tasavvuf - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d121780/2003/2003_tahsiny1.pdf · tahsin yazıcı...

19
TASAVVUF Cemil KiTABEVi

Upload: others

Post on 20-Jan-2020

11 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

TASAVVUF KİTABI

Hazırlayan

Cemil ÇİFTÇİ

KiTABEVi

Diş Kirası Kitapları: 8

Kapak: Minyatür

İç Düzen: All-Graf

Baskı: Çalış Ofset

Cilt: Bayrak Matbaası

İstanbul, Kasım 2003

ISBN 975-6403-18-7

©KITABEVI Çatalçeşme Sk. No: 54/ A Cağaloğlu-ISTANBUL

Tel: (0212) 512 43 28 -511 21 43 • Faks: 513 77 26

~ Tahsin Yazıcı

·Mevlana Devrinde Sema

~ aha çok Mevlana ile tanınan ve onun ölümünden sonra, adı­dJ!} na izafeten kurulan Mevlevilik tarikatinde malfun şekli ile ta­mamen bir tarikat ayinine alem olan sema', aslında Arapça sm' kö­künden sam' ve sim' gibi mastar ve isim olup, işitmek, işittirmek, dinlemek, işitilen söz, iyi şöhret ve iyi anılma ı, çalgı ve diğer bütün eşyanın çıkardığı ses ve şarkı dinleme2 ve mecazert şarkı, raks, nağ-

. me, vecd, haP, üns meclisi, geçmişte olup bitenleri hatırlatma4, tür­kü söylemek (ırlamak) ve dinlemekS ve nihayet ilerde bahsedilece­ği üzere, Mevlana devrinde yan dini mahiyette sazlı ye şarkılı ziya­fet gibi'tfulü marralara geİmekte<fu6. Farsçada dinlemek, işitmek ile_ şarkı dinlemek manalarını birbirinden ayırmak için, birinçisi için

. sama, ikincisi için ise, sima şekli kullarulmıştır7. Bir gramer tabiri olarak nisbet yası ile teşkil edilıriiş olan samai şekli ise, kıyasi (ku­rallı)'nin aksine, bir dilin onu konuşanlardan nasıl duyulmuş ise, öylece kabul ve nakledilen kelimelerini ifade için kullanılır8. Kelam­da da bu kelime ile makul olmayan bir mana kast edilir9• Bu çeşitli manalanndan birkaçı istisna edilirse, diğer birçoğunun kelimenin

1. Qamils tercümesi, ID, 295; Aflaki, Manaqib al-arifin, ı, ı65, 2. Sudi; Şarh-i Diwan-i HafiZ, İskenderiye, 1250. ı, 41, Il, 383. 3. Gıyaseddin, Giy/U al-luğat, Cawnpoor, ts., a. 232. 4. Tıihanawi. Kaşşiif istiliiluit al-filnun, Kalküte, 1862, ı, 675. 5. Kitab-i ustuwiini (hususi kütüphanemizde bulunan nüsha), vrk.. 165b. 6.. Bk. bu makale, . 147 7. Gıyaseddin, aynı eser., s. 232. 8. Bu dip not yazılmamış (hazırlayan). 9. El, mad. Sama'

-2ô2-

----------------~~~---------------eski Arapçadaki şarkılı ve çalgılı terennüm ı o manalan ile yakından ilgili olduğu açıkça görülmektedir. Güzel ses dinlemenin tabii bir neticesi olmak bakırnından raksın da kelimenin bu map.ası ile ya­kından ilgisi vardırll. ·

Tasa:vvufun İslam dini içinde ilk ztıhurundan itibaren rnizaç iti­bariyle diğer dindaşlarından daha hassas olan sUfilerin Şiir, riı.usiki veraks gibi doğrudan doğİuya insan'ruhuna•tesir eden güzel sanat­lara yabancı kalmalan mümkün değildi. Esasen bu mesleğin zuhu­runda rnizaç itibariyle daha hassas olan insanların büyük payı, ol­duğu inkar edilemez. Bii bakıma nisbeten kah·sayılabilecek olan şe­riat hükümleri dışına çıkıriak suretiyle manevi zevklerini daha ser­best şartlar içinde geliştirrnek rnaksadı ile; bu rnesleğe intisap eden­ler her türlü hareketlerini de Kutan ve.hadise dayarnak zorunda idiler ve, ancak bu suretle şeriate sıkı sıkıya bağlı kimseleriri yerme­lerine hedef olmaktan kurttilınağa çalıştılar: ~ahiliye deyrinde rağ­bette olan şiir, rnusiki ve raksın İslfuı;ı eliİlinin esaslan ile bağdaşıp bağdaşmadığı rnes' elesi uzun zaman rnünakaşa rnevzuu olmuştur. Bazılan bunlardan bilhassa rnusiki ve raksı rnekruh ve hatta ha~ rarn12, bazılan ise, insanı rnusikiye ve raksa sevk eden sebepler ile. bunlarin insanda uyandırdığı hislerin mahiyetine göre rnubah say­rnışlardır13. Bu suretle bu·iki san'atten faydalanan sema'da bazıla­nnca rnekruh veya haram, bazılannca da ıriubah sayılınıştır. Sema' ı rnekruh veya hararn saya:nlar, onu Kuı' an' da oldukça sık geçen la 'b velahw olarak kabul etirıişye hüküırilerini buna gqre vermişlerdir. Zira sema' kelimesi Kuı' an' da geçmernekt~dir. Buna göre sema'ın Ia'b ve lahw' den ibaret 9hip olmadığı n1.es; elesi üzerinde durmak faydalı olacaktır: la'b ve lah w, gerek Kuı' an' da, gerekse diğer yer­lerdeki kullanışiarında (her çeşit) oyunla; boş şeyle meşgul olmak, gerçek bir rnaksada delalet etmeyen'bir iş işlernek, oyuncak, eğlen-

;. ce14 manalarma gelen rnüteradif kelimelerdir. Kutan' da dört yerde (VI, 52; XXXI, 64; XLVII, 36; LVll, 20), dünyadaki yaşama Ia'b ve

10. A~yer. • · •. · . 11. Gazali;flıyıl al-ulum ad-din, Kahire, ts., Il, 230. 12. Aynı eser, Il, 230 · 13. Aynı eser, Il, 230 14. Qfunı1s" tercümesi, İstanbul, 1304, 1,489, ıv, 1176; Tahftnawi; aynı eser., II, 1288.

-2ô3-

--~------------~~----------------lah w' a benzetilmiş, iki yerde (VII, 51; XXXI, 62) dinlerini oyuncak ve eğlence vasıtası haline getirmiş olanlardan bahsedilmiş, bir yer­de (XXI, 17) yeri ve göğü yaratan Allah'ın bunu bir eğlence ittihaz etmediği ifade edilmiş, bir yerde (XXXI, 6) insanlar arasında, bilgi­leri olmaksızın, başkalarını Allah yolundan şaşırtmak için oyuncak, söz (lah w al-hadıt) alanlar bulunduğu anlatılmış ve nihayet bir yer­de (LXII, 11) de Allah'ın yanında bulunanın, ticaret ve eğlence (lahw) den daha hayırlı olduğu belirtilmiştir. Bütün bu ayetlerde geçen bu kelimeler ile daha ziyade boş ve manasız şeylerle uğr;:ş­manın iyi bir hareket sayılmayacağı kasdediimiş olmalıdır ki, bu hal bugün de tasvip edilemez. Kaldı ki, bu ayetlerin hiçbirinde mu­sikl veya raksın haram olduğuna dair her hangi bir sarahat yo~tur. Yalıuz yukanda işaret edilen ayetlerden birinde (XXXI , 6) geçen lahw !1]-hadıt (oyuncak söz) tabiri at-Taban tarafından, birçok mu­talara dayanılarak, şarkılar şeklinde tefsir edilmekte ve bu ayete is­tinaden diriye (esire)'lerin alınıp satılınasının men'ine dair bir had!s nakledilınektedir15. Fakat siyaktan, daha çok ladin1, ahlak dışı söz­ler manası anlaşılınaktadır16. Sema'ın bilhassa müteassıp çevrelerde rnekruh ve haram sayılınasına, ihtimal bu tefsir şekli ile, yukanda nakledilmiş olan ayetlerin birinde dini oyuncak haline getirmek is­teyenleri bekleyen feci akibetin ifade edilmiş olması sebep olmuş­tur. Buna, nefsarn zevklerini din! bir kisve altında tatmine çalışan kimselerin hareketlerini de ilave etmek lazımdır. Din uleması ve su­IDer arasında uzun yıllar münakaşa mevzuu olan bu mes' ele, niha­yet Gazali (ölm._ 505 h. 1111 m.) tarafından geniş bir şekilde ele alın­mıştır. Kendisi, mes' eleniri ehemmiyetine binanen İhya al-ulum ad­din adlı eserinin bir bölüm (kitab as-sama-)'ünü17 bu mevzuatahsis etmiştir. Gazali bu eserinde önce kısaca sema' ın insan ruhu üzerinde­ki mühim tesirinden bahsettikten sonra, onun kalpte vecd denilen bir hal vücuda getirdiğini, veedin de vücudun azalannı harekete geçir­diğini, bu hareketlerinin bazen mevzun, bazen da gayri mevzun ol­duğunu, bunlardan birincilerine taswiq ve raqs, ikincilerine ise, idti­rab denildiğini ifade ettikten sonra, sema'nın haram olduğıına dair

15. At-Taban, Tafsir, Kahire, 1321, XIX, 35-36. 16. Le Coraıı, tre., Blachere, Paris, m, 538. 17. İlıya, II, 229- 264.

----------------~~~---------------fikirleri"nakletmektedir18. Bu hususta başta İmam Şafii ve Malik gibi büyük mezhep kuruculan ile Sufyan al-Tawri, Hammad gibi sufile­rin düşüncelerine işaret ettikten sonra, meseleyi daha çok ruhi ba­kımdan ele almakta ve ruhi hallerin din ile hangi şartlar altında bağ­claşıp bağdaşmadığı üzerinde durmaktadır. Bu hususu tahkikiçin de önce hadisiere baş vurmaktadır. Muteber hadis kitaplanndan naklet­tiği hadislerle Peygamberin, sonralaPı tamamiyle rnekruh veya ha­ram sayılmış olan raks ve benzeri eğlence vasıtalannı bile iyi karşıla­dığı;ı:u19 açıkladıktan sonra, güzel ses nedir? Güzel ses dinlemek mu­balı mıdır? Çalgılardan hangilerini dinlemek caiz veya değildir? gibi mes' eleler üzerinde durmaktadır2o. Ona göre, güzel ses, işitme duyu­sunun, duyduğu zaman lezzet aldığı sestir.• Bu da vezinli veya vezin­siz olmak üzere ikiye aynlır: Mevzun ses, şiirlerde olduğu gibi anla­şılan (mefhüm) ve cansız cisimler ve hayvanlardaki gibi anlaşılına­yan olmak üzere iki kısma bölünür. Ancak vezinli güzel seste, vezin güzelliğin ötesinde kalır. Nice ölçünün dışında kalan ses vardır ki, güzeldir, nice vezinli ses vardır ki, güzel değildir. Vezinli güzel sesler çıkış yerlerine göre üçtür: musikl aletleri gibi bir cansızdan çıkan ses, bir insanın veya bir hayvanın hançeresinden çıkan ses. Bunlardan hangisinden olursa olsun çıkan güzel sesi dinlemek (sema etmek) ha­ram veya rnekruh sayılmamalıdır. Bu sesleri dinlerken kendilerinde bir tesir hasıl olmayan ruhlarm sıhhatinden şüphe etmek lazımdır. Zira bu seslerin, beşikte bir bebek ve deve, koyun gibi hayvanlar üze­rindeki müsbet tesirleri bile bir hakikattir. Bunlar haram sayıldığında bülbül veya buna benzer kuşlarm sesini dinlemenin de haram sayıl­ması icap eder. Bunun gibi diğer duygu organlannın haz duyduğu şeylerin, mesela gözün güzel bir yeşilliğe bakmasının, burnun güzel bir ko ku koklamasının da haram olması lazımdır. Şeı' an menedilmiş olan birtakım çalgılar ile eğlence vasıtalannın da, ancak kendileri menedilmiş, onlardan duyulan lezzet ise, mubah sayılmıştır. Aksi takdirde, lezzet alınan her şeyin haram sayılması icap ederdi21. Buna

18. Aynı eser, s. 230; Taşköprüiiizade Ahmed Efendi, Mawduiihl'l-ulum, tre. Kema-leddin Efendi, İstanbul, 1312, II, 548 v. d.

19. Aynı eser, II, 229. 20. Aynı eser, s. 231. 21. Taşköprülüzade, ayııı eser., s. 549.

-26'/i-

--~----------~~~--------------göre, güzel bir ses dinleme (sema')de duyulan sevinç mubah ise, bu güzel sesi dinleme de mubah olur22. Bu şekilde mubah sayılan gü­zel ses dinleme neticesinde yapılan raks da mubahhr. Eğer insanı raksa, ·harekete getiren mubah, makbu1 ise, raks da makbu1dür. Bu suretle sema', güzel ses dinleme ile bunun neticesinde elde edilen vecd ile vücudun uzuvlannı harekete getirme (raks) manasını içine almaktadır. Vücudun harekete gelip gelmemesi23, veedin zayıf veya kuvvetli olmasına24, vecde gelen kimsenin buriu dışanya vurup vurmamak hususunda gücünün bu1unup bu1:unmamasına~, haller­le birlikte bu1unmasına bağlıdır26. Ancak harekethalinde olan bir insanın, kilinatla Allah'ın cemalinden başka bir şey görmemesi la­zımdır. Sema', sema' edenin Allah' a olan aşkını, kuvvetli .arzusunu (şevkini) harekete getirir, pekiştirir ki, bundan da haller doğar. Bu · haller, ateşleri ile kalbi yakar, onu pisliklerden temizler. Bu temizlik­ten sonra insanda muşahada ve mukaşafa hasıl olur27 •. Gaz ali, her halde zamanında malftm olduğu için, sema'nin ne şekilde yapıld~­ğını. tarif etmeden, onda takip edilmesi icap· eden ada bı izaha ge­çer28 ki, bundan sema' edenlerin hareket ve sema' meclisinin terek­küp tarzı h~kkında az çok bir bilgi edinmek mümkün olrriaktadır. Bu adabdan birincisi, zamam, rnekarn ve ihvam gözetmekdir. Yeme­ğın hazır olduğu vakit veya husumet (hisfi.!n), namaz, kalbin ızlıra­bı hasıl olan bir hadise (sarif~ anında sema' dan beklenileri fayda el­de edile:rpez. Aym şekilde işlek bir cadde (şari) veya çirkin bir yer­de veyahut içinde kalbi meşgu1 eden bir şey bulunan bir yerde se­ma' caiz değildir. Arkadaşlara (ihvana) gelince, sema'ı inkar ve meclise ağırlık veren birinin, mütekebbir bir kişi veya sahte vecd halleri gösteren sUfinin huzurunda da sei:na'· etmek ·caiz· değildir. İkincisi, hazır bu1unanların bakmasıdır ki, şeyhin etrafında mi:irtd­ler bu1uriduğu zaman, sema' onlara zarar verlı. Üçüncü edeb, qaw-

22. Ayııı eser ve İhya, s. ı3s. 23. Ayııı eser, s. 233 '* 24. Aynı eser, s. 238. 25. Aynı eser, s. 261; Taşköprülüziide, aynı eset., s. 565. 26. Aynı eser, s. 239. 27. Aynı eser, s. 239. 28. Aynı eser, s. 260

-26'6'-

----------------~~~---------------wa.J.e kulak vermesi, etrafıyla ilgilenmemesi, gerinmekten sakınıp başını aşağı doğru sarkıtmak suretiyle oturması, ellerini biribirine vurması ve diğer hareketlerden sakııu:hası, kendisine vecd geldik­ten sonra hareket etmesi hususlandır ki bu da veedin kuvvet dere­cesine bağlıdır. Dördüncu edeb, ayağa kalkmamak ve kendine ha­kim olduğu takdirde yüksek sesle ağlamamaktır. Daha da ileri gidi­lerek, elbiselerini yırtmak, nefes alıp verme gibi, terk edilmesi mümkün alınayan zamanlarda mubahtır. Bunun gibi r~ks etme ve­ya .ağlar gözükme de mubahtır, çünkü ri ya kastedilmediği takdirde yalandan ağlama hüznü celb eder; raks ise, sürı1r ve neş1Hı hareke­te getirrneğe sebep olur. Her sevinç, haram da olsa, mübah olduğu için, harekete getirilınesi caizdir. Beşinci ed ep, sema' eden cemaate (qawm) uymak lazımdır. Onlardan biri gerçek bir vecd veya vecd izhar etmeden kendi ihtiyan ile kalktığı vakit, ona uymak lazımdır. Aynı şekilde diğer hareketlerinde de ona uymaksohbet icabıdır.

Görülüyor ki, Gazall sema' ı belirli kaideleri bulunan bir ayin ol­maktan ziyade, vecd ha.J.inde bulunan insanlaim harekete· gelmele­ri ve bu hareket esnasında icabında sarıklarını düşürmeleri veya el­biselerini yırtmalan gibi müphem ifadelerle anlatmaktadır. Öncele- . ri, ihtimal eıi çok vecd ha.J.inde bulunan birinin harekete geçmesi ile, edep gözetilerek diğerlerinin de ona uyması şeklinde gözüken bu ayinin icra şekli hakkında maalesef daha fazla bilgi verilınemekte­dir. Aynca musiki hey' ei:i hakkında da her hangi bir izahta bulunul­mamıştır. Ancak bütün bunlardan anlaşılacağı üzere, Gazali" nin da­ha çok meşruiyyeti üzerinde durduğu sema', hicıi V. asnn ilk yan­sında büyük bir şöhrete nail olınuş bulunan Abu Said Abu 1-Xayr (357-440/967-1049)29 ve ondan aşağı yukan iki asır sonra gelen Mevlana zamanında dini vecd halinde yapılan Yat'l: dini bir ziyı:ı.fet şeklini aldığı görülınektedir. Hiç şüphe yok ki, bunda sı1filerin dini bir vecd içinde musikinin de iştiraki ile yapmış olduklan mevzun hareketlerinin muhitlerinde bırakmış olduğu güzel intibalann bü­yük rolü olınuştur. Filhakika aniann bu hareketlerini sık sık görmek isteyen kimseler, bunlann tekran için vesileler aramış ve bunun için.

29. Hal tercümesi için bk. Encyclopedie del' İs/iim, (yeni tabı}. Leiden- Paris, 1931, I; 150v. d: ·

.;..2ô7-

----------------~~~---------------de dervişlere ziyafet vermeği uygun bulmuşlardır. Dervişlere veri­len bu ziyafetlerin ne zamandan itibaren başladığı kat'l olarak bilin­memektedir. Şimdilik bu şekildeki ziyafetlere en çok meşhur sun Ebu Said Abu'l-Xayr devrinde rastlanmaktadır. Ondan sonra ise, bu şekildeki ziyafetlere en çok vesile olanlardan biri Mevlana olmuş­tur. O derecede ki bu adetin daha önceki mevcudiyeti tamamiyle unutulup ona maledilmiştir. Bunda Mevlana'nın sema'a vermiş ol­duğu ehemmiyet ile, ondan sonra gelenlerin bu ayini dört başı marnur bir hale getirmiş olmalannın da mühim rolü vardır. Bu:r:ıa, bu Metin, Mevlana'ya gelinceye kadar, bu şekilde cari olmayan Anadolu gibi bir muhite getirilmesini de ilave etmek lazımdır. Bu­rada Mevlana devrindeki sema' dan önce Abu Said Abu1-Xayr dev­rindeki sema'ın anlatılmasına, ayrıca onunla Mevlana devrindeki sema' arasında mevcut münasebetler ve farklar, kaynaklarda30 mevcut malı1matın verdiği imkan ruspetinde hillasa edilmeğe çalı­şılacaktır. Ancak işaret etmek lazımdır ki, o devirdeki sema' a kah­lanların her türlü hareketleri hpkı Mevlana devrinde olduğu gibi bütün teferruah ile anlatılmamıştır. Ebu Said'in hal tercümesinden bahseden kaynaklarda bu hususa dair nakledilen rivayetler şunlar­dır: Ebu Said 'in babası adetleri veçhile haftanın her gecesi bir evde yapılan toplantılara oğlunu da götürürdü. Bir aziz veya· yabancı ki­şi gelmişse, o da bu toplanhya çağırılır, yemek yenir, namaz kılınıp evrad okunduktan sonra sema' edilirdi. Sema' esnasında qaWwal söyler, onlar da bazen sabaha kadar raks ederlerdi31. Ebu Said'in şöhret bulduğu. devirde ise, muhtelif kimselerden para toplanır ve bununla sema' tertip edilirdi. "Bir giin şeyhin dervişleri pazardan geçiyorlardı, Tus'tan gelen ve pazarda sema' eden qawwallar gör­düler. Şeyh onların sema'ını görmek istedi. Hadimine pazara gitme­sini, temiz yüzlüJ.niku ruy) birinden o gece qawwallar şerefine ve­rilecek sema' ın masraflarını karşılamasını söylemesini tenbih etti. Hadim pazarın her tarafını dolaşhğı halde böyle bir kimse görme­di. Gelip şeyhine: "Her tarafı gezdim, şeyhten daha temiz yüzlü bi­rini göremedim" dedi. Bunun üzerine şeyh ferecisini çıkardı: "Bunu

30. Muhammad b. Munawwar, Asrıir at-taw/ıid fi ınaqıiınıit al-Şayx Abi Said, nşr. Da­bıh Allah Safa, Tahran, 1332 hş.

31. Aym eser, s. 16 v.d.

-2ô8-

----------------~~~---------------Bu Ca'farin dükkanına götür, kendisine bu geeeki sema'ın masraf­larını karşılamak üzere elli dinar vermesini söyle" dedi. Hadim, onun bu emrini yerine getirdi, adı geçen zattan bu parayı temin et­ti ve bu surette sema' toplantısı yapıldı32. Toplu halde yapılan bu se­ma' dışında, Ebu Said'in biraz sonra bahsedileceği üzere hpkı Mev­lana gibi muhtelif vesilerle tek başına sema' ettiğine dair de kayıtlar varffir33. Esasen bu iki sURnin hal tercümeleri tetkik edildiği vakit, Mevlana'nın üstiin vasıftaki şairliği ve ahiald meziyetleri hariç, di­ğer davranışlarının bariz bir şekilde birbirine benzediği göze çar­par. Ancak her ikisinin sema' şeklinin birbirinden farklı olduğu tah­min edilebilir. Filhakika yukanda hulasa edilmeğe çalışılan rivayet­te Ebu Said devrinde qilhassa ziyafetle birlikte yapılan sema'nın ye­mekten sonra yapıldığı ve Mevlana'nın hal tercümelerinden bahseden kaynaklarda sık sık zikredilen çarx_zadan (=dönmek) ta­birine rastlanmadığına bakılarak, Mevlevllerde olduğu gibi dönme şeklinin bulunmadığı söylenebilir. Filhakika biraz sonra işaret edi­leceği34 veçhile Mevlana devrinde, sema'ın bilhassa aç karnma ya­pılması tavsiye edilmektedir ki, bu da, dönmenin sebep olacağı ra­hatsızlığı önlemek bakımından tabildir.

Vefah Mevlana 'nın doğıımundan (604 1207) iki yıl sonra vuku bu­lan (606h./1209) Rüzbihan al-Baqli35 ise, 'sema' da çalgı çalıp şarkı söyleyen (qawwal'in güzel olmasını şart koşar ve sema' meclisinde bulunan ariflerin kalplerinin rahatlandırılması için güzel koku, güzel yüz ve güzel ses gibi üç unsura ihtiyaçları olduğ1-nıu kaydeder36.

Netice olarak görülüyor ki, sema'ın en çok rağbet gördüğü Mev­levllikle ilgili olanlar da dahil, son zamanlara kadar. yazılan eserler­de sadece bu ayinin mubah olup olmaması üzerinde durulmuş, onun icra şekli hakkında teferruatlı bilgi verilmemiştir. Aynı hal di­ğer tarikatierin ayinleri için de varittir. Bu teferruahn yazı ile tesbit edilmemesinde, ihtimal bunların yazıyla anlahlmasından ziyade

32. Aynı eser, s. 103 v. d., aynca krş. s. 77 v. d. 33. Aynı eser, s. 77 v. d,. 240, 242. 34. Bk. bu makale s. 142 v. d. 35. Terceme-i hiili için bk. Brockelmann, GAL, II, 526, Suppl, 1, 734. 36. Rı1zbihan al-Baqli, Kitabii'l-envar'dan naklen Nafahat terc., İstanbul. 1289, s. 268

v.d.

-26'.9-

~------------~~~--------------tatbikatle öğrenileceğine dair kanaatin rolü olmuştur. Bazı Avrupa­lı tarihçi37 veya mütecesislerin tespit ettikleri ayirıler ise, me:Vzi.ıa yabancı olduklan ve bu hususta lazım gelen malfunah doğru olarak elde etmek imkanİndan mahrum bulunduklan için bütün teferruah ile tasvir edilememiştir.

*** Sema' ı adeta bir nevi ibadet haline getiren Mevlana'nın Şemsed­

d.ln-i Tabrizi ile buluş~tan sonra sema' etmeğe başladığı nakledi­fu3B. Bu hareketinden dolayı o da hpkı Ebu Said Abu1-Xayr gibi tenkide maruz kalını.Şhf39. Sultan Veled, İbtida-nama'sinde Mevla­na'nın Şams ile tanışlıktan sonra gece gündüz sema'da bağınp ça­ğırarak, yerlerde dönerek raks ettiğini, mutriblere alhn ve gümüş verdiğini, nihayet çalıp söylemekten qawwal'lerde takat kalmadığı­nı, bütün ş~hir halkının ona uyarak sema'ya müptela olduklarını kaydetmektediJ:40. ·

Sipahsala:r4ı ise; Mevlana 'nın, Şams-i Tabrizi'ye ·mülaki olma­dan ()nce hiç sema' etmediğini, Şams'in arzusu ile sema' etmeğe başladığını ve bunu ölünceye kadar bırakmadığını, onu yol (tariq) ve ayin haline getirdiğini naklettikten sonra, sema'ın ruh üzerinde­ki tesirini izaha çalışır: Sema', nefislerinin istekleri ilt! meşg111 ol-

.. duklan için, halka haramdır. Tanrı talibi ve aşıklarına ise, helaldir; zira bu suretle onlarda Tanrı'yı arama şevki ve halleri artar, Tan­n' dan başka bir şey gözlerine gözükmez. Ayrıca sema' esnasındaki hareketlerini manalandırmağa çalışır: Dönmek, tevhid'i gösterir ki bu, muvahhid ariflerin makamı olup, bu makamda arifler, her ci­hette, mahbıib ve matlG.bu görür ve döndükleri her tarafta bir fey­ze nail olurlar. Sıçramak ve oynamak (pay kUftan), salikin nefsini

37.-. D'Ohsson, Le tableau general de l'empire Ottoman, Paris, 1790, ll, 79. 38, Bk. Faridun b. Ahmad SipahSalar, Risiila dar ahwiil-i Maviiin/i Celaleddin-i Maw­

lawi', nşr. Said Nafisi, Tahran; 1325 hş., s. 65; Sultan Walad, Ibtida-niima (Walad­ntima), nşr. Calal Humayi, Tahran, 1315 hş., s. 56; Ahmad Afliiki, Manakı"b al-tiri­fin, nşr. Tahsin Yazıcı, Ankara, 1959.

39. Aflll.ki, ayııı eser., I, 154, 208, 210, 559, 578. 40. Sultan Walad, aynı eser., s. 55 v. d. 41. Ahrnad b. Faridiln Sipahsalar, Risala-i Faridun b. Ahmad Sipahsalar dar alıw­

ill-i Mavlana Celaleddin-i Mawlawi, nşr. Said Nafisi; Tahran, 1125 hş., s: 65.

-270;_

-----------------~~--------------teshir ve Tann' dan gayri her şeyi alt ettiğine deHilet edeı:42. El sal­lamak (dast afşandan), visalin husulünden hasıl olan sevince, ke­mal mertebesine yönelmeği, nefs-i emınare askerini yenmeği gös­ter.mektedir. Sema esnasında birini kucaklamak, ancak insanın kendi kendisinden tamamen geçtiği bir anda mubahtır43. Durma vaktinde kendisini kimin iç aynasında tam bir berraklıkla müşahe­de ederse, onu kucaklar, müşahede ettiği cemalinin hallerini bulur. Halkı sema' a sürüklemek ve harekete teşvik etmek, sahv ehlinin makamı olup, bu makamda gelen feyzi hazır bulunanların kalbine saçmak ve rahmetihepsine şamil kılmak gayesi güdülür. Tevazu ve secde ise; kulluk makamından ibarettir. Sema' da midenin boş ol­ması şarttır44. Görülüyor ki, Sipahsalatda Mevlana'nın Şems'in teşviki ile ayin (resm, adet, kanun) ve tarik (yol, adet) haline getir­diğinden bahsedilen sema' ın i cra şekli hakkında, sadece kol ve ayak hareketleri ile dönmeden bahsedilmekte ve fakat bunların ta­rifleri verilmemektedir.

Mevlana'nın sema'ı hakkında hiç şüphe yok ki en çok kayıtlar Aflaki'nin Manaqib al-' arifin'nide45 bulunmaktadır. Bununla beraber orada da Mevlana'nın sema etme tarz ve usulünün bütün incelikle­riyle verildiği ileri sürülemez. Burada adı geçen eserde, mevcut ka­yıtlardan faydalanarak bazı neticeler elde edilmeğe çalışılacaktır.

Bu esere göre, hoşa giden veya manalı bir ses, Mevlana'yı sema' ettirmeğe kafi gelirdi46. Sokakta47, pazarda4B, Meram mescidinde, nı­ca' da, değirmende, Konya meydanında49 sema' ederdi. Sema için ön­ce kabiliyet şart koşulur5°, fazla sema' dan, Konya halkının alttan alta sema' aleyhinde bulunduklarından şikayet ederdisı. Managib al-ari-

42. Aynı eser, s. 66. 43. Aynı eser, s. 67. 44. Aynı eser, vrk. 27. 45. Aflaki, Maniikib al-iirifin, nşr. Tahsin Yazıcı, (Türk Tarih Kurumu Yayınlan)" An-

kara, 1959-61. 46. Aynı eser, s. 562. 47. Aynı eser, s. 282. 48. Aynı ~er, s. 277-278. 49. Ayni eser, s. 356. 50. Aynı eser, s. 355. 51. Aynı eser, s. 356.

-271-

----------------~~~---------------fin' de, biri Mevlana'nın münferiden yaphğı, diğeri de bir topluluk halinde olmak ürere iki sema' şekline dair kayıtlar bulunmaktadır.

ı. Mevlana'nın Münferit Sema'ı

Şems'in 21 Şevval642'deki gaybubetinden sonra, Mevlana ken­disine hindbari' den bir fereci, bal renkli yünden bir killah yapmala­rını emretti ve gömleğinin önünü açh, dasatr-i lalisi sanğını şakar­av1z52 biçimi bağladı, Mevlevllere has ayakkabı ve çizme giydi, fe­recesinin yenini topladı53, Rebabı da alh haneli hale getirmelerini emretti ve bunların ikmalinden sonra sema' a başladı54. Dünyada üç şeyi seçmişti: sema', şerbet, hamam. Şems de daha önceleri Iriık-ı Acem' de sema' ediyorduss, Mevlana'nın sema' esnasında aynı za­manda şiirler söylediği ve onların zevki ile raks ettiği oluyordu56. Mesnevrnin bazı kısımlarını söylediği sırada qavvaller çalgı çalıyor ve tegannide bulunuyor, o da heyecanlar gösteriyor ve naralar ata­rak sema' ediyordu; ayni şekilde diğer mürltıerin de naralar attığı olurdu, qavvaller sustuktan sonra bir köşeye çekilip, etrafında bu­lunanlara gözlerindeki Tanrı nurunu seyretmelerini emrediyordu57. Bir gün de büyük bir heyecanla medreseden çıkmış, sema' ederek Sivas kadısı İzzeddin'in odasına girmiş, onu çeke çeke aşıklar top­lantısına getirmiş ve o da elbisesini yırtarak sema'a başlamışh5s. Mevlana'nın sema' esnasında büyük bir vecd içinde, her şeyde Al­lah' ı gördüğünü söylediği de olurdu59. Sema' da uzun-müddet kalır, bazen durması için ricada bulunulurdu6o. Hamamdan çıkar Çıkmaz sema'a başlardı61. Şevkinden, sabahtan gece yarısına kadar, raks ederek ve dönerek, sema' ederdi62, Bazen bir haftadan fazla sema'

52. Abdilibaki Gö1pınarlı, Mevlana' dan Sonra Mevlevilik, İstanbul, s. 428 ve kitabın sonundaki resmi.

53. Aflaki, aynı eser., s. 624. 54. Aynı eser, s. 224. 55. Aynı eser, s. 89,624. 56. Aynı eser, s. 631. 57. Aynı eser, s. 99,191,543,569. 58. Aynı eser, s. 99, 100. 59. Aynı eser, s. 104. 60. Aynı eser, s. 110. 61. Aynı eser, s. 122. 62. Aynı eser, s. 125.

-272-

----------------~~~---------------ettiği olurdu63. llgın~da kaldığı müddetçe kırk gün sema'a devam ettiği vaki idi64. Sema'a devam edildiği vakit davet edilen evin ka­pısında durur, mürldlerin hepsinin içeri girmesini beklerdi65. Ba­zen, sema' ederek yalınayak medreseye gelir66, dışanda başladığı sema'ı medresede devam ettirirdi67. Sema' da, sema' edenlere sırtını çevirmek saygısızlıktır68. Kendisine getirilen güllerin ve heyecanlı konuşmalann69 da sema'ya vesile olduğu görülfu70. Birnara atarak sema'a girer71. Hey diyerek sema'a kalkar, bazı kimseleri kendisine hayran hayran baktırırdı72. Sema esnasında fetva yazdığı73, sorulan suallere manzum cevaplar söylediği oluyordu74. Sema' esnasında zaman zaman gılyendelerin tahtma geliyor, orada eğilip özürler di­liyordu75. Ölmek üzere olan nayzen Hamza'yı diriltir ve üç gün durmadan sema' eder. Sema' bitince de na,yzen ölfu76. Sema' eder­ken çalıp, şarkı söyliyen bir kanbur güyandasi vardır77. Sema' esna­sında gılyendelere ve halka bahşiş dağıtırdı78. Sema' dan çıkıp ha­mama gittiği de olurdu79. İlahi bilgiler (maarif) saçarken vecde ge.:. lip sema' ettiği de olurduso. Bazen fazla sema etmesinden gılyende­ler çalıp söylemekten aciz kalırdıBl. Sema' ederken başkasının ken­disine çarpmasına kızdığı82 görüldüğü gibi, mest bir insanın çarp-

63. Aynı eser, s. 149. 64. Aynı eser, s. 228 355, 356, 453. 65. Aynı eser, s. 443. 66. Aynı eser, 1, 154. 67. Aynı eser, I, 772. 68. Aynı eser, I, 161, 23Q- 353. 69. Aynı eser, I, 457, 151. 70. Aynı eser, I, 339. 71. Aynı eser, I, 163. 72. Aynıeser , I, 185. 73. Aynı eser, I, 187. 74. Aynı eser, I, 209. 75. Aynı eser, I, 579. 76. Aynı eser, I, 222 ve devamı. 77. Aynı eser, I, 231. 78. Aynı eser, I, 232. 79. Aynı eser, I, 257. 80. Aym eser, I, 293-81. Ayııı eser, I, 305 - 306. 82. Ayni eser, I, 320 - 394

-273-

----------------~~~---------------masını hoş karşıladığı da olurdu83. Medresede bir köşede kendisi, diğerinde meşhur şair Faxraddin-i lraqi büyük bir heyecan içinde sema' ediyordu84. Sabahleyin dostlar gelir gelmez sema'a başladı­ğı da olurduss. Kendisi fazla sema'dan hastalanırdı86. Sema' esna­sında mest olduğu vakit, qavvalleri veya oğlu Sultan Veled'i ya­kalar, dönerek ve raksederek salavat getirir ve sonra tekrar se­ma'a başlardı87. Selahaddin Zarkub'un dükkanından gelen çekiç seslerine veya bir meyhaneden gelen rebah sesine ayak uydura­rak sema' etrneğe ve dönrneğe başladığı meşhurdur88. Fazla se­ma' yüzünden normal şehev1 arzularını bile unutrnuştu89. Zakı Qawwal'i içeri girer girmez, çaldırmaya başialır ve sema'a koyu­lurdu9o ve sema'dan sonra göğsünü oğdururdu9ı. Sema ortasında elini eteğinin allından çıkarıp, gU.yendelerin defi üzerine para atardı92• Orkestrada defçi gU.yende (daffaf) ve nezyenler vardı93. Ayrıca, kadın defçi ve nezyenlerden de bahsedilrnektedir94. So­ğuk suyun allından çıkıp sema' ettiği95, uzun müddet yemek ye­mederi ve al-cu, al-cu, turnma rucu diyerek sema' a giriştiği olur­du .. Nadir hallerde sema' esnasında kendisini fazla kaybettiği, üzerinde bir gömlekten gayri ne varsa kawwallere verip çıplak raks ektiği vakit, etrafında bulunanlar üzerine kıymetli kurnaşlar­dan elbiseler giydirirlerdi96. Bazen devrin ileri gele.nlerinin ha­nırnlannın sema dayetlerine icabet eder, gU.yende, defçi ve ney­zenlerin çalgı ve şarkılannın refakati ile sema' eder, onlar da başı­na güller saçarlardı. Harnama gider,. oradan çıkınca medreseye

83. Aynı eser, I, 356. 84. Aynı eser, I, 356. 85. Aynı eser, I, 399. 86. Aynı eser, I, 400. 87. Aynı eser, I, 407. 88. Aynı eser, I, 412-805. 89. Aynı eser, I, 489. 90. Aynı eser, I. 449. 91. Aynı eser, I, 470. 92. Aynı eser, I, 471. 93. Aynı eser, I, 487. 94. Aynı eser, I, 486-490. 95. Aynı eser, I, 490. 96. Ayııı eser, I, 490.

-274-

----------------~~~---------------vanp orada sema' a başlardı97. Kendisi ile birlikte sema' da bulunan­lar veya münferiden sema' edenler arasında da elbiselerini yırtanlar vardı98. Şems'in ölümünü duyunca da sema' ederek mersiye mahi­yetinde gazeller söylemişti99. Düğün merasimlerinde de sema'a kalkhğı olurdu. Salahaddm Zarkı1p da hükümdann önünde, Mev­lana'nın tezkirinde, Mevlana'nın sözleri üzerine şevke gelip sema' ediyorduıoo. Mesnevrnin bazı parçalarının da sema esnasında söy-lendiği anlaşılmaktadırıoı. "

2) Toplu Halde İcra Edilen Sema

Başlangıçta Mevlana' da klasik şekli ile başlayıp, Şems'in teşviki ile dönme şeklinde teiahür eden sema' ayini kısa zamanda, büyük bir rağbete mazhar olmuş ve devrinileri ge~enlerinin, bir nev! yan di­m eğlence ziyafeti halini almışhr. Toplu halde icra edilen bu sema' ayinleri, Mevlana'nın bulunduğu medresedeıoı, Hüsameddin Çele­bi'nin evinde103 ve bağında104, llgın' da, devrinileri gelenlerinin evle­rinde veya Sadraddin-i Qonawi'nin medresesindelOS tertip ediliyor­du. Başlangıçta, sema' zamam, Mevlana'nın vecd hallerinin gelişine bağlı görülmektedir. Onun herhangi heyecan uyandıran bir hali, bir sözü veya nüktesi106 veyahut bir kerameti107 gibi hal ve hareketlerıos, başta kendisi bulunmak üzere toplu halde bir sema' a vesile oluyor­du. Ölümünden sorira Husamadcün Çelebi, ihtimal pirinin hahrasım anmak ve onun en çok sevdiği bir ayinin sönmemesini sağlamak maksadı ile her Cuma namazını müteakkip Kutan okunduktan son­ra toplu bir halde sema' yapılmasını esas haline getirdi109. Ancak, bil-

97. Aynı eser, I, 487. 98. Aynı eser, I, 488. 99. Aynı eser, I, 489- 602. 100. Aynı eser, I, 490. 101. Aynı eser, 499. 102. Aynı eser, I, 222, 227. 103. Aynı eser, I, 16. 104, Aynı eser, I, 141,212,431. 105. Aynı eser, I, 151. 106. Aynı eser, I, 141. 107. Aynı eser, I, 169, 227. 108. Aynı eser, I, 274. 109. Aynı eser, Il, 777, 967.

-275-

----------~--~~~--------------hassa tarikatin başında bulunan plrin am heyecanları ile bu esasın dışına çıkmak da kabildiriıo. Şair kimselerin sema' tertip etmesine ise, muhtelif sebepler vesile oluyordu. Bazen, Mevlana'ya aşık bir gencin, Mevlana'ya mürid olmasını temin için bu gencin babası ta­rafından m, ticarette daima ziyan eden bir tacir tarafından bir daha ziyan etmemesi için 112,-Sultan ve Muineddin Pervane113 gibi ileri ge­len devlet ricali114 veya- değerli aziz bir kişins, kerametini gören halkan biri116, Kemaleddin Kabi gibi bir kadı117 yeya deyrin devlet ricalinin hanımları ve tacirler veyahutta kendisini seven halktan bir kadın tarafından sema' tertip edildiği görülmektediİ. Bu arada ileri gelenlerin davet edildiği sünnet düğünü (xutna) veya düğünlerde de sema' yapıldığı olurdu. Medreselerde yapılan sema' toplantıları­na· emirler ve ileri gelenlerin de katıldığı görülmektedir. Bu arada kendi mürltİeri arasında da sema' tertip edenler oluyordu ns:

Bu ziyafetler davet edenlerin hususiyetne göre, evlerde, sara yda, bir iclas (posta oturma) veya herhangi bir dini merasim yapılan medreselerde verilirdi. Bu bir nevi mevlid merasimine benziyordu. Mentikıbu'l-tirift"n' de bilhassa dini mahiyet arzeden yerlerde Kutan okundukÇan sonra sema' edilmeğe ve ondan sonra da yemek yen-. rneğe başlandığı anlaşılmaktadır119. Evlerde ve sarayda da aynı sıra­nın takip edilmiş olması çok muhtemeldir. Filhakika sema' ile ilgili mevcut kayıtlarda, bu gibi yerlerde verilen ziyafetlerde, önce Kutan okunduğuna dair sarili bir kayıt bulunmamakla beraber, yem·ek ye­menin hemen sema' ı takip ettiği müteaddit yerlerde120 belirtilmiştir.

Mevcut kayıtlardan sema' toplantısına iştirak edenler hakkında da oldukça vazılı bir fikir elde etmek mümküdür. Bu kayıtlardan el-

110. Aynı eser, II. 780. 111. Aynı eser, ı, 127. 112. Aynı eser, I, 137-139. 113. Aynı eser, I, 150,183-184,191,292,339,377. 114. Aynı eser, Il, 145, 489. 115. Aynı eser, ı, 149. 116. Ayııı eser, ı, 343. 117. Aynı eser, I, 179-180. 118. Aynı eser, ı, 319,327,339,346, 474,491, II, 601. 119. Aynı eser, Il, 694. 120. Aynı eser, I, 127, 191, 338.

-27ô-

--------------~~~--------------de edilen bilgiye göre bu gibi toplantıarda bir orkestra, sema' eden­ler ve seyirciler bulunmaktadır. Orkestrayı teşkil edenlerin her za­man ayıu çalgı ve okuyuculardan teşekkül edip etmedikleri hakkın­da kafi bir bilgiye maalesef sahip değiliz. Ancak bunların isimleri muhtelif vesilelerle dağınık şekilde geçmektedir. En çok adı geçenler guyende, ve qavvaller ile neyzenlerdir. Bunlardan sonra defçiler (deffafan)'ın adlan geçmektedir. Bu arada rebah çalanlara da çok rağbet olduğu anlaşılmaktadır121. Çalgılar arasında da isimleri ge­çenl~r şunlardır: Ney, rebap, tef, zurna, nakkare ve mahiyeti meçhul ve fakat bir çeşit çalgı olduğunda şüphe bulunmayan başarat Sema' toplantılarına, bu çalgılan çalan müzisyenlerin ihtimal hepsi veya bir kısmı kablırdı. Sema'nın yapıldığı yer,birden fazla insanın, im­kan nispetinde, birbirlerine dokunmadan hareket edebileceği bir yer idi122. Mevlana'nın medresesinde yapılan bir sema'a dair bir ka:yıt­tan123 sema' yapılan yerde gı1yendelere tahsis edilen yüksekçe bir yer (taxt) bulunduğu anlaşılmaktadır. Yine bazı kayıtlardan124 se­ma' a bir hey nidası ile başlandığı çıkanlmak ta dır. Sema' da samazen­lerin tertip şekli ile dönme ve icabında elbiselerini yırtmak ve buna benzer heyecan hallerini ifade eden hareketlerden başkası hakkında maalesef bir kayda rastlanmamaktadır. Ancak bir gazelindeki şu be­yitten sema .esnasında el çarpıldığı anla~ılıyor:

1; ~j .js .:ı~ j~l J..ol ;..l.il t.~ ~ı)~ Sema125 edenlerin sema'da kalma müddetleri Mevlana'nın dur­

masına tabi idi126. Gündüzleri yapılan sema', gece yanlarına ve ge-. eeleyin başlayan sema'nın ise, sabaha kadar devam ettiği olurdu. Davete kablanlar arasında, şeriat ve tarikat ehli ile devlet ricali bu­lunmaktaydı127. Bunlann, geceleyin yapılan sema' da aydınlık teinin etinek maksadı ile, davet edildikleri yere yanlannda mum götür-

121. Aynı eser, II, 762. 122. Aynı eser, I, 181. 123. Aynı eser, l, 222. 124. Aynı eser,l, 183-184. 125. Killiiyiit-i Şems ya Diviin-ı Kebir, nşr. Bediü'z-Zaman Furuzanfar, Tahran, 1333

hş., I, 79. 126. Aflaki, aynı eser., I, 145, 149. 127. Aynı eser, I, 131, 292 ..

-277-

----------------~~~------~-------dükleri de olurduııs. Sema' dindikten sonra yemekler yenirdi129•

Manaqib al-arifin' de yenilen yemekler hakkında da az çok bilgi bu­lunmaktadır. Nitekim Anadolu (Rum) kadılannın ileri gelenlerin­den Kemaleddin Kabil30 Mevlana'ya sema' vermek ister ve bu mak­satla, Konya' da aeLuc araştırır. Otuz zenbilden fazla bulduramaz. Artırılması için, birkaç kavsara (hurma yaprağından yapılmış sepet veya torba) nebat şekeri karıştınr. Bu da kafi gelmediği için Sul­tan'ın hanımı Gumac Hatun'a müracaatta bulunur. On kelle abluc da bu hanım verir. Ayak takımına ballı_~ab verilmesini uy~ gö­rür. Nihayet bütün abluclan Karatay medresesinin havuzuna dal­durduktan sonra aynca birkaç başka büyük küp de doldurtur. Tadı­nı ayarlamak maksadı ile sultanın şarabdanna bir mikdar gönderir. Şarabdatın abluc'un tadının tam olduğuna dair ifadesinden sonra akşam sema' davetine icabet eden devlet ve din ileri gelenlerine ik­ramda bulunur131 ki bu adet aşağı yukan bugün mevlidlerde, ge­lenlere ikram edilen şerbet içirmek adetine çok benzemektedir. Se­ma' dan sonra·çeşitli yemekler yendiği aniaşılmakla beraber, bunlar arasında sadece pilav, helva ve xutabın adı geçmektedir132•

Mevlana' dan sonra bu gün onun ölüm yıldönümleri dolayısiyle icra edilen şeklini alıncaya kadar sema'nın nasıl bir tarihi tekarnille maruz kaldığı ayn bir tedkik mevzuu olabilir. Son yıllarda bilhassa Konya' da ve bazen da İstanbul' da yapılan sema' ayini ise, sayın ho­camız Prof. H. Ritter tarafından bizzat erbabına müracaat edilmek suretiyle en ince teferruatına kadar resimleriyle birlikte tesbit ve neşredilmişfu133.

(Şarkıyat Mecmuası, c. 5, İstanbul1964)

128. Aynı eser, I, 183. 129. Aynı eser, I, 127, 191, 338 v. b. 130. Aynı eser, msl. I, 179-180. 131. Aynı eser, I, 128, 191, 338, 376. 132. Aynı eser, I, 151. 133. Hellmut Ritter, Die Meviana feier iıı Konya vom 11-17. Dezember 1960. Oriens

(1962), xv, 249-270.

-278-