tbmm meclis başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

30
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA, Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik yasa tasarısının 3. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. …………………………… …… Milletvekili “Madde 6 - Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların öldürülmeleri yasaktır. Güçten düşmüş hayvanlar ticarî ve gösteri amaçlı veya herhangi bir şekilde binicilik ve taşımacılık amacıyla kesinlikle çalıştırılamaz. Sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların yerel yönetimlerce kurulan hayvan bakımevlerine götürülmesi zorunludur. Hayvanların bakımevlerine götürülmesi sırasında, o bölgenin yerel hayvan koruma görevlileri ile eşgüdüm sağlanır. Öncelikle, bu hayvanların sözkonusu merkezlerde oluşturulacak müşahede yerlerinde, kısırlaştırma, aşılama işlemlerine geçilmeden, on gün süre ile tutulması sağlanır. Müşahede süresi sonunda, hayvanın kısırlaştırma ve aşılama işlemlerine engel teşkil eden hiçbir sağlık sorununun olmadığı sorumlu veteriner hekim tarafından tespit edildiği takdirde, bu hayvanlar kısırlaştırılır ve aşılanır. Her bakımevinde, hayvanların nekâhat dönemlerini geçirecekleri özel bölmelerin tesisi zorunludur. Kısırlaştırılan ve aşılanan hayvanlar, on beş gün süre ile bu özel bölmelerde tutulur. Herhangi bir sağlık probleminin tespiti ve sorumlu veteriner hekimin kısırlaştırma konusunda engel teşkil eden bir durum tespit etmesi halinde, bu hayvanlar kesinlikle kısırlaştırılamaz ve aşılanamaz. Bu durumların tespiti halinde hayvan, tedavi edilir. Kısırlaştırıldıktan sonra herhangi bir sağlık problemi olmayan hayvanlar, eşkâlleri ve alındıkları mahal bilgileri ile kayıt altına alınır ve alındıkları yere geri bırakılır. Sahipsiz hayvanların, kent dışına ya da yaşayamayacakları alanlara, kent merkezlerine mücavir olmayan, orman, otoyol hattı, çöp ve atık depolama alanları vb yerleşim yerlerine uzak, insan müdahalesi olmadan yaşayamayacakları ücra yerlere bırakılması kesinlikle yasaktır. Kısırlaştırılan hayvanın geri bırakılmadan önce operasyon dikiş hattının tam anlamı ile kapandığı, sorumlu veteriner hekim tarafından kontrol edilir. Herhangi bir sağlık problemi olmayan, engeli bulunmayan ve operasyon dikiş hattının kapandığı belirlenen hayvanlar, hiçbir şekilde bakımevinde tutulamaz. Bakımevlerinde güçten düşmüş hayvanlar için özel bir alan tahsis edilir. Bu hayvanların bakımevlerinde oluşturulacak özel bölümlerde hayvan haklarına uygun olarak bakılmasına devam olunur. Bu bölümlerde, yerel hayvan koruma görevlileri, sivil toplum kuruluşları ve gönüllüler ile işbirliği yapılarak, bu hayvanların bakımı, tedavisi ve barındırılması yapılır. Bakımevlerinde müşahede altında tutulan, bekletilen ve barındırılan hayvanların hiçbir şekilde satışı yapılamaz; sahiplendirme dışında hayvanların devri yapılamaz. Sahiplendirme işlemi, hayvan sahiplenmek için bakımevlerine ve mahallî idarelere başvuran vatandaşlara tutanak ile imza altına alınarak yapılır. Hayvanların, bakımevlerine götürülmesi, yerleştirilmesi ve alındıkları yere bırakılmaları esnasında hayvan hakları ihlâline sebep olacak her türlü uygulama ve yöntem yasaktır.

Upload: engelli-hayvanlar

Post on 01-Apr-2016

229 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun değişikliği için hazırlanan yasa tasarısı ve TBMM Çevre Komisyonu raporu, TBMM Genel Kurulu'na inmiş durumda. Aylardır, yasa tasarısının hayvanlar aleyhinde sonuçlanmaması için çabalıyor, parlamento düzeyindeki temaslarımızı sürdürüyoruz. Ancak durumun hiç de iç açıcı olduğunu söyleyemeyiz. Bu madde önergelerinin; hayvan hakları konusundaki görüşlerimizi kesinlikle ifade etmediğini en başta ifade etmek istiyoruz. Önerge metinleri, Ankara Barosu Hayvan Hakları Kurulu, Engelli Hayvanları Koruma ve Hayvan Hakları Derneği, İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu, Yeryüzüne Özgürlük Derneği ve Yunuslara Özgürlük Platformu'nun ortak çalışması sonucu oluşturulmuş; kanun eli ile gelecek olan, hayvanları oldukça kötü olarak etkileyecek felaketleri engellemek amacı ile hazırlanmıştır. Madde önerge metinleri, milletvekillerine gönderilmeye başlanmış ve dolaşıma sokulmuştur. Hayvan haklarına duyarlı tüm kesimlerin tepki vermeye çağırıyoruz.

TRANSCRIPT

Page 1: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik yasa tasarısının

3. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

“Madde 6 - Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların öldürülmeleri yasaktır.

Güçten düşmüş hayvanlar ticarî ve gösteri amaçlı veya herhangi bir şekilde binicilik ve

taşımacılık amacıyla kesinlikle çalıştırılamaz.

Sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların yerel yönetimlerce kurulan hayvan bakımevlerine

götürülmesi zorunludur. Hayvanların bakımevlerine götürülmesi sırasında, o bölgenin yerel hayvan

koruma görevlileri ile eşgüdüm sağlanır. Öncelikle, bu hayvanların sözkonusu merkezlerde

oluşturulacak müşahede yerlerinde, kısırlaştırma, aşılama işlemlerine geçilmeden, on gün süre ile

tutulması sağlanır. Müşahede süresi sonunda, hayvanın kısırlaştırma ve aşılama işlemlerine engel teşkil

eden hiçbir sağlık sorununun olmadığı sorumlu veteriner hekim tarafından tespit edildiği takdirde, bu

hayvanlar kısırlaştırılır ve aşılanır. Her bakımevinde, hayvanların nekâhat dönemlerini geçirecekleri

özel bölmelerin tesisi zorunludur. Kısırlaştırılan ve aşılanan hayvanlar, on beş gün süre ile bu özel

bölmelerde tutulur. Herhangi bir sağlık probleminin tespiti ve sorumlu veteriner hekimin kısırlaştırma

konusunda engel teşkil eden bir durum tespit etmesi halinde, bu hayvanlar kesinlikle kısırlaştırılamaz

ve aşılanamaz. Bu durumların tespiti halinde hayvan, tedavi edilir. Kısırlaştırıldıktan sonra herhangi

bir sağlık problemi olmayan hayvanlar, eşkâlleri ve alındıkları mahal bilgileri ile kayıt altına alınır ve

alındıkları yere geri bırakılır. Sahipsiz hayvanların, kent dışına ya da yaşayamayacakları alanlara, kent

merkezlerine mücavir olmayan, orman, otoyol hattı, çöp ve atık depolama alanları vb yerleşim yerlerine

uzak, insan müdahalesi olmadan yaşayamayacakları ücra yerlere bırakılması kesinlikle yasaktır.

Kısırlaştırılan hayvanın geri bırakılmadan önce operasyon dikiş hattının tam anlamı ile kapandığı,

sorumlu veteriner hekim tarafından kontrol edilir. Herhangi bir sağlık problemi olmayan, engeli

bulunmayan ve operasyon dikiş hattının kapandığı belirlenen hayvanlar, hiçbir şekilde bakımevinde

tutulamaz.

Bakımevlerinde güçten düşmüş hayvanlar için özel bir alan tahsis edilir. Bu hayvanların

bakımevlerinde oluşturulacak özel bölümlerde hayvan haklarına uygun olarak bakılmasına devam

olunur. Bu bölümlerde, yerel hayvan koruma görevlileri, sivil toplum kuruluşları ve gönüllüler ile

işbirliği yapılarak, bu hayvanların bakımı, tedavisi ve barındırılması yapılır. Bakımevlerinde müşahede

altında tutulan, bekletilen ve barındırılan hayvanların hiçbir şekilde satışı yapılamaz; sahiplendirme

dışında hayvanların devri yapılamaz. Sahiplendirme işlemi, hayvan sahiplenmek için bakımevlerine ve

mahallî idarelere başvuran vatandaşlara tutanak ile imza altına alınarak yapılır.

Hayvanların, bakımevlerine götürülmesi, yerleştirilmesi ve alındıkları yere bırakılmaları

esnasında hayvan hakları ihlâline sebep olacak her türlü uygulama ve yöntem yasaktır.

Page 2: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

Bakımevleri hayvan haklarına uygun olmak zorundadır. Bakımevi denetimleri, Bakanlık

tarafından yapılır. Bakımevlerinin ve denetimlerin usul ve esasına ilişkin yönetmelik Bakanlık

tarafından çıkarılır. Bakımevinde görev yapan idarî personel, sorumlu veteriner hekim, yardımcı sağlık

personeli ve diğer personel, İl Hayvanları Koruma Kurulu’na karşı sorumludur. Bakımevlerinde

gerçekleşen denetimlerde tespit edilen hayvan hakları ihlâli, bu Kanun hükümlerine aykırı fiil ve

davranışlar, İl Hayvanları Koruma Kurulu’na bildirilen her türlü şikâyet, idarî ve adlî yönden takibata

alınır. Bakımevlerini denetleyen denetçi ve Bakanlık personeli, tutulan tutanağın bir nüshasını İl

Hayvanları Koruma Kurulu’na da gönderir. Denetim tutanağında tespit edilen mevzuata aykırılıklar,

otuz gün içinde giderilmesi için bakımevinden sorumlu olan mahallî idareye veya kuruluşa bildirilir.

Bakımevlerindeki mevzuata aykırı durumların düzeltilmemesi halinde, 5237 sayılı Türk Ceza

Kanununun 257. Maddesi gereğince, sorumlular hakkında görevi kötüye kullanmaktan yasal işlem

başlatılır.

Belediyeler ve diğer kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan kısırlaştırma hizmetleri, Orman ve

Su İşleri Bakanlığı’nın koordinasyon ve denetiminde yürütülür. Kısırlaştırma hizmeti ile ilgili usul ve

esaslar Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir. Mobil kısırlaştırma üniteleri kurulamaz.

Kısırlaştırma hizmetleri konusunda ihale açılamaz. Ancak, kısırlaştırma hizmetleri konusunda

hizmet alımı, mahallî idareler ve o ilin veteriner hekim odaları, birlikleri ve benzeri meslek odaları ile

eşgüdüm sağlanıp protokol imzalanarak gerçekleştirilebilir. Bakanlık koordinasyonunda, mahallî

idarelerin gönüllü kuruluşlar ve bölgenin veteriner hekim odaları birlikleri ile işbirliği yoluyla hizmet

alımı yapılabilir. Bu hizmet alımı ile, tıbbî ve cerrahî gerekliliklerin sağlandığı klinik, poliklinik ve

hayvan hastanelerinde bu hizmetler verilebilir.

Hayvan bakımevi izinleri Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından verilir.

Hiçbir kazanç ve menfaat sağlamamak kaydıyla sadece insanî ve vicdanî amaçlarla sahipsiz,

güçten düşmüş hayvanlara bakan veya bakmak isteyen ve bu Kanunda öngörülen şartları taşıyan gerçek

ve tüzel kişilere; belediyeler, orman idareleri, Maliye Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı

tarafından, mülkiyeti idarelerde kalmak koşuluyla arazi ve buna ait binalar ve demirbaşlar tahsis

edilebilir. Tahsis edilen arazilerin üzerinde amaca uygun tesisler ilgili Bakanlığın izni ile yapılır.”

GEREKÇE:

Komisyon metninde yer bulan, Madde 3’ün birinci fıkrasında atıfta bulunan Kanunlar, adı ve

maksadı “hayvanları koruma” olan bu Kanunda yer alamayacağından, ilk fıkranın metinden

çıkartılması, gerçek bir koruma kanunu yapılabilmesi açısından yerinde bulunmuştur. Hayvan

haklarından bahsedilen bir kanun çalışmasında, itlafa, toplu imhaya zemin sağlayan diğer kanunlara

atıfta bulunulması, göstermelik bir kanun çalışmasından öteye gitmeyecektir.

On seneden beri, mevcut Kanunda, belli bir uygulama ile sokak hayvanlarının popülasyonu

ciddi bir şekilde kontrol altına alınmış vefakat mevcut Kanunun, mahallî idarelerce gerektiği gibi

uygulanmıyor oluşu nedeni ile bazı aksaklıklar yaşanmıştır. Bu aksaklıklar, periyodik denetimler ve

Kanunun etkin bir şekilde uygulanması ile ortadan kalkacaktır. Tanımı belli olmayan “besleme odakları,

merkezleri” ya da etkin bir şekilde kontrolü, denetimi mümkün olmayan yerlerde, sayısız ve çok ciddi

hayvan hakları ihlâllerine sebep olacak türden tesislerin inşası ile hayvanların tecridi ile sahipsiz

hayvanların haklar düzleminde ve etik açıdan ortadan kaldırılamayacağı açıktır. Dünya Sağlık

Örgütü’nün, Türkiye gibi ülkelerde önerdiği yöntem “kısırlaştır-aşılat-yerinde yaşat”tır. Mevcut Kanun

da bu yöntem çerçevesinde sahipsiz hayvanların kontrolünü ve popülasyon denetimini sistemli bir

şekilde öngörmekte, ancak mahallî idarelerin gerek bütçe gerek kalifiye eleman ve gerekse yasanın

uygulaması konusundaki bilgi eksiklikleri nedeni ile aksaklıklar yaşanmıştır. Oysa ki mevcut Kanunun

Page 3: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

etkin ve gerektiği gibi uygulanması ile tüm bu aksaklıklar ortadan kalkacak, milyon TL’lik bütçeler ile

yeni tesis inşalarına ve ödenek aktarımlarına da gerek kalmayacaktır.

Aynı zamanda, dağınık olarak yaşayan hayvanların kent dışındaki besleme odaklarına

bırakılması belli bölgelerde çok sayıda hayvan sürülerinin oluşmasına yol açacaktır, bu durum gerek

hayvanlar gerekse insanlar açısından sakıncalı durumlar yaratacaktır. Hâlihazırda gönüllüler tarafından

beslenen ve kontrol altında tutulan sosyal hayvanlar bölgelerinden alındığı takdirde, onların yerini çok

kısa sürede kontrolsüz ve insandan uzak sürüler alacaktır. Bu da, yasanın ruhuyla ve hedefleriyle

bağdaşmayacaktır.

Bu düzenleme ile, mevcut Kanunun 6. maddesi olarak geçen, sahipsiz hayvanların bakımı

konusu olduğu gibi korunmuş, gerçek bir korumanın ne şekilde yapılması gerektiği gerekçelerle de

ortaya konulmuştur. Mevcut Kanunun uygulanmıyor oluşu nedeni ile bakımevlerinin birer ölüm ve

toplama kampına dönüşmesinin ne şekilde engelleneceğine yönelik akılcı çözümlere de madde

önergesinde yer verilmiş; bu konuda, on senedir atıl bir vaziyette kalmış olan İl Hayvanları Koruma

Kurulu’na işlerlik ve etkin bir denetim gücü de verilmiştir. Madde önergemizde yer verdiğimiz,

bakımevlerine yönelik hususlar karşılandığı takdirde bakımevlerinde yaşanan hak ihlâlleri ve

istenmeyen kötü tablolar da kanun eli ile engellenmiş olacaktır.

Kısırlaştırma hizmetleri konusunda ise ciddi hak ihlâlleri yaşandığı bilinen bir gerçekliktir. Bu

hak ihlâllerinin engellenmesi için de yıllardan beri yaşanan bu ihlâller ve sıklıkları, nedenleri göz önünde

bulundurularak çözüm getirilmiş; önergemizde mobil kısırlaştırma hizmetinin, tıbbî ve cerrahî

gereklilikleri karşılayamadığı için yasaklanması öngörülmektedir. Bakanlık koordinasyonunda mahallî

idarelerin gönüllü kuruluşlar ile işbirliği yaparak, bölgenin veteriner hekim odaları ile iletişim sayesinde

hizmet alımı yapılabileceği, bu hizmet alımı ile tıbbî gerekliliklerin sağlandığı klinik, poliklinik ve

hayvan hastanelerinde bu hizmetlerin yapılabileceği hükme bağlanacaktır.

Hayvan bakımevi kuruluş izinleri, on seneden beri Kanunun uygulayıcısı, denetleyicisi ve

bakımevleri konusunda bilgi birikimi olan Bakanlığa, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na verilmiştir.

Bugüne dek Bakanlıkça yayımlanan genelgeler incelendiğinde, Bakanlığın bu konudaki bilgi birikimi

görülecektir. Yeni bir bakanlığa veya mahallî idarelere görev, yetki devretmek, uygulamada ciddi

aksaklıkları ve kafa karışıklıklarını da beraberinde getirecektir. Bu nedenle bu izin yetkisinin, yıllardan

beri Kanunun her türlü alanda uygulayıcısı olan, yetkin olan Bakanlıkta kalması yerinde olacaktır.

Son fıkradaki düzenleme ise, mevcut Kanunda yürürlükte olan maddeye benzer niteliktedir.

Hayvan bakımevi konusunda, hayvanları gerçekten korumak niyetinde olan mahallî idarelere, gönüllü

kuruluş ve STK’lara arazi tahsisi yapılması, yürürlükteki Kanunda da mevcut olan bir uygulamadır.

Yine Bakanlık bu konuda yetkin bir şekilde yetkisini kullanmaktadır.

Page 4: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik yasa tasarısının

2. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

“Madde 5 – Ev hayvanlarını üreten veya ona bakan kişi, hayvanın haklarına, sağlığına, her

türlü ihtiyacına uygun olarak barındırmakla yükümlüdür.

Özel mülkünde evcil hayvan besleyen kişi, bu hayvanlara, etolojisine uygun bir şekilde bakmak,

beslemek ve haklarını gözetmekle yükümlüdür. Ev hayvanına bakan kişi, hayvanın her türlü hakkına

saygı göstermek ve her türlü ihtiyacını karşılamak zorundadır. Hayvana bakan kişi, hayvanların

sağlığını, refahını riske atacak, haklarını ihlâl edecek veya hayvanların kötü etkilenmesine sebebiyet

verecek her türlü uygulama ve davranıştan kaçınmayı kabul etmiş sayılır. Evlerde yaşayan ev

hayvanlarının tür ve sayısına hiçbir şekilde kısıtlama getirilemez. Ev hayvanı sahiplenen kişilerin, il ve

ilçe merkezlerinde, çevreye bu hayvanlardan kaynaklı rahatsızlık vermemesi esastır. Ev hayvanından

sorumlu olan kişi, yeterli seviyede tedbir alınmamasından kaynaklanan zararları tazmin etmekle

yükümlüdür.

Ev hayvanı ve evcil hayvan üreten kişiler, bu hayvanların sahip olduğu haklar, bakım ve

korunması ile ilgili olarak yerel yönetimler tarafından düzenlenen eğitim programlarına katılarak

sertifika almakla yükümlüdürler.

Ev hayvanlarının sahiplenilmesi ve üretimi konularındaki eğitim ile bu hayvanların çevreye

verebilecekleri zarar ve rahatsızlıkları önleyici tedbirlere ilişkin usul ve esaslar, gönüllü kuruluşların

ve ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Evlerde

beslenen evcil hayvanların meskenden tahliyesi ancak bu hayvanların bir rahatsızlık yaratması ve bu

rahatsızlığın uzman bilirkişi raporlarına ve maddi delillere dayanarak tespiti sonucu verilmiş yargı

kararı ile mümkündür.

Ev hayvanları,, kesinlikle terk edilemez. Ev hayvanları ve kontrollü hayvanlar, yaşlılık nedeni

ve keyfiyet ile veteriner hekim müdahalesi ile ya da başka yöntemler ile öldürülemez, ölüme terk

edilemez.

Ev hayvanlarının ve evcil hayvanların üretimini yapanlar, annenin ve yavrularının sağlığını

tehlikeye atmamak için gerekli anatomik, fizyolojik, etolojik ve davranış karakteristikleri ile ilgili

önlemleri almakla yükümlüdür. Annenin sağlığını riske atacak her türlü uygulama yasaktır. Anne

hayvan, üretim amacı ile en fazla yılda bir kez doğurtulabilir. Evcil hayvanların üretimini yapanlar,

anne ve yavru hayvanları, mikroçip ile kayıt altına aldırmakla yükümlüdür.

Ticari amaç güdülmeden bilhassa ev ve bahçesi içerisinde bakılan ev hayvanları, sahiplerinin

borçlarından dolayı haczedilemezler.”

Page 5: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

GEREKÇE:

Ülkemizde yıllardır belediyelerin görevlerini yapmamasından dolayı, barınaklarda ve sokaklarda

yaşayan hayvanlar açlık, hastalık, sakatlık ve yaralanmalara maruz kalmaktadır. Bu gibi hayvanlara duyarsız

kalamayan insanlar da onları sahiplenerek korumaya çalışmakta ve bakımlarını üstlenmektedir. Bu nedenle,

mevcut barınakların koşullarının çok kötü olması ve hâlihazırda daha iyi bir alternatifi bulunmadığından,

evlerde beslenen hayvan sayısına müdahele niteliğinde herhangi bir düzenleme bu kanunda yer almamalıdır.

Bu konudaki düzenlemenin, adı “hayvanları koruma” olan bir kanun çalışmasında, odağında doğrudan

hayvan haklarını bulundurması gerektiğini düşünmekteyiz. Hayvanın sorumluluğunu alan kişi, hayvanın

sahip olduğu haklara ve ihtiyaçlarına da saygı göstermek zorundadır. Bu haklar ve ihtiyaçların teslimi

halinde, zaten insan ve halk sağlığına tehdit ve tehlike oluşturabilecek durumlar da ortadan kalkacaktır.

Koruma amaçlı olan bir kanun, hakları esnetmeyi ve özneleri mağdur etmeyi değil, hakları gözetmeyi hedef

almalıdır. Bu nedenle, ev hayvanlarının haklarının mevzuatta teslim edilmesi de çevreye karşı oluşabilecek

rahatsızlıkları da giderecektir. Ev hayvanlarına, hayvan haklarına uygun bir şekilde sağlanan bakım ve hakları

odağa alan bir yaklaşım ile çevreye rahatsızlık verebilecek şekilde, fazla sayıda hayvanı bir arada

barındırmanın ya da kötü koşullarda hayvan barındırmanın, bakmanın ve beslemeninin de önünü kesecektir.

Bu, insan menfaatinden ziyade hayvanların menfaatinedir. Koruma kanunu da konuya bu perspektif ile

yaklaşmalı; hayvanı bir rahatsızlık kaynağı olarak değil, hakları olan bir birey olarak görmelidir. Bu yaklaşım

ile revize edilen koruma kanunu, hayvan haklarına bir saygı gereği, komisyon toplantılarında “istenmeyen

tablo”, “çöp evler”, “istifçilik” gibi tabirler ile tanımlanan durumların da oluşmasını engelleyecektir.

Evde beslenen hayvanların çevreye ve komşulara zarar vermesi halinde her türlü şikâyet yolu açıktır,

TCK ve KMK’da gereken düzenlemeler mevcuttur. Bu nedenle, istisna niteliğindeki olumsuz durumlar

düşünerek, bu konuda herhangi bir kısıtlama getirilmesi, anayasal çerçevede temel hak ve hürriyetlere

müdahale niteliği taşıdığından, insan haklarına da aykırılık teşkil edecektir. Ayrıca, evlerde yaşayan

hayvanların, başka bir ortama adapte olması ve yaşamını sürdürmesi mümkün olamayacağından, böyle bir

düzenleme Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin temel ilkeleriyle ve 5199 sayılı Yasanın ruhuyla da

çelişecektir.

Son yıllarda ev hayvanlarının mahkeme yoluyla evden uzaklaştırılması yönünde davaların

yoğunlaştığı ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasasına göre ev hayvanı niteliğindeki hayvanların mahkeme

kararıyla sahiplerinden ayrılmak zorunda bırakıldığı ve/veya bu kararlar nedeniyle kişilerin

mülkiyetlerindeki meskenleri terk ettikleri görülmektedir. Uygulamada ev hayvanlarının tahliyesi için açılan

davalarda standarta dönüşmüş olan yönteme göre, tapudan apartman yönetim planının getirtilerek orada

yasak hüküm olup olmasına göre karar tashih edilmektedir. Yıllar öncesinde çiftlik ve kümes hayvanlarının

kent yaşamına sokulmaması amacıyla evlerde hayvan beslenmesi konusunda yönetim planlarına konulan bu

düzenleme, uygulama alanı kalmamasına rağmen kötü niyetli şikâyetlere dayanak olmakta ve hayvanların

mağduriyetine neden olmaktadır. Günümüzde kentleşmenin insanı doğadan giderek uzaklaştırdığı,

yalnızlaştırdığı ve yabancılaştırdığı bir ortamda âdeta sosyal bir ihtiyacı karşılayarak, insanlara bir yoldaş,

dost olan ev hayvanlarının bizatihi varlığının rahatsız edici bir unsur olarak kabulü mümkün değildir.

Ayrıca 5199 sayılı yasanın 5. maddesinin son fıkrası "Ev ve süs hayvanları ile kontrollü

hayvanlardan, doğal yaşama ortamlarına tekrar uyum sağlayamayacak durumda olanlar terk edilemez"

demektedir.

Yasanın açıkça yaşam ortamlarına tekrar uyum sağlayamayacak olan hayvanların terk

edilemeyeceğine dair amir hüküm koyduğu bir ortamda, ev hayvanlarının yönetim planlarında yer alan

hükümlere dayanılarak tahliyesi yasa ile çelişmektedir. Yasa hükmüne aykırı bir sözleşme maddesinin

geçerliliği kabul edilemez. Hem hayvan hem de insan açısından hak ihlâli ve mağduriyet yaratan bu durumun

çözülmesi için; hayvan fiillerinin komşuluk hukukuna aykırılık teşkil ettiğinin yapılacak yargılamalarda,

maddi ve somut delillerle ve uzman bilirkişi raporlarıyla kanıtlanması sağlanmalı ve mahkemelerin genel

hükümler kaidesinde karar vermesine imkân verecek düzenlemenin kanun hükmüne konulması zarurîdir.

Page 6: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

HAYVAN DENEYLERİ MADDE ÖNERGESİ-I

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik yasa tasarısının

4. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

“Hayvanlar üzerinde, bilimsel ya da tıbbî araştırmalarda deney yapılmaması tercih edilir;

araştırmalarda hayvan deneylerine alternatif yöntemler kullanılır.

Hayvanlar üzerinde acı, eziyet ve fiziksel veya psikolojik travma yaratacak deneyler yapılamaz.

Deneylere kesinlikle, sokaklardan toplatılan ve mevcut veya kurulacak olan bakımevlerinden

sahipsiz ve güçten düşmüş hayvan tedarik edilemez. Sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların,

bakımevlerindeki hayvanların, ev hayvanlarının ve kontrollü hayvanların deneylerde kullanılması

kesinlikle yasaktır.”

GEREKÇE:

Deney hayvanlarının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin hazırlanması safhasında Avrupa

Birliği Direktifinden örnek alındığı söylenmiştir. Ancak Avrupa’da her ne kadar deney hayvanlarının

kullanımı yasal olarak düzenlenmişse de, uygulamada bunun yok denecek kadar az olduğu, “akademik

kariyer” için deney hayvanlarının kullanılmadığı, etik kurulların çok ciddi çalıştığı, hayvanlarda

kozmetik ve deterjan deneylerinin yasaklandığı bilinmektedir. Tüm dünyada hayvan haklarının

gelişmesiyle eşzamanlı olarak deneylerde canlı hayvan kullanılmasına ciddi sınırlamalar getirilerek

alternatif metodlara yönelim artmıştır. 100’den fazla alternatif yöntemin uygulanabildiği düşünülürse,

ülkemizde de Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne paralel düzenlemelerin yapılması yerinde

olacaktır.

Hal böyleyken, gerek tasarı ile revize edilen 5199 sayılı kanunun 9. maddesi ile, gerekse Orman

ve Su İşleri Bakanlığı’nca çıkartılarak 15.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren yönetmeliği çerçevesinde

deney hayvanların kullanım alanı genişletilmiş, sokakta yaşayan kedi köpeklerin deneylerde

kullanılmasının önü açılmış ve bu hayvanların diğer ülkelere ihraç edilmesine de zemin hazırlanmıştır.

Hatta basında yer alan haberlerde, diğer ülkelerin hayvan deneylerini kısıtlamaya ve hatta yasaklamaya

yönelik düzenlemelerde bulunurken, Türkiye ve Çin gibi ülkelerin deney cehennemine dönüşeceği

vurgulanmıştır.

Öncelikle, bu düzenlemelerin kesinlikle bilimsel olmadığı, veteriner odalarının, Türk Tabipleri

Birliği’nin ve akademisyenlerin de bu düzenlemenin karşısında olduğu ve bu konuda yazılı ve sözlü

Page 7: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

görüş bildirdiği bilinmektedir. Hiçbir uzman görüşüne dayanmayan ve sonuçları itibariyle hayvanların

işkence ile mutlak ölümüne yol açacak bu uygulama, yasanın koruma ruhuna aykırıdır. Ayrıca,

Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmalardan Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 8.

maddesinde “Hayvanlara fiziki ya da psikolojik acı çektiren deneyler yapmak hayvan haklarına

aykırıdır. Tıbbi, bilimsel, ticari ve başkaca her türlü deneyler için de durum böyledir” denilmektedir.

Kanun hükmünde olan uluslararası antlaşmalara aykırı düzenlemelerin yapılamayacağı göz önüne

alınarak bu maddenin kanun metninden çıkarılması yerinde olacaktır.

* İnsan hastalıklarının sadece % 2’sinden az bir bölümü (% 1.6) hayvanlarda da görülmektedir. %

98’inden fazlası ise hayvanlarda hiç görülmemektedir.

* Şu an piyasada bulunan en az 50 farklı ilaç deney hayvanlarında kansere sebep olmuştur. Bunların

kullanılmasına izin verilmesinin sebebi hayvan deneylerinin geçersiz olduğununun kabul edilmesidir.

* Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin, insanlar ve hayvanlar arasındaki anatomik ve biyolojik

farklılıklar sebebiyle yanıltıcı olup olmadığı sorulduğunda, doktorların % 88’i yanıltıcı olduğu

konusunda hemfikir olmuştur.

* Farelerin, insanlarda kansere sebep olan faktörlerin belirlenmesinde etkinliği % 37 oranındadır.

* Hayvanlar üzerinde yapılan deneylere göre, limonata ölümcül derecede zehirli; arsenik, ağıotu ve

botulin ise “güvenli” bulunmuştur.

* Reçeteli ilaç tedavilerinin yan etkilerinden dolayı bu ilaçları kullanan hastaların % 40’ı zarar

görmektedir.

* Piyasaya sürülmüş olan 200.000’in üzerinde ilacın pek çoğu şu anda piyasadan geri çekilmiştir. Dünya

Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre 240 çeşit ilaç “gerekli”dir.

* Hayvanlar üzerinde güvenli bulunduğu için piayasaya sürülen binlerce ilaç, insan sağlığı üzerindeki

etkilerinden dolayı yasakalanmış yada piyasadan geri çekilmiştir.

* Aspirin, digitalis (kalp ilacı), insulin (hayvanlarda özürlü doğumlara sebep olmuştur), penisilin ve

insanlar üzerinde kullanılması güvenli diğer ilaçlar hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde başarısız

olmuştur. Hayvan deneyleri doğru ve kesin sonuç veriyor olsaydı, bu ilaçların tamamı yasaklanmış

olurdu.

* Thalidomid üreticileri mahkemeye çıkartıldığında, çok sayıda uzmanın hayvan deneylerinin insan

ilaçlarında güvenilir sonuç vermediği konusunda fikir birliği sağlaması sonucunda beraat

edebilmişlerdir.

* Hayvan deneylerinin yerini alabilecek en az 450 metod bulunmaktadır.

* Morfin insanlar üzerinde uyuma etkisi yaratırken, kedilerde heyecan yaratmaktadır.

* Hayvan deneylerinden geçen ilaçların % 95’i, insanlar için yararsız yada tehlikeli olduğu gerekçesiyle

derhal kaldırılmıştır.

* Hastanede bulunan her altı hastadan biri, hayvan deneylerinde güvenli bulunduğu için kullanılan

ilaçlardan dolayı hastanededir.

* Tüm dünyada bir saniye içinde deney laboratuvarlarında en az 22 hayvan ölmektedir. İngiltere’de her

beş saniyede bir hayvan deneylerde hayatını kaybetmektedir.

Page 8: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

* Doğum kontrol hapları insanlar üzerinde kanı pıhtılaştrıcı etkiye sahipken, köpekler üzerinde tam tersi

bir etki yaratmaktadır.

* Aspirin insanlarda ağrı kesici olarak kullanılmaktadır. Fare, tavşan ve sıçanlarda ise doğum özürlü

doğumlara sebep olmaktadır.

* Hayvan deneylerinde ispatlanamadığı için benzen’in insanlarda kansere sebep olduğu, araştırmacılar

tarafından uzun süre kabul edilmemiştir.

* Kardiyovasküler ilaçlardan enkainid ve flekainid’in, köpekler üzerinde yapılan deneylerde kalp

sorunlarına yol açtığı tespit edilemediğinden, Amerika’da 3.000 kişinin ölümüne sebep olmuştur.

* By-pass ameliyatları köpekler üzerinde bir sonuç elde edilemediğinden yıllarca yapılamamış ve

beklemeye alınmıştır.

* Hayvanlar üzerinde yapılan deneylere güvenilecek olunsaydı, şu anda hâlâ insanların C vitaminine

ihtiyacı olmadığına, sigaranın kansere sebep vermediğine ve alkolün akciğere zarar vermediğine

inanıyor olurduk.

* Hayvanlar üzerinde zararlı bir etkisi olmamasından ötürü, Asbest’in insanlarda hastalık yarattığı

yıllarca inkâr edilmiştir.

* Maymunlar üzerinde yapılan deney sonuçlarından dolayı, çocuk felci araştırmacıları bu hastalığa nasıl

yakalanıldığı konusunda yıllarca yanlış yönlendirilmişlerdir.

Bir araştırmacının belirttiği gibi; “insanlardaki bir hastalığın, hayvanlar üzerinde araştırılmasındaki en

büyük ikilem, hayvanlardaki modelin kesin bir doğrulukla insandaki durumu asla yansıtamayacak

olması”dır.

Page 9: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

HAYVAN DENEYLERİ MADDE ÖNERGESİ-II

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik yasa tasarısının

4. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

“Hayvanlar üzerinde tıbbî ya da bilimsel herhangi bir gerekçeyle deney yapmak yasaktır. Tıbbî

ya da bilimsel araştırmalarda, hayvan deneylerine alternatif metodlar kullanılır.”

GEREKÇE:

Tıp tarihinin gerçek kriterleri, gelecekteki ilerlemelerde olacağı gibi, aşağıdaki hayvan tabanlı

olmayan metodolojilere dayanmaktadır.

In vitro veya deney tüpü araştırması: Çocuk felci ve menenjit de dahil olmak üzere, bugün

kullandığımız bütün aşıların yanında, DNA yapısı ve antibiyotikler gibi pek çok büyük keşifte etkili bir

rol oynayan araştırmadır.

Epidemiyoloji: Epidemiyoloji önemli olabilecek bağıntıları bulabilmek için toplumlardaki yaşam tarzı

faktörlerini inceler. Genetik araştırmalar ve diğer hayvan tabanlı olmayan metotlarla birleşerek vücut

sistemi hakkında çok doğru bilgiler elde edilmesini sağlar. Epidemiyoloji çalışmaları, folik asit

eksikliğinin sakat doğumlara yol açtığını, sigaranın akciğer kanserine, kurşunun çocukların beyinlerinde

tahribatlara neden olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Mikro-doz çalışmaları: Potansiyel yeni ilaçların insanlarda güvenle test edilmesini sağlayan insan

metabolizması üzerine veri elde edilen yeni bir metoddur. Mikro-doz çalışmaları bir kitle

spektrofotometresi akseleratörü (KSA) ile yapılır, bu alet şimdiye kadar icat edilen en hassas ölçüm

cihazlarından biridir. KSA o kadar hassastır ki, bir litre sulandırılmış sıvıyı dünyadaki bütün

okyanuslarda keşfedebilir! Halen 18 aylık bir çalışma sonunda 3-5 milyon sterline mal olan Faz I klinik

çalışmalarında ilaçlar % 40 başarısız olmuştur. Mikro-doz sorunların daha erken saptanabilmesi için

daha hızlı ve ucuz bir şekilde ilaçları eleyebilir. Mikro-doz çalışması sadece 4-6 ay sürer ve ilaç başına

250 bin sterline mal olur. İnsan metabolizmasını öngörmedeki doğruluk derecesi eşsizdir. Avrupa Birliği

ve Amerikan ilaç düzenleyicileri ilaç gelişiminin daha hızlı ve güvenli bir şekilde ilerleyebilmesi için

mikro-doz uygulamasını kullanmayı uygun görmüşlerdir.

Page 10: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

DNA çipleri: Kişiye özel ilaç tedavisi uygulamasına olanak tanıyan farmakogenetik (hastaların ilaçlara

verdiği cevapların oluşmasında temel bir rol oynayan genetik faktörleri inceleyen bilim dalı)

çalışmaların yapılmasına olanak tanır. Farmakogenetik, günümüzün “herkese uygun bir ilaç”

yaklaşımının yerine, ilaçların, genetik olarak benzersiz olan her bir kişi için özel olarak tasarlanabileceği

görüşüdür. DNA çipleri, DNA parçaları ya da gen dizilimiyle sabitlenmiş, posta pulu büyüklüğünde

cam slaytlardır. Bir DNA örneği floresan boyalarla etiketlenir ve yeni bir ilaca ekspoze edilir ve daha

sonra çipin üzerinden temizlenir. Çipteki genler DNA örneği ile eşleştiğinde, birbirlerine yapışırlar ve

hangi genlerin harekete geçtiğini ya da deneysel ilaç tarafından bastırıldığını gösteren renkler ortaya

çıkar.

Mikro akışkan (microfluidic) çipler: Sadece 2 cm genişliğinde, her biri vücudun değişik bölgelerinden

bir doku örneği içeren bir dizi ufak odacığın içine oyulmuş çiplerdir. Bölmeler yapay kanın akması için

mikro kanallara bağlanmıştır. Test ilacı yapay kana eklenir ve cihazın etrafında dolaşır; böylece mikro

ölçekte vücutta ne olduğu taklit edilir. Çipteki sensörler bilgisayar analizi için geri bildirim bilgisi

verirler.

İnsan dokusu: HIV ve AIDS hakkında bildiğimiz her şey insanlardan, insan dokusundan ve özellikle

de kanda yapılan çalışmalardan gelir. Benzer bir şekilde, Alzheimer ve Parkinson hastalıkları hakkında

bildiğimiz her şey ise hastalar ve dokuları üzerinde yapılan çalışmalardan öğrenilmiştir. Cambridge

beyin bankası ve beyin görüntüleme merkezinden Dr. John Xuereb’a göre; insanlarda ortaya çıkan

Alzheimer, Parkinson ve diğer nörodejeneratif hastalıklara ancak insan dokusunda cevap bulabiliriz.

Yeni ilaçlar insan dokularında test edilebilir, gönüllüler mikrodoz çalışmalarını kabul etmeden önce etik

olarak tamamen bilgilendirilirler. Asterand gibi firmalar özellikle hayvan dokusundan daha uygun olan

insan dokusuyla çalışmalar yapar.

Bilgisayar modellemesi: Bilgisayar modellemesi günümüzde çok ilerledi. Sanal insan organları ve

sanal metabolizma programları sayesinde ilaçların insanlar üzerindeki etkisinin hayvanlar üzerindeki

etkilerinden daha kesin olarak tahmin edilmesi sağlanıyor.

Otopsi: Otopsi ve kadavralar hastalıkları netleştirmek ve kırık tespiti, omurga sabitleme, bağ

rekonstrüksiyonu ve diğer prosedürlerin uygulama tekniklerini öğretmek için kullanılırlar. Otopsi

çalışmaları bir hastalığın bütün vücuttaki etkilerini araştırmada ve sık görülen yanlış teşhislerin

düzeltilmesinde en iyi metottur.

Genetik araştırma: Genetik araştırma genlerin bazı hastalıklardan sorumlu olduğunu aydınlatmıştır.

DNA çipleri doktorların spesifik hastalar için doğru ilacı yazmalarını sağlar; böylece, örneğin,

kemoterapi gibi hastalıklarda ciddi yan etkilerin görülmesi azaltılır. Doktorların hastalarının belli

hastalıklara olan yatkınlıklarını anlayabilmeleri, onları daha dikkatli izleyebilmelerine, aynı zamanda en

uygun beslenme, yaşam biçimi ve tedavi konusunda hastalarına tavsiyelerde bulunabilmelerine olanak

tanımaktadır.

Klinik araştırma: Yapılan klinik çalışmalar, göz tembelliği ve anneden bebeğe geçen HIV virüsü

tedavileri de dahil olmak üzere pek çok hastalığın geçerli tedavi ve bakımlarla önlenebileceği bilgisini

verir. İnsan dokusu, insan hastalıkları ve ilaç testi çalışmalarında hayati önem taşır. Hastalar üzerinde

yapılan klinik araştırmalar insanların farklı tedavilere nasıl yanıt verdiğinin ve bir tedavinin diğer bir

tedaviden daha üstün olup olmadığının tespit edilmesini sağlar.

Kök hücre araştırması: Kök hücre araştırması çok çeşitli hastalıkların tedavisinde umut vaat ediyor.

İnsan kök hücreleri lösemi hastası çocukların tedavisinde hâlihazırda uygulanan bir tedavi, ayrıca bazı

Parkinson hastaları ve kalp krizi hastaları için olumlu sonuçlar alınmaktadır. Bağışlanan yetişkin kök

hücreleri ve göbek bağı hücreleri insan kök hücre araştırmalarına etik bir kaynak sağlamak için

düzenlenebilir.

Pazarlama sonrası ilaç gözetimi: Pazarlama sonrası ilaç gözetimi yeni bir ilacın bütün ve yan

etkilerinin bir izleme ajansına (örneğin FDA) rapor edilmesi vasıtasıyla yapılan bir raporlama

Page 11: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

uygulamasıdır. Yeni ilaçların beklenmedik yan etkilerinin daha erken teşhis edilmesine yardımcı olur

ve böylece ters ilaç reaksiyonlarının sorumluluğunu azaltır. (Apaçık görünen faydalarına rağmen,

pazarlama sonrası ilaç gözetimi raporlama yöntemlerinin ne kolay ne de gerekli olmasından dolayı

şimdilik düzensiz uygulanmaktadır.)

Teknolojik gelişmeler: MRI, CAT, PET tarayıcıları, röntgenler, ultrason, kan gazı analizi makineleri,

kan kimyası analizi makineleri, pulmoner arter kateterleri, arter kateterleri, mikroskoplar, izleme

cihazları, lazer, anestezi makineleri ve monitörleri, ameliyathane donanımları, bilgisayar tabanlı

ekipmanlar, sütürler, kalp-akciğer makinesi, kalp pilleri, elektrokardiyogramlar, EEG, kemik ve eklem

replasmanı, stapler, laparoskopik cerrahi, yapay böbrek makinesi ve örnekleri verilebilecek daha pek

çok teknolojik buluş bugün sahip olduğumuz yüksek standarta sahip tıbbî bakımdan geniş ölçüde

sorumludur.

Bütün hayvan hücreleri ortak özelliklere sahip olsa da –sinir hücreleri, mitokondri (hücre

organeleri)- artık en küçük yapısal özelliklerin ayırt edilebilmesi yoluyla farklı türlerin ilaçlara, çevreye

ve gıdalara gösterdikleri reaksiyonu biliyoruz. Başarısız hayvan deneyleri, ufacık farklılıkların bir türde

hastalıkları önlerken, başka bir türde hastalığa yol açabildiğini kesin olarak kanıtlamıştır. İnsanlar ve

hayvanlar arasındaki en ufak biyolojik farklılıklar, hayvan verileri insanlara uygulandığında ölümcül

hatalara yol açar. Beyaz kan hücre yüzey reseptörlerinin insanları AIDS’e karşı savunmasız bırakması

gibi.

Bireylerin genetik özelliklerini taramak ilaç güvenliğini artırmanın en iyi yoludur. Doğru ilaçları

doğru kişilere vermek kişiselleştirilmiş tıp olarak adlandırılır. Bu yöntem hâlihazırda bazı kemoterapi

ilaçları için uygulansa da çok daha geniş bir alanda kullanılabilir. Bilimin üstünlüğü birbirinden

tamamen farklı türler arasındaki değil, bireyler arasındaki farklılıklara odaklanmaktır.

Page 12: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

HAYVAN DENEYLERİ MADDE ÖNERGESİ-III

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik yasa tasarısının

4. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

“Hayvanlar üzerinde tıbbî ya da bilimsel bir gerekçeyle yapılacak deneysel çalışmalar Avrupa

Birliği direktif ve prensiplerine uygun olarak, Hayvan Deneyleri Merkezi Etik Kurulu’nca (HADMEK)

düzenlenen veya HADMEK’in düzenlettirdiği eğitim programlarına katılarak deney hayvanı kullanım

sertifikası alan araştırmacılar tarafından yapılır. Hayvanların kullanıldığı deneylerde veteriner hekim

görevlendirilmesi zorunludur. Tıbbî ya da bilimsel araştırmalarda, hayvan deneylerine alternatif

metodlar tercih edilir. Daha önce defaatle denenmiş araştırma ve deneylerde, hayvanlar kullanılamaz.

Deneysel amaçlar ile, kozmetik ve kimyasal maddelerin hayvanlar üzerinde denenmesi, hayvanlara

tatbik edilmesi yasaktır. Deney hayvanları üzerinde acı, eziyet ve fizikî veya psikolojik travmalara neden

olabilecek deney ve araştırmalar yapılamaz.

Bakımevlerindeki ve sokaktan toplanan sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların ve ev hayvanları

ile kontrollü hayvanların deneylerde kullanılması kesinlikle yasaktır.

Deney hayvanlarının ithalatı ve ihracatı yasaktır.”

GEREKÇE:

Hayvanlar da tıpkı insanlar gibi duyguları ve sinir sistemleri olan, psikolojik ve fizyolojik acı

duyarlılığına sahip canlılardır. Bu nedenle, canlı hayvanlar üzerinde “deney” adı verilen ve işkence ile

mutlak ölüme sebep olan uygulamalara son verilmesi gerekmektedir. Canlı hayvan deneylerinin etik

olmadığı, artık tüm dünyada bilimsel olarak da kabul edilmektedir. Hayvan deneyleri dışında alternatif

100’den fazla metod bulunmasına rağmen hayvanlar üzerinde hâlâ deney yapmakta israrcı olmanın,

hiçbir ahlakî, vicdanî ya da hukuksal dayanağı yoktur. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası

antlaşmalardan Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 8. maddesinde “Hayvanlara fizikî ya da

psikolojik acı çektiren deneyler yapmak hayvan haklarına aykırıdır. Tıbbî, bilimsel, ticarî ve başkaca

her türlü deneyler için de durum böyledir” denilmektedir. Uluslararası antlaşmaların kanun hükmünde

olması nedeniyle, onlara aykırı düzenlemelerin yapılamayacağı da göz önüne alınarak bu maddenin

teklif doğrultusunda değiştirilmesi yerinde olacaktır.

Page 13: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

Avrupa Birliği, Haziran 2013 itibari ile kozmetik alandaki hayvan deneylerini yasaklamıştır.

Örneğin, hiçbir Alman yasası kozmetik ürünler için hayvan deneylerini öngörmemektedir. Hatta Alman

Hayvan Koruma Yasası, sonal ürünlerin test edilmesini temelde yasaklar. Buna karşın hâlâ kozmetik

ürünlerin bileşenleri olabilecek yeni maddeler için son derece acılı deneyler, özellikle tavşanlar üzerinde

düzenlenmektedir. Bu maddeler zehirlilik, deri ve göz tahrişleri, deri alerjilerine yol açma, kalıtsal

bozukluğa ve kansere neden olan özellikler bakımından test edilir. Göze tatbik edilen kozmetik ürünler

sonucunda, çoğunlukla tavşanların gözü akar ve körlük ortaya çıkar.

Ayrıca, hayvan deneyleri bu maddelerin insan üzerindeki etkisi konusunda güvenilebilir

öngörülere izin vermez. Daha şimdiden, uluslararası olarak büyük oranda halen kabul görmemiş olmakla

birlikte, hayvan deneyleri olmaksızın sonuç verebilen test yöntemleri mevcuttur.

Page 14: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik yasa tasarısının

değiştirilmesini öngördüğü 14. Maddenin (r) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif

ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

“ r) Sokaklardaki ve bakımevlerindeki sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanlar ve ev hayvanları

ile kontrollü hayvanlar üzerinde deney yapmak.

GEREKÇE:

Gündemde olan tasarı, sadece sokaklarda ve bakımevlerinde kedi ve köpekler üzerinde deney

yapılmasının yasaklanmasını öngörmektedir. Ancak, bakımevlerinde, kedi ve köpekler dışında da

güçten düşmüş hayvanlar bulunmakta, barındırılmaktadır. Ayrıca sahipsiz kedi ve köpekler dışında,

vatandaşların ve tüzel kişilerin sorumluluğunda olan ev hayvanlarının ve kontrollü hayvanların da

deneylerde kullanılması yasaklanmalıdır. Bu yasaklama yapılmadığı takdirde, vatandaşların

bakımevlerinden kolaylıkla sahiplenebileceği ya da sokaklardan sorumlulukları altına aldıkları

hayvanları, kendi tasarruflarında kullanarak deneylere denek olarak tedariki de mümkün kılınmış

olacaktır. Denetim ve kontrolden uzak, son derece kısıtlı olan ve uygulamada ciddi hatalar doğuracak

bu girişimlerin engellenmesi için, maddenin, önergemizdeki gibi değiştirilmesi gerekir.

Page 15: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik kanun

tasarısındaki “Geçici Madde 3”ün aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

………………

…… Milletvekili

“Hayvanların kullanıldığı kara ve su sirkleri ile yunus ve deniz memelileri gösteri ve terapi

merkezlerinin kurulması, işletilmesi, bu hayvanlara gösteri ve terapi yaptırılması, bu tesislere

yurtiçinden veya yurtdışından hayvan temin edilmesi, bu ve benzeri tesislerde hayvanların herhangi bir

amaçla esaret altında tutulması yasaktır. Bu tesislerin, hayvanların gösteri ve eğlence amacı ile

kullanıldığı işletmelerin teşvikinin, reklamının yapılması yasaktır. Hayvanlı sirk ve muhteviyatında

hayvanlara gösteri yaptırılan etkinlikler ile mevcut sirk, panayır, eğlence gösterisi ve benzeri seyyar

işletmelerin de yurtdışından Türkiye'ye girişi yasaktır.

Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen ve hayvanların gösteri, terapi,

eğitim, bilim ve eğlence amacı ile kullanıldığı sirk ve benzeri işletmelerin ülkemize girişine izin verilmez.

Bu Kanunun yayımı tarihinden altı ay sonra, mevcut yunus gösteri ve terapi merkezlerinin ruhsatları

iptal edilmiş sayılır ve hiçbir şekilde bu su sirklerinin faaliyetine, yenilerinin kurulmasına izin verilemez,

ruhsatları yenilenemez. Birinci fıkrada zikredilen tesis ve işletmelerdeki hayvanların durumu,

rehabilitasyonu ve mümkünse tekrar doğaya bırakılması işlemlerine ilişkin süreçler, bu Kanunun yayımı

tarihinden itibaren altı ay içinde ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak Bakanlık tarafından

yayımlanacak tebliğ ile belirlenir. Birinci fıkrada zikredilen mevcut tesislerdeki hayvanların

öldürülmesi ve fizikî veya mental bütünlüklerine zarar verebilecek her türlü işlem ve tasarruf da

yasaktır.”

GEREKÇE:

Yeni yunus parklarının açılmasına yasak getirilirken, mevcut yunus parklarının da en fazla altı

ay içerisinde kapatılması ve hayvan ithalatının da yasaklandığına dair ibarenin açık bir şekilde eklenmesi

gerekmektedir. Bu noktadan sonra Türkiye geri adım atmamalı, bilim ve etiğin yanında yer almak

yerine, ticari çıkarları gözetecek olumsuz kararlar vermemelidir. Çünkü mevcut yunus parklarının altı

aydan fazla süre açık kalmasını sağlayacak herhangi bir yasa maddesi ya da yönetmelik, ne hayvanların

ne de insanların yararına olacaktır. Hâlâ açık olan 9 tesiste hayvan esareti, işkencesi ve ticareti her türlü

denetimden yoksun bir şekilde devam ederken, ilgili bakanlıklar ve TBMM bu ticari işletmelerdeki hak

ve hukuk ihlallerine göz yummuş olacaktır. Mevcut yunus parklarının kapatılmaması, aynı zamanda

kaza, ölüm ve bulaşıcı hastalık risklerinin de devamı demektir. Yunus parklarının ve bu rant kapılarında

devam eden ticari işlerin devamı, eğitmenler ile birlikte, engelli çocukların ve yunus gösterilerinde

hayvanlarla etkileşime giren ziyaretçilerin bu ölümcül risklere girmeleri devlet nezdinde teşvik edilmiş

olacaktır.

Bu bağlamda mevcut yunus gösteri ve terapi merkezlerinin (su sirklerinin) kapatılması

gerekirken, altı ay içinde çıkarılması planlanan yönetmelik teklifi de tamamen iptal edilmelidir.

Yönetmelikler ile belirlenecek standartlar, esaretin ve hayvan zulmünün temelde kabul edildiği, yalnızca

“daha lüks bir esaret” istendiği anlamına gelmektedir. Yönetmelikte belirlenmesi planlanan

havuz/kafes/deniz sahası genişliği, derinliği vb her türlü kriter, bu tutsak hayvanların doğal yaşam

ortamlarından çok uzak olacaktır. “Hayvan refahı” kavramı doğrultusunda, hayvanları 10 metrekarelik

kafeslerde yerine 50 metrekarelik kafeslerde ya da 3 metre yerine 5 metre derinlikteki havuzlarda

tutmanın hiçbir farkı yoktur. Hatta bu hayvanları klorlu havuzlarda yerine etrafı tel ağlarla çevrili bir

deniz alanında esaret altında tutmak da aynı ihlal ve sorunların sürdürüldüğü ticari işletmelerin

Page 16: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

desteklendiği anlamına gelecektir. Üstelik bu tesislere dair herhangi bir Avrupa standardı da

bulunmamaktadır. Avrupa standartları olarak sunulan her türlü bilgi ve belge, hak ve hukuk ihlallerini

meşrulaştırmak, ticari çıkarları sürdürmek için hazırlanmıştır. Bugün Avrupa çapındaki tesisler bile, hak

ihlallerinin yanı sıra standartları nedeniyle dünya çapında eleştirilmekte ve boykot edilmektedir. Çevre

Alt Komisyonu’na Yunuslara Özgürlük Platformu tarafından sunulan raporlarda görüleceği üzere, bu

tesislerin çoğu kapanmış ya da kapanmak üzeredir.

Herhangi bir düzenleme yer alacaksa, düzenleme, kriterlerin belirlenmesini değil, ancak ve

yalnızca bu altı aylık süre içinde hayvanların genetik kimliklendirilmesinin uzman bilim insanlarınca

yapılmasını kapsamalıdır. Bunun da gerekçesi, mevcut tesislerdeki hayvanların sayısının, türünün ve

yaşının tespit edilmesi ve bu altı aylık süre içinde hayvanların zarar görmesi durumunda yasal sürecin

daha iyi işletilebilmesidir.

Günümüzde çocuklara hayvan sevgisi ve doğa koruma anlayışı aşılayacak 3 boyutlu

belgesellerin yanı sıra, Dubai'de olduğu gibi 7 boyutlu görüntü/lazer teknolojileri ve hologram temelli

sistemler de artık elimizin altındadır (Google arama: 7d animal show in Dubai). Hiçbir hayvanın esaret

altında tutulmadığı ve insanlar için herhangi bir risk barındırmayan bu teknolojik şovlar, girişim ve

yatırımcılara ilham vererek yeni istihdam alanları ve iş fırsatları yaratacak, AVM'lerden müzelere ve

sahil şeridindeki turistik tesislere kadar ideal bir ekonomik kazanç sunacaktır. Bu tür alternatifler hem

çocuklara bambaşka bir deneyim yaşatmakta hem de herhangi bir hukukî/etik ihlal barındırmamaktadır.

21. yüzyılda Türkiye'nin ihtiyacı olan zulmün beslendiği işletmeler değil, bu tür gelişmiş eğitim ve

eğlence araçlarıdır.

Hayvan hakları ve hukuk ihlallerinde en ön sırada giden ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası

sözleşmelerin birçok maddesini çiğneyen yunus gösteri/terapi merkezleri ve hayvanlı sirklerin esir

kamplarından farkı yoktur. Eğitim ve bilim maskesi altında hayvan sevgisi aşıladığı iddia edilen ve

sosyal sorumluluk vurgusu ile lanse edilen bu işletmeler, aslında pet shop'lara benzer şekilde hayvan

satışlarının ve pazarlamasının başka usüllerle yapıldığı ticarethanelerdir. Travmatik bir canlı yakalama

süreci sonunda ailesinden ve denizlerden koparılan yunuslar ve mors, fok, denizaslanı, beluga gibi diğer

deniz memelileri, ömür boyu insan eğlencesi için hapsedilmekte, sakinleştirici haplar ve ülser ilaçlarıyla

esaretin üzerlerindeki olumsuz etkileri bastırılmaktadır. “Havuz nesli” olarak kamuoyuna ve

ziyaretçilere lanse edilen hayvanların neredeyse tamamı ise yine denizden yakalanmıştır çünkü dünya

çapında havuz neslinde başarılı olan tek bir ülke yoktur. Ukrayna ve Rusya'da bile bu tesislerde doğumu

gerçekleşen yunus ve balinaların hayatta kaldığı örnekler çok enderdir. Burada asıl mağdur olan

işletmeciler değil, köle olarak zorla çalıştırılmak için doğalarından ve sürülerinden koparılan hayvanlar

ile kendilerini bekleyen kaza, ölüm ve bulaşıcı hastalık risklerinden bihaber bu hayvanlarla etkileşime

giren vatandaşlardır.

Tek bir seansın en az 2000 ila 4000 Euro arası olduğu yunus terapisi ise Türkiye ve dünya

çapındaki bilim insanlarına ve uzman doktorlara göre umut tacirliğidir. Tohum Otizm Vakfı uzman

doktorlarından da aynı yönde görüş gelmiş, ticari faaliyetlerin bilim camiası tarafından

desteklenmesinin kabul edilmeyeceği belirtilmiştir. Engelli ve gelişimsel bozuklukları olan bireylerin

ailelerini hem maddi hem manevi yönden sömüren bu ticari faaliyetlerin “bilinmeyen riskler içerdiği ve

FDA tarafından onaylanmadığı”, Sağlık Bakanlığı bilirkişi raporuyla bildirilmiştir. Davranışsal

bozuklukları tedavi ettiği iddia edilen bu ticari faaliyetler sırasında, deniz memelilerinde görülen

hastalık yapabilecek mikroorganizmaların %37'si insanlarda yeni görülen bulaşıcı hastalıklara, %20'si

de bildirilmesi zorunlu hastalıklara neden olabilmektedir. Bu mikroorganizmaların en az %50'si

insanlara geçebilen (zoonotik) özellik taşımakta ve yunuslarda, denizaslanlarında tespit edilen yeni

"astrovirüsler", insanlarda doğrudan sindirim sistemi hastalıklarına neden olmaktadır. Bu hastalıklar

arasında kuduz, salmonella, tüberküloz, brusella, toksoplazma vb. bulunmaktadır. Ayrıca egzama, viral

ve bakteriyel deri iltihabı, yanma, kızarıklık, şişlik, vb gibi vakalar anketler ve bilimsel çalışmalar

yoluyla gözlenmiştir. Dünya çapındaki yunus gösteri ve terapi merkezlerinde yapılan yakın tarihli

raporlama çalışması ise, 1970'lerden günümüze kadar 70'in üzerinde kaza gerçekleştiğini, bu kazalardan

en az 15'inin ya yunusların veya balinaların, ya da ziyaretçilerin ve eğitmenlerin ölümüyle

sonuçlandığını ortaya koymuştur.

Page 17: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

Bu maddenin tasarıya eklenmesi sürecinde sivil toplum kuruluşları müzakerelere dahil edilmeli,

üniversitelerin ilgili bölümlerinde öğretim üyeliği yapan, deniz memelileri üzerine çalışan sivil toplum

kuruluşu temsilcileri ve bilim insanları da yapılacak protokoller ile eldeki verileri paylaşmalıdır.

Kapatılacak olan parklardaki hayvanların ise zarar görmeden koruma altına alınması için yine sivil

toplum kuruluşlarından fikir alınmalı ve mevcut 5199'un 24. maddesi gereğince hayvanlara el

konulmalı, koruma altına alınmalıdır. Aksi takdirde, onbinlerce dolar değeri olan bu tesislerdeki

“eğitimli” hayvanlar, işletmeciler tarafından çok kısa sürede yurtdışındaki başka tesislere kolaylıkla

satılarak hemen “elden çıkarılacaktır”. Zikredilen işletmelerin kapatılma süresi zarfında hayvanların eğlence, keyif ve "fırsat" unsuru

olarak pazarlanması kabul edilmemeli, yunus parkları ve hayvanlı sirkler/gösteriler vb ticari oluşumlar

hâlihazırda büyük bir sorun teşkil ederken, bu kurumlarla ticari işbirliklerine imza atan firmalarda (fırsat

ve indirim siteleri dahil) ilgili reklamların ve kampanyaların yer alması yasaklanmalıdır. Mevcut

parklara yeni yunus, beluga, mors, fok, deniz aslanı, vb. gibi deniz memelilerinin getirilmesi önlenmeli,

ithalat da yasal düzeyde tamamen yasaklanmalıdır.

Türkiye’de hâlihazırda kurulu devamlı olarak faaliyet gösteren hayvanlı sirk bulunmamakla

birlikte, hayvanlı sirklerin %99’u Türkiye dışından ülkemize gelmektedir. Hayvanlı sirkler ve

hayvanların kullanıldığı her türlü gösteri/etkinlik, aşağıdaki sebeplerden yasaklanmalıdır:

1- Sirklerdeki hayvanlar, doğal yaşam alanlarından koparılarak hapsedilmekte, insanların

eğlendirilmesi için akıl almaz işkencelerle, dayakla, açlıkla terbiye edilerek zorla sahneye

çıkartılmaktadır.

2- Sirk sahiplerinin izni dışında hiçbir gereksinimleri karşılanmayan bu tutsak hayvanlar, doğal

yaşam ortamlarına kıyasla binlerce kat dar alanlarda, asla istedikleri gibi hareket

edemeyecekleri kafeslerde tutulmaktadır.

3- İstenildiği gibi eğitilmeleri için aç bırakılmakta; bir parça fıstık ya da meyve sayesinde,

öğrendikleri hareketleri, seyirci önünde zorluk çıkarmadan, daha kolay yapmaları için

açlıkla terbiye edilmektedirler. Verilen komutu uygulamamak için direnen ya da hareketleri

yapmayı reddeden hayvanlar ise yabanıl dirençlerinin kırılması için daha fazla dayak ve

işkenceyle, açlıkla ve susuzlukla cezalandırılmaktadır.

4- Eğitimlerde çivili sopa, kırbaç, elektroşok çubuğu, kanca gibi işkence aletleri kullanılarak

hayvanlara “yabanıl” oldukları unutturulmaya çalışılmakta, bu iğrenç sürece ve süresiz

tutsaklığa adapte olmaları için son derece acımasız muamelelere maruz bırakılmaktadırlar.

5- Sirk hayvanları, yılın büyük bir kısmını nakledilerek geçirdiklerinden kötü hava

koşullarından etkilenmektedir.

6- Sir hayvanları, yaşamları boyunca dayağa, işkenceye ve açlığa maruz bırakıldıkları ve kafes

içerisinde sürekli hapsedildikleri ya da çok kısa zincirlerle bağlandıkları için daima stres ve

acı içerisinde yaşamak zorunda kalmaktadırlar.

7- Hayvanlar, acıyı insanlarla eşit düzeyde hisseder, psikolojik baskıyı ise katbekat fazla

hissederler.

8- Sirklerde hayvanlara kendi iradelerinin dışında ve insanların çıkarı uğruna zulüm uygulanır.

9- Gösterilerde sergiledikleri metazori hareketleri isteyerek öğrenmezler.

10- Sirkler, hayvanlar için eğlence değil, işkencedir.

Page 18: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik kanun

tasarısındaki 9’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

“MADDE 22 - Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren hayvanat bahçelerinin tesis edilmesi

yasaktır. Bu Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte, mevcut olan tüm hayvanat bahçelerinde

bulundurulan hayvanların, türüne ve kültürüne, güncel yaşam koşullarına ve doğal yaşam ortamlarına

en uygun ortam yaratılarak yaşatılması esastır.

Mevcut hayvanat bahçelerinin kapasitesi, tesislere yeni hayvan eklenmesi sureti ile

genişletilemez. Ancak, mevcut hayvanat bahçelerindeki hayvanların yaşam ortamların genişletilmesi

için arazi tahsisleri yapılabilir. Mevcut tesislere ilaveler için 6831 sayılı Kanuna tâbi alanların tahsisi

yapılabilir. Tahsisi yapılan alanlar, mevcut hayvanların yaşam ortamlarının genişletilmesi ve

iyileştirilmesi amacı dışında kullanılamaz. Hayvanat bahçelerinin tesisi için bedelli ya da bedelsiz

olarak arazi tahsisi yapılamaz.

Mevcut hayvanat bahçelerinde, hayvanların gösteri amacı ile kullanılması kesinlikle yasaktır.

Mevcut hayvanat bahçelerinin denetimi ile çalışma esas ve usülleri Bakanlık tarafından

çıkarılan yönetmelik ile belirlenir.”

GEREKÇE:

Çağımızın teknolojisi ve bilgiye erişim imkânları bakımından, insanları eğlendirmek ya da

insanların merakını gidermek için, yaşam ortamları demir parmaklıklar asla olmayan yaban

hayvanlarının, “hayvanat bahçesi” adı verilen tesislerde, yıllar boyunca esaret altında tutulması etik

açıdan doğru değildir. Türkiye’de yaban hayvanı veteriner hekimi de yok denecek kadar azdır; mevcut

hayvanat bahçelerinde yaralanan ya da sakatlanan hayvanlara gerektiği gibi tıbbî yardım

sağlanamamaktadır.

Mevcut hayvanat bahçeleri 10 senedir yürürlükte olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu

hükümlerine rağmen, hayvanların türlerinin gerektirdiği etolojik ihtiyaçları karşılama ve doğal yaşam

ortamına en yakın koşulları yaratma konusunda ne yazık ki başarısız olmuştur. Türkiye’de kurulu

bulunan hayvanat bahçelerinin büyük bir kısmında, ciddi hayvan hakları ihlâlleri yaşanmaktadır.

Mevcut hayvanat bahçelerinin koşulları ivedi bir şekilde düzeltilmeli, yıllardan beri

Türkiye’deki hayvanat bahçelerinde son derece kötü koşullarda hapsedilmekte olan hayvanların

durumuna ilişkin ciddi bir çalışma içerisine girilmelidir.

Hayvan haklarını korumak maksadı ile değiştirilen Kanunda, yukarıda saydığımız nedenlerle,

hayvanat bahçelerinin yenilerinin açılması değil, açılmaması sağlanmalıdır. Esaret üzerine kurulu bu

tesisler, sevgiyi değil, hayvanların hakları olmayan, insanların eğlencesi uğruna yıllar boyu tutsak

edilebileceği, pervasızca kullanılabileceği gibi, bizleri günbegün telafisi mümkün olmayan felaketlere

yaklaştıran, ekolojik yıkımların temelini oluşturan insanmerkezci düşüncelerin perçinlenmesini

sağlamaktadır.

Page 19: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik kanun

tasarısındaki 9’uncu maddesinin, birinci fıkradan sonra gelmek üzere, aşağıdaki şekilde ekleme

yapılmasını arz ve teklif ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

“(2) Mevcut hayvanat bahçelerinde, hayvanların gösteri ve eğlence amacı ile kullanılması

kesinlikle yasaktır.”

GEREKÇE:

Türkiye’de bulunan bazı hayvanat bahçelerinde, bazı hayvanlar gösteri ve eğlence amacı ile

kullanılmaktadır. Gündemde olan tasarı, hayvanların gösteri ve eğlence gibi amaçlarla kullanılmasının

yasaklanmayı öngörmektedir. Dolayısıyla, mevcut Kanunun 22. maddesine de hayvanat bahçelerindeki

hayvanların da gösteri amacı ile kullanılamayacağı yönünde bir fıkra eklenmesi uygun olacaktır.

Page 20: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik yasa tasarısının

5. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

“Madde 10 – Ev hayvanı satış yeri olarak ruhsatlandırılmış işletmelerde, her ne sebep ile olursa

olsun hiçbir hayvan bulundurulamaz, satılamaz. Ticarî amaçlarla evcil hayvanların üretimi yapılamaz.

Ticarî amaçlar dışında evcil hayvanların üretimini yapanlar, annenin ve yavrularının sağlığını tehlikeye

atmamak için gerekli anatomik, fizyolojik, etolojik ve davranış karakteristikleri ile ilgili önlemleri

almakla yükümlüdür. Annenin, üretilen evcil hayvanların sağlığını riske atacak her türlü uygulama

yasaktır. Anne hayvan, üretim amacı ile yılda en fazla bir kez doğurtulabilir. Evcil hayvanların üretimini

yapanlar, anne ve yavru hayvanları, mikroçip ile kayıt altına aldırmakla yükümlüdür.

Çiftlik hayvanlarının bakımı, beslenmesi, nakliyesi esnasında hayvanların refahı ve

güvenliğinin sağlanması hususundaki düzenlemeler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca

çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Hayvanların ticarî amaçla film çekimi ve reklam için kullanılması ile ilgili hususlar izne tâbidir.

Bu izne ait usul ve esaslar, ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılacak

yönetmelikle belirlenir.

Bir hayvan; acı, eziyet ya da zarar görecek şekilde, film çekimi, gösteri, reklam ve benzeri işler

için kullanılamaz.

Deney hayvanlarının ithalatı ve ihracatı yasaktır.

Hasta, sakat ve yaşlı durumda bulunan veya iyileşmeyecek derecede ağrısı veya acısı olan bir

çiftlik hayvanını usulüne uygun kesmek ya da ağrısız kesim amacından başka bir amaçla birine

devretmek, satmak veya almak yasaktır.”

GEREKÇE:

Görüşülmekte olan tasarı, ev hayvanı satış yerlerinde, akvaryum balıkları ve kuşların

haricindeki hayvanların, bu işletmelerde bulundurulmasının yasaklanmasını öngörmektedir. Ancak,

akvaryum balıkları ve kuşlar da acı çeken, tutsaklığa tâbi tutulduklarında strese giren, doğal yaşam

ortamlarında son derece özgür olan, kafes ya da sınırlı alanlara hapsedildiklerinde, strese bağlı ciddi

hastalıklar ortaya çıkmakta, ölümler yaşanmaktadır. Bu nedenle, akvaryum balıkları ve kuşlar da bu

yasağa dahil edilmelidir. Ev hayvanı satış yerlerine getirilen yasaklama ise üretim çiftliklerinin

çoğalmasına, buralarda yapılan hayvan üretiminin seri fabrikasyon üretimi mantığı ile sürdürülmesine

neden olacaktır. Türkiye sokakları, bakımevleri binlerce sağlıklı, cins olsun, olmasın hayvanla dolu iken

hayvan üretiminin hâlâ ticarî amaçla devam ettirilmesi ve tasarıda bakımevlerinin sahiplendirilmesi

esasına yer verilmiş iken kabul edilebilecek, hayvanlar yararına olabilecek bir uygulama değildir.

Page 21: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

Hayvanlar, sadece evcil hayvanlardan oluşmamaktadır. Bu nedenle mevcut Kanunda yer alan

çiftlik hayvanları ile ilgili mevzuata atıf ile bu hayvanların da korunması gerektiği anlayışına tasarıda

da yer verilmelidir.

Hayvan deneylerine sınırlama getirilmesi tasarı ile gündeme gelmiş iken, uzun yol seyahatleri

ile “deney hayvanı” diye tanımlanan hayvanların ithal ve ihraç edilmesi, en başta hayvan haklarına,

ikinci olarak da hayvan refahına aykırıdır. Hayvan haklarına ve refahına aykırı olan, ciddi hak ihlâllerine

neden olacak ithalat ve ihracatına yasaklama getirilmelidir.

Yürürlükte bulunan Kanunda var olan, bu madde ile tasarıya eklenmesini teklif ettiğimiz son

fıkra, tasarıda da korunmalıdır. Burada zikredilen hayvan grubu, süt sığırcılığında kullanılan hayvanları

da kapsamaktadır. Örneğin bacağı kırık olan, ancak süt vermeye devam eden bir ineğin tedavi görmeye,

ağrısız bir yaşam sürdürme hakkı vardır. Bu nedenle, mevcut Kanunda var olan bu fıkraya, tasarıda da

yer verilmelidir.

Page 22: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik yasa tasarısının

5. maddesinin son fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki eklemenin yapılmasını arz ve teklif ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

“(4) Bir hayvan; acı, ıstırap ya da fiziksel veya psikolojik zarar görecek şekilde, film çekimi,

gösteri, reklam ve benzeri işler için kullanılamaz.”

GEREKÇE:

Eklenmesi öngörülen madde, yürürlükte olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda

mevcut olan bir maddedir. Tasarının yasaklar maddesinde benzer bir madde konulmuş olsa da, böyle bir

düzenlemenin 5. maddeye eklenmesi, hayvanların haklarının korunabilmesi açısından büyük önem

teşkil etmektedir. Mevcut Kanundaki bu fıkra korunmalıdır.

Page 23: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu değişikliği tasarısındaki 14. maddenin (k)

bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

...........................................

..... Milletvekili

“ k) 14 üncü maddenin (a) bendine aykırı davrananlara 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk

Ceza Kanununun 151 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere 4 aydan 3 yıla kadar

hapis cezası veya adlî para cezası; (b) bendine aykırı davrananlara Türk Ceza Kanununun 186 ncı

maddesi hükmü saklı kalmak üzere 4 aydan 4 yıla kadar hapis cezası; (c) ve (d) bentlerine aykırı

davrananlara 4 aydan 2 yıla kadar hapis cezası; (e) bendine aykırı davrananlara 4 aydan 2 yıla kadar

hapis cezası; (m) bendine aykırı davrananlara hayvan başına on bin TL idarî para cezası; (f) ve (l)

bendine aykırı davrananlara üç bin Türk Lirası idarî para cezası; (g), (h), (j), (k), (o), (p) bentlerine

aykırı davrananlara bin Türk Lirası idarî para cezası; (ı) ve (n) bentlerine aykırı davrananlara iki bin

Türk Lirası idarî para cezası; (a) bendindeki fiilin işkence suretiyle işlenmesi halinde verilecek ceza

yarı oranında arttırılır. (b) bendindeki fiilin işlenmesi durumunda ayrıca kesilmiş hayvanlara el

konulur.”

GEREKÇE:

(c) ve (d) bentlerindeki yasak fiiller için öngörülen hapis cezasının alt limiti, tasarı metninde 3

ay olarak belirlenmiştir. Tasarıda geçen ve hapislik cezalar ile yer bulan tüm istismar şekilleri,

hayvanlara acı veren, travmalara sebep olan ve doğrudan kötü niyetle, hayvanlara karşı işlenmiş ciddi

suçlardır. (c) ve (d) bentlerinde 3 ay hapis olarak belirlenen alt limit, diğer suçların karşılığında olduğu

gibi 4 ay hapis cezası olarak eşitlenmiştir.

(e) bendi için; bir kişinin işlediği fiil dolayısıyla ceza alması için ceza hukukunun öngördüğü

temel prensip suç işleme iradesini yansıtan kasıttır. Hayvana eza veren bu eylemlerin kasıtla işlenmesi

halinde kabahat tanıma karşılık gelen ÜÇ BİN TL para cezası öngörülmesi hem ceza kanunlarında esas

alınması gereken ölçülülük ve hakkaniyet prensiplerine aykırılık teşkil etmekte hem de yasanın

hedeflediği koruma amacına zıtlık teşkil etmektedir. Uygulamacıların sıklıkla karşılaştığı bu eylemlerin

karşılığının, hapis tazyiki içeren bir düzenleme olmaması durumunda yasanın amaçladığı hedef

karşılanmamış olacaktır.

Page 24: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

(m) bendi için; tasarıda İKİ BİN TL idarî para cezası öngörülmüştür. Film, reklam ve benzeri

ticarî amaçlı görsel çekimlerin, oldukça yüksek bütçeye sahip olduğu ve hayvanların, kamera arkasında

ve çekim esnasında eziyete ve diğer hak ihlâllerine maruz kalması, hatta hayatını kaybetmesi göz önünde

bulundurularak, bu hak ihlâllerinin İKİ BİN TL’lik idarî para cezası ile engellenmesi mümkün değil ve

söz konusu yasak fiile biçilen ceza, caydırıcı değildir. Çekimler boyunca, hayvan haklarının gözetilmesi

için herhangi bir gözetmenin bulunmaması, bu sektörde yaşanan hak ihlâllerinin bildirimini de

azaltacak, dolayısıyla iki bin Türk Lirası idarî para cezası, milyon TL’lik bütçeler ile ifade edilen bu

sektörde yaşanan hayvan hakları ihlâllerinin engellenmesini önleyecektir. Söz konusu, fiilin cezasının,

bahsi geçen sektörde kazanılan paralar ile doğru orantılı olarak caydırıcı olmalıdır. Bu nedenle, hayvan

başına ON BİN Türk Lirası idarî para cezası olarak değiştirilmesi de yerinde olacaktır. Örneğin,

televizyon dizi olan Muhteşem Yüzyıl’ın çekimleri sırasında 2 at aç, susuz çalıştırılmıştır; sıcak ve

yorgunluğa rağmen, çekim sırasında binicilerin emirlerine uymaları için atların ağızlarının içine,

dişlerinin arkasına yerleştirilen, “kantarma” adı verilen metal aletler olması gerekenden ağırdır. 1 at

çekim bölgesine nakil sırasında yolda ölmüştür. Ayrıca çekimler sırasında atlara gerektiği gibi

bakılmaması ve aşırı çalıştırma nedeniyle artık “kullanılamayacak” hale gelen atlar, setin iki kilometre

uzağına, güneş altında aç ve susuz bir şekilde ölüme terk edilmişlerdir.

(f) ve (l) bentleri için; tasarıda BİN TÜRK LİRASI idarî para cezası öngörülmüştür. Ancak, her

iki bentte de zikredilen hayvan türleri, ekonomik çıkarlar için kullanılan, çalıştırılan hayvanlardır. Bu

hayvanların maruz kaldığı hak ihlâllerinin önlenmesi ve yaptırımla sonuçlanması da bu durum göz

önünde bulundurularak sağlanmalıdır. Örneğin İstanbul’un Adalar ilçesinde yoğun bir şekilde

çalıştırılan ve her yıl, konu hakkında sayısız hak ihlâlinin belgelendiği fayton işletmeciliğinde, bir

kilometrelik mesafe için belirlenen ücret 30,- TL’dir. Fayton çektirilen her hayvan, özellikle yaz

aylarında, turizmin yoğunlaştığı dönemlerde, artan talep nedeni ile işletmecisine oldukça büyük

meblağlar kazandırmaktadır. Çektikleri faytonlardaki yüzlerce kiloluk yüke rağmen, Ada’nın dik

yokuşlarını defalarca inip çıkan atlar, son derece kötü koşullarda, çoğu zaman dinlenip su içmelerine

dahi izin verilmeden, bu koşullarda insan menfaati uğruna uzun saatler çalıştırılmakta ve bu sektördeki

neredeyse her hayvan, oldukça ağır ve ciddi hak ihlâllerine maruz kalmakta, çalışamayacak duruma

gelen hayvanlar da oldukça kötü şekillerde ölüme terk edilmektedir. Tüm bu durumlar göz önünde

bulundurularak, ekonomik çıkar için kullanılan, çalıştırılan hayvanlar için, tasarıda daha caydırıcı idarî

para cezalarına yer verilmeli; hayvanlar üzerinden kazanılan para düşünülerek, öngörülen BİN TL’lik

idarî para cezasının yukarıya çekilerek ÜÇ BİN TL olarak belirlenmesi daha hakkaniyetli bir çalışma

olacaktır.

(ı) bendinde ise hayvanların kesin olarak öldüğü anlaşılmadan vücutlarına müdahalelerde

bulunmak fiilinin karşılığı, tasarıda BİN TL’lik idarî para cezası ile yer bulmuştur. Söz konusu fiil,

hayvanlara acı veren bir davranış şeklidir. Tasarının söz konusu maddesinde geçen (n) bendinde ise

hayvanları metazori şekilde yem yedirmek, bağımlılık yaratan hallere sokmak fiilinin karşılığı da İKİ

BİN TL’lik bir idarî para cezası ile karşılık bulmuştur. Tasarı geneli düşünüldüğünde, idarî para cezaları

bin, ikibin ve üçbin TL’lik idarî para cezalarının uygulanması hayata geçirilmek istenmektedir. (ı) bendi,

hayvanların ciddi şekilde acı duyabileceği bir fiil iken, BİN TL’lik idarî para cezası ile karşılık bulurken,

(n) bendinde dolaylı olarak acı veren, sağlığı bozacak bir davranış İKİ BİN TL ile karşılık bulmuştur.

Bunun, tasarıda bu şekilde karşılık bulması hakkaniyetli bir çalışmaya da hizmet etmeyecektir.

Zikredilen her iki bentte geçen haksız fiillerin, idarî müeyyidesi eşitlenmiştir.

Page 25: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik yasa tasarısının

10. Maddesinin son fıkrasından sonra gelmek üzere, aşağıdaki eklemenin yapılmasını arz ve teklif

ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

“ 14’üncü maddenin (r) fıkrasına aykırı davrananlara, hayvan başına ÜÇ BİN Türk Lirası idarî

para cezası verilir.”

GEREKÇE:

Görüşülmekte olan tasarı, Kanunun 14. Maddesine (r) fıkrasını eklemiş; bu fıkra ile sokak ve

barınaklardaki sahipsiz kedi ve köpekler üzerinde deney yapılmasını yasaklamıştır. Ancak,

yasaklanması öngörülen bu fiil, tasarıda herhangi bir yaptırım ile sonuçlandırılmamıştır. Bu nedenle,

yasaklanması öngörülen bu fiile karşılık hayvan başına ÜÇ BİN TL idarî para cezası, hem kanunun

uygulanabilirliği hem de idarî yaptırımın caydırıcılığı açısından yerinde olacaktır.

Page 26: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik yasa tasarısının

10. Maddesinin son fıkrasından sonra gelmek üzere, aşağıdaki eklemenin yapılmasını arz ve teklif

ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

“ Bakımevlerinde, Kanunun ve uygulama yönetmeliğinin belirlediği esas ve usulleri yerine

getirmeyen ve Kanuna muhalefet eden sorumlulara, Türk Ceza Kanununun 257’nci maddesinde

düzenlenen suçun işlendiğinin sabit bulunması halinde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilir.”

GEREKÇE:

Görüşülmekte olan tasarı, bakımevlerinde yaşanan ve görevin ihmalinden kaynaklanan hayvan

hakları ihlâllerine sebep olanlar ile ilgili herhangi bir cezaî müeyyide öngörmemektedir. Kanunun

uygulunabilirliği açısından, madde önergemizin kabulü ile mevzuata muhalefet eden sorumluların

cezalandırılmasının önünün açılması gerekliliği mevcuttur. Böyle bir düzenleme yapılmadığı takdirde,

eskiden olduğu gibi, bakımevlerindeki kötü bakım ve besleme koşulları nedeni ile hayvan hakları

ihlâlleri artarak devam edecektir.

Page 27: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik yasa tasarısının

12. maddesinden (d) bendinin çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

GEREKÇE:

Zikredilen maddenin (d) bendi, mülga olan 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu ve

4631 sayılı Hayvan Islahı Kanunu’nun yerine 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve

Yem Kanunu’nun eklenmesini öngörmektedir. 5996 sayılı Kanunun 9. Maddesinin 3’üncü fıkrası,

hayvanların toplu bir şekilde itlaf ve imha edilmesini sağlayan kanunî bir düzenlemeyi içermektedir.

Değiştirilmesi görüşülen 5199 sayılı Kanun, hayvanların korunmasını ve haklarının gözetilmesini

sağlamak amacı ile revize edilmekte; imhanın ve itlafın önünü açan ve hukukî dayanak sağlayan 5996

sayılı Kanunun, 5199 sayılı Kanunda hükümlerinin saklı kalması, 5199 sayılı Kanunun lafzına, ruhuna,

niyetine aykırıdır.

Page 28: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik yasa tasarısının

14. maddesinin (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

“Bu Kanunun;

b) 5’inci maddesiyle değiştirilen 5199 sayılı Kanunun 10’uncu maddesinin birinci fıkrası, bu Kanunun

yayımından itibaren altı ay geçtikten sonra,

yürürlüğe girer.”

GEREKÇE:

Değiştirilen Kanunun amacı, hayvanların ve onların haklarının korunmasıdır. Ev hayvanı satış

yerlerinde, akvaryum balıkları ve kuş türleri dışında hayvan bulundurulmasının yasaklanma tarihinin

uzatılması için herhangi bir sebep ya da gerekçe de bulunmamaktadır. Zikredilen işletmelerde ne gibi

hak ihlâlleri yaşandığı, bu işletmelerde yapılan gereksiz satış ve üretim nedeni ile ülkemizdeki sahipsiz

hayvan popülasyonunun arttığı bilinen bir gerçekliktir. Bu nedenle, kanun tasarısının ev hayvanı satış

yerlerindeki satış ve kedi-köpek gibi evcil hayvanların bulundurulması ve satışı ile ilgili yasak da altı

ayda kolaylıkla uygulamaya geçirilebilecek bir kanunî düzenlemedir. İki sene, bu yasaklama kararının

hayata geçirilmesi için uzun bir süre olmakla beraber bu süre zarfında sahipsiz hayvanlara, bu

işletmelerden üretilip satıldıktan sonra sokağa bırakılması sonucunda binlercesi daha katılacaktır.

Bakımevlerinden sahiplendirmeyi özendirmek ve teşvik etmek amacı ile de değiştirilmek

istenen Kanunun, yasaklama tarihini uzatmaya yönelik, böyle bir karara da ihtiyacı bulunmamaktadır.

Page 29: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine dair yasa

tasarısındaki Geçici Madde 3’ün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

“GEÇİCİ MADDE 3 – Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren hayvanların kullanıldığı kara ve

su sirkleri ile içinde yunus ve benzeri deniz memelilerinin, hayvanlarının bulunduğu işletmelerin

kurulması, işletilmesi yasaktır. Mevcut işletmeler hayvan sayısını artırma, yeni şube açma, hayvan ithal

etme gibi yollarla kapasite artırımına gidemez, üretim yapamaz, Bakanlığın izni olmadan işletme

hakkını devredemez. Bu işletmelerin hayvan refahına en uygun şekilde faaliyet göstermesini

sağlanmasına ilişkin esas, usul ve yaptırımlar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren 6 ay içinde ilgili

gönüllü kuruluşların ve kurumların görüşü alınarak Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle

belirlenir. Mevcut işletmeler, yönetmelik hükümlerine göre, her türlü faaliyetini düzenlemek ve bir yıl

içerisinde de ticarî faaliyetini durdurmak ile yükümlüdür. Mevcut işletmelerin ve benzerlerinin

ruhsatının yenilenmesi yasaktır.”

GEREKÇE:

Tasarıdaki geçici madde, kara ve su sirkleri ile yunus parklarının kurulumunun, işletilmesinin

yasaklanmasını, mevcut işletmelere ise kapasite artırımı, faaliyet genişletme, üretim yapma gibi

konularda yasaklamalar öngörmektedir. Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde Bakanlık

yönetmeliği çıkartılarak mevcut işletmelerin hayvan refahına uygun hale getirilmesi de

öngörülmektedir. Ancak, bu işletmeler, doğal yaşam ortamları açık denizler, okyanuslar olan deniz

canlılarını esarete tâbi tutan, eğlence gibi çok basit bir amaç dışında hiçbir amaca hizmet etmeyen, hatta

engelli vatandaşlara bilimsel olmayan terapi yöntemleri ile umut tacirliği yapan kuruluşlardır. Bu

kuruluşların varlığı, ne hayvanlara ne de insanlara fayda sağlamaktadır. Mevcut işletmelerin

kapatılmaması, ülkemizde ve dünyada büyük tartışma konusu olan bu tesislerde yaşanan hak ihlâllerini

önlemeyecek, aksine esaretin, zulmün devlet yönetmeliği ile meşru bir şekilde devamı sağlayacaktır.

Sırf insanlar eğlenecek ve birkaç tüccar ekonomik çıkar sağlayacak diye özgür olarak yaşaması gereken

ve ilgili mevzuata ve ülkemizin taraf olduğu birçok uluslararası sözleşmeye göre de doğal yaşam

ortamından koparılmaması gereken bu canlılara, özgürlükleri ve sahip oldukları haklar teslim edilmeli,

bu hapishaneler, tartışma konusu olarak güncel iken, bu konudaki ciddi kamuoyu tepkisi de yok

sayılmamalı ve bu işletmeler kapatılmalıdır.

Page 30: TBMM Meclis Başkanlığı'na sunulmak üzere önerge metinleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA,

Görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik yasa tasarısının

2. Maddesinin, ikinci fıkradan sonra gelmek üzere, aşağıdaki eklemenin yapılmasını arz ve teklif ederiz.

……………………………

…… Milletvekili

"(3) Evlerde beslenen evcil hayvanların meskenden tahliyesi, ancak, konu hakkında başvurulan

yetkili mahkemenin vereceği yargı kararı ile mümkündür. Bu hayvanların bir rahatsızlık ve zarar

yarattığı iddiası ile başvurulan mahkemenin, uzman bilirkişi raporlarına ve maddi delillere dayanarak

verdiği yargı kararı olmaksızın, ev hayvanları meskenlerden tahliye edilemez."

GEREKÇE:

Evde beslenen hayvanların çevreye ve komşulara zarar vermesi halinde her türlü şikâyet yolu açıktır,

TCK ve KMK’da gereken düzenlemeler mevcuttur. Bu nedenle, istisna niteliğindeki olumsuz durumlar

düşünerek, bu konuda herhangi bir kısıtlama getirilmesi, anayasal çerçevede temel hak ve hürriyetlere

müdahale niteliği taşıdığından, insan haklarına da aykırılık teşkil edecektir. Ayrıca, evlerde yaşayan

hayvanların, başka bir ortama adapte olması ve yaşamını sürdürmesi mümkün olamayacağından, böyle bir

düzenleme Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin temel ilkeleriyle ve 5199 sayılı Yasanın ruhuyla da

çelişecektir.

Son yıllarda ev hayvanlarının mahkeme yoluyla evden uzaklaştırılması yönünde davaların

yoğunlaştığı ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasasına göre ev hayvanı niteliğindeki hayvanların mahkeme

kararıyla sahiplerinden ayrılmak zorunda bırakıldığı ve/veya bu kararlar nedeniyle kişilerin

mülkiyetlerindeki meskenleri terk ettikleri görülmektedir. Uygulamada ev hayvanlarının tahliyesi için açılan

davalarda standarta dönüşmüş olan yönteme göre, tapudan apartman yönetim planının getirtilerek orada

yasak hüküm olup olmasına göre karar tashih edilmektedir. Yıllar öncesinde çiftlik ve kümes hayvanlarının

kent yaşamına sokulmaması amacıyla evlerde hayvan beslenmesi konusunda yönetim planlarına konulan bu

düzenleme, uygulama alanı kalmamasına rağmen kötü niyetli şikâyetlere dayanak olmakta ve hayvanların

mağduriyetine neden olmaktadır. Günümüzde kentleşmenin insanı doğadan giderek uzaklaştırdığı, yalnızlaştırdığı ve yabancılaştırdığı bir ortamda âdeta sosyal bir ihtiyacı karşılayarak, insanlara bir yoldaş,

dost olan ev hayvanlarının bizatihi varlığının rahatsız edici bir unsur olarak kabulü mümkün değildir.