tdv dia - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · 21. eski saraydan kalma bir daire v. fırın avlusu, 22....

4
ni ve COzcani, "gürhan" diye ve bunun hanan" manasma belirtirler. Türk ve kabile reisieri de Hin- distan'a ni Delhi Türk sultanla- Balaban ve halefi Bengal Valisi Han tahta için hüküm- Keykubad fakat yeni sultan devlet idaresinde tam bir ha- kimiyet ve saray görevlileri- nin haline Bunun üze- rine Bengal'de ilan eden ba- Han kendisiyle Ganj nehri ve ona nasihatlerde bulundu. Bu nasihatlerden biri de yeniden düzen- lenmesi ve bir tesis edilmesiydi. Buna göre emri on her on meliki, her melikin de on emiri 1290'da Delhi'de ele geçiren Halaciler, bu eski Türk kalarak Celaleddin firOz ilk tayinlerde ha- da yer Celaleddin firOz 1290'da hanan ve daha sonra yeni sultan Alaeddin Muham- med devlet yönetiminde büyük Alaeddin Mu- hammed düzenlemeler yaparak alp han, nusret han, han ve zafer han dört önemli makam daha kurdu; ancak bun- ile olan münasebet- leri kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. hanan Halaci- ler'in son da Hintli tarihçi Ziyaeddin Sereni'nin bir kay- Bu kayda göre son Halaci hükümdan Kutbüddin Müba- rek'i öldürterek ele geçiren HindO Hüsr ev Hü- sameddin'e bu Delhi'de saltanat sonuncu- su olan LOdiler'in kurucusu BehiOI de luklular döneminde hanan diye Babürlüler de hanan be- ancak bu alan ki- devlet içindeki za- man zaman Ba- bür, Vekiiyi'inde Hindistan'da çok itibar gören emirlere azam hümayun, ci- han, hanan gibi unvanlar ni belirtmektedir(II, 342) Babür'ün Hümayun da devlet muhafaza ve luna atabeg olarak Bayram'a bu Mirza Abdürrahim, Ab- durrahman ve Muin gibi Babür- devlet da hanan unva- ile görev Hindistan'daki kökenli olmayan müs- lüman yöneticilerin de halk nezdinde iti- bar kazanmak için bu unvana ihtiyaç duy- Cihangir'in ne- dimi Muhabbet Han, izniyle Asaf ve Mir Cüm- le de XVII-XVIII. ve devlet kademelerinde Babürlüler'in yük- ve ya- a'zam, cihan, dev- ran, saman, zaman gibi unvaniara da çok olmamakla birlikte hanan Safeviler da Mesela etkinlik gösteren Ali Han'a bu unvan (Sümer, s. 125-126). : Cüzcanl, I, 308; Harizml. Me- Kahire 1342--> Beyrut, ts. (Da- rü'I-Kütübi'l-ilmiyye). s. 73; Berenl, Tarfb-i Ff- Seyyid Ahmed Han). Kalküta 1862, s. 140, 145-146; Babür, Vekayi' (Arat). II, 342; Ebü'I-Fazi ei-AIIaml, The Akbarnama (tre. H. Beveridge). New Delhi 1987, lll, 643; Hace Ni- metullah. History of the Afghans (tre. B. Dorn). London 1965, s. 76; Yahya b. Ahmed es-Ser- hendl, Tarfb-i H. Hosain- Khan Bahadur). Kalküta 1931, s. 62; Bayur. Hin- distan Tarihi, II, 58, 63, 70, 71; Faruk Sümer, Safevi Devletinin ve Anadolu Türklerinin Rolü, Ankara 1976, s. 125-126; "Han Hanan", iA, V/1, s. 207; A. s. Bazmee Ansari, "Bayram Khan", Ef2 (ing.). I, 1135; S. Moinul Haq, "Khan Khanan", a.e.,IV, 1019-1020. ENVER KoNUKÇU r L HANSARAYI Bahçesaray'daki _j 1503 1. Mengli Giray kendinden önceki hüküm- ve av olarak ormanlarla bölgede Çürüksu na o tarihten sonra çevresin- de de bu ve bahçeler içinde Bah- çesaray 1578'de ülkeye gelen Le histan elçisi Martin Bronevsky'- ye göre, HAN SARAYI edilen ve et- sur bulunmayan serbest bir bu ilk yal- bir tek kagirdi. bugün- büyük ölçüde, General Münnich Rus ordusunun 17 Ha- ziran 1736 günü tahrip edip çekil- mesinden sonra imar faaliyetlerinin ürünüdür. Bu tahribat hemen Han Camii ve kütüphane ile birlikte yanarak yok Yan - kurtulan ve Vasily Smirnov tara- Akmescid'de Peters- burg Kütüphanesi'ne götürülen 124 def- terin hazine önemli berat ve ihtiva ll. Selamet Giray ( 1740-1743) getirtilen usta ve malzemenin de daha biçimde yeniden ve bu ara- da Sultan 1. Mahmud'un kütüphane için birçok kitap bilinmektedir. Bu yeniden faaliyeti üç ta- koruyucu duvar çekilen ve ka- lan cephe yönünde büyük bir bahçe dü- zenlenen saray çok belirgin bir karakteri daha sonra pek çok bu karakte- rini bahçe- leri, su mimarisine ait örnekleri ve diva- adeta küçük bir olan bu saraya ötürü "Küçük Elhamra" denilmektedir. 1783 ilhak et- mesinin müze ve bir bölümü olarak kullanma- Han ilk önce 1783- 1787 ll. Katerina için bü- yük bir restorasyon geçirdi ve de- Bu ikinci bir galeri ilave edilir- ken daha önce bahçede yer de iç t ar aftaki Avlu'ya nakledildL 1799' da 1. Pavel'in emri üzerine pencereleri ve ile ll. Selamet yeniden Han Camii ve mescid tamir gördü. 1818'- de 1. ziyareti sebebiyle bah- çedeki havuza büyük bir 1820'de yeni bir restorasyon ancak bir süre sonra dört harem biriminden üçünü ve Fars bahçesindeki görevine son verildi ve faaliyet dur- duruldu. 1831'de binalardaki tamiri için bir usta getirildi. 183Tdeki çar ailesinin ziyaretinden önce yeni bir restorasyon daha geçiren saray, 521

Upload: others

Post on 01-Oct-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: TDV DIA - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · 21. Eski saraydan kalma bir daire V. Fırın Avlusu, 22. Fırıncılar Koğusu. 23. Eski Saray Köskü ve eklemeleri (Eidem, s. 126-127)

ni ve COzcani, Karahıtay hükümdarının "gürhan" diye anıldığını ve bunun "han-ı hanan" manasma geldiğini belirtirler. Türk ve Moğol menşeli kabile reisieri de Hin­distan'a yerleştiklerinde hanlık geleneği­ni sürdürmüşlerdir. Delhi Türk sultanla­rından Gıyaseddin Balaban Han'ın oğlu ve halefi Bengal Valisi Nasırüddin Buğra Han tahta çıkmayı istemediği için hüküm­darlığa oğlu Keykubad getirilmiş, fakat yeni sultan devlet idaresinde tam bir ha­kimiyet kuramamış ve saray görevlileri­nin oyuncağı haline gelmişti. Bunun üze­rine Bengal'de sultanlığını ilan eden ba­bası Nasırüddin Buğra Han kendisiyle Ganj nehri kıyısında buluştu ve ona bazı nasihatlerde bulundu. Bu nasihatlerden biri de hanlık teşkilatının yeniden düzen­lenmesi ve bir han-ı hananlık makamının tesis edilmesiydi. Buna göre hükümdarıo emri altındaki han-ı hananın on hanı, her hanın on meliki, her melikin de on emiri bulunacaktı.

1290'da Delhi'de saltanatı ele geçiren Halaciler, bu eski Türk geleneğine bağlı kalarak Celaleddin firOz Şah zamanında gerçekleştirilen ilk tayinlerde han-ı ha­nanlığa da yer vermişlerdir. Celaleddin firOz Şah'ın oğullarından İhtiyarüddin 1290'da han-ı hanan unvanını almış ve daha sonra yeni sultan Alaeddin Muham­med Şah'a devlet yönetiminde büyük yardımlarda bulunmuştur. Alaeddin Mu­hammed Şah bazı düzenlemeler yaparak han-ı hananlık dışında alp han, nusret han, uluğ han ve zafer han adlarıyla dört önemli makam daha kurdu; ancak bun­ların han-ı hananlık ile olan münasebet­leri hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Han-ı hanan unvanının Halaci­ler'in son zamanlarında da kullanıldığı Hintli tarihçi Ziyaeddin Sereni'nin bir kay­dından anlaşılmaktadır. Bu kayda göre son Halaci hükümdan Kutbüddin Müba­rek'i öldürterek tahtı ele geçiren HindO asıllı Nasırüddin Hüsrev Şah kardeşi Hü­sameddin'e bu unvanı vermişti. Delhi'de saltanat sürmüş hanedanların sonuncu­su olan LOdiler'in kurucusu BehiOI de 1\.ığ­luklular döneminde han-ı hanan diye anıl­mıştır.

Babürlüler de han-ı hanan unvanını be­nimsemişlerdir; ancak bu unvanı alan ki­şilerin devlet içindeki fonksiyonları za­man zaman değişiklik göstermiştir. Ba­bür, Vekiiyi'inde Hindistan'da çok itibar gören emirlere azam hümayun, han-ı ci­han, han-ı hanan gibi unvanlar verildiği­ni belirtmektedir(II, 342) Babür'ün oğlu Hümayun da devlet teşkilatında han-ı

hananlık unvanını muhafaza etmiş ve oğ­luna atabeg olarak seçtiği Bayram'a bu unvanı vermiştir. Mirza Abdürrahim, Ab­durrahman ve Muin gibi meşhur Babür­lü devlet adamları da han-ı hanan unva­nı ile görev yapmışlardır. Hindistan'daki Türk- Moğal kökenli olmayan diğer müs­lüman yöneticilerin de halk nezdinde iti­bar kazanmak için bu unvana ihtiyaç duy­dukları anlaşılmaktadır. Cihangir'in ne­dimi Muhabbet Han, Şah Cihan'ın izniyle aynı unvanı kullanmıştır. Asaf ve Mir Cüm­le de XVII-XVIII. yüzyıllarda yaşamış ve devlet kademelerinde şöhret kazanmış han-ı hananlardandır. Babürlüler'in yük­seliş ve yıkılış yıllarında han-ı hananlık ya­nında han-ı a'zam, han-ı cihan, han-ı dev­ran, han-ı saman, han-ı zaman gibi farklı unvaniara da rastlanmaktadır. Ayrıca çok yaygın olmamakla birlikte han-ı hanan unvanı Safeviler tarafından da kullanıl­mıştır. Mesela Şah Abbas'ın hükümdarlı­ğının ilanı sırasında etkinlik gösteren Ali Kulı Han'a bu unvan verilmişti (Sümer, s. 125-126).

BİBLİYOGRAFYA :

Cüzcanl, Taba~at-ı Ntışırf, I, 308; Harizml. Me­fatfl:ıu'l-'ulam, Kahire 1342--> Beyrut, ts. (Da­rü'I-Kütübi'l-ilmiyye). s. 73; Berenl, Tarfb-i Ff­rüzşahf (nşr. Seyyid Ahmed Han). Kalküta 1862, s. 140, 145-146; Babür, Vekayi' (Arat). II, 342; Ebü'I-Fazi ei-AIIaml, The Akbarnama (tre. H. Beveridge). New Delhi 1987, lll, 643; Hace Ni­metullah. History of the Afghans (tre. B. Dorn). London 1965, s. 76; Yahya b. Ahmed es-Ser­hendl, Tarfb-i Mübarekşahf (nşr. H. Hosain­Khan Bahadur). Kalküta 1931, s. 62; Bayur. Hin­distan Tarihi, II, 58, 63, 70, 71; Faruk Sümer, Safevi Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü, Ankara 1976, s. 125-126; "Han Hanan", iA, V/1, s. 207; A. s. Bazmee Ansari, "Bayram Khan", Ef2 (ing.). I, 1135; S. Moinul Haq, "Khan Khanan", a.e.,IV, 1019-1020. r.:ı

~ ENVER KoNUKÇU

r

L

HANSARAYI Kınm Hanlığı'nın

başşehri Bahçesaray'daki hükümdarlık sarayı.

_j

1503 yılında Kırım Hanı 1. Mengli Giray tarafından, kendinden önceki hüküm­darların yazlık saraylarının bulunduğu ve av alanı olarak kullandıkları ormanlarla kaplı bölgede Çürüksu ırmağının kenarı­na kurulmuş. o tarihten sonra çevresin­de gelişen şehre de bu sarayın bağ ve bahçeler içinde olmasından dolayı Bah­çesaray adı verilmiştir. 1 578'de ülkeye gelen Le histan elçisi Martin Bronevsky'­ye göre, hıristiyan yapılarının kalıntıla-

HAN SARAYI

rından faydalanılarak inşa edilen ve et­rafında sur bulunmayan serbest bir yapı topluluğundan oluşan bu ilk sarayın yal­nız bir tek binası kagirdi. Sarayın bugün­kü yapısı büyük ölçüde, General Münnich kumandasındaki Rus ordusunun 17 Ha­ziran 1736 günü şehri tahrip edip çekil­mesinden sonra gerçekleştirilen imar faaliyetlerinin ürünüdür. Bu tahribat sı­rasında sarayın hemen tamamı, bitişi­ğindeki Han Camii ve arşiv- kütüphane ile birlikte yanarak yok olmuştur. Yan­gından kurtulan ve Vasily Smirnov tara­fından Akmescid'de keşfedilip Peters­burg Kütüphanesi'ne götürülen 124 def­terin hazine evrakından önemli berat ve fermanları ihtiva ettiği sanılmaktadır. Sarayın ll. Selamet Giray zamanında ( 1740-1743) İstanbul'dan getirtilen usta ve malzemenin de yardımıyla daha geniş biçimde yeniden inşa edildiği ve bu ara­da Sultan 1. Mahmud'un kütüphane için birçok kitap gönderdiği bilinmektedir. Bu yeniden inşa faaliyeti sırasında üç ta­rafına koruyucu duvar çekilen ve açık ka­lan cephe yönünde büyük bir bahçe dü­zenlenen saray çok belirgin bir Osmanlı karakteri kazanmış. daha sonra yapılan pek çok değişikliğe rağmen bu karakte­rini korumuştur. Çeşitli avluları. bahçe­leri, su mimarisine ait örnekleri ve diva­nıyla adeta Topkapı Sarayı'nın küçük bir kopyası olan bu saraya güzelliğinden ötürü Batı dünyasında "Küçük Elhamra" denilmektedir.

1783 yılında Ruslar'ın Kırım'ı ilhak et­mesinin ardından müze yapılan ve bir bölümü çarların yazlık olarak kullanma­larına ayrılan Han Sarayı, ilk önce 1783-1787 yılları arasında ll. Katerina için bü­yük bir restorasyon geçirdi ve çeşitli de­ğişikliklere uğradı. Bu sırada binanın ikinci katına kapalı bir galeri ilave edilir­ken daha önce bahçede yer aldığı sanılan

Gözyaşı Çeşmesi de iç t araftaki Çeşmeli

Avlu'ya nakledildL 1799'da 1. Pavel'in emri üzerine çatısı, pencereleri ve kapıları ile ll. Selamet Giray'ın yeniden inşa ettirdiği Han Camii ve mescid tamir gördü. 1818'­de 1. Aleksandr'ın ziyareti sebebiyle bah­çedeki havuza büyük bir fıskıye yapıldı. 1820'de yeni bir restorasyon başlatıldı; ancak mimarın bir süre sonra sarayın dört harem biriminden üçünü ve Fars bahçesindeki bazı köşkleri yıkmasından dolayı görevine son verildi ve faaliyet dur­duruldu. 1831'de binalardaki vitrayların tamiri için İtalya'dan bir usta getirildi. 183Tdeki çar ailesinin ziyaretinden önce yeni bir restorasyon daha geçiren saray,

521

Page 2: TDV DIA - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · 21. Eski saraydan kalma bir daire V. Fırın Avlusu, 22. Fırıncılar Koğusu. 23. Eski Saray Köskü ve eklemeleri (Eidem, s. 126-127)

HAN SARAYI

Han Sarayı'nın yerlesim planı : 1. Tas köprü. 2. Ana kapı, 3. Bendegan binaları ve misafirhane, 4. Büyük iç kapı ı. Büyük Av­lu, s. Büyük camii, 6. Arka avlu kapısı. kiler ve kapıcı dairesi. 7. Eski saray tariki ne açılan kapı , 8. Ahır. koğus ve ağa dairesi, SA. Kütüphane. 9. Altın Oda ' nın zemin sofası . önünde iç bahçe,10. Cesmeli Avlu, 11. Kubbeli Camii, 12. Divanhane,13. Revaklı sofa ıı. Elçiler Avlusu. 14. Katerina için değiştirilen daireler,15. Çeşmeli revak ve mutfak,16. Maiyet koğuş ve oda­ları 111. Çesmeli Mutfak Avlusu,17. Harem daireleri,17A. Yazlık Kösk.18. Büyük Harem Köskü,19. Cihannüma Kasrı IV. Arka avlu, 20. Revaklı Kösk. 20A. Çeşme. 21. Eski saraydan kalma bir daire V. Fırın Avlusu, 22. Fırıncılar Koğusu. 23. Eski Saray Köskü ve eklemeleri (Eidem, s. 126-127)

Kırım Savaşı sebebiyle 1854-1856 yılların­da hastahane olarak kullanıldı. Savaşın ardından 1858-1859, 1862-1863, 1866-1867 yıllarında yine çeşitli restorasyon çalışmaları yapıldı , fakat XIX. yüzyılın so­nunda sarayın durumu yine de çok kö­tüydü. Bolşevik ihtilali'nden sonra kuru­lan ve ömrü kısa süren Kırım Milli Cum­huriyeti döneminde bir defa daha idare merkezi durumuna gelen saray özellikle ll. Dünya Savaşı'nda büyük hasar gördü ve nihayet 1961-1964 yılları arasında Rusya ve Ukrayna'nın iş birliğiyle restore edile­rek son şeklini aldı.

Han Sarayı'nın esas kuruluşu kuzeyde­ki misafirhane ve maiyet binaları, doğu­daki cami, türbe, hazire, kütüphane ve hizmet binaları, orta kısmındaki günlük hayatın geçirildiği binalar (XIX. yüzyılda yıkılarak yerlerine bahçe yapılmıştır) ve batı tarafındaki içinde devlet yönetim salonlarının bulunduğu asıl sarayın çe­şitli avluları etrafına yerleştirilmiş ha­rem binaları ile bahçelerden oluşur. Ge-

522

niş, yuvarlak kemerli ve cephesi iki katlı bir bina görünümünde olan saray komp­leksinin ana girişi avlunun kuzey tarafın­da yer almaktadır; özellikle cephesinde çeşitli duvar süslemeleri göze çarpar. Avlunun batısında bulunan ve Mutfak Avlusu, Elçiler Avlusu, Çeşmeli Avlu, Ha­rem Bahçesi ve doğudaki geniş Hamam Avlusu gibi çeşitli iç aviularta bunların et­rafında gelişen birimlerden oluşan asıl saray zaman içinde büyük değişikliklere uğramışsa da ahşap galerilerin, çıkma­ların ve geniş saçakların dikkat çektiği XVIII. yüzyıl Türk mimarisi karakterini kaybetmemiştir.

Sarayın bugün mevcut en eski kısmı merkezi binaların girişinde yer alan De­mir Kapı'dır. Üzerindeki yuvarlak madal­yonun içine yazılmış beş satırlık Arap­ça kitabede Mengli Giray'ın adı ve 909 ( 1503-1504) tarihi okunan kapı, 1500 yı­lında Çar lll. ivan'ın davetiyle Moskova'­ya giden ve dönüşünde bir süre Bahçesa­ray'da kalan İtalyan mimarı Alevizo Novi

tarafından yapılmış olup zengin bitkisel süslemeli mermer söveleri, köşe paye­leri, korint üslubu sütun başlıkları ve ya­rım daire alınlığı ile tipik bir Rönesans eseridir. Demir Kapı'dan, sütun ve ke­merlerden oluşan bir galerinin yer aldığı Çeşmeli Avlu'ya girilmektedir. Bu avluya adını veren iki ünlü çeşmeden biri, Kap­lan Giray tarafından 1733 yılında yaptırı­lan Rönesans tarzındaki Altın Çeşme, di­ğeri Kırım Giray'ın 1763'te genç yaşta ölen eşi Dilara Bikeç için yaptırdığı ünlü selsebildir. 1786 - 1787 yıllarında başka bir yerden getirilerek Çeşmeli Avlu'ya konulan ve çiçek biçimindeki mermer lü­lesinden suyun damla damla akmasın­dan dolayı Gözyaşı Çeşmesi denilen bu su yapısı, Puşkin ' in ünlü Bahçesaray Çeşmesi adlı şiirine ilham kaynağı ol­muş, Asafıyef de bu şiiri aynı adı taşıyan balesine uyarlamıştır. Sarayın elçi kabul salonu, Altın Oda. Fıskıyeli Oda, Küçük Mescid gibi en önemli mekanlarına Çeş­meli Avlu'dan girilir. Sadece hanedan mensupları tarafından kullanılan merke­zi avludaki mescid tek kubbelidir. XVI. yüzyılın başlarına tarihlenen yapının mu­karnas dolgulu mihrabı XVII, duvar süs­lemeleri XVll-XVlll, kubbe süslemeleri ise XIX. yüzyıla aittir.

Demir Kapı'nın doğusunda bir bekle­me odası ve ondan sonra da Selamet Gi­ray'ın 1742'de yaptırdığı mermer bir tö­ren kapısı ile geçilen divan yer almakta­dır. Divanın duvarlarında empire ve ba­rak süslemeler göze çarprnakla birlikte aslında XVI. yüzyıl yapısı olduğu ve avlu­sunda bir fıskıye bulunduğu tesbit edil­miştir. Divanın üstündeki mekan mer­mer duvarlı, iki sıra pencereli ve ahşap tavantı elçi kabul salonudur; burada 1961-1 964 yıllarındaki restorasyon çalışmaları sırasında XVIII. yüzyıla ait resimler bu­lunmuştur. Bu salondan, önceleri duvar­larındaki meyve sepeti resimlerinden ve ocağının üstündeki kağıt hamurundan

Han sarayı'nın iç bahçesindeki

selsebilli havuz

Page 3: TDV DIA - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · 21. Eski saraydan kalma bir daire V. Fırın Avlusu, 22. Fırıncılar Koğusu. 23. Eski Saray Köskü ve eklemeleri (Eidem, s. 126-127)

yapılmış yalancı meyvelerden dolayı Mey­veli Oda, sonraları ise bir restarasyanda çeşitli yerlerine tatbik edilen altın kapla­malar sebebiyle Altın Oda denilen özel görüşme odasına geçilir. Altın Oda'nın altında. ortasındaki fıskıyeli havuzdan dolayı Fıskıyeli Oda denilen duvarları ah­şap kaplama ve tavanı oymalarla süslü büyük bir oda bulunmaktadır; 1787 Ma­yıs ayında ll. Katerinaile Avusturya Kralı ll. Josef burada görüşmüşlerdir. Son res­tarasyanda girişin üstünde XVIII. yüzyıla ait manzara resimleri ortaya çıkarılmış­tır. Fıskıyeli Oda'nın güney tarafında yer alan Havuzlu Bahçe zengin bir bahçe mi­marisi sergiler. Ana avludaki mermer fıs­kıye ve ilginç biçimiyle Kırım yarımadası­nı tasvir ettiğine inanılan havuz bu zen­ginliğin birer örneğidir. Havuzlu Bahçe'­nin güney duvarında barok üslupta bir selsebil bulunmakta ve çanaklarından dö­külen sular üç ayrı mermer kanaldan ön­ce küçük, sonra büyük iki dörtgen havu­za akmaktadır. Bu has bahçenin etrafın­da bir ahşap galeri, büyük havuzun üs­tünde de bir kameriye olduğu ve bunla­rın XIX. yüzyıldaki restorasyonlar sırasın­da kaldırıldığı bilinmektedir.

Arka bahçedeki harem dairesi 1736 Rus tahribatından geriye kalan temel­Ierin üzerine inşa edilmiştir ve eskiden mevcut dört harem binasından biri olup tek katlı ve dört odalıdır. Türk baroku süslemeleri, mermer çeşmesi, geniş sa­çağı ve büyük galerisiyle dikkat çeken bi­nanın en gösterişli kısmı, girişi yabancı gözlerden koruyan ve bir oymacılık şahe­seri olan ahşap kafestir. XVIII. yüzyılın başlarında harem binasının doğusuna, ana aviuyu çevreleyen duvarın dış yüzü­ne yaslanmış vaziyette inşa edilen Şahin Kulesi saray kompleksinin en ilginç biri­midir. Kare bir taş temel üzerinde yük-

Han Sarayı'n ın Altın Oda 'sın ın

icinden bir görünüş

selen kule sekiz köşeli bir yapıya sahiptir ve üst kısmı tamamen ahşap kafeslidir; arka bahçelere ve harem bölümlerine bağlı bir gözetierne kulesi olduğu düşü­nülmektedir.

Han Camii. Avlunun doğu tarafında yer alan ve kuzey girişi saray duvarları­nın dışında olduğu için şehir halkının da kullandığı anlaşılan Han Camii büyüklü­ğü ile dikkat çekmektedir. XVI. yüzyılın başlarında yapılan cami, giriş kapısında­ki kitabeye göre 1736 yangınından sonra sarayın diğer birimleri gibi Selamet Gi­ray tarafından tamir ettirilmiştir. Sol­hat'taki (Eski Kırım) Özbek Han Camii'­nin planın ı devam ettiren yapı üç nef­lidir. Nefler payelere dayalı kemerlerle birbirinden ayrılmıştır. Geçirdiği çeşitli

restorasyonlardan sonra asıl görüntü­sünden fazla bir şey kalmayan iç mekan son derece sadedir ve ahşap minber de orüinal değildir. Kuzey tarafında kapalı bir son cemaat yeri. onun üstünde bir ahşap galeri bulunmaktadır. Batı ve doğu cephe­lerinde sütun-kemerler üzerine oturan tek eğimli çatı ile örtülü birer revak yer alır. Kiremit örtülü çatıya sahip binanın yine dış batı cephesinde geniş saçağın ko­ruyabileceği yükseklikte kalem işi süsle­meler. madalyon şeklinde istiflenmiş hat örnekleri ve Kırım hanlarının damgası gö­ze çarpar. Batı cephesinin güney köşesin­deki dik bir ahşap merdivenle Türk çinile­riyle süslenmiş hünkar mahfiline çıkılmak­tadır. Caminin iki ince minaresi vardır.

Caminin güneyinde, XVI. yüzyılda yapıl­dıkları belli olan sekizgen gövdeli, kub­beli ve sade görünümlü iki türbe yer al­makta ve yazılı kaynaklardan, kitabeleri bulunmayan bu türbelerden birinin 1. Devlet Giray'a ait olduğu öğrenilmekte­dir (Halim Giray, s. 52). Türbelerde ve hazlrede, bazıları haniara ait olmak üze-

HAN SARAYI

re Giray hanedanından toplam elli altı ki­şinin mezarı bulunmaktadır; diğer me­zarlar ise önemli devlet büyüklerine ait­tir. Ayrıca hazlrede 1924'te Eski Yurt ve Kırkazizler mevkilerinden getirilmiş XIV­XV. yüzyıllara ait bazı mezar taşları mev­cuttur ve aralarında hayvan ve insan tasvirli olanlarına da rastlanan bu taşlar­da Selçuklu etkisi hissedilmektedir.

Halen m üze olarak kullanılan sarayda, bütün yarımada sathından toplanmış Kı­rım Tatarları'na ve MOsevi Karaim Türk­leri'ne ait tarihi ve etnografık eşya ser­gilenmektedir. Kırım Türkleri'yle ilgili bir araştırma kütüphanesi özelliği gösteren müze kütüphanesi istifadeye açıktır. ll. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafın­dan götürülen buraya ait yirmi sandık eşyanın ise nerede olduğu tesbit edile­memiştir.

BİBLİYOGRAFYA :

Evliya Çelebi, Seyahatname, VII, 565; P. S. Pallas. Bemerkungen aus einer Reise in die südlichen Statthalterschaften des Russischen Reiches in den Jahren 1793 und 1794, Leipzig 1801 , ll , 28-33; E Dombrovskiy. Oçerki Bah­çisaraya, Odessa 1848; a.mlf.- v.dğr .. "Bahçi­sarayskaya arabskaya i turetskaya natpisi hanskago dvortsa, meçeti, klatbişca", Zapiski odesskago obşçestva istorii i drevnostey, Odessa 1848, s. 489-529; a.mlf., Dvorets krimskih hanov v Bahçisaraya, Akmescit 1863; M. Bronevsky, "Opisanie Krima (tartaria descriptivo)", Zapiski odesskago obşçestva istorii i drevnostey, Odessa 1867, VI, 333-367;

Han sarayı'nın içinden bir görünüş

523

Page 4: TDV DIA - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · 21. Eski saraydan kalma bir daire V. Fırın Avlusu, 22. Fırıncılar Koğusu. 23. Eski Saray Köskü ve eklemeleri (Eidem, s. 126-127)

HAN SARAYI

a.mlf., Kınm (tre. Kemal Ortaylı). Ankara 1970; V. D. Smirnov, Krimskoye Khanstvo pod verkhovenstvom ottomanskoy parti do naçala, XVIII. veka, Odessa 1887; a.mlf .. Krimskoe hanstvo pot verhovenstvom otomanskoe parti v XV/ll stoletie, Odessa 1889; Halim Giray, Gülbün-i Hanan, İstanbul 1327, s. 16, 46, 52, 63, 97; E Wertheimer, Durch Ukraine und Krim, Stuttgart 1918; Cafer Seidahmet IKırımerı. La Crimee, Lausanne 1921; P. Nikolskiy, Bagçe­saray Medeni Tarihi Ekskursiyaları (tre. Arif Hakim). Akmescit 1924; Bodaninskiy, Arkeo­logiçeskoye i Etnogra{içeskoye Zvoçeniya Tatar v Krimu, Simferopol 1930; A. L. Jacobson, Srednevekoviy Krim, Moskva 1964; Remmal Hoca. Tarih -i Sahib Giray Han (haz. özalp Gökbilgi n), Ankara 1973; Oktay Aslanapa, Kırım ve Kuzey Azerbaycan 'da Türk Eserleri, İstanbul 1979, s. 25-27, rs . 20-26, çizim 6; a .mlf., "Kırım'da Türk Eserleri", Emel, sy. 135, istanbul 1983, s. 39-43; Sedat Hakkı Eldem. Türk Evi: Osmanlı Dönemi, İstanbul 1988, ·s. 126-127; Bahçisarayskiy istoriko-kultumiy zapovednik (ed. Yu. M. Mogariçev), Akmescit 1995; Manstein, "Opisanie Bahçisarayskago dvortsa", Oteçest­vennie zapiski, XIX/31, Moskva 1824, s . 75-84; v.Münnich, "Opisanie dvortsa hana krims­kago i stoliçnagio ego goroda Bahçisaraya, uçinennoe, po prikazu grafa Miniha, kapi­tanam Manşteynom", Oteçestvennie zapiski, XIX/51, Moskva 1824, s. 75-100; Markeviç. "Arseniy ivanoviç Markeviç k istorii hanskago Bahçisarayskago dvortsa", izvestiya tavriçes­koy uçyonoy arhivnoy kommissii, XXVII ( 1893), s. 130-176; N. Ginsburg, "Omer pri dvomiy şivopisets i, dekoratar krirnskih hanov Selam et i Krim Gireyev", Sredi Kollektsionerov, sy. 1-2 ( 1924). s. 22-27; N. Ernst. "Bahçisarayskiy hanskiy dvorets i arhitektor ve!. kn. ivana III. fryazın Aleviz Noviy", lzvestiya tavriçeskago obşçestva istorii, arheologii i etnografii, ll, Akmescit 1928, s. 39-54; P. Keuler, "Le khanat de Crirnee en rnai 1607 vu par un voyageur français", Cahiers du monde russe et sovie­tique, Xll/3, Paris 1971, s. 316-326; W. Barthold, "Bahçesaray", İA, ll, 226; B. Spuler. "Baghce Saray", Ef2 (ing.).!, 893;V. S. Bakulin. "Bakhchi­sarai", GSE, lll, 14.

Iii NicoLE KANÇAL-FERRARi

r HANABiLE

L (bk. HANBELi MEZHEBi).

_j

524

r

L

Han Sarayı ' nın

Harem kısmı­Bahçesaray 1 Kırım

HANBAUK

Büyük Moğol İmparatorluğu'nun 1264-1368 yıllan arasındaki

başşehri. _j

1260'ta büyük kağan ilan edilen ve ar­kasından Sung hanedanını yıkarak Kuzey Çin topraklarını ele geçiren Kubilay Han 1264 yılında idare merkezini, kendileri­nin Hanbalık(han şehri) dedikleri Çin hü­kümdarlarının oturduğu Chung-tu'ya (is­lam kaynaklarında Çünkdü l.9..u;:;~ 1, Pe­kin) nakletti. Burada üç yıl oturduktan sonra şehrin kuzeydoğusunda yeni bir şehir kurdurdu ve buna Yeni Hanbalık (Çin kaynaklarında Ta-tu "büyük saray", Avrupa kaynaklarında "Tatar şehri") de­nildi. Şehrin kurulmasında iki ünlü müs­lüman mimar görev almış, Orta Asyalı ol­duğu sanılan İhtiyarüddin adlı bir diğer müslüman da sarayın inşasında ustaba­şılık yapmıştı. Kubilay Han, Tsia-tung (ZeytGn) gibi önemli şehirlerden Hanba­lık'a kadar uzanan ve "imparator kanal­ları" denilen, gemilerle yolculuk yapma­ya ve yük taşımaya uygun geniş kanallar açtırmıştı. İbn Battfıta 134S'te Hanba­lık'a gemiyle gittiğini ve dünyanın en bü­yük şehirlerinden biri olarak nitelendirdi­ği bu şehrin planının Çin şehirlerinden farklı olduğunu kaydeder (Rif:ıle, s. 642). Marea Polo (ö. 1324) ve diğer Batılı sey­yahlar da şehrin yapısından ve planının düzgünlüğünden bahsetmişlerdir.

Tam bir kare biçiminde olan şehrin et­rafını uzunluğu 40 kilometreye yaklaşan surlar çeviriyordu. Birbirini dik açı ile ke­sen düzgün sokakların her iki tarafında çeşitli malların satıldığı dükkanlar ve tez­gahlar bulunmaktaydı. Sokakların arasın­da kalan kare alanlarda bir ev, avlu ve bir bahçe yer alıyordu. Kare planlı şehrin et­rafını çeviren surların her yönde üçer adet

olmak üzere toplam on iki kapısı vardı. Köşelerde ve kapıların üzerinde birer burç bulunuyor ve bunlarda şehrin korunması için kullanılan silahlar saklanıyordu; kapı­larda da çok sayıda asker nöbet bekliyor­du. Kubilay Han burada, Çinli ve müslü­man alimler tarafından idare edilen iki de rasathane yaptırmıştı. Marea Palo'­nun bildirdiğine göre şehirde 1.1 00.000 kişi yaşıyor ve sur kapılarından içeri gün­de 1000 araba yükü ham ipek giriyordu. Batılı ziyaretçilerden rahip Odoric de Por­denone de (ö. ı 33 ı) bu şehrin planının güzelliğini anlatır.

Moğollar'ın Hanbalık'ı başşehir yapma­sının sebebi Çin'in tamamını ele geçir­meyi ideal edinmeleri. mevkiin Moğolis­tan'a yakınlığı ve belki de daha önce M o­ğal asıllı Liao Devleti zamanında önem ka­zanmış olmasıdır. Kubilay Han balık' ı mu­azzam bir idare merkezi haline getirme­yi planlamış ve bunu Çin'in o zamana ka­dar görmediği biçimde büyük bir ihtişam­la başarmıştı. Buna rağmen kendisi yal­nız kışın burada oturur, yazları 250 km. kuzeydeki Dolon-nor bölgesinde bulunan yazlık sarayında geçirirdi.

Hanbalık şehrinin kuzeyinde, ahalisi Ba­tı Türkistan'daki Semerkant yöresinden geldiği için bu adla anılan müslüman göç­menlerin kurduğu bir kasaba vardı. Bu­radaki müslümanlara saygı gösterildiği gibi Hanbalık'ta da müslüman alim ve idarecilerin büyük bir nüfuz ve itibarı var­dı. Mesela İbn Battfıta'yı ağırlayan Şeyh Burhaneddin es-Sagırci, Hint hükümdar­larından birinin 40.000 dinar gönderip kendisini ülkesine davet etmesine rağ­men bu teklifi kabul etmemiş ve taşıdığı "sadr-ı cihan" unvanı altında yakın ilgisini gördüğü Moğol hanının yanında Hanba­lık'ta kalmayı tercih etmişti (İbn BattGta, s. 643). Ayrıca Mahmud Yalavaç da Kuzey Çin'in genel valisi sıfatıyla Hanba­lık'ta yaşamış, Ahmed Benakiti (Fenake­tt) ise 6S2'de (1254) öldürülünceye ka­dar başvezir sıfatıyla Hanbalık'ta bulun­muştu.

Çin'deki Moğol hakimiyetinin 1368'de sona ermesinden sonra Pekin şehri uzun süre Hanbalık adıyla anılmaya devam et­miştir. Timurlu hükümdarı Şahruh'un Çin'e gönderdiği elçilik heyetinin raporun­da bu şehirden Hanbalık olarak bahse­dilmektedir (Abdürrezzak es-Semerkan­dt, s. 510). XVIII. yüzyılda Kaşgar'da ya­zılmış anonim bir tarih kitabında da Han­balık söz konusu edilir. XIV ve XV. yüzyıl