t.c. gazİ ÜnİversİtesİlİtÜsÜ sİyaset ve sosyal bİlİmler...

171
T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER BİLİM DALI ERKEN DÖNEM TÜRK DEMOKRASİSİNDE (1946-1950) LİBERAL ARAYIŞLAR HÜR FİKİRLERİ YAYMA CEMİYETİ MASTER TEZİ Hazırlayan M. Kürşad BİRİNCİ Tez Danışmanı Prof. Dr. Ahmet ÇİĞDEM ANKARA-2007

Upload: others

Post on 22-Jan-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER BİLİM DALI

ERKEN DÖNEM TÜRK DEMOKRASİSİNDE (1946-1950)

LİBERAL ARAYIŞLAR

HÜR FİKİRLERİ YAYMA CEMİYETİ

MASTER TEZİ

Hazırlayan

M. Kürşad BİRİNCİ

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Ahmet ÇİĞDEM

ANKARA-2007

Page 2: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

Sosyal Bilimler Enstitisü Müdürlüğü’ne

Mustafa Kürşad Birinci’ye ait Erken Dönem Türk Demokrasisinde (1946-1950) Liberal

Arayışlar: Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti adlı çalışma, jürimiz tarafından Kamu

Yönetimi Ana Bilim Siyaset ve Sosyal Bilimler Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak

22 Şubat 2007 tarihinde yapılan savunmadan sonra kabul edilmiştir.

Başkan

Prof. Dr. Kadir Cangızbay

Üye

Prof. Dr. Ahmet Çiğdem (Danışman)

Üye

Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne

Page 3: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

I

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ............................................................................................ I

KISALTMALAR .......................................................................................IV

1. GİRİŞ.....................................................................................................1

2. BATI’DA LİBERALİZMİN OLUŞUM SÜRECİ

2.1. LİBERALİZMİN OLUŞUM SÜRECİ.........................................................11

2.1.1. Liberalizmin Tanımı ................................................................20

2.2. LİBERALİZMİN TEMEL İLKELERİ ..........................................................26

2.2.1. Bireycilik .................................................................................27

2.2.2. Hürriyet...................................................................................30

2.2.3. Liberal Rasyonalizm...............................................................32

2.2.4. Kendiliğinden Doğan Düzen...................................................34

2.2.5. Piyasa Ekonomisi ...................................................................36

2.2.6. Sınırlı Devlet...........................................................................38

3. HÜR FİKİRLERİ YAYMA CEMİYETİ ÖNCESİNDE TÜRKİYE’DE LİBERALİZM

3.1. TÜRKİYE’DE LİBERALİZMİ KARAKTERİZE EDEN BİRKAÇ TARİHÎ/FİKRÎ

NOKTA ..................................................................................................41

3.2. OSMANLI’DA LİBERALİZM ..................................................................44

3.2.1. Sened-i İttifak ve Getirdikleri ..................................................45

3.2.2. Tanzimat Dönemi ...................................................................46

3.2.3. 1876 Anayasası Rejimi...........................................................47

3.2.4. İkinci Meşrutiyet......................................................................49

3.3. CUMHURİYET VE TEK PARTİ DÖNEMİ .................................................51

3.3.1. Birinci Meclis ..........................................................................52

3.3.2. Çok Partili Siyasî Hayata Geçiş Denemeleri ..........................54

3.3.2.1. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası....................................55

3.3.2.2. Serbest Cumhuriyet Fırkası .............................................57

3.3.3. 1930’dan 1945’e.....................................................................60

3.4. ÇOK PARTİLİ SİYASÎ HAYATA GEÇİŞ ..................................................61

Page 4: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

II

3.4.1. Demokrat Partinin Kuruluşu ...................................................63

3.4.2. 1946 Seçimleri........................................................................66

3.4.3. Demokrasiye Geçiş Sürecinde Demokrasi Tartışmaları .........68

4. HÜR FİKİRLERİ YAYMA CEMİYETİ

4.1. CEMİYETİN KURULUŞU .....................................................................74

4.1.1. Felsefesi ve Kurucu İlkeleri ile HFYC .....................................78

4.1.1.1. Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Beyannamesi.....................80

4.1.1.1.1. Amaçlar .....................................................................80

4.1.1.1.2. Prensipler ..................................................................81

4.1.2. Cemiyetin Oluşumunda Etkili Siyasî ve Sosyal Atmosfer .......84

4.1.3. Kurucuları ve Yöneticileri ile HFYC ........................................86

4.1.3.1. Ali Fuad Başgil.................................................................87

4.1.3.2. Ahmet Emin Yalman ........................................................89

4.2. CEMİYETİN FAALİYET VE NEŞRİYATI...................................................92

4.2.1. Panel ve Konferansları ile HFYC............................................93

4.2.2. Kitapları ve Bildirileri ile HFYC................................................95

4.2.3. Hür Fikirler Mecmuası ............................................................98

4.3. CEMİYETİN GÜNÜN MESELELERİNE BAKIŞI ....................................... 102

4.3.1. Dil Meselesi .......................................................................... 103

4.3.2. Şahıs Hürriyet ve Masuniyetinin Teminatı ............................ 106

4.4. CEMİYETİN GÜCÜ VE FAALİYETLERİNİN ETKİSİ.................................. 108

4.4.1. Gazeteler ve Süreli Yayınlarda HFYC .................................. 110

4.4.2. Bir Fikir Hareketi Olarak HFYC............................................. 110

4.5. LİBERAL DÜŞÜNCE GELENEĞİ İÇİNDE HFYC’NİN YERİ ...................... 113

4.6. CEMİYETİN SONU........................................................................... 114

4.6.1. Başgil’in Son Kongresi ......................................................... 115

4.6.2. Ayrılığa Neden Olan Tartışma: Din ve Laiklik ....................... 116

4.6.3. Cemiyet’in Başgil Sonrası Dönemi ....................................... 120

5. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ....................................................... 124

KAYNAKÇA.......................................................................................... 131

EKLER .................................................................................................. 144

EK 1. HÜR FİKİRLERİ YAYMA CEMİYETİ ESAS NİZAMNAMESİ ..... 144

Page 5: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

III

EK 2. HÜR FİKİRLERİ YAYMA CEMİYETİ BEYANNAMESİ .............. 153

ÖZET..................................................................................................... 160

ABSTRACT........................................................................................... 162

Page 6: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

IV

KISALTMALAR

a.g.e. Adı Geçen Eser

a.g.m. Adı Geçen Makale

AP Adalet Partisi

BM Birleşmiş Milletler

c. Cilt

CHF Cumhuriyet Halk Fırkası

CHP Cumhuriyet Halk Partisi

Çev. Çeviren

Der. Derleyen

DP Demokrat Parti

Ed. Editör

Haz. Hazırlayan

HFYC Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti

İMB İstanbul Muallimler Birliği

LDT Liberal Düşünce Topluluğu

MKP Milli Kalkınma Partisi

LI Liberal International

TCF Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası

SCF Serbest Cumhuriyet Fırkası

SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği

Page 7: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha
Page 8: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

1. GİRİŞ

Her fikir hareketinin bir geleneği vardır. Entelektüel anlamda ciddiye

alınabilecek her türlü akım ya da ideoloji ardında manalı bir tarih

barındırmaktadır. Böyle bir birikimden mahrum bir fikir akımının, değil bir

ülkenin fikrî coğrafyasında yer bulabilmesi, ona aşkla bağlı küçük bir

topluluğun hayatını bile farklı kılabilmesi mümkün değildir. Tarih, mağlup

krallar, sultanlar, prensler tarihi olduğu kadar, bu tip romantik, marjinal

akımlar tarihi olarak da okunmaya müsaittir. Liberalizmin Türk siyasî tarihi

içindeki rolüne ilişkin Türk entelijensiyası tarafından geliştirilen ve genel

bir kabulü yansıtan yaklaşımlar da, ya onu romantik bir sapma olarak

görmektedir ya da göz ardı etmektedir. Bu yaklaşımlara göre, Türk siyasî

hayatına 1980 sonrası girdiği iddia edilen liberal düşünce, güncel siyasî

retorikte ve zaman zaman entelektüel muhitlerde ifade edilen şekliyle,

kökü dışarıda, ülke gerçeklerine ilgisiz, nev zuhur bir akımdır.

Bu yaklaşımlar iki açıdan bilimsellikten uzaktır. İlk olarak, bir fikrî

sistemin kökünün dışarıda olduğunun dile getirilmesinin siyaset bilimi

açısından ciddi bir anlam ifade ettiği söylenemez. Bilim evrensel olduğu

gibi, siyaset biliminin ve siyasî düşüncelerin kaynakları da beynelmileldir.

Bir ideolojinin ya da fikir akımının köklerinin nereden geldiğinin, onun ne

olduğunu anlamak için yapılacak analizler üzerindeki önemi sınırlıdır.

İkinci olarak, liberal düşünce, Türk siyasî hayatına 1980 sonrası giren bir

“ideoloji” değildir. Osmanlı İmparatorluğu’na modernleşme akımlarıyla

girmeye başlayan liberal fikirler, İmparatorluğun son dönemlerinde, -19

yüzyılın ikinci yarısında- daha çok Yeni Osmanlılar Cemiyeti vasıtasıyla,

kendisine, devletin kaderini belirleyen tartışmalar içinde sınırlı da olsa yer

bulmuştur. Daha sonra, 20 yüzyılın başında, Prens Sabahattin ve Cavid

Bey gibi etkili liberal siyasî simalar, liberal fikirleri hem kendilerinden

öncekilere nazaran daha etkili şekilde hem de liberalizmi daha hâkim bir

üslup ve yaklaşımla seslendirmiştir. Cumhuriyet dönemindeyse,

liberalizm, kendisine Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest

Page 9: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

2

Fırka’da önemli bir yer bulan; Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti marifetiyle çok

partili siyasî hayata geçiş sürecinde mühim rol alan bir düşünce akımı

olarak tezahür etmiştir. Ancak, bu tarihî birikimin varlığı, onun, şüphesiz

Türk siyasî tarihinde milliyetçilik veya devletçilik veyahut sosyalizm kadar

etkili olduğu anlamına da gelmemektedir.

Liberalizmin Türkiye’de yaşadığı tarihsel serüvende, bu çalışmanın

konusu olan Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin özel bir yeri bulunmaktadır.

HFYC’ye bu niteliği kazandıran üç neden vardır. Bunlardan ilki HFYC’nin,

liberal bir cemiyet olarak, kendisinden önce faaliyette bulunmuş benzeri

cemiyet ve partilere nazaran daha uzun süre hayatta kalmış olmasıdır.

Daha önceki bazı hareketlerin faaliyet dönemleri ancak aylarla ifade

edilmektedir.

Osmanlı’nın son yıllarında Prens Sabahattin öncülüğünde kurulan

Ahrar Fırkası ve onu takiben Hürriyet ve İtilaf Fırkası, imparatorluğun

içinde bulunduğu çalkantılı durumun ve savaşın neden olduğu olağanüstü

vaziyetin etkileriyle Türk Siyasi Tarihinde kalıcı izler bırakamamıştır.

Cumhuriyet döneminde ise, liberal olarak adlandırılabilecek ilk siyasi

muhalefet hareketi, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Kasım 1924’de

kurulmuş, ancak altı ay sonra hükümet tarafından kapatılmıştır.1 1930’a

gelindiğinde ise Gazi’nin sadık muhalefeti olarak teşekkül eden, ancak

gerçek anlamda muhalefet olmaya yaklaştıkça iktidar sahiplerinin

gözündeki meşrutiyetini tartışmalı kılan Serbest Cumhuriyet Fırkası,

sadece doksan dokuz günlük bir faaliyet döneminden sonra kapanmıştır.2

İkincisi, HFYC’nin, liberal bir cemiyet olarak, başka hiçbir üstün amaç

gütmeden, bireyin özgürlüğünü ve minimal devleti savunmuş olmasıdır.

Kendisinden önceki yaklaşımlardaysa, liberal değerler, ya imparatorluğun

1 Mustafa ERDOĞAN: “Liberalizm ve Türkiye’deki Serüveni”, Modern Türkiye’de Siyasi

Düşünce: Liberalizm, Ed. Murat Yılmaz, (İstanbul: İletişim, 2005), 33. 2 Cem EMRENCE: 99 Günlük Muhalefet: Serbest Cumhuriyet Fırkası, (İstanbul: İletişim,

2006), 79,

Page 10: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

3

bekası için önerilen bir kurtuluş çaresiydi, ya da iktidar tarafından

sahiplenilmemiş siyasî tercihlerden biri olarak görülmekteydi.

Osmalı’ya liberal ilkeler önce, 19 yy ilk yarısından itibaren, devletin

izlediği modernleşme çabasının rotasının batı olması ve Batı’nın esas

itibari ile liberal siyasi kurumlara dayanmasından dolayı, bu proje ile

mündemiç olarak girdi. Ancak bu dönemde liberalizm siyasî bir doktrin

olarak algılanmaktan uzaktı. İmparatorluğun son yıllarında, liberal ilkelerin

kendilerinden öncekilere nispetle daha etkili savunusunu yapan birkaç

sima çıksa da, onların da üsluplarında belirgin olan “devletin bekası”ydı.

Cumhuriyet döneminde ise, Cumhuriyetin kurucu kadroları, devrimin

kendilerine sağladığı “her türlü meşruiyetin -yani iktidar olmak için gerekli

referansların- kendilerinden kaynaklandığı” yönündeki inançla, neredeyse

tüm modern siyasî ideolojileri merkezde toplamalarıyla temayüz

etmişlerdi; birkaçı istisna, sosyalizm, liberalizm ve özellikle liberalizmin

siyasî veçhesi. Bu minvalde, tek parti karşısındaki muhalefet

hareketlerinin siyasî pozisyon tercihleri sınırlıydı ve ciddiye alınabilecek

tüm muhalif oluşumlar liberal karakterliydi.

Sonuncusu, HFYC’nin, Türk liberal düşünce geleneği içinde özel

anlamlar taşıyan bir hareket olmasıdır. Öncelikle, HFYC, cumhuriyet

döneminde “liberal toplumsal-siyasal paradigmanın bir entelektüel

hareketin referans çerçevesini oluşturduğu”3 ilk sivil teşekküldür.

Cemiyet’in “liberal” sıfatını kaybettiği 1950’lerin başından 1990’lara kadar

ikinci bir örnek mevcut değildir.4

3 Mustafa ERDOĞAN: a.g.m., 36. Erdoğan bu tanımlamayı Liberal Düşünce

Topluluğu’na atfen yapmıştır. Ancak bu iddia en az LDT için doğru olduğu kadarıyla,

HFYC için de geçerlidir. Hatta ikisi arasındaki öncelik payesini HFYC’ye uygun görmek

gerekir. 4 1992’de gayri resmi, 1994’de de resmi kuruluşunu tamamlayan LDT, Cumhuriyet

dönemi Türkiye’sinde liberal fikriyatın gelişmesi için çaba gösteren “ikinci” sivil toplum

girişimi olarak, yukarıda sayılan özellikler yanında, çalışma prensipleri, faaliyetleri ve

örgütsel yapısı açısında da HFYC ile büyük benzerlikler taşımaktadır.

Page 11: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

4

Öte yandan, cemiyetin kapanmasına neden olan süreç, Türk liberalizm

tarihi açısından bir kırılma noktasına işaret eder. Cemiyetin kurucu

önderleri Ali Fuad Başgil ve Ahmet Emin Yalman’ın fikirleri, tavırları ve

tutumları üzerinden okunabilen bu kırılma, liberal fikriyatın günümüzdeki

durumuna ilişkin anlamlı veriler sunmaktadır. Biri (Ahmet Emin Yalman)

liberalizmi Batı tipi yaşam tarzı olarak yücelten, diğeri (Ali Fuad Başgil)

insan haklarını, bireyin özgürlüğünü, sınırlı devleti önemseyen bu iki ana

akım günümüzde de varlıklarını sürdürmektedir.

Öte yandan, Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin kurulmasında ve faaliyet

gösterebilmesinde, iktidar mensuplarının demokrasiye gösterdikleri

tahammül ve dönemin Türk demokrasisi için pek çok yeni oluşuma gebe

olması da mühim rol oynamıştır. İkinci Cihan Harbi’nin son yılında

Birleşmiş Milletler San Fransisko toplantısında iktidarın üstlendiği

yükümlükler, ülkede demokratik teamüllerin gelişmesi için uygun bir ortam

sağlamıştır. Özellikle muhalif basında, -Tan ve Vatan- tek partili sistem

eleştirilip, demokrasinin ilke ve kurumlarıyla birlikte ülkede uygulanması

gerektiği vurgulanmaya başlamıştır. Demokrasinin anlamlandırılmaya

çalışıldığı ve bu hususta tartışmaların yapıldığı 1945’de, iç ve dış bazı

sorunların da etkisiyle iktidar çok partili siyasî hayata geçiş eğilimi

göstermekteydi. Bu süreç muhalefet partilerinin kurulması ile noktalandı

ve 1946’da –yargı güvencesinden ve bağımsız görevlilerden yoksun

olarak- yapılan seçimlerde Demokrat Parti her şeye rağmen Meclis’e girdi.

İktidar partisi kendisine yöneltilen açık bir muhalefetle daha önce hiç

karşılaşmamıştı.

Ancak, çok partili siyasî hayata müsaade etmek, sadece diğer

partilerden yöneltilecek muhalefete değil, sivil toplumdan gelecek

muhalefete de müsaade etmek anlamı taşımaktaydı. Ülkenin siyasi, sivil

ve entelektüel muhitlerinde her türden ideolojik tarafın dâhil olduğu

tartışma ve tenkitler hız kazanmıştı. Gelişen siyasî muhalefet ve sivil

toplum karşısında kendisini tekrar konumlandırmak zarureti duyan CHP

de hızlı bir liberalleşme süreci yaşadı.

Page 12: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

5

Ülkenin her mecrasından yükselen sesler ve DP’nin daha kuruluşuyla

birlikte CHP iktidarına alternatif olabileceği yönündeki endişeler, iktidarı bir

yol ayrımına sürükledi. Bu tabloya bir de 1946 seçimlerinin şaibeli

sonuçlarının eklenmesi, iktidarın halk indindeki meşruluğunun ciddi olarak

zedelenmesine neden olmuştu. Tek Parti önderlerinin önünde iki seçenek

mevcuttu, ya demokrasiye geçiş konusunda gösterdikleri iradeyi

koruyacaklar ya da bir restorasyona karar vererek eski rejimi tesis

edeceklerdi. Ancak, özellikle cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün tercihini ilk

seçenekten yana kullanması, demokrasiye geçiş sürecinin devamını

sağladı. Bu minvalde, dernek ve örgütlenme kanunları yumuşatıldı. İşte

HFYC de 1 Ekim 1947’de yaşanan bu gelişme ve açılımların müsait bir

ortam yaratmasıyla yani, demokrasiye geçiş sürecinin yarattığı nisbî

özgürlük ortamı sayesinde hayat bulmuştur.

Türk siyasî hayatının az bilinen fakat önemli bir cemiyetini, HFYC’yi,

araştırma konusu olarak seçen bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde, Batı’da Liberalizmin Oluşum Süreci; ikinci bölümde Hür

Fikirleri Yayma Cemiyeti Öncesinde Türkiye’de Liberalizm; üçüncü

bölümde ise Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti incelenmektedir.

Birinci bölümde liberalizmi doğuran felsefî ve tarihi koşullar ele alınmış,

liberalizmin oluşum süreci kısaca anlatılmış ve liberalizm tanımı

yapılmıştır. Çalışmanın klasik liberalizmi ana akım olarak kabul etmesinin

sebepleri anlatılmıştır. Bu çerçevede, liberal düşüncenin temel ilkeleri

belirlenmiş ve bunlar birbirleriyle mantıkî bağları olan altı temel ilke -

bireycilik, hürriyet, liberal rasyonalizm, kendiliğinden doğan düzen, piyasa

ekonomisi ve sınırlı (minimal) devlet- olarak sırayla incelenmiştir.

İkinci bölümde liberalizmin Türkiye’deki tarihi serüveni incelenmiştir.

Liberalizmin tarihî birikimi, Osmanlı Devleti’nin modernleşme/Batılılaşma

arzusuyla ülkeye giren liberal fikirlerden, çok partili siyasi hayata geçişin

sağladığı daha demokratik ortamın teşekkülüne imkân verdiği Hür Fikirleri

Page 13: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

6

Yayma Cemiyeti’ne kadar takip edilmiştir. İlk olarak, Osmanlı’da

Liberalizm başlığıyla, Sened-i İttifak, Tanzimat ve Islahat Fermanları,

daha sonra 1876 Anayasası ve İkinci Meşrutiyet dönemleri incelenmiştir.

İkinci olarak Cumhuriyetin kuruluşu ve çok partili siyasî hayata geçiş

evvelindeki durum incelenmiştir. Çok partili siyasî hayata geçişe neden

olan iç ve dış sebepler bu bölümde ele alınmıştır. Cumhuriyet döneminin

muhalefet hareketleri kronolojik olarak takip edilmiştir. Son olarak,

dönemim farklı demokrasi anlayışları –özellikle muhalif basın organları

Vatan ve Tan’da- gazeteler marifetiyle gerçekleştirilen tartışmalar

üzerinden tespit edilmeye çalışılmıştır.

Üçüncü bölüm, münhasıran Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’ne tahsis

edilmiştir. Cemiyet, kuruluşundan, kurucularına ve kuruluş felsefesinden,

dağılışına kadar her yönüyle ele alınmıştır. Cemiyet’in amaçları ve

prensipleri -temel kaynak Cemiyet’in kuruluş beyannamesidir- tespit

edilmiştir. Cemiyetin kurulmasına olanak veren siyasî ve sosyal ortam ve

Cemiyetin Türk liberalizmi içindeki yeri de bu bölümde işlenmiştir. Ayrıca

cemiyetin kurulmasında başrolü oynayan iki aktör Ali Fuad Başgil ve

Ahmet Emin Yalman’ın biyografilerine de bu bölüm içinde yer verilmiştir.

Diğer yandan, cemiyetin neşriyatı ve faaliyetleri incelenmiştir. HFYC,

bu faaliyetleriyle günün meselelerine cesur ve özgün yaklaşımlar

sergilemiştir. Bu farklı yaklaşımların yayımlanabilmesi ve fikirlerinin

kamuoyuyla paylaşılabilmesi için yayımlanmaya başlayan, Cemiyet’in

yayın organı Hür Fikirler dergisi de bu bölümde değerlendirilmiştir. HFYC,

Cemiyet 11 sayı yayınlanan mecmuası Hür Fikirler aracılığıyla, Dil

Meselesi, Akademik Hürriyet, Din ve Siyaset ve Matbuat Hürriyeti gibi

konularda çalışmalarda bulunmuştur. Tutarlı ve güçlü bir liberal perspektifi

yansıtan bu yazılar da bu bölümün konuları içindedir.

Cemiyet ve genel olarak onun faaliyetlerine ayrılan bu bölümün son

kısmı ise HFYC’nin neden son bulduğu ile ilgilenmektedir. Ali Fuad Başgil

ve Ahmet Emin Yalman’ın fikrî ayrılıklarının sebebi; ve bunun sonucunda

Başgil’in Cemiyet’ten ayrılışı; ve Cemiyet’in, Yalman kontrolüne girdikten

Page 14: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

7

sonra, nasıl zamanla içinde kendisini liberal yapan özelliklerinden

uzaklaştığı anlatılmıştır.

Bu özellikleri ile Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti, yalnızca Türk Liberalizmi

için değil, genel anlamda Türk Siyasal tarihi açısından da önemli bir figür

olarak görünmektedir.

Page 15: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

2. BATI’DA LİBERALİZMİN OLUŞUM SÜRECİ

Köklerini Aydınlanma düşüncesinde bulan liberalizm, pek çok çeşidi

ve melez biçimi olan bir siyasî ideolojidir. Liberal fikriyat, J. Locke’den,

çağdaş düşünürler Hayek, Rawls, Mises’e (ve dahası) kadar bir dizi

düşünürün katkıları ve zaman zaman birbirleriyle çelişen fikirlerinden

oluşmaktadır. Hatta bazı “liberalizm” biçimleri, liberalizmin temel

kabullerinden çok uzak anlamlar ifade edebilmektedir. Doğal olarak, diğer

ideolojilerde de olduğu gibi, liberalizmin kaç farklı türü olduğu hususunda

bir fikir birliği yoktur. Bu anlamda tek bir liberalizmden ziyade

“liberalizmler”den bahsetmek daha uygun olacaktır.1 Böyle bir durumda

kavram karışıklıklarının önüne geçmek için hangi liberalizm anlayışından

söz edildiğinin baştan açıklanması önem kazanmaktadır. Öte yandan

çalışmanın sınırlıkları göz önüne alındığında da, bu pozisyonlardan biri

üzerinde tercihte bulunmak kaçınılmazdır. Bu bağlamda, bu bölümde yer

alan tarihsel sürece ve temel ilkelere ilişkin bölümler klasik liberalizm

dikkate alınarak hazırlanmıştır. Çünkü klasik liberalizmden yana yapılan

bir seçimle, liberalizmin müphem ve oynak pek çok çeşidinin kavramın

kendisinde oluşturduğu anlam kaymalarının neden olduğu zorluklar

aşılabilir. Diğer yandan, böyle bir tercih yapılmasının bir nedeni de Hür

Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin liberal düşünce içersindeki yerinin klasik

liberal pozisyon içinde yer alıyor olmasıdır.

Heywood liberalizmin iki ana çizgisinden bahseder: Klasik liberalizm ve

modern liberalizm. Ona göre klasik liberalizmin merkezi teması en uç

noktaya kadar götürülen bireycilik; diğer temel vurguları ise, bireye dışsal

bir zorlamanın yokluğu anlamında “negatif özgürlük”; minimal, “gece

bekçisi” devlet ve piyasa ekonomisidir. Modern liberalizm ise devlet

müdahalesine daha sempatik yaklaşır. Bireyin kendine gerçekleştirmesi

1 Zühtü ARSLAN: “Türkiye’de Liberal Düşüncenin Önündeki Engeller”, Modern

Türkiye’de Siyasî Düşünce: Liberalizm, Ed Murat Yılmaz, (İstanbul: İletişim, 2005), 245.

Page 16: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

9

için dışsal müdahaleyi olumlar. Bu ikinci yaklaşım, sosyal liberalizm veya

refah liberalizmi için temel oluşturmaktadır.2 Öte yandan Heywood’un

üzerinde durduğu bir başka liberal pozisyon da neoliberalizmdir.

Heywood onu klasik liberalizmle bağlantılar: “Klasik siyasi iktisadın

güncelleştirilmiş bir türüdür; merkezî ilkeleri ise piyasa ve bireydir.”3

Heywood’un, aslında bir hayli kabaca resmettiği bu ikili ayrımı

Erdoğan’da kullanır. Ancak Erdoğan, klasik-modern liberalizm ayrımından

önce, liberal pozisyonları kapsayıcı bir ahlakî ideali kabul veya

reddetmelerine göre kategorize eder.

Bu açıdan iki tür liberalizmden söz edilebilir:

Kapsayıcı liberalizm ve siyasî liberalizm. Kapsayıcı

liberalizm iddialarını siyasî ilke ve kurumlarla

sınırlamak yerine, … “iyi hayat”a ilişkin maddi ve

kuşatıcı bir değerler sistemine atıf yapar. Oysa

siyasî liberalizmin kapsayıcı bir ahlakî ideal yerine

politik ilkeleri vardır… Liberal bir siyasî düzen

toplumun bütünüyle siyasîleştirildiği veya liberal

değerlerin bireyin hayatının her yönüne zorla

uygulandığı bir düzen değildir…4

Liberalizmin türleri üzerine yaptığı değerlendirmede Yayla, ilk olarak,

tarihî gelişim süreci içinde ülkelerin liberalizmleri arasında önemli

farklılıklar ortaya çıktığı bu nedenle İngiliz, Alman, Fransız ve Amerikan

liberalizmlerinden bahsedilebileceğini söyler. Örneğin, negatif özgürlük

anlayışından sınırlı devlete uzanan İngiliz modeli ile genel karakteri pozitif

özgürlük anlayışına dayanan etatist Fransız liberalizmi arasında ciddi

ayrılıklar mevcuttur.5

2 Andrew HEYWOOD: Siyaset, (Ankara: Liberte, 2006), 62–65. 3 Andrew HEYWOOD: a.g.e., 70. 4 Mustafa ERDOĞAN: “Liberalizm ve Türkiye’deki Serüveni”, 25. 5 Atilla YAYLA: Liberalizm, (İstanbul: Plato, 2003), 21–22.

Page 17: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

10

Yayla’nın Maurice Craston’dan aktardığı bir başka kategorizasyonsa,

Locke’cu liberalizm ve etatist liberalizmdir. Locke’cu liberalizm John

Locke’un teorilerinden kaynaklanır. Pozitif özgürlüğe dayanan etatist

liberalizmin esin kaynağı ise J. J. Rousseau’dur. Etatist liberaller, devletin

minimalize edilmesi yerine, onun, özgürlüklerin destekleyicisi olarak

yeniden şekillendirilmesini talep ederler. Ayrıca, Hayek’in eski-yeni

liberalizmi; Michael Sandel’in haklara dayanan liberalizmi ve karşısında

Amerikan komünüteryen liberalizmi; Norman Barry’nin ekonomik

konulardaki hassasiyetleri üzerinden takip ettiği, hem ekonomik hem de

bilimsel hürriyet taraftarı klasik liberalizmi ile bilimsel ve sanatsal hürriyete

gösterdiği ehemmiyeti ekonomik alandan esirgeyen yeniden dağıtımcı

liberalizmi diğer liberalizm türleridir.6

Son olarak, liberalizmle ilgili bir başka ayrım ise, kavramın Amerika

Birleşik Devletleri’nde yaşadığı anlam kaymasına ilişkindir. 20 yüzyılda

yaşanan bu anlam değişiminde “liberal” kelimesi Amerika’da, minimal

devleti değil büyük hükümetleri destekleyenleri ifade eder hale gelmiştir.7

Gerçekte sol fikirleri savunanların “liberal” olarak adlandırılması, ülkede

klasik liberalizm geleneğini takip edenlerin kendilerini bu liberallerden

ayırmak için farklı bir kavram bulmalarını gerektirmiştir. Henüz bütün

klasik liberalizm taraftarlarınca benimsenmemiş olan bu kavram,

liberteryenizmdir.8 David Boaz, Libertarianism adlı eserinde, Locke ve

Smith’i modern liberal dünyanın mimarları olarak niteler ve onlardan

başlayarak temellendirilen klasik liberalizm için şöyle der: “Şimdi biz buna

liberteryenizm diyoruz.”9

Liberteryenizm, devlete olabildiğince az görev biçer; ona, temel

hakların korunmasından başka hiçbir alanın terk edilmesini istemez. Ultra

minimal devletin toplumsal alana müdahalesini kesinlikle reddeder. Bunun

6 Atilla YAYLA: Liberalizm, 23–24. 7 Andrew HEYWOOD: Siyaset, 64. 8 Atilla YAYLA: Siyasî Düşünceler Sözlüğü, (Ankara: Liberte, 2004), 141. 9 David BOAZ: Libertarianism, (New York: The Free Press, 1997), 40.

Page 18: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

11

toplumsal hayata zarar vereceğini, oysa sivil toplumun problemleri kendi

içinde çözmesinin hem mümkün, hem etkili hem de ahlakî olduğunu

savunur.10

2.1. Liberalizmin Oluşum Süreci

Liberal düşünce geleneğinin kaynağını İngiliz Magna Carta’dan11

kadim Yunan’a ve hatta antik Çin’e12 kadar götüren birçok yaklaşım

vardır. Gerçekte, liberalizmin temel değer olarak kabul ettiği bireycilik,

mülkiyet ve özgürlük gibi kavramlar hem siyaset felsefesi hem de pratik

siyasetin başlıca meseleleri olarak yüzlerce yıldır tartışıla gelmiştir.

Ancak, liberalizmin siyasal ve sosyal fikirler demeti olarak düşünce

alanında sistemli olarak görülmesi, genel kabule göre, Batı Avrupa’da

Orta Çağ düzeninin siyasî ve ekonomik olarak çözülmesiyle başlar.

Feodalizmin çökmesi ve aynı zamanda yükselen bir ticaret sınıfının

beklentileri liberal fikirlerin doğmasına neden olur. Yeni Çağ’ın düşünce

atmosferinde hayat bulan liberalizm; bu dönemin “hakikatin akılla

bulunabileceği” iddiasına rağmen mutlak anlamda akılcı değildir.13 Siyasî

bir doktrin olarak erken dönem liberalizmi, mutlakıyete ve feodalizmin

10 Atilla YAYLA: Liberalizm, 142. 11 Türkçe’ye Büyük Ferman, ya da Büyük Buyruk olarak çevrilen, 1215’de İngiltere’de

büyük toprak sahibi soyluların Kral John’u zorlayarak kendi rızaları olmadan toprak

sahiplerinden vergi alınamayacağını hükme bağlayan, böylece bir yandan kralın

otoritesini sınırlarken, öte yandan merkezî otoritenin de paylaşılabileceğini kanıtlayan,

modern parlamenter sistemin çekirdek uygulaması sayılan belge. Ömer DEMİR, Mustafa

ACAR: Sosyal Bilimler Sözlüğü, (Ankara: Adres Yayınları, 2005), 265. 12 David BOAZ: Libertarianism, 27. 13 Mustafa ERDOĞAN: “Liberalizm ve Türkiye’deki Serüveni”, 23.

Page 19: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

12

ayrıcalıklarına anayasa ve daha sonra parlamenter sistem talepleri ile

karşı çıkar.14

Liberalizmin ortaya çıkışına, Batı Avrupa’nın Orta Çağ süresince

biriktirdiği sorunlara 17. yüzyıl ve sonrasında aradığı cevaplar sebep

olmuştur. Avrupa’nın merkantilizm sonrası içinde bulunduğu bu sorunların

siyasî ve ekonomik iki boyutu mevcuttu. Dolayısıyla, liberal düşüncenin

gelişmesi de bu iki boyuttaki sorulara ve sorunlara verdiği cevaplar

üzerinden şekillendi.15

Ekonomik olarak liberalizmi ortaya çıkaran gelişmeler daha çok

servetin dağılımı ve üretim konularından kaynaklanmaktadır. 18. yüzyıl

içersinde belki de en önemli olay, ekonomik gelişmelere paralel olarak

14 Andrew HEYWOOD: Political Theory: an Introduction, (New York: St. Martin’s Press,

1999), 29. 15 Merkantilizm 16–18 yüzyıllar arasında, feodalizmden merkezî ulus devlete geçiş

döneminde Batı Avrupa’da –özellikle İngiltere ve Fransa’da- baskın olan iktisadî

sistemdir. Merkantilizm kavramını ilk olarak 1763’de Marquis de Mirabeau’u kullanmıştır.

Kelime Latince “ticaret yapmak” anlamına gelen mercari kökünden gelmektedir.

Merkantilizme göre ulusun refahı, “değişmez bir büyüklüğe” sahip uluslar arası

ticaretten diğer ülkelerin aleyhine ne kadar pay aldığıyla ilgilidir. Zenginliğin ölçütü,

değerli madenlere sahip olmaktır. Bunun için ticaret dengesi devamlı pozitif değerde

olmalıdır. Bunu sağlamanın tek yolu olabildiğince ihracattan ve karşılığında çok az

ithalattan geçmektedir.

Merkantilizm devlete ekonomide koruyucu bir rol öngörür. Ondan ihracatı

kolaylaştıracak, ithalatı kısıtlayacak önlemler bekler. Merkantilizm sahip olduğu bu

özelliklerle –devletin koruyucu ve kontrol edici olarak ekonomide yer alması- ulus

devletlerin teşekkülünde mühim rol oynamıştır.

Yaklaşık 250 yıl Batı Avrupa’nın ekonomik –dolayısıyla sosyal ve siyasal- ilişkilerine

yön veren merkantilizm ticareti “sıfır sonuçlu” bir oyun olarak görmekte, birinin

kazanmasının mutlaka bir başkasının aleyhine gerçekleşebileceğini iddia etmektedir.

Avrupa’daki pek çok savaşın ve uygun pazarlar için girişilen Avrupa sömürgeciliğinin

arkasında yatan düşünce budur.

Merkantilizme karşı ilk tepki fizyokratlardan gelmişse de, onun itikatlarına karşı en

ciddi argümanları ilk olarak 1776’de yayımlanan Milletlerin Zenginliği kitabıyla Adam

Smith geliştirmiştir. http://en.wikipedia.org/wiki/Mercantilism 07.03.2007

Page 20: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

13

sosyal ekonomik gücünün farkına varan burjuvazinin gelişmesidir. Teknik

ve ekonomik alandaki gelişmeler Avrupa’nın görünümünü

değiştirmektedir.16 Coğrafi keşifler, yeni ticaret yolları ve yeni ülkelerle

kurulan ticari ilişkiler sonucunda Avrupa o zamana kadar hiç elde etmediği

bir servete sahipti. Ancak, merkantilizm üzerindeki ortaçağ etkisi, onun,

yükselen ticaret erbabı ve kentli bir grubun isteklerine ve çıkarlarına

çözüm üretmekten çok uzak kalmasına neden olmaktaydı. Merkantilist

politikalar, yalnızca üreticiler ve tekelcilerin menfaatini ve refahını

gözetmekte ve bu nedenle –tüketicinin menfaatini de düşünmediğinden-

ekonomik büyümeye engeldi ve doğru öngörülerden mahrumdu.17 Olası

en yüksek düzeyde zenginliğin Batı’ya aktarılmasını temel alan merkantil

tutum, denizaşırı ticaret, kentlerin yükselişi gibi nedenlerle elde edilmeye

başlanan zenginliği değerlendirebilecek ilişkilere sahip değildi.

Merkantilizm tek taraflı ticareti zenginliğin en önemli kaynağı olarak

görürken, sermaye birikimi ve artı değer sorunlarıyla ilgilenmemekte,

tarımsal üretim ve toprak mülkiyeti sorunlarına yeterli cevaplar

verememekteydi. Bu durum, tarımsal üretimde verimsizliğe ve Avrupa’da

yer yer kıtlık yaşanabileceği endişelerine neden olmaktaydı.18

Bu tehlikeye karşı ilk cevap Fransa’dan Fizyokratlardan verildi.19

Fizyokrasi kavramı Yunanca fizik anlamına gelen physis ve iktidar

anlamına gelen kratos kelimelerinden türetildi. Fizyokratlar mübadelenin

önemini kavradıkları gibi, zenginliğin diğer kaynağı olarak tarımsal üretimi

göstermekteydiler. Toprak mülkiyetine önemseyen Fizyokrasi, doğal

hukuka referansla serbest mübadele ve bireysel özgürlüğü yücelten bir

anlayıştı. Yine Fizyokratlar, devletin ekonomik faaliyetlerde yer almasını

onaylamadılar ve devlet faaliyetlerinin doğal düzeni ve mülkiyeti

16 Ayferi GÖZE: Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, (İstanbul: Beta, 1998), 173. 17 Mark SKOUSEN: Modern İktisadın İnşası, (Ankara: Liberte, 2003), 18. 18 Leslie LİPSON: The Great Issues of Politics: an Introduction to Political Science, (New

York: Pearson Education – Prentice Hall, 1997), 173. 19 Ancak fizyokratlar tarımı yegâne üretim faaliyeti olarak görürken, sanayiyi “kısır” sektör

olarak görme yanılgısına düşmüşlerdir. Mark SKOUSEN: a.g.e., 41

Page 21: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

14

korumakla sınırlı olması gerektiğini söylediler. Gelişmenin en iyi yolunun

malların serbest ticareti olduğu ve bunun monopoller, loncalar ve yüksek

vergilerle engellenmemesi gerektiğini savundular. Liberalizmin ünlü

sloganı “laissez faire” de fizyokratlara istinaden bu dönemde kullanılmaya

başlamıştır.20

Fizyokratların etkisiyle tarım sektöründeki gelişmeler üretimin

artmasını ve daha kalabalık kitlelerin beslenmesine olanak sağlamış,

merkantil dönemin büyük korkusu “kıtlığın” aşılmasını sağlamıştı.

Ekonominin her alanında kazanç sağlanmasına elverişli bir ortam

oluşmuş, ticaret zenginliğinin artması ile özgürlük güçlenmişti. Ekonomik

anlamda yenilenen toplumsal dengelerin, siyasal anlamda da yenilenmesi

bekleniyordu. Ekonomik olarak güçlenen burjuvazi, siyasî iktidar üzerinde

hak talep etmekteydi.21 Ulus devletleşme sürecinin de aynı dönemde

görülmeye başlamasıyla, eski referans kaynakları ile düzen tesis

edebilmek imkânı kalmamıştı. Feodalizmin egemenlik yapısı yerini

toplumsal-siyasal formasyonun en tipiği olan merkeziyetçi devlet

yapılanmasına ve buna bağlı yurttaşlık anlayışına bırakıyordu.22 Yaşanan

bu büyük değişim iktidarın kaynağı, sahipliği ve meşruiyetinin nereden

kaynaklandığı ve nasıl paylaşılacağı hususunda problemlere neden

olmaktaydı. Liberalizm, ihtiyaç duyulan bu yeni düzene yeni referans

dayanakları aramanın bir sonucu olarak doğmuş ve gelişmişti.23

Bu doğuş döneminin filozofu, devlet faaliyetini doğal hukukla sınırlayan

ve bu faaliyetin limitini bireysel hakların korunması olarak gösteren John

Locke’tur (1632–1704). “Locke’un liberal siyasî düşüncedeki önemi,

toplumsal ve siyasî var oluşu, başlangıçta doğa halinde yaşayan ve ‘doğal

haklara’ sahip olan insanların kendi aralarında anlaşarak devleti

20 David BOAZ: Libertarianism, 38. 21 Ayferi GÖZE: Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, 173. 22 Mustafa ERDOĞAN: “Liberalizm ve Türkiye’deki Serüveni”, 23. 23 Halis ÇETİN: Liberalizm, (Sivas; Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 1996) 7.

Page 22: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

15

kurdukları varsayımıyla temellendirmesinden ileri gelmektedir.”24 Locke,

devletten önce gelen bir şeyler olması gerektiğini düşünmektedir. Locke’a

göre bunlar insanların sahip olduğu -doğadan kaynaklanmaları nedeniyle-

“doğal haklar” olarak adlandırılan haklar grubudur. Locke bu iddiasını

“doğa durumu” teorisi ile açıklamak ister.25

Aslında, doğa durumu ahistorik ve fiktif bir teoridir.26 Locke, insanların

bir zamanlar hiçbir devletin otoritesinde olmadan yaşayabildikleri

iddiasında bulunur. Locke doğa durumunu, insanların, doğal kanunların

sınırları içinde müsaade istemeksizin ve bir başkasının boyunduruğunda

olmadan eylemde bulunabildiği ve mülkleri üzerinde özgürce tasarrufta

bulunabildiği biçiminde resmeder.27 Fakat bu doğa durumu bir özgürlük

durumu olsa da, aşırı bir serbestlik ortamı demek değildir: İnsan herhangi

birisini ortadan kaldırma özgürlüğüne sahip değildir. Tüm insanlar eşit ve

bağımsızdır ve kimse bir diğerinin malına, canına ve özgürlüğüne zarar

vermemelidir.28 Bunu sağlayan, doğa durumunda yaşayan insanları

yöneten doğal hukuktur. Doğal hukuk, insanları esaret, mülklerine

tecavüz ve sebepsiz ölümlerden azade kılan doğal bir haktır.29

Doğa durumu bazı problemler barındırmaktadır ve sürdürülebilir

değildir. Her insanın kendi başına buyruk olduğu bir yerde yaşam, düzenli,

barış içinde ve kuralları öngörülebilir olamazdı. Özellikle herkesin

24 Mustafa ERDOĞAN: “Liberalizm ve Türkiye’deki Serüveni”, Libertarianism,

Libertarianism, 24. 25 David BOAZ: Libertarianism, 37. 26 Bertrant Russell aksini düşünür: “Locke’a göre doğa durumunun ne denli örnekleyici

bir varsayım olduğu ve nereye kadar tarihsel bir olgu olduğu açık seçik değildir; ama ben

onun bunu gerçekmiş gibi düşündüğü kanısındayım.” Bertrand RUSSELL: Batı Felsefesi

Tarihi: Aydınlanma Çağı, (İzmir: İlya Yayıncılık, 2001), 176. 27 Charles K. ROWLEY: “Klasik Liberalizmde Yaşayan ve Ölen Nedir?” Liberal Düşünce,

(Ankara: Güz 1997), 64. 28 Bertrand RUSSELL: a.g.e., 178. 29 Donald TANNENBAUM; David SCHULTZ: Siyasi Düşünce Tarihi: Filozoflar ve Fikirleri,

(Ankara; Liberte, 2005), 231.

Page 23: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

16

kendisine karşı işlenen suçların yargıcı olması cezaların ölçüsü

konusunda sıkıntılar yaratmaktaydı. Zayıflar devamlı korku, güçlülerse

düşmanları karşısında tedirginlik içindeydiler. İşte bu sıkıntıları aşabilmek

için insanlar bir araya gelerek rızaya dayalı siyasi toplulukları

oluşturdular.30 İnsanlar bir toplum sözleşmesine rıza gösterdiklerinde, suç

işleyenlere karşı sahip oldukları bireysel doğal haklarından feragat

etmişlerdir. Ancak, insanlar doğal haklarının sadece sınırlı bir kısmını

hükümete devrederler. Ondan, özgürlükleri ve mülkiyeti korumasını ve

yasaya uygun yargılama yetkisini kullanmasını beklemektedirler.31

Sonuç olarak Locke’un bu faraziyeyi kullanması devletin müdahale

alanlarının sınırını belirlemek istemesi nedeniyledir. Yukarıda belirtildiği

üzere rızaya dayalı siyasî toplumların sözleşme ile kurulmasının iki temel

nedeni, güvenlik ve cezalandırmadır. Dolayısıyla devlete de bu iki alan

sözleşme ile terkedilmiştir. Hükümetlerin meşruiyetleri bu alanda faaliyet

gösterip göstermedikleri ile ilgilidir. Bu sınırların dışına çıkan hükümetlerin

uyruklarının sözleşmeden kaynaklanan “direnme hakkı” vardır. Locke ile

başlayan bu sürecin sonunda, kuvvetler ayrılığı, yerinden yönetim, temsili

demokrasi gibi kavramlar aracılığıyla devlet gücünün sınırlandırılması yeni

bir değer olarak Batı medeniyetinin gündemine taşınmıştır.32

Bir entelektüel ve siyasî gelenek olarak liberalizm tarihsel olarak

başlıca üç kaynaktan beslenmiştir. Bunlardan ilki yukarıda anlatıldığı

üzere liberalizmin ilk büyük düşünürü olan John Locke’tur. İkincisi İskoç

Aydınlanması ve özellikle Locke’un doğal haklar yaklaşımını iktisadî

açıdan temellendiren Adam Smith’tir (1723–1790). Smith’in liberal

düşünceye en büyük katkısı “görünmez el” faraziyesidir. Ve son olarak da

Immanuel Kant.33

30 David THOMSON: Siyasî Düşünce Tarihi, (İstanbul: Şule, 1997), 91. 31 Donald TANNENBAUM; David SCHULTZ: Siyasi Düşünce Tarihi: Filozoflar ve Fikirleri,

232 32 Sosyal Bilimler Ansiklopedisi; (İstanbul; Risale, ?), 366–367. 33 Mustafa ERDOĞAN: “Liberalizm ve Türkiye’deki Serüveni”, 24.

Page 24: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

17

İskoç Aydınlanması David Hume (1711–1776), Adam Smith (1723–

1790) ve Adam Ferguson’un (1723–1826) fikirleri etrafında şekillenmiştir.

Bu geleneğin temel kabulleri “kendiliğinden doğan düzen” ve “doğal

özgürlük” kavramlarıdır. David Hume toplumda barış ve adaletin tesis

edilmesinin kaynağını soyut akılla tasarlananlarda ya da ilahî olarak

insanlığa verilmiş olanlarda aramak yerine, yararlılığı tecrübe ile

görülmüş, uzlaşmaya dayalı pratiklere bakmak gerektiğini ileri sürmüştür.

Hume’un bu görüşü “kendiliğinden doğan düzen” ve toplumsal kurumların

evrim yoluyla gelişmesi fikirlerine de kaynaklık etmiştir.34

Adam Smith ise bir milletin zenginliğinin kaynağının, planlamacı ve

merkantilist ekonomik anlayışlara nispetle, aşikâr bir biçimde “doğal

özgürlük sistemine” dayandığına inanıyordu.35 1776’da yayınlanan büyük

eseri “Milletlerin Zenginliği”nde Smith, “doğal özgürlük” prensibini, yani

devletin müdahalesi olmadan kişinin istediğini yapabilme özgürlüğünü ve

refahın üretim ve mübadele ile elde edilebileceğini savunuyordu.36

Milletlerin Zenginliği’inde Smith’in ana ilgisi iktisadî gelişmedir. Smith

işbölümü ve piyasa büyüklüğü arasındaki ilişkiyi, tasarrufun ve sermaye

Burada Erdoğan liberalizm felsefi-tarihsel üç kaynağından bahsetmektedir. Ancak

klasik liberalizm açısından bu kaynaklar arasında derece farkı olduğu açıktır. Bu

kaynaklardan ilk ikisinin klasik liberalizm üzerindeki etkisi hayatîdir. Öte yandan Liberaller

bir şekilde Kant’tan ve onun özellikle, “kişisel özerklik”, “kişilerin ahlakî değerleri

bakımından eşitliği” ve “evrenselci adalet anlayışı” fikirlerinden etkilenmişlerdir. Ancak

Kant liberalizmin akılcı temellerinin de baskın kaynaklarından biridir. Mustafa

ERDOĞAN: “Liberalizm ve Türkiye’deki Serüveni”, 25.

Yayla, Liberalizm kitabının “Klasik Liberalizmin Felsefî Temelleri” bölümünde şu

düşünürler üzerinden kronolojik anlatımda bulunur: John Locke, David Hume, Adam

Smith, John S. Mill, Herbert Spencer ve Frederic Bastiat. Kant bu liste içinde yer almaz.

Atilla YAYLA: Liberalizm, 28–128. 34 “Klasik liberal çizgideki bütün düşünürler İskoç Aydınlanması geleneğinden bir ölçüde

etkilemişlerdir.” Mustafa ERDOĞAN: a.g.m., 25 35 Wesley MITCHELL: Types of Economic Theory Vol: 1 and 2, (New York; Agustus

Kelley, 1967), 48; Zikreden, Robert L. FORMANI: “Adam Smith Capitalism’s Prophet”

Economic Insights, vol: 7, ?. 36 Mark SKOUSEN: Modern İktisadın İnşası, 19.

Page 25: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

18

birikiminin büyüme üzerindeki önemini, işbölümü ve tasarrufun

ekonomideki etkili potansiyelinin ortaya çıkmasına neden olan

kendiliğinden düzeni ve devletin doğal hakları koruyacak bir yasal

sistemin uygulayıcısı olarak teşekkülünün gereğini anlatmaktadır.37

Smith’e göre toplum, kendi çıkarlarını maksimize etmek isteyen

bireylerden mürekkep bir olgudur. Böyle bir toplum, devlet tarafından

biçimlendirilen ve planlanan ilişkilerin hâkim olduğu bir yapıdan refah

seviyesi daha yüksek, daha özgür ve daha istikrarlı olacaktır.38 Bu

toplumun iktisadî refahını geliştirecek üç temel öğe vardır: Özgürlük,

kişisel çıkar ve rekabet. Toplumu bir arada tutan şey, kişisel çıkarlarını

arayan bireylerin, hedeflenmemiş bir sonuç olarak aynı zamanda,

“görünmez el” marifetiyle toplumun da menfaatine destek olmasıdır.39

Smith Miletlerin Zenginliği’nin ünlü paragrafında şöyle der:

Akşam yemeğimizi sofamızda bulmamız kasap,

biracı veya fırıncının cömertliğinden değil, onların

kendi menfaatlerine saygılarından ötürüdür. Biz

onların insanlığına değil, öz-sevgilerine hitap

ederiz… Sermaye… ve emek harcayan her birey…

ne kamu menfaatini destekleme niyetindedir, ne de

ona ne kadar destek olduğunu bilir. … Niyetinin bir

parçası olmayan bir amacı desteklemek için,

görünmez bir el tarafından yönlendirilir. … Kendi

menfaati peşinde koşmakla, çoğunlukla toplumun da

menfaatine destek olmuş olur.40

37 Ramesh CHANDRA: Adam Smith and Competitive Equilibrium, (Glasgow: University

of Strathclyde, ?), 3. 38 Robert L. FORMANI: “Adam Smith Capitalism’s Prophet”, ?. 39 Mark SKOUSEN: Modern İktisadın İnşası, 22-23. 40 Adam SMİTH: Milletlerin Zenginliği, (Random House, 1965), 14, 423. Aktaran, Mark

SKOUSEN: a.g.e., 23.

Page 26: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

19

Daha sonra, John S. Mill (1806–1873) gibi faydacı ekolün

temsilcilerinin, “laisez faire”ci Herbert Spencer (1820–1902) ve fikirdaşı

Frederick Bastiat (1801–1850) gibi düşünürlerin katkıları ve 18’inci ve

19’uncu yüzyıllarda yaşanan gelişmelerle liberalizm olgunluk dönemine

ulaşmıştır. Klasik liberalizmin 20’inci yüzyıldaki büyük temsilcisi ise

Friedrich A. Hayek’tir.41

Öte yandan, bir kelime olarak liberalizm diğer pek çok siyaset bilimi

kavramına göre daha yenidir. Aslında “liberal” kavramı 14 yüzyıldan beri

kullanılmakla beraber, çok farklı anlamlar ifade etmekteydi. Latince liber

kökünden gelen kelime İspanyolcadan türetilmiş ve buradan da

İngilizceye geçmiştir. Liber kelimesi İspanyolca’da bir sınıf olarak özgür

insanları işaret ediyordu. Bu sıfatı kullanmak insanların köle olmadığını ya

da bir feodal beye bağlı olmadığını belirtmekteydi. Kavram bir de sosyal

bir tavır olarak açıklık, açık fikirlilik taraftarı olmak anlamı taşıyordu.42

Zamanla, İspanyollar siyasî olarak kavramı İngiltere’yi düşünerek43 ve

İngiltere kökenli politikaları mahkûm eden negatif bir anlamda kullanmış,

Locke’cu anayasal monarşi ve parlamenter yönetim ilkelerini savunanları

“Liberales” olarak adlandırmışlardır.44 Öte yandan Hayek, bugün

yüklediğimiz anlamıyla kavramın, Adam Smith’in Milletlerin Zenginliği

eserindeki şu satırlardan kaynaklandığını düşünür: “Liberal ithalat ve

ihracat sistemi” … “her insana, kendi menfaatlerini, liberal eşitlik, özgürlük

ve adalet planı çerçevesinde kendi yolunda takibe izin verme.”45

41 Ana Britanica; Cilt 14, (Ana Yayıncılık; İstanbul, 1989), 455; Atilla YAYLA: “Liberalizm

ve Türkiye” Liberal Bakışlar içinde, (Ankara; Liberte 2000), 158. 42 Adrew HEYWOOD: Political Ideologies, (New York; Palgrave Macmillan, 2003), 25. 43 Giovani SARTORİ: Demokrasi Teorisine Geri Dönüş, (Ankara: Yetkin Yayınları,1996),

405. 44 Maurice CRANSTON: Freedom, (Longmans, Gren and Co., 1954), 67. Zikreden Atilla

YAYLA: Liberalizm, (Ankara: Liberte,1998),15. 45 Friedrich A. von HAYEK: “Neden Muhafazakâr Değilim”, Liberal Düşünce, 34, (Ankara:

Bahar 2004), 81.

Page 27: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

20

Siyasî alana girişi, siyasî bir bağlılığı ifade ediyor oluşu ise 19 yüzyılın

başıdır. 1830’larda İngiltere’de Whigler kendilerini “liberal” olarak

adlandırmaya başlamıştır. 1840’larda ise kavram tüm Avrupa’da ayırt

edici bir siyasî pozisyonu niteler hale gelmiştir. Çok geçmeden “bırakınız

yapsınlar, bırakınız geçsinler” ifadesinin yerini alarak, düşünce

özgürlüğünü, ifade hürriyetini, basın özgürlüğünü ve özel mülkiyeti

savunanlar tarafından kullanılmaya başlamıştır.46

2.1.1. Liberalizmin Tanımı

Genelde Batı demokrasilerinin egemen düşüncesi olarak bilinen

liberalizmin, pek çok çeşidi ve melez biçimi vardır. Dolayısıyla,

liberalizmin, diğer pek çok siyaset bilimi kavramında olduğu gibi, farklı

birçok tanımı yapılmaktadır. Her tanımın, liberalizmin temel ilkelerine

yaptığı vurgu değişiklik göstermektedir. Ancak, birçok tanım arasında,

yapılan vurgu değişiklik gösterse de, liberalizmin temel ilkeleri üzerinde bir

mutabakat olduğu söylenebilir.

Bu bağlamda liberalizm; “gerek ekonomi felsefesinde gerekse siyaset

felsefesinde devlet, toplum ve birey arasındaki tüm ilişkilerde bireyin hak

ve özgürlüklerini öne çıkaran; her bireyin vicdan, inanç ve düşünce

özgürlüğünün tanınması gerektiğini savunan47; ayrıca, özgürlüğü bireysel

ve toplumsal hayatın en temel değeri olarak kabul eden ve özgürlüğe

uygun siyasî, hukukî ve iktisadî yapılanmaları savunan fikirler demeti veya

esnek bir ideoloji”48 olarak tanımlanabilir.

46 Adrew HEYWOOD: Political Ideologies, 25; Atilla YAYLA: Liberalizm, 16. 47 Felsefe Sözlüğü, (Ankara; Bilim Sanat Yayınları, 2002), 891. 48 Atilla YAYLA: Siyasî Düşünce Sözlüğü, (Ankara; Liberte, 2003), 115.

Page 28: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

21

Çetrefilli siyaset bilimi kavramlarını tanımlarken, bazen, onun ne

olmadığının ya da neyin karşısında yer aldığının analizi de yol gösterici

olabilmektedir. Liberal düşüncenin neyin karşısında olduğu açıktır:

Liberalizm ister monarşik ister feodal, askeri, ruhanî, cemaatçi olsun her

türlüsünden mutlakıyetçiliğe karşıdır.49 Bu minvalde, liberalizmi şöyle de

tanımlayabiliriz: “Toplumcu değil bireyci olan; pozitif değil negatif özgürlük

anlayışına dayanan; yaygın, müdahaleci ve baskın değil sınırlı ve sorumlu

devlet isteyen; yeniden dağıtıma ve sosyal adalet anlayışına karşı çıkan;

adaletin en iyi piyasa ekonomisi içinde kendiliğinden gerçekleşeceğine

inanan” düşünce sistemi. Bu kapsamlı tanımlar liberalizmin temel ilkelerini

de göstermektedir.50

Özetle liberalizm, bireyin özgürlüğünü; devlet ve organize çoklukların

keyfi müdahalesinden masuniyetini; bireye sağlanan alanın genişlemesi

için minimal devleti; serbest rekabete dayalı ve iktisadî kararları alma

gücünün bir kişi, grup ya da devlete bırakılmadığı piyasa ekonomisini

savunan bir anlayıştır.

Öte yandan liberalizm, her türlü siyasî ve felsefî düşüncede de

görüldüğü gibi pek çok açıdan kritiklere konu olmuş; hem sol hem de sağ

tandanslı düşünürlerce eleştirilmiştir.51 Liberalizm, sol taraftan, refah ve

iktidarın birkaç kişinin elinde toplanmasına karşı hiç savunması olmayan

49 Sosyoloji Sözlüğü, (Ankara; Bilim Sanat Yayınları, 1999), 456. 50 Atilla YAYLA: Liberalizm, 26. 51 Liberalizme sosyalizmden yöneltilen eleştirilerin büyük bölümünde, liberalizm, 1789

Fransız İhtilali ile 1989 SSCB’nin dağılışı yılları arasında modern dünyanın baskın siyasî

ideolojisi olarak görülmektedir -SSCB ile birlikte aslında yıkılanın liberalizm olduğu

yönünde taraftar toplayan iddialar mevcuttur. Sosyalistler tarafından liberalizm tanımlanır

ve tarihsel serüveni anlatılırken, onun Fransız Aydınlanmasına dayanan kökleri dikkatli

tenkitlere konu olmaktadır. Ancak, liberalizmin İskoç Aydınlamasına dayanan kökleri,

önemleri nispetinde sol tandanslı eleştiriler içinde yer bulamamıştır. Liberalizme

yöneltilecek eleştirilerin dikkate değer ve etkili olabilmesi için, sosyalizmin, liberalizmin

İskoç Aydınlanmasından kaynaklanan modeli ile yüzleşmesi ve onun temel

argümanlarını sınaması kaçınılmaz görünmektedir.

Page 29: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

22

ve insanın toplumsal ve siyasal doğasına ilişkin herhangi bir

çözümlemeden yoksun, “özgür pazar” ideolojisi olmakla ve toplumsal

etkeni arka plana iterek toplumlardan ayrı atomize bireylerin ya da soyut

kuralların bulunduğunu kabul ettiği gerekçeleriyle eleştirilir.52

Liberalizme karşı en ciddi kritikler genellikle sosyalizm kaynaklıdır. En

yalın haliyle bu eleştiri şöyledir: Liberal fikirler kapitalist sistemin baş

aktörleri olan mülkiyet sahibi sınıfın ekonomik hak ve kazançlarını

maksimize etmenin yolu53 ve meşrutî hükümet ve kişi özgürlüğü ideallerini

yalnız bu sözü edilen sınıfın çıkarları için dillendiren bir ideolojidir.54 Ve bu

ilkelerin önemi de, vazgeçilmezliği de konjonktüreldir. Ayrıca bu ilkeler

genel, esnek ve korumasızdır. Kışlalı’ya göre, “burjuvazinin sorunlarına

çözüm olmak için iki büyük ilkeye (eşitlik ve özgürlük) dayalı olarak

doğmasıyla birlikte liberalizmde temel vurgu mülkiyet hakkıdır.” Bu hak o

kadar hayatî ve diğer temel haklara nispetle o kadar öndedir ki Kışlalı,

“burjuvalar bu hakkın tehlikeye düştüğünü hissettikleri anlarda diğer tüm

haklardan vazgeçebilirler; hatta nazizme ve faşizme verdikleri desteğin

sebebi budur” iddiasında bulunur.55

Liberalizm, siyasi sistem içinde devlete uygun gördüğü pozisyon ve

bakımında da eleştirilmiştir. Bu eleştiriye göre, liberalizmi temsil eden sınıf

olarak burjuvazi, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” derken,

devletten büyük balığın küçük balığı yutmasına müsaade edecek “yansız”

bir pozisyon almasını ister. Hak ve özgürlükler açısındansa liberalizm

devletten sadece koruma beklemektedir. Oysa devletin vermesi,

yaratması, sağlaması gereken sosyal hak ve özgürlükler vardır ve burjuva

ideolojisi olarak liberalizm bunu ihmal etmektedir. Ayrıca liberalizm,

iddiasının aksine, tüm toplum için başlangıçtaki koşulların eşit olduğu

52 Felsefe Sözlüğü, (Ankara: Bilim Sanat, 2003), 891. 53 Andrew HEYWOOD: Political Ideologies, 27. 54 George SABINE: Yakınçağ Siyasal Düşünceler Tarihi, (İstanbul: Cem Kültür, 200), 73. 55 Ahmet T. KIŞLALI: Siyasal Sistemler, (Ankara: İmge, 2003), 85.

Page 30: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

23

ortalama bir düzeni tesis edememiştir. Bu, liberalizmin, “serbest

rekabetten” beklenen sonuçları vermesine engel olacak bir durumdur.56

Liberal düşüncenin devlete olan bakış açısıyla ilgili bir başka eleştiri de

Wallerstein tarafından dile getirilir. Wallerstein’ın, liberalizmin devlete

bakışına yönelik eleştirileri bilindik olandan ziyadesiyle farklıdır.

Wallerstein, “liberaller jandarma devlet kavramını retorik olarak

benimsemelerine rağmen bunu ciddi olarak hayata geçirecek bir şey

yapmadılar. Bunun yerine devlete baştan beri akılcılığın en uygun aracı

olarak baktılar” der. Wallerstein’a göre, modern dünyanın üç büyük

ideolojisi (muhafazakârlık, sosyalizm ve liberalizm), devlet yapılarını

pekiştirme konusunda birbirlerine yakınlaşmaktadırlar. 57

Sosyalistler, liberalizmi piyasaya atfettiği önem açısından da

eleştirilmişlerdir. Piyasaya yönelik eleştiriler çeşitlidir. Yöneltilen bir

eleştiride, piyasa, herkesin bir diğerinin pozisyonunu kolladığı ve hayatta

kalmanın sırrının önce davranmak olduğu bir “savaş hali”, vahşi bir durum

olarak nitelendirilir.58 Bir diğerinde ise, Polanyi, piyasa sistemini düpedüz

bir ütopya olarak nitelendirir. Polanyi, 1944’de yayımlanan eseri Büyük

Dönüşüm’ün piyasayla ilgili bölümüne, “toprağın özel mülk haline gelip

soyut piyasaya konu olması atalarımızın yaptığı en acayip şeydir” diyerek

başlar.59 Piyasanın asıl amacının özgürlük ve barışı korumak değil kâr ve

maddi üretimi sağlamak olduğunu iddia eder. Bunlara ek olarak Polanyi,

“piyasa toplumu” istikrarsızdır. “Görünmez el” faraziyesi yanlıştır; kişisel

menfaatleri peşinde koşan bireylerin “görünmez el” marifetiyle çatışmadan

uzak kalmaları mümkün değildir der.60 Polanyi’ye göre, kendiliğinden

56 Ahmet T. KIŞLALI: Siyasal Sistemler, 263. 57 Immanuel WALLERSTEIN: Liberalizmden Sonra, (İstanbul: İletişim, 2003), 101. 58 Kadir CANGIZBAY: Komprador Rejimin Anatomisi, (Ankara: Özgür Üniversite

Kitaplığı, 2000), içinde Fikret BAŞKAYA: “Piyasa Ekonomisi ve İşbitiricilik”, 11. 59 Karl POLANYİ: Büyük Dönüşüm, (İstanbul: İletişim, 2000), 249. 60 Karl POLANYİ: a.g.e., 265-284.

Page 31: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

24

işleyen piyasa, toplumu yıkma tehlikesi göstermektedir, bunun karşısında

düzenleyici önlemler almak gerekir.61

Liberalizme soldan yöneltilen eleştiriler içinde genel bir kabulü yansıtan

bir başka kritikte, Wallerstein, liberalizmi, önce 1789–1989 döneminin,

yani modern dünya sisteminin küresel ideolojisi olarak ilan eder; daha

sonra da yıkılan SSCB ile birlikte çöküşünün başladığını söyler.

Wallerstein, liberalizmi, muarızı sosyalizm üzerinden izah etmekte ve

tarihsel rolünü sürdürebilmesinin sosyalizmin yıkılması ile mümkün

olmadığını söylemektedir.62

Sağdan liberalizme yöneltilen temel eleştiri ise muhafazakârlık

tarafından seslendirilir. Muhafazakârlık, teorik olarak, yerleşik düzen,

gelenek ve verili anlam dünyasının ve bunların kurucu öğelerinin

müdafaası anlamına gelmektedir.63 Muhafazakârlığın sahip olduğu bu

ilkelerin, onu liberalizmle karşı karşıya getirmesi kaçınılmazdır.

Muhafazakâr düşüncenin liberalizm eleştirisini kabaca şöyle özetlemek

mümkündür: “Liberalizm yerleşik kurumlara ve geleneklere dayalı değildir

ve bireysel özgürlüğün arttırılması toplumsal yapıları ve sınırlamaları

gerektirirken liberalizm bunu göz ardı etmektedir.”64

Bununla birlikte, muhafazakârlık ve liberalizm arasındaki ilişkiyi,

sosyalizm ve liberalizm arasındaki ilişki kadar kolay analiz edebilmek

mümkün değildir. Muhafazakârlık ve liberalizm zaman zaman farklı

amaçlarla da olsa aynı sonuçları talep edebilmekte, zaman zaman ise

tamamen birbirinin muarızı ideolojiler olarak görülebilmektedir.65 Ortaya

61 Karl POLANYİ: a.g.e.,276. 62 Immanuel WALLERSTEIN: Liberalizmden Sonra, 9-11. 63 Ahmet ÇİĞDEM: Taşra Epiği, (İstanbul: Birikim, 2001), 37. 64 Felsefe Sözlüğü, 892. 65 Örneğin, Stern’in muhafazakâr devrim düşüncesinde liberalizm, “burjuva hayatı,

materyalizm, parlamento, partiler ve siyasî liderlik boşluğu anlamına gelir. Liberalizm

ayrıca bağlayıcı ruhsal ve dinsel birlikteliğin önündeki en büyük engeldir.” Stern FRİTZ:

The Politics of Cultural Despair. Zikreden Ahmet ÇİĞDEM: a.g.e., 53.

Page 32: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

25

çıkış yıllarında, ekonomideki önemi gittikçe artan orta sınıfın siyasal

hareketi olma özellikleri ile liberalizm, sanayi ve ticaret üzerindeki

sınırlamaların son bulmasını talep etmekteydi. Ona karşı olanlar ise

mevcut durumun devam etmesinde çıkarları olan toprak sahipleri ve

aristokratlardı.66 Nitekim sosyalizmin önem kazanamaya başladığı 1848’e

kadar liberalizmin karşısındaki tek siyasî pozisyon muhafazakârlıktı.

Ancak, muhafazakârlık ve liberalizm arasındaki ilişki tarihin her

döneminde bu şekilde cereyan etmemiştir. Bu ilişkinin seyrini belirleyen,

mevcut temayüllerin yönüne göre pozisyon alan muhafazakârlık

olmuştur.67

Liberalizm ve muhafazakarlık arasındaki ilişkiye dair, Roggeven,

“liberalizmin bir şeyi muhafaza etmek için sebeplere ihtiyaç duymaktadır.

Oysa, muhafazakârlık için, geçmiş çağların bilgeliği her halükarda içinde

bulunulan çağın bilgeliğinden üstündür.”68 Öte yandan: “siyasal

reformcuların dünyevi ütopya rüyaları tarihimizin en kanlı yüzyıllarından

birini yaşatmıştır. Muhafazakârlar ve liberaller hiçbir şeyde anlaşamasalar

bile, şüphesiz, bu tür ütopyaların ortak düşmanları olduklarında hem fikir

olabilir.”69 Özipek de, benzer şekilde, liberalizm ve muhafazakârlık

arasındaki ilişkiyi “farlı gerekçelerden doğan beraberlik” olarak

nitelendirmektedir. Felsefî olarak, hem liberalizm hem de muhafazakârlık

totaliter devlete, kolektivizme, radikal ütopyacılığa, kurucu rasyonalizme

karşı çıkmışlar; birbirlerinden farklı gerekçelerle olsa da serbest piyasayı,

özel mülkiyeti ve sınırlı devleti savunmuşlardır.70

66 George SABINE: Yakınçağ Siyasal Düşünceler Tarihi, 163. 67 Belki de liberalizm ve muhafazakârlık arasındaki en net ayrım noktası Hayek’in

İfadesiyle, “muhafazakârlığın değişime karşı keskin muhalefet tavrıdır. Liberalizm,

değişime kategorik olarak negatif anlam yüklemez; kendiliğinden ortaya çıkan değişimin

bastırılmasına karşı çıkar. Friedrich A. von HAYEK: “Neden Muhafazakâr Değilim”, 73–

75. 68 Sam ROGGEVEN: “Neden Liberal Değilim”, Liberal Düşünce, 34, (Ankara: Bahar

2004), 85. 69 Sam ROGGEVEN: a.g.m., 90. 70 Bekir B. ÖZİPEK: Muhafazakârlık, (Ankara: Liberte, 2004), 156.

Page 33: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

26

Liberalizme yönelik bir başka kritik ise onunla, günümüzün “siyasî

erdemi” olarak temayüz eden demokrasi arasındaki ilişki üzerinden

yapılmaktadır. Carl Schmitt demokrasi ve liberalizm arasındaki gerilimli

ilişkiye dikkat çeker. Ona göre, bireye yoğunlaşan bir ahlakî söylemi

bulunan liberal bireyselcilik ile esas olarak politik olan ve homojenlik

temelinde bir kimlik oluşturmayı hedefleyen demokrasi ideali arasında

üstesinden gelinemez bir karşıtlık vardır. Schmitt, liberalizmin demokrasiyi

ve demokrasinin de liberalizmi yadsıdığını ve parlamenter demokrasinin,

liberalizm ve demokrasi arasındaki eklemlenmeden ibaret olması

nedeniyle yaşayabilir bir rejim olmadığını ileri sürer. Schmitt’e göre,

demokrasi, homojen bir demosun varlığını gerektirir ve bu durum her türlü

çoğulculuk olanağını dışlar. Oysa liberalizmin sahip olduğu çoğulculuk

anlayışı demokrasinin ihtiyaç duyduğu “biz”e zarar verecektir.71

2.2. Liberalizmin Temel İlkeleri

Liberalizmin temel ilkeleri tanımdan tanıma şu veya bu ölçüde farklılık

göstermektedir. Ancak, birey, özgürlük, mülkiyet, doğal haklar, hukukun

üstünlüğü, piyasa ekonomisi, minimal devlet ve kendiliğinden doğan

düzen gibi kavramlar nerdeyse tüm tanımlamalarda ortaktır. Yine de

bunca ilkenin kaynaklandığı üç temel prensip tespit edebilmek

mümkündür: “Bireysel özgürlük, sınırlı ve sorumlu devlet ve serbest

piyasa.”72

Bu çalışmada aşağıda ele alınan ilkeler elbette benim bakışımı

yansıtmaktadır. Birbirleriyle mantıkî bağları olan bu ilkelere, liberalizmin

temel ilkeleri yerine, belki de, klasik liberalizmin temel ilkeleri demek daha

doğru olacaktır. Çünkü, tekrar etmek pahasına şu belirtilmelidir ki, klasik

71 Chantal MOUFFE: Demokratik Paradoks, (Ankara: Epos, 2002), 45–65. 72 David BOAZ: Libertarianism, 42.

Page 34: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

27

liberalizm, Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin felsefi değerleri ile neredeyse

birebir örtüşmektedir.

Çalışmanın bu bölümünde liberalizmin temel ilkeleri tek tek ele

alınacak ve ana hatlarıyla açıklanmaya çalışılacaktır.73

2.2.1. Bireycilik

Liberalizmi anlatmada veya tanımlamada en kolay yararlanılabilecek

ve pek çok açıdan da tatmin edici sonuçlar verebilecek temel kavram

bireyciliktir. Bireycilik, kısaca, “herhangi bir toplumsal grup veya kolektif

organ karşısında bireyin önceliğine ve üstünlüğüne olan inanç”74 ya da

“bireye birey olarak saygı göstermek; kanaat ve zevklerinin ne kadar dar

olursa olsun, kendi sahası içinde kendine ait bir mesele olduğunu kabul

etmek; insanların ferdî kabiliyet ve temayüllerini inkişaf ettirmelerinin

arzuya şayan olduğuna inanmak” şeklinde ifade olunabilir.75 Liberalizmin

temelinde, serbest piyasa toplumunda çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışan

özgür, rasyonel birey anlayışı bulunur. Bu anlayışın temelinde beşeri

73 Liberalizmin temel ilkelerinin neler olduğu konusunda pek çok görüş vardır. George

Sabine liberalizmin üç temel ilkesinden bahseder: Sınırlı devlet, girişim hürriyeti ve en

geniş ve özgür bir şekilde yapılan sözleşmeler sonucunda ulaşılan düzenlemeler.

Mustafa Erdoğan liberalizmin temel ilkeleri olarak; bireyselliğe verilen önem ve insan

hakları, serbest piyasa ekonomisi, sınırlı minimal devlet, hukuka bağlı devlet ve liberal

rasyonalizmi sıralar. Karl Popper ise, devletin amacının yurttaşların özgürlüklerini

korumak olduğu, kölelik karşısında özgürlüğe, organik toplumsal yapı yerine soyut

topluma ve zorunlu görevlere değil, gönüllü birlikteliğe dayanan bir toplumsal yapıyı

oluşturacak niteliklerden bahseder. Halis ÇETİN: “Liberalizmin Temel İlkeleri”, C. Ü.

İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, cilt 2, (Sivas: sayı1), 220. Ayrıca bkz. Atilla YAYLA:

Liberalizm, 158–160. Andrew HEYWOOD: Siyaset, 61–62. Mümtaz’er TÜRKÖNE (Ed):

Siyaset, (Ankara: Lotus, 2005),120–121. 74 Andrew HEYWOOD. Siyaset, 275. 75 Friedrich A. von HAYEK: Kölelik Yolu, (Ankara: Liberte, 1999), 19.

Page 35: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

28

varlıklar her şeyden önce birey olarak görülür. Bireyler eşit ahlakî

değerde, ayrı ve biricik şahsiyetler olarak kabul edilir.76 Liberalizmin

bireycilik vurgusu o kadar güçlü ve liberalizmdeki birey kaynaklı felsefî

tartışmalar öylesine yoğundur ki, onun kritiğini yapanlar tarafından bile

çoğu zaman hakkı teslim edilir. Wallersitein, egemenlik hakkı taşıyanın

kim olduğu sorusunu yoğun şekilde –birey merkezli- tartışması nedeniyle

liberalizmin, muarızları ideolojilerden çok daha açık olduğunu belirtir.77

Birey kavramının köklerini antik Yunan dönemine kadar götürmek

mümkündür. Siyasal düşünceler tarihinin ilk bireyci akımı, milattan önce

V. Yüzyılda ortaya çıkan sofizmdir. Sofizm kendinden önce gelen düşünce

sistemini her yönden eleştiren bir akımdır. Evrenle ilgili sorunlar üzerine

tartışmayı bir yana bırakarak insana yönelen sofizm, insanı sosyal ve

siyasal ortamı içinde ele almıştır. Sofistlere göre insan, çıkarlarına ve

kendine hizmet eden bencil bir varlıktır. Sofizm için mutlak anlamda

gerçek, iyi ve doğru yoktur, bunlar insandan insana değişir. Bu değerlerin

ölçüsü insanın elindedir, yani insan her şeyin ölçüsüdür. Bu bağlamda,

insan yapısı olan yasalar ve devlet kutsal ve değişmez değildir. Her şeyin

ölçüsünün insan olduğu söyleyen, devlet ve yasaların mutlak olmadığını

dile getiren sofistlerin sahip olduğu düşünceler, devletin insanların yaptığı

bir sözleşme ile ortaya çıktığı görüşüne de kaynaklık etmektedir.78

Bu kavramın modern entelektüel gelişimi ise Locke’la başlar. Locke’a

kadar, ortaçağın siyasal ve sosyal yapılanması olan feodal düzen içinde

birey, insanların kendilerini aile, köy veya sosyal sınıf gibi kolektif

aidiyetler üzerinden tanımladıkları gruplara nispetle önemsiz bir kavramdı.

İnsanların tüm yaşamını ve kimliklerini bu grupların karakterleri

belirlemekteydi. Bir kuşaktan diğeri ancak çok küçük değişimler mümkün

olmaktaydı.79 Locke, feodal sistemin bu yapısına “doğa durumu” fikri ile

76 Andrew HEYWOOD. Siyaset, 61. 77 Immanuel WALLERSTEIN: Liberalizmden Sonra, 82. 78 Ayferi GÖZE: Siyasal Düşünceler Tarihi, 9-15. 79 Andrew HEYWOOD: Political Ideologies, 28.

Page 36: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

29

karşı çıktı. O, doğa durumu fikri ile, insanların siyasî toplumu oluşturmak

için yaptıkları sözleşmeden önce bağımsız ve bir diğeriyle eşit bireyler

olduklarını anlatmaktaydı; herkesin eşit ve bağımsız olduğunu ve hiç

kimsenin diğerinin yaşamına, sağlığına, özgürlüğüne ya da mülkiyetine

zarar vermemesi gerektiğini belirtmekteydi.80 Ona göre, bireyler sözleşme

ile siyasî otoriteyi kurarken haklarının ancak sınırlı bir kısmını otoriteye

terk eder ve siyasî otoritenin, ancak o sınırlarda faaliyet gösterebileceğine

izin verirler. Locke için birey siyasî organizasyonu var eden temel

unsurdur.81

Liberal düşüncenin merkezinde yer alan en önemli kavram olarak

birey, diğer tüm insanlarla eşit yaratılan, doğuştan getirdiği ve sadece

insan olmak nedeniyle elde ettiği devredilemez, vazgeçilemez ve her türlü

müdahaleden masun olması gereken hakları bulunan; eşit insanlık

onuruna sahip yegâne, biricik değerdir. Kantçı bir açıklamayla, özgür

düşünen ve özgür eylemde bulunan bu birey hiçbir amacın aracı olarak

kullanılamaz; o kendi başına bir amaçtır/öznedir.82 Çünkü liberalizm için

birey sınıf, halk gibi kurmaca çokluklara nazaran daha gerçektir.83

Bireycilik, liberalizm için aynı zamanda ahlakî bir ilkedir. O, bireyin,

siyasî ve sosyal yapıların temel unsuru olduğunu savunduğu gibi ahlakî

olarak da önceliğini savunur.84 Bu ahlakîlik, karşılaşılan her durumda, her

bir bireyin en az bir diğeri kadar özgür iradesiyle karar verme yetisine

sahip olduğu fiksiyonu üzerine inşa edilmiştir. Birey, kendisi için neyin

80 Larry ARNHART: Siyasî Düşünce Tarihi, (Ankara: Adres, 2004), 233. 81 Atilla YAYLA: Liberalizm, 149. 82 Vahap COŞKUN: “Liberalizm ve Türkiye”, Radikal 2, 17 Ağustos 2003; Atilla YAYLA:

Liberalizm, 151. 83 Halis ÇETİN: Liberalizm, 69. 84 Mustafa ERDOĞAN: “Klasik Liberalizmde Birey, Topluluk, Toplum”, Liberal Toplum,

Liberal Siyaset içinde, (Ankara; Siyasal Kitapevi, 1998), 144.

Page 37: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

30

doğru neyin yanlış olduğunun seçimini yapabilir. Kendisi için en doğru

seçim ya da davranış, kendi öngörüsü ile yaptığı seçimdir.85

Kısaca, liberalizm için bireycilik, bireyin, her alanda ve durumda kendi

yetileriyle hareket edebileceğine, vesayet altında bulundurulmasına gerek

olmadığına, onun, temel sivil hakların, sosyal düzenin, iktisadî ve siyasal

yaşamın temel birimi olduğuna ilişkin inançtır. Bu inanç, birçok nedenle ve

birçok mecradan bireye yöneltilen kısıtlama ya da engellemelerin bertaraf

edilmesi ve özgürlüğün korunması açılarından değerlidir.

2.2.2. Hürriyet

Liberalizmin diğer ilkelerine ulaşabilmeyi sağlayan en temel

değerlerden biri de hürriyettir. Bireycilikle beraber düşünüldüğünde

liberalizmin şöyle bir tanımını yapmak bile olasıdır: “Liberalizm salt bireyci

ve özgürlükçü bir ideolojidir.”86

Hürriyet, günlük dildeki kullanımıyla, engellerin ve sınırlamaların

olmaması demektir. Ancak, böyle bir durum, insanın fiziki yetersizliği ve

sosyal ihtiyaçları göz önünde bulundurulduğunda, imkânsızdır. İnsanın

fiziki sınırlılıkları, hürriyet problemi karşısında siyasî düşüncenin çalışma

konularından biri olmakla birlikte, liberal felsefecilerin cevap aradığı bir

alanı teşkil etmez. Asıl sorun, bireyin sosyal ve siyasal yaşantısında

gizlidir. Liberal düşünürler şu problemler etrafında hürriyet problemini

tartışırlar: Engellerin ve sınırlamaların olmadığı siyasal ya da sosyal bir

sistem tesis edilebilir mi? Böyle bir sistem hür olarak nitelendirilebilir mi?

85 Ömer ÇAHA: “Liberalizmin Temel İlkeleri”, Yeni Türkiye, (Ankara, Ocak-Şubat 1999),

46–47. 86 Ömer ÇAHA: a.g.m., 42.

Page 38: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

31

Hürriyetin varlığı ve hür bir toplumun oluşabilmesi, yine hürriyet

üzerinde bazı sınırlamalar gerektirir.87 Çünkü, hürriyet, insanın tamamen

ve sonsuz derecede hür olduğu mükemmel bir durum anlamına gelmez;

böyle bir durum tesis edilemez. Bir insanın hürriyetinin sınırını belirleyen

ölçü başka bir insanın hürriyetidir. Bu durum, aşılmaz bir sınır çizerken

hürriyet üzerinde bazı kısıtlamaları gerektirmektedir.88 Ancak, hürriyetin

sınırlanmasının temel ölçütleri, doğal hukuk ve insan haklarıdır. Bu

anlamda hürriyet, “başkalarının, fakat özellikle devletin müdahalelerinden

masun olmayı ve bireylerin, ancak, bir başkasının insan haklarına

olumsuz bir müdahalede bulunmadıkça istedikleri kararları alabilecekleri

bir özel alanı” ifade eder.89

Genel kabule göre hürriyetin iki çeşidi vardır. Bir şeyden hür olma

anlamında negatif hürriyet ve bir şeye hürriyet anlamında pozitif hürriyet.

Geniş anlamda, liberal düşünce, bu iki hürriyet türünü kapsayan bir anlam

ifade eder. Liberalizm bazı türlerinde (modern liberalizm) kendisine özel

önem atfedilen pozitif hürriyet, devletin sadece doğal hakları korumakla

yetinmemesi, ayrıca, bireylerin siyasal ve sosyal haklarını geliştirmek ve

iyileştirmek için faaliyette bulunması gerektiği anlayışı üzerine kurulur.

Klasik liberalizmse tercihini bireye müdahalesizliği öngören ilki üzerinde

yapmaktadır. Isiah Berlin, negatif özgürlük kavramının, diğer bütün öteki

özgürlük kavramlarına tercih edilmesi gereken gerçek özgürlüğü ifade

ettiğin söyler.90 Negatif özgürlükte temel kabullerin ilki, herkesin kendi

çıkarı için en iyisini bildiği ve devletin bireylere amaç ve hedef empoze

etmemesi gerektiğidir.91 İkincisi, devlet, bireyin lehine dahi olsa ona bir

şey sağlamamalı, birey, dış baskı ve zorlamalara maruz

bırakılmamalıdır.92

87 Norman P. BARRY: Modern Siyaset Teorisi, (Ankara: Liberte, 2003), 219. 88 Atilla YAYLA: Özgürlük Yolu: Hayek’in Sosyal Teorisi, (Ankara: Liberte, 2000), 23. 89 Atilla YAYLA: Siyasî Düşünce Sözlüğü, 153. 90 Charles K. ROWLEY: “Klasik Liberalizmde Yaşayan ve Ölen Nedir?”, 57. 91 Norman P. BARRY: a.g.e., 228-229. 92 Atilla YAYLA: Liberalizm, 163.

Page 39: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

32

2.2.3. Liberal Rasyonalizm

Köklerini Rönesans’ta bulan Aydınlanma Çağı’nın temel özelliği olan

rasyonalizm, 18’inci ve 19’uncu yüz yılda doruk noktasına ulaşan, aklı ve

ondan kaynaklanan bilgiyi yücelten, bir anlayıştır.93 Rasyonalizmi

anlamak için önce Aydınlanmanın ne olduğu anlamak gerekir.

Aydınlanma, 18. yüzyılda etkili olan, geleneksel olarak İngiliz Devrimi ile

başlatılıp Fransız Devrimi ile bitirilen, “insanları, esasta kötü ve

köleleştirici olan mit, hurafe ve ön yargının temsil ettiğine inanılan eski

düzenden kurtararak, yine esasta iyi ve özgürleştirici olduğu çekincesiz

kabul edilen ‘aklın düzeni’ne” sokmak ortak amacının hüküm sürdüğü

toplumsal ve siyasal bir süreçtir. Aydınlanmanın bütün Avrupa’yı saran bir

entelektüel oluşum olarak temel birkaç niteliğinden söz edilebilir: “Daha

iyiye yönelik bir iyimserlik, akla ve düşünceye verdiği önem hasebiyle

entelektüelizm, otoriteryan kurumlara duyulan saygı ve toplumsal ve

insanî olaylara duyarlılık.”94 Bu temel değerler üzerine kurulu Aydınlanma

Felsefesi’nin rasyonalizm anlayışı, kıta Avrupa’sı Aydınlanması ve İskoç

Aydınlanması içinde büyük farklılıklar gösterir. İlkini kartezyen/kurucu

rasyonalizm, diğerini ise liberal rasyonalizm olarak anlamak gerekir.95

93 Mustafa ERDOĞAN: “Klasik Liberalizmde Birey, Topluluk, Toplum”, 10. 94 Ahmet ÇİĞDEM: Aydınlanma Düşüncesi, (İstanbul, İletişim, 2006), 13–15. Bu temel

özellikleri kıta Avrupası Aydınlanması’nın temel özellikleri olarak anlamak gerekir. 95 Kıta Avrupası Aydınlanma ve İskoç Aydınlanmasının çok farklı felsefî gelenekler

olduğunu belirtmek gerekir. Kıta Avrupası, Carl Becker’in eleştirisinde görüldüğü gibi,

otorite figürleri olarak kilise ve İncil’e karşı çıkmakta ama bunun yerine başka bir

otoriteyi, aklın mutlak otoritesini, şiddetle savunmaktaydı. (Ahmet ÇİĞDEM: Aydınlanma

Düşüncesi, 15.) İskoç Aydınlanmasının temel kabulleri ise “kendiliğinden doğan düzen”

ve “doğal özgürlük” kavramlarıdır. Toplumda barış ve adaletin tesis edilmesinin

kaynağını soyut akılla tasarlananlarda ya da ilahî olarak insanlığa verilmiş olanlarda

aramak yerine, yararlılığı tecrübe ile görülmüş, uzlaşmaya dayalı pratiklere bakmak

gerektiğini ileri sürmüştür. Sadece aklın değil, her türlü mutlak otoritenin karşısındadır.

Mustafa ERDOĞAN: “Liberalizm ve Türkiye’deki Serüveni”, 24.

Page 40: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

33

Rasyonalizm, “dünyanın rasyonel bir yapısını olduğu ve onu

anlamanın yolunun aklıdan ve eleştirel incelemeden geçtiği iddiasıyla

birlikte, bilginin de tecrübeden ziyade akıldan kaynaklandığı/edinildiği

inancındadır.”96 İnsan aklının, gelenek ve tecrübeden bağımsız olarak

sadece aklî ilkeleri kullanarak sosyal bir sistem kurabileceği iddiasındaki

bu teoriyi Hayek kurucu rasyonalizm olarak adlandırmıştır.97 Hayek’e

göre, liberal rasyonalizmin karşısındaki kartezyen rasyonalizm, “bütün

beşeri müesseselerin, ancak beşeri gayeler için tasarlanmaları halinde

insanî amaçlara hizmet edeceği; bir kurumun var olması gerçeğinin o

müessesenin bir amaç için yaratıldığının kanıtı olduğu; toplumu ve

toplumun kurumlarını bütün davranışlarımıza bilinen gayelerce rehberlik

edilecek tarzda yeniden tasarlamak gerektiğini savunur.”98

Kurucu aklı reddeden liberal rasyonalizm kavramı ise, özellikle iktisadî

liberalizmin önemli kavramlarından biridir. İnsanların genel olarak akılcı bir

şekilde hareket ettiklerine yönelik bir inançtır. Ancak, burada “akıl”

everensel gerçekliğin ve ilerlemenin tek kaynağı olarak kabul edilmez;

onun da, beşeri her şeyde olduğu gibi, sınırlılıkları vardır. Liberal

rasyonalizmde, bireylerin, hayatlarını sürdürmek, barışı ve adaleti

sağlamak için en uygun kurumları akıllarını kullanarak geliştirebileceği

iddia edilir. Öte yandan, sosyal ilişkilerin ve hukukun objektif, everensel bir

akıl tarafından tecrübe ve gelenekten bağımsız olarak belirlenebileceğine

yönelik yaklaşıma da şüphe ile bakılır.99

Bu yaklaşımın öncüsü David Hume’dur. Ona göre, akıl toplumda

yürürlülükte bulunan kural ve kurumların asıl kaynağı değildir. Bunlara

bilinçli bir varlığın amaçlı düzenlemeleri ile ulaşılmamıştır aksine, onlar,

96 Atilla YAYLA: Siyasî Düşünce Sözlüğü, 167. 97 Friedrich A. von HAYEK: Hukuk, Yasama ve Özgürlük: Kurallar ve Düzen, (?, İş

Bankası Kültür Yayınları), 9. 98 Friedrich A. von HAYEK: a.g.e., 15. 99 Mustafa ERDOĞAN: “Klasik Liberalizmde Birey, Topluluk, Toplum”, 29.

Page 41: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

34

insan hayatının akışı içinde edinilen ve biriken tecrübelerin etkisiyle

doğmuş ve süreklilik kazanmışlardır.100

Bu bağlamda liberal rasyonalizm kurucu rasyonalizmden birçok

bakımdan farklı bir sosyal teoridir. O, evrimcidir. Ona göre, insanların,

binlerce yıldır biriktirdiği tecrübeleri, “kendiliğinden”, bugünkü uygarlığı

oluşturmuştur.101 Bu nedenle o, tepeden inmeci, dönüştürücü, tasarımcı

teorileri dışlamakta, bireyin negatif özgürlüğünü ve medeniyeti muhafaza

etmeye yararlı yol ve yöntemleri benimsemektedir.

2.2.4. Kendiliğinden Doğan Düzen

Klasik liberal yaklaşıma göre, bireyin özgürlüğünü korumadaki en

önemli nokta, onun haklarının devlete karşı korunmasıdır. Bu, devletin,

bireylerin hayatına yaptığı müdahalelerin sınırlanmasını gerektirir.

Bireylerin sadece devletin değil, başka bireylerin ve organize çoklukların

müdahalesinden masun özel bir alanları vardır. Bireylerin özel alanını

koruyan adil davranış kurallarının uygulanması, tasarlanmış bir

düzenlemenin ulaşabileceğinden çok daha kompleks bir kendiliğinden

düzeni ortaya çıkartacaktır. Bu, bireyleri kendi amaçları ve kendi bilgileri

doğrultusunda hareket etmekte serbest bırakan soyut kurallara dayanan

bir düzendir.102 Hayek, kendiliğinden doğan düzenin tesadüfî ve deneyime

dayalı yönüne dikkat çekerken şöyle der: “(B)ireysel eylemin faydasını

mühim ölçüde arttırmış olan toplumsal düzenlilik, münhasıran bu amaç

için dizayn ve icat edilmiş müesseseler ve uygulamalar sayesinde değil,

100 Atilla YAYLA: Liberal Bakışlar, 126. 101 Atilla YAYLA: a.g.e., 126. 102 Friedrich A. von HAYEK: “Liberal Bir Sosyal Düzenin İlkeleri”, Sosyal ve Siyasal Teori,

Ed. Atilla YAYLA, (Ankara, Siyasal Kitapevi, 1999), 173.

Page 42: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

35

fakat, genellikle önce gelişme ve daha sonra evrim olarak tasvir edilen bir

süreç sonrasında ortaya çık”mıştır.103

Kendiliğinden doğan düzen fikrinin öncüsü David Hume’dur. Hume

gelenek ve tecrübeye verdiği önemle ve aklın bilginin tek kaynağı

olmadığı iddiasıyla kartezyen rasyonalizme karşıdır; insan işlerinde aklın

rolünü ve önemini sorgular. Hume için akıl, belirli iddiaları

desteklemeye/ispatlamaya değil, onları sorgulamaya yol açmaktadır.

Hume, rasyonel sorgulamanın, aklın kendisinin dünyayı anlamak için

doğru bir yol olduğu inancını bile ispat edemeyeceği görüşündedir.

Hume’a göre, bütün fikirler, algılama yoluyla zihin üzerinde meydana

gelen izlenimlerden kaynaklanır. Siyasal toplum ve kurallar ise, insan

alışkanlıklarına dayanan geleneklerdir ve ahlakî gerçekler, aklın

göstermesi ile apaçık biçimde ispat edilebilir değildir.104 Hume’dan sonra

Adam Smith “görünmez el” faraziyesiyle bu görüşü geliştirmiştir.

Kendiliğinden doğan düzen fikrinin savunucuları, sosyal düzenin

kurulabilmesi için zorlama ve yönlendirmeye gerek olmadığı, aklın bunu

gerçekleştirmeye muktedir olmadığı, iddiasıyla rasyonalizme karşıdırlar.

Müdahale, yalnızca var olan ahenge zarar verecektir. Kendiliğinden

doğan düzende, aklın, bütün insan ilişkilerini içine aldığı farz edilen yapay

düzenlemeler yapmasına gerek yoktur.105

Hayek, kendiliğinden doğan düzenin iki temel değerinden bahseder.

İlki, kendiliğinden düzende, tasarlanmış bir düzenleme ile bile elde

edemeyeceğimiz kadar çok ve kompleks bir gerçekler setine ulaşılabilir.

Bu düzen başka türlü elde edilemeyecek kadar geniş bir düzendir.106 Bu

sistem içinde bulunan her insan, ancak onun küçük bir kısmının bilgisine

sahip olacağından, bir “bilmezlik perdesinin” arkasında kalınan bu

103 Friedrich A. von HAYEK: Hukuk, Yasama ve Özgürlük: Kurallar ve Düzen, 16. 104 Donald TANNENBAUM; David SCHULTZ: Siyasi Düşünce Tarihi: Filozoflar ve

Fikirleri, 295-299. 105 Atilla YAYLA: Liberalizm, 182–199. 106 Friedrich A. von HAYEK: “Liberal Bir Sosyal Düzenin İlkeleri”, 173.

Page 43: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

36

durumda kimse bütün toplumu ve toplumun hayatını etkileyecek kararları

alma iddiasında bulunamayacaktır.107

İkinci olarak, kendiliğinden doğan düzen herhangi bir amaçtan

bağımsızdır. Bu sistemde aynı anda pek çok farklı hatta çatışan amaçların

takip edilmesi mümkündür. Burada temel nokta ortak amaçlar değil,

tarafların yararları için farklı çıkar ve amaçların uzlaşmasıdır. İnsanların

karşılıklı menfaatleri için barış içinde var olabilmesine olanak tanıyan bu

sistem, büyük veya açık toplumun oluşmasını sağlar. Bu durumun

ekonomik yansıması piyasadır. 108

2.2.5. Piyasa Ekonomisi

Liberalizmin temel ilkelerinin birçoğu sonuçta mantıkî olarak piyasa

ekonomisini göstermektedir. Kendiliğinden doğan düzenin, “herhangi bir

iktisadî, sosyal düzende toplamın bilgisine sahip olunamayacağından

“müdahale” zararlı sonuçlar doğurur” düsturunda olduğu gibi, bireysel

özgürlüğün iktisadî boyutu da (serbestçe mübadelede bulunabilmek,

sözleşmeye taraf olabilmek), mantıkî olarak piyasa ekonomisi işaret

etmektedir.109

Piyasa, kelime olarak, mal ve hizmetlerin alıcı ve satıcılarının karşı

karşıya geldiği mekân anlamına gelir. Piyasa daha ayrıntılı olarak şöyle

de tanımlanabilir: “Piyasa, bütün üretim ve tüketim kararları ile bütün

ekonomik etkinliğin ya da kaynak dağılımının piyasalar tarafından

107 Atilla YAYLA: Liberalizm, 185. 108 Friedrich A. von HAYEK: “Liberal Bir Sosyal Düzenin İlkeleri”, 174 109 Mustafa ERDOĞAN: “Klasik Liberalizmde Birey, Topluluk, Toplum”, 25.

Page 44: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

37

gerçekleştirildiği ekonomik sisteme verilen addır.”110 Liberalizm

açısındansa piyasa daha soyut bir anlam ifade eder. Fiziksel bir

gerçekliğin somut tanımı niteliği taşımayan piyasa, özgür bireylerin

kendiliğinden kurulmuş bir iş bölümü içinde eylemde bulundukları bir

süreçtir. Özgür bireylerin iktisadî hayata gönüllü katılımlarıyla ortaya çıkar.

Smith’e göre, piyasanın organize ettiği ve bireysel çıkarların yönlendirdiği

bir ekonomi büyük bir maddi iyileşme ve görülmemiş bir işbölümü

sağlar.111

Piyasa, bireylerin ekonomik çıkarlarını aramaları nedeniyle iktisadî

süreçlere katılımlarının basit bir toplamı değildir. Çünkü piyasa, pazarda

yer alan aktörlerin -bunlar alıcı ya da satıcı olabilirler- fiyat ve kâr

enstrümanlarıyla haberleştiği, iletişime geçtiği büyük bir bilgi ağıdır.112

İktisadî hayat, bireyler, şirketler ve hane halkları arasındaki milyonlarca

ilişki ve bilgi ağından mürekkeptir.113 Düzensiz ve parçalı bir yapısı olan

bu bilgi ağının tümüne hiçbir düzenleyici güç ya da akıl sahip olamaz. Ona

yapılacak her müdahale, pazarda yaşanan haberleşmeyi

engelleyeceğinden büyük başarısızlıklara neden olur. Bu, aynı zamanda,

özgürlüğe yapılmış bir müdahale anlamına da gelir.114

Birey özgürlüğünün önemli göstergelerinden biri olan piyasa bilgiye

ulaşmanın yollarını arttırırken, bilginin tek elde toplanmasını da engeller.

Diğer yandan, ekonomik gücü siyasal güçten ayırıp, ikisinin aynı

merkezde olmasının önüne geçer. Bu bağlamda piyasa, siyasal

özgürlüklerin önemli koruyucularından biridir. Piyasa ekonomisi yoksa

özgürlük de yoktur.115

110 Hüseyin ÖZEL: “Liberalizmin Ütopyacı Toplum Tasarımı”, C.Ü. Sosyal Bilimler

Dergisi, cilt: 26, No: 1, (Sivas: Mayıs 2002), 103. 111 Robert L. FORMANI: “Adam Smith Capitalism’s Prophet”, ?. 112 Dwight R. LEE: ”Freedom of the Prize”, http://www.fee.org/publications/the-

freeman/article.asp?aid=1829, 07.03.2007. 113 Friedrich A. von HAYEK: Hukuk, Yasama ve Özgürlük: Kurallar ve Düzen, 22. 114 Atilla YAYLA: Liberal Bakışlar, 198. 115 Milton FRIEDMAN: Kapitalizm ve Özgürlük (İstanbul: Altın Kitaplar, 1988), 26.

Page 45: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

38

Özetle, liberalizm için, kâr, rekabet ve fiyat mekanizması temel

unsurları üzerinde yükselen piyasanın değeri116, özgül yer ve zaman

koşullarını içeren bilgilerin aktarımını (özellikle kâr unsurunu kullanarak),

rakibi iktisadî sistemlere göre çok daha hızlı ve verimli

gerçekleştirmesinden kaynaklanır.117

2.2.6. Sınırlı Devlet

Liberalizme göre en temel gerçek bireydir ve birey başkalarının

haklarına ve özgürlüğüne müdahale etmedikçe kendi “iyi” anlayışı

çerçevesinde nasıl yaşacağına yine kendisi karar verir. Liberalizm için

devlet, aynı anda milyonlarca farklı “iyi” tasarımları olan bireylerin bir

arada barış içinde yaşayabilmelerinin dış koşullarını tesis etmek için

vardır.118 Ancak yine de, salt bireyci ve özgürlükçü bir ideoloji olarak bile

tanımlanabilecek olan liberalizm, “devlet”e şüpheyle bakar ve onun mutlak

anlamda sınırlandırılması gerektiğini söyler.119 İnsanlar güvenliklerini ve

doğal haklarını güvence altına almak için devleti kendi elleriyle

kurduklarına göre, devletin onları tehdit etmek veya özgürlüklerini

tehlikeye atmak gibi yetkisi olmamalıdır. Egemenlik doğal haklarla

sınırlıdır.120 Devletin sınırlanması, liberalizmin iktidara karşı duyduğu

şüphenin bir sonucudur ve bu şüphe, onun hem bireysel özel alan

vurgusuna hem de piyasanın etkinlik ve değerlerine devlet müdahalesinin

verebileceği zarardan duyduğu endişeden kaynaklanmaktadır.121

116 Erdal TÜRKKAN: “Piyasa Mekanizması ve İşleyebilir Rekabet”, Sosyal ve Siyasal

Teori, Ed. Atilla YAYLA, (Ankara, Siyasal Kitapevi, 1999), 257. 117 Ruhdan YUMER: “Hayekçi Liberalizmin Temel İlkesi”, Sosyal ve Siyasal Teori, Ed.

Atilla YAYLA, (Ankara, Siyasal Kitapevi, 1999), 165. 118 Mümtaz’er TÜRKÖNE (Ed): Siyaset, 86. 119 Ömer ÇAHA: “Liberalizmin Temel İlkeleri”, 52. 120 Philippe RAYNAUD; Stephane RİALS (Haz): Siyaset Felsefesi Sözlüğü, 534. 121 Mustafa ERDOĞAN: “Klasik Liberalizmde Birey, Topluluk, Toplum”, 26.

Page 46: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

39

Devlet iktidarının sınırlanması fikri iki kaynaktan beslenmektedir.

Bunlardan ilki doğal hukuk/doğal düzendir. Liberal felsefede devletin

ortaya çıkmasına neden olan “toplum sözleşmesi”nin amacı, ki bu

sözleşme teorisi ahistoriktir, bir fiksiyondur, devleti sınırlama ve kurallara

bağlamaya yöneliktir. Devletin meşruiyeti bu sözleşmeden kaynaklanır.

Devlet doğal haklar ve doğal hukuktan kaynaklanan hakları çiğnerse

meşruiyetini yitirir. John Locke’a göre devlet faaliyetinin sınırı bireysel

özgürlük, vicdan hürriyeti ve mülkiyet hakları ile çizilmektedir. Bu doğal

haklar devletten önce varolan ve vazgeçilmesi mümkün olmayan

haklardır. Bunlar sadece devlete karşı değil, diğer bireylerin ve organize

çoklukların tecavüzlerine karşı da korunmalıdır ve onların faaliyet

alanlarının da sınırını çizmelidir. Liberalizmin minimal devlete olan

vurgusuysa, müdahale gelme riski en yüksek olan örgütün devlet

olmasından ve devletin müdahalelerinden kaynaklanan başarısızlıkların,

bireylerin ya da piyasanın neden olduğu başarısızlıklara nispeten çok

daha geniş ölçekli yaşanmasından kaynaklandığı iddiasına dayanır.122

Devlet faaliyetinin sınırlanmasının ikinci kaynağını, ilkiyle yakın ilişkili

olan, kendiliğinden doğan düzen düşüncesi oluşturur. Bu yaklaşıma göre,

bireysel özel alan ve piyasa olarak tanımlanan sosyal ve iktisadî sistem

müdahalelerden masun olmalıdır. Burada esas mesele, müdahale

sonucunda kendiliğinden doğan düzenin zarar göreceğidir. Bu nedenle

devletin kaynağına ilişkin fiksiyonlar olmadan da aynı sonuca

ulaşılabilir.123 Buna göre, devlet sınırlanmalı ve icraatlarını bu sınırlı alan

122 Recai G. OKANDAN: Umumî Amme Hukuku, (İstanbul; İstanbul Üniversitesi

Yayınları,1976), 802–804. 123 Devletin kaynağına ilişkin liberal teoriler marifetiyle, devlet kendisine terk edilen

faaliyet alanları belli bir toplumsal müessese olarak resmedilir. Devletin faaliyet alanı

kendisine sözleşme ile terk edilenlerden oluşmaktadır. Daha fazla alan ve güç talebi

otoritenin meşruluğunun kaybedilmesi anlamına gelecektir. Buna kısaca kaynakta

sınırlama diyebiliriz. Oysa kendiliğinden doğan düzen, devlet faaliyet ve gücünün

kaynağının ne olduğuna bakmadan, toplumsal ahenge zarar veren her türlü müdahaleyi

kabul etmez.

Page 47: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

40

içinde gerçekleştirmelidir. Onun, daha fazla alanda hareket etme talebi

kendiliğinden doğan düzenin dinamiklerini negatif yönde etkiler.

Devletin, klasik liberallere göre üç temel faaliyet alanı vardır: Adalet, iç

güvenlik ve ulusal savunma. Devlet, soyut ve genel kurallarla

sınırlandırıldığı bu üç alanda icraatta bulunabilir. Ondan, ortak iyi, kamu

yararı, sosyal adalet gibi konularda inisiyatif alması beklenmez.124 Devlete

sınırlı zor kullanma hakkı tanınan bu üç alandaki devlet faaliyeti de çeşitli

kurallarla sınırlandırılır. Bu kurallar, aynı zamanda, onun hukuk devleti

veya hukukun hâkimiyeti niteliklerine haiz olup olmadığının da

göstergesidir.125

124 Atilla YAYLA: Liberalizm, 206. 125 Atilla YAYLA: a.g.e., 202.

Page 48: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

3. HÜR FİKİRLERİ YAYMA CEMİYETİ ÖNCESİNDE TÜRKİYE’DE LİBERALİZM

3.1. Türkiye’de Liberalizmi Karakterize Eden Birkaç Tarihî/Fikrî Nokta

Türkiye’de liberal fikriyatın tarihsel serüvenini karakterize eden üç

önemli dönem/dönüm noktası mevcuttur. Bunlardan ilki 20. yüzyıl başıdır.

Bu tarihten önce liberal fikirler, uzun bir yüzyıl boyunca ülkeye,

İmparatorluğun modernleşme çabalarının sonucu olarak girdi.

Liberalizmin üzerinde titizlikle durduğu birçok ilke, Sultan’ın ya da onun

bürokratlarının, İmparatorluğun bekası için istedikleri amaçlara ulaşma

çabalarının, arzu edilmeyen ya da beklenmeyen sonuçları olarak Osmanlı

coğrafyasıyla tanıştı. Ve neredeyse yarım yüzyıl boyunca, Osmanlı

aydınlarının bazıları tarafından ya siyasî yönü ile sahiplenilip iktisadî yönü

ihmal edildi, ya da iktisadî yönü üzerine yapılan vurgu siyasî içerikli liberal

ilkelerin önüne geçti. Oysa 20. yy ile birlikte, liberalizmi hem iktisadî hem

de siyasî yönleriyle daha hâkim bir üslupla savunan simalar -İnsel’e göre

dönemin liberal düşünce açısından doruğunu oluşturan1- Cavid Bey ve

Prens Sabahattin liberal düşünce içindeki yerlerini aldılar. Bununla birlikte,

özellikle Prens için, liberalizmden umulan amaç (onu daha etkili ve hâkim

bir üslupla temsil etmiş olsa da) imparatorluğun bekasıdır.2

1 Ahmet İNSEL: “Türkiye’de Liberalizm Kavramının Soyçizgisi”, Modern Türkiye’de Siyasî

Düşünce. Liberalizm, (İstanbul: İletişim, 2005), 53. 2 Prens’in şu sözleri dikkat çekicidir: “O halde tedavi yolu: … siyasî merkeziyetçiliği

güçlendirecek, … Osmanlı birliğini yeniden inşa edecek, … milli hakimiyet ve

istiklalimizin yerleşmesine vasıta olacak…” Prens SABAHTTİN: “Görüşlerim: İki Meslek”,

Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce. Liberalizm, Ed. Murat Yılmaz, 717.

Page 49: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

42

Liberal fikriyatın tarihsel serüvenini karakterize eden bir başka

tarih/dönem ise 1920’ler, yani Türkiye Cumhuriyeti devridir. Kemalist

devrimin neticesi olarak kurumsallaşan cumhuriyet rejiminin temel gayesi

kendisinden başka hiçbir siyasî pozisyona hayat hakkı tanımamaktır. Bu

dönemde, hem siyasi liberalizm hem de muhafazakârlık, tek parti

iktidarının devam ettiği 1923–1946 döneminde politik alandan

uzaklaştırılmış ve meşruiyet kaynaklarından yoksun bırakılmıştır.

Cumhuriyetin bu niteliği, Türkiye’ye mahsus olmak üzere3, muhafazakârlık

ve liberalizmi birbirine yaklaştırmıştır. Cumhuriyet ve muhafazakârlık

arasında, muhafazakârlığın değişim değil devrim karşıtlığı üzerinde

yükseldiğini düşündüğümüzde, bir var olma ve karşıtlık ilişkisinden

bahsedebiliriz. Çiğdem bu durumu şöyle ifade eder:

Türk muhafazakârlığının cumhuriyetle ilişkisi

mahiyet olarak modernite ve muhafazakârlık

ilişkisiyle özdeştir: Türk muhafazakârlığı, bir

cumhuriyet ideolojisidir ve kendi var oluşunu ancak

cumhuriyetin ürettiği bir zeminde mümkün

kılabilmiştir. Eğer muhafazakârlığın özbilincini

kazanmasında etkili olan öğe, Fransız Devrimi’ne

karşı vermiş olduğu mücadele ise, Türk

muhafazakârlığının kendi karakterini edinmesinde

cumhuriyetin de böylesi bir etkiyi yaratması

beklenirdi. Türk muhafazakârlığı, … cumhuriyetle

girişilecek bir hesaplaşmanın hareketin meşruiyetini

baştan gidereceği korkusuyla bu türden bir

hareketten kaçınmıştır.4

3 Burada “Türkiye’ye mahsus” derken kastedilen cumhuriyet karşısındaki pozisyonların

bu iki ideolojiyi yaklaştırmasıdır. Bilindiği üzere dünyada da benzer durumlar yaşanmış

ve özellikle sosyalizm karşısında iki ideoloji zaman zaman birbirine yakınlaşmıştır.

Türkiye’ye özgü olan cumhuriyet meselesidir. 4 Ahmet ÇİĞDEM: Taşra Epiği, 58.

Page 50: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

43

Öte yandan, muhafazakârlık ve liberalizm dönemin dışlanan siyasî

pozisyonları olmaları nedeniyle birbirlerine yaklaştıkları gibi, cumhuriyetin,

dinî alana karşı katı yaklaşımı ve dinî talepleri başından gayri meşru ilan

etmesi de, muhafazakârlığın –en iyi ifadesini Başgil’de bulacak şekilde-

liberal değerlere yaklaşmasını sağladı.

Liberalizm ise aynı dönem içinde tedricen politik alandan

uzaklaştırılmıştı. Bu dönemde yaşanan iki muhalefet deneyiminin etkisiyle

liberalizm, CHP sözcülerinin ağzında anarşi ile eş anlamlı “kökü dışarıda”

“bölücü” ve “gerici” bir anlam kazanmıştı. Ayrıca, milliyetçiliğin, resmî

siyasal alanda kalmanın ve hürriyetçi düşünceleri ifade edebilmenin

yegâne meşruiyet zemini olması, liberalizmin milliyetçilikle bulanmasını ve

daha ılımlı bir iktisadî sistem talep etmesine neden oldu. Bu durum da

liberalizmin muhafazakârlığa yaklaşmasına neden oldu.5

Liberal fikriyatı karakterize eden üçüncü dönem ise –aşağıda daha

ayrıntılı verilmeye çalışılan- çok partili siyasi hayata geçiş ve Hür Fikirleri

Yayma Cemiyeti’nin kurulmasıdır. Cemiyet, Cumhuriyet Türkiye’sinde

liberalizmin ilk “sivil” hareketi olma özelliği taşır. Ayrıca, cemiyet, son

bulmasına neden olan tartışma sonucunda muhafazakârlık ve liberalizm

konjonktürel birlikteliğinin de sorunlarını –bu Yalman ve Başgil’in temsil

ettiği tarafları temsil ettiği bir süreçtir- göz önüne serer. Ancak, ilginç olan,

muhafazakâr kanadı temsil eden Başgil’in daha hürriyetçi görünmesidir.

Türkiye’deki liberal düşünce birikimini karakterize etmesi açısından

değinilmesi gereken bu uzun girişten sonra, liberalizmin Türkiye’deki

serüveni, tarihi ve fikrî geçmişi için tekrar Osmanlı’ya dönmek

gerekecektir.

5 Ahmet İNSEL: “Türkiye’de Liberalizm Kavramının Soyçizgisi”, 72–73.

Page 51: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

44

3.2. Osmanlı’da Liberalizm

Osmanlı İmparatorluğu’nda liberalizmi hem iktisadî hem de siyasî

yönleri ile tutarlı bir bütünlük içinde savunmuş kişiler ve gruplar çok fazla

değildir. Tabii ki hem iktisadî anlamda teşebbüs’ü şahsiyi, hem de siyasal

anlamda adem-i merkeziyeti savunan Prens Sabahattin; Maliye Nazırlığı

yapmış Cavid Bey, Mektebi Mülkiye hocası Sakızlı Ohannes Paşa gibi

liberal simalar vardır. Ancak, bu coğrafyaya nispeten geç gelen

liberalizmin, imparatorluğun kurtarılması için yaratılan veya savunulan

diğer ideolojiler kadar Osmanlı siyasal hayatına ve sonrasında Türk

siyasal hayatına yön verdiği söylenemez. Bu nedenle, bir bütün olarak

Osmanlı’da liberal bir hareket aramak yerine, onun son döneminde

yaşanan gelişmelerin liberal özelliklerini incelemek daha yararlı

görünmektedir. Buna göre, Sened-i İttifak değiştirdiği mülkiyet yapısıyla6,

Tanzimat tebaaya kazandırdığı eşit vatandaşlık hakları anlamında, 1876

Anayasa’sı iktidarın bir üstün hukuk kaidesiyle sınırlanması anlamında

liberal özellikler taşımaktadır.

Osmanlı’nın liberal fikirlerle tanışması Türk Modernleşmesi ile birlikte

başlamıştı. Batı, İmparatorluğun içinde bulunduğu gerileme dönemine son

verebilmek için, birçok alanda taklit ve takip edilmeye çalışılıyordu.

İmparatorluğun tecrübe ettiği bu nispeten kötü dönemde, devlet

yöneticileri ve Osmanlı aydınlarında, başarısızlığın tek nedeninin askerî

temelli olmadığı bu nedenle birçok alanda köklü reformlara ihtiyaç olduğu

kanaati oluştu. Ülkeye birçok yeni akım giriyordu. Bunlar arasında

liberalizm de bulunuyordu. Ancak, liberalizm modernleşme akımı içinde

asla belirleyici bir niteliğe kavuşamadı. Çünkü, Türk Modernleşmesi,

başından beri, genellikle kurucu rasyonalist-pozitivist-devletçi çizgide yer

6 Mülkiyet yapısını şu anlamda değiştirmiştir. Daha önce toprak üzerindeki mülkiyet

sultan tarafından bahşedilen bir ayrıcalıktı. Ancak Sened-i İttifak sonunda ayan sahibi

olduğu toprak üzerinde güvenceye kavuştu.

Page 52: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

45

almıştı.7 Öte yandan, onun İmparatorlukta seçkin akımlardan bir

olamayışının bir başka nedeniyse Osmanlı aydınlarının daha çok Fransız

Aydınlanmasına yönelmeleri ve bu rasyonalist geleneği ülkeye aktarmak

istemeleriydi.8

3.2.1. Sened-i İttifak ve Getirdikleri

Türkiye’ye liberal fikirlerin girmesi XIX. yüzyılın ilk yarısıyla başlar. Bu

yıllarda Osmanlı Devleti, çağa yön veren bu yeni liberal fikirlerle

“tanzimat-ıslahat” kavramları aracılığıyla tanışır.9

Tanzimat’tan önce yaşanan ve bazı yazarlarca Osmanlı’nın Manga

Carta’sı olarak kabul edilen önemli bir başka gelişme Sened-i İttifak’tır.

Hukukî olarak olmasa bile fiili olarak büyük toprak mülkiyetinin saraya

kabul ettirildiği 1808 tarihli belgeye göre, ayan ve merkezî hükümet

karşılıklı güvenceler üzerinde anlaşıyorlardı. Belgenin, özellikle ayanların

merkezden gelecek haksız baskılara birlikte karşı koyma ve toprak

üzerindeki haklarına ilişkin maddeleri devlet iktidarının sınırlanabileceği

göstermekteydi. 10

Girişimcilerinin amacı bu olmasa da, bu belge padişahın kendi

iktidarının sınırlanabileceğinin zımnen kabulü anlamına da gelir. Bu

7 Cemal FEDAYİ: “Liberalizm ve Türkiye’de Liberalizm”, Yeni Türkiye, (Ankara, Ocak-

Şubat 1999), 467. 8 Atilla YAYLA: “Liberalizm ve Türkiye” Liberal Bakışlar içinde, (Ankara; Liberte 2000),

211. 9 Atilla YAYLA; Mehmet SEYİTDANLIOĞLU: “Türkiye’de Liberalizm”, Liberal Düşünce,

(Ankara; Bahar-yaz, 1998),54. 10 İdris KÜÇÜKÖMER: Batılılaşma Düzenin Yabancılaşması, (İstanbul; Bağlam, 2002),

51.

Page 53: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

46

bağlamda, Tanzimat’a uzanan gelişmeleri Sened-i İttifak’tan yola çıkarak

okumakta fayda vardır.11

3.2.2. Tanzimat Dönemi

3 Kasım 1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı ile, Osmanlı Devleti,

sivil hukukta yapılan çeşitli değişiklikler sonunda, Batı’nın liberal hukuk

esaslarına bir ölçüde yaklaşmıştı. Ferman ile, devletin, tüm uyruklarına

dinleri, mezhepleri, ırkları ne olursa olsun eşit davranacağı ve uyrukların,

başka hiçbir özellik aranmadan, kanun önünde hak ve mükellefiyetler

bakımından eşit tutulacağı kabul edilmişti.12 Böylece, Osmanlı tebaasının

can, mal ve ırz dokunulmazlığı garanti altına alınıyordu. Osmanlı’nın

girdiği bu yeni dönem, bugünkü anlamda hukuk devleti olma yolunda

atılan ilk adımdı.13 Aynı zamanda, bu Ferman’la garanti altına alınan birey

hakları, günümüze uzanan birey haklarındaki gelişmeler için bir başlangıç

noktası teşkil etmekte ve birey devlet ilişkisindeki gerilimli bağın ana

çerçevesini çizen özellikler de barındırmaktaydı.14

Fermanın iki özelliği liberalizmin Türkiye’deki seyri açısından önemlidir.

İlk olarak, o, anayasal yönetime doğru atılmış ilk adım anlamına

gelmektedir. Osmanlı vatandaşlarının haklarını koruma altına alırken hak

ve görevlere dikkat çekmektedir. İkinci olarak ise, Fermanda yer alan mal

güvenliği, özel mülkiyete geçişte çok önemli bir aşama olarak

görünmektedir.15

11 Mustafa ERDOĞAN: Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, (Ankara: Liberte, 2001), 1–4. 12 Osman OKYAR: “Liberalizm ve Türkiye”, Yeni Türkiye, (Ankara, Ocak-Şubat 1999),

429. 13 Atilla YAYLA; Mehmet SEYİTDANLIOĞLU: “Türkiye’de Liberalizm”, 54. 14 Mümtaz’er TÜRKÖNE: “Tanzimatın Sonu” Türk Modernleşmesi içinde, (Ankara; Lotus,

2003),73. 15 Atilla YAYLA; Mehmet SEYİTDANLIOĞLU: a.g.m.,55.

Page 54: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

47

Tanzimat, hem tesisindeki hem uygulamadaki bütün eksik ve

gediklerine rağmen yine de yeni ve dinamik bir kuşağın ortaya çıkmasına

vesile olur. Bu muhalif kuşak, doğuşuna zemin hazırlayan gelişmelerin

Tanzimat’tan kaynaklanmasına rağmen, iktidarı, Tanzimat’ın getirdiği

reformların otoriter bir şekilde uyguluyor oluşundan duydukları rahatsızlık

nedeniyle, eleştiriyordu. Bu süreç, önce Yeni Osmanlılar daha sonra da

Jön Türkler marifetiyle, İmparatorluğun, yeni bir dönemi tecrübe etmesine

neden oldu. Yeni Osmanlılar özgürlük merkezli muhalefetleri, Jön Türkler

ise sultanın mutlak yetkisini sınırlandırıp meşrutiyeti ilan ettirme amaçları

ekseninde liberal özellikler barındırmaktaydı.16

3.2.3. 1876 Anayasası Rejimi

Tanzimat Dönemi’ni I. Meşrutiyetin ilanı izler. 1860’ların başlarında

gelişmeye başlayan bu süreçte, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi isimlerin

başını çektiği bir grup Osmanlı aydını Tanzimat’tan beri sultanın tekelinde

kalmış olan mutlak egemenlik yetkisine karşı çıkmaya başladı. Onlardan

etkilenen ülkenin üst tabakasından bazı sivil ve asker kişiler, ülkede

meşrutiyeti uygulayacağının sözünü veren Abdülhamit’i 1876’da tahta

çıkardılar.17 Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin muhalefeti ve Mithat Paşa’nın

çabaları sonucunda imparatorluğun ilk anayasası olan Kanun-i Esasi aynı

yıl ilan edildi.18

Kanun-i Esasi’nin ilanıyla resmen bir anayasal rejime ve parlamenter

bir siyasî yapılanmaya geçilmesine rağmen, bu anayasa, bir tür toplumsal

sözleşmenin resmi ifadesi olmayıp sultan tarafından bahşedilen bir

16 Atilla YAYLA; Mehmet SEYİTDANLIOĞLU: “Türkiye’de Liberalizm”, 56. 17 Osman OKYAR: “Liberalizm ve Türkiye”, 429. 18 Atilla YAYLA; Mehmet SEYİTDANLIOĞLU: a.g.m.,56.

Page 55: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

48

metindi.19 Diğer yandan, anayasanın devleti sınırlayan bir metin olması

beklenirken, Kanun-i Esasi’nin böyle bir niteliği yoktu. O, daha çok, sultanı

sınırlamayı hedeflemişti. Sultanın pek çok yetkisi genel olarak bürokrasiye

geçmişti. Sonuç olarak devlet sınırlandırılmıyor, devlet egemenliğini

kullanma yetkisi zamanla el değiştirme sürecine giriyordu.20

Bu bağlamda, her ne kadar iktisadî anlamda ılımlı bir korumacılık

isteseler de, Osmanlı’da Tanzimat sonrası baskıcı rejime özgürlükçü bir

muhalefet olarak ortaya çıkan, Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın

önderliğindeki Yeni Osmanlılar Türkiye’de liberalizmin ilk öncüleri

sayılabilir.21 Namık Kemal, yazılarında, tekelciliğe karşı çıkarken,

İmparatorluk içinde rekabete dayalı bir iktisadî sistemi önermekte ve onu

Serbest-î Ticaret olarak adlandırmaktaydı.22 Yeni Osmanlılar,

hareketlerinin odak noktasındaki özgürlük fikri vasıtasıyla kapitalizmin

tesisini istemekteydiler. Çünkü, onun marifetiyle, özlemini duydukları

parlamenter demokrasiye, özgürlüklere, demokratik kurumlara

ulaşabilmeyi arzulamaktaydılar.23

İlanından kısa bir süre sonra Sultan Hamit tarafından Kanun-i Esasi

Osmanlı Rus Savaşı bahane edilerek askıya alındı. Siyasî anlamda tam

bir istibdat ve yoğun bir merkezîleşme dönemine girildi. Yaklaşık yirmi yıl

devam edecek olan bu dönemde yaşanan gelişmeler, İttihat ve Terakki

Cemiyeti çatısı altında iktidara yöneltilen yeni bir muhalefetin

şekillenmesine neden oldu. Bu cemiyetin mensuplarının yurt içinde ve yurt

dışında yürüttükleri muhalefet yeni bir dönemin hazırlayıcısı olacak ve

Sultan Hamit 1908’de İkinci Meşrutiyeti ilan edecektir.24

19 Mustafa ERDOĞAN: Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, 14. 20 Cemal FEDAYİ: “Liberalizm ve Türkiye’de Liberalizm”, 467. 21 Ana Britanica, Cilt 14, (İstanbul; Ana Yayıncılık, 1989), 456. 22 Atilla YAYLA; Mehmet SEYİTDANLIOĞLU: a.g.m., 56. 23 Tevfik ÇAVDAR: Türkiye’de Liberalizm (1860–1990), (Ankara; İmge,1992), 53. 24 Atilla YAYLA; Mehmet SEYİTDANLIOĞLU: “Türkiye’de Liberalizm”, 56.

Page 56: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

49

Kanun-i Esasi, 1924 Cumhuriyet Anayasasının ilanına kadar 48 yıl

yürürlükte kaldı. Ancak, bu dönem savaşların ve siyasî istikrarsızlıkların

yaşandığı yıllardı. Bu dönemde önce Abdülhamit’in, daha sonra sultana

karşı giriştikleri yaklaşık otuz yıllık mücadele sonunda iktidarı ele geçiren

İttihat ve Terakki’nin neden olduğu bir istibdat dönemi yaşandı. İkinci

dönemde yaşanan gelişmeler İmparatorluğun çöküşünü hazırladı.25

3.2.4. İkinci Meşrutiyet

Sultan Hamit, 1908’de Meşrutiyetin iadesine rıza gösterip, Meclis’in

seçimine karar verince, bütün ülke çapında “hürriyet geliyor” sesleriyle II.

Meşrutiyet ilan edildi. Bu inkılâbın gerçekleşmesinde en büyük pay İttihat

ve Terakkiye aitti. Ancak, “serbesti” şiarı altında yola çıkan bu hareket

içinde hürriyet kavramı üzerine düşünen kimse çok azdı. İttihatçılar,

ülkede demokrasinin ve fikir özgürlüğünün yerleşmesinden ziyade iktidar

olmakla ilgilenmekteydiler. Nitekim, daha II. Meşrutiyet’in ilk yılında, basın

hürriyetine ve hür tartışma ortamına tahammül edemediklerini muhalif

gazeteleri şiddetle bastırmak istemeleriyle gösterdiler.26

1908 hareketinin gerçekleştiricisi İttihat ve Terakki’ye karşı liberal

hareket, Türkiye’nin ilk ve önemli liberal düşünür ve teorisyeni, Teşebbüs-

ü Şahşi ve Âdem-i Merkeziyet prensibinin savunucusu Prens Sabahattin

etrafında toplanan bir grubun öncülüğünde 14 Eylül 1908’de Ahrar Fırkası

adı altında teşkilatlandı.27 Ahrar “hür” sözcüğünün çoğuludur ve siyasî

partiler yelpazesine göre “liberaller” anlamına gelmekteydi. Parti,

Sabahattin Bey’in verdiği konferanslardan etkilenen geçler tarafından

25 Tarık Zafer TUNAYA: Türkiye’de Siyasal Gelişmeler, (İstanbul; Bilgi Üniversitesi

Yayınları, 2003), 14. 26 Osman OKYAR: “Liberalizm ve Türkiye”, 430. 27 Tarık Zafer TUNAYA: Türkiye’de Siyasî Partiler, (İstanbul; Arba, 1952), 239.

Page 57: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

50

kurulmuştu.28 İttihat ve Terakki içinde doğan ve zamanla, (özellikle

Prens’in, adem-i merkeziyeti azınlıkların sorunlarını çözecek bir ilke olarak

görmesi ve ancak bu yolla İmparatorluğun bütünlüğünün korunabileceğine

olan inancı İttihat ve Terakki tarafından asla kabul görmemiştir29)

onlardan kopan Prens Sabahattin ve grubu iktidar partisinin gidişatını

beğenmiyor, buna engel olmak istiyordu. Ahrar Fırkası kurucuları daha

liberal ve federal bir Osmanlı arzu ediyordu.30 Ahrar Fırkası ve İttihat

Terakki arasında ortaya çıkan çatışma, iktisat alanını aşarak hem

toplumsal hem de siyasal yapılanma konularını taşıyordu. O güne kadar

iktisadi liberalizm üzerinden yaşanan fikri çatışma ikinci planda kalıp,

siyasi liberalizm konusundaki çatışma ön plana çıktı.31 Ahrar Fırkası’nı

daha sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası ve Dünya Harbi sırasında kurulan

daha önemsiz bazı partiler izledi.32

Diğer yandan, İttihat ve Terakki’nin daha tam anlamıyla iktidarı ele

geçiremediği 1908–1914 evresinde, iktisadî olarak iki farklı yaklaşım

görülmekteydi. Bir yanda Sakızlı Ohannes Paşa’dan aldığı ilhamla Cavid

Bey, diğer yanda Milli İktisat görüşünü benimseyen etkili İttihatçılar iki

farklı kutbu oluşturmaktaydı. Cavid Bey, daha 1899’da, İlm-i İktisad adlı

eseriyle liberal kapitalist bir nizamın genel kaidelerini ortaya koymuştu.33

Bu dönemde daha liberal iktisat politikaları revaçta idi. Hatta Cavid Bey bir

dönem İktisat Nazırlığı’nda bulunmuştu. Ancak, daha sonraki yıllarda

hâkim olan ve cumhuriyete aktarılan görüş, kalkınmanın kaynağını Alman

28 Rukiye AKKAYA: Prens Sabahattin, (Ankara: Liberte, 2006), 45. 29 Rukiye AKKAYA: a.g.e., 30. 30 Atilla YAYLA; Mehmet SEYİTDANLIOĞLU: “Türkiye’de Liberalizm”, 57. 31 Ahmet İNSEL: “Türkiye’de Liberalizm Kavramının Soyçizgisi”, 55. 32 Kazım BERZEG: “Türkiye’de Liberal Hareketler”, Liberalizm, Demokrasi, Kapıkulu

Geleneği içinde, (Ankara; Liberte 2000), 16. 33 Hasan AROL: “Mehmet Cavid Bey”, Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce: Liberalizm,

Ed. Murat YILMAZ, (İstanbul: İletişim, 2005), 50.

Page 58: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

51

modeli milliyetçilikte, toplumsal dönüşümün temellerini ise Fransız

Aydınlanması’nda bulan ikinci görüş oldu.34

3.3. Cumhuriyet ve Tek Parti Dönemi

Ülkede, Cihan Harbi ve Kurtuluş Savaşı nedeniyle neredeyse yaklaşık

on yıl süren olağanüstü şartların hâkim olduğu bir dönemin ardından,

Lozan Antlaşması ile tesis edilen yeni bir barış dönemi başlamıştı. Bu

dönemin, yani cumhuriyetin kuruluş yıllarının önderleri, İttihat ve

Terakki’nin milli ekonomi görüşünü benimseyen simalardı. Osmanlı’nın

yaşadığı deneyimlerden kaynaklanan travmalar nedeniyle, bu grubun dışa

kapalı bir ekonomik modeli seçmesi şaşırtıcı değildi. Kapitülasyonlar, dış

borçlar ve Duyûn-i Umûmiye’nin toplum ve aydınlar üzerindeki negatif

etkileri onları devletçi, dışa kapalı ekonomik bir model tercihine

yöneltmekteydi.35 Bir taraftan da, eskiden beri hissedilen yeni burjuva

yaratma ihtiyacı, onları, İttihat ve Terakki’nin savaş döneminde titizlikle

uyguladığı “milli burjuva yaratma” çabalarını tekrarlamaya yöneltmekteydi.

Bunun gereği olarak, yerel girişimcileri destekleyecek önlemler alındı ve

kurumlar tesis edildi. Bu, 2000’li yıllara kadar devam eden, cumhuriyet

döneminin kendine özgü karma devletçi ekonomi modelinin kuruluşunu

sağladı.36

Diğer yandan, eskinin reddi üzerine inşa edilmek istenen cumhuriyet,

kendisini eski düzenden bağımsız kılacak yeni referans noktaları

yaratmak ihtiyacındaydı. Toplumsal ilişkiler skalasının yeniden kurulması

34 Yılmaz KARAKOYUNLU: “İkinci Meşrutiyet Liberalizmi”, Yeni Türkiye, (Ankara, Ocak-

Şubat 1999), 525. 35 Atilla YAYLA; Mehmet SEYİTDANLIOĞLU: “Türkiye’de Liberalizm”, 57. 36 Kazım BERZEG: “Eski Sınıf”, Liberalizm, Demokrasi, Kapıkulu Geleneği içinde,

(Ankara; Liberte 2000),152.

Page 59: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

52

gerekmekteydi. İnkılâplar aracılığıyla yürütülen bu dönem de, milli

ekonomi anlayışında olduğu gibi, üstün bir düzenleyiciye ihtiyaç

duymaktaydı.

Böylece, hem ekonomik hem de siyasî kaygılarla cumhuriyet tercihini

1940’lı yılların ortalarına kadar giderek sertleşecek ve daha sonra da

üslup değiştirecek devletçi bir yaklaşım yönünde kullandı. Bu devlet

merkezli yaklaşım, 1930’lu yılların ortasına kadar liberalizmi tedricen

siyasi alanın dışına iterek, aynı yıllarda dünyada yükselmekte olan

faşist/nasyonel sosyalist sistemlerden de etkilenerek Türkiye’de

neredeyse totaliter bir sistemi tesis edecekti.

3.3.1. Birinci Meclis

Cihan Harbi’nden yenik çıkan Osmanlı Devleti ile Mondros Ateşkesini

imzalayan İtilaf Devletleri, bu belgenin Osmanlı için ağır hükümleri

uyarınca ülkeyi istilaya başladılar. Birçok Osmanlı aydını ve ordu

mensubu ülkenin geleceği için endişe duymaktaydılar. Endişe duyan

subaylardan biri de Mustafa Kemal’di. Mustafa Kemal, ordu müfettişi

olarak Anadolu’ya geçtikten sonra dönemin önemli komutanlarının da

desteğiyle bir direniş hareketi tertiplemeye başladı.37 Bu amaçla, önce

Erzurum’da (23 Temmuz 1919), daha sonra Sivas’ta (4–11 Eylül 1919),

bağımsızlık mücadelesinin nasıl gerçekleştirileceğinin tartışıldığı iki

kongre düzenlendi. Aralık ayında Ankara’ya gelen Mustafa Kemal Heyet-î

Temsiliye’nin başı olarak mücadeleye yön vermekteydi.38

37 Mustafa ERDOĞAN: Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, 36–39. 38 Kemal KARPAT: Türk Demokrasi Tarihi: Sosyal, Ekonomik, Kültürel Nedenler,

(İstanbul: AFA, 1996), 51.

Page 60: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

53

Aynı ay içinde Osmanlı Devleti’nin son seçimleri yapıldı. Müdafaa-i

Hukuk Cemiyeti’nin denetimi altında birçok aday Anadolu’nun temsilcileri

olarak, Mustafa Kemal’le görüştükten sonra İstanbul’a gittiler. Meclis-i

Umumî 16 Mart’a kadar görev yaptı. Bu tarihte yaşanan İstanbul’un işgali

ve 14 meclis üyesini de kapsayan tutuklamalardan sonra, Mustafa Kemal,

Meclis üyelerine Ankara’da açılacak yeni bir mecliste yer almaları için

teklifte bulundu. İstanbul’dan gelen 92 ve Müdafaa-i Hukuk’un yerel

teşkilatları aracılığıyla seçilen 232 milletvekilinin oluşturduğu Büyük Millet

Meclis’i 23 Nisan 1920’de açıldı.39

Olağanüstü şartlar altında görev yapan Birinci Meclis’te partiler

bulunmamaktaydı. Bunun yerine, birçok farklı grup mevcuttu. Bu parçalı

yapının Meclis’in çalışmasına engel olduğu kanısında olan Mustafa

Kemal, 10 Mayıs 1921’de genellikle Birinci Grup olarak bilinen Anadolu ve

Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nu kurdu. Yaklaşık bir yıl sonra Meclis’te

Birinci Grup karşısında bir muhalefet şekillendi. Temmuz 1922’de İkinci

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu oluşturuldu. İkinci Grup

Mustafa Kemal’in grubuyla pek uyumlu hareket etmiyordu. İkinci Grup

mensupları, Lozan Antlaşması’ndan, Mustafa Kemal’in başkomutanlık

sıfatıyla elde ettiği geniş yetkilerin doğurabileceği tehlikelere kadar pek

çok konuda muhalif bazı tavırlar alıyordu.40

Zorlu kararların alınması arifesinde, Meclis’in böyle bir yükün altına

girmeye istekli görünmediğini düşünen Mustafa Kemal’in, aynı zamanda,

radikal bazı değişimler için kontrol altında tutabileceği bir yapıya ihtiyacı

vardı.41 O, ancak kontrol altındaki bir meclisle arzuladığı reformlara hızla

ulaşabileceğini düşündüğünden, 1 Nisan 1923’de Meclis’in fesih kararı

39 Eric Jan ZÜRCHER: Modernleşen Türkiye’nin Tarihi; Çev: Yasemin Sanem Gönen,

(İstanbul: İletişim, 2002), 219–221. 40 Mustafa ERDOĞAN: Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, 43-44. 41 Kemal KARPAT: Türk Demokrasi Tarihi: Sosyal, Ekonomik, Kültürel Nedenler, 56.

Page 61: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

54

vermesini sağladı. Bu karardan bir hafta sonra da 8 Nisan 1923’de Birinci

Grubun Halk Fırkası’na dönüştürüleceğini açıklayan bir bildiri yayımladı.42

1923’ün yaz aylarında yapılan ve tamamen Mustafa Kemal’in Birinci

Grubu’nda yer alanların meclise girdiği seçimlerden sonra yeni Meclis 11

Ağustos 1923’de ilk toplantısını yaptı. İlk Meclis’in almasında zorluklar

görülen birçok karar ikinci Meclis’ten kolaylıkla çıkarılmıştı. 29 Ekim

1923’de, Mustafa Kemal, kendisiyle aynı fikirde olmadığını düşündüğü

Milli Mücadele liderlerinin bazılarının Ankara’da olmadıkları bir dönemde,

cumhuriyetin ilan edilmesini sağladı. O tarihte İstanbul’da bulunan, milli

mücadele liderlerinden ve Mustafa Kemal’in potansiyel muhaliflerinden

Rauf Bey, asıl meselenin rejimin ismi değil içeriği olduğuna ilişkin İstanbul

gazetelerine bazı mülakatlar verdi. Daha sonra 3 Mart 1924’de hilafetin

kaldırılmasında da benzer bir kutuplaşma yaşandı. Bu gelişmeler Mustafa

Kemal karşısında oluşacak muhalefetin de habercisiydi.43

Aynı dönemde yaşanan bir başka önemli gelişme de 8 Nisan 1923’de

yayımlanan bildiriyle kurulacağı ilan edilen Cumhuriyet Halk Fırkası’nın,

Cumhuriyetin ilanından bir hafta önce, 23 Ekim 1923’de teşekkül

etmesidir. Bu durum, aynı zamanda, yaklaşık 27 yıl sürecek olan tek parti

iktidarının da başlangıcı anlamına gelmekteydi.44

3.3.2. Çok Partili Siyasî Hayata Geçiş Denemeleri

Temmuz 1945’de Milli Kalkınma Partisi’nin ve Ocak 1946’da Demokrat

Parti’nin kurulması ile dönülmez bir yola giren çok partili siyasî hayat,

42 Mustafa ERDOĞAN: Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, 45. 43 Osman OKYAR; Mehmet SEYİTDANLIOĞLU: Fethi Okyar’ın Anıları, (Ankara; İş

Bankası Kültür Yayınları, 1997), 34 vd. 44 Tarık Zafer TUNAYA: Türkiye’de Siyasî Partiler, 559–561.

Page 62: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

55

Cumhuriyet Türkiye’sinde iki kez tecrübe edildi. Her iki tecrübe de, tek

partinin, kendisine rakip olabileceğinden endişelendiği diğer partileri siyasî

alandan tasfiye etmesiyle akamete uğradı.

Haziran 1925’de kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Ağustos

1930’da kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın Türk siyasetindeki yeri

birkaç aylık kısa tecrübelerdir. Kuruluşlarına neden olan gelişmelerin -

birinin (TCF) kuruluşunda liberal muhalif tecrübe etkili olurken, diğerinin

(SCF) kuruluşunda iktidarın telkinleri etkili olmuştur- çok farklı deneyimler

olmasına rağmen, sonuçta, her iki parti de, liberal bir muhalefet

görüntüsündedir. Özellikle, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, ancak özel

sektörce gerçekleştirilemeyecek faaliyet alanlarında devlet müdahalesine

izin veren, serbest teşebbüsü önceleyen, adem-i merkeziyetçiliği ve daha

fazla demokrasi taleplerini ihtiva eden programı ile dikkat çekicidir.45

Her iki parti de kısa zamanda halkın teveccühünü kazanmıştır. Normal

şartlar altında, her partinin arzulayacağı bu gelişme, ironik bir şekilde,

hem TCF’nin hem de SCF’nin siyasî hayatlarının son bulmasının en

önemli nedenlerinden biri olmuştur.

3.3.2.1. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurulmasına neden olan

gelişmeler, 29 Ekim 1923’de, cumhuriyetin ilan edilmesiyle başladı.

Mustafa Kemal’in cumhuriyetin ilanı için uygun gördüğü zaman, daha

sonra TCF’nin kuruluşuna önderlik yapacak olan, Rauf Orbay, Refet Bele,

Adnan Adıvar ve Ali Fuat Cebesoy gibi bu karara muhalefet edebilecek

kimselerin Ankara dışında oldukları bir dönemdi. Bu grup, İstanbul

45 Simten COŞAR: “Liberal Thought and Democracy in Turkey”, Journal of Political

Ideologies, (February, 2004), 74.

Page 63: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

56

gazetelerinde, “devleti cumhuriyet olarak adlandırmanın aslında özgürlük

getirmediği ve ister monarşi yönetiminde olsun ister cumhuriyet asıl

farklılığın istibdat ile demokrasi arasında olduğu” şeklindeki

açıklamalarıyla bu karara tepki gösterdiler.46 Asıl olarak, cumhuriyet değil,

onun ilan ediliş şekli bu dört ismi rahatsız etmişti. Ancak, iktidarın sahipleri

bu tutumlarını devam ettireceklerdi. Yaşanan bu olaylar nedeniyle parti

içinde Kurtuluş Savaşı kahramanı saygın isimlerden oluşan ve bazı

konularda Mustafa Kemal’le aynı görüşleri paylaşmayan ılımlı muhalif bir

grup şekillenmekteydi. 47

Bu küçük parti içi muhalefetin, örgüt içi dengeleri zorlayan bir

büyüklüğe ulaşması, Aralık 1923’de İstiklal Mahkemelerinin tekrar

teşekkülüne dair, Meclis’te yaşanan görüşmeler sırasında oldu. İleride,

TCF’nin kuruluşunda yer alacak olan 22 kişi söz konusu düzenlemeye red

oyu verdi. Toplumda, partiden ayrılmalar olacağına ilişkin beklentiler

vardı. Bu beklentiler yaklaşık bir yıl sonra gerçekleşti. Bu dönem içinde

hilafet kaldırıldı ve Osmanlı Hanedanı ülke dışına çıkartıldı. Böylece, daha

önce de saltanatın kaldırılmış olması ile birlikte, ülke ve siyaset, CHF’nin

iktidarına muhalefet gösterebilecek olan muhtemel odaklardan

temizlenmiş oldu. 48

Mustafa Kemal ve etrafındaki bir grup tarafından yönlendirilen bu hızlı

gelişmeler, birçok gelenekçi CHF üyesini rahatsız etmekteydi. Kazım

Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele, İsmail Canbulat ve Adnan Adıvar’ın da

içinde bulundukları 32 milletvekili, CHF’den ayrılarak, 17 Kasım 1924’de,

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurdular.49 Cumhuriyet, liberalizm ve

demokrasinin esas prensipler olarak kabul edildiği bir programla ve

46 Eric Jan ZÜRCHER: Modernleşen Türkiye’nin Tarihi; 243–244. 47 Eric Jan ZÜRCHER: Cumhuriyetin İlk Yıllarında Siyasal Muhalefet: Terakkiperver

Cumhuriyet Fırkası (1924–1925), Çev: Gül Çağalı Güven (İstanbul: İletişim, 2003), 53. 48 Eric Jan ZÜRCHER: a.g.e., 59. 49 Bernard LEWİS: Modern Türkiye’nin Doğuşu, Çev. Metin Kıratlı, (Ankara: Türk Tarih

Kurumu, 2000), 265; Eric Jan ZÜRCHER: Modernleşen Türkiye’nin Tarihi; 245.

Page 64: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

57

muhalefetin olmadığı bir meclisin bütün gücü elinde bulundurmasının

otoriter bir yönetim doğurabileceği fikriyle kuruluşunu tamamlayan TCF

iktidarda tedirginlik yarattı.50

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, etrafında toplanan etkili simaların

varlığına rağmen, tek partinin karşısında yeni bir alternatif olacak kadar

uzun süre faaliyet gösteremedi. Şubat 1925’de Doğu’da bir Kürt

ayaklanması patlak verdi. Kürtçü bir ayaklanma olmakla beraber Şeyh

Sait’in önderlik ettiği hareket güçlü dinî öğeler de içeriyordu.51 Cumhuriyet

rejimini tehdit eder mahiyet arz ettiği düşünülen bu ayaklanma karşısında,

“Takrir-i Sükûn Kanunu” çıkarıldı ve İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Bu

Kanun sadece Kürtleri bastırmakta kullanılmadı. Neredeyse İstanbul’daki

tüm gazeteler kapatıldı.52 Muhalif basın susturuldu. Yine İstiklal

Mahkemesi’nin tavsiyesi üzerine, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası

hükümet tarafından 3 Haziran 1925’de kapatıldı. Bir dahaki çok partili

siyasî hayata geçiş denemesi için yaklaşık beş yıl beklemek

gerekecekti.53

3.3.2.2. Serbest Cumhuriyet Fırkası

1925’den sonra rejime muhalif tüm odakların tasfiyesiyle54 yerleşen

monolotik siyasal sistem, halkın toplumsal hoşnutsuzluğunu ifade

etmesine olanak vermemekteydi. Tek parti iktidarının baskı politikalarının

yarattığı rahatsızlık artmaktaydı ve ayrıca, tüm dünyada derin izler

50 Kemal KARPAT: Türk Demokrasi Tarihi: Sosyal, Ekonomik, Kültürel Nedenler, 59–60. 51 Feroz AHMAD: Modern Türkiye’nin Oluşumu, (Ankara: Doruk, 2002), 80–81. 52 Ulusal yayın olarak sadece, hükümetin yayın organları, Ankara’da Hâkimiyet-i Milliye

ve İstanbul’da Cumhuriyet kaldılar. 53 Bernard LEWİS: Modern Türkiye’nin Doğuşu, 265–266; Eric Jan ZÜRCHER:

Modernleşen Türkiye’nin Tarihi; 251–253. 54 Bernard LEWİS: a.g.e.; 276.

Page 65: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

58

bırakan 1929 Ekonomik Buhranı, zaten çok sınırlı olan ekonomik refahın

gerilemesi anlamına geliyordu. Bu, toplumsal muhalefetin genişlemesine

sebep olabilecek bir gelişmeydi. Böyle bir muhalefeti açığa çıkarmak ve

onu daha ehli kılabilmek için çok partili siyasal hayatı tekrar denemek,

yani Serbest Fırka’nın kurulması, devrin yöneticilerince uygun görüldü.55

Lewis’in “Gazi’nin sadık muhalefeti”56 olarak nitelediği Serbest

Cumhuriyet Fırkası, Mustafa Kemal’in isteği ve tarafsız kalacağı

güvencesiyle, 12 Ağustos 1930’da Fethi Okyar tarafından kuruldu.57

Fransızca metinlerde kendini “Parti Liberal” olarak tanımlayan Serbest

Fırka, daha fazla hürriyet, daha az vergi ve daha iyi ve daha az hükümet

gibi liberal bazı ilkeleri içeren bir programla yola çıktı.58 Ancak,

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’na nazaran daha az bağımsızdı ve tek

partiye ciddi bir alternatif olarak görülmüyordu. İnsel’e göre bu durumu

partinin ismi üzerinden bile anlamak mümkündür: “Mustafa Kemal …

tarafından partinin isminin serbest olarak tespit edilmesi, -ki o dönemde

serbest iktisadî alandaki özgürlükler için kullanılmaktadır- iktidarın,

muhalefetin iktisadi liberalizmle sınırlı kalması beklentisini ele verir.”59

Beklenenin aksine, tek partiye yönelttiği tenkit nedeniyle, kısa sürede

Serbest Fırka’nın etrafında çok sayıda muhalif grup toplandı. Serbest

Fırka halk tarafından gerçek bir muhalefet partisi olarak algılanmaktaydı.

Özellikle Fethi Bey, gittiği yörelerde binlerce kişi tarafından karşılanıyordu.

Bu durumun, iktidar partisi içinde rahatsızlık yaratması ve Serbest

Cumhuriyet Fırkası’nın sonunu hazırlayan gelişmeleri başlatması

gecikmedi. 60

55 Taner TİMUR: Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş, (Ankara: İmge, 2003), 11–12. 56 Bernard LEWİS: Modern Türkiye’nin Doğuşu, 281. 57 Mustafa ERDOĞAN: Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, 54. 58 Ahmet İNSEL: “Türkiye’de Liberalizm Kavramının Soyçizgisi”, 69. 59 Ahmet İNSEL: a.g.m., 69. 60 Bernard LEWİS: a.g.e.; 279.

Page 66: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

59

Fethi Okyar’ın hükümet politikalarına yönelttiği eleştiriler, halktan

gördüğü rağbeti hızla yükseltiyordu. Tek parti iktidarı, bu durumu, kendi

iktidarlarına yöneltilen bir muhalefet olarak değil, rejime yönelik bir

muhalefet olarak yorumlamaktaydı. Tek Parti önderlerine göre Fethi Bey

gericilerden destek görmekteydi. Bazı Cumhuriyet Halk Fırkası seçkinleri

bu iddialarıyla, Mustafa Kemal’in tarafsızlığını Serbest Fırka aleyhine

bozması için çaba sarf ediyorlardı. Bu çaba sonuçsuz kalmadı ve Mustafa

Kemal, sözlü olarak da olsa Serbest Fırka’ya tavır aldı. Fethi Bey, Serbest

Fırka’nın en önemli meşruiyet kaynağının bu tavır değişikliğinden sonra,

daha fazla siyaset yapabilmenin mümkün olmadığının bilinciyle, partiyi 17

Kasım 1930’da kendiliğinden kapattı. 61 Fethi Bey Mustafa Kemal’e

hitaben şunları yazmaktaydı:

Fırkamızın atiyen Gazi Hazretleriyle siyasi

sahada karşı karşıya gelmek vaziyetinde

kalabileceği anlaşılmıştır. Bu vaziyette kalacak olna

bir teşekkülün mevcudiyetini fırka müessisi sıfatıyla

uygun bulmuyorum.62

Serbest Fırka’nın kapanmasından sonra tekrar çok partili siyasî hayata

geçiş için yapılacak yeni bir girişim, İkinci Dünya Harbi’nin bitimine kadar

mümkün olmadı. Ülke yeni bir döneme girmekteydi. Siyasî ya da sivil,

neredeyse tüm muhalefet odaklarının, “hukuk” marifetiyle ortadan

kaldırıldığı bu yeni dönemde, tek meşru siyasî örgüt olarak kalan

Cumhuriyet Halk Fırkası devlet-parti özdeşliğine doğru yol alacaktı.

61 Kemal KARPAT: Türk Demokrasi Tarihi: Sosyal, Ekonomik, Kültürel Nedenler,74. 62 Ahmet İNSEL: “Türkiye’de Liberalizm Kavramının Soyçizgisi”, 71.

Page 67: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

60

3.3.3. 1930’dan 1945’e

1930’a gelindiğinde, çok partili siyasî hayata geçiş için yapılan iki

denemede de “beklenen” sonuçların alınamamış olmasının ve Batı

Avrupa’daki istikrarsızlığın etkileriyle, liberalizm ve demokrasi, zaten

şüpheli olan itibarlarını, CHF içinde nerdeyse tamamen kaybetmişti.

Serbest Fırka’nın kapanmasından kısa bir süre sonra yaşanan Menemen

hadisesinin ciddi bir başkaldırı olarak yorumlanmasıyla, iktidar sahipleri,

rejimin ayakta kalabilmesi için daha radikal kararlar almaları ve onları

uygulamaları gerektiği kanaatine ulaştı. 1929’da tüm dünyada derin izler

bırakan Ekonomik Buhran’ın da etkileriyle, yeni bir yola girme ihtiyacı

duymaktaydılar. Bu yeni yolun “başlıca özelliği, tek parti idaresinin

kuvvetlendirilmesi ve laik-milliyetçi reformların derinleştirilmesi”ydi.63

Muhalefetin hiçbir türlüsüne izin verilmediği bu yeni dönemde, tek parti,

kendine sadece siyaseten rakip olabilecek oluşumları engellemekle

kalmamış, örgütlü yapılarıyla muhalefet odağı olabileceği düşünülen

bütün kurumları kapatmıştır. Ülkenin köklü kuruluşları olan Türk Ocakları,

Türk Kadınlar Birliği bunlardan bazılarıdır. Tüm toplumsal alanın devlet

tarafından kontrol altına alınması ve rejime uygun şekilde yeniden

düzenlenmesi arzularının sonucu olan bu gelişmeler rejimin totaliter

yönünün ön plana çıkması anlamı taşımaktaydı. Çok geçmeden, kapatılan

Türk Ocakları varlıkları üzerinde kurulan Halkevleri aracılığıyla kültürel ve

entelektüel alanın devlete bağımlı kılınması için gerekli son adım da

atıldı.64

Öte yandan, 1924’de liberal veya sosyalist muhalif bir pozisyon

benimseyen tüm ulusal gazete ve dergilerin kapatılmış olmasına ilaveten,

1931’de, yeni bir kanunla Yarın gazetesinin de yayın hayatına son verildi.

63 Kemal KARPAT: Türk Demokrasi Tarihi: Sosyal, Ekonomik, Kültürel Nedenler,75. 64 Feroz AHMAD: Modern Türkiye’nin Oluşumu, 86; Mustafa ERDOĞAN: Türkiye’de

Anayasalar ve Siyaset,56.

Page 68: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

61

Ülkede tek parti taraftarı olmayan hiçbir yayın kalmadı. Son olarak,

1933’de, Darülfünunun, İstanbul Üniversitesi olarak yeniden kuruluşu

sırasında öğretim kadrolarının üçte ikisi kürsülerini kaybetti.65 Siyasî,

sosyal, entelektüel alanların hepsinde yürütülen bu girişim sonunda,

meşruiyetin kaynağı olarak geriye sadece bir ideoloji ve sadece bir parti

kaldı. Bu, İkinci Dünya Harbinin getirdiği koşullar nedeniyle yaşanacak bir

kırılmaya kadar devam edecek bir tek parti diktatörlüğü anlamına

gelmekteydi.66

3.4. Çok Partili Siyasî Hayata Geçiş

II. Cihan Harbi’nin sonlarına doğru, daha önce iki kez tecrübe edilmiş

olan çok partili siyasî hayata geçiş tekrar ülke gündemine girdi. Tek parti

yönetiminin yıllar boyu uyguladığı iktisat politikaları ve savaş şartları

yüzünden tahammül edilemez hale gelen iktisadî ve siyasal baskı

toplumda derin ve yaygın bir hoşnutsuzluk yaratmıştı.67 Başgil’in

ifadesiyle, “köylerde jandarmanın dipçiğine, şehirlerde ise polisin copuna

dayanan”68 bu sisteme yönelik rahatsızlık, yalnızca devlet kaynaklı

değildi. Cumhuriyet Halk Partisi’nin devletle olan sıkı bütünleşmesinden

dolayı, bu hoşnutsuzluk devlete olduğu kadar partiye de yönelikti. İsmet

İnönü, bu gelişmeler karşısında bir miktar siyasal liberalleşmeye ve

kontrol altında tutulabilecek bir muhalefete müsaade etmek gerektiği

inancındaydı. Böylece, halkın Parti’ye yönelttiği hoşnutsuzluğun bir nebze

önüne geçilebilirdi. 69

65 Eric Jan ZÜRCHER: Modernleşen Türkiye’nin Tarihi; 263. 66 Feroz AHMAD: Modern Türkiye’nin Oluşumu, 88. 67 Taner TİMUR: Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş, 39. 68 Ali Fuad BAŞGİL: 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri, Çev: M. Ali Sebük, İ. Hakkı Akın,

(İstanbul: Çeltük Matbaacılık, 1966), 35. 69 Eric Jan ZÜRCHER: a.g.e., 302.

Page 69: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

62

İsmet İnönü, siyasetten uzak kaldığı dönemde İngiliz parlamenter

sistemini incelemişti. Devlet başkanı olduktan sonra ise daha gerçek

seçimlere olan ilgisini ve demokratik siyasete geçişin ilk sinyallerini, daha

Cumhurbaşkanlığı’nın dördüncü ayında, Mart 1939’da, üniversite

öğrencilerine yaptığı bir konuşmasında dile getirmişti. Bu inancını

demokrasiye geçiş süreci boyunca da zaman zaman yalpalamasına

rağmen, muhafaza etti.70

Uluslararası ilişkilerde ortaya çıkan yeni gelişmelerin de Türkiye’nin

demokrasiye yönelmesinde önemli payı vardır. Cihan Harbinin son

yılında, 1945’de, Mihver güçlerinin yenilgisi neredeyse kesinleşmiş

görünmekteydi. Amerika Birleşik Devletleri, savaşa olan katkısıyla,

uluslararası ilişkilerde yeni dünya lideri olarak yükselmekteydi. Galip Batı

demokrasileri yeni uluslararası sistemin kurucuları olacaklardı. “Yeniden

şekillenecek olan dünyada demokrasi ve özgürlük yanlısı rejimlerin

kurulması kaçınılmazdı.”71 Yeniden kurulan dünya dengeleri içinde yerini

sağlamlaştırmak isteyen Türk hükümeti de böyle bir eğilim içinde

olduğunu göstermekteydi. Türkiye, ülke güvenliği ve harbin dayattığı

olağanüstü koşullar nedeniyle yönünü Batı demokrasilerine çevirmişti.

İnönü, daha Dünya Harbi bitmeden önce, 1 Kasım 1944’de, Meclis açılış

konuşmasında, Türk siyasal sisteminin demokratik ve parlamenter

niteliğine kuvvetli vurguda bulunurken, rejimi daha demokratik kılmak için

önlemler alınacağından bahsetmekteydi.72 Öte yandan, Türkiye, stratejik

olarak yakınlaşmak istediği Batı ülkelerince Sovyet Rusya’dan pek de

farklı olmayan “tek parti” sistemine sahip bir ülke olarak görünmekteydi.

Bu durum ülkenin Batı ile ilişkilerinde sorun yaratabilirdi.73

1945 yılının Nisan ayında San Fransisco Konferansı’na kurucu üye

olarak katılan Türkiye, Birleşmiş Milletler Antlaşması’nı imzalayarak

70 Taner TİMUR: Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş, 12. 71 Mustafa ÇUFALI: Türkiye’de Demokrasiye Geçiş Dönemi, (Ankara: Babil, 2004),14. 72 Eric Jan ZÜRCHER: Modernleşen Türkiye’nin Tarihi; 304. 73 Vatan, 11 Şubat 1946.

Page 70: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

63

demokratik idealleri kabulünü ilan etti. Daha önce, “rejimi daha demokratik

kılmak için alınacak önlemler” ifadesiyle formüle edilen reformların

gerçekleştirilmesi için uluslar arası taahhüt altına girildi. Ancak, Türkiye’yi

Batı’ya yaklaştıran bu hareketin yine dış kaynaklı bir nedeni daha vardı.

1920’ler ve 30’larda iyi ilişkiler kurulan Sovyetler Birliği ile Türkiye

arasında Türkiye’nin Cihan Harbi sırasındaki tarafsızlığından ve Sovyet

dış politikasından kaynaklanan bazı sorunlar baş göstermişti. Sovyetler

Birliği, 1945’de süresi dolan “Türk Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık

Antlaşması”nı yenilemek için bazı taleplerinin karşılanmasını bekliyordu.74

Sovyetlerin talepleri aynı yılın Haziran ayında Dışişleri Bakanı Molotov

tarafından iletildi. 1878–1908 yıllarında Ruslara ait olan Kars ve

Ardahan’ın iadesini ve Boğazların ortak savunulmasını içeren bu istekler,

Türkiye’nin yüzünü Batı Demokrasilerine dönmesinde ve Demokratik

blokta yer almak için sergilediği kararlılıkta çok etkili oldu. 75

Özetle, içeride artık kronik hale gelmiş fakirlik, yaklaşık 25 yıllık iktidarı

sürecince yıpranmış bir tek parti rejimi; dışarıda ise, Sovyet istekleri

karşısında yalnız kalmak istemeyen, Birleşmiş Milletler kurucu üyesi ve

yönünü Batı bloğuna çevirmiş bir Türkiye. Yaşanan bu gelişmeler, ileride

tek parti iktidarına son verecek olan ve ülkeyi liberal ve parlamenter

demokrasi yoluna sokan ortamı hazırladı.76

3.4.1. Demokrat Partinin Kuruluşu

Devlet seçkinlerinin, Cihan Harbinden sonra dünyada yaşanan “ikinci

demokrasi dalgası”nın ve daha önemlisi, ekonomiye ve güvenliğe ilişkin

74 Mustafa ÇUFALI: Türkiye’de Demokrasiye Geçiş Dönemi, 19. 75 Eric Jan ZÜRCHER: Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, 302–303. 76 Bernard LEWİS: Modern Türkiye’nin Doğuşu, 303.

Page 71: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

64

sıkıntıların da etkisiyle demokrasiye yönelme kararı almasından sonra77,

bunun gereklerinin, iktidar partisince yerine getirilmesi ve hatta iktidar

partisinin gerekirse kendi içinden bir muhalefet çıkartması kaçınılmazdı.

Çünkü, siyasetin küçük bir zümre tarafından, artık neredeyse profesyonel

olarak yapıldığı bu yıllarda, güçlü bir muhalif hareketin tek parti dışında

gelişmesine olanak tanıyacak enstrümanlar mevcut veya yeterli değildi.

Kaçınılmaz şekilde Demokrat Parti de, CHP içinde yaşanan

kutuplaşmanın bir sonucu olarak, Refik Koraltan, Adnan Menderes, Fuat

Köprülü ve Celal Bayar’ın CHP’den tasfiyesi sonucu, 7 Ocak 1946’da

kuruldu.78

Demokrat Parti’nin kurulması ile sonuçlanan bu süreç79, daha Mayıs

1944’de bazı muhalif seslerin duyulmasıyla başladı. Bu muhaliflerden biri

de Celal Bayar’dı. İsmet İnönü’nün, parti içindeki bu gelişmelere toleranslı

yaklaşımıyla Cumhuriyet Halk Partisi içinde bir hareketlenme başladı.

Mensuplarının sayılarının az olmasına rağmen bu yeni akımın gösterdiği

muhalefet hiç de Müstakil Gruba benzememekteydi. Bu, iktidar partisinin

alışık olduğu bir durum değildi. 80

77 Mustafa ERDOĞAN: “Türkiye’de Siyasal Sistem ve Demokrasi”, Yeni Türkiye, Eylül-

Ekim 1997, 50. 78 “Demokrat Parti Programını Hükümete Verdi”, Son Posta, 8 Ocak 1946. 79 Aslında, iktidarın çok partili siyasî hayata geçişte inisiyatifini özgürlüklerden yana

açıklamasından sonra kurulun ilk parti, Milli Kalkınma Partisi’dir. Nuri Demirağ

liderliğinde 7 Temmuz 1946’da, İstanbul’da, kurulan Milli Kalkınma Partisi, Türk siyasî

hayatında derin izler bırakabilmiş değildir. Bunun birkaç nedeni vardır. İlki, Milli Kalkınma

Partisi, günün şartlarında siyasetten uzak olmak anlamına gelen, İstanbul ikametgâhlı bir

partidir. İkincisi, Milli Kalkınma Partisi, etrafında ciddi bir muhalif hareket tertip

edememiştir. O kadar ki, Milli Kalkınma Partisi 7 Temmuzda kurulmuş olmasına rağmen,

İnönü, 1 Kasım 1945’de Meclis açılış konuşmasında hâlâ “iktidar partisi karşısında bir

partinin bulunmayışına” dikkat çekmektedir. Son olarak, belki de en mühimi, Milli

Kalkınma partisi devlet partisi içinden filizlenmediğinden fazla ciddiye de alınmamıştır.

“Devletlû” tarafı eksiktir. 80 Taner TİMUR: Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş,14.

Page 72: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

65

14 Mayıs 1945’de, Türkiye’de muhalefetin canlanmasında ve

örgütlenmesinde önemli bir rol oynayan Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu

Meclise geldi.81 Türkiye’nin, Dışişleri Bakanı düzeyinde katıldığı Birleşmiş

Milletler San Fransisco Konferansı’nda verdiği taahhütlerin etkisiyle,

iktidar partisi ciddi bir muhalefetle karşılaştı. Toprak sahibi bazı vekiller

yasadan rahatsız oldular. Çünkü yasanın bir maddesi uyarınca geniş

toprakların bir bölümü kamulaştırılacaktı. Bu durum, “çevrede” büyük

toprak sahipleri ile “merkezde” bürokrat seçkinlerin konsensüsüne dayalı

bir örgütlenme içinde olan Cumhuriyet Halk Partisi için önemli bir yol

ayrımına işaret etmekteydi.82

Parti içi muhalefet gerilimi de tırmandırmaktaydı, 1945 yılı bütçe

görüşmelerine de damgasını vuran gelişme aynıydı, milletvekilleri Adnan

Menderes, Refik Koraltan ve Emin Sazak hükümeti ve partiyi şiddetle

eleştirdiler. Celal Bayar ve Fuat Köprülü’nün de içinde bulunduğu bir grup

milletvekili bütçeye red oyu verdi. Hem Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu

hem de 1945 bütçe görüşmeleri, yeni bir siyasî liderin ortaya çıkmasını

sağladı. Aydın milletvekili Adnan Menderes, bu kanunlara muhalefet

ederken bazen açık, bazen de incelikli bir üslupla, rejimi de

eleştirmekteydi.83

İkinci Dünya Harbi’nin Batı demokrasilerinin zaferiyle bitmesiyle ve

İsmet İnönü’nün demokratikleşme konusunda iradesini özgürlüklerden

yana açıklamasıyla birlikte, Cumhuriyet Halk Partisi içindeki muhalif

hareket belirginleşmekteydi. İnönü, çeşitli konuşmalarında, girilen bu

yoldan dönülmeyeceğini ısrarla vurguluyordu. Artık parti içinde muhalif bir

blok oluşturan Adnan Menderes, Refik Koraltan, Celal Bayar ve Fuat

Köprülü memlekette gerçek bir demokrasinin tatbiki için 7 Haziran

1945’de “Dörtlü Takrir” adıyla bilinen önergeyi CHP Meclis grubuna

81 Taner TİMUR: Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş, 14. 82 Cumhuriyet Ansiklopedisi 1923–2000, Cilt 2 1941–1960, (İstanbul: YKY, 2002), 73. 83 Taner TİMUR: a.g.e., 15.

Page 73: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

66

sundular.84 Anayasanın tam uygulanması ve gecikmeksizin demokrasinin

tesisini isteyen bu önerge, daha çok Cumhuriyet Halk Partisi içinde bir

reformu amaçlamaktaydı. Dörtlerin önerisi kabul edilmedi. 85

Önergenin reddinden sonra bu dört isim, iktidara ve partiye yönelik

muhalefetlerine devam ettiler. Özellikle Vatan ve Tan gazeteleri Dörtlere

açık destek veriyor, Köprülü ve Menderes de bu gazetelerde sert yazılar

yayınlıyordu. Bu yazılar, onların Parti’den ihraç edilmesine neden oldu. 21

Eylül’de Menderes ve Köprülü CHP’den çıkarıldılar, 27 Kasım’da da

arkadaşlarının partiden çıkartılmalarını eleştiren Koraltan aynı akıbetle

karşılaştı.86 3 Aralık’ta Bayar CHP’den istifa etti.87

Arkalarında güçlü bir halk desteği potansiyeline sahip Dörtler,

Cumhuriyet Halk Partisi’nden uzaklaştırılmalarından sonra yeni bir arayış

içine girdi. Kısa sayılabilecek bir dönemde hazırlıklarını tamamlayarak 7

Ocak 1946’da Demokrat Parti’yi kurdu.88

3.4.2. 1946 Seçimleri

1946 Temmuzunda, yani normal seçim zamanından bir yıl evvel,

Meclis baskın bir seçim kararı aldı.89 Cumhuriyet Halk Partisi, seçimi bir

yıl öne alarak, Demokratların tam olarak örgütlenmesine fırsat vermeden

84 Ali Fuad BAŞGİL: 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri, 50. 85 Eric Jan ZÜRCHER: Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, 306. 86 Akşam, 28 Kasım 1945. 87 Cumhuriyet Ansiklopedisi 1923–2000, Cilt 2 1941–1960, 75. 88 Esat ÖZ: “Türkiye’de Demokrasiye Geçiş Süreci” Liberal Düşünce, (Ankara: Yaz

1996), 68. 89 Ali Fuad BAŞGİL: a.g.e., 56.

Page 74: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

67

duruma hâkim olmak istiyordu. Gerekli hazırlıklar ivedilikle gerçekleştirildi

ve 21 Temmuz 1946’da genel seçimler yapıldı. 90

Yüksek bir katılımın gerçekleştiği seçimler, açık oy, gizli sayım usulüne

göre yapıldı.91 İktidar, İkinci Cihan Harbi’nin etkilerinin sürmesine,

Demokrat Parti’nin halen yurt çapında örgütlenememiş olmasına ve yargı

güvencesinden yoksun seçim sisteminin, özellikle “açık oy gizli tasnif”

usulünün kendisine tanıdığı avantajlara güveniyordu.92 Böyle bir seçim

kanununun, iktidarın demokratik yollarla değişimine olanak tanıması

mümkün değildi. Nitekim seçimler, iktidar partisinin üstünlüğü ile

sonuçlandı. “Cumhuriyet Halk Parti’si 465 sandalyenin 390’ını kazanırken,

Demokrat Parti 65, Bağımsızlar ise 7 sandalye kazandılar.”93

Siyasal muhalefetle devlete ihaneti birbirinden ayırt etmekte zorluk

çeken94 bütün idarecilerin “tabiî Cumhuriyet Halk Partisi üyesi” sayıldığı

bir dönemde, yargı denetiminden de yoksun bir şekilde gerçekleştirilen

1946 seçimleri, seçmen eğiliminin sandıklara yansımadığı, bu nedenle de

ekseriyetin adalet duygusunu zedeleyen, iktidara güvenini bir kez daha

sarsan, şaibeli seçimler olarak Türk siyasî hayatındaki yerini aldı. 95

Diğer yandan, bu seçimlerin sonuçları, Demokrat Parti’nin sahip

olduğu potansiyel gücü iktidara gösterdi. İktidar partisi, Demokrat Parti’nin

sahip olduğu muhalif karakterin ve halktan kazandığı teveccühün, onun,

hürriyetsizlik, antidemokratik kanunlar, hayat pahalılığı ve idare

teşkilatının baskıcılığı üzerine yaptığı siyasetten ve geliştirdiği muhalif

söylemden kaynaklandığını anlamakta güçlük çekmedi.96

90 Feroz AHMAD: Modern Türkiye’nin Oluşumu, 8. 91 Mustafa ÇUFALI: Türkiye’de Demokrasiye Geçiş Dönemi, 79. 92 Esat ÖZ: “Türkiye’de Demokrasiye Geçiş Süreci”, 70. 93 Feroz AHMAD: a.g.e., 139. 94 Eric Jan ZÜRCHER: Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, 308 95 Taner TİMUR: Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş, 71. 96 Kemal KARPAT: Türk Demokrasi Tarihi: Sosyal, Ekonomik, Kültürel Nedenler, 145

Page 75: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

68

Bu durum, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilerleyen yıllarda ciddi bir

liberalleşme sürecine girmesine neden oldu. Böylece, ülke hızlı bir

dönüşümü tecrübe ederken, tarihinde ilk defa, Cumhuriyet Halk Partisi

seçmen talepleri ile ilgilenir görünmekteydi.

3.4.3. Demokrasiye Geçiş Sürecinde Demokrasi Tartışmaları

İlk çok partili seçimin 1946’da yapılması nedeniyle Türk demokrasinin

başlangıç tarihi de genelde aynı yıl olarak bilinir. Oysa demokrasi

tartışmaları daha Cihan Harbi sona ermeden başlamış ve tüm 1945 yılına

damgasını vurmuştur. Daha sonra, yukarıda açıklanan içi ve dış kaynaklı

nedenlerle çok partili seçimler yapılmış ve iktidar partisi iradesini

demokrasiye geçiş yönünde açıklamış olsa da, ilk demokratik seçimler 14

Mayıs 1950’de gerçekleştirilebilmiştir. Ülkede yaşanan bu beş yıl

demokrasiye geçiş süreci olarak adlandırılmalıdır. Bu süreç içinde

yaşanan, muhalif ve iktidar yanlısı gazeteler vasıtasıyla gerçekleştirilen

demokrasi tartışmaları ilgi çekicidir.97

Demokrasiye geçiş süreci içinde muhalif basın, iktidar taraftarı

gazeteler karşısında fikir birliği içindedir. Liberal demokrasinin pek çok

ilkesi, tek parti yönetiminin baskılarının bertaraf edilebilmesi için Tan

Gazetesi tarafından da savunulmaktadır. Sertel demokrasi tartışmaları

için erken sayılabilecek bir tarihte söz ve fikir hürriyetinin değerinden

bahseden yazılar neşretmektedir.98 Muhalif basının demokrasinin temel

ve evrensel ilkelerini tartışma çabalarına karşılık iktidar yanlısı basın,

bugün de sıkça dile getirilen “bize özgü durumlar” nedeniyle demokrasinin

97 Bu tartışmaların bir tarafı, liberal eğilimli Vatan, sol eğilimli Tan ve diğer tarafı ise

iktidar yanlısı Ulus ve Cumhuriyet gazeteleridir. 98 Tan, 28 Mart 1945.

Page 76: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

69

farklılıklar gösterebileceğini belirtiyordu.99 Ancak yine de, günün

tartışmalarında ismen de olsa demokrasiye olan inanç ortak noktadır.

Taraflar, demokratik model olarak batı demokrasilerini benimse de farklı

anlamlandırma içindedirler. Behice Boran basında sürdürülen

tartışmalarla ilgili şu tespitte bulunur:

Her yazar demokrasi denilen nesnenin yalnız bir

tarafını yakalıyor, ona göre tarif ediyor… Şüphesiz

gazetelerde, dergilerde çıkan demokrasi yazılarında

anlayış farklılıkları var; fakat bunu (tek) sebebi

herkesin demokrasiyi yalnız bir cephesiyle görüp

yakalaması değildir… (D)emokrasinin ne olduğunu

ve olacağını doğru, gerçek mahiyetinde görüp

anlayanlar ve yazanlar da var. Diğer taraftan

demokrasi anlayışını kendi menfaatlerine,

zihniyetlerine göre kasden tahrif ederek kuşa

benzetenlere, mugalâtalar ve müphemiyetlerle halk

efkârını oyalamaya ve aldatmaya çalışanlara da sık

sık rastlanıyor.100

1945 boyunca demokrasi kuramsal olarak genelde muhalif gazetelerde

yer alan yazılarda işlenmektedir. İktidarın demokrasiye geçişte gösterdiği

irade netlik kazandıkça Ulus Gazetesinde de benzer nitelikli yazılar

1946’dan itibaren görülmeye başlamıştır. Ulus’ta yer alan yazılar,

genelde, demokratik rejimler için olgun ve eğitimli bir topluma ihtiyaç

olduğu yönündedir. Atay şöyle demektedir: “Demokrasi bir milletin kendi

kendini idare etmek hakkına olduğu kadar, vatandaşın terbiyesine ve halk

99 Nadi şunları yazmaktadır: “Her yiğidin kendine göre bir yoğurt yiyişi vardır. her

demokrasinin de kendine göre bir gelişme yolu vardır. … Her memlekette az çok bir

takım hususiyetler gösterecektir.” Nadir NADİ: “İki Demokrasi Örneği”, Cumhuriyet, 2

Haziran 1945. 100 Behice BORAN: “Demokrasinin Esas Şartları Nelerdir?”, Tan, 25 Eylül 1945.

Page 77: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

70

yığınlarının eğitimine dayanan bir rejimdir.”101 Bu tespiti Başgil’de

paylaşır, Vatan’daki bir yazısında şunu ifade eder: “Demokrasinin başarısı

halka, halkın niteliğine bağlıdır. Ekseriyet prensibini yerine getiremeyen,

getirmeye terbiyesi ve olgunluğu müsait olmayan memleketlerin

demokrasi tecrübesine girişmesi bir felakettir.”102 Ancak Ulus ve Vatan

çevreleri aynı argümanı paylaşsalar da bundan çıkarttıkları anlam çok

farklıdır. İktidar yanlısı aydın ve yazarlar “erişilememiş olgunluk” nedeniyle

demokrasiye geçişin doğru zamanda gerçekleşmediğini

düşünmekteydiler. Oysa, Vatan çevresinden başını Yalman ve Başgil’in

çektiği bir grup demokrasiye geçişin zamanını kritik etmek yerine, bu

sürece müspet katkılar sağlamak amacıyla Hür Fikirleri Yayma

Cemiyeti’ni kuracaklardı.

Demokrasiye geçiş döneminde iktidarca benimsenen demokrasi

modeli Batı liberal demokrasisidir. Bununla birlikte iktidar liberal toplumun

temeli olan piyasa ve bireysel özgürlükler konusunda tutucu

davranmaktadır. Savaş sonrası dönemde, ülkenin kötü iktisadi durumu

nedeniyle, siyasal eşitliğe yapılandan daha etkili ekonomik eşitlik vurgusu

ön plandadır. Aynı dönemde hem 29 buhranının etkilerinden

kurtulamamış, hem de savaştan yeni çıkmış Batı devletlerinde

yükselmekte olan refah devleti anlayışı da bu tercihi güçlendirmiştir. 103

Sonuç olarak, iktidar ve iktidar yanlısı aydınlarla, muhalefet ve muhalif

aydınlar arasında demokrasiye bakış açısından belirgin farklılıklar yoktur

–en azından tarafların hepsi demokrasiye geçişi destekler görünmektedir.

Taraflar arasındaki temel fark sistemin değerlendirilmesinde ortaya

çıkmaktadır. Tartışma demokrasi idealinin ya da modelin kendisi ile ilgili

101 Falih R. ATAY: “Partiler Rejimi”, Ulus, 18 Ekim 1946. İsmet İnönü 1 Kasım 1948’deki

meclis açılış konuşmasında, Nihat Erim 9 Aralık 1947’de Ulus’taki yazısında aynı

meseleyi vurgulamışlardır. 102 Ali Fuat BAŞGİL: “Demokrasi Nedir?”, Vatan, 7 Mayıs 1946. 103 Yalman bu anlayışa katlamamaktadır. 9 Şubat 1949’da Vatan’daki yazısında

demokrasinin en mükemmel şeklinin serbest rekabet içinde olabileceğini iddia eder.

Page 78: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

71

değil, toplumun bu modele hazır olup olmadığı ile ilgilidir. İlki kadar

belirgin olmasa da bir diğer fark, iktidar yanlısı aydınlar tarafından

dillendirilen yurttaşlık temelli vatandaşlık anlayışının karşısında Vatan

yazarlarının, özellikle Ahmet Emin Yalman’ın yazılarındaki birey

vurgusudur.

Page 79: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

4. HÜR FİKİRLERİ YAYMA CEMİYETİ

40’lı yılların ikinci yarısı, ülke için yeni başlangıçları işaret etmekteydi.

Cihan Harbi ertesinde içeride ve dışarıda yaşanan gelişmeler, (yaklaşık

23 yıllık iktidarında yıpranan bir tek parti, artık kronik bir hale gelen fakirlik

ve Türkiye’nin yönünü Batıya, yani demokratik bloğa çevirmesine neden

olan Sovyetler Birliği’nin Kars, Ardahan ve Boğazlar üzerindeki talepleri)1

ülkeyi yeni bir döneme taşımaktaydı. Çok partili siyasî düzen, her ne

kadar geçmişin tek partisi halen iktidar olsa da, yeni arayışlar ve daha çok

demokrasi talepleri için görece uygun bir ortam yaratmıştı.

İstanbul merkezli gelişen yeni bir muhalefet, kendisine, Ahmet Emin

Yalman’ın Vatan’ında ve Zekeriya Sertel’in Tan’ında yer buldu. Bu

gazetelerde, Dörtlerin de aralarında bulunduğu bazı tanınmış simalar

siyasî sistem, hürriyet ve demokrasi konularında makaleler

neşrediyorlardı. Bu yayınlar, muhalefetin etkili bir kamuoyu

oluşturabilmesinde ve yeni oluşumlar meydana getirebilmesinde, (bu

durum zaman zaman iktidar partisini “endişeye” sevk etse de) Cumhuriyet

Halk Partisi’nin ve İsmet İnönü’nün toleranslı tutumunun da etkisiyle,

önemli bir rol oynadı.2

İktidar partisi CHP, parti içinde yeni bir liberalleşme sürecini tecrübe

ederken3, kendisine yönelik muhalefete karşı da yumuşak bir tutum

sergilemekteydi. En azından, muhalefetle mücadelesini siyasî kanallardan

1 Mustafa ÇUFALI: Türkiye’de Demokrasiye Geçiş Dönemi, 14–32. 2 Ancak, İsmet İnönü’nün bu toleranslı tutumunu kaybettiği anlar da olmuştur. Başgil, “Dil

Meselesi”yle ilgili yöneltilen eleştirilere cevap olarak, Milli Şefin, İstiklal Mahkemelerini

hatırlattığını yazar. Ali Fuad BAŞGİL: 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri, 49. 3 Cumhuriyet Halk Partisi, 18 Ekim 1947’de program ve tüzüğünde tadilat yaptı. Parti’nin

milliyetçilik ve devletçilik anlayışları yumuşatıldı, vergiler hafifletildi.19 Ekim 1947, Tasvir.

Page 80: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

73

yürütür görünmekteydi.4 İktidarın, İsmet İnönü’nün 1 Kasım 1947 tarihli

TBMM açılış konuşmasından lüzumuna işaret ettiği5, Basın ve Cemiyetler

kanunlarında iyileştirmeler yapması, siyasî alanın dışında yeni bir

muhalefetin de gelişmesine olanak sağladı.6 Bu, daha önce tecrübe

edilmeyen bir gelişmeydi. Cumhuriyet Türkiye’sinde siyasî muhalefet, kısa

deneyimler olsalar da iki kez yaşanmıştı. Yeni olan, siyasetin dışından

iktidara yöneltilecek olan sivil muhalefetti. Başgil, bu muhalefeti, Demokrat

Parti taraftarı olup olmadığına bakmadan demokrat muhalefet olarak

adlandırmaktaydı.7

Bu gelişmeler, tek parti iktidarında ülkeden uzaklaştırılmış bir

kavramın, gerçek anlamda siyasî literatüre tekrar girmesini de

beraberinde getirdi: “sivil toplum.” Doğmakta olan bu özgürlük ortamının

etkileri kendini sivil toplumun her alanında olduğu gibi fikir alanında da

hissettirmekte gecikmedi. Özellikle İstanbul’da sanatçılar, bilimadamları

ve gazetecilerden destek gören ve kendilerine insan haklarından, kent

bilincine kadar çeşitli konuları sorun edinen birçok örgüt kurulmaktaydı.

Aynı dönemde, bilimadamları, gazeteciler ve sanatçılardan mürekkep,

ülkenin entelektüel anlamda halen başkenti olan İstanbul’u kendilerine

merkez olarak seçen, liberal bir cemiyet de kuruluş sürecini

yaşamaktaydı.

4 Muhalefete ilk zamanlar gösterilen bu toleransın yön değiştirdiği anlar da olacaktır ve

bu değişiklik 1946 seçimlerinde de görüldüğü gibi, bazen geçmişin “acı” hatıralarını akla

getirecektir. Ancak, iktidar partisinin, en azından oluşum sürecinde, muhalefetin

gelişimini akamete uğratmak için “etkili” bir müdahalede bulunmamış olması dahi çok

önemlidir. 5 Akşam, 2 Kasım 1946. 6 Ali Fuad BAŞGİL: 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri, 65. 7 Ali Fuad BAŞGİL: İlmin Işığında Günün Meseleleri, der: Ali Hatipoğlu, İsmail Dayı,

(İstanbul: Yağmur Yayınları, 1960), 191.

Page 81: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

74

4.1. Cemiyetin Kuruluşu

Ulusal ve uluslararası radikal değişimlerin yaşandığı bu yıllarda,

dönemin siyasal ve sosyal cemiyetlerinin önemli aktörlerinden biri olan,

Vatan Gazetesi’nin sahibi ve başmuharriri Ahmet Emin Yalman, dünya

liberallerinin 9–14 Nisan 1947’de gerçekleştirecekleri bir toplantı için davet

aldı. O, Demokrat muhalefete destek veren, Dörtler’e en başından beri

gazetesinde yer ayıran ve daha erken sayılabilecek bir dönemde Varlık

Vergisi gibi konularda iktidar karşısında yer alma cesaretini gösterebilen

başarılı bir gazeteciydi.8 Diğer yandan Amerika’da tamamladığı yüksek

öğrenimi sayesinde Yalman, dışarıda da tanınan ve değerli bağlantıları

olan biriydi. Bazı yabancı gazetelerde makaleleri yayınlanmakta ve birçok

uluslar arası organizasyona Türkiye Temsilcisi olarak davet edilmekteydi.9

1944’de yazdığı ve Manchester Guardian gazetesinde yayınlanan bir

makalesindeyse dünya liberallerine sesleniyor; onları birlik kurmaya davet

ediyordu. Benzer fikirlere sahip İskoçyalı bir liberal olan John Hutchinson

MacCallum Scott tarafından Ahmet Emin Yalman’a yapılan davet, bu

yazılarının neticesiydi.10

Londra’da tertiplenen ve daha sonra Liberal Enternasyonal: Dünya

Liberaller Birliği (Liberal İnternational: World Liberal Union) adını alacak

olan bu ilk kongrenin11 idare heyeti içinde Ahmet Emin Yalman’ın da

bulunmasına karar verildi. Yalman Dünya Liberaller Birliği’nin

çalışmalarına ilerleyen yıllarda da ciddiyetle iştirak etti. Bu ilk kongre,

daha sonraki yıllarda Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin kurulmasını da

imkân verecek şu kararlarla sonuçlandı: (1) Kurulan bu milletlerarası

8 Bernard LEWİS: Modern Türkiye’nin Doğuşu, 299. 9 Ahmet Emin YALMAN: Devlet Kültür Armağanı, (Ankara; ?, Tarihsiz), 5. 10 Ahmet Emin YALMAN: Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim IV (1945–1970),

(İstanbul: Yenilik Basımevi, 1970), 109. 11 Julie SMİTH: “Liberal Unit: The Origins of Liberal International”, Journal of Liberal

Democrat History, 17, (Winter 1997–1998), 4.

Page 82: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

75

teşkilata liberal partilerden temsilci kabul edilmesi, üyelerin ülkelerinde

siyasî partilerden ayrı liberal gruplar meydana getirmeleri ve komünist

manifestoya karşı bir liberal manifestonun hazırlanması.12

Ahmet Emin Yalman, Türkiye’ye dönüşünden sonra, Londra’da alınan

kararlar ışığında liberal bir cemiyetin teşekkülü için hazırlıklara başladı.

Dönemin muhalefet partisi liberal bir tutum sergilese ve hatta Dünya

Liberaller Birliğinin 1950’de Stutgart’ta yaptığı toplantıya delege

gönderecek olsa da, Yalman’ın gerçek arzusu siyaset dışında kalacak bir

cemiyetti.13 Bu arzunun gerçekleşebilmesi için, Ağustos ayı içinde

İstanbul’da bir görüşme tertipleyerek dönemin özgürlükçü ve demokrat

aydınları ile temasa geçti. Bunlardan biri de Vatan Gazetesi’nde sıklıkla

liberal fikirler içeren makaleleri yayınlanan Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’di.14

Ali Fuat Başgil birçok gazete ve dergide yayınlanan yazılarında

hürriyet, insan hakları ve anayasa sorunları ile ilgilenmekte ve tek başına

önemli bir “demokrat muhalefet” sergilemekteydi. Aynı zamanda Başgil,

hak ve hürriyet davasının fikir ve siyaset sahasında yayılmasının ancak

liberal bir cemiyetin kurulması ile sağlanabileceğine inanmaktaydı.15

Gelişen demokrasi cereyanına müspet katkıda bulunmak isteyen bir avuç

fikir adamıyla birlikte, “siyasî tesirden uzak, neşriyatı ve umumi

konferanslarıyla milletin demokratik terbiye almasına yardım eden hür bir

müessese”nin kurulmasının zaruri olduğu kanaatindeydi. Bu nedenlerle

Başgil, cemiyetin kuruluşunda Ahmet Emin Yalman’la beraber çalışmayı

uygun buldu. “Aynı yolun yolcuları birleşip Hür Fikirleri kuracaklardı.”16

12 Ahmet Emin YALMAN: Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim IV, 111. 13 Ahmet Emin YALMAN: a.g.e., 112. 14 Ali Fuad BAŞGİL: 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri, 64. 15 Mehmet GÖKALP: Haksızlıklar Karşısında Susmayan Âlim: Ord. Prof. Dr. Ali Fuad

Başgil, (Ankara: Santral Yayınevi, 1963),114. 16 Ali Fuad BAŞGİL: a.g.e., 64.

Page 83: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

76

Bu birlikteliğin sonucunda, Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti, 1 Ekim

1947’de Ali Fuad Başgil ve Ahmet Emin Yalman önderliğinde17 “siyasete

karışmaksızın her türlü totaliter gidişe ve taassuba karşı çıkmak”

amacıyla18, cemiyet merkezi olarak İstanbul’u uygun bulan ve aralarında

“bir fikir ve kanaat birliği olan” şu isimler tarafından kuruldu. Ahmet Emin

Yalman, Ahmet Rauf Hotinli, Ali Fuad Başgil, Burhan Apaydın, Mehmet Ali

Sebük, Osman Fethi Okyar, Necdet Raif Meta, Tevfik Remzi Kazancıgil,

Görey Yavuz, Fahri Fındıkoğlu, Şinasi Hakkı Erel, Selim Ragıp Emeç,

Muvaffak Benderli, Nihat Reşat Belger, Süreyya Ağaoğlu, Enver

Adakan.19 Kurucular arasında yer alan şu isimler de Cemiyetin ilk idare

heyetini oluşturmaktaydılar: Başkan Ali Fuat Başgil, Başkan vekili Nihat

Reşat Belger ve üyeler Enver Adakan, Mehmet Ali Sebük, Süreyya

Ağaoğlu, Burhan Apaydın, Yavuz Görey, Osman Fethi Okyar ve Muvaffak

Benderli.20

Bir sivil toplum örgütü olarak Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin

teşekkülüne duyulan ihtiyaç Cemiyet’in Ali Fuad Başgil tarafından

hazırlanan21 kuruluş beyannamesinde şöyle nitelendirilmekteydi: “Devrin

totaliter rejim istidatları ve propaganda hücumları karşısında iyi niyetli

insanların birleşmesi ve hak, hürriyet müdafaası uğrunda tek bir fikir

cephesi teşkil etmesi bugün artık medeni ve insani bir vazife olmuştur.

İşte “Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti” bu vazifeyi yerine getirmek isteyen

17 HFYC’nin iki kurucusuyla ilgili çalışmaların Cemiyet’le ilgili bölümlerinde göze çarpan

iki iddia vardır. Genel olarak bu çalışmaları yapanlar döneme ve üzerinde çalıştıkları

isimlere göre HFYC’nin kim tarafından kurulduğuna farklı yaklaşmakta ve bir kısmı

Cemiyetin teşekkülünü sadece Ali Fuad Başgil’e mâl ederken, diğer bir kısmı Ahmet

Emin Yalman’ı işaret etmektedir. Ancak, her iki iddiada eksiktir; çünkü, Cemiyet’in

teşekkülü bu ikisinin ortak mesaisi ile gerçekleşmiştir. 18 Cumhuriyet Ansiklopedisi 1923–2000, cilt 2 1941–1960, (İstanbul: YKY, 2002), 128. 19 Ahmet Emin YALMAN: Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim IV, 120. 20 Hür Fikirleri Yayma Cemiyetinin Beyanname ve Esas Nizamnamesi, (İstanbul:1949),

10–11. 21 İsmet BİNARK: “Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil: Bibliyografyadan Biyografiye”, Ord.

Prof. Dr. Ali Fuad Başgil Bibliyografyası, der. Arif Aşçı, (İstanbul; Kubbealtı, 2000), XII.

Page 84: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

77

vatandaşlara bir hizmet kadrosu ve bir faaliyet muhiti olmak üzere

kurulmuştur.”22

Genel gayelerini; “hürriyet aşığı” fertler arasında bir ülkü birliği

yaratmak, hak ve hürriyetlerin sağlam teminatlar kazanabilmesi için

çalışmak ve her türlüsünden totalitarizme ve taassuba karşı olmak23

şeklinde formüle eden Cemiyet, mücadele alanı olarak da fikrî mecrayı

seçmişti. Beyannamelerinde arzuladıkları hedeflere ulaşmak gayesi ile

izleyecekleri yöntemler şöyle sıralanmıştı: “Cemiyet, politika

cereyanlarının ve parti mücadelelerinin dışında kalmayı ve gayelerine sırf

inandığı prensipler üzerinde fikir münakaşasına ve kalem mücadelesine

girişmek suretiyle yürümeyi vazife edinecektir. Bu yolda çalışma

vasıtalarımız: Konferanslar, münazaralar ve müsabakalar tertiplemek;

mecmua, broşür, bülten ve kitap neşretmek. Gerek memleket içinde gerek

dışarıda cemiyetin gaye ve prensiplerine uygun suretle çalışan teşebbüs

ve teşekküllerle mesai ortaklığı yapmak olacaktır.” 24

Öte yandan, Cemiyetin kuruluşu siyasî, entelektüel ve sosyal

muhitlerde büyük bir ilgi uyandırdı. Profesör, muharrir, fikir ve aksiyon

adamlarından mürekkep Cemiyet, kısa zamanda bir akademi gibi faaliyet

göstermeye başlamış ve daha sonra iktidara, siyaset dışından etkili bir

muhalefet yöneltmişti.25 HFYC’nin kuruluşuna, dönemin İstanbul

gazeteleri ve dergileri sayfalarında, “son günlerin fikir hayatımızdaki en

mühim hadisesi”26 olarak geniş yer ayırdı.27 Bu alaka ve ilgide cemiyet

başkanlığına Ali Fuat Başgil’in getirilmesinin payı büyüktü.28 Diğer

22 İsmet BİNARK: “Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil: Bibliyografyadan Biyografiye”, 3. 23 İsmet BİNARK: a.g.e., 3–4. 24 “Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Beyannamesi”, Hür Fikirler Mecmuası, (İstanbul: Kasım

1948), 46. 25 Ali Fuad BAŞGİL: İlmin Işığında Günün Meseleleri, 191. 26 “Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti”, Yeniden Doğuş, (Ağustos 1947), 56. 27 Tasvir, 2 Ekim 1947; Vatan, 2 Ekim 1947; Son Posta, 2 Ekim 1947; Yeniden Doğuş,

Temmuz-Ağustos 1947. 28 “Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti”, Yeniden Doğuş, 57.

Page 85: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

78

yandan, Ahmet Emin Yalman vesilesi ile daha sonraki yıllarda Cemiyet’in

yayın organı gibi hizmet görecek olan Vatan Gazetesi, HFYC’nin kuruluş

haberini ilk sayfasında ve manşetten şu şekilde vermekteydi: “Hak ve

hürriyet fikrini kökleştirmek yolunda, Türk Liberalizmi Fikri Cephesini

Kurmuştur.”29

4.1.1. Felsefesi ve Kurucu İlkeleri ile HFYC

HFYC’nin iki kurucusu da daha Cemiyet’in teşekkülünden önce

taraflarını “demokrat muhalefet” olarak belirlemişti. Başgil, bilimsel

çalışmalarında ve gazetelerde yer alan makalelerinde demokrasi,

özgürlük, laiklik gibi tek partinin uygulamada başarısız olduğu ilkeleri

işlerken, Yalman da başyazarı ve sahibi olduğu Vatan Gazetesinde bu

muhalefete destek veriyor, tek partinin siyasetini eleştiriyordu. Her ikisi de

HFYC çatısı altında birleşmeden çok daha önce iktidarın “dikkatini”

çekmeyi başarmışlardı. Ancak, buna rağmen, hem Yalman’ın hem de

Başgil’in ortak inancı demokrasiye geçiş sürecine müspet katkılar yapmak

gerektiğiydi. Ve bu katkıyı, ancak, her türlü siyasî tesirden uzak, hür bir

müessese marifetiyle totalitarizmin her türlüsüne ve totaliter her türlü

eğilime karşı çıkarak yapabilirlerdi.30 Çünkü, böyle bir tercih bir taraftan

HFYC’ye daha geniş bir hareket alanı sunarken, diğer yandan da

Cemiyet’in, hürriyete yönelik taarruzların kaynağına bakmaksızın onlarla

mücadele edebilmesini olanaklı kılıyordu.31

29 Vatan, 2 Ekim 1947. 30 Ali Fuad BAŞGİL: 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri, 64. 31 Ancak, bu, kurumsal bir tavırdı. Üyelerin siyasetle olan ilgileri devam etmekteydi,

nitekim 14 Mayıs 1950’de HFYC üyesi 24 kişi DP listelerinden mebus seçilmiştir. Ali

Fuad BAŞGİL: İlmin Işığında Günün Meseleleri, 194.

Page 86: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

79

Öte yandan, Cemiyet’in kuruluş aşamasında, kurucuların dış

konjonktüre ilişkin düşüncelerinin de önemli bir yeri vardı. Birinci Cihan

Harbi’nden beri yükselen totaliter sistemlere karşı duydukları endişe onları

böyle bir cemiyet kurmaya yöneltti. Bir taraftan liberal fikir ve prensipleri

yıkmayı diğer taraftan hürriyet idealini kirletmeyi hedefleyen bu hak ve

hürriyet düşmanı ideolojilerin İkinci Dünya Harbi’nin bitmiş olmasına

rağmen insanlığa ve medeniyete yönelttiği tehdit devam ediyordu. Ancak,

küçük bir profesyonel politikacı grubu tarafından temsil edilen sağ veya

sol totalitarizm karşısında hürriyet sever çoğunluklar örgütlü olmamanın

verdiği tehlike içinde bulunmaktaydı. HFYC’nin kuruluşunun gayesi, bu

yüzden, “devrin totaliter rejim istidatları ve propaganda hücumları

karşısında iyi niyetli insanların birleşmesi, hak ve hürriyet müdafaası için

tek bir fikir cephesi teşkil etmesi ve bu vazifeyi yerine getirmek isteyen

vatandaşlara bir hizmet kadrosu ve bir faaliyet muhiti”nin tesis

edilebilmesiydi.32

Özetle, milletin özgürlük ve demokrasi ideallerinden haberdar edilmesi

amacıyla teşekkülüne ihtiyaç duyulan Cemiyet’in kimliği de Başgil ve

Yalman’ın etkisiyle ve yukarıdaki amaçlar doğrultusunda şu kriter

etrafında şekillenmekteydi. “Her türlü totaliter gidişe ve fikrî taassuba karşı

cephe almak.”33 Bu kriter, Cemiyet’in, beyannamesinde önemle

vurgulanan liberal karakteriyle de uyum içindeydi.

32 Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin Beyanname ve Esas Nizamnamesi; (İstanbul: 1949),

3. 33 Mehmet GÖKALP: Haksızlıklar Karşısında Susmayan Âlim: Ord. Prof. Dr. Ali Fuad

Başgil, 114.

Page 87: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

80

4.1.1.1. Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Beyannamesi

Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin kuruluş gayesini belirten beyanname

Ali Fuad Başgil tarafından hazırlanmıştı.34 Türkiye’de hürriyet mücadelesi

içinde önemli bir yere sahip olan beyanname, yine beyannamede

belirtilen, Cemiyet’in temel iki gayesine ulaşmak üzere formüle edilmiş 13

maddeden oluşmaktaydı.35

4.1.1.1.1. Amaçlar

Cemiyet’in ilk gayesi onun memleket dâhilindeki amaçlarını ifade

etmekteydi. Hak ve hürriyet seven vatandaşlar arasında sıkı bir tesanüt ve

ülkü birliği yaratmak ve bu sayede nimetlerin en mukaddesi olan hürriyet

nimetini ister sağcı ister solcu bütün totaliter düşmanlara karşı elbirliğiyle

müdafaa ve korumak…, memlekette hür ve serbest düşünme istidadının

gelişmesine hizmet etmek.36

Cemiyet’in ikinci gayesi ise onun uluslar arası niteliğiyle ilişkilidir.

“Dünya yüzünden totaliter usullerle bunlara emel teşkil eden dar ruhlu

ideolojilerin yarattığı zalim taassupların kalkmasına yardım etmek…,

dünya liberalleri safında yer almak…, insanlığın binlerce yıldır biriktirdiği

moral medeniyeti müdafaa edenler ordusuna küçükte olsa bir destek

vermek.”37 Cemiyet’in ikinci gayesini onun Dünya Liberaller Birliği’yle olan

bağlantısı ışığında anlamak gerekir. Bu amaca uygun olarak Cemiyet,

34 İsmet BİNARK: “Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil: Bibliyografyadan Biyografiye”, XII. 35 “Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Beyannamesi”, Hür Fikirler Mecmuası, I, 1, (Kasım

1948), 46–50. 36 Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin Beyanname ve Esas Nizamnamesi, 4. 37 a.g.e., 4.

Page 88: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

81

Dünya Liberaller Birliği’nin çalışmalarına da iştirak etmiş, temsilciler

göndermiştir.38

4.1.1.1.2. Prensipler

Bu gayelere ulaşmak yolunda beyannamede belirtilen prensipler

liberalizmin temel ilkeleriyle çakışmaktadır. İlk olarak, beyanname,

bireycidir. Toplumu oluşturan bireyi, rasyonel kararlar alabilen, herhangi

bir gücün vesayetine ihtiyaç duymayan bir varlık olarak tanımlar.

Beyanname “insan, akıl nuruna ve irade kudretine sahip, iyiyi ve kötüyü

seçme istidadı ve mesuliyetini duyma kabiliyeti ile mücehhez (madde 1.);

bedenî, fikrî ve manevi kuvvet ve kabiliyetlerini aklının erdiği ve gücünün

yettiği yolda serbestçe inkişaf ettirme kudretine (madde 4.) sahip bir

mahlûktur” der. Beyanname için birey medenî bir cemiyetin varlığının

ölçüsüdür ve cemiyette yaşanan istikrarsızlıklar ya da başarısızlıklar

karşısında bireycilikten vazgeçilmesi daha büyük fenalıkların

gerçekleşmesi tehlikesini içinde barındırmaktadır. Beyanname bu ilkeyi

şöyle ifade eder: “Medeni bir cemiyetin varlığı, otoriter bir tehdit ve cebre

değil, ancak fertlerin idrak ve basiretine, vazife ve mesuliyet duygusuna

olan güvene dayanır. Böyle bir güvenden doğabilecek mahsurlar, otoriter

bir vasilik zihniyetinin yaratacağı fenalıklardan kat kat ehvendir” (madde

7.).39

İkinci olarak, özel mülkiyet de beyannamenin vurgu yaptığı

değerlerden biridir. Cemiyet, özel mülkiyeti, bireyi ve aileyi cemiyetin

temel unsurları olarak görmektedir (madde 3.). Aileye yaptığı vurgu

cemiyetin zaman zaman öne çıkan muhafazakâr yanını da

38 Ahmet Emin YALMAN: Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim IV112. 39 Mehmet GÖKALP: Haksızlıklar Karşısında Susmayan Âlim: Ord. Prof. Dr. Ali Fuad

Başgil, 116.

Page 89: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

82

göstermektedir. Ancak, “cemiyetin hakikî temeli, insan şahsına ve

vatandaşların emekleri mahsulü olan şeyler üzerindeki tasarruf haklarına

ve aileye saygıdır” (madde 3.) ifadesindeki öncelik sırası önemlidir. Diğer

yandan, yine üçüncü maddenin devamında “hükümetlerin ilk ve en esaslı

vazifesi camiada bu saygının hükümran olmasını sağlamaktır” derken

iktidarın da aslî görevi tespit edilir. Böylece bireye, mülkiyete ve aileye

sadece devletten yöneltilebilecek tehdidin değil cemiyetten

yöneltilebilecek tehditlerin de engellenmesine çalışılır. Devam eden

maddelerde ise, “ferdin, bedeni, fikri ve manevi kuvvet ve kabiliyetlerini

aklının erdiği ve gücünün yettiği yolda serbestçe inkişaf ettirmeye hakkı

vardır” (madde 4), “cemiyet nizamının fazilet, ehliyet, say ve hizmet

esasları üzerine oturması ve içtimai ıstıfa siyasetinin bu esaslara göre

ayarlanması lazımdır” (madde 5) denilerek, özel mülkiyetin güvence altına

alındığı piyasanın gerekleri sıralanır.40

Beyanname özel mülkiyete ve bireye yaptığı vurgunun bir neticesi

olarak piyasacıdır. Beyannamede piyasa yerine daha vurgulu “iktisadî

hürriyet” kavramı kullanılmıştır. İktisadî hürriyet, bireylerin teşebbüs ve

çalışma serbestliklerinin engellenmediği ve devletleştirmenin ancak ferdî

ve hususî teşebbüs sahası dışında kalmasında hakikî ve milli bir zaruret

olan işlerle, iktisadî rekabetin faydalı bir rol oynamasına ihtiyaç

göstermeyen hallerde gerçekleştirildiği bir yapıyı işaret eder. İktisadî

hürriyetin keyfî nedenlerle engellenmesi, siyasî hürriyetlerin yok olmasına

neden olacağı gibi, sefalete de yol açacaktır. Bu nedenle cemiyet, devlet

sermayedarlığı veya kontrolüyle ya da kartel ve tröstler aracılığıyla iktisadî

hürriyetin yok edilmesinin (madde 10) karşısındadır. Diğer yandan, ferdîn

istediği mesleği seçme hakkı, ferdî teşebbüse geçme hakkı, ihtiyaçlarını

memleket içinde istediği kaynaktan tedarik etme serbestliği fertlerin ana

hak ve hürriyetlerinden sayılarak piyasa ekonomisine yapılan vurgu

güçlendirilmiştir (madde 9).41

40 Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin Beyanname ve Esas Nizamnamesi, 6. 41 A.g.e., 5–6.

Page 90: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

83

Beyannamenin önemli vurgularından biri de sınırlı devlet üzerinedir.

Hem yedinci hem de sekizinci maddede bu vurgu görülür. Ferde güven

üzerine kurulu medeni sistemin aksaklıklarında bile, devleti göreve

çağırmaktan, onun daha büyük bozukluklara neden olabileceği endişesi

ile imtina edilir (madde 7). Sekizinci madde sınırlı devlet talebini çok daha

açık bir şekilde ortaya koyar. “Devlet, cemiyetin emniyet ve selametinin

ancak bir vasıtası ve umumî menfaatlerin hadimidir. Binaenaleyh, devlet,

vatandaş camiasının üstünde ve umumi efkâr ve kanaatlerin dışında bir

kudret iddiasında bulunamayacağı gibi; fertlerin ana hak ve hürriyetlerine

aykırı bir gidiş de alamaz” (madde 8).42

Son olarak, Cemiyetin beyannamesi, siyasî açıdan pür liberal ilkeler

taşırken ve iktisadî özgürlüğü onun siyasî özgürlüklerle olan yakın ilişkisi

nedeniyle şiddetle savunurken, bazı alanlarda sınırlı da olsa korumacı bir

nitelik sergiler. Beyanname, sekizinci maddesinde, kadın işgücü ve çocuk

emeğine dair görüşünü belirtir. “İktisadî zaruret dolayısıyla iş hayatına

atılma mecburiyetinde olan kadınların, küçük yaştaki gençlerin…

cemiyetten himaye görmeye hakları vardır.” Onikinci maddedeyse işçi ve

çiftçilerin yaşama tarz ve imkânlarının, iktisadî durumlarının geliştirilmesi

gereği dile getirilir. “Çiftçi ve işçinin çalışma ve yaşama tarz ve imkânlarını

devamlı suretle ıslah etmek milli bir vazifedir. Say ile sermayenin hakları,

vazife ve menfaatleri birbirini tamamlar. Binaenaleyh sermayedar ve

işçinin şuurlu bir müşavere teşkilatı ile işbirliği yapmaları … cemiyetin

gelişmesi için hayati bir şarttır.”43

42 Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin Beyanname ve Esas Nizamnamesi, 5. 43 A.g.e., 5-6.

Page 91: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

84

4.1.2. Cemiyetin Oluşumunda Etkili Siyasî ve Sosyal Atmosfer

Cihan Harbi’nin demokratik Batı devletleri ve Sovyet Rusya ittifakının

zaferi ile sonuçlanması, tüm dünyada dengelerin yeniden şekillenmesi

anlamına geliyordu. Bazen ülke içi ve dışı şartların zorlaması, bazen de

silah zoruyla hem Avrupa hem de dünyada ülkelerin saflarını belirlemesi

gerekiyordu. Aynı dönemde genç Türkiye Cumhuriyeti de benzer bir

tecrübeyi yaşamaktaydı. Türkiye bu çerçevede tercihini, tarihî hedefler

(yaklaşık 150 yıllık Batı’ya dönük modernleşme sürecinin mirası),

Sovyetlerin aynı döneme rastlayan talepleri gibi nedenlerle Batı’dan yana

kullandı. Bunun ülke için anlamı daha çok özgürlük, daha çok

demokrasiydi.

İkinci Dünya Harbi’nin son yıllarına rastlayan bu gelişmeler ülkenin

hızlı bir değişim sürecine girmesine sebep oldu. İktidar partisi CHP’nin ve

özellikle Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün olumlu tutumlarıyla parti içinde

başlayan muhalefet kısa sürede bir muhalefet partisi olarak teşekkül etti.

İlk kez birden çok partinin katılımıyla, yapılışı ve neticesi şaibeli olsa da,

1946 seçimleri gerçekleştirildi. Seçimler sonucunda, Millet Meclisi’ne,

iktidarı elinde bulunduran CHP karşısında çok küçük de olsa, bir

muhalefet partisi (talihsiz engellemeler yaşanmış olmakla beraber) girme

başarısı gösterdi.

Demokrasi için 1946’da başlayan bu yeni süreç birçok açıdan ülkenin hızlı

ve müspet değişimleri yaşadığı bir dönem oldu. Ülkenin sosyal, siyasal ve

entelektüel tüm alanlarında köklü değişiklikler yaşandı. Hem çok partili

siyasî hayatta seçmenlerin eskisine nazaran geldikleri güçlü konum, hem

de demokratikleşme yolunda dolaylı olarak verilen sözler ulusal ve uluslar

arası camiada beklentilerin yükselmesine neden olmaktaydı. Yükselen

beklentiler ve ikinci bir partinin muhaliflere sağladığı güven ortamı, sivil

toplum için de yeni bir gelişme alanı demekti.

Page 92: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

85

Bu değişim süreci ilk etkilerini iktidar partisi üzerinde gösterdi. Aynı

zamanda, o, uluslar arası örgütlere karşı verilen sözlerin de sorumlusu ve

uygulayıcısıydı. Bu durum, ülke içinde Parti’nin istemediği bazı gelişmeler

yaşandığında, verilen uluslar arası taahhütler nedeniyle geriye dönüşe

engel olmaktaydı. Bununla birlikte, CHP’nin dönüşümünün verilen bu

sözlerden önce başladığı açıktır. 1946 Seçimlerinden önce yapılan

olağanüstü parti kurultayında kendi talebiyle, İnönü’nün Değişmez Başkan

sıfatı kaldırılmış, dernek kurulmasıyla ilgili kolaylıklar kararlaştırılmış ve

artık pratik bir anlamı kalmayan Müstakil Grup dağıtılmıştır. CHP’nin

girdiği liberalleşme süreci bu kurultaydan sonra da devam etmiştir.

Sonraki yıllarda, Basın Kanunu, Matbuat Kanunu iyileştirilmiş ve

üniversitelerin muhtariyetini güçlendiren yeni bir kanun hazırlanmıştır.44

Bu gelişmeler sivil toplumun ve muhalefetin gelişmesine olanak tanıyan

yeni bir dönemi işaret etmekteydi.

Bu gelişmelerin iktidar partisinin iradesiyle gerçekleştirilmesi ile birlikte,

1946 seçimlerinden kısa bir süre sonra özellikle insan hakları alanında

faaliyet gösteren kuruluşların teşekkülü için Birleşmiş Milletler de

tavsiyelerde bulunmuştu. Bu tavsiyelerin neticesinde 1946 sonbaharında

Ankara’da “İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Koruma Birliği Türk

Grubu” adıyla bir cemiyet kurulması girişimlerine başlandı.45 BM Genel

Sekreteri Dr. Lie tarafından Hariciye Bakanı’na yazılan bir mektup üzerine

Nihat Erim başkanlığında kurulan bu cemiyet resmi bir teşekkül olarak

görülmekteydi.46 Muvazaalı da olsa, bu çok önemli bir gelişmeydi. Çünkü,

devlet ve iktidarın toplum lehine sınırlanmasının anahtar kavramı insan

hakları ülke gündemine giriyordu. Bu girişimin müspet etkisinin görülmesi

gecikmedi. Kısa süre sonra İstanbul’da bağımsız başka bir teşekkül

doğdu. İnsan Haklarını Koruma Cemiyeti 17 Ekim 1946’da kuruldu.47

44 Taner TİMUR: Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş, 69-70. 45 Mehmet GÖKALP: Haksızlıklar Karşısında Susmayan Âlim: Ord. Prof. Dr. Ali Fuad

Başgil, 101. 46 Ali Fuad BAŞGİL: “İnsan Haklarında Kopan Fırtına”, Vatan, 21–10–1946. 47 Mehmet GÖKALP: a.g.e., 100.

Page 93: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

86

Yaşananlar bir dönemin sonunun geldiğine işaret etmekteydi. 1930

sonrasında içine girilen devlet ile milleti özdeşleştirme ve devletin

toplumsal tüm alanları kontrol etmesi idealleri zaafa uğramıştı. Hür

Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin teşekkülünü mümkün kılan atmosfer de

buydu.

4.1.3. Kurucuları ve Yöneticileri ile HFYC

Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti dönemin siyasî, sosyal, entelektüel

camialarında etkili 16 isim tarafından ülkede gelişen özgürlük havasına

müspet katkılarda bulunmak amacıyla kuruldu. Farklı meslekî kariyerleri

bulunan kurucular içinde sayısal çoğunluk bilim adamlarınındı.

Kurucuların yedisi çeşitli üniversitelerin kürsülerinde görev yapmaktaydı.

Siyasete bulaşmadan özgürlük ve demokrasi mücadelesi vermek gayesi

ile yola çıkan bu grup içinde sadece bir eski siyasetçi vardı. Diğer kurucu

üyeler ise sanatçı, gazeteci, mühendis ve avukattı. Kurucu üyelerin

çalıştıkları alanlar açısındansa hukuk, daha genel olarak ifade etmek

gerekirse sosyal bilimler öne çıkmaktadır. Kurucuların beşi hukukçu, ikisi

iktisatçı, üçü de gazetecilik yapmaktaydı.48

Bununla beraber Cemiyet’in teşekkülünde kurucular listesinde bulunan

tüm isimlerin eşit katkılarda bulunduğu söylenemez. Cemiyet’in aktüel ve

siyasî yüzünü temsil eden Ahmet Emin Yalman ve Cemiyet’in entelektüel

yüzünü temsil eden Ali Fuad Başgil diğer kuruculara nazaran daha önemli

simalar olarak öne çıkmaktaydı. Daha sonra Cemiyet’in faaliyet rotasını

çizenler ve fiili olarak Cemiyet’in sonunu hazırlayan kararları alanlar da

onlardı. Cemiyet aslında bir Yalman/Başgil kuruluşuydu ve onun kaderini

48 Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Esas Nizamnamesi, 2–3.

Kurucularla ilgili daha ayrıntılı bilgi için bknz: EK 1. Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Esas

Nizamnamesi.

Page 94: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

87

belirleyen de bu gerilimli birlikteliğin nasıl sağlandığıyla yakından ilgiliydi.

Aralarındaki ciddi problemleri sistemli olarak dışarıda tutabildikleri

dönemde Cemiyet, entelektüel hayatta yaklaşık üç yıl önemli bir aktörken,

ilişkinin zedelenmesiyle sıradan bir örgüt halini aldı.49

Her ikisi de umumun ilgisine mahzar olmuş kişilerdiler ve her açıdan

orijinaldiler. Biri (Yalman) Amerikan üniversitelerinde eğitim almış

olmasına rağmen, liberalizmi, Batı tipi yaşama tarzına duyduğu özlemin

bir gereksinimi olarak gören ve ona ulaşmakta jakoben tavırları hoş gören

bir başmuharrirdir.50 Diğeri (Başgil) ise, yüksek öğrenimini Fransa’da

yapmış olmakla beraber, Anglo Sakson özgürlük anlayışına daha yakın,

daha maneviyatçı, ancak, hak ve özgürlüklerin savulmasına büyük önem

veren, liberalizmi bunları yücelttiği için savunan ve bunun sonucu olarak

her türlü tekelci otoriter taassuba karşı çıkan bir hukuk âlimidir.51

4.1.3.1. Ali Fuad Başgil

1893’te Samsun’da doğan Başgil, ilköğrenimini Çarşamba’da gördü.

Liseye İstanbul’da başladıktan sonra I. Cihan Harbi’nin başlaması

nedeniyle eğitimini yarıda bırakarak dört yıl Kafkas Cephesi’nde çarpıştı.

Savaştan sonra yarıda kalan eğitimini Fransa’da sürdürdü. Paris

Buffone Lisesi’ni bitirmesinin ardından, Gronoble Hukuk Fakülte’sine

devam etti. 1930’da Türkiye’ye dönen Başgil, bir süre Milli Eğitim

49 Ali Fuad BAŞGİL: İlmin Işığında Günün Meseleleri, 192. Ahmet Emin YALMAN, Yakın

Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim IV, 214. 50 Ahmet Emin YALMAN: Berraklığa Doğru, (İstanbul: Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti

Neşriyatı, 1957) 51 Tanıl BORA: “Muhafazakârlığın Çatallanan Yolları ve Türk Muhafazakârlığında Bazı

Yol İzleri”, Türk Sağının Üç Hali: Milliyetçilik, Muhafazakârlık, İslamcılık içinde, (İstanbul;

Birikim, 2003), 93.

Page 95: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

88

Bakanlığı’nda çalıştıktan sonra, 1929’da Ankara Hukuk Mektebi’nde

doçent olarak öğretim üyeliğine başladı. 1933’de İstanbul Hukuk

Fakültesi’nde anayasa profesörlüğüne getirildi. 28 yıl aynı fakültede çeşitli

görevlerde bulunduktan sonra, 27 Mayıs ihtilali ertesinde 147 öğretim

üyesiyle beraber “sakıncalı” bulunarak üniversiteden uzaklaştırıldı. Daha

sonra 147'lerin özel bir kanunla üniversiteye dönmelerine imkân

sağlanmasına rağmen, Başgil, konuyu bir haysiyet meselesi olarak kabul

ettiğinden, dönüş hakkını kullanmadı.52

Ayrıca, Ali Fuad Başgil, 1952'de Pakistan Karaçi'de, 1959'da Ürdün

Kudüs'te toplanan Umumi İslam Kongrelerinde ve 1959'da Viesbaden

Hukuk Kongresinde Türkiye'yi temsil etti.53

1960 darbesinden sonra yazdıkları nedeniyle sık sık kovuşturmaya

uğrayan Başgil, 1961’in Ocak ayında, daha önce yazdığı bir yazı

nedeniyle, sonunda beraatla bitecek bir dava ile ilgili olarak üç ay kadar

hapsedilmiştir.54

1961’de emekli olan Başgil, 5 Ekim 1961'de Adalet Partisi Samsun

listesinden bağımsız aday olarak Cumhuriyet Senatosu üyesi seçildi.

Cemal Gürsel’e karşı cumhurbaşkanlığına aday oldu, fakat Milli Birlik

Komitesi’nden gelen baskılar sonucunda hem adaylıktan hem de

senatörlükten çekildi.55 Bu baskılar karşısında direndi hatta diğer parti

başkanlarından ve kendi partisinden destek aradı, ancak bulamadı.

Neticesinde, Ankara’dan ayrıldı, hemen ardından Cemal Gürsel’in

52 “Ali Fuad Başgil”, Büyük Kültür Ansiklopedisi, (Ankara, Başkent Yayınları, 1984) C:3,

949. 53 Mehmet GÖKALP: Haksızlıklar Karşısında Susmayan Âlim: Ord. Prof. Dr. Ali Fuad

Başgil, 31, 63-70. 54 Ali Fuad BAŞGİL: Hatıralar, (İstanbul, Kubbealtı, 2005), 12–22. 55 Ali Fuad BAŞGİL: a.g.e., 96-100.

Page 96: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

89

cumhurbaşkanı olmasını sağlayacak bir protokol tüm parti başkanlarınca

imzalandı.56

Bu olaydan sonra ülkeyi terk ederek Cenevre’ye gitti. 1965’e kadar

burada kalan Başgil Cenevre Üniversitesi’nde ders verdi. Ayrıca, ülkeye

döndüğünde hakkında dava açılan ve sonunda yine beraat ettiği kitabı 27

Mayıs İhtilali ve Sebepleri adlı çalışmasını da burada tamamladı. 1965’te

Türkiye’ye döndükten sonra tekrar politikaya girdi. AP İstanbul milletvekili

olarak Meclis’e seçildi. Yaklaşık iki yıllık vekilliği sırasında anayasa

komisyonu başkanlığını yürüttü. 17 Nisan 1967’de İstanbul’daki evinde

kalp krizi sonucu öldü.57

Başgil’in tek parti iktidarına karşı etkili muhalif tavrı 1940’ların

ortalarında ilk olarak dil meselesi ile başlamıştır. Çok partili siyasî hayata

geçiş sonrasında demokrat muhalefet cephesinde yer almıştır. Ancak, tek

parti iktidarına karşı yönelttiği muhalefete neden olan uygulamalardan

bazılarının DP tarafından da sahiplenilmesi, onda, siyasî sistemde bir

düzelmenin yaşanmadığı endişesini doğurmuş 1950’lerin ortasından

itibaren DP’ye eleştiriler yöneltmiştir.58

4.1.3.2. Ahmet Emin Yalman

Ahmet Emin Yalman 1888’de Selanik’te doğdu. Babası rüştiye

öğretmeni Osman Tevfik Bey, annesi Hasibe Hanımdır. Yalman, ilk ve

orta öğrenimini Selanik’te tamamladıktan sonra lise eğitimi için İstanbul’a

56 Faruk ÖZGÜR: “Demirkırat’ın Sonu”, 12.03.2007

http://www.liberal-dt.org.tr/index.php?lang=tr&message=article&art=363 57 Cumhuriyet Ansiklopedisi 1923–2000, Cilt 3 1961–1980, (İstanbul: YKY, 2002),172. 58 Aliyar DEMİRCİ: “Ali Fuad Başgil”, Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce: Liberalizm,

(Ankara; İletişim, 2005), 282–283.

Page 97: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

90

geldi, 1907’de Beyoğlu Alman Lisesi’nden mezun oldu. Fransızca,

Almanca ve İngilizce bilmesi nedeniyle kısa süre sonra Babıâli Tercüme

Odası’nda işe başladı. Aynı yıl Sabah Gazetesi’nde göreve başlayan

Yalman, 1908’de Yeni Gazete’ye başyazar olarak geçti.59

Bu dönemde Yalman, İstanbul Hukuk Fakültesi’ne de devam etmekte

ve Babıâli Tercüme Odası’nda çalışmakta, çeşitli gazetelerde

yazmaktadır. 1910’da Hukuk fakültesinden ayrılarak sosyoloji öğrenimi

almak için Amerika’ya, New York Columbia Üniversitesi’ne gider. 1914’te

felsefe doktoru olarak İstanbul’a döner ve bir dönem Ziya Gökalp’la

çalışır. Tanin’de harp muhabiri olarak gazeteciliğe de devam etmektedir.

1916’da Sabah Gazetesi’ne bu sefer başyazar olarak geri döner. 1918’de

Asım Us ile Vakit Gazetesi’ni çıkarmaya başlar. Bu arada İstanbul

Üniversitesi ve Mülkiye’deki istatistik profesörlüğü görevini de

sürdürmektedir. 1920’de önce Vahdettin tarafından Kütahya’ya daha

sonra da İngilizler tarafından Malta’ya sürgüne yollanır. 1923’te ülkeye

döner ve Ahmet Şükrü ve Enis Tahsin’le Vatan’ı kurar.60

1940’a kadar yurt içi ve yurt dışında çeşitli işler yapar, haftalık bir dergi

olan Kaynak’ı ve Tan Gazetesi’ni çıkartır. Bazı devlet görevlerinde

bulunur. 1938 ve 1939’u Amerika’da geçirir. 1940’a gelindiğinde Vatan

Gazetesi’ni tekrar çıkartmaya başlar ve 1960 darbesine kadar Gazete’nin

başmuharrirliğini yürütür. Ancak, Vatan’ın yayın hayatı Yalman’ın yazıları

nedeniyle kesintisiz değildir. Önce Berraklığa Doğru yazı dizisi, daha

sonra Charlie Chaplin’in Diktatör filmine ilişkin yaptığı bir yayın ve son

olarak Varlık Vergisi’ne karşı eleştirileriyle Gazete’nin yayını durdurulur.61

İkinci Dünya Harbi sonrasında yaşanan yumuşama döneminden sonra

Vatan’ı 1960 darbesine kadar tekrar çıkartmaya başlar. Bu dönemde

59 Ahmet Emin YALMAN: Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim Cilt 1 (1888–1918),

(İstanbul, Yenilik Basımevi, 1970), 10–56. 60 Ahmet Emin YALMAN: Devlet Kültür Armağanı, 4–5. 61 Aliyar DEMİRCİ: “Ahmet Emin Yalman”, Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce:

Liberalizm, (Ankara: İletişim, 2005), 476.

Page 98: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

91

demokrat muhalefete büyük destek vererek, gazetesinin sayfalarını

Dörtler’e açar. Ancak bu destek 1957’ye gelindiğinde son bulur. Yalman,

DP’nin yeniliklere ve demokrasiye sırt çevirdiği iddiasıyla iktidara keskin

eleştiriler yöneltir.62

Darbeden sonra Vatan’dan ayrılmak zorunda bırakılır ve Hür Vatan

Gazetesi’ni çıkartmaya başlar. Mamafih, Yalman, askeri darbeyi

olumlamaktadır ve Milli Birlik Komitesi’nin kurduğu kurucu mecliste de yer

alacaktır.63 Bir yıl kadar yayın hayatını sürdüren Hür Vatan’dan sonra

Yalman’ın gazetecilik yaşamı zaman zaman diğer gazetelerde yazdığı

yazılarla sınırlı kalır. 1963–1968 yıllarındaysa Türk Basın Enstitüsü

Başkanlığı yapar.64

Yalman gazetecilik hayatı boyunca pek çok kez sürülür ve yargılanır.

Prens Sabahattin ekolünden gelen Ahmet Emin Yalman’ın merkeziyetçilik

karşıtlığı düşünceleri, onun, hem Osmanlı hem de Cumhuriyet

dönemlerinde yargılanmasına ve kovuşturmaya uğramasına neden olur.

İktidara yönelik bu tutumu nedeniyle yaşadığı bu olaylar yanında,

düşünceleri nedeniyle yaralı olarak kurtulduğu bir suikasta da uğrar.

Ancak, yaşananların hiçbiri cesaretle icra ettiği mesleğini bırakmasına

neden olmamıştır. Bunun karşılığında Yalman 1966’da, Dünya Gazete

Sahipleri Federasyonu tarafından, mesleğe ve hürriyete yaptığı hizmetler

nedeniyle “Hürriyetin Altın Kalemi” ödülüne ve Britanya Gazeteciler

Birliği’nin onur ödülüne lâyık görülmüştür.65

Yalman’ın siyasi fikirlerinin genel karakteri ise eklektik bir yapıdadır.

Anglo-Amerikan liberal literatüre oldukça aşina idi ve Alman sozialpolitik

ve Fransız solidarizminden de etkilenmişti. Sosyal ve felsefi

62 Ergün YILDIRIM: Batıcılaşma Sürecinde Bir Şahsiyet: Ahmet Emin Yalman,

(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 1991), 33. 63 Ergün YILDIRIM: a.g.e.,34. 64 “Ahmet Emin Yalman”, Büyük Kültür Ansiklopedisi, C:12, 4930. 65 Aliyar DEMİRCİ: a.g.e.,474.

Page 99: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

92

tasavvurlarında sol liberalizme yakındı. Genel çıkar üzerine kuvvetli bir

vurgu yazılarında her zaman mevcuttu.66

Son yıllarında hatıralarını kaleme alan Ahmet Emin Yalman’ın bu

çalışması dört cilt olarak 1970’de yayınlandı. 1971’deyse Yalman, Devlet

Kültür Armağanı’na layık görüldü. Ardında pek çok eser bırakarak 1973’de

İstanbul’da öldü.

4.2. Cemiyetin Faaliyet ve Neşriyatı

Ali Fuad Başgil’in Başkanlığını yaptığı süre boyunca Cemiyet faaliyet

ve neşriyat açısından zengin bir dönem yaşadı. Bu dönemde, Cemiyet,

ana faaliyet meselesi olarak gördüğü siyasî hürriyet yanında, sosyal ve

iktisadî konularla da ilgilenmekteydi.67 Cemiyet, bu konular ışığında

konferanslar düzenlemekte, bildiri ve kitaplar neşretmekteydi.

Kuruluşundan bir yıl sonra bir mecmuanın da yayınına başlamıştı. Öte

yandan, Cemiyet’in faaliyetleri sadece entelektüel ve siyasî cemiyetlere

yönelik olmakla sınırlı değildi. Düzenli olmasa da, zaman zaman umuma

açık yemek ve balolar düzenlenmekteydi.68

Cemiyet’in üzerinde önemle durduğu faaliyetlerinden ilki, genellikle

Cemiyet merkezinde gerçekleştirilen toplantı ve panellerdi. Etrafında

toplanan üniversite öğrencilerinin katkılarıyla, Cemiyet, neredeyse bir

enstitü görünümü sergilemekteydi. Cemiyet merkezinde üyelerin ve

ilgililerin katılımları ile gerçekleştirilen muntazam toplantılar

yapılmaktaydı.69 Gerçekleştirilen onlarca toplantı ve panel içinde üç

66 Güven BAKIREZER: “Türkiye’de Sosyal Liberalizm”, Modern Türkiye’de Siyasî

Düşünce: Liberalizm, 143. 67 “Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti”, Yeniden Doğuş, 29–30, (Ağustos 1947), 56–57. 68 Hür Fikirler Mecmuası, 1, 4, (Şubat 1949), 180. 69 Ahmet Emin YALMAN: Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim IV, 121.

Page 100: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

93

faaliyet öne çıkmaktadır. İlki, Cemiyet’in resmî olarak kurulmasından

sonra gerçekleştirilen ilk konferans olma özelliği taşıyan; “Komünizmle

Mücadele”dir. Diğeri, 15 Ocak 1949’da gerçekleştirilen ve Cemiyet’in en

kapsamlı çalışmalarından birini yürüttüğü “Dil Meselesi”yle ilgilidir. Ve

sonuncusu ise, Cemiyet’in sonunu getiren ayrışmalara neden olan “Din ve

Laiklik” toplantısıdır.

Cemiyet, neşriyat faaliyetine, 31 Ocak 1948’de gerçekleştirilen Birinci

Umumî Heyet Toplantısı’ndan sonra başlamıştır. Bu toplantı Cemiyet’in

izleyeceği yol açısından çok önemlidir. Amaçlarını, hedeflerini kuruluş

beyannamelerinde açıkça ifade eden ve bunları kamu ile günlük gazeteler

aracılığıyla paylaşan Başgil, Yalman ve arkadaşları, bu isteklerine hangi

vasıtalarla ulaşacaklarını bu toplantıda kararlaştırırlar. Kurulmasına karar

verilen Neşriyat Komisyonu aracılığıyla, öncelikle Ali Fuad Başgil’in

kaleminden çıkanlar olmak üzere, dokuz eser yayınlamıştır. 70

4.2.1. Panel ve Konferansları ile HFYC

Cemiyet ilk konferansını 28 Kasım 1947’de gerçekleştirdi. Cemiyet

üyeleri ülke içindeki pek çok soruna müdahil olmak, siyasî hürriyetlerin

tesisini hızlandırmak gibi ulusal saiklerle bir araya gelmiş olsalar da, bu ilk

konferans daha farklı bir meseleye, Cihan Harbi sonrasında yükselen bir

totaliter tehlikeye ayrılmıştı. İlk konuşmacı Cemiyet Başkanı Başgil’di.

Başgil, bu ilk konferansta, Cemiyetin ana gayesi olan totaliter gidişle

mücadeleye uygun olarak şu tespitlerde bulunuyordu. “Bugün demokratik

cumhuriyetin bir tek düşmanı vardır. Bu düşman ne dildir, ne dindir, ne de

saltanattır; bu düşman totaliter komünizmdir.”71 Cemiyet’in komünizmle

ilişkin en ciddi faaliyeti bu ilk kongredir. Daha sonraki yıllarda Cemiyet,

70 Vatan, 1 Şubat 1948. 71 Vatan, 29 Kasım 1947.

Page 101: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

94

neredeyse tüm mesaisini ve de tüm ilgisini ulusal konulara tahsis

edecektir.

Başgil ise, komünizme karşı takındığı sert muhalif tavrı daha sonra da

sürdürecektir. Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nden uzaklaştıktan sonra

Komünizmle Mücadele Cemiyeti’nin konferanslarında bulunacak ve

bültenlerinde yazacaktır.72

Cemiyet ikinci önemli faaliyeti, gündem belirleyen bir toplantı olan “Dil

Meselesi” çalışmasıydı. 15 Ocak 1949’da gerçekleştirilen toplantıda,

iktidarın dile yaptığı keyfi müdahaleler tenkit ediliyordu.73

Ali Fuad Başgil, daha önce bu konuyla ilgili yaptığı çalışmalarla tek

parti iktidarına karşı muhalif bir hareketin şekillenmesine neden olmuştu.

Onun ve Burhan Apaydın’ın girişimleriyle, HFYC, yaklaşık on aylık bir

çalışma yürüttü. İlk olarak 7 Haziran 1948’de Cemiyet’in gündemine gelen

meseleyle ilgili, öncelikle, 1948 yılı içinde Başgil tarafından kaleme alınan

Türkçe Meselesi bildirisi yayınlandı.74 1949’a gelindiğindeyse Cemiyet, 15

Ocak ve 12 Şubat tarihleri arasında, konuyla ilgili olarak üç toplantı

düzenledi. 12 Şubat’ta Umumi Heyetin tetkikleri sonucunda hazırlanan

beyannamenin Hür Fikirler Mecmuası’nın Mart sayısında yer almasına

karar verildi. Mecmua’nın bu sayısı tamamen bu konuya tahsis edilmişti.75

Cemiyet’in panel ve toplantıları içinde bazı özellikleri nedeniyle ön

plana çıkan faaliyetlerin sonuncusu, 1950 Nisan’ında tertiplenen ve

yaklaşık yüz kişinin katıldığı “din ve laiklik” konulu açık toplantısıydı.76 Bu

72 Ali Fuad BAŞGİL: “Bizim de Diyeceklerimiz Var Dostlar”, Komünizme Karşı Mücadele

Dergisi, tarihsiz, 1. 73 Vatan, 16 Ocak 1949. 74 Bölüm Üç, “3.1. Dil Meselesi“ başlığı altında bu konu daha kapsamlı olarak ele

alınacaktır. 75 “Türkçe Meselesi”, Hür Fikirler Mecmuası, 1, 4, (Şubat 1949),193. 76Ahmet Emin YALMAN: Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim IV, 214.

Page 102: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

95

toplantı sonunda Ali Fuad Başgil dönmemek üzere Cemiyet’i terk etti.

Başgil bu kararı, yaşanan tartışmaların nahoş bir üslup kazanması ve

kendisine karşı bir tertip hazırlandığını düşünmesi nedenleriyle almıştı.77

Bu hadise Cemiyet’in hukukî olarak değilse de fiilî olarak son bulmasına

neden oldu. Cemiyet Başgil’in başkanlıktan ayrılmasından sonra ancak

uzun aralıklarla birkaç faaliyet yürütebildi. Kamuoyu ve entelektüel

cemiyetlerden Cemiyet’e yönelik ilgi son buldu. Bu tarihten sonra

tamamen Ahmet Emin Yalman etkisine giren Cemiyet’in tek ilgi alanı

olarak “irtica” meselesi kaldı. Zaten Yalman, Cemiyet içinde yaşanan bu

kırılmayı da gericilik-irtica ekseninde yorumluyordu. Yalman’a göre Başgil,

hızlı bir yön değişimi ile Cemiyet başkanlığını bırakarak gerici hareketin

başına geçiyordu.78

4.2.2. Kitapları ve Bildirileri ile HFYC

Cemiyet’in kuruluş devresi, birkaç ay gibi kısa bir zamanda

neticelendirildi ve 31 Ocak 1948’de ilk genel kurul toplantısı yapıldı. Bu

toplantı Cemiyet’in izleyeceği yol açısından çok önemlidir. Çünkü,

amaçlarını, hedeflerini kuruluş beyannamelerinde açıkça ifade eden ve

bunları kamuoyu ile günlük gazeteler aracılığıyla paylaşan Başgil, Yalman

ve arkadaşları, bu isteklerine hangi vasıtalarla ulaşacaklarını bu toplantıda

kararlaştırdılar. Alınan bu kararlar Cemiyetin gelecek iki yılına damgasını

vuracaktı.79

Toplantıda alınan en önemli kararlar şunlardı: İlk olarak, Ali Fuad

Başgil 71 azanın tamamının oyuyla tekrar Genel İdare Heyeti Başkanı

seçildi. İkinci olarak, Cemiyetin “hal ve istikbalin emniyetsizlik ve

77 Ali Fuad BAŞGİL: İlmin Işığında Günün Meseleleri, 192. 78 Ahmet Emin YALMAN: Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim IV, 121, 214. 79 Vatan, 1 Şubat 1948.

Page 103: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

96

huzursuzluk karanlığını yüksek hak ve hürriyet ideali meşalesiyle yeniden

aydınlatmaya karar veren dünya liberalleri safında yer almaya”80 yönelik

gayelerini gerçekleştirebilmesi için nizamnamesinin çeşitli dillere

çevrilerek, dünyanın muhtelif yerlerindeki benzer cemiyetlere

gönderilmesine karar verildi.81 Son olarak, Cemiyetin bu ilk umumi

toplantısında, belki de, gündeme gelen en önemli husus, Cemiyetin

gayelerini tahakkuk ettirmek ve hür fikir ve müesseseleri vatandaşlar

arasında yaymak ve sevdirmek için bir “Neşriyat Komisyonu” kurulmasına

karar verilmesiydi.82 Bu Komisyonun telif ve tercüme eserlerin yayınıyla

ilgilenmesine ve ilk olarak Ali Fuad Başgil’in çeşitli gazetelerde çıkan,

hürriyet ve demokrasi konularındaki yazılarının toplanarak

neşredilmesine,83 ikinci olarak Max Weston Thornburg’un 1947’de

Amerika’da basılan Türkiye Nasıl Yükselir?84 kitabının yayın haklarının

alınmasına ve neşriyatı için gerekli hazırlığın yapılmasına karar verildi..85

Başgil ve Thornburg’un eserleri ile başlayan bu çalışma Cemiyet’in

1948 ve 49 yıllarında en önemli faaliyet alanı olarak görünmektedir. Daha

sonra sırası ile Üniversite Kürsülerinde Tedris Hürriyeti, Vatandaş

Hürriyeti ve Bunun Teminatı, Seçim Sistemimizin Kıymeti ve Eksiklikleri,

Türkçe Meselesi, Cihan Sulhu ve İnsan Hakları, Şahıs Hürriyeti ve Bunun

Teminatı Hakkında Beyanname, Dil Meselesi Hakkında Beyanname,

80“Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Beyannamesi”, Hür Fikirler Mecmuası, 1, 1, (Kasım

1948)48. 81 Vatan, 1 Şubat 1948. 82 Vatan, 1 Şubat 1948. 83 Bu çalışma ancak 1949’da neticelendirilmiş ve söz konusu yayınlar Hürriyet ve

Demokrasi adıyla ve HFYC Neşriyatı olarak yayınlanmıştır. 84 Thornburg’un Araştırma Müdürü olarak yer aldığı bu yayın; Turkey: An Economic

Apprasial (Newyork, ?, 1947) adıyla yayınlanmıştır. 1948’de Türkiye Nasıl Yükselir?,

adıyla bir özeti tercüme edilmiştir. 1950’de tam metin bir tercümesi yine Türkiye Nasıl

Yükselir? (İstanbul, Nebioğlu Yayınları, 1950) adıyla yayınlanmıştır. 85 Vatan, 1 Şubat 1948.

Page 104: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

97

Demokrasi ve Hürriyet, Gençlerle Baş Başa Hür Fikirleri Yayma

Cemiyeti’nin neşriyatı olarak yayınlanmıştır.86

Bu yayınlar içinde, Seçim Sistemimizin Kıymeti ve Eksiklikleri

demokrasi tarihimiz açısından özel bir anlam ifade eder. Bu çalışmanın

amacı, demokratik sistemin tesisini hızlandırmak ve hem demokrasinin

Türkiye’de ne dereceye kadar mevcut olduğunu hem de serbest ve adil bir

seçimle demokrasi yoluna nasıl girileceğini göstermektir. Eserin Burhan

Apaydın tarafından kaleme alınan ön sözünde, HFYC’nin tüm emelinin,

ülkede demokratik hayatın bütün icaplarıyla teşekkülünün sağlanabilmesi

olduğu ifade edilmiştir.87

Başgil tarafından Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti için hazırlanan bu

eserde, seçim sisteminin etraflı bir analizi yapılmakta ve ıslahı için öneriler

getirilmekteydi. 1946’da yaşananların tekrarına engel olunabilmesi için

seçim işlerinde alenilik ve tarafsızlık öneren, seçimin en mühim aşaması

olan sandık başı işlerinde hükümetin yetkilerinin sınırlanması ve

seçimlerin denetimi ve anlaşmazlıklar için bir yüksek seçim mahkemesinin

kurulması gerekliliğine işaret eden bu çalışma etkili bir kamuoyu

oluşturmuştur. Daha sonra, 14 Mayıs 1950 seçimlerinin demokratik

kurallarla yapılabilmesini tesis eden 1950 tarihli seçim kanunu, bu

önerilerin neredeyse tamamını kapsayan bir içerikle hazırlanmıştır.88

86 Üniversite Kürsülerine Tedris Hürriyeti, (İstanbul, Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti

Neşriyatı, 1948). Ali Fuad BAŞGİL: Vatandaş Hürriyeti ve Bunun Teminatı, (İstanbul, Hür

Fikirleri Yayma Cemiyeti Konferanslar Serisi, 1948). Ali Fuad BAŞGİL: Seçim

Sistemimizin Kıymeti ve Eksiklikleri, (İstanbul, Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Neşriyatı,

1948). Ali Fuad BAŞGİL: Türkçe Meselesi, (İstanbul, Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti

Neşriyatı, 1948). Ali Fuad BAŞGİL: Cihan Sulhu ve İnsan Hakları, (İstanbul, Hür Fikirleri

Yayma Cemiyeti Neşriyatı, 1948). Dil Meselesi Hakkında Beyanname, (İstanbul, Hür

Fikirleri Yayma Cemiyeti Neşriyatı, 1948). Ali Fuad BAŞGİL: Demokrasi ve Hürriyet,

(İstanbul, Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Neşriyatı, 1949). Ali Fuad BAŞGİL: Geçlerle

Başbaşa, (İstanbul, Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Neşriyatı, 1949). 87 Ali Fuad BAŞGİL: Seçim Sistemimizin Kıymeti ve Eksiklikleri, 4. 88 Ali Fuad BAŞGİL: a.g.e., 2–24.

Page 105: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

98

4.2.3. Hür Fikirler Mecmuası

Cemiyetin fikir hareketleri içinde önemli yer kazanmasını sağlayan Hür

Fikirler adlı bir mecmuanın yayınlanmasının, yine bu ilk toplantıda

gündeme gelir.89 Ali Fuad Başgil’in sahipliğinde yayınlanan derginin

kuruluş sürecinde yazı işleri müdürlüğünü Kemal Cündübeyoğlu

yürütürken, diğer idari görevleri M. Ali Sebük, Osman Fethi Okyar,

Nesteren Dirvana ve Nejat Özgür üstlenmişti.90 Ancak, ilerleyen aylarda,

derginin idari kadrosu, Nejat Özgür dışında tamamen değiştirilecek; İsmet

Akgün, Nezahet Ege ve Dündar Akünal neşriyat komisyonu üyeliklerine

getirilecekti. Hür Fikirler Mecmuası, ilk sayısı Kasım 1948’de olmak üzere,

sadece 11 sayı yayınlanabilmiş; ilk sayısı 51, daha sonraki sayıları 48

sayfa çıkmıştır. Mecmuanın altıncı ve yedinci sayıları (Nisan-Mayıs 1949),

Cemiyetin yıllık kongresi dolayısıyla yapılan çalışmalar nedeniyle, bir

arada yayınlanmıştır. 91

Hür Fikirler, Cemiyetin gayelerine ulaşması yolunda, fiil ve hareket

hürriyetinin garanti edilmesinde ve ifade hürriyetinin kullanılmasında

önemli bir platformdu. Cemiyet üyeleri, Hür Fikirler aracılığıyla mühim bazı

çalışmalarını okuyucularla daha kolay paylaşma fırsatı buldu. Mecmua

89 Vatan, 1 Şubat 1948. 90 Hür Fikirler Mecmuası, 1,1, (Kasım 1948,), 3. 91 Hür Fikirler Mecmuası’nın son sayısı Eylül 1949’da çıkmıştır, etkili bir yayın olmasına

rağmen niçin bu kadar kısa soluklu olduğu sorusuna verilebilecek net bir cevap yoktur.

Cemiyetin 19 Şubat 1950’de, Hür Fikirler Mecmuası’nın yayın hayatına son verildikten

kısa bir süre sonra toplanan kongresinde “cemiyetin faaliyetinin kifayetsiz olduğuna”

ilişkin tenkidler yöneltilmiş, ancak Mecmua’ya ilişkin bir tartışma yaşanmamış ya da

görüş belirtilmemiştir. Bu durum, Mecmua’nın ilk sayısında ifade edilen: “cemiyetin

başlıca hizmet ve faaliyet organı” olma niteliğinin âzalarca pek ciddiye alınmadığını

göstermektedir.

Hür Fikirler Mecmuası’nın yayınına son verilmesine ilişkin öne sürülecek en makul

iddia, finansal zorluklar olabilir. Çünkü Cemiyetin 1 Şubat 1948’de yaptığı ilk umumi

heyet toplantısında bile, giderleri gelirlerinin iki katı görünmektedir.

Page 106: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

99

akademik hürriyet, şahsın masuniyeti, matbuat hürriyeti, insan hakları ve

ifade hürriyeti gibi yokluğunu şiddetle hissedilen hürriyet alanlarına ilişkin

yayınlar içeriyordu. Sadece Cemiyet içinden değil dışarıdan da çalışmalar

kabul ediliyordu, bunun tek şartı bu çalışmaların hürriyetperver bir nitelikte

olmasıydı.92

Başgil için Hür Fikirler’in çok önemli bir anlamı vardı. Ona göre, Hür

Fikirler, Cemiyetin “başlıca hizmet ve faaliyet organıydı” ve “hak ve

hürriyet seven vatandaşlar arasında sıkı bir tesanüt ve ülkü birliği

yaratabilmek” ancak böyle bir organın varlığı ile sağlanabilirdi.93 Başgil

derginin ismi üzerinden yaptığı izahta dergiye ve hür fikre olan ihtiyaçtan

şöyle bahsetmekteydi:

… (İ)yi düşünür, tarihe ve, hususiyle, iki dünya harbi

arası devre dikkatle bakarsak; fiil ve hareketlerden

evvel fikir hayatı hür olmaya muhtaçtır. Ve

memleketlerde fiil ve hareket esareti, hakikatte, fikir

esaretinin bir neticesidir. Bundan dolayıdır ki, her

şekliyle istibdat, türeyip tutunmak için, serbest

fikirlere tırpan atmakla işe başlar: İnsanlar arasında

laik veya dinî taassuplar yaratır. İhtiras ve iptila

redaetlerine olabildiğince yol açar. Ham hayal, indî

ve kalbî hükümlere kıymetler üstü kıymet verir…

İşte Hür Fikirler bu nevi esaretten kurtulmuş sırf

tecrübî ve rasyonel zekânın ışığı altında düşünülüp

yoğrulmuş fikirlerin yayımını temine çalışacaktır.94

Hür Fikirler Dergisi ilk sayısıyla birlikte dikkat çekici yazılar ve

görüşlerin yer aldığı bir yayındır. Bu nedenle bu yazılardan bazılarına

92 Ali Fuad BAŞGİL: “Başlarken”, Hür Fikirler Mecmuası, 1, 1, (Kasım 1948), 2–5. 93 Ali Fuad BAŞGİL: a.g.m., 5. 94 Ali Fuad BAŞGİL: “a.g.m., 2.

Page 107: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

100

kısaca olsa da değinmek gerekir. İlk sayının öne çıkan yazısı, Necati

Erkurt’un Walter Lipman’dan tercüme ettiği “Şahsın Masuniyeti”

makelesidir. Lipman şahsın masuniyetini sağlayan “altın yasa”dan söz

eder. Bu yasa kısaca “sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına

yapma” üzerine inşa olur. İnsan “eşyadan mahiyet itibari ile mutlak olarak

apayrı, şahıslar olarak telakki edilmelidir.”95 Kemal Cündübeyoğlu ise,

“Matbuat Hürriyet”i yazısında, Hüseyin Cahit Yalçın’dan aktardığı

paragrafta “matbuat hürriyeti ile milletlerin refahı arasındaki rabıtayı

görmeyenler ya cehalet ya da fikri batıl dolayısıyla kör olmuş kimselerdir”

derken özgürlükler ve refah arasındaki ilişkinin bir kez daha altını çizer.96

Mecmuanın bir başka yazısında Yalman, “Liberallik Modası Geçmiş Bir

Gidiş midir?” sorusunun cevabını arar. Yalman, genel olarak ifade edilen,

“liberalizmin, dünya tarihindeki görevini yerine getirdiği ona artık gerek

olmadığı” yönündeki eleştirileri cevaplamak ister. Yalman’a göre

“muayyen sınıf ve zümrelere dayanır bir parti diktatörlüğü kurmak, hususi

teşebbüsü kaldırmak, her şeyi tedrici suretle devletleştirmek,

memurlaştırmak ve kırtasiyecileştirmek anlamına gelen sosyalizm

oldukça,” hak ve özgürlüklerin hamisi olarak liberalizme her zaman ihtiyaç

olacaktır.97

Dergide, ifade edilen bir başka farklı görüş ise cumhuriyet dönemiyle

hesaplaşır: “Şimdi düşünüyoruz, Tanzimat hareketi ve Fermanından,

Meşrutiyetten ve onun getirdiği Kanun-i Esasi’den beri memlekette

hürriyeti ve demokrasiyi, her türlü tecavüz ve ihlallerin üstünde kalan bir

95 Walter LIPPMAN: “Şahsın Masuniyeti”, Hür Fikirler, 1, (İstanbul: Kasım 1948), 23. 96 Kemal CÜNDÜBEYOĞLU: “Matbuat Hürriyeti”, Hür Fikirler, 1, (İstanbul: Kasım 1948),

30. 97 Ahmet Emin YALMAN: “Liberallik Modası Geçmiş Bir Gidiş midir?” Hür Fikirler, 2,

(İstanbul: Aralık 1948), 56.

Page 108: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

101

mutlak riayet şansına kavuşturma hususunda sistemli bir fikir hareketi ve

tatbikatı” olarak ne yapılmıştır.98

Dergide sıklıkla tercüme yazılar da yer almaktaydı. Hürriyet ve

demokrasi meseleleri sadece Türkiye merkezli değil, başka ülkelerin

tecrübeleri de göz önünde bulundurularak takip edilmekteydi. İktisadî

meseleleri de, Amerika’dan İngiltere’ye yabancı ülkelerin deneyimleri

çeşitli tercümeler vasıtasıyla işlenen konular arasındaydı. Bir yazıda

İngiliz İşçi Partisi üyesi Alfred Edwards, İşçi Partisi’nin iktisadi politikalarını

tenkit etmektedir. Parti dört yıllık iktidarı boyunca çelik ve kömür

endüstrisinde kamulaştırmalarda bulunmuş, ancak bu hareket istenen

sonucun tersine neden olmuştur.99

Başgil’in “Demokrasi ve Mekteplerimiz” makalesi tek parti iktidarının

eğitim politikalarına yöneltilmiş ciddi tenkitlerle doludur:

Otokrasiler başı dik anlı açık vatandaş tipinden

hoşlanmazlar… Daha ilk yıldan itibaren memleket

çocuklarının masum kafaları otokrasi şeflerinin

harikuladeleştirilen menkıbe ve methiyeleriyle

doldurulmuştur… (böylece) emir kulu haline gelen

mektep yalnız çocuklar için değil milli camia ve hatta

insanlık için bir mezbahadır…. Görülüyor ki,

demokrasi ve otokrasi arasındaki fark, insan

varlığına bakış, hayat ve cemiyete mana veriş

farkıdır…. Resmi ağızlardan iddia edilmesine

rağmen, yirmi seneden beri icra edilen maarif ve

mektep siyaseti tamamıyla otokratik esaslar

üzerinde yürütülmüştür… (M)ektep, ahlak ve

98 Bahri SAVCI: ”Demokrasi Müesseselerini Tanıma Noksanımız”, Hür Fikirler, 2,

(İstanbul: Aralık 1948), 72. 99 Edward ALFRED: “İngiltere’de Sosyalist Tecrübeler”, Hür Fikirler, 9, (İstanbul:

Temmuz, 1949), 363–366.

Page 109: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

102

maneviyat bahsinde, Batılı bir anlayışla laik değil,

hayvanlara yaraşan bir tabir ile amoraldir.100

Öte yandan Mecmuanın bir başka özelliği ise bu çalışmayla

ilişkilidir. 11 sayı da olsa Cemiyet’in bir dergi çıkartmış olması,

HFYC’nin kendisinden sonra gelen kuşaklarca da bilinebilmesine

olanak vermiştir. Cemiyet ardında böyle bir yayın bırakmamış olsa,

arşivlerinin idare tarafından gerekli özen gösterilmeyerek yok

edilmesi nedeniyle, üyelerinin hayattan ayrılmasından sonra Türk

siyasi hayatından silinecekti.

4.3. Cemiyetin Günün Meselelerine Bakışı

HFYC, üstlendiği “demokratik muhalefet” misyonunun ve demokrasiye

geçiş sürecinde yapmak istediği müspet katkının bir sonucu olarak

dönemin tartışmalı birçok konusunda önemli faaliyetler yürütmüştü.

Cemiyet, kaynakları ölçüsünde, hangi alanda bir hürriyet ihlali

yaşanıyorsa, kamunun ilgisini bu ihlale çekebilmek için faaliyetlerde

bulunmaktaydı. İdare Heyetinin tertiplediği geniş katılımlı kongrelerle,

birçok hürriyet ihlali geniş çaplı münazara edilmekteydi. Bununla birlikte,

Cemiyet, yaptığı bu tartışmaların kamuya ulaşmasını kolaylaştırmak için,

hemen her kongre sonunda bir beyanname neşretmekteydi. Cemiyet’in

kongre ve beyanname serisine başladığı ilk alan da üniversitelerdi. Tek

parti iktidarının diğer birçok alan gibi üniversiteleri de vesayet altında

tutması onları hür kurumlar olmaktan uzaklaştırmıştı. HFYC, iktidarın bu

yıpratıcı etkilerini telafi edebilmek amacıyla, 29 Nisan 1948’de Ali Fuad

Başgil başkanlığında toplandı. Uzun süren istişarelerden sonra Cemiyet,

100 Ali Fuad BAŞGİL: “Demokrasi ve Mekteplerimiz”, Hür Fikirler, 10, (İstanbul: Ağustos

1949), 393–397.

Page 110: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

103

üniversite muhtariyeti hakkında Başgil’in kaleme aldığı cesur bir

beyanname yayınladı.101

Öte yandan, Cemiyet’in iki faaliyeti liberal ilkeler açısından özel bir

önem taşır. İkisi de 1949 yılı içinde neticelendirilen bu faaliyetler sonunda,

ülkenin liberal mirası içinde önemli yerleri olacak iki ayrı beyanname

neşredilmiştir; “Dil Meselesi” ve “Şahıs Hürriyet ve Masuniyetinin

Teminatı” beyannameleri. Bunlar, Cemiyet’in baskıcı uygulamalar

karşısında aldığı cesur muhalif tavrın en açık ifadeleridir.

4.3.1. Dil Meselesi

1940’lı yılların gündemini işgal eden konulardan biri de dil meselesiydi.

1930’lu yıllarda başlayan öz Türkçe akımı, 40’lara gelindiğinde çok

tahripkâr bir nitelik kazanmıştı. Bürokratlar eliyle yürütülen bu yeni Türkçe

yaratma akımı, çeşitli nedenlerle üniversite çevresinden ve aydınlardan da

destek görmekteydi. Gelinen aşamada Türkçe, hızla, millet dili olmaktan

uzaklaşarak, bir zümre dili olmaya doğru ilerlemekteydi.102

101 Mehmet GÖKALP: a.g.e., 82

…“(Ü)niversiteler yüksek ilim ve marifet ocağıdır. Ve bu ocağın temeli de her türlü

otoriteye karşı istiklal ve muhtariyettir. …(M)üdahaleye uğrayan bir üniversite için ilmi

muhtariyet, … süslü bir etiketten başka bir şey değildir.

(Ü)niversitenin hocaları kanaat ve içtihatlarını hiçbir korkuya ve endişeye kapılmadan

tam bir serbestlikle söyleyebilmeli, … tıpkı meclis kürsüsündeki bir mebus gibi mtlak bir

masuniyeti haiz olmalıdır.

(E)bedi hakikat yalnız akidelerce kabul olunan hakikatlerdir. İlmi hakikatler hususi ile

içtimai ve siyasi ilimlerin hakikatleri ise hep izafidir zaman ve mekan ile hayat ve hakikat

telakkileriyle kayıtlıdır. …Dün hakikat olan bugün batıl; bugün batıl olan da mümkündür ki

… yarın müdafaa edilsi.” Üniversite Kürsülerinde Tedris Hürriyeti, (İstanbul, Hür Fikirleri

Yayma Cemiyeti, 1948), 2-3. 102 Dil Meselesi Hakkında Beyanname, (İstanbul, Hür Fikirleri Yayman Cemiyeti

Neşriyatı, 1949), 9.

Page 111: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

104

1945 sonbaharında, Başgil, Türkçe meselesiyle ilgili, ilk ikisi

Cumhuriyet’te sonuncusu ise Vatan’da103 olmak üzere sert üsluplu üç yazı

yayınladı.104 İktidarın Türkçeye yaptığı müdahalelerin yersiz olduğu, dilde

reform yapmanın hükümetin işi olmadığı ve bir dilin kendi bünyesine has

tekâmül kaidelerine tabi olarak inkişaf ettiği fikrini işleyen bu makaleler,

kamunun dikkatini çekti. Başgil, hükümeti, “Dil Kurumu”nu, dil politikalarını

tenkit ediyor, ve öz Türkçe adıyla yeni kelimelerin hazırlanmasına,

bunların resmî kanallar aracılığıyla kullanılmaları için çaba gösterilmesine

karşı çıkıyordu. Ona göre, Dil Kurumu, hükümetin kapıldığı uydurma dil

sevdasına ilmi gerekçeler bulmaktan öte bir vazife ifa etmemekteydi.105

Dile yeni bir kelime sokmanın ya da eski bir kelimeyi çıkartmanın, ne

dilcinin, ne dilcilerden mürekkep bir heyetin, ne de bir dil akademisinin işi

olduğu kanaatindeki Başgil farklı bir fikre sahipti.106 O, bazı dilcilerin resmî

kanallarla dile müdahale etmeleri ve bunu ilmî gerekçelerle savunmaları

yerine, hazırladıkları ilmî ve edebî eserlerde kullandıkları terimlerle

serbest dil piyasasına çıkmalarını tavsiye ediyordu.107

Tek parti basının kalemşorlarının sert eleştirilerine maruz kalan

Başgil’in bu yazıları, diğer yandan büyük destek de görmekteydi. Tek

partinin gayri ilmi olarak takip ettiği dil politikasına karşı gösterilen

muhalefet, genel bir tenkit kampanyasının başlamasını sağladı. Dil

meselesi ile başlayan bu hava çok partili siyasî hayat ve daha fazla

özgürlük talebi gibi meselelere de kök vermekteydi. 108

103 Bu yazılar: “Türkçe Meselesi”, Cumhuriyet, 25 Ekim 1945; “Gene Türkçe Meselesi”,

Cumhuriyet, 13 Kasım 1945; “Türkçe Meselesi”, Vatan, 29 Kasım 1945. 104 Bu makaleler daha sonra Türkçe Meselesi adlı bir broşürde toplanarak, Hür Fikirleri

Yayma Cemiyeti Neşriyatı olarak 1948’de yayınlandı. 105 Ali Fuad BAŞGİL: Türkçe Meselesi, (İstanbul, Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Neşriyatı,

1948), 17–19. 106 Ali Fuad BAŞGİL: “Gene Türkçe Meselesi”, Cumhuriyet, 13 Kasım 1945. 107 Ali Fuad BAŞGİL: Türkçe Meselesi, 19. 108 Ali Fuad BAŞGİL: 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri, 47.

Page 112: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

105

İktidarın baskıcı tutum sergilediği bu konuya Başgil’in ilgisi HFYC’nin

başkanlığını yaptığı dönemde de devam etti. Cemiyet azaları da, dilin bir

parti, hükümet ya da politika işi olmadığı inancıyla, bu konuda iktidarı

tenkit eden faaliyetler yürütülmesi gerektiğini ifade etmekteydiler.109

Cemiyet, bu konudaki ilk girişimini, 1948 Haziran’ında hazırladığı bir

anketle gerçekleştirdi. Bu anket, Türk dili hakkında aydınların görüşünü

alıp, ilimi ve umumî bir dil kongresi düzenlemek gayesiyle

hazırlanmıştı.110 Ancak, Cemiyet’in dil kongresi o yıl düzenlenemedi.

Çünkü, İstanbul Muallimler Birliği de aynı konu ile ilgili bir kongre toplamak

üzereydi. Cemiyet, kendi kongresini erteleyerek, İMB’nin faaliyetine iştiraki

uygun gördü. Ancak, bu faaliyetten sonra da, Cemiyet’in dil meselesine

duyduğu ilgi devam etti. Çünkü, vatandaşların uydurma bir dili kullanmaya

cebrolunması, Cemiyet için, insan hak ve hürriyetlerine açık bir şekilde

aykırıydı.111 Aynı yılın yaz aylarında, Başgil’in 1945’de kaleme aldığı,

büyük alaka gören, üç makalesi Türkçe Meselesi adıyla Hür Fikirleri

Yayma Cemiyeti Neşriyatı olarak yayınlandı.112

Cemiyet’in dil meselesiyle ilgili bu hassasiyet; çalışmaların üzerinden

altı ay geçtikten sonra ne iktidarın ne de muhalefetin tutumunda müspet

bir gelişme olmasından dolayı, idare heyetini tekrar bir dil kongresi

hazırlığına yöneltti.113 15 Ocak–12 Şubat 1949 döneminde üç toplantı

halinde gerçekleştirilen kongrenin ilk gününde, bu konuyla ilgili

beyanname hazırlanması için, Ali Fuad Başgil, Abdulkadir Karahan,

Burhan Apaydın, Celal Apaydın ve Muvaffak Benderli’den oluşan bir

komisyonun oluşturulması kararlaştırıldı.114 Kongre sonunda komisyonun

109 Dil Meselesi Hakkında Beyanname, 7. 110 Mehmet GÖKALP: Haksızlıklar Karşısında Susmayan Âlim: Ord. Prof. Dr. Ali Fuad

Başgil, 123. 111 Hür Fikirler Mecmuası, 1, 4, (Şubat 1949), 193. 112 Vatan, 12 Ocak1949. 113 Ali Fuad BAŞGİL: “Dil Beyannamesi Münasebetiyle”, Hür Fikirler Mecmuası, 1, 5,

(Mart 1949), 195–196. 114 Vatan, 16 Ocak 1949.

Page 113: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

106

hazırladığı rapor üyelerin tümünün ittifakıyla kabul edildi. Hür Fikirler

Mecmuası’nın bir sonraki sayısının da dil meselesine ayrılmasına karar

verildi.115

Hazırlanan beyanname, Başgil’in Cemiyet tarafından yayınlanan

Türkçe Meselesi eseriyle büyük benzerlikler göstermekteydi. Beyanname,

Cemiyet’in, “bir zümre görüşünü rehber alarak hükümetin dile

müdahalesine, otorite ve kanun yoluyla “Öz Türkçe” adı altında uydurma

bir dilin tesisine ve yine aynı zümrenin takip ettiği, kendi menfaat ve

çıkarları doğrultusundaki “tek kitap” usulüne taraftar olmadığını” ilan

etmekteydi.116

4.3.2. Şahıs Hürriyet ve Masuniyetinin Teminatı

Cemiyet’in teşekkülüyle beraber üzerinde önemle durduğu

meselelerden biri de, şahıs hürriyet ve masuniyetinin teminatıdır. Aynı

zamanda, devletçi, baskıcı bir rejimin keyfi uygulamalarının neden olduğu

ihlaller nedeniyle, bu mevzu, Cemiyet’in ilk ele aldığı konulardan da biridir.

Cemiyet’in çalışma programının hazırlanmasından sonra tertip edilen ilk

konferans, Başgil’in 27 Kasım 1947’de verdiği “Vatandaş Hürriyeti ve

Bunun Teminatı” konferansıdır.117

Başgil, bu çalışmasında, Cemiyet’in kimliğine ilişkin bir bilgiyi de dolaylı

olarak ifade eder. Vatandaş hükümet ilişkisinin boyutlarını tartışırken,

hükümetin-devletin çıkarlarını kollayan sistemleri bir tarafa koyar;

vatandaş çıkarlarını gözeten liberal devleti diğer bir tarafa ve ikincisini

115 Ali Fuad BAŞGİL: a.g.m.,199. 116 “Dil Meselesi Hakkında”, Hür Fikirler Mecmuası, 1, 5, (Mart 1949), 200–206. 117 Ali Fuad BAŞGİL: Vatandaş Hürriyeti ve Bunun Teminatı, (İstanbul, Hür Fikirleri

Yayma Cemiyeti Neşriyatı, 1948), 5.

Page 114: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

107

olumlar. O, “bu rejimde, vatandaş ile hükümet arasındaki münasebet, bir

hâkim ve mahkûm münasebeti değil, fakat bir gaye ve vasıta

münasebetidir. Liberal devlette gaye vatandaş; vasıta hükümettir ve

vasıtalar gayeye hizmet ettikleri müddetçe meşru olurlar” der. Buna göre,

liberal rejimlerde hükümetin faaliyet ve salahiyet sahasıyla, ferdîn hayat

sahası, birey lehine bir sınırla birbirinden ayrılır. Hükümet müdahalesinin

girmediği bu ferdî hayat sahasında vatandaş, fikrî ve moral bütün kuvvet

ve faaliyetlerini serbestçe kullanıp inkişaf ettirme hakkına malik olur.

Başgil’e göre ferdîn sahip olduğu bu hakka “hürriyet” denir. Başgil’in

hürriyeti bu şekilde yorumlayışı Cemiyetin ismindeki “Hür Fikirleri”

bölümüne anlam açıklığı kazandırır. Buradaki hür fikirler, “liberalizm”dir.118

Cemiyet, bu konferanstan yaklaşık iki yıl sonra, görülen lüzum üzerine,

aynı konuyu daha etraflıca ele alma ihtiyacı duyar. HFYC idare heyeti,

“ülkede hüküm süren ceza mevzuatının hem bir imtiyazlılar zümresi

türettiği, hem de resmiyet mihveri etrafında bir terör havası yaratarak

vatandaş hürriyet ve masuniyetlerini adeta ortadan kaldırdığı”

kanaatindedir. Öte yandan, muhalefete ve tenkide gösterilen müsamahalı

tutum, Cihan Harbi’nin demokrasiler tarafından kazanılması nedeniyle,

iktidarın içinde bulunduğu, hukukî değil, politik fiilî bir vaziyettir.119 Bu

güvencelerden yoksun vaziyet karşısında, Cemiyet tarafından, 5 Aralık

1949’da olağanüstü bir toplantı tertiplenir. Toplantıda, ceza mevzuatı

karşısında şahıs hürriyet ve masuniyeti meselesi ele alınır ve bu mevzuda

hazırlanacak bir beyannamenin 12 Aralık’ta neşredilmesine karar

verilir.120

Beyanname, anayasanın sahip olduğu hürriyet ve masuniyet

hükümlerinin, ceza mevzuatı marifetiyle, iktidar ve onun çevresindekilere

mahsus birer imtiyaz haline getirildiğini söyler. Buna göre, “yaklaşık yirmi

118 Ali Fuad BAŞGİL: Vatandaş Hürriyeti ve Bunun Teminatı, 9–11. 119 Şahıs Hürriyeti ve Bunun Teminatı Hakkında Beyanname, (İstanbul, Hür Fikirleri

Yayma Cemiyeti Neşriyatı, 1949), 12. 120 Vatan,16 Aralık 1949.

Page 115: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

108

yıllık totaliter gidişli bir idarenin düşünce ve endişelerine göre tertiplenip

ayarlanan bu mevzuatın hedefi ve himaye mihveri, vatandaş olmaktan

ziyade, iktidar adamları ve resmi kuvvetlerdir.” Bu bakımdan, ceza

mevzuatının memurlar ve idare lehine tesis edilmiş yapısı, Türkleri, evvela

memur ve gayri memur diye iki zümreye ayırmakta ve sade vatandaş

zerinde bir memur sultası yaratmaktadır.121

bu tespitlerin hala geçerliliğini koruyup korumadığı da

yrıca tartışmalıdır.

.4. Cemiyetin Gücü ve Faaliyetlerinin Etkisi

nmadı. Cemiyet’in taraf olduğu tek olgu hürriyet ve

nun masuniyetiydi.123

ü

O günkü ceza mevzuatına getirdiği bu sert ve çarpıcı tenkitler

nedeniyle, bu beyannamenin hürriyet metinleri içinde önemli bir yeri

vardır. Öte yandan,

a

4

Demokrasiye geçiş sürecine katkıda bulunmak ve hürriyet sevdalısı

insanlar arasında fikrî bir birliği tesis edebilmek gayeleriyle teşekkül eden

Cemiyet, 1947–1950 arasında CHP iktidarına gösterilen demokrat

muhalefetinin sivil kanadını temsil etmekteydi. Cemiyet’in, özellikle, “Dil

Meselesi” ve seçim sistemine ilişkin faaliyetleri, ciddi bir kamuoyunun

oluşmasına; bu nedenle, iktidarın dikkatini çekmesine neden olmaktaydı.

Cemiyet faaliyetlerinin yankıları ülkenin tüm illerine ulaşmaktaydı. Ülkenin

İzmir, Bursa ve Kayseri gibi büyük illerinden destek telgrafları gelmekte,

idare heyeti sıklıkla temsilcilik talepleriyle karşılaşmaktaydı.122 Bununla

beraber, Cemiyet fiilî olarak sosyal ve siyasal alandan çekilene kadar asla

aktif siyaset içinde bulu

o

121 “Şahıs Hürriyeti ve Bunun Teminatı Hakkında Beyanname”, 6–10. 122 Vatan, 19 Şubat 1950. 123 Ali Fuad BAŞGİL: 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri, 47.

Page 116: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

109

HFYC’nin CHP’ye karşı gösterdiği muhalefet, gerçekte, Cemiyet’in DP

taraftarı olmasından değil, CHP’nin sahip olduğu misyonun hürriyetlerle

olan karşıtlığından kaynaklanmaktaydı. Öte yandan, demokrat muhalefet

safında birlikte olsalar da Cemiyet ve DP arasında organik bir bağ yoktu.

Hem Yalman hem de Başgil, bu konuda çok titiz davranmaktaydılar. O

dönemde DP tarafından iletilen, aktif siyasete DP saflarında katılmaları

tekliflerini de geri çevirmekteydiler.124 Özellikle Cemiyet başkanı Başgil,

kuruluşundan itibaren DP’ye karşı ihtiyatlı bir tutum içindeydi ve bunu

Celal Bayar’a da iletmişti. Onları, programlarının prensip bakımından Halk

Partisi’ninkinden pek farklılık göstermediği yönünde tenkit ediyordu.125

Bu dönemde cesur ve tarafsız, ancak genel olarak DP’yi memnun

eden faaliyetlerde bulunan Cemiyet’in eriştiği gücü Başgil şöyle anlatır.

“1949 yazında, Üniversite konferans salonunda, İstanbul Muallimler Birliği

hesabına, Hür Fikirleri temsilen verdiğim bir konferansta, uydurma dil ve

mekteplerde tatbik edilen ‘tek kitap’ politikasını şiddetle tenkit etmiştim.

Konferanstan sonra, Halk Partisi ileri gelenlerinden tanıştığım bir zat, yarı

şaka yarı ciddi şunları söyledi: Bizi, Demokratlar değil sen yıkacaksın.

Fakat biz seni affetmeyeceğiz…”126

Hem faaliyetleri hem de iktidar karşısındaki tarafsız ve cesur

tutumlarıyla Cemiyet, dönemin siyasî ve entelektüel camialarında

belirleyici ve aktif bir rol üstlenmişti. Bir fikir hareketi olarak dönemin

netameli konularına dahi cesaretle eğilmekteydi. Diğer yandan, bu

faaliyetleri sırasında kurumsal olarak bağımsız kalmaya çalışırken,

üyelerinin siyaset yapmasına da imkân tanıyordu. Cemiyet’in

kuruluşundan sadece 2,5 yıl sonra gerçekleştirilen 14 Mayıs 1950

seçimlerinde 24 üye DP listesinden mebus olarak meclise girmişti. 127

124 Ali Fuad BAŞGİL: İlmin Işığında Günün Meseleleri, 192–193. 125 Ali Fuad BAŞGİL: Hatıralar, 146. 126 Ali Fuad BAŞGİL: “Bir Mektup Vesilesiyle: Önce Birkaç Hatıra”, Yeni Sabah,

02.09.1960. 127 Ali Fuad BAŞGİL: İlmin Işığında Günün Meseleleri, 193.

Page 117: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

110

4.4.1. Gazeteler ve Süreli Yayınlarda HFYC

Daha kuruluşu sırasında bile geniş bir alaka ile karşılanan Hür Fikirleri

Yayma Cemiyeti’ne, dönemin, özellikle İstanbul merkezli süreli yayınları

ve gazetelerinde geniş yer ayrılmıştır. Cemiyetin ilk günlerinden itibaren,

Ahmet Emin Yalman’ın etkisiyle, Vatan Gazetesi Cemiyetin yayın organı

gibi hizmet görmüştür.128 Cemiyet’in her türlü panel, konferans, toplantı,

tebliğ ve neşriyatı ile ilgili geniş yazılar yer almıştır Vatan Gazetesi’nde.

Diğer yandan, Yalman gibi Cemiyet’in kurucularından bir olan Selim

Ragıp Emeç de Son Posta Gazetesi’nin sahiplerindendir.129 Cemiyet,

Emeç’in etkisiyle Son Posta’da da Vatan Gazetesi’ndeki kadar olmasa da

sıklıkla yer almaktadır. Bununla beraber diğer İstanbul gazeteleri Yeni

Sabah, Son Havadis ve Tasvir de sayfalarında Cemiyet haberlerine yer

vermektedir. Cemiyet’in bu gazeteler ve Yeniden Doğuş gibi bazı

dergilerde yer bulmasının nedeni ise Ali Fuad Başgil’in etkisidir.

14 Mayıs 1950 öncesi dönemde iktidarın sahibi olan tek partiye karşı

gösterilen demokratik muhalefetin önemli aktörlerinden biri konumuna

gelen Cemiyet, özellikle dönemin iktidarı ile iyi ilişkileri bulunan gazeteleri

olan Ankara’da Ulus ve İstanbul’da Cumhuriyet tarafındansa görmezden

gelinmiştir. Cemiyet’in ve daha özelde Yalman ve Başgil’in tutumları bu

gazetelerde yer bulacak “nitelikte” değildir.

4.4.2. Bir Fikir Hareketi Olarak HFYC

Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti, bir fikir hareketi olarak Türk siyasî

hayatında önemli bir yer bulamamış olmasının ve dolayısıyla az

128 Ali Fuad BAŞGİL: İlmin Işığında Günün Meseleleri, 192. 129 Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Esas Nizamnamesi, 2.

Page 118: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

111

bilinirliğinin bazı nedenleri vardır. Kısa bir dönemde önemli faaliyetler

yürütmesine, Liberal Enternasyonal gibi uluslar arası kuruluşlarla yakın

bağları olmasına rağmen siyasî hafızada yer alamamasının birkaç nedeni

vardır.

İlk olarak, Cemiyet her şeyin hızla tecrübe edildiği bir süreçte faaliyet

gösterdiğinden, bu döneme Cemiyet’in etkisinin boyutları fazla

tartışılmamış; bu nedenle onun dönem içindeki konumu iyi etüt

edilememiştir. Daha sonraki yıllarda yapılan döneme ilişkin ya da genel

siyasî tarih çalışmalarındaysa, neredeyse hepsinde, göz ardı edilmiştir.

Demokrasiye geçiş süreci ve daha özelde liberal düşünce geleneğinin

Türkiye’deki birikimi ekseriyetle siyasal kurumlar üzerinden

değerlendirilmiştir. Oysa, demokrat muhalefet içindeki rolü, dil meselesi ve

seçim sistemi konusundaki faaliyetleri demokrasiye geçiş sürecinde derin

izler bırakmıştır.

Yayla fikir hareketleri üzerine kaleme aldığı çalışmasında, dünyadan

dört önemli fikir hareketinin –Tahıl Kanunları Karşıtı Hareket, Bastiat’ın

Serbest Ticaret Birliği, Fabian Cemiyeti, Intıtute of Ecenomic Affairs-

serüvenini inceler ve bir fikir hareketinin, özellikle liberal bir fikir

hareketinin başarılı olabilmesinin, 11 şartı olduğunu belirtir: Fikir

hareketleri fikir hareketi olarak kalmalı, insanlığın birikiminden

yararlanmalı, mahalli ve dar kafalı olmamalı, yıkıcı değil yapıcı olmalı,

marjinallikten hâkim akım olmaya geçmeli, entelektüel alanın her

veçhesine yayılmalı, çekim merkezi olmalı, fikir hareketi olarak kalmalı

uygulayıcılığa yönelmemeli, bağımsızlıklarında hassas olmalı, maddi

imkânların baştan çıkarıcılığına karşı uyanık olmalı,

kurumsallaşmalıdır.130 HFYC, bu niteliklerin biri hariç büyük bölümüne

uygun hareket etmeye özen göstermiştir. HFYC, entelektüel alanların

birçoğunda faaliyet göstermeye çalışmış, önemli uluslar arası bağlar tesis

etmiş, dönemin entelektüel muhitlerinde önemli bir yere sahip olmuş,

130 Atilla YAYLA: Fikir Hareketleri ve Liberal Düşünce Topluluğu, (Ankara: Liberte, 2003),

45–66.

Page 119: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

112

kendisi ve üyeleri için maddi ayrıcalıklar talep edilmemiş, hiçbir partinin ya

da başka bir kurumun sultası altına girmemiştir.

Cemiyet’in en büyük hatası kurumsallaşamamasıdır. Kurumsallaşma

entelektüel mirasın biriktirilmesi ve daha sonraki kuşaklara aktarılabilmesi

açısından önemlidir. Bir fikir hareketinin ortaya çıkmasında bir ya da

birkaç kişinin inisiyatif alması kaçınılmazdır. Fakat bir fikir hareketi kişilerle

özdeşleşmemelidir. Zaman içinde harekete mensup olanların sayısı ve

etki alanı genişletilmelidir.131 Oysa, HFYC, kişilerin etkisinden masun bir

ilkeler seti ile donatılamamıştır. Kısacası, Cemiyet, Başgil ve Yalman

etkisinden bağımsızlaşamamıştır. Yalman ve Başgil’in isimleri Cemiyet’in

çok önündedir. Bu ikilinin Cemiyet’i temsilen yürüttükleri birçok çalışma

zaman içinde sadece onlara mal edilmiştir. Bu ikilinin dışında, bir de,

Cemiyet neşriyat ve faaliyetlerinde önemli görevler alan ve özellikle “dil

meselesi”ndeki rolüyle öne çıkan Burhan Apaydın önemli bir figür olarak

görünmektedir. Başgil ve Yalman etkisi Hür Fikirler için o kadar hayatiydi

ki, Cemiyet’in fiili olarak sonunu hazırlayan gelişme de bu iki sima

arasındaki ayrılıktan doğmuştur. Kısa bir dönemde hızla biriktirilen

tecrübe deneyimler, Başgil’in başkanlığı bırakmasından sonra unutulmuş

ve Cemiyet Yalman’ın etkisiyle “liberal” çizgiden uzaklaşmıştır. Buna

paralel olarak entelektüel çalışmaları da son bulmuştur.

Son olarak, Cemiyet’in bir fikir hareketi olarak bilinir bir öneme sahip

olamamasının bir başka nedeni de, her iki müellifin de hatıratlarında

Cemiyet’e gerekli özeni göstermemeleridir. Başgil’in Cemiyet başkanlığını

bırakmasından sonra, hem Yalman hem de Başgil, birbirlerine sert

ithamlarda bulunmuştur. Yalman, Başgil’i gericilikle suçlarken Başgil’de

onu yaygaracılıkla itham etmektedir. Aralarındaki bu husumet Cemiyet’e

gösterdikleri ilginin de önüne geçmiştir. Cemiyet’in teşekkülü sırasında

sahip oldukları derin ayrılıkları nasıl ki sistemli bir şekilde uzak

tutabilmişlerse, ayrılış sonrasında da yaptıkları mesai birliğini yine sistemli

131 Atilla YAYLA: Fikir Hareketleri ve Liberal Düşünce Topluluğu, 62.

Page 120: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

113

olarak görmezden gelerek, bu birlikteliğin fazla bilinmesini istememiş

görünmektedirler. Cemiyet bu görmezlikten gelme nedeniyle unutulmaya

yüz tutmuştur.

4.5. Liberal Düşünce Geleneği İçinde HFYC’nin Yeri

HFYC’nin Türkiye’nin liberal birikimi ve tecrübesi içinde fazla

bilinmeyen, ancak önemli bir yeri vardır. Onu özel kılan üç nedenden

bahsolunabilir. İlk olarak, HFYC, liberal bir cemiyet olarak, kendisinden

önce faaliyette bulunmuş benzeri cemiyet ve partilere nazaran daha uzun

süre hayatta kalmıştır. Daha evvelki bazı hareketlerin faaliyet dönemleri

ancak aylarla ifade edilmektedir. Üstelik Cemiyet, liberalizme farklı

anlamlar yükleyen iki liderin koalisyonu olarak faaliyet gösterirken bunu

başarabilmiştir. Aralarında çok derin anlayış farklılıklarının bulunmasına

rağmen, hem Yalman hem de Başgil bir dönem bu koalisyona sadık

kalmak için çaba sarfetmiştir. Öte yandan, Cemiyet’in faaliyet gösterdiği

dönem, kendisinden öncekilere nazaran bir takım üstünlüklere de sahiptir.

Dünyada yükselen bir demokrasi dalgası mevcuttur. Ülke, sıkıntılı da olsa,

o yıllarda uzun sayılabilecek bir barış ortamındadır.

İkinci olarak, HFYC, liberal bir cemiyet olarak başka hiçbir üstün amaç

gütmeden, bireyin özgürlüğünü ve minimal devleti savunmuştur.

Kendisinden önceki yaklaşımlardaysa, liberal değerler, ya imparatorluğun

bekası için önerilen bir kurtuluş çaresiydi, ya da iktidar tarafından

sahiplenilmemiş siyasî tercihlerden biri olarak görülmekteydi. Oysa, Hür

Fikirlerin faaliyet gösterdiği dönemde, iktidarı temsil eden CHP’de de bir

liberalleşme tecrübesi yaşanmakta, Parti çok partili siyasî hayata uyum

çabası göstermektedir. Diğer yandan, Hür Fikirlerin mesai alanı, katî

çizgilerle sivil toplum olarak görünmektedir. Cemiyet tek parti iktidarı

karşısında ve demokrat muhalefet içinde yer almış olmasına rağmen,

kurumsal anlamda siyasî olarak bağımsızlığını korumuştur.

Page 121: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

114

Üçüncü olarak, HFYC özelde Türk liberal düşünce geleneği için de

önemli bir harekettir. Cemiyetin kapanmasına neden olan süreç Türk

liberalizm tarihi açısından bir kırılma noktasına işaret eder. Cemiyetin

kurucu önderleri Ali Fuad Başgil ve Ahmet Emin Yalman’ın konumları ve

fikirleri üzerinden okunabilen bu kırılma, liberal hareketin günümüzdeki

durumuna ilişkin anlamlı veriler sunmaktadır. Bir tarafta liberalizmi Batı tipi

yaşam tarzı olarak yücelten, diğer tarafta insan haklarını, bireyin

özgürlüğünü, sınırlı devleti önemseyen bu iki akım günümüzde de

varlıklarını sürdürmektedir.

Son olarak, Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti, liberal hareket için, sahip

olduğu uluslar arası ilişkileri bağlamında da, önemli anlamlar ifade

etmektedir. Dünyanın saygın liberal organizasyonlarından biri olan Liberal

International’ın kuruluş sürecini yaşadığı 1947–1950 döneminde

gerçekleştirdiği yıllık toplantılarına, Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Türkiye’yi

temsilen katılarak, LI’nın kurucu partnerlerinden biri olmuştur.132 HFYC,

LI’nın 1948’de Paris’te, 1949’da Londra’da, 1950’de de Stutgart’ta yaptığı

toplantılara katılmıştır.133

4.6. Cemiyetin Sonu

1950’de Türkiye demokrasisi yine önemli bir adımın arifesindeydi. Ülke

siyasî olarak hareketli günler yaşamakta, artık yeni bir seçimden söz

edilmekteydi. Gazeteler, sütunlarında hazırlanan yeni seçim kanununa

geniş yer ayırıyordu. Bu geçiş sürecinde ve hazırlanan yeni kanuna göre

yapılacak olan seçimlerin gerçekleşebilmesinde mühim katkıları olan Hür

Fikirleri Yayma Cemiyeti için ise, 1950 yılı, hızlı ve yoğun bir faaliyet

132 SMITH, Julie: “Liberal Unit: The Origins of Liberal International”, 3–5. 133 Ahmet Emin YALMAN: Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim IV, 112.

Page 122: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

115

döneminden sonra girilen yeni bir dönemi işaret etmekteydi. Cemiyet

içinde gündeme ilişkin bazı huzursuzluklar baş göstermişti.

Cemiyet’te Yalman’ın temsil ettiği bir grup üye ülkenin ilk kez tecrübe

ettiği çok partili seçim propagandalarının gidişatından rahatsızdı. Çünkü,

içinde bulunulan özgürlük ortamının verdiği güvenle, ifade edilmesine

fırsat bulunan seçmen taleplerinin birçoğu dinî nitelikteydi. Liberalizmi,

batı tipi yaşam tarzının bir sonucu olarak benimseyen Yalman için bu tür

talepler, CHP’nin bile bunlara olumlu yaklaştığı bir dönemde, gericilik

anlamına geliyordu.

4.6.1. Başgil’in Son Kongresi

Cemiyet için böyle buhranlı bir dönemin başlangıcıysa, 18 Şubat

1950’de gerçekleştirilen ikinci kongredir. Bu toplantı cemiyetin geleceği

için önemli bir kırılma noktasını ifade eder. Üyeler arasındaki ayrılık bu

kongrede su yüzüne çıkar. İdare heyetine, cemiyetin faaliyetlerinin

kifayetsiz olduğuna dair tenkidler yöneltilmiştir. Cemiyetin dil mevzuundan

beri hiçbir meseleyi tartışma konusu yapmadığı, faaliyetsizliğin üyeleri

cemiyetin geleceğine ilişkin karamsarlığa düşürdüğü ve hatta neden

cemiyet içinde gayr-i müslimlerin sayısının az olduğu bu tenkidlerden

bazılarıdır. Ancak, bu tenkidler hakkaniyetten uzak görünmektedir.

Faaliyetsizlikle suçlanan Cemiyet, üye aidatlarından başka düzenli geliri

olmadan, iki yıl içersinde 11 sayılık bir dergi, 3 beyanname ve 7 eser

yayınlamış ve birçok konferans tertiplemiştir. Dil meselesinin yanında,

seçim sistemine yönelik çalışmalarıyla da ciddi sorumluluklar almıştır.134

Bu tutumdan rahatsız olan Ali Fuad Başgil, idare heyeti seçiminden

önce, Cemiyet Başkanlığından affını dilemiş, başkanlığın şeflik sistemine

134 Vatan, 19 Şubat 1950.

Page 123: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

116

benzetilmemesini istemiştir. Fakat, üyelerin ekseriyetinin ısrarları ve

ricaları nedeniyle, katî mazeretleri olduğunu söylemesine rağmen,

Başkanlığa aday olmayı kabul etmiş ve ekseriyete yakın bir reyle tekrar

başkan seçilmiştir. Ancak, bu yeni başkanlık dönemi çok kısa sürecektir.

Cemiyet’in diğer idare heyeti görevleri ise şöyle dağılmıştır: Başkan

yardımcılığı Abdülhak Kemal Yörük, idare heyeti üyeleri Ahmet Emin

Yalman, Sulhi Dönmezer, İsmet Alkan, Mehmet Ali Sebük ve Burhan

Apaydın.135.

4.6.2. Ayrılığa Neden Olan Tartışma: Din ve Laiklik

Ülkenin tek gündemini oluşturan seçimler yaklaşmakta, seçim öncesi

yaşanan siyasî mücadele, herkesin yabancısı olduğu demokratik bir iklim

içinde gerçekleştirilmektedir. İlk defa karşısında ciddi bir rakibin

bulunduğunun bilincinde olan Halk Partisi’nde, 1946 Mayıs kurultayında

alınan kararlarla başlayan liberalleşme süreci devam etmektedir.136 14

Mayıs yaklaşırken, partiler seçmenlere yönelik propaganda faaliyetlerine

hız vermektedir. Özellikle Halk Partisi’nin bu dönemde yaptıklarıyla

seçmen nezdindeki olumsuz imajını, DP aleyhine değiştirebilme

umudundadır. Cemiyetler kanunu yumuşatılır, muhafazakâr kimliği ile

tanınan Şemsettin Günaltay Başbakanlığa getirilir. Halk Partisi girişimiyle

türbelerin açılabileceğine ilişkin hazırlanan kanundan sonra, neredeyse

her gün İstanbul’da bir türbe açılmaktadır. Halk belki de ilk defa gerçek bir

özgürlük havası solumaya başlamıştır.

Ülkenin içinde bulunduğu özgürlük ortamında, ifade edilmesine fırsat

bulunan seçmen taleplerinin birçoğu dinî niteliktedir. Başgil’e göre bunun

nedeni açıktır: Çünkü, “yaklaşık 27 yıllık oligarşik bir iktidar tarafından en

135 Vatan, 19 Şubat 1950. 136 Taner TİMUR: Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş, 69–70.

Page 124: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

117

fazla müdahaleye uğrayan, kısıtlanan haklar dinî haklardır.” Bu talepler,

seçim arifesinde, CHP dâhil tüm partilerden karşılık buluyordu. Bu durum,

her türlü dinî talebin gericilik anlamı taşıdığını düşünen bazı “liberalleri”

rahatsız etmekteydi. Bu liberallerden biri de Ahmet Emin Yalman’dı. 137

Ahmet Emin Yalman’ın istekleri doğrultusunda, tüm ülkenin 14

Mayıs’ta yapılacak seçime kilitlendiği bir dönemde, Hür Fikirleri Yayma

Cemiyeti, dinin ve laikliğin gerçek manaları hakkında bir açık oturum tertip

etti. Bu toplantı ile oluşturulan temel üzerinde bir dini inkılâp hareketi

yaratılmak isteniyordu.138 Oysa Başgil, böyle bir inkılâp hareketinin doğru

olmadığı ve ayrıca böyle bir hareketin dine karşı yürütülmemesi; bunun,

dinin kendi dinamikleri marifetiyle kendiliğinden gerçekleşmesi gerektiği

kanaatindeydi. Başgil, laikliği, dinsizlik ya da dini modernleştirme olarak

değil, devletin dine karışmaması olarak yorumluyordu.139 Cemiyet

merkezinde, mutat münakaşalı toplantılardan biri olarak tertiplenen açık

oturumda münakaşalar nahoş bir üslup kazanınca, Ali Fuad Başgil, bu

tartışmaların gizli bir kasıtla yaratılmış olduğunu düşünerek, Cemiyet’ten

bir daha dönmemek üzere ayrıldı.140

Nisan 1950’de yaşanan bu hadise, Cemiyet’in ikinci döneminin başlangıcı

olduğu gibi, Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin hükmî anlamda olmasa bile

fiilî olarak son bulmasına neden oldu. Bu tarihten sonra Yalman’ın

telkinleri, çabaları ve yönlendirmeleriyle ayakta kalmaya çalışsa da umumî

efkârdan beklenen ilgi, Cemiyet’in ilk dönemine nazaran, neredeyse hiç

mertebesindeydi. Başgil’in gidişiyle Cemiyet derin bir itibar kaybı yaşadı.

Entelektüel anlamda sıradanlaştı.

Aslında, bu ayrılığa sebep olan gerçek nedeni Başgil ve Yalman’ın

sahip oldukları liberalizm anlayışında aramak daha doğru olacaktır.

Çünkü, din ve laiklik toplantısında yaşananlar sebep değil sonuçtur. Hem

137 Ali Fuad BAŞGİL: “İrtica Yaygarası”, Komünizme Karşı Mücadele, 2. 138 Ahmet Emin YALMAN: Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim IV, 214. 139 Ali Fuad BAŞGİL: Din ve Laiklik, (İstanbul, Yağmur, 1977), 18. 140 Ali Fuad BAŞGİL: İlmin Işığında Günün Meseleleri, 192.

Page 125: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

118

Yalman hem de Başgil, yaklaşıl üç yıl aynı Cemiyet çatısı altında

başarıyla mesai harcamış olmakla birlikte tamamen farklı liberal anlayışa

ve siyasî tercihlere sahiptirler.

Ahmet Emin Yalman, yüzyıl başında Amerika’da tamamladığı eğitimi

sırasında edindiği ve batı tipi yaşam tarzı olarak nitelendirdiği bir liberal

anlayışa sahipti. Onun için liberallik batılı olmak anlamına geliyordu.

Özgürlük nosyonundan yoksun, ulaşılması ve toplumun ulaştırılması

gereken değerler içeren böyle bir anlayış, inkılâplarla, Kemalizm’le,141

askeri müdahalelerle kolay uyum sağlayabilmekte142 ve hatta

müdahaleleri müjdeli haber olarak olumlayabilmekteydi.143 Yalman tek

parti iktidarına karşıydı. Lakin, bu karşıtlık, tek partinin temsil ettiği

felsefeye yönelik değildi. Onun, 1950’lere kadar sürdürdüğü CHP karşıtı

muhalif tavır, demokratik seçimlerin sonuçlarının kendi hayat tarzına

yönelik tehlikeler barındırması endişesi ile yön değiştirdi.

Yalman, teşekkülü sırasında DP’ye açık bir destek vermekte ve

kendisinin Dörtler’e beşinci olarak katıldığını ilan etmekteydi. Ancak,

Yalman, 1950’lerin ikinci yarısından sonra bu tavrını değiştirerek DP’ye

muhalif bir çizgiye kaydı. İktidarı, gericilik konusunda gerekli önlemleri

almamakla tenkit ediyordu. Çünkü, Yalman’ın olmasını beklediği-

arzuladığı DP, sadece demokratik usuller içinde işlev gören bir parti

141 Ahmet Emin YALMAN: Gerçekleşen Rüya, (İstanbul: Tan Matbaası, 1938,); Ahmet

Emin YALMAN: Yarının Türkiye’sine Seyahat, (İstanbul, Vatan Matbaası, 1944,). 142 Yalman 27 Mayıs Askeri Darbesinden sonra kurulan danışma meclisinde yer almıştır.

Yıldırım, Ergün; Batıcılaşma Sürecinde Bir Şahsiyet: Ahmet Emin Yalman, 90. 143 “26 Mayıs akşamı gece yarısından sonra matbaadan ‘radyoyu dinle’ diye telefon

ettiler. Radyoya sarıldık. İstiklal Marşından sonra tok bir ses şu müjdeyi verdi: ‘Dikkat,

dikkat, burası İstanbul Radyosu… Silahlı Kuvvetler, 27 Mayıs gecesi saat üçten

başlayarak yurdun her tarafında idareyi ele aldı.’

Bütün memleket sevinç içinde uykudan uyandı, herkes telefona sarıldı. Müjdeyi

bilmeyenlere ulaştırdı. DP’de sorumluluk mevkiinde olanlar bu sevinçte elbette beraber

değildi…” Ahmet Emin YALMAN: Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim IV, 361.

Page 126: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

119

değildi. O, CHP kadrolarından yetişen bu partinin, CHP misyonuna da

sahip çıkmasının gerekliliğine inanıyordu. 144

Kendisini terakkici muhafazakâr145 olarak tarif eden Başgil’de ise

liberallik, hürriyeti sevmek anlamı taşıyordu. Onun anladığı manada

liberalizm tepeden inmeci politikalarla uygunluk gösteremezdi. Dine

verdiği önemse tam anlamıyla muhafazakârca olmakla beraber, bu, dinin

toplumun manevî yanına temel teşkil eden tek gerçeklik olmasından

kaynaklanıyordu.146 Öte yandan, dini taleplere karşı gösterdiği destekse,

asıl olarak, muhafazakârlığından değil, bu talepleri özgürlüğün kullanımı

olarak nitelendirmesinden ileri geliyordu.147 Başgil, 1950 seçimlerinden

sonra ülke gündemini meşgul eden “irtica” tehlikesinin varlığından şüphe

etmekte ve bunun, suni bir gündem yaratmak amacıyla kullanıldığını

söylemekteydi.148 Ona göre, “irtica yaygarası” 14 Mayıs’ın rövanşını

almak isteyenlerin arkasına sığındığı bir kılıftı.149

Başgil, 1940’ların başından itibaren, “dil meselesi” ve iktidarın

uyguladığı “tek kitap” politikasına gösterdiği tutumla Halk Partisi

karşısında yer almaktaydı. DP’nin teşekkülü sırasında demokrat

muhalefete büyük destek vermesine, iktidar tarafından en az demokratlar

kadar tehlikeli görülmesine rağmen, Başgil150, DP’yi tam anlamıyla liberal

bir parti olarak görmüyordu. Prensipler bakımından CHP’den hiç

ayrılmadığını düşündüğü DP’yi, devletçilik ve laiklik prensipleri üzerinde

biraz değişiklik yapmakla birlikte altı oku tamamen programına geçirdiği

144 Ahmet Emin YALMAN: a.g.e., 38. 145 Ali Fuad BAŞGİL: Ord. Prof. Ali Fuad Başgil’in Hatıraları, 119. 146 Tanıl BORA: Türk Sağının Üç Hali: Milliyetçilik, Muhafazakârlık, İslamcılık , 94. 147 Nisan ayı sonlarında gerçekleştirilen Hür Fikirler toplantısından sonra Başgil, Mayıs

ve Haziran ayları içinde Yeni Sabah Gazetesinde yayınlanan ve din hürriyeti, laiklik,

devlet konuları ile ilgili bir seri hazırlamıştır. Yeni Sabah, 17, 20, 24, 27, 31 Mayıs ve 3, 7,

10, 14,17, 21, 24 Haziran 1950 148 Ali Fuad BAŞGİL: “Bizim de Diyeceklerimiz Var Dostlar”,1. 149 Ali Fuad BAŞGİL: “İrtica Yaygarası”, 2. 150 Ali Fuad BAŞGİL: İlmin Işığında Günün Meseleleri, 192.

Page 127: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

120

için tenkit ediyordu. 1948’de DP’den ayrılarak kurulan ve muhafazakâr

demokrat olarak nitelendirdiği Millet Partisi’ni daha liberal bulmaktaydı.

Lakin, Başgil’in bu partiyle yakınlığı da, DP ile olduğu gibi, eleştirel ve

mesafeliydi. O, siyasî anlamda taraf olmaktan, 1961’de AP listesinden

Samsun senatörü seçilene kadar kaçınmıştı.151

4.6.3. Cemiyet’in Başgil Sonrası Dönemi

Ali Fuad Başgil’in ayrılmasından sonra, Cemiyet, yaklaşık iki buçuk yıl

süren dönemde edindiği aktif kimlikten çok uzaklaşmıştır. Cemiyet için

yeni bir dönem anlamına gelen bu süreç, aslında Hür Fikirlerin tükeniş

evresidir. Ahmet Emin Yalman’ın etkisiyle Cemiyet, temel ilgi alanı olarak

“irtica ile mücadeleyi” seçmiştir. Zaman içinde liberal ilkelerden

uzaklaşarak daha jakoben bir kimlik kazanmıştır. Bu dönemde sadece

dört kez kamuya yönelik faaliyet içinde bulunmuştur. Ancak,

gerçekleştirilen faaliyetler, açık ve geniş katılımlı kongreler ya da

toplantılar olmadıkları gibi, belli bazı konularda odaklanmalarına rağmen,

kifayetsizdir. Bu dönemden sonra, uzun aralıklarla faaliyette bulunan

Cemiyet’in son neşriyatı da, 1957’de Ahmet Emin Yalman’ın Berraklığa

Doğru eseridir.152

151 Ali Fuad BAŞGİL: 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri, 62. 152 Hür Fikirleri Yayma Cemiyet’in tam olarak hangi tarihte hukukî olarak son bulduğuna

ilişkin maalesef hiçbir kayıt bulunamamıştır. Cemiyet’in İstanbul merkezli olmasına

binaen Dernekler Dairesi İstanbul İl Müdürlüğü arşivinde gerekli evraklara ulaşılmak

istenmiş, ancak söz konusu kayıtlara ulaşılamadığı, bazı arşiv evraklarının yasal bir

değişiklikten kaynaklanan nedenlerle saklanmadığı bildirilmiştir.

Cemiyet’in hayattaki son üyesi Burhan Apaydın’la yapılmak istenen mülakatsa, bütün

çaba ve ısrarlara rağmen, şahsın sağlık durumuna ilişkin mazeretleri nedeni ile

gerçekleştirilememiştir.

Page 128: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

121

Cemiyet’in ikinci döneminde kamuya yönelik ilk faaliyeti, 14 Mayıs

seçimlerinden yaklaşık bir yıl sonra, “son bir yıldır tırmanma eğilimi

gösteren gerici hareketleri protesto eden” bir bildiri yayınlaması olmuştur.

Yapılan seçimler sonrasında ülkede yükselen dinî içerikli istek ve talepler

Yalman’ı endişeye sevk etmekteydi. Ayrıca, Yalman’a göre, Başgil bu

gericiliğin lideriydi. Özellikle ezanın tekrar orijinal dili ile okunması

tartışmaları “gericiliğin” yükselmesi olarak yorumlanmaktaydı.153

1953’e gelindiğinde, Cemiyet’in içinde bulunduğu tutum değişikliği

tamamen kendisini gösterdi. 11 Şubat’ta içinde Yalman’ın da bulunduğu

bir grup gazeteci, yükselen “gerici” dalgaya engel olabilmek için bir cephe

kurmak gerektiği kanaatiyle, birlikte hareket etme kararı aldılar. Birliğin

yasal kuruluşunu sağlamak için tertiplenen 17 Şubat tarihli toplantıya Hür

Fikirleri Yayma Cemiyeti de iştirak etti.154 “Geriliğe karşı halkı devamlı

aydınlatmak gerektiği” gayesiyle teşekkül eden Milli Tesanüd Birliği, bir

konfederasyon şeklinde organize olmuştu. “Halkı devamlı aydınlatmak”

ideali, cumhuriyetin felsefesiyle de uyum içindeydi. Başkanlığını Prof. Dr.

Ekrem Şerif Egeli’nin yürüttüğü birliğe, üniversitelerden Türk Kadınlar

Derneği’ne kadar çeşitli örgütler destek vermekteydi.155

Cemiyet’in bu dönemdeki bir başka faaliyeti ise 31 Mayıs 1953’de

Hasan Refik Ertuğ tarafından “anayasanın tadil ve ıslahı çalışmalarına”

zemin olması gayesiyle hazırlanan anayasa anketidir. Bu, 43 maddeden

oluşan kapsamlı ve titiz bir çalışmadır, ancak, sonuçlarına ilişkin herhangi

bir yayın ya da bilgi mevcut değildir.156

Cemiyet’in son faaliyeti ise 1957’de neşredilen Yalman’ın Berraklığa

Doğru eseridir. Bu eserin neşredilmesine de Cemiyet’in ikinci döneminde

153 Cumhuriyet Ansiklopedisi, 197. 154 Cumhuriyet Ansiklopedisi, 235. 155 Ahmet Emin YALMAN: Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim IV, 305. 156 Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Anayasa Anketi, (İstanbul, Mete Matbaası, 31 Mayıs

1953).

Page 129: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

122

şiddetle önemsediği “gericilik” hareketlerinden duyulan endişe neden

olmuştur. Çalışma, Yalman’ın 1941’de kaleme aldığı 23 yazının bir araya

getirilmesiyle oluşturulmuştur.

Bu eser, hem Yalman’ın tutum değişikliklerinin, hem de Cemiyet’in,

böyle bir eseri neşretmekle artık ilk dönemdekine hiç benzemeyen bir

konuma geldiğinin en açık örneğidir. Kitabı oluşturulan makalelerinin ilk

yazılışlarından 16 yıl sonra tekrar yayınlanması manidardır; Yalman’ın,

çok partili demokrasinin Batılılaşma idealinden kesin olarak uzaklaştığını

düşündüğü bir döneme rastlamaktadır. O, Türk inkılâbının ve dinin Türk

toplumu içindeki yerine ilişkin görüşlerini derlediği bu çalışmasıyla tekrar

Halk Partisi ve onun misyonuna avdet etmiştir.

Yalman bu eserin Cumhuriyet dönemi muhalefet hareketlerini

incelediği “Fiilî Halk Murakabesi” bölümünde, muhalefet karşısında

iktidarın tutumunu olumlar ve hem TCF’yi hem de SCF’yi sorumlu

davranmamakla itham eder. Yalman’a göre bu iki fırka için de asıl gaye,

CHF iktidarını güçlendirmek ve onun misyonuna destek olmak amacıyla

“yapıcı muhalif” tutum sergilemek olmalıyken, onlar, “marjinal” hareketlere

kaymıştır.157

Başka bir bölümde, Yalman, iki partili siyasî sistemi eleştirir ve bu

sistemin zararları işlerken, Türk toplumunun ihtiyacının milli bir program

etrafında kenetlenmek olduğunun altını çizer. Bu program şahısların

müdahalesinden masun olmalıdır. Bu nedenle, o, “böyle bir milli program

işini gerçekleştirmek işini de Halk Partisi gibi bir tek milli partinin ve ondan

doğan hükümetin benimsemesi doğru olur” der ve Halk Partisi’ni o güne

kadarki başarılı tutumu nedeniyle över. Devamında ise parti sisteminin

demokrasinin hatalı yanı olduğunu ilan eder.158

157 Ahmet Emin YALMAN: Berraklığa Doğru, (İstanbul, Hür Fikirleri Yayma Neşriyatı,

(1957),16–18. 158 Ahmet Emin YALMAN: a.g.e., 19-23.

Page 130: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

123

Türk toplumu içinde dinin yerinin tartışıldığı bölümlerde ise, Yalman, o

güne kadar “vatandaşların dinî kanaatlerine saygı göstermiş” olan Türk

İnkılâbının dine eğilmesinin, ideal bir din sistemi oluşturmak içi çaba sarf

etmesinin zamanın geldiğini savunur. Akla ve insanî değerlere uygun bir

İslam için dinde reform yapılması gerektiğini söyler. 159

Sonuç olarak, ikinci dönemini tamamen Yalman’ın “ilerici” görüşlerinin

şekillendirdiği Cemiyet, artık ne özgürlükçü ne demokrat ne de liberaldir.

159 Ahmet Emin YALMAN: a.g.e., 56-62.

Page 131: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

5. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Liberal fikirler, diğer pek çok Batı’lı fikir gibi, Tanzimat’la birlikte ülkeye

girmeye başlamıştır. Ancak, en azından bir yönüyle liberal olarak

adlandırılabilecek ilk hareket, Tanzimat Fermanı’ndan yaklaşık yarım asır

sonra Namık Kemal ve Ziya Paşa öncülüğünde kurulan Yeni Osmanlılar

Cemiyeti’dir. Meşrutiyet yönetiminin Osmanlı Devleti’nin siyasî sistemi

olmasını savunan Cemiyet, özellikle Namık Kemal’in yazılarıyla tekele

karşı çıkmakta, serbest rekabetin tesisini istemekte ve Serbest-i Ticareti

savunmaktaydı. Özellikle meşrutiyetin tesis edilmesi talepleri, sultanın

otoritesine yöneltilmiş ciddi bir muhalefet hareketiydi ve devletin önde

gelen sivil ve asker bazı liderlerince de paylaşılıyordu. Bunların kurduğu

cephe 1876 Anayasasının ilanını sağladı ve yeni bir dönem başladı.

Ancak fazla uzun ömürlü olmayan bu dönem, 1878–1908 arasında

kesintiye uğradı.

1908’de, İttihat ve Terakki’nin yoğun çabaları sonunda, Abdülhamit,

anayasanın tekrar yürürlüğe girmesine ve meclisin oluşturulmasına rıza

gösterdi. Böylece, II. Meşrutiyet olarak bilinen yeni bir dönem başladı. Bu

dönemin başlamasında, liberalizmi kendilerinden öncekilere nazaran çok

daha sistemli bir şekilde kavrayan ve temsil eden, Prens Sabahattin,

Cavid Bey gibi simaların da önemli katkıları oldu. Özellikle Prens

Sabahattin, İttihat ve Terakki’nin içine girdiği baskıcı tutum karşısında,

Ahrar Fırkası’nın teşekkülüne neden olacak, liberal ilkelerin

gerçekleştirilebilmesi için siyasî bir mücadele de yürüttü.

Prens Sabahattin, Cavid Bey, Ahrar Fırkası ve daha sonra Hürriyet ve

İtilaf Fırkası’nın etkileriyle liberalizm, özellikle iktisat politikaları açısından,

İttihat ve Terakki’nin devletin idaresini ele geçirip yeni bir istibdat

dönemine neden olacağı 1914’e kadar, ülke politikalarına müdahil

olabildiği kısa bir dönem yaşadı. Ancak, 1914’ten sonra, ibre tekrar

milliyetçi-devletçi akım lehine yön değiştirdi. Osmanlı’nın çöküş dönemi

Page 132: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

125

yöneticilerince yapılan bu tercih Cumhuriyet Türkiye’sine de, nerdeyse hiç

değişmeden aktarıldı.

Osmanlı’nı yaşadığı travmaların etkisinde olan ve bir İmparatorluğun

çöküşünü yaşamış kadroların kurduğu Cumhuriyet’in ideolojik tercihi iki

esas nedenle devletçilikten yanaydı. İlk olarak, onlar, tüm ekonomik

politikaların devlet işi olduğu bir zihniyetin temsilcileri oldukları gibi,

iktisadî bağımsızlığın dışa kapalı ekonomik politikalar gerektirdiği

inancındaydılar. İkinci olarak, meşruiyetini eskinin reddi üzerine kuran

Cumhuriyetin, Osmanlı’nın toplumsal ilişkiler skalasını değiştirecek

merkezî ve güçlü bir devlet aygıtına ihtiyacı vardı.

Cumhuriyet’in kurucularının aldıkları bu tavırda liberal ilkelere yer

yoktu. Çünkü, liberal değerler iktidarın referans kaynaklarını zedeleyecek

nitelikteydi. Nitekim, tek parti iktidarının sürdüğü yaklaşık 27 yıllık dönem

boyunca, ikisi akamete uğramış üç “çok partili siyasî hayata geçiş”

tecrübesi de bir şekilde liberal muhalif unsurlar barındırıyordu. Aslında,

liberalizm, aynı zamanda, iktidar tarafından tanımlanmamış ve

sahiplenilmemiş başlıca siyasî alanlardan da biriydi.

Tek parti iktidarına ilk sistemli karşı çıkış, 1924’te TCF tarafından

gerçekleştirildi. Mustafa Kemal ve yakın çevresinin saltanat, hilafet ve

cumhuriyet gibi konularda aldıkları radikal kararlar, yine onlar gibi Kurtuluş

Savaşı kahramanları olan Rauf Orbay’ın, Refet Bele’nin, Adnan Adıvar’ın,

Ali Fuad Cebesoy’un rahatsız olmalarına neden oldu. Ancak, bu isimlerin

rahatsızlıklarının sebebi alınan kararlardan çok, bu kararların alınış

şekliydi. CHF içinde, Mustafa Kemal’e karşı daha gelenekçi vekillerden

oluşan bir muhalefet şekillenmekteydi. Parti içi muhalif hareket, nihayet

1924’de TCF olarak teşekkül etti. Ancak, TCF sadece yedi ay kadar

faaliyet gösterebildi. Fırka, İstiklal Mahkemeleri’nin, Kürt isyanı karşısında

alınması gereken önlemlerden biri olarak, TCF’nin kapatılması gerektiği

yönünde görüş bildirmesi nedeniyle, 1925 Haziran’ında hükümet

tarafından kapatıldı.

Page 133: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

126

Cumhuriyet Türkiye’sinin çok partili siyasî hayata geçişteki ikinci

tecrübesi 1930’da yaşandı. 1925’de, TCF’nin kapatılması ve rejime

muhalif tüm unsurların bastırılması sonrasında ülkede hâkim olan

monolotik siyasî yapı, halkın istek ve taleplerini iktidara iletmesine engel

oluyordu. 1929’da yaşanan Büyük Buhran nedeniyle, tüm dünyada olduğu

gibi, ülkede de büyük hoşnutsuzluklar yaşanmaktaydı. Bu

hoşnutsuzlukların rejime tehlikeye düşürmesi ihtimali karşısında, bu kez

iktidarın talepleriyle, tekrar çok partili siyasî hayat tecrübe edilmek istendi.

Kurulacak yeni fırka aracılığıyla toplumsal muhalefet daha ehil kılınmak

isteniyordu. Bu gelişmeler neticesinde SCF, 1930’da Mustafa Kemal’den

alınan icazetle, Fethi Bey tarafından kuruldu. Ancak SCF, kısa süre sonra,

kendisi için uygun görülenden farklı bir anlam kazanıp, halkın teveccühü

ile gerçek bir muhalefet partisi gibi hareket etme istidadı gösterince,

kendisine verilen desteği kaybetti. Fırka, sadece üç buçuk aylık bir

faaliyetten sonra kendini feshetti.

Bu tarihten sonra yaklaşık onbeş yıl sürecek sınırsız bir tek parti

dönemi başladı. Daha önce yaşanan iki deneyimin verdiği dersler, iktidarı,

rejimi her türlü muhalif hareketten korumak için CHF’den başka hiçbir

örgütlü toplumsal harekete izin vermemeye yöneltti. Türk Ocağı, Türk

Kadınlar Birliği gibi cemiyetlerin faaliyetlerine son verildi. Toplumsal alanın

tamamına nüfus edebilmek için Halkevleri kuruldu.

İkinci Cihan Harbi sonrasındaysa, o güne kadar farklı yoğunluklarda

devam eden baskıcı tutum değişme emareleri göstermeye başladı. Hem

dış konjonktür hem de iç konjonktürün zorlamaları nedeniyle iktidar yeni

açılımlar yapmak ihtiyacı içindeydi. Öte yandan, iktidarın Birleşmiş

Milletler Antlaşması’na imza koyması, demokratik ilkelerin kabulü anlamı

taşıyordu. Kazandıkları böyle bir güvenceyle daha rahat hareket imkânı

bulan bir grup, parti içi muhalefetini sertleştiriyordu. Özellikle, 14 Mayıs

1945 tarihli Toprak Reformu Kanunu tartışmaları, muhalefetin parti içinde

yapılamayacağının sinyallerini veriyordu. Meclis’te yaşanan bu tartışmalar

sonunda, hem muhalif hareket belirgin bir nitelik kazanmakta, hem de

Page 134: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

127

Adnan Menderes yeni bir siyasî lider olarak yükselmekteydi. Halk Partisi

bu hareketi cezalandırmakta gecikmedi. Bu tutumları ve İstanbul

gazetelerindeki muhalif yazıları nedeniyle önce Menderes ve Köprülü,

daha sonra onlara verdiği destek nedeniyle Koraltan Parti’den ihraç

edildiler. Kısa süre sonra Bayar da partiden kendi isteğiyle ayrıldı. Bu

dönemden sonra Dörtler olarak anılmaya başlayan bu grup önderliğinde,

“Yeter söz milletin” şiarıyla 7 Ocak 1946’da DP kuruldu.

DP’nin ve ondan yaklaşık altı ay kadar önce kurulan fakat Türk

Siyaseti içinde önemli bir rolü olmayan MKP’nin varlığıyla çok partili siyasî

hayata geçildi. Ancak, demokrasiye geçiş, 14 Mayıs 1950’de yapılan

seçimlere kadar mümkün olmadı. Çok partili siyasî hayata geçişten

hemen sonra, tamamen iktidarın kontrolünde gerçekleştirilen 1946

seçimlerinin sonuçları, seçimler üzerindeki yargı denetiminin

olmamasından ve “açık oy, gizli tasnif” esasıyla yapıldığından, güvenilir

değildi. 1946–1950 yılları arasında yaşanan bu dönemde Türkiye

“demokrasiye geçiş”in tecrübe edildiği bir süreci yaşadı.

Daha önce iki kez tecrübe edilip muvaffak olunamayan çok partili

siyasî hayata, dolayısıyla demokrasiye geçiş bu dönemde gerçekleştirildi.

Cihan Harbi sonrası yaşanan bu gelişme, daha önce yaşananlara

nazaran çok farklı bir seyir izledi. Özellikle dış konjonktürün etkisi

belirleyici nitelikteydi. Ancak, daha önemli olan bir başka farklılıksa,

yaşanan normalleşme sürecinin tesis ettiği güven ortamı vesilesiyle

hareketlenen sivil toplumdu. Özellikle İstanbul’da çok farklı konularda

faaliyet gösteren çeşitli cemiyetler kuruluyordu. Bu cemiyetlerden biri de

demokrat muhalefete verdiği açık destekle Hür Fikirleri Yayma

Cemiyeti’ydi.

1947’nin yaz aylarında kuruluş hazırlıkları başlayan Cemiyet, resmi

olarak aynı yılın sonbaharında Ali Fuad Başgil ve Ahmet Emin Yalman

önderliğinde teşekkül etti. Başgil başkanlığında kuruluş evresini hızla

tamamlayan Cemiyet, ocak ayında yaptığı ilk umumî heyet toplantısında,

Page 135: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

128

gelecek iki yılına damga vuran önemli kararlar aldı. Bu kararlar

sonrasında, Cemiyet’in en az panel ve konferansları kadar etkili yeni bir

alana girmesi için çalışmalar başladı. Kurulan Neşriyat Komisyonu

marifetiyle, demokrasiye geçiş dönemi içinde, ülkenin demokratik

istidatlarının artması ve hürriyetin korunması için çeşitli yayınlar yapıldı.

1950 Nisan’ına kadar süren bu dönemde, Cemiyet başkanlığını Başgil

üstlenmişti.

Yaklaşık iki buçuk yıl süren bu dönemde Cemiyet, Türk demokrasisi ve

liberalizm açısından cesur ve etkili faaliyetlerde bulundu. Cemiyet, ilk

döneminde “dil meselesi”, “üniversite kürsülerinde tedris hürriyeti”, “şahıs

hürriyet ve masuniyetinin teminatı” gibi önemli meselelerde faaliyetler

yürüttü. Cemiyet’in böyle etkili bir dönem yaşamasında, başkanlığını

Başgil gibi entelektüel cemiyetin liderlerinden birinin üstlenmiş olmasının

etkisi büyüktür. Başgil, daha cemiyetle ilgisi olmadan önce, Türkçe

Meselesi ile ilgili tavrıyla demokrat muhalefetin temellerini atmış etkili bir

müellifti.

Ancak HFYC’nin ömrü fiilî olarak kısa sürdü. 1950’ye gelindiğinde, ülke

seçim atmosferine girmişti. İlk defa gerçekleştirilecek demokratik esaslı

seçimler öncesinde partiler sıkı bir propaganda evresine girdiler. Diğer

yandan, demokratikleşmenin ve siyasî alandaki alternatiflerin

çoğalmasıyla, seçmen de, daha önce tecrübe etmediği bir deneyimi

yaşamaktaydı. Taleplerini iktidara talip olan partilere iletmeye başladı.

Kaçınılmaz olarak, bu taleplerin pek çoğu dinî ve ekonomik temelliydi.

Çünkü, uzun yıllar hem ekonomik, hem de dinî anlamda türlü zorluklar

yaşayan halk, yaklaşan seçimleri iyi bir fırsat olarak görmekteydi. Ayrıca

seçmenin bu tür eğilimleri sadece muhalefet partisi DP tarafından değil,

iktidar partisi CHP tarafından da dikkate alınmaktaydı.

Ancak, HFYC içinde, Yalman önderliğindeki bir grup, seçmenin dinî

taleplerini gericilik olarak görüyor, partilerin bu taleplere cevap vermesini

hayat tarzlarına yöneltilmiş bir tehdit olarak yorumluyordu. Bu nedenle,

Page 136: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

129

Yalman’ın girişimleriyle, Cemiyet’te “Din ve Laiklik” konulu bir toplantı

tertiplendi. Yalman’la aynı fikirleri paylaşmayan Başgil, tartışmaların hoş

olmayan bir üslup kazanmasından sonra, toplantının kendisine karşı bir

tertip olduğunu düşünerek Cemiyet’ten ayrıldı. Çünkü Başgil, Yalman’ın

aksine, demokratikleşmeyle birlikte seçmen taleplerinin dinî nitelikte

olmasını, hürriyetin bir sonucu olarak görüyordu.

Bu ayrılığın gerçek nedeni, Yalman ve Başgil’in liberalizmi

kavrayışlarındaki farklılıktı. İzleri günümüze kadar takip edilebilecek olan

bu farklı anlayışların Yalman’a ait olanı, liberalizmi Batı tipi yaşam tarzı

olarak görüyordu. Onun anladığı liberalizm, hürriyet kavramından yoksun,

ulaşılması ve toplumun ulaştırılması gereken değerler bütünü olarak

karşımıza çıkmaktadır. Böyle bir liberal anlayışın, Kemalizm ve askeri

darbelerle ve genel olarak inkılâplarla sıklıkla uyum içinde olması

kaçınılmazdı. Bu anlayışı, günümüze kadar takip edebilmek de

mümkündür. Bugün de, liberalizmin iktisadî boyutuna verdikleri önemle,

bu tip liberalleri siyasetin neredeyse her kanadında, hatta CHP içinde bile

görmek olasıdır.

Öte yandan, Başgil için liberalizm, hürriyeti sevmek anlamı

taşımaktaydı. Onun anladığı manada liberalizm, “gaye birey, vasıta

devlet” ilkesi üzerine kuruludur. Rejimlerin meşruiyetinin ölçüsü olarak

bireye, yani “gaye”ye hizmet edip etmediklerine bakmak gerektiğini söyler.

Onun için hürriyet, devletin, bireylerin kendilerini özgürce inkişaf

ettirecekleri özel alanlarına müdahalede bulunmamasıdır. Bu anlayışın

tepeden inmeci politikalarla uygunluk göstermesi beklenemez.

Bu kırılmadan sonra Cemiyet, Ahmet Emin Yalman’ın etkisi altına girdi.

Zamanla entelektüel ve felsefi üstünlüklerini yitirerek sıradanlaştı. Uzun

soluklu bir fikir hareketi olma, entelektüel bir geleneği inşa etme fırsatlarını

kaçırdı. Cemiyet’in bu sonucu tecrübe etmesinde kurumsallık

kazanamamasının, yani iki önderin şahsi yönlendirmesine fazlaca açık

olmasının etkisi büyüktü. Cemiyet, beyannamesinde de açıkça ifade

Page 137: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

130

olunduğu şekliyle liberaldi. Ancak kişilerden bağımsız bir ilkeler setine

sahip olmaması, Cemiyet’in liberalliğini başkanın liberallik anlayışına

endeksli kılmaktaydı.

Daha sonra, Cemiyet, kuruluşunda yaşanana benzer bir hızla liberal

olma niteliklerini de kaybetti. 1950–58 yılları arasında birkaç faaliyette

bulunup fikir hayatından silindi. Cemiyet’in ikinci döneminde yegâne ilgi

alanı irtica meselesiydi. Ancak, bu konuda da Cemiyet, artık liberal

olmadığı gibi, entelektüel istidatlarını da kaybettiğinden, zaten var olan

ezberi tekrarlamaktan öte bir fiil gösteremedi.

Page 138: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

131

KAYNAKÇA

AHMAD, Feroz; Modern Türkiye’nin Oluşumu, (Ankara: Doruk, 2002).

AKKAYA, Rukiye: Prens Sabahattin, (Ankara: Liberte, 2006).

ALFRED, Edward: “İngiltere’de Sosyalist Tecrübeler”, Hür Fikirler, 9,

(İstanbul: Temmuz, 1949).

Akşam, 2 Kasım 1945.

Akşam, 28 Kasım 1945.

Ana Britanica, Cilt 14, (İstanbul; Ana Yayıncılık, 1989).

ARNHART, Larry: Siyasî Düşünce Tarihi, (Ankara: Adres, 2004).

AROL, Hasan: “Mehmet Cavid Bey”, Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce:

Liberalizm, (İstanbul: İletişim, 2005).

ARSLAN, Zühtü: “Türkiye’de Liberal Düşüncenin Önündeki Engeller”,

Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce: Liberalizm, (İstanbul: İletişim, 2005).

ATAY, Falih R.: “Partiler Rejimi”, Ulus, 18 Ekim 1946.

BAKIREZER, Güven: “Türkiye’de Sosyal Liberalizm”, Modern Türkiye’de

Siyasî Düşünce: Liberalizm, (İstanbul: İletişim, 2005).

BARRY, Norman P.; Modern Siyaset Teorisi; (Ankara; Liberte, 2003).

BAŞGİL, Ali Fuad: 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri, Çev. M. Ali Sebük, İ.

Hakkı Akın, (İstanbul: Çeltük Matbaacılık, 1966)

Page 139: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

132

BAŞGİL, Ali Fuad: “Başlarken”, Hür Fikirler Mecmuası, 1, 1, (Kasım

1948).

BAŞGİL, Ali Fuad: “Bir Mektup Vesilesiyle: Önce Birkaç Hatıra”, Yeni

Sabah, 02.09.1960.

BAŞGİL, Ali Fuad: “Bizim de Diyeceklerimiz Var Dostlar”, Komünizme

Karşı Mücadele Dergisi, tarihsiz.

BAŞGİL, Ali Fuad: Cihan Sulhu ve İnsan Hakları, (İstanbul, Hür Fikirleri

Yayma Cemiyeti Neşriyatı, 1948)

BAŞGİL, Ali Fuad: “Demokrasi Nedir?”, Vatan, 7 Mayıs 1946.

Ali Fuad BAŞGİL: “Demokrasi ve Mekteplerimiz”, Hür Fikirler, 10,

(İstanbul: Ağustos 1949).

BAŞGİL, Ali Fuad: Demokrasi ve Hürriyet, (İstanbul, Hür Fikirleri Yayma

Cemiyeti Neşriyatı, 1949)

BAŞGİL, Ali Fuad: “Dil Beyannamesi Münasebetiyle”, Hür Fikirler

Mecmuası, 1, 5, (Mart 1949)

BAŞGİL, Ali Fuad: Din ve Laiklik, (İstanbul, Yağmur, 1977).

BAŞGİL, Ali Fuad: “Gene Türkçe Meselesi”, Cumhuriyet, 13 Kasım 1945

BAŞGİL, Ali Fuad: İlmin Işığında Günün Meseleleri, der: Ali Hatipoğlu, İ.

Dayı, (İstanbul: Yağmur Yayınları, 1960)

BAŞGİL, Ali Fuad: “İnsan Haklarında Kopan Fırtına”, Vatan, 21–10–1946.

Page 140: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

133

BAŞGİL, Ali Fuad: “İrtica Yaygarası”, Komünizme Karşı Mücadele Dergisi,

tarihsiz.

BAŞGİL, Ali Fuad: Ord. Prof. Ali Fuad Başgil’in Hatıraları, (İstanbul:

Boğaziçi Yayınları, 1990).

BAŞGİL, Ali Fuad: Seçim Sistemimizin Kıymeti ve Eksiklikleri, (İstanbul,

Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Neşriyatı, 1948).

BAŞGİL, Ali Fuad: “Türkçe Meselesi”, Cumhuriyet, 25 Ekim 1945.

BAŞGİL, Ali Fuad: “Türkçe Meselesi”, Vatan, 29 Kasım 1945.

BAŞGİL, Ali Fuad: Türkçe Meselesi, (İstanbul, Hür Fikirleri Yayma

Cemiyeti Neşriyatı, 1948)

BAŞGİL, Ali Fuad: Vatandaş Hürriyeti ve Bunun Teminatı, (İstanbul, Hür

Fikirleri Yayma Cemiyeti Konferanslar Serisi, 1948)

BERZEG, Kazım: “Türkiye’de Liberal Hareketler”, Liberalizm, Demokrasi,

Kapıkulu Geleneği içinde, (Ankara; Liberte 2000)

BERZEG, Kazım: “Eski Sınıf” Liberalizm, Demokrasi, Kapıkulu Geleneği

içinde, (Ankara; Liberte 2000)

BİNARK, İsmet: “Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil Bibliyografyadan

Biyografiye”, Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil Bibliyografyası içinde der. Arif

Aşçı, (İstanbul; Kubbealtı, 2000).

BOAZ, David: Libertarianism, (New York: The Free Press, 1997).

Page 141: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

134

BORA, Tanıl: “Muhafazakârlığın Çatallanan Yolları ve Türk

Muhafazakârlığında Bazı Yol İzleri”, Türk Sağının Üç Hali: Milliyetçilik,

Muhafazakârlık, İslamcılık içinde, (İstanbul; Birikim, 2003).

BORAN, Behice: Tan, 25 Eylül 1945.

Büyük Kültür Ansiklopedisi, (Ankara, Başkent Yayınları, 1984) C:3.

CANGIZBAY, Kadir: Komprador Rejimin Anatomisi, (Ankara: Özgür

Üniversite Kitaplığı, 2000).

CHANDRA, Ramesh: Adam Smith and Competitive Equilibrium,

(Glasgow: University of Strathclyde, ?).

COŞAR, Simten: “Liberal Thought and Democracy in Turkey” Journal of

Political Ideologies, (February, 2004).

COŞKUN, Vahap: “Liberalizm ve Türkiye”, Radikal 2, 17 Ağustos 2003

Cumhuriyet Ansiklopedisi 1923–2000, Cilt 2 1941–1960, (İstanbul: YKY,

2002)

Cumhuriyet Ansiklopedisi 1923–2000, Cilt 3 1961–1980, (İstanbul: YKY,

2002)

CÜNDÜBEYOĞLU, Kemal: “Matbuat Hürriyeti”, Hür Fikirler, 1, (Ankara:

Kasım 1948)

ÇAHA, Ömer: “Liberalizmin Temel İlkeleri”, Yeni Türkiye, (Ankara, Ocak-

Şubat 1999)

ÇAVDAR, Tevfik: Türkiye’de Liberalizm (1860–1990), (Ankara;

İmge,1992)

Page 142: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

135

ÇETİN, Halis: Liberalizm (Sivas; Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,

1996)

ÇETİN, Halis: “Liberalizmin Temel İlkeleri”, C. Ü. İktisadi ve İdari Bilimler

Dergisi, cilt 2, (Sivas: sayı1)

ÇİĞDEM, Ahmet: Aydınlanma Düşüncesi, (İstanbul, İletişim, 2006).

ÇİĞDEM, Ahmet: Taşra Epiği, (İstanbul: Birikim, 2001).

ÇUFALI, Mustafa: Türkiye’de Demokrasiye Geçiş Dönemi, (Ankara: Babil,

2004).

DEMİR, Ömer; Mustafa ACAR: Sosyal Bilimler Sözlüğü, (Ankara: Adres

Yayınları, 2005).

DEMİRCİ, Aliyar: “Ahmet Emin Yalman”, Modern Türkiye’de Siyasî

Düşünce: Liberalizm, (Ankara; İletişim, 2005).

DEMİRCİ, Aliyar: “Ali Fuad Başgil”, Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce:

Liberalizm, (Ankara; İletişim, 2005).

“Dil Meselesi Hakkında”, Hür Fikirler Mecmuası, 1, 5, (Mart 1949)

Dil Meselesi Hakkında Beyanname, (İstanbul, Hür Fikirleri Yayma

Cemiyeti Neşriyatı, 1949)

EMRENCE, Cem: 99 Günlük Muhalefet: Serbest Cumhuriyet Fırkası,

(İstanbul: İletişim, 2006)

ERDOĞAN, Mustafa: “Klasik Liberalizmde Birey, Topluluk, Toplum”,

Liberal Toplum, Liberal Siyaset içinde, (Ankara; Siyasal Kitapevi, 1998)

Page 143: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

136

ERDOĞAN, Mustafa: “Liberalizm ve Türkiye’deki Serüveni”, Modern

Türkiye’de Siyasi Düşünce: Liberalizm, Ed. Murat Yılmaz, (Ankara:

İletişim, 2005)

ERDOĞAN, Mustafa: Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, (Ankara: Liberte,

2001).

ERDOĞAN, Mustafa: “Türkiye’de Siyasal Sistem ve Demokrasi”, Yeni

Türkiye, Eylül-Ekim 1997.

Felsefe Sözlüğü, (Ankara; Bilim Sanat Yayınları, 2002).

FRIEDMAN, Milton: Kapitalizm ve Özgürlük (İstanbul: Altın Kitaplar,

1988).

FORMANI, Robert L.: “Adam Smith Capitalism’s Prophet” Economic

Insights, (Dallas; vol: 7).

GÖKALP, Mehmet: Haksızlıklar Karşısında Susmayan Âlim: Ord. Prof. Dr.

Ali Fuad Başgil, (Ankara: Santral Yayınevi, 1963).

GÖZE, Ayferi: Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, (İstanbul: Beta, 1998).

HAYEK, Friedrich A. von: Hukuk, Yasama ve Özgürlük: Kurallar ve

Düzen, (?, İş Bankası Kültür Yayınları).

HAYEK, Friedrich A. von: Kölelik Yolu, (Ankara: Liberte, 1999).

HAYEK, Friedrich A. von: “Liberal Bir Sosyal Düzenin İlkeleri”, Sosyal ve

Siyasal Teori, Ed. Atilla YAYLA, (Ankara, Siyasal Kitapevi, 1999).

Page 144: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

137

HAYEK, Friedrich A. von: “Neden Muhafazakâr Değilim”, Liberal

Düşünce, 34, (Ankara: Bahar 2004).

HEYWOOD, Andrew: Siyaset, (Ankara: Liberte, 2006).

HEYWOOD, Andrew: Political Ideologies, (New York; Palgrave

Macmillan, 2003).

HEYWOOD, Andrew: Political Theory: an Introduction, (New York: St.

Martin’s Press, 1999).

Hür Fikirler Mecmuası, 1, 4, (Şubat 1949).

Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin Beyanname ve Esas Nizamnamesi;

(İstanbul: 1949).

“Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Beyannamesi”, Hür Fikirler Mecmuası, 1, 1,

(Kasım 1948).

“Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti”, Yeniden Doğuş, 29–30, (Ağustos 1947).

İNSEL, Ahmet: “Türkiye’de Liberalizm Kavramının Soyçizgisi”, Modern

Türkiye’de Siyasî Düşünce. Liberalizm, (İstanbul: İletişim, 2005).

KARAKOYUNLU, Yılmaz: “İkinci Meşrutiyet Liberalizmi”, Yeni Türkiye, 25,

(Ocak-Şubat 1999).

KARPAT, Kemal: Türk Demokrasi Tarihi: Sosyal, Ekonomik, Kültürel

Nedenler, (İstanbul: AFA, 1996).

KIŞLALI, Ahmet T.: Siyasal Sistemler, (Ankara: İmge, 2003).

Page 145: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

138

KÜÇÜKÖMER, İdris: Batılılaşma Düzenin Yabancılaşması, (İstanbul;

Bağlam, 2002).

LEE, Dwight R.: ”Freedom of the Prize”,

http://www.fee.org/publications/the-freeman/article.asp?aid=1829

LEWİS, Bernard: Modern Türkiye’nin Doğuşu, Çev. Metin Kıratlı, (Ankara:

Türk Tarih Kurumu, 2000).

LİPSON, Leslie: The Great Issues of Politics: an Introduction to Political

Science, (New York: Pearson Education – Prentice Hall, 1997)

LIPPMAN, Walter: “Şahsın Masuniyeti”, Hür Fikirler, 1, (Ankara: Kasım

1948).

MITCHELL; Wesley: Types of Economic Theory Vol: 1 and 2, (New York;

Agustus Kelley, 1967).

MOUFFE, Chantal: Demokratik Paradoks, (Ankara: Epos, 2002).

NADİ, Nadir: “İki Demokrasi Örneği”, Cumhuriyet, 2 Haziran 1945.

OKANDAN, Recai G.: Umumî Amme Hukuku, (İstanbul; İstanbul

Üniversitesi Yayınları,1976)

OKYAR Osman: Mehmet SEYİTDANLIOĞLU: Fethi Okyar’ın Anıları,

(Ankara; İş Bankası Kültür Yayınları, 1997)

OKYAR, Osman: “Liberalizm ve Türkiye”, Yeni Türkiye, 25, (Ocak-Şubat

1999).

ÖZ, Esat: “Türkiye’de Demokrasiye Geçiş Süreci”, Liberal Düşünce, I, 3,

(Yaz 1996).

Page 146: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

139

ÖZEL, Hüseyin: “Liberalizmin Ütopyacı Toplum Tasarımı”, C.Ü. Sosyal

Bilimler Dergisi, cilt: 26, No: 1, (Sivas: Mayıs 2002).

ÖZİPEK, Bekir B.: Muhafazakârlık, (Akara: Liberte, 2004).

ÖZGÜR, Faruk: “Demirkırat’ın Sonu”,

http://www.liberal-dt.org.tr/index.php?lang=tr&message=article&art=363

RAYNAUD, Philippe; Stephane RİALS (Haz): Siyaset Felsefesi Sözlüğü,

(İstanbul: İletişim, 2003).

POLANYİ, Karl: Büyük Dönüşüm, (İstanbul: İletişim, 2000).

Prens SABAHATTİN: “Görüşlerim: İki Meslek”, Modern Türkiye’de Siyasî

Düşünce. Liberalizm, (İstanbul: İletişim, 2005).

ROGGEVEN, Sam: “Neden Liberal Değilim”, Liberal Düşünce, 34,

(Ankara: Bahar 2004).

ROWLEY, Charles K.: “Klasik Liberalizmde Yaşayan ve Ölen Nedir?”

Liberal Düşünce, 8, (Güz 1997).

RUSSELL, Bertrand: Batı Felsefesi Tarihi: Aydınlanma Çağı, (İzmir: İlya

Yayıncılık, 2001).

SABINE, George: Yakınçağ Siyasal Düşünceler Tarihi, (İstanbul: Cem

Kültür, 2000).

SARTORİ, Giovanni: Demokrasi Teorisine Geri Dönüş, (Ankara: Yetkin

Yayınları,1996).

Page 147: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

140

SAVCI, Bahri: ”Demokrasi Müesseselerini Tanıma Noksanımız”, Hür

Fikirler, 2, (İstanbul: Aralık 1948).

SKOUSEN, Mark: Modern İktisadın İnşası, (Ankara: Liberte, 2003).

SMITH, Julie: “Liberal Unit: The Origins of Liberal International”, Journal

of Liberal Democrat History, 17, (Winter 1997–1998).

Son Posta, 8 Ocak 1946.

Son Posta, 2 Ekim 1947.

Sosyal Bilimler Ansiklopedisi; (İstanbul; Risale, ?).

Şahıs Hürriyeti ve Bunun Teminatı Hakkında Beyanname, (İstanbul, Hür

Fikirleri Yayma Cemiyeti Neşriyatı, 1949).

TANNENBAUM, Donald; David SCHULTZ: Siyasi Düşünce Tarihi:

Filozoflar ve Fikirleri, (Ankara; Liberte, 2005).

Tasvir, 2 Ekim 1947.

Tasvir, 19 Ekim 1947.

TİMUR, Taner: Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş, (Ankara; İmge,

2003).

THOMSON, David: Siyasî Düşünce Tarihi, (İstanbul: Şule, 1997).

TUNAYA, Tarık Zafer: Türkiye’de Siyasal Gelişmeler, (İstanbul; Bilgi

Üniversitesi Yayınları, 2003).

TUNAYA, Tarık Zafer: Türkiye’de Siyasî Partiler, (İstanbul; Arba, 1952).

Page 148: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

141

“Türkçe Meselesi”, Hür Fikirler Mecmuası, 1, 4, (Şubat 1949).

TÜRKKAN, Erdal: “Piyasa Mekanizması ve İşleyebilir Rekabet”, Sosyal ve

Siyasal Teori, Ed. Atilla YAYLA, (Ankara, Siyasal Kitapevi, 1999).

TÜRKÖNE, Mümtaz’er (Ed): Siyaset, (Ankara: Lotus, 2005).

TÜRKÖNE, Mümtaz’er: “Tanzimat’ın Sonu” Türk Modernleşmesi içinde,

(Ankara; Lotus, 2003).

Üniversite Kürsülerine Tedris Hürriyeti, (İstanbul: Hür Fikirleri Yayma

Cemiyeti Neşriyatı, 1948).

WALLERSTEIN, Immanuel: Liberalizmden Sonra, (İstanbul: Metis, 2003).

Vatan, 11 Şubat 1946.

Vatan, 2 Ekim 1947.

Vatan, 28 Kasım 1947.

Vatan, 1 Şubat 1948.

Vatan, 12 Ocak 1949.

Vatan, 16 Ocak 1949.

Vatan,16 Aralık 1949.

Vatan, 19 Şubat 1950.

Page 149: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

142

YALMAN, Ahmet Emin: Berraklığa Doğru, (İstanbul, Hür Fikirleri Yayma

Neşriyatı, 1957).

YALMAN, Ahmet Emin: Devlet Kültür Armağanı, (Ankara, 28 Kasım 1971)

YALMAN, Ahmet Emin: Gerçekleşen Rüya, (İstanbul: 1938, Tan

Matbaası)

YALMAN, Ahmet Emin: “Liberallik Modası Geçmiş Bir Gidiş midir?” Hür

Fikirler, 2, (İstanbul: Aralık 1948).

YALMAN, Ahmet Emin: Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim 1

(1888–1918), (İstanbul, Yenilik Basımevi, 1970)

YALMAN, Ahmet Emin: Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim IV

(1945–1970), (İstanbul: Yenilik Basımevi, 1970)

YALMAN, Ahmet Emin: Yarının Türkiye’sine Seyahat, (İstanbul, 1944,

Vatan Matbaası)

Atilla YAYLA: Fikir Hareketleri ve Liberal Düşünce Topluluğu, (Ankara:

Liberte, 2003).

YAYLA, Atilla: “Liberalizm ve Türkiye” Liberal Bakışlar içinde, (Ankara;

Liberte 2000).

YAYLA, Atilla: Liberalizm, (İstanbul; Plato,2003).

YAYLA, Atilla; Mehmet SEYİTDANLIOĞLU: “Türkiye’de Liberalizm”,

Liberal Düşünce, (Bahar-Yaz, 1998).

YILDIRIM, Ergün: Batıcılaşma Sürecinde Bir Şahsiyet: Ahmet Emin

Yalman, (İstanbul, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 1991).

Page 150: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

143

YUMER, Ruhdan: “Hayekçi Liberalizmin Temel İlkesi”, Sosyal ve Siyasal

Teori, Ed. Atilla YAYLA, (Ankara, Siyasal Kitapevi, 1999).

ZÜRCHER, Eric Jan: Cumhuriyetin İlk Yıllarında Siyasal Muhalefet:

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (1924–1925), Çev: Gül Çağalı Güven

(İstanbul: İletişim, 2003).

ZÜRCHER, Eric Jan: Modernleşen Türkiye’nin Tarihi; Çev. Yasemin

Sanem Gönen, (İstanbul: İletişim, 2002)

http://en.wikipedia.org/wiki/Mercantilism

Page 151: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

144

EKLER

EK 1. HÜR FİKİRLERİ YAYMA CEMİYETİ ESAS NİZAMNAMESİ

Cemiyetin: Adı, merkezi ve mahiyeti Madde 1. Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti adıyla merkezi İstanbul olmak

üzere, bir cemiyet kurulmuştur. Cemiyet ilmi mahiyettedir. Siyasetle

meşgul olmaz.

İkametgâhı

Madde 2. Cemiyetin şimdilik ikametgâhı: Yeni Valide Han No 19.

Mevzu ve Gayesi

Madde 3. Cemiyetin ana gayeleri şunlardır:

a) Hürriyet sevgisini ve yüksek hak telakkilerini en geride

kalan memleket köşelerine ve halk tabakalarına kadar yaymaya;

b) Hak ve hürriyet seven vatandaşlar arasında sıkı bir fikir

dayanışması ve ülkü biriliği yaratmaya;

c) Memlekette hür fikir ve müesseselerin inkişafına, hür ve

serbest düşünme zevk ve istidadının gelişmesine;

d) İçtimaî terbiye ve ahlak kaidelerini kuvvetlendirmeye ve

kıymet ölçülerini yükseltmeye çalışmaktır.

e) Her türlü totaliter ideolojilerle ve hür fikir ve müesseselere

düşmanlık gösteren taassuplarla mücadele etmektir.

Page 152: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

145

Çalışma Tarz ve Vasıtaları

Madde 4. Cemiyet yukarda gösterilen gayelerine konferanslar,

münakaşa, münazara ve müsabakalar tertiplemek; kitap, broşür, gazete,

mecmua ve beyanname neşretmek gibi fikrî ve ilmî vasıtalarla ulaşmaya

çalışır.

Şubeleri:

Madde 5. Cemiyetin şimdilik şubesi yoktur. İleride azadan en az

yirmibeş kişinin yazılı isteği üzerine, herhangi bir yerde şube açılmasına

umumi heyetçe karar verilir. Bu takdirde Cemiyetler Kanunun 4’üncü

maddesi gereğince hareket olunur.

Müessisleri:

Madde 6. cemiyetin müessisleri, aşağıda isim ve sıfatları alfabe

sırasıyla gösterilen zatlardır:

1) Adakan, Enver. Yüksek Mühendis; TC; Göztepe Çiftehavuzlar, No. 44.

2) Ağaoğlu, Süreyya. Avukat; TC; Maçka, Teşvikiye, Ihlamur cad. No. 29.

3) Apaydın, Burhan. Hukuk fakültesinde Asistan; TC; Belediye Piyerloti cad.

Göktaş sokağı No. 2 İsmet Apartmanı.

4) Başgil, Ali Fuad. Hukuk Fakültesinde Ordinaryüs Profesör, TC;

Kızıltoprak, Bağdat cad. No. 200/1.

5) Belger, Nihat Reşat. Tıp Fakültesinde Ordinaryüs Profesör; TC; Taksim,

Sıraselviler No. 75, Hulusi Bey Apartmanı.

6) Benderli, Muvaffak. Avukat; TC; Maçka Teşvikiye, Kâğıthane cad. 69/3

Cemiliye Apartmanı.

7) Emeç, Selim Ragıp. Son Posta Gazetesi sahibi; TC; Kadıköy, Suadiye

İskelesi, Selim Ragıp Köşkü.

8) Erel, Şinasi Hakkı. Tıp Fakültesinde Profesör; TC; Taksim, Cumhuriyet

cad. No. 15, İstiklal Apartmanı.

Page 153: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

146

9) Fındıkoğlu, Z. Fahri. İktisat Fakültesinde Profesör; TC; Maçka, Ihlamur

cad. Mine Apartmanı.

10) Görey, Yavuz. Heykeltıraş; TC; Kadıköy, Devriye Sokağı, 22. Moda.

11) Hotinli, Rauf Ahmet. Eski Milletvekili; TC; Vali Konağı cad. No. 101.

12) Kazancıgil, Tevfik Remzi. Tıp Fakültesine Profesör; TC; Taksim, T. Ağası

Sokağı 17–19.

13) Meto, Raif Necdet. Muharrir; TC; Taksim Mete cad. Süren Apartmanı No.

10.

14) Okyar, Osman Fethi. İktisat Fakültesinde Asistan; TC; Şişli, Rumeli cad.

No.32.

15) Sebük, M. Ali. Avukat; TC; Fatih, Mutemet Sokağı No. 27.

16) Yalman, Ahmet Emin. Vatan Gazetesi Başmuharriri; TC; Nişantaşı, Emlak

cad. Güney Apartmanı.

Azaları:

Madde 7. Cemiyeti aslî ve fahrî iki türlü azası vardır.

Fahrî Aza:

Maddde8. Cemiyetin gayelerine maddi veya manevi büyük

yardımlarda bulunan kimseler, idare heyeti kararı ile fahri azalığa kabul

olunur.

Aslî Aza: Madde 9. Cemiyetler Kanununun tayin ettiği şartları haiz olan ve

cemiyetin ana gayelerini benimseyen sıfat ve siyreti temiz her Türk

vatandaşı cemiyete aza olabilir.

Page 154: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

147

Cemiyete Giriş

Madde 10. Aslî aza sıfatıyla cemiyete girmek isteyen, müracaat

ederek, cemiyetten kendisine verilecek bir talepnameyi doldurup imza

eder. İstekli hakkında idare heyeti tarafından gerekli incelemeler

yapıldıktan sonra kabul veya reddine karar verilir.

Cemiyetten Çıkma

Madde 11. Cemiyetten çıkma serbesttir. Yalnız çıkmak isteyen azanın

bunu yazıl olarak idare heyetine bildirmesi lazımdır.

Cemiyetten Çıkarılma Madde 12. Cemiyetin gayelerine aykırı hareket ettiği sabit olan aza,

idare heyeti kararıyla cemiyetten çıkarılır. Çıkarılan azanın ilk umumî

heyet toplantısında bu karara karşı itiraz hakkı mahfuzdur.

Umumî Heyetin Teşekkülü

Madde 13. Cemiyetin umumî heyeti asil azanın hepsinden teşekkül

eder ve mutat üzere, her senenin ocak ayının ilk onbeş günü içinde

toplanır. Toplantı günü, vakti, yeri ve gündemi azalara en az üç gün evvel

iki gazetede ilan olunmak suretiyle bildirilir.

Madde 14. Umumî heyet teşekkül etmiş olmak için, cemiyet azasının

yarısından bir fazlasının toplantıda hazır bulunması şarttır. İlk toplantıda

bu ekseriyet elde edilmezse, bunu takip eden haftanın aynı gün ve

saatinde yapılacak ikinci toplantıya gelmiş olan aza mevcudiyetiyle umumî

heyet teşekkül etmiş olur.

Ekseriyet elde edilmemek yüzünden umumi heyet toplantısı geri

bırakıldığı takdirde, yukarıdaki şartlar dâhilinde ve geri kalma sebebi

Page 155: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

148

bildirilmek suretiyle yeniden ilan yapılır. Umumî heyet toplantısı hiçbir

sebeple bir defadan fazla geri bırakılamaz.

Madde 15. Umumî heyet, ancak kendisine sunulan gündemde mevcut

maddeleri müzakere eder ve karar verir.

Şu kadar ki, azanın en az yirmide biri tarafından müzakeresi istenilen

hususların gündeme ilavesi mecburidir.

Umumî heyet kararları toplantıda hazır bulunmayan azalara birer

mektupla bildirilir.

Vazife ve Salâhiyetleri

Madde 16. Umumi heyetin vazife ve salâhiyetleri şunlardır:

a) İdare heyeti senelik raporunun müzakeresi,

b) Geçen devreye ait hesaplarla tanzim edilen bütün raporların

tetkiki ve cemiyet bütçesinin tasdiki.

c) Eski idare heyetinin ibrası,

d) Yeni idare heyeti ve iki murakıbın seçilmesi,

e) İcabında esas nizamnamenin tadili,

f) Cemiyetin feshi.

Müzakere Usulü

Madde 17. Umumî heyet müzakereleri, idare heyeti reisi ve

bulunmadığı takdirde reis vekili tarafından açıldıktan sonra; umumî

heyetçe seçilecek bir reis ve bir reis vekili ve iki kâtip tarafından idare

olunur.

Umumî heyet kararları, toplantıda bulunan azanın yarısından bir fazla

ekseriyetle verilir. Reylerde beraberlik halinde reisini bulunduğu taraf

ekseriyet kazanmış sayılır.

Page 156: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

149

Bundan esas nizamnamenin tadili ve cemiyetin feshi kararları

müstesnadır. Bu hususlardaki kararlar mevcut azanın en az üçte iki

ekseriyetiyle verilir.

Fevkalade Toplantı

Madde 18. İdare heyeti, lüzum gördüğü durumlarda yahut cemiye

azasının en az beşte birinin yazılı isteği üzerine umumî heyeti fevkalade

toplantıya davet eder.

Murakabe

Madde 19. Umumî heyetçe aza arasından seçilecek iki murakıp,

cemiyetin yıllık hesaplarını tetkik eder. Murakıpların hazırlayacakları rapor

umumî heyetin senelik mutat toplantısına sunulur.

İdare Heyeti

Madde 20. İdare heyeti, umumî heyet tarafından gizli rey ve mutlak

ekseriyetle bir yıl için seçilecek bir reis ve reis vekiliyle yedi azadan

terekküp eder. Müddeti biten reis ve azalar tekrar seçilebilir. İdare heyeti

kendi azası arasından bir umumî kâtip ve bir muhasip ve veznedar seçer.

Yedek Aza

Madde 21. Umumî heyetçe ayrıca üç yedek aza seçilir. İdare heyeti

azalığından birinin inhilâli halinde yedek azadan en çok oy almış olan

bunun yerine geçer.

Page 157: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

150

Umumî Kâtip

Madde 22. Umumî katip cemiyetin bütün yazı ve muhabere işlerini

idare eder ve, bulunmadıkları zamanlarda, reis ve reis vekili vazifelerini

görür.

Muhasip ve Veznedar

Madde 23. muhasip ve veznedar cemiyetin bütün para ve hesap

işlerini tanzim ederler ve usulü dairesinde defterleri tutarlar.

Azalar

Madde 24. Azalar idare heyeti tarafından verilen vazifeleri yapar ve

toplantılarda hazır bulunurlar.

İdare Heyetinin Mutat ve Fevkalade Toplantısı

Madde 25. İdare heyeti her ayın ikinci ve sonuncu haftalarında mutat

üzere toplanır.

Reis, lüzum gördüğü takdirde veya azadan üçünün teklifi üzerine idare

heyeti her zaman toplantıya davet olunabilir. İdare heyeti kararları

ekseriyetle verilir.

İnhilâl Vukuu

Madde 26. Reis herhangi bir sebeple çekildiği takdirde, yerini reis vekili

alır ve bir yedek aza idare heyetine girer. İdare heyetinin yarıdan fazlası

istifa ederse, umumî heyet fevkalade toplantıya davet edilerek yeni idare

heyeti seçilir.

Page 158: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

151

Cemiyetin Geliri

Madde 27. Cemiyetin geliri aza aidatı, hakiki ya da hükmî şahışlarca

yapılacak teberrular, müsamere ve konferans hasılatı ve neşriyattan temin

olunacak kardan ibarettir.

Aza Aidatı

Madde 28. Asli aza senede on iki liradan aza ve yüz yirmi liradan çok

olmamak üzere aidat veriri. Aidat birden yatırılabileceği gibi, idare

heyetince kararlaştırılacak nispet dairesinde taksitle de ödenir.

Teberru ve piyango gibi kaynakları, ilgili kanun hükümlerine göre

düzenlenir.

Sarfiyat

Madde 29. Cemiyet sarfiyatı idare heyeti kararıyla ve bütçe imkanları

dairesinde yapılır.

Yüz liraya kadar olan sarfiyat umumî kâtip ve veznedarın müşterek

mesuliyeti ve imzasıyla yapılır. Bundan fazla sarfiyat için önceden reis ve

reis vekilinden izin alınması ve sarf ilmühaberinin imza ettirilmesi lazımdır.

Madde 30. Cemiyetin yüz liradan fazla parası milli bir bankaya tevdi

edilir. Para reis veya reis vekiliyle veznedarın müşterek imzasıyla yatırılır

ve alınır.

Page 159: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

152

Defterler

Madde 31. Cemiyetler kanunu hükümleri dairesinde, aza, karar, gelen

ve giden evrak, masraf ve gelir defterleriyle diğer lüzum görülen defteler

tutulur.

Fesih veya İnfisah Halinde

Madde 32. Cemiyetin feshi veya infisahı halinde bütün varı, Veremle

Mücadele Cemiyeti’ne ait olacaktır.

Muvakkat Hükümler

Madde 33. Umumî heyetin ilk toplantısına kadar aşağıda isim ve

sıfatları yazılı zatlar cemiyetin muvakkat idare heyetini teşkil edeceklerdir.

Reis: Ord. Prof. Ali Fuad Başgil

Reis vekili: Prof Nihat Reşat Belger

Enver Adakan (Yüksek Mühendis)

Mehmet Ali Sebük (Avukat)

Süreyya Ağaoğlu (Avukat)

Burhan Apaydın (Asistan)

Yavuz Görey (Heykeltıraş)

Osman Fethi Okyar (Asistan)

Muvaffak Benderli (Avukat)

Page 160: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

153

EK 2. HÜR FİKİRLERİ YAYMA CEMİYETİ BEYANNAMESİ

Merkezi İstanbul olmak üzere “Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti” adıyla bir

fikir ve kanaat birliği kurmuş ve, aşağıdaki esaslar dairesinde,

hazırladığımız nizamnameyi ait olduğu makama sunmuş bulunuyoruz.

Cemiyetin, şimdilik, İstanbul dışında şubesi yoktur. İleride,

nizamnamede gösterilen şartlar uyarınca vâki olacak teklif ve teşebbüs

üzerine, umumî heyet kararıyla, memleketin belli başlı kültür merkezlerinde

şube açılabilecektir.

Cemiyet, politika cereyanlarının ve parti mücadelelerinin dışında

kalmayı ve gayelerine, sırf inandığı prensipler üzerinde, fikir münakaşasına

ve kalem mücadelesine girişmek suretiyle yürümeyi vazife edinecektir. Bu

yolda çalışma vasıtalarımız, konferanslar, münazara ve müsabakalar

tertiplemek; mecmua, broşür, bülten ve kitap neşretmek olacaktır. Gerek

memleket içinde ve gerek hariçte, cemiyetin gaye ve prensiplerine uygun

surette çalışan teşebbüs ve teşekküllerle mesaî ortaklığı yapmaktan şeref

duyarız.

“Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti” sıfat ve siyreti temiz her Türk vatandaşa

açıktır. Ve cemiyete âzâ olmak için, kanunî şartlardan başka, ayrıca bir

hususiyet aranmaz. Elverir ki, bize katılacaklar, bizim gaye ve

prensiplerimizi samimiyetle benimsemiş ve hürriyet nuruna doğru bizimle

beraber sadakatle yürümeğe karar vermiş olsun.

Böyle bir cemiyet kurmağa lüzum gördük ve bu günün gerek memleket

içi şartları ve gerek dünya vukuatı karşısında buna şiddetle ihtiyaç duyduk.

Zira, bugün artık aklı eren herkesçe bilinmiş olsa gerektir ki, senelerden

beri milletleri felâketten felâkete sürükleyen ve milletler içinde milyonlarca

insan ferdîni, klik menfaati üzerine mahkûm eden âmillerin başında yer yer

türeyen hak ve hürriyet düşmanı ideolojiler gelmiştir silahlı harbin çoktan

Page 161: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

154

sona ermiş olmasına rağmen, bugün hâlâ milletlerin emniyetlerini geleceğe

dair olan huzur ve sükûn ümitlerini tehdit altında bulunduran ve

memleketlerde kargaşa, açlık ve her çeşit sefalet yaratan başlıca âmil de

ayni ideolojilerdir. Hakikatlerin en açıklarını bile safsatacı bir mantık ile

gizlemek ve dürüst düşünen insanların akıl erdiremeyeceği şeytanî hilelere

başvurmak suretiyle tutunan bu ideolojiler, gölgesine sığındıkları totaliter

sistemleri yaşatmak için, bir taraftan liberal fikir, prensip ve müesseseleri

çürütüp yıkmaya, diğer taraftan da medenî ve insanî hak telâkkilerini ve

yüksek hürriyet idealini kirletip gözden düşürmeye çalışmaktadır.

Dünya milletleri içinde birer avuç profesyonel politikacı zümrenin temsil

ettiği bu sağcı ve solcu totalitarizmin zehir püsküren propagandaları

karşısında, her memlekette birer büyük ekseriyet teşkil eden hak ve

hürriyet seven insanların durumuna gelince; maalesef bu durumu tasvip

etmek zorundayız. Gerçi fenalıklara karşı alınan bu durumun cezasını

insanlık, hususiyle sekiz senedenberi, çekmekte olduğu acılarla ödemiş

bulunuyor. Fakat buna rağmen, hâlâ nemelâzımcılıkta devam edilmesi,

olup bitenlerden kâfi bir intibah dersi alınmamış olmasının delilidir. Eğer bu

lâkaytlık ekseriyetin sayıca kuvvetine ve ağırlığına güvenmekten doğan

yersiz bir iyimserlikten ileri geliyorsa, bilmelidir ki teşkilatlanmayan bir halk

ekseriyeti, ne kadar büyük olursa olsun, sade bir kalabalıktan ibaret

kalmağa ve günün birinde, teşkilatlı ve cüretli bir zümrenin esaretine

düşmeğe ergeç mahkûmdur. Hakkın yüceliğine ve hürriyetin mesut

neticelerine inanan insanların fenalıklara karşı lâkayt durmaya ve

nemelâzım deyip geçmeye hakları yoktur. Her birimizin boynunda yalnız

nefsimizin değil, nesillerimizin de vebali vardır. Bu fânî hayatta işimiz

sadece günümüzü yaşamak ve kendimizi düşünmek değildir. Geçmiş ve

gelecek nesilleri insanlık ve medeniyet yolunda birbirine bağlamak ve hür

millet zincirinin bir halkası olmak da vazifemizdir. Kötülüklere seyirci

kalmak hem kötülüğe rıza göstermek ve ona lâyık olmaktır; hem de

kötülerin kötülük yolundaki cüret ve cesaretlerini arttırmaktır.

Page 162: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

155

Sağcı ve solcu her çeşit totaliter taassupların insanlığa karşı reva

gördüğü fenalıkları burada sayıp dökmekte bir fayda görmüyoruz. Bunları

Birinci Dünya Harbi sonrasından bugüne kadar dehşetle şahit olduğumuz

vukuat yeter derecede göstermiştir. Fakat bu vukuat şunu da göstermiştir

ki, bu fenalıklardan korunmanın en müessir çaresi, hak ve hürriyet seven

insanların bu sevgiyi halkın en geride kalan tabakalarına kadar aşılayıp

yayması, iyilik ve insanlık ülküsü mihveri üzerinde birleşip teşkilâtlanması

ve hürriyet dâvasını hür vicdanlar birliği kuvvetine istinat ettirmesidir. Hak

ve hürriyet, bu dünyanın her büyük nimeti gibi, ancak bu kuvvetle, medenî

cesaret ve feragatle elde edilip korunabilir.

Hülâsa, devrin totaliter rejim istidatları ve propaganda hücumları

karşısında iyi niyetli insanların birleşmesi ve hak-hürriyet müdafaası

uğrunda tek bir fikir cephesi teşkil etmesi bugün artık medenî ve insanî bir

vazife olmuştur. işte “Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti” bu vazifeyi yerine

getirmek isteyen vatandaşlara bir hizmet kadrosu ve bir faaliyet muhiti

olmak üzere kurulmuştur.

İlk Gayemiz, hak ve hürriyet seven vatandaşlar arasında sıkı bir tesanüt

ve ülkü birliği yaratmak ve bu sâyede, nimetlerin en mukaddesi olan

hürriyet nimetini, ister sağcı ister solcu bütün totaliter düşmanlarına karşı

elbirliğiyle müdafaa edip korumaktır. Hürriyet sevgisini, yüksek hak

telâkkilerini en geride kalan halk tabakalarına kadar yaymaktır. Memlekette

hür ve serbest düşünme zevk ve istidadının gelişmesine hizmet etmektir.

Aramızda karşılıklı saygı duygularını kuvvetlendirmeye, içtimaî ve ahlâkî

kıymet ölçülerimizi yükseltmeye çalışmaktır. Milli câmiada muvazeneli ve

devamlı bir terakki hareketinin muhtaç olduğu temelleri ve esas şartları

belirtmek ve bu şartları gerçekleştirme yolunda yürümektir.

İkinci bir gayemiz de, dünya yüzünden totaliter usullerle bunlara temel

teşkil eden dar ruhlu ideolojilerin yarattığı zâlim taassupların kalkmasına

yardım etmek ve bu sâyede, medenî insanlığı tehdit eden gerilik ve

barbarlık tehlikesini önlemeye çalışmaktır. Hal ve istikbalin emniyetsizlik ve

Page 163: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

156

huzursuzluk karanlığını yüksek hak ve hürriyet ideali meşalesiyle yeniden

aydınlatmaya karar veren dünya liberalleri safında yer almak ve insanlığın

binlerce asırlık tarih boyunca karınca sabrıyla biriktirip vücuda getirdiği

moral medeniyeti müdafaa edenler ordusuna, küçük de olsa, bir kuvvet

hissesi katmaktır.

Bu gayelere erişmek için, faaliyetlerimize hareket noktası ve istikamet

ibresi teşkil eden prensip-kanaatler şunlardır:

1- İnsan akıl nuruna ve irade kudretine sahip, iyiyi ve kötüyü

seçme istidadı ve hareketlerinin mesuliyetini duyma kabiliyetiyle mücehhez

bir mahlûktur. Binaenaleyh cemiyette asıl olan, herkesin hakka ve hürriyete

ehil addolunmasıdır. Hilafı sabit oluncaya kadar, her ferdîn kanun

hükümleri ve ahlâk ölçüleri dairesinde hareket edeceği kabul olunur.

2- Kimse kanunların emretmediği bir işi yapmağa ve

emretmediği bir hareketi yapmamağa cebrolunamaz.

3- Cemiyetin hakiki temeli, insan şahsına ve vatandaşların

emekleri mahsulü olan şeyler üzerindeki tasarruf haklarına ve aileye

saygıdır. Hükümetlerin ilk ve en esaslı vazifesi, camiada bu saygının

hükümran olmasını sağlamaktır.

4- Ferdîn bedenî, fikrî ve manevî kuvvet ve kabiliyetlerini aklının

erdiği ve gücünün yettiği yolda serbestçe inkişaf ettirmeğe ve bu hususta

cemiyetten himaye görüp müsavi imkânlara malik olmağa hakkı vardır.

5- Cemiyet nizamının fazilet, ehliyet, sây ve hizmet esasları

üzerine oturması ve içtimaî ıstıfa siyasetinin bu esaslara göre ayarlanması

lâzımdır.

Page 164: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

157

6- İktisadî zaruret dolayısıyla iş hayatına atılma mecburiyetinde

kalan kadınların ve bilhassa analarla küçük yaştaki gençlerin emek, sıhhat

ve şereflerini muhafaza için cemiyetten himaye görmeğe hakları vardır.

7- Medeni bir cemiyet varlığı, otoriter bir tehdit ve cebre değil,

ancak fertlerin idrâk ve basiretine, vazife ve mesuliyet duygusuna olan

güvene dayanır. Böyle bir güvenden doğabilecek mahzurlar, otoriter bir

vasilik zihniyetinin yaratacağı fenalıklardan kat kat ehvendir.

8- Devlet, cemiyetin emniyet ve selâmetinin ancak bir vasıtası

ve umumî menfaatlerinin hâdimidir. Binaenaleyh devlet, vatandaşlar

camiasının üstünde ve umumî efkâr ve kanaatlerin dışında bir kudret

iddiasında bulunamayacağı gibi; fertlerin ana hak ve hürriyetlerine aykırı bir

gidiş de alamaz. Bu hak ve hürriyetler şunlardır:

a) İdare ve adliye cihazlarının kanunî istiklâli ve politika tesir ve

müdahalelerinden âzâde kalması sayesinde sağlam bir teminata bağlanan

şahıs hürriyeti;

b) Dinî ve felsefî vicdan hürriyeti;

c) Söz ve kalem hürriyeti;

d) Cemiyet kurmakta veya bazı cemiyetlere girip girmemekte tam

hürriyet;

e) Ferdîn dilediği mesleği seçme hakkı;

f) Kabiliyet ve arzuya göre; herkesin dilediği mektep veya

müessesede tahsil ve terbiye görmesi imkânının, doğuş ve servet

imtiyazları veya politika mülâhazalarıyla tahdide uğramaması ve şayet,

mevcut imkânlar mahdut ise, bu hususta yalnız meziyet ve istidadın süzgeç

teşkil etmesi;

g) Hususî meslek sahibi olmak ve ferdî teşebbüse geçmek hakkı;

h) Herkesin ihtiyacını memleket içindeki istediği kaynaklardan tedarik

etmesi serbestliği;

i) Hastalık, işsizlik, sakatlık ve ihtiyarlık gibi afetlere karşı korunma,

çocuk doğumu ve çocuk korunumuna dair yardım tedbirleri.

Page 165: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

158

9- Bu haklara ve şartlara ancak hakikî hürriyet rejimiyle

varılabilir. Bu rejim ise ferdî hürriyetlerle gerçekleşebilir. Bu hürriyetlerin de

temeli ekseriyetin temsil ettiği millî iradenin hür ve samimi surette belirmesi

ve ekseriyet karşısındaki azınlıkların kanaat hürriyetlerine saygı ve

müsamaha gösterilmesidir.

10- İktisadî hürriyetin ortadan kalkması ve vatandaşların teşebbüs

ve sây serbestliğinin keyfî surette engellenmesi, siyasî hürriyeti yok ettiği

gibi iktisadî sefalet yaratan sebeplerin de başında gelir ister devlet

sermayedarlığı ve kontrolü ile, ister kartel ve tröstler gibi hususî inhisarlar,

açık veya kapalı menfaat gruplarıyla iktisadî hürriyetin yok edilmesine

taraftar değiliz.

Devletleştirmeyi ancak ferdî ve hususî teşebbüs sahası dışında

kalmasında hakikî ve millî bir zaruret olan işlerle iktisadî rekabetin faydalı

bir rol oynamasına ihtiyaç göstermeyen işlerde caiz görürüz. Bu işlerde de

gaye, kâr kasti değil, millî ihtiyaçların yapılmasını emrettiği bir hizmetin ifası

olmalıdır.

11- Cemiyet içinde umumî menfaatlerle hususî menfaatler

mütevazın ve ahenkli bir şekilde ayarlanmalıdır.

12- Çiftçi ve işçinin hayat şartlarını, mesken vaziyetini, çalışma ve

yaşama tarz ve imkânlarını devamlı bir surette ıslah etmek esastır ve millî

bir vazifedir. Sây ile sermayenin hakları, vazife ve menfaatleri birbirini

tamamlar. Binaenaleyh iş sahipleriyle işçilerin şuurlu bir müşavere

teşkilâtıyla işbirliği yapmaları içtimaî adalet şartlarının tahakkuku ve

sanayin ve dolayısıyla cemiyetin gelişmesi için hayatî bir şarttır.

13- Hürriyetin zarurî bedeli, hizmettir. Her hakkın mukabili olarak

bir vazife vardır. ferdî hürriyetten ve hür müesseselerden beklenen mesut

neticelerin elde edilebilmesi için; her vatandaşın diğer insanlara karşı bir

Page 166: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

159

manevî mesuliyet hissi taşıması, vatandaş şahsında insanlığın şeref ve

haysiyetine saygı göstermesi ve cemiyetin müşterek işleriyle yakından

alâkalanıp cemiyet faaliyetlerine canlı bir surette katılması lâzımdır.

Gösterdiğimiz gayelerin tahakkuku; Türk vatandaşının bütün

kabiliyetlerini geliştirmesini, bütün haklarına fiilen sahip olmasını ve itibarla

medenî seviyesini bir kat daha yükseltmesini mümkün kılar. Bu gayeleri

benimseyen vatandaşları bu uğurda bizimle çalışmaya davet ediyoruz.

Bilen bilmeyene öğretmeyi vazife edinirse, umumî hayatımızda elbirliğiyle

geniş bir vatandaşlık mektebi yaratırız, haklarımızı koruruz, türlü türlü

içtimaî musibetleri bu sayede önleriz.

Page 167: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

160

ÖZET

Türkiye siyasî hayatına 1980 sonrası politikalarla girdiği iddia edilen

liberalizm, sadece nev zuhur olmakla değil, kökü dışarıda yabancı bir akım

olmakla da mahkûm edilmeye çalışılan bir düşüncedir. Oysa bu iddianın

aksine, fikrî bir gelenekle mündemiç liberalizm Türk Siyasî hayatı içinde

önemli bir yere sahiptir. Bu miras içinde pek bilinmeyen bir örnek ise Hür

Fikirleri Yayma Cemiyeti’dir. HFYC, Türk liberalizm tarihinin, 1940’ların

ikinci yarısındaki kopuk halkasıdır. Bugüne kadar, Türkiye’de liberal

hareketler üzerine yapılan çalışmalar, gayelerini “dünyadaki liberal

oluşumlara Türkiye’den destek vermek” olarak ilan eden Cemiyet’i gözden

kaçırmıştır. Ancak, tabii ki HFYC Türk liberalizminin başlangıç noktası

değildir. Bunun için biraz daha gerilere gitmek gerekmektedir.

Liberal düşünce, diğer Batılı kavramlarda da olduğu gibi 19 yüzyılın

başında yaşanan Modernleşme-Batılılaşma akımıyla Osmanlı Aydının

ilgisini çekmiş bir kavramdır. Ancak o yıllarda liberalizm, bir siyasî ideoloji

olarak değil, tanzimat ve ıslahat kavramlarının bir yansıması olarak kabul

edilmişti. Lakin, 1900’lerin ilk çeyreğinde başlayıp Birinci Dünya Harbi’ne

kadar yaklaşık yüz yıl devam eden bu evrede, sistemli liberal bir hareketin

varlığı şüpheliyse de, ülkeye giren liberal kavramlar muhalefetin ve

siyasetin alanı genişletmiş ve güçlendirmiş, dolayısıyla sultan iktidarının

sınırlanmasını isteyen hareketler de kendini gösterebilmişti. II. Meşrutiyet’in

ilanından sonraysa, Prens Sabahattin, o güne kadar fazla görülmeyen bir

açıklıkla liberal prensiplere sahip çıkmaktaydı. Onun girişimleri ile

oluşturulan Ahrar Fırkası, İttihat ve Terakki’nin iktidarı tüm yönleriyle ele

geçiremediği 1908–1914 döneminde önemli bir siyasî aktör konumuna

yükseldi. Ancak, bu dönemden sonra Cumhuriyeti kuracak olan

kadrolarında içinde bulunduğu bir grubun gerçekleştirdiği baskınla

yönetimden uzaklaştırıldılar. Liberal fikirler de aynı akıbete uğradı ve

yaklaşık on yıl ülke gündeminden uzaklaştı.

Page 168: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

161

Cumhuriyet’le birlikte, yönetime hâkim olan milliyetçi-devletçi yapı

karşısında zaman zaman liberal eğilimli hareketler görülmekteyse de, bu

hareketler birçok engel nedeniyle akamete uğradılar. 1925’de yaşanan

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası tecrübesinin sonuçsuz kalmasında

olduğu gibi, 1930’daki Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın da temel sorunu

sadece CHP’ye değil “rejime” de muhalif olarak yaftalanmalarıydı. Bu ikinci

denemeden sonra ülke, İkinci Dünya Harbi ertesinde hem içeride hem de

dışarıda değişen koşulların sistem üzerindeki değişimi gerekli kılan

zorlamalarına kadar, sınırsız ve rakipsiz bir tek parti iktidarı dönemi yaşadı.

Sistem üzerindeki değişime yönelik çift kaynaklı etki, onu, sadece siyasî

anlamda zorlamıyor; sivil toplumda da yeni bazı açılımları mümkün

kılıyordu. Bu durum, daha önce tecrübe edilmeyen yeni bir süreci ifade

ediyordu: Çok partili siyasî hayat. Daha özgür bir siyasî ve sivil alanın

varlığını garantileyen bu süreç, Türk Siyasî hayatı ve liberalizm tarihi

açısından az bilinen bir oluşumun da kurulmasını mümkün kılmaktaydı.

1947’de liberal bir oluşum olarak teşekkül eden Hür Fikirleri Yayma

Cemiyeti, etrafında özgürlükçü ve demokrat simaları toplayarak kısa

sürede etkili bir enstitü gibi faaliyet göstermeye başladı. Cemiyet, Ali Fuad

Başgil’in kaleme aldığı ve siyasî açıdan pür liberal bir beyannameyle de

gaye ve ilkelerini ilan etmekteydi. Cemiyet, yaklaşık üç yıl güçlü faaliyetler

yürüttükten sonra, Cemiyet’in iki etkili ismi Ahmet Emin Yalman ve Ali Fuad

Başgil’in aralarındaki bir tartışma neticesinde fiilî olarak son buldu. Ancak,

kısa sayılabilecek bir dönemde yaptıkları sayısız panel ve toplantı,

neşrettikleri dokuz yayın ve 11 sayılık dergi, Cemiyet’i, hem Türk

demokrasisi hem de Türk liberalizmi için göz ardı edilmemesi gereken bir

konuma yükseltmektedir. Öte yandan Cemiyet, sadece faaliyetleriyle değil,

son bulmasına neden olan kırılmanın günümüz Türk liberalizmi üzerindeki

etkileriyle de özel bir anlam taşımaktadır.

Page 169: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

162

ABSTRACT

Liberalism, which is claimed to have entered the Turkish political scene

with the policies followed after 1980s, is a way into thinking that is tried to

be condemned not only with coming into existence artificially, but also with

being a movement having its roots out of the country. However, contrary to

this claim, liberalism which has an intellectual tradition has a very

significant place in Turkish Political scene. Association for Spreading Free

Ideas, HFYC (Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti) is an example that is not

known very well. HFYC is a broken circle of history of Turkish liberalism in

the second half of 1940s. Until today, the studies on liberal movements in

Turkey have overlooked the association, which defined its aim as

“supporting the liberal formations in the world from Turkey.” On the other

hand, HFYC is not starting point of the Turkish liberalism. Thus, we should

look a little bit more backwards.

Liberal thinking is a concept, which aroused interest among Ottoman

Intellectuals with the movement of Modernization-Westernization

experienced at the very beginning of 19th century. But in those years,

liberalism was not considered as a political ideology, but as a reflection of

reform (Tanzimat) and improvement (Islahat) concepts. However, even if

the existence of a systematic liberal movement in this phase which started

at the first quarter of 19th century and continued for 100 years is uncertain,

the liberal concepts that entered the country, broadened the opposition’s

and politics’ domains and strengthened them, so, the movements

demanding restrictions on Sultan’s government could manifest themselves.

After the declaration of 2nd Constitutional Monarchy, Prince Sabahattin

was adopting liberal principles in such an open way that had never been

experienced before. Ahrar Fıkrası, which was formed with his efforts,

became a very significant political figure between 1908-1914 when İttihat

ve Terakki could not get the control of power absolutely. However, they

were removed from the government with a raid which was realized by a

Page 170: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

163

group including the people who were to establish the Republic. Liberal

ideas had to face the same consequences and removed from the country’s

agenda for about 10 years.

With the establishment of the Republic, there were sometimes

movements inclined to liberalism against nationalist-state controlling

structure, but they could not succeed due to many obstacles. Like the

inconclusive Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası experience in 1925, the

main problem of Serbest Cumhuriyet Fırkası in 1930 was that they were

not only labelled as opposers of CHP, but also of the “regime.” After that

second attempt, Turkey experienced a limitless, unrivalled one party

government period until the post-2nd World War period conditions’

compulsions which made the changes in the system necessary. Those

conditions were changing in and out of the country,.

The double sourced effect directed to the change on system, was not

only constraining it in politically but also it made the new expansions in civil

society possible. This experience signified a new process that had not

been experienced before: multiparty political life. The process that ensured

the existence of a much more free political and civil life, paved way for a

formation that was not known very well in Turkish Political scene and

history of liberalism.

Association for Spreading Free Ideas formed in 1947 as a liberal

organization, gathered many liberalistic and democrat people and soon

began to function as an effective institute. The association declared its

aims and principles with a declaration which was completely liberal and

written by Ali Fuat Başgil. After the association had performed very

significant activities for three years, it disappeared from the political scene

when two highly influential members of the association, Ahmet Emin

Yalman and Ali Fuad Başgil, had an argument. However, the activities they

had performed in a very short time like numerous panels and meetings,

periodical consisting of 11 issues and the publications raise the association

Page 171: T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİLİTÜSÜ SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · 2018-07-26 · 2.2.6. Sınırlı Devlet ... Daha

164

to a position which should not be ignored for its positive effects both on

Turkish democracy and Turkish liberalism. On the other hand,the

association has a very precious meaning not only for its activities, but also

effects imposed on contemporary Turkish liberalism by its refraction that

had dissolved the formation.