bilmiyorum.”Sanık Muzaffer Tekin :”Biraz bildiklerinizden bahseder misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:”Bildiklerimi biliyorsunuz, bunu tekrar etmenin bir şeyi yok.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, siz bu sözde örgütün üyesi misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:”Üyesi değilim.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki örgüt üyesi olmadığınıza halde nereden Ergenekon’un

varlığına ulaştınız?”Sanık Osman Yıldırım:”Biliyorum.”Sanık Muzaffer Tekin :”Hiç örgüt toplantısına katıldınız mı?”Sanık Osman Yıldırım:”Üyesi olmadığımı söylüyorum. Niçin katılayım toplantılarına.”Sanık Muzaffer Tekin :”Katılmadınız, örgüt üyesi değilsiniz, peki avukat Mehmet Ener

Osman Yıldırım’ı seninle alakalı olarak Ergenekon şeması olarak yayınlanan star gazetesindeki şemada seni bir yerler koymuşlar. Sen bu örgütün neresindesin diye sorduğunda da o gazeteyi görmediğinizi, örgütle bir alakanızın olmadığını söylemişsiniz. Bu beyanınız doğru mu?”

Sanık Osman Yıldırım:”Şimdi söyledim.”Sanık Muzaffer Tekin :”Evet peki, 12.03.2008 tarihli ifadenizde ben kesinlikle Danıştay

saldırısına katılmadım, bu konuda bilgim yok diyorsunuz bu ifadeniz doğru mudur?”Sanık Osman Yıldırım:”Doğrudur.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, böyle olmasına rağmen Danıştay cinayeti Ergenekon işi diye

nasıl ifade verebiliyorsunuz, bilgileriniz nereden kaynaklanıyor?”Sanık Osman Yıldırım:”Nereden kaynaklanıyor. Ergenekon ismiyle faaliyet gösteren

sizsiniz Alparslan seninle, sizinle hareket eden bir kimse başka.”Sanık Muzaffer Tekin :”Bunu somut olarak ortaya koyar mısınız? Mahkeme huzuruna?”Sanık Osman Yıldırım:”Somut olarak.”Sanık Muzaffer Tekin :”Çünkü ben hayatımda ilk defa seni bu salonda gördüm.”Sanık Osman Yıldırım:”Ben seni her yerde gördüm.”

24

Page 25: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:25

Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, devlet adına çalışmayı sevmediğini, sadece menfaat karşılığı iş yaptığını, sana teklif edilen adam öldürmeleri kabul etmediğini, cezaevinden çıktıktan sonra kendi işini kurduğunu, ekmek paranı kahvede yaptığını, kumar işinden kazandığını gayri meşru işleri bıraktığını, evini ve çocuklarını düşünerek kanunsuz işleri bıraktığını ifade etmişsin, doğru mudur?”

Sanık Osman Yıldırım:”Devlete hizmet etmeyi sevmediğimi söylemem doğru değildir, o açıdan yani suç babında şimdi çıkar amaçlı bir başkaları gibi gördüğüm, burada ve dışarıda ki bir takım insanların yani geçmişten günümüze kadar çıkar amaçlı işledikleri suçları devlete yıkarak suçun içinden sıyrılan insanlar gibi değilim ben.”

Sanık Muzaffer Tekin :”Şeyi soruyorum herhangi bir.”Sanık Osman Yıldırım:” Kendi yaptıklarımı devlete mal ederek, kendi yaptıklarımı devlete

mal ederek işin içinden sıyrılan bir insan değilim.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, cezaevinden sonra çıktım kendi işimi kurdum kahvede

yaptığım kumar işinden şey yapıyorum. Gayrı işlere, meşru işleri bıraktım dediniz. Doğru mudur, bu?”

Sanık Osman Yıldırım:” Ticaret hayatına atılırken, askeri cezaevinden çıktıktan sonra o işleri bırakmayı düşünüyordum. Neticede bırakmıştım. Ancak tanıdık eş dostun ricası üzerine bazı anlaşmazlıklar nedeni ile aralarında anlaşmazlığı olan insanları barıştırıp sulh, sulhu sağladığım zaman keyif alıyorum, zevk alıyorum. kavgalı insanları barıştırdığım zaman zevk alıyorum.”

Sanık Muzaffer Tekin :”Dün ifadenizde 23 bir gün önce 25 sene, yani olabilir cezaevlerinde yattığınızı toplam söylediniz 81 ilde herkesin sizin tanıdığını söylediniz, toplam kaç sene ceza yattınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Toplam, şimdi 12 ile 13 yıla aşkın ceza yattım.”Sanık Muzaffer Tekin :”3 yıl 1993’te tahliye oluyorsunuz. 89’da 1 Manisa da yakalandınız

öldürme hadisesi.”Sanık Osman Yıldırım:”Bu konulara benim bunlar benim şahsi sorunlarım, kimse

girmesin.”Mahkeme Başkanı :" Soracağınız soru ne?”Sanık Muzaffer Tekin :”Toplam 6 sene 11 ay cezaevinde kalmışsınız.”Sanık Osman Yıldırım:”Şahsi sorunlarımı kimse girmesin, hata ederler.”Sanık Muzaffer Tekin :”12.03.2008 tarihli ifadende, tanık olarak Veli Küçük’ü 93’ten beri

tanıdığını, İbrahim Genç’in bürosuna giderken gelirken gördüğünü, fazla samimiyetin olmadığını, Hablemitoğlu cinayetini kabul etmediğini, Alparslan Arslan ile holdinglerden para alıp fakir fukaraya dağıtmak istediğini, 3. bombanın atılmaması için Alparslan Arslan’ı ikna etmeye çalıştığını, Danıştay cinayeti sana teklif edilmiş olsaydı, kabul etmeyeceğini ifade ediyorsun. Doğru mudur?”

Sanık Osman Yıldırım:”Şimdi, ben buna cevap vermiştim. Devletime yönelik olumsuz düşünceler içerisinde olan kimseyle aynı safta yer almam, ona da selam vermem.”

Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, 13.03.2008 tarihli tanık ifadenizde, Danıştay cinayetinin Ergenekon işi olduğunu, İbrahim Genç’in Ergenekon yapılanması içinde eylem yapmayı planladıkları kişileri deşifre etmek için mektup yazdığınızı ifade ediyorsunuz. Doğru mudur? İbrahim Genç Ergenekon yapılanması içinde midir?”

Sanık Osman Yıldırım:”Tanışmıyor musunuz?”Sanık Muzaffer Tekin :”Ben hiç hayatımda görmedim.”Sanık Osman Yıldırım:”Sedat Peker’le ortak değiller mi?”Sanık Muzaffer Tekin :”Bilmem benim bilgim çok sınırlıdır. Seviyelidir ilişkilerim.”Sanık Osman Yıldırım:”Seviyelidir. İkisinin de devlet mal varlığına el koymuş.”Mahkeme Başkanı :" Cevap verin soruya cevap verin.”

25

Page 26: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:26

Sanık Muzaffer Tekin :”Benim soruma cevap ver.”Mahkeme Başkanı :" Soruya cevap verin.”Sanık Osman Yıldırım:” Tanışıyorlar, biliyorum.”Sanık Muzaffer Tekin :”Ben tanımıyorum başkanım. Mafya çete, 01.04.2008 tarihli

ifadende, mafya ve çete işleriyle uğraştığını, devletin rejimi ile bir sorunun olmadığını, 11. Ağır Ceza Mahkemesinin Ergenekon örgütünün tarafından yönlendirildiğini, sana ceza verilmesini temin edildiğini, İbrahim Genç’in Ergenekon’la bağlılığı olduğunu bağlantılı olduğunu, senin örgütle bağlantının olmadığını söylüyorsun. Doğru mudur?”

Sanık Osman Yıldırım:”Öyle düşünüyorum.”Sanık Muzaffer Tekin :”Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesi 27.06.2008 tarihli duruşmada

şeriatçı bir yapılanma Anadolu İslam devleti için gazeteye bomba attığını ve Danıştay cinayetini işlediğini belirtiyorsun. Aynı mahkemenin 14.08.2008 tarihli celsesinde bu sefer, tam tersine laik devlet yanlısı olduğunu Ergenekon’la bir ilişkinin olmadığını ifade ediyorsun. Hangisi doğru?”

Sanık Osman Yıldırım:” Biraz önce izah etmiştim. Bu doğru değil.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, bu durumda güçlü bir örgüt, basit bir bomba atma işini 500

bin dolar gibi büyük bir meblağ ile örgütün dışında bir kişiye para ile niye versin. Hiçbir terör örgütü kendi dışında bir şahsa iş vermez. Verdiği iş için para teklif etmez. Peki bu işi alırken, bu durum sana mantıksız gelmedi mi?”

Sanık Osman Yıldırım:”Semih Tufan’la tanışıyor musunuz?”Sanık Muzaffer Tekin :”Tabi tanışıyorum. Ben sana soru soruyorum.”Mahkeme Başkanı :" Soruya cevap ver. Soruya cevap ver.”Sanık Osman Yıldırım:”Soruya cevap vereceğim Sayın başkan. Geçen gün burada da

söylemiştim, eğer Ergenekon bir örgütse Semih Tufan’la da tanışıyorsam oda bakkala manava bomba attırıp para istiyorsa, mesele yok.”

Sanık Muzaffer Tekin :”Ben Semih Tufan’ı 2003 yılında tanıdım ve sınırlı görüştüm daha doğrusu ilk 1998 de mahkemeye arz ettim. 2003 ten beri görmüyorum sen biliyorsun demek ki attığı bombaları.”

Mahkeme Başkanı :" Efendim soruları soralım.”Sanık Muzaffer Tekin :”17.04.2008 tarihli Ankara Cumhuriyet başsavcılığına verdiğin

ifadende içeriğinden 2 toplantı yapıldığı anlaşılıyor. Doğru mu, doğruysa 1. toplantı hangi tarihte nerede yapıldı?”

Sanık Osman Yıldırım:”Tarihi hatırlamıyorum.”Sanık Muzaffer Tekin :”İlk toplantıya Sayın Veli Küçük’ün de katıldığı ve Cumhuriyet

gazetesine bomba atılması talimatıyla 500 bin dolar teklif ettiğini söylemişsiniz, doğru mu?”Sanık Osman Yıldırım:”Doğrudur.”Sanık Muzaffer Tekin :”01.04.2008 tarihli yine Ankara Cumhuriyet başsavcılığına

verdiğiniz ifadenin 2. sayfası 3. paragrafında ben Veli Küçük’le bu eylemlerden önce yapmış olduğum görüşmede kendisinden 2 tane el bombası aldım. O sırada Alparslan Arslan oradaydı ona da 1 tane el bombası verdi, doğru mudur?”

Sanık Osman Yıldırım:”Doğru değildir.”Sanık Muzaffer Tekin :”2. toplantıyı Sayın Veli Küçük’ün katılmadığını bombaları benim

tarafımdan verildiğini söylüyorsunuz, 16 gün arayla oluşan bu çelişkiyi nasıl açıklayacaksınız?”Sanık Osman Yıldırım:”Cevaplamıştım ben.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, İbrahim Genç ile beni ne zaman nerede gördünüz onu

açıklar mısınız?”Sanık Osman Yıldırım:”Bazı toplantılarda olsa gerek.”Sanık Muzaffer Tekin :”Mekan söyler misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:”Tam hatırlamıyorum.”Sanık Muzaffer Tekin :”tarih söyler misiniz?”

26

Page 27: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:27

Sanık Osman Yıldırım:”Onu da hatırlamıyorum.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, 27 Nisan 2008 de Alparslan Arslan ile bostancı sahilinde

buluştuktan sonra bir iş için İzmir’e gittiğiniz, 2 gün kaldığınız, 12.03.2008 tarihli ifadenizde savcı Öz ve savcı Pekgüzel’e açıklıyorsunuz. O tarihlerde de gidiş ve dönüşleriniz baz istasyonu raporlarıyla kanıtlanıyor. O halde 6 Şubat 2008 tarihinde avukat Mehmet Ener’e 27 Nisan de el bombalarını Veli Küçük’ten aldığımı söylesem mi, ifadeniz gerçeği yansıtmıyor. Aynı gün adı geçen avukatın şamil Tayyar’a gidip bunun haber yapmaları da bu tertibin içinde gerek avukat, Mehmet gerek avukat Mehmet Ener, gerekse Şamil Tayyar’ın olduğunu çok net ortaya koyuyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?”

Sanık Osman Yıldırım:” Onu bilmiyorum, 27 Nisan da aldım diye bir şey söylemedim. O Şamil Tayyar’a gidip söylediğini de bilmiyorum.”

Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, teşekkür ediyorum. 13.03.2009 tarihli ifadenizde tanık ifadenizin 2.sayfası 4. paragrafında ben 1998 yılında cezaevine girdikten sonra İbrahim Genç ile ilişkim kesildi. Ondan sonra bir ilişkim kalmamıştı fakat 2004 yılında ben krediyle Opel astra marka bir araç aldım. Bu aracı İbrahim Genç’e verdim, İbrahim Genç kira bedeli olarak aracın taksitlerini ödemesi gerekiyordu, ilk 8 taksitini hiç ödememişti bundan dolayı aramızda husumet başlamıştı. Ben İbrahim Genç’i tehdit ettim, oda beni tehdit etti demişsiniz. Bu ifadeniz doğru mudur?”

Sanık Osman Yıldırım:”Doğrudur.”Sanık Muzaffer Tekin :”Bu ifadenize göre 1998-2004 arasında hiçbir görüşme

yapmamışsınız. Doğru mudur?”Sanık Osman Yıldırım:”O doğru değildir. Cezaevinde olduğum süre içinde görüşmemiş

olabilirim, çıktıktan sonra görüşmüşüm yani askerlik dahil.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, beni Muzaffer Tekin ‘i tanıdığınızı söylüyorsunuz, ilk ne

zaman nerede gördünüz?”Sanık Osman Yıldırım:”İstanbul da bazı toplantılar da görmüştüm.”Sanık Muzaffer Tekin :”Bu toplantı içeriklerini açıklar mısınız?”Sanık Osman Yıldırım:”Yemek.”Sanık Muzaffer Tekin :”Yer?”Sanık Osman Yıldırım:”Yer, Avrupa yakası olabilir.”Sanık Muzaffer Tekin :”Mekan?”Sanık Osman Yıldırım:”Hatırlamıyorum.”Sanık Muzaffer Tekin :”Tarih?”Sanık Osman Yıldırım:”Onu da hatırlamıyorum.”Sanık Muzaffer Tekin :”Sizde hiç bire bir karşılıklı konuştum mu?”Sanık Osman Yıldırım:”O zaman tanıştırmışlardı arkadaşlar.”Sanık Muzaffer Tekin :”Size bir telefon verdim mi?”Sanık Osman Yıldırım:”Onu hatırlamıyorum.”Sanık Muzaffer Tekin :”Adres verdim mi?”Sanık Osman Yıldırım:”Onu da hatırlamıyorum.”Sanık Muzaffer Tekin :”İrtibatlaşalım dedim mi?”Sanık Osman Yıldırım:”O zaman hayır.”Sanık Muzaffer Tekin :”büroma geldiniz mi, hiç?”Sanık Osman Yıldırım:”Alparslan ile gelmiş olabilirim.”Sanık Muzaffer Tekin :”Tarif eder misiniz, büromu?”Sanık Osman Yıldırım:”Kadıköy Kuşdili’nin orasında olması lazım.”Sanık Muzaffer Tekin :”Neresi evet.”Sanık Osman Yıldırım:”Tam çıkaramıyorum şimdi.”

27

Page 28: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:28

Sanık Muzaffer Tekin :”Beni Sayın Veli Küçük ve İbrahim Genç ile bir arada gördünüz mü, hiç?”

Sanık Osman Yıldırım:”Şu an hatırlayamadım.”Sanık Muzaffer Tekin :”Özel Çiller’i tanıyor musunuz?”Sanık Osman Yıldırım:” Tanıyorum.”Sanık Muzaffer Tekin :”Kimin vasıtasıyla tanıdınız?”Sanık Osman Yıldırım:”Bu önemli değil.”Sanık Muzaffer Tekin :”Beni Özel Çiller ile hiç gördünüz mü?”Sanık Osman Yıldırım:”Yok.”Sanık Muzaffer Tekin :”Esen Türkyılmaz ile beni hiçbir arada gördünüz mü? Ben

tanımıyorum bu şahsı.”Sanık Osman Yıldırım:”Hatırlamıyorum onu.”Sanık Muzaffer Tekin :”Beni ve Sayın Veli Küçük’ü daha önce gördüğünüzden tanıdığınızı

iddia ediyorsunuz. Ben huzurda da arz ettim ben sizinle hiç tanışmadım, görüşmedim. Ancak Zekeriya Öztürk ve Fikri Karadağ’ı da daha önce gördüğünüze ilişkin bir beyanınız yok. Bunların isimlerini nereden biliyorsunuz ve orada olduklarını ismen nasıl tespit ettiniz, toplantıda?”

Sanık Osman Yıldırım:”Demek ki, o zaman hatırlayamamışım sonradan hatırlamışım.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, size ve Fikri Karadağ’ın resmi gösteriliyor, dahi bir ay önce

bir yerde gördünüz mü dendiği zaman. Yok diyorsunuz, hiçbir yerde görmediğiniz ve tanımadığınız kendi ifadeniz ile sabit, bunu nasıl açıklayacaksınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Daha önce görmediğimi, böyle bir konuşmayı hatırlamıyorum.”Mahkeme Başkanı :" Bunları onlar soracak sizinle bir ilgisi yok bunların. Siz kendinize

yönelik sorun.”Sanık Muzaffer Tekin :”Doğuş holding ten bahsediyorsunuz, sahibi kimdir, hiç

karşılaştınız mı, nerede gördünüz?”Sanık Osman Yıldırım:” Ertuğrul Yılmaz’ı da tanıyordum, Ahmet Çekenkıran’ı da, sizi de

oralarda görüyordum.”Sanık Muzaffer Tekin :”Ahmet Çekenkıran’ı fiziksel özelliklerini tarif eder misiniz?”Mahkeme Başkanı :" Yalnız bu doğuş holding mi? Factoring mi?”Sanık Osman Yıldırım:”Factoring.”Sanık Muzaffer Tekin :”Holding demişti başkanım ben o soruyu arkadan soracaktım. Peki,

Ahmet Çekenkıran’ın fiziksel özelliklerini tarif eder misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:”Esmer, bıyıklı, Edirneli Çekmeköy’de bir.”Sanık Muzaffer Tekin :”Mesela saçı var mı, yok mu, vücudun da bir aksaklık var mı, onu

söyleyebilir misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:” Masada otururken bizi karşıladı, yemek yedik kendisi firardaydı o

zaman.”Sanık Muzaffer Tekin :”Ahmet Çekenkıran?”Sanık Osman Yıldırım:”Evet.”Sanık Muzaffer Tekin :”Göz göze geldiniz mi, yani tanıyorsunuz yakından?”Sanık Osman Yıldırım:”Beraber çay içtik, yemek yedik.”Sanık Muzaffer Tekin :”Gözleri Allah’ın şeyidir, şaşıdır baktığınız zaman ilk onu

görürsünüz fark edersiniz.”Sanık Osman Yıldırım:” Şimdi kendisi o zaman yeni bir çocuğu olmuştu. Tefecilik

yapmayacağını, tefecilik yaptığı için çocuğu.”Sanık Muzaffer Tekin :”Kaç yılıydı tanıdığınızda?”Sanık Osman Yıldırım:”Tam 2005 olmalı.”Sanık Muzaffer Tekin :” Evet, 2003 yılında o şirket gayri faal haline geldi, çalışmıyor 2003

ten beri. Şimdi ifadenizde zaten 2. sinden sonra diyorsunuz gazeteden ben öğrendim, başörtüsü

28

Page 29: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:29

ile şey karikatür ile ilgili şey bu gazete karikatür çizmiş filan, ben öyle öğrendim. Yani kendisiyle bu konuşmayı yapmadım. Ondan sonra baktım bu siyasi içerikli yani siyasi anlamda bu iş siyasi anlamda ee ondan sonra, git o vaat ettiğiniz parayı Muzaffer Efendi o parayı göndersin. Alparslan’a dedim. 20.05.2006 Ankara Tem şube de, domuza başörtüsü giydirildiği için eyleme katıldığınız ve olay tarihinden bir iki ay önce gazetede bu haberi gördüğünüzü söylüyorsunuz. Bu çelişkiyi nasıl açıklayacaksınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Ona cevap vermiştim ben.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, 13.03.2008 tarihinde vermiş olduğunuz tanık ifadenizde 2.

bomba öncesi, Osman barda, beyaz bir bez üzerine Arapça bir şeyler yazdı. Bu bezi İsmail’e verdi. Bombayla birlikte bu bezi atmasını da söyledi. Beze ne yazdınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Beze bir şey yazmadım.”Sanık Muzaffer Tekin :”Tekin İrşi 13.03.2008 tarihinde vermiş olduğu tanık ifadesinde,

koko bar’a Osman geldi, bu esnada beyaz bir beze sarılı el bombasını çıkarıp ortaya koydu ve Cumhuriyet gazetesine el bombası atılacak dedi. Ben kendisine neden atılacağını sordum. Osman ise, Cumhuriyet gazetesinin köşe yazarlarının domuzun başına türbanlı karikatür yaptıklarını inançlı insanları domuz’a benzettiklerini, bizim de bunlara mesaj göndermemiz gerektiğini, mesajı aldıktan sonra bir daha böyle bir şeyi yapmayacaklarını söyledi demiştir. Bu ifadeniz doğru mudur?”

Sanık Osman Yıldırım:” Doğru değildir böyle bir beyan yok.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, sizi bu bahsettiğiniz toplantıyla ilgili Migros’un yanından alan

kimdir?”Sanık Osman Yıldırım:”O şahsın ismini bilmiyorum.”Sanık Muzaffer Tekin :”Tarif edebilir misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:”Ederim.”Sanık Muzaffer Tekin :”Fiziksel özelliğini?”Sanık Osman Yıldırım:”Fiziksel özelliği 30’ u geçkin bir arkadaş. Saçları hafif seyrek, hafif

sarı, kirli sakallı.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, tanık ifadenizde diyorsunuz ki, ismini hatırlamıyorum sıfatını

da bilmiyorum ama istihbaratçı polis özel harekatçı bir tip olduğunu, 12.03.2008 tarihli ifadenizde beni Alparslan Arslan’ın akrabasıyla ismini bilmediğim genç bir arkadaş gelerek aldı diyorsunuz. Yine ifadenizde Muzaffer Tekin ‘in koruması arabayla geldi beni aldı götürdü diyorsunuz. Bu ifadelerden hangisi doğru? Bu gelen kişinin benim korumam olduğunu nereden biliyorsunuz?”

Sanık Osman Yıldırım:”Korumanız olduğu cümlesini bana ait değil. Arkadaşınız olabilir.”Sanık Muzaffer Tekin :”Alan kimdir sizi oradan?”Sanık Osman Yıldırım:”o ismini bilmediğim bir kişi.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, arabadan indiniz, binanın içine girdiniz, yürüyerek mi

çıktınız? Asansöre mi bindiniz?”Sanık Osman Yıldırım:”Basamakları çıkarak.”Sanık Muzaffer Tekin :”Kaçıncı kata çıktınız?”Sanık Osman Yıldırım:”Tam hatırlamıyorum hangi kata.”Sanık Muzaffer Tekin :”her katta kaç daire vardı.?”Sanık Osman Yıldırım:”O kadar dikkat etmedim.”Sanık Muzaffer Tekin :”Yine tanık ifadenizde karşılıklı 2 tane olduğunu yürüyerek

çıktığınızı söylüyorsunuz. Yine Ataşehir’de gittiğiniz yerin o yeni yapılan dübleks gibi evler var orada merkezden bu yana gelin köprüye yakın bir köprü var, oraya yakın yani böyle yapılmış sıralı, dubleks evler var olduğunu söylüyorsunuz.”

Mahkeme Başkanı :" Bunlar tanık ifadesi bunlar, gizli tanık ifadesi.”Sanık Muzaffer Tekin :”Başkanım ama biz niçin buradayız, nasıl buradayız? Bakın tek bir

ifade ibadet gibi.”

29

Page 30: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:30

Mahkeme Başkanı :" Efendim, gizli tanık, gizli tanık ifadesi bunlar. Gizli tanıktan ifadesi soruyorsunuz ona.”

Sanık Muzaffer Tekin :" Başkanım siz burada huzurda sanık dışı ifade vermeyecek dediniz ertesi gün geldi, Muzaffer Tekin bomba verdi, Veli Küçük talimat bütün gazeteler onu yazdı.”

Mahkeme Başkanı :" Efendim onu, efendim o ifadeleri o beyanlarınızı o sorularınızı o şekilde bir ifadeye muhatap olduğunuzda.”

Sanık Muzaffer Tekin :”Başkanım ben yokum bu olayın içinde, ben kendimi aklamak istiyorum o zaman siz aklayın.”

Mahkeme Başkanı :" Gayet tabi aklayabileceksiniz, gayet tabi aklarsınız.”Sanık Muzaffer Tekin :”Yani gördüm, orada. gördüm. burada.”Mahkeme Başkanı :" Efendim gizli tanık ifadesini okumadık. Öyle bir tanık ifadesi yok

bizde şu anda. Onu okuduğumuzda siz her halükarda gayet tabi soru soracaksınız.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki, başkanım.”Mahkeme Başkanı :" Ben onu açıklıyorum size lütfen hakkınız yemek öyle bir düşüncemiz

yok lütfen.”Sanık Muzaffer Tekin :”Tamam başkanım, anladım başkanım. Evin içine girdiniz kaç kişi

vardı evde?”Sanık Osman Yıldırım:”Onu cevap vermiştim.”Sanık Muzaffer Tekin :”Şu an o evde tanıdığınız isimleri olan kişileri söyler misiniz

burada?”Sanık Osman Yıldırım:”Ona da cevap vermiştim.”Sanık Muzaffer Tekin :”Peki,”Salonda anlaşılmayan konuşmalar oldu.Sanık Muzaffer Tekin :”Tamam, lütfen. Peki 10-15 kişinin içinde size bomba veriliyor.

Halbuki diğer bir odaya çekilip hiç kimsenin olmadığı yerde verilmesi daha mantıklı değil mi, sizce?”

Mahkeme Başkanı :" Efendim, o yorum o, o yorum, yorum. O yorum bırakın onu mahkeme yorumlasın.”

Sanık Muzaffer Tekin :”Başkanım, şeyim bozuldu, yani iddianameye göre Ataşehir de en az 20 kişinin olduğu ortamda el bombalarını iddia ediyorsun. Hiç aklına gelmedi mi? bu kadar büyük ve kalabalık sözde örgüt ve bir çoğu da asker kökenli, neden bu kişiler bu eylemi yaptırmıyorlar da sizin gibi oradan buradan toplanmış kişilere 500 bin dolar ödeyerek bu eylemi yaptırıyorlar, bunun mantıklı bir tarafı olmadığını düşünmedin mi? yada bu kişilere sormadın mı, siz bu kadar kalabalıktınız ve el bombalarını görev gereği askerliğinde kullanmış olan kişiler var onlar neden atmıyor diye. Bombaları alırken sözde örgütün bütün yöneticileri orada sen kabul etmedin de, bütün bu kişilerin deşifre olmasını göz önüne alabilecek bu kadar çaylak, maceraperest, serseri bir örgütün olmayacağını hiç düşünmedin mi?”

Sanık Osman Yıldırım:”Şimdi sesini yükselterek konuşmasan iyi olur. Biz burada.”Sanık Muzaffer Tekin :”Sen bana talimat verme, ben mahkeme aracılığıyla soruyorum.Sanık Osman Yıldırım:”Salon adamı olmaya çalışıyoruz, bu şekilde devam edelim.”Mahkeme Başkanı :" Sende bazen, bazen sende bazen sesini yükselttiğin zamanlar

oluyor, yani O kadarını hoş görüyoruz, seni hemen sende hoş göreceksin, sen daha çok daha fazla yukarı çıktığın zamanlar oldu.”

Sanık Osman Yıldırım:”o zamanda özür diliyorum.”Mahkeme Başkanı :" Onun için, çok fazla üzerine alma sen. O heyecanlandı öyle sordu.”Sanık Osman Yıldırım:”olabilir o zaman ben yanlış anlıyorum.”Mahkeme Başkanı :" cevap verecek misiniz?”

30

Page 31: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:31

Sanık Muzaffer Tekin :”Özür dilerim Osman bey, özür dilerim. Bunu içten ve şey olarak söylüyorum. Özür dilerim.”

Sanık Osman Yıldırım:”Bende sizden özür dilerim.”Sanık Osman Yıldırım:”Teşekkür ederim. Özür dilerim.”Mahkeme Başkanı :" Cevabın var mı, buna?”Sanık Osman Yıldırım:”Cevap vermiştim ben.”Mahkeme Başkanı :" Vermiştiniz.”Sanık Muzaffer Tekin :”Bir şey soracağım.”Mahkeme Başkanı :" Efendim orada bir nokta koyun. Lütfen”Sanık Muzaffer Tekin :”Toplandığınız oda yaklaşık kaç metre kareydi?”Mahkeme Başkanı :" Ara verelim. Oraya konsantrasyonunuzu bozacağım ama başka

şansımız yok.”Duruşmaya saat 14:00’a kadar ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu. Bu arada bir kısım sanıkların müdafilerinden Av. Mehmet Taşdelen, Av. Fatma Avcı, Av.

Necip Yenişan, Av. Sait Türer, Av. Hüseyin Buzoğlu, Av. Atilla Cengiz Ceylan, Av. Taner Uzun ve Av. Gönül Kerinçsiz’in geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

Mahkeme Başkanı:”Muzaffer Tekin, sizin bu sorularınız bunlarla ilgili mi? Bir yığın daha sorunuz var herhalde.”

Sanık Muzaffer Tekin:”Evet ama azalttım yani Sayın savcılarımızın sorduğu bir çok soruyu çıkarıyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı:” Ayağa kalkın, ayağa kalkar mısınız? Yalnız bu epey sürecek yani ona rağmen herhalde.”

Sanık Muzaffer Tekin:” Yarım saati geçmez başkanım. Yarım saati.”Mahkeme Başkanı:”Yarım saatte biter mi?”Sanık Muzaffer Tekin:” Biter Sayın başkanım. Bitmezse de keserim bundan sonra

sormam.”Mahkeme Başkanı:”Peki. Hayır kesmeyin canım niçin keseceksiniz.”Sanık Muzaffer Tekin:”Bitirmeye gayret edeceğim Sayın başkanım.”Mahkeme Başkanı:”Hayır çünkü beyan alacağım. Avukat arkadaşlar da çoğaldı. Onun

için süreyi.”Sanık Muzaffer Tekin:”Evet haklısınız ama yarım saati lütfen hatırlatırsanız, keserim.”Mahkeme Başkanı:”Efendim, yarım saatte bitmeyecekse şimdi bitirelim, yani

bitmeyecekse yarım saatte hiç anlamı yok nasıl olsa devam edeceksiniz hiç olmazsa. Kesmeyin suallerinizi kesmeyin.”

Sanık Muzaffer Tekin:” Hay hay başkanım ben diğer şeylerin vaktini almak istemiyorum.”Mahkeme Başkanı:”Zaman, zaman geçirmeyelim.”Sanık Muzaffer Tekin:”Hay, hay.”Mahkeme Başkanı:”Efendim o bakımdan beyanları konusunda söyleyeceğiniz bir şey var

mı? Şeyler dışında.”Sanık Muzaffer Tekin:”Hayır teşekkür ederim başkanım.”Mahkeme Başkanı:”Beyanda bulunmak isteyen, buyurun tabi buyurun.”Sanık Doğu Perinçek söz istedi, verildi:” Sizinde Sayın başkan Sayın üyeler dünkü

duruşmada elbette dikkatinizi çekti sizde saptadınız. Bu salonda dün yeni bir kovuşturma yeni bir dava başladı. Hepimiz tanık olduk. Sayın savcılar soruyor, sanık Osman Yıldırım, sana bu yalanları bu iftiraları savcılar mı söyletti, polisler mi söyletti, açıklar mısınız? Bilindiği gibi bu davanın konusu bir takım gizli tanıkları ve bir takım ordan buradan peydahlanmış kimselere söyletilen yalanlar ve iftiralar değil. Buda bir suç. Ama bu davanın konusu Osman Yıldırım’a efendim Anadolu’ya, gizli tanık sokak lambasına, 19’a, vesaire yalanlar söyletilmesi iftiralar

31

Page 32: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:32

söyletilmesi hatta bu örgütlü mü acaba yapıldı. Çünkü bu kadar yaygın bir iftira ve yalan, tabi estağfurullah efendim. Burada yeni bir kovuşturma yeni bir dava başladı onu görüyoruz. Bu çok önemli bir gelişme. Kim bu gizli tanıkları bu yalancıları, bu iftiracıları örgütlüyor. Kimler. Savcılar hatta nesnel bir soruşturma yaparak. Hakikati arayarak sanığa şunu bile sordular acaba biz mi sana bu yalanları söylettik. Biz mi seni bu iftiralara azmettirdik. Hangi savcılar, hangi polisler. Ben bunu bir adım öteye götürüyüm, gerçi isim ifade edilmedi ama. Seni Zekeriya Öz mü böyle yalan konuşturtuyor. Seni Mehmet Ali Pekgüzel mi iftiralar atmaya azmettirdi veya Nihat Taşkın mı veya kim. Hangi polis Ankara’daki avukat Mehmet Eren mi? Yani birden savcıların sanık şüpheli konumuna düştüğünü gördük dün. İleride bunların davası görülecek tabi savcılarında hakları var bizim yaptığımız gibi diyecekler ki. 13. Ağır Ceza Mahkemesinden tutanakların getirtilmesine. Bak Osman Yıldırım’ı tanık gösterecekler. Diyecekler ki Osman Yıldırım dedi ki, beni azmettiren bu iftira ve yalanlara bu savcıları değil, bu polis değil. İddia makamı kendi savunmasının ön hazırlıklarına başladı. Neyin savunması, bir gizli örgüt kurulmuş Türk devletinin Türk yargısının içinde. Bir gizli örgütle karşı karşıyayız. O gizli örgüt ortaya çıkmaya başladı. Tuncay Güney’i kim peydahladı. Kim Tuncay Güney’e o bugün Ergenekon belgeleri denen belgeleri o zaman dağıttırttı. Bir merkezde onlar hazırlandı. Kim Tuncay Güney’i 2001 yılında bir mart sekiz mart arasında İstanbul emniyetine getirerek o ifadeleri verdirtti. O ifadelerin başında var ya mülakatın başında, tamam mı seninle anlaştığımız gibi anlatacaksın değil mi hadi anlat bakalım üçgeni çiz. Dört kere söylüyor üçgeni çiz. Kim hangi örgüt o üçgeni çizdirdi. Bizde bir örgütün peşindeyiz. Biz Sayın savcıların yaptığı gibi önce sanıkları saptayıp, sanık Dursun Çiçek, sanık Uğur Dündar, sanık Aykut Cengiz, hadi Aykut Cengiz’in delillerini toplayın bakalım. Sanık İlker Başbuğ delillerini toplayın. Önce sanıklar belirleniyor Amerika’nın kataloguna göre, ondan sonra onun delilleri toplanıyor. Bizim yöntem bu değil biz olgudan olaydan fiilden eylemden sanığa doğru gidiyoruz. Kim Tuncay Güney’i peydahladı örgütledi. Kim ona on yıllık Amerikan vizesini sağladı. Kim onu Amerika’ya götürdü. Orada yeşil kart temin etti, green kart. Kim o alçakça iftiraları. MİT müsteşarının yalan baştan sona bilgi kirletmesi dediği o iftiraları yazdırttı. Ondan sonra kim MİT müsteşarına o yalan olan bilgi kirlenmesini imzalattırdı. MİT müsteşarından daha büyük bir güç varmış. Hangi örgüt. Kim Tuncay Güney’i 2007 aralık ayında İstanbul’a getirdi. Alparslan Evrenosoğlu adıyla 3 ay burada tuttu. Çünkü biz bunları öğrendik. Emniyetteki sorgumuzda. Polis samimi beyanlar dediği zaman, ne samimisi bu mu samimi, bu adam mı samimi, ağzından kaçırdı polis. Biz onu tanıdık buradaydı. Adnan Akfırat’a da ağzından kaçırdı bana da. Kim Yeşilköy’deki kamera kayıtlarını göndermiyor. Örgüte bakın. Bir örgüt saptıyoruz. Siz mahkeme olarak talep ediyorsunuz Yeşilköy’den kamera kayıtlarını yollayın 2005 geliyor 2006 geliyor 2007-2008 yok. Çünkü Tuncay Güney var. Onu da saptamışız kim İzmir pasaport dairesinden yalan bilgi gönderttiriyor. Aydın Şahin arkadaşımız gidiyor pasaport müdürlüğüne başka bir iş takibi şeklinde çıkartıyor evrakı Alpaslan Evrenasoğlu diye Tuncay Güney’in resmi benzer resim değil kendi resmi. Kim bunları örgütlüyor. Kim, gizli tanık Anadolu peydahladı. Gizli tanık Anadolu, bakın ben onun adını söylemiyorum. Söylersem Silivri adliyesine ihbar yazın diye talepte bulunacaklar ben gizli tanık Anadolu’nun kim olduğunu söylemiyorum. Ama Ümit Sayın burada Anadolu olmadan önce kalktı bir beyanda bulundu. İçeride ve ben bunu zabıtları geçirttim ve dedi ki, beni Zekeriya Öz çağırdı, sordu, İşçi Partililer ne yapıyor. Kimlerle görüşüyor hangi örgütlenme faaliyetini yürütüyor. Hatırlıyorsunuz daha o zaman Anadolu yoktu. Zabıtlara geçirttim ve Anadolu bir mektup yazdı ikinci davaya Ergenekon davasına diyor ki ben doçentim, ben birinci sınıf birinci Ergenekon da sanığım ve diğer beş altı madde Habertürk manşet atıyor. Diyor ki, gizli tanık Anadolu Ümit Sayın. Şimdi Ümit Sayın mektuplar yazıyormuş Ergenekon a istihbarat geliyor. Ergenekon örgütü var ya oraya istihbarat geliyor ben o istihbaratlar bana geliyor. Tasarım dairesi. İki üç tane mektup yazmış savcılara bana vaatlerinizi niye tutmuyorsunuz diyor. Hatta mahkemeye de bir mektup yazdığını duyduk, onlar herhalde dava dosyasına konuyordur ve yahut da konacaktır. Gizli tanık Anadolu çırpınıyor

32

Page 33: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:33

niye bana vaatlerinizi tutmuyorsunuz. Niye bana Aydın Yüksek’e yaptığınız gibi yapmıyorsunuz. Aydın Yüksek kalktı buradan bir şifre verdi falanca yargıç dedi beni çağırdı niye başkan diyor ki, başkanın demediğini bende biliyorum. Efendim buradaki sanıklar aleyhine beyanda bulunacaksın vesaire bunu kalktı buradan söyledi hatta biraz böyle bizim anlamayacağımız şekilde söyledi, ben kalktım ve siz zapta geçirttiniz. Kim bunları yapıyor. Kim hangi hakimler bunlara alet oluyor. Hangi hakimin önüne Doğu Perinçek Ferit İlsever cezaevindeyken 2007 Temmuzunda 2008 Temmuzunda evlerinin dinlenmesi için bir karar götürülüyor ve o hakim soramıyor. Yav bu adamlar hakkında dava açıldı ben bunların iddianamesini kabul ettim. Bu adamlar hapiste bunların evini dinleyerek biz hangi eylemi saptayacağız. Mantık yok, hukuk yok, diyemiyor çünkü bir örgüt var önüne koyuyor. Hakim o örgüte ses çıkartamıyor. O örgüt hakime kanunsuzluk yaptırtıyor hukuku çiğnettiriyor. Hakim başına kaldıracak olsa telefonlar dinleniyor, şantajlar tehditler örgüt, örgüt var burada. Örgüt Yargıtay krokileri dendi. Yargıtay’ın krokisi çıkmış. İşçi Partisinde değil Yargıtay’ın krokisi Yargıtay santraline kulağı yerleştirenler. Krokisini yapmış kulağı yerleştirmiş koskoca Yargıtay’ı dinliyor. Türk tarihinde görüşmemiş savcılar bağlı bulundukları başsavcıyı gammazlıyor. İhbar ediyor. Dinletiyor. 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı bu duruşmalar başlarken belki beni de dinliyorlardır diyor. Kim dinler 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkanını, Yargıtay’ı, Danıştay’ı, Anayasa mahkemesi 2. başkanını, başkan vekilin kim dinler. Kim şantaj yapar, kim tehdit yapar. Hangi örgüt, bir örgüt kurulmuş. Biz savunmamızı bunun üzerine oturttuk Sayın başkanım. Türkiye’ye karşı bir tertip olduğunu. Bugün yargıya bir balyoz iniyor değil mi? Ben söylemiyorum Yargıtay başkanı söylüyor, hakimler savcılar yüksek kurulu başkanı söylüyor, Anayasa Mahkemesi başkanı söyleyemez çünkü İBDA-C’nin dergisinde İstanbul temsilciliği yaptı Haşim Kılıç. H. Kılıç yazıyor o Hüsnü Kılıç’tır dedi. Bizde Haşim Kılıç yazısını çıkarttık. İBDA-C dergisinde İstanbul başkanlığı yapmış adam gelmiş Anayasa Mahkemesinin başkanı olmuş. Onu dinlemeye lüzum yok o zaten o dinleyen örgütün tuttuğu adam. Başkan vekilini dinliyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin içinde kim üç bin tane evrakı ele geçiriyor. Bu ordu nasıl savaşacak. Genelkurmayın içine fareler girmiş. Kim ıslak imzalı sahte belgeler düzenliyor. Sahte belge, sahte belge değil mi herkes biliyor. Genelkurmayda öyle bir belge olur mu? İrticaya karşı elbet eylem planı yapar ama öyle aptalca salakça öyle uydurma belge olur mu, bunu ben biliyorum Genelkurmay Başkanı bilemiyor mu? Genelkurmay başkanı bile o bahsettiğim örgütten korkuyor. İşçi Partisinden öyle bir belge çıktığı zaman ben çıkıp ne diyorum. Ben bu partinin başkanıyım ben bilirim bu partide böyle bir belge düzenlenmez. Genelkurmay karargahında hiç öyle belge olur mu, öyle ıslak imza falan olur mu? Türk ordusunu biraz tanıyanlar öyle belgeler olmayacağını bilmez mi. Peki Genelkurmay başkanı hangi örgütten korkuyor. Bizim araştırdığımız örgüt. Söz verdik dedik o dört yoğun diskten bahsetmeyeceğiz, gene bahsetmiyorum yani onun olmadığı bağlamında konuşmuyorum. Ama bakın dünkü hürriyet gazetesi o dört yoğun diskin ve Yargıtay krokilerinin hepsinin anlamı şimdi berraklaştı Sayın yargıçlar. Diyor ki, İşçi Partisi genel merkezinde yapılan aramada Nusret Senem’in bilgisayarında elliyi aşkın yargı mensubunun telefonları ele geçirildi. Elli tane hakimin ismini yazmış, bizde bulunmadı o CD’ler, arama tutanaklarında yok. Artık nerede kondu o elimizde bir tane kanıt var. Mehmet Ali Pekgüzel’in bir buçuk ay sonra itiraf etmek zorunda kaldığı o dört beş satırlık yazı, sonra sehven dedi. Ama ben gene Mehmet Ali Pekgüzel onu oraya koydu diyemiyorum. Çünkü o bir yazı var ama onu da aldatmış olabilirler. Ama bir belge var en azından Mehmet Ali Pekgüzel’in bu işlerle bir ilgisi var. Bakın kanıttan gidiyorum sanığa, çıktı mı şimdi ortaya Sayın yargıçlar. O elli yargıç dinlenmek isteniyormuş. Onların üzerinden bütün santral hattına konacak bütün yargıçlar dinlenecek. Hangi örgüt, o örgüt. Şimdilik o örgüt diyorum. O örgüt dinleyecek ha nasıl dinleyecek. İşçi Partisinin içerisine o elli tane şey CD’yi koyacak yoğun diski. İstanbul’da mı çuvala atıldı, nerede atıldı o ayrı mesele. Ondan sonra buradan bir karar çıkartacak F savcılığından, F savcılığı, Cumhuriyet savcılığı değil F savcılığı. Cumhuriyet başsavcısını dinliyor. F savcılığı, Cumhuriyet başsavcısını gammazlıyor. F savcılığı Cumhuriyet

33

Page 34: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:34

başsavcısını kontrol altına alıyor, tehdit altına alıyor. Onun üzerinden bütün Türk Cumhuriyet savcılarını tehdit ediyor. Çıktı mı meydana. Örgütün izinden gitmeye devam ediyoruz. Türk yargısına bugün balyoz iniyor. Türk yargısının içerisine Amerika çadırlar kurmuş. Örgütler kurmuş. Türk yargısı ayakta. Beşiktaş Türk yargısı değil. Ben onun için bir Beşiktaş dukalığından bahsettim. Beşiktaş’ta iyi yargıçlar olur iyi savcılar olur ayrı mesele. Ama Beşiktaş Türk yargısının bir parçası değil, o çıktı ortaya. Türkiye’de gidin Yargıtay’da bütün üyeler bana katılır. Danıştay’a gidin onlarda bu teze katılır. Anayasa mahkemesine gidin o İBDA-C’nin organına İstanbul temsilciliği yapmış, ismi orada yazılı olan Haşim Kılıç, H. Kılıç’ta var, Haşim Kılıç’ta. Onun dışında bütün üyeler evet der, Türk yargısına balyoz iniyor. Ve bu balyoz indirilmesinde bu Ergenekon kovuşturması, soruşturması ve bunu yürütenler birer alet olarak kullanılıyor. Apaçık çıktı meydana. Aykut Cengiz, Aykut Cengiz bile bizim başsavcımız Aykut Cengiz olması lazım değil mi Türk yasalarına göre. Meğer o değilmiş. O bizim sanık arkadaşımızmış, şüpheliymiş. Size bu duruşmalar başlarken demiştim ki en fazla gelirsiniz Silivri’de beraber yatarız. Şaka değilmiş. Şaka değilmiş ve sizin için çok daha şerefli olur. Onu da söyleyim. Hiç korkacak bir şey yok onu da söylemiştim. Biz kazanacağız, Türkiye kazanacak bunu herkes bilsin. Korku başladı, bakın herkes savunmalarının kanıtlarını oluşturmaya başladı. Dün gördük bugün de gördük. Atatürk unutulmuştu nihayet o da geldi. Bunlar savunma kanıtları. Şimdi bu örgüt devlet içinde kurulmuş Türk devletini çürütüyor 10. 11. Ağır Ceza Mahkemesinden Yargıtay aleyhine karar alıyor 8. mahkemeden 10. mahkeme aleyhine 13. mahkeme hakiminden 8. mahkeme hakimi aleyhine, 6. mahkeme reisinden 13. mahkeme reisi aleyhine böyle Türk yargısı olur mu? Biz böyle bir yargıya güvenir miyiz, böyle altını oyan birbirinin tuzağını hazırlayan birbirine pusu kuran, birbiri hakkında böyle kahpece kararlar alan bir Türk yargısı kabul edebilir miyiz? Bunun neresi hukuk ve burada Sayın başkanım sizin çok büyük sorumluluğunuz var. Çok ağır sorumluluğunuz var. Mutlaka mazeretleriniz vardır ama çok ağır sorumluluğunuz var. Dün Aydınlık’ın genel yayın yönetmeni alınıyor, efendim ulusal kanalın istihbarat şefi Ufuk Akaya ve Deniz Yıldırım genel yayın yönetmeni ne soruluyor ona, İşçi Partisinin bütün programları. Hani burada İşçi Partisi yargılanmıyordu, hani bunun yetkilisi anayasa mahkemesiydi. Bunun soruşturmasını Yargıtay başsavcılığı yapardı. Nefes filmi soruluyor. Doğu Perinçek’in fotoğrafı Şener Eruygur’un fotoğrafı, Hurşit Tolon’un fotoğrafı bilmem bir, Türkiye’de Hurşit Tolon’un Şener Eruygur’un efendim falancanın fotoğrafı olmayan bir yayın organı var mı? Bunların fotoğrafı olmadan gazetede yayıncılık yapılır mı? Şiirler, resimler, cisimler, faşist kafa bu, buna siz cesaret verdiniz Sayın 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkan ve üyeleri. Bu cesareti, bu küstahlığı, bu hukuku ayaklar altına alma çiğneme, hiçe sayma, bu tutuma cesareti sizler verdiniz. Bunun mazeretini ben kabul etmem hiç kimse, Türk milleti kabul etmeyecektir. Siz burada bir örgüt olmadığını bile bile burada bir örgüt yok. Şu insanlar bir örgüt olur mu? Getirin Tuncay Güney’i buraya herkes bir muhallebi verir ağzına kaşıkla İşçi Partililer hariç. Haini cezalandırmayan, haine tavır almayan, ajana, provokatöre bilmem neye tavır alamayan bir örgüt olur mu? Fikir birliği olmayan, siz bilmiyor musunuz bu davanın bir fasa fiso olduğunu. Daha iddianameyi elinize aldığınız zaman görmediniz mi ve bugün görmüyor musunuz? Ben gördüğünüzden eminim hiç şüphem yok, ama koşullar görmemenizi gerektiriyor. Tehditler, şantajlar ne kadar yiğit olursanız olun. Doğu Perinçek gibi tek nokta hayatında lekesi olmayan bir adamı içeri atan herkesi atar. Atıyor herkesi tehdit ediyor. Çok ağır sorumluluğunuz var bu işi buraya kadar getirdiniz. Türkiye bunun içinden çıkacak, bunu söyleyim. yani size muhtaç değil Türkiye. Bazı sanıklar size işte siz Türkiye’yi kurtaracak ben başından söyledim siz sizlere muhtaç değil. Ama sizlerin de bireysel olarak görev ve sorumluluklarınız var, Türkiye bu işin içinden çıkacak en ufak şüphem yok. Bu davanın şifreleri örgütün peşinden koşuyorum. O Ümraniye’de polis karakolundaki hala gelmeyen bakın, buda örgütün marifeti adli tıbba geliyor gidiyor yılan hikayesine dönüyor altı ay. hala gelmeyen şeyler ki onu göndermeye de gerek yok ne olduğu belli burada oynatırsınız hep beraber seyrederiz. Hepsini biz kulağımızla duyuyoruz.

34

Page 35: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:35

Ne diyordu orada bakın bugün olanların hepsi orada var. Diyor ki oradaki 15-20 polisin önünde korkmadan örgütün elemanı o örgütünün elemanı diyor ki, hakimler Ergenekon olduktan sonra soruşturma diyor hakim ve savcıya diyor sinkaf ederim diyor. Ha işte şimdi uygulama o. Yargı başsavcıdan Yargıtay’ına bilmem nesine falan ka adam söylemiş, ikinci bir şey daha veriyor kod Genelkurmay başkanı mı diyor, Genelkurmay başkanlığı mı diyor hem kuruma hem burada dikkatinizi çekerim hem bir yerde kuruma hem de şahsa başkana Genelkurmay başkanına, Genelkurmay başkanlığı mı, o yaptı zaten bunları diyor, o. çocuğu diyor. Yargı ordu Zekeriya Öz’de bunu tamamladı Ergenekon şeyinin merkezinde İşçi Partisi var sabah, atv gümbür gümbür birinci haber olarak verdi 17 temmuz 2008, daha başından Ergenekon adı falan filan yokken örgüt adını koymuş, sanıkları belirlemiş en baş sanık yargı en baş sanık ordu. Şimdi bu örgütü ben size okuyacağım şimdi. Nerden okuyacağım, Yavuz Donat, Yavuz Donat kim sabah gazetesi yani Tayyip Erdoğan BOP eşbaşkanının dünürünün sahip olduğu gazete. Ve Ankara’da en kıdemli en güvenilir gazetecilerdendir Yavuz Donat. Şöyle yazıyor, doğrudan başbakana bağlı bir organizasyon, o örgütü araştırıyoruz ya. O örgüt doğrudan başbakana bağlı bir organizasyon. İçişleri ve Adalet Bakanlığının bilgileri dahilinde. Bu iki bakanlıkla eşgüdümlü gidiyor. Bütün iç güvenlik birimleri de bu organizasyonun içinde. Dikkat buyurunuz çalışmalar gizli, başbakana bağlı gizli organizasyon, gizli örgüt. Burada gizli örgüt yok. Yanlış yerde gizli örgüt arıyorsunuz bakın burada gizli örgüt var. Operasyonel niteliği yüksek operasyon yapar yapıyor. Yargıtay’a yapıyor operasyon, Genelkurmay başkanlığına yapıyor, İşçi Partisine yapıyor. Bu işlerin yürütüldüğü karargaha gelince hiçbir savcı hani nerede o örgüt ben bilmiyorum diyemez. O da gizli Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yürüme mesafesinde bir yer. Yani on onbeş dakika yirmi dakika yürürseniz en fazla o örgütün karargahı var. Başbakana bağlı bu organizasyonun çalışmaları belli bir noktaya geldikten sonra, iki ayrı düğmeye basılacak bir düğme basıldı şeyden Amerika Birleşik Devletleri oval ofisten aynı anda basılacak bazı kişiler doğrudan yargıya gönderilecek. Gönderiliyor devam ediyor. Sizin önünüze. Bir gizli örgüt ne yargı bağımsızlığı var ne kuvvetler ayrılığı var ne anayasa var ne kanun var gizli kurulmuş gizli çalışan devletin içine yuvalanmış. Başbakana bağlı o BOP eş başkanına, böyle bir başbakan olmaz zaten kendisi diyor ki ben BOP eşbaşkanıyım. İşte gizli örgüt. bütün bu uygulamaları yapan. Çalışmalar gizli, karargah gizli, düğmeye basılınca hareket ediyor. Bu örgüt bunun adını koyalım. Bu örgütün birçok fonksiyonlarını ben buna isterseniz şimdilik Beşiktaş terör örgütlenmesi deyim Betö. Ergenekonda terör yok, Ergenekon da örgüt yok, Ergenekon destan var o kadar. Ha Gladyo onun adını Ergenekon koymuşsa o namussuzlar onunla da biz savaşıyoruz. Ondan da tam emin değilim. Koymuş olabilirler çünkü onun da işaretleri var. O namussuzlar o alçaklar o amerikancı Gladyo örgütünün adını Ergenekon koydularsa onlarında canına okuyacağız. O Ergenekon unda canına okuyacağız. Ama burada Ergenekon yok. Ama bu var bakın bu var, eylemleriyle var fiilleriyle var bunun bir fiili yok işi yok yaptığı iş yok toplantısı yok. Bir tane toplantı ispatlayamadınız. Başkanı yok yöneticisi yok altı yok üstü yok disiplini yok. Bunun var. Orduya girmiş, yargıya girmiş Aykut Cengiz’i dinliyor Yargıtay’ı dinliyor onu içeri atıyor, Ali kıran baş kesen terör örgütü terör yapıyor Türkiye’de şu an Türk devletine Türk milletine karşı bir Beşiktaş terör örgütlenmesi var, Betö. Onun da Yavuz Donat’dan çıkartıyoruz finans örtülü ödenek Nazım Ekrem başbakan yardımcısı mecliste soru üzerine açıkladı dedi ki 450 milyon dolar örtülü ödenek iki yıl. Tam bu Ergenekon operasyon dönemi. 2005 ile kıyaslıyoruz 8 kat artmış bir yılda 1. yıl 7 kat, 2. yıl 8 kat. Soruluyor nereye harcıyorsunuz bu paraları, istihbarat çalışmalarına yani örtülü ödenekten Yargıtay dinleniyor, örtülü ödenekten Genelkurmay dinleniyor, örtülü ödenekten Anadolu, Sokak Lambası, Tesbih Böceği, At izi, İt izi şeylerin adları var ya gizli tanıklar işte bunlar örgütleniyor hepsi bunların örtülü ödenekten. Gizli örgüt faaliyeti. İnsanları içeri atıyor bunlar terör değil mi. Herkes terör diyor. Yargıtay’da terör diyor bu yapılana, Danıştay’da terör diyor aslanlar gibi hepsi Türkiye’de hakim var. Yargı var. Finansı da bu dinleme fişleme izleme yapıyor. Sizleri de izliyor anladığıma

35

Page 36: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:36

göre. Aykut Cengiz’i izlediğine göre. Sizleri haydi haydi izliyordur. Zaten izlendiğiniz belli, hakim Özese önüne getirilen kanun dışı, hukuk dışı o dinleme kararını o dinleme imzalamama cesareti gösteri, cesaretini gösteremiyorsa demek ki sizlerin de tepesinde bir tehdit ve şantaj var. Bu kadar acı hukuk dışı tavır olur mu, veya diğer bir üye hakim Aydın Yüksek’e o teklifleri yapabiliyorsa ve o gün tahliye ediliyorsa Aydın Yüksek ve efendim.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Heyet yapıyor değil mi, tahliyeyi heyet mi yapıyor?”Sanık Doğu Perinçek:”Heyet de sorumlu.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:” Siz o hakimleri (Birkaç kelime anlaşılamadı)Sanık Doğu Perinçek:”Başkandan izin alarak konuşun başkandan izin alın sizinle

muhatap olamam ben siz başkana söyleyin o bana sorsun.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Siz bu hakimleri.”Sanık Doğu Perinçek:”Başkana söyleyin o söylesin.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Mutabıkız beyefendi.”Sanık Doğu Perinçek:”Tamam, peki efendim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Siz bu hakimleri araştırdığınızı her birisinin tertemiz

her birisinin Cumhuriyetçi laik olduğunu ifade etmemiş miydiniz?”Sanık Doğu Perinçek:”Nerede ifade ettim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Duruşmalarda.”Sanık Doğu Perinçek:”Zaptı getirin bana.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Zapta da geçti beyefendi.”Sanık Doğu Perinçek:”Ben öye bir şey söylediğimi hatırlamıyorum.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Biz bu hakimleri araştırdık her biri birbirinden temiz laik

Atatürkçü vesaire diye ifade kullanmadınız mı?”Sanık Doğu Perinçek:”Ha, bakın öyle demedim ben bakın ben şunu söyledim, siz nasıl

bizi araştırıyorsunuz dedim bizde sizi araştırıyoruz dedim. Temiz insanlarsa doğru bu, ama bizde size.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Temiz insanlardan vaz mı geçtiniz düşüncenizden.”Sanık Doğu Perinçek:”Hayır, korkakta olur temiz ve korkak insanlar olur.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Hayır hiç kimse korkak değil burada.”Sanık Doğu Perinçek:”Bakın eylemlere bakıyoruz eylemlere bakıyoruz, eyleminize

bakıyoruz. Siz bu insanları tutukluluğuna devam kararları verdiğiniz sürece sıfatı kendinize bulun, bir sıfat seçin hukuku uygulayamayan ben o sıfatı seçiyim hukuku uygulama cesareti ve kararı olamayan. Size söylüyorum Sayın başkanım.”

Mahkeme Başkanı:”Duyuyoruz, sizi duyuyoruz, duyuyoruz sizi. Duyuyoruz sizi, duyuyoruz sizi, efendim sizi duyuyoruz. Duyuyoruz sizi.”

Sanık Doğu Perinçek:”Size söylüyorum sizde muhatabımsınız ben öyle ayırmam hakimleri başkan iyi, üyeler kötü öyle şey yok efendim. Üçünüzü birden. Ha af edersiniz. Üçünüz için söylüyorum. Bütün Türkiye burada hukukun çiğnendiğini görüyor, Yargıtay görüyor bilmem Danıştay görüyor Yargıtay başsavcılığı görüyor. Kamuoyu görüyor, sanatçı görüyor, yazar görüyor, tiyatrocu görüyor, sinemacı görüyor, herkes görüyor. Siz burada hukuku çiğniyorsunuz ben ona bakarım. İnsanların mazisi temiz olur ama insanlar korkak olur başka sebepler vardır onları ben, ben bunlara girmem. Ben, ben nesnel bakarım. Ben ne yaptığınıza bakıyorum. Ben sizin kişiliklerinizi araştırmam. Dinleme, fişleme, izleme belge imar büroları ıslak imzalar, sahte resmi belgeler, düzmece tutanaklar, oralara buralara kazıp bombalar koymalar kendi koydukları bombaları bulmalar. Ümraniye bilmem ne karakoluna bombaları dizip ondan sonra kameranın önünde utanmadan işte bunu çatıya mı koysaydık, şunu indirse miydik bilmem ne diye bunun sahte olduğunu açık açık kayda geçirenler. Öyle değil mi Sayın başkanım gülüyorsunuz ama. Gülecek bir şey yok. Evet gülecek bir şey yok acı şeyler bunlar çok ayıp. Tehditler, şantajlar, uydurma kamuoyu araştırmaları, Doğu Perinçek 24000 silahı götürdü, Genelkurmayda MİT’le

36

Page 37: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:37

beraber gizli Apo’yla görüşme toplantıları yapılmış milliyet haberlerden veriyor ben haymana cezaevindeyken kendi yaptıkları işi Doğu Perinçek örgütlediye kadar gitmeler. Her şey sahtekarlık, her şey yalan, her şey düzenbazlık. Ben bu Ergenekon merkezli soruşturmada yalan düzenbazlık tertip sahtekarlıktan başka hiçbir şeye tanık olmadım. Bunun mağduru bunun kurbanı ben değilim. Bunun kurbanı en başta Türkiye ve siz benden daha fazla kurbansınız. Bakın 3 sene sonra bakacağız 4 sene sonra bakacağız 2 sene sonra bakacağız 5 sene sonra bakacağız bunun kurbanının ben olmadığım sizlerin daha büyük kurbanlar olduğunu göreceksiniz. Asıl kurbanların sizler olduğunu göreceğiz. Türkiye kurban da, birde buradaki insanlar açısından söylüyorum. Bundan hiç şüphem yok. F savcılıkları, işte çıktı F savcılığı. kendi başsavcısının altını oyan, kendi başsavcısını dinleten yav bu Türk ahlakına Türk töresine arkadaşlığa çalışma arkadaşlığına, olur mu aynı heyet içinde bir adam öbür adamın bilmem ne fişini dinletecek en azından istifa eder ya. Ahlak diye bir şey var. Bu kadar çürüme olur mu? Buna F savcılığı dediğimizi ben buna Cumhuriyet savcılığı mı deyim. Cumhuriyet savcısı var Aykut Cengiz Engin, Cumhuriyet başsavcısı var Abdurrahman Yalçınkaya işte Cumhuriyet başsavcıları, hakimler var hemen hemen Türk hakiminin yüzde doksan sekizi. Türk yargısı var bunlar. Ha birde çadır yargılamaları var. Geçende Habertürk de bir yüz yıl öncesine ait 1909’da Mahmut Şevket Paşa harekat bir paşa örneği olduğu için yani pek sevinerek bunu vermiyorum ama Türk aydını diye veriyim devrimci aydın. Yeşilköy’e gelmiş Mustafa Kemal onun kurmay başkanı, ordan sesini yüz yıl önce Sayın başkanım plağa almışlar. İnsanın tüyleri diken diken oluyor dinlerken. Yeşilköy’den irticayı etmek için gelmiş, ordan bağırıyor diyor ki, köhne Bizans’ın yıldız burcunda oturan baykuş, köhne Bizans’ın yıldız burcunda oturan baykuş, Abdülhamit’e. Köhne Bizans’ın yıldız burçlarında baykuşlar olur. Bu örgütte köhne Bizans’ın yıldız burcunda oturan baykuş. Türk aydınlanmasının, Türk devrimciliğinin, Türk milliyetçiliğinin, Türk yurtseverliğinin karşısına çıkan bizi ortaçağa gömmeye kalkan baykuş. Yine yenilecek, o köhne Bizans’ın yıldız burcundaki o, o örgütlenmesi yine yenilecek 23 isyan yaptılar Atatürk’e karşı. Akyazı, hendek, düzce, Adapazarı, İzmit, dön bu tarafa Biga, Konya, Yozgat, çember gibi gene yenilecek gene ezilecek, gene ezilecek. Bu Beşiktaş örgütlenmesi gizli örgüt bu yuvalanma Türk devleti içindeki bu Gladyo, bu Ergenekonsa Ergenekon gene ezilecek göreceksiniz. Bunları teybe alınıyor bunları biz o zaman oynatacağız. Ezilecek demiştik bakın aynı Mahmut Şevket Paşa gibi buradan bağırıyorum. Onun torunu olarak, Atatürk devrimcisi olarak, Köhne Bizans’ın yıldız burcunda oturan baykuş diye bağırıyorum ezilecek o ezilecek. o kan emiciler. Mehmet Akif o hal fetvasını Abdülhamit’in yazmıştı o büyük kahraman istiklal marşı şehidi o da ona baykuş diyordu. Zalim diyordu. Şimdi bakın Sayın başkanım Sayın avukatımda.”

Mahkeme Başkanı:”Süreniz doluyor.”Sanık Doğu Perinçek:”Tamam, talep talebe geldim bitti söyleyim talebi söyleyim.”Mahkeme Başkanı:”Yani süreniz geçti de bir toparlarsanız sevinirim.”Sanık Doğu Perinçek:”Toparlayacağım, örgütlenmenin geçti şimdi biz aramızda anlaştık

Sayın Nusret Senem ve Sayın Hikmet Çiçek’de bana zamanlarını verdiler olmaz o da olmaz değil mi başkanım siz haklısınız, o olmaz.”

Mahkeme Başkanı:”Notlarınızın bir bölümünü ona verin o kendisi konuşabilir yani.”Sanık Doğu Perinçek:”Talep, talebi arz edeyim şimdi bakın bu talep şu bakımdan önemli.

Karen Fog Adalet Bakanlığında bu işte Beşiktaş terör örgütünün ilk nüvelerini kurmuş. Kitapta o zaman yazmışız. Yedi sekiz yerde geçiyor Adalet Bakanlığı içinde örgütlenme yapmış. Bunun üzerine o nerde dediniz şey Karen Fog şeyi, hayır, hayır Karen Fog’la ilgili talepler. Şimdi bakın Sayın başkanım.”

Mahkeme Başkanı:”Efendim onları vereceksiniz değil mi. Buyurun.”Sanık Doğu Perinçek:”Arz edeceğim. Onun için yazmanıza lüzum yok bakın Sayın

başkanım Karen Fog’un bu e-postalarını ben yayınlayınca İşçi Partisi olarak biz. Bizim hak. 14 dava oldu, şikayetçi kim Avrupa Birliği, şikayetçi kim Avrupa Komisyonu yani Avrupa Hükümeti

37

Page 38: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:38

temsilciliği, şikayetçi kim kamu hakları Türk devleti, hepsini tek tek söyleyeceğim 14 davanın 14’ünü de kazandım işte Türk yargısı. 14’de bana başka duruşmada arz etmiştim MİT başkanlığıyla 14 davamız oldu 14 davada orda kazandım etti mi 28, işte Türk yargısı. Ha birden aklıma şu geldi. Benim arkamda yoksa Ergenekon olmasın. 28 davanın 28’ini bile kazandırtıyor. Alın size birde suç delili, Savcılar dinliyor. Haklı, haklı olmak çok önemlidir. Şimdi o 14 kararı getirtmenizi talep ediyorum. Karar nasıl verilir ve biz ne kadar haklıyız bunlar da dosyaya girsin aynı zamanda bu size bir yardım, haksız tutuklamayı sürdürmek için aranızda konuşursunuz. Bakın bu kararlar daha gelmedi, Doğu Perinçek’i yani vicdanınızı rahatlatmak için mahcup olmayasınız diye size birde yardım yapıyorum. Aranızda konuşurken daha bu kararlar gelmedi. Tabi Sami Haşıloğlu falan öyle diyecek Doğu Perinçek’in daha kararlar gelmedi. Bir şikayetçi Avrupa Birliği Türkiye temsilciliği ve kamu hakları sanık Doğu Perinçek Beyoğlu 13. asliye, dosya no, suç tarihi, karar beraat. Şikayetçi Avrupa birliği Avrupa komisyonu Türkiye temsilciliği kamu hakları sanıklar Doğu Perinçek, Emcet Olcaytu, mahkeme İstanbul 2. asliye ceza mahkemesi beraat. Şikayetçi kamu hakları Doğu Perinçek, Hasan Yalçın rahmetli Ankara 2. asliye ceza mahkemesi beraat. Şikayetçi kamu hakları sanık Emcet Olcaytu, İstanbul DGM savcılığı beraat. Tazminat davaları Doğu Perinçek açmış sabah gazetesine bilgin yayıncılığa 3 milyar tazminat o zamanın parasıyla şimdi 20-25 milyar. Davacı Doğu Perinçek hürriyet gazetesi Cüneyt Ülsever bugün sabah buradaydı Sayın Cüneyt Ülsever İstanbul 6. asliye hukuk mahkemesi 4 milyar tazminat faiziyle birlikte Doğu Perinçek’e. Davacı İşçi Partisi genel başkanlığı davalı Aydın Doğan bakın Aydın Doğan’ın sırtını yere getiremediler ama biz mahkemede Aydın Doğan’ın sırtını yere getirdik tazminat. Davacı Doğu Perinçek, hürriyet gazetesi, İstanbul 4. asliye hukuk 4 milyar tazminat. Dokuz, davacı korgeneral Atilla Kıyak Doğu Perinçek’i dava etmiş karar Doğu Perinçek’in lehine dava reddi. Davacı hürriyetten Feraye Dinç beraat Doğu Perinçek’in lehine. Davacı Mehmet Ali Brand, Doğu Perinçek’e Emcet Olcaytu’ya dava açmış o da ret edilmiş. Davacı Mehmet Ali Brand gene ret edilmiş. Davacı takvim gazetesi sabah gazetesi Ankara 1. asliye onuda ret etmiş.”

Mahkeme Başkanı:”Onları nasıl olsa vereceksiniz bize, zamanınız,...”Sanık Doğu Perinçek:” Bitti son. İktidar partisi Beyhan Aslan ve Anadolu Ajansı aleyhine

dava açmışız dönmüş dolaşmış bu çok Yargıtay içtihat değiştirdi hukuk genel kurulu toplandı, hukuk genel kurulu 3-2 hukuk mahkemesi Yargıtay’ın bizim aleyhimize karar vermişti. Hukuk genel kurulu toplandı içtihadını değiştirdi ve Anadolu Ajansını ve Beyhan Aslan’ı anavatan partisi genel başkan yardımcısını iki milyar tazminata mahkum etti. Bu 14 kararın 14’ünün de getirilmesini istiyorum. Ve işte Türk yargısı böyle olur. Ek olarak savunmama aydınlık dergisinin 4 sayısını arz ediyorum birisi beni de alın diyen Türkiye’nin sanatçı ve aydınları Sayın başkanım buraya kapıya geldiler hatta sizinle görüşen Demirtaş Ceyhun ve Halit Refiğ’i bu arada kaybettik sizinle görüştüler o zaman hatırlarsanız. Tarık Akan, Levent Kırca, Türkiye’nin bütün tiyatrocuları Esin Avşar vesaire hepsi burada var fotoğraflarıyla vesaire Ümit Zileli’si Müjdat Gezen’i Ataol Behramoğlu’su profesörleri, şimdi zamanınızı almıyorum. Beni de alın diyor Türk aydını, beni de alın. Büyük bir halk hareketi yaratıyorsunuz. Burada Sayın Halit Refiğ beni de alın diyenlerin başını çeken onun hakkındaki yazdığım yazıyı da savunma delili olarak veriyorum. Yine uygulanan plan PKK’yı tasfiye etmez hale getirmek. PKK’ya silah bıraktıracağız PKK’yı tasfiye edeceğiz diyerek PKK’yı büyüten bir plan uygulanıyor, onu da arz ediyorum. Ve bu ıslak imza kağıt parçaları hakkında yazdığım bizim de savunmamız mahiyetinde olan baş yazıyı da yine savunma delili olarak arz ediyorum ve tahliyemi talep ediyorum. Tahliyemi talep ediyorum. Hakimler sinirlenmez, hakimler haksızlık yaptığı zaman sinirlenir, haksızlık yapmayan hakim sinirlenmez.”

Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu :” Hakimler gerektiğinde müdahale ederler.”Sanık Doğu Perinçek:”Bakın kim sinirlendi. Hakim yerinden konuşmaz.”

38

Page 39: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:39

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:” Hakim yerinden konuşur, Hakim kimsenin memuru değil, ben başkan beyin memuru değilim, başkan bey benim memurum değil. “

Mahkeme Başkanı:”Efendim bitirdiniz mi, bitirdiniz mi? Bitindiniz mi tamam.”Sanık Doğu Perinçek:”Şeyler memur değil mi Yargıtay’ın kanunsuz bir şekilde Sayın

başkanım tartışmıyorum, Yargıtay’ın temeline o dinamiti koyan hakim memur değil mi? Hakim mi o?

Mahkeme Başkanı:”Bitirdiniz sanıyorum buyurun.”Sanık Doğu Perinçek:”Teşekkür ederim saygılar sunarım.”Sanık Veli Küçük söz istedi, verildi:” Sayın başkanım benim çok kısa bir arzım olacak. Bir

burada duruşmalara bir seneden fazladır gelip gidiyoruz. Bir kasımda bir gazetede yayın yapıldı bu yayın sür manşetten olduğu gibi verildi, yayın sözle şöyle. Burada Muzaffer Tekin, Oktay Yıldırım ben ya burada ve yahutta içeride dar bir koridor var orada yürüyüş yaparken Alparslan Arslan bize bağırmış, bize hitaben sözde meclisi basın, artık ne duruyorsunuz takatim kalmadı şeklinde bize hitaben bağırmış. Şeklinde bir beyan çıktı. Bu adının gizli kalmasını isteyen sözde bir sanık yani bizim içimizde olan bir sanık tarafından yedi sayfalık bir mektup ile şikayet dilekçesiyle savcılığa verilmiş ve bunu da bunu da 29 ekim Cumhuriyet ve yahut da Atatürk kelimesini kullanmamak için Amerika’daki bahai şeyhinin kitaplarının reklamını birinci sayfadan olduğu gibi yayınlayan star gazetesi yayınladı. 29 ekimde hiçbir şey yoktu, Atatürk’le ilgili bir şey yazmayalım diye o Amerika’daki bahai şeyhinin kitaplarının birinci sayfadan sür manşetli reklamı vardı. Bu gazete bunu yayınladı bir kasımda. Ben talep ediyorum Sayın mahkemenizden bu mektup nedir. Bu yedi sayfalık açıklama nedir. Bunu kim vermiştir, bunun savcılara sorulmasını star gazetesinden bu mektubun celp edilmesini bunun üzerinde inceleme yapılmasını talep ediyorum. Bunu belki böyle bir kimse de yoktur içimizde bilemiyorum. Olabilir de olmayabilir de. Belki vardır yoktur bir spekülasyon yapılmıştır o ayrı bir konu. Ancak bunu gerçek ortaya çıksın diye istiyorum. Yalanlar ortaya çıksın diye istiyorum. Bunu korktuğum için istemiyorum benim iki senedir ben tutukluyum onurumla, gururumla hiç kimseye minnet etmeden cezamı varsa cezamı çekecem, yoksa hesabını verecem ve hesap soracam. Bu budur yani bunun başka alternatifi yok hukuk önünde, yasalar önünde hesap soracağız sorulacak bu. Ha korkmuyorum ben korkmam ben korku diye bir şey bilmiyorum çünkü her şey vatanım için çalıştım, yaptım. Her sabah istiklal marşını ilkokuldan beri başlarken söylerken korkma diye başlıyor ben onun için korkmuyorum. Ancak hassaten böyle bir mektup var mı, böyle bir savcılara verildi mi. Bunu star gazetesi dediğimiz ha o star gazetesi eğer beni överse çok üzülürdüm, vatanıma ne kötülük yaptım diye epeyce kahrolurdum. Önemli değil ama böyle bir şey varsa ortaya çıksın. Yoksa hesap sorulsun saygılarımla.”

Sanık Oktay Yıldırım söz istedi, verildi:” Sayın başkanım çok kısa bir beyanda bulunup arkasından bir talepte bulunmak istiyorum. Daha geçen celseye de belirttim 12 mayıs 2009 günü burada bir görüntülü video kaydı sesli bir video kaydı izledik. Mahkemenizden bahse konu CD’nin derhal mühürlenmesini ve bir nüshasının ad adli tıbba analize gönderilmesini biz talep ettik ama hatta biz talep etmeden mahkemeniz resen karar verdi. Adli tıp geri gönderdi bir müddet sonra bu yanlış ambalajlanmış dedi. Doğru ambalajlandı tekrar gönderildi. Adli tıp bir müddet sonra geri gönderdi Sayın başkanım. 14 eylül bahanesi de şuydu bizim elimizde ekipman ve yetkin kişi yok 14 eylül 2009’da siz bunu TÜBİTAK’a gönderdiniz. Bu gün 13 kasım 2009 ve tam 6 ay doldu Sayın başkanım. 6 ay dün itibariyle. Biz bu adamlardan Sümer tabletlerini Türkçe’ye çevirmelerini istemiyoruz. Böyle bir şey istemiyoruz. Son derece açık ve anlaşılır bir Türkçe’yle tutanağı nasıl tutacaklarının pazarlığını yapan. Mahkemede tertip anlaşılırsa ne cevap verileceğini kararlaştıran. Polislerin organize ve planlı yasa dışı faaliyetlerini ortaya çıkaran sesli bir video kaydıydı bu verdiğimiz. Ben duydum Sayın başkanım. Ben duydum. Bu salondaki herkes duydu o gün televizyon izleyen bütün Türk milleti duydu. Fakat sadece duymak istemeyenler duymadılar ve onlar tatmin olsun diye bu adli tıbba gönderildi altı

39

Page 40: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:40

aydır da yok. Oysa siz burada demiştiniz zaten. İki defada dinletseniz beş defada dinletseniz duymayana duyuramazsınız diye. Siz haklıydınız. Ben huzurunuzda savunma yaparken düzmece tutanak tutmadım, olmayan dosyaları tıpkı savcı Zekeriya Öz’ün yaptığı gibi yalan beyanda bulunarak varmış gibi gösterip mahkemeye sunmadım. Bu olmayan dosyaları var kabul edip mahkeme kararı çıkartmadım. Hayali bir imha işlemini varmış gibi göstermek için işlemden aylar sonra kendi tutanaklarımı yalanlayan fikir değişiklikleri içeren yeni tutanaklar tutmadım. Ben size bu parmak izleri tertiptir çünkü polis daha bu raporu bile görmeden iki gün önce bunlara dayanarak beni tutukluyor dediğimde haklıydım. 16’sında beni tutuklayıp 18’inde rapor çıkartıyor dediğimde haklıydım. Sonunda jandarma kriminal beni doğruladı ve hemde bilimsel bir deney yaparak. O raporda dedi ki piyasadan satın alınan üç tip bant ile yapılan deney sonucu ortaya çıkmıştır ki, bu bantlarla parmak izleri her yüzeyden alınabilir. Özellikle cam ve metal. Şimdi gördünüz mü Sayın heyet neden bombalar üzerinde parmak izi araştırması yapmamışlar. Şimdi gördünüz mü Sayın heyet neden o izler o bantın yüzeyinde de başka bir yerde değil. Şimdi gördünüz mü neden o gün görevli olan heyet ordan uzaklaştırılmış. Görevli polis ekibi ordan uzaklaştırılmış onlara inceleme yaptırtılmamış, o gecekonduda bir tek delil araştırması yaptırtılmamış. Şimdi gördünüz mü nedenini. Şimdi gördünüz mü nedenini, Zekeriya Öz neden yalan beyana dayalı bir kısıtlama kararı yaparak soruşturmanın aşamalarını örtmüştür. İşte bu yüzden. O ortaya çıkan CD, bütün bunların sesle onayı niteliğindeydi bir kez daha, bir kez daha defalarca yaptığımız gibi bir kez daha ispatıydı o video kaydı. Ben size ne söylediysem Sayın başkanım önünüze bunları belgesini koydum hepsinin. Bu yüzden o numaralar birbirinden farklı her tutanakta. Hiçbiri birbiriyle bu yüzden uyuşmuyor. İşte bu yüzden ortaya yeni gizli tanıkları çıkarılıyor Sayın başkanım. Bu yüzden kapı kenarlarından sözüm ona konuşmaları dinlediğine tanık olan namussuz mektuplar yazılıyor. Namussuzca yalanlar söyleniyor bu yüzden. Çünkü ellerinde bundan başka bir şey yok. Ben tekrar ediyorum size ne söylediysem belgesini koydum. Hepsini bari benim mahkemenize sunduğum belgeler benim mahkemenize sunduğum deliller Sayın başkanım başkaları tarafından karartılmasın veya ertelenmesin, geciktirilmesin. CMK 332. madde uyarınca bir ara karar vererek resmi kurumlarla yapılan yazışmalarda on gün içinde mutlaka cevap verilmesini sağlamanızı talep ediyorum. Ayrıca TÜBİTAK’a bir tekit yazılarak söz konusu CD’nin bir an önce gönderilmesinin ve de gecikmenin sebebinin bildirilmesinin istenmesini talep ediyorum. Çünkü şu dakikadan sonra telekomünikasyon iletişim başkanlığında yaşananlardan, adli tıp kurumunda o yalanarak ıslanmış imzayla yaşananlardan veya sağdan soldan son dakikada atanan memurların imzasıyla düzenlenen tutanaklardan sonra o CD üzerinde her ne yapılıyorsa siliniyor mu yeni cümleler mi ekleniyor, hiçbirisi beni şaşırtmaz. Burada bizim duyduklarımızın üzerine yeni cümlelerin eklenmesi beni şaşırtmaz. Onların silinmesi beniz şaşırtmaz. O yüzden bir nüshasının mutlak suretle kaleminizde değil orijinal bir nüshasının belki de bizzat tayin edeceğiniz naip hakimde teminat altına alınmasını talep ediyorum. Çok teşekkür ederim.”

Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi, verildi:”Değerli başkanım Sayın üyeler. Sayın başkanım davanın başından bu yana bu davanın bir çok amacının olduğunu ancak temel iki amacının olduğunu ifade etmiştim. Bir tanesi laik Cumhuriyetin koruyucusu konumunda bulunan yargıyı ele geçirmek. Çünkü çok önemli bir kareydi, üzerinde ısrarla duruluyordu ve mücadele yargı üzerindeydi. İkinci bir amaçta yine Atatürkçü ve hümanist ideolojinin ocağı konumunda bulunan Türk Silahlı Kuvvetlerini ehlileştirmek, iktidara tabi güç haline getirmek. Tabi bu amaçların yanı sıra bir çok tali amaçlarda var. Ama esas unsurlarda ikisiydi bu ikisini gerçekleştirdikten sonra zaten diğer amaçlarında yerine gelmesi çok daha kolay olacaktı. Söz konusu bu operasyon ABD’nin kontrolünde yurt içerisinde de iktidar tarikat koalisyonun yönetiminde ancak bir kısım isminin önünde yargı ünvanı bulunan bir avuç diyebileceğimiz yeşil yargı mensubuyla yürütülmüştür. Ve nitekim yüksek hakim ve savcılar kurulu Sayın başkanı Kadir Özbek dün tarihi bir söz söyledi, savunma, yargı, savunma durumuna geçmiştir. Bu tarihi bir söz ve bu güne

40

Page 41: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:41

kadar da bu söylediklerimi teyit eden bir söz olarak görüyorum bir cümle olarak görüyorum. Tabi sormak gerekir Sayın Kadir Özbek zaten o güzel veciz cümlesinin içerisinde var yargı kime karşı savunmaya geçti. Dışarıdan mı geliyor bu saldırı içeriden mi, son derece net. İktidar ve tarikat koalisyonuna karşı savunmaya geçti. Artı bu koalisyonun şemsiyesi altında çalışan bir avuç yeşil yargı mensubuna karşı geçti bu kadar net ve açık. Tabi Sayın Özbek daha ötesini söylemeye bile lüzum hissetmemiştir. Sayın başkanım bu iddianame işte bu koalisyonun ve bir avuç yeşil yargı zihniyetinin eseri olarak önünüze gelmiştir. Ve iddianamenin başından sonuna kadar düzmece tahrifat oynama yönlendirme bunların birçoğunu sizlerin huzurunuza peyderpey getirdim. sizlerin olmadığınız geçen celsede sanıyorum üç kalem dilekçe sundum burada da birçok oynamaların tahrifatların yönlendirmelerin olduğunu ifade etmiş ve Sayın savcımızdan da bu konudan en azından bir açıklama beklemiştim maalesef Sayın savcımız söz konusu dilekçeler esas hakkındadır diyip tek bir açıklama yapılmamıştır, yapılmasını da zaten beklemiyorum. Ben bu tahrifatlara bu düzeltmelere vermiş olduğunuz bu yarım saatlik süreler içerisinde değinmeye devam edeceğim değerli başkanım. Yine geçen celse başlamıştım dilekçemde bitiremedim sürem içerisinde. Demiştim ki, büyük uçlar birliğinin yanında çalışan Asım Demir kesinlikle kendisinin kuvai milliye derneği üyesi olmadığı halde emniyet ifadesinin özet raporunda ve iddianamede net bir şekilde şu ifade geçmiş, 1973 yılında Sivas’ta doğduğunu Kemal Kerinçsiz ile Küçükçekmece de seçimlerde tanıştığını kuvai milliye derneğine üye olduğunu. Yok böyle bir ifadesi yok bakın ne emniyette var ne savcılıkta var ne sorguda var. Soruyorum Sayın iddia makamına nasıl geçirdiniz. Bu suç, yapamazsınız. En azından düzeltme yapın bir açıklama yapın. O da yok. Değerli başkanım yine Ömer Sertoğlu denilen bir şahıstan bahsetmiştim bu şahsın iddianamemde yaklaşık yarım sayfalık beyanlarına yer verilmiş oysa Ömer Sertoğlu daha gözaltına alındıktan bir buçuk gün geçmeden akli melekelerin son derece zayıf veya olmadığı iddiasıyla derhal Sayın savcımız Nihat Taşkın tarafından 10. Ağır Ceza Mahkemesinden alınan gözetim kararı doğrultusunda Bakırköy akıl hastanesine yatırılmış. 12 gün orada gözetim altında kalmış ve kendisine rapor verilmiş ama bütün bunlara rağmen bu kişi hakkında TCK’n 32/1 veya 2 doğru bu doğrultuda kovuşturulmaya yer olmadığına ilişkin karar verilmiş. Ama bu kişi hakkında bu işlem yapılmasına rağmen bu göz ardı edilerek içinde hiçbir suç unsuru olmamasına rağmen tutup bu ifadeleri benim iddianamemin bölümüne konulabilmektedir. Bu bir özensizlik midir? Yoksa maksatlı bir davranış mıdır? Sizlerin taktirine bırakıyorum. Yine benzeri bir hadise Doğubey Akıncı tarafından bu kişinin şahsıma göndermiş olduğu Diyarbakır idari yargıda olan davanın dosyasının içerisinde rahatsızlığı olduğuna ilişkin akli melekelerin rahatsızlığına ilişkin bir rapor söz konusu. Bu raporda ek klasörler içerisinde ve arkasından Doğubey Akıncı’nın alınan ifadeleri var. Sonrasında o ifadelerin ne şekilde alındığına dair benim müdafiime göndermiş olduğum fakslar mevcut. Yine sadece benimle değil birçok siyasetçiyle de bu tür ilişkiler kurduğunu gösteren yine aynı şekilde faksları da sundum ama asıl olan burada benim iddia makamından beklediğim bu beyanları değerlendirirken bu şahsın akli melekelerinin yerinde olmadığına dair 32/1 veya 2 bunu sadece sanık lehine değil mesleğim gereği olarak bir dürüstlük olarak savcılığın etiği olarak değerlendirmesi gerek evet bu şahıs bunları söylemiştir ama bunun yanı sıra bunun da böyle bir raporu vardır bunun da dikkate alınması. Çünkü o iddianame size sunuluyor. Savcılığın bu şekilde yanlış yönlendirme yapması doğru değildir öncelikle kendi meslek ahlakına uygun değildir. Değerli başkanım bir başka konu özellikle değerli üyem Sayın Özese tarafından bana birkaç defa soruldu o zan ediyorum bir türlü anlaşılamadı ki, onun belgeleri de zaten dosyanın içerisinde de mevcut benim Muzaffer Tekin’in müdafiliğini yaptığım sırada gözaltına alınmamdan yaklaşık 20-22 gün kadar önce Cumhuriyet savcılığına müracaat etmiştim, demiştim ki, benim müvekkilimin hard diskini teslim edin, suretini örneğini kopyasını delilleri tetkik etmek istiyorum ben ne çıkmış diye. Olumlu karşıladılar Sayın Zekeriya Öz ve bu bapta da emniyete bir tezkere yazıldı benim dilekçemin hemen altına değerli başkanım. Aynen dilekçede de şu yazıyor tarihi 25.12.2007’dir şüpheli Muzaffer Tekin’in

41

Page 42: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:42

bilgisayar imajlarından bir suretin Av. Kemal Kerinçsiz’e verilmesi gizlilik içeren CD’ler hariç der. Av. Kemal Kerinçsiz üzerinde söz konusu derkenar talimatınızın bulunduğu dilekçesiyle 27.12.2007 günü müdürlüğümüze gelerek bu talebi iletmiş yanında getirmiş olduğu taşınabilir hard diske bu talimatınızda belirtilen söz konusu hard disk içerisinde bulunan bilgiler kopyalanarak teslim edilmiş olup konuyla evraklar ekte gönderilmiştir. Şimdi ben buna istinaden almış olduğum hard diskin kendi bilgisayarıma takıyorum hafızasında kalanlarda bilahare benim müvekkilimin delili benim aleyhime delil olarak değerlendiriliyor. Böyle bir şey olabilir mi değerli başkanım. Yani bu yazıları sizler görmüyor musunuz iddia makamı olarak. Tarihlere bakın, peki benim söz konusu o hard diski ki, CD’ler haline getirilmiştir eşim tarafından onu da sizlere sorgumda anlattım. Onu oluşturdum yani baktığım incelediğim tarihe bakın bu tarihten hemen sonradır. Bütün bunlara rağmen bu kadar net sizlerin yazıları olmasına rağmen bunu benim aleyhime bir delil olarak iddianameye nasıl koyarsınız. Buna özensizlik mi diyelim yoksa gerçekten Kemal Kerinçsiz’in üzerinde şüphe yaratalım da bu şüphe onun tutukluluğunun devamını mı sağlasın. Yani bu amacı sizin taktirlerinize bırakıyorum. Ama şunu bir defa daha ifade edeyim çünkü, bu konu birkaç defa Sayın Özese hakimim tarafından sorulmuştu. Muhtemelen anlaşılmayabilir diye bir defa daha üzerinde durdum. Kaldı ki bu yapılırken bir de kasıtlı olarak şu şekilde davranılıyor değerli başkanım ki üç tane belge çıkıyor konuyla alakalı müvekkilimin kızının CV’si kendi bilgisayarında çıkmış kendi delili haliyle ben incelerken benim bilgisayarımda da çıkıyor. İkincisi bir yılbaşı kartı kendisini kendi dost ve tanıdıklarına matbu hale getirmiş olduğu yılbaşlarında efendim göndermiş olduğu kart. Deniliyor ki, bakın efendim burada da tahrifat var burada son derece net şunu okuyorum tarih 23.12.2003 yeni yılınızı kutlar sağlık mutluluk dileklerimle saygılar sunarım Muzaffer Tekin, Muzaffer Tekin’in 3. kişilere dostlarına göndermiş olduğu matbu bir örnek oysa benim iddianamemde nasıl geçmiş Kemal Kerinçsiz’in Muzaffer Tekin’e göndermiş olduğu yılbaşı tebriki olarak. Yani bunu anlamamak mümkün değil. Siz nasıl bunu tahrip edersiniz nasıl düzeltme yaparsınız oynama yaparsınız. Bu kadar net bu. Yani şu demek isteniliyor. 2003 yılında ben Muzaffer Tekin’i tanıyorum ve buna göre de bir sözde örgüt ilişkisi kurulmaya çalışılıyor. Ya bu doğru değil, hoş değil. Hukuken tasvip edilemez. Elbette bir delil varsa getirin tartışalım o inandırıcılık sizlere ait. Ama tutup da bunu Kemal Kerinçsiz’in Muzaffer Tekin’e gönderdiği yılbaşı davetiyesi derseniz o zaman sizin inandırıcılığınız kalmaz. Ben sizi bir yargı mensubu olarak görüyorum. Yargılamak çok kutsal bir kavram. Deliller üzerinde oynama yaparak beni suçlayarak nereye varırsınız. Yani beni bir gün bir yıl burada fazla yatırmakla ne kazanacaksınız. Asıl olan adil bir sonuç değil mi? Sizin buna ihtiyacınız var mı bunların üzerinde oynama yapmaya. Bu tür üç adet belge bir kızının CV’si kendisinin tebriki ve artı kendi arkadaşlarının efendim dönem arkadaşlarının tayinlerini gösteren liste. Benim bunları nereden aldığım belli. Özellikle efendim ben bu konuda sizlerin suallerininiz üzerine durmak istedim Sayın değerli hakim. Yine Sayın başkanım, Cumhuriyet savcılığı büyük hukukçular birliğindeki eşyaların ele geçirilen delillerin kime ait olduğunu soruyor. Emniyette sadece tek bir satır yazıyor Kemal Kerinçsiz’e ait. Peki büyük hukukçular birliğindeki bulunan deliller ki hiçbir suç unsuru yok zaten son derece beş altı adet dökümana el konmuş, bunların içerisinde de suç unsuru bulunmadığı sizlerce de malumunuz olacaktır. Ancak bir dernek tüzel kişiliği var, yönetimi var üyeleri var. Siz doğrudan doğruya bir derneğin mevcudunu onun içinden çıkan delilleri dernek başkanına atfedebilir misiniz? Hadi emniyet bunu yanlış algılamış tüzel kişilik kavramını tamamen bir kenara attı çünkü TCK’nun 62. maddesi var. Eğer siz söz konusu dernekteki delillerin yasaya aykırı olduğunu ve iddia ettiğiniz suçların bu dernek bünyesinde işlendiğini ispat ederseniz veya inanırsanız 62. maddedeki tedbirinde uygulanmasını isteyeceksiniz. Ama maalesef iddianamede ileri sürülmüştür. Fakat 62. maddedeki tedbir uygulanması istenilmemiştir. Arama ve el koyma kararında büyük hukukçular birliğinin ismi tüzel kişilik vardır ama iddianamede tedbir istenmemiştir. Madem söz konusu tüzel kişiliğin sözde örgüt çerçevesi içerisinde faaliyet gösterdiğine inanıyorsanız neden bunun idari bir izinle veya

42

Page 43: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:43

idari bir tescille faaliyet gösterdiği malumunuz 62. madde kapsamında tedbir isteyin. Kapatılmasını isteyin. Hadi bu yola burada müracaat etmediniz daha önce söyledim buyurun davaname yoluyla bulunduğu merkezin Cumhuriyet savcılığına müracaat ederek kapatılmasını isteyin. Niye istemiyorsunuz. Böyle bir tezat var. Bir yanda iddianız sözde bir takım dernekler sözde örgütün amaçları çerçevesinde faaliyet gösteriyorlar ama hali hazırda da bütün bu dernekler bütün bu faaliyetlerini devam ettiriyor. Burada bir tuhaf bir durum yok mu değerli başkanım. Yani bunun mutlaka çözümlenmesi lazım eğer gerçekten sizin iddianamedeki iddialarınız ciddi ve inandırıcı ise yapmanız gerekenlerde hukukun size gösterdiği yol son derece açık bu yollardır. Ek iddianame yoluyla da 62. maddedeki tedbiri isteyebilirsiniz olmadı dernekler yasasının 25. ve 30. maddelerine göre 25 ve 30. maddelerine göre derneklerin kapatılmasını isteyebilirsiniz yeter ki siz kendi iddialarınızda inandırıcı olduğunuzu inanın güvenin o samimiyeti kendinizde bulun. Değerli başkanım Veli Küçük ve Muzaffer Tekin ile ben nasıl tanıştığımı sizlere ifade etmiştim. Ancak iddianamede ısrarla şu geçiyordu. Fener Rum patrikhanesinin önündeki iki etkinlikte bu şahısların katıldığını ve bu sebeple beni tanımış olabileceğimi tanımış olabileceğimi değil, tanıyor diye sözcüğü kullanmışlar. Tanımış olsaydım o dönemde de rahatlıkla söylerdim. Altı ay sonra veya beş ay sonra önce veya sonra tanımamın çok önemi yok. Ama önemli olan doğruluktur. Neyse onu sabitlemektir. Önünüze telefon rehberi geldi. Telefon rehberine değerli savcılarımız baktı. Benim Sayın Muzaffer Tekin’le ve Sayın Veli Küçük’le 01.01.2006 tarihine kadar bir telefon görüşmem var mı? En azından bir tarih olarak, delil olarak değerlendirilebilir. Telefon olmayabilir insanların görüşmesi için doğrudur. Ama salt o etkinliğe katıldı diye iki şahısın birbirini tanıdığı iddiasını oraya ortaya koyamazsınız. Sizin emanetinizde söz konusu o etkinliklerin fotoğrafları. Bakın oraya orada benim tokalaşmam yan yana olmam bir samimiyet ölçüsü var ise onlarda kabul edilebilir. Ceza vicdani bir delil sistemiyle yürütülür ceza bu konuda. Ama onuda göremiyorsunuz. E telefon kayıtları da yok o zaman bu iddianız da havada kalabilecek bir husustur. Daha ciddi bir şekilde iddiada bulunulması lazım. Yine değerli başkanım 1841. sayfada iddianamemin şahsımla alakalı bölümünde ortada bir gerçekdışı hadise vardır. 24.09.2005 tarihinde bilgi üniversitesi önünde ermeni konferansı protesto eylemlerine katıldığım iddia edilmiştir. Yok katılmadım. Bakınız sorgumda da açık bir şekilde ifade ettim. Ben oraya söz konusu konferansın yürütmenin durdurulması kararını aldıktan sonra nasıl infaz edersiniz İstanbul valiliğine götürürsünüz, İstanbul valili bir üst yazıyla emniyete bildirir. Söz konusu konferansı durdurun diye mahkeme kararıyla. Bende yaptığım budur sabah bir önceki gün aldım emniyete götürdüm valiliğe valilikten emniyete emniyette yine bir üst yazıyla benim mahalline gönderdim durdurun diye. Bende aldım bu kararı yani o davanın davacısı olarak oradaki emniyet mensuplarına müdürüne bu konferansı durdurun dedim. Bu mahkeme kararı, valiliğin üst yazısı ama maalesef oradaki sorgumda da beyan ettim bu konferansı kimsenin gücü yetmez durdurmaya ne mahkeme kararı dendi. Ben sadece sizlere tebliğ ediyorum benim yapacağım bu dedim ve orda basına kısa bir açıklama yaptıktan sonra sabah saatlerinde ayrıldım. Sonraki gelişen iki gün boyunca protestoların hiçbirine katılmadım. Oraya Sevgi Erenerol’un geldiğini iddia etmişler ve Sevgi Erenerol’a benim o protestoya katıldığım iddia edilmiştir gerçek dışıdır bu konuda bana tek bir fotoğraf karesi Sevgi hanımla yan yana veya o protesto eylemleri içerisinde çıkaramazlar lütfen bütün bunların yapılırken ciddiyetle yapılaması lazım. İşte o yüzden bu iddianame ciddi değildir diyoruz ve biz, ben bunları getirirken yine kendilerinin delilleriyle sizlerin huzurunuza geliyorum çünkü kendi koydukları delilleri dahi incelememişler, karşılaştırmamışlar. Bir yorum yapmamış yapılamamış çuval gibi içeriye koymuş bütün iddialar ve deliller bir arada. Değerli başkanım telefon iletişim tutanakları elbette ceza usul hukukunda önemli bir delil. Taktiri delildir. Ancak maalesef Sayın iddia makamı bu konuda hep aleyhimize yorumlamıştır. Bakınız yine bir örnek veriyorum. Sayın Fikri Karadağ ile hiçbir görüşmemin olmadığını tanışıklığımın olmadığını ifade ettim. Ve rehber kayıtları geldiğinde de benim bu iddiam bir defa deha tevsik edilmiştir. 2000 yılından itibaren şurada gözaltına alındığım

43

Page 44: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:44

tarihe kadar Fikri Karadağ ile tek bir telefon görüşmem yoktur. Ne onun telefon rehberinde benim telefonum ne benim telefon rehberimde Sayın Fikri Karadağ’ın telefonu yoktur. Yani ille beni kuvai milliye ile ilişkiye sokup efendim işte bir sözlü, sözde örgüt vardır demek için bunu zorlamanın bir anlamı da yoktur. Doğru neyse onu takip etmekte fayda vardır. Bu anlamda telefon rehber kayıtlarında hiçbiri sanık lehine dikkate alınmamıştır. Yoksa eğer Sayın Fikri Karadağ ile görüşmüş olsaydım tanışmış olsaydım bunu net olarak sizlere hiç önemi yoktur değerli bir Türk subayıdır memnuniyetle ifade ederdim. Asıl olan kişilerle tanışmak değil. Suç iradesine suç ilişkisine girmemektir. Yine efendim bir başka özellikle masabaşı çalışması delili, sanıklardan Oktay Yıldırım büyük güç birliği derneğinin kurucusu ve üyesi değildir. Peki bunu nereden algılıyoruz, sizlerin yapmış olduğu yazışmalar ama bunun ötesinde ek klasörleri incelediğimizde ek klasörler içerisinde derneğin tüzüğü kuruluş bildirisi tescil beyannamesi tamamı gelmiş. Bir derneğin kuruculuğu hukuki bir statüdür nasıl kazanıldığı Sayın savcılar benden çok daha iyi bilirler. Bütün derneğin tüzüğünün sayfalarını imzalamak zorundadır. En son maddede geçici yönetim kurulu üyeleri ve üyeleri olarak isimleri geçilir efendim yine imzaları vardır, adresleri vardır ve kuruluş beyannamelerinde aynı şekilde adresleri imzaları ad soyad ve nüfus kimlikleri vardır. Ve tescil bu şekilde sağlanır. Ve bunların içerisinde açıkça bakıp görüyorsunuz yok niye zorluyorsunuz kişinin talepte bulunması o ayrı bulunabilir ama böyle bir talepte yok. Buna rağmen siz onu mutlak suretle kurucusu ve üyesi derseniz o zaman iftira atmış olursunuz. Bu kadar net resmi belgeye rağmen mutlaka sözde örgüt ilişkisi sağlamak için iddia makamının bu tür hepimizi rencide eden gerçek dışı beyanlara ve iddianamede bu tür hadiselere yer vermeye lüzum olmadığı kanaatindeyim. Yine değerli başkanım. Sürem doldu mu değerli başkanım.”

Mahkeme Başkanı:”Yok dolmadı daha.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Tamam, büyük hukukçular birliğinin bilgisayarında çıkan iki adet

hadise var o da son derece üzüntü verici bir şekilde önünüze getirilmiştir. Ben girmedim ben de girmiş olabilirim ama girmedim. Ona vaktim yok. Benim bürom kalabalık olduğundan arkadaşlarımdan avukat arkadaşlarımdan veya çalışanlardan biri girmiş olabilir. Kürşat harekatı sitesine girmiş. Kürşatharekatı.com. onunda ne olmuş Sayın başkanım girersiniz siz sitenin birinci sayfası sizin bilgisayarın hafızasında çıkar, peki ne diyor değerli Sayın savcımız kürşat harekatı diye acaba bir Ergenekon a bağlı bir alt grup mu var diyor. Ve bunu iddianameye geçerken bu şekilde intiba yaratacak şekilde geçiriliyor. Önünüzde ek klasörlerde belli açıp bakın ben baktığımda şaşırdım önce bunu tabi ek klasörleri inceleme imkanı bulamadım ben gerçekten bir uğraş verdim nedir bu kürşat harekatı diye meğerse olay bu efendim o siteye girilmiş birinci sayfası da benim bilgisayarımın hafızamda çıkmış ama belli her şey belli sitenin ön sayfası olduğu yazıyor zaten ama bunu sağlayarak gizleyerek bir takım böyle sanki gizli oluşumlar var gibi mahkemenin huzuruna getirmek gerçekten ciddiyetten uzak bir davranış olarak görüyorum. Yine benzeri bir uygulama değerli başkanım. Kuvaimilliye.net sitesi orada yazarlar var. Yazarlardan efendim Bekir Öztürk, Sevgi Erenerol, efendim işte Oktay Yıldırım daha birkaç kişi var girilince o ilk sayfa çıkar. Nasıl getirilmiş benim iddianameme sanki bu kişilerin resimlerini almışım ben bilgisayarıma yüklemişim ve bu kişilerle benim böyle bir sözde örgüt ilişkim varmış gibi getirilmiştir. Bunu niye net olarak ifade etmiyorsunuz. Kuvaimilliye.net sitesine girilmiştir bu birinci sayfadaki fotoğraflardır ve tümüyle birlikte tek tek de değil ama diğer bölümlerini yok farz ederek sadece fotoğraflar işlenerek sözde örgüt ilişkisi kurulmaya çalışılmaktadır ki bu da doğru bir anlayış değildir. Bunu da sizin taktirlerine bırakıyorum. Yine bir başka Sayın iddia makamının başvurduğu hiç istenmeyen gerçekten ben icap duyuyorum bunlardan. Üzülüyorum. Bir iddia makamı bunları yapmaması gerekir diyorum. Ben onlar adına üzülüyorum bir hukukçu olarak. Yine derneğin büyük hukukçular birliğinde dört tane etkinlik var değerli başkanım Ankara’da burada dört etkinlik yapılmış bu etkinliklerden bir tanesine Muzaffer Tekin katılmış bakınız dört etkinlik toplanıyor en alta deniliyor ki yukarıdaki etkinliklere Muzaffer

44

Page 45: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:45

Tekin, Sevgi Erenerol bir kişi daha var dört kişi birlikte katılmışlardır. Bakınız lütfen Muzaffer Tekin birine katılmış. Üçüne katılmamış. Niye kelime oyunlarıyla böyle sanki benim katıldığım tüm etkinliklere burada yargılanan sanıkların da sanki katıldığı intibahı yaratılmak isteniyor. Doğru bir anlayış mı değil. Her bir fotoğrafın altına bu etkinliğe şu şu şu kişiler diye amaç doğrudan doğruya tamamen sizleri tabi yanılmanız mümkün değil ama bu kapsamdaki bir dosyada inceleyerek bütün bunları tespit etmenizde de güçlük ortada değerli başkanım. Yine Erkut Ersoy’la ilgili bir hadise iki telefon görüşmesi onun ne olduğunu söyledim girmiyorum. Telefondaki rehber kayıtlarıyla sabit. Savunmamız ne onun telefon rehber kaydında benim telefonum nede benim kaydımda mevcut değil o telefon rehber kayıtlarıyla da sabit hale gelmiştir. Yine değerli başkanım ulusal kanal belgeleri arasında çıkan 3 nolu ajandadan çıktığı söylenen Kemal Kerinçsiz yunanlı gazetecilerle görüştü, yine Sevgi Erenerol, Ümit Özdağ, Kemal Keriçsiz ABD başkonsolosuyla görüştüler ama bunları zaten adli tatil şu anda iki kere Sarıyer’de görüşmüşler bir ek çıkıntı var bu çıkıntının da İşçi Partililer tarafından onların delilleri arasından çıktı böyle bir iddiayı onlar da zaten tevsik etmediler bende çok rahat ifade edebilirdim Ümit Özdağ değerli bir insan gerçekten sevdiğim saydığım bir bilim adamı. Onunla birkaç televizyon programı yaptım sadece MHP’nin genel başkanı adaylığı döneminde bütün partililere üst seviyede bir yemek vermişti 50 ile 100 kişi arasında o da eğer genel başkan olursa yapacağı icraatları anlatacağı konusunda büyükçe bir yemekteydi. O yemeğe beni de çağırdı. Yemeğe iştirak ettik. Sadece onu dinledik, o kadar onun dışında benim kendisiyle hiçbir konuda ne Sarıyer’de nede bir başka yerde Sevgi Erenerol’la veya Ümit Özdağ’la hiçbir şekilde yemek yemedim, yemiş olsam da bunu çok rahatlıkla söylerdim. ABD konsolosluğuna zaten gitmediğimizi benim bu konuda ne kadar hassas davrandığımı belgelerle ispat ettim. Derhal dışişleri bakanlığına bildirmem, efendim kendilerinden yazılı bilgi malumat istemem, arkasından bunları cevaplandırmam, gelmeyeceğimizi ifade etmem ve hangi gerekçeler olduğunu da son derece somut olarak önünüze koymuştum. Dışişleri bakanlığından da bu belgeler geldi maalesef iddia makamı da bunların hiçbirini değerlendirmeden tamamı ek klasörlerde olmasına rağmen doğrudan doğruya delil olarak koymuş bulunmaktadır. Değerli başkanım yine iddianamenin 1844. sayfasının 21. sırasında Elif Şafak davasından bahsedilirken aynen şu cümle kullanılmıştır. Bunu da aydınlatmayı bir borç biliyorum sanık olarak. Şöyle diyor efendim bu cümleden çünkü çok farklı anlamda çıkartılabiliyor onu aydınlatmak istiyorum. Polis memuruna mukavemet eden Şaban Dayanan ve darp edildiği iddiasıyla Av. Özgür Gün ve şikayetçi olduğu Latif Şimşek’in gözaltına alındığı. Bu cümleden sanki büyük hukukçular birliği üyesi Av. Özgür Gün’ün de sanki darp olayına karışıp gözaltına alındığı intibahı ortaya çıkmaktadır. Av. Özgür Gün bir bayandır. Efendim orada Elif Şafak davasında onu desteklemek isteyen gruptan bir veya iki kişi kendini bilmez insan söz konusu bayan arkadaşın üzerine yürümüş bu bapta da Sayın bayan Av. Özgür Gün şikayetçi olmuş bu kendisine mütecaviz davranan iki kişinin gözaltına alınmasını sağlamıştır. Ve bu konuda da zannediyorum Beyoğlu adliyesinin bulunduğu kulaksız mahallidir orası, Kulaksız karakolunda da müşteki sıfatıyla da ifade vermiştir. Ama buradan öyle bir anlam çıkıyor ki, sanki burada Av. Özgür Gün gözaltına alınmış gibi bir ifade var. Mahkemeniz taktir buyurursa Beyoğlu adliyesinin bulunduğu mahal karakola ki muhtemelen yanlış olmasın diye söylüyorum kulaksız karakolu olması lazım tarihi itibariyle değerli başkanım yazılı olarak sizlere sunacağım 21.09.2006 tarihinde Av. Özgür Gün’ün oradaki müşteki dilekçesi olduğu açıkça ortaya çıkacaktır. Kaldı ki yine savunmamda da ben ki taraf gazetesinin yazarı Alper Görmüş’ün kendi sitesinde yazmış olduğu milliyetçi avukatlara yapılan saldırının son derece çirkin olduğundan bahseden o yazısını da sizlere sunmuştum. O davada asla ne ben şahsım olarak ne de davaya gelen hiçbir avukat hiçbir şekilde ne o duruşmada ne bir başka duruşmada asla mütecaviz bir davranışa ne sebebiyet vermiş ne de kendileri ifa etmişlerdir. Hiçbir avukat zaten bu yola müracaat etmesi mümkün değildir. Değerli başkanım iddianamenin yine birçok bölümünde Ayasofya derneği ile büyük güç birliği derneğinin sözde örgüt tarafından

45

Page 46: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:46

kurulduğu iddia edilmiştir oysa ek klasörlerde bizim toplantı tutanaklarımız yani Cuma günleri büyük hukukçular birliğinin yapmış olduğu yönetim kurulu toplantı tutanaklarının son bir senesine bakıldığında hemen hemen her hafta söz konusu iki derneğin kuruluşu gündem olarak oraya yazılmış ve tartışılmıştır. Yani siz büyük hukukçular birliği olarak bu iki derneğin kuruluşunu kurulmasındaki faydaları kurulsun mu kurulmasın mı diye görüşleri bir yıla yakın boyunca tartışacaksınız, ondan sonra tutacaksınız yok efendim o iki derneği sözde iki örgüt kurdu veya kurmuştur diyeceksiniz. Bu da makul ve mantıklı değil. Değerli başkanım yine bir başka konu o da ilginçtir. 22.05.2008 tarihli savcılığın emniyete yazdığı tezkerede şüpheli Kemal Kerinçsiz’in büyük hukukçular birliği toplantısında Haydar Baş’ın genel başkanlığını yaptığı bağımsız Türkiye partisinin mitingine katılma kararı aldığı anlaşılmıştır. Adı geçenin telefonlarının tespit edilerek dinleme ve takip kararlarının alınması için talepte bulunulması rica olunur denilmiştir. Haydar Baş’ın ve partisinin telefon dinlenmesi konusunda Sayın savcı Zekeriya Öz emniyete bildirimde bulunmuş. Fakat ilginçtir emniyetten bu konuda hiçbir yazılı cevabı gelmiyor değerli başkanım. Araştırdım o dizin listesinde olumlu veya olumsuz o da çok ilginçtir ha ben bu tabi bu yazının yazılırken Sayın Zekeriya Öz’ün bağımsız Türkiye partisinin ve Haydar Baş’ın siyasi konumunu bilmeyerek bu yazıyı yazdığına inanıyorum. Ve yine bu yazıyı yazdıktan sonra muhtemelen emniyet içerisindeki bir grubun bu partiye ve Haydar Baş’a da çok olumlu baktığına da inanmıyorum ancak bir kısım emniyet tarafından veya emniyet müdürlüğünün dışındaki bir takım bir kısım güvenlik kurumları tarafından Haydar Baş’ın asla bu operasyon içerisine sokulmaması istenmiştir ve bu bapta da o incelemenin telefon dinlenmesi isteminin önü kesilmiştir. Ve inanıyorum mahkemenizin tabi taktirine bağlıdır bu konuda neden bu yazı cevabını efendim yerine getirilmediği sorulduğunda zannediyorum ilginç bir olay ortaya çıkacaktır. Çünkü bağımsız Türkiye partisinin, efendime söyleyim bu gün için laik sistem içerisinde görev yaptığı ve Fethullahçılara karşı bir devletin rejimi içerisinde bir görev yaptığı anlaşılacaktır. Bu bapta da bağımsız Türkiye partisinin dinlenmesi ve bu operasyon içerisine alınmasının önünün kesildiği kanaatindeyim. Değerli başkanım bir başka konuda doğru olmayan bir konu, emniyetin yazısında raporunda burada bir kısım yargılanan sanıklarla, sanıkların da katılmış olduğu etkinliklere emniyet doğru bir tespit yapmış demiş ki, şu etkinliğe şu, şu kişi katıldı. Bakıyorum efendim, bu rapor olduğu gibi iddianameye aktarılmış ama bir değişiklik yapılmış emniyet doğru olarak yapmış olduğu o tespiti savcılık değiştirmiş birlikte katıldılar diye geçmiş. Şimdi birlikte katılım farklı her etkinliğe bir kısım insanların katılması farklı, birlikte katılım yanlış bir intiba uyandırabilir sizlerde, sanki o insanlar bir yerde toplandı birlikte hareket ediyorlar birlikte katıldılar yok böyle bir şey. O etkinliğe katılan insanların birçoğunu da görmemiş olabiliriz. Mümkündür görebilirsiniz de görmeyebilirsinizde ama oraya kesinlikle hiçbir etkinliğe ortak bir katılım yoktur, herkesin kendi iletişim kanallarıyla televizyondan, basından vesaire den o mitingleri bilir görür duyar gelir, orada belki görürseniz merhabalaşırsınız, olay budur. Ama tutup ta bir sözde örgüt ortaya çıkarmak için bu tür kelime oyunlarına müracaat etmeye lüzum yoktur. Emniyet bunu yapmamış siz bunu niye yapıyorsunuz? Niye değiştiriyorsunuz o raporu? Raporu değiştirdiniz tek cümle o birlikte katılım. Yine değerli başkanım yurt dışına çıkış kayıtları konusunda burada da yanlış bir intiba yaratmak amacıyla, aynı gün şöyle deniyor, şeyde cümlede aynı gün yani 25.3.2007 tarihinde Sami Hoştan, Hayrettin Ertekin, Sevgi Erenerol ve Kemal Kerinçsiz’in İstanbul Atatürk hava limanından yurtdışına çıkış yaptıkları. Sanki bu 4 kişi aynı uçakta, aynı ülkeye efendim bir arada birlikte gidiyorlar intiba. Niye bunu yapıyorsunuz? Yazın her birinin ayrı, ayrı ülkelere bir tesadüfün olduğunu görün orada, yani bunu yapmakta bir şey kaybetmezsiniz, doğru olanı yapmış olursunuz ve nitekim iddianamenin 1. bölümünde aynen cümle şuydu. Yurtdışında toplantı yaptıkları sabit olmuştur, Ancak vaktimizin darlığı sebebiyle bunu ispat edemedik, emniyet güvenlik kurumlarından gelecek bilgiler dâhilinde ispat edilecektir. Nerede? Bakın 1 yılı aştı kovuşturma tek bir belge sunabildiniz mi? tam aksine Sayın mahkememiz Milli İstihbarat Teşkilatına yazdığı yazı cevabında. Bu tür toplantıların oluşumların

46

Page 47: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:47

olmadığı net bir şekilde gelmiştir. İspat edemediğiniz bir konuyu tahrip ederek düzelterek, efendim yanlış yola sevk ederek bu şekilde delil yaratmanızı doğru olmadığını ortadadır. Değerli başkanım, yine son olarak söylemek istediğim burada huzurda bulunan bir kısım sanıklarla benim husumetli ve kavgalı olduğum defalarca gündeme geldi. Bunları buraya taşımak istemiyorum ama buna ilişkin iddianame ekinde yaklaşık belki yarım klasör belge var, kişiler arasında yazışmalar var. Bunların hiçbir yazışmasını ben yapmamışım sadece, benim hakkımda olduğundan sorgum sırasında sizlere bunların açıklamalarda bulunma zaruretini hissettim ama onların altında hiçbirinin benim imzam yoktur. Fakat o husumetin varlığını teyit eden, son derece net yazışmalar bu kadar birbiriyle kavgalı çatışma içerisinde husumet içinde olan, çok kısa süreli bir tanışıklık süreci içerisinde siz nasıl örgütü oluşturabilirisiniz, mümkün mü dür? Lütfen bunları mademki ek klasörlere aldınız bunları da bir değerlendirin iddianamede. Ben sözde edilen sanıklarla, gözaltından en az 15 ay önce hiçbir görüşmem yok. Bu görüşmemin olmadığı telefon rehber kayıtlarıyla sabit, önünüzde telefon rehber kayıtları. Kasım ayından beri tek bir telefon görüşmesi varsa o zaman bütün bu söylediklerimin gayri ciddide ortaya çıkar ama onunla da teyit ediliyor buna rağmen siz hala örgüt üyesisiniz diyorsanız, o takdirde tamamen maksatlı davrandığınız anlaşılacaktır. Gene son olarak değerli başkanım, vaktim bitti zannediyorum, birkaç dakikayla bitirmek istiyorum. Yine klasör 298 sayfa 161-162 de işçi partisinden çıktığı iddia edilen deliller arasında bir bilgisayar çıktısında onu da defalarca konuştuk, Eminönü de bir lokantada kebapçı lokanta güya emekli generallerle bir toplantı yapıldı hadisesi burada bir takım kişilerin olduğu söylenmiş benim işçi partisi bünyesine katılma fikrine karşı çıktığım söylenmiş tam bir mizansen ve işçi partili sanıklar tarafından zaten böyle bir belge doğrulanmadı burada işte Taner Ünal veya vesaire bir takım kişilerin toplandığı söylenmiş ben Taner Ünal’ın kesinlikle tanımıyorum, yüzünü görmedim hiçbir şekilde yüz yüze gelmedik, hiçbir etkinliğe de katılmadık. Onu da zaten sorgum sırasında ifade ettim yani yüz yüze gelip de bir tanışıklığım asla yoktur. Muzaffer Tekin ‘in müdafiliği sırasında zannediyorum vatansever güç kuvvetler birliği davasında Sayın Muzaffer Tekin’in aleyhine bir ifade verildiği şeklinde basında bir haber çıkmıştı. Bu haber üzerine beni telefonla aradı. Muzaffer Tekin ‘in müdafisi olarak ben böyle bir bulunmadım dedim, ben ifade tutanağımı size fakslıyorum, gazetede çıkan haberler yalandır. Sadece yapmış olduğum bir telefon görüşmesi oda tamamen mesleki bir görüşmedir. Onun dışında kendisini yüzünü dahi görmedim, hiçbir etkinlikte de yer almadım bunu da ifade etmek isterim değerli başkanım, teşekkür ediyorum.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz istedi verildi:" Sayın başkan genelde kendi yerimden konuşmayı tercih ediyordum ancak bugün evraklarım aktarmak istediğim şeyler çok fazla olduğu için konular süremi aşmadan tabi. Ayrıca burası da kürsüden ziyade başka anlayışlar için adeta kurban sunağı şekline dönüştürmek isteniyor yaşadığım şu koşullarda birde buna karşı hala mücadele ettiğimi ve burayı bu hale getirmek isteyen anlayışın, ne kadar hukuksuz olduğunuzu tekrar heyetinize anlatmak için tercih ettim. Şöyle yapmak istiyorum Sayın başkanım, Danıştay davası dosyamızla birleştirildi ve görülüyor ben o davada 11. Ağır Ceza Mahkemesinin kararıyla takipsizlik kararı verilerek bu dava ile ilişiğim olmadığı ortaya çıkartılmıştı ancak gelinen süreçte hem Ergenekon sanığı olarak hem de Danıştay ile ilişkilendirilerek ki burada çelişkili sorulara cevap veren sanık Osman Yıldırım’ın da bizleri davaya konuya tekrar dâhil etmek istediği ortada. Aslında bugün sorularımızı devam edip bu sanığın yaratmış olduğu havayı burada dağılmasını yok olmasını tercih ederdim ama heyetiniz bu şekilde takdir etti. Sayın başkanım, Sayın heyet, belli bir süreçten geçtiğimize ben kanaat getirmenin ötesinde Danıştay olayından, Danıştay olayından sonra bunu bir ego vesilesi ile değil yaşadığım olayları nasıl dile getirmişim. Çalıştığım önce vatan gazetesinde yazmış olduğum bir köşe yazısı ile kısaca bölüm alarak aktaracağım. 12 Nisan 2006 tarihli köşe yazım da bir bölümünü aktaracağım o süreçte şehit olan bir devre arkadaşım var. Yarbay Alim Yılmaz, yarbay Alim aynı zamanda ülkesini milletini ve bunların geleceğini düşünürdü. Yarbay Alim sadece düşünmekle kalmaz planlar yapar bunları hayata

47

Page 48: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:48

geçirmek için uğraşılar verirdi ve zaten görevi buydu. Aynı kaymakam Kemal bey’in yaptığı gibi, aradan 87 yıl geçti. Bugün damat Ferit paşa hükümeti değil, Sait molla adalet müsteşarı değil, nemrut Kürt Mustafa paşa divan başkanı değil, Ali Kemal gazeteci değil, kavaklı Fevzi paşa harbiye nezaretinde değil, İngilizler İstanbul’u işgalde değil, Fransızlar askerleri bizim sokaklarımızda değil bugün hamlesiz iradeler, güvensiz siyasetler, korkak mevkiler var. Bugün kör akıllılar, pislik kokan zihinler, kahpe emeller, hain düşünceler iş başında. Bugün ahlaksız paralar, iğrenç zevk zamanları, sakat uykular hâkim ülkeye. Yarbay Âlim’in mayında parmak izleri, kaymakam Kemal’in yağlı ilmeğindekiyle aynı. Bu gün bugün Yarbay Âlim’in mayınını bulmakta, fünyesini sökmekte geç kaldık. Kaymakam Kemal’in yağlı ilmeğini kesmekte geç kaldığımız gibi. Bugün Yarbay Âlim’in mayının döşenmesini engelleyemedik, Kaymakam Kemal’in darağacını engelleyemediğimiz gibi. Bugün AB ile masaya oturduk, teröristle masaya oturmaya ise ramak kaldı. Dün damat Ferit hükümeti İngilizlerle oturmuştu. Bugün teröristle mücadele edenler mahkemelerde yargılanmak isteniyor. Dün Nemrut Kürt Mustafa paşa divanı harbi kurulmuştu. Bugün ölüm pusuları sipariş ediliyor Yarbay Alim’e, Van savcısı Astsubayları yargılıyor, dün kaymakam Kemal’in cellâdı geciktiği için adliye müsteşarı Sait Molla kızıyordu, işi çabuk bitir diye. Bugün suskunluk çamurunda boğulurken birileri mahalleyi işgal edenler evimizin en mahrem odasına girmek üzereler. Dün Kavaklı Fevzi paşa harbiye nezareti binasında idama susmanın erdem olduğunu düşünürken 1 yıl sonra işgal süngüleri aklını başına getirmişti. Bugün gazeteciler yaşanan son olaylara olay demedi. Dün gazeteci Ali Kemal idamı keyifle izledi sonra halkın hışmına uğradı. Bugün Yarbay Âlim mayınla şehit edildi, dün kaymakam Kemal yağlı ilmek ile şehit edilmişti. Sayın başkanım, bu Nisan 12,2006 yılı ve ben kısa bir süre sonra yaklaşık 1,5 ay sonra Danıştay olayında gözaltına alındım ve serbest bırakıldım mahkeme tarafından o mahkemeden çıktıktan sonraki tarih 14 Temmuz 2006 da gözlemlerim o sürçteki gözlemlerim şöyle. Son 3 yıl ve buçuk yıl süre içinde deliller şöyledir. Bölüm 1, Türkiye de mafya gurupların üzerine gidilir. Mafya liderleri teker, teker yakalanır ve cezaevine yerleştirilir. Bu sözde operasyonlardır, arkasında yolsuzlukla mücadele iddiaları vardır. Mafya gladyo bağlantıları deşifre edilir ünlem işaretli, içine asker yerleştirilir ve konu tarihi süreç içerisinde 3. bir ayağa dayandırılarak sağlamlaştırılır. Mafyadan arındırılmış boş alana etnik mafya yapısı yerleştirilir ve güçlendirilir. Kürtçü olan bu etnik mafyanın önü açılır. Ekonomik güç kazanması için her türlü gayri yasal işler için göz yumulur. Bölüm 3, bölüm 2. Türk askeri Irak kuzeyinde esir alınır, kan eksikliği konuşma yapmayı bile engeldir. Tek kelime edilmez, adeta müstahaksınız tavrı sergilenir asker bir ölçüde aşağılanmak istenir. Türkiye de askerlerinde içinde bulunduğu çeteler tek, tek ayaklanır tekrar ünlem işareti var bu cümlenin sonunda. Şemdinli olayları, Bursa il jandarma alay komutanı dahil edildiği sanal olaylar, sauna, Danıştay, atabeyler gibi olaylar basına servis edilir. Olaylar yükseltilir askerin genç kadrosu darbe yapacak imajı yaratılır. Bölüm 3. Türkiye de Kürt sorunu ilan edilir. Türkiye de laik kurumlar teker, teker hedef gösterilir. PKK etnik Kürt çizgisinde kışkırtmalar başlatılır asker yüzde 70 Güneydoğu kırsalından enterne edilir, operasyon gücü doğrudan elinden alınır. Laikli ve türban esas mesele olarak türbandan damıtılarak damla, damla kafalara damlatılır. Toplumun psikolojisi yavaş, yavaş bozulur. Bölüm 4. Sabetay olmak korkusu halka aşılanır. TV dizileri daha çok Fırat ötesi hayatlar kıvamındadır. Kurtlar vadisi dizisi olarak servis edilir, olayların içi dışına çıkartılır. Şubat soğuk bir ay diye dizi yayına sokulur. Yılansı bir vaziyet toplum zehirlenir. Dizi, magazin yalan haberlerle toplumun algısı değiştirilir. Bölüm 5. AB yetkilileri ülkeye gelir soluğu Diyarbakır da alır. Sivil toplum örgütleri AB’yi destekler, AB den para alır, projeler hayata geçirir. ABD Irakta yeni bir çamaşırsız devlet kurma çabasına girer. Akademisyen, diplomat, bürokrat bir kesim tüm gelişmeleri batılı olmak, modern olmak, gelişmek diye topluma anlatır. Bölüm 6. stratejik hedefler belirlenir, bu hedeflere provakatif, tehlikeli, darbeci olarak ima edilir. Görevde ki ve emekli askerler teker, teker yakalanır, ünlem işareti. Çeteci ilan edilir. Sırasıyla çıta yükseltilir TSK’nin önemli kademeleri hedefe konur. Kurumlarla silahlı, kurumlara silahlı saldırı başlatılır, kademelerin içi

48

Page 49: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:49

boşaltılır, tartışılır. Bölüm son, dosya savaşları diye bitirmişim. Sayın başkanım, 2 yıla yakındır huzurunuzdayız daha doğrusu 1 yıldır huzurunuzdayız ve 2 yıldır tutuklu olarak bu davanın sanıkları olmaya devam ediyorum ben. Ancak bir tutuklama kararı okuyacağım, şahsımın tutuklanmasıyla ilgili, Sayın mahkemenizin üye hâkiminin beni tutuklama kararını okuyorum. 25.1.2008 tarihli, tutuklama sebebi düzeltiyorum sanığa isnat olunan fiil. Örgüt faaliyeti çerçevesinde halkı hükümete karşı silahlı isyana tahrik ve terör örgütü üyeliği. Tutuklama sebebi, mevcut delil durumu isnat edilen eylemlerin tutuklamayı gerektirir katalog suçlar arasında sayılmış olması dosya içeriğinde ilgili resmi kurumlar ile yapılan yazışmalar sonucu gelen cevabı yazılar ifadeler arasındaki kısmi çelişkiler ve hayatın olağan akışına uygun olmadığı düşünülen bir kısım telefon görüşmeleri ve dosya içeriği 1 Arada değerlendirildiğinde denerek tutuklandım. Yargılandığım bu davada, iddianamede bana isnat edilen suç terör örgütü üyesi olmak. Ancak bu mahkeme salonunda yargılanırken hayatın olağan akışına uygun olmadığı düşünülen bir takım telefon görüşmesi ile ilgili ne heyetiniz ne de Sayın savcılar bana tek bir soru sormadılar. Dosya içeriğinde ilgili resmi kurumlar ile yapılan yazışmalar sonucu gelen cevabı yazılarda bir çelişki bir tenakuz olduğunu düşündü herhalde Sayın üye ve hala buradayım. Ancak bana sorduğu soru, TSK’den ayrılıp ayrılmadığım, evet doğru. MİT üyesi olup elemanı veya çalışanı olup olmadığımda hayır. Çalışmıyorumdur. Bunu zaten MİT’ten yazı geldi zaten polis teşkilatıyla hiçbir ilişkim yok. Bunun dışında bilmediğim acaba bir resmi kurumdan gelen benim haberim olmadığı bir yazı mı var ki ben hala buradayım ve mevcut delil durumu isnat edilen eylemlerin tutuklamayı gerektirir katalog suçlar arasında sayılmış olması. Tutuklama sebeplerinden bir tanesi de bu, burada eylem olarak nitelendirilen çoğu olay Sayın avukat Kemal Kerinçsiz tarafından da ortaya konuldu. Örgütün bir eylemi yok. Bir tek yaratılmaya çalışılan Danıştay eylemi var, kararı kesinleşmiş sonradan Yargıtay’dan dönmüş ve burada görülmeye çalışılan Danıştay olayı var. Ancak Danıştay olayında da ne hikmetse 4 aydır biz ne doğru düzgün burada akıcı bir soruşturmanın yaşandığını görebildik ve önümüzdeki hafta da bize ait olmayın bizim duruşmamızın olmadığı bir süreç ondan sonra ki olmayacak. Yine 2 hafta sonra biz burada gelip kaldığımız yerden sorulara devam edeceğiz ve 2 hafta sonra bizim sorularla ancak buradaki sanığın hakkımızda söylemiş olduğu yalanları çürütme şansına sahip olacağız. Sayın başkanım, müteaddit defalar mahkemenize taleplerde bulundum, dilekçeler verdim bunlardan bir tanesi de şuydu. Bu 1. iddianame yazılırken Ergenekon terör örgütü nün şeması. Şimdi bu şemada üst tarafta lider kadro var alt tarafta da beni şuraya beni yerleştirmişler. Alt tarafta da örgütün işte suikast timleri vesaire diye görevlendirdikleri kişiler var. Orta bir yerde duruyorum şimdi bakıyorum orta yerde duran insanların hepsi burada, bir tek fark var. Lider olanların birçoğu burada yok, üst tarafı boş alt tarafı da boş. Yine bir talepte bulundum heyetinize dedim ki, 2. hücre yapılanması içerisinde benim sorumluluğumda ki sözde bu iddia edilen hücre yapılanmasının içerisinde saipir deblelvize isimli bir şahıs var. Şimdi bu şahıs hiç tutuklanmadı, bu şahıs Türk uyruklu değil ve bu şahsı halen mahkemeniz yazıyor mahkemenize gelen yakalandığına dair cevabı yazı yok. Çünkü bu şahıs buraya gelmeden önce yabancılar şube tarafından alınmıştı, yani bu dava başlamadan önce. yani meslek onurunu satan savcı Zekeriya Öz'ün tezgâhından sıkı bir şekilde geçmişti bu şahıs, şu an ortada yok. Muhtemelen de gizli tanık 4. iddianamede ortaya çıkacak. Şimdi bu timin, bu hüre yapılanmasının başına konulan ben buradayım ama eylemi yapacak tetiği çekecek iddia edilen kişi dışarıda ama yok. Örgütün lider kadrosu dışarıda ben 2 yıldır buradayım. Daha ilginç bir şey var, 2. ve 3. iddianameler hazırlanıp mahkemenize gönderildi, mahkemeniz tarafından kabul edildi bu iddianameler burada soru işaretli bırakılmış 5 tane başkanlık var. bu 5 tane başkanlığa 2 ve 3. iddianamelerde örgüt lideri olarak adlandırılan şahıslan olmasına rağmen, bu şema devam ettirilmedi. Şimdi Ergenekon terör örgütü bu kadardı bu şema bu kadar kişi için mi hazırlandı? Yoksa diğer şahıslar için hazırlamaya cesaret mi edemedi savcılar? Yoksa bu şemadaki yerlerine koyabilecek yalanları mı bulamadılar? Bir şeyden vazgeçilmesi lazım. Ya 2. 3.

49

Page 50: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:50

iddianamelerde bizlerin adları bulaştırılarak bu iddianamede birleştirme talebi ortadan kaldırılmalı bu anlayış yok edilmeli ki bu toplumda anlasın böyle bir örgüt olmadığını, yada böyle bir şemayı tekrar yapabilsinler. Cehalet dolu, rezalet kokan şu şemayı bir daha yapabilsinler, o zaman toplum çok daha iyi anlayabilsin diğerleri de Ergenekon terör örgütü çünkü adı öyle anılıyor. Başbakan terör örgütü diyor, Ergenekon terör örgütü diyor. İçişleri bakanı örgüt diyor, vatandaşa böyle anlatılıyor. Nerede şema? Şemanın gerisi niye yok? Ve mahkemeniz karar verdi istedi Sayın başkanım, acaba geldi mi?”

Mahkeme Başkanı :" Yok.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Yok, şimdi Sayın başkanım bu ne demektir? Benim 22

aydır burada hayatımı çalan bu siyasi anlayış, yani konuştuğumuz yer devletin resmi bir kurumunun çatısı altında konuşuyoruz, bir mahkeme. İlahi sistemden bahsederek konuşmayacağım Kadılık sisteminde değiliz ama bu hiçbir vicdana sığmaz. Zaman zaman çeşitli sanıklar buradan bahsediyorlar hukuk olmadığını ve dün yargı sisteminde kendi içinde çatıştığını ve birbirini dinlemeye çalıştığını, bana hemen mahkemenize vermiş olduğum bir dilekçemi hatırlattı, talebimi hatırlattı. İddianameye konulan benimle eşim aramda gecen telefon görüşmelerini imha edilmesini talep ettim. Mahkemenizden şöyle bir karar geldi, bu hazırlık yapısı oluşturma sırasında evli olmadığınız daha öncesinde de nişanlı olduğunuza dair bir delil olmadığı nişanlanmanın delili mi olur Sayın başkanım? Ama şunu anlamıyorum şu anlayışı anlamıyorum memlekette, ülkede birazcık haksızlıklar yukarıya doğru tırmandığı zaman sesler ayyuka çıkıyor. İstanbul Cumhuriyet başsavcısını dinlemişler, beni dinlediler beni de dinlemeye hakları yok, vatandaşım, hakları yok, haksız dinleme yaptıklarını da biliyorum. Ama korkak mevkilerin şu saatten sonra yapacak bir şeyleri yok, 10 defa daha dinlerler. Sadece dinlenilmemiş teknik takip yani ses ve görüntülü kayıtla takip kararı var. İstanbul Cumhuriyet başsavcısının adına, yani ben burada debelenirken orada Sayın başsavcımız hukuki haklarını kaybetmiş. Çünkü bana hukuki hakkı kendisi tanımadı ilk gün çıktı dedi ki bu örgüt çok başka bir örgüt, e bugün kendisinin başına geldi. Yarın bir başkasının başına gelecek. Sayın başkanım, Sayın heyet, iddianameyle ilgili olarak müteaddit zamanlarda hakkımı hakkımda yapılan suçlamalara yönelik olarak, suçlamaları çürüten taleplerde bulundum ve eklerine de bu suçlamaların haksız olduğunu ve belgeleri budur diye, ekleyip mahkemenize sundum. Bunlardan bir tanesi de savcı Zekeriya Öz'ün Meryem Aykut ismini kullanarak bir mail adresi oluşturduğum ve bunun benim kod adı olduğumdu. Gerçekten burada bir avukat arkadaş çıkarttı ortaya ilgili savcının benimle ilgili nasıl bir bayan adını kod olarak kullanacağım düşüncesine şaşarken cevap bulamazken bir arkadaş yetişip kendisi bir bayanın adını kod olarak kullanıyormuş Kezban ipek isimli. Oysa Show TV ile mahkemeniz aracılığıyla yapılan yazışma sonucunda Meryem Aykut’un Zehra Meryem Aykut olarak Show TV de çalıştığı ve tarihleri belirtildi. Fantezisini iddianameye her satırında yüklemeye çalışan savcı Zekeriya Öz'ün hakkımdaki bu suçlaması da bozuldu. Bende Devletin güvenliği ile ilgili gizli belgeler olduğu ama bunu TSK’den ayrılmasına rağmen TSK’ye ait belgeler bulunduruyor şeklinde bir iddia ile buraya yazdı. Bu konuda da çok rahat davrandım mahkemenizden talep ettim ve ısrarlı taleplerim sonucunda Genelkurmay Başkanlığından da yazı geldi, evet bende 5-6 tane gizli belge bulunmaktadır. Bu mahkemenizin konusu mu dur? Yoksa askeri mahkemenin konusu mudur? Buda henüz belli değil mahkemenizde bu konuda zaten askeri kanallar vasıtasıyla cevap istediler. Sayın başkan, burada ısrarla peşine düştüğüm konulardan bir tanesi de ve tutanakta kayıtlara geçmemişti savcı Nihat Taşkın’ın devletin yeniden yapılandırılması isimli dokümanı sormuştu. Bunun benden nasıl elde edildiğine dair tutanakların tarafıma verilmesini talep etmiştim. 2 defa mahkemeniz bu konuda karar verdi sonuç alamayınca bir 3. defa talepte bulundum. 2.6.2009 tarihinde ki ara karar 6/a maddesince daha önce karara bağlanan devletin yeniden yapılanması isimli dokümanın kendisinin CD halinde bulunduğuna ilişkin arama ve el koyma kararının Danıştay dosyası mahkememize ulaştıktan sonra verilmesi yönünde vaki talebin

50

Page 51: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:51

değerlendirilmesine şeklinde karar verildi. Ancak bende hala böyle bir şey yok ben bulamadım yani devletin yeniden yapılandırılması ile ilgili dokümanın benden ele geçişine dair, tutanağın ben dosya kapsamında da göremedim ve mahkemeniz tarafından tarafıma da verilemedi. Yine Nisan ayı içerisinde mahkemenize ulaşan bir ses kaydından yola çıkarak benimle ilgili mahkemenizde henüz ulaşmamış olan veya mahkemenize ulaşıpta gizli olarak tutulan bilgi belge, CD, kaset, resim, disket, yoğun disk olup olmadığı konusunda tarafımın bilgilendirilmesini talep etmiştim. Bu konuda mahkemeniz 2 defa daha yazı yazıldı şöyleydi, daha sonraki taleplerim ben ve diğer sanıklar hakkında yürütülen mahkemeniz dışında hala yapılan bir soruşturma, araştırma var mı? Mahkemeniz bu yazıyı da yazdı 2 defa buna da henüz bir cevap gelmedi. Yani ucu açık hale getirilmiş şu davada yarın benim hakkımda hangi belge, hangi delil çıkacak bunu daha bilemiyorum çıkıp çıkmayacağını da bilemiyorum. Bir 3. önemli konu benim için şuydu ve mahkemenizden yine talep etmiştim. Sayın Kemal Alemdaroğlu burada sorgulanırken, Sayın savcı Nihat Taşkın Özden Örnek’in günlüklerinin benim bilgisayarımdan çıktığını belirterek Kemal Alemdaroğluna soru yöneltti. Bende bunun üzerine Özden Örnek’in günlüklerinin bende bulunmadığını belirterek bunun bana verilmesini talep ettim, bu belgenin bu dokümanın. 2 defa ısrarlı talebim üzerine bir sonuç alamadım en son mahkemenizin 5.6.2009 tarihli kararı aynen şöyle. 1/a maddesi, 5.6.2009 günü 5 nolu dilekçesinde belirttiği Özden Örnek’in günlükleri ile ilgili belgeler bu dosya içerisinde olmayıp birleştirilmesi konusunda muvafakat verilen Danıştay dava dosyası yâda mahkememize açılan 2009/85 esas sayılı dava dosyası içerisinde bulunabileceğinden bu dosyalar incelendikten sonra talep konusunda karar verilmesine, bununla ilgili daha önce verilen ara kararından dönülmesine bu belge hala bana gelmedi Sayın başkanım. Daha sonra bu belgeye bu bahsetmiş olduğunuz davanın görüldüğü diğer duruşmaya katılarak bununla ilgili hakkımda konuşulacaklar iddia edilecekler, sorulara muhatap olmak amacıyla bir talepte bulundum. Diğer duruşmalara da katılma talep ettim ancak mahkemeniz bunu da reddetti yani diğer duruşmaya katılamazsınız yönünde karar belirtti. E şimdi birilerinin buraya kurban sunağı haline getirmek istediğini söylediğim düşündüğüm bu izlenim artık kesinlikle emin olduğum beni eğer mahkemeniz rahata, huzura gerçeğe hakka ulaştıramayacaksa ne yapabilirim? Yani adaletin en son noktası benim için şu an benim yargılandığım yer ve sonuç alamıyorum. Yarın savcı benim için yeni bir belge gönderecek mi? polis yeni bir tertipleyip bir delil daha gönderecek mi? acaba öbür iddianamelerde benim ile ilgili yeni bir durum çıkacak mı? 4. iddianamelerde benimle ilgili yeni bir şey çıkacak mı? Olaya baktığım zaman en başa dönüyorum. Az önce okuduğum isnat edilen suçlar ve tutuklanma sebeplerim ile burada 2 yıl geçirdim. Acaba diyorum ki son ara kararlarınızda 9 kişi hakkında burada Sayın başkanın tahliye olmaları yönünde oyuna karşı 2 üyenin ret oyuyla kalan şahıslar var ancak oradaki Sayın başkanın tahliye olma yönündeki nitelikleri sıralarken benim hala o nitelikte olamam da beni tekrar üzüyor ve düşündürüyor. Çünkü burada kalan diğer ismi geçmeyen diğer şahısların çoğu asker ellerini Genelkurmay’ın karargâhına uzattılar diğer ellerini yargının ciğerine acaba yarın beni merak ediyorum İmralı 60 kompleksiyle buda darbeci subay diye mi ilan edecekler? Bunun delillerini mi çıkartacaklar? Bunları düşünmek benim hakkım bu kürsüde söylemek benim hakkım. Sayın başkanım, Sayın üyeler, ben kendisi hakkında laikliğin odağı olduğu belirtilen bir hükümete muhalefet etmekten başka hiçbir suç işlemedim buda suç değil. Laikliğe karşı olmanın odağı olan bir iktidara bir siyasi partiye muhalefet etmekten başka hiçbir suç işlemedim. İşlediğim suçları köşe yazılarım halinde size okudum, kanaatlerimi de okudum. Beni daha fazla burada tutamazsınız. Ben silahla yakalanmış bir terör örgütü sanığı değilim, eylem üzerinde geçirilmiş bir terör örgütü sanığı değilim, hücre evinden alınıp getirilmiş bir terör örgütü sanığı değilim. Ele geçti denilen belgeler hücre evinden, gizli yerlerden, toprak altından çıkarılmış bir terör örgütü sanığı değilim her şey evimden alındı. Bende tek bir silah vardı devletin vermiş olduğu Türk Ordusu Subaylarına mahsustur silahım, benim kandilden gelenler gibi bırakacak silahımda yok. Ben silah üstüne de yemin etmiş bir Türk vatandaşıyım.

51

Page 52: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:52

Devletin resmi kurumunun çatısı altında yaptım bu yemini de. Bizlere daha fazla diz çöktürmeye çalışanlara lütfen müsaade etmeyin. Tahliyemi talep ediyorum saygılarımla.”

Sanık Erhan Timuroğlu söz istedi verildi:" Sayın başkanım, Sayın savcımız, Osman Yıldırım’ın çapraz sorgusu esnasında Osman Yıldırım’a hitaben Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin duruşmasında benim niye ona kızdım yani ona niye itirafçı olduğuna yönelik kızdığını söylüyor. Osman da diyor ki, Erhan Timuroğlu’nun cehaletinden dolayı kızıyor bana. Değil, ben diyorum 3 buçuk yıldır cezaevindeyim ne şartlarda benim ve arkadaşlarım ne şartlarda yattığımızı kendisi iyi biliyor. Madem sen Ergenekon yapılanmasının bir elemanıysan madem sana 500 bin dolar teklifinde bulunulmuşsa ve senin bu hakkını vermemişseler sen neden bunların ismini baştan beri söylemiyorsun da ceza aldıktan sonra artık bittiğini anladıktan sonra bizden mükemmel cezalara bağladıktan sonra, çıkıyorsun kendince bana göre Sayın Zekeriya Öz de vallahi billahi de zorlamamıştır buna bir şey söylememiştir. Bu gazete köşe yazarlarından, dergilerden, televizyonlara bakarak kendince işte ben bu örgütün elemanıyım, militanıyım. Alakası yok, doğru değil bunlar benim Osman Yıldırım’a kızgınlığımın sebebi şudur. Kardeşim sen bu örgütün üyesi değimlisin, o zaman baştan beri söyleyecektin ben bu örgüt üyesiyim diye, peki neden 4 yıl 5 yıl yatırıyorsun burada 1. bu.”

Mahkeme Başkanı :" Onları diyerek mi, kızdın ona?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Tabi, ama alttan, Şimdi altta kalıyoruz ya nezaretlerin altında

oradan vücut diliyle beni çok tahrik ediyordu. Yani aşırı derece tahrik ediyordu Osman Yıldırım. Yani hiçbir şekilde ben onun amacı doğrultusunda cezaevinde yatıyorum. Yani benim kendi amacım yoktu ben onunla beraber Ankara’ya gittim. Danıştay’ın ne olduğunu bilmiyordum. Hiçbir şekilde vallahi, billahi bilmiyorum ya hala da bilmiyorum. Ben Danıştay’ın ne olduğunu bilmiyorum, bilmiyorum ya ben Danıştay’ın varlığını bile bilmiyorum. Gitti Alparslan’ı aldı getirdi o kahveye ben ona söyledim gelmiyorum, o da aynı böyle yav Erhan sen benimle geliyorsun ya, benim orada işim var. bana güvenmiyor musun yav bana, bana Erhan bana güvenmiyor musun? Bu diyen Osman Yıldırım’dır ve bende onunla gittim onun işi oldu diye gittim. Ben Alparslan Arslan’ı bir kere tanımıyorum evet onunla gittim İsmail de benimle geldi. Tekin’in Cumhuriyeti bombalaması benim vesilemle oldu. resmen bana güvenerek gitti ya. Osman Yıldırım, bizle ilgili sayısız dilekçeler vermişti ben bu dilekçeleri dün mü, geçen gün pazartesi günü öğrendim burada öğrendim bu duruşmada öğrendim. O dilekçeleri verdiğinden benim haberim yoktu. Yav Danıştay’ın ne olduğunu bilmeyen Alparslan Arslan’ı tanımayan hayatında Cumhuriyet gazetesini eline alıp ta okumamış bir adam, nasıl olur da bunlarla mevzu yaşar, yani bunu kendi amacı doğrultusunda bunlara saldırır ya bunların ne olduğunu ben bilmiyorum. Adam gizli, gizli en azından 100 tane dilekçe vermiş benle ilgili bu adam. Sayısız dilekçe vermiş ve burada da söylüyor. Ya diyor Cumhuriyet gazetesine yönelik yapılan eylemlerin diyor onu sadece onları dilekçeden yalan konuştuğunu söylüyor yani onların arkasında daha önce durmadın şu anda durdu mu? Diğerlerinin hepsinin arkasındayım diyor. Verdiğim dilekçelerin hepsinin arkasındayım diyor ve tüm dilekçelerinde de beni suçluyor bu adam, bu Osman Yıldırım beni suçluyor. Ben, şimdi Osman Yıldırım’ın kendisine soruyorum evet burada soruyorum, soruyorum. Osman Yıldırım ben Alparslan Arslan’ı tanıyor muydum, tanımıyor muydum?”

Mahkeme Başkanı :" Onları soracaksın ona, onları soracaksın sabırlı ol biraz onları soracaksın hepsini.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Tamam, birde Sayın başkanım neyse bu kadar yeterli şu an.”Sanık Tekin İrşi söz istedi verildi:" Sayın başkan, Ankara’da ki mahkeme hakkında kısaca

bir şey anlatmak istiyorum. Şimdi Ankara’da ki mahkeme bize dinci diye bir ceza verdi bana ve arkadaşlarıma biz dinci falan değiliz bizim bir dini bir örgütle, İslami örgütle bir ilişkimiz yok olmamıştır olamaz da. Yani Danıştay’la hiçbir ilgimiz alakamız olmadığı halde arkadaşlarımızla beraber bize ceza verdiniz yani, Ankara’da ki mahkeme verdi. Biz bir ilgimiz yok Danıştay davasıyla yok yani Danıştay davasını, Danıştay’ı biz gidip basmamışız yani, yani eğer biz

52

Page 53: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:53

bassaydık ben arkadaşlarım İsmail, Erhan, Osman ve Alparslan zaten diyor her şey ben tek başıma ben yapmışım diyor. Yani bunları kendisi söylüyor yani bizden ne istiyorsunuz? Yani bizimle bir ilgisi yok yani Danıştay’ın Danıştay’a gitseydik vallahi billahi biz kendimiz gitseydik içeri kendi işimizi kendimiz görürdük bu kadar insana da yazık günah yani yaptık derdik. Yaptık derdik cezamızı kabul ederdik köşemize çekilirdik yani bizle bir alakası yok gerçekten yok yani, yani Cumhuriyet gazetesine tamam eylem olmuş bunu kabul ediyoruz yani başından sonuna kadar ilk gününde bugüne kadar kabul ediyoruz. Yani yok Danıştay davasıyla bizim bir ilgimiz yok. Alparslan Arslan defalarca söyledi, Ankara da adam bağıra çağıra diyor bu adamların yok ilgisi diyor her şeyi ben tek başıma yapmışım diyor. Yani birileri zorla bu davanın içine çekmek istiyorsa o ayrı bir konu yani bu insanlara da yazık günah ya, bırakın gitsinler yani burada bir tane ablamız var sevgi abla, vallahi billahi ben görüyorum üzülüyorum yani insan olarak yani ne suçu var? Burada bir terör örgütü yok yani ben göremiyorum yani burada polis, asker, doktor, general ne deseniz var yani burada örgüt olacak insan yok parti başkanları, doçentler yani varda var burada ben göremiyorum böyle bir örgüt. Teşekkür ederim.”

Sanık Erhan Timuroğlu söz istedi verildi:" Birde şu diyor ki, oradan onun söyleyecektim diye getirecektim unuttum, diyor ki Erhan Ergenekon’a yararlanmak için diyor korktuğundan dolayı diyor, bana saldırıyor. Yani diyor onlara burada yararlanmak için diyor Ankara da ve burada ondan dolayı saldırıyordu alakası yok. biz buraya geldiğimiz zaman, geldiğimiz zaman şeyden cezaevinden buraya ringten beraber geldik şu cezaevinde, yani bu adliyeye beraber geldik. Dedim Osman Yıldırım dedim eğer senin anlattıkların doğruysa dedim ben yine senin arkanda değil dedim, yanında olurum dedim. Arkanda olsam seni bırakıp kaçabilirim ama yanında olsam aynı hizada olmuş oluruz dedim ve arkasında da durdum, yanında durdum. Arkadaş, neydi ismi Mehmet Bey ona orada hakaret etti kürsüde ben karşı çıktım, bunları gene laf attılar İsmail Sağır‘ da karşı çıktı. E şimdi bakıyorsun verdikleri dilekçelere bu adam sırf sil baştan yalan konuşuyor bizle, alayıyla herkesle yani benle adam bu adam benimle ilgili böyle yalan konuşuyorsa demek ki herkesle ilgili yalan konuşuyor. Şimdi benim bu adama yaptıklarım var ya kimse yapmadı vallahi yapmadı, billahi yapmadı şerefsizim yapmadı ya, garanti yapmadı ya diyor ki o koko coco meselesine diyor ki, evet diyor muhtemelen diyor Erhan orada bekçi duruyor, gece bekçisi tamam kardeşim bekçilik ayıp bir şey değildir. Bekçilikte yaparım çöpçülükte yaparım ama geçmişimde hiçbir hırsızlık davası yoktur. yüz kızartıcı hiçbir şey yoktur. Ben deli kanlı bir adamımdır, gururlu adamımdır, onurlu adamımdır. Geleceğim Sayın başkanım bir saniye, o koko coco meselesi şöyle oldu. Onun karşısında polis karakolu var o karakolun polisleri ve eski bir özel hareketçi ismi Yalçın eski işini vermişti koko coco nun ben gelir gelmez hemen polisler içeri bastılar. Polisler aldı beni karakola götürdü. Bende Levent’in ismini verdim dedim Levent beyin yanında görevliyim dedim. Hemen levent geldi beni oraya görevli olarak gösterdi, mesele bu yani beni karakolda çıkartmak için mecburen beni orada çalışan olarak gösterecek hala benim bu gayrimenkullerle ilgimi yani işgalci olarak halen çıktığım mahkemeler var benim, yargılanıyorum hala yargılanıyorum Sincan da kaç defa mahkemeye çıktım. Bu saygılarımla.”

Sanık Nusret Senem söz istedi verildi:" Sayın başkan, biraz evvel Sayın genel başkanımın tarihi bir konuşması oldu, yargı tarihimiz açısından mutlaka anılacaktır bu konuşma. Türk yargısına karşı silahlı kuvvetlerimize karşı, işçi partisi ne karşı burada yargılanan vatansever insanlara karşı 2 yıldır süren operasyonlar neticesinde davalar açıldı, tertipler yapıldı ve bu tertiplerin önemli bir kısmı bu yargılama kısmında açığa çıktı. Son geldiğimiz nokta, tuzun da koktuğu bir nokta artık kendi üstünde olan başsavcılar dinleniyor, Yargıtay dinleniyor, yargıçlar dinleniyor, silahlı kuvvetlere karşı tertipler yapılabiliyor. Sayın genel başkanın bu tertip ocağına ilişkin, bu tertip örgütüne ilişkin açıklamaları gerçekten çok somut ve tarihi. Bir suç örgütünün varlığı bütün haşmetiyle ortaya çıkıyor. Bu suç örgütünü yönetenler telaş içindedirler, korku içindedirler ama korkunun ecele faydası yok bunu göreceğiz cezalandırılacaklardır

53

Page 54: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:54

kesinlikle ben bu kanaatteyim. Genel başkanımın bu konularla ilgili açıkladığı bütün görüşlerine satırına kadar katılıyorum. Tahliyemi talep ediyorum.”

Sanık Muzaffer Şenocak söz istedi verildi:" Sayın başkan, Sayın mahkeme üyeleri, kişisel verilerimin, iş bilgilerimin usulsüz bir şekilde elde edilerek oluşturan bir CD’den ve bu CD’yi hazırlayan kişinin dağıtması sonucu nedeniyle beni ve birçok kişi nasıl mağdur ettiğini bu yaşanan süreç içerisinde görmekteyiz. Amacı insanları mağdur etmekte olan bu kişinin hayatını yüce mahkemenize açıklamaya çalıştım. Fakat bu durum göz önüne alınmayarak bu kişinin suç durumu, konumu bir çeşit menfaate döndürülmek istenmiştir. Bu durum neticesinde bu kişi mahkemenizce tahliye edilerek adeta ödüllendirilmiştir. Bu kişi kendi suç durumunu örtbas edebilmek amacıyla vermiş olduğu yalan beyanları ve talepleri içeren dilekçeleri mahkemenizce kabul görmüş ve işleme alınmıştır. Bu işlemler neticesinde gelen cevabı yazılarda şahsıma ait hiçbir suç durumu ve şikâyet durumu da yoktur. bu durum içerisinde hakkımda CD oluşturan menfaat sağlamak isteyen kişinin nasıl bir oluşum içerisinde olduğu ortaya çıkmaktadır ayrıca suç durumu dosyası durumu göz önüne alındığında bu işlere de yatkın olduğu ortaya çıkmaktadır. Verdiğim beyanlar ile bu durumu ortaya koymuş olduğum halde bu mahkemede birçok kişi kişisel verileri elde etmek, bulundurmak suçundan yargılanırken benim kişisel verilerimi, iş bilgilerimi usulsüzce elde eden dağıtan kişiye böyle bir suç isnat edilmemesi düşündürücüdür ayrıca benim haklarımın ihlal edilmesi değil midir? Sayın başkanım, diğer bağlantılı olduğum Fikret Emek’le olan bağlantım şahsımın verdiği beyanları ve Fikret Emek’in verdiği beyanlarla aramızdaki diyalogun boyutu belli olmaktadır. Bu anlamda Fikret Emek ile ticari bir kısa beraberliğimiz ötesinde hiçbir bağlantımızın olmadığı ortadadır. Fikret Emek ile tanışmamıza vesile olan ve bu görüşmeden başka hiçbir diyalogumun olmayan Levent Göktaş ile bir bağlantımın olmadığı Levent Göktaş’ın savcılıkta verdiği ve çıkarıldığı mahkemede sorulan soruların içinde bile yer almadığım ve şahsımla ilgili herhangi bir soru sorulmadığı da Levent Göktaş’ın beyanlarında ve mevcut olmaktadır. Ayrıca şahsımın da ne de Levent Göktaş’la telefon kayıtlarımız da yoktur. Sayın başkanım, tutukluluğun kısa bir tanışıklığımız olan Fikret Emek veya Fikret Emek’i tanıştıran bir daha da görüşmediğimiz Levent Göktaş’ı tanıdığımdan dolayı ise ben Fikret Emek ve Levent Göktaş’ı tanıdığıma asla pişman değilim ve pişman olmamda eğer Türk silahlı kuvvetlerine görev almış 2 onurlu insanı tanımak, tanışmak suç ise ben bu suçu işledim ve bu suçun cezasını da ne olursa olsun büyük bir onurla çekerim ama tutukluluğum hayatı insanları mağdur etmek olan bir kişinin verdiği yalan beyanlar ise bu durumun karşısında sessiz kalmam beklenemez. Her insanın kendisinin ve başkalarının bir bildiği açık alanı kendisinin bildiği ama başkalarının bilmediği bir saklı alanı kendisinin bilmediği fakat başkalarının bildiği kör alanı, kendisinin ve başkalarının da farkında olmadığı bir meçhul alanı vardır. Sayın başkanım benim her şeyim ortada ve sayfa, sayfa deliller klasörüne yer almaktadır. Bu durum karşısında benim tutukluluğuma devam ettirecek benim bilmediğim yüce mahkemenin bildiği deliller mi, var? Hukuk yoruma değil delile bakıyorsa bu durum çerçevesinde benim konumumu ve dosyamın tekrar incelenmesini ve mağduriyetimin sona ermesi için tahliyemi talep ediyorum. Teşekkür ediyorum.”

Sanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:" Şimdi Sayın başkanım, SESAR araştırma merkezinin Yeditepe Üniversitesiyle birlikte tertip ettiği bir seminer var. Rekabet ve istihbarat semineri bu seminerin bir tane İngiltere’den katılımcısı bir tane Amerika’dan pardon 2 tane de Amerika’dan katılımcısı var. Türkiye’den de eski MİT mensuplarından Mahir Kaynak katılmış, Yeditepe Üniversitesiyle birlikte yaptık biz bu etkinliği. Şimdi bu etkinliğe katılanlardan birisi Arthur Viece istihbaratçı önemli bir istihbaratçı, İngiliz Ayra Vingler birisi var bu da istihbaratçı üst düzey istihbaratçı March Çasıl var bu da üst düzey bir istihbaratçı Türkiye’den de Mahir Kaynak var bu da üst düzey bir istihbaratçı en azından MİT’te ki konumunu biliyoruz geçmişte ki, bir tane de özel sektörden Rekabet hukuku alanında Türkiye de isim yapmış bir hukukçu var. şimdi bu katılımcılardan March Çasıl bizim big brother diye nitelendirdiğimiz herkesinde koca kulak bildiği

54

Page 55: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:55

dünyadaki tüm iletişimi kontrol eden NCIA denilen Amerikan istihbarat Teşkilatından gelme bir vatandaş Türkiye ye gelirken bu etkinliği SESAR’ın yapacağı Yeditepe üniversitesiyle birlikte kendi kurumuna bildiren ve oradan en azından izin alan ve NCIA’ dan dünyadaki her şeyi izleyen tüm telefon, internet vesaire haberleşmeleri falan faks haberleşmelerini izleyen kuruluştan geliyor. Bizimle ilgili her türlü bilgiyi ediniyor. Orada zaten herhalde bizimle ilgili kayıt var SESAR ile ilgili. diğer Arthur Viece zaten internet istihbaratı konusunda otorite bir isim kendi ülkesinde de böyle, dünyada da böyle biliniyor. Bu da bir istihbaratçı. Avra Vingler aynı konuda yine çok bilinen bir istihbaratçı, Mahir Kaynak’ı zaten söylemeye gerek yok biliyorsunuz. şimdi bu kadar dev istihbarat örgütlerinin terörist olarak nitelendirmediği kuruluşu ve kişiyi yani SESAR ve İsmail Yıldız’ı iddia makamı terörist diye nitelendiriyor. Zannediyorum ellerinde NCIA’nin teknolojisinden daha büyük bir teknoloji var. NCIA’ın bildiğinden çok daha fazlasını biliyorlar. Amerika daha önce bahsettim Büyük elçiliklerindeki tüm etkinliklere çağırıyor, benim terörist olduğumu bile bile çağırıyor Sayın başkanım. Diğerleri de kendi ülkelerde istihbarat teşkilatlarını böyle bir etkinliğe gideceklerini, seminere gideceklerini haber vererek Türkiye ye geliyorlar. Biz bunu ne zaman yapmışız 4-5 Aralık 2004 yılında yapmışız Sayın başkanım, bu etkinliği bu semineri 4-5 Aralık 2004 yıllarında yapmışız. Ben 2007 yılının Temmuz ayında tutuklandım. Şimdi Sayın başkanım, ben duruşmalar başlarken size demiştim sağınızda Recep Tayip Erdoğan dururken ki internet basın yoluyla hakaret ettiğime ilişkin 60’a yakın dava açmıştı dururken siz nasıl burada objektif bir karar vereceksiniz siz demiştiniz ki, ben vereceğim objektif bir karar veya heyetimizden bu konuda endişe etmeyin demiştiniz. Ben endişe etmiyorum Sayın başkanım. Fakat şurada medyada bir haber var Fikret Seçen’in kardeşinin düğünü oluyor, Cumhuriyet savcısı bu davanın savcılarından nikâh şahidi Hayati Yazıcı, düğündeki savcılardan birisi de Zekeriya Öz, Zekeriya Öz daha önce söyledim burada benim avukatıma diyor ki biz İsmail Yıldız’ı bu davada kurban seçtik. Neyle ilgili kurban seçilmişim buradaki en ciddi deliller bende çıkmış benim evimde devlete ait gizli belgeler çıkmış Sayın başkanım, bununla ilgili olarak ta ben kurban seçilmişim. Zekeriya Öz bu davada Hayati Yazıcı ile yan yana Fikret Seçen bu davada Hayati Yazıcı ile yan yana Hayati Yazıcı AKP’de genel başkan yardımcısıydı sonra bilare Başbakan Yardımcısı oldu şimdi halen kabinede Bakan. Şimdi Sayın başkanım, AK Partide beni çok iyi tanıyan insanlar var birlikte çalıştık, orada saatlerce brifing verdim ben. Hayati Yazıcı’yı, İdris Naim Şahin, Bülent Gedikli’yi buraya çağırın onların ben burada dinlenilmesini istiyorum. Benim hükümeti halka karşı nasıl silahlı isyana tahrik ettiğimi burada kendileri anlatsınlar bizatihi anlatsınlar. Şimdi Hayati Yazıcı burada Fikret Seçen’in yanında ben şaşırıyorum, Hizbuttahrirle nasıl bir ilişkim olabilir diye. Hayati Yazıcı Fikret Seçen’in yanında, yargının içerisinde olursa tabi ki olacak Sayın başkanım, Hayati Yazıcı kim? Hayati Yazıcı Recep Tayip Erdoğan’ın avukatıydı, iktidara gelmeden öncede benim ofisime geldiler. İktidara geldikten sonrada saatlerce konuştuk. Sayın başkanım, şu unutulmasın bakın, Ankara da bu hikâyenin bu Ergenekon adı verilen davanın kilometre taşlarını nasıl döşendiğini herkes biliyor. Kim dinlenirse dinlenir, kim takip edilirse takip edilir. Türkiye de dinlenilmedik bir konuşma yoktur, yarın hepsi çıkar mutlaka çıkar bu tertibi kimlerin ne şekilde organize ettiği Ankara da isim, isim biliniyor bu saklı ve gizli değil birileri kalkıp söyleyemiyor çünkü söyleyeni içeriye atıyorlar Sayın başkanım bunu yaşadık. Ben AKP’ye muhalefet ettim. AKP’nin varlığına muhalefet etmedim Recep Tayip Erdoğan’ın varlığına muhalefet etmedim. Politikalarına muhalefet ettim ben bu işin uzmanıyım bir Tink Tenk ’in başkanıyım Sayın başkanım. Şimdi dünyanın en önemli istihbarat teşkilatları benim terörist olduğumu, benim kurumumun terörist olduğunu atlıyor. İddia makamı ki dünyada ki her halde diğer istihbarat teşkilatlarının üstünde bir istihbarat teşkilatı olarak tarihe geçecek. Beni terörist olarak nitelendiriyor. Sayın başkanım, Hayati Yazıcı’nın ve hükümetin gölgesi burada Sayın başkanım Hayati Yazıcı’nın ve hükümetin gölgesi burada. Bu mahkemenin üzerinde sadece iddia makamının değil, artık sizinde üzerinizde ve bunu hiçbir şekilde üzerinizden atamazsınız. Çünkü Sayın başbakanın ifadelerini dinliyoruz,

55

Page 56: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:56

meclis başkanına emredebilen bir başbakan Meclis Başkanına emredebilen bir başbakan, askeri yargıya emir verebilen bir başbakan varken bu ülkede hukuktan bahsedemeyiz. Ben bunu yazdım Sayın başkanım, dedim ki bir sivil dikta gelişimi var. Askeri diktadan daha tehlikelidir bu, bu ülkede bir sivil diktanın temelleri atılıyor bunu gelin mani olalım bununla ilgili Ahmet Necdet Sezer’i göreve çağırdım. Anayasal yetkilerinizi kullanın dedim, sadece ona değil bu siyasetin içerisinde olan tüm kurumlara dedim ki bunu dikkate alın bu çok önemli bir uyarı, Sayın başkanım, bu geleneğin içerisinden geliyorum, biliyorum. Ben tarikatlarda, cemaat’ler da yetişmedim ama hepsini gördüm. Hepsini yaşadım, orada biat geleneği vardır. Orada bağımsız düşünce yoktur. Orada insanın iradesine gasp ederler, orada fikir hürriyetini gasp ederler orada sadece âmin dersiniz, kabul edersiniz. Kuranı kerim de olmayan bir İslam anlayışıdır bu, Allah’ın indirmediği bir İslam anlayışıdır bu, insanları sadece köleleştiren ve putlaştıran yâda kilden tabletler haline getiren kurşundan askerler haline getiren bir anlayıştır bu Sayın başkanım. Sayın başkanım, bu anlayış şu anda Türkiye’yi diktatörlüğe götürüyor ve sizler bizlerin birer insan mı olacağını aklıyla, ruhuyla, iradesiyle hür birer insan mı olacağımızı? Yâda iradesi beyni ve ruhu gasp edilmiş sürü haline getirilmiş birer insan mı olacağımızı karar vereceksiniz sadece bizler için değil kendi çocuklarınız için de iddia makamındakilerin çocukları içinde Recep Tayip Erdoğan’ın çocukları içinde bu kararı vereceksiniz. Sayın başkanım, birazdan bir şey okuyacağım bu önemli ben Tink Tenk ’in başkanıyım bu işin uzmanıyım. Siyasetin nereye gideceğini öngören birisiyim. Şimdi bizim hukuki pozisyonumuzu sizi en azından anlatmaya çalışacağım. Biliyorsunuz İstanbul da saldırılar oldu Sayın başkanım, HSBC binası bombalandı, İngiliz elçiliği bombalandı ve Sinagog bombalandı bir sürü masum vatandaş öldü. Bunların hepsi sivil bunlarla ilgili biz o zaman bir jeokritik hazırladık internet sitemizde yayınladık bunu. Şimdi özetleyerek okuyacağım Sayın başkanım, çünkü bu davanın ne olduğunu yerel ve küresel anlamda ne olduğunu size en iyi bu analiz anlatacaktır. Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız saldırılarda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza yönelik en büyük görev ne onların cesetleri üzerlerinden terörle mücadele edebiyatı yapmak nede onların hayat hikâyelerini duygusal bir meze olarak reyting malzemesi haline getirmektir. Terör kurbanlarına karşı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak en ufak bir saygımız varsa yapacağımız tek şey vardır ve bu da bu saldırıların ve arkasındaki gerçek failleri ortaya çıkartmaktır. Bu rapor bir hafta içinde yaşanan 4 saldırının arka planının, siyasi meşrebine göre taşeron örgüt dinleme kolaycılığına kaçmadan ve SESAR olarak son bir haftadır yaptığımız çalışmalar neticesinde elde ettiğimiz somut olgulara dayanarak netleştirmeye amaçlamaktadır. Bu olayların arkasındaki gerçek odakların korkusuzca ortaya koymadan ne kaybettiğimiz canlara ödeyebiliriz ne de gittikçe kaygan bir zeminde oynamaya mecbur edilen Türkiye’mize yönelik küresel oyunu bozabiliriz. Bu raporla son günlerde yaşadığımız saldırılarla ilgili ortaya koyacağımız tezi ve özetlemek gerekirse şunu söyleyebiliriz. Gerçekleşen terör saldırılarında operatif olarak kullanılan taşeron örgüt ne olursa olsun bu saldırıların arkasındaki beyin ve bu saldırıların geleceğini göre göre oluşmasını izin verenler, küresel planına uyumlu uluslar arası güçler ve onun yerli iş birlikçileridir. Bu saldırı ile küresel plana senkron yani uyumlu güçler küresel planlı asenkron yani uyumsuz güçler dış ve iç odaklara karşı kendilerine alan açmışlardır. Bu alan Türkiye’nin ekonomi, güvenlik ve dış politika alanıdır. Devam ediyor Sayın başkanım, tarihten bir tane örnek veriyorum Sayın başkanım bu çok önemli. Tarih 17-18 Şubat 1984, batı Berlin de Berle diskoteğine gerçekleştirilen terörist saldırılar sonrasında bütün gözler Libya’ya çevrilir bu saldırıları bahane kullanmak isteyen ABD, o zamanlar uluslar arası meşruiyete daha bir önem verdiğinden olsa gerek bu saldırının arkasında Libya’nın olduğuna dair kanıt aramaktadır. İşte bu noktada İsrail MOSSAD aracılığıyla özel bir operasyon gerçekleştirir. Deniz Kuvvetlerinin desteğinde Torpilo açıklarına kadar gelen özel küçük deniz altılarla donatılmış MOSSAD timleri gecenin karanlığında istifade ederek kıyıdaki kendilerini bekleyen Libya’da ki adamlarının bulunduğu bölgeyi gizice çıkarlar Timden bir gurup kıyıda beklerken diğer gurup kendilerini bekleyen minibüse giderek şehir merkezine

56

Page 57: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:57

doğru ilerler ve Kaddafi’ nin bulunduğu bölgeden kirasını ödedikleri bir apartmana girerler Sayın başkanım. Ekip bu daireyi özel bir sistem kurar ve bu sistem kurulduktan sonra olay yerine ve Libya’yı geldikleri gibi terk ederler kurulan sistem MOSSAD tarafından daha önce özel olarak hazırlanan kayıtlı mesajları sanki o an iletiliyormuş gibi yollamaya ayarlanmış özel bir sistemdir. Sayın başkanım bu davada tekabül ettiği nokta var. ABD’liler çok geçmeden Libya’dan Kaddafi nin karargâhının bulunduğu alandan Libya’nın dünya çapındaki çeşitli büyükelçilerine özel mesajlar gittiğini fark ederler bu mesajlarda Libya yeni terör eylemleri için talimatlar vermekte ve nokta, nokta saldırısı ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Yakaladığı mesajların ve mesajlar ve iletişimi neticesinde ABD Libya’nın en son saldırılarda parmağı olduğunu dair kanıt olarak kullanır bu iletişimleri ve Kaddafi’nin kızının da ölümüyle sonuçlanan ABD’nin Libya’ya yönelik cezalandırıcı hava sahası saldırısı gerçekleşir. ABD’nin Libya’yı bombalaması için uçakların hava sahasından geçmesine 2 ülke izin vermez İspanya ve Fransa, çünkü bu 2 ülke MOSSAD’ın oynadığı oyunu çözer ve oyuna alet olmaz. Nede olsa karşılarında MOSSAD vardır ve MODDOS’u aldatarak savaşacak olan bir örgüttür bu, saldırılarla ilgili biz El-Kaideyiz tarzında itiraflarda bulunan ve medyatik şeklide olay yeri incelemelerine götürülen sanıkların çoğaldığı bir ortamda İstanbul’da ki saldırılar ile ilgili terör saldırıları sonrasın da yabancı istihbarat örgütlerinin başka devletleri kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettirmek için ne tür yöntemler kullandığına bir örnek vermek açısından sunduk bu anekdotu sizlere. Bu olaydan 19 sene sonra şimdi bunu geriye çekmemiz lazım herhalde 25 sene falan oluyor. Sene sonuna çok daha gelişmiş bir teknoloji ve Genelkurmay Başkanından köşe yazarına saldırıyı belirli kalıplarda okumaya meyilli bir kamuoyunun olduğu bir ortamda, Türkiye’yi ve politikalarını maniple etmenin ne kadar kolay olduğunu göstermesi açısından önemli. Sayın başkanım bu davayı bağlayacağım çünkü bu davayla bire bir ilgili bir konu bu, hassas sorular, bu saldırılarla ilgili bir takım sorular sormuşuz. Yaşadığımız acı olaylar Türkiye’nin devlet kadrolarının ABD önderliğindeki küresel koalisyonun bölgesel planları konusunda devlet kadrolarının iyice ayrıştığı bir dönemde meydana geldi. Burayı tekrar ediyorum Sayın başkanım, yaşadığımız acı olaylar Türkiye’nin devlet kadrolarının ABD önderliğindeki küresel koalisyonun bölgesel planları konusunda devlet kadrolarının iyice ayrıştığı bir dönemde meydana geldi. 21 Temmuz da yayınladığımız jeokritik’te yer alan Sayın Naip hakim siteyi izlediğinde görecek bu yazıları senkron yapılar ve asenkron yapılar arasındaki savaşın ilk kurbanları başlıklı analizimizde Süleymaniye krizinin, askerimizin başına çuval geçirildiği krizin küresel planla senkron yapılar ile asenkron yapılar arasında ki savaşın ilk sahnesi olduğunu belirtmiş ve şu tespitlerde bulunmuştuk. Süleymaniye krizinin sadece bir ABD operasyonu olmadığını ve bu operasyonun Türkiye içinde de destekçileri bulunduğunu ve yaşanan bu skandal sonrasında Türkiye de ABD ile senkron uyumlu kadrolar ile ABD ile asenkron uyumsuz kadrolar arasındaki savaş gittikçe kızışacaktır. Türkiye de ABD ile senkron yapılar ile ABD ile asenkron yapılar arasındaki çatışmanın ilk meyvesi Süleymaniye de başına çuval geçirilen askerlerimiz oldu. bu çatışmanın İngiltere’de ki kurbanı ise doktor Devid Kelly’dir. Türkiye’yle dış dünyanın farkı Türkiye de yıllardır asker çekirdekli olan istihbarı yapıların sivilleşmesi. Türkiye’nin küresel hegomonların çıkarları için daha senkron hale gelmesi için elzemdir ve bu noktada Türkiye de istihbarı yapılar sivilleşirken aslında küresel hemoganların militerleşen askerleşen istihbarı yapılarının güdümüne daha fazla girmektedirler. ABD, İngiltere gibi merkezlerde ise istihbarı yapıların askerleşmesi küresel güçlerin palanlarının daha net ve hızlı uygulanması açısından önemlidir. Kısacası Türkiye de istihbarı yapılar sivilleşirken ABD, İngiltere gibi ülkelerde istihbarı yapılar daha fazla askerleşerek aynı amaca hizmet etmektedirler. Dünya ve Türkiye küresellerle senkron istihbarı yapılar ile küreseller ile asenkron istihbarı yapılar arasındaki çatışmanın daha çok örneklerini görmeye adaydır. Filler savaşırken arada çok çim ezilecektir. Son yaşadığımız olaylar artık iyice deşifre olan küresel palan ve uyumlu senkron kadrolar ile asenkron kadrolar arasında savaşın daha da derinleşmeye başladığını ve Türkiye’nin bu savaş için hem Türkiye’nin küresel plan içinde yeniden şekillendirilmesi amacına

57

Page 58: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:58

hizmet etmesi hem de küre içinde bünyesinde barındırdığı semboller nedeni ile ideal bir sahne teşkil ettiğini göstermektedir. Sayın başkanım, yine devam edeceğim biraz sabır istiyorum herkesten, Saldırılar Neye Hizmet Ediyor? Süleymaniye Krizi ile başlayıp, AKP hükümetinin hayli beceriksizce yürüttüğü dış politika ekseninde iyice kıvamına getirilen iç dinamikler, İstanbul saldırıları ile birlikte aşağıdaki amaçlara hizmet edecek şekilde yönlendirilecektir. İstanbul saldırılarının hizmet ettiği hedefler, 1.Türkiye’deki devlet yapısının içinde küresel güçlerle senkron odakların elinin, asenkron yapılara oranla güçlendirilmesi Türkiye’nin istihbarat altyapısının, küresel planla senkronize olacak şekilde yeniden yapılandırılması, bu konuda Şenkal Atasagun verdiği beyanatı hatırlayın Türkiye’nin dış politikasının küresel plana uyumlu hale getirilmesini savunan kadroların elinin güçlendirilmesi AKP hükümetini burası çok önemli yıkmadan tadil etmek ve hem “İslam” kavramsalı, hem “istihbarı” yapılar bünyesinde açtığı kulvarlar üzerinden, hükümetin devlet üzerindeki iktidarını perçinlemek İstanbul’a vize tartışmalarının hemen ertesinde, İstanbul’u hem dünyanın, hem Türkiye’nin içinde ayrıştırarak, İstanbul’a özgü güvenlik ve sosyal yapılar kurulmasının meşruiyetini güçlendirmek, Türk vatandaşı Museviler üzerindeki; Yahudi olarak yaşamak için İsrail’e göç et, baskısını yoğunlaştırıp, küresel Siyonistlerin Türkiye üzerindeki etkisini arttırmak, 4 Haziranda yayınladığımız Jeo-Kritik bünyesinde deşifre ettiğimiz üç senelik ABD senaryosu çerçevesinde Türkiye’yi İran ve Suriye’ye yönelik savaş senaryosunun içine çekmek, Medyada yer almayan Bulgulara Dair bir takım sorular var Elde ettiğimiz bulgular doğrultusunda cevaplanması gereken sorular şunlardır . arka plana ait cevaplanması zaruri olan sorular. Saldırılardan bir hafta önce Star hariç büyük kanallardan ve Star, Türkiye, Cumhuriyet haricinde büyük gazetelerden 28 gazeteci özel bir toplantı için ABD Büyükelçiliğinde toplandı mı? Bu toplantıda bu gazetecilere önümüzdeki döneme dair neler söylendi? ABD Büyükelçiliğindeki bir bürokrat ABD bürokratı İstanbul saldırılarından sonra aralarındaki ünlü işadamlarının da bulunduğu hangi kanaat önderlerini ziyaret etti? Bu ziyaretler esnasında İstanbul saldırılarının arkasında ordunun parmağı olabileceği yolunda dezenformatif değerlendirmeler neden yapıldı? Gibi devam ediyor Sayın başkanım, burada yine bir kısa özet yapacağım. Yukarıdaki soruların cevabı; İstanbul saldırılarının da arka planı hakkında ciddi ipuçları vermektedir. Olaylar sonrasında medya tek bir kaynaktan beslenilen bir El-Kaide paranoyası içinde saldırıların arka planına yönelik bütün reel göstergeleri göz ardı etmektedir. Yıllardır her türlü terör olayı sonrasında tamamen biçimsel bir terör hassasiyeti içerisinde kolayca manipüle ve dezenforme edilen medya yine İslamcı terör tezini hap gibi yutmuş ve köşe yazılarından, manşetlerine kadar tekrarlayan bir plak işlevinden öteye geçmemiştir. ABD’nin terörü yüzsüzleştirme ve dolayısı ile amaçlarına hizmet edecek şekilde küreselleştirme politikası çerçevesinde ortaya El Kaide gibi bir kavram atılmış ve bu kavram en başta gördüğünü ve duyduğunu sorgulamaktan yoksun medyaya pazarlanmıştır Netice İstanbul saldırıları; eski dünya düzeninin yerleşik yapıları ile yeni dünya düzeninin oluşan yapıları arasındaki savaşın bir uzantısıdır. Şimdi Sayın başkanım en önemli kısma geliyorum. Bulmacanın parçaları ve parametre tezler. Sinagogların ve ardından İngiltere Başkonsolosluğu ile HSBC Bank’ın önünde patlayan bombalarla birlikte ortalığa sadece hayatlar ve canlar değil aynı zamanda ciddi bir enformasyon ve dezenformasyon dağılmıştır. Medya aracılığı ile kamuoyunun önüne serilen bu bilgi kirliliğini eleyip doğrulara ulaşmak en azından kısa vadede hayli ciddi bir uğraş gerektirmektedir. Bu tür bir elemeyi sağlıklı olarak yapma yeteneği ve birikimine ilgili devlet birimleri sahiptir. Sivil kurumlar olarak bizlerin bu ve bundan sonraki raporlar aracılığı ile yapabileceğimiz en azından bulmaca parçalarının kategorilendirilmesi, eksik yönlere dikkat çekilerek tamamlanması, mevcut bilgilere farklı analitik bir çerçeve üzerinden bakılması ve bulmacanın içeriğine dair bulandırma çabalarına set çekme yönünde çalışma olacaktır. Prematüre Tez: İslami Terör Model Olduğu için Türkiye’yi Hedef Aldı.

Mahkeme Başkanı :" Süreniz doluyor yani hatırlatırım size bakın orada epeyce adam okuyacağınızı bir şey varsa. Bilmiyorum süreniz.”

58

Page 59: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:59

Sanık İsmail Yıldız:”Sayın başkanım, hayır çok değil Sayın başkanım biraz ek bir süre tanırsanız.”

Mahkeme Başkanı :" Yani öngörülerinizi mi, anlatıyorsunuz bize şimdi, daha önceki. nedir?”

Sanık İsmail Yıldız:”Hayır Sayın başkanım, bunu size takdim edeceğim ben. Buradan şeyi.”

Mahkeme Başkanı :" E takdim edeceğin şeyi orada tekrar okumanın şeyi var mı?”Sanık ismail Yıldız:”Var Sayın başkanım benim konuşmamın bütünlüğü açısından

önemli.”Mahkeme Başkanı :" Var, Peki, peki “Sanık İsmail Yıldız:”Şimdi son kısma geliyorum Sayın başkanım, Hedef AKP Hükümeti

Olsaydı İstanbul’da ki saldırılar ile ilgili olarak, İstanbul saldırıları sonrasında AKP hükümetinin performansı birçok yönü ile eleştirilmiştir. Başbakan’ın saldırılar sonrasında ortadan kaybolması ve Bush ve Blair’in saldırıları kendi politikalarına malzeme ettiği bir ortamda uzunca bir süre sessiz kalması haklı olarak eleştirilmiştir. Erdoğan’ın saldırılar sonrasında uzunca bir süre ortalıkta gözükmemesi ile Bush’un 11 Eylül saldırıları sonrasında ortadan kaybolması benzer özellikler taşımaktadır. Saldırıların hemen sonrasında İçişleri Bakanı Aksu olaylara hiçbir şekilde hâkim olmadığını gösteren demeçlerle ortada yalnız kalmıştır. Aksu’nun demeçleri, Türkiye’nin İçişleri Bakanlığındaki boşluğu ortaya koyması açısından önemlidir. Saldırıların hemen sonrasında MOSSAD ve diğer yabancı istihbarat ekiplerinin “brifing” vermek için Türkiye’ye akın etmeleri bu boşluğu kendi çıkarları çerçevesinde doldurma çabası olarak okunmalıdır. İçişleri Bakanı’nın, İstanbul saldırılarının tozu dumanı dağıldıktan sonra hala yerinde duruyor olması; söz konusu boşluğun dış odaklar lehine başarı ile doldurulduğu ve İçişleri Bakanı’nın Ankara kulislerinde eleştirildiği üzere dublör özelliğini koruduğunu gösterecektir. Ortaya sürülen tezlerden bir tanesi; İstanbul saldırılarının ana hedeflerinden bir tanesinin AKP hükümeti olduğudur. Bu tarz bir eylemler serisi sonrasında; herhangi bir hükümetin, hele hele AKP gibi devlet nezdinde ciddi bir meşruiyet sıkıntısı yaşayan bir hükümetin çok ciddi yıpratılabileceği ve köşeye sıkıştırılabileceği bir gerçektir fakat bu gerçekleşmemiştir. Medya; sadece Aydın Doğan değil, hiçbir kanadı ile söz konusu gündem içerisinde AKP’nin yumuşak karnı olan Hizbullah unsuru üzerine ciddi anlamda gitmemiştir. Sonuçta, Eve Dönüş başlığı altında çıkarılan af yasasının PKK’dan çok Hizbullah’ın militanlarına yaradığı artık kamuoyuna mal olmuş bir gerçektir. Son bir sayfada Sayın başkanım, Durum böyleyken ve ortada İslamcı Terör tarafından yaratıldığı iddia edilen vahim bir tablo var iken, AKP hükümetinin üzerine bu kulvar üzerinden hiç gidilmemesi hayli manidardır. Bu tarz bir medya saldırısı AKP’nin değil ancak dış ve devlet merkezli güçlerin medya üzerindeki kontrolü ile engellenebilir ve engellenmiştir. Ecevit hükümetini temelinden sarsan cephelerden birinin Rahşan Ecevit üzerinden Af Yasası olduğu hatırlandığında, AKP’nin böyle bir saldırıdan korunmasının önemi daha net anlaşılabilir. Medya belli köşe yazarları ile Recep Tayyip Erdoğan’ın üzerine sadece İslami Terör tanımını kullanmaması nedeni ile gitmiş fakat bu eleştiri kulvarı bile Tayyip Erdoğan’ın Terörü İslam’la yan yana koymak kanıma dokunuyor, karşı söylemi ile AKP liderini tabanı nezdinde güçlendiren bir karşı etki alanına dönüştürülmüştür. Neticede Tayyip Erdoğan’a yönelik kontrollü eleştiri ortamı ile Başbakan’ı zayıflatan değil güçlendiren bir saha açılmasına yol açmıştır. Sonuçta süreç; başlangıçta da belirttiğimiz gibi AKP hükümetini devirmeden tadil etmeyi ve hükümete yeni alanlar açmayı hedeflerken; AKP hükümetinin devletin iktidar mekanizmaları üzerindeki etkisini arttıracak ve bunu yaparken de Türkiye’nin güvenlik ve dış politika dinamiklerini küresel plana daha uyumlu hale dönüştürecektir. Tayyip Erdoğan’ın baştaki sessizliğinin yavaş yavaş yılmayan, taviz vermeyen ve ülkesinin hakkını koruyan lider, imajına dönüşmesi bu sürecin planlandığı üzere yürüdüğünün en büyük göstergesidir. Şimdi Sayın başkanım, son günleri hatırlayın açılımla birlikte yaşadığımız süreci, aynı fotoğrafı tekrar görüyoruz ve ben burada

59

Page 60: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:60

huzurunuzda 313. maddeyle itham ediliyorum. Bu suç isnadı var üzerimde halkı silahlı isyana karşı, halkı silahlı isyana tahrik etmek hükümete karşı. Sayın başkanım açılım sürecini yaşadık biz Türkiye de açılım sürecinde insanların nasıl sokaklara döküldüğünü gördük. 29 Ekim de insanların nasıl Cumhuriyeti sahiplendiğini gördük. İsmail Yıldız’ın hangi yazısı, hangi eylemi ve SESAR’ın hangi yazısı insanları sokağa döküp hükümeti koltuğunu sallamıştır. Türkiye’de ki en ciddi terör saldırıları AKP’nin koltuğunu sağlamlaştırmıştır ve bu Ergenekon davası da Türkiye de bir faşizm’in bir faşizm’in temellerinin sağlamlaştırılmasına hizmet etmektedir. Başka hizmet ettiği bir gaye yok ben size daha önce dedim Sayın başkanım ben Ankara da diplomatlarla ve istihbaratçılarla konuşuyorum. Demediniz ne konuşuyorsunuz? Sayın başkanım gidin Ankara’ya oturun biraz birkaç diplomatla, istihbaratçıyla konuşun yabancı, size diyeceği şu. Diktatörlüğe doğru gidiyorsunuz, diktatörlüğe doğru gidiyorsunuz ve bunu söyledikleri tarih 2003 Sayın başkanım. 2003 yılından beri Türkiye’de ki tüm uygulamalar biz adım adım diktatörlüğe doğru götürüyor ve bu İslami bir dikta değil, İslami bir diktada kısmen bir vicdan arayabilirsiniz. Bu dinci bir dikta değil orada kısmen bir merhamet arayabilir siniz. Bu tam anlamıyla bir oligarşi Rusya’da ki oligarkların kurduğu sisteme benzer bir oli, faşizm. Sayın başkanım, az önce söyledim bizler bu davada bir seçenekle karşı karşıya bırakılıyoruz. Türkiye de bir seçenekle karşı karşıya bırakılıyor. O karşı karşıya bırakıldığımız seçenek şu. Ya insanlığımızı muhafaza edeceğiz ya sizin mahkemeniz yoluyla bizim irademiz, ruhumuz ve beynimiz hürriyetimiz gasp edilecek burada hukuku kullanmaya çalışıyorlar. Burada bizi sürüleştirmeye çalışıyorlar. Türkiye’nin dilini kesmeyi, beynini iğdiş etmeyi çalışıyorlar. Burada insanları insan olmaktan çıkarmaya çalışıyorlar. Türkiye’nin böyle bir ülkeye dönüşmesini izin vermemek gerekiyor ve burada ben bunun için bulunuyorum, ben insanlığımı muhafaza etmek istediğim için bulunuyorum. Bir demokrasi mücadelesi verdiğim için bulunuyorum. Irak’a özgürleşmeyi getireceğiz diyip, milyonlarca insanı katlettiler, milyonlarca ev yıkıldı. Aynı şekilde Türkiye de demokratikleşmeyi temin edeceğiz diye, faşizmi tesis etmeye çalışıyorlar Sayın başkanım ve bunu da hukuk eliyle yapmaya çalışıyorlar. Sayın başkanım bu ülkede bir darbenin olmayacağının 2000 yılında Ankara da tüm siyasiler duydu ve şöyle duydular. Türkiye bundan sonra teröre karşı idari, siyasi ve hukuki anlamda mücadele edecektir. Bu sözün içerisinde askeri bir mücadele yok Sayın başkanım bu tespitin içerisinde askeri bir mücadele yok. Zaten güvenlik güçlerinin kanunda tespit edilmiş bir mücadele stratejisi var. Şimdi bu çerçevede gelinen nokta şu Sayın başkanım, bunu izin vermeyin. Biz hukuk eliyle beyinleri ve kalpleri ve ruhları sökülmek üzere huzurunuza getirilmiş bulunuyoruz ve bunu hukuk eliyle yapmaya çalışıyorlar buna Türkiye’nin alet olmaması gerekiyor, buna hukukun alet olmaması gerekiyor ve biz buna izin verirsek yarın sizin çocuklarınız iddia makamındakilerin çocukları, Ankara’da ki bugün ki siyasilerin çocukları da boyunlarında bir boyunduruk ile gezecekler buna izin vermememiz, insanlık adına izin vermememiz gerekiyor. Merhamet adına, vicdan adına izin vermememiz gerekiyor. Sayın başkanım, bitiriyorum biz Türkler olarak hep aydınlanmanın ve everensel barışın sembolü olduk. Bu çok büyük bir savaş aklımızın, akıllarının almayacağı kadar büyük bir savaş bu ben bunu yakinen şahit oldum. O ülkelerin temsilcileriyle yakinen konuşarak, elimle tutarak şahit oldum Sayın başkanım, bu çok büyük bir savaş ve bu Türkiye’nin var olma savaşı insan olma savaşı, evrensel anlamda bir insanlık savaşı Sayın başkanım, bu evrensel anlamda insanlık savaşı. Türk milleti bu savaşların hepsini kazandı ve dünyayı Türkler eliyle defalarca küreselleştirdi. Yine dünyayı Türkler eliyle küreselleştirip yine dünyayı aydınlığı ve vicdanı, merhameti yine götüreceğiz. Ama bu şu anda biraz mahkemenizin üzerindeki yüklerden bir kısmını oluşturuyor Sayın başkanım. Eğer siz hukuku alet olmasına izin verirde bizlerin beynini, kalbinin ve ruhunun ve hürriyetinin gasp edilmesine izin verirseniz, hepimiz köleleşeceğiz, hepimiz sürüleşeceğiz Sayın başkanım. Ben bunun mücadelesini verdim, SESAR olarak ta bunun mücadelesini verdim Sayın başkanım. Benim hiçbir toplantıda, hiçbir etkinlikte faaliyetim yok. Hiçbir örgütsel dokümanda çıkmadı çünkü dibimdeki insanlar AKP’li ve bu fikirleri onlara söyledim Sayın

60

Page 61: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:61

başkanım. Hükümeti devirmek gibi devletin bir belgesini ele geçirmek gibi, bunlara ihtiyacım yok Sayın başkanım. Ben 82 yılından beri Ankara’dayım ve AKP’lilerin bilmediği kadar devletimi tanıyorum ben, sadece devleti değil dünyayı tanıyorum. Şimdi Sayın başkanım, burada ben 28 aydır yaklaşık hürriyeti alınmış şekilde duruyorum buna izin verdiğiniz müddetçe daha başka İsmail’ler gelecek, daha başka Mehmet’ler gelecek buna izin verildiği ve susulduğu müddetçe yarın kendileri de gelecekler buraya, bu öyle bir süreç ki elinde sonunda kendisini getirir Sayın başkanım ve ben bu sunumdan sonra Sayın başkanım, tahliyemi talep ediyorum. Burada niçin tutulduğumu daha önce size söyledim yani bu davanın da bu kapsamda bir diktatörlüğün tesis etme davasını olduğunu tespit yapmak gerekiyor. Onu da insanlık adına yapmak, hukuk adına yapmak gerekiyor onu da yaptım Sayın başkanım. Tahliyemi talep ediyorum.”

Sanık Hikmet Çiçek söz istedi verildi:" Sayın başkan, Sayın genel başkan Doğu Perinçek’in görüşlerine ve taleplerine katılıyorum. Daha önce öne sürdüğüm gerekçelerle tahliyemi talep ediyorum.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ söz istedi verildi:" Sayın başkanım saygılarımı arz ediyorum. Değerli başkanım, 26 Şubat 2009 günü huzurunuzda savunmamı arz ettikten sonra zatı âlinize demiştim ki, 13 aydır adını dahi ömrümde hiç duymadığım bir örgütü kurmak ve yönetmek iftirasıyla tutukluyum. Benim 13 Saniyem burada 13 aydır kalmama sebep olanların bütün 7000 sülalesini kıyamete kadar yaşayacakları ömürden daha kıymetlidir diye, bugünde aynı şekilde 22. ayı doldurmuş bulunuyoruz. Ben ilk günden itibaren hem kuvayı milliye 1919’un hem de bizzat şahsımın böyle bir örgütle teşkilatla veyahut da isnat edilen suçlarla hiçbir alakamın olmadığımı derhal tefrik edilerek beraatımı zaten talep etmiştim. Şu anda tam 23 tane tutuklamaların devamına en baştan efendim, yaptığım itirazlar var hepsi standart bir iki cümleyle tutukluluk devam diye geri geliyor. Benim çok sevgili başkanım, vicdanlı üyelerim MİT teşkilat şemasını istediniz açtınız. Ben ondan önceki hem yandaş insafsız ve merhametsiz basın tarafından hem de onlara bu servisi yapan çok kıymetli iddia makamları tarafından bu teşkilatın veya örgütün 2 numarası olarak lanse edildim. Açtınız gördünüz doğmadan önce kurduğum yetmiyormuş gibi o teşkilat şemasına baktığınızda üyelerime de hitap ediyorum. Baktığınızda gördünüz ki, orada Mehmet Fikri Karadağ ismi zaten yok olamaz da hiç demediniz mi? bu adamcağız her Allahın beyan gününde benim bu işle hiçbir alakam yoktur. Demek ki doğru söylüyormuş. Hiç aklınıza geçmedi mi, sormadınız mı? Çok merak ediyorum. Aynı zamanda zatı alinize defalarca söyledim, söylenmeyen hiçbir şey kalmadı tekrar etmekten ben sıkılıyorum şahsen bu kadar da yoruldunuz sabrınızı ayrıca hem teşekkür ediyorum hem da hayranım, her zaman belirttiğim gibi. İstanbul terörle mücadele şubesinde 2 polisin imzasını taşıyan raporu zatı alınıza hem savunmamı sunduğum gün hem defalarca arz ettim. Güya onların dediğine göre kuvayı milliye 1919’un Sayın başbakan kurmuş, kendi partisinin oylarını artırmak için CHP’den ve MHP’den vesaire, ben o zaman hep size söyledim talepte bulundum. Sayın başbakana neden bir kerecik sormayı tenezzül etmediniz veya gerek görmüyorsunuz. Siz böyle bir şey kurudunuz mu? Yok, böyle bir şey istemiyorsanız bu polisler başbakanın iftira ediyorsun şu polisleri şuraya bir getiriniz bir dinleyelim. Bu polisler bu tuttuğu raporu neye göre tutmuşlar. Allah rızası için bir dinleyelim de dünya bulsun, öğrensin bizde anlayalım ki, bunların iftirası nereden geliyor. O raporda hatta hiç utanmadan diyor ki, Mehmet Fikri Karadağ İslam’daki 5 vakit namazı 2 vakit namaza indiriyor. Bire Allah tan korkmaz bire merhametsiz, insafsız, cehennemlik ben Allah a şükürler olsun, Allah’ın bildiğini sizlere söylememde sakınca yok, 5 vakit namazı çok uzun süreden beri kılan bir insanım 41 defa kuranı kerimi hatmetmiş 42. ne başlamış bir insanım. Ben senden mi öğreneceğim kaç vakit namaz olduğunu bu kadar şerefsizlik olur mu? Aynen onlara iade ediyorum. Dinsiz, imansızlar. Onları eğer kuvayı milliye 1919’u sevgili başbakanımız kurduysa, kurdurduysa o niye dışarıda yok mu rapor yoksa biz niye içerideyiz hala, ben bunu sorusunu size soruyorum. Acaba kendi kendinize bir haklılık var mı, yok mu diye muhakeme yaptığınızda çok merak ediyorum. Sayın Haşıloğlu’luna da soruyorum

61

Page 62: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:62

tabi aynı zamanda. Bugün 4 veya 5. gündür Osman Yıldırım beyefendinin ifadelerini dinliyoruz daha önce de arz etmiştim, Osman Yıldırım beyefendinin beni gördüğünü iddia ettiği toplantıda, gördüğü gün benim Ayvalık, Balıkesir de olduğum zaten yüce mahkemenizin dosyalarında var. Onun orada toplantının olmadığı kesin gerçek dışı olduğu, gerçekle hiçbir alakasının olmadığının benim orada olduğumu söylemesidir Sayın başkan. Ben size ne dedim, ben Allah karşımda varmış gibi konuşurum, sadece doğruyu konuşurum, sözüm delildir hiç delil aramanıza gerek yoktur. Ben Allah korusun bir saniyecik, kelimecik bir noktacık yalan söylediğim zaman yaşamayı kendisine haram kabul eden bir insanım kendi kendime saygımı yitirdiğim gün, saniye benim yaşamam gerekmez bunu size o zamanda arz etmiştim. Öyle bir toplantı asla olup olmadığını ben bilmiyorum, kendim için söylüyorum eğer benim orada olduğum söyleniyorsa bu kesinlikle doğru değildir. Sonra Osman Yıldırım beyefendi diyor ki, bu işin arkasında bir sürü arkadaşımızla beraber benim ismimi de sayıyor. Sanki yüce mahkemenin kararı daha önceden yazılmış, sanki gizli bir el Osman beyefendiye bu kararı vermiş, o da o karara istinaden sanki onların sözcülüğünü yapıyor. Nereden karar verdin? Kimin arkasındaymış? Bu memlekete zerre kadar zarar veren bir örgütün içerisinde bir harbiye mezunu olması, hele bir kurmay albay’ın olması düşünülebilir mi? o dünyanın en şerefsiz en alçak insanıdır. Ona inananda o iftirayı atanda aynı kategoridedir. Bu şunu gösteriyor sevgili başkanım, her şey önceden planlanıyor bazı gizli tanıklara söyletiliyor daha önceki bir beyanda arz etmiştim Mehmet Fikri Karadağ hakkında hiç bir şey yok ama bir şey yamamaya çalışıyorlar. Ama hiçbir şey tutturamıyorlar. İşte bir gizli tanık veya açık tanık, Ankara’ya kadar yanına gidip söyletiyorlar. Bu resimleri tanıyor musun? Şu Fikri Karadağ hiç görmedim. Basından da mı görmedin? Hayır, hiç görmedim diyor, Osman Yıldırım Beyefendi. Doğruyu söylüyor. Fakat o arada ne olduysa gene aynı sayfada, ifadesinin 85. sayfasında sevgili başkanım, diyor ki şunları şu resimdekileri tanıyor musun? Arada hangi ne mizansen geçti. Neler söylediler bilmiyoruz tabi görüntülü ifade kayıt kamera kayıtlarını çok defa istedi fakat Kemal Kerinçsiz ve diğer arkadaşlar, gelmedi. O diğer insanları göremiyoruz. Ha diyor ki işte Oktay, Karadağ bilmem kim üzerlerini yapan isimleri okuduğu belli. Sevgili başkanım Allah rızası için siz bu ifadeleri okumadınız mı? Burada Mehmet Fikri Karadağ için yüzde yüz bir yalanın iftiranın belli olduğu değil mi? tabi ki çok güzel anlıyorsunuz, fakat her nedense şu size arz ettiğim kılıç’ı kılı kırk yaran adalet kılıcını bir türlü kullanamıyorsunuz. Sizi bunu kullanmaktan alı koyan şeyi de anlamış değilim. Ya tek başınıza gücünüz yetmiyor yâda artık heyetiniz bu işin içinden çıkamıyor. Ben hep söylüyorum, asrın davası dediğiniz şu davayı Allah rızası için işbirlikçi, iftiraların tahakkümünden lütfen kurtarınız. Bu işbirlikçilerden artık bu memleket perişan olmuş durumda. Şimdi bakıyoruz Başbakanlık kendisi dâhil Genelkurmay da kuvvet karargâhlarına bütün Türk ordusu, yargı teşkilatının her yerinde hatta şu mahkemenizin içinde bile birbirinizden şüphe eder durumdasınız. Neden? Bu işi zamanında o kılıcı vurup çözmediğiniz için. Bakıyoruz Adalet Bakanlığı müfettişleri diyor, müfettişlere kim söyledi acaba? Tabi ki, Beşiktaş’takiler söyledi. Bunu aptal olmak lazım anlamamak için, kim önerdi müfettişlere Sayın Aykut Cengiz’ in dinlenilmesini? Tabi ki içinizden biri söyledi. Bura da acaba sevgili başkanımızı veya diğer üyelerimizi kim ihbar edip dinletecek, dinletti. Siz öbür salondayken güzel bir şey söylemiştiniz arkadaşlardan birisi bu dinleme konusunda konuşurken benim dinlenmediğim ne malum. Evet, sevgili başkanım, çok haklısınız siz ta o zamandan beri muhakkak dinleniyorsunuz. Oyun kurucu namert şerefsiz, emperyalist kan içici zalim bu memleketi düşürdüğü şu hali seyrederken ne kadar keyifle akşam kahvesini içtiğini, sabah kahvaltısını yaptığını, kurula kurula da dünyaya caka sattığını çok iyi görüyorum ben bu şerefsiz namussuzların. Onlara ben kızdığım için burada olduğumu söylemiştim ve hatta şunu demiştim, ben onlara çok kızıyorum ama onun yerli işbirlikçisine daha fazla kızıyorum. Ben bunların namussuzluklarını, şerefsizliklerini söylediğim için onların hepsini beyefendiler seyretti siz merak etmeyin belki sizin elinize gelmiştir. Bunlar için benim neler söylediğim, Antalya da, Mersin de ve Adana televizyonlarında canlı yayınlarda söylediklerim belki seyretmişsinizdir, etmediyseniz

62

Page 63: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:63

lütfen ediniz. Belki elinizde vardır bilmiyorum. Onları söylediğim için, birde gözü yaşlı kardinali sevmediğimi İstanbul emniyet müdürlüğünde söylediğim için ben buradayım. 2 suçum var benim birisi zalim, şerefsiz, emperyalisti sevmiyorum kan içici. Bir de onların ölmemesi için Müslümanlığı daha rahat öldürmesi için sağlıkla dönmesi için dua edenleri sevmiyorum Sayın başkanım. Benim tek suçum budur. Teşkilat şemasını gördünüz, nerde Mehmet Fikri Karadağ, 2 numaraysa? 1953 yılında doğdum, 52 yılında kurulan örgütün kurucu ve yöneticisiyim. Vallahi pes yeryüzünde böyle bir şey bir daha olacağını hiç sanmıyorum. Sevgili başkanım, artık şu size arz ettiğim kılıcı kullanma kudretiniz hala elinizdeyse, o adalet kılıcını, kılı kırk yaran kılıcı kullanma kudretiniz halen elinizdeyse, şu sevgili üyelerimizle birlikte lütfen şu memleketin şu hale geldiği durumdan kurtarınız. Bu memleketin vatan evlatlarını siz yokken arz ettim kanını akıtmaktan, kanını içmekten kuduz köpekler gibi zevk alan şerefsizler uçar gibi zevk ve şevkle helikopterle götürülüp birkaç saatte serbest bırakılırken siz bu cübbeleri giyip hala burada bizim yüzümüze bakıp rahat, rahat nasıl oturuyorsunuz? Vallahi de billahi de anlamıyorum, anlamıyorum onlar bu memleketin Cumhuriyet savcısı ve hâkimi mi? e sizde hâkimisiniz. Biz kandil’e gidip orada üye olup ta, biz orada memlekete ihanet ettik, Apo’nun emriyle geldik dememiz mi, gerekiyor sevgili başkanım? Bu memlekette meşruiyeti hukukun üstünlüğünü, vatan sevgisini bana ve buradaki insanlara öğretecek hiç kimse yok, hiç kimse yok. Tahliyemi talep ediyorum, saygılarımı arz ediyorum.”

Sanık Hüseyin Görüm söz istedi verildi:" Bugün ayın 13’ü, 13.11.2009 çok önemli bir gün Cuma günü. 13. mahkeme şunu söylemek istiyorum Sayın reisim, Sayın heyet, Sayın savcılar, Sayın seyirciler, Sayın sanıklar, Sayın avukatlar. 1919 kuvayı halk, kuvayı halk kazanmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kuranı kerim laiğidir, kuranı kerim laikliğinden taraftır. Bu davada tutuklandığımda Beşiktaş ta 1919 kuvayı milliye kazandı dedim. Bazı gazeteler yazdı, Kartal cezaevine gittiğimde ve oradan Edirne cezaevine gittiğimde bazı arkadaşlar benle dalga geçti, çünkü savaşın yüzünün değiştiğini biliyorduk. Evet savaş buradaydı ve kuvayı milliye 1919 kuvayı halk kazandı. Şuradan şu çağrıyı yapmak istiyorum, bütün insanlığa büyük kurtuluşa davet ediyorum. O büyük kurtuluşun ismi 1919 kuvvadır. Karşılığı bire bir kuranı kerimdir. Lütfen ama lütfen buradaki insanlar için orada burada yazmayın, burada çok, çok temiz seçilmiş insanlar vardır. Bunun içerisine mahkememiz, insanlarımız, avukatlarımız, gelen seyircilerimiz 1919 kuvva kazanmıştır. Bu memlekette 2 şeye takacaklarını hep söyledim, yine söylüyorum Sayın reisim. Siz ulul emir yerindesiniz, emir sahibi sizsiniz. Nisa 59’u gerçekleştirin bir, ikincisi takılacak şeyleri de ben size burada aktardım bir oto takacaklar, bir tüye takacaklar dedim, Sayın reisim. Yeryüzünde ne kadar baş davası varsa başörtüsüdür, odur budur hepsi bu karşınızdaki insanı buldu. Diyordum ki Allah’ım bu nedir? En son Cem Garipoğlu’nun da benim koğuşuma verince, dedim ki ha bu baş’ta bana geldi tamam artık inanıyorum, saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum.”

Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi verildi :” Sayın başkanım, yüce mahkemenize saygılar sunuyorum. Gösterdiğiniz anlayış sabır 122 duruşmadır büyük bir dikkatle mahkemenizin büyük bir özveriyle yürüttüğünüz duruşmalarda gerçekten bizim üzerimizde haklarınız büyük ve Türk adaletinin bu son günlerde içine düştüğü durumda sanıyorum sizlere de çok büyük görevler düşüyor. Bunun bu görevin düştüğünü dün akşam televizyonu izlerken hakim ve savcılar yüksek kurulu başkan vekilinin gözlerinde anlatıyordu. Yüce mahkemenize bir şeyler söylüyordu. Yargının içine düştüğü aczden yargının kuşatılmasından dünkü gazetelerdeki bu yargıya büyük gözaltı gibi başlıkların çok değerli şerefli haysiyetli onurlu yargıçlarımıza bir saldırı olduğunu gözleriyle anlatıyordu. Ben inanmıyorum ki Türkiye’de bu kadar ulvi kutsal ve manevi bir görev yapan siz yargıçlara dinlemeyle bir takım yakıştırmalarla bir takım iftiralarla bir takım siyasi oyunlarla bir leke yapışacağına ben inanmıyorum. Şahsım olarak 122 duruşmadır izliyoruz dinliyoruz görüyoruz ve en ufak bir en ufak bir şey hissetmedik. Her şeyi en ince detayına kadar bizlerin avukatlarımızla oturup çalıştığımız kitaplar, kütüphane kurdum artık cezaevinde

63

Page 64: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:64

okuduğum kitaplardan sizler daha üstün sorgular daha ciddi araştırmalar yaparak bir yargılama yapıyorsunuz. Ben sizin bu emeğinize huzurunuzda teşekkür ediyorum. Ve inanıyorum ki başarıyla alnınızın akıyla da bu işin içinden çıkacaksınız. Çok önemli değildir bizim burada tutuklu kalmamız veya ama adaletin yerine gelmesi ve hakkaniyetin yerine gelmesi sizlerin bunu tecelli ettirmesi bizim için büyük bir şeref olacaktır. Bundan da bütün sanıkların 2,3.iddianamede olan sanıkların da aynı kanıda olduklarına inanıyorum. Çünkü cezaevinde kaldığım 5 kişilik koğuşta diğer sanıklarda sizin diğer dosyadaki sanıklarınız. Onlardan da dinliyorum sizin ne kadar özveriyle ne kadar hassasiyetle yargılama yaptığınızı, bazı buraya tribüne gelen milletvekillerine karşı bazı sanıkların bir takım fevri şeyleri olmuş ilk başlarda ama onlarda anlayacaklardır birkaç gün sonra birkaç duruşma sonra sizlerin bu konulara ne kadar vakıf olduğunuzu. Onlarda aynı şekilde benim konuşma tarzımla konuşacaklarına inanıyorum. Sayın başkanım ben avukat arkadaşlar bekliyor çok büyük emek verip çalışıp buraya geliyorlar fazla uzatmak istemiyorum. Kısa öz şunu söylemek istiyorum. Geçenlerde geçmiş olsun bir grip olduğunuzu ve bir gün gelmediniz, o gün çok korktuk ve her 5 vakitte dua ederek ben eşim, aman size bir şey olmasın aman sağlık sağlığınız yerine kavuşsun diye, çünkü siz bu hak ettiniz burda olmanız lazım sizin Sayın üyelerinde burda olması lazım. Ondan dolayı 620 gündür tutukluyum bu tutukluluğumun tutuklulukta beklenen sürenin sanıyorum ki, kafi gelir ceza hakkaniyeti açısından da yattığım süre ve örgüt üyesi olmama rağmen farz edelim ki terör örgütü üyesi bunun da makul süreyi çoktan aştığından toplanan delillerin varsa hepsinin toplandığının ve bundan sonra da tutuklu kalmamın bir faydasının olmayacağını, şahsıma ve iş hayatıma aileme daha fazla zarar vermemek için bihakkın tahliyesini yüce mahkemenizden talep ediyorum efendim saygılarımla,

Beyanlar sırasında tutuklu sanık Erol Ölmez’in geldiği görüldü huzurdaki yerine alındı. Sanık Erol Ölmez söz istedi verildi :” Sayın başkanım bir talebim bir de beyanım olacak

talebime ilk önce geçmek istiyorum. Dün de aynı dilekçeyi verdim. Her halde siz hükümle karar verilmesini istediniz. Adli emanette bulunan telefonların ve şahsi eşyalarla ilgili hükümle beraber verdiniz. Yalnız Sayın başkanım benim telefonum işte kartvizitler veya elle yazmış olduğum telefon adreslerle ilgili ben bunlar benim bunlara ihtiyacım var ulaşmam gereken insanlar var ulaşamıyorum. Telefonumda yok, her şey telefonun içinde artı kartvizitlerde ve şeylerde bunları da ben adli emanetten istiyorum Sayın başkanım. bunlar benim için önemli bu şekilde bir karar vermenizi arz ve talep ediyorum Sayın başkanım. artı, beyanım da şöyle bir şey 20 gün oldu Sayın başkanım çıkalı 20 gündür şöyle bir havayı yokladım. İnsanlarla görüşüyoruz konuşuyoruz. İnsanların söylediği şu, tutuklu bulunan insanların suçsuz bir şekilde haksız bir şekilde tutuklu olduklarını beyan ediyorlar. Ben ilk başta şunu söylemiştim Sayın başkanım. bu dava siyası bir dava olduğunu söylemiştim. Ve demiştim ki bu dava Cumhuriyete ve aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan bir darbedir demiştim. Ve sonuç o şekle gidiyor ve de devam edecektir. Sayın başkanım sizden şunu arz ve talep ediyorum. Buradaki bulunan insanların siz bizden daha iyi biliyorsunuz her hangi bir suçu olmadığını biliyorsunuz. “

Mahkeme Başkanı :” Kendi adınıza konuşun siz lütfen kendi adınıza konuşun. “Sanık Erol Ölmez :” Bu, benim istediklerim şudur Sayın başkanım. “Mahkeme Başkanı :” Onlar konuşuyorlar konuşmak tan aciz değil hiç biri. “Sanık Erol Ölmez :” Tabi tabi, şimdi şu Sayın başkanım, yani anladığım şudur yani

herkesin suçsuz olduğunu anladım bu kadar demek istediğim budur Sayın başkanım teşekkür ederim. “

Duruşmaya 15 dakika ara verildi. Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu. Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük söz istedi verildi :” Sabahtan yapılan sorgu

sırasında Sayın Muzaffer Tekin’in Osman Yıldırım’a gizli tanık 9 sıfatıyla beyanlarında bulunan bir takım hususlar sorması üzerine Sayın mahkemeniz bunlar gizli tanık 9’un beyanlarının

64

Page 65: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:65

içeriğine ilişkindir bunlara ilişkin soru sormayın şeklinde bir uyarınız oldu. Onun üzerine ben bir süre sonra sorgu sırası bize gelecek biz de avukatlar olarak Osman Yıldırım’ı sorgulayacağız. Kendi kendime şey düşündüm biz bu durumda Osman Yıldırım’ın beyanlarının içeriğini gizli tanık 9 olarak verdiği beyanların içeriğini sorgularken nasıl soracağız? Nasıl sormamız lazım? Şimdi ara kararınız var bu konuda gereği düşünüldü bu şu sırada verilmiş bir ara karar, Alpaslan Arslan’a gizli tanık 9’un beyanlarıyla ilgili olarak sorular hakimler tarafından yönlendirildiği sırada bir takım itirazlar oldu. Ve heyet toplandı bir ara karar verdi. Sorun gizli tanık 9’un beyanları, şimdi heyet demiş ki, sanığın gizli tanık olarak dinlenebileceğinin belirtildiği, bunun yanında sanığa diğer sanıklar ve müdafileri tarafından soru sorulmasına yasal bir engel bulunmadığı gizli tanık olarak dinleneceği sanığa da tanıklığa yapıldığa yapıldığı sırada huzurdaki tüm sanıkların ve müdafilerin soru sorabileceği sanık olan kişilerin gizli tanık olarak da dinlenebileceği, yasaklayan bir yasal engel bulunmaması gizli tanığın kimliğinin açığa çıkarılmasının da suç olması, şimdi bu kararı tekrar okuduğumda ben şunu gördüm, Osman Yıldırım gizli tanık 9’un kimliğiyle ilgili tartışma sırasında heyet bir Dakka diyor sanık Osman Yıldırım gizli tanık olarak da dinlenebilir şeklinde bir karar kuruyor. Yani heyet aslında bunu yaparken gizli tanık Osman Yıldırım’ın gizli tanıklığını teyit etmiş oluyor. Diyor ki, sanık olarak dinlerim sorgusunu da yaparım gizli tanık olarak da dinleyebilirim. Şeklinde bir teyit yapıyor ama arkasından diyor ki, yasaklayan bir, gizli tanık kimliğinin açığa çıkarılmasının da suç olduğunu yani ben, “

Mahkeme Başkanı :” Hangi tarihli oturum o, okuduğunuz ?”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük :” Efendim celse 118 sayfa 131’de zabıtta

okuyorum ben bunu, zabıttan okuyorum. 118. celse sayfa 31, şimdi Osman Yıldırımın gizli tanık 9 olarak verdiği ifadelerin tartışılması sırasında Sayın heyet ben Osman Yıldırım’ı sanık olarak da dinlerim tanık olarak da dinlerim diyor. Sonra da diyor ki bir Dakka gizli tanığın kimliğinin de deşifre edilmesi suçtur diyor bu tartışma üzerine. Arkasından okuyorum Sayın Sedat Sami Haşıloğlu soru soruyor Alpaslan Arslan’a yine gizli tanık 9 Erhan 2. bombayı İsmail’e verdi. 2. bombalama olayına İsmail ve Tekin birlikte gittiler. Bu kişiler gelmeden biz Alpaslan ile coco bara gittik. Onları beklemeye başladık. İsmail bombamın pimini getirdi, İsmail Erhan’ın verdiği başörtüsünü yanında götürmüş Alpaslan’a başörtüsünü sorduğumda sonra görüşürüz dedi onları coco barda bıraktık ben ve Alpaslan karşıya geçtik. Bu beyan okunuyor ve soru soruluyor. Şimdi bu kim olabilir sizce bu soru sorulurken gizli tanık 9 olarak beyanı okunan bu kişinin kim olduğu konusunda şu anda burda bir tartışma var mı? hani bu kişinin Osman Yıldırım olup olmaması konusu artık tartışılabilir mi? siz bir konuşmanızda dediniz ki biz kulağımızı böyle tutmayız bize diyorsunuz ki kulağınızı böyle tutun. Osman Yıldırım’a gizli tanık 9 olarak vermiş olduğu beyanları sen gizli tanık 9 olarak değil yapmadım diye soru sorun diyorsunuz bize yada o beyanların içeriğinden soru sormayın diyorsunuz. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Evcilik oyununda dersiniz ki, hadi şimdi mahsuscuktan şöyle olsun. Şimdi biz burda şunu yapıyoruz hadi hep beraber mahsuscuktan Osman Yıldırım gizli tanık 9 yok değilmiş gibi bir şey yapalım hep beraber mahsuscuktan değil Osman Yıldırım biz sorularımızı ona göre soralım. Sayın mahkeme bize bunu söylüyor. Ben Osman Yıldırıma gizli tanık olarak soru tanık olarak dinleyemezsiniz Osman yıldırımı artık bu aşamada tanık değildir Osman yıldırım sanıktır gelmiştir oturmuştur. Onun için de ben Osman Yıldırımın biliyorum bu karardan vazgeçilmeyecek yalnız Osman Yıldırım’ın buraya gelip sorgusu yapıldığı sırada gizli tanık olarak verdiği tüm beyanların Osman yıldırım tarafından verildiğini bilerek sorularımı soracağım. O kişinin Osman Yıldırım olduğundan emin olarak sorularımı soracağım. Savcılık makamı onu Osman yıldırım olarak biliyor iddialarında Osman Yıldırımın bu beyanlarını iddianameye koyuyor bunlara dayanıyor. İddialarını bunlara dayandırıyor ben savunmamda bunlara dayanamıyorum. Sorgulamam sırasında bunları kullanamıyorum sonucu çıkıyor. Osman Yıldırımın gizli tanık beyanlarıyla açık tanık beyanlarının bir arada kullanılması benim için önemli, neden? Çünkü ben ordan çok malzeme çıkarıyorum. Ben çok malzeme çıkardım ordan. Bu anlamda bu benim

65

Page 66: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:66

savunma hakkımın kısıtlanmasıdır. Bu şekliyle mahkeme benim savunma hakkımı kısıtlıyor bu hususu özellikle belirtmek istiyorum. Ayrıca bir de ben Salı günü bir talepte bulunmuştum bir gazete kupürüyle ilgili, buradan uyardılar beni o talebime şunu eklemek istiyorum. Başbakanlığın basın yayın enformasyon genel müdürlüğü varmış ve yurt dışındaki gazeteleri burası izliyormuş. Ben şey demiştim konsolosluk demiştim bunun yanında aynı zamanda basın yayın enformasyon genel müdürlüğünden de sorulmasını talep ediyorum yani talebimi biraz genişletiyorum. “

Mahkeme Başkanı :” O gazetenin, o gazetenin?” Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük :” Evet,”Sanık Osman Yıldırım müdafi Av. Murat Eken söz istedi verildi : “Sayın başkanım değerli

heyet, gün içerisinde müvekkilimin sorgusu yapılırken ve bilahare Sayın Muzaffer Tekin’in soruları sırasında bir takım hususlar ortaya çıktı. Ben bu soru işaretlerinin giderilmesi açısından birkaç hususun sorulmasını talep ediyorum ilgili yerlere, şöyle ki, Sayın Muzaffer Tekin artık doğuş factoringle alakalı ifadelerinde bir yerde doğuş factoringin ben şeklen ortağıyım 20 yıllık komşum ve dostluğum nedeniyle şeklen ortak oldum diye bir beyanı var, bir yerdeki beyanında üniversite mezunu ortak arandığı için factoringlerde ben de üniversite mezunu olduğum için onun için ortak oldu bu factoring şirketine diye bir beyanı var. Başka bir yerdeki beyanında 5. ortak gerektiği için ben 5. ortak oldum şeklinde bir beyanı var. Ve 118. celse olması lazım benim hiçbir ilgi alakam yok kesinlikle dedi. Şimdi artık bu doğuş factoring olayı bir kaçış noktası haline geldi gibi geldi bana. “

Mahkeme Başkanı :” Avukat bey bunları savunmanız sırasında detaylı bir şekilde.”Sanık Osman Yıldırım müdafi Av. Murat Eken söz istedi verildi :” Şimdi talebimi talebim

buna dayanıyorum efendim. Şimdi bugün içerisinde müvekkilimin sorgusu sırasında Ümraniye de Güllüoğlu’ nda yapılan toplantıda doğuş factoringden birileri vardı Alpaslan’ın yanında diye bir beyanı oldu, daha sonra Alpaslan Arslan’In telefon dökümlerine baktığımız zaman Danıştay saldırısı öncesinde yine bu şirket yetkilileriyle bir görüşmesi var. Şimdi yine bugün Sayın Muzaffer Tekin bu doğuş factoring 2003 yılında kapanmıştır dedi, kesinlikle ilgi alakası yoktur. “

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu :“Kapanmıştır demedim faaliyetine son verilmiştir dedim. “

Sanık Osman Yıldırım müdafi Av. Murat Eken :” Faaliyetine son verilmiştir yani “Sanık Muzaffer Tekin :” Sayın başkanım, (2-3 kelime anlaşılamadı.) Yoksa müdahale

edeceğim yalan söylüyor. “Sanık Osman Yıldırım müdafi Av. Murat Eken :” Şimdi kimin yalan yani ağır ithamlarda

bulunuyorsunuz. Yani faaliyetine son verilmiştir diyor. Benim önümde İTO’nun internet sitesinden çıkarttığım bir belge var. Kanun gereği üyeliği dondurulmuştur. İptal tarihi 31.01.2007 yazıyor.”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu :” Faaliyeti durdurulmuştur dedim. “Sanık Osman Yıldırım müdafi Av Murat Eken :” Şimdi 2003 yılında benim yine

tutanaklardan baktım Ertuğrul Yılmaz’ın öldürülmesi olayı var. Şimdi bunların sordurulmasını istiyorum birincisi, doğuş factoring hizmetleri AŞ. ikincisi, doğuş finansal kiralama Aş yine hissedar Sayın Muzaffer Tekin, üçüncüsü, doğuş tüm sigorta aracılık hizmetleri limitet şirketi yine hissedar yarı yarıya, şimdi yine kapanış tarihleri bu davanın açılmasından sonraki tarihlere denk geliyor. Ben İTO’dan özellikle Sayın Muzaffer Tekin’in bu şirkete hissedar olma tarihi, hisse oranları, artı bu şirketlerin iptal tarihleri, yine bir kendisi ticaret mahkemesine yanlış hatırlamıyorsam Kadıköy 3 ticaret mahkemesine bu konuda dava açtığını kendisinin bilgisi dışında imzaların atıldığından bahsetti karar defterlerine, tabi sormak isterdim bunlarla alakalı bir suç duyurusunda bulundu mu sahtecilikten dolayı da.?”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu:” Mahkeme kararıyla ne üye olduğum ne yönetim haliyle ‘4-5 kelime anlaşılamıyor) “

Mahkeme Başkanı :” Efendim bitirin buyurun durun tamam. “

66

Page 67: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:67

Sanık Osman Yıldırım müdafi Av. Murat Eken :” İşte bende bunların sorulmasını istiyorum. yani böyle bir şey var mı yok mu sorulsun istiyorum. yani hangi tarihte ortak olmuş hisse oranı şirketin kapanış tarihi gerekli görülürse vergi dairesinden şirketin gerçekten ne kadar vergi verdiği ne kadar vergi borcu olduğuyla alakalı buralara yazı yazılmasını talep ediyorum ki Olay biraz aydınlansın çünkü çok tartışması oldu bu konuyla alakalı ve Alpaslan Arslan bu şirketin avukatlığını yapıyor ve İzmir dönüşü müvekkil beyan etti zaten Ümraniye de Güllüoğlu’ nda Alpaslan Arslan bunlarla toplantı yapıyordu. Bende Erhan’la yukarı çıktım hatta kızdılar Erhan’ı niye getirdin diye, böyle beyanlar oldu bu konuların açıklığa kavuşması açısından özellikle talep ediyorum. Yine Sayın Muzaffer Tekin’de ele geçen 2 tane kalemlik olarak kullandığı el bombası vardı. Artık vasfını yitirmiş ayrı da, şimdi bu el bombaları MKE’ye yazı yazılarak kaç tarihinde hangi birime verilmiş hangi tarihte hangi birime verilmiş emniyete mi, askere mi hangi tarihte nereye verilmiş? Artı bu el bombaları Muzaffer Tekin’e mi zimmetli? Bunların sorulmasını talep ediyorum bu aşamada teşekkür ediyorum. “

Sanık Muzaffer Tekin söz istedi, verildi.” Sayın başkanım, el bombalarıyla ilgili sarp malzemesi olduğu eğitim yardımcı malzemesi ve bunların kullanıldıktan sonra atıldıktan sonra düşüldüğü Genelkurmaya biz istedik buradan yazı yazdı. Benim beyanlarım doğrultusunda aynen yazı geldi dosyaya girdi. İncelerse bulur. İkincisi Sayın başkanım, ticaret sicil müdürlüğü ve ticaret sanayi il müdürlüğüyle yapılan yazışmalar sonucu, imzaları davacı tarafça kabul olunmayan belgelerden yalnızca Üsküdar 7. noterliğinin 03.1.2000 tarih ve 170 sayılı beyannamesi aslı elde olunduğundan uzman bilirkişi eliyle yapılan imza incelemesi sonucu düzenlenen 20.05.2008 tarihli raporda imza beyannamesindeki imzanın davacı eli mahsulü olmadığının, ayrıca hüküm veriyor bu hükümde de Muzaffer Tekin’in davalı şirket yönetiminde hiçbir dönem yönetim kurul üyesi olarak görev almadığının tespitine, şimdi ben dedim ki o şirkete şirket vasfı düşmesin diye hatır olarak aldığım hisseyi bile bilmiyorum. Bugün bile bilmiyorum. Diplomamı vererek girdiğini tahmin ediyordum. Noter tarafından bir satışta yapılmadı ve gelen belgelerle o şirkete o şirkete benim hiçbir dönem hissedar olmadığım da ortaya çıktı. Ha, şöyle söyleyim ben o şirkete 2001 sonunu 2000 yılı başları olabilir hissedar olduğumu düşünüyordum ama hissedar da olmadığım evraklarla ortaya çıktı bu bir, ikincisi, yine arz ettim ben Alpaslan Arslan’ı o şirketin Sayın başkanım, hiçbir dönem avukatı olduğunu şirketin avukatı olduğunu duymadım görmedim. Görsem de gayet açık burda onu size arz ederdim. Çünkü avukat, avukat kimlikli bir şirketin şeyi, ama sizden şunu istirham ediyorum avukat Alpaslan Arslan’ın o şirketin avukatı olduğuna dair yetki belgesi var mı onun istenmesini arz diyorum saygılar sunuyorum. “

Sanık Osman Yıldırım müdafi Av. Murat Eken söz istedi, verildi.” Şimdi tekrar cevap hakkı doğdu da Sayın başkanım. burda 3 tane şirketten bahsediyoruz. Doğuş, Karar defterleri ayrı, Bakın bir şirkete üye olmak için yani hissedar olabilmek için,”

Mahkeme Başkanı :” Efendim talebinizi belirtiniz 3 tane yerden istiyorsunuz tamam tamam anlaşıldı. “

Sanık Osman Yıldırım müdafi Av. Murat Eken :” Tamam efendim 3 tane şirket var tamam tek şirketle alınmış bir alakalı karar var. “

Sanık Muzaffer Tekin :” ‘Hayır, tek değil, burda Finansal var, doğuş var, hepsini okumadım vakit geçmesin diye mahkemeye sundum ben. “

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Vural Ergül söz istedi verildi :” Sayın başkanım geçtiğimiz Cuma günkü celsemizde bana alınmamı şimdiye kadar müvekkilimle ilgili konuşmalarımın %5-10 olmadığını, daha çok davanın bütününe ilişkin değerlendirme ve konuşmalarda bulunduğumu söylemiştiniz. Bende size cevaben müvekkilimin örgüt lideri olmakla itham edildiğini bu çerçevede Hayrettin Ertekin’de ele geçirilen muştadan bile müvekkilimin sorumlu olduğunu bu yüzden dosyanın bütününe ilişkin savunma yapmak zorunda kaldığımı söylemiştim. Ama geçtiğimiz ara verdiğimiz hafta içerisinde oturdum müvekkilime ilişkin bütün dosyayı yeniden

67

Page 68: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:68

çalıştım. Öncelikle yaptığım hesaplamayı söyleyim size efendim. İddianamenin toplamı 2455 sayfa müvekkilime ilişkin iddianamede yer alan bölüm ise yalnızca 53 sayfa yani ben müvekkilime ilişkin olarak eğer %5 kadar konuştu isem bu bile fazla müvekkilim çünkü %2.1 oranında yer kaplıyor iddianame hatta iddianamede müvekkilime ilişkin bölümü de bırakın bütünü içerisinde sevgi Erenerol bahislerini topladım bir araya getirdim bu da %4.3 yapıyor. O yüzden müvekkilimin hukuku için burda layıkıyla beyanda bulunduğuma inanıyorum ama esasen benim buradaki gayretlerimin asıl kaynağı müvekkilimin kişisel olarak hürriyeti değil efendim ben bu dava üzerinden tertiplenen Türkiye Cumhuriyetinin birliğine bölünmezliğine bütünlüğüne dönük hukuk devletini laikliği demokrasiyi ayaklar altına alacak bir faşist darbe girişimine karşı mücadele ettiğimi daha önce de söylemiştim size, ben savunmamı yaptığım sırada size bu davayla faşizmin kapısının açıldığını söylemiştim. Bakın şimdi faşizm şimdiden banyoda kirli çamaşırlarını bu örgüt üzerinden temizlemeye başladı ve bununla da kalmadı. Daha ne temizliklere koyulacak hep birlikte göreceğiz. Efendim ben burada müvekkilimin hukukuna ilişkin kısaca şunları söylemek istiyorum müvekkilimin hukuki değerlendirmesi 6 sayfadan ibaret, ağırlıklı olarak müvekkilimin iddianamesi içerisinde yer alansa müvekkilimin evinde bulunduğu ileri sürülen bir belge CD, o CD’nin dökümünden ibaret 20 sayfalık bir doküman. Bu dokümanın da daha önce müvekkilime bırakılan bir kitabın taslak çalışması olduğunu zaten daha önceki vekil arkadaşlarım layıkıyla açıklamıştı. Onun dışında müvekkilimde bir de lobi çok gizli aralık 99 İstanbul adlı bir belge çıkmış o belgenin altında zaten internet adresi yazdığı için bu belgenin internette indirildiği sabit. Kaldı ki bu belgeye ilişkin 14 Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu bir karar var o çerçevede internetten herkesin erişebildiği bu belgenin gizli belge olamayacağı da tartışmalardan uzak. Onun dışında tek başına hiçbir surette suç oluşturmayacak tamamıyla anayasal hakları kullanmak suretiyle hükümete dönük yahut kamuoyundaki çeşitli hassasiyetler çerçevesinde kullanılmış haklar ve bu haklar çerçevesinde kurulmuş çeşitli sosyal ilişkiler ağı içerisinde yapılmış telefon görüşmeleri var. Müvekkilimin iddianame içerisinde yer verilen hiçbir bahsi tek başına suç değil tek başına suç olmayan da örgütlü olarak suç oluşturmaz. Dolayısıyla benim burada müvekkilimin hukukuna ilişkin izaha muhtaç olmayan bu unsurları savunma gayretine koyulmam aslına bakarsanız abesle iştigal olacak. Çünkü Mehmet, en başında size söylemişti ceza hukukunu söyleyeceğim ama siz cezayı benden iyi bilirsiniz. Ceza Usul Hukuku diyeceğim siz Ceza Usul Hukukunu benden daha iyi bilirsiniz demişti. Esasen müvekkilime isnat edilen iddianamede yer alan bölümler her hangi bir suretle bir avukatın savunma faaliyetinde bulunmasını gerektiren bir hukuki hizmet almayı gerektiren suç olup olmadığı noktasında tereddütte duraksamaya yer veren bir takım isnatlar değil bu savunmayı yazık ki, diğer müvekkillim Vedat Yenerer içinde yapmıştım ben burada müvekkilimin adına hukuk hizmeti verebilecek bir savunma faaliyeti içerisine girmemi gerektirecek her hangi bir suç isnadı göremiyorum demiştim. Hakikaten de göremiyorum halen de görmek mümkün değil. Şimdi dediğim gibi efendim benim burada müvekkilimin kişisel hürriyetine dönük olarak gayret göstermek yerine, bu tertibin kamuoyunca da sizler tarafınca da daha iyi anlaşılabilmesi için örgüt lideri avukatı sıfatıyla üstüme düşen ayrıca bir yurttaş sıfatıyla üstüme düşen bir takım taleplerim var o taleplerimi dile getireceğim. Bu taleplerim sonrasında müvekkilimin kişisel hukuku için ayrıca bir savunmada bulunacağım. Bunun bir sebebi de şu efendim müvekkilimin aleyhinde delil olarak bir gizli tanığın beyanlarına yer verilmiş. O gizli tanığın kendisini en iyi anlatacağına inandığım fotoğrafını getireceğim sizlere bir sonraki celse bilgisayarımdaki teknik arıza nedeniyle o fotoğrafı şuan burada hazır edemediğim için birazda o savunmayı erteliyorum. O fotoğrafı size gösterdiğimde siz o gizli tanığın bu davanın gizli tanık standardına uygun bir şizofren meczup olduğunu resmi görür görmez anlayacaksınız. Dolayısıyla müvekkilimin mali içtimai durumu kültürel yapısı karşısında o meczup ve şizofren olduğu bir bakışta anlaşılan fotoğrafından bile anlaşılan gizli tanığın müvekkilime nasıl çakma delil yaratılmak istenildiği tıpkı diğer gizli tanıklar gibi onun da nasıl şizofren bir meczup olduğunu gördüğünüzde ben bana hak

68

Page 69: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:69

vereceğinize inanıyorum. Ama efendim şimdi benim müvekkilimin hukuku için yapacağım savunmaya dönük olarak bir iki talebim olacak onları ben dile getirmek istiyorum. efendim bu taleplerimden ilkini üyeniz Sedat Sami Haşıloğlu’nun açıklamasını talep ediyorum. Üzerine basarak belirtiyorum burada her hangi bir isnadım, ithamım yok. yalnız şunu gördüm efendim müvekkilime ait 59 dizi, klasör 59 dizi 339’da savcılık ifadesi var, aynı klasör de 278-335 sayfaları arasında emniyet ifadesi var. Bu bölümde müvekkilimle ilgili olarak Necip Hablemitoğlu’nun bahsinin geçtiği bir tek bölüm var. O bölümü şöyle özetleyim size aynen okuma yerine, müvekkilimin Kemal Kerinçsiz’le yapmış olduğu bir telefon görüşmesinde kullandığı sözcükler kendisine soruluyor, müvekkilimde cevaben diyor ki ben bu konuşmayı yaptım kemal Kerinçsiz’in yeniçağ televizyonunda Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesiyle alakalı bir program yapmıştı bu programda geçen konularla alakalı konuştuk diyor. Ama burada hiçbir surette başkaca bir isim dahi geçmiyor. Efendim müvekkilime ait klasör de bir yerde 75 bir yerde 38 olmak üzere toplamda 133 tane telefon görüşmesi kaydı var. Bu telefon görüşmeleri kaydının hiç birinde yukarda özetlediğim dışında Necip Hablemitoğlu’nun adı geçmiyor. Bu telefon görüşmelerinden bununla belki ilişkilendirilebilecek ki, ama bu da mümkün değil. Emin Gürses’le yapmış olduğu iki görüşme var. Bir de merhum Necip Hablemitoğlu’nun eşi Şengül Hablemitoğlu ile yapılmış bir görüşme var. Orda da Necip Hablemitoğlu’nun adı geçmiyor. Bırakın Necip Hablemitoğlu’nun adının geçmesini onun katiline ilişkin her hangi bir beyan değerlendirme hiç yok. Buna rağmen klasör 390 sayfa 95 deki müvekkilimin hakim ifadesinde huzurda heyet üyesi olarak yer alan müvekkilimin de tutuklama kararını veren üye Sedat Sami Haşıloğlu, müvekkilime İbrahim Çiftçi yi tanıyıp tanımadığını soruyor. Şimdi az önce de açıkladığım üzere efendim İbrahim Çiftçi nin adı hiç geçmiyor. Bırakın bunu Necip Hablemitoğlu’nun ismi iki yerde anılmış onu da size özetledim. Şimdi bu durumda bizler savcıların ilk gün burada gösterdiklerini ama tepkiler üzerine daha sonra geri çektiklerini tanıkladığımız gördüğümüz o slayt şovlarında ve bu davanın evvelinde ulusalcılığı tehlike olarak gören emniyetteki Fethullah Gülen cemaatine bağlı polisler tarafından hazırlanmış o brifingde Necip Hablemitoğlu’nun katilinin İbrahim Çiftçi olarak yer aldığını ve İbrahim Çiftçi yle de buradaki sanıkların bir kısmının ilintilendirilmek suretiyle Necip Hablemitoğlu’nun örgüt tarafından katledildiğine ilişkin bir senaryonun yazılmak istendiğini haricen biliyoruz. Kaldı ki iddianamede de bu yolda bir takım değinmeler var. Şimdi ben Sedat Sami Haşıloğlu tarafından bu hususun açıklığa kavuşturulmasını istiyorum. Çünkü müvekkilime dair hiçbir surette İbrahim Çiftçi adı geçmediği halde müvekkilime bu brifingde konu edilmiş İbrahim Çiftçi bahsi ne surette neye dayanılarak sorulmuştur. Akla brifing geldiği için bu bence açıklığa kavuşturulması gereken bir husus. Efendim buna ilişkin üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu tarafından daha sonraki celsede açıklama bulunursa açıklamada bulunulursa bende yargılama faaliyeti çerçevesinde müvekkilimin hukuku için diğer beyanlarda bulunacağım. Efendim bir takım sair beyanlarım var. Beyanlarımdan iki tanesini size yazılı olarak göndermiştim ama şimdi başkaca beyanlarım var o beyanlarımı kısaca özetlemek istiyorum. Efendim bu HSYK’nın gösterdiği tepkiyle birlikte İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız Sayın Aykut Cengiz Engin’in dinlenildiği de ortaya çıktıktan sonra özellikle bu bahse ilişkin benim bir değinmede bulunmam talepte bulunmam zorunluluk oldu. Çünkü anımsarsanız hala Sayın mahkemenizden tarafıma verilmesini beklediğim bir 58 numaralı klasör içerisinde bahse konu edilmiş CD var. Hayalet CD adını verdim. Bugün sanıyorum 10-12. kere talep ediyorum. Halan onu alabilmiş değiliz. Efendim bakın Aykut Cengiz Engin’in adalet bakanlığı müfettişleri tarafından dinlenilmesine ilişkin kararda Zekeriya Öz’ün Tuncay Güneye ilişkin 2001 yılında sürdürülen o çalışmayı ört bas etmek ithamına ilişkin bilgiler ve hatta bir de çakma ihbar mektubu yahut Tuncay Güneyin bu yolda beyanı çıkacak olursa şaşırmamak gerekiyor. Ama görüyor musunuz efendim tertip hala Tuncay Güney üzerinden sürdürülüyor hala, çünkü ortada hiçbir şey yok. Ama Tuncay Güney burada yok. Tuncay Güney in hukuki durumuyla Bedrettin Dalan’ın Turhan Çömez’in hukuki durumları aynı olduğu halde bugüne kadar savcılık hiçbir

69

Page 70: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:70

surette Tuncay Güney e dair en ufak bir yazışma dahi yapmış değil. Tuncay Güney’i savcılık makamının koruduğu kolladığı iddiasında bulunduğumdan hakkımda suç duyurusunda bulunulmuştu. Şimdi ben bugüne kadar Tuncay Güney’e ilişkin Sayın mahkemenizin yapılan yazışmaları istemiş olmasına rağmen hala yanıt verilmemiş olmasını da ayrıca manidar buluyor. Ve şuna inanıyorum efendim ben Tuncay Güney’in savcılık tarafından korunup kollanmasının ardında Zekeriya Özipek’le Tuncay Güney İpek arasında ipek kardeşliğinin yer aldığına inanıyorum. Tarihin garip cilvesine bakın Tuncay Güney burada İpek soyadını niye kullanıyor diye MİT’e sorduğumuzda MİT bize kimi yazışmalarında İpek soyadını kullandığını söylemişti. Geçtiğimiz celselerde savcı Zekeriya Öz’ün internette bir kadın ismi üzerinden yazışırken İpek soyadını kullandığını gördük. Şimdi bu İpek kardeşliğinin ötesinde başka bir anlamı var, mı yok mu bilmiyorum ama efendim, Tuncay Güney’e ilişkin bugüne kadar Sayın mahkemenizin de yapacağı bir şey kalmamış mahkemenizin elini kolunu da öylesine bağlamışlar ki, devam eden soruşturma nedeniyle mahkemenizde hiçbir şey yapamıyor. Şimdi efendim bu Tuncay Güney’e ilişkin Sayın mahkemenizden bugüne kadar tekit bekleyen bütün yazışmaların yeniden yapılmasını özellikle talep ediyorum. Özellikle bu arada size 24 şubat 2009 tarihli 55. celse oturumunda Tuncay Güney’in kullandığını belirttiğim bir başka gizli numaranın TİB’deki kayıtlarının sorulmasına ilişkin talebime dair yazmış olduğunuz yazıya hala cevap gelmemesi nedeniyle ayrıca onun da tekidini talep ediyorum. Efendim bu Danıştay davası sanıklarının sorgusu bitmek üzere, ben size anımsarsanız Danıştay’la Ergenekon’u bir birine bağlayan iki bağ olduğunu söylemiştim. Bunlardan birinin Osman Yıldırımın beyanları olduğunu bir diğerinin de 58. klasör içerisinde yer alan 14.15. sayfalarda yer alan CD’ler olduğunu söylemiştim. Bunu bugüne kadar sizde buna tanıksınız kaç, kaç kere istedim. Savılar her keresinde bir sonraki iddianamenin delilleri arasında deyip deyip durdular. Bugüne kadarda ortaya çıkarmadılar. Hatta efendim anımsarsanız bu konuda üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu bana öbür duruşma salonunda savcılarla bu konuyu görüşüp görüşmeyeceğimi sormuştu. Bende gidip görüşmüştüm. Savcılarda bana bu CD’yi ki, onun daha o sıralar da biz zarfını arıyorduk efendim hatırlarsanız zarfının da olmadığı ortaya çıkmıştı. O zaman demişlerdi ki bunu bize üçümüz Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın üçü birlikte gittiklerinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in elden verdiğini söylemişlerdi. Şimdi efendim Aykut Cengiz Engin’in bu dosyadaki kendisine dönük tertip gayretleri çerçevesinde bu CD’nin önemi daha da artıyor. Bu CD’yi mutlaka bulmalıyız efendim. Bu CD’yi bulmak bu CD’yi aramak benden çok Sayın mahkemenizin işi uğraşı olmalı. Siz sormalısınız bunu, Ey savcılar nerde bu deliliniz niye dosyada bulamıyoruz. Madem içeriğine yer verdiniz hatta orda iki tane CD’den vazgeçiliyor bahsediliyor. Birinden vazgeçtik çünkü orda ki imla ve Türkçe yazılımına sığınarak savcılar iki CD’nin değil bir CD’nin olduğunu söylediler. Var sayalım ki bir CD olsun, hiç olmazsa onu çıkartalım ortaya. Onu bulalım. Çünkü yarın öbür gün akla karpuz kabuğu getirmek gibi olmasın efendim savcılar pekala diyeceklerdir ki bu tıpkı Nijerya doları gibi Nijerya CD’siymiş Aykut Cengiz Engin bize bunu elden verdi ama sonrasında bu CD eridi bitti bizi tertibe kurban getirdiler öyle bir savunmada yaparsalar hiç şaşmamak lazım. Ben bu CD’yi lütfen efendim bulmak için ne lazım geliyorsa yapın efendim bu CD nerede? Hayalet CD diyorum bakın bir savcıyı bir savcıyı değil üç savcıyı birden itham ediyorum diyorum ki, hukuk tarihinde bir delil üzerinden aynı zamanda delil uydurmak aynı zamanda delil karartmak suçunu işlemekle tarihe geçtiniz diyorum. Bulun CD’yi, bulun, eğer bulamıyorsanız CD’yi bende bu ithama buna rağmen sizi itham ediyorsam hakkımda gerekli suç duyurusunda bulunun. Ama bakın 12. dir istiyorum bu CD’yi hala CD ortaya çıkmadı. Zarfı da yoktu bunun üstelik. Güya zarfı vardı zarfını da bulamadık. Bu CD’yi efendim yeniden bulmak noktasında kesin ve kati bir kararda bulunun karar alın ve bu karara rağmen verdiğiniz süre içerisinde eğer savcılar bunu getirmeyecek olursa efendim o vakit Sayın mahkemenize karşı işlenmiş bu suç nedeniyle de savcılar hakkında delil karartmak delil uydurmak suçundan tıpkı benim HSYK’ya yapmış olduğum şikayet gibi sizde şikayette bulunun

70

Page 71: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:71

efendim. Efendim bir başka talebim, şimdi bu tarihte Hrant Dink cinayetinin rahip Santaro cinayetinin Danıştay cinayetinin tamamının huzurda görülen bu Ergenekon davası tertibini sanıklarını bir araya getirmek amacıyla bir tezgah olduğuna ilişkin iddialarımızı anımsayacak olursanız ve bu çerçevede Hrant Dink cinayetinin sanıklarının yargılanmadan evvel cinayetten evvel dinlendiklerini daha sonra açığa çıktığını anımsadığınızda o cinayetinde bile bile işlendiği iddialarının fevkalade haklı ciddi iddialar olduğunu aklımıza getirdiğimizde dosyada Osman yıldırım’ın beyanı çerçevesinde şimdi bulunacağım talep çok daha bir önem kazanıyor. Efendim polis muhabirleri bu Cumhuriyet gazetesine atılan bombalara ilişkin haber araştırmaları sırasında dönemin istihbarat şube müdürlüğüne bağlı polislerinden bizzat kendi kulaklarıyla, Danıştay da bu saldırıyı gerçekleştiren sanıkların haklarında bir dinleme yapıldığını bizzat o dönemin istihbarat şube müdürlüğü memurlarından amirlerinden komiserlerinden öğrenmiştiler, yani o noktada hem gazeteci arkadaşlarımızın saygın gazeteci arkadaşlarımızın bu konudaki kamu tanıklıkları bu hususu kanıtlamaya el verecektir hem de benim telefon tapelerim ortaya çıkarsa orda samimi diyaloglarım vardır bu husus açıklığa kavuşturacak. Ama efendim Osman Yıldırım ne dedi burda efendim 120. celsede dedi ki, 120 celsenin 12.sayfasında henüz daha adliyeye sevk edilmeden sorgulandım Cumhuriyet gazetesi konularını inkar ettim ilk başta onlar da önüme telefon görüşmelerini çıkardılar kabul etmek durumunda kaldım, kabul ettim, doğrudur. ben yaptırdım. Şimdi efendim bu durumda Osman Yıldırım’ın Alpaslan Arslan’ın yani Cumhuriyet gazetesine dönük bu bombalama eylemeni gerçekleştiren sanıkların hangi tarihten itibaren dinlendiklerinin açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Dolayısıyla efendim bu noktada o tarihte TİB yok efendim bildiğim kadarıyla, Cumhuriyet gazetesi saldırılarından hemen sonra İstanbul ağır ceza mahkemelerinden verilmiş bir dinleme kararı olup olmadığının ayrıca o tarihte TİB bulunmadığı için bu sanıklara ait telefonların ilgili GSM operatörlüklerine ve de ayrıca emniyet müdürlüğüne yazı yazılarak Cumhuriyet gazetesi sanıklarının hangi tarihten itibaren dinlenildiği hususunun da açıklığa kavuşturulmasını talep ediyorum. Osman Yıldırım bu hususta fevkalade ciddi bir şüphe doğuracak beyanda bulundu. O beyanın sahibi bilgiler çerçevesinde örtüştüğü için fevkalade önem taşıyor. Tıpkı efendim Hrant Dink cinayeti gibi yargı şehidimizin katledilişine de emniyet içerisinde yuvalanmış bu Fethullah Gülen cemaati bağlantılı terör örgütü göz göre göre seyirci kaldılar. Hatta onlardır ki, zaten Hrant Dink cinayetini hedef şaşırtırcasına Veli Küçük üzerinden Ergenekon’la bağlamaya gayret gösterdiler. O yüzden bu talebimize ilişkin umarım bir karşılık gelir ve biz o karşılık çerçevesinde bu hususun aydınlığa kavuşmasına yardımcı oluruz. Efendim bir başka talebim daha var, ancak o talebimi ayrıntılandırmak gerekiyor çünkü bu iddianamenin 112. sayfasında benim müvekkilime ilişkin yer alan bir ihbar mektubuna dair bilgi ama dediğim gibi benim müvekkilim örgüt lideri olarak yargılandığı için buradaki bütün sanıkların işlediği suçlardan sorumlu o yüzden bütün sanıkları bütün davayı açıklığa kavuşturacak şekilde birinci dava iddianamesi ve klasörleri içerisinde savcılığa veya emniyet müdürlüğüne yapılmış savcılar tarafından bu iddianameye dayanak alınmış bütün ihbar mektuplarının bütün ihbar e-maillerinin ve telefonlarının tamamının, ihbar mektuplarının ihbar zarflarıyla, mektup zarflarıyla ihbar e-maillerinin IP araştırma sonuçlarını gösterir raporlarıyla, ihbar telefonlarının numara tespit raporlarını gösterir yazılarıyla birlikte ve bütün ihbarların ihbar tespit tutanaklarını birer örneğiyle birlikte tarafımıza verilmesini talep ediyorum. Efendim, bir de size yazılı olarak, “

Mahkeme Başkanı :” Yazılı var mı bunlar?”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül :”Efendim hayır yazıları yok efendim

yazamadım notlarımı şimdi aldım. “Mahkeme Başkanı :” Çıkarabilir misiniz ordan?”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül :”Bu size yazılı olarak takdim ettiğim

beyanlarım bunlar yazılı beyanlarım değil efendim. Onların ikisini yazılı olarak beyan etmiştim. Şimdi efendim size yazılı olarak vermiş olduğum iki talebimle ilişkili olarak da hem diğer sanıkları

71

Page 72: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:72

hem müvekkil arkadaşlarımı bilgilendirmek istiyorum. Efendim bunlardan birisi sanık Alpaslan Arslan’ın zaten itiraf ettiği Fethullah Gülen cemaati bağlantısını açıklığa kavuşturacak geçmişten gelen bir delil. Efendim bu Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi tarafından gönderilmiş 31 numaralı klasörün içerisinde dizi 207’de Alpaslan Arslan’ın bilgisayarının F diskinin kopyası bizlere verildi. Bende bu bilgisayar diski üzerinde bir incelemede bulundum. Bu bilgisayar içerisinde efendim çeşitli dosyalar yer almakta. Bu dosyaların tamamı Powerpoint slayt gösterileri, fotoğraflar, filaş oyunları, sahil resim dosyaları vs. dosyalardan oluşmakta. Ben bu CD, Alpaslan’ın diski içerisindeki bilgilerin kaynağını araştırdım efendim. ve bunun kaynağını buldum. Bu Fethullah Gülen cemaati örgütüne ait eğitim rehberlik CD’si olarak kullanılan aspirin adlı bir CD’nin içerisinden alınmış. Bu Aspirin adlı CD, Fethullah Gülen cemaati örgütüne dönük olarak emniyet güvenlik teşkilatları raporlarında vs. de zaten yerini almış bir CD, bu CD içerisinde yer alan çeşitli başlıklar var be bunlardan bunu yazılı dilekçemde ayrıntısıyla aktardım. 137 klasör var 4144 tane dosya var. Bunların içerisinde mesela 32 adet Fethullah Gülen tarafından yazılmış kitaplardan oluşmuş Külliyat var ve daha Risaliyei Nur, hadis, fıkıh, akait, elmalı tefsiri gibi Fethullah Gülen cemaati tarafından kullanılan bir takım eğitim malzemeleri de var. Ancak efendim dikkat çekici olan şu ki, neredeyse Alparslan’ın telefonundan çıkan o e mail adresleri vardı ya onlardan bile çok miktarda, çok az miktarda veri var Alpaslan’ın bilgisayarında. Alpaslan’ın bilgisayarında yer alan bütün verilerin toplam miktarı 76 MB yani bir GB’ tı onda biri bile değil. Bu anahtarlık gibi elimizde dolaştırdığımız o çubuklar var ya efendim bir GB’lık çubuk onların onda biri bile değil efendim yüzde yedisi kadar bir hacme sahip. 76 MB sadece benim size sözünü ettiğim o belgelerin Alpaslan’ın bilgisayarında çıkan belgelerin orijinal kaynağında bile 693 MB, şimdi efendim akla şu geliyor Fethullah Gülen cemaati örgütüyle bağlantısını ortaya koyan bu veriler geçmişten gelen belgeler olarak Fethullah Gülen cemaatiyle Alpaslan’ın arasındaki bağ noktasında geçmişten gelen bağı zaten kendisi açıkladı, hiçbir tereddüt bırakmadı. Ama emniyet acaba Alpaslan Arslan’ın bilgisayarını ele aldığı sırada bu bilgilerin bu belgelerin bir kısmını sildi değiştirdi ortadan mı kaldırdı. Orada yer alması gereken 32 adet Fethullah Gülen kitabının da dijital kopyası Rısaliyei Nur, Elmalı tefsiri, daha bir çok dosya var ben tamamını size gönderdim. Efendim buna ilişkin ben sizden bilirkişi incelemesi talep ediyorum. Bu bilirkişi incelemesi talebi hem o Alpaslan’ın diskinde yer alan belgelerin orijinal kaynağının aspirin CD’si olup olmadığını bu CD’nin emniyet ve istihbarat raporlarında Fethullah Gülen cemaati örgütünün eğitim malzemesi olarak yer alıp almadığının açıklığa kavuştursun istiyorum. hem de efendim emniyet teşkilatı tarafından emniyet teşkilatı içersinde Fethullah Gülen cemaatine bağlı polisler tarafından Alpaslan Arslan yakalandıktan sonra onun Fethullah Gülen izini silmek için acaba emniyet teşkilatında bu bilgisayarda bir takım silmeler değiştirmeler yapılmış mıdır bu husus açıklığa kavuşturulsun istiyorum. Çünkü bakın bu ikinci davanın bütünü Mustafa Balbay’ın bilgisayarından çıkan silinmişler silinmiş verilerin kurtarılması suretiyle ortaya konulmuştur. Belki o gün bu dosyayı aydınlığa kavuşturmak isteyen emniyet mensuplarının aklına silinmiş verileri kurtarmak suretiyle Alpaslan’ın bilgisayarında ne yazıldığı ne silindiği ortaya koymak gelmemiş olabilir ama biz, “

Mahkeme Başkanı :” Süreniz doluyor. “Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül :” Efendim bitirmek üzereyim. Bu hususun

açıklığa kavuşmasını istiyoruz. Bu hususta efendim yapılacak olan bilirkişi incelemesinin de emniyet teşkilatının şaibeli olması nedeniyle TUBİTAK’tan yahut diskin ait olduğu bilgisayar firmasında yahut üniversitelerimizin her hangi birindeki bilgisayar mühendisliği fakültelerinden bu diskin silinmiş verilerinin kurtarılması suretiyle bilgisayardan silinen verilerin hangi tarihte silindiğinin silinenlerin neler olduğunun açıklığa kavuşmasını istiyorum. Efendim diğer talebim ise, belki bence hepsinden önemli çünkü burda bu talebimde mahkemenize karşı işlenmiş savcı Zekeriya Öz’ün yalan beyanda bulunma, görevi kötüye kullanma suçu nedeniyle hakkında suç duyurusunda bulunmanızı talep ediyorum. Efendim ben size vermiş olduğum yazıda tek tek

72

Page 73: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:73

ayrıntılarıyla belirtiyorum, Danıştay saldırısının esasen bir tertip olduğuna ilişkin iddialarım çerçevesinde Ankara’da görülmekte olan davanın irtibat iddiasını açıklığa kavuşturup orada bitirmek imkanı savcı Zekeriya Öz’ün elinin altında var iken, yazıların tarihlerini sayılarını size verdim efendim. Ankara 11 Ağır Ceza mahkemesi iki ayrı kez Zekeriya Öz’den Ergenekon soruşturması olarak yürütülen soruşturmada elindeki belgeleri bilgileri istiyor. Ama Zekeriya Öz daha sonra Ergenekon davasıyla irtibat iddiası gündeme gelsin de bozulsun Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesinde görülen o davayı elinden kurtarıp da İstanbul’a taşıyabilelim amacıyla daha sonra Yargıtay safahatında bozma sebebi oluşturmak üzere bu Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesinin taleplerine ısrarla iki ayrı kez yalan beyanda bulunuyor. Bu beyanların yalan olduğunu size doğrudan klasörlerde yer alan PDF dosyalarından kesip yapıştırdığım kısımlarıyla açıklığa kavuşturmuş durumdayım. Efendim okuduğunuzda sizde göreceksiniz, bu dosyada savcı Zekeriya Öz’ün iki kez üstelik Ankara Ağır Ceza Mahkemesine yazdığı yazı yalan beyandır. Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi artık kalmadı. Sizsiniz Ankara 11 Ağı Ceza Mahkemesi, dolayısıyla efendim bu Sayın mahkemenize karşı işlenmiş bir suç olmakla bizzat mahkemeniz tarafından daha sonra Yargıtay safahatında bozma sebebi yaratmak üzere Zekeriya Öz tarafından gönderilmiş bu yalan beyan için bir suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum efendim. Taleplerim şimdilik bu kadar, bu taleplerime ilişkin yanıt aldığımda efendim dediğim gibi müvekkilimin kişisel hukukuna ilişkin beyanlarda bulunacağım. Teşekkür ederim. “

Sanık Muzaffer Şenocak müdafi Av. Cengiz Ceylan söz istedi verildi :” Müvekkilim 30 aydır tutuklu bulunmaktadır. Yargılama süreci içerisinde müvekkilimle irtibatlı olduğu iddia edilen sanıkların Fikret Emek ve Aydın Yüksek bu sanıklar ifadeleri alınmış çapraz sorguları tamamlanmış ve deliller toplanmıştır. Aynı suçlar isnat edilen Aydın Yüksek tahliye edilmiştir. CMK madde 100’de sayılı katalog suçlar gereği kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların varlığı nedeniyle müvekkilimin tutukluluk hali devam etmektedir. Yargılamanın gelmiş olduğu aşamada artık olgulardan kaynaklanan kuvvetli suç şüphesi yerine alınan ifadeler toplanan deliller ışığında tutuk halinin verilmesi beklenen ceza ilkesine göre sürdürüldüğü ortadadır. Dosya içeriğinin yoğun olması sanık sayısının fazlalığı ve birleştirilen dosyalar gibi gerekçeler tutuklu ve makul sürenin aşılmasına sebebiyet vermemelidir. Tutuklama tedbir amaçlı olarak bireyin hürriyetinden yoksun bırakmaktadır. İnfaza dönüşen tutuklama hem müvekkil hem de ailesini mağdur etmektedir. Müvekkilin tutuklu kaldığı süre, sabit ikametgah sahibi olması, suç vasfının değişmesine binaen tahliyesini talep ediyoruz. Bu talep kabul edilmediği takdirde adli kontrol uygulamasını talep ediyoruz. Teşekkür ederim. “

Sanık Emin Gürses müdafi Av. Mehmet Taşdelen söz istedi verildi :” Sayın başkanım, müvekkilime ait delil dosyalarına birkaç kez daha önce de ifade ettim suç delili olarak dosyaya eklenen belgeler iki tane işte irtica ile mücadele cemaatler ve tarikatlar kitapçığı, bunlar harp akademilerinde ders olarak bir müfettiş diyanet işleri başkanlığının müfettişinin hazırladığı kitapçıklar, vatan gazetesinde iki gün yayınlanan röportaj, bir internet sitesinde yayınlanan röportaj, cenaze fotoğrafları, kardeşinin cenazesine ait fotoğraflar, bir de bir sendikaya ait konferans salonunda yapılan panelde konuşma, bunların dışında müvekkile yüklenebilecek sanığa yüklenebilecek bir suç unsuru taşıyan suç delili taşıyan bir delil yok. bunlar da bir suçun ispatına yarayacak deliller değil. 2. olarak ne var dosyada ek klasörlerde müvekkile ait dinleme tespit tutanakları, şimdi ben siz müvekkilin tahliyesi yönünde rey kullanıyorsunuz, diğer Sayın iki üye ise tutukluluğun devamı noktasında rey kullanıyor. Ortak yani vasat bir akıl bir meseleye baktığında standart anlar. Farklı farklı anlamaz, ben her iki üyemizden müvekkile ait dinleme tespit tutanakların tapelerin yani vicdanla izanla akılla bir kez daha okunmasını rica ediyorum. Bir kez daha okusunlar o konuşmalar müvekkilin suçsuzluluğuna mı teşkil eder yoksa suç işlediğine dair örgüt üyesi olduğuna dair bir delil teşkil edebilir mi? bir kez daha okuyun başkanım sizde okuyun rica ediyorum, iki yıla yakın bir süreden beri burda tutuklu. O konuşmaları bir kez daha okuduğunuzda müvekkilin suçsuz olduğunu anlarsınız. Suçsuzluğa

73

Page 74: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:74

delil teşkil eder o konuşmalar. Lütfen rica ediyorum bir kez daha müvekkilimin dosyasını önüne getirin ve yargı ciddiyetiyle hukuk ciddiyetiyle bakın Sayın başkanım. Sayın üyelerimizde aleyhe oy kullanan Sayın üyelerimizde baksınlar, müvekkilime ait hiçbir suç işlediğine dair delil yok. bir iki konuşma aykırı konuşma bunları izah ettim ben burda. Yani ciddiyetini kaybediyor, Sayın başkanım yargılama ciddiyetini kaybediyor, ben müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum heyetinize saygılar sunuyorum.

Sanık Kemal Kerinçsiz müdafi Av. Tolga Akalın söz istedi verildi :”Sayın başkanım, yargılamanın daha ilk dönemlerinde avukat ağabeylerimizden Yaşar Asu burada dinlenmekten dolayı mütereddidiz böyle bir kaygı taşıyoruz dediğinde, siz kendinizi de yani ifa ettiğiniz meslek gurubunu da kastederek bir kinayeli cevap vermiştiniz biz buna salon olarak gülmüştük o gün itibariyle hakikaten benim için o gün itibariyle çok (1 kelime anlaşılamıyor) edilesi bir durum değildi. Ancak biz o gün sanırım sizin komşunuza gülüyor muşuz teşbihte hata olmazsa Sayın Cumhuriyet başsavcısının içine düştüğü konumu bilmeden o gün bir espri konusu yapmışız. Türkiye’de bu dinlemenin çığırından çıktığı konusunda herkes mutabık, dinleme organının başı TİB başkanı da mealen ne olacak efendim başbakanı da 6 yıldır dinliyorlar noktasında bir açıklamayla hukuk dışılığa bir ilave hukuk dışılıkla cevap verdi. Dolayısıyla dinlemenin mahkeme kararlarını biz burda defalarca usulü hükümleri ve usul muvazenesinde bu kararları eleştirirken ortaya koyduğumuz bir temel gerçeklik vardı. o da keyfilikti. Bugün geldiğimiz sonuç itibariyle bu keyfiliğin ülkeyi bir geniş sarmala aldığını artık hukuki bakış açısının yerini daha ağırlıklı bu kadar hatanın üst üste olması mümkün değildir ölçeğinden hareketle bir ideolojik bakış açısına sardığını nihai beyanda Yargıtay’ın üst düzey yöneticilerinin yargı savunma noktasındadır, beyanına dayandığını görüyoruz. Böyle bir mesleğin parçası olmaktan da bugün itibariyle bugün gelişen son durum itibariyle her birimizin hicap duyması gerekiyor. Bu geliştirdiği ve içinde çözemediği durum karşısında. biz daha önce avukat Kemal Kerinçsiz’le ilgili dinleme kararında belirli sahtecilik düşünce iddiasında bulunmuştuk ve bununla ilgili bazı somut gelişmeleri mahkememizin dikkatine sunmuştuk. Ben heyetinizden ve özellikle bu taleplerimiz kapsamında belki de örtülü biçimde itham altına aldığımız Sayın üye hakimimiz Sedat Sami beyden özür diliyorum. Özür diliyorum şöyle özür diliyorum efendim, çünkü kararın esasen kendisi sahteymiş. Yani biz o tarihte salt bir oradaki katibe Bahar Kandemir imzasının sahteliğiyle ilgili bir iddiada bulunmuştuk. Ancak CMK’nun 67/6. maddesi kapsamında Sayın mahkemenizin bu ve benzer durumlarda Sayın hakimimizin vermiş olduğu diğer kararları ve bu kararın hepsini aldık ve bir bilirkişiye tevdi ettik. Bu bilirkişiden tarafımıza verilen bir ön rapordur bu. Malumunuz olduğu üzere yasal dayanağı da vardır. Bu raporda, Kemal Kerinçsiz hakkında tanzim elden belgeyle diğer 6 adet belge arasında yazı karakterleriyle, yazıcı çıktısı ve bilgisayarları itibariyle de fark olduğu söyleniyor. Kemal Kerinçsiz’in dinleme kararının diğer evrakların çıktığı yazıcıdan çıkmadığını, hatta tablonun bir formatınız var ya efendim mahkemenizin tablonun formatı da bilgisayarı da farklıdır ifadesinde bulunuyor. Dolayısıyla biz elbette ki, taşıdığı yüksek sorumluluk gereği üye hakimimizin o tarihte de böyle bir sürecin içinde olmayacağına inanmak istiyorduk ama bugün ki gelişmede gördük ki bu Sayın üye hakimimizin de verdiği yüzlerce karar içerisinde atladığı bir durum söz konusudur, bu karardaki görünen imzada Sayın üye hakimimize ait değil Sayın bilirkişinin yapmış olduğu ön incelemeye istinaden, ondan sonra bizde bir ön inceleme yaptığımızda karar üzerinde belirli tereddüt izlerini bu karar üzerinde açıkça gördük efendim. dolayısıyla kararın keenlemyeküm olması noktasında esasen katibe imzası dahi tek başına yeterliyken, burada daha geniş bir sarmal içerisinde olduğumuza ilişkin daha önceki iddiaları destekler bir iddiayla karşı karşıyayız. Şöyle ki, bu yazının yazı formatı sizin diğer bütün kararlarınızdan farklı, efendim ben bütün katibelerinize ait kararların her katibenizin kendi bilgisayarlarında anladığım kadarıyla formatı var, bu dinleme kararlarının iletişim tespit kararlarıyla verilmesiyle ilgili ve kullandığı bir yazı karakteri var. Yazı karakterleriniz ağırlıkla 12 karakterde kullanılan times romans benzeri bir yazı karakteri, fakat sadece Kemal Kerinçsiz’ e

74

Page 75: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:75

ait olan karakter bookman old style diye bilgisayarlarda geçen bir karakterdir. Bu karakteri de ilk gördüğümde tanımıştım. Şöyle ki, efendim bu karakter emniyetin bütün yazışmalarında da dosyamıza gelen bütün yazışmalarında kullandığı tek karakter. yani sadece bu soruşturmayı yapan emniyet makamları bu, bookman old karakterini kullanıyor. Bunun dışında mahkemenizin vermiş olduğu onlarca kararının hiç birinde ne bu şablon ne bu yazı karakterleri kullanılmıyor. Bir kere evrakın sonradan tanzim edildiği şurdan da belli bakın, iletişimin inlenilmesini isteyen birim diyor. Oysa sizde bu karar isim ve imza kısımları boştur şablondur iletişimin dinlenilmesini ister. Bu kararın hemen öncesindeki şablonları çıkardım hepsinde iletişimin dinlenilmesi farklı harf karakteriyle yazıyor. Bu kararın hemen sonrasındaki esas numaralarını çıkardım orda da iletişimin dinlenilmesi yazıyor. Sadece bunu tanzim edenler orda bir harfi de atlamışlar. Bilgisayarlarda da şablon bir karar. Şimdi yargılamanın bidayetinden beri ifade ettiğimiz bir husus vardı. Kemal Kerinçsiz’in davaya monte edilme süreci 3 kuruşluk tazminat davaları ve 3 kuruşluk tazminat davalarının nihayetlendiği sürece paralel teşkil ediyor demiştik. Bugün ortaya çıkan gerçek şudur ki, dosyamıza ilsak edilen bir kısım dinleme kararları esasen gayri kanuni dinleme kararlarının çözümü ve sahte karar ihdas etmek suretiyle dosyaya soruşturma makamları belki iğfal edilerek aldatılarak, belki dahilleriyle bunu bilemiyoruz dosyaya Kemal Kerinçsiz ilsak edilmiştir efendim. Sayın başkanım, bu hukuk projesi hukuk görünümlü bu dönüşüm projesini tanzim edenler bu ülkede bu geçişi bu sosyal dönüşümü gerçekleştirebilmenin en makul yolunun hukuk olduğunu düşünüyorlardı ve hukukla aldatmak suretiyle bir dönüşüm elde etme gayreti içerisine girdiler. Evet, bu insanlık tarihi açısından en kansız dönüşümlerden biridir. Bir ülkede toplumlarda ve medeniyetlerde medeniyet geçiş çizgileri esnasında en yumuşak dönüş budur. Amma dikkat etmedikleri, yitirdikleri, belki de aklına gelmeyen o büyük aklın o ipek kardeşliği merkezli aklın dikkatine celp etmeyen bir husus var o da şu, bir milletin hukuka itikadı biterse o millet millet olma vasfını yitirir. Bir devlet hukukla yönetilmezse o devlet, devlet olma vasfını yitirir. İnsanlık toplumsal sözleşme gereği kendisinde tabi halde bulunan kuvvetleri bir sosyal kurum olan devlete devretmiş ve kendisinin hakkaniyetle yönetimini bekler hale gelmiştir. Hukukun bittiği yerde zulüm herkes için mubah hale gelir. Ve bugün bu zulmün tarafı olmaktan yeterince tarafı olmaktan biz yorulduk efendim, bihakkın tahliyemizi talep ediyoruz. “

Sanık Hayrettin Ertekin müdafi Av. Taner Uzun söz istedi verildi :” Sayın başkanım değerli üyeler, benim müvekkilim Hayrettin Ertekin tamı tamına 621 günden bu yana tutukludur. Biz geliyoruz burda gidiyoruz diyoruz ki adalet arıyoruz. Adalet arıyoruz, evet adaletinize güveniyoruz. Kaldı ki, mahkememiz başkanı Sayın Köksal Şengün’ün müvekkilimizin tahliyesi yönünde oy kullandığı görüş beyan ettiği yine İstanbul 14.Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Sayın Erkan Canak beyefendinin kararında sanık Hayrettin Ertekin’in suç vasfı örgüt üyeliği olup atılı suçun vasıf ve mahiyeti sevk maddesi sanığın 2 yıla yakın tutuklulukta kalmış olmakla beraber aynı davada daha ağır ve sevk maddeleriyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan birçok sanığın ise tutuksuz yargılanması hakkaniyete ve ceza adaletine ters düşmekle birlikte sanık Hayrettin Ertekin’in 2 yıla yakın süredir tutuklu kalması dosyanın geldiği aşamada göz önüne alınarak ilerde mağduriyetini sebebiyet verilmemesi açısından bihakkın tahliyesine diye görüş belirtmiştir. Fakat her ne hikmetse gerek 14. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekse mahkememizin 2 üyesi, orda da burda da tutukluluğun devamı yönünde oy kullandıklarından müvekkilimiz halen tutuklu bulunmaktadır. Biz şunu söylüyoruz geç gelen adalet adalet olmadığı gibi tutuklu yargılamanın uzaması da aynı niteliktedir diyoruz. Müvekkilimin telafisi olmayan imkansız zararlarla karşı karşıya kalmış olup müvekkilim mağdur olmuştur. Bilindiği gibi tutuklu yargılama istisnadır. Asıl olan tutuksuz yargılamadır. Müvekkilim Hayrettin Ertekin 621 gündür tutukludur. Mahkemenizin istisna olana itibar etmesi anlaşılır gibi değildir. Ama şu kanaatteyim, diğer üyelerin yanıldığı kanaatindeyim. Delillerin takdirinde hataya düştükleri kanaatindeyim ama hatadan dönmenin de bir erdem olduğu kanaat ve

75

Page 76: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:76

düşüncesindeyim. Hatalarından en kısa zamanda dönecekleri kanaat ve düşüncesindeyim. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/207 esas sayılı davasında 56 tutuklu şüphelinin ifadeleri beyanları 17 saat gibi bir süre içerisinde alınmıştır. Adana 8 Ağır Ceza Mahkemesinin başkanı Sayın hakim Kenan Seyran beyefendi 32222 sicil numaralı, parafından tutuklu 56 sanıklı dosyada bütün şüpheli sanıkların 17 saat gibi bir süre içerisinde hem beyanlarını almış hem de şüpheli sanıkların tahliyelerine karar vermiştir. Sabah saat 9.00’da başlayan duruşma gece saat 2.00’sularında tamamlanmıştır. Bütün şüpheli sanıkların beyanları alınmış sanıkların tamamı tahliye edilmiştir. 56 tutuklu sanığın aynı gün beyanları alınıp gece saat 2.00 sularında serbest bırakan tahliyelerine karar veren CMK 250 ile görevli adana 8 Ağır Ceza Mahkemesidir. Yine 12 Eylül sonrası sanıkların yargılanmasını 12 Eylül sonrası sanıklarının yargılanmasını yapan mahkemeden 45 gün içerisinde karar çıkmıştır olumlu yada olumsuz o gün idam cezası vardı idam olanlarda olmuştur. Ama 45 içerisinde karar çıkmıştır. 621 gün olmuş müvekkilim hala tutuklu karar çıkmadığı gibi tutukluluk hali de devam etmektedir. 621 gündür tahliye talep ediyoruz kendimiz dinliyoruz kendimiz dinliyoruz. Asıl olan tutuksuz yargımla ilkesi değil midir tahliye isteğimiz bir hak değil midir tahliye müvekkilimin hakkı değil midir tahliye elbette müvekkilimin hakkı olduğu kanaat ve düşüncesindeyiz. Toplanan delillere tüm dosya münderecatına göre dosyanın geldiği aşama geçirdiği safahat müvekkilimin fazla içerde kaldığı kanaat ve düşüncesindeyim. Bir an için suç işlemiş olduğu düşünülse dahi örgüt üyesi olduğu düşünülse dahi ki böyle bir ne ikrarı vardır ne de diğer delillerle desteklenen başka ortada hiçbir delil yoktur. Müvekkilime tahliye lütuf değildir. Hak olduğu kanaat ve düşüncesindeyim. Müvekkile isnat edilen suçun yatarından fazla yani infazından fazla içerde kalmıştır. İnfazı nedir? Diyelim ki isnat edilen suç bugün itibariyle müvekkilimize örgüt üyeliğidir. 2 sene 6 aydır cezası böl ikiye 15 aydır. Müvekkilim 21 aydan beri bir zamanlama 21 aydan fazla bir 21,5 ay oldu içerde tutukludur. İsnat edilen suç suçlardan müvekkil Hayrettin Ertekin’in yapılan yargılama neticesinde eldeki mevcut delillere ve tüm dosya münderecatına göre beraat edeceği kuvvetle muhtemeldir. Müvekkilimin kim olduğu bellidir sabit ikametgah sahibidir delilleri karartma durumu yoktur müvekkil iş adamı olup kaçma durumu da yoktur. Delillerin tamamı toplanmıştır. İsnat edilen suçu işlediğine dair hiçbir ikrarı da yoktur. Tek başına ikrarın da dahi başka yan delillerle desteklemediği sürece sanık aleyhine hüküm vermeye yeterli olmadığı Yargıtay ceza daireleri genel kurulu kararıyla sabittir. Müvekkil Hayrettin Ertekin’in tutuklanmasını tutukluluk halinin devam etmesini gerektirecek her türlü şüpheden uzak, kesin, inandırıcı birbirlerini destekleyen delil yada deliller mevcut değildir. Her türlü kuşkunun her türlü şüphenin sanık lehine yorumlanması emredici hukuk kuralıdır. Tutuklu yargılama bir tedbirdir. Asıl olan tutuksuz yargılamadır tutuklu yargılama istisnadır. Yine adalet mülkün temelidir diyoruz. Bence adalet mülkün temelidir yazısı az bile, yani adalet devletin temelidir. Az bile yazılmış. Adalet yüce yaratanın emridir. Çünkü ayeti kerimesinde şöyle diyor, bizlere emrediyor şu 3 şeyi adalet, ihsan, ve akrabaya yardım. Bu sadece mahkeme heyetimize değil yargılama yapanlara yönelik bir adaletli olunuz demiyor. Tüm insanlığa tüm insanlara gelmiş geçmiş şu anda yaşayan ve ilerde yaşayacak insanların tümüne diyor ki adaleti emrediyor. Neyden kaçınınız diyor şu 3 şeyden kaçınınız. Yasaklamıştır cenabı hak, fuhuş, münker ve zulüm, geç gelen adalet diyoruz adaletsizliktir. Türk mahkemelerinde yargılanmanın zül olmadığını biliyoruz ama geç gelen adaletin adaletsizlik olduğunu biliyoruz. Bu itibarla toplanan delillere tüm dosya münderecatına göre müvekkil Hayrettin Ertekin’in daha fazla mağdur edilmemesi açısından bihakkın hak ederek tahliyesine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ediyoruz efendim. teşekkür ederim. “

Sanık Doğu Perinçek ve diğer İşçi Partililer müdafi Av. Hasan Basri Özbey söz istedi verildi “Şimdi Sayın başkanım değerli üyeler, son birkaç gün içinde ortaya çıkan gerçeklerle Atatürk Cumhuriyetini yıkmayı hedefleyen Ergenekon tertibinin doğal olarak Türk yargısında hedef tahtasında ortaya koyduğu bir kez daha kanıtlanmış oldu. Böylece Yargıtay başkanı ve üyelerinden İstanbul adliyesinin hakim ve savcılarına Türkiye’nin en büyük kenti İstanbul’un

76

Page 77: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:77

Cumhuriyet başsavcısına kadar Türk yargısının namuslu temsilcileri artık bu Ergenekon davasının zanlıları arasına katılmış oldu, bunu ilan etmiş oldular. Başından bu yana söylediğimiz gibi Ergenekon tertibi kapsamında iki hukuk çatışmaktaydı. Biri Türk hukuku diğeri Gladyo hukuku amerikan hukuku. Bir yanda Türk hukuku vardır bir yanda bize dayatılan Amerikan hukuku Gladyo hukukuydu. Biz başından bu yana müvekkilleri burada tutanın Türk hukuku olmadığı Türk yargısı olmadığı maalesef Amerikan yargısı Gladyo yargısı olduğunu ısrarla belirttik bunu kanıtlarıyla ortaya koyduk. Ve burada siz değerli hakimlerimizden Türk hukukunu uygulamalarını istedik. Şimdi bu açık ve pervasız biçimde Gladyo hukukunun Türk yargısına uyguladığı saldırı ve terör karşısında tabiîki sizlerde o Türk yargısının en başındasınız. Ve şu davanın Türkiye’nin geleceğine olan etkisi bakımından belki de Türk yargısının ön mevzisinde duran insanlarsınız. Çünkü buradaki uygulamalarınız bugüne kadar yaptıklarınız ve bundan sonra yapacaklarınız neredeyse böyle bir kader tarihsel görevle önünüzde duruyor. Türk yargısının geleceği konusunda çok etkili olacaktır. Şimdi tabi maalesef bu gelinen aşamada Sayın mahkemenizin sorumluluğu çok büyük bunu defaatle ifade ettik. İddianamenin kabulünden başlayarak savcılık makamının ucu açık soruşturmayı yürütmesi, burada bir yılı aşkın süredir yaptığımız kovuşturma safhasında döne döne kanıtladığımız geçersizliğini ispatladığımız belgeleriyle mahkeme kararlarıyla, kanıtladığımız hususları araştırmaya devam etmeleri burada tutuklu olarak yargılanan tutuklu tutuksuz yargılanan bu davada kişilere ilişkin ucu açık soruşturmaların devam etmesini yaşadık. Bunlara bu yetkimizle soruşturmanın genişletilmesi ve benzeri yargılama yetkisine Sayın mahkemeniz savcılık makamının bu yetkinizi gasp etmesine seyirci kaldınız izin verdiniz. Ve toplam olarak sonuç olarak da maalesef yargılama kovuşturma yetkisini kolluğa ve savcılık makamına devretmiş oldunuz. Tabi burda da en önemli unsurlardan biri bu tutukluluk halinin sürdürülmeye devam ettirilmesi Gladyo hukukunun Kuvai inzibat iyenin Türk yargısına Türk yurt severlerine, Türk Cumhuriyetine saldırısına zemin hazırlamasına da maalesef imkan tanımış oldu. Şimdi geçmişi bir kenara bırakalım. Bunun telafisi mümkündür zararın neresinden dönersek kardır. Geldiğimiz noktada ya bu Gladyo hukukuna boy eğeceğiz bu teröre boyun eğeceğiz. Bakın efendim bu basit bir şey değil bir an sakince düşündüğümüzde şimdi Türkiye’nin dört bir köşesinde hakimlerimiz yargıçlarımız savcılarımız düşünüyor dün eşimle ne konuşmuştum acaba, komşum aramıştı oğlunun kira davasında duruşma gününün erken verilmesi için ricada bulunmuştu ben ne cevap vermiştim acaba. Şimdi yaratılmak istenen korkuyu ve sindirmeyi teslim alma gayesini düşünün bu en basit yanı, daha başka neler belki birçok yargıcı hakimi korkuya düşürüyor. Şimdi burada ya bu ahlaksızca yürütülen pervasızca yürütülen evet altını çizerek söylüyorum ahlaksızca haince ve Atatürk Cumhuriyetine karşı düşmanca yürütülen bu Gladyo hukukunun Türk yargısına balyoz harekatına boyun eğeceğiz sessiz kalacağız, yada Türk yargısını Türk hukukuna sarılacağız ve böylece başta Sayın heyetiniz olmak üzere tüm Türk yargısını bu esaretten kurtaracağız. Bu korkudan kurtaracağız. Şimdi Sayın başkanım, hafta başında aydınlık dergisinin genel yayın yönetmeni Sayın Deniz Yıldırım ile ulusal kanal televizyonunun istihbarat şefi Ufuk Akkaya Ergenekon soruşturması kapsamında sözde ETO Ergenekon terör örgütü üyesi oldukları iddiasıyla tutuklandılar. Sorgularını soruşturmalarını savcı Zekeriya Öz yürüttü. Tesadüfe bakın ki Sayın Akkaya ve Yıldırım’ı tutuklayan aynı kafa hemen aynı gün ıslak imza manyaklığının sonucunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin namuslu bir albayını da tutuklama cüretini gösterdi. Hemen parantez açalım bir de güzel haberden bahsedelim tabi ki Türk yargısı içinde Sayın genel başkanın ifade ettiği o Beşiktaş dukalarının içinde halen Türk yargısını kararlılıkla savunan yargıçlarımız var ki bu akşam Sayın Dursun Çiçek’in tutukluluk haline son verildiğini ve tahliye edildiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Bu da Türk yargısının hala oralarda güçlü bir şekilde varlığını sürdürmek ve egemen olmak yolunda adım attığını da bir işareti olarak önümüzde duruyor. Şimdi Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya’ ya sorulan sorular var, burda zamanınızı almamak için birkaç örnek vereceğim, Cumhuriyet mitingleri isimli dosyanın içinde Cumhuriyet mitinglerine ait görüntülerin

77

Page 78: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:78

olduğu tespit edilmiştir. Efendim Cumhuriyet mitinglerinde katıldınız mı? şimdi sorduğu kişi gazeteci bir derginin genel yayın yönetmeni bilgisayarında Cumhuriyet mitinglerinin yüzlerce belki onlarca fotoğrafı çıkmış. Bu fotoğraflar sende ne arıyor, Cumhuriyet mitinglerine gittiniz mi? büyük suç. Efendim yine bilgisayarında Erol Manisalı, Hurşit Tolon, Doğu Perinçek, Sinan Aydın Aygün, Emin Gürses’in fotoğrafları bulunmuş bu resimleri nerden temin ettiniz bu şahısları tanıyor musunuz Türkiye gençlik birliği, çağdaş yaşamı destekleme derneği, çağdaş eğitim vakfı, isimli derneklerle ilişkiniz var mı? Sanki PKK’dan yasa dışı terör örgütlerinden söz ediliyor gibi, efendim şüpheli Doğu Perinçek ve İlhan Selçuk’tan el konulan dokümanlar arasında milli hükümet projesiyle ilgili çalışmalar olduğu görülmüştür proje hakkında bilginiz var mı? Milli hükümet programı, biz burada 20 Ekimde başlayan duruşmalar boyunca milli hükümet programının İşçi Partisinin yasal 2006 yılında toplanan kongresince kabul edilen parti programı olduğunu kanıtladık. Kanıtlamadık ortadaydı zaten, tekrar tekrar döne döne gösterdik. Ama hala buradaki kanıtlamamız burda sürdürülen kovuşturma burada yürütülen işlemler ne yazık ki Beşiktaş’a ulaşamıyor. Ordan vatan caddesine bir türlü gidemiyor. Hala İşçi Partisinin yasal programı polisler tarafından savcılar tarafından suç unsuruymuş gibi bir cüretle soruluyor. Yine Sayın Perinçek’in kuşatma nereden nasıl yarılır isimli bir belgesi soruluyor, bunu da burada döne döne İşçi Partisinin resmi belgesi olduğunu işte milli kuvvetler, milli meclis, milli hükümeti içerdiği bu belgenin vs. burda biz kanıtladığımızı sanıyoruz kanıtladığımızı düşünüyoruz döne döne ama bu sorular bu sorular burada savcılık makamında oturan savcıların da içinde bulunduğu Ergenekon soruşturması yürütülen savcılar ekibi tarafından yürütülüyor ve bu sorular soruluyor. Şimdi biz de Sayın mahkemenizde burada yargılama yapıyormuş kovuşturma yapıyormuş sonuçlara varıyormuş iddiaları suçlamaları birer birer tasnif edip kenara koyuyormuş ne gam, bu Sayın savcılık makamını bağlamıyor. Yani bu Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya’nın sorgusunda habercilik faaliyeti ve İşçi Partinin faaliyetleri sorgulama konusu yapılıyor. AKP ve Fethullah Gülen avukatlığı yapılıyor. Burada demin belirttiğim gibi çözülmüş ve kesinleşmiş hususlar halen soruşturulmaya çalışılıyor tabi bu pek yadırgadığımız bir şey değil. Onu belgelerini tutanakları çıktığında önümüzdeki celselerde ifade edeceğiz. Ne yazık ki 2. ve 3. iddianamelerin görüldüğü davada heyet üyelerinizin de burada çözdüğümüz hususları halen sorgulama konusu yaptıklarını duymuş bulunuyoruz. Aynı anlayış maalesef burada da sürüyor. Tabi Akkaya ve Yıldırım’ın suçları büyük, suçları büyük deminden beri sıraladığım örneklediğim soruların hiçbir önemi yok. Suçları büyük nedir? Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanı olan Recep Tayip Erdoğan’ın yurt dışındaki gizli kasası Remzi Gür ile yasa dışı ilişkisini açığa çıkartmışlar. Bu birinci büyük suçları ikinci büyük suçları, yine Recep Tayip Erdoğan’ın kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’la Kıbrıs’ı yok etme Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yok etmeye ilişkin haince planlarını açığa çıkartmışlar. Şimdi bu iki büyük suç var. Bu iki büyük suç var, ama burada demin belirttiğim ucu açık soruşturmaya izin vermekliğimizle Ergenekon terör örgütü üyesi iddiası ile bu iki genç insanın bu iki gazetecinin tutuklanmasına yol açmış bulunuyoruz. Bu tutuklamada da maalesef Sayın heyetinizin sorumluluğu ve kusuru var. Şimdi efendim toplanacak hiçbir kanıt kalmadı araştırılacak hiçbir husus kalmadı karanlıkta kalan tek bir nokta kalmadı. Şimdi Sayın Doğu Perinçek bakımında müvekkillerimden İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu gibi örgüt yöneticiliğiyle suçlanan insanlar şuanda tutuksuz yargılanıyorlar. Aynı sevk maddeleri aynı suçlamalar Sayın Doğu Perinçek için de geçerli. Bugün 601. gün ve tutuklu, şimdi Sayın başkanım sizin 19 Ekim günlü tahliyelere tutukluluğun devamına ilişkin kararlara yönelik muhalefet şerhinizde belirttiğiniz gerekçeler bütünüyle Sayın Doğu Perinçek için de geçerli fazlasıyla geçerli. Sayın Doğu Perinçek’in tahliye için o gerekçeleri yazmaya da gerek yok fazlasıyla geçerli. Yine Sayın Nusret Senem ve Sayın Hikmet Çiçek için çok net çok tartışmasız bir gerçeklik ortaya çıktı. Siz de Sayın başkanı olarak da tespit ettiniz. Ne diyordu 19 Ekim 2009 günlü muhalefet oyunuzda sanıklar Hikmet Çiçek ve Nusret Senem’in ise tutuklandıkları yasa maddesinin iddianamede suç maddesi olarak konulmadığı gibi,

78

Page 79: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:79

iddianamedeki suçlama maddeleriyle de haklarında her hangi bir tutuklama müzekkeresinin bulunmadığı, siz bunu dediniz biz aylardır söylüyorduk sağ olun bunu söylediniz. Peki, ben Sayın özese ve Sayın Haşıloğlu’na sormak istiyorum hukuk değil mi bu? Demek ki hangi hukukçu hangi yargıç hayır bu yanlış diyebilir? Ben tekrar anımsatmak istiyorum Sayın iki üyemize, bu iki müvekkilim tutuklandıkları yasa maddesinden dolayı suçlanmıyorlar. Suçlandıkları yasa maddesinden dolayı haklarında tutuklama müzekkeresi yok. Alttaki gerekçelere gerek yok sadece bu gerekçe her iki müvekkilin 25 yani iddianamenin kabul edildiği mahkemenizce 25 Temmuz 2008 gününden bu yana hürriyetlerinin gasp edildiğinin ilanı değil midir? Ama Sayın iki üyemiz niye direnmektedir bu bizim için merak konusudur. Kaldı ki toplam olarak her üç müvekkil açısından da tahliyeleri yönünde hiçbir hukuki engel yoktur. Hiçbir hukuki engel yoktur. Bu koşullarda tahliye edilmemeleri doğru değildir. Şimdi bu tahliyeler konusunda bu davanın sürdürülmesi konusunda bu uygulanan Gladyo hukuku terörünün gölgesi mi var acaba endişesine fazlasıyla kapılıyor. Bu gölge altında davranamayız. Gladyo hukukundan korkmamamız gerekiyor. Eğer bir şeyden korkmak gerekiyorsa Türk hukukundan korkalım. Çünkü çok yakında BOP eş başkanlarına kalmayacak bu ülke yıkılacaklar yıkılıyorlar, yargıya bu denli saldırmaları bakın Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırdılar üniversitelerimize saldırdılar, yurt severlerimize, aydınlarımıza saldırdılar cami duvarına hacet giderir gibi şimdi Türk yargısına saldırıyorlar. Bu yıkımın ecelin en net en somut ifadesidir. Yakında Gladyo hukukunun Türkiye’deki egemenliği bitecektir Türk hukuku Atatürk Cumhuriyetinin hukuku o demir süpürgesiyle o devrim hukuku yeniden Türkiye’ye egemen olacaktır. Eğer korkmamız gereken bir şey varsa o da Cumhuriyet hukukudur, Türk hukukudur. Onlar bizim safımızı belirlemişlerdi sizin de safınızı belirlediler. Dediler ki, Türk yargısı artık Ergenekon sanıklarının safındadır. Onlar da artık bu davanın zanlılarıdır şüphelileridir sanıklarıdır dediler. O halde bizde hepimizde siz heyetinizde safımızı net belirlemek durumundayız bu itibarla sizden bekleneni hepimiz biliyoruz Türk hukukunun uygulanması, burada diyeceksiniz ki şimdi evet biz Türk hukukunu uyguluyoruz. Hayır, eğer sadece ve sadece bütün dava toplamı için söylüyorum Hikmet Çiçek ve Nusret Senem’in bu kadar açık aleni net tartışmasız bir hukuk ihlaliyle tutukluluğu devam ediyorsa ve buna muhalif kalıyorsak o zaman orada Türk hukukunun egemen olmadığını söylemek hiç de yanlış olmaz kimsede bundan alınmamalı. O itibarla görevimizi yerine getirelim müvekkillerim Sayın Doğu Perinçek, Sayın Nusret Senem ve Sayın Hikmet Çiçek’in bihakkın tahliyelerine karar verilmesini arz ediyorum. Saygılarımı sunuyorum. “

İddia makamından soruldu.Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:” Sanık Ümit Oğuztan müdafi Av. Alper Yarımbıyık’ın

09.11.2009 havale tarihli dilekçesindeki sanığa ait bilgisayar ve telefonların iadesi talebinin,Bu aşamada reddedilerek hükümle birlikte karara bağlanılmasına, Sanık Erol Ölmez’in 12.11.2009 havale tarihli dilekçesindeki,Eşya iadesi talebinin bu aşamada reddedilerek hükümle birlikte karara bağlanılmasına,Sanık Erkut Ersoy’un 12.11.2009 havale tarihli, 23 numaralı dilekçesindeki talebini yerine getirmenin yargılamaya etki etmeyeceği anlaşıldığından reddine, 24 numaralı dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, CMK 250 inci maddesi ile yetkili İstanbul Cumhuriyet başsavcılığından sanıklara ait incelemesi devam eden dijital veri v.s. belge bilgi olup olmadığının, var ise bir liste halinde bildirilmesinin istenilmesine, 25 numaralı dilekçesindeki talebinin; Can Dündar ve Celal Kazdağlı’nın birlikte hazırladıkları Ergenekon adlı kitap çalışmalarına dayanak yaptıkları kişisel arşivleri ile ilgili olarak Mahkemeye olumsuz cevap geldiği bilindiğinden reddine, Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün 09.11.2009 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, 05.12.2009 tarihli 25.duruşmanın dilekçede belirtilen bölümünün yeniden çözümünün yapılmasına, dilekçedeki iddiaların doğruluğunun anlaşılması halinde ilgili duruşma tutanağının buna göre düzeltilmesine, Sanık Muzaffer Tekin’in 13.11.2009 havale tarihli,1,2 ve 3 sıra numarası verilen dilekçelerinin savunmasına ek mahiyette olarak dosyaya konulmasına, Sanık Erhan Timuroğlu’nun 13.11.2009 havale tarihli dilekçesindeki

79

Page 80: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:80

talebinin kısmen kabul edilerek, ev aramasında bulunup el konulan özel resimlerin Mahkeme incelemesinden sonra iade edilmesine, Sanık Doğu Perinçek’in sözlü beyanında da dile getirdiği 13.11.2009 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabulü ile dilekçede yazılı kararların belirtilen Mahkemelerden istenilmesine, Sanık Sevgi Erenerol müdafi Sayın Avukat Vural Ergül’ün 13.11.2009 havale tarihli,1 sıra numarası verilen dilekçesindeki talebinin kısmen kabul edilerek, Alparslan Arslan’ın el konulan bilgisayar belleği üzerinde silinmiş verileri de kapsar şekilde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, aynı dilekçedeki diğer taleplerinin yargılamaya etki etmeyeceği anlaşıldığından reddine, 2 sıra numarası verilen havalesiz dilekçesindeki suç duyurusu talebinin, duruşma sırasında işlenmiş bir suç bulunmadığından reddine, Cumhuriyet savcılığına her yolla ihbar ve şikâyet, bilgi ve belge ulaştırıldığı. Alparslan Arslan olduğu iddia edilen bir kişi ile Veli Küçük’ün aynı karede bulunduğu bir fotoğrafın da içinde bulunduğu fotokopi evrakların elden Cumhuriyet başsavcılığına teslim edildiği, aynı şekilde soruşturma savcılarına ulaştırıldığı, bu belgeler ve başka bir ihbar ekinde gelen CD içeriğine göre araştırma yapılması için gerekli işlemlerin başlatıldığı, bu belgelerde halen davası görülen sanıklar ile ilgili bilgilerin dışında halen devam eden soruşturma ile ilgili araştırılması gereken bilgiler bulunduğu, bu yönü ile halen soruşturulduğu, bir zorunluluk olmasa da iyi niyet ile kendisine izah edilmesine rağmen, Sayın avukat huzurda bazı isimler de telaffuz ederek bu konudan farklı çıkarımlar yapmaktadır ki, bunu Sayın Mahkemenin taktirine arz ediyoruz. Söz konusu CD hakkında ne şekilde bir işlem yapıldığı ve akıbetinin yeniden CMK 250. maddesi ile yetkili İstanbul Cumhuriyet başsavcılığından sorulmasına, Diğer taleplerinin yargılamaya etki etmeyeceği anlaşıldığından reddine, Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz’ün, kendisine e-mail yolu ile, soruşturma ile ilgili bir ihbarda bulunmak istediğini bildiren kişiye kâtibi olan Keziban İpek’in e-mail adresini vererek bu ihbarı alması daha önce anlatılmıştı, durum bu şekilde iken, bu duruşmada Cumhuriyet savcısının bir kadın ismi ile internette yazışma yaptığının dile getirilmesi suç oluşturabileceğinden CMK 205. maddesi uyarınca işlem yapılmasına, Sanık Oktay Yıldırım’ın sözlü beyanındaki ses kaydı çözümü talebi konusunda, önceki duruşmada bildirdiğimiz görüşümüzün esas alınmasına, Sanık Veli Küçük’ün sözlü beyanındaki, Cumhuriyet savcılarına gönderildiği iddia edilen bir yazı içeriği ile ilgili gazete haberi konusunda araştırma yapılması talebinin yargılamaya ilişkin olmadığından reddine, Aynı konuda iddia makamının bir açıklama yapması talebi konusunda; Bizlere dava ile ilgili olarak gerek Cumhuriyet savcılığı makamı gerekse kişiye özel bilgi notu ile birçok dilekçe ve mektup gelmektedir. Cumhuriyet savcılığı resmi makamına gönderilen dilekçeler konusunda yasal prosedüre göre işlem yapılmaktadır. Kişiye özel gönderilen yazılar içeriğine göre değerlendirilmekte, araştırılması gerekli konular araştırılmaktadır. Kişiye özel gönderilen bu yazıları açıklamak durumunda değiliz. Sanık Doğu Perinçek ve Kemal Kerinçsiz’in sözlü beyanlarındaki ifadeleri suç oluşturduğundan CMK 205. maddesi uyarınca işlem yapılarak, duruşma tutanaklarının onaylı bir örneğinin gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet başsavcılığı’na gönderilmesine, Firari Sanık Saipir Debzlelvidze hakkındaki yakalama emrinin infazının beklenilmesine, Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, yüklenen bu suçun CMK 100/3 üncü maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek, tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur. “

Geçen oturumlarda verilen ara kararlar doğrultusunda, gelen cevabi yazılar okundu. 02.10.2009 tarihli oturumun 4/a nolu ara kararı gereği sanık Hayrettin Ertekin’ in talebi ile

ilgili olarak istenen telefon görüşme dökümlerinin CD ortamında gönderildiği, 02.10.2009 tarihli oturumun 8/b nolu ara kararı gereği Oktay Yıldırım’ ın talebi ile ilgili olarak,”

Sanık Oktay Yıldırım söz almadan konuştu, anlaşılamadı.

80

Page 81: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:81

Mahkeme Başkanı:” Flaş belleğinize el konulmuş, x-ray cihazı ile ilgili, fiziki incelemesinin yapılmasına dair tutanak gönderilmiş. O talebiniz ile ilgili.”

02.10.2009 tarihli oturumun 4/b nolu ara kararı gereği sanık Hayrettin Ertekin’ in talebi ile ilgili olarak istenen telefon görüşme dökümlerinin gönderildiği, 02.10.2009 tarihli oturumun 4/c nolu ara kararı gereği sanık hayrettin Ertekin’ in talebi ile ilgili olarak, TİB’den istenen bilgilerin gönderildiği, 01.10.2009 tarihli oturumun 24 nolu ara kararı gereği resen yazılan yazıya Ankara Valiliği Emniyet Müdürlüğü tarafından verilen cevapta, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2006/39348 sayılı soruşturma dosyasına eklenmek üzere görevliye teslim edilmiş olup tek nüsha düzenlenen veriler, istenen yerdedir, şeklinde cevap verildiği, 01.10.2009 tarihli oturumun 11/a nolu ara kararı gereği, sanık Hayrettin Ertekin’in talebi ile ilgili olarak, Emniyet Genel Müdürlüğüne yazılan yazıya verilen cevapta, Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarında yapılan araştırmada 2002-2007 yılları arasında yapıldığı iddia edilen Sarıkız , Ayışığı ve Yakamoz isimli isimlerinin geçtiği darbe planları ile ilgili olarak 2008’ e kadar herhangi bir bilginin intikal etmediği, 2008’ de gelen bilgi ve belgelerin soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirildiği şeklinde cevap verildiği, 03.09.2009 tarihli oturumun 13/c nolu ara kararı gereği sanık sevgi Erenerol Müdafii Av. Vural Ergül’ ün talebi ile ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından gönderilen yazıda, jarusselam ile ilgili tahkikat evraklarının gönderildiği, 03.09.2009 tarihli oturumun 36 nolu ara kararı gereği, resen yazılan yazıda 34 BE 0126 plaka sayılı araca ait, tescil bilgilerinin gönderildiği, 03.09.2009 tarihli oturumun 37/n nolu ara kararı gereği, resen Türk Telekom’ a yazılan yazıya verilen cevapta, istenen bilgilerin TİB’ den sorulmasının gerektiğinin bildirildiği, 03.09.2009 tarihli oturumun 13/a nolu ara kararı gereği, sanık sevgi Erenerol, Vedat Yenerer müdafiinin talebi ile ilgili olarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ na yazılan yazıya verilen cevapta, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ nün 30/12/2008 gün ve sayılı yazısı ekindeki CD ve belgelerin incelenip iade edilmek üzere gönderilmesi istenilmiş olup yazı ekindeki talimat CD’ siz ve zarfsız geldiğinden söz konusu CD gönderilememiştir şeklinde bilgi verildiği, 03/09/2009 tarihli oturumun 14/a-a,b,c nolu ara karar gerekleri sanık Kemal Kerinçsiz müdafiinin talepleri ile ilgili olarak, Ankara Emniyet Müdürlüğü’ ne yazılan yazıya verilen cevapta, Aksu isimli bir otelin belirtilen ilçe emniyet müdürlüklerinde olmadığı, ilçelerde olmadığı, Selvi Otel’ e ait kayıtların geldiği, bu kayıtlar, bilgisayar kayıtlarında sadece 16.05.2006 tarihinde sanıklar Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır’ ın anılan otelde konakladıkları, 17 Mayıs tarihli kayıtlarda ise, dosyamızla birleşen dosya sanıkları ile ilgili herhangi bir kaydın bulunmadığı, 03.09.2009 tarihli oturumun 27 nolu ara kararı gereği resen TİB’ e yazılan yazı ile iletişim tespit tutanaklarının CD ortamında gönderildiği, 03.09.2009 tarihli oturumun 27 nolu ara kararı gereği Türkcell’ den istenen görüşme kayıtlarının CD ortamında gönderildiği, 13.06.2009 tarihli oturumun 26 nolu ara kararı gereği, resen İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazılan yazıya verilen cevapta, Ümraniye’ de ele geçen bombalar ile ilgili patlayıcılar ile ilgili parmak izleri konusunda Erkut Ersoy ve Kemal Kerinçsiz’ in, avuç içini incelemeye esas teşkil eden karteks özellikleri belirgin olacak şekilde,uzman bir personel tarafından usulüne uygun olarak aldırılması halinde, mukayese işleminin yapılabileceğinin bildirildiği, 06.03.2009 tarihli oturumun 3/b nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz’ in talebi ile ilgili olarak, Garanti Bankası genel Müdürlüğünden istenen tüm kayıtların gönderildiği, 30.01.2009 tarihli oturumun 3/d nolu ara kararı gereği sanık Aydın Yüksek’ in talebi ile ilgili olarak, 2001 yılında Tuncay Güney’ e ait ev ve işyerinde yapılan aramalarda ele geçirilen doküman ve malzemeler ile ilgili ilişkin tutanak suretinin yazı ekinde gönderildiği, 19.10.2009 tarihli oturumun 26 nolu ara kararı gereği resen Selim Akkurt ile ilgili Silivri 5 nolu Kapalı Cezaevine yazılan yazıya verilen cevapta, adı geçenin Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ nin 11.03.2008 tarih, soruşturma sayılı tutuklama müzekkeresi infaz sırasına beklemektedir, hiç infaz görmediğinin bildirildiği, 21.10.2009 tarihli oturumun 2 nolu ara kararı gereği, resen İstanbul Barosuna yazılan yazıya verilen cevapta, bir kısım sanıklara baro tarafından müdafii atamasının

81

Page 82: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:82

yapılamadığının bildirildiği, 19.10.2009 tarihli oturumun 8/b nolu ara kararı gereği, sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ ün talebi ile ilgili olarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ na yazılan yazıya verilen cevapta, ikinci iddianamede tutulan kişilerle ilgili dosyada daha önceden sunulan şemaya bir eklenti yapılıp yapılmadığı, yeni bir şema düzenlenip düzenlenmediği konusunda, daha önce sunulan şemaya bir ekleme yapılmadığı, ve yeni bir şema düzenlenmediğinin bildirildiği, 02.10.2009 tarihli oturumun 15/a nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz’ in talebi ile ilgili olarak Avukat Cevat Çalık’ ın iş adreslerinin bildirildiği, 19.10.2009 tarihli oturumun 34 nolu ara kararı gereği TİB’ den gelen tüm telefon kayıtları üzerine ayrıntılı inceleme yapılması konusunda Naip Hakimlikçe yapılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor eklerinin bilirkişiler tarafından mahkemeye sunulduğu anlaşıldı.

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Dosya incelendi.GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:1-Sanık Güler Kömürcü Öztürk, sanık Hayrettin Ertekin ve Erkut Ersoy’un beyanlarını

içeren dilekçelerinin şahsi dosyalarına konulmasına, 2-Sanık İsmail Sağır’ın halen hükümlü olup olmadığının Cezaevi İdaresinden

sorulmasına, hükümlü ise kendisine vasi tayin edilmesi için gerekli işlemin yapılması hususunda ilgili cezaevi idaresine yazı yazılmasına,

3- Sanık Oktay Yıldırım’ın talepleri ile ilgili olarak; a)Ümraniye’de ele geçtiği iddia olunan bombalarla ilgili görüntü CD’sinin çözümü ile ilgili

TÜBİTAK’a yazılan yazınız tekiden akıbetinin sorulmasına,b)Dilekçesinde belirtilen hususun doğru olduğu kayıt üzerinde yapılan incelemeden

anlaşıldığından duruşma tutanağı üzerinde düzeltme yapılmasına yer olmadığına,4-Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün talepleri ile ilgili olarak;a)Tanık dinletme talebinin ileriki aşamalarda değerlendirilmesine, b)05.12.2008 tarihli 25 numaralı oturumun 55. Sayfasındaki eksikliğin yeniden

incelenerek tespiti halinde dilekçesi doğrultusunda düzeltilmesine,5-Sanık Hayrettin Ertekin’in talepleri ile ilgili olarak;a)1, 2, 3 ile işaretlenen dilekçelerindeki taleplerin hükümle birlikte değerlendirilmesine,b)4 nolu dilekçesinde belirtilen ses kayıtlarının ve duruşmada verdiği CD görüntü

kayıtlarının bir örneğinin verilmesine, c) 24 nolu dilekçe ile ilgili daha önce yazışma yapıldığından, gelen cevabın bir örneğinin

kendisine verilmesine,d)Diğer talepleri yerinde görülmediğinden reddine, 6-Sanık Erkut Ersoy’un talepleri ile ilgili olarak;a)3, 19 ve 25 numara ile işaretlenen dilekçelerindeki taleplerin kabulü ile gelen cevabın

kendisine verilmesine,b)Mahkeme kaleminden istediği belgelerin masrafını karşıladığında veya CD verildiğinde

yerine getirilmesine,c)Naip Hakim incelemesi sonunda talebin değerlendirilmesine,d)Diğer talepleri yerinde görülmediğinden reddine, 7-Sanık Kemal Kerinçsiz’in talepleri ile ilgili olarak; a)43 ve 46 nolu dilekçelerinde belirtilen taleplerin kabulüne, talep doğrultusunda işlem

yapılmasına, b)47 nolu dilekçenin sim kart üzerinde inceleme yapıldıktan sonra talebin

değerlendirilmesine, c)45 nolu dilekçesinde belirtilen a, b ve c nolu talepleri doğrultusunda işlem yapılmasına,d)Diğer yazılı beyanların savunma mahiyetinde olduğundan dosyasına eklenilmesine,

82

Page 83: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:83

8-Sanık Osman Yıldırım’ın duruşmada savunma sırasında söylediği sözlerin suç oluşturma ihtimali bulunduğundan, duruşma tutanakları eklenerek Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılmasına,

9-Sanık Ümit Oğuztan müdafiinin talebi ile ilgili olarak; müvekkiline ait dizüstü bilgisayarın harddiski söküldükten sonra kendisini iadesine, cep telefonların ve sim kartların iadesi yönündeki talebinin kararla birlikte düşünülmesine, bu aşamada REDDİNE,

10-Sanık Erhan Timuroğlu’nun talebi ile ilgili olarak, ev aramasında ele geçtiğini söylediği kendisine ve ailesine ait ailevi resimlerin kendisine verilmesine,

11-Sanık Doğu Perinçek müdafiinin talebi ile ilgili olarak, dilekçesinde belirttiği davaların kesinleşmiş karar örneklerinin ilgili mahkemelerden istenilmesine,

12-Sanık Muzaffer Tekin’in yazılı beyanları savunma mahiyetinde olduğundan dosyasına eklenmesine,

13-Sanık Erol Ölmez’in iadesini istediği emanetteki eşyaların iadesi konusunun kararla birlikte değerlendirilmesine, bu aşamada REDDİNE,

14-Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül’ün talepleri ile ilgili olarak; a)Sanık Alparslan Arslan’da el konulan flash bellek üzerinde silindiği iddia olunan belgeler

üzerinde silinme tarihlerinin tespitine yönelik bilirkişi incelemesi yaptırılmak üzere Mahkememiz Hakimi Hüsnü Çalmuk’un Naip Hakim olarak tayinine, bu konuda kendisine tam yetki verilmesine,

b)Klasör 58 dizi 14-15. Sayfada belirtilen CD ile ilgili ( CMK. 250. Maddesi ile Yetkili) İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Vekilliğine yazı yazılmasına, ilgili CD’nin incelenmek üzere istenilmesine,

c)İlgili Cumhuriyet Savcısına yönelik suç duyurusu talebinin bizzat kendisi tarafından ilgili mercilere ulaştırmakta muhtariyetine, dilekçenin bir suretinin dosya konularak, aslının kendisine iadesine,

d)Diğer taleplerin bu aşamada davaya bir yenilik katmayacağından REDDİNE,15-Sanık Osman Yıldırım’ın müşteki olarak ifade verdiği 2007/160870 soruşturma

numaralı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı evrakının incelenmek üzere istenmesine, dava konusu yapılmış ise, mahkemesinden dosyanın temini ile incelenmek üzere gönderilmesinin istenmesine,

16-Sanık Veli Küçük müdafiinin talebi ile ilgili olarak; Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık Basın ve Enformasyon Genel müdürlüğü ve MİT Müsteşarlığına ayrı ayrı müzekkere yazılarak dosyada mevcut Almanca National-Zeitung adlı haftalık yayınlandığı anlaşılan gazetenin olup olmadığı, bu gazetenin künye bilgileri ve ekli haberin varsa hangi tarihli nüshasında yer aldığının tespit edilerek gönderilmesinin istenmesine,

Ayrıca MİT Müsteşarlığına müzekkere yazılarak bu gazete ve röportajda yer alan Dr. Gerhard Frey hakkında ayrıntılı bilginin istenmesine,

17-Sanık Osman Yıldırım müdafiine daha önce dosyamız kapsamında bulunan Doğuş Faktoringle ilgili bilgi, belge ve kararların ve (CMK. 250. Maddesi ile Yetkili) Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından gönderilen dosyalar içerisinde Doğuş Faktoringle ilgili verilmesine bilahare talepte bulunulduğu takdirde bu konuda karar verilmesine,

18-Bu oturumda sanıklar Doğu Perinçek ve Kemal Kerinçsiz’in sarf etmiş oldukları sözlerle ilgili Cumhuriyet Savcısının talebi hakkında oturum tutanakları incelendikten sonra karar verilmesine,

19-Ankara Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, (CMK. 250. Maddesi ile Yetkili) Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/5 esas sayılı dosyası sanıklarıyla ilgili olarak soruşturma aşamasında verilen dinleme kararı üzerine, görüşme dökümlerinde yapıldığı anlaşılan tüm görüşmelerin, ses kayıtlarının istenmesine,

83

Page 84: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:84

20-Sanık Alparslan Arslan’a ait bilgisayarın harddiskinin Danıştay Saldırısı sebebiyle incelenip-incelenmediğin Ankara İl Emniyet Müdürlüğünden sorulmasına, inceleme yapılmış ise inceleme tutanağı incelemeye konu harddisk imajının Mahkememize gönderilmesinin istenilmesine,

21-Sanık Doğu Perinçek’in 26 Mayıs 2006 tarihinde yapmış olduğu basın açıklaması içeriği dikkate alınarak,

a)Gonca Bahar isimli bayan ile sanıklar Alparslan Arslan, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır ve Tekin İrşi’nin hesaplarına 2006 yılında para yatırılıp yatırılmadığının sorulması için MASAK’a yazı yazılmasına,

b)Danıştay Baskınından sonra iki Devlet kuruluşuna önemli eylemlerin planlandığına ve hedef alındığına dair istihbari bilgi olup olmadığının araştırılması, varsa buna ilişkin bilgi ve belgelerin onaylı suretlerinin istenmesi için Genelkurmay Başkanlığına, Jandarma Genel Komutanlığına, MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, yazılacak yazılara ilgili belge suretlerinin eklenilmesine,

22-Ankara Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, 2006/39948 soruşturma nolu dosyası kapsamında, (Cumhuriyet Savcılığına teslim edilmemiş olsa dahi) dosyamız sanıkları ile ilgili herhangi bir teknik takip olup-olmadığı, varsa bu takibe ilişkin iletişim tespit tutanaklarının gönderilmesinin istenmesine,

23-Sanıklar Sevgi Erenerol ve Vedat Yenerer’in müdafiinin talebi ile ilgili olarak 03.09.2009 tarihli oturumun 13-a nolu ara kararı gereği, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılarak 30.12.2008 gün ve 19590 sayılı yazıları ekindeki CD akıbetinin sorulmasına, tespit edildiğinde gönderilmesinin istenmesine, yazılacak yazıya (CMK. 250. Maddesi ile Yetkili) İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Vekilliği yazı örneğinin eklenilmesine,

24-03.09.2009 tarihli oturumun 37 nolu ara kararı gereği, Türk Telekom Müdürlüğüne yazılan yazı cevabı da eklenerek bu yazı doğrultusunda istenen bilgilerin TİB Başkanlığından sorulmasına,

25-Ankara Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, Ankara’daki tüm otellerle ilgili dijital kayıtlar taranmak suretiyle, Sanıklar Alparslan Arslan, Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır, Osman Yıldırım’ın 15-16-17 Mayıs 2006 tarihlerindeki varsa otel kayıtlarının gönderilmesinin istenmesine,

26-Ankara Selvi Otel ile ilgili olarak, 15-16-17 Mayıs 2006 tarihleriyle ilgili olarak, yalnızca bilgisayar kayıtları gönderildiği anlaşıldığından, bu sefer bu oteldeki defter kayıtlarının temin edilerek gönderilmesinin istenilmesine,

27-Ankara Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak Ulus Eşdost sokak üzerinde bulunan tüm otellerin 15-16-17 Mayıs 2006 tarihlerindeki kayıtlarının gönderilmesinin istenmesine,

28-Bu dosya ile birleşen Danıştay dosyası tutuklu sanıklarının savunmalarının tespitinden sonra sanık Fuat Turgut’un sorgu ve savunmasının tespitine,

29-Sanık Halil Behiç Gürcihan’ın ait emanet eşyalarının istenmesi için (CMK. 250. Maddesi ile Yetkili) İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına,

30-Hakkında yakalama emri çıkartılan sanık Saipir Deblelvidze’nin yakalanmasının beklenilmesine,

31-Gelmeyen yazı cevaplarının beklenilmesine,32- Dosya kapsamı, her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla

ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış ve sanıkların halen savunmalarının bitmemiş olması, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması dikkate alınarak tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine, bir kısım sanığın kendisi veya müdafii aracılığı ile vaki tahliye taleplerinin Reddine, ancak sanıklardan Muzaffer Şenocak, Emin

84

Page 85: T€¦ · Web viewYarın muhakkak ver dedi. 18 mayıs 2006 tarihinde otelde göz altına alındım, cep telefonumu saat 19:20 gibi kapatmıştım. Gözaltındayken telefonu açtığımda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 13.11.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:123 Sayfa:85

Gürses, Kemal Kerinçsiz, Hayrettin Ertekin, Hüseyin Görüm, Erkut Ersoy, Muhammet Yüce ve Selim Akkurt’un üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine mevcut delil durumlarına, yattıkları sürelere haklarında isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimaline, tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olup tutukluluktaki makul sürenin de aşılmış olması ve de toplum içerisindeki konumları da dikkate alındığında bu aşamadan sonra kaçma ve saklanma şüphelerinin bulunmadığı ve de gerekirse haklarında Adli Kontrol uygulamasının da düşünülebileceği, sanıklar Hikmet Çiçek ve Nusret Senem’in ise tutuklandıkları yasa maddesinin iddianamede suç maddesi olarak konulmadığı gibi iddianamedeki suçlama maddeleri ile de haklarında herhangi bir tutuklama müzekkeresinin bulunmadığı, bu sanıkların yattıkları süreler, üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine mevcut delil durumlarına, yattıkları sürelere haklarında isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimaline, tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olup tutukluluktaki makul sürenin de aşılmış olması ve de toplum içerisindeki konumları da dikkate alındığında bu aşamadan sonra kaçma ve saklanma şüphelerinin bulunmadığı ve de gerekirse haklarında Adli Kontrol uygulamasının da düşünülebileceği dikkate alınarak, isimleri yazılı bu sanıklarında tahliye edilmeleri gerektiği yönünde oy kullanan Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün karşı oyuyla ve oy çokluğuyla,

Tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına, ( Hazır sanıklar ve müdafilere ihtarat yapıldı )

33-Dosyamız tüm tutuklu sanıkları ve başka suçtan tutuklu sanıkların önümüzdeki celse eksiksiz olarak hazır edilmesi için Cezaevi Müdürlüğüne yazı yazılmasına,

Bu nedenle duruşmanın 07.12.2009 günü saat 09.30’a bırakılmasına, tahliye konusunda oy çokluğu, diğer maddelerde oybirliği ile karar verildi.13.11.2009

Başkan -20909 Üye -28298 Üye -37266 Katip -128041

85