tehlikeli oyunlar

6
Tehlikeli Oyunlar Oğuz Atay denilince akla gelen ilk (ve genellikle tek) eserTutunamayanlar'dır. Bundan dolayı Oğuz Atay'ın diğer eserleri gibi yayımlandığı dönem fazla yankı uyandırmayan Tehlikeli Oyunlar, ne yazık ki takip eden süreçte de (Oğuz Atay'ın 80'li yıllarda okurumuz tarafından keşfedilmesinden sonra) adından Tutunamayanlar kadar söz ettiremez. Tehlikeli Oyunlar'ın, Tutunamayanlar'ın gölgesinde kalması belki de Tutunamayan'ın bir kimlik olarak sahiplenilmesi olabilir. Ne var kiTehlikeli Oyunlar'ın da Tutunamayanlar'dan hem kurgu olarak hem de konunun ele alınışı bakımından hiç de aşağı kalır bir yanı yoktur. Fakat tam da Oğuz Atay'ın yaşamındaki ironiye (okur tarafından geç keşfedilmesine) uygun olarak arka planda kalır. 70'lerin okuru tarafından pek tutulmayan, hatta Oğuz Atay'ın yaşadığı dönem ikinci baskısı bile yapılmayan kitapları, 80'lerin okuru tarafından (genelde yanlış anlaşılmalarla) hak ettiği değeri görmeye başlar. Ama ne yazık ki 90'larda yine unutulanlar arasındaki yerini alır. Tabii burada 12 Eylül'ün Türkiye okurunu ne hale getirdiğinin gerçekliği de yadsınamaz. 80'lerin okuru tarafından yanlış anlaşılmıştır denilmesinin bir sebebi, kendini Tutunamayanlar'daki Selim Işık karakteriyle bir tutan okur kitlesidir. Oğuz Atay, romanlarında bu zihniyeti eleştirmiştir, ki Tehlikeli Oyunlar'ın başkarakteri Hikmet Benol da bu yüzden doğmuştur. Peki, kimdir bu Hikmet Benol? Hikmet Benol, hayatının bir bölümünü taşrada geçirmiş; kitapta anlatılandan çıkarılabileceği üzere sonradan büyük bir kente gidip yerleşmiş, ardından burada da tutunamamış, genellikle çevresi tarafından hor görülmüş, bu hor görülmenin etkisiyle kendini daha çok kitap okumaya vermiş (belki de dönemin aydın tipiyle birebir uyuşan) biridir. Hikmet Benol kitap boyunca anlaşılamamasından yakınır. Ama özeleştiri yapmaya başladığı noktalarda kendisinin de başkalarını anlamadığını fark eder. Hatta öyle bir duruma gelir ki sonunda hayatı “keşke”ler ve “oysalar”ın arasına sıkışarak içinden çıkılmaz, yaşanmaz hale gelir. Hikmet Benol tutunamadığından emin olduktan sonra kendini bir gecekonduya hapseder. Bu, Hikmet için bir hapsoluştur; çünkü yerinin orası olmadığını da bilmektedir. Ama yine de umudunu yitirmemeye çalışır. Orada devamlı birilerinin gelip onu anlayacağını, onun neden böyle bir işe kalkıştığını soracağının hayaliyle yaşar. Oysa kimse gelip Hikmet'le ilgilenmez. Hatta umursanmaz bile. Bunu daha önce eşi Sevgi'den ayrıldığında, meyhaneye eski dostlarının yanına gittiği zaman acı şekilde anlar: “Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar?” (TO, s. 259). Oysa anlaşılmak, Hikmet'in içinde bir umut olarak varlığını devam ettirir. Ama anlaşılamayacağının da bilincindedir. Geniş tarih bilgisi (tarih bilgisinin iyi oluşu Albay Hüsamettin Tambay kimliğiyle vücut bulur romanda. Albay aynı zamanda üst komşusudur) ve insanlarla ilgili yaptığı çıkarımlarla bilir anlaşılamayacağını. Bu paradoksun sonucu bellidir: İntihar. Zaman ve Mekânın Önemini Yitirişi

Upload: rollingstonenes

Post on 28-May-2017

213 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: tehlikeli oyunlar

Tehlikeli Oyunlar

Oğuz Atay denilince akla gelen ilk (ve genellikle tek) eserTutunamayanlar'dır. Bundan dolayı Oğuz Atay'ın diğer

eserleri gibi yayımlandığı dönem fazla yankı uyandırmayan Tehlikeli Oyunlar, ne yazık ki takip eden süreçte de (Oğuz Atay'ın 80'li yıllarda okurumuz tarafından keşfedilmesinden sonra) adından Tutunamayanlar kadar söz ettiremez. Tehlikeli Oyunlar'ın, Tutunamayanlar'ın gölgesinde kalması belki de Tutunamayan'ın bir kimlik olarak sahiplenilmesi olabilir. Ne var kiTehlikeli Oyunlar'ın da Tutunamayanlar'dan hem kurgu olarak hem de konunun ele alınışı bakımından hiç de aşağı kalır bir yanı yoktur. Fakat tam da Oğuz Atay'ın yaşamındaki ironiye (okur tarafından geç keşfedilmesine) uygun olarak arka planda kalır.

70'lerin okuru tarafından pek tutulmayan, hatta Oğuz Atay'ın yaşadığı dönem ikinci baskısı bile yapılmayan kitapları, 80'lerin okuru tarafından (genelde yanlış anlaşılmalarla) hak ettiği değeri görmeye başlar. Ama ne yazık ki 90'larda yine unutulanlar arasındaki yerini alır. Tabii burada 12 Eylül'ün Türkiye okurunu ne hale getirdiğinin gerçekliği de yadsınamaz. 80'lerin okuru tarafından yanlış anlaşılmıştır denilmesinin bir sebebi, kendini Tutunamayanlar'daki Selim Işık karakteriyle bir tutan okur kitlesidir. Oğuz Atay, romanlarında bu zihniyeti eleştirmiştir, ki Tehlikeli Oyunlar'ın başkarakteri Hikmet Benol da bu yüzden doğmuştur. Peki, kimdir bu Hikmet Benol?

Hikmet Benol, hayatının bir bölümünü taşrada geçirmiş; kitapta anlatılandan çıkarılabileceği üzere sonradan büyük bir kente gidip yerleşmiş, ardından burada da tutunamamış, genellikle çevresi tarafından hor görülmüş, bu hor görülmenin etkisiyle kendini daha çok kitap okumaya vermiş (belki de dönemin aydın tipiyle birebir uyuşan) biridir. Hikmet Benol kitap boyunca anlaşılamamasından yakınır. Ama özeleştiri yapmaya başladığı noktalarda kendisinin de başkalarını anlamadığını fark eder. Hatta öyle bir duruma gelir ki sonunda hayatı “keşke”ler ve “oysalar”ın arasına sıkışarak içinden çıkılmaz, yaşanmaz hale gelir.

Hikmet Benol tutunamadığından emin olduktan sonra kendini bir gecekonduya hapseder. Bu, Hikmet için bir hapsoluştur; çünkü yerinin orası olmadığını da bilmektedir. Ama yine de umudunu yitirmemeye çalışır. Orada devamlı birilerinin gelip onu anlayacağını, onun neden böyle bir işe kalkıştığını soracağının hayaliyle yaşar. Oysa kimse gelip Hikmet'le ilgilenmez. Hatta umursanmaz bile. Bunu daha önce eşi Sevgi'den ayrıldığında, meyhaneye eski dostlarının yanına gittiği zaman acı şekilde anlar: “Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar?” (TO, s. 259).

Oysa anlaşılmak, Hikmet'in içinde bir umut olarak varlığını devam ettirir. Ama anlaşılamayacağının da bilincindedir. Geniş tarih bilgisi (tarih bilgisinin iyi oluşu Albay Hüsamettin Tambay kimliğiyle vücut bulur romanda. Albay aynı zamanda üst komşusudur) ve insanlarla ilgili yaptığı çıkarımlarla bilir anlaşılamayacağını. Bu paradoksun sonucu bellidir: İntihar.

Zaman ve Mekânın Önemini YitirişiOlayın nerede geçtiği, ne zaman geçtiği, insanların nereden gelip nerelere yerleştiği belli değildir. Hikmet bir süre taşrada memurluk yapar ve ardından büyük kente göçer. Kentte yine taşradan gelmiş olan Sevgi'yle tanışır. Evlenip gecekonduya taşınırlar. Sevgi'den ayrılır ve herkesi derinden etkileyecek oyununu yazmak için başka bir gecekonduya taşınır. Hatta bu gecekondunun nasıl bir yer olduğu bile belli değildir. Hikmet'e göre bir gecekondudur; üst komşusu Albay Hüsamettin Tambay'a göreyse iki katlı ahşap bir evdir. Aslında yazar, kitapta insanın bulunduğu yer ve yaşadığı zamandan çok kendisiyle ilgilenir. Marazlı bir ruhun ve bilincin yeraltından notlarını karıştırır adeta Tehlikeli Oyunlar'da. Ayrıca zaman ve mekânın belirgin olmayışı da metnin her döneme uyarlanabilirliğinin bir ölçütüdür.

Bilinç Akışının Kitaptaki YeriOğuz Atay, Tehlikeli Oyunlar'da metinler arası geçiş tekniklerini de başarıyla uygular. Örneğim kitabın bir yerinde düz bir anlatım kullanırken bir anda bir oyun yazdırmaya başlar karakterine. Oyun anlatılırken bir anda oyun anlatma tekniği de bozulur oyun-düzyazı arası bir metne dönüşür. Ya da mektuplar yazar Hikmet Benol. Örneğin alt komşusu Nurhayat Hanım, oğlu Hidayet'e mektup yazdırmak için Hikmet'e gelir (TO, s.39). Hikmet, mektubu yazarken bilinç akışı içinde bir anda mektup içinde başka bir oyun kurgular; onu yazmaya başlar. Oyundan vazgeçer bir noktadan sonra; kendini yazmaya başlar. En son gerçek hayata döndüğü zaman çok uzun ve anlaşılmaz şeyler yazdığını fark eder. Mektubu baştan yazmaya başlar (TO, s.59).

Anlatımı bu şekilde bilinç akışıyla verirken bu tekniğin üstüne bir de Hikmet Benol gerçek ve düşü birbirine karıştırmaya başlar. Belli ki düşler yardımıyla Kafkaesk etkiyi daha iyi verebileceğinin farkındadır Oğuz Atay. Çünkü rüyalarda her şey mümkündür ve insan ancak kâbuslarında inanılmaz bir kabulleniş içine girer. Nasıl bir kabulleniştir bu; örnek vermek gerekirse: Kitap gecekonduda başlar; Hikmet o sırada geçmiş yaşamına dair bir kâbus görmektedir (TO, s.13-28). Kâbusta teyzesi Naciye Hanım'ın evindedir ve uyumaya çalıştığı odanın yanındaki odada Naciye Hanım ve kızı Asuman, Hikmet ve babası hakkında dedikodu yapmaktadırlar. Oğuz Atay burada büyük bir ustalıkla Kafkaesk durumu bilinçaltına taşıyarak nakleder. Hikmet sorgulamaktadır, isyan etmektedir ama kesinlikle bir karşı çıkış söz konusu değildir. Karşı çıkamamaktadır; sanki eli kolu bağlanmıştır. Ona göre uyanınca her şey düzelecektir (TO, s.23). Atay'ın anlatımında düşsellik bununla da sınırlı kalmaz tabii ki. Kitapta yer yer Hikmet'in bilinçaltına yaptığı ziyaretlerde anlatım bir anda değişir hikâyeye eski ya da yeni karakterler dahil olmaya başlar. Örneğin Hikmet eskiden beri ilgi duyduğu Bilge'ye (eski bir arkadaşının eski sevgilisi) açılmaya karar verdiğinde de neredeyse tamamen iç konuşmalarla ne yaptığını bilmeden (bir düşteymişçesine) kendini Bilge'nin kapısının önünde bulur (TO. s. 136-172). Hatta kitabın sonlarına doğru bu düş ve gerçeği birbirine karıştırma öyle bir noktaya varır ki kitap bitirildiğinde Hikmet Benol hakikaten intihar etmiş midir, yoksa okunan kitap tamamen Hikmet Benol'un bilinçaltıyla mı ilgilidir, sorularını akla taşır; yaşananların gerçek olup olmadığı belirsizleşir. Aslında kullandığı anlatım teknikleriyle gerçekle dalga geçer, insana gerçeğin ne olduğunu sorgulatmaktadır (TO, s.109).

Page 2: tehlikeli oyunlar