tam seramİk sİstemlerdekİ baarisizlik...
TRANSCRIPT
T.C.
İstanbul Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi
Bitirme Tezi
TAM SERAMİK SİSTEMLERDEKİ BAŞARISIZLIK
NEDENLERİ
PROTETİK DİŞ TEDAVİSİ ANABİLİM DALI
Yeliz GÜNEŞ - 0801150118
Tez Danışmanı: Doç. Dr. Değer ÖNGÜL
Mayıs-2020
İSTANBUL
I
TEŞEKKÜR
‘Tam Seramik Sistemlerdeki Başarısızlık Nedenleri’ konulu tez çalışmamda bana en
başından beri destek olan, yol gösteren, kıymetli hocam Doç. Dr. Değer ÖNGÜL’ e ve
yaşamım boyunca bana destek olan ve hep yanımda olan aileme çok teşekkür ederim.
II
İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR……………………………………………………………………………………I
İÇİNDEKİLER………………………………………………………………….......................II
KISALTMALAR……………………………………………………………………………..IV
ŞEKİL VE TABLOLARIN LİSTESİ………………………………………………………..VI
ÖZET……………………………………………………………………………………….. VII
SUMMARY……………………………………………………………………………….. VIII
GİRİŞ…………………………………………………………………………………………..1
1.TAM SERAMİK RESTORASYONLARIN TARİHSEL GELİŞİMİ………………………2
2.DENTAL SERAMİKLERİN YAPISI ……………………………………………………....2
3.DENTAL SERAMİKLERİN SINIFLANDIRILMASI……………………………………...3
3.1.Cam Matriks Seramikler………………………………………………………………....5
3.1.1 Feldspatik Seramikler………………………………………………………………5
3.1.2.Sentetik Esaslı Seramikler……………………………………………….................6
3.1.3.Cam İnfiltre Seramikler…………………….............................................................8
3.2.Polikristalin Seramikler…………………………………………………………………..8
3.3.Rezin Matriks Sistemler…………………………………………………………………11
4.TAM SERAMİK SİSTEMLERDE KARŞILAŞILAN BAŞARISIZLIKLAR ……………13
4.1.Mekanik Özellikler……………………………………………………………………...13
4.1.1.Zirkonya ve Dayanıklılığını Etkileyen faktörler………………………..................15
4.1.2.Materyal Özelliklerinin Dayanıklılığa Etkisi……………………………………...16
4.1.3.Diş Preperasyonu ve Köprü Sistemlerinin Dayanımı……………………………..20
4.1.4.Farklı Bitim İşlemlerinin Dayanıklılığa Etkisi……………………………………21
4.1.5.Porselen Güçlendirme Metodları……………………………………….................23
4.2.Termal Etkiler…………………………………………………………………………...26
4.2.1.Isıl Genleşme Katsayısı……………………………………………………………26
4.2.2.Sıcaklık Değişimleri……………………………………………………………….27
III
4.2.3.Sinterlemenin Etkisi……………………………………………………………….27
4.3.Restorasyonun Simantasyonu…………………………………………………………..27
4.4.Optik Özellikler…………………………………………………………………………31
4.5.Materyalin Biyouyumluluğu……………………………………………………………32
5.RESTORASYONUN TAMİR İŞLEMLERİ……………………………………………….33
SONUÇ……………………………………………………………………………………….35
KAYNAKÇA…………………………………………………………………………………36
ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………………………………..49
IV
KISALTMALAR
Al2O3 =Alüminyum oksit
Ark.=Arkadaşları
ATZ = Alümina ile güçlendirilmiş zirkonya
Bis-EMA=Bisphenol ethoxylated bisphenol-A dimethacrylate
Bis-GMA = Bisphenol A diglycidylether methacrylate
Bis-MEPP =Methacryloxypolyethoxyphenyl propane
CAD =Computer Aided Design
CAM =Computer Aided Manufacturing
CaO =Kalsiyum oksit
DMA =Dimethacrylate
FSZ =Tam stabilize zirkonya
GPa =Gigapascal
K2O =Potasyum oksit
kPa =kilopascal
La2O3=Lantanyum oksit
Li2O =Lityum oksit
mm=milimetre
MPa =Megapascal
Na2O =Sodyum oksit
PSZ=Parsiyel stabilize zirkonya
SiC=Silisyum karbür
SiO2 = Silisyum dioksit
t→m =Tetrogonal fazdan monoklinik faza dönüşüm
TEGDMA =Triethylene glycol dimethacrylate
TZP=Tetragonal zirkonya kristalleri
UDMA =Urethane dimethacrylate
V
Y2O3 =İtriyum oksit
Y-TZP =İtriyum ile stabilize edilmiş zirkonya
ZLS = Zirkonya ile güçlendirilmiş lityum silikat seramikler
Zr =Zirkonyum
ZrO2=Zirkonyum oksit
ZrSiO4=Zirkonyum silikat
ZTA =Zirkonya ile güçlendirilmiş alümina
μm =Mikrometre
°C = Celsius
VI
ŞEKİL VE TABLOLARIN LİSTESİ
ŞEKİL 1: Zirkonyanın Faz Dönüşümü……………………………………………...................9
ŞEKİL2: Baskı kuvvetleri sonucu oluşan transformasyon sertleşmesinin şeması…………...11
TABLO 1: Seramiklerin kırılma direnç değerleri…………………………………………….14
ŞEKİL3:Dağılmış dayanıklılık ile sert kütlelerde çatlak yayılımının
engellenmesi……………………………………………………………………………..24
VII
ÖZET
Sabit protetik restorasyonlarda, metal destekli seramik restorasyonlar klinik olarak
uzun yıllardan beri başarıyla kullanılmıştır. Ancak son yıllarda diş hekimliğinde estetik
beklentinin artmasıyla, metal içermeyen doğal diş rengindeki tam seramik restorasyonlara ilgi
artmıştır. Bu nedenle bu alandaki çalışmalar hız kazanmıştır.
İlk olarak Land tarafından feldspatik seramik sistemi geliştirilmiştir. Ardından 1965’te
McLean feldspatik seramiğin mekanik özelliklerini artırmak için yapıya alüminyum oksit
kristalleri katmıştır. Ancak bu şekilde üretilen seramiğin kullanımı da sınırlı olmuştur. Çünkü
materyalde kırılganlık, yapıdaki çatlakların kolayca ilerlemesi, düşük germe dayanımı ve
zayıf direnç gibi başarısızlıklarla karşılaşılmıştır. Bu başarısızlıkların önüne geçebilmek için
günümüze kadar birçok seramik sistemi geliştirilmiştir. Günümüzde zirkonya esaslı tam
seramik restorasyonlar ön plana çıkmıştır.
Zaman içerisinde geliştirilen tam seramik restorasyonlarda da bazı başarısızlıklarla
karşılaşılmıştır. Bunlar; alt yapı ve/veya üst yapıda kırılma, üst yapıda çatlak veya kopma
olması, restorasyonun desimante olması, estetik beklentinin tam olarak karşılanamaması ve
yüzey pürüzlülüğü gibi durumlardır. Bu çalışmanın amacı, tam seramik sistemlerle ilgili son
yıllarda yapılmış araştırmalara dayanarak restorasyonların başarısızlık sebeplerini ortaya
koymaktır.
VIII
SUMMARY
Metal-ceramic restorations have been used clinically for many years in fixed
prosthetic restorations. However, with the increase of aesthetic expectations in dentistry in
recent years, the interested in natural tooth colored all-ceramic restorations without metal has
increased. For this reason, studies in this field have been accelerated.
Firstly, feldspatic ceramic system was developed by Land. Then, in 1965, McLean
added aluminum oxide crystals into the structure in order to increase the mechanical
properties of feldspatic ceramics. However, in this way, the use of ceramics has been
remained limited. Since failures such as brittleness in the material, easy progress of cracks in
the structure, low tensile strength and weak resistance were encountered. In order to overcome
these failures, many ceramic systems have been developed up to date. Nowadays, all-ceramic
restorations based on zirconia have come forward.
When applying all-ceramic restorations some failures were encountered such as
infrastructure and / or superstructure breakage, cracking or rupture in the superstructure,
decementation of the restoration, inability to meet the aesthetic expectations and surface
roughness. The aim of this study is to examine the reasons behind the failures of restorations
based on the recent researches on all-ceramic systems.
1
GİRİŞ
Kayıp diş ve diş dokularının; doğadakine en yakın biyolojik uyuma sahip, çiğneme
kuvvetlerine karşı dirençli ve estetik özellikleri yüksek malzemelerle yerine konması diş
hekimliği alanında yıllardır süregelen bir arayıştır. Bunun için günümüze kadar birçok
restoratif materyal ve teknik geliştirilmiştir. Son yıllarda özellikle estetik gereksinimin artışı,
seramik restorasyonların gelişmesinde önemli rol oynamıştır.
Seramik kuronlar ilk olarak 19.yüzyılın başlarında jaket kuron olarak hazırlanmış,
ancak mekanik özelliklerinin yetersiz olması, kolay kırılabilmeleri nedeniyle metal alt yapı ile
birlikte uygulanmıştır. Metal destekli seramik restorasyonlar ise klinik olarak uzun yıllardan
beri başarıyla kullanılmalarına rağmen bazı olumsuzluklarla karşılaşılmıştır. Bunlar; metal alt
yapının, restorasyonun ışık geçirgenliğini azaltarak estetik sakıncalara yol açması, marjinlerde
metal-iyon renklenmesi ile gri renkte hoş olmayan bir görüntüye sahip olması, lokal doku
reaksiyonuna sebep olması, korozyon toksisitesi ve alerjik reaksiyon oluşturabilmesi gibi
durumlardır [1]. Metal-seramik restorasyonların bu olumsuz özellikleri diş hekimlerini, metal
alt yapı içermeyen, doğal görünümlü tam seramik sistemlere yöneltmiştir. Tam seramik
sistemler üzerinde yapılan çalışmalarla, renk ve şeffaflık açısından doğal dişlerle mükemmel
uyumlu ve dayanıklılık açısından da yeterli olan materyaller ve teknikler geliştirilmiştir.
Zirkonyum oksitle güçlendirilmiş alt yapılı sistemler bu gelişmelere bir örnektir. Doğal dişe
yakın estetik özellikleri ve ağız içindeki kuvvetleri karşılayabilecek mekanik özellikleri
nedeniyle günümüzde yaygın kullanım alanı bulunmaktadır.
Tam seramik sistemler estetik avantajlarının yanı sıra bazı başarısızlıkları da
gösterebilmektedir. Tam seramik sistemlerin yaygınlaşmasıyla beraber karşılaşılan
başarısızlıklar göz önünde bulundurularak klinik ve laboratuvar araştırmaları hız kazanmıştır.
2
1.TAM SERAMİK RESTORASYONLARIN TARİHSEL GELİŞİMİ
İlk tam seramik restorasyon 1886 yılında Land [2] tarafından geliştirilmiştir.
Porselen jaket kuron olarak bilinen bu restorasyon uzun yıllar boyunca en estetik
restorasyon olma özelliğini sürdürmüştür. Ancak kırılma dayanımlarının düşük olması
sebebiyle kullanımları sadece ön bölge kesici dişlerle sınırlı kalmıştır.
Son yıllarda estetik özelliğinin yanı sıra yeterli dayanıklılığa sahip seramikler elde etmek için
pek çok yöntem üzerinde çalışmalar yapılmıştır. 1965 yılında McLean ve Hughes [3],
çatlakların ilerlemesini engellemek için %40 ile %50 oranında alüminyum oksit kristalleri
içeren ve alüminöz porselen çekirdeğe sahip bir jaket kuron geliştirmiştir. Bu tür
güçlendirmeler jaket kuronları tekrar ön plana çıkarmış ancak yine de dayanıklılıkları sadece
anterior tek kuronlar için yeterli olmuştur. 1972 yılında ise Southan ve Jorgensen [4]
‘refraktör day’ materyalini geliştirmiştir.
1976 yılında McLean ve Sced [5], çift folyo tekniği ile platin folyoyu kuron iç
yüzeyinde bırakarak alümina seramik jaket kuronların güçlendirilmesini sağlamışlardır.
1982’de Cerestore isimli yeni bir sistem piyasaya sürülmüştür. Sonraki yıllarda kaybolan
mum tekniğine dayanan ve Dicor ve CeraPearl olarak bilinen teknikler geliştirilmiştir.
Ardından Hi-Ceram ve Duceram sistemleri piyasaya sürülmüştür. 1983’te Ivoclar firması
kayıp mum tekniğine dayanan ısı ve basınçla şekillendirilebilen seramiklerden IPS-Empress
sistemini tanıtmıştır. Bunu takiben yine Ivoclar firması ön bölgede üç üyeli köprü yapma
imkânı tanıyan IPS-Empress 2 sistemini geliştirmiştir. 1989’da Vita In-Ceram sistemi
geliştirilmiştir. Metal içermeyen ve yüksek stabiliteye sahip seramik alt yapıların üretilmesini
sağlayan bir teknik olarak yer almıştır [6]. 2000 yılında Degussa firması zirkonyum esaslı
Cercon sistemini piyasaya sürmüştür. Cercon sistemi çok üyeli arka bölge köprülerinde
kullanılabilmiştir. Daha sonra günümüze kadar çok sayıda zirkonya seramik sistemi
geliştirilmiştir [7].
Tüm bu gelişmeler incelendiğinde, özellikle son yıllarda seramik restorasyonlarda çok
önemli ilerlemelerin kaydedildiği görülmüştür. Dental seramiklerin; estetik özelliklerinin
geliştirilmesi, direncinin arttırılması ve biyolojik uyumlarının üst seviyeye çıkarılması
nedeniyle son yıllarda seramik restorasyonlara ve özellikle de tam seramik restorasyonlara
karşı hem diş hekimlerinin hem de hastaların ilgisi artmıştır. Seramiklerin; renk, ışık
geçirgenliği ve doğala en yakın görünüm gibi özelliklerine eşdeğer hiçbir materyal henüz
geliştirilememiştir [8].
2.DENTAL SERAMİKLERİN YAPISI
Protez Terimleri Sözlüğüne göre seramik; bir veya birden fazla metalin, oksijen gibi
metal olmayan bir elementle yaptığı birleşimdir. Bu birleşimde büyük oksijen atomları bir
matris görevi görür ve küçük metal atomları arasına sıkışır. Seramik kristalindeki atomik
bağlar hem iyonik hem de kovalent bağ özelliğindedir. Bu güçlü bağlar seramiğe stabilite,
sertlik, sıcağa ve kimyasal maddelere karşı direnç özellikleri kazandırır [9].
Diş hekimliğinde kullanılan seramiğin yapısı, merkezde bulunan bir silisyum
(Si+4) ile dört oksijen (O-) atomunun kimyasal bağ yaparak oluşturduğu silisyum
tetrahedrattan (SiO4) oluşmaktadır. Silisyum tetrahedrat, dental seramiğin çekirdek yapısıdır
ve dental seramiği oluşturan feldspar, kaolin ve kuartzın içeriğinde bulunmaktadır [10].
Dental seramikler genellikle kristal içeren, camsı bir yapıya sahiptir ve sinterizasyon ile
şekillendirilmektedirler. Sinterizasyon, seramik tozunu oluşturan taneciklerin eriyerek
birleşmesidir. Sinterizasyon sırasında seramik içeriğinin bir kısmı eriyerek cam faza geçmekte
3
ve yapıdaki kristal içeriğini sarmaktadır [11]. Dental porselen %3-5 kaolin (kil), %12-22
kuartz (silika, kum) ve %75-85 oranında feldspar içerir [12].
Kaolin
Dental seramiğe modelaj kolaylığı sağlayan, Çin kili olarak da bilinen kaolin, bir
aluminyum silikat hidratıdır (Al2O3.2SiO2.2H2O). Porselenin bir arada kalmasında ve
pişirilmeden önce kolay şekillendirilebilmesinde etkilidir. Ancak opak olması nedeniyle
dental seramiklerde bulunma oranı azdır [8].
Feldspar
Potasyum alümina silikat (K2O.Al2O3.6SiO2) ve sodyum alümina silikatın
(Na2O. Al2O3. 6SiO2) karışımıdır. Feldspar hiçbir zaman saf değildir, içinde daima soda
(Na2O) ve potas (K2O) değişik oranlarda bulunur. Diş hekimliğinde yüksek potas içerikli
felspar tercih edilir. Potas; piroplastik akıcılığı arttırır, seramiğin pişirilmesi esnasında
eriyerek diğer bileşenleri bir arada tutar. Eridikten sonra camsı ve yüksek viskoziteli, parlak
bir madde haline gelir. Seramiğe yarı şeffaflık özelliği kazandırır [5]. Potas formundaki
feldspar molekülünün yapısında, 6 adet silisyum dioksit bağlanır (K20Al2O3 6SiO2). 4 adet
silisyum dioksit bağlandığında ise lösit adını alır (K2O.Al2O34SiO2). Potasın cam ile
reaksiyonu sonucu oluşan ve feldspardan daha güçlü yapıda olan lösit; seramiğin yapısını
güçlendirir, ısı genleşme katsayısını yükseltir ve optik özelliklerini arttırır [13].
Kuartz
Silika içeren kuartz; yeryüzünde yaygın olarak dağılmış olup sertlik derecesi
MOHS sertlik cetveline göre 7’dir. Kuartz; dental seramiklerde stabilite sağlayarak
dayanıklılığı arttırır. Feldsparın eritilmesi sonucunda elde edilen camsı fazda, yaygın olarak
ince kristalin yapıda bulunur ve kitleye şeffaf bir görünüm kazandırır. Erime ısısı çok yüksek
olduğu için pişirme esnasında seramik kütlesinin stabilitesinin korunmasına yardımcı olur
ancak yapıyı da kırılgan hale getirir [14].
Bu üç ana maddenin dışında akışkanlar veya cam modifiye ediciler, ara oksitler, doğal
dişe yakın bir görünüm kazandırmak amacıyla çeşitli renk pigmentleri, opaklaştırıcı veya
floresans özelliğinin gelişmesine yardımcı olan çeşitli ajanlar da seramik yapıya
eklenebilmektedir [13,8].
3.DENTAL SERAMİKLERİN SINIFLANDIRILMASI
Tam seramik sistemler için çeşitli sınıflandırmalar mevcuttur. Kullanılan materyalin
kimyasal yapısına veya yapım tekniklerine göre sınıflandırmalar yapılabilir.
Laboratuvar aşamalarına göre sınıflandırılacak olursa;
1. Presleme
2. Cam infiltrasyonu
3. Freze kaynaştırma (sintering) yöntemi ile uygulanan seramikler.
Kimyasal içeriklerine göre sınıflandırılacak olursa;
1. Feldspatik; yüksek lösit içerikli
2. Düşük lösit içerikli cam seramik
4
3. Lityum disilikat mika ve kor ile güçlendirilmiş seramikler
4. Alümina ve magnezyum kor yapılar [15]
Kor yapılarına göre sınıflandırılacak olursa;
1. Cam seramikler
a) Lityum disilikat
b) Lösit
c) Feldspatik seramikler
2. Alümina seramikler
a) Alüminyum oksit
3. Zirkonya [16]
Pişirme ısılarına göre sınıflandırılacak olursa;
1. Yüksek ısı seramikleri (1300° C <)
2. Orta ısı seramikleri (1100- 1300° C)
3. Düşük ısı seramikleri (850- 1100° C)
4. Ultra düşük ısı seramikleri (>850° C) [10]
Kullanım yerlerine göre sınıflandırılacak olursa;
1. Hareketli protez dişlerinin yapımında kullanılan seramikler
2. Jaket kuronlar ve inley-onleylerde kullanılan seramikler
3. Kaplama seramikleri
4. Anterior ve posterior köprülerde kullanılan seramikler [10].
Tam seramik sistemlerinin sınıflandırılması:
A. Dispersiyon ile güçlendirilmiş seramik sistemleri;
1. Alümina kor
a) Aluminöz seramik
b) Hi ceram
c) İnfiltre seramikler (In-Ceram, Vita Zahnfabrik, Almanya)
2. Magnezyum kor
5
3. Enjeksiyon yöntemi ile şekillendirilen kor (Cerestore, Johnson & Johnson, E.
Windsor, N.J.)
4. Optec-HSP (Jeneric/Pentron Inc, Wallingford CT)
B. Dökülebilir seramikler;
1. Dicor (Dentsply International, York, Pa.)
2. CeraPearl (Kyocera, USA)
C. Preslenebilir seramikler;
1. IPS Empress (Ivoclar Vivadent, Schaan, Liechtenstein)
2. IPS Empress 2 (Ivoclar Vivadent, Schaan, Liechtenstein)
3. IPS Empress e.max (Ivoclar Vivadent, Schaan, Liechtenstein)
D. CAD-CAM sistemleri [4]
Stefano G. ve ark.’nın [17] 2015 yılında yapmış olduğu sınıflama ise seramik ve
seramik benzeri materyallerin yapısal içeriklerine göre hazırlanmış olup, dental seramikler
için literatürde var olan en güncel sınıflama niteliğini taşımaktadır. Dental seramikler ve
seramik benzeri materyaller yapısal özelliklerine göre üç ana gruba ayrılmıştır:
1.Cam Matriks Seramikler; cam fazı içeren, ametalik ve inorganik seramik materyaller
2.Polikristalin Seramikler; herhangi bir cam fazı içermeyen, ametalik, inorganik seramik
materyaller
3.Rezin Matriks Seramikler; ağırlıklı olarak, camlar, porselenler, seramikler ve cam
seramikler gibi dayanıklı inorganik içeriğe sahip polimer matriksli materyaller [17].
3.1.Cam Matriks Seramikler
Mine ve dentin dokusunun optik özelliklerini en iyi yansıtan cam seramikler üç alt
gruba ayrılabilmektedir:
3.1.1. Feldspatik Seramik
Bu geleneksel seramik grubu, feldspar (KAlSi3O8), kuartz (SiO2) ve kaolin
(Al2Si2O5(OH)4) minerallerinin karışımı ile oluşan üçlü bir malzeme sistemine
dayanmaktadır. Vitablocs, Vitadur, Vita VMK 68 (VITA Zahnfabrik, Bad Sackingen,
Almanya), CEREC blocs (Sirona, Erlangen, Almanya) bu gruba örnek olarak verilebilir [18].
Bu sistemde potasyum feldspar, lösit kristallerini (kristalin fazı) meydana getirir.
Restorasyonun yapısal dayanıklılığı artar ve aynı zamanda metal alt yapıdan daha düşük olan
termal genleşme katsayısıyla porseleni, metal alt yapı üzerinde kullanıma uygun hale getirir.
Geleneksel feldspatik seramikler en translüsent ve estetik materyaller olarak tanımlanır.
Ancak düşük esneme dayanıklılığı ve kırılgan yapıları olumsuz özelliklerindendir. Bu sebeple
tutuculuğunu, kırılma dayanıklılığını arttırmak ve kullanım süresini uzatmak için adeziv
simantasyon tekniği önerilmektedir [19].
6
Feldspatik seramiklerden elde edilen blokların kontrol altında üretilerek vakum altında
sinterlenmesi, laboratuvarda sinterlenen seramiklere göre daha stabil ve homojen olmalarına
imkân tanımaktadır. Bu bloklardan, inley, onley, laminate ve ön bölge kuron restorasyonları
hazırlanabilir ancak düşük kırılma dirençleri nedeniyle endokuron ve köprü protezlerinde
kullanımları sınırlandırılmıştır [20].
3.1.2.Sentetik Esaslı Seramikler
Seramik endüstrisi hammaddelerin doğal yapılarına daha az bağımlı kalmak ve üretimi
standardize etmek amacıyla sentetik malzemeler geliştirmeye başlamıştır. Üreticiler arasında
içerikleri farklılık gösterse de sıklıkla yapıda silisyum dioksit (SiO2), sodyum oksit (Na2O),
potasyum oksit (K2O) ve alüminyum oksit (Al2O3) bulunmaktadır [17]. Sentetik seramikler
lösit bazlı, lityum disilikat ve türevlerini içeren ve florapatit bazlı olmak üzere üç gruba
ayrılabilir:
Lösit bazlı sentetik seramiklere; Vita VM7, VM9, VM13 (VITA Zahnfabrik, Bad
Sackingen, Almanya), IPS d.Sign (Ivoclar Vivadent, Schaan, Lihtenşayn), Noritake EX-3,
Cerabien, Cerabien ZR (Kuraray Noritake Dental Inc., Okayama, Japonya) örnek
verilebilir[17].
Lityum disilikat ve türevlerini içeren sentetik seramiklere; IPS e.max CAD, IPS e.max
Press (Ivoclar Vivadent, Schaan, Lihtenştayn), 3G HS (Pentron Ceramics, Wallingford,
Conn), Obsidian (Glidewell Laboratories, Kaliforniya, Amerika Birleşik Devletleri), Suprinity
(VITA Zahnfabrik, Bad Sackingen, Almanya), Celtra Duo (Dentsply, Konstanz, Almanya)
örnek verilebilir [17].
Florapatit bazlı sentetik seramiklere; IPS e.max Ceram, ZirPress (Ivoclar Vivadent,
Schaan, Liechtenstein) örnek olarak verilebilir [17].
IPS Empress (Ivoclar Vivadent, Schaan, Lihtenştayn)
1983 yılında Zürih Üniversitesi’nde geliştirilmiş lösitle güçlendirilmiş seramik
restorasyonlar IPS Empress sistemi adıyla piyasaya sunulmuştur. Lösit kristallerinin
alüminyum okside eklenmesiyle birlikte materyalin yapısında SiO2 (%60-65), AL2O3 (%16-
20), K2O (%10-14), Na2O (%6,5-13,5), çeşitli renk pigmentleri ve diğer oksitler
bulunmaktadır [21].
Seramiğe ısıl işlem uygulanması sonucunda, yapıda yer alan feldsparın lösit
kristallerine dönüşümü esasına dayanarak üretilmektedirler. Bu sistemin avantajı seramik
içerisinde homojen olarak dağılmış olan lösit kristallerinin, gerilme streslerine karşı bir
bariyer oluşturmasını sağlamasıdır. Bu sayede mikro çatlakların ilerlemesi engellenmiş olur.
Sistemin preslenebilen formu IPS Empress Esthetic 120 megapascal (MPa) bükülme direnci
gösterirken, makine ile işlenen formu IPS Empress CAD’in bükülme direnci 160 MPa’dır
[22]. Lösit bazlı cam seramikler, feldspatik camlara göre daha yüksek termal genleşme ve
büzülme oranına sahiptir [13]. Lösit bazlı cam seramik bloklar, ışık geçirgenlikleri ve estetik
özelliklerinin üstün olmaları nedeniyle tercih edilmektedir. Adeziv sistemlerle simante
edilmeleri tavsiye edilmektedir. İnley, onley, laminate veneerler ve ön bölge kuron
restorasyon yapımına uygundur [23].
7
IPS Empress II (Ivoclar Vivadent, Schaan, Lihtenştayn)
1998 yılında, hacimce %70 oranında lityum disilikat kristallerinin feldspatik cam
yapının içerisine ilave edilmesiyle bükülme direnci 360 MPa’ya ulaşan IPS Empress II
sistemi piyasaya sürülmüştür [24]. Lityum disilikat kristalleri sayesinde çatlakların yönü
değişir, çatlakların dallanıp ilerlemesi engellenmiş olur. Bu sayede çatlak ilerlemesi
durdurulur ve seramiğin bükülmeye karşı dayanımı artar. Lityum disilikat cam seramiklerin
bükülme dayanımı, lösit içeriklilere göre oldukça fazladır. Bunun nedeni lityum disilikat
kristallerinin daha küçük olması ve hacim olarak oranının daha fazla olmasıdır [25]. IPS
Empres sistemi gibi ısı ve basınç altında presleme yöntemi ile üretilen bu sistemin farkı daha
güçlü mekanik özelliklere sahip olmasıdır. IPS Empress 2 sistemi inley, onley, lamina,
anterior ve posterior tek kuronlarda kullanılabilir. Ayrıca anterior bölgede üç üyeli köprü
tasarımlarında da kullanıma uygundur [26].
IPS e.max Press/ CAD (Ivoclar Vivadent, Schaan, Lihtenştayn)
2005 yılında, IPS Empress II’nin mekanik özellikleri geliştirilerek ve ışık geçirgenliği
arttırılarak bükülme direnci 440 MPa’ya ulaşan IPS e.max Press, piyasaya sürülmüştür. Hem
alt yapı seramiği hem de monolitik olarak uygulanabilen bu malzeme inley, onley
restorasyonlarda, posterior tek kuronlar ve anteriorda üç üyeli köprü yapımında
kullanılmaktadır [27].
Empress CAD sistemi ise %40’a kadar lösit kristalleri içeren CAD/CAM
teknolojisiyle üretilen feldspatik cam seramik bloklardan oluşmaktadır. Kristalizasyon
sırasında lityum disilikat kristallerinin hacminde kontrollü bir artışla, materyalin mikro yapısı
değişerek bükülme direnci 130 MPa’dan 360 MPa’ya çıkar. Bu materyaller monolitik ya da
altyapı olarak üretilebilirler. Kullanım alanları diş üstü ya da implant üstü anterior ve
posterior tek kuronlar, veneerler, anterior üç üyeli köprüler, inley ve onley restorasyonlardır
[27].
VİTA Suprinity (VITA Zahnfabrik, Bad Sackingen, Almanya), Celtra Duo (Dentsply,
Konstanz, Almanya)
Cam seramiklere ağırlık olarak yaklaşık %10 oranında zirkonya eklenmesiyle,
zirkonya ile güçlendirilmiş lityum silikat seramikler (ZLS) elde edilir. İlk olarak 2013’te
VITA (VITA Zahnfabrik, Bad Sackingen, Almanya) firması tarafından Suprinity tanıtılmış,
ardından 2014 yılında Dentsply firması (Dentsply, Konstanz, Almanya) Celtra Duo’yu
tanıtmıştır [28,29]. İçeriklerinde ağırlık olarak; SiO2 (%56-64), Li2O (%15-21), K2O (%1-4),
P2O5 (%3-8), Al2O3 (%1-4), ZrO2 (%8-12) ve CeO2 (%0-4) bulunur [17].
Sadece CAD/CAM sistemleri ile kullanılmak üzere üretilmiş olan bu bloklar
zirkonyum oksit ve cam seramiklerin olumlu özelliklerini bir araya getirir.
Bu sayede hem estetik beklentileri karşılayan hem de üstün mekanik özelliklere sahip
restorasyonların yapılmasına imkân sağlar. Monolitik olarak hazırlandıkları için üst yapı
delaminasyonu, alt yapı-üst yapı bağlantı problemleri, termal genleşme katsayısı farkı
problemleri, kırık ve çatlak oluşumu gibi başarısızlıkların önüne geçilmesi sağlanmıştır [30].
Vita Suprinity, parsiyel kristalize zirkonya ile güçlendirilmiş lityum silikat içerikli
seramiktir. Sinterleme sonrasında bükülme direnci 180 MPa’dan 420 MPa’ya ulaşır. Celtra
Duo ise tam kristalize seramiktir [31]. Celtra Duo’nun, lityum silikatla güçlendirilmiş cam
seramiklere göre çalışma süresi açısından daha avantajlı olduğu bildirilmiştir. Çünkü üretici
8
firma, kristalizasyon fırınlamasına gerek duyulmadan, polisajın ardından adeziv sistemlerle
simante edilebileceğini belirtmiştir. Fakat yine de estetik özellikleri arttırmak ve bükülme
direncini 210 MPa’dan 370 MPa’ya yükseltmek için glaze fırınlaması tavsiye edilmektedir
[32]. İnley, onley, laminate, diş üstü veya implant üstü ön ve arka bölge tek kuron
restorasyonlarında kullanımları uygundur [33].
3.1.3.Cam İnfiltre Seramikler
Cam infiltre seramikler; alümina, alümina-magnezyum ve alümina-zirkonya olarak 3
gruba ayrılabilir. Son yıllarda CAD/CAM sistemleri için tasarlanmış lityum disilikat ve
zirkonya içerikli seramiklere yönelik ilginin artmasıyla birlikte bu seramiklerin kullanımı
zamanla azalmıştır [17].
Alümina; 1989 ’da ilk cam infiltre seramik materyali olarak In-Ceram Alumina (VITA
Zahnfabrik, Bad Sackingen, Almanya) slip-casting yöntemi ile üretilmiştir. Bu teknikte,
alümina partiküllerinin oluşturduğu poröz iskelete lantanyum cam infiltre edilir. Bu sayede
porozite azaltılırken dayanıklılık artırılmış olur. Bu materyalin bükülme direnci 600 MPa’dır.
Yüksek opasitesi nedeniyle üst yapı porselenine gerek duyulur. İçeriğinde Al2O3 (%82),
La2O3 (%12), SiO2 (%4,5), CaO (%0,8) ve diğer oksitler (%0,7) bulunmaktadır [17].
Alümina-Magnezyum; 1994 yılında piyasaya In-Ceram Spinell (VITA Zahnfabrik, Bad
Sackingen, Almanya) tarafından sürülmüştür. Bu seramik grubu, alümina seramiklerle aynı
yöntem kullanılarak üretilmektedir. Ancak alümina-magnezyum seramiklerde cam, sentetik
olarak oluşturulan poröz yapıdaki magnezyum alüminat (MgAl2O4) kora infiltre edilmektedir.
Bu materyalin bükülme dayanımı 350 MPa değerindedir. Ayrıca In-Ceram Alumina’ya göre
iki kat daha fazla ışık geçirgenliğine sahiptir [17].
Alümina-Zirkonya; In-Ceram Alumina’ya kısmen stabilize zirkonyum oksit eklenerek daha
dayanıklı bir yapı olan In-Ceram Zirkonya tanıtılmıştır. Bu materyal 600-800 MPa bükülme
dayanımına sahiptir ve oldukça opaktır. Dayanıklı yapıya sahip olması ve sınırlı estetik
özelliği nedeniyle posterior tek kuron ve köprü yapımına uygundur [17].
3.2.Polikristalin Seramikler
Polikristalin seramikler, camsı faz içermezler. Kristal yapısı düzenli ve yoğun bir
dizilim gösterir, ince partiküllerden oluşur. Bu sayede çatlak ilerlemesini oldukça zorlaştırır
ve materyal dayanıklı hale gelir. Bu materyallerin şekillendirilmeleri zordur ve ışık
geçirgenlikleri azdır. Cam fazları bulunmadığı için pürüzlendirme işleminde daha uzun süre
ya da daha yüksek sıcaklıkta asit uygulanması gerekir [34]. Polikristalin seramikler; alümina,
stabilize zirkonya, zirkonya ile güçlendirilmiş alümina ve alümina ile güçlendirilmiş zirkonya
olmak üzere üç başlık altında incelenebilir:
Alümina
1993’te Nobel Biocare firması tarafından tanıtılan Procera AllCeram bu gruba örnek
olarak verilebilir. İçeriğinde oran olarak %99,5’lara ulaşan miktarlarda yüksek ölçüde saf
Al2O3 bulunur. CAD/CAM sistemi ile üretimi sağlanır ve kor materyali olarak kullanılır. Bu
materyal yüksek sertlik ve dayanıklılığa sahiptir. Elastiklik modülüsü diğer tüm dental
seramiklerden yüksek bulunmuştur (E=300 Gpa). Bundan dolayı kütlesel kırılmalara karşı
dayanıksızdır. Alüminaya asitle pürüzlendirme işlemi yapılamadığı için Rocatec gibi
sistemlerle kumlama sonrası simantasyon önerilir. Stabilize zirkonyalar gibi mekanik
9
özellikleri gelişmiş materyallerin piyasaya sunulmasıyla alümina seramiklerin kullanımı
azalmıştır [35,27].
Stabilize Zirkonya
Zirkonyum, sembolü Zr olan kimyasal bir elementtir. Oda koşullarında gümüşümsü
beyaz renkli bir katıdır. Heksagonal kristal formdadır. Sıcaklığa, aşınmaya ve korozyona karşı
çok dirençlidir. Doğada hiçbir zaman serbest metal olarak bulunmaz ancak bileşik halinde
bulunur. Zirkonyumun bilinen bileşikleri zirkonyum silikat (Zirkon, ZrSiO4) ve zirkonyum
oksittir (ZrO2). Zirkonyum silikatın diğer adı zirkondur. Zirkonyum oksitin diğer adları ise
zirkonya, zirkonyum dioksit ve baddeleyittir. Zirkonyumun üzeri oksit tabakasıyla örtülüdür
bu sayede havaya karşı inaktif olur. Buna rağmen havada yakılması ile zirkonyum oksit
bileşiğini oluşturur. Zirkonyum metali normal koşullarda su ile reaksiyona girmez. Oksit
tabakası sayesinde asitlere karşı inaktiftir, sadece hidroflorik asit içinde çözünerek flor
bileşenleri oluşturur. Normal koşullar altında alkali çözeltilerle reaksiyona girmediği
bildirilmektedir. Zirkonya, sıcaklığa bağlı olarak 3 farklı fazda bulunur [36]:
•Monoklinik faz (Oda sıcaklığı- 1170 °C)
•Tetragonal faz (1170 °C- 2370 °C)
•Kübik faz (2370 °C- 2680°C)
ŞEKİL 1: Zirkonyanın Faz Dönüşümü
Zirkonya, fırınlama ısısında tetragonal fazda bulunur, soğuduğunda faz dönüşümüne
uğrar ve monoklinik faza geçer. Bu sırada materyalin hacminde %3-5 oranında bir artış
meydana gelir. Bu olaya transformation toughening yani dönüşüm sertleşmesi adı verilir.
Dönüşüm sertleşmesi aşındırma, kumlama, yüksek sıcaklık değişimleri gibi dış etkenler
sonucunda da oluşabilmektedir. Zirkonyanın bu özelliği sayesinde çatlak uçlarında lokalize
baskı kuvvetleri oluşur ve çatlak ilerlemesini önler. Bu sayede materyal daha dayanıklı ve tok
hale gelir. Ancak bu dönüşüm kontrollü olmalıdır aksi halde, ortaya çıkan hacimsel büyüme,
materyalin yapısında gerilim stresleri yaratır ve bu stresler çatlak oluşumunu başlatır.
Monoklinik fazdaki kristal miktarı arttıkça kırılganlık anlamlı derecede artar [37].
Gupta ve ark. [37] sinterlenmiş zirkonya örnekler üzerinde yaptıkları çalışmada, %90
oranında monoklinik faz içeren örneklerin yapısında mikro çatlakların oluştuğunu ve bükülme
10
dirençlerinin 50-100 MPa aralığında olduğunu, ancak %90 oranında tetragonal faz içeren
örneklerin bükülme dirençlerinin ise 700 MPa’ya kadar ulaştığını bildirmişlerdir. Bu yüzden
zirkonyanın oda sıcaklığındayken tetragonal veya kübik fazda stabilize edilmesi gerekir.
Sonuç olarak bu mekanizma, transformasyon derecesine bağlı olarak materyal için avantaj ya
da dezavantaj yaratabilir [35,37]. Saf zirkonyaya eklenen itriyum, magnezyum, kalsiyum ve
seryum elementleri zirkonyanın bu fazlarda parsiyel ya da tam olarak stabilize edilmesini
sağlar. Zirkonya seramikler mikro yapılarına göre tam stabilize (FSZ), parsiyel stabilize (PSZ)
ve tetragonal zirkonya kristalleri (TZP) olarak sınıflandırılabilir. Tam stabilize zirkonya
materyalinde, %8 molden fazla itriyum oksit (Y2O3) bulunur ve zirkonya kübik formdadır.
Parsiyel stabilize zirkonya ise; kübik matriks içerisinde nano büyüklükte tetragonal veya
monoklinik parçacıklar içerir. Tetragonal zirkonya kristalleri ise genellikle itriyum ya da
seryum ile tetragonal fazda stabilize edilmiş olan monolitik materyallerdir [38]. Diş
hekimliğinde kullanılan zirkonyalar, tetragonal zirkonya kristalleri formunda kullanılırlar.
Özellikle itriyum ile stabilize edilmiş olanlar (Y-TZP) en yüksek kırılma dayanımına sahip
oldukları için tercih edilirler [39]. Ayrıca diğer avantajları da şu şekilde sıralanabilir:
• Üstün mekanik özelliklere sahiptirler.
• Biyouyumlu materyallerdir, lokal veya sistemik yan etkiler görülmez.
• İnce partiküllü yapısı sayesinde detaylı şekillendirilebilmektedir.
• Preperasyon dişeti hizasında veya üzerinde bitirilebilmektedir.
• Isısal iletkenliği düşük olduğu için hassasiyeti ve pulpa irritasyonlarını önlemektedir.
• Titanyuma göre daha az bakteri birikimi görülmektedir.
• Radyopaktır bu sayede restorasyon radyolojik olarak değerlendirilebilir.
• Adezivlerle simante edilmesi önerilir, ancak konvansiyonel teknikler de
kullanılabilmektedir [40].
Dezavantajları ise şöyle sıralanabilir:
• Opak görünürler.
• Aşındırma ve yüzey işlemleri materyalin mekanik özelliklerini olumsuz etkileyebilir.
• Köprü protezlerinde, interoklüzal mesafe yetersizse gövde ile destek kuronun birleşim
alanı daralacağından oklüzal kuvvetler etkisinde restorasyonun dayanıklılığı azalmaktadır.
• Y-TZP restorasyonlarda uyumsuzluk görüldüğünde yeni bir ölçü alınıp yeniden
yapılmaları gerekir [40].
Y-TZP seramikleri anterior ve posterior bölgede tek kuronlar ve üç-dört üniteli köprü
yapımında kullanılabilir [7,40]. Ancak örtülü kapanış vakalarında, yetersiz oklüzal mesafede,
yetersiz destek diş kuron boyu varlığında, bruksizm gibi parafonksiyonel alışkanlıkları olan
vakalarda, kantilever kullanımı tasarlandığında, periodontal destek yetersizliğinde Y-TZP
seramiklerinin kullanımı kontraendikedir [40].
Stabilize zirkonya seramikler, farklı bir porselenle kaplanarak kullanılabilirler ya da
tam anatomik olarak da üretilebilirler. Tek renkli (monokromatik) ve çok renkli
(polikromotik) formları bulunmaktadır. Polikromatik formu estetik olarak doğal dişe
benzeyen restorasyonlar oluşturmayı sağlar. Katana Zirconya, ML (Kuraray, Japonya)
polikromatik zirkonya bloklara örnektir. Ayrıca materyalin opasite sorununu çözmeyi
hedefleyen Lava Plus (3M ESPE, Minnesota, Amerika Birleşik Devletleri), Cercon ht
(DeguDent, Wolfgang, Almanya) gibi bloklar da üretilmiştir [17]. Zirkonyanın ışık
geçirgenliğini ve estetik özelliklerini geliştirmek için sinterizasyon sıcaklıkları ve sürelerinde,
11
üretim aşamaları ve renklendirme işlemlerinde çeşitli değişiklikler yapılmıştır. Örneğin Lava
Plus’ta materyalin yapısında bulunan alümina miktarı azaltılmıştır, ayrıca sinterizasyon süresi
ve sıcaklığı azaltılarak materyalin yoğunluğu arttırılmıştır [41].
ŞEKİL2: Baskı kuvvetleri sonucu oluşan transformasyon sertleşmesinin şeması
Zirkonya ile Güçlendirilmiş Alümina ve Alümina ile Güçlendirilmiş Zirkonya
Alümina ortalama bir dayanıma sahiptir ve zirkonya da genellikle tetragonal fazda
kısmi stabilize kalır. Bu gibi nedenlerden dolayı, yapısı mikro veya nano ölçeklerde alümina-
zirkonya bileşiminden oluşan zirkonya ile güçlendirilmiş alümina (ZTA) ve alümina ile
güçlendirilmiş zirkonya (ATZ) seramikler üretilmiştir [42]. Bu seramik grubu CAD/CAM
tekniğiyle üretilir ve NANOZR (Panasonic Healthcare, Japonya) seramiği örnek olarak
verilebilir. Bu seramiklerdeki alümina ve zirkonya oranı firmaya göre farklılık gösterir. Ancak
genel olarak ZTA’nın içerisinde en az %50 oranında alümina, ATZ ‘nin içerisinde ise en az
%50 oranında zirkonya bulunması önerilmektedir [17]. Kısmi stabilize zirkonyalarda, düşük
ısı bozunması meydana gelebilir. Geliştirilen son teknoloji ile sinterleme öncesi alüminyum
mikropartiküllerine, zirkonya nanopartikülleri eklenmesi ile bu materyaller Y-TZP’ ye göre;
düşük ısı bozunmasına dirençli ve daha yüksek kırılma dayanımına sahip hale gelirler [43].
Ayrıca Takano ve ark.’nın [44] çalışmasına göre bu seramiklerin dinamik yorulma
dayanıklılıklarının, Y-TZP’ye göre iki kattan daha fazla olduğu bulunmuştur.
3.3.Rezin Matriks Sistemler
Rezin matriks sistemler, yüksek oranda seramik partikülleri ile doldurulmuş organik
matriksli materyalleri içermektedir. Geleneksel seramik tanımlaması ‘istenilen özelliklere
ulaşmak için yüksek sıcaklıklarda pişirilerek elde edilen inorganik ametalik materyaller’
şeklindedir [45]. Ancak bu gruptaki materyaller organik bir matriks içerir, bundan dolayı
teorik olarak bu materyaller sınıflama dışında kalıyor gibi görünse ‘ADA Code on Dental
Procedures and Nomenclature’ 2017 yılındaki güncel yayınında porselen/seramik terimini;
‘Preslenen, fırınlanan, parlatılan veya millenen, ağırlıklı olarak ısıya dayanıklı inorganik
bileşenler içeren materyaller’ olarak tanımlamıştır. Böylece; ağırlıklı olarak %50’nin
üzerinde ısıya dayanıklı inorganik bileşenlerden oluşan seramik benzeri bu materyaller
sınıflamaya dahil edilmiştir [17]. Bu sistemin geliştirilme amaçları şu şekilde sıralanabilir:
• Geleneksel seramiklere göre, elastiklik modülüsü dentine daha yakın olan restorasyonlar
üretmek
12
• Cam matriks veya polikristalin seramiklere göre freze edilmeleri ve uyumlandırılmaları
daha kolay olan restorasyonlar elde etmek
• Kompozit rezinlerle modifikasyonu ve tamiri yapılabilen restorasyonlar üretmek
Rezin matriks sistemlerde üretim esnasında ısıl işlem uygulanmış olduğundan
restorasyonun yapım aşamasında ilave bir ısıl işleme gerek kalmaz. Rezin matriks
seramiklerin organik içeriklerine göre üç alt gruba ayırmak mümkündür: Rezin
nanoseramikler, rezin matriks içinde cam seramikler, rezin matriks içerisinde zirkonya silika
seramikler [17].
Rezin Nanoseramikler
Bir rezin nanoseramik olan Lava Ultimate (3M ESPE, Seefeld, Almanya) 2012 yılında
kullanılmaya başlanmıştır. Materyal ağırlığının %80’ini inorganik kısım oluşturmaktadır.
İçeriğinde 20 nanometre çapında silika parçacıkları, 4-11 nanometre çapında zirkonya
nanopartikülleri ve bunların kümelendirildiği zirkonya silika doldurucular bulunmaktadır.
Organik kısım ise Bis-GMA, UDMA, Bis-EMA, TEGDMA monomerlerinden oluşan rezin
matrikstir. Rezin matriks ve nanomer yapı arasındaki kimyasal bağlantı, blokların üretimleri
aşamasında yapıya katılan silan ile sağlanır [46]. Lava Ultimate’ de yüksek oranda
desimantasyonla karşılaşılması sonucunda firma tarafından 2015 tarihi itibariyle
kaldırılmıştır. Yapılan güncel çalışmalar sonucunda da özellikle tek implant üstü
restorasyonlarda desimantasyon problemiyle karşılaşıldığı belirtilmiştir. Bu problemin,
materyalin esnek yapısı nedeniyle restorasyon içerisinde oluşan stres birikiminin simantasyon
alanına aktarılmasından kaynaklanabileceği tahmin edilmektedir [47]. Rezin nanoseramik
blokların kullanımına veneer, inley ve onley (iç retantif eleman ile birlikte) restorasyonların
yapımında devam edilmektedir [48].
2014 yılında piyasaya sürülen Cerasmart (GC, Tokyo, Japonya) bu grubun bir diğer
örneğidir. Firma bu seramiği, kuvvet absorbe eden esnek nanoseramik CAD/CAM blok
olarak tanıtmıştır. İnorganik kısmı ağırlıkça %71 oranındadır. İçeriğinde 20 nanometre
çapında silika, 300 nanometre çapında ise baryum cam nano doldurucular bulunmaktadır.
Organik kısmı ise Bis-MEPP, UDMA, DMA’dan meydana gelir. Yapısındaki partiküller
görece küçüktür ve homojen dağılım gösterirler. Bu sistemlerle hazırlanan seramiğin marjinal
uyumu çok iyidir. Yapılan bir çalışmada Cerasmart blokların rezin matriks seramikler
içerisinde en yüksek bükülme direncine sahip olduğu belirtilmiştir [49].
Rezin nanoseramikler, cam seramiklere kıyasla daha az kırılgandırlar ve dentine yakın
elastisite modülüsüne sahiptirler. Frezeleme işlemi esnasında oluşabilecek kırık ve çatlaklara
esnek yapıları sayesinde direnç gösterirler. Geleneksel CAD/CAM bloklara göre parlak yüzey
bitimlerini daha uzun süre koruyabilirler [50].
Rezin Matriks İçinde Cam Seramikler
Dentine benzer elastik modülüsü olan kompozitler ve mineye yakın elastik modülüsü
olan feldspatik seramikler birleştirilerek, ideal bir restoratif materyal üretilmesi bazı
araştırmacılar tarafından önerilmiştir [51]. 2013 yılında CAD/CAM sitemleri ile kullanılmak
üzere üretilen Enamic (VITA, BadSackingen, Almanya) ‘hibrit seramik’ olarak adlandırılır ve
bu grubun en bilinen örneklerindendir. İçeriğinin ağırlıkça %86’sı alüminyum oksitle
zenginleştirilmiş feldspatik seramikten oluşur, organik matriksi ise UDMA ve TEGDMA
monomerleri içerir [52]. Bu materyalde, düşük viskoziteli polimer yapı kapiller hareket
yardımıyla kısmi sinterize seramik partikülleri arasına infiltre edilmiştir. Yapıdaki porözitenin
13
artması bükülme direncini arttırırken, elastik modülüsünü ve sertliğini azaltmıştır [53].
Bükülme direnci ortalama 140 MPa, elastik modülüsü ise ortalama 28 GPa’dır. Dentine yakın
sertliğe sahip olması nedeniyle karşıt dişte aşınma sorunu ortadan kalkar, bunun yanı sıra
düşük sertliği bu blokların çok daha hızlı frezelenmesine imkân tanır [54]. Diş üstü ve implant
üstü kuronlarda, inley, onley ve veneer yapımında kullanıma uygundur [53].
Rezin Matriks Zirkonya-Silika Seramik
2000 yılında tanıtılan bu materyallerin içeriği %85 oranında inorganik, %15‘lik kısmı
ise farklı monomerlerden oluşan organik matriksten oluşur. İnorganik kısmı ultra ince
zirkonya-silika partikülleri oluşturur. Bu partiküller BISGMA, TEGDMA ve patentli üçlü
başlatıcı sistemin oluşturduğu polimer matriksle çepeçevre sarılmıştır. Diğer rezin matriks
seramiklere benzer olarak daha konservatif diş preparasyonuna imkân tanırlar. Renklendirme,
bitim ve polisaj uygulamaları kolaydır. Ağız içerisinde rahatlıkla uyumlandırılabilirler.
Bükülme dirençleri ortalama 150 MPa değerindedir. Karşıt dişte fazla aşınmaya neden
olmazlar. İnley, onley, veneer ve kuron restorasyon yapımına uygundurlar [55].
4.TAM SERAMİK SİSTEMLERDE KARŞILAŞILAN BAŞARISIZLIKLAR
4.1.Mekanik Özellikler
Kırılma dayanımı, bir cisme belli bir miktarda kuvvet uygulanmasını takiben kırıldığı
andaki gerilim miktarı olarak tanımlanır. Kırılgan materyaller, gerilim kuvvetlerine, baskı
kuvvetlerine kıyasla daha dayanıksızdır. Seramikler bu gruba giren materyallerdir, çok sert,
rijit ve kırılgan özellik gösterirler. Çiğneme kuvvetlerinin etkisiyle, çekme, eğilme,
makaslama ve sıkışma kuvvetlerine maruz kalırlar ve bu kuvvetlerin oluşturduğu gerilimler
materyalde ya da bağlantı bölgelerinde kırılma ve kopmalara neden olur [56]. Klinik
çalışmalara göre tam seramiklerde komplikasyon görülme olasılığı %8’dir ve bu oranın en
önemli kısmını kırılma ve çatlamalar oluşturmaktadır [57]. Bunlar; alt yapı ve/veya üst yapıda
kırılma, dayanak yapıda kırılma, üst yapıda çatlak veya kopma olması şeklinde meydana
gelebilir [58].
15 yılı kapsayan klinik takip çalışmalarının sonucunda metal destekli seramik
restorasyonların başarısı; simantasyondan sonraki 5 yıl için ortalama %98, 10 yıl için %90 ve
15 yıl için %85 olarak belirtilmiştir [59]. Bununla birlikte çalışma sonuçlarının ortalamasına
göre tam seramik restorasyonların başarısı; simantasyondan sonraki 2-5 yıl için %88-100, 5-
14 yıl için ise %84-97 arasında bulunmuştur [16].
Diş hekimliğinde kullanılan seramikler, baskı kuvvetlerine karşı dirençli, çekme
kuvvetlerine karşı ise zayıftır. Yani seramiğin başlıca olumsuz özelliği, düşük çekme
dayanımıdır. Buna neden olan ise seramikteki internal çatlaklardır (Griffith çatlakları).
Çekme dayanımı ortalama 20- 60 MPa iken, baskı dayanımı ortalama 350-550 MPa’dır.
Materyal, atomları arasındaki yüksek bağlanma kuvveti olmasına rağmen, %0,1’den büyük
boyutsal değişimlerde deformasyona uğrayıp kırılır. Çekme ya da makasla kuvvetleri
karşısında plastik deformasyona uğrayamayan kovalent bağlar seramiğin kırılmasına sebep
olur. Materyalin elastik kapasitesini aşan yükler uygulandığında seramiğin yapısındaki
moleküller, metalin aksine, atomik yüzey boyunca kayamaz. Bu tip yükler, genelde stres
yoğunluğunun en yüksek olduğu mikro yapısal çatlak noktalarında kırıklarla sonuçlanır [60].
Land [61] tarafından üretilen ilk felspatik seramiğin ardından hem hekimler hem de
hastalar tarafından metal içermeyen estetik materyallere ilgi artmıştır. 1965’te Mclean [62],
14
feldspatik porselene alüminyum ilavesi kavramını ortaya atmış ve bu sayede feldspatik
porselenin mekanik ve fiziksel özelliklerini geliştirmeyi amaçlamıştır. Ancak bu şekilde
üretilen seramiğin kullanımı da sınırlı olmuştur. Çünkü materyalde kırılganlık, yapısındaki
çatlakların kolayca ilerlemesi, düşük germe dayanımı ve zayıf direnç gibi başarısızlıklarla
karşılaşılmıştır [63]. Sonuçta zamanla geleneksel diş hekimliği seramikleri geliştirilmiş ve
güçlendirilmiştir. 1988’ de Christel [64] tarafından femur kemiğinin başının zirkonyadan
üretilmesiyle, zirkonya bilimsel olarak kabul edilmiştir. 90’lı yılların başlarında zirkonya
uygulamaları artmaya başlamıştır [65].
Tablo 1.Seramiklerin kırılma direnç değerleri [66]
YAPISI SERAMİK KIRILMA DİRENCİ
FELDSPATİK
Nobel Rondo Press 120 MPa
Vitablocs Mark II 152 MPa
Sirona Cerec in-Lab Blocks 152 MPa
Vitablocs TriLuxe 152 MPa
LÖSİT
Finesse All-ceramic 125 MPa
IPS Empress Esthetics 160 MPa
Kavo Everest G-Blank 125 MPa
Ivoclar ProCAD 140 MPa
IPS Empress CAD 160 MPa
LİTYUM DİSİLİKAT IPS e.max Press 350 MPa
IPS e.max CAD 360 MPa
CAM İNFİLTRE
In-Ceram Spinell classic 350 MPa
In-Ceram Spinell CAD-CAM
In-Ceram Alumina classic 500 MPa
In-Ceram Alumina CAD-CAM
In-Ceram Zirconia classic 600 MPa
In-Ceram Zirconia CAD-CAM
ALÜMİNYUM OKSİT Vita In-Ceram 2000 AL Cubes 550 MPa
Procera AllCeram 610 MPa
ZİRKONYUM OKSİT
3M Espe Lava Zirconia
900-1200 MPa
Vita In-Ceram 2000 YZ Cubes
Cercon Zirconia
Procera AllZircon
Kavo Everest Z-Blank
DC-Zirkon
15
4.1.1.Zirkonya ve Dayanıklılığını Etkileyen faktörler
Zirkonyanın gren boyutları çok küçüktür, <0,5-0,6 μm değerindedir [67]. Kristal
yapısı uzayda üç farklı formdadır. Bunlar monoklinik, tetragonal ve kübik fazlardır. Zirkonya
1170 °C’ye kadar monoklinik fazdadır, 1170- 2370°C arasında tetragonal faza geçer, bu
sıcaklığın üzerinde ise kübik faza dönüşür. Ergime noktası 2680°C’dir ve bu sıcaklığa kadar
kübik fazda bulunur [68]. Zirkonya fırınlama ısısında tetragonal, oda sıcaklığında ise
monoklinik fazdadır [69]. Fırınlamadan sonra soğuma esnasında t→m faz dönüşümü
meydana gelir. Bu sırada %3-5’lik hacim artışı olur. Hacim artışı yapıda mekanik dayanıma
olumlu katkı sağlayan baskı gerilimleri meydana getirir. Ancak bu dönüşüm kontrollü
olmalıdır aksi halde hacim artışı ileri derecede kırıklara sebep olabilir. Zirkonya yapısındaki
maksimum monoklinik faz oranının %25’i aşmaması gerektiği bildirilmiştir [70]. Bu yüzden
zirkonyanın oda sıcaklığında tetragonal fazda stabilize edilmesi amaçlanmıştır [71]. Zirkonya
yapısına kalsiyum, magnezyum, alüminyum, itriyum veya cerium gibi metal oksitler
eklenerek tetragonal kristal yapıyı oda sıcaklığında stabilize etmek hedeflenmiştir [36,69].
İtriyum oksit, saf zirkonyayı oda sıcaklığında, tetragonal fazda stabilize eder ve parsiyel
stabilize edilmiş zirkonyayı oluşturur [72].
Fakat her ne kadar tetragonal faz oda sıcaklığında stabilize edilse de bu faz aslında
‘metastabil’dir. Faz dönüşümü geri dönebilen bir olgudur. Yani zirkonya belli koşullar altında
tetragonal fazdan tekrar monoklinik faza dönebilir. Yapısında t-m faz dönüşümünü
sağlayabilecek enerji mevcuttur. Aşındırma gibi yüksek lokalize stresler altında, kumlamada
ve ısıl yaşlandırmada monoklinik faza dönüşüm gerçekleşebilir [73,74]. Bu dönüşümle %3-4
oranında lokal hacim artışı meydana gelir. Kristaller etkili şekilde büyür ve çatlak çevresinde
baskı gerilimleri oluşturur. Bu stresler sayesinde mikro çatlakların ilerlemesi durdurulur ve
zirkonyanın dayanımı da artar. İşte bu tetragonal fazdan monoklinik faza dönüşüme,
‘tranformasyon doygunluğu’ denir [75]. Fakat yapılan çalışmalarda bu mekanizmanın sadece
mikro çatlakların yayılmasını zorlaştırdığı tespit edilmiştir. Mikro çatlakların oluşmasını ve
ilerlemesini engellemediği belirtilmiştir [40]. Transformasyon doygunluğu Lughi ve Sergo V.
[74] tarafından materyalin bir çatlak mevcudiyetinde gelen yüklere karşı koyabilme kapasitesi
olarak tanımlanmıştır. Bu mekanizma başka hiçbir diş hekimliği seramiğinde gözlenmez.
Dönüşüm doygunluğu özelliğinden dolayı zirkonya esaslı seramiklerin kırılma dayanımı diğer
seramiklerden daha yüksektir.
Zirkonyanın bir diğer özelliği ise düşük ısılarda bozulmadır. Zirkonyanın kendi
yapısında var olan ve düşük ısılarda (150-400 °C) özellikle suyun varlığında, kristallerin
spontan olarak tetragonal fazdan daha zayıf olan monoklinik faza geçmesi ve böylece
zirkonyanın fiziksel özelliklerinin zayıflamasına neden olan durumdur [76]. Tetragonal
fazdan monoklinik faza dönüşüm, transformasyon doygunluğu mekanizmasına yol açarken
aynı zamanda materyalin faz bütünlüğünü tehlikeye atıp düşük ısılarda bozulma fenomenine
yatkınlığı da artırmaktadır. Bu durum Y-TZP partiküllerinin yüzeyden atmasına ve mikro
çatlak oluşumuna sebep olup zirkonyada erken dönemde başarısızlıklara yol açabilmektedir
[75].
Zirkonyada karşılaşılan bir diğer kavram ise zirkonyanın yaşlanmasıdır. Bu kavram
metastabil tetragonal fazın monoklinik faza devamlı olarak dönüşmesiyle zirkonyanın
mekanik özelliklerinin bozulmasını ifade eder. Bu davranışın su buharı varlığında 200ºC
üzerindeki sıcaklıklarda meydana geldiği bildirilmektedir [36].
Y-TZP’nin yaşlandırma aşamaları Swab [77] tarafından şöyle özetlenmiştir:
16
1. En kritik sıcaklık aralığı 200ºC ile 300ºC arasındadır.
2.Yaşlanma ile zirkonyanın dayanımı, doygunluğu ve yoğunluğu azalmakta, monoklinik faz
içeriği ise artmaktadır.
3.Materyaldeki mikro-makro çatlaklar sebebiyle yüzeyde meydana gelen tetragonalden
monoklinik faza dönüşüm sonucunda mekanik özellikler olumsuz etkilenmektedir.
4.Tetragonalden monoklinik faza dönüşüm materyalin yüzeyinde başlar ve materyalin
içerisine doğru ilerler.
5.Tanecik büyüklüğünün azalması ve/veya stabilize edici oksit konsantrasyonunun artması
dönüşüm oranını düşürür.
6. Tetragonalden monoklinik faza dönüşüm suda veya buharda artar.
Yaşlanmaya bağlı dayanımın azalma derecesi tüm Y-TZP seramikleri için aynı oranda
değildir. Swab [77], düşük sıcaklıkta su buharı varlığında test edilen 10 materyalde,
uygulanan işlemler sonucunda yalnızca bir örnekte dayanıklılığın aynı kaldığını, diğer tüm
örneklerde ise dayanımın farklı derecelerde bozulma gösterdiğini belirtmiştir. Bu
değişkenliğin test edilen örneklerdeki yttria konsantrasyonu ve dağılımı, tanecik büyüklüğü,
çatlak varlığı ve dağılımı gibi yapısal parametrelerdeki farklılıklara bağlı olduğu açıklanmıştır
[36]. Ayrıca Y-TZP’nin stabilitesini kübik fazın varlığının da etkilediği bildirilmiştir.
Yaşlanma ile birlikte yüzeyde pürüzlenme ve mikro çatlak oluşumu gözlenebilmektedir.
Sonuç olarak yaşlanma, zirkonyanın mekanik özelliklerini olumsuz etkilemektedir [78].
4.1.2.Materyal Özelliklerinin Dayanıklılığa Etkisi
Tam seramik restorasyonların direncini kullanılan seramik materyalin tipi, materyalin
kalınlığı, alt ve üst yapının bağlanma gücü ve restorasyon dizaynı etkilemektedir [79].
Materyalin Tipi
Materyallerin sahip olduğu farklı fiziksel özellikler kırılma dayanımını önemli
derecede etkilemektedir. Alümina esaslı seramiklerin (In Ceram alümina, Vita Zahnfabrik)
kırılma tokluğu ve direnç değerleri; lösitle güçlendirilmiş cam seramiklerden (IPS Empress),
feldspatik porselenden (Vita Block Mark II) ve modifiye edilmiş alüminyum alt yapı
seramiklerinden (In Ceram Spinell) daha yüksektir [80]. Yapılan çalışmalarda zirkonya ile
modifiye edilmiş alümina seramiğin (In Ceram Zirkonia), In ceram Alüminadan daha yüksek
kırılma tokluğu ve bükülme direncine sahip olduğu belirtilmiştir [81]. Y-TZP esaslı alt yapı
sistemlerinde ise bükülme dirençleri 900-1200 MPa arasında bulunmuştur. Kırılma
dayanımları ise alüminöz altyapı sistemlerinin yaklaşık 2 katı, lityum disilikat içeren
sistemlerin ise yaklaşık 3 katı değerindedir [36].
Zamanla geliştirilen monolitik zirkonyalar ise itriyum ile kısmi olarak %0,01 oranında
stabilize edilmiştir. Bu sayede materyal yüksek bükülme direnci (1570 MPa) ve yüksek ısıya
dayanma gücüne (26000°C) sahiptir. Özellikle ısıya karşı olan bu direnç, monolitik
zirkonyanın yüksek boyutsal stabilite göstermesini sağlamaktadır [41]. Ayrıca monolitik
zirkonya restorasyonlar, CAD-CAM tekniğinde kullanılan önceden sinterlenmiş homojen
bloklar kullanılarak üretilirler, bu da malzeme kalitesini artırır ve üretim süresi kısalır.
Yüksek dayanım özelliği nedeniyle 0,5 mm malzeme kalınlığına izin verir. Böylece doğal
17
dişleri preperasyon sırasında korur. İnteroklüzal alanın kısıtlı olması durumunda da tam
seramik restorasyonların kullanılmasına imkân tanır [82].
Alt Yapı ve Üst yapı Materyalinin Bağlanma Gücü
Geliştirilmiş olan tam seramikleri genel olarak iki ana gruba ayırmak mümkündür.
Birinci gruptaki seramikler tek katmanlı ve homojen yapıdadır. Yapısına kristal katılarak
güçlendirilmiş cam seramikler ve onlardan sonra geliştirilen monolitik zirkonya malzemeleri
bu grupta yer alır [27]. İkinci grupta ise alt ve üst yapıdan oluşan çift katmanlı seramikler yer
alır. Alt yapı, yüksek dayanım seramiklerinden oluşur ve metal alaşım alt yapı yerine
kullanılır. Alt yapı malzemeleri olarak alümina ve zirkonya gibi yoğun sinterlenmiş
polikristalin malzemeler kullanılmaktadır. Üst yapı ise kuron restorasyonuna uygun formu
veren estetik porselenden oluşur [40]. Alt yapı materyali olarak kullanılan zirkonya
seramikler opak beyaz renklerinden dolayı feldspatik porselenlerle veneere edilerek
kullanılırlar [41].
Çift katmanlı seramiklerde, alt yapı ve üst yapı arasındaki bağlantı kuvveti
restorasyonun başarısında önemli rol oynamaktadır. Seramik alt yapı üst yapıya göre anlamlı
derecede dayanıklı olduğu için, bağlantı kuvveti de başarıda etkili bir faktördür [79]. Üst yapı
seramiğinin başarısı, alt yapı materyaline olan adezyonu ve mekanik bütünlüğüne bağlıdır. Alt
yapı ile üst yapının mekanik özellikleri birbirine uygun olursa uzun süreli bir bağlantı
sağlanabilmiş olur. Üst yapı seramiğinin delaminasyonu ve koheziv kırıklar tam seramik
restorasyonlarda karşılaşılan yaygın bir başarısızlık tipidir. Delaminasyon, üst yapı
seramiğinin alt yapı materyalinden tabaka halinde ayrılması ya da bu iki tabaka arasındaki
adeziv başarısızlık olarak tanımlanabilir [83]. Alt yapı-üst yapı arasındaki zayıf bağlantı ya
da zayıf bir üst yapı seramiğinin kullanılması delaminasyona yol açar. Ayrıca alt yapı ile üst
yapı arasındaki ısısal genleşme katsayısı uyumsuzluğu, hastaya bağlı faktörler, erken temas
noktalarından kaynaklanan dinamik yükler, uyumlu bir oklüzyonun olmaması, restorasyonun
uygun olmayan geometrisi, materyalin özellikleri, materyalin yorgunluğu, alt yapı desteğinin
yetersiz oluşu ve seramik içi defektler gibi birçok faktör de delaminasyona yol açabilmektedir
[79].
Üst yapı hazırlama yöntemleri hem üst yapı seramiğinin özelliklerini hem de alt yapı-
üst yapı sistemini bir bütün olarak etkilediği için üst yapıda karşılaşılan kırıkla ilişkili
bulunmuştur [84]. Tabakalama ya da presleme tekniği ile zirkonyum oksit alt yapı ve üst yapı
seramiğinin bağlantısı sağlanabilmektedir. Tabakalama tekniğinde, estetik özellikleri yüksek
olan üst yapı materyali, daha kuvvetli olan alt yapıya tabakalar halinde uygulanır ve pişirilir.
Fırınlama işleminden sonra yapıda %25-30 oranında büzülme gözlenir. Büzülmenin telafisi
için veneer seramik ilavesi ve pişirilme işlemlerinin tekrarlanması gerekir. Ancak bu
durumda, seramiğin yeniden ısıtılma-soğutulma işlemlerinden geçirilmesi yapıda iç stresler
oluşturur. Bu stresler mekanik özellikleri olumsuz etkiler [85]. Ayrıca bu teknikte seramik
tabakasının homojen olarak uygulanmaması seramikte çatlak ve kırıklara yol açabilmektedir.
Yani sonuç olarak dental teknisyenin becerisi ve tecrübesi, seramiğin fırınlanma sayısı ve
süresi gibi faktörler, tabakalama yönteminin başarısını etkilemektedir [86].
Presleme tekniğinde ise yüksek dayanıma sahip zirkonya alt yapılar ile gelişen cam
seramiklerin olumlu özelliklerinin birleştirilmesi amaçlanmıştır. Isı ile presleme tekniğinin
kontrollü bir yöntem olması veneer seramiklerinde işleme sırasında oluşan hataları azaltmıştır.
Bu yöntemde hazırlanan mum modelaj ile ağız içinde gerekli düzenlemeler ve ilaveler
kolaylıkla yapılabilmektedir. Bitim formu tek pişirilmede elde edilir. Böylece tabakalama
tekniğindeki devamlı fırınlama işleminin getirdiği olumsuzluklar ortadan kalkmış olur. Bu
18
teknikte seramiğin basınç altında şekillendirilmesi ile homojen, küçük partiküllü ve yoğun bir
yapı elde edilmiş olur. Ancak estetik özellikleri tabakalama tekniğiyle oluşturulan seramiklere
göre daha düşüktür [85].
Aboushelib ve ark. [87] çift tabakalı sistemlerle ilgili çalışmalarında, tek tip zirkonya
altyapı (Cercon) ve 7 farklı üstyapı seramiği (Ceram S, Ceram Express, Rondo Dentine,
Rondo Shoulder, Lava Dentine, Sakura Interaction ve deneysel preslenebilir seramik)
arasındaki mikro-çekme bağlanma kuvvetini değerlendirmişlerdir. En yüksek değerler Rondo
Dentin (41,1 MPa) ve Ceram Express’te (38,6 MPa) bulunmuştur. Ayrıca alt yapı ile üst yapı
arasında tercihen kullanılan liner materyalinin de etkisini de araştırmışlardır. Liner materyali
zirkonyanın beyaz rengini maskelemek ve altyapı ile üstyapı tabakaları arasındaki bağlanma
kuvvetini artırmak amacıyla kullanılmaktadır. Sakura Interaction, Ceram S ve Lava
seramiklerinde liner materyalinin kullanılması tavsiye edilmektedir. Preslenebilir üst yapı
seramiklerinde (Rondo Dentin, Ceram Express) ise liner uygulaması tavsiye edilmemektedir.
Çünkü yapılan çalışmalarda bağlanma kuvvetini önemli derecede zayıflattığı ve üstyapının
delaminasyon riskini önemli oranda arttırdığı ifade edilmektedir [88].
Aboushelib ve ark. [79] bir diğer çalışmasında Cercon altyapı yüzeyinin
cilalanmasının ve yüzeye liner uygulanmasının etkisini incelemişlerdir. Alt yapı yüzeyinin
cilalanmasının bağlanma kuvvetine bir etkisi olmadığı sonucuna varmışlardır. Liner
uygulanmasının ise Cercon altyapıda bağlanma kuvvetini, neredeyse iki katına çıkardığını
tespit etmişlerdir (16,9 MPa’dan 29 MPa’ ya çıkmıştır).
Ayrıca zirkonyum oksit alt yapı ile veneer porseleni arasındaki mekanik retansiyonu
artırmaya yönelik pürüzlendirme işlemleri yapılabilir. Bu işlemler sayesinde materyalin yüzey
alanı, yüzey enerjisi ve yüzey ıslanabilirliği arttırılmış olur [89]. Pürüzlendirme için
uygulanan yüzey işlemleri; kumlama, aşındırma, tribokimyasal silika kaplama, silan bağlayıcı
ajanların uygulanması ve lazerle pürüzlendirme şeklinde sıralanabilir.
Kumlama işlemi; materyallerin yüzey temizliğinin sağlanması, mikro retantif yapıların
ve yüzey alanlarının artırılması için yapılır. Laboratuvar aşamasında konvansiyonel olarak
uygulanır ve birçok seramik tipinde kullanılabilir. Bu işlem 50-250 μm’lik alüminyum oksit
(Al2O3) tozları kullanılarak, 4-6 atmosfer basınç altında kumlama cihazında gerçekleştirilir,
sonucunda mekanik retansiyon için çentikler meydana gelmektedir. İşlem sonrasında oluşan
mikroçatlaklar, alüminyum oksit tozlarından etkilenmiş olan tabakada tetragonal fazdan
monoklinik faza dönüşüme ve sıkıştırıcı streslerin oluşmasına neden olmaktadır [90]. Kim ve
ark. [91], Al2O3 ile kumlama işleminin, liner uygulamalarına göre zirkonya alt yapı ve üst
yapı seramiği arasındaki bağlantı dayanımını arttırdığını belirtmişlerdir. Ancak Uludamar ve
ark. [92], alüminyum partiküllerinin, zirkonya yüzeyine gömülme riski olduğundan ve bu
nedenle zarar verebileceğinden bahsetmişlerdir. Altyapının alüminyum oksit tozları ile
kumlanmaması gerektiğini bildirmişlerdir
Aşındırma işlemi ise alt yapının işlenmesi ve uyumlandırılması sırasında teknisyen
tarafından, ağız içinde kontroller sırasında ise diş hekimi tarafından sıklıkla uygulanmaktadır.
Porselen yüzeyinin elmas frezlerle aşındırılması sonucunda mekanik bağlantı sağlanmakta ve
elmas frezler kullanıldığında diğer yöntemlere göre gözle görülebilir şekilde daha pürüzlü
yüzeyler oluşmaktadır. Aşındırma işlemi ile rezin siman ile porselen arasındaki bağlantının
arttığı bildirilmiştir [28]. Aşındırma ve kumlama gibi eksternal kuvvetler zirkonyada
tetragonal fazdan monoklinik faza dönüşüme neden olurlar [90]. Küçük grenli elmas frezlerle
yapılan aşındırmalar sonucunda zirkonyanın bükülme direnci artarken, kalın grenli frezlerle
(150µm gren boyutuna sahip elmas frez) yapılan aşındırmalar sonucunda bükülme direncinde
19
azalma gözlenmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda, aşırı ısınmanın eşlik ettiği aşındırma
işlemlerinde ise tersine faz dönüşümü meydana geldiği ve zirkonyanın dayanımında azalmaya
neden olduğu bildirilmiştir [93].
Zirkonyum oksit altyapı ile üst yapı arasındaki retansiyonu artırmak için uygulanan
tekniklerden biri de silika kaplama yöntemidir. Zirkonya seramikler cam fazı içermedikleri
için silan uygulamasında kimyasal bağlanmayı sağlayabilmek amacıyla bu yöntem
geliştirilmiştir. Tribokimyasal silika kaplama yöntemi, metal alaşımlar ve alümina-zirkonya
esaslı seramiklerin yüzeylerini silika kaplamak için yaygın olarak kullanılmaktadır. Cojet ve
Rocatec sistemleri (3M ESPE, seefeld, Deutchland) bu amaç için en yaygın kullanılan
sistemlerdir. Silika ile modifiye edilmiş 30 μm boyutundaki alüminyum oksit partikülleri, 2,8
bar basınçla 10 mm uzaklıktan 15 saniye püskürtüldüğünde, yüzey küçük silika partikülleri ile
kaplanır. Sheila ve ark.’nın 2011 çalışmasına göre bu yöntem ile hem mikromekanik
retansiyon sağlanır hem de tetragonal faz monoklinik faza dönüşür [94].
Silan bağlayıcı ajanların uygulanması ile de seramiğin adeziv siman ile bağlantısını
sağlamak amaçlanmaktadır. Ayrıca Yoshida ve ark.’nın 2006 çalışmasına göre silanların,
düşük viskoziteli rezin simanlarla birlikte kullanıldığında mikromekanik retansiyonu da
arttırdığı düşünülmektedir [94].
Lazerle pürüzlendirmenin incelendiği çalışmalarda itriyum stabilize zirkonyum oksit
alt yapılar üzerine Er: YAG lazer uygulanmasının, bağlanmayı anlamlı derecede arttırdığı
saptanmıştır. Aynı zamanda lazer uygulamasının bağlantı ara yüzeyinde mikrosızıntıyı
azaltıcı etkisinin olduğu da bildirilmiştir [95].
Aboushelib ve ark. [96], seramik sistemleri arasında en düşük bağlantı direncinin Y-
TZP alt yapılarda olduğunu belirtmişlerdir. Y-TZP alt yapılı seramiklerde yüzey
pürüzlendirme işlemlerinin diğer seramiklere göre daha zor yapılması buna sebep olarak
gösterilmiştir.
Son yıllarda, çift tabakalı sistemlerde karşılaşılan chipping denilen kopma ve koheziv
kırılmaların önüne geçmek için CAD/CAM sistemleriyle üretilen, veneer porselene gerek
duyulmayan, yalnızca tek bir materyalden üretilen monolitik kuronlar geliştirilmiştir. Ayrıca
hızlı prototipleme (dosya bölme tekniği, CAD-ON™) yöntemi ile de bu başarısızlıklar
giderilmeye çalışılmaktadır [97]. Bu yöntemlerle üst yapı seramiğinin fırınlama ve soğuma
sıcaklıkları, teknisyen deneyimi gibi faktörler elimine edilmiştir. Konvansiyonel tabakalama
ve presleme yöntemlerinde görülen termal genleşme katsayısı uyumsuzluğundan doğan
problemler de en aza inmiştir [98]. Yapılan çalışmalar sonucunda hızlı prototipleme yöntemi
sayesinde, alt yapı ve üst yapının bağlayıcı tiksotrofik cam seramik materyal ile
birleştirilmesinin, üst yapı kırığı gözlenme sıklığını önemli derecede azalttığı belirtilmektedir
[97].
Materyalin Kalınlığı
Çift katmanlı seramiklerde çatlak başlangıç bölgesinin ve potansiyel kırıkların
kontrolünde, alt yapı ile üst yapı kalınlık oranı çok önemli bir faktördür. Seramik alt yapı
kalınlığının üst yapı kalınlığına oranı, çatlak ilerlemesini ve olası başarısızlıkları belirleyen
temel faktördür. Başarı için bu tabakalar belirli ölçülerde kalınlaştırılmalı ve üst yapı
seramiğinin baskı gerilimlerine, alt yapı seramiğinin ise germe gerilimlerine maruz kalması
sağlanmalıdır. Seramik alt yapı materyalinin kalınlığı artırılırken bu durum restorasyonun
aşırı konturlu olmasına ya da dişten fazla madde kaldırılmasına sebep olmamalıdır [16].
20
Wakabayashi ve Anusavice [99] yaptıkları çalışmalar doğrultusunda, alt yapı-üst yapı
kalınlığı ile ilgili şu sonuçlara ulaşmıştır:
• Alt yapı/üst yapı tabaka kalınlıklarının birbirine yakın olması üst yapıda baskı, alt yapıda
ise germe gerilimi oluşturur.
• Alt yapı/üst yapı kalınlığı arttıkça çatlak başlangıcı üst yapıdan alt yapı bölgesine geçer.
• Alt yapı/üst yapı kalınlığı oranının 3/2’den fazla olması kırık hattının restorasyon
boyunca uzanmasına neden olur.
Ayrıca yapılan araştırmalar sonucunda anatomik tasarıma sahip alt yapıların, üst yapı
porseleni ile sınırlı kalan porselen kırığını azaltmakta daha başarılı olduğu ortaya çıkmıştır.
Birçok araştırmacı veneer porselen kalınlığının her yerde tutarlı kalınlıkta olmasının
materyaldeki rezidüel stresin daha iyi yayılmasına neden olacağını belirtmiştir [71,100].
Materyalin Elastiklik Modülüsü
Kırılma dayanımını etkileyen faktörlerden bir diğeri de materyalin elastiklik
modülüsüdür. Bu terim, bir malzemeye gerilim ya da baskı kuvveti uygulandığında,
materyalin elastiklik sınırları dahilindeki sertliğini ifade eder. Yani elastiklikten daha çok
katılığı ifade eden bir özelliktir [101]. Alt yapı-üst yapı bileşimindeki stres dağılımında, alt
yapı materyalinin elastik modülüsünün etkili olduğu belirtilmiştir. Fazla yüke maruz kalan
posterior bölgedeki köprü restorasyonlarında yüksek elastik modülüsüne sahip zirkonya alt
yapılar tercih edilmelidir. Zirkonya alt yapıların, daha zayıf olan üst yapı tabakasındaki
stresleri azalttığı ve kuvvetlere karşı dayanımı artırdığı, böylece restorasyonun kullanım
ömrünü artırdığı bildirilmiştir. Studart ve ark. yaptıkları çalışmalarda, alt yapıların elastik
modülüsü değerlerini şu şekilde bildirmişlerdir: Empress2 124,6 GPa, Cercon 219,8 GPa ve
InCeram-Zirconia 300,7 GPa değerindedir [102].
4.1.3.Diş Preperasyonu ve Köprü Sistemlerinin Dayanımı
Tam seramik restorasyonların kırılma dayanımı üzerinde diş preparasyonlarının da
etkisi vardır. Diş preparasyonunda oluşturulan basamak şekli ve farklı kenar bitim şekillerinin
kullanılması kole bölgesindeki seramik kalınlığını değiştirir. Bu durum restorasyonun kırılma
dayanımını da etkilemiş olur [103]. Kama etkisi yapan oluk biçimli basamağa kıyasla ilave bir
marjinal hacim sağlaması sebebiyle dik açılı basamak preparasyonu önerilmektedir. CAD
CAM sistemlerde chamfer ve shoulder tipi basamak tavsiye edilmektedir. Basamağın
preparasyon şekli tam seramik restorasyonun yapımı için kullanılan sisteme bağlıdır. Örneğin
Procera sisteminde metal tarayıcı uç küre şeklinde olduğu için chamfer basamak şekli
oluşturmak gerekirken; CEREC sisteminde her iki basamak preparasyonu da uygulanabilir
[104].
Tam seramik köprü sistemlerinde ise kırılma dayanımını gövde uzunluğu, gövde-çapa
birleşim bölgelerinin şekli, pozisyonu ve boyutu etkilemektedir. Alüminyum oksit ve lityum
disilikat içerikli alt yapı materyalleri kullanılan tam seramik restorasyonlarda gövde-çapa
birleşim bölgesinde kırılmalar gözlenir. Zirkonyum oksit içerikli alt yapı materyalleri
kullanılan tam seramik restorasyonlarda ise kırılmalar çoğunlukla üst yapı porseleninde
koheziv olarak gerçekleşmektedir. Tam seramik köprüler için en uygun tasarım dayanak
yüksekliğini ve yüzey alanını arttırmaya yönelik olmalıdır [16]. FEM (Sonlu elemanlar
gerilme analizi) çalışmaları sonucunda, dayanak yüksekliği en az 3-4 mm olan
21
restorasyonlarda gerilim seviyelerinin azaldığı ve gereken dayanımın da sağlanabildiği ortaya
çıkmıştır [66]. Birleşim bölgelerinin alanı ise örneğin; Procera (Nobel Biocare, İsveç) sistemi
için en az 6 mm², Lava (3MESPE, ABD) sistemi için en az 9 mm² ve Cercon (Dentsply,
ABD) sistemi için en az 7-11 mm² olarak tespit edilmiştir [105]. Sailer ve ark [107]., 5 üyeli
zirkonya alt yapıların, yeterli dayanıklılığı gösterebilmesi için gövde-çapa birleşim bölgesi
alanının 11 mm2 ve üstü olması gerektiğini belirtmiştir.
Yapılan bir çalışmada [108] monolitik ve zirkonya destekli seramik restorasyonların 2
yıllık klinik başarısı değerlendirilmiştir. Çalışmaya posteriorda her iki yarım çenede simetrik
3 üyeli, tek molar gövdeli sabit protetik restorasyon dahil edilmiştir. Monolitik ve çift
tabakalı restorasyonların kenar ve iç uyumları karşılaştırıldığında çift tabakalı zirkonya
restorasyonların uyumu anlamlı olarak daha iyi bulunmuştur. Ayrıca premolar dayanağının iç
ve kenar uyumu, molar dayanaktan anlamlı olarak daha başarılı bulunmuştur.
Restorasyonların karşıt dişi aşındırma ve aşınma değerleri incelendiğinde, monolitik
restorasyonların karşıt dişi anlamlı olarak daha fazla aşındırdığı gözlenmiştir.
Zirkonya esaslı restorasyonlar sabit parsiyel köprü protezleri için önerilmektedir.
Çünkü alümina ve lityum disilikat esaslı seramiklere göre dayanımları daha yüksektir [88].
Florapatit cam seramik (IPS Eris) ile birlikte kullanılan lityum disilikat esaslı cam seramikler
(IPS Empress 2) ise posterior bölgede sabit parsiyel köprü protezleri için önerilmez. Çünkü bu
tip bir restorasyon alt yapı ile üst yapı seramiğinin bağlantı bölgesinde, çatlak ilerlemesini
durduran bir mekanizmaya sahip değildir [109].
Zirkonya esaslı köprü restorasyonlarında bağlantı bölgesinin kaplanmaması tavsiye
edilmektedir. Çünkü çok üyeli köprülerde bağlantı alanının gingival kısmında, çiğneme
esnasında yüksek çekme gerilimleri oluşur ve üst yapı seramiklerinin çekme dayanımı,
dayanıklı altyapı materyalinin çekme dayanımına göre daha azdır [109]. Ayrıca
restorasyonların gingival embrazürlerini oluştururken keskin kontürlerden ziyade, geniş açılı
kurvatürler oluşturmak yük altındaki stres yoğunluğunu azaltmakta ve restorasyonun kırılma
dayanımını artırmaktadır [110].
4.1.4.Farklı Bitim İşlemlerinin Dayanıklılığa Etkisi
Restorasyonlardaki pürüzlü yüzeyler kırılmaya yatkınlığı artırır, korozyona sebep olan
çekirdeklenme bölgeleri oluşturabilir, plak birikimini kolaylaştırır ve estetiği olumsuz yönde
etkiler. Hem yüzeydeki pürüzlülüğü azaltmak hem de restorasyon dayanımını artırmak için
çeşitli bitim işlemleri uygulanır [111]. Bu işlemlere aşındırma, glaze, otoglaze, overglaze ve
polisaj örnek verilebilir.
Aşındırma işlemi ile seramik yüzeyinde sıkıştırıcı stres tabakası oluşumu
gözlenebilmektedir. Sıkıştırıcı stres tabakası, aşındırma işleminin yüzeydeki taneciklerin
hareketine sebep olmasıyla oluşmaya başlar. Bu durum, zirkonya seramiklerin bükülme
dayanımını önemli derecede artırabilen baskı streslerini oluşturur. Dayanımdaki bu artış, faz
değiştirmiş zirkonyanın hacmi ve sıkıştırıcı tabakanın derinliği ile orantılıdır. Bu tabakanın
derinliğinin ise aşındırma koşullarına ve zirkonyanın metastabilitesine bağlı olduğu
belirtilmiştir [112].
Aşındırma işlemi sonucunda seramik yüzeyinde çatlak oluşumu da gözlenebilmektedir
Yüzey çatlaklarının ilerlemesi ya da materyaldeki defektlerin kuvvet etkisi altında birleşerek
büyümesi ile restorasyonda kırıklar oluşabilmektedir. Bu nedenle aşındırma işlemi yapılırken
bazı parametreler dikkate alınmalıdır. Bunlardan bir tanesi, gren boyutudur [113]. Bir
22
çalışmada, gren boyutu 25 μm ve 150 μm olan iki ayrı frez kullanılarak aşındırma işlemi
yapılmış, gren boyutu 25 μm olan frezin transformasyon doygunluğunu arttırdığı ve materyali
daha kuvvetli hale getirdiği saptanmış, gren boyutu 150 μm olan frezin ise materyali
zayıflattığı sonucuna varılmıştır [114]. Dikkate alınması gereken diğer parametre de
aşındırmanın hızı ve uygulanan kuvvettir. Aşındırma hızının ve kuvvetinin artırılması,
aşındırma işlemi su soğutması altında yapılsa bile, yüzey çatlakları oluşumuna neden olacak
ve materyalde stres birikimi sonucu dayanıklılığı azaltıcı yönde etki edecektir. Kosmac ve
ark. [115] da yaptıkları çalışma sonucunda, su soğutması olmadan yapılan aşındırma işlemi
sırasında yüksek sıcaklık ve kıvılcım oluştuğunu, materyalin mekanik özelliklerinin olumsuz
olarak etkilendiğini belirtmişlerdir.
Bitim işlemlerinden biri olan glaze (glazürleme), protez terimleri sözlüğünde ‘porselen
yüzeyinin son fırınlama ile camlaştırılması ve böylelikle poröz olmayan, yarı camsı bir yüzey
elde edilmesi’ şeklinde ifade edilmiştir [116]. Glaze işleminde, materyal yüzeyine
uygulanabilen renklendirilmemiş cam partikülleri kullanılır. Glaze uygulanmış yüzey, doğal
dişin parlaklığını ve yapısını taklit edebilir ve plak birikimini de en aza indirebilir. Glaze
işlemi sayesinde yüzeydeki poroziteler ve mikroçatlaklar doldurulur, soğuma sırasında da
materyalin dayanıklılığı artırılmış olur [117]. Ancak yapılan çalışmalarda, glaze tabakasının
kısa sürede yıpranabildiği belirtilmiştir [118,119]. Böylece, materyalin pürüzlü yüzeyi ağız
ortamına açılır. Pürüzlü zirkonya yüzeyi, karşıt dişin minesinde aşınmayı arttırır ayrıca
zirkonya yüzeyinin nemli ağız ortamına direkt olarak açılması düşük ısı bozulmasını da
tetiklemektedir [35]. Bu bozulma maruz kalınan süreyle alakalı olup %4 oranında hacim artışı
meydana gelir. Böylece monoklinik tanecikler etrafında stres oluşumu ve taneciklerde
yüzeyden ayrılma gözlenir. Yüzeyde mikro çatlaklarla birlikte pürüzlülük artar [120].
Yapılan çalışmalar sonucunda zirkonyanın, glaze işlemi esnasında, fırınlamaya ve
neme maruz kalmasının bükülme dayanımını etkilediği ve zirkonyayı düşük sıcaklıkta
bozulmaya duyarlı hale getirdiği belirtilmiştir. Bazı durumlarda, glaze işleminin ardından da
restorasyonun üzerinde ayarlamaların yapılması gerekebilir. Bu uyumlandırmalar yapılırken,
genellikle glaze tabakası kırılır ve restorasyonun yüzey pürüzlülüğü artar. Bu durumda tekrar
glaze yapılması (reglaze) gerekir. Reglaze işlemi için fırınlamanın tekrarlanması gerekir ve
tekrarlanan fırınlamalar seramik yüzeyleri üzerinde yıkıcı bir etkiye yol açabilir ve faz
dönüşümü oluşabilir [118].
Glaze uygulaması için genellikle iki teknik kullanılır. Bunlar otoglaze ve overglaze
olarak ayrılır. Otoglaze, yüzey parlaklığının herhangi bir parlatıcı materyal kullanılmadan, ısı
artırılarak sağlanması ve cilalı bir yüzeyin elde edilmesidir [35]. Otoglaze (kendi kendine
parlama), materyalin olgunlaşma süresi 1-5 dakika kadar uzatılarak sağlanabilir [121]. Glaze
ısısı ve süresi, doygunluk derecesine, porselenin akışkanlığına ve materyale bağlı olarak
farklılık gösterir. Başlangıçta materyale düşük ısı uygulanır, glaze istenen şekilde
sağlanamazsa ısı arttırılır. Fakat, restorasyon fırında gereğinden fazla kalırsa, yüzeyinde
yığılma olur ve yüzey şekli bozulur. Bu durumda, şekillendirmenin yeniden yapılması ve
reglaze işlemi gerekir [122]. Overglaze işlemi ise, seramik pişirildikten sonra yüzeye
renklendirilmemiş cam partiküllerin ince bir katman şeklinde uygulanmasının ardından, glaze
tabakasının elde edilmesi için daha düşük bir sıcaklıkta (yaklaşık 650-700 ⁰C) tekrar
fırınlanmasıdır [123]. Bu teknikte yüzey boyaları kullanılarak, uygun renk değişikliği sağlanıp
estetik şekilde yansıtılabilir [45].
Bitim işlemlerinden bir diğeri olan polisaj, parlak ve pürüzsüz bir yüzey elde etmek
amacıyla, sıklıkla küçük grenli aşındırıcılar kullanılarak yapılan bir işlemdir. Polisaj
uygulanan aletlere örnek olarak, elmas ve karbit frezler, lastik diskler, silikon diskler, keçeler,
23
aşındırıcı taşlar, aluminyum oksit diskler ve elmas pastalar gösterilebilir [111]. Polisajın diğer
bitim işlemlerine göre avantajı, restorasyonun tamamlanması için ilave seansa ve tekrar tekrar
fırınlama işlemine gerek kalmaması, dezavantajı ise hasta başında fazladan zaman harcamayı
gerektirmesi olarak sıralanabilir. Polisaj işlemi sırasında, yüzey çizikleri oluşur ve materyalde
residuel stresler meydana gelir. Oluşan stresin tipine ve miktarına bağlı olarak bu durum,
restorasyon yüzeyinde yaşlanma direncini arttıran sıkıştırıcı streslerin gelişmesine katkı
sağlar. Yapılan bir çalışmada, polisaj işleminin bükülme dayanımını arttırdığı belirtilmiştir
[124].
Zirkonya restorasyonlar yüksek sertlik değerine sahip olduğundan polisaj işleminin
uygulanması büyük önem taşımaktadır. Çünkü sertlik değerinden dolayı karşıt dişi ya da
restorasyonu aşındırma riski vardır. Polisaj işlemi sayesinde bunun önüne geçilir. Bununla
beraber, yüzeyde yapılan uyumlandırma işlemleri ve aşındırmalar sonucunda meydana gelen
pürüzlülüğü ortadan kaldırarak, restorasyonların ömrünü uzatır ve estetiğin devamlılığını
sağlar [118]. Ayrıca zirkonyanın yüksek sertlik değerinden dolayı aşındırıcı materyalin SiC,
Al2O3 ya da zirkonyum olması gerekir. Konvansiyonel polisaj sistemleri ile memnun edici
polisaj elde edilemeyebilir. Bunun için, elmas gibi yüksek sertlikte parçacıklar içeren,
zirkonya polisaj sistemleri geliştirilmiştir [125].
Farklı bitim işlemlerinin karşılaştırıldığı bazı çalışmalar yapılmıştır. Etman ve ark.
[119] yaptıkları çalışmada oklüzal kuvvet altındaki bir restorasyonun ilk altı ay içinde glaze
tabakasının yıpranabildiğini ve bu durumun karşıt dişte aşınmaya sebep olduğunu
belirtmişlerdir. Yine başka bir çalışmada zirkonyada polisaj işleminin glaze işlemine göre
daha avantajlı olduğu ve glaze işleminden önce rutin olarak polisaj işleminin yapılması
gerektiği belirtilmiştir. Mohammadi-Bassir ve ark. [118], hasta başında uyumlandırma
işlemlerinden sonra yeterli bir polisaj uygulanmasıyla yeniden glaze işlemine gerek
kalmayacağını vurgulamıştır, ayrıca zirkonya restorasyonlar için polisaj işleminin yeterli
olabileceğini bildirmişlerdir Sonuç olarak tam seramik restorasyonlarda polisaj işlemi, glaze
işlemine göre daha tercih edilebilirdir.
4.1.5.Porselen Güçlendirme Metodları
Seramiğin üstün estetik başarısı, baskı gerilimine karşı dayanımı, sertlik, kimyasal
etkilere direnç ve biyolojik uyum gibi avantajlarına karşılık, düşük çekme dayanımı ve
kırılganlık gibi olumsuz özellikleri yapısının güçlendirilmesine gereksinim duyulmasına yol
açmıştır. Bu nedenle porseleni güçlendirmek için geçmişten günümüze bazı yöntemler
geliştirilmiştir:
1. Metal alt yapıların kullanılması
2. Metal folyolara bağlanma
3. Kristallerin cam faz içinde dağılması (çekirdek yapıyı güçlendirme)
4. Camların kristalizasyonu
5. İyon değişimi ile kimyasal sertleştirme
6. Mine ve dentine bağlanma [126]
7. Yüzey işlemleri [127]
24
8. Sertleştirme dönüşümü [128].
Metal Alt Yapıların Kullanılması
Metal destekli seramik restorasyonlar uzun yıllardır dayanıklılıkları, yeterli estetik
kaliteleri ve tahmin edilebilir klinik sonuçlarından dolayı yaygın olarak kullanılan
restorasyonlar olmuştur. Metal desteli tam seramik restorasyonların başarılı temeli 1962’de
Weinstein tarafından atılmıştır. Seramik materyaller metal alaşımlarının dış oksit tabakasına
bağlanmakta ve son derece dayanıklı restorasyonlar elde edilmektedir [126].
Metal Folyolara Bağlanma
Folyoyla güçlendirilmiş restorasyonların yapımları metal alt yapıya kıyasla daha
kolaydır. Aynı zamanda bu yöntem pahalı ekipmanlara gerek olmaksızın oldukça estetik
restorasyonlar yapılmasına olanak sağlamıştır. Metal altyapı kullanılması maksimum
dayanıklılık sağlar, iç yarık ve çatlak yayılımını en aza indirger. Oldukça ince metal yapraklar
kullanılarak güçlendirilmiş kuron sistemi 1970’lerin ortalarında McLean ve Sced tarafından
geliştirilmiştir. Bu teknikte altyapı olarak kalayla kaplanmış platinyum folyo kullanılmıştır.
Yine McLean ve Sced tarafından 1987 yılında, metal alt yapılara ekonomik alternatif olarak
platinyum alaşım kopingler tanıtılmıştır. Bir başka teknik ise Schössow tarafından 1984’de
geliştirilen laminate folyo tekniğidir [126].
Kristallerin Cam Faz İçinde Dağılması
Bu yöntemde seramik kristalleri camsı faz içinde dağıldığında, oluşan cam-kristal
birleşimi dayanıklılıkta ve elastikiyette artışa neden olacaktır. Oluşan bu yapı, çatlak
yayılımını engeller ve böylece kırılma için daha büyük kuvvete ihtiyaç duyulur [126].
Alüminayla güçlendirilmiş kor materyali, feldspatik porselenden iki kat daha fazla eğilme
dayanıklılığına sahiptir [129]. Bu dayanıklılıktaki artış kristal fazın konsantrasyonu ile
ilgilidir [126].
Şekil 3: Dağılmış dayanıklılık ile sert kütlelerde çatlak yayılımının engellenmesi [126]
Camların Kristalizasyonu
Dental seramiklerin güçlendirilmesinde bir başka yöntem ise camların kontrollü
kristalizasyonudur [126]. Isı uygulaması sırasında, iç kristallerin büyümesi ve nükleasyon ile
kontrollü kristalizasyon meydana gelir. Bu kontrollü kristalizasyon cam boyunca eşit olarak
dağılan küçük kristallerin oluşumuna neden olur. Uygulanan ısının derecesi ve süresi
değiştirilerek kristallerin sayısı ve büyüklüğü ayarlanabilir [8].
25
İyon Değişimi ile Kimyasal Sertleştirme
Seramik yüzeyindeki yarıklar gerilim kuvvetine maruz kaldığı zaman başarısızlıklar
meydana gelir ve çatlaklarda büyüme oluşur [126]. Bu teknikte yüzeydeki çatlakların
ilerlemesini önlemek amacı ile düşük ısıda seramik yüzeyinde kompresiv tabaka oluşturmak
hedeflenir. Cam matriks içindeki bazı iyonlar daha büyük iyonlarla değiştirilerek yüzeyde
kompresiv bir tabaka elde edilir. Seramik cam, geçiş ısısının altında erimiş tuz banyosuna
daldırılır. Bu ısılarda cam rijit bir yapıdadır, iyonik hareketlerin oluşabilmesi için yeterli olan
bu ısıda sadece alkali iyonlar yer değiştirebilecek kadar hareketlidir. Porselendeki Na+
iyonları KNO3 banyosundaki K+ iyonları ile yer değiştirir. Potasyum iyonları sodyuma göre
daha geniş hacim kaplar ve silikat ağını sıkıştırarak kompresyonu gerçekleştirir [130]. Bu
sıkıştırılmış alan çekme kuvvetlerinin mikro çatlaklar üzerindeki etkisini azaltmaktadır.
Çatlaklar ilerlemeden önce baskı gerilimlerini aşması gerektiği için, şartlandırılmış bu
yüzeyler, porselen kırılmadan önce oldukça büyük yüklenmelere karşı koyabilmektedir [131].
Mine ve Dentine Bağlanma
Estetik restoratif diş hekimliğinde çok önemli gelişmelerden biride mine ve dentine
seramik materyallerinin bağlanma yeteneğidir. Seramiklerin mineye bağlanma dayanımları
oldukça iyidir. Dentine bağlanma dayanımı gün geçtikçe çalışmalarla arttırılmaktadır. Mineye
bağlanma sayesinde zayıf seramik restorasyonlar önemli derecede güçlendirilir. Preparasyon
sırasında diş yapısından madde kaldırmaya olan ihtiyaç minimumdur. Eğer seramik
restorasyonlar diş yapısına yeterince bağlanabiliyorsa yapılan restorasyonun dayanıklılığı
orijinal dişin dayanıklılığına yakın olacaktır [126].
Yüzey İşlemleri
Polisaj: Bu yöntem tesviye sonrası seramik yüzeylere yapılacak olan polisaj işleminin,
seramik yüzeyini daha düzgünleştirdiğine, düzgünleştirilmiş yüzeylerde gerilim birikimlerinin
daha düşük düzeyde olacağı esasına dayanır. Bu yüzden düzgün yüzeylerde yapılan glaze
işleminin daha başarılı olabileceği savunulmaktadır [132].
Glaze: Simantasyondan önce son yüzey işlemi olarak önerilen glaze porselene
düzgün ve parlak bir yüzey kazandırırken, yüzey mikro çatlaklarının ve yüzey porözitelerinin
boyutlarının küçülmesini sağlamaktadır [123].
Otoglaze: Porselenin fırınlanması sırasında tam olarak sinterizasyonun oluşması ve poröz
yapıların doldurulması sonucu porselenin yüzeyinde parlak ve kaygan bir katman oluşur ki
buna natürel glaze adı verilir. Bu sayede porselen kütlesel bütünlüğe erişir ve dayanıklılığı
artar [132].
Basınç Altında Soğutma
Porselenin fırınlandıktan sonra fırından çıkarılır çıkarılmaz, basınçlı hava altında
soğutulması işlemidir. Yapılan araştırmalarda hava basıncı miktarı ortalama 0.34 MPa olarak
tespit edilmiştir. Porselen yüzeyinde oluşan baskı gerilimleri mikro çatlakların ilerlemesini
engelleyerek, porselenin eğilme dayanıklılığını arttırmaktadır [123].
Sertleştirme Dönüşümü
Tam seramik restorasyonların yapımında kullanılan zirkonyum oksit ısıya bağlı olarak
farklı kristal yapılarında bulunmaktadır. Bu kristal fazlar kübik, tetragonal ve monoklinik
26
fazlardır. Materyalin mekanik özellikleri birinci olarak tetragonal faz-monoklinik faz
dönüşümüne bağlıdır. Bu dönüşüme dışarıdan gelen stresler neden olmakta ve kristallerin
hacminde %3 ile %5 oranında bir artış olmaktadır. Böylece, çatlakların ilerlemesini
engelleyecek iç stresler gelişmektedir ve çatlak yayılımına karşı materyalin direncinin
artmasında rol oynamaktadır. Bundan dolayı; itriyum ile kısmen stabilize edilmiş tetragonal
zirkonya polikristalin seramikler ve diğer zirkonyayla güçlendirilmiş seramikler
konvansiyonel seramiklere kıyasla oldukça yüksek kırılma dayanıklılığı gösterirler [133].
4.2.Termal Etkiler
4.2.1.Isıl Genleşme Katsayısı
Birim hacimdeki bir maddenin birim sıcaklık değişiminde, hacmindeki değişme
miktarına ısıl genleşme katsayısı denir. Alt yapı ve üst yapı bileşiminin başarılı olabilmesi
için önemli bir faktördür. Metal alt yapılı seramik restorasyonlarda metal alt yapının ısıl
genleşme katsayısı porselene göre daha yüksek olmalıdır. Böylece fırınlama sıcaklığından oda
sıcaklığına geçildiğinde metalin porselenden daha fazla büzülmesi sağlanmış olur. Metal ve
seramik arasındaki ısıl genleşme katsayısı farkı, porseleni baskı altında tutmakta ve böylece
restorasyona ekstra dayanıklılık sağlamaktadır. Yine bu mekanizma çok tabakalı tam seramik
restorasyonlarda da başarılı bir şekilde uygulanmaktadır. Bu yüzden alt yapı seramiğinin ısıl
genleşme katsayısının üst yapı seramiğinden daha yüksek olması tavsiye edilmektedir [11].
Alt yapı ve üst yapı seramikleri arasındaki ısısal uyumsuzluk, üst yapıda baskı ya da
çekme streslerinin oluşmasına sebep olur. Bu uyumsuzluk üst yapı seramiğinin ısı genleşme
katsayısının alt yapı seramiğinden düşük ya da yüksek olmasına bağlı olarak ortaya çıkar.
Seramiklerin baskı dayanımı yüksek, çekme dayanımı ise düşüktür. Üstyapı materyalinin ısı
genleşme katsayısı alt yapıdan daha yüksek olduğunda üst yapı delaminasyonu ve mikro
çatlaklar ile karşılaşılabilmektedir, bu istenmeyen bir durumdur [134]. Üst yapı seramiğinin
ısı genleşme katsayısının alt yapıdan bir miktar düşük olması sayesinde ise soğuma esnasında
bir miktar baskı stresleri oluşmaktadır, bu ise istenilen bir durumdur. Çünkü bu sayede üst
yapı seramiğinin kırılma dayanımı artmaktadır. Zirkonya bu özelliğe sahip bir materyaldir.
Diğer seramiklere göre daha düşük ısı genleşme katsayısı vardır. Bu yüzden zirkonya ile aynı
ya da daha düşük ısı genleşme katsayısına sahip üstyapı seramikleri tercih edilmektedir [135].
Zirkonya alt yapı ile üst yapı seramiğinin ısıl genleşme katsayısı uyumlu değilse, üst
yapı seramiğinin fırınlama ve soğuması sonrasında iki yapı arasında sıcaklık farklılıkları
oluşur. Bu durum artık stres oluşumuna sebep olur. Oluşan artık stresler ara yüzey özelliğini
değiştirerek, zirkonyanın faz değişiminin başlamasına ve tanecik büyüklüklerini değiştirerek
yüzeyde seramik kırığına yol açabilmektedir [136]. Yapılan çalışmalar sonucunda da zirkonya
restorasyonların üretimi sırasındaki ısıl genleşme katsayısı farklılıkları, alt yapı ve üst yapı
arasındaki istenmeyen ısınma ve soğuma oranları gibi faktörler üst yapı kırığının nedenleri
arasında gösterilmiştir [86].
Zirkonya esaslı restorasyonlardaki üstyapı porseleni ile sınırlı kalan kırık oluşumunun
nedenlerinden biri de zirkonyanın düşük termal iletkenliğidir. Soğutma esnasında soğuk dış
yüzey ile alt yapıya komşu ılık iç yüzey arasında ısı değişimi olmaktadır, bunun sonucunda
üst yapı porseleninde rezidüel stres oluşmaktadır [76]. Bu durum üst yapı porseleninin
yapısında gerilim stresi ve kırık oluşumunu hızlandırmaktadır. Kırık görülme sıklığının
özellikle üst yapı kalınlığının arttırılması ve hızlı soğutma oranı ile ilgili olduğu
belirtilmektedir [137].
27
4.2.2.Sıcaklık Değişimleri
Ağız ortamında, rutin olarak yeme, içme faaliyetleri ve nefes alma esnasında önemli
sıcaklık değişiklikleri olmaktadır. Örneğin; sıcak içeceklerin 85°C’ ye varan sıcaklıklarda,
soğuk gıdaların ise -12°C gibi değerlerde tüketilebildiği belirtilmiştir [138]. Ortalama olarak
alınan gıdalara ve sıvılara bağlı ağızdaki sıcaklık değişimleri 0 ile 70 °C arasında olmaktadır.
Solunum anındaki hava sıcaklığı, nem ve hava hızı gibi etkenler de ağız sıcaklığını
etkileyebilmektedirler [139]. Tekrarlayan sıcaklık değişimleri, diş ya da restorasyonun
yapısında termal streslere sebep olmaktadır [138]. Termal stresler çatlak ilerlemesini uyararak
mekanik streslere neden olur, böylece materyalin mekanik ve fiziksel özelliklerini
değiştirebilmektedir ya da ağız sıvılarının restorasyondaki boşluklara girip çıkmasına neden
olup boşluk hacmini değiştirerek etki gösterir [139].
Suni yaşlandırma işlemleri sonucunda, materyalin yüzey kusurlarının şiddetlendiği ve
daha az okluzal kuvvetlerde bile materyalde kırıkların oluştuğu gözlenmiştir. Bu koşullar,
zirkonyanın spontan t-m dönüşümü göstermesine, mikro çatlağın yayılmasına ve
dayanıklılığın azalmasına sebep olmuştur [118].
Zirkonya materyalinin fırınlanma sayısının mekanik özelliklerine etkisinin incelendiği
bir çalışmada 0, 1, 3 ve 5 kere fırınlama yapılmıştır. Sonuçta 1 kere fırınlanan grubun (1211
MPa) bükülme dayanımının, fırınlama yapılmayan kontrol grubuna (1503 MPa) göre oldukça
düştüğü görülmüştür. İlk fırınlamadan sonra diğer fırınlamaların mekanik özellikleri
etkilemediği belirtilmiştir [140].
4.2.3.Sinterlemenin Etkisi
Restorasyonların mekanik özelliklerinde, sinterleme süresindeki değişimin de etkili
olduğunu belirten çalışmalar vardır [141,142]. Yoğun olarak sinterlenmiş yüksek saflıktaki
alüminanın (Procera, Nobel Biocare) kısmen sinterlenmiş ve cam infiltre edilmiş alüminadan
daha yüksek bükülme direncine sahip olduğu belirtilmektedir [143].
Sinterleme sıcaklığı ve süresinin materyalin tanecik büyüklüğünü etkilediği
düşünülmektedir. Yapılan çalışmaların sonuçlarına göre artmış tanecik büyüklüğü; t-m faz
dönüşümünü uyarıp materyalin stabilitesini ve dayanımını düşürmektedir. Yüksek sinterleme
sıcaklığı ile uzun sinterleme süresinin tanecik büyüklüğünü arttırdığını gösteren araştırmalar
vardır. Doğal bir t-m faz dönüşümü ancak çok ince tanecikler ile sağlanabilir [144]. Lazar ve
ark. [145], itriyum ile stabilize zirkonya seramiklerde mikro yapıda kalın taneciklerin
bulunmasının monoklinik formun bir göstergesi olduğunu belirtmiştir.
4.3.Restorasyonun Simantasyonu
Tam seramik restorasyonların başarısında; simantasyon işlemi ve kullanılan yapıştırma
simanı önemli rol oynar. Simanlar; doğal diş ve restorasyon arasındaki bağlantının uzun
ömürlü olmasında, mikrosızıntının önlenmesinde ve dişin kırığa karşı dayanımının
arttırılmasında büyük önem taşımaktadır [89].
Çinko fosfat simanlar; diş hekimliğinde, standart olarak kabul edilmiş ve diğer
simanların geliştirilmesinde rehber olmuştur. Çinko fosfat simanlarda, toz ile likitin
karıştırılmasıyla hızlı ve ekzotermik bir reaksiyon gerçekleşir ve çinko fosfat oluşumuyla
sonuçlanır. Ph değerinin düşük olmasına bağlı olarak pulpa irritasyonuna ve post-operatif
hassasiyete neden olması, yüksek çözünürlüğe sahip olması, adezyonun zayıf olması ve
28
sertleşme büzülmesi göstermesi çinko fosfat simanların dezavantajlarını oluşturmaktadır
[146].
Polikarboksilat simanlar ise biyolojik olarak uyumlu simanlardır. Post operatif
hassasiyete neden olmazlar, manipulasyonu kolaydır, çalışma süresi uzundur. Bu simanların;
diş yüzeyindeki tutuculuğu önemli ölçüde adezyon kuvvetlerine ve kimyasal tutunmaya
bağlıdır. Bu yüzden simantasyon öncesinde diş yüzeyinin iyice kurutulmuş ve temiz olması
gerekir [146]. Tam metal kuronlar, alümina veya zirkonya esaslı tam seramik kuron ve köprü
protezleri, metal destekli porselen kuron ve köprüler, post-core sistemleri, ortodontik bant ve
braketlerin simantasyonunda kullanılır [147].
Cam iyonomer simanlar; mine ve dentin dokusuna kimyasal olarak bağlanırlar.
Antikaryojenik özelliğe sahiptirler, fluor salınımı ile sekonder çürük oluşumunu engellerler.
Polimerizasyon büzülmesi göstermezler, ısıl genleşme katsayıları ve ısı iletkenlikleri diş
dokularıyla uyumludur, ideal oranlarda karıştırıldığında viskoziteleri çok düşüktür. Ancak
cam iyonomer simanların elastiklik modülüsü düşüktür, 7 Gpa değerindedir. Strese maruz
kalan bölgelerde elastik deformasyon riski vardır, erken dönemde çözünürlüğü yüksektir,
sertleşme reaksiyonu sırasında neme duyarlıdır ve çalışma süresi kısadır [148].
Reçine modifiye cam iyonomer simanlar ise geleneksel cam iyonomer simanlara göre
daha az hassasiyet oluşturur. Çalışma zamanları daha uzundur ve sertleşme süreleri daha
kısadır. Mekanik dirençleri daha fazla ve suda çözünürlükleri daha azdır. Bu nedenle cam
iyonomer simanlara göre daha tercih edilebilir özelliklere sahiptirler. En önemli dezavantajı
ise; yapısında bulunan HEMA’nın yüksek hidrofilik özelliği nedeniyle yüksek miktarda su
absorpsiyonuna yol açmasıdır. Su emilimine bağlı olarak genleşme sonucunda kırıklar
görülebilir [29].
Tam seramik sistemlerin simantasyonunda kullanılmak üzere bu simanlar
karşılaştırılmış ve şu sonuçlar ortaya çıkmıştır: Çinkofosfat, çinkopolikarboksilat ve
geleneksel cam iyonomer simanlar asit-baz reaksiyonu ile sertleşirler ve bu durum
seramikteki yüzey çatlaklarını artırır [149]. Ayrıca cam iyonomer simanlar erken dönemde
neme karşı duyarlıdırlar, bu yüzden tam seramiklerin simantasyonunda çok fazla
önerilmemektedirler [16]. Reçine modifiye cam iyonomer simanlar da sertleşirken asit-baz
reaksiyonu gösterirler. Reçine modifiye cam iyonomer simanlar, geleneksel cam iyonomer
simanlara göre adezyon özellikleri, dayanıklılık, kırılma tokluğu ve aşınmaya direnç
özellikleri açısından daha başarılıdır. Cam ve alümina esaslı seramik restorasyonların
simantasyonunda asit içermeyen simanlar tavsiye edilmektedir. Geleneksel cam seramik
restorasyonların başarılı bağlantısı için adeziv simantasyon tekniği önemli bir faktördür [149].
Zamanla adeziv reçine simanlar ortaya çıkmıştır. Bu simanlar başlangıçta, pulpa
irritasyonuna ve polimerizasyon büzülmesi ile mikro sızıntıya neden olabileceği, film
kalınlığının fazla olması ve manipülasyonunun zor olması gibi sebeplerle tercih edilmemiştir.
Ancak günümüzde tam seramik sistemlerin gelişmesiyle birlikte adeziv reçine esaslı
simanların özelliklerinde de ilerlemeler olmuştur. Geleneksel simanlara göre daha az mikro
sızıntı gösterirler ve daha uzun klinik başarıya sahiptirler, bu nedenle son yıllarda kullanımı
yaygınlaşmıştır [150,151]. Adeziv reçine simanlar kimyasal yolla, ışıkla ya da dual olarak
polimerize olabilirler.
Kimyasal olarak polimerize olanlar, baz ve katalizör olmak üzere iki bileşenden
oluşurlar. Baz kısmında ‘benzoil peroksit’; katalizörde ise ‘organik amin’ bulunmaktadır. İki
komponentin karıştırılması ile polimerizasyon başlar. Bu simanların içerisinde bulunan
29
tersiyer aromatik aminlerin, zamanla ağız içerisinde kimyasal değişikliğe uğramasıyla amin
renkleşmesi görülür bu yüzden renk stabiliteleri iyi değildir. Ayrıca karıştırmaya bağlı
porözite oluşması ve çalışma süresinin kısıtlı olması gibi dezavantajları vardır. Bu simanlar;
metal destekli sabit protezlerin, postların, opak alt yapıya sahip tam seramik restorasyonların
simantasyonu için uygundurlar [147].
Işıkla sertleşen simanlar, amin renkleşmesinin etkisini önlemek için geliştirilmiştir.
Avantajları; sertleşmeleri kontrol edilebilir, çalışma zamanları uzundur ve renk stabiliteleri
iyidir [152]. En önemli dezavantajları ise, özellikle kalınlığı fazla olan ve ışık geçirgenliği
düşük olan tam seramik restorasyonlarda, her yerde eşit oranda polimerizasyonun
gerçekleştirilememesidir [153]. Bu başarısızlığın önüne geçmek için ışık ve kimyasal yolla
yani dual olarak polimerize olan adeziv reçine simanlar geliştirilmiştir. Bu sistemler, baz ve
katalizör olmak üzere iki ayrı komponent halinde bulunurlar. Simanın baz kısmında ışıkla
polimerizasyonu başlatan kamforokinon, katalizör kısmında ise kimyasal polimerizasyonu
başlatan amin-peroksit bulunur. Amin-peroksit reaksiyonu yavaş ilerler bu sayede, simanın
erken sertleşmesi engellenir ve restorasyon yerine yerleştirildikten sonra, fazla simanın
uzaklaştırılmasına imkân sağlanmış olur [147]. Işıkla polimerizasyondan sonra kimyasal
polimerizasyon yavaş bir şekilde devam eder ve polimerizasyonun tamamlanması için
yaklaşık olarak 24 saat geçmesi gerekir. Dual yolla polimerize olan reçine simanlar;
translusent yapıdadır. Böylece alttaki diş dokusunun rengini yansıtır ve restorasyonun
rengiyle uyum sağlar. Bu simanların en büyük avantajı, kimyasal yolla polimerize olan
simanlara göre hekime yeterli çalışma zamanı sağlamasıdır. Işıkla polimerize olan simanlara
göre ise ışığın ulaşamadığı derin bölgelerde de polimerize olabilmesidir [146,130].
Dual polimerize olan reçine simanlar, tam seramik kuron ve köprü protezleri, adeziv
kuron-köprü protezleri, ışık geçirgenliğinin yetersiz olduğu zirkonya ve alümina içerikli tam
seramik sistemlerle üretilen inley, onley ve kuron-köprü protezleri, zirkonya ve fiber postların
simantasyonuna uygundurlar [154].
Feldspatik porselenlerde; porselenin %5-%9,5’lik hidroflorik asit ile diş yüzeyinin
%3’lük fosforik asit ile pürüzlendirilmesi ve silan bağlayıcı ajan uygulaması işlemleri
sonucunda adeziv reçine simanın materyale kuvvetli bir şekilde bağlanması
sağlanabilmektedir [155]. Adeziv reçinelerdeki silan bağlayıcı ajan, feldspatik seramik ve diş
yüzeyi arasındaki kimyasal bağlanmayı sağlamaktadır. Asitlenmiş yüzeylerdeki bağlanma
dayanımı, reçine simanın akabileceği ve bağlanabileceği derin alanların oluşturulması ile
sağlanmaktadır. Yapılan çalışmalar sonucunda feldspatik restorasyonların iç yüzeydeki
pürüzlülüklerini arttırmak için asla kumlanmaması gerektiği, sadece asit ile
pürüzlendirilebileceği bildirilmiştir. Çünkü kumlama işlemi feldspatik porselende morfolojik
değişikliklere ve hacim kaybına neden olmaktadır [156]. Cam seramik restorasyonların
bükülme dayanımını arttırmak ve kırılganlığını azaltmak için adeziv simantasyon
yapılmalıdır. Adeziv reçine simanların baskı dayanımı (320 MPa), çinkofosfat simanların
baskı dayanımından (121 MPa) daha fazladır, bu sayede adeziv reçine simanlar
restorasyonlara destek oluşturmaktadır. Cam seramik restorasyonlar, olumlu fiziksel
özelliklere sahip adeziv simanlarla desteklendiğinde, yüksek çiğneme kuvvetlerine karşı
dayanıklılık ve gelişmiş klinik performans gösterebilmektedirler [157].
Cam seramik sistemlerin adeziv simantasyonunda, ışıkla, dual yolla ya da kimyasal
yolla sertleşen reçine simanlar kullanılabilmektedir. Dual yolla polimerize olan adeziv
simanların uygulandığı feldspatik seramik inleylerin (Vitablocks Mark II; VITA Zahnfabrik,
Almanya), kimyasal yolla polimerize olan adeziv reçine simanların uygulandığı feldspatik
seramik inleylerden daha başarısız olduğu ortaya çıkmıştır. Seramik restorasyondan ışığın
30
geçememesi ya da az geçmesi yetersiz polimerizasyona neden olmaktadır. Dual yolla
polimerize olan reçine simanlar kendi kendilerine polimerizasyona bırakılırlarsa, reaksiyon
yavaşlamakta, çözünürlük ve su absorpsiyonu ise artmaktadır. Bu şekilde ışık
uygulanmaksızın otopolimerize olmaları sonucunda simanın sertliği azalmakta ve simanda
erken dönemde başarısızlıklarla karşılaşılabilmektedir [158].
Geleneksel simantasyon ise adeziv simantasyona göre daha fazla makromekanik
retansiyon esasına dayanmaktadır. Mine-sement sınırının altında bulunan kenar bitim
şekillerine sahip restorasyonlarda geleneksel simantasyon ve adeziv simantasyon tekniği
dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir. Çünkü sement dokusu, adeziv reçine simanlar ile
asitlenmiş dentin kadar bütünlük kuramaz, adezyon kaybına maruz kalırlar. Gingival
kenarlardaki mikromekanik retansiyon, bağlanma dayanımına ancak az miktarda katkı
sağlayabilir [159].
Adeziv reçine simanların, alümina esaslı seramik restorasyonlara bağlanmasını
etkileyen farklı yüzey işlemleri incelenmiştir. Cam seramiklerde kullanılan asit ajanlar, cam
infiltre ve yoğun olarak sinterlenmiş alümina esaslı seramiklerin yüzeylerinde yeterli
pürüzlülüğü sağlayamamaktadır. Ancak tribokimyasal kaplama işlemi, cam infiltre alümina
esaslı seramiklerin pürüzlendirilmesinde kullanılan etkili yöntemlerden biridir. Bu yöntemde
öncelikle restorasyonun yüzeyi, 250 kPa’da 14 saniye boyunca 110µm boyutundaki yüksek
saflıktaki alüminyum oksit partikülleriyle temizlenir. Ardından 110 µm (Rocatec Plus; 3M
ESPE, ABD) ya da 30 µm boyutundaki (Rocatec Plus; 3M ESPE, ABD) yüksek saflıkta silika
modifiye alüminyum oksit partikülleri ile yüzey kaplanır. Bundan sonra adeziv reçine siman
ile bağlanmanın gerçekleşebilmesi için yüzeye silan uygulanır [160].
Tribokimyasal işlemden sonra materyaldeki hacim kaybı cam infiltre alüminada,
feldspatik cam seramiğe göre 36 kez daha azdır ve kaplama işlemi yüzeyin yapısal özelliğini
değiştirmemektedir. Tribokimyasal işlemle (Rocatec; 3M ESPE, ABD) cam infiltre
alüminanın (In-Ceram Alumina; VITAZahnfabrik, Almanya) yüzeyinin kaplanmasıyla, 5 yıl
boyunca sabit kalan kuvvetli bir bağlantı oluşmaktadır. Bir çalışmada, yoğun olarak
sinterlenmiş alüminyum oksit esaslı alt yapıların kumlanması ve asit uygulanmasının
bağlanma değerine etkisi incelenmiştir. 15 saniye süre ile 50µm boyutundaki alüminyum oksit
partikülleri ile kumlama, %9,6 hidroflorik asitle 2 dakika veya %37’lik fosforik asitle 2
dakika asitleme ile karşılaştırıldığında, kumlamanın daha yüksek bağlanma değerlerine
ulaşmada etkili olduğu sonucuna varılmıştır [160]. Bir çalışmada [7] ise tribokimyasal silika
kaplama işlemi, adeziv reçine siman ile uygulandığında zirkonya ve diş arasında başarısız bir
bağlantı oluşmuştur. Kesin olarak belirtilmese de kumlama işleminin, alümina ve zirkonya
esaslı seramik materyallerin yorgunluk direncini olumsuz olarak etkilediği düşünülmektedir
[161].
Zirkonya restorasyonlar, polikarboksilat ve cam iyonomer gibi geleneksel simanlar
veya adeziv resin simanlarla simante edilebilmektedir [162]. Cam iyonomer simanlar ile
simante edilen zirkonya restorasyonlarda çeşitli başarısızlıklarla karşılaşılabilmektedir.
Gargari M. ve ark. [163], zirkonya restorasyonların simantasyonlarını incelemişlerdir,
çalışmalarında zirkonyanın en başarılı adeziv simantasyonun 0,25 MPa’lık basınç altında 50
μ’luk alüminyum oksit ile kumlama ve fosfat içeren monomer 10-metakriloloksidesil-
dihidrojenfosfat (MDP) içeren adeziv rezin simanlarla simante edilmesi ile sağlandığını
belirtmişlerdir.
31
4.4.Optik Özellikler
Diş hekimliği seramiklerinde estetik özellikler günümüzde çok ön plandadır. Seramik
restorasyonların doğal diş görünümünde olması ve zamanla renkleşmemesi başarı açısından
önemlidir. Estetik başarıyı sağlayabilmek için seramik restorasyonlar zamanla geliştirilmiştir.
Tam seramikler, doğal dişi taklit edebilen optik özellikleri ve translusensi özelliği bakımından
dişi en iyi taklit edebilen materyal olması yönüyle öne çıkmıştır [164].
Translusensi özelliği, yarı saydamlık olarak tanımlanabilir. Işığı tamamen geçiren
transparanlık ile ışığı tamamen yansıtan opaklık arasında kalır. Doğal görünüme yakın bir
restorasyon elde etmek için materyalin ışığın bir kısmını geçirmesi bir kısmını da dağıtması
gerekir [85]. Tam seramiklerin translusensi özelliği aydınlatma koşullarından, materyal
özelliklerinden, alt yapı seramiğin renginden veya dişin renginden etkilenmektedir [165].
Heffernan ve ark. [166] çeşitli seramik materyallerinin translusenslik değerlerini
incelemiş ve yüksek derecede translusenslik özelliğine sahip olan In- Ceram Spinell sistemini
geliştirmişlerdir. Bu sistem, In-Ceram sistemine MgAl2O4 ilave edilmesiyle geliştirilmiştir.
Ancak bu materyal anterior bölgede kullanımını kısıtlayan mekanik özelliklere sahiptir.
Translüsenslik açısından In- Ceram Spinell sistemini, In- Ceram Aluminadan daha yüksek
translusenslik değerine sahip olan IPS Empress, Procera, IPS Empress2 sistemleri ve düşük
translüsenslik değeri olan In Ceram Zirkonya sistemi takip etmiştir. Bu çalışmanın sonucunda
yüksek translüsenslik özellikleri nedeniyle In-Ceram Spinell, IPS Empress ve IPS Empress 2
gibi sistemlerin estetik ihtiyacın fazla olduğu vakalarda kullanılması gerektiği belirtilmiştir.
In-Ceram Alumina ve In-Ceram Zirkonya sistemlerinin ise estetiğin daha az önemli olduğu
posterior bölge restorasyonlarında tercih edilmesi gerektiği belirtilmiştir [85]. Yapılan bir
çalışmaya göre de uzun süre ağız içinde kalan zirkonya materyalinin estetik açıdan tehlikeye
girdiği belirtilmiştir. Çünkü zirkonya restorasyonlarda düşük ısı bozunmasından kaynaklanan
yüzeysel değişiklikler zirkonya restorasyonların renk stabilitesini etkilemektedir [167].
Seramik alt yapı ve üst yapı materyallerinin kalınlığı, restorasyonun rengini
etkilemektedir. Volpato ve ark. [167], analiz edilen tüm parametrelerde kalınlık etkisinin
istatistiksel olarak önemli olduğunu ve çalışmaları sonucunda tespit ettikleri renk
farklılıklarının, seramik kalınlık farkına bağlı olduğunu bildirmiştir. Başka bir çalışmada
[168] dentin rengini maskelemek için gerekli olan minimum alüminyum-oksit alt yapı
kalınlığı 0,7 mm olarak bulunmuştur. IPS Empress sistemi kullanıldığında ise, bu sistemin en
önemli özelliği olan gelişmiş translüsensliği dikkate alınarak, restorasyonların dentin rengini
maskeleyebilmeleri için 2 mm kalınlıkta üretilmeleri gerekmektedir. Yapılan bir çalışmada
[169] ise tam seramik restorasyonlarda, maskeleme özelliği dikkate alındığında restorasyonun
kalınlığı 1,5 mm’den küçük ise alt yapının renginden etkilendiği, eğer 2 mm’den büyükse
etkilenmediği görülmüştür. Volpato ve ark.’nın [170] çalışmasına göre de tam seramik
sistemlerde son rengi, doğal diş dokusunun rengi ve tipi etkiler. Bu nedenle doğal diş rengi,
seramik rengine yakın olduğunda 1.5 mm kalınlığında cam seramik sistemler tercih edilebilir.
Ancak altta kalan destek yapılarda metal post veya kor kullanıldığında seramik kalınlığının
artırılması (en az 2 mm) ya da veneer porselen kullanımı uygun olacaktır.
Restorasyonların yüzey pürüzlülüğü de translusensi özelliğini etkileyen faktörlerden
biridir ve klinik başarıda önemli rol oynar. Yüzey pürüzlülüğü translusensiyi ve ışık
yansımasını etkilediği için materyalin estetiğini de etkilediği bildirilmiştir [171]. Pürüzsüz bir
yüzeye ulaşmak estetik, hasta konforu ve biyolojik yönler gibi çeşitli nedenlerden dolayı
önemlidir. Restorasyonun yüzey pürüzlülüğü, cilalama ve parlatma işlemleri ile giderilebilir
[172]. Uygulanan bitim işlemleri sayesinde restorasyon üzerindeki oksijen inhibisyon tabakası
32
ortadan kaldırılarak renk stabilitesi sağlanır. Yüzey bitim işlemleri optimal düzeyde yapılan
restorasyonlarda teknik ve estetik problem görülme oranı azalmaktadır. Yapılan çalışmalar
sonucunda uygulanan bitim işleminin restorasyonun renk stabilitesini de arttırdığı
belirtilmiştir [173]. Tam seramik restorasyonlara çeşitli patlı veya patsız cila kitleriyle veya
glaze materyalleriyle bitim işlemi uygulanabilir. Manuel cila ve glaze materyalleri yüzey
özelliklerine farklı şekillerde etki ederler bu yüzden günümüzde çok fazla çeşitte bitim
prosedürleri uygulanabilmektedir [174].
Tam seramik materyalin yapısı da restorasyonun optik özelliklerini etkilemektedir.
Seramiği güçlendirmek amacıyla kullanılan polikristal içerikler, farklı kırılma indeksleri ve
homojen olmamaları nedeniyle translüsensi özelliğini azaltmaktadır [175]. Genel olarak
seramiklerin yapısındaki kristallerin boyutları, görünür ışığın boyutlarından daha küçükse
(400-700 nm) cam transparan olarak gözükecektir. Bu nedenle kristal içeriği artırılmış ve
yüksek dayanıma sahip olan seramikler daha opaktır [176]. Zirkonyanın en önemli
dezavantajı opak karakteridir. Bu özelliğinden dolayı aşırı derecede renklenen destek dişlerde,
metal post-kor yapılan destek dişlerde, metal dayanak kullanılan implant üstü sabit
restorasyonlarda kullanılabilmektedirler. Estetiğin ön planda olduğu anterior bölgede sınırlı
kullanıma sahiptirler. Opak görünümleri nedeniyle mat ve cansız bir görüntü oluştururlar. Bu
nedenle zirkonya alt yapılı restorasyonlarda estetiği arttırabilmek için translüsensi değeri daha
iyi olan bir üst yapı materyali kullanılması gerekmektedir. [177,178]
Tam seramik sistemlerdeki gelişmeler sonucunda optik özellikleri zirkonyadan daha
başarılı olan monolitik zirkonya geliştirilmiştir. Monolitik zirkonyalar, gözeneksiz yapıya
sahiptir ve yüksek translüsenslik özellikleri vardır. Bu sayede mükemmel doğal görünüme
sahiptirler. Estetik başarıları çok iyi olduğu için seramiklerle veneere edilmeleri
gerekmemektedir. Yalnızca özel boyama solüsyonları kullanılarak doğal diş rengi elde
edilebilmektedir [54].
4.5.Materyalin Biyouyumluluğu
Canlı dokular ile yapay materyalleri bir arada kullanma ihtiyacı biyolojik uyum
kavramını gündeme getirmektedir. Tam seramik restorasyonlar, ağız içinde periodontal
dokularla sürekli yakın temasta bulunmaktadır. Bu nedenle tam seramik sistemleri
güçlendirmek amacıyla kullanılan alt yapı sistemlerinin biyouyumluluğu merak konusu
olmuştur. Bu sistemlerin sitotoksisite özelliklerinin değerlendirildiği çalışma sayısı oldukça
azdır. Yapılan çalışmalarda bu materyallerin genel olarak biyouyumlu olduğu bildirilmekle
beraber [179,180] bazı araştırmacılar ise toksik olduklarını belirtmişlerdir [181]. Ancak
yapılan in vitro ve in vitro değerlendirmeler sonucunda zirkonyum oksitin sitotoksik olmadığı
doğrulanmıştır. Ayrıca bazı çalışmalarda yan etki oluşturan zirkonyum tozlarla ilgili olumsuz
sonuçlar rapor edilmiştir, bu durumun muhtemelen zirkonyum hidroksit kaynaklı olduğu
düşünülmüştür [182].
Gerçekleştirilen diğer in vivo ve in vitro çalışmalarda da zirkonyanın kimyasal olarak
stabil ve non-alerjik olarak belirtilmiştir [98]. ZrO2 ve Y2O3 ile yapılan in vitro karsinojenik
ve teratojenik testlerde negatif sonuç ortaya çıkmıştır [183]. Covacci ve ark. [184] da
yaptıkları çalışmada saflaştırılmış ve saflaştırılmamış tozdan elde edilen zirkonya seramiğin
mutajenik ve karsinojenik etkilerini araştırmışlardır. Zirkonyanın hücre ile biyouyumlu
olduğunu ve Y-TZP’nin mutajenik ve karsinojenik etkisinin olmadığını belirtmişlerdir. Ayrıca
titanyuma göre Y-TZP’nin üzerinde daha düşük oranda bakteri plağı birikimi olduğu
bildirilmiştir, bu durumun iki malzeme arasındaki protein adsorbsiyon farkından
33
kaynaklandığı düşünülmüştür [185]. Yapılan çalışmalarda [54] monolitik zirkonyanın yüksek
biyouyumluluğa ve estetiğe sahip olduğu da belirtilmiştir.
5.RESTORASYONUN TAMİR İŞLEMLERİ
Tam seramik restorasyonlarda karşılaşılan kırıklar tamir sistemlerini ön plana
çıkarmıştır. Restorasyonun tamiri ağız veya ağız içinde gerçekleştirilebilir. Restorasyonun
ağız dışında tamir edilmesi, restorasyonun ağızdan uzaklaştırılması ve teknisyenin
restorasyonu yeniden veneerleyerek fırınlaması işlemlerini kapsar. Bu indirek tamir
tekniğinde klinik ve laboratuvar süreçleri bulunmaktadır. Tamir edilen restorasyonun kendi
içerisindeki renk uyumunun sağlanmasında bu teknik oldukça başarılıdır. Ancak
restorasyonun ağızdan uzaklaştırılması ve laboratuvar işlemleri süreci, hastayı estetik kaygıya
düşürmektedir. Kırık hattının tamiri için porselen uygulamasının ardından yeniden fırınlanma
işlemi seramik restorasyona hasar verebilmektedir [186]. Bununla birlikte provaların
tekrarlanması gereken durumlarda da fırınlanma sayısı artabilmektedir. Bu nedenle ağız dışı
tamir yönteminde, restorasyonun fırınlanma sayısının da arttırılmış olacağı göz ardı
edilmemelidir. Tekrarlayan fırınlama işlemlerinin seramik materyalinin rengini, kırılma
dayanımını, boyutsal stabilitesini, diş üzerine adaptasyonunu ve marjinal uyumunu olumsuz
etkilediği yapılan çalışmalarda gösterilmiştir [187,75].
Tam seramik restorasyonlar, metal destekli restorasyonlara göre ısı değişimlerine ve
tekrarlayan fırınlama işlemlerine karşı daha hassastır. Ağız dışı tamir sistemlerinin estetik
avantajı olmasına karşın; yüksek tedavi maliyeti, restore edilmiş dişe zarar verilme ihtimali,
fazla zaman gerektirmesi, restorasyonun çıkarılmasındaki zorluk, hastanın hızlı bir sonuç elde
etme isteği ve restorasyonun tekrarlayan fırınlama işlemlerinden olumsuz etkilenme ihtimali
gibi yönleri de vardır. Bu nedenle ağız içi tamir sistemlerine ihtiyaç duyulmuştur [188].
Ağız içi tamir yöntemleri sayesinde laboratuvar işlemlerine gereksinim ortadan
kalkmakta ve restorasyon ağızda kullanılmaya devam edilebilmektedir. Bu sayede maliyet ve
zamandan tasarruf edilmekte ve kırık hattında oluşan düzensiz yüzeyin ortadan
kaldırılmasıyla kırık alanına mikroorganizma birikimi de engellenmektedir. Seramik alt
yapının açığa çıkmadığı ve posterior alanda olan ufak üst yapı porseleni ile sınırlı kırıklarda,
kırık yüzeyinin polisajlanması işlemiyle bir çözüm oluşturabilmektedir [189]. Zirkonya bazlı
restorasyonlarda, kırık genellikle ufak ve üst yapı porseleni ile sınırlı kalmaktadır ve
genellikle alt 2.molar restorasyonlarda kırık görülmektedir. Zirkonya restorasyonlarda polisaj
ya da tamir ile giderilebilecek olan üst yapı porseleniyle sınırlı kırık sıklığı; restorasyonun
çıkarılmasını gerektiren üst yapı porseleniyle sınırlı kırık sıklığından daha yüksektir [190]. Bu
yüzden çoğu vakada üst yapı porseleni ile sınırlı kalan porselen kırığı, restorasyonun
fonksiyonunu etkilememektedir ve restorasyon kolaylıkla tamir edilebilmektedir [189]. Ağız
içi tamir yöntemleri şu işlemlerle gerçekleştirilebilir:
1.Kayıp porselen parçası, kompozit bazlı rezin yapılarla tamir edilebilir. Tamir işlemi için
ağız içerisindeki kırık yüzeye kompozit uygulanmasıyla daha kısa sürede işlem
gerçekleştirilir, maliyeti düşüktür ve uygulaması kolaydır [191]. Ancak düşük dayanım,
translusensi yetersizliği, kalan dişler ile renk uyumunun sağlanmasının zor olması bu sistemin
dezavantajlarıdır. Direk tamir tekniğiyle uzun dönemde başarılı estetik sonuçlara
ulaşılamayabilir. Bunun nedeni, kompozit rezinlerin dental porselenlere kıyasla daha düşük
renk stabilitesi göstermesidir ayrıca bağlantı dayanımı zamanla azalmaktadır [192].
2. Kırık porselen parça mevcut ise, kırık parça rezin siman ile kırık bölgesine simante
edilebilir [189].
34
3.Geniş kırık yüzeyleri olduğunda veya estetiğin önem taşıdığı anterior bölge kırıklarında
kırık parça yeniden ilgili bölgeye uygulanır ya da bir veneer tabakası oluşturulur ve kırık
bölge yeni üretilen veneer tabakası ile tamir edilir. Bu şekilde ideale en yakın sonuca
ulaşılacaktır [189]. Wadyve ark., implant destekli metal-seramik restorasyonun
simantasyonundan iki yıl sonra oluşan kırık hattını tamir etmek için bu yöntemi
kullanmışlardır. Lösit ile güçlendirilmiş cam seramik (IPS Empress e.max) kullanılarak
hazırlanmış olan laminate restorasyon, ağız içerisinde modifiye edilen kırık bölgesine simante
edilmiştir. Bu yöntemin amacı restorasyonun çıkarılma gerekliliğini ortadan kaldırmak ve
porselen kullanımı ile uzun dönem klinik başarıyı, estetiği sağlayabilmektir. Ancak bu
yöntemin dezavantajı ise tedavi süresinin uzaması ve ilgili bölgede yapılan preparasyon
nedeniyle geçici restorasyon gereksiniminin oluşmasıdır [191].
35
SONUÇ
Tam seramik restorasyonlar, doğru endikasyon konulduğu sürece ve uygun materyal
seçimiyle hem anterior hem de posterior bölge için uygundur. Tam seramiklerin en önemli
dezavantajı olan kırılmaya karşı yatkınlıkları, materyallerin mekanik ve fiziksel özellikleri
geliştirilerek önlenmeye çalışılmıştır. Günümüzde zirkonya materyali kırılma dayanımı
yüksek olduğu için ön plandadır. Ancak zirkonya seramiklerde de üst yapıda kırılma ve
kopmalarla sık karşılaşılmaktadır.
Tam seramik materyallerdeki kırılma ve kopmaların önüne geçebilmek için; alt yapı-
üst yapı kalınlık oranları birbirine yakın olmalıdır. Böylece üst yapı baskı, alt yapı da germe
gerilimlerine maruz kalır ve çatlak ilerlemesi önlenmiş olur. Alt yapılar anatomik forma
uygun olmalıdır ve üst yapı kalınlığı da her yerde tutarlı olmalıdır. Tam seramik
restorasyonlara uygun diş preperasyonu yapılmalıdır. Kama etkisi yaratan kenar bitim
şekillerinden uzak durulmalıdır. Bununla birlikte üst yapı hazırlama yöntemleri arasındaki
avantaj ve dezavantajlar göz önünde bulundurularak tercih yapılmalıdır. Alt yapı seramiğinin
ısıl genleşme katsayısı üst yapıdan bir miktar fazla olmalıdır. Zirkonya restorasyonlarda
tekrarlayan fırınlama işlemlerinden kaçınılmalıdır.
Tam seramik alt yapı ve üst yapı seramiği arasındaki bağlanma kuvveti, metal-seramik
bağlanma kuvvetine henüz tam olarak ulaşamamıştır. Bu nedenle klinik komplikasyonların
azaltılması için alt yapı seramiği üzerine uygulanan yüzey işlemlerinin daha hassas ve
kontollü bir şekilde yapılması gerekmektedir. Mevcut yüzey işlemleriyle alakalı kapsamlı ve
uzun süreli klinik çalışmalara ihtiyaç vardır.
Dayanımı artırmak için seramik yüzeyine farklı bitim işlemleri uygulanabilmektedir.
Polisaj işleminin, glaze işlemine göre daha tercih edilebilir olduğu düşünülmektedir. Ancak
araştırmacılar arasında bitim işlemleriyle ilgili kesin bir fikir birliği yoktur. Bu alandaki
çalışmaların artırılması gerekmektedir.
Tam seramik sistemlerde uygun simantasyon yöntemleri tercih edilmelidir. Zirkonya
restorasyonlar, polikarboksilat ve cam iyonomer gibi geleneksel simanlar veya adeziv resin
simanlarla simante edilebilmektedir. Ancak cam iyonomer simanlarla bazı başarısızlıklarla
karşılaşılabilmektedir. Adeziv simantasyonun daha başarılı olduğu ortaya konmuştur.
Estetik başarıyı sağlayabilmek için materyal kalınlığına dikkat edilmeli, yüzey
pürüzlülüğü minimal düzeye indirilmelidir. Materyallerin estik özelliğini artırmaya yönelik
daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Tam seramik materyallerin biyouyumluluğu ile ilgili çalışmalar kısıtlıdır. Bu alandaki
çalışmalar artırılmalıdır.
Sonuç olarak tam seramik materyallerin fiziksel, mekanik, estetik ve biyouyumluluk
özellikleriyle ilgili hasta sayısının daha fazla olduğu uzun dönemli ve kapsamlı klinik
çalışmaların yapılması gerekmektedir.
36
KAYNAKÇA
1-Marcusson JA.,1996, Contact allergies to nickel sulfate, gold sodium thiosulfate and
palladium chloride in patients claiming side-effects from dental alloy components. Contact
Dermatitis, , 34: 320-323.
2-Heymann HO.,1984, Resin-retained fixed partial dentures: The acrylic denture-tooth pontic.
General dentistry, 32: 113-117.
3-Scheer B, Silverstone LM., 1975, Replacement of missing anterior teeth by etch
retainedbridges. Journal of the International Association of Dentistry for Children, 6: 17-19.
4-Hondrum S, 1992. A Review of the Strength Properties of Dental Ceramics. J. Prosthet.
Dent, 67,859-65.
5-McLean JW (2001). Evolution of Dental Ceramics in the Twentieth Century. J Prosthet
Dent; 85, 61-66.
6-Toman M. Preslenebilir Tüm Seramik Kuronların Marjinal Uyumu ve Mikrosızıntısının İn
vitro ve İn vivo Olarak Araştırılması. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Protetik Diş Tedavisi.
Doktora Tezi, İzmir, Ege Üniversitesi, 2004.
7-Raigrodski AJ., 2004, Contemporary all-ceramic fixed partial dentures: a review. Dental
Clinics of North America , 48: 531-544.
8-Van Noort R (2002) Introduction to Dental Materials. Chapter 3.4: Dental Ceramics,
2nded, Mosby Yearbook St Louis.
9-The Glossary of Prosthodontic Terms. J Prosthet Dent 2005; 94: 10-92.
10-Anusavice K, 2003. Phillips’ Science of Dental Materials. 11th ed. Florida, Saunders, p.
660-663
11-Anusavice KJ. Phillips’ Science of Dental Materials. 11th ed. Missouri: Elsevier Ltd;2003.
12-Craig R, 1996. Restorative Dental Materials. 10th ed. St Louis, Mosby, p. 467-
13-Kelly JR, Nishimura I, Campbell SD (1996). Ceramics in dentistry: Historical roots and
current perspectives. J Prosthet Dent; 75(1): 18-31.
14-McLean JW (1979). The Science and Art of Dental Ceramics; 1st Edition Quintessence
Publishing Co.
15-Albakry M, Guazzato M, Swain M, 2003. Biaxial flexural strength, elastic moduli, and x-
ray diffraction characterization of three pressable all-ceramic materials. J Prosthet Dent, 89,
374-80.
16-Conrad H, Seong W, Pesun I, 2007. Current ceramic materials and systems with clinical
recommendations: a systematic review. J Prosthet Dent, 98, 389-404.
37
17-Gracis S, Thompson VP, Ferencz JL, Silva NR, Bonfante EA., 2015, A new classification
system for all-ceramic and ceramic-like restorative materials. International Journal of
Prosthodontics.;28(3).
18-Fasbinder DJ. Chairside CAD/CAM: an overview of restorative material options.
Compendium of continuing education in dentistry (Jamesburg, NJ: 1995). 2012;33(1):50, 2-8.
19-Bindl A, Mörmann WH., 2004, Survival rate of mono‐ceramic and ceramic‐core
CAD/CAM‐generated anterior crowns over 2–5 years. European journal of oral
sciences.;112(2):197-204.
20-Pjetursson BE, Sailer I, Zwahlen M, Hämmerle CH., 2007, A systematic review of the
survival and complication rates of all‐ceramic and metal–ceramic reconstructions after an
observation period of at least 3 years. Part I: single crowns. Clinical oral implants
research.;18(s3):73-85.
21-Albakry M, Guazzato M, Vincent Swain M.,2004, Biaxial flexural strength and
microstructure changes of two recycled pressable glass ceramics. Journal of
Prosthodontics.;13(3):1419.
22-Shenoy A, Shenoy N. Dental ceramics: An update. Journal of conservative
dentistry: JCD. 2010;13(4):195.
23-Fasbinder DJ., 2002, Restorative material options for CAD/CAM restorations.
Compendium., 23(10):911-22.
24-Guazzato M, Albakry M, Ringer SP, Swain MV., 2004, Strength, fracture toughness
and microstructure of a selection of all-ceramic materials. Part II. Zirconiabased dental
ceramics. Dental materials.,20(59):449-56.
25-Sorensen J, 1999. The ips empress 2 system: defining and posibilities. Quintessence Dent
Technol 22, 153-63
26-Nakamura T, Ohyama T, Imanishi A, Nakamura T, Ishigaki S, 2002. Fracture resistance of
pressable glass-ceramic fixed partial dentures. Journal of oral rehabilitation, 29, 951-5.
27-Guess PC, Bonfante EA, Coelho P, Ferencz JL, Silva NR., 2011, All ceramic systems:
laboratory and clinical performance. Dent Clin North Am; 55:333-52.
28-Derand, P., Derand, T. 2000. ″Bond strength of luting cements to zirconium oxide
ceramics″, Int J Prosthodont, 13:131-135.
29-Diaz-Arnold AM, Vargas MA, Haselton DR., 1999, Current status of luting agents for
fixed prosthodontics. J Prosthet Dent; 81(2): 135-141
30-Vita Suprinity C, Restorative C. Vita Suprinity Brochure. 2013
31-Fonzar RF. A study into mechanical, aesthetic and adhesive aspects of lithia silica-based
glass ceramics.
38
32-D’Arcangelo C, Vanini L, Rondoni GD, De Angelis F., 2016, Wear properties of dental
ceramics and porcelains compared with human enamel. The Journal of prosthetic
dentistry.;115(3):350-5.
33-Elsaka SE, Elnaghy AM., 2016, Mechanical properties of zirconia reinforced lithium
silicate glass-ceramic. Dental materials.;32(7):908-14.
34-Thamrongananskul N, Busabok C, Poolthong S, UO M, Tagamı J., 2014, Dental zirconia
can be etched by hydrofluoric acid. Dental materials journal. ;33(1):79-85.
35-Anusavice KJ, Shen C, Rawls HR., 2013, Phillips' science of dental materials: Elsevier
Health Sciences.
36-Piconi C, Macauro G., 1999, Zirconia as a ceramic biomaterial. Biomaterials.; 20:1-
25.(40)29
37-Gupta T, Bechtold J, Kuznicki R, Cadoff L, Rossing B., 1977, Stabilization of tetragonal
phase in polycrystalline zirconia. Journal of Materials Science., 12 (12):2421-6.
38-Chevalier J, Gremillard L, Virkar AV, Clarke DR. The tetragonal‐monoclinic
transformation in zirconia: lessons learned and future trends. Journal of the American Ceramic
Society.,92(9):1901-20.
39-Christel P, Meunier A, Heller M, Torre J, Peille C., 2009, Mechanical properties and
short‐term in vivo evaluation of yttrium‐oxide‐partially‐stabilized zirconia. Journal of
Biomedical Materials Research Part A. 1989;23(1):45-61.
40-Raigrodski AJ., 2004, Contemporary materials and technologies for all-ceramic fixed
partial dentures: a review of the literature. J Prosthet Dent., 92(6):557-562.
41-Zhang Y, Lee JJ, Srikanth R, Lawn BR., 2013, Edge chipping and flexural resistance of
monolithic ceramics. Dent Mater., 29: 1201-1208
42-Chevalier J, Grandjean S, Kuntz M, Pezzotti G., 2009, On the kinetics and impact of
tetragonal to monoclinic transformation in an alumina/zirconia composite for arthroplasty
applications. Biomaterials, 30(29):5279-82
43-Kern F, Palmero P., 2013, Microstructure and mechanical properties of alumina 5vol%
zirconia nanocomposites prepared by powder coating and powder mixing routes. Ceramics
International.,39(1):673-82.
44-Takano T, Tasaka A, Yoshinari M, Sakurai K., 2012, Fatigue strength of Ce-
TZP/Al2O3nanocomposite with different surfaces. Journal of dental research.,91(8):8004.
45-Sakaguchi R, Powers J., 2011, Craig's Restorative Dental Materials. 13. Baskı. Elsevier
Health Sciences.
46-Gueth J-F, Zuch T, Zwinge S, Engels J, Stimmelmayr M, Edelhoff D., 2013, Optical
properties of manually and CAD/CAM-fabricated polymers. Dental materials journal,3
(6):865-71.
39
47-Shetty R, Shenoy K, Dandekeri S, Suhaim KS, Ragher M, Francis J. Resınmatrıx
Ceramıcs–an Overvıew. International Journal of recent scientific research (Internet).
2015:7414-7.
48-http://multimedia.3m.com/mws/media/1198023O/lava-ultimaterestorativechange-of-
indication-notice.pdf. <Change in Indication —Lava™ Ultimate Restorative.pdf>.
49-Lauvahutanon S, Takahashi H, Shiozawa M, Iwasaki N, Asakawa Y, Oki M, 2014, et al.
Mechanical properties of composite resin blocks for CAD/CAM. Dent Mater J, 33(5):705-10.
50-Schepke U, Meijer HJ, Vermeulen KM, Raghoebar GM, Cune MS., 2016, Clinical bonding
of resin nano ceramic restorations to zirconia abutments: a case series within a randomized
clinical trial. Clinical implant dentistry and related research, 18(5):984-92.
51-Nguyen J, Ruse D, Phan A, Sadoun M., 2014, High-temperature-pressure
polymerizedresin-infiltrated ceramic networks. Journal of dental research, 93(19:62-7.
52-https://www.vita-zahnfabrik.com/en/VITA-ENAMIC-24970.html.<VITAENAMIC.
(2013).pdf>.
53-Coldea A, Swain MV, Thiel N., 2013, Mechanical properties of polymer-
infiltratedceramic-network materials. Dent Mater, 29(4):419-26.
54-Batson ER, Cooper LF, Duqum I, Mendonca G., 2014, Clinical outcomes of three different
crown systems with CAD/CAM technology. J Prosthet Dent., 112: 770-777.
55-Shetty R, Shenoy K, Dandekeri S, Suhaim KS, Ragher M, Francis J.
RESINMATRIXCERAMICS–AN OVERVIEW. International Journal of recent scientific
research (Internet). 2015:7414-7.
56-Ernst CP, Cohnen U, Stender E, Willershausen B., 2005, In vitro retentive strength of
zirconium oxide ceramic crowns using different luting agents. J Prosthet Dent, 93: 551-8.
57-Goodacre CJ, Bernal G, Rungcharassaeng K, 2003, et al: Clinical complications in fixed
prosthodontics. J Prosthet Dent, 90: 31- 41.
58-Wolfart S, Eshbach S, Scherrer S, Kern M., 2009, Clinical outcome of three-unit
lithiumdisilicate glass-ceramic fixed dental prostheses: Up to 8 years results. Dent Mater,
doi:10.1016/j.dental.2009.05.003.
59-Taşkonak B, Sertgöz A., 2006, Two-year clinical evaluation of lithia-disilicate-based all-
ceramic crowns and fixed partial dentures. Dent Mater, 22: 1008-1013.
60.White SN, Zhao XY, Zhaokun Y, Li ZC., 1995, Cyclic mechanical fatigue of a feldspathic
dentalporcelain. Int J Prosthodont, 8: 413-420.
61-Land CH., 1903, Porcelain dental art: No.II. Dent Cosmos, 45:615-20.
62-McLean JW, Hughes TH., 1965, The reinforcement of dental porcelain with ceramic
oxides. Br Dent J, 119:251-67.
40
63-Sjogren G, Lantto R, Granberg A, Sundstrom BO, Tillberg A., 1999, Clinical examination
of leucite-reinforced glass-ceramic crowns (Empress) in general practice: a retrospective
study. Int J Prosthodont, 12:122-8.
64-Christel P, Meunier A, Dorlot JM, Crolet JM, Witvoet J, Sedel L, et al.,1988,
Biomechanical compatibility and design of ceramic implants for orthopedic surgery. Ann N Y
Acad Sci, 523:234-56.
65-Piwowarczyk A, Ottl P, Lauer HC, Kuretzky T., 2005, A clinical report and overview of
scientific studies and clinical procedures conducted on the 3M ESPE Lava All-Ceramic
System. J Prosthodont, 14:39-45.
66-Aboushelib MN, Feilzer AJ, de Jager N, Kleverlaan CJ., 2008, Prestresses in bilayered
allceramic restorations. J Biomed Mater Res B Appl Biomater, 87 (1): 139
67-Ardlin BI., 2002, Transformation-toughened zirconia for dental inlays, crowns and bridges:
chemical stability and effect of low-temperature aging on flexural strength and surface
structure. Dent Mater, 18:590-5.
68-Kelly JR, 2008, Denry I. Stabilized zirconia as a structural ceramic: an overview. Dent
Mater, 24:289-98.
69-Kelly JR., 2004, Dental ceramics: current thinking and trends. Dent Clin North Am,48:
513-30.
70-Turp V, Sen D, Tuncelli B, Goller G, Özcan M., 2013, Evaluation of air-particle abrasion
of Y-TZP with different particles using microstructural analysis. Aust Dent J., 58:183-91.
71-Baldassarri M, Zhang Y, Thompson VP, Rekow ED, Stappert CF.,2011, Reliability and
failure modes of implantsupported zirconium-oxide fixed dental prostheses related to
veneering techniques. J Dent, 39(7):489-98.
72-Luthardt RG, Sandkuhl O, Reitz B., 1999, Zirconia-TZP and alumina--advanced
technologies for the manufacturing of single crowns. Eur J Prosthodont Restor Dent, 7:113-19.
73-Curtis AR, Wright AJ, Fleming GJP. 2006, The influence of surface modification
techniques onthe performance of a Y-TZP dental ceramic. J Dent., 34(3):195-206.
74-Lughi V, Sergo V., 2010, Low temperature degradation-aging of zirconia: A critical review
of the relevant aspects in dentistry. Dent Mater, 26(8):807-20
75-Silva N, Sailer I, Zhang Y, Coelho PG, Guess PC, Zembic A, Kohal RJ., 2010,
Performance of zirconia for dental healthcare. Materials., 3:863-896.
76-Al-Amleh B, Lyons K, Swain M., 2010, Clinical trials in zirconia: a systematic review. J
Oral Rehabil, 37(8):641-52.
77-Swab JJ. ,1991, Low temperature degradation of Y-TZP materials. J Mater Sci, 26:6706-
14.
78-Manicone PF, Rossi Iommetti P, Raffaelli L., 2007, An overview of zirconia ceramics:
basic properties and clinical applications. J Dent, 35:819-26.
41
79-Aboushelib MN, de Jager N, Kleverlaan CJ, Feilzer AJ., 2005, Microtensile bond strengt
of different components of core veneered all-ceramic restorations. Dent Mater, 21:984-91
80-Lohbauer U, Petschelt A, Greil P., 2002, Lifetime prediction of CAD/CAM dental
ceramics. J Biomed Mater Res, 63:780-5.
81-Guazzato M, Albakry M, Swain MV, Ironside J., 2002, Mechanical properties of In-Ceram
Alumina and In-Ceram Zirconia. Int J Prosthodont, 15:339-46.
82-Güngör MB, Nemli SK, Çağlar A, Aydın C, Yılmaz H., 2017, Clinical study on the
success of posterior monolithic zirconia crowns and fixed dental prostheses: preliminary
report. Acta Odontol Turc., 34(3):104-8
83-Al-Dohan HM, Yaman P, Dennison JB, Razzoog ME, Lang BR., 2004, Shear strength of
core-veneer interface in bi-layered ceramics. J Prosthet Dent;91: 349-355.
84-Ishibe M, Raigrodski AJ, Flinn BD, Chung KH, Spiekerman C, Winter RR., 2011, Shear
bond strengths of pressed and layered veneering ceramics to high-noble alloy and zirconia
cores. J Prosthet Dent., 105:29-37.
85-Hefferman MJ, Aquilino SA, Diaz-Arnold AM, Haselton DR, Stanford CM, Vargas MA.,
2002, Relative translucency of six all-ceramic systems. Part I: core materials.J Prosthet
Dent.,88:4-9.(53)52 4-9.
86-Stawarczyk B, Özcan M, Roos M, Trottmann A, Sailer I, Hämmerle CHF., 2011, Load-
bearing capacity and failure types of anterior zirconia crowns veneered with overpressing and
layering techniques. Dent Mater., 27:1045-1053.
87-Aboushelib MN, Kleverlaan CJ, Feilzer AJ., 2006, Microtensile bond strength of different
components of core veneered all-ceramic restorations. Part II: Zirconia veneering ceramics.
Dent Mater, 22: 857-863
88-Tinschert J, Natt G, Mautsch W, Augthun M, Spiekermann H., 2001, Fracture resistance
of lithium disilicate-, alumina-, and zirconiabased three-unit fixed partial dentures: a
laboratory study. Int J Prosthodont ,14:231-8
89-Blatz MB, Sadan A, Kern M., 2003, Resin-ceramic bonding: A review of the literature. J
Prosthet Dent, 89: 268-74.
90-Guazzato, M., Quach, L., Albakry, M., Swain, M.V. 2005. ″Influence of surface and heat
treatments on the flexural strength of Y-TZP dental ceramic″, J Dent, 33 (1), 9-18.
91-Kim HJ, Lim HP, Park YJ, Vang MS., 2011, Effect of zirconia surface treatments on the
shear bond strength of veneering ceramic. J Prosthet Dent, 105: 315-22.
92-Uludamar A, Aygün Ş, Özkan YK., 2012, Zirkonya esaslı tam seramik restorasyonlar.
Atatürk Üniv Diş Hek Fak Derg; 5:132-41.
93-Kosmac T, Oblak C, Marion L., 2008, The effects of dental grinding and sandblasting on
ageing and fatigue behavior of dental zirconia (Y-TZP) ceramics. J Euro Ceram Soc, 28:
1085-90.
42
94-DUYMUŞ, P. D. (2015). Farklı zirkonyum alt yapılar üzerine uygulanan değişik yüzey işlemlerinin
mekanik ve kimyasal özellikler üzerine etkisinin incelenmesi. ERZURUM: ATATÜRK
ÜNİVERSİTESİ,BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİ KOORDİNASYON BİRİMİ.
95-Akin, H., Ozkurt, Z., Kırmalı, O., Kazazoglu E, Ozdemir AK. 2011. Shear bond strength
of resin cement to zirconia ceramic after aluminum oxide sandblasting and various laser
treatments. Photomed Laser Surg, 29 (12), 797-802.
96-Aboushelib MN, Kleverlaan CJ, Feilzer AJ., 2008, Effect of zirconia type on its bond
strength with different veneer ceramics. J Prosthodont, 17: 401-8.
97-Kurıyama S, Teruı Y, Hıguchı D, Goto D, Hotta Y, Manabe A, Takashi Miyazaki., 2011,
Novel fabrication method for Zirconia restorations: Bonding strength of machinable ceramic
to zirconia with resin cements, J Dent Mater., 30(3):419-424.
98-Miyazaki T, Nakamura T, Matsumura H, Ban S, Kobayashi T., 2013, Current status of
zirconia restoration. J Prosthodont Res., 57:236-61.
99-Wakabayashi N, Anusavice KJ., 2000, Crack initiation modes in bilayered
alumina/porcelain disks as a function of core/veneer thickness ratio and supporting substrate
stiffness. J Dent Res, 79: 1398-404.
100-Kokubo Y, Tsumita M, Kano T, Fukushima S., 2011, The influence of Zirconia coping
design on the fracture load of all-ceramic molar crowns. Dent Mater J, 30(3):281-5.
101-Craig RG, Powers JM, Wataha JC. Dental Materials Properties and Manipulation. 7th
ed. Missouri: Mosby Inc: 2000.
102-Studart AR, Filser F, Kocher P, Lüthy H, Gauckler LJ., 2007, Mechanical and fracture
behavior of veneer-framework composites for all-ceramic dental bridges. Dent Mater, 23:
115-123.
103-Dilorio D, Murmura G, Orsini G, Scarano A, Caputi S., 2008, Effect of margin design on
the fracture resistance of Procera AllCeram cores: an in vitro study. J Contemp Dent Pract,
9(2): 1-8
104-Odman P, Andersson B., 2001, Procera AllCeram crowns followed for 5 to 10.5 years: a
prospective clinical study. International Journal of Prosthodontics, 14: 504-509.
105-Kokubo Y, Tsumita M, Sakurai S, Torizuka K, Vult VonSteyern P, Fukushima S., 2007,
The effect of core framework designs on the fracture loads of all-ceramic fixed partial
dentures on posterior implants. J Oral Rehabil, 34: 503-507
107-Sailer I, Feher A, Filser F, Gauckler LJ, Lüthy H, Hammerle CHF., 2007, Five-year
clinical results of zirconia frameworks for posterior fixed partial dentures. Int J Prosthodont,
20: 383-388.
108-Tan F., 2016, Bilgisayar ile tasarlanarak üretilen translüsent monolitik zirkonya ve çift
tabakalı zirkonya restorasyonların klinik başarılarının değerlendirilmesi. Ege Ü Sağlık
43
Bilimleri Enstitüsü, Uzmanlık Tezi, İzmir (Danışman: Doç. Dr. Muherrem Erhan
Çömlekoğlu)
109-Studart AR, Filser F, Kocher P, Luthy H, Gauckler LJ., 2007, Cyclic fatigue in water of
veneer framework composites for all-ceramic dental bridges. Dent Mater, 23:177-85
110-Oh WS, Anusavice KJ., 2002, Effect of connector design on the fracture resistance of
allceramic fixed partial dentures. J Prosthet Dent, 87:536-42.
111-Freedman GA., 2011, Contemporary Esthetic Dentistry. 1. Baskı. Elsevier Health
Sciences.
112-Luthardt RG, Holzhüter MS, Rudolph H, Herold V, Walter MH., 2004,
CAD/CAMmachining effects on Y-TZP zirconia. Dental materials, 20: 655-662.
113-Kosmač T, Oblak C, Jevnikar P, Funduk N, Marion L., 1999, The effect of surface
grinding and sandblasting on flexural strength and reliability of Y-TZP zirconia
ceramic.Dental materials, 15: 426-433.
114-Dong J, Luthy H, Wohlwend A, Schärer P., 1992, Heat-pressed ceramics: technology
and strength. International journal of prosthodontics, 5: 9-16.
115-Kosmač T, Oblak C, Jevnikar P, Funduk N, Marion L., 1999, The effect of surface
grinding and sandblasting on flexural strength and reliability of Y-TZP zirconia ceramic.
Dental materials, 15: 426-433.
116-Yavuzyılmaz H, Ulusoy M, Kedici P, Kansu G, 2003, Protetik Diş Tedavisi Terimleri
Sözlüğü. Türk Prostodonti ve İmplantoloji Derneği Ankara Şubesi Derneği Yayınları, Ankara.
117-Yener ES, Özcan M, Kazazoğlu E, 2011, The effect of glazing on the biaxial flexural
strength of different zirconia core materials. Acta Odontológica Latinoamericana, 24: 133-
140
118-Mohammadi-Bassir M, Babasafari M, Rezvani MB, Jamshidian M., 2017, Effect of
coarse grinding, overglazing, and 2 polishing systems on the flexural strength,
surfaceroughness, and phase transformation of yttrium-stabilized tetragonal zirconia. The
journal of prosthetic dentistry, 118: 658-665.
119-Etman MK, Woolford M, Dunne S., 2008, Quantitative measurement of tooth and
ceramic wear: in vivo study. International journal of prosthodontics, 21: 245-252.
120-Chevalier J, Cales B, Drouin JM., 1999, Low‐temperature aging of Y‐TZP ceramics.
Journal of the american ceramic society, 82: 2150-2154
121-Martínez-Gomis J, Bizar J, Anglada JM, Samsó J, Peraire M., 2003, Comparative
evaluation of four finishing systems on one ceramic surface. International journal of
prosthodontics, 16: 74-77.
122-Naylor WP, King AH., 2009, Introduction To Metal-Ceramic Technology.
2.Baskı.Quintessence Publishing Company.
44
123-Yavuzyılmaz H, Turhan B, Bavbek B, Kurt E (2005) Tam porselen sistemleri II, G Ü
Dişhek Fak Derg, 22, 49-60
124-Vagkopoulou T, Koutayas SO, Koidis P, Strub JR., 2009, Zirconia in dentistry: Part
1.Discovering the nature of an upcoming bioceramic. European journal of Esthetic dentistry,
4: 130-151
125-Huh Y-H, Park C-J, Cho L-R., 2016, Evaluation of various polishing systems and the
phase transformation of monolithic zirconia. Journal of prosthetic dentistry, 116: 440-449.
126-Crispin BJ (1994) Contemporary Esthetic Dentistry: Practice Fundamentals. Chapter 6:
Esthetic ceramic restorative materials and techniques, Quintessence Pub Co, Inc, Tokyo.
127-Chiche GJ, Pinault A (1994) Esthetics of anterior fixed prosthodontics, Qunissence Pub
Co, Inc, Chicago.
128-McLaren E (2005) How is zirconia different and how does it compare to traditional
allceramics?, Synergy in Dentistry, 3, 4-22.
129-O’Brien WJ (1997) Dental Materials and Their Selection, 2nd ed, Ed by WJ O’Brien
Quintessence Pub Co Inc, Carol Stream, Illinois.
130-Zaimoğlu A, Can G (2004) Sabit protezler, A Ü Dişhek Fak Yayınları, Ankara.
131-Zan T (1999) Çeşitli Yüzey Şartlandırma İşlemlerinin Konvansiyonel Dental
Porselenlerin Eğilme Dayanıklılığı Üzerine Etkisi. G Ü Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora
Tezi,Ankara
132-Aksoy G (2003) Dental seramiklerde glazür katmanının önemi, E Ü Dişhek Fak Derg,
24,103-111.
133-Luthardt RG, Holzhüter M, Sandkuhl O, Herold V, Schnapp JD, Kuhlisch E, Walter M
(2002) Reliability and properties of ground Y-TZP-Zirconia ceramics, J Dent Res, 81,487-
491.
134-De Jager N, de Kler M, van der Zel JM., 2006, The influence of different
core material on the FEA-determined stress distribution in dental crowns. Dent Mater, 22:
234-242.
135-Bagby M, Marshall SJ, Marshall GW, 1990, Jr. Metal ceramic compatibility:
a review of the literature. J Prosthet Dent, 63: 21-25.
136-Yihong L, Hailan F, Yiwang B, Yan Q, Ning X, Zhijian S.,2010, Fracture and interfacial
delamination origins of bilayer ceramic composites for dental restorations. Journal of the
European Ceramic Society, 30: 1297-1305
137-Guazzato M, Walton TR, Franklin W, Davis G, Bohl C, Klineberg I., 2010, Influence of
thickness and cooling rate on development of spontaneous cracks in porcelain/zirconia
structures. Aust Dent J, 55(3):306-10.
45
138-Ernst C-P, Canbek K, Euler T, Willershausen B., 2004, In vivo validation of the
historical in vitro thermocycling temperature range for Dental materials testing. Clinical oral
investigations, 8: 130-138.
139-Gale M, Darvell B., 1999, Thermal cycling procedures for laboratory testing of dental
restorations. Journal of dentistry, 27: 89-99.
140-Øilo M, Gjerdet NR, Tvinnereim HM. 2008, The firing procedure influences properties
of a zirconia core ceramic. Dental materials, 24: 471-475.
141-Almazdi AA, Khajah HM, Monaco EA, Jr., Kim H., 2012, Applying microwave
technology to sintering dental zirconia. The Journal of prosthetic dentistry.108(5):304-9.
142-Belli R, Frankenberger R, Appelt A, Schmitt J, Baratieri LN, Greil P, et al, 2013,
Thermalinduced residual stresses affect the lifetime of zirconia-veneer crowns.
Dentalmaterials: official publication of the Academy of Dental Materials.,29(2):181-90.
143-Zeng K, Oden A, Rowcliffe D., 1998, Evaluation of mechanical properties of dental
ceramic core materials in combination with porcelains. Int J Prosthodont; 11:183-9
144-Hjerppe J, Vallittu PK, Froberg K, Lassila LV., 2009, Effect of sintering time on biaxial
strengthof zirconium dioxide. Dental materials : official publication of the Academy of Dental
Materials., 25(2):166-71.
145-Lazar DR, Bottino MC, Ozcan M, Valandro LF, Amaral R, Ussui V, et al., 2008, Y-TZP
ceramicprocessing from coprecipitated powders: a comparative study with three
commercialdental ceramics. Dental materials : official publication of the Academy of Dental
Materials., 24(12):1676-85.
146-Craig RG., 1997, Restorative Dental Materials (10th ed), Mosby Inc. St.Louis,172-202
147-Rosenstiel SF, Land MF, Fujimoto J., 2006, Contemporary Fixed Prosthodontics. 4th.
ed. St. Louis, Mosby Elsevier
148-Strutz JM, White SN, Kane CL (1994). Luting cement-metal surface phsicochemical
interactions on film thickness. J Prostet Dent; 72:128-132
149-Fleming GJ, Narayan O., 2003, The effect of cement type and mixing on the bi-axial
fracture strength of cemented aluminous core porcelain discs. Dent Mater, 19: 69-76.
150-Monticelli F, Toledona M, Tay FR, Ferrari M., 2006, A simple etching technique for
improving the retention of fiber posts to resin composites. J Endod, 32 (1): 44-47.
151-Yoshida K, Tsuo Y, Atsuta M (2006). Bonding of dual-cured resin cement to zirconia
ceramic using phosphate acid ester monomer and zirconate coupler. J Biomed Mater Res B
2006; 77(1): 28–33
152-Didier D and Spreafico R., 1999, Adhesive metal free restorations. Quintessence
Publishing Co,192-197.
46
153-Hofmann N, Papsthart G, Hugo B, Klaiber B., 2001, Comparison of photoactivation
versus chemical or dual curing of resin-based luting cements regarding flexural strength,
modulus and surface hardness. J Oral Rehab; 28: 1022-8
154-Hewlett ER. Esthetic restorative materials. In: Contemporary Esthetic Dentistry, 1994:
Practice Fundamentals, Ed.: B.J. Crispin, Osaka: Sun ArtPrinting Co; Chapter 3
155-Fradeani M, Aquilano A, Corrado M., 2002, Clinical experience with In-Ceram Spinell
crowns: 5-year follow-up. Int J Periodontics Restorative Dent, 22:525-33.
156-Otto T, De Nisco S., 2002, Computer-aided direct ceramic restorations: a 10-year
prospective clinical study of Cerec CAD/CAM inlays and onlays. Int J Prosthodont, 15:122-8.
157-Malament KA, Socransky SS., 1999, Survival of Dicor glass-ceramic dental restorations
over 14 years: Part I. Survival of Dicor complete coverage restorations and effect of internal
surface acid etching, tooth position, gender, and age. J Prosthet Dent, 81:23-32
158-Sjogren G, Molin M, Van Dijken JW., 2004, A 10- year prospective evaluation of
CAD/CAM manufactured [Cerec] ceramic inlays cemented with a chemically cured or dual
cured resin composite. Int J Prosthodont, 17: 241-6.
159-Ibarra G, Johnson GH, Geurtsen W, Vargas MA., 2007, Microleakage of porcelain
veneer restorations bonded to enamel and dentin with a new self-adhesive resin-based dental
cement. Dent Mater, 23: 218-25.
160-Awliya W, Oden A, Yaman P, Dennison JB, Razzoog ME., 1998, Shear bond strength of
a resincement to densely sintered high-purity alumina with various surface conditions. Acta
Odontol Scand, 56: 9-13.
161-Zhang Y, Lawn BR, Malament KA, Van Thompson P, Rekow ED., 2006, Damage
accumulation and fatigue life of particleabraded ceramics. Int J Prosthodont, 19: 442-8.
162-O’Brien WJ., 2002, Dental Materials and Their Selection, 3 rd ed. Canada, Quintessence,
132,35-143,46
163-Gargari M, Gloria F, Napoli E, Pujia A.M, 2010, Zirconia: cementation of prosthetic
restorations. Literature review, Oral implantol.,3(4): 25–29
164-Boening, KW, Wolf BH, Schmidt AE,Kastner K, Walter MH., 2000, Clinical fit of
procera all-ceram crowns, J Prosthet Dent, 84:419-24
165-O’Brien WJ., 1985, Double layer effect and other optical phenomena related to esthetics.
Dent Clin North Am.; 29:667–772.
166-Magne P, Belser U., 1997, Esthetic improvements and in vitro testing of In-Ceram
Alumina and Spinell ceramic. Int J Prosthodont; 10:459-66.
167-Volpato CÂM, Cesar PF, Bottıno MA., 2016, Influence of accelerated aging on the color
stability of dental zirconia. Journal of Esthetic and Restorative Dentistry., 28(5): 304-12.
47
168-Dozic A, Kleverlaan CJ, Meegdes M, van der Zel J, Feilzer AJ., 2003, The influence
ofporcelain layer thickness on the final shade of ceramic restorations. J Prosthet Dent;90:563-
70.
169-Vichi A, Ferrari M, Davidson CL., 2000, Influence of ceramic and cement thickness on
the masking of various types of opaque posts. J Prosthet Dent; 83:412-7.
170-Volpato CÂM, Monteiro S, de Andrada MC, Fredel MC, Petter CO., 2009, Optical
influence of the type of illuminant, substrates and thickness of ceramic materials. Dental
materials.;25(1): 87-93.
171-Boaventura JM, Nishida R,Elossais AA, Lima DM, Reis JM, Campos EA, de Andrade
MF., 2013, Effect finishing and polishing procedures on the surface roughness of IPS
Empress 2 ceramic. Acta Odontol Scand; 71:438–443.
172-Kumari RV, Nagaraj H, Siddaraju K, Poluri RK., 2015, Evaluation of the Effect of
Surface Polishing, Oral Beverages and Food Colorants on Color Stability and Surface
Roughness of Nanocomposite Resins. J Int oral Heal JIOH.,7(7):63-70.
173-Vichi A, Fonzar RF, Goracci C, Carrabba M, Ferrari M., 2018, Effect of Finishing and
Polishing on Roughness and Gloss of Lithium Disilicate and Lithium Silicate Zirconia
Reinforced Glass Ceramic for CAD/CAM Systems. Oper Dent.,43(1):90–100.
174-Fasbinder DJ, Neiva GF., 2016, Surface Evaluation of Polishing Techniques for New
Resilient CAD/CAM Restorative Materials. J Esthet Restor Dent.,28(1):56–66.
175-Jiang L, Liao Y, Wan Q, Li W., 2011, Effects of sintering temperature and particle size
on the translucency of zirconium dioxide dental ceramic. J Mater Sci Mater
Med.,22(11):242935.
176-Awad D, Stawarczyk B, Liebermann A, Llie N., 2015, Translucency of esthetic dental
restorative CAD/CAM materials and composite resins with respect to thickness and surface
roughness. J Prosthet Dent., 113:534-40.
177-Ueda K, Güth JF, Erdelt K, Stimmelmayr M, Kappert H, Beuer F., 2015, Light
transmittance by a multicoloured zirconia material. Dent Mater J, 34:310-4.
178-Srikanth R, Kosmac T, Della Bona A, Yin L, Zhang Y., 2015, Effects of cementation
surface modifications on fracture resistance of zirconia. Dent Mater; 31:435-42.
179-Pera P, Conserva E, Pin D, Acquaviva A, Riboldi A, Mariottini G, Pane L, 2005.
Cytotoxicity in vitro analysis of ceramic materials for ''metal free'' prosthetic substructures.
Minerva Stomatol, 54, 363-71.
180-Raffaelli L, Iommetti PR, Piccioni E, Toesca A, Serini S, Resci F, Missori M, De Spirito
M, Manicone PF, Calviello G, 2008. Growth, viability, adhesion potential, and fibronectin
expression in fibroblasts cultured on zirconia or feldspatic ceramics in vitro. Journal of
Biomedical Materials Research Part A, 86, 959-68.
181-Brackett MG, Lockwood PE, Messer RL, Lewis JB, Bouillaguet S, Wataha JC, 2008.In
vitro cytotoxic response to lithium disilicate dental ceramics. Dental materials, 24, 450-6.
48
182-Paolo F, Pierfrancesco R, Luca R, 2007. An overview of zirconia ceramics;`Basic
properties and clinical applications. Journal of Dentistry, 35, 819-26.
183-Denissen HW, van der Zel JM, van Waas MA, 1999. Measurement of the margins of
partial-coverage tooth preparations for CAD/CAM. Int J Prosthodont, 12:395-400.
184-Covacci V, Bruzzese N, Maccauro G, Andreassi C, Ricci GA, 1999. Piconi C ve ark. In
vitro evaluation of the mutagenic and carcinogenic power of high purity zirconia ceramic.
Biomaterials, 20: 371-6.
185-Milleding P, Carlén A, Wennerberg A, Karlsson S, Biomaterials, 2001;22:2545-55.39.
186-Özcan M., 2003. Evaluation of alternative intra‐oral repair techniques for fractured
ceramic‐fused‐to‐metal restorations. J Oral Rehabil, 30(2):194-203.
187-Gonuldas F, Yılmaz K, Ozturk C., 2014, The effect of repeated firings on the color
change and surface roughness of dental ceramics. J Adv Prosthodont, 6(4):309-16.
188-Santos DJG, Fonseca RG, Adabo GL, Santos Cruz DCA, 2006. Shear bond strength of
metal-ceramic repair systems. J Prosthet Dent, 96(3):165-173.
189-Kimmich M, Stappert CF, 2013. Intraoral treatment of veneering porcelain chipping of
fixed dental restorations: a review and clinical application.J Am Dent Assoc, 144(1):31-44.
190-Heintze SD, Rousson V, 2010, Survival of zirconia- and metal-supported fixed dental
prostheses: a systematic review. Int J Prosthodon, 23(6):493-502.
191-Wady AF, Paleari AG, Queiroz TP, Margonar R, 2014. Repair technique for implant-
supported metal-ceramic restorations: a clinical report. J Oral Implantol, 40(5):589-92.
192-Galiatsatos AA, 2005. An indirect repair technique for fractured metalceramic
restorations: a clinical report. J Prosthet Dent, 93(4):321-23.
49
ÖZGEÇMİŞ
1997 yılında İstanbul’da doğdum. 2003-2011 yılları arasında ilk ve ortaöğretimimi
Zehra Ülker İlköğretim Okulu’nda birincilikle tamamladım. 2015 yılında Haydarpaşa
Lisesi’nden mezun oldum, aynı yıl içinde İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde
lisans öğrenimime başladım ve halen devam etmekteyim.