tarİh konu anlatimi Ömer yalÇin tarih Öğretmeni · Ömer yalÇin tarih Öğretmeni yks tarih...

169
Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 1 / 169 YKS HAZIRLIK TARİH KONU ANLATIMI Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni Adana 2017

Upload: hakhue

Post on 27-Oct-2018

2.094 views

Category:

Documents


366 download

TRANSCRIPT

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 1 / 169

YKS HAZIRLIK

TARİH KONU ANLATIMI

Ömer YALÇIN

Tarih Öğretmeni

Adana 2017

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 2 / 169

TARİH VE TARİHİN ÇAĞLARA AYRILMASI

❖ Tarih ve Özellikleri

• Geçmişte yaşamış olan toplulukları belgelere dayanarak, yer

ve zaman göstererek, sebep-sonuç ilişkisi içerisinde izleyen

(inceleyen) ve objektif olarak açıklayan (araştıran) bir

bilimdir.

• İnsan topluluklarının geçmişteki yaşayışlarını, kültür ve

uygarlıklarını, sosyo-ekonomik yapılarını neden-sonuç ilişkisi

içerisinde yer ve zaman göstererek inceleyen, elde ettiği

bulguları, belgelere dayanarak objektif bir şekilde açıklayan

sosyal bilim dalına tarih denir.

❖ Tarih Biliminin Konusu

• İnsanların her türlü faaliyetleri tarihin konusunu oluşturur.

• Daha geniş anlamda tarih, geçmişte yaşayan insanların

siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik vb. faaliyetlerini konu

edinir.

• Büyük depremler, tufanlar, kuraklıklar, göçler, salgın

hastalıklarda tarihin ilgi alanına girer.

❖ Olay- Olgu

• Hayat içinde tek tek meydana gelen değişmelere olay denir

• Olayı olgudan ayıran diğer önemli bir özellik ise olayın

başlangıç ve bitiş tarihinin belli olmasıdır.

• Olay kısa sürede olup biter.

• Anadolu’nun fethi, Kurtuluş Savaşı olaydır.

• Olgu aynı türdeki olayları bir bütün olarak anlatmak için

kullanılan bir kavramdır.

• Olgu olaya göre daha soyut ve geneldir.

• Olguda belli bir yer ve zaman söz konusu değildir.

• Olgu uzun bir zaman diliminde oluşur.

• Anadolu’nun Türkleşmesi ve Türkiye’nin çağdaşlaşması

olgudur.

• Örnek:

o Olay-Malazgirt savaşı, Olgu-Anadolu’nun Türkleşmesi

o Olay-Talas Savaşı, Olgu-Türklerin Müslüman olması

o Olay-İstanbul’un Fethi, Olgu-İstanbul’un Türk şehri olması

o Olay-Atatürk’ün çeşitli alanlarda inkılaplar yapması, Olgu-

Türkiye’nin çağdaşlaşması

• Tarih, geçmişteki olaylar ve o olayların zaman içindeki

akışıyla ilgilenir. Tarih biliminin konusu içerisine giren

herhangi bir fikir, olay, olgu veya düşüncenin incelenip

yorumlanabilmesi için; incelenecek ve yorumlanacak

materyalin ait olduğu zaman da bilinmelidir. Zamanı belli

olmayan, hangi döneme ait olduğu belirlenmemiş bir olgunun

tarihi açıdan yorumlanması imkansızdır.

• Tarihte hemen bütün eski devletler, dünya imparatorlukları,

umumiyetle kenar bölgelerde kurulmuştur. (Deniz kenarında

veya nehir kenarlarında kurulmuştur.)

• Örnek olarak;

o Mısır Medeniyeti Nil Nehri kenarında

o Hint Medeniyeti Ganj ve İndus Nehri kenarlarında

o Çin Medeniyeti Sarı Irmak Kenarında

o Türklerin Medeniyeti Orhun ve Selenga Nehirleri

Kenarlarında

o Mezopotamya Medeniyeti Fırat ve Dicle nehri kenarlarında

o İyon Medeniyeti Ege Denizine sahili var

o Yunan Medeniyeti Ege Denizine sahili var

o Fenike Medeniyeti Akdeniz’e sahili var.

Tarihin Özellikleri:

1- Geçmiş olayları inceler.

2- Belgelere dayanmalı ve objektif olunmalıdır.

3- Yer ve zaman belirtilmelidir.

4- Sebep sonuç ilişkisi olmalıdır.

5- İnsanlar tarafından meydana getirilirler.

6- Tarihi olaylar tekrarlanamaz.

7- Deney ve gözlem yapılamaz.

8- Olayın meydana geldiği devrin şartları ve değer yargıları

iyi bilinmelidir.

9- Araştırma mümkün olduğu kadar olayın geçtiği yerde

yapılmalıdır.

❖ Tarihçinin Özellikleri:

1- Tarafsız olmalıdır.

2- Olayın gerçekleştiği şartları ve dönemi iyi bilmelidir.

3- Araştırmayı olayın geçtiği yerde yapmalıdır.

❖ Tarihin Çeşitleri:

1- Hikayeci (Rivayetçi) Tarih: Herodot (Historia) (Herodot:

Tarihin babası)

2- Öğretici (Pragmatik) Tarih: Tukidides (Peleponnes

Savaşı)

3- Araştırıcı (Bilimsel) Tarih: Günümüz Tarih anlayışı.

1-Hikâyeci (Rivayetçi)Tarih Yazıcılığı:

• İlk tarih yazıcılığıdır.

• Bu yazıcılıkta olaylar rivayet olunur ki, denilene bilir ki gibi

anlatım tarzıyla başlar genellikle hikâye ve destanlara

dayandırılır.

• Olaylar aktarılırken yer ve zaman belirtilir ancak olayların

sebep ve sonuçlarına değinilmez.

• Bu yöntemin kurucusu Herodot’tur.

• İlk olarak Eski Yunanda MÖ V. yüzyılda yaşamış olan

Herodotos (Herodot)’un yazdığı Tarih (Historia) bu türün ilk

örneğidir.

• Herodot Historia eserinde Yunan ve komşu ülke tarihlerini

bu yöntemle yazmıştır.

• Bu yöntem XVIII yy. kadar Avrupa ve İslam dünyasında

kullanılmıştır.

2-Öğretici (Pragmatik) Tarih Yazıcılığı:

• Geçmişteki tarihi olaylardan ders çıkartarak topluma fayda

sağlamak-öğüt vermek, milli birlik ve ahlaki değerlere

geliştirmek amaç edinilmiştir.

• Olaylarda genellikle zaferler ve kahramanlar ilgi çekilerek

anlatılmıştır.

• Bu akımın öncüsü Tukidides’dir.

• Bu Tarih yazıcılığı Avrupa ve Türkiye’de XIX yy. kadar

devam etmiştir.

• Büyük yenilgileri takip eden zamanlarda ya da toplumun

fikir yönünden birlik içinde olmadığı dönemlerde bu eserler

ilgi çekmiştir.

• Özellikle Avrupa’da ve Türkiye’de XIX. yüzyıla kadar bu

tarih yazıcılığı devam etmiştir.

3-Araştırmacı Tarih Yazıcılığı:

• Bu yöntem XIX yy. ortalarından itibaren ortaya çıkmıştır.

• Bir tarihi kitap ortaya çıkarılırken olayın yer ve zamanı,

kaynaklara dayandırılması, olayın sebep ve sonuçlarının

araştırılması ve objektiflik ilkesine bağlı kalınması şartlarıyla

hazırlanmış olup daha bilimsel bir yöntemdir.

• Şu an tarihçilerin büyük bir kısmı bu yöntemi

kullanmaktadır.

❖ Tarih Yazıcılığı

• Tarih yazıcılığının ilk örnekleri;

• Hitit yıllıkları (Anallar)

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 3 / 169

• Köktürk Kitabeleri) Orhun Abideleri

• Rus Kronikleri

• Osmanlı Vakayinameleri

• Osmanlı Tarihçileri:

• Şehnameci, Vakanüvis: Osmanlı tarih yazıcısı

• İlk Osmanlı Vakanüvisi: Naima Efendi, Naima Tarihi

• Diğer Önemli Osmanlı Vakanüvisleri: Cevdet Paşa,

Peçevi, Selaniki, Aşıkpaşazade, Oruçbeyoğlu,

Cumhuriyet Dönemi Tarihçileri:

• M. Altay KÖYMEN

• Fuat KÖPRÜLÜ

• İ. Hami DANİŞMEND

• Ö. Lütfi BARKAN

• Halil İNALCIK

❖ Tarihe Yardımcı Bilimler

• Coğrafya: Yer bilimi

• Arkeoloji: Kazı bilimi

• Etnografya: Öz kültür bilimi

• Paleografa: Yazı bilimi

• Nümizmatik (Meskûkât): Para bilimi

• Sosyoloji: Toplum bilimi

• Kronoloji: Takvim bilimi

• Filoloji: Dil bilimi

• Heraldik: Arma bilimi

• Sigilografya: Mühür bilimi

• Antropoloji: Irk Bilimi

o Fiziki Antropoloji: İnsanların ırki özelliklerini araştırır.

o Sosyal Antropoloji: İnsanların sosyal ve kültürel

etkinlik/erini inceler.

• Kimya (Karbon14): Yaş bilimi

• Geneoloji: Şecere, soy kütüğü bilimi

• Hukuk: Kanun bilimi

• Onomastik: Yer adları bilimi

• Diplomatik: Devletlerarası antlaşmalar bilimi

TARİH BİLİMİNİN YÖNTEMLERİ

• Bir sonuca ulaşmak amacıyla, bilime, mantığa ve tecrübeye

dayanarak izlenen araştırma şekline yöntem denir.

• Her bilimin kendine uygun bir yöntemi vardır. Fen bilimleri;

gözlemlere, deneylere, laboratuvar ölçümlerine, formüllere,

kural, yasa ve sonuçlara dayalı bir yöntem kullanır.

• Sosyal bir bilim olan tarih ise geçmişte yaşanmış, bitmiş ve

tekrarlanmayan olayları konu edindiğinden deney ye gözlem

gibi yöntemler kullanamaz. Tarihin yöntemi, tarihi olayları

inceleyerek anlamak ve açıklamaktır.

• Uyarı: Tarihi olaylar hakkında doğru bilgi edinmek ancak o

dönemden kalan ve olayı aydınlatmamıza katkıda bulunacak

belge ve bulguların değerlendirilmesi ile mümkündür.

• Tarih biliminin konusu, insanlığın geçmişi hakkında doğru

bilgi elde etmektir.

• Tarihi olaylar ancak belgelere dayalı olarak açıklanır. Belge

bulabilmek içinde Tarihçiler belli bir yöntem ve teknik

kullanırlar.

• Neden -Sonuç ilişkisi Kurmak

• Yer ve zaman göstermek

• Objektif olmak

• Belgelere dayanmak

o Belgelerin incelenmesinde

o Tasnif

o Tenkit

o Tahlil

o Terkip

• Diğer bilimlerden faydalanmak

TARİH ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

1-Kaynak Arama: (Tarama)

• Tarih hakkında bize bilgi veren, onu doğru anlayabilmemiz

için tanıklık yapan her türlü malzemeye kaynak (belge,

vesika) denir.

• Olayı doğru anlamaya yarayacak her türlü malzeme

kaynaktır.

Kaynaklar kapsadıkları bilginin değerine göre üçe ayrılır:

a. Ana kaynak: Doğrudan doğruya tarihi olayı yaşayan,

gören veya olayın yaşandığı zamanda bulunan yazarların

verdikleri bilgi ve eserlere denir. Hatıralar, seyahatnameler,

kitabeler, paralar, arkeolojik malzemeler ve sanat

eserleri bu tür kaynaklardandır.

b. Birinci elden kaynak: Bilgilerini bir ana kaynağa

dayandırarak veren kişi ve yazılara denir.

c. İkinci elden kaynak: Birinci elden kaynaklardan

yararlanılarak yazılan eserlere denir. Bunlar genelde geçmişte

yazılmış tarih kitaplarıdır.

Kaynaklar bilgi veren kaynağın ve malzemenin cinsine

göre dört bölüme ayrılır:

A- Yazılı kaynaklar: Yazıya geçirilmiş her türlü kitabe,

yıllık, kanunname, biyografi, hatıra arşiv belgesi, para, tuğra

gibi belgelerdir. En güvenilir kaynaktır.

B- Sözlü kaynaklar: Yazıya geçirilmeden halk arasında

söylenerek günümüze gelen destan, atasözü, masal, hikâye

gibi eserler buna örnek verilebilir.

C- Yazısız kaynaklar- kalıntılar: Arkeolojik kazılardan elde

edilen eserler, heykel, mezar taşları, resimler gibi yazısız

eserler bu gruba girer.

D – Çizili, sesli ve görüntülü kaynaklar: Ayrıca günümüz

teknolojisi ile elde edilen sesli plak, cd, vcd gibi

kaynaklarda görüntülü belge olarak kullanılmaktadır.

2-Tasnif (Sınıflandırma):

• Tarihsel verilerin zamana, yere ve konuya göre bölümlere

ayrılarak düzenlenmesine Tasnif denir. Tarihçi çalışmasının

amacına ve konusuna göre bilgi ve verileri istediği şekilde

sınıflandırabilir.

• Tasnif aşamasında “Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı” hakkında

bir araştırma yapan tarihçi gerekli kaynaklara ulaştıktan sonra

öncelikle elde ettiği bilgi ve verileri kronolojiyi dikkate alarak

konuya göre sınıflandırır. Böylece araştırdığı konunun planını

oluşturur.

• Ana başlıklar ve içindekiler bölümü ana hatlarıyla ortaya

çıkmış olur:

• “Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan Atatürk’ün Samsun’a

Çıkışına Kadar Meydana Gelen Siyasi Gelişmeler”

• “Atatürk’ün Dokuzuncu Ordu Müfettişliği Görevine

Getirilme Süreci”

• “Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı ve Buradaki Çalışmaları” gibi.

3-Tahlil (Çözümleme):

• Elde edilen verilerin kaynak ve bilgi yönünden yeterli olup

olmadığının tespitine Tahlil etme denir. Bu aşamada

eksiklikler tamamlanır, veriler gruplanır. Eldeki veriler

kullanıma hazır ve işe yarar hale getirilir.

4-Tenkit (Eleştiri):

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 4 / 169

• Kaynakların kullanılmadan önce gerçek veya sahteliğinin

incelenmesi, araştırılmasıdır.

• Kaynakların (belgelerin) eleştirisi dış ve iç tenkit olmak

üzere iki aşamada yapılır.

Dış tenkitte kaynağın yazarı, basıldığı yer ve zamanı gibi

unsurlara bakılarak belge değerinin olup olmadığına karar

verilir.

İç tenkit de ise kaynağın içinde yer alan bilgilerin güvenilir

olup olmadığı üzerinde durulur. Bu eleştirilerin yapılmasından

sonra belge güvenilir bulunulursa araştırmalarda kaynak

olarak kullanılır.

5- Terkip – sentez (birleştirme)

• Terkip, bir araya getirmek, sentez yapmak demektir.

Kaynaklar sınıflandırma, çözümleme ve eleştiri aşamasından

geçtikten sonra çalışmaları birleştirmek, bir araya getirmek ve

sonuca gitmek işlemine Terkip, sentez yapma,

birleştirme denir.

Tarihi Olaylar İncelenirken Uyulması Gereken Kurallar

1. Olaylar, neden-sonuç ilişkisi içerisinde incelenmelidir.

2. Olayın geçtiği yer ve zaman belirtilmelidir.

3. Olayda rolü olan kişilerin katkılarının doğru olarak

değerlendirilebilmesi için olayın geçtiği günün şartları göz

önünde bulundurulmalıdır.

4. Olayın geçtiği yerde araştırma yapılmalıdır.

5. Olaylar objektif olarak değerlendirilmelidir.

Tarih Araştırmalarında Uyulması Gereken Kurallar

• Doğal etkenler (dağlar, denizler, iklim, tabiat olayları),

ruhsal etkenler (üzerinde araştırma yapılan kişi veya

toplumların karakteri), medeni etkenler (toplumun yaşayış

tarzı, kültür seviyesi, ekonomik ve ticari etkenler (toplumların

üretim şekilleri, geçinme şartları, yollar, gemicilik, kervan

ticareti), kültürel etkenler (toplumun bilim, edebiyat, din

anlayışı, devlet yönetim biçimi ve kültür düzeyi) göz önünde

bulundurulmalıdır.

• Olaylar güvenilirliği test edilmiş olan kaynaklara

dayandırılmalıdır.

• Olaylar arasında neden – sonuç ilişkisi kurulmalıdır. Çünkü

bir olayın sonucu diğer olaya neden olmaktadır.

• Olayların açıklanmasında yer ve zaman unsurları

belirtilmelidir. Bir olayın geçtiği yerin bilinmesi, olayın ortaya

çıkmasında ve sonuçlanmasında coğrafi koşulların etkisinin

anlaşılmasını sağlar. Olayın zamanının belirtilmesi ise önceki

ve sonraki olaylarla ilişkilerinin açıklanmasını, günün

koşullarının ortaya konulmasını kolaylaştırır.

• Tarihi olaylarla ilgili kural koymak, genelleme yapmak

mümkün değildir. Her olayın başka olaylarla benzer yönleri

olduğu gibi kendine özgü özellikleri de vardır. Bu nedenle iyi

bilinmeyen bir olay benzer başka bir olayın neden ve sonuçları

açıklanamaz.

• Yeni belgeler bulundukça, bu belgeler ile ilgili tarihi olaylar

yeniden değerlendirilmelidir.

• Tarafsız olmaya özen gösterilmelidir. Kanıtlanabilir ve

nesnel olan bilgilerin kullanılmasına dikkat edilmelidir.

Tarih araştırmalarında tarafsızlığın (Objektifliğin)

sağlanması için,

1-Tarihi gelişmelerin sonuçlarının bütün boyutları ile ortaya

çıkması için olayların üzerinden belli bir süre geçmelidir.

2-Olaylar birçok kaynaktan yararlanılarak incelenmelidir.

3-Olaylar meydana geldiği dönemin koşulları ve değer

yargıları ile değerlendirilmelidir.

4-Araştırmacılar kendi değer yargıları, dinsel ve milli (ulusal)

duygularıyla hareket etmemelidirler.

Tarihin Tasnifi (Sınıflandırılması)

• Var oluşundan günümüze kadar insanlığın yaşadığı tarih bir

bütündür.

• Ancak bu bütünü, bir defada inceleyip öğrenebilmek, ya da

bu bilgilerin tamamını başkalarına öğretebilmek mümkün

değildir. Bu nedenle sınıflandırmalar yapılır.

• Tarihi sınıflandırmamızın nedeni öğrenmeyi, öğretmeyi,

araştırmayı kolaylaştırmaktır.

• Uyarı: Tarihin sınıflandırılması geçmişte yaşanan olayların

incelenmesini ve tarih öğretimini kolaylaştırır.

Tarih; konusuna, yerine (mekân) ve zamanına göre

sınıflandırılmıştır.

1-Mekâna (Yere) Göre Sınıflandırma

• Tarihin, mekâna göre sınıflandırılmasına coğrafi

sınıflandırma da denir. Bu sınıflama belirli bir bölgenin

tarihini incelemek amacıyla yapılır.

• Burada kıtaların, ülkelerin, bölgelerin, şehirlerin hatta

köylerin tarihi söz konusudur. Örnek: Avrupa tarihi, İstanbul

tarihi vb.

2-Konuya Göre Sınıflandırma

• Bu sınıflandırma insan topluluklarının siyasal, ekonomik,

zihinsel, sosyal, dini, sanatsal vb. yönlerini ayrı ayrı inceler.

• Bu sınıflamada öğrenilmek istenen konu ayrıntılarına

inilerek araştırılır.

• Örnek: Uygarlık tarihi, düşünce tarihi, ekonomi tarihi, sanat

tarihi, bilim tarihi vb.

3-Zamana Göre Sınıflandırma

• Tarih, zamana göre yıl, dönem, yüzyıl, çağ gibi bölümlere

ayrılarak sınıflandırılır.

• Bu sınıflandırmada tarih, kronolojik dilimlere ve çağlara

bölünmüştür.

• Örnek: Orta Çağ tarihi, 19. yüzyıl tarihi, Fatih dönemi vb.

❖ Süreklilik: Kesintisiz süren, devamlı.

❖ Kanıt: Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği hakkında fikir

verici belge, delil.

❖ Nesnellik (objektif olma): Gerçekleri olduğu gibi görmek

ve yansıtmak, tarafsız kalmak.

❖ Kaynak (belge): Tarihi bir olayı doğru olarak anlamaya

yarayan her türlü malzeme.

TAKVİM ve ZAMAN

• Tarih biliminde olayların oluş sırasını belirleme ihtiyacı belli

zaman dilimlerinin oluşturulmasında etkili olmuştur.

• Tarihin yüzer yıllık bölümlere ayrılmasıyla yapılan

bölümlenmeye yüzyıl denmiştir.

❖ Çağ:

• Tüm insanlığı etkileyip önemli bir olay ile başlayıp yine

önemli bir olayla biten, siyasi, sosyal, ekonomik yönden

benzerlikler gösteren dönemlere ise çağ denmiştir.

• Dönemler arasında ekonomik, sosyal, kültürel siyasi

farklılıklar vardır.

• Siyasi, sosyal, ekonomik açıdan benzer özellikler taşıyan,

insan yaşamında birçok değişikliklere ve yeniliklere yol açan

önemli bir olayla başlayıp yine önemli bir olayla biten zaman

dilimine çağ denir.

• Taş Çağı, Maden Çağı, İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ, Yakın

Çağ gibi.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 5 / 169

❖ Milat:

• Güneş yılı esasına dayalı olarak hazırlanan ve Roma

uygarlığı tarafından son şekli verilen takvimin adıdır.

• Hz. İsa’nın doğumu O (sıfır) başlangıç olarak kabul

edilmiştir. Bu nedenle takvime doğum anlamına gelen milat

adı verilmiştir.

• Milattan sonraki tarihler günümüze yaklaştıkça rakamsal

olarak büyürken, milattan önceki tarihler günümüze

yaklaştıkça küçülmektedir.

❖ Yüzyıl:

• İçinde 99 yıl barındıran asıra verilen isimdir.

• Yüzyıllık süre, asır. Milat başlangıç alınarak 1-100, 101 –

200, 201 – 300 vb. olarak sayılan yüzyıllık dönemlere verilen

genel isim.

Yüzyılı tarihe Çevirme:

• 15 yy - 1=14 1400-1499 yılları kapsar

Tarihi yüzyıla çevirme:

• 1453- 15 yy.

Takvim:

• Olayların oluş sırasını belirleyen çizelgelere takvim

denmiştir.

• İnsan yaşamını kolaylaştırmak için zamanı gösteren en güzel

araçtır.

• Takvim, zamanı yıllara, aylara, haftalara ve günlere ayırma

yöntemidir. Zamanı bilme ve verimli kullanma gerekliliği

takvim gibi önemli bir buluşun ortaya çıkmasına yol açmıştır.

• İnsanlar tarihin akışı içinde zaman ölçüsü olarak çeşitli

takvimler kullanmışlardır. Yaptıkları astronomik gözlemler

sonucunda yıldızların, Ay’ın ve Güneş’in hareketlerine

dayanan takvimler meydana getirilmiş ve geliştirilmiştir.

• Dünyada iki türlü takvim çeşidi vardır. Bunlar Ay yılı ve

Güneş yılı takvimdir.

o Ay yılı: Ayın dünya etrafında 12 defa dönemsi sırasında

geçen 354 günlün zaman dilimidir.

o Güneş yılı: Dünyanın Güneş etrafında 1 defa dönmesi

sırasında geçen 365 gün 6 saattir.

• Takvimin kullanılmasında Sümerler ve Mısırlılar öncü

olmuşlardır.

• İlk “Güneş takvimi”ni Mısırlılar oluşturmuştur. Mısırlılar

ise güneş yılını 365 gün olarak kabul ederek 12 aya

bölmüşlerdir. Dünyanın Güneş çevresinde bir kez dönmesi

güneş yılını oluşturur.

• İlk “Ay takvimi”ni ise Sümerler oluşturmuştur. Sümerler,

360 günden ibaret olan ay yılını, 30 günlük 12 aya

bölmüşlerdir. Ay’ın dünya çevresinde 12 kez dönmesi, bir ay

yılını oluşturur.

• Tarihte Türkler, Mısırlılar, Sümerliler, Çinliler, Romalılar ve

Yunanlılar takvim icat etmiştir.

• Bütün takvimlerin başlangıç tarihleri vardır. O başlangıç

tarihler o medeniyetin önemli tarihî olaylar esas alınmıştır.

• İbraniler, MÖ 3761 yaratılış yılını;

• Yunanlılar, ilk olimpiyat oyunlarının yapıldığı MÖ 776;

• Romalılar, Roma şehrinin kuruluşu olan MÖ 753;

• Müslümanlar da Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye

hicret ettiği 622 yıllarını başlangıç olarak kabul etmişlerdir.

• Miladi takvim Hz. İsa’nın doğum tarihi o (sıfır)

TÜRKLERİN KULLANDIĞI TAKVİM ÇEŞİTLERİ

1-12 Hayvanlı Takvim:

• Güneş yılı esaslıdır.

• Her yıla bir hayvan ismi verilir.

• 12 aydan oluşur. 1 yıl 365 gün 5 saat.

• Bu takvimi Çin ve Tibetlilerde kullanmıştır.

• 21 Mart tarihi yılbaşı kabul edilmiştir.

• Yıllar sayı yerine hayvan isimleri ile adlandırılmıştır.

• 1.Sıçan-Fare 2.Ud-Sığır 3.Bars-

Pars 4.Tabışgan-Tavşan 5.Lu-Ejder 6.Ilan-

Yılan 7.Yunt-At 8.Koy-Koyun 9.Biçin-

Maymun 10.Taguk-Tavuk 11.İt-

Köpek 12.Tonguz-Domuz

2- Hicri (Kameri) Takvim:

• Ay yılı esaslıdır.

• İlk kez Hz. Ömer zamanın da kullanılmaya başlanmıştır.

(639)

• Hicret başlangıçlıdır. (622).

• 1 yıl 354 Gün 4 saat gündür.

• Bugün Bayram, mevlitler gibi dini günlerde bu takvimi

kullanmaktayız.

4- Celali Takvim:

• Büyük Selçuklu Devleti’nde Melikşah. (1079-1092)

zamanında ayrıca Harzemşahlar ve Babürler tarafından da

kullanılmıştır.

• Güneş yılı esaslıdır.

• Ömer Hayyam hazırlamıştır.

• İran kökenlidir.

• Başlangıç tarihi Miladi 1079 yılıdır.

• Bu takvimin yılbaşı günü 21 Mart yani nevruz günüdür.

5- Rumi (Mali) Takvim:

• Güneş yılı esaslı bir takvimdir.

• Osmanlılarda IV. Mehmet zamanında (1839) kullanılmaya

başlanmıştır.

• Sadece ekonomik alanda kullanılmıştır.

• Hicret başlangıçlıdır.

• Bu takvim Osmanlı’da hem resmi hem de mali bütün

alanlarda resmen kullanılmaya başlandığında Hicri olarak yıl

1255 idi,

• Miladi yılda 1839’du, bu yüzden Miladi yıl ile Rumi yıl

arasında 584 yıl vardır.

• Rumi yılda Mart ayı yılbaşıdır.

• 1926’da Miladi takvim kabul edilmesine rağmen 1982 yılına

kadar Mali yılbaşı Mart ayı olmuştur.

• Rumi takvimde yıl; Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz,

Ağustos, Eylül, Teşrinievvel, Teşrinisani, Kanunuevvel,

Kanunusani ve Şubat aylarından oluşuyordu.

6- Miladi Takvim:

• 1 Ocak 1926’dan itibaren kullanılmaya başlanmıştır.

• Mısırlılar ve Romalılar geliştirmiştir.

• Hz. İsa’nın doğumu (Milad-0) başlangıç kabul edilmiştir.

• Mısırlılar tarafından güneş yılı esasına göre oluşturulan

takvim Roma Hükümdarı Julius Caesar (Jül Sezar) zamanında

yeniden düzenlenmiş ve “Jülien (Jülyen) takvimi” adıyla

kullanılmaya başlanmıştır.

• Daha sonra Jülien takvimi, 1582 Papa XIII. Gregorious

tarafından yeniden oluşturularak “Gregoryen takvimi” adını

almıştır.

• Zaman içerisinde kullanımı yaygınlaşarak günümüze kadar

ulaşmıştır. Bugün dünya genelinde bu takvim

kullanılmaktadır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 6 / 169

HİCRİ TAKVİMLE MİLADİ TAKVİM ARASINDAKİ

FARKLAR

1)- Hicri Takvim AY yılını, Miladi Takvim GÜNEŞ yılını

esas alır. Bu yüzden ikisi arasında 11 gün fark vardır.

2)- Hicri Takvimde 0 yılı yani başlangıç yılı Peygamberin

Mekke’den Medine’ye göç ettiği yıldır. Miladi Takvimde ise 0

yılı yani başlangıç yılı Hz. İsa’nın doğum yılıdır.

Örnek: 1699 miladi yılı hangi hicri yıla karşılık gelir?

1. 1699-622=1077

2.1077 =33

33

3. 33+1077=1110

Miladi tarihlerin Rumi tarihe çevrilmesi:

Rumi tarih = Miladi tarih – 584

TARİHİN ÇAĞLARA AYRILMASI

TARİH ÖNCESİ DEVİRLER

A- Taş Devri (Taş Çağı (MÖ 600.000 – 5.500))

Üç devre ayrılır:

a-Kabataş: (Eski Taş (Paleolitik) Çağı (MÖ 600.000 –

10.000))

• Araç gereç yapımı yoktur.

• İnsanlar toplayıcılıkla geçinmektedir.

• En ilkel ve en uzun dönemdir.

• Dünyada Paleolitik Döneme ait ilk izlere İspanya’daki

Altamira, Fransa’da Lasque (Laskö) mağaralarında

rastlanmıştır.

• Türkiye’de bu döneme ait kalıntıların bulunduğu yerlere

Antalya’da Karain, Beldibi ve Belbaşı; İstanbul’da

Yarımburgaz mağaraları örnek gösterilebilir.

• Yarımburgaz Mağarası, Türkiye’deki bilinen en eski

yerleşim yeridir.

b-Yontmataş ( Orta Taş (Mezolotik) Çağı (MÖ 10.000 –

8.000))

• Ağaç-gereç yapımı başlamıştır.

• Avcılık başlamış.

• İnsanlar mağaralara çekilmişlerdir.

• Mağara duvarlarındaki resimlere ilk defa rastlanmıştır.

• Devrin sonlarına doğru ateş bulunmuştur.

• Orta Asya’da Mezolotik Çağa ait en eski yerleşim yeri

Güney Tacikistan’daki Kuldara (Ceyhun Nehri’nin yukarı

kısmı) bölgesidir.

• Türkiye’de bu dönemi aydınlatan merkezlerden bazıları

Adıyaman Palanlı Mağaraları, Antalya Beldibi, Ankara

Macunçay, Göller yöresi Baradiz, Samsun Tekkeköy

mağaralarıdır.

c- Cilalıtaş: (Yeni Taş (Neolitik) Çağı (MÖ 8000 – 5500))

• Topraktan araç-gereç yapımı başlamış seramik sanatının

temeli atılmıştır

• Üreticilikle birlikte yerleşik hayat başlamıştır.

• Tarım ve yerleşik hayat (köy) başladı.

• Hayvanlar evcilleştirilmiştir.

• Bitki liflerinden elbiseler yapılmış.

• Ticaretin temelleri atılmıştır.

• Yeni Taş Çağına önce Ön Asya’da (Mezopotamya, Anadolu,

İran, Suriye) girilmiştir.

• Türkiye'nin bu döneme ait yerleşim merkezleri: Diyarbakır

Çayönü, Konya Çatalhöyük, Burdur Hacılar, Gaziantep

Sakçagözü

• Diyarbakır-Çayönü Türkiye’de ve Güneydoğu Avrupa’da

Yeni Taş Çağında kurulan ilk köy yerleşim yeri,

• Konya- Çatalhöyük ise insanlık tarihinin ilk şehir

yerleşmesi olarak kabul edilmektedir.

• Menhir: Bir çizgi veya daire oluşturacak şekilde dizilmiş

4m. yüksekliğinde dikili taşlardan oluşan anıtlardır.

• Dolmen: Üzerine yassı büyük bir taşın konulduğu yan yana

sıralanmış taşlardan oluşan anıtlardır.

• Not: Cilalıtaş ile Bakır Dönemi arasındaki geçiş dönemine

Kalkolitik Dönem denir.

B- Maden Devri:

Üç devre ayrılır:

a. Bakır (Kalkolitik) Dönemi:

• İnsanlığın ilk kullandığı maden bakırdır.

• Bakırın kullanılması ile maden devri başlamıştır.

• Türkiye’de bu döneme ait merkezler arasında Çorum

Alacahöyük, Denizli Beycesultan, Çanakkale Kumtepe ve

Truva, Samsun İkiztepe gibi yerleşim yerleri bulunmaktadır.

b. Tunç (Bakır-Kalay= Bronz(Tunç)) Dönemi:

• İnsanlar bakır ve kalayı karıştırıp tunç elde etmişlerdir.

• Devlet düşüncesi ortaya çıktı.

• İlk site devletleri, arkasından büyük devletler kuruldu.

• Türkiye’de bu dönemi aydınlatan en önemli merkezler

arasında Ankara’da Ahlatlıbel, Kayseri’de Kültepe yer

almaktadır.

c. Demir Dönemi:

• Devrin sonlarına doğru yazı bulunmuştur.

• Türkiye'nin bu döneme ait yerleşim merkezleri: Çanakkale

Truva, Denizli Beycesultan, Kayseri Kültepe, Van Tilkitepe,

Burdur Hacılar, Yozgat Alişar ve Çorum Alacahöyük.

• Hacılar Höyüğü’nün etrafı duvarlarla çevrilidir. Bu duvar,

düşman tehlikesine karşı yapılan surların ilk örneklerindendir.

Tarih Öncesi Devirlerin Özellikleri:

1- Tarih öncesi dönemlerin devirlere ayrılmasında, kullanılan

araç ve gereçlere dikkat edilir.

2- Tarih öncesi dönemlere Karanlık Dönemlerde denir.

3- Devirler tüm toplumlarda aynı anda yaşanmamıştır.

4- Her toplum bütün devirleri sırasıyla yaşamamıştır.

5- İnsanların ihtiyaçları icatları ortaya çıkarmıştır.

TARİHİ ÇAĞLAR

1- İlkçağ (MÖ 3000 – MS 375)

Başlangıç: Yazının bulunması

Bitiş: Kavimler Göçü

Çağlar içerisinde en uzun olanıdır.

2- Ortaçağ ( MS 375 - 1453)

Başlangıç: Kavimler Göçü

Bitiş: İstanbul’un Fethi

3- Yeniçağ (1453 – 1789 )

Başlangıç: İstanbul’un Fethi

Bitiş: Fransız İhtilali

4- Yakınçağ ( 1789 - ? )

Başlangıç: Fransız İhtilali

Bitiş: Günümüzde hala devam ediyor.

Tarihi Çağları Özellikleri

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 7 / 169

1. Yazının bulunuşundan günümüze kadar geçen süreyi

kapsar.

2. Tarih, öğrenmeyi ve araştırmayı kolaylaştırmak içindir

çağlara ayrılmıştır.

3. Önemli toplumsal olaylar çağ başlangıcı olarak kabul

edilmektedir.

4. Bütün devirler tüm toplumlarda aynı anda yaşanmamıştır.

İLK ÇAĞ MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI

❖ Mezopotamya:

• Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bölgeye tarihte

Mezopotamya denir.

• Mezopotamya Aşağı ve Yukarı Mezopotamya diye iki

kısma ayrılır.

o Aşağı Mezopotamya tarıma,

o Yukarı Mezopotamya ise hayvancılığa elverişlidir.

❖ Mezopotamya’nın;

• Göç yolları üzerinde bulunması

• Verimli topraklarının olması

• Elverişli iklime sahip olması

• Sulama olanaklarının bol olması

o Burada birçok uygarlığın kurulmasına neden olmuştur.

❖ Mezopotamya’da taş bulunmadığı için mimari eserler

kerpiç veya tuğladan yapılmıştır

❖ Mezopotamya medeniyeti Mısır, Anadolu ve

Yunan medeniyetlerinin temel kaynağı olmuştur.

❖ Mezopotamya Uygarlıkları (ASABE)

• Sümerler

• Asurlular

• Akadlar

• Babilliler

• Elamlılar

Sümerler (MÖ 4000 – MÖ 2350)

• Mezopotamya’da ilk uygarlık.

• Mezopotamya’da ilk şehir (site) devletlerini Sümerler

kurmuşlardır.

• En önemlileri Ur, Uruk, Kiş, Lagaş olan bu şehir

devletlerine “site” adı verilmiştir.

• Bu devletlerarasında siyasi ve ekonomik nedenlerle sık sık

savaşlar yapılmıştır.

• Siteler, etrafı surlarla çevrili, “ziggurat” adı verilen tapınak

ve onun etrafındaki evlerden meydana gelmiştir.

• Sitelerin başlarında Patesi (Ensi – Rahip Krallar) adı

verilen krallar bulunur ve Tanrı adına ülkeyi yönettiklerini

iddia ederlerdi.

• Patesi çevresindeki sitelere hâkim olursa “Lugal” Sümer

ülkesine hâkim olursa “Lugal Kalma” unvanını alırdı.

• Devlet yönetiminde krala yardımcı olan danışma meclisleri

(Aksakallılar Meclisi) de bulunurdu.

• Aynı zamanda Sümer kralları, dinî törenleri idare eder,

savaş sırasında ordunun başında bulunur ve hukuki yetkileri

elinde toplardı.

• Kraliçe devlet işlerinde oldukça etkiliydi.

• Sümer Devleti’nde krallar ve rahipler en üst sınıfı

oluşturur.

• Halk ise hürler ve köleler olmak üzere sosyal sınıflara

ayrılmıştı.

• Sümerlerde köleler haricinde her erkek asker sayılmış, ordu

yaya ve savaş arabalı süvarilerden (arabalı askeri birlik)

oluşmuştur.

• Çok tanrılı bir inanca sahip Sümerler ölümden sonraki

yaşama inanmamışlardır.

• Gılgamış, Yaratılış, Tufan gibi dini nitelikli destanları

vardır.

• Sümerler, ev ve tapınaklarını ateşte pişirilmiş kerpiç ve

tuğlalardan yapmışlardır.

• Kerpiçten ev ve heykeller yapmışlardır. Günümüze kalan

evleri yok.

• Mimaride sütun, kubbe, kemer tarzını kullanmışlardır.

• Oymacılık, kuyumculuk, heykel vb. sanat dallarıyla

ilgilenmişlerdir.

• Sümerler kara sabanı kullanarak ve Sulama kanalları ile

barajlar inşa ederek tarımın gelişmesini sağlamışlardır.

• Sümerler, astronomi alanında gelişmiştir.

• Ay Takvimi ve burçları bulmuşlardır. (Ay Takvimi: 1 yıl; 12

ay, 360 gün)

• Ayrıca matematik ve geometride gelişme göstererek dört

işlemi kullanmışlar, bölme ve çarpma cetvelleri hazırlamışlar,

yüzey ve hacim ölçmeyi gerçekleştirmişler, daireyi 360

dereceye bölmüşlerdir.

• Ziggurat denilen çok katlı, çok amaçlı tapınakları vardır.

Eğitim, Tapınak, Depo, Rasathane olarak kullanılırdı.

• Çivi yazısı ilk yazısı Sümerlere aittir. M.Ö. 3000 yılında çivi

yazısını bulmuş ve tarihi çağları başlatmışlardır.

• Tarih çağlarına geçen ilk kavim.

• Urgakina kanunları tarihte bilinen ilk yazılı kanunlardır.

(Bilinen ilk hukuk devleti Sümerler). MÖ 2375

• Kanunlar hafiftir ve fidye esası vardır.

• Taş olmadığı için kalıcı mimari eserleri yoktur.

• Elamlıların saldırıları sonucu yıkıldılar.

ZİGGURATTAN YAZIYA

• Ziggurat, Mezopotamya ve çevresinde piramitlere benzeyen

bir çeşit tapınaktır. Bu özelliğinin yanında çok fonksiyonlu

olması kültürel gelişmelere de öncülük etmesini sağlamıştır.

Bu kültürel gelişmelerden biri de yazının icadıdır.

• Sümerlerde tapınaklara teslim edilen tarım ürünleri, satılan

ve satın alınan her türlü ticari mal, rahipler tarafından kil

tabletler üzerine resimler ve işaretlerle kaydedilmiştir.

Zamanla bu resim ve işaretlerin heceye dönüşmesiyle yazı

ortaya çıkmıştır.

• Zigguratlar tahıl ambarı, gözlemevi gibi işlevleri yanında ilk

dönemlerde Sümerlerde okul olarak kullanılmıştır. Okullarda

eğitim ilk olarak tapınak ve sarayın yazmanlarını yetiştirmek

için yapılmıştır. Bu okullarda, matematik, botanik, zooloji ve

coğrafya gibi konularda dersler verilmiştir.

• Eğitimin yaygınlaşması ve gelişmesiyle okullar bilim ve

kültür merkezi hâline gelmiştir. Okullar zamanla dinden

bağımsız bir kurum olmuştur.

• Okullarda varlıklı ailelerin erkek çocukları eğitim almıştır.

• Fakir aileler eğitim masraflarını karşılayamadığından

çocuklarını okullara gönderememiştir.

• Sıkı bir disiplin anlayışının olduğu okullarda tam gün eğitim

yapılmıştır.

Elamlar (MÖ 3000 – MÖ 640)

• Mezopotamya bölgesinin dışında; Mezopotamya’nın

güneydoğusunda Sümer ülkesinin doğusunda yaşamışlardır.

• Tarımsal topraklara sahip olmak için, Sümerlere son veren

Elamlar, ilk dönemlerinde şehir devletleri şeklinde

örgütlenmişlerdir.

• MÖ 3000 yıllarında Sus sitesi prensi, diğer siteleri de

egemenliği altına alarak krallığını merkez Sus olmak üzere

Elam Krallığı’nı kurmuştur.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 8 / 169

• Elamlar madencilik, çömlek yapımı ve seramik sanatında

ilerlemişlerdir.

• Elamlar çivi yazısını kullanmışlardır.

• Elamlara Asurlular son vermiştir.

Asurlular (MÖ 2000 – MÖ 609)

• Asya kökenli kavimlerle Arabistan kökenli Samilerin

karışımından oluşan Asurlular, Yukarı Mezopotamya’da

yaşamışlardır.

• Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Suriye, Filistin ve

Mezopotamya’da egemen oldular.

• Yaşadıkları topraklar tarıma elverişli olmadığı için

hayvancılık ve ticaret ile uğraşmışlardır.

• Askerî güce dayalı bir imparatorluk kurmuşlardır.

• Başkentleri Ninova olan Asurlular, Anadolu’da Kayseri

Kültepe, Yozgat Alişar ve Çorum Boğazköy’de ticaret

kolonileri kurmuşlardır.

• Bu koloniler aracılığıyla çivi yazısını Anadolu’ya

taşımışlardır. Kolonilerden en önemlisi ve Anadolu’daki ilk

yazılı kaynaklar, Asur tüccarlarının bıraktıkları, Kayseri,

Kültepe’de Kaneş/Karum’da bulunan kil tabletleridir.

• Ticareti canlandırmak amacıyla Lidyalıların açtığı Sard’dan

başlayıp Ninova’ya kadar uzanan Kral Yolu’nu

kullanmışlardır.

• Asurlular, Mezopotamya’da kurulan diğer devletlerde

olduğu gibi Sümer çivi yazısı kullanmışlardır.

• Asurlular, tarihte bilinen ilk kütüphaneyi Ninova’da

kurmuşlardır.

• Heykeltıraşlıkta önemli gelişmeler gösteren Asurlular’ın

kabartmaları ünlüdür.

Akadlar (MÖ 2350 – MÖ 2100)

• Sami kökenli Akadlar, MÖ 4000’de Arap Yarımadasından

gelerek Orta Mezopotamya’ya yerleşmişlerdir.

• Kral Sargon döneminde devlet hâline gelmişler; kısa

sürede Mezopotamya’ya hâkim olmuşlardır.

• Başkentleri Agade şehridir.

• İlk düzenli ordu sistemini meydana getiren Akadlar, tarihte

bilinen ilk imparatorluğu kurmuşlardır.

• Sümer kültüründen etkilenen Akadlar, onlar gibi çok tanrılı

bir inanca sahiptiler; kurdukları imparatorluk sayesinde Sümer

kültürünü Ön Asya’ya yaymışlardır.

• Merkezi otoritenin geliştirilememesi, iç isyanlar ve dış

saldırılar sonucu yıkıldılar.

• Akadlar, MÖ 2100 yıllarında Sümerler tarafından ortadan

kaldırılmıştır.

Babiller (Amurrular) (MÖ 2100 – MÖ 539)

• Samilerin bir kolu olan Amurrular tarafından kurulmuştur.

• Başkenti Babil’dir.

• I. Babil Devleti’nin Hititler tarafından yıkıldı. Hititlerin

yıkılmasından sonra Asur egemenliğine girdiler.

• Medlerle ittifak yaparak Asurluları yıktılar.

• MÖ 612’de II. Babil Devleti kurulmuş.

• Dönemin en güçlü kralı Nabukadnezar’dır.

• II. Babil Devleti MÖ 539 yılında Persler tarafından ortadan

kaldırılmıştır.

• I.Babil Devleti’nin en güçlü Kralı Hammurabi dine dayalı

devlet anlayışı yerine, gücünü ordudan alan mutlak krallık

anlayışını getirmiştir.

• Hammurabi, ceza, mülkiyet, ticaret alanlarında döneminin

en gelişmiş kanunlarını yapmıştır. Yasalarında kısas özelliği

vardır.

• Babiller, Sümerlerin etkisi altında kalmışlar, tapınaklarına

ziggurat adını vermişlerdir.

• Babiller, tıp ve astronomi alanında ilerlemişlerdir.

• Başlıca geçim kaynakları tarım ve ticarettir.

• Mimari açıdan Mezopotamya’nın en gelişmiş uygarlığı

Babillerdir. Babil’in Asma Bahçeleri bu alandaki en güzel

örnektir.

• Persler tarafından yıkıldılar.

BABİL’İN ASMA BAHÇELERİ

• Bir efsaneye göre, Babil’in Asma Bahçeleri, II. Babil

Devleti’nin kurucusu Kral Nabukadnezar tarafından

yaptırılmıştır.

• Nabukadnezar Amyitis isimli bir prensesle evlenir. Dağlık

ve yeşil bir ülkeden gelen Amyitis Mezopotamya’nın farklı

coğrafi yapısına ve iklimine alışamaz. Sıla hasreti çeken eşini

memnun etmek isteyen Nabukadnezar, onun memleketinin bir

benzerini yapmaya karar vererek yapay dağlar, içinde sular

akan yemyeşil bahçeler yaptırır.

• Bir piramit oluşturacak biçimde taraçalar hâlinde yükselen

bu bahçeler, 80 km uzunlukta,100 m yükseklikte ve 30 m

genişliktedir.

• Fırat’tan getirilen sularla yeşillendirilen taraçalara dünyanın

dört bir yanından getirilmiş ağaç ve çiçekler dikilir. Güzellik

ve ihtişamlarıyla görenleri hayrete düşüren bu bitkiler asıl

yapıyı saklayarak uzaktan bakıldığında sadece havada asılı

gibi duran bahçeler görüntüsü verir.

MEZOPOTAMYA’DA HUKUK

• Sümerlerde ilk kanuni düzenleme Urgakina tarafından MÖ

2750’de yapılmıştır.

• Urgakina, kitabelerde kölelik devrine son vermek; dulları,

öksüzleri ve diğer güçsüzleri koruyacak bir düzen kurmak için

kanunlar koyduğunu söylemiştir. Onun koyduğu kanunların

bir maddesinde rızası alınmayan köylüye ait hayvanın, bir bey

tarafından satın alınamayacağına dikkat çekilmiştir.

• Urgakina’dan sonra Sümerlerde Kral Urnamu bazı hukuki

düzenlemeler yapmıştır.

• Onun yaptığı düzenlemelere göre;

• Bir adam, bir adamın ayağına bir aletle vurur ve ayağını

kırarsa 10 şegel gümüş verir.

• Bir adam, bir adamı silahla vurup kemiğini kırarsa bir mana

gümüş verir.

• Bir adam, bir adama bir aletle vurup burnunu koparırsa bir

mana gümüşün üçte ikisini verir.

• Babil Kralı Hammurabi, Sümerlerin eski kanunlarından

yararlanarak yeni kanunlar hazırlamıştır. Büyük bir taş üzerine

yazılmış olan bu kanunlar, mülkiyet, ticaret ve ceza gibi

konulara değinmiştir.

• Hammurabitarafından hazırlanan kanundaki esaslardan

bazıları şunlardır:

o Birisini suçlayan ispata mecburdur. İspat edemezse ölüm

cezasına çarptırılır.

o Bir tapınakta veya hükümdar hazine-sinde hırsızlık yapanın

cezası idamdır.

o Bir hırsız duvar delerek bir eve girmişse idam edilerek açtığı

deliğin önüne gömülür.

o Babasını döven evladın iki eli kesilir.

o Bir adamın gözünü çıkaranın gözü çıkarılır.

• Mezopotamya’nın diğer sakinlerinden olan Asurlular da

Hammurabi Kanunları’ndan faydalanmışlardır. Yalnız Asur

kanunlarında cezalar daha şiddetlidir.

MISIR MEDENİYETİ

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 9 / 169

• Mısır Medeniyeti, Afrika’nın kuzey doğusunda Nil Nehri

havzasında kurulmuştur. Mısır’ın kuzeyine aşağı güneyine

yukarı Mısır denilmiştir. Bunun temel nedeni Nil’in akış

yönüdür.

• Mısır’ın etrafı doğal savunma sınırlarıyla çevrili

olduğundan, diğer medeniyetlerden fazla etkilenmeyerek,

kendine özgü bir uygarlık oluşturdular. Bu yüzden tarih öncesi

dönemleri sırasıyla yaşayan tek toplumdur.

• Mısır’ın siyasi tarihi üçe ayrılmaktadır.

o Eski Mısır

o Orta Mısır

o Yeni Mısır

• Önceleri Nom (veya Nomos) denilen şehir devletleri vardır.

• Sonraları merkezi krallık gerçekleşmiştir. Dünya tarihinde

ilk merkezi devlettir.

• Ülkenin başında (Kral Menes’le birlikte) Firavunlar (Tanrı

Kral) bulunur ve yetkileri sınırsızdı.

• Firavunlar Tanrı- Kral özelliği gösterirler. Bu

özelliklerinden dolayı hukuk sistemi gelişmemiştir.

• Siyasi yapı Teokratik Monarşi’dir.

• Yukarı Mısır’ın kralı Menes, İ.Ö. 2850 yılında Aşağı

Mısır’ı da fethederek bütün Mısır’ın kralı oldu. Yukarı Mısır

krallığının sınırları bugünkü Assuvan bölgesinden Kahire’ye,

Nil’in deltasına kadar uzanıyordu.Yukarı Mısır Kralı

Menes‘in koni biçiminde beyaz bir tahtı vardı. Aşağı Mısır

krallarının tahtı ise kırmızı idi ve bir sandalyeye benziyordu.

• Değişik hanedanlar yönetime hâkimdir.

• İlk vezirlik (kâtip) sistemi Mısırlılar'da görülür.

• Ülke yönetiminde Firavun’a Vezir, Asiller, Askerler ve

Katipler yardımcı olmuştur.

• Çok tanrılı dinler görülür. En büyük tanrı güneş tanrısıdır.

(Ra)

• Ahiret inancı kuvvetlidir. Bu nedenle mumyacılık ve anıt-

mezar (piramit) yapımı gelişmiştir.

• Mezarları oda biçiminde yaptılar ve içine eşyalar koydular.

• Firavunlar için Piramitler yaptılar.

• Labirent denilen Halk mezarları var.

• Tıp, eczacılık, kimya, matematik, geometri, takvim,

hiyeroglif (resim yazısı) gelişmiştir.

• Hiyeroglif (Resim) yazısını kullandılar.

• Papirüs kağıdını yaptılar.

• Güneş takvimini hazırladılar. (Nilin taşma zamanını

önceden bilmek için.)

• Ondalık sayıları ve Pi sayısını, dört işlemleri kullandılar.

• Sfenks (İnsan başlı aslan gövdeli heykel) yaptılar.

• Halk sosyal sınıflara ayrılmıştır. Aralarında hukuki eşitlik

yoktur.

• Vergiler tarıma ürünlerinden oluşmuştur.

• M.Ö. 1280'de Hititler ile yaptıkları ve Suriye'yi paylaştıkları

"Kadeş Antlaşması" bilinen ilk dostluk ve ittifak, aynı

zamanda ilk yazılı antlaşmadır.

• En önemli mimari eserleri Piramitlerdir.

• Özellikle; Keops ve Neferti. “Lüksor, Karnak” tapınakları

da Mısır’ın önemli sanat eserlerindendir.

• İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nda bulunan Dikilitaş

M.Ö. 14. y.y.’da Mısır kralı III. Tutamis zamanında

yaptırılmış. Bizans İmparator’u Teodosyus zamanında

dikilmiştir.

İRAN MEDENİYETİ

• İran'da ilk Partlar, sonra Medler yaşamıştır.

• İran Uygarlığı’nın temsilcileri Med (MÖ 7.yy-MÖ 550) ve

Persler (MÖ 550-MÖ 330) bu kavimleri oluşturur.

• Medler, Keyeksar döneminde bağımsız oldular.

• Kiyrus, Medleri yıkarak Pers Devletini kurdu. (MÖ 550)

• Ön Asya ticaretine kısa sürede hâkim olan Persler

sınırlarını Balkanlara kadar genişletti.

• Çok büyük bir imparatorluk kurmuşlardır. (İndus

Nehri'nden Ege Denizi'ne, Kafkaslar'dan Basra Körfezi'ne

kadar)

• İran, Anadolu, Suriye ve Mısr’a egemen oldular. İlkçağın

en büyük imparatorluğu oldular.

• MÖV. yy da Yunanlılar ile yaptıkları Pers Savaşları

ünlüdür.

• Persler, Mutlakiyetle yönetilmişlerdir. Pers Kralının

yetkileri sınırsızdı.

• Persler’de ülke I. Darius döneminden itibaren sartaplığa

(illere, eyaletlere) ayrılmış ve her ile satrap adında bir askeri

vali atanmıştır.

• Eyaletleri sürekli denetleyen yüksek rütbeli kişilere

“müfettiş- şah gözü” denirdi.

• Persler döneminde düzenli ilk posta teşkilatı ve istihbarat

örgütü İran’da kuruldu.

• Sanatta Pers Uslubunu oluşturdular.

• Kabartmacılığa önem verdiler.

• Kayaları oyarak mezarlar yaptılar.

• İnsan yüzlü, boğa vücutlu sfenksler yaptılar.

• İran’da Zerdüş tarafından kurulan Mecusilik (Zerdüştlük-

ateşperest) Dini yaygındı. Mecusilik’te iyilik tanrısına Ahura

Mazda (Hürmüz), kötülük tanrısına Ehrimen denilmekteydi.

• Mecusiler ateşe tapar ve ateşgede denilen yerlerde tanrıları

için sürekli ateş yakarlardı.

• Pers ordusu halktan toplanan daimî ordu birlikleriydi.

• Zırhlı olan askerler, ok, yay, kama, mızrak ve kalkanla

donatılmışlardı.

• Eski İran sanatının en önemli ürünleri, krallar adına yapılan

büyük saraylar ve türbelerdir.

• Merkez Persepolis’teki saray ve 1. Daryus’a ait Zafer

Kabartması önemlidir.

• Tarım, ticaret ve hayvancılıkla ilgilenen İranlılar Ege’den

İran’a kadar uzanan kral yolunu onararak ticareti

geliştirmişlerdir. (Ticaret yolları üzerinde oldukları için)

• Pers Devleti’ne M.Ö 330′da Makedonya Kralı Büyük

İskender son verdi.

Aşkâniyân (Partlar (Parthlar) İmparatorluğu) MÖ 247 –

MS 224

• Hazar Denizi'nin güneybatısında (Parth Ülkesi) yerleşmiş,

İran kökenli yarı göçebe halk. İ.Ö. 250'ye doğru, bağımsız bir

imparatorluk kurdular.

• I. Mitridates döneminde, egemenlikleri İran ve Babil'e kadar

genişledi. II. Orodes (Orod) dönemindeyse, Part orduları

Romalıları Harran'da büyük bir yenilgiye uğrattılar (İ.Ö. 53).

• Daha sonra Suriye ve Filistin'e kadar ilerleyen Partlar, İ.Ö.

20'de, Romalılar ile Fırat'ın sınır olarak kabul edildiği bir

antlaşma yaptılar.

• Ancak, Romalılar ile Partlar arasındaki anlaşmazlık,

Ermenistan bölgesine egemen olma konusunda sürdü. İ.S. 63

yılında Ermenistan, Roma egemenliğine geçti.

• Daha sonra, Romalı General Trajanus, Mezopotamya'yı ve

Asur'u da işgal etti.

• Septimus Severus döneminde ise, Partların başkenti

Ktesiphon, Romalılar tarafından yağmalandı. Son Part Kralı

IV. Artaban, İran Sasani hanedanının kurucusu Ardaşir

tarafından bir ayaklanma sırasında öldürüldü (224).

• Artaban daha sonra başkent Ktesiphon'a yerleşti ve böylece

Part İmparatorluğu son bulmuş oldu.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 10 / 169

• Partlar, savaşçı bir halk olarak bilinirlerdi. Ülkenin yönetimi,

savaşçı bir aristokrasinin elindeydi

SASANİ İMPARATORLUĞU (224-651)

• İran'a hâkim bulunan Part Devleti (M. Ö. 247-M.S. 224)

zayıflayınca, devlete bağlı hanedanlardan olan Sasan'ın oğlu

Babek bağımsızlığını ilan ederek Sasaniler Devleti'ni kurdu.

• Sasaniler zamanla güçlenerek Suriye ve Yemen'e kadar

yayıldılar.

• Batı Göktürk Hakanı İstemi Han (Yabgu) ile anlaşarak

Akhun Devleti'ni ortadan kaldırdılar ve topraklarını

paylaştılar.

• Hint ticaret yolu için Göktürklerle savaştılar. Bir taraftan da

Bizans ile mücadeleye giriştiler.

• Bizans-Göktürk ittifakı sonucu zayıfladılar.

• Hz. Ömer zamanında Kadisiye (636), Celula (637),

Nihavend (642) savaşlarını Müslüman Araplar kazandı ve

Sasani Devleti yıkıldı. (651).

• Sasani Devleti Pers ve Hellen kültürünü yaşatmıştır.

• Dinleri olan Zerdüştçülüğe İslamiyetin yayılmasına kadar

bağlı kaldılar.

HİNT UYGARLIĞI

• Hindistan güneydoğu Asya’da bir yarımadadır.

• Zengin ve verimli topraklara sahiptir.

• Hindistan’da ilk şehirler İndus Vadisi’nde kurulmuştur.

• Hindistan’da ilk uygarlıklar İndus nehri kıyısında ortaya

çıkmıştır. (MÖ 4000)

• Coğrafi konumu, zengin topraklara sahip olması ve iklimin

etkisiyle sık sık dışarıdan istilalara uğramıştır. Farklı

uygaralıklar egemen olmuşlardır. Bu nedenle tarih boyunca

siyasi birlik oluşamamıştır.

• Siyasi birliğin olmamasıyla birlikte din, dil ve ırk birliği de

oluşmamıştır. Bu durumun oluşmasında en önemli etken kast

örgütüdür.

• M.Ö.1500’lerde Ari kavimler Hindistan’a gelmişlerdir.

• M.Ö.1200’lerde Ari kavimler Hindistan’ı istila ederek

egemenliklerini kurmak için “Kast” denilen sosyal bir

yapılaşmayı oluşturmuşlardır.

• Yerlilerin “Jati” dedikleri ve meslek örgütü olarak

biçimlenen bu örgütte 4 ana sınıf vardır:

• Brahmanlar: Tanrısal güçlerinin olduğuna inanılan din

adamlarıdır. Topluma liderlik yapmışlardır. Din adamları.

• Kşatriyalar: Askerler, komutanlar ve yöneticilerin

oluşturduğu sınıftır. Soylular, askerler.

• Vaysiyalar: Çiftçi, tüccar ve zanaatkarlar.

• Südralar: Sanatkârlar, İşçiler, köylüler

• Bunlardan başka Kast dışında kalan ve toplumun en alt

kısmını oluşturup hiçbir hakları olmayan “Parya(köle)”lar da

bir sınıf oluşturmuşlardır.

• Kast örgütü, ekonomik ve sosyal hayatta örf ve hukukça

birbirinden ayrılmış ve birbirine kapalı, meslekleri ve sosyal

statüleri babadan oğla geçen ve aynı toplumsal değerlere

bağlı olan sınıflar topluluğudur.

• Sınıflar arasında kesinlikle geçiş yoktur. Herkes kendi sınıfı

içinde evlenir ve kendi sınıfının mesleğini yürütür. İslamiyetin

Hindistan’da yayılmasıyla birlikte sarsıntıya uğramışsa da

varlığını sürdürmüştür.

• Yaygın din Hinduizm dir. Kutsal metinleri Vedalardır.

• İlk inançları Veda dinidir. Bu din önceleri sözlü olarak

yaşatılmış, sonra da Veda denilen kitaplara aktarılmıştır.

Vedalar “Kutsal Bilgi” anlamında olup Deva (Gökten nur

saçan tanrı) adlı tanrılara ateş yakarak ve kurban keserek

taparlardı.

• Brahmanizm; Brahman denilen rahiplerin Veda dinine yeni

fikirler ve yorumlar katmasıyla oluşmuştur.

• Budizm; Kşadriya (soylu) sınıfına mensup olan Buda,

zengin ve soylu olmasına rağmen, Hindistan’daki sosyal

sorunlara ve eşitsizliklere karşı açıkladığı fikirlerden

oluşmuştur. Ancak Brahmanların karşı çıkması nedeniyle

yayılamamış, Çin ve Uzakdoğu ülkelerinde taraftar bulmuştur.

• Konfüçyüslük, Taoizm ve Maniheizm dinleri de vardır.

• Gazneli Mahmut Hindistan’a 17 sefer yaparak İslam’ın

yayılmasını sağladı.

• Hindistan Baharat yolunun merkezidir.

• Sanskritçe ve İndus yazısını kullanmışlardır.

ÇİN UYGARLIĞI

• Çin uygarlığının oluşumunda Çin Kültürünün yanında Türk,

Moğol ve Tibet kültürleri de etkili olmuştur.

• Tarih boyunca çeşitli hanedanlar tarafından yönetilen Çin,

MÖ 3. Yy’dan itibaren siyasi birliğini tamamlayarak güçlü bir

imparatorluk olmuştur.

• Çin ordusu yaya ve arabalı askerlerden oluşurken Türklerle

temas edildikten sonra atlı askerler de ordu içinde görev

almışlardır.

• Barut, pusula, kâğıt, dümen, ipek, mürekkep ilk defa bu

uygarlık tarafından kullanılmıştır. Bu durum Çin uygarlığının

dünya medeniyetine katkıda bulunduğunu gösterir.

• Ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanan Çin, İpek

Yolu aracılığı ile de Avrupa içlerine kadar ticari faaliyetlerde

bulunmuşlardır.

• Çok tanrı inanışının olduğu Çin’de Taoizm, Budizm ve

Konfüçyüsçülük en yaygın dinlerdir.

• Çin’de iki türlü mimari gelişmiştir.

• Askeri mimari; Türk akınlarından korunmak için Çin

Seddini inşa etmişlerdir.

• Dini mimariye Budist tapınakları örnektir.

• Çinicilik, porselen, seramik, resim, heykelcilik gibi

sanatlar gelişmiştir.

• Çin’de tarih yazıcılığı da gelişmiştir. Türkler hakkında ilk

bilgilerimizi Çin kaynaklarından almaktayız.

DOĞU AKDENİZ UYGARLIKLARI

FENİKE UYGARLIĞI (MÖ 2800-MÖ III. yy)

• Sami kavimlerindendir.

• Doğu Akdeniz kıyılarında, bugünkü Suriye ve Lübnan’ın

dağlık kıyı kesiminde yaşadılar. (MÖ 1200)

• Bu bölgeden Suriye kıyılarına doğru yayılan Fenikeliler

şehir (site) devletleri kurdular. Merkezi devlet

kuramamışlardır.

• En güçlü kent devletleri Sayda, Biblos (Sidon) ve Sur (Tir)

idi.

• Yaşadıkları bölge dağlık ve tarıma elverişli toprakları az

olduğu için balıkçılığa ve denizciliğe yönelmişler.

• Denizcilik faaliyetlerine ve ticaretine önem veren

Fenikeliler, Akdeniz ve Karadeniz kıyılarında koloniler

kurdular.

• Tarihin ilk deniz kolonilerini kurdular. İlk “deniz kolonici”

devlet. Bunların başlıcaları Kartaca, Biblos, Sidon, Gades ve

Tir'dir.

• En ünlü ticaret kolonisi, Kuzey Afrika’daki Kartaca idi.

• Fenikeliler deniz ticaretiyle Doğu ve Ön Asya kültürünü

Ege bölgesine (Akdeniz’e) taşıyarak kültürel etkileşimi

sağlamıştır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 11 / 169

• Mısır ve Mezopotamya ile ilgili teknik gelişmeleri ticari

faaliyetler yoluyla Akdeniz’in diğer kavimlerine

tanıtmışlardır.

• Şehircilik ve şehir kültürünü geliştirmişlerdir.

• Fenike kolonilerinin karşısına İyon ve Yunanlılar rakip

olarak çıkınca Fenikeliler kolonilerini kaybettiler. Çünkü

Fenikeliler kolonilerini sadece kâr amacıyla kurmuşlardır.

• İyonlar ve Yunanlılar ise kolonilerini yeni bir vatan kabul

etmişler ve bu doğrultuda etkili politikalar izlemişlerdir.

• Siyasi açıdan güçlü olmayan Fenikeliler varlıklarını Mısır,

Asur, Babil, Pers, Yunan ve Roma vergi vererek

sürdürmüşlerdir.

• Genel Özellikleri:

o Fenikeliler ürettikleri zeytinyağı, kereste, boya ve camdan

oluşan ürünleri Akdeniz’in diğer bölgelerine satmışlardır.

o Fenike sanatı, Önasya ülkelerinin bir taklididir.

o Şehirler gelişmiştir.

• Fenikeliler, Sümer çivi yazısı ile Mısır Resim yazıyı

geliştirmişler ve 22 harfli bir alfabe kullanmışlardır. İlk harf

alfabesi olarak İyonlar ve Yunanlılar ve Romalılar tarafından

geliştirilen Fenike alfabesi, bu günkü Latin alfabesinin

temelidir.

• Fenikeliler cam yapımını ve kırmızı boya üretimimi

gerçekleştirmiştir.

• Sümerlerin dini inançlarının etkisinde kalan Fenikeliler

yüksek yerlere tapınaklar yaptılar. Her şehrin bir tanrısı vardı.

• İbraniler alfabelerini Fenikelilerden almışlardır.

İBRANİLER

• Sami kökenli olan İbraniler, önceleri Yukarı Mezopotamya

(Fırat nehri) ve Suriye’de (Sina Yarımadası) göçebe olarak

yaşıyorlardı.

• M.Ö 1200 yıllarında bugünkü Filistin’e yerleştiler.

• Bugünkü İsraillilerin atalarıdırlar.

• Hz. Musa önderliğinde Mısır’dan Kudüs bölgesine geldiler.

• MÖ 1000 yıllarında Hz. Davut tarafından kurulan İbrani

Devleti’nin başkenti Kudüs idi.

• Hz. Süleyman zamanında ticarete önem vererek

zenginleşmişler ve altın çağını yaşamışlardır.

• Hz. Süleyman ölümünden sonra İsrail ve Yahudi (Yuda)

devletleri olmak üzere ikiye ayrıldı.

• Merkezî Samaria olan İsrail devletine Asurlular (M. Ö.

721);

• Merkezî Kudüs olan Yahudi devletine ise Babilliler

tarafından son verilmiştir (M. Ö. 587).

• Babil kralı Nabukadnezar Yahudileri Babil’e sürdü.

Perslerin Babil’i ele geçirmesi ile yurtlarına dönen Yahudiler,

iki yüz yıl kadar Pers egemenliğinde yaşadılar.

• Kudüs’te büyük bir ayaklanma çıkardıkları için 2. kez

MS.70’de Romalılar tarafından sürülecek ve dünyaya

yayılacaklardır.

• Dini esaslara dayalı krallıkla yönetilen İbraniler, Dünyada

ilk tek tanrılı din olan Yahudiliği kabul etmişlerdir.

Yahudiler kendilerini diğer kavimlerden üstün gördüklerinden

bu din diğer tek tanrılı dinler olan Hıristiyanlık ve

Müslümanlık kadar yayılmamıştır (ırk dini olarak

benimsenmesi)

• İbrani dininin en önemli özelliği milli din anlayışının

egemen olmasıdır. Yani Yahudiler bu dinin sadece kendilerine

gönderilmiş olduğuna inanmışlar ve yayma ihtiyacı

duymamışlardır.

• İbranilerin inancına göre Tanrı Yehova, Tevrat adlı kutsal

kitabi Hz. Musa’ya göndermiştir. Tevrat’ın içeriğini On Emir

oluşturmaktadır. Yahova sadece İbranilerin tanrısıdır.

• Hz. Musa’nın adından dolayı Musevi olarak

adlandırılmışlardır.

• İbranilerden günümüze kalan en önemli yapı “Süleyman

Mabedi” (Süleyman Tapınağı (Mescid-i Aksa)) dir.

• Kudüs ise, her üç dine ait ibadet yerlerinin bulunması

nedeniyle, bu dinlerin mensupları tarafından kutsal kabul

edilmektedir.

• Tarihlerine, dinlerine ve kültürlerine bağlılık bu toplumun

günümüze kadar gelmesini sağlamıştır.

ANADOLU’NUN TARİH ÖNCESİ DEVİRLERİ

A- Taş Devri

1- Paleolitik Devir (Eski Taş-Kaba Taş):

İnsanlık tarihinin en uzun dönemini kapsar

Yerleşim Merkezleri: Antalya’da Karain ve Belbaşı

mağaraları

2- Mezolitik Devir (Orta Taş-Yontma Taş):

İnsanlık tarihinin toplayıcılık ve avcılıktan üretim aşamasına

geçiş dönemidir.

Yerleşim Merkezleri: Antalya’da Karain, Beldibi ve Belbaşı

Mağaraları, Göller bölgesinde Baradiz, Ankara çevresinde

Macunköy, Samsun’da Tekkeköy

3- Neolitik Devir (Cilalı Taş-Yeni Taş):

Tarımla birlikte yerleşik hayata geçilmiş köyler kurulmuşutur.

Yerleşim Merkezleri: Diyarbakır’da Çayönü, Gaziantep’de

Sakçagözü, Konya’da Çatalhöyük. Burdur Hacılar

B- Maden Devri

1- Kalkolitik (Taş-Bakır devri):

Taş devrinden maden devrine geçiştir. Bu dönemde ilk

kullanılan maden bakır olmuştur. Dini inançlar, Tarım ve

Hayvancılık gelişmiştir. Çeşitli aletler ve süs eşyaları

yapılmıştır.

Yerleşim Merkezleri: Çanakkale’de Turuva, Denizli’de

Beycesultan, Burdur’da Hacılar, Yozga’t’ta Alişar, Çorum’da

Alacahöyük, Van’da Tilkitepe

2- Tunç Devri

Bu dönem üçe ayrılmaktadır.

a) Eski Bronz (Bakır) Devri:

Tarihi dönemlere geçiş sürecidir. Asur koloni çağını kapsar.

Bu dönemde üretim artmış, ticari hayat gelişmiştir. Anadoluya

Asurlar tarafından yazının gelmesi bu dönemin sonuna rastlar.

b) Orta Bronz Devri

c) Yeni Bronz Devri

İLK ÇAĞDA ANADOLU UYGARLIKLARI

❖ Anadolu tarih boyunca birçok göç ve istilaya

uğramıştır.

Bunun sebepleri:

• Üç tarafın denizlerle kaplı olması

• Olumlu iklim şartları

• Verimli toprakları

• Bol su kaynaklarına sahip olmasıdır.

❖ Anadoluda Kurulan Medeniyetler

1- Hattiler, Hititler, Urartular, Lidyalılar, Frigler, İyonyalılar,

(HULFİ) (MÖ 2000-MÖ 600)

2- Persler (MÖ 543-MS 333)

3- İskender İmparatorluğu

4- Roma İmparatorluğu

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 12 / 169

5- Bizans İmparatorluğu

6- Türkler (Selçuklular, Beylikler, Osmanlı, Türkiye 1071-

….)

❖ HATTİLER (MÖ 2500-MÖ 1700)

• Hattiler hakkında bilgi kısıtlıdır.

• Göçler sonucu Anadoluya geldikleri sanılmaktadır.

• Hititlerin Hattiler’den etkilendikleri belirlenmiştir.

• Hattiler’ ait en eski yer Alacahöyük’tedir.

• Kazılarda; güneş kursları, altın kupalar, heykelcikler,

bulunmuştur.

• Hattilere ait birçok süslemeye Anadolunun değişik

yerlerinde rastlanmaktadır.

• Hattiler’de boğa figürü önemli bir simgedir.

• Hattiler Hititlerle kaynaşmış ve Hatti kültürü Hitit

kültürünün içerisinde yaşamaya devam etmiştir.

• Hatti eserleri Anadolu Müzesinde sergilenmektedir.

• Not: Anadolunun tarih öncesi ilk medeniyeti Hattilere aittir.

Hattiler hakkında yazıyı kullanmadıklarından dolayı çok fazla

bir bilgiye sahip değiliz.

❖ HİTİTLER (ETİLER) (MÖ 2000-MÖ 700)

• M.Ö. 2000 yılında Kafkaslardan gelerek Kızılırmak

çevresine yerleştiler. Hattileri dağıtarak bu bölgeye

yerleşmişlerdir.

• Başkentleri Hattuşaş’dır. (MÖ 1800)

• Devletin kurucusu Hattuşili’dir.

• II. Tuthalia ile imparatorluk dönemi başlamıştır.

• İlk Çağ’da Anadolu’da kurulan devletler krallıkla

yönetilmekteydi.

• Kralların geniş yetkileri vardı.

• Hititlerde kral başrahip olarak ayinleri yönetir,

• Başyargıç olarak adaleti uygular, başkomutan olarak orduyu

komuta ederdi.

• Hititlerde Tavananna denilen Kraliçe’de yönetimde söz

sahibi idi.

• Kral olmadığı zaman ayinleri yönetirdi.

• Hititlerde asillerden oluşan Pankuş Meclisi vardı.

• Önemli konular bu mecliste görüşülürdü. Kral meclise karşı

sorumluydu.

• Hititliler, Suriye için Mısırlılarla 16 yıl savaş yaptılar. Bu

savaşlar sonunda tarihte ilk yazılı antlaşma olan Kadeş

Antlaşması imzalandı (M.Ö. 1280). Hititliler bu antlaşma ile

Kuzey Suriye’ye egemen oldular.

• Hititliler Anadolu medeniyetinin temelini oluşturur.

• Anadolu’da demir çağını başlatmışlardır.

• M.Ö. 1800 yıllarında Hititler, Asurlu tüccarlardan

öğrendikleri Çivi Yazısını kullanarak, Anadolu da Tarih

Çağlarını başlatmışlardır. Anadolu’da ki ilk yazılı belgeler

Asurlu tüccarlar tarafından Kayseri Kültepe’ye getirilen

tabletlerdir. Hititliler Hiyeroglif (resim) yazısını da

kullanmışlardır.

• Hititlerin geçim kaynağı tarım ve hayvancılık idi.

• Halk soysal sınıflara ayrılmıştı.

• Kral, ailesi ve soylular en geniş yetkilere sahipti.

• Kölelerin hakları ise yok denecek kadar azdı.

• Yalnız Hititlerde kölelere bedelini ödeyerek özgürlüklerini

elde etmelerine izin verilmiştir.

• Hitit kralları öldükten sonra Tanrıya hesap vereceklerine

inandıkları için yaptıkları işleri Anal adı verilen yıllıklara

yazdırmışlardır. Böylece ilk tarih yazıcılığı başlamıştır.

• Çok tanrılı din vardır. Bu dönemde Anadolu’ya “Bin Tanrı

İli” denildi.

• Frigler, Hitit Devleti’ne son verdiler. (MÖ 1200)

• Hititler şehir devletleri kurdularsa da Asurlular tarafından

yıkılmışlardır.

• Hititler kayaları düzleştirerek tanrı kabartmaları

yapmışlardır.

• İvriz ve Yazılıkaya kabartmaları.

❖ İYONYALILAR

• İyonya İzmir ve Büyük Menderes arasındaki bölgenin adıdır.

• Yunanistan’dan göç eden Akalar Anadolu’da şehir devletleri

kurdular.

• İlk çağda Efes, İzmir, Foça ve Milet arasında kalan bölgeye

İyonya denmekteydi.

• İyonyalılar M.Ö 11. yüzyılda Ege üzerinden buralara gelip

yerleşmiş denizci bir toplumdu.

• İyonya’da her şehir bir devlet durumundaydı.

• Bu nedenle aralarında siyasi birlik yoktu. (Efes, Milet, Foça,

İzmir)

• İyonyalılarda hür olanların yönetime katılma hakkı vardı.

• Denizcilik ve deniz ticaretine önem veren İyonyalılar bu

sayede oldukça zenginleştiler.

• Akdeniz, Karadeniz ve Ege kıyılarında koloniler kurdular.

• MÖ 7. yy. da Lidya’nın egemenliğine girdiler.

• Daha sonra Perslere bağlandılar.

• İyonya şehir devletlerini önce krallar, MÖ 500’den itibaren

Asillerin kurmuş oldukları oligarşiler, sonradan da demokratik

hükûmetler yönetmiştir.

• Denizcilik ve deniz ticareti nedeniyle Mısır ve

Mezopotamya uygarlıklarından etkilendiler.

• İyonyalılar Fenike Alfabesini kullanmışlardır ve bu yazıyı

Batıya taşıdılar.

• En Önemli eserleri Homeros’un İlyada ve Odesa

Destanı’dır.

• İyonyalılar Yunan tanrılarına da taparlardı. Tanrılar yarı

insan şeklinde düşünülüyordu.

• Bilim, sanat ve edebiyata büyük önem vermişlerdir.

• Matematik; Tales, Pisagor

• Tıp Hipokrat

• Felsefe Diojen

• Efes’te Artemis Tapınağı İyonyalılara aittir.

• Anıtsal mimaride ve heykeltıraşlıkta başarılı eserler ortaya

koydular. İyon Nizamı

• Denizcilikte ilerleyen devletler birçok koloniler

kurmuşlardır. Bu durum sömürgecilik anlayışının

başlamasına neden olmuştur.

İlk Çağ’da: Fenike, İyonya, Yunanistan

Orta Çağ’da: Venedik, Ceneviz

Yeni Çağ’da: Portekiz, İspanya, Hollanda

Yakın Çağ’da: İngiltere başı çekmişlerdir.

❖ URARTULAR (MÖ 900- MÖ 600)

• M.Ö. 9. yy’da Van ve çevresinde kurulmuşlardır.

• Başkentleri Tuşpa (Van) dır.

• Tarım ve Hayvancılık gelişmiştir.

• Kale ve Sulama kanalları yapmışlardır.

• İlk barajları yaptılar.

• Madencilk gelişmiştir.

• Uratular öldükten sonra yaşamın devam ettiğine inanırlardı.

Bu nedenle mezarlarını ev şeklinde yaparlar, ölünün yanına

yiyecek, içecek ve çeşitli eşyalar koyarlardı.

• Urartular resim ve çivi yazısını kullanmışlardır.

• Kral ülkeyi savaş tanrısı Haldi adına yönetirdi.

• Urartular Medler tarafından yıkılmışlardır.

• Mimaride ilerlemişlerdir. En önemli eserleri:

–Van’da; Van Kelesi, Çavuş Tepe Kalesi

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 13 / 169

– Erzincan’da; Altıntepe Kalesi’dir.

• Toprakkale, Patnos ve Kayalıdere Kaleleri….

❖ FRİGLER (MÖ 1000- MÖ 600)

• Boğazlar yoluyla Anadolu’ya geldiler.

• Hitit Devleti’ni yıkıp Orta ve Batı Anadolu’ya egemen

oldular.

• Ankara yakındaki Gordion başkentleridir. (MÖ 750)

• Kurucusu Gordios’tur. Frig Krallarına Midas ünvanı

verilirdi.

• Kral Midas döneminde Orta ve Doğu Anadolu’ya hâkim

oldular.

• MÖ 600’lerde Lidyalıların Egemenliğine girdiler.

• Çoktanrılı dine inanmışlardır.

• Toprak tanrısı (Tabiat Tanrıçası) Kibele en büyük tanrı

olarak kabul edilirdi.

• Geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır.

• Frigler tarıma büyük önem verirlerdi.

• Tarımı koruyan ağır cezaları vardı.

• Öküz öldürmenin ve saban kırmanın cezası çok ağırdı.

• Frigler, Fenike alfabesini kullanmışlardır

• İlk hayvan öyküleri (Fabl) meydana getirdiler.

• Fibula (Çengelli İğne) kullandılar.

• Dokumacılıkta ünlüdürler. Tapates denilen halı ve kilimleri

ile ünlüdürler.

• Frig Devleti, Kimmerlerin saldırıları sonunda yıkıldı.

❖ LİDYALILAR

• Bugün ki Küçük Menderes ile Gediz nehri arasındaki

bölgeye İlk Çağ’da Lidya denmekteydi.

• M.Ö. 7. yy’da Frigler yıkılınca bağımsız hale geldiler.

• Lidyalıların başkentleri Sard şehriydi.

• Lidyalılar, başkentleri Sard’dan başlayarak

Mezopotamya’da Ninova şehrine kadar uzanan Kral Yolunu

yaptılar.

• Bu yolun güvenliğini sağlayarak tüccarların güvenliğini

korudular.

• Ticaret, Lidyalıların kısa sürede zenginleşmesini

sağlamıştır.

• Lidyalılar Fenike Alfabesini kullanmışlardır.

• Lidyalılar tarihte ilk kez altın para kullanmaya başladılar

(M.Ö. 700). Bu durum ticarette takas usulünün kalkmasına

ticaretin kolaylaşmasına yol açtı.

• Paralı askerleri vardır.

• Orduya önem vermemeleri çabuk yıkılmalarında etkendir.

• Lidya Devleti, Pers saldırıları sonunda yıkıldı (M.Ö.546).

ÇEVRE UYGARLIKLARIN ANADOLU’YA ETKİSİ

■ Anadolu’daki uygarlıklar, Mezopotamya, Mısır,

Yunanistan’daki uygarlıklardan etkilenmişlerdir.

■ İlk Çağda Fırat ve Dicle nehirlerinin arasındaki kalan

bölgeye Mezopotamya denmekteydi.

■ Mezopotamya da uygarlığın temeli Sümerlere

dayanmaktadır İlkyazı, ilk yazılı hukuk kuralları, ilk takvim,

ilk matematik bilgileri Sümerlere aittir. Daha sonra bölgeye

hâkim olan Akadlar, Asurlular ve Babilliler Sümer uygarlığını

daha da geliştirmişlerdir. Göç, istila, ticaret yoluyla çevre

ülkelerde yaymışlardır. Bu durumdan en çok Anadolu

uygarlıkları etkilenmişlerdir.

■ Yazı Asurlu tüccarlar tarafından Anadolu’ya getirilmiştir.

Anadolu da ki bilimsel çalışmaların, hukuk kurallarının ve

edebiyat ürünlerinin kaynağını büyük ölçüde Mezopotamya

oluşturur.

■ Anadolu’da kullanılan hiyeroglif yazısıyla tıp ve eczacılık

alanında ki gelişmelerin kaynağı ise Mısır uygarlığıdır.

■ Yunanlılar daha çok batı Anadolu’da kurulmuş olan

İyonyalılar, Frigler ve Lidyalılar üzerinde etkili olmuştur. Bu

uygarlıkların kullandıkları yazılar din ve inançları üzerinde

Yunan uygarlığının etkisi oldukça fazladır.

■ Anadolu da iki yüzyıl kadar hâkim olan Perslerin Anadolu

uygarlıkları üzerinde fazla bir etkisi olmamıştır. Çünkü Persler

kültürel alanda Anadolu uygarlıklarından daha geridir.

■ MÖ 4. yüzyılda İskender Persleri yenerek Anadolu, Mısır,

Mezopotamya, İran ve Hindistan’ı ele geçirmiştir. İskender’in

bu faaliyetleri ilk çağın en önemli uygarlık merkezlerinin

birleşmesine doğu batı uygarlıklarının birbirlerini

etkilemelerine yol açmış, bu durum uygarlık alanındaki

ilerlemeleri hızlandırmıştır.

■ Batı Anadolu da kurulmuş olan Bergama Krallığı, dünyada

ilk sağlık evini kurmuşlar, parşömen kâğıdını icat etmişler ve

çok sayıda mimari eser yapmışlardır.

■ M.Ö. 753 yılında İtalya’da kurulmuş olan Roma

imparatorluğu Anadolu’ya egemen oldular. Romalılar

Anadolu’ya yollar, köprüler, su kemerleri, hamamlar,

tapınaklar, tiyatrolar yaptırmışlardır. Bu eserlerden bir kısmı

günümüze kadar gelmiştir. Bunlardan en önemlileri,

Ankara’daki Ogüst Mabedi ve Roma Hamamı, İstanbul’daki

Çemberlitaş ve Bozdoğan Sukemeri, Antalya’daki Aspendos

Tiyatrosudur. Bizanslılar döneminde Anadolu’daki kültürel

faaliyetler devam etmiştir.

EGE VE YUNAN UYGARLIĞI

• Ege medeniyeti Ege Denizi’ne kıyısı olan Girit, Yunanistan,

Makedonya, Trakya, Batı ve Güneybatı Anadolu’da yaşayan

topluluklar tarafından kurulmuştur.

• Girit, Miken ve Yunan uygarlıklarından oluşur.

• İlk ortaya çıktığı yer Girit’tir.

❖ GİRİT UYGARLIĞI

• Ege’de kurulan en eski uygarlıktır Ege medeniyetlerinin

temelini oluşturmuşlardır. (MÖ 3500)

• Cilâlı Taş Devri ile başlayan uygarlıkta M.Ö. 3000 yıllarına

doğru Maden Devri’ne geçildi.

• MÖ 1400’lerde Aka (Miken), M O 1200’de Dor istilâsına

uğramış ve ortadan kalkmıştır.

• Girit’te güçlü bir krallık sisteminin varlığı bilinmektedir.

• İlk denizciler Giritlilerdir. Denizcilikte, deniz ulaşımında ve

ticarette gelişmişlerdir. Giritliler, Yunanistan, Suriye ve

Mısır’la ticaret yapmışlardır.

• Arkeolojik araştırmalar sonucunda adadaki kazılarda ev

kalıntıları arasında değirmen taşlarının bulunması, bu devir

insanlarının balıkçılık ve avcılık yanında ziraatla de

uğraştıklarını göstermektedir.

• Çok tanrılı inancı benimsemişlerdir.

• Giritçe adıyla bilinen yazıları henüz okunamamıştır.

• Mimaride gelişmişler çok katlı saraylar yapmışlardır.

• Knossos adası medeniyetin ilk ortaya çıktığı yerdir.

• Günümüze ulaşan en önemli eserleri Knossos Sarayı’dır.

• Bu dönem insanları ev yapımı yanında mezar yapımına da

önem vermişlerdir.

• Bu mezarlarda altın ve gümüş eserler, fildişi mühürler, taş

veya bakırdan yapılmış türlü aletler, çifte baltalar çıkarılmıştır.

• Giritliler, güçlü bir donanmaya sahip olduklarından adadaki

saray ve şehirlerin etrafına sur yapma ihtiyacı duymamışlardır.

• En parlak dönemlerini MÖ 16. Ve MÖ 17. yy. larda

yaşamışlardır.

• Akalar (Miken) tarafından uygarlıklarına son verilmiştir.

(MÖ 1400)

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 14 / 169

• MÖ 1200’de Dor istilasına uğramışlardır.

❖ MİKEN UYGARLIĞI

• MÖ. 2000’de Orta Avrupa’dan gelen Akalar tarafından

Mora Yarımadasında kurulmuştur.

• Girit’in devamı niteliğindedir.

• Mora yarımadası Yunanistan, Girit ve Kıbrıs ı işgal

etmişlerdir.

• Savaşçı bir toplumdur.

• Deniz ticaretinde gelişmişlerdir.

• Büyük saraylar ve anıt mezarlar yapmışlardır.

• En önemli eserleri şato denilen kral saraylarıdır. (Miken

şatoları)

• Miken uygarlığının en önemli sanat eserleri Miken ve Tirins

Şatoları ile kuyu mezarlarıdır.

• Grekçe’nin temelini atmaları bu uygarlığın diğer

özelliklerindendir.

• Boğazlar’ın hâkimiyeti için Truvalılar’la yaptıkları savaşlar

(Truva Savaşları) meşhurdur.

• Kral Agamemnon zamanında boğazların hakimiyeti için

Truvalılarla savaştılar.

• Truva savaşı boğazlar için yapılan ilk savaştır.

• Miken Krallığı ile Truvalılar arasında Çanakkale boğazına

egemen olmaktan kaynaklanan çatışmalar bu devletin en

önemli siyasi olayıdır (M.O. 15. yüzyıl).

• Bu savaşlar Homeros’un İlyada Destanı’na konu olmuştur.

• Dini yönden Giritlilerden etkilenen Miken halkı, mezarlara

ölüyle birlikte değerli eşyalar koyarak ölümden sonra yeni bir

hayatın başladığı görüşünü benimsemişlerdir.

• Miken halkı yeni yerler keşfetmek isteğiyle Girit, Kıbrıs ve

Anadolu’nun güneybatısına seferler yapmışlardır.

• Akalar, boğazların hâkimiyeti için Truvalılarla

savaşmışlardır.

• Girit uygarlığından etkilenmişlerdir.

• M.Ö 1200’de Dor göçleri sonunda yıkılmışlardır.

• Şatları ve kuyu mezarları inemli eserleridir.

❖ YUNAN (DORLAR) UYGARLIĞI

• MÖ. II. bin yılda Anadolu’dan gelen insanlar, Yunanistan’a

maden kültürünü getirdiler.

• Yunanistan’a yerleşen Akalar’ın egemenliğine M. Ö. XII.

yüzyılda Dorlar son verdiler.

• Dorlar tarafından MÖ 1200 yılında kurulmuşlardır.

• Yunanistan polis adı verilen şehir devletlerinin birleşmesiyle

kurulmuştur.

• En önemlileri Atina, Sparta, Larissa, Korint ve Tebai’dir.

• Bunlardan Atina ve Isparta Yunan tarihinde oldukça önemli

rol oynamışlardır.

• Polislerin başında Tiran denilen krallar vardır.

• Dorların Mora ve çevresini işgal etmelerinden sonra oluşan

uygarlıktır. En parlak devrini M.Ö. 5 ve 4. yüzyıllarda

yaşamıştır.

• Atina, Isparta, Larissa, Korint, Tebai gibi şehir devletlerinin

kolonizasyon girişimleri sonunda, Yunan dili ve kültürü yeni

alanlara yayılmış ve ticaret gelişmiştir.

• Polis adı verilen şehir devletleri tamamen bağımsızdı.

• Önceleri krallıkla yönetilen polislerde, zamanla güçlenen

asillerin baskısıyla aristokratik yönetime geçildi.

• Orta sınıf, köylülerle birleşerek aristokratlarla mücadele

ettiler.

• Isparta dışındaki şehirlerde halk yönetimleri kuruldu.

• Yönetim şekli asillerin üstünlüğüne dayalı demokrasiydi.

Ama bu herkesin ihtiyacına cevap vermiyordu (Aristokratik

Demokrasi).

• Yunanistan’da uygulanan yönetim, bilinen ilk demokrasi

olarak kabul edilir.

EGE UYGARLIKLARINDA KÜLTÜR ve MEDENİYET

DEVLET YÖNETİMİ

• Yunanistan’da her polis (şehir) ayrı bir devletti.

• Bu şehir devletleri iç ve dış siyasetlerinde bağımsızdı.

Kanunlarını kendileri yapıyor ve uyguluyorlardı.

• Başlangıçta şehir devletleri krallar (baş yargıç-başrahip-

başkomutan) tarafından yönetiliyordu.

• Yunanistan’da şehir devletlerinin halkı özgürlüğüne son

derece düşkündü. Başka bir şehir devletinin egemenliği altına

girmek en büyük felaket sayılıyordu. Bu nedenle Yunan

şehirleri arasında siyasi birlik kurulamamıştır.

• Atina’da MÖ 8. yüzyılda soylular, kralları devirerek

aristokratik cumhuriyeti kurmuşlardır.

• Aristokratik cumhuriyeti idaresinde, ülke yönetiminde

soylular sınıfı egemendir.

• Asiller kendi aralarında devletin idaresi için Arhon adını

verdikleri 9 yüksek memurdan oluşan bir hükümet

kurmuşlardır.

• Arhonların birincisi devlet başkanı, ikincisi başrahip,

üçüncüsü ise ordu komutanı idi. Diğer altısı ise, adalet

işleriyle ilgilenirdi.

• Arhonlarla birlikte devlet yönetiminde asilerden oluşan

(Areopag) de etkili idi.

• Savaş zamanında asiller, yönetimi Tiran adı verilen

diktatörlere bırakırlardı.

• Yunanistan’da ticaret hayatının gelişmesi sonucunda tüccar,

sanayici, gemici ve sanatkârlardan oluşan bir orta sınıf doğdu.

• MÖ 700’de yönetime katılmak isteyen orta sınıf köylüler ile

birleşerek aristokratlara karşı mücadeleye giriştiler. Bu

mücadeleler sonucunda Solon ve Klistenes kanunları ile

sınıflar arasındaki ayrıcalıklar kaldırılmaya çalışıldı.

• Sonuçta Yunan şehir devletlerinde halk yönetimde söz

sahibi olmuştur.

• Sparta ise kent yönetimini devam ettiren tek kent devleti

olarak kaldı.

HUKUK

• Yunanistan’da kanunlar aristokratik özellikteydi.

• Asillerin ayrıcalıklarını korumak amacıyla hazırlanan

kanunlar, Mezopotamya izleri taşımakta ve ağır cezaları

içermekteydi.

• Drakon, Solon ve Kleisthenes döneminde önemli

düzenlemeler (reformlar) yapılmıştır.

• Sınıflar arası mücadelelere; Drakon, Solon ve Kleisthenes’in

reformlarıyla çözüm aranmıştır.

• Drakon; soyluları koruyan, alt sınıflara ise ağır cezalar

getiren kanunları yürürlüğe koydu. Kan davalarını önlemeye

yönelik ceza kanunlarını çıkardı. Ancak asillerin haklarını

koruduğu için karşı çıkıldı.

• Solon: Drakon’a göre ılımlı kanunlar oluşturdu. Köylülerin

borçlarını affetti. Borçlu-köle bağlantısını kaldırdı. Doğuştan

soylu kavramını değiştirdi. Halk, gelirlerine göre sınıflara

ayrıldı. Halk meclisleri gibi yönetim birimleri oluşturuldu.

Ancak bu uygulamalar da sınıflar arası mücadeleyi yok

edemedi.

• Kleisthenes; Zenginlikten sınıf farklılıklarını tamamen

ortadan kaldırarak, Asillerin seçtiği Dört yüzler Meclisi yerine

halkın seçtiği Beşyüzler Meclisi adıyla yeni bir meclis

oluşturdu.

DİN ve İNANIŞ

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 15 / 169

• Ege medeniyetleri dini inanışlarının kaynağını Girit,

Anadolu ve Mezopotamya’dan almışlardır.

• Yunanlılar da bu medeniyetlerin dini yapılarından

etkilendiler.

• Çok tanrılı bir inanışa sahip olan Yunanlılar, tanrılarını insan

boyutlarında düşünmüşlerdir. Tanrılar, insan gibi bir fiziki

yapıya sahiptir, İnsanın duygusal ve fiziksel gereksinimleri

onlar için de geçerlidir.

• Yunanistan’da fikrî gelişmeyi sınırlandırmayan ve

fedakârlık gerektirmeyen bir din ortaya çıktı.

• Yunanlılar tanrılarının yardımını almak veya öfkesini

yatıştırmak için spor, müzik ve şiir yarışmalarına önem

verdiler.

• Bunların en ünlüsü ilk kez M.Ö. 776’da kutlanan ve dört

yılda bir tekrarlanan Zeus adına düzenlenen olimpiyat

oyunlarıdır.

• Tanrıların insan boyutunda düşünülmesi; Heykel ve

resim sanatının gelişmesine, onları eğlendirmek için ilk

olimpiyatların düzenlenmesine (MÖ.776), Olimpos dağının

Tanrılar şehri olarak kabul edilmesine, Baştanrı olarak

Zeus’un benimsenmesine, Saray tipinde tapınakların (tanrı

evi) yapılmasına, Yunan mitolojisine tanrıların âşıkları,

evlenmeleri, savaşları gibi konuların girmesine neden

olmuştur.

ORDU

• Yunanistan’da şehir devletleri, köylülerin ve kölelerin

ayaklanmalarından çekindikleri için güçlü ordular

bulundurmaktaydı.

• En güçlü deniz gücü Atina’da, kara ordusu da Isparta’da

bulunmaktaydı.

• Dış düşmanlara karşı birleşen şehir devletleri, savaşın

durumuna göre Atina ya da Isparta’nın öncülüğünde

birleşirlerdi.

SOSYAL ve İKTİSADİ HAYAT

• Yunanistan’da halk, aristokratlar (soylular), tüccarlar

(sanayiciler) ve küçük toprak sahipleri (köylüler) olmak

üzere üçe ayrılıyordu.

• Toprakların büyük bölümü ve yönetim soyluların elinde

bulunuyordu.

• Yunan kolonilerinin kurulması ve yaygınlaşması sonucunda

tüccar ve sanayiciler güçlü bir sınıf haline geldiler. Bu

sınıflamanın dışında yer alan Köleler, üretimde asıl gücü

oluşturmalarına rağmen hiçbir hakka sahip değildiler.

• Yunanlılarda rahipler, imtiyazlı bir sınıf olarak görülmemiş,

dini hizmetleri yerine getirmekle görevli devlet memurları

sayılmıştır.

• Yunanlılar, ülkenin küçük ve dağlık olması, tarıma elverişli

pek az yeri bulunması, nüfusun artmasıyla toprak ihtiyacının

doğması, ticaret ve sanayinin gelişmesi, macera peşindeki

insanların yurt aramaları gibi nedenlerle Akdeniz ve

Karadeniz’in çeşitli yerlerinde koloniler kurmuşlardır.

• Kolonizasyon hareketi sayesinde yeni topraklar elde edilmiş,

ticaret gelişmiş, güçlü bir tüccar sınıfı ve ticaret filosu ortaya

çıkmıştır.

• Ticaretle uğraşmayan halk geçimini zeytincilik, balıkçılık ve

hayvancılık gibi alanlardan sağlamıştır.

YAZI, DİL ve EDEBİYAT

• Yunanlılar M.Ö. VIII. yüzyıl başlarında Fenike alfabesini

İyonyalılardan alarak kullandılar.

• En eski ve en önemli edebî eserleri Homeros’un İlyada ve

Odesa destanlarıdır.

• Batı Anadolu kıyılarında ortaya çıkan bu destanlar, eğitim

ve milli birlik duygularının pekiştirilmesi yönüyle Yunanlıları

etkilemiştir.

• Yunanlılar tiyatro ve güzel konuşma sanatına da önem

verdiler.

• Sofokles, Öripides ve Aristofanes Yunanlıların ünlü

tiyatrocularındandır.

BİLİM ve SANAT

• Yunanlılar, Fenike alfabesini kullanmış ve geliştirmişlerdir.

• Yunanlılar felsefe, tarih, aritmetik, geometri, tıp ve

astronomi alanlarında ileri gitmişlerdir.

• Felsefe, Batı Anadolu’da doğup Yunanistan’a geçti.

o Platon (Eflatun MÖ 427- MÖ 347): İdeal bir devlet fikrini

savunmuştur. (Adalete dayalı devlet kavramı). Ahlak, devlet

ve adalet kavramlarını birbirini tamamladığını belirtmiştir.

Akademi adı verilen üniversitenin

kurucusudur. Yunanistan'daki devlet şekillerini, yasalarını

incelemiş ve bunları monarşi, aristokrasi ve mantığa dayalı

sistemler şeklinde geliştirmiştir.

o Aristo (Aristoteles MÖ 384-MÖ 322): İlkçağ Yunan

felsefesini en yüksek düzeyine ulaştırdı. Görüşlerini akıl ve

deney tabanlarına oturtmaya çalıştı.

o Sokrat (Sokrates MÖ 469- MÖ 399): İlk ahlak

felsefecisidir.

• M.Ö. V. yüzyılda tarih bilim dalı olarak ortaya çıktı.

o Heredot (MÖ 484 – MÖ 425): Halikarnaslıdır (Bodrum).

Atina'ya yerleşmiştir. Tarih olaylarını rivayetçi şekilde

yazmıştır. Tarih biliminin kurucusu sayılır.

o Tukudides (MÖ. 460 – MÖ. 395): Tarih olaylarının gerçek

nedenlerini belirten tarihçiliğe önem vermiştir. Belgelere

dayanarak Yunan tarihini yazmıştır. Bu çalışmalarıyla modern

tarih biliminin kurucusu sayılır.

o Ksenefon (xenophon) MÖ.430 MÖ. 355): anabasis,

hellenika (Yunan tarihi) kyrou paideia (Kyrosun eğitimi)

• Hipokrat (MÖ 460- MÖ 370), modern tıbbın kurucusu

olmuştur.

• Yunan sanatının en önemli eserleri mimari, resim ve

heykeltıraşlık alanlarında ortaya çıkmıştır. Birçok tiyatro,

tapınak, tanrı ve insan heykelleri yapılmıştır.

• Yunan edebiyatının en eski eseri Homeros’un (MÖ 8. Yy)

İlyada ve Odesa destanlarıdır. Yunan halkında birleştirici

etki yapmıştır.

• Tiyatro, tabiat tanrısı Diyanizos (Dionysos) adına yapılan

törenlerden çıkmıştır.

• Trajedide Sofokles (MÖ 495- MÖ 406), komedide de

Aristofanes (MÖ 456- MÖ 386) ünlü isimlerdir.

• Tarih, eski Yunanistan’da bilim dalı olarak ortaya

çıkarken, modern tıbbın temeli de yine burada atılmıştır.

Yunan sanatında mimari, heykel ve resmin önemli yeri vardır.

Tiyatro binaları, tapınaklar, tanrı ve insan heykellerinde güzel

örnekler vermişlerdir. Olimpiyatlar, Tanrıları adına yaptıkları

spor, müzik ve şiir yarışmalarının adıydı.

• Edebiyatta, destan, şiir ve tiyatro konularına önem

verilmiştir.

• Demokrit (MÖ 460-370): Maddi dünyanın bölünmeyen

küçük parçalardan (atomlardan) oluştuğunu savunmuştur.

• Matematik ve geometride Pisagor (MÖ 570- MÖ 495) ve

Thales (MÖ 624- MÖ 546)tir.

SANAT

• Hemen hemen tüm ilkçağ toplumlarında olduğu gibi Yunan

sanatı da dini mimari eserleri birinci sırayı alır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 16 / 169

• Bunlar içinde en önemlileri de tapınaklar ve anıtsal

heykellerdir.

• Mimaride Dor, İon ve Korint stillerini kullanmışlardır.

• Tapınaklarda kullanılan bu tarzların özellikleri şunlardır:

• Dor nizamı: Sütunlar kaidesizdir. Aşağıdan yukarıya doğru

yivlerle süslü olarak incelmiştir.

• İon Nizamı: Sütunlar bir kaide üzerinde ince ve uzun

kıvrımlı başlıklardan oluşmuştur.

• Korint Nizamı: Sütun başlıklarında yabani enginar

yaprakları ve dallarının kıvrımlarıyla süslü yukarıya doğru

genişleyen bir sepet şeklindedir.

• Tanrılar insan şeklinde düşünüldüğünden erkek ya da kadın

tanrıları tasvir eden çok sayıda heykel yapılarak tapınaklara

konulmuştur.

• Bir diğer önemli mimari eser türü de tiyatrolardır.

• Çanak, çömlek, vazo ve bunların üzerlerini süsleyen

resimler de yaygındır.

• Persler, Anadolu'dan sonra Ege'ye de egemen olmak

isteyince Yunanlılar ile mücadeleye giriştiler. Pers

egemenliğine giren İon şehir devletleri Karadeniz ticareti ile

ilişkileri zayıflayınca isyan çıkardılar.

• Atinalıların İon şehir devletlerine yardım etmesi üzerine

Persler Yunanistan üzerine asker yolladılar. Yunanlılar Pers

istilasına karşı ülkelerini kahramanca savundular. Maraton,

Selamis, Plate ve Mikale savaşlarını kazanarak Yunanistan'ı

Pers istilasından korudular.

• Bundan sonra Atina'nın Peloponnes'e (Mora) egemen olmak

istemesi ve Yunanistan'ın ikinci büyük devleti Isparta'nın buna

karşı çıkmasıyla iki taraf arasında Peloponnes Savaşları çıktı.

Atina'nın önderliğinde Attik Delos Deniz Birliği, Sparta

önderliğinde de Peloponnes Birliği kuruldu. Bu iki birlik

arasında süren savaşlar 27 yıl sürdü ve Atina yenilerek

üstünlük Sparta'ya geçmiştir. Bu sonuçların sonunda Yunan

polisleri yıpranıp zayıfladı.

❖ İSKENDER (HELLEN) İMPARATORLUĞU

• Makedonya (MÖ 808- MÖ 146) Kralı (II. Philip (Filip),

Yunan şehir devletlerini birleştirerek Helen birliğini kurdu.

• Babası II. Philip’in öldürülmesinin ardından Helen birliğinin

başına geçen Büyük İskender (M.Ö. 356 – MÖ 323), Yunan

şehir devletlerinin çıkardığı ayaklanmaları bastırmış ve bu

şehir devletlerini Makedonya Devleti’ne bağlamıştır.

• Ülkede istikrarı sağlayan İskender, MÖ 334’te 35 bin kişilik

ordusuyla Asya Seferi’ne çıkmıştır.

• İskender, Çanakkale Boğazı üzerinden Anadolu’ya geçerek;

• Persleri Granikos ve Issos savaşlarında

yenmiştir. Anadolu, Suriye, Mısır ve Mezopotamya’yı ele

geçirmiştir.

• Bir süre bu bölgede kaldıktan sonra Hindistan’a kadar

ilerlemiştir.

• Askerlerin isteksizliği ve yorgunluğu üzerine Babil’e dönen

İskender hastalanarak 33 yaşında hayatını kaybetmiştir.

• İskender’in ani ölümü üzerine ülke parçalanmış ve

imparatorluk toprakları üzerinde krallıklar kurulmuştur.

• Bunlar;

o Mısır da kurulan Ptolemeler (Ptolemaios ya da Batlamyus

Hânedânı, MÖ 305 ile MS 30)

o Makedonya da Antigonitler (MÖ 279- MS 16)

o Anadolu’dan Hindistan’a kadar uzanan topraklarda

ise Selevkoslar (MÖ 321- MS 64)’dır.

• Selevkos Krallığı’nın parçalanmasıyla Anadolu’da yeni

krallıklar kurulmuştur. Bunlar;

o Pontus,

o Kapadokya,

o Bitinya

o Bergama (Zeus Tapınağı, Asklepedio Sağlık Merkezi, 200

bin ciltlik kütüphane kuruldu. Parşömen kâğıdı icad edildi.)

• İskender, ülkeyi Perslerde olduğu gibi satraplıklara

ayırmıştır.

• Pers sarayının protokol kurallarını benimsemiştir.

• Merkezi bir vergi toplama sistemi oluşturmuştur. Bu sayede

merkezi otoriteyi korumayı amaçlamıştır.

• İskender’in Asya Seferi sonucu Doğu ve Batı medeniyetlerin

kaynaşmasıyla Helenistik Medeniyeti ortaya çıkmıştır.

• Bu medeniyetin oluşmasında Yunan, Anadolu,

Mezopotamya, İran ve Mısır medeniyetlerinin katkıları

olmuştur.

• Helenistik dönemde matematik, tıp, felsefe, coğrafya

alanında önemli gelişmeler yaşanmıştır.

• Suyun kaldırma kuvvetini bulan Arşimet, Trigonometriyi

bulan Hipparkos, dünyanın yuvarlak olduğunu

ispatlayan Erastostenes bu dönemde yetişmiştir.

• Anadolu’da, Bergamalılar parşömen kağıdını icat etmişler.

• Zeus Tapınağının yanında Asklepion sağlık merkezi ve

200.000 ciltlik bir kütüphane kurmuşlardır.

• M.Ö. 330-30 yılları arasında gerçekleşen ve Yunan

medeniyetinin Doğu medeniyetleri (Mısır, Anadolu,

Mezopotamya, İran) ile kaynaşmasıyla ortaya çıkan

uygarlığa Hellenistik uygarlık adı verilmiştir.

• Hellenistik medeniyetinin en önemli

şehirleri İskenderiye ve Antakya’dır. Özellikle

İskenderiye’de bilimsel araştırmalar yapan akademiler

kurulmuştur. Mezopotamya’nın astronomisi Mısır’ın ise tıbbı

alınarak geliştirilmiştir. Olimpos tanrılarından vazgeçilerek

Doğu’nun ilahları benimsenmiştir.

• Bu dönemde deney ve gözleme dayanan bilimsel anlayış

gelişmiştir. Matematikte Arşimet (M.Ö. 287 – MÖ 212),

coğrafyada Batlamyus (MS 100 – MS 168) ve Erostetenes

gibi bilginler yetişmiş ve İslam coğrafyacılarını etkilemiştir.

İskenderiye Feneri dünyanın 7 harikasından biridir.

ROMA MEDENİYETİ (MÖ. 753- MS 476)

• İtalya’ya göç eden en eski kavimler İtalikler ve

Etrüskler’dir.

• İtalya’da şehir kültürünü geliştiren Etrüskler olmuş, Roma

şehrini kuran ve büyük bir medeniyet haline gelmesini

Latinler sağlamıştır.

• Roma İmparatorluğu doğuda Fırat nehrinden, batıda Atlas

okyonusuna kadar bütün Akdeniz’i egemenliği altına almıştır.

• Roma İmparatorluğu’nun en geniş sınırları: İspanya,

Galya, Balkan toprakları, Anadolu, Suriye, Mezopotamya,

Filistin, Mısır, Tunus, Cezayir (Akdeniz havzası)

• Roma Medeniyeti’nde 3 değişik yönetim biçimi görülür

a) Krallık

b) Cumhuriyet

c) İmparatorluk

• Roma Medeniyeti’nde halk 3 sınıfa ayrılmıştır:

1.Patriciler: Geniş toprakları bulunan ve vatandaşlık

haklarına sahip olarak mecliste oy kullanan sınıftır. Roma

vatandaşı olan soylular

2.Plebler: Tarım, ticaret ve sanatla uğraşarak bazı hakları olan

sınıftır. Askere alınamaz ve oy kullanamazdı. Tarım, ticaret ve

sanatla uğraşanlar

3. Köleler: Savaşta tutsak düşenler ile köle ana babadan

doğanlar

Hiçbir hakkı olmayan sınıftır

Yanaşmalar: Vatandaşlık hakkı olmayan özgür insanlar

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 17 / 169

• Patrici (soylular) -Pleb (halk) mücadeleleri sonucunda

Plebler Patricilerle denk hale gelmiştir.

• Roma’nın ilk yazılı kanunları olan 12 Levha Kanunları

(MÖ. 451-MÖ. 449) Patrici-Pleb mücadeleleri sonucunda

hazırlanmıştır.

• Roma’da krallık döneminde başlıca iki meclis vardı.

o Senatus (İhtiyarlar meclisi)

o Comitia Curiata (halk meclisi)

o Bu meclisler Patriciler’in oluşturmuş olduğu kişilerden

meydana gelirdi

o Yasa çıkarma konumunda olan bu meclislere Plebler

giremezdi.

• Cumhuriyet Döneminde ise devleti, Senato’nun seçtiği iki

konsül yönetirdi. Konsüller Senato’ya karşı sorumluydular.

• İmparatorluk döneminde konsüller arasında iktidar

kavgaları başlamış bunu önlemek için de hükümetin tüm

yetkileri imparatora verilmiştir.

• Mısır’dan almış oldukları güneş takvimini geliştirerek Julien

takvimini oluşturan Romalılar, çok tanrılı dine inanmışlardır.

Yunan tanrılarını aynen almışlar fakat onlara Latince isimler

vermişlerdir. (Zeus, Jupiter)

• Romalılar fetihlerin artmasıyla askeri ve ticari amaçlı yollar

yapmışlardır. Önceleri Hristiyanlığa düşman olmuşlar fakat

sonra onu resmi din ilan etmişlerdir.

• Romalılarla Kartacalılar (Tunus) arasında Batı Akdeniz

hakimiyetini ele geçirmek için çıkan ve yaklaşık 100 yıl süren

Pön Savaşları sonucunda Kartacalılar eski güçlerini

kaybederek Roma’ya bağlı devlet haline gelmişlerdir.

• MS. 395’te Batı – Doğu Roma olarak ikiye ayrılmıştır.

• Batı Roma 476’da yıkıldı.

• Doğu Roma (Bizans) 1453’te yıkıldı.

Roma İmparatorluğu’nun Özellikleri:

• İlkçağın en büyük ve en güçlü imparatorluğudur. Güçlü bir

merkezi otoriteye sahiptirler

• Avrupa hukukunun temeli sayılan “12 Levha Yasalarını”

hazırladılar.

• Güneş takviminin (Miladi Takvimin) geliştirilmesinde

önemli rol oynadılar.

• Latin alfabesini geliştirdiler.

• Bugünkü Avrupa medeniyetinin temelini oluştururlar.

• Milano Fermanı, M.S. 313 yılında 1. Konstantin ile Licinius

arasında, Milano'da imzalanmış, Roma İmparatorluğu'nda,

Hıristiyanlığa karşı hoşgörüyü sağlayan bir fermandır ve bir

anlamda, Hıristiyanlığın ileride resmi dil olmasını sağlayacak

ilk belgedir.

• Hristiyan olan Theodosios, 380 yılında çıkardığı bir yasayla

Hristiyanların, Roma ve İskenderiye piskoposlarının

öğretilerini izlemeleri gerektiğini söylemiştir. Hristiyanlık

içerisindeki tartışmalara son vermek amacıyla 381 yılında

Konstantinopolis Konsili toplandı. Konsilde alınan ortak

kararlar sayesinde çatışmalar duruldu. Aynı zamanda

Hristiyanlık, Roma’nın resmi dini olmuştur. Theodosios’un

ölümünden sonra Roma İmparatorluğu, ebediyen ikiye

ayrılmıştır.

• Roma İmparatorluğu döneminde Anadolu’da yapılan mimari

eserler;

o İstanbul’da Valens Su Kemeri (Bozdoğan Kemeri),

Çemberlitaş,

o Ankara’da Augustus (Ogüst) Tapınağı, Roma Hamamı,

o Antalya’da Aspendos ve Side Tiyatroları

• İlkçağın en önemli köleci devleti de Roma dır. İstila edilen

yerlerin insanları hemen köleleştirilmiştir.

❖ DOĞU ROMA (BİZANS) İMPARATORLUĞU (395-

1453) Kavimler Göçü'nün başlamasıyla Roma İmparatorluğu

sınırlarını koruyamadı. Topraklarının yönetiminin

kolaylaşması için Kral Büyük Teodasius ülkeyi ikiye ayırdı.

Ancak kralın ölümüyle devlet kesin olarak parçalandı. (395).

• Batı Roma Kavimler Göçü'nün etkisiyle 476'da yıkıldı.

• Doğu Roma İmparatorluğunun başkenti Konstantinopolis'tir.

• Bu devlete, şehrin eski adı Bizantion'dan dolayı Bizans

denilmiştir. Bu isim devletin resmi adı olmamıştır.

• Doğu Roma, asıl Roma İmparatorluğundan uzaktı. Eski

Yunan ve Hellen kültür özellikleri gösteren bir Hristiyan Rum

Devleti oldu.

• Devletin yönetimine soylular egemen oldu.

• Roma'nın ikiye ayrılmasından İstanbul'un fethine kadar tüm

Orta çağ boyunca varlığını sürdüren Bizans, bu uzun tarih

sürecinde 20'ye yakın sülale tarafından yönetilmiş ve çoğu kez

yıkılma tehlikesiyle karşılaşmasına rağmen çeşitli yöntemlerle

bunları atlatmasını bilmiştir.

• Bizans'ın Uzun Süre Varlığını Devam Ettirebilmesinin

Nedenleri

• Coğrafi konumunun savunmaya elverişli olması

• İstanbul'un etrafının kalın surlarla çevrili bulunması

• "Grejuva" ya da "Rum Ateşi" adı verilen denizde de yanan

bir silahın varlığı

• Zaman zaman güçlü sülalelerin işbaşına gelmesi

• Hristiyan aleminin doğuda Türk-İslam dünyasına karşı son

kalesi durumunda bulunması

• Her dönemde denge politikası izlemesi (Bizans entrikaları,

rakiplerini birbirine düşürmesi)

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ

Türk Adının Anlamı

• Türk Adının anlamı: Doğan, türeyen veya güçlü, kuvvetli,

olgun anlamına gelmektedir.

• "Türk” kelimesi ilk defa siyasi ad olarak, Göktürk Devleti

tarafından kullanılmıştır.

• Coğrafi bir ad olarak, ilk defa Bizans kaynaklarında Orta

Asya için kullanılmıştır. Anadolu ise XII yy. dan itibaren

Avrupalılarca Türkiye “Turkia” olarak anılmıştır.

• Millet adı olarak Türk, ilk defa 420 tarihli bir Pers

metninde geçmektedir.

• Türk adına ilk defa 5 yy.’da Pers (Sasani), 6yy da Bizans

kaynaklarında rastlanmıştır.

• Hunlarla ilgili ilk tarihi belge ise MÖ 318 yılına ait bir Çin

belgesidir (anlaşma belgesi).

• Öte yandan “Türk” adına Çin, Arap, Pers, Bizans, Rus,

Macar ve Hint gibi pek çok kaynakta rastlanması, Türklerin

çok geniş bir coğrafyaya yayıldığını ve bu topluluklarla

etkileşim içinde olduğunu kanıtlamaktadır.

Türk adının ne anlama geldiği konusunda ileri sürülen

görüşler şunlardır:

• Wambery, 1879’da Türk adının “Türemek (törü-

çoğalmak)” fiilinden geldiğini ileri sürmüş.

• Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügat-it-Türk adlı eserinde,

“Olgunluk Çağı” anlamını verir.

• Ziya Gökalp, Türk adının anlamını “türeli (töreli), töre

sahibi, kanun nizam sahibi” diye açıklar.

• Türk adı Uygur metinlerinde “güç, kuvvet”, Cin

kaynaklarında “miğfer” anlamında kullanılmıştır.

• G. Doerfer’e göre “devlete bağlı halk”

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 18 / 169

• Alman Türkolog Müller’e göre ise “töreli, kanun-nizam

sahibi” demektir.

• Bunun yanında Çin kaynaklarında miğfer, Uygur

metinlerinde ise güçlü, kuvvetli ve cesur olarak geçen Türk

kelimesinin türeyen, çoğalan, erdemli, terk edilmiş gibi

farklı anlamları da vardır.

• “Türk” kelimesini siyasî bir isim olarak ilk kez Göktürkler

kullanmıştır. “Türk” adından ilk kez Çin yıllıklarında

bahsedilmiştir. Ancak VI. yüzyılda coğrafî bir terim olarak

"Türkiye" kelimesi ise ilk kez Bizans kaynaklarında

geçmektedir.

Orta Asya’nın Tarih Öncesi Devirlere ait ilk Kültür

Merkezleri;

• Orta Asya’da Türk kültürüne ait önemli kültür merkezleri

bulunmaktadır. Bunlar:

• Anav Kültürü (M.Ö. 4500 – M.Ö. 1000): : Orta Asya’nın

en eski kültür merkezidir.

• Kelteminar Kültürü (M.Ö 3000 – M.Ö. 1700): Türklere ait

en eski kültür merkezlerinden biridir.

• Afanasyevo Kültürü (M.Ö 3000 – M.Ö. 1700: Bakır

madeni kullanılmış, hayvancılık gelişmiştir. Türklerin en eski

kültürüdür.

• Altay Kültürü: Pek çok kültür merkezini içine almaktadır.

• Andronova Kültürü (M.Ö. 1700 – M.Ö. 1200): Türklerin

ilk ataları oldukları kabul edilmektedir. Tunçtan ve altından

yapılmış eşyalar ilk kez burada bulunmuştur. Bu kültürde

yaşayanlar atı evcileştirmişlerdir.

• Karasuk Kültürü (M.Ö. 1200 – MÖ. 700): Andronova

kültürüne benzer. İlk kez demiri işlemişlerdir.

• Taştık Kültürü: Tagar kültürüyle benzerlik gösterir.

• Tagar Kültürü (M.Ö.700 – M.Ö. 100): Türklere ait en

gelişmiş kültür merkezidir. (Abakan bölgesinde ortaya çıkan

bir diğer kültür)

o Bu kültürlerden günümüze en yakın olanı Tagar

Kültürü'dür.

İSKİTLER (SAKALAR) (M.Ö. VII. YY.)

• İlk Türk topluluğudur.

• MÖ. 7.yyda Orta Asya’dan Karadeniz’e geldiler.

• İskitler ilk atlı-göçebe Türk topluluğu olarak bilinmektedir.

• Ön Asya’da atı evcilleştiren ilk topluluktur.

• En önemli hükümdarları Alper Tunga’dır.

• Alp Er Tunga ve Şu Destanları ünlüdür.

• Sanatta hayvan motiflerinin ve bozkır kültürünün temelleri

bu döneme kadar uzanır. Hayvan uslubu.

• Tomris bilinen ilk Türk kadın hükümdardır.

• Saka Hanı Tomris Hatun, bir “kadın hükümdar” olarak

Türk ve dünya tarihinde son derece önemli bir yere sahiptir.

• İskitlerin özellikle altın ve gümüş işçiliğinde usta olmaları,

onlara “Bozkırın Kuyumcuları" unvanını kazandırmıştır.

• Pantolon, kemer ve kemer tokasını tüm dünyaya

tanıtmışlardır.

• Ordularında “amazon” adı verilen kadın askerler

bulundurmuşlardır.

• Savaşçı bir topluluktur. En önemli savaşları Perslerle

(İranlılar) olmuştur.

• Medlerle birlikte Urartuları yıktılar.

• Firdevsî, "Şehnâme” adlı eserinde Alper Tunga’dan

“Afrasiyap” ismiyle bahsetmiştir.

• Iskitlerin “Alper Tunga Destanı" ile İranlı şair Firdevsi'nin

Gazneli Sultan Mahmut’a sunduğu "Şehnâme” adlı eser İskit-

Pers (İran) savaşını konu alır.

• Bugünkü Yakut Türkleri, sakaların torunlarıdır.

❖ ASYA HUN DEVLETİ (M.Ö. 220 M.S. 216)

• Tarihte bilinen ilk Türk devletidir.

• Bilinen ilk hükümdarı Teoman dır.

• Çin, Hun akınlarından korunmak için Çin Seddini yapmıştır

(M.Ö. 214)

• Teoman dan sonra yerine Mete geçti. (MÖ 209- MÖ 174)

• Mete zamanı devletin en parlak zamanıdır.

• Mete orduda onlu sistemi kurmuştur.

• Tarihte ilk kez Türkleri bir bayrak altında toplamıştır.

• Hun, Koyun, demek.

• Çin kaynaklarında: Kavim, Halk, Topluluk demektir.

• İpek yolu için Çin ile mücadele ettiler. Çinliler Çin seddini

yaptı.

• Çini vergiye bağladı. (Asimile olmamak için yerleşmemiş)

• Ki-ok’tan itibaren Çinlileşmeye başladılar. (Çinli

prenseslerle evlilik.)

• Not: Vatan sevgisinden ilk bahseden Metehan’dır.

• Not: İstiklali feda etmeyi gülünç ve utanç bulan Batı Hun

hükümdarı Çiçi dir.

• M.Ö. 58 de Doğu ve Batı Hunları olmak üzere ikiye

ayrılmışlardır.

• Doğu (Hohanyeh MÖ 58- MÖ 31) ve M.Ö. 35 de Batı (Çi

Çi MÖ 56- MS 35) Hunları Çin egemenliğine girmişlerdir.

• M.S. 48 de Kuzey ve Güney Hunları olmak üzere ikiye

ayrılmışlardır.

• Güney Hunları Çinlilerin denetimine girdiler.

• Kuzey Hunlarının bir kısmı batıya çekilerek kavimler

göçüne neden oldular.

GÖÇLER

İlk Türk Göçleri

• Türklerin ilk yurdu Orta Asyadır.

• Orta Asya doğuda Kingan dağları, batıda Hazar denizi,

kuzeyde Altay dağları ve Baykal gölü, güneyde Hindikuş

dağları arasında yer alır.

• Türklerin bir kısmı anayurtlarını terk ederek göç etmişlerdir.

• Kuzey Hunları batıya göç ederken, önlerine çıkan Barbar

kavimleri (Süevler, Ostrogotlar, vizigotlar, Frenkler,

Saksonlar, Germenler, Angıllar) batıya doğru sürmüşlerdir.

• Bu olaya kavimler göçü denir.

Göçlerin Nedenleri:

• İklimin elverişsiz olması

• Nüfusun hızla artması

• Türk boyları arasındaki mücadeleler

• Hayvanlardaki salgın hastalıklar

• Yeni topraklar elde etme arzusu

• Otlakların yetersiz hale gelmesi

• Komşu devletlerin baskısı (çin)

• Fetih Arzusu (Cihan Hâkimiyeti)

Göçlerin Yönleri

• Kuzeye: Sibirya

• Doğuya: Çin ve Uzakdoğu

• Güneye: Hindistan, Afganistan ve Çin

• Batıya:

o Hazar Denizinin kuzeyine ve Avrupaya

o Hazar Denizinin Güneyinden İran, Irak, Suriye, Mısır ve

Anadoluya

o Göç etmişlerdir.

Göçlerin sonuçları:

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 19 / 169

• Türkler, gittikleri yerlere hayvan evcilleştirmeyi,

madenciliği öğretti.

• Orta Asya, Türk Kültürü dünyanın çeşitli yerlerine

yayılmıştır.

• Orta Asya da nüfus azalmıştır.

• Türkler gittikleri yerlerdeki nüfusu artırmışlardır.

• Yeni Türk devletleri kurulmuştur

• Kalabalık nüfuslarla ve farklı dinler ile karşılaşan bazı Türk

boyları benliklerini kaybetmişlerdir.

• Bazı devletlerin yıkılmasına sebep olmuşlardır.

• Türklerin farklı coğrafyalara yayılması Türk tarihinin

araştırılmöasını zorlaştırmıştır.

Kavimler Göçü (375)

• Kuzey Hunları batıya göç ederken, önlerine çıkan Barbar

kavimleri (Süevler, Ostrogotlar, vizigotlar, Frenkler,

Saksonlar) batıya doğru sürmüşlerdir. Bu olaya kavimler göçü

denir.

Kavimler Göçünün Sonuçları:

▪ Roma İmparatorluğu doğu ve batı diye ikiye ayrıldı (395)

▪ Batı Roma İmparatorluğu yıkıldı. (476)

▪ Avrupa da feodalite rejimi ortaya çıktı.

▪ İlk Çağ bitti. Orta çağ başladı. (375)

▪ Avrupa da, Avrupa Hun Devleti kurulmuştur.

▪ Skolastik düşünce yayılmıştır. (Skolastik düşünce belli bir

fikre belli bir inanışa körü körüne bağlı olmaktır.)

▪ Avrupa 100 yıl karışıklık içinde kalmıştır.

▪ Avrupa’nın bugün ki milletleri meydana geldi

▪ Barbar kavimler arasında Hristiyanlık yayıldı

• Orta Asya’dan göç etmeyen Türk toplulukları Orta Asya’nın

çeşitli bölgelerinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

• Göçleri kolaylaştıran etken; atın evcilleştirilmesi ve

tekerleğin kullanılmasıdır.

• Göç dalgasından ilk etkilenen bölgeler Ön Asya ve Çin

olmuştur.

• Yazı kullanılmadığından dolayı Türk göçleri ile ilgili kesin

bilgiler elde etmek güçtür.

❖ I. GÖKTÜRK (Kök Türk) DEVLETİ (552-659)

• Türk adıyla kurulmuş ilk Türk devletidir

• Bumin Kağan, Avarlara karşı isyan ederek merkezi Ötüğen

(Ötüken) olan devleti kurmuştur.

• Asya Hunlarından sonra ilk defa Orta Asya’da siyasi birliği

sağlandı.

• Devletin batı kısımlarını, İstemi Yabgu yönetmiştir.

• İstemi Kağan, Akhun (Eftalit) devletine son verdi ve İpek

yolunu ele geçirdi.

• Bumin Kağan’dan sonra yerine Mukan Kağan geçmiştir.

• En güçlü hükümdarı Mukan Kağan’dır.

• Ta-po kağan Budizmi kabul etti

• Tötü Kanalı: Asya Hunları yapmış, Göktürkler zamanında

kullanılmış sulama kanalıdır.

• Not: Göktürkler Sasaniler ile anlaşıp Akhunları, Daha sonra

Bizans ile anlaşıp Sasanileri yıkmışlardır.

• Bizans’la ilk diplomatik ilişki.

• Göktürk Devletinden giden ilk elçinin adı “Manyak”

• Bizans’tan gelen elçinin adı “Zemergos”

• Doğu Göktürkleri 630 yılında, Batı Göktürkleri ise 659

yılında Çin egemenliğine girerek yıkılmışlardır.

• Not: Esaret Devri: Doğu Göktürklerin Çin egemenliğinde

yaşadıkları 630-681 yılları arasıdır.

• Not: Türk tarihinde ilk milli istiklal ayaklanması Kürşad

Ayaklanmasıdır.

• Not: Kürşattan sonra Nişufu adında bir kişi de isyan

etmiştir.

❖ II.GÖKTÜRK (Kutluk) DEVLETİ (681-745)

• Kutluk, Çin hakimiyetinden kurtularak Ötüğen de devleti

kurmuştur. Kutluk’a derleyip toparlayan manasında “İlteriş”

ünvanı verilmiştir.

• İlterişten sonra yerine Kapkan Kağan geçti.

• Bilge Kağan, devleti kardeşi Kültiğin ve Vezir

Tonyukuk’un yardımıyla yönetti. Devletin en parlak zamanı

bu devirde yaşandı.

• Tonyukuk, Kültiğin, Bilğe Kağan adlarına Orhun Yazıtları

dikilmiştir.

• Basmil, Karluk ve Uygurlar birleşerek II. Göktürk Devletine

son verdiler.

❖ UYGURLAR (745-840)

• Çin kaynaklarında “Uygur” kelimesi “akraba, şahin gibi

dolaşan” anlamındadır

• II. Göktürk Devletine son veren, Kutluk Kül Bilğe Kağan

tarafından kurulmuştur.

• İlk yerleşim yerleri Karabalasagun dur.

• Uygurlar yerleşik hayata geçen ilk Türk topluluğudur. Bu

nedenle tarım, sanat ve ticarette ilerlemişlerdir.

• Su kanalları yapmışlar.

• Kasaba ve kentler kurmuşlardır.

• Siyasi tarihlerinin en önemli olayı Talas savaşıdır (751). Bu

savaşta Türkler Çinlilere karşı Arapları desteklemişlerdir.

• Maniheizm ve Budizm’i benimsemiştir.

• Mani dini Uygurların içinde yayıldı. Bu dinin, hayvansal

gıda yemeyi ve savaşmayı yasaklayıcı özellikleri, Uygurların

milli benliklerini yitirmelerine yol açtı.

• Tarımda; Darı ve Yonca üretimi

• İlk yerleşik yaşama geçen

• Uygurlar matbaayı ve kâğıdı kullanan ilk Türk devletidir.

(Hareketli harf sistemiyle matbaa)

• Örgün eğitim sisteminin ilk örnekleri Uygurlar zamanında

• Tiyatro (ortaoyununun temeli), Şan, opera, pandomin

• Töreyi yazıya geçirmiş,

• Yazılı hukuk kuralları

• Moğolların “Benim hocam” olarak nitelendirdikleri Türkler

Uygur Türkleridir.

• Tük bankacılık sisteminin temelleri bu dönemde atılmıştır

(Çin’e borç vermiş)

Kırgızlar tarafından yıkılmışlardır

DİĞER TÜRK DEVLETLERİ

❖ AVRUPA HUN DEVLETİ (375-469)

• Avrupa da kurulan ilk Türk devletidir. Devleti Balamir,

Orta Macaristan da kurmuştur.

• En güçlü hükümdarı Attila’dır.

• Atilla Doğu Romayı “Margos ve Anatolyos” anlaşmalarıyla

vergiye bağladı.

• Attila, Batı Roma üzerine iki sefer yaptı.

• Atilla gözünü Batıya çevirir. Roma halkı Papadan yardım

ister.

• Papa (I. Leon) Attila’dan ricada bulunur. Roma (Vatikan)

Hristiyanlarca kutsal.

• Sasanilerin Avrupa Hunlarını rahatsız etmesi nedeniyle

Romayı almaktan vazgeçti.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 20 / 169

• Attila’dan sonra Uldız; Anadolu’ya seferler yapmıştır.

(Anadolu’ya ilk seferler yapılmış)

• Attila’dan sonra yerine geçenler bütünlüğü koruyamadılar ve

devlet yıkıldı.

• Avrupa da kalan Hunlar buradaki kavimlerle kaynaşarak

Türklüklerini kaybettiler.

• Attila’nın ünvanları:

o Tanrının kırbacı (kamçısı),

o Hun-Burgon mücadelesinde (Nibelungen destanında

“Etzel” ismiyle geçer.) (Almanların destanı)

o Cesur kavimlerin efendisi

o Macarlar Attila’yı ataları kabul ediyorlar.

❖ KIRGIZLAR (840-1207)

• Uygurları yıkarak merkezi Ötüken olan devleti kurdular.

• Manas destanı ünlüdür.

• Manas: Dünyanın en uzun destanı. Halen devam ediyor.

(Canlı destan)

• Ölüleri yakan tek Türk kavmi

• Dünya tarihinde milletler arası yarışma düzenleyen ilk

devlettir.

• Kırgız adına ilk defa Orhun abidelerinde rastlarız.

❖ AVARLAR (Juan Juan) (562-805)

• Töles isyanı sonucu yıkıldılar.

• Bumin Kağan Avarların demircisidir.

• Avarların kızını istemiş, vermeyince Avarlara isyan ediyor.

• Bumin Kağanda Göktürk Devletini kurdu.

• Orta Asya da kurdukları devlet Göktürkler tarafından

yıkılınca, batıya göç edip Orta Avrupa’da devlet kurdular.

• Hunlar ile Avarların ortak özelliği: Avrupa’da devlet

kurmaları.

• Kurucusu Bayan Han’dır. Türk tarihinde Sasanilerle birlikte

ilk kez İstanbul’u kuşatmışlardır.

• Hristiyanlığı resmi din olarak kabul etmişlerdir. Benliklerini

yitirip Hıristiyanlaştılar.

• Franklar tarafından yıkılmışlardır.

• Üzengi yapımını Avrupalılara öğrettiler.

❖ TÜRĞİŞLER (717-766)

• (Sarı Türgiş Devleti (690-715) Sarı oymaklar)

• Isık gölü civarın da yaşadılar.

• Baga Tarkan kendi adına para bastırdı. Türk tarihinde ilk

kez parayı kullandılar.

• Yerleşik hayat sürdüler.

• İslamiyet’in Orta Asya da yayılmasını önlediler.

• Karluklar tarafından yıkıldılar.

❖ HAZARLAR (SABİLER) (650-985)

• Karadeniz, Hazar denizi arasında yaşadılar ve Museviliği

benimsediler.

• İslamiyet’in Kafkaslarda yayılmasını önlediler.

• Haz (hazarlar Müslüman yöneticilerine bu ismi

vermişlerdir)

• İlk defa kendi ordularına ücretli askerler almıştır.

• Günümüzde Polonya’da yaşarlar.

• Hazar barış çağı, Hoşgörü

• Musevi (Yahudi)

• Ticaretle uğraşır. (Hayvan kürkü, kürk yolu)

• Rus Prensliği tarafından ortadan kaldırıldı.

❖ BULGARLAR

a- İdil/İtil/Volga Bulgarları: (930-1240)

• Hazar Kağanlığının dağılması üzerine bağımsızlıklarını ilan

eden İdil Bulgarları, Cengizlilerin (Moğollar) bölgeye hâkim

oldukları 1240 yıllarına kadar bağımsızlıklarını sürdürmüştür.

Altınordu Devletinin dağılması ardından tekrar 1430 ve 1552

yılları arasında Kazan Hanlığı adı altında varlıklarını sürdüren

İdil Bulgarları, 1552 yılında Rus işgaline uğramıştır.

• Almış Han zamanında Müslüman olmuşlar. (Müslüman

tüccarlar etkilemiş)

• (Tüccar olan) İbni Fadlan “Rigle” seyahatnamesinde İtil

Bulgarlarından bahseder. (934)

• Avrupa’nın kuzeyinde İslamiyet’i kabul ettiler. (İtil

Bulgarları)

• İlk Müslüman Türk Devletidir.

b- Tuna Bulgarları: Hristiyan

• Orta Asya’dan göç eden Bulgarlar Kafkasya da bir devlet

kurdular.

• Boris han zamanında.

• Çar ünvanını kullanmışlar.

• Hıristiyanlaşarak ya da Slavlaşarak Türklüklerini kaybettiler.

• I. Bulgar Devleti (681-1018)

o Bizans, MS 1014 ve 1018 yıllarındaki saldırılarıyla da I.

Bulgar Devletine son vermiştir.

❖ KUMANLAR (Kıpçaklar)

• Balkaş-İrtiş dolaylarında yaşadılar.

• Kıpçak topluluklarının yaşadığı coğrafya Deşt-i

Kıpçak olarak adlandırılmıştır.

• Bizans ile anlaşıp Peçenekleri yendiler

• Moğollar tarafından yıkılan Kumanlar daha sonra

Türklüklerini kaybettiler.

• Dede Korkut hikâyelerine (Oğuz-Kıpçak mücadeleleri)

konu olmuştur.

• İgor destanına (Rus-Kıpçak mücadeleleri) konu olmuştur.

• Codex Kumanüs adında kendilerine sözlük hazırlamışlar.

• Not: Avrupa’ya Göç Edenler: Hunlar, Avarlar, Macarlar,

Peçenekler, Uzlar, Sibirler.

❖ OĞUZLAR (Uzlar)

▪ Batıya gelerek Balkanlara yerleştiler.

▪ Bir kısmı Bizans hizmetine girmişlerdir. Bizans ordusundaki

Uzlar, Malazgirt savaşında Selçuklu saflarına geçmişlerdir.

• Orhun abidelerinde ismi geçer. “Kalabalık” anlamında

gelir.

• Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti’nin

kurulmasında etkili olmuşlar.

• Müslüman oğuza: Türkmen

• Hristiyan oğuza: Uz denir.

UZLAR:

• Uzlar günümüzde Romanya’da Gagavuz adıyla yaşarlar.

• Malazgirt savaşında Peçenekler gibi savaşı Selçukluların

kazanmasına etkili olmuş.

❖ PEÇENEKLER

• Volga ve Tuna arasına yerleştiler.

• Ruslarla 150 yıl mücadele ettiler.

• Bizans ordusunda ücretli askerlik yapmışlardır.

• Bizans ile ittifak yapan Kumanlar tarafından yıkıldılar.

❖ SİBİRLER (SABİRLER- SABARLAR)

• Sibiryaya isimleri verdiler.

• Avarlar tarafından yıkıldılar. (558)

• Sibir: yoldan çıkan anlamında.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 21 / 169

❖ AKHUNLAR (EFTALİTLER) (420-562)

• İran ve Afganistan’da egemen oldular.

• Göktürk Sasani ittifakı sonucu yıkıldılar.

❖ KARLUKLAR (Karluk Devleti) (766-1215)

• Orta Asya`da kurulmuş olan Türk devletidir. Devletin

merkezi Balasagun idi.

• Karluk Türkleri bir süre Göktürk Devleti`ne bağlı olarak

varlıklarını sürdürdüler

• İslamiyeti kabul eden ilk Türk boyudur.

• Karluklar (Karluk Devleti), günümüz Türkmenlerinin kökeni

olmuş, önce Karahanlıları sonrasında Selçukluları oluşturan

toplumu teşkil etmişlerdir.

❖ BAŞKIRTLAR

• Rusya’ya başkaldırdı.

• Günümüzde Rusya Federasyonu içinde yaşar.

Not:

• Günümüzde ki

• “Yakutlar” İskitlerin torunudur.

• Karayimen Karaçay, Hazarların devamı

• Gagavuzda yaşayan Türkler, Uzların devamı

• Sincanda yaşayan Türkler, Uygurların devamı

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK DEVLETLERİ

KÜLTÜR VE MEDENİYET

İlk Türk Devletlerinde Devlet Anlayışı

• Türklerde devlete İl (el) adı verilirdi.

• İl aynı zamanda barış anlamında kullanılmıştır.

• Devleti yöneten hükümdar yönetme yetkisini Gök tanrı dan

alır ve yaptığı tüm işlerden de Gök Tanrı ya karşı sorumludur.

• Ancak Hükümdar devleti keyfi yönetemez, hükümdarın

yetkilerini Töre ve Gök tanrı dini kısıtlardı.

• Türkler Devlete baba, Vatana(ülke) ana demişlerdir.

Türk Cihan Egemenliği Anlayışı:

• Türklerin dünyayı yönetme ve dünyaya egemen olma

düşüncesidir.

Türklerde Devleti Oluşturan Unsurlar:

a. Bağımsızlık(Oksızlık)

b. Halk(Millet)

c. Ülke(Vatan-Toprak)

d. Teşkilatlanma

Devlet Yönetimi

• Devletin başında Hakan, Kağan, Han ünvanlarını taşıyan

hükümdarlar vardı.

• Yabgu, Han’dan sonra gelen en büyük makamdır.

• Türk hükümdarlarına yönetme hakkının Tanrı tarafından

verildiğine inanılıyordu. Bu inanışa Kut denilmekteydi.

• Devlet işleri Kurultay denilen mecliste görüşülür karara

bağlanırdı.

• Ülke hanedan üyelerinin ortak malı sayılırdı. (Osmanlıya

kadar)

• Bu gelenek (veraset sistemi) Türk devletlerinin kısa sürede

yıkılmasına neden olmuştur.

a. Kağan:

• Türk devletlerinde devletin başı, egemenliğini Tanrıdan alan

hükümdardı.

• Hükümdar kutsal sayılır ve ona Tanrı tarafından bazı güçler

verildiğine inanılırdı.

• Kağan olabilmek için hükümdar ailesinden

gelmek ve erkek olmak şartı vardı.

Tanrı tarafından verilen bu güçler;

• Kut(siyasi): Siyasi iktidar-yönetme gücü, becerisi

• Ülüg-Ülüş (7 sene bolluk var) (ekonomik): Ekonomik güç-

Hükümdarın ülkeyi zenginleştirmesi ve halka bu bolluğu adil

şekilde üleştirme paylaştırma gücü

• Küç(güç) (askeri): Savaş yeteneği- savaş kazanma

becerisidir.

• Töreye göre hükümdar iki biçimde tespit edilirdi.

o Kurultay tarafından seçilen

o Baş hatunun en büyük oğlu.

• Hükümdarın kullanmış olduğu semboller:

o Çetr (şemsiye)

o Kemer (kur)

o Kotuz (sorguç) tüğ

o Kama (yay)

o Kamçı (Berge)

o Kılıç

o Nevbet (davul)

o Otağ (çadır)

o Örgin (taht)

o Tuğ (sancak, alem)

o Toy (ziyafet)

• İlk Türk devletlerinde hükümdarın Ünvanları:

o Erkin

o Gök Tanrı

o Han,

o Hakan,

o İlteriş,

o İlteber,

o İdikut,

o Kağan,

o Şanyü,

o Tanhu,

o Yabgu,

• Kağanın görevleri:

o Ülkeyi düşmanlardan korumak

o Ülkede birlik ve barışı sağlayıp boyları bir arada toplamak

o Töre kurallarını uygulamak

o Halkı adaletli ve eşit yönetmek

o Halkı giydirip doyurmak, refah seviyesini artırmak

o Ordunu başında sefere gitmek

o Devlet görevlilerini atamak

o Savaşa ve barışa karar vermek

o Elçileri göndermek ve kabul etmektir.

b. Hükümet:

• İlk Türk devletlerinde hükümete ayukı denirdi.

• Ayukının başında aygucı ve üge adı verilen vezir vardı.

• Ayukı halk arasında sevilen ve hanedan üyesi olmayan

kişilerden seçilirdi.

• Hükümette birçok görevliler vardı.

• Bu görevlilere buyruk (Bakan) adı verilirdi.

• Bu görevliler; Erkin (İlteber devlet memuru), buyruk

(bakan), Tudun (Vergi memurları), Tutuk (Vali), Bitikçi

(kâtip), Otacı (Hekim), subaşı (ordu komutanı), Agıçı (Hazine

görevlisi), Tamgacı (Mühürdar)

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 22 / 169

İkili Teşkilat:

• Batıda Yabgu, Doğuda Hakan

• İkili teşkilat, Asya Hunları hariç tüm devletlerde

kullanmıştır. Göktürk ve Uygurlar da ise ülke doğu-batı olarak

ikili teşkilatla yönetilirdi. Doğuda kağan batıda ise hanedan

üyeleri vardı.

• Asya Hunlarında 3lü teşkilat vardır. (Doğu-Merkez-Batı)

Hunlar Orta-Doğu-Batı olmak üzere üç kısma ayrılmış olup

buna üçlü sistem denirdi. Ortayı hükümdar doğuyu veliaht

Tiginler batıyı ise hanedan üyeleri yönetirdi.

c. Kurultay (Toy/Kengeş) (bugünkü Bakanlar Kurulu)

• İlk Türk devletlerinde devleti ilgilendiren konuların

görüşülüp karar bağlandığı meclislere Kurultay ya da

Toy denirdi.

• Kurultay üyelerine Toygun denilirdi.

• Üyeleri: Hakan, Hatun, Vezirler, Devlet memurları, Boy

Beyleri, İleri Gelenler, Hanedan üyeleri, Komutanlar ve halkın

ileri gelenleri kurultaya katılırdı

• Hatun (Katun); Kağanın eşine hatun ya da katun denirdi.

Hatunlar kendine özgü tahtına oturur, kurultaya katılır, elçileri

kabul eder, savaşa katılır ve hükümdar öldüğünde çocuklar

küçük ise bir müddet devleti hatun yönetirdi.

• Tigin: Kağanın erkek çocuklarına Tigin denirdi. Tiginler

küçük yaştan itibaren Ataman (Atabey/İnal/İnanç) adı verilen

öğretmenler gözetiminde şehirlere yönetici olurlardı.

• Boy Beyleri: Bugünkü meclis. Milletinde sorunları

görüldüğü için “Demokratik”tir.

• Kurultay bazen Danışma, bazen Karar organıdır.

o Kurultay Hakan’ı seçer

o Kurultay Hakan’ı denetler

o Törelerin uygulanmasını sağlar.

o Eğer Hakan töreye uymazsa Hakan’ı görevinden alır.

o Kurultay töreleri Hakan’ın isteğiyle değiştirir.

o Her türlü mesele kurultayda görüşülür (din dâhil)

o Kurultayın bulunması Türklerde demokratik bir devlet yapısı

olduğunu gösterir.

o Her boyun küçük kurultayları da vardı.

o Kurultay sonrası Toy denilen şenlikler düzenlenirdi.

• Kurultay;

o Hazarlarda “İhtiyar Meclisi”,

o Peçeneklerde “Komenton” gibi isimler alır.

Hunlarda Kurultay yılda üç defa toplanırdı.

I. Kurultay: Kışın toplanır ve dini içerikte konular görüşülür.

II. Kurultay: İlkbaharda toplanır ve kağana bağlılık

kurultayıdır.

III. Kurultay: Sonbaharda toplanır Savaş ve sayım kurultayı

da denir. Halk ve hayvanlar sayılırdı.

Devlet Görevlileri:

• Apa : Sivil yönetici

• Ayuki: Hükümet

• Aygucı: Vezir

• Ağılıg : Hazinden sorumlu

• Böri: Göktürklerdeki Kağan muhafız birliği

• İnanç/İnal/ataman/atabey: Tiginlerden sorumlu, eğitmen

• Nazır (Buyruk): Bakan

• Otacı: Hekim/Tabib

• Sübaşı (Su-başı): Oğuzlarda Komutan

• Şad: Tiginlerin eğitilmesi için başka yere gittikleri zaman

aldıkları ünvandır. Hanedan üyesinden Komutan

• Tigin : Hakanın oğlu

• Tarkan: Komutan

• Tamgacı (Bitikçi): Yazıcı

• Tudun: Vergi memuru

• Tutuk: Askeri vali

• Yargucı: Yargıç/Hâkim

• Yarlıg: Hükümdarın emri

• Yabgu: Batı sorumlusu

ORDU (SÜ)

• Türklerin tarih boyunca birçok büyük devlet kurmalarının

temel etkenlerinden birisi güçlü ordulara sahip olmalarıdır.

• Bozkır göçebe hayatının zorlukları Türklerin mücadeleci ve

disiplinli bir yapıya sahip olmalarına neden olmuştur.

Türk Ordusunun genel özellikleri şunlardır.

a. Türk ordusunda ücretli askerlik yoktur. Halk kadın erkek

ayırt edilmeksizin her an savaşa hazır durumda olduğu için

Türk milleti için ordu-millet deyimi kullanılmıştır.

b. Sürekli ordunun bulunduğu Türk devletlerinde ordunun

temeli atlı askerlere dayanır.

c. İlk düzenli orduyu Hun hükümdarı Mete 10´luk askeri

sisteme göre oluşturmuştur.

d. Ordunun başında savaşlara kağan gider, diğer hanedan

üyeleri komutan olarak orduya Komuta ederlerdi.

e. Türk ordusunun temel silahları ok-yay ve kılıçtır.

f. Savaşlarda Turan taktiği (Hilal Taktiği– Kurt kapanı-Sahte

Ricat) tekniği kullanılır.

• Not: İlk Türk devletlerinde Kağanı koruyan seçme muhafız

birliklerine Böri, Keşifler yapan akıncı birliklerine de

Yelme denir.

• Ücretsiz (gönüllü) (Hazarlar hariç)

• Ordu-Millet anlayışı (savaş zamanı herkes asker)

• Onlu Sistem (Askeri) (Mete Han’ın tahta çıktığı tarik Kara

Kuvvetlerinin kuruluş tarihi kabul edilir)

• Onbin---tümen---tümenbaşı

• Bin-------tabur----binbaşı

• Yüz------bölük----yüzbaşı

• On-------tabur----onbaşı

• Yelme: Savaş zamanı düşmanın durumunun öğrenilmesi

amacıyla gönderilen keşif birimine denir.

• Yelme’nin Osmanı’da karşılığı “Akıncı”dır.

Türklerin dünyayı askeri alanda etkiledikleri yönler:

• Onlu sistem

• Üzengi yapımını öğrettiler (üzengi: ayağını kilitleyen

mekanizma, at üzerinde denge ve güç almayı sağlıyor)

• Konserve yapımını öğrettiler (savaşta lazım)

• Ceket (avcı yeleği) ve pantolon giymeyi öğrettiler (savaş

esnasında şalvar ve pelerin engeldir)

• Not: Düzenli ve disiplinli ilk Türk ordusunun kurucusu Mete

Han’dır. Bu nedenle Mete’nin tahta çıkış tarihi olan M.Ö. 209

yılı Türk Kara Kuvvetleri’nin kuruluş tarihi olarak kabul

edilmiştir.

• Ordu genelde atlı ve gönüllü birliklerden oluşmaktaydı. Halk

için askerlik ayrı bir meslek sayılmamış ve ücretli askerlik

uygulaması görülmemiştir.

• Savaş silahları; Süngü, Kargı, Mızrak, Kalkan, Kılıç,

Yay ve Oktur.

• Islıklı ok (Metehan buldu. (Mete nereye ok atıyorsa, herkes

oku o yöne atıyor)

• Askeri birliklere boy beyleri komuta etmekteydi. Savaş

zamanı Hakanın komutasında birleşirlerdi.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 23 / 169

• Savaşlarda Bozkır (Turan, Sahte Ricat (geri çekilme), Hilal,

Kurt kapanı (Oyunu), Pusu) taktiği uygulanmıştır.

• Türklerde savaştan dönen yiğitler için “Toy” adı

verilen şenlikler düzenlenirdi. Bu uygulamanın amacı halk

arasında dayanışmayı sağlamaktır.

• Not-1: Ordu- Millet anlayışı Türk milletinin günümüze

kadar getirmiş olduğu bir özelliktir.

• Not-2: Türklerin farklı kültürlerden en az etkilendikleri

alan askerlik ve ordudur. İkinci olarak da devlet teşkilatı

gelmiştir.

• Not-3: Çin, Roma, Bizans, Rus ve Moğol ordularının

teşkilatlanma biçimlerinde Türk ordu teşkilatının etkisi

büyüktür.

HUKUK (KÖNİ)

• Yazılı hukuk gelişmemiş, buna karşılık yazısız hukuk (Töre

(Türe) gelişmiştir.

• Törenin kaynakları; örf, adet ve gelenekler, Kurultayın

kararları ve hakanın emirleri’dir.

• Törede yer ve zamana göre, meclisin (Kurultay’ın)

kararı/onayı ile Hakanın isteğiyle Kurultay’ın kararıyla,

değişiklik yapılabilirdi.

• Törenin değişmez kuralları (nitelikleri);

o Adalet,

o Eşitlik (Tüzlük),

o İyilik (Könilik),

o Yararlı Olma (Uzluk)

o İnsanlık (Kişilik)

• Barış zamanı herhangi birine kılıç çekmek, casusluk,

Devlete başkaldırma, ordudan kaçma, adam öldürme ve

namusa tecavüz etme gibi büyük suçların cezası idamdı.

• Hırsızlara çaldığı nesnenin on katı ödetilirdi. Daha hafif suç

işleyenler ise on güne kadar hapiste kalırdı.

• Hapis cezaları göçebelikten dolayı kısadır. (10 günü

geçmez)

• Yargan: Yargıç

• Tüz: Devlet ile vatandaşın karşılıklı olarak görevlerini

bildiren yazısız sözleşme.

• Töreleri yazıya geçiren devlet: Uygurlardır. (Günümüzdeki

Tüzük kelimesi.)

• Ticaret hayatının gelişmesi, kişiler arasındaki ilişkilerin

‘kanıtlanabilir’ nitelikte olmasını gerektirdiğinden yazılı ve

tanıklı sözleşmeler önem kazanmıştır.

• Bu sözleşmelerin (hukuk metinlerinin) başlıcaları; Trampa

(hukuki sözleşme), Velayet Hakkı, Faiz, Kefalet, Yarıcılık

(tarımsal ortaklık biçimi)’tır (Bu belgelere daha çok

Turfan Şehri’nde rastlanmıştır.)

• Bu durum Türklerin eski dönemlerden itibaren yazılı hukuka

önem verdiklerini göstermektedir.

• Not: Yazılı hukuku başlatan ilk Türk devleti Uygurlardır.

o Töreyi korumak ve uygulamak devletin, dolayısıyla

da hükümdarın göreviydi.

o Hükümdarın başkanlık ettiği ve siyasi suçlara bakan

mahkemeye “Yargu (Yüksek Devlet Mahkemesi)” adı

verilirdi.

o Yarganlar (Yargucılar) idaresindeki mahkemeler ise adli

suçlara bakarlardı.

SOSYAL YAŞAM

• Türkler göçebe bir hayat yaşarlardı.

• Geçim kaynakları hayvancılıktır.

• Kölecilik, sınıf ayrımı göçebelikten dolayı yok.

• Tek eşlilik (monogami)

• İlk yerleşik hayata geçen Türkler, Uygurlar’dır.

• Yerleşik hayata geçişle beraber ticaret, tarım, mimari ve

sanatta gelişmeler meydana geldi.

• Türkler pantolon, çizme, iç çamaşır giymişler ve bunları

Avrupalılara öğretmişlerdir.

• Boyların başında “Bey”ler bulunurdu. Boyların

birleşmesiyle (siyasi olarak örgütlenmesiyle) devlet (il)

oluşurdu.

• Her boyun ayrı bir damgası (hayvan, eşya ve mezar

taşlarında bulunan işaret), Ongun’u (saygı duyduğu bir

hayvanı – Totemcilik) ve savaş narası vardı.

• Budunlar boylar birliği olarak da bilinir. Akbudun

(Yöneten), Karabudun (Yönetilen) şeklinde ayrımı vardır.

• Eski Türk toplumlarında göçebe yaşam tarzı, (yaylak –

kışlak anlayışı) sosyal yaşantıyı ve ekonomik etkinlikleri de

doğrudan etkilemiştir.

• Eski Türklerde “köleci” bir toplum yapısı yoktu. Bundaki

temel etken; toprak üzerinde özel mülkiyet anlayışının

olmamasıdır, yani toprağın devletin malı sayılmasıdır.

• Ekonominin hayvancılığa dayanması, göçebe hayatın

benimsenmiş olması, toprak üzerinde aristokratik

yaniimtiyazlı bir sınıfın doğmasını engellemiştir (Hanedan

dışında). Ayrıca din adamları sınıfı da yoktu.

• Şölenlerde düzenlenen “Hanı Yağma” geleneği sosyal

devlet anlayışının örneğidir.

• Eski Türk toplumlarında Ataerkil bir aile yapısı vardı, tek

eşle evlilik esastı. Kadın da erkek gibi sosyal hayatta ve

ekonomik etkinliklerde yer alırdı. Evliliklerde kadının da

miras hakkı bulunurdu

• Türk toplumu;

o Oguş: Aile

o Urug: Soy (Aileler birliği)

o Bod (Boy): Kabileler

o Bodun: Millet

o İl (devlet)

birimlerden oluşuyordu.

• Anne (Ög)

• Baba (Kong)

EKONOMİK HAYAT

• Uygurlara gelinceye kadar göçebe hayat

nedeniyle hayvancılık ve hayvan ürünleri ekonomik

etkinliklerin veticaretin temelini oluşturuyordu.

• Ekonomik yaşama bağlı olarak çeşitli kültürel etkinlikler

düzenlenmiştir. Bunlar; Nevruz, Örüs - Sara ve Bahar

bayramlarıdır.

• Hayvancılığa bağlı olarak dokumacılıkta

gelişmiştir. Dünyanın en eski halısı Altaylarda Pazırık

Kurganı'nda ortaya çıkarılmıştır.

• Not-1: Türklerin dünya medeniyetine en büyük

katkılarından biri olan halı dokumacılığını ilk başlatanlar Asya

Hunları’dır.

• Not-2: Türklerde uzun süre para kullanılmamıştır; miktarı

oldukça sınırlı olan hükümdarın mührünü taşıyan

“Kamdu” denilen bez parçaları para yerine kullanılmıştır.

• Not-3: II. Göktürk (Kutluk) Devleti; kendilerine ait ilk ipek

para’yı kullanmışlardır.

• Not-4: Türgişler; kendilerine ait ilk madeni

para’yı (Yarmak) bastırmışlardır (Bazı kaynaklarda

Göktürkler).

• Bunun yanında demirden yapılmış araç ve gereç de ticarette

büyük öneme sahipti. Bunlara karşılık Çin’den ipek, ipekli

dokuma, tahıl maddeleri ve porselen alınmıştır.

• Asya Hunları, Göktürkler ve Uygurlar Çin ile; Avrupa

Hunları Bizans ve Sasaniler’le ticari ilişkiler kurmuşlar ve

ticaret antlaşmaları imzalamışlardır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 24 / 169

• Uygurlara gelinceye kadar genelde göçebe hayat biçimi

benimsenmişse de Hunlar döneminde tarımla

uğraşıldığına kanıt olarak sulama kanalları, saban ve orak gibi

buluntulara rastlanmıştır.

• Ayrıca Türk dilinde yer alan arpa,

buğday ve darı sözcükleri tarımın yapıldığını göstermektedir.

• Not: “Tötö Kanalı”; Hunların açtığı ve Göktürkler

tarafından kullanılan sulama kanalıdır.

• Savaşlarda elde edilen ganimetler ve devletlerden

alınan vergiler de önemli gelir kaynakları arasındaydı.

• Türklerde verginin temelini göçebe yaşamdan dolayı hayvan

vergisi oluşturmuştur. Uygurlarla birlikte toprak vemesken

vergisi de eklenmiştir.

• Orta Asya’da hüküm süren Türk devletlerinde ekonomik

alanda İpek Yolu’nun da büyük önemi vardı. Bu yoldan gelen

kazanç için çevre ülkelerle yoğun mücadeleler yapılmıştır.

• Ayrıca Hazar ve Bulgar ülkelerinden başlayıp, Ural, Sibirya

ve Altaylar üzerinden Çin’e giden yola “Kürk Yolu”

deniliyordu. Türkler bu yolun üzerinde de olduklarından

samur, kunduz, başak gibi av hayvanlarının kürklerinin

ticaretini yapıyorlardı.

YAZI, DİL, EDEBİYAT

• Eski Türklerde dil Türkçe idi.

• Asya Hunlarının Oğuz Kağan, Göktürklerin Ergenekon,

Uygurların Türeyiş ve Göç, Kırgızların Manas destanları

vardı.

• Kıpçak- Oğuz Türklerinin mücadelelerini konu alan Dede

Korkut Hikâyeleri de Türklerin önemli bir edebiyat

ürünüdür.

• Türkler, Göktürk, Uygur, Arap, Latin alfabelerini

kullanmışlardır.

• Orhun abideleri ilk yazılı eserlerdir. Bu yazıtlar Türk

adının ilk geçtiği metinlerdir.

• Orhun Kitabeleri’ne kadar yazılı bir esere

rastlanmamaktadır.

• Bunun yerine sözlü edebiyat gelişmiştir.

• Özellikle Savlar, Sagular, Koşuklar ve Destanlar önemli bir

yere sahiptir;

• Sav : Atasözü

• Sagu : Ağıt, Ölüler için yakılan ağıtlardır.

• Koşuk: Kopuz (saz)lar eşliğinde söylenen şiirler.

• Hikâye: Dede Korkut Hikâyeleri (Oğuzlar ile Kumanlar

arasındaki mücadeleyi anlatır)

• Destanlar: Manzum halk hikâyeleridir. İslamiyet öncesi

Türk kültürü hakkında bilgiler verir.

Destanlar:

• Alper Tunga ve Şu: İskitler (Sakalar)

• Oğuz Kağan Destanı: Asya Hun “Oğuz Kağan” adıyla

bahsedilen kişi Mete Han’dır.

• Ergenekon ve Bozkurt: Göktürk (Dağın yarılarak çıkılması)

• Türeyiş ve Göç: Uygurlar

• Manas Destanı: Kırgızlar (En uzun Türk destanıdır.)

• Dede Korkut Hikâyeleri (Oğuz -Kıpçak mücadeleleri)

• Attila ve Sihirli Geyik: Avrupa Hun

• Uygurlara ait “Kutlu Dağ” destanı

• İgor Destanı (Rus – Kuman)

• Şehname (İran – Saka)

• Nibelüngen (Alman – Hun)

• Not-1: Eski Türklerde yazılı kültüre geç başlanmasında en

önemli etken; göçebe yaşamdır.

• Not-2: Yazılı kültüre geç başlanmasından dolayı

Türklerin ilk dönemleriyle ilgili bilgilere daha çok Çin,

Bizans veSasani kaynaklarından ulaşılmaktadır.

• Türkler tarih boyunca Göktürk, Uygur, Soğd, Brahmi,

Süryani, Arap, Kiril ve Latin alfabelerini kullanmışlardır.

• Göktürk (Orhun) Alfabesi 38 harflidir ve Orhun

Kitabeleri bu alfabeyle yazılan ilk belgelerdir (Türk Tarihi’nin

ilk alfabesi).

• Uygur Alfabesi 18 harflidir ve hazırlanmasında Soğd

Aalfabesi’nden yararlanılmıştır.

• Arap Alfabesi İslamiyet’in kabulüyle birlikte ilk defa

Karahanlılar ve Gazneliler tarafından kullanılmaya

başlanmıştır. Selçuklular, Beylikler ve Osmanlılar da bu

alfabeyi kullanmışlardır.

• Latin Alfabesi, Cumhuriyet’in ilanı sonrasında kabul

edilmiştir.

• Kiril Alfabesi, SSCB hâkimiyeti altında yaşayan Türk

toplulukları tarafından kullanılmıştır.

• Uygurlar döneminden kalan en önemli eserlerden biri

olan “Altın Yaruk”, Çince’den Uygur Türkçesi’ne

çevrilmiştir, dini bir eserdir.

• Ayrıca “Sekiz Yükmek” ve “İki Kardeş Hikâyesi” de ünlü

Uygur metinleri arasında yer alır.

• Eski Türklere ait başlıca kitabeler şunlardır;

• Yenisey Kitabeleri: Kırgızlara aittir. VI. yüzyılda

yazılmıştır. Kırgızların mezar taşlarına yazdıkları yazılardan

oluşmaktadırAncak çözülemediği için yıpranmış olduğu için

ilk yazılı eser değil.

• Karabalasagun (Ordu Balık) Yazıtları: Uygurlara aittir.

Mani dini hakkında bilgi verir. Türkçe, Çince ve Soğdça

yazılmıştır.

• Moyen Çör (Şine Usu Yazıtı) Kitabesi: Uygurlara aittir.

Uygur Kağanı Moyen Çör’ün Çin’e karşı yaptığı seferlerden

bahseder (759 – 760).

• Bugut Yazıtları: Göktürk Devletinin en eski yazıtlarıdır

Terhin (taryat)

• II. Kağanlık (Kutluk- Kök Türk) döneminden kalma birkaç

küçük yazıt daha vardır. Küli Çor (İhe-Hüşötü) yazıtının 719-

723 yılları arasında, Ongin (Işbara Tarkan) yazıtının da 732-

735 yılları arasında dikilmiş olduğu sanılıyor.

• Göktürk (Orhun) Kitabeleri:

• Kutluk (II. Göktürk) Devleti zamanında Bilge Kağan (732),

Kültigin (735) adına dikilmiştir. Yollug Tigin tarafından

yazılmışlardır.

• Türk adının geçtiği ilk yazılı belgedir.

• Ayrıca Türk Tarihi’nin ve Türk Edebiyatı’nın ilk yazılı

belgesidir.

• Vezir Tonyukuk (Apa Tarkan): 725-Kendi yazdı. İlk Türk

tarihçisidir.

• Bilge Kağan (732), Kültigin (735) yazıtları Yolluğ Tigin

tarafından taşa kazınarak yazılmıştır.

o Hükümdarın halka karşı görevlerini

o Çin entrikaları

o Halkın devlete karşı sorumluluğunu

o İlk siyasetname örneğidir.

o Açı doyurmak, çıplağı giydirmek: Sosyal Devlet

• Bir tarafı Çince, Diğer tarafı Orhunca (Türkçe)’dir.

• 1889 yılında Yadrintsev tarafından orada bulunmuş

• Danimarkalı W. Thomsen tarafından çevrildi. (1891)

• Türk tarihinin ilk yazılı belgeleridir. İlk bulunan kelime

Tengri’dir (Tanrı)

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 25 / 169

• Not: Orhun Kitabeleri çözülebildiği için Türk tarihinin ilk

yazılı eseridir.

DİN ve İNANIŞ

• Göktanrı inancı çok yaygındı.

• Din adamlarına Kam ve Şaman,

• Dini törenlerine Yuğ denirdi.

• Türkler ölüyle beraber eşyalarını da gömerler, mezarlarının

başına da Balbal adı verilen taşları dikerlerdi.

• Mezarlarına Kurgan denilirdi.

• Maniheizm, Budizm, Musevilik, Hıristiyanlık ve

Müslümanlık dinleri Türkler arasında yayıldı

• Ölüden sonra yaşamı; Balbal, Kurgan, Mumyalamak

gösterir. (Balballarında dirileceğine inanırlar)

• Akkoyun ve Karakoyunlular Balbal (Bengütaş) geleneğini

devam ettirmişlerdir.

• Türklere ait bilinen en eski kurganlar Altaylar’da bulunan

“Pazırık” ile Alma Ata yakınlarında bulunan “Esik”

kurganlarıdır.

• Pazırık kurganında; Lahitler, at koşumları, metal araçlar,

dokumalar, Esik kurganında ise ünlü “Altın Elbiseli Adam

Heykeli” bulunmuştur. Bu kurganlar Asya Hunları’na aittir.

• Not: Kurgan mezar tipinin Anadolu’daki biçimine Höyük

denilmiştir.

• Not-1:

o Uygurlar Mani ve Budizm dinlerini,

o Türgişler Budizm’i,

o Avarlar, Macarlar, Tuna Bulgarları, Peçenekler, Kumanlar

ve Uzlar Hıristiyanlığı benimserken,

o Hazarlar Museviliği;

o Oğuzlar, Karluklar, İdil Bulgarları ve Yağmalar İslamiyet’i

kabul etmişlerdir.

• Not-2: Din değiştiren ilk Türk devleti Uygurlardır.

• Not-3: Türklerin yaşayışına en uygun din İslamiyet

olmuştur. Bu nedenledir ki diğer dinleri kabul eden Türk

topluluklarının birçoğu milli benliğini kaybetmiştir.

BİLİM

• Türklerin matematik ve Astronomi alanında geniş bilgi

birikimi vardı.

• Bir yılı 365 gün ve 5 saatten biraz fazla olarak bulmaları, On

İki Hayvanlı Türk Takvimi bunun kanıtıdır.

• Türklerin kullandığı takvimler:

o 12 hayvanlı, Güneş yılı esastır. 365 gün 4 saattir.

o Hicri (Ay yılı esastır) (354 gün) (dini bayramlarda Örn;

Ramazan ayı 10 gün kayar)

SANAT

• Çadır, Dokumacılık

• Halı (Dünyanın en eski halısı Pazırık halısı Türklerin)

• Fresko (duvar resmi)

• Uygurlarda resim yapan sanatçıya “Bedizci” denir.

• Hat, Çini, Minyatür, Fresko, Heykelcilik (balbal)

• Madencilik: Altın Adam Zırhı

• Bozkırın Kuyumcuları (İskitler)

• Minyatur: Uygurlarda başlar.

• İskitlere ve Hunlara ait olan eserler Rusya’da “Ermitaj”

müzesinde sergileniyor.

• Hayvan üslubu

• Kımız (milli içecek)

• Taşınabilir eşyalar (halı, kilim, çul, iğne oyası)

• Törün (düğün)

• Yurt (çadır) Halkın kaldığı çadırlara denir.

• Demircilik, maden işlemeciliği, süs eşyaları, dokumacılık

sanatları gelişmiştir.

Paralar

• Kamdu: Bez Para. Göktürk, Ticarette parayı ilk kullanan

Türk Devleti.

• Böz, Kuanypu: Bez Para. Uygurlar

• Çav: Kâğıt Para. Uygurlar.

Müzik

• Kithara: Türk Kanunu

• Çevgan: Müzik aleti

• Ir: Beste

• Küg: Melodi

• Davul(Nevbet)

• Kopuz: Saz

Spor

• Seğirtme: yaya yarışları

• Milletlerarası yarışma: Kırgızlar

• Tepük: Futbol

• Kureş: Güreş

İSLAM TARİHİ

İSLAMİYET ÖNCESİ DÜNYANIN GENEL DURUMU

AVRUPA

• İslamiyet’ten önce Avrupa’da Kavimler Göçü (375) sonrası

Feodalite ve Skolastik Düşünce vardı.

• Afrikada putperestlik ve Hristiyanlık vardı.

• Asya’da (Doğu Bizans) Bizans, Ortodoks Hristiyanlığı

benimsemiştir.

• Batı Roma İmparatorluğu yıkılmış

• Avrupa’ya hâkim olan Vizigotlar, Ostrogotlar ve Franklar

krallıklar kurmuş ve kendi aralarında hakimiyet mücadalesi

yaşanmıştır.

• Krallıklar olmasına rağmen kıtada Derebeylik rejimi hâkim

olmuştur.

• Avrupa’da Hristiyanlık dini yayılmıştır.

• Tüm Avrupa’ya Skolastik (Dini düşünce) düşünce

yayılmıştır.

• Hristiyanlığın Katolik mehmebinin ruhani lideri Papa

Aforozi, Enterdi ve Endülüjans gibi yeklilerle halı sindirmiş

ülkede deney ve gözlem yapılmasını yasaklamıştır.

• Halk sınıflara ayrılmış ve halk cahil bırakılmıştır.

AFRİKA

• Afrika’nın kuzeyine Doğu-Batı Roma İmp hâkim olup din

bakımından Hristiyanlık yayılmıştır.

• Habesiştan’da güçlü bir Hristiyan krallık kurulmuş olup bu

devlet diğer dinlere’de saygılıdır.

ASYA

• Bu kıtaya hâkim olan devletler Bizans, Sasani, Kök Türk ve

Çin devletleridir.

❖ Bizans Devleti (Doğu Roma İmp.)

• Balkanlar, Anadolu, Suriye, Filistin ve Mısır’a hâkim

olmuştur.

• Başkenti İstanbul olup Hristiyanlık Dinini resmi din olarak

kabul etmişledir.

• Hristiyanlık (Ortadostluk Mezhebinin Ruhani liderliğini

üstlenmişlerdir. Ruhani liderine Patrik adı verilir.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 26 / 169

• Türkler, Sasani devletleriyle Siyasi mücadelere girmişlerdir.

❖ Sasani İmparatorluğu:

• 226 yılında Medain Şehri başkent olmak üzere İran’da

kurulmuştur.

• Bizansla mücadele etmişler, İstanbul’u kuşatmışlar ve Mısır,

Suriye ve Yemen’e kadar yayılmışlardır.

• Dini inanış bakımından Zerdüşt Dinini benimsemişlerdir.

(Mecusi: Ateşe tapan)

• 642 Hz. Ömer Döneminde ortadan kaldırılmıştır.

❖ Kök-Türk Devleti:

• 552 yılında orta Asya’da Türklerin kurduğu güçlü bir

devlettir.

• Gök Tanrı dinini benimsediler fakat Türkler arasında

Hristiyanlık, Yahudilik, Zerdüşlik, Manihizm ve Budizm gibi

dinler yayılmıştır.

❖ Çin

• Güneydoğu Asya’da çok köklü bir devlet kurmuşlardır.

• Türklerle sürekli siyasi mücadele içerisinde olmuşlardır.

• Halk sınıflara ayrılmış olup ülkede Budizm, Taozim ve

Konfüçyüsçülük dini yaygındır.

❖ Hindistan:

• İslamiyetin doğduğu zamanlarda Hindistan’da güçlü bir

devlet yoktu.

• Hindistan’da insanlar Kast sistemine ayrılmıştır.

• Hindistan’da Hinduizm (Brahmanizm), Budizm

• Ülkede en eski din Veda Dini olup bu dinin rahiplerine

Brahman denilirdi.

❖ Japonya:

• Büyük okyanusta birçok ada üzerinde kurulmuş bir ülkedir.

• İslamiyetin doğusu esnasında siyasi bir etkinliği yoktur.

• Ülkedede Şintozim inanışı egemendi. Ayrıca ülkede

Budizm, Taozim ve Konfüçyüs’çülük inanışları da yayılmıştır.

İSLAMİYETTEN ÖNCE ARAP YARIMADASI

İSLAM’DAN ÖNCEKİ HAYAT

❖ Sosyal Hayat:

• Araplar kabileler halinde yaşarlardı.

• Bazıları göçebe (Bedevi) iken, bazıları da ticaretle uğraşırdı.

• Kabileler arasında kan davaları olduğu için yılın dört ayı

hariç (Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Recep) savaş yaparlardı.

• Kız çocukları diri diri toprağa gömülürdü.

❖ Yönetim:

• İslam’dan önce Araplar’da siyasal birlik yoktu.

• Kabileler başlarında bulunan reisleri (Şeyh) tarafından

yönetilirdi.

• Ayrıca Mekke’nin önde gelenlerinin toplandığı Daru’n

Nedve adında meclisi vardı.

❖ İslamiyetten Önce Arabistan

• İslam’dan önce iki önemli devlet olan Bizans, Anadolu,

Suriye Mısır ve Filistin’e hakimken, Sasaniler, İran

topraklarını ele geçirmişlerdi.

• Arabistanın Güneyinde Main, Sebe ve Himyeri;

• Arabistanın Kuzeyinde Nebatlılar, Tedmürlüler ve

Gassaniler devletleri kurulmuştur.

• İslamiyetten önce Arap Yarımadasında siyasi birlik

kurulamamış ve güçlü bir devlet çıkmamıştır.

• Arabistan’da kabileler yönetimi hakimdi, Kabileler kendi

aralarında kan davaları güder sürekli mücadele ederlerdi.

• Arap yarımadası, Yukarı Arabistan (Necid), Hicaz ve

Yemen (Güney Arabistan) olmak üzere üç Bölgeye ayrılırdı.

• Mekke, Medine, Hayber ve Taif; Hicaz bölgesinin önemli

şehirlerindendi.

• Arapların kutsal saydığı Kâbe Mekke’deydi.

• Halk Bedevi ve Medeni (Şehirli) diye ikiye ayrılırdı.

• Arapların taptığı putlar Kâbe de bulunuyordu.

• Kölelik gelişmişti.

• Ayrı ayrı kabileler halinde yaşarlardı. Kabileler arasında

kan davaları yaygındı.

• Kadınlara önem verilmezdi. Kız çocukları diri diri

gömülürlerdi.

• Şiir ve Edebiyat gelişmişti.

• Mekkede Darün Nedve denilen danışma kurulu şehir

yönetimi ile ilgili konularda toplanır ve kararlar alırlardı.

• Şehrin yönetimi V. Yüzyılın ortalarında Kureyş kabilesine

geçmiştir.

❖ Arabistan Yarımadasında Siyasal Birliğin

Sağlanamamasında:

• Arapların Kabileler halinde yaşamaları

• Göçebe kabileler arasındaki rekabet ve kan davaları

• Arabistan’da çok değişik dini inanışların benimsenmesi,

• Bizans ve Sasani İmparatorlukların baskıların sürmesi.

Arabistan’da Din ve İnanış:

• Arap Yarımadası’nda çeşitli dinlere mensup insanlar

bulunmakla birlikte çoğunluk Putperest (Puta

tapıcılık) idiler.

• Önemli putlar Lat, Menat, Uzza ve Hubel’dir. Bu Putlar

Kabenin içinde olup belli aylarda ziyeret edilirdi.

• İnsanlar Kabe’yi ziyaret etmek amacıyla dünyanın dört bir

yanından gelirlerdi. Burada kurulan panayırlarda putlar için

kurbanlar kesilir, şairler şiirlerini okurlardı.

• Bunun yanında tek Allah (cc) inancına sahip Hanif dinine

mensup kişiler bulunmakla birlikte bunlar çok azınlıktaydı.

• Hanifilik: Hz. İbrahim’in dinine inanan, puta tapıcılığı

kabul etmeyen ve yeni bir peygamberin gelmesini bekleyen

kimselerdi.

• Ayrıca Medine’de Yahudiler, Yemen’de de Hıristiyanlar

bulunuyordu.

Sosyal Hayat:

• Çölde yaşayan Araplara Bedevi, Şehirde yaşayanlara

Medeni adı verilirdi.

• Bedeviler Hayvancılık ve tarım, Medeniler ticaretle

uğraşırlardı.

• Kabile Yaşamında kan bağı çok önemliydi.

• Ailede erkeğe büyük önem verilir, kız çocuklarına itibar

edilmez, kadına miras verilemezdi. Birden çok kadınla

evlenmek serbest olup kız evladı olanlara hor gözle bakılırdı.

Bazı durumlarda bu duruma dayanamayan aileler kız

evlatlarını diri diri toprağa gömerlerdi.

• Kölecelik çok yaygın olup, köleler hayvan gibi çalıştırılır

alınıp satılırdı.

• Arap kabileler 4 aydan oluşan haram aylarında savaşmazlar

ve o ayda Mekke’de Ukaz adında büyük bir panayır kurulup,

birçok kabile Mekke’ye gelir, ticaret yapar, panayır

yarışmalarına katılır veya Kâbe’yi ziyaret ederdi.

• Mekke bir ticaret ve dini ibadet şehri ile ün salmıştı.

• Mekke’de Kureyş Kabilesinin üstünlüğü vardı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 27 / 169

İslamiyet’in Doğuşu

• Annesi Amine, babası Abdullah dır.

• Hz. Muhammed Mekke de 571 yılında doğdu.

• Doğmadan önce babasını kaybeden Hz. Muhammed, altı

yaşına kadar süt annesi Halime’nin yanında kaldı.

• Altı yaşında iken annesini kaybetmiştir. Annesinden sonra

dedesi Abdülmüttalib’in yanında kalmıştır.

• Dedesi de ölünce amcası Ebu Talip’in himayesine girdi.

• Ticaretle uğraşan amcasının yanında, ticaret yapmaya

başladı.

• Doğruluğu ve dürüstlüğü ile ün kazandı. “Muhammed-ül

Emin” ismiyle anılmaya başladı

• 25 yaşında iken Hz. Hatice ile evlendi.

• Peygamberimizin Hakemliği:

Kâbe’de bulunan ve Haceru’l-Esved (Kara Taş) denen taşı

yerine koymada ihtilâfa düşen insanlara hakemlik yaptı. Buna

Kâbe Hakemliği denir. Bugün Kâbe’nin içinde yer aldığı

camiye de Mescid-i Haram denilmektedir.

• Peygamberimizin, hazreti Hatice’den, iki erkek çocuğu, dört

kız çocuğu doğmuştur Isimleri şöyleydi: Kasim, Abdullah,

Zeynep, Rukayye,Ümmü Külsüm, Fatima ve Cariyesi Mısırlı

Maria`dan doğan Ibrahim`dir.

• İlk vahiy 40 yaşın da iken, Nur dağının Hıra

mağarasında Cebrail tarafından getirildi (610). Bu olay Hz.

Muhammed’in Peygamberliğinin ve İslam dininin başlangıcı

oldu. Hz. Muhammed ilk önce yakınlarını İslam’a davet

etmeye başladı.

• İlk Müslüman olanlar Hz. Hatice, Hz. Ebubekir, Hz. Ali ve

Hz. Zeyd’dir.

• İslamiyet’in insanları eşit kabul edip köleliğe karşı çıkması,

putlara karşı çıkması üzerine Mekkeli müşrikler,

Müslümanlara baskı yapmaya başladılar.

• Hz. Muhammed, Müslümanlara eziyet edilmesi üzerine bir

kısmının Habeşistan’a hicretine izin verdi. (615)

• I. Ve II. Akabe biatlarını gerçekleştiren Medineli

Müslümanlar, Hz. Muhammed’i Medine’ye davet etmişlerdir.

• I. ve II. Akabe (621-622) Biatlarından sonra bir kısım

Müslümanlar da Mekke’den Medine’ye hicret etti (16

Temmuz 622).

Hicretin Önemi

• Medine’de İlk İslam Devleti kurulmuş, Hz. Muhammed bu

devletin başkanı olmuştur.

• Hicri takvimin başlangıcı oldu.

• Muhacir ve Ensar kardeş ilan edildi.

• İslamiyet’in yayılışı hızlandı.

• Hz. Ömer zamanında Hicri takvimin başlangıcı oldu.

Hicret (622)

• Müslümanların inançları uğruna Mekke’den Medine’ye göç

etmelerine hicret denir.

• Hicrete katılanlara “Muhacir” Medine’de Müslümanlara ev

sahipliği yapanlara ise “Ensar” denilmiştir.

• Hicretin Sonuçları:

o İslam Devleti kurulmuştur.

o Mekke-Şam ticaret yolu Müslümanların kontrolüne

geçmiştir.

o Muhacir ve Ensarlar kardeş ilan edilmiştir.

o İslam Dininin yayılması hızlanmıştır.

o Hicri takvimin başlangıcı olmuştur.

o Medine’de Müslümanlar ile Yahudiler arasında Vatandaşlık

antlaşması yapılmıştır.

MEDİNE ANTLAŞMASI

• Medine’de yaşan Müslüman, Putperest ve Yahudilerin

birlikte yaşamaları için gereken kurallardır. (47 madde).

• Buna göre bazıları:

o Diyetler ve fidyeler eskisi gibi devam edecek.

o Museviler din hürriyetine sahip olacaktır.

o Yahudiler veya Müslümanlar üçüncü bir tarafla savaşırsa

birbirlerine yardım edecektir.

o İki tarafta Kureyşli Müşrikleri korumayacaktır.

o Medine’ye karşı bir saldırıda şehir herkes tarafından

korunacaktır.

o İki taraftan biri bir düşmanla barış yaparsa iki taraf da barış

şartlarına uyacaktır.

o Üzerinde ihtilafa düşülen herhangi bir konuda Hz.

Muhammed’e başvurulacaktır.

Hz. Muhammed Dönemi Savaş ve Seferleri

• Hz. Muhammed’in katıldığı savaşlara “Gazve” denir.

• Hz. Muhammed’in katılmadığı savaşlara da “Seriye” denir.

1-Bedir Savaşı (624)

• Hicretten sonra Müslümanların Mekke de kalan mallarının

yağmalanması üzerine savaş başladı.

• Sonuçları:

o Müslümanların Mekkelilere karşı kazandığı ilk zaferdir.

o Esir alınan Mekkeliler on Müslümana okuma yazma

öğretmesi karşılığında serbest bırakıldı.

o Şam ticaret yollarının egemenliği, kısmen Müslümanların

eline geçti. Uhut savaşına neden oldu.

2-Uhut Savaşı (625):

• Mekkelilerin Bedir savaşının intikamını almak istemesinden

dolayı savaş yapılmıştır.

• Hz. Muhammed’in emirlerine uymayan okçular yenilgiye

yol açtı. Böylelikle peygambere itaatin önemi ortaya çıktı.

• Savaş sonunda Yahudilerin bir kısmı Medine’nin dışına

çıkarıldılar.

3-Hendek Savaşı (627):

• Mekkelileri Müslümanları yok etmek istemelerinden dolayı

savaş çıkıyor.

• Müslümanlar Selman-ı Farisi’nin önerisi ile çevrelerine

hendek kazarak savunma savaşı yapıyorlar.

• Savaş sonunda müşrikler yenilmişler ve böylece

Müslümanları yok edemeyeceklerini anlamışlardır.

• Bu savaş Mekkelilerin Müslümanlar üzerine son seferidir.

• Bu savaştan sonra, Müslümanlar taarruza geçmiştir. Ayrıca

savaştan sonra ilk İslam Hastahanesi kurulmuştur.

4-Hudeybiye Anlaşması (628):

• Hz. Muhammed hac vazifesini yapmak için Mekke’ye doğru

hareket eder.

• Müşrikler peygamberimizi Mekke’ye almayarak Hudeybiye

antlaşmasını imzaladılar.

• Bu anlaşmanın önemi şudur:

o Bu anlaşma ile Mekkeliler ilk kez Müslümanları hukuken

tanıdılar. Müslümanların aleyhine gözükse de sonra

Müslümanların lehine sonuçlanmıştır.

5-Hayber’in Fethi (629):

• Medine’den gönderilen Yahudilerin olumsuz faaliyetleri

üzerine Hayber alınmıştır.

• Böylece Şam ticaret yolunun güvenliği sağlandı.

• Ayrıca Hayber Müslümanların ilk fethidir.

• İlk kez haraç ve cizye alınmıştır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 28 / 169

6- Mute Savaşı (629):

• Bizansa karşı yapılan ilk savaştır.

7-Mekke’nin Fethi (630):

• Hz. Muhammed Mekkelilerin Hudeybiye Anlaşmasını

bozması üzerine Mekke’yi fethetti.

• Böylece Mekke Müslümanların eline geçti.

• Kâbe putlardan temizlendi.

• Mekke’nin fethi Arap Yarımadasında olacak fetihleri

kolaylaştırmıştır.

8-Huneyn Savaşı (630):

• Mekke’den kaçan putperestlerin Taif Yahudileri ile birleşip

Mekke’yi geri almak istemeleri sonucunda yapıldı.

• Savaşı sonunda Taif kuşatılmış ise de alınamamıştır. Ancak

bir yıl sonra kendiliğinden teslim olmuştur.

9-Tebük Seferi (631):

• Bizans İmparatorunun Arabistan üzerine sefere çıktığı

haberinin alınması üzerine bu sefer düzenlendi.

• Fakat asılsız olduğunu öğrenerek geri dönmüştür. Gassaniler

Müslüman olmuştur.

• Bu sefer Peygamberimizin son seferidir.

10-Veda Haccı ve Hutbesi (632):

• Hz. Peygamber (S.) in yapmış olduğu son hac olup 100 bin

kişiye bir hutbe irad etmiştir. Bu hutbede insan hakları, faiz

ve kan davasının yasaklanması gibi konular yer almıştır.

• Hz. Muhammed son kez Mekke’ye giderek onlara bir hutbe

okumuştur.

• Arkasından Medine’ye dönen Hz. Muhammed hayatını

kaybetmiştir. 8 Haziran 632

• Hz. Ebu Bekir Halife seçildi. Böylece dört halife dönemi

başlamıştır.

DÖRT HALİFE DEVRİ (632-661)

• Hz. Ebubekir ve onu takip eden 3 halife devletin ileri

gelenlerince seçilerek göreve getirilmişlerdir.

• İslam Tarihinde bu döneme Cumhuriyet Dönemi de denir.

• Halife: Hz. Muhammed’in peygamberlik görevi hariç,

devlet başkanlığı ile ilgili bütün görevlerini yerine getiren

İslam Devletinin başkanı demektir.

• Peygamberimizin vefatı üzerine Hz. Ömer’in önerisiyle

Müslümanların seçimiyle Hz. Ebubekir halife seçilmiştir.

• Not: Halifeler seçimle iş başında geldiklerinden dolayı bu

döneme ilk cumhuriyet dönemi de denilir.

• Dört halife dönemi sırasıyla

o Hz. Ebubekir Dönemi

o Hz. Ömer Dönemi

o Hz. Osman Dönemi

o Hz. Ali Dönemi

Hz. Ebubekir Dönemi (632-634):

• Yalancı Peygamberlerle, dinden dönenlerle, zekât

vermeyenlerle mücadele (Ridde Savaşları) edildi.

• Halifeye, devlet memurlarına maaş bağlandı.

• Kur’an-ı Kerim kitap haline getirildi.

• İlk kez Arap yarımadası dışında fetihlere başlandı.

• Suriye ve Irak üzerine bir ordu gönderildi.

• Bizans ile Yermük Savaşını yaparak Bizans’ı yendi (634).

Bu sefer Suriye’nin fethine ortam hazırladı.

Hz. Ömer Dönemi (634-644):

• Ecnadin (636) Savaşıyla Suriye’nin Fethi tamamlandı.

• İran ile Köprü Savaşı (634), Kadisiye (636) ve Nihavend

(642) Savaşları yapılarak İran alınmıştır.

• Dört halife dönemi içerisinde en çok fetihlerin yapıldığı

dönemdir.

• Mısır (640-641), Suriye, Kudüs, Irak, İran ve Azerbeycan’ın

bir bölümü feth edildi.

• Topraklar yönetim birimlerine ayrıldı.

• İlk kez divan kuruldu.

• Kadılık sistemi oluşturuldu.

• İlk düzenli ordu kuruldu. “Ordugâh” (cündler) şehirleri

kuruldu.

• İkta sistemi kuruldu.

• Devlet Hazinesi (Beytül Mal) oluşturuldu.

• Hicri Takvim ilk kez kullanılmaya başlandı.

• Hz. Ömer İranlı bir köle tarafından şehit edildi.

DEVLETİN TEŞKİLATLANMASI

• İdari Amaçlı teşkilatlanma:

• Fethedilen ülkeler idari yönden büyük illere ayrıldı ve bu

illere valilere tayin edildi.

• Hz. Ömer zamanında yapılan yenilikler:

o Divan örgütü kuruldu.

o Danışma kurulu oluşturdu.

o Ülkeyi yönetim birimlerine ayırdı. (Valilikler)

o Ilk defa adalet teşkilatı kurularak mahkemelere kadılar tayin

edilmiş, böylece yönetim ve yargı birbirinden ayrılmıştır.

o Hicri takvim kullanılmaya başlandı.

o Bazı şehirlerde su kanalları inşa edilmiş, bayındırlık

alanında birçok yenilikler yapmıştır.

o İlk düzenli ordu ve ilk Ordugah’lar oluşturdu.

o Devlet gelirlerinin artması üzerine Beyt’ül Mal (devlet

hazinesi) kurulmuştur.

o Vergiler sistemli hale getirilmiştir.

o Polis teşkilatının temelleri atıldı.

o Askeri posta teşkilatı kuruldu.

o Askeri ikta sistemi kurulmuştur.

o Adliye teşkilatında yenilikler yapıldı. (Adli işler için kadılar

tayin edildi.

• Hz. Ebu Bekir vefat etmeden önce halifeliğe Hz. Ömer’i

tavsiye etmişti.

• Hz. Ömer adaleti, doğruluğu ve cesareti ile ün yapmıştır.

Onun zamanında İslam orduları geniş çaplı fetihler yapmıştır.

Hz. Osman Dönemi (644-656):

• Libya, Tunus fethedildi.

• Harezm, Horasan fethedildi. Türkler ile savaşlar başladı.

• Kıbrıs vergiye bağlandı.

• İlk İslam Donanması Suriye valisi Muaviye tarafından

kuruldu Bizans donanması ile ilk savaş yapılmıştır.

• İlk kez Kur’an-ı Kerim çoğaltılmıştır.

• Hz. Osman’ın memurlukları kendi soyundan olan Emevilere

vermesi üzerine, İslam dinideki ilk karışıklıklar ortaya

çıkmıştır.

• Hz. Osman şehit edilmiştir.

Hz. Ali Dönemi (656-661):

• Cemel Vakası (Deve Olayı):

o Talha, Zübeyir, Hz. Ayşe, Muaviye, Hz. Osman’ın

katillerinin bulunmaması üzerine Hz. Ali’nin halifeliğini

tanımadılar.

o İki grup arasındaki mücadeleyi Hz. Ali kazandı.

o Mücadeleyi kazanan Hz. Ali Küfe’yi başkent yaptı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 29 / 169

• Sıffın Savaşı ve Hakem Olayı:

o Hz. Muaviye, Hz. Osman’ın katillerini yakalama bahanesi

ile harekete geçmiş bu olay Sıffın Savaşına neden olmuştur.

o Hz. Ali galip gelecekken Muaviyenin ordusunun

mızrakların ucuna Kur’an-ı Kerim yapraklarının takılması

savaşın durmasına ve Hakem olayına neden olmuştur.

o Hakem olayından sonra Müslümanlar, Şii (Şia- Hz. Ali

taraftarları), Emevi (Sünni-Hz. Muaviye taraftarları) ve

Hariciler olmak üzere üçe ayrılmıştır.

o Bu dönemde iç karışıklıklar çok olduğu için yapılan fetihler

durmuştur.

o Hariciler 661’de Hz. Ali’yi şehit etmişlerdir.

o Böylece dört halife dönemi bitmiş Emeviler dönemi

başlamıştır.

EMEVİLER DÖNEMİ (661-750)

Muaviye Dönemi (661- 680)

• Hz. Ali’nin ölümü ile Muaviye’nin halifeliği kesinleşmiştir.

• Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hasan Kufe’de Halife oldu.

• Hz. Hasan Müslümanların arasında yeni bir savaş

istemediğinden şartlı olarak Halifelikten çekildi. Buna göre

Muaviye ölünce yerine Hz. Hasan’ın kardeşi, Hz. Hüseyin,

Halife olacaktı. Muaviye bu teklifi kabul etti. Hz. Hasan bir

süre sonra vefat etti.

• Muaviye Şam’ı Başkent yaptı.

İstanbul Kuşatması:

• İstanbul ilk defa iki defa kuşatıldı. (658)

• Ebu Eyyüp El Ensari burada şehit oldu.

• 674 yılında İstanbul ikinci defa kuşatıldı. Bu kuşatma 7 yıl

sürdü. Ancak;

o İklim farklılığı ve şartları,

o Bizans surlarının yıkılamaması,

o Grejuva (Rum Ateşi) yüzünden başarısız olundu.

• Hz. Muaviye ölmeden önce oğlu Yezid’i halife ilan etmiştir.

• Böylece halifelik babadan oğula geçen bir saltanat haline

dönüşmüştür.

Yezid Dönemi (680- 685)

• Yezid döneminin en önemli gelişmesi Kerbela Olayı’dır.

• Hz. Peygamberin torunu Hz. Hüseyin, halifeliğin babadan

oğula geçemeyeceğini ve seçim yapılması gerektiğini

söyleyerek Kûfe’ye doğru yola çıktı. Fakat Yezid’in komutanı

Ubeydullah, Hz. Hüseyin’i ve yanındakileri Kerbela’da

durdurdu. Bir müddet sonra Hz. Hüseyin’i ve yanındakileri

kılıçtan geçirdi (10 Muharrem 680).

• Bu olay Müslümanların; Şiiler ve Sünniler şeklinde kesin

olarak gruplara ayrılmasına neden olmuştur.

• Kerbela’da Hz. Peygamberin torununun şehid edilmesi

İslâm dünyasında Emevilere karşı isyanların çıkmasına ve

düşmanlığın artmasına neden olmuştur.

• Böylece Hz. Osman zamanında başlayan ilk karışıklık, Hz.

Ali zamanında ilk ayrılıklara, Yezid döneminde kesin

ayrılıklara döndü.

Abdülmelik Dönemi (685- 705)

• İç karışıklıklar giderildi.

• İlk İslam parası (dinar) bastırılmıştır.

• Arapça resmi dil olarak ilan edilmiştir.

• Kudüs’teki Kubbetüs Sahra inşa edildi.

• Fetih hareketlerine devam edildi.

Velid Dönemi (705- 715)

• Kuteybe b. Müslim Maveraünnehr’in fethine memur edildi.

Beykent’i 706’da ele geçirdikten sonra

Buhara ve Semerkant alındı (709). Böylece Maveraünnehr

müslümanların eline geçti.

• Fas ve Cezayir fethedilmiştir. Kuzey Afrika fethi

tamamlandı.

• Tarık b. Ziyad komutasındaki İslâm orduları 711’de Kadiks

Savaşıyla İspanya’nın (Endülüs) fethine başlamıştır. Daha

sonra İspanya’ya Endülüs ismi verilmiştir.

• Müslümanlar 732’de Puvatya Savaşı’nda Franklara

yenilinceye kadar ilerlediler. Puvatya Savaşı sonucunda

Avrupa’daki son sınır Pirene dağları olarak kalmıştır.

• Emeviler Arap milliyetçiliği yapmaları, halifelerin saraya

kapanmaları, peygamber soyuna iyi davranmamaları

yüzünden yıkılmışlardır.

• Emeviler Devleti, Horasan valisi Ebu Müslim Horasani’nin

isyanı ve Emevi halifesi Mervan’ın öldürülmesi sonucu

yıkıldılar. (745)

• Yönetime Abbasi ailesi geçti. Halifelik Abbasilere geçmiş

oldu. (750)

❖ Emevilerin Yıkılış Sebepleri

o Emeviler Arap milliyetçiliği yapmaları,

o Arapları üstün görmeleri

o Önemli görevlere Emevilerin getirilmesi, Aaraplar arasında

huzursuzluğa neden oldu.

o Emevi ailesi içerisindeki geçimsizlik,

o Fetihlerin durması,

o Şiilerin çalışmaları,

o Abbasilerin çalışmaları,

o Halifelerin saraya kapanmaları,

o Peygamber soyuna iyi davranmamaları yüzünden

yıkılmışlardır.

• Arap olmayan Müslümanlara Mevali, Müslüman olmayan

halka Zımni denirdi.

• Emeviler Döneminde Halifeler gösterişli bir hayat sürdüler.

• Bu dönemde Halifeler ordu komutanlığını bırakarak sade ve

devlet başkanlığı yaptılar.

• Ömer bin Abdulaziz gerçekleştirdiği faaliyetlerle diğer

Emevi halifelerinden ayrılır.

❖ Emeviler Dönemi Türk-Arap İlişkileri

• Emeviler zamanında Türgişler İslamın Orta Asyaya

yayılmasını engellemişlerdir.

• Türgeşler Su-lu Han ve Bağa Tarkan dönemlerinde

Emevilerle çatıştılar.

Emevilerin Teşkilatlanması

• Ülke eyaletlere ayrılmıştır.

• Devletin Merkezi Kufe’den Şam’a taşınmıştır.

• Harac-ül Halife adlı muhafız birlikleri kurulmuştur.

• Ülke eyaletlere ayrılmıştır.

• Halife Abdülmelik döneminde ilk İslam (dinarı) parası

bastırılmıştır. (Bizans ve diğer ülkelerin ekonomik

baskısından kurturuldu.)

• Abdülmelik döneminde Arapça resmi dil ilan edilmiştir.

(Farklı resmi dillerin kullanılması önlenmiştir.)

• Berid adlı posta teşkilatı kurulmuştur. (Çıkan isyanlar bu

sayede daha çabuk öğrenilmiştir.)

• Divan-ül haraç adlı mali teşkilat oluşturulmuştur,

ABBASİLER DEVRİ (750-1258)

• İlk Abbasi halifesi Ebul Abbas Abdullah tır.

• Ebu’l Cafer el-Mansur Bağdat şehrini kurdu.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 30 / 169

• Bu dönemde Çinliler ile Talas Savaşı yapıldı (751). Bu

savaşta Türkler Arapları tutmuşlardır. Bu savaşta Türklerin

Karluk, Yağma ve Çiğil boyları Abbasilere yardım

etmişlerdir. Bu savaştan sonra Türkler Müslüman olmaya

başladılar.

• Abbasiler, Emevilerin izlemiş olduğu Arap milliyetçilik

politikasını terk ederek başka milletlere de devlet

kademesinde yer vermeye başladılar. Özellikle Türklerle

ilişkiler kurdular.

• Abbasilerin en parlak dönemi, Harun Reşit zamanıdır.

(786-809)

• Harun Reşit zamanında Bizansa seferle yapıldı.

• Bizans sınırındaki Antakya, Maraş, Tarsus, Adana ve

Malatya gibi şehirler avasım (Sınır şehirleri) adıyla eyalet

durumuna getirldiler.

• Bu dönemde başkent Bağdat, Ortadoğu’nun en önemli kültür

merkezi haline geldi.

• Harun Reşid Avrupa’da tanınmıştır. Hristiyanların Kudüs’ü

ziyaret etmelerine izin vermiştir.

• Abbasiler en güçlü dönemlerini Harun Reşit ve oğulları

Emin, Me’mun ve Mu’tasım zamanlarında yaşamışlardır.

• Harun Reşit’in oğullarından Me’mun ve Mu’tasım

zamanlarında Türkler ile olan ilişkiler gelişti. (786-842)

• Me’mun zamanında Türkler devlet kademesinde yer almaya

başlamışlardır.

• Me’mun, Bağdat’ı koruma amacı ile Türklerden oluşan

Semerra şehrini kurmuştur.

• Bizans sınırına yakın yerlerde Avasım şehirleri kurularak

Türkler buralara yerleştirildi.

• Abbasiler döneminde de bilimsel çalışmalar hızla devam

etmiştir.

• Eski Yunan, Süryani, Hind, İran gibi medeniyetlere ait

eserler Arapça’ya tercüme edilerek, bu medeniyetlere ait

birikimler İslam Medeniyetine geçti. Müslümanlar bu

bilgilerin üzerine yenilerini de ekleyerek daha da geliştirdiler.

• Halife Mu’tasımın ölümünden sonra ülke bölündü,

parçalandı.

• Moğolların saldırıları sonucunda yıkıldılar.

• Abbasi topraklarında Tavaifi Müluk adı verilen devletler

kuruldu.

o Tolunoğulları

o İhşidiler

o İdrisoğulları

o Aglebiler

o Fatımiler

o Tahiroğulları

o Saffariler

o Samanoğulları

o Büveyhoğulları

• Moğolların saldırıları sonucunda yıkıldılar. 1258

Abbasilerin Genel Özellikleri

• Abbasiler Arap olmayan uluslara hoşgörüyle yaklaşmış ve

İslâmiyet’in daha fazla yayılmasını sağlamışlardır.

• Bu dönemde Emevilere göre bilim-kültür alanında daha çok

gelişme gözlenmiştir.

• Türkler ilk kez bu dönemde İslâmiyet’i kitleler halinde

benimsemişlerdir.

• Abbasilerin denizciliğe önem vermemeleri ticari ve askeri

alanda gelişmelerini engellemiştir.

❖ İslam Dünyasında bilimsel gelişmeleri olumsuz

etkileyen iki büyük tehlike olmuştur.

• Moğol İstilası

• Endülüs’ün Kaybı.

ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ (750-1031)

• İspanya’da kurulan ilk İslam Devleti’dir.

• Abbasilerden kaçan Emevi ailesinden Halife Hişam’ın

torunu Abdurrahman tarafından kuruldu.

• Halifelikte hak iddia ettiler.

• Abbasilerle mücadele etti.

• Franklara karşı başarılar elde etti.

• Endülüs Emevi Devleti, fetih yapmaktan çok bilim, kültür,

sanat alanlarında çalışmalar yaptılar ve bu konularda oldukça

ileri gittiler.

• Başkenti Kurtuba (Kurtuba Sarayı) en önemli ilim ve

kültür merkezidir.

• Birçok Avrupalı öğrenci hatta papazlar Endülüs’e giderek

eğitim gördü. Avrupa kültür ve medeniyetinin oluşumunda

Endülüs Emevilerinin katkısı çok olmutur.

• III. Abdurrahman zamanında en parlak dönemini yaşadı.

• İç karışıklıklar ve çevresindeki Hristiyan krallıkların baskısı

sonucu 1031’de yıkıldı.

• Yerine 28 tane beylik kuruldu. Bu beyliklere Tevaif-i Mülk

veya Mülûkü’t-Tavâif.

• Bunlardan en önemlisi ve son yıkılanı Beni Ahmer Devleti

idi.

• Not: Endülüs Emevi Devleti döneminde Üç Müslüman

devlet hâkim sürerken hepside halife olduklarını açıklamıştır.

Bunlar;

o Endülüs Emevi Devleti

o Mısır’da fatimiler

o Abbasiler

Endülüs Emevi Devletinin Avrupaya Etkileri

• İslami yaşayış tarz ve biçimi taklit edildi.

• Müslümanlar tarafından kurulan ilim merkezi Tuleyta Şehri

Hıristiyanların eline geçince birçok Avrupa’lı öğrencilere

hizmet veren bilim merkezi oldu.

• Müslüman Medreselerin ilmi bilgilerini tercüme ettiler.

İlkönce doğa, sonra gök bilimiyle sonra felsefe çalışmalarıyla

uğraştılar.

• Gırnata Şehri Avrupa’nın bilim, kültür sanat şehri haline

dönüştü. Rönesans’ın doğmasına zemin hazırladı.

• Alfonso Endülüs kültüründe etkilenerek sarayının her

tarafını İslam Kültürüyle bezedi ve kendisini de İki milletin

İmparatoru ilan etmiştir.

BENİ AHMER (GIRNATA) DEVLETİ (1232-1492)

• Hamra Sarayı Muvahhidlerin, Hristiyan birleşik kuvvetlerine

yenilerek (1235) İspanya’dan çekilmesinden sonra, beylikler

arasındaki düşmanlığı körükleyen Hristiyanlar,

Müslümanların felaketini hazırladılar. Böylece Müslüman

beyliklerin toprağı teker teker Hristiyanlann eline geçti.

• Bu beyliklerden, coğrafi durumu korunmaya müsait olan

Gırnata’yı, Vali Muhammet el Ahmer, felaketlerden

koruyarak bağımsız devletini kurdu. Gırnata İslam Devleti de

denilmektedir.

• İdareciler tarım, endüstri ve ilmin gelişmesine çalıştılar.

Büyük sanat değeri olan eserler yaptırdılar (Elhamra Sarayı).

• Beni Ahmer Devleti döneminde de İspanya’da Müslümanlar

yüksek bir kültür, sanat ve bilim merkezi olmuştur.

• Fakat sonradan taht mücadeleleri başladı. Bu durumu çok iyi

değerlendiren Kastilya Kralı X. Alfons, Beni Ahmer

Devleti’nin bazı şehirlerini aldı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 31 / 169

• 1479′da Kastilya Kraliçesi İzabella ile Aragon Kralı

Ferdinand evlenerek İspanya’nın en güçlü devletini meydana

getirdiler. Gırnata’daki karışıklıklardan faydalanarak 80 000

kişilik bir ordu ile Gırnata önlerine geldiler. Zor durumda

kalan Müslümanlar şehri bütün güçleri ile korudular.

• Melik Abdullah Muhammed, Hristiyanlann verdikleri söze

aldanarak şehri bazı şartlarla teslim etti.

• Hristiyanlar sözlerinde durmayarak şehri yakıp yıktılar.

Müslümanları öldürdüler.

• Ancak ispanya’daki Müslümanların imdadına Akdeniz’de

Haçlılarla (Hristiyan) mücadeleye girişen Oruç Reis, kardeşi

Hızır Reis (Barbaros Hayrettin Paşa) gibi Türk kaptanlar,

kurtarabildiklerini Afrika’nın kuzeyine götürdüler.

İSLAM KÜLTÜR VE UYGARLIĞI

c- Devlet Yönetimi

• Medine de kurulan İslam devletinin başkanı Hz. Muhammed

idi.

• Hz. Muhammed’den sonra “Halifelik” makamı ortaya çıktı.

Dört halife devrinde halifeler seçimle iş başına geldiklerinden,

bir nevi cumhuriyet vardı.

• Hz. Ömer zamanında ülke illere ayrılarak, illere valiler ve

kadılar atandı.

• Hz. Ömer Divan Teşkilatının temellerini attı.

• Merkez önce Medine, Hz. Ali döneminde Kufe, Emeviler

döneminde Şam, Abbasiler döneminde Bağdat olmuştur.

• Emeviler döneminde halifelik babadan oğula geçerek

saltanat halini aldı.

• Emeviler, muhafız ve posta teşkilatı kurdular.

• Emeviler, Ülkeyi eyaletlere (Amillik) böldüler.

• Abbasiler döneminde vezirlik teşkilatı kuruldu.

• Türk hükümdarlar Halifeyi korumuşlardır.

• Emeviler ırkçı bir yönetim uyguladılar.

• Abbasiler ise hoşgörülüydüler.

• Türkler ve İranlılar devlet işlerinde görevlendirildiler.

d- Sosyal ve Ekonomik Hayat

• Hz. Ömer ilk defa devlet hazinesini kurdu (Beytül Mal).

• Hazinenin başlıca gelir kaynakları: Öşür, Haraç, Cizye

vergileri, Zekât ve Sadaka, Ganimet, Hayvan sayısına göre

alınan vergilerdir.

• İnsanların en önemli geçim kaynağı tarım, hayvancılık ve

ticaretti.

e- Din ve İnanış

▪İslam dininin temeli Kuran-ı Kerim’dir.

▪Hz. Ebubekir Kuran-ı Kerim’i kitap haline getirmiştir.

▪Hz. Osman Kuran-ı Kerim’i çoğaltmıştır.

f- Yazı, Dil-Edebiyat, Bilim-Sanat

• Emevi halifesi Abdülmelik Arapçayı resmi dil ilan etti.

• Arapça zamanla gelişerek bilim ve kültür dili haline geldi.

• Mimari en çok Emeviler döneminde gelişti.

• Cabir İbn-i Hayyam, modern kimyanın kurucusu oldu.

• İbn-i Sina’nın Kanun adlı tıp kitabı yüzyıllarca Avrupa da

ders kitabı olarak okutuldu.

• Eğitimde en önemli gelişme Abbasiler döneminde oldu.

• Harun Reşid Süryani ve Eski Yunan yazma eserlerini

Arapçaya çevirttirmiştir.

• Halife Me’mun’un Bağdat’ta açtırdığı Beyt’ül Hikme ilk

yükseköğretim kurumu oldu.

• Endülüs Emevileri’nde Kurtuba Medresesi Hıristiyan

öğrencilerinde eğitim gördüğü bir yerdi.

❖ TÜRK VE İSLAM BİLGİNLERİ

• İslam dünyasında dini ilimlere ve fen bilimlerine oldukça

önem verilir üniversitelerde bu dersler beraber okutulurdu.

❖ İslami bilimler:

• Tefsir: Kur’an-ı kerim’i açıklayan ve yorumlayan bilim bu

bilimle uğraşanlara müfessir denir.

Taberi, Zemahşeri, İbn-i Mesud’tur.

• Hadis: Peygamberimiz söz ve davranışlarıdır. Bu işlerle

uğraşanlara muhaddis denir. Buhari, Müslim, Ebu Davud,

Tırmizi en önemlilerdendir.

• Fıkıh: İslam hukukudur. Bu işle uğraşanlara Fakih denir.

Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafii, İmam Ahmet bin

Hanbel

• Tasavvuf: Allah’ı tanımayı ve ona kalp yoluyla

yakınlaşmayı amaç edinen ilim dalıdır.

• En önemli tasavvuf Muhyiddin ibni Arabi’dir.

• Kelam: Allahın birliğini, sıfatlarını, peygamberlik ve

Ahiretle ilgili konuları akıl ve mantık yoluyla ispat eden

bilimdir.

İmam Maturdi ve İmam Eş’ari en ünlüleridir.

Sosyal ve Fen Bilimleri

• Tarih: Taberi, İbnü’l Esir, Mesudi

• Coğrafya: Mesudi, İbn-i Fadlan, İdrisi

• Astronomi: İslam Dünyasında ilk astronomiyle Fezari

ilgilendi. Yıldızların hareketlerini izledi, güneş ve ay

tutulmalarının zamanını tahmin etti.

El Harezmi ise astronomi cetvelleri hazırlayarak yıldızların

hareketlerini inceledi. Birçok rasathaneler kuruldu.

• Matematik: Harezmî’nin Hisar’l Cebr adlı eseri Avrupa

dillerine çevrildi ve Avrupa’daki üniversitelerde okutuldu.

Harezmî, Tusi, Battani

• Kimya: Cabir ilk bilinen kimyacıdır. İlk hassas teraziyi

kullanmış, altın yapmaya çalışmış, kumaş ve deri boyama

yöntemleri geliştirmiş.

Cabir, Razi, Biruni.

• Fizik: İbnü’l –Heysem en önemli fizikçidir.

• Felsefe: İlk Çağ Yunan felsefeleri örnek alınarak İslam

felsefesi ortaya çıktı.

Kindi, Farabi, İbni Sina ve İbni Rüsd’dür.

• Tıp ve Eczacılık: En ünlü tıpçılar İbn-i Sina ve Er

Razi’dir.

İbn-i Sina’nın El Kanun Fi’t adlı eseri 500 yıl süreyle

Avrupa’da temel tıp olarak okutuldu. Bu kişi Avrupa’da

Avicenna adıyla tanınmıştır.

Errazi’nin çiçek ve kızamık hastalıklarıyla ilgili eserleri

Avrupa’da okutuldu.

ORTA ÇAĞ’DA AVRUPA (375-1453)

Kilise ve Papalık

• Orta çağ’da Katolik Kilisesi siyasal, dinsel ve ekonomik

alanlarda güçlenmiştir.

• Katolik Kilisesi’nin güçlenmesinde;

o Papa’nın Avrupa krallarına taç giydirerek krallıklarını

onaylaması

o Siyasal yapının parçalanması

o Skolastik düşüncenin yaygınlaşması

o Kilisenin kişileri dinden çıkarma (aforoz), bir bölgede

yaşayanları dinsel faaliyetlerden men etme (enterdi) ve para

karşılığında günah çıkarma, cennetten yer satma (endülüjans)

yetkileri bulunması etkili olmuştur.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 32 / 169

• Orta çağ’da kurulan devletlerin birçoğunda hükümdarlar

egemenliklerini dine dayandırmışlardır. Ortaya çıkan laik

olmayan devlet anlayışında din adamları devlet yönetiminde

etkili olmuşlardır.

Fedoalite

• Siyasal ve askeri gücü elinde bulunduran, toprağın

mülkiyetine veya imtiyazına sahip olan bir senyörler

(derebeyler) sınıfı ile bu sınıfa bağımlı köleler sınıfının

oluşturduğu idari düzene feodalite denir.

Feodalite Rejiminin Özellikleri

• Feodalite rejimin kurulmasından sonra Avrupa’da siyasal

birlik bozulmuş, küçük yönetim birimleri ortaya çıkmıştır.

Derebeylik yönetimi, IX. yüzyılda Fransa’dan bütün

Avrupa’ya yayılmış ve bütün Orta çağ boyunca devam

etmiştir.

• Feodalite rejiminde, halk arasında eşitlik yoktu. Avrupa’da

halk; soylular, rahipler, burjuvalar ve köylüler diye sınıflara

ayrılmıştır. Bu nedenle Orta çağ’da Avrupa’da sosyal adalet

sağlanamamıştır.

• Toprakların mülkiyeti soyluların elinde toplanmıştır. Orta

çağ’da kapalı bir ekonomik politika izlendiği için halk

sermaye birikimine sahip olamamıştır.

Feodalite Rejiminin Zayıflaması

• Derebeylerinin zayıflamasında;

o Haçlı Seferleri sırasında derebeylerin ölmesi veya ordularını

kaybetmesi

o Barutun ateşli silahlarda kullanılmaya başlanması

o Avrupa’da sürekli orduların kurulması

o Yeniçağ başlarında Coğrafi Keşiflerin yapılmasından sonra

ticaretin gelişmesi ve tarımsal faaliyetlerin gerilemesi

o Papa ile krallar arasındaki mücadelenin krallar lehine

sonuçlanması

o gibi gelişmeler etkili olmuştur

Magna Charta (Büyük Şart) (1215)

• İngiltere’de halkın kişisel haklarının tanındığını belirten ilk

siyasal belgedir. 1215 yılında İngiltere Kralı Jan (John) ile

soylular arasında imzalanmıştır.

• İngiliz demokrasisinin temeli sayılan Magna Charta

(Büyük Şart) krala zorla kabul ettirildi.

• Bu ferman ile;

o İngiltere’de kralın yetkileri sınırlandırılmıştır.

o Anayasa niteliğindeki bu ferman bir süre sonra İngiltere’de

parlamento yönetiminin kurulmasına ortam hazırlamıştır.

İngiltere Mutlak Krallık yönetiminden Meşruti Krallık

yönetimine geçmiştir.

o İngiltere’de demokratikleşme süreci başlamıştır.

HAÇLI SEFERLERİ (1096-1270)

• Hristiyanların Papa öncülüğünde birleşerek, İslam dünyası

üzerine yaptığı seferlere “Haçlı Seferleri” denir.

a- Nedenleri:

▪Hristiyanların kutsal sayılan Kudüs, Antakya ve İznik’i geri

almak istemesi

▪Papanın sefere katılanlara cennet vadetmesi

▪İslamiyet’in batıya yayılmasına engel olmak

▪Türklere karşı, Bizans’ın Papadan yardım istemesi

▪Şövalyelerin ve asillerin macera arayışı

▪Kralların topraklarını genişletmek istemesi

▪Avrupa’nın fakirliği karşısında İslam dünyasının zenginliği

▪Şövalyelerin ve asillerin zenginliklerini artırma düşüncesi

▪Fakir Hristiyan halkın bu seferlerle zengin olma düşüncesi

Bu nedenlerden dolayı Avrupalılar Müslümanlar üzerine

sekiz sefer yapmıştır. Bunlardan ilk dördü önemlidir.

I. Haçlı Seferi (1096-1099):

• Kılıç Arslan haçlılara karşı koymuş ise de İznik’i

kaybederek Konya’ya çekildi.

• Anadolu’yu geçen haçlılar Urfa, Antep, Antakya ve Kudüs’ü

ele geçirdiler.

II. Haçlı Seferi (1147-1149):

• Musul Atabeyi İmameddin Zengi’nin Urfa’yı Haçlılardan

geri alması üzerine yapıldı.

III. Haçlı Seferi (1189-1192):

• Eyyubi Sultanı Selahaddin Eyyübi’nin Hıttin Savaşıyla

(1187) Kudüs’ü geri alınması sonucu yapılmış ise de haçlılar

yenilmiştir.

IV. Haçlı Seferi (1204):

• Kudüs’ü geri almak isteyen haçlılar, hedef değiştirerek

Bizans’ı işgal ederek burada Latin İmparatorluğunu kurdu.

Sonuçları:

• Kilise ve din adamlarına olan güven ilk defa azaldı ve ilk

defa güç kaybetmeye başladı.

• Seferlerde pek çok derebeyin ölmesi üzerine derebeylik ilk

kez güç kaybetmeye başlarken, merkezi krallıklar ilk kez

güçlenmeye başladı.

• Anadolu da Türk ilerleyişi bir süre durdu.

• Akdeniz limanlarının önemini arttı.

• Barut, pusula, kâğıt, matbaa gibi teknik buluşlar Avrupa’ya

taşındı

• Avrupa’daki hayat standartları yükseldi. Burjuva sınıfı

güçlendi.

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

TÜRKLERİN İSLAMİYET’E GİRİŞİ

• Hz. Ömer’in Sasani Devletini yıkmasıyla beraber Türkler ile

Araplar komşu oldu.

• Hz. Osman zamanında Türkler ile Araplar ilk

mücadelelerini etmişlerdir.

• Emevilerin Arap milliyetçiliği politikası izlemeleri,

İslamiyet’in Müslümanlar arasında yayılmasını önlemiştir.

• Abbasilerin Türklere değer vermesi ile Arap ve Türkler

arasındaki ilişkiler daha da gelişmeye başladı.

• Talas savaşında (751) Türkler, Çinlilere karşı Arapları

desteklemişlerdir.

• İslamiyete geçen ilk Türk Boyu: Karluklar

• İslamiyete geçen ilk Türk Devleti: İtil Bulgarları

• Devlet dini ilk defa İslam olan devlet: İtil Bulgurları

• Orta Asya’da İslamiyete geçen ilk devlet: Karahanlılar

• İlk büyük Türk-İslam devleti: Karahanlılar

g- Talas Savaşının Önemi:

• Orta Asya Çin egemenliğine girmekten kurtuldu.

• İslamiyet Türkler arasında yayılmaya başladı.

• Bu olay Türk İslam Tarihinin başlangıcı oldu.

• Müslümanlığı kabul eden ilk Türk boyu Karluklardır. Bunu

Yağma ve Çiğil Türkleri takip etmiştir.

• Talas savaşı kâğıt, matbaa, barut ve pusula gibi teknik

buluşların dünyaya yayılmasında etkili oldu.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 33 / 169

h- Türklerin İslamiyet’e Girmelerinin Nedenleri:

• Eski Türk dini ile Müslümanlık arasındaki benzerlik, (Tek

Allah, kurban, ahiret, cihat vb.)

• Türk toplumu yapısının İslamiyet ile bağdaşması,

• İslam Medeniyetinden Türklerin etkilenmesi,

• Çin ve Müslümanların arasında kalan Türklerin, tarihi

düşmanlarına karşılık Müslümanları tercih etmeleri,

• Türklerin Müslüman tüccarlar ile ticaret yapması,

• Abbasiler’in ırkçı bir politika takip etmemesi,

i- Türklerin İslamiyet’e Hizmetleri:

• İslamiyet’in yayılmasında etkili oldular.

• Haçlı seferlerine başarıyla karşı koydular.

• Halifeliği dış tehlikelere karşı korudular

• İslam ülkelerinde bilimin gelişmesini sağladılar.

KARAHANLILAR (840-1212)

• Karahanlı Devleti, Karluk, Yağma ve Çiğil adlı Türk

boylarından meydana gelmekteydi.

• Bilge Kül Kadir Han tarafından Batı Türkistan da

kurulmuştur.

• Satuk Buğra Han zamanın da İslamiyet’i kabul ettiler.

Karahanlılar ilk Türk Müslüman devletidir.

• Karahanlılar, Gazneliler ile birleşerek Samanoğullarına son

verdiler. Gazneliler ile de mücadele etmişlerse de

yenilmişlerdir.

• İlk ticari amaçlı (Ribat) kervansaraylar Karahanlılar

tarafından yapılmıştır.

• Ribatların Kervansaraylardan farkları;

o Gazilerin sığınak merkezi

o Güvenlik

o Dini yayma merkezi

• İlk Türk-İslam Edebi eserleri verilmiştir.

• Gulam sistemini ilk defa Karahanlılar uygulamıştır.

(Gulam: Savaşta esir edilen köle demektir.)

• Devlet konfederatif bir yapıya sahiptir.

• Milliyetçi (ulus) özellikleri vardır.

• Resmi dil olarak Türkçe’yi kullanmışlardır. (Ulusçuluk)

• Türk İslam Tarihine ait ilk edebi eserler, bu dönemde ortaya

çıkmıştır.

Eser Yazarı

• Kutadgu Bilig -------------Yusuf Has Hacip

• Divan-ı Hikmet -----------Ahmet Yesevi

• Divan-ı Lügat-i Türk -----Kaşgarlı Mahmut

• Atabet-ül Hakayık --------Edip Ahmet Yükneki

• Devletin en parlak zamanı, Yusuf Kadir Han zamanıdır.

• Yusuf Kadir Han’ın ölümünden sonra devlet Doğu ve Batı

olmak üzere ikiye ayrıldı.

• Doğu Karahanlılara Karahitaylar (1211), Batı Karahanlılara

(1212) ise Harzemşahlar son vermiştir.

GAZNELİLER (963-1187)

• Samanoğullarının Horasan Valisi Alp Tekin, bu devletin

zayıflamasından yararlanarak Afganistan’da ki Gazne şehrine

egemen olarak devletini kurmuştur. En parlak dönemi Gazneli

Mahmut zamanıdır.

• Gazneli Mahmut, Hindistan’a 17 sefer yaptı. Bu seferlerde

büyük başarı kazandı ve Hindistan da İslamiyet yayılmaya

başladı.

• Bu seferlere “Biruni” katılmıştır. Gazneli Mahmut Biruni

için “Sarayımın en değerli hazinesi” demiştir.

• Gazneli Mahmut, Karahanlılar ile birleşerek

Samanoğulları’na son verdi.

• Gazneli Mahmut Abbasi Halifesini, Şii Büveyhioğullarının

baskısından kurtardığı için halife, Mahmut’a “Sultan”

ünvanını verdi. Böylece Gazneli Mahmut, Sultan ünvanını

kullanan ilk Türk hükümdarı olmuştur.

• Sultan Mesut dönemin’de Tuğrul ve Çağrı Bey

komutasındaki Selçuklular ile Dandanakan Savaşı yapıldı

(1040). Gazneliler bu savaştaki yenilgiden sonra, bir daha

toparlanamayarak yıkılışa geçtiler.

• Çok uluslu toplum ve ordu yapısı yıkılışını hızlandırmıştır.

Seras, Nesa savaşlarını Büyük Selçuklu’ya kaybetmiştir

• Gazneliler, Gurlular tarafından yıkıldı. 1187 (Gurlu/Afgan

yerlileri)

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1040-1157)

A-Kuruluş Devri

▪Selçuklular, Oğuzların Üçok kolunun, Kınık Boyu’na

mensuptur.

▪Selçukların atası kabul edilen Dukak, Oğuz Yabğu

Devletinde Subaşıydı. Dukak’ın ölümünden sonra yerine

Selçuk Bey geçti.

▪Selçuk Bey, Oğuz Yabğusu ile arası açılınca, kendine bağlı

kuvvetlerle Cent şehrine yerleşti. Burada İslam dinini kabul

etti.

▪Selçuk Bey’den sonra yerine oğlu Arslan Yabğu ğeçti.

Gazneli Mahmut, Arslan Yabğu’yu yakalatarak hapsettirdi.

▪Arslan Yabğu’nun ölümünden sonra Selçukluların başına

Selçuk Bey’in torunları olan Tuğrul ve Çağrı Bey geçti.

▪Tuğrul ve Çağrı Bey Gazneliler ile Dandanakan Savaşını

yaptılar (1040).

Dandanakan Savaşı’nın Sonuçları:

1-Gazneliler yıkılış dönemine girerken Selçuklularda

yükselme dönemi başladı.

2-Devletin merkezi Nişabur’dan Rey’e taşındı.

3-Tuğrul Bey sultan ilan edildi ve Selçuklu Devleti resmen

kuruldu.

• Tuğrul Bey Abbasi Halifelerini Şii Büveyhoğulları

baskısından kurtarmıştır. (1055-1058) Halife tarafından Rükn-

üd Din ve Rükn-üd Devlet ünvanlarını almıştır. (Abbasi

halifesi Tuğrul Bey’e Doğunun (Şark) ve batının (Garb)

sultanı ünvanını verdi

• Bu dönemde Selçuklular Bizans ile Pasinler Savaşını yaptı

(1048). Bu savaş Selçukluların Bizans ile yaptığı ilk savaş ve

ilk zaferdir.

B- Yükselme Devri

▪Tuğrul Bey’in ölümünden sonra yerine Alp Arslan (1064-

1072) geçti.

▪ Alp Arslan Kars, Gürcistan ve Ani Kalesini ele geçirdi.

(1068)

▪ Bizans ordusu Türk akınlarını durdurmak ve Türkleri

Anadolu’dan atmak için Türkler ile Malazgirt Savaşını yaptı

(1071).

Malazgirt Savaşının Önemi:

1-Anadolunun kapıları Türklere açıldı.

2-Türkiye tarihi bu savaşla başladı.

3-Bizans vergiye bağlandı.

▪ Alp Arslan’dan sonra oğlu Melikşah (1072-1092) hükümdar

oldu.

▪ Melikşah zamanı Selçuklular’ın en parlak dönemidir.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 34 / 169

▪Vezir Nizam’ül Mülk, Nizamiye Medreselerini ve İkta

sistemini kurarak devletin yükselmesinde önemli rol oynadı.

Malazgirt Savaşının sonuçları:

• Anadolu’nun kapısı Türklere açıldı.

• Anadolu’da ilk Türk-İslam Devletleri kuruldu.

• İlk defa bir Bizans İmparatoru Müslüman bir Sultan’a esir

düştü.

• Türkleri tek başına yenemeyeceğini anlayan Bizans,

Avrupa’dan yardım istedi. (Papadan) Haçlı Seferlerine sebep

oldu.

• Türklerin batıya karşı ilerleyişi hızlandı.

C- Yıkılma Devri

▪Melikşah’ın ölümünden sonra taht kavgaları başladı. Bu

durum merkezi otoritenin zayıflamasına neden oldu.

▪Sultan Sancar’ın, Karahitaylılar ile yaptığı Katvan Savaşını

(1141) kaybetmesi devletin zayıflamasına zemin hazırladı.

▪Sultan Sancar’ın Oğuz isyanını bastıramaması ve ölmesi

üzerine Büyük Selçuklu Devleti yıkıldı.

▪Devletin yıkılmasında: Haçlı seferleri, Türkmenlerin devlete

küstürülmeside etkili olmuştur.

▪Büyük Selçuklu Devletinin zayıflamasından sonra bu aileye

mensup kişiler; Anadolu Selçukluları, Suriye Selçukluları,

Kirman Selçukluları, Irak Selçuklularını kurdular.

BSD’nin Yıkılma Nedenleri:

o Haşhaşilik hareketinin ortaya çıkması (Hasan Sabbah/İsmaili

Tarikatı/Fedailer)

o Abbasilerin gizli faaliyetleri

o Oğuzların devlete küsmesi

o Taht kavgaları

o Melik ve Atabeylerin bağımsızlık çalışmaları

o 1141 yılında Karahitaylar ile yapılan “Katvan Savaşı”nın

kaybedilmesi.

TÜRKİYE TARİHİ

TÜRKLERİN ANADOLUYA AKINLARI

• Anadolu’ya ilk akınları Hunlar arkasından Sabarlar

(Sabirler) yapmıştır.

• Selçuklu Türklerinin Anadolu’ya ilk akınlarını Çağrı Bey

yapmıştır.

• Çağrı Bey akınlarında Anadolu’nun Türkler için elverişli bir

yurt olduğunu anlamış ve akınlara devam etmiştir

• Anadolu’ya Selçuklu akınlarını durdurmak isteyen Bizans,

Selçuklular ile Pasinler Savaşını yapmıştır (1048). Bu savaş

Selçukluların Bizans’a karşı kazandığı ilk savaş ve ilk

zaferdir. Bu galibiyet Anadolu’ya akınları hızlandırmıştır.

• Tuğrul Bey den sonra yerine geçen Alp Arslan da Anadolu

akınlarına devam etmiştir. Bunun üzerine Bizans İmparatoru

Romen Diyojen, Türkleri Anadolu’dan atmak için Alp Arslan

ile Malazgirt Savaşını yaptı (1071).

❖ Malazgirt Savaşının Önemi:

1. Türkiye tarihinin başlangıcı olmuştur.

2. Anadolu’nun kapıları Türklere açılmıştır.

3. Bizans vergiye bağlanmıştır.

4.Alp Arslan’ın emri ile Anadolu da yeni fetih hareketleri

başlamış ve ilk beylikler kurulmuştur.

• Alp Arslanın emriyle (Toprak fethedenin malıdır)

Anadolu’da yeni fetih hareketleri başladı ve ilk beylikler

kuruldu.

ANADOLUDA KURULAN İLK TÜRK BEYLİKLERİ

1- Saltuklular (1072-1201)

▪Ebul Kasım tarafından Erzurum ve civarında kuruldu. Ermeni

ve Gürcüler ile savaştılar.

▪İzzeddin Saltuk beylin en güçlü hükümdarı olduğu için

beyliğe onun adı verildi.

▪Rükneddin Süleyman Şah tarafından Anadolu Selçuklu

Devletine bağlandı.

Kale camii, Tepsi Minare, Ulu Camii, Üç Kümbetler, Mama

Hatun Türbesi

2- Mengücekler (1080-1252)

▪Mengücek Gazi tarafından Erzincan ve çevresinde

kurulmuştur.

▪Ermeni ve Gürcüler ile savaşmışlar, Trabzon Rum

İmparatorluğun güneye inmesini önlemişler.

▪Alaaddin Keykubat beyliği Anadolu Selçuklu Devletine

katmıştır.

Divriği Ulu Camii

3- Danişmentliler (1080-1175)

▪Danişment Gazi tarafından Amasya, Sivas, Tokat, Çorum,

Yozgat ve Malatya civarında kurulmuştur.

▪II. Kılıç Arslan tarafından Anadolu Selçuklu Devletine

katılmıştır.

Melik Ahmet Danişment Gazi “Danişmentname” eseri.

Yağıbasan Medresesi

4- Artuklular (1101-1408)

• Mardin ve civarında kurulmuştur.

• Artuk Bey’in oğulları Sökmen ve İl Gazi tarafından

kurulmuş olan Artuklular, 3 kola ayrılarak gelişmişlerdir.

o Hasankeyf Kolu: Eyyubiler tarafından 1232 yılında

yıkılmıştır.

o Harput Kolu: Anadolu Selçukluları tarafından 1234 yılında

yıkılmıştır.

o Mardin Kolu: Akkoyunlular tarafından 1409 yılında

yıkılmıştır.

• Malabadi Köprüsü, Hatuniye, Semanin (Şehidiye) Hüsamiye

medreseleri, Ulu Camii.

5- Çaka Beyliği (1084-1094)

▪Çaka Bey tarafından İzmir de kurulmuştur.

▪Türk tarihinde denizcilik faaliyetlerini başlatan ilk beyliktir.

▪I. Kılıç Arslan bu beyliğe son vermiştir.

Not: Anadolu da kurulan bu beylikler Anadolu’nun

Türkleşmesi ve İslamlaşmasında önemli rol oynadı.

6- Dilmaçoğulları (1085-1192)

• Bitlis-Van

• Bitlis Ulu Camii

7- Sökmenoğulları (Ahlatşahlar):

• Van gölü çevresinde konumlanmış bir beyliktir.

8- Çubukoğulları (Harput),

9- Yınaloğulları (Diyarbakır),

10- Tanrıvermişoğulları (Efes).

İlk Türk Beylikleri Özellikleri

• İlk Türk beylikleri Malazgirt Savaşı’ndan sonra

Anadolu’nun fethiyle görevlendirilen komutanlar tarafından

kurulmuştur.

• Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli bir yere sahiptirler.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 35 / 169

• Türk İslam kültür ve medeniyetinin gelişimine katkıda

bulunmuşlardır.

• Bizans ve haçlılara karşı başarılı bir şekilde mücadele

etmişlerdir.

• İlk Türk Beylikleri, kurucularının ismi ile ortaya

çıkmışlardır.

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ (1077-1308)

• Hatırlayalım: BSD hükümdarı Alparslan, komutanlarına

“feth edilen topraklar sizindir” demişti. (DSMAÇ)

• Kutanmış oğlu Süleyman Şah’ta Alparslan’a bende bölge

fethedeyim dediğinde Alparslan izin vermemişti. Süleyman

Şah bunu dinlemeyip İznik’i almakla işe başladı.

a-Kuruluş Dönemi

❖ Kutalmışoğlu Süleymanşah, İznik’i fethedip devletini

kurdu (1075). Süleymanşah Antalya, Çukurova’yı fethetti ve

Halep’i kuşattı. Suriye Selçuklu Sultanı Tutuş ile yaptığı

mücadeleyi kaybederek öldü. Anadolu Selçuklu Devleti bir

süre hükümdarsız kaldı.

❖ Kılıç Arslan, I. Haçlı Seferi ile mücadele etti. Haçlıların

İznik’i işgali üzerine devletin merkezi İznik’ten Konya’ya

taşıdı. Emir Çavlı ile yaptığı savaşı kaybetti ve Habur

ırmağında boğularak öldü.

▪Sultan Mesut, II. Haçlı Seferi ile mücadele etti.

▪II. Kılıç Arslan zamanında Bizans ile Miryakefalon Savaşını

yaptı (1176).

❖ Miryakefalon Savaşının Sonuçları:

1-Bizans yenilgiye uğratıldı.

2-Anadolu’nun Türk yurdu olacağı ve böyle kalacağı

kesinleşti

3-Avrupalı tarihçiler Anadolu’dan Türkiye diye bahsetmeye

başladılar

4-Bizans, Türkleri Anadolu’dan atma ümidini kaybetti.

b-Yükseliş Dönemi

▪I. Gıyaseddin Keyhüsrev, Samsun ve Antalya limanlarını

fethetti. Venediklilerle ticaret anlaşması imzalandı.

▪I. İzzeddin Keykavus, Sinop’u feth ederek burada bir ticaret

filosu kurdu.

▪I. Alaaddin Keykubat dönemi, Anadolu Selçuklu Devletinin

en parlak zamanı olmuştur.

Alaaddin Keykubat’ın faaliyetleri:

1-Moğol tehlikesine karşı önlemler aldı.

2-Mengüceklileri ortadan kaldırarak, Anadolu daki Türkmen

birliğini sağladı.

3-Yassı Çemen Savaşı ile Harzemşahları yendi. (1230)

4-Suğdak limanını alarak Karadeniz deki ticaret güvenliğini

sağlamıştır.

5-Kandelor’u feth ederek buraya Alaiye (Alanya) adını verdi.

Kervansaraylar inşa ettirdi. Anadolu’da zarara uğrayan

tüccarların zararını ödeyeceğini açıkladı.

Alaaddin Keykubat zamanında ticareti geliştirmek için;

-Suğdak, Sinop, Samsun, Alaiye (Alanya), Antalya alındı.

-Sigortacılık faaliyetleri başladı.

-Kervansaraylar yapıldı.

-Kıbrıslı Rumlar ve Venedik devleti ile ticari anlaşmalar

imzalandı. Vergi oranları düşürüldü. (Bizansın değil, bizim

yolumuzu kullansınlar diye)

Not: Kayseri ve Sivas (istasyon merkezi) ticaret gelişti. Not:

Alaiye Konya örnek alınarak yapıldı.

• Not: Türkiye’de denizciliğin öcüsü oldu. İlk Türk denizcisi

derse Çaka Bey, Ama İlk Türk Denizciliğiyle uğraşan devlet

Anadolu Selçuklu Devleti.

• Sivas ticarette istasyon merkezi haline gelirken, Kayseri’de

milletlerarası fuar olan “Yabanlu Pazarı” kurulmuştur.

c-Dağılma Dönemi

▪II.Gıyaseddin Keyhüsrev kötü yönetimi sonucu ülkede birlik

bozuldu. Baba İshak İsyanı çıktı.

Baba İshak İsyanı (1240)

o XIII. yüzyılda Asya’daki Moğol istilası pek çok Türkmenin

Anadolu’ya göç etmesine sebep olmuştur. Doğu ve

Güneydoğu Anadolu’ya gelen Türkmenler yer ve otlak darlığı

nedeniyle sıkıntı çekiyordu. Bölge halkının sosyal ve

ekonomik sıkıntılarını değerlendiren Baba İshak isimli bir kişi

isyan başlattı (1240).

o Türkmenlerin desteğini alan Baba İshak isyanı kısa sürede

yayıldı. Eski gücünü kaybeden Anadolu Selçukluları bu isyanı

bastırmakta zorlanmış, ancak iki yıl sonra isyanı

bastırabilmiştir.

o Anadolu Selçuklularının Yassıçemen Savaşı’nı kazanmaları

Moğolların Anadolu’ya gelişini geciktirmiştir. Ancak Baba

İshak isyanının güçlükle bastırılması, Selçukluların

zayıfladığını ortaya çıkarmış ve Moğolları Anadolu’yu istila

etme konusunda cesaretlendirmiştir.

• Türkmenleri küstürdü.

• II.Gıyaseddin Keyhüsrev, Moğollar ile yapılan Kösedağ

Savaşını kaybetti (1243). Bu savaş sonucunda, Anadolu

Moğolların egemenliğine girmeye başladı ve Anadolu

Beylikleri yeniden kuruldu.

• Moğol egemenliğine son vermesi için Memlük Sultanı

Baybars, Anadolu’ya çağrıldı. Baybars, Ayn-ı Celut Savaşı

ile Moğolları mağlup etti (1260). Fakat Moğol egemenliğine

son verilemedi ve Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldı.

Kösedağ Savaşı’nın Sonuçları:

• Anadolu Türk Siyasi Birliği bozuldu. (Ankara S. İle ortak

sonucu)

• ASD İlhanlılara bağlı hale geldi.

• Anadoludaki Türk nüfusu arttı.

• Anadolu tahrip edilmiştir.

• 1308 yılında ASD tarihten silinmiştr.

MISIR’DA KURULAN TÜRK DEVLETLERİ

TOLUNOĞULLARI (868-905)

• Tolun “dolunay” demektir.

• Ahmet bin Tolun tarafından Mısır’da kurulmuştur.

• Bir Tevaif-i Müluk devletidir. (Abbasinin zayıflamasıyla

kurulan devletçikler)

• İdarecileri Türk, halkı Arap olan Türk İslam devletiydi.

• Mısır’da kurulan ilk Türk devletidir.

• Bu devleti Abbasiler yıktı.

• “Maristan” adı verilen hastaneler inşa ettiler.

• Not: Karahanlıların Bimaristan akıl hastahanesidir.

AKŞİTLER (İHŞİTLER) (935-969)

• Akşit: nur yüzlü demek.

• Bir Tevaif-i Müluk devletidir.

• Muhammed bin Toğuç tarafından Mısır’da kuruldu.

• Mısır’da kurulan ikinci Türk devletidir.

• Hicaz bölgesine hâkim olan ilk Türk devletidir.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 36 / 169

• Yöneticisi Türk halkı Kıpti ve Arap olduğu için kısa sürede

yıkılmışlardır.

• Bu devleti Fatimiler yıktı.

• Not: Kütüphaneleri bir devlet harikası olan “Fatımiler” dir.

MEMLÜKLÜLER (1250-1517)

• Veraset sistemi diğer Türk devletlerinden farklıdır. Kut yok.

Komutanlarda başa geçer.

• Resmi dili Arapçadır.

• Kölemen emiri Aybey, Eyyubilere son vererek Memlük

Devleti’ni kurdu.

• Memlük Sultanı Baybars, Anadolu’yu işgal ederek

Suriye’ye giren Moğolları, Ayn-ı Calut Savaşı (1260) ile

Elbistan Savaşlarıyla (1277) ilk defa mağlup etmeyi

başarmıştır. Bu yenilgi ile Moğolların ilerleyişi durdu.

Baybars Haçlılarla da mücadele etti.

• Baharat yoluna hâkim olan Memlükler kısa sürede

zenginleştiler.

• Moğollardan kaçan Abbasi halifesini koruyarak, halifeliği

devam ettirdiler.

• Memlükler, Hicaz su yolları meselesinden dolayı, fatih

döneminde Osmanlı Devleti ile ilk kez karşı karşıya geldiler.

Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim, Mercidabık (1516) ve

Ridaniye (1517) Savaşlarını yaparak Memlüklere son

vermiştir.

• Baybars Camii ve Kalavun Camii en önemli eserleridir.

EYYUBİLER (1174-1250)

• ▪ Haçlı saldırıları karşısında zor durumda kalan Fatımiler,

Nureddin Mahmut Zengi’den yardım istediler.

• Zengi, Şirkuh komutasında bir ordu göndererek Mısır’a

hâkim oldu.

• Şirkuh ölünce, bu orduda bulunan Selahattin Eyyubi,

Fatimi egemenliğine son vererek Mısır’da yönetimi ele aldı.

Zengi ölünce de Mısır’da bağımsız bir devlet kurdu.

• Haçlılar ile Hıttin Savaşını (1187) yaparak, Kudüs, Suriye,

Filistin, Musul’u ele geçirdi. Haçlıları orta doğudan temizledi.

• Selahattin, sağlığında ülkeyi ailesi arasında paylaştırdı.

Selahattin’in ölümünden sonra devlet küçüklü büyüklü

devletlere ayrıldı. Bunlardan en büyüğü Mısır’da kurulan

Eyyubi Devleti’dir.

• Kölemenlerin komutanı Aybey, Eyyubi devletini yıktı.

• Not: Eyyubiler ordularını Oğuz ve Kıpçak Türk’lerinden

meydana getirir ve bunlara Memluk (Kölemen) adını

verirlerdi.

• İbni Meymun bu devlette yaşamıştır.

• Avrupalı şövalyeler “arma” sistemlerini Eyyubilerden

aldılar. Kıpçak Türkleri bu devlete hizmet etmiştir.

DİĞER TÜRK DEVLETLERİ

AKKOYUNLULAR (1370-1502)

• Kara Yülük Osman Bey tarafından kurulmuştur.

• 1402 Ankara savaşından sonra Osmanlı’ya rakip oldu.

• En güçlü zamanlarını Uzun Hasan zamanında yaşadılar.

• Avrupa’da “Küçük Türk” lakabını Fatih’ten ayırt etmek

için kullanmışlar.

• Uzun Hasan Osmanlı Devleti Padişahı Fatih ile Otlukbeli

Savaşı’nı yaparak yenilmiştir (1473).

• Otlukbeli savaşından sonra zayıflayan Akkoyunlu Devleti,

Şah İsmail tarafından yıkıldı.

• Kuran-ı Kerim’i Türkçe’ye çevirmişlerdir.

• Dede Korkut Hikâyelerini yazıya geçirmişlerdir.

• Dönemin bilim insanı Ali Kuşçu hem Akkoyunlar’da hem

de Fatihin daveti üzerine Osmanlı Devleti’nde yaşamıştır.

• Balbal dikme geleneğini devam ettirmişlerdir.

Akkoyunlularla Karakoyunluların ortak özelliğidir.

KARAKOYUNLULAR (1380-1460)

▪Bayram Hoca, Erzurum, Erciş ve Musul dolaylarını alarak

devletini kurdu.

▪Karakoyunlular, Azerbeycan’ı Türkleştirdiler, Artuklula- ra

son verdiler ve devlet teşkilatında İlhanlıları kendilerine örnek

aldılar

▪En tanınmış hükümdarı Kara Yusuf’tur.

▪Timur ile mücadele eden Karakoyunlular, Osmanlılara

sığınarak Ankara Savaşına neden oldular.

▪Akkoyunlular tarafından yıkıldı.

SAFEVİLER (1501-1732)

• Şah İsmail tarafından İran’da kurulan Şii karakterli bir

devlettir.

• Akkoyunlular'dan Azebaycan'ı alan Şah İsmail, 1509'da

Bağdat'ı ele geçirdi.

• 1510 yılında Özbek Hanı Şibani'yi Merv yakınlarında ağır

bir yenilgiye uğratarak sınırlarını Ceyhun nehrine kadar

genişletti.

• Anadolu'da Şii propagandasını gittikçe artırması, Osmanlı

Hükümdarı Yavuz Sultan Selim'i harekete geçirdi. 23 Ağustos

1514 yılında Çaldıran'da yapılan savaşı kaybeden Şah İsmail,

ölümüne kadar (1524) bir daha toparlanamadı.

• Şah İsmail’in yerine geçen Şah Tahmasb (1524 -1576),

saltanatı süresince doğuda Özbekler, batıda da Osmanlılar ile

mücadele etti.

• Onun ölümü ile bir süre devam eden karışıklıklardan sonra

hükümdar olan I. Abbas dönemi (1587-1628) Safevilerin en

parlak dönemidir.

• Özbeklere ve Osmanlılara karşı başarılar yanında pek çok

alanda ilerlemeler kaydedilmiştir. Daha sonraki dönemler

Osmanlılarla uzun süren mücadeleler, taht kavgaları ve iç

çekişmelerle geçmiştir.1732 yılında Afşarlar'dan olan Nadir

Şah'ın iktidarı ele geçirmesiyle İran'da Safevi Hanedanı

yıkılmış Afşar Hanedanı başlamıştır.

• Nadir Şah, doğuda Türkistan ve Hindistan’da büyük fetihler

yapmıştır. 1779 yılında kurulan Kaçar Hanedanı ile İran'da

Türk hakimiyeti 1925 yılına kadar kesintisiz devam etmiştir.

HARZEMŞAHLAR (1097-1231)

• Merkezi Ürgenç (Gürgenç) olmak üzere Harezim’de

kuruldu. Kurulduğu yerden ismini aldı.

• Kendisini Büyük Selçuklu Devleti’nin devamı olarak gördü.

• Yassıçimen Savaşı’nı (1230) ASD’ye karşı kaybetti.

• Otrar Faciası’nı yaşadı. 12331 (Moğollar tarafından)

(Ürgenç haritadan silindi)

• İlhanlılar tarafından yıkıldı.

TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE

KÜLTÜR ve UYGARLIK

• Emevilerin, Arap olmayan Müslümanları küçük görme

politikası Mevali Politikası’dır.

• Kâğıdın ilk defa Çin dışında Semerkant’ta üretimine

başlandı. İleride Semerkant Medresesi’nin açılmasını

sağladı.

• İlk Müslüman Türk boyu Karluklular’dır.

• İlk Müslüman Türk devleti İtil Bulgarları’dır.

• İlk Orta Asya Müslüman Türk devleti Karahanlılar’dır.

• İslamiyeti resmi bir din olarak kabul eden ilk Türk

devleti İtil Bulgarları’dır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 37 / 169

• İslamiyeti resmi bir din haline getiren ilk büyük Türk İslam

Devleti Karahanlılar’dır.

Türk-İslam Kültürünün Ortaya Çıkışı

• Talaş Savaşı’ndan sonra İslamiyet, Türkler arasında hızla

yayılmaya başladı.

• X. yüzyıldan itibaren Türklerin İslam medeniyetinin etkisi

altındaki bölgelere yerleşmesiyle Türk ve İslam kültürleri

etkileşim sürecine girdi.

• Uzun bir süreçte gerçekleşen bu etkileşim neticesinde her iki

kültürün değerlerini de bünyesinde barındıran “Türk-İslam

kültürü” ortaya çıktı.

Türk-Cihan Hâkimiyeti

• İlk Türk devletlerindeki; Türk Cihan hâkimiyeti ülküsü

ise “Cihat” anlayışıyla birleşerek “İslamiyet’in dünyaya

hâkim olması” şekline dönüşmüştür.

Devlet Halk İçindir

• İlk Türk devletlerinde görülen” ülkenin töreye uygun ve

adaletli yönetilmesi”, “Devlet halk içindir” anlayışı Türk

İslam devletlerinde de devam etmiştir.

DEVLET YÖNETİMİ

• Türkler Müslüman olduktan sonra da devlet yönetimi ile

ilgili geleneklerine devam ettiler. Devlet hanedan ailesinin

ortak malı (veraset sistemi) sayılıyordu.

• Sultandan sonra yerine oğlu hükümdar olurdu. (Taht

kavgaları ve Ülüş sistemi görülür.)

• Ülke hanedanın ortak malı sayıldığı için erkek üyelerin

mücadeleleri bu dönemde de devam etmiştir.

• İkili teşkilat görülür. (Selçuklularda Tuğrul ve Çağrı beyler)

• İlk imparatorluk: Gazneliler

• Anadolu Selçuklularında en büyük şehzadenin başa geçeceği

kabul edilse de buna uyulmadığı da olmuştur.

• Devlet adamları tahta kimin geçeceği konusunda etkili

olmuştur.

• Devletin başında Sultan, Han, Hakan ünvanlı bir hükümdar

bulunurdu.

• Karahanlı Devleti kurulduğu coğrafya itibari ile Türk

Devlet anlayışını aynen sürdüren bir devletti. Hükümdarlar da

“kara” ünvanı kullanılıyordu.

• Sultan ünvanını ilk kullanan Türk Hükümdarı Gazneli

Mahmut (Sultan Mahmut) olmuştur.

• Türk İslam Devletlerinde hükümdar eşi olan hatunlar

(Katun) devlet memurlarını tayin eder veya görevden

alabilirdi. Bazı hatunların iktaları, kendilerine ait divanları,

sarayları hatta başkentleri bile vardı.

• Devlet işleri Büyük Divan (Divan-ı Saltanat) denilen yerde

görüşülüp karara bağlanırdı. Sultandan sonra en yetkili devlet

adamına “Vezir” denirdi. Divana Vezir başkanlık ederdi.

• Divanın alt kademeleri vardı. Her alt kademede ayrı bir iş

görülürdü.

• Ülkeler kolay yönetim için eyaletlere ayrılmıştı.

Eyaletlerde melikler görev yapardı.

• Hükümdarların çocukları (şehzadeler) “Melik-Şıhne-Tigin”

ünvanı ile Atabey’lerin gözetiminde eyaletlere vali olarak

atanırdı.

• Atabey, şehzadenin askerlik, yönetim ve eğitim bakımından

yetişmesini sağlardı.

• Not: Ülkenin hükümdar ailesinin ortak malı sayıldığı

düşüncesi bütün Türk Devletlerinde kabul görmüş ortak bir

düşünce idi. Bu anlayış taht kavgalarına ve Türk devletlerinin

kısa sürede yıkılmalarına neden olmuştur.

• Sultandan sonra en yetkili kişi Vezirdi. Sultanın eşi

“Hatun” da yönetimde söz sahibi idi.

• Anadolu Selçuklu Devleti, Büyük Selçuklu Devletini örnek

almıştır. Anadolu Selçuklu Devletinde hükümdarlar “Sultan”

unvanını kullanmışlardır.

• Anadolu Selçuklu Devletinin başkenti önce Süleyman şah

döneminde İznik iken sonra I. Kılıçarslan döneminde Konya

olmuştur.

• İllerde emniyet ve güvenlik işlerine “Subaşılar”, adalet

işlerine “Kadılar” bakardı.

Atabeylik Sistemi

• İslamiyet’ten önceki Türk devletlerinde uygulanan atabeylik

sistemi, İslamiyet’ten sonra kurulan Türk devletlerinde de

devam ettirilmiştir.

• Selçuklu şehzadelerini eğiten, iyi bir yönetici ve komutan

olarak yetişmesini sağlayan bilgili, tecrübeli görevlilere

“Atabey” denilmiştir.

• Atabeyler, bir yere yönetici tayin edilen şehzadelerin

yanında gönderilerek şehzadelere danışmanlık yaparlardı. Bu

sistemle şehzadelerin iyi bir devlet adamı olarak yetişmeleri

sağlanmıştır.

• Şehzadelerin yanında önemli bir etkinliğe sahip olan

atabeyler, merkezi otoritenin zayıfladığı dönemlerde

bağımsızlıklarını ilan ederek devletin parçalanmasına neden

olmuşlardır.

• Büyük Selçuklu Devleti’nin zayıflaması üzerine

Azerbaycan’da İldenizoğulları, Musul ve Halep’te Zengiler,

Şam’da Böriler, İran’da Salgurlular gibi atabeylikler ortaya

çıkmıştır.

Siyasi Liderliğin Selçuklulara Geçmesi

• Emeviler ve Abbasiler döneminde halifeler hem siyasi hem

de dini işleri idare ederdi. Büyük Selçuklulara kadar İslâm

Dini’ni kabul eden devletlerin hükümdarları halifenin yüksek

otoritesini tanımaktaydılar.

• Bu kural 1058 tarihinde Abbasi Halifesi temsil ettiği siyasi

otoriteyi bir törenle Selçuklu Sultanı Tuğrul

Bey’e devretti. Böylece İslâm tarihinde ilk defa resmen dini

ve siyasi otorite birbirinden ayrıldı.

• Merkezi yönetim;

o Hükümdar

o Saray

o Hükümet’ten oluşmuştur.

HÜKÜMDAR

Kut Anlayışı

• İlk Türk devletlerindeki “kut” inancı İslamiyet kabul

edildikten sonra İslami bir anlam kazanarak “Allah’ın takdiri

veya nasibi” olarak yorumlanmıştır.

• Kut’un belli bir hanedana verildiği düşüncesi aynen devam

etmiştir.

• Örneğin Timur, Oğuz Han soyundan gelmediği için han ya

da sultan unvanı almayarak sadece “emir” unvanı almıştır.

• Kut anlayışı devam ediyor.

• Göktanrı’nın adı “Allah” olarak değişti.

• Kut Anlayışı Türkiye Cumhuriyeti ile son bulacak.

Hükümdarların Nitelikleri

• Cesur, kahraman, akıllı, bilgili,

• Halkını refah içinde yaşatan,

• Hukuk yoluyla halkı adil idare edip birlik ve diriliği

sağlayan,

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 38 / 169

• Devleti emniyete alıp fetihler yapan,

• İnsan onurunu koruyan,

• Halkına eşit davranan

Hükümdarın Yetkileri

• Hükümdarın geniş yetkileri vardı.

• Saray, hükümet, ordu ve adalet olmak üzere dört

müessesenin de başı olarak yasama, yürütme, yargı yetkileri

hükümdarın şahsında toplanmıştı.

• Sultanın belirli kurallar dâhilinde bildirdiği emirler, kanun

hükmünde olup herkes itaat etmek zorundaydı.

Hükümdarın Görevleri

• Ordulara kumanda etmek

• Vezirleri ve yüksek memurları tayin etmek

• Divan-ı Mezalim’e başkanlık yapmak (En yüksek mahkeme)

• Halkın refah seviyesini yükseltmek

Hükümdarlık Sembolleri

o Kılıç

o Yay

o Örgin (taht)

o Otağ(Saltanat Çadırı)

o Para bastırmak (Sikke)

Eklemeler:

• Hutbe okutmak

• Menşur (Halife onayı)

• Berat (atama onayı)

• Hilat giymek (hediyelerin tümü)

• Sancak (alem)

• Tuğ (bayrak)

• Nevbet (davul)

• Tıraz(elbise)

• Tuğra (mühür)

• Çetr (Şemsiye-gölgelik)

• “Sultan” Unvanını tarihte ilk defa Gazneli

Mahmut kullanmıştır.

• Selçuklular ilk dönemlerde bey, melik ve emir unvanlarını

kullanmaktayken, Melikşah’tan itibaren Sultan-ı

Azam (büyük sultan) unvanını almaya başlamışlardır.

• Hilat ve tıraz (elbise) giymek ve hutbe okutmak

İslamiyet’in kabulüyle hükümdarlık alameti olmuştur.

• Menşur, Hilat, Tıraz, Ünvan: Halife tarafından verilirdi.

Hükümdarlık Unvanları

o Han

o Hakan

o İlig

o Erkin

o Kara

Eklemeler

o Bey

o Padişah

o Sultan

o Sultan-ı Azam

o Melik

o Şah

o Key

• Han, Hakan, Kara, Karahan; Karahanlılar

• Sultan; Gazne, Selçuklu, Memlük

• Sultan-ı Azam; Selçuklularda

• Anadolu Selçuklu Hükümdar Ünvanları: Keykubat,

Keyhüsrev, Keykubat

• Key: Farsça, kelime anlamı “Sultan”dır.

SARAY

Saray ve Bölümleri

• Saray; hükümdar ve ailesinin oturduğu, devletin idare

edildiği ve devlet adamlarının yetiştirildiği yerdir.

• Saray; başlıca şu kısımlardan oluşurdu,

o Harem; hükümdar ve ailesinin oturduğu yere harem denirdi.

o Selamlık; devletin idare edildiği merkeze selamlık denirdi.

o Enderun; devlet memurlarının yetiştirildiği yere Enderun

denir.

Kapu/Bargah/Babı Ali/Devlet Kapısı

• Karahanlılarda saraya; Kapu,

• Selçuklularda Dergâh veya Bargah,

• Osmanlılar’da ise Babıali denmiştir.

SARAY GÖREVLİLERİ

• Türk- İslâm Devletlerinde sarayda hükümdarın resmi ve özel

işlerinden sorumlu, doğrudan hükümdara bağlı birçok görevli

bulunurdu.

• Güvenilir kişiler arasından seçilen bu kişiler çoğunlukla

yüksek rütbeli subaylardan oluşmaktaydı.

HACİP

• Karahanlılar ve Selçuklularda hükümdar ve vezirden sonra

protokol bakımından devlet yönetiminde üçüncü sırada yer

alırdı.

• Hükümdar ve Vezirden sonra gelen en yetkili kişidir.

• Hükümdar ile devlet, Hükümdar ile Halk arasındaki ilişkileri

düzenler.

• Devlet ile vatandaş arasında arabulucu (Yusuf Has hacip)

• Uygun gördüklerini Divan-ı Mezalim’e (Sultanın huzuruna)

çıkarıyor.

• Karahanlılar “uluğ hacip” Selçuklular ise “büyük

hacip” unvanını alan bu kişiler sarayın her türlü işlerinden

sorumluydular.

• “Gulam Sistemi”ne göre sarayda yetişen yüksek rütbeli

subaylar arasından belirlenen bu kişilerin görevleri;

o Hükümdar ile halk, hükümdar ile hükümet arasındaki

ilişkileri düzenlemek

o Haksızlığa uğrayanları Divan-ı Mezalim’e çıkarmak

o Elçileri kabul ederek ilgilenmek

o Törenlerde ve toplu kabullerde protokolü düzenlemek

o En bilgelisine; Has Hacip, Uluğ Hacip, Hacib-ül Hüccap

denir. Dışarıdan gelen elçileri kabul ediyor.

o Not: “dar” sözcüğün sonundaysa Türkçedeki “cı-ci” eki

anlamına gelir. (Yapan-eden) Eğer başına gelirse “kurum”

anlamı taşır.

SARAY ve DEVLET GÖREVLİLERİ

• Alemdar: Bayrağı taşır. Savaşlarda bayrak ve sancağı taşır.

• Abdâr: hükümdarın temizliği ile ilgilenir.

• Camedar: Hükümdar ve ailesinin elbiseleriyle ilgilenir.

• Emir-i ahur(ilbaşı): Atların bakım ve terbiyesi ile ilgilenir.

Ahır görevlisi

• Emir-i Candar: Muhafız komutanı. Hükümdarı ve Sarayı

korur.

• Emir-i Şikâr: Hükümdarın av işlerini tertip ve tanzim eder.

• Emir-i Çaşnigir: Hükümdarın yiyecekleri ile ilgilenir.

• Emir-i Dad: Örfi Hukuk

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 39 / 169

• Hânsâlar (aşçı başı): Saray mutfağı ve hükümdarın sofrası

ile ilgilenir.

• Hares emiri: Devlete ve hükümdara karşı suç işleyenleri

yakalayıp cezalandırır.

• Kadı: Şeri Hukuk

• Kadıleşker: Askeri Hâkim

• Kad’ül Kudat: Kadıların Başkanı

• Silahdâr: Hükümdarın silahla ile ilgilenir.

• Şarabdâr (idişçi başı): Hükümdarın içecekleri ile ilgilenir.

Ziyafetlerde içecekler ile ilgilenir.

• Taşdar: Hükümdarın temizlik işleri ile ilgilenir.

• Vekil-i hâss: Saraya ait bütün işlerle ilgilenir.

• Vezir-i azam: Sultanın yardımcısı

Taşrada (köy, kaza, nahiye ve vilayet)

• Atabey: Meliklerin eğitiminden sorumlu olan kişidir. İlk

Türk Atabeyi: Vezir Nizam-ı Mülk

• Amid: Askeri vali, Sivil Yönetici

• Amil: Selçuklularda vergi toplayan kişidir.

• İğdiş: Devlet ile vatandaş arasında arabulucu (Muhtar)

• Melik: Hanedan üyesi vali, Hükümdarın oğlu

• Muhtesip: Belediye işleri, ölçü ve tartı aletleri kontrolü

o 1.Belediye işlerinden sorumludur.

o 2.Çarşı ve Pazar’ı denetler.

• Şıhne: Askeri Vali

• Meliküs Sevahil: (Sahillerin komutanı) Deniz kuvvetleri

komutanı

• Subaşı: Güvenlik Komutanı

• Şurta: Jandarma

• Ulak: Postacı

• Yuğruş: Karahanlılarda Vezir

Başkentler

• Karahanlılar: Karabalgasun, Semerkand

• Gazneliler: Gazne

• Büyük Selçuklu: Merv, Nişabur

• Tolunoğulları, İhşitler, Eyubiler, Memlükler: Kahire

• Anadolu Selçuklu: İznik, Konya

HÜKÜMET

VEZİR

• Türk-İslam devletlerinde devlet yönetiminde hükümdardan

sonra en etkili kişi olan vezir bütün memleket işlerinden

sorumluydu.

• Vezir hükümdar adına devleti yönetmekteydi.

• Vezirlerin tayini bizzat hükümdar tarafından yapılırdı.

• Bu nedenle vezirler icraat ve faaliyetlerinde doğrudan

doğruya hükümdara karşı sorumluydu.

• Vezirlerin kendilerine ait divanları bulunur ve

buna Divân’ül Vezaret (vezirlik divanı) adı verilirdir.

• Vezirler bilgi ve kültür bakımından iyi yetişmiş kimseler

arasından seçilirdi.

o Karahanlılarda vezire; “Yuğruş”,

o Gaznelilerde hâce-i buzurg,

o Selçuklularda Vezir-i Azam,

o Osmanlılarda Sadrazam denmiştir.

Vezirlerin Görev ve Yetkileri:

• Divandan hükümdar gibi fetva çıkarabilir

• Devlet görevlilerini tayin edebilir

• Azledebilir (uzaklaştırma, görevden alma)

• Savaş zamanında hükümdarla birlikte savaşlara katılırlardı.

DİVAN

• Devlet meselelerinin görüşülerek karara bağlandığı yere

divan denirdi. Hükümet meseleleri büyük divanda

görüşülürdü.

• Karahanlılarda buna; Divan-ı Ali,

• Gaznelilerde Divan-ı Vezaret,

• Selçuklularda “Divan-ı Saltanat,

• Türkiye Selçuklularında divana Divan-ı Ala,

• Osmanlılarda Bab-ı Ali denmiştir.

Divanın Görevleri

• Divana gelen davaları karara bağlamak

• Dış işlerle ilgili bürokratik işleri yürütmek

• Hükümdar ve devletin maliyesini düzenlemek

Divanın Başlıca Bölümleri

• Divan-ı Ali (Divan’ı Ala- Divan-ı Vezaret): Devlet

meselelerin görüşüldüğü yer. Mali ve genel yönetim işleriyle

ilgilenir, Bugünkü anlamda hükümet (bakanlar kurulu)’ tir.

Başkanı Vezir-i Azam’dır.

o Divanı Saltanat: Asıl büyük meclis. Sultan başkandır.

o Niyabet Divanı: Sultan yokken bir vekil başkanlık yapar.

(Naip)

Alt Divanlar

• Divan-ı İnşa (Tuğra): İç ve dış yazışmaları yönetir. Tuğra

çeker. Yazışma ve dışişleri. Başkanı Tuğrai

• Divan-ı İstifa: Mali işlerle ilgilenir. Devletin gelir ve

giderleri bu divanda tutulurdu. Başında bulunan devlet

adamına Agıcı denilirdi. Başkanı Müstevfi.

• Divan-ı İşraf: Mali ve idari işleri kontrol ve teftiş eden

divandır. Devletin iç haberleşme ve gizli haber alma işleri ile

ilgilenirdi. Başında müşrif bulunurdu

• Divan-ı Arız (Arz): Askeri işlerle ilgilenir, başında Emir-i

Arz bulunurdu.

• Divan-ı Pervane: İkta (Dirlik) topraklarını dağıtır. Başında

bulunana “Pervaneci”dir.

• Not: İlk İkta toprağı Tokat’tadır.

• Divan-ı Berid: Haberleşme ve posta işleri teşkilatı

• Divanı Mezalim: Temyiz mahkemesi. Başkanlığını

hükümdarın yapmış olduğu ağır siyasi suçlara bakan

mahkemeye Divan-ı Mezalim denirdi.

Gaznelilerde

Divan-ı Risalet: Hükümdarın iç ve dış resmi yazışmalarını

yapar. Başında Sahib-i Divan-ı Risalet bulunur

Divan-ı Vekâlet: Hükümdar ve ailesine ait mali işlerle

ilgilenir. Başında Vekili Has bulunur.

HUKUK

• İlk Türk-İslam hukukunun oluşmasında;

o İslam’ın getirdiği esaslar

o Oğuzların kabile gelenekleri

o Uygur, Akhun ve Sasani gelenekleri

• İlk Türk-İslam devletlerinde hukuk şer’i ve örfi

hukuk olmak üzere ikiye ayrılırdı.

• Şer’i (Dini) Mahkeme, adalet ve hukuk işlerine kadılar

bakardı. Kadıların başında bulunan ve tayin işlerini

yürütenlere Kadıu’l-Kudat denirdi.

• Örfi hukuk davalarına ise Emir-i Dad bakardı.

• Ordu içindeki anlaşmazlıklara “Kadıasker” (kazasker)

bakardı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 40 / 169

ORDU (SÜ)

• Türk Devletlerinde ordu sürekli olarak önemini korumuş bir

kurumdu. Türk Devlet anlayışında ve Türk Milleti’nin

kültüründe ordu kavramı her zaman için büyük önem

taşımıştır.

• İslam öncesinde olduğu gibi, İslam sonrası da Türk

Devletleri’nde ordu büyük önem taşımaya devam etti.

• Karahanlı Devleti’nde ordu çeşitli Türk boylarından

oluşuyordu. (Karahanlı Devleti kuruluş itibari ile tamamen

Türk özelliği taşıyan bir devlettir.)

• Onlu sisteme göre ordularını teşkilatlandıran Karahanlılar

da orduyu Subaşı denilen ordu komutanı idare ederdi.

• Gazne ordusu; köleler, düzenli birlikler, eyalet askerleri,

ücretli askerler ve gönüllülerden oluşurdu. Gazne ordusunda

başka uluslardan askerler de bulunurdu. Çoğunlukla atlı

birliklerden oluşan Gazne ordusunda, filler de kullanılırdı.

Gazne ordusu farklı milletlerden oluşuyordu. Bu durum

Gaznelilerin kısa sürede yıkılmasına neden olmuştur.

• Büyük Selçuklu Devleti’nde Türk ordusu çok daha gelişmiş

ve büyümüştür.

• Savaşlarda en çok kullanılan taktik “Turan Taktiği” idi.

• Büyük Selçuklu ordusu altı ayrı bölümden oluşuyordu.

Bunlar:

1. Gulaman-ı Saray (Kapıkulu-Hassa Ordusu): Çeşitli

milletlerden toplanan kölelerin özel bir eğitimle saray için

yetiştirilmesi ile oluşmuş

2. Hassa Askerleri: Çeşitli Türk boylarından oluşan atlı

askeri birliklerdir.

3. Melik ve Vali askerleri: Melikler ve valilerde savaş

zamanı emrindeki askerlerle Sultan’ın ordusuna katılırdı.

4. Bağlı Devlet ve Beyliklerin Askerleri: Büyük Selçuklu

Devleti’ne bağlı devlet ve beylikler de savaşa zamanı Büyük

Selçuklu Devleti’ne asker verirlerdi. (Ermeni ve Gürcü

krallıkları gibi)

5. Türkmenler: Göçebe olarak yaşayan Türkmenler savaş

ortamına her an hazır bulunurlar ve gönüllü olarak Sultan’ın

ordusuna katılırlardı.

6. Sipahiler: İkta (toprak sahibi) olanların, gelirlerinin bir

bölümü ile beslemek zorunda oldukları askerleridir. Buna göre

ülke toprakları vergi gelirlerine göre bölümlere ayrılırdı. Bu

bölümlere ‘İkta’ denirdi. Bu toprakları işleyen çiftçiler,

devlete vermeleri gereken vergiyi “Sipahi”ye verirlerdi.

Sipahi de gelirinin bir bölümü ile atlı asker yetiştirirdi.

• İkta sistemi ile;

• Yöneticilere maaş karşılığı verile toprak geliri. Mülkiyet

devletin işletme hakkı çiftçinindir.

o Devletin hazinesine yük olunmadan, düzenli bir ordunun

(İkta askeri-Sipahi) kurulması sağlanmıştır.

o Bulundukları bölgelerin güvenlikleri, ikta sahiplerinin

yetiştirdiği askerler tarafından sağlanmıştır.

o Devlet maaş vermekle uğraşmaz.

o Toprağa dayalı köle sisteminin oluşması önlenmiştir. Toprak

ağalığı ve kölelik görülmez.

o Üretimde süreklilik ve artış sağlanmıştır.

• Bu sisteme Osmanlı Devleti döneminde “Tımar “adı

verilmiştir.

• Not: “İkta” sistemi ilk defa Büyük Selçuklu Devleti Veziri

olan “Nizam’ül- Mülk” tarafından uygulanmıştır.

TOPRAK YÖNETİMİ

• İlk Türk-İslam devletlerinde toprakların çoğu devlete aitti.

Devlete ait arazilere miri arazi denirdi.

• Türk –İslam Devletlerinde ülke toprakları yönetim

bakımından beş ayrı bölüme ayrılmıştı. Bunlar

o Has Toprakları: Vergi gelirleri Sultan’a ait topraklardır.

o İkta Toprakları: Gelirleri, Hizmet ve maaş karşılığı olarak

kumandanlara, askerlere ve devlet adamlarına bırakılan

topraklarıdır.

o Mülk Toprakları: Kişilere ait topraklardır. Sahibi toprağı

istediği gibi kullanma hakkına sahiptir.

o Haraci Topraklar: Müslüman olmayan halkın elindeki

topraklardır. Bu toprakları işlemelerinden dolayı devlete vergi

verirlerdi.

o Vakıf Toprakları: Okul, hastane gibi sosyal kurumların

ihtiyaçlarını karşılamak için devlet tarafından bu kurumlara

verilen topraklardır.

Vakıf Sistemi

o Hayır ve sosyal yardımlaşma kurumudur.

o Vakıf malı satılıp alınamaz, miras bırakılamaz.

• İslami bir kurumdur. Vakıflardan vergi alınmaz

Devlet Gelirleri

• Devlet gelirleri vergiler, Ganimetler (1/5 Hums veya

Pençik), Tuzlalar, Madenler, Ormanlar, Bağlı beylik ve

devletlerden alınan gelirler ve Hediyelerden oluşmaktaydı.

Şeri (Dini Vergiler)

• Öşür: Müslüman çiftçilerden alınan 1/10 oranındaki ürün

vergisi. (Aşar).

• Haraç: Gayrimüslim çiftçilerden alınan 1/5 oranındaki ürün

vergisi.

• Cizye: Gayrimüslim erkeklerden alınan askerlik (baş)

vergisi.

• Not: O zamanlar Zekât bir vergidir.

Örfi Vergiler

• Gümrük Vergisi

• İhtisap: Ruhsat vergisi

• Bac: Pazar yeri vergisi

• Ağnam: Hayvan vergisi

• Çift Vergisi: Toprağı sürme vergisi

• Çift Bozan: Toprağını sürmeyenlerden alınan vergi

• Avarız Vergisi: Olağanüstü durumlarda alınan vergi

• Not: Selçuklularda vergiye esas olan toprak birimi: Çift-i

Avamil

DİN ve İNANIŞ

• Türkler Müslüman olduktan sonra hayatlarının her

safhasında İslam’ı esas aldılar. Cihat anlayışıyla geniş

coğrafyalara ulaştılar.

• Türkler İslam dinine girdikten sonra bu dinin

liderliğini üstlenmişlerdi. İslam dinini geniş alanlara yaymak

için fetih hareketlerine girişmişler ve Türkler sayesinde

İslam dini çok geniş alanlara yayılmış ve bir dünya dini haline

gelmiştir.

• Bugün, Pakistan, Hindistan, Afganistan, Balkanlar gibi

coğrafyalarda İslam dininin yayılması Türkler sayesinde

olmuştur.

• Türkler İslam dininin daha çok Sünni- Hanefi ekolünü

benimsemişlerdir. (Hanefi mezhebine Türk mezhebi

de denmektedir.) Sünni İslam anlayışı yaymak ve korumak

için mücadele etmişlerdir. (Nizam’ül- Mülk’ün açmış olduğu

Nizamiye medreselerinin amacı Sünni İslam anlayışını

korumak ve geliştirmekti.)

• Türkler arasında Sufilik (Tasavvuf) anlayışı da oldukça

gelişmiştir. Sufilik hareketi sonucunda birçok tarikat ortaya

çıkmıştır. Bunların başlıcaları; Rufailik, Kadirilik,

Kübrevilik, Yesevilik, Ekberilik’tir.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 41 / 169

• Bunlardan Yeseviliğin kurucusu bir Türk –İslam alimi olan

Hoca Ahmet Yesevi’dir. Hoca Ahmet Yesevi İslam

Dininin Türkistan’da (Orta Asya) yayılmasında çok önemli bir

role sahiptir. Bugün dahi Türkistan’da Hoca Ahmet Yesevi,

bütün Türk boyları tarafından kutsal kabul edilmektedir.

YAZI, DİL ve EDEBİYAT

• Karahanlı Devleti’nde resmi dil Türkçe idi. Resmi yazılar

Uygur alfabesi ile yazılıyordu.

• Karahanlılar önemli birçok eser yazılmışlardır. Divan-ı

Lügatü’t-Türk, Kutadgu Bilig, Atabet’ül Hakayık, Divan-ı

Hikmet, Satuk Buğra Han Destanı gibi.

• Kaşgarlı Mahmut, Araplara Türkçeyi öğretmek ve

Türkçenin üstünlüklerini göstermek amacıyla “Divan-ı Lügat

it Türk” ü yazmıştır.

• İlk Türk İslam Medresesi Karahanlı Devleti Tamgaç Buğra

Han zamanında yapılan Semerkant Medresesi’dir.

• Dünyanın ilk burslu öğrencilik sistemini Karahanlılar

başlattılar.

• Gazne Devleti’nde; bilim ve eğitim dili olarak Arapça,

edebiyat dili Farsça, halk, ordu ve sarayda ise Türkçe

konuşuluyordu. Bu dönemin en önemli eseri Firdevsi’nin

Şehname’sidir.

• Büyük Selçuklu Devleti’nde eğitim ve bilim dili Arapça,

edebiyat ve resmi dil Farsça, halk ve orduda ise Türkçe

konuşuluyordu. Bu dönemde; Ömer Hayyam

rubaileriyle, Enveri kasideleriyle Nizamülmülk ise

Siyasetnamesiyle meşhurdur.

• Büyük Selçuklu Nişabur Medresesi, Büyük Selçuklu

Devleti'nin İlk Medresesidir.

• Büyük Selçuklu veziri Nizam’ül Mülk, Alp Arslan’ın emri

ile “Nizamiye Medreselerini” kurmuştur. Nizamiye

Medresesi, İlki Nişabur'da / en ünlüsü Bağdat'ta açıldı.

• Büyük Selçuklu Devletinde 2. bir medresenin (Nizamiye

Medresesinin) açılma nedeni

o Bilim insanı yetiştirmek

o Devletin memuru ihtiyacını karşılamak

o Zararlı fikir akımlarına karşı fikir üretebilmek. (Hasan

Sabbah’ın başlatmış olduğu Bâtınilik faaliyetlerine karşı fikri

fikriyle yok etmek için Gazali buranın başına geçmiştir.)

o Bâtıniliği ortadan kaldıran İlhanlılar’dır.

• Anadolu Selçuklu devletinde bilim dili Arapça, edebiyat ve

devletin resmi dili Farsça idi.

• Mevlâna Celaleddin-i Rumi eserlerini (Divan-ı Kebir,

Mesnevi, Fih-i Mahif) Farsça, Yunus Emre (Risaletün

Nushiye) Türkçe yazmıştır.

• Hacı Bektaş Veli: Makalat.

• Ali Şir Nevai: Muhakemetül Lügateyn, Türkçe -Farsça

karşılaştırması. Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu

anlatmaya öalışmıştır.

• Karamanoğlu Mehmet Bey, Türkçe’yi ilk kez resmi dil

ilan etmiştir.

• Özetle; Türk İslam devletlerinde genel olarak resmi dil

Farsça, bilim dili ise Arapça idi. Yalnız Karahanlılarda

Türkçe hem resmi dil hem de bilim dili olmuştur.

• Not: Resmi dillerin, eğitim dilinin ve edebiyat dilinin

Türkçeden farklı olması Türkçenin gelişimini yavaşlatmıştır.

• Danişmentliler: Yağıbasan Medresesi, Anadolu'da kurulan

İlk Medrese

• Eğitim ile ilgili bazı terimler;

• Öğrenci: Danişment

• Öğretmen: Müderris

• Diploma: İcazetname

• Molla: Fıkıh/İslami ilimlerde yetişen en üst öğretmen

• Kitabın yazarına: Müellif

• Eser: İçinde yazdıklarına

• Telif, Kitabı

• Mücellid: Kitap ciltleyene denir.

• Müstensih: Kitabı eliyle çoğaltanlara/ yazanlara denir.

• Hakkah: Mühür sanatı ile uğraşanlara

EKONOMİK HAYAT

• Tarım, zanaat ve hayvancılık önemli geçim kaynaklarıdır.

Ticaretin gelişmesi için kervansaraylar yapmışlardır.

• Devletlerin gelir kaynakları Öşür, haraç, cizye, gümrük

vergileri, madenlerin işletilmesinden elde edilen gelirler ve

ganimetler idi.

• Türk –İslam Devletlerinde ekonomik hayat Büyük Selçuklu

Devleti zamanında büyük bir gelişme gösterdi. Ticaret yolları

üzerine “Hanlar” ve “kervansaraylar” inşa edildi.

• Alaaddin Keykubat ticareti canlandırmak için zarara uğrayan

tüccarın zararını ödeyeceğini açıklamıştır.

• Belirli meslek gruplarından esnaflar bir araya gelerek Lonca

Teşkilatlarını oluştururlardı. Lonca teşkilatlarının bir çatı

altında toplanmasıyla Ahi Teşkilatları oluşurdu.

Ahilik Teşkilatı:

• Ahilik, Türkiye Selçuklu Devleti döneminde (XIII. yüzyılda)

ortaya çıkmış, esnaf ve zanaatkarların ticari hayatını

şekillendiren sosyal bir teşkilattır. Aynı zamanda tarikat

sayılır tasavvufi özelliği vardır.

• Ahi Evran tarafından kurulmuştur.

• Zaviye: Toplandıkları ve hizmet ettikleri yer.

• Ahiliğin amacı ve felsefesi Ahi Evran’ın “Letaf-i Hikmet”

kitabından öğrenilir.

• Gayrimüslimler giremez.

• Esnafların başında olana “Şeyh” veya “Pir” adı verilir.

• Girit ve Hansa teşkilatlarına da Müslümanlar alınmamıştır.

• Esnaflar “Ahidname”ye uymak zorundadır.

• İhtiyaca göre mal üretimi yapılır. Denetim yapar.

• Mesleki eğitim verilir. (Sonunda İcazetname-diploma-

verilir) (Usta -Çırak)

• Esnaf ile devlet arasından bağ kurar.

• Esnaflar arasında dayanışmayı arttırır.

• Ortak sandıkta para toplanır ve yeni dükkân açanlara verilir.

• Çalışma ruhsatı verir. (Gedik usulü)

• Fiyatları belirler. (Narh)

• Gerektiğinde cihata (savaşa) katılır.

• Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı’nın kurmuş olduğu teşklatın adı

“Bazıyan-ı Rum” (Anadolu Kadınları)

• Fatma Bacı’nın sözü “Kadınlar; Aşınıza, Eşinize ve İşinize

dikkat edeceksiniz.”

• Bu teşkilat;

o Esnaflar arasında dayanışmayı sağlamıştır.

o Mesleki eğitim sonucunda çırak, kalfa ve usta yetiştirerek

bunlara diploma vermiştir.

o Üyelerinin dini, ahlaki ve diğer alanlarda bilgilerinin

artırılmasına çalışmıştır.

o Üretim kalitesinin artırılmasına ve fiyatların ayarlanmasına

çalışmıştır.

o Moğol istilasından sonra Anadolu’da huzur ve güvenliği

sağlamaya çalışmıştır.

SOSYAL HAYAT

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 42 / 169

• Halk göçebeler, köylüler ve şehirliler olmak üzere üçe

ayrılırdı. Göçebeler hayvancılıkla, köylüler tarım ve

hayvancılık ile şehirliler ise ticaret ve sanatla uğraşırlardı.

• İlk Müslüman Türk devletlerinde halk genellikle

geleneklerine bağlı bir yaşam sürüyordu. İslam dinî ile

uyuşmayan âdetler kaldırıldı.

• Türk töresi halkın yaşamında belirleyici oldu. Türk olmayan

uluslar devletin hoşgörüsü sebebiyle kendi kültürlerini devam

ettirebildi.

• Toplum içerisinde sosyal sınıf ayrımları ve ayrıcalıklı

sınıflar yoktu.

• Ancak meslek grupları kendi aralarında çeşitli teşkilatlar

kurmuşlardı. Lonca adı verilen bu teşkilatlarda aynı mesleği

yapanlar kendi aralarında birlik kurarak bir denetim

mekanizması oluşturmuşlardır.

• Toplumda sıkı bir yardımlaşma duygusu hâkim idi.

Yardımsever insanlar bir araya gelerek vakıflar kuruyorlardı.

• İmarethane: (İmar’ı sil “ethane”)

• Aşevi Tabhane: (Tab: misafir demektir) Misafirhane

• Debbağhane: (Debbağ: Deri demek) Dericilik

• Kapan: Tek bir cins malın satıldığı yerdir.

• Bedesten: Kapalıçarşı’dır. Her türlü ticari mal satılır.

• Sebil: Çeşme

• Tutmaç: 11.yy. da Türklerin Milli Yemeğinin adıdır.

(Genellikle Ramazan’ın ilk günü yapılır)

• Kümbet: Anıt mezar. Siyasiler veya Siyasilerin eşleri yatar.

(Dikey şeklinde yapı)

• Türbe: Dini şahsiyetlerin mezarı. (Türbeler yataylamasına

uzun yapı)

• Külliye: Toplu yapılar (İçinde; İmarethane, Kütüphane,

Hamam, Medrese ve ortasında Caminin bulunduğu yapı)

• Arasta: Çarşı

• Bargah: Saray

• Tekke: Din öğretilen kurumlardır. Zaviye: Tekkenin

küçüğüdür.

• Hastane: Dar’ül afiye, Maristan (Tolunoğullarında) ve

Bimaristan (Bimarhane, Karahanlılarda Akıl Hastahanesi),

Dar’ül sıhha

BİLİM VE SANAT

Dini Bilimler

• Kıraat: Kuran okuma

• Tefsir: Açıklanması

• Meal: Çeviri

• Kelam ve akaid: Din felsefesi

• Fıkıh: İslam hukuku

• Megazi: Hz. Muhammed’in Savaşları

• Siyer: Hz. Muhammed’in Hayatı

• Dünyanın

• 1. Öğretmeni: Artisto kabul ediliyor.

• 2. öğretmeni: Farabi.

• 3. öğretmeni İbni Sina kabul ediliyor.

• Karahanlılar döneminde Türkistan’da bulunan Semerkant,

Buhara, Kaşgar gibi şehirler önemli bilim ve sanat

merkezleri olmuştu.

• Büyük Selçuklu Devleti döneminde açılan Nizam’ül- Mülk

medreseleri de İslam medeniyetinde büyük öneme sahiptir.

• Selçuklu Devleti Nizamiye medreseleri açılmıştır. Bu

okullar dünyanın ilk üniversitesi sayılmaktadır.

• Müslüman Türk devletlerinde yetişen bazı önemli bilim

adamları;

• Harezmî,

• Gazali,

• Ömer Hayyam,

• İbn-i Türk,

• İbn-i Heysem,

• İbn-i Nefis,

• Cezeri,

• İbn-i Haldun

o Farabi- Felsefe (Muallim-i Sani)

o İbn-i Sina –Tıp (Avicenna)

o Uluğ Bey- Astronomi

o Biruni – Matematik-Trigonometri

o Ali Kuşçu- Astronomi

Farabi (Muallim-i Sani)

• Muallim-i Sani: İkinci öğretmen demektir.

• Avrupa’da tanınan ismi “Al-Phoribius”

• Kitapları:

• Kitabül Musiki (Dünya tarihinde yazılmış ilk modern müzik

kitabıdır.)

• İhsa’ül Ulüm (İlimleri sınıflandıran kitaptır. Sosyoloji,

Psikoloji, Felsefe gibi)

• El Medinet’ül Fazıla (Erdemli Şehir) Birleşmiş Milletler

fikrini savundu.

• Türk-İslam Dünyasında Pozitif Bilimleri başlatmıştır. Tıp ve

Astronomiyle uğraşmıştır.

Gazali

• Bağdat’taki Nizamiye Medreselerinin Rektörü Gazalidir.

Zararlı fikir akımlarına karşı fikir üretmiştir.

• (Hayatı boyunca Haşşaşilik faaliyetlerinin fikri yönünü

çürütmekle uğraşmıştır.)

• Asarül Bakiye adlı eserinde Türk dünyası hakkında bilgiler

verdi.

Biruni / Beyruni (El-Üstad)

• Yer çekiminin varlığını Newton’dan önce söylemiştir.

Jeodezi ilmini buldu. Dünyanın çağını hesapladı.

• Gazneli Mahmut “Sarayımın en değerli hazinesi” diye

Biruni’den bahsetmiştir.

İbni Sina (Avicenna)

• İnsanın içinde bir kurt vardır. Bu kurt insanı hasta eder. Bu

kurdu günümüzde görmek imkânsızdır.” Diyerek mikrobun

var olduğunu bizlere bildirdi.

• El Kanun-u Fit Tıp (Avrupa’da ders kitabı olarak okutuldu)

• Kitabü’ş Şifa

Zekeriya Er-Razi

• İbn-i Sina’dan sonra Avrupa’da en fazla tanınan Doktor

Zekeriya Er-Razi’dir.

• Çiçek ve kızamık hastalığının farkını buldu. “El Havi

Ansiklopedisi” 17.yy’a kadar ders kitabı olarak okutuldu.

Fezari

• (Feza: Uzay demektir.)

• İslam dünyasının astronomi ile uğraşan ilk bilim insanıdır.

• Usturlab adı verilen bir aletle “Güneş ve Ay tutulmalarını”

hesap etmiştir.

Cabir Bin Hayyam (Geber)

• Modern Kimyanın kurucusudur.

• Alaşımlardan yapay altın elde etmeye çalışmıştır.

• İlk defa hassas teraziyi kullanmıştır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 43 / 169

• Asitletle uğraşmıştır.

• Kitab-ül Kimya adında eser yazmıştır.

• Atomun parçalanabileceğini ilk öne süren bilim insanıdır.

İbni Rüşt (Avereos)

• Her zaman aklı ön planda tutmuştur.

• Aristo’yu Avrupalılara anlatmıştır.

• Felsefecidir.

Harezmî (Algorisma)

• Cebir’in kurucusudur. (İbn-i Türk’te uğraştı).

• Hisabül Ceb vel Mukabele (Matematik ve üzerine

denklemler)

• Sayıların yanlarına Sıfır (0) yazmayı bulmuştur.

Abdullah İbni Firnan

• Dünya tarihinde ilk uçuş denemesini yapmış.

• Dikkat: eğer başarı derse Ahmet Çelebi.

İlim İnsanları: (tasavvuf insanları)

SANAT

• Türk –İslam Devletlerinde gelişen başlıca sanat dalları,

çinicilik, minyatür, tezhip, ebru, süsleme, hat, oymacılık,

kakmacılık ve mimaridir.

• Hat: Hat sanatı ile uğraşana “Hattat” denir. Amasyalı

Yakut (Bilinen ilk büyük Türk Hattatı) En gelişme gösteren

sanattır.

• Minyatür: Resmin yerini minyatür sanatı almıştır.

• Minyatür: herhangi bir resmi küçültme demektir.

Perspektife dikkat edilmez.

• Kişiler statülerine bağlı olarak büyüklük ve küçüklükle

çizilir. (Sultan 5 cm ise, Vezir 4 cm, Halk 2 cm gibi) Tasvir

sanatıdır.

• Uğraşana “Müssavver” veya “Nakkaş” denir.

• Cezeri yapmış olduğu mekanik tasarımları “Otomato”

adında kitabında toplamıştır.

• Tezhip: Altınlamak, yaldızlamak anlamına gelir. Kitap

süsleme sanatıdır.

• Ayrıca; Ebru sanatı, Telkâri, Malakari, Vitray (cam

süsleme), Madencilik, Ahşap işlemeciliği ve oymacılığı,

kakmacılığı, Çinicilik, Dokumacılık gelişme göstermiştir.

Mimari ve Sanat

• Türkiye Topraklarında en fazla esere sahip olan devlet

Anadolu Selçuklu Devleti’dir.

• İstanbul, Edirne, Bursa ve Trabzon’u ilk fethedenler

Osmanlı olduğu için orada Osmanlıların eseri vardır. Ya da

Paşa/Yeşil/Sultan varsa Osmanlınındır. Bunlar ve D-DSMA

dışında kalan tüm eserler ASD’ye aittir.

• Çifte/Alaaddin derse ASD’nin eseridir.

• Türklerin İslam mimarisine katkıları Kubbe, Kümbet

(Türbe) ve Kemer yapıları şeklinde olmuştur.

Dini Mimari:

• Cami, Minare, Mescid, Külliye (Çok amaçlı yapı. Cami

eksenli.), Kümbet (Türbe), Takke, Zaviye, Dergâh, Medrese

(Okul)

Askeri Mimari:

• Hisar (Kale), Kule, Burç, Kışla, Tersane, Sur

Sivil Mimari:

• Saray, Köşk, Han, Hamam, Kervansaray, Ribat

(Kervansaray koruma binası), Bedesten (Kapalı Çarşı), Kapan

(Toptan satış yeri), Menzil (Ticaret yolu), Köprü, Sebil,

Şadırvan, Şifahane, Darüşşifa, Darülafiye, Tabhane (Tıp

Okulu), Bimarhane (Akıl Hastanesi), İmarethane (Aşevi)

Yapı malzemesi olarak

• Taş, ahşap, Kerpiç kullanılmıştır.

• Taş, Çini, Vitray ve Fresk süslemeleri o dönemde yoğun

olarak yapılmıştır.

Mimari: “Türk üçgeni”

• Günümüze kadar kalan eserler;

• Karahanlılar: Arap Ata Türbesi, Ayşe Bibi Türbesi

• Gazneliler: Zafer Kuleleri, Leşker-i Bazaar Cami

• Büyük Selçuklu Devleti: İran’da (Tebriz, Nişabur,

Tarhan) bulunur.

• Diyarbakır Ulu Cami’ye eklemeler yapılmıştır

İlkler

• İlk Han: Alay Han (ilk kervansaray)

• İlk Camii: Alaaddin Cami

• İlk Medresesi: Kayseri Koca Hasan Medresesi

• İlk Hastahanesi: Gevher Nesibe Darüşşifası

• 2014’te restoresi tamamlanıp 1175 ASD eseri yıkılmaktan

kurtulmuştur. Kültür ve Turizm Bakanlığı Cumhurbaşkanı’nın

(Abdullah Gül) isteğiyle ASD’nin bütün eserleri yıkılmaktan

kurtulmuştur.

MOĞOL DEVLETLERİ

TİMURLULAR (1370-1507)

• Timur (Timurlenk- Aksak Timur), Orta Asya, İran,

Hindistan, Azerbeycan (Çağatay Devletinin topraklarında)

devletini kurmuştur. Başkenti Semerkant’tır.

• Timur, Altın Orda Devleti’ni yıkmıştır. Bu durum Rusların

güçlenmesine yol açtığından Türk dünyası için zararlı oldu.

• Timur, Osmanlı Devleti Sultanı, Yıldırım Bayezit ile

Ankara Savaşını yaptı ve Osmanlı Devleti’ni ağır bir

yenilgiye uğratarak, Yıldırım’ı esir aldı (1402).

• Timur’dan sonra Şahruh ve Uluğ Bey geçti. Uluğ Bey

matematikçi ve Astronomdu.

• Ali Şir Nevai; Muhakemetü’l Lugateyn adında yazdığı

eserinde Türkçe’nin Farsçadan üstün olduğunu ispat etmeye

çalışmıştır. Kendisi Çağatay Türkçesi’nin en büyük şairi

kabul edilir.

• Ali Kuşçu, Uluğ Bey, Ali Şir Nevai, Hüseyin Baykara

bunlar Timur zamanında yaşamış önemli bilim insanlarıdır.

• Özbekler, Timur Devleti’ni yıktılar.

BABÜRLÜLER (1526-1858)

▪Timur hanedanından Babür Şah, Kuzey Hindistan,

Afganistan’da devletini kurdu. Başkenti Agra’dır.

▪Babür Şah “Babürname” isimli eseri yazmıştır.

▪Babür Devleti, medeniyet adına en parlak zamanını Şah

Cihan zamanında yaşamıştır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 44 / 169

• Şah Cihan, kaybettiği karısı Mümtaz Mahal (Nur Banu

Sultan) adına Hindistan’ın Agra kentinde Taç Mahal adlı

mimari yapıyı yaptırmıştır.

▪İngilizler bu bölgeye hâkim olarak, Babür Devleti’ne son

verdiler.

MOĞOLLAR (1196 -1227)

• Temuçin (Cengiz Han), Moğolistan’da devletini kurmuştur.

Devletin başkenti, Karakurum’dur.

• Cengiz Han, Çin’e saldırı yaparak Pekin’i aldı.

• Moğolları bir bayrak altında toplamıştır.

• Cengiz Han, Harzemşahlar ve Karahitaylar ile savaşarak

onları ortadan kaldırmıştır.

• Cengiz Han, ülkeyi dört oğlu arasında paylaştırdı. Cengiz

Han’ın ölümünden sonra yerine Ögedey Kağan geçti.

Oğulları devlet birliğini sağlayamadılar ve devlet

o Altın Orda, İslamiyete geçmiştir.

o İlhanlılar, İslamiyete geçmiştir. Abbasilere son verdiler.

o Çağatay İslamiyete geçmiştir.

o Kubilay Hanlığı, Budizm dinine geçmiştir. Çinde

kurulmuştur. Ünlü seyyah Marco Polo ziyaret etmiştir.

• Olmak üzere dörde ayrıldı.

• Not: 1- Moğolların batı seferleri sırasında birçok Türkmen

Moğolların önünden kaçarak Anadolu’ya girdi. Bu durum

Anadolu’nun Türkleşmesini hızlandırmıştır.

• Not: 2- Moğolların yönetiminde Türkler önemli rol oynadığı

için bu devlete Türk- Moğol Devleti de denir.

ALTIN ORDA DEVLETİ (1227-1502)

• Batu Han (Cengiz Han’ın torunu) tarafından, Karadeniz’in

kuzey doğusunda kurulmuştur. Başkenti Saray şehridir.

• Berke Han zamanında İslamiyet’i kabul ettiler.

• İlhanlılar ile mücadele etti.

• Özbek Han zamanında devlet en güçlü zamanını yaşadığı

gibi ülke tamamen Müslüman olmuştur.

• Rusya’nın güneye inmesini önlemişlerdir.

• Timur, Altın Orda üzerine sefer yaparak başa Kutluk’u

geçirmiştir.

• Bu olaydan sonra devlet; Kazan, Kırım, Nogay, Buhara,

Hive, Kasım Hanlıkları kurulmuştur.

KÜLTÜR VE MEDENİYET

1-Devlet Yönetimi

• Moğollar Türkler ile yaşadıkları için Türk kültür ve

medeniyetinden etkilenmişlerdir.

• Moğollarda hükümdarlık babadan oğla geçer ve Cengiz

Han’ın koyduğu yasalara göre yönetilirdi. (Cengiz Yasaları)

• Moğollar da hükümdarın başkanlık yaptığı bir “Kurultay”

isimli bir meclis vardı. Kurultay’da devlet işleri görüşülür ve

devletin başına geçecek kişinin hanlığı onaylanırdı.

• Timur Han soyundan olmadığı için Han yerine Emir

ünvanını kullanmıştır. Timur ordu teşkilatında da fillerden

yararlanmıştır.

• Babür Devleti’nin başındaki olan Hükümdarlar, Padişah

ünvanını kullanmışlardır.

• Memlüklerde hükümdarlık saltanat şeklinde değildi. Güçlü

olan her komutan sultan olabilme hakkına sahipti.

2-Din ve İnanış

• Moğollarda birden çok din ve inanış anlayışı vardı.

Totemizm, Şamanizm, Budizm ve Hristiyanlık bunlardan

birkaçıydı.

• Şamanizm de din adamlarına Şaman ya da Kam denirdi.

Bunlar dini törenleri yönetirdi.

• Berke Han zamanında, Altın Orda Devleti İslamiyet’i

kabul etti.

3-Yazı Dil ve Edebiyat

• O dönemden kalma en ünlü eser Reşidüddin tarafından

yazılan “Moğolların Gizli Tarihi” isimli eserdir. Bu eserde

Moğolların yaşam biçimleri ile ilgili bilgiler verilmiştir.

• Altın Orda Devleti ve Çağatay hanlığı zamanında Türkçe

daha da gelişmiştir. Doğu Türkçe’sine “Çağatayca” edebiyata

da “Çağatay Edebiyatı” denilmiştir.

• Çağatay edebiyatının en önde gelen ismi Ali Şir Nevai’dir.

Ali Şir Nevai, Türk dilinin Farsça’dan üstün olduğunu

göstermek için “Muhakemetü’l Lügateyn” (iki dilin

karşılaştırılması) adlı eserini yazdı.

• Babür, “Babürname” adlı eseri yazmıştır.

4-Sosyal ve Ekonomik Yaşam, Bilim-Sanat

• Moğollar göçebe bir hayat yaşarlardı.

• Moğollarda sosyal yapı; Han ve ailesi, Noyanlar, askerler,

halk ve köleler diye sınıflanırdı.

• Timur Devleti hükümdarı Ulug Bey, astronomi ve

matematikle uğraşmış, rasathane yaptırmıştır.

• Şah Cihan, Taç Mahal’i yaptırmıştır.

ANADOLU’DA İKİNCİ BEYLİKLER DÖNEMİ

UÇLARDA HAYAT ve BEYLİKLER

• 1243 Kösedağ Savaşı’ndan sonra Anadolu Selçuklu

Devleti’nin Moğol hakimiyetine girmesi üzerine, uc beyleri

serbest hareket etmeye ve Anadolu Selçuklu sultanlarını

tanımamaya başladılar.

• Anadolu’nun batısında yoğunlaşan beyliklerin nüfus ve

askeri gücünü Moğolların baskısından kaçan Türkmenler

oluşturuyordu.

• Moğolların hakimiyetini kabul etmek istemeyen uc beyleri

ve aşiret beyleri bağımsızlıklarını ilan ederek Türkiye’de

“Beylikler Dönemi”nin başlamasına neden olmuşlardır.

• Anadolu’da Söğüt ve Domaniç çevresinde Osmanlılar,

Konya ve çevresinde Karamanoğulları, Kütahya ve çevresinde

Germiyanoğulları, Balıkesir çevresinde Karesioğulları, İzmir

ve Aydın çevresinde Aydınoğulları, Manisa’da

Saruhanoğulları, Sinop ve Kastamonu’da Candaroğulları,

Muğla’da Menteşeoğullurı, Maraş’ta Dulkadiroğulları ve

Adana’da Ramazanoğulları beylikleri kurulmuştur

Anadolu Türk Beyliklerinin Genel Özellikleri

• Türkiye Selçuklularının zayıflamasından sonra Anadolu’nun

batısında kurulan beylikler, Anadolu Türk tarihinin kesintisiz

olarak devam etmesini sağlamışlardır.

• Orta Anadolu’da yoğunlaşan Selçuklu kültür ve sanatını

Anadolu’nun uç bölgelerine taşıyarak yaygınlaşmasını ve

devamını sağlamışlardır.

• Her beylik kendi sınırları içinde bayındırlık hareketlerine

önem vermiş ve beylik merkezleri birer kültür merkezi haline

gelmiştir.

ANADOLU’DA KURULAN II. BEYLİKLER

Karamanğulları (1256-1487)

▪Konya, Karaman civarında kurulmuştur. Beylikler içerisinde

en güçlü olanıdır.

▪Karamanoğlu Mehmet Bey ilk kez Türkçe’yi resmi dil ilan

etti.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 45 / 169

▪Karamanoğulları kendilerini Selçuklunun mirasçısı gibi

gördüğü için Osmanlı Devleti ile en çok mücadele eden beylik

olmuştur.

Germiyanoğulları (1299-1429)

▪Kütahya, Tavşanlı civarında Germiyanoğlu Yakup Bey

tarafından kurulmuştur.

▪Yakup Bey’in vasiyeti üzerine savaşmaksızın II. Murat

döneminde Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Karesioğulları (1304-1360)

▪Karesi Bey tarafından Balıkesir ve Çanakkale civarında

kurulmuştur.

▪Orhan Bey döneminde Osmanlıya katıldı. Osmanlıya katılan

ilk beyliktir. Beyliğin donanması Osmanlı donanmasının

temelini oluşturur.

Candaroğulları (İsfendiyaroğulları) (1292-1461)

▪Batı Karadeniz de kurulmuştur.

▪Venedik ve Cenevizler ile mücadele etti.

Hamitoğulları (1300-1423)

▪Dündar Bey tarafından Isparta, Burdur civarında kuruldu.

▪I. Murat beyliğin bir kısım topraklarını satın aldı

Aydınoğulları (1308-1426)

▪Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından Aydın ve İzmir civarında

kuruldu.

Menteşeoğulları (1261-1424)

▪Menteşe Bey tarafından Muğla ve Fethiye civarında kuruldu.

Saruhanoğulları (1313-1410)

▪Saruhan Bey tarafından Manisa ve Akhisar çevresinde

kurulmuştur.

Dulkadiroğulları (1337-1515)

▪Karaca Bey tarafından Maraş, Elbistan civarında kurulmuştur

▪Yavuz Sultan Selim tarafından 1515 Turnadağ Savaşıyla

Osmanlıya bağlandı. Osmanlıya bağlanan son beyliktir.

Beyliğin Osmanlıya bağlanması ile Anadolu Türk birliği

sağlanmıştır.

Ramazanoğulları (1353-1608)

Adana

Osmanoğulları (1299-1922)

Osman Bey tarafından Söğüt ve Domaniç’te kuruldu.

OSMANLI DEVLETİNİN KURULUŞ DÖNEMİ (1299-

1453)

❖ Anadolu’da Durum

▪Kösedağ Savaşı ile Anadolu Selçuklu Devleti’nin Moğol

hakimiyetine girmesiyle Anadolu’da siyasi birlik bozulmuş ve

pek çok beylik kurulmuştu.

▪Bu beylikler Anadolu Selçuklu Devleti’nin yerini almak için

birbiri ile mücadele etmeye başladılar.

▪Osmanlılar beylikler ile mücadele etmek yerine Bizans ve

Balkan Devletleri ile mücadele ettiler.

❖ Bizans ve Balkanlarda Durum

▪Sırpların ve Bulgarların saldırıları Bizans’ı büyük ölçüde

yıpratmıştır.

▪Bizans karışıklık içerisinde idi.

▪Komutanlar imparator olmak için çeşitli entirikalar

çeviriyorlardı.

▪Bu dönemde Balkanlar karışıklık içinde idi.

▪Balkan Devletleri arasındaki mezhep farklılıkları

karışıklıkların temel sebebini oluşturmaktaydı.

❖ Osmanlı Beyliği’nin Büyüme Nedenleri

1-Anadolu, Bizans ve Balkanların durumu

2-Osmanlının kurulduğu coğrafi konum

3-Beylikler arası mücadelelere girmemeleri

4-Ahilerin, şeyhlerin desteğini almaları

5-Takip ettikleri siyaset (İskân, tahrir vb.)

6-Cihat politikası gütmeleri

• Anadolu, Bizans ve Balkanların durumu

• Osmanlının kurulduğu coğrafi konum

• Beylikler arası mücadelelere girmemeleri

• Ahilerin, şeyhlerin desteğini almaları

• Bizans’ın taht karışıklığı içinde olması

• Bizans tekfurlarının (vali) merkezi dinlememesi

• Yüzyıl Savaşları’nın yaşanması (İngiliz-Fransa)

• Merkezi otoritesinin güçlü olması

• Yetenekli padişahların başa geçmesi

• Tımar, iskân ve istimalati iyi uygulaması

• (İstimalat: kalp kazanma)

• Tımar; göçebe Türkleri yerleşik yaşama geçirmek.

• İskân; göçebe Türkleri göç ettirmek

❖ Osmanlıların Anadolu’ya Yerleşmesi

▪Osmanlı Beyliği, Oğuzların Kayı boyundandır. Kayılar

Malazgirt Savaşından sonra Anadolu’ya geldiler.

▪I. Alaaddin Keykubat, Kayıları Ankara yakınlarındaki

Karacadağ yöresine yerleştirdiler. Daha sonra Kayılar,

Ertuğrul Gazi komutasında Bizans’tan Söğüt ve Domaniç’i

alarak burayı yurt edindiler. Böylece bir uç beyliği haline

geldiler. (Düşman devletlerinin sınırlarındaki Selçuklu

topraklarına uç beyliği denmekteydi.)

▪Ertuğrul Gazi’nin ölümünden sonra uç beyliği görevi oğlu

Osman Bey’e geçti.

OSMAN BEY DÖNEMİ (1299-1324)

• İlk olarak Karacahisar’ı (1298) arkasından Bilecik,

Yarhisar, İnegöl, Köprühisar ve Yenişehir’i aldı.

• Osmanlı ilerleyişini durdurmak isteyen Bizans ile

Koyunhisar (Bafeon) Savaşı’nı yaptı (1302). Bu savaş

Osmanlı ile Bizans arasındaki ilk savaştır.

• Bilecik alındı ve merkez yapıldı. Buradaki demir madeni

işleyerek ordunun silah ihtiyacı karşılanmıştır. İlk defa vergi

alındı.

• Not 1: İlk para Osman Bey döneminde basılmıştır. Osmanlı

Beyliği bu dönemde bir devlet haline gelmiştir.

• İlk defa kadı ataması yapıldı. (İlk kadı: Dursun Fakih)

• Osman Bey’in, Şeyh Edebali’nin kızını alması din

adamları ve halkın Osmanlıya olan desteğini artırmıştır.

• Osmanlı’ya Destek Verenler;

o Gaziyan-ı Rum

o Abdalan-ı Rum (Dervişler, Ozanlar)

o Bacıyan-ı Rum (Anadolu Kadınları)

o Ahiler

o Alperenler (yiğit, gözü pek, hiçbirşeyden korkmayan)

ORHAN BEY DÖNEMİ (1324-1362)

• İlk Sultan ünvanını kullanan Orhan Bey’dir.

• Bursa’yı alarak başkent yapmıştır. (1326)

• Orhan Bey’in İznik’i kuşatması Bizans ile Palekenon

(Maltepe- Eskhisar) Savaşı’na neden olmuştur. (1329)

Orhan Bey bu zafer ile İznik ve İzmit’i (1327) almıştır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 46 / 169

Böylece Bizans’ın Anadolu’daki tüm toprakları Osmanlılara

geçmiştir.

• İznik Başkent yapıldı.

• Orhan Bey, Karesi Beyliği’ne son verdi. (1345) Böylece

Anadolu’da Türk birliği kurma çalışmaları ilk kez bu

dönemde başlamış oldu. Karesi donanması Osmanlılara

geçmiştir. Bu donanma ile de Osmanlılar Rumeli’ye geçmiştir.

• Orhan Bey, Bizans tahtını ele geçirmek isteyen

Kantakuzen’e, oğlu Süleyman Paşa komutasında ordu

göndererek, onun imparator olmasını sağladı. Buna karşılık

Bizans’tan Çimpe Kalesini aldı. (1353) Çimpe Kalesi

Osmanlıların Rumeli’de aldığı ilk topraktır.

• Süleyman Paşa Rumeli’de fetih hareketlerine devam ederek

Marmara kıyılarını ele geçirdi.

• Süleyman Paşa Ankara’yı aldı. (1354)

❖ Not:

1. Yaya ve müsellem adında ilk düzenli ve sürekli ordu

kuruldu.

2. Fethedilen yerlere Kadı ve subaşılar atandı.

3. İznik’te ilk Osmanlı Medresesi açıldı.

4. Osmanlı’da ilk divan teşkilatı bu dönemde kuruldu.

5. Osmanlı’da ilk kez vezirlik teşkilatı bu dönemde kurulmuş

ve Alaaddin Paşa ilk Osmanlı veziri olmuştur.

I. MURAT DÖNEMİ (Hüdavendigar) (1362-1389)

▪Orhan Bey’in ölümü ile Ahiler’in eline geçen Ankara’yı geri

aldı.

▪Hamitoğulları Beyliğinden Akşehir ve Beyşehir satın aldı.

▪Germiyan Beyinin kızı ile oğlu Yıldırım’ı evlendirerek

Kütahya-Tavşanlı gibi yerleri çeyiz olarak aldı.

▪Karamanoğulları’na ilk kez sefer yaptı.

▪Rumeli’de Rum ve Bulgar kuvvetlerini Sazlıdere Savaşında

yenerek Edirne’yi ele geçirdi (1363).

▪Türklerin Edirne’yi almaları üzerine Sırplar, Bulgarlar,

Macarlar, Eflaklılar birleşerek, Osmanlılar ile Sırpsındığı (I.

Çirmen) Savaşını yaptılar (1364). Bu savaş Osmanlı

Devleti’nin Haçlılar ile yaptığı ilk savaş ve ilk zaferdir. Bu

zafer sonucunda Bulgar Krallığı Osmanlı’ya vergi vermeyi

kabul etti.

▪Osmanlının Balkanlarda ilerlemeye devam etmesi üzerine,

Balkan Devletleri yeniden birleşerek Osmanlı ile II. Çirmen

(II. Meriç) Savaşını yaptı (1371). Bu savaşı da Osmanlı

kazandı.

• ▪Osmanlının Ploşnik’te yenildi (İlk yenildi). (1388) Bu

yenilgiden cesaret alan Haçlılar Osmanlı ile I. Kosava

Savaşını yaptı (1389). Osmanlı devleti bu savaşı kazandı. I.

Murat savaş meydanında gezerken bir Sırp askeri tarafından

şehit edildi. (Ilk ve son).

• İlk defa bu savaş sırasında top kullanıldı.

Hüdavendgar lakabını kullandı.

❖ Not:

1. İlk kez Yeniçeri Ocağı kuruldu.

2.İlk kez Tımar Sistemi uygulanmaya başlandı.

3. Topçu Ocağı kuruldu.

4.Rumeli Beylerbeyliği kuruldu ve yönetime Lala şahin Paşa

getirildi.

5.Osmanlılar ilk kez topu, I. Kosava Savaşında düşmanı

korkutmak için kullandılar.

6.Osmanlı devleti tam teşkilatlı hale gelmiştir.

7. Vezir-i azamlık, kazaskerlik ve defterdarlık kuruldu.

• İlk kez Veraset sisteminde değişiklik yaptı.

• İlk kez Enderun Mektebi kuruldu (Edirne)

YILDIRIM BAYEZİT DÖNEMİ (1389-1402)

▪Saruhan, Aydın, Menteşe ve Germiyan Beyliklerini

topraklarına kattı.

▪Osmanlı tarihinde ilk kez İstanbul’u kuşatmıştır.

Kuşatmayı kolaylaştırmak için Anadolu Hisarını (Güzelce

Hisarı) yaptırdı. Karamanoğulları saldırıları, Niğbolu Savaşı

ve Timur tehlikesi yüzünden kuşatmalara ara verdi.

▪Bizans’ın kışkırtmaları ve Türkleri Balkanlardan atmak için

Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya’nın da katıldığı büyük bir

Haçlı Ordusu Osmanlı Devleti ile Niğbolu Savaşını yaptı

(1396).

Niğbolu Savaşının Sonuçları

-Bulgar Krallığı ortadan kaldırıldı.

-Haçlıların gücü kırıldı.

-İstanbul kuşatmalarına tekrar başlandı.

-Halife yıldırım’a “Sultan-ı İklimi Rum” (Anadolu Sultanı)

ünvanını verdi.

▪Karamanoğullarına son vererek Anadolu Türk Birliğini

sağlamıştır.

▪Timur ile Ankara savaşını yaptı (1402)

Ankara Savaşının Nedenleri

1-Timur’un Sivas’ı yağmalaması

2-İki hükümdarın da cihan hükümdarı olmak istemesi

3-İki hükümdar arası sert mektuplaşma

4-Karakoyunlu Kara Yusuf’un Yıldırım’a sığınması

5-Beyliklerin Timur’u kışkırtması

Ankara Savaşının Sonuçları

1-İhanete uğrayan Osmanlı mağlup oldu

2-Esir düşen Bayezit buna dayanamayarak ölmüştür.

3-Anadolu birliği dağılmış beylikler yeniden kuruldu.

4-Kardeşler araları taht kavgaları başladı. (Fetret Devri)

5-İstanbul’un alınması geçikti.

• Anadolu Türk siyasi birliği sona erdi. (Tekrar beylikler

kuruldu) (Karesioğulları, Kadı Eretna hariç)

• İstanbul’un alınması 50yıl gecikti.

• Anadolu tahrip edildi. İlk defa bir Osmanlı Sultanı düşmana

esir düştü.

• Fetret Devri’ne girildi. (Fasıla-i Saltanat) (1402-1403)11

sene

• Mustafa Çelebi Timur tarafından Semerkant’a götürülmüştür

• Savaşın ardından toplanan ganimetlerle Bursa Ulu Camii

başlatıldı (Mimarı: Ali Neccar)

• Niğbolu Zaferi sonunda Halife, Yıldırım’a “Sultan-ı İklim-

i Rum” (Anadolu Diyarının Sultanı) ünvanını vermiştir

• Anadolu Türk siyasi birliğini geniş ölçüde sağlayan ilk

Osmanlı padişahıdır.

• İlk defa darüşşifa (hastane) açtırdı. (Bursa)

• İstanbul’u kuşatan ilk Osmanlı padişahıdır. (1391-1401

yılları arasında 4 kez)

• Not: Bu kuşatmalara yardımcı olması için Güzelcehisarı

(Anadolu Hisarı) yaptırmıştır

FETRET DEVRİ (1402-1413)

▪Süleyman, İsa, Musa ve Mehmet kardeşler arasında süren 11

yıllık mücadele dönemine fetret devri denir.

▪Mücadeleyi Çelebi Mehmet kazanarak devleti yeniden

kurmuştur.

▪Bu dönemde Avrupa dan saldırı olmamasının sebebi Yüzyıl

savaşları dır.

▪Balkanlarda adil bir yönetim izlendiği için Balkanlarda da

isyan çıkmamıştır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 47 / 169

(ÇELEBİ) I. MEHMET DÖNEMİ (1413-1421)

▪Fetret devrinden sonra devleti tekrar topladı için I. Mehmet,

Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu sayılır.

▪Anadolu Türk birliğini yeniden kurmaya çalıştı.

▪Venedikliler ile ilk deniz savaşı (Çalıbey-Lâpseki)

yapılmış ve bu savaş kaybedilmiştir. (1416)

▪Timur’un Semerkant’a götürdüğü Şehzade Mustafa,

Timur’un ölümünden sonra Anadolu’ya dönerek isyan etmiş

ise de kaybetmiş ve Bizans’a sığınmıştır.

• ▪Dini nitelikli bir isyan olan Şeyh Bedrettin İsyanı çıkmış.

Bu isyan bastırılmıştır. (Şeyh Bedrettin’in kitapları:

Bedrettinilik, Varidat) Bu isyan bastırılmıştır.

• İlk defa Surre Alayları oluşturuldu.

II. MURAT DÖNEMİ (1421-1451)

▪Bizans’ın kışkırttığı Şehzade Mustafa İsyanı bastırdı ve onu

öldürdü. (Düzmece Mustafa Olayı)

▪Aydınoğulları ve Menteşeoğulları beyliklerine tekrar son

verildi.

▪Karamanoğulları ve Candaroğulları ile mücadele edilmiştir.

▪Germiyanoğulları toprağı II. Yakup Bey’in vasiyeti üzerine

Osmanlılara katıldı.

▪II. Murat Haçlılar ile Edirne Segedin Antlaşmasını imzaladı

(1444). Bu anlaşma Osmanlının batılı devletler ile imzaladığı

ilk anlaşmadır.

• Bu anlaşmadan sonra II. Murat tahtı oğlu II. Mehmet’e

bıraktı. İlk defa Yeni çeri isyanı çıktı. (Buçuktepe İsyanı)

• Bu durumdan yararlanmak isteyen Haçlıların harekete

geçmesi üzerine II. Murat tekrar tahta geçmiştir. Yapılan

Varna Savaşında haçlılar büyük bozguna uğratıldı. (1444)

▪Bizans’ın ve Papanın kışkırtması üzerine, Türkleri

Balkanlardan atmak isteyen Haçlılar Osmanlılar ile II.

Kosova Savaşını yaptı (1448).

II. Kosova Savaşının Önemi

1-Haçlıların son taarruzu Osmanlının son savunması (II.

Viyana’ya kadar)

2-Balkanların Türk yurdu olduğu ve Türklerin Balkanlardan

atılamıyacağı anlaşıldı.

3-Bizans’ın Avrupa’dan yardım alma umudu sona erdi.

• Miryakefelon Savaşı ile sonucu açısından benzerlik gösterdi.

Kuruluş Dönemi Haçlı Seferleri

o Sıpsındığı 1364

o I. Kosova 1389

o Niğbolu 1396

o Varna 1444

o II. Kosova 1448

OSMANLI DEVLETİNDE YÜKSELME DÖNEMİ

• Osmanlı Devleti’nde İstanbul’un fethi ile başlayıp (1453),

Sokulu Mehmet Paşa’nın vefatı ile son bulan döneme

Yükselme Dönemi denir.

• Bu dönem Osmanlının en parlak zamanıdır.

• Yükselme Devri Padişahları:

1- II. Mehmet (1451-1481)

2- II. Bayezit (1481-1512)

3- I. Selim (1512-1520) (Yavuz)

4- I. Süleyman (1520-1556) (Kanuni)

5- II. Selim (1556-1574)

6- III. Murat (1574-1595)

II. MEHMET DÖNEMİ (FATİH) (1451-1481)

1-İSTANBUL’UN FETHİ (1453)

A- Nedenleri:

☼ İstanbul’un jeopolitik önemi

☼ Bizans’ın Avrupa Devletlerini Osmanlıya karşı kışkırtması

☼ Bizans’ın şehzadeleri ve Anadolu Beyliklerini Osmanlı

Devleti’ne karşı kışkırtması

☼ Bizans’ın Osmanlı toprak bütünlüğünü bozması

☼ Hz. Muhammed’in hadisi şerifi

B- Fetih İçin Osmanlının Yaptığı Hazırlıklar

♣ Rumelihisarı (Boğazkesen) yaptırıldı.

♣ Surları yıkabilecek toplar döktürüldü.

♣ 400 parçalık donanma oluşturuldu

♣ Karamanoğulları üzerine bir ordu gönderilerek

gelebilecek tehlike önlendi.

♣ Avrupa dan gelecek yardımları önlemek için Balkanlara

kuvvet gönderildi.

♣ İstanbul civarındaki Silivri ve Vize kaleleri alındı.

Yoğun kuşatma neticesinde 29 Mayıs 1453’te salı günü,

İstanbul fethedildi.

• Bizans’ın Aldığı Önlemler;

o Grejuve ateşini çoğalttı

o Haliç’e zincir çekti.

o Avrupa’dan yardım istedi.

• Not: “İstanbul’da kardinal külahı görmektense, Osmanlı

sarığı görmeyi tercih ederim” diyen Bizanslı devlet memuru

Grivas Notaras’tır.

C- Fethin Türk Tarihi Açısından Sonuçları

☺ Osmanlının yükselme dönemi başladı.

☺ İstanbul Osmanlı Devleti’nin başkenti oldu

☺ Boğazlar ve boğaz ticareti Osmanlıya geçti.

☺ II. Mehmet’e Fatih ünvanı verildi.

☺ Osmanlı Devleti imparatorluk haline geldi.

☺ Osmanlının Anadolu – Rumeli toprak bütünlüğü sağlandı.

D- Fethin Dünya Tarihi Açısından Sonuçları

♥ Orta Çağ kapandı, Yeni Çağ başladı.

♥ Bizans İmparatorluğu yıkıldı.

♥ Avrupa’ya giden bilim adamları Rönesans’ın başlamasına

neden oldu.

♥ Topun güçlü surları yıktığını gören Avrupalı krallar,

feodaliteyi yıktılar.

♥ İpek yolu Osmanlıların eline geçti. Avrupalılar yeni yollar

aramaya başladı buda Coğrafi Keşiflere neden oldu.

♥ Ortodoks Patrikhanesi, Osmanlının koruyuculuğu altında

varlığını devam ettirdi. Fatih bununla, Hristiyan birliğini

parçalamayı, İslam dininin hoş görüsünü anlatmayı,

Balkanlardaki fetihlerde Ortodoksların desteğini kazanmayı

amaçladı.

2- ANADOLUDAKİ FETİHLER

☻Cenevizlilerden Amasra alındı (1459).

☻Candaroğullarından Sinop alındı (1460).

☻Trabzon Rum İmparatorluğuna son verildi. (1461)

☻Karamanoğullarından Konya ve Karaman alındı.

☻Akkoyunlu Devleti Sultanı Uzun Hasan ile Otlukbeli Savaşı

yapıldı (1473). Savaşı Osmanlı Devleti kazanmış ve

Akkoyunlu Devleti yıkılma dönemine girmiştir. Ayrıca

Osmanlı Devleti doğu sınırlarını güvence altına almıştır.

3- BALKANLARDAKİ FETİHLER

Sırbistan (Belgrad hariç 1459), Mora (1460), Eflak (1462),

Bosna–Hersek (1462-65), Boğdan (1476) ve Arnavutluk

(1479) alınarak Balkanlar’ın fethi tamamlanmıştır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 48 / 169

Not: Bosna-Hersek halkı, Osmanlıya bağlandıktan kısa bir

süre sonra İslamiyet’i kabul etti.

4- DENİZLERDEKİ FAALİYETLER

a. Eğe adalarının fethi: Venediklilerden Eğriboz (1470);

Cenevizlilerden Limni, Taşoz, Semadirek, İmroz, (1456)

Midilli (1462) adaları alındı.

b. Yunan adalarının fethi: Kefalonya, Ayamavra, Zanta

adaları alındı.

c. Kırım’ın fethi: Gedik Ahmet Paşa komutasındaki donanma

Kırım’ı Cenevizlilerden almıştır (1477).

Böylece:

• Karadeniz bir Türk gölü haline geldi.

• Karadeniz ticaret yolu tamamen Osmanlı egemenliğine

girdi.

• Cenevizlilerin Karadeniz deki varlığına son verildi

d. Rodos kuşatılmış ama alınamamıştır.

e. İtalya’nın Otranto kalesi fethedilmiş ise de Fatih’in

ölmesinden sonra gerekli yardım yapılamadığı için tekrar

kaybedilmiştir. (1480)

5- OSMANLI- VENEDİK SAVAŞLARI

Fatih Venedikliler ile 16 yıl savaş yapmış ve sonuçta

Venedikliler ile İmtiyazlar Anlaşmasını imzalamıştır (1479).

Bu anlaşma ile Venedikliler Osmanlı sularında serbestçe

ticaret yapabilecek, Venedikliler Osmanlılara vergi

vereceklerdi.

Not: Bu anlaşma ile ilk ticari ayrıcalıklar ticareti geliştirmek

ve Hristiyan birliğini parçalamak için, Fatih tarafından

Venediklilere verilmiştir.

6-DİĞER GELİŞMELER

• Devletin geleceği için kardeş katline izin verilmiştir.

• Divana padişah yerine sadrazam başkanlık yapmaya

başladı.

• Sahn-ı Seman medreseleri kuruldu.

• İlk altın para bastırılmıştır.

• Hicaz suyolları probleminden dolayı Osmanlı-Memlük

ilişkileri ilk kez bu dönemde bozuldu.

• Topkapı Sarayı yapıldı. Ayasofya Cami’ye çevrildi.

• İlk defa altın para basıldı. (Sikke-i Hasene)

• İlk defa İltizam sistemi uygulandı.

• İlk defa müsadere sistemi uygulandı.

• Cülus bahşişi vermek yasalaştı.

• Divana ilk defa Nişancı atandı (Örfi Hukuk)

• Örfi Hukuk yazılı hale getirildi. (Fatih Kanunnamesi-

Kanunname-i Ali Osmani)

• Sahn-ı Seman Medreseleri ile Tetimme Medreseleri

açılmıştır.

• İlk defa Kapitülasyon (imtiyaz) verildi. (Venedik)

(Venedik elçisi: Baylos/Balyos)

• Not: Fatih 17 ülke fethetmiştir. Kendisine “Sultan’ül

Bahreyn ve Hakanül Berreyn” unvanı verilmiştir. (İki deniz

ve İki karanın hükümdarı)

II. BAYEZİD DÖNEMİ (1481-1512)

Fatih’in ölümü üzerine Amasya Valisi olan oğlu Bayezid

İstanbul’a gelerek tahta geçti.

Bayezid’in zayıf karakterli olması, bu dönemde ortaya çıkan

Cem Sultan Olayı ve taht kavgaları bu dönemin sönük

geçmesine neden olmuştur.

1-Cem Sultan Olayı

Cem Sultan II. Bayezid’e karşı Memlükler’in de kışkırtması

ile birkaç kez taht mücadelesine girişmiş ise de mağlup olarak

Rodos şovalyelerine sığınmış ve onlar tarafından papaya

götürülmüştür. Böylece sorun uluslararası bir sorun haline

gelmiştir.

Cem Sultan Olayının Osmanlıya Etkileri:

a- Batıdaki seferler duraklamış

b- Endülüs Emevilerine gerekli yardım götürülememiş

c- Safevi tehlikesi önlenememiş

d- II. Bayezid döneminin sönük geçmesine neden olmuş

e- Papa ve Avrupa tarafından baskı unsuru olarak

kullanılmıştır.

2-Karamanoğullarının Yıkılması (1483)

Karamanoğulları II. Bayezid tarafından kesin olarak yıkılıştır.

3-Boğdan Fethinin Tamamlanması:

Kili ve Akkerman alınarak Boğdan’ın fethi tamamlanmıştır.

Böylece Kırım ile kara bağlantısı sağlanmış ve Lehistan ile ilk

ilişkiler başlamıştır.

4-Osmanlı-Memlük İlişkileri

Fatih zamanında bozulan ilişkiler bu dönemde savaş haline

dönüşmüştür.

Nedenleri:

a-Memlüklerin Cem Sultan’ı kışkırtmaları ve korumaları

b-Karamanoğullarını desteklemeleri

c-Fatih döneminden beri devam eden Hicaz u yolları sorunu

d-Dulkadiroğulları Beyliği’nin Memlüklere karşı Osmanlıdan

yardım istemesi

Bu savaşlar sırasında her iki tarafta bir sonuç elde

edememiştir.

5-Osmanlı-Venedik Savaşları:

Venediklilerden Modon, Koron, İnebahtı kaleleri ve

Navarin limanı alınmıştır.

Otranto seferinden sonra, elimizden çıkan Ayamavra ve

Kefalonya kaleleri geri alınmıştır.

6-Osmanlı İran İlişkileri

Şah İsmail, Akkoyunlu Devletini yıkarak yerine Safevi

Devletini kurdu. Şah İsmail Anadolu’yu ele geçirmek amacı

ile Anadolu da Şii propagandası yaparak, Şahkulu İsyanının

çıkmasına neden oldu. Şahkulu yakalanarak idam edildi.

II. Bayezid’in Şii faaliyetlerine karşı pasif davranması

üzerine Trabzon Valisi Selim babasına karşı isyan etmiş ise de

başarısız olmuştur. Daha sonra yeniçeri ve ordunun desteği ile

başa geçmiştir.

• “Küçük Kıyamet” olarak nitelendirilen İstanbul Depremi

yaşanmıştır.

• Rönesans sanatçısı Leonardo da Vinci, Haliç’i Boğaziçi’ne

bağlayan bir köprü yapma isteğini II. Bayezid’e belirtmiştir.

• Kemal Reis komutasındaki bir donanma İspanya’ya

giderek zülüm gören Yahudi ve Müslümanları İstanbul’a

getirdi.

• Yükselme’nin içinde duraklama dönemi olarak bilinir.

• (Kelime; Şeyh-Şah-Baba ile başlayan ile başlıyorsa bunlar

“dini” isyanlardır)

(YAVUZ) I. SELİM DÖNEMİ (1512-1520)

• Tarihçiler tarafından “8 seneye 80 yıllık iş sığdırmış

padişah” olarak bilinir.

• Babası ve kardeşlerine karşı mücadele eden Yavuz bu

mücadeleyi kazanarak tahta geçmiştir.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 49 / 169

• Kendisi döneminde ilk defa Bozoklu Celal tarafından

Tokat’ta Celali İsyanları başlatılmıştır (ekonomik tabanlı)

• Doğu siyaseti için bölgeleri tanımak amacıyla “Selimname”

ve “Heşt Behişt” adlı kitapların yazarı İdris-i Bitlisi’yi

okumuştur.

1-Osmanlı İran İlişkileri

Kardeşleri ile yaptığı mücadeleyi kazanan Yavuz, büyük

tehlike olarak gördüğü şah İsmail’in üzerine yürümüştür.

Nedenleri:

☺Yavuz’un padişahlığını Şah İsmail’in tebrik etmemesi

☺Şah İsmail’in Anadolu da ayaklanmalar çıkartması

Bu nedenlerden dolayı Yavuz, Şah İsmail ile Çaldıran

Savaşını yaptı (1514).

Sonuçları:

☻Doğuda en büyük tehlike olan, Safevi Devleti tehlikesi

uzunca bir süre etkisiz hale getirildi.

☻Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri Osmanlı

topraklarına katıldı.

☻Savaş dönüşü birçok sanatçı, bilgin ve şair İstanbul’a

getirildi.

☻Savaş dönüşünde Dulkadiroğulları Beyliği ile yapılan

Turnadağ Savaşı (1515) ile Dulkadiroğulları Beyliği

Osmanlı Devleti’ne katıldı.

Not: Dulkadiroğulları Beyliğinin alınması ile Anadolu Türk

birliği kesin olarak sağlanmıştır.

2-Osmanlı – Memlük İlişkileri

Nedenleri:

• Şah İsmail ve Memlüklerin Osmanlıya karşı ittifak kurması

• Dulkadiroğulların Osmanlıya katılmasına Memlüklerin

itirazı

• Fatih döneminde başlayan iki devlet arasındaki

anlaşmazlıklar

• Yavuz’un Müslümanları bir bayrak altında toplayarak İslam

birliğini gerçekleştirmek istemesi

• Yavuz’un baharat yolunu eline geçirmek istemesi

Yavuz Sultan Selim, Kansu Gavri ile Mercidabık Savaşını

yaparak (1516) Suriye, Filistin bölgesini ele geçirdi. Savaş

sırasında Kansu Gavri öldü.

Yavuz, Memlük hükümdarı Tomanbay ile Ridaniye

Savaşını yaparak Memlükleri yıkmıştır (1517).

Sonuçları:

♠ Memlük Devleti ortadan kaldırılmıştır.

♠ Mısır Osmanlı devletine katıldı.

♠ Savaşılmadan Hicaz Osmanlı devletine katılmıştır.

♠ Baharat yolu Osmanlının eline geçmiştir.

♠ Mukaddes emanetler İstanbul’a getirildi.

♠ Halifelik Osmanlı Devleti’ne geçti.

♠ Osmanlı hazinesi ağzına kadar dolmuştur.

♠ Venedikliler Kıbrıs adası için Memlüklere ödedikleri vergiyi

Osmanlı Devleti’ne ödemeye başladılar.

• Halifelik Osmanlı’ya geçti. (Teokratik devlet anlayışı

güçlendi)

• Baharat yolu Osmanlı’nın eline geçti.

• Kutsal emanetler İstanbul’a getirildi.

• Mısır hazinesi İstanbul’a getirildi. (Yavuz’un vasiyeti “Kim

benden sonra benim kadar hazineyi doldurursa, kapılar onun

mührüyle mühürlensin. Dolduramazsa benim mührümle

mühürlenmeye devam etsin.)

• Not: Ridaniye Savaşı devam ederken Avrupa’da yaşanan eş

gelişme “Reform”dur.

• Not: Yavuz Şam’da Muhiddin (İbni) Arabi’nin mezarını

buldurup türbe ve külliye yaptırdı.

• Not: Yavuz Sultan Selim döneminde bütün mücadeleler

doğulu devletler ile yapılmış, batılı devletler ile herhangi bir

mücadele olmamıştır. Bu dönem batılı devletler ile

mücadelenin olmadığı tek dönemdir.

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN DÖNEMİ (1520-1566)

Yavuz’un ölümü üzerine, Yavuz’un tek oğlu olan Kanuni,

taht mücadelesi yapmadan tahta geçti. 46 yıllık saltanatı

boyunca, doğuya ve batıya 13 sefer düzenledi.

1-BATIDAKİ GELİŞMELER

A- Osmanlı-Macar İlişkileri

a- Belgrat’ın Fethi (1521):

Macarların Osmanlıya karşı saldırgan tavır almaları üzerine

Kanuni sefere çıkarak Belgrat’ı aldı.

Osmanlı Devleti, Belgrat kalesini Avrupa seferlerinde üs

olarak kullandı.

b- Mohaç Meydan Muharebesi (1526):

Belgrat fethinden sonra Osmanlı-Macar ilişkileri iyice

bozuldu. Bu arada Alman Kralı Şarlken’e esir düşen Fransız

Kralı Fransuva, Kanuni den yardım istedi. Bunun üzerine

Kanuni, Macaristan üzerine yürüdü. Mohaç ovasında yapılan

savaşta, Osmanlı ordusu tarihinin en kısa zaferini aldı.

Sonuçları:

* Budin dâhil Macaristan alınmıştır.

* Fransa Kralı esaretten kurtulmuştur.

* Osmanlının Orta Avrupa’daki egemenliği güçlendi.

* Osmanlı – Avusturya komşu olmuş böylece Osmanlı-

Avusturya ilişkileri başlamıştır.

B- Osmanlı-Avusturya İlişkileri

a- I.Viyana Kuşatması (1529):

Macar topraklarında hak iddia eden Avusturya kralı

Ferdinand’ın Budin’e saldırması üzerine, Kanuni, Budin’e

girdi. Ancak Ferdinand Kanuni’nin karşısına çıkmaya cesaret

edemedi. Avusturya sorununu çözmek isteyen Kanuni, Viyana

Kalesini kuşattı. Ancak Viyana’nın güçlü bir kale olması, kış

mevsiminin gelmesi, ağır topların götürülmemesi yüzünden

Viyana alınamadı.

b- Alman Seferi (1532):

Ferdinand, Alman İmparatoru Şarlken’e güvenerek Budin’i

tekrar kuşattı. Bu olay üzerine Kanuni, Şarlken’i savaşa

çağırarak Alman seferine çıktı. Ancak Şarlken, kanuni’ye

karşı koyamadı. Avusturya’nın isteği üzerine İstanbul

Anlaşması yapıldı.

c- İstanbul (İbrahim Paşa) Antlaşması (1533):

Bu anlaşmaya göre:

* Avusturya Kralı, Osmanlı sadrazamına eşit sayılacak

* Ferdinand, Yanoş’un Macar krallığını tanıyacak

* Avusturya Osmanlıya vergi ödeyecekti.

Bu antlaşma ile Avusturya Osmanlı Devleti’nin üstünlüğünü

kabul etmiş oldu.

d- Zigetvar Seferi (1566)

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 50 / 169

Avusturya’nın vergisini ödememesi üzerine, Kanuni 13. ve

son seferine çıktı. Zigetvar Kalesi kuşatıldı. Kanuni’nin

vefatından bir gün sonra alındı.

C- Osmanlı-Fransız İlişkileri

Kanuni’nin Fransız Kralı Fransuva’yı kurtarması üzerine

Osmanlı-Fransız ilişkileri başladı. Kanuni, Avrupa Hristiyan

birliğini parçalamak, Akdeniz ticaretini yeniden canlandırmak

ve Fransız limanlarından yararlanmak için Fransızlara

kapitülasyonları verdi (1535).

1740’ta kapitülasyonlar sürekli hale getirildi. Başlangıçta

Osmanlı için faydalı olan kapitülasyonlar daha sonraları

Osmanlı ekonomisinin bozulmasına neden oldu.

2-DOĞUDAKİ GELİŞMELER

Yavuz döneminde İran ile yapılan savaşlar bu dönemde de

devam etmiştir.

Nedenleri:

-Osmanlının batı seferlerini fırsat bilen İran’ın sık sık arkadan

saldırması

-İran’ın Avusturya ile ittifak kurmaya çalışması.

Kanuni İran üzerine üç sefer düzenlemiştir. Zor durumda

kalan Şah Tahmasb, Kanuni ile Amasya Anlaşmasını

imzaladı. (1555)

❖ Amasya Anlaşmasının Sonuçları:

* Doğu Anadolu, Irak, Tebriz ve Bağdat Osmanlıya bırakıldı.

* Osmanlı Devleti ile İran arasındaki ilk anlaşmadır.

* Osmanlı- İran arasındaki mücadelelere uzunca bir süre ara

verilmiştir.

3-DENİZLERDEKİ GELİŞMELER

a- Rodos Adasının Fethi (1522)

Kanuni, Rodos ta ki şövalyelerin Osmanlı ticaret gemilerine

zarar vermeleri ve Rodos un önemli bir konumda

bulunmasından dolayı bu adayı fethetmiştir.

b-Cezayir’in Osmanlı Yönetimine Girmesi (1533)

Kanuni, Cezayir Beyi olan Hızır Reis’i İstanbul’a çağırarak

ona Kaptan-ı Deryalık teklif etti. Kendisine de Hayrettin adını

verdi. Böylece Cezayir Osmanlıya katılmış ve

Beylerbeyiliği’ne de Hayrettin Paşa getirildi.

c- Preveze Deniz Savaşı (1538) Nedenleri:

* Osmanlıların Ege Denizi’ni egemenlik altına almaları

* Osmanlıların Korfu adasını kuşatması

Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanması ile Barboros

arasında yapılan Preveze Deniz Savaşında, Haçlılar ağır bir

yenilgiye uğradı. Bu savaş sonucunda Akdeniz bir Türk gölü

haline geldi.

d- Trablusgarp’ın Fethi (1551)

Turgut Reis tarafından alınmıştır. Turgut Reis Trablusgarp

Beylerbeyiliği’ne getirildi.

e- Cerbe Deniz Savaşı (1559)

Turgut Reis’in Cerbe Adasını kuşatması üzerine, Haçlılar

Turgut Reis ile Cerbe savaşını yaptılar. Bu savaşta Haçlılar bir

kez daha yenilmişlerdir. Bu galibiyet ile Batı Akdeniz deki

Türk üstünlüğü tartışılmaz hale geldi.

f- Hint Deniz Seferleri (1538-1553) Nedenleri:

* Portekizlilerin, Müslüman tüccarların ticaretini engellemesi

* Portekizlerin Basra Körfezi ve Kızıldeniz de hâkim olma

çabaları

* Hindistan’daki Gücerat hükümdarının Kanuni’den yardım

istemesi

* Kanuni’nin Baharat Yolu’nun güvenliğini sağlamak istemesi

Kanuni’nin isteği ile Hindistan’a dört sefer yapıldı. Seferler

genellikle Osmanlının başarısızlığı ile sonuçlandı. Bu seferleri

Hadım Süleyman Paşa, Piri Reis, Murat Reis ve Seydi Ali

Reis yaptılar.

Başarısızlığın Nedenleri:

1-Seferlere gereken önemin verilmemesi

2-Osmanlı gemilerinin okyanuslara dayanıklı olmaması

3-Hindistan’daki Müslüman devletlerin Osmanlılara gereken

yardımı yapmamaları

Sonuçları:

●Yemen, Sudan sahilleri ve Habeşistan’ın bir kısmı

Osmanlıya katıldı.

●Arap Yarımadası tamamen Osmanlı denetimine girdi.

●Kızıldeniz ve Basra Körfezi Osmanlı denetimine girdi.

●Portekiz’in Hindistan faaliyetleri engellenemedi.

SOKULLU MEHMET PAŞA DÖNEMİ (1564-1579)

Devşirme olan Sokullu Mehmet Paşa, Kanuni’nin son

zamanlarında sadrazam olmuştur. Kanuni’den sonra tahta

geçen II. Selim ve III. Murat zamanlarında devlet işlerini

yürüten asıl kişi Sokullu Mehmet Paşa olduğundan bu döneme

Sokullu Mehmet Paşa Dönemi denir.

1- Sakız Adasının Alınması (1568):

Cenevizlerin elinde bulunan ada Sokullu döneminde,

Kaptan-ı Derya Piyale Paşa tarafından alınmıştır. Böylece Ege

Denizindeki Türk hâkimiyeti pekişmiştir.

Yemen Osmanlıya bağlandı. (1568):

2- Kıbrıs Adası’nın Fethi (1571)

Kıbrıs Adası Venediklilerin elinde bulunuyordu.

Venedikliler Mısır’ın fethinden sonra bu ada için Osmanlıya

vergi ödemeye başladılar.

❖ Nedenleri:

• Kıbrıs’ın jeopolitik olarak önemli bir konumda bulunması

• Kıbrıs’taki korsanların Osmanlı ticaret gemilerine zarar

vermesi

• Venediklerin Kıbrıs için ödedikleri vergiyi kesmeleri

II. Selim adanın fethini istemesine rağmen Sokullu, buna karşı

çıktı. Adanın alınması halinde Osmanlılara karşı büyük bir

haçlı seferinin düzenleneceğini ileri sürmüştür. Vezir Lala

Mustafa Paşa komutasındaki donanma Kıbrıs Adasını

fethetmiştir (1571).

❖ Sonuçları:

• Doğu Akdeniz tamamen Osmanlı egemenliği altına girdi.

Böylece Mısır yolunun güvenliği sağlandı.

• Türk aileleri Kıbrıs’a yerleştirildi.

• İnebahtı Deniz Savaşına neden olmuştur.

3- İnebahtı Deniz Savaşı (1571):

Nedenleri:

♦ Avrupalıların Kıbrıs Adasını geri almak istemeleri

♦ Papa’nın kışkırtmaları

Oluşturulan haçlı donanması, Osmanlı donanmasını

İnebahtı körfezinde yaktı. Yalnızca Uluç Ali Reis bir kısım

gemileri alarak İstanbul’a dönebildi.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 51 / 169

Sonuçları:

● Uluç Ali Reis’in adı, Kılıç Ali Reis olarak değiştirilmiş ve

Kaptan-ı Deryalığa getirilmiştir.

● Osmanlı Devleti’nin aldığı ilk büyük deniz yenilgisidir.

● Bu yenilgi, Türklerin yenilmezliği inancını yıkmıştır.

● Osmanlı Devleti kısa sürede daha güçlü bir donanma

hazırlayarak denizlere tekrar açıldı.

4- Tunus’un Fethi (1575):

Yeni oluşturulan donanma ilk iş olarak İspanyolların

elindeki Tunus seferine çıktı. Tunus kolayca alınarak

Beylerbeyilik haline getirilmiştir.

Not: Tunus’un fethi hem İspanyol-Osmanlı savaşlarını, hem

de İspanyolların Kuzey Afrika’da ki işgal politikalarını sona

erdirmiştir.

5- Fas Sultanlığının Osmanlı Himayesine Alınması (1577)

Fas’ta taç kavgaları başlamıştı. Bir kısım Faslılar Portekiz

kralından, bir kısmı da Osmanlı Padişahından yardım istediler.

Sokullu, Cezayir Beylerbeyi Ramazan Paşa’yı Fas üzerine

gönderdi. Portekizliler ile yapılan Vadi-üs Sebil Savaşı’yla

Portekizlilere çok ağır bir darbe vurularak Fas Osmanlı

himayesine alındı. (1577)

Lehistan Osmanlı himayesine girdi. (1577)

6- Sokullu’nun Kanal Projeleri

a- Don -Volga Kanal Projesi’nin Amaçları:

- Orta Asya Türkleri ile ilişki kurmak

- Rusya’nın güneye inmesini ve büyümesini önlemek

- Donanmayı Hazar denizine geçirerek İran’ı doğudan

sıkıştırmak

- İpek yolunun canlanmasını sağlamak

Don ve Volga nehirlerinin birbirlerine yaklaştığı yerde 10

km lik kanal açılması için çalışmalar başladı (1569). Ancak

Rusya’nın saldırıları, Kırım hanının projeye destek vermemesi

yüzünden proje yarım kalmıştır.

Not: 1956 yılında bu iki ırmak Rusya tarafından birleştirildi.

b- Süveyş Kanalı Projesinin Amaçları

● Akdeniz ticaretini canlandırmak

● Portekiz’in Hint Okyanusundaki faaliyetlerini önlemek

● Güney Asya’daki Müslümanlar üzerinde Avrupalı

devletlerin baskısını kaldırmak

İlk kez Yavuz döneminde, gündeme gelen Akdeniz ile Kızıl

Deniz’in birleştirilmesi projesi yeniden düşünülmüş ama

gerçekleştirilememiştir.

• 1869 İngiltere ve Fransa açmıştır.

c- Marmara-Karadeniz Projesi

İstanbul’un güvenliğinin sağlanması için bu proje oluşturuldu.

Amaç Marmara’da bir kanal daha açarak Marmara denizini

Karadeniz’e bağlamak.

7-Sokullu’nun Ölümü (1579)

• Sokullu, III. Murat döneminde eski itibarını kaybetti ve

öldürüldü.

• Not: Sokullu’nun ölümü ile Osmanlı Devletin de Yükselme

Dönemi sona ermiş ve Duraklama Dönemi başlamıştır.

AVRUPA’DA YENİLİKLER

YENİ BULUŞLAR VE SONUÇLARI

1-Barutun ve Top

Barut ilk olarak Çinliler tarafından eğlencelerde havai fişek

olarak kullanılmıştır. Sonra Türkler ve Araplar tarafından

kullanılan barut, Haçlı Seferleri sırasında Müslümanlardan

öğrenilerek Avrupa’ya taşındı. Fatih’in yaptırdığı topların

gücünü gören Avrupalı krallar, topları derebeylerine karşı

kullandılar. Böylece feodalite rejimi (Derebeylik) ortadan

kaldırılmış, mutlak krallıklar güçlenmiştir.

2-Kâğıt ve Matbaa

Çinliler ve Türkler ipek ve pamuktan kâğıt yapıyorlardı.

Avrupa da ipek ve pamuk az olduğu için kâğıt yapımı

pahalıya patlıyordu. Avrupalıların paçavra ve selülozdan kâğıt

yapmaları üzerine, kâğıt ucuzlamıştır.

Matbaaya benzeyen aletleri ilk olarak Çinliler ve Uygur

Türkleri kullanmıştır. Ancak modern matbaanın ilk mucidi

Alman Jan Gutenberg’dir.

Avrupa’da ucuz kâğıt yapılması ve matbaanın bulunması şu

yeniliklere neden olmuştur:

a-Kitaplar ucuzladı halk kitap okuma imkanı elde etti.

b-Avrupa’da okuma yazma oranı yükseldi.

c-Bilim ve kültür yayıldı.

d-İnsanların kültür seviyelerinin artması hayata bakış açılarını

olumlu yönde değiştirdi.

e-Rönesans, Reform’un başlamasına neden oldu.

3-Pusula

İlk olarak Çinliler tarafından kullanılan pusula Haçlı Seferleri

sırasında Müslümanlardan alınarak Avrupa’ya götürülmüştür.

Kriskof Kolomb’un, pusulanın sapma açısını düzeltmesi ile

okyanuslarda seyahat daha güvenli hale geldi. Bunun

sonucunda Avrupalı denizcilerin korkmadan denizlere

açılması üzerine, Coğrafi Keşifler olmuştur.

COĞRAFİ KEŞİFLER VE SONUÇLARI

XV. yüzyıl sonlarında Avrupalıların bilinmeyen ülkeleri

bulmak için yaptıkları gezilere “Coğrafi Keşifler” adı verilir.

A- Nedenleri

• İpek ve baharat yollarının Müslümanların elinde bulunması

• Coğrafya bilgisinin ilerlemesi

• Pusulanın kullanılması

• Okyanusa dayanıklı gemilerin yapılması

• Cesur gemicilerin yetişmesi

B- Yapılan Keşifler

a-Ümit Burnu’nun Keşfi (1487)

Portekizli Bartelmi Diyaz tarafından bulundu.

b-Hint Deniz Yollarının Keşfi (1498)

Portekizli denizci Vasko dö Gama Ümit Burnu’nu geçerek

Hindistan’a ulaştı ve Hint Deniz Yolu’nu keşfetti.

c-Amerika’nın Keşfi (1507)

Kristof Kolomb, Amerika’nın Bahama Adalarına ulaşmış ise

de burayı Hindistan da ki adalar zannetti (1492). İtalyan

denizci Ameriko Vespuçi, buranın yeni bir kıta olduğunu

dünyaya ilan etti. Bu kıtaya Amerika adı verildi. (1507)

d-Dünya’nın Dolaşılması (1522)

Portekizli denizciler Macellan ve Del Kano, dünya turuna

çıktılar. Macellan’ın ölmesi üzerine Del Kano Dünya turunu

tamamlayarak Dünya’nın yuvarlak olduğunu kanıtladı.

C- Sonuçları

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 52 / 169

• Avrupa’nın ekonomik seviyesi yükseldi bu durum

Rönesans’ın başlamasına neden oldu.

• Avrupalılar keşfedilen yerlerde sömürge imparatorlukları

kurdular.

• Yeni ticaret yolları bulunduğu için Doğu ticaret yolları ve

Akdeniz limanları önemini kaybetti.

• Ticaretle uğraşan burjuvalar zenginleştiler.

• Hristiyanlık dini yayıldı.

• Dünyanın yuvarlak olduğu anlaşıldı.

• Din adamlarına olan güven azaldı.

• Yeni bitki ve hayvan türleri Avrupa’ya taşındı.

• Amerika’nın eski medeniyet merkezi olduğu anlaşıldı.

• Sömürgecilik başlamıştır (İspanyol ve Portekizliler ilk

sömürgeleri kurdular)

RÖNESANS HAREKETLERİ (Yeniden Doğuş)

XV. ve XVI. Yüzyıllarda Avrupa’da edebiyat, sanat ve bilim

alanındaki gelişmelere “Rönesans” denir.

A-Nedenleri

• Kâğıt ve matbaanın kullanılması ile düşünce iletişim ve

haberleşmenin kolaylaşması

• Coğrafi keşiflerden sonra Avrupa’da zengin ve sanattan

zevk alan bir sınıfın ortaya çıkması

• Sanatçıları koruyan kişilerin ortaya çıkması (Mesen)

• İstanbul’un fethinden sonra birçok bilim adamının İtalya’ya

giderek orada çalışmalarda bulunması

Rönesans ilk olarak İtalya’da edebiyat alanında başlamış,

Mikelanjelo, Leonardo da Vinci gibi büyük sanatçılar

yetişmiştir. Rönesansın İtalya’da başlamasında, İtalya’nın

coğrafi önemi, ekonomik durumunun iyi olması ve İtalya’nın

tarihsel önemi etkili olmuştur. İngiltere’de Shakesper,

İspanya’da Servantes, Almanya’da Röklen, Erasmus eserler

vermiştir.

B-Sonuçları

• Küçük kan dolaşımı bulundu.

• Çağdaş Avrupa’nın temelleri atıldı.

• Reform ve sanayi inkılabına zemin hazırladı.

• Rönesans mimarisi adı verilen yeni bir mimari tarz ortaya

çıkmıştır.

• Skolastik düşünce etkisini iyice azalttı. Deney ve gözleme

dayalı pozitif düşüncenin ortaya çıkmasına zemin hazırladı.

• Bilim ve teknikteki gelişmeler hızlandı.

Not 1- Bu döneme kadar bilim, sanat ve medeniyet

alanlarında İslam ülkeleri öncülük yaparken Rönesans

hareketi ile Avrupa ülkeleri ön plana çıkmıştır.

2- Eski Roma, Yunan ve Latin edebiyatının incelenmesi

sonucu, bu edebiyat kolu ile uğraşan gruba “hümanist”, bu

edebi akıma da “hümanizma” adı verilmiştir.

REFORM

XVI. yüzyılda Hristiyanlığın Katolik mezhebinde yapılan

bazı düzenlemeler ve değişikliklerdir.

A-Nedenleri

• Katolik kilisesinin bozulması

• Hümanistlerin kiliseyi ve din adamlarını eleştirmeleri

• Endülüjans sorunu (papazların halktan günahlarından

kurtulması için para alması)

• Kâğıt ve matbaanın etkisi

• İncil’in değişik dillere çevrilmesi

• Rönesans ile doğan özgür düşünce ortamının etkisi

• Halkın yokluk çekerken din adamlarının lüks içinde

yaşaması

Martin Luther, Katolik kilisesinin yanlışlıklarını 95 maddelik

eleştiri metni yayınlayarak ortaya koydu. Böylece ilk olarak

Reform Almanya’da başlamıştır. Papa X. Leon tarafından

aforoz edildi. Alman İmparatoru V. Karl ile Protestanlar

arasında 25 yıl süren mezhep savaşları yapıldı. 1555 Ogsburg

Anlaşması ile Protestan kilisesi Alman İmparatoru tarafından

tanındı. Fransa kralının yayınladığı Nant Fermanı ile

Kalvenizm, Fransa’da resmen tanınmıştır (1598).

B-Sonuçları

☼Kilise otoritesi zayıfladı

☼Papaya duyulan güven azaldı

☼Katolik kilisesi kendini yenilemek zorunda kaldı

☼Skolastik düşünce tamamen yıkıldı.

☼Din ve devlet işleri birbirinden ayrıldı.

☼Almanya’da Protestanlık, Fransa’da Kalvenizm, İngiltere’de

Anglikanizm mezhepleri ortaya çıktı.

☼İlk kez laik eğitim kurumları açılmaya başlandı.

☼Mezhep kavgaları başlamıştır.

☼Engizisyon mahkemeleri kuruldu.

Otuz Yıl Savaşları (1618 – 1648)

• Reform hareketleri sonrasında Avrupa’da mezhep birliği

bozulmuş ve mezhep savaşları başlamıştı. Bu

savaşlar yaklaşık olarak 30 yıl sürdüğünden bu ad verilmiştir.

Savaşı Kutsal Roma Germen (Alman) İmparatoru Ferdinand

başlatmıştır. Amacı Protestan mezhebini ortadan kaldırmaktır.

Almanya bu savaşta İspanya ile beraberdi. Bu savaşa;

Almanya ve İspanya’ya karşı İsveç, Danimarka, Hollanda,

Fransa ve Alman Prensleri katıldı. Savaşı Kutsal Roma

Germen İmparatorluğu kaybetti. Savaşın sonunda imzalanan

Westfelya Antlaşması ile Avrupa halkına mezhep seçme

özgürlüğü verildi. İspanya ise zayıfladı.

Fransa bu savaştan güçlenerek çıkmış ve Kutsal

Roma Germen İmparatorluğu’ndan toprak almıştır.

Fransa’da krallar çok güçlenmiş ve hatta XIV. Lui’nin

“Devlet demek ben demektir.” sözü tarihe malolmuştur.

Otuz Yıl Savaşlarının Sonuçları

★ Kutsal Roma Germen İmparatorluğu dağılmıştır.

★ Hollanda ve İsviçre bağımsızlıklarını ilan etmiştir.

★ İsveç savaştan güçlenerek çıkmıştır.

★ İspanya birçok sömürgesini kaybetmiştir.

★ Fransa gücünü artırarak mutlakiyet rejimini güçlendirmiştir.

★ Otuz Yıl Savaşları Osmanlı Devleti’ni doğuda

rahatlatmıştır.

Westfalya Barışı (1648)

• Otuz Yıl Savaşları’nı sona erdiren antlaşmadır.

• Bu antlaşma ile İsveç ve Hollanda bağımsız oldu.

• Protestanlar diğer mezheplerle eşit haklara kavuştular.

AYDINLANMA ÇAĞI

Avrupa’da 18. yüzyılda ortaya çıkmış, bilim ve düşünce

alanında meydana gelen bir atılım dönemidir.

Sonuçları

• Newton fizik ve matematik alanında çalışmalar yaptı.

• Kopernik Dünya’nın Güneş etrafında dolaştığını

ispatlamıştır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 53 / 169

• Galile Dünya’nın yuvarlak olduğunu ispatladı.

• Dekart geometriyi geliştirmiştir.

• Mozart, Bah gibi ünlü besteciler yetişmiştir.

• Jan Jak Russo baskıcı düşüncelere karşı çıkarak

demokrasinin doğmasında katkıda bulunmuştur.

• Pek çok düşünce sistemi değişmiş yerini akılcı düşünce

almıştır.

• Aydınlanma Çağı’ndaki bilimsel ve teknolojik gelişmeler

Sanayi İnkılabının temellerini oluşturmuştur.

SANAYİ DEVRİMİ (ENDÜSTRİ İNKILABI)

18. yüzyılın sonlarında ilk olarak İngiltere’de başlayıp, tüm

dünyaya yayılan teknolojik gelişmelere “Sanayi İnkılabı”

denir.

❖ Sonuçları

• İnsan gücünün yerini makine gücü almış, küçük

imalathaneler yerlerini büyük fabrikalara bıraktı

• Üretim arttı ve işçi sınıfı ortaya çıktı.

• Hammadde ve Pazar arayışı başlamış buda sömürgeciliği

daha da hızlandırmıştır.

• Pazar ve hammadde arayışı, devletlerarası rekabete, bu

rekabet bloklaşmaya, neticede I. ve II. Dünya savaşlarına

neden olmuştur.

• Sanayileşmeye paralel olarak yeni düşünce akımları ortaya

çıktı. (Kapitalizm, sosyalizm, Liberalizm)

• Yeni kanalların açılması (Panama ve Süveyş Kanalı) ticareti

canlandırdı.

• Köylerden şehirlere nüfus akını başladı.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Kurulması

• Amerika kıtasının 1492 yılında keşfedilmesinden sonra

İspanyollar, Portekizliler, Fransızlar ve İngilizler bu kıtaya

gelerek koloniler kurdular.

• Bu koloni topraklarına başta İngiltere’den olmak üzere

Avrupa’dan gelen göçmenler yerleşti.

• Koloniler, İngiliz kralının atadığı valilerce yönetiliyordu.

• Kolonilerde yaşayan halk bu durumdan memnun değildi.

• Amerika’yı yeni vatanları olarak kabul ediyorlardı.

Yedi Yıl Savaşları (1756–1763) ve Amerika’nın

Bağımsızlık Mücadelesi

• İngiltere, Yedi Yıl Savaşları sonunda Fransa ve İspanya’yı

yendi.

• Hindistan, Kanada ve Amerika kıtasındaki Missisipi

Nehri’nin doğusunu ele geçirdi.

• Ancak savaşlar sonunda İngiltere ekonomisi bozulmuştu.

• Bozulan ekonomisini sömürge ve kolonilere yeni ve ağır

vergiler koyma yoluyla çözmeye çalışan İngiltere’ye tepkiler

büyük oldu.

• Amerika’daki İngiliz kolonilerinde isyanlar çıktı.

• Yedi Yıl Savaşları’nın intikamını almak isteyen Fransa,

isyancılara silah ve cephane yardımı yaptı.

• Sonuçta koloniler, İngiltere’ye karşı zafer kazandılar.

• Koloni temsilcileri, 1774 yılında Filedelfiya’da toplandılar.

• Toplantıda İngiltere’nin kolonilerin izni olmadan vergi

koyamayacağına dair karar alındı.

• İsteklerinin reddedilmesi üzerine 1776’da ikinci kez

toplanan kongre, İngiltere ile savaş kararı aldı.

• Toplantı sonunda İnsan Hakları Bildirisi ilan edildi.

• Kolonilerin komutanlığına George Washington getirildi.

Amerikan Bağımsızlık Bildirisi (4 Temmuz 1776)

• 4 Temmuz 1776’da 13 İngiliz sömürgesi İnsan Hakları

Bildirisi’ni kabul ederek bağımsızlıklarını ilan ettiler.

• Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluş tüm dünyaya ilan

edildi.

İnsan Hakları Bildirisi’nde;

• Bütün insanlar özgür doğarlar, özgür yaşarlar.

• Devlet ancak bu özgürlükleri korumak ve bunlardan herkesi

eşit derecede yararlandırmak için vardır.

• Özgürlüklere dokunan devlet kendi varlık nedenini yitirir.

• İngiltere hükümeti, Amerikalıların özgürlüklerin’ çiğneyerek

onları kendisine bağlayan temel sözleşmeyi bozmuştur.

• Bu durumda serbest kalan Amerikan halkı, yeni bir hükümet

kurmaya karar vermiştir.

• Bu bildiri ile yönetim şekli demokrasi olarak

benimsenmiştir.

• Ingiltere’ye karşı sekiz yıl süren savaş sonunda Amerikan

kolonileri galip geldi.

• İngiltere, 1783 yılında Versay Antlaşması’yla Amerikan

kolonilerinin bağımsızlığını tanıdı.

• Koloniler, anayasa hazırlayarak federal bir cumhuriyet

yönetimine geçti.

• Avrupa’dan Amerika’ya göçler oldu. Avrupa’da işsizlik

azaldı.

• ABD, dünya tarihini etkileyerek yeni bir denge unsuru oldu.

Türk-Amerikan ilişkilerinin Başlangıcı

• Türk-Amerikan ilişkileri, Osmanlı’ya bağlı olan Cezayir

Beylerbeyliği aracılığıyla kurulmuştur.

• ABD ile Osmanlı’ya bağlı Cezayir, Trablus ve Tunus

arasında ticaret antlaşması imzalanmıştır.

• ABD, bu ticaretten dolayı Cezayir’e vergi ödemiştir.

• Amerikalıların Istanbul’a ilk ziyareti 9 Kasım 1800’de

olmuştur. Bu ziyarette Amerikalılar, padişaha çeşitli hediyeler

sunmuştur.

• Bu ziyaret sebebiyle, Akdeniz’e giren ilk Amerikan gemisi

George Washington Fırkateyni olmuştur.

FRANSIZ İHTİLALİ (1789)

Fransız İhtilali’ni Hazırlayan Nedenler

• Fransa, ihtilal öncesi XVI. Lui tarafından mutlakıyetle

yönetiliyordu.

• Kral, nüfusun çoğunluğunu oluşturan köylü ve burjuva

sınıfını hiçe sayıyor, soylu ve ruhban sınıfına ayrıcalıklar

• Ülke yönetiminde asillerin ve din adamlarının çıkarları ön

plana alınıyordu.

• Ekonomik gücü elinde tutan ticaretle uğraşan burjuva ve

üretimi sağlayan köylü sınıflarının yönetimde hiçbir hakları

yoktu. Buna rağmen burjuva ve köylü sınıfından olanlar vergi

ve savaş için asker vermek zorundaydı.

• Fransa’nın Yedi Yıl Savaşları’ndan yenilgiyle çıkması, daha

sonra Amerikan bağımsızlık mücadelesini desteklemesi ülke

ekonomisini sarsmıştı.

• Ayrıca, kral ve yöneticilerin lüks ve israf içinde yaşamaları

fakir olan halka ağır vergilerle ezilmesine sebep

• İngiltere ve ABD’de demokrasi yolundaki gelişmeler,

Aydınlanmacı düşünürlerin özgürlük, demokrasi ve eşitlik ile

ilgili görüşleri Fransızlar’ etkilemişti. Düşünürlerin devlet

tarafından hapis cezalarına çarptırılmaları veya idam

edilmeleri, halkın yöneticilerine olan kin ve nefretini

artırıyordu.

• Tüm bu eşitsizlik ve halkın artan bilinci ihtilalin sebeplerini

oluşturur.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 54 / 169

Özetle;

• Halkın çeşitli sosyal sınıflara ayrılması,

• Krallık rejiminin baskısı,

• Fransız aydınlarının etkisi,

• Ağır vergiler, fakirlik,

• ABD’nin kurulması, Ingilizlerin Meşrutiyet’e geçişi ihtilalin

sebepleridir.

İhtilalin Başlaması ve Genişlemesi

• Ekonomik sıkıntılar yaşayan Fransa’da kral XVI. Lui, Eta

Jenerö meclisini topladı.

• Meclisin toplanma sebebi yeni vergiler belirlemekti.

• Mecliste soylular, rahipler ve halk temsilcileri arasında

anlaşmazlık çıkınca kral meclisi kapattı.

• Halk bu olay sonrasında ayaklandı.

• 14 Temmuz 1789’da Bastil Hapishanesi ele geçirildi, tüm

tutuklular serbest bırakıldı.

• Halk temsilcileri, yeni bir anayasa yapmak için kurucu

meclis oluşturdular.

• Kurucu meclis, soyluların ve rahiplerin ayrıcalıklarına son

vererek İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi’ni ilan etti. Bu

bildiride özetle;

• Yeni anayasa ile kralın yetkileri sınırlandı ve meşrutiyet

sistemine geçildi.

• Kral XVI. Lui, bu gelişmeleri kabul etmediği için idam

edildi (1792).

• Fransız İhtilali, 1804 yılına kadar sürdü.

• Bu tarihte Napolyon Bonapart, imparator seçildi.

• Fransa’da Birinci imparatorluk Devri başladı.

Fransız İhtilali’nin Sonuçları

• Fransa’da feodalite yıkıldı.

• Soyluların ve rahiplerin ayrıcalıkları kaldırılarak eşitlik

ilkesi getirildi.

• Millet egemenliği fikri yaygınlaşarak, mutlak krallıkların

yıkılabileceği anlaşıldı.

• Mutlak monarşi yıkılarak, egemenliğin halktan geldiği kabul

edildi.

• İnsan hakları, eşitlik, adalet, milliyetçilik, hürriyet, kardeşlik

gibi kavramlar tüm dünyaya yayıldı.

• Milliyetçilik fikrinin yayılması ile imparatorluklar dağılma

sürecine girdi.

• Fransız İhtilali sonuçları bakımından evrensel olduğundan

Yakın Çağ’ın başladığı kabul edildi.

Fransız İhtilali’nin Osmanlıya Etkileri

• Olumlu Etkisi

• Osmanlı Devleti’nde demokrasi hareketlerinin başlamasına

neden oldu. Tanzimat Fermanı’nı hazırlanmasına ve

Meşrutiyet’in ilanına zemin hazırladı.

• Olumsuz Etkisi

• Çok uluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı Devleti’ndeki

azınlıklar milliyetçilik akımının etkisiyle ayaklandı ve bunun

sonucunda toprak kayıpları yaşandı.

Fransız İhtilali’nin Avrupa ve Dünya Ülkelerine Etkileri

• Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı sonuçlar hâlâ günümüz

dünyasını etkilemeye devam etmektedir.

• Ihtilal sonrası çok uluslu yapıya sahip olan Avusturya,

Prusya, İngiltere ve İspanya gibi devletler, ihtilalin doğurduğu

fikirleri kendileri için tehlikeli gördüler.

• Bu sebepler, 1793-1815 yılları arasında bu ülkelerle Fransa

arasında ihtilal Savaşları denilen savaşlar yapıldı.

• Fransa, Napolyon döneminde milliyetçilik fikrini rakip

gördüğü ülkeleri parçalamak için siyasi bir araç olarak gördü.

• Ihtilal Savaşları yüzünden bozulan Avrupa’nın siyasal

durumunu düzenlemek ve Avrupa’nın gelecekte alacağı

durumu belirlemek amacıyla tüm Avrupa Devletleri,

Viyana’da büyük bir kongre topladılar.

• Kongre başkanlığını Avusturya arşidükü Meternik yaptı.

• Kongrede alınan kararlar Meternik Sistemi adıyla

duyuruldu.

• Buna göre;

• Avrupa’nın herhangi bir yerinde ihtilal yanlısı bir ayaklanma

çıkarsa, birlikte hareket edilecek ve ayaklanma bastırılacaktı.

• Ancak aldıkları bu kararları, Osmanlı Devleti’nde

Yunanlıların başlattığı ayaklanma sırasında uygulamayıp,

isyana destek verdiler.

• Meternik Sistemi’ni uygulayan devletler yeni

ayaklanmaların ortaya çıkışına engel olamadılar.

• 1830 ve 1848 yıllarında Avrupa devletlerinde ihtilaller

yaşandı.

VİYANA KONGRESİ (1815)

• 1815 yılında Avusturya’nın Viyana şehrinde düzenlenen

kongredir.

• Mutlakiyet rejimlerini korumak, milliyetçilik ve bağımsızlık

hareketlerine engel olmak için toplanmıştır.

• 1804’te kendini imparator ilan eden Napolyon sınırlarını

genişletmek için yaptığı savaşlarda ilk başlarda başarı elde

etse de Waterloo Bozgunu ile yenilgiyi kabul etmiştir.

• Konferansa 90 kadar devlet katılmıştır. İngiltere’de meşruti

yönetim olmasına rağmen Fransa’nın güçlenmesini istemediği

için bu kongreye katılmıştır.

• Avusturya Başkanı Meternik’in başkanlık ettiği bu

konferansta Rusya, İngiltere, Avusturya ve

Prusyaaralarında anlaşarak Dörtlü İttifak’ı meydana

getirdiler.

Görüşülen Konular/Alınan Kararlar

• Napolyon Savaşları ile bozulan Avrupa sınırlarını yeniden

çizilmiştir.

• Fransa’nın İhtilalden önceki sınırlara çekilmesi

kararlaştırılmıştır.

• Mutlak krallıkların korunması kararlaştırılmıştır.

• Meternik Sistemi adı verilen bir politika oluşturulmuştur.

[Avrupa Devletlerinin, Fransız İhtilalinin etkisiyle Avrupa’nın

neresinde ayaklanma çıkarsa birlikte hareket ederek

ayaklanmaları bastırma kararı aldıkları politikadır.]

• Rusya, Şark meselesini ortaya atarak Osmanlı Devleti’nin

paylaşılmasını istemiş ancak destek bulamamıştır.

1815-1827 yılları arasına Avrupa’da Restorasyon

Dönemi denir. Napolyon tarafından bozulan Avrupa’ya

yeniden düzen verildiği için bu isim verilmiştir. 1827 yılında

Navarin’de Osmanlı donanmasının yıkılması ile bu dönem

sona ermiştir. Yunan isyanını destekleyen İngiltere ve Rusya

Navarin’de Osmanlı donanmasını yakarken Avusturya ve

Prusya bu isyanı desteklememişlerdir. Bu da Restorasyon

Döneminin sonunu getirmiştir.

Meternich Sisteminin Sona Ermesi

Restorasyon devri 1827 yılına kadar ancak sürebilmiştir.

Çözülme önce İngiltere’nin Dörtlü İttifaktan ayrılmasıyla

başladı. Bunun arkasında Osmanlı Devleti’nde Rum İsyanı

çıktı. Meternich, Osmanlı Devleti antlaşmaya dahil olmadığı

halde, Rum isyanının beraber bastırılmasını teklif etti. Buna

karşılık Rusya ve Fransa, Rumlara yardım ettiler. İngiltere de

bunlara katıldı. Sonunda, Navarin’de Osmanlı donanmasını

yakarak kendi prensiplerini kendileri yıktılar.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 55 / 169

17. YÜZYILDA (DURAKLAMA DÖNEMİ) OSMANLI

DEVLETİ

❖ DURAKLAMA DÖNEMİ (1579-1699)

• Duraklama Nedenleri:

• Merkezi otoritenin bozulması

• Küçük yaştaki şehzadelerin tahta geçmesi

• Saray kadınlarının devlet yönetimine karışması

• Saray masraflarının artması

• Devlet içinde rüşvet ve iltimasın artması

• Ganimet gelirlerinin azalması

• Savaşların uzun sürmesi ve mağlubiyetler alınmaya

başlaması

• Beşik ulemalığı sistemi (hocanın oğlu hoca)

• Medreselerden pozitif bilimlerin çıkarılması

• Kapitülasyonların yaygınlaşması

• Sık padişah değişikliği (cülus bahşişinin artması)

• Doğal sınırlara ulaşılması

• Askerin “Ordu devlet içindir” anlayışını terk etmesi

• Avrupa’nın bilimsel ve teknolojik açıdan gelişmesi (Coğrafi

keşifler, Rönesans)

OSMANLI- İRAN İLİŞKİLERİ

Fatih, Akkoyunlular ile Otlukbeli Savaşı’nı yaparak

Akkoyunluları yenmişti. Bu yenilgiden sonra zayıflayan

Akkoyunlu topraklarında Safevi Devleti kuruldu. Yavuz

Sultan Selim Çaldıran Savaşı ile Safevi Devletine büyük bir

darbe vurdu. Kanuni de Safeviler üzerine üç sefer

düzenleyerek Amasya Antlaşması’nı imzaladı ve iki devlet

arasında barış dönemi başladı. 1577 yılında tekrar başlayan

savaşlar, Kasr-ı Şirin Antlaşması’nın imzalanmasına kadar

devam etti.

1) III. Murat Dönemi Osmanlı- İran İlişkisi

İran’daki karışıklardan yararlanmak isteyen III. Murat,

Sokullu Mehmet Paşa’nın karşı çıkmasına rağmen Lala

Mustafa Paşa’yı İran üzerine gönderdi. Mustafa Paşa, Tebriz,

Gürcistan, Azerbeycan’ı aldı. Zor durumda kalan İran ile

İstanbul (Ferhat Paşa) Antlaşması imzalandı (1590).

İstanbul Antlaşması’nın Önemi:

● Azerbeycan, Gürcistan, Dağıstan Osmanlı Devleti’nde

kaldı. Böylece Osmanlı sınırı doğuda Hazar Denizi’ne kadar

genişledi.

● Osmanlı Devleti, doğuda en geniş sınırlara ulaştı.

2) 1603- 1611 Osmanlı- İran Savaşları

İran Şahı Şah Abbas, Ferhat Paşa Antlaşması ile kaybettiği

yerleri geri almak için Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti. Şah

Abbas kaybettiği yerleri geri aldı. Celali isyanları ile uğraşan

Osmanlı Devleti, İran ile Nasuh Paşa Antlaşmasını imzaladı

(1611). Bu antlaşma ile İran, Osmanlıya her yıl 200 deve

yükü ipek verecekti.

Nasuh Paşa Antlaşmasının Önemi:

● Osmanlı Devleti Ferhat Paşa Antlaşması ile aldığı yerleri

geri kaybetmiştir.

3) 1617- 1618 Osmanlı- İran Savaşları

İran’ın vaat ettiği ipeği vermemesi üzerine savaş tekrar

başladı. İran’ın isteği ile Serav Antlaşması imzalandı (1618).

Bu antlaşmaya göre İran, Osmanlıya her yıl 100 deve yükü

ipek ödemeyi kabul etti.

4) 1622-1639 Osmanlı – İran Savaşları

Bu savaşlar İran’ın Bağdat’ı işgal etmesi üzerine başladı.

İran, Irak’ı ele geçirip Mardin’e kadar ilerledi. IV. Murat İran

üzerine iki sefer düzenledi. Bunlardan ilki olan Revan Seferi

ile Doğu Anadolu, Bağdat Seferi ile Irak geri alınmıştır. Bu

arada Şah Abbas’ın ölmesi üzerine, İranlılar barış istediler. İki

devlet arasında Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalandı.

Kasr-ı Şirin Antlaşması (1639) Maddeleri:

● Azerbeycan ve Revan İran’a bırakıldı.

● Bağdat Osmanlı Devleti’nde kaldı.

● Zağros Dağları iki ülke arasında sınır kabul edildi.

Önemi: Bu antlaşma ile bugünkü Türkiye – İran sınırı büyük

ölçüde çizilmiştir.

OSMANLI- AVUSTURYA İLİŞKİLERİ

Kanuni döneminde yapılan Mohaç Meydan Savaşı sonucunda

Osmanlı – Avusturya sınır komşusu olmuş ve böylece iki ülke

arasında ilişkiler başlamıştı.

1) 1593-1606 Osmanlı –Avusturya Savaşları

Nedenleri:

● Avusturya’nın, Osmanlı Devleti’ne vermesi gereken vergiyi,

ödememesi,

● Avusturya’nın Erdel, Eflak ve Boğdan’ı Osmanlıya karşı

kışkırtması

III. Murat zamanında başlayan savaşlar III. Mehmet

döneminde de devam etti. III. Mehmet ordunun başında sefere

çıktı. Avusturya ile yapılan Haçova Meydan Savaşı ile

Avusturya ordusu bozguna uğratıldı (1596). Osmanlı ordusu

Eğri, Kanije, Estergon’u ele geçirdi.

Avusturyalılar Kanije’yi geri almak için harekete geçtiler.

Kale, Tiryaki Hasan Paşa tarafından savunuldu. Hasan Paşa

Avusturya’yı bozguna uğrattı.

Avusturya’ya yardım eden eflak Boğdan beyleri tekrar itaat

altına alındı.

I. Ahmet döneminde İran tehlikesi ve Celali isyanları

devleti güç durumda bıraktı. Bunun üzerine Avusturya ile

Zitvatoruk Antlaşması imzalandı.

Zitvatoruk Antlaşması (1606) Maddeleri:

● Eğri, Estergon, Kanije kaleleri Osmanlı da kalacak

● Avusturya artık Osmanlıya vergi ödemeyecek

● Avusturya Kralı, protokol bakımından Osmanlı padişahına

eşit sayılacak

Önemi:

● Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti’nin İstanbul Antlaşması ile

Avusturya üzerinde kurduğu üstünlüğü sona erdi.

2) 1662-1664 Osmanlı – Avusturya Savaşları

Avusturya’nın Osmanlı’ya isyan eden Erdel Beyine yardım

etmesi üzerine Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, Avusturya’ya savaş

açtı. Fazıl Ahmet Paşa, Uyvar Kalesini alarak Avusturya ile

Vasvar Antlaşması’nı imzaladı

Vasvar Antlaşması (1664) Maddeleri:

● Uyvar Osmanlı’ya bırakılacak

● Avusturya Erdel’in iç işlerine karışmayacak

● Avusturya, Osmanlı’ya savaş tazminatı ödeyecek

Önemi: Avusturya’dan toprak kazanılan son anlaşmadır. Son

kez savaş tazminatı alınmıştır.

OSMANLI – LEHİSTAN İLİŞKİLERİ

1) II. Osman Dönemindeki İlişkiler

Lehistan’ın Osmanlı Devleti’ne bağlı Boğdan’ın iç işlerine

karışması üzerine sefere çıkan II. Osman Hotin Kalesi’ni

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 56 / 169

kuşattı. Ancak yeniçerilerin disiplinsizliği yüzünden alınamadı

ve Avusturya ile Hotin Antlaşması imzalandı.

Hotin Antlaşması (1620) Maddeleri:

● İki taraf birbirinin topraklarına saldırmayacak

● Lehistan, Osmanlı’ya bağlı Kırım Hanlığı’na vergi vermeye

devam edecek

Not: II. Osman Hotin Seferi’nden sonra Yeniçeri Ocağı’nı

kaldırma fikrini ilk kez ortaya atmıştır. II. Osman bu fikri

duyan yeniçeriler tarafından öldürülmüştür.

2) IV. Mehmet Dönemindeki İlişkiler

Lehlilerin Osmanlı’ya bağlı Ukrayna Kazaklarına

saldırmaları üzerine savaşlar tekrar başladı. IV. Mehmet ve

Fazıl Ahmet Paşa ordunun başında sefere çıkarak Leh

ordusunu yenmiştir. Bunun üzerine Lehliler ile Bucaş

Antlaşması imzalandı.

Bucaş Antlaşması (1672) Maddeleri:

● Podolya Osmanlı’ya bırakılacak

● Lehistan Osmanlı’ya vergi verecek

● Lehistan Ukrayna’dan çekilecek

Önemi: Bu antlaşma, Osmanlı Devleti’nin topraklarına toprak

kattığı son antlaşmadır. Osmanlı Devleti batıda en geniş

sınırlara ulaştı.

OSMANLI – VENEDİK İLİŞKİLERİ

Osmanlı-Venedik ilişkileri 17. yüzyılda Girit adası yüzünden

bozuldu.

Nedenleri:

● Girit teki korsanların Osmanlı gemilerine saldırması

● Girit’in önemli bir konumda bulunması

Osmanlı Devleti Venedik’e savaş açarak adayı kuşattı

(1645). Girit’in Hanya Kalesi ele geçirildi. Arkasından

Kandiye kuşatıldı. Kalenin kuşatılması uzun süre devam etti.

Nihayet Fazıl Ahmet Paşa, Kandiye Kalesi’ni de ele geçirdi.

Böylece Girit’in fethi tamamlanmış oldu (1669). Böylece

Doğu Akdeniz ve Çanakkale Boğazının güvenliği sağlandı.

Not 1: Girit adası kuşatması, Osmanlı Devleti’nin en uzun

süreli deniz kuşatmasıdır.

Not 2: Girit fethinin uzaması Osmanlı donanmasının ne kadar

gerilediğini gösterdi.

II. VİYANA KUŞATMASI (1683-1699)

Katolik Avusturya Kralı I. Leopold, Protestan Macarları

mezhep değiştirmeye zorluyordu. Macarlar Tököli İmre

önderliğinde isyan ederek Osmanlı Devleti’nden yardım

istediler.

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, padişah IV. Mehmet’i ikna

ederek Avusturya meselesini halletmek için Avusturya üzerine

sefere çıktı ve Viyana’yı kuşattı (1683).

Viyana kuşatmasının uzun sürmesi üzerine Papa’nın desteği

ile Avusturya, Almanya ve Lehistan’dan oluşan bir ordu

oluşturuldu. Bu ordu, Tuna nehrini tutmakla görevli Kırım

Hanı’nın ihaneti üzerine, Osmanlı ordusunu arkadan vurdu.

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Alamandağı Meydan

Savaşı’nı kaybederek Belgrad’a çekildi. Merzifonlu, padişahın

emri ile burada idam edildi.

Kutsal İttifak’ın Kurulması

Bu durumdan yararlanmak isteyen Papa’nın gayretleriyle

Avusturya, Lehistan, Venedik, Rusya ve Malta kuvvetlerinden

oluşan “Kutsal İttifak” kuruldu. Bu ittifak karşısında Osmanlı

ordusu başarısız oldu.

Sadrazam Amcazade Hüseyin Paşa’nın padişahı ikna etmesi

sonucu, Osmanlı Devleti Karlofça Antlaşmasını imzaladı.

Karlofça Antlaşması (1699) Maddeleri:

● Temeşvar ve Belgrad hariç tüm Macaristan ve Erdel

Avusturya’ya bırakılacak

● Podolya, Ukrayna Lehistan’a bırakılacak

● Mora, Dalmaçya kıyıları Venedik’e bırakılacak

● Antlaşma 25 yıl geçerli olacak

Rusya ile de Karlofça Antlaşmasını tamamlayıcı İstanbul

Antlaşması imzalandı.

İstanbul Antlaşması (1700) Maddeleri:

● Azak kalesi Rusya’ya bırakılacak

● Rusya, İstanbul’da daimî elçi bulundurabilecek

● Rus Hristiyanları kutsal yerleri serbestçe ziyaret edebilecek.

Sonuçları:

● Türklerin Avrupa karşısında Malazgirt Savaşı ile başlayan

ilerleyişi durmuş, Sakarya Meydan Savaşı’na kadar süren geri

çekilme süreci başladı.

● Osmanlı Devleti ilk defa toprak kaybetti.

● Rusya, Azak kalesini alarak Karadeniz’e inme fırsatı buldu.

● Osmanlı Devleti’nde duraklama dönemi sona erdi, gerileme

dönemi başladı.

● Osmanlıların Orta Avrupa egemenliği sona erdi.

Not: Rusya ile yapılan ilk resmi antlaşma Bahçesaray

Antlaşmasıdır (1681).

17. YÜZYILDAKİ İÇ İSYANLAR

1-Merkez (İstanbul) İsyanları

Bu isyanlar genellikle kapıkulu ve yeniçeriler tarafından

çıkarılmıştır. İstanbul’da çıkan bu isyanlara bazen halk ve

ulema da katılmıştır.

Nedenleri:

● Cülus bahşişlerinin ödenmemesi

● Yeniçerilere üç ayda bir ödenen ulufenin geciktirilmesi ve

ayarı düşük akçe ile ödenmesi.

● Kapıkulu teşkilatının bozulması

● Kapıkullarının menfaatlerine ters düşen padişah ve devlet

adamlarını görevlerinde uzaklaştırmak istemeleri

Sonuçları:

○ Bu isyanlar devlet merkezinde huzur ve güvenin

bozulmasına yol açmıştır.

○ Devlet adamları devlet otoritesinin sağlanabilmesi için sert

önlemler almışlardır.

○ Askeri isyanlar sonucunda ilk defa bir Osmanlı padişahı

öldürülmüştür. Bu durum yeniçerilerin devlet içindeki gücünü

artırmış, padişahların yönetimdeki etkinliğini azaltmıştır.

2- Celali İsyanları

Yavuz döneminde Anadolu’da Bozoklu Celal isimli birisi

isyan etti. Bu isyan Yavuz tarafından bastırıldı. Bundan

sonrada Anadolu’da çıkan isyanlara Celali İsyanları denmiştir.

Nedenleri:

● Tımar sisteminin bozulması,

● Halktan alınan vergilerin artırılması,

● Ekonomik durumun bozulması

● Merkezi otoritenin zayıflaması ve devlet adamlarının

yetersizliği

● Haçova Meydan Savaşı’ndan kaçan askerlerin Anadolu’ya

gitmesi

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 57 / 169

Sonuçları:

○ Anadolu’da huzur ve güven bozuldu. Köyden kente göçler

oldu.

○ Anadolu’da can ve mal güvenliği kalmadı. Halkın devlete

güveni azaldı.

○ Anadolu’da ekonomik hayat durgunlaşmış, üretim

azalmıştır. Vergiler toplanamadığı için devletin gelirleri

azalmıştır.

○ Osmanlı Devleti, Avusturya ve İran ile yaptığı savaşlarda

zor duruma düştü.

Not: Celali isyanlarının dini bir yönü olmadığı gibi isyancılar

devlet düzenini değiştirmeyi de amaçlamamışlardır.

3- Eyalet İsyanları

XVII. yüzyılda devlet otoritesinin zayıflaması bazı

eyaletlerde isyanların çıkmasına neden oldu. Bu isyanlar

bazen eyaletlerin başındaki yöneticiler, bazen de bu

yöneticilerin tutumu üzerine reaya tarafından çıkarıldı.

Ayrıca Yemen, Bağdat, Kırım, Eflak, Erdel, Boğdan

eyaletlerinde çıkan isyanlar da devleti uzun süre

uğraştırmıştır.

17. YÜZYILDAKİ ISLAHAT (YENİLİK)

HAREKETLERİ

❖ Genel Özellikleri:

• Avrupa örnek alınmamıştır. (Kendimizi üstün sayıyoruz)

• Fatih ve Kanuni Sultan Süleyman örnek alınmıştır. (Kanun-u

Kadim)

• Kişilere bağlı kalmış ve devlet politikası haline

getirilememiştir

• Sorunların köküne inilmemiştir.

• Islahatlara saray, ulema (din adamları) ve yeniçeri

(askerler)karşı çıkmıştır.

• Baskı ve şiddet yoluyla benimsetilmek istenmiştir.

• Islahatçıların şifresi “TOKMAK”tır. (Tarhuncu-Osman-

Kuyucu-Murat-Ahmet-Köprülü) (Kronolojik değili)

II. Osman (Genç Osman)

• Osmanlı devletinde ilk ıslahat yapan padişahtır.

• 17. yüzyılda ıslahat yolunda ilk ciddi adımı Genç Osman

atmıştır.

• Genç Osman’ın ıslahatları şunlardır:

o Şeyhülislam’ın fetva vermek dışındaki yetkilerini elinden

aldı. Böylece ilmiye sınıfının devlet işlerine karışmasını

önlemiştir.

o Maliyeye önem verdi. Din adamlarına ve askerlere fazladan

verilen paraları kesti.

o Genç Osman, saray dışı evlilik yaparak sarayı halka açmaya

çalışmıştır. Saray dışından ilk evlilik yapan padişahtır.

(Şeyhülislam’ın kızıyla evlendi)

o Genç Osman bu yönü ile sosyal alanda ıslahat yapan ilk

padişahtır.

o Yeniçeri ocağını kaldırmayı düşündü (Hotin seferi sonrası

yeniçerilerin disiplinsiz davranışları sebebiyle)

o İlk kez Yeniçeri Ocağını kaldırmayı düşünmüştür. Bunu

haber alan yeniçeriler Genç Osman’ı öldürmüşlerdir.

o Başkenti İstanbul dışına (Anadolu’nun bir kentine;

Yozgat’a/ Konya-Karaman’a) taşımayı düşündü. (Yeniçeriyi

kaldıramasa bile onları merkezde bırakmak için)

o Yeniçeriler II. Osman’ı Yedikule zindanlarında idam etti.

IV. Murat (Bağdat Fatihi)

• İçki, tütün, gece sokağa çıkma yasağı getirmiştir.

• Koçi Bey’e duraklamanın nedenleri ve çareleri ile ilgili Koçi

Bey Risalesi’ni (devletin gidiş hatı ile ilgili rapor) hazırlattı.

• Kuvvet ve şiddet yoluyla devlet otoritesini yeniden

sağlamıştır.

• Yeniçeri ve sipahi zorbalarını ortadan kaldırdı. Bu durum

İstanbul’da asayiş ve güvenliğin yeniden kurulmasını sağladı.

• İran üzerine iki sefer düzenledi. Bu seferler sırasında

Anadolu’daki Celaliler ortadan kaldırılmış, emniyet ve

güvenlik sağlanmıştır.

• Tımarlar eskiden olduğu gibi savaşlarda yararlılık

gösterenlere verilmiştir.

• Saray kadınlarını devlet yönetiminden uzaklaştırdı.

• Kahvehaneleri yasakladı (kahvelerde siyaset yapılmaya

başlanması)

• İçki, tütün ve gece sokağa çıkma yasağı getirdi. (içki-tütün-

kahve ve geçe yasaklarının nedeni: İstanbul yangınları)

• İlk defa Şeyhülislam idam ettirmiştir.

• Kendisi “Bağdat Fatihi” olarak bilinir.

• IV. Murat zamanında Avrupa’da yaşanan eş gelişme; 30 yıl

savaşları (1618-48)

❖ I. AHMET

• Kafesten çıkarak ilk padişah olan kişidir.

• Ekber ve Erşed sistemini (en büyük ve en akıllı) getirerek

Osmanlı veraset sistemini düzenlemiştir.

• Osmanlı tarihinde veraset sisteminde son değişiklik yapan

padişahtır.

• İlk içki yasağı getiren padişahtır. (Bunun nedeni

Müslümanların ibadetlerini aksatması)

Islahatçı Sadrazamlar

a-Kuyucu Murat Paşa

I. Ahmet devrinde sadrazam olmuştur. Celali isyanlarına karşı

sert tedbirler aldı. Bunun için birçok isyancıyı idam ettirdi.

b-Tarhuncu Ahmet Paşa (1652)

IV. Mehmet zamanında sadrazam oldu. Tarhuncu Ahmet

Paşa’nın ıslahatları şunlardır:

1- Hazineye borcu olan kişilerden bu borçları tahsil etti.

2- Bütçe açığının saray masraflarının çokluğundan ve

lüzumsuz harcamalardan kaynaklandığını görerek bunları

azaltmaya çalıştı.

3- Osmanlıda ilk defa resmi devlet bütçesini hazırladı.

4- Divan üyeleri ve bazı yöneticilerden hazineye para aktardı.

Çıkarı elden giden kimselerin faaliyetleri sonucunda,

Tarhuncu Ahmet Paşa idam edilmiştir.

c- Köprülü Mehmet Paşa (1656-1661)

Valide Turhan Sultan’ın teklifi üzerine, Köprülü Mehmet

Paşa bazı şartlar karşılığında sadrazam olmayı kabul etmiştir.

Böylece şart koşarak sadrazam olan ilk kişi olmuştur.

Faaliyetleri:

o İlk iş olarak ilmiye sınıfı ile uğraştı. Ulemaya nasihatlarda

bulundu.

o Devletten haksız yere alınan paraları kesti.

o Erdel’deki isyanı bastırdı.

o Savaştan kaçan yeniçerileri cezalandırdı.

o Devletin gelir ve giderlerini dengeleyerek maliyeyi

düzenledi.

o Devlet kadrolarına işin ehli olan kişileri atadı.

o Çanakkale Boğazındaki Venedik ablukasını kaldırdı.

o Venedikliler tarafından işgal edilen İmroz, Limni’yi geri

aldı.

o Yeniçeriyi disiplin altına aldı.

o Not: Duraklamanın içinde Yükselme yaşandı. (Yükselmenin

içinde duraklama Beyazıd dönemindeydi)

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 58 / 169

KÖPRÜLÜLER

o Köprülü Fazıl Ahmet Paşa

o Amcazade Hüseyin

o Merzifonlu Kara Mustafa Paşa

Faaliyetleri:

1- İlk iş olarak ilmiye sınıfı ile uğraştı. Ulemaya nasihatlarda

bulundu.

2- Devletten haksız yere alınan paraları kesti.

3- Erdel’deki isyanı bastırdı.

4- Savaştan kaçan yeniçerileri cezalandırdı.

5- Devletin gelir ve giderlerini dengeleyerek maliyeyi

düzenledi.

6- Devlet kadrolarına işin ehli olan kişileri atadı.

7-Çanakkale Boğazındaki Venedik ablukasını kaldırdı.

8-Venedikliler tarafından işgal edilen İmroz, Limni’yi geri aldı.

d- Köprülü Fazıl Ahmet Paşa

Babası Köprülü Mehmet Paşa’dan sonra sadrazam oldu.

1- Maliyeye önem vererek bütçe açığını kapattı.

2- Orduyu disiplin altına aldı.

3- Venediklilerden Girit adasını aldı.

4- Avusturya’dan Uyvar kalesini alıp, Vasvar Antlaşmasını

imzaladı.

5- IV. Mehmet ile Lehistan seferine çıkarak Bucaş

Antlaşmasını imzaladı.

17. yüzyılda köprülüler ailesinden sadrazamlık makamına

getirilen diğer devlet adamları şunlardır:

e- Merzifonlu Kara Mustafa Paşa

II. Viyana kuşatmasındaki başarısızlığı yüzünden idam

edildi.

f- Köprülü Fazıl Mustafa Paşa

ğ- Amcazade Hüseyin Paşa

Kutsal İttifak savaşlarına son vererek Karlofça ve İstanbul

Antlaşmalarını imzaladı.

❖ Islahatların Özellikleri

1- Bu dönem ıslahatları gelişme aşaması bulamamış düşünce

aşamasında kalmıştır.

2- Kuvvet ve şiddet yolu ile ülkede asayişin sağlanması

yoluna gidilmiştir.

3- Islahatlarda Avrupa örnek alınmamıştır.

4- Yeniçeri, ulema ve halkın tepkisi ile karşılaşmıştır.

5- Yönetim, hukuk ve teknik alanlarda ıslahat yapılmamıştır.

6- Duraklamaya çözüm olmadı.

7- Islahatların ağırlık noktasını ordu ve ekonomi oluşturur.

8- Islahatların öncülüğünü padişah ve devlet adamları yapmış

ve ıslahatlar şahıslara bağlı kalmıştır.

18. YÜZYILDA (GERİLEME DÖNEMİ) OSMANLI

DEVLETİ

❖ Siyasi Gelişmeler:

• 1700 İstanbul Antlaşması: (Osmanlı-Rusya) Rusya ilk defa

Karadeniz'e inme fırsatı elde etti.

• 1703 Edirne Vakası (Yeniçeri ayaklanması) III.Ahmet başa

geçmiştir.

• 1711 Prut Antlaşması (Rusya ile yapıldı) Kaybedilen

toprakların geri alınabileceği umudu doğdu.

• 1715-18 Petervaradin Savaşı (Avusturya ile yapıldı)

Avusturya ile “Pasarofça Antlaşması” imzalandı. Pasarofça

Ant.ile: Avrupa Devletlerinin (Batı’nın) üstünlüğü kabul

edildi. (Dönem: 3.Ahmet-Lale Devri)

• 1724 İstanbul Antlaşması (Rusya ile yapıldı) Rusya ile

yapılan ilk dostluk antlaşmasıdır.

• 1736-39 Belgrat Savaşı (Osmanlı X Rusya, Avusturya)

Osmanlı kazandı.

• 1739 Her iki devletle “Belgrat Antlaşması” imzalandı.

• 1740 I. Mahmut Belgrat Antlaşmasına arabuluculuk yapan

Fransa’ya verilen kapitülasyonları sürekli hale getirdi.

• 1746 Son Osmanlı-İran antlaşması olan “Kerden Antlaşması

“imzalandı. (II. Kasr-ı Şirin)

• 1768-74 Osmanlı ile Rusya arasında yapıldı. Savaşı Rusya

kazandı.

• 1774 Bu savaş sonrasında “Küçük Kaynarca Antlaşması”

imzalandı. (en kötülerden biri)

• Kırım kaybedildi. (ilk defa tamamı Türk ve Müslüman olan

bir bölge kaybedildi.

• Kırım halkı dini açıdan Halife’ye bağlı kaldı.

• İlk defa Osmanlı Devleti savaş tazminatı ödemeye mahkûm

edildi.

• Karadeniz bir Türk gölü olma özelliğini yitirdi.

• Rusya’nın kapitülasyonlardan yararlanmasına karar verildi.

• İstanbul’da Rusya elçiliği açılmasına karar verildi.

• Balkanlarda Rusya konsolosluk açabilecek.

• Ayrıca, orijinal metinde olmamasına rağmen “Ortodoksların

dini lideri Rusya’dır” maddesi Rusya tarafından antlaşmaya

eklenmiştir.

• 1779 Aynalı Kavak Tenkihname (sözleşme)si ile Kırım’da

Şahin Giray’ın Kırım Han’ı olması kabul edildi. Böylece

Kırım özerk hale geldi.

• 1783 Rusya Kırım’ı İlhak etti. (İlhak: sınırına katmak

demektir)

• 1787-92 Osmanlı ile Rusya ve Avusturya arasında savaş

başladı.

• 1791 Fransız İhtilali’nden etkilenen Avusturya ile Osmanlı

arasında “Ziştovi Antlaşması” imzalandı ve Avusturya

savaştan çekildi.

• 1792 Rusya ile “Yaş Antlaşması” imzalandı. Böylece

Kırım’ın Rusya’ya ait olduğu kabul edildi. Dağılma Dönemi

başladı.

Edirne Olayı (1703)

Yeniçeriler Şeyhulislam Feyzullah Efendiyi öldürmüş ve III.

Ahmet’i tahta çıkarmışlardır.

Osmanlı-Rus Savaşı ve Prut Antlaşması (1711)

Nedenleri:

1-Kuzeyde Batlık Denizi’ne açılmak isteyen Rus Çarı I. Petro,

İsveç Kralı XII. Şarl’ı Poltova Savaşı’nda yendi. Rusya kaçan

İsveç kralını yakalama bahanesi ile Osmanlı topraklarına

girdi.

2-Petro’nun Osmanlıya bağlı Eflak ve Boğdan beylerini

Osmanlıya karşı kışkırtması

3-İsveç Kralı Şarl’ın Osmanlı padişahını Rusya’ya karşı

kışkırtması

4-Osmanlı Devleti’nin İstanbul Antlaşması ile Rusya’ya

kaptırdığı yerleri geri almak istemesi

Bu nedenler ile Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş açtı

(1711). Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa, Rus ordusunu Prut

nehrinde kıstırdı. Zor durumda kalan Petro barış istemek

zorunda kaldı. Yeniçeri askerlerine güvenemeyen Baltacı

Mehmet Paşa, Rus ordusunu yok etmek yerine, onlar ile Prut

Antlaşması’nı imzaladı (1711).

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 59 / 169

Prut Antlaşmasının Maddeleri:

1-İstanbul Antlaşması ile Rusya’ya bırakılan Azak kalesi ve

çevresi Osmanlı Devleti’ne geri iade edilecek,

2-Rusya, İstanbul’da daimî bir elçi bulunduramayacak,

3-Rusya, Lehistan’ın iç işlerine karışmayacak

4-İsveç kralı serbestçe ülkesine dönebilecek,

Prut Antlaşmasının Önemi:

●Osmanlı Devleti İstanbul Antlaşması ile Rusya’ya kaptırdığı

yerleri geri aldı.

●Prut Antlaşmasındaki başarı, Karlofça Antlaşması ile

kaybedilen yerlerin geri alınabileceği umudunu artırmıştır.

İstanbul Antlaşması (1724)

İlk Osmanlı-Rus dostluk antlaşmasıdır. İran topraklarını

aralarında paylaşmışlardır.

Osmanlı-Venedik-Avusturya Savaşları

Pasarofça Antlaşması (1715-1718)

Nedenleri:

1-Osmanlı Devleti’nin Karlofça Antlaşması ile Venedik’e

kaptırdığı yerleri, geri almak istemesi,

2-Venediklerin baskısı altında ezilen Mora halkının

Osmanlıdan yardım istemesi,

3-Venediklilerin Osmanlı ticaret gemilerine saldırmaları,

Osmanlı Devleti Venedik’e savaş ilan etti. Sadrazam

Silahtar Ali Paşa kısa sürede Mora’yı Venediklilerden geri

aldı. Osmanlı Devleti’nin bu başarısından korkan Avusturya,

Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti. Osmanlı Devleti,

yeniçerilerin disiplinsizliği yüzünden Avusturya karşısında

başarılı olamadı. Avusturya Belgrat’ı ele geçirerek Sırbistan

üzerine yürüdü. Yeni sadrazam Damat İbrahim Paşa,

Avusturya ve Venedik ile Pasarofça Antlaşması imzalandı

(1718).

Pasarofça Antlaşmasının Maddeleri:

1-Eflak’ın batısı, Belgrat, Sırbistan’ın kuzeyi Avusturya’ya

bırakılacak

2-Mora Yarımadası, Osmanlılara bırakılacak

3-Arnavutluk, Hersek ve Dalmaçya kıyıları Venedik’e

bırakılacak,

Pasarofça Antlaşmasının Önemi:

● Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti’nde Lale Devri başladı.

●İlk kez Çelebi Mehmet zamanında başlayan Osmanlı-

Venedik Savaşları kesin olarak sona erdi.

●Karlofça Anlaşmasında kaybedilen Mora geri alındı. Ancak

Belgrat Avusturya’ya bırakıldı. Yeni toprakların kaybedilmesi

üzerine Osmanlı Devleti dış politikasını değiştirmiş

savunmaya yönelik bir politika izlemeye başlamıştır.

Osmanlı-Rusya-Avusturya Savaşları ve Belgrat

Antlaşması (1736-1739)

Nedenleri:

1-Rusya’nın Lehistan’ın iç işlerine karışması

2-Pasarofça Antlaşmasından sonra Rusya ile Avusturya

arasında gizli bir ittifak kurulması

3-Rusların Kırım’a girmeleri ve Bahçesaray’ı yakıp yıkmaları,

4-Osmanlı-İran Savaşlarında Kırım Hanının Osmanlıya

göndereceği yardımın Rusya tarafından engellenmesi

Bu nedenler ile savaş başladı. Osmanlı Devleti, Rusya ve

Avusturya’ya karşı başarılar kazandı. Fransa’nın da

arabuluculuk etmesi sonucunda Avusturya ve Rusya ile ayrı

ayrı Belgrat Antlaşması imzalandı (1739).

Belgrat Antlaşmasının Maddeleri:

1-Ruslar savaşta aldıkları yerleri geri verecek

2-Azak kalesi Ruslarda kalacak ancak Ruslar bu kaleyi

yıkacak

3-Rusya, Karadeniz ve Azak Denizinde savaş gemisi ve

tersane bulunduramayacak

4-Avusturya, Pasarofça Antlaşması ile aldığı yerleri geri

verecek (Banat hariç)

Belgrat Antlaşmasının Önemi:

●Osmanlı Devleti’nin 18. yüzyılda imzaladığı son kazançlı

antlaşmadır.

● Karadeniz’in Türk gölü olduğu son kez kabul edilmiştir.

●Fransızları arabuluculuğundan dolayı Fransızlara verilen

kapitülasyonlar sürekli hale getirildi (1740).

● Bu başarıda Humbaracı Ahmet Paşa’nın askeri alandaki

ıslahatları etkili olmuştur.

● Osmanlı Devleti, Pasarofça Antlaşması ile Avusturya’ya

kaptırdığı yerleri (Banat hariç) geri aldı.

Osmanlı-Rus Savaşı ve Küçük Kaynarca Antlaşması

(1768-1774)

Nedenleri:

1-Rus Çariçesi II. Katerina’nın Kırım’ı, Kafkasları ele

geçirmek istemesi,

2-Rus Çariçesi Katerina’nın Lehistan’daki taht mücadelelerine

karışması üzerine, Lehlilerin Osmanlıdan yardım istemesi,

Baltık Denizi ve İngilizlerin de yardımı ile Cebelitarık’tan

Akdeniz’e gelen Rus donanması Çeşme önlerinde Osmanlı

donanmasını yakmıştır (Çeşme Bozgunu 1770). Kartal

Meydan Muharebesinde 180 bin kişilik Osmanlı Ordusu, 30

bin kişilik Rus Ordusu karşısında ağır bir yenilgi aldı. Bu

olayları duyan III. Mustafa kederinden ölmüştür. Tahta geçen

I. Abdülhamit barış istemiş, Küçük Kaynarca Antlaşması

imzalanmıştır (1774).

Küçük Kaynarcanın Maddeleri:

1-Kırım bağımsız olacak

2-Rusya, Karadeniz’de donanma bulundurabilecek ve Rus

ticaret gemileri boğazlardan serbestçe geçebilecek,

3- Ruslara da kapitülasyonlar verilecek,

4-Osmanlı Devleti, Rusya’ya savaş tazminatı verilecek

5-Rusya, Osmanlı Devletindeki Ortodoksların haklarını

koruyacak

Küçük Kaynarca Antlaşmasının Önemi:

●Osmanlı Devleti’nin 18. yüzyılda imzaladığı en ağır

antlaşmadır.

●Ortodoksları himaye hakkını elde eden Rusya, Osmanlı

Devleti’nin iç işlerine karışma fırsatı bulmuştur.

● İlk defa halkı Müslüman olan bir ülke Osmanlı Devleti’nden

ayrılmıştır. (Kırım)

● Osmanlı Devleti ilk defa savaş tazminatı ödedi

● Karadeniz Türk gölü olmaktan çıkmıştır.

●Ruslar ilk kez kapitülasyonlardan yararlanmaya başladı.

● Balkanlar ve Boğazlar Rus tehdidine açık hale gelmiştir.

Aynalıkavak Tenkihnamesi (1779)

Rus yanlısı Şahin Giray’ın Kırım Hanı olması Osmanlı

tarfından kabul edilmiştir.

Osmanlı-Rusya-Avusturya Savaşları

Ziştovi (1791) -Yaş (1792) Antlaşmaları (1787-1792)

Nedenleri:

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 60 / 169

1-Gizli antlaşma yapan Rusya ve Avusturya’nın, Osmanlı

topraklarını kendi aralarında paylaşması

2-Rus Çariçesi II. Katerina bağımsız olan Rusya’ya girerek

burayı işgal ettiğini duyurdu.

Bu nedenler ile I. Abdülhamit Rusya’ya savaş ilan etti.

Avusturya Rusya’nın yanında savaşa girdi. Fransa’da ihtilal

çıkması üzerine Avusturya, Osmanlı Devleti ile Ziştovi

Antlaşmasını imzalayarak savaştan çekildi (1791). Bu

antlaşma ile Avusturya aldığı yerleri geri vermiştir.

Ziştovi Antlaşmasının Önemi:

●Kanuni Devri’nde başlayan Osmanlı-Avusturya Savaşları

kesin olarak sona ermiştir.

Ziştovi Antlaşmasından sonra yalnız kalan Rusya, Osmanlı

Devleti ile Yaş Antlaşmasını imzalamıştır (1792).

Yaş Antlaşmasının Maddeleri:

1-Osmanlı Devleti Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu kabul

edecek,

2-Dinyester Irmağı iki ülke arasında sınır olacak

Yaş Antlaşmasının Önemi:

●Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti’nin Yıkılış Dönemi başladı.

●Osmanlı Devleti, Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu resmen

kabul etti.

Osmanlı-İran Savaşları

İran’daki karışıklardan yararlanmak isteyen Rusya İran’a

saldırınca, Osmanlı Devleti de İran’a girdi. Fransa’nın araya

girmesi sonucu, Rusya ile İstanbul Antlaşması (1724)

imzalandı. Buna göre, İran’ın kuzeyi Rusya’ya, batısı Osmanlı

Devleti’ne bırakılmıştır.

Bu durumu kabul etmeyen İran Osmanlıya savaş açtı. Sonuçta

Kerden (II. Kasr-ı Şirin Antlaşması) imzalandı (1746). Buna

göre I. Kasr-ı Şirin Antlaşması esas alınmış ve Zağros Dağları

sınır kabul edildi. Böylece günümüze kadar süren dostluk

dönemi başlamıştır.

El- Ariş Antlaşması (1801)

Nedeni: 1798’de Napolyon Bonapart’ın Mısır’ı işgali.

Sonuçları: İngiltere ve Rusya, Osmanlı Devleti’nin yanında

yer alarak Abukır Limanında Fransız donanmasını yaktılar.

Nizamı Cedit askerleri başarılı olmuş ve Osmanlı-Fransız

dostluğu bozulmuştur.

Osmanlı bu savaş sırasında ilk kez denge politikasını

uygulamıştır.

18. YÜZYIL ISLAHATLARI

Genel Özellikleri

• Batı (Avrupa) örnek alınmıştır.

• Baskı ve şiddet yoluyla benimsetilmek istenmiştir.

• XVII. yy’a göre daha kalıcı olmuştur.

• Hukuk hariç her alanda yapılmıştır. (en çok ise askeri

alanda)

• Saray, ulema ve asker ıslahatlara karşı çıkmıştır.

• Islahatçıların şifresi 3-1-3-1-3 (3.Ahmet-1.Mahmut-

3.Mustafa-1.Abdülhamit-3.Selim)

❖ III. Ahmet Dönemi (1703-30) (Lale Devri) (1718-30)

Genel Özellikleri

• 1718’de Pasarofça ile başlayıp, 1730 Patrona Halil İsyanı ile

sona erdi.

• Padişah III. Ahmet’tir. Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim

Paşa’dır.

• Minyatürcüsü Levni, Şairi ise Nedim’dir.

• Avrupa ilk defa örnek alındı.

• Lale Devri’nde askeri ıslahat yoktur.

❖ Lale Devri Islahatları:

• Avrupa’ya ilk kez geçici elçiler gönderildi.

• İlk defa matbaa Macaristan’dan İbrahim müteferrika ve Sait

Efendi tarafından getirilmiştir. Osmanlı’ya getirilen ilk teknik

yeniliktir. Dini eserin basımı yasaktır. İlk basılan eser: Vali

Mehmet Efendi’ye ait “Van Kulu Lugatı”dır. (1727).

• Yalova’da bir kâğıt fabrikası kuruldu.

• Tulumbacılar Bölüğü adı ile ilk kez bir itfaiye bölüğü

kuruldu.

• İstanbul’da bir kumaş fabrikası ve çini atölyesi kuruldu.

• İlk kez çiçek aşısı uygulandı.

• İstanbul’un çeşitli yerlerinde pek çok kütüphane açıldı.

• Pek çok doğu klasiği Türkçe’ye çevrildi.

• Not 1: Lale Devri Osmanlı Devleti’nde, batının

üstünlüğünün kabul edildiği ve batının örnek alınarak

ıslahatlar yapıldığı ilk dönemdir.

• Not 2: Lale Devri, bu dönemde devam eden Osmanlı-İran

Savaşları hariç genelde barışçı bir politikanın benimsendiği

devir olmuştur.

• İlk defa Batı’ya geçici elçilikler açıldı. (Paris, Viyana,

Varşova, Moskova)

• İlk elçi Paris’e giden 28 Mehmet Çelebi’dir. Paris

Sefaretnamesi’ni yazdı. (Batıya açılan ilk pencere kabul

edilir.) (Sefaratname’nin diğer isimleri; Risale, Takrir,

Seyahatname ve Havadisname)

• Tercüme Encümenliği kuruldu. (Batı ve Doğu klasiklerinin

buralara gelip çevrilmesidir.)

• Çiçek aşısı getirilmiştir. (İran’dan)

• Tulumbacılar Ocağı kuruldu. (İtfaiye)

• Barok, Rokoko ve Gotik tarzı üslub benimsenmiştir.

❖ Mahmut’un Islahatları (1730-1754)

• III. Ahmet’ten sonra tahta geçen I. Mahmut ilk iş olarak

İstanbul’un asayişini yeniden sağladı. Patrona Halil ve

arkadaşları yakalanarak idam edildi.

• Islahatları:

o Aslen bir Fransız olan Humbaracı Ahmet Paşa, Topçu ve

Humbaracı ocaklarını modern usullere göre yeniden bir

düzene soktu.

o Maliyeyi düzeltmek amacı ile çalışmalar yapıldı.

o Ülke içinde kütüphaneler açtırdı. El yazması eserleri toplattı.

o İlk defa Batı tarzında ıslahat yaptı.

o İlk defa Batı’dan bir uzman getirdi. (Comte de Boneval)

(Humbaracı Ahmet Paşa’dır.) Humbaracı Ahmet Paşa orduda

bölük, alay, tabur sistemini kurdu.

o Batı tarzında ıslah edilen ilk kurum “Humbaracı Ocağı’dır.

o Osmanlı tarihinde Batı tarzında açılan ilk teknik okul ise

“Hendesehane”dir.

o Avrupai tarzda subay yetiştirmek amacı ile “Kara

Mühendishanesi” kuruldu.

❖ III. Mustafa’nın Islahatları (1757-1774)

●Fransız Baron dö Tott topçu ve istihkâm askerlerini

düzenlemeye çalıştı. Hafif ve hızlı toplar döküldü.

● “Sürat topçuları Ocağı” kuruldu.

●Haliç’te “Hendeshane” adıyla denizcilik ve topçuluk

öğretimi yapılan yeni bir okul açıldı.

●Deniz subayı yetiştirmek amacıyla “Deniz Mühendishanesi”

kuruldu. (Bahri Hümayun)

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 61 / 169

●Maliye alanında da çalışmalar yapıldı. III. Mustafa devri 18.

yüzyılda maliyenin en iyi durumda olduğu devirdir. Bu

dönemde maliye açık vermemiştir.

• İlk defa iç borçlanma yapıldı. (Esham Senetleri) (Bu

senetler ileride kâğıt paraya geçişin ilk aşaması sayıldı.)

• Ünlü sadrazamı; Koca Ragıp Paşa

❖ I. Abdülhamit’in Islahatları (1774-1789)

●Sürat Topçuları Ocağını geliştirdi.

●Karadeniz ve Eğe kıyılarında yeni tersaneler kuruldu.

●Ordunun subay ihtiyacını karşılamak için “İstihkâm Okulu”

açıldı.

●Askerlikle ilgili batı dillerindeki eserler Türkçe’ye çevrildi.

●Mali alanda da çalışmalar yapıldı. Temelde iç borçlanma

esasına dayana “Esham Sistemi” kuruldu.

❖ III. Selim’in Islahatları (1789-1807)

• Yaptığı tüm ıslahatlara “Nizam-ı Cedit” denir.

• Islahatlarda Fransa’yı örnek almıştır.

• Osmanlı tarihinde radikal (sıradışı) yönde ilk ıslahatları

yapmıştır.

• Kabakçı Mustafa Paşa isyanıyla sona ermiştir.

• Avrupai tarzda “Nizam-ı Cedit Ocağı” adı ile bir ordu kurdu.

• III. Selim Nizam-ı Cedit Ocağı’nın ihtiyacını karşılamak için

“İrad-ı Cedit” adıyla ayrı bir hazine kurdurdu.

• Kara ve Deniz Mühendishanesi geliştirilerek,

Mühendishane-i Berr-i Hümayun ve Mühendishane-i Bahr-ı

Hümayun adı verildi.

• Batıdaki bilim, teknik ve siyasi alandaki gelişmeleri takip

edebilmek amacıyla Londra-Paris-Viyana-Berlin gibi

merkezlerde daimî elçilikler kuruldu. İlk defa kalıcı elçilik

açıldı. (Londra/Yusuf Agâh Efendi) (Avusturya elçisi

“Ebubekir Ratıp Efendi”dir.)

• Yerli malı kullanımı için çaba harcandı.

• İlk defa devlet matbaası kuruldu. (Matbaa-yı Amire)

• Fransızca sadece askeri okullarda zorunlu ilk yabancı resmi

dil ilan edildi.

• Levent ve Selimiye kışlaları yapıldı.

• Şeyhülislamların yetkileri kısıtlandı.

• Yerli malı kullanılması teşvik edildi.

• 1806-1812 Osmanlı Rus Savaşı’nın devam ettiği bir sırada,

Nizam-ı Cedit Ordusunun İstanbul’da olmamasını fırsat bilen

bazı yeniçeriler, ıslahatların önemini kavrayamayan halk

kitlesini de yanlarına alarak Kabakçı Mustafa önderliğinde

ayaklandılar. İsyancılar Nizam-ı Cedit kışlalarına basarak

ocağı dağıttılar. III. Selim’i tahttan indirerek yerine IV.

Mustafa’yı padişah ilan ettiler.

18. Yüzyıl Islahatlarının Genel Özellikleri

●17.yüzyıl ıslahatlarından farklı olarak Avrupa örnek

alınmıştır.

● 18. yüzyıl ıslahatları 17. yüzyıl ıslahatlarına göre daha

köklüdür.

●Askeri alanda ağırlıklıdır.

●Islahatlar, yapan kişilerin döneminde geçerli olmuş bir devlet

politikası haline gelememiştir.

● Islahatlar, yeniçerilerin, halkın ve ulemanın tepkisiyle

karşılaşmıştır.

●Yönetim ve hukuk alanında ıslahat yapılmamıştır.

● 17. yüzyıl ıslahatlarına göre daha başarılıdır ama devletin

çöküşü önlenememiştir.

●Devlet adamları tarafından yapılmıştır.

EN UZUN YÜZYIL (DAĞILMA DÖNEMİ)

19. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ

Fransız İhtilali ve Sonuçları

Nedenleri:

1-Krallık rejiminin baskısı ve yönetimdeki bozukluk

2-Halkın; soylular, rahipler, burjuvalar ve köylüler olmak

üzere sınıflara ayrılması

3-Fransız aydınlarından Monteskiyö, J.J. Russo, Volteir gibi

filozofların etkisi

4-Amerika’da bağımsızlık mücadelesinin sonunda insan

haklarıyla ilgili bir bildiri yayınlanası

5-İngiltere’de Manga Carta ile başlayan demokratikleşme

sürecinin sonunda pek çok hak ve özgürlüklerin elde edilmesi

6-İngiltere ile yapılan Yedi Yıl Savaşlarının maliyeyi olumsuz

yönde etkilemesi

7-Sarayda aşırı israf ve lüksün hüküm sürmesi

8-Giderleri karşılamak için halka ağır vergilerin konulması

1789’da Etajenaro Meclisi’nde halk, meclisin kontrolünü ele

geçirdi. Kral meclisi basmak isteyince halk ayaklanmış. Bastil

Hapishanesi’ni basarak siyasi suçluları serbest bırakmışlardır.

Sonuçları:

1-Eşitlik, hürriyet, adalet, egemenlik, demokrasi gibi

kavramlar ortaya çıktı.

2-Yeni Çağ sona erdi, Yakın Çağ başladı.

3-Mutlak Monarşi yerine egemenliğin halktan geldiği ilkesi

kabul edildi.

4-İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi yayınlandı.

5-Avrupa devletleri Fransız İhtilali ile yayılan fikirlerin

ülkelerine de sıçramaması için Fransa ile mücadele ettiler.

(İhtilal Savaşları)

6-Milliyetçilik fikrinin yayılması sonucu çok uluslu

imparatorluklar parçalandı.

Fransız İhtilali’nin Osmanlı Devleti’ne Etkileri

İhtilal sonucunda yapılan milliyetçilik akımının etkisi ile

Balkanlar’da önce Sırplar daha sonra Rumlar olmak üzere

birçok millet ayaklanma başlattı. Bunun sonucunda bütün

Balkan ülkeleri Osmanlıdan koptu.

Fransız İhtilalinin Osmanlı Devleti’ne olumlu etkileri de

olmuştur. En büyük etkisi demokratikleşme ve anayasacılık

hareketlerinin Osmanlı toplumunda yayılmaya başlamasıdır.

Yargı güvencesi, eşitlik, vatandaşlık hakları gibi demokrasinin

temel ilkeleri önce Osmanlı aydınları daha sonra ise toplum

arasında yayılmaya başladı.

Osmanlıda fermanların ilanında ve meşrutiyetin kabulünde

etkili olmuştur.

Milliyetçilik Hareketleri

• Çok uluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı İmparatorluğu,

Fransız İhtilâli’nin getirdiği ulusçuluk akımından en fazla

etkilenen devlettir.

• XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Rusya başta olmak üzere

İngiltere ve

• Fransa Osmanlı Devleti içinde yaşayan ulusları

kışkırtmışlardır.

• Bu kışkırtmalar sonucunda Balkanlarda Sırplar ve

Yunanlılar ayaklanmıştır.

SIRP VE YUNAN İSYANLARI

A- SIRP İSYANI

Nedenleri:

1-Gerileme ve dağılma döneminde Avrupa’ya yapılan

seferlerde Sırp topraklarının savaş alanı haline dönmesi

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 62 / 169

2-Osmanlı Devleti’nin merkezi idaresinin zayıflaması

3-Fransız İhtilali’nin yaydığı milliyetçilik ve bağımsızlık

ilkelerinin etkisi,

4-Avusturya ve Rusya’nın Balkanları kontrol altına almak için

buradaki azınlıkları Osmanlı’ya karşı kışkırtması

5-Sırbistan’da görev yapan yeniçerilerin halka kötü

davranması,

Bunların sonucunda 1804’te Kara Yorgi öncülüğünde ilk

isyan çıkmıştır.

Bükreş Antlaşması (1812) ile ilk kez Sırbistan ayrıcalık

kazanan Osmanlı azınlığı olmuştur.

Sonuçları:

1-Sırplar Edirne Antlaşması ile iç işlerinde serbest, dış

işlerinde Osmanlıya bağımlı oldular (1829).

2-Berlin Antlaşması ile Sırbistan tam bağımsızlığını kazandı

(1878).

Not: Osmanlı Devleti’nde milliyetçilik akımlarından

etkilenerek bağımsızlık için ilk isyan eden ilk toplum

Sırplardır.

B-YUNAN İSYANI

Nedenleri:

1-Milliyetçilik akımının etkisi

2-Etnik-i Eterya Cemiyeti’nin kurulması (1814)

3-Rusya, Fransa ve İngiltere’nin Rumları kışkırtması

4-Osmanlı Devleti’nin zayıflamış olması

Rusya’nın desteğini alan Etnik’i Eterya, Eflak ve Boğdan da

isyanı başlattı (1820). Yanya valisi Tepedelenli Ali Paşa’nın

isyanından yararlanan Rumlar Mora’da isyan başlattılar

(1821). Osmanlı Devleti Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın

yardımı ile isyanı bastırdı.

Fransa, İngiltere, Rusya birleşerek Yunanistan’a

bağımsızlık verilmesini istediler. II. Mahmut’un bunu kabul

etmemesi üzerine üç devletin donanması, Navarin Limanı’nda

Osmanlı donanmasını yaktılar (Navarin Baskını 1827).

Rusya’nın da doğu ve batıda ilerlemesi üzerine zor durumda

kalan Osmanlı Devleti Edirne Antlaşması’nı imzaladı (1829).

Edirne Antlaşmasının Maddeleri:

1-Osmanlı Devleti, Yunanistan’ın bağımsızlığını tanıyacak

2-Sırbistan iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde Osmanlıya bağlı

olacak

Not: Rumlar Osmanlı Devletinden ayrılarak bağımsız olan ilk

millet olmuştur.

MISIR VE BOĞAZLAR SORUNU

II. Mahmut, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Paşa’ya Mora

isyanını bastırsa Mora ve Girit valiliklerini vaat etmişti. Ancak

Yunanistan’ın Edirne Antlaşması ile bağımsız olması üzerine,

Mora valiliği Mehmet Ali Paşa’ya verilememiştir. Bunun

üzerine Mehmet Ali Paşa, II. Mahmut’tan Mora valiliğine

karşılık Suriye valiliğini istemiştir. II. Mahmut’un bunu kabul

etmemesi üzerine Mehmet Ali Paşa isyan etmiştir.

Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa komutasındaki

Mısır Ordusu, Suriye’yi ele geçirmiş ve Kütahya’ya kadar

ilerlemiştir.

Zor durumda kalan II. Mahmut, Rusya’dan yardım istemek

zorunda kalmıştır. Rus ordu ve donanması İstanbul önlerine

gelince, bu durumdan İngiltere ve Fransa rahatsız olmuştur.

Bunun üzerine İngiltere ve Fransa harekete geçerek, II.

Mahmut ile Mehmet Ali Paşa arasında Kütahya

Antlaşması’nın imzalanmasını sağlamışlardır.

Kütahya Antlaşması (1833)

Bu antlaşmayla, Mehmet Ali Paşa’ya Suriye ve Girit

valiliği, oğlu İbrahim Paşa’ya da Adana valiliği, ek olarak

verilmiştir.

Antlaşmaya rağmen Mehmet Ali Paşa’ya güvenemeyen II.

Mahmut, Rusya’nın desteğini sağlamak için Rusya ile Hünkâr

İskelesi Antlaşması’nı yaptı (1833).

Hünkâr İskelesi Antlaşması’nın Maddeleri:

1-Osmanlı Devleti bir saldırıya uğrarsa Rusya, asker yardımı

yapacak fakat masraflarını Osmanlı karşılayacak

2-Rusya saldırıya uğrarsa Osmanlılar, Boğazlar’ı kapatacak

3-Antlaşma 8 yıl yürürlükte kalacak

Not: Böylece ilk kez boğazlar sorunu ortaya çıkmıştır.

Rusya’nın desteğini alan II. Mahmut, Mehmet Ali Paşa’ya

haddini bildirmek için Mehmet Paşa’ya savaş açtı. Yapılan

Nizip Savaşı’nı (1839), Osmanlı ordusu kaybetti. Bu arada II.

Mahmut ölmüş yerine oğlu Abdülmecit tahta geçmiştir.

Hünkâr iskelesi Antlaşması’na göre Rusya’nın yardım

etmesinden çekinen İngiltere, Mısır sorununu uluslararası bir

konferansa çekti. Fransa hariç Avrupa’nın büyük devletlerinin

katıldığı, Londra Protokolü imzalandı (1840).

Londra Protokolü (1840) Maddeleri:

1-Suriye, Adana, Girit, Cidde, Osmanlı’ya geri verilecek

2-Mısır Osmanlıya yıllık vergi verecek

3-Mısır hukuken Osmanlı Devleti’nin olacak, yönetimi

Mehmet Ali Paşa’ya verilecek

Not: Böylece Mısır Sorunu halledilmiş oldu. Mısır

Sorununu halleden Avrupalı Devletler tekrar bir araya gelerek

Londra Boğazlar Sözleşmesi’ni (Londra antlaşması 1841)

imzaladılar.

Londra Boğazlar Sözleşmesinin Önemi:

1-Boğazlar uluslararası bir statü kazandı

2-Boğazlar sorunu çözüldü.

3-Boğazların savaş gemilerine kapatılması ile Rusya’nın

Akdeniz’e inmesi önlendi.

Not: Mısır Sorunu başlangıçta bir iç sorun iken sonraları dış

sorun haline dönüştü.

Not: Osmanlı Devleti’nin kendi valisi ile bile başa

çıkamayacak güçte olduğu ortaya çıktı.

Londra Antlaşması (1841) (Boğazlarla ilgili)

Hünkâr antlasmasının süresi bitince Londra'da bir konferans

toplandı. Toplantıya İngiltere, Rusya, Fransa, Avusturya,

Prusya ve Osmanlı Devleti katıldılar. Londra’da imzalanan

boğazlar sözlesmesine göre;

Boğazlar Osmanlı Devleti'nin olacak, ancak Osmanlı barıs

halindeyken boğazlar bütün savas gemilerine kapatılacaktı.

Londra Antlaşmasının Önemi

1) Bu sözlesme ile boğazlar, devletlerarası bir statü kazandı.

2) Osmanlının boğazlar üerindeki hükümranlık haklarına

kısıtlama getirilmistir.

3) Rusya boğazlar üzerindeki üstünlüğünü kaybederken,

Fransa ve İngiltere Akdenizdeki güvenliklerini artırmıslardır.

KIRIM SAVAŞI (1853-1856)

Nedenleri:

1-Rusların, İstanbul ve Boğazlara yerleşmek ve Balkanlarda

kendisine bağlı devletler kurmak istemesi

2-Rusların, kutsal yerlerde Ortodokslar lehine bazı haklar elde

etmek istemesi

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 63 / 169

3-Rusya’nın isteklerini Osmanlı Devleti’ne kabul ettirebilmek

için Prens Menkiçof’u olağanüstü yetkiler ile İstanbul’a

göndermesi

• Rus ordularının Osmanlı topraklarına girmesi ile savaş

başladı. Rus donanması, Sinop Limanına baskın yaparak

Osmanlı donanmasını Yaktı (Sinop Baskını 1853).

• Rusya’nın Boğazlar ve Akdeniz üzerinde oluşturduğu tehdit,

İngiltere ve Fransa’yı harekete geçirdi. İki devlet Osmanlının

yanında savaşa katıldılar.

• İtalyan birliğini kurmak için Fransa’nın desteğine ihtiyaç

duyan Piyomento (Sardunya), Fransa’nın yanında savaşa

girdi.

• Bu ittifak karşısında, Rusya zor durumda kalarak Paris

Antlaşması’nı imzalamıştır.

Paris Antlaşmasının (1856) Maddeleri:

1-Osmanlı Devleti bir Avrupa Devleti sayılacak, toprak

bütünlüğü Avrupalı devletlerin garantisi altında olacak ve

Avrupa devletleri hukukundan yararlanacak

2-Karadeniz tarafsız hale getirilecek sadece ticaret gemilerine

açık tutulacak

3-Rusya ve Osmanlı Devleti Karadeniz’de savaş gemisi ve

tersane bulunduramayacaktır.

4-Rusya, Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmayacak, alınan

topraklar taraflara geri verilecek

Paris Antlaşmasının Önemi:

●Osmanlı Devleti, Avrupa Devleti sayıldı.

●Osmanlı Devleti’nin dağılma döneminde imzaladığı en karlı

anlaşma oldu.

●Osmanlı toprak bütünlüğünün Avrupalı devletlerinin

garantisi altında bulunması, Osmanlı Devleti’nin kendi

topraklarını koru- yamayacak kadar güçsüz olduğunu gösterdi.

●Osmanlı Devleti bu savaştan galip çıkmasına rağmen

“Karadeniz’de donanma bulunduramayacak” maddesi ile

yenik devlet durumuna düşmüştür.

●Bu antlaşma ile İngiltere ve Fransa Akdeniz’de

güvenliklerini sağlamışlardır.

●Rusya’nın Osmanlı Devleti üzerindeki emelleri bir süre

engellenmiştir.

Not: Kırım savaşı sırasında Osmanlı padişahı Abdülmecit, ilk

kez İngiltere’den borç para almıştır.

Not: Osmanlı Devleti, yabancıların Paris Antlaşmasında, iç

işlerimize karışmasını engellemek için Islahat Fermanı’nı ilan

etti.

Balkanlarda Ayaklanmalar

Rusya, tarihi emellerine ulaşabilmek amacıyla Balkan

uluslarını Osmanlı İmparatorluğu’na karşı kışkırttı. 1876’da

Bulgarlar, arkasından Karadağlılar ve Sırplar ayaklandılar.

Osmanlı tarihinde bu gelişmelere “Balkan Bunalımı”

denilmiştir.

1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi)

Nedenleri:

1-Almanya ve İtalya’nın siyasi birliğini kurmasıyla Avrupa’da

meydana gelen gelişmelerden Rusya’nın faydalanmak

istemesi

2-Rusya’nın Kırım Savaşı’yla kaybettiği hakları elde etmek

istemesi

3-Karadeniz kıyılarını silahlandırmak istemesi

4-Rusya’nın Balkan devletlerini kışkırtması. Bunun üzerine

Hersek, Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan’da isyanlar çıktı.

• Yeni bir Osmanlı-Rus Savaşını istemeyen Avrupalı devletler

İstanbul’da bir konferans topladılar (İstanbul Konferansı

1878). Bu konferansta Sırbistan ve Karadağ’dan Osmanlı

askerlerinin çekilmesini, Bosna Hersek ve Bulgaristan’a da

özerklik verilmesini istediler. Osmanlı bu istekleri iç işlerine

müdahale sayarak reddetti.

• Bunun üzerine Rusya Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti.

Ruslar Kafkaslarda Gazi Ahmet Muhtar Paşa’yı, Balkanlar’da

ise Gazi Osman Paşa’yı yenerek, Osmanlı Devleti ile

Ayestefanos (Yeşilköy) Antlaşmasını imzaladı.

Ayestefanos Antlaşması (1878)

Bu Antlaşma ile Ruslar tarihi emellerine ulaşma yolunda

önemli bir adım atmıştır. Rusya’nın büyümesini istemeyen

İngiltere ve Avusturya yanlarına Almanya’yı da alarak savaşa

itiraz etmiştir. Rusya bu devletler ile savaşı göze

alamadığından Berlin Antlaşmasını hazırlamak zorunda

kalmıştır (1878).

Berlin Antlaşmasının Maddeleri:

1-Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız olacak

2-Batum, Kars, Ardahan ve Artvin Rusya’da, Doğu Beyazıt ve

Eleşkirt Osmanlıda kalacak

3-Bulgaristan üçe ayrılacak

4-Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş tazminatı ödeyecek

5-Yunanistan’a Teselya Bölgesi verilecek

6-Ermeni ve Rum azınlıklara ayrıcalıklar verilecek

7-Bosna-Hersek Osmanlıya ait olacak fakat yönetimi

Avusturya’ya bırakılacak

Berlin Antlaşmasının Önemi:

●19. yüzyılda imzalanan en ağır antlaşmadır.

●Ermeni meselesi ilk defa Berlin Antlaşması ile gündeme

gelmiştir.

●Bulgaristan’ın parçalanması ile Rusların Akdeniz’e inmesi

önlenmiştir.

●Osmanlı Devleti’nin Berlin antlaşmasındaki en önemli karı

Doğu Beyazıt’ın geri alınmasıdır. Buna karşılık Kıbrıs

İngilizlere üs olarak verildi.

Not: Ayestefanos Antlaşması, Avrupalı devletlerin

müdahalesi ile uygulanamamıştır. Bu nedenle ölü doğmuş bir

antlaşmadır. Bu yönü ile Sevr Antlaşması’na benzer.

19. YÜZYILDAKİ YENİLİK HAREKETLERİ

1. XVIII. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde Meydana Gelen

Değişmeler

a) Osmanlı devletinde 18. yüzyılda sadrazamın

güçlenmesiyle Divan toplantıları Bab-ı Ali de (sadrazam

konağı) toplanmaya başladı.

b) Kalemiye sınıfı ve Reisülküttab önem kazandı. Önceki

dönemlerde Nişancı ya bağlı bir memur olan Reisülküttab

zamanla Hariciye (Dışişleri bakanı) haline geldi.

c) Lale devrinde ilk önemli ıslahatlar yapıldı.

d) 18. yy. ıslahatları asıl III. Selim döneminde hız kazandı.

Bu dönemde ilk devamlı dış elçilikler açıldı. Nizam-ı Cedit

ıslahatları adı verilen III. Selim ıslahatları, III. Selim in tahttan

indirilmesi ile son buldu.

2. XIX. yy Islahatları

a) Bu dönemde en çok ıslahat yapan hükümdar II.

Mahmut tur. II. Mahmut 1808 de Anadolu ve Rumeli ayanları

ile Sened-i İttifak ı imzaladı. Böylece ilk kez Osmanlı

padişahının yetkileri kısıtlandı.

b) II. Mahmut Yeniçeri ocağını kaldırarak yerine Asakir-i

Mansure-i Muhammediye isimli Batı tarzında bir ordu kurdu.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 64 / 169

c) İlk kez Seraskerlik makamı (Genelkurmay

başkanlığı)kuruldu.

d) En önemli devlet görevlileri Sadrazam-Serasker-

Şeyhülislam oldu.

e) Divan-ı Hümayun kaldırılarak yerine heyeti vükela

(Bakanlıklar) kuruldu. Vezirlere Nazır, Kazaskere Adliye

Nazırı, Reisülküttaba Hariciye Nazırı (Dış işleri bakanı) ,

Defterdara maliye Nazırı denilmeye başlandı.

f) Devlet memurlarının maaşları aylık olarak hazineden

ödenmeye başlandı.

II. MAHMUT Devrindeki Yenilikler

Bu dönemde askeri, yönetim, mali, kültürel ve eğitim alanında

ıslahatlar yapılmıştır.

Sened-i İttifak (1808)

• 1808 de II. Mahmut döneminde Sadrazam Alemdar Mustafa

Paşa´nın katkıları ile Anadolu ve Rumeli ayanları ile Padişah

II. Mahmut un imzaladığı bir anlaşma olup bu anlaşma ile

Osmanlı da padişahın yetkileri ilk defa sınırlandırılmıştır.

• Sened-i İttifak ile Osmanlı Devleti âyanların varlığını ve

haklarını tanımıştır.

A-Askeri Alandaki Islahatlar

• Sekban-ı Cedit ve Eşkinci ocaklarını kurdu.

• II. Mahmut 1826 yılında Yeniçeri Ocağını kaldırarak yerine

Batı tarzında Asakir-i Mansure-i Muhammediye adında bir

ordu kurdu.

• Tarihte Yeniçeri ocağının kaldırılması olayına Vakay-ı

Hayriye denir.

• Günümüz Genelkurmay Başkanlığı yetkileri sahip

Seraskerlik makamı kuruldu.

• Not: Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla padişahın otoritesi

yeniden sağlanmıştır. Ayrıca yapılacak olan ıslahatların

önündeki en büyük engel kaldırılmıştır.

B-Yönetim Alanındaki İnkılaplar

• II. Mahmut ayanlar ile Sened-i İttifak’ı imzaladı. (1808) Bu

antlaşmaya göre ayanlar devlet otoritesini tanıyacak ve

ıslahatları benimseyecek buna karşılık ayanlar bulundukları

yerde vergi toplama yetkisine sahip olacaklardı. Sened-i

İttifak, padişahın yetkilerini sınırlayan ilk belgedir. Ayrıca

devlet ayanların varlığını bu belgeyle resmen tanımıştır.

• Divan-ı Hümayun ve Bab-ı Ali kaldırılarak yerine Heyet-i

Vükela ya da Nezaretler (nazırlık/bakanlıklar) kuruldu.

• Kubbealtı vezirliği tamamen kaldırıldı.

• Divan üyeleri; Sadrazama başvekil (başbakan), Kazasker

(adliye nezreti=Adalet bakanı), Reisülküttab (Hariciye

nezareti=Dışişleri bakanı), Yeniçeri ağası (yeniçeri ocağı

kaldırıldığı için yerine seraskerlik=Genelkurmay), Sadaret

Kethüdası (Dâhiliye Nazırı=İçişleri Bakanı) , Defterdar

(Maliye nazırı=Maliye Bakanı) oldu. Vezirlere

(Nazır=Bakan), Kaptan-ı Derya (Bahriye Nazırı-Deniz

Kuvvetleri komutanı), Şeyhülislam ise Osmanlı Devleti

yıkılıncaya kadar aynı adla devam etmiştir.

• Devlet işlerinin kolaylaştırılması için yeni meclisler kuruldu.

Askeri işler için Dar-ı Şuray-ı Askeri, Adalet işleri ve kanun

yapmak için Meclis-i Ahkâmı Adliye ve yönetim işleri için

Dar-ı Şuray-ı Bab-ı Ali meclisleri oluşturuldu.

• Dirlik/ tımar sistemi kaldırıldı. Bunun yerine asker ve devlet

memurlarına maaş bağlandı.

• Mahalle ve köy muhtarlıkları kuruldu.

• İç güvenliği sağlamak için redif adı verilen ordu kuruldu.

• Posta, polis ve karantina teşkilatı kuruldu.

• Müsadere usulü kaldırılarak özel mülkiyet ve miras hakkı

tanındı.

• Askeri amaçlı ilk nüfus sayımı yapıldı.

• Memurlara fes ve pantolon giyme zorunluluğu getirildi.

• Memurlar iç işleri ve dış işleri olmak üzere ikiye ayrıldı.

C- Eğitim ve Kültür Alanındaki İnkılaplar

1. İstanbul’da ilköğretim’in zorunlu olması kabul edildi. Fakat

uygulanamadı.

2. Yüksekokullara öğrenci yetiştirmek amacı ile rüştiye

okulları açıldı.

3. Enderun Mektebi kaldırılarak yerine devlet memurluğu için

Mekteb-i Maarif-i Adliye Okulu kuruldu.

4. Orduya subay yetiştirmek için Harp Okulu açıldı.

5. İlk resmî gazete olan Takvim-i Vakayi çıkarıldı.

6. İlk kez Avrupa’ya öğrenciler gönderildi.

7. Mekteb-i Tıbbıye ve Mızıkay-ı Hümayun gibi

yüksekokullar açıldı.

8. II. Mahmut resmini yaptırarak devlet dairelerine astırdı.

9. Yabancı müzik serbest bırakıldı.

D) Ekonomik Alandaki Islahatları

1. İngilizler ile Balta Limanı Antlaşması imzalandı

2. Yerli malı kullanımı teşvik edildi.

TANZİMAT FERMANI (3 Kasım 1839)

• Tanzimat Fermanı Padişah Abdülmecit zamanında,

Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Mustafa Reşit Paşa

tarafından hazırlandı.

• Mustafa Reşit Paşa hazırladığı programı 3 Kasım 1839

tarihinde Gülhane Parkı’nda halk huzurunda okudu. Bunun

için bu fermana “Gülhane Hattı Hümayunu” da denir.

• Bu fermanla Osmanlı halkına bazı haklar verilmiştir.

• Tüm Osmanlı tebaası(Halk) eşit sayılmıştır.

• Tanzimat Fermanı ile Osmanlı hızlı bir batılılaşma sürecine

girmiş ve bu dönemde yapılan ıslahatlara Tanzimat ıslahatları

denir.

Nedenleri:

1. Avrupalı devletlerin iç işlerimize karışmasına engel olmak

2. Avrupalı devletlere yakınlık sağlamak

3. Mısır meselesinin halledilmesinde Avrupalı devletlerinin

yardımını sağlamak

Tanzimat Fermanı’nın Maddeleri:

1. Müslüman, Hıristiyan ve Musevi bütün halkın, can, mal ve

namus güvenliği sağlanacaktır.

2. Vergiler herkesin gelirine göre toplanacaktır.

3. Askere alma ve terhis işlemleri belli kurallara

bağlanacaktır.

4. Herkes kanun önünde eşit olacak, her gücün üstünde kanun

gücünün olduğu kabul edilecek

5. Hiç kimse yargılanmadan haksız yere idam edilmeyecektir.

6. Herkes mal ve mülk sahibi olabilecek, isterse satabilecek

veya miras bırakabilecek.

Tanzimat Fermanı’nın Önemi:

● Osmanlı Devleti’nde ilk kez kanun gücünün üstünlüğü

kabul edilmiştir.

● Padişah ilk kez kendi gücünün de üstünde kanun gücü

olduğunu kabul etti.

● Ömür boyu olan askerlik 5 yıla indirildi. Önce sadece

Müslümanların yaptığı askerlik tüm halka yaygınlaştırıldı.

● Tanzimat Fermanı ile Osmanlı Devleti’nde Müslümanlar ve

gayrimüslimler kanun önünde eşitlendi.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 65 / 169

● Osmanlı tarihinde batılı hukuk kurallarına geçişin ilk

aşamasını oluşturur.

● Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesinde Avrupalı

devletlerinin baskısı olmamıştır.

Not: Osmanlı tarihinde Tanzimat Fermanı ile başlayıp (1839),

I. Meşrutiyet Dönemi’ne (1876) kadar geçen döneme

“Tanzimat Dönemi” denir.

ISLAHAT FERMANI (1856)

• Kırım Savaşı (1856) sırasında İngiltere ve Fransa, Osmanlı

Devleti’ne yapmış oldukları yardım karşılığında Hıristiyanlara

bazı haklar verilmesini istemişlerdi.

• Kırım savaşı sonrası Batılı ülkelerin azınlıkları bahane

ederek içişlerimize karışmalarını ve Paris Antlaşması’na

Hıristiyanları koruyucu bir madde konulmasını engellemek

için Osmanlı padişahı I. Abdülmecit, Islahat Fermanını ilan

etmiştir

• Bu fermanla azınlıklar geniş haklara kavuşmuştur.

• Tanzimat döneminde Padişahtan sonra en yetkili devlet

görevlileri; Serasker, Sadrazam ve şeyhülislam olmuşlardır.

• 1868 de Şurayı Devlet (Danıştay) ve Divan-ı Ahkâm-ı

Adliye (Yargıtay kuruldu.)

• Taşra teşkilatında 1840 Nizamnamesi çıkarıldı. Bu

nizamname ile ülke Eyalet (yöneticisi Müşir), Sancak

(yöneticisi kaymakam), Kaza (yöneticisi seçimle Kaza

Müdürü) ve köy (Yöneticisi Muhtar) olarak bölümlere ayrıldı.

• İlk kez Eyalet ve sancak genel meclisleri açıldı.

• Daha sonra 1867 ve 1871 Nizamnameleri çıkarıldı.

• Nahiye (Bucak) adı verilen yeni bir taşra yönetim birimi

oluşturuldu.

Osmanlı Taşra Teşkilatı (1840)

❖ Yönetim Birimi- Yöneticisi

• Eyalet- Müşir (Vali)

• Sancak- Kaymakam

• Kaza- Kaza Müdürü

• Köy- Muhtar

Islahat Fermanı’nın Maddeleri:

1- Herkes dil, din ve mezhep özgürlüğüne sahip olacak,

2-Karma mahkemeler oluşturulacak herkes kendi dinine göre

yemin edebilecek

3-Azınlıklar il meclisine üye olabilecek

4-Azınlıklara, hakaret ifade eden sözcükler kullanılmayacak

5-Azınlıklarda devlet memuru olabilecek ve istedikleri okula

girebilecekler

6-Müslüman olmayanlardan alınan cizye vergisi kaldırılacak

Islahat Fermanı’nın Önemi:

●Bu ferman Tanzimat Fermanı’nın genişletilmiş şeklidir.

●Avrupalı devletlerin baskısı sonucunda ilan edilmiştir.

●Bu ferman ile azınlıklar, Müslüman halktan daha ayrıcalıklı

hale geldiler.

●Avrupalı devletler Islahat Fermanı’nın ilan edilmesine

rağmen azınlık haklarını bahane ederek Osmanlı Devleti’nin

iç işlerine karışmaya devam ettiler.

I. MEŞRUTİYET (1876)

• Mithat Paşa, Namık Kemal, Ziya Paşa gibi bazı aydınlar

devletin içine düştüğü kötü durumdan kurtulması için,

Meşrutiyet’in ilan edilmesi gerektiğini savunuyorlardı Bu

aydınların bulunduğu bu gruba Genç Osmanlılar (Yeni

Osmanlılar) veya Jön Türkler deniyordu.

• Jön Türkler, meşrutiyeti ilan etme yanlısı olmayan padişah

Abdülaziz’i tahttan indirerek yerine V. Murat’ı çıkardılar. Jön

Türkler, sağlığı bozuk olan V. Murat üç ay sonra tahttan

indirerek, meşrutiyeti ilan edeceğine söz veren II.

Abdülhamit’i tahta geçirdiler.

• II. Abdülhamit, sözünü yerine getirmek için Mithat Paşa’yı

sadrazamlığa getirerek meşrutiyeti ilan etti (23 Aralık 1876).

• Tanzimat Fermanı’yla başlayan Osmanlılardaki anayasal

devlet anlayışı Kanun-i Esasi’nin kabulü ile meşruti yönetime

geçişi sağladı.

Meşrutiyetin ilan edilmesinde;

• Yeni Osmanlıların (Genç Osmanlılar) padişaha baskı

yapmaları,

• Avrupalı devletlerin, azınlık sorununu bahane ederek

devletin içişlerine karışmasını önlemek,

• Osmanlıcılık düşüncesiyle azınlık (bağımsızlık) isyanlarını

durdurmak,

• Azınlıkları yönetime katarak, birlik ve beraberliği sağlamak

böylece devletin bütünlüğünü korumak,

• 1876’da Avrupalı devletlerin katılımıyla düzenlenen

İstanbul (Tersane) Konferansı’nda aleyhimize kararlar

çıkmasını engellemek,

• Osmanlı halkının yönetime katılmasını sağlamak etkili

olmuştur.

• Not: Türk Tarihi’nde ilk kez bir anayasa hazırlanarak halk

hükümdarın yanında yönetime ortak olmaya başladı. Osmanlı

halkı ilk defa sınırlı da olsa seçme ve seçilme hakkını

kullanmıştır. Ayrıca Kanun-u Esasi; Türk tarihinin Avrupa

tarzındaki ilk anayasasıdır.

• GENÇ OSMANLILAR

o Yönetime karşı ilk teşkilatlı muhalefet hareketi Genç

Osmanlılar Cemiyeti ile başladı.

o Bu Cemiyetin sabit bir merkezi, şubeleri ve siyasi liderleri

yoktu. Farklı zamanlarda Mustafa Fazlı Paşa, Ziya Paşa,

Mithat Paşa gibi kişiler lider olarak vasıflandırılmıştır.

o Cemiyetin programları; Osmanlı tebaasına eşit haklar

sağlanması, bu hakların kanun güvencesi altına alınması;

meşrutiyet idaresinin kurulması ve vatanseverlik hissi ile

fertlerin birbirlerine bağlanmasından ibaretti. İzledikleri yol

ikna ve telkindi.

o Fikirlerinin oluşmasında Türk, İslam ve Batı kültürünün

etkisi vardı. Amaçlarını tam anlamıyla gerçekleştiremeyen

Genç Osmanlılar, bununla beraber meşrutiyetin ilan edilmesi,

anayasanın hazırlanmasında başarılı olmuşlar ve genel

anlamda ilk demokratik fikirlerin oluşmasını sağlamışlardı.

❖ Meşrutiyet’in İlanının Önemi:

●Meşrutiyet’in ilanı ile ilk kez halk, padişahın yanında

yönetime ortak olmuştur.

●Halk ilk defa seçme-seçilme ve temsil hakkını kullanmıştır.

●Osmanlı Devleti’nde Mutlakiyet olan yönetim şekli sona

ermiş, Meşrutiyet yönetimi başlamıştır.

●Osmanlı tarihinin aynı zamanda Türk tarihinin ilk anayasası

olan, Kanun-ı Esasi ilan edilmiştir.

●Meclis-i Mebusan ve Meclis’i Ayan olmak üzere iki meclis

açıldı. Meclis-i Mebusan’ın üyelerini halk, Meclis-i Ayan’ın

üyelerini padişah seçti.

II. Abdülhamit, 1877-78 Osmanlı Rus Savaşını (93 Harbi)

bahane ederek meclisi kapattı. Böylece meşrutiyet sona erdi.

Tekrar mutlakiyet başladı.

❖ Mutlakiyet: Hükümdarın kayıtsız şartsız yönetimi elinde

bulundurması.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 66 / 169

❖ Meşrutiyet: Monarşi ile yönetilen devletlerde hükümdarın

başkanlığı altındaki parlamento (meclis) yönetimi.

MEŞRUTİYET DÖNEMİ YENİLİKLERi

Meşrutiyet:

• Hükümdarın yanında meclis açılarak halkın kısmen

yönetime katıldığı devlet idare şekline meşrutiyet denir.

• Osmanlı devletinde 1876 da II. Abdülhamit in hükümdarlığı

döneminde Mithat Paşa´nın katkıları ile I. Meşrutiyet ilan

edildi. Meşrutiyetle birlikte Kanun-ı Esasi (ilk Anayasamız)

ilan edildi ve 1877 de seçimler yapılarak Meclis-i Mebusan ve

Meclis-i Ayan adında iki meclis açıldı.

• Mebusan ve Ayan Meclisleri Şurayı Devlet tarafından

hazırlanan kanunları görüşür ve padişahın onayı ile kanunlar

yürürlüğe girerdi.

• Hükümeti ve Bakanları da bu iki meclis seçer, padişahın

onayı ile de hükümet kurulurdu.

Kanun-i Esasi

• 1876 de ilan edilen anayasadır.

• Bu anayasanın amacı özgürlükleri artırarak Osmanlı

devletinin dağılmasının önlenmek istenmesidir.

• Kanun-ı Esasi´yi Mithat Paşa önderliğinde Şurayı Devlet

hazırlamıştır.

• Toplam 119 maddeden oluşmuştur.

Meclis-i Mebusan

• Üyeleri halk tarafından seçilen meclistir.

• 4 yıllığına seçilir.

• Çalışmalarını açık oturumlarla yapar.

• Padişah meclisi kapatabilirdi.

• Toplam 115 mebus (vekil vardır.)

Meclis-i Ayan

• Üyeleri Padişah tarafından ömür boyu seçilir.

• Asker, bürokrat ve ulema sınıfından oluşur.

• Çalışmalarını kapalı oturumda yapardı.

• Toplam 26 ayan vardır.

Şurayı Devlet

• Padişahın ataması ile oluşan 28 kişilik bir kurul olup

Meclislerin teklifi ile Kanun-ı Esasiye aykırı olmamak

kaydıyla kanun hazırlar, kanunlar önce Meclis-i Mebusan

daha sonra Meclis-i Ayan da görüşülür ve Padişahın onayı ile

yürürlüğe girerdi.

2. İlk Osmanlı Parlamentosu

• İki meclis vardır;

Ayan Meclisi (26 üye)

*Üyeleri padişah taraflından seçilir ve ömür boyu görevde

kalırlardı.

*Üye sayısı Mebusan meclisi üyelerinin üçte birini aşamazdı.

*Önemli görevler yapmış bürokratlarla birkaç ulema sınıf

üyesinden oluşmaktaydı.

*Çalışmalarını kapalı oturumlarda yürütürdü.

Meclis-i Umumi (Mebusan Meclisi)

• (Müslüman 69 + Gayrimüslim 46 = 115 üye)

• Üyeleri halk tarafından her elli bin erkek nüfusa bir temsilci

gelecek biçimde bir seçim belirlendi.

• Bu meclise gelenler vilayet meclislerinin üyeleriydi.

• Çalışmalarını açık oturumlarda yürütürlerdi.

• Padişah gerektiğinde meclisi fesh edebilirdi.

• Mebusan Meclisi; Halkın seçtiği mebuslardan oluşan

meclistir.

o Yürütme yetkisi padişah ve hükümete aittir.

o Hükümet, padişaha karşı sorumludur.

o Yasama yetkisi meclise aittir.

o Mebusan Meclisi padişahın izniyle kanun teklifi

hazırlayabilir.

o Kanunların yürürlüğe girmesinde son söz padişaha aittir.

o Padişahın meclisi açma kapatma yetkisi vardır.

• Not: Bu nedenle Osmanlı’da görülen meşruti yönetim

mutlak meşrutiyettir.

• Not: Osmanlı Devleti, meşruti yönetimde azınlıklara da

temsil hakkı tanımıştır. Bu yönüyle İngiltere gibi birçok Batı

ülkesinden daha önce demokratikleşme sağlanmıştır.

• Not: I. Meşrutiyet Dönemi’nde oluşturulan mecliste azınlık

mebusların kendi haklarını koruma siyaseti gütmeleri ve

imparatorluk adına meclisten önemli kararların çıkmaması bu

meclisin kapatılmasında temel etken olmuştur.

II. MEŞRUTİYET (1908)

II. Meşrutiyet’in İlanı

• 1877–78 Osmanlı-Rus savaşı (93 Harbi) nedeniyle II.

Abdülhamit Kanun-ı Esasinin kendisine verdiği yetki ile 1878

de Kanun-ı Esasi´yi yürürlükten kaldırdı ve Meclis-i Ayan ve

Meclis-i Mebusan´ı kapattı.

• I. Meşrutiyet’in kapatılması üzerine harekete geçen Genç

Osmanlılar (Jön Türkler), İttihat ve Terakki Örgütü’nü

kurdular (1889). Bu örgüt zamanla İttihat ve Terakki Partisi

adını aldı. II. Abdülhamit´e karşı muhalefete geçtiler.

• 1908 yılına kadar II. Abdülhamit ülkeyi mutlakiyetle

yönetti. Ancak İttihat ve Terakkinin başlattığı muhalefet

zamanla ayaklanmaya dönüştü.

• Terakki Örgütü’ne bağlı bulunan Niyazi Bey ve Enver Bey

birlikleriyle Balkanlarda ayaklandı. Ayaklanmanın

büyümesini istemeyen II. Abdülhamit, ikinci kez meşrutiyeti

ilan etmiştir (1908). Böylece II. Meşrutiyet dönemi

başlamıştır.

• Meclisler tekrar açıldı. 1908 de İttihat ve Terakki Partisi

yapılan seçimleri kazanarak mecliste çoğunluğu elde etti.

• II.Meşrutiyet Döneminde Meclisin Dağılımı

o Türk: 147

o Arap: 60

o Arnavut: 27

o Rum:26

o Ermeni: 14

o Musevi: 4

o Slav: 10

o Toplam: 228

• Ancak II. Abdülhamit 1909 da tarihimizde 31 Marta olayı

denilen bir ayaklanma hareketiyle tahttan indirildi ve yerine

Mehmet Reşat Padişah yapıldı.

• 1913´te Enver Paşa önderliğinde İttihatçılar Bab-ı Ali

Baskını adı verilen olayla Meclis-i Mebusan ı basarak

muhalefeti yok ederek idareyi ele aldı.

• Bab-ı Ali Baskınından sonra Padişahların hiçbir yetkisi

kalmadı.

• Talat Paşa, Enver Paşa ve Cemal Paşa, Devleti 1918 I.

Dünya savaşı sonrasına kadar yönetti.

• Savaştan sonra İttihatçılar öldürüldü ya da sürüldü.

• 1918–1922 arası Hürriyet ve İtilaf Fırkası ülkeyi yönetti. (En

meşhur Hürriyet ve İtilaf partili Damat Ferit Paşa dır.).

• II. Meşrutiyet döneminde 1908–1912–1914 ve 1919 da

olmak üzere 4 tane seçim yapılmıştır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 67 / 169

❖ 31 Mart Olayı (13 Nisan 1909)

Meşrutiyet karşıtları İstanbul’da bir isyan çıkarttılar. Bu

isyana “31 Mart Olayı” denir. İsyanı Selanik’ten yola çıkan,

kurmay başkanlığını Mustafa Kemal’in yaptığı Hareket

Ordusu bastırmıştır.

❖ 31 Mart Olayı Sonuçları:

●1876 Anayasası tekrar yürürlüğe girdi.

●Anayasa değişikliği ile padişahın meclisi kapatması

zorlaştırılmıştır.

●İttihat ve Terakki bu ayaklanmadan II. Abdülhamit’i sorumlu

tutarak onu tahttan indirmiş, yerine V. Mehmet Reşat padişah

yapılmıştır.

●Karışıklıklardan yararlanmak isteyen Avrupalı devletler bazı

yerleri işgal etti.

-Yunanistan, Girit’i işgal etti (1908)

-Avusturya-Macaristan, Bosna-Hersek’i işgal etti.

-Bulgaristan, bağımsızlığını ilan etti.

●Bu dönemde ülkeyi İttihat ve Terakki Cemiyeti yönetti.

İttihatçılar yönetimde Türkçülük fikrine önem verdiler.

●Basına uygulanan sansür kaldırıldı.

❖ Not: “31 Mart Olayı” Osmanlı tarihinde rejime yönelik ilk

isyan hareketidir.

İttihat ve Terakki

• 1889’da gizli olarak İstanbul’da “İttihadı Osmani

Cemiyeti” adı ile kuruldu.

• Kısa bir süre sonra yurt içinde ve dışında destek bulan

cemiyet, özellikle Rumeli’deki teşkilatlanmaya hız verdi.

• İtalyan Birliği’nin kazanılmasında büyük rol oynayan

“Carbonari Cemiyeti”nin gizlilik ve disiplinini örnek alarak

kurulan cemiyet, üyelerini çok sıkı ve gizli deneyimlerden

geçirdikten sonra seçerdi.

• Cemiyetin yayın organları, “Meşveret” ve “Mizan”

gazeteleri yurt dışında çıkarılır ve yabancı postaneler kanalıyla

yurda sokulurdu.

• Merkezi Paris olan Cemiyet, Osmanlı Devleti’nde farklı

görüşlerin yaygın olduğu Makedonya’yı kendilerine

propaganda ve yayın sahası olarak seçti.

OSMANLI KÜLTÜR VE UYGARLIĞI

DEVLET YÖNETİMİ

Osmanlılar, kuruluş döneminde devlet teşkilatını

oluştururken, Türk-İslam devletlerini ve Anadolu

Selçuklularını örnek aldılar. Ancak ülke sınırlarının

genişlemesine paralel olarak devlet teşkilatlarını genişlettiler.

Osmanlı Devleti’nin uzun süre varlığını devam

ettirebilmesinin en önemli nedeni iyi bir devlet yönetimine

sahip olmasıdır.

Osmanlılardan önce kurulan Türk devletlerinde “ülke

toprakları hanedanın ortak malıdır” anlayışı vardı. Bu anlayış

Osmanlılarda değişmiş, “ülke toprakları devletin malıdır”

anlayışı hâkim olmuştur. Bu da merkezi otoriteyi daha da

güçlendirmiştir.

Osmanlılara sırasıyla Söğüt, Bilecik, Yenişehir, İznik,

Bursa, Edirne, İstanbul şehirleri başkentlik yapmıştır.

❖ Hükümdar Sembolleri;

• Hepsi var ama Ok YOK

Hükümdar Ünvanları;

• İlk "Sultan" ünvanını kullanan Osmanlı Padişahı Orhan

Bey'dir.

• Bey, Gazi (Orhan Bey'in kullanmış olduğu unvan Sultan-ül

Guzad (Gazilerin Sultanı))

• Orhan’dan sonra;

• Sultan, Han, Padişah

• Hüdavendigar (ilk kullanan I. Murat)

❖ Hükümdarın Görevleri;

• Herhangi bir konuda emir verir. (Ferman)

• Herhangi bir konuda yazılı beyanda bulunur. (Hatt-ı

Hümayun)

• Herhangi bir şeyi yasaklar (Yasakname)

• Herhangi bir devlet memurunun malına el koyar (Müsadere)

• Herhangi bir devşirme çocuğunu öldürebilir.-ihanet olursa-

(Kulluk Hakkı)

• Herhangi bir devlet memurunu göreve atar veya görevden

alır. (Berat)

• Herhangi bir yerdeki haksızlığı giderir. (Adaletname)

• Herhangi bir konu hakkında kanun çıkarır. (Kanunname)

• Netlik yok ama; İlk Cülus bahşişini Yıldırım Beyazıt

vermiştir. Fatih Sultan Mehmet Cülus Bahşişi geleneğini

yasalaştırmıştır.

❖ Veraset Değişiklikleri

• Osman Bey (ülke ortak)

• Murat (ülke hükümdar ve oğullarına ait) İlk değişiklik I.

Murat

• Fatih Sultan Mehmet (ülke padişahındır)

• Ahmet (Ekber ve Erşed- En büyük en akıllı)

• Son değişiklik I. Ahmet Kanun-i Esasi (Ekberiyet Sistemi)

❖ Ekber ve Erşed Sisteminin Zararları:

• Şimşirlik (kafes sistemi): 20 sene boyunca 4 duvar

arasında. Kafesin içine zehir konabilir. Zehirli kaftan

gönderilebilir.

• Ölme korkusu yaşadıkları için yanlarında fare beslemişler.

(Yemekleri önce fareye yediriyolar.)

• Tecrübe edinmeleri engellendikleri için devleti tecrübesizler

yönetmiştir.

❖ Şehzade Eğitimi

• 7 yaşında eğitime başlarlar. 12 yaşında sancağa gönderilir.

• “Çelebi Sultan” ünvanını alırlar.

• Önemli sancak kentleri şunlardır; Manisa – Amasra –

Amasya – Kütahya – Trabzon – Bolu – Çankırı – Çorum –

Antalya Kefe (Anadolu dışındaki tek sancak yeri)

❖ Başkentleri / Merkezi)

Kuruluş Dönemi başkentleri

• Söğüt

• Karacahisar

• Bilecik

• Bursa

• İznik

• Edirne

Yükselme dönemi başkenti

• İstanbul

❖ Saraylar

• İlk saray Orhan Bey zamanında Bursa’da yapılan Bey

Sarayı,

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 68 / 169

• En uzun süre yönetim merkezi olan saray Topkapı Sarayı –

Fatih Sultan Mehmet

• İlk ısıtmalı ve yarıya kadar batı tarzı sarayı Ağrı Doğu

Beyazid’ de bulunan İshak Paşa Sarayı’dır.

• Tamamı batı tarzı (Avrupa sarayları örnek alınarak) olan ilk

saray Dolmabahçe Sarayıdır. Mimarı Serkis Balyan’dır.

Tanzimat döneminde açılmıştır.

• Yapımına 3.Selim zamanında başlanan ve 2.Abdülhamit

yönetim merkezi olarak kullandığı Yıldız Sarayı yapılmıştır.

• Bu saraylardan hariç Galata, Beylerbeyi ve Çırağan

Sarayları da Tanzimat döneminde bulunur.

❖ Padişah

▪ Kuran Orhan Bey’dir, Kaldıran 2.Mahmut’tur.

▪ Fatih’e kadar Padişahlar, Fatih’ten sonra Sadrazamlar

başkanlık etmiştir.

▪ Alınan kararlara “Hüküm”, Bu hükümlerin kaydedildiği

defterlere ise “Mühimme” denir. Kararları Tahvil, Beylikçi,

Rüus ve Amedi kalemleri kaydeder.

▪ Son söz Padişahındır. (Danışma Organı)

▪ Alınan kararları Şeyhülislam dini açıdan kontrol eder.

▪ Müslim-gayrimüslim fark etmeksizin, haksızlığa uğradığını

düşünen herkes Davasını tekrar görülmesi için Divan’a

başvurabilir. Bu yönüyle Divan-ı Humayun ilk Türk-İslam

devletlerindeki Divan-ı Mezalim’e benzetilir.

• Devletin başında Osman Bey’in soyundan gelen bir padişah

bulunurdu.

• Tahta çıkan padişahlar, tören ile kılıç kuşanırlardı. Bu törene

Cülus Töreni denirdi. Tahta çıkan padişah kendi adına para

bastırır ve hutbe okuturdu. Bunlar hükümdarlık alameti

sayılırdı. Padişahın koyduğu kurallar kapsamındaki hükümlere

“ferman” denirdi.

• Padişahlar, Bey, Gazi, Han, Hakan, Sultan, Hünkâr,

Halife gibi sıfatlar kullanmışlardır.

• Padişahlar geniş yetkilere sahipti. Fakat onlar yetkilerini

kanun ve törelere uygun olarak kullanırlardı.

• Padişahın çocuklarına Şehzade denirdi. Şehzadeler küçük

yaşlarda “Lala” denilen eğitmenlerin yanında sancaklara

yönetici olarak gönderilirlerdi. Sancaklarda devlet yönetimi,

askerlik, ilmi yönden yetiştirilirlerdi.

• Padişahlık babadan oğla geçerdi. Fatih, taht kavgalarını

önlemek için, kardeş katlini yasal hale getirdi. Kardeşlerin

öldürülmesini engellemek için I. Ahmet döneminden sonra

sancağa çıkma yasaklandı, ailenin en büyüğünün ve

sağlıklısının tahta çıkması usulü getirildi (Kafes Usulü veya

Ekber ve Erşed Sistemi)

❖ Padişah

Devletin başında Osman Bey’in soyundan gelen bir padişah٭

bulunurdu.

Tahta çıkan padişahlar, tören ile kılıç kuşanırlardı. Bu törene٭

Cülus Töreni denirdi. Tahta çıkan padişah kendi adına para

bastırır ve hutbe okuturdu. Bunlar hükümdarlık alameti

sayılırdı. Padişahın koyduğu kurallar kapsamındaki hükümlere

“ferman” denirdi.

,Padişahlar, Bey, Gazi, Han, Hakan, Sultan, Hünkar٭

Halife gibi sıfatlar kullanmışlardır.

Padişahlar geniş yetkilere sahipti. Fakat onlar yetkilerini٭

kanun ve törelere uygun olarak kullanırlardı.

Padişahın çocuklarına Şehzade denirdi. Şehzadeler küçük

yaşlarda “Lala” denilen eğitmenlerin yanında sancaklara

yönetici olarak gönderilirlerdi. Sancaklarda devlet yönetimi,

askerlik, ilmi yönden yetiştirilirlerdi.

Padişahlık babadan oğla geçerdi. Fatih, taht kavgalarını٭

önlemek için, kardeş katlini yasal hale getirdi. Kardeşlerin

öldürülmesini engellemek için I. Ahmet döneminden sonra

sancağa çıkma yasaklandı, ailenin en büyüğünün ve

sağlıklısının tahta çıkması usulü getirildi (Kafes Usulü veya

Ekber ve Erşed Sistemi)

❖ Divan-ı Hümayun

Divan Orhan Bey zamanında kurulmuştur. Divan toplantıları

Topkapı Sarayı’nda Kubbe Altı denilen yerde toplanırdı.

Divanda devlet işleri görüşülerek karara bağlanırdı. Ayrıca

Divan’da şikâyet ve davalarda karara bağlanırdı. Ancak son

söz yine padişaha aitti. Bugünkü manada Bakanlar Kurulu’na

benzerdi.

Fatih dönemine kadar Divan her gün toplanırken, Fatih’ten

itibaren haftada dört gün ve sadrazam başkanlığında

toplanmaya başlanmıştır.

Divan’da alınan kararlar Arz Odası’nda padişaha bildirilirdi.

II. Mahmut tarafından kaldırılarak yerine Nazırlıklar

(Bakanlıklar) kuruldu.

Divan’ın Üyeleri ve Görevleri

1-Padişah: Başlangıçta divan’a başkanlık ederek Divan’ı

yönetirdi. Ancak padişahlar Fatih’ten itibaren Divan’a

katılmayı bırakmışlar

2-Sadrazam (Vezir-i Azam): Bugünkü anlamda Başbakan

konumundadır. Padişahtan sonra en yetkili kişi ve en üst

dereceli devlet memurudur. Padişah sefere çıkmadığı

zamanlarda Serdar-ı Ekrem ünvanıyla onun yerine sefere

katılırdı. Padişahın mührü sadrazamda bulunurdu.

3-Vezirler: Bugünkü anlamda Devlet Bakanları konumunda

idiler. Sadrazamın yardımcıları olup, onun verdiği işleri

yaparlardı. Kubbealtı Veziri: Günümüz Bakan. İlk vezir

“Alaaddin Paşa”dır.

4-Defterdarlar: Bugünkü anlamda Maliye Bakanı’dır.

Maliye işlerine bakarlar, gelir ve giderleri hesaplayarak

yıllık bütçeyi hazırlarlardı. Anadolu ve Rumeli Defterdarı

olmak üzere ikiye ayrılırlar.

5-Kazaskerler: Bugünkü anlamda Milli Eğitim ve Adalet

Bakanları konumunda idiler. Anadolu ve Rumeli Defterdarı

olmak üzere ikiye ayrılırlardı. Bölgelerindeki kadıların ve

müderrislerin atama, terfi ve görevden alma işlerine

bakarlardı. Divan’da hukuki konulara bakarlar, ayrıca

normal kadıların verdiği kararlara itiraz edenlerin davalarını

tekrar incelerdi.

Doğuştan Müslüman olmak zorundadır.

Medrese çıkışlı olmak zorundadır.

Tuttuğu deftere “Ruznançe” denir. Sayıları 2 tanedir. (Rumeli

ve Anadolu Kazaskeri) (Rumeli protokolde Anadolu’dan

üstündür.) Kadı ve Müderris ataması yapar.

6-Nişancı: Kanunları çok iyi bilir, gerektiğinde Divan’da

açıklamalarda bulunurdu. Ayrıca ülke içi ve dışı yazışmaları

düzenlemek, toprakların dirliklere dağıtımını yapmak,

has-zeamet ve tımar defterlerini tutmak, padişah

fermanlarına tuğra çekmek yine nişancının görevidir.

Dirlik (tımar) topraklarının dağıtımından sorumludur. Tapu ve

Kadastro işlemleriyle ilgilenir.

Herhangi bir bölgenin sosyo-ekonomik yapısı “Tahrir

Defterleri”ne kaydedilir. Örfi Hukuk’un divandaki

temsilcisidir. Nişancı, belgelere Padişah tuğrasını çeker.

7-Şeyhülislam: Bugünkü anlamda Diyanet İşleri Başkanı’dır.

Kanuni zamanında Divan üyesi olmuştur. Divan’da verilen

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 69 / 169

kararların dine uygun olup olmadığını onaylardı.

Şeyhülislam’ın verdiği karara “fetva” denirdi.

8-Kaptan-ı Derya (Kaptan Paşa): Deniz kuvvetleri

komutanıdır. Yükselme döneminden itibaren Divan üyesi

olmuştur.

• Reis’ül Küttap: 17.yy’da Nişancı’dan ayrılarak dış

işlerinden sorumlu hale getirildi. Defterdar: Günümüzün

Maliye Bakanı’dır. Hesap tutar, bütçe yapar. Sayıları 2

tanedir. Rumeli Defterdarlığı> Anadolu Defterdarlığı

• Padişahtan sonra ferman çıkarma yetkisine sahip olan tek

divan üyesi Defterdar’dır. (İlk mali bütçeyi kuran Padişah

Orhan Bey’dir.)

• Kaptan-ı Derya (Kaptan Paşa): Denizcilik ile ilgili

kanunların çıkmasını sağlar.

• (16.yyda Kanuni zamanında divana üye olundu. Divana üye

olan ilk Kaptan-ı Derya “Barbaros Hayrettin Paşa”dır.

• Yeniçeri Ağası: Rütbesi vezir ise divana katılır.

• Şeyhülislam: Protokolde sadrazama eşittir. Atamasını

Padişah yapar. İlk Şeyhülislam “Molla Fenari’dir. Divanda

alınan kararların dine uygun olup olmadığı hakkındaki

kararına “İfta” / “Fetva” denir. (Fetva: yayınlananın adıdır.)

Şeyhülislamlık makamı 18.yy’da divana üye olmuştur. Divana

en son katılan makam.

ORDU

• Osmanlı'da ilk ordu Orhan Bey zamanında, Yaya ve

Müsellem adıyla kurulmuştur.

• Yaya ve Müsellem ordusunun fetih hareketlerine

yetişememesi durumunda I. Murat Edirne'de "Kapıkulu

Ocağı"nı kurmuştur.

• (Selçuklulardaki Hassa ordusunun Osmanlı’daki karşılığı

kapıkulu’dur.)

Kapıkulu ordusunun özellikleri;

o Kuran I. Murat’tır. 2. Merkez ordusudur.

o Devşirme çocuklarından oluşur.

o Her 3 ayda 1 "ulufe" adında maaş ve her taht değiştiğinde

"cülus" bahşişi alırlar.

o Önceleri “Ocak devlet içindir” anlayışıyla hareket ettiler.

o III.Murat’tan itibaren bozulmaya başladı. (Yeniçeri) “Devlet

ocak içindir”

o Yeniçerilerin sefere çıkmadan önceki okudukları son dua

"Gülbank duası"dır.

o (Kapıkulu Ocağının en etkili sınıfı Yeniçeri Ocağı'dır. )

o Not: Kapıkulu ocağı önceleri Mevlâna (Molla) Rüstem’in

önerisiyle “Pençik Sistemi”, daha sonra ise “Devşirme

Sistemi”ne geçmiştir.

o (Pençik: 5’in 1’i –esir ettiğin 5 kişiden 1ini askere almaktır-.

Gulamın karşılığı Pençik’tir.)

Osmanlı ordusu Kara Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri olmak

üzere iki ana bölüme ayrılırdı.

A-Kara Kuvvetleri

• Osman Bey devrinde düzenli bir ordu yoktu. İlk düzenli

ordusu, Orhan Bey zamanında Yayalar (piyadeler) ve

Müsellemler (atlılar) adıyla kurulmuştur.

• I.Murat Kapıkulu Ocaklarını kurdu.

Osmanlı Kara Ordusu

Kapıkulu

Askerleri Yardımcı Kuvvetler Eyalet Askerleri

-Tımarlı

Sipahiler

-Akıncılar

Piyadeler Süvariler -Azaplar

-Acemi Oğlanlar -Sipah -Yörükler

-Yeniçeriler -Silahtar -Sakalar

-Cebeciler -Sağ Ulufeciler -Deliler

-Topçular -Sol Ulufeciler

-Top Arabacıları -Sağ Garipler

-Humbaracılar -Sol Garipler

-Lağımcılar

1-Kapıkulu Askerleri:

Başlangıçta savaş esirleri arasından seçilenlerden oluşurdu

(Pençik Sistemi). Ancak I. Mehmet zamanında hazırlanan

“Devşirme Kanunu” ile Hıristiyan halk arasından seçilen

gençlerden oluşturulmaya başlanmıştır.

Kapıkulu askerleri padişaha bağlı olup üç ayda bir “ulufe”

denen maaşı alırlardı. Bu askerler özel olarak yetiştirilirlerdi.

Kapıkulu Askerleri Piyade (yaya) ve Süvari (atlı) olmak

üzere ikiye ayrılırlardı.

a-Kapıkulu Piyadeleri

• Acemi Oğlanlar Ocağı: Devşirme kanununa göre toplanan

Hıristiyan çocukları bu ocakta eğitilir ve kabiliyetlerine göre

diğer ocaklara gönderilirdi.

• Yeniçeri Ocağı: Ocaklar içerisinde en önemlisi idi.

Yeniçerilerin komutanı Yeniçeri Ağası idi. Yeniçeriler savaşta

padişahın otağının yanında bulunurlardı. Barış zamanında

İstanbul’da şehrin güvenliğini sağlarlardı. Ayrıca yangın

söndürme gibi işlere de bakarlardı.

• Topçu Ocağı: Top döken, topçulukla ilgili malzemeleri

hazırlayan ve savaşlarda topları kullanan sınıftır.

• Humbaracı Ocağı: Havan topları (Humbara) ve el bombası

yapımı ile uğraşılardı. Komutanlarına Humbaracıbaşı denirdi

• Top Arabacıları Ocağı: Sefer sırasında topları savaş

bölgesine götüren sınıftır.

• Cebeci Ocağı: Ordunun silahlarını hazırlayan ve savaş

alanına taşıyan sınıftır. Komutanlarına Cebecibaşı denirdi.

• Lağımcı Ocağı: Kuşatma sırasında tüneller kazarak kale

duvarlarını çökertmekle görevli olan sınıftır

b- Kapıkulu Süvarileri

●Sipah-Silahtar: Savaşta hükümdarın sağında ve solunda

bulunarak hükümdarı korurlardı.

●Ulufeciler: Savaşta saltanat sancaklarını korurlardı.

●Garipler: Savaşta ordunun ağırlıklarını ve hazineyi

korurlardı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 70 / 169

2-Yardımcı Kuvvetler

Yardımcı kuvvetlerin en önemli kısmına bağlı beylik ve

eyaletlerden gönderilen askerler oluştururdu.

3-Eyalet Askerleri

●Tımarlı Sipahiler: Merkeze bağlı eyaletlerde dirlik

sahiplerinin besledikleri atlı askerlerdir. Bu sınıf tamamen

Türklerden oluşup, Osmanlı ordusunun asıl gücünü

oluştururdu. Tımarlı sipahiler barış zamanında bulundukları

sancakların güvenliklerini sağlar, savaş zamanında ise bağlı

bulundukları sancakbeyi ve beylerbeyinin emrinde savaşa

katılırlardı.

●Akıncılar: Sınırda otururlardı. Sınırları korumak, düşman

topraklarına akınlar düzenler ve düşman hakkında bilgi toplar.

●Azaplar: Ordunun ön saflarında bulunur ve ilk hücumu

karşılarlardı.

●Yörükler: Yol ve köprü yapımından sorumludur

●Sakalar: Su dağıtımından sorumludur.

●Deliler: Sınır ve sınıra yakın yerlerde otururlardı. Düşmana

korkusuzca saldırmaları nedeni ile deli olarak

adlandırılmışlardır.

B- Donanma

● Osmanlı Devleti’nde ilk donanma faaliyetleri Orhan Bey

zamanında Karesi Beyliği’nin alınması ile başlamıştır.

● İlk Osmanlı tersanesi, Yıldırım Bayezid zamanında

Gelibolu’da kurulmuştur.

●Osmanlı donanması, Kanuni zamanında altın çağını

yaşamıştır.

●Donanmanın başkomutanına “Kaptan-ı Derya” veya

Kaptan Paşa denirdi. Donanmanın diğer komutanlarına “Reis”

askerlerine ise “Levent” denirdi.

TOPRAK YÖNETİMİ

Osmanlı Devleti’nde topraklar; Miri topraklar, Mülk topraklar

ve Vakıf topraklar olmak üzere başlıca üç bölüme ayrılırdı.

A-Miri Topraklar:

Fetih yolu ile devlet mülkiyetine geçen arazilerdir. Fethedilen

topraklar Nişancı tarafından devlet malı olarak kaydedilirdi.

Bu topraklar ekilmek şartı ile yine eski sahiplerine bırakılırdı.

Bu araziler devlete ait olduğu için devredilemez, satılamaz idi.

Miri toprakların başlıcaları şunlardır:

1-Dirlik Arazi: Devlet, bu toprakları vergi gelirine göre

kısımlara ayırır ve hizmet karşılığı olarak devlet memurlarına

verirdi. Dirlik sahipleri aldıkları bu toprak karşılığı devlete

asker (Tımarlı Sipahi) yetiştirirlerdi.

Dirlik arazi gelirlerinin büyüklüğüne göre üçe ayrılırdı:

● Has: Yıllık geliri 100 bin akçe ve üzerindeki topraklardır.

Hanedan mensuplarına, Divan üyelerine, beylerbeylerine

verilirdi.

● Zeamet: Yıllık geliri 20-100 bin arasında olan topraklardır.

Kadı, subaşı gibi orta dereceli memurlara verilirdi.

● Tımar: Yıllık geliri 3-20 bin akçe arasında olan

topraklardır. Genellikle savaşlarda yararlılık gösterenlere

verilirdi.

2-Mukataa Arazi: Gelirleri doğrudan doğruya hazineye

aktarılan arazilerdir.

3-Ocaklık Arazi: Gelirleri kale muhafızlarına ve tersane

giderlerine ayrılan sınır boylarındaki arazilerdir.

4-Yurtluk Arazi: Gelirleri, sınırları korumak amacıyla

Türkmen boylarına verilen sınır arazileridir.

5-Paşmaklık Arazi: Gelirleri padişah kızlarına ve ailelerine

bırakılan topraklardı.

B- Mülk Topraklar

Padişah tarafından üstün hizmetler karşılığında kişilere özel

olarak verilen arazilerdir. Bu arazi sahipleri toprağı istedikleri

gibi kullanabilirlerdi. Satabilir, devredebilir veya miras

bırakabilirdi.

C-Vakıf Topraklar

Gelirleri cami, medrese, hastane, aşevi gibi işlere harcanan

topraklardır. Bu tür topraklardan devlet vergi almazdı.

Not: Buradaki veriler “İltizam” usulü toplanır. (Açık

arttırma) İltizamı kazanana “Mültezim” denir.

Eğer, buradaki vergilerini toplama işi bir kişiye yaşam boyu

veriliyorsa; bu sisteme “Malikâne” denir.

İhaleye girerken devlete verilen ve geri alınamayan paraya

“Muaccele” denir.

İleride, İltizam sistemi Islahat Fermanı ile kaldırılacak. O

zaman bu bölgelere gidip vergi toplayan kişiye “Muhassıl”

denecek.

MALİYE

Osmanlı Devleti’nde maliyenin başında Defterdar

bulunuyordu. Devlet hazinesine Hazine-i Amire denirdi.

Osmanlı Devleti’nde ilk para Osman Bey tarafından

bastırılmıştır. Para birimi Akçe idi. Fatih zamanında ise ilk

altın para bastırılmıştır. İlk kâğıt parayı ise Abdülmecit

bastırmıştır. Kâğıt paraya da Kaime denmiştir.

Osmanlı Hazinesinin Gelir Kaynakları:

1-Halktan alınan vergiler. Bunların başında Müslüman

olanlardan alınan öşür vergisi ile gayri Müslim halktan alınan

haraç ve cizye vergileri vardı.

2-Gümrük, maden, orman ve tuzla gelirleri

3-Savaşlardan elde edilen ganimetlerin beşte biri,

4-Bağlı beylik ve yabancı devletlerden alınan vergiler

Osmanlı Hazinesinin Başlıca Giderleri:

1-Devlet memurlarına ödenen maaş

2-Savaş masrafları ve ordu giderleri

3-Askerlere ödenen ulufe ve cülus giderleri

4-Bayındırlık ve imar harcamaları

Osmanlı Maliyesinin Bozulma Nedenleri:

1-Coğrafi Keşifler sonucunda ticaret yollarının el değiştirerek

Avrupalıların eline geçmesi

2-Uzun süren savaşların, devleti ekonomik yönden zarara

uğratması

3-Celali İsyanları sonucunda çiftçilerin topraklarını terk

ederek şehirlere göç etmeleri,

4-Sanayi İnkılabı ve Kapitülasyonlar da Osmanlı maliyesini

olumsuz etkilemiştir.

Osmanlı Devleti, ilk kez borç parayı Kırım Savaşı sırasında

İngiltere’den almıştır. Zamanla alınan paraları Osmanlı

hazinesinin ödeyememesi üzerine, Avrupalı Devletler

alacaklarını almak için, Duyun-ı Umumiye’yi (Genel Borçlar

İdaresi) kurdular (1881).

EĞİTİM- ÖĞRETİM VE BİLİM SANAT

Osmanlı Devleti’nde ilk medrese Orhan Bey döneminde

İznik’te açılan “İznik Medresesi”dir veya “İznik Orhaniyesi”

diye geçer.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 71 / 169

Not: “Süleyman Paşa Medresesi” Osmanlı’dan günümüze

kalan en eski medresedir.

Medreseye atanan ilk Müderris “Davud-u Kayser” dir.

Fatih zamanında; günümüz İslam Estitüleri veya İlahiyat

Fakülteleri ayarınca “Sahnı Seman” Medreseleri açıldı. Bu

medreselere öğrenci yetiştirmek amacıyla “Tetime

Medreseleri” açılmıştır.

Kanuni zamanında açılanlara ise “Süleymaniye

Medreseleri” denilmiştir.

Medreselerin Bozulması (17.yy)

Medrese müfredatından pozitif bilimlerin çıkarılmasıdır veya

ders saatlerinin azaltılmasıdır.

Beşik ulemalığının gelmesi (örn; Hocanın oğlu hocadır)

Avrupa’nın takip edilememesi.

A-Eğitim ve Öğretim

Osmanlı eğitim ve öğretiminin temelini medreseler

oluşturuyordu. İlk medrese Orhan Bey zamanında İznik’te

açıldı (1331). Müderris olarak ta Davud-u Kayseri

getirilmiştir.

Osmanlı Devleti’nde eğitim ve öğretim başlıca üç grupta ele

alınıyordu:

1-Sıbyan(çocuk) Mektepleri: Günümüzdeki ilkokulların

karşılığıdır. Çocuklara ilk okuma ve yazma bilgileri burada

verilirdi.

2-Medreseler: Orta, lise ve yükseköğrenimin verildiği

kurumlardır. Burada ders veren hocalara “Müderris” denirdi.

Zamanla medreselere kütüphane, hamam, öğrenci yurtları da

eklenerek geliştirilmiş ve “Külliye” adını almıştır.

Medreselerde dini ve pozitif ilimler okutuluyordu.

3-Enderun Mektebi: Saray mektebidir. Topkapı sarayında

bulunurdu. Buraya üstün yetenekli olanlar alınırdı. Burada

öğrenim görenler yüksek devlet memuriyetlerinde görev

alırlardı.

B-Bilim

●Osmanlı Devleti’nde edebiyat Divan edebiyatı ve Halk

edebiyatı olmak üzere ikiye ayrılırdı. Divan edebiyatı saray ve

çevresinde oluşturulan edebiyattır. Baki, Fuzuli, Nef’i bu

edebiyatın temsilcilerindendir. Halk edebiyatı halkın

oluşturduğu edebiyattır.

●Padişah tarafından görevlendirilen resmi tarihçilere

“Vakanüvist” veya “Şahnameci” denirdi. Hoca Saadettin

Efendi ilk resmi tarihçidir.

●Piri Reis’in yazdığı Kitab-ı Bahriye (Denizcilik Kitabı),

Seydi Ali Reis’in yazdığı Mir’at-ül Memalik (Ülkelerin

Aynası), Kâtip Çelebi tarafından yazılan Cihannüma (Dünya

Coğrafyası), Evliya Çelebi tarafından yazılan Seyahatname

eserleri Osmanlı Devleti’nde yazılmış olan önemli coğrafya

kitaplarıdır.

C-Sanat

●En çok gelişen sanat dalı mimari idi. En ünlü mimarı

Mimar Sinan’dı.

●Osmanlı Devleti’nde resim ve heykelcilik gelişmemiştir.

Resim yerine özellikle minyatür, heykel yerinede oymacılık

sanatı gelişmiştir. Ayrıca çinicilik önemli bir gelişme

göstermiştir.

HUKUK SİSTEMİ

• Osmanlı’nın Hukuk sistemini oluşturmasında;

• Fethedilen bölgelerdeki uygulamalar,

• İslamın getirdiği esaslar,

• Orta Asya Türk gelenekleri

İlk kadı atamasını Osman Bey yapmıştır.

İlk Kadı Dursun Fakih'tir.

Kadılar maaş almazlar.

Osmanlıda ayrım yapılmaksızın herkes kanun önünde eşit

sayılmıştır. Osmanlı Devleti’nde Şer’i ve Örfi olmak üzere iki

tür hukuk uygulanırdı:

a-Şer’i Hukuk: Kaynağını İslam’dan alan şeriat kurullarıydı

b-Örfi Hukuk: Kaynağını Türk gelenek ve göreneklerinden

alan hukuktur. Özellikle Fatih geçmişte yayınlanan tüm

kanunları bir araya getirerek “Kanunname-i Ali Osman” ilk

örfi Osmanlı kanunnamesini hazırlamıştır. Sultan Süleyman

da birçok konuda kanunnameler hazırlatmıştır. Bu yüzden

kendi- sine “Kanuni” ünvanı verilmiştir.

Osmanlı Devleti’nde normal davalara Kadı’lar, yüksek devlet

görevlileri arasındaki davalara ise Kazasker bakardı. Yargı

tam anlamı ile bağımsızdı. Kadıların verdiği kararlardan

memnun kalmayanların davalarına Kazaskerler tarafından

Divan’da bakılırdı.

Müslüman olmayanların davaları kendi kurallarına göre

çözümlenirdi.

• II. Mahmut zamanında “Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz”

ilkesi yürürlüğe girmiştir.

• Ayrıca II. Mahmut zamanında “Nezaret-i Adevi” (Adalet

Bakanı) kurulmuştur.

TAŞRA YÖNETİMİ

Ülke sınırları geniş olduğu için yönetimi kolaylaştırmak için

ülke eyaletlere bölünmüştür. Osmanlı Devleti’nde eyaletler

üçe ayrılırdı:

1-Merkeze Bağlı Eyaletler:

Tımar sisteminin uygulandığı eyaletlerdir. Bu eyaletler

başlangıçta Anadolu ve Rumeli olmak üzere ikiye ayrılırken,

kanuni zamanında sayıları 30’u aşmıştır. Merkeze bağlı

eyaletlerde idari teşkilatlanma şu şekilde gösterilebilir:

❖ Padişah

❖ Rumeli Beylerbeyliği

❖ Anadolu Beylerbeyliği

Eyalet- Eyalet Beylerbeyi- Subaşı- Kadı

Sancak- Sancak Beyi- Subaşı- Kadı

Kaza-Katı- Subaşı- Kadı

Köy- Köy Kethüdası- Yiğitbaşı- Kadı Naibi

2-Özel Yönetimi Olan Eyaletler:

Merkezden uzak olan bu yüzden de üzerinde Tımar Sistemi

uygulanamayan eyaletlerdir.

Bunlar; Mısır, Bağdat, Basra, Yemen, Trablusgarp, Tunus ve

Cezayir dir.

Bu eyaletler merkezden gönderilen Beylerbeyileri tarafından

yönetilirlerdi. Buraların vergileri iltizam yolu ile mültezimler

tarafından toplanırdı.

3-Bağlı (İmtiyazlı) Eyaletler:

İç işlerinde bağımsız, dış işlerinde Osmanlı Devleti’ne bağlı

eyaletlerdir.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 72 / 169

Bu beylikler her yıl devlete vergi öderler ve gerektiği

zamanlarda da asker gönderirlerdi.

Kırım, Eflak, Boğdan bu eyaletlerdendir.

SOSYAL HAYAT

• Osmanlı, toplumu din ya da mezhepsel şekilde örgütleyerek

yönetir. Buna “Millet Sistemi” denir.

• Türk tarihinde ilk Vakıf Teşkilatını başlatan devlet

Uygurlar’dır.

• Osmanlı’da İlk Vakıf Teşkilatı Orhan Bey zamanında

kurulmuştur. Vakıf yöneticilerine “Mütevelli Heyeti” denir.

• VAKIF

o Vakıf (Normal zamanlar)

o Avarız Vakıf (Olağanüstü durumlarda)

Not: Kadılar, ikinci eşliliğin neden yapıldığı veya ikinci eşten

doğan çocuklarının mirasçılık durumlarını “Tereke

Defterleri”ne kadeder.

SANAT

HAT

En büyük Osmanlı hattatı “Şeyh Hamdullah” (lakabı Kıbletül

hattain <hattatların kıblesi>) Ayrıca, Ahmet Karahisari’de

ünlenmiştir. Hafız Osman’da vardır.

Hatları günümüze ulaşan tek Osmanlı Padişahı II. Mustafa’dır.

MİNYATÜR / TASFİR

Bu sanat dalıyla uğraşanlara “Musavver” veya “Nakkaş”

denir.

Levni, Matrakçı Nasuh ve Nakkaş Sinan Bey ünlüdür.

Nakkaş Sinan Bey “Gül koklayan Fatih” (minyatürü portre

görünümüne geçirdi)

TEZHİP

Bu sanat dalıyla uğraşanlara “Müzehhip” denir.

Kara Mehmet en ünlü temsilcisidir.

RESİM

• İlk resmini yaptıran Osmanlı padişahı Fatih’tir. Resmini

devlet dairelerine astıran II. Mahmut’tur.

• İlk resim sergisini açan Şeker Ahmet Paşa’dır.

• “Kaplumbağa Terbiyecisi” ve “Silah Tacirleri” gibi

tablolarıyla ünlenen isim Osman Hamdi Bey’dir.

MÜZİK

• Itri (Müzik ilminin Şeyhi), Hacı Arif Bey, Tanburi Cemil

Bey, Dede Efendi önemli bestekârlardır.

• Mahmut zamanında İtalyan Donizetti Kardeşler “Mızıkayı

Humayun”u kurdular.

• Osmanlı Devleti’nin ilk milli marşı Mahmudiye Marşı’dır.

• Osmanlı tarihinde Batı tarzında ilk müzik dersi alan padişah

Sultan Abdülmecit (lakabı: Alafranga)’tir. (Piyano)

• <Suzi Dilara> makamını bulan III. Selim’dir. (Ayrıca III.

Selim Neyzen’dir.)

• Önemli Not: Itri: 19.MEB şurasında Recep Tayyip

Erdoğan, en çok Itri’nin üstünde durmuş, “Müzik ilminin

Şeyhi” olarak bahsetmiş, ders olarak okutulması için Nabi

Avcı’ya emir vermiştir. (KPSS’de sorabilir)

• Kalem İşi: Duvar süslemelerinde kullanılır.

• Çinicilik: İstanbul, İznik, Kütahya ve Diyarbakır (içinde

zehir olunca kendini patlatıyor.)

• Halıcılık: Uşak, Bünyan(Kayseri), Isparta, Hereke

• Telkâri: Gümüş işçiliği

• Malakari: Duvar süsleme sanatıdır.

• Vitray: Cam süsleme sanatı

OSMANLI DEVLETİ'Nİ DAĞILMAKTAN

KURTARMA FİKİRLERİ

Osmanlıcılık (İttihaadi Anasır):

• Din-dil ve ırk gözetmeksizin herkesi Osmanlı vatandaşı

sayma anlayışıdır.

• Bu doğrultuda Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı ve I.

Meşrutiyet ilan edilmiştir.

• Bu fikir akımı II. Mahmut ile başlamıştır.

• Arnavutluk'un elimizden gitmesiyle önemini yitirmiştir.

• Savunucuları; Ziya Paşa, Mithat Paşa, Namık Kemal ve Ali

Suavi'dir.

Türkçülük:

• Osmanlı içindeki Türkleri bir bayrak altında toplamayı

amaçlayan fikir akımıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş

felsefesidir.

• (İttihat ve Terakki'nin 2. Meşrutiyeti'nin ilan edilmesinde

etkili olan fikir akımıdır.)

• Savunucuları; Yusuf Akçura, İsmail Gaspıralı ve Ziya

Gökalp'tir.

Batıcılık:

• Lale Devri'nden beri uygulanan fikir akımıdır.

Ümmetçilik (İslamcılık):

• Dünya Müslümanlarını bir bayrak altında (halifenin sancağı

altında) toplama fikridir.

• II.Abdülhamit'in resmi dış politikasıdır.

• İlk defa Balkan Savaşları sırasında Arnavutluk'un

elimizden çıkmasıyla önemini yitirmeye başlamıştır.

• I.Dünya savaşı sırasında ise Araplar'ın İngilizlerle iş birliği

yapması sonucu geçerliliğini yitirmiştir.

• 3 Mart 1924'te çıkarılan bir kanunla Halifelik kaldırılmıştır.

• Savunucuları; İsmail Hakkı, Said Halim Paşa ve Mehmet

Akif Ersoy

Federalizm (Ademi Merkeziyetçilik):

• Savunucusu Prens Sebahattin'dir.

• Yerel yönetimin yetkilerini arttırıp, Merkezi yönetimin

yetkilerinin azaltılması fikridir. (Günümüz Eyalet sistemi)

XX.YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ

20. YY. BAŞYARINDA OSMANLI DEVLETİNİN

DURUMU

• 1908’de II. Meşrutiyet ilan edildi. (Kanuni Esasi’de yapılan

değişiklikle meclis padişahtan üstün konuma geldi) Bu sırada

Bulgaristan bağımsızlını ilan etti.

• Yönetim İttihat ve Terakki Partisinin eline geçti.

• 31 Mart Vakası Hareket Ordusu tarafından bastırıldı.

(Osmanlı tarihinde rejimi değiştirmeye yönelik çıkan ilk

ayaklanmadır)

• II. Abdülhamit tahttan indirilerek yerine V. Mehmet Reşat

getirildi.

• Vergi gelirlerinin çoğu dış borçlara karşılık Duyunu

Umumiye İdaresi’ne gidiyordu.

• Azınlık ayaklanmaları devam ediyordu.

• Kaybedilen topraklardan olan göçle Anadolu’da Türk nüfusu

azınlık nüfusuna oranla artıyordu.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 73 / 169

• Elektrik, tramvay, otomobil, telefon, telgraf; resim, opera,

bale, tiyatro günlük hayata girmeye başlamıştı.

• Basın yayın organlarının sayısı artmıştı.

• Kız öğrencilerin de yer aldığı yükseköğrenim kurumları

yaygınlaşıyordu.

TRABLUSGARP SAVAŞI (1911-1912)

Nedenleri:

• Rusya ile İtalya arasında, İtalya'nın işgaline onay veren

"Racconigi Antlaşması" imzalandı.

• Bölgenin İtalya'ya daha yakın olması

• Bölgenin Osmanlı Devleti açısından savunulamayacak

durumda olması

• İtalya'nın siyasi birliğini geç tamamlayıp sömürgecilik

yarışına girmesi.

• Trablusgarp'ın zengin hammadde yataklarına sahip olması.

Savaşa katılan gönüllü subaylar;

• Mustafa Kemal; Gazeteci Şerif Bey adıyla katılmıştır (Derne

ve Tobruk)

• Enver Paşa; Kuyumcu Hamdi adıyla katılmıştır. (Bingazi)

• Nuri Conker

• Ali Çetinkaya

• Bu subayları Trablusgarp'a kadar çeşitli kimliklerle geçiren

ve yardım eden kişi Kuşçubaşı Eşref'tir.

• Ali Fethi Okyar

• Ali Fuat Cebesoy

Uşi Antlaşması (QUSHY) (18 Ekim 1912)

1) Trablusgarp ve Bingazi İtalya'ya bırakılacak. (Osmanlı'nın

Kuzey Afrika'da toprağı kalmadı)

2) Trablusgarp halkı dini açıdan Halife'ye bağlı kalacak.

(Trablusgarp halkı ile kültürel bağlar koparılmak istenmedi)

3) 12 ada Balkan Savaşlarının sonuna kadar İtalya'da kalacak.

4) İtalya, Osmanlı Devleti'nin kapitülasyonları kaldırması

konusunda kendisine yardım edecek.

Not: Dünya tarihinde ilk savaş uçağı Trablusgarp Savaşı'nda

İtalya tarafından kullanılmıştır.

Not: Osmanlı Devleti’nin yaptığı Küçük Kaynarca ve Uşi

antlaşmalarla dini siyasi güç olarak yaptı.

I.BALKAN SAVAŞI (1912-13)

Savaşa Katılan Devletler;

- Karadağ (savaşı başlatan)

- Yunanistan

- Sırbistan

- Bulgaristan

Bu devletlerin arkasında Rusya var

Nedeni: Osmanlı Devleti'ni Balkanlar'dan atmak.

Londra Antlaşması (1913)

• Osmanlı Devleti ile Bulgaristan sınırı "Midye-Enes"hattı

olacak. Osmanlı u hattın batısından çekilecek.

Osmanlı Devleti'nin kaybettiği Yerler;

• Doğu Trakya

• Batı Trakya

• Makedonya

• Selanik

• Ege Adaları

• Arnavutluk (Osmanlı Devleti'nden ayrılan son Balkan

ülkesidir.)

Osmanlı Devleti'nin Savaşı Kaybetme Nedenleri;

• Ordunun içine siyasetin girmesi (Particilik/İkicilik)

• 65.000'e yakın askerin savaş öncesi ordunun gençleştirilmesi

projesi kapsamında terhis edilmesi (yaşları 40ve üzeriydi)

• Dört cephede birden savaşılması

I.Balkan Savaşı'nın Sonuçları;

• "Batı Trakya Azınlık Sorunu" ortaya çıktı. (Bu sorun

günümüzde de devam ediyor) Osmanlı Devleti'nin

Balkanlar'da toprağı kalmadı.

• Balkanlardan Anadolu'ya Türk göçü başladı.

• Osmanlıcılık iflas etti. Türkçülük fikir akımı önem kazandı.

• Yenilgiden hükümeti sorumlu tutan İttihat ve Terakki Bab-ı

Ali baskınını gerçekleştirdi. (Hükümet Darbesi)

Not: Bab-ı Ali Baskınından sonra I. Dünya Savaşı'nın sonuna

kadar geçen döneme "Üç Paşalar Dönemi" denmiştir.

İTTİHAT TERAKKİ (1913-18) ÜÇ PAŞALAR DÖNEMİ

II. BALKAN SAVAŞI (1913)

Nedeni; Bulgaristan'ın I. Balkan Savaşı sırasında daha fazla

toprak alması

Savaşa katılan devletler; Bulgaristan'a karşı

- Sırbistan

- Karadağ

- Yunanistan

- Romanya (1.de yok 2.de var)

• I.Balkan Savaşında olmayıp, II. Balkan Savaşına katılan

devlet Romanya'dır.

• Osmanlı Devleti bu durumdan yararlanarak Doğu Trakya'yı

Bulgaristan'dan geri almıştır.

• D.Trakya'yı kurtarmasında (özellikle Edirne) etkili olanlar;

Enver Paşa (Edirne Fatihi lakabı takılmış) ve Mustafa

Kemal

• Hamidiye adlı gemisiyle 20 Yunan gemisini batıran kişi;

Hamidiye Kahramanı Rauf Orbay

• Savaşa katılan Balkan ülkeleri kendi aralarında yaptıkları

antlaşma "Bükreş Antlaşması" dır.

• Bu antlaşma ile; Bulgaristan elde ettiği kazanımları kaybetti.

Bu zararı telafi etmek için ileride I. Dünya Savaşı'na

katılacaktır.

Osmanlı ile Balkan Ülkeleri Arasında Yapılan

Antlaşmalar;

• Osmanlı Devleti X Yunanistan = Atina Antlaşması 1913

(sınır konusu)

• Osmanlı Devleti X Bulgaristan = İstanbul Antlaşması

1913 (sınır konusu)

• Osmanlı Devleti X Sırbistan = İstanbul Antlaşması 1914

(burada kalan Türklerin taşınmaz mallar konusu görülmüştür)

I.DÜNYA SAVAŞI (1914- 1918)

Nedenleri:

• İtalya ve Almanya'nın siyasi birliklerini geç tamamlayıp

sömürgecilik yarışına girmesi

• Devletler arası hammadde yarışı

• Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Rusya'nın

Balkanlar'da nüfuz elde etme çabası.

• Devletler arası bloklaşma ve silahlanma yarışı

• Fransız İhtilalinden yayılan Ulusçuluk akımı

• Almanya ile Fransa arasındaki Alsace-Lorraine (alsas-

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 74 / 169

Loren) sorunu (1871 Sedan Savaşıyla Almanların eline

geçmiştir)

• Gabriel Princip adında bir Sırp'ın Avusturya-Macaristan

İmparatorluğu veliahdı Ferdinad'ı Saraybosna gezisi sırasında

öldürmesi.

Almanya'nın Osmanlı Devleti'ni Yanında Savaşa Sokma

Nedenleri;

• Kendi savaş yükünü hafifletmek.

• Osmanlı'nın dini gücünden yararlanmak.

• Osmanlı'nın demografik (nüfus) gücünden faydalanmak.

• Osmanlı'nın jeopolitik gücünden faydalanmak.

Osmanlı Devleti'nin Almanya'nın Yanında Savaşa Girme

Nedenleri;

• Siyasi yalnızlıktan kurtulmak.

• Almanya ile yapılan gizli antlaşmalar.

• Kaybettiğimiz toprakları geri alma isteği.

• İttihat ve Terakki'nin Alman hayranlığı. (Enver Paşa)

• Almanya'nın Türk ve Müslüman sömürgeye sahip olmaması.

• Almanya'nın savaşı kazanacağına inanılması.

Osmanlı Devleti'nin Savaşa Girmesi:

• İngiltere'den kaçan iki Alman gemisi (Goeben ve Breslav)

Osmanlı'ya sığınmasıyla olaylar başladı.

• Osmanlı bu iki gemiyi daha önce İngiltere'ye sipariş

verdiğimiz "Genç Osman ve Reşadiye" gemilerinin bize

teslim edilmemesi üzerine satın aldığını açıkladı ve bu

gemilerin isimlerini " Yavuz ve Midilli " olarak değiştirdi.

• Amiral Souchan komutasında açılan bu gemiler Rusya'ya ait

Sivastopal ve Odessa limanlarını bombaladı.

Osmanlı Devleti'nin Savaşa Girmesinin Sonuçları:

1) Almanya'nın savaş yükü hafifledi.

2) Kapitülasyonlar kaldırıldı

3) Savaşın süresi uzadı.

4) V.Mehmet Reşat cihat ilan etti.

5) Yeni cepheler açıldı.

CEPHELER

1) TAARRUZ CEPHELERİ Kafkasya Cephesi:

Açılma Nedenleri:

• Kars, Ardahan, Batum'u geri almak. (Evliye-i Selase)

• Turancılığı (Pantürkizm) gerçekleştirmek

• Bakü petrollerine ulaşmak.

• Rusları Anadolu’dan atmak, Orta Asya Türkleriyle

bağlantıya geçmek, Bakü petrollerine ulaşmak ve İngilizlerin

Hindistan ile olan bağını koparmak için taarruza geçtik

• Hazırlıkların tamamlanması ve zorlu coğrafi koşular

sebebiyle yenilgiye uğradık

• Ruslar doğuda birçok toprağımızı ele geçirdi

• 1915-Hasan İzzet Paşa'yı dinlemeyen Enver Paşa Sarıkamış

Harekatı'nı başlattı. (kış şartları için uygun olmadığını

söylemişti. Hasan İzzet Paşa'yı görevden aldı)

• 1915- Ruslar ilerleyerek Muş, Bitlis, Bayburt, Van,

Erzincan, Erzurum ve Trabzon'u işgal etti.

• 1915- Tehcir Kanunu ile Ermeniler Suriye, Lübnan ve

Hatay'a gönderildi.

• 1916- Bölgeye Mustafa Kemal atandı (Diyarbakır).

(Buraya gelmeden önce Çanakkale'de Albaydı.)

• Tuğgeneral olduktan kısa bir süre sonra Ruslar'dan Muş ve

Bitlis'i geri aldı.

• 1917- Rusya'da Ekim Devrimi yaşandı. Çarlık Rusya yıkıldı,

yerine Sovyet Rusya kuruldu.

• 3 Mart 1918- Rusya savaştan Bres-Litovsk Antlaşması ile

çekildi. İşgal ettiği bölgelerden çekilirken, Kars, Ardahan ve

Batum'u bize geri verdi.

• Osmanlı Devleti başarısız olduğu bir cephede toprak

kazanmıştır.

Süveyş (Kanal) Cephesi: (Ocak 1915)

Açılma Nedenleri:

o Kaybettiğimiz Mısır'ı geri almak.

o İngiltere'nin sömürge yolları ile bağlantıları kesmek.

o Bu cephede başarısız olduk.

*Mısırdaki Müslümanlar destek vermedi (İslamcılık iflas)

Not: Bu cephe Almanların isteği üzerine açılmıştır. Buradaki

Osmanlı komutanı Cemal Paşa'dır.

Suriye Cephesi ise bu cephenin devamıdır.

2) SAVUNMA CEPHELERİ Çanakkale Cephesi:

Açılma Nedenleri: (Biz açmadık. İtilaf Devletleri açtı.

Saldıranın nedeni var. Buna İngiltere'nin gözünden bakacağız)

• İstanbul'u alarak Osmanlı Devleti'ne son vermek ve savaşın

süresini kısaltmak.

• Kararsız kalan Balkan ülkelerini kendi yanlarına çekmek.

• Rusya'ya boğazlar üzerinden yardım göndermek.

• Rusya'nın buğdayından faydalanmak.

• Osmanlı Devleti'nin Avrupa ve Asya'daki birlikleri

arasındaki bağlantıyı koparmak.

Sonuçları:

• Savaşın süresi en az 2 yıl uzadı.

• Bulgaristan Osmanlı'nın yanında savaşa girdi. Böylece

Almanya ile Osmanlı arasındaki kara bağlantısı sağlandı.

• Mustafa Kemal'in rütbsi "Albaylığa" yükseltildi.

• (M. Kemal önce Çanakkale (Albay), Kafkasya (Tuğgeneral)

sonra Suriye cephesine gitti)

• Mustafa Kemal Anadolu'da tanınan bir komutan haline

geldi.

• Yaklaşık 500.000 insan hayatını kaybetti.

• Rusya'ya yardım gitmediği için Rusya'daki ekonomik kriz

derinleşti.

• Not: Mustafa Kemal Çanakkale Savaşlarının

kazanılmasından sonra "Hamdolsun İstanbul'u kurtardık"

demiştir.

• Mustafa Kemal savaş sırasında askerlere "Ben size taarruzu

değil, ölmeyi emrediyorum" demiştir.

• Anafartalar, Conk bayırı, Arıburnu, Kanlısırt, Kocaçimen,

Zığındere, Aslantepe, Kireçtepe, Saddülbahir, Kilitbahr

mevkilerinde düşman mağlup edildi.

• İtilaf devletleri Osmanlı Devleti’ne son vermek ve Rusya’ya

yardım ulaştırmak için Çanakkale Boğazından taarruza

kalktılar

• Önce deniz (18 Mart 1915) sonra kara muharebelerinde

yenilgiye uğradılar

• Bu başarısızlığın sonucunda yardım alamayan Rusya’da

ihtilal sonucu rejim değişti ve savaştan çekildiler, savaş uzadı,

Bulgaristan İttifak Devletleri tarafına katıldı, M. Kemal

başarılarıyla halk arasında daha çok tanındı

• I. Dünya Savaşı’nda başarılı olduğumuz tek cephedir

Irak Cephesi

Açılma Nedenleri; (İtilaf Devletleri gözünden;)

• Rusya'ya karadan yardım göndermek.

• Türklerin İran üzerinden Hindistan'a ulaşmasını engellemek.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 75 / 169

• Musul ve Abadan petrollerini ele geçirmek.

• Bu cephenin komutanı Süleyman Askeri Bey'dir.

(Askerlerinin gözü önünde intihar etti)

• Kutül Amarede (Selman Paktı) 25000 İngiliz askeri ve

General Townshend'ı esir alındı.

• Kutül Amera Fatihi Kazım Karabekir

Hicaz Yemen Cephesi

Açılma Nedenleri:

• İngilizlerin kutsal bölgeleri ele geçirmek istemesi.

• İngilizlerin bölge petrolünü ele geçirmek istemesi.

• Arapların ihaneti (1.'si Kanal Cephesinde Mısır arapları,

2.sinde Hicaz-Yemen C. Sudi Arabistan = Ümmetçilik iflas)

• Fahrettin Paşa Medine'de yaptığı savunmayla öne çıkmıştır.

• İngiliz Ajanı: Arabistanlı Lawrance

• Mekke Emiri: Şerif Hüseyin

• Gizli Antlaşma: Mac Mahon Ant.

• Komutan: Fahrettin Paşa

• Eseri: Medine Müdafaası

• Fahrettin Paşanın Lakapları; Çöl Ortasında Plevne

Kahramanı, Çöl Aslanı, Çöl Kaplanı

• Kamp: Sidir Beşir Kampı

Suriye- Filistin Cephesi

Açılma Nedenleri;

• Kanal cephesinin devamıdır. İtilaf Devletlerinin amacı

Anadolu'ya güneyden girmek ve Suriye petrollerini ele

geçirmektir.

• Kudüs'ü ele geçirmektir.

<Filistin arapları Osmanlı'yı hiç satmamıştır.>

<Gazze'de 3. sünde yenildik.>

<M. Kemal Hatay'ı korudu. O esnada Mondros imzalandı.

Silahların toplatılacağını bildiği için silahları Hatay'a

gömdürdü. >

İtilaf Devletleri kendi aralarında gizli antlaşmalar yaptı.

(Kazanacaklarından eminler, daha sonra karışıklık olmaması

için)

Not: Bu gizli antlaşmaları Sovyet Rusya açıklamıştır.

Osmanlı Devleti’ni Paylaşmak İçin Yapılan Gizli

Antlaşmalar

• İstanbul Ant. (1915): Boğazlar Rusya’ya verildi

• Londra Ant. (1915): Antalya ve çevresi İtalya’ya verildi

• Sykes-Picot Ant. (1916): İngiltere ve Fransa Osmanlının

Ortadoğu topraklarını aralarında paylaştılar

• Petrograt Ant. (1916): Ruslara Doğu Anadolu ve Doğu

Karadeniz’den bazı yerler verildi

• Mc Mahon Ant. (1916): Hicaz Emiri Şerif Hüseyin’e bir

devlet vaat edildi

• St Jean de Maurienne Ant. (1917): İtalya’ya İzmir ve

çevresi verildi.

• Gizli antlaşmalar İtilaf Devletleri’nin savaş sonunda

Osmanlı toprakları üzerindeki çıkarlarının çatışmaması için

yapılmıştır.

• Gizli antlaşmaların ortak amacı; savaş sonunda Osmanlı

topraklarının İtilaflar tarafından paylaşılmasıdır. Bu

antlaşmaların başlıcaları şunlardır;

İstanbul (Boğazlar) Antlaşması (1915)

• İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan bu

antlaşmaya göre, Boğazlar ve İstanbul Rusya’ya bırakılmıştır.

• Buna karşılık Rusya, İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı

Devleti’nin Anadolu ve Orta Doğu topraklarındaki çıkarlarını

kabul etmiştir.

Londra Antlaşması (26 Nisan 1915)

• İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya arasında imzalanmıştır.

• Buna göre; İtilaf Devletleri Antalya çevresini İtalya’ya

bırakmış ayrıca Oniki Ada ve Trablusgarp’taki İtalyan

egemenliğini kesin olarak kabullenmişlerdir.

• Not: Bu antlaşmanın ardından İtalya, İttifak bloğundan

ayrılmış, İtilaf Devletleri safında savaşa girmiştir

Sykes – Picot (Sykıs Picot) Antlaşması (26 Nisan 1916)

• İngiltere ve Fransa arasında yapılmıştır. Sonradan Rusya da

ek protokol ile dâhil olmuştur.

• Bu antlaşmaya göre;

• İngiltere; Hayfa, Akka ve Irak bölgesini,

• Fransa; Çukurova, Suriye, Lübnan, Musul, Kayseri ve

Harput (Elazığ) bölgesini alacaktı.

• Not: İngiltere ve Fransa bu antlaşmaya ek olarak 1916’da

yapılan Petrograd Protokolü ile Boğazlar, Doğu Anadolu

Bölgesi ve Doğu Karadeniz kıyılarını Rusya’ya

bırakmışlardır.

Mac Mahon Antlaşması (1916)

• İngiltere’nin Mısır valisi ve Süveyş Kanalı sorumlusu Mac

Mahon ile Hicaz Emiri Şerif Hüseyin arasında yapılmıştır.

• İngilizler Arap halkının Osmanlı Devleti’ne ayaklanmasına

karşılık, Arapların bağımsızlıklarını tanıyacaklarını ve savaş

sonrası Akdeniz’den Umman Denizi’ne kadar olan bölgede

büyük bir Arap İmparatorluğu kurulmasına yardımcı

olacaklarını belirtmişlerdir.

• Ancak İngilizler savaştan sonra Arap topraklarını manda ve

himaye yönetimi adı altında sömürgeleştirmişlerdir.

• Not-1: İngiltere, Ortadoğu petrollerinin tek bir siyasi gücün

elinde bulunmamasını istemiştir.

• Buna yönelik yaptığı politikalar sonucu günümüze kadar

gelen Ortadoğu sorunları başlamıştır

• Not-2: I. Dünya Savaşı sırasında İtilaf Devletleri arasında

yapılan gizli antlaşmaları Rusya’daki Bolşevikler dünya

kamuoyuna duyurmuşlardır. Bu nedenle gizli antlaşmaların

uygulanması zorlaşmıştır.

• Not-3: Ayrıca ABD ve Yunanistan’ın da savaşa girmesi ve

Türk halkının işgallere karşı silahlı mücadeleye girmesi de

gizli antlaşmaların uygulanmasını imkânsız hale getirmiştir.

• Not-4: Rusya’nın savaştan çekilmesinden sonra paylaşım

planları değişikliğe uğramış, bu da Osmanlı Devleti’yle bir

barış antlaşmasının yapılmasını geciktirmiştir.

• Not-5: Gizli antlaşmalara en büyük tepki Wilson İlkeleri’nin

yayınlanmasıyla gösterilmiştir. Mondros Ateşkesi sonucunda

Osmanlı topraklarında yapılan işgallerle gizli antlaşmalar

uygulanmaya çalışılmıştır

Saint Jean De Maurienne (Sen Jön Dö Marien) Antlaşması

(19 Nisan 1917)

• İtalya’nın Sykes – Picot Antlaşması’na tepki göstermesi

üzerine İngiltere, Fransa ve İtalya arasında imzalanmıştır.

• Buna göre; Güneybatı Anadolu (Antalya, Aydın, Konya),

İzmir ve çevresi İtalya’ya bırakılmıştır.

• Rusya ülkesindeki karışıklıklardan dolayı bu antlaşmaya

katılamamıştır. Ancak bu antlaşma, İtalya’ya verilen

toprakların Rusya tarafından da kabul edilmesiyle yürürlüğe

girebilecektir.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 76 / 169

• Not: Antlaşmanın bu şartı, ileriki dönemde kendiliğinden

ortadan kalkmıştır. Bunun nedeni ise, Rusya’nın savaştan

çekilerek İtilaf Devletleri grubundan ayrılmasıdır.

Dünya Savaşı’nın Sona Ermesi

• Almanya’nın ABD’ye ait ticaret ve yolcu gemilerini

batırması üzerine ABD savaşa girdi.

• Bu durum savaşın seyrini değiştirdi ve üstünlük İtilaf

Devletlerine geçti.

• Yapılan ateşkes antlaşmalarıyla savaş sona erdi.

WİLSON İLKELERİ (8 Ocak 1918)

• Yenen devletler yenilen devletlerden toprak ve savaş

tazminatı almayacak.

• (Manda ve Himaye anlayışı ortaya çıktı.) (Himaye:

Başlarına kendilerine çalışan bir başkan koyması.)

• Gizli antlaşmalar yapılmayacak.

• Polonya devleti kurulacak. (Eski Lehistan, Almanya'dan

ayrılarak Polonya oldu. (2.Dünya Savaşı nedenlerinden biri))

• Devletlerin kendi aralarındaki sorunların çözümü için

uluslararası bir teşkilat kurulacak (Bu teşkilatın adı “Cemiyet-i

Akvam" veya "Milletler Cemiyeti")

• Her millet kendi geleceğine kendisi karar verecek. (Self

Determination)

• Alsas Loren Fransa'ya verilecek.

• Osmanlı Devleti içinde Türklerin çoğunlukta yaşadığı yerler

Türklere; azınlıkların nüfusça çoğunlukla olduğu yerler ise

azınlıklara bırakılacak. (Ermeniler, Yahudiler, Araplar,

Rumlar vs. çoğunlukta olmasa bile "çoğunluktayız" diyor)

Dünya Savaşı’nın Sona Ermesi

• ABD I. Dünya Savaşı başladığında tarafsızlığını ilan etmişti.

Ancak savaşın ileriki aşamasında, İtilaf Devletleri’ne yaptığı

silah ve cephane satışlarıyla tarafsızlığını bozmuştur.

• Almanya bu gelişme karşısında, ABD’yi uyarmış ancak

silah satışları devam edince ABD’nin Atlas Okyanusu’ndaki

ticaret gemilerine saldırmıştır. ABD de bu gelişmeyi gerekçe

göstererek Almanya’ya karşı I. Dünya Savaşı’na girmiştir (7

Nisan 1917).

• Rusya’nın savaştan çekilmesi İtilafların Almanya karşısında

güç kaybetmelerine neden olmuştu. Ancak ABD’nin savaş

girmesi durumu İttifakların aleyhine çevirmiştir.

• İtilaf Devletleri ABD’nin yapacağı askeri yardım

karşılığında “Wilson İlkeleri”ne uyacaklarına söz

vermişlerdir. Bunun üzerine iyi donanımlı bir Amerikan

ordusu Avrupa’ya gönderilmiştir.

• Amerikan kuvvetlerinin de katılmasıyla güçlenen İtilaf

Devletleri, Almanya’yı batı cephesinde yenilgiye

uğratmışlardır.

• Not: Almanya’nın İtilaf Devletleri’ne yenilmesinin temel

nedeni; uzun süren savaşı Alman ekonomisinin kaldıramayışı

ve çökmesidir.

• Bu gelişmeden sonra İttifakların savaşı kaybedeceğini

anlayan Bulgaristan, I. Dünya Savaşı’ndan çekilmiştir (29

Eylül 1918 – Selanik Ateşkesi).

• Bulgaristan’ın savaştan çekilmesiyle, Osmanlı Devleti’nin

müttefikleriyle olan kara bağlantısı da kesilmiş oldu. Alman

yardımları Osmanlı’ya ulaşmaz hale geldi. Bu gelişme üzerine

Osmanlı Devleti, “Mondros Ateşkesi”ni imzalayarak,

savaştan çekilmiştir. (30 Ekim 1918).

• 3 Kasım 1918’de de Avusturya – Macaristan,

“Willaguiste Ateşkesi”ni imzalayarak, Dünya Savaşı’ndan

çekilmiştir.

• 11 Kasım 1918’de İttifak Devletleri içerisinde en son

Almanya “ Rethandes Ateşkesi”ni imzalayarak savaştan

çekilmiştir.

• Böylece I. Dünya Savaşı, İttifak Devletleri’nin yenilgisiyle

sonuçlanmıştır.

• Not: Savaşı İtilaf Devletleri’nin kazanmasının nedenlerine

ek olarak; İngiltere’nin denizlere hâkim olması ve

sömürgelerinden yardım alabilmesi, Almanya’nın kara devleti

olması da söylenebilir.

Wilson Prensipleri (8 Ocak 1918)

• ABD Başkanı Wilson, I. Dünya Savaşı devam ederken 14

maddeden oluşan ilkelerini açıklamıştır.

• Bu ilkelerin yayınlanma amacı I. Dünya Savaşı sonunda

kalıcı barışın sağlanması ve sömürgeciliğin sona

erdirilmesi olarak görülse de gerçekte ABD’yi dünya

siyasetinde ön plana çıkarmaktır.

• Bazı maddeleri şunlardır:

o Galip devletler topraklarını genişletmeyecek.

o Her millet kendi geleceğini kendisi belirleyecektir (Self

Determination).

o Yenilen devletler savaş tazminatı ödemeyecek.

o Osmanlı Devleti’nde Türklerin oturdukları bölgelerde Türk

egemenliği sağlanacak.

o Dünyada barışı sağlayacak bir teşkilat kurulacak.

• Not: Bu madde özellikle sömürgeciliğe ve imparatorluklara

karşıdır.

o Savaş sonunda galip gelen devletler, yenilen devletlerden

toprak ve savaş tazminatı almayacaklardır.

• Not: Bu madde sömürgeciliğin “manda ve himaye”

şekline, savaş tazminatının da “savaş tamiratı” veya

“onarım bedeli”ne dönüşmesine neden olmuştur.

o Devletlerarası gizli diplomasiye ve silahlanmaya son

verilecektir (Kalıcı barış amaçlanmış ve gizli antlaşmalara

tepki gösterilmiştir.).

• Not: Bu madde dünyadaki ilk silahsızlanma önerisi olarak

kabul edilir.

o Devletlerarası anlaşmazlıklara siyasi yollardan çözüm

bulmak için Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) adıyla

bir örgüt kurulacaktır.

o Savaşta ve barışta karasuları dışındaki denizlerde

serbestlik sağlanacak, gidiş-gelişler serbest olacaktır.

o Uluslararası ekonomik engeller kaldırılacak ve

devletlerarasında eşitlik sağlanacaktır.

o Alsas – Loren bölgesi Fransa’ya bırakılacak, Polonya

yeniden kurulacaktır.

o Rusya, Belçika, Romanya, Sırbistan ve Karadağ

toprakları boşaltılacak ve buralarda bu devletlerin lehine

düzenlemeler yapılacaktır.

o İtalya’nın sınırları ulusal esaslara göre düzenlenecektir.

o Osmanlı Devleti’ne Türklerin çoğunlukta olduğu

bölgelerde egemenlik hakkı tanınacaktır.

o Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında yaşayan diğer

uluslara da (azınlıklara) kendi geleceklerini belirleme

hakkı verilecektir.

• Not: Bu madde ile Osmanlı İmparatorluğu milliyet

esaslarına göre bağımsız devletlere bölünmek istenmiştir.

Ermeniler, Rumlar ve Araplar devlet kurmak için

hazırlıklara başlamışlardır.

o Boğazlar, bütün dünya ticaret gemilerine açık olacak ve

bu durum tüm devletlerin garantisi altında olacaktır (12.

Madde).

Dünya Savaşı’nın Sonuçları

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 77 / 169

• Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya - Macaristan

İmparatorluğu, Alman İmparatorluğu ve Rus İmparatorluğu

parçalandı

• Litvanya, Letonya, Estonya, Finlandiya, Yugoslavya,

Çekoslovakya, Polonya, Macaristan ve Sovyetler Birliği gibi

devletler kuruldu

• Sivil savunma teşkilatlarının önemi arttı

• İlk kez uçak, denizaltı, zehirli gaz ve zırhlı araçlar kullanıldı

• Komünizm, Nazizm ve Faşizm gibi rejimler kuruldu

• Sömürgecilik mandacılık adı altında devam etti

• Dünya barışını tesis etmek içim Cemiyeti Akvam (Miletler

Cemiyeti) kuruldu

• Almanya’nın ABD’ye ait ticaret ve yolcu gemilerini

batırması üzerine ABD savaşa girdi.

• Bu durum savaşın seyrini değiştirdi ve üstünlük İtilaf

Devletlerine geçti.

• Yapılan ateşkes antlaşmalarıyla savaş sona erdi.

I.Dünya Savaşının Sonuçları:

• En karlı devletler İngiltere, Japonya, Fransa iken; en zararlı

çıkan devlet Almanya'dır. İmparatorluklar parçalandı.

• Yeni devletler kuruldu;

*Sovyet Rusya *Estonya * Letonya

*Türkiye *Litvonya * Gürcistan

*Polonya *Estonya * Ermenistan

*Çekoslovakya * Ukrayna * Azerbaycan

*Yugoslavya * Finlandiya *Macaristan

• Parçalanan İmparatorluklar;

• -Alman -Rus -Osmanlı -Avusturya-Macaristan

• 10 milyona yakın insan hayatını kaybetti.

• Sivil savunma teşkilatları kurulmaya başlandı.

• İlk defa denizaltı ve tank kullanıldı. İlk defa kimyasal silah

kullanıldı (NBC)

• İlk rejimler ortaya çıktı. Bu rejimler şunlardır;

• Almanya: Adolf Hitler ---> Nazizm

• İtalya: Benito Mussolini --->Faşizm

• Sovyet Rusya: İlyiç Lenin --->Komünizm

• Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya- Macaristan

İmparatorluğu, Alman İmparatorluğu ve Rus İmparatorluğu

parçalandı

• Litvanya, Letonya, Estonya, Finlandiya, Yugoslavya,

Çekoslovakya, Polonya, Macaristan ve Sovyetler Birliği gibi

devletler kuruldu

• Sivil savunma teşkilatlarının önemi arttı

• İlk kez uçak, denizaltı, zehirli gaz ve zırhlı araçlar kullanıldı

• Komünizm, Nazizm ve Faşizm gibi rejimler kuruldu

• Sömürgecilik mandacılık adı altında devam etti

• Dünya barışını tesis etmek içim Cemiyeti Akvam (Miletler

Cemiyeti) kuruldu

MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI (30 Ekim 1918)

• Osmanlı Devleti adına Rauf Orbay, İtilaf Devletleri adına

ise Amiral Caltrophe arasında Limni Adasında Agamenon

zırhlısında imzalanmıştır. Osmanlı Devleti'ni fiilen

bitirmiştir.

• Osmanlı Devleti İtilaf Devletleri ile Limni Adasının

Mondros Limanında bu antlaşmayı imzaladı

• Bu antlaşma ile İtilaf Devletleri Osmanlı ülkesindeki ulaşım

ve iletişimi (boğazlar, limanlar, demiryolları, telefon, telgraf

vb) kontrol altına alıyor, Osmanlı ordusu dağıtılıp silahlarına

el konuluyordu.

• Doğuda bir Ermeni devletinin kurulmasına zemin

hazırlanıyordu (24. Madde: Altı doğu ilinde karışıklık çıkarsa

güvenlik gerekçesi ile o bölgeler işgal edilebilecek).

• 7. Madde ile tüm Osmanlı toprakları işgale açık hale

geliyordu (Herhangi bir yerde karışıklık çıkarsa güvenlik

gerekçesiyle işgal edilebilecek).

• Mondros’tan sonra yurdumuzda ilk işgale uğrayan yer

İngilizler tarafından işgal edilen Musul’dur

• İşgaller karşısında ilk direniş Fransızlara karşı Hatay

Dörtyol’da gösterilmiştir

• İşgaller karşısında Osmanlı Devleti İtilaf Devletlerinin

baskısı altında pasif kalmıştır

• İşgaller karşısında M. Kemal tam bağımsızlığı elde etmek

için sonuna kadar mücadele fikrini benimsemiştir

• Türk milleti ise bölgesel direniş birlikleri (Kuvayı Milliye)

kurarak mücadele etmeye başlamıştır

• Bu birlikler;

• İşgalci güçlere karşı mücadele ederek düzenli orduya

geçilinceye kadar zaman kazanılmasını sağlamışlardır.

İşgalleri yavaşlatmış, işgalci güçleri yıpratmışlardır.

• TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmaların bastırılmasında görev

yapmışlardır.

• Direnişin başlamasını ve genişletilmesini sağlamışlar, milli

bilincin uyanmasına katkı sağlamışlardır.

• İtilaf Devletlerine ait bir donanma 13 Kasım 1918’de

İstanbul Boğazı’na demirlemiştir

Maddeleri;

1.İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit eden herhangi bir

bölgeyi karışıklık çıkması halinde işgal edecek. (7. madde)

Mondros 'un 7. maddesi ile Anadolu işgale açık hale

getirilmiştir.

2. Vilayet-i Sitte'de (Bitlis, Erzurum, Sivas, Van, Elâzığ,

Diyarbakır) (Kodlama: BESVED) bir karışıklık çıkarsa

buralar işgal edilecek (24.madde)

Mondros'un 24. maddesi ile Megali Armenia'nın (Büyük

Ermenistan) kurulması amaçlanmıştır.

3. Toros tünelleri ve boğazlar işgal edilecek.

4. Osmanlı Devleti elindeki esirleri derhal serbest bırakacak.

5. Ulaşım ve haberleşme araçları İtilaf Devletlerinin

kontrolünde olacak.

6. Osmanlı'nın ihraç etiği enerji ürünleri dışarıya

satılamayacak.

7. Osmanlı Devleti ordularının terhis edecek. Mevcut sayı

400binden 50bin'e inecek.

8. Osmanlı'nın içinde bulunan Avusturya ve Almanya'ya ait

subay ve diplomatlar sınır dışı edilecek.

Mondros'tan Sonra Başlayan İşgaller:

• İzmir ve çevresi ile Doğu Trakya -----Yunanlılar'a

• Anadolu'nun güeybatısı Konya'ya kadar---İtalyanlar'a

• Anadolu'nun Güney'i (önce İngilizler), Suriye ve Zonguldak-

---Fransa'ya

• Doğu Anadolu'nun bir kısmı----İngilizler'e

• Trabzon ve çevresi----İngilizler'e

• Boğazlar ortak işgal

İlk işgale uğrayan "Musul"----İngiltere

Anadolu içinde ilk işgal ise Sancak (Hatay"ilk

direniş:"dörtyol”, Antakya)

Yunanistan'ın İzmir ve çevesi ve Doğu Trakya'yı ihlak

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 78 / 169

etme amacına Megali İdea (Büyük Yunanistan) denir.

(amaçları; eski Bizans'ı canlandırmak)

Bizim cemiyet: Reddi İlhak

1. Dünya Savaşı’ nın Sonunda İmzalanan

Ateşkes Anlaşmaları

★ Bulgaristan’la (29 Eylül 1918) Selanik Ateşkesi

★ Osmanlı Devleti’yle (30 Ekim 1918) Mondros Ateşkesi

★ Avusturya-Macaristan’la (3 Kasım 1918) Villa

Guisti Ateşkesi

★ Almanya ile (11 Kasım 1918) Rethondes

Ateşkesi imzalanmıştır.

Not: I. Dünya Savaşı’nın sonunda imzalanacak barış

antlaşmalarının maddeleri Paris Barış

Konferansı’nda belirlendi.

Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918)

• Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından önce,

Osmanlı Devleti’nde meydana gelen gelişmeler şunlardır;

• Mondros Ateşkesi’nden iki ay önce padişah V. Mehmet

Reşat ölmüş, yerine son Osmanlı padişahı VI. Mehmet

Vahdettin (Vahideddin) geçmişti

• I. Dünya Savaşı’nın İttifak Devletleri tarafından kaybedildiği

anlaşılmış, Bulgaristan da savaştan çekilmişti.

• Bu gelişmeler karşısında İttihat ve Terakki Partisi’nin

kurmayları olan Sadrazam Talat Paşa, Başkomutan Vekili

Enver Paşa ve Deniz Kuvvetleri Bakanı Cemal Paşa da ülkeyi

gizlice terk etmişlerdir.

• Padişah Vahdettin bu gelişmeden sonra, yeni hükümetin

kurulması görevini Ahmet İzzet Paşa’ya vermiştir. Yeni

kurulan bu hükümet İtilaf Devletleri’ne ateşkes isteğinde

bulunmuştur (14 Ekim 1918).

Osmanlı Devleti’nin Mondros Ateşkes Antlaşması’nı

imzalamasına zemin hazırlayan etkenler

• I. Dünya Savaşı’nın İttifak Devletleri’nin yenilgisiyle

sonuçlanmış olması,

• Osmanlı ordusunun asker sayısı itibariyle yeterli

olmasına rağmen silah ve cephane açısından yetersiz

kalması,

• Wilson İlkeleri’nde, Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelerde

egemenlik hakkının Türklere verileceğinin belirtilmiş olması,

• Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi üzerine Osmanlı

Devleti’yle Almanya arasında kara bağlantısının ve yardımların

kesilmesi,

• Not: Bulgaristan, savaştan çekilen ilk ittifak devletidir.

• İstanbul ve Boğazlar bölgesinin işgal tehdidi altında

bulunması,

• Saltanat yönetiminin ve yandaşlarının İngilizlerin

hoşgörüsüne güvenmeleri

• Ateşkesi Osmanlı Devleti adına, Ahmet İzzet Paşa

kabinesinde görev yapan Bahriye Nazırı (Deniz Kuvvetleri

Bakanı) Rauf (Orbay) Bey başkanlığında bir heyet ile İngiliz

Amirali Caltrophe (Kaltrop) imzalamıştır.

• Antlaşmanın imzalandığı yer ise, Limni Adası’nın Mondros

Limanı’ndaki Agememnon Zırhlısıdır.

Maddeleri

Osmanlı Devleti’nin Egemenlik Haklarını Kısıtlayan

Hükümler

• Çanakkale ve İstanbul Boğazları açılacak ve bölgedeki

istihkâmlar (askeri üsler) İtilaf Devletleri tarafından işgal

edilecektir.

• Bu madde ile Anadolu ve Trakya’nın bağlantısı kesilmiştir.

Osmanlı’nın toprak bütünlüğü bozulmuştur.

• Osmanlı Devleti’nin siyasi varlığı ve İstanbul tehdit altına

girmiştir.

• İtilaf Devletleri güvenliklerini tehlikede gördükleri

herhangi bir stratejik noktayı işgaledebileceklerdir (7. madde).

Ateşkesin en tehlikeli maddesidir.

• Osmanlı Devleti’nin egemenlik alanı ve hakları

daraltılmıştır.

• Anadolu’nun işgal edileceğinin ilk belirtisidir. İtilaf

Devletleri bu maddeye dayanarak Anadolu’yu işgal

etmişlerdir.

• Bu madde İtilaf Devletleri’nin Wilson İlkeleri’ne

uymayacağını göstermiştir.

• Vilayet-i Sitte’de (Doğu’daki altı il; Bitlis, Elazığ,

Diyarbakır, Erzurum, Van, Sivas) herhangi bir karışıklık

çıkarsa, İtilaf Devletleri bu bölgeleri işgal edebileceklerdir

(24. madde). = Kodlama= BEDEVS

• Bu maddede Ermenilerden söz edilmemişse de İtilaf

Devletleri’nin buradaki amacı, bu altı ilin, kurulması

düşünülen Ermenistan Devleti’ne verilmesidir.

• Osmanlı Devleti’nin egemenlik alanı kısıtlanmıştır.

• Hükümet haberleşmeleri dışındaki bütün haberleşme araçları

İtilaf Devletleri’nin denetimine girecektir.

• İtilaf Devletleri’nin bütün haberleşme araçlarına el

koymalarının nedeni kendilerine karşı yapılabilecek direnişleri

ve tepkileri engellemek istemeleridir.

• Bu madde aynı zamanda Osmanlı’yı savunmasız bırakma

amacına yöneliktir.

• Osmanlı Devleti, İttifak Devletleri ile tüm ilişkilerini

kesecek, Alman ve Avusturya uyruklu asker ve sivil memurlar

Osmanlı topraklarını terk edecektir.

• Osmanlı Devleti’nin diplomatik ilişkilerine sınırlandırmalar

getirilerek kontrol altına alınmıştır.

• Osmanlı Devleti’nin diğer devletlerle ilişkilerine de

müdahale edilerek egemenlik hakları kısıtlanmıştır.

Askeri Hükümler

• Sınırların denetlenmesi ve iç düzenin korunması için gerekli

olan birlikler dışında kalan Osmanlı orduları terhis edilecek,

bütün savaş gemilerine, ordunun araç, gereç, silah ve

cephanesine el konulacaktır.

• İtilaf Devletleri bu tür askeri kısıtlamalarla Osmanlı

Devleti’ni savunmasız duruma düşürmeye, böylece

planladıkları işgalleri kolaylıkla gerçekleştirmeye

çalışmışlardır.

• Trablusgarp ve Bingazi’deki bütün Türk subayları en yakın

İtalyan Garnizonu’na; Hicaz, Yemen, Suriye ve Irak’ta

bulunan askeri birlikler ise İtilaf Devletleri’ne teslim

olacaklardır. Diğer yandan İran ve Kafkasya’ya giren Osmanlı

birlikleri işgal ettikleri yerlerden derhal geri çekilecektir.

• Osmanlı Devleti’nin elindeki bütün savaş esirleri serbest

bırakılacak, buna karşılık Türk esirler İtilaf Devletleri’nin

denetiminde kalacaklardır.

• Bu madde ile devletlerin eşitliği ilkesine uyulmamış ve barış

antlaşması gibi hareket edilmiştir.

Ekonomik Hükümler

• İtilaf Devletleri bütün liman ve tersanelerden

yararlanabileceklerdir.

• Toros tünelleri, demir yolları ve deniz işletmeleri İtilaf

Devletleri’ne bırakılacaktır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 79 / 169

• İtilaf Devletleri kömür, akaryakıt ve benzeri maddeleri

Anadolu’dan temin edecekler, bu maddelerin hiçbiri ihraç

edilmeyecektir.

• İtilaf Devletleri bu ağır ekonomik hükümleri kabul ettirerek

Osmanlı Devleti’nin ekonomik bağımsızlığını elinden almış

ve Osmanlı’yı kendilerine bağımlı hale getirmeye

çalışmışlardır.

Mondros Ateşkesi’nin Önemi ve Sonuçları

• Osmanlı Devleti’nin İtilaflar karşısında kayıtsız şartsız

teslimiyeti anlamına gelen bu ateşkes antlaşmasıyla, Osmanlı

Devleti, fiilen sona ermiştir.

• Anadolu toprakları işgale açık hale gelmiştir.

• Osmanlı Devleti, bu antlaşmayı imzalarken Wilson

İlkeleri’ne güvenmişse de İtilaf Devletleri, Wilson İlkeleri’ni

dikkate almamışlar ve işgallere başlamışlardır.

• Mondros’un imzalanmasından sonra Osmanlı’da hükümet

değişiklikleri yaşanmıştır. Ahmet İzzet Paşa Hükümeti 8

Kasım 1918’de istifa etmiş, yerine 11 Kasım 1918’de Tevfik

Paşa Hükümeti kurulmuştur.

• Padişah Vahdettin de 4 ay içerisinde seçimlere gitmek

kaydıyla Osmanlı Mebusan Meclisi’ni feshetmiştir (21 Aralık

1918).

• Bu karışıklık ortamında İtilaf Devletleri’nin baskısı da iyice

artınca Osmanlı Hükümeti tekrar değişmiş, Tevfik Paşa

Hükümeti yerine, İngiliz manda ve himaye yönetimini

savunan, Damat Ferit Hükümeti kurulmuştur (4 Mart 1919).

Mondros Ateşkesi’nin Uygulanması ve İlk İşgaller

• İtilaf Devletleri Mondros Ateşkesi’nin hemen ardından I.

Dünya Savaşı sırasında imzaladıkları gizli antlaşmaları

yürürlüğe koymak için işgallere başladılar.

• İngilizler; 3 Kasım 1918’de Musul’u işgal etti ( ilk işgal

edilen yer). İngilizler daha sonraki dönemlerde Maraş, Antep,

Urfa’ya ayrıca Samsun, Merzifon, Bilecik, Afyon, Eskişehir,

Çanakkale, Kars ve Batum’a asker çıkardılar.

• Urfa, Antep, Maraş sonradan Fransa’ya verildi, İngiltere

karşılığında ise Musul’u aldı (Suriye İtilafnamesi). Amacı;

petrol bölgelerinin güvenliğini sağlamak ve Doğu’da

kurulması düşünülen Ermeni Devleti üzerinde nüfuz kurmaktı.

• Fransızlar; 4 – 5 Kasım 1918’de Hatay, İskenderun, Dörtyol,

Payas, Adana ve Mersin istasyonunu işgal etmişlerdir.

• İtalyanlar; 6 - 7 Kasım 1918’de Antalya, Bodrum, Fethiye,

Marmaris, Kuşadası ve Konya’yı işgal etmişlerdir.

• 13 Kasım 1918’de 61 parçadan oluşan İtilaf Devletleri

donanması, İstanbul’a gelerek demirlemişlerdir (İstanbul’un

ilk işgali).

• Aynı tarihte Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’ndan

ayrılarak İstanbul’a gelen Mustafa Kemal, İtilaf

Donanması için “Geldikleri gibi giderler” demiştir.

• Osmanlı bünyesindeki azınlıklar da (Rumlar – Ermeniler)

işgalleri kolaylaştırmak ve bağımsız devletler kurabilmek için

zararlı faaliyetlerini arttırmışlardır.

• İşgaller karşısında Osmanlı yönetimi tepkisiz kalınca, Türk

halkından işgallere karşı gelen ilk tepki de direnme

cemiyetlerini kurmak olmuştur.

İngiltere: İlk işgal - Musul - 3 Kasım 1918

İtilaf Devletleri: İstanbul’un işgali - 13 Kasım 1918

Yunanistan: İlk Resmi İşgal - İzmir - 15 Mayıs 1919

Fransız: İlk Direniş - Hatay - Dörtyol

Yunanistan: Batı cephesindeki ilk direniş - Ayvalık

Wilson İlkeleri çiğnendi.

• Osmanlı Devleti İtilaf Devletleri ile Limni Adasının

Mondros Limanında bu antlaşmayı imzaladı.

• Bu antlaşma ile İtilaf Devletleri Osmanlı ülkesindeki ulaşım

ve iletişimi (boğazlar, limanlar, demiryolları, telefon, telgraf

vb) kontrol altına alıyor, Osmanlı ordusu dağıtılıp silahlarına

el konuluyordu.

• Doğuda bir Ermeni devletinin kurulmasına zemin

hazırlanıyordu (24. Madde: Altı doğu ilinde karışıklık çıkarsa

güvenlik gerekçesi ile o bölgeler işgal edilebilecek).

• 7. Madde ile tüm Osmanlı toprakları işgale açık hale

geliyordu (Herhangi bir yerde karışıklık çıkarsa güvenlik

gerekçesiyle işgal edilebilecek).

• Mondros’tan sonra yurdumuzda ilk işgale uğrayan yer

İngilizler tarafından işgal edilen Musul’dur

• İşgaller karşısında ilk direniş Fransızlara karşı Hatay

Dörtyol’da gösterilmiştir.

• İşgaller karşısında Osmanlı Devleti İtilaf Devletlerinin

baskısı altında pasif kalmıştır.

• İşgaller karşısında M. Kemal tam bağımsızlığı elde etmek

için sonuna kadar mücadele fikrini benimsemiştir.

• Türk milleti ise bölgesel direniş birlikleri (Kuvayı Milliye)

kurarak mücadele etmeye başlamıştır.

• Bu birlikler;

• İşgalci güçlere karşı mücadele ederek düzenli orduya

geçilinceye kadar zaman kazanılmasını sağlamışlardır.

İşgalleri yavaşlatmış, işgalci güçleri yıpratmışlardır.

• TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmaların bastırılmasında görev

yapmışlardır.

• Direnişin başlamasını ve genişletilmesini sağlamışlar, milli

bilincin uyanmasına katkı sağlamışlardır.

• İtilaf Devletlerine ait bir donanma 13 Kasım 1918’de

İstanbul Boğazı’na demirlemiştir

★ Paris Barış Konferansı (18 Ocak 1919)

• Birinci Dünya Savaşı sonunda yenilen devletlerin

durumlarını görüşmek üzere, Paris Barış Konferansı toplandı.

Yapılacak barış antlaşmalarının şartları belirlendi

• İtalyanlara vaat edilen İzmir ve çevresinin Yunanlılara

verilmesi kararlaştırıldı (İngiltere o bölgede güçlü bir İtalya

yerine daha zayıf Yunanistan’ı tercih etmiştir

• Milletler Cemiyeti’nin kurulması kararı alındı

• Ermeniler ise konferansta umduklarını bulamadılar

• 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’e asker çıkardılar.

Gazeteci Hasan Tahsin’in Yunanlılara attığı ilk kurşun Batı

cephesindeki direnişin başlangıcı oldu

• Yenen devletler ile yenilen devletler arasındaki yapılacak

Barış antlaşmalarını belirlemek için toplanmıştır.

• Amiral Bristol Raporu (11 Ekim 1919) Yunan iddialarının

asılsız ve işgalin haksız olduğunu, bizim haklılığımızı ortaya

koyan önemli bir rapordur

• Konferansın toplanma amacı; I. Dünya Savaşı sonunda

mağlup olan devletlerin durumlarını belirlemek ve bu

devletlerle yapılacak barış antlaşmalarının esaslarını tespit

etmektir.

• Konferansa 32 devlet katılmıştır. Konferansa hâkim

devletler İngiltere, Fransa, Japonya ve Yunanistan olmuştur.

Konferansta etkili olması beklenen ABD ve İtalya ise

istediklerini elde edememişlerdir.

• Konferansta öncelikli görüşülen konularda biri de

Almanya’nın toparlanmasına fırsat vermeden, ağır şartlar

taşıyan bir antlaşmanın hazırlanması olmuştur.

• Konferansta ayrıca Wilson İlkeleri doğrultusunda ABD’nin

isteği üzerine Cemiyet-i Akvam’ın kurulmasına karar verildi.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 80 / 169

• Paris Konferansı daha sonraki aşamada Osmanlı

topraklarının paylaşılması şekline dönüştü. Gizli

antlaşmalarda İtalya’ya bırakılan İzmir ve çevresi İngiltere’nin

istekleri doğrultunda Yunanistan’a bırakılmıştır.

• Not-1: Bunun nedeni, İngiltere’nin bölgede (Doğu Akdeniz)

güçlü bir İtalya yerine, kendi güdümünde zayıf bir

Yunanistan’ı istemesidir.

• Not-2: Bu durum, İtilaf Devletleri arasında Anadolu’daki

işgaller konusunda ilk anlaşmazlıkların da (ilk görüş

ayrılığı) başlamasına neden olmuştur.

• Not-3: Başlayan bu anlaşmazlıklar nedeni ile İtalya,

Anadolu’da işgale son veren ilk itilaf devletidir

• Not-4: Yunan Başbakanı Venizelos ve Ermeni Patriği Zaven

Efendi sunduğu sahte belgeler ile Doğu Anadolu’da ABD

mandasında bir Ermeni Devleti kurulması kararının alınmasını

sağladılar.

• Not-5: Ermenilerin propagandaları karşısında Paris

Konferansı; Doğu Anadolu’ya ABD’li General Harbord

başkanlığında bir heyet gönderdi. Bu heyet hazırladığı raporda

Ermenilerin Anadolu’nun hiçbir yerinde çoğunlukta

olmadığını vurgulamıştır.

• Konferans’ta ayrıca; Antep, Urfa ve Maraş’ın Fransa’ya

verilmesine ve Boğazların yönetiminin uluslararası bir

komisyona bırakılmasına karar verilmiştir.

• Not: Wilson ilkelerinin “sömürgecilik yapılmayacak”

maddesine karşı “manda ve himaye” fikri ilk kez burada

ortaya atılmıştır.

• Konferns başkanı ABD (Wilson)

• İngiltere, Fransa, İtalya, ABD, Japonya katılmıştır.

• İtilaf Devletleri arasında ilk kez görüş ayrılığı yaşanmıştır.

• Daha önce İtalya'ya verilen İzmir ve çevresi, İngiltere'nin de

baskılarıyla İtalya'dan alınıp Yunanistan'a verilmiştir.

Konferansta Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam) kuruldu.

• 2 rapor sunuldu

1.Hrisontos Raporu 2. Cing-Krane Raporu

Almanya'nın I.D.S savaşı sonrası ve ABD'nin

kuruluşununda aynı ismi taşıyan antlaşma VERSAY'dır.

Üçünde de Savaş tazminatı, Askeri, siyasi, ekonomik

kısıtlama var. En fazla savaş tazminatına mahkûm edilen Almanya'dır.

• Amiral Bristol Raporu (11 Ekim 1919) Yunan iddialarının

asılsız ve işgalin haksız olduğunu, bizim haklılığımızı ortaya

koyan önemli bir rapordur

Görüşülen konular

★ Avrupa siyasi haritasının yeniden belirlenmesi

★ Sömürge paylaşımının gözden geçirilmesi

★ Yenilen devletlerin paylaşımı (topraklarının)

★ Almanya’nın ve diğer yenilen devletlerin güçlenmesinin

engellenmesi

★ Dünya barışının korunmasının nasıl olacağı

★ İzmir ve çevresinin İtalya’dan alınarak

Yunanistan’a verilmesi

➥ I. Dünya Savaşı’nın galip devletleri

konferansı yönlendirmişlerdir. Yenilen devletlere

tasdik etmekten başka çare kalmamıştır.

Konferansın sonucu

★ Almanya, Bulgaristan, Avusturya ve

Macaristan’la yapılacak antlaşmalar imzalandı.

★ Osmanlı Devleti ile yapılacak antlaşma gündeme gelmesine

rağmen topraklarının paylaşımında sorunlar çıkması nedeniyle

ileri bir tarihe bırakıldı.

★ İtilaf Devletleri, Wilson prensiplerine ters düşmemek için

“Manda ve Himaye” fikrini geliştirdiler.

★ Milletler Cemiyeti kurulması kararı alındı.

★ İzmir ve çevresi İtalya’dan alınarak Yunanistan’a verildi.

➥ İzmir ve çevresinin Yunanistan’a verilmesi ilk görüş

ayrılığıdır. İtalya küstürüldü.

Brest-Litowsk Barışı (3 Mart 1918)

Bolşevik Rusya ile İttifak Devletleri arasında imzalandı. Ekim

devrimi ile iktidara gelen Bolşevikler ülke içinde rejimi

yerleştirmek ve Çarlık Rusyası’nın emperyalist politikalarını

benimsemediklerini göstermek için imzalamışlardı.

Antlaşmaya göre;

★ Rusya; Litvanya, Polonya ve Estonya

topraklarından çekilecektir.

★ Litvanya, Estonya ve Polonya’nın geleceğini

İttifak Devletleri belirleyecektir.

★ Rusya; Ukrayna’nın bağımsızlığını tanıyacaktır.

★ 1878 Berlin Antlaşması’yla Osmanlı Devleti’nden aldığı

Kars, Ardahan ve Batum’u geri verecektir.

Not:

Savaştan galip çıkan İtilaf Devletleri bu antlaşmayı

tanımamıştır.

I. Dünya Savaşı’nı Bitiren BARIŞ ANTLAŞMALARI

İtilaf Devletleri ile;

Almanya = Versay Antlaşması (28 Haziran 1919)

Avusturya = Sen Germen Barışı (10 Eylül 1919)

Macaristan = Triyanon Antlaşması (6 Haziran 1920)

Bulgaristan = Nöyyi Antlaşması (27 Kasım 1919)

Osmanlı Devleti = Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920)

❖ Sevr Antlaşması dışında, esasları Paris Barış

Konferansı’nda belirlenen bu antlaşmalar ve başlıca

maddeleri şu şekilde sıralanabilir;

Versailles (Versay) Barış Antlaşması (28 Haziran 1919)

Almanya

• İtilaf Devletleri ile Almanya arasında yapılmıştır.

• Buna göre;

• Almanya, Alsas – Loren bölgesini Fransa’ya bırakmış,

Belçika, Polonya, Çekoslovakya ve Litvanya’ya bazı topraklar

vermiştir.

• Alman sömürgeleri İtilaf Devletleri arasında paylaşılmıştır.

• Almanya’nın Avusturya ile birleşmesi yasaklanmıştır.

• Almanya’da mecburi askerlik kaldırılmış ve ordu 100.000

kişi ile sınırlandırılmıştır (Askeri kısıtlama).

• Ekonomik kısıtlamalar getirilmiştir (Savaş tazminatı).

• Not: Versay Antlaşması’yla birçok Alman, ülke sınırları

dışında kalmış ve bu da azınlıklar sorununu doğurmuştur.

Antlaşmanın çok ağır şartlar taşıması, kalıcı bir barışı

sağlayamamış ve Dünya Savaşı’nın çıkmasına da zemin

hazırlamıştır.

Bu antlaşma 440 maddeden oluşmaktadır.

★ Almanya bütün deniz aşırı topraklarını keybetti.

★ Ağır savaş tazminatı ödeyecektir.

★ Alsace-Loren, Fransa’ya verildi.

★ Avusturya ile Siyasi ittifak kurması yasaklandı.

★ Ordu ve donanması dağıtıldı.

★ 10 yıl süre ile Belçika, Fransa ve İtalya’nın

kömür ihtiyacını karşılaması kararı alındı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 81 / 169

★ Topraklarının bir kısmını Belçika, Danimarka, Litvanya,

Çekoslavakya ve Lehistan’a (Polonya) vermek zorunda kaldı.

➥ Versay Antlaşması’nın ağır şartları

Almanya’da Nasyonalizm’in gelişmesine ve II. Dünya

Savaşı’nın çıkmasına neden oldu.

Saint Germain (Sen Jermen) Barış Antlaşması (10 Eylül

1919)

Avusturya

• Avusturya ile İtilaf Devletleri arasında yapılmıştır.

• Buna göre;

• Avusturya – Macaristan İmparatorluğu ikiye ayrıldı.

Avusturya ve Macaristan adıyla iki yeni devlet haline getirildi.

• Avusturya; Çekoslovakya, Yugoslavya ve Macaristan’ın

bağımsızlığını tanıyacaktır.

• Avusturya, Milletler Cemiyeti’nin onayını almadan

Almanya ile birleşemeyecektir.

• Mecburi askerlik kaldırılarak Avusturya ordusu 30.000

kişiye indirilecektir.

• Avusturya savaş tazminatı ödeyecektir.

İtilaf Devletleri bu antlaşmayı Avusturya ile imzaladılar.

★ Avusturya – Macaristan parçalandı.

★ Avusturya, Macaristan ve Çekoslovakya adında üç devlet

oldu.

★ Ekonomik ve siyasi kısıtlamalar getirildi.

★ Zorunlu askerlik kaldırıldı.

★ Topraklarının bir kısmını Polonya’ya vermek zorunda

kaldı.

★ Çekoslovakya ve Yugoslavya’yı tanıyacaktır.

Neully (Nöyyi) Barış Antlaşması (27 Kasım 1919)

Bulgaristan

• İtilaf Devletleri ile Bulgaristan arasında yapılmıştır.

• Buna göre;

• Bulgaristan bazı topraklarını Romanya, Yunanistan ve

Yugoslavya’ya bırakmıştır.

• Mecburi askerlik kaldırılarak ordusu 25.000 kişi ile

sınırlanan Bulgaristan’ın deniz ve hava kuvvetleri kurması

yasaklanmıştır.

• Bulgaristan savaş tazminatı ödeyecektir.

• Not: Nöyyi Antlaşması ile Batı Trakya’yı Yunanistan’a

bırakan Bulgaristan’ın Ege Denizi ile olan bağlantısı

kesilmiştir.

Bulgaristan’la imzalandı.

★ Gümülcine ve Dedeağaç’ı Yunanistan’a verecektir.

★ Güney Dobruca’yı Romanya’ya bırakacaktır.

★ Ağır savaş tazminatı ödeyecektir.

★ Ordusunda sınırlamalar getirildi.

★ Ege Denizi ile bağlantısı koparıldı.

Trianon (Triyanon) Barış Antlaşması (4 Haziran 1920)

Macaristan

• İtilaf Devletleri ile Macaristan arasında yapılmıştır.

• Savaştan sonra Macaristan’da ihtilal çıkmış ve bu da

antlaşmanın yapılmasını geciktirmiştir.

• Buna göre;

• Macaristan, topraklarının büyük kısmını Çekoslovakya,

Romanya ve Yugoslavya’ya bırakmıştır.

• Mecburi askerlik kaldırılarak ordusu 35.000 kişi ile

sınırlandırılmıştır.

• Macaristan deniz ve hava kuvvetleri bulundurmamayı kabul

etmiş ve ağır ekonomik yükümlülük altına girmiştir.

• Not: Avrupalı devletler Osmanlı topraklarını paylaşma

konusunda anlaşamadığı için Osmanlı Devleti ile imzalanacak

olan barış antlaşması gecikmiştir (Sevr Antlaşması – 10

Ağustos 1920).

Avusturya’dan ayrılarak kurulan Macaristan’la imzalanmıştır.

★ Macaristan; Romanya, Çekoslovakya ve Yugoslavya’ya

toprak bırakmak zorunda kaldı.

★ Avusturya ile birleşmemeyi kabul etti.

★ Ordusu sınırlandırıldı.

★ Avrupa Devletlerini tanıyacaktır (Yeni kurulduğu için)

Sevres (Sevr) Barış Antlaşması (10 Ağustos 1920)

En sonra imzalanan barış antlaşmasıdır. Osmanlı topraklarının

öneminden dolayı paylaşılması problem olmuştur.

24 Nisan 1920’de San Remo Konferansı ile 433 maddelik bir

Sevres Antlaşması ortaya çıkmıştır. Bu antlaşmayı Osmanlı

Saltanat Şurası imzalamasına rağmen Osmanlı Mebusan

Meclisi’nin dağıtılması nedeniyle meclis imzalamamıştır. Bu

da antlaşmanın padişah tarafından imzalanmasını

engellemiştir.

Ayrıca Türk Kurtuluş Savaşı’nın başlaması

nedeniyle yürürlüğe sokulmak istenmesine rağmen

uygulama alanı bulamamıştır.

Barış Antlaşmalarının Özellikleri

• Yenilen devletlere askeri sınırlamalar ve ağır ekonomik

yükümlülükler kabul ettirilmiştir.

• Savaşa katılan devletlerin sınırları değişmiş, yenilen

devletlerin topraklarında yeni devletler kurulmuştur.

• Sömürgelerin el değiştirmesinden dolayı dünyanın siyasi

haritası da değişmiştir.

• Wilson İlkeleri dikkate alınmamıştır.

• Sınırlar çizilirken milliyetçilik ilkesine uyulmaması

azınlıklar sorununun ortaya çıkmasına neden olmuştur.

I. DÜNYA SAVAŞI’NIN SONUÇLARI

• I. Dünya Savaşı’ndan en karlı çıkan devlet İngiltere

olmuştur. Almanya’nın rekabetinden kurtulmuş, Rusya da

etkisiz hale geldiği için İngiltere, Avrupa siyasetinin en güçlü

devleti haline gelmiştir.

• Dünyada milliyetçilik düşünceleri güç kazanmış, milli

devletler ortaya çıkmıştır.

• Osmanlı Devleti, Avusturya – Macaristan İmparatorluğu,

Rus Çarlığı, Alman İmparatorluğu yıkılmıştır.

• Çekoslovakya, Avusturya, Macaristan, Polonya, Litvanya,

Letonya, Ukrayna, Estonya, Yugoslavya, SSCB ve Türkiye

gibi yeni devletler kurulmuştur.

• Orta Doğu ve Avrupa’nın siyasi haritası yeniden çizilmiştir.

• Dünya barışını korumak amacıyla Milletler Cemiyeti

(Cemiyet-i Akvam) kurulmuştur.

• Sömürgecilik “manda ve himaye” adı altında devam

etmiştir (mandaterizm).

• Yenilen devletlerde rejim değişiklikleri meydana gelmiştir.

Komünizm (Rusya – Lenin, Stalin), Nazizm (Almanya) ve

Faşizm (İtalya) gibi totaliter (baskıcı) rejimler doğmuştur.

• Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini, İspanya’da Franko,

Portekiz’de Salazar, ülkelerinde Faşizmi yani ırkçılığı

uygulamaya başlamışlardır.

• Not: Özellikle Almanya ve İtalya’nın izlediği ırkçı ve

yayılmacı politikalar II. Dünya Savaşı’nın çıkmasına neden

olmuştur.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 82 / 169

• I. Dünya Savaşı’nda 10 milyona yakın insan ölmüştür.

• ABD’nin savaşa katılışı ve Avrupa’ya asker sevkiyatı,

Amerika’nın “Monroe Doktrini”nden ilk ayrılışıdır.

Savaştan sonra Amerika tekrar Monroe Doktrini’ne dönmüş

ve Avrupa ile ilgisini kesmiştir.

• Savaşta ilk kez kimyasal silahlar, tanklar ve denizaltılar

kullanılmıştır.

• Hava saldırılarıyla sivil alanların da hedef haline gelmesi

üzerine, Sivil Savunma Teşkilatları kurulmaya başlamıştır.

• Savaş sonunda yenilen devletlerle yapılan antlaşmalar kalıcı

barışı sağlayamamış ve yeni bir dünya savaşının çıkmasına

ortam hazırlamıştır.

İngiltere: En karlı çıkan devlet

ABD: Savaşın kaderini değiştiren devlet

İtalya: Savaş sırasında taraf değiştiren devlet

Bulgaristan: Savaştan çekilen ilk ittifak devleti

Japonya: Savaştan ilk çekilen devlet

Rusya: Rejim değiştiren devlet

Yunanistan: Savaşa en son katılan devlet

Dağılan Devletler: Osmanlı, Rusya, Almanya, Avusturya

– Macaristan

Yeni Kurulan Devletler: Çekoslovakya, Avusturya,

Macaristan, Polonya, Litvanya, Letonya, Ukrayna, Estonya,

Yugoslavya, SSCB, Türkiye

İZMİR'İN İŞGALİ (15 Mayıs 1919)

• İlk kurşunu Hukuk-u Beşer Gazetesi Baş Yazarı Hasan

Tahsin atmıştır.

• Albay Süleyman Fethi Bey "Yaşa Venizilos" demediği için

şehit edilmiştir.

• İşgale ilk tepkilerden biri de Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi

Efendi cihat ilan ederek göstermiştir.

• İzmir işgalinin ilk protesto edildiği yer Havza'dır. Ayrıca

Kadıköy ve Sultanahmet Mitingleriyle protesto edildi. (Bu

prostoların baş kahramanı: Halide Edip Adıvar'dır.)

• İşgalin haksız olduğunu belirten ilk uluslararası rapor

Amiral Bristol Raporu'dur. Ayrıca Doğu Anadolu'da

incelemeler yapmak amacıyla "General Harbourd" Amerika

tarafından gönderilmiştir. (2 raporda lehimizedir.)

• Yunanistan, İzmir’i işgal hakkını Paris Barış Konferansı’nda

elde etmiştir (18 Ocak 1918).

• İşgal hakkını elde etmesinde ve işgali gerçekleştirmesinde,

Yunanistan’ın en büyük destekçisi İngiltere olmuştur.

• Daha önce gizli antlaşmalarla İtalya’ya bırakılan İzmir ve

çevresi Paris Konferansı’nda İngiltere’nin baskısı ve sahte

belgelerle ortaya attığı;

• Bölgede Rum nüfus çoğunluktadır.

• Türkler bölgedeki Hıristiyan halkı katletmek üzeredir.

• Bölge, kültür ve coğrafi açıdan Yunanistan’ın doğal bir

uzantısıdır gibi asılsız iddialarla İtalya’nın elinden alınarak,

ABD ve Fransa’nın da desteğiyle Yunanistan’a bırakılmıştır.

• İngiltere’nin bu haksız iddiaları, Dünya kamuoyuna yaymaya

çalışmasının nedeni, İzmir’in işgaline haklı gerekçeler bulmak

istemesidir.

• İzmir gibi stratejik açıdan çok önemli bir bölgeye güçlü

İtalya’nın yerleşmesi, İngiltere’nin politikalarına ters

düşeceğinden; İngiltere, zayıf, uydu ve her an kendi politikaları

doğrultusunda kullanabileceği Yunanistan’ın bölgeyi işgal

etmesini sağlamıştır.

• İşgal;

• İngiliz destekli Yunanlılar Megalo İdea’yı (Büyük Ülkü)

gerçekleştirmek için 15 Mayıs 1919’da azınlıkların coşkun

gösterileri arasında İzmir’e asker çıkardırlar.

• Kalabalığın arasında bulunan Hukuk-u Beşeri (İnsan Hakları)

Gazetesi yazarı Hasan Tahsin (Osman Recep Nevres)

Yunanlılara “ilk kurşunu” attı.

• Yunanlılar, 48 saat içerisinde İzmir ve çevresinde, 2000’den

fazla Türk’ü, keyfi bir şekilde süngüleyerek öldürdüler.

• İşgalin sonuçları;

• İçerideki Sonuçları:

• Türk halkı işgallerin geçici olmadığını anladı.

• Osmanlı yönetimi işgale kayıtsız kaldığı için, halk kendi

haklarını savunmak için harekete geçti.

• Hasan Tahsin’in attığı ilk kurşun, milli bilincin uyanmasını

ve Kuva-i Milliye ruhunun doğmasını sağlamıştır

• Not: İzmir’in işgali, silahlı direnişin başlamasına neden

olduğu için, Milli Mücadele açısından olumlu bir sonuç

doğurmuştur.

• Dışarıdaki Sonuçları:

• İşgal, Dünya kamuoyunda da yankılar uyandırdı. Milletler

Cemiyeti (aslında ABD ve İtilaf Devletleri) bölgeye

incelemeler yapmak için Amiral Bristol başkanlığında bir

komisyon gönderdi.

• Bu komisyonun bölgeye gönderilmesinde;

• Yunanlıların yaptıkları saldırılar sonrası Avrupa kamuoyunda

Türkler lehine bir kanaatin oluşması,

• Avrupalı devletlerin bu bölgedeki ticari ve ekonomik

çıkarlarının sarsılmaya başlaması,

• Osmanlı Devleti’nin bölgeye bir komisyon gönderilmesini

istemesi gibi nedenler etkili olmuştur.

• Bristol, bölgedeki incelemelerinden sonra hazırladığı

raporda;

• İddia edildiği gibi, bölgede Rum nüfusun çoğunlukta olduğu

ve buradaki Hıristiyan halkın katledilmek üzere olduğu

şeklindeki haberler asılsızdır.

• Bölgedeki katliamlardan, tamamen Yunan işgal komutanı

sorumludur.

• Yunan işgal kuvvetleri hemen bölgeyi terk etmeli, eğer bölge

işgal edilecekse, bu İtilaf Devletleri’nin ortak askeri birlikleri

tarafından gerçekleştirilmelidir, ifadelerini kullanmıştır.

• Not-1: Amiral Bristol Raporu, İzmir’in işgalinin haksızlığını

ve Türk Milli Mücadelesi’nin haklılığını ortaya koyan ilk

uluslararası belgedir.

• Not-2: Yunanlıların işgalleri güvenlik amacıyla değil, ilhak

(sınırlarını genişletmek) amacıyla yaptıkları belgelerle ortaya

koyulmuştur.

• Not-3: Milne Raporu ve Hattı: Kuvay-i Milliye’nin sert

direnişi Yunanistan’ı endişelendirmiş, Yunanistan Kuvay-i

Milliye ile aralarında İtilaf Devletleri birliklerinin bulunmasını

istemiştir. Mustafa Kemal, bu hat’a uyulmamasını emretmiştir

YARARLI CEMİYETLER

İzmir Müdafaa-ı Hukuk-u Osmaniye: İzmir'in ilhak

edilmesini önlemek amacıyla kuruldu.

Reddi İlhak: İzmir'in ilhak edilmesini önlemek amacıyla

kuruldu.

Trabzon Muhafaza- Hukuk Cemiyeti: Trabzon ve

çevresinde Pontus Rum Devleti'nin kurulmasını engellemek

amacıyla kuruldu. Erzurum Kongresi'nin toplanmasında etkili

olmuştur.

Şark Vilayetleri (D. Anadolu) Cemiyeti: Ermenistan

Devleti'nin kurulmasını engellemek amacıyla kurulmuştur.

Erzurum Kongresi'nin toplanmasında etkili olmuştur. Bu

cemiyet Le Pays (Fransızcada: vatan), Hadisat ve Albayrak

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 83 / 169

gazetelerini çıkarmıştır.

Trakya Paşaeli Cemiyeti: Trakya'yı Yunan işgalinden

kurtarmak için kuruldu. Eğer Osmanlı'nın yıkılması halinde

"Trakya Cumhuriyeti"ni kuracaklarını ilan ettiler. Bu cemiyet

yeni Edirne ve Ahali gazetelerini çıkarmıştır.

Kilikyalılar Cemiyeti: Adana ve çevresini Fransız ve Ermeni

işgalinden kurtarmayı amaçladı. (Kilikya: Adana ve çevresi

demektir)

Anadolu Kadınları Müdafa-i Hukuk Cemiyeti: Mustafa

Kemal'in ve Sivas Valisi'nin eşinin gayretleriyle kuruldu.

Milli Kongre Cemiyeti: Kurucusu Dr. Esat Işık'tır. İşgalleri

basın ve yayın yoluyla protesto etmiştir. Dr. Esat Işık

yayınladığı raporunda işgallerin yetersiz kalması halinde

Kuvay-ı Milliye'nin kurulacağından ilk defa bahsetmiştir. (Dr.

Esat Işık; İlk göz operatörü. Soyadını "ışık" M. Kemal

vermiştir.)

Gizli Karakol (Mim-Mim): İstanbul'dan Anadolu'ya silah

sevkiyatı yapmışlardır. İstihbarat faaliyetlerinde

bulunmuşlardır. "Zabitan" adı verilen istihbarat teşkilatını

kurmuşlardır.

Kars-İslam Şurası: İlk yararlı cemiyettir. İngilizlerin Kars'ı

işgal edeceği söylentisi üzerine kuruldu.

Bu yararlı cemiyetler Sivas Kongresinde birleşti. Oradaki

ismi "Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti"

ZARARLI CEMİYETLER

Azınlıkların Kurdukları:

Etnik-i Eterya: Mondros'tan önce kuruldu (Aleksander

İpsilanti tarafından 1814'te kuruldu). Amacı "Megali İdea"yı

(Büyük Yunanistan) sağlamaktır. (1820de çıkan Moradaki

Rum isyanını önleyen cemiyet: Filiki Eterya)

Mavri Mira (Kara gün): Megali İdea'yı gerçekleştirmeyi

amaçlamıştır. (Mavri Mira'ya çalışanlar; Kardos C.) Kardos

Cemiyeti: Rum izcilik okulu, Rum göçmenleri Komisyonu ve

Patrikane tarafından desteklenmiştir. Rum Pontus: Trabzon

merkez "Pontus Rum Devleti" kurmayı amaçladı.

Hınçak ve Taşnak: Megali Armenia'yı (Büyük Ermenistan)

kurmayı amaçladı.

Macabi Cemiyeti (Alyans İsrailit): Filistin topraklarında bir

Yahudi Devleti kurmayı amaçladı.

Türklerin Kurdukları:

Wilson Prensipleri: Kurtuluşu ABD'nin himayesine girmekte

görmüşler.

İngiliz Muhipleri (Sevenleri): Kurtuluşu İngiliz himayesinde

görmüşler. (Halife başkasına bağlı olduğundan zararlı)

Sulh ve Selameti Osmaniye (Teali İslam): Kurtuluşu

Padişah'tan gelen emirlere bağlamıştır.

Hürriyet ve İtilaf: İttihat ve Terakki'ye karşı kurulmuştur.

Milli Mücadele'nin yapılmasına karşı çıkmıştır. Nedeni:

Mustafa Kemal'in eski ittihatçı olması ve Hayalperest olması.

Kürt Teali: Güneydoğu Anadolu'da bir Kürt devleti kurmayı

amaçlamıştır. (Sait Molla tarafından kuruldu)

AZINLIKLARIN KURDUĞU CEMİYETLER

❖ Mavri Mira (Kara Gün) Cemiyeti:

• İstanbul Rum Patrikhanesine bağlı olarak kurulan cemiyet,

Bizans İmparatorluğu’nu yeniden kurmak istiyordu.

❖ Etniki Eterya:

• 1814’te kurulmuş olan bu cemiyet (Rumlar tarafından

kurulan ilk cemiyet) Yunanistan’ın bağımsızlığı için

çalışmıştır.

• 1829’da Yunanistan Edirne Antlaşması’yla bağımsız olunca

faaliyetleri durmuştur. XX. yüzyıl başlarında tekrar

faaliyetlerine başlamış, Pontus Rum ve Mavri Mira

Cemiyetleri’ni desteklemiştir.

• Büyük Yunan Krallığı ve Trabzon dolaylarında Rum Pontus

Devleti kurmak amacıyla çalışmalar yapmış zararlı bir

cemiyettir.

❖ Pontus Rum Cemiyeti:

• Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Rum Pontus Devleti kurmak

için çalışmalar yapmıştır.

❖ Ermeni İntikam Alayı:

• Doğu Anadolu’daki altı ilde bir Ermeni Devleti kurmak için

çalışmalar yapmıştır.

❖ Ermeni Hınçak ve Taşnak Sütyun Cemiyetleri:

• Bu cemiyetin amacı, Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti

kurmaktı.

• Not: Ayrıca Ermeni Patriği Zaven Efendi tarafından,

Ermeniler ile Rumların dayanışmasını sağlamak için Ermeni –

Rum Birliği Komitesi kurulmuştur.

❖ Alyans – İsrailit, Makabi ve Lions Cemiyetleri

• İsrail devletini kurmayı amaçlamışlardır.

• Yahudiler tarafından kurulan bu cemiyet, Osmanlı sınırları

içerisinde yaşayan Yahudilerin ticari

menfaatlerini koruyabilmek ve ileriki dönemde kurulacak

İsrail Devleti’ne ekonomik kaynak sağlamayı amaçlamıştır.

MİLLİ VARLIĞA ZARARLI CEMİYETLER

Saltanat ve hilafet yanlısı olup, Türkler tarafından

kurulmuşlardır.

İtilaf Devletleri tarafından desteklenmiş, manda ve

himaye fikrini savunmuşlar ve Anadolu’da milli bilinci yok

etmeye çalışmışlardır.

❖ Kürt Teali ( Kürtleri Yükseltme) Cemiyeti:

• Cemiyetin amacı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde

bir devlet kurmaktı.

• Önce Ruslar, daha sonra da İngilizler tarafından

desteklenmiş, Doğu Anadolu’da şubeler açmışsa da bölge

halkından destek görmemiştir.

❖ Teali İslam (İslam’ı Yükseltme) Cemiyeti:

• Amaçları halifelik ve saltanatın kurtarılması için İslâm

ümmetinin birleşmesini sağlamaktır. Milli mücadelenin

karşısında yer almıştır.

❖ İngiliz Muhipleri (Sevenleri) Cemiyeti:

• İngiliz mandasını isteyenler tarafından kurulmuştur.

❖ Sulh ve Selameti Osmaniye Fırkası:

• Kurtuluşun padişaha ve halifeye bağlı olmakla mümkün

olacağını düşünenler tarafından kurulmuştur.

• Bursa ve Konya’da şubeler açmışlarsa da halktan fazla ilgi

görmemişlerdir.

❖ Wilson ilkeleri Cemiyeti:

• Amerikan mandasını isteyenler tarafından kurulmuştur.

❖ Hürriyet ve İtilâf Fırkası:

• İttihat ve Terakki Partisi’ne karşı kurulmuştur.

• Milli Mücadelenin karşısında yer almıştır ve TBMM’ye

karşı çıkan iç isyanları desteklemiştir.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 84 / 169

• 1911 yılında İttihat ve Terakkicilere karşı saltanatı

savunmak amacıyla kurulan partidir.

• Kurutuluş Savaşı yıllarında da milli mücadeleye karşı

olanların toplandığı bir örgüt haline gelmiştir.

• Alemdar ve Peyam-ı Sabah gazetelerinde görüşleri

yayımlanmıştır.

❖ Nigahban Cemiyeti:

• Osmanlı ordusundan emekli olmuş subaylar tarafından

kurulmuştur.

• Milli Mücadele’ye karşı çıkan ayaklanmalara destek

vermişlerdir. (I. TBMM dönemi – Düzce, Adapazarı

Ayaklanması).

MİLLİ CEMİYETLER

Direnme cemiyetleri olarak da geçen bu cemiyetlerin

kuruluş nedenleri;

Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra Anadolu

topraklarının yer yer işgal edilmesi

Bu işgaller karşısında Osmanlı Hükümeti’nin kayıtsız

kalması

Milli Cemiyetler, işgaller ve zararlı cemiyetlerin

faaliyetlerine karşı halkı bilinçlendirme, örgütlendirme

düşüncesindeydiler.

Direnme cemiyetlerine genel olarak “Müdafaa-i Hukuk

Cemiyetleri (Hakları Savunma Dernekleri)” adı verilmiştir.

Birbirinden habersiz kurulan bu cemiyetler, bulundukları

bölgenin (yerel) kurtuluşunu sağlamayı amaçlamışlardır.

• Şark Vilayetleri (Doğu Anadolu) Müdafaa-i Hukuk-u

Milliye Cemiyeti (Doğu Anadolu MHC):

• Kuruluş merkezi İstanbul’dur.

• Daha sonra cemiyetin merkezi Erzurum’a taşınmıştır.

• Doğuda Ermenilere karşı kurulmuştur.

• Amacı, Doğu Anadolu Bölgesi’nde kurulması tasarlanan

Ermeni Devleti’ne engel olmak ve bölgede meydana

gelebilecek Ermeni işgallerine karşı, bölge halkını

örgütlemektir.

• Cemiyetin almış olduğu kararlardan bazıları şunlardır;

• Bölgedeki Müslüman Türk nüfus hiçbir suretle göç

etmeyecek,

• Derhal dini, ekonomik, sosyal ve ilmi alanda örgütlenmeye

gidilecek,

• Doğu illerinin saldırıya uğrayacak bir bölgesini savunmak

için birleşilecek

• Not: Bu kararların amacı, bölgedeki Türk nüfusunu

azınlıklara oranla her yönden güçlü tutmaktır. Mustafa Kemal,

bu cemiyetin yardımıyla Erzurum Kongresi’ni toplamıştır.

• Bu cemiyet ayrıca Fransızca Lepays (Vatan), Türkçe Hadisat

ve Albayrak gazetelerini çıkarmıştır.

❖ Trakya – Paşaeli Müdafaayıhukuk Cemiyeti (Trakya –

Paşaeli Haklarını Savunma Cemiyeti):

• Trakya’da Yunanlılara karşı kurulmuştur.

• Kurulan ilk milli cemiyettir. Edirne merkezli kurulmuştur.

• Amacı, Doğu Trakya’nın Yunanistan’a katılmasını

önlemektir.

• Özellikle bölgedeki Yunan işgallerine ve Mavri Miracı

Rumlara karşı mücadele etmiştir.

• Bu amaçla Edirne ve Lüleburgaz Kongreleri’ni

düzenlemiştir.

• Yeni Edirne ve Ahali gazetelerinde görüşlerini

yayımlamışlardır.

• Bu cemiyet, Osmanlı Devleti’nin dağılması halinde

Trakya’da yeni bir Türk devleti (Trakya Cumhuriyeti)

kurmayı amaçlamıştır.

❖ Trabzon Muhafazayı Hukuku Milliye Cemiyeti

(Trabzon Millî Haklarını Koruma Cemiyeti):

• Trabzon ve çevresinde Rumlara karşı kurulmuştur.

❖ Kars İslam Şurası:

• Doğu Anadolu’daki Ermeni faaliyetlerine karşı

kurulmuştur. Erzurum Kongresi’ne temsilci göndermiştir.

❖ Kilikyalılar Cemiyeti:

• Adana ve çevresinde Fransız ve Ermenilere karşı

kurulmuştur.

• İstanbul merkezli kurulmuş, daha sonra cemiyet, merkezini

Adana’ya taşımıştır.

• Çukurova (Adana) Bölgesi’ndeki Fransız işgallerine ve

Ermeni çetelerine karşı, bölge halkını örgütlemeye

çalışmıştır.

❖ İzmir Müdafaayı Hukuku Osmaniye Cemiyeti (İzmir

Osmanlı Haklarını Savunma Derneği):

• Yunan işgaline karşı basın-yayın yoluyla mücadele etmiştir.

• İzmir’in Paris Barış Konferansı’nda Yunanlılara

verileceğinin duyulmasından sonra kurulmuştur.

• Amacı, Batı Anadolu’nun Türklere ait olduğunu dünyaya

duyurmaktır. Ayrıca oluşabilecek düşman işgaline karşı

silahlı mücadele yapmayı da kabul etmiştir.

• Ancak bu cemiyet çeşitli sebeplerden ötürü etkili bir çalışma

yapamamış, İzmir’in işgalinden hemen önce adını değiştirerek

İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti olmuştur (14 Mayıs 1919).

• Redd-i İlhak Cemiyeti’nin önemli faaliyetlerinden biri Batı

Cephesi’nin kurulmasını sağlayan Balıkesir ve Alaşehir

Kongreleri’ni düzenlemiş olmasıdır.

❖ Reddi İlhak Cemiyeti:

• Yunan işgaline karşı silahlı direnişte bulunmuştur.

❖ Millî Kongre Cemiyeti:

• İşgaller karşısında basın-yayın yoluyla mücadele etmiştir.

Kuvayı Milliye terimini ilk kez bunlar kullanmıştır. İstanbul

merkezli kurulmuştur.

• En uzun ömürlü cemiyettir.

• Diğer cemiyetlerden farklı olarak, milli mücadeleye

bir bütün olarak yaklaşmıştır.

• Misak-ı Milli’yi savunmuştur.

• Milli mücadelenin haklılığını Dünya kamuoyuna

duyurabilmek için basın yoluyla çalışmış, Arapça, Fransızca

ve İngilizce yayınlar çıkarmıştır.

• Kuva-i Milliye tabirini ilk kez bu cemiyetin kurucularından

olan Dr. Esat Işık, hazırladığı raporlarında kullanmıştır.

❖ Anadolu Kadınları Müdafaai vatan Cemiyeti:

• Türk kadınını Millî Mücadele içine çekmek için

kurulmuştur.

• Ordunun eksiklerinin giderilmesi amacıyla çalışmalar

yapmışlar ve işgalleri, işgalci güçlerin merkezine çektikleri

telgraflarla protesto etmişlerdir.

• Sivas valisi Reşit Paşa’nın eşi Melek Hanım ve arkadaşları

tarafından Mustafa Kemal’in isteği üzerine kurulmuştur.

Kurtuluş Savaşı için destek toplamışlardır.

❖ Asri Kadınlar Cemiyeti:

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 85 / 169

• 1919 yılının başlarında özellikle üniversite öğrencileri ve

ileri gelen vatansever kadınların kurdukları bir millî

cemiyettir.

❖ Vahdet-i Milliye Cemiyeti:

• Bütün milli direniş cemiyetlerini birleştirmeyi amaçlamıştır.

❖ Milli Müdafaa Cemiyeti:

• Anadolu halkına silah sağlayan cemiyettir.

❖ Milli Karakol Cemiyeti:

• İstanbul’dan Anadolu halkına silah ve mühimmat sevkiyat

işlerini yürütmüştür.

Milli Cemiyetlerin Özellikleri

• İşgallere karşı Türk milletinden gelen ilk tepkidir.

• Bu cemiyetlerin oluşumunda, bağımsızlığın korunması ve

milliyetçilik düşüncesi etkendir.

• Osmanlı Hükümeti’nin işgallere karşı tepkisiz kalması

üzerine kurulmuşladır.

• Cemiyetlerin kurulmasında azınlıkların zararlı faaliyetleri de

etkili olmuştur.

• Ulusal bilincin uyanmasına katkıda bulunmuşlardır.

• Yeni bir devlet kurma amacı taşımazlar (Trakya - Paşaeli

Cemiyet hariç).

• Düşmanı belirli bir süre oyalamışlardır.

• Kuva-i Milliye hareketi, bu cemiyetlerin çalışmaları sonucu

vücut bulmuştur.

• Başlangıçta basın yayın yoluyla mücadeleyi seçmişlerse de

(Wilson İlkeleri’ne güveniyorlardı) ileriki dönemde çoğunluğu

silahlı mücadele yönüne kaymıştır (İzmir’in işgali üzerine).

• Cemiyetlerin Milli Mücadele açısından en olumsuz yönü,

bölgesel kurtuluşu amaçlamaları ve birbirinden kopuk hareket

etmeleridir (Milli Kongre Cemiyeti hariç).

• Bu olumsuzluk, direnme cemiyetlerinin Sivas Kongresi’nde

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin çatısı

altında birleştirilmesiyle giderilmiştir (Bunun nedeni Kurtuluş

Savaşı’nı tek bir merkezden yönetme düşüncesidir.)

KURTULUŞ SAVAŞI HAZIRLIK DÖNEMİ

• Samsun ve çevresinde çıkan karışıklıklardan Türkleri

sorumlu tutan İngilizler bu sorunun çözülmesini istediler.

• M. Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirildi. 16

Mayıs’ta yola çıkan M. Kemal 19 Mayıs 1919’da Bandırma

Vapuru ile Samsun’a vardı.

• Böylece Milli Mücadele başlamış oldu.

Mustafa Kemal'in Samsun'a Çıkışı (19 Mayıs 1919)

• Yıldırım orduları grup komutanıyken İstanbul'a geri çağrıldı.

• İstanbul'a geldiğinde limana demirlenmiş İtilaf devletlerini

görünce: "Geldikleri gibi giderler" demiştir.

• Şişli'de arkadaşlarıyla vatanın kurtuluşu üzerine toplantılar

yaptı.

• Samsun'daki Türk-Rum çatışmasını önlemek amacıyla; "9.

Ordu Müfettişliği (3. ordu müfettişliği)" göreviyle Samsun'a

çıktı. Amaç: bölgedeki Türk-Rum çatışmasını engellemekti.

• Samsun ve çevresinde çıkan karışıklıklardan Türkleri

sorumlu tutan İngilizler bu sorunun çözülmesini istediler. M.

Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirildi. 16 Mayıs’ta

yola çıkan M. Kemal 19 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile

Samsun’a vardı. Böylece Milli Mücadele başlamış oldu.

• Yaptığı incelemeler sonucunda Samsun Raporu'nu

yayımladı.

• Güvenlik gerekçesiyle "Havza"ya geçti. Burada Türk

milletinin milli bilincini uyandırmak amacıyla "Havza

Genelgesini" yayınladı. *İlk defa İzmir'in işgali Havza'da

protesto edildi. Bu olay sonunda Mustafa Kemal ilk defa

İstanbul'a geri çağrıldı.

• Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığı sırada Mustafa

Kemal, Suriye’de Halep’in kuzeyinde Yıldırım Orduları Grup

Komutanı olarak İngilizlerle mücadele etmekteydi.

• Mondros’un özellikle 7. maddesine dikkat edilmesi yönünde

İstanbul’a telgraflar çeken Mustafa Kemal, Hükümet

tarafından İstanbul’a çağırıldı.

• 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelen Mustafa Kemal, Boğaz’a

demirlemiş İtilaf Donanması’nı görünce o meşhur “Geldikleri

gibi giderler” sözünü söylemiştir.

• Yaklaşık 6 ay İstanbul’da kalan Mustafa Kemal, kurtuluş

için Anadolu’ya geçip halkı harekete geçirmekten başka çare

olmadığını anladı.

• Aynı tarihlerde Karadeniz bölgesindeki karışıklıklardan

dolayı, İngiliz Hükümeti’nin isteği sonucunda bu bölgeye bir

ordu müfettişi gönderilmesi gündeme gelince, Mustafa Kemal

aradığı fırsatı buldu.

• Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçerken “ 9. Ordu Müfettişi

ve İstanbul Hükümeti Komiseri” sıfatıyla resmi görevleri

şunlardı;

• Karadeniz bölgesinde Rum çetelerine karşı, Türk halkının,

İtilaflarca dağıtılan askerlerle birleşerek başlattığı direniş

hareketlerini önlemek,

• Halkın elindeki silah ve cephaneleri toplamak,

• İşgallere karşı oluşturulan Milli Cemiyetlerin faaliyetlerini

durdurmak,

• Mondros’a uymayarak dağıtılmamış olan, Erzurum’daki 15.

Kolordu’yu dağıtıp, silahlarını İtilaf Devletleri’ne teslim

etmektir.

• Not: Mustafa Kemal, bu görevleri gerçekleştirebilmesi için

geniş yetkilerle donatılmış, Samsun’dan doğudaki tüm illerde

askeri ve sivil makamlara emir verme yetkisi almıştır.

• 16 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan yola

çıkan Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da Samsun’a

çıkmıştır.

• Not: Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasıyla milli mücadele

fiilen başlamıştır.

• Samsun’a çıkışından itibaren, Mondros’a uyulmamasını

isteyen Mustafa Kemal’in asıl amaçları;

• Ulusal bilinci uyandırmak ve yaygınlaştırmak

• Ulusal birliği gerçekleştirerek, bağımsızlık savaşını

başlatmak,

• Bölgesel kurtuluş ve başka bir devletin güdümünde yaşamak

yerine ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız, şartsız, bağımsız

yeni bir Türk Devleti kurmaktır.

• Samsun ve çevresindeki ilk incelemelerinden sonra Mustafa

Kemal, İstanbul Hükümeti’ne ilk raporu olan “Samsun

Raporu”nu göndermiştir (22 Mayıs 1919).

• Bu raporda;

• Samsun bölgesinde Rumlar siyasi emellerinden

vazgeçerlerse, asayiş kendiliğinden düzelir.

• Türklüğün yabancı mandasına ve kontrolüne tahammülü

yoktur.

• Yunanlıların İzmir’de hakları yoktur. Bu işgal geçici ve

haksızdır.

• Ulus, ulusal egemenlik esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul

etmiştir ve bunu gerçekleştirmeye çalışacaktır.

• Not: Bu raporla Mustafa Kemal, ilk kez resmi görevine ters

düşmüştür.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 86 / 169

• Samsun, İngiliz işgalinde olduğundan güvenli değildi. Bu

nedenle Mustafa Kemal Paşa 25 Mayıs 1919’da Havza’ya

geçti.

Havza Genelgesi (28/29 Mayıs 1919)

Mustafa Kemal tarafından tek başına yayınlandı. Milli bilinci

uyandırmak için hazırlandı.

Genelgenin maddeleri şunlardır;

1- İzmir'in işgali her yerde protesto edilecek.

2- Protestolar yapılırken masum azınlığa zarar verilmeyecek.

(Haklı iken haksız duruma düşmemek için)

3- Ordular dağıtılmayacak, silahlar teslim edilmeyecek.

4- Büyük devletlerin temsilciliklerine ve Osmanlı

Hükûmetine uyarı telgrafları çekilmesini istedi.

• Samsun’dan Havza’ya geçen M. Kemal burada bir genelge

yayınladı.(Milli mücadelede yayınlanan ilk genelgedir)

• Mitingler düzenlenerek işgallerin protesto edilmesini,

• Gösteriler sırasında Hristiyan halka kötü davranılmamasını,

• Büyük devletlerin temsilciliklerine ve Osmanlı Hükûmetine

uyarı telgrafları çekilmesini istedi.

• Bütün yurtta ulusal bir örgüt kurulmasının gerekliliğini

vurgulayan Mustafa Kemal, Havza Genelgesi’ni yayınladı ve

ülkenin her yanındaki askeri ve sivil makamlara gönderdi.

• Genelgenin amacı; Türk halkını tehlikelere (işgallere) karşı

uyarmak ve kitlesel olarak harekete geçirip, tepki

göstermesini sağlamaktır.

• Genelge ile Mustafa Kemal Paşa Türk halkından;

• İşgallere karşı protesto mitingleri ve gösteriler yapılmasını,

• İstanbul Hükümeti’ne işgalleri kınayan protesto telgrafları

çekilmesini,

• Azınlıklara karşı taşkınlıklar yapılmamasını,

• Komuta görevlerinin ve silahların hiçbir şekilde terk ve

teslim edilmemesini, yurdun her tarafında direniş cemiyetleri

kurulmasını istemiştir.

• Not: Mustafa Kemal Paşa’nın genelgedeki duyurularına

Türk halkının uyduğunun kanıtı; Havza’dan başlayarak

İstanbul’a kadar Anadolu’nun her tarafında mitingler

düzenlenmesidir.

• 29 Mayıs’ta Havza mitingi (ilk miting), aynı tarihlerde

İstanbul’da Fatih, Sultan Ahmet ve Üsküdar mitingleri

düzenlendi. Bu gelişmeler karşısında İtilaf Devletleri, 67 Türk

aydınını tutuklayıp Malta’ya sürgüne göndermiştir.

• İstanbul yönetimi ise Mustafa Kemal Paşa’yı geri çağırmış,

fakat Paşa geri dönmediği gibi 1 Haziran 1919’da İstanbul’a

çektiği telgrafta; “Anadolu’da oluşmaya başlayan ulusal

hareketi hiçbir gücün durduramayacağını” bildirmiştir (I.

Çağırılış).

• Not: Bu tutum, Mustafa Kemal Paşa’nın ulusun çıkarlarını

işgalci güçlere ve İstanbul Hükümeti’ne karşı çekinmeden

savunmaya çalıştığını gösterir.

• Not: Havza Genelgesi, Milli Mücadele döneminde

yayınlanan ilk ulusal genelgedir.

Amasya Genelgesi (Tamimi) (21-22 Haziran 1919)

Mustafa Kemal silah arkadaşlarıyla birlikte yayınladı.

Amaç: Milli Mücadeleyi kişiselleştirmekten çıkarmak.

• Ali Fuat Cebesoy

• Rauf Orbay

• Kazım Karabekir (telgrafla onay alındı)

• Cemal Paşa (telgrafla onay alındı)

• Cafer Tayyar Paşa

• Ali Fethi Okyar

Genelgenin Önemi:

➢ Millî mücadelenin programıdır.

➢ Millî mücadelenin gerekçesi, amacı ve yönetimi belirlendi.

➢ Üstü kapalıda olsa ilk defa ulusal egemenliğe dayalı bir

devlet rejimine geçileceğinden bahsedildi.

Not: Genelgeden sonra Mustafa Kemal arkadaşlarına

gönderdiği telgrafta: "Artık İstanbul Anadolu'ya hakim değil,

tabii (bağlı) olmak zorundadır." demiştir.

Genelgenin Maddeleri:

1) Vatanın bütünlüğü milletin istiklali tehlikededir. (Yorum;

Millî mücadelenin gerekçelerinden biri açıklanmıştır)

2) İstanbul Hükümeti (Damat Ferit) üzerine aldığı

sorumluluğu yerine getirememektedir. (Yorum; Millî

mücadelenin bir başka gerekçesi açıklanmıştır)

3) Milletin bağımsızlığını yine milletin azmi ve kararı

kurtaracaktır. (Milletin bağımsızlığını kurtarmak: amaç)

(Milletin azmi: yöntem), (Milletin kararı: ulusal egemenlik)

4) Erzurum'da toplanacak kongreye delege gönderilecek.

5) Sivas'ta ulusal bir kongre toplanacak. Bu kongreye her

sancaktan (27sancak) halkın güvenini kazanmış belediye ve

cemiyetlerce belirlenen 3 kişi katılacaktır.

6) İstanbul Hükümeti (Damat Ferit) görevini yapmamaya

devam ederse, yerine her türlü etki ve denetimden uzak yeni

bir kurul oluşturacak. (Yorum: Temsilciler kurulunun (Heyet-

i Temsiliye / Temsil Heyeti) temelleri atılmış oldu.)

• Mustafa Kemal Amasya Genelgesinden sonra Erzurum

Kongresine davet edilmiştir.

• Yolda aldığı telgrafla (vahdettin) görevinden alınacağı

bildirilmiştir. Bunun üzerine M. Kemal hem 9. ordu

müfettişliğinden hem de askeriden istifa etmiştir.

• Telgrafa cevap olarak bundan sonra ferdi mücadele olarak

devam edeceğini bildirmiştir.

• M.Kemal Erzurum kongresine ilk kez sivil olarak

katılmıştır.

• Bu genelge M. Kemal, Rauf Orbay, Refet Bele ve Ali Fuat

Cebesoy tarafından imzalanmış; Kazım Karabekir ile ordu

müfettişi Cemal Paşa tarafından telgrafla onaylanmıştır.

• Kurtuluş Savaşı’nın gerekçesi (Vatanın bütünlüğü, milletin

bağımsızlığı tehlikededir; İstanbul hükümeti sorumluluklarını

yerine getirememektedir…)

• Kurtuluş Savaşı’nın amacı (milletin bağımsızlığını…)

yöntemi (…yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır) ortaya

konulmuştur.

• Milli Egemenlik ve milli devlet düşünceleri ilk kez ortaya

çıkmıştır. (…yine milletin azim ve kararı… ; …mili bir heyet

kurulmalıdır.)

• Sivas Kongresinin toplanması kararlaştırılmıştır.

• Ulusal mücadelenin programı oluşturulmuştur.

• Bu olaydan sonra M. Kemal geri çağrılmış ancak emre

uymamıştır. Ordu müfettişliği görevinden alınınca hem bu

görevinden hem de ordudan istifa ederek ayrılmış ve yola bir

sivil olarak devam etmiştir.

• Havza’da çalışmalarını tamamlayan Mustafa Kemal Paşa,

Amasya’ya geçti.

• Mustafa Kemal tarafından önceden hazırlanmış olan genelge

metni, yakın silah arkadaşları Rauf (Orbay) Bey, Refet (Bele)

Bey, Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Kazım Karabekir Paşa

(Erzurum’daki 15. Kolordu Komutanı) ve Cemal Paşa

(Konya’daki Ordu Müfettişi) tarafından onaylandıktan sonra

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 87 / 169

Anadolu’daki tüm askeri ve sivil makamlara gizli olarak

bildirilmiştir.

• Genelgenin diğer komutanlara da onaylatılmasının amacı;

bireyselliğe son verme, halk üzerindeki etkisini artırma ve

geçerliliğinin devam etmesini sağlamaktır.

• Genelgenin yayınlanma amacı; işgallere karşı halkın

oluşturduğu direnme cemiyetlerini tek bir çatı altında

birleştirmek için Sivas’ta ulusal bir kongre toplanmasını

sağlamaktır. Ayrıca Milli Mücadele’yi kişisel ve bölgesel

olmaktan kurtarıp halka mal etmek de amaçlanmıştır.

Amasya Genelgesi Maddeleri;

• Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir.

• İstanbul Hükümeti ve Padişah, üzerlerine düşen görev ve

sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu durum,

milletimizi yok olmuş gibi göstermektedir.

• Kurtuluş Savaşı’nın amacı, gerekçesi belirtilmiştir (Milli

Mücadele’yi niçin yapıyoruz?).

• İstanbul Hükümeti’ne ilk defa açıkça karşı çıkılmıştır.

• Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı

kurtaracaktır.

• Kurtuluş Savaşı’nın yöntemi yani nasıl yapılacağı

belirtilmiştir.

• Üstü kapalı olarak ulusal egemenlikten ilk defa

bahsedilmiştir. Yönetim şeklinin değişeceğini göstermiştir (ilk

kez Cumhuriyetin mesajı verilmiştir.).

• Wilson İlkeleri’ndeki “Her millet kendi geleceğine kendisi

karar verecektir.” maddesiyle paralellik gösterdiği için Türk

İnkılâbı’na evrensellik kazandırmıştır.

• Genelgeye ihtilalci bir karakter kazandırmıştır.

• Milletin sesini dünyaya duyurmak için her türlü etki ve

denetimden uzak milli bir kurulun oluşturulması

gerekmektedir.

• Kurtuluş Savaşı kurumsallaştırılmak istenmiştir.

• Ulusal örgütlenmenin ve hükümetin görevini üstlenecek olan

bir Temsil Heyeti (Kurulu)’nin oluşturulması fikri ilk defa

ortaya atılmıştır.

• Bu maddenin bir sonucu olarak ilk kez Erzurum

Kongresi’nde “Temsil Heyeti” adıyla bölgesel bir kurul

oluşturulmuştur. Bu kurul Sivas Kongresi’nde ulusal hale

getirilmiştir.

• Anadolu’nun en güvenilir yeri olan Sivas’ta, milli bir

kongrenin toplanması gerekmektedir.

• Bu kongreye her ilden, milletin güvenini kazanmış üçer

delege katılacaktır.

• Bu delegeler Müdafaa-i Hukuk, Redd-i İlhak Cemiyetleri ve

belediyeler tarafından seçilecektir.

• Bu mesele milli bir sır olarak gizlenmeli ve gerekirse

delegeler, yolculukları sırasında değişik isimler ve güzergâhlar

kullanmalıdır (İstanbul Hükümeti’nden, İtilaflar’dan ve

azınlıklardan durumu gizlemek amaçlanmıştır.).

• Milletin güvenini kazanmış ve Milli Mücadele taraftarı

kişilerin seçilmesi amaçlanmıştır.

• Vatanın geleceği ile ilgili kararların halkın istekleri

doğrultusunda alınmasını sağlamak amaçlanmıştır.

• Demokratik bir düzene geçileceğinin işaretlerini vermiştir.

• 10 Temmuz’da Doğu illeri adına Erzurum’da toplanacak

olan kongreye katılacak delegeler dağılmadan Sivas’a gelerek

buradaki kongreye de katılacaklardır.

• Ordular kesinlikle dağıtılmayacak, askeri ve sivil yöneticiler,

görevlerini terk ve teslim etmeyeceklerdir.

• İlk defa Mondros Mütarekesi’ne, İtilaf Devletleri’ne ve

İstanbul yönetimine açıkça karşı çıkılmıştır.

• Gerektiğinde silahlı ve topyekûn bir mücadelenin

yapılabileceğinin işaretleri verilmiştir.

• İtilaf Devletleri genelgeye tepki gösterip İstanbul

Hükümeti’ne baskı yapınca Hükümet, Mustafa Kemal Paşa’yı

9. Ordu Müfettişliği görevinden almıştır (II. Çağırılış).

• Buna karşılık Mustafa Kemal Paşa, 7 - 8 Temmuz 1919

gecesi Erzurum’dan Padişaha ve Harbiye Nezareti’ne çektiği

telgrafta; 9. Ordu Müfettişliği’nden ve çok sevdiği askerlik

mesleğinden istifa ettiğini, İstanbul’a dönmeyeceğini ve

Anadolu’da mücadeleyi sürdüreceğini bildirmiştir.

• Not: Mustafa Kemal, TBMM’nin 5 Ağustos 1921’de

kendisine “ Başkomutanlık” yetkilerini vermesine kadar sivil

bir vatandaş olarak mücadelesine devam etmiştir.

Amasya Genelgesi’nin Önemi;

• Kurtuluş Savaşı’nın amacı, gerekçesi ve yöntemi ilk kez

bu belge ile belirtilmiştir.

• İlk kez ulusal egemenlik temeline dayalı bir devlet düzeni

öngörülmüştür.

• Ümmetçi düşünce yerine, ulus düşüncesini savunmuştur.

• Ulusal hareketi başlatan ilk resmi belgedir.

• Türk İnkılâbı’nın “ihtilal” safhasını başlatmıştır.

• Mustafa Kemal’in resmi görevle yaptığı son çalışmadır.

• Not: Mustafa Kemal Paşa, genelgeyle birlikte, her ilin vali

ve komutanlarına yazdığı özel bir mektupla; “Artık İstanbul,

Anadolu’ya hâkim değil, tabi olmak mecburiyetindedir.”

görüşünü de belirtmiştir

ERZURUM KONGRESİ (23 Temmuz-7 Ağustos1919)

Toplayan Cemiyetler: Trabzon Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti,

şark Vilayetleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Kongrede İstifa Edenler: Kazım Yurdalan, Cevat Dursunoğlu

Önemi: Toplanış amacı bakımından bölgesel, aldığı kararlar

açısından ulusaldır.

Alınan Kararlar;

Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez.

-Bu karar Misak-ı Milli'de aynen kabul edilmiştir.

-İlk defa vatan sınırlarından bahsedilmiştir.

Manda ve himaye kabul edilemez.

-İlk defa mandacılık reddedildi. Tam bağımsızlığa yönelik bir

karar alındı.

-Dış politikaya yönelik bir karar alınmıştır.

Kuvayı Milliye'yi etkin, Milli İradeyi hakim kılmak esastır.

-Ulusal bağımsızlık + Ulusal egemenliğin birlikte

gerçekleşeceğini belirtmiştir.

Ulusal sınırlarda gözü olmayan herhangi bir devletten dış

yardım alınabilir.

-Milli Mücadele en fazla desteği Sovyet Rusya vermiştir.

Azınlıklara siyasi ve sosyal dengemizi bozucu ayrıcılıklar

verilemez.

Ulusal güçler padişahı ve saltanat makamını düştüğü bu

durumdan kurtaracaktır.

-Bu madde Ulusal egemenlikle çelişse de amaç saltanat

yanlılarını Milli Mücadele'ye çekmektir.

Kapalı halde bulunan Osmanlı Mebusan Meclisi açılacak

ve hükümet bu yolla denetlenecek.

*Erzurum Kongresinden sonra Temsil Heyeti kurulmuş.

Görev süresi 1.TBMM açılana kadar devam edecek.

• Doğu Anadolu MHC ve Trabzon ve Havalisi MHC

tarafından düzenlenmiştir.

• Kongre başkanlığını M. Kemal yapmıştır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 88 / 169

• Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez. (İlk kez

milli sınırlardan bahsedilmiştir.)

• Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı Osmanlı

Devleti’nin dağıtılması durumunda millet topluca mücadele

edecektir.

• İşgallere karşı İstanbul Hükümeti’nin kayıtsız kalması

durumunda geçici bir hükümet kurulacaktır. Hükümet üyeleri

milli kongre tarafından seçilecektir. Kongre toplanmamışsa

üyeler Temsil Heyeti’nce belirlenecektir. (9 kişilik bölgesel

Temsil Heyeti krulacak)

• Kuvayi milliye’yi amil, milli iradeyi hâkim kılmak esastır.

(açıkça milli egemenlik vurgusu)

• Manda ve Himaye kabul olunamaz. (ilk kez reddediliyor)

• Azınlıklara siyasi üstünlük ve sosyal dengeyi bozucu

ayrıcalıklar verilemez. (Islahat Fermanına vurgu)

• Milli meclisin derhal toplanması ve hükümet çalışmalarının

meclisin denetimine girmesi gerekir.

• Ulusal irade padişah ve halifeyi kurtaracaktır.

• Erzurum Kongresi kararları TBMM’nin kuruluş ruhuna,

Mudanya Ateşkes Antlaşmasına ve Lozan Barış Antlaşmasına

bizim açımızdan temel teşkil eder.

• Kongreyi toplayan; Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk ve

Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleridir.

• Toplanma amacı; Doğu Anadolu’yu ve Doğu Karadeniz’i

Ermeni ve Rum saldırılarına karşı savunmaktır.

• Erzurum Kongresi, Erzurum, Bitlis, Van, Sivas ve Trabzon

illerini temsil eden 54 kişinin katılımıyla gecikmeli olarak 23

Temmuz’da toplanmıştır.

• Mustafa Kemal, Amasya’dan Sivas’a geçecekti. Ancak

Erzurum’dan aldığı davet üzerine, 3 Temmuz 1919’da bu

şehre gelerek kongreye katıldı.

• Not: Mardin, Diyarbakır ve Elazığ delegeleri Elazığ valisi

Ali Galip ve Diyarbakır valisinin engellemelerinden dolayı

kongreye katılamamıştır.

• Mustafa Kemal’in amacı; ulusal kongre için Doğu illerinin

desteğini almak ve Amasya Genelgesi’nin esaslarının,

bölgedeki delegeler tarafından benimsenmesini sağlamaktı.

• Mustafa Kemal’in milli mücadeleyi Erzurum’da

başlatmasında;

• Erzurum’un işgal altında olmaması,

• İtilaf Devletleri’nin birliklerine uzakta ve güvenlikli bir

yerde olması,

• Kazım Karabekir Komutası’nda dağıtılmamış bir ordunun

bulunması gibi faktörler etkili olmuştur.

• Kazım Karabekir’in çalışmalarıyla Mustafa Kemal, Erzurum

Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne üye oldu ve Erzurum

Kongresi’ne başkan seçildi.

• Not: Mustafa Kemal’le birlikte Rauf (Orbay) Bey’in de

kongreye katılması sorun oldu. Bu sorun iki delegenin (Kazım

Bey ve Cevat Bey) istifasıyla çözümlendi.

• Not: Kongre öncesinde yaşanan bir diğer sorun Temsilciler

Kurulu Başkanlığı sorunuydu. Mustafa Kemal’in kongre ve

ardında da Temsil Heyeti başkanı olmasıyla bu sorun da

giderilmiştir.

• Mustafa Kemal’in kongreye katılması ve başkan seçilmesi,

kongrede ulusal nitelikli kararlar alınmasını sağladı.

• Not: Mustafa Kemal Paşa’nın sivil olarak ilk görevi

Erzurum Kongresi Başkanlığı’dır.

Erzurum Kongresinde Alınan Kararlar;

• Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez.

• İlk defa milli sınırlardan bahsedilmiştir.

• Bu karar, daha sonra toplanacak olan son Osmanlı Mebuslar

Meclisi’nin aldığı Misak-ı Milli kararlarında da aynen kabul

edilmiştir.

• Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı, Osmanlı

Devleti’nin dağılması halinde millet birleşerek kendini

savunacaktır.

• Ulusal bağımsızlıktan taviz verilmeyeceği belirtilmiştir.

• İstanbul Hükümeti yurdun bütünlüğünü ve milletin

bağımsızlığını sağlayamazsa geçici bir hükümet kurulacaktır.

Bu hükümetin üyeleri ulusal kongre tarafından seçilecektir.

Eğer kongre toplanmamışsa, hükümet kurma işini Temsil

Heyeti yapacaktır.

• İlk kez İstanbul Hükümeti’ne alternatif bir hükümet

kurmaktan bahsedilmiştir.

• Ulus iradesine önem verildiğini gösterir.

• Saltanat ve Hilafeti baskı ve zordan kurtarmak için Kuva-i

Milliye’yi etkin, İrade-i Milliye’yi hâkim kılmak esastır.

• Ulusal egemenliğe dayalı bir düzenin kurulacağının işaretleri

verilmiştir ( İlk defa ulusal egemenliğin koşulsuz olarak

gerçekleştirileceği belirtilmiştir.).

• Bu madde ileride saltanatın kaldırılacağı ve cumhuriyetin

kurulacağı mesajını vermiştir.

• Bu kararın başına ulusal egemenlik anlayışına ters olmasına

rağmen saltanat ve hilafet ifadelerinin konmasının nedeni;

ortamın böyle bir değişikliğe hazır olmayışı ve ulusal birliğin

zedelenebileceği kaygısıdır.

• Manda ve Himaye kabul edilemez.

• Türk Milleti’nin başka bir devletin güdümünde yaşamak

yerine koşulsuz olarak tam bağımsızlığı hedeflediği

belirtilmiştir (ilk defa).

• Hıristiyan unsurlara, siyasi egemenliğimizi ve sosyal

dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez.

• Azınlıkların bağımsızlıkçı çalışmalarına tepki maddesidir

(ilk defa).

• Her yönüyle tam bir bağımsızlığın hedeflendiği ve

içişlerimize hiçbir devletin karışamayacağı ifade edilmiştir.

• Bu maddeye ek olarak “Bağımsızlığımıza saygı duyan,

yurdumuza karşı istila amacı taşımayan devletlerin teknik ve

ekonomik yardımlarını hoşgörü ile karşılar; devletlerin eşitliği

ilkesini gözeten, adil ve insancıl bir barışa hazır olunduğunu

duyururuz.” ifadesi yer almıştır.

• Mebusan Meclisi’nin derhal toplanmasına ve hükümet

işlerinin meclis denetiminde yürütülmesine çalışılacaktır.

• Mücadelenin ulus iradesine dayanacağı vurgulanmıştır.

• Ulus egemenliğine önem verildiğini gösterir.

• İstanbul Hükümeti, meclis aracılıyla denetim altına alınmak

istenmiştir.

• Bu kongre sonrasında Doğu illerindeki Müdafaa-i Hukuk

Cemiyetleri, Doğu Anadolu (Şark Vilayetleri) Müdafaa-i

Hukuk Cemiyeti adıyla birleştirildi.

• Ayrıca Doğu illerini Sivas Kongresi’nde temsil etmek üzere

Mustafa Kemal başkanlığında 9 kişilik “Temsil Heyeti”

seçildi ve “Temsil Heyeti Doğu illerini temsil eder.” kararı

alındı ( bölgesel).

• Not: Amasya Genelgesi’nde yayınlanan esaslar ilk defa

Erzurum Kongresi’nde benimsenmiş ve karara

dönüştürülmüştür.

• Erzurum Kongresi’nin Önemi ve Özellikleri;

• Toplanış şekli, amacı ve yapısı bakımından bölgeseldir.

Ancak aldığı kararlar yönünden ulusal ve ihtilalci bir

kongredir.

• İç ve dış politikayı ilgilendiren kararlar alması meclis gibi

hareket ettiğini gösterir.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 89 / 169

• İlk defa ulusal egemenliğin kayıtsız şartsız

gerçekleştirilmesinden bahsedilmiştir.

• Milli mücadelenin temel programı belirlenmiştir.

• Sivas Kongresi’ne ve ondan sonraki ulusal nitelikli

çalışmalara ön hazırlık olmuştur.

• İlk kez milli sınırlardan ve bir hükümet kurmaktan

bahsedilmiştir.

• Kongre kararlarının “Doğu” ile başlayanları bölgesel

(yerel), Manda ve Azınlıklar ile ilgili maddeleri dış politika,

diğerleri ulusal nitelikli kararlardır.

BALIKESİR VE ALAŞEHİR KONGRELERİ

• Hacım Muhittin Bey toplamıştır.

• Batı Cephesi kurulmuştur.

• Gerektiğinde Yunanlılara karşı herhangi bir itilaf

devletlerinden yardım alınabileceği kararı alınmıştır.

• Mustafa Kemal bu kongreye katılmamıştır. (davet edildiği

halde gitmemiştir.)

Önemli: Balıkesir ve Alaşehir Kongrelerinden hariç, Batı

Anadolu'da yararlı birçok kongre düzenleyen kimdir diye

sorarsa; "Galip Hoca" takma adıyla Reşad-ı Sani lakabıyla

Celal Bayar'dır.

Celal Bayar;

-İleride İş bankasının ilk gene lmüdürlüğünü yapmıştır.

-Mustafa Kemal Döneminde son başbakandır

-İleride Cumhurbaşkanı olmuştur.

-27 Mayıs 1960lardan sonra indirilip idama mahkûm

ettirilecektir ancak yaş haddinden dolayı idam edilmeyecektir.

-Cumhurbaşkanının mahkumları affetme yetkisi olduğu için

ondan sonraki gelen Cumhurbaşkanı ev hapsi verecektir.

❖ BALIKESİR KONGRESİ (26-31 Temmuz 1919)

• Yunan işgaline karşı toplanmış bölgesel kongrelerdir. Batı

Cephesini örgütlemiştir

• I. KONGRE (27 HAZİRAN – 12 TEMMUZ 1919)

• II. KONGRE (26 – 30 TEMMUZ 1919)

• Bölgesel nitelikli olan ve Mustafa Kemal Paşa’nın

katılmadığı bu kongrenin amacı; Ege Bölgesi’ni (Batı

Anadolu’yu) Yunan işgallerine karşı savunmaktır.

• Bu kongrede, Ayvalık kıyılarından başlayıp Soma, Akhisar,

Nazilli kasabalarına kadar uzanan bir hat üzerinde “ Batı

Cephesi”nin kurulmasına karar verilmiştir ( Kurtuluş

Savaşı’nın ilk cephesi).

• Bu gelişmelerle Batı Cephesi’nin ve Kuva-i Milliye’nin

kurulması resmiyet kazanmıştır.

• Padişaha (Saltanat) bağlılık bildirilmiştir.

• Bu kongrenin Amasya Genelgesi’nin bağımsızlık yönündeki

çağrısına katılması olumlu, padişaha bağlılık bildirmesi

olumsuz bir gelişmedir.

❖ ALAŞEHİR KONGRESİ (16 – 25 AĞUSTOS 1919)

• Toplanma amacı; Balıkesir Kongresi kararları

doğrultusunda, Ege Bölgesi’nde Yunan işgallerine karşı

önlemler almak ve Kuva-i Milliye güçlerini asker ve malzeme

yönünden desteklemektir.

• Bu kongre de bölgeseldir.

• Mustafa Kemal Paşa, bu kongreye de katılmamıştır.

• Alaşehir Kongresi, padişaha ve hilafete bağlı kalınması

kararının yanı sıra; “gerekirse İtilaf Devletleri’nden de yardım

alınabileceği” görüşünü kabul etmiştir.

• Not-1: Bu iki kongre kararları doğrultusunda oluşturulan

Batı Cephesi, Temsil Heyeti’nin işini kolaylaştırmış, Sivas

Kongresi’nden sonra Ali Fuat (Cebesoy) Paşa Temsil Heyeti

tarafından Batı Cephesi’ne komutan olarak atanmış, böylece

Batı’daki direniş kontrol altına alınmıştır.

• Not-2: Her iki kongre delegeleri de ulusal egemenliği

onaylamamıştır yani yeni bir devlet düzeni kurma düşünceleri

olmamıştır. Padişaha bağlılık bildirip Sivas Kongresi’ne

katılmamışlardır. Sadece gözlemci göndermişlerdir.

• Not-3: Her iki kongrenin de en önemli eksikliği bölgesel

hareket etmeleri ve birleştirici bir lider ve kurumdan yoksun

olmalarıdır.

• Not-4: 6 Ağustos 1919’da toplanan Nazilli Kongresi’nde de

milis güçlere asker sağlanması kararlaştırılmış ve Kuva-i

Milliye birlikleri arasında uyum sağlanması esası

öngörülmüştür.

SİVAS KONGRESİ (4-11 Eylül 1919)

o Toplanış amacı ve aldığı kararlar açısından ulusaldır.

Kongreye Katılımın Az Olmasının Sebepleri:

o Elâzığ Valisi Ali Galib'in ve Ankara Valisi Muhittin

Paşa'nın kongreye gidecek delegeleri engellemesi.

o Fransızların Sivas'ı işgal edeceği söylentisi.

o Kongreyi gereksiz bulan bazı delegelerin kongreye katılmak

istememesi.

Kongrede Tartışılan Konular:

➢ Manda ve himaye

➢ Kongre Başkanlığı (Mustafa Kemal ile Rauf Orbay

arasında başkanlık yarışı yaşanmıştır.)

➢ Saltanata bağlılık

Kongrede Alınan Kararlar:

Tüm Cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk

Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir.

Milli mücadele tek elden yürütülmeye çalışılmııştır.

Halkın milli mücadeleden haberdar olması için bir gazete

çıkarılacaktır.

Sivas'ta İradeyi Milliye haberdar olması için bir gazete

çıkarılmıştır.

Batı cephesi komutanlığı Ali Fuat Cebesoy atanmıştır.

İlk defa Temsil Heyeti yürütme yetkisini kullandı.

Manda ve himaye bir daha gündeme gelmemek üzere

reddedildi. (Kesin olarak reddedildi.)

• Erzurum Kongresi kararları gözden geçirilerek kabul edildi

• Manda ve himaye kesin olarak reddedildi

• Bütün cemiyetler Anadolu ve Rumeli MHC adı altında

birleştirildi (milli mücadelede birlik ve bütünlük sağlandı)

• Temsil Heyeti’nin sayısı on beşe çıkartılarak bütün yurdu

temsil eder hale getirildi (TBMM açılana kadar görev

yapacaktır)

• Hukukumuza saygılı olan devletlerden dış yardım

alınabileceği belirtildi

• İradeimilliye Gazetesinin çıkartılması kararlaştırıldı

• Ali Fuat Cebesoy Batı Cephesi Kuvayı Milliye Birlikleri

komutanlığına atandı (Temsil Heyeti’nin ilk icraatı)

• Bu gelişmeler üzerine Damat Ferit Paşa Hükümeti istifa etti.

Bu Temsil Heyeti’nin ilk siyasi başarısı oldu)

• Bu kongreyi diğer kongrelerden ayıran en önemli özelliği;

temsil edilen yerler ve aldığı kararlar itibariyle ulusal bir

karaktere sahip olmasıdır.

• Amacı; Amasya Genelgesi’nde belirtildiği üzere, ulusal

güçleri birleştirmek ve ulusal hareketi idare edebilecek bir

teşkilat kurmaktır.

• Kongrenin toplanmasına yakın, Damat Ferit Hükümeti ve

İngilizler, Sivas Kongresi’nin dağıtılması, Mustafa Kemal ve

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 90 / 169

arkadaşlarının tutuklanması için Elazığ Valisi Ali Galip’i

görevlendirmiştir.

• Mustafa Kemal olaydan haberdar olarak, Malatya

yakınlarında kuvvet toplamaya başlayan Ali Galip’in üzerine

milli güçleri gönderip kuvvetlerini dağıtmıştır. Böylece

kongrenin toplanmasını engelleme girişimleri sonuçsuz

kalmıştır.

• Not: Bu olaydan sonra Mustafa Kemal Paşa, İstanbul

Hükümeti’ne çektiği telgrafta; “Yaptıklarınızın hesabını bu

millet, elbet bir gün sizden soracaktır.” demiştir.

• Sivas Kongresi, 4 Eylül 1919’da 38 delegenin katılımıyla

toplanmıştır.

• Kongrenin ilk günü bazı delegeler Mustafa Kemal’i

Kongreye başkan seçmek istemediler. Ancak genel oyların

çoğunu alan Mustafa Kemal, Kongre başkanlığına, kongre

sonunda da Temsil Kurulu Başkanlığı’na seçildi.

• Not: Bu gelişmelerle Mustafa Kemal, ulusal bir lider haline

geldi.

• Kongrede Alınan Kararlar;

• Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar, burada yeniden

görüşülerek, ulusal kararlar olarak aynen kabul edilmiştir.

• Bütün yararlı cemiyetler (Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri);

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti olarak

birleştirildi.

• Amaç;

• Kurtuluş Savaşı’nı tek elden yönetmektir.

• Siyasi örgütlenmede ilk büyük adım atılmıştır.

• Cepheler arasında birlik sağlanmak istenmiştir.

• Tam bağımsızlıkta karar kılınarak manda ve himaye

düşüncesi bir daha gündeme gelmemek üzere kesin olarak

reddedilmiştir.

• Kongrenin ilk günü bazı delegeler özellikle ABD mandasını

tekrar gündeme getirmiş ancak bu durum ulusal bağımsızlığa

ve ulusal egemenliğe ters olduğu için Erzurum Kongresi’nden

sonra bir daha reddedilmiştir.

• Bu kararın çıkması Türk Milleti’nin kayıtsız şartsız tam

bağımsızlığı hedeflediğini göstermektedir.

• İlk kez Erzurum’da oluşturulan ve sadece doğu illerinde

yetkili kılınan 9 kişilik Temsil Heyeti, “Yurdun bütününü

temsil eder” şeklinde yeniden düzenlenerek, ulusal hale

getirildi ve üye sayısı 16’ya yükseltildi (Mustafa Kemal

yeniden Temsil Kurulu Başkanlığı’na getirildi.).

Kongre Sonrası Gelişmeler

• Temsil Kurulu, Türk Milleti adına iç ve dış politikada siyasi

ve idari karar almak için tek yetkili organ haline getirildi.

• Temsil Kurulu, ilk defa yürütme yetkisini ( hükümet

görevi) kullanarak Ali Fuat Paşa’yı Batı Cephesi

Komutanlığı’na atadı ve Güney Cephesi’ne bazı subaylar

gönderdi.

• Bu kongredeki ulusal çalışmalar, ileride TBMM’nin

açılmasına da ivme, hareketlilik kazandırmıştır.

• Kongreye katılanların halk temsilcileri olması, ulusal

egemenliğin işlerlik kazandığını gösterir.

• Kongre ile Misak-ı Milli’nin özü, çerçevesi ve esasları

hazırlanmıştır.

• Temsil Kurulu, Ali Galip Olayı nedeniyle tüm yurda çektiği

telgraflarda;

• İstanbul ile tüm haberleşmelerin kesilmesini,

• Yapılacak tüm çalışmalarda Sivas’a bağlı kalınmasını,

• Her türlü haberleşme ve danışma merkezinin Sivas

olduğunu,

• İstanbul’un Anadolu’ya atadığı komutan ve valilerin kabul

edilmeyerek, geri gönderilmesini istemiştir.

• Not: Temsilciler Kurulu, bu çalışmalarıyla İstanbul

Hükümeti’ne bağlı olmadığını göstermeyi amaçlamıştır.

• Bu kararlara uyulması sonucu, İstanbul’un Anadolu’yla

bağlantısı kopmuş, bu gelişme üzerine Padişah Vahdettin,

Damat Ferit’i (Sadrazamı) görevden almıştır (30 Eylül 1919).

• Damat Ferit Hükümeti’nin düşürülmesi, Temsil

• Kurulu’nun ilk siyasi başarısıdır.

• Sivas Kongresi’nden sonra yayın yoluyla propaganda

yapmak, ulusu milli mücadele etrafında toplamak ve ulusal

hareketin haklılığını duyurmak için, Sivas’ta “ İrade-i Milliye”

adlı bir gazete çıkarılmaya başlandı (Daha sonra Ankara’da “

Hâkimiyet-i Milliye” olarak çıkarılacak olan bu gazete, ulusal

mücadelenin ilk yarı resmi yayın organı oldu.).

• Not-1: Bununla birlikte Milli Mücadeleyi destekleyen diğer

yayınlar şöyle sıralanabilir; Tasvir-i Efkar, Vakit, İkdam,

Albayrak, Yeni Gün, Ses, İzmir’e Doğru, Doğru Söz,

Açıksöz, Babalık, Öğüt, Mimber, Yeni Adana, İstikbal,

Ahali, Emel, İleri, Hukuk-u Beşer, Küçük Mecmua,

Akşam, Tercüman gazeteleri ve Sebilürreşad dergisidir.

• Not-2: Milli Mücadele’ye karşı olan yayınlar ise; Alemdar,

Peyam-ı Sabah, Ferda, Türkçe İstanbul, Jurnal Köylü,

Aydede, Ümit, Güleryüz, İrşad, Tan, Yeni Dünya, Şarkın

Sesi, Zafer, Zincirbent gazeteleridir.

• Ayrıca Ankara’da “Anadolu Ajansı” (A.A) adıyla bir de

radyo kuruldu.

• Temsil Kurulu, TBMM açılıncaya adar görevini sürdürmüş,

TBMM’nin açılmasıyla da görevini “İcra Vekilleri Heyeti”ne

devretmiştir.

AMASYA GÖRÜŞMELERİ ve PROTOKOLÜ (20-22

Ekim 1919)

İstanbul Hükümeti (Salih Paşa)

Temsil Heyeti (Mustafa Kemal)

Alınan Kararlar;

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti İstanbul

Hükümetince resmi olarak tanınacak. İleride yapılacak barış

görüşmelerine gidecek olan heyeti Temsil Heyeti belirleyecek.

Azınlıklara siyasi ve sosyal dengemizi bozucu ayrıcalıklar

verilmeyecek.

Sivas kararları İstanbul Hükümeti tarafından kabul edilecek,

zararlı cemiyetler kapatılacak.

Kapalı halde bulunan Osmanlı Mebusan Meclisi açılacak ve

ülke genelinde seçimler yapılacak. Güvenlik sebebi ile

Mebusan Meclisi İstanbul dışında açılacak.

Tarihsel Önemi:

Temsil Heyeti İstanbul Hükümetince ilk defa resmi olarak

tanındı.

Seçimler yapıldı ve Mustafa Kemal "Erzurum"dan milletvekili

seçildi. Hakkındaki idam kararından dolayı İstanbul' a

gidemedi. 27 Aralık 1919'da Ankara'ya geldi.

• Sivas Kongresi sonrasında İstanbul’da Damat Ferit

Hükümeti düşmüş, yerine Ali Rıza Paşa Kabinesi kurulmuştu

(2 Ekim 1919).

• Damat Ferit Paşa’nın yerine sadrazam olan Ali Rıza Paşa

Bahriye Nazırı(Donanma Bakanı) Salih Paşa’yı Temsil Heyeti

ile görüşmeler yapmakla görevlendirdi. Salih Paşa ile Mustafa

Kemal arasındaki görüşmeler Amasya’da yapıldı.

• Vatanın bütünlüğünün milletin bağımsızlığının sağlanması,

yapılacak anlaşmalarda Temsil Heyetinin onayının alınması,

manda ve himayenin reddedilmesi, azınlıklara aleyhimizde

haklar verilmemesi, Meclisi Mebusan’ın güvenli bir yerde

toplanması, Anadolu ve Rumeli MHC’nin İstanbul

Hükümetince tanınması gibi kararlar alındı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 91 / 169

• Amasya Görüşmelerinin en önemli sonucu Osmanlı

Hükûmetinin, Temsil Heyetini ve böylece Anadolu’daki millî

hareketi resmen tanımış olmasıdır.

• Ali Rıza Paşa bu kararlardan sadece Meclisi Mebusan’ın

toplanmasını (İstanbul’da) kabul etmiştir.

• Ali Rıza Paşa sadrazam (başbakan) olunca, “Anadolu

hareketine kayıtsız olmadıklarını” ifade eden ılımlı bir

açıklama yaptı. Buna karşılık Temsilciler Kurulu da bir

açıklama yaparak, “İstanbul’da kurulan Ali Rıza Paşa

Hükümeti’ni, ulusal kararlara karşı çıkmaması koşuluyla

desteklediklerini” belirtmiştir.

• Taraflar arasındaki ilişkilerin yumuşaması üzerine Ali Rıza

Paşa, Bahriye Nazırı (Bakanı) Salih Paşa’yı Temsil Heyeti ile

görüşmeler yapmak üzere Amasya’ya gönderdi.

• Amasya Görüşmeleri’ni, Temsilciler Kurulu adına Mustafa

Kemal Paşa, Rauf ve Bekir Sami Beyler yapmıştır.

• Salih Paşa ile Temsilciler Kurulu Başkanı Mustafa Kemal

arasında üç gün süren görüşmeler sonucunda Amasya

Protokolü imzalanmıştır.

• Buna göre;

• İşgallere karşı hep birlikte karşı konulacak, Türklerin

çoğunlukta olduğu yerlerin işgaline izin verilmeyecektir.

• İstanbul Hükümeti, Temsil Heyeti ile Anadolu ve Rumeli

Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni ve Sivas Kongresi kararlarını

tanıyacaktır.

• İstanbul Hükümeti, Temsil Kurulu’nun rızası olmadan

düşmanlarla barış görüşmesine gitmeyecek; bundan sonra

yapılacak görüşmelere Temsil Heyeti’nin uygun göreceği

kişiler de katılacaktır.

• Mebusan Meclisi, İstanbul dışında, İstanbul Hükümeti’nin

de uygun göreceği bir şehirde derhal toplanacaktır.

• Mustafa Kemal Paşa’nın Mebusan Meclisi’nin İstanbul

dışında toplanmasını istemesinin nedenleri;

• İstanbul’un İtilaf Devletleri’nce fiilen işgal edilip baskı

altında tutulması

• İstanbul’da saltanat taraftarlarının çoğunlukta olması

• Bütün zararlı cemiyetlerin merkezinin İstanbul olması

• Tüm bu nedenlerden dolayı İstanbul’da sağlıklı karar

alınamayacağını düşünmesidir.

• Mebusan Meclisi’nin toplanması için seçimlere gidilecek,

seçimler tam bir serbestlik içinde yapılacak; yalnız

İttihatçıların seçilmemesi için telkinler yapılabilecektir.

• Salih Paşa bu kararların dışında, eğer şartlar müsait olursa

uygulanabilme sözü verdiği şu gizli kararları da kabul

etmiştir;

• İzmir’in kurtarılmasına çalışılacaktır.

• Milliyetçi basın üzerindeki sansür kaldırılacaktır.

• İşgalcilerle işbirlikçilik yapan cemiyetler ile basın – yayın

organlarının çalışmalarına engel olunacak, yine bu

davranışlarda bulunan kamu görevlilerine de işten el

çektirilecektir

• Salih Paşa, bu kararları İstanbul Hükümeti’ne kabul

ettireceğini, ettiremezse istifa edeceğini belirterek İstanbul’a

dönmüştür

• Salih Paşa, İstanbul’da kararları kabul ettiremedi ama istifa

da etmedi.

• Yürürlüğe giren tek karar, seçimlere gidilip Mebusan

Meclisi’nin açılması oldu.

• Not: İstanbul Hükümeti’nin bu kararları biri hariç kabul

etmemesinin nedeni; merkezi otoritesini korumak istemesi ve

Anadolu hareketinin daha da güçleneceğinden endişe

duymasıdır.

• İlk kez İtilaf Devletleri, İstanbul Hükümeti ve Temsil

Kurulu farklı amaçlar için de olsa, ortak bir karara varmış

oldular. Bu kararda;

• Temsil Kurulu’nun amacı; Ulusal bağımsızlık hareketini

meşrulaştırmak, bunu başaramazsa da İstanbul’da sağlıklı

kararlar alınamayacağını ispatlamaktır.

• İstanbul Hükümeti’nin amacı; Kendi çıkarları doğrultusunda

kararlar çıkartarak, Temsil Kurulu’nu etkisiz ve yetkisiz

kılabilmektir.

• İtilaf Devletleri’nin amacı; Toplanacak olan Mebusan

Meclisi’ne, işgalleri onaylatarak resmileştirmektir.

Amasya Görüşmeleri’nin Önemi

• İstanbul Hükümeti; bu görüşmeyle Temsil Heyeti’ni Sivas

Kongresi kararlarını ve Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk

Cemiyeti’ni resmen tanımış oldu.

• Amasya Protokolleri, Temsil Kurulu’nun ikinci siyasi

başarısıdır.

• Ayrıca bu görüşmeler Temsil Kurulu’nun siyasi etkinliğini

daha da artırmıştır.

• Osmanlı Mebusan Meclisi’nin açılmasını kesinleştirmiştir

Temsil Heyetinin Ankara’ya Gelmesi (27 Aralık 1919)

• Ankara’nın merkezi bir konumda olması

• Ankara’yı savunma kolaylığı

• Ulaşım ve haberleşme yönünden elverişli olması

• İstanbul’a ve Batı Cephesi’ne yakın olması

• Henüz işgale uğramamış olması

• Ankara halkının milli mücadele yanlısı olması

gibi sebeplerden dolayı Ankara Mille Mücadelenin yönetim

merkezi olarak tercih edilmiş ve Temsil Heyeti buraya gelip

yerleşmiştir.

• Amasya Görüşmeleri’nde alınan kararlar doğrultusunda

Anadolu’da seçimler yapılmıştır.

• Erzurum Milletvekili seçilmiş olan Mustafa Kemal,

İstanbul’da toplanacak olan Mebusan Meclisi’nin güven

içinde çalıştığı görülene kadar, Temsilciler Kurulu ile birlikte

Sivas’tan Ankara’ya gelmiş ve burada kalmaya karar

vermişlerdir.

• Ankara’nın Milli Mücadele’nin fiili merkezi olarak

seçilme nedenleri;

• Hiç işgal edilmemiş, savunmaya elverişli, müstahkem

(korunaklı) bir şehir olması

• Anadolu’nun her yanı ile ulaşım ve haberleşme ağının iyi

olması (telgraf hatları, tren yolları v.b.)

• Yunanlılarla mücadele edilen Batı Cephesi’ne ve

Fransızlarla mücadele edilen Güney Cephesi’ne yakın olması

• İstanbul’a yakın olması ve Mebusan Meclisi’nin

çalışmalarını daha yakından izleme imkânının bulunması

Ankara’da ulusal örgütlerin güçlü olmasıdır.

• Temsil Kurulu’nun Ankara’ya geliş nedenlerinden biri de

yeni seçilen ve İstanbul’a gidecek mebuslarla tek tek

görüşerek, onlara, İstanbul’da ulusal kararlar doğrultusunda

çalışmalar yapmaları için telkinde bulunmaktır.

• Ankara’nın yerli halkı Seymenler, Temsil Kurulu’nu ve

Mustafa Kemal’i çok sıcak karşılamışlar ve “Seni görmeye

geldik, uğrunda ölmeye geldik” sözleriyle bu kadronun

etrafında bütünleşmişlerdir.

Ankara'yı Tercih Etme Sebepleri:

Ulaşım ve haberleşme imkânı Batı cephesine yakın olması.

Mebusan Meclisi çalışmalarını yakından takip etme isteği.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 92 / 169

İşgale uğramamış güvenli bir bölge olması.

Halkının milli mücadele yanlısı olması.

Mustafa Kemal'in İstanbul'a gidecek olan heyetten; Kendisinin

meclis başkanı seçilmesini,

Müdafa-i Hukuk grubunu kurmalarını istedi.

Not: Son Osmanlı Mebusan Meclisi Başkanlığı'nı "Celaleddin

Arif Bey" yapmıştır.

SON OSMANLI MEBUSAN MECLİSİNİN AÇILMASI

ve MİSAK-I MİLLİ (MİLLİ YEMİN) (MİLLİ ANT) (12-

28 Ocak 1920)

• Seçimlerin ardından12 Ocak 1920’ de Meclisi Mebusan

İstanbul’da toplandı.

• Erzurum mebusu seçilen M. Kemal toplantılara katılamadı.

Kuvayı Milliyeci vekilleri Ankara’da toplayıp onlardan

mecliste müdafaaihukuk grubu kurularak, Erzurum ve Sivas

Kongresi kararlarının Osmanlı Meclisinden geçirilmesini,

kendisinin de meclis başkanı olarak seçilmesi talimatını verdi.

• Vekiller mecliste Felahvatan Grubunu oluşturtarak Misakı

Milli kararlarını aldılar (28 Ocak 1920)

• Misakımillî ile Türk yurdunun sınırları çizilmiş, işgallere

karşı çıkılmış, Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan kararlar

Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından da kabul edilmiş oldu.

• Bu kararların alınması üzerine İtilaf Devletleri 16 Mart

1920’de İstanbul’u resmen işgal edip Meclisi Mebusan’ı

dağıttılar.

Mustafa Kemal ve Mebusan Meclisi milletvekilleri ile birlikte

hazırladı. Misak-ı Milli Mebusan Meclisi'nde kabul edilen son

kanun oldu.

İçeriği;

• Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz.

• Boğazlar Marmara Denizi'nin güvenliği sağlandığı takdirde

dünya ticaretine açılacaktır. Kars, Ardahan ve Batum'da,

(Elviye-i Selase) gerekirse bir halk oylaması yapılacak.

• Türklerin yoğun yaşadığı Batı Trakya'da halk oylaması

yapılacak. Araplar kendi geleceklerine halk oylamasıyla karar

verecek.

• Mali, adli, siyasi gelişmemizi engelleyen her türlü

kısıtlamalar (kapitülasyonlar) kaldırılacak. Osmanlı

Devleti'nden kalan dış borçlar eşit bir şekilde paylaştırıldığı

taktirde ödenecek.

• Bir devlet içinde yaşayan Müslümanlara ne kadar hak

verilirse aynı hakta o devletin vatandaşına verilecek (Azınlık

Hakları)

• Not: Misak-ı Milli'de yer alan konular ileride Lozan

Antlaşması'nın temel konularını oluşturmuştur.

• Not: İstanbul bu kararlardan sonra İtilaf Devletleri

tarafından 16 Mart 1920'de işgal edilmiştir.

• Mustafa Kemal'e haber veren ile Manastırlı Hamdi Bey'dir.

Daha sonra Mustafa Kemal, Manastırlı Hamdi'ye Soyadı

Kanununu çıkarttıktan sonra Martonaltı soyadını vermiştir.

• Amasya Görüşmeleri sonucunda İstanbul Hükümeti; Meclis-

i Mebusan’ın toplanmasını kabul etmişti. Bu nedenle Kasım

ayında seçimler yapıldı.

• Anlaşma Devletleri, işgal altındaki bölgeler de dâhil olmak

üzere seçimleri engelleyecek bir harekette bulunmadılar.

• Not: İtilaf Devletleri İstanbul’u denetim altında tuttukları ve

meclisin, kendilerinin sunacağı barış koşullarını kabul

edeceğini umdukları için seçimlere ve meclisin toplanmasına

karışmamışlardır.

• Seçimleri genelde Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin

desteklediği adaylar kazandı. Seçimlerde Mustafa Kemal

Erzurum’dan milletvekili seçilmiştir.

• Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’a gidecek milletvekilleriyle

Ankara’da bir ön görüşme yaptı ve şu kararlara uymalarını

istedi;

• Mustafa Kemal, gıyaben Meclis Başkanı seçilecek,

• Not: Mustafa Kemal’in İstanbul’da toplanacak olan

Mebuslar Meclisi’ne başkan seçilmek istemesinin nedeni;

dağıtılması halinde başkanlık yetkisini kullanarak, Meclisi

Anadolu’da daha güvenli bir yerde toplayabilmektir.

• Meclis’te Müdafaa-i Hukuk Grubu oluşturulacak

• Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı ile ilgili kararlar

alınacak

• Not: Mustafa Kemal’in İstanbul’a gidecek milletvekilleriyle

Ankara’da görüşme girişimlerini İstanbul Hükümeti

engellemeye çalışmıştır. Bunun nedeni; Meclisin (yasama

gücünün) etki altında kalacağından kaygı duymasıdır.

• Hazırlıklar tamamlandıktan sonra 12 Ocak 1920’de

İstanbul’da Osmanlı Mebusan Meclisi toplanarak

çalışmalarına başladı.

• Mustafa Kemal, meclis başkanlığına seçilemedi ( Reşit

Hikmet Bey seçildi), Müdafaa-i Hukuk Grubu oluşturulamadı.

Bunun yerine Felah-ı Vatan (Vatanın Kurtuluşu) adlı yeni bir

grup kuruldu.

• Not: Mustafa Kemal’e söz verip amaçlarından uzaklaşan

milletvekillerinin bu davranışlarının nedeni; saltanata bağlı

olduklarını göstermek istemeleri ve İtilaf Devletleri’nin

baskısından çekinmeleridir.

• Meclisteki çalışmalar her ne kadar Mustafa Kemal’in

istediği yönde gerçekleşmemişse de 28 Ocak 1920’de

Mebusan Meclisi’nin gizli oturumunda Türk milleti için çok

önemli olan Misak-ı Milli (Milli Ant / Yemin) kabul

edilmiştir.

• Not: Misak-ı Milli kararları bir parlamento kararı olup,

padişah tarafından onaylanmamıştır.

Misak-ı Milli Kararları

• Sınırlar: Mondros Ateşkesi’nin imzalandığı güne kadar

Türk ordularının koruduğu; henüz işgale uğramamış,

Müslüman Türk nüfusun çoğunluğu oluşturduğu vatan

toprakları bir bütündür parçalanamaz.

• Bu karar daha önce Erzurum Kongresi’nde benimsenmiştir.

• Milli sınırlara son ve kesin şekli verilmiştir.

• Ulusal sınırlar Wilson İlkeleri’ne uyumluluk gözetilerek

çizilmiştir.

• Boğazlar: İstanbul ve Marmara’nın güvenliği sağlandığı

takdirde, Boğazlar uluslararası ticarete açılabilir. Ayrıca

Boğazlardan geçecek gemilerin durumu, bizimle birlikte diğer

ilgili devletlerin de ortak kararlarıyla tespit edilmelidir.

• Bu kararla siyasi ve askeri bağımsızlık vurgulanmıştır.

• Azınlık Hakları: Sınırlarımız dâhilinde yaşayan azınlıklara,

komşu ülkelerdeki Türk azınlıklara tanınan haklar oranında

hak tanınacaktır.

• Avrupalı Devletlerin içişlerimize karışmasını engellemek ve

bağımsız bir devlet olduğumuzu kabul ettirmek amaçlanmıştır.

• Devletlerin eşitliği prensibine uygun hareket edilmiştir.

• Kapitülasyonlar: Politik, ekonomik ve mali gelişmemizi

engelleyen ve hukuk alanında hâkimiyetimizi sınırlayan

imtiyazlar kabul edilemez.

• Bu karar ile kapitülasyonların kaldırılması amaçlanmıştır.

(Kapitülasyonlara ilk defa karşı çıkılmıştır.).

• Bağımsızlık ve egemenlik haklarımızdan taviz

verilemeyeceği vurgulanmıştır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 93 / 169

• Arap Ülkeleri: Ateşkes imzalandığı sırada işgal altında

bulunan ve halkın çoğunluğunu Arap Müslümanların

oluşturduğu ülkelerin geleceği, o ülke halklarının kararına

göre belirlenmelidir.

• Batı Trakya: Bölgenin geleceğini belirlemek üzere

halkoyuna başvurulmalıdır.

• Vilayet-i Selase: Kendi istekleriyle Türkiye’ye katılmış olan

Kars, Ardahan ve Batum (Artvin)’da gerekirse bir daha

halkoyuna başvurulmalıdır (Daha önce Temmuz 1918’te

halkoylaması yapılmıştı.).

• Not: Bu bölgelerde, halkın çoğunluğu Türk ve Müslüman

olduğundan, serbest oylamanın çıkarlarımıza uygun olacağı

düşünülmüştür.

• Osmanlı Borçları: Sınırlar, Boğazlar ve İstanbul ile ilgili

şartlarımız kabul edilirse Osmanlı dış borçları ödenecektir. Bu

şartlar kabul edilmeden barış yapmak mümkün değildir.

• Kayıtsız, şartsız bağımsızlık amaçlanmıştır.

Misak-ı Milli Kararları’nın Önemi

• Ulusal sınırlarımız kesin olarak çizilmiştir.

• Misak-ı Milli, Türk milletinin ulusal sınırlar içerisinde

bağımsız yaşama yeminidir.

• Ulusal bilince erişildiğini göstermiştir.

• Misak-ı Milli’de ulusal bağımsızlık ve ülke bütünlüğü ile

ilgili konular gündeme gelmiş ancak padişahın meclisteki

etkinliği nedeniyle ulusal egemenlik ilkesi ön plana

çıkarılmamıştır.

• Wilson İlkeleri’ne uygun bir barışa hazır olunduğu

vurgulanmıştır.

• Ulusal bağımsızlık mücadelesine yasallık kazandırmıştır

(ikinci kez)

• Kurtuluş Savaşı’nın programını ve temelini oluşturmuştur

(kesin şekli verilmiştir.).

İtilaf Devletleri’nin Misak-ı Milli Kararlarına Tepkileri

• Mebuslar Meclisi, Misak-ı Milli kararlarını 28 Ocak

1920’deki gizli oturumda kabul etmiş, ancak kararlar 17 Şubat

1920’de basına duyurulmuştur.

• Bu kararlardan rahatsızlık duyan işgalci güçler, önce

Hükümet ve Meclise baskı yaparak alınan bu kararların

değiştirilmesini istediler.

• Not: İşgalci güçlerin bu tutumlarının nedeni; alınan bu

kararları beklentilerine aykırı bulmalarıdır.

• İtilafların ve padişahın baskıları sonucu, Sadrazam Ali Rıza

Paşa istifa etti (3 Mart 1920). Yerine getirilen Salih Paşa da

baskılar sonucu istifa etmiştir. (2 Nisan 1920).

İstekleri kabul edilmeyen işgalci güçler,

• 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal ederek, Mebusan

Meclisi’ni basıp dağıtmışlar ve 150 kadar milletvekilini ve

aydını tutuklayarak Malta Adası’na sürgüne göndermişlerdir.

(İşgal, Mondros’un 7. maddesine dayandırılmıştır.).

• Not: Mebusan Meclisi’nin dağıtılması işgalci güçlerin, Türk

halkının iradesini yok saydıklarını gösterir.

• Not: Kanun-u Esasi’ye göre, Mebusan Meclisi’ni açma –

kapatma yetkisi padişahın elinde olmasına rağmen, İngilizlerin

meclisi basıp dağıtmaları, anayasaya aykırı bir durumdur.

İşgalden hemen sonra yayınlanan bildiride işgalci güçler;

• İşgalin geçici olduğunu,

• Amaçlarının saltanat makamının nüfuzunu kırmak değil,

aksine padişahın Osmanlı idaresinde kalacak yerlerdeki

nüfuzunu kuvvetlendirmek olduğunu,

• Anadolu’da karışıklık devam ederse,

• İstanbul’un Türklerden alınacağını,

• Herkesin saltanat makamı olan İstanbul’un emirlerine

uyması gerektiğini belirtmişlerdir.

• Not: İtilaf Devletleri, İstanbul’un işgalinin dünya

kamuoyunda kendileri hakkında oluşturacağı olumsuz imajı

yok etmek, işgalden Anadolu hareketinin sorumlu olduğunu

göstermek ve Milli Mücadele’yi engelleyerek halkın tepkisini

azaltmak amacıyla bildiri yayınlamışlardır.

• Not: İstanbul’un İtilaflar tarafından işgal edilmesi ve

Mebusan Meclisi’nin dağıtılması Türk halkının İstanbul

Hükümeti’ne olan güvenini sarsmıştır.

Mustafa Kemal'in İstanbul'un işgaline karşı aldığı

önlemler:

• İstanbul Hükümeti ile tüm haberleşmeyi kesti.

• Çeyle ve Ulukışla demiryollarını tahrip ettirdi.

• Vergi toplamak için Anadolu'ya gönderilen memurlar geri

gönderildi.

• İtilaf Devletlerinin Osmanlı subaylarını tutuklaması üzerine

Anadolu'daki İtilaf Devletleri subayları tutuklandı.

Mustafa Kemal’in İşgale ve İtilaf Devletleri’ne Tepkisi (19

Mart 1920)

• Mustafa Kemal işgali öğrenince tüm yurdu bu işgalden

haberdar eden bir genelge yayınlamış, ayrıca İstanbul’daki

İtilaf Devletleri temsilcileri ve bütün tarafsız ülkelere

protestoda bulunarak aşağıdaki tedbirleri almıştır;

• İstanbul ile tüm ilişkiler kesilecektir.

• İstanbul’daki tutuklamalara karşılık Anadolu’daki İtilaf

subayları tutuklanacaktır.

• Bundan sonra İstanbul’a hiçbir ilden vergi gönderilmeyecek,

İstanbul Hükümeti’nin gelirleri Ankara’da toplanacaktır.

• İstanbul ve Adana’dan Anadolu’ya düşman askerlerinin

sevkiyatının engellenmesi için Geyve ve Ulukışla demiryolları

tahrip edilecektir.

• Padişah tutsak olduğu için bundan sonra Milli Mücadele

padişah adına da yürütülecektir.

• İstanbul’dan Anadolu’ya kaçabilen milletvekillerinin hakkı

saklıdır. Ankara’da yeni açılacak olan Meclise

katılabileceklerdir.

• Not-1: Bütün bu gelişmeler, saltanat ve hilafet yanlılarını da

ulusal mücadelecilerin yanına yöneltmiş ve Ankara’da

TBMM’nin açılmasına zemin hazırlamıştır.

• Not-2: Mustafa Kemal’in, İstanbul’da meclisin sağlıklı

kararlar alamayacağı görüşü haklılık kazanmış, gerçekçiliği ve

ileri görüşlülüğü kanıtlanmıştır.

• Not-3: Salih Paşa’nın istifası üzerine 5 Nisan 1920’de

Damat Ferit Paşa yeniden sadrazamlığa getirilmiş ve hükümeti

kurmuştur. 11 Nisan 1920’de de Padişah, Mebusan

Meclisi’ni süresiz olarak kapatmış ( 3. Kapatılış), böylece

Osmanlı Parlamento Tarihi de sona ermiştir.

• Seçimlerin ardından12 Ocak 1920’ de Meclisi Mebusan

İstanbul’da toplandı.

• Erzurum mebusu seçilen M. Kemal toplantılara katılamadı.

Kuvayı Milliyeci vekilleri Ankara’da toplayıp onlardan

mecliste müdafaaihukuk grubu kurularak, Erzurum ve Sivas

Kongresi kararlarının Osmanlı Meclisinden geçirilmesini,

kendisinin de meclis başkanı olarak seçilmesi talimatını verdi.

• Vekiller mecliste Felahvatan Grubunu oluşturtarak Misakı

Milli kararlarını aldılar (28 Ocak 1920)

• Misakımillî ile Türk yurdunun sınırları çizilmiş, işgallere

karşı çıkılmış, Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan kararlar

Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından da kabul edilmiş oldu.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 94 / 169

• Bu kararların alınması üzerine İtilaf Devletleri 16 Mart

1920’de İstanbul’u resmen işgal edip Meclisi Mebusan’ı

dağıttılar.

I. TBMM DÖNEMİ (23 Nisan 1920-23)

• Meclisi Mebusan’ın dağıtılması üzerine 19 Mart 1920’de

seçimlere gidildi.

• Toplanan milletvekilleri ile TBMM açıldı.

• 24 Nisan 1920’de M. Kemal’in önergesi kabul edildi. Buna

göre;

• Hükümet kurmak mecburidir.

• Geçici de olsa sadaret kaymakamı atamak doğru değildir.

• TBMM’nin üstünde güç yoktur.

• Yasama, yürütme ve yargı yetkileri TBMM’ye aittir.

• Hükümet, meclis içinden seçilen üyelerden oluşur.

• TBMM başkanı, hükümetin de başkanıdır.

• Padişah ve halifenin durumu TBMM’nin ileride çıkaracağı

bir kanunla belirlenecektir.

• 16 Mart 1920’de İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından

resmen işgal edilmesi ve Mebusan Meclisi’nin dağıtılması,

Saltanat tutsak duruma düştüğü için İstanbul Hükümeti’nin

görev ve sorumluluklarını yerine getirememesi gibi nedenler,

Mustafa Kemal’e düşüncelerini gerçekleştirme fırsatı vermiş

ve

• TBMM’nin açılmasına zemin hazırlamıştır.

• Mustafa Kemal 19 Mart 1920’de bir genelge yayınlayarak

İstanbul’un işgalini protesto etmiş; Ankara’da yeni bir

meclisin açılacağını, Anadolu’ya kaçabilen milletvekillerinin

haklarının saklı olduğunu (14 milletvekili) ve açılacak olan

Millet Meclisi’ne onların da katılabileceğini bildirmiştir.

• Not: Bu genelge ile İstanbul’daki milletvekillerine sahip

çıkılması, ulusal iradenin pekiştirilmeye çalışıldığını gösterir.

• İlk TBMM, Mart ayının son günlerinde yapılan seçimlerle

Anadolu’dan seçilen milletvekilleri ve İstanbul’dan Ankara’ya

kaçabilen milletvekillerinin katılımıyla 23 Nisan 1920’de en

yaşlı üye olması sebebiyle Sinop Milletvekili Şerif Bey’in

geçici başkanlığında açıldı (120 milletvekili ile).

• Mustafa Kemal Paşa, ilk Meclise Ankara Milletvekili olarak

katıldı ve 24 Nisan 1920’de Meclis Başkanlığı’na seçildi

(TBMM’nin ilk resmi başkanı).

• Mustafa Kemal’in 24 Nisan 1920’de Meclis’e yazılı olarak

sunduğu önerge onaylanarak aynen kabul edilmiştir.

• Bu önergeye göre;

• Mecliste toplanmış olan ulusal iradeyi doğrudan vatanın

geleceğine hâkim kılmak esastır. TBMM’nin üstünde hiçbir

güç ve makam yoktur.

• Osmanlı Hükümeti ve Saltanat yok sayılmıştır.

• Meclisin “ihtilalci” özelliğini gösterir.

• İleride Cumhuriyet yönetimine geçileceğini belirtmektedir

(ulusal egemenlik).

• Yasama (kanun yapma) ve Yürütme (Hükümet) yetkileri

TBMM’ye aittir (Güçler birliği).

• Bu sistemin kabul edilmesinin temel amacı; Meclisi, milletin

tek temsilcisi haline getirmek ve Milli Mücadele’de çabuk

karar alıp uygulayabilmektir.

• Yasama ve Yürütme yetkilerinin TBMM’de toplanması,

Cumhuriyet yönetimine geçileceğinin kesin bir göstergesidir.

• Bütün yetkilerin TBMM’nin elinde toplanması demokrasiye

terstir.

• Meclis, gerekli gördüğü hallerde İstiklal Mahkemeleri’ni

kurarak yargı gücünü de kullanmıştır.

• Hükümet kurmak zorunludur.

• Yeni Türk Devleti’ne işlerlik kazandırmak amaçlanmıştır.

• İstanbul Hükümeti’nin yerine başka bir hükümet kurulacağı

belirtilmiştir.

• Geçici kaydıyla bir hükümet başkanı tanımak veya padişah

vekili atamak doğru değildir.

• Meclisin, kararlarında bağımsız olması gerektiği ve sürekli

olacağı vurgulanmıştır.

• Hükümet işleri, Meclis içerisinden seçilecek bir heyet

tarafından yürütülecektir. Meclis Başkanı bu heyetin de

başkanıdır.

• Bu kararla Meclis Hükümeti Sistemi kabul edilmiştir.

• Bu karar aynı zamanda güçler birliğinin bir sonucudur.

• Meclis Hükümeti sisteminden Kabine sistemine geçiş,

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte olacaktır

• Not: Meclisin açılması ve hükümetin kurulması ile Temsil

Kurulu’nun görevi sona ermiştir.

• Padişah ve halifenin geleceği, işgalcilerin baskısı bittikten

sonra Meclis tarafından belirlenecektir.

• Bu ilke ile meclis, saltanat makamının üzerinde yer

almaktadır.

• Ulusal egemenlik anlayışına ters olmasına rağmen böyle bir

karar alınmasının nedeni; ortamın böyle bir değişikliğe hazır

olmaması ve halkın tepki gösterebileceği endişesidir.

• Not: İlk TBMM’nin yeni bir devlet düzenine geçilmesini

sağlayıcı yönleri bulunmasına rağmen, bu yönleri ön plana

çıkarılmamış, herkesin ortak tutkusu olan vatanın

kurtarılmasına öncelik verilmiştir.

I. TBMM’nin Genel Özellikleri

• 21 Anayasasını yapmıştır (kurucu meclis)

• Güçler birliği prensibini benimsemiştir (olağan üstü

yetkilere sahip meclis)

• Meclis hükümeti sistemini uygulamıştır.

• Amacı Misakı Milliyi gerçekleştirmektir.

• Hıyanetvataniye Kanununu çıkarmış İstiklal Mahkemelerini

kurmuştur.

• Saltanatlığı kaldırmıştır.

• İsviçre’de Lozan Barış Antlaşmasını imzalamıştır.

• Egemenlik kayıtsız şartsız halka verilmiştir.

• İstiklal Marşı’nı kabul etmiştir.

• TBMM’nin açılmasıyla “Milli Egemenlik” ilkesi tam

olarak ilk kez gerçekleştirilmiştir.

• Yeni bir devletin kurulmasını sağladığından “Kurucu

Meclis” sıfatını almıştır (Anayasa yapması bu duruma

örnektir.). Ancak ulusal birlik ve beraberliği zedelememek

için “ olağanüstü yetkilere sahip meclis” tanımlaması

yapılmıştır.

• Yeni bir yönetim anlayışını ve egemenliğin kaynağını

değiştirmeyi öngördüğü için “ihtilalci” bir karakter taşımıştır.

• Ulusal iradeyi vatanın geleceğine egemen kılmak istemesi,

azınlıklara yer vermemesi, Misak-ı Milli’yi ve İstiklal

Marşı’nı kabul etmesi “Ulusal bir meclis” olduğunu gösterir.

• Üyeleri seçimle belirlendiği için “Demokratik”, toplumun

her kesiminden temsilcilere yer vermesi nedeniyle de “ çok

sesli” bir meclistir.

• Güçler birliği ilkesini benimsediği için “olağanüstü

yetkilere sahip” bir meclistir.

• İstanbul’daki Mebusan Meclisi’nin devamı olmayıp

tamamen halk egemenliği ilkesiyle kurulmuştur (Aynı

zamanda Ayan Meclisi’nden de bu yönüyle ayrılır.).

• Kurtuluş Savaşı’nı yönettiği için “ savaş meclisi”dir.

• Yasalar önünde halkın eşitliği prensibini benimsediği için

“halkçı” bir meclistir.

• Partileşme yoktur, gruplaşma vardır; Halk Zümresi

(Bolşevikçiler), Islahat Grubu (Saltanatçılar), İstiklal Grubu

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 95 / 169

(M. Kemal taraftarları), Müdafaa-i Hukuk Grubu (Mustafa

Kemal tarafından kurulmuştur.)

• Tesanüd (Dayanışma) Grubu (Eski İttihatçılar), Yeşil Ordu

(Çerkez Ethem yanlıları) ilk mecliste yer alan gruplardır.

• Teokratik bir meclistir; din ve şeriat işlerini yürütme

görevini TBMM üstlenmiştir (1921 Anayasası’nın kabulü ile).

• Meclis Hükümeti Sistemi’ni benimsemiştir; Meclis Başkanı

Hükümetin de başkanıdır. Hükümet üyeleri (bakanlar) meclis

içerisinden tek tek oylanarak seçilir, istenmeyen hükümet

üyesi değiştirilebilir fakat hükümet düşmez. Bu sistemde

Başbakan ve Cumhurbaşkanı gibi makamlar yoktur. TBMM

bu makamların kendisidir.

• Düzenli orduyu kurmuştur (8 Kasım 1920).

• Anayasayı yapmıştır (Teşkilat-ı Esasiye – 1921).

• Ülkeyi işgalden kurtarmıştır.

• Saltanatı kaldırmıştır (1 Kasım 1922).

• Lozan’a heyet göndermiştir.

• Not-1: 25 Nisan 1920’de Mustafa Kemal’in başkanlığında 7

kişilik geçici bir icra heyeti “yürütme kurulu” oluşturulmuş, 3

Mayıs 1920’de “ İcra Vekilleri Heyeti” genişletilmiş ve Yeni

Türk

• Devleti’nin ilk hükümeti kurulmuştur.

• Not-2: I. TBMM, Milli Mücadele yıllarında iyice yıprandığı

için 1 Nisan 1923’te kendisini feshetmiş, yeni meclis 11

Ağustos 1923’te resmen göreve başlamıştır (1927’ye kadar).

Açıldığında Düşünülen İsimler:

-Kurultay

-Meclis-i Kebir

-Millet MEclisi

-Meclis-i Müessisan (kurucu meclis)

Genel Özellikleri:

Kurucu meclistir. (Yeni bir devlet, ordu ve anayasa kurması)

Demokratik bir meclistir. (üyelerini seçimle belirlemesi)

İhtilalci bir meclistir. (İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletlerine

baş kaldırması) Savaşçı bir meclistir. (Tüm savaşları bu

meclisin yapması)

Güçler Birliği ilkesi ile hareket etmesi (Yasama-Yürütme-

Yargı)

İnkılapçı bir meclis değildir. (tek yaptığı inkılap saltanatını

kaldırmasıdır) Olağanüstü bir meclistir.

Ulusçu bir meclistir. (üyelerinin Türk milletinden olması)

İçinde Yer Alan Gruplar:

Müdafaa-i Hukuk (Mustafa Kemal yanlılarıdır.) Tesanüt (Eski

İttihatçılardır.)

Yeşil Ordu (Çerkez Ethem yanlılarıdır, Yeni Dünya'dır,

Seyyere adında yayınlar çıkarmıştır.)

Halk zümresi (Bolşevik İhtilaline destek vermişlerdir.)

İttihatçılar Reform (ıslahat)

İstiklal (Mustafa Kemal'i desteklemişlerdir.)

24 Nisan Önergesi

TBMM'nin üzerinde hiçbir güç yoktur.

Padişah veya göndereceği bir kişi hükümet başkanı

olamayacaktır. Meclis sürekli olacaktır.

Padişah kurtarıldıktan sonra TBMM'nin çıkaracağı bir kanunla

yerini alacaktır. Hükümet kurmak zorunludur.

İlk Hükümet (İcra Vekilleri)

Başkanı: Mustafa Kemal

Maarif Bakanı (MEB): Dr. Rıza Nur

Sağlık (Sıhhiye) Bakanı: Adnan Adıvar

Milli Savunma Bakanı: Fevzi Çakmak

Adliye Bakanı: Celaleddin Arif Bey

İçişleri (Dahiliye) Bakanı: Cami Baykut Bey

İktisat Bakanı: Yuduf Kemal Tengirşenk

Maliye Bakanı: Hakkı Behiç Bey

Genelkurmay Bakanı (Başkanı): İsmet İnönü

I. TBMM’nin otoritesini güçlendirdiğinin kanıtları;

• Yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplaması

• İstanbul Hükümeti’nin yaptığı ve yapacağı her türlü işlemi

yok sayması

• Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nu kabul etmesi

• İstiklal Mahkemeleri’ni kurması

• Ayaklanmaları bastırması

• Vergi oranlarını arttırması

• Kurtuluş Savaşı’nı kazanması

• Not-3: Ceride-i Resmiye: İlk resmi gazetedir. 7 Şubat

1921’de ilk sayısı yayınlanmıştır. TBMM Hükümeti’nin

yaptığı atamalar, genelgeler ve yasaları yayınlamıştır. 10 Eylül

1923’te “Resmi Ceride” adını almış, Cumhuriyet’in ilanından

sonra “Türkiye Cumhuriyeti’nin Resmi Gazetesi’dir.”

kaydıyla çıkmıştır

I. TBMM’nin Çıkardığı Kanunlar

• Ağnam (hayvan vergilerinin 4 katına çıkarılmasına dair)

Kanunu (ilk kanun – 24 Nisan 1920)

• Hıyanet-i Vataniye Kanunu (29 Nisan 1920)

• İstiklal Mahkemeleri Kanunu (11 Eylül 1920)

• Firariler Hakkında Kanun (11 Eylül 1920)

• Düzenli Ordu Kanunu (8 Kasım 1920)

• Nisab-ı Müzakere Kanunu (Meclis içtüzüğü - 5 Eylül 1920)

• Men-i Müskirat Kanunu (Milli Mücadele’ye mali kaynak

sağlamak amacıyla içki ve tütün mamulleri yasaklanmıştır -

10 Eylül 1920)

• Men-i İsrafat Kanunu (Her türlü israf yasaklanmıştır - 25

Kasım 1920)

• Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (20 Ocak 1921)

• İstiklal Marşı Hakkında Kanun (12 Mart 1921)

• Başkomutanlık Kanunu (5 Ağustos 1921)

Ağnam vergisinin arttırılması hakkındaki kanun (ilk kanun)

Düzenli ordu yasası

Teşkilat-ı Esasiye kanunu

İstiklal Marşının kabulü hakkındaki kanun Firariler kanunu

İstiklal Mahkemelerinin kurulması hakkındaki kanun Baş

komutanlık kanunu

Hıyanet-i Vataniye Kanunu

Nisab-ı Müzakere Kanunu (Meclisin çalışma prensipleri

hakkında) Men-i İsrafat

Men-i Müskirat (içki içilmesinin yasaklandığı kanundur.)

(I. TBMM) BÜYÜK MİLLET MECLİSİ HÜKÛMETİNE

KARŞI AYAKLANMALAR

• Nedenleri:

• Saltanat ve hilafetin otoritesini devam ettirme düşüncesi

(Damat Ferit’in amacı)

• Ulusal bilinci yok ederek TBMM’yi halktan uzaklaştırmak

(İtilafların ve İstanbul Hükümeti’nin amacı)

• Vatanı bölerek yeni devletler kurma düşüncesi (Rum ve

Ermeni azınlıkların amacı)

• Büyük bir devletin himayesine girme isteği (Bazı manda

yanlılarının amacı)

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 96 / 169

• Boğazları daha uzun süre elde tutma planı (İngilizlerin

amacı)

• Bazı Kuva-i Milliye birliklerinin disiplinsiz hareketleri

Damat Ferit, Ulusal Hareketi engellemek için;

• 4 Mayıs 1920’de Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını

idama mahkûm ettirmiş, resmi rütbe ve nişanlarının alınması

emrini vermiştir.

• Düşmanla işbirliği yaparak, irticayı harekete geçirmiş,

TBMM’yi etkisiz ve yetkisiz duruma düşürmeye çalışmıştır.

• Halifenin ve Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi’nin

fetvasıyla ulusal hareketin lider kadrosunu din düşmanı ilan

etmiştir.

• İtilaf Devletleri’yle bir an önce bir barış antlaşması (Sevr)

yaparak işgalleri resmileştirmek istemiştir

İstanbul Hükümeti tarafından Doğrudan Çıkarılanlar;

Nedenleri: TBMM'yi yok etmek

Kuvayı Milliyecilerin boğazlara yaklaşması

İstanbul Şeyhülislamı Darrizade Abdullah Efendi'nin Milli

Mücadele karşısı fetvası Ahmet Anzavur (Kuvayı

muhammediye)

Kuvayı İnzibatiye (Hilafet ordusu)

İstanbul Hükümeti ile İtilaf Devletleri'nin ortaklaşa

çıkardıkları

Nedenleri: TBMM'i yok etmek

Halkın dini duygularının istismar edilmesi

Anadolu'daki bazı ailelerin bölgelerindeki otoriteyi kaybetmek

istememeleri. Bolu

Bozkır (Zeynel Abidin) Koçgiri (Erzincan) Düzce

Delibaş Mehmet (Konya) Yozgat (Çopanoğulları) Hendek

Şeyh Eşref (Bayburt) Zile (Tokat) Adapazarı

Postacı Nazım (Sivas) Ali Batı (Bayburt) Çapur Musa (Afyon)

Milli Aşireti (Urfa) Cemil Çeto (Batman)

Kuvayımilliye Yanlısı Olup Sonradan Ayaklananlar:

• Çerkez Ethem

• Demirci Mehmet Efe İsyanı vb.

Nedenleri: TBMM'yi yok etmek

Düzenli orduya katılmamak

Çerkez Ethem (I. İnönü Savaşı) sırasında isyan etmiştir.

Demirci Mehmet Efe

Azınlıkların Çıkardığı Ayaklanmalar:

Pontusçu Rumlar ve Ermeni ayaklanmaları (Bölgelerde Türk

nüfusunu azaltmak, Mondros’un 7. ve 24. Maddelerine zemin

hazırlamak istemişlerdir)

Nedenleri: TBMM'yi yok etmek

Anadolu içinde devlet kurmak

Rum İsyanı (en uzun süren isyandır)

Ermeni İsyanı (D. Anadolu’da devlet kurmayı amaçlamıştır)

Haçin İsyanı (Anadolu'da çıkan bir başka Ermeni isyanıdır)

(Bölgelerde Türk nüfusunu azaltmak, Mondros’un 7. ve 24.

Maddelerine zemin hazırlamak istemişlerdir)

I.TBMM'nin Ayaklanmalara Karşı Aldığı Önlemler:

Asker kaçaklarının önlenmesi amacıyla Firariler kanunu

çıkarıldı. İstiklal Mahkemeleri kuruldu.

Hıyanet-i Vataniye kanunu çıkarıldı.

İstanbul Hükümeti ile tüm haberleşmeler kesildi.

Mehmet Rıfat Börekçi Milli Mücadele'yi destekleyen fetva

yayınladı.

• Hıyanetivataniye Kanunu çıkarıldı.

• Damat Ferit vatan haini ilan edildi.

• İstanbul Hükümeti ile her türlü haberleşme kesildi.

• İstiklâl Mahkemeleri kuruldu.

• Düzenli orduya geçildi.

• Milli birliği zedeleyen yayınlara karşı Anadolu Ajansı

kuruldu.

• Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi; İstanbul Hükümeti’nin

fetvasına karşı fetva yayınlandı.

• Bu ayaklanmalar TBMM’yi oyalarken Yunanlılara zaman

kazandırdı. Ancak ayaklanmaları bastıran TBMM’nin otoritesi

arttı.

• 7 Haziran 1920 tarihinde Matbuat ve İstihbarat

Müdüriyetiumumiyesi (Genel Basın ve Haber Alma

Müdürlüğü) kurularak çalışmalarına başladı. 1921 yılında

Cerideyiresmiye (Resmî Gazete) adı verilen bir gazete yayın

hayatına girdi.

• Peyamısabah, İstanbul, Alemdar adlı gazetelerde Millî

Mücadele karşıtı yayınlar yer aldı.

• Vakit, Tasviri Efkâr, İkdam, İleri, Yenigün ve Tercüman

gibi basın yayın organları ise Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen

yayınlar yaptılar.

• 29 Nisan 1920’de “Hıyanet-i Vataniye Kanunu” (Vatana

İhanet Yasası) çıkarıldı.

• Buna göre;

• TBMM’ye sözle veya fiili olarak karşı çıkan herkes vatan

haini kabul edilecektir.

• İstanbul’dan gelen hiçbir evrak kabul edilmeyecek, edenler

vatan haini sayılacaktır (Sevr’i imzalayanlar ve kabul edenler

vatan haini ilan edilmiştir.).

• Vatan hainlerini yargılamak amacıyla, Meclis içersinden salt

çoğunluğun oyuyla 3 milletvekili seçilerek İstiklal

Mahkemeleri kuruldu (18 Eylül 1920).

• İstanbul Hükümeti’nin fetvasına karşılık olarak

• Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi ve 150 din adamının

imzasıyla karşı fetva hazırlandı.

• Ankara’da açılan radyo (Anadolu Ajansı) ve gazete

(Hâkimiyet-i Milliye) ile İstanbul Hükümeti’nin basın – yayın

yoluyla yaptığı aleyhte propagandalara karşılık verildi.

• Halkı bilinçlendirmek için “ İrşad (Öğüt) Heyetleri”

kurulmuştur.

• İleriki dönemde Kuva-i Milliye birlikleri kaldırılmış ve

yerlerine Düzenli Ordu kurulmuştur.

• Not-1: TBMM’nin Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nu çıkarıp

İstiklal Mahkemeleri’ni kurması, ayaklanmaları önlediği gibi

düzenli ordunun kurulmasını da hızlandırmıştır. Böylece

TBMM’nin Anadolu’daki gücü ve otoritesi artmıştır.

• Not-2: İstiklal Mahkemesi üyelerinin Meclis içerisinden

seçilmesi TBMM’nin yargı yetkisini de kullandığını gösterir.

• Not-3: İstiklal Mahkemeleri ileriki dönemde, Tekâlif-i

Milliye Emirleri’nin uygulanışı sırasında, Şeyh Sait İsyanı

sonucunda, Mustafa Kemal’e suikast girişimi nedeniyle ve

Menemen İsyanı sonucunda tekrar kurulacaktır. Ancak 1924

Anayasası’nda yapılan değişiklikle 1949’da kaldırılmıştır.

Ayaklanmaların Sonuçları

• Ayaklanmaları bastırmasındaki başarılarından dolayı,

TBMM’nin halk üzerindeki gücü ve otoritesi arttı.

• TBMM, elindeki insan ve malzeme gücünü ayaklanmaları

bastırmak için kullandığından, düzenli ordunun kurulması ve

Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşması gecikti.

• İtilaf Devletleri ve Yunanlılar, TBMM’nin ayaklanmalarla

uğraşmasından yararlanarak işgallerini genişlettiler (İngilizler

Bandırma yakınlarına kadar, Yunanlılar ise Doğu Trakya,

Bursa ve Uşak çizgisine kadar ilerlediler.).

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 97 / 169

• NOT: Bu ayaklanmaların İstanbul Hükümeti’nce

desteklenmesi “Ulusal Egemenlik”, İtilaflarca desteklenmesi

“Ulusal Bağımsızlık”ı engellemeye yöneliktir.

SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI (10 Ağustos 1920)

• İtalya'nın San Remo kendinde yapılan konferansta

antlaşmanın maddeleri belirlendi. Osmanlı devlet idarecileri

433 maddeden oluşan Serv Antlaşması'nı başlarda kabul

etmedi.

• Yunanlılar İngiltere'nin emriyle Serv'in kabul edilmesi için

"Milne hattını" geçerek Bursa ve Uşak'ı işgal etmiştir. Bu

gelişmeler üzerine Saltanat Şurası toplanarak antlaşmaya onay

vermiştir.

• TBMM’nin kabul etmediği, Meclisi Mebusan dağıtıldığı için

sadece Saltanat Şurasında onaylanan (Topçu Feriki -

Korgeneral- Rıza Paşa hariç) bu antlaşma ölü doğmuş bir

antlaşmadır.

• Not: Ancak bu antlaşma hukuken geçersizdir. Nedeni ise

antlaşmanın Osmanlı Mebusan Meclisinin onayından

geçmemesidir. Ayrıca Milli mücadele başarıya ulaştığı için

uygulanamamıştır.

• Osmanlı Devleti'nin imzaladığı son Sevr'dir. İleride Serv'in

yerine Lozan Barış Antlaşması imzalanacaktır.

• Uyarı: Serv Antlaşması'nın taslağı İtalya'da hazırlanırken

imzalanma Fransa'da gerçekleşmiştir.

• Mondros Ateşkes Ant. benzeri maddeler içerir.

• Doğu Anadolu’da iki devlet kurmayı amaçlar.

• Anadolu’da Türklere yaşama çok az bir yer bırakır.

• TBMM’nin kabul etmediği, Meclisi Mebusan dağıtıldığı için

sadece Saltanat Şurasında onaylanan (Topçu Feriki -

Korgeneral- Rıza Paşa hariç) bu antlaşma ölü doğmuş bir

antlaşmadır.

Sevr’in I. Dünya Savaşı’nı bitiren diğer barış

antlaşmalarına göre geç imzalanmasının nedenleri

şunlardır;

• Mondros Ateşkesi’nin bir barış antlaşması gibi geniş ve işgal

içeren maddeler taşıması,

• İtilaf Devletleri arasında Osmanlı topraklarının paylaşımıyla

ilgili anlaşmazlık yaşanması, (Rusya’nın savaştan

çekilmesiyle bu devlete vaat edilen toprakların ne olacağı

konusu),

• Paris Konferansı’nda İzmir’in Yunanlılara verilmesinden

dolayı İngiltere ve İtalya arasında çıkan anlaşmazlık ve

İtalya’nın konferansı terk etmesi,

• İtilaf Devletleri’nin ayaklanmalar yoluyla amaçlarına

ulaşabilecekleri düşüncesi, Anadolu’da Milli Mücadele’nin

başlaması (en önemlisi)

Sevr’e Doğru Hazırlıklar

• İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti ile yapılacak olan barış

antlaşmasının şartlarını belirlemek üzere İtalya’nın San Remo

kentinde bir konferans düzenlediler (18 – 26 Nisan 1920).

• Bu konferansa Osmanlı Hükümeti adına katılan

• Tevfik Paşa önerilen taslağı kabul etmeyince İtilaf

Devletleri Osmanlı Devleti’ni antlaşmayı imzalamaya

zorlamak için 23 Nisan 1920’de Yunan ordusunu Bursa –

Uşak çizgisi yönünde ve Trakya’ya kadar ilerlettiler. Yunan

ordusu kısa zamanda Batı Anadolu’yu da işgal etti. Hem

Kuvai Milliye, hem de Osmanlı askerleri yenildi.

• Bu gelişmeler üzerine daha fazla toprak kaybına uğramaktan

ve Yunan ordusunun İstanbul’a gelebileceğinden çekinen

Padişah Vahdettin ve Damat Ferit Hükümeti “Saltanat Şurası

(Komisyonu)”nı derhal toplayarak barış taslağının kabul

edilmesini kararlaştırdılar (22 Temmuz 1920).

• Antlaşma; Osmanlı Hükümeti adına Osmanlı delegeleri

Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Bağdatlı Hadi Paşa,

Şuray-ı Devlet (Danıştay) Başkanı Rıza Tevfik Bey ve Bern

Sefiri (Elçisi) Reşat Halis Beyler tarafından Paris’in Sevr

kasabasında imzalandı (10 Ağustos 1920).

Antlaşmanın Maddeleri:

• İzmir, çevresi ve Doğu Trakya Yunanlılara bırakılacak.

• Güneybatı Anadolu'da, konya Kulu'ya kadar İtalyanlara

bırakılacak. Anadolu'nun güneyi, Suriye ve Zonguldak

Fransa'ya bırakılacak.

• Musul (Irak) ve Filistin İngiltere'ye bırakılacak.

• Doğu Anadolu'da (Vilayetti Sitte) Ermenistan Devleti

kurulacak. Trabzon ve çevresinde Pontus Rum Devleti

kurulacak.

• İstanbul Osmanlı Devleti'nin başkenti kalmaya devam

edecek ancak azınlık hakları korunamazsa elinden alınacak.

Osmanlı Devleti kapitülasyon vermeye devam edecek.

• Osmanlı Devleti'nin ordusunun sayısı 30.700'ü geçmeyecek.

Ordusunda ağır silah ve savaş gemisi bulunduramayacak.

Osmanlı Devleti savaş tazminatı ödeyecek.

• Boğazlar bir komisyon tarafından yönetilecek. Komisyon'un

ayrı bir bayrağı ve bütçesi olacak. Komisyonda Türk üye

olmayacak.

Antlaşmanın Maddeleri

Sınırlar:

• Güneydoğu Anadolu, Çukurova, Lübnan ve Suriye

Fransa’ya bırakılacaktır.

• Doğu Trakya, Batı Anadolu ve Ege Adaları Yunanistan’a

bırakılacaktır.

• Arabistan ve Irak (Ortadoğu) İngiltere’ye bırakılacaktır.

• Güneybatı Anadolu (Antalya, Konya, İç Batı Anadolu,

Göller Bölgesi, Muğla), Rodos ve Oniki Ada İtalyanların

egemenliğine girecektir.

• Giresun, Ordu, Samsun, Tokat, Amasya, Sinop, Çorum,

Kayseri’nin doğusu, Çankırı, Ankara, Eskişehir, Bolu,

Zonguldak ve Bilecik Osmanlı Devleti’nin elinde kalacaktır.

• NOT: Bu maddelerle Osmanlı Devleti’nin bütün stratejik

noktaları İtilaf Devletleri arasında paylaşılmıştır.

Siyasi Hükümler:

• İstanbul, Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalacak, ancak

Osmanlı Devleti barış şartlarını ve azınlık haklarını

koruyamazsa İstanbul da Türklerin elinden alınacaktır.

• Boğazlar, aralarında Türk temsilci olmayan uluslararası bir

komisyon tarafından yönetilecek, tüm devletlerin gemilerine

açık olacak (savaş zamanı dâhil) ve bu komisyonun ayrı bir

bayrağı ve bütçesi olacak, geçişler paralı yapılacaktır.

• Azınlıklara geniş haklar verilecektir.

• Doğu Anadolu’dan başlayıp sınırları Karadeniz’e kadar

ulaşacak, ABD mandasında bir Ermenistan ve buna bağlı

özerk bir Kürdistan kurulacaktır.

• Not: Bu maddelerle Osmanlı Devleti’nin hukuki varlığı

devam ettirilmiş, ancak siyasi yönden varlığı sona ermiştir.

Askeri Hükümler:

• Osmanlı ülkesinde mecburi askerlik kalkacak ve askerlik

paralı olacaktır.

• Osmanlı ordusu 50.700 kişiye indirilecek ve ordu ağır

silahlardan arındırılacaktır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 98 / 169

• Ordudaki subayların % 70’i yabancı olacak, ordu sadece

sınırları korumak ve iç asayişi sağlamak (jandarma görevi)

için kullanılacaktır.

• Deniz gücü sınırlı olacak, donanma 13 küçük gemiden

oluşacaktır.

• Not: Bu maddelerle Osmanlı Devleti savunmasız hale

getirilmiştir.

Ekonomik Hükümler:

• Osmanlı maliyesinin kontrolü İtilaf Devletleri’nin

oluşturduğu Mali Komisyon’a bırakılacaktır. Bu komisyonun

izni olmadan iç ve dış borçlanma yapılmayacaktır.

• Kapitülasyonlar yeniden yürürlüğe girecek ve bu

kapitülasyonlardan bütün devletler yararlanacaktır.

• Osmanlı Devleti savaş tazminatı ödeyecektir.

• Osmanlı uyruğundaki herhangi bir kişi, İtilaf Devletleri’nin

vatandaşlığına geçebilecek, vatandaşlığa geçtiği tarihten

itibaren her türlü kapitülasyondan yararlanabilecek, askerlik

yapmayacak, Osmanlı’ya vergi vermeyecek, tekrar Osmanlı

vatandaşlığına geçemeyecektir.

• Not: Bu maddelerle İtilaf Devletleri, Osmanlı ekonomik

hayatında daha fazla etkinlik kazanmayı ve Türk ulusunu

yasal yollarla yok etmeyi amaçlamışlardır.

Antlaşmanın Önemi:

• Osmanlı Devleti’nin imzaladığı en son antlaşmadır.

• Osmanlı Devleti bu antlaşma ile fiilen sona ermiştir.

• Sevr ölü doğmuş ve hiçbir zaman uygulanamamış bir

antlaşmadır.

• Not: 1878’de imzalanan Ayestefanos Antlaşması ve

Sevr Antlaşması’nın ortak özelliği; imzalandıkları

halde yürürlüğe girmemiş olmalarıdır.

• Osmanlı Anayasası’na (Kanun-u Esasi) göre padişah veya

hükümetin imzaladığı bir antlaşma, Mebusan Meclisi’nde

onaylanırsa resmen yürürlüğe girerdi.

• 11 Nisan 1920’de Mebusan Meclisi dağıtıldığı için Sevr

Antlaşması Meclis’te onaylanamamıştır. Bu nedenle

antlaşmanın hukuki bir geçerliliği yoktur.

• Sevr Antlaşması’nın yürürlüğe konamamasının en önemli

nedeni; Milli Mücadele’nin başarıya ulaşmasıdır.

• Bu antlaşma, ülkenin parçalanmasına neden olduğu için

Misak-ı Milli’ye aykırıdır. Aynı zamanda padişah bu

antlaşmayı onaylamakla halkın iradesine yani çoğunluğun

görüşüne ters düşmüştür.

• Osmanlı yönetiminin teslimiyetçi bir tutum sergilemesi,

TBMM’ye katılımları arttırmış ve ulusal bilinci kamçılamıştır.

• Wilson İlkeleri’ne (12. maddeye) rağmen, Türk ulusunun

bağımsız yaşama hakları gasp edilmiştir. Bu nedenle Ulusal

Kurtuluş Savaşı, Türk ulusunun haklarını koruyabilmesi için

son ve tek çözüm haline gelmiştir.

Sevr Antlaşması’na Karşı Tepkiler ve Sonraki Gelişmeler:

• Antlaşmanın imzalanması İstanbul ve Anadolu’da tepkiyle

karşılanınca Damat Ferit Hükümeti istifa etmiştir.

• TBMM, antlaşmayı kabul etmediğini açıklarken; bu belgeyi

imzalayanları ve Saltanat Şurası’nda onaylayanları, ayrıca

uygulatmaya çalışanları vatan haini ilan etmiş ve Hıyanet-i

Vataniye Yasası’na göre yargılanmalarını kararlaştırmıştır.

• Sevr Antlaşması’ndan sonra Ermenistan ve Kürdistan

devletlerini kurma çalışmaları da hızlanmıştır.

BİLECİK GÖRÜŞMESİ (5 ARALIK 1920)

• TBMM adına Mustafa Kemal ile İstanbul yönetimi adına

Tevfik Paşa Hükümeti’nden Ahmet İzzet Paşa ve Salih Paşa

arasında yapılmıştır.

• Görüşmelerden herhangi bir sonuç çıkmamış; İstanbul’dan

gelenler zoraki Ankara’ya götürülmüşlerdir.

• Bundan amaç; İstanbul yönetiminin Ulusal Harekete

katıldığı izlenimini vermektir.

• Ankara’ya gelenlerin Mart 1921’de İstanbul’a dönmelerine

izin verilmişse de Münir Bey (Ertegün) kendi isteği ile

Ankara’da kalmıştır.

• Bu görüşmeler, TBMM’nin yasal (siyasi) varlığını tanıtması

ve gücünü kanıtlaması açısından önemlidir.

KUVA-İ MİLLİYE HAREKETİ VE BATI CEPHESİ’NİN

KURULMASI

• İtilaf Devletleri’nin Mondros Ateşkes Antlaşması (7. madde)

doğrultusunda Anadolu’da başlattıkları işgallere karşı Türk

halkının kurduğu silahlı direniş örgütlerine “Kuva-i Milliye”

denir.

• Kurulma nedenleri;

• Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkması,

• Mondros Ateşkes Antlaşması’yla Osmanlı ordusunun büyük

bir bölümünün terhis edilmesi,

• Osmanlı yönetiminin işgallere kayıtsız kalması ve işgalci

güçlerle işbirliği yapması, halkın can ve mal güvenliğini

koruyamaması,

• İtilaf Devletleri’nin Mondros’un hükümlerini tek taraflı

olarak uygulamaları ve Anadolu’yu yer yer işgal etmeleridir.

• Düşmana karşı ilk direnme hareketi; Kara Hasan Paşa

önderliğinde Güney Cephesi’nde Dört Yol adı verilen yerde

Fransızlara karşı verilmiştir (19 Aralık 1918).

• Not: Güney Cephesi’ndeki Kuva-i Milliye birliklerinin

çalışmaları sonucu Urfa, Antep ve Maraş düşman işgalinden

kurtarılmıştır.

• İkinci direnme hareketi İzmir’in işgalinden sonra Batı

Anadolu’da Yunanlılara karşı olmuştur (15 Mayıs 1919).

• Not: İlk Kuva-i Milliye teşkilatı, İzmir’in işgalinden sonra

Batı Anadolu’da Yunanistan’a karşı olmuştur.

• Yunan işgali karşısında örgütlenmeye karar veren Ege Halkı

Balıkesir (26 – 30 Temmuz 1919) ve Alaşehir (16 – 25

Ağustos 1919) kongrelerini düzenlemiştir.

• Bölgedeki bütün direniş güçlerinin ortak bir cephe

oluşturmasına ve Batı Anadolu’daki Kuva-i Milliye

birliklerinin insan ve malzeme yönünden desteklenmelerine

karar verilen bu kongrelerin ardından Soma, Akhisar, Nazilli,

Salihli kasabalarının batısından geçen ve Ayvalık kıyılarını da

içine alan bir hat üzerinde

• Batı Cephesi kurulmuştur. Bu cephenin merkezi Balıkesir

olmuştur.

• Not: Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Sivas Kongresi’nde Batı

Anadolu’daki Kuva-i Milliye birliklerinin genel

komutanlığına tayin edilmiştir.

Kuva-i Milliye’nin Olumlu Yönleri

• Düzenli ordu kuruluncaya kadar düşmanı yıpratarak

ilerleyişlerini yavaşlatmışlar ve TBMM’ye ve düzenli ordunun

kurulup teşkilatlanmasına zaman kazandırmışlardır.

• Azınlıkların zararlı faaliyetlerine karşı Türk köy ve

kasabalarını korumuşlardır.

• TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmaların bastırılmasında etkili

olmuşlardır.

• Ulusal bilincin doğmasına ve yaygınlaşmasına yardımcı

olmuşlardır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 99 / 169

• Düzenli ordunun çekirdeğini oluşturmuşlardır.

Kuva-i Milliye’nin Olumsuz Yönleri

• Askeri disiplinden yoksun olmaları

• Bazı Kuva-i Milliye şeflerinin, TBMM’nin otoritesine

girmeyi kabul etmeyerek ayaklanmaları (Demirci Mehmet

Efe, Çerkez Ethem gibi)

• Bölgesel hareket etmeleri, işbirliği ve uyum içinde

çalışmamaları

• İhtiyaçlarını karşılayabilmek için, zaman zaman halktan

zorla para ve yardım toplamaları

• Suçlu gördükleri kişileri kendi kurallarına göre

cezalandırmalarıdır.

• Yukarıda sayılan nedenler dâhil Kuva-i Milliye birliklerinin

düşman işgalini engelleyememesi, düzenli bir orduya ihtiyaç

duyulmasından dolayı 8 Kasım 1920’de bütün askeri birlikler

düzenli ordu haline getirilmiş ve Genelkurmay Başkanlığı’na

bağlanmıştır.

• Not: Düzenli ordunun kurulmasında 24 Ekim 1920’de Gediz

Muharebeleri’nde Yunanlılara karşı Kuva-i Milliye’nin

başarısız olması ve bunun sonucunda Bursa ile Uşak’ın

elimizden çıkması da etkili olmuştur (TBMM’de ilk defa

tartışmalar oldu.).

DÜZENLİ ORDUNUN KURULMASI

• Kurulma nedenleri;

• Askeri disiplinden yoksun olan Kuva-i Milliye birliklerinin

işgalleri önleyememesi

• Kuva-i Milliye birliklerinin halktan zorla asker ve para

toplamaları, buna karşı gelenleri kendi yöntemleriyle

cezalandırmaları

• Kişisel çıkar peşinde koşan Kuva-i Milliye şeflerini

engelleme düşüncesi

• Ulusal hareketi yasal bir çerçeve içine alarak, halkın

TBMM’ye olan güvenini arttırma düşüncesi

• Düzenli ordularla yapılan işgallerin, ancak düzenli birlikler

tarafından önlenebileceğinin anlaşılması

• Sivas Kongresi sonrasında Batı Cephesi Kuva-i Milliye

Komutanlığı’na atanan Ali Fuat Paşa Yunanlılarla yaptığı 24

Ekim 1920 Gediz Muharebesi’nde başarılı olamadı ve

TBMM’de ilk defa tartışmalar yaşandı. Bunun üzerine Albay

İsmet Paşa, Batı Cephesi Komutanı olarak atandı ve kuva-i

milliye birliklerini dağıtarak yerine düzenli ordu birlikleri

oluşturdu (8 Kasım 1920).

• NOT: Gediz Muharebesi’nden sonra 9 Kasım 1920’de Batı

Cephesi batı ve güney olmak üzere yeniden

teşkilatlandırılarak Genelkurmay Başkanlığı’na bağlanmıştır.

Batı Cephesi Komutanlığı’na Albay İsmet Bey, Güney

Cephesi Komutanlığına Albay Refet Bey getirilmiştir.

• TBMM, düzenli orduyu kurmak ve ihtiyaçlarını karşılamak

üzere de şunları yapmıştır;

• Asker kaçaklarını cezalandırmak için “Firariler Kanunu”nu

çıkardı ve İstiklal Mahkemeleri’ni devreye soktu.

• Askeri eğitim ve subay yetiştirmek için “Ankara Subay

Mektebi” açıldı.

• Ankara’da merkez ordusu diğer bölgelerde ise seyyar

jandarma birlikleri kuruldu.

• Yeni vergiler uygulamaya koyuldu, Anadolu’daki

tüm gelirlere el koyuldu.

• Avrupa’daki bazı insani kuruluşların gönderdiği

parasal yardımlar kabul edildi.

• Hint ve Afgan Müslümanlarından gelen parasal yardımlar

kabul edildi.

• İtilaf Devletleri depolarından silah ve cephane kaçırılarak

Anadolu’ya ulaştırıldı.

• Sovyet Rusya’dan askeri ve ekonomik yardım sağlandı.

• İtalya ve Fransa’dan, Anadolu’dan çekilirken, askeri

malzeme alımı yapıldı.

KURTULUŞ SAVAŞI MUHABERELER DÖNEMİ

Kuvayı Milliye'nin Kaldırılma Nedenleri: Düzensiz ve

disiplinsiz olması İhtiyaçlarını halktan karşılaması

Halkı kendi usullerince yargılaması Yunanlıları yurttan atacak

gücünün olmaması Gediz Taarruzunda başarısız olması

Not: Kuvayı Milliye'nin ilk ve son başarısı Aydın ilini kısa bir

süreliğine de olsa Yunanlılardan geri almasıdır.

Düzenli Orduya Geçiş Aşamaları: Subay yetiştirme

merkezleri açıldı. Seferberlik ilan edildi.

Batı cephesi ikiye ayrıldı.

CEPHELER

Doğu Cephesi:

İlk açılan cephedir.

Ermeniler ve Gürciler ile savaşıldı.

Bu cephede 15. Kolordu savaşmıştır. (Bu ordu Osmanlı

Devleti'nden kaldırılmıştır.)

Not: Bu cephe Kazım Karabekir'in başarılarından dolayı

kendisine "şark Fatihi" denilmiştir. Bu cephede Gümrü,

Batum, Moskova ve Kars (SSCB) antlaşmaları imzalanmıştır.

• General Harbord Raporu Ermeni iddialarının asılsız

olduğunu ispatlayan önemli bir belgedir.

• 15. Kolordu komutanı Kazım Karabekir Paşa Ermenileri

yenilgiye uğrattı.

• Gümrü Antlaşması (3 Aralık 1920) ile bu cephe kapandı.

• Ermenistan TBMM’yi ve Misakı Milliyi kabul eden ilk

devlet oldu.

• Bu olaylar TBMM’nin ilk askeri ve siyasi başarılarıdır.

Gümrü Antlaşması (3 Aralık 1920):

Çıldır Gölü ve Aras Nehri sınır kabul edilecek.

Ermeniler Serv'deki isteklerinden vazgeçecek ve Misakı

Milli'yi tanıyacak.

1915 Techir Kanunu ile göç ettirilen Ermeniler'den suça

karışmamış olanlar Anadolu'ya geri gelebilecek.

Önemi: TBMM'nin uluslararası alanda imzaladığı ilk

antlaşmadır. İlk defa bir antlaşma metninde "Türkiye" ifadesi

kullanılmıştır.

Not: Türkiye'yi resmi anlamda ilk tanıyan devlet

Ermenistan'dır.

Güney Cephesi

Düzenli ordu yoktur. Sadece Kuvayı Milliye savaşmıştır.

Bu cephede birliği sağlamak amacıyla "pozantı Kongresi"

düzenlenmiştir. Fransız ve Ermenilere karşı savaşılmıştır. Bu

cephede;

Adana: Turfan Bey (Yüzbaşı Osman) Maraş: Sütçü İmam ve

Rıdvan Hoca Antep: Kamil Ocak, Şahin Bey ve Karayılan

Urfa: Ali Sarip Bey ve Milli Aşireti bulundukları bölgelerde

kahramanlaşmışlardır.

• Fransızlarla ve onlarla birlikte hareket eden Ermenilerle

savaşıldı.

• Mücadele Kuvayı Milliye birliklerince yürütüldü.

• Urfa ve Maraş’ta Fransızlar yenilgiye uğratılırken; Antep ve

Adana uzun bir direnişten sonra işgale uğradı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 100 / 169

• 8 Şubat 1921’de Antep’e ‘‘Gazi’’, 1973’te Maraş’a

‘‘Kahraman’’, 1984’te Urfa’ya da ‘‘Şanlı’’ unvanlarını

vermiştir

• Sakarya Zaferinden sonra yapılan Ankara Antlaşması (20

Ekim 1921) ile Fransızlar bu bölgelerden çekilmiş ce cephe

kapanmıştır.

Millî Mücadelede Türk Kadını:

Kara Fatma Kılavuz Hatice Tayyar Rahime Nakiye Hanım

Binbaşı Ayşe Gürdesli Makbule

Onbaşı Halide (Halide Edip Adıvar)

Bu cephede Sakarya Meydan Muhaberesi'nden sonra

imzalanan Ankara Antlaşması ile kapanmıştır. (1921/Fransa)

BATI CEPHESİ

• Bu cephede Yunanlılarla savaştık. Yunanlıların amaçları:

• Ankara’ya kadar ilerleyip TBMM’yi ve milli direnişi

ortadan kaldırmak

• Batı Anadolu’yu Yunanistan’a katmaktır.

Düzenli Ordunun Kurulması

• Kuvayı Milliye birlikleri düşmanı durdurmada yetersiz

kalması, bazı Kuvayı Milliye reislerinin bulundukları bölgenin

hâkimi gibi davranması; Ali Fuat Paşa, Gediz ve çevresinde

bulunan Yunan ordusuna düzenlediği hücumun başarısız

olması üzerine düzenli orduya geçiş kararı alındı.

• Batı Cephesi komutanlığına İsmet İnönü, güney kısmına ise

Refet Bele getirildi.

I.İNÖNÜ SAVAŞI (6-10 Ocak 1921)

I.İnönü Savaşı'nın Nedenleri:

Yunanlıların İngilizlerin verdiği desteği kaybetmek

istememesi Yunanlıların Çerkez Ethem isyanından

faydalanmak istemesi

Yunanlıların Eskişehir ve Ankara'yı alarak Milli Mücadele'yi

sonlandırmak istemesi

Not: Savaşın kazanılmasında İsmet İnönü ve İzzettin Paşa'nın

katkıları çok fazladır. Ayrıca bu savaş Metristepe mevkiinde

olmuştur.

Not: Yunanlılar I. İnönü’ye "Taarruzu Keşif" demişlerdir.

Savaşın Sonuçları:

Düzenli ordunun ilk zaferidir. TBMM'ye olan güven artmıştır.

Teşkilatı Esasiye (20 Ocak 1921) ilan edilmiştir.

İsmet İnöü'nün rütbesi Generalliğe yükseltilmiştir.

İtilaf devletleri Serv'de bir takım değişiklikler yaparak Türk

tarafına sunmak için Londra Konferansı'ı toplamışlardır.

Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması imzalanmıştır. (16

Mart 1921)

Afganistan ile Dostluk Antlaşması imzalanmıştır. (1 Mart

1921)

Not: Türkiye'yi tanıyan ilk İslam ülkesi Afganistan'dır.

Afgan kralı Amanullah Han Türkiye'yi ziyaret eden ilk resmi

devlet adamıdır. İstiklal Marşı kabul edilmiştir. (ilk defa 1982

Anayasası'nda yer almıştır.)

İlk defa İstiklal Marşıı Açıksöz Gazetesinde yayınlanmıştır.

İlk bestecisi Ali Rıfat Çağatay'dır.

Yarışmayı Maarif Vekaleti düzenlenmiştir. Kazım

Karabekir'de bu yarışmaya katılmıştır. Hamdullah Suphi

Tanrıöver tarafından mecliste okunmuştur.

• Çerkez Ethem isyanını fırsat bilen Yunanlılar Eskişehir’i ve

bölgedeki demiryollarını ele geçirmek için harekete geçtiler.

• Yapılan savaşı Yunanlılar kaybettiler.

• Bu zafer TBMM’nin Batı Cephesindeki ilk askeri başarısı

olmakla birlikte itibarını da artırdı. İsmet Bey generalliğe

yükseltildi. İtilaf Devletleri Londra Konferansını düzenlediler.

Teşkilatı Esasiye Kanunu (1921 Anayasası-20 Ocak 1921)

• TBMM’nin yaptığı ilk anayasadır

• 24 maddeden oluşur ve dar kapsamlıdır

• Güçler birliği ve meclis hükümeti sistemini benimsemiştir

• Egemenlik kayıtsız şartsız millete verilmiştir.

• Şeri işlerin yürütülmesi TBMM’ye bırakıldığı için laik bir

anayasa değildir.

• Cumhuriyetin ilanı ile ilgili değişiklikler bu anayasada

yapılmıştır.

LONDRA KONFERANSI (21 Şubat-12 Mart 1921)

Toplanma Nedenleri:

Serv Antlaşması'nı Türk tarafına kabul ettirmek amacıyla

toplandı.

Konferansta TBMM adına Bekir Sami Bey ve Osmanlı

Devleti adına ise Tevfik Paşa katılmıştır. TBMM: Bekir Sami

Bey

Osmanlı: Tevfik Paşa

Not: TBMM konferansta İtalya'nın davetlisi olarak katılmıştır.

Önemli: Bu konferansla TBMM İtilaf devletleri tarafından

resmen tanınmıştır.

TBMM'nin Konferansa Katılma Nedenleri:

Misak-ı Milli'yi tüm dünyaya duyurmak. Resmi olarak

tanınmak.

"Türkler barıştan kaçıyor." propagandasının önüne geçmek.

İstiklal Yolu

• İstanbul’daki depolardan deniz yoluyla getirilip iç kesimlere

ulaştırıldığı Kastamonu’nun İnebolu limanından Ankara’ya

doğru uzanan yola verilen isimdir.

Türk-Afgan Dostluk Antlaşması (1 Mart 1921)

• İngiltere’ye karşı destek arayış için Moskova’ya gelen

Afgan heyeti ile Türk heyeti arasında 1 Mart 1921 tarihinde

Türk-Afgan Dostluk Antlaşması imzalandı.

• Antlaşma gereği taraflardan biri saldırıya uğradığı takdirde,

saldırıya uğrayan devlete yardım edecekti. Diğer yandan

TBMM Hükûmeti, Afganistan ordusunu eğitmek için subay

ve öğrenci göndermeyi kabul etti.

• Afganistan TBMM’yi tanıyan ilk İslam devleti olmuştur.

İstiklâl Marşı’nın Kabulü (12 Mart 1921)

• Milli Eğitim Bakanlığının düzenlediği yarışmaya bakan

Hamdullah Suphi (Tanrıöver) Bey’in davetiyle katılan M.

Akif Ersoy’un eseri Milli Marş olarak kabul edildi.

• Mehmet Âkif, şiirini Türk ordusuna armağan etmiştir.

• Bestesini Zeki Üngör yapmıştır (1930)

MOSKOVA ANTLAŞMASI (16 Mart 1921)

TBMM ile Sovyet Rusya arasında imzalanmıştır.

Antlaşmanın Maddeleri:

Çarlık Rusya ile Osmanlı Devleti arasındaki tüm antlaşmalar

geçersiz sayılacak. Kapitülasyonlar kaldırılacak.

İki taraftan birinin tanımadığı bir antlaşmayı diğeri de

tanımayacak. Batum, Gürcistan'a bırakılacak.

Önemli:

Batum'un Gürcistan'a bırakılması ile Misak-ı Milli'den ilk defa

taviz verildi.

Bu antlaşmayla TBMM ilk defa büyük bir Avrupa; Devleti

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 101 / 169

tarafından resmen tanınmıştır.

• Batum’dan taviz vermemize karşılık Kurtuluş Savaşı için

Rusya’nın desteğini aldığımız bir antlaşmadır

• İki taraf için Osmanlı ve Çarlık Rusya’sı yok sayılmıştır.

• Bu antlaşmayla Rusya TBMM’yi ve Misakı Milliyi tanıyan

ilk Avrupa devleti olmuştur.

II. İNÖNÜ SAVAŞI (23 Mart- 1 Nisan 1921)

Nedenleri:

Yunanlıların İngiliz desteğini kaybetmek istememesi. Londra

Konferansı'nın başarısız olması.

Yunanlıların I. İnönü Savaşının öcünü almak istemesi.

Yunanlıların Eskişehir ve Ankara'yı alarak TBMM'ye son

vermek istemesi.

Savaş sonunda Mustafa Kemal, İsmet İnönü'ye gönderdiği

telgrafta: "Siz orada sadece düşmanı değil bu devletin maküs

tarihini de yendiniz. Ayrıca İnkılap Tarihi'nin bir sayfası II.

İnönü Zaferi ile yazılmıştır." demiştir.

• İngiltere’den destek alan Yunanlılar, Birinci İnönü

Savaşı’nın intikamını almak ve Ankara’yı ele geçirerek

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmetini dağıtmak için

harekete geçtiler

• Ancak ağır bir yenilgi aldılar

• M. Kemal İsmet Paşa’ya çektiği telgrafta bu zaferin önemini

şöyle belirtmiştir: “Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin

tersine dönmüş talihini de yendiniz.”

• İtalyanlar işgal ettikleri bölgelerden çekilme kararı aldılar.

Savaşın Sonuçları:

Fransa TBMM'ye ateşkes teklif etti.

İngiltere Malta'da bulunan 40 Türk'ü serbest bıraktı. Fransa

Zonguldak'tan çekildi.

İtalya Anadolu'dan çekilme kararı aldı.

ESKİŞEHİR-KÜTAHYA MUHAREBELERİ (10-24

Temmuz 1921)

Nedenleri:

Yunanlıların İngilizlerin desteğini kaybetmek istememeleri.

Yunanlıların I. ve II. İnönü Savaşı'nın öcünü almak.

Eskişehir ve Ankara'yı alarak TBMM'ye son vermek.

• Türk ordusunun taarruz gücü olmamasından yararlanmak

isteyen Yunanlılar saldırıya geçti.

• Başarısızlığa uğrayan Türk ordusu Sakarya Irmağının

doğusuna çekilme kararı aldı.

• Bu olaydan sonra M. Kemal’in isteği üzerine TBMM

tarafından kendisine üç ay süreyle başkomutanlık yetkisi

verildi (5 Ağustos 1921)

• Savaşa rağmen Eğitim Kongresi (16-21 Temmuz 1921)

düzenlendi.

• Ordunun gereksinimlerini sağlamak için 7-8 Ağustos 1921

tarihinde Tekâlifimilliye Emirleri (Millî Yükümlülükler

Buyrukları) adı verilen bir dizi emirler yayımladı. Bu

emirlerin faydası Büyük Taarruz’ da görülecektir)

Savaşın Sonuçları:

Eskişehir, Kütahya ve Afyon kaybedildi. Ordu, Sakarya

Irmağı'nın doğusuna çekildi.

• Başarısızlığa uğrayan Türk ordusu Sakarya Irmağının

doğusuna çekilme kararı aldı.

• Bu olaydan sonra M. Kemal’in isteği üzerine TBMM

tarafından kendisine üç ay süreyle başkomutanlık yetkisi

verildi (5 Ağustos 1921)

• Savaşa rağmen Eğitim Kongresi (16-21 Temmuz 1921)

düzenlendi.

Ordunun gereksinimlerini sağlamak için 7-8 Ağustos

Meclisin Ankara'dan Kayseri'ye taşınması gündeme geldi. Üç

aylığına Başkomutanlık Kanunu çıkarıldı.

Başkomutan Mustafa Kemal ordunun ihtiyaçlarının

giderilmesi amacıyla "Tekalif-i Milliye" emirlerini çıkardı.

Fransa ateşkes teklifini geri çekti.

İtalya Anadolu'yu boşaltma kararından vazgeçti.

Not: Tekalif-i Milliye emirlerinden gelen yardımların bir

kısmı Sakarya'da diğer kısmı ise Büyük Taarruz Savaşı'nda

kullanılacaktır.

SAKARYA MEYDAN MUHABERESİ ( (23 Ağustos-13

Eylül 1921) (SUBAYLAR SAVAŞI - MELHAME-İ

KÜBRA - BÜYÜK KIYIM)

Nedenleri: Yunanlıların Ankara'yı alarak Milli Mücadele'yi

sona erdirmek.

Savaşın Sonuçları:

Mustafa Kemal'e gazilik unvanı ve Mareşallik rütbesi verildi.

İngiltere ile Esir Mübadelesi Antlaşması imzalandı.

İngiltere TBMM'ye Yunanistan'a ateşkes teklifinde bulundu.

Ukrayna ile Dostluk Antlaşması imzalandı.

Fransa ile Ankara Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre;

-Hatay Fransız mandasındaki Suriye'ye bırakıldı. Böylece

Misak-ı Milli'den ikinci kez taviz verildi.

-Süleyman Şah'ın mezarının bulunduğu Caber Kalesi Türk

mülkü sayılacak. İtalya Anadolu'dan tamamen çekildi.

Not: Anadolu'dan ilk çekilen İtilaf Devleti İtalya'dır.

Sovyet Rusya'ya bağlı Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan

ile Doğu sınırımızı kesinleştiren Kars Antlaşması imzalandı.

• “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.” Anlayışıyla

hareket eden Türk ordusu Yunanlıları ağır bir yenilgiye

uğrattı. Sonuçları:

• II. Viyana bozgunundan beri devam eden Batı

karşısındaki Türk gerileyişi sona erdi.

• Yunanlılar savunmaya çekildiler.

• M. Kemal’e mareşallik ve gazilik unvanları verildi.

• Fransızlarla Ankara Antlaşmasını yapıldı (20 Ekim 1921).

• Kafkas cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması yapıldı (13

Ekim 1921).

• 2 Ocak 1922’de Ukrayna ile dostluk antlaşması

imzalandı.

• İtilaf Devletleri Sevr’in yumuşatılmış hali olan bir

antlaşma teklif ettiler (26 Mart 1922) ancak TBMM tarafından

reddedildi.

Kars Antlaşması(13 Ekim 1921)

• Rusya’ya bağlı Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan ile

yapıydı.

• Doğu sınırımız şimdiki halini aldı.

Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921)

• Sakarya Zaferinden sonra Fransa ile yapıldı.

• İskenderun ve Hatay’ın yönetimi Türklerin hakları

korunmak ve özel bir yönetimi olmak kaydıyla Fransız

mandasındaki Suriye’ye bırakıldı.

• Süleyman Şah’ın türbesinin bulunduğu Caber Kalesi Türk

toprağı sayıldı.

• Hatay dışında Suriye sınırımız belirlenmiş oldu.

• Güney Cephesi kapandı.

• Fransa TBMM’yi ve Misakı Milliyi tanıyan ilk İtilaf Devleti

oldu.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 102 / 169

BÜYÜK TAARRUZ (BAŞKOMUTANLIK MEYDAN

MUHABERESİ) (RUM SINDIĞI SAVAŞI -

DUMLUPINAR MEYDAN MUHABERESİ (26 Ağustos-9

Eylül 1922)

• Büyük Taarruz (26 Ağustos 1922)

• Başkomutanlık Meydan Savaşı (30 Ağustos 1922)

Savaş Öncesi Yapılan Hazırlıklar

Savaş yapılmaması için dış işleri bakanı Yusuf Kemal

Tengirşenk temaslarda bulunması için Avupa'ya gönderildi.

Ordu karargah merkezi Polatlı'dan, Akşehir'e taşındı.

Tekalif-i Milliye emirlerinden gelen yardımlar ile İtalya ve

Fransa'nın bıraktığı silahlar cepheye taşındı. Ankara'da altı

aylığına subay okulları açıldı.

Orduya taarruz eğitimi verildi. Başkomutanlık yetkisi süresiz

uzatıldı.

• Tekalifi Milliye Emirleri ile eksikleri tamamlanan Türk

ordusu taarruz gücüne ulaşınca Yunanlılara son darbeyi

vurmak için harekete geçti (26 Ağustos 1922).

• Yunan ordusu Dumlupınar’da dağıtıldı (30 Ağustos 1922).

• M. Kemal “Ordular ilk hedefinin Akdeniz’dir ileri” emrini

verdi.

• Türk Ordusu 9 Eylül’de İzmir’e girdi.

• 18 Eylül’de işgalciler yurttan tamamen atıldı.

Büyük Taarruz Sonuçları:

Batı Anadolu Yunanlılardan temizlendi.

Türk-Yunan savaşı sona erdi, diplomatik dönem başladı.

Anadolu Yunanlılar tarafından tahrip edildi.

Uşak'ta bulunan General Trikopis, Fevzi Çakmak tarafından

esir alındı. Fevzi Çakmak'a Öareşallik rütbesi verildi.

Not: Mustafa Kemal bu savaş sırasında "Ordular ilk hedefiniz

Akdeniz'dir ileri" emrini vermiştir.

MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI (3-11 Ekim 1922)

• TBMM ile İngiltere, Fransa ve İtalya arasında yapıldı.

• Türklerle Yunanlılar arasında savaşın sona ermesi

• Meriç Nehrine kadar Doğu Trakya’nın Türklere bırakılması

(savaş yapmadan kurtarılıyor)

• İstanbul ve Boğazların TBMM’ye bırakılması (Osmanlı

Devleti sona ermiştir)

• İtilaf Devletlerinin İstanbul’u barış antlaşmasının

imzalanmasından sonra boşaltması karara bağlandı.

• Milli Mücadelenin sıcak savaş dönemi sona ermiş

diplomatik mücadele dönemi başlamıştır.

• Bu antlaşmada bizi İsmet Paşa temsil etmiştir.

Maddeleri:

Bu antlaşmada Türkiye'yi İsmet İnönü temsil etmiştir. İsmet

İnönü'nün buradaki başarısı ilerde Lozan Barış Konferansına

da gönderilmesi sağlanmıştır.

Türk-Yunan savaşı sona erecek. Yunanlılar Doğu Trakya'dan

çekilecek.

Not: Refet Bele sıfatıyla Trakya Yüksek Komiseri Doğu

Trakya'yı Yunanlılardan geri almıştır. Boğazlar ve İstanbul

TBMM'ye bırakılacak. (Ancak barış antlaşmasına kadar)

Savaşsız kurtarıldı.

Not:

Osmanlı Devleti;

-Mondros ve Serv Antlaşmaları ile fiilen,

-Mudanya Ateşkes Antlaşması ile hukuken,

-Saltanatın kaldırılması ile de resmen sona ermiştir.

• TBMM ile İngiltere, Fransa ve İtalya arasında yapıldı.

• Türklerle Yunanlılar arasında savaşın sona ermesi

• Meriç Nehrine kadar Doğu Trakya’nın Türklere bırakılması

(savaş yapmadan kurtarılıyor)

• İstanbul ve Boğazların TBMM’ye bırakılması (Osmanlı

Devleti sona ermiştir)

• İtilaf Devletlerinin İstanbul’u barış antlaşmasının

imzalanmasından sonra boşaltması karara bağlandı.

• Milli Mücadelenin sıcak savaş dönemi sona ermiş

diplomatik mücadele dönemi başlamıştır.

• Bu antlaşmada bizi İsmet Paşa temsil etmiştir.

Millî Mücadele’nin Sanat Ve Edebiyat Eserlerine

Yansımaları

• Falih Rıfkı Ataya – Çankaya

• Şevket Süreyya Aydemir – Tek Adam

• Yakup Kadri Karaosmanoğlu – Yaban

• Milli Mücadele döneminde yazılmış olan tek roman Halide

Edip Adıvar’ın yazdığı “Ateşten Gömlek” tir.

• M. Kemal Atatürk – Nutuk

• Resim, heykel, müzik alanlarında da Kurtuluş Savaşı temalı

eserler verilmiştir.

SALTANATIN KALDIRILMASI (1 Kasım 1922)

Nedenleri:

• Milli egemenlik ilkesine aykırı olması

• Uluslararası temsillerde ikiliğe sebep olması (Lozan Barış

Görüşmelerinde oluşturabileceği ikilik)

• Cumhuriyet anlayışına ters düşmesi

• Saltanatlık kaldırılmış ancak o anki durum uygun

olmadığından halifelik bir müddet daha devam ettirilmiştir

(son halife Abdülmecit Efendi’dir).

• Laikleşme yolunda önemli bir adım atılmıştır.

1. Lozan'a hem Osmanlı Devleti'nin hem de TBMM'nin

birlikte çağrılması.

2. Ulusal egemenliğin önünde bir engel teşkil etmesi.

3. Anadolu'nun içinde iki devletin bulunmasının ulusal

çıkarlara aykırı olması.

Sonuçları:

I. TBMM'nin yapmış olduğu ilk ve son inkılap hareketidir.

TBMM Lozan Konferansına tek girmiştir.

Laiklik yolunda ilk büyük adım atılmıştır.

Devlet başkanlığı ve rejim sorunu ortaya çıkmıştır.

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI (23 Temmuz 1923)

Baş delegeler; İsmet İnönü, Hasan Saka ve Dr. Rıza Nur'dur.

Mustafa Kemal'in taviz verilmemesini istediği konular;

-Ermenilerin yurt istekleri

-Kapitülasyonların kaldırılması Lozan'da Alınan Kararlar;

• İsviçre’nin Lozan kentinde yapılmıştır.

• Konferansa Türkiye’den başka İngiltere, Fransa, İtalya,

Yunanistan, Japonya, Romanya ve Yugoslavya katıldı.

Boğazlarla ilgili konular görüşülürken de Sovyet Rusya ve

Bulgaristan katıldı. ABD’de konferansta gözlemci

bulundurmuştur.

• TBMM heyetinin başında İsmet Paşa vardır.

• Taviz verilmeyecek konular şöyle belirlenmiştir: Doğu

Anadolu Bölgesi’nde planlanan Ermeni Devleti’nin

kurulmasına kesinlikle izin verilmeyecek. Türk ekonomisinin

gelişimine engel olan kapitülasyonlar uygulamadan

kaldırılacak.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 103 / 169

• Mudanya Ateşkesi’nden sonra Türkiye barış konferansı için

çeşitli hazırlıklara girmiştir.

• Bu dönemde; konferansın toplanma yeri, Türkiye’yi temsil

edecek kişinin belirlenmesi ve konferansta görüşülecek

konuların tespit edilmesi görüşülmüştür.

• İtilaf Devletleri barış konferansı için Lozan’ı (İsviçre)

önerince, TBMM, Lozan ile Türkiye arasında haberleşmenin

zor olacağını söyleyerek İzmir’i önerdi.

• Not: TBMM’nin amacı; Mustafa Kemal Paşa’nın

görüşmelere doğrudan müdahale edebilmesini sağlamaktı.

• Not: Devletlerarası geleneklere göre barış görüşmeleri

tarafsız bir devletin şehrinde yapılması gerektiğinden Lozan

kabul edilmiştir.

• Görüşmelere Bakanlar Kurulu (Vekiller Heyeti) Başkanı

Rauf Bey katılmak istedi. Fakat kendisi daha önce Mondros

Ateşkesi’ni imzaladığı için siyasal gelenek açısından uygun

görülmedi.

• Onun yerine konferansa Türkiye’yi temsilen, Mudanya

Ateşkes Antlaşması’nda Türkiye’yi başarılı bir şekilde temsil

ederek diplomatik bir zaferin altına imza atan İsmet Paşa,

Dışişleri Bakanlığı’na getirilerek baş temsilci olarak

gönderilmiştir (İsmet Paşa, Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey

(Tengirşenk) istifa ettikten sonra bu göreve gelebilmiştir.).

• TBMM, Lozan’a gidecek İsmet Paşa başkanlığındaki

heyetten, Kapitülasyonlar ve Ermeni Yurdu (Azınlıklar)

konularında kesinlikle taviz verilmemesini istemiş, diğer

konularda Ankara’yla irtibat kurularak esnek

davranılabileceğini belirtmiştir.

• Not: Azınlıklar ve kapitülasyonlar konusunda Türk tarafının

kesin tavrını koyması, tam bağımsızlıktan ödün

verilmeyeceğini gösterir.

• İsmet Paşa başkanlığındaki Türk heyetinin konferansta en

çok üzerinde durduğu ilkeler devletlerin eşitliği ve tam

bağımsızlıktır

• Konferansa; İngiltere, Fransa, İtalya, TBMM Hükümeti,

Yunanistan, Sovyet Rusya, Japonya, Bulgaristan, Romanya,

Yugoslavya, Belçika ve Portekiz doğrudan katılırken, ABD

görüşmelere katılmamış sadece gözlemci göndermiştir.

• Konferansta TBMM temsilcilerini en fazla uğraştıran

devletler başta İngiltere olmak üzere İtalya ve Fransa’dır.

• Konferansa;

• Sovyet Rusya, Japonya ve Bulgaristan “Boğazlar”

konusunda,

• Bulgaristan, Romanya ve Yugoslavya “Borçlar”

konusunda,

• Belçika ve Portekiz “ticaret” ve “iskân (yerleşme)”

konularında katılmıştır.

• İsmet İnönü, Lozan Konferansı’nın iç tüzük çalışmalarında

Türkçe’nin resmi konferans dili olmasını, “Karadeniz’e kıyısı

olan devletler” ifadesi yerine bu devletlerin isimlerinin

yazılmasını, komisyon başkanlıklarından birinin de

Türkiye’ye verilmesini önermiştir.

• Not: İsmet İnönü, bu önerileriyle konferansta uluslararası

eşitlik kurallarına uyulmasını sağlamaya çalışmıştır.

• I. Konferans Dönemi 20 Kasım 1922’de başladı. Boğazlar,

Ermeni Yurdu Kapitülasyonlar ( en önemlisi), Musul

Sorunu, Osmanlı Borçları, İstanbul’un İtilaflarca boşaltılması,

Yunanistan’ın Karaağaç’ı vermek istememesi ve Savaş

tazminatı konularında antlaşma sağlanamadığı için görüşmeler

4 Şubat 1923’te kesildi.

• Türk Heyeti bu gelişmeler üzerine Ankara’ya döndü ve Türk

Ordusu alarma geçirilerek, Musul ve Boğazlar üzerine

yürümek için hazırlıklara başladı.

• Not: Görüşmelere ara verildiği dönemde, iç politikada

bağımsız, milli bir ekonomi sisteminin benimsendiği “ İzmir

İktisat Kongresi” düzenlenmiştir (18 Şubat 1923).

• Ancak her iki taraf da yeni bir savaşı göze alacak durumda

değildi. İtilaf Devletleri’nin isteğiyle 23 Nisan 1923’te

görüşmelere yeniden başlandı ve 24 Temmuz 1923’te Lozan

Barış Antlaşması’nın imzalanmasıyla sona erdi.

Sınırlar

Batı: Yunanistan ile Mudanya, Bulgaristan ile de İstanbul

Antlaşması esas alındı. Doğu: Kars Antlaşması esas alındı.

Güney: Ankara Antlaşması esas alındı.

Irak: Bu sorun gündeme gelmesine rağmen çözümü sonraya

bırakıldı.

Kapitülasyonlar: Tamamen kaldırıldı. Düyun-u Umumiye

İdaresi'nin Türkiye'deki görevi sona erdi.

Azınlıklar: Hepsi Türk vatandaşı sayıldı.

İstanbul'un Boşaltılması: 45 gün içerisinde boşaltılması

kararı alındı.

Patrikhane: Tüm ısrarlara rağmen İstanbul dışına

çıkarılamadı. Ancak Lozan'da her iki taraf arasında uzlaşıp

yazıya geçirilen ilk konudur.

Adalar: Kıbrıs İngiltere'ye, Onikiada İtalya'ya, Ege Adaları

Yunanistan'a, Bozcaada ve Gökçeada ise Türkiye'ye bırakıldı.

Savaş Tazminatı: Bosnaköy ve Karaağaç savaş tazminatı

olarak Türkiye'ye bırakıldı.

Boğazlar: Boğazlar bir komisyon tarafından yönetilmeye

devam edecek. Komisyon başkanı ise Türk olacak.

Yabancı Okullar: Türk tarafının çıkaracağı kanunlara

uyulması şartı getirildi.

Dış Borçlar: Osmanlı Devleti'nden ayrılan devletlere

yüzölçümleri dikkate alınarak borçlar paylaştırıldı.

"Türkiye bu borcu Lira ya da Frank ile ödemek istedi. Borcun

vadesi, tutarı, taksidi için Düyun-u Umumiye İdaresi

görevlendirildi. Türkiye'nin dış borcu ödeme kararı alması

Sovyet Rusya'yı emsal teşkil edeceği endişesiyle tedirgin

etmiştir.

Nüfus Mübadelesi: Batı Trakya'da oturan Türkler ile

İstanbul'da oturan Rumlar yerleşik(etapli) sayılacak, diğerleri

ise yer değiştirilecek.

• İsviçre’nin Lozan kentinde yapılmıştır.

• Konferansa Türkiye’den başka İngiltere, Fransa, İtalya,

Yunanistan, Japonya, Romanya ve Yugoslavya katıldı.

Boğazlarla ilgili konular görüşülürken de Sovyet Rusya ve

Bulgaristan katıldı. ABD’de konferansta gözlemci

bulundurmuştur.

• TBMM heyetinin başında İsmet Paşa vardır.

• Taviz verilmeyecek konular şöyle belirlenmiştir: Doğu

Anadolu Bölgesi’nde planlanan Ermeni Devleti’nin

kurulmasına kesinlikle izin verilmeyecek. Türk ekonomisinin

gelişimine engel olan kapitülasyonlar uygulamadan

kaldırılacak.

Önemli Maddeleri

❖ Sınırlar: Suriye Sınırı 20 Ekim 1921 Ankara

Antlaşması’ndaki şekliyle, Rus sınırı 13 Ekim 1921 Kars

Antlaşması’ndaki şekliyle, İran sınırı 1639 Kasrışirin

Antlaşması’ndaki şekliyle, Bulgar sınırı 1913 İstanbul

Antlaşması’ndaki şekliyle, Yunan sınırı Mudanya

Mütarekesi’nde belirlenen şekliyle kalacaktı. Irak sınırında

Musul üzerinde anlaşmazlık çıkmış, Türkiye ile İngiltere’nin 9

ay içerisinde anlaşamaması durumunda konunun uluslararası

kurullarda çözümü kararlaştırılmıştır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 104 / 169

❖ Çanakkale Boğazı’nın güvenliği açısından İmroz,

Bozcaada ve Tavşan adaları Türkiye’ye verilecekti. Midilli,

Sakız ve Sisam adaları Yunanistan’a verilecekti. 12 ada ve

Rodos İtalyanlara bırakılmıştır.

❖ Kapitülasyonlar: Türk Heyeti’nin en başarılı olduğu

konudur. Tüm sonuçlarıyla birlikte tamamen kaldırılmıştır.

Duyunuumumiye’de kaldırıldı.

❖ Patrikhane: Rusya karşı çıktığı için sınırların dışına

çıkartılması mümkün olmamıştır.

❖ Savaş Tazminatı: Yunanistan savaş tazminatı olarak

Karaağaç’ı Türkiye’ye verecekti.

❖ Boğazlar: Başkanı Türk olan uluslararası bir komisyon

tarafından yönetilecekti. Türkiye güvenlik gerekçesiyle bile

olsa boğazların iki yanında asker bulunduramayacaktı.

❖ Dış Borçlar: 1854’ten sonra alınmaya başlanan dış borçlar

Osmanlı Devleti’nden ayrılan ülkelerle paylaşıldı. Türkiye

kendi payına düşen borçları faizsiz, eşit taksitler halinde Türk

Lirası ya da Fransız Frankı üzerinden ödeyecekti.

❖ İstanbul’un Boşaltılması: Antlaşmayı takip eden 6 hafta

içerisinde işgalci güçler İstanbul’dan ayrılacaktı.

❖ Yabancı Okullar: Türkiye’nin iç meselesi olarak kabul

edilmiş, Türkiye’nin vereceği karara göre yönetilmesi

kararlaştırılmıştır.

❖ Azınlıklar: Azınlıklar Türk vatandaşı sayılacaktı.

(Azınlıklara tanınan siyasal ve ekonomik ayrıcalıklar

kaldırılmış oldu.)

❖ Nüfus Mübadelesi: Batı Trakya’daki Türkler ve

İstanbul’daki Rumlar haricinde diğerleri karşılıklı yer

değiştirecektir.

ATATÜRK DÖNEMİ İÇ POLİTİKA

1) II.TBMM'nin Açılması (11 Ağustos 1923-27)

İnkılap meclisidir. Lozan'ı onaylamıştır.

Mustafa Kemal Ankara ve daha sonra ise Gaziantep

milletvekili olarak görev yapmıştır.

2) CHP'nin Kurulması (9 Eylül 1923):

İlk Kurultayı Sivas Kongresi'dir. Çünkü bu kongrede

Anadolu'da Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu. Bu

cemiyet daha sonra Halk Fırkası'na dönüştürüldü.

Atatürk İlkelerinin tümünü savunmuştur. İlk genel başkanı

Mustafa Kemal'dir.

Ekonomide devletçiliği savunmuştur.

Çift dereceli seçim sistemini savunmuştur.

Not: 1946 seçimlerinde Türk siyasi tarihinde ilk defa tek

dereceli seçim sistemi uygulanmıştır. En uzun süre iktidarda

kalan partidir.

Parti 9 Umde kararlarına göre kurulmuştur.

3) Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (17 Kasım 1924)

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk muhalefet partisidir.

Kurucusu Kazım Karabekir'dir. Adnan Adıvar, Refet Bele, Ali

Fuat Cebesoy, Rauf Orbay diğer kurucularıdır. Ekonomide

Liberalizm'i ve tek dereceli seçim sistemini savunmuşlardır.

Her türlü itikade saygı gösterilmesini savunmuşlardır. Laiklik

ilkesinin kötüye kullanıldığı gerekçesiyle Şeyh Sait

İsyanı'ndan (13 Şubat 1925) sonra kapatılmıştır.

4) Nasturi Ayaklanması (1924): İngiltere'nin kışkırtması ile

Hakkâri’de çıkmıştır.

5) Şeyh Sait Ayaklanması (1925)

Cumhuriyet rejimini yıkmaya yönelik ilk isyandır.

İngiltere, Türkiye ile Musul arasında tampon bir devlet

kurdurarak, Türkiye'nin Musul'a ulaşmasını engellemeye

çalıştığı için isyana destek vermiştir.

İsyanı bastıramayan Ali Fethi Okyar istifa edip yerine İsmet

İnönü gelmiştir.

İsyan bastırıldı ve bölgedeki asayişi sağlamak amacıyla

Takrir-i Sükun Kanunu çıkarıldı. Ankara ve Diyarbakır'da

İstiklal Mahkemeleri kuruldu.

İsyana destek veren Terakkiperver Cumhuriyeti Fırkası laiklik

ilkesini kötüye kullandıkları gerekçesiyle kapatılmıştır.

6) İzmir Suikastı (1926)

Eski ittihatçılar tarafından düzenlenmek istendi.

Giritli Şevki sayesinde suikastçılar yakalandı. Son kez İstiklal

Mahkemeleri görev yaptı. Kazım Karabekir'de bu davada

yargılanmıştır.

7) Bozkurt-Lotus Olayı (1926)

Midilli yakınlarında Lotus adında Fransız gemisi Bozkurt

adındaki Tük gemisini batırması olayıdır. Konu Lahey Adalet

Divanı'na götürülmüştür. Türkiye'yi Mahmut Esat (Bozkurt)

Bey savunmuştur. Türkiye bu davayı kazanmıştır.

8) Serbest Cumhuriyet Fıkrası'nın Kurulması (12 Ağustos

1930)

Ali Fethi Okyar kurmuştur. Makbule Atadan'da partide görev

almıştır. Ekonomide Liberalizmi ve tek dereceli seçim

sistemini savunmuştur. Partinin içine gericilerin girdiğini

gören Ali Fethi Okyar partiyi feshetmiştir. Türkiye

Cumhuriyeti'nin ikinci muhalefet partisidir.

9) Menemen (Kubilay) Olayı (1930)

Derviş Mehmet ve adamlarının şeriat isteriz diyerek önce iki

bekçiyi sonra da olaya müdahale eden Mustafa Fehmi

Kubilay'ı şehit etme olayıdır. İsyan bastırılmış ve sanıklar

Divan-ı Harpte yargılanmıştır. Bu olay Cumhuriyet rejimini

değiştirmeye yönelik çıkan ikinci isyandır. Bu olay sonrasında

Atatürk zamanında çok partili hayata geçilmemiştir.

10) Bursa Olayı

Ezanın Türkçe okunmasına yönelik tepkidir. İlk ezan Fatih

Cami'nde Hafız Yaşar tarafından okunmuştur. Mustafa Kemal

Bursa'daki olaylar hakkında "Bu bir din meselesi değil, dil

meselesidir." demiştir. Adnan Menderes döneminde ezan

aslına geri çevrilmiştir.

11) Razgrad Olayı: Bulgarların Türk mezarlıklarını tahrip

etmesi olayıdır.

12) Wagon Lits (Vagon Li) Olayı: Bir Fransız demiryolu

şirketinde çalışan Naci Bey'in Türkçe konuştuğu için işten

çıkarılması olayıdır.

13) Dersim Olayı (1936-39)

Pir Seyit Rıza ve adamlarının başlattığı isyandır.

Kara harekatına verilen isim "Tunçeli Operasyonu"dur.

Bu operasyonu Abdullah Bozdoğan yönetmiştir. Havadan ise

Sabiha Gökçen harekata destek vermiştir. İsyan üç sene sonra

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 105 / 169

Pir Seyit Rıza'nın yakalanmasıyla sona ermiştir.

ATATÜRKÇÜLÜK VE ATATÜRK İLKELERİ

• Atatürkçü Düşünce Sistemi: Atatürk’ün Türkiye

Cumhuriyeti’ni çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak

amacıyla ortaya koyduğu ilke ve inkılâpların bütünüdür.

Atatürk İlkeleri’nin Ortak Özellikleri

• Atatürk İlkeleri 1935 yılında Cumhuriyet Halk Partisi

kurultayında kabul edilen Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik,

Halkçılık, Laiklik, Devletçilik, İnkılâpçılık (6 Temel İlke) ve

bunları bütünleyen ilkelerden oluşur.

• Atatürk ilkeleri, Türk ulusunun ihtiyaçlarından ve

Türkiye’nin gerçeklerinden doğmuş ve bu ihtiyaçlara,

gerçeklere göre de gelişmiştir.

• Atatürkçülüğün temeli ulusçuluk ve laikliğe dayalıdır.

• İlkelerin özü; Türk milletini çağdaş milletler seviyesine

çıkarmaktır.

• Atatürkçülükte demokrasi, cumhuriyetçilik, laiklik ve

milliyetçilik gibi evrensel değerler varsa da çağdaşlaşmanın

gereği olarak alınmışlardır.

• Not: Halkçılık, Devletçilik ve İnkılâpçılık ise Türkiye’ye

özgü ilkelerdir.

• Atatürkçü düşünce sisteminin en belirgin özelliği akla ve

bilime dayanması, gelişmeye açık bir özellik göstermesidir.

• Atatürkçülük bir bütündür ve yabancı siyasi akımlar ve

ideolojilerle açıklanamaz.

• Bu ilkeler 5 Şubat 1937’de, “Atatürk İlkeleri” adıyla 1924

Anayasası’na dâhil edilmiştir.

• Atatürk’te Atatürkçü düşünce sisteminin oluşmasını

sağlayan etkenler şunlardır: Doğduğu ve büyüdüğü yerin

özellikleri, okuduğu okullar ve öğretmenleri, tanıştığı bazı

arkadaşları, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durum,

okuduğu yerli ve yabancı yazarlara ait kitaplar, doğuştan

getirdiği karakteristik özellikler, Türk Milletine duyduğu sevgi

ve bağlılık, sahip olduğu milli ve evrensel değerler vb. dir.

Atatürkçü düşünce sistemi, Atatürk’ün düşüncelerini kapsayan

bir dünya görüşüdür. Temelleri Atatürk tarafından atılan;

devlet hayatına, fikir hayatına, ekonomik hayata, toplumun

temel kurallarına, devletin rejimi ve işleyişine ait gerçekçi

düşüncelere ve ilkelere Atatürkçülük adı verilir.

Genel özellikleri:

• Atatürkçülük Türk milletinin ihtiyaçlarından doğmuştur

• Atatürkçülüğün temelinde millî kültürümüz vardır

• Atatürkçülüğün temelinde evrensel değerler vardır

• Atatürkçülük akla ve bilime dayanır

• Atatürkçülük kendine özgüdür

• Atatürkçülük bir bütündür

Amacı:

• Atatürk ilkeleri, Türk milletinin onurlu ve mutlu bir hayat

sürmesini, sonsuza kadar bağımsız olarak yaşamasını

hedeflemiştir. Atatürk ilkelerinin en önemli amaçlarından biri

de her yönüyle gelişmiş, bağımsız, bölgesinde ve dünyada

güçlü bir Türkiye’nin kurulmasını sağlamaktır.

• Türk inkılabı, çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkmak

için toplumun ihtiyaç duyduğu kurumların düzenlenmesini

amaçlar. Bu anlamda Atatürk ilkeleri, çağın gereklerine göre

Türk milletinin mutluluğunu, huzurunu, refahını artırmak;

birlik ve beraberliğini korumak, millî bağımsızlığını devamlı

kılmak ve millî egemenliğe dayalı yönetim anlayışının

süreklilik kazanmasını sağlamak amacıyla konulmuş

ilkelerdir.

Atatürk İlkelerinin Ortak Özellikleri

• Türk milletinin ihtiyaçlarından doğmuştur. Uygulanabilir

ilkelerdir. Akıl ve bilimin öncülüğünde yeniliklere, gelişmeye

ve değişmeye açıktır.

• Kabul edilmesinde herhangi bir dış baskı ve taklitçilik

yoktur.

• Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin siyasal, sosyal,

kültürel, ekonomik ve hukuksal açıdan gelişmesini amaç

edinir.

• Birbirinden ayrılamaz, tek tek değerlendirilemez.

Atatürk ilke ve inkılaplarını oluşturan temel esaslar

şunlardır:

• Millî tarih bilinci

• Vatan ve millet sevgisi

• Millî dil-Bağımsızlık ve özgürlük

• Millî egemenlik

• Millî kültür

• Çağdaşlaşma ideali

• Türk milleti bilinci

• Vatanın bütünlüğü, millî birlik ve beraberlik

Cumhuriyetçilik:

• Cumhuriyetçilik, devletin yönetim şekli olarak cumhuriyeti

kabul etmek, bu yönetimi benimsemek, onu korumak ve

yaşatmak demektir. Cumhuriyet rejiminin en önemli özelliği,

egemenliğin bir kişi veya bir sınıfa değil, bütünü ile millete ait

olmasıdır.

• Cumhuriyet, devlet yönetiminde millî egemenliğe dayanan,

özgür ve serbest seçimi temel alan bir yönetim biçimidir.

• Anayasamızın 1. maddesinde “Türkiye Devleti bir

Cumhuriyettir.” der. Anayasamızın 1., 2. ve 3. Maddeleri

değiştirilemez maddelerdir.

Cumhuriyet Yönetimine Yönelik İç ve Dış tehditler

• İçte terör odakları ve bazı çıkar grupları yıkıcı ve bölücü

faaliyetlerini dış güçlerden de destek alarak sürdürmektedirler.

• Bazı dış güçler ise ülkemizin sahip olduğu kaynaklardan ve

avantajlardan dolayı büyüyüp güçlenmesinden endişe edip

bunun önüne geçmek istemektedir. Bu yüzden ülkemizdeki

bölücü ve yıkıcı faaliyetleri desteklemektedirler.

• Misyonerlik faaliyetleri de önemli dış tehdit

unsurlarındandır. Bu faaliyetlerin amacı Türk milletini kendi

öz değerlerinden ve inançlarından uzaklaştırarak zayıf

düşürmektir.

Cumhuriyetçilik İlkesi’nin özellikleri kısaca şöyledir;

• Temel ilkesi seçimdir.

• Devlet başkanlığında ve diğer kademelerde ömür boyu

kalmaya karşıdır.

• Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir.

• Cumhuriyetçiliğin temel dayanağı olan ulusal egemenlikten

ilk kez Amasya Genelgesi’nde bahsedilmiştir.

• Demokratiktir.

• Türk milletinin karakterine uygundur.

• Özgür düşünce ortamı vardır.

• Atatürk’ün diğer ilkelerinin uygulanmasını sağlar.

• Cumhuriyetçilik, Atatürk’ün taviz verilmemesini belirttiği

iki ilkeden biridir. (diğeri laiklik).

• Sosyal devlet anlayışını ve güçler ayrılığını esas alır.

• Cumhuriyetçilikte hukuk üstünlüğü ve anayasal devlet

anlayışı vardır.

• Cumhuriyetçilik, halkın yönetime ve toplumsal hayata

katılımını artırmayı amaçlar.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 106 / 169

• Cumhuriyetçiliği; Milliyetçilik ve Halkçılık ilkeleri

tamamlar, ulusal egemenlik ilkesi bütünler.

• Cumhuriyetçilik, devletin siyasi rejimi olarak Cumhuriyet

yönetimini benimsemek, onu korumak ve yaşatmaktır.

Atatürk’ün Cumhuriyetçilik İlkesi doğrultusunda;

• TBMM’nin açılması

• 1921 ve 1924 Anayasaları’nın hazırlanması

• Saltanat’ın kaldırılması

• Cumhuriyetin ilan edilmesi

• Halifeliğin kaldırılması

• Ordunun siyasetten ayrılması

• Siyasi partilerin kurulması

• Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi

• İki dereceli seçim sisteminden tek dereceli seçim sistemine

geçilmesi

• Seçmen yaşının düşürülmesi

• Milletvekili seçme ve seçilme hakkı için vergi verir olma

şartının kaldırılması (1 Nisan 1923) gibi inkılâplar yapılmıştır.

• Seçmen olmak için aranan vergi verir olma şartı kaldırıldı.

• Erkan-ı Harbiye Vekaleti kapatıldı.

• Subay-vekil uygulamasına son verildi.

• 1921 ve 1924 Anayasaları kabul edildi.

• Ordu siyasetten ayrıldı.

• Çok partili hayat denemeleri gerçekleştirildi.

Anahtar Kelimeler;

Millet iradesi,

Seçme ve seçilme hakkı, Ulusal egemenlik, Millet meclisi,

Oy verme

Cumhuriyet Yönetimine Yönelik İç ve Dış tehditler

• İçte terör odakları ve bazı çıkar grupları yıkıcı ve bölücü

faaliyetlerini dış güçlerden de destek alarak sürdürmektedirler.

• Bazı dış güçler ise ülkemizin sahip olduğu kaynaklardan ve

avantajlardan dolayı büyüyüp güçlenmesinden endişe edip

bunun önüne geçmek istemektedir. Bu yüzden ülkemizdeki

bölücü ve yıkıcı faaliyetleri desteklemektedirler.

• Misyonerlik faaliyetleri de önemli dış tehdit

unsurlarındandır. Bu faaliyetlerin amacı Türk milletini kendi

öz değerlerinden ve inançlarından uzaklaştırarak zayıf

düşürmektir.

Laiklik:

• Laiklik devlet düzeninin, eğitim sisteminin ve hukuk

kurallarının din kurallarına göre değil akla ve bilime

dayandırılması, bireylerin dini inançlarını seçme ve yaşamada

özgür bırakılmasıdır.

• Laiklik din ve vicdan hürriyetini devlet güvencesi altına alır.

• Laiklik ilkesinde millî egemenlik esastır.

• Laiklik ilkesi doğrultusunda yapılan bazı inkılaplar

şunlardır:

o 3 Mart 1924-Halifeliğin kaldırılması

o 3 Mart 1924-Şeriye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılması

o 3 Mart 1924-Tevhiditedrisat Kanunu’nun kabul edilmesi

o 25 Kasım 1925-Şapka Kanunu’nun kabul edilmesi

o 30 Kasım 1925-Tekke ve zaviyelerin kaldırılması

o 17 Şubat 1926-Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilmesi

o 10 Nisan 1928-“Devletin dini İslam’dır.” ibaresinin

Anayasa’dan çıkarılması

o 5 Şubat 1937-Atatürk ilkelerinin Anayasa’ya dâhil edilmesi

Saltanat kaldırıldı Halifelik kaldırıldı.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edildi. Şeriye ve Evkaf

Vekaleti kaldırıldı.

Şeriat Mahkemeleri kapatıldı. Medreseler kapatıldı.

Şeyhülislamlık makamı kaldırıldı. Tekke, zaviye ve türbeler

kapatıldı.

Maarif Teşkilatı hakkında kanun çıkarıldı. Türk Medeni

Kanunu kabul edildi.

Anayasadan "Devletin dini İslam'dır" maddesi çıkarıldı.

Yemin metinlerinden "vallahi" sözcüğü çıkarıldı.

Kılık-Kıyafet Kanunu kabul edildi. Laiklik ilkesi anayasaya

girdi.

Şeyhlik, seyyitlik, üfürükçülük, dervişlik, emirlik, falcılık,

büyücülük, muskacılık gibi san ve sıfatların kullanılması ve

bunlara ait özel kıyafetlerin giyilmesi yasaklandı.

Anahtar Kelimeler;

Akıl, Bilim,

Din, vicdan ve mezhep özgürlüğü, Tutucu olmama,

İrticaya karşı olma

Halkçılık:

• Bir milleti meydana getiren çeşitli mesleklerin ve toplumsal

grupların içinde yer alan bütün insanlara “halk” denir.

• Halkçılık ilkesi cumhuriyetçilik ve milliyetçilik anlayışını

bütünleyen bir ilkedir.

• Halkçılık; bireyler arasında hiçbir ayrım ve ayrılık

gözetmemek, kişilerin yasalar karşısında eşitliğini

benimsemek ve egemenliğin halka ait olduğunu kabul

etmektir.

• Yapılan işlerin halk yararına olması ve ekonomik refahın

eşit olarak dağıtılması halkçılıkla ilgilidir.

Aşar vergisi kaldırıldı.

Türk Medeni Kanunu kabul edildi. Kılık-Kıyafet Kanunu

kabul edildi.

Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. Soyadı Kanunu

kabul edildi.

Ayrıcalık içeren unvanlar kaldırıldı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu

kabul edildi.

Seçmenlikte aranan vergi verir olma şartı kaldırıldı.

Patrikane ve konsoloslukların nikah kıyma, mahkeme kurma

gibi yetkileri sona erdirildi. Osmanlı Devleti'nde alınan nişan,

rütbe ve madalyaların kullanımı yasaklandı.

Halk sağlığını ilgilendiren kurumlar açıldı. İlköğretim zorunlu

ve ücretsiz hale getirildi.

Halk dilinden oluşan kelimelerle sözlük hazırlandı. Millet

mektepleri açıldı.

Anahtar Kelimeler;

Eşitlik,

Sosyal Adalet, Kanun üstünlüğü,

Halın refah ve huzuru, Toplumsal dayanışma, Sosyal Devlet

olgusu

Milliyetçilik:

• Geçmişte beraber yaşamış, şimdi ve gelecekte bir arada

yaşama inancı, isteği ve kararında olan;

• Aynı vatana ve kültürel değerlere sahip çıkan; aralarında dil,

kültür ve duygu birliği olan insan topluluğuna millet adı

verilir.

• Milliyetçilik ise kendilerini aynı milletin üyesi sayan

kişilerin bir arada, aynı sınırlar içerisinde, bağımsız bir yaşam

sürme ve birlikte yaşadıkları toplumu yüceltme istek ve

arzusudur.

• Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi; Türk milletini içtenlikle

sevme, uygar bir toplum olarak yüceltme ve onun uğruna her

türlü özveride bulunma anlayışına dayanır. Bu ilkeye göre;

vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığı ile milletin birliğini

korumak bütün vatandaşların temel görevidir.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 107 / 169

• Atatürk milliyetçiliği her türlü ayrımcılığa karşıdır ve sınıf

kavgasını reddeder.

• Anayasamızın 66. maddesinde “Türk Devleti’ne vatandaşlık

bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” der.

• Millî birlik ve beraberliği güçlendiren unsurlar: Millî eğitim,

Millî kültür, Dil, tarih, kültür ve ülkü birliği, Misakımillî,

Türklük şuuru, Manevi değerler.

• Millî birlik ve beraberliği güçlendiren unsurlar: Millî eğitim,

Millî kültür, Dil, tarih, kültür ve ülkü birliği, Misakımillî,

Türklük şuuru, Manevi değerler.

• Milliyetçiliğin temel öğesi millettir.

• Millet; Geçmişte birlikte yaşamış, aralarında dil, kültür, ülkü

ve tarih gibi ortak bağları olan insan topluluğudur.

• Milliyetçilik ise milli birliği ve beraberliği sağlamak, millet

ve ülke çıkarlarını korumak, ırk ve din ayrımcılığına yer

vermemektir.

• Mustafa Kemal’e göre dini, dili ne olursa olsun kendini Türk

sayan ve Türk olarak yaşayan herkes Türk’tür. Atatürk bunu

“Ne Mutlu Türküm Diyene” sözüyle belirtmiştir.

• Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı;

• Bölücü değil, birleştirici ve toplayıcıdır. Bu anlayış ırkçı

değildir (eşitlikçidir.).

• Laiklik esasından ödün vermez, sınıf kavgasını değil, sosyal

dayanışmayı hedef tutar.

• Atatürkçü milliyetçilik anlayışı belli bir ırka, mezhebe,

sınıfa ve siyasal görüşe dayanmaz.

• Akılcı, çağdaş, medeni, ileriye dönük, demokratik,

yüceltici, insani ve barışçıdır.

• Atatürk milliyetçiliği, Türk milletini birlik ve beraberlik

içinde yaşatacak, ileriye götürecek önemli bir güç kaynağıdır.

• Milliyetçilik, ulusal bağımsızlığı sağlama, koruma ve

pekiştirme amacı olarak da ifade edilebilir.

• Milliyetçilik ilkesinin toplumsal, siyasal, kültürel içeriği

yanında ekonomik içeriği de vardır Amaç; Türk milliyetinin

refahını, zenginliğini, mutluluğunu ve varlığını yükseltmektir

(ulusal ekonominin kurulması gerektiğini belirtir.).

• Milliyetçilik ulusal kurtuluş savaşımızın çıkış noktasını

oluşturmuştur.

• Milliyetçiliğin bütünleyici ilkeleri; Özgürlük ve Bağımsızlık,

Yurtta Sulh Cihanda Sulh, İnsan ve İnsanlık sevgisidir.

Milliyetçilik İlkesi doğrultusunda yapılan inkılâplar;

• TBMM’nin açılması (1920)

• İstiklal Marşı’nın kabul edilmesi (1921)

• İzmir İktisat Kongresi’nin toplanması (1923)

• Kapitülasyonların kaldırılması (1923)

• Kabotaj Kanunu’nun çıkarılması ile deniz yollarının

millileştirilmesi (1926)

• Yabancı şirketlerin millileştirilmesi (1926)

• Gümrük Koruma Kanunu’nun çıkarılması (1929)

• Reji İdaresi (Tütün Tekeli)’nin kaldırılması (1929)

• Türk Parası’nı Koruma Kanunu’nun çıkarılması (1930)

• Türk Tarih Kurumu’nun kurulması (1931)

• Türk Dil Kurumu’nun kurulması (1932)

Anahtar Kelimeler; Ulusal Bağımsızlık,

Birlik ve beraberlik, Biz

Dil birliği, Kültür birliği

Devletçilik:

• Devletçilik, Türkiye’de Atatürk tarafından uygulamaya

konulan, ekonomik kalkınmada izlenecek yolu ve yöntemleri

belirleyen bir ilkedir.

• Bu ilkenin temel amacı, Türk milletinin refah düzeyini

yükselterek çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak ve güçlü bir

ekonomiye sahip olmasını sağlamaktır.

• Atatürk’ün devletçilik anlayışı, kişisel çalışma ve üretimi

temel alır.

• Serbest girişimlerin karşısında yer almaz. Ancak halk

yararına müdahale edebilir.

• Bununla birlikte Türkiye’nin en kısa zamanda kalkınması

için özellikle ekonomik alanda bireylerin yapamayacağı

büyük yatırımları, devletin yapması temeline dayanır.

• Devletçilik; devlet yetkilerinin artması, genişlemesi, kamu

hizmet ve faaliyetlerinin ülkenin geneline dengeli bir şekilde

yayılmasıdır.

• Devletçilik, halkçılığın zorunlu bir sonucudur.

• Güçlü ve çağdaş bir devlet meydana getirmeyi amaçlar.

• Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk milletinin ve devletinin

içinde bulunduğu durumundan dolayı zorunlu olarak

ekonomide devletçilik ilkesi uygulanmıştır.

• Atatürk’e göre devletçilik, özel teşebbüs hürriyetinin ve

piyasa ekonomisinin reddi değildir.

• Devletçilik, planlı ekonomiyi gerekli hale getirmiştir.

• Atatürk, Yeni Türk Devleti’nin her yönden hızla

kalkınabilmesi için Türkiye’ye özgü bir devletçiliğin

uygulanmasını zaruri görmüştür.

Devletçiliğin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar;

• Türkiye’de ilk defa planlı ekonomiye geçilmesini

sağlamıştır.

• Devlet eliyle önemli yatırımlar yapılmıştır.

• Teknik eleman açığının kapatılmasını sağlamıştır.

• Ekonomik kalkınmada bölgeler arası farklılığın

giderilmesini sağlamıştır.

• Türk çiftçisi ürünlerini en iyi şekilde değerlendirme fırsatını

yakalamıştır.

• Sanayileşmenin devlet tarafından gerçekleştirilmesiyle, işçi

hakları devletin güvencesi altına alınmıştır.

• Cumhuriyetin ilk yıllarında sanayileşme özel sektöre

bırakılmıştı. Ancak; sermayesizlik nedeni ile özel sektörün

sanayileşmeyi gerçekleştiremediği görüldü.

• NOT: 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı; devletin ekonomik

yatırımlarda bulunma sürecini hızlandırmıştır.

• 1933’te I. Beş Yıllık Kalkınma Planı ile devlet de ekonomik

hayatın içine girdi; ekonomide devletçiliğe geçildi.

• 1933 – 1939 yılları arasında hızlı bir devletçilik ve kalkınma

planı uygulanmıştır.

• Bu sistem Türkiye’nin koşullarından ve gereksinimlerinden

doğmuştur. Ancak günümüzde daha çok “Liberal Ekonomi

Anlayışı” uygulanmaktadır.

Devletçilik ilkesi ile ilgili yapılan inkılâplar;

• I. Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlandı ve uygulandı.

• I. Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlandı ancak savaş nedeniyle

uygulanamadı.

• Sümerbank kuruldu.

• Etibank kuruldu.

• Birçok bankanın ve şirketin kurulması (Maden Tetkik

Arama Enstitüsü, Etibank ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri gibi)

• Çubuk Barajı inşa edildi. Merkez Bankası kuruldu.

• Karabük Demir Çelik Fabrikasının temelleri atıldı.

• Devlet Demir Yolları’nın kurulması

• Devlet Üretme Çiftlikleri’nin kurulması

• Anahtar Kelimeler; Devlet planlaması, Devlet yatırımları,

Milli kalkınma, Ekonomik refah seviyesi, Milli bankacılık

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 108 / 169

İnkılapçılık:

Toplumun gelişmesine engel olan kurumların yerine

çağdaşlaşmayı sağlayacak kurumların konulması için

gerçekleştirilen köklü değişikliklere inkılap denir.

Atatürk’e göre inkılapçılık; Türk milletini geride bırakmış,

yaşama olanağı olamayan kurumları ortadan kaldırmak,

bunların yerine milli ihtiyaçları ön planda tutan modern

kurumlar oluşturmak ve Türk milletini çağdaş uygarlık

düzeyine çıkarmak için yapılan büyük değişimdir.

Sürekli yenileşme esastır. Bu yüzden durağan değil

dinamiktir.

Geleceğimiz açısından Atatürk ilkelerine sahip çıkmak ve

korumak her Türk vatandaşı için önemli bir görevdir.

• Halk gücüne dayanarak gerçekleştirilen, ileriye dönük köklü

yeniliklere “inkılâp” denir.

• İnkılâp; toplumdaki yenileşme ihtiyacının bir sonucudur.

Eskiyen kurumların yerine yeni kurumların kurulmasıdır.

• İnkılâpçılık; zamanına göre geri kalmış, eskimiş kurumların

kaldırılarak yerlerine ilerlemeyi, gelişmeyi kolaylaştıracak ve

geliştirecek kurumların konulmasıdır.

• İnkılâpçılık, yenileşme ve çağdaşlaşmaya açık bir ilkedir. Bu

nedenle statik (durağan) değil, dinamik bir nitelik taşır.

• Türk inkılâbı; gerçekçidir, bilim ve akla dayanır. Bu

nedenle donmuş, katı ve sert ideolojilerden ayrılır.

• İnkılâpçılık, Atatürk ilke ve devrimlerini korumayı ve

güçlendirmeyi amaçlar.

• Atatürk, inkılâpların amacını şu sözleri ile belirtmektedir;

“Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların amacı;

Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen modern ve bütün

anlamı ve biçimi ile uygar bir toplum durumuna

ulaştırmaktır.”

• Çağdaşlaşma ve Batılılaşma, inkılâpçılığın bütünleyici

ilkesidir.

• Ölçü-tartı birimleri değiştirildi (Metrik sisteme geçildi)

Miladi takvim kabul edildi.

• Kılık-Kıyafet Kanunu kabul edildi.

• Hafta tatili Pazar'a alındı.

• Uluslararası saat sistemine geçildi.

• Uluslararası rakamlar kullanılmaya başlandı.

• Anahtar Kelimeler; Sürekli değişim, İlerleme, Geriye hiç

bakmama, Modernizm, Muhasırlaşma

BÜTÜNLEYİCİ İLKELER

• Ulusal Egemenlik:

• Egemenliğin doğrudan ulusa ait olmasıdır. Demokrasinin bir

sonucu olup Cumhuriyetçiliği bütünler.

• Ulusal Birlik- Beraberlik ve Ülke Bütünlüğü:

Milliyetçilik, Halkçılık ve Laikliğin bir sonucudur. Ortak

geleceği ve toplumsal barışı hedefler.

• Özgürlük ve Bağımsızlık:

• Türk dış politikasının temel taşı ve amacıdır.

Cumhuriyetçilik ve Milliyetçilik ilkesini bütünler.

• Yurtta Barış (Sulh) Dünyada Barış:

• Milliyetçilik ve Halkçılığın doğal sonucudur. Her ulusun

birbirlerinin bağımsızlığına saygı duyması gerçeğini savunur.

Ulusal bağımsızlık savaşları dışındaki savaşları cinayet olarak

kabul eder. Türk dış politikasında izlenecek yolu gösterir.

• Akılcılık ve Bilimsellik:

• Laiklik ilkesinin bütünleyicisidir. Tüm gelişmelerin

kaynağını oluşturur.

• Çağdaşlık ve Batılılaşma:

• İnkılâpçılık ilkesinin bütünleyicisidir. Değişimden yanadır.

Çağdaşlaşmayı amaçlar ancak Batı’yı taklit etmeyi değil, Batı

toplumlarını uygar kılan düşünce ve kurumları almayı

amaçlar, çağın gereklerine göre yaşamayı öngörür.

• İnsan ve İnsanlık Sevgisi:

• Milliyetçilik ve Halkçılık ilkelerinin doğal sonucudur.

İnsana ve insanlığa karşı olan her eylemi reddetmektedir. Tüm

insanlığı bir bütün olarak kabul eder.

ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI

• Atatürk’e göre, millî dış siyasetin dayandığı ilkeler

şunlardır:

• Dış politika, millî politikaya uygun olmalıdır.

• Millî politikada bağımsızlıktan asla ödün verilmemelidir.

• Misakımillî Kararları’na uygun olmalıdır.

• Türk kamuoyunu dikkate almalıdır.

• “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesine dayanmalıdır.

• Uluslararası ilişkilerde eşitlik ilkesi benimsenmelidir.

• Uluslararası ve devletlerarası eşitlik prensibine uymalıdır.

• Başka devletlerin iç politikalarından ve yönetim

sistemlerinden etkilenmemelidir.

• Diplomaside, bilim ve teknoloji yol gösterici olmalıdır.

• Dışpolitika, gerçekçilik ve aklı ön planda tutan ilkelere göre

düzenlenmelidir.

• Dış politikada, her zaman dünya konjonktürü göz önünde

bulundurmalıdır.

• Türkiye dış politikada, “Yurtta Barış, Dünyada Barış”

ilkesiyle hareket etmiş, fakat tam bağımsızlık ilkesinden de

ödün vermemiştir.

• Atatürk’ün izlediği bu politikanın bir sonucu olarak; her

zaman, komşu devletlerle dostluk ilişkileri kurmak, kimseden

bir karış toprak istememek ve kimseye bir karış toprak

vermemek temel amaç olmuştur.

• Bu dönemde Lozan’dan geriye kalan bazı problemler,

uluslararası teşkilatlar aracılığıyla ve barışçı yollar denenerek

çözümlenmeye çalışılmıştır.

• Ayrıca, Türkiye dünyadaki barışa yönelik tüm çaba ve

çalışmaları desteklemiş, yerine göre bağlaşma ve antlaşmalar

imza etmekten geri kalmamıştır.

• Atatürk devletin tamamen milli bir dış politika izlemesini

istemiş, Türkiye’nin güvenliğini ve milli menfaatlerini

korumayı amaçlayan, hiçbir milletin aleyhine olmayan bir

barışı daima prensip olarak kabul etmiştir.

TÜRK İNKILABI

Özellikleri:

Birbirini tamamlar niteliğe sahiptir.

Türk milletinin ihtiyaçlarından doğmuştur.

Evrensel yönü ile diğer uluslara da örnek teşkil etmiştir.

Toplumda kargaşa oluşturan ikili uygulamalara son

verilmiştir. Savaş ortamından dolayı fikri hazırlık aşaması çok

kısa sürmüştür. Laik, ulusal, demokratik özelliklere sahiptir.

Fikri ortaya koyanlar ile süreci yürütenler aynı kadrolardır.

Tavandan tabana doğru bir süreç yaşanmıştır.

Beli bir ideolojinin ürünü değildir.

Hedefleri:

Batı medeniyetleri ile bütünleşmeyi sağlamak. Ulus-devlet

anlayışını güçlendirmek.

Laik anlayışı yönetim, sosyal, kültürel, eğitim, hukuk

alanlarında etkin kılmak. İkili uygulamalara son vererek ülke

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 109 / 169

içi birliği sağlamak.

Akılcı düşünmeyi etkin kılmak.

Kaynaşmış, ayrıcalıklı sınıfları olmayan bir toplum

oluşturmak. Milli egemenliğe dayalı, demokratik bir yönetim

oluşturmak. Milli bağımsızlığı korumak.

CUMHURİYET (İNKILÂPLAR) DÖNEMİ

• I. TBMM savaş yıllarında yıprandığı için 1 Nisan 1923’te

meclisin seçimle yenilenmesi kararı alınmış, 11 Ağustos

1923’te de II. TBMM açılmıştır.

• 11 Ağustos 1923’ten 1 Ekim 1927’ye kadar çalışan II.

TBMM’ye “İnkılâp Meclisi” de denilmiştir.

SİYASİ ALANDA YAPILAN İNKILÂPLAR

• Siyasi alanda yapılan inkılâplar şunlardır;

• I. TBMM’nin Açılması

• Saltanatın Kaldırılması

• Cumhuriyetin İlanı

• Halifeliğin Kaldırılması

• Partiler ve Çok Partili Hayata Geçiş

Denemeleri

• 1921 ve 1924 Anayasaları

SİYASİ İNKILAPLAR VE İÇ POLİTİKA

GELİŞMELERİ

Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)

Nedenleri:

Osmanlı Devleti'nin Lozan Görüşmelerine davet edilmesinden

dolayı ortaya çıkabilecek bir kargaşayı önleme ve böylece

Lozan Konferansı'na tek ve güçlü gitme isteği.

Yönetimde iki başlılığa son verme isteği. Devlet idaresinin

laikleşmesini sağlama isteği. Ulus egemenliği ilkesini hayata

geçirme isteği. Cumhuriyet idaresine ortam hazırlama isteği.

Monarşi ve aile idaresi anlayışına son verme isteği.

• Sebepleri;

• Milli egemenlik ilkesine aykırı olması

• Uluslararası temsillerde ikiliğe sebep olması (Lozan Barış

Görüşmelerinde oluşturabileceği ikilik)

• Cumhuriyet anlayışına ters düşmesi

• Saltanatlık kaldırılmış ancak o anki durum uygun

olmadığından halifelik bir müddet daha devam ettirilmiştir

(son halife Abdülmecit Efendi’dir).

• Laikleşme yolunda önemli bir adım atılmıştır.

Gelişmeler:

Lozan Konferansı öncesinde görüşmelerle ilgili davet alan

Tevfik Paşa Hükümeti'nin hazırlıklara başlaması Mustafa

Kemal'i harekete geçirmiştir.

Meclis genel kuruluna getirilen saltanatın varlığına son

verilmesi konusu Meclis içinde tartışmalara yol açmıştır.

Fakat birçok vekilin oyu ile saltanatın kaldırılmasına karar

verilmiştir.

Saltanat idaresine son verilmesi üzerine son Osmanlı Padişahı

Vahdettin yurt dışına çıkarılmış ve Tevfik Paşa Hükümeti'ne

son verilmiştir.

Ancak bir sorun vardı ki İngilizlerin denetimine giren

Vahdettin halen elinde İslam dünyasının liderliği sanı olan

Halifeliği bulundurmaktaydı.

İngiltere'nin Halife'nin kendilerine sığındığı, Müslümanların

koruyucusunun bundan böyle İngiltere olduğu şeklinde

propaganda yapmasını, halifelik makamını kullanmasını

engellemek amacıyla Osmanlı ailesinden gelen Abdülmecit

Efendi TBMM tarafından halife seçilmiş ve böylece

İngiltere'nin oyunu da bozulmuştur.

Sonuçlar:

Devletin laikleşmesi yolunda ilk ciddi adım atılmıştır.

Osmanlı Devleti'nin resmi olarak varlığı son bulmuştur.

Türk milletinin tek temsilcisinin TBMM olduğu ortaya

konmuştur.

Ulusal egemenliğin gerçekleştirilmesi yolunda önemli bir

adım atılmıştır.

Rejim ve devlet başkanlığı sorunları ortaya çıkmış bu durum

Cumhuriyet'in ilanını hızlandırmıştır.

Ankara'nın Başkent Olması (13 Ekim 1923)

Lozan Barış Antlaşması'nın II. TBMM tarafından

onaylanmasından sonra, Osmanlı başkenti İstanbul'un 6 Ekim

1923'te İtilaf kuvvetleri tarafından boşaltılması

tamamlanmıştır.

İtilafların İstanbul'dan ayrılması, gündeme hükümet merkezi

sorununu getirmiştir.

İsmet Paşa, Ankara'nın başkent oluşunu öngören önergeyi 3

Ekim 1923'te 14 arkadaşı ile birlikte TBMM'ye vermiştir. 13

Ekim 1923'te TBMM'de kabul edilen tek maddelik bir anayasa

ile Ankara, yeni devletin başkenti olmuş ve böylece devlet

merkezinin İstanbul olacağı yolundaki çekişmelere son

verildiği gibi, Cumhuriyet'in ilanı için de bir adım atılmıştır.

❖ Milli Mücadele’nin merkezi olan Ankara TBMM’nin

aldığı kararla başkent olarak kabul edildi.

Cumhuriyet'in İlanı (29 Ekim 1923)

Nedenleri:

Ulusu tek egemen güç haline getirmek

Devlet başkanlığı ve rejim tartışmalarına son vermek

Ekim bunalımı olarak da bilinen Hükümet bunalımını

atlatmak

• Devletin adını belirleme gerekliliği

• Devlet başkanlığı sorunu

• Hükümeti kurmada yaşanan zorluklar

Hükümet Bunalımı Meselesi:

Bu konuda sıkıntı yaşanmasında en temel neden mevcut

hükümet oluşturma sistemidir. I.TBMM'de hükümet

oluşturmak için uygulanan sistem Meclis Hükümeti

Sistemi'ydi.

Bu sistemde bakanlar meclis tarafından tek tek oylanarak

belirlenirdi. Bu uygulamanın en sıkıntılı yanı oylamanın uzun

ve sancılı işlemesinden dolayı hükümetin kurulmasının geç

olmasıdır.

Ali Fethi Okyar Hükümeti'nin İstifası üzerine yeni bir

hükümet kurulamaması Cumhuriyet'in kurulmasını gündeme

getirmiştir.

Meclis Hükümeti Sistemi:

Bu sistemde icra vekilleri heyeti, Meclis içinden ve Meclis

tarafından seçilen bakanlardan oluşmaktadır.

Bu sistemde, hükümetin kurulması uzun sürer ve farklı

görüşler yer aldığı için hükümetin uyum içinde yaşaması

zordur.

Kabine Sistemi:

Bu sistemde hükümet üyesi bakanlar, başbakan olarak

belirlenen kişi tarafından seçilir ve sunduğu listeyi

Cumhurbaşkanı onaylar.

Bu sistemde hükümet kurulması işlemi kısa sürer ve hükümet

üyeleri arasında uyum problemi çok yaşanmaz. Ayrıca bu

sistemi yürütme işleri daha hızlı olur.

• Sonuçları;

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 110 / 169

• Devletin yönetim şekli belirlendi

• Devlet başkanlığı sorunu çözüldü.

• Cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık oluşturuldu.

• Meclis hükümeti sisteminden kabine sistemine geçildi.

Cumhuriyet'in ilanı ile devletin rejimi belirlenmiş ve devlet

başkanlığı sorununa çözüm bulunmuştur. Milli Egemenlik

anlayışı güçlenmiştir.

Mustafa Kemal ilk Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

Meclis Hükümeti Sistemi'nden Kabine Sistemi'ne geçilmiş

böylece yürütme işlerinin hızlanması sağlanmıştır. İsmet

İnönü Başbakan seçilerek ilk kabineyi kurmuş ve Ali Fethi

Okyar da Meclis Başkanı seçilmiştir.

Halifeliğin kaldırılmasına ve diğer inkılapların

gerçekleştirilmesine ortam hazırlanmıştır. 1921 Teşkilat-ı

Esasi' sinde bazı değişiklikler yapılmıştır.

Önemli:

*Türkiye Devleti'nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'dir.

*Türkiye Devleti'nin ilk Başbakanı İsmet Pşa'dır.

*Türkiye Devleti'nin ilk Meclis Başkanı Ali Fethi Okyar'dır.

Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

• Hz. Muhammed’in vefatından sonra devlet ve hükümet

işlerini yürütmek amacıyla seçilen idarecilere “Halife”

denilmiştir.

• İlk dört halife seçimle belirlenmiş, ancak Emevilerden

itibaren halifelik saltanata dönüşmüştür.

• Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nden sonra Halifelik,

Osmanlı padişahlarına geçmiştir (1517).

• I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti bütün

Müslümanları İtilaf Devletleri’ne karşı birleştirebilmek için

“Kutsal Cihat” ilan etmiş ancak başarılı olamamıştır. Bu çağrı

İslam Dünyası’nda destek görmemiş hatta İngilizlerin

kışkırtması ile Araplar Osmanlı Devleti’ne karşı

ayaklanmışlardır.

• 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılırken ortam müsait

olmadığından halifelik makamına dokunulmamış, TBMM,

Vahdettin’in yerine hanedandan Abdülmecit Efendi’yi halife

olarak tayin etmiştir.

Nedenleri:

Halifelik makamının yapılacak inkılapların önündeki en

büyük engel olması. Halifelik makamının Cumhuriyet rejimi

ve ulus devlet anlayışı ile bağdaşmaması. Devletin

laikleşmesinin sağlanmak istenmesi.

Halifeliğin, saltanat yanlılarının güç aldığı bir makam

durumuna gelmesi ve bunun siyasi ahengi bozması.

İngilizlerin kadrolarında görevli olan Seyyid Emir Ali ve Ağa

Han'ın Türkiye'nin içişlerine karışıldığını ortaya koyan

mektubunun muhalif gazetelerden Tanin'de yayınlanması.

• Halifeliğin ulusal egemenlikle (Cumhuriyetle)

bağdaşmaması

• Halifeliğin laik düzene geçişte en önemli engel olması

• Halifenin yasa dışı davranışları, politikaya karışması,

padişah gibi davranması

• Bazı çevrelerin halifeye yeniden siyasi haklar sağlamaya

çalışmaları

• Dış güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda halifelik

kurumunu savunmaları ve desteklemeleri

• TBMM, 3 Mart 1924’te çıkardığı yasa ile Halifeliği resmen

kaldırdı. Aynı yasa ile Osmanlı Hanedanı’nın yurt dışına

çıkarılması kabul edildi.

• Aynı gün şu kanunlar da kabul edilmiştir;

• Tevhid-i Tedrisat Kanunu: Eğitim ve öğretim birleştirilerek

devlet denetimine alınmıştır. Tüm okullar Milli Eğitim

Bakanlığı’na bağlanmıştır, Medreseler kapatılmış, çağdaş

okullar açılmıştır.

• Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti kaldırılarak yerine Diyanet İşleri

Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuştur.

Böylece laik devlet olma yönünde önemli bir adım atılmıştır.

Ayrıca yönetimdeki iki başlılık da sona ermiştir.

• Not: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması ile

Şeyhülislamlık sona ermiştir.

• Erkan-ı Harbiye Vekâleti kaldırılarak yerine Genel Kurmay

Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı kurulmuştur. Böylece

ordunun siyasetten ayrılması yönünde ilk adım atılmıştır.

Gelişmeleri:

Mustafa Kemal yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı

halifeliğin kaldırılmasına karar vermiş, 3 Mart 1924 tarihinde

yaptığı Meclis konuşmasında, bu düşüncesini açıklamıştır.

3 Mart 1924'te TBMM'de kabul edilen bir kanunla tartışmalar

arasında halifelik kaldırılmıştır.

Halifeliğin Kaldırılmasının Önemi:

• Laik düzene geçişte önemli bir adım atılmış oldu (en

önemlisi).

• Ulusal egemenlik ilkesi pekiştirildi.

• Türkiye Cumhuriyeti’nin karakteri tam olarak ortaya çıktı.

• Eski rejim yanlılarının yuvalandığı zararlı bir odak noktası

yok edildi.

• Yapılacak inkılâplara zemin hazırlandı.

• Devlet yönetimindeki ikili yapı ortadan kalktı.

• Türkiye’deki ümmetçilik arayışları sona erdi ve

milliyetçiliğin temelleri güçlendirildi.

• Sebepleri;

• Devleti laikleştirme çabaları

• İnkılapların gerçekleşmesi için uygun ortamı hazırlamak

• Halife Abdülmecid Efendi’nin padişah gibi davranması

• Bazı milletvekillerinin halifeye yaklaşması

• Sonuçları;

• Laikleşme yolunda en önemli adım atılmış oldu

• İnkılaplar için daha rahat bir ortam sağlandı

• Ümmet anlayışından millet anlayışına geçildi

• Osmanlı hanedanı yurt dışına çıkarıldı.

Sonuçları;

İnkılaplar ve milli egemenliğin önündeki en büyük engel

ortadan kalkmıştır.

Bu durum aracılığıyla yabancı devletlerin iş içlerimize

karışma girişimleri önlenmiştir. Devletin rejimi konusunda

tartışmaya yol açabilecek bir kurum kaldırılmıştır.

Ümmetçilik anlayışı zayıflatılmış, yerine Ulus-toplum anlayışı

güçlendirilmiştir. İki başlı görüntü yok edilmiştir.

Milli egemenlik anlayışı güçlendirilmiştir. Laikleşme

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 111 / 169

yolundaki en önemli adım atılmıştır.

Şeyhülislamlık makamı (Bab-ı Meşihat Dairesi) sona

erdirilmiştir.

3 Mart 1924 tarihinde Yaşanan Diğer Gelişmeler;

• Osmanlı Devleti’nde, on dokuzuncu yüzyılda din ağırlıklı

eğitim veren medreseler Şeriye ve Evkaf Vekâletine (Din

İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) bağlıydı. Yeni kurulan ve çağdaş

anlamda bir eğitim sistemini benimseyen okullar ile

yabancılara ait okullar da eğitim ve öğretim vermekteydi. Bu

okullarda yetişenler arasında düşünce, kültür ve görüş ayrılığı

ortaya çıkıyordu. Bu durum, toplumun birlik ve bütünlüğünü

de derinden etkiliyordu.

• Atatürk, öğretim birliği sağlanmadan sosyal bütünleşmenin

ve çağdaşlaşmanın olamayacağı inancındaydı.

• Tehvidi tedrisat Kanunu ile bütün okullar Millî Eğitim

Bakanlığı ve onun belirlediği kurallara bağlı hale getirildi.

• Eğitimde çok başlılığa son verilmiş oldu.

Tevhidi tedrisat (Eğitim ve Öğretimin Birleştirilmesi)

Kanunu

• Osmanlı Devleti’nde, on dokuzuncu yüzyılda din ağırlıklı

eğitim veren medreseler Şeriye ve Evkaf Vekâletine (Din

İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) bağlıydı. Yeni kurulan ve çağdaş

anlamda bir eğitim sistemini benimseyen okullar ile

yabancılara ait okullar da eğitim ve öğretim vermekteydi. Bu

okullarda yetişenler arasında düşünce, kültür ve görüş ayrılığı

ortaya çıkıyordu. Bu durum, toplumun birlik ve bütünlüğünü

de derinden etkiliyordu.

• Atatürk, öğretim birliği sağlanmadan sosyal bütünleşmenin

ve çağdaşlaşmanın olamayacağı inancındaydı.

• Tehvidi tedrisat Kanunu ile bütün okullar Milli Eğitim

Bakanlığı ve onun belirlediği kurallara bağlı hale getirildi.

• Eğitimde çok başlılığa son verilmiş oldu.

Şeriye ve Evkaf Vekâletinin (Din İşleri Bakanlığı)

Kaldırılması

• Şeriye ve Evkaf Vekâletinin yerine Diyanet İşleri Başkanlığı

kuruldu.

• Evkaf Vekâletinin denetiminde olan vakıf eserlerinin

yönetimi ve işletilmesi için Vakıflar Genel Müdürlüğü

faaliyete geçirildi.

Erkânıharbiye Vekâletinin (Savaş Bakanlığı) Kaldırılması

• Bu kanunla “Harp Bakanlığı” kaldırılmış yerine Milli

Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı kurularak

ordu siyasetten uzaklaştırılmıştır. (Harp Bakanlığının bakanlar

kurulundaki görevi sona ermiştir)

Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun Kabul Edilmesi: Manisa

Mebusu Vasıf Bey ve 50 vekilin verdiği önerge doğrultusunda

Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edilmiştir.

Şeriye ve Evkaf Vekaleti kaldırılması; Siirt Mebusu ve 50

vekilin verdiği önerge doğrultusunda kabul edilen kanun ile

Şeriye ve Evkaf Vekaleti kaldırılarak yerine Diyanet İşleri

Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuştur.

Şeriye Mahkemeleri kapatılmıştır.

Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekaleti kapatılması; Yine

aynı kanun ile Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekaleti yerine,

Genelkurmay Başkanlığı kurulmuştur.

Osmanlı hanedan üyelerinin yurtdışına çıkarılması ile

ilgili kanun çıkarılması;

*Siirt Mebusu Şeyh Saffet Efendi ve 53 vekilin verdiği önerge

doğrultusunda Osmanlı hanedanına mensup kişiler

vatandaşlıktan çıkarılmış ve yurt dışına sürgün edilmesine

karar verilmiştir.

*Hanedan üyeleri üzerindeki bu yasak bayanlar için Adnan

Menderes döneminde (1952), erkekler için ise Bülent Ecevit

döneminde (1974) kaldırılmıştır.

Not: Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır'a yaptırılan Hak

Dini Kuran Dili adlı tefsir halka ücretsiz dağıtılmıştır.

CUMHURİYETİN İLANI (29 EKİM 1923)

• Cumhuriyet’in ilanına ortam hazırlayan gelişmeler

şunlardır;

• Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)

• II. TBMM’nin açılması (11 Ağustos 1923)

• Lozan Barış Antlaşması’nın II. TBMM’de onaylanması (23

Ağustos 1923)

• Yeni Türk Devleti’nin ilk siyasi partisi olan Halk Fırkası’nın

kurulması (9 Eylül 1923)

• Türk ordusunun İtilafların boşalttığı İstanbul’a girmesi (6

Ekim 1923)

• Ankara’nın başkent olması (13 Ekim 1923)

• Mecliste meydana gelen hükümet bunalımı (25 Ekim 1923)

• Not-1: Bakanların tek tek meclis içerisinden seçilmesi,

hükümeti oluşturmayı ve sürdürmeyi zorlaştırmaktaydı (

Meclis Hükümeti Sistemi). Bu yüzden bir an önce

Cumhuriyeti ilan edip Kabine Sistemi’ne geçmek

gerekmekteydi.

• Not-2: Ülkenin işgalden kurtarılması ve saltanatın

kaldırılmasından sonra milletvekilleri arasındaki görüş

ayrılıkları artmaya başladı. Bu da hükümet bunalımını iyice

arttırdı.

• Cumhuriyet’in ilanını gerektiren nedenler şunlardır;

• I. TBMM’nin açılmasıyla başlayan rejim konusundaki

tartışmalar

• Saltanatın kaldırılmasından sonra oluşan Devlet

Başkanlığı Sorunu

• Yeni Türk Devleti’nin yapacağı inkılâplara en uygun rejimin

Cumhuriyet olması

• Meclis Hükümeti Sistemi’nin zamanla işleyemez hale

gelmesi ve yaşanan hükümet bunalımları (1923 sonbaharında

Fethi Okyar Hükümeti’nin çekilmesi sonucu)

• 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Anayasanın birinci

maddesinin sonuna yapılan ekle, “Türkiye Devleti’nin

yönetim şekli Cumhuriyettir.” denildi.

• Cumhuriyet’in ilanı ile Yeni Türk Devleti’nin Şu Önemli

Sorunları Çözümlenmiştir;

• Yeni Türk Devleti’nin adı konuldu. Böylece rejim

konusundaki tartışmalar sona erdi

• Gazi Mustafa Kemal Paşa Cumhurbaşkanı seçilerek Devlet

Başkanlığı sorunu da kesin olarak çözüme kavuştu.

• Meclis Hükümeti Sistemi’nden Kabine Sistemi’ne geçildi

(Başbakan’ı olan hükümetlerin kurulması sağlandı.). Böylece

Meclis’te yaşanan hükümet bunalımları da sona erdi. Ayrıca

devlet işleri ivme kazandı ve yapılacak inkılâplara ortam

hazırlandı.

• İlk Cumhuriyet Hükümeti’ni kurma görevi İsmet Paşa’ya

(Başbakanlık) verildi.

• Fethi (Okyar) Bey de TBMM Başkanlığı’na seçildi.

• NOT: Cumhuriyet’in ilanı ile ulusal egemenliğin sağlanması

yönünde en önemli adımlardan biri daha atılmış oldu.

• Teşkilat-ı Esasiye (1921 Anayasası) Kanunu’nda,

1923 yılında yapılan değişiklikler;

• Başbakan da Meclis üyeleri arasından diğer bakanları seçer,

• Seçilen Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanı tarafından

Meclis’in güvenoyuna arz olunur ve güvenoyu alan Hükümet

göreve başlardı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 112 / 169

• “Türkiye Devleti’nin rejimi cumhuriyettir.” maddesi

anayasaya eklenmiştir.

• Devletin başkanı Cumhurbaşkanı’dır.

• Cumhurbaşkanı’nın, TBMM tarafından kendi üyeleri

arasından seçilmesi kararı alınmıştır.

• Cumhurbaşkanlığı süresinin 4 yıl olması ve aynı kişinin

tekrar Cumhurbaşkanı seçilebilmesi karara bağlanmıştır.

• Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından ve

TBMM üyeleri arasından seçilir.

• Bakanlar başbakan tarafından TBMM üyeleri arasından

seçilecek ve Cumhurbaşkanı tarafından meclisin onayına

sunulacaktır.

• Devletin dininin İslam ve resmi dilinin Türkçe olduğu

hükmü getirilmiştir.

CUMHURBAŞKANLARIMIZ

1. M. Kemal Atatürk

2. İsmet İnönü

3. Cemal Gürsel

4. Cevdet Sunay

5. Fahri Korutürk

6. Kenan Evren

7. Celal Bayar

8. Turgut Özal

9. Süleyman Demirel

10. A.Necdet Sezer

11. Abdullah Gül

12. R.Tayyip Erdoğan

SİYASAL PARTİLER VE ÇOK PARTİLİ DÖNEME

GEÇİŞ

• Siyasi Parti; Aynı siyasi görüşü benimseyen insanların bir

araya gelerek oluşturdukları, halkın istek ve görüşlerinin

yönetime yansımasını sağlayan demokrasinin vazgeçilmez

unsurlarından biridir.

• I. TBMM döneminde, meclis içerisinde partileşme yoktu.

Meclis içerisinde siyasi görüş ayrılıklarından dolayı çeşitli

gruplar meydana gelmişti.

• İlk mecliste bütün milletvekillerinin tek amacı yurdu

düşmandan kurtarmak ve Misak-ı Milli’yi gerçekleştirmekti.

Ancak 1921 Anayasası’nın hazırlanması sırasında gruplar

oluşmaya başladı.

• Bu grupların başlıcaları; Tesanüt, İstiklal, Islahat, Halk

zümreleri, Yeşil Ordu ve Mustafa Kemal’in kurduğu

Meclis’teki en etkili grup olan Müdafaa-i Hukuk Grubu idi

(Sivas Kongresi sırasında Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i

Hukuk Grubu olarak temelleri atılmıştı.).

• Mustafa Kemal bu grupları birleştirme konusunda başarılı

olamayınca 151 arkadaşıyla birlikte 10 Mayıs 1921’te

Müdafaa-i Hukuk grubunu kurmuştur. Bu gruba “Birinci

Grup” muhalif gruba ise “ İkinci Grup (Muhafaza-i

Mukaddesat Grubu)” denilmiştir.

Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi) (9 Eylül 1923)

• 9 Eylül 1923’te TBMM’de birinci grubu oluşturanlar

Anadolu ve Rumeli Müdafaayıhukuk Cemiyetini partiye

dönüştürdü.

• Bu yeni partinin adının Halk Fırkası olması benimsendi (9

Eylül 1923).

• Partinin lideri M. Kemal’dir.

• Laikliği ve devletçi ekonomik modeli benimsemiştir.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (İlerici Cumhuriyet

Partisi) (17 KASIM 1924- 5 Haziran 1925)

• Demokrasinin olmazsa olmazı siyasi partilerdir. Ayrıca

iktidarı denetleyecek ve fikir zenginliği oluşturacak muhalefet

partilerine de ihtiyaç vardır.

• TBMM’de ikinci grubu oluşturan Kâzım Karabekir Paşa,

Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Adnan Adıvar gibi

kişilerce kurulmuştur.

• Liberal ekonomik sistemi benimsemiştir. Devrimlerin

zamana yayılmasından yanadır. Tüzüklerinde dini inançlara

saygılı olduklarına dair ibareye yer vermişlerdir.

• Rejim karşıtları bu partinin etrafında toplanmış ve Şeyh Sait

İsyanının çıkmasından sonra parti kapatılmıştır (3 Haziran

1925).

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın Programı ve

İlkeleri;

• Bireysel özgürlükler korunacak

• Vekil seçimlerinde tek derece usulü uygulanacak

• Milletin açık vekâleti alınmadıkça, Anayasa

değiştirilmeyecek

• Âdem-i Merkeziyet esası kabul edilecek (yerinden yönetim

uygulanacak)

• Cumhurbaşkanı olan kişinin milletvekilliği kaldırılacak

• Bütçeden maaş alan devlet görevlilerinin siyasi partilere üye

olması engellenecek

• Dini düşünce ve inançlara saygılı olunacak

• Serbest ekonomi politikası (liberalizm) uygulanacak

• Hükümete ait çiftlik ve araziler topraksız köylülere verilecek

• Not: Liberalizm; ekonomi alanında sermayenin kişilerce

kullanılması ve ekonomik teşebbüslerin özel sektörce

gerçekleştirilmesidir.

Şeyh Sait İsyanı (13 ŞUBAT – 3 HAZİRAN 1925)

• Musul meselesinin gündemde olduğu sıralarda İngilizlerin

desteğiyle rejim karşıtları tarafından çıkarılmıştır.

• 4 Mart 1925’te Takririsükun Kanunu çıkarılmış ve İstiklal

Mahkemeleri yeniden kurulmuştur.

• Cumhuriyete karşı çıkan ilk isyandır.

Mustafa Kemal’e Suikast Girişimi (16 Haziran 1926)

• Rejim karşıtları M. Kemal’i ortadan kaldırmak istemişlerdir.

• İzmir’e düzenleyeceği seyahati fırsat bilenlerin suikast

girişimleri ortaya çıkmış ve suikastçılar yakalanarak

cezalandırılmıştır.

• Eski İttihatçılar tarafından planlanan bu suikast Mustafa

Kemal’in İzmir gezisi sırasında gerçekleştirilecekti.

• Ancak, olay daha önceden haber alınınca (Mustafa Kemal’in

İzmir’e bir gün gecikmeli gitmesi ve suikastçileri kaçıracak

olan Giritli Şevki’nin durumu İzmir valisine bildirmesi

üzerine öğrenilmiştir) gerçekleştirilememiş ve suikastı

planlayan 13 kişi yakalanarak İstiklal Mahkemeleri’nde

(dördüncü kez) yargılanmıştır.

• Not: Bu olaydan sonra İttihat ve Terakkiciler, devlet

kadrolarından tamamen tasfiye edilmişlerdir.

• Not: Bu olay aynı zamanda ulus egemenliğine dayalı rejime

karşı bir tepki niteliğindedir.

• Mustafa Kemal’in bu olaydan sonra söylediği şu sözler,

onun Türkiye Cumhuriyeti’ne verdiği önemi bir kez daha

ortaya koymuştur: “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak

olacaktır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar

kalacaktır.”

Serbest Cumhuriyet Fırkası(Partisi) (12 Ağustos 1930)

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 113 / 169

• M. Kemal’in isteği ile Fethi (Okyar) Bey tarafından kuruldu.

Atatürk’ün kız kardeşi Makbule (Atadan) Hanım da bu

partinin kurucuları arasında yer aldı.

• Rejim karşıtlarının bu parti etrafında toplanması üzerine M.

Kemal’in görüşünü alan Fethi Bey partiyi kapattı.

Kubilay Olayı (23 Aralık 1930)

• Menemen’de Derviş Mehmet ve etrafına Topladığı bir grup

rejim düşmanının “Din elden gidiyor ” propagandasıyla

çıkardığı ayaklanmadır.

• Ayaklanmayı bastırmak isteyen Asteğmen Kubilay ve iki

mahalle bekçisi olay yerinde şehit edildi.

• Bu olaydan sonra Türkiye’nin henüz çok partili sisteme

hazır olmadığı görüldü.

MENEMEN OLAYI (23 ARALIK 1930)

• Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasından sonra,

İzmir’in Menemen ilçesinde rejim karşıtlarının çıkarmış

olduğu olaydır.

• Bu olay sırasında Derviş Mehmet ve yandaşları tarafından

Menemen’de askerlik görevini yapan öğretmen Asteğmen

Kubilay şehit edilmiştir.

• Ayaklanma kısa sürede bastırılmış, Derviş Mehmet ve

yandaşları yakalanarak İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanarak

(beşinci kez) cezalandırılmışlardır.

• Not-1: Menemen Olayı, Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra rejime

karşı çıkan ikinci isyandır.

• Not-2: Hem Şeyh Sait İsyanı hem de Menemen Olayı,

Türkiye’de henüz demokrasi ortamının oluşmadığını

göstermiştir.

• Not-3: Cumhuriyet’in ilanından sonra bir süre tek partili bir

yönetimin sürdürülmesinin en önemli nedenleri; yapılacak

olan inkılâpların ülkeye yerleşmesini sağlama ve halkın

gerekli olan siyasal olgunluğa erişmesini beklemektir.

• Atatürk döneminde çok istenmesine rağmen çok partili

hayata geçilememiştir. Çok partili hayata ancak 1946’da

Demokrat Parti’nin kurulmasıyla geçilmiştir (üçüncü çok

partili hayat). Bu parti de Cumhuriyet Halk Fırkası’nın

devletçi politikasına karşı liberalizmi savunmuştur. Demokrat

Parti 1950’deki genel seçimler sonrasında da iktidar partisi

olmuştur (29 Eylül 1960’ta da kapatılmıştır.).

• Not-1: Böylece cumhuriyetin ilanından sonra ilk defa

yönetime başka bir parti gelmiştir.

• Not-2: Demokrat Parti’nin kurucuları; Cumhuriyet Halk

Partisi’nden ayrılan Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat

Köprülü ve Refik Koraltan’dır.

BURSA OLAYI (1 ŞUBAT 1933)

• Bursa’da ezanın Türkçe okunmasına karşı gösterilen

tepkidir.

• Olaya Atatürk’ün müdahale etmesiyle isyan bastırılmış,

reisleri bir süreliğine çeşitli karakollarda “misafir”

edilmişlerdir.

VAGON-Lİ OLAYI (22 ŞUBAT 1933)

• Vagon-Li Şirketi (Yataklı Vagonlar) Osmanlı Dönemi’nden

beri Türkiye’de demiryollarını işleten bir Fransız şirketiydi.

• 22 Şubat 1933’te şirketin telefonda Türkçe konuşan

memuru Naci Bey’e Belçikalı müdür Jannoni tarafından

şirkette resmi dilin Fransızca olduğu belirtilerek, 25 Kuruş

para cezası ve 15 gün işten uzaklaştırma cezasının

verilmesiyle olay patlak verdi.

• Bu gelişme üzerine İstanbul Üniversitesi öğrencileri şirket

bürosu önünde olaylar çıkarmışlardır.

• Yaşanan bu durumlar üzerine şirket, Naci Bey’i tekrar işe

başlatmıştır. Ayrıca “Vatandaş Türkçe Konuş” Kampanyası

başlatılmıştır.

RAZGARD OLAYI (20 NİSAN 1933)

• Bulgaristan’ın Razgard bölgesinde bulunan Türk

mezarlıklarının Bulgarlar tarafından tahrip edilmesiyle

İstanbul’da bu olaylara tepki gösterilmiştir.

• Türk gençliğinin milliyetçiliğiyle Türkiye’de Bulgarların

mezarları onarılmış ve Bulgarlara kültür dersi verilmiştir (20

Nisan 1933).

Serbest Cumhuriyet Fırkası(Partisi) (12 Ağustos 1930)

• M. Kemal’in isteği ile Fethi (Okyar) Bey tarafından kuruldu.

Atatürk’ün kız kardeşi Makbule (Atadan) Hanım da bu

partinin kurucuları arasında yer aldı.

• Rejim karşıtlarının bu parti etrafında toplanması üzerine M.

Kemal’in görüşünü alan Fethi Bey partiyi kapattı.

Kubilay Olayı (23 Aralık 1930)

• Menemen’de Derviş Mehmet ve etrafına Topladığı bir grup

rejim düşmanının “Din elden gidiyor” propagandasıyla

çıkardığı ayaklanmadır.

• Ayaklanmayı bastırmak isteyen Asteğmen Kubilay ve iki

mahalle bekçisi olay yerinde şehit edildi.

• Bu olaydan sonra Türkiye’nin henüz çok partili sisteme

hazır olmadığı görüldü.

HUKUK ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR

Hukuk Devrimi’nin Nedenleri:

• Osmanlı Devleti’nde uygulanan hukuk sisteminde birliğin

olmayışı (en önemlisi)

• Osmanlı hukuk sisteminin din esaslarına göre düzenlenmiş

olması ve laik ve demokratik esaslara dayalı yönetim

anlayışıyla bağdaşmaması

• Halkçılık ilkesine paralel olarak herkesi kanunlar

önünde eşit duruma getirme düşüncesi (Kadın

– erkek eşitliğinin tam olarak sağlanmak istenmesi)

• Milli birlik ve bütünleşmeyi hızlandırma düşüncesi

• Not: Yenilikler yapılırken kanunların Batı’dan alınmasının

nedenleri; savaştan yeni çıkmış toplumda bu kanunları

hazırlayabilecek yeterli kadronun olmayışı ve hukuk

kurallarının hazırlanmasının uzun zaman almasıdır.

Devlet Yapısındaki Laikleşmenin Aşamaları:

• Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)

• Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)

• Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

• Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Eğitim – Öğretim Birliği Yasası)

(3 Mart 1924)

• Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’nin Kaldırılması ( 3 Mart 1924)

• Not: Bu kurumların yerine Diyanet İşleri Başkanlığı ve

Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuştur.

• 1924 Anayasası’nın Kabulü (1924)

• Medreselerin Kapatılması (11 Mart 1924)

• Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)

• Kılık Kıyafet Kanunu’nun Çıkarılması (1925)

• 10 Nisan 1928’de Anayasa’dan “Devletin dini İslam’dır”

maddesinin çıkarılması

• 1928’de Cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin yemin

biçiminin değiştirilmesi ve yemin içindeki dinsel kelimelerin

kaldırılması

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 114 / 169

• 5 Şubat 1937’de anayasaya Türk devletinin laik olduğu

ilkesinin konulması (Böylece laikliğe geçiş aşaması

tamamlanmıştır.)

Hukuk Kurallarının Laikleştirilmesi:

• 17 Şubat 1926’da, İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak

Türk Medeni Kanunu kabul edildi; 4 Ekim 1926’da da

yürürlüğe girdi.

• Not: İsviçre Medeni Kanunu’nun örnek alınmasının

nedenleri; Bu alanda hazırlanan en son kanun olması, sade

olması, sorunlara pratik yollardan çözüm getirmesi, kadın ve

erkek eşitliğine önem vermesi, laik ve demokratik olmasıdır.

• İsviçre Borçlar Kanunu (İcra, İflas Hukuku) da aynı gün

kabul edildi.

• 1926’da Alman Ticaret Hukuku, İtalyan Ceza Hukuku,

Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Fransa İdare

Hukuku kabul edildi.

ANAYASALAR

• Anayasa: Bir devletin rejimini, işleyişini, kişi hak ve

hürriyetlerini ortaya koyan temel kanunlar olup bir ülke

sınırları içerisinde uygulanan kanunların dayanağıdır.

Anayasaya aykırı bir kanun çıkarılamaz.

• Yeni Türk Devleti’nin ilk Anayasası 1921’de hazırlanmıştır

(Teşkilat-ı Esasiye Kanunu).

TEŞKİLAT-I ESASİYE (20 OCAK 1921)

• I. İnönü Zaferi’nden sonra hazırlanarak yürürlüğe

konmuştur. 23 temel madde ve bir geçici maddeden oluşan

özet bir anayasadır.

• Savaşın zor şartları altında hazırlanmış olmasından dolayı

olağanüstü özellikler taşıyan bir anayasadır.

• Başlıca maddeleri şu şekilde sıralanabilir;

• Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.

• Yasama, yürütme, yargı yetkileri TBMM'ye aittir.

• Meclis başkanı aynı zamanda hükümetin de başkanıdır

(Meclis Hükümeti Sistemi).

• Din ve şeriat işleri TBMM aracılığıyla gerçekleştirilir.

• Seçimler 2 yılda bir yapılır.

• Seçimler çift derecelidir, çoğunluk sistemi benimsenmiştir.

• Seçmen yaşı 18’dir.

• Not-1: Tek dereceli veya çok dereceli seçim; Tek dereceli

seçimde, seçmen doğrudan doğruya yöneticilik için aday

olanlara oyunu kullanır. Çok dereceli seçimde ise, seçmen,

yöneticileri tayin veya seçecek olan temsilci seçmeni seçer.

Tek dereceli seçim demokrasiye en uygun seçimdir.

• Not-2: Çoğunluk Sistemi; Çok partili sistemde bir seçim

bölgesinde en çok oyu alan parti listesinin seçimi kazanmasını

sağlayan seçim sistemidir.

• Not-3: 1921 Anayasası’nda bütün güçlerin kaynağı

millettir (TBMM’dir.). Güçler birliği ilkesi esas alınmıştır.

Tek meclis ve meclisin üstünlüğü ilkeleri kabul edilmiştir.

Laik bir anayasa özelliği taşımaz.

• Not-4: Cumhuriyetin ilanından sonra 1921 Anayasası

yetersiz kalmış, bu nedenle 1924 Anayasası’nın hazırlanması

zorunlu hale gelmiştir.

• Not-5: 1921 Anayasası, ilk ve tek yumuşak (kolay

değiştirilebilir) anayasamızdır

1924 Anayasası (20 Nisan 1924)

Bu anayasanın kabulünde en önemli etken 1921 Anayasası'nın

savaş ortamından dolayı kısa sürede ve yetersiz hazırlanmış

olmasıdır.

Türk Devrimi'nin kurumsal boyutunun tamamlanabilmesi için

bu anayasaya gerek duyulmuştur. 1924 Anayasası 6 bölüm ve

105 maddeden oluşmuştur.

Parlamenter sisteme geçişte bu anayasa ile önemli bir adım

atılmıştır. En uzun süre yürürlükte kalan Anayasa olmuştur.

• Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin ilk anayasasıdır.

• Anayasamızdaki değişmez maddeler burada yer almıştır.

• Güçler ayrılığı prensibine doğru gidiş vardır.

1924 ANAYASASI (20 NİSAN 1924)

• 20 Nisan 1924’te yürürlüğe girmiştir. 6 bölüm olup, 105

maddeden meydana gelmektedir.

• 1924 Anayasasına göre;

• Türkiye Devleti bir cumhuriyet’tir (ilk kez).

• Not: İlk kez Kabine Sistemi’ne geçilmiştir.

• Devletin dini İslam, dili Türkçe, başkenti Ankara’dır.

• Bütün güçlerin kaynağı millettir, egemenlik hakkı millete

aittir.

• Milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimleri 4 yılda bir

yapılır.

• Cumhurbaşkanı meclis içinden ve meclis tarafından seçilir

ve aynı kişi birden fazla dönem, Cumhurbaşkanı seçilebilir.

• Her 40 bin erkek seçmene bir milletvekili seçme hakkı

tanınmıştır.

• Seçmen yaşı 18’dir. Seçilme yaşı ise 30’dur.

• Seçimler çift derecelidir; çoğunluk sistemi benimsenmiştir.

• Seçme ve seçilme hakkı sadece erkekler tarafından

kullanılır.

• Bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kanun önünde

eşittir.

• İlköğretim zorunlu ve parasızdır.

• Yasama ve yürütme yetkisi TBMM’de belirir ve toplanır.

• Yürütme yetkisi Meclisin seçtiği cumhurbaşkanı ve onun

atayacağı Bakanlar Kurulu’nca yerine getirilir. Yargı yetkisini

ise, bağımsız mahkemeler kullanır.

• Not-1: 1924 Anayasası’nda güçler ayrılığı kısmi olarak

gerçekleştirilmesinde (ilk kez) güçler birliği korunmuştur. Bu

uygulamanın nedeni yapılacak inkılâpları kolaylaştırmaktır.

• Not-2: 1924 Anayasası’nda da ulusal egemenlik, güçler

birliği, tek meclis ve meclisin üstünlüğü ilkeleri 1921

Anayasası’nda olduğu gibi devam etmiş hatta daha da

geliştirilmiştir (Kabine Sistemi’ne geçilmiştir.).

Bazı Maddeler:

Türkiye Devleti bir Cumhuriyet'tir.

Türkiye Devletinin dini İslam'dır,

Resmi dili Türkçedir; makkarı (başkenti) Ankara şehridir.

Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir.

Türk milletini ancak TBMM temsil eder ve Millet adına

egemenlik hakkını yalnız o kullanır. Yasama yetkisi ve

yürütme erki TBMM'de belirlenir ve onda toplanır.

Meclis, yasama yetkisini kendi kullanır.

Meclis, yürütme yetkisini kendi seçtiği Cumhurbaşkanı ve

onun tayin edeceği Bakanlar Kurulu eliyle kullanır. Meclis,

Hükümeti her vakit denetleyebilir ve düşürebilir.

Yargı hakkı, millet adına usul ve kanuna göre bağımsız

mahkemeler tarafından kullanılır. Milletvekili seçmek, 18

yaşını bitiren kadın, erkek her Türk'ün hakkıdır.

30 yaşını bitiren erkek her Türk milletvekili seçilebilir.

TBMM seçimleri 4 yılda bir yapılır.

1924 Anayasası Üzerinde Yapılan

Değişiklikler:

• 1928’de Anayasa’dan “Devletin dini İslam’dır” ibaresi

çıkarılmıştır. Böylece laiklik ilkesi benimsenmiştir.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 115 / 169

• 1928’de Milletvekilleri ve Cumhurbaşkanı’nın yemin şekli

değiştirilmiş “Vallahi” ifadesi yerine “Namusum üzerine söz

veriyorum.’’ ibaresi getirilmiştir.

• 1929’da ormanların devletleştirilmesi ve toprak

reformu anayasaya konulmuştur.

• Kadınlara; 1930’da belediye, 1933’te muhtarlık

seçimlerine katılma hakkı, 1934’te de milletvekili seçme ve

seçilme hakkı verilmiştir.

• 5 Aralık 1934’te seçmen yaşı 18’den 22’ye çıkarılmıştır.

• 1937’de Atatürk ilkeleri anayasaya konulmuştur.

Böylece Anayasa’nın laikleşme aşaması da tamamlanmış

oldu.

• 1945 yılında da anayasa dili sadeleştirilmiştir. Ancak

1952’de yeniden eski haline çevrilmiştir.

• 21 Temmuz 1946 genel seçimleri sonucunda tek dereceli

seçim sistemi kabul edildi.

• 1924 Anayasası bütün bu değişikliklerden sonra 1960’a

kadar devam etmiştir (en uzun süre yürürlükte kalan

anayasadır.).

• Not-1: 1924 Anayasası, en fazla değişikliğe uğrayan

anayasadır.

• Not-2: 27 Mayıs 1960 hareketiyle 1924 Anayasası’nın bazı

hükümleri yürürlükten kaldırıldı. Yeni bir anayasa hazırlama

çalışmalarına geçildi. Temsilciler Kurulu oluşturuldu. Bu

kurul Milli Birlik Komitesi ile birlikte Kurucu Meclis (Cemal

Gürsel başkanlığında) adı altında yeni anayasayı hazırladı.

1928 yılında "Devletin dini İslam'dır" maddesi çıkarılmıştır.

1928 yılında, Cumhurbaşkanı yemin biçiminden "Vallahi"

şeklinde başlayan dini tanımlar kaldırılmıştır.

1930,33,34 yıllarında yapılan düzenlemelerle, kadınlara siyasi

hakların verilmesine dair maddeler eklenmiştir. 1934 yılında,

seçme yaşı 18'den 22'ye çıkarılmıştır.

1937 yılında, Atatürk İlkeleri Anayasa'da yer almıştır.

1945 yılında, anayasanın dili Türkçeleştirilmiştir.

1946 yılında, anayasa dili yeniden eski haline

dönüştürülmüştür.

• 1952 de Anayasanın dili eski şekline çevrildi.

1961 ANAYASASI (9 TEMMUZ 1961)

• 1960’ta 27 Mayıs Askeri Darbesi sonunda yeni bir anayasa

hazırlandı. Bu anayasa atanmış Kurucu Meclisi’nce hazırlanıp

halkoylaması ile yürürlüğe girmiştir (ilk defa).

• Buradaki temel değişiklik güçler birliği ilkesinin

terk edilerek, güçler ayrılığı ilkesinin benimsenmiş olmasıdır.

• Buna göre;

• Yasama yetkisi meclise,

• Yürütme yetkisi hükümete,

• Yargı yetkisi ise bağımsız mahkemelere verilmiştir.

• Ayrıca sendikal haklar genişletilmiştir. Temel hak ve

özgürlüklere de daha geniş yer verilmiştir (Siyasi parti,

üniversite, sendika ve derneklere özerklik verilmiştir.).

• Devletin sosyal bir hukuk devleti olduğu ilk defa

belirtilmiştir.

• NOT: Anayasa daha demokratik bir hale

getirilmiştir.

• 1961 Anayasası’nda iki meclisin varlığı esas alınmıştır.

Bunlar;

• Senatörlerden oluşan Cumhuriyet Senatosu İle

Milletvekillerinden oluşan TBMM’dir.

• Yasaların kabulünde ise son söz Millet Meclisi’nindi.

• Seçimler tek derecelidir, Nispi Temsil Sistemi

benimsenmiştir.

• NOT: Nispi Temsil Sistemi; Seçime katılan her partinin

aldığı oy oranına göre mecliste temsil edilmesini sağlayan

sistemdir.

• Devlet Planlama Örgütü kurulmuştur.

• Anayasa Mahkemesi ve Danıştay gibi üst mahkemeler ilk

defa kurulmuştur.

• 1961 Anayasası 1980’e kadar devam etmiştir.

• 12 Mart 1971 Muhtırası’yla başlayan ve iki yıl kadar süren

yarı askeri rejim döneminde parlamento dışından destek olan

hükümetlerin ön ayak olmasıyla 1971 - 1973 yıllarında

Anayasa’da önemli değişiklikler yapıldı

1921, 1924, 1961 ve 1982 ANAYASALARI’NIN ORTAK

ÖZELLİKLERİ

• Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

• Bütün güçlerin kaynağı millettir.

• Cumhuriyet rejiminin ve temel niteliklerinin değiştirilemez

olmasıdır.

• Savaş ve barışa karar verme yetkisi TBMM’ye aittir.

• Süresi dolmadan seçimlerin yenilenmesi kararı TBMM’ye

aittir.

Türk Kadını ve Siyasi Hakları

Belediyeler: 3 Nisan 1930 tarihinde kabul edilen yasa ile

kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı

verilmiştir. Kadınlara verilen ilk siyasi hak bu olmuştur.

* Sadiye Hanım: 1930 yılında, Artvin ili Yusufeli ilçesine

bağlı Kılıçkaya beldesinde Belediye Başkanı seçilerek,

Türkiye'nin ilk kadın belediye başkanı olmuştur.

* Müfide İlhan: 1950 yılında Mersin'den belediye başkanı

seçilmiştir.

Muhtarlık: 26 Ekim 1933 tarihinde kabul edilen yasa ile

kadınlara muhtar seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.

* Gül Esin: Aydın Çine'nin Karpuzlu Bucağı'ndaki ilk kadın

muhtar olarak seçilmiştir.

Milletvekilliği: 5 Aralık 1934 tarihinde kabul edilen yasa ile

kadınlara vekil seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. 1935

seçimlerinde 17, 1936 ara seçiminde 1 olmak üzere Meclis'e

18 kadın vekil olarak girmiştir.

Not:

-Dünya'da ilk kadın kongresi 1935 yılında Türkiye'de

yapılmıştır.

-1935'deki Kadınlar Kongresi'ne katılan Mısır delegesi Sitti

Şaravi, Atatürk için "Siz ona Atatürk dersiniz, biz ise onu

Ataşark diye anarız" demiştir.

-1936 yılında kadınlara yönelik İş Kanunu kabul edilmiştir.

Türk Medeni Kanunu (17 Şubat 1926)

Medeni Kanun olarak kullanılan Mecelle toplumun yalnızca

Müslüman kesimine uygulanabildiği için azınlıklar da kendi

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 116 / 169

sistemlerine sahip olmuştur.

Ayrıca Mecelle dini esaslara göre düzenlenmiş bu nedenle

hem laikliğe hem de kadın-erkek eşitliğine ters durumdaydı.

Bu konuda birliği, eşitliği ve laikliği sağlayabilmek amacıyla

İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak Türk Medeni Kanunu

hazırlanmıştır.

Not: Medeni Kanun; Şahıs, Eşya, Miras, Aile konularını

içermektedir.

• İsviçre’den alınmıştır.

• Bu kanunun bazı maddeleri şunlardır:

o Evliliklerde kadının da rızasının alınması benimsendi.

o Kadınla erkek arasında toplum yaşamında ve ekonomik

alanda eşitlik sağlandı. Kadınlara her mesleğe girme hakkı

tanındı.

o Evlenme işlemi devlet denetimine alınarak resmî nikâhın

devlet tarafından kıyılması esası getirildi.

o Tek kadınla evlilik esası kabul edildi.

o Boşanma hakkı kadına da tanındı.

o Boşanma hâlinde kadın ve çocukların hakları güvence altına

alındı.

o Mirastan kadınla erkeğin eşit olarak yararlanması ilkesi

getirildi.

o Ayrıca Patrikhanenin din işleri dışında başka işlerle

ilgilenmesi yasaklandı

Medeni Kanun Düzenlemeleri:

Mecelle yürürlükten kaldırılmıştır.

Etnik ve dini kökenine bakılmaksızın vatandaşlar eşit sayılmış

ve hukuk alanında birlik sağlanmıştır. Tek eşlilik ve resmi

nikah zorunluluğu kabul edilmiştir.

Kadına da boşanma hakkı tanınmıştır. Mirasta kadın-erkek

eşitliği sağlanmıştır.

Kadınlara mesleklerini özgürce seçme hakkı tanınmıştır.

Mahkeme tanıklığında kadın-erkek eşitliği sağlanmıştır. Evlat

edinme ve velayet işleri düzenlenmiştir.

Rüştüne ermiş kişiye din seçme özgürlüğü getirilmiştir.

Patrikhane ve konsoloslukların mahkeme kurma yetkileri

kaldırılmıştır. Azınlıklar, kendi istekleriyle Türk kanunlarına

tabi olmuşlardır. Böylece patrikhanenin dünyevi işlerle

uğraşmasına son verilmiştir.

• İsviçre’den alınmıştır.

• Bu kanunun bazı maddeleri şunlardır:

o Evliliklerde kadının da rızasının alınması benimsendi.

o Kadınla erkek arasında toplum yaşamında ve ekonomik

alanda eşitlik sağlandı. Kadınlara her mesleğe girme hakkı

tanındı.

o Evlenme işlemi devlet denetimine alınarak resmî nikâhın

devlet tarafından kıyılması esası getirildi.

o Tek kadınla evlilik esası kabul edildi.

o Boşanma hakkı kadına da tanındı.

o Boşanma hâlinde kadın ve çocukların hakları güvence altına

alındı.

o Mirastan kadınla erkeğin eşit olarak yararlanması ilkesi

getirildi.

o Ayrıca Patrikhanenin din işleri dışında başka işlerle

ilgilenmesi yasaklandı

❖ Medeni Kanun:

• Toplumdaki bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerini;

bireylerin mal ve mülkleriyle olan ilişkilerini düzenleyen

kurallardır.

• Osmanlı Devleti’nde bu alanda hazırlanan ilk kanun

“Mecelle”dir. Mecelle İslam dinine göre hazırlanmış (1869 –

Ahmet Cevdet Paşa) ancak tamamlanamamıştır. Ayrıca çağın

koşullarına ve toplumun ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktı.

• Cumhuriyetin ilanından sonra da yeni medeni kanunun

hazırlanması için gerekli zamanın olmamasından dolayı

İsviçre Medeni Kanunu alınmış, Türk Medeni Kanunu olarak

kabul edilmiştir.

• 17 Şubat 1926’da kabul edilen Türk Medeni Kanunu’yla şu

gelişmeler sağlanmıştır;

• Tek eşli evlilik ve resmi nikâh zorunluluğu getirildi.

• Kadına da boşanma hakkı tanındı.

• Kadınlara mirasta eşitlik ve mahkemede şahitlik hakları

tanındı.

• Aile kurma konusunda erkeğin bütün ayrıcalıkları

kaldırılmıştır.

• Kadınlara istediği mesleği seçme ve çalışma hakları

sağlandı.

• Anneye çocuğun vesayetini alma hakkı

tanınmıştır.

• Herkese din ve vicdan özgürlüğü tanınmıştır.

• Ayrıca hukuk birliği sağlanmıştır.

• Not: Bu haklarla Türk kadını ekonomik ve sosyal haklar

yönünden toplum içerisinde layık olduğu yeri almıştır.

• Türk kadınının siyasal alanda erkeklerle olan

eşitsizliğini gidermek amacıyla da;

• 30 Nisan 1930’da belediye seçimlerine katılma hakkı,

• 26 Ekim 1933’te köy muhtarı ve heyeti seçimlerine katılma

hakkı,

• 5 Aralık 1934’de milletvekili seçme ve seçilme hakkı

verilmiştir.

• Not-1: Bu değişikliklerle kadınlara da yönetime katılma

hakkı yani siyasi haklar verilmiştir (Türk kadını seçme ve

seçilme hakkını birçok Avrupa ülkesinden önce elde etmiştir).

• Not-2: Medeni Kanun’un kabulü ile “ümmet” toplumundan

“ulus” toplumu anlayışına geçilmiştir.

• Not-3: 1 Ocak 2002’de yürürlüğe giren yeni Türk Medeni

Kanunu’yla birlikte kadınlara isterse eşlerinin soyadıyla

birlikte kızlık soyadlarını kullanabilme hakkı da tanınmıştır.

• Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilmesinden sonra

Patrikhane’nin evlendirme, boşanma gibi bir takım dünyevi

yetkileri de elinden alınmıştır. Sadece bir dini kurum olarak

kalması sağlanmıştır (Azınlıkların haklarını koruma yetkileri

sona erdi.).

• Not: Türk Medeni Kanunu, akla dayanan hukuk kurallarını

getirmekle Atatürk'ün laiklik; kadınları erkeklerle eşit duruma

getirmesi yönüyle halkçılık; tabuları yıkması yönüyle de

inkılâpçılık ilkesiyle yakından ilgilidir.

Hukuk Alanında Yapılar Diğer Yenilikler Şunlardır:

• 1926’da İtalya’dan Ceza Kanunu, 1926’da İsviçre’den

Ticaret Kanunu, 1929’da Almanya’dan Ceza Muhakemeleri

Kanunu ve Deniz Ticaret Kanunu, 1932’de yine İsviçre’den

İcra ve İflas Kanunu alınarak ülkemizde uygulanmaya

başlandı

TOPLUMSAL ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR

Çağdaş ve laik bir toplumsal düzen için değişimlerin halkın

yaşamının bir parçası haline gelmesi gerektiğinden toplumsal

alanda inkılaplar yapılmıştır.

• Devletin yapısı ve hukuk kuralları laikleştirilirken buna

paralel olarak toplumsal yaşayış da düzenlenmiştir.

❖ Kılık Kıyafette Yenilik (25 Kasım 1925)

• Şapka Kanunu olarak da geçen bu yenilik hareketinin amacı,

topluma çağdaş bir görünüm kazandırma ve Batı ile bütünleşme

düşüncesidir.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 117 / 169

• Şapka İnkılâbı’nda kadınlarla ilgili yasal bir düzenleme

yapılmamıştır.

• Mustafa Kemal bu inkılâp hareketini ilk defa gittiği

Kastamonu’da uygulamaya koymuştur.

• 3 Aralık 1934’te çıkarılan bir kanunla da hangi din ve

mezhebe mensup olursa olsun din adamlarının mabetler ve

ayinler haricinde dini kıyafetle dolaşmaları yasaklandı. Sadece

Diyanet İşleri Başkanı, Rum ve Ermeni Patrikleri ile Yahudi

Hahambaşısı her zaman dini kıyafet giyebileceklerdi.

❖ Şapka İnkılabı ve Kıyafette Değişiklik (25 Kasım 1925)

• Türk insanının çağdaş bir görünüme kavuşması

amaçlanmıştır.

• Atatürk ilk kez Kastamonu gezisinde şapka giymiştir.

• 3 Aralık 1934’te Türkiye Büyük Millet Meclisi, “Bazı

Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun” ile dinî

görevlilerin, ibadet yerleri haricinde dinsel giysilerle

dolaşmasını yasakladı. Sadece Diyanet İşleri Başkanı, Rum ve

Ermeni patrikleri gibi en yüksek din görevlileri, dinsel

giysileri ile gezebileceklerdi.

Şapka Kanunu (25 Kasım 1925) Nedenleri:

Sosyal yaşamda topluma modern bir görünüm kazandırmak.

Muasır milletler seviyesine ulaşmak ve Batı ile bütünleşmek.

Toplumsal birlikteliği sağlamak.

Ayrıma yol açacak unsurları ortadan kaldırmak.

Gelişmeleri:

Atatürk, 23 Ağustos 1925'te Eskişehir ve Mahmudiye'ye

yaptığı seyahatlerde şapkayı halka göstererek giysi devriminin

ilk işaretini vermiştir.

25 Ağustos 1925'te Kastamonu-İnebolu'ya yaptığı bir gezide

başına şapka giyip, "Buna şapka derler" diye halkı şapka

giymeye özendirmesinden sonra, 25 Kasım 1925'te Şapka

Giyilmesi Hakkındaki Kanun (Şapka İktibasına Dair Kanun)

çıkarılmıştır.

Kurtuluş Savaşı'nın simge kıyafeti Kalpak'tır.

• Türk insanının çağdaş bir görünüme kavuşması

amaçlanmıştır.

• Atatürk ilk kez Kastamonu gezisinde şapka giymiştir.

• 3 Aralık 1934’te Türkiye Büyük Millet Meclisi, “Bazı

Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun” ile dinî

görevlilerin, ibadet yerleri haricinde dinsel giysilerle

dolaşmasını yasakladı. Sadece Diyanet İşleri Başkanı, Rum ve

Ermeni patrikleri gibi en yüksek din görevlileri, dinsel

giysileri ile gezebileceklerdi.

Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)

• Tekkeler, zaviyeler ve Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş,

Nasreddin Hoca, Fatih’in türbeleri gibi haricindeki türbeler

kapatılmıştır.

• Tekke ve zaviyeler, aynı tarikatta olanların toplandığı,

çalışmalar yaptığı yerlerdir.

• Halkın dinsel duygularını sömürü aracı yaparak politik ve

ekonomik çıkar sağlayan bu çağ dışı kurumlar kapatılarak laik

devlet düzeni pekiştirilmiştir.

• Yine aynı kanunla “şeyhlik, dervişlik, dedelik, seyyitlik,

çelebilik, müritlik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük,

muskacılık, türbedarlık” gibi ayrıcalık bildiren unvanlar da

kaldırılmıştır.

• Not: Bu inkılâplar toplumda laiklik ilkesinin

yerleştirilmesiyle ilgilidir.

Nedenleri:

Din istismarını önlemek Toplumun laikleşmesini sağlamak

Halk arasında eşitliği sağlamak

Bu mekanları rejim karşıtı eylemlerin odağı olmaktan

çıkarmak.

Gelişmeleri:

Refik Koraltan ve bazı vekillerin önergesi ile sunulan kanun

30 Kasım 1925 tarihinde kabul edilmiştir.

Kanunun Maddeleri:

Şeyh Said İsyanında en önemli rolü üstlenen bu merkezler

çıkarılan kanun ile kapatılmıştır.

Dervişlik, mollalık, şeyhlik, türbedarlık, babalık, falcılık,

üfürükçülük gibi unvanlar ve faaliyetler yasaklanmıştır.

Not: Eyüp Sultan, Mevlana, Yavuz Sultan Selim ve Fatih

Sultan Mehmet vb. kişilerin milli tarih ve kültüre mal olmuş

kişiler olmasından dolayı türbelerine dokunulmamıştır.

❖ Miladi Takvim, Uluslararası Saat Uygulamasının

Kabulü, Ölçü ve Tartıların Değişmesi

• Batı ile ekonomik ilişkilerin düzenlenmesinde birlik ve

kolaylık sağlanması amaçlanmıştır.

• 1 Ocak 1926’dan itibaren miladi takvim kullanılmaya

başlandı.

• Hafta sonu tatili Cuma’dan Cumartesi öğleden sonra ve

Pazar gününe alındı. Yerel saat yerine uluslararası saat

kullanılmaya başlandı.

• 1 Nisan 1931’de metre ve kilogram gibi uluslararası ağırlık

ve uzunluk ölçüleri kullanılmaya başlandı.

• 1 Ocak 1926’dan itibaren Miladi Takvim kullanılmaya

başlandı. Aynı tarihte ayrıca uluslararası (alafranga) saat

sistemine de geçilmiştir.

• 20 Mayıs 1928’de uluslararası rakamlara geçildi.

• 1 Nisan 1931’de çağdaş uzunluk ve ağırlık ölçü birimlerine

geçildi.

• Böylece bu kanunla eski ağırlık ve uzunluk ölçüleri

değiştirilerek, uygar ölçü birimleri sayılan onlu yönteme

(metrik sistem - ondalık rakamlara) uygun ölçüler kabul

edildi.

• Yurdun her yerinde tek bir ölçü sistemi uygulanmaya

başlanmış, böylece tam bir ölçü düzeni, ölçü birliği

kurulmuştur.

Ölçü, Rakam ve Takvimdeki Değişiklikler

• Batı ile ekonomik ilişkilerin düzenlenmesinde birlik ve

kolaylık sağlanması amaçlanmıştır.

• 1 Ocak 1926’dan itibaren miladi takvim kullanılmaya

başlandı.

• Hafta sonu tatili Cuma’dan Cumartesi öğleden sonra ve

Pazar gününe alındı. Yerel saat yerine uluslararası saat

kullanılmaya başlandı.

• 1 Nisan 1931’de metre ve kilogram gibi uluslararası ağırlık

ve uzunluk ölçüleri kullanılmaya başlandı.

Takvim Değişikliği (25 Aralık 1925)

Osmanlı Devleti'nde Hicri, Rumi gibi takvimler kullanılmıştır.

Bu durum toplum içinde ve Batı ile olan ticari ilişkilerde

sorun oluşturmuştur. Bu nedenle 1 Ocak 1926 tarihinden

itibaren Miladi Takvim kullanılmaya başlanmıştır.

Saat Sistemi Değişikliği (26 Aralık 1925)

1 Ocak 1926 tarihinden itibaren Alaturka Saat Sisteminden

Alafranga Saat sistemine geçilmiştir.

Uluslararası Rakamlara Geçilmesi (20 Mayıs 1928)

Osmanlı Devlerinden beri kullanılan Arap rakamlarının, Batı

ile özellikle ekonomik ilişkilerde sorunlara yol açmasını

önlemek amacı ile Latin rakamlarına geçilmiştir. (Beynelmilel

Erkam'ın Kabulü)

Ölçü ve Tartı Birimlerinde Değişiklik (1 Nisan 1931)

Arşın, endaze, okka vb. Osmanlı ölçü-tartı birimleri, hem Batı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 118 / 169

ile olan ticari ilişkileri düzenlemek hem de toplum içinde

uygulamalarda birlik sağlamak amacı ile değiştirilmiş ve

Metrik Sisteme geçilmiştir.

Milli Bayramlar ve Genel Tatiller Kanunu (27 Mayıs

1935)

Bu kanun ile resmi bayram ve tatillerde düzenlemeye

gidilmiştir.

❖ Hafta Sonu Tatilinin Cuma Gününden Pazara Alınması

(1 Haziran 1935)

• Böylece devletlerarası ilişkilerde çalışma ve ticari

hayatımızdaki Batı dünyası ile olan tatil günü farklılığının

yarattığı karışıklıklar ve aksaklıklar giderilmiş oldu.

• Not: Tatil gününde, ölçü birimlerinde, takvim ve saat

düzenlemelerindeki temel amaç; Batı’yla olan ticari ve

ekonomik ilişkilerin geliştirilmesidir.

Osmanlı toplumunda insanlar inançlarına göre tatil

yapmaktaydı ve bu toplumda kargaşaya yol açmaktaydı.

Mustafa Kemal 1924 yılında tüm tatil günlerini Cuma'da

birleştirerek uygulamalarda birliği sağlamıştır.

1935 yılında ise Cuma'dan Pazar'a alınarak Batı ile olan ticari

ilişkiler geliştirilmek istenmiştir.

Soyadı Kanunu (21 Haziran 1934) Nedenleri:

Toplumsal eşitliği sağlamak.

Resmi ve sosyal ilişkilerde yaşanan kargaşaya son vermek

(Nüfus kaydı ve sayımı, miras, askerlik, eğitim) Kullanılan

dini, sosyal, ailevi ve asalet kaynaklı lakaplardan dolayı ortaya

çıkan ayrıma son vermek.

• Herkese bir soy isim verilerek ağa, Bey, Paşa, Efendi, Molla,

Hanımefendi gibi unvanların kullanılması yasaklanmıştır.

• TBMM tarafından M. Kemal’e Atatürk soyadı verildi.

• Herkese bir soy isim verilerek ağa, Bey, Paşa, Efendi, Molla,

Hanımefendi gibi unvanların kullanılması yasaklanmıştır.

• TBMM tarafından M. Kemal’e Atatürk soyadı verildi.

• Toplumsal alanda ve resmi işlerdeki kargaşayı sona

erdirmek ve ayrıcalık ifade eden unvanlara son verme

zorunluluğundan kabul edilmiştir.

• Soyadları Türkçe olacak; rütbe, memurluk, yabancı ırk ve

millet adları ile ahlâka aykırı ve gülünç kelimeler soyadı olarak

kullanılmayacaktı.

• Osmanlı Dönemi’ndeki sivil rütbe, nişan ve madalyalar

kaldırıldı.

• Ayrıca ağa, hacı, hafız, hoca, molla, şeyh, efendi, paşa vb.

ayrıcalık ifade eden unvanlar ve hitaplar da kaldırılmıştır.

• Not-1: Böylece toplumsal alanda ayrıcalığa ve kargaşaya

neden olan unvanlar yasaklanarak herkesin kanun önünde eşit

olması sağlanmıştır.

• Not-2: Bu inkılâp, Atatürk’ün halkçılık ilkesiyle doğrudan

ilgilidir (ayrıca milliyetçilik ve laiklik).

• Not-3: Soyadı Kanunu ile Türk toplumu, çağdaş ve batılı

bir görünüm kazanmıştır.

• Not-4: 24 Kasım 1934’te çıkarılan özel bir yasa ile TBMM

tarafından Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verildi. Kanun

gereği bu soyadını başka kimse alamayacaktı.

Topluma modern, eşitlikçi ve milli bir yapı kazandırmak.

Gelişmeleri:

Yukarıda belirtilen nedenlere bağlı olarak 21 Haziran 1934'te

Soyadı Kanunu kabul edilmiştir. Her ailenin ön adı dışında bir

soy adı alması zorunlu hale getirilmiştir.

Alınacak sor-yadlarının genel ahlaka aykırı olmaması, gülünç

olmaması, yabancı ad olmaması kararlaştırılmıştır. Soyadı

seçme vazifesi kocaya verilmiştir.

Mustafa Kemal'e, TBMM'nin kabul ettiği 24 Kasım 1934

tarihli özel bir kanunla "Atatürk" soyadı verilmiştir. Bu

soyadının başkası tarafından kullanımı yasaklanmıştır.

Atatürk'ün ailesine "Atadan" soyadı verilmiştir.

Unvan ve Lakapların Kullanımını Yasaklayan Kanun (26

Kasım 1934)

Bu kanun ile Ağa, hacı, efendi, hanım, hazret, zade gibi

ayrıcalık beliren unvanların kullanımı yasaklanmıştır. Osmanlı

Devleti'nin verdiği harp madalyaları hariç; nişan, madalya ve

rütbelerin kullanımı yasaklanmıştır.

Ayrıca General, Mareşal gibi askeri unvanların kullanımı

Hükümet ve Yüksek Askeri Şüra iznine bağlanmıştır.

Kılık-Kıyafet Kanunu (3 Aralık 1934)

3 Aralık 1934 tarihinde kabul edilen kanun ile din adamları

dışında kimsenin dini kıyafet ile sokakta dolaşamayacağına

karar verilmiştir. Din adamlarının da sadece ibadethanelerde

kullanılabileceği de belirtilmiştir.

Ancak bu düzenlemeden Diyanet İşleri Bakanı, Hahambaşı ve

Patrik muaf tutulmuştur.

Bu kanun ile ayrıca yabancı devletlere özel askeri ve resmi

kıyafetlerin giyilmesi de yasaklanmıştır.

❖ Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkının Verilmesi

• 3 Nisan 1930 tarihinde belediye seçimlerine,

• 1933’te muhtarlık seçimlerine katılma,

• 5 Aralık 1934 tarihinde milletvekili seçme ve seçilme hakkı

tanındı.

EĞİTİM ve KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN

İNKILAPLARI (YENİLİKLER)

❖ Bu alanda yenilik yapılmasını gerektiren nedenler;

• Eğitim ve öğretim kurumlarında laikleşmenin

sağlanabilmesi

• Osmanlı’dan kalan eğitim kurumlarının birbirlerinden kopuk

hareket etmesi ve bunun sonucu ortaya çıkan toplum

içerisindeki kültür çatışmalarının ortadan kaldırılması

gerekliliği

• Eğitim ve öğretimin çağdaş esaslara göre düzenlenmesi

gereği

• Eşitlikçi ve demokratik esaslara dayalı bir eğitim sisteminin

oluşturulması düşüncesi

• Milli değerleri ön planda tutan, bilimin ve teknolojinin

verilerinden en iyi şekilde yararlanmasını bilen bir neslin

yetiştirilmesi

Telif ve Tercüme Heyeti (1921-26)

Kurtuluş Savaşı döneminde oluşturulan önemli kurumlardan

birisi olmuştur.

Bakanlık Merkezi Teşkilatı bünyesinde 1921 yılında kurulan

Telif ve Tercüme Heyeti çalışmalarını 1926 yılına kadar

sürdürmüştür.

1926 yılında toplanan Üçüncü Heyet-i İlmiye kararları

sonucunda Telif ve Tercüme Heyeti, yerini Milli Talim ve

Terbiye Dairesi'ne bırakmıştır.

I.Maarif Kongresi (15-16 Temmuz 1921)

Milli Mücadele'nin Eskişehir-Kütahya Muhabereleri sırasında

Ankara'da toplanmıştır. Muallimler Birliği'nin topladığı

Kongrede açılış konuşmasını Mustafa Kemal yapmıştır.

Çoğunlukla ilk ve ortaöğretim kademelerinin hedefi ve

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 119 / 169

programı ile ilgili tartışmaların yapıldığı, okul ve öğrenci

sayılarının tespit edilmeye çalışıldığı, eğitime milli bir yön

kazandırılmaya çalışıldığı büyük bir eğitim kongresidir.

Heyet- İlmiyeler (1923-26)

Heyet-i İlmiyeler Yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin

eğitim politikalarının belirlendiği, eğitim meselelerinin

tanınmış eğitimcilerin fikir, düşünce ve tecrübelerinden

yararlanılarak tartışılıp karara bağlandığı ve belli bir uygulama

gücü olan ilmi toplantılar olmuştur.

Heyet-i İlmiye'de;

-İlköğretimin 6 yıl olması,

-Leyli Köy Mekteplerinin kurulması,

-Kadınlarında Heyet'e girebilmesi ve müfettiş olabilmesi,

-Sultani yerine Lise tabirinin kullanılması gibi kararlar

alınmıştır.

Heyet-i İlmiye, Cumhuriyetin ilanından birkaç ay öncesinden

başlamak üzere 1926 yılına kadar üç defa toplanmıştır.

❖ Tevhidi Tedrisat (Eğitim ve Öğrenim Birliği) Yasası (3

Mart 1924)

• Bu kanunla bütün eğitim öğretim kurumları Millî Eğitim

Bakanlığına bağlandı.

• Medreseler kapatıldı.

• Bu yasayla eğitim ve öğretim faaliyetleri birleştirilmiştir.

• Medreseler kapatılmış (11 Mart 1924); yabancı okullar da

(Batı tarzı eğitim yapanlar, azınlık okulları), Türk Millî Eğitim

Bakanlığı’na bağlanmıştır. Böylece toplum içerisinde eğitim

ve öğretim faaliyetlerinden kaynaklanan kültür çatışmaları

önlenmeye çalışılmıştır.

• Ayrıca bu kanunla;

• Devlet eğitimin her çeşidiyle uğraşmaya başlamış, Milli

Eğitim Bakanlığı bütün eğitim ve öğretim işlerinin tek

sorumlusu haline gelmiştir

• Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’nin bütçesine ayrılan eğitim payı,

Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmiştir.

• Din eğitimi veren bazı eskimiş okullar kapatılarak yerlerine

modern ilahiyat fakültesi, imam hatip okulları açılmıştır.

• Yabancı okulların ders programlarına Türkçe, Tarih ve

Coğrafya gibi kültür dersleri konul- muş ve bu derslerin Türk

öğretmenler tarafından okutulması sağlanmıştır.

• Yabancı okulların dini ve siyasi amaçlı öğretimi

durdurulmuştur. Bu okulların sınıflarında ve ders

kitaplarındaki dini işaret ve semboller kaldırılmış, böylece

yabancı ve azınlık okullarının zararlı faaliyetleri

engellenmiştir.

• Türkiye'de eğitimin çağdaşlaşması ve laikleşmesi

sağlanmıştır.

Nedenleri:

Eğitim-öğretimde birlik ve beraberliği sağlamak.

Eğitimde laikleşmeyi, modernleşmeyi, eşitliği ve ulusallığı

sağlamak. Ulusal eğitim ile milli bilinci geliştirmek.

Gelişmeleri:

Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile ilgili öneriyi meclise dönemin

Maarif Nazırı Vasıf Çınar sunmuştur.

T.C sınırları içindeki tüm eğitim-öğretim kurumları Milli

Eğitim Bakanlığı'na bağlanmıştır.

Şeriye ve Evkaf Vekaleti ve tüm özel vakıfların denetimindeki

okullar Maarif Vekaleti'ne bağlanmıştır.

Osmanlı Devleti zamanında din eğitimi veren kurumlar

kapatılarak yerlerine İlahiyat Fakültesi ve İmam Hatip gibi

okullar açılmıştır.

Milli Savunma ve Sağlık (Sıhhiye) bakanlıklarına bağlı

okullar bütçeleri ile beraber Maarif Vekaleti'ne bağlanmıştır.

Not:

Eğitim-öğretim alanında birlik sağlanmıştır. Eğitim-öğretim

millileştirilmiştir.

Medreseler kapatılmasına ortam hazırlanmıştır. Yabancı

okullar üzerindeki devlet denetimi artmıştır.

Tüm okulların devlet denetimine alınması Fransa, Papalık ve

bir çok okulu olan devletin itiraz ederek yabancı okullar

konusunu yeniden gündeme taşımasına neden olmuştur.

Medreselerin Kapatılması (11 Mart 1924)

Tevhid-i Tedrisat Kanunu çerçevesinde Milli Eğitim Bakanı

Vasıf Çınar Bey'in talimatı ile medreseler kapatılmaya

başlamıştır.

Son medreseler Şeyh Said İsyanı sonrasında kapatılmıştır.

Böylece;

Eğitimde ikilik ortadan kaldırılmıştır.

Özgür düşüncenin hakim olması sağlanmıştır.

Eğitimin laik ve ulusal olması yolunda önemli adım atılmıştır.

İnkılap karşıtı düşüncelerin gücü kırılmıştır.

Not:

1925 yılında Yabancı Okullarla ilgili bir düzenleme ile;

Eğitimlerinde milli çıkarlara ters olan müfredatların sona

erdirilmesi,

Yabancı okullarda Türkçe, Tarih ve Coğrafya derslerinin

okutulmasının zorunlu olması ve bu dersleri Milli Eğitim

Bakanlığı'nın atadığı öğretmenlerin anlatması,

Yabancı okulları Türk Müfettişlerin denetlemesi,

Sınavların, ödül verme işleminin elçiliklerde değil okullarda

veya Milli Eğitim Bakanlığı'nda yapılması,

Başarılı öğrencilere verilecek ödüllerin üzerinde yabancı

devlet bayrak ve işaretlerinin olmaması kararları alınmıştır.

Maarif Teşkilatı Kanunu (2 Mart 1926)

• Bu kanunla ilk ve ortaöğretimin esasları tespit edilerek

eğitim hizmetleri modernleştirilmiştir. Eğitim, çağdaş, laik,

milli ve demokratik esaslara göre yeniden düzenlenmiştir.

• Laik ve çağdaş eğitim sistemine uygun bir anlayışla ilk ve

orta öğretimin esasları tespit edilmiştir.

• Bütün okul açma işlem ve faaliyetleri devletin tasarrufuna

alınmıştır.

• İlköğretim parasız ve zorunlu hale getirilmiştir.

• Eğitim hizmetlerinin modernleştirilmesi amaçlanmıştır.

• Öğretmen okullarının sayısı artırılmıştır.

• Yabancı okulların da bu kanuna uyması zorunlu

tutulmuştur.

Mustafa Necati Bey'in katkıları ile ilk ve orta öğretimin

esaslarını belirleyen Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun

çıkarılmıştır.

Eğitim-öğretim dinin etkisinden kurtarılmış eğitimin

laikleşmesi konusunda önemli bir adım atılmıştır.

Tevhid-i Tedrisat (öğretimin birleştirilmesi) Kanunu'nun

ilkelerinin ışığı altında eğitim hizmetlerini düzenlemiştir. Bu

kanun çerçevesinde Talim ve Terbiye Kurulu açılmıştır.

Okul açılması devlet iznine bağlanmıştır. İlköğretimin zorunlu

ve ücretsiz olması sağlanmıştır. Karma eğitim modeline

geçilmiştir.

Müfredatların modern bir yapıya kavuşması sağlanmıştır.

Not: Türk eğitim kurumlarında müfredatlarını

şekillendirmesinde John Devey'den yararlanılmıştır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 120 / 169

❖ Yeni Türk Harflerinin Kabulü (1 Kasım 1928)

• Arap alfabesinin Türk Dili için yetersiz kalması üzerine

Latin alfabesi kabul edildi.

• Yeni harfleri öğretmek amacıyla Millet Mektepleri kuruldu.

• 24 Kasım 1928’de, Atatürk, Millet Mektepleri başöğretmeni

ilan edilmiştir. Bu olayın yıl dönümü bütün yurtta

“Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır.

• Harf inkılâbıyla ulaşılmak istenen temel amaç, okuma

yazmayı kolaylaştırarak okur - yazar oranını arttırmak ve

konuşma dili ile yazı dili arasındaki farkı ortadan kaldırmaktır.

• Bu inkılâp hareketiyle Arap alfabesi kaldırılıp Türk diline

daha uygun olan Latin alfabesi kabul edilmiştir.

• Bu inkılâptan sonra okuma yazma bilenlerin sayısında artış

olmuş ve bilimsel çalışmalar hızlanmıştır.

• Ayrıca basılan kitap sayısı artmış, batılılaşma ve

çağdaşlaşma yolunda önemli bir adım atılmıştır.

• Milli kültürümüz daha da gelişmeye başlamıştır.

• Not: Yeni harflerle basılan ilk gazete “Mardin Gazetesi”dir.

Nedenleri:

Arap harflerinin öğreniminin zor olmasından kaynaklanan

düşük olan okur-yazar oranını artırmak. Batı ile olan kültürel

ilişkileri geliştirmek.

Konuşma ve yazı dili arasındaki farkı gidermek. Türk dilinin

gelişimine hizmet etmek.

Ulus bilincini geliştirmek.

Arap harflerinin Türkçenin yapısına uymamasından

kaynaklanan sıkıntıları gidermek.

Gelişmeleri:

Harf konusunda Cumhuriyet öncesinde İttihatçiler bazı

çalışmalar yürüttülerse de başarı sağlanamamıştır.

İzmir İktisat Kongresi'ne dönemin Eğitim Bakanı Vasıf Çınar

ve işçi temsilcisi Ali Nazmi harf konusunun konuşulmasını

teklif etmişse de kongre başkanı kazım Karabekir, birliği

bozar düşüncesi ile gündem dışı diyerek reddetmiştir.

29 Mayıs 1928 tarihinde Maarif Vekaleti tarafından, kurulan

Dil Encümeni tarafından Elifba Raporu hazırlanmıştır. 1923'te

Mebus Tunalı Hilmi Meclis Başkanlığına Türkçe Kanunu adı

ile kanun teklif etmiştir. Ancak birliği bozar düşüncesi ile

reddedilmiştir.

Mustafa Kemal bu konuda başarıyı tesadüflere bırakmamak

için öncelikle pilot uygulamalara gitmiştir. Mesela 19277

tarihinde yüksek okulların bazı kitaplarında ve imzalarda yeni

harfler tatbik edilmiştir.

Mustafa Kemal yeni harflerin tanıtımını Sarayburnu Parkı'nda

yapmıştır.

1928 yılında İstanbul'da yapılan Halk Fırkası Şurası'nda

Mustafa Kemal harfleri açıklamıştır. 1 Kasım 1928 tarihinde

de kanun kabul edilmiştir.

Sonuçlar:

Okur-yazar oranında ciddi artış gözlemlenmiştir. Basılan kitap

sayısı artmıştır.

Batı'daki teknik gelişmelerin takibi kolaylaşmıştır. Batı

eserlerinin tercümesi kolaylaşmıştır.

Not:

Yeni harflerle ilk basılan gazete Mardin Ekspres Gazetesi'dir.

Harflerle ilgili fikri ortaya atan kişi Azerbaycanlı Ali Feth

Ahundzade olmuştur.

Millet Mektepleri Talimatnamesi (24 Kasım 1928)

• Bu okulların açılmasındaki amaç; okuma yazma çağını

geçirmiş olan yetişkinlere de okuma yazma öğretmek ve yeni

Türk harflerinin tanıtılmasını sağlamaktır.

• Bu okulların açılmasıyla ülke genelinde okuma- yazma

seferberliği başlatılmıştır.

• Not: 24 Kasım 1928’de Atatürk’e Millet Mektepleri’nin

“Başöğretmeni” ünvanı verilmiştir.

Millet Mektepleri, örgün eğitim yapı geçmiş olan

vatandaşlara (14-45 yaş arası) yeni harfleri öğretmek amacı ile

açılmıştır.

Başbakan İsmet İnönü, bu mekteplerdeki eğitim süresinin iki,

dört ya da altı ay devam edeceğini belirli yerlere gelemeyecek

durumda olan vatandaşlar için, gezici Millet Mektepleri

açılacağını, en büyüğünden en küçüğüne kadar bütün

bürokratların buralarda görev alacaklarını belirtmiştir.

Başbakan, bu mekteplerin Genel Başkanlığını ve

Başöğretmenliği'ni de Mustafa Kemal'in kabul ettiğini

duyurmuştur. Bakanlar Kurulu, 11 Kasım 1928 tarihinde

Millet Mektepleri Talimatnamesi'ni onaylamış ve 24 Kasım

1928 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe

girmiştir.

• Not:

o İlk Millet Mektebi 1929 yılında açılmıştır.

o Mustafa Kemal bu talimatname ile Başöğretmen seçilmiştir.

Millet Mektepleri sabit, gezici ve özel olmak üzere üçe

ayrılmıştır.

o 1929'da ek yönetmelikle, Köy Yatı Dershaneleri ve Halk

Okuma Odalarının açılması öngörülmüştür. Halkın Millet

Mekteplerine katılımı zorunlu tutulmuştur.

o Bu mektepleri ile ilgili olarak Halk Mecmuası adı ile bir

yayın organı çıkarılmıştır.

o Dikkat: 24 Kasım'ın Öğretmenler Günü olarak kutlanması

1981 yılından itibaren başlamıştır.

Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu) (15

Nisan 1931)

• Nedenleri:

• Osmanlı Devleti’nde görülen Türk tarihinin sadece Osmanlı

ve İslam tarihiyle sınırlı tutulması anlayışını değiştirmek

• Türk milletinin menşeini (kökenini) belirleyip İslamiyet

öncesi Türk tarihini de aydınlatmak

• Türklerin dünya uygarlığına yaptıkları hizmetleri ve katkıları

ortaya koymak

• Türk tarihinin eskilere kadar uzanan köklerini ve Türklerin

uygarlığa önemli katkılar sağlayan bir millet olduğunu (Türk

Tarih Tezi) araştırmayı amaçlayan bu kurumun adı sonradan

Türk Tarih Kurumu olmuştur.

• Türklerden önceki Anadolu tarihinin de aydınlatılmasını

sağlamak

• Hanedancı, ümmetçi tarih anlayışından uzaklaşarak milli

tarih anlayışını oluşturmak

• Türkler hakkında bilgi veren kaynakların çoğunluğunun

yabancılar tarafından hazırlanmış olmasından dolayı; bu

bilgilerin doğruluğunu tespit etmek, Türklerle ilgili yanlış

bilgilerin düzeltilmesini sağlamaktır.

• Türk Tarih Kurumu’nun açılmasıyla Türk tarihi ile ilgili

çalışmalar hızlanmış; ümmetçi ve hanedancı tarih

anlayışından milli tarih anlayışına geçilmiştir.

• Arkeoloji ve müzecilik çalışmaları hızlandırılmıştır.

Atatürk’ün tarihe ve tarih öğretimine verdiği önem şu

sözleriyle daha iyi anlaşılacaktır; “Türk çocuğu atalarını

tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet

bulacaktır.”

Nedenleri:

• Türklerin kökenlerini araştırmak.

• Türklerin Dünya ve İslam tarihine katkılarını ortaya

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 121 / 169

koymak. Türklerin sarı ırktan olduğu iddialarını çürütmek.

• Türklerden önceki Anadolu tarihini aydınlatmak.

• Türklerin ilişki kurdukları devletler üzerindeki etkilerini

ortaya koymak.

• Ümmetçi ve hanedancı bir tarih anlayışından milli temeller

üzerine kurulmuş bir tarih anlayışına geçmek. Vatandaşlar

arasında ortak kültür ve milli bilinç oluşturmak.

Gelişmeleri:

• Öncelikle bir bilim kurulu ve kütüphane kurulmuş ve

Türkler ile ilgili çalışma yapmış olan yabancı yayınlar

incelenmiştir.

• 1930 yılında Türk Tarihinin Ana Hatları ismi ile eser

yayımlanmıştır.

• 15 Nisan 1931 tarihinde Türk Tarih Tetkik Cumhuriyeti

kurulmuştur.

• 1931 yılında 4 ciltten oluşan Ortaöğretim Tarih Serisi

hazırlanmıştır.

• 1932 yılında Birinci Tarih Kongresi toplanmış ve Türk Tarih

Tezi ortaya atılmıştır.

• 1933 yılında ilk arkeolojik kazı Ahlatlıbel kazısı yapılmıştır.

• 1935 yılında Ankara Dil, Tarih ve Coğrafya Enstitüsü

kurulmuştur.

• 1937 yılında İkinci Tarih Kongresi toplanmış ve yabancı

bilim insanları da davet edilmiştir.

• 1937 yılından itibaren Belleten adı verilen süreli yayın

çıkarılmıştır.

Etnografya Müzesi:

• 1925 tarihinde temeli atılmıştır.

• Macar Türkolog Prof.J. Meszaroş’un hazırladığı rapor

doğrultusunda yapı 1927 yılında Etnografya Müzesi şeklinde

düzenlenmiştir.

• İlk devlet müzesidir.

• Müze 1930'da halka açılmıştır.

Belleten Dergisi:

• Belleten, Türk Tarih Kurumu tarafından, Ocak 1937'den bu

yana 4ayda 1 Türkçe olarak yayımlanmakta olan, dil ve tarih

konulu makalelere yer veren bir dergidir.

• 1931'de Türk Tarih Encümeni Mecmuası olarak çıkarılan

dergi, 1937'de Belleten adını almıştır. Türkiye'nin en eski

dergilerinden biri olan Belleten, Latin alfabesi ile yayınlanan

ilk tarih derisidir.

Halkevleri (19 Şubat 1932)

Halkevleri, Cumhuriyet ilkeleri ve inkılaplarını halka

aktarmak amacı ile kurulmuştur.

Halkevleri aracılığı ile halkın kültürel yönden gelişimi

sağlanmak istenmiştir.

Halkevleri'nin temelini, 1912 yılında kurulan ancak siyasi

merkez haline geldiği düşüncesi ile 1931 yılında kapatılan

Türk Ocakları oluşturmuştur.

Halkevlerinin yayın organı Ülkü Dergisi'dir. 1942 yılında

Londra'da şubesi açılmıştır.

1951 yılında Adnan Menderes tarafından kapatılmıştır.

Halkevlerinin Çalışmaları;

Biçki, dikiş kursları düzenlenmiştir.

Yöresel değerleri ön plana çıkarmaya yönelik sergiler

açılmıştır. Okuma-yazma kursları verilmiştir.

Genel sağlık kuralları öğretilmiştir.

Ailelere soyadı bulma çalışmaları yapılmıştır.

Halkevlerinin Şubeleri: Dil, Edebiyat, Tarih, Güzel Sanatlar,

Spor, Temsil, Kütüphane ve Neşriyat, Sosyal Yardım, Halk

Dershaneleri, Köycülük, Müze ve Sergi

Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) (12

Temmuz 1932)

• Bu kurum, Türk dilini yabancı dillerin etkisinden kurtarmak,

Türk dilinin kökenini araştırmak, Türkçeyi zenginleştirmek ve

bilim dili haline getirmek amacıyla kurulmuştur.

• Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarının kurulması milliyetçilik

ilkesiyle ilgili çalışmalardır.

Nedenleri:

• Türk dilini yabancı dillerin etkisinden kurtarmak

• Türk diline yeni kelimeler kazandırmak ve sadeleştirmek

• Konuşma ve yazı dili arasındaki birlikteliği sağlamak

• Türk dilini bir bilim dili haline getirerek dünya dilleri

arasındaki saygın yerine kavuşturmak

• Türk diliyle ilgili araştırmalar yapıp Türk dilinin

zenginliğini gün ışığına çıkarmaktır.

• Not: Türk Dil ve Tarih Kurumları’nın açılması Atatürk’ün

milliyetçilik ilkesiyle doğrudan ilgilidir.

Nedenleri:

Türk dilini yabancı kelimelerin boyunduruğundan kurtarmak.

Türkçenin zenginliğini ortaya koymak ve bilim dili haline

gelmesini sağlama. Türk dilinin kökenlerini araştırmak.

Konuşma dili ile yazı dili arasındaki farklılığı gidermek ve

teknik kavramlara Türkçe karşılık bulmak. Türk diline yeni

kelimeler kazandırmak.

Gelişmeleri:

1928 yılında dil Encümeni kurularak araştırmalar başlatılmış

ve İmla Kılavuzu hazırlanmıştır.

1930'lu yıllarda Güneş dil Teorisi ortaya atılmıştır.

1932 yılında Birinci Dil Kurultayı toplanmıştır.

1932 yılından itibaren Dil Bayramı kabul edilmiş ve

kutlanmıştır.

1935 yılında Tarama Sözlüğü'nün çalışmaları başlatılmıştır.

Göktürk yazılı metinleri yayımlanmıştır.

Not:

Türk Dil Kurumunun ilk Başkanı, Semih Rıfat Horozcu'dur.

1936 yılında Türk Dili Tetkik Cemiyeti adı Türk Dil Kurumu

olarak değiştirilmiştir.

Üniversite Reformu (1933)

• Bu reform çerçevesinde 31 Mayıs 1933 tarihinde darülfünun

kapatılarak “İstanbul Üniversitesi” kuruldu. Üniversiteler,

Millî Eğitim Bakanlığına bağlanarak fakülte, yüksekokul ve

enstitüler şeklinde yeniden yapılandırıldı.

• 936’da fakülte sayısı beşe çıktı. İstanbul dışında Ankara’yı

da bir eğitim ve kültür kenti hâline getirmek için girişimlerde

bulunuldu. Musiki Muallim Mektebi, Hukuk Mektebi, Gazi

Eğitim Enstitüsü, Yüksek Ziraat Enstitüsü, Dil ve Tarih

• Coğrafya Fakültesi açılarak yükseköğrenim alanındaki okul

sayısı artırıldı.

• Modernleşmenin bir parçası olarak görülen üniversitelerle

ilgili çalışmalar yapılması amacı ile Mustafa Kemal'in talimatı

ile Maarif Vekili Reşit Galip tarafından İsviçreli Profesör

Albert Malche Türkiye'ye davet edilmiş ve rapor

hazırlatılmıştır.

• Raporda;

o Fen branşlarının öğretilme oranının artırılması, Eskiyen ders

verme tekniklerinin değişmesi, Türkçe bilim yayınlarının

artırılması,

o İlmi düşüncenin etkin kılınması konularına değinilmiştir.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 122 / 169

• Albert Malche'nin raporuna bağlı olarak Üniversite Reformu

gerçekleştirilmiş ve Darülfünun kapatılarak yerine İstanbul

Üniversitesi açılmıştır.

• Reformun hayat bulmasında en önemli etken Nazi

baskısından kaçan Musevi bilim insanları olmuştur.

• Bu reform çerçevesinde 31 Mayıs 1933 tarihinde darülfünun

kapatılarak “İstanbul Üniversitesi” kuruldu. Üniversiteler,

Millî Eğitim Bakanlığına bağlanarak fakülte, yüksekokul ve

enstitüler şeklinde yeniden yapılandırıldı.

• 1936’da fakülte sayısı beşe çıktı. İstanbul dışında Ankara’yı

da bir eğitim ve kültür kenti hâline getirmek için girişimlerde

bulunuldu. Musiki Muallim Mektebi, Hukuk Mektebi, Gazi

Eğitim Enstitüsü, Yüksek Ziraat Enstitüsü, Dil ve Tarih

• Coğrafya Fakültesi açılarak yükseköğrenim alanındaki okul

sayısı artırıldı.

Atatürk Dönemi Önemli Eğitim Kurumları:

1924 Zonguldak Yüksek Maden ve Sanayi Mühendis Mektebi

1925 Ankara Hukuk Mektebi

1927 Köy Öğretmen Okulu

1926 Gazi Eğitim Enstitüsü

1933 Yüksek Ziraat Enstitüsü

1935 Ankara Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi

1936 Ankara Siyasal Bilgiler Okulu

1937 Köy Eğitim Yurtları

• Not: John Dewey, köy okullarının kurulması hakkında rapor

hazırlamıştır.

• Not: Alexander Kühne, meslek okullarının nasıl

oluşturulacağına dair rapor hazırlamıştır. Einsten, Mustafa

Kemal'e yazdığı mektupla bilim adamlarına sahip çıkılmasını

rica etmiştir.

❖ Eğitim, Öğretim ve Kültürel Alanda Yapılan Diğer

Yenilikler

• 1925 yılında Ankara Hukuk Mektebi açılmıştır (İlk

Yüksekokul).

• 1926’da Yüksek Ziraat Enstitüsü açılmıştır.

• 1932’de Halkevleri (Halk Eğitim Merkezleri) kurulmuştur

(Türk Ocakları’nın yerine).

• Not: Atatürk’ün ölümünden sonra da kasaba, nahiye gibi

küçük yerleşim birimlerinde “Halk Odaları” açılmıştır.

• 1933’de Darülfünun’un yerine Cumhuriyet’in ilk

üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi kurularak Avrupa

modeline göre örgütlendirilmiştir (Üniversite Reformu).

• 1936’da Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi açılmıştır.

• 1939’dan itibaren Köy Enstitüleri açılmaya başlanmıştır.

• Atatürk döneminde ayrıca Güzel Sanatlar Akademisi

(Sanayi-i Nefise Mektebi’nin yerine- 1928) ve Ankara

Devlet Konservatuarı (1936) da açılmıştır.

❖ Atatürk Dönemi’ndeki diğer kültürel ve sosyal

gelişmeler şunlardır;

• 1924’te Topkapı Sarayı’nın Müze Haline Getirilmesi

• 1924’te Etnografya Müzesi’nin açılması

• 1926’da Gazi Eğitim Enstitüsü’nün (Fakültesi’nin)

açılması

• 1927’de Köy Öğretmen Okulu’nun açılması

• İstanbul Hukuk Fakültesi’nin açılması

• 1936’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin açılması

• Milli Musiki ve Temsil Akademisi’nin açılması

• Mesleki Teknik Öğretim Teşkilatı’nın kurulması

• 1936’da Eğitmen Kursları’nın açılması

• 1937’de Köy Eğitim Yurtları’nın açılması

• Karma eğitime geçilmesi

• 1937’de Dolmabahçe Sarayı’nda Resim ve Heykelcilik

Müzesi’nin açılması

• Not: Atatürk’ün kendisinin kaleme aldığı Nutuk; 1919 –

1927 arası olayları kapsamaktadır (I. Cilt: 1919 – 1924) (II.

Cilt: 1924 – 1927).

EKONOMİ ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR

• Ekonomik çalışmalara daha Milli Mücadele sürerken

başlanmış, I. TBMM, 1 Mart 1922'de ekonominin hedeflerini

belirlemeye çalışılmıştır.

• Ekonomide yabancı sermaye işletmeciliğine karşı çıkılmış

ve kamu yararını doğrudan ilgilendiren işletmelerin

millileştirilmesi birinci hedef olarak seçilmiştir.

• Mustafa Kemal'in ekonomi ilkeleri arasında; Milli

sermayeye dayalı bağımsız yapı oluşturma, Bütçe denkliğini

koruma,

• Dışa bağımlı olmama, Milli parayı her şekilde koruma, Özel

sektörde gelişmeyi sağlama, Devleti hala destek verir hale

getirme yer almaktadır.

İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat-4 Mart 1923)

• Lozan Görüşmeleri'nin kesildiği bir sırada İzmir'de çeşitli

meslek gruplarından katılımcıların oluşturduğu Türkiye İktisat

Kongresi toplanmıştır.

• Kongre'ye katılım Mesleki Temsil esası ile sağlanmıştır.

Farklı meslek gruplarından 1135 delege katılmıştır. Kongre

başkanlığını Kazım Karabekir yapmıştır.

• Kongrede ekonomik kalkınmanın kendi çabamızla

gerçekleşmesi gerektiği ön görülmüş ve Misak-ı İktisadi kabul

edilmiştir.

Kongre Kararları:

• Anonim şirketlerin kurulması kolaylaştırılacaktır. Milli

bankalar ve kredi kurumları oluşturulacaktır.

• Köylü işletmelerinden (küçük işletmelerden) büyük üretim

ünitelerine geçilecektir. Vergi sisteminde reform yapılacaktır.

• Devletin de temel yatırımları yapması sağlanacaktır.

Topraksız çiftçiye toprak verilmesi sağlanacaktır.

• Yatırımcılara kredi sağlayacak bankalar kurulacaktır.

Önemli kuruluşlar millileştirilecektir.

• Yerli mallar karada ve denizde ucuz tarife ile taşınacaktır.

Yeraltı zenginliklerinin saptanması sağlanacaktır.

• Üretimde temel tüketim mallarına öncelik verilecektir.

Teknik eğitim geliştirilecektir.

• Demiryolları inşası bir programa bağlanacaktır. Yerli malı

kullanımı sağlanacaktır.

• Sanayiyi teşvik edici yasaların çıkarılması sağlanacak

özellikle gümrük tarifeleri milli sanayinin kalkınma

ihtiyaçlarına göre değiştirilecektir.

• Hammaddesi yurtiçinde olan endüstri kolları kurulacaktır.

Yabancı tekellerden kaçınılacaktır. İşçilere sendika kurma ve

grev hakkı verilecektir.

• İşçilerin çalışma koşulları düzeltilecektir.

• Not: Kongre'de okuma Bayramı kabul edilmiştir.

İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat 1923)

Milli ekonomiyi geliştirmeye ve milli kaynakları

değerlendirmeye yönelik kararlar alındı (Misakıiktisadi

Kararları)

• 1924 yılında “Millî Türk Ticaret Bilgi Kongresi”

düzenlendi.

• 1925 yılında “Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunu” çıkarıldı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 123 / 169

• 1926 yılında “Emlak ve Eytam Bankası” kurularak ucuz

konut kredisi verilmeye başlandı.

• 1928 yılında “İktisat Bakanlığı” kuruldu.

• Ticareti geliştirebilmek için 1924’te İş Bankası kuruldu

• 1925’te “Ticaret ve Sanayi Odaları” kuruldu. Şirketçilik ve

sigortacılık yeni esaslara bağlandı.

• 1925’te Reji İdaresi satın alındı.

• 1927’de Türk müteşebbisini yatırıma teşvik etmek için

Teşviki Sanayi Kanunu çıkarıldı.

• 1933’de I. Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlanmıştır.

• 1929’da gümrük vergileri yükseltilerek, yerli sanayi koruma

altına alındı.

• 11 Haziran 1930’da “Merkez Bankası” kuruldu

• Yeraltı zenginliklerimizi araştırmak için Maden Tetkik ve

Arama Enstitüsü kurulmuştur. Madencilik sektörüne destek

olmak için Etibank kuruldu.

Osmanlı Dönemi’nde ulusal bir ekonominin

kurulamamasının nedenleri;

o Kapitülasyonlar

o Bankacılık, ticaret, ulaşım sektörlerinin yabancıların elinde

olması

o Sanayi İnkılâbı’nın gerçekleştirilememesi

o Duyun-u Umumiye (Genel Borçlar İdaresi)

o Tarımın ilkel yöntemlerle yapılması

o Balkan ve I. Dünya Savaşları’nın yarattığı bunalımlar

o Yeraltı ve yerüstü kaynaklarının yabancıların eline geçmesi

• Lozan Barış Antlaşması’yla (24 Temmuz 1923)

• Kapitülasyonların kaldırılması bağımsız ve milli bir

ekonominin kurulması için gerekli olan ortamı hazırlamış

oldu.

• Çünkü Atatürk'e göre; “Siyasi ve askeri zaferler ne kadar

büyük olursa olsun, ekonomik zaferler ile taçlandırılmazlarsa

kazanılan zaferler yaşayamaz, az zamanda söner.”di.

İzmir İktisat Kongresi (18 Şubat 1923)

• Çiftçi, tüccar, sanayici ve işçi temsilcilerinin katılımı ile

düzenlendi. Amacı, ulusal ekonomik politikalar hakkında

ulusal görüş ve ilkeleri ortaya çıkarmak; ekonomik

bağımsızlık konusundaki kararlılığı göstermekti.

• Kongrede alınan kararlar;

• En önemli karar, temel düşüncesi ekonomik bağımsızlık

olan Misak-ı İktisadi (Ekonomi Andı – Milli Ekonomi

İlkesi)’dir.

• Not: Ekonomik bağımsızlık için izlenecek yol; yabancıların

ekonomik boyunduruğuna girmeden, ulusal kaynaklarımızı,

ulusal güçlerimizle yine ulus için değerlendirmektir.

• Küçük işletmelerden büyük işletmelere (fabrikalara)

geçilmelidir.

• Demiryolu ulaşımına öncelik verilmelidir.

• Vergi ve toprak reformu yapılmalıdır.

• Girişimcileri destekleyen bir banka kurulmalıdır.

• Anonim şirketlerinin kurulması kolaylaştırılmalıdır.

• Özel teşebbüsün yapamadıklarını devlet üstlenmeli; devlet

ekonomik görevleri de olan bir organ olmalıdır.

• Hammaddesi yurt içinde olan ürünlerle ilgili sanayi dalları

kurulmalıdır.

• Çalışma koşulları iyileştirilmeli; çalışanların sendikalaşması

sağlanmalıdır.

• Yabancıların elinde bulunan işletmeler satın alınarak

millileştirilmelidir.

• Kapitülasyonlar kaldırılmalıdır.

• Not: İzmir İktisat Kongresi’nde daha çok liberal (serbest

piyasa ekonomisi) bir ekonomik kalkınma politikası

benimsenmiş, devletin ekonomik alanda özendirici, koruyucu

ve düzenleyici bir rol üstlenmesi hedeflenmiştir.

• Kapitülasyonlar kaldırıldıktan sonra ekonomik

bağımsızlığımızı sağlamlaştırmak için devlet, köklü tedbirler

almaya başlamıştır.

• Kapitülasyonların Lozan Antlaşması ile kaldırılmasından

sonra yabancı şirketler ulusallaştırıldı.

• 26 Ağustos 1924’te ticaret sektörüne kredi vermek amacıyla

ilk özel banka olan İş Bankası kurulmuştur.

• 1925 yılında Ticaret ve Sanayi Odaları kuruldu.

• 1 Temmuz 1926’da Kabotaj Kanunu çıkarılarak

karasularımızdaki ticaret ve ulaşım hakkının Türkiye’ye ait

olduğu kabul edilmiştir (Ulusallaştırma).

• Özel girişimcileri özendirmek amacıyla 1927’de Teşvik-i

Sanayi Yasası çıkarıldı. Buna göre özel girişimciler, özel

gümrük indiriminden yararlanacak, bedelsiz hazine arazileri

alabilecek, bazı vergilerden de muaf tutulacak, ucuz kredi

alabileceklerdi.

• Not: Bu kanunun etkisiyle sadece Uşak Şeker Fabrikası

açılabilmiştir.

• Ancak özel sermaye yasanın sağladığı olanakları tam olarak

değerlendiremedi. Bunda (1929 - 1931) Dünya Ekonomik

bunalımının da etkisi oldu. Türkiye’yi de etkisi altına alan

ekonomik bulanım sanayileşme hareketini de yavaşlattı.

• Yerli sanayinin korunması için 1929’da yüksek gümrük

uygulaması başlatılmıştır.

• 20 Şubat 1930’da Türk Parası’nı Koruma Kanunu kabul

edildi.

• Devletin kuruluşundan 1933’e kadar geçen dönemde

sanayileşme istenilen seviyede gerçekleşmemiştir.

• Bunun nedenleri şunlardır;

o Özel sektörün ve teknik bilgilerin yetersizliği,

o Gelir seviyesinin çok düşük olması,

o 1929’a kadar sanayinin dışa karşı himaye edilmemesi,

o Özel sektörün Teşvik-i Sanayi Kanunu’na rağmen

yapabildiği yatırımların miktar ve çeşit itibariyle yeterli

olmaması,

o 1929 Dünya Ekonomik bunalımının olumsuz etkileridir.

• Teşvik-i Sanayi Kanunu istenen sonucu vermeyince 1933’te

I. Beş Yıllık Kalkınma

• Planı uygulanmaya konularak, devlet eliyle önemli tesisler

açılmıştır. Sümerbank, merinos, cam, kâğıt, deri, şeker ve

demir - çelik fabrikaları kuruldu (KİT'ler).

• Not-1: 1934 yılında uygulamaya konulan bu planla ilk defa

planlı ekonomiye geçildi. 1934-1939 yılları arasında “Birinci

Beş Yıllık Plan” uygulandı

• Not-2: II. Beş Yıllık Kalkınma Planı ise Dünya

Savaşı’ndan dolayı uygulanamadı. Bu savaş Atatürk’ün

Devletçilik ilkesinin uygulanmasını aksatan en önemli etken

oldu.

• 1935’te Metalürji Endüstrisi’ni oluşturmak amacıyla Etibank

kurulmuştur.

• 1933 Sümerbank (Sanayi alanındaki yatırımları desteklemek

amacıyla), Halk Bankası, Emlak - Eytam Bankası (1926)

ve Merkez Bankası (1930) kurulmuştur.

• Not-1: 11 Haziran 1930’da kurulan Merkez Bankası’nın

kuruluş amacı Türk para politikasına yön vermek ve ulusal

bankacılığa destek olmaktır.

• Not-2: 1926’da Emlâk ve Eytam Bankası’nın kurulmasının

amacı; yoksul kesime konut kredisi vererek destek

sağlamaktır.

• Kayseri, Ereğli, Nazilli ve Malatya’da açılan pamuklu

dokuma fabrikaları ile Bursa merinos yünlü dokuma sanayi bu

dönemde kurulmuş önemli işletmelerdir.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 124 / 169

• İzmit selüloz fabrikası, Gemlik suni ipek fabrikası, İstanbul -

Paşabahçe şişe ve cam fabrikası, Beykoz’da deri fabrikası gibi

önemli işletmeler kurulmuştur.

• Osmanlı Devleti döneminden kalan yıpranmış ekonomik

kurum ve tesisleri geliştirmek amacıyla 1925 yılında Sanayi

ve Maadin Bankası kurulmuş, 1937 yılında Sümerbank’a

devredilmiştir.

• 1935’te MTA (Maden Tetkik Arama) kurulmuştur. Maden -

sanayi alanında ilk defa Karabük Demir - Çelik Fabrikası

açılmıştır (1939).

• TPAO (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı) kurularak

rafineriler açılmıştır.

• MKE (Makine Kimya Endüstrisi) Kırıkkale silah fabrikası

kurulmuştur.

• 1937’de Denizbank kuruldu (denizyollarını ve ticaret

filosunu güçlendirmek için).

• Not-1: Özel sektörün sermayesizlik nedeniyle

gerçekleştiremediği alanlar, devlet tarafından düzenlenmeye

başlamıştır.

• Not-2: Devletçilik ilkesi ile Türk Tarihi’nde ilk kez planlı

ekonomiye geçilmiştir.

• Çalışanların sosyal güvenlik kurumları olan, Emekli Sandığı

ve Sosyal Sigortalar Kurumları açılmıştır

TARIM ALANINDA GELİŞMELER

• 1924 yılında tarım kredi birlikleri yasası çıkartıldı.

• 17 Şubat 1925’te aşar vergisi kaldırıldı.

• Ziraat Bankası’nın imkânları genişletildi.

• Tarım Kredi Kooperatifleri kuruldu.

• Örnek fidanlık ve üretme çiftlikleri kuruldu. Bunlardan en

önemlisi Atatürk Orman Çiftliği’dir.

• Yüksek Ziraat Enstitüsü açılmıştır.

• Topraksız köylüye toprak verme amacıyla 1929’da toprak

reformu yapıldı.

• Tarım okulları açılmıştır.

• Köylünün vergi yükünü hafifleterek üretimi arttırmak için

17 Şubat 1925’te Aşar (Öşür) vergisi kaldırılmıştır.

• Not: Yeni Türk Devleti’nin Aşar vergisini kaldırması halkçı

özellik taşıdığını göstermektedir.

• Çiftçiye kredi sağlamak için Ziraat Bankası’nın çalışmaları

yeniden düzenlenmiştir (1924’te Tarım Kredi Birlikleri Yasası

çıkarılmıştır.).

• Tarım - Kredi Kooperatifleri (1929) kurularak

makineleşmeye önem verilmiştir. Ayrıca bununla çiftçinin

ürettiği ürünleri aracısız ve gerçek değeriyle satabilmesi

amaçlanmıştır.

• Çiftçilere ucuz tohum sağlanmış ve Tohum Islah

(İyileştirme) İstasyonları kurularak tohumların depolanması ve

tarımsal hastalıklarla mücadele edilmesi yolunda önemli

çalışmalar yapılmıştır.

• 1925’te köylüye düşük ücretlerle traktör dağıtımı

yapılmıştır.

• Tarımda bilimsel araştırmalar için 30 Ekim 1933’te Yüksek

Ziraat Enstitüsü kurulmuştur. Ayrıca buna paralel olarak da

Veteriner Yüksek Okulu açılmıştır.

• Çiftçiye öncülük etmek için Devlet Üretme Çiftlikleri

(Numune Çiftlikleri) kurulmuştur. Yeni ürünlerin üretimine

başlanmıştır (Çay, pancar, turunçgiller).

• 24 Haziran 1938’de Toprak Mahsulleri Ofisi kurulmuştur.

• 26 Haziran 1944’te Türkiye Zirai Donatım Kurumu da

kurulmuştur.

• Atatürk, toprağı olmayan çiftçinin toprak sahibi yapılmasını

devletin önemli bir politikası olarak görmüş ve bunun için

toprak reformu çalışmaları başlatılmıştır (1929). Ancak,

amacına uygun bir şekilde gerçekleştirilememiştir.

• 1924- Tütüncüler Bankası kurulmuştur=> Banka Manisa'da

kurulmuştur.

• 1924- Ziraat Bankası anonim şirkete dönüştürülmüştür. =>

Bankanın sermaye ve şube miktarı artırılmıştır.

• 1925- Aşar vergisi kaldırılmıştır. => Aşar vergisinin

kaldırılmasıyla çiftçinin rahatlaması ve üretimin devamlılığı

sağlanmış ve bu durum çiftçiyi teşvik edici bir rol oynamıştır.

• 1925- Yabancılardan Tütün İdaresi satın alınmıştır=> Bu

sayede tütün işleme hakkı Türklere geçmiştir.

• 1925- Atatürk Orman Çiftliği açılmıştır. => Modern tarım

usullerinin öğretilmesi amaçlanmıştır.

• 1925- İlk tohum ve gübre ıslah istasyonu açılmıştır. =>

Eskişehir'de açılan bu istasyon ile çiftçinin tohum ve gübre

ihtiyacı karşılanmak istenmiştir.

• 1929- Köylüye toprak dağıtılması kararı alınmıştır. =>

Ancak başarı sağlanmamıştır. Bunda temel neden yeterli

sulama, makine ve sermaye imkanının olmamasıdır.

• 1931- I. Ziraat Kongresi toplanmıştır=> Zirai yaşamın

getirilmesi amaçlanmıştır.

• 1932- Zirai Donatım Kurumu açılmıştır. => Çiftçinin her

türlü ihtiyacının giderilmesine yönelik açılmıştır.

• 1933 -Yüksek Ziraat Enstitüsü kurulmuştur. => Tarımda

gelişme bilimsel yöntemlerle sağlanmak istenmiştir.

• 1936 -Tarım Kredi Kooperatifleri kurulmuştur. => İlk

kooperatif İçel'in Tekir Köyünde kurulmuştur.

• 1937- Ziraat Kombinaları kurulmuştur. => Bu çalışma ile

Tarım İşletmeleri Müdürlüğü'nün temeli atılmıştır.

• 1938- Fiskobirlik açılmıştır. => Giresun'da açılan bu kuruluş

ile fındık üretim ve dağıtımı düzene sokulmak istenmiştir.

• 1938- Toprak Mahsulleri Ofisi açılmıştır. => Ürün

piyasasını düzenleme görevini üstlenmiştir.

Türk Denizciliği ve Kabotaj Kanunu (1 Temmuz 1926)

• 1 Temmuz 1926’da “Kabotaj Kanunu” çıkarıldı. Bu kanuna

göre Türk karasularında taşımacılık ve ticaret sadece Türkler

tarafından yapılacaktı.

Türk Hava Kurumu ve Uçak Sanayii

• 16 Şubat 1925’te “Türk Tayyare Cemiyeti” kuruldu.

• 1925’te Kayseri’de “Tayyare ve Motor Türk Anonim

Şirketi” (TOMTAŞ) kuruldu.

• 1925’te Ankara Akköprü’de kurulan uçak onarım ve

revizyon atölyesi, daha sonra planör imalathanesi oldu.

• 1926’da Eskişehir’de uçak bakımı için fabrika kuruldu.

• 1940’ta Etimesgut’ta THK bir uçak fabrikası kurdu. Bu tesis

1952’de MKE’ye devredildi.

Bayındırlık Alanında Gelişmeler

• Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye’nin var olan kara ve demir

yolları harap olmuştu. Yeni yollar, köprüler, limanlar,

havaalanları yapıldı. Demir yolu yapımına öncelik verildi.

• Modern kentleşme çalışmaları başlamış, okul, hastane ve

kamu binaları yapılmıştır.

• 1925’te Türk Hava Kurumu (Türk Tayyare Cemiyeti)

kurulmuştur.

• 1927’de Devlet Demir Yolları, 1939’da Devlet Deniz

İşletmeleri, 1938’de Devlet Hava Yolları Genel Müdürlüğü

kurulmuştur.

• Özellikle demiryolu olmak üzere yol, köprü, liman ve iskele

yapımına hız verilmiştir.

• Baraj yapımına başlanmıştır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 125 / 169

TİCARET ALANINDA GELİŞMELER

• 1924- İş Bankası kurulmuştur.

• -İş Bankası ilk özel bankadır.

• -Özel sektör düzenlenmek istenmiştir.

• -İlk genel müdürü Celal Bayar'dır.

• -Daha sonra İtibar-ı Milli Bankası ile birleşmiştir.

• -1932 yılında ilk kez yurtdışında şube açmıştır.

• 1924- Anadolu Sigorta kurulmuştur. => İlk milli sigorta

kuruluşudur.

• 1924- İlk madeni para basılmıştır. => Bu parayı aynı

zamanda İstiklal Madalyasını da tasarlayan Mesrur İzzet Bey

yapmıştır.

• 1924- Gölcük Tersanesi kurulmuştur. => Yavuz Zırhlısı'nın

bakımı için kurulmuştur.

• 1925- Sanayi ve Ticaret Odaları Yasası çıkarılmıştır=>

Ticaret ve sanayiyle uğraşanların odalara üye olması

zorunludur.

• 1925- Liman İşletmeleri kurulmuştur=> Limanların idaresi

ve her türlü teknik ihtiyacının karşılanması için kuruldu.

• 1926- Kabotaj Kanunu kabul edilmiştir. => Tüm karasuları

millileştirilmiştir.

• 1927- Eskişehir Bankası kurulmuştur=>Özel bankadır.

• 1927-33- İller Bankası kurulmuştur. => Belediyeler Bankası

olarak kurulmuştur.

• 1927- İlk Kağıt Banknot basılmıştır. => İlk banknotlar

İngiliz firması tarafından basılan Osmanlıca banknotlardır.

• 1928- Egebank kurulmuştur. => Banka İzmir'de

kurulmuştur.

• 1929- Menkul Kıymetler ve Borsalar Kanunu kabul

edilmiştir. => İMKB'nin temelini oluşturmuştur.

• 1929- Türk Parasını Koruma Kanunu kabul edilmiştir. =>

Milli para politikası benimsendiğine kanıttır. Dünya mali

krizine karşı tedbirdir.

• 1929- Deniz Ticaret Kanunu kabul edilmiştir. =>

Denizciliğin gelişmesi amaçlanmıştır.

• 1930- Merkez Bankası kurulmuştur. => Milli para politikası

izlenmiştir.

• 1933- Halkbank kurulmuştur. => Bu banka kamu bankasıdır.

• 1933- Zonguldak Yatırım Bankası kurulmuştur. => Özel

bankadır.

• 1933- Kayseri Mili İktisat Bankası kurulmuştur. => Özel

bankadır.

• 1936- İzmir Uluslararası Fuarı açılmıştır. => Dış ticaretin

canlandırılması amaçlanmıştır.

• 1937- Denizbank kurulmuştur. => Denizcilikle uğraşanlara

kredi imkanı sağlanmıştır.

SANAYİ ALANINDA GELİŞMELER

1924- Taş Kömürü Kurumu açılmıştır=> Tük madenciliğinde

katkı sağlanmıştır.

1925- Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur. => Liberalizm

etkinlikleri çerçevesinde açılmış devlet bankasıdır.

1926- Emlak ve Eytam Bankası kurulmuştur=> Gayrimenkul

ipoteği karşısında borç para vermiş bir kamu bankasıdır.

1927- Teşvik-i Sanayi Kanunu kabul edilmiştir. => Özel

sektörün canlandırılması amaçlanmıştır.

1930- Sanayi Kongresi toplanmıştır. => Sanayi alanında

düzen sağlanması amaçlanmıştır.

1932- Türkiye Sanayi Kredi Bankası kurulmuştur. => Sanayi

alanına düşük faizli kredilerle destek vermiştir.

1933- Devletçilik uygulamasına geçilmiştir. => Liberalizmin

fayda sağlanmaması üzerine geçilmiştir.

1933- I. Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlanmıştır. => Rusya'dan

yararlanılmıştır. 1934'te uygulanmıştır.

1933- Sümerbank kurulmuştur. => İlk kamu yatırımı

bankasıdır.

1935- Etibank açılmıştır. => MTA'nın bulunduğu madenleri

işletmiştir.

1935- Maden Tetkik Arama Enstitüsü kurulmuştur. =>

Madenlerin araştırılıp kalite tespitinin yapılması için

çalışmıştır.

1936- Çubuk Barajı açılmıştır. => TC'nin ilk barajıdır. Ayrıca

elektrik İşleri Etüt İdaresi kurulmuştur.

1938- II. Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlanmıştır. => II. Dünya

Savaşından dolayı uygulanamamıştır.

Teşvik-i Sanayi Kanunu (28 Mayıs 1927)

Bu kanunla, özel sektörü sanayi alanına çekerek ülke

sanayisini geliştirmek amaçlanmıştır. Teşvik-i Sanayi Kanunu

kapsamında sanayi alanına yönelenlere;

Ucuz arazi ve bina tahsis etme, Bel bir süre vergiden muaf

tutma,

Ulaşım ve depolama imkanları sağlama gibi kolaylıklar

getirilmiştir.

Not: Fakat bu kanun, özel sektörün yeterli sermayeye sahip

olmaması, teknik bilgi ve eleman yetersizliği gibi nedenlerle

istenilen sonucu vermemiştir.

ATATÜRK DÖNEMİ BANKALAR

İş Bankası Tütüncüler Bankası

Sanayi ve Maadin Bankası

Emlak ve Eytam Bankası

Eskişehir Bankası

Merkez Bankası

Zonguldak Yatırım Bankası

Kayseri İktisat Bankası

İller Bankası

Sümerbank

Etibank

Denizbank

Halk Bankası

Dikkat:

• Merkez Bankası'nın kurulmasında; Ulusal para politikası

izleme, Hükümetlere mali ajanlık yapma,

• Para (banknot) basma amaçları etkili olmuştur.

• Osmanlı Bankası para basma yetkisini Merkez Bankası'na

devretmiştir. Merkez Bankası Milliyetçilik ilkesinin bir

uygulamasıdır.

• Merkez Bankası ayrıca, hazine işlemlerini yapmış, iskonto

fiyatını düzenlemiştir.

ULAŞIM ve BAYINDIRLIK ÇALIŞMALARI

Demir Yolları:

1924'te Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü kuruldu. Bu

kurum ilk kamu işletmesidir.

1928'de Demiryollarının ulusallaştırılmasına başlandı.

Osmanlı Devleti'nden kalan hatlara ek olarak; Ankara-

Kayseri-Sivas-Erzurum hattı Zonguldak-Ankara hattı

Sivas-Samsun-ÇArşamba hattı Sivas-Malatya-Fevzi Paşa hattı

Malatya-Diyarbakır hattı

Balıkesir-Kütahya Kuzeybatı hattı açıldı.

Hava Yolları:

1925- Tayyare Cemiyeti kuruldu.

1926- Tayyare Makinist Okulu kuruldu.

1926- Kayseri Uçak ve Motor Fabrikası kuruldu.

1932- Vecihi Hürkuş, ilk sivil havacılık okulunu açtı.

1933- Hava Yolları Devlet İşletme İdaresi açıldı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 126 / 169

1938'de Hava Yolları Genel Müdürlüğü oldu.

1935- Türk Kuşu kuruldu. (İlk müdürü Abdurrahman

Türkkuşu'dur)

1936- Eribe Hanım ilk hava şehidi kadın oldu.

Deniz Yolları

1926'da Kabotaj kanunu kabul edildi.

Türkiye Seyriseferain İdaresi düzenlendi.

Deniz Bankası kuruldu.

Devlet Deniz Yolları Genel Müdürlüğü kuruldu.

SAĞLIK ve SOSYAL ALANDA YAPILAN

İNKILAPLAR

• Halk sağlığını koruma amacıyla koruyucu hekimlik

geliştirildi. Bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek için

Ankara’da Merkez Hıfsızsıhha Enstitüsü açıldı. Sıtma, verem

gibi hastalıklar aşı yapılmak suretiyle kontrol altına alındı.

Sağlık Kolejleri, Tıp Fakülteleri ve Numune Hastaneleri

açıldı.

• Sağlık işleri devletin görevi sayılmıştır. Çünkü daha

Cumhuriyet ilan edilmeden önce ilk TBMM Hükümeti’nde

Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na yer verilmiştir (2

Mayıs 1920).

• Milletin sağlığını korumak ve güçlendirmek, bulaşıcı ve

salgın hastalıkları önlemek ve sağlıklı nesiller yetişmesini

sağlamak politikası esas alındı.

• Bunun için de sağlık teşkilatı geliştirildi. Hastane ve hekim

sayısı artırıldı. Sağlık okulları ve Tıp fakülteleri ile Millet

(Devlet) Hastaneleri açıldı.

• 1922’de Numune Hastaneleri kuruldu. (Ankara, İstanbul,

Sivas, Erzurum, Trabzon ve Diyarbakır’da).

• 21 Şubat 1925’te Kızılay Hemşire Okulu açılmıştır.

• 1931 yılında Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi kurulmuştur.

• Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü, Çocuk Esirgeme

Kurumu, Yeşilay ve Kızılay kurulmuştur.

• Sıtma, frengi, verem gibi hastalıklarla mücadele edilmeye

başlanmıştır.

1920- Sıhhiye Nazırlığı kurulmuştur.

1920- Yeşilay kurulmuştur.

1921- Çocuk Esirgeme Kurumu açılmıştır. (Himaye-i Eftal)

1923- Hilal-i Ahmer, Kızılay'a dönüştürülmüştür. (tam

resmiyet 1935)

1929- İlk kez Hilal-i Ahmer Günü olarak kutlanmıştır.

Beden Terbiyesi Kanunu kabul edilmiştir.

1923- Hekimler Mecburi Hizmet Kanunu kabul edilmiştir.

Verem Savaş Dernekleri kurulmuştur.

Heybeliada Sanatoryumu ve Numune Hastaneleri (Ankara,

İstanbul, Sivas, Trabzon, Erzurum ve Diyarbakır) açılmıştır.

Sağlık Memuru Okulları açılmıştır.

Ebe ve Hemşire Okulları açılmıştır. (ilk hemşire okulu Ankara

Kızılay Hemşire Okulu)

Genel Hıfzısıhha Kanunu kabul edilmiş ve Hıfzısıhha

Enstitüsü açılmıştır.

Bulaşıcı hastalıklarla mücadele edilmiştir.

ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI

• Atatürk’e göre, millî dış siyasetin dayandığı ilkeler

şunlardır:

• Dış politika, millî politikaya uygun olmalıdır.

• Millî politikada bağımsızlıktan asla ödün verilmemelidir.

• Misakı millî Kararları’na uygun olmalıdır.

• Türk kamuoyunu dikkate almalıdır.

• “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesine dayanmalıdır.

• Uluslararası ilişkilerde eşitlik ilkesi benimsenmelidir.

• Uluslararası ve devletlerarası eşitlik prensibine uymalıdır.

• Başka devletlerin iç politikalarından ve yönetim

sistemlerinden etkilenmemelidir.

• Diplomaside, bilim ve teknoloji yol gösterici olmalıdır.

• Dışpolitika, gerçekçilik ve aklı ön planda tutan ilkelere göre

düzenlenmelidir.

• Dış politikada, her zaman dünya konjonktürü göz önünde

bulundurmalıdır.

• Millî Dış Politikamızın Dayandığı Başlıca Esaslar:

• Öncelikle milli gücümüze dayanmak ve bağımsızlığımızı

üstün tutmak,

• Milli sınırlar içinde kalmak,

• Gerçekçi ve barışçı olmak,

• Uluslararası ilişkilerde eşitliğe dayanan ilişkiler kurmak,

• Milli politikayı yürütürken iç teşkilatı dikkate almak,

• Başka devletlerin politika ve yönetim sistemlerinden

etkilenmemek,

• Bilim ve teknolojiyi rehber kabul etmek (akılcılık)

• Bu dönem Türkiye’nin dış politikası, Lozan’dan geriye

kalan sorunların çözümlenmesine ve Lozan’da alınan

kararların uygulanmasına yönelik olmuştur.

• Bu dönemde komşu devletlerle iyi ilişkiler kurmak,

meydana gelen sorunları barışçı yollarla çözmek ve büyük

devletlerle olan ilişkileri normalleştirmek amaçlanmıştır.

Lozan Barış antlaşması (24 Temmuz 1923)

• Lozan Barış Antlaşması, Türkiye’nin savaş alanlarında

elinden alınmak istenen bağımsızlık ve özgürlüğünün masa

başında dünyanın en güçlü devletlerine kabul ettirildiği tek

barış antlaşmasıdır.

• Misakımillî ile belirlenen sınırlarımızı ve bağımsızlığımızı

İtilaf Devletlerine onaylatan bir belgedir.

• Bu antlaşma ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bütün dünya

tarafından tanınmıştır.

Türk- Yunan İlişkileri ve Nüfus Mübadelesi

• Lozan’daki görüşmelerden sonra Yunanistan’ın İstanbul’da

daha fazla Rum bırakmak istemesi sorunun çözülmesi

gecikmiştir.

• 1930’da ilişkilerin düzelmesinden sonra sorun çözülmüş ve

karşılıklı nüfus değiş tokuşu gerçekleşmiştir.

Türk Fransız İlişkileri, Suriye Sınırı, Yabancı Okullar Ve

Borçlar Sorunu

• Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra, Türkiye ile Fransa

arasında Türkiye-Suriye sınırı, Osmanlı borçları, yabancı

okullar, Adana-Mersin demiryolunun satın alınması

anlaşmazlık olan konu başlıklarıdır.

• 1926’da Fransa ile Dostluk ve İyi Komşuluk Sözleşmesi

imzalandı

• Fransa’ya olan borçlarımızın taksit süreleri uzatıldı. Son

taksit 1954’te bitti.

• 1924'te çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu sonrası yabancı

okullarla ilgili özellikle Fransa ile sorun yaşandı. Türkiye'nin

kararlı tutumu sonucu yabancı okullar Türk Hükümeti'nin

isteklerini yapmak zorunda kaldı.

• Fransa yabancı okullarla ilgili devletimizin aldığı kararlara

uymak zorunda kaldı.

• Adana-Mersin demiryolunu Fransa Türkiye’ye devretti.

Türk - İngiliz İlişkileri, Irak Sınırı, Musul Sorunu (5

HAZİRAN 1926)

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 127 / 169

• 5 Haziran 1926’da İngiltere ile Ankara Antlaşması

imzalanmış, bu antlaşmada Hakkâri Türkiye’de kalmış, Musul

ve Kerkük Türklerinin kültürel hakları saklı tutulmak kaydı ile

Musul, İngiliz mandası altında bulunan Irak’a bırakılmıştır.

• Bu antlaşmaya göre Irak, Musul petrol gelirinin %10’unu 25

yıl süreyle Türkiye’ye verecekti.

• Ancak Türkiye bir defaya mahsus 500.000 sterlin

karşılığında bu hakkından vazgeçmiştir. Bu parada

İngiltere’ye verilecek Duyunuumumiye borçlarının karşılığı

sayılmış ve mesele bu şekilde kapanmıştır.

• Musul meselesinin böyle sonuçlanmasında Şey Sait

isyanının çıkması etkili olmuştur.

• Antlaşmalardan sonra Türk-İngiliz ilişkileri düzelmeye

başlamıştır.

• Lozan’da bu sorun çözümlenememiş, Türkiye ile

İngiltere’nin mandası altındaki Irak Hükümeti arasında 9 ay

içerisinde başlayacak ikili görüşmelere bırakılmıştı.

• Musul Sorunu ile ilgili görüşmeler, 19 Mayıs 1924’te

İstanbul’da başladı. Konferansta taraflar, Lozan’daki

tutumlarında değişiklik yapmayınca, herhangi bir uzlaşmaya

varılamadı (Haliç Konferansı).

• İngiltere, Türkiye’nin tutumunu yumuşatmadığını bahane

ederek, Türkiye - lrak hattında bazı sınır olayları çıkarttı ve

kendi istekleri kabul edilmezse, bu bölgede askeri bir

harekâtta bulunacağına dair Türk Hükümeti’ne bir ültimatom

verdi.

• Türkiye bu ültimatoma, “sınırlarını ve bağımsızlığını

korumak için her türlü tedbire başvuracağı” şeklinde karşılık

verince, İngiltere askeri bir harekâta girişmeye cesaret

edemedi.

• Bunun üzerine Türkiye Cumhuriyeti, Milletler Cemiyeti’ne

başvurarak, sorunun çözümlenmesinde Lozan

Antlaşması hükümlerince yardımcı olunmasını istemiştir (30

Eylül 1924). Cemiyet’in oluşturduğu komisyon, yanlı bir karar

alarak Musul’un Irak’a bırakılmasını uygun görmüştür.

• Bu karara tepki gösteren Türkiye Cumhuriyeti, sorunu daha

sonra “ Uluslararası Lahey Adalet Divanı”na götürmüşse de

buradan da olumlu bir sonuç alamamıştır.

• Not: İngiltere, adı geçen bu uluslararası örgütlerde etkin

olduğundan, Türkiye’nin lehine karar çıkmasını engellemiştir.

• Türkiye, son çare olarak Musul üzerine askeri harekâtta

bulunmak için orduyu teyakkuza geçirdi ve hazırlıklara

başladı.

• İngiltere, bu harekâtı önlemek için Güneydoğu Anadolu

Bölgesi’nde Şeyh Sait İsyanı’nın çıkmasında ve yayılmasında

önemli bir rol oynadı (13 Şubat 1925).

• İngiltere’nin planı gerçekleşti ve Türkiye Şeyh Sait

İsyanı’ndan dolayı zayıf düşerek, askeri harekâtı başlatamadı.

• Bütün bu olaylar nedeniyle Türkiye konunun üzerine daha

fazla gidemedi. Ayrıca Türkiye’nin içeride çözüm bekleyen

ekonomik ve sosyal sorunları da vardı.

• Sonuçta Türkiye ve İngiltere arasında Ankara Antlaşması (5

Haziran 1926) imzalanmıştır. Buna göre;

• Musul ve Kerkük İngiltere’nin mandasındaki, Irak

Hükümeti’ne bırakılacak,

• Musul petrollerinden sağlanan vergi gelirlerinin % 10 hissesi

25 yıl süre ile Türkiye’ye bırakılacak.

• Not-1: Türkiye bu % 10’luk hisseyi 1930 yılına kadar 4 yıl

süre ile aldı. 1930’da dünyada etkili olan ekonomik bunalım

nedeniyle, geri kalan 21 yıllık hissesini 500.000 İngiliz

Sterlini karşılığında İngiltere’ye bırakmıştır.

• Not-2: Musul - Kerkük Türklerinin kültürel hakları saklı

tutulmuş; Hakkâri sınırlarımıza dâhil edilerek bugünkü Irak

sınırımız çizilmiştir.

• Not-3: Irak sınırı (Musul Sorunu), Misak-ı Milli’ye aykırı

olarak çözümlenmiştir.

YABANCI OKULLAR SORUNU (1926)

• Lozan Antlaşması’nda, Türkiye’de bulunan yabancı

okulların durumu ve uyacakları esaslar karara bağlanmıştı.

• Buna göre, bu okulların uyacakları tüzük ve yönetmelikleri

Türk Hükümeti belirleyecekti.

• Türkiye Cumhuriyeti, Lozan’ın bu kararını dikkate alarak

1926 yılında Maarif Teşkilatı Kanunu’nu çıkararak yabancı

okullarla ilgili şu esasları belirlemiştir;

• Müfredat programları Türk Milli Eğitim Bakanlığı’nca

belirlenecek,

• Türkçe, tarih, coğrafya, yurttaşlık bilgisi ve sosyoloji

derslerini Türk öğretmenler, Türkçe olarak okutacak,

• Bu okullara birer Türk yönetici tayin edilecek,

• Bütün yabancı okulların yönetici ve öğretmenleri sicilleri

incelenerek Türk Hükümeti tarafından tayin olunacak,

• Yabancı okulların bütün kayıtları Türkçe tutulacak,

• Yabancı okullarda Türkiye ve Türklük aleyhinde siyasi

çalışmalar yapılmayacak,

• Bu okullardaki yabancı uyruklu öğretmenler, dini

kıyafetlerle derse girmeyecek ve dini ayin salonları

kaldırılacak,

• Yabancı okullar, gerekli görüldükçe Milli Eğitim Bakanlığı

müfettişleri tarafından denetlenecek, kurallara uymayanlar

tespit edilirse kapatılacaktır.

• Bu kararlara uymayan bazı okullar kapatıldı. Kapatılan

okulların müdürleri, uyruğunda oldukları devletlerin elçilikleri

aracılığıyla Türkiye Hükümeti ile 1926 yılında yabancı

okulların durumunu yeniden görüşmek üzere teklifte

bulundular.

• Not: Türkiye’de en fazla Fransızlara ait okul olduğundan

sorun genelde Fransa ile Türkiye arasında yoğunlaştı.

• Türkiye Cumhuriyeti bu olayın kendi iç sorunu olduğunu ve

bu görüşme teklifinin bağımsız devlet olma anlayışıyla

bağdaşamayacağını belirterek, teklifi reddetmiştir.

• Böylece yabancı okullar sorunu kesin olarak çözümlendi ve

bu okulların tamamı Milli Eğitim Bakanlığı ilkelerine bağlı

hale getirildi.

• Not: Yeni Türk Devleti’nin Lozan’dan sonra dış

politikadaki ilk siyasi başarısını yabancı okullar konusundan

taviz vermeyerek elde etmiştir

Türk- Sovyet İlişkileri

• Musul meselesinde Milletler Cemiyeti’nin taraflı davrandığı

bir dönemde Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında Dostluk ve

Tarafsızlık Antlaşması imzalandı (17 Aralık 1925).

• 1928 yılında İsviçre’nin Cenevre şehrinde toplanması

planlanan “Silahsızlanma Konferansı”na bizzat Sovyetler

Birliği’nin davet etmesi üzerine Türkiye de katıldı

• Atatürk Dönemi’nde karşılıklı güvene dayanan siyasal ve

ekonomik ilişkiler devam etti.

1932-1939 YILLARI ARASINDA TÜRKİYE

CUMHURİYETİ DIŞ POLİTİKASI

• Türkiye bu dönemde büyük devletler ile yakın siyasi ilişkiler

kurmuştur.

• Bölgesel ve uluslararası paktlara katılarak dünya barışına

katkıda bulunmuş ve kendi güvenliğini ve gücünü de

artırmıştır.

Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Üye Olması (Cemiyet-İ

Akvam’a) Girişi (18 Temmuz 1932)

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 128 / 169

• Türkiye’nin barışa katkıları ve uluslararası sorunları barışçıl

yollarla çözmesi Milletler Cemiyetinin de dikkatini çekmişti.

• Bunun üzerine Milletler Cemiyeti, Türkiye’nin cemiyete üye

olması için çağrıda bulundu.

• Türkiye, 18 Temmuz 1932 tarihinde İspanya’nın önerisi ve

Yunanistan’ın da desteği ile Milletler Cemiyetine üyelik

hakkını elde etti. Türkiye’nin Milletler Cemiyetine girişi, dış

politikasında önemli gelişmelere sahne olmuş ve Türkiye,

cemiyete girdikten iki yıl sonra konsey üyeliğine seçilmiştir.

• Milletler Cemiyeti, I. Dünya Savaşı sonunda Wilson

İlkeleri’nden hareketle ve 1919 Paris Barış Konferansı

kararları gereğince kurulmuştu (10 Ocak 1920).

• Amacı, uluslararası sorunları barış yoluyla çözmek, yeni bir

genel felaketin önüne geçmek, yenilen devletlerin ezilmelerini

önlemek ve siyasal - kültürel ilişkileri barış içinde

geliştirmekti.

• Milletler Cemiyeti, İngiltere’nin etkisi altında kaldığından,

başlangıçta amaçlandığı gibi barışa yönelik çalışmalar

yapılamadı ve zamanla büyük devletlerin çıkarlarını koruyan

yanlı bir kurum haline geldi. 1930’lu yıllarda II. Dünya

Savaşı tehlikesi belirmeye başlayınca, Türkiye’nin jeopolitik

önemi ve bölgesinde izlediği barışçı politikalar göz önüne

alınarak, 1932’de cemiyete üye olma çağrısı yapıldı.

• Türkiye, Cemiyetin amacından uzaklaştığını bildiği halde 18

Temmuz 1932’de İspanya’nın teklifi ve Yunanistan’ın desteği

ile Cemiyet’e üye oldu ve 1934’de Konsey üyeliğine seçildi.

• Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne giriş amacı, dünya

barışına katkıda bulunmak ve güçlü devletlerarasına girerek

dış politikada karşılaştığı sorunları çözebilmek için diplomatik

destek edinmektir.

• Not: Türkiye, 1936’da Boğazlar ve 1939’da Hatay

Sorunları’nın çözümünde bu politikalarının olumlu sonuçlarını

almıştır.

• Milletler Cemiyeti, bir süre sonra kuruluş amaçlarından iyice

uzaklaşınca II. Dünya Savaşı sonrasında kapatılmıştır (savaş

sonrası Birleşmiş Milletler adıyla tekrar kurulmuştur.).

Balkan Antantı (9 ŞUBAT 1934)

• Almanya ve İtalya’nın yayılmacı tutum sergilemesi üzerine

Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya Balkan Antantı

Antlaşmasını imzaladılar.

• Üye devletler birbirlerine saldırmamayı ve bir saldırı

olduğunda birbirleriyle yardımlaşmayı taahhüt etmişlerdir.

• Önce Yugoslavya’nın Almanya’ya yaklaşması ile birlikte

1940’larda bu antant dağılmıştır.

• Sömürgeciliğe yönelik yayılmacı bir dış politika izleyen

Faşist İtalya ve Nazi

• Almanyası’nın 1933’ten itibaren dünya barışını tehdit

etmeye başlamaları üzerine, Balkan Devletleri arasında bir

yakınlaşma ve siyasi işbirliği isteği doğdu.

• Not-1: İtalya, Balkanları ve Doğu Akdeniz’i yayılma alanı

seçmiş, Asya ve Afrika’da yayılma emellerini açıklamıştı.

Ayrıca, Almanya’nın da Doğu Avrupa’da kaybettiği toprakları

geri almaya ve Ortadoğu’da etkinlik kurmaya yönelik

amaçları vardı.

• Not-2: Türkiye ile Yunanistan arasında 1930’dan itibaren

başlayan dostluk ve yakınlaşma Balkan Antantı’nın

kurulmasında temel etkendir.

• Yugoslavya ve Romanya arasında, Atina’daimzalanan

Balkan Paktı’na göre;

• Sınırlar karşılıklı olarak güvence altınaalınacak,

• Paktı imzalayan devletler birbirlerinedanışmadan herhangi

bir siyasi antlaşma imzalamayacak ve siyasi bir harekette

bulunmayacak,

• Herhangi bir tehlike karşısında ortak savunma yapılacak,

• Üye ülkeler ekonomik konularda, karşılıklı çıkarları göz

önünde bulundurmak şartıyla işbirliği yapmayı kabul

edecekler

• Önemi; Türkiye bu pakt ile II. Dünya Savaşı öncesinde batı

sınırlarını güvence altına almıştır.

• Not-1: Bulgaristan, yayılmacı bir siyaset taraftarı uğundan

(Makedonya konusunda Yunanistan ve Yugoslavya ile sorun

yaşadığından, Ege Denizi’ne inmek Romanya’dan Dobruca’yı

almak diğinden); Arnavutluk da İtalya’nın etkisi altında

bulunduğundan Antant’a katılmamıştır.

• Not-2: Almanya ve İtalya’nın etkisiyle Yugoslavya, akt

dışında kalan Bulgaristan ile 24 Ocak 1937’de iş birliği

antlaşması imzaladı. Bu durum ise Balkan Antantı’nı

yaralamıştır.

• Not-3: 1939’da II. Dünya Savaşı’nın çıkması ile likte bu

pakt geçerliliğini yitirmiştir.

Boğazlar Sorunu ve Montreux (Montrö) Sözleşmesi ( 20

TEMMUZ 1936)

• Almanya ve İtalya’nın yayılmacı tutum sergilemesi üzerine

İngiltere ile anlaşan Türkiye, Sovyetler Birliği’nin de

desteğini aldıktan sonra, Lozan Barış Antlaşması’nı imzalayan

devletlere bir nota vererek Boğazlar konusunda şartların

değiştiğini, bu nedenle Boğazların yönetiminin yeniden

düzenlenmesi gerektiğini bildirdi ve bir konferansın

toplanmasını talep etti.

• Yapılan Montrö Sözleşmesi ise boğazların kontrolü

Türkiye’ye verildi.

• Barış zamanında ticaret gemileri serbestçe geçebilecekti.

Savaş gemilerinin geçişi ile Türkiye’nin vereceği izne

bağlandı.

• Lozan Barış Antlaşması’nda Boğazların yönetimi,

Türkiye’nin başkanlığında uluslararası bir komisyona

bırakılmıştı. Ayrıca Boğazlar askersiz bölge haline getirilmiş,

Türkiye’nin Boğazların her iki yakasını 15’er km askerden

arındırması da kararlaştırılmıştır (Bu durum egemenlik

haklarına aykırıdır.).

• I. Dünya Savaşı’ndan sonra büyük umutlarla başlatılan

silahsızlanma çabaları başarısız olmuş, 1933 yılından itibaren

de Avrupa’da yeni bir savaş rüzgârı esmeye başlamıştı.

• Almanya, Versay Antlaşması’nın hükümlerini çiğneyerek,

silahsız bölge ilan edilen Ren Bölgesi’ne asker sokmuş, İtalya,

Habeşistan’a

• (Etiyopya’ya) saldırmış, Japonya ise Boğazlar

Komisyonu’nun garantör devletlerinden biri olmasına rağmen

Milletler Cemiyeti’nden ayrılarak Çin’e ait Mançurya’ya

saldırmış ve Almanya ile yakınlaşmaya başlamıştı.

• Bu durum karşısında Türkiye, uluslararası barış ve

güvenliğin korunması yolundaki güçlüğü ileri sürerek,

Boğazların güvenliğini sağlamak ihtiyacı ile Milletler

Cemiyeti’ne başvurdu. Bu başvuruda Boğazların statüsünün

değiştirilmesi isteğini belirtti.

• İsviçre’nin Montrö şehrinde toplanan konferans sonucunda

20 Temmuz 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı

(Konferansa İngiltere, Fransa, Türkiye, Rusya, Japonya,

Yunanistan, Romanya, Yugoslavya ve Bulgaristan

katılmıştır).

Bu sözleşmeye göre;

• Lozan Antlaşması ile kurulmuş olan Boğazlar Komisyonu

kaldırılarak bütün görev ve yetkileri Türk Devleti’ne bırakıldı.

• Lozan Antlaşması’yla Boğazların her iki yanında askersiz

duruma getirilmiş alanda, Türkiye'nin asker bulundurması

kabul edildi.

• Yabancı ticaret gemilerinin Boğazlardan her iki yönde geçişi

serbest bırakıldı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 129 / 169

• Yabancı savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi için bazı

sınırlamalar kabul edildi ve Türkiye’nin isteğine bırakıldı.

• Türkiye savaşa girerse veya savaş tehlikesiyle karşı karşıya

kalırsa, Boğazları istediği gibi açıp kapayabilecekti.

• Önemi;

• Türkiye Boğazlarda kesin egemenlik sağladı.

• 1833 Hünkâr İskelesi Antlaşması’yla başlayan Boğazlar

Sorunu tamamen çözüme kavuştu ve Türkiye Cumhuriyeti

Devleti’nin Doğu Akdeniz’de ve uluslararası dengelerde

önemi arttı (Boğazlarda asker bulundurabilme hakkına sahip

olmasıyla).

• Not: Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nde sonra Türkiye,

Sovyet Rusya’dan uzaklaşırken (ilk defa) İngiltere’ye

yaklaşmaya başlamıştır.

Sadabat Paktı (9 Temmuz 1937)

• İtalya’nın Habeşistan’ı işgali üzerine Türkiye, İran, Irak ve

Afganistan bir araya gelerek Sadabat Paktı’nı kurdular.

• Üye devletler sadece birbirlerine saldırmamayı taahhüt

etmişlerdir.

• Türkiye’nin İran ve Irak sınırlarının güvenliği sağlanmış

oldu.

• 1936 yılında İtalya’nın Habeşistan’ı işgali, Akdeniz ve

Ortadoğu’da büyük bir tehlike ve endişe yaratmıştı.

• Türkiye yaklaşan bu yeni savaş tehlikesi karşısında, bir

taraftan Balkan devletleriyle ilişkilerini sıklaştırarak, Balkan

Paktı’nı imzalayıp batı sınırlarını güvenceye alırken; diğer

tarafta da dostluk ilişkilerini sürdürmeye çalıştığı

Ortadoğu’daki devletlerle ortak savunma tedbirleri almaya

yöneldi.

• Afganistan ile I. İnönü Muharebesi sonrasında 1 Mart 1921

tarihinde bir dostluk antlaşması imzalanarak kardeşlik bağları

kurulmuştu.

• Türkiye’nin, Afganistan ve İran ile çoktan beri var olan

dostluğuna, 1937’de Irak’ta ortak olmuş ve adı geçen bu

devletlerarasında İran’ın başkenti Tahran’da Sadabad

Sarayı’nda 9 Temmuz 1937’de aynı adı taşıyan dostluk ve

ittifak antlaşması imzalanmıştır.

• Not-1: Suriye, Türkiye ve Irak ile olan sınır sorunları

nedeniyle pakta katılmamıştır.

• Not-2: İran Şahı Rıza Pehlevi’nin Türkiye ziyareti ile

başlayan Türk – İran Dostluğu Sadabat Paktı’nın

kurulmasında etkili olmuştur.

• Pakt’ın amacı, Almanya ve İtalya’nın yayılmacı tutumları

karşısında, Ortadoğu’da barışı sürdürmek, karşılıklı olarak

sınırları güvenlik altına almak ve dünya barışına katkıda

bulunmaktır.

• Pakt’a göre taraflar;

• Birbirlerine saldırmamayı,

• Ortak sınırlarının dokunulmazlığına uymayı,

• Birbirlerinin içişlerine karışmamayı ve dostluğa zarar

verecek her türlü davranıştan kaçınmayı,

• Herhangi bir saldırı olursa birbirlerine yardımcı olmayı

kabul etmiştir.

• Önemi;

• Sadabat Paktı ile Türkiye yaklaşan II. Dünya Savaşı

öncesinde batı sınırlarından sonra doğu sınırlarını da güvence

altına almış oldu.

• Not-1: Pakt’ın merkezi 1955’te Irak’a taşınarak “ Bağdat

Paktı” olarak adı değişti. 1958’de Irak, Pakt’tan ayrılınca,

Pakt’ın merkezi Ankara’ya nakledilerek adı “Cento” olarak

değiştirildi. Cento’ya daha sonra İngiltere ve ABD’de üye

olmuştur.

• Not-2: Balkan Antantı ve Sadabat Paktı, II. Dünya

Savaşı’nın çıkmasıyla önemlerini kaybetmişlerdir.

• Not-3: 1979’da İran – Irak Savaşı’nın çıkmasıyla pakt

tamamen sona ermiştir.

Hatay’ın Ana Vatana Katılması (1939)

• 20 Ekim 1921’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti

ve Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması ile Türkiye-

Suriye sınırı çizilmişti. Türkiye- Fransa arasında yapılan

antlaşma ile kent halkının büyük çoğunluğunun Türk

olmasından dolayı Türklere geniş haklar tanındı. Bu hakların

en önemlisi, Hatay’da resmî dilin Türkçe olması ve Türk

kültürünün özgürce geliştirilip yaşatılması idi.

• 1936 yılında Fransa, Suriye’deki sömürge yönetimine son

vererek bu ülkeden çekilme kararı aldı. Bu amaçla Fransa,

yeni kurulan Suriye Hükûmeti ile 8 Eylül 1936’da bir

antlaşma imzaladı.

• Türkiye, 6 Ekim 1936’da Milletler Cemiyetine başvurarak

Hatay’ın kaderine, Hatay’da yaşayanların karar vermelerini

istedi.

• Komisyon raporu ile Milletler Cemiyeti Hatay’da bağımsız

bir devletin kurulmasını öngördü.

• Fransa ve Suriye’nin olumsuz tavırları üzerine Türkiye

sınıra asker sevk etti.

• Türkiye ile Fransa arasında yapılan görüşmelerin sonucunda,

3 Temmuz 1938’de bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya

göre, Türk ordusu Hatay’a girerek Hatay’ın toprak

bütünlüğünü sağladı. Hatay’da yaşayan halkın katıldığı

milletvekili seçimleri yapıldı. Daha sonra Hatay Millet

Meclisi toplandı ve Hatay Cumhuriyeti ilan edildi (2 Eylül

1938).

• Devletin Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen, meclis başkanı

Abdulgani Türkmen, başbakanı Abdurrahman Melek oldu.

• Hatay Devleti’nin bağımsızlığı yaklaşık on ay sürdü. Hatay

Cumhuriyet Meclisi’nin 30 Haziran 1939’da Anavatan’a

katılma kararı alması üzerine, Antakya ve İskenderun dâhil

Hatay ili Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına dâhil oldu (7

Temmuz 1939’da Hatay ili kuruldu).

• Not-1: Suriye sınırımız bugünkü şeklini aldı ve böylece

Hatay sorunu da Misak-ı Milli’ye uygun olarak çözümlenmiş

oldu.

• Not-2: Hatay’ın Türkiye’ye katılmasında en önemli etken bu

ilin çoğunluğunu Türk nüfusun oluşturmasıdır.

• Not-3: Fransa, II. Dünya Savaşı’nın başlaması nedeniyle

Hatay’ın Türkiye’ye katılması olayına fazla direnememiş ve

kabul etmek zorunda kalmıştır.

• Bu sorunun Türkiye lehine sonuçlanması, Atatürk’ün dış

politikadaki son başarısıdır.

1923-32 ARASI

Lozan'da kalan sorunlar çözülmeye çalışıldı.

Dış Politikanın esasları: Tam bağımsızlık Gerçekçilik

Akılcılık Barışçılık

1) Musul Meselesi:

Lozan'da gündeme gelmesine rağmen çözümü sonraya

bırakıldı. 1924'te bu sorunu çözmek için Haliç Konferansı

toplandı.

Bu konferansta Türkiye'yi Ali Fethi Okyar temsil etti.

Doğu'da Suriyelilerin İngilizler tarafından silahlandırılması,

Süleymaniye kentinin vurulması ve Doğu'da Şeyh Sait

İsyanının çıkması Türkiye'nin Musul üzerindeki etkinliğini

azalttı.

1926 Ankara Antlaşması ile bu sorun çözüldü.

Buna göre Musul İngiliz mandaterliğindeki Irak'a bırakılacak

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 130 / 169

ve Musul petrollerinin %10'u 25 seneyle Türkiye'ye verilecek

gibi kararlar alındı.

Not: Bu sorun Misak-ı Milli'ye uygun çözülmemiştir.

2) Patrikhane:

Tüm ısrarlarına rağmen İstanbul dışına çıkarılamadı. Medeni

Kanun ile yetkileri sınırlandırıldı.

3) Nüfus Mübadelesi

Yunanlıların İstanbul'da daha fazla Rum bırakma isteği

yüzünden bu sorun ortaya çıktı. Sorunu derinleştiren olay ise

Yunanlıların Batı Trakya'da Türklerin mallarına el

koymasıdır. Konu Milletler Cemiyeti'ne götürülse de bir sonuç

alınamamıştır.

Yunan Başbakanı Eleffiros Venizilos 1930'da Türkiye'ye

yaptığı ziyaret sonucu "Ankara (Ahali) Antlaşması"

imzalandı.

Buna göre İstanbul'a yerleşme tarihine bakılmaksızın herkes

"İstanbul Rumu" sayılarak mübadele dışında tutuldu.

Yunanlılarla dostane ilişkiler 1954 senesine kadar (Kıbrıs

Sorunu) devam etti.

ATATÜRK'ÜN HAYATI

• 1881 Selanik’te doğdu.

• Babası Ali Rıza Efendi (dede Kızıl Ahmet Efendi

(öğretmen)- Kocacık Yörüklerinden).

• Annesi Zübeyde Hanım (dede Sofuzade Feyzullah Efendi-

Konyar Yörüklerinden)

• Kardeşleri: Fatma, Ahmet, Ömer, Naciye ve Makbule’dir.

• Ali Rıza Efendi Selanik’te Asakiri Milliye Taburunda

üsteğmen, Vakıflar idaresinde 2. kâtip, Rüsumat Dairesinde

gümrük muhafaza memurluğu yapmıştır. Memurluktan

ayrıldıktan sonra kereste tüccarlığı ile uğraşmıştır.

• Mustafa’nın doğduğu yıllarda Makedonya bölgesinin

önemli şehirlerinden biri olan Selanik çeşitli uluslardan

insanları ve kültürleri barındıran yapısıyla, hareketli siyasal,

kültürel ve ekonomik yaşamıyla İstanbul’dan sonra en zengin

kentlerden biriydi.

• Limanıyla Ege Denizi’ne açılan Selanik, demir yolu ile

Üsküp, Belgrat, Manastır ve İstanbul’a bağlanmıştı.

• Selanik, Osmanlı sınırları içerisinde sosyal, ekonomik ve

kültürel açıdan gelişmiş yerleşim merkezlerinin başında

gelmekteydi. Bu yönüyle Osmanlı Devleti’nin Batı’ya açılan

kapısı konumundaydı. Avrupa’da oluşan yeni fikirler ve

düşünceler Osmanlı topraklarında önce Selanik’e ulaşırdı.

• Makedonya Milliyetçilik akımının etkisiyle meydana gelen

ayrılıkçı isyanların görüldüğü bir yerdi. Buna karşı meşrutiyet

yanlısı olan Osmanlı aydınları bu bölgedeki teşkilatlanması

oldukça güçlüydü.

• Bu şartlar Mustafa Kemal’in düşünce yapısını ve kişiliğini

etkilemiştir. Özgürlükçü ve yenilikçi fikirlerle tanışmasını

sağlamıştır.

Okuduğu Okullar

• İlk önce Mahalle Mektebine birkaç gün sonra Şemsi

Efendi İlkokuluna yazıldı.

• Bu esnada babasını kaybedince bir müddet Langaza’da bir

çiftlikte kâhyalık yapan dayısının yanında kaldı.

• Annesi Selanik’e teyzesinin yanına gönderildi ve Mülkiye

Rüştiyesine kaydoldu.

• Bir yıl sonra Selanik Askeri Rüştiyesi sınavlarını kazanarak

buraya başladı. Matematik öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Efendi

tarafından kendisine ek olarak Kemal adı verildi.

• Manastır Askeri İdadisine başladığında ilk kez Selanik

dışına çıkmış oldu. Burada tanıştığı Ömer Naci, Mustafa

Kemal’in hitabet ve edebiyat sevgisinin, yazı yazma

yeteneğinin gelişmesinde etkin rol oynadı.

• Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Tevfik Fikret, Namık

Kemal gibi yazarları okudu.

• Arkadaşı Fethi Bey’in telkinleriyle Jean Jacques Rousseau,

Montesquieu, Voltaire gibi Avrupalı filozof ve düşünürleri

okumaya başladı. Fransızcasını burada ilerletti.

• Manastır Askerî İdadisi, Mustafa Kemal’in ülke sorunları,

vatan ve millet sevgisi, milliyetçilik ve özgürlük gibi

düşüncelerinin gelişmesinde önemli bir etken olmuştu.

• 1899’da İstanbul’da Harp Okulu’na başladı.

• Mustafa Kemal’in bulunduğu Beyoğlu ve Galata semtleri;

tiyatro, konser, balo gibi sosyal ve kültürel faaliyetlerin

düzenlendiği, Avrupalı devletlerin elçiliklerinin yoğun olarak

bulunduğu, âdeta İstanbul’un Avrupa’ya açılan bir penceresi

konumundaydı.

• Harp Okulundayken arkadaşlarıyla gizlice gazete çıkartıp

elden ele dolaştırdılar.

• Ali Fuat (Cebesoy) ile burada tanıştı.

• İstanbul’da bulunan Harp Akademisine girdi. 1905 yılında

Kurmay yüzbaşı olarak göreve başladı.

• Harp Okulu ve Harp Akademisindeki eğitimi Mustafa

Kemal’in olgunlaşmasında, yeni bir dünya görüşünü

benimseyerek idealist bir kişilik kazanmasında önemli rol

oynamıştır.

1919’a Kadar

• Mustafa Kemal ilk olarak 1905 yılında Şam’da 5. Ordu’da

göreve başladı. Burada Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu.

• 1907’de Kolağası rütbesiyle Makedonya’daki 3. Ordu’ya

atandı. Kurduğu cemiyeti İttihat ve

• Terakki Cemiyeti ile birleştirdi. Bu cemiyetin yasal ve sivil

bir cemiyete dönüşmesi gerektiği ile ilgili fikirleri yüzünden

cemiyetin ileri gelenlerinin tepkisini çekti. Trablusgarp’a

görevlendirildi. Dönüşte 3. Ordu’nun Selanik Tümeni kurmay

başkanlığına atandı.

• 31 Mart İsyanını bastırmak üzere oluşturulan Hareket

Ordusu’nda kurmay başkan olarak görev aldı. Fikir ayrılığına

düştüğü İttihat ve Terakki C. ile yollarını ayırdı.

• 1910’da Fransa’da düzenlenen Pikardi Manevralarına giden

heyete seçildi.

• 1911’de patlak veren Trablusgarp Savaşına gönüllü bir

subay olarak katıldı. Tobruk ve Derne’de gösterdiği

başarılarla binbaşılığa terfi etti.

• Balkan Savaşlarından sonra 1913’te Sofya’ya ateşemiliter

olarak atandı. Burada yarbaylık rütbesine yükseldi.

• Dünya savaşının çıktığı sırada 19. Tümen Komutanlığına

atanmış, Arıburnu ve Anafartalar bölgesi komutanı olmuştu.

• Dünya Savaşında Çanakkale Cephesinde Arıburnu’nda,

Anafartalar’da, Seddülbahir ve Conkbayırı’nda gösterdiği

başarılarla Albaylığa yükselmiş ve Türk milleti tarafından

iyice tanınmıştır.

• Kafkas Cephesine giderek Muş ve Bitlis’i Ruslardan geri

almış ve generalliğe terfi etmiştir. Doğu Anadolu ahalisi

tarafından tanınmıştır.

• 1917’de Suriye Cephesindeki 7. Ordu’ya atandı. Alman

General Falkenhein ile anlaşmazlığa düşünce görevinden

ayrılarak İstanbul’a geldi. Veliaht Vahdettin ile Almanya

seyahatine emir subayı olarak katıldı. 1918’de tekrar Yıldırım

Orduları Grup Komutanlığına verilen Mustafa Kemal bu

cephede dağılan Osmanlı birliklerini toparlayarak geri çekti ve

Halep’te kurduğu savunma hattı ile İngilizleri durdurmayı

başardı. Yıldırım Orduları Grup Komutanı olan Mustafa

Kemal, Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandıktan sonra

ordusu lağvedilince

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 131 / 169

• İstanbul’a döndü. 1919’da 9. Ordu Müfettişliğine atanarak

Samsun’a çıktı.

• Mustafa Kemal’in kişisel özellikleri: Vatan ve ulus sevgisi –

mantıklı ve gerçekçiliği – yaratıcılığı – İdealistliği – İleri

görüşlülüğü – Önderliği – gurura ve umutsuzluğa yer

vermemesi – birleştirici ve bütünleştiriciliği – devrimciliği –

çok cepheliliği

• Kitaplarından:

• Takımın Muharebe Talimi, General Litzmann’dan Tercüme

(Selanik- 1908)

• Cumalı Ordugâhı. Süvari Bölük, Alay, Liva (tugay) Talim

ve Manevraları (Selanik- 1909

• Beşinci Kolordu Erkânıharbiye Tabiye ve Tatbikat Seyahati

(Selanik- 1911)

• Bölüğün Muharebe Talimi. General Litzmann’dan Tercüme

(İstanbul- 1912)

• Zabit ve Kumandan ile Hasbihal (İstanbul- 1918)

Askerlik Hayatı

• Şamda V. Ordu 39. Süvari alayına staj yapmak için gitti.

Şam'da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kurdu.

• Kıdemli yüzbaşı olarak V. Ordu Kurmay Başkanlığı'na

atandı. Makedonya'da bulunan III.orduya atandı. Ancak

kendisi Selanik'te kaldı. 31 Mart İsyanı'nı bastırmak için

İstanbul'a geldi.

• Trablusgarp Savaşı'nda (Derbe ve Tobruk) binbaşı oldu.

• 1913'te Sofya Askeri Ataşesi oldu.

• 1915'te Çanakkale'de Arıburnu Grup Komutanlığı'nı

üstlendi. Rütbesi Albay oldu.

• Kafkas Cephesi'ne (Muş ve Bitlis) sevk edildi. (Diyarbakır

merkezli, tuğeneral oldu)

• Adana'da Yıldırım Orduları Grup komutanı oldu.

• XVII.ordu komutanlığı yaptı.

• Veliaht Vahdettin ile Almanya gezisine katıldı. Tedavi için

Viyana'ya gitti.

• VII. Ordu Komutanlığı'na tekrar atandı. Suriye'ye gitti.

Yıldırım orduları grup komutanı oldu.

• 30 Nisan 1919'da 9. Ordu müfettişliğine atandı.

Atatürk'ün Manevi Evlatları:

Nebile Afet İnan Ülkü

Adatepe

Sabiha Gökçen Zeynep Rukiye

Zehra Abdurrahim Tunçak

Sığırtmaç Mustafa

Hayatını Etkileyen 4 Şehir;

Selanik Manastır Sofya İstanbul

Düşünce Yapısını Etkileyen Yazar ve Düşünürler

• Babası Ali Rıza Efendi onun okumasını çokistemiş, bu

amaçla telkinlerde bulunmuştur.

• Mahalle mektebinde hüsnühat öğretmeni Çopur Hafız Emin

Efendi ile Mülkiye Rüştiyesi’nde Matematik Öğretmeni

Kaymak Hafız olarak bilinen Hüseyin Efendi onu olumsuz

yönde etkilemiş kişilerdir.

• 12 yaşında babasını kaybetmesi onu derinden etkilemiştir.

• Kendi geleceği hakkında düşünüp özgürce karar verme

becerisi gelişmiştir.

• Selanik Askeri Rüştiyesi’nde Matematik Öğretmeni Mustafa

Sabri Bey ile Fransızca Öğretmeni Nakiyüddin Bey onu

derinden etkilemiş kişilerdir.

• Ona Kemal İsmini veren Mustafa Sabri Bey’dir.

• Mustafa Kemal’i Manastır Askeri İdadisine yönlendiren

Mümeyyiz Hasan Bey’de bu yaptığı ile önemli bir etkiye

sahiptir.

• İdadide okurken arkadaşı Ömer Naci onun Namık Kemal ve

Mehmet Emin Yurdakul gibi şairleri tanımasında ve edebiyat

hayranlığının ortaya çıkışında önemli etkiye sahiptir.

• Yine idadide onun Ömer Naci ile arkadaşlığının kendisini

olumsuz yönde etkileyeceği konusunda uyarılarda bulunan

kitabet öğretmeni Mehmet Asım Efendi önemli

şahsiyetlerdendir.

• İdadideki Tarih Öğretmeni Mehmet Tevfik Bilge ile Harp

Okulundaki Naci Bey, Esat Paşa onun karakter ve

yeteneklerinin gelişiminde olumlu etkiye sahiptirler.

• Mustafa kemal ayrıca aydınlanma çağı ve Fransız İhtilali’nin

getirdiği düşüncelerden de etkilenmiştir.

• Onu Türk kültürü konusunda etkileyen önemli kişi ise Ziya

Gökalp’tir.

• Tevfik Fikret’in şiirleri de özgürlük konusunda onu

etkilemiştir. Tevfik Fikret (Sis-Ferda-Rucu) (Atatürk Tevfik

Fikret için "Hangi Türk şairi böyle inkılapçı şiirler yazmıştır."

demiştir.)

• Mustafa Kemal, tarih, din, siyaset, edebiyat, coğrafya,

hukuk, dil bilimi, askerlik ve felsefe olmak üzere 3197 kitap

okumuştur. Bu kitapların yanlarına notlar düşmüştür.

• Mehmet Emin Yurdakul (Cenge Giderken) (Atatürk Cenge

Giderken "Bu dizelerde ulusal benliğimin gururunu tattıran ilk

anlatımı buldum" demiştir.)

• Namık Kemal (Atatürk Namık Kemal için "Türk milletinin

yüz yılardan beri beklediği ses" demiştir.

Atatürk'ün Yazdığı veya Tercüme Yaptığı Eserler:

• Geometri (Ortaöğretim'de ders kitabı olarak okutulmuştur.)

1936-1937 yılları arasında Dolmabahçe Sarayı’nda yazdığı

kitaptır. Arapça ve Farsça geometrik kavramlara Türkçe

karşılıklar bulmuştur.

• Liseler için Tarih Notları

• Vatandaş için Medeni Bilgiler (Afet İnan ile birlikte

hazırlamıştır.) Okullarda kaynak kitap olarak okutulmak

amacıyla bizzat kendisi tarafından yazılan çağdaş devlet,

toplum, birey konularından bahseden eserdir.

• Bölüğün Muhabere Eğitimi (Tercüme edildi) Savunma,

muharebe ve taarruz konularından bahseden Almanca’dan

çeviri bir eserdir.

• Cumalı Ordugahı (3. süvari tümeninin manevraları

anlatılmıştır.) Cumalı, Makedonya da bir bölgedir. Mustafa

Kemal’in katıldığı 3. Süvari Tümenine bağlı bir süvari

tugayının yaptığı eğitim ve manevralar esnasındaki gözlem,

eleştiri ve notları içeren bir eserdir.

• Zabit ve Tatbikat Gezisi (1911'de 5. Kolordu Hareket Şube

Müdürüyken yazmıştır.) Komutanın nitelikleri üzerine

yazılmış bir eserdir. Ayrıca tatbikatın öneminden de

bahsedilmiştir.

• Nutuk:

o CHP'nin 2. kongresinde günde 6 saatte, 6 günde okundu.

(15-21 Ekim 1927) "Samsun'a çıktım." ifadesi ile başlar.

Gençliğe Hitabe ile sona erer.

o Nutuk 3 aşama halinde ele alınmıştır. Birinci aşama

Samsun’a çıkıştan TBMM’nin açılışına kadar, ikinci aşama

TBMM hükümetleri dönemi, üçüncü aşama 29 Ekim 1923-

1927 tarihleri arasını kapsayan Cumhuriyet Dönemidir

o Geliri THK'na bırakılır.

o Yahya Kaptan'ın ismi çokça geçmektedir. Arapça

yazılmıştır.

• Karslbard Hatıraları:

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 132 / 169

o Mustafa Kemal Aralık 1917’de veliaht Vahdettin ile beraber

Almanya’ya resmi bir ziyarette bulunmuştur.

o Dönüşte hastalanan Mustafa Kemal, Viyana’daki

Karslbard’a gelmiştir.

o 1 ay boyunca tedavi görürken yazdığı hatıralardır.

• Arıburnu Muharebelerı Raporu: Harp Nezaretinin

İsteğiyle hazırladığı rapordur.

• Takımın Muharebe Talımı:

o Genereal Litzmann’ın Eserinin birinci bölümünün

çevirisidir.

o Birtakımın değişik hava ve şartlarda, değişik arazilere

yerleşmesi ve muharebe yöntemlerinin uygulanması, avcı

hattını oluşturulması gibi konularda subaylara yönelik bilgiler

veren bir eserdir

Medenı Halı

• 29 Ocak 1923′te İzmir’de Latife Hanımla evlendi.

• Mustafa Kemal, çıktığı yurt gezilerine eşini de yanında

götürürdü. Kadınla erkeğin hayatın her alanında birlikte yer

almasını isterdi. Bu yüzden kendi evliliği ve aile hayatıyla

Türk toplumuna örnek olmaya çalıştı.

• Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen),

Fikrîye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa

adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı

çocukları himayesine aldı.

Mustafa Kemal’in Önemli Sözleri

• Ben, size taarruz emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum! Biz

ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka

kuvvetler ve kumandanlar geçebilir. Çanakkale Savaşı

• Ya istiklal ya ölüm. KurtuluşSavaşı

• Vatanın bütünlüğü, Milletin istiklali tehlikededir. Milletin

istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Amasya

Genelgesi

• Siz orada yalnızdüşmanı değil, Milletin ters talihini de

yendiniz. İkinci İnönü Muharebesi--İsmet İnönü’ye

Kutlama Telgrafı

• Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün

vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla

sulanmadıkça terk edilemez. “Sakarya Meydan

Muharebesi”

• Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri. Baş Komutanlık

Meydan Muharebesi

• “Kırk asırlık Türk yurdu yabancı elinde kalamaz!” Hatay

için

• Siyasi, askeri zaferlerle nekadar büyük olursa olsunlar

ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa kazanılan zaferler kalıcı

olmaz, az zamanda kaybedilir. İzmir iktisat kongresi

• Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ancak

Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. İzmir

suikastı

Mustafa Kemal’in Kurduğu Kurum ve Kuruluşlar

• Ankara Hukuk Fakultesi1925

• Ankara DTCF 1936

• Anadolu Ajansı 1920

• Anadolu Sigorta 1924

• Ankara(Atatürk) Orman Çiftliği1925

• Ankara Devlet Konservatuvarı 1936

• Bursa Merinos Halı Fabrikası:2 Şubat 1938

• Devlet Demiryolları 1924

• Devlet Hava Yolları

• Devlet İstatistik Endüstrisi

• Halkevleri1932

• Merkez Bankası1930

• Sanayi ve Maadin Bankası

• Türk Dil Kurumu1932

• Türk Kuşu (Uçuş eğitimi için)1935

• Türk Tarih Kurumu1931

• Türkiye Şeker Fabrikası

• Türkiye İş Bankası (1924)

• Bursa Merinos Halı Fabrikası

• Çocuk Esirgeme Kurumu

• Çubuk barajı 1936

• Demir Yolları ve Limanlar Genel Müdürlüğü

• Elektrik İşleri Etüt İdaresi(EİEİ) 1935

• Maden Tetkik ve Sosyal Yardım Bakanlığı

• Sümerbank

• Ziraat Bankası, 1924’te Türk adı eklenerek devlet bankası

oldu)

• Uluslararası İzmir Fuarı1936

• Ziraat Okulları ve Yüksek Ziraat Enstitüleri

Mustafa Kemal'in Vefatı

• İlk defa 1937'de Yalova'da Dr. Nihat Reşat Belger

hastalığına ilk teşhisi koydu. Kesin teşhisi Ömer İrdelp koydu.

• Büyük önderin hastalığı 1936 yılının Kasım ayında başladı.

Ocak 1938’de Yalova ve Bursa’ya yaptığı bir gezi sırasında,

rahatsızlanan Atatürk, İstanbul’a dönmek zorunda kaldı.

• Yurt dışından getirilen uzmanlar ve Türk doktorları

tarafından Atatürk’e dinlenmesi gerektiği söylendi. Ancak

Atatürk, özellikle Hatay konusu yüzünden bu dinlenme

önerisine uymadı.

• Türkiye’nin Hatay konusundaki kararlılığını göstermek için

sağlığını düşünmeden Mersin, Silifke ve Adana’yı içine alan

bir inceleme gezisine çıktı.

• Deniz havasının sağlığına iyi gelmesi üzerine Atatürk, bir

süre Savarona Yatı’nda dinlendi.

• Hastalığının iyice artması üzerine kendi isteği ile

vasiyetnamesini hazırlayarak servetinin büyük bir bölümünü

Türk Tarih ve Dil Kurumlarının çalışmalarına kaynak olması

için Türk milletine bağışladı.

• Savarona Yatı’nda dinlenmekteyken hastalığı şiddetlenince

Dolmabahçe Sarayı’na geldi.

• Vefat etmeden önceki okuduğu son eser Belleten dergisi

oldu.

• Mustafa Kemal ATATÜRK, 10 Kasım 1938 de İstanbul’da

Dolmabahçe Sarayı’nda sabah saat dokuzu beş geçe vefat

etmiştir.

• Atatürk vefat ettiğinde Meclis başkanı Abdülhalik Renda,

Başbakan ise Celal Bayar'dır.

• 19 Kasım 1938 tarihinde büyük önderin cenaze namazı

İslam İncelemeleri Enstitüsü Direktörü Ord. Prof. Dr.

Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı.

• Cenazesi 19 Kasım 1938 günü Yavuz zırhlısı ile İzmit’e

oradan da Ankara’ya uğurlandı

• 21 Kasım 1938’ de yapılan büyük bir cenaze töreni ile

ceanazesi Ankara Etnoğrafya Müzesi’ndeki geçici kabrine

konuldu.

• Atatürk’e yapılacak anıtmezarı için yapılan yarışmada Türk

mimarları İTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr.

Emin Halit Onat ve Doç. Ahmet Orhan Arda’nın projeleri anıt

mezar olarak seçildi.

• Atatürk’ün naaşı, Anıtkabir tamamlandıktan sonra 10 Kasım

1953 tarihinde yapılan bir devlet töreni ile Etnografya

Müzesindeki geçici kabrinden alınarak Anıtkabir’deki ebedî

istirahatgâhına taşındı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 133 / 169

• Anıtkabir, Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerini de

barındırır.

• Yaklaşık 750.000 metrekarelik bir alan üzerine inşa

edilmiştir.

• Anıtkabir, Barış Parkı ve Anıt Bloğu olamak üzere iki

kısımdır.

• Barış Parkı’nda değişik ülkelerden getirilen 104 çeşit,

48.500 ağaç vardır.

• Anıt Bloğunun içinde ise Aslanlı Yol, Tören Meydanı ve

Mozole vardır.

• İsmet İnönü’nün lahidi 1973’de yapıya sonradan

eklenmiştir.

Atatürk'ün Mirasını Bıraktığı Kurumlar:

• Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu İsmet İnönü

çocuklarının öğrenimi

• Ankara ve Bursa Belediyeleri Makbule Atadan ve manevi

kızlarına ayırdı.

Atatürk’ün Biyografileri

• Andrew Mango-Atatürk: Modern Türkiye’nin Kurucusu

• H.C. Armstrong-Bozkurt

• Yakup Kadri Karaosmanoğlu-Atatürk

• Lord Kinross-Atatürk: Bir Milletin Yeniden Doğuşu

• Şevket Süreyya Aydemir-Tek Adam

ATATÜRK´ÜN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ

• Mustafa Kemal; çok yönlü, üstün yetenek, zeki ve kuvvetli

iradeye sahiptir.

• Bunlar Mustafa Kemal’in Türk milletinin en büyük lideri

olmasında ve tüm dünyaca kabul edilmesinde etkili olan

özellikleridir.

o Vatan ve millet sevgisi

o Mantıklı ve gerçekçi oluşu

o Yaratıcı düşünmesi

o İdealistliği

o İleri görüşlülüğü

o Önder oluşu

o İnkılapçılığı

o Birleştirme ve bütünleştirme gücü

o İleri görüşlülüğü

1. Vatanseverliği

• Mustafa Kemal, bir asker olarak birçok cephede vatan

savunmasının en güzel örneklerini verdi.

• Vatanı savunmanın yüce bir görev olduğunu belirtti.

Çanakkale Cephesi’nde askerlerine: “Size ben taarruzu

emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar

geçen zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka

komutanlar gelebilir.” diyerek Türk ordusunun Çanakkale

Savaşlarındaki başarısının nasıl gerçekleştiğini ortaya

koymuştur.

• Sakarya Meydan Savaşı’nda Mustafa Kemal askerlerine şu

emri verdi: “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O

satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın

kanıyla ıslanmadıkça terk edilemez.” Bu emrin harekete

geçirdiği vatanseverlik duygusu Türk ordusuna büyük bir

zafer daha kazandırdı.

2. İdealistliği

• Atatürk’ün ideali; Türk milletinin çağdaş, hayat seviyesi

içinde yaşayan bir millet olarak varlığını yükseltmektir.

• Onun ilkeleri bu ideali gerçekleştirmeye yöneliktir.

• Mustafa Kemal, Onuncu Yıl Nutku’nda, az zamanda çok

büyük işler yapıldığını belirtmiş, ancak bunları yeterli

görmemiştir.

• Mustafa Kemal, idealistliğinin bir gereği olarak şunları

söylemiştir: “Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni

memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş

refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî

kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne

çıkaracağız.” Bu ideal yalnızca Atatürk’ün değil, aynı

zamanda Türk milletinin de idealidir.

3.Hakikati (Gerçegi) Arama Gücü

• Mustafa Kemal, gerçekçi bir insandı. Gerek dış politikada

gerekse iç politikada hiç hayalci olmamış, milleti

gerçekleşmesi mümkün olmayan emeller peşinde

koşturmamıştır.

• “Bizim; akıl, mantık, zekâ ile hareket etmek en büyük

özelliğimizdir.” sözü bu özelliğine en güzel örnektir.

4. Çok Cepheliliği (Yönlülüğü)

• Mustafa Kemal, üstün bir komutan eşsiz bir devlet adamıdır.

• O, pek çok alanda ortaya koyduğu görüşleriyle milletini

aydınlatmış; kalkınmanın, gelişmenin ve çağdaşlaşmanın

yollarını göstermiştir. Mustafa Kemal hem fikir hem de

hareket adamıdır.

• Askerlik, tarih, eğitim, sanat ve ekonomi konularında

görüşlerini açıklamakla kalmamış aynı zamanda bu

görüşlerini uygulamıştır.

• Mustafa Kemal, bu özelliklerinin yanında kendine güveni,

göreve bağlılığı, çabuk ve doğru karar verme gücü ile de çok

cepheli bir önderdir.

5. Gurura ve Ümitsizliğe Yer Vermemesi

• Mustafa Kemal, gerçekleştirdiği büyük ve küçük bütün

işlerinden sonra gurura veya büyüklenmeye kapılmamıştır.

Kendisine farklı davranılmasından hoşlanmazdı.

• Mustafa Kemal, hayatı boyunca yapacağı bütün işlerde şu

şekilde düşünürdü: “Ben bir işte nasıl muvaffak olacağımı

düşünmem. O işe neler engel diye düşünürüm. Engelleri

kaldırdım mı iş kendi kendine yürür.”

• Çanakkale Savaşları sırasında cephanesi olmayan asker

karşısında süngü tak emrini vermesi onun zor durumlarda bile

ümitsizliğe düşmediğini göstermektedir.

6. İleri Görüşlülüğü

• Mustafa Kemal, olayların gelişmesini sezgileriyle

değerlendirerek sonucunda neler olabileceğini isabetli bir

şekilde tespit ederdi. Onun ileri görüşlülüğünü gösteren pek

çok örnek vardır.

• “Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi yetmez.

Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi gereklidir.”

sözü bu özelliğini gösterir.

• Çanakkale Savaşlarında düşmanın nereden çıkarma

yapacağını tahmin etmesi, II. Dünya Savaşı’nın çıkacağı

1932′de bir yurt gezisinde “Kırk asırlık Türk yurdu, düşman

elinde bırakılamaz.” diyerek ilerde Hatay’ın ana vatana

katılacağını belirtmesi onun bu özeliğini en iyi şekilde ortaya

koymaktadır.

7. Yöneticiliği

• Mustafa Kemal, üstün nitelikli ve çok yönlü bir yöneticiydi.

• O, bu özelliğini cephede, mecliste ve cumhurbaşkanlığı

makamında bütün yönleriyle ortaya koymuştur.

• Atatürk’ün yöneticilik özelliklerinden biri, yeri ve

zamanında en doğru kararı alması ve bunu taviz vermeden

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 134 / 169

uygulamasıdır. Onun başarısının sırrı bu özelliğinde

yatmaktadır.

• Yapacağı işlerde ani kararlar vererek değil, uzun uzun iyice

düşündükten sonra ve sırası geldikçe uygulama safhasına

koyarak başarılı olmasını bilmiştir.

• “Bir işi zamansız yapmak o işi bozmak, başarısızlığa

uğratmaktır. Her şey sırasında ve zamanında yapılmalıdır.”

diyerek yöneticilikte nasıl başarılı olunacağını göstermiştir.

8. Eğitimciliği

• Mustafa Kemal, “Cumhurbaşkanı olmasaydınız ne olmak

isterdiniz?” sorusuna “Millî Eğitim Bakanı olarak millî

kültürü yükseltmeye çalışmak en büyük emelimdi.” karşılığını

vermiştir.

• Mustafa Kemal, büyük bir eğitimci ve ebedi

“başöğretmen”dir. Yeryüzünde onun gibi yazı tahtası başında

milletine ders veren başka bir devlet adamı yoktur.

9.Sanatseverliği

• Mustafa Kemal, Türk toplumunun yüksek bir sanat

yeteneğine sahip olduğuna inanıyordu.

• Mustafa Kemal döneminde, sanatçı yetiştiren okullar açıldı.

Avrupa’ya öğrenci gönderildi.

• Mustafa Kemal, her fırsatta sanatçıları ve sanat eserlerini

takdir ederdi. Sanat ve sanatçıyla ilgili görüşlerini dile

getirerek özendirici bir rol oynardı. Onun bu konulardaki

sözlerinden bazıları şunlardır: “Yüksek bir insan toplumu olan

Türk milletinin tarihi bu özelliği de güzel sanatları sevmek ve

onda yükselmektir.”

• Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hafta

cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız.”

sözleri sanatseverliğini vurgulamaktadır.

10. İnsan ve Millet Sevgisi

• Mustafa Kemal, bütün davranışlarıyla her şeyden önce,

kendi milletine karşı olan sorumluluğunu ortaya koymuştur.

• Türk milletinin şerefi ve hakları söz konusu olduğunda,

bunların korunmasını görevlerin en kutsalı saymıştır.

• Onun şu sözleri insan sevgisi hakkındaki düşüncelerini çok

güzel açıklamaktadır: “En uzakta zannettiğimiz bir olayın bize

bir gün etki etmeyeceğini bilemeyiz. Bunun için insanlığın

hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir organı saymalı

gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün

organlar etkilenir.”

MİLLİ GÜVENLİK

Milli Güvenliğin Tanımı

• Milli güvenlik; devletin anayasal düzenini, milli varlığını,

bütünlüğünü, uluslararası alanda siyasal, sosyal, kültürel ve

ekonomik bütün çıkarlarını ve uluslararası antlaşmalarla

belirlenen haklarını her türlü iç ve dış tehditlere karşı

koruması ve kollamasıdır.

Milli Güvenlik Kurulu’nun Görevleri

• Devletin milli güvenlik siyasetinin tayini, belirlenmesi ve

uygulanmasıyla ilgili konularda görüş tespit etmek.

• Milli hedef, plân ve programların gerçekleştirilmesine ilişkin

önlemleri belirlemek.

• Milli güç unsurlarının milli hedefler yönünden güçlenmesini

sağlayacak temel esasları belirlemek.

• Devletin varlığı, bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve

bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğinin korunmasıyla

ilgili önlemleri tespit etmek.

• Anayasal düzeni koruyucu, milli birlik ve bütünlüğü

sağlayıcı, Türk milletini Atatürkçü düşünce doğrultusunda,

milli ülkü ve değerler etrafında birleştirerek milli hedeflere

yönlendirici önlemleri belirlemek.

• Olağanüstü hâl, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hali için

görüş tespit etmek.

• Topyekûn savunma, milli seferberlik ve diğer konularda

kamu ve özel kurum ve kuruluşlara, vatandaşlara düşecek

hizmet ve yükümlülükler ile bu hususlarda yapılacak planlara

temel teşkil edecek esasları tespit etmek.

• Milli güvenlik kapsamına giren konularda yapılan ve

yapılacak milletlerarası antlaşmalar hakkında görüş tespit

etmek.

Milli Güç

• Bir ulusun, hedeflerine ulaşabilmek amacıyla

kullanılabilecek maddi ve manevi kaynaklarının toplamına

“Milli Güç” denir.

Atatürkçü Düşüncede Millî Güç Unsurları

• Siyasi Güç,

• Ekonomik Güç,

• Askerî Güç,

• Sosyokültürel Güç,

• Nüfus Gücü,

• Bilimsel ve Teknolojik Güç,

• Psiko-Sosyal Güç.

❖ Siyasi Güç:

• Devletin yapısı, işleyişi, yönetimi, iç ve dış politikayla

ilgilidir.

• Atatürk’ün düşünce sistemindeki siyasi güç kavramı, her

şeyden önce millet iradesine dayanır.

• Bir devletin milli hedeflerine erişmek, erişilenleri koruyup

geliştirmek ve milli menfaat sağlamak amacıyla kullandığı

siyasi kuvvetlerin toplam verimidir.

❖ Askeri Güç:

• Ulusal politikanın uygulanmasında ve ulusal hedeflerin elde

edilmesinde kullanılan fiziki güce “askeri güç" denir.

• Ülkeyi iç ve dış tehlikelere karşıkorumak için oluşturulan

askeri güçtür. Askeri gücümüzü Türk Silahlı Kuvvetleri

oluşturur.

• Türk ordusu Atatürkçü düşünce sisteminin temel

unsurlarındandır.

• “. Ordu, dışarıya karşı devletin varlığını temin ve

gerektiğinde içeride büyük asayişsizliği ortadan kaldırır. Ordu,

cumhuriyet aleyhine girişimlere karşı, devlet ve hükümetin

irade ve kuvvetini belirtir. Ordunun devlete karşı en birinci

görevi, en üst derecede kudret ve yeteneğe sahip olmaya

çalışmaktır. Devletin büyüklük ve şerefi bununla yükselir…”

❖ Ekonomik Güç:

• Milli gücün tüm unsurlarının gelişip güçlenmesi için

gereken maddi ve parasal ihtiyaçlar, ekonomik güç tarafından

karşılanır.

• Ülkenin kalkınması için yararlanılan kaynakları, insan

gücünü ve uygulanan ekonomik politikaları kapsar.

• Millî Mücadele’nin kazanılmasından sonra İzmir’de bir

iktisat kongresi düzenleyen Atatürk, askeri zaferi ekonomik

zaferle güçlendirmek için çalışmalara başlamıştır.

• “Savaş meydanlarında kıymetli evlatlarımızın süngü ve

silahlarının zaferi yeterli değildir. Bu zafer ve başarı çok

büyüktür.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 135 / 169

• Ancak gerçek refah ve mutluluğa sahip olabilmek için, asıl

bundan sonra çalışmakgerekir. Sizin için zafer ve ilerleme

sahası ekonomide, ticarettedir.

• Bunu anlıyorsanız, çok çalışmak zorundasınız. Aksi

durumda memleketin gerçek sahibi olduğunuzu söyleseniz

bile, kimseyi inandıramazsınız.”

❖ Sosyo -Kültürel Güç:

• Toplumun dil, din, kültür, sanat, tarih bilinci, gelenek, hukuk

gibi değerlere toplumun sosyokültürel güç adı verilir.

• “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür… Kültür;

okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam

çıkarmak, izlenim almak, düşünmek ve zekâyı terbiye

etmektir. Milletimizin dehasının gelişmesi ve bu sayede layık

olduğu uygarlık düzeyinde yükselişi elbette ki yüksek meslek

elemanlarının yetiştirmekle ve milli kültürümüzü yükseltmek

ile kabildir.”

• Nüfus (Demogratik) Güç: Bir ülkede yaşayan insanların

sayısı nüfus gücünün başlıca etkenlerinden biridir.

• Coğrafi Güç: Bir devletin coğrafyasına ait canlı veya

cansız, doğal ve yapay, gerçek ve nispi (göreli) tüm değerler

onun milli gücünün coğrafi unsurunu oluşturur.

• Bilimsel ve Teknolojik Güç: Günümüzde bilim ve teknoloji

alanlarında etkin ve yeterli bir düzeye ulaşamayan devletler

büyük topraklara, zengin doğal kaynaklara sahip olsalar bile

büyük ve güçlü devletler arasında sayılmazlar.

• Psiko- Sosyal ve Kültürel Güç: Psiko- sosyal ve kültürel

güçn toplumun sahip olduğu ve tarihten gelen maddi ve

manevi değerlerin topluma sağladığı güçtür. Buna kısmen

“moral güç” de denilebilir.

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ

• Atatürk’ün devlet hayatına, fikir hayatına, ekonomik hayata

ayrıca toplumun temel kurallarına ilişkin gerçekçi fikir ve

ilkelerine '' Atatürkçülük '' denir buna aynı zamanda

“Atatürkçü düşünce sistemi” de denir.

• Atatürkçülük akıl ve bilimin yol göstericiliğinde Türkiye’yi

ve kültürünü çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarmayı

amaç olarak kabul eder.

• Türk milletinin bugün ve gelecekte tam bağımsız olarak

millet egemenliğine dayalı demokratik ve laik kurallar içinde

rahat ve mutlu bir yaşam sürmesini hedefler.

Atatürkçülüğün Nitelikleri

• Türk milletinin ihtiyaçlarından doğmuştur.

• Temelinde milli kültürümüz ve evrensel değerler vardır.

• Akla ve bilime dayanır. Bir bütündür.

• Yabancı siyasal akımlar ve ideolojilerden etkilenmemiştir.

KOMŞULARIMIZ ve TARİHSEL HEDEFLERİ

Yunanistan’ın Hedefleri

• Türkiye’nin iç güvenliğini tehdit eden unsurlara destek

vermektedir.

• Türkiye’nin Batı ile bütünleşme yolundaki çabalarına engel

çıkarmaktadır.

• Türkiye ile sorunları olan doğu ve güneydoğu ülkeleriyle

savunma ve iş birliği anlaşmaları imzalamaktadır.

• Türkiye’nin ilgi sahası olan Balkanlar, Karadeniz, Orta Asya

gibi bölgelerde etkinliğini azaltmaya çalışmaktadır.

Ermenistan’ın Amacı

• Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlığına

kavuşan Ermenistan tarihte var olduğuna inandığı Büyük

Ermenistan’ı kurmak amacındadır. Şu anda bulunduğu

topraklar ile Azerbaycan, Doğu Anadolu ve güney illerimizin

bir kısmını içine alan bir devlet kurmak peşindedir. Bu amaçla

da başta bölücülük olmak üzere Türkiye’yi yıpratıcı tüm

hareketlere destek vermektedir.

Türkiye’nin İştirak Ettiği Önemli Uluslararası Siyasi

Organizasyonlar

Uluslararası Organizasyonların Önemi

• Ülkeler arasında meydana çıkacak anlaşmazlıkların barışçı

yollarla çözülmesi amacıyla tüm ülkelerin, uluslararası

güvenlik konularında veya ülkelerin kendi aralarındaki

anlaşmazlıklar hususunda, konuları tartışabilecekleri, ortak

çözüme ulaşabilecekleri uluslararası platformlara ihtiyaç

vardır. Uluslararası organizasyonlar, ülkeler arasındaki

sorunları ve savaş tehlikesini azaltmıştır.

• II. Dünya Savaşı’ndan sonra çeşitli organizasyonların

oluşması dünya barışına katkıda bulunmuştur. Bu katkı siyasal

sistem farklılıklarının azalmasıyla artmaktadır.

TÜRKİYE’ NİN ÜYE OLDUĞU İTTİFAKLAR

Birleşmiş Milletler (BM)

• Kuruluş Amacı ve Tarihçesi: Dünyada barış ve güvenliği

korumak, eşitlik ve kendi kaderini belirleme ilkeleri temelinde

dostluk ilişkilerini geliştirmek, ekonomik, sosyal, kültürel ve

beşerî sorunları azaltmak ve çözmek için uluslararası iş

birliğini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Üye sayısı 180'i

geçmiştir.

Avrupa Birliği (AB)

• Kuruluş Amacı ve Tarihçesi: Avrupa Birliği, II. Dünya

Savaşı’nın büyük ölçüde yıktığı Avrupa’nın mümkün olan en

geniş ve en etkin iş birliği çerçevesinde birleşip

bütünleşmesini amaçlamaktadır.

Türkiye’nin Statüsü ve Türkiye Açısından Önemi

• Türkiye tam üyelik öngören bir ortaklık için 9 Temmuz

1959 tarihinde girişimde bulunmuş, 12 Eylül 1963'te Türkiye

– Avrupa Birliği ortaklık antlaşması imzalanmıştır. Avrupa

Birliği’ne tam üye olmayı amaçlayan Türkiye 14 Nisan

1987'de tam üyelik başvurusunda bulunmuştur. 10 Aralık

1999'da Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin tam üyelik için

adaylığı kabul edilmiştir. Türkiye ile Avrupa Birliği arasında 1

Ocak 1996 tarihinden itibaren "Gümrük Birliği” uygulaması

başlatılmıştır.

• Türkiye lâik- demokratik bir yönetim şeklini

benimsediğinden

• Avrupa ile yakınlaşma ve bütünleşme politikası

izlemektedir.

• Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olması bu konuda

atılacak en önemli adım olacaktır.

NATO

Kuruluş Amacı ve Tarihçesi

• Nato; Birleşmiş Milletler Antlaşması çerçevesinde

üyelerinin güvenliğini sağlamak ve istikrarın gelişmesine

yardım etmek amacıyla kurulmuştur.

Türkiye’nin Statüsü ve Türkiye Açısından Önemi

• Türkiye’nin NATO üyeliği ittifak ile karşılıklı çıkar esasına

dayanmaktadır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 136 / 169

• Türkiye bu üyelik sayesinde hem demokrasisini

güçlendirmekte hem de kendisine yönelebilecek tehdit ve

saldırılara karşı göğüs gerebilmektedir.

SEFERBERLİK

Seferberliğin Tanımı

• Devletin bütün güç kaynaklarının başta askeri güç olmak

üzere, savaşın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hazırlanması,

toplanması, tertiplenmesi ve kullanılmasına ilişkin bütün

faaliyetlerin uygulandığı, hak ve hürriyetlerin kanunlarla

kısmen veya tamamen sınırlandığı durumdur.

Seferberliğin Önemi

• Savaş tehlikesi her an var olduğundan devletler milli güçleri

oranında silahlı kuvvet bulundurmak zorundadır. Devletlerin

kendilerini en etkili şekilde savunabilmeleri silahlı

kuvvetlerini çok iyi eğitmelerinin yanında kısa zamanda

gerçekleştirebilecekleri etkin bir seferberlik sistemine sahip

olmalarıyla mümkündür.

• Çünkü günümüzde barış zamanında orduların %90,

• %100 oranında personel mevcudunun korunması ekonomik

nedenlerle terk edilmektedir. Bu yüzden seferberliğe dayanan

bir sistemle kısa sürede toplanabilen ve eğitilmiş personelle

seferberliğini tamamlayan ordular hem daha başarılı olacaklar

hem de ülkelerinin ekonomik kalkınmasına yardımcı

olacaklardır.

Sivil Savunmanın Tanımı

• Sivil Savunma düşman taarruzlarına, doğal afetlere ve büyük

yangınlara karşı halkın can ve mal kaybının en aza indirilmesi,

hayati önem taşıyan her türlü resmi ve özel tesislerin

korunması ve faaliyetlerinin sürdürülmesi için acil onarım ve

ıslahı, savunma gayretlerinin sivil halk tarafından azami

surette desteklenmesi ve cephe gerisindeki halkın moralinin

korunması amacıyla alınacak her türlü silahsız koruyucu ve

kurtarıcı tedbir ve faaliyetleri kapsar.

Sivil Savunma Teşkilatı’nın Görevleri

• Savaş zamanında halkın can ve mal güvenliğini sağlamak

• Doğal afetlerde can ve mal kurtarmak

• Büyük yangınlarda can ve mal kaybını azaltmak

• Savaşta ve doğal afetlerde yok olmaları, çalışmaz hale

gelmeleri, toplum yaşamını büyük ölçüde etkileyecek,

ordunun savaş gücünü azaltacak mahiyetteki önemli resmi ve

özel müessese ve tesisleri (fabrika, trafo merkezi, su tesisleri

vb.) korumak, çalışmalarının sürekliliğini sağlamak, ivedi

onarımları yapmak

• Savaş zamanında her türlü savunma gayretlerinin sivil halk

tarafından azami derecede desteklenmesini sağlamak

• Savaşta cephe gerisindeki halkın moralini kuvvetlendirmek

• Bütün bu işleri silahsız olarak bilinçli bir şekilde yapmak

CUMHURİYET DÖNEMİ KÜLTÜR ve MEDENİYET

DEVLET TEŞKİLATINDA GELİŞMELER

• I. Dünya savaşı sonrası Osmanlı Devleti 1918 de İmzalanan

Mondros Ateşkes anlaşması ile fiilen tarihi karışmıştır. Ancak

Osmanlı Devleti’nin resmen yıkıldığı tarih 1 Kasım 1922 de

saltanatın kaldırılması iledir.

• 19 Mayıs 1919 da Atatürk ün Samsun’a çıkmasıyla Türkiye

Devletinin temelleri atıldı. Amasya Genelgesi, Erzurum ve

Sivas kongreleri ile bu gidişat hızlandı.

Cumhuriyet döneminde başlıca gelişmeler şunlardır.

1) 23 Nisan 1920 de TBMM açılarak Ulusal Egemenliğe ilk

adım atıldı.

2) 1921 de Teşkilatı Esasiye (1921 anayasası) kabul edildi.

(Türkiye devletinin ilk anayasası olup, sırasıyla 1921–1924–

1961 ve 1982 anayasaları yürürlüğe girmiştir).

❖ 1921 Anayasasının genel özellikleri şunlardır;

a) Savaş dönemi anayasasıdır.

b) 24 maddelik kısa bir anayasadır.

c) Meclis hükümeti sistemi vardır. Yani hükümet üyelerini

meclis seçer herhangi bir parti yoktur. (Ancak Mustafa Kemal

in önderliğindeki Müdafaa-i Hukuk grubu vardır.)

• Güçler birliği temeli vardır. Yani devletin temelini oluşturan

Yasama (Kanunları yapma)-Yürütme (Yapılan Kanunları

uygulama) ve yargı (Yasalara uymayanların cezalandırılması)

gücünün tek elde toplanması TBMM de toplanması demektir.

• Güçler ayrılığı ise Yasama-Yürütme ve Yargının ayrı

kurumlarda toplanmasıdır. Güçler birliği sadece 1921

Anayasasında vardı.

• 1924–1961–1982 anayasalarında ise Güçler ayrılığı temeli

vardır.

• Günümüzde Yasama-Yürütme ve Yargı birbirinden ayrıdır.

• Yasamayı TBMM, Yürütmeyi Cumhurbaşkanı-Başbakan-

Bakanlar Kurulu ve tüm bürokrasi, Yargıyı ise bağımsız

mahkemeler yerine getirir.

3) 1924 Anayasası kabul edildi. (Bu anayasada güçler ayrılığı

temeli var, İlke ve Devrim anayasasıdır.)

4) 1928´de Anayasamızda bulunan ‘‘Türkiye´nin dini

İslam’dır.’’ Maddesi anayasadan çıkarıldı.

5) 1937 de Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık,

Devletçilik, İnkılapçılık ve Laiklik temel Atatürk ilkeleri

anayasamıza girmiştir.

6) Cumhuriyet döneminde ilk siyasi partilerde kuruldu.

TBMM de Atatürk başkanlığındaki Müdafaa-i Hukuk grubu

Cumhuriyet Halk Fırkası adını alarak Türkiye´nin ilk siyasi

partisi oldu. Daha sonra 1924´te Kazım Karabekir ve

arkadaşları Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kurdular

ancak bu parti Şeyh Sait İsyanı ile kapatıldı. 1930 da Ali Fethi

Okyar tarafından kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası da

Menemen Olayı Dolayısıyla kapatıldı. Bundan sonra 1945 ya

kadar Türkiye de tek parti CHP iktidarı yaşandı. 1945’den

sonra tekrar çok partili rejime geçildi.

7) 1934´te kadınlara da seçme ve seçilme hakkı verilerek

kadınlarında siyasal hayata katılmaları sağlandı.

DEVLET YÖNETİMİ

Mustafa Kemal genelge ve kongrelerde; Demokratik

meşrutiyet,

Demokratik temsil, Hukuki kurallara saygılı olmaya dikkat

etmiştir. Mustafa Kemal'e göre vatandaşlığın tanımı;

Kalkınma yolunda birlikte ilerleyen, Hür bakış açısına sahip

olan,

Çağa uygun davranışlar gösterendir.

Not: İlk defa vatandaşlığın tanımı 1924'te Anayasa'sında

yapılmıştır.

Meslekler Kadınlar

Belediye Başkanı Sadiye Hanım (Artvin'in

Yusufeli ilçesinin Ersis Kasabası) Muhtar Gül Esin

(Aydın'ın Karpuzlu Köyü Çine ilçesi)

Köylü Mebus Kadın Satı Kadın (Ankara2nın

Kazan İlçesi) Mühendis Sabiha Rıfat

İnşaat Mühendisi Sabiha Güreyman

Savaş Pilotu Sabiha Gökçen

Tiyatrocu Afife Jale

Dünya Güzeli Keriman Halis Ece

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 137 / 169

Bir erkek okuluna atanan ilk kadın Tezer Taşkıran (Ağaoğlu)

Operatör Doktor Rahime Batu

Rallici Azize Hanım

Milli Sporcu Leyla Asım Turgut (Milli

Yüzücü)

Avukat Beyhan Hanım

Kadın Doğum Uzmanı Pakize İzzet Tarzi

Başbakan Tansu Çiller

HUKUK

1921 Anayasası (Teşkilat-ı Esasiye) --Kişi hak ve ödevlerine

yer verilmez.

Bu anayasayla egemenlik ilk defa millete verilmiştir. Savaş

zamanında yapıldığı için kısa ve özdür. Ayrıca tek yumuşak

anayasadır.

Not: 1921 Anayasası'nda yapılan ilk değişiklik "Devletin

rejimi Cumhuriyettir." maddesinin eklenmesidir.

SOSYAL HAYAT

İlk nüfus sayımı 1927'de yapıldı. Atatürk nüfusu arttırmak

için;

-Doğumu engelleyici ilaç ve araçları yasakladı. Çok çocuklu

aileler vergiden muaf tutuldu.

6 çocuk ve üzerine bedelsiz tarla verildi.

Yurt dışında yaşayan Türklerin geri gelmesi için vize

muafiyeti sağlandı.

Not: 1985'te ilk defa şehirli nüfusu köy nüfusunu geçmiştir.

Not: Atatürk bir çok defa yurt içi gezisi yaptı. Ancak

Cumhurbaşkanlığı döneminde (1923-1938) Hatay'a hiç

gidemedi.

MİMARİ

Mimar Kemaleddin: Gazi Eğitim Enstitüsü

Vedat Tek: II. TBMM Binası ve Ankara Palas

Prof. Dr. Emin Halid Onat ve Doç. Dr. Orhan Ada: 1953

(Anıtkabir)

Ali Talat Bey: Beşiktaş ve Kuzguncuk İskeleleri

RESİM

İbrahim Çallı (Zeybekler Tablosu/Hatay'ın Anavatan'a

Özlemi) Ruhi Arel

HEYKEL

Osmanlı Devleti'nde ilk heykelini yaptıran padişah Sultan

Abdülaziz'dir.

İlk Atatürk Heykeli ise İstanbul Sarayburnu'nda açılmıştır.

Heinrich Krippel Ulus Zafer Anıtı ve Samsun Atatürk Anıtı'nı

yapmıştır.

Pietro Konanica ise Taksim Cumhuriyet Anıtı'nı yapmıştır.

ORDU

Ordu gençleştirilmeye çalışıldı.

Hazar Projesi ve Konuş Projeleri yaşlı askerler emekliye sevk

edildi.

MÜZİK

Darüleyhan: Konservatuar

Darülbedayi: İstanbul Şehir Tiyatroları 1927 Muhsin Türk

Tiyatrolarının genel müdürü oldu.

Müzik: Prof.Paul Hindemint'in yazdığı rapor doğrultusunda

Musiki Muallim Mektebi açıldı.

Daha sonra bu mektep Milli Musiki ve Temsil Akademisi'ne

ve Ankara Devlet Konservatuarı'na dönüşmüştür.

Türk Bestecisi: Cemal Reşit Bey (10. Yıl Marşı'nın Bestecisi)

Adnan Saygun (Özsoy Operası adıyla ilk operayı açtı.) Necil

Kazım Akses

Ulvi Cemal Erkin Hasan Ferit Alnar

MÜZECİLİK

• 1924-Topkapı Sarayı'nın bir bölümü açıldı.

• 1925-Ankara Etnografya Müzesi açıldı.

• 1927-Konya Mevlana Müzesi açıldı.

• 1934-Ayasofya Cami'den Müzeye çevrildi.

• 1937-İstanbul Resim ve Heykel Müzesi açıldı.

EĞİTİM

• Türkiye eğitimde Fransa'yı kendine örnek almıştır.

• 1924-Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edildi.

• 1925-Ankara Hukuk Mektebi açıldı.

• 1925 Medreseler kapatıldı.

• 1926-Maarif Teşkilatı Hakkındaki Kanun çıkarıldı.

• 1928-Latin Harfleri kabul edildi.

• 1928 Millet Mektebileri açıldı.

• 1931-Türk Tarih Kurumu açıldı.

• İlk başkanı Semih Rıfat Yalnızgil'dir.

• 1932-Halkevleri açıldı.

• 1933-Prof.Dr. Albert Malche'nin yazdığı rapor

doğrultusunda Darülfünun kapatılarak yerine İstanbul

Üniversitesi açıldı.

• 1936-Öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla Milli Eğitim

Bakanı Saffet Arıkan döneminde Eğitmen Kurları açıldı.

• Not: Gazi Üniversitesi resim öğretmeni yetiştirmek amaçlı

kurulmuştur.

EDEBİYAT

• Yakup Kadri Karaosmanoğlu: Kadro Dergisi (Türk

İnkılabının ideolojisinin sistemleştirilmeye çalışıldığı

yayındır.)

• Kadir Arıburnu: Atatürk'ten Anılar

• Halide Edip Adıvar: Ateşten Gömlek Milli Mücadele

üzerine yazılan ilk romandır.

• Halide Edip Adıvar: Türk'ün Ateşle İmtihanı. (Halide Edip

Adıvar'ın orduda geçirdiği yılları anlattığı eserdir.)

• Falih Rıfkı Atay: Zeytinyağı ve Çankaya (1961'de yayınladı.

Cumhuriyet dönemini anlatıldı.)

• Kazım Karabekir: İstiklal Harbimiz.

• Kazım Karabekir: Şarkılı İbret (Şehir çocuklarına oynattığı

müzikal tiyatro)

• Samim Karagöz: Karakalpaklılar

• Fahrettin Paşa: Medine Müdafaası

• Kemal Tahir: Yorgun Savaşçı

• Ali Fuat Cebesoy: Sınıf Arkadaşım Atatürk

• Tarık Buğra: Küçük Ağa ve Osmancık

Cumhuriyet Dönemi’nde Sanat ve Spor

• “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı” adı ile 1922 yılında

yeni bir teşkilatın kurulması kararlaştırılmıştır.

• İlk defa 1924 yılında Türkiye’den de sporcular Paris

Olimpiyatlarına katılmıştır.

• 1927 yılında Çapa Muallim Mektebine bağlı Beden Eğitimi

Bölümünün açılmasını sağlamıştır.

• Osman Hamdi Bey tarafından 1882'de Mekteb-i Sanayi-i

Nefise-i Şahane adıyla kurulan ve ülkedeki ilk sanat ve

mimarlık yüksekokulu olan eğitim kurumu 1928'de Güzel

Sanatlar Akademisi adını aldı

• 1933 yılında Ankara’da “Türk İnkılap Sergisi” adı ile resim

sergisi düzenlendi

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 138 / 169

• Türkiye’nin ilk güzel sanatlar müzesi olan “Resim Heykel

Müzesi” 1937 yılında İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda

hizmete girmiştir.

• Atatürk, müzik alanında öğretmen yetiştirmek amacıyla

Ankara’da 1924 yılında Musiki Muallim Mektebinin

açılmasını sağlamıştır.

• İstanbul’da bir konservatuvar açılmıştır.

• 1932 yılında ilk orkestra olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni

Orkestrası kurulmuş ve konserler vermeye başlamıştır.

• 1934 yılında yapılan yasal bir düzenleme ile Millî Musiki ve

Temsil Akademisi kuruldu.

• Ayrıca değişik sanat alanlarında yurt dışına öğrenciler

gönderildi.

Atatürk’ün Nutuklarını Öğreniyorum

• Nutuk (Söylev), Mustafa Kemal Atatürk’ün 1927 yılında

TBMM’de Cumhuriyet Halk Fırkasının üyelerine yaptığı ve

altı gün süren (15 - 21 Ekim) konuşmasıdır.

• Diğer adıyla Söylev olarak bilinen Nutuk, 1919 - 1927

yılları arasında yaşanan olayları akıcı bir dille ortaya koymayı

başarmıştır.

• Atatürk “1919 senesinin 19’uncu günü Samsun’a çıktım.”

ifadeleriyle başlayan tarihî eserini üç döneme ayırmıştır:

o 1919 - 1920: Genelgeler ve Kongreler Dönemi

o 1920 - 1923: Türkiye Cumhuriyeti Meclisi Dönemi

o 1923 - 1927: Türkiye Cumhuriyeti Dönemi

• Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1933’te cumhuriyetin

onuncu yılı nedeniyle Ankara’da yapılan kutlama törenleri

sırasındaki yaptığı konuşmasına “Onuncu Yıl Nutku” adı

verilmiştir.

ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ

XX. YÜZYILIN BAŞLARINDA DÜNYA

I.DÜNYA SAVAŞI ve SONUÇLARI

❖ I.Dünya Savaşı:

• 28 Haziran 1914'te Avusturya-Macaristan'ın Sırbistan'a

savaş ilan etmesi ile başlamıştır. Savaşın nedenleri şunlardır;

• Devletlerarası sömürgecilik ve pazar arayışı

• Almanya'nın ve İtalya'nın siyasi birliklerini geç

tamamlayıp sömürgecilik yarışında İngiltere'ye ve Fransa'ya

rakip olması

• Devletlerarası silahlanma yarışı

• Fransa ile Almanya arasındaki Alsace-Lorraine (Alsas

Loren) sorunu

• Fransız İhtilal' inden yayılan Ulusçuluk (Milliyetçilik)

akımı

• Balkan topraklarında Rusya ve Avusturya-Macaristan

İmparatorluğu'nun nüfuzunu artırmak istemeleri

• Rusya'nın Panslavizm politikası

• Rusya'nın sıcak denizlere inmek istemesi.

❖ Savaşın Sonuçları

• Avrupa'nın siyasi haritası değişti. Alman-Rus-Osmanlı ve

Avusturya-Macaristan İmparatorlukları yıkıldı.

• Polonya, Türkiye, SSCB, Ermenistan, Yugoslavya,

Çekoslovakya, Avusturya, Macaristan gibi yeni devletler

ortaya çıktı.

• Milletler Cemiyeti kuruldu.

• Dünyada milliyetçilik düşüncesi güç kazandı.

• 10 milyona yakın insan öldü.

• Sömürgecilik isim değiştirerek "manda yönetimi" adıyla

daha da yaygınlaştı.

• Savaş sonunda yapılan atlaşmalarda etnik yapıya dikkat

edilmediği için azınlıklar sorunu ortaya çıktı.

❖ Paris Barış Konferansı (18 Ocak 1919):

• Barış antlaşmalarının esaslarını belirlemek ve bozulan

uluslararası siyasi dengeleri yeniden kurmak amacıyla 32

devletin katılımı ile 18 Ocak 1919'da Paris'te düzenlendi.

• Konferansta İngiltere ve Fransa diğer katılan ülkelere göre

daha etkili olmuştur.

• ABD'nin isteği üzerine dünya barışını korumak için

Milletler Cemiyeti kurulmuştur.

• İsteğini elde eden ABD yalnızlık politikasına (Monroe

Doktrini) geri dönmüştür.

• İngiltere ve Fransa bundan Wilson Prensipleri'ni dikkate

almadan kendi çıkarlarına göre hareket etmiştir.

• Paris Barış konferansında ilk olarak Almanya ile barış

antlaşması imzalanmıştır.

• Monreo Doktrini: 1823 yılında ABD başkanı James

Monreo tarafından ortaya konulan ABD'nin dış politika

esaslarıdır. Buna göre ABD; Avrupa devletlerinin Amerika

kıtasında yeniden sömürgecilik yapımlarına izin vermeyecek,

Avrupalı devletler arasında oluşan sorunlara ise

karışmayacaktır. ABD'nin bu siyasetine yalnızlık (infirat)

politikası ismi verilmiştir. Bu politikasından ilk defa I. Dünya

savaşına dahil olarak çıkmış ancak savaş sonunda yine bu

politika gereği kıtasına geri dönmüştür.

SSCB’NİN KURULUŞU VE ORTA ASYA TÜRKLERİ

• 1900’lü yılların başından beri fakir köylülerin ve işçilerin

Çarlık rejimine karşı giriştikleri çalışmalar, özellikle

Vladimir İlyiç Lenin’in çabaları ile ülke geneline yayılmıştı.

• 1905’te ayaklanmış olan işçiler ve köylüler Petersburg’da

ve Moskova’da İşçi Meclisleri’ni kurmayı başarmışlardı.

• Rusya’nın İtilaf Devletleri’nden gereken yardımı alamaması

ve Çanakkale Savaşları’nın İtilaf Devletleri’nin yenilgisi ile

sonuçlanması üzerine daha da güçlenen muhalefet, 8 Mart

1917’de ayaklanmalar başlatmıştır.

• Çar II. Nikola 16 Mart’ta yönetimden çekilmiş, Duma

(Meclis) açılarak Ufa Müslümanlarının temsilcisi olarak Z.

V. Togan katılmıştır.

• Rusya, Lenin’in başkanlığındaki Bolşevik Partisi’nin

1917’de iktidarı ele geçirmesinden sonra 3 Mart 1918’de

Brest-Litowsk Antlaşması ile savaştan çekilmiştir.

• Rusya’da İç politikada ise Bolşeviklerin güçlenmesi için

1921’de NEP (Novaya Ekonomiçeskaya Politika) adı verilen

ekonomi politikasını ilan etmiştir.

• Bu politika ile

o Tarım ürünlerine el koymaktan vazgeçilerek,

o Çiftçiye kolaylıklar sağlandı.

o Küçük esnafa ve tüccara kolaylıklar sağlanmıştır.

o Küçük sanayi işletmelerinin devletleştirilmesinden

vazgeçilmiştir.

o Yabancı sermayeye çeşitli imkânlar sağlanmıştır.

o Buna karşılık devlet; bankalar, büyük sanayi kuruluşları ve

ulaşım üzerindeki egemenliğini koruyarak ekonominin hızla

düzelmesini sağlamıştır.

• Bolşevikler; Monarşik yönetimi yeniden kurmak isteyen

Beyazlar, Meşrutiyetçiler, Menşevik Partisi’nden Sosyalistler

gibi siyasî rakipleriyle mücadeleye başlamış, eski rejimin

imtiyazlıları olan Kazaklar da çeşitli bölgelerde

ayaklanmışlardır. Bunun üzerine Bolşevikler Aralık 1917’de

ÇEKA Örgütü’nü kurarak sistemli terör hareketlerine

girişmişlerdir.

• 1923'te ülke federasyona dönüştürülerek SSCB adını aldı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 139 / 169

(30 Aralık 1922- 26 Aralık 1991)

• 1924’te İlyiç Lenin’in ölümünden sonra iktidar mücadelesini

kazanan Joseph Stalin döneminde uygulamaya konulan

Kolektifleştirme Politikası huzursuzluk yaratmıştır. Nitekim

bu politika tarımsal üretimi azaltırken, sanayinin ve

teknolojinin gelişmesini sağlamış, bu da tepkilere yol açmıştır.

• Köylülerin çok sert muhalefeti ile karşılaşılan bu politika

sonucu yaklaşık dört milyon civarında köylü öldü ve

tarımsal üretim düştü.

• Yine bu dönemde eski fabrikalar modernleştirilerek traktör

imalatı ve demir-çelik alanlarında yeni fabrikalar kuruldu.

❖ RUSLARIN ORTA ASYA'YI İSTİLASI

• XX. Yüzyılın hemen başında Çarlık yönetiminin baskıcı

idaresi Türklerden başka Rus olmayan diğer milletleri de

harekete geçirmiş ve 1905 İhtilâli çıkmıştır.

• İhtilâldan sonra Türkler millî kültürlerini geliştirme imkânı

bulmuş, Yusuf Akçura ve İsmail Gaspıralı 15 Ağustos

1905’te gayr-i resmî olarak “Rusya Müslümanları I.

Kongresi” toplamış, bu çalışmalar sonucunda da Müslüman

Birliği Partisi kurularak Duma’ya temsilciler gönderilmiştir.

• Artan Rus baskılarına karşı Türkler de “Rusya Müslüman

Türk Kavimlerinin Haklarını Koruma Cemiyeti”ni kurarak

uluslararası alanda haklılıklarını duyurmaya çalışmışlar;

Politik ve kültürel alandaki çalışmalarını hızlandıran Türkler,

1-11 Mayıs 1917 tarihleri arasında “Bütün Rusya

Müslümanlarının I. Kurultayı”nı toplamışlardır.

• Siyasî ve kültürel haklarının verilmesini isteyen Türkler, bu

istekleri reddedilince 1916’da Türkistan Millî İstiklâl

Ayaklanması’nı başlatmışlardır.

• Bu gelişmelerden rahatsız olan Rusya harekete geçerek

1920 yılından itibaren Türk devletleri üzerindeki baskıyı

arttırdı.

• Bağımsız olan Türk devletlerine teker teker son veren Ruslar

bölgede asimilasyon politikasını hayata geçirmeye başladı.

• Bunun içinde;

o Bölgedeki Türkler Hristiyanlaştırılmaya çalışıldı.

o Bölgede Rus okulları açıldı. Ancak Türkler bu okullara

rağbet etmedi.

o Rus harita ve kitaplarında Türkistan ismi silindi ve

kullanılması yasaklandı.

o Türkler arasında birlik ve beraberliğin bozulması amacıyla

farklı lehçelerin kullanılmasını yaygınlaştırdı.

o Türkler arasında boy (asabiyet) duygusu ortaya çıkarıldı.

o Tarih kitaplarında Türklerin milli ruhunu konu alan

eserlere yer verilmedi.

o Cami ve mescitler çeşitli bahanelerle yıkıldı. Buraların mal

ve mülkleri devletleştirildi.

o Din adamı yetiştiren medreseler kapatıldı. Din adamları

sürgün edildi.

o Yüz binlerce Türk işçi sıfatıyla Rusya'nın uzak bölgelerine

gönderildi.

o Rus Kiril harfleriyle karışık Latin harf sistemine geçerek

Türklerin öz dillerini unutmasını sağladılar.

❖ BASMACI HAREKETİ

• Baskın yapan, hücum eden anlamındaki bu tabir, Çarlık

döneminde Ruslar tarafından Türkmenistan, Başkurdistan ve

Kırım’da faaliyet gösteren Türkler için kullanılarak onları

dünyaya haydut gibi göstermek istemiştir. Bu harekâtın

orijinal ismi Türkistan Millî İstiklâl Ayaklanması’dır.

• Basmacı Hareketi, 1918’de Hokand şehrinde Korbaşı

Ergaş liderliğinde başlamıştır. Enver Paşa’nın 8 Kasım

1921’de Türkistan’a gelip başa geçmesiyle daha da

şiddetlenmiştir.

• Enver Paşa’nın (/şehit olmasıyla) ölümüyle (1922) Basmacı

hareketleri devam etmişse de Ruslar 1935 yılında Basmacı

Hareketi’ne kesin olarak son vermiştir.

• 1936 yılına kadar süren bu hareket "Basmacı liderlerinin

kendi aralarındaki liderlik mücadeleleri, Ruslar karşısında

yeteri kadar askeri teçhizatın olmaması gibi nedenlerden

dolayı sona erdi.

• II. Dünya Savaşında ise bölge Türkleri zorla savaş

meydanlarında ölüme sürüklenirken aynı zamanda düşmanla

iş birliği yaptığı gerekçesiyle de Kırım, Karaçay, Balkar,

Ahıska, Çeçen ve İnguş Türklerini Orta Asya'ya ve

Sibirya'ya sürgün ettiler.

• Basmacı Hareketi’nin başarıya ulaşamamasında;

o Korbaşı denen liderlerin kendi aralarında düzenli bir birlik

ve merkezî bir otorite kuramamaları,

o Basmacıların dışarıdan herhangi bir yardım alamamaları,

o Savaşlarda tank, uçak, top ve zehirli gaz gibi silâhlar

kullanan Ruslara karşı mücahitlerin makineli tüfeklerinin

bile olmayışı etkili olmuştur.

❖ Orta Doğu'da Manda Yönetimlerin Kurulması

• İngiltere ve Fransa San Remo Konferansında Orta Doğu

ülkelerini paylaştılar.

• Buna göre

o Fransa, Suriye ve Lübnan'da;

o İngiltere ise Irak, Filistin ve Ürdün'de manda yönetimler

kurdu.

❖ İngiltere ve Ortadoğu

• Arabistan Yarımadası Mekke Emiri Şerif Hüseyin Savaş

bittikten kısa bir süre sonra kendini Arap ülkelerinin kralı

ilan ederken, oğullarını da Ürdün ve Irak'a kral tayin etti.

• 1924 yılında da halifeliğini ilan ederek bölgedeki konumunu

güçlendirdi.

• Bunun üzerine Necd Emiri Abdülaziz İbni Suud Şerif

Hüseyin'e savaş ilan etti. Yapılan mücadeleyi kazanan İbni

Suud kendini Hicaz ve Necd Kralı ilan etti. 1932 yılından

itibaren ise Suudi Arabistan Krallığı ismini aldı.

• 1936 yılında Aramco adlı şirkete petrol ayrıcalığı vererek

bölgesindeki ABD'nin etkisini arttırdı.

❖ Irak:

• San Remo Konferansı sonucu İngiltere Irak'ta kendi

politikalarına uygun bir yöntem oluşturmak için Mekke Emiri

Şerif Hüseyin'in oğullarından biri olan Faysal!ı Irak

krallığına getirdi. Ancak bu durumu kabul edemeyen ıraklılar

bağımsızlık mücadelesine girişti.

• 1930 senesinde yapılan antlaşma sonucunda Irak

bağımsızlığını kazandı ancak İngiltere II. Dünya Savaşı

öncesine kadar yönetime kendi adamlarını getirmek suretiyle

Irak'taki egemenliğini sürdürdü.

❖ Fransa ve Orta Doğu:

• San Remo Konferansı'yla kendisine Suriye ve Lübnan

verilen Fransa 1920 yılında merkezi Şam olmak üzere Lübnan

ve Filistin topraklarını da içine alan Suriye Krallığı'nı kurdu.

• Ancak bu zamanlarda Anadolu'da işgal ettiği yerlerde

tutunamayan Fransa TBMM ile Ankara Antlaşması'nı

imzalayarak Güney'den çekildi ve tüm dikkatini Suriye'ye

yöneltti.

• Askeri baskılarla buraları elinde tutamayacağını anlayan

Fransa 1926 yılında Lübnan'a, 1930 yılında da Suriye'ye

bağımsızlık verdi.

• Bölgeden ise tamamen II. Dünya Savaşından sonra çekildi.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 140 / 169

1929 DÜNYA EKONOMİK KRİZİ:

“KARA PERŞEMBE”

❖ Nedenleri

• ABD’nin I. Dünya Savaşı’ndan önce verdiği kredileri

alamaması.

• Almanya, ABD’nin istediği savaş tazminatını ödemek için

para basınca, Almanya’da hiperenflasyon ortaya çıkmıştır. Bu

durum karşısında ABD, 1924 yılında Almanya’ya Dawes

Planı’nı önermiştir. Buna göre; ABD Almanya’ya yeniden

yapılanması için kredi verecek; yapılanmasını tamamlayan

Almanya da daha sonra tazminatını ödeyecekti.

• ABD’nin tatil beölgesi olan Florida Eyaletinde konut

piyasasının suni olarak değer artışı sonrası yaşanan doğal afet

ile buradaki konutların aşırı değer kaybetmesi

• ABD ekonomisinin 200 holding tarafından idare edilmesi ve

bir tanesinin dahi batmasının ülke ekonomisini etkilemesi

• ABD Başkanı Hoower yönetiminin zafiyeti ve ekonomi

alanındaki tecrübesizliği.

• I.Dünya Savaşı'ndan sonra oluşan iyimser havanın ABD

borsasını suni (yapay) olarak yükseltmesi.

• İngiltere'nin para birimi poundun aşırı değer kazanması,

bununda ihracatta düşüşe yol açması

• Almanya'nın savaş tazminatını ödemek için karşılıksız para

basılması bununda aşırı enflasyona (hiperenflasyon) neden

olması.

• ABD yönetiminin krizin çıkmasını engelleyici tedbirler

almaması

• 3 Ekim 1929 yılında ABD borsasında yer alan şirketlerin

hisse senetlerinin düşmesiyle başlandı.

• 24 Ekim 1929 Perşembe günü ise borsa dibe vurdu.

❖ Amerika'da durum:

• 4,2 milyar dolar ABD borsasında yok oldu.

• Amerikalılar bu çöküşün faturasını Başkan Hoower'e

kestiler.

• 1933'te Başkan Roosevelt ekonomik sistemde köklü

değişiklikler vadeden "New Deal" projesi ile iş başına geldi.

Bu planla ilk kez devlet ekonomiye müdahale ediyordu.

• Bu doğrultuda ilk kez Merkez Bankası kuruldu.

❖ Almanya'da durum:

• Yaşanan kriz Hitler'in Almanya'da iktidarı ele geçirmesine

yol açtı.

• Hitler, Versay Antlaşması'nın Almanya'yı sınırlayan

ekonomik hükümlerini tanımadığını açıklayarak yayılmacı

bir politika izlemeye başladı.

• Not: Bu kriz en çok sanayileşmiş toplumları vururken, Sovyet

Rusya komünizmden dolayı bu krizden en az etkilenen

devletlerden biri olmuştur.

TÜRKİYE'DE DURUM

• Bu kriz karşısında Türkiye kalkınmasını sağlayabilmek için

ihracat ve ithalatını arttırmak zorunda kaldı.

• Devlet korumacı-iktisatçı politikalara yönelmiştir.

• 1930 yılında Devletçilik (Keynesyen politika) modeli

uygulanmaya başlanmıştır.

• 1933 yılında Planlı Ekonomik Kalkınma modeline

geçilerek I. Beş Yıllık Sanayi Planı uygulandı.

• İhraç mallarına kalite kontrol sistemi getirildi ve 1934'te bu

iş için "Türk Ofis" kuruldu. Yerli Malı Haftası ilan edildi.

• İthalata kısıtlamalar getirilirken, gümrük vergileri

yükseltilir.

• Ülkede yerli malı kullanılması için devlet tarafından

propagandalar yapılır.

• Ülkede yerli malı kullanılması için devlet tarafından

propagandalar yapılır.

• TBMM Başkanı Kâzım Özalp’ın başkanlığını yürüttüğü

Milli iktisat ve Tasarruf Cemiyeti kuruldu.

• Malımı sattığım devletten mal alırım prensibi hayata

geçirilir. (Kliring Sistemi). Bu sistemle Türkiye ile ticaret ve

ödeme anlaşması yapan ülkelerden ithalata öncelik verildi.

❖ Uzakdoğu'da Yeni Bir Güç: JAPONYA

MEİJİ (AYDIN HÜKÛMET) RESTORASYONU (1868-

1912)

• Japonya 1850'li yıllara kadar derebeylik ile yönetiliyordu ve

dış dünyaya da kapalı bir ülke konumundaydı.

• Japonya’da “Meiji Dönemi”, 1867’de imparator olan

Mutsuhito’nun 45 yıllık saltanat dönemine verilen özel bir

isimdir.

• Şogun adı verilen ordu komutanları bu derebeyler

arasında en güçlü olanından seçilirdi.

• Meiji ‘’Güçlü ordusu olan zengin bir ülke ‘’hedefiyle;

Şogun adı verilen ordu komutanları olan derebeyler ve

1871’de “Daymiyo” denen derebeylik sistemine son

verilerek merkezi bir devlet kurdu.

• İmparatorun batı tarzı ıslahat yapmak istemesi halk ve

aristokrat savaşçı bir sınıf oluşturan Samurailer tarafından

tepkiyle karşılanmış, fakat hükûmetin kararlı tutumunun

sonucunda reformlar hayata geçirilmiştir.

• Aydınlarında desteğiyle Batı tarzı yenilikler içeren "Meiji

Restorasyonu" diye adlandırılan reform sürecini başlattı.

• Ülke çağdaş bir şekilde idarî bakımdan organize edilmiş,

Atatürk devrimleri gibi devrim yapmıştır (Harf İnkılabı hariç).

• Bu süreçte Meiji "Güçlü ordusu olan zengin bir ülke”

hedefiyle;

o Batı tarzı bir hükümet kurdu.

o Prusya-Alman modeli tarzında bir anayasa yaptı.

o Avrupa'ya öğrenciler gönderdi.

o Kılık-kıyafet inkılabını gerçekleştirerek gelenekselleşen

Japon giyim tarzını tasfiye etti.

o Çağdaş bir bankacılık sistemini kurdu.

o İngiltere donanması örnek alınarak Japon donanması kurdu.

o Dışarıdan modern silahlar getirtti.

o Ordunun modernize edilmesi için de Prusya'dan uzmanlar

getirtti.

o Ağır sanayi, demir-çelik ve gemi yapımcılığını geliştirdi.

o Geleneksel Japon takvimi Şinto yerine Miladi Takvim'e

geçildi.

• Uyarı: "Doğunun ahlakı-Batının teknolojisi" Japonların

sloganı olmuştur. Japonya'da İmparator Meiji'nin

Restorasyon döneminden sonra 1926-1989 arası 63 yıl süren

Hirohito Diktatörlüğü hüküm sürmüştür.

❖ Barışın Sürekliliğini Sağlama Çabaları

• I. Dünya Savaşının sona ermesiyle barış çabaları ABD

önderliğinde başlatıldı.

• 32 devletin katılımı ile toplanan Paris Barış Konferansı'nda

uluslararası bir teşkilatın kurulması kabul edildi.

• Bunun üzerine 10 Ocak 1920 tarihinde merkezi Cenevre

olmak üzere Milletler Cemiyeti kuruldu.

• Uluslararası barışı korumak amacıyla bir araya gelen

Almanya, İtalya, İngiltere, Belçika, Polonya, Fransa ve

Çekoslovakya arasında is 1925 tarihinde Locarno Antlaşması

imzalandı.

• Böylece Almanya uluslarası iş birliğine tekrar dahil oldu.

• Bu antlaşmadan kısa bir süre sonra ise Almanya Milletler

Cemiyetine de üye oldu.

• Barışın sürmesi yolundaki çabaların en önemlilerinden birisi

de 1928 yılında Paris'te ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya,

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 141 / 169

Çekoslovakya, Belçika, Almanya ve Polonya tarafından

imzalanan Briand-Kellogg Paktı oldu.

• Bu pakta aynı yıl SSCB ve Türkiye'de dahil oldu.

• Briand-Kellogg Paktına göre savunmaya dayanmayan savaş,

kanun dışı sayılmıştır.

❖ İTALYA’DA FAŞİZM

• I. Dünya Savaşı’nda istediğini elde edemeyen İtalya’da

ortaya çıkan olumsuz hava, “Duçe” lâkaplı Benito

Mussolini’nin liderliğinde Faşist Parti’nin işine yaramıştır.

• I.Dünya Savaşı'ndan umduğunu bulamayan İtalya ekonomisi

de felce uğramıştı.

• Özellikle asker kaçakları aydınların maddi ve manevi

beklentileri, işsizlik iç politikada ki istikrarı bozdu. Bu durum

Benito Mussolini’nin liderliğini yaptığı Faşist Parti’nin işine

yaradı.

• Zamanla taraftar sayısında artış yaşanan bu parti 1919

yılında girdiği seçimlerde meclise giremedi.

• 1922 yılında ülke genelinde yapılan işçi grevlerine destek

veren bu partinin sempatizanları yani '’Kara Gömlekliler”

Napoli’den Roma’ya yürüyüş gerçekleştirdiler.

• Ülkede bir darbe olabileceğini düşünen mevcut hükümet

istifa etti ve başbakanlığa Mussolini getirildi.

• 1922’de iktidara gelen Faşist Parti lideri Benito Mussolini,

ilk olarak ülkedeki demokratik uygulamalara son vermiştir.

• 1924 yılından itibaren bu seferde Mussolini’ye karşı

muhalefet arttı.

• Bunun üzerine Mussolini mevcut anayasayı kaldırarak

yeni bir anayasa ilan etti. Ceza kanununda değişiklik yaparak

kendi partisi haricindeki diğer partileri kapattı.

• Böylece İtalya’da diktatörlük dönemi de başlamış oldu.

• Öte yandan dış politikada ise, Akdeniz çevresinde sömürge

kurmaya yönelen Mussolini, “Sürekli barış mümkün ne de

faydalıdır. Sadece savaş insan enerjisini en yüksek

gerilimde tutar” ve Akdeniz’e “Bizim Deniz” (Mare

Nostrum) diyerek Roma İmparatorluğu’nu yeniden

meydana getirmeyi hedeflemiştir.

❖ ALMANYA’DA NAZİZM

• I. Dünya Savaşı’ndan sonra Alman imparatorluğu yıkıldı

ve yerine Cumhuriyet ilan edildi.

• Ancak Versay Antlaşmasının imzalanmasıyla Almanya’da iç

istikrasızlıklar arttı. Bunun üzerine "Weimar Anayasası”

yürürlüğe konularak demokrasiye geçildi ve partiler kuruldu.

• 1919’da kabul edilen Wiemar Anayasası ile kurulan Alman

Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında, ülkenin içinde bulunduğu

durum, sağcı akımın ve Adolf Hitler’in Nasyonal Sosyalist

Partisi (NAZİ)’nin iktidara gelmesi sürecini hızlandırmıştır.

• Nazi Partisi, kendisine askerî güç olarak “SA” denen hücum

kıtaları ile “SS” denilen savunma kıtaları oluşturmuştur.

• Ülkeyi her yönüyle ele geçiren Nazi Partisi, “Gestapo” adı

verilen gizli bir polis teşkilâtı kurarak halkın her türlü

faaliyetini kontrol altına almıştır.

• İlk kez 1924 seçimlerinde Alman Parlamentosu’na giren

Nazi Partisi, Versay Antlaşması’nın ağır şartlarından

kurtulmayı ve komünizme karşı mücadele etmeyi

hedeflemiş, Alman ırkının üstünlüğünü (Halk Toplumu)

savunmuştur.

• 1933 seçimlerde iktidarı ele geçiren Nazi Partisi, askerî

kuvvetlerinin etkisiyle tüm partileri yasaklamış ve ülkede Nazi

Diktatörlüğü’nü kurmuştur.

• 1934’te kurulan “Adolf Hitler Okulları”nda parti için

propagandacılar yetiştirilmiştir.

• “Hayat Sahası” ilkesini gerçekleştirmeyi, yani Almanların

yaşamadığı ancak Hitlerin ele geçirmeyi düşündüğü yerlerin

sınırlara dâhil edilmesini amaçlamıştır.

• “Führer” lakaplı Hitler “Nasyonal-Sosyalist akım onu

bugünkü dar yurdundan çıkarıp yeni topraklara doğru

yürütmek cesaretini göstermek zorundadır.’’ diyerek dış

politika hedeflerini ortaya koydu.

❖ İSPANYA İÇ SAVAŞI VE FRANCO DÖNEMİ

• İspanya’da 1923’te asker darbe yaparak yönetimi ele geçirdi.

• 1936 yılında İspanya iç savaşı başladı.

• Cumhuriyetçiler ile Milliyetçiler arasında süren üç yıllık

savaşı Almanya ve İtalya’nın desteklediği General Franco

kazandı.

• İspanya iç savaşı, Valencia’da hükûmet kuran

Cumhuriyetçiler ile Burgos’ta hükûmet kuran General

Franco önderliğindeki Milliyetçiler arasında yaşanmıştır.

• İspanya’daki iç savaş, 1939’da milliyetçilerin Madrid’i ele

geçirmesiyle son bulmuştur.

• İç savaş sonrası iktidarı ele geçiren Franco, Adolf Hitler ve

Benito Mussolini gibi benzer ideolojilere sahip olmakla

birlikte, ülkesini II. Dünya Savaşı’na sokmamış ve uzun süre

iktidarda kalmıştır.

❖ Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası

• Lozan Barış Antlaşmasıyla uluslararası alanda

bağımsızlığını kazanan Türkiye, 1923-30 yılları arasında

Lozan’dan kalan sorunları çözmeye uğraşırken, 1930-38

arasında ise uluslararası barışa katkı sağlamak ve yaklaşan II.

Dünya Savaşı tehlikesine karşı sınırlarını güvence altına

almak istemiştir.

• Dış politikada Atatürk’ün 'yurtta barış, dünyada barış’

sözünü ilke edinen Türkiye barışçı bir politika izlemeye

çalışmıştır.

DIŞ POLİTİKADAKİ GELİŞMELER

❖ Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Girişi (18 Temmuz

1932)

• 1930’lardan itibaren Avrupa'da gruplaşmaların belirli bir

durum alması uluslararası barış ve güvenliyi tehdit etmeye

başladı.

• Milletler Cemiyeti kendi kuruluş ilkelerinden vazgeçerek ilk

defa bir devleti kuruluşa üye olması için davet etti.

• Türkiye İspanya'nın daveti ve Yunanistan'ın desteği ile

cemiyete üye oldu.

• 9 Temmuz 1-932 yılında Büyük Millet Meclisi Cemiyete

katılma kararı aldı.

• Not: Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ndeki ilk temsilcisi

Cemal Hüsnü Taray'dır.

❖ Balkan Antantı (9 Şubat 1934)

• Dünya Savaşı’ndan sonra İtalya’nın Balkanlarda ve Doğu

Akdeniz’de yayılmacı bir politika izlemesi Balkan

devletlerini tedirgin etti.

• Kendi aralarında da sorunları bulunun Balkan ülkeleri

kendilerine yönelen tehlike karşısında ortak hareket etme

kararı aldı.

• Özellikle Yunanistan ile devam eden sorunlarımızın

çözülmesi iki taraf arasında dostane ilişkilerin başlamasına

zemin hazırladı.

• Temeli 1933'te Yunanistan ile yapılan Samimi Antlaşması

ile atılmıştır.

• Hatta Yunan başbakanı Venizilos, Atatürk’ü 12 Ocak

1934’te Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi.

• Bu gelişmeler üzerine bir araya gelen Türkiye, Romanya,

Yunanistan ve Yugoslavya arasında 9 Şubat 1934’te Balkan

Paktı kuruldu.

• Bu pakta Balkan ülkesi olmasına rağmen Bulgaristan (Ege

Denizine inme isteği) ve Arnavutluk (İtalya'nın tehdidi)

katılmamıştır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 142 / 169

• Buna göre, imzacı devletler Balkanlardaki sınırlarını

korumak ve bölgede yayılmacı siyaset izleyen devletlere karşı

ortak hareket etme kararı aldılar.

• Bu antant ilerde Türkiye’nin Montrö konferansında ortak bir

tavır belirleyerek Türkiye’yi desteklemiş ve Boğazlar

statüsünün Türkiye lehine değişmesine katkı sağlamıştır.

• 1936 yılından itibaren yayılmacı devletlerin politikaları

karşısında başarılı olmayan antant II. Dünya Savaşı’nın

başlamasıyla önemini yitirmiştir.

❖ Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi (20 Temmuz

1936)

• Lozan'da komisyonun devam etmesi ve başlanın Türk

olması kararlaştırılmıştır. Komisyon başkanı ise Vasıf Cemal

Paşa olmuştur.

• 1931'de Japonya Marçuraya'yı işgal etti.

• 1932'de Avrupalı devletler ile ABD arasında herkesin

güvenliğini sağlayacak kadar eşit şekilde silahlanması plan

olan "Mac Donald" kabul edildi.

• Lozan Antlaşması ile "Uluslararası Boğazlar

Komisyonu"na bırakılmasını kabul eden Türkiye, 1930’lardan

itibaren yayılmacı bir politika izleyen İtalya’ya karşı bu

sorunu ilk defa 1933 yılında toplanan "Londra Silahsızlanma

Konferansı"nda dile yetirdi.

• İtalya’nın 1935'te Habeşistan'a saldırması, Almanya’nın da

Ren Bölgesi’ne asker sevk etmesi üzerine Türkiye Boğazlar

Sözleşmesi’nin değiştirilmesi konusunda harekete geçti.

• 1936'da Almanya Ren'i işgal edince Fransa ve İngiltere

boğazlardaki askerlerini geri çekti.

• Bu süreçte de SSCB, Balkan Antantı’na üye olan devletler

Türkiye’ye destek verdi.

• İngiltere ise İtalya’nın amaçlarını bildiği için bu girişimi

desteklediğini bildirdi.

• Bunun üzerine Türkiye ilgili devletlere bir nota çekerek

"Şartların değiştiğini (Rebus Sic Stanbibus) " söyleyerek

İsviçre'nin Montrö kentinde toplanılmasını teklif etti.

• Bunun üzerine 22 Haziran 1936’da İsviçre’nin Montrö

kentinde konferans toplandı.

• Türkiye, Avustralya, İngiltere, Yunanistan, Japonya,

Romanya, SSCB, Fransa ve Yugoslavya arasında Montrö

Boğazlar Sözleşmesi 20 yıllığına imzalandı.

• Buna göre;

o Boğazlar Komisyonu kaldırılarak Türkiye’ye Boğazlar ve

çevresinde asker bulundurma hakkı verildi.

o Savaş gemilerinin geçişi de Türkiye’nin iznine bırakıldı.

o Türkiye’nin girmediği bir savaşta ise savaş gemilerinin

boğazlardan geçmesi yasaklandı.

• Not: Bu sözleşmeyi en geç İtalya imzaladı. Ayrıca bu

sorunun çözümü Türk-Sovyet ilişkilerini olumsuz etkiledi.

• Dış Politikanın Esasları: Sınırlarımızı korumak Barışa

katkıda bulunmak.

❖ Akdeniz Paktı (İttifakı) (1936)

• İtalya'nın yayılmacı politikasına karşılık İngiltere'nin

himayesinde kuruldu.

• Türkiye’nin dış siyasetinde bir dönüm noktasıdır. İtalya

tehlikesine karşı Türkiye, İngiltere’ye yaklaşmıştır.

• Bu parkta Türkiye'de üye olmuştur.

• Not: İtalya 1936 yılında Habeşistan’ı işgal etti. Bu durumu

sömürgelerine giden yol açısından tehdit gören İngiltere,

Milletler Cemiyeti’nden İtalya’ya karşı yaptırım kararı

çıkarttı. Bu durum karşısında İtalya, yaptırımlara katılan tüm

devletleri tehdit etmeye başladı. İngiltere, Fransa’yla

anlaşarak bir İtalyan saldırısı karşı İspanya, Yugoslavya,

Yunanistan ve Türkiye’ye garanti verdi. İspanya bunu

redderken Türkiye ve diğer devletler bu garantiyi kabul etti.

Bu üç devlet de İngiltere’ye garanti verdi. Bu garanti

sistemine Akdeniz Paktı adı verildi.

❖ Sadabat Paktı (8 Temmuz 1937)

• İtalya’nın ve Almanya’nın yayılmacı politikaları karşısında

Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Tahran’da

Şah’ın yazlık Sadabat Sarayı’nda karşılıklı imzalar atılarak

bu pakt kuruldu.

• Buna göre pakta üye devletler birbirlerine saldırmayacak ve

bölgede barış ve istikrarın korunması amacıyla çalışacaklardır.

• Yapılan bu girişim İslam dünyasında da olumlu karşılandı.

• 1939 tarihinde II. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla pakt önemini

yitirdi.

• Savaştan sonra durum normalleşince İran paktın

canlandırılması için tekrar görüşmelere başladı.

• Paktın devamı sayılan 1955 yılında Bağdat Paktı’nın

kurulmasıyla, Sadabat Paktı önemini iyice yitirdi.

• Iran-Irak Savaşı’nın (1980-88) çıkmasıyla pakt ömrünü

tamamladı.

❖ Hatay Meselesi (Sancak Sorunu 1936-39) ve Hatay'ın

Anavatana Katılması (30 Haziran 1939)

• 1935’te Fransa, Suriye ve Lübnan üzerindeki mandasını

kaldırdı ve İskenderun Sancağı'nı da Suriye'ye bıraktı. Bu

durum Türkiye tarafından tepkiyle karşılandı.

• İtalya ve Almanya’nın yayılmacı politikalarını (1936'da

Almanya Fransa'ya ait Ren'i işgal etti) 1936 tarihinde

artırmasıyla Fransa, Türkiye ile ilişkilerini yumuşatma

eğilimine gitti.

• Fransa sorunu Milletler Cemiyeti’ne götürme teklifinde

bulundu.

• Cemiyet bölgeyi araştırması için "Sandler"i görevlendirdi.

Sandler yayınladığı raporunda Hatay'ın Türkiye'ye katılmasını

talep etti. Milletler Cemiyeti ise İskenderun ve Antakya'nın

içişlerinde serbest dış işlerinde ise Suriye’ye bağlı olması

kararını aldı.

• Daha sonra Fransa ile yapılan müzakereler soncu Hatay’ın

toprak bütünlüğünün her iki ülke tarafından korunması kararı

alındı ve Türk askeri Hatay’a girdi.

• 1937'de Hatay'a Türk vali atandı.

• 1938 yılında ise her iki ülkenin gözetiminde yapılan

seçimler sonucu Hatay Cumhuriyeti kuruldu.

• İlk Cumhurbaşkanı Tayfun Sökmen olurken, Başbakanlığına

da Abdurrahman Melek getirildi.

• Hatay devleti yöneticilerin Türkiye’ye katılma talebi ile

toplanan Hatay Millet Meclisi 1939 yılında yaptığı toplantı

sonucu Hatay’ın anavatana katılması kararı aldı.

• 23 Temmuz 1939 günü yapılan bir törenle ise Hatay

Türkiye’ye katıldı. (İsmet İnönü)

• Not: Mustafa Kemal Adana'da yapmış olduğu bir

konuşmasında Hatay için "40 yıllık Türk yurdu ecnebi eline

bırakılamaz" demiştir.

• Not: Hatay meselesi için Mustafa Kemal Prof. Dr. Afet İnan

ile mektuplaşmıştır.

İKİ SAVAŞ ARASINDA DÜNYA

• I. Dünya Savaşı’ndan sonra siyasi, ekonomik, kültürel,

teknolojik ve bilimsel birçok gelişme yaşandı.

• Bu gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz;

o Sanayide kullanılan petrol ve elektrik evlere girdi.

o Taşıt üretimi arttı.

o Uluslararası yolcu uçakları faaliyete geçti.

o Şehircilik ve mimari gelişti. Mimari bir akım olan

Bauhaus şehir planlamasında öne çıktı.

o ABD ’de " Empire State Building” yapıldı ve gökdelen

sayısında artışlar yaşandı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 143 / 169

o Albert Einstein İzafiyet Teorisi ile bilim dünyasında çığır

açtı.

o Albert Einstein (1879-1955): XX. yy en önemli kurumsal

fizikçisi olarak değerlendirilir. İzafiyet Teorisi ile bilim

dünyasında çığır açtı. 1921 Nobel Fizik ödülüne layık

görülmüştür. Almanya doğumlu olmasına rağmen İsviçre

vatandaşlığına geçmiş böylece I. Dünya savaşında tarafsız

kalmıştır.

o Uyarı: Albert Einstein, Atatürk'e mektup göndererek

Hitlerin soykırımından kurtulan bilim adamlarının Türkiye'ye

alınmasını istemiştir

o Bazı hastalıkların tedavisi için aşılar ve ilaçlar bulundu.

o Organ nakline başlandı.

o Tüberküloz (Verem) tedavisi için BCG aşısı bulundu.

o Alexander Fleming penisilini keşfetti.

o Psikoloji önem kazandı. Varoluşçuluk ve Fenomenoloji

gibi yeni akımlar ortaya çıktı.

o Tarih yazıcılığı değişti. Gelenekselleşen tarih yerine yerel,

sosyal, ekonomik ve medeniyet konuları ön plana çıktı.

o Radyo kullanımı yaygınlaştı. Radyonun kullanılmasıyla

'’Konuşan Basın” denilen dönem başladı.

o ABD’de başlayan "Caz” tüm Avrupa ülkelerinde yayıldı.

o 1927'ye kadar filmler bütünüyle sessizdi. İlk sesli sinema

"Caz Şarkıcısı"dır. 1930'lardan itibaren ise tüm filmler sesli

çekilmeye başlanmıştır.

o 1930'lar aynı zamanda renkli sinemaya geçiş dönemi oldu.

o Çizgi Film endüstrisi oluştu.

o Sinema sektörü gelişti.

o Walt Disney, ilk sesli çizgi filmlerini çekmeye başladı.

o 1937'de tamamlanan Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler

renkli film olarak yayınlandı.

o 1929-65 yılları arasında BBC yayına başlamıştır.

o 1935’te Alman şirketi AEG, ses kaydetmek için manyetik

teyp bandını geliştirmiştir.

o 1939’da İgor Sikorsky adlı bir Rus mühendis tarafından ilk

helikopter yapılmıştır.

o 1929 yılında iki savaş arası Avrupa ve Dünya’yı özetleyen

John Steinbeck’in '’Gazap Üzümleri” adlı eseri Kara

Perşembe’yi anlatan önemli eserler arasındadır. Eser büyük

ilgi gördü.

II.nci Dünya Savaşı Özet

• Nedenleri almanya'da nasyonal sosyalistlerin Almanya orta

avrupa'da kuzey denizi ile alpler arasında uzanan bir devlet.

Doğusunda çekoslovakya ve Polonya; güneyinde Avusturya,

isviçre; batısında fransa, hollanda, belçika ve lüksemburg;

kuzeyinde danimarka ve kuzey denizi yer alır. Almanya, birisi

baltık denizinde, diğeri kuzey denizinde iki adaya sahiptir.

Baltık denizindeki fehmarn adası 185 km2, kuzeyinde bulunan

sylt adası ise 99 kilometrekaredir.

1933'de iktidar mevkiine geçmeleriyle Almanya savaş

hazırlığına başladı. Bu hazırlığın nedenini,

nazi rejiminin emperyalist siyasetinde ve almanya'nın versay

antlaşmasıyla uğradığı haksızlıklara ve zulümlere karşı isyan

ederek haklarını geri almak istemesinde buluruz.

• Nazi, adolf hitler'in kurduğu nasyonal sosyalist partiye halk

tarafından verilen isim. Nazi kelimesi, köken olarak national

ve socialism kelimelerinden meydana gelmekteydi. ( almanca:

nationalsozialismus ) 'nazi' kelimesi, nasyonal sosyalist alman

işçi partisinin ideolojisini benimseyen kişi yada kurumlara

verilen genel adı temsil eder. Nazi partisinin Almanca adı,

nsdap' nationalsozialistische deutsche arbeiterpartei'dı.

• Adolf hitler, aynı siyaseti güden adolf hitler (1889-1945) 20

Nisan 1889 yılında branau kasabasında doğdu. İlk tahsilini

doğduğu kasabada gördü. Orta tahsilini Viyana civarındaki

lintz şehrinin realschule'sinde yaptı. On üç yaşında, ilk

önceleri çok iyi bir memur olan, sonra memurluktan emekli

olan ve çiftçilik yapan babasını, on altı yaşında her zaman ona

destek veren annesini amansız bir hastalık yüzünden kaybetti.

• Japonya ve İtalya ile birleşti. Bu üç devlet saldırıcı nitelikte

bir bağlaşma meydana getirdiler. Bu bağlaşmaya "üçlü

mihver" adı verildi (27 Eylül 1940)

• Ikinci dünya savaşı, alman ordularının 1 Eylül 1939'da

polonya'ya saldırması ile başladı. 3 eylül'de İngiltere, onun

arkasından Fransa, polonya'ya yardım amacıyla almanya'ya

savaş ilan ettiler.

• Savaş kısa zamanda alanını genişletti.

• İskandinavya'dan kuzey afrika'ya, balkanlardan manş

kıyılarına kadar olan bütün yerleri almanyalar "yıldırım

savaşı" usulüyle ele geçirdiler. 1939'da sovyet Rusya ile

Almanya arasında imzalanan dostluk paktına rağmen 22

Haziran 1941 tarihinde alman orduları Rusya üzerine yürüdü.

Bunun üzerine 12 Temmuz 1941'de Rus-İngiliz bağlaşması

imzalandı.

• 7 Aralık 1941'de Japonya havai adalarındaki pearl harbour

limanında bulunan amerikan donanmasına baskın yapmak

suretiyle savaşa girmiş oldu. Roosevelt japonya'ya savaş ilan

ederek Rusya ve İngiltere yanında ikinci dünya savaşına girdi

(1941).

• 1942 yılında mihver devletler her tarafta üstün bir durumda

idi. Müttefikler ise bu beş yıl içinde hazırlıklarını tamamlamak

için savunmada kaldılar.

• 1942 yılı sonlarında müttefikler duruma hâkim olmağa

başladılar. Az zamanda büyük bir hava kuvveti ve donanma

yapmayı başaran amerikalılar pasifik'te japonları geri

çekilmeğe zorladılar.

• 1 Ekim 1943'de müttefikler sicilya adasından italya'yı

geçerek birinci cepheyi açtılar. İtalyanlar bir süre sonra teslim

oldular. 6 Haziran 1944'de müttefik kuvvetler fransa'dan

normandiya kıyılarına çıkarma yaparak almanya'ya karşı

ikinci cepheyi açtılar.

• 1945 senesinde nazi partisi dağıldı. Yeni Almanya hükümeti

7 Mayıs 1945'de kayıtsız şartsız teslim oldu. Savaş halinde

olan yalnız Japonya kalmıştı. Amerikalılar nagazaki ve

hiroşima üzerine atom bombaları attıktan sonra 1945'de

japonlar teslim oldular. Böylece ikinci dünya savaşının askeri

safhası sona ermiş oldu.

II. DÜNYA SAVAŞI

❖ SAVAŞ ÖNCESİNDEKİ GELİŞMELER

Mihver Grubu (Üçlü Pakt):

• 1936 da Almanya ve İtalya tarafından kurulmuş, sonradan

bu gruba Japonya'da dâhil olmuştur.

• Daha sonra bu gruba Bulgaristan, Macaristan, Finlandiya,

Romanya da katılmıştır.

Müttefik Grubu:

• İngiltere ve Fransa tarafından kurulmuştur.

• Rusya ve ABD'de bu gruba dâhil olmuştur.

• Müttefik devletlere daha sonra 30 civarında devlet

katılmıştır.

❖ Japonya:

• Japonya, 1920’li ve 1930’lu yıllarda Uzak Doğu’nun en

güçlü devleti oldu.

• Japonya, 1931’de Mançurya’yı işgal ederek Çin’e yöneldi.

• Asya’daki faaliyetlerinde serbest kalmak amacıyla, 1933'de

Milletler Cemiyetinden çekildi.

• 1934’te Washington Deniz Silahsızlanması

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 144 / 169

Antlaşmasından çekildi.

• Aynı zamanda 1934’te, "Asya, Asyalılarındır. (Ortak Refah

Alanı)” diyerek Batılıların Çin’le olan münasebetlerini

kesmelerini istedi.

• Japonya’nın yayılmacı politikası, Uzak Doğu’da güçler

dengesini bozdu. Bu bölgede çıkarları olan İngiltere ve ABD

gibi devletler, önce Japonya’nın bu tutumuna tepkisiz kaldı.

• Ancak Japonya’nın 1937’de Çin’e saldırması üzerine bu

devletler Çin’e yardıma başladı.

• 1938’de Japonya doğu ve orta Çin’in topraklarını ele

geçirdi. Batılıların doğu Asya’dan atılmasını öngören "Yeni

Düzen”i ilan etti.

• Japonya’nın emperyalist tutumu nedeniyle Uzak Doğu, II.

Dünya Savaşı’nın cephelerinden biri oldu.

❖ İtalya:

• İtalya'nın uzun süreden beri gerçekleştirmek istediği

sömürgecilik emelleri, Mussolini ile birlikte "Roma

imparatorluğunun yeniden kuruluşu" adı ile milli bir ideal

hale geldi.

• İtalya’nın bu dış politikası rahatsızlık kaynağı oldu.

• İlk problem Yugoslavya ile yaşandı. "Serbest Şehir" olarak

bağımsızlık statüsüne kavuşturulan Yugoslavya (Fiume) şehri,

Mussolini’nin Yugoslavya’ya baskısı sonucunda 1924'te

İtalya’ya katıldı.

• Milletlerarası bir komisyonda görevli İtalya temsilcisinin

Yunanistan'da öldürülmesi üzerine İtalya, Yunanistan’a ait

Yunanistan’ın Korfu Adası’nı işgal etti.

• Ayrıca 1931 'de Japonya’nın Mançurya’ya saldırması,

Almanya’nın Versay şartlarından kurtulma girişimlerine

İngiltere ve Fransa’nın tepkisiz kalması İtalya’yı

Habeşistan’ın işgali konusunda harekete geçirdi.

• İtalya’nın 1934’te başlattığı Habeşistan saldırısı 1936’da

işgalle sonuçlandı.

• İtalya’nın Habeşistan’a saldırısı ile Almanya, Locarno

Antlaşması’nı feshetti.

• Avrupa’daki mevcut durum bozuldu.

• Almanya’nın işgallerinden cesaret alan İtalya, 7 Nisan

1939’da 1926’dan beri nüfuzu altında Arnavutluk’u işgal

etti. Bu işgal Almanya tarafından desteklenirken İngiltere ve

Fransa tarafından sert tepkiyle karşılandı.

❖ Almanya

• Hitler’le birlikte Alman dış politikası yeniden şekillendi. Bu

politikanın ilk hedefi Versay Antlaşmasının maddelerinden

kurtulmaktı. İkinci hedefi Almanya dışında Almanların

yaşadıkları toprakları almak ve topraklarını sınır tanımadan

genişletmekti.

• 1 Mart 1935’te Versay Antlaşmasıyla Fransa’ya bırakılan

Saar Bölgesi, halk oylaması sonucunda Alman yönetimine

geçti.

• Versay’ın getirdiği askeri kısıtlamalardan kurtulmak isteyen

Almanya, gizlice silahlanmaya başlayarak Ekim 1933’te

Silahsızlanma Konferansı ve Milletler Cemiyetinden

çekildi.

• 1934’ten itibaren kara, deniz ve hava kuvvetlerini

güçlendirme çalışmalarını başlattı. Modern silah, araç ve gereç

yapımına önem vererek asker sayısını 300 bine çıkardı. Daha

sonrada askerliği zorunlu kale getirip asker sayısını 550 bine

çıkardı.

• Almanya, İtalya ile Japonya, yani statükoya karşı olan

devletler, ortak tehlike olarak gördükleri Sovyet Rusya’ya

karşı birleşmişlerdir. Bunun sonucunda Berlin’de 25 Kasım

1936’da Anti-Komintern Paktı imzalanmış, “Berlin-Tokyo

Mihveri (Ekseni)” kurulmuştur.

• Versay Barış Antlaşması’nı tamamen ortadan kaldırmaya

kararlı olan Almanya, 7 Mart 1936'da, askerden arındırılan

Ren Bölgesi’ne asker gönderdi. Fransa bu durumu kabul

etmek zorunda kaldı.

• Hitler stratejisinin ilk adımında ise Alman kara, deniz ve

hava kuvvetlerinin Versay Antlaşması’yla getirilen

sınırlamalardan kurtulmasını sağlamıştır.

• Hitler, Almanca konuşan nüfusun yaşamakta olduğu

bölgelerin Alman topraklarına katmak için 12 Mart 1938’de

Almanya ile Avusturya’nın birleştiğini ilan ederek burayı

ilhak etti.

• Çekoslovakya’nın Südetler bölgesinde 3,5 milyon Alman

yaşamaktaydı. Burayı ilhak etmek isteyen Hitler’in bu

ülkedeki Nazi'lerin çıkardıkları karışıklıklardan yararlanmak

istemesi, iki ülke ilişkilerini bir bunalıma dönüştürdü.

• Hitler, 28 Mayıs 1938’de Çekoslovakya’yı işgal etme kararı

aldı. Ara buluculuk faaliyetlerinin sonuç vermemesi

Avrupa’da genel bir savaş ihtimalini ortaya çıkardı.

• İngiltere’nin önerisi üzerine Almanya, Fransa, İtalya ve

İngiltere arasında 29 Eylül 1938’de Münih Konferansı

toplandı. Bu konferansta Südet, Almanya’ya verildi.

• Çekoslovakya toprakları İngiltere ve Fransa’nın garantisi

altına alındı.

• Münih konferansının ardından 2 Ekim 1938’de Polonya,

Çekoslovakya’nın Teschen Bölgesi’ni işgal etti.

• Almanya, 15 Mart 1939'da Prag’a girerek Çekoslovakya’yı

işgal etti. Çekoslovakya’nın işgaliyle, "Hayat Sahası”

politikası uygulamaya koyuldu.

• Gelişmelerden yararlanan Macaristan, Rutenya’yı işgal etti.

• Hitler Memel’i de Litvanya’dan istedi ve imzalanan bir

antlaşma ile Memel Alman yönetimine geçti.

• Alman ve İtalyan ittifakı 22 Mayıs 1939’da "Çelik Pakt”

ile pekiştirildi.

• Münih konferansına davet edilmeyen ve Çekoslovakya ile

ilgili kararlarda kendisine danışılmayan SSCB, Batılı

devletlerden uzaklaşıp Almanya’ya yakınlaştı.

• İtalya’nın 1942 yılı sonuna kadar savaşa girmeyeceğini

bildirmesi üzerine Almaya da SSCB’ye yaklaştı. 23 Ağustos

1939’da "SSCB-Almanya Saldırmazlık Paktı" imzalandı.

• Almanya'nın ticari bir antlaşmayla Romanya’yı da nüfuzu

altına alması, İngiltere’nin yatıştırma politikasından

vazgeçmesinde etkili oldu.

• Alman yönetiminde olan Doğu Prusya ile arasındaki kara

bağlantısını kestiğinden Alman Hükûmeti, Polonya

hükûmetinden Doğu Prusya’yla arada bir kara bağlantısı

oluşturulması yönünde bir teklifi görüşmesini istemiş ve

böylece Danzig Sorunu ortaya çıkmıştır.

• Almaya, Versay’la serbest şehir statüsüne geçirilen Danzig 'i

Polonya’dan istedi. Bu istek kabul edilmeyince Almanya

Polonya’yı işgal etmeye karar verdi.

• Almanya’nın 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırması

üzerine İngiltere ve Fransa 3 Eylül 1939’da Almanya’ya

savaş açtı.

• II. Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra SSCB’nin de

katılmasıyla Polonya işgali hız kazandı.

• Daha sonra SSCB, Estonya, Letonya ve Litvanya’yı işgal

etti.

• Finlandiya bütün çabalarına rağmen bazı sınır bölgelerini

SSCB'ye vermek zorunda kaldı. (1940)

❖ SAVAŞIN BAŞLAMASI

• Savaş başlamadan önce İngiliz Başbakanı Chamberlain

Neville'nin yatıştırma politikası da Almanya'yı durduramadı.

Almanya'nın, Çekoslovakya'yı işgal etmesi üzerine,

İngiltere yatıştırma politikasını terk etti.

✓ 1 Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesiyle II.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 145 / 169

Dünya Savaşı resmen başladı.

✓ 3 Eylül’de Almanya’ya karşı savaş ilan eden Fransa ve

İngiltere, hemen savaşa girebilecek güçte değildi.

✓ Bu yüzden Mihver Devletler savaşın ilk üç yılı içerisinde

müttefiklere karşı üstünlük sağladı.

✓ Savaş Avrupa, Pasifik ve Kuzey Afrika olmak üzere üç

cephede cereyan etti.

a-KUZEY AFRİKA CEPHESİ

• 1940’ta Fransa savaş dışı kalırken İtalya’nın savaşa girmesi

Akdeniz ve Doğu Afrika’da İngiltere’yi zor durumda bıraktı.

• Savaşın ilk haftalarında İtalya, Cebelitarık, Malta,

İskenderiye ve Süveyş’i; İngiltere ise Rodos’u ve İtalya’nın

endüstri bölgelerini bombaladı.

• Akdeniz’e kesin hâkim olmak isteyen İtalyanlar bu kolay

başarıdan sonra İngilizleri tüm Afrika'dan çıkarabileceklerini

düşünüp Süveyş harekatına karar verdiler. 1940 Eylülünde

İtalyanlar, Trablusgarp üzerinden saldırıya geçerek bir haftada

150 km batısına kadar geldiler. Bu noktada karşı saldırıya

geçen İngilizler, beş gün içinde Mısır’dan çıkardığı gibi Mart

1941’de İtalyan işgalindeki Bingazi’yi ele geçirdiler. İtalya,

31 Mart 1941 ’de Almanya’nın müdahalesi ile Kuzey

Afrika’da yeni bir harekât başlattı. Almanya, bu harekâta

büyük önem veriyordu. Plana göre İtalya güneyden; Almanya

Kafkaslar ve İran üzerinden Mısır’a gelip Orta Doğu

Bölgesi'ni kıskaç içine alacaktı. Japonya'nın, Birmanya ve

Hindistan üzerinden İran’a yelmesiyle savaş sona erecekti.

• Bu yüzden Almanya, bu harekâta hem kara hem de hava

kuvvetleri ile destek verdi.

• Bingazi, Derne, Tobruk ve Sallum ortak Almanya - İtalya

saldırısı ile İngiltere’den alındı. Bu durum üzerine İngilizler

karşı saldırıya geçerek Alman - İtalyan kuvvetlerini Mısır ve

Libya’dan attıkları gibi Bingazi’ye kadar ilerleyişini de

sürdürdü. Bu harekâtla İngiltere İtalya’nın sömürgelerini

elinden alırken Kuzey Afrika’nın büyük bir bölümünü ele

geçirdi. 1943 Mayısına gelindiğinde tüm Alman ve İtalyan

birlikleri teslim oldu. Müttefikler 250.000 kadar Mihver

askerini tutsak aldılar. Bundan sonra müttefikler Avrupa’ya

yöneldi.

❖ Süveyş Harekâtı: Akdeniz’e kesin hâkim olmak isteyen

İngilizleri tüm Afrika’dan atmak için giriştikleri harekât.

❖ El-Alameyn Savaşı: İngiltere’nin İtalyan kuvvetlerinin

Mısır’a saldırması sonrası kazandığı zaferdir.

❖ Meşale Harekâtı: İngiliz-Amerikan birliklerin Vichy

Fransa’sı kontrolündeki Cezayir ve Fas'ı işgalidir.

b-AVRUPA CEPHESİ

❖ Maginot Hattı: II. Dünya Savaşı’nda Fransa’nın olası bir

Alman saldırısına karşı oluşturduğu, yer altı sığınaklarından

oluşan savunma hattıdır. Ancak Almanlar geçilmez denilen

bu hattı geçmeyi başarmışlardır.

❖ Vichy Hükûmeti: Alman işgali altındaki Kuzey

Fransa’da halkın haklarını korumayı amaçlayan hükûmettir.

Vichy Hükûmeti antikomünist bir politika izlemiştir.

❖ Denizaslanı Harekâtı: II. Dünya Savaşı sırasında

Almanya'nın Biritanya Adalarını işgal planının kod adı.

Alman Hava Kuvvetleri'nin Biritanya Çarpışması'nda

(Temmuz 1940- Nisan 1941) uğradığı yenilgiden sonra

ertelenen plan, Adolf Hitler'in 10 Haziran 1941'de SSCB'yi

işgal etmeye karar vermesi üzerine tamamen uygulamadan

kalktı.

❖ Kartal Hücumu adı verilen askerî harekâtlarla

İngiltere’ye karşı hava saldırıları düzenleyen Almanya ağır

kayıplar vermiştir.

❖ Marita Harekâtı: İtalya ve Almanya’nın Yunanistan’ı

işgal harekâtı.

❖ Girit Muharebesi (Merkür Harekâtı), II. Dünya

Savaşı'nda 20 Mayıs 1941’de Alman Paraşütçülerinin Girit

Adasına havadan indirilmesi ile başlamıştır. İşgal amaçları

bağlamında başarıya ulaştıysa da Alman tarafının verdiği

kayıpların büyüklüğü nedeniyle, Alman ordusu bir daha hava

indirme operasyonu yapmamıştır. Merkür Harekâtı, dünya

tarihindeki en büyük hava indirme operasyonudur.

❖ Barbarossa Harekâtı, Nazi Almanya’sı silahlı

kuvvetlerinin 22 Haziran 1941 günü başlayan Sovyetler

Birliği'nin işgali harekâtıdır. Aynı zamanda II. Dünya

Savaşı'nın Doğu Cephesi'ni açan harekâttır. Almanya ile

saldırmazlık paktı yapan SSCB, Polonya ve Fransa’yı işgal

eden Almanya’nın Barbarossa Harekâtı’yla kendi

topraklarında işgallere başlaması üzerine Müttefik grubuna

geçmiştir.

❖ Stalingrad Muharebesi: 1942 yılında Almanya ile SSCB

arasında yapılan Stalingrad Savaşı savaşın seyrini

değiştirmiştir. Hitler, Moskova’yı ele geçirmeyi amaçladığı bu

savaşta yenilmiştir. Kış Fırtınası, Uranüs ve Satürn

Operasyonları Stalingrad Savaşı ile ilgilidir.

❖ Normandiya Çıkarması, General Eisenhower

kumandasındaki müttefik kuvvetlerinin 1944 Haziran- Eylül

ayları arasında giriştiği hücum harekâtıdır. Müttefiklerin

çıkarmasından sonra Alman cephesinin yarılmasına ve hemen

hemen Fransa'nın ortasına kadar geriletilmesine yol açtı.

Avrupa'nın kuzey kesiminde yapılan Normandiya çıkarması

tarihin gelmiş geçmiş en büyük çıkarması olmuştur.

❖ Berlin Harekâtı (Berlin Muharebesi): Avrupa

Cephesi'ndeki son genel taarruz olmamakla birlikte, Nazi

Almanyası'nın kayıtsız şartsız teslimiyle sonuçlandığı için

savaşı bitiren muharebe olarak kabul edilmektedir.

c-ASYA-PASİFİK CEPHESİ

Savaş Öncesi ABD

• II. Dünya Savaşı çıktığı zaman Amerikan kamuoyu, Hitlerin

diktatör (totaliter) rejimi, saldırgan politikası, Yahudilere karşı

tutumu, demokratik rejimlere karşı bakışı ve antlaşmaları

çiğnemesi sebebiyle Almanya’ya karşıydı. Ancak tarafsızlık

politikası gereği ABD Başkanı Roosevelt, savaş sırasında bir

demeç vererek Amerikan halkından düşüncelerinde bile

tarafsız kalmalarını istedi. Alman ilerleyişi durdurulmayınca

1940’da İngiltere’ye para ve silah yardımı yaptı.

• 1941’de Amerika "Ödünç Verme ve Kiralama Yasası"nı

çıkardı. Buna göre her ülke yiyecek ve savaş malzemesini

dâhil her türlü yardımı "bedeli savaş sonunda ödenmek

şartıyla” alabilecekti.

• 9-10 Ağustos 1941’de ABD ve İngiltere bir araya gelerek

Atlantik Bildirisi’ni yayınladı. Bu maddeler daha sonra

Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın nüvesi olmuştur.

Pearl Harlbour Baskını (İnci Körfezi Saldırısı) ve ABD’nin

Savaşa Girişi

• Japonya, I. Dünya Savaşandan sonra Pasifik bölgesinde

ABD ve İngiltere'nin baskısı altında kalmıştı. Japon

yöneticiler II. Dünya Savaşı ile bu baskıdan kurtulmak istedi,

ilk adım olarak da Hainan Adası’nı ele geçirdi.

• 1940’ta da Fransa, Almanya’ya yenilince Almanya’nın

Vichy hükümetine baskısı sonucu Japonya, Fransa’ya ait

Çinhindi’nden stratejik üsler aldı.

• Roosevelt, Japonya'ya petrol ambargosu koyarak Japon

ekonomisini yıprattı.

• Bu meseleyi diplomatik yollarla çözemeyen Japonya, 7

Aralık 1941'de ABD’nin Pasifik üstünlüğünü simgeleyen

Hawaii takımadalarından Oahu adasında Honolulu’daki deniz

ve hava üssü Pearl Harlbour’a saldırdı. Kısa sürede

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 146 / 169

ABD'nin Pasifik Donanmasıyla hava filosunun büyük bölümü

etkisiz hale getirildi. Bu saldırı üzerine ABD savaşa girmiş

oldu.

• Ancak Japonya’nın ABD’nin Hawaii'deki petrol depolarını

vurmaması ve askeri açıdan önemli bir üssü işgal etmemesi,

harekâtın stratejik açıdan başarılı olmasını engelledi.

Pasifik Savaşları

• 1942'ye gelindiğinde Almanya Avrupa’da; Japonya Uzak

Doğu’da üstünlüğü elinde tutmaktaydı. Japonya, Pearl

Harlbour saldırısından sonra güneye doğru yöneldi. ABD’nin

Manila; İngiltere’nin ise Singapur ve Hong Kong’ta üslerini

ele geçirdi. Nisan 1942'de Japonya, Avustralya da durduruldu.

• Mayıs 1942’de Amerikan ve Japon filoları Mercan

Denizinde karşılaştı ve Japonya burada yenildi. Savaş

sırasında ABD donanmasının toparlandığını gören Japonya,

vakit kaybetmeden ABD'nin Midway üssüne saldırı planladı.

4 Haziran’da gerçekleştirilen Japonya'nın Midway saldırısı,

başarısızlıkla sonuçlandı. Japonya, Mercan Denizi ve Leyte

Savaşları’nda yenilmiştir. Bu gelişme Pasifik teki savaşın

seyrini etkileyecek bir dönüm noktası oldu.

• Hiroşima’ya “Küçük Çocuk” adlı atom bombası Enola

Gay isimli uçaktan ve 3 gün sonra Nagazaki’ye “Şişman

Adam” isimli plütonyum bombası atılmıştır.

• Japonya’nın teslim olması ile II. Dünya Savaşı sona ermiştir.

• 10 Şubat 1947’de Paris Antlaşmasıyla savaş resmen

bitmiştir.

KONFERANSLAR

1) Casablanca Konferansı:

• Almanya, Japonya ve İtalya kayıtsız şartsız teslim oluncaya

kadar mücadeleye devam edilecek.

• Balkanlarda ikinci cephenin açılmasını mümkün kılmak için,

Türkiye’nin de savaşa katılması konusunda gerekli askerî

hazırlıklar yapılacak.

2) Washington (Trident) Konferansı:

• Türk hava alanlarından yararlanmak için gerekli hazırlıklar

yapılacak,

3) Quebec Konferansı:

• Konferansta Churchill, ikinci cephenin Fransa yerine

Türkiye’de açılmasında çok ısrar etmiş fakat görüşünü kabul

ettirememiştir.

• İkinci cephe Fransa’da Normandiya kıyılarında açılacak ve

bunun hazırlanması sorumluluğu da Amerika’da olacak.

4) I. Moskova Konferansı:

• “Savaş sonrası düzen” için yapılan ilk toplantı olarak kabul

edilmektedir.

5) Kahire Konferansı:

• II. Dünya Savaşı’ndan sonra Uzak Doğu’daki gelişmeleri

değerlendirmek amacıyla tonladı.

6) Tahran Konferansı:

• İkinci cephe ile ilgili olarak Türkiye’nin de savaşa

katılmasına karar verilmiştir.

7) II. Moskova Konferansı:

• Toplanma amacı Balkan topraklarında nüfuz alanlarının

paylaşımıdır.

• Montreux Sözleşmesi’nin değiştirilmesi de kabul edilmiştir.

8) Yalta Konferansı:

• Birleşmiş Milletler’in kurulması da kabul edilmiş ve

Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin temel ilkeleri

belirlenmiştir. Buna göre 1 Mart 1945’e kadar ortak

düşmana savaş ilan etmiş olanların üyeliğe alınmalarına

karar verilmiştir.

• Bu karar üzerine Türkiye simgesel olarak 23 Şubat 1945’te

Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etmiştir.

9) San Francisco (BM) Konferansı:

• Aralarında Türkiye’nin de yer aldığı toplam 51 devlet

temsilcisinin katıldığı bu konferans, Birleşmiş Milletler’in

kurucu antlaşmasını kabul etmek ve imzalamak amacıyla

toplanmıştır.

10) Potsdam Konferansı:

• Son toplantıdır. Potsdam Konferansı diğerlerinden faklı

olarak barışın nasıl sağlanacağını konu almıştır.

11) Arkadya Konferansı (1941-1942):

• İngiltere ve ABD delegasyonları arasında 22 Aralık 1941-

14 Şubat 1942 tarihleri arasında Washington'da düzenlenen,

taraflar arasında Avrupa'daki savaşla ilgili stratejilerin

belirlendiği görüşmelerdir.

12) Paris Barış Antlaşması (10 Şubat 1947):

• ABD, SSCB, İngiltere ve Fransa arasında yapılmıştır.

Almanya ile antlaşma yapılmamıştır.

Avrupa’da Savaşın Sona Ermesi

• 14 -24 Ocak 1943’te Roosevelt ve Churchill, Kazablanka

Konferansın'da aldıkları kararla '’Mihver Devletlerin kayıtsız

şartsız teslim alınması” için harekete geçtiler.

• İtalya’yı kuzey Afrika’dan atan Müttefikler Avrupa’ya

yöneldi. Saldırı için en uygun yer İtalya idi. İngiltere ve

ABD’nin bu harekâtı Stalingrad ölçüsünde bir başarı

olmamakla beraber Mihver Devletlerin Avrupa’daki

yenilmezliği sona erdi. Müttefikler ancak Haziran 1944’te

Roma’ya girip 1945 yılının başında kuzey İtalya’yı ele

geçirebildi.

• 6 Haziran 1944’te Alman işgali altındaki Fransa’ya İngiliz

ve ABD birlikleri Normandiya kıyılarından girmeye

başladılar. Almanların çok iyi tahkim ettikleri için hiç

beklemedikleri Normandiya’dan Müttefik donanması büyük

bir çıkartma yaptı. Müttefik birlikleri büyük kayıplara rağmen

başarılı oldu ve Fransa’nın güneyinden gelen birliklerle

birleşerek 26 Ağustos’ta Paris’e ulaştı.

• II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru gelecekteki barışın

esaslarını saptamak amacıyla Roosevelt, Churchill ve Stalin

arasında 4- 11 Şubat 1945’te Yalta konferansı yapıldı.

Churchill, Balkanlardaki İngiliz etkisinin sona ermesinden,

savaş sonunda ABD’nin Avrupa’dan çekilmesinden sonra

güçlü bir SSCB ile tek başına kalmaktan çekiniyordu. Bu

nedenle, Fransa’nın da Almanya ve Avusturya’nın işgaline

katılmasını sağladı. SSCB, Doğu Avrupa’dan ordularını

çekmek ve serbest seçimlerin yapılmasını sağlamak için söz

verdi. Ancak çekilmenin şartları ile Polonya’nın gelecekteki

sınırları konusunda açıklık getirmedi. Almanya’dan tazminat

almayı da garantileyen SSCB, Japonya’ya karşı savaşa

girmesine karşılık kurulacak Birleşmiş Milletlerde üç sandalye

(Sovyetler Birliği, Belarus ve Ukrayna) aldı. Böylece SSCB

konferanstan en karlı çıkan devlet oldu. Konferansta

SSCB’nin Japonya’ya karşı savaşa girmesi karara bağlandı.

• Daha sonra gerçekleşen San Francisco Konferansı sırasında

7 Mayıs 1945'te Almanya kayıtsız şartsız teslim olmuş ve

Avrupa’da savaş sona ermişti. Bunun üzerine Müttefikler

arasında Berlin yakınlarında Potsdam’da ABD, İngiltere ve

SSCB arasında 17 Temmuz- 2 Ağustos tarihleri arasında yeni

bir konferans toplandı. Bu konferansa SSCB adına Stalin,

ABD adına Truman katıldı. İngiltere Başbakanı Churchill ise

konferans sürerken ülkesindeki seçimlerde yenilgiye

uğrayınca yerini rakibi Attle’ye devretti.

• Potsdam Konferansında, Almanya’nın teslim olmasından

sonra ortaya çıkan sorunlar, yapılacak olan barış

antlaşmalarının temel şartları ve yöntemleri belirlendi.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 147 / 169

Görüşmelerde Avrupa, Müttefiklerin istekleri doğrultusunda

şekillendirildi. Almanya, dört işgal bölgesine ayrılarak ABD,

İngiltere, Fransa ve SSCB yönetimine bırakıldı. Ayrıca

Almanya için ekonomik ve askeri kısıtlama ve yükümlülükler

getirildi. Savaş suçlularının tutuklanmasına ve diğer ülkelerde

bulunan Almanların Almanya'ya götürülmesine karar verildi.

Avusturya ve başkenti Viyana’nın dört işgal bölgesine

ayrılması, İtalya ile koşulları ağır olmayan bir barış antlaşması

imzalanması karara bağlandı.

• 2. Pasifik’te Savaşın Sona Ermesi

• 6 Ağustos’ta Hiroşima’ya atılan ilk atom bombası ile 70.000

kişi, 9 Ağustosta Nagazaki’ye atılan ikinci bomba ile

• 80.000 kişi öldü. ABD’nin Hiroşima üzerine atom bombası

kullanmasının ardından SSCB, 8 Ağustos’ta Japonya’ya savaş

ilan etti ve Mançurya’yı ve 38. enlemin kuzeyindeki Kore

topraklarını işgale başladı. Japonya, Nagazaki'nin

bombalanması üzerine barış istemişti. Japonya 14 Ağustos’ta

kayıtsız şartsız teslim oldu. 2 Eylül 1945'te ateşkes antlaşması

imzalandı ve II. Dünya Savaşı sona erdi.

❖ SAVAŞIN ETKİLERİ

Siyasi Sonuçlar

• II. Dünya Savaşı’nın Müttefiklerce kazanılması ile Faşizm

ve Nazizm gibi akımlar tasfiye edildi. Asya, Afrika ve Orta

Doğu'da yaşayan halklar, II. Dünya Savaşı’nda, emperyalist

devletlerin zayıflığını görerek bu devletlere karşı mücadeleye

başladı. 1942’de Hindistan, Endonezya gibi ülkelerde milli

kurtuluş hareketleri oluştu.

• Savaşın mağlup devletleri İtalya ve Almanya’nın toprakları

işgal edildi. Müttefik ordularının denetimi altında başkentleri

Berlin ve Viyana da dâhil olmak üzere, Almanya ve

Avusturya toprakları dört işgal bölgesine ayrıldı. Savaşın

diğer mağlup devletleri Japonya, ABD orduları tarafından

işgal edildi. Avrupa kıtasının yarısına hâkim olan SSCB, savaş

sonunda büyük bir güç haline geldi.

• II. Dünya Savaşı'ndan en az etkilenen ABD, atom

bombasına sahip olmakla önemli bir avantaj elde etti.

Birleşmiş Milletlerin New York’u, Uluslararası Para Fonunun

(IMF) Washington’u merkez olarak seçmesi ABD’nin gücünü

ve Avrupa merkezli uluslararası sistemin sona erdiğini

göstermekteydi.

• II. Dünya Savaşı sırasında dünya barışını sağlamak amacıyla

ABD ve İngiltere, Atlantik Bildirisi’ni yayınlayarak Birleşmiş

Milletler Teşkilatının temelini attı. Şubat 1945’te Yalta

Konferansı’nda ABD, İngiltere ve SSCB, Mart 1945’e kadar

Mihver Devletlere savaş ilan eden devletlerin Birleşmiş

Milletlere üye olarak kabul edilmesine karar verdi. Aynı yıl

Birleşmiş Milletleri resmen kurmak için San Francisco

Konferansı toplandı. Bu konferansta ABD, SSCB, İngiltere,

Çin ve daha sonra Fransa’nın katılımıyla oluşan büyük

devletler teşkilat üzerinde kesin üstünlük kurmak ve bunu

antlaşmaya eklemek istedi. Konferans sonunda Birleşmiş

Milletler Antlaşması kabul edilerek Birleşmiş Milletler

Teşkilatı kuruldu ve Milletler Cemiyeti 14 Nisan 1946’da

yetkilerini bu Teşkilata devretti.

Ekonomik Sonuçlar

• Washington'da, 45 ülkenin imzasıyla "Uluslararası Para

Fonu” (IMF) kuruldu.

• Ayrıca "Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası”

oluşturularak üye devletlerin yeniden yapılanma ve kalkınma

çabalarına maddi destek sağlanması amaçlandı.

Toplumsal Sonuçlar

• Hava saldırıları, karne uygulaması, işgal edilen ülkelerin

talan edilmesi, sivil esirlerin öldürülmesi, verem, tifüs gibi

hastalıkların yayılması ayrıca Nazi’lerin üstün ırk yaratma

gayesiyle engellileri, Yahudileri, Romanları, Sintileri, ten

rengi farklı olanları toplama kamplarında yok etmeleri

neticesinde 60 milyona yakın kişi hayatını kaybetti. Bunlardan

yaklaşık 21 milyonu SSCB vatandaşı, 13,5 milyonu Çinli, 7

milyonu AIman’dı.

İnsan Haklan İhlalleri

• Kasım 1945'ten Ekim 1945'ekadar Nürnberg’de, uluslararası

bir mahkeme tarafından suçlu görülen Nazi Alman

yöneticileri, Nazi Partisi siyasi liderleri ve diğer suçlular da

mahkeme karşısına çıkarılarak yargılandı. II. Dünya

Savaşı’nda yaşananlardan dolayı "Soykırım Suçunun

Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin sözleşme” 9 Aralık

1948'de Birleşmiş Milletler Genel kurulunda kabul edildi.

Savaş sırasında işlenen insanlık suçları '’soykırım” olarak

adlandırıldı. Bu kapsama giren suçlar ve suçluların

cezalandırılması ile ilgili kararlar alındı. 10 Aralık 1948’de

Birleşmiş Milletler Teşkilatı "İnsan Hakları Evrensel

Beyannamesi"ni kabul etti.

SAVAŞIN GENEL SONUÇLARI

• Savaştan sonra Almanya doğu ve batı olmak üzere ikiye

ayrılmıştır (Bu iki Alman devleti 1990'da birleşmiştir).

• Savaştan sonra İtalya'nın K. Afrika'dan çekilmesiyle Libya

devleti kuruldu. Fransa'nın sömürgesi olan Cezayir bağımsız

oldu.

• 12 Ada savaştan sonra Yunanistan'a verildi (Böylece yapılan

paylaşımda Türkiye umduğunu bulamadı).

• Milyonlarca Yahudi'nin öldürülmesi üzerine BM desteği ile

Yahudilere, Filistin'de devlet kurma hakkı tanındı. Böylece

Amerika ve İngiltere'nin desteği ile 1948'de işgalci İsrail

devleti kuruldu.

• Savaş sonunda dağılan M.C. yerine 46 devletin katılımıyla

BM kuruldu (24 Ekim 1945). BM, 1948'de II. Dünya

Savaşının kötü sonuçlarını göz önüne alarak "İnsanlar Hakları

Evrensel Beyannamesi'ni hazırladı.

• Savaştan sonra Avrupa Ekonomik İş birliği ve Kalkınma

Teşkilatı (OECD) kuruldu (1949'da ise Avrupa Konseyi

kuruldu).

• Atom bombasının gücü ilk kez bu savaşlar sonucunda

görülmüş, ABD dünya siyasetinde söz sahibi olmuştur.

• Savaştan sonra ABD'nin başını çektiği grup aşırı akımların

(Nazizm, Faşizm vb.) dünyaya verdiği zararları görerek

demokratik yönetimleri yaygınlaştırmak istemişlerdir.

Dünyadaki bu gelişmelerin de etkisi ile Türkiye'de çok partili

hayata geçilmiştir.

• Avrupa kıtasının yarısına hâkim olan SSCB, savaş sonunda

büyük bir güç haline geldi.

• II. Dünya Savaşı’ndan en az etkilenen ABD, atom

bombasına sahip olmakla önemli bir avantaj elde etti.

Birleşmiş Milletler’in New York’u, Uluslararası İmar ve

Kalkınma Bankası (Dünya Bankası) ve Uluslararası Para

Fonu’nun (IMF) Washington’u merkez olarak seçmesi

ABD’nin gücünü ve Avrupa merkezli uluslararası sistemin

sona erdiğini göstermekteydi.

• II. Dünya Savaşı sırasında dünya barışını sağlamak amacıyla

ABD ve İngiltere, Atlantik Bildirisi’ni yayınlayarak

Birleşmiş Milletler Teşkilatının temelini attı. Şubat 1945’te

Yalta Konferansı’nda ABD, İngiltere ve SSCB, Mart

1945’e kadar Mihver Devletlere savaş ilan eden devletlerin

Birleşmiş Milletlere üye olarak kabul edilmesine karar

verdi. Aynı yıl Birleşmiş Milletleri resmen kurmak için San

Francisco Konferansı toplandı. Bu konferans’ta ABD,

SSCB, İngiltere, Çin ve daha sonra Fransa’nın katılımıyla

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 148 / 169

oluşan büyük devletler teşkilat üzerinde kesin üstünlük

kurmak ve bunu antlaşmaya eklemek istedi. Konferans

sonunda Birleşmiş Milletler Antlaşması kabul edilerek

Birleşmiş Milletler Teşkilatı kuruldu ve Milletler Cemiyeti 19

Nisan 1946’da yetkilerini bu Teşkilata devretti.

İnsan Hakları İhlalleri

• Kasım 1945’ten Ekim 1945’ya kadar Nürnberg’de,

uluslararası bir mahkeme tarafından suçlu görülen Nazi

Alman yöneticileri, Nazi Partisi siyasi liderleri ve diğer

suçlular da mahkeme karşısına çıkarılarak yargılandı.

• II. Dünya Savaşı’nda yaşananlardan dolayı ‘’Soykırım

Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin

sözleşme’’ 9 Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler Genel

Kurulunda kabul edildi.

• Savaş sırasında işlenen insanlık suçları ‘’soykırım’’ olarak

adlandırıldı. Bu kapsama giren suçlar ve suçluların

cezalandırılması ile ilgili kararlar alındı. 10 Aralık 1948’de

Birleşmiş Milletler Teşkilatı, ‘’İnsan Hakları Evrensel

Beyannamesi’’ni kabul etti.

SAVAŞ YILLARINDA TÜRKİYE

Dünya Savaşı’nda Türk Dış Politikası

• İngiltere, Türkiye’nin kendi yanında savaşa katılması

durumunda her türlü yardımı yapmaya hazır olduğunu belirtti.

Yunanistan’ın Almanlarca işgali ve Bulgaristan’ın Mihver

Devletler safında savaşa girmesi, Türkiye sınırına kadar

dayandırdı. Bu gelişmelerden sonra Almanya, Türkiye ile

İngiltere’nin yakınlaşmasını önlemeye çalıştı. 18 Haziran

1941’de Almanya ile Türkiye arasında bir saldırmazlık paktı

imzalandı. 22 Haziran’da Alman ordularının SSCB üzerine

saldırıya geçmesiyle Türkiye üzerindeki baskı azaldı.

• Almanların Kasım 1942’de Stalingrad yenilgisinden sonra

Müttefiklerin Türkiye üzerindeki beklentilerinin artmasıyla

İngiltere ve Türkiye 30 Ocak 1943’te Adana

Konferansı’nda bir araya geldi. Yapılan Görüşmelerde,

Türkiye’nin savaşa katılmak için hazırlıksız olduğu ve

özellikle SSCB'nin savaştan galip çıkması halinde duyduğu

ciddi endişeler dile getirildi. Bunun üzerine İngiltere ve

Türkiye dışişleri bakanları 5-6 Kasım 1942’de Kahire'de bir

araya geldi.

• Türkiye Müttefiklerin savaşa girmesi konusundaki teklifleri

reddederek savaş dışı kalmayı sürdürdü.

• Müttefiklerin isteği üzerine Türkiye'yi savaşa katılma

konusunda ikna etmek isteyen Roosevelt ve Churchill,

İnönü’yü Kahire'ye davet etti. Böylelikle 4-6 Aralık

gerçekleşen Kahire görüşmelerinde İnönü Türkiye’nin

ihtiyacı olan silah ve malzemenin sağlanması şartıyla savaşa

katılmayı ilke olarak kabul etti. Ancak 1944 yılı başlarında

Türk ve İngiliz askeri yetkililerinin Türkiye’nin ihtiyaçlarının

tespiti konusundaki çalışmaları sonucu ulaşamamıştır.

• Türkiye 23 Şubat 1945’te savaş sonrası düzenin

oluşturulacağı San Francisco Konferansı’na katılabilmek ve

Yalta Konferansı kararları uyarınca Birleşmiş Milletler

Teşkilatının asil üyeleri arasında yer alabilmek için

Almanya’ya savaş açtı

Dünya Savaşı’nın Türkiye’ye Etkileri

• Türkiye II. Dünya Savaşı’na fiilen katılmamasına rağmen,

savaşın getirdiği ağır ekonomik şartları tümüyle yaşadı. Savaş

yıllarında Türkiye’de izlenen ekonomik politika, büyümeyi ve

gelişmeyi hızlandırmak hedefinden ziyade mal darlığını

hafifletmek, fiyat artışlarını frenlemek, karaborsa ile mücadele

etmek ve sosyal adaleti sağlamak gibi hedeflere yönelmiştir.

Bu malların yüksek kar elde edilerek satılması mevcut

hükümetleri bazı kararlar almak zorunda bıraktı. Yersiz fiyat

yükselmelerine engel olmak amacıyla fiyatları yükseltilen

maddelere "narh koyma" bu kararlardan bir tanesiydi. 18

Ocak 1940'ta çıkan ve 1942'de değişikliğe uğrayan "Milli

Korunma Kanunu" alınan tedbirlerin dayanak noktası oldu.

Bu kanun ile üretim, dağıtım ve tüketim ilişkileri tümüyle

devlet kontrolü altına atındı. Milli Korunma Kanunu’nun

6.Maddesine dayanarak Petrol Ofisi, Et ve Balık Kurumu

gibi bazı kurumlar oluşturuldu.

• 1942'de büyük kentlerde karne uygulamasına geçildi.

Ticaret Ofisi ve İaşe Müsteşarlığı gibi yeni kurumlar

oluşturuldu.

• Her ülke savaş zamanlarında az çok görülen karaborsa ve

fiyat artışları kent nüfusunu etkiledi. Aşırı ve

vergilendirilemeyen kazançlar ile yüksek enflasyon da dikkate

alınarak Varlık Vergisi ve Toprak Mahsulleri Vergisi

olmak üzere iki olağanüstü vergi uygulaması getirildi.

• Varlık Vergisi Kanunu 11 Kasım 1942'de kabul edildi.

Verginin amacı savaşı fırsata dönüştüren işletmelerin haksız

kazançlarının önüne geçmekti. Fakat varlık vergisi

uygulamada sermaye sahibi bazı gayrimüslim yurttaşların

aleyhine birtakım sonuçlar doğurdu. Yurt içinde ve yurt

dışında tartışmalara yol açan vergi uygulaması 15 Mart

1944'te kaldırıldı. Varlık vergisi alınmayan çiftçilerden de

1944’te ayni olarak alınan Toprak Mahsulleri Vergisi

1946'da kaldırıldı.

• Türkiye’de yaşanan ekonomik sıkıntılar sonucunda 1940 ve

1945 yıllarında nüfus artışında azalma görüldü. Ayrıca "ll.

Beş Yıllık Sanayi Planı" ise uygulanamadı.

• Bu dönemde savaş şartlarına rağmen devlet harcamalarının

bir kısmı eğitim ve kültüre ayrıldı. Bir yandan ilkokul

yapımına hız verilirken diğer taraftan 1940'ta çıkarılan bir

kanunla köylülerin kendi yörelerinde ve pratik bilgilerle

eğitilmesini öngören Köy Enstitüleri kuruldu.

• Şiirde serbest nazımı savunan Orhan Veli Kanık, Oktay

Rıfat Horozcu, Melih Cevdet Anday’ın öncülüğünü yaptığı

"Garip Akımı" bu dönemde ortaya çıktı. Peyami Safa,

Ahmet Hamdi Tanpınar, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Behçet

Necatigil ve Sait Faik Abasıyanık bu dönemin önemli şair ve

yazarlarındandır.

• Ankara Radyosu deneme yayınlarından sonra 1943'te

sürekli yayına geçti.

• Bu dönemde halk müziği derleme çalışmalarının

dinleyenlere sunulduğu “Yurttan Sesler" programları yapıldı.

Sadettin Kaynak başta olmak üzere bazı bestekârlar ise halk

türküsü tarzında şarkılar bestelediler. Safiye Ayla, Müzeyyen

Senar, Hamiyet Yüceses, Perihan Altındağ Sözeri gibi

dönemin önemli sanatçıları radyo programları ve taş plaklarla

kendilerini halka tanıttılar.

• II. DÜNYA SAVAŞI’NDA TÜRKİYE (İNÖNÜ

DÖNEMİ- Millî Şef Dönemi)

• 29 Mayıs 1939'da toplanan CHP’nin V. Kurultayı’nda, parti

içinde siyasî denetim kurabilmek amacıyla “Müstakil

(Bağımsız) Grup” oluşturulmuştur.

• İkinci Dünya Savaşı sürecinde Refik Saydam ve Şükrü

Saraçoğlu başbakanlık yapmış, İsmet İnönü ise

cumhurbaşkanı olarak görev yapmıştır.

• Bütün illerde hava saldırılarına karşı ‘karartma’ uygulaması

başlatılmıştır. Gece 23.30’dan sonra sokağa çıkma yasağı

getirilmiştir.

• Çatalca’da olası bir Alman işgaline karşı Çakmak

Hattı’nın yapımına başlanmıştır.

• 1940’ta hükûmete ekonomiye müdahale etme hakkı tanıyan

Millî Korunma Kanunu ilan edilmiştir. Millî Korunma

Kanunu çerçevesinde getirilen dış ticaret kısıtlamaları, ithalatın

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 149 / 169

önemli ölçüde daralmasına neden olmuştur. İthalatın ve yerli

üretimin azalması kıtlık ortamının oluşmasına yol açmıştır.

• Tahıl stoklarına el konmuştur. Sıkı fiyat kontrolleri

karaborsayı artırmıştır. 13 Ocak 1942’de “Ekmek Karnesi”

uygulaması başlatılmıştır.

• II. Beş Yıllık Sanayi Planı yürürlüğe konmuş fakat savaş

şartları nedeniyle başarı sağlanamamıştır.

• Savaş boyunca yarı seferberlik ilan edilmiş ve yetişkin nüfus

askere alınmıştır. Bu durum yerli üretimin azalmasına neden

olmuştur.

• Petrol Ofisi ile Et ve Balık Kurumu kurulmuştur.

• 1942’de Ticaret Ofisi ve İâşe Müsteşarlığı kurulmuştur.

• 9 Kasım 1942’de olağanüstü savaş koşullarının yarattığı

yüksek kazancı vergilendirmek amacıyla 11 Kasım 1942'de

Varlık Vergisi Kanunu çıkarılmıştır.

• 1944’te Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu çıkarılmıştır.

• 15 Haziran 1945’te Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu

çıkarılmış, ancak bu kanundan beklenen başarı

sağlanamamıştır.

• 1947’de “7 Eylül 1947 Kararları” ile TL’nin değeri % 53,6

oranında düşürülmüş, böylece ithalat kolaylaştırılmıştır. Bu

kararlar Türkiye’de devletçilikten liberal ekonomiye geçişin

ilk adımı olarak kabul edilmektedir.

• 1947’de Türkiye İktisadî Kalkınma Planı hazırlanarak

Marshall Planı çerçevesinde alınacak yardımlar için gerekli

hazırlıklar yapılmıştır.

• 1948’de Türkiye, Marshall Planı kapsamında OEEC’ye

(Avrupa İktisadî İş birliği Örgütü) üye olmuştur.

Köy Enstitüleri:

• J. Dewey Raporu ile MEB Hasan Ali Yücel ve İsmail

Hakkı Tonguç öncülüğünde İlkokul öğretmeni yetiştirmek

amacıyla 1940 tarihli yasa ile tarım işlerine elverişli geniş

arazisi bulunan köylerde açılmıştır.

• Köylülerin kendi yörelerinde pratik bilgilerle eğitilmesi için

açılan okullardır. Önceleri "iş içinde eğitim" ilkesi ile hareket

eden bu okullar, giderek geleneksel, ezberci eğitimin yerleştiği

öğretmen okullarına dönüştüler ve 1954'te kapatıldılar.

• Ankara Devlet Konservatuarı Kanunu çıkartılmıştır. İstanbul

Konservatuarı kurulmuştur.

• 1946’da Milli Kütüphane kurulmuştur.

• Erzincan depremi yaşanmıştır. (1939)

• Almanya’da Nazi baskısından kaçan bilim adamları İstanbul

ve Ankara Üniversitelerinde çalışmaya başlamıştır.

Kahire (Eden-Menemencioğlu) Görüşmeleri (5-6 Kasım

1943):

• İngiltere Dışişleri Bakanı Anthony Eden Moskova

Konferansı dönüşünde, 5-6 Kasım 1943 tarihleri arasında,

Kahire’de Türk Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu ile

bir araya gelmiştir. Anthony Eden, Türkiye’den hava üslerini

açmasını ve yılsonuna kadar savaşa katılmasını istemiştir.

Ancak bu istekler Menemencioğlu tarafından reddedilmiştir.

Adana Görüşmeleri (30 Ocak-1 Şubat 1943):

• 1943 tarihinde Churchill (İngiltere) ile İsmet İnönü

arasında Adana’da yapılan görüşmelerdir. İsmet İnönü tüm

baskılara rağmen Türkiye’yi savaşın uzağında tutmuştur.

• 1945’te Türkiye, II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru

Almanya ve Japonya’ya simgesel (göstermelik) olarak savaş

ilân etmiş, bunun sonucunda Birleşmiş Milletler’e kurucu

üye olarak katılmıştır. (Türkiye II. Dünya Savaşı’na fiilen

katılmamıştır.)

• Türkiye’nin 12 Mayıs 1939’da İngiltere’yle, 23 Haziran’da

da Fransa’yla “Barış Cephesi” içinde yer aldığını açıklayan

ortak bildiriler yayımlanmıştır.

• Not: Türkiye, II. Dünya Savaşı’na fiilî olarak katılmamışsa

da bu dönemde savaşan ülkelere silah yapımında kullanılan

krom madenini satmıştır.

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ (1946-1961)

• II. Dünya Savaşı’nda sonra dünyada bir kere daha güçler

dengesi değişti.

• Dünya tekrar iki kutba ayrılarak uzun yıllar her alanda

birbirlerine üstünlük sağlamak isteyen SSCB ile ABD

arasında yaşanacak 'Soğuk Savaş' dönemini başlattı.

• Bu sürecin içinde yer almak istemeyen ve yeni

bağımsızlığını kazanan devletler ise Üçüncü Dünya’ya da

’Bağlantısızlar’ adı verilen bir blokta yer almayı tercih ettiler.

• “Soğuk Savaş” deyimini ilk kez 1947’de ABD’li Bernard

Baruch kullanmıştır.

Berlin Buhranı:

o II. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’nın tümünde

yapıldığı gibi Berlin şehri de dört işgal bölgesine ayrılmıştı.

SSCB’nin kendi işgal bölgesinden Batılı devletleri çıkarmak

istemesi Almanya’nın birleşmesini önlemiş, iki taraf arasında

anlaşma bir türlü sağlanamamıştır.

o Bunun üzerine ABD, İngiltere ve Fransa kendi işgal

bölgelerinde Federal Alman Cumhuriyeti’ni, SSCB ise

kendi işgal bölgesinde Demokratik Alman Cumhuriyeti’ni

kurmuştur.

BATI

BLOKU(ABD)

DOĞU

BLOKU(SOVYETLER)

Truman Doktrini Cominform Siyasi Marshall Plani Molotov Plani-Comecom Ekonomi Nato(Kuzey

Atlantik Pakti)

Varşova Pakti Askeri

• Yugoslavya, Nazi işgaline karşı Yugoslav halklarının silahlı

direnişini örgütlemiş olan Tito yönetiminde 1948’den sonra

Sovyetler Birliği’ne karşı çıkmış ve COMİNFORM’dan

atılan ilk ülkedir.

• Arnavutluk’ta Enver Hoca önderliğindeki Millî Kurtuluş

Cephesi 29 Kasım 1944’te iktidara gelerek komünist idareyi

kurmuştur.

• Macaristan’da İmre Nagi ayaklandıysada Sovyetler

müdahale ederek burayı kontrol altına aldı.

• Küba Devrimi: Moncada Kışlası İsyanı’yla başlar, 1 Ocak

1959`da Batista`nın kovulması ve Santa Clara, Santiago de

Cuba şehirlerinin Fidel Castro, Che Guevara, Raul Castro

liderliğindeki isyancılar tarafından ele geçirilmesiyle son

bulur.

• Alexander Dubçek: Dubçek’le başlayan “millî komünizm”,

“insancıl komünizm” gibi liberal sayılabilecek hareketler

Sovyetlerin 1968 Ağustosu’nda Çekoslovakya’yı askerleriyle

işgal etmesiyle sona ermiştir.

BLOKLARIN KURULUŞU

DOĞU BLOK’UNUN KURULMASI

• SSCB savaş sonunda ise işgal ettiği bölgelerden

çekilmeyerek kendi rejimini yaymaya başladı.

• Özellikle Bulgaristan, Polonya, Çekoslovakya,

Macaristan ve Romanya’da muhaliflerin tasfiye edilmesini

sağlayarak kendine yakın uydu devletler kurdu.

• Savaş sırasında işgal ettiği Berlin’den ise diğer işgal eden

devletler olan İngiltere, Fransa ve ABD’nin baskılarına

rağmen çıkmadı. Bu da Berlin Buhranı'nın çıkmasına neden

oldu. Berlin aylarca SSCB tarafından abluka altına alındı.

Bunun üzerine işgalci devletler ise işgal ettikleri bölgeleri

birleştirerek Federal Alman Cumhuriyeti’ni kurdu. SSCB

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 150 / 169

ise bu gelişmeler üzerine kendi işgal bölgelerinde kendine

bağlı Demokratik Alman Cumhuriyeti’ni kurdu. Çok sayıda

kişinin Federal Almanya tarafına geçmesi üzerine SSCB

tarafından Berlin Duvarı inşa edildi ve böylece gerginlik sona

erdirildi.

❖ Doğu Bloğu içerisindeki Gelişmeler

• Sovyet Rusya’nın destek verdiği Mao Zedong 1949 yılında

Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurdu.

• Kore ise Yalta Konferansı’nda alınan bir kararla 38.

Enlem sınır olmak kaydıyla Güney ve Kuzey olarak ikiye

ayrıldı. 1948’de ABD destekli Güney Kore’de cumhuriyet,

SSCB destekli Kuzey Kore'de ise komünist rejim kuruldu.

• Küba’da ise Fidel Castro Batista’ya karşı verdiği uzun

mücadelelerden sonra kendi hükümetini kurdu. Ancak ABD

Fidel Castro hükümetini desteklemedi.

Sovyet Modeline Göre Ekonomik ve Sosyal Düzenin

Kurulması

• SSCB, Yugoslavya, Romanya, Macaristan, Polonya,

Bulgaristan, Çekoslovakya, Fransa ve İtalya komünist

partilerin liderleriyle iş birliği yaparak 1947'de Cominform’u

(Kominform) kurdular.

• Yine komünist ülkeler 1949 yılında ekonomik iş birliği ve

dayanışma amacıyla Comecon’u (Komekon) kurdular. Bu

kuruluşa SSCB, Romanya, Macaristan, Polonya, Bulgaristan,

Çekoslovakya öncülük ederken daha sonra Arnavutluk,

Demokratik Almanya, Moğolistan ve Küba'da katıldı.

• 1949 yılında ise NATO’nun askeri etkinliklerini artırması

sonucu 1955’te SSCB, Arnavutluk, Romanya, Macaristan,

Polonya, Bulgaristan, Çekoslovakya ve Demokratik Almanya

tarafından Varşova Paktı kuruldu.

Sosyalist Blokta Sarsıntılar

SSCB- Yugoslavya ilişkileri

• Moskova’nın tam denetimine girmek istemeyen Yugoslavya

Tito’nun önderliğinde SSCB'ye karşı çıkmaya başladı. Bunun

üzerine Yugoslavya 1948 yılında Cominform’dan çıkartıldı.

SSCB- Macaristan İlişkileri

• Ekonomik sıkıntılar yaşayan Macar işçileri 1953’te İmre

Nagi önderliğinde ayaklandılar. Mecbur kalan SSCB İmre

Nagi’yi ülkenin başbakanı olarak atadı.

• SSCB İmre Nagi’yi başbakan yapmasına rağmen

ayaklanmayı durduramayınca Budapeşte’yi işgal etti.

SSBC- Çekoslovakya İlişkileri

• 1967’de ise Aleksander Dubcek liderliğinde 'insancıl

komünizm’ hareketi başladı. Bu hareketin amacı, komünist

sitemin baskıcı değil insan haklarını esas alarak

uygulanmasıydı.

• Bu hareketi çıkarlarına aykırı bulan SSCB, 1968 yılında

Çekoslovakya’yı işgal ederek 'insancıl komünizm’

hareketine son verdi.

BATI BLOKUNUN KURULMASI

❖ ÇEVRELEME POLİTİKASI (1946)

• George F. Kennan tarafından önerilmiştir. ABD’nin

ekonomik, askeri ve diplomatik unsurlar içeren dış politika

stratejisidir.

• Amacı, SSCB’nin yani sosyalizmin Doğu Avrupa, Çin ve

Vietnam’da yayılmasını engelleyerek ABD’nin güvenliğini

sağlamaktır. Bu politikanın ilk adımı Truman Doktrinin

hazırlanmasıdır.

❖ SPYKMAN İÇ HİLAL STRATEJİSİ: (1946)

• ABD’nin SSCB’yi Türkiye, Yunanistan, İran, Irak, Pakistan,

Hindistan, Çin, Kore ve Doğu Sibirya üzerinden çevreleme

politikasıdır.

Truman Doktrini (1947)

• ABD başkanı Harry Truman SSCB’nin yayılmacı

politikasına karşı ortaya konulan ABD dış politikasında

değişikliktir.

• Buna göre Truman, dünyanın iki bloğa ayrıldığını, SSCB-

ABD mücadelesinin başladığını, Avrupa’da eskiden etkin bir

devlet olan İngiltere’nin yerini ABD’ye bıraktığını

söylemiştir.

Marshall Planı (1948)

• II. Dünya Savaşı'ndan zarar gören ve SSCB tehditlerine

maruz kalan 16 Avrupa devletine yapılan 'Dış Yardım

Kanunu’nun bilinen ismidir.

• Bu yardımları alan ülkeler arasında Türkiye ve

Yunanistan'da bulunmaktadır.

• Marshall Planı doğrultusunda 16 Avrupa ülkesi kendi

aralarında 'Avrupa Ekonomik ve İş birliği Antlaşması'nı

imzalamıştır.

NATO’nun Kuruluşu (1949)

• SSCB’nin Avrupa’da yayılmacı politikasına karşı İngiltere,

Fransa, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg bir araya gelerek

'Batı Avrupa Birliği'ni kurdular.

• Ancak SSCB’ye güçleri yetmeyen bu devletler ABD’nin bu

savunma paktını desteklemesini istediler.

• Bunun üzerine ABD, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda,

Lüksemburg, Danimarka, İzlanda, Norveç, Portekiz, Kanada

ve İtalya bir araya gelerek 'Kuzey Atlantik Savunma

Örgütü’nü kurudular. (4 Nisan 1949)

• Kuruluşa Türkiye ve Yunanistan 1952 senesinde üye

olmuşlardır.

Avrupa Konseyi'nin Kuruluşu (1949)

• İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg,

Danimarka, Norveç, İsveç, İrlanda ve İtalya tarafından 5

Mayıs 1949'da kurulmuştur.

• Konseyin amacı, üye ülkeler arasında başta ekonomi olmak

üzere insan hakları, hukuk, medya, sağlık, eğitim, kültür, spor

ve benzeri birçok konuda iş birliği yapmaktır.

• Konseye Türkiye’de 1949’da üye olmuştur.

❖ ANZUS PAKTI (1951):

• ABD’nin Avustralya ve Yeni Zellanda ile imzaladığı

güvenlik antlaşmasıdır.

• Bu antlaşmaya göre taraflar Pasifik Okyanusunda saldırıya

uğrarlarsa birbirlerine yardım edeceklerdir

Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) (1951)

• Avrupa ülkeleri arsında birlik oluşturmasını amaçlayan bu

girişimin öncülüğünü Fransız Dışişleri bakanı Schuman

tarafından 1950’de ortaya atıldı.

• Schuman Fransız ve Alman kömür ve çelik üretimini

denetleyecek bir örgütün kurutmasını istedi.

• Bunun üzerine Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, İtalya

ve Federal Almanya bir araya gelerek 1951’de 'Avrupa

Kömür ve Çelik Topluluğu’nu kurdular. (18 Nisan 1951)

• Girişimin başarıya ulaşmasıyla daha geniş bir ekonomik

birleşmeyi hedefleyen Avrupa ülkeleri bu seferde 1957 yılında

yaptıkları Roma Antlaşması ile de "Avrupa Ekonomik

Topluluğu"nu kurdular. (25 Mart 1957)

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 151 / 169

PAYLAŞILAMAYAN ORTA DOĞU

İsrail’in Kuruluşu (1948)

• İngiltere Dışişleri Bakanı Balfour’un 2 Kasım 1917’de

Siyonist Federasyonu Başkanı’na gönderdiği mektupla

Filistin’de bir Yahudi Devleti’nin kurulduğunu kabul etmesi

ve bölgeye Yahudi göçüne izin veren tarihi "Balfour

Deklarasyonu”ydu.

• Bu tarihten sonra Filistin’e yüz binlerce Yahudi göç etti. II.

Dünya Savaşı’nda bu sorun 1947 yılında Birleşmiş Milletlere

götürüldü. Birleşmiş Milletler ise yaptığı toplantı sonrasında

Filistin topraklarında iki devletli bir yapının oluşturulmasını

ve Kudüs’ünde tarafsız bir şehir olması kararını verdi.

• İngiltere'nin 1948'de Filistin üzerindeki mandasını

kaldırmasıyla Yahudi'ler İsrail Devleti’nin kurulduğunu ilan

ettiler. (14 Mayıs 1948) Bu devleti ilk tanıyan devlet ise ABD

oldu.

• Not: İsrail Devletini ilk tanıyan devlet ABD, ilk tanıyan

Müslüman ülke Türkiye, ilk tanıyan Arap devleti ise Mısır

olmuştur.

❖ SÜVEYŞ KRİZİ (1956) ve Eisenhower Doktrini (5

Ocak 1957)

• Mısır devlet başkanı Cemal Abdül Nasır’ın İngiliz-Fransız

ortaklığındaki Süveyş Kanalı’nı Millileştirdiğini açıklamasıyla

Süveyş Krizi ortaya çıktı.

• ABD, özellikle 1956 yılında ortaya çıkan Süveyş Krizi’nden

sonra Arap dünyasında Batılı devletlerin imajının

zedelendiğini, bunun yerine SSCB’nin itibarının arttığını

anlamıştır. Orta Doğu ülkelerine ekonomik ve askerî yardım

yapılmasını, bu ülkelere komünist ülkelerden bir saldırı

gelmesi hâlinde ABD silahlı kuvvetlerinin kullanılmasını ve

her yıl 200 milyon dolar harcama yetkisinin verilmesini esas

alır.

• Bölgenin SSCB’nin kontrolüne girmesini istemeyen ABD

başkanı Eisenhower 5 Ocak 1957 yılında Amerikan

Kongresi'nde tarihe "Eisenhower Doktrini" diye geçecek

olan isteklerini kabul ettirdi.

• Buna göre doktrinin amacı;

o Orta Doğu ülkelerine ekonomik ve askeri yardım yapma,

o Bölgeye olası bir saldırı SSCB saldırısına karşı ABD

askerlerini bölgeye göndermekti.

• Bu doktrini kabul eden ve yararlanan ülkeler ise; Türkiye,

Lübnan, Afganistan, Irak, Mısır, Tunus, Fas, Pakistan ve

İsrail’dir.

• Suudi Arabistan, Mısır, Suriye, Ürdün ise doktrine tepki

gösterdi.

İSRAİL’İN KURULMASI VE ARAP-İSRAİL

SAVAŞLARI (FİLİSTİN SORUNU)

• Yahudilerin Filistin’de bir anavatana sahip olma faaliyetleri,

yani Siyonizm Hareketi, Budapeşteli Yahudi gazeteci Dr.

Herzl, 1897’de Dünya Siyonist Teşkilâtı’nı kurmuş; Avrupa

ve Amerika’daki nüfuzlu ve zengin Yahudiler, büyük devletler

nezdinde teşebbüslerde bulunarak Filistin’de bir Yahudi

devleti kurmak için çalışmışlardır. Theodor Herzl’in 1896’da

yayınladığı “Yahudi Devleti” adlı eseriyle hızlanmıştır.

• İsrail Devleti’nin kurulmasında Balfour Deklarasyonu

oldukça önemli bir paya sahiptir. İngiltere Dışişleri Bakanı

Lord Arthur Balfour, 2 Kasım 1917’de uluslararası Siyonist

hareketin liderlerinden olan Lord Rothschild’e bir mektup

göndererek, Filistin topraklarında bir “Yahudi Devleti”

kurulması konusunda İngiliz hükûmetinin destek vereceğini

bildirmiştir.

• Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 27 Kasım 1947’de,

Filistin Komisyonu’nun çoğunluk teklifini benimsemiş ve

Filistin’in Araplarla Yahudiler arasında taksimine karar

verilmiştir.

• David Ben Gurion başkanlığında 14 Mayıs 1948 günü Tel-

Aviv’de toplanan Yahudi Millî Konseyi İsrail Devleti’nin

kuruluşunu ilan etmiştir.

1948- 49 (Arap-İsrail Savaşı):

• Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan, Irak birleşerek 15 Mayıs’tan

itibaren yeni kurulan İsrail’e saldırdı. Savaşı İsrail kazandı.

"Mülteci Sorunu” ortaya çıktı. İsrail’i ABD, SSCB ve

İngiltere destekledi.

• Savaş Filistin’de yaşayan bir milyon kadar Arap’ı yerinden

yurdundan etmiş ve bir Mülteciler Meselesi ortaya çıkmıştır.

1956 (Mısır-İsrail Savaşı):

• Mısır’ın Süveyş Kanalı’nı millileştirmesi sonucu ortaya

çıktı.

• İngilizlerin ve Fransızların kışkırtması sonucu İsrail Mısır’a

saldırdı.

• İngiltere ve Fransa durumdan faydalanıp Süveyş'i işgal

edince ABD ve SSCB’nin tepkisiyle geri adım atmak zorunda

kaldı.

• Savaşı İsrail kazandı.

• SSCB bu süreçte Mısır’ın yanında yer aldı.

• Ortadoğu'da SSCB- ABD mücadelesi başladı.

1967-1968 Arap-İsrail Savaşları (Altı Gün Savaşları):

• Mülteciler Sorunu savaşın başlamasında etkili olmuştur.

• Mısır’ın Akabe Körfezini İsrail’e kapatması ve Filistin

Kurtuluş Örgütü’ne yardım etmesi sonucu ortaya çıktı.

• Mısır Ürdün ve Suriye İsrail’e yenildi.

• İsrail bu savaş sonucunda Suriye’ye ait Golan Tepelerini,

Doğu Kudüs'ü, Sina Yarımadası'nı ve Gazze'yi ele geçirdi.

• SSCB bu süreçte Arap ülkelerini destekleyerek bölgedeki

gücünü artırırken ABD 'ye giderek tepkiler artmaya başladı.

1973 Arap-İsrail Savaşı (Yom Kippur Savaşı):

• Mısır ve Suriye ordularının, İsrail’in kutsal bayramını

kutladığı gün (Yom Kippur) saldırdığı gün savaş başlamıştır.

• Mısır ve Suriye 1967 yılında kaybettikleri toprakları geri

almak için İsrail’e saldırdı.

• Savaşı yine İsrail kazandı. Ancak buna rağmen Mısır,

ABD’nin de İsrail’e baskı yapması sonucu Sina

Yarımadasının bir kısmını İsrail’den geri aldı ve Süveyş

Kanalı’nda tek hâkim devlet oldu.

• Bu süreçte ABD’ni yine İsrail’in yanında tavır takınması

üzerine Arap ülkeleri Batılı devletlere petrol ambargosu

koyarak "1973 Petrol Krizi”ni ortaya çıkardılar.

Mekik Diplomasisi:

• 1973'te Arap- İsrail savaşlarına son vermek ve bölgedeki

eski itibarını kazanmak isteyen ABD, Dış işleri Bakanı Henry

Kissinger’i bölge barışını sağlamak için görevlendirdi.

• Taraflar arasında barış antlaşması imzalanması için ABD

Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in gerçekleştirdiği Mekik

Diplomasisi sonucunda 18 Ocak 1974’te Sina Antlaşması

imzalanmıştır. Bu antlaşmayla İsrail Sina’nın bir bölümünden

çekilmiştir.

• Böylece Mısır, İsrail’i tanıyan ilk Arap ülkesi oldu.

Camp David Antlaşması:

• 1973 Yom Kippur Savaşı’ndan sonra ABD Dışişleri Bakanı

Henry Kissinger, Mısır’la İsrail arasında bir mekik

diplomasisi başlatmıştı.

• Bu diplomasinin sonucunda Mısır ile İsrail arasında savaş

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 152 / 169

sona erdirilerek 17 Eylül 1978’de Mısır Devlet Başkanı Enver

Sedat ile İsrail Devlet Başkanı Menahem Begin arasında

"Camp David Antlaşması" imzalandı.

• Camp David Antlaşması ile İsrail’i resmen tanıyan ilk Arap

devleti Mısır olmuştur.

• Yaser Arafat liderliğinde, Batı Şeria ve Gazze’de bir

Filistin Devleti’nin kurulmasına çalışan FKÖ (Filistin

Kurtuluş Örgütü), 1974’te BM, İslâm Konferansı Örgütü

(İKÖ) ve Arap Birliği tarafından Filistinlilerin tek temsilcisi

olarak tanınmıştır.

• İntifada (Harekete Geçme):

• İsrail’in işgal ettiği topraklarda, sivil halkın ve Yaser

Arafat’ın “küçük generallerim” dediği çocukların

başlattıkları ayaklanmalardır.

• İsrail ile Filistin ilk kez 1991’de düzenlenen Madrid

Konferansı’nda bir araya gelmiş; 1993’te FKÖ lideri Yaser

Arafat’la İsrail Başbakanı İzak Rabin arasında imzalanan

geçici Otonomi Antlaşması (OSLO-I) ile İsrail FKÖ’yü,

FKÖ de İsrail’i tanımıştır. Bu sürecin bir sonucu olarak,

1994’te Yaser Arafat, İzak Rabin ve İsrail Dışişleri Bakanı

Şimon Perez Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştür.

• 2004’te İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı “Refah

Operasyonu” adı verilen saldırılar, Yaser Arafat’ın ölümü

sonrasında Filistin Devlet Başkanı olan Mahmut Abbas ile

İsrail arasında imzalanan ateşkes ile son bulmuştur.

• 2007’de İsrail ile Filistin arasında sorunları çözmek

amacıyla “Annapolis” toplantısı yapılmış, ancak bu

toplantıdan da herhangi bir sonuç alınamamıştır.

• İsrail’in 2008’de Gazze üzerine başlattığı “Dökme Kurşun

Operasyonu” sonucunda çoğunluğu sivil yüzlerce insan

hayatını kaybetmiştir.

• Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail’in

operasyon yapması Türkiye ile İsrail arasında sorun olmuştur.

❖ Ürdün Buhrani: Ürdün Kralı Hüseyin ile Ürdün

Başbakanı Nabulsi arasında yaşanan çatışma ABD’nin araya

girmesiyle çözülmüştür.

❖ Lübnan Bunalimi: Lübnan’da yapılan seçimlere hile

karışması ve Lübnan’ın Eisenhower Doktrinini desteklemesi

nedeniyle çıkan kriz ABD’nin araya girmesiyle çözülmüştür.

❖ Suriye Bunalimi:

• Suriye’nin SSCB ile yakınlaşması sonucunda çıkmıştır. Bu

duruma ülkemiz tepki göstermiştir.

❖ Hindiçin Savaşi (1954):

• Fransa ile Hindiçin’indeki sömürgeleri (Vietnam, Laos,

Kamboçya, Tayland) arasında yapılan savaştır.

• 1954 yılından itibaren Doğu ve Batı blokları arasında

önemli bir sorun haline gelen Hindiçini sorunu 1954 Cenevre

Antlaşması ile çözüme kavuşmuştur.

• Cenevre Antlaşması ile Vietnam, Laos ve Kamboçya

bağımsız olmuştur.

❖ Kore Savaşı (1950-1953)

• 1945 Temmuzundaki Potsdam Konferansı’nda Sovyet

Rusya Uzak Doğu savaşına katılmaya karar verince, askerî

harekât bakımından Kore toprakları 38’inci enlem çizgisi ile

ikiye ayrılmış ve bu çizginin kuzeyi Sovyet, güneyi de ABD

askerî harekât sahası olarak kabul edilmişti.

• Kore savaşı sonunda Panmunjom Mütarekesi ile Kuzey ve

Güney Kore arasındaki sınır yine 38’inci enlem olarak

belirlenmiştir.

• Türkiye Kore Savaşı’na, Birleşmiş Milletler Kuvveti’ne

Tahsin Yazıcı komutasında bir tugay asker göndererek

katılmış, böylece Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez yurt

dışına asker yollanmıştır. Ayrıca Türkiye NATO’ya katılma

yolunda da önemli bir adım atmışt ır .

❖ SEATO'nun Kuruluşu (1954)

• ABD Uzakdoğu’da etkinliğini artırabilmek amacıyla

Tayland, Filipinler, Pakistan, ABD, Fransa, İngiltere, Yeni

Zelanda, Avustralya ile birlikte Güney Doğu Asya

Antlaşma Teşkilatı’nı (SEATO) kurdu.

❖ HİNDİSTAN BAĞIMSIZLIK HAREKETİ ve

KEŞMİR SORUNU

• 19.yüzyıldan beri İngiltere’nin sömürgesinde olan

Hindistan’daki ilk bağımsızlık ayaklanmaları 1917'de

Hindistan Bağımsızlık Hareketi’nin lideri olan Mahatma

Gandhi'nin önderliğinde başladı.

• İlk olarak Güney Afrika’da Hint topluluğunun vatandaşlık

hakları için barışçı bir bağımsızlık ve direniş felsefesi

benimsemiştir.

• Gandhi, Hindistan’da alınan Britanya Tuz Vergisi’ne karşı

1930’da yaptığı 400 kilometrelik “Gandhi Tuz Yürüyüşü”

ile ülkesinin Britanya’ya karşı başkaldırmasına öncülük

etmiş, 1942’de Britanyalılara çağrıda bulunarak Hindistan’ı

terk etmelerini istemiştir.

• Bu durum Hindistan’daki Müslümanları da cesaretlendirdi

ve 23 Mart 1940’ta Lahor’da, toplanan ‘Müslümanlar Birliği

Cemiyeti Kongresi’ sonucunda Muhammed Ali Cinnah’ın

önderliğinde Hindistan’ın Müslümanlar ile gayri Müslimler

arasında bölünmesi ve ayrı bir Pakistan Devleti kurulması

kararı alındı.

• Bunun üzerine İngiltere 1946’da Hint Yarımadası’nda

Hindistan ve Pakistan adıyla yeni iki dominyon devlet

kurulduğunu açıkladı.

• 1947 yılında da İngilizlerin bölgeden askerlerini çekmesiyle

Hint Yarımadası’nda bağımsız bir Hindistan ve Pakistan

devletleri kuruldu.

• Keşmir; Pakistan, Hindistan, Afganistan ve Çin’in kesişme

noktasında yer alan ve son derece verimli topraklara sahip olan

bir bölgeydi.

• Pakistan’ın bölgeyi ilhak etmesi üzerine ilk kez 1948’de

Hindistan ve Pakistan arasında çatışmalar başlamıştır.

• BM’nin devreye girmesiyle Pakistan ile Hindistan arasında

Taşkent Deklarasyonu imzalanmış ve taraflar anlaşmazlıkları

barış yoluyla çözmeyi kabul etmişlerdir.

❖ Güneydoğu Asya

• Bölge ülkeleri Soğuk Savaş döneminde ekonomik ve ticari

alanda iş birliği yapmak için ASEAN’ı (Güneydoğu Asya

Milletleri Birliği) kurdular.

• 1967 yılında kurulan bu teşkilatın kurucu üyeleri;

Filipinler, Tayland, Malezya, Endonezya ve Singapur’dur.

BAĞLANTISIZLAR HAREKETİ

• Doğu ve Batı Bloklarının dışında kalan ülkeler kendilerini

"Bağlantısızlar”, "Üçüncü Dünya Ülkeleri” veya

"Tarafsızlar” olarak ifade etti.

• Bu hareketin ortaya çıkmasında etkili olan devletler Kore

Savaşı sürecinde bağımsızlıklarını kazanan Hindistan,

Yugoslavya ve Mısır’dır.

• Öte yandan Bağlantısızlık Hareketi’nin başlangıç noktası ise

1955 Nisan’ında yeni kurulan ve sömürgeciliğe karşı başarı

elde eden Endonezya’nın Bandung şehrinde toplanan Asya-

Afrika (Bandung) Konferansı’dır.

• Amaçları her iki blokun dışında kalmayı sürdürerek bu iki

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 153 / 169

süper gücün karşısında varlıklarını korumaktı. Yapılan

konferans sonucu "barış içinde bir arada yaşamanın beş ilkesi”

belirlendi. Buna ilkeler; siyasi bağımsızlık, askeri ittifaklara

katılmama, kendi topraklarında başka devletlere askeri üs

kurma izni vermeme, ikili ittifaklara girmeme ve

sömürgeciliğe karşı başlatılan milli kurtuluş savaşlarına destek

vermedir.

• Bağlantısızlık hiçbir bloka veya askerî ittifaka bağlı

olmama hareketidir. Bu hareketin ilk teşkilâtlanması 1961

yılında Yugoslavya lideri Tito ile Mısır Devlet Başkanı

Nâsır’ın girişimleri ile olmuştur.

• Bu iki liderin girişimi ile, Eylül 1961’de Belgrat’ta 25

tarafsız ülkenin katılımıyla bir konferans toplanmış, bu

konferanstan 25 maddelik bir deklarasyon ile ABD ve Sovyet

Rusya’ya bir barış çağrısı çıkmıştır.

TÜRKİYE’DE HAYAT

Siyaset

• II. Dünya Savaşı’ndan sonra Batı’nın demokrasi fikirleri

ülkemiz aydınlarını da etkilemişti.

• Özellikle aydınların yazıları ve halkın demokrasi talepleri

çok partili hayata geçişte etkili oldu, İsmet İnönü’nün de çok

partili hayata geçilmesini isteyen demeçlerde bulunmasından

hemen sonra Nuri Demirağ tarafından 'Milli Kalkınma

Partisi kuruldu. (1945).

• Milli Kalkınma Partisi’nin kurulmasından sonra CHP

milletvekilleri Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik

Koraltan ve Fuat Köprülü’nün parti kanunlarında değişiklik

yapılmasını istediği kanunun CHP yönetimi tarafından

reddedilmesi üzerine "Dörtlü Takrir” diye nitelendirilen bu

milletvekilleri CHP’den ayrılarak 1946 yılında Demokrat

Parti’yi (DP) kurdular.

• Bu gelişmeler sonucunda aynı yıl 13 parti daha kuruldu ve

ilk defa 1946 seçimlerinde birden fazla siyasi parti seçimlere

girdi.

• Seçimleri CHP kazanırken DP 69 milletvekili ile Meclis’e

girdi. Ancak DP’nin Meclis içinde CHP’ye karşı yeteri

derecede muhalefet yapamadığını düşünen bir grup

milletvekili DP’den ayrılarak "Millet Partisi”ni kurdu.

Böylece Meclis’te 3 parti yer aldı. 1950 seçimlerinde ise DP

% 55,2 oy alarak birinci parti oldu. Böylece 27 yıllık CHP

iktidarı sona ererken Demokrat Parti iktidarı başlamış oldu.

• 22 Mayıs 1950'de Demokrat Parti Genel Başkanı Celal

Bayar Cumhurbaşkanı seçildi. Başbakan ise Adnan

Menderes oldu. Bu dönemde memurlara hafta sonu tatilleri

ücretli hale getirilmesi, işçilere sendikalaşma hakkının

verilmesi, genel af çıkarılması, Marshall yardımlarının

alınması, NATO’ya üye olunması ve ekonomik büyümenin

gerçekleşmesi sonucunda Demokrat Parti 1954’te yapılan

seçimlerden % 58,4 oy alarak yeniden birinci parti olarak

çıktı.

Ekonomi

• 1950’de Demokrat Parti'nin iktidara gelişiyle ekonomide;

Marshall yardımlarından gelen tarım aletleri sonucu üretim

arttı.

• Dışarıdan krediler alınarak ithal makineler satın alındı.

Traktör sayısı artırıldı.

• 1950-1953 arasında Türkiye %11 oranında büyüdü.

• 17 Kamu İktisadi Teşekkülü kuruldu. (Devletçilik politikası

doğrultusunda)

• Karayollarına önem verildi. İthal otomobil ve kamyon

sayıları arttı. Demiryolu üretimi durdu.

Sosyal ve Kültürel Hayat

• İnsanların refah seviyesini yükseltmesiyle tüketim arttı.

Köyden kente göçler başladı.

• Caz, Rock and Roll Türkiye’de yayıldı.

• Radyo ve plaklar önem kazandı.

• Zeki Müren, Neşet Ertaş ve Müzeyyen Senar dönemin ünlü

sanatçıları oldu.

• Garip, Hisarcılar ve İkinci Yeniciler edebiyat alanında yeni

akımlar olarak ortaya çıktı.

• Verem Savaş Dispanserleri ile Ankara Ebe ve Hemşire

Okulu hizmete açıldı.

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDE

TÜRK DIŞ POLİTİKASI

• Türkiye, Soğuk Savaş Dönemi’nde SSCB’ye karşı ABD ve

Batı yanlısı bir politika izlemiştir. (SSCB, Türkiye’den

Boğazlardan üs istiyordu).

• Bu doğrultuda Avrupa Konseyi, NATO, Balkan ve Bağdat

Paktlarında yer almıştır. ABD, Truman Doktrini ve Marshall

Planı çerçevesinde Türkiye’ye yardım göndermiştir.

• Türkiye’nin eski Washington Büyükelçisi Münir Ertegün’ün

cenazesinin Missouri Zırhlısı (ABD zırhlısı) ile 5 Nisan

1946’da İstanbul’a getirilmesi ABD’nin, Türkiye’nin yanında

olduğunu gösteren ve SSCB’nin geri adım atmasında etkili

olan bir gelişme olarak tarihe geçmiştir.

Avrupa Konseyine Üyelik (1949):

• Avrupa Konseyi, SSCB tehlikesine karşı Londra Antlaşması

ile kurulmuştur. Amacı üye ülkeler arasında güvenliği

sağlamak, insan hakları, hukuk ve demokrasiyi geliştirmektir.

Askeri bir amacı yoktur. Türkiye, Batı ile ekonomik ilişkilerini

geliştirmek için üye olmuştur.

Türkiye’nin NATO’ya Girişi (1952):

• Türkiye SSCB’nin artan tehditlerine karşı kurulduğu andan

itibaren NATO’ya girmeye çalışmıştır.

• Mayıs 1950’de Türkiye ilk müracaatını yaptı. Türkiye’nin

BM’nin oluşturduğu Kore Savaşı’na asker göndermesi,

savaşta Türk askerlerinin üstün cesareti, Türkiye’nin

stratejik konumu, NATO’nun SSCB’ye yakın olan

Türkiye’de üs kurma düşüncesi sonucunda 15 Eylül 1951’de

NATO Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya girmesine karar

verdi.

• TBMM’de 18 Şubat 1952 tarihinde NATO’ya girişini

onayladı.

Balkan Paktı’nın Kurulması (1953):

• Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistan’ın 2 Şubat 1953’te

“Dostluk ve İş birliği Antlaşması”nı imzalamasıyla Balkan

Paktı kuruldu.

• Paktın amacı ise; üye ülkeler arasında ekonomik ve kültürel

iş birliğini geliştirmek, sorunları barışçıl yollarla çözmek,

ortak savunma konusunda işbirliği yapmaktı.

Bağdat Paktı’nın Kurulması (1955)

• 24 Şubat 1955' te Türkiye-Irak arasında imzalanarak bu pakt

kuruldu.

• Paktın amacı; Orta Doğu’da yaşanan istikrarsız ortamda

savunma ve güvenliği sağlamaktı. Daha sonra bu Pakta

İngiltere, İran ve Pakistan’da katıldı.

• 1958’de Irak'ta krallık rejiminin yıkılması sonucu, Irak

Pakt’tan ayrıldı.

• Irak’ın ayrılmasıyla Paktın merkezi Ankara’ya taşındı.

1959'da ise adı 'Merkezi Antlaşma Örgütü’ (CENTO)

olarak değiştirildi. 20 yıl devam eden bu örgütten İran ve

Pakistan’ın ay rılması sonucu Pakt fiilen sona erdi.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 154 / 169

Çevresel Pakt (1958):

• İsrail Başbakanı David Ben Gurion’un mimarı olduğu bir

girişimdir. Amacı, Arap düşmanlarını Arap olmayan dostlarla

çevrelemektir. Trident adı verilen bir istihbarat örgütü

kurmuşlardır. Türkiye, İsrail ile antlaşma imzalayarak pakta

katılmıştır. Kıbrıs Sorunu ve Patrikhane sorunu nedeniyle

Türkiye paktan ayrılmıştır.

• Not: Cumhuriyet Halk Partisi lideri İsmet İnönü, Adalet

Partisi ile anlaşarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk koalisyon

hükûmetini kurmuştur. (CHP- AP Koalisyonu) Ancak

1962’de siyasî çekişmelerin sonucu olarak CHP-AP koalisyon

hükûmeti dağılmıştır

❖ SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ’NDE TÜRKİYE

(MENDERES DÖNEMİ)

• Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Ankara’da 19 Mayıs Gençlik

ve Spor Bayramı’nda (1945) demokratik gelişmeden

bahsetmiş ve İnönü’nün bu açıklamalarından sonra Türkiye’de

ilk muhalefet partisi, 18 Temmuz 1945’te Nuri Demirağ

tarafından Millî Kalkınma Partisi adıyla kurulmuştur. Ancak

bu parti siyasî hayatta çok etkin olamamıştır.

• Bu dönemde CHP’nin içinde, Çiftçiyi Topraklandırma

Kanunu’nun kabulü sırasında parti içi muhalefet oluşmuş, bu

muhalefetin başını Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fuat

Köprülü ve Refik Koraltan (Dörtlü Takrir) çekmiştir.

• 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti kurulmuş ve genel

başkanlığına da Celâl Bayar getirilmiştir.

• DP’nin baskıları üzerine CHP, Milletvekili Seçim Yasası’nı

değiştirmiş ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez “tek dereceli”

seçim esasına geçilmiştir.

• Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk çok partili genel seçimi olan

bu seçim, adlî denetim dışında, “açık oy, gizli sayım” ve

çoğunluk sistemi esasına göre yapılmıştır. Bu

usûlsüzlüklerinden dolayı “Şaibeli Seçim (Sopalı Seçimler)”

şeklinde anılmıştır.

• Demokrat Parti’nin 7 Ocak 1947’de düzenlenen I.

Kongresi’nde, antidemokratik bütün yasaların iptalini öngören

Hürriyet Misakı yayımlanmıştır. Ayrıca ekonomik konularda

hükûmete olan tepkilerin artması üzerine DP ile CHP (Celâl

Bayar ile Recep Peker) arasında ilişkiler gerginleşmiştir.

• Bunun üzerine İsmet İnönü taraflar arasındaki gerginliği

azaltmak amacıyla iki partinin liderleriyle görüşmeler yapmış

ve 12 Temmuz Beyannamesi’ni yayınlamıştır. Bu

beyannamede İnönü, siyasal partilerin Türk demokrasisinin

vazgeçilmez unsurları olduğunu vurgulamış ve iktidar-

muhalefet ilişkileri biraz da olsa yumuşamıştır.

• Bu beyannamenin yayınlanmasından sonra, partinin CHP’ye

bağlı güdümlü bir demokrasi yürüttüğünü öne süren Fevzi

Çakmak, Yusuf Hikmet Bayur, Kenan Öner, Osman

Bölükbaşı, Sadık Aldoğan ve Yusuf Kemal Tengirşenk 20

Temmuz 1948 tarihinde Millet Partisi’ni kurmuştur.

• Türk siyasî tarihinin ilk demokratik seçimi olarak kabul

edilen 1950 seçimlerinde DP, ‘’ Yeter Söz Milletindir’’

sloganı ile ilk kez “gizli oy, açık sayım” ilkesi uygulanmış,

yapılan seçimler sonucunda da Demokrat Parti iktidara

gelmiştir. 1950 seçimleri Türk siyasî tarihinde “Beyaz

Devrim” olarak adlandırılmıştır.

• Celâl Bayar Türkiye Cumhuriyeti’nin 3. Cumhurbaşkanı,

Adnan Menderes Başbakan, Fuat Köprülü Dışişleri Bakanı

ve Refik Koraltan da Meclis Başkanı olmuştur.

• DP iktidarı döneminde bir grup milletvekili partiden ayrılıp

Hürriyet Partisi’ni kurdular.

• 1953 yılında CHP malları hazineye devredildi. Halkevleri

kapatıldı. 28 Ocak1954'te Köy Enstitüleri kapatıldı.

• 1954'te laiklikten uzaklaştığı gerekçesiyle MP kapatıldı.

• Türkiye, 1958'de Uluslararası Para Fonu olan IMF'den

ilk borç parasını almıştır

• Atatürk'ü Koruma Kanunu çıkarıldı: Atatürk'ün

heykellerine ve manevi şahsiyetine yönelik saldırılara karşı

çıkarılan bu kanun ile birlikte; Atatürk'ün resmi dışında devlet

dairelerine başka resimlerin asılması ve Türk parasında

Atatürk resmi dışında bir resmin kullanılması yasaklandı.

• Türk Devrim Ocakları kuruldu. Atatürk devrimlerinin

geliştirilmesi hedeflendi.

• Atatürk'ün naaşı Etnoğrafya Müzesi'nden Anıtkabir’e

taşındı.

• 31 Temmuz 1952'de Türk- İş (Türkiye işçi Sendikaları

Konfederasyonu) kuruldu.

• 1950'den sonra ezan tekrar orjinal haliyle Arapça ile

okunmaya başlandı. 1932'de başlayan camilerde Türkçe ezan

uygulaması sona erdirildi.

• Okullarda din dersi zorunlu hale getirildi (21 Ekim 1950).

13 Eylül 1956'da ise Din dersi ortaokulların ders programına

girdi.

• Halkevleri kapatıldı (1951).

• Köy Enstitüleri ve Öğretmen Okulları birleştirildi. Köy

Enstitüleri kapatıldı (1954).

• Demokrat Parti'ye oy vermedikleri gerekçesiyle Kırşehir,

Nevşehir'e bağlanarak ilçe haline getirildi.

• Demokrat Parti'ye oy vermedikleri gerekçesiyle Malatya il

sınırları küçültüldü. Adıyaman bu ilden dışarı çıkarıldı.

• 1950'de Sınaî Kalkınma Bankası kuruldu.

• 1956'da ODTÜ (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) kuruldu.

• 1957'de Erzurum Atatürk Üniversitesi kuruldu.

• Yabancı Sermayeyi Teşvik Yasası çıkarıldı.

• Petrol Kanunu çıkarılarak yabancıların petrol aramasına ve

çıkarmasına izin verildi.

• Karayolu yapımına önem verildi. 1950'deki 1600 km'lik

sert yol 10 yıl sonra 5400 km'ye çıkarıldı.

• Marshall Yardımı ile alınan kredilerin desteğiyle ithal

makinalar alındı. 1940'da 1000 civarında olan traktör sayısı

1952'de 30 katına çıkarıldı.

• Veremle mücadele edildi.

• İlk renkli Türk filmi olan “Halıcı Kız” 1953’te gösterime

girmiştir

• Edebiyatta ''İkinci Yeniler'' ve '' Hisar'' Grubu gibi akımlar

ortaya çıktı.

• Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) kuruldu. Örneğin;

Makina Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE), Devlet Malzeme

Ofisi (DMO), Ereğli Demir-Çelik Fabrikası, Türkiye Selüloz

ve Kâğıt Fabrikası, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Türk

Traktör Fabrikası, Et ve Balık Kurumu, Türkiye Petrolleri

Anonim Ortaklığı kurulmuştur. Devlet Planlama Teşkilatı

kurulmuştur.

• Gazetelerde, Selanik’te Atatürk’ün evine bomba atıldığı ile

ilgili yalan bir haberin çıkması üzerine İstanbul’da yaşayan

gayrimüslim vatandaşların konut, kilise, dükkân gibi

mülklerinin yağmalandığı 6-7 Eylül Olayları yaşanmıştır.

Kıbrıs Sorunu önemini arttırmıştır.

• Daha sonraları ekonomide yaşanan olumsuzluklar hükûmete

karşı eleştirileri artırmış, hükûmetin Vatan Cephesi kurma ve

muhalif gazeteleri kapatma gibi baskıcı politikasının yanı sıra

“İnce Demokrasiye Paydos” sloganıyla hareket ederek CHP

liderlerine de saldırılar başlamıştır ve sonuçta 27 Mayıs 1960

Askeri Darbe ile DP iktidardan düşmüştür. Millî Birlik

Komitesi, TSK adına ülke yönetimine el koymuş ve Kara

Kuvvetleri Komutanı Org. Cemal Gürsel başkanlığında bir

hükûmet kurulmuştur.

• Yassıada Yargılamaları sonucunda tutuklu bulunan Maliye

Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü

Zorlu 16 Eylül 1961’de, Başbakan Adnan Menderes ise

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 155 / 169

ertesi gün İmralı Adası’nda idam edilmiştir. Celâl Bayar ve

Refik Koraltan ile 11 kişinin idam cezası ise ömür boyu

hapse çevrilmiştir

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ’NDE DÜNYADA YAŞANAN

GELİŞMELER

• 1942’de ABD’de ilk nükleer reaktör kurulmuştur.

• 1945’te ABD’de ilk atom bombası yapılmış ve

kullanılmıştır.

• 1951’de Akdeniz Oyunları ilk kez Mısır’da düzenlenmiştir.

• 1951’de ENIAC adlı ilk elektronik bilgisayar piyasaya

sürülmüştür.

• 1952’de ilk trafik ışıkları New York’ta kullanılmıştır.

• Francis Crick ile James Dewey Watson DNA

molekülünün yapısını çözmüştür.

• 1953’te “RedStone” adlı ilk balistik füze geliştirilmiştir.

• 1953’te SSCB ilk hidrojen bombasını patlatmıştır.

• 1953’te ilk renkli televizyon yayını başlamıştır

• 1954’te nükleer enerjiyle çalışan “Nautilus” (SSN-571) adlı

ilk denizaltı ABD tarafından suya indirilmiştir.

• 1954’te çocuk felci aşısı geliştirilmiştir.

• 1955-1956 sezonunda ilk kez UEFA Şampiyon Kulüpler

Kupası düzenlenmiş ve ilk sahibi de İspanya’nın Real

Madrid olmuştur.

• 1956’da ilk bilgisayar dili olan FORTRAN geliştirilmiştir.

• İlk uydu 'SPUTNİK-1’ SSCB tarafından uzaya gönderildi.

• 1957’de SSCB, Sputnik I uydusunun yörüngeye

oturtulduğunu açıklamıştır.

• 1957´de SSCB, bu kez uzaya giden ilk canlı olan “Layka”

adlı köpeği taşıyan Sputnik II uydusunu da başarıyla

fırlatmıştır.

• 1958’de ABD bu gelişmelere Explorer I aracını göndererek

cevap vermiştir.

• 1958’de ABD yönetimi Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi

(NASA)’ni kurmuş ve ilk ABD uydusu uzaya gönderilmiştir.

1958’de ilk kalp pili icat edilmiştir.

• 1959’da Xerox ilk fotokopi makinesini geliştirmiştir.

• Luna 2 adlı ilk insansız uyduyu Ay’a göndermiştir.

• Sanayi ülkeleri büyük bir ekonomik büyüme yaşadı, işsizlik

azaldı, nüfus artışı hızlandı.

• Televizyon günlük hayatın bir parçası oldu. Rock and Rol

sanatçısı Elvis Presley ünlendi.

• Uçak ve telefon kullanımı yaygınlaştı.

• Birçok ressam, şair ve bilim adamı Paris’ten New York’a

göç etti. New York "Batı'nın başkenti" unvanını Paris’ten

aldı.

• Akdeniz Oyunları ilk defa Mısır’ın İskenderiye kentinde

yapılmaya başlandı.

• UEFA Kupası ilk defa düzenlendi. (1955-1956)

• İlk kupayı Real Madrid kazandı.

YUMUŞAMA (DETANT) DÖNEMİ

• ABD Başkanı Kennedy ile SSCB Başkanı Kruşçev, 1961’de

Viyana’da bir araya gelerek “yumuşama süreci”ni

başlatmışlardır.

ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DEĞİŞİM SÜRECİ

• Doğu ve Batı bloklarının gerginliğini azaltmak amacıyla

karşılıklı görüşmelerin başladığı döneme "Yumuşama

(Detant)" denir. Yumuşama Dönemi’ne geçilmesinin en

önemli nedeni SSCB ve ABD’nin nükleer silahlanma

yarışında eşit hale gelmesi ve dünyanın olası bir nükleer

saldırıya hedef hale gelmesidir. Bu sebeple ABD Başkanı

John Kennedy ile SSCB Başkanı Nikita Kruşçev 1961

senesinde bir araya gelerek "Yumuşama Dönemi”ni

başlattılar.

• Yumuşama Dönemi Politikaları

• Japonya’da yapılan Dünya Şampiyonasında ABD’li masa

tenisçileri (ping-pong) Çin’in davet etmesi ve ardından da

ABD’nin Çin’e uyguladığı ticari ambargoyu kaldırması iki

devlet arasındaki ilişkileri geliştirdi. Bunun üzerine Çin daha

önce ayrıldığı BM’ye tekrar üye oldu.

• Nükleer Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri

• 1969 yılında ABD ile SSCB Helsinki’de bir araya gelerek

"Stratejik Silahları Azaltma Görüşmeleri" (SALT- l)’ni

başlattılar. Sadece savunma füzelerinin sınırlandırılması için

yapılan görüşmeler sonucu 1972’de Moskova'da

• "SALT-I Antlaşması” imzalandı. 1979’da Viyana’da

imzalan "SALT-II Antlaşması" SSCB’nin Afganistan’ı işgali

nedeniyle uygulanamadı.

Helsinki Konferansı

• Her iki blok arasında başlayan yumuşama dönemini fırsat

bilen diğer Avrupa ülkeleri iki blok arasındaki sorunların

çözümü için Helsinki'de bir araya geldiler. Yapılan

görüşmeler sonucu "Helsinki Nihai Senedi” imzalandı. Buna

göre;

o Konferansa katılan devletler birbirlerinin toprak

bütünlüğüne ve egemenliğine saygı duyacak.

o Devletler sorunları tehdit ve kuvvet kullanarak değil, barışçıl

yollardan çözmek için uğraşacak.

o Katılan devletler birbirlerinin iç ya da dış politikalarına

müdahalede bulunmayacak.

o Her devlet ırk, cinsiyet, dil ve din ayrımı yapmadan temel

özgürlüklere ve insan haklarına saygı gösterecek.

❖ PİNG-PONG DİPLOMASİSİ:

• 1971’de Başkan Nixon’un ulusal güvenlik danışmanı

Henry Kissinger’in Çin’e yaptığı tarihi ziyaret iki ülke

ilişkilerinin normalleşmesinin ilk adımını oluşturmuştur.

❖ STRATEJİK SİLAHLARI AZALTMA

GÖRÜŞMELERİ (SALT-I ve SALT-II):

• Nükleer silahların sınırlandırılması konusunda 1969’da

Helsinki’de ABD-SSCB arasında gerçekleştirilen SALT-I ile

sorunların barışçıl yollarla çözülmesi süreci başlatılmış, ABD-

SSCB ilişkilerinin temel esasları belirlenmiştir. Görüşmelerin

başladığı 1969 yılı “Yumuşama Dönemi”nin başlangıcı kabul

edilmiştir.

• SALT-II Antlaşması: SSCB’nin 1979’da Afganistan’ı

işgal etmesi nedeniyle ABD kongresi bu antlaşmayı

onaylamamıştır.

❖ BREJNEV DOKTRİNİ:

• SSCB lideri Leonid Brejnev tarafından yayınlanmıştır.

Sosyalist bir ülkeye yapılmış bir saldırıyı tüm sosyalistlere

karşı yapılmış saymayı önermiştir.

❖ NİXON DOKTRİNİ: ABD başkanı Richard Nixon

tarafından yayınlanmıştır. Ulusal sorunları müzakere yoluyla

çözmeyi önermiştir.

❖ U-2 KRİZİ:

• ABD ile SSCB arasında ortaya çıkan uzay yarışının bir

sonucu olarak, ABD istihbarat sağlamak için U-2 Casus

Uçakları üretmeye başlamıştır. U-2 uçaklarından biri 1 Mayıs

1960’ta Adana’daki İncirlik Üssü’nden havalanıp Pakistan

üzerinden SSCB topraklarına girmiş, ancak alçalmasıyla

birlikte Sovyet Rusya tarafından düşürülmüştür. Bu gelişme

Zirve Konferansı’nı olumsuz etkilemiştir. 5 Mayıs 1960’ta

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 156 / 169

SSCB lideri Kruşçev bu olay nedeniyle ABD Hükûmeti’nden

özür dilemesini istemiş, ABD Başkanı Eisenhower’ın ret

cevabı üzerine, Sovyetler Birliği ile ABD arasında gerginlik

yaşanmıştır. U-2 uçağının düşürülmesiyle Washington ile

Moskova arasında yaşanan gerginliğin artmasından sonra,

1962 Küba Bunalımı bu iki “Süper Devleti” bu defa bir

savaşın eşiğine kadar getirmiştir.

❖ KÜBA BUHRANI:

• Sovyetler, 1962’den itibaren Küba’ya tüm dünyadan

habersiz ABD’yi vurabilecek güdümlü füzeler (Ekim

Füzeleri) yerleştirmeye başlayınca Sovyet Rusya, Küba’daki

füzeleri kaldırmasına karşılık olarak ABD’nin Türkiye’deki

‘Jüpiter’ füzelerini kaldırmasını istemiş, ABD’nin bu öneriyi

kabul etmesiyle Küba Buhranı çözülmüştür.

❖ VİETNAM SAVAŞI:

• 21 Temmuz 1954’te imzalanan Cenevre Antlaşması

kararlarına göre, geçici olarak ülke kuzeyde komünist

kontrolündeki Demokratik Vietnam Cumhuriyeti, güneyde

Vietnam Cumhuriyeti olmak üzere iki ayrı devlete

bölünmüş, bölünme hattı da 17. Paralel olarak belirlenmiştir.

Dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü boksörlerinden biri olan

Muhammed Ali Clay, Vietnam Savaşı nedeniyle askere

çağrılmasına rağmen savaşa gitmeyi reddetmiş ve

“Vietkonglar bana hiçbir kötülük yapmadılar ki onlarla

savaşayım” şeklindeki tarihi sözünü söylemiştir. Onun bu

davranışı dünya şampiyonluğunun elinden alınmasına,

lisansının iptal edilmesine ve 3 yıl boyunca resmî maçlara

çıkmasının engellenmesine sebep olmuştur. Daha sonra lisansı

geri verilen Muhammed Ali spor hayatına devam etmiştir.

❖ Keşmir Meselesi

• Hindistan ile Pakistan’ın kuruldukları andan itibaren

birbirleriyle yaşadıkları en önemli sorundur. Çoğunluğu

Müslüman olan bu bölgenin yönetimini elinde tutan Keşmir

Mihracesi burayı Hindistan’a verince 1948 yılında iki ülke ilk

kez savaştı. 1966’da SSCB’nin aracılığında "Taşkent

Deklarasyonu” imzalanarak her iki devlet savaş öncesi sı-

nırlarına geri döndü.

❖ Afganistan’ın SSCB Tarafından İşgali

• 1973 yılında Afganistan’da Cumhuriyet ilan edildi.

SSCB’nin de destek vermesiyle ülkede sosyalist bir hükümet

kuruldu. Bunun üzerine SSCB 1979’da Afganistan’ı, mevcut

hükümeti koruma adına işgal etti. Bu olay tüm dünyada

kınandı. ABP bu gelişme üzerine SALT-II Antlaşması’nı

onaylamaktan vazgeçti. 1988’de Cenevre’de yapılan

görüşmeler sonucu SSCB,1989'da Afganistan’dan askerlerini

geri çekti.

İslam Konferansı Örgütü

• 1969 senesinde İsrail’in işgalinde bulunan Kudüs’teki El-

Aksa Camisi’nin kundaklanması ve caminin yakılmak

istenmesi üzerine Ürdün Kralı Hüseyin’in önerisi ile Arap

devletlerinin dışişleri bakanları Kahire’de toplanarak "İslam

Zirvesi” yapılmasına karar verdiler.

• Bu karar doğrultusunda Fas’ın başkenti Rabat’ta aralarında

Türkiye’nin de bulunduğu 24 ülkenin katılımıyla "İslam

Zirvesi’’ toplandı.

• Kuruluşun ismi 2012 yılında "İslam iş birliği Teşkilatı”

(İİT) olarak değiştirildi.

• Örgütün Genel Sekreterliğini 2005’ten 2014 kadar Türk

kökenli Ekmeleddin İhsanoğlu yapmıştır.

ULUSLARASI POLİTİKADA PETROLÜN YERİ

• II. Dünya Savaşı’ndan sonra petrolü Batılı ülkelere ucuz

vermek istemeyen Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran ve

Venezüella bir araya gelerek 1960 yılında "Petrol İhraç Eden

Ülkeler Teşkilatı (OPEC)’’nı kurdular. Kuruluşun amacı;

petrol fiyatlarını yüksek seviyelere çıkarmaktı. Bu amaçlarına

da 1970 senelerinde ulaştılar. Yine bu dönemlerde ortaya

çıkan 1967 Arap- İsrail Savaşı’ndan sonra da petrolü İsrail’e

karşı siyasi bir silah olarak kullanmak isteyen Arap ülkeleri de

bir araya gelerek "Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Teşkilatı

(OAPEC)” nı kurdular. Ancak OAPEC başarılı olamadı.

İRAN-IRAK SAVAŞI (1980-1988)

Irak'ta Rejim Değişikliği

• 1958’de yapılan bir askeri müdahale sonucu ülkede monarşi

rejimi yıkılarak cumhuriyet ilan edildi. Sosyalist bir sistemle

birleşik laik bir Arap toplumu hedefleyen Baas Partisi 1968'de

Irak’ta yönetimde söz sahibi oldu.

İran'da Rejim Değişikliği

• 1928’ten itibaren İran’ı yöneten Pehlevi Hanedanlığının

uygulamaları halk tarafından benimsenmemişti. Batı İran’ın

amacı ise Basra Körfezi'ne ve su yollarına egemen olmaktı.

Halkın uygulamalara karşı başlattığı protestoların yönetim

tarafından dikkate alınmaması ayaklanmaya sebep oldu.

1978’de sürgündeki lider Ayetullah Humeyni’nin ülkeye

dönmesiyle İran İslam Cumhuriyeti kuruldu.

Savaş ve Sonuçlar

• İran-Irak Savaşı’nda Suriye ve Libya İran’ı; diğer Arap

devletleri ise Irak’ı desteklediler.

• BM’nin kararı ile 6 Ağustos 1988'de ateşkes gerçekleşti ve

savaş sona erdi. Irak'ın 1990’da Kuveyt’i işgal etmesi ve

ABD'nin bu işgale müdahale ihtimalinin ortaya çıkması

üzerine Irak işgal ettiği İran topraklarından çekildi. Böylece

İran kaybettiği topraklan geri aldı.

• Sekiz yıl gibi uzun süren bir savaş sonucunda iki ülkeden

yaklaşık bir milyon insan hayatını kaybetti.

• Not: Bu savaşta Irak'ı destekleyen ABD'nin savaş sırasında

çıkarı için İran'a da silah sattığı ortaya çıktı. Tarihe "İrangate

Olayı" olarak geçen bu olay sonucunda Ulusal Güvenlik

Konseyi üyesi Yarbay Oliver North suçlu bulunurken,

dönemin ABD Başkanı Reagan'ın suçunun olmadığı sonucuna

varıldı.

YUMUŞAMA DÖNEMİNDE DÜNYA

Ekonomi

• Dünya ekonomisindeki büyümeye bağlı olarak talep fazlası

ürünlerin pazarlama ihtiyacı reklam sektörünün önemini

artırdı. Uydu teknolojisi sayesinde de televizyon programları

uluslararası bir boyut kazandı, ilk kez "1964 Tokyo

Olimpiyatları” canlı televizyon yayını ile tüm dünyaya

ulaştırıldı.

Bilimsel ve Teknolojik Gelişmeler

• SSCB’nin 1957'de ilk uzay aracı olan Sputnik’i uzaya

fırlatmasından bir yıl sonra ABD, Ulusal Havacılık ve Uzay

Dairesini (NASA) kurarak ilk uydusunu uzaya gönderdi. 1961

'de Rus kozmonot Yuri Gagarin, Vostok-1 uzay aracı ile ilk

kez uzaya giden insan oldu. 1962’de ABD aynı şekilde

karşılık vererek uzayda rekabet hızlandırdı. 1969' da ise

Amerikalı astronot Neil Armstrong’un aya inmesi ile ABD

uzay yarışında liderliği ele geçirdi.

• Savaş yıllarında yapılan bilgisayar geliştirilerek 1970’te

kişisel bilgisayar üretildi. 1978’de üretilen APPLE’ın

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 157 / 169

fabrikalarda kullanılmasıyla bilgisayar, sanayi alanına girmiş

oldu.1969 yılında ilk olarak ABD de bilim adamları arasındaki

iletişimi sağlamak maksadı ile deneme niteliğinde olan

"ARPANET” ABD’deki bütün üniversitelerin araştırma

kuruluşlarının bilgisayarlarını bünyesinde toplayarak büyüdü.

Kültürel Hayat

• Müzik alanında 1950’lerde ortaya çıkan "Rock And Roll"

tarzı bu dönemde de etkisini sürdürmüştür. Heavy Metal

müzik türü ve bu türün temsilcisi olan Rolling Stones grubu

döneme damgasını vurmuştur. 1951 yılından itibaren yapılan

Akdeniz Oyunlarının tamamına katılan Türkiye, 1974’te

düzenlenen altıncı Akdeniz Oyunlarına İzmir'de ev sahipliği

yaptı.

SPOR – SİYASET İLİŞKİSİ

• 1936’da Berlin olimpiyatlarının açılışında Hitlerin yaptığı

konuşmanın Nazi propagandası niteliği taşımıştır.

• SSCB’nin, 1979’da Afganistan’ı işgali sonrası ABD

öncülüğündeki (Türkiye’de dâhil) 62 ülke, 1980 Moskova

Olimpiyatlarını boykot etmiştir.

• Bu gelişmeler üzerine 1984’te Los Angeles Olimpiyatlarını

da güvenlikleri gerekçesiyle (Romanya hariç) SSCB ile Doğu

Bloğu ülkeleri boykot etmiştir.

• SSCB ve Doğu Bloğu ülkeleri olimpiyatları boykot ettikten

sonra 1928–52 arasında kendi aralarında “Spartakiads” adını

verdikleri spor müsabakaları yapmışlardır.

• 1975’te Münih Olimpiyatlarında, Filistin’in Kara Eylül

Örgütü, olimpiyat köyünü basarak, İsrailli 11 sporcuyu rehin

alarak, bazılarını öldürmüştür.

• Afganistan’daki Taliban Örgütü 1996– 2002 yılları

arasında Afganistan’ın olimpiyatlara katılımını engellemiştir.

YUMUŞAMA DÖNEMİ’NDE DÜNYADAKİ

GELİŞMELER

• “1964 Tokyo Olimpiyatları” ilk kez canlı televizyon yayını

ile tüm dünyaya ulaştırılmıştır .

• 1960-1980 yılları arasında düzenlenen FIFA Dünya

Kupası’nda sırasıyla; Brezilya (1962), İngiltere (1966),

Brezilya (1970), Almanya (1974) ve Arjantin (1978)

şampiyon olmuştur. Bu dönemde “FIFA Dünya Kupası”nda

kurallar gereği kupayı 3. Kez kazanan Brezilya, 1970’te kupayı

müzesine götürmüştür.

• Başlangıçta “Avrupa Uluslar Kupası” adıyla anılan

“Avrupa Futbol Şampiyonası” UEFA tarafından 1960

yılından itibaren dört yılda bir düzenlenecek şekilde organize

edilmiştir.

• 1951’den itibaren düzenlenen Akdeniz Oyunları’nın

tamamına katılan Türkiye, 1971’deki VI. Akdeniz

Oyunları’na İzmir’de ev sahipliği yapmıştır.

• 1961’de Rus kozmonot Yuri Gagarin “Vostok-1” uzay

aracı ile uzaya giden ilk insan olmuştur.

• 1962’de ABD aynı şekilde karşılık vererek uzayda rekabeti

hızlandırmıştır. 1969’da ise ABD’li astronot Neil

Armstrong’un “Apollo-11” adlı uzay aracı ile Ay’a inmesi

ABD’yi uzay yarışında bir adım öne geçirmiştir.

• 1970’te kişisel bilgisayarlar üretilmiştir. 1978’de üretilen

APPLE’ın fabrikalarda kullanılmasıyla bilgisayar sanayi

alanına girmiştir. 1969 yılında ilk olarak ABD’de bilim

adamları arasındaki iletişimi sağlamak amacı ile deneme

niteliğinde “ARPANET” gelişitirildi.

• 1962’de ilk haberleşme uydusu olan Telstar-1

geliştirilmiştir.

• 1962’de ilk sınaî robot icat edilmiştir.

• 1963’te ilk kadın kozmonot Valentina Tershkova uzaya

gönderilmiştir.

• 1965’te ilk uzay yürüyüşünü Alexei Leonev

gerçekleştirmiştir.

• 1965’te dik havalanabilen ilk uçak “Hawker Harrier” icat

edilmiştir.

• 1965’te Christian Bernard tarafından ilk kalp nakli

gerçekleştirilmiştir.

• 1972’de ilk videokaset ve disk icat edilmiştir

• 1974’te hafıza kartı üretilmiştir.

• 975’te Hepatit B aşısı bulunmuştur.

• 1978’de ilk tıbbî görüntüleme (MR) gerçekleştirilmiştir.

• 1979’da compact disk (CD) ve PC ev bilgisayarı üretilmiştir.

TÜRK-YUNAN İLİŞKİLERİ

1- Kıbrıs Sorunu

• ENOSİS: Megola İdea hedefi çerçevesinde Kıbrıs’ın

Yunanistan’a bağlanmasını ifade 18 Ekim 1828 tarihinde

İngiltere, Rusya ve Fransa’ya bir nota veren Yunanistan,

resmen ilk kez Enosis fikrini ortaya atmış ve Kıbrıs’ın

kendisine bağlanmasını istemiştir etmektedir. İngiliz yönetimi

altındaki Kıbrıslı Rumların, “Enosis” adı verilen ve Kıbrıs’ı

Yunanistan’a katma idealinin ilk önemli ayaklanması 1931’de

görülmüştür.

• Yunanistan, 1951’de Kıbrıs’ın kendisine verilmesi için

İngiltere’ye resmen başvurmuş, bu girişimi olumsuz

karşılanınca meseleyi 1954’te BM’ye taşıyarak uluslararası bir

konu hâline getirmiştir.

• 1955 yılında Yorgo Grivas önderliğinde EOKA adlı terör

örgütü kurulmuştur. 1954’te Yunanistan’dan getirdiği silahlar

ve terör eğitimi alan savaşçıları ile Kıbrıs’a geri dönen Grivas,

İngiliz askerî ve sivil kesime terör saldırıları yapmıştır. Grivas

1958’den sonra Kıbrıslı Türkleri hedef seçmiştir.

• EOKA’nın Türkleri hedef alan eylemlerine karşılık vermek

amacıyla, Türkler de Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş

öncülüğünde 1958’de Türk Mukavemet Teşkilâtı (TMT)’nı

kurmuşlardır.

• 1959’da Türkiye ve Yunanistan başbakanları öncülüğünde,

Kıbrıs anlaşmazlığını çözümlemek için 11 Şubat 1959’da

Kıbrıs’ta bağımsız bir cumhuriyet kurulması kararı alınarak

Zürih Antlaşması yapılmıştır. Daha sonra Türkiye,

Yunanistan ve İngiltere arasında Londra’da bu sorun tekrar ele

alınmış ve 23 Şubat 1959’da imzalanan Londra Antlaşması

ile Zürih Antlaşması esas alınarak bağımsız bir Kıbrıs

Devleti’nin kurulmasına karar verilmiştir. Bu antlaşmalarla

Türkiye, Yunanistan ve İngiltere Kıbrıs konusunda Görantör

Devlet olmuşlardır.

• Zürih ve Londra Antlaşmaları doğrultusunda, 16 Ağustos

1960’ta bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilmiş;

cumhurbaşkanlığına Rum lider Makarios, yardımcılığına da

Türk lider Dr. Fazıl Küçük getirilmiştir.

• Türkiye’de İnönü Hükûmeti’nin istifasıyla yaşanan

bunalımdan yararlanan Makarios, Türklerin imhasını ve

Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasını öngören Akritas

Planı’nı uygulamaya koymuştur. Bu plan çerçevesinde Rum

çeteleri Türk köylerini yakıp yıkmış, pek çok Türk’ü de

öldürmüştür. 24 Aralık 1963’te “Kanlı Noel” olarak bilinen

ve 24 Türk’ün şehit edildiği olay üzerine Türk savaş uçakları

Lefkoşa üzerinde ilk uyarı uçuşunu yapmıştır. Bu uçuşlar

sonucunda Pilot Cengiz Topel şehit düşmüştür.

• 7 Haziran 1964’te Kıbrıs’a çıkarma yapılması kararı

alınmışken 5 Haziran 1964’te “Johnson Mektubu” ile

vazgeçmiştir.

• Türkiye, Yunanistan ve İngiltere Lefkoşa’da iki kesim

arasına girerek “Yeşil Hattı” oluşturmuşlardır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 158 / 169

• Türkiye, 1967’de Grivas önderliğinde teşkilâtlanan Rum

Millî Muhafız Birlikleri’nin saldırı hareketlerine geçmesi

üzerine Yunanistan’a bir nota vermiştir.

• Rumlarla bir arada yaşamanın mümkün olamayacağını

anlayan Kıbrıs Türkleri, 28 Aralık 1967’de “Kıbrıs Geçici

Türk Yönetimi”ni kurmuşlar, yönetimin başkanlığına Dr.

Fazıl Küçük, başkan yardımcılığına da Rauf Denktaş

seçilmiştir.

• Enosis’in hemen gerçekleştirilmesini isteyen EOKA üyeleri

Yunanistan’dan aldıkları destekle, 15 Temmuz 1974’te

Makarios’a karşı bir darbe gerçekleştirmiştir. Nikos Sampson

cumhurbaşkanlığına getirilirken “Kıbrıs Elen Cumhuriyeti”

ilan edilmiştir.

• Türkiye, Garanti Antlaşması’nın verdiği yetkiye dayanarak

İngiltere ile beraber Kıbrıs’a müdahale etmeye karar vermiş ve

Başbakan Bülent Ecevit 17 Temmuz’da Londra’ya gitmiştir.

• “Ayşe Tatile Çıksın” parolasıyla Türklerin güvenliğini

sağlamak amacıyla 20 Temmuz 1974 sabahı Kıbrıs Barış

Harekâtı’nı başlatmıştır.

• 25 Temmuz 1974’te Türkiye, Yunanistan ve İngiltere

Dışişleri Bakanları Cenevre’de toplanmış ve 30 Temmuz

1974’te Cenevre Deklarasyonu’nu yayınlamışlardır. Ancak

görüşmelerden bir sonuç alınamamıştır. II. Cenevre

Konferansı 8 Ağustos’ta başlamışsa da 14 Ağustos’ta bir

sonuç alınamadan dağılmış ve Türkiye 14 Ağustos’ta II.

Kıbrıs Barış Harekâtı’nı başlatmıştır.

• Kıbrıs Barış Harekâtı Türk dış politikasını olumsuz

etkilemiştir. Nitekim ABD Kongresi 1974 Kıbrıs

Harekâtı’ndan sonra misilleme olarak 5 Şubat 1975 tarihinden

itibaren Türkiye’ye silah ambargosu uygulanması kararı

almıştır. Böylece ABD Türkiye’ye silah yardımında

bulunmayı kesmiştir.

• 13 Şubat 1975’te Rauf Denktaş liderliğinde Kıbrıs Türk

Federe Devleti kurulmuştur.

• BM Genel Kurulu, 13 Mayıs 1983’te Kıbrıs Rumlarını

“Kıbrıs Hükûmeti” olarak tanıma kararı almıştır. Bu gelişme

karşısında Türk toplumu da 15 Kasım 1983’te “Kuzey Kıbrıs

Türk Cumhuriyeti”ni kurmuştur. Kuzey Kıbrıs Türk

Cumhuriyeti’ni kurulduğu gün tanıyan ilk devlet Türkiye’dir.

İlk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’tır.

• Kıbrıs Sorunu’nun çözümüne yönelik en önemli gelişme ise,

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın hazırladığı

plandır. 2004’te referanduma sunulan Annan Planı’na Türkler

(% 65) ‘evet’ derken, Rumlar (% 76) ‘hayır’ demişlerdir.

Ancak GKRY ‘hayır’ oyu kullanmasına rağmen 1 Mayıs

2004’te AB’ye tam üye olmuş ve bu gelişme ile Kıbrıs, AB ile

Türkiye arasında bir sorun hâline gelmiştir.

2- Ege Adalarının Silahlandırılması:

• Yunanistan özellikle 1963 Kıbrıs Bunalımı’ndan itibaren

Ege Denizi’nde Türkiye kıyılarına yakın olan adalarla birlikte

1947’de İtalya’dan aldığı Meis ve Oniki Ada’yı, Lozan

Antlaşması’na aykırı olarak gizlice silahlandırmaya

başlamıştır. Yunanistan, Limni Adası’nı NATO savunma

sistemi kapsamına aldırtmayı amaçlamıştır. Türkiye ise Limni

Adası’nın statüsünün değiştirilmesine karşı olduğunu kesin

olarak belirtmiştir.

3- Kıta Sahanlığı Sorunu: Türkiye’nin “Çandarlı” adlı

araştırma gemisinin, 1974 Mayısı’nda, Ege Denizi’nin

milletlerarası sularında ve Türkiye’ye göre de Türkiye’nin kıta

sahanlığı içinde petrol araştırmalarına başlaması üzerine,

Yunanistan bu suların, kendi kıta sahanlığı içinde bulunduğu

iddiası ile ortaya çıkmıştır.

4- Karasularının 12 Mile Çıkarılması Sorunu: Lozan

Antlaşması’nda Ege Denizi’nde karasuları genişliği 3 mil

olarak belirlenmişti. Bu genişlik 1936’da Yunanistan, 1964’te

ise Türkiye tarafından 6 mile çıkarılmıştır. Fakat Yunanistan

1974’te sınırı 12 mile çıkarmak isteyince, bu durum iki ülke

arasında gerginliğe neden olmuştur

5- Ege Hava Sahası (FIR Hattı-Uçuş Bilgi Bölgesi)

Sorunu: FIR Hattı, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında

Türkiye’nin güvenliğini tehdit edince, Türkiye 6 Ağustos’ta

yayınladığı NOTAM (Notice to Airmen: Havacılara İhtar

Bildirimi) ile yeni bir FIR hattı oluşturmuştur.

6- 1996’da Kardak Kayalıkları yüzünden iki ülke savaşın

eşiğine kadar gelmiştir(Bacımız sağolsun ). Kardak

Kayalıkları Sorunu, ABD’nin arabuluculuğu ve

Yunanistan’ın geri adım atmasıyla çözülebilmiştir.

7- Patrikhane Sorunu

ERMENİ TERÖR OLAYLARI VE ASALA (ERMENİ

GİZLİ ORDUSU)

• Ermeni terörünü asıl yönlendiren terör örgütü ise 1970’li

yılların başlarında Lübnan’ın Beyrut şehrinde kurulan

ASALA olmuştur.

• Sözde Ermeni Soykırımı” iddialarını kabul ettirmek için ilk

eylemini Dünya Kiliseler Birliği’ne yaptığı bir bombalı

saldırıyla başlatmış, fakat eylemlerini daha çok Avrupa’daki

Türk diplomatlarına yönelik gerçekleştirmiştir. Nitekim

ASALA’nın 1973’ten 1994 ’e kadar devam eden terör

faaliyetlerinde çoğu diplomat olan 35 Türk öldürülmüştür.

• 1973’te Los Angeles’te Başkonsolos Mehmet Baydar ve

yardımcısı Bahadır Demir ile 1975’te Viyana büyükelçimiz

Daniş Tunaligil ve Paris büyükelçimiz İsmail Erez katledilen

diplomatlardandır.

• ASALA Terör Örgütü, 1983 Paris Orly Havaalanı

Saldırısı’ndan sonra birçok ufak gruba bölünmüştür. Zamanla

örgüt içinde anlaşmazlıklar ortaya çıkmış, kurucularından

Agop Agopyan öldürülmüş, Ermeni halkından da yeterli

destek göremeyip tarih sahnesinden çekilmiştir.

TÜRKİYE’DE MEYDANA GELEN GELİŞMELER

• 1960’ta Devlet Planlama Teşkilâtı kurulmuş, 1962’den

itibaren beş yıllık kalkınma planları hazırlanmaya başlamıştır.

1963-1967 yıllarını kapsayan Birinci Beş Yıllık Kalkınma

Planı ile 1968-1972 yıllarını kapsayan İkinci Beş Yıllık

Kalkınma Planı istikrarlı bir büyüme hızı ve kalkınma

sağlanması amacıyla uygulamaya konmuştur.

• 1970’li yıllarda uygulanan “İleri İthal İkameci Ekonomi

Modeli” ile dayanıklı tüketim malları ve otomobil üretilmiştir.

• Türk Otomobil Fabrikası Anonim Şirketi’nin (TOFAŞ)

Bursa’daki otomobil fabrikası 12 Şubat 1971’de açılmış ve

“Fiat” lisansıyla “Murat 124” tipi otomobillerin üretimine

başlanmıştır.

• Karma ekonomi modelinden serbest piyasa ekonomisine

geçişi sağlayan 24 Ocak Ekonomik İstikrar Kararları

alınmıştır .

• Kalkınma planları doğrultusunda bilimsel araştırmalar

yapmak ve bu araştırmalar arasında eş güdüm sağlamak

amacıyla, 17 Temmuz 1962’de Türkiye Bilimsel ve

Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) kurulmuştur.

• 31 Ocak 1968’de TRT ilk televizyon yayınına başlamış,

zamanla renkli televizyon yayınlarının başlaması her eve bir

televizyonun girmesi sosyal ve kültürel değişimlere yol

açmıştır. 1968’den itibaren TRT, Ankara’da haftada üç gün

deneme yayını yapmaya başlamıştır. (BEYAZ CAM)

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 159 / 169

• TÜRKSAT-1B uydusu uzaya gönderilmiştir

• 1963’te Metin Erksan’ın “Susuz Yaz” filmi Berlin Film

Festivali’nde “Altın Ayı” ödülünü Kazandı.

• Türk sinemasının gelişmesiyle ilk kez 1964’te Antalya Film

Festivali düzenlenmeye başlanmıştır.

• 1965’te Türk müziğine yeni sesler kazandıran Altın

Mikrofon Yarışması düzenlenmeye başlanmıştır. Birinciliği

ilk kez kendi bestesi olan “Gençliğe Veda” ile Yıldırım

Gürses almıştır.

12 EYLÜL 1980 ASKERÎ MÜDAHALESİ VE SONRASI

• Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren liderliğindeki ordu

mensuplarının 12 Eylül 1980 günü devlet yönetimine el koydu.

• Askerî müdahalenin ardından Millî Güvenlik Konseyi

(MGK) oluşturulmuş, Kenan Evren de devlet başkanlığı

görevini üstlenmiştir. Bülent Ulusu başkanlığında oluşturulan

Bakanlar Kurulu da çalışmalarına başlamıştır.

• Ayrıca bu dönemde Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı

başkanlığında kurulan komisyonun hazırladığı anayasa (1982

Anayasası), 7 Kasım 1982’de halkoyuna sunularak kabul

edilmiştir.

• 6 Kasım 1983’te yapılan seçimlerde birinci olan Anavatan

Partisi (ANAP), Turgut Özal başkanlığında tek başına

iktidara gelmiştir

❖ 1961 ve 1982 Anayasalarının Karşılaştırılması

Benzerlikler

• Her iki anayasa da askerî müdahale sonucunda kabul

edilmiştir.

• Her iki anayasa da bir tarafı asker bir tarafı sivil kesimce

oluşturulmuştur.

o 1961 Milli Birlik Komitesi + Temsilciler Meclisi

o 1982 Milli Güvenlik Konseyi + Danışma Meclisi

• İki anayasa da halkoyuna sunularak kabul edilmiştir.

• Her iki anayasayı hazırlayan sivil kesim; hükûmet kurma ve

bakanları düşürme yetkisine sahip olup, seçimle değil

atamayla iş başına gelmiştir.

❖ Farklılıklar

• 1961 Anayasası’nın aksine 1982 Anayasası’nda anayasanın

kabulüyle cumhurbaşkanlığının seçilmesi birleştirilmiştir.

• 1961 Anayasası, 1982 Anayasası’na göre temel hak ve

özgürlüklere daha fazla yer vermiştir.

• 1982 Anayasası, 1961 Anayasası’na göre daha sert bir

anayasadır.

• 1982 Anayasası’nda özgürlüklere oranla devlet otoritesine

daha çok önem verilmiştir.

TÜRKİYE’DE BUNALIMLI YILLAR (1960-1983)

Siyaset

• 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti’ye karşı bir

takım subaylar 27 Mayıs 1960 yılında hükümete karşı askeri

müdahalede bulundu. Bu müdahale sonucu Meclis kapandı,

siyasi partilerin faaliyetleri askıya alındı. Birçok milletvekili,

bakan, başbakan ve cumhurbaşkanı yargılandı. Bu yargılama

sonucunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatih

Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Haşan Polatkan idam edildi.

• Bu darbeyi yapan Milli Birlik Komitesi ülkede tekrar

anayasa yapmak için ülkenin farklı kesimlerinden ve Sivil

Toplum Kuruluşlarının da yardımıyla yeni bir anayasa

hazırlandı. Kurucu Meclis tarafından hazırlanan bu anayasa

1961'de yapılan halk oylaması sonucu kabul edildi.

• Anayasa’nın yürürlüğe girmesiyle siyasi parti faaliyetleri de

tekrar başladı. 15 Ekim 1961 ’de darbe sonucu yapılan ilk

seçimlere CHP(Cumhuriyet Halk Partisi), AP (Adalet Partisi),

CKMP (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) ve YTP (Yeni

Türkiye Partisi) katıldı. Seçimleri çok az bir oy farkı ile

Adalet Partisi önünde CHP kazandı. Ancak CHP daha önceki

yıllar gibi tek başına iktidar olamadı.

• 1965 seçimlerini ise Adalet Partisi kazandı. Süleyman

Demirel'in Başbakanlığı başladı. Ancak DP iktidarının önü bu

seferde 12 Mart 1971 Askeri Muhtırasına kadar devam etti.

Askerin siyasete müdahalesi sonucu Başbakan Süleyman

Demirel istifa etti. Bunun üzerine Nihat Erim başbakanlığında

geniş tabanlı bir hükümet kuruldu. 1973 yılında yapılan

seçimlerde ise hiçbir parti tek başına iktidar olacak çoğunluğu

sağlayamadı. 25 Aralık 1973’te ise İsmet İnönü vefat etti ve

devlet töreniyle Anıtkabir'e defnedildi. Türk Silahlı Kuvvetlen

12 Eylül 1980'de ülke yönetimine el koydu.

• Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren kendi

başkanlığında üst düzey komutanlardan oluşan Milli Güvenlik

Konseyi’ni (MGK) oluşturdu. Bülent Ulusu’nun

başkanlığında ise bir hükümet (Bakanlar Kurulu) kuruldu.

Prof. Orhan Aldıkaçtı başkanlığında ise hazırlanan anayasa 7

Kasım 1982’de halkoyuna sunularak kabul edildi. 6 Kasım

1983’te Anavatan Partisi (ANAP), Halkçı Parti (HP) ve

Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP)’nin katıldığı seçimlerden

ANAP birinci parti çıktı ve Turgut Özal başkanlığında tek

başına iktidar ANAP oldu.

Ekonomi

• 1960'tan itibaren planlı ve kalkınmayı hedef alan bir

ekonomi modeli benimsendi. Bu planların hazırlanması ve

hükümete danışmanlık yapılaması amacıyla da Devlet

Planlama Teşkilatı (DPT) kuruldu.1970’lerden itibaren ise

enflasyonun yükselmesi ve alınan dış borçlarının

ödenememesi, siyasi iktidarsızlıklar, 1973 petrol krizi, 1974

Amerikan ambargosu ve yurtdışında yaşayan işçi

vatandaşlarımızdan gelen döviz miktarının azalması ekonomik

gerilemeye neden oldu. Birçok tüketim malı karaborsaya

düştü. Türk lirası değerini kaybetti. Bunun üzerine serbest

piyasa ekonomisine geçişi sağlamak amacıyla 24 Ocak

kararları ilan edildi.

Sosyal ve Kültürel Hayat

• 1960-80 arası köyden kente göçler devam etti. Bunun

sonucunda gecekondulaşma (çarpık kentleşme) altyapı ve

üstyapı sorunları ortaya çıktı.

• 1960’lardan itibaren '’Toplumculuk” adı verilen edebi akım

ortaya çıktı. (Nazım Hikmet ve Ahmet Arif temsilcileri

arasındadır.)

• Necip Fazıl Kısakürek tüm şiirlerini ”Çile” adlı kitabında

topladı.

• Ülkenin sorunları ise Adalet Ağaoğlu ve Vedat Türkali’nin

romanlarında yer aldı.

• Gezi, hatıra türünde Yusuf Ziya Ortaç, deneme türünde

Nurullah Ataç, Mahmut Kaplan ve Cemil Meriç öne çıktı.

• Dormen, Birleşik Sanatçılar Topluluğu ve Devekuşu Kabare

Tiyatrosu günlük konuları eleştirel bir biçimde eğlenceli

olarak ele aldı.

• Sinemada Zeki Alasya, Metin Akpınar, Adile Naşit, Şener

Şen, Kemal Sunal, Münir Özkul, Tarık Akan, Kartal Tibet,

Ediz Hun, Filiz Akın, Türkan Şoray ve Fatma Girik ön plana

çıkan erkek ve kadın oyuncular oldu.

• Metin Erksan’ın yönetmenliğindeki '’Susuz Yaz” filmi,

Berlin Film Festivali’nde 'Altın Ayı” ödülünü kazandı.

• 1964’te Antalya Film Festival düzenlenmeye başladı.

• "Arabesk” adı verilen yeni bir anlayış ortaya çıktı.

• 1965’te Altın Mikrofon Yarışması düzenlenmeye başladı.

Türk müziğine yeni sesler kazandırmak için yapılan bu

yarışmanın ilkini "Gençliğe Veda” şarkısıyla Yıldırım Gürses

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 160 / 169

kazandı. Yine bu yarışma ile Cem Karaca ve Erkin Koray

isimleri de Türk Müziğine kazandırıldı.

• Barış Manço önderliğinde Anadolu-Rock adı altında yeni bir

müzik türü Moğollar Grubu ile ortaya çıktı.

KÜRESELLEŞEN DÜNYA

• Gorbaçov'un Perestroyka (yeniden yapılanma) ve

Glastnost (açıklık) adını verdiği reform çalışmaları Sovyetler

Birliği'nin dağılmasında etkili olmuştur. 1990’da Nobel Barış

Ödülü’nü kazanmasında etkili oldu.

• Sovyetlerden ilk ayrılan ülke Gürcistan (28.04.1991),

• Sovyetlerden ilk ayrılan Türk ülkesi Azerbaycan

(30.08.1991),

• Sovyetlerden en son ayrılan Türk ülkesi Kazakistan

(16.12.1991)

• Sovyetlerden en son ayrılan ülke Rusya Federasyonu

(26.12.1991).

1989 KADİFE DEVRİMİ (Çekoslovakya):

• Yapılan bu kansız devrimin ardından Çekoslovakya

demokrasiye geçmiş ve 1993 yılında Çekoslovakya, Çek

Cumhuriyeti ve Slovakya olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

SSCB’DE DEĞİŞİM VE SONUÇLARI

SSCB’de Politika Değişiklilikleri ve Nedenleri

• Ocak 19872’de açıklık ve yeniden yapılanma

programlarıyla, komünist iktidarın tepki çeken baskıcılığını,

demokratik bazı uygulamalarla halk egemenliğine

yaklaştırmak için glasnostu, kasım ayında ise ekonomik

yapıda radikal değişikliklerle ülke ekonomisini canlandırmayı,

ekonomiye yeni bir dinamizm kazandırmak için perestroikayı

açıkladı. NOT:26 Kasım 1983’te ABD ile SSCB nükleer

savaşın eşiğinden döndü. Moskova yakınlarında bulunan

Serpukhov-15 istasyonunda Rus füze erken uyarı sistemi ABD

tarafından beş adet kıtalararası balistik füze gönderildiğini

tespit etti. Ancak bu uyarının hata olduğunu anlayan Stanislav

Petrov adındaki komutan herhangi bir girişimde bulunmadı.

• İlerleyen saatlerde bu olayın güneş ışığı yansımasından

kaynaklandığı anlaşıldı. Petrov dünyayı olası bir nükleer

savaşın eşiğinden döndürdüğü için 2004 yılında kendisine

“Dünya Vatandaşı” ödülü verildi.

SSCB’nin Dağılması

• Gorbaçov, SSCB içindeki Letonya, Estonya ve Litvanya’da

başlayan bağımsızlık hareketlerine çözüm bulmak için Aralık

1990’da "Egemen Devletler Birliği Antlaşması" fikrini ortaya

attı. Buna göre SSCB’ye bağlı cumhuriyetlerdeki bağımsızlık

ilanlarına karsı Gorbaçov'un gerekli tedbirleri almadığını

düşünen ve bu antlaşmaya karşı olan ordu içindeki bazı

komutanlar, bakanlar ve KGB liderinin aralarında bulunduğu

bir grup, 18 Ağustos 1991 günü Gorbaçov ‘a karşı bir darbe

yaptı.

• Ortaya çıkan bu karışıklardan yararlanan SSCB’ye bağlı

cumhuriyetlerin tamamına yakını bağımsızlıklarını ilan etti ve

SSCB yıkıldı. Devlet başkanlığı görevine bir süre daha devam

eden Gorbaçov, 25 Aralık 1991’de bu görevinden de istifa etti

ve yerine Boris Yeltsin geçti.

SSCB’nin Dağılmasının Doğu Avrupa’ya Etkileri

• ABD ve SSCB arasında var olan "Dehşet Dengesi" sona

erdi. Bu devletlerden Çekoslovakya hiçbir çatışma olmadan

kadife devrim adı verilen bir gelişmeyle Çek Cumhuriyeti ve

Slovakya olarak ikiye ayrıldı.

• SSCB’nin dağılmasının dünya güçler dengesi üzerine

etkileri

• 1996’da Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve

Tacikistan’ın “Şanghay Beşlisi” adı ile kurdukları iş birliği

yapılanması 2001’de Özbekistan’ın da katılımıyla "Şanghay İş

Birliği Örgütü adını aldı.

TÜRK CUMHURİYETLERİNİN BAĞIMSIZ

OLMALARI

AZERBAYCAN (Ebulfeyz Elçibey)

• Azerbaycan, 1918’de Mehmet Emin Resulzâde önderliğinde

bağımsızlığını ilan etmiş, fakat bir süre sonra SSCB

Azerbaycan’ı tekrar yönetime bağlamıştır.

• Ebulfeyz Elçibey önderliğinde kurulan Halk Cephesi, 30

Ağustos 1991’de Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmiştir.

• Atatürk’ün, “Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimiz,

kederi bizim kederimizdir.” sözü ile Ebulfez Elçibey’in, “İki

kardeşin yan yana ayrı devletler kurduğu nerede görülmüştür.

Azerbaycan ve Türkiye olarak en kısa zamanda birleşmeliyiz.”

ve “Biz bir millet, iki devletiz.” sözleri ülkeler arasındaki bağı

güçlendirmiştir.

• ABD, Türkiye ve Batılı devletlerin desteği ile Bakü-Tiflis-

Ceyhan (BTC) Petrol Boru Hattı hayata geçirilmiştir. Bu

boru hattı ile Azerbaycan petrolü Batı ülkelerine

aktarılmaktadır

• Dağlık Karabağ Sorunu(Azerbaycan-Ermenistan):

Çarlık Rusya, XIX. yüzyıldan itibaren nüfus bakımından

Türklerin çoğunlukta olduğu Karabağ’a Ermenileri

yerleştirmeye başlamış, bu politikanın SSCB döneminde de

devam etmesiyle Ermeniler bölgede çoğunluk haline gelmiştir.

Ermenistan, bölgedeki nüfus çoğunluğundan faydalanarak bu

bölgenin kendisine bağlanmasını istemiş, 1988’de çoğunluğu

Ermenilerden oluşan Karabağ parlamentosunun Ermenistan’a

katılma kararı ile Ermenilerle Azeriler arasında çatışmalar

başlamıştır.

• Hocalı Katliamı: 1992’de Karabağ’daki Azeri sivillerin

Ermeni kuvvetleri tarafından katledilmesi olayıdır. Kimi

ülkeler bu olayı katliam olarak değerlendirirken kimileri

(başta Azerbaycan olmak üzere) soykırım olarak kabul

etmektedir.

KAZAKİSTAN

• Nursultan Nazarbayev, parlamento tarafından 24 Nisan

1990’da Cumhurbaşkanı seçilmiş, 16 Aralık 1991’de

Kazakistan’ın bağımsızlığını ilan etmiştir.

• ✎1993 yılında Türkiye ve Kazakistan’ın ortak katkılarıyla

Türkistan’da Ahmet Yesevî Uluslararası Türk-Kazak

Üniversitesi kurulmuştur.

• 1991’de bağımsız olan Kazakistan’ı tanıyan ilk ülke

Türkiye’dir.

KIRGIZİSTAN

• Kırgızistan Demokrasi Hareketi lideri Asker Akayev,

Ağustos 1991’de Kırgızistan’ın bağımsızlığını ilan etmiştir.

• Asker Akayev, liberal ekonomiye geçişi sağlayacak yasal

düzenlemeler yapmış, eğitim dilini Kırgızcaya çevirerek

Kırgızların ulusal dillerini kullanmalarına, ulusal kültürlerini

geliştirmelerine ve ulusal kimliklerini tanımalarına yardımcı

olmuştur.

• Türk-Manas Üniversitesi Türkiye ve Kırgızistan’ın ortak

katkılarıyla açılmıştır.

• Dünyaca ünlü yazar Cengiz Aytmatov ünlü Kırgız

edebiyatçılardan birisidir.

• 1991’de bağımsız olan Kırgızistan’ı tanıyan ilk ülke

Türkiye’dir.

• Not: Kırgızistan’da 2005 senesinde başlayan "Lale Devrimi"

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 161 / 169

sonucunda Aksar Akayev görevini bırakmak zorunda

kalmıştır. 2011 yılından itibaren ise Kırgızistan’daki

cumhurbaşkanlığı görevini "Almazbek Atambayev"

yürütmektedir.

ÖZBEKİSTAN

• İslam Kerimov, 31 Ağustos 1991’de Özbekistan’ın

bağımsızlığını ilân etmiş, 29 Aralık 1991’de de cumhurbaşkanı

seçilmiştir. Halen devlet başkanlığını İslam Kerimov

yürütmektedir.

• 1991’de bağımsız olan Özbekistan’ı tanıyan ilk ülke

Türkiye’dir.

TÜRKMENİSTAN

• SSCB açısından ham madde kaynağı olarak görülen

Türkmenistan, Saparmurad Niyazov önderliğinde 27 Ekim

1991’de bağımsızlığını ilan etmiştir.

• Niyazov (Tükmenbaşı), ulusal kimliğin simgesi olan

Türkmen diline sahip çıkmış ve Türkmenistan'da 12 Nisan

1993’ten itibaren Kiril harflerinin bırakılıp Latin harflerine

(alfabesine) geçilmesi kararlaştırılmıştır.

• Türkmenistan, kısa sürede BM, İKÖ ve IMF gibi kuruluşlara

üye olmuştur.

• 1991’de bağımsız olan Türkmenistan’ı tanıyan ilk ülke

Türkiye’dir.

• Not: Saparmurad Niyazovun 2006 yılında vefat etmesinden

sonra yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Gurbangulı

Berdimuhammedov kazanmıştır ve 2015 yılı itibariyle de bu

görevini sürdürmektedir.

Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)

➢ Bağımsız devletler topluluğu (BDT), SSCB’nin

dağılmasının ardından 21 Aralık 1991’de Almatı zirvesi

sonucu Azerbaycan, Ermenistan, Belarus, Kazakistan,

Moldova, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan, Türkmenistan,

Özbekistan, Ukrayna’nın katılımı ile kurulmuştur. Daha sonra

ise Aralık 1993’te Gürcistan katılmıştır. Ancak Gürcistan,

2008 Güney Osetya Savaşı sonrasında Meclis kararı ile 15

Ağustos 2008’de BDT’den ayrılmıştır.

TİKA (Türk İş Birliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı)

➢ TİKA, 24 Ocak 1992’de başta Türk dilinin konuşulduğu

ülkeler ve Türkiye’ye komşu ülkeler olmak üzere; gelişmekte

olan ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmak, bu ülkelerle

ekonomik, teknik, sosyokültürel ve eğitim alanlarında

işbirliğini geliştirmek, ülkelerin kalkınma ihtiyaç ve

hedeflerini, yapılabilecek iş birliği ve yardım konularını

belirlemek, gerekli program ve projeleri hazırlamak için

kurulmuştur. Pazar ekonomisine geçiş çabalarını desteklemek,

TİKA’nın görev ve sorumluluklarındandır.

❖ BERLİN DUVARI’NIN YIKILMASI:

• 1961’de inşa edilen Berlin Duvarı 14 Ocak 1990’dan

yıkılmaya başlamasıyla birlikte aynı yıl birleşme görüşmeleri

de başlamış ve 3 Ekim 1990 tarihinde iki Almanya resmen

birleşmiştir.

❖ YUGOSLAVYA’NIN DAĞILMASI

• II. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın Yugoslavya’yı ele

geçirmesi ile Nazi yanlısı Büyük Hırvatistan Devleti kurulmuş

ve Hırvatlar “Ustaşa” adı verilen ayrılıkçı bir örgüt

kurmuşlardır.

• Sırplar da “Çetnik” adı verilen aşırı milliyetçi bir örgüt

kurarak Ustaşa’nın faaliyetlerine karşı mücadele etmişlerdir.

Tito’nun dış politikada izlediği SSCB’den uzaklaşıp Batılı

devletlere yakınlaşma siyaseti, Yugoslavya’nın

COMINFORM’dan ihraç edilmesine neden olmuştur.

• 1987’de bir darbeyle Sırp Komünist Partisi’nin başına geçen

Slobodan Miloseviç, Yugoslavya Federal Ordusu’nu (JNA)

kontrol altına alarak Kosova ve Voyvodina’ya verilen özerklik

hakkını reddetmiştir.

• Bağımsızlığını ilan ederek Yugoslavya’dan kopan ilk devlet

Slovenya’dır.

• “Küçük Yugoslavya” olarak anılan Bosna-Hersek’in

bağımsız olması ile Sırbistan, “Büyük Sırbistan” düşüncesiyle

Boşnaklara karşı acımasız bir savaş başlatmış ve belli bir süre

Sırpların bölgedeki etnik temizlik harekâtına kayıtsız kalan

Avrupa devletleri, 1993’te Saraybosna, Gorajde, Serebrenika,

Tuzla, Zepa ve Bihac bölgelerini güvenli bölge ilan etmiş ve

BM Güvenlik Konseyi tarafından bu bölgelere Barış Gücü

askeri gönderilmiştir.

• Serebrenika, ‘güvenli bölge’ olarak ilan edilmiş olmasına

rağmen 11 Temmuz 1995 tarihinde General Ratko Mladiç

komutasındaki Sırp güçlerinin eline geçmiştir. Bunun sonucu

8 bin civarında sivil Boşnak öldürülmüş ve İkinci Dünya

Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da görülmeyen bir soykırım

gerçekleşmiştir. (Serebrenika Katliamı)

• Mavi Kelebek’in İzinde: Sırplar, Bosna Savaşı sırasında

katlettikleri Boşnakların cesetlerini gizlemek amacıyla toplu

mezarlar oluşturmuş, bu mezarların tespitini zorlaştırmak için

de her mezara metal parçalar yerleştirmişlerdir. Fakat toplu

mezarlar üzerinde yeti şen Artemis çiçeği ve bu çiçekle

beslenen Mavi Kelebek sayısında artış gözlemlenmesi

neticesinde 400’e yakın toplu mezar tespit edilmiştir. Her

geçen gün bulunmaya da devam etmektedir.

• Aliya İzzetbegoviç tarafından Dayton Anlaşması’nın

imzalanmasıyla Bosna Savaşı sona ermiştir.

• Sırplar, Dayton Antlaşması’nın imzalanmasından sonra

Kosova’da yaşayan Arnavutlara baskı ve şiddet uygulamaya

başlamış, bunun üzerine Kosova halkı Kosova Kurtuluş

Ordusu’nu kurmuştur.

• Dünyada bağımsızlığını ilan eden son devlet Kosova’dır.

DİĞER GELİŞMELER

• 16-17 Ocak 1991’de ABD öncülüğünde Irak’a karşı girişilen

ve Çöl Fırtınası (Desert Storm) Operasyonu

• 19 Nisan 1991’de ABD yönetimi, Irak’a 36. paralelin

kuzeyinde ve 32. paralelin güneyinde karada ve havada

faaliyet göstermemesi uyarısında bulunmuştur. Bu çerçevede

aynı yıl 36. paralelin kuzeyinin ve Irak’ın ateşkes şartlarına

uyup uymadığının kontrol edilmesi amacıyla, merkezi

Türkiye’deki İncirlik Üssü olan “Çekiç Güç” adında

uluslararası askerî bir güç bölgeye yerleştirilmiştir.

• Türkiye, Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın aktif bir politika

izleme yöntemine karşın I. Körfez Savaşı’na fiilen

katılmamıştır. Ancak ülkedeki ABD üslerinin (İncirlik Üssü)

kullanımına izin vermiştir.

• BM’nin Irak’a ambargo kararlarına uyularak 8 Ağustos

1990’da Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı

kapatılmıştır.

• 1996’da “Dolly” adı verilen koyunun kopyalandı. Ülkemizde

ise 2007 yılında “Oyalı” adı verilen ilk koyun kopyalanmıştır.

• 1986’daki Çernobil kazası çevre sorunlarına duyarlılığı

artırmıştır.

• Rus doğal gazının Karadeniz’in altından döşenecek bir boru

hattı ile Samsun’a ulaşmasını sağlayacak Mavi Akım Projesi,

Türkiye-Rusya ilişkilerinde bir dönüm noktası olmuştur.

• Azerbaycan petrollerinin taşınması amacıyla 2002’de

yapımına başlanan “Bakü- Tiflis-Ceyhan Petrol Boru

Hattı”, boru hattı projeleri içinde ilk kez gündeme gelmiş ve

2005’te tamamlanmıştır.

• Bunun dışında Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı ile

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 162 / 169

paralel olarak geliştirilen Güney Kafkasya Boru Hattı ile de

Azerbaycan doğal gazının Şah Deniz Projesi’yle Gürcistan ve

Türkiye üzerinden dünyaya pazarlanması hedeflenmektedir

• Trans-Hazar Boru Hattı (THB) Projesi ile Türkmenistan

doğal gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması

amaçlanmaktadır.

• 1992’de grafik web tarayıcı “Mozaic” devreye girmiş ve

internetin bir alt kümesi olan “World Wide Web” (Geniş

Dünya Ağı)’in yıllık büyüme hızı artmaya başlamıştır.

• Sertab Erener’in 2003’te Eurovision Şarkı Yarışması’nı

kazanmasıyla uluslararası alanda da önemli bir başarı

kazanmıştır.

• Türkiye’de 1984’te ilk renkli televizyon yayını başlamış,

1990’da ilk özel televizyon kanalı STAR TV açılmış ve 2008

yılında 61.si düzenlenen Cannes Film Festivali’nde “Üç

Maymun” adlı filmiyle en iyi yönetmen ödülünü Nuri Bilge

Ceylan almıştır.

• Edebiyat alanında ise Orhan Pamuk’un ilk kez Nobel

Edebiyat Ödülü’nü alması en önemli uluslararası başarılardan

biri olmuştur.

• ODTÜ’de ilk internet bağlantısı kurulmuş, bilgisayar

kullanıcı sayısı hızla artmıştır.

• 1988 Seul Olimpiyatları’nda Naim Süleymanoğlu altın

madalya kazanmıştır.

• Mehmet Akif Pirim 1992 Barcelona Olimpiyat

Oyunları’nda grekoromen güreşte 24 yıl aradan sonra

şampiyon o l mu ş t u r

• 1996 Atlanta Olimpiyatları’nda judoda ise Hülya Şenyurt

üçüncü olarak Türkiye’ye bayanlarda ilk madalyayı kazandıran

sporcu olmuştur.

ULUSLARARASI KURULUŞLAR

BATI AVRUPA BİRLİĞİ (1948):

• 17 Mart 1948’de Sovyet tehdidine karşı İngiltere, Fransa,

Belçika, Hollanda ve Lüksemburg arasında kurulmuştur.

Batı Avrupa Birliği Sovyet tehdidine karşı Avrupa’da

alınmış ilk askerî tedbirdir.

AVRUPA KONSEYİ (5 MAYIS 1949):

• 5 Mayıs 1949’da; Belçika, İngiltere, Danimarka, Fransa,

Hollanda, İrlanda, İsveç, İtalya, Lüksemburg ve Norveç

tarafından kurulmuştur. Birliğin amacı, üye ülkelerin ortak

mallarını ve ilkelerini korumak, iktisadî gelişimlerini sağlamak

amacıyla, aralarında daha sıkı bir iş birliği oluşturmaktır.

Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ile Avrupa İnsan

Hakları Divanı da kurulmuş ve konseyin merkezi olan

Strazburg’ta çalışmalarına başlamıştır. Türkiye Avrupa

Konseyi’ne 8 Ağustos 1949 tarihinde üye olmuştur.

SEATO’NUN KURULUŞU (8 EYLÜL 1954): Güney Doğu

Asya Antlaşma Teşkilâtı olup 8 Eylül 1954’te, ABD,

İngiltere ve Fransa ile Uzak Doğu ülkelerinden Yeni

Zelanda, Avustralya, Filipinler, Tayland ile Pakistan’ın

katılması ile kurulmuştur. Böylece ABD, Sovyet Rusya ve

müttefiki Çin etrafında bir ittifaklar çemberi meydana

getirmiştir

AFRİKA BİRLİĞİ TEŞKİLÂTI (OAU) (1963): Afrika’da

bağımsızlıklarını kazanan ülkeler herhangi bir blokun içinde

yer almamış, kendi aralarında 25 Mayıs 1963 tarihinde

ekonomik kalkınmayı sağlamak amacıyla, merkezi

Etiyopya’nın Addis Ababa şehri olan Afrika Birliği

Teşkilâtı (OAU)’nı kurmuşlardır.

HELSİNKİ NİHAİ SENEDİ (AGİK) (1 AĞUSTOS 1975):

• Bloklar arasındaki ilişkilerde yumuşama sürecine girilmesi

üzerine Doğu Bloku ülkeleri, Avrupa’da güvenlik ve iş

birliğini güçlendirmek amacıyla bir konferans toplanmasını

önermişlerdir. Bloklar arasında bazı sorunların çözülmesi

üzerine Batılı ülkeler de bu öneriye olumlu yaklaşmıştır.

SALT-I Antlaşması’ndan sonra, Arnavutluk dışında bütün

Avrupa devletleriyle ABD ve Kanada’nın katıldığı Avrupa

Güvenlik ve İş Birliği Konferansı (AGİK) Helsinki’de

toplanmıştır. Uzun görüşmeler neticesinde hazırlanan

uluslararası ilişkilerde temel barış ve iş birliğini kapsayan

“Sonuç Belgesi” (Helsinki Nihai Senedi) 1 Ağustos 1975’te

imzalanmıştır.

OEEC (AVRUPA EKONOMİK İŞ BİRLİĞİ ÖRGÜTÜ):

• Marshall planı çerçevesinde 16 Avrupa ülkesinin

katılımıyla 1948'de OEEC kuruldu. Böylece Batı Avrupa

ülkeleri, ABD ile askeri ve ekonomik alanlarda işbirliği içine

girmiş oldular. OEEC daha sonra OECD (Ekonomik İşbirliği

ve Kalkınma Örgütü) adını almıştır. Türkiye'de bu kuruluşa

1948'de üye olmuştur. Bu kuruluşun Avrupa dışındaki üyeleri

ABD ve Kanada'dır.

OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü veya

İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı):

• OECD, 14 Aralık 1960 tarihinde imzalanan Paris

Sözleşmesi'ne dayanılarak, 1961'de kurulmuştur ve savaş

yıkıntıları içindeki Avrupa'nın Marshall Planı çerçevesinde

yeniden yapılandırılması amacıyla 1948 yılında kurulan

Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü'nün (OEEC) doğrudan

mirasçısıdır. Üyelerinin büyük bir bölümü AB ve İUT

üyeleridir, çoğunluğu da gözlemci üyelerdir. OECD ülkeleri

sanayileşip zengin olmuş ülkelerdir.

ASEAN (GÜNEYDOĞU ASYA MİLLETLERİ BİRLİĞİ

):

• Bölge ülkeleri Soğuk Savaş döneminde ekonomik ve ticari

alanda iş birliği yapmak için kurdular. 1967 yılında kurulan bu

teşkilatın kurucu üyeleri; Filipinler, Tayland, Malezya,

Endonezya ve Singapur’dur. Daha sonra ise bu teşkilata

Brunei, Vietnam, Laos, Kamboçya ve Birmanya devletleri

dâhil olmuştur.

PETROL İHRAÇ EDEN ÜLKELER ÖRGÜTÜ (OPEC):

• OPEC’in kurucu üyeleri arasında; Suudi Arabistan, İran,

Kuveyt, Irak ve Venezüella vardır. Kuruluşa sonradan

Katar, Libya, Endonezya, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir,

Nijerya, Gabon ve Ekvador da katılmıştır.

OAPEC (PETROL İHRAÇ EDEN ARAP ÜLKELERİ

TEŞKİLÂTI) ve 1973 PETROL KRİZİ:

• Petrolü bir silah olarak kullanıp, ABD ve bazı Batı ülkelerine

ambargo uygulaması ve petrol üretimini kısması üzerine,

dünya üzerinde petrol fiyatları kısa zamanda dört katına

çıkmıştır. 17 Ekim 1973’te verdikleri fiyatları yükseltme

kararı ile İsrail’in 1967’de işgal ettiği Arap topraklarından

çekilinceye ve Filistinlilerin yasal hakları güvenceye

kavuşturuluncaya kadar, petrol üretimini her ay % 5 oranında

kısma kararı alınması etkisini tüm dünya çapında hissettirmiş

ve krize dönüşmüştür.

MİLLETLERARASI ENERJİ AJANSI (IEA):

• Arapların bu petrol silahına karşı, ABD’nin öncülüğünde

özellikle petrolün sağlanması ve kullanılmasında iş birliğini,

dayanışmayı ve ortak planlamayı gerçekleştirmek için,

1974’te 14 üyenin katılımıyla kurulmuştur.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 163 / 169

TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (TÜBA) (1993):

• Türkiye’deki bilim adamları ve araştırmacıların toplumsal

statülerini ve yaşam düzeylerini korumak, bilimsel

araştırmaları özendirmek, toplumda bilimsel düşüncenin

yayılmasını sağlamak, gençleri araştırma alanlarına

yönlendirmek ve araştırma standartlarını uluslararası düzeye

çıkarmaktır.

• KYOTO PROTOKOLÜ (11 Aralık 1997):

• Kyoto Protokolü, küresel ısınma ve iklim değişikliği

konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik olarak Birleşmiş

Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne bir ek

niteliğindeki uluslararası tek çevre anlaşmasıdır. Türkiye

imzalamıştır.

• ABD 2001’de Kyoto Protokolü’nden imzasını geri çekmiştir.

• AKKA (AVRUPA KONVEKSİYONEL KUVVETLER

ANT.):

• 1990’da Paris’te, Varşova Paktı ve NATO üyesi ülkeler

arasında yapılan ortak deklarasyondur.

ŞANGHAY BEŞLİSİ (1996)

• 1996’da Çin, Rusya, Kırgızistan, Kazakistan ve

Tacikistan tarafından kurulan iş yapılanmasıdır. Bu oluşumun

adı, 2001 yılında Özbekistan’ın da katılımıyla “Şanghay İş

Birliği Örgütü” olarak değişmiştir. Bu örgütlenmeye

Hindistan, Pakistan, İran ve Moğolistan gözlemci devlet

olarak destek vermektedir.

İSLÂM KONFERANSI ÖRGÜTÜ (İKÖ) (1969)

• Dennis Michael Rohan adında “Church of God” adlı

tarikata bağlı Avustralyalı bir hıristiyanın, 21 Ağustos 1969

tarihinde Mescid-i Aksa’yı kundaklamayı denemesinden

sonra, İslâm ülkeleri başkanları tarafından 25 Ağustos 1969’da

Kahire’de kurulmuştur.

• Örgütün merkezi Cidde’dir. Amacı, İslâm ülkeleri arasında

iktisadî, sosyal, kültürel, bilimsel alanlarda iş birliğini

güçlendirmek ve uluslararası örgütlerle dayanışmayı

yürütmektir.

• 22-25 Eylül 1969’da Fas’ın başkenti Rabat’ta Türkiye dâhil

24 ülkenin katıldığı bir “İslâm Zirvesi” toplanmıştır.

• İslâm Zirvesi’nin ikincisi 1974’te Pakistan’ın Lahor

kentinde yapılmıştır. Zirvede Filistin ile ilgili alınan kararlar

yanında, 1971’de Pakistan’a karşı ayaklanarak bağımsızlığını

ilan eden Bangladeş’in Pakistan tarafından tanınması da

sağlanmıştır.

• Ekim 1975’teki toplantıda ise İslâm Kalkınma Bankası’nın

kuruluş planını onaylamışlardır.

❖ BAĞIMSIZ DEVLETLER TOPLULUĞU

(ALMAATA ZİRVESİ)

• Alma Ata Zirvesi ile 21 Aralık 1991’de SSCB fiilen sona

vermiş; topluluktaki 11 cumhuriyet, her cumhuriyetin

bağımsızlığı ve eşitliği ilkesi saklı kalmak şartıyla, aralarında

yeni bir yapılanma yoluna gitmişlerdir.

• Alma Ata Zirvesi’ne 1993’te gözlemci olarak katılan

Gürcistan, Güney Osetya Savaşı’ndan sonra 15 Ağustos

2008’de topluluktan ayrılmıştır. 2005’te üyelikten ayrılan

Türkmenistan da topluluğa gözlemci olarak destek

vermektedir.

TİKA (TÜRK İŞ BİRLİĞİ VE KALKINMA AJANSI) (24

OCAK 1992)

• Başta Türk dilinin konuşulduğu ülkeler ve Türkiye’ye komşu

ülkeler olmak üzere, gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarına

yardımcı olmak; bu ülkelerle ekonomik, ticarî, teknik, sosyal,

kültürel ve eğitim alanlarında iş birliği sağlamak amacıyla 24

Ocak 1992’de kurulmuştur.

• TİKA’nın proje ve programlarının koordinasyonunu

sağlamak üzere 20 ülkede toplam 22 Program Koordinasyon

Ofisi bulunmaktadır.

KARADENİZ EKONOMİK İŞ BİRLİĞİ TEŞKİLÂTI

(KEİ) (1992)

• 25 Haziran 1992 tarihinde Türkiye’nin öncülüğünde

İstanbul’da düzenlenen Zirve Toplantısı’nda imzalanan

antlaşma ile kurulmuştur.

• Teşkilâtın temel amacı; üye devletlerin coğrafî

yakınlıklarından ve ekonomilerinin birbirlerini tamamlayıcı

özelliklerinden yararlanılarak, ekonomik, bilimsel ve

teknolojik ilişkileri geliştirmelerini sağlamak ve Karadeniz’in

bir barış, iş birliği ve refah bölgesi hâline gelmesini

sağlamaktır.

• KEİ’nin finansal birimi ise Karadeniz Ticaret ve

Kalkınma Bankası’dır.

TÜRK KÜLTÜRÜ VE SANATLARI ORTAK

YÖNETİMİ (TÜRKSOY) (1993)

• 12 Temmuz 1993 tarihinde Azerbaycan, Kazakistan,

Gürcistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Türkiye kültür

bakanları tarafından Alma Ata’da kurulmuştur.

• Temel amacı; Türk dili konuşan ülkeler arasında bilim,

kültür ve sanat alanlarında iş birliği sağlamak ve bu alanlarda

çalışmalar yapmaktır.

• Örgütün genel merkezi Ankara, resmî dili ise Türkçedir.

• 2009’da adı “Uluslararası Türk Kültürü Teşkilâtı” olarak

değiştirilen TÜKSOY’un günümüzde 14 üyesi bulunmaktadır.

TÜRK DİLİ KONUŞAN ÜLKELER ZİRVESİ (TÜRK

KONSEYİ)

• 1992 yılından beri belirli aralıklarla gerçekleştirilen zirvede

Türk Dünyası’nın sorunları gündeme getirilmektedir.

• 3 Ekim 2009 Nahçıvan Anlaşması'yla adı Türk Konseyi

olmuştur. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye

arasında kurulmuş olan uluslararası örgüttür. Türkmenistan ve

Özbekistan tarafsızlık politikaları nedeniyle Konseye üye

değildir,

• Türk Konseyi'nin kurumsal merkezi İstanbul, akademik

merkezi Kazakistan, Parlamenterler Asamblesi TÜRKPA'nın

merkezi Bakü olmuştur. Türksoy da bu konseye bağlanmıştır.

❖ D-8 (GELİŞMEKTE OLAN 8 ÜLKE)

• Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya,

Mısır ve Nijerya. Bu sekiz ülkenin REFAHYOL Hükûmeti

Başbakanı Necmettin Erbakan önderliğinde bir araya gelerek

oluşturmuş oldukları bir organizasyondur.

• 22 Ekim 1996 tarihindeki "Kalkınmada İşbirliği

Konferansı”nı izleyen bir dizi hazırlık toplantılarından sonra

15 Haziran 1997 yılında İstanbul’da yapılan Devlet ve

Hükümet başkanları zirvesinde D-8’in kuruluşu resmen ilan

edilmiştir (İstanbul Deklarasyonu).

• Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da düzenlenen 6. D-8

zirvesinde, D-8 daimi Sekreteryasının İstanbul’da olmasına

karar verildi. Bu karar 20 Şubat 2009 tarihinde imzalanan

anlaşma ile resmiyet kazandı.

❖ EKONOMİK İŞ BİRLİĞİ TEŞKİLATI (EİT)

• Türkiye, İran, Pakistan gibi ülkeler tarafından kurulan ve

Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıyla diğer Türk Devletleri'nin de

dahil olduğu ekonomik örgüt.

• 1985 yılında Türkiye, İran ve Pakistan tarafından kurulan

EİT, Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği örgütünün ardılıdır.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 164 / 169

1992 yılında Orta Asya cumhuriyetleri ve Azerbaycan'ı da

kapsayacak şekilde genişlemiştir. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı

Türkiye ile Orta Asya ülkeleri arasında kurulan Orta Asya

İşbirliği Teşkilatı CACO'nun da devamı niteliğindedir. Tarihi

köklerinde Sadabat Paktı da vardır. Birlik aynı zamanda

Türk/Fars ortaklığını, ortak Selçuklu kültürünü

yansıtmaktadır. EİT'nin genel merkezi ve kültür departmanı

İran'da, ekonomik bürosu Türkiye'de ve bilimsel bürosu

ise Pakistan'dadır.

• EİT'in üyeleri kültürel ve ekonomik alanda işbirliğini

hedefliyor. 2015 yılına kadar serbest ticaret bölgesi olmak da

hedefler arasında. Statü ve güç olarak büyümeye devam eden

örgütün üyeleri arasında, 17 Temmuz 2003 tarihinde

İslamabad'da ticaret anlaşması imzalanmıştır.

❖ AVRASYA ASKERİ STATÜLÜ KOLLUK

KUVVETLERİ TEŞKİLATI (TAKM):

• 25 Ocak 2013 tarihinde Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de

kurulmuş uluslararası resmi bir örgüttür. Türkiye, Azerbaycan,

Kırgızistan ve Mogolistan kurucu üyeleridir. Kısaltma adı

TAKM olarak dört ülkenin baş harflerinden oluşur. Teşkilatın

temelleri 2011 yılında Ankara'da atılmıştır. Örgütün ana

karargâhı Ankara’dadır. Kuruluş amacı, "Askeri statülü kolluk

kuvvetleri arasındaki işbirliği ve dayanışmayı geliştirmek"

olarak açıklanmıştı

❖ KALKINMA İÇİN BÖLGESEL İŞBİRLİĞİ (RCD):

• Türkiye, İran ve Pakistan arasında bölgesel işbirliğini

güçlendirmek amacıyla kurulan örgüt.

❖ TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI DOSTLUK,

KARDEŞLİK VE İŞBİRLİĞİ KURULTAYI (TÜRK

KURULTAYI):

• Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) ile

Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği

Vakfının (TÜDEV) işbirliğinde düzenlenen bir forumdur.

❖ TÜRKİYE’NİN ÜYE OLMADIĞI ULUSLARARASI

KURULUŞLAR

1) EFTA (Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi): 1960 yılında

AB’ye alternatif olarak kurulmuş, 4 Avrupa ülkesinin üye

olduğu uluslararası bir ticaret örgütüdür. Kurucular dahil

üyelerin çoğu EFTA’dan ayrılarak AB’ye girmiştir.

2) G8 (Gelişmiş 8 Ülke): Dünyanın en zengin ülkelerini

kapsamaktadır. Bu ülkeler, ABD, Japonya, Almanya, Birleşik

Krallık, Fransa, İtalya, Kanada ve Rusya’dır.

3) NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi):

ABD, Meksika ve Kanada arasında 1994 yılında

imzalanmıştır.

4) OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği)

5) OAPEC (Petrol ihraç eden Arap Ülkeler Birliği):

6) BDT ( Bağımsız Devletler Topluluğu)

7) Şanghay İşbirliği Örgütü

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER

1) Vesayet Konseyi: Birleşmiş Milletler Teşkilâtı adına,

vesayet rejimine tâbi kılınabilecek ülkelerin idare ve

denetlemesi için kurulmuş konseydir.

2) Uluslararası Adalet Divanı: Birleşmiş Milletler

Teşkilâtı’nın yargı organıdır. Bu birimde 9 yıl için seçilen 15

yargıç görevlidir.

3) Genel Kurul: Birleşmiş Milletler Teşkilâtı’na üye olan her

devletin temsil edildiği ve bir oy hakkına sahip olduğu

birimdir.

4) Genel Sekreterlik: Birleşmiş Milletler Teşkilâtı’nın diğer

organlarının çalışmaları için gerekli ortam ve koşulları

hazırlamakla görevli birimdir.

5) Güvenlik Konseyi: Birleşmiş Milletler’in yürütme

organıdır. ABD, İngiltere, Çin, Fransa ve Sovyetler Birliği

daimî üyedir ve veto yetkileri vardır.

6) Ekonomik ve Sosyal Konsey: Bu konsey milletler

arasında yapılacak anlaşmalar gereğince ekonomik, sosyal,

kültür ve sağlık meseleleri üzerinde çalışır.

Bm’ye Bağlı Örgütler Ve Uzman Kuruluşlar

FAO: Gıda ve Tarım Örgütü

HABITAT: BM İnsan Yerleşimleri Merkezi

IAEA: Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı

IBRD: Uluslararası Bayındırlık ve Kalkınma Bankası

ILO: Uluslararası Çalışma Örgütü

IMF: Uluslararası Para Fonu

UNESCO: BM Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilâtı

UNICEF: BM Çocuk Fonu

UNHCB: BM Mülteciler Yüksek Komiserliği

UNEP: BM Çevre Sorunları Programı

UNFPA: BM Nüfus Hareketleri Fonu

UNDOF: BM Gözlem Gücü

UNFICYP: BM Kıbrıs Barış Gücü

UNIFIL: BM Lübnan Barış Gücü

UNMOGIP: BM Hindistan/Pakistan Gözlem Grubu

UNTSO: BM Filistin Mütareke Gözlem Teşkilâtı

UNRWA: BM Filistin Mültecilerine Yardım Grubu

WHO: Dünya Sağlık Örgütü

AB GELİŞİM SÜRECİ

Schuman Planı:

• 9 Mayıs 1950’de Fransa Dışişleri Bakanı Robert

Schuman’ın Batı Almanya ve Fransa’da çelik ve kömür

üretimini denetleyecek tek bir organ oluşturması ve bu

ortaklığın diğer Avrupa ülkelerinin üyeliğine ve Birleşmiş

Milletler’in iş birliğine de açık tutulması konusunda önerdiği

plandır

Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu:

• Bu plan, 18 Nisan 1951’de Batı Almanya, Fransa, Belçika,

Hollanda, Lüksemburg ve İtalya Dışişleri Bakanlarının

katıldığı Paris Konferansı’nda kabul edilmiş ve Avrupa

Kömür ve Çelik Topluluğu kurulmuştur.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 165 / 169

• Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nun ilk başkanı, Fransız

ekonomi uzmanı ve diplomat olan Jean Monnet’tir.

Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu(EURATOM):

• Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu 1957 Roma Antlaşması

ile “Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu”na (EURATOM)

dönüşmüştür.

Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET):

• 25 Mart 1957’de imzalanan Roma Antlaşması ile

kurulmuştur.

AB:

• Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET), 7 Şubat 1992’de

imzalanan ve 1993’te yürürlüğe giren Maastricht

Antlaşması’nın imzalanmasıyla Avrupa Birliği adını

almıştır.

1985 Schengen Antlaşması

• Schengen Antlaşması ile AB’ye üye ülkeler arasında

pasaport kontrolünün kaldırılması kararlaştırılmıştır.

EURO:

• Avrupa Birliği 2002’de ortak para birimi olarak EURO’nun

kullanılmasını kararlaştırmıştır.

• AB Üyesi Olup EURO’yu Kullanmayan Devletler:

Danimarka, İsveç, İngiltere;

• AB Üyesi Olmayıp EURO’yu Kullanan Devletler:

Monaco, San Marino, Vatikan;

• AB ile Bir Antlaşma Yapmaksızın EURO’yu Kullanan

Devletler: Andorra, Karadağ, Kosova.

2007 Lizbon Antlaşması

• Lizbon Antlaşması ile bugüne kadar yaptığı tüm

antlaşmaları güncellenen Avrupa Birliği’nin üye sayısı, 1

Temmuz 2013’te en son Hırvatistan’ın katılımıyla

günümüzde 28’e ulaşmıştır.

Maastricht Kriterleri

• Ekonomik kararlar

Kopenhag Kriterleri

• Siyasi kararlar.

• AB'nin genişlemesinin Merkezî Doğu Avrupa Ülkelerini

kapsayacağını kabul etmiş ve adaylık için başvuruda bulunan

ülkelerin karşılaması gereken kriterleri belirtmiştir.

Amsterdam Antlaşması (1997):

• Demokrasi ve diplomaside iyileştirilmeler yapma gereği

Nice Antlaşması (2001):

• Birliğin Doğu Avrupa’ya yönelik genişlemesine yeni

vizyonlar kazandırmak amaç edinilmiştir.

Maastricht Kriterleri

• Hollanda’nın Maastricht kentinde imzalanan Avrupa Birliği

Antlaşması’nda (Maastricht antlaşması), Ekonomik ve Parasal

Birliğin (EPB) aşamaları, bu aşamalarda izlenecek ekonomik

ve parasal politikalarla bu politikaların uygulanması için

gerekli kurumsal değişiklikler ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

• Bu düzenlemeler çerçevesinde, üye ülke ekonomileri

arasındaki farklılıkların giderilebilmesi için “Maastricht

Kriterleri” olarak adlandırılan yakınlaşma kriterleri tespit

edilmiş ve bunlara uyumaması durumunda uygulanacak

yaptırımlar belirlenmiştir.

• Bu kriterler şunlardır:

o Üyelerin yıllık ortalama enflasyon oranı, en düşük yıllık

enflasyona sahip üç üye devletin enflasyon ortalamasını en

fazla 1,5 puan geçebilir.

o Üye devletlerin bütçe açığı oranı gayri safi yurt içi

hasılasının (bir ülke sınırları içerisinde belli bir zaman içinde ,

üretilen tüm mal ve hizmetlerin para birimi cinsinden değeri)

%3’ünü aşmaması gerekir.

o Üye devletlerin kamu borcunun, gayri safi yurt içi

hasılalarının %60’ını geçmemesi gerekir.

o Her üye devletin uzun vadeli faiz oranı, en düşük orana

sahip üç üye devletin faiz oranını en fazla 2 puan aşabilir.

o Üye devletlerin ulusal paraları, Avrupa döviz kuru

mekanizmasının izin verdiği normal dalgalanma sınırları

içinde kalmalıdır.

Kopenhag Kriterleri

• 22 Haziran 1993 tarihinde yapılan Kopenhag Zirvesi’nde de

adaylık için başvuruda bulunan ülkelerin tam üyeliğe kabul

edilmeden önce aday ülkeler; demokrasi, hukukun üstünlüğü,

insan hakları, azınlık hakları ve işleyen bir piyasa ekonomisi

alanlarında belirli bir seviyeye gelmiş olmalıdırlar.

• AB, bu kriterlere uygun gördüğü birçok Doğu Avrupa

ülkesini özellikle 2004 yılından sonra tam üyeliğe almıştır.

AB’NİN ORGANLARI

2- AB Komisyonu: Yürütme organıdır. Komisyon, AB

politikalarını tasarlar ve koordine eder.

3- AB Parlamentosu: Parlamento Genel Kurulu

Strazburg’da toplanır. Denetim organıdır.

4- Adalet Divanı: AB’nin en yüksek yargı organı niteliğini

taşımaktadır. Kararlarının temyizi yoktur.

5- Avrupa Konseyi: AB’nin karar alma ve yasama organı

olan konseyin merkezi Brüksel’dedir. AB’yi şekillendiren,

yöneten ve dış politikasını belirleyen organdır. Konsey

başkanlığını her üye devlet altı aylık dönemler için sırayla

üstlenir.

6- Sayıştay: AB’nin ve bağlı kuruluşların gelir ve

harcamalarını incelemektedir.

7- Ekonomik ve Sosyal Komite: Danışma organıdır.

8- Avrupa Yatırım Bankası: Merkezi Lüksemburg’dur.

AB’nin finans kurumudur.

TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİ

• Türkiye-AB ilişkilerinin başlangıcı, Türkiye’nin 1958 Roma

Antlaşması’ndan sonra 1959’da AET’ye üyelik için başvuruda

bulunmasıyla başlamıştır

• Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu (AB)

ile imzaladığı ilk antlaşma bir anlamda ortaklık anlaşması

olan 1963 Ankara Antlaşması’dır.

• 1973 yılında imzalanan Katma Protokol imzalandı.

• 14 Nisan 1987 tarihinde Türkiye AB’ye tam üyelik

başvurusunda bulunmuştur.

• Avrupa Birliği’yle bütünleşmenin ilk aşaması olarak, 1

Ocak 1996’da Türkiye ile AB ülkeleri arasında Gümrük Birliği

Antlaşması imzalanmıştır.

• 15-16 Haziran 1998 tarihinde gerçekleşen AB Cardiff

Zirvesi’nde, tam üyeliğe hazırlanma durumunda olan ülkeler

arasına Türkiye de dâhil edilmiş, Türkiye’yi tam üyeliğe

hazırlamak için belirlenen “Avrupa Stratejisi” onaylanmıştır.

• 0-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki’de yapılan AB

Zirvesi’nde Türkiye oy birliği ile Avrupa Birliği’ne aday ülke

olarak kabul edilmiştir.

• 2001 yılında aday ülkelerin katılım hazırlıklarını

hızlandırmak amacıyla AB tarama süreçlerini ortaya koymuş

• 17 Aralık 2004’te Brüksel’de toplanan AB Zirvesi’nde,

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 166 / 169

Türkiye’nin siyasî kriterleri yeterli ölçüde yerine getirdiği

belirtilmiş ve katılım müzakerelerine 3 Ekim 2005’te

başlanması kararlaştırılmıştır.

❖ BAAS PARTİSİ:

• Baas, Arapçada “yeniden diriliş” anlamına gelmektedir.

1940’ta Şam’da kurulan bu parti, Ortadoğu’da sosyalist,

birleşik ve laik bir Arap devleti oluşturmayı hedeflemiştir.

• Sloganı birlik, özgürlük ve sosyalizm olan Baas Partisi, özel

mülkiyeti, gelir adaletini, planlı kalkınmayı ve doğal

kaynakların millîleştirilmesini benimsemiştir.

❖ ŞATTÜL ARAP SORUNU:

• Deniz ve su ulaşımı konusunda yaşanan suyolu sorunudur.

• Yani Basra körfezi ve Şattül Arap üzerindeki egemenlik

mücadelesidir.

❖ AK DEVRİM:

• Ayetullah Humeyni 1962’de başlayan “Ak Devrim”

reformlarına karşı gelen kesim içinde önemli bir siyasî önder

olarak sivrilmiş, ancak Şah kendisine rakip olabilecek

Humeyni’yi sürgüne gönderme kararı alınca kendisi Fransa’ya

gitmişti.

❖ İRANGATE OLAYI (1986):

• Irak-İran Savaşı’nın önemli gelişmelerinden biri olup,

ABD’nin ülke çıkarlarını korumak için İran’a gizlice silah

satması olayıdır.

• İrangate Olayı adıyla bilinen bu olay, ABD Ulusal Güvenlik

Konseyi Üyesi Yarbay Oliver North’un İsrail üzerinden

İran’a silah satması ve bu olayın 1986 yılında ortaya

çıkmasıdır.

❖ Kara Eylül:

• Filistinlilerin, Ürdün’e sürülmesi ve FKÖ’nün, Ürdün’de

etkinliğini artırması üzerine yaşanan olaylar nedeniyle Ürdün

ve Filistinlilerden 7–8 bin insanın kaybedildiği olaylara

verilen addır.

• Silahlı çatışmalar FKÖ’nün ve Filistinlilerin 1971’de

Lübnan’a sürülmesine kadar sürmüştür.

KÜRESEL SORUNLAR

❖ Küresel Isınma

❖ Kyoto Protokolü: Küresel ısınma sorunun çözümü için

"BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi”ne (BMYDÇS)

bir ek niteliğindeki "Kyoto Protokolü” hazırlanmıştır. Aralık

1997'de Japonya’nın Kyoto şehrinde görüşülmeye başlayan

Protokol, Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 2012

yılında yapılan bir toplantı ile de protokolün süresi 2020'ye

kadar uzatılmıştır. Türkiye ise bu protokolü 13.05.2009

imzalamıştır.

❖ Çevre Kirliliği: Çevre kirliliğini genel olarak hava, su,

toprak ve gürültü kirliliği olarak sınıflandırabiliriz.

Yeryüzündeki su kaynaklarının ancak %1'i kullanılabilir tatlı

su kaynağıdır. Son yıllarda küresel ısınmanın etkisiyle

dünyada meydana gelen kuraklık, su kaynaklarının çok daha

fazla önem kazanmasını sağladı.

❖ Nüfus Artışı ve İşsizlik Yetersiz Beslenme ve Açlık

Uluslararası Terör

SALGIN HASTALIKLAR

❖ AIDS: 1981'de ABD'de keşfedilen, cinsel ilişki ve kan

yoluyla bulaşan bir hastalık olan AIDS için hâlen kesin olarak

bilinen bir tedavi yöntemi yoktur.

❖ Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı: İlk olarak

1944’te Kırım’da tanımlandığı için Kırım Kanamalı Ateşi adı

verilen hastalık, 1956’da Kongo'da da ortaya çıkınca "Kırım-

Kongo Kanamalı Ateşi” adını aldı. Kenelerden bulaşan

Nairovirüs adı verilen bu virüsün sebep olduğu hastalık

2002'den itibaren Türkiye’de de görülmeye başlandı.

❖ Kuş Gribi: Kanatlı hayvanlarda toplu ölümlere yol açan ve

H5N1 virüsünün insanlarda meydana getirdiği hastalığa "kuş

gribi” adı verilmiştir.

❖ SARS (Akut Solunum Yolu Yetmezliği Sendromu): İlk

defa 2003’te Asya, Kuzey Amerika ve Avrupa’da saptanan

SARS’ın nedeni henüz bilinmemektedir. Hastalığın temel

yayılma yolu öksürüktür.

❖ Hepatit: Karaciğerde meydana gelen iltihabı' reaksiyon

Türkiye’de yaygın olarak sarılık olarak tanımlanır. Ancak

ülkemizde de hepatit denilince yaygın olarak hepatit B

anlaşılır.

❖ Sıtma: Hastalığa sebep olan parazitin dişi anofel

sivrisinekleriyle insanlara bulaşmasıyla yayılan ateşli bir

hastalıktır.

❖ A(H1N1) Virüsü (Domuz Gribi): A(H1N1) adı verilen

virüsün neden olduğu hastalık domuz gribi olarak

adlandırılmaktadır. Bu şekilde adlandırılmasının sebebi,

hastalığa sebep olan virüsün domuzlarda görülen grip

virüslerine çok benzemesidir.

❖ Kuş Gribi: Kanatlı hayvanlarda toplu ölümlere yol açan

H5N1 virüsü kaynaklı hastalıktır. İnsanlarda da ölüme neden

olmaktadır.

❖ Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı: İlk kez 1944

yılında Kırım’da tanımlanmış bir hastalıktır. Kenelerden

bulaşan bu hastalığa 2002’den itibaren Türkiye’de de

rastlanmıştır.

AB VE DÜNYA

NATO’nun Avrupa’da Genişlemesi

• Doğu Blokunun yıkılmasından sonra şan Doğu Avrupa

ülkeleri NATO’ya girerek güvenlik sorunlarını çözmekle

beraber ABD ve Batılı ülkelerle siyasi ve ekonomik bağlarını

güçlendirmeyi amaçlamışlardır.

• Bu amaçla Ocak 1999’da ilan edilen “Barış İçin Ortaklık

(BİO)” adıyla bir ortaklık programı uygulamaya konularak

NATO ile yakınlaşmaları ve farklı tarihlerde üye olma imkânı

sağlanmıştır.

• Ancak Makedonya’nın üyeliği Yunanistan tarafından, Kıbrıs

Rum Yönetimi’nin de üyeliği Türkiye tarafından veto

edilmiştir.

TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ

Ankara Antlaşması ve Katma Protokol

• Türkiye, Temmuz 1959’da Topluluğa tam üyelik için

başvurmuştur.

• AET tarafından verilen cevapta, Türkiye’nin kalkınma

düzeyinin tam üyeliğin gereklerini yerine getirmeye yeterli

olmadığı bildirilmiş ve tam üyelik şartları gerçekleşinceye

kadar geçerli olacak bir ortaklık antlaşması imzalanması

önerilmişti.

• Bu gelişmeler sonucunda 12 Eylül 1963’te “Ankara

Antlaşması” imzalanmıştır.

• Ancak Ankara Antlaşması, geçiş dönemi hükümleri ve

tarafların üstleneceği yükümlülükleri belirten Katma

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 167 / 169

Protokol (1973) öngörüldüğü uygulanamamıştır.

• AB ile başlangıçta sadece ekonomik olan sorunlar,

Yunanistan’ın 1980’de topluluğa tam üye olması ile siyasi

boyut da kazanmıştır. Çünkü AB’ye üyeliğin kabulü için

oybirliği şartı aranmaktadır.

• Türkiye ile arasındaki sorunların kendi politikasına uygun

şekilde çözümü için Yunanistan’ın veto hakkını bir koz olarak

kullanması sonucu Topluluk ile Türkiye arasındaki ilişkiler

dondurularak mali iş birliğine son verilmiştir.

Türkiye’nin Gümrük Birliğine Girişi

• Türkiye, 14 Nisan 1987’de tekrar AB’ye tam üyelik

müracaatında bulunmuştur. AB komisyonu tarafından 1989’da

verilen cevapta, Türkiye’nin AB’ye üyelik konusundaki

ehliyeti kabul edilmekle birlikte, gelecekteki genişleme

sürecine kadar beklenmesi ve Gümrük Birliği sürecinin

tamamlanması önerilmiştir. Yapılan müzakereler sonunda

Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği, 1 Ocak 1996

tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Avrupa birliğinin Genişleme Süreci ve Türkiye

• Avrupa Birliği, 1993 Kopenhag Zirve Toplantısı’nda 12-13

Aralık 1997 tarihlerinde Lüksemburg’da yapılan Avrupa

Birliği Zirvesi’nde Türkiye’nin tam üyeliğe ehliyeti bir kez

daha teyit edilmiştir.

• 15-16 Haziran 1998 tarihinde gerçekleşen AB "Cardiff

Zirvesi" Sonuç Belgesi’nin genişleme ile ilgili bölümünde,

adayların tam üyeliğe hazırlanma durumunu incelemek üzere

kurulmuş olan gözden geçirme mekanizmasına Türkiye de

dâhil edilmiştir.

• Belgede ayrıca, Komisyon tarafından Türkiye’yi tam üyeliğe

hazırlamak için sunulan “Avrupa Stratejisi” onaylanmıştır.

• AB komisyonunun 1999’da açıkladığı raporda, Türkiye tam

üyeliğe aday gösterilmiş ve ülkemize de somut bir “Katılma

Ortaklığı Stratejisi” önerilmiştir.

• 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki’de yapılan AB

Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde Türkiye, oy birliği

ile Avrupa aday ülke olarak kabul edilmiştir.

• Bu süreçte Türkiye, AB fonları tarafından finansı sağlanan

Sokrates (Genel Eğitim), Leonardo da Vinci (Mesleki

Eğitim), Hayat Boyu Öğrenme (LLP) ve Gençlik (Youthbin

Action) Programlarına tam üye olarak katılarak ülkemizde

bununla ilgili "Ulusal Ajans" adı verilen bir yapılanmayı

gerçekleştirmiştir.

YENİ OLUŞUM SÜRECİNDE BALKANLAR

• Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin Dağılması

• 1945’te yapılan seçimleri kazanan Tito, Yugoslavya Federal

Halk Cumhuriyet’ini kurarak ülkedeki krallık yönetimine son

verdi. Yugoslavya; Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek,

Karadağ, Sırbistan, Makedonya Federal Cumhuriyetleri ile

Voyvodina ve Kosova özerk bölgelerinden oluşturuldu. 1974

anayasası ile Tito ömür boyu devlet başkanı seçildi.

• Tito’nun 1980’de ölümünden sonra Aralık 1987’de

Slobodan Miloşeviç’in bir darbeyle Sırp Komünist partisinin

başına geçmesi ile Avrupa’nın 4. Büyük ordusu olan

Yugoslavya Federal Ordusu (JNA), Sırpların kontrolüne geçti.

Buna karşılık Slovenya Cumhuriyeti Parlamentosu 7 Haziran

1989’da Slovenya halkının kendi geleceğini kendisinin

belirlemesi yönünde karar alarak 2 Temmuz 1990’da da

bağımsızlığını ilan etti.

• Bunu Hırvatistan Parlamentosunun bağımsızlık kararı takip

etti. Böylece Yugoslavya’da parçalanma süreci başlamış oldu.

Aynı yıl içinde Makedonya ve Bosna-Hersek de

bağımsızlıklarını ilan edince Yugoslavya’yı oluşturan altı

devletten dördü; Slovenya, Hırvatistan, Makedonya, Bosna-

Hersek devletten ayrılmış oldu.

• Bosna-Hersek’in bağımsızlık kararı 29 Şubat 1992'de,

Bosnalı Sırpların seçimi boykot etmelerine rağmen

referandumla onaylandı. 6 Nisan’da da AT Bosna-Hersek’in

bağımsızlığını tanıdı. Bu durumu kabul etmeyen Sırbistan,

"Büyük Sırbistan” hayalini gerçekleştirebilmek için

yanındaki milis grupları da silahlandırarak silahsız Boşnaklara

karşı savaş başlattı.

• Temmuz 1995'te General Ratko Mladiç komutasındaki Sırp

güçleri, daha önce BM Güvenlik Konseyi tarafından "güvenli

bölge” ilan edilmiş olan Serebrenika’yı işgal etti ve binlerce

sivili topluca katletti. Bu gelişme üzerine NATO harekete

geçerek 30 Ağustos 1995’te Sırp hedeflerine yönelik kapsamlı

hava operasyonları başlattı. Üç hafta süren bu harekât

sonucunda Sırplar ateşkes yapmayı kabul etti.

• 14 Aralık 1995'te Yugoslavya Federal Cumhuriyeti

Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç ve Hırvatistan

Cumhurbaşkanı Franyo Tucman ve eski Bosna-Hersek

Cumhurbaşkanı "Bilge Lider” lakaplı Aliya İzzetbegoviç

tarafından "Dayton Antlaşması” imzalanarak Bosna Savaşı

sona erdi.

Arnavutluk’ta Demokratikleşme Süreci

• II. Dünya Savaşı’nda İtalyanlar tarafından işgal edilen

Arnavutluk Enver Hoca liderliğinde, İtalyan ve Almanlara

karşı mücadele verdi ve savaş sonunda Komünist Partisinin

yönetimine girdi. Enver Hoca döneminde bütün kilise ve

camiler kapatılmış ve Arnavutluk, 1967 yılında resmi olarak

dünyadaki ilk Ateist devlet olmuştur. Nisan 1985’te Enver

Hoca’nın ölümünden sonra Ramiz Alia, Arnavutluk Komünist

Partisi liderliğine ve devlet başkanlığına getirildi.

ORTA DOĞU VE AFGANİZTAN'DAKİ GELİŞMELER

Körfez Savaşları

• Irak, borçlarını ödeyebilmek, sanayileşmesini sürdürmek ve

askeri yönden yeniden güçlenebilmek için, Kuveyt’in günlük

limitten fazla petrol çıkararak kendisini zarara uğrattığı

iddiasını öne sürerek bu devletten 24 milyar dolar istedi. Bu

isteklerin kabul edilmemesi üzerine Irak birlikleri, 2 Ağustos

1990 günü Basra Körfezi’nin doğusunu ve Kuveyt’teki zengin

petrol yataklarını ele geçirerek bölgede daha etkili olma

amacıyla Kuveyt’i işgal etti.

• Kuveyt’in işgali Irak’ı kendileri için bir tehdit unsuru olarak

gören İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri başta

olmak üzere bölge ülkelerinin politikalarıyla da uyuşmuyordu.

Bu nedenlerle Irak’ın Kuveyt'i işgaliyle başlayan "Körfez

Krizi”, aynı zamanda bir dünya sorunu hâline geldi. Irak’ın

Kuveyt'ten çekilmesini sağlamak amacıyla Güvenlik Konseyi

kararıyla oluşturulan koalisyon güçlerine ABD ve Avrupa

devletlerinin yanında Mısır, Bahreyn, Suudi Arabistan,

Birleşik Arap Emirlikleri ve Suriye gibi Arap ülkeleri de

destek verdi. BM Güvenlik Konseyi kararına göre koalisyon

güçleri 17 Ocak’ta hava saldırısına başladı. Bu saldırılar

sonucu Irak, askeri gücünün büyük bölümünü kaybetti.

• Mayıs 1991’de, 36.paralelin kuzeyini kontrol altında tutmak

ve Irak’ın ateşkes koşullarına uyup uymadığını kontrol etmek

için uluslararası "Çekiç Güç” kuruldu. Merkezi Türkiye’deki

İncirlik Üssü olan bu güç; Amerikan, İngiliz, Fransız ve Türk

hava birliklerinden oluşuyordu. 20 Mart 2003’de ABD ve

İngiltere Irak’a saldırı başlattı. ABD ve İngiliz kuvvetleri 9 -

10 Nisan’da Bağdat’a girdi. Devlet Başkanı Saddam Hüseyin,

30 Aralık 2006'da idam edildi. Yapılan uzun çalışmalar

sonucunda 13 Temmuz 2003'te "Geçici Irak Yönetim

Konseyi” oluşturuldu ve seçimler 30 Ocak 2005'te yapıldı.

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 168 / 169

Celal Talabani cumhurbaşkanlığına seçildi. Hükümetin

kurulmasının ardından Ekim ayında anayasa referanduma

sunuldu ve kabul edildi. Koalisyon askerleri ise 2003’ten beri

işgal ettikleri Irak’tan 31 Aralık 2011 tarihinde geri çekildi ve

Körfez Savaşı resmen sona erdi.

Filistin Sorunu ve Orta Doğu Barış Görüşmeleri

• Filistin’deki örgütler İsrail’e karşı 1964’te Yaser Arafat

önderliğinde ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çatısı atında

birleştiler. BM, 1974’te FKÖ’yü Filistin’in tek temsilcisi

olarak tanıdı. Filistin topraklarında FKÖ’nün

yönlendirmesiyle İsrail’e karşı "ayaklanma” (intifada) başladı.

Ancak İsrail’in insan hakları ihlalleri dünyada yankı uyandırdı

ve İsrail’i uluslararası kamuoyunda zor durumda bıraktı. 14

Kasım 1988’de Filistin Ulusal Konseyi tarafından "Bağımsız

Filistin Devleti” ilan edildi. 1989’da Yaser Arafat FKÖ

merkez konseyi tarafından Filistin Devlet Başkanlığına

seçildi. 1993'te "Oslo Görüşmeleri” sonunda ise FKÖ İsrail’i,

İsrail’de FKÖ’yü Filistin halkının temsilcisi olarak tanıdı.

• İsrail’in BM Güvenlik Konseyi kararlarını ve dünya

kamuoyunun tepkisini dikkate almayarak, 2004'te Gazze’ye

saldırılarını yeniden başlattı. “Refah Operasyonu” adı verilen

saldırılar Yaser Arafat’ın ölümü sonrasında Filistin Devlet

Başkanı olan Mahmut Abbas tarafından İsrail’le ateşkes

imzalanması ile son buldu. Yapılan antlaşmaya göre İsrail

2005'te Gazze’deki 21 ve Batı Şeria'da ki 4 yerleşim yerinden

çekilmeyi tamamladı.

• 2007 sonlarında İsrail ile Filistin arasında iki devletli çözüm

esasına dayanan "Anna Polis” toplantısı yapıldıysa da sonuç

alınamadı. 2008 sonlarında İsrail’in muhalif Filistinli örgütleri

gerekçe göstererek Gazze üzerine başlattığı saldırılarda

çoğunluğu sivil, yüzlerce insan hayatını kaybetti. İsrail son

olarak 31 Mayıs 2011 tarihinde Gazze’ye yardım malzemesi

götüren "Mavi Marmara” adlı bir bandıralı gemiye uluslararası

sularda askeri operasyon yaparak 9 Türk vatandaşını şehit etti.

Tüm dünya tarafından kınanan bu olay sonrası İsrail ile

Türkiye ilişkileri koptu. İsrail bu olaydan iki yıl sonra

(22.03.2013) Türkiye’den resmen özür diledi ve şehit

olanların yakınlarına da tazminat ödemeyi kabul etti.

• Afganistan’daki Gelişmeler

• Afganistan’da Şubat 1989’da SSCB birliklerinin

çekilmesinden sonra bu durumdan yararlanan Molla

Muhammet Ömer liderliğindeki Taliban (öğrenciler) grubu,

1996’da Kabil merkez olmak üzere ülkenin yaklaşık %70'ini

kontrolü altına alarak İslam Devletini kurdu. Taliban

yönetimine karşı olanlar da Ahmet Şah Mesut liderliğinde

ülkenin kuzeyinde toplanarak "Kuzey İttifakı” adı altında

örgütlendi.

• 11 Eylül 2001'de ABD’nin New York şehrindeki "Dünya

Ticaret Merkezi”ne (ikiz Kuleler) ve ABD Savunma

Bakanlığı’na

• (Pentagon) terör saldırısında bulunuldu. ABD bu

saldırılardan sorumlu tuttuğu terör örgütü liderinin

Afganistan'da bulunduğunu iddia ederek 7 Ekim 2001

tarihinde Afganistan’a hava taarruzu başlattı. Hava

operasyonları karşısında çaresiz kalan Taliban yönetimi

Kasım 2001'de yönetimden uzaklaştırıldı. Afganistan’da

Taliban yönetimi yıkılarak yerine Hamid Karzai liderliğindeki

hükümet, 22 Aralık 2001’de göreve başladı. Bu hükümetin

ülkede güvenliği sağlamasına destek olarak BM Güvenlik

Konseyi tarafından Türkiye’nin de aktif rol aldığı

"Uluslararası Güvenlik Destek Gücü” (İSAF) kuruldu.

Orta Doğu'da Su Sorunu

• Orta Doğu’nun başlıca su kaynakları: Dicle, Fırat, Asi, Şeria

ve Nil nehirleridir.

• 1970'li yılların başlarından itibaren Türkiye’nin GAP

(Güneydoğu Anadolu Projesi)’ı uygulamak üzere çalışmalara

başlaması, Dicle ve Fırat nehirlerinden yararlanan Suriye ve

Irak tarafından tepkiyle karşılandı.

• Bu gelişme Suriye ve Irak başta olmak üzere Arap

devletlerinin sert tepkisi ile karşılandı. Böylece Dicle ve

Fırat’ın sularının kullanımı ve paylaşılmasından doğan "su

sorunu" ortaya çıktı.

• Türkiye ise, Fırat Nehri’nden, Suriye'ye saniyede 500

metreküp su bırakmayı kabul etti.

• Ayrıca Fırat ve Dicle’nin suyunu Arap Yarımadasına kadar

akıtacak "Barış Suyu Projesi’ni ortaya attı.

• Türkiye’nin su sorununu aşmaya yönelik çalışmaları

Suriye’nin paylaşım stratejisi nedeniyle bir sonuç vermedi.

• Ayrıca Fırat Nehri üzerinde "Birecik Baraji’nın yapılmaya

başlanması Suriye’nin, Dicle üzerinde "llısu Baraji’nın

yapılması Suriye ve Irak’ın tepkilerine sebep oldu.

DÜNYADAKİ GELİŞMELER

Bilimsel ve Teknolojik Gelişmelerin Etkileri

• Günümüzde insanları etkileyen, bilimsel alanda devrim

niteliğindeki en önemli gelişme "nanoteknoloji"dir.

• Bu çalışmalar sonucunda ise 1996’da "Dolly” adı verilen

koyun kopyalandı.

• Ülkemizde de 2001 yılında "Oyalı" adı verilen ilk koyun

kopyalandı.

• 1986’daki Çernobil kazası çevre sorunlarına duyarlılığı

arttırmıştır.

DEĞİŞEN DÜNYA VE TÜRK DIŞ POLİTİKASI

TÜRK DIŞ POLİTİKASININ GENEL ÖZELLİKLERİ

Rusya Federasyonu

• 2000'li yıllara girilirken Türkiye-Rusya ilişkileri hızlı bir

şekilde gelişmeye başlamıştır.

• Şu anda Rusya, Rus doğal gazını Karadeniz'in altından

döşenen bir boru hattıyla Samsun’a ulaştıran "Mavi Akım

Projesinden dolayı Türkiye'nin en fazla ihracat yaptığı ülke

hâline gelmiştir.

Kafkasya

• Bu süreçte Türkiye ve Azerbaycan’ın siyasi, ekonomik ve

stratejik açıdan ortak menfaatlere sahip olması iki ülkeyi

yakınlaştırmıştır.

• Bakü-Tifüs-Ceyhan (BTC) Petrol Boru Hattı, 2005’te

tamamlanarak faaliyete geçmiştir.

Orta Doğu

• Arap Baharı diye adlandırılan ve ilk olarak Tunus’ta

başlayıp sonra tüm Arap dünyasına yayılan isyan ve gösteriler

Suriye’ye de sıçradı.

• Özellikle Suriye devlet başkanı Beşar Esad’ın halkın

demokratik taleplerine karşı bir girişimde bulunmaması

nedeniyle ülkede 2011 yılından itibaren iç savaş ortaya çıktı.

• Yüz binlerce Suriyeli bu iç savaştan kaçarak Türkiye’ye

sığındı.

• Bu gelişme 2013 yılı itibariyle Suriye ile aramızdaki en

önemli sorunu oluşturmaktadır.

• Türkiye, İsrail’in kuruluşundan itibaren ilişkilerini Arap

ülkelerini de dikkate alarak sınırlı bir düzeyde tutmuştu.

• 2000’li yıllarda İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarını

Türkiye’nin "devlet terörü" olarak nitelendirmesi, İsrail’in

Kuzey Irak'taki oluşumu desteklemesi ve 30 Ocak 2009

tarikinde Davos’ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu

toplantısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı

Ömer YALÇIN Tarih Öğretmeni YKS Tarih Konu Anlatımı 169 / 169

Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasında yaşanan söz düellosu

(One Minute Olayı) ve 31 Mayıs 2011 tarihinde Gazze’ye

yardım malzemesi götüren "Mavi Marmara" adlı insani

yardım gemisine açık sularda askeri operasyon yapılması

Türkiye-İsrail ilişkilerini bozmuştur.

Balkanlar

• 17 Şubat 2008’de bağımsızlığını ilan eden Kosova’yı ilk

tanıyan ülkelerden birisi Türkiye’dir.

• 1980-1990 arasında Bulgaristan’da sayıları 1,5 milyonu

bulan ve ülke nüfusunun %15’ini teşkil eden Türk azınlığın,

isimlerini zorla değiştirmek yoluyla Bulgarlaştırmaya

(asimilasyon) tabi tutulması Bulgaristan’la ilişkilerimizde

önemli bir sorun olmuştur.

• 1985 Şubat’ında, Türkiye’nin yapılanlara tepki göstermesi

1989 Haziran’ında Türkiye soydaşlarımızı kabule hazır

olduğunu açıklayınca 300 bin soydaşımız Türkiye’ye göç etti.

• Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi’yle ilgili

sorunlar, azınlıklar ve Kıbrıs sorunu uzun yıllardan beri

devam etmekteydi.

• Buna ek olarak Ocak 1996'da Ege Denizi’ndeki Kardak

Kayalıkları yüzünden Türkiye ve Yunanistan savaşın eşiğine

kadar gelmiştir.

• Türkiye ile Yunanistan arasında uzun yıllardır devam eden

Batı Trakya sorunu bu dönemde de devam etmiştir.

• Yunanistan Batı Trakya’da yaşayanlar "Türk değil

Müslüman azınlıktır" tezini savunmaya devam etmiş ve

Türklerin eğitim, kültür, siyaset, ibadet vb. alanlardaki

sorunları çözülememiştir.

• 26 Ocak 1990’da Batı Trakya Türkleri liderlerinden Pr.

Sadık Ahmet’in "Türk" kelimesini kullanması yüzünden

yargılanıp cezalandırılması Türkler tarafından protesto edildi.

Kıbrıs sorununun çözümü için BM Genel Sekreteri Kofi

Annan’ın taraflara sunduğu plana göre:

• Kurulacak Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki bakanlıkların

en az üçte biri Türklerden oluşacak, devlet başkanlığı ve

başbakanlık makamları on ayda bir Türkler ve Rumlar

arasında değişecekti.

• Annan Planı uzun müzakerelerden sonra taraflarca kabul

edilerek Nisan 2004’te referanduma sunulmuştur. Bu plana

Türkler (%65) evet derken, Rumlar (%76) hayır oyu

kullandılar.

• Buna rağmen Mart 2008’de alınan bir kararla iki tarafı

birbirinden ayıran Lokmacı Sınır Kapısı açılmıştır.

Türk Ordusu ve Dünya Barışı

• Türkiye Kore (ilk), Somali, Bosna-Hersek, Adriyatik Denizi,

Arnavutluk, Kosova, Afganistan ve Lübnan’a asker

göndermiştir.

1980 SONRASI TÜRKİYE

Siyasi Gelişmeler

• 1987’de yapılan referandum ile 12 Eylül askeri müdahalesi

sonucunda siyaset yasağı konan Süleyman Demirel, Bülent

Ecevit, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş'in siyasi

yasakları kalktı.

• Kasım 1987 seçimlerinden ANAP yine birinci parti olarak

çıktı.

• 31 Ekim 1989’da TBMM kararıyla cumhurbaşkanı olan

Turgut Özal’ın yerine Yıldırım Akbulut başbakan oldu.

• Turgut Özal’ın 1993 yılında ölümü ile Süleyman Demirel

cumhurbaşkanı oldu.

• Süleyman Demirel’in yerine Tansu Çiller DYP genel

başkanı ve Türkiye’nin ilk kadın başbakanı oldu.

• AB ile "Gümrük Birliği Antlaşması" imzalandı. 1995 ile

2001 yılları arasında Türkiye’yi Necmettin Erbakan, Mesut

Yılmaz ve Bülent Ecevit başbakanlığındaki koalisyon

hükümetleri yönetti.

• Bu dönemde Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üyeliğini

sağlamak için önemli çalışmalar yapılırken hazırlanan "Ulusal

Program” çerçevesinde AB’ye uyum yasaları çıkarıldı.

• Mayıs 2000'de Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanı seçildi.

• 2002, 2007 2011 ve 2015'de yapılan seçimlerde tek başına

iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin kurduğu

hükümet ülkeyi yönetmektedir.

Kültürel Gelişmeler ve Sosyal Hayat

• 1980’li yıllarda arabesk müziğin de etkisiyle nispeten

durgun bir dönem geçiren Türk Pop Müziği, Sezen Aksu, Erol

Evgin ve Barış Manço gibi isimlerle birlikte 1990’dan sonra

özellikle gençler tarafından ilgiyle takip edilmiştir.

• Tarkan ile daha geniş kitlelere ulaşan Türk Pop Müziği,

Sertab Erener'in 2003 yılında Eurovision Şarkı Yarışması’nı

kazanmasıyla uluslararası alanda da önemli bir başarı

kazanmıştır.

• Mazhar-Fuat-Özkan (MFÖ) müzik grubu da halkın yoğun

ilgisini çekmiştir.

• Türkiye’de ilk renkli televizyon yayını 1984’te başladı.

• 1990’da ilk özel televizyon kanalı açıldı. Bu dönemde

çekilen birçok yerli film, beğeni ile izlendi ve uluslararası

Film Festivallerinde ödüller aldı.

• Nuri Bilge Ceylan "Üç Maymun” adlı Filmiyle Cannes Film

Festivalinde en iyi yönetmen ödülünü aldığı gibi film Oscar

ödüllerine de aday gösterilmiştir.

• Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü alması edebiyat

alanında en önemli uluslararası başarı olmuştur.

• Bu dönemde ülkemizde görülen toplumsal gelişmelerin en

önemlilerinden biri de eğitim alanında olmuştur.

• Mili Eğitim Bakanlığının başlattığı "Haydi kızlar okula”,

"Ana-kız okuldayız” ve sivil toplum kuruluşlarının başlattığı

kampanyalar sayesinde kız çocukların ve kadınların eğitime

daha fazla katılmaları sağlanmıştır.

Bu Dönemde Diğer Önemli Gelişmeler

• 1993 yılında Türkiye’de ODTÜ’den ilk internet

bağlantısının kurulması ve bilgisayar kullanıcılarının sayısının

hızla artması, özellikle genç nüfus üzerinde çok etkili oldu.

• Türk sporu 1980’lerin sonlarından itibaren uluslararası

alanda büyük başarılar elde etmiştir.

• Naim Süleymanoğlu’nun 1988 Seul Olimpiyatlarında altın

madalya kazanmasıyla başlayan süreç, birçok branşta

olimpiyat madalyaları kazanılmasıyla devam etmiştir.

• En çok altın madalya Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu

başta olmak üzere halterci sporcular tarafından kazanılmıştır.

• 1992 Barselona Olimpiyat Oyunlarında Mehmet Akif Pirim

grekoromen güreşte 24 yıl aradan sonra şampiyon olmuştur.

• 1996 Atlanta Olimpiyatları’nda Türkiye son 36 yılın en

başarılı sonucunu elde ederek, oyunları 4 altın, 2 gümüş ve 2

bronz madalyayla kapadı.

• Türk Millî Futbol Takımının 2002 Dünya Şampiyonası’nda

ve 2008 Avrupa Futbol Şampiyonasında 3. olması millî takım

düzeyinde en önemli başarılardır.