t.c. cumhurbaŞkanligi himayesindeisamveri.org/pdfdrg/d223001/2013_1/2013_1_yasarh.pdf · rullfıh,...

14
T.C. HiMAYESiNDE ll. Uluslararasi Selçuklu Kültür ve Medaniyeti Sempozyumu SELÇUKLULARDA BiLiM ve Bildiriler/Proceedings 19-21 Ekim 2011 KONYA T.C. KONYA CiLT -1 iSLAMi iLiMLER Editör Prof.Dr.Mustafa Doç.Dr. Ali Doç.Dr. M.Ali HACIGÖKMEN Yrd.Doç.Dr. Sefer SOLMAZ TORKTARI KURUMU _;l IRCICA KONYA mçuK BELEDiYEsi ÜNiVERSiTESi

Upload: others

Post on 25-Dec-2019

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_YASARH.pdf · rullfıh, yani "AIIah'a Komşu" /akabın1 a!mJştJr. farkli bölgeleri dola şarak, sanki

T.C. CUMHURBAŞKANLIGI

HiMAYESiNDE

ll. Uluslararasi Selçuklu Kültür ve Medaniyeti Sempozyumu

SELÇUKLULARDA BiLiM ve DÜŞÜNCE Bildiriler/Proceedings 19-21 Ekim 2011 KONYA

T.C. KONYA

CiLT -1

iSLAMi iLiMLER

Editör

Prof.Dr.Mustafa DEMİRCİ Doç.Dr. Ali TEMİZEL

Doç.Dr. M.Ali HACIGÖKMEN Yrd.Doç.Dr. Sefer SOLMAZ

~ TORKTARI

KURUMU

_;l IRCICA KONYA BÜYÜKŞEHiR mçuK

VALİLİGİ BELEDiYEsi ÜNİVERSITESİ ÜNiVERSiTESi

Page 2: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_YASARH.pdf · rullfıh, yani "AIIah'a Komşu" /akabın1 a!mJştJr. farkli bölgeleri dola şarak, sanki

ll. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu

SELÇUKLULARDA BiLiM ve DÜŞÜNCE Bildiriler/Proceedings

CiLT-l

iSlAMi iliMlER

Yayın Koordinatörü ··Ali DÜZ

Sayfa Tasarım M.Sinan ÜNALDI

Kapak Tasarım Servet Can

Baskı

Servet Ofset Matbaa Ltd. Sti. Matbaacılar Sit. Yayın Cd.

9. Blok No: SO Karatay/KONYA Tlf : O 332 342 02 32

Basım Tarihi -Aralık 2013

SELÇUKLU BELEDiYESi YAYlNLARI Yayıncı Sertifika No : 24883

Takım No 978-605-4886-00-5

ISBN 978-605-4886-0 ı-2

Konya,2013

Page 3: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_YASARH.pdf · rullfıh, yani "AIIah'a Komşu" /akabın1 a!mJştJr. farkli bölgeleri dola şarak, sanki

SELÇUKLULAR DEVRiNDE AKlLCI BİR MÜFESSİR ZEMAHŞERI VE DÜŞÜNCE

DÜNYAMIZA ETKİSİ

Prof. Dr. Hüseyin YAŞAR

ÖZET

Türk milleti Allah'ın son dini olan islam'! kabul ettikten sonra her alanda ona fedakorea hizmet etmiştir. Savaş meydanlannda gösterdikleri kahramaniikiara eş değer hizmeti i/mf alanda da ser­gilemiştir. Buna örnek olan önemli bir bilgini, dil ve tefsir sahasında kwmetli eseriyle bilinen müfessir Zemahşerf'yi verebiliriz. O, Selçuk­lu Sultam Melikşfıh ve onun değerli veziri Nizfımü'/-Mülk devrinde, bilim ve edebiyatın ilgi gördüğü bir zamanda 467/1074 yJ!ında dünyaya gelmiştir. Doğduğu köy, Türkistan'ın büyuk bir bölümünü teşkil eden Hfırizm bölgesinin Zemahşer köyüdür. Ad1, Ebu'I-Kas/m Mahmud b. Ömer'dir. Zemahşert doğup yaşad1ğ1 bu bölgeye nis­pet/e Türk olduğu kabul edilir. Devri n geleneği olarak i/mf tartişma­ların ve gelişmelerin yoğun do/duğu bölgelere seyahat eden Ze­mahşert öncelikle Buhara'ya sonra da Horasan ve Bağdat gibi ilim merkezlerine gitmiş; Mekke'de uzun zaman geçirdiğinden, Ca­rullfıh, yani "AIIah'a Komşu" /akabın1 a!mJştJr. farkli bölgeleri dola­şarak, sanki bir ann ın farkli çiçeklerden bal almasi gibi, değişik ho­ca/ardan ilim derlemiştir. Dil ve gramer açisından büyük bir deha olan Zemahşerf Kur'an yorumuna yeni bir aÇJ!Jm sağlamiş, dirayet tefsirinin temel örneğini vermiş, Kur'an Kerimin taklit edilemez bir i'cfız özelliğine sahip olduğunu göstermiştir. Bilginimiz 538/1144 tarihinde Cürcfıniye kasabasında vefat etmiştir.

• DEÜ ilahiyat Fakültesi, Tefsir ABD, İzmir. [email protected]

*

Page 4: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_YASARH.pdf · rullfıh, yani "AIIah'a Komşu" /akabın1 a!mJştJr. farkli bölgeleri dola şarak, sanki

E <rtl

.~

4

Selçuklular Devrinde Akılcı Bir Müfessir Zeınahşeıi

Harizm bölgesi kültür ve fikir hayatımızda çok önemli bir yere sahiptir. Türklerin egemenliğinden önce da önemli bir kültür ve bi­lim merkezi olan bölge, Türk egemenliğine girdikten sonra da bu özelliğini zenginleştirmiştir. Yüksek seviyeli medreselerde uzun za­man yapılan eğitim ve öğretim burasını bilim ve düşünce merkezi haline getirmiştir. Farklı dinlerin ve mezhep/erin birikimi Orta Asyd ile Güney Asya ve Ön Asya'yı birbirine bağlayan coğrafi bir kavşak noktası olan bölgeyi adeta bilim ve düşüncelerin buluşma mekanı yapmıştır. Bu çok din/i ve çok kültürlü özellik bilim, felsefe ve sana­tın gelişmesine yardım etmiştir. Bundan dolayı akla büyük önem veren, adeta onu takdis eden mutezile mezhebi bölgede yeterince yayılma imkanı bulmuştur. Bölgenin kendine has özelliklerinin ya­nında Zemahşerf mutezile mezh~binin ateşli bir mensubu olması, yetişmesinde katkı sağ/amadığını varsaymak mümkün değildir.

Zemahşerf de akla büyük önem vermiş, ona göre akıl işitmekten, yani rivayetten önce geldiğini kabul etmiş ve işitmenin işlevsiz olan akıl için bir uyarıcı olduğunu söylemiştir. Ona göre akıl, dinin kay­nakları olan sünnet, icma ve kıyastan önce gelmektedir. O ayetleri yorumlarken, /afzl anlamıyla ikna olmaz akl/ yöntemlerle uzun uzun ayetler üzerinde düşünür, aklını kullanır, münakaşa/ara girer. Sık sık sorular sorarak kendi görüşlerini ileri sürer.

Ehl-i sünnet akldesine ters düşen birçok te'vile yer vermiş oimasına rağme"n Zemahşeri', sünni islam dünyası medreselerinde en çok okutulan ve kendisinden en çok istifade edilen bir tefsir ortaya koymuştur. Fahreddin Razi', Ebu'I-Berekat en-Nesefi, Kadi Beydavf gibi ünlü müfessirlere kaynaklık yapmasının yanında,

Şeyhül islam Ebu's-Suud başta olmak üzere Osmanlı devrinde yaşamış tefsir yazmış pek çok bilim adamı onun görüşlerinden etkifenmiş ve ona başvurmuştur. Son devir Türk müfessirlerinden Elmalı/ı Hamdi Yazır'ın Hak Dini Kur'an Dili adlı tefsirinde bu son derece açıktır. Onun tefsirinin Kur'an-ı Kerim'in belağat ve icaz özelliklerini en güzel ortaya koyan eser olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Zemahşerf tarafından Kur'an'ın dil üstünlüğüne

dayanan taklit edilemez i'cazının sergilenmesiy/e akılcılığın ortaya konulması kendinden sonraki nesillere önemli ölçüde etki etmiştir. Bu gün Kur'an i'cazından ve akılcı yorumundan söz eden herkes Zemahşerf'nin görüşlerine baş vurma ihtiyacını duymaktadır.

Page 5: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_YASARH.pdf · rullfıh, yani "AIIah'a Komşu" /akabın1 a!mJştJr. farkli bölgeleri dola şarak, sanki

Selçuklular Devrinde Akılcı Bir Müfessir Zemahşed

Miladi yedinci yüzyılın başlannda İslam'ın gelişi dünya tarihinin akı­şını değiştirmiştir. Zuhurundan itibaren Doğudan Batıya, Güneyden Kuzeye dünya tarihinde benzeri görülmemiş fetihlerle eski dünyanın önemli merkezlerini elde eden Müslümanlar İspanya'dan Orta Asya· steplerine kadar güçlü, etkili bir egemenlik alanı inşa etmişlerdir. Kadim Doğu ve Batı kültürlerinden elde ettikleri unsurlarla hayranlık verici bir kudret ve ihtişamla yepyeni, kendine has yüksek bir medeniyet kurmuş­lardır. Buna rağmen, miladi onuncu asırdan itibaren İslam dünyası dini, siyasi ve ideolojik parçalanma ve mücadelelerle kendi içinde ağır bir bunalıma düşmüş; dış .dünyada ise, Doğu ve Batı Hıristiyanlannın yo­ğun saldınlanyla her bölgede gerilerneye başlamıştır. Böylesine zor bir dönemde İslam'ın idare ve medeniyet temsilciliğinin sorumluluğunu Selçuklu Türkleri üstlenmişlerdir.

Genel anlamda İslam tarihi, özel anlamda Türk tarihi açısından İs­lam kültür ve medeniyetinin oluşumu ve dönüşümü yönüyle Selçuklu­lar dönemi, detaylı ve derinlikli olarak üzerinde çalışılması gereken bir

:tarih sürecidir. Bu anlayış pek çok tarihçi tarafindan da kabul görmek­. tedir. Taze bir kan, yeni bir umut ve yeni bir anlayış olarak İslam dinine giren Türk topluluklan, özellikle Oğuzlar bir yandan İslam tarihinin rengini değiştirirken, diğer yandan da Dünya tarihinin şeklini değiştir­mişlerdiL Bu değişirnde kültürel coğrafyanın etkisi göz önünde bulun­durulmalıdır.

Harizm'in içinde bulunduğu bölge kültür ve fikir hayatımızda çok önemli bir yere sahiptir. Türklerin egemenliğinden önce önemli bir kültür ve bilim merkezi olan bölge, Türk egemenliğine girdikten sonra da bu özelliğini zenginleştirmiştir. Yüksek seviyeli medreselerde uzun zaman yapılan eğitim ve öğretim bölgeyi bilim ve düşünce merkezi haline getirmiştir. Farklı dinlerin ve mezheplerin birikimi, merkezi Asya, Güney Asya ve Ön Asya'yı birbirine bağlayan coğrafi bir kavşak noktası olan Horasan'ı adeta bilim ve düşüncelerin buluşma mekanı yapmıştır. Bu çok dinli ve çok kültürlü özellik bilim, felsefe ve sanatın gelişmesinde çok etkili olmuştur. Bundan dolayı akla büyük önem veren, adeta onu takdis eden, aynı zamanda Zemahşerl'nin düşünce yapısını şekillendi­ren Mutezile mezhebi bölgede yeterince yayılma imkanı bulmuştur. Bu mezhebin doğuş ve gelişmesini özet olarak ele alıp tanıtmamızın yararlı olacağı kanısındayım.

Erken dönemden itibaren akılcı bir anlayış, protest bir duruşla İs­lam'a yaklaşan ve İslam dininin temel kaynağı Kur'an'ı yorumlayan mutezileyi anlamadan Zemahşerl'yi anlamak mümkün görünmemekte­dir. En azından hareketin başlangıcında Mu'tezile'nin beslendiği fikir

'-<ll

E

E <rd

-~

5

Page 6: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_YASARH.pdf · rullfıh, yani "AIIah'a Komşu" /akabın1 a!mJştJr. farkli bölgeleri dola şarak, sanki

- 6

Selçuklular Devrinde Akılcı Bir Mii.fessir Zeınahşeri

kaynaklannı başka kültürlerde aramak daha makul görünmektedir. İslam ülkesinin genişlemesinden sonra Emeviler devrinde ortaya çıkan ilk kaderiye hareketi, i'tizal! hareketin ilk öncüleri olarak kabul edilmek­tedir. Ancak "Kader" kavramı ve bu kavramın etrafındaki tartışmalann kısa zamanda oluştuğunu ve geliştiğini varsaymak, Mu'tezile'nin çloğ­duğu coğrafyanın kültürel alt yapısını görmezlikten gelmek anlamına

· gelir. Tüm kültürlerde bu konuya dayalı tartışmalann bulunduğu gerçe­ğinden hareketle Kader konusunu Adem oğlunun problemler karşısın­da cözüm arama gayreti olarak anlamak mümkündür. Orta Doğu ola­rak· isimlendirdiğimiz Ön Asya antik kültürlerin harmanlandığı bir mekan olduğunu herkes bilmektedir. İslam toplumunun gücü karşısın­da teslim olup, gerçekten ona gön~l vermiş alaniann yanında, bunlann geldikleri kültür ve geleneği tamamen terk ettiklerini düşünemeyiz. üstün gücün karşısında boyun eğenlerin samirniyetle teslim olduklannı, yeni egemenliği içlerine sin dirdiklerini kabullenmek safdillik olur. Sun­Iann içinden bazılannın fikir, inanç karmaşası çıkarmak için fırsat kana­yabileceklerini göz önünde tutmak gerekir. Aynca toplumsal ilişkilerin kültürleri etkilemediğini varsaymak kabul edilebilir bir anlayış olmadı­ğını da ifade etmeliyiz: Kader konusunu ilk ortaya atanıann ve bu gö­rüşleri savunanlann Yahudi ve Hıristiyan kültüründen İslam'a geçtiğini veya eski dinlerden etkilendiklerini kaynaklanmızda okumaktayız.

Mesela Ma'bed b. Cühenl'nin (ö.83/702) fikirlerini Hıristiyanlıktan ihtida etmiş bir Irak'lıdan aldığı rivayet edilmektedir. Ancak yapılan araştırma­lar Kader konusu sadece Ma'bed'in değil başkalan tarafından da gün­deme getirildiğini göstermektedir. Erneviierin baskıcı tutumu,. baskıya maruz kalanlan geçmiş din ve kültürlerde var olan kader inancına yönlendirmiş olduğu anlaşılmaktadır. İ'tizal fikirlerinin itikadi bir zorun­luluktan ziyade siyası bir ihtiyaçtan doğduğu söylenmektedir. Bundan dolayı Mu'tezile güçlü olduğu dönemlerde sürekli iktidardan beslenmiş­tir. İçinde bulunduklan ortam sebebiyle akla dayalı çözümleri sürekli önde tutan bu mezhep mensuplan, İslam düşüncesinin gelişiminde çok etkili bir roL oynamıştır. Si yas! iktidara yakın durmasından dolayı bütün­lüğünü koruyamamış olan Mu'tezile'nin düşünce ve ilkeleri değişik

isimler altında günümüze kadar yaşamıştır.

Tefsir tarihinde ilk akl! tefsir hareketi olarak görülen Mu'tezile' tefsiri kendisinden sonraki tüm tefsir ekallerini etkilemiştir. Hareketin tarih sahnesinden silinmesinin ardından yıllar sonra bile bazı tefsir okullan Modem Mu'tezile olarak değerlendirilmiş, bu ekol sahipleri fikirlerini Mu'tezile'den almışlardır. Mutezile'nin fikirlerinin örtülü olarak devam etmesinin arkasında yatan gerekçelerden en önemlisi modem bilim anlayışında aklın öne çıkmasıdır. Pozitif bilimlerde aklı

Page 7: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_YASARH.pdf · rullfıh, yani "AIIah'a Komşu" /akabın1 a!mJştJr. farkli bölgeleri dola şarak, sanki

Selçuklular Devrinde Akılcı Bir Müfessir Zemahşeri

hararetle savunan bilim adamlannın karşısında İslam bilimcileri kendi görüşlerinden ziyade akılcı mutezile mezhebini öne çıkarmışlardır. Bu sebeple i'tizali fikirler örtülü de olsa devam etme imkanı bulmuşlardır.

Dilli pratiklerdeki samimiyetleri, söylem ve eylem bütünlüğüne sahip olmalan Mu'tezile' bilginlerinin toplumu etkilernelerine sebep olmuştur. Sonuç açısından baktığımızda Mu'tezile'nin İslam dışı bir yapı ve ilke sergilediğini söyleme imkanına sahip değiliz. Bundan dolayı Mu'tezile mensuplan önce Müslüman, sonra filozof kabul edilmekte, İslam filozlan da önce filozof sonra da Müslüman olarak kabul edilmektedir.

Selçuklular Allah'ın son dini olan İslam'ı kabul ettikten sonra her alanda ona fedakarca hizmetler sunmuşlardır. Savaş meydanlannda gösterdikleri kahramarılıklara eş değer hizmeti ilrnl sahada da sergilemiş­lerdir. Bu gün yaşadığımız dilli hayatın, itikB.cll prensipierin şekillerup

yerleşmesinde en büyük payın Selçuklulara ait olduğunda hiç şüphe yoktur. Her alanda pek çok ünlü bilginin yanında, dil ve tefsir sahasında kıyme,tli eseriyle bilinen, günümüzde hilla etkileri devam eden müfessir Zemahşerl'yi bilim dünyasına kazandıran Selçuklu egemenliği olmuştur demek, fazla iddialı olmayacaktır, kanısındayız. Zemahşerl, Sultan Melik­şah ve değerli veziri Nizamü'l-Mülk devrinde, bilim ve edebiyatın ilgi gördüğü bir zamanda 467/1074 yılında dünyaya gelmiştir. Doğduğu köy, Türkistan'ın büyük bir bölümünü teşkil eden Harizm bölgesinin Zemahşer köyüdür. Adı, Ebu'I-Kasım Mahmud b. Ömer'dir. Zemahşerl, doğup yaşadığı bu bölgeye nispetle Türk olduğu kabul edilir.

İlköğrenimine köyünde başlayan daha sonra, bölgenin önemli ilim merkezlerini dolaşarak ünlü hocalardan dersler alan Zemahşerl, ahşap bir takma ayakla yolculuklanna devam etmiştir. Çocuk yaşta önce an­nesini, sonra da babasını kaybeden Mahmud bin Ömer, öğrenim haya­tını tek başına sürdürmüştür. Babası terzi olmasını istediği halde, oku­ma arzusu galip geldiğinden medreseye gidip Ebu Ali ed-Darir isimli bir hocadan edebiyat dersleri almaya başlamış; daha sonra da Mahmud bin Cerir İsfahanl'den dil ve nahiv dersleri almıstır. Bu zat, Zemah­şerl'ye hem ilm! hem de fikri yönden tesir etmiş, ona i'tizall fikirleri telkin etmiştir. Aynca mali yönden destekleyip, devlet erkanı ile tanıştı­rarak onun şöhrete ulaşmasına yardımcı olmuştur.

Devrin geleneği olarak ilm! tartışmalann ve gelişmelerin yoğun dolduğu bölgelere seyahat eden Zemahşerl, öncelikle Buhara'ya sonra da Horasan ve Bağdat gibi ilim merkezlerine gitmiş, farklı bölgeleri dolaşarak, annın çiçeklerden bal toplaması gibi, değişik hocalardan ilim derlemiştir.

.... c.ı

E

E <rtl Vl

7

Page 8: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_YASARH.pdf · rullfıh, yani "AIIah'a Komşu" /akabın1 a!mJştJr. farkli bölgeleri dola şarak, sanki

.... Cl)

E

E <r'd vı

8

Selçuklular Devrinde Akılcı Bir Müfessir Zemahşer1

Bir ara Horasan'a gelen genç alim, Nizamü'l-mülk'ü öven şiirler söylemiş, beklediği ilgiyi göremeyince Selçukluların merkezi olan İsfa­han'a uğramış ve Melikşah'ın oğlu Muhammed ile dostluk kurmuş, İslam'a yaptığı hizmetlerden dolayı Melikşah'ı öven kaside ve methiye­ler söyleyerek ona yaklaşmaya çalışmıştır. Fakat kırk beş yaşl~rında yakalandığı ağır seyreden bir hastalık anında, eğer Allah kendisine şifa verirse bir daha sultanların kapısına gitmemeye ve onlara methiye yazmamaya; Mekke'ye gidip hayatını ibadetle geçirmeye karar ver­miştir. Şifa bulduktan sonra Mekke'ye gitmiş, iki sene orada kalıp

"Carullah/Allah'a komşu" lakabını almıştır. İki senenin sonunda kendis­inde tekrar mal ve mevki sevgisi uyanmış ve Mekke'den aynlmıştır. Ancak umduğunu bulmayan Mahmud bin Ömer, Mekke'den aynldığına pişman olmuş, hasreti~rle yanıp tutuştuğu Mekke üzerine kasideler söylemiştir.

İslam'ın azametini müdrik, onu himaye ve savunmada gayretli ve İslam'a, Kur'an'a yönelen batı! inançlarakarşı cesurca mücadele eden Ebu'I-Kasım Ömer bin Muhammed'in Mutezile mezhebine mensup olmaktan başka bir kusuru görülmemiştir. O da mezhebini inkar etme­den her yerde açıkça, cesurca savunmuştur. Zemahşeri, evlenmeyerek hayatını ilme, eser telifine ve öğrenci yetiştirmeye adamış ender şahsi­yetlerdendir. Hangi· beldeye gitse mutlaka bir öğrenci halkası oluştur­muş, onlara sahip olduğu bilgileri öğrettiği gibi, Mutezile akidesini de anlatıp kendi mezhebine davet etmiştir. Müfessirimiz, Mekke'ye yedi kez gitmiştir.Bu seyahatları esnasında Bağdat'a uğramış; onun ilm! mük­tesebatının artmasında Bağdat'ın ayn bir yeri olmuştur. Burada önemli hocalardan dersler almış; Mekke'de bir müddet kaldıktan sonra eski dilcilerin yaptığı gibi Arap beldelerini dolaşmıştır. Çeşitli Arap kabilele­riyle görüşerek dilin inceliklerine ve lehçelerine vakıf olmuştur. Hatta bir gün Mekke'deEbu Kubeys dağına çıkarakArap kabilelerine "Gelin, babalarınızın, dedelerinizin dilini benden öğrenin." diye haykırmıştır.

Müfessirimiz, Arap milletini ve Arap dilini çok sevmiş, Arap dilini İslam ümmetinin mayası olarak görmüştür.

Mekke'ye gelişinde beş yıl kalıp eser telifine ve tedrise başladıktan sonra vatan hasretiyle Harizm'e tekrar dönmüştür. Harzemşah Mu­hammed b. Anuştekin tarafından ilgiyle karşılanmış; itibar gösterilmiş ve kendisine bir ev tahsis edilmiştir. Burada uzun süre kalmayarak tekrar Mekke'ye dönmüş; bu onun Mekke'ye son gelişidir, tefsiri "Keşşaf'ı bu sırada kaleme almış, üç seneden daha az bir zamanda tamamladığı gibi, birçok eserini de Mekke' de telif etmiştir. Dil ve gramer açısından büyük bir deha olan bilginimiz, Kur' an yorumuna yeni bir açılım

getirmiş, dirayet tefsirinin temel örneğini vermiş ve adını anıtlaştırmıştır.

Page 9: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_YASARH.pdf · rullfıh, yani "AIIah'a Komşu" /akabın1 a!mJştJr. farkli bölgeleri dola şarak, sanki

Selçuklular Devrinde Akılcı Bir· Müfessir Zemahşeri

Mekke'de üç yıl kaldıktan sonra tekrar Harizm'e doğru yola çıkmış; Cürcaniyye kasabasında Sultan Sencer devrinde, 538/1 144 senesinde vefat etmiştir, ·

Horasan bölgesinin kendine has özelliklerinin yanında mutezile mezhebine mensup olması, Zemahşeri'nin akılcı ve çok yönlü bir bilgin olarak yetişmesine katkı sağlamadiğını varsaymak mümkün değildir.

Zemahşeri de akla büyük önem vermiş, ona göre akıl işitmekten, yani rivayetten önce geldiğini kabul ederek, işitmenin işlevsiz olan akıl için bir uyarıcı olduğu tespitinde bulunmuştur. Ona göre akıl, dinin kaynak­lan olan sünnet, icma· ve kıyastan önce, Kur'an'dan hemen sonra gel­mektedir. Ayetleri yorumlarken, lam anlamıyla ikna olmaz, akli yöntem­lerle ayetler üzerinde uzun uzun düşünür, aklını kullanır, münakaşalara girer. Sık sık sorular sorarak kendi görüşlerini beyan etme fırsannı yakalar.

Yazdığı eserlerin pek çoğu dil ve edebiyat üzerine olduğundan, ayetleri dil kurallanna göre yorumlamış, dirayet alanında büyük bir

: anlı!!l yapmışnr. Ondan sonra dirayet tefsirine yönelen herkes onu : kaynak olarak almak zorunda kalmışnr. O bir tefsir müellifi olarak, . rivayet tefsirinin bütün şartlarına uymakla birlikte yine de rivayetten kaynaklanan zayıflıklardan kurtulamamışnr. Keşşaf yazan, tefsirinin ön sözünde Kur'an'ın mucizeliği konusunda şu ifadelere yer vermektedir: "Kur'an, beyanı açık, delilleri kesin ve mu'cize ve delillerle konuşan bir vahiydir. İçinde eğrilik bulunmayan Arapça bir Kitap, dünya ve ahirete ait fayda/ann anahtarlannı içeren, diğer semavf kitaplan da tasdik eden, mucizeliği kıyamete kadar devam eden, tüm kitap/ann üstüne çıkarak her mektında ve her dilde okunan bir kitaptır. Kur'an'a karşı çıkan Araplan Allah Kur'an'la susturdu. Ona meydan okuyan belagat sahibi hatiplerin dillerini yine Allah Kur'an'la tuttu. Güçlü edebiyatçılardan, söz ustalann­dan hiç biri, Kur'an gibi veya Kur'an'a benzer bir kitap yazmaya teşebbüs edemedi/er. Halbuki aniann sayısı o devirde sayılamayacak kadar çoktu. Allah ilk önce onlara kanıt gösterdi, sonra da kılıcı yöneltti. Fakat onlar kanıtı, delili bir tarafa bırakarak kılıçla Kur'an'a karşı koydular. Engin denizierin küçük su birikintilerini yuttuğu, doğan güneşin tüm yıldıziann ışığını söndürdüğü gibi, Kur'an tüm edebiyat ehlinin sözlerini bitirdi, yok etti. Onlar da kılıca sarılmak zorunda kaldılar."

Mahmud bin Ömer Zemahşeri'nin bu beyanlan modem zamanlar için de geçerliliğini sürdürmekte, Kur' an tüm insanlığa kendisi gibi bir kitabın yazılması konusunda meydan okumaya devam etmektedir. Kur'an'ın hakkaniyetini ispat yolunda Mutezile mensupları, Kur'an'ın insanoğlunun aşamadığı bir mucize olduğunu sürekli savunmuştur. Ancak bunu planlı ve anlaşılır bir şekilde sunamamışlardır. Bazı Sünni

'­ll)

E

E <rd vı

9

Page 10: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_YASARH.pdf · rullfıh, yani "AIIah'a Komşu" /akabın1 a!mJştJr. farkli bölgeleri dola şarak, sanki

,_ o..ı

E

E <rı:l

V1

lO

Selçuklular Devrinde Akılcı Bir Müfessir Zeınahşeri

bilginierin de katkısından sonra Zemahşeri, Kur'an'ın edebi güzellikleri­ni, inceliklerini adeta bir tespihin tanelerini çeker gibi, kolaylıkla

çözmüş, tarihe mal olmuş ünlü eserini yazmıştır. Eserine çok güvendiğinden bir şiirinde şöyle demiştir: "Dünyada sayısız tefsir vardır, yemin olsun ki, aniann içinde benim Keşşafımın benzeri yoktur. Eğ?r sen hidayeti istiyorsan onu okumaya devam et, cehalet hastalık gibidir, Keşşaf

. ise o hastalığın doktoru gibidir."

İnsana verilen en büyük nimet olan akıl, mutezile mezhebinde Kur'an'ın dışında her şeyin önünde bulunmaktadır. Zemahşeri, tefsir yaparken, ayetleri açıklamaya çalışır, genellikle kelimelerin sözlük an­lamıyla yetinmez, ayetler üzerinde derin derin düşünür ve akılcı yorum­lara yönelir. Bunlan yaparken ilmi metotlara tabi olur. Bütün ihtimalleri göz önüne alarak tartışmalara girişir ve ayetleri böylece tefsir eder. Fakat aklın her zaman işe yaramadığını görür, Allah'ın ayetleri karşısın­da çaresiz kalır, aklın her şeyi çözemeyeceğini anlar ve Kur'an'a teslim olur. Bu durum onun Kur'an'a karşı tutumunu göstermesi bakımından son derece önemlidir.

Ebu'I-Kasım Mahmud bin Ömer'in tefsirinin ilgi çekmeye devam etmesi, edebi sanatlada birlikte, insan hayatını ilgilendiren ahlaki ve pedagojik açıklamalar gibi pek çok alan bilgisine yer vermesinde yat­maktadır. Kur' an ayetlerini yorumlarken tarihi olaylardan insanlara ders veren Zemahşeri şöyle bir olay nakleder: Abbas! halifesi Harun Reşid'in yanında çalışan, alanında uzman Hıristiyan bir doktor vardı. Doktor, bir gün bir din alimine Kur'an'a itiraz amacıyla şöyle demiş: "Siz, ilim ikidir; beden ilmi, din ilmi diyorsunuz. Fakat Kitabınızda tıp ilminden hiç bir şey yok. Müslüman alim de daktorun sözüne karşılık: " Allah tıp ilminin tamamını yanın ayette topladı" diye cevap vermiş. Doktor bu ayet hangisidir, deyince alim şu ayeti okumuş: "Yiyin için fakat israr etmeyin, çünkü Allah müsrif7eri sevmez." Bu ayeti duyan daktorun başka bir söz söyleyecek gücü kalmamış.

Ehl-i Sürnet akldesine ters düşen birçok te'vile yer vermiş olmasına rağmen Zemahşeri, sergilediği dilbilimsel özelliklerinden dolayı, sünni İslam dünyası medreselerinde en çok okutulan ve kendisinden en çok istifade edilen bir tefsire sahip olmuştur. Zemahşeri tarafından Kur'an'ın dil üstünlüğüne dayanan taklit edilemez i' cazının sergilenmesiyle, akılcılığın ortaya konulması kendinden sonraki nesillere önemli ölçüde etki etmiştir. Fahreddin Razi, Ebu'I-Berekat Nesefi, Kadi Beydavi gibi ünlü müfessirlere kaynaklık yapmasının yanında, Şeyhül İslam Ebu's­Suud başta olmak üzere Osmanlı devrinde yaşamış, tefsir yazmış pek çok bilim adamı onun görüşlerinden etkilenmiş ve kaynak olarak ona

Page 11: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_YASARH.pdf · rullfıh, yani "AIIah'a Komşu" /akabın1 a!mJştJr. farkli bölgeleri dola şarak, sanki

Selçuklular Devrinde Akılcı Bir Müfessir Zemahşeri

başvurmuştur. Bu gün Kur'an'ın i'dizından ve akılcı yorumundan söz eden herkes Zemahşeri'nin görüşlerine baş vurma ihtiyacından kendini müstağni sayamaz. Keşşaf tefsirinin Kur'an-ı Kerim'in belağat ve icaz özelliklerini en güzel ortaya koyan eser olduğu tartışma götürmez bir· gerçek olduğunu defaatle vurguladık.

Zemhşeri'nin etkisi, son devirde tefsir çalışan Türk bilim adamlarını etkilediği açıkça görülmektedir. Genç akdemisyenlerimizin onun edeb! eserleri, kelam! görüşleri, tefsirciliği üzerine çalışmalar yaptıklarını bili­yoruz. Ancak biz Elmalılı Harndi Yazır'ın Hak Dini Kur'an Dili adlı tefsiri çerçevesinde Zemahşeri'nin etkisine temas etmek istiyoruz. Elmalılı'nın eseri, Cumhuriyetimizin ilk resını tefsiri olması, entellektüel ve din! çevreleri derin bir şekilde etkilernesi bakımından önemli bir tefsirdir. Muhammed Harndi Yazır merhumun da tefsirini yazarken Keşşaftan önemli ölçüde istifade ettiği görülmektedir. Bunları başlıklar olarak sıralarsak şunları kaydedebiliriz:

Mübhem isim ve edatların açıklanması, sebeb-i nüzul, surelerin fa­: zileti, Kur'an'da geçen coğrafi mekanların, kavimterin belirlenmesi, . temsili ve tasviri anlatımların yorumlanması, mecazların açıklanması, kelime türetme, cümle bilgisi, harfi cerlerin anlamının tespiti amacıyla, huruf-u mukataanın yorumunda Keşşafı kaynak olarak kullanmıştır. Ayrıca yeminler konusunda, psikolojik tahlillerde fıkıh! konularda, ke­lam biliminde, jeolojik anlamı olan ayetlerin yorumunda, metafizik dünyayı anlamak için, hadislerin sıhhati ve surelerin fazileti konulannda Keşşafa temel kaynak olarak sıkça başvurmuştur. Bu konuların her biri Kur'an'ın anlaşılmasında, yorumlanmasında önem arz etmektedir. Her konuyu ayrı ayrı ele alamayacağımıza göre kendimizce önemli gördü­ğümüz başlıkları arz etmek istiyoruz. Mesela Kur'an'daki yemin ifade eden ayetlerin manasının bilinmesi ve yorumlanabilmesi için bunların anlaşılması gerekir. Yemin yalan olma ihtimali olan bir sözün doğrulu­ğunu göstermek amacıyla başvurulan bir ifade yöntemi ve insan için zafiyet, acizlik alametidir. Acizlik ve zafiyet Allah Teala'ya isnat edile­meyeceğine göre, ayetlerde neden yemin üslubuna başvurulmuştur, sorusuna ilgili kaynaklarda farklı cevaplar verilmiştir. Kalem suresinin ilk ayetinde de Allah kaleme yemin etmiştir. Elmalılı kalem'e yapılan ye­mini açıklarken Keşşaftan iktibas ederek şu beyanlara yer vermektedir: Allah şanına saygı uyandırmak için kaleme yemin etti. Çünkü onun yaratılmasında ve düzenlenmesinde büyük hikmetlere işaret vardır.

Onda anlatılamayacak kadar fayda ve menfaatler vardır. Kalemin bilim ve kültürü sembolize ettiğini düşündüğümüzde, ayetin kaleme dikkat çekmesini anlayabiliyoruz.

,_ a.ı

E ·=·

ll

Page 12: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_YASARH.pdf · rullfıh, yani "AIIah'a Komşu" /akabın1 a!mJştJr. farkli bölgeleri dola şarak, sanki

12

Selçuklular Devrinde Akılcı Bir Müfessir Zeınahşeri

Edebi anlatım türü olarak emanet anlamlar diyebileceğimiz meci3.z1 anlatım, Kur'an'ı Kerimde çok dikkat çeken bir anlatım biçimidir. Me­caz! anlatımı açıklamak ve yorumlamak tefsir bakımından, ayetlerin maksadını anlama yönünden önemsenmesi gerekmektedir. Bundan dolayı bütün yarumcular meca.z! anlatımı açıklarken farklı anlatı.m ör­nekleri ve kaynaklar kullanmışlardır. Harndi Yazır da bu anlatım biçimi-

. ni açıklarken Keşşaftan yararlanmaktadır. Pek çok örnek olmakla birlik­te Kalem Suresinden bir ayetin yorumunu örnek vermek istiyoruz: "O gün işin dehşetinden baldırlar açılır; gözleri dönmüş olarak yüzlerini zillet bürür; secdeye çağırılırlar ama buna güçleri yetmez." Kıyamet gününün dehşetini anlatan ayette ifadesini bulan " ... baldırlar açılır ... " tabirinin anlamı, mecaz anlatırnma güzel b.ir örnektir. Bu anlatımı Yazır'ın açık­lamasına göre, "Sakı'ı, yani bacaiiı açmak, baldın açmak tabirleri, du­rumun şiddeti ve belanın çetinliğini anlatmak için misal olarak verilen sözlerdir. Bunun aslı korku, dehşet ve hezimet anında ve örtülü kadınıa­nn kaçarken paçalannı sıvamalan ve o sırada baldırlannı açmalan mese­lesindendir." cümleleriyle Zemahşeıi'den iktibas edip anlatmaktadır.

Farklı bir örnek daha verebiliriz. ü'da Allah'ın, kullann iç dünyala-. nnı ve düşüncelerini kesin olarak bildiğini açıklayan ayettir: "Biz ona şah damarından dahayakınız." Ayetin anlamı Allah'ın insana yakınlığını anlatmaktadır. Ancak; ayetin düz anlamı Allah'a bir mekan tahsis et­mekte, misal olarak şah darnan verilmektedir. Allah ise mekandan münezzehtir, yakınlık uzaklık, daha doğrusu O'na mesafe izafe etmek İslam inancına göre yanlış olduğundan, ayetin manası anlaşılamamak­tadır. Bilindiği gibi kan dolaşım sistemimiz atar ve toplardamarlardan oluşmaktadır. Ayette örnek verilen şah damar/toplardamardır. Atarda­mar insandan kanı uzaklaştırırken, toplardamar kanı insanın kalbine do/durmaktadır. Dolaysıyla kalp insanın hatırlama merkezi olup, "kalbi­me geldi" tabirinde olduğu gibi, Allah insanın kalbindekileri en iyi bi­lendir. Bundan dolayı ayette geçen "habli verid" tabiri çok yakın olmak­tan mesel olmuştur.

Kendinden sonraki ilm! ve edebi hayata derin etkiler yapan Zemahşeıi özellikle de tefsir alanında sıkça başvurulan kaynak olmuştur. Mutezileyi öğrenmek veya tenkit etmek isteyenler Keşşafa başvurduklan gibi, Kur'an'ın i'cazını anlamak isteyenler de yine ona başvurmuşlardır. Meani ve beyan alanlannda Zemahşeıi'nin Kur'an yorumu henüz kendi türünde aşılmış değildir. Bundan dolayı Kur'an'ın edebi i'cazını anlamak için Keşşaf başucu kitabı olmaya devam et­mektedir. Doğuda ve Batı'da pek çok kimse tarafından Zemahşeıi

üzerine Ehl-i Sünnete karşı takındığı olumsuz tutum yüzünden, mezhebi görüşlerini tenkit etmek için, ya da bilimsel yöntemini irdelemek için

Page 13: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_YASARH.pdf · rullfıh, yani "AIIah'a Komşu" /akabın1 a!mJştJr. farkli bölgeleri dola şarak, sanki

Selçuklular Devrinde Akılcı Bir Müfessir Zeınahşeri

pek çok kimsenin tenkit yazdığım bilmekteyiz. Tüm bu yazılaniann yanında hicri altıncı asırdan beri düşünce hayatımıza heyecan veren, geniş münakaşalara yol açan, hakkında bol miktarda haş'iyeler, talikler, telhisler yazılmış, hadisleri tahriç edilmiş, şiirleri şerh edilmiş, pek çok yönüyle Keşşaf, ilim adamianna malzeme sunmuştur. Günümüzde de bu ilgi devam etmekte, akademik dünyamızın genç insanlan onu incelemeye ve onun yorumladığı Kur'an edebiyatını aniayıp anlatmaya çalışmaktadırlar. Bu büyük Selçuklu bilgininin Selçuklu egemenliğinde doğup büyümesi, özgürce ilmi faaliyetlerde bulunması, yaşadığı dö­nemdeki bilimsel ortam hakkında bize yeteri kadar bilgi sunmaktadır.

13

Page 14: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_YASARH.pdf · rullfıh, yani "AIIah'a Komşu" /akabın1 a!mJştJr. farkli bölgeleri dola şarak, sanki

'-c.ı

E

E <rtl

. ..!!!

14

Selçuklular Devrinde Akılcı Bir Müfessir Zemahşeri

Kaynaklar:

Bilmen, Ömer Nasuhi, Büyük Tefsir Tarihi, İstanbul, ı 973.

Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir Tarihi, Ankara, ı 988.

Güneş, Abdülbaki, Akli Tefsir Hareketi, Van,2003.

Öz, Mustafa, Ma'bed el-Cüheni, DİA (Diyanet İslam Ansiklopedisi), Ankara, 2003.

Polat, Fethi Ahmet, İslam Tefsir Geleneğinde Alalcı Söyleme Yöneltilen Eleştiriler, İstanbul, 2007.

Turan, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, İstan­bul, ı969,.

Yazır, Elmalılı M. Hamdi, Hak Dini Kur' an Dili, İstanbul, ı 97 ı.

Zemahşeri, Mahmud b. Ömer, Keşşaf, Kahire, ı978.