the comperative perspective of with historical text...
TRANSCRIPT
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İSİ1
TÜRKİYE TÜRKÇESİNDEKİ BAZI DİNİ TERİMLERE TARİHİ
METİNLERLE KARŞILAŞTIRMALI BAKIŞ
Özet
Bu çalışma, Türkçe Sözlük‟te yer alan ve bugün Türkiye Türkçesi içerisinde
sıklıkla kullanılan bazı dini isimlerin Tarihi Türk Lehçeleri olarak bilinen Eski
Türkçe, Orta Türkçe ve Eski Anadolu Türkçesi dönemlerindeki kullanımlarına
dayalı sınıflandırma, kökenlendirme ve anlamlandırma amacı ile oluşturulmuştur.
Türk toplumunun ve dilinin geçirmiş olduğu dinsel serüvenin özetlendiği
çalışmamızda, asıl sorun Türkiye Türkçesinde yer alan dini terimlerin ad bilimi
içerisinde ele alınıp sınıflandırılması üzerinedir. Türkiye Türkçesinin ya da genel
bir ifadeyle Türkçenin dini terimleri üzerine yapılan çoğu çalışma, ad bilimi
açısından sınıflandırma yöntemlerinden uzaktır. Bu alan üzerinde yapılan
araştırmalar, genellikle köken bilgisinden uzak olup Türkçe sözcüklerin
karşılıklarını vermeye dayalı çalışmalardan oluşmaktadır. Bu çalışmayla amaçlanan
Türkçedeki dini sözcükleri ad bilimi, köken bilgisi ve işlev açısından ele alıp
değerlendirmektir.
Anahtar Kelimeler: Türkiye Türkçesi, İslami Terimler, Tarihi Metinler, Adbilim.
THE COMPERATIVE PERSPECTIVE OF WITH HISTORICAL TEXT TO
SOME RELIGIOUS TERMS IN TURKEY TURKISH
Abstract
This study was formed with the aim of classifying, rooting and making
meaning based on the usage of the The Old Turkish, Middle Turkish and Old
Anatolian Turkic periods which are known as the historical Turkish dialects of
some religious names which are frequently used in Turkey Turkish.
1 Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili Programı Doktora Öğrencisi.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
477
In our study, which summarizes the religious experience of the Turkish
society and language, the main problem is about the classification and
classification of religious terms in Turkey Turkish. Most studies on Turkey Turkish
or Turkish religious terms in general terms are far from classification methods in
terms of onomastic. The researches on this area are usually far from the knowledge
of origin and consist of works based on giving the equivalence of Turkish words.
The purpose of this study is to evaluate and evaluate the religious words of Turkish
in terms of onomastic, etymology and function.
Key Words: Turkey Turkish, Islamic Terms, Historical Texts, Onomastic.
GİRİŞ
Bu çalışma, Türkçe Sözlük‟te yer alan ve bugün Türkiye Türkçesi içerisinde sıklıkla kullanılan
bazı dini isimlerin Tarihi Türk Lehçeleri olarak bilinen Eski Türkçe, Orta Türkçe ve Eski
Anadolu Türkçesi dönemlerindeki kullanımlarına dayalı sınıflandırma, kökenlendirme ve
anlamlandırma amacı ile oluşturulmuştur.
Türk toplumunun din değiştirme sürecinde, yaşadığı gelgitlerin kullanılan dile yansıyışı ve
kabul edilen yeni din doğrultusunda birtakım terminolojilerin oluşturulduğu tarihsel metinler
yoluyla bilinmektedir.
Türkçenin en eski yazılı belgelerinin (en bilinenleri Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan) 7.-8.
yüzyıllar arasında olduğu gerçeğinden hareketle, Orhun Türkçesi döneminde dolaylı olarak
Türklerin benimsedikleri dini görüşün Gök Tanrı inanışı doğrultusunda olduğu Teŋri, ıdok, yir,
kök vb. sözcükler yoluyla bilinmektedir.
Uygurların Maniheizm ve Budizmi benimsemesiyle dini yaşam doğrultusunda başlayan çeviri
hareketi dile Soğdca, Toharca, Sanskritçe ve Çinceden kelimeler geçmesine yol açmıştır.
Ayrıca, çeviri edebiyatı sonucunda yabancı kaynaklı kelimelere Türkçe karşılıklar verilmeye
başlandığı da Uygurca metinler yoluyla bilinmektedir.
İslamiyetin benimsenmesiyle yönünü, önceki dönemin edebi anlayış ve dil anlayışından çeviren
Türk toplumu İslamı anlama ve yaşama doğrultusunda Kuran-ı Kerim‟in dili olan Arapçaya
yönünü çevirse de Uygur döneminde görülen dini terimlere Türkçe karşılıklar üretme çabası bu
dönemde de görülmektedir. Türkçenin yabancı dillere karşı kendi terimlerini üretme çabası
İslami dönemin ilk eserlerinden olan Kutadgu Bilig adlı eserde görülmektedir. Ayrıca, Aysu Ata
tarafından Türk diline kazandırılan Kur‟an Tercümesi, Türk dilinin İslami döneminin ilk
evrelerini yansıtması bakımından Türkçe sözvarlığı açısından değerli bir eserdir.
İlk dönem İslami eserlerinden sonra Türkçenin Arapça ve Farsça bağlamında ilerlediği, önceki
dönemlerde kullanılan tamu, uştmah, yarlıkamak, yek, içgek, acun~ajun gibi dini terimlerin
yerini başka sözcüklere bıraktığı görülür. Şüphesiz, böyle bir tutumun altında önceki dönemin
din anlayışını yansıtan Budist etkilerden kaynaklandığı su götürmez bir gerçektir. Bu doğrultuda
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
478
Sema Barutçu Özönder2, bu tutumun ardında yatan nedenleri sıralayarak Budist anlayışın
yıkılmak istendiğini belirtmektedir. Orta Türkçe olarak bilinen Karahanlı, Harezm, Kıpçak ve
Çağatay dönemleri içerisinde Türkçe, Arapça ve Farsça gibi dillerden kısmen de Budist
anlayıştan gelen terimlerin bir arada kullanılmasından oluşan dinsel bir terminolojiye sahiptir.
Eski Anadolu Türkçesi döneminde ise, Anadolu‟ya gelen Türklerin bu topraklarda Bizans
tekfurları olan mücadeleleri ilk dönem eserlerinde sıklıkla görülürken devrin siyasi gücü olarak
Selçukluların Arapça ve Farsça gibi dillere resmi ve edebi dil olarak geçit vermesi, Türk dilinin
yabancılaşma evresini yansıtması bakımından dikkat çekicidir. Ancak, bu dönemde, kısmen de
olsa uçmak, tamu, Tanrı, kirtü> girçek gibi Doğu Türkçesine özgü kelimelerin varlığını
sürdürdüğü görülmektedir.
Türk toplumunun ve dilinin geçirmiş olduğu dinsel serüvenin özetlendiği çalışmamızda, asıl
sorun Türkiye Türkçesinde yer alan dini terimlerin ad bilimi içerisinde ele alınıp
sınıflandırılması üzerinedir. Türkiye Türkçesinin ya da genel bir ifadeyle Türkçenin dini
terimleri üzerine yapılan çoğu çalışma, ad bilimi açısından sınıflandırma yöntemlerinden
uzaktır. Bu alan üzerinde yapılan araştırmalar, genellikle köken bilgisinden uzak olup Türkçe
sözcüklerin karşılıklarını vermeye dayalı çalışmalardan oluşmaktadır. Bu çalışmayla amaçlanan
Türkçedeki dini sözcükleri ad bilimi, köken bilgisi ve işlev açısından ele alıp değerlendirmektir.
Bu doğrultuda sırasıyla Mani, Budist ve İslami eserlerin verildiği dönemler olan Eski Uygurca,
Orta Türkçe ve Eski Anadolu Türkçesi‟ndeki metinler taranarak Türk toplumun dini yaşayışı ve
görüşleri neticesinde oluşan dini terminoloji ortaya konmak istemiştir.
1. Türkçenin Dini Terminolojisi Üzerine Yapılan Çalışmalara Bakış
a.Türkçenin Dini Terminolojisi Hakkında Genel Bilgilerden Oluşan Çalışmalar
Türkiye Türkçesi ve daha genel bir ifadeyle, Türk dilinin tarihi dönemlerindeki dinsel
terminoloji hakkında değerlendirmelerde bulunan ilk çalışmalar arasında Saadet Çağatay3‟ın
yazıları gelmektedir. Çağatay, çalışmalarında genel olarak Arapça ve Farsça sözcüklerle aynı
bağlam içerisinde düşünülen Türkçe terimlere yer vermektedir.
8.-15. yüzyıllar arası dini terimlerin Türkçedeki yeri açısından değerlendirmelerde bulunan
Yusuf Tepeli (1997: 13), genel olarak dini terminolojinin Türkçedeki dönemleri hakkında
bilgiler verip dini içerikli yabancı sözcüklerin dile girişi ve Türkçe dini terimlerin kullanılışı
noktasında Türkçedeki dini terminoloji hakkında detaylı bilgiler veren teorik bir eser ortaya
koymuştur. Türklerin benimsemiş oldukları Kök Tenri, Maniheizm, Budizm ve İslamiyet gibi
öğreti ve dinler hakkında açıklamalarda bulunan Tepeli, dini terminolojinin oluşumu noktasında
var olan Türkçe eğilimden bahsederek başka dillerden çeviri ve öz Türkçe terimler üretme
yoluyla, Uygur döneminde kapsamlı bir dini terminoloji oluşturulduğundan bahseder.
İslamiyetle beraber, Arapça ve Farsça gibi dillerin etkisinde etkileşime açık hale gelen
Türkçenin dini kavramları bu dillerden karşıladıkları (Tepeli 1997: 18) görülür. Yazar, özellikle
Orta Türkçe döneminin erken dönemlerinde yazılan dini metinlerde Satıraltı Kur‟an
2 F.Sema Barutçu Özönder (2003). “Erken Orta Türkçede Buddhist ve İslamî Terminoloji Üzerine Bir
Karşılaştırma”, Kök Araştırmalar V/I Bahar 2003, s.13-31. 3 Saadet Çağatay (1968). “Türkçede Dini Tabirler”,Necati Lugat Armağanı, Ankara: Türk Tarih Kurumu,
s.191-198.
Saadet Çağatay(1972). “D.L.T‟de İnançla İlgili Sözler”, Türk Dil Kurumu: Türk Dili Kurultayı, s.385-
391.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
479
Tercümeleri ile Türkçenin sözvarlığının geliştiğini, ancak söz diziminin bozulduğunu belirterek
dönemin dini metinlerinin dilsel açıdan gelişime ne derece katkı sunduklarını ortaya
koymaktadır.
Türklerin II. Doğu Türk Kağanlığı bilinen ismiyle Göktürklerden itibaren değişik dinlere
girdiklerinden bahseden Ölmez (2005: 213) dini terimlerin dönemsel durumu ve gelişimi
hakkında bilgiler vermektedir. Türklerin inançsal olarak kabul ettikleri dinler doğrultusunda
terminolojiler geliştirdiklerinden bahseden Ölmez, özellikle Uygur dönemi dinsel terminolojiye
dikkat çekerek bu dönemde kullanılan bazı dini terimlerin yükünç, yükünmek ve kılınç gibi
sözcüklerin İslami dönemde de kullanıldığını (Ölmez 2015: 215) belirtmektedir.
Saadet Çağatay‟ın teŋri kavramı üzerine görüşlerine de yer veren Ölmez (2005: 215), İslam
öncesi dönemde teŋri kelimesinin yaygınlığının bir sonraki dönemle kaybedildiğini belirterek
İslam öncesi dönemi yansıtan sözcüklerin tercih edilmediğini belirtir. Aynı görüş, Özönder
tarafından ajun kelimesi üzerinden dile getirilerek birtakım terimlerin Budist içerikli oluşu
dolayısıyla tercih edilmeyişini (Ata 2003: 21) belirtir.
Zafer Önler (2009: 187), çalışmasında dönem içerisinde tanıklanan dini terimleri üç başlığa
ayırarak bunlar hakkında köken bilgisini de içeren bir yaklaşım ortaya koymuştur. İslam öncesi,
farklı din ve inanışların ürünü sözcüklerin ortak kavramları olarak kullanımı ve Müslümanlığa
ilişkin terimler açısından sınıflandırmaya giden yazar, belli başlı kelimelere yer vererek
kökenlendirme girişimi ile tarihi metinlere dayalı olarak değerlendirmelere yer verir.
b. Türkçenin Dini Terminolojisi Hakkında Eserler Üzerine Yapılan Çalışmalar
İsmail Erdoğan (2016:165), Divân özelinde dini terimleri ele aldığı çalışmasında, Türkçede dini
kavramların tamamına yakınının Arapça ve Farsça oluşu yönünde değerlendirmelerde
bulunarak, eserde yer alan Türkçe dini kavramların bu dillerdeki dini kavramları karşılayacağı
görüşündedir. Ayrıca Erdoğan, önceki çalışmalardan farklı bir yol izlediğini belirterek
çalışmasında Divân‟da geçen terimlerle bugün kullanılan sözcüklerin karşılaştırılması (Erdoğan
2016: 166) şeklinde bir yol izlediğini belirtmektedir.
Çalışmasını “inanç, ibadet ve ahlak” şeklinde üç gruba ayıran Erdoğan, bu grup içerisinde yer
alan sözcüklere yer vererek önceki dini içerikli çalışmalardan farklı bir eser ortaya koymaktadır.
Kelimeleri belli gruplar içerisine yerleştiren yazarın sözcüklerin kökeni noktasında etimolojik
bilgiler vermemesi ve sadece bugünkü karşılıklara yüzeysel olarak değinmesi çalışmanın eksik
kalan yanlarını göstermektedir.
Emek Üşenmez‟in “Yunus Emre Divanında Türkçe İslami Terimler” başlığını taşıyan çalışması
dolaylı olarak Eski Anadolu Türkçesinin dinsel terminolojisini yansıtmaktadır. Yunus Emre‟nin
şiir dili hakkında bilgiler verip Divân‟ında yer alan İslami terimlerin listesini veren Üşenmez
(2013:625), “Türkçe İslami Terimler” başlığı ile, herhangi bir sınıflandırmaya gitmeden
kelimelerin sahip olduğu olası anlamları şiirler üzerinde vererek sözcükler hakkındaki köken
açıklamaları ve kullanım sıklığından bahsetmeden bilinen kelimeler üzerinde açıklamalar
yapmakla yetinir. Diğer sözcükler hakkında şiirler yoluyla atıfta bulunması, çalışmanın adbilim
açısından sınıflandırması içerisinde olmayışını ve odak noktaların belli kelimeler üzerinde
yoğunlaştığını göstermektedir. Bu yönüyle eser, dini terimleri tanıtma niteliği taşıyan karşılıklar
klavuzu niteliğindedir.
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
480
Emek Üşenmez‟in Aysu Ata tarafından Türk diline kazandırılan Türkçe İlk Kur‟an
Tercümesinden hareketle, ele aldığı çalışma genel olarak eserin tanıtılışı, Türk dili açısından
önemi gibi amaçlardan ileri gelmektedir. Eserin tanıtımına yer veren yazar (2006:89), ilerleyen
sayfalarda Arapça dini terimlerin Türkçe karşılıklarına dayalı bir listeye yer vererek var olan
dinsel malzemenin kökeni, gelişimi, kullanım sıklığı ve günümüz Türkçesinde yaşayıp
yaşamadığı noktasında detaylara girişmez.
Kutadgu Bilig bağlamında Türkçe İslami terimlerin kaynakları üzerine değerlendirmelerde
bulunan Eker (2006:103) adı geçen eserin tevhid ve münacat bölümünü ele alarak Türkçe İslami
terimlerin Arapça karşılıklarına yer vermiştir. Ele alınan Türkçe kelimeler hakkında çeşitli
tanıklamalarla bilgilerin verildiği bu çalışma, Türkçe İslami terimler açısından önceki
çalışmalardan farklılıklar arz etmektedir.
Çalışmayı oluşturan sözcüklerin detaylandırılışı ve birebir karşılıkların verilişi açısından dikkate
değer olan bu çalışma, eserdeki Türkçe söz varlığı içindeki dini terimlerin Arapça ve Farsçadan
geri kalmadığını göstermektedir. Özellikle Arapça terimlerin sahip oldukları anlam
doğrultusunda Türkçe karşılıkların da var olması Türkçenin sahip olduğu temel söz varlığının
gelişkinliğini göstermesi bakımından dikkat çekicidir.
Sema Barutçu Özönder‟in Kutadgu Bilig bağlamında Erken Orta Türkçe dönemi hakkında
değerlendirmelerinden oluşan çalışması, ilk dönem eserlerindeki dini terimler hakkında bilgi
vermesi bakımından teorik bir çalışma niteliği taşımaktadır. Bu çalışmada Özönder, genel
olarak Türklerin din anlayışı ve bunun sonucunda oluşturdukları dini terminolojiden bahseder.
Yusuf Has Hacib özelinde Budist terminoloji ve kavramlarından hareketle, Türk İslam
felsefesinin ortaya koyduğu birikimleri yansıtması bakımından Kutadgu Bilig‟in bu bağlamda
değerlendirmeye açık bir eser olduğunu (Özönder 2003:13)belirtmektedir.
Genel olarak Budist Türklerin Türk dilinin dini ve felsefi yönüne dair sunduğu katkıdan övgü
ile bahseden Özönder (2013:14), Budist Türklerin bu dili, Erken Orta çağda, Kur‟anı ve İslamın
yolunu kitlelere anlatma noktasında etkili olduğunu belirtir. Özönder, İslamiyetle beraber Budist
terminolojinin İslami terimler içerisine serpiştirildiğini, bazı sözcüklerin de özellikle ajun
kelimesinin şuurlu bir şekilde söz varlığından silip atma gibi bir eğilimin olduğuna (2013: 21)
dikkat çekerek ajun kelimesinin bu eğilim sonucu 15. yüzyıldan itibaren Doğu ve Batı
Türkçesinde kullanılmadığını belirtir.
2.Türkiye Türkçesindeki Dini Terimlerin Sınıflandırılması4
2.1. İslam Dininin Temel Kavramları Bağlamında Dini Terimler
a. “Allah” Kavramı İçin Kullanılan Sözcükler (İsim ve Sıfatlar)
Sıfat Görevinde Kullanılanlar:
Ttü.cömert (<Fa. cevân-merd)
“1. Para ve malını esirgemeden veren, eli açık, selek, semih 2. Verimli.” (Türkçe Sözlük 1998:
413) <Fa.cevan-merd5 “para ve malını esirgemeden veren, eli açık”.
4 (?) : Taranan metinde geçmeyen ancak tarihsel süreç göz önüne alındığında tahmin edilen biçim.
5TDK Büyük Türkçe Sözlük
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.58e8c6d05fe7e3.934
27906 Erişim Tarihi: 08.04.2017.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
481
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP esirkençsiz “cömert” (Gülcalı 2013:196) =Otü. KB gafur
<Ar. “bağışlayan”(Arat 1979 :167) kiŋelig “eli açık” (Arat 1979 :21), küdezçi “gözeten,
koruyan” (Arat 1979: 299)= Eat. YZ cömerd <Fa.cû-mard “cömert” (Taş 2010: 389).
Ttü. ebedi (<Ar. ebedi.)~ bengi (<Etü. beŋü~meŋü)
“Ar. sonsuz, ölümsüz” (Türkçe Sözlük 1988: 667),“Sonu olmayan, hep kalacak olan, ölümsüz,
ebedi.” (Türkçe Sözlük 1998:266).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. HU mengigü “ebedi” (Le Coq 1911 :18), AY meŋü “ebedi,
sonsuz” (Uçar 2009: 571) = Otü. KB meŋü “ebedi, sonsuz” (Arat 1979: 313) NF ebedi “ebedi,
sonsuz” (Ata 1988: 115) =Eat. SAKT ebedĩ “Ar. sonsuz” (Küçük 2014: 449).
Ttü. ihsan (<Ar. ihsân.)
“1. İyilik etme, iyi davranma. 2. Bağışlama, bağışta bulunma. 3. Bağışlanan şey, lütuf, inayet.
“(Türkçe Sözlük 1998:1953) .
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. HU edgülük “iyilik, ihsan” (Le Coq 1911: 142) = Otü. KB
açığ ”ihsan, bağış” (Arat 1971: 3) NF lutf “iyilik, ihsan” (Ata 1988:274)= Eat. SAKT eylük
“iyilik, bolluk” (Küçük 2014:465).
Ttü. kudret (<Ar. ķudret.)
“1. Güç, erk, erke. 2. Yetenek. 3. Maddi güç, zenginlik. 4. Tanrı yapısı. 5. Tanrı’nın ezeli gücü.
“(Türkçe Sözlük 1998:1396).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. HU erk (+lig)~küç (+lüg) “güçlü, kuvvetli” (Le Coq 1911: 20)
KİM erk “güç, kuvvet” (Tekin 1993:40) =Otü KB kudret “güç, kuvvet” (Arat 1979 :287) küç
“güç, kuvvet, kudret” (Arat 1979 : 296), KT barlıķ “güç, iktidar” (Ata 2004:251) =Eat YZ güç
“güç, kudret” (Taş 2010 :402) kudret ”güç, kudret” (Taş 2010 :416).
Ttü. ulu (<Etü. uluġ.)
“1. Erdemleri bakımından çok büyük, yüce. 2. Somut şeyler için çok büyük. 3. Saygı duyulan
büyük “(Türkçe Sözlük 1998:2280-2281).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP uluġ “yüce” (Gülcalı 2013:234) = Otü. KB uluğ “büyük,
yüce” (Arat 1979: 487), NF uluğ “ulu, yüce“ (Ata 1988: 446) = Eat. SN ulu “yüce, büyük”
(Dilçin 1991: 643).
İsim Görevinde Kullanılanlar:
Ttü. ilahi (<Ar. ilâhi.)
“1. Tanrı’ya özgü, tanrısal. 2. Çok güzel, mükemmel.” (Türkçe Sözlük 1988: 1065) ~tanrısal
“Tanrı ile ilgili olan, tanrı’ya özgü olan” (Türkçe Sözlük 1998: 2133).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP teŋridem “ilahi, kutsal, semavi” (Gülcalı 2013:226) KİM
bügü “tabiatüstü” (Tekin 1993: 39) = Otü. ø = Eat. SAKT ilah(i). (Küçük 2014:526).
Ttü. kutsal (<Ttü. kutsal.)
“1.Güçlü bir dini saygı uyandıran veya uyandırmasa gereken kutsi, mukaddes. 2.Tapınılacak
veya uğrunda can verilecek derecede sevilen, kutsi, mukaddes. 3.Bozulmaması,
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
482
dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen. 4. Tanrı’ya adanmış olan, tanrısal
olan. (Türkçe Sözlük 1998: 1424)~ mukaddes “kutsal” (Türkçe Sözlük 1998: 1589).
Tarihi Türk Lehçelerinde : EUyg. AP ıdok ” kutsal, kutlu” (Gülcalı 2013:199), ķutluğ “kutlu,
saadetli” (Gülcalı 2013:210) = Otü. KB ıđuķ “kutsal” (Arat 1979: 182), ķut “ devlet, saadet”
(Arat 1979: 293), KT aġırlıġ “kutsal, mübarek” (Ata 2004: 207); Eat. YZ ķutlu “saadet,
mutluluk” (Taş 2010 :417), SAKT mübārek “mübarek, kutlu, saygıya değer” (Küçük 2014:
603).
Ttü. nur (<Ar. nûr.)
“1. Aydınlık, ışıltı, parıltı. 2. İlahi bir güç tarafından gönderildiğine inanılan parlaklık.“ (Türkçe
Sözlük 1998:1663).
Tarihi Türk Lehçelerinde : EUyg. AY yaruk “ ışık, nur” (Uçar 2009: 597) = Otü. KB nūr ”ışık,
parıltı, nur” (Arat 1979 : 331) yaruķ “ ışık, parıltı, nur” (Arat 1979 : 423) = Eat. YZ nūr “nur,
ışık, aydınlık” (Taş 2010 :421).
Ttü. rahmet (<Ar. raĥmet.)
“1. Birinin suçunu bağışlama, merhamet etme. 2. Halk arasında yağmur.“ (Türkçe Sözlük
1998:1842).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA yarlıķançuçı “merhametli” (Tekin 1976 :504)=Otü.KB
raĥmet “rahmet” (Arat 1979 :376), KT soyurķamaķ “rahmet” (Ata 2004:628), yarlıķamaķ
“rahmet, mağfiret” (Ata 2004: 759)= Eat. YZ rahmet “Allah’ın yarattıklarına olan merhameti”
(Taş 2010 :426).
Ttü. sahip (<Ar. śāĥib.)
“1. Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biçimde dilediği gibi
kullanabilen kimse, iye, malik. 2. Herhangi bir niteliği olan kimse, ehil. 3. Bir iş yapmış,
üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse. 4. Koruyan, arka çıkan, gözeten kimse. “(Türkçe
Sözlük 1998:1888).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AY iye “sahip” (Uçar 2009 : 560)= Otü. KB iđi “sahip, Tanrı”
(Arat 1979: 187). NF iđi “sahip” (Ata 1988: 93), Çağ. KBÜ eye “sahip, malik” (Akdemir
2015:648). = Eat. SN is/issi (Dilçin 1991: 615), SAKT eye “sahip, efendi” (Küçük 2014:460),
issi “sahip, malik” (Küçük 2014:537).
Ttü. tanrı (<Etü. teŋri.)
“Allah” (Türkçe Sözlük 1998: 2133).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP teŋri “Tanrı, Allah” (Gülcalı 2013:226) = Otü. KB bayat “
Allah, Tanrı” (Arat 1979: 66) ĥaķ “Tanrı, Allah” < Ar. ĥaķ (Arat 1979: 172) uğan “Tanrı,
Allah” (Arat 1979: 489), rab “Tanrı, Allah” < Ar. Rab. (Arat 1979: 489), NF taŋrı “Tanrı,
Allah” (Ata 1988: 402) = Eat. YZ taŋrı “Tanrı, Allah” (Taş 2010: 434) SN allah “Tanrı, Allah”
(Dilçin 1991: 585) Çalap tangrı “Allah, Tanrı” (Dilçin 1991: 596) ĥaķ çalap “Tanrı, Allah”
(Dilçin 1991: 611) yaratgan “Tanrı, Allah” (Dilçin 1991: 648) tangrı “Allah,Tanrı” (Dilçin
1991: 638).
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
483
Ttü. vahdet (<Ar. vaĥdet.)
“Birlik, teklik“(Türkçe Sözlük 1998:2326).
Tarihi Türk Lehçelerinde : EUyg. ø = Otü. KB birlik ”vahdet” (Arat 1979 :93), Çağ. KBÜ birlik
“vahdet, birlik, tek olmak” (Akdemir 2015:595) =Eat. SAKT birlik “birlik, tek olma” (Küçük
2014:397).
b. “Hz. Muhammed” İçin Kullanılan Sözcükler (İsim ve Sıfatlar)
Doğrudan Çağrışım:
Ttü. peygamber (<Fa. peygām-ber.) ~nebi (<Ar. nebĩ) ~ resul (<Ar. resûl.)
Nebi “peygamber, savcı” (Türkçe Sözlük 1998: 1640) ~peygamber “1. Tanrı’nın buyruklarını
bildiren, haber getiren kimse, yalvaç, elçi, resul, nebi. 2.Hazreti Muhammed. “(Türkçe Sözlük
1998: 1798).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP arži “nebi, evliya” (Gülcalı 2013:184), HU yalavaç
“peygamber” (Le Coq 1911: 25) = Otü KB ilçi “peygamber” (Arat 1979: 192) sözçi
“peygamber” (Arat 1979: 406) tildem “peygamber” (Arat 1979: 447) tutgak “öncü” (Arat 1979:
475) KT başçı “öncü, önder” (Ata 2004:252), ķılavuz “kılavuz, rehber” (Ata 2004:453), sawçı
“peygamber” (Ata 2004:608), NF peygāmber (Ata 1988: 44) resūl “peygamber” (Ata 1988:
349) yalawaç “peygamber” (Ata 1988:460) = Eat YZ peygamber “peygamber” (Taş 2010: 425),
SAKT yalavaç “peygamber” (Küçük 2014:748), resūl “Ar. peygamber, elçi” (Küçük 2014:660).
Dolaylı Çağrışım:
Ttü. habip (<Ar. ĥabĩb.)
“1.sevilen, sevgili, 2. Hz.Muhammed” (Türkçe Sözlük 1998: 920).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP amrak ”sevgili” (Gülcalı 2013:182) = Otü. KB sewüg “
sevimli, sevilen” (Arat 1979:375), NF sewüglüg (Ata 1988: 370) = Eat. SAKT sevgülü “iyi,
güzel, makbul” (Küçük 2014:672) ~habip (?).
c. İslam Dininin Temel Kavram, Kurum ve Şahsiyetleri
Ttü. ahiret (<Ar.āħiret.)
“Dini inanışa göre, insanın öldükten sonra dirilip sonsuza dek kalacağı ve Tanrı’ya hesap
vereceği yer. “(Türkçe Sözlük 1998:49).
Tarihi Türk Lehçelerinde : EUyg. ø = Otü. KB. ol acun “ahiret” ~ bu ajun “dünya” (Ata
2003:22), KT aħiret “ahiret, öbür dünya” (Ata 2004:209), ol ajun “ahiret, öbür dünya” (Ata
2004:560), Çağ. KBÜ aħiret “öbür dünya, öteki dünya” (Akdemir 2015: 545)= Eat. SAKT
āħiret “ahiret, öbür dünya” (Küçük 2014:352).
Ttü.amel (<Ar. ‘amel.)
“1.yapılan iş, edim, fiil. 2.bir kimsenin dinin buyruklarını yerine getirmek için yaptıkları”
(Türkçe Sözlük 1998:98).
Tarihi Türk Lehçelerinde : EUyg. HU kılınç “iş, huy, davranış, amel” (Le Coq 1911:15); KİM
ķılınç “amel” (Tekin 1993:42)= Otü. KB ‘amel “iş, huy, davranış“ (Arat 1979:19), ķılınç “amel”
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
484
(Arat 1979:247), NF ‘amel “amel” (Ata 1988:15), ķılınç “amel” (Ata 1988:379) = Eat. SAKT
amel “Ar. amel, iş, davranış, hareket, dini emirleri yerine getirme” (Küçük 2014:357).
Ttü. ayet (<Ar. āyet.)
“ Kur’an surelerini oluşturan kısımlardan her biri”6
Tarihi Türk Lehçelerinde : EUyg. AY belgü “işaret, alamet, ayet” (Uçar 2009: 547) = Otü. KB
belgü “ayet, alamet” (Arat 1979:73), KT belgü “ayet” (Ata 2004:255), NF āyet “ işaret, alamet,
ayet” (Ata 1988: 38) = Eat. SAKT āyet/āyāt “ayet, delil, mucize” (Küçük 2014:369-370).
Ttü. azrail (<Ar. ‘Azra’ĩl.)
“Tanrı buyruğu ile insanların canını almakla görevli olduğuna inanılan melek. “(Türkçe Sözlük
1998:186).
Tarihi Türk Lehçelerinde : EUyg. MA ölütçi ”azrail, cellat” (Tekin 1976: 445). = Otü. NF
melekü’l-mevt “azrail” (Ata 1988: 289) =Eat. YZ azrā’il “ azrail” (Taş 2010: 382) , SN can alıcı
“azrail” (Dilçin 1991: 596).
Ttü. bayram (<Aalt. băyaram< *băya +rA-m.)
“1. Milli veya dini bakımdan önemi olan ve kutlanan gün veya günler. 2. Sevinç, neşe. 3. Özel
olarak kutlanan gün. “(Türkçe Sözlük 1998:250).
Tarihi Türk Lehçelerinde : EUyg. ø=Otü. baδram bayram” (Clauson 1972:308) NF id ”bayram”
(Ata 1988:182) =Eat.SAKT bayram “bayram” (Küçük 2014:382).
Ttü. cemaat (<Ar. cemā’at.)
“1. Bir imama uyup namaz kılan kişiler. 2. İnsan kalabalığı. 3. Bir dinden veya soydan olanların
topluluğu. “(Türkçe Sözlük 1998:393).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AY tirin “cemaat, topluluk” (Uçar 2009: 586), KİM kuvrağ
“topluluk, cemaat” (Tekin 1993 : 44) = Otü. KB cemaat “insan topluluğu“ (Arat 1979: 100)
tirnek “topluluk, cemaat” (Arat 1979: 453), ögür “topluluk, grup, kesim” (Ata 2004:576), NF
cema’at “cemaat, topluluk” (Ata 1988: 93) = Eat. SAKT cemā’at “topluluk, grup, bölük”
(Küçük 2014:411).
Ttü. cennet (<Ar. cennet.)
“1. Dini inanışlara göre, iyilik yapanların, günahsızların, öldükten sonra sonsuz bir mutluluğa
kavuşacakları yer, uçmak. 2. Çok güzel, huzur. “(Türkçe Sözlük 1998:395).
Tarihi Türk Lehçelerinde : EUyg. AY uçmaħ “cennet” (Uçar 2009:487). = Otü. KB uçmaķ
“cennet” (Arat 1979 :487), KT amrulgu yer 7 “duracak, karar kılınacak ve yerleşilecek yer” (Ata
2004:215), NF uçmaħ~ uçtmaħ “cennet” (Ata 1988: 445), Çağ. KBÜ bāġ-ı rıżvān “cennet
6 TDK Büyük Türkçe Sözlük
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.58eb419879c365.29
398424 Erişim Tarihi: 08.04.2017. 7 amrul- “ sakinleşmek, yatışmak, huzura kavuşmak” (Ata 2004:209) anlamına gelen fiil üzerine gelen –
gU sıfat- fiil eki, yer sözcüğü ile sıfat tamlaması oluşturarak “huzur verilen bir yer” olarak “cennet”
sözcüğüne fiilin anlam dairesi içerisinde karşılık olabilir.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
485
bahçesi” (Akdemir 2015:573), bihişt “cennet” (Akdemir 2015:588) = Eat. YZ behişt “cennet”
(Taş 2010: 384), cennet “cennet” (Taş 2010: 389), uçmaķ “cennet” (Taş 2010: 438).
Ttü. cehennem (<Ar. cehennem.)
“1. Dini inanışlara göre, kötülük yapanların öldükten sonra ceza görecekleri yeri tamu. 2. Çok
sıkıntılı yer. “(Türkçe Sözlük 1998:391).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. HU tamu ”cehennem” (Le Coq 1911: 31) = Otü. KB
tamu~tamuğ ”cehennem” (Arat 1979: 420), NF tamuğ “cehennem” (Ata 1988: 402) cehennem”
cehennem” (Ata 1988: 93) =Eat. YZ tamu “cehennem” (Taş 2010:420) SN tamu “cehennem”
(Dilçin 1991: 637).
Ttü. cin (<Ar. cinn.)
“1. Masallara ve bazı inançlara göre, göze görünmeyen yaratık. 2. Akılllı, zeki” “(Türkçe
Sözlük 1998:409).
Tarihi Türk Lehçelerinde : EUyg. HU içgek ”cin” (Le Coq 1911: 32) = Otü. cin (?). =Eat. YZ cin
(Taş 2010: 389), SAKT cin”Ar. cinn “cin” (Küçük 2014:413).
Ttü. din (<Ar. dĩn.)
“1.Tanrı’ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren
toplumsal bir kurum. 2. Bu nitelikteki inançları kurallar, kurumlar, töreler ve semboller içinde
düzenleyen toplumsal düzen” (Türkçe Sözlük 1998: 592).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP nom <Sogd. “din, yeti” (Gülcalı 2013:215), HU nom
“şeriat, din” (Le Coq 1911 :103), KİM nom “din, şeriat” (Tekin 1993: 45) = Otü. KB dĩn “ din,
şeriat” (Arat 1979: 132), NF dĩn (Ata 1988: 109) = Eat. YZ dĩn “din, şeriat” (Taş 2010: 392).
Ttü.dindar (< Ar. dĩn + Fa. dâr.) 8
“Din inancı güçlü, din kurallarına bağlı, mütedeyyin.“ (Türkçe Sözlük 1998:503).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AY dıntar “keşiş, rahip” (Uçar 2009: 53) = Otü. KB bütügli
“inanan” (Arat 1979:120) mü’min “inanan” (Arat 1979: 322) = Eat. YZ mü’min “inanan” (Taş
2010: 420).
Ttü. dünya (<Ar. dunyā.)
“1.Astronomi: Üzerinde yaşadığımız gök cismi. 2. Dış çevre, ortam. 3. İnançları bir olan ülke
veya insan topluluğu. 4. Duygu, düşünce ve hayal âlemi. “(Türkçe Sözlük 1998:654).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. HU yir “yer, dünya” (Le Coq 1911: 125) = Otü. KB alem
”dünya, alem, cihan” (Arat 1979: 16) ajun “dünya” (Arat 1979: 12), Eat. YZ alem “alem,
dünya” (Taş 2010: 13) dünye “dünya” (Taş 2010: 393).
Ttü. dünyevi (<Ar. dunyevĩ.)
8 TDK Büyük Türkçe Sözlük
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.58e8cfc9c30a78.648
27405 Erişim Tarihi: 08.04.2017.
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
486
“ Dünya ile ilgili, dünya işlerine ilişkin.” (Türkçe Sözlük 1998:655).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. KİM igil “dünyaya ait” (Tekin 1993 :41) = Otü. KB ajunluk
“dünyalık” (Arat 1979: 13) = Eat. dünyevi (?).
Ttü. ezan (<Ar.ezān.)
“Müslümanlıkta namaz vaktini bildirmek için müezzinin yaptığı çare. “(Türkçe Sözlük
1998:751).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. ø = Otü. NF bang-i namaz ”ezan” (Ata 1988:45) ezān “ezan”
(Ata 1988 :143) = Eat. ezān(?).
Ttü. fani (<Ar. fānĩ.)
“ Ölümlü, gelip geçici, kalımsız.“(Türkçe Sözlük 1998:759).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA ürlüksüz ”fani” (Tekin 1976 :496) ürük “ebedi” + süz
“geçici, fani” (Tekin 1976:497) ölümlüg ”ölümlü, fani” (Tekin 1976:445) ertimliğ ”fani” (Tekin
1976:387) = Otü. KB fani ”geçici, ölümlü” (Arat 1976:166) = Eat.SAKT fānĩ “Ar. geçici,
ölümlü, fani” (Küçük 2014:466), ölümlü (?).
Ttü.hayat (<Ar.ħayāt.)
“1. Yaşam, dirim. 2. Doğumdan ölüme kadar geçen süre, ömür.“ (Türkçe Sözlük 1998: 965).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP ažun (Gülcalı 2013:186), KİM ajun<Sogd. “canlıların
içinde bulundukları varlık biçimi” (Tekin 1993: 36) = Otü. KB ‘alem ” dünya, kainat” (Arat
1979: 16), ajun “dünya, kainat (Arat 1979:17), NF ‘alem (Ata 1988:13), ‘ömr “ömür” (Ata
1988:338); ĥayat “yaşam” (Ata 1988:166); tiriglik “ yaşam“ (Ata 1988:428) = Eat. SAKT dirlik
“hayat, geçim” (Küçük 2014:438), dünyā “Ar. dünya” (Küçük 2014:446).
Ttü hicret (<Ar.hicret.)
“1.Göç. 2. İslam takviminde tarih başı sayılan Hz. Muhammed’in Mekke’den Mekke’ye göç
etmesi.“ (Türkçe Sözlük 1998:991).
Tarihi Türk Lehçelerinde: Etü. köç “göç” (Clauson: 693) = Otü. NF hicret ”göç” (Ata 1988:172)
= Eat. SAKT hicret “hicret, göç” (Küçük 2014:511).
Ttü. iman (<Ar. ĩmān.)
“1. Dinin ortaya koyduğu doğmalara inanma, din inancı, kutsal inanç, itikat. 2. İslam dinine
inanma. 3. Güçlü inanç, inan. “(Türkçe Sözlük 1998:1075).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. KİM köŋül “iman, kalp” (Tekin 1993: 44) kirtgünç “iman”
(Tekin 1993: 43). = Otü. KB imān “iman, inanç” (Arat 1979: 197), NF imān “inanç, iman” (Ata
1988: 185)= Eat. YZ imān “inanç, iman” (Taş 2010: 407).
Ttü. insan (<Ar. insān.)
“1. Memelilerden, iki elli olan, iki ayak üzerinde dolaşan, sözle anlaşan, akıl ve düşünme
yeteneği olan en gelişmiş kimse. 2. Bu türden olan canlı. 3. Huy ve ahlak yönünden üstün
nitelikli kimse. 4. Belirsiz zamir gibi de kullanılır. “(Türkçe Sözlük 1998:1089).
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
487
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. HU tınlığ “canlı” (Le Coq 1911: 49) = Otü. KB tınlığ “canlı,
kişi” (Arat 1979 : 442), Çağ. KBÜ ademoġlı “insanlar” (Akdemir 2015:542) = Eat. SAKT ins
“Ar. insan” (Küçük 2014:535).
Ttü. kıyamet (<Ar. ķıyāmet.)
“1. Tek tanrılı dinlerin inanışına göre dünyanın sonu ve bütün ölülerin dirilerek mahşerde
toplanacakları zaman. 2.(bir yerde) çok gürültü ve patırtı olmak” (Türkçe Sözlük 1998:1313).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. ø= Otü. KT kiđin “sonra, yakında” (Ata 2004:462), kiđinki
“ahiret, kıyamet” (Ata 2004:462), kiđinki kün “ahiret, kıyamet” (Ata 2004:462), kiđinki saray
“ahiret” (Ata 2004:462), ķıyāmet “kıyamet” (Ata 2004:459), ķopmaķ “kıyamet” (Ata
2004:474)saķış “hesap” (Ata 2004:604), saķış küni “kıyamet” (Ata 2004:604), saķış
kün/belgülüg kün “kıyamet” (Ata 2004:604) =Eat. YZ ķıyāmet “kıyamet” (Taş 2010: 414).
Ttü. kul (<Etü.ķul.)
“1. Tanrı’ya göre insan. 2. Yabancı ülkelerden tutsak olarak getirilen ve alınıp satılabilen köle
veya karavaş” (Türkçe Sözlük 1998: 1398).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP tapığçı “hizmet, ibadet eden” (Gülcalı 2013:224) MA
tapığçı “hizmet eden” (Tekin 1976 : 467) KİM kul “kul, hizmet ve ibadet eden“(Tekin 1993: 44)
= Otü. KB ‘abid “kul, ibadet eden” (Arat 1979:1) ķul “kul, köle, ibadet ve hizmet eden “ (Arat
1979: 289) tapugçı “hizmet ve ibadet eden” (Arat 1979: 425), NF kul “kul, ibadet eden “(Ata
1988:266) = Eat. YZ ķul “hizmet ve ibadet eden “ (Taş 2010:416) SN ķul “hizmet ve ibadet
eden “(Dilçin 1991: 625), SAKT tapucu “hizmetçi, köle” (Küçük 2014:713).
Ttü. Kuran- ı Kerim (<Ar. Kur’ān + Ar. Kerîm.)
“Kur’an: İslam dininin temel ilkelerini , Hz. Muhammed’e gönderilen Tanrı buyruklarını içeren,
Müslümanlığın temel kitabı.“(Türkçe Sözlük 1998:1408).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA bitig ”kitap” (Tekin 1976: 368) = Otü. KB bitig “kitap,
mektup” (Arat 1979:94) kitāb “kitap” (Arat 1979:265), KT bitig “Kutsal kitap, Kur’an-ı Kerim”
(Ata 2004:280), oķıġu “Kuran” (Ata 2004:525), NF bitig “kitap, ferman” (Ata 1988:71) Kur’an
“Kuran-ı Kerim (Ata 1988: 266) = Eat. SAKT biti “amel defteri, kitap“ (Küçük 2014:398),
Kur’an-ı Kerim (?).
Ttü. melek (<Ar.melek.)
“1. Tanrı ile insan arasında aracılık yaptığına ve nurdan olduğuna inanılan manevi varlık. 2.
Terbiyeli, uysal varlık. “(Türkçe Sözlük 1998:1528).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. HU ferişte “melek” (Le Coq 1911: 40) = Otü. KB ferişte <Fa.
ferişte “melek” (Arat 1979: 167) = Eat.YZ ferişte “melek” (Taş 2010 :398), SAKT melek
“melek” (Küçük 2014:593).
Ttü. ölüm (<Etü.ölüm.)
“1. Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, mevt, irtihal,
vefat. 2. Ölme biçimi. 3. İdam cezası. 4. Sona erme, yok olma, ortadan kaybolma. 5. Çok büyük
sıkıntı, üzüntü.“ (Türkçe Sözlük 1998:1726-1727).
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
488
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. KİM ölüm “ölüm” (Tekin 1993: 45)= Otü. NF mevt “ölüm”
(Ata 1988:290)= Eat. SAKT ölüm “ölüm” (Küçük 2014:648), mevt(?).
Ttü. peygamber (<Fa. peygām-ber.)
“1. Tanrı’nın buyruklarını bildiren, haber getiren kimse, yalavaç, elçi, resul, nebi .2. Hazreti
Muhammed” (Türkçe Sözlük 1998: 1708).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP arži “nebi, evliya” (Gülcalı 2013:184), HU yalavaç
“peygamber” (Le Coq 1911: 25) = Otü. KB ilçi “peygamber” (Arat 1979: 192) sözçi
“peygamber” (Arat 1979: 406) tildem “peygamber” (Arat 1979: 447) tutgak “öncü” (Arat 1979:
475) KT başçı “öncü, önder” (Ata 2004:252), ķılavuz “kılavuz, rehber” (Ata 2004:453), sawçı
“peygamber” (Ata 2004:608), NF peygāmber (Ata 1988: 44) resūl “peygamber” (Ata 1988:
349) yalawaç “peygamber” (Ata 1988:460) = Eat. YZ peygamber “peygamber” (Taş 2010:
425), SAKT yalavaç “peygamber” (Küçük 2014:748), resūl “peygamber, elçi” (Küçük
2014:660).
Ttü. rızk (<Ar. rızķ.)
“1. Yiyecek, içecek şey, azık. 2.Tanrı’nın herkese verdiğine inanılan nimet. “ (Türkçe Sözlük
1998:1861).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA ülüg “kısım, pay, hisse” (Tekin 1976 :495) = Otü. KB ülüg
“hisse, pay, nasip, kısmet “ (Arat 1979: 505), KT oŋ “nasip, kısmet” (Ata 2004:567), ülüg
“nasip, kısmet “(Ata 2004:721), ülüş “nasip, kısmet, pay, hisse” (Ata 2004:721) = Eat. SAKT
ülüş “pay” (Küçük 2014:728), ķısmet “Ar. bölme, pay etme” (Küçük 2014:565), naśĩb “Ar.
nasip, pay, kazanç, kâr” (Küçük 2014:610).
Ttü. ruh (<Ar. rûĥ.)
“1.Dinlerin ve dinci felsefelerin insanda vücuttan ayrı bir varlık olarak kabul ettiği öz, tin. 2.
Canlılık, duygu 3. En önemli nokta, öz. 4. Esans. 5. Bedeni etkin kılan canlılık ilkesi, bedenin
hayat gücü. 6. Hayalet, görünmeyecek kadar zayıf. “(Türkçe Sözlük 1998:1867).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA özüt ”ruh, nefis” (Tekin 1976 :450) = Otü. KB öz “öz,
kendi, ruh” (Arat 1979: 367) = Eat. YZ ruĥ “ruh, can” (Taş 2010 :42).
Ttü.sevap (<Ar. ŝevāb.)
“1.Hayırlı bir davranış karşısında Tanrı tarafından verileceğine inanılan ödül. 2. Tanrı tarafından
ödüllendirileceğine inanılan davranış. “(Türkçe Sözlük 1998: 1953).
Tarihi Türk Lehçelerinde : EUyg. MA buyan <Sans. punya” iyi amel, iyi davranış” (Tekin 1976:
376) = Otü. edgü amel ” iyi davranış” (?) = Eat. SAKT ŝevāb “Ar. sevap, fayda, kazanç, hayır
işleme “ (Küçük 2014:677).
Ttü. sûr (<Ar. sûr.)
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
489
“Ar. Boynuza benzer üfleme aleti manasına gelmekte olup yerle gökler genişliğinde nurdan bir
boru”9.
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. ø= Otü. KT borġu “sur, kıyamette üflenecek boru” (Ata
2004:291), NF borğu” boru, sur” (Ata 1988:83)= Eat. SAKT śûr ”Ar. Kıyamette İsrafil
Aleyhisselamın üfleyeceği boru” (Küçük 2014:690).
Ttü. şeriat (<Ar.şeri:at.)
“Kur’andaki ayetlerden, Peygamberin sözlerinden çıkarılan, dini temellere dayanan
Müslümanlık kanunları, İslam hukuku. “(Türkçe Sözlük 1998:2087).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA nom <Sogd. nwm “ din, dini kaide, vecibe din kitabı ve
bunun bir bölümü; hayatın safhaları” (Tekin 1976 :435) HU nom ”kurallar” (Le Coq 1911:31) =
Otü. NF şeri’at (Ata 1988: 388)= Eat. SAKT şerĩ’at “Din, din kuralları” (Küçük 2014:695).
Ttü. şeytan (<Ar. şeyŧān.)
“1. Din kitaplarına göre isyancı meleklerin kötü ruhların başı olarak nitelenen varlık. 2. Kötü
düşünce, kötü niyet. 3. Çok kurnaz, uyanık kimse. “(Türkçe Sözlük 1998:2089).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. HU yek “şeytan” (Le Coq 1911: 15) KİM yek “şeytan” (Tekin
1993: 52) = Otü. KB yek “şeytan” (Arat 1979: 535), KT yek ”şeytan” (Ata 2004:771)~
rahmetdin umunçsuz “iblis” (Ata 2004:595), NF şeytān “şeytan” (Ata 1988: 389) =Eat. YZ
iblĩs “şeytan” (Taş 2010: 398). SAKT şeytān”Ar. şeytan” (Küçük 2014:695).
Ttü. tanrı (<Etü. teŋri.)
“Allah” (Türkçe Sözlük 1998: 2133).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP teŋri “Tanrı, Allah” (Gülcalı 2013:226)= Otü. KB bayat
“Allah, Tanrı” (Arat 1979: 66) ĥaķ “Tanrı, Allah” < Ar. ĥaķ (Arat 1979: 172) uğan “Tanrı,
Allah” (Arat 1979: 489) rab “Tanrı, Allah” < Ar. Rab. (Arat 1979: 489), KT tapınġu10 “İlah,
Tanrı” (Ata 2004:657), NF taŋrı “Tanrı, Allah” (Ata: 402) = Eat. YZ taŋrı “Tanrı, Allah” (Taş
2010: 434) SN allah “Tanrı, Allah” (Dilçin 1991: 585) Çalap tangrı “Allah, Tanrı” (Dilçin 1991:
596) ĥaķ çalap “Tanrı, Allah” (Dilçin 1991: 611) yaratgan “Tanrı, Allah” (Dilçin 1991: 648)
tangrı “Allah, Tanrı” (Dilçin 1991: 638).
Ttü. tefsir (<Ar. tefsĩr.)
“1. Yorumlama. 2 .Kur’an’ın surelerini açıklayarak, görüşler ileri sürme ve bunları yazma,
yorumlama. 3. Kur’an’ın surelerini açıklayan eser. “(Türkçe Sözlük 1998:2167).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA yörüg “yorum, tefsir” (Tekin 1976: 514) = Otü. KB yörüg
“yorum, tefsir” (Arat 1979: 556) = Eat. YZ yoru-“yorumlamak, tefsir etmek” (Taş 2010:446)
yoru(?) g>ø. SAKT tefsĩr “yorumlama” (Küçük 2014:715).
Ttü. vahiy (<Ar. vaĥy.)
9 http://www.hakikat.com/dergi/126/bsyz12601.html Erişim Tarihi: 21.04.2017.
10 tap-“tapmak, ibadet etmek, iman etmek” (Ata 2004:654) fiili üzerine edilgenlik ve sıfat-fiil ekinin
birleşiminden oluşan tapınġu sözcüğü “tapınılan şey, kimse “ anlamında Tanrı sözcüğüne karşılık
gelmektedir.
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
490
“Bir buyruk veya düşüncenin Tanrı tarafından peygamberlere bildirilmesi” (Türkçe Sözlük
1998: 2326).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. ø = Otü. KT yarlıġ ıdmaķ “vahiy” (Ata 2004:759)= Eat. SAKT
vaĥy “Ar. vahiy” (Küçük 2014:733)
Ttü. vaiz (<Ar. vā’iž.)
“Cami, mescit vb.yerlerde, Kur’an’dan, hadis kitaplarından örnek getirerek dini konuşmalar
yapan kimse. “(Türkçe Sözlük 1998:2327).
Tarihi Türk Lehçelerinde: Etü. oķıtçı “davet eden” (Clauson 1972:82)= EUyg. MA nomçı “vaiz”
(Tekin 1976:435) =Otü. NF va’iz “vaiz” (Ata1988: 458) = Eat. va’iz (?).
2.2. İman Kavramıyla İlgili Sözcükler
Ttü. iman (<Ar. ĩmān.)
“1. Dinin ortaya koyduğu doğmalara inanma, din inancı, kutsal inanç, itikat. 2. İslam dinine
inanma. 3. Güçlü inanç, inan. “(Türkçe Sözlük 1998:1075).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. KİM köŋül “iman, kalp” (Tekin 1993: 44) kirtgünç “iman”
(Tekin 1993: 43) = Otü. KB imān “iman, inanç” (Arat 1979: 197), KT bütmek “iman” (Ata
2004:280), NF imān “inanç, iman” (Ata 1988: 185)= Eat. YZ imān “inanç, iman” (Taş 2010:
407).
Ttü. inanç (<EUyg.ınanç.)
“1. Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma. 2. Tanrı’ya bir dine inanma, iman, itikat. 3. Birine
duyulan güven, inanma duygusu. 4. İnanılan şey, görüş, öğreti. “(Türkçe Sözlük 1998:1080).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AY ınanç “inanç” (Uçar 2009: 95)= Otü KB ınanç ”inanç”
(Arat 1979:183) = Eat. SAKT inan- “inanmak, iman etmek” (Küçük 2014:533), inan-(ç) (?).
Ttü. Kuran- ı Kerim (<Ar. Kur’ān + Ar. Kerîm.)
“Kur’an: İslam dininin temel ilkelerini, Hz. Muhammed’e gönderilen Tanrı buyruklarını içeren,
Müslümanlığın temel kitabı.“(Türkçe Sözlük 1998:1408).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg.MA bitig ”kitap” (Tekin 1976: 368) = Otü. KB bitig “kitap,
mektup” (Arat 1979: 94) kitāb “kitap” (Arat 1979: 265) NF bitig “kitap, ferman” (Ata 1988:71)
Kur’an “Kuran-ı Kerim (Ata 1988:266) = Eat. SAKT biti “mektup, kitap” (Küçük 2014:398),
Kur’an-ı Kerim (?)
Ttü.müslüman (<Ar.muslim + Fa. –ān.) ~mümin (<Ar. mu’min.)
“1. İslam dininden olan kimse. 2. Dine bağlı, dindar. 3. Doğru, halktan ayrılmaz kimse.
“(Türkçe Sözlük 1988:1613) ~“ 1. İnanan, inançlı, imanlı. 2. Müslüman.” (Türkçe Sözlük
1998:1607).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA kirtü “hakiki, mümin” ~ kirtülüg “inanmış, mümin”
(Tekin 1976:412)= Otü. KB çomak ”müslüman” (Arat 1979: 132), KT bitgen “iman eden” ~
bitigli “inanan, iman eden” (Ata 2004:280), boyun berigli “müslü man” (Ata 2004:293),
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
491
kirtgün-“inanmak, iman etmek” (Ata 2004:468), kirtgüngen “iman eden” (Ata 2004:468)
kirtgünmiş “iman etmiş” (Ata 2004:468), kirtünügli “iman etmiş” (Ata 2004:468), bit-
“inanmak” (Ata 2004:280), bitgen “iman eden” (Ata 2004:280), bitigli ”iman eden” (Ata
2004:280)= Eat. YZ müslüman “müslüman” (Taş 2010: 420).
Ttü. nefs (<Ar.nefs.)
“1. Öz varlık, kişilik. 2. İnsanın yeme içme gibi ihtiyaçlarının bütünü. “(Türkçe Sözlük
1998:1642).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. HU et’öz “ruh, nefis” (Le Coq 1911: 37)=Otü. NF nefs “nefis”
(Ata 1988: 313) = Eat. SAKT nef(i)s “Ar. nefis” (Küçük 2014:613).
Ttü. sabır (<Ar. śabr.)
“1. Acı, yoksulluk, haksızlık gibi üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini
bekleme erdemi, dayanç. 2. Olacak veya gelecek bir şeyi telaş göstermeden bekleme. “(Türkçe
Sözlük 1998:1875).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA ķatığlanmak ”cehdetme, sabır” (Tekin 1976:404)= Otü.
KB serim ”sabır” (Arat 1979:378) <Etü.ser- “sabırlı olmak” (Clauson 1972:843) śabır “sabır”
(Arat 1979:376) NF śabır “sabır” (Ata 1988:430)= Eat.YZ sabr “sabır” (Taş 2010:427).
Ttü. sezgi (<Euyg. sizik) ~şüphe (<Ar. şubhe.)
“1. Sezme yeteneği, feraset. 2. Sezme gücü yerinde olan kimse. 3. Gerçeğin deneye veya akla
vurmadan, doğrudan doğruya kavraması.“(Türkçe Sözlük 1998:1958)~şüphe ”Ar. Kuşku.
“(Türkçe Sözlük 1998:2104).
Tarihi Türk Lehçelerinde : EUyg. MA sizik “şüphe, şekva” (Tekin 1976:459) = Otü. KB sizik
“şüphe, şekva” (Arat 1979: 400) şübhe “şüphe, şekva” (Arat 1979:416), KT sézinç “zan” (Ata
2004:617) sézig “şüphe, zan, sanı” (Ata 2004:616)=Eat. YZ şüphe(siz) “şüphe, şekva” (Taş
2010:416), SAKT şek “Ar. şüphe” (Küçük 2014:694), şübhe “Ar. şüphe” (Küçük 2014:697).
Ttü. takva (<Ar. taķvā.)
“Günahtan sakınma, zahit. “(Türkçe Sözlük 1998:2124).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. KİM saķınç “düşünce, fikir” (Tekin 1993:109) MA saķınç
“düşünce, istiğrak” (Tekin 1976:453) = Otü. KB saķınuķ “takva sahibi” (Arat 1979:79), KT
saķınmaķ ”takva” (Ata 2004:604), NF sakınç(lığ) “takva sahibi” (Ata 1988:359) = Eat. SAKT
taķvā “Ar. Allahtan korkma, dinin yasaklarından sakınma” (Küçük 2014:701).
Ttü. yemin (<Ar. yemĩn.)
“ ant” (Türkçe Sözlük 1998:2429).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. KİM ant (Tekin 1993: 177) = Otü. ant (?), KT bıçıġ “söz, ahit,
antlaşma, yemin” (Ata 2004:267) ~ berk bıçığ “and, yemin” (Ata 2004:264)= Eat. SAKT ‘ahd
“Ar. söz verme, yemin” (Küçük 2014:351), and “ant, yemin” (Küçük 2014:359).
2.3. İbadetle İlgili Kavramlar Bağlamında Dini İsimler
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
492
a. Dinin Yapılmasını Zorunlu Kıldığı İbadetler
Ttü. abdest (<Fa. âb + dest.)
“1. Müslümanların bazı ibadetleri yapabilmek için el, ağız, burun, yüz, kol, ayak, yıkama ve
başa, enseye ıslak el gezdirme, kulağı temizleme biçiminde yaptıkları arınma. 2. İdrar yapma ve
kalın bağırsağı boşaltma“(Türkçe Sözlük 1998:3).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. ø = Otü. NF yunuğ “abdest” (Ata 1988: 491), āb-dest “abdest”
(Ata 1988: 3) =Eat. āb-dest “abdest” (?).
Ttü. buyruk (<Etü. buyruk.) ~ emir (<Ar. emr.) ~hüküm (<Ar. hükm.)
“1. Belirli bir davranışta bulunmaya zorlayıcı söz, emir, ferman 2. egemenlik.“ (Türkçe Sözlük
1998: 363) ~emir “Ar.1. Buyruk, komut. 2. Bir makamdan öbürüne geçerken görevliye verilen
belge. “(Türkçe Sözlük 1998: 707) ~hükm “Ar. 1. Yargı. 2. Egemenlik, hâkimiyet. 3. Değer,
aynı veya benzer nitelik. 4. Önem, geçerlilik. 5. Karar. “(Türkçe Sözlük 1998: 1139).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP yarlıġ “ferman, buyruk, emir” (Gülcalı 2013:239), HU
yarlığ “ferman, buyruk, emir” (Le Coq 1911: 97) = Otü. KB yarlıġ “ferman, buyruk, emir”
(Arat 1979: 526) hükm< Ar. ĥükm “hüküm, emir” (Arat 1979: 172) NF emr “emir, buyruk”
(Ata 1988: 122) buyruķ “emir, buyruk “ (Ata 1988: 90) =Eat. YZ emr “emir, buyruk “ (Taş
2010: 395) buyruķ “emir, buyruk“ (Taş 2010:386) SN buyruħ “emir, buyruk” (Dilçin 1991:
595).
Ttü. ibadet (<Ar. ‘ibādet.)
“1. Tanrı buyruklarını yerine getirme, Tanrı’ya yönelen saygı davranışı, tapınma. 2. Ayin, kült.”
(Türkçe Sözlük 1998: 1177).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP tapığ “ hizmet, ibadet” (Gülcalı 2013:224), MA tapığ~
tapağ “ saygı, hürmet, ibadet” (Tekin 1976: 467) = Otü. KB tapug “ hizmet, ibadet” (Arat 1979:
425) NF ‘ibādet “ ibadet” (Ata 1988: 179), tapug “hizmet, ibadet” (Ata 1988:405) = Eat. YZ
tapu “ibadet” (Taş 2010 :435) SN tapu “hizmet, ibadet” (Dilçin 1991:435) ķullıħ “ kulluk,
ibadet etme” (Dilçin 1991:625).
Ttü. kurban (<Ar. ķurbān.)
“1. Dinin bir buyruğunu veya bir adağını yerine getirmek için kesilen hayvan. 2.
Müslümanlarda kurban bayramı. 3. Bir ülkü uğrunda feda edilen veya kendini feda eden kimse.
4. Bir kazada veya felakette ölen kimse. “(Türkçe Sözlük 1998:1409).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA yuluğ ”kurban” (Tekin 1976: 514) yağış “kurban” (Tekin
1976: 499)= Otü. KB yuluğ” kurban, fidye” (Arat 1979:557) = Eat. YZ ķurbān “kurban” (Taş
2010: 416).
Ttü. namaz (<Fa. nemāz.)
“Müslümanların günde beş kez yapmaları dince buyrulan ve okuyarak kıyam, rükû, sücut, kuut
denilen beden durumlarını, kuralınca tekrarlayarak Tanrı’ya ibadet edilen ibadet, salat. “(Türkçe
Sözlük 1998:393).
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
493
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. HU yükünç “namaz, secde etme” (Le Coq 1911: 32), MA
yükünç “secde” (Tekin 1976: 515) = Otü. KB namāz < Fa. namāz (Arat 1979:325), NF namāz
“namaz, secde etme” (Ata 1988: 309) = Eat. YZ namāz (Taş 2010: 420).
Ttü. oruç (<Fa.rûze.) 11
“1. Tanrı’ya ibadet amacıyla yeme, içme gibi birçok şeylerden belli bir süre veya biçimlerde
kendini alıkoyma. 2. Haz varan şeylerden sağlanan yoksunluk. “(Türkçe Sözlük 1998:1701)
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. HU baçak <EUyg. baç-“ oruç tutmak” ; baçak baçıp “oruç
tutup” (Le Coq 1911: 42) MA baçağ ”oruç” (Tekin 1976: 358) = Otü. KB rûze “oruç” (Arat
1979: 375) NF rûze “oruç” (Ata 1988: 353) =Eat. SN oruc “oruç “(Dilçin 1991: 629).
Ttü. sadaka (<Ar. śadaķa.)
“1. Dilenciye verilen para. 2. Yoksullara yardım olarak karşılıksız verilen şey. “(Türkçe Sözlük
1998:1880).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. KİM buşı <Çin.” sadaka” (Tekin 1993: 39) = Otü. KT
muyanlıķ (Sans.) “sadaka” (Ata 2004:525), KT śadaķa “sadaka” (Ata 2004: 601), zekāt “zekat”
(Ata 2004:799), NF śadaķa “sadaka” (Ata 1988: 356) = Eat. SAKT śadaķa “sadaka, zekat”
(Küçük 2014:666).
b. Bireyin Dini Yaşayışı Doğrultusunda İşlediği Amelleri Yansıtan Sözcükler (Soyut)
1. İyi Ameller
2. Kötü Ameller
1. İyi Ameller
Ttü.amel (<Ar.’amel.)
“1.yapılan iş, edim, fiil. 2.bir kimsenin dinin buyruklarını yerine getirmek için yaptıkları”
(Türkçe Sözlük 1998:98).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. HU kılınç “iş, huy, davranış, amel” (Le Coq 1911:15); KİM
ķılınç “amel” (Tekin 1993:42)= Otü. KB ‘amel “iş, huy, davranış“ (Arat 1979:19), ķılınç “amel”
(Arat 1979:247), NF ‘amel “amel” (Ata 1988:15), ķılınç “amel” (Ata 1988:379) = Eat. SAKT
amel “Ar. amel, iş, davranış, hareket, dini emirleri yerine getirme” (Küçük 2014:357).
Ttü. dua (<Ar. du’ā.)
“1. Tanrı’ya yalvarma, yakarış. 2. İbadet veya yakarma amacıyla okunan din değeri olan metin.
“(Türkçe Sözlük 1988:639 ~niyaz “Ar. Yalvarma, yakarma “(Türkçe Sözlük 1988:1657 alkış
“1. Bir şeyin beğenildiğini, onaylandığını anlatmakiçin el çırpma. 2. Taraftar olmak belli bir
görüşten olmak. “ (Türkçe Sözlük 1998: 85).
11
TDK Büyük Türkçe Sözlük
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.58e8ddb9d55515.96
310821 Erişim Tarihi: 08.04.2017.
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
494
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. HU ötüg “rica, yakarış, dua” (Le Coq 1911: 39) =Otü KB
küsüş ”istek, dua, yakarış” (Arat 1979: 135). NF du’a “dua, yakarış” (Ata 1988:110) =Eat.
SAKT du’ā “Dua, Allah’a yalvarma” (Küçük 2014:442).
Ttü. fazilet (<Ar. fażĩlet.) ~erdem (<Etü. erdem.)
“1. Allah’ın övdüğü iyilikçilik, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk gibi niteliklerin genel adı,
fazilet. 2. İnsanın ruhi olgunluğu. “(Türkçe Sözlük 1998:766).
Tarihi Türk Lehçelerinde : EUyg. KİM erdem “fazilet, erdem” (Tekin 1993: 140) = Otü. KB
erdem “fazilet” (Arat 1979: 155) = Eat. SAKT fażilet “Ar. üstünlük, erdem” (Küçük 2014:467).
Ttü. haya (<Ar. ĥayā.)
“ Utanma duygusu, utanç, utanma sıkılma.“(Türkçe Sözlük 1998:963).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. KİM uvut “utanma, hicap” (Tekin 1993:51) = Otü. KB uwut
“haya” (Arat 1979:500) NF uyat “haya, utanma” (Ata 1988:450) = Eat. SAKT ĥicāb “perde,
engel” (Küçük 2014:511).
Ttü hayır (<Ar. ħayr.)
“1. İyilik, karşılık beklenmeden yapılan yardım. 2. İyi, hayırlı, faydalı.“ (Türkçe Sözlük
1998:966).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AY edgülük “iyilik, hayırlı” (Uçar 2009: 34)= Otü. KB ħayr
“iyi, mübarek“ (Arat 1979:177), Çağ KBÜ özgülük “iyilik” (Akdemir 2015:824) = Eat. YZ ħayr
“mübarek, iyi “(Taş 2010:404).
Ttü.helal (<Ar. ĥalāl.)
“1. Dinin kurallarına aykırı olmayan, dince yasaklamamış olan, haram karşıtı. 2. Nikâhlı eş. 3.
Kurallara, geleneklere uygun olarak.“(Türkçe Sözlük 1998:393).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA arığ ”temiz, duru olma, günahlardan arınmış şey” (Tekin
1976: 352) =Otü. KB arığ ”arı, helal” (Arat 1979:22), KT açuķluġ “helal” (Ata 2004: 200), NF
ĥelāl “helal, arı olma” (Ata 1988:170)= Eat. YZ arı “arı, temiz ve günahlardan arınma” (Taş
2010:380), SAKT ĥelāl “helal, yapılması dinen yasak olmayan şey” (Küçük 2014:508).
Ttü.hidayet (<Ar. hida:yet.)
“Doğru yol, hak olan Müslümanlık yolu. 1.Müslüman olmak, İslam dinini kabul etmek. 2.
Gerçeği görüp kabullenmek, aklı başına gelmek.” (Türkçe Sözlük 1998:992).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA köni köngül “doğru gönül” (Tekin 1976 :416) = Otü. KB
köni (yol) (Arat 1979: 278), KT aymış yol “söylenilen (doğru yol) (Ata 2004:239), köni yol
“hidayet, doğru yol” (Ata 2004:485), kön- “hidayete ermek, doğru yola girmek” (Ata
2004:482), könügli “hidayete eren, doğru yola giren” (Ata 2004:482) = Eat. SAKT hidāyet
"hidayet, doğru yola girme, kurtuluşa erme” (Küçük 2014:512).
Ttü.huzur (<Ar. ĥużur.)
“1. Dirlik, baş dinçliği, gönü rahatlığı, rahatlık. 2. Ön, kat, yan, makam. 3. Bir yerde bulunma.
“(Türkçe Sözlük 1998: 1011).
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
495
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg.MA üsk “ön, huzur” (Tekin 1976:497)= Otü. KB ķaŧ “ huzur,
kat” (Arat 1979: 226), üsk “kat, huzur” (Arat 1979: 226); NF ķaŧ “kat, huzur” (Ata 1988:204),
Eat. SN ķaŧ “nezd, huzur” (Dilçin 1991:619).
Ttü. mükafat (<Ar. mukāfāt.)
“1. Ödül. 2. Değerlendirici, sevindirici davranış“(Türkçe Sözlük 1988:1604) ~ karşılık “1. Bir
davranışın karşı tarafta uyandırdığı başka davranış, mukabele. 2. Bir dildeki bir sözü başka bir
dilde aynı anlamda karşılayan söz. 3. Cevap, yanıt. 4. Bir şey alınırken karşı tarafa verilen başka
şey, bedel. “(Türkçe Sözlük 1998:1225).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA tüş “karşılık, meyva” (Tekin 1976: 488) utlı “karşılık,
ödül” (Tekin 1976: 494) = Otü. KT ter “ücret, karşılık, mükafat” (Ata 2004: 672)= Eat. SAKT
ecr “mükâfat, karşılık, sevap” (Küçük 2014:450).
Ttü. sabır (<Ar. śabr.)
“1.Acı, yoksulluk, haksızlık gibi üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini
bekleme erdemi, dayanç. 2. Olacak veya gelecek bir şeyi telaş göstermeden bekleme. “(Türkçe
Sözlük 1998:1875).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA ķatığlanmak ”cehdetme, sabır” (Tekin 1976:404)= Otü.
KB serim sabır” <Etü.ser- “sabırlı olmak” (Clauson:843) śabır “sabır” (Arat 1979:376), KT
sergen “sabreden, sabırlı” (Ata 2004:612), sermek “sabretme, sabır” (Ata 2004:612),
serinmeklik “sabır” (Ata 2004:613), NF śabır “sabır” (Ata 1988:430)= Eat.YZ sabr “sabır” (Taş
2010:427).
Ttü. saf (<Ar. śāf.)
“1. Katıksız, arı, katıksız, halis, saf. 2. Kurnazlığa aklı ermeyen, kolaylıkla aldatılabilen. 3. İyi
niyetli, art niyetsiz.“(Türkçe Sözlük 1998:1881).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. turug(?), KİM arığ “saf, temiz, arı” (Tekin 1993: 37) = Otü.
arığ “saf, temiz” (?). =Eat. SAKT arı~aru “saf” (Küçük 2014:362-363).
Ttü.sevap (<Ar. ŝevāb.)
“1.Hayırlı bir davranış karşısında Tanrı tarafından verileceğine inanılan ödül. 2. Tanrı tarafından
ödüllendirileceğine inanılan davranış. “(Türkçe Sözlük 1998: 1953).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA buyan <Sans. punya ” iyi amel, iyi davranış” (Tekin 1976:
376) = Otü. edgü amel” iyi davranış” (?) = Eat. SAKT ŝevāb “Ar. sevap, fayda, kazanç, hayır
işleme “ (Küçük 2014:677).
Ttü. takva (<Ar.takva:.)
“Günahtan sakınma, zahit. “(Türkçe Sözlük 1998:2124).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. KİM saķınç “düşünce, fikir” (Tekin 1993:109) MA saķınç
“düşünce, istiğrak” (Tekin 1976:453) = Otü. KB saķınuķ “takva sahibi” (Arat 1979:79), KT
saķınmaķ ”takva” (Ata 2004:604), NF sakınç(lığ) “takva sahibi” (Ata 1988:359) = Eat. SAKT
taķvā “Ar. Allahtan korkma, dinin yasaklarından sakınma” (Küçük 2014:701).
Ttü.övgü (<Etü. ögdi.) ~hamd (<Ar. ĥamd.) ~ şükür (<Ar.şükr.)
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
496
“Birini veya bir şeyi övmek için söylenen söz veya yazılan yazı, methiye.“(Türkçe Sözlük
1998:1741) ~hamdüŝenā “Ar.Tanrı’ya olan şükran duygularını bildirme. “(Türkçe Sözlük
1988:937)~şükür “1. Tanrı’ya duyulan minneti dile getirme. 2. Mutlu bir olay veya durumdan,
yapılan bir iyilikten duyulan hoşnutluğu bildirme. “(Türkçe Sözlük 1988:2103).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA ögmek “övmek, methetmek” (Tekin 1976: 443) ögüt ”öğüt
“hamd ve sena” (Tekin 1976:444) = Otü. KB şükür ”hamd etme, Allahın vermiş olduğu
nimetlerden dolayı varlığını, birliğini kabul etme, övme” (Arat 1979:416) ögdi “alkış, sena”
(Arat 1979:353) NF ögdü “övgü, methetme” (Ata 1988:280) =Eat. SAKT ĥamd “Ar. övme,
yüceltme” (Küçük 2014:501), şükr “Ar. şükür, hamdetme” (Küçük 2014:697), övgü (?).
Ttü.tevbe (<Ar. tevbe.)
“İşlediği bir günah veya suçtan pişman olarak bir daha yapmamaya karar verme.” (Türkçe
Sözlük 1998:2245).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA ökünç “pişman” (Tekin 1976:444) = Otü. KB ökünç
“pişmanlık” (Arat 1979:357), KT öknügli “pişman” (Ata 2004:578), ökünmiş “pişmanlık” (Ata
2004:578), ökünç “pişmanlık” (Ata 2004:578)= Eat. YZ peşmān (Taş 2010:425), tevbe “tövbe”
(Taş 2010:
2. Kötü Ameller
Ttü. arzu (<Fa. arzû.)
“1. İstek, dilek. 2. Heves. “(Türkçe Sözlük 1998:140).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. KİM küsüş “istek, arzu” (Tekin 1993: 45) MA suķ “istek, arzu”
(Tekin 1976:461)= Otü. KB alıķ ”istek, arzu” (Arat 1979:13) NF nefs “nefis, arzu” (Ata
1988:313) = Eat. YZ ārzū “arzu, istek” (Taş 2010: 381).
Ttü. ayıp (<Ar. ‘ayb.)
“1. Toplumun ahlak kurallarına aykırı olan, utanılacak durum veya davranış. 2. Kusur, eksiklik.
3. Utanç veren. “(Türkçe Sözlük 1998:175) ~kusur “Ar. eksiklik, noksan“(Türkçe Sözlük
1998:1420).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA yazuķ “ayıp, kusur” (Tekin 1976: 506) = Otü. KB ‘ayb
“kusur, ayıp” (Arat 1979:23) NF yazuķ “ayıp, kusur” (Ata 1988: 455)= Eat. yazuķ “ ayıp,
kusur” (Taş 2010: 649).
Ttü. beddua (<Fa. bed + Ar. duā.)
Beddua~kargış “ilenme, ilenç.“ (Türkçe Sözlük 1998:253) < Fa. bed + Ar. duâ’ “birinin kötü
duruma düşmesini gönülden isteme, ilenç, kargı”12
, kargış “kargımak işi veya bu maksatla
söylenen sözler, lanet, telin, beddua, alkış karşıtı. “(Türkçe Sözlük 1998:1217)
Tarihi Türk Lehçelerinde: Etü. kargış (Clauson 1972: 654) = Otü. KB ķargış “ beddua” (Arat
1979:224) ilenç “beddua” (Arat: 193) NF ilenç “beddua, lanetleme” (Ata 1988: 193)=Eat. SN
karış ”beddua, lanetleme” (Dilçin 1991: 619) beddua ”lanetleme” (?).
12
TDK Büyük Türkçe Sözlük
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.58e8ddbc62e971.80
464075 Erişim Tarihi: 08.04.2017.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
497
Ttü. eziyet (<Ar. eziyet.)
“Aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü. “(Türkçe Sözlük 1998: 753).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP emgek ”acı, eziyet” (Gülcalı 2013:194), AY açığ ”acı,
sıkıntı” (Uçar 2009: 540), =Otü. KB ‘azab “acı, sıkıntı” (Arat 1979: 49), emgek ”acı, eziyet”
(Arat 1979:148), kadgu (Arat 1979:123); KT ķın ”azap, işkence, eziyet” (Ata 2004:454), Çağ.
KBÜ ķayġu “kaygı, endişe, elem, üzüntü” (Akdemir 2015: 725) = Eat. YZ kaygu (Taş 2010 :
412).
Ttü. fasık (<Ar. fasık.)
“Allah’ın emirlerini tanımayan, sapkın, günah işleyen”13
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA. azaġ “dalalete sapmış” (Tekin 1976: 358)= Otü. KT fâsıķ
(Ar.)“Allah’ın emirlerine karşı gelip günah işleyen” (Ata 2004:357), bulġanuķ “fasık, sorun
çıkaran” (Ata 2004:299), yarlığdın çıkığlı “fasık” (Ata 2004:758)= Eat. SAKT fāsıķ “Ar.
Allah’ın emirlerine karşı gelen, yoldan çıkan, sapıtmış, kötülük eden (Küçük 2014: 383).
Ttü. fitne (<Ar. fitne.)
“1. Geçimsizlik, karışıklık, kargaşa.2. Fitneci, ara bozucu” (Türkçe Sözlük 1998:792).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA bulġa- “bulandırmak” (Tekin 1976:374) “Bu fiilden
türediğini varsaydığımız bulġaķ sözcüğü “fitne” şeklinde düşünülebilir. =Otü. KB bulġaķ
“düşmanın gelmesi yüzünden halk arasında çıkan karışıklık” (Arat :115), KT bulġaķ sınaġ
“fitne, fesat” (Ata 2004:299) bulġaķ “fitne, fesat, sıkıntı, keder” (Ata 2004:299) =Eat. YZ fitne
“Ar. fitne, fesat, karışıklık” (Taş 2010:398).
Ttü.günah (<Fa. günāh.)
“1. Dince suç sayılan iş veya davranış. 2. Acımaya yol açacak kötü davranış, yazık. “(Türkçe
Sözlük 1998: 908).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP mün “kusur, günah” (Gülcalı 2013:214), kadag “ suç,
günah” (Gülcalı 2013:202), KİM irinçü “suç, günah” (Tekin 1976: 60)= Otü. KB ħaŧa (Arat
1979: 175), yazuķ “suç, günah” (Arat 1979:534), NF ħaŧa “suç, günah” (Ata 1988:164), yazuk
“suç, günah” (Ata 1988:477) = Eat. YZ yazuķ (Taş 2010:444), SN yazuħ “suç, günah” (Dilçin
1991: 649).
Ttü. günahkar (<Fa. günāh +Fa. kâr. )
“Günah işlemiş, günahlı.“(Türkçe Sözlük 1998:908).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. KİM yazuķluğ “suçlu, günahkar” (Tekin 1976:52) = Otü. NF
yazuķluq “günahkar” (Ata 1988:477) = Eat. YZ günāhlu “günahkar” (Taş 2010:402).
Ttü. haram (<Ar. ĥaram.)
“1. din kurallarına aykırı olan, dince yasak olan. 2. yasak“ (Türkçe Sözlük 1998: 944).
13
TDK Büyük Türkçe Sözlük
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.58fdec6c87e904.746
28137 Erişim Tarihi: 24.04.2017.
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
498
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP arıgsız ”pis, temiz olmayan” (Gülcalı 2013:183) = Otü.
ĥaram(?) = Eat. YZ ĥaram ”haram” (Taş 2010:403), SAKT arısuz “kötü, dolaylı olarak haram”
(Küçük 2014:362).
Ttü. hata (<Ar. ħata.)
“1. Yanlış, yanlışlık, yanılgı. 2. İstemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, yanılma, yanılgı.
3.Suç, günah, kusur. “(Türkçe Sözlük 1998: 955).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. AP ezüg “hata” (Gülcalı 2013:197), AY ezüg (Uçar 2009:
557), Otü. KB hata “azma” (Arat 1979: 40), KT ķışmak “sapıklık, dalalet” (Ata 2004: 458), NF
azgun ”azmış, azma” (Ata 1988:40), hata “hata, yoldan çıkma” (Ata 1988:164) = Eat. yazuk
“günah, hata, suç” (Taş 2010:444).
Ttü. kibir (<Ar. kibr.)
“kibr. 1.Büyüklük, ululuk. 2. Kendini büyük görme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme. “
(Türkçe Sözlük 1998:1321).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA küvez “gurur” (Tekin 1976: 426) = Otü. KT boynaġu
“kibir” (Ata 2004:292) küvezlen-” şımarmak” (Ata 2004:512), küvezlemek ”kibir, büyüklük
taslama” (Ata 2004:512) = Eat. SAKT kibr “Ar.büyüklük taslama, böbürlenme” (Küçük
2014:570).
Ttü. kuruntu(<Ttü. kur-u-n-tu.) Ttü. vesvese (<Ar.vesvese.)
“1 .Yanlış ve yersiz düşünce. 2. Bir konuyla ilgili kötü ihtimalleri akla getirip tasalanma, işkil,
evham, vesvese. 3. Olmayacak bir şeyin olacağını sanma, vehim. “(Türkçe Sözlük 1998:1420)
~vesvese “Ar. şüphe, kuruntu, işkil. “(Türkçe Sözlük 1998:2345).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. ø = Otü. KT vesvese “vesvese” (Ata 2004:733), NF vesvese “
vesvese, kuruntu” (Ata 1988:462) = Eat. SAKT vesvese “Ar.vesvese, kuruntu, şüphe” (Küçük
2014:743).
Ttü. küfür (<Ar. küfr.)
“1. Sövme, sövmek için söylenen söz. 2. Tanrı’nın varlığı ve birliği gibi dinin temellerinden
sayılan inançları inkâr etme ve bu yolda söylenen söz. 3. Mec. Olumlu işleri kötü küfür
gösterme, varlıkları inkâr etme.” (Türkçe Sözlük 1998:1433).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. MA tan-“inkar etmek” (Tekin 1976:467) =Otü. KB tan-“inkar
etmek” (Arat 1979 :420), KT tanğan “inkar eden, küfre dalan” (Ata 2004: 646), tanığlı “kafir,
inkar eden” (Ata 2004: 646) tanmak ”inkar etme” (Ata 2004:647), tanmaklık “küfr” (Ata
2004:647)= Eat. YZ küfr “küfür” (Taş 2010:417).
Ttü.riya (<Ar. riya.)
“İnandığı, düşündüğü gibi davranmama, özü sözü bir olmama huyu, ikiyüzlülük “(Türkçe
Sözlük 1998:1863).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. asgançu “riyarkarlık” (Tekin 1976:354) Etü. asğançu~azğançu
(Clauson: 246) ”Bu sözcüğün asgançu olduğu ve böyle hecelendiğine dair şüphe yoktur.
Morfolojik olarak belirsizdir, fakat *a:z- fiilinden türemiştir. Bağlam bunun “aldatma,
ikiyüzlülük” anlamında olduğunu gösterir. (Clauson:284) Otü. KB azıķ “yolunu şaşıran” (Arat
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
499
1979:49) = Eat.SAKT ażgun “azgın, sapıtmış, yoldan çıkmış” (Küçük 2014:376), riyā “Ar.
gösteriş, iki yüzlülük” (Küçük 2014:662).
Ttü. şer (<Ar. şerr.)
“Kötülük, fenalık” (Türkçe Sözlük 1998:2086)
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. yavlaķlıġ (?) ~yawuzluġ (?). =Otü. KT ésizlik “kötülük” (Ata
2004:146), KT yawuzluk “kötülük, hayâsızlık, musibet “(Ata 2004:767)= Eat. YZ şer “Ar.
fenalık, kötülük” (Taş 2010: 432), yavuzluķ “kötülük” (Taş 2010:443), SAKT yamanlıķ
“kötülük, azgınlık, hayasızlık, günah işleme” (Küçük 2014:749).
Ttü. şirk (<Ar. şirk.)
“Tanrı’nın birden çok olduğuna inanma, Tanrı’ya ortak tanıma, eş koşma. “ (Türkçe Sözlük
1998:2091).
Tarihi Türk Lehçelerinde: EUyg. ø= Otü. KT ortaķ “ortak” (Ata 2004:570), ortak ketgen “ortak
koşan, şirk koşan” (Ata 2004:570) ,ortak katığlı “ortak koşan, şirk koşan” (Ata 2004:570)= Eat.
SAKT ortaķ “ortak” (Küçük 2014: 647), ortaķlıķ “ortaklık, eşi olma” (Küçük 2014:647), şirk
“Ar. ortaklık, eşi olma” (Küçük 2014:696).
3. Türkçe Dini Terimlerin Etimolojisi Üzerine Açıklamalar
1.Ttü. abdest (<Fa.âb+Fa.dest.): Türkiye Türkçesinde İslam dininin yerine getirmekle
yükümlü olunan namaz gibi ibadetlerin gerçekleştirilmesi için yapılması gereken usullerden biri
de abdest almak‟tır. Türkçenin tarihi metinlerinde bu sözcüğe karşılık Orta Türkçe
metinlerinden Nehcü‟l- Feradis‟te yunuġ sözcüğü kullanılır. Sözcüğün yu- “yıkamak”- n-u-ġ
şeklinde morfolojik bir açılıma sahiptir. Clauson fiil hakkında “bir şeyi yıkamak” anlamında
olan bu fiil, sadece fonetik değişmelerle değil, ünsüz eklenmeleriyle de tarihi metinlerde çuğ-,
juv- vb. şekillerde de görülmektedir. (Clauson 1972:870) Sözcük, Anadolu ağızlarında14
isim ve
fiil şeklinde kullanılmaktadır.
2. Ttü. amel (<Ar. „amel.) : Türkiye Türkçesinde insanların dini emir ve yükümlülükler
karşısında aldıkları tavır olarak bilinen iş, eylem gibi hareketler amel olarak adlandırılmaktadır.
Tarihi metinlerde ķılınç sözcüğü Arapça “amel” sözcüğünü karşılamaktadır. Sözcük, ķıl-
“kılmak, yapmak, üretmek, temin etmek” (Hamilton 2011:184) anlamlarında Uygur dönemi
metinlerinde kullanılırken Kur‟an Tercümesi‟nde ise aynı manada (Ata 2004: 447)
kullanılmaktadır.
3. Ttü. arzu (<Fa.arzû.): Türkiye Türkçesinin sözvarlığı içerisinde kişinin istekleri olarak da
bilinen Farsça arzu kelimesi, dini yönden Arapça nefis kelimesiyle ilişkili olup “nefisten gelen
istekler” anlamında kişiyi hataya ve günaha sevk eden kavramlar olarak bilinmektedir.
Türkçenin tarihi metinlerinde Farsça arzû kelimesine karşılık alıķ, küsüş ve suķ kelimeleri
kullanılmıştır. Alıķ sözcüğü hakkında Clauson, sözcük, al- olarak açıklanabilir. Bu durum,
14
----------------------(2009).Türkiye‟de Halk Ağızından Derleme Sözlüğü VI (U-Z) Ekler, TDK: Ankara, s.
4828.
yunak [yunaklık, yunnuk] 1. Yıkanacak krili giysi (-Yz. ; Uzuncaburç * Silifke-İç.). 2. Kirli giysi,
çamaşır yıkanan yer. (-Sv. ve çevresi; -Ky. Ve çevresi.)
Yunak yumak Çamaşır yıkamak. (Uzuncaburç *Silifke- İç.)
Yunmak [yuyunmaħ] Yıkanmak. (Derekuşçulu *Görele –Gr.; *Karapınar- Kn. ).
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
500
Kutadgu Bilig‟de ve Kaşgarlı‟da Oğuzca alık ile görülür. Bu sözcüğü, Kıpçakça alık “zirve”
sözcüğü ile ilişkilendirmek zordur. (1972:135) şeklinde değerlendirmelerde bulunur. Sözcüğün
“istek, arzu” anlamına geldiğine dair herhangi bir görüş yer almazken Arat bu sözcüğü “istek,
arzu” olarak (Arat 1979:13) değerlendirmiştir. Küsüş sözcüğü ise, “istek, arzu” şeklinde olup
küse- fiilinden türetilmiştir. Budizmde bu sözcük yaygındır. (Clauson 1972:752) Suķ sözcüğü
ise, “hırs, hırslı, kıskanç, istekli” anlamında Kaşgarlı‟nın su:k açıklamasıyla anlaşılmaktadır.
Su:k erŋek ifadesinde metafor olarak aynı sözcüğün kullanımı olasıdır ancak “saldırgan, agresif”
anlamı da söz konusudur. (Clauson 1972:804) “İstek, arzu ve hırs” anlamına gelen bu sözcükler,
dinsel açıdan nefsin gerektirdiği arzu durumunu yansıtması bakımından aynı anlam
içerisindedir.
4. Ttü. ayet (<Ar. āyet.) : Kur‟an-ı Kerimi oluşturan surelerin her bir parçasına verilen ad olan
ayet kelimesine karşılık Türkçede “işaret, iz” anlamında belgü sözcüğü kullanılmaktadır.
Sözcüğün “ayet” anlamındaki kullanımı Karahanlıca İlk Kur‟an Tercümesinde görülmektedir.
(Ata 2004:255). Sözcüğün Türkiye Türkçesinde belli <*bel+lü(g) sözcüğünde olduğu
düşünüldüğünde, *bel şeklinde tanıklanmayan bir kökün var olduğu görülmektedir. Clauson
(1972:340), sözcüğün “işaret, iz” anlamlara geldiğini, genellikle soyut anlamda “ayırt
edilemeyen özellikler” şeklinde ilk olarak Moğolcada belge şeklinde kullanıldığını
belirtmektedir.
5. Ttü. ayıp (<Ar.„ayb.): Türkiye Türkçesinde “kusur ve hata“ anlamında Arapça ayıp
sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde “suç, günah, ayıp ve kusur” anlamlarına gelen yazuķ
kelimesi kullanılmaktadır. Bugün hala Türkiye Türkçesinde varlığını sürdüren yazık kelimesi
“Sana verdiğim emeklere yazıklar olsun”, “Bana da yazık değil mi?” ya da Doğu ağızlarında
özellikle Diyarbakır ağzında “acıma ve merhamet etme” anlamlarında “Sana yazığım geldi.”
örneklerinde görülmektedir. Clauson, yaz- fiilinin erken dönemlerde günah sözcüğü için
kullanılan standart bir kelime olduğunu, fakat daha geniş manalarda “hata ve kusur” gibi
anlamlar içerdiğini belirtmektedir. Ayrıca sözcük, Osmanlı Türkçesinde “acıma ve merhamet
etme” (Clasuon 1972:985) anlamlarına gelmektedir.
6. Ttü. azrail (<Ar. „Azra‟îl.): Türkiye Türkçesinde “can almakla yükümlü melek” olarak
bilinen Arapça azrail sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde ölütçi ve can alıcı kelimeleri
kullanılmaktadır. Uygur metinlerinden Maytrisimith‟te “cellat” anlamına gelen ölütçi sözcüğü,
dolaylı olarak azrail sözcüğünü çağrıştırmaktadır. Sözcük ölüt “birinin canını kasten almak,
hayatına son vermek” (Clauson 1972:134) anlamında meslek yapan ek +ÇI ile “can alan”
anlamında kullanılmaktadır. Sözcüğün dolaylı olarak çağrışım yaptığı kavram azrail‟dir.
İnsanlar tarafından azrail‟in can alıcı konumda olması bu çağrışımı desteklemektedir. Eski
Anadolu Türkçesi metinlerinden Süheyl ü Nev-bahār‟da ise sözcük, Farsça can ve Türkçe almak
sözcüklerinin birleşimiyle can alıcı şeklinde bu kavramı yansıtmaktadır.
7. Ttü. bayram (<Aalt. băyaram< *băya +rA-m) :Türkiye Türkçesinde Arapça id sözcüğüne
karşılık kullanılan kelime, bayram sözcüğüdür. Sözcüğün Türkçe olup olmadığı üzerine
Türkologlar arasında görüş ayrılıkları vardır. Clauson sözcüğün İran dilinde “zevk verici yer”
anlamında Arapça id sözcüğüne karşılık geldiğini belirtmektedir. İslamda bayram günü, bir
eğlence günüdür. Putperestler, bir bayram gününe sahip değildir ve bunu bilmezler. Eğer biri
bilseydi, Türklerin çoğu bunu bilirdi. (Clauson 1972: 308). Divân‟da ise baδram sözcüğü, halk
arasında sevinç ve gülüşme. Bir yer çiçek ve tomurcuklarla süslenmişse oraya baδram yir denir,
yani gezinti yeridir. Bunun aslının ne olduğunu bilmiyorum; çünkü bunu Farslıların ağzından
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
501
duydum. Ancak Oğuzlar bayram gününü bayram diye adlandırırlar; o da sevinç ve gezme
günüdür. Onların âdeti üzerine, zel harfi ye‟ye dönüşmüştür. Bu kurala göre de, tam da doğru
bir kelimedir. (Ercilasun ve Akkoyun 2015:211) şeklinde bilgiler söz konusudur. Argunşah ve
Güner, sözcük hakkında, bayram kelimesi Türkçe kökenlidir. Kelimenin tarihî ve çağdaş Türk
lehçeleriyle Altay dillerinde yalnız bayram, bayge, bayır, bay, pay vb. biçimlerinin bulunması,
Starostin vd.nin de ifade ettikleri gibi, Ana Altayca ortak *băya “mutluluk, neşe” kökünden
+rA-m ekleriyle türediğini göstermektedir. Kelimenin bizce Farsça ile bir ilgisi yoktur. Kâşgarlı
Mahmut‟un bir örnekte verdiği ve Farslardan işittiğini söylediği baδrām kelimesi Türkçe
bayram‟la ilişkili değildir. Ayrıca bu kelime Orta Türkçeden Farsçaya girmiş olamaz.
(Argunşah ve Güner 2008:5-6) şeklindeki değerlendirme, sözcüğün Türkçe olduğunu belirtir.
8. Ttü. beddua (< Fa. bed + Ar. duā.): Genellikle kötülükte bulunan kişilere karşı haksızlığa
uğrayan bireylerin ağzından çıkan sözler olarak tanımlanan beddua sözcüğü, iki farklı yabancı
dil unsurunun birleşiminden oluşmuş bir sözcüktür. Farsça bed “kötü” ve Arapça dua “dua”
kelimesinin birleşiminden oluşan bu sözcüğe tarihi metinlerde ilenç ve kargış sözcükleri
kullanılmaktadır. Anadolu ağızlarında da yer alan bu sözcükler, hala kullanım içerisindedir.
Beddua anlamına gelen Türkçe ilenç sözcüğü hakkında Clauson, ilen-“ayıplamak, yakınmak”
anlamına sahiptir. Ancak, sözcüğün “beddua etmek, lanetlemek” anlamı daha yaygındır.
(1972:147) Kargış sözcüğü hakkında ise, karġa- “beddua etmek” fiilinden genellikle bu
anlamda iken bazen “Tanrının laneti” anlamında da kullanılmaktadır. Bu sözcük, Arapça “lanet”
sözcüğüne karşılık gelmektedir. (Clauson 1972:654).
9. Ttü. buyruk (<Etü. buyruk.)~ emir (<Ar. emr.)~ hüküm (<Ar. hükm.): Tanrının buyurmuş
olduğu yasak ve yapılması gerekli şeyler için Türkiye Türkçesinde emir, buyruk ve ferman gibi
sözcükler kullanılmaktadır. Türkçenin tarihi dönemlerinde bu anlamlarda kullanılan Türkçe
kelimeler arasında yarlığ ve buyruk kelimeleri yer almaktadır. Yarlığ sözcüğü hakkında
Hamilton (2011:140), “emir, üstün asta söyledikleri, izin” anlamında yarıl-“yarılmak, açılmak,
kesilmek” fiilinden –ığ fiilden isim yapan ekle oluşmuş sözcük” şeklinde değerlendirmelerde
bulunarak sözcüğün kökeni hakkında bilgi verir. Buyruk sözcüğü ise, buyur-“birine bir şeyi
emretmek” şeklinde ilk dönemlerde genellikle resmi, açık bir şekilde özel görev sergileyen
kağan tarafından tüm kişilere emredilen genel bir terim olmuştur. Orta dönemlerde bu sözcük,
Arapçanın da etkisiyle “emir, ferman” anlamlarına gelmiştir. (Clauson 1972:387).
10. Ttü. cemaat (<Ar. cemâ‟at.): Türkiye Türkçesinde “topluluk, grup” anlamına gelen bu
sözcük, tarihi metinlerde genellikle “toplamak, bir araya getirmek” fiillerinden türemiş isimlerle
karşılanır. Uygur metinlerinde sıklıkla kullanılan kuvrağ sözcüğü, kuvra-“bir araya getirmek,
toplamak” -ğ (Clasuon 1972:586) anlamında *kuvur+a- biçimi, isim üzerine gelen ekle fiil
halinde orta hece düşmesiyle kuvra-“toplamak, bir araya getirmek” şekline gelmiştir. Tėr- “bir
araya getirmek, toplamak” anlamında kullanılan bu fiilden türetilen tirin ve tirnek sözcükleri
“topluluk ve grup” anlamlarına gelmektedir. Bugün Türkiye Türkçesinde dernek sözcüğü
modern bir şekil olup “grup, topluluk” anlamlarına gelmektedir.
11.Ttü.cennet(<Ar.cennet.): Dünya hayatında iyi amellerde bulunan kişilerin ödüllendirildiği
mekan cennet‟tir. Tarihi metinlerde uştmaħ~uçmaķ şeklindeki bu sözcük, Eski Anadolu
Türkçesi metinlerinden sonra kullanım sıklığını kaybederek yerini cennet sözcüğüne
bırakmıştır. Clauson, cennet anlamına gelen bu sözcüğün Sogdça “‟wstmy” kelimesinden aynı
ses ve anlamla alınmıştır. İlk dönem İslam eserlerinde Arapça canna “cennet” ile çevrilmiştir.
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
502
Sogdça biçim nadiren kullanılmaktadır. Sözcük uçmak şeklinde bozulmuştur. (Clauson
1972:257). Sözcük çoğu zaman uç- “uçmak” fiili ilişkilendirilerek “uçup gidilen yer” anlamında
Türkçe olarak da düşünülmektedir.
12. Ttü. cehennem (<Ar. cehennem.) : Dünya hayatında kötü amellerde bulunan kişilerin
cezalandırıldığı mekan cehennem‟dir. Tarihi metinlerde Uygur Türkçesinden Eski Anadolu
Türkçesi dönemine kadar kullanılan tamu sözcüğü, cehennem sözcüğünün karşılığıdır. Clauson
sözcüğün “cehennem” anlamında Sogdça‟dan alındığını belirtir. Orta Türkçe döneminde tamuġ
şeklinde, İrani bir dilden Türkçeye geçtiğini belirtmektedir. Çok az putperest terimlerinden olan
tamu ve tamuġ şekilleri İslami terim görevini üstlenmiştir. (Clauson 1972: 502).
13. Ttü. cin (< Ar. cinn.): Türkiye Türkçesinde “üç harfliler” şeklinde tabu bir görünüme sahip
olan cin sözcüğü, tarihi metinlerde yalnızca Uygurca döneminde Türkçe yapı olarak içgek
şeklindedir. Sözcük, yek “şeytan” sözcüğü ile bağlantılıdır. Yek, eski bir sözcüktür ve
muhtemelen Sanskritçeden türetilmiştir. (Clauson 1972:24-25).
14. Ttü.cömert (<Fa.cevân-merd) : Bu sözcüğe karşılık tarihi metinlerde küdezçi, esirkençsiz
ve kiŋ elig gibi sözcükler kullanılmıştır. Küdezçi sözcüğü hakkında Clauson, közetmek
sözcüğünün metatez sonucu ködez- “gözetmek, korumak” fiiline geliştiğini belirtir. Semantik
olarak küd- “beklemek” fiiliyle olan benzerliğin rastlantısal olduğundan bahseden Clauson,
morfolojik olarak iki sözcük arasında benzerliğin olmadığını belirtir. (Clauson 1972:707).
Sözcük, közetçi şeklindedir. *köze- fiili üzerine gelen fiilden isim yapan –t eki ile sözcük isim
haline gelerek isimden meslek yapan +ÇI ekini almıştır. (Clauson 1972:758). Esirkençsiz
sözcüğü ise, semantik olarak herhangi bir sözcükle bağlantısı olmayan *es kökü temelinde
açıkça “üzülmek, hasret çekmek” şeklinde iki zıt yön içermektedir. Birincisi “biri için üzülmek”
şeklinde iken diğeri ise “birinden bir şeyi saklamak, esirgemek” anlamında kullanılmaktadır.
(Clauson 1972:252). Tanıklanamayan *es kökü üzerine gelen +(ı)rGA- eki, soyurka- “ihsanda
bulunmak” (Ölmez 2010: 167) şeklinde tarihi metinlerde kullanıldığı gibi, bugün Türkiye
Türkçesinde yer alan yadırgamak örneğinde de görülmektedir. İslami dönem metinlerinden
Kutadgu Bilig‟de geçen kiŋ elig ya da elig kiŋ tamlaması, “eli açık, cömert” anlamında, cömert
kelimesine karşılık gelmektedir.
15.Ttü. din (<Ar. dįn.) : Türkiye Türkçesinde ilahi öğretilerin genel adı olarak kullanılan
Arapça din sözcüğü, tarihi dönemlerde özellikle Eski Uygur Türkçesi döneminde Sogdça nom
sözcüğüne karşılık gelmektedir. Clauson “Yunanca nomos sözcüğü “kanun” anlamında
Süryanicede yer almaktadır. Bu sözcük, “töre, yasa, doktrin” anlamında oldukça geniş bir
şekilde teknik bir terim olarak Maniciler tarafından benimsenmiştir. Bu sözcük, nwm olarak
Sogdcaya geçmiştir ve Sanskritçe dharma‟nın karşılığı olarak Budist metinlerinde
kullanılmıştır.(Clauson 1972:777).
16.Ttü. dindar (< Ar. dįn + Fa. dâr.) : Türkiye Türkçesinde dinine sıkı sıkıya bağlı,
muhafazakâr kişilere verilen isim olarak bilinen ve sıfat olarak kullanılan dindar sözcüğü, tarihi
metinlerde çeşitli karşılıklara sahiptir. Öncelikle eş anlam içerisinde bütügli, imanlı ve
mütedeyyin gibi sözcüklerle aynı anlama gelen bu sözcük, Uygur Türkçesinde de geçen dıntar
sözcüğü ile karıştırılabilir. “Rahip, keşiş” anlamlarına gelen dıntar sözcüğü, “dindar, dintar”
şeklinde Sogdcadan alınarak Mani metinlerinde “seçilmiş, mümtaz kişi” (Gabain 2007:272)
anlamlarında kullanılmaktadır. Türkiye Türkçesindeki dindar sözcüğü ile benzerliği tesadüfîdir.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
503
Türkiye Türkçesindeki bu sözcük15
, Arapça dįn ”din” + Farsça +dâr sözcüklerinin birleşimiyle
oluşmuştur.
17.Ttü. dua (<Ar. du‟ā.): Türkiye Türkçesinde “birine karşı ya da kendine iyi dileklerde
bulunmak” anlamına gelen Arapça dua kelimesine karşılık tarihi dönemlerde küsüş, ötüg ve
alkış kelimeleri kullanılmaktadır. Bugün birini övme eylemini gerçekleştirirken el çırpma
hareketi olarak bilinen alkış sözcüğü, alka- “övmek” anlamında temelde Tanrı‟yı övme şeklinde
iken sonradan “insan ilişkilerinde birini kutlama, takdir etme” anlamlarında (Clauson 1972:137)
kullanılmaktadır. Sözcük bugün Türkiye Türkçesi ve ağızlarında kullanılmaktadır. Tarihi
metinlerde “rica, istek, niyaz, yalvarış “ anlamlarına gelen ötüg sözcüğü ise, “rica, doğaüstü bir
güce sığınma” anlamlarında öt- fiilinden gelir. Sözcüğün kökeni etimolojik olarak belirsizdir.
Doerfer, bunun Moğolca öçi-“önermek” ten türetildiğini savunur. Türkçede öti- ya da ötü-
şeklinde kullanılışı olasıdır. (Clauson 1972:51).
18. Ttü. dünya (<Ar. dunyā.):Üzerinde yaşanılan yer anlamına gelen Arapça dünya sözcüğüne
karşılık tarihi metinlerde yir ve ajun sözcükleri kullanılmaktadır. “Yer, toprak, ülke” (Hamilton
2011:234) anlamına gelen yer sözcüğü, Türkçe bir kelimedir. Ajun sözcüğü ise, “Sogdça “zwn”
şeklinde “yaşam, hayat biçimi” anlamında Budist terminolojide geçmektedir. İslamiyetin
kabulüyle bu sözcük, Arapça al-dunya sözcüğüne karşılık gelmektedir. (Clauson 1972:28)
15.yüzyıldan itibaren kullanımdan düşen bu sözcüğün Budist geleneği yansıttığı için bilinçli
olarak dilden atıldığı Sema Barutçu tarafından dile getirilmiştir. (Özönder 2003:13).
19. Ttü. dünyevi (<Ar.dunyevî.): Dünya yaşamına ait her şeyin dünyevi olarak nitelendirildiği
bu sözcüğe karşılık tarihi metinlerde igil ve ajunluk kelimeleri kullanılmaktadır. Clauson
sözlüğünde yer almayan igil sözcüğü hakkında Gabain “umumi, dünyevi” (Gabain 2007:274)
anlamlarında sözcüğün ig ” hastalık” + (i)l isimden sıfat yapan ek (Gabain 2007:44) şeklinde
oluşundan bahseder.
20.Ttü. ebedi (<Ar. ebedi.)~bengi (<Etü. beŋü~meŋü): Türkiye Türkçesinin söz varlığında eş
anlamlı olarak kullanılan bu kelimelere karşılık tarihi metinlerde meŋi/beŋi ya da beŋü/meŋü
sözcükleri kullanılmaktadır. Orhon yazıtlarında beŋü “ebedi, ebedi olarak” tanıklanan bu sözcük
(Talat Tekin 2010: 129), b~m alternasyonunu yansıtmaktadır. Clauson, sözcüğü beŋgü~meŋü
alternasyonunun oluşu üzerine örneklere yer vererek “ölümsüz, sonsuz” gibi anlamlarda
kullanıldığını ve sözcüğün ilk olarak Moğolcada möŋke olarak geçtiğini (Clauson 1972:350)
belirtir.
21.Ttü. eziyet (<Ar. eziyet.): Türkiye Türkçesinde çekilen dert ve sıkıntı anlamlarına gelen
biçimlere karşılık Arapça eziyet sözcüğü kullanılmaktadır. İnsan(lar)dan gelen sıkıntılar olarak
da adlandırılan eziyet kelimesine karşılık tarihi metinlerde açığ, emgek, ķaδġu ve ķın sözcükleri
kullanılmaktadır. Tarihi metinlerde Arapça eziyet kelimesine karşılık gelen bu kelimelerden
sadece ķın sözcüğü bugün kullanımdan düşmüştür. Diğer sözcükler sırasıyla acı, emek ve kaygı
şeklinde Türkçenin söz varlığı içerisinde yer almaktadır. “Eziyet, sıkıntı, dert ve keder”
anlamına gelen açıġ kelimesi hakkında Clauson, açı- fiilinden gelen bu sözcük, temelde “acı,
keskin” şeklinde fiziksek bir anlama sahiptir. Bazı dillerde “ekşi” olup ekşiğ sözcüğüne de
karşılık gelmektedir. Kısa zamanda “acılı, şiddetli” anlamında metafor kazanan bu sözcük
15
TDK Büyük Türkçe Sözlük
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&kelime=D%C4%B0NDAR Erişim Tarihi: 04.05.2017.
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
504
“kızgın” manasına da gelmektedir. Uygur metinlerinde bu sözcük, açıġ emgek “ağır ve şiddetli
acı” şeklinde ikileme oluşturmaktadır. (Clauson 1972:21-22) Röhrborn ise sözcüğün kökenini,
açı- fiiline götürerek sözcüğün *atsı-> açı- (Röhrborn 1977:40) gelişiminden bahseder. Emgek
sözcüğü ise, emge- “acı çekmek” fiilinden gelerek “acı ile herhangi bir şeye eşlik etmek, çaba
harcama” (Clauson 1972:159) anlamlarına sahiptir. Hamilton ise, kelimenin *äm “ilaç” + gä-
“acı çekmek” (Hamilton 2011:140) şeklinde oluşundan bahseder. Sözcük “eziyet, sıkıntı”
anlamından “emek” anlamına geçmiştir. ķaδġu sözcüğü ise, kad- “acı, keder, sıkıntı, endişe
çekmek” (Clauson 1972:598) fiilinden gelir. Hamilton ise sözcüğün *qad- “bunaltmak,
bükmek, boyun eğdirmek” (?) + “elverişli, uygun” anlamındaki gelecek zaman sıfat-fiil eki –gu.
(2011:178) biçiminden geldiğini belirtir. Türkiye Türkçesinde kullanım alanına sahip olmayan
ķın sözcüğü hakkında ise, köken bilgisinden ziyade sözcüğün “ceza” anlamında kullanıldığı kın
ve kıyın biçiminde n ve y ağzı özellikleri gösterdiği (Clauson 1972:631) görülmektedir.
22. Ttü. ezan (<Ar. ezān.): Türkiye Türkçesinin söz varlığı içerisinde yer alıp tarihi metinlerde
Türkçe karşılık bulunamayan terimlerden biri de Arapça ezan sözcüğüdür. Tarihi metinlerde
Arapça ezan sözcüğü ile beraber Farsça bang “ses, seda, avaz” (Parlatır 2006:155) sözcüğü de
kullanılmaktadır. Tek başına kullanımının yanı sıra bang-ı namāz “ezan” şeklinde tamlama
biçiminde kullanım da söz konusudur. Tamlama “namaza çağırış” anlamına gelip eş anlamlı
sözcüklerin birleşiminden oluşmaktadır.
23.Ttü. fani (<Ar.fānį.) : İnsanların geçici olarak sürdürdüğü bu hayat Arapça fani sözcüğü ile
karşılanır. Tarihi metinlerde Arapça fani sözcüğüne karşılık olarak ürlüksüz, ölümlüg ve
ertimlig sözcükleri kullanılmaktadır. Ürlüksüz sözcüğü, <ür +lüg+süz (Clauson 1972:229);
ölümlüg < öl-ü-m+lüg (Clauson 1972:147); ertimlig <ert-“geçmek” -(i)m+ lig” (Clauson 1972:
207) şeklinde Arapça fani sözcüğüne karşılık gelmektedir.
24.Ttü. fasık (<Ar. fasık.) : İslam yolundan çıkmış Tanrının emir ve yasaklarını delmiş kişiler
için kullanılan Arapça fasık kelimesine karşılık tarihi metinlerde azaġ, yarlığdın çıkığlı ve
bulġanuķ kelimeleri kullanılmaktadır. Azaġ kelimesi hakkında a:z- “yoldan çıkmak” anlamında
sözcüğün Uygur metinlerinde kullanıldığı (Clauson 1972:282) görülmektedir. Kelime hakkında
diğer bir açıklama Röhrborn tarafından yapılıp sözcüğün, az- “yolunu şaşırmak” fiilinden az-a-g
biçimi (Röhrborn 1977:319) söz konusudur. Bulġanuķ sözcüğü ise, bulğan- “karıştırmak”
(Clauson 1972:338) fiilinden gelip kök olarak bulġa-“karıştırmak, bozmak, bir felaket
yaratmak” (Clauson 1972:337) anlamlarındadır. Bu bağlamda bulġanuķ sözcüğü “karıştıran”
anlamında yolunu şaşırma şeklinde Arapça fasık kelimesine karşılık gelmektedir. Yarlığdın
çıkığlı “emirden çıkan” ifadesi ise, Tanrının emir ve yasaklarına sırt çevirmiş kişi anlamında
“fasık” kelimesi ile aynı anlamdadır.
25. Ttü. fazilet (<Ar. fažįlet. ) ~erdem (<Etü. erdem.) : Türkiye Türkçesinde “iyi ve doğru”
karakterde olma anlamlarında Arapça fazilet sözcüğüne karşılık hem tarihi metinlerde hem de
Türkiye Türkçesinde erdem sözcüğü kullanılmaktadır. Bu sözcük, er kökünden etimolojik
olarak “mert, yiğitçe” ve “cesur” anlamlarındadır. Fakat daha yaygın olarak “iyilik, iyi değerler”
anlamında daha geniş bir anlama sahiptir. Bazen insanlar kadar cansız varlıklar için de
kullanılır. Uygurca‟da bazen edrem şeklinde metatezli bir biçim (Clauson1972:206) söz
konusudur.
26. Ttü. fitne (<Ar. fitne.) : Mensubu olduğu dinin emir ve yasaklarını dinlemeyen bu
doğrultuda insanlar arasında karışıklık çıkaran kişilerin yaptığı eylemlere ve davranışlara
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
505
Arapça fitne kelimesi karşılık gelmektedir. Arapça fitne kelimesi ile aynı doğrultuda tarihi
metinlerde bulġaķ kelimesi yer almaktadır. Şinasi Tekin, sözcüğün bulġa-“bulandırmak” (Tekin
1976:374) fiilinden türediğini belirtmektedir. Clauson sözcüğün Tekin gibi bulġa-“karıştırmak”
(Clauson 1972: 336) fiilinden türediğini belirterek sözcüğün bulġaķ(Clauson 1972: 336) biçimi
hakkında değerlendirmelerde bulunur.
27. Ttü. günah (<Fa. günāh.): Semavi dinlerde Tanrının belirttiği emir ve yasaklar dışına
çıkma günah olarak isimlendirilmektedir. Türkiye Türkçesinin sözvarlığındaki günah
sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde irinçü, ķadaġ, mün ve yazuķ kelimeleri kullanılmaktadır.
İrinçü sözcüğü hakkında Clauson, “günah, hata” anlamına gelen bu sözcüğün morfolojisi
belirsizdir. İlk bakışta irünçü sözcüğü ile aynı ilişkilere sahip gibi görünse de bunlar eş anlamlı
olup farklı kelimelerdir. (1972:236) Günah anlamına gelen sözcüklerden ķadaġ sözcüğü, mün
kadağ şeklinde ikilemeli olan bu sözcüğün katığ sözcüğü ile ilişkisi yoktur. Sözcük “hata, kusur
ve günah” anlamlarına gelir. (Clauson 1972:597) Mün sözcüğü ise, “kusur“ ve bunun gibi
anlamlara sahip olup Osmanlı Türkçesindeki böŋ “aptal, avanak” kelimesi ile aynı anlama sahip
olmayıp eş seslidir. (Clauson 1972:347). Günah anlamına gelen son kelime ise yazuķ kelimesi
olup yaz- fiilinden “günah” anlamına gelip sonraki dönemlerde “hata, kusur” (Clauson
1972:985) şeklinde de kullanılmaktadır.
28. Ttü. günahkar (<Fa. günāh+ Fa.kār.): Günah işleyenlere verilen isim olarak sıfat
görevinde kullanılan Farsça günahkar sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde yazuķluġ sözcüğü
kullanılmaktadır. Sözcük, yazuk “günah” (Clauson 1972:986) sözcüğünden isimden sıfat yapan
+lIğ eki ile yazukluğ “günahkar” şeklini almıştır.
29. Ttü. habip (<Ar.ĥabįb.):Hz. Muhammed‟e dolaylı olarak atıfta bulunan sözcüklerden biri
de Arapça habip sözcüğüdür. Habip şeklinde “sevgili” anlamına gelen bu sözcük, tarihi
metinlerde amrak ve sewüglüg şeklinde kullanıma sahiptir. Sewüglüg sözcüğü, <sew-üg+lüg
şeklinde orta hecede gerçekleşen metatez sonucu sewüglüg>sevgülü>sevgili şeklinde Türkiye
Türkçesinde görülmektedir. Türkçenin tarihi metinlerinde “sevgili” anlamına gelen
sözcüklerden biri de amrak sözcüğüdür. Uygur Türkçesi dönemine ait olan bu sözcük, Hz.
Muhammed için kullanılmamaktadır. Hamilton, sözcüğün amır- “sevmek” + -q (Hamilton
2011:183) biçiminden *amırak> amrak şekline döndüğü görülmektedir.
30. Ttü. haram (<Ar.ĥaram.): Tanrının koyduğu emir ve yasaklarından kaçınmayıp bunları
işlemeyi süreklilik haline getirme Arapça haram sözcüğü ile anlatılmaktadır. Tarihi metinlerde
Arapça haram sözcüğüne karşılık arıġsız kelimesi kullanılmaktadır. Kelime hakkında Clauson,
arıġ “kirli, saf olmayan, bulanık” (Clauson 1972:219) sözcüğünden türeyen bu sözcük, haram
sözcüğünün sahip olduğu soyut kirliliği yansıtmaktadır. Röhrborn ise sözcüğün arıġ ”saf, arı”
sözcüğünden arıġ+sız (Röhrborn 1977: 190) biçiminin geliştiğini savunur. Arıġsız
sözcüğündeki ġ ünsüzünün Eski Anadolu Türkçesinde düştüğü ve arısuz “kötü” şeklinde
(Küçük 2014:362) dolaylı olarak haram sözcüğüne karşılık geldiği Eski Anadolu Türkçesi
metinlerinde görülmektedir.
31. Ttü. hata (<Ar. ħatā.): “Günah, kusur ve ayıp“ düzlemi içerisinde Arapça hata sözcüğüne
karşılık tarihi metinlerde ezüg~ezük ve ķışmaķ sözcükleri kullanılmaktadır. Ezüg~ezük sözcüğü
hakkında Clauson sözcüğün “hata, yanlışlık” (Clauson 1972:285) anlamlarına geldiğini belirtir.
Bu sözcük, genellikle “yalan” anlamına gelen yalğan ve igid (Clauson 1972:285) sözcükleri ile
ikileme oluşturmaktadır. Ķışmaķ sözcüğü hakkında Ata, “yoldan çıkmak, sapıtmak, azmak, itaat
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
506
etmemek” (2004:458) anlamında isim-fiil –mAk ekinin getirilmesiyle ķışmaķ “hata”
sözcüğünün türetildiğini belirtmektedir.
32. Ttü. haya (<Ar. ĥayā.) : Türkiye Türkçesinde Arapça haya “utanma” sözcüğüne karşılık
tarihi metinlerde uvut~uwut sözcükleri kullanılmıştır. Utanmak fiilinin de kökü olan bu sözcük,
Türkiye Türkçesinde “utanmak” (Gülensoy 2007:93) sözcüğünde yaşamaktadır. Uvut~uwut
sözcüğü hakkında Clauson, “iffet, tevazu, utanma” şeklinde uyat sözcüğü ile eş anlamlı
olduğunu, ikileme olarak sık sık kullanıldığını ve neredeyse tüm modern dillerde bu anlamda
uyat şeklinde ve bu sözcüğün farklı şekillerde olduğunu (Clauson 1972:6-7) belirtir.
33. Ttü. hayat (<Ar. ĥayāt.): Türkiye Türkçesinin söz varlığında “yaşam, hayat, ömür”
anlamlarını veren Arapça hayat, ömür ve Türkçe yaşam sözcükleri bir arada kullanılmaktadır.
Tarihi metinlerde Arapça hayat kelimesine karşılık ajun, tiriglik ve dirlik kelimeleri
kullanılmaktadır. Ajun sözcüğü “Sogdça “zwn” şeklinde “yaşam, hayat biçimi” anlamında
Budist terminolojide geçmektedir. İslamiyetin kabulüyle bu sözcük, Arapça al-dunya sözcüğüne
karşılık gelmektedir. (Clauson 1972:28) 15.yüzyıldan itibaren kullanımdan düşen bu sözcüğün
Budist geleneği yansıttığı için bilinçli olarak dilden atıldığı Sema Barutçu tarafından dile
getirilmiştir. (Özönder 2003:13). Clauson, “yaşam” anlamına gelen “tirig” ve “tiriglik”
kelimeler hakkında değerlendirmelerde bulunarak tirig sözcüğünün *tir- “hayatta kalmak,
yaşamak” anlamındaki fiilden türetildiğini (Clauson 1972:543) belirtir. Clauson, sözcüğün çok
az fonetik varyasyonunun olduğunu belirterek Tuvaca dirig, Azeri ve Osmanlı Türkçelerinde
diri (Clauson 1972:543) şeklinde oluşu görülür. Clauson (1972:546) , tiriglik kelimesi için aynı
şekilde “hayat, yaşam” anlamlarına gelen tirig sözcüğünün tirilik~tirlik ya da dirilik~dirlik
varyasyonlarının olduğunu belirtir.
34. Ttü. hayır (<Ar. ħayr.) : Türkiye Türkçesinde Arapça hayır ve sevap kelimelerine karşılık
tarihi metinlerde edgülük kelimesi kullanılmaktadır. Sözcük hakkında Clauson, edgü kökünden
“iyilik, yardımseverlik” anlamlarında olduğunu (Clauson 1972:53) belirtmektedir. Sözcük, edgü
sözcüğüne isimden sıfat yapan +lIk ekinden türetilmiştir. Ayrıca Çağatay Türkçesiyle yazılmış
Kaside-i Bürde adlı eserde ezgülük~özgülük biçimi de söz konusudur.
35. Ttü. helal (< Ar.ĥalāl.): Türkiye Türkçesinde İslam dinine göre “saf ve temiz” olmayı ifade
eden Arapça helal sözcüğüne karşılık Türkçenin tarihi dönemlerinde arıġ~aru sözcükleri
kullanılmaktadır. Sözcük bugün Türkiye Türkçesinde “saf ve temiz” şeklinde de arı olarak
yaşamaktadır. Sözcük hakkında Clauson, arı- “temiz olmak” şeklinde sözcüğün metafor olarak
bazen de zarf olarak “tamamen, kapsamlı şekilde” işlevlerinde kullanıldığını (Clauson
1972:213) belirtir. Röhrborn ise, arı- “temiz olmak fiilinden –ğ fiilden isim ekiyle (1977:182)
sözcüğün türediğini belirtmektedir. Sözcük bu bağlamda “saf ve temiz olma” anlamlarında
Arapça helal sözcüğüne karşılık gelmektedir.
36. Ttü. hicret (<Ar.hicret.): “1.Göç. 2. İslam takviminde tarih başı sayılan Hz. Muhammed‟in
Mekke‟den Mekke‟ye göç etmesi.“ (Türkçe Sözlük 1998:991) şeklinde Türkçe Sözlük
içerisinde tanıma sahip olan göç sözcüğü, tarihi metinlerde özellikle İslami metinlerde Arapça
hicret sözcüğü karşısında İslami bir anlam kazanamamıştır. İslami metinlerden Nehcü‟l-Feradis
ve Satıraltı Kuran Tercümeleri gibi eserlerde Arapça hicret sözcüğü ile karşılanan “göç”
sözcüğü hakkında Clauson(1972: 693), köç “göç” ve köç- “bir yerden bir yere gitmek” gibi eş
sesli olan bu sözcük, Osmanlıca ve Türkmencede göç şeklindedir. sü: köçti “asker gitti, harekete
geçti” şeklinde Kaşgarlı‟da görülen köç- fiili, köç~göç gibi varyasyonlara sahiptir.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
507
37. Ttü. hidayet (<Ar.hida:yet.) : İslam dininde doğru yolda olma anlamına gelen Arapça
hidayet kelimesine karşılık tarihi metinlerde kön- “hidayete ermek, doğru yola girmek” (Ata
2004:482) fiilinden türetilen köni sözcüğü bağlamında oluşturulan tamlamalar yer almaktadır.
Köni köngül ve köni yol tamlamaları “hidayet” anlamını vermektedir. Clauson, köni sözcüğünün
“düz, doğru” anlamında çeşitli metafor yapıları içerisinde kullanıldığını belirterek sözcüğün
*kön- fiilinden geldiğini (Clauson 1972:726) belirtmektedir. Kön- fiili hakkında Clauson,
şaşırtıcı şekilde geniş anlamlara sahip olup temelde “düz bir yolda olmak” anlamında
kullanıldığını ve çeşitli metaforlar oluşturduğunu (Clauson 1972:726) belirtmektedir.
38. Ttü. huzur (< Ar. ĥużur.): Türkiye Türkçesinde sıradan bir bulunma halinden ziyade kutsal
bir durumu yansıtan huzur sözcüğü, genellikle Tanrının huzurunda tamlamasında kendine yer
bulurken bu kelimeye karşılık tarihi metinlerde kat kelimesi kullanılmaktadır. Kat sözcüğü
hakkında Clauson, basit olarak “kat, katman” anlamında kullanılır zamanla analoji yoluyla “kaç,
kez, defa” anlamında sayılarda kullanılır. (Clauson 1972:593) Sözcüğün geniş anlamlara sahip
olduğunu belirten Clauson ayrıca, beg katında ifadesiyle sözcüğün “yan, huzur” anlamlarına da
geldiğini belirtir.
39. Ttü. ibadet (<Ar. „ibādet.): Tanrı‟ya karşı gösterilen şükranın ifadesi olan hareketler için
Türkçede Arapça ibadet kelimesi kullanılmaktadır. Türkçede Arapça ibadet sözcüğüne karşılık
tapuġ~tapu~tapıġ sözcükleri kullanılmaktadır. Clauson sözcüğün tap- “hizmet etmek, ibadet
etmek” ve benzeri anlamlara sahip olduğunu belirtir. Sözcük kısa zamanda dudak çekimi ile
tapuġ şekline gelişmiştir. Uygurca‟da –A biçimi ile tapağ şeklini alsa da bu durum Budist
Uygur metinlerinde yaygın değildir. Osmanlıca‟da 19.yüzyıla kadar tapu şeklinde görülür.
Ancak, Yunanca tapas şeklinin bozulmuş şekli olarak “toprak belgesi” anlamındaki tapu
sözcüğü ile karışmıştır. (Clauson 1972:437).
40. Ttü. ihsan (<Ar. ihsa:n.) : Türkçenin söz varlığı içerisinde Arapça ihsan “lütuf, iyilik”
sözcüklerine karşılık tarihi metinlerde edgülük ve açığ sözcükleri kullanılmıştır. Tarihi metinler
içerisinde sıklıkla karşımıza çıkan edgü “iyi” sözcüğünden türeyen edgülük sözcüğü, “iyilik,
ihsan ve güzellik” anlamlarındadır. Clauson, edgülük sözcüğünün “iyilik, güzellik” anlamında
kullanıldığını belirterek edgü sözcüğü ile aynı fonetik değişmeleri yaşadığını (Clauson 1972:52)
belirtmektedir. Edgü sözcüğünün türemiş bir sözcük olduğuna dair delillerden biri de, tarihi
metinlerde tanıklanan ed tavar “mal mülk” ikilemesindeki ed “mal, servet” (Ayazlı 2016:102)
sözcüğüdür. Clauson sözlüğünde edgü “iyi” sözcüğüne dair köken açıklamaları yapmak yerine
sözcüğün tarihi metinlerdeki örneklerine yer verir. Hamilton, sözcük hakkında ed “değer,
kıymet, mal” + isim eki –gü (2011:140) şeklinde değerlendirmede bulunur. İhsan anlamına
gelen açıġ sözcüğü ise, semantik bağlantı açık olmasına rağmen, bir hükümdardan hediye almak
anlamına gelen aç- ya da açın- fiillerinden türemiştir. (Clauson 1972:21).
41. Ttü. ilahi (<Ar. ila:hi.) : Türkiye Türkçesinde “ilahi ve semavi” anlamlarına gelen Arapça
ilahi sözcüğüne karşılık olarak tarihi metinlerde bügü ve teŋridem sözcükleri kullanılmaktadır.
Bögü ve bögö şeklinde Clauson sözlüğünde yer alan bu sözcük, “bilge ve büyücü”
anlamlarındadır. Sözcük, hem akıl hem de gizemli ruhlarla ilgili gibi görünmektedir. Bu sözcük
ilk olarak Moğolcada bö‟e olarak kaydedilmiştir. (Clauson 1972:324). Bügü sözcüğü ile aynı
anlama sahip teŋridem sözcüğü ise, teŋri sözcüğü ile benzer olup “tanrı gibi, kutsal” anlamlarına
gelip Uygur metinlerinde yaygın bir kelimedir. (Clauson 1972:524). Sözcüğün üzerine gelen
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
508
+dem eki ise, Gabain tarafından seyrek bir ek olarak <ta-m şeklinden türemiş bir yapı olarak
gösterilir. (Gabain 2007:46).
42.Ttü. iman (<Ar.imân.): Allahın varlığı ve birliğine inanma, gönderdiği son peygambere
inanma gibi İslamın beş şartına uyma hali olarak düşünülen Arapça iman sözcüğüne karşılık
olarak tarihi metinlerde köŋül ve kirtgünç kelimeleri kullanılmıştır. Kalple ilişkili olan bu
sözcükler, iman bağlamı içerisinde gönülden uymayı yansıttıkları için sözcükler iman sözcüğü
ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Clauson , köŋül sözcüğü hakkında temelde soyut bir sözcük
olarak “zihin” kavramını çağrıştıran bu sözcük, düşünme biçimi olarak aklın ve zihnin
ürünüdür. Sonradan, kalp düşünme biçimi olarak ele alındığı için kalp sözcüğünün fiziksel
anlamı içinde de kullanılmıştır. Dahası bu sözcük yürek kelimesi yerine de kullanılmıştır.
(Clauson 1972:731)Sözcük, kön- “doğru yola girmek, hidayete ermek” (Ata 2004:482)
türemiştir. Sözcüğün bu bağlam içerisinde türeyişi hakkında Hamilton (2011:196) aynı
değerlendirmelerde bulunur. Kirtgünç sözcüğü, “iman” anlamına gelip kirtgün –“inanmak”
fiilinden (Gabain 2007:281) “iman” anlamına gelmektedir. İman anlamına gelen diğer sözcük
ise, büt-“inanmak” (Ata 2004:302) fiilinden türeyen bütmek<büt-mek ”iman” sözcüğüdür.
43.Ttü. inanç (<EUyg. ınanç.): Belli bir fikre gönülden bağlanma ve inanma anlamına gelen
Türkçe inanç sözcüğü, Arapça iman sözcüğü ile eş anlamlılık içerisinde yer almaktadır. İlhan
Ayverdi, inanç sözcüğü hakkında “Eski Türk. ınanç <ınan-ç> inanç “güvenilir, emin”, Allaha
bir dine veya insanüstü bir güce inanma, iman” (MTBS 2011:559) şeklinde değerlendirmelerde
bulunur. Sözcük, İslamiyetin kabulünden itibaren Arapça iman sözcüğüyle eş anlamlılık
içerisinde olup Arapça iman sözcüğünün baskınlığı söz konusudur.
44. Ttü insan (<Ar. insân.) : Türkçenin çeşitli dönemlerinde “insan” kavramı için farklı
kavramlar kullanılmıştır. Tarihi metinlerde “insan, canlı” anlamına gelen sözcükler arasında
tınlığ ve yalaŋuk sözcükleri kullanılmaktadır. Tınlığ, tın ”soluk, nefes, can” (Hamilton 2011:
221) +lıġ birleşiminden tınlıġ “canlı varlık, yaratık” (Hamilton 2011:222) insan kavramını
yansıtmaktadır. Yalaŋuk sözcüğü ise, yalŋuk~yalŋok şeklinde “insan varlığı, insan” anlamında
*yalınguk sözcüğünden gelir. Sözcük, “çıplak, yalınayak” anlamındaki yalın sözcüğü ile
ilişkilidir. Sözcüğün Uygur Türkçesi Budist ve Maniheist eserlerinde yalŋuk şeklinde (Clauson
1972:930) olduğu görülür.
45.Ttü. kıyamet (<Ar. ķıyâmet.): İslam inancında var olan dünyevi hayatın sona erdiği gün
olarak tasavvur edilen kıyamet günü için Arapça kıyamet sözcüğü dışında tarihi metinlerde
“sonra, hesap” anlamlarına gelen sözcüklerden hareketle, kıyamet sözcüğüne alternatif biçimler
türetilmiştir. Kur‟an Tercümesi‟nde kıyamet günü için kullanılan kopmak sözcüğü, bugün
genellikle “kıyamet kopma” olarak kullanılmaktadır. Sözcüğün sahip olduğu anlamdan
bahseden Hatice Şirin, “çıkmak” temelinin üzerindeki yan anlamlardır. “Çıkmak” ve
“bulunulan yerden ayrılmak” bilgisiyle doğrudan ilişkili olduğu için kop- eylemi zamanla
günümüzdeki “ayrılmak, ikiye ayrılmak, yerinden ayrılmak” anlamına ulaşmıştır. Eski Türkçe
ve Karahanlıca dönemine ait örneklerin hepsinde hem somut hem de mecazi olarak “bulunulan,
durulan ve saklanılan yerden ayrılarak başka bir yere ulaşmak” anlamı dikkati çekmektedir.
Eylemin hareket yönü ise genellikle yukarıya doğrudur. User (2013:426) sözcüğün sahip olduğu
anlamın kıyamet ibaresi ile aynı bağlamda olduğunu belirtmektedir. “Kıyamet” anlamında
kullanılan sözcüklerden biri de sakış künü tamlamasıdır. Hesap günü anlamına gelen bu sözcük
dolaylı olarak kıyamet kavramına işaret etmektedir. Sözcük, sa:k-“ hesaplama, hesap” şeklinde
Orta Türkçe dönemi dillerinde “düşünme, üzülme, endişelenme” anlamlarına gelmektedir
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
509
.(Clauson 1972:817). Kıyamet anlamına gelen diğer sözcükler arasında kidin ve kidinki kün
sözcükleri gelmektedir. Bu sözcükler, “sonra” anlamlarında ahiret kavramını yansıtmaktadır.
Clauson sözlüğünde geçmeyen bu sözcük, *ki+din birleşiminden oluşan türemiş bir sözcüktür.
Nitekim, *ki sözcüğünden kisre “sonra” gibi yapıların tarihi metinlerde olduğu düşünüldüğünde
bu durum kelimenin kökeni açısından mantıklıdır.
46.Ttü. kibir (<Ar. kibr.):Türkiye Türkçesinde gururlanıp kendini başkalarından üstün görme,
Arapça kibir sözcüğü ile kullanılmaktadır. Tarihi metinlerde İslamiyetin kabulüyle kendini
gösteren bu sözcüğe karşılık küvez, boynaġu ve küvezlemek sözcükleri yer almaktadır.
İslamiyetle beraber dilde etkisini gösteren Arapça ve Farsça etkilerle kullanımdan düşen bu
sözcükler “büyüklenme, gurura kapılma” gibi anlamlara gelmektedir. Küvez sözcüğü, *küve-
“gururlanmak, kibirlenmek” olarak da bilinen bu fiil, küven- “haklı çıkarmak ya da azarlanması
gereken” şeklinde de kullanılmaktadır. Sözcük, Arapça mutakabbir yani kibirli sözcüğüne
karşılık gelmektedir. (Clauson 1972:692) Küvez sözcüğünden türeyen küvezlemek< küvez+le-
mek ismi ise aynı şekilde “kibir, gurur” anlamlarına gelmektedir. Küvez sözcüğü dışında “gurur
ve kibir“ anlamlarına gelen sözcüklerden biri de boynaġu kelimesidir. Sözcük, boyna- şeklinde
boyın isminden “inat veya inatçı”(Clauson 1972:386-387) anlamlarındadır. Sözcük, tün kün
tapın teŋrike boynamagıl örneği ile “Gece gündüz Tanrıya tapın, kibirlenme, gururlanma”
(Clauson 1972:386-387) anlamında Arapça kibir sözcüğüne karşılık gelmektedir.
47.Ttü. kudret (<Ar. ķudret.) : Türkiye Türkçesinde “güç, erk ve kudret“ gibi anlamlara gelen
bu sözcük, Türklerin İslamiyeti benimsemesi sonucu Tanrı kavramının sıfatları olarak
kullanılmaktadır. Türkiye Türkçesinin söz varlığı içerisinde yer alan Arapça kökenli kudret
sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde barlık, küç ve erk gibi sözcükler “kudret” anlamını
vermektedir. Clauson sözlüğünde (1972:220), “otorite” anlamına gelen erk sözcüğü ile eş
anlamda küç “güç, kuvvet” (Clauson 1972:693) sözcüğü de yer almaktadır. Bu sözcüklerle aynı
bağlamda yer alan barlıķ “sahiplik ve güç“ (Clauson 1972:365) sözcüğü de kullanılmaktadır.
48.Ttü. kul (<Etü. ķul.): Türkiye Türkçesinde yaratanına karşı şükür ve ibadet içerisinde
bulunanlara karşı kullanılan Arapça abid sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde tapıġçı~tapuġçı
sözcüğü kullanılmıştır. Sözcük, tap- “tapmak, hizmet ve ibadet etmek” (Hamilton 2011:214)
fiilinden –(I)ġ türemiş tapuġ sözcüğü ile meslek ismi +çI ekinin birleşiminden meydana
gelmiştir.
49.Ttü. Kur’an-ı Kerim (<Ar. Kur‟ân + Ar. Kerîm.) : İslamiyetin kutsal kitabı olarak Kur‟an-ı
Kerim için tarihi metinlerde bitig, biti ve kitap sözcükleri kullanılmıştır. Eski Anadolu
Türkçesine kadar görülen biti sözcüğü yerini Arapça kitap sözcüğüne bırakmıştır. Biti-
“yazmak” fiilinden türeyen bitig sözcüğü, “kitap” anlamına gelmektedir. Biti- “yazmak” fiili,
Çince piit “fırça” +i- “yazmak” (Hamilton 2011:171) şeklinden biti-“yazmak” şekline
gelişmiştir.
50.Ttü. kurban (<Ar.ķurbān.): Müslümanların Allah yoluna adadığı ibadet biçimlerinden
Arapça kurban sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde yuluğ ve yağış sözcükleri kullanılmıştır.
Yağış sözcüğü, yağ-“ birlikte aşağı akma” şeklinde temelde “tanrıların şerefine şarabın toprağa
dökülmesi“ anlamında olup sonradan İslam metinlerinde özellikle genellikle “sağanak yağış”
şeklindedir. Yağış sözcüğü, “kurban” anlamına gelmektedir. Ki putperestler, bir yakınlık arama
ya da bir adağı yerine getirme amacı için kurban etmeyi kullanmaktadırlar. (Clauson 1972:908).
Yuluğ sözcüğü ise, Kırgızca‟da yulmak şeklinde Kazakçada julu şeklindedir. Fakat, sıradan bir
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
510
şekilde sadece “yırtıp koparmak” gibi benzer anlamlara da sahiptir. Ayrıca, Arapça feda
kelimesine de karşılık gelmektedir.(Clauson 1972:925).
51.Ttü. kutsal (< Etü. ķut +sal.) : Türkiye Türkçesinin söz varlığına Dil devrimi sürecinde
dâhil edilen kutsal sözcüğü, Arapça kudsi “kutsal” sözcüğü ile eş anlamlılık içerisindedir.
Nişanyan, sözcüğün <Etü. kut+sal “bereket, talih” (Nişanyan 2009: 357) şeklinde Arapça kudsî
sözcüğünden serbest çağrışım yoluyla türetildiğini belirtir. Aynı bağlamda kut sözcüğünden
türetilen kutlu < Etü. ķutluğ sözcüğü de kutsal ve mübarek sözcükleri ile aynı anlamdadır. Kut
sözcüğü dışında Eski Türkçede “kutsal” anlamına gelen ıduk~ıdok sözcüğü de yer almaktadır.
Eski Türkçede ıduk~ıdok şeklinde geçen bu sözcük, Clauson‟a göre, *ıd-“yollamak” kökünden
türetilmiştir. Ancak yollamak anlamı temel anlamından ziyade “Tanrıya adamak” anlamındadır.
(Clauson 1972:46).
52.Ttü. küfür (<Ar. küfr.) : Tanrının varlığını ve birliğini kabul etmeyip ona ortak koşma
düşüncesi Arapça küfür sözcüğü ile anlatılmaktadır. Tarihi metinlerde özellikle Erken İslam
dönemini yansıtan eserlerde Arap küfür sözcüğüne karşılık tan-“inkar etmek” (Tekin 1976:467;
Arat 1979: 420) fiilinden türetilen sözcüklerle karşılanmaktadır. Özellikle fiil üzerine gelen
sıfat-fiiller yoluyla terimler üretme İslami dönemin sözcük oluşturma yöntemlerindendir. Tan-
fiili hakkında Clauson, “inkar etmek, reddetmek” anlamındaki bu sözcük Azericede dan-
şeklinde Ermeni yazıtlarda Osmanlıca olarak tanımlanır.(1972: 513) Bu fiilden sırasıyla
tanğan<tan-ğan “inkar eden”; tanmak<tan-mak “inkar, küfür” ve tanmaklık< tan-mak-lık
“inkar etme” sözcükleri türetilmiştir.
53.Ttü. melek (<Ar. melek.): Türkiye Türkçesinde “Allah katında bulunan ve nur olarak
yaratılan varlıkların her biri“ (Parlatır 2006:1047) olarak adlandırılan Arapça melek sözcüğüne
karşılık Tarihi metinlerde Farsça ferişte kelimesi kullanılmaktadır. Ferişte sözcüğü, “melek, pek
güzel ve yumuşak huylu, masum, günahsız” (Parlatır 2006:454) anlamlarına gelmektedir. Tarihi
metinlerde ferişte “melek” şeklinde kutsi bir anlam ifade eden bu sözcük, Türkiye Türkçesinde
feriştah “en iyisi, en üstünü” şeklinde argoda da feriştahı gelse “en güçlüsü, en üstünü”
şeklinde (Türkçe Sözlük 1988:773) anlam ve kullanımlara sahiptir.
54.Ttü. mükafat (<Ar. mukāfat.): Türkiye Türkçesinde yapılan iş karşılığı için kullanılan
Arapça mükâfat sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde ter, utlı ve tüş sözcükleri kullanılmaktadır.
Ter sözcüğü hakkında açıklamalar yapmadan önce, üzerinde duracağımız sözcükler utlı ve tüş
sözcükleridir. Bu sözcükler, bugün için Türkiye Türkçesinde kullanımdan düşmüştür. Ter
sözcüğü ise, bu sözcüklerin düşmesine karşın alın teri sözcüğünde yaşamaktadır. Tüş sözcüğü
hakkında Clauson, temel anlamı açık değildir. Temel anlamı “meyve” olarak düşünülür. Fakat
genellikle metafor olarak “sonuç, karşılık” anlamlarında ya da “eğer bir şey iyiyse, onu
ödüllendir.” anlamında utlı sözcüğü ile eş anlamlıdır. (1972:558) şeklinde değerlendirmelerde
bulunur. Utlı sözcüğü ise, eş anlamlı bir kelime olup genellikle Çince pao kelimesine karşılık
gelmektedir. Anlam olarak “karşılık, bedel, misilleme” şeklindedir. Bazen bir şeyin karşılığı
olarak da düşünülüp Uygur Türkçesinden sonra kaydedilmemiş ve yabancı bir sözcük olduğu
düşünülebilir. (Clauson 1972:59) şeklinde değerlendirmelerde bulunur. Ter sözcüğü hakkında
ter "cilt salgısı" [Orhun Yazıtları (735) : kızıl kanım tökti kara terim yögürdi ] ter "emek karşılığı
kazanılan şey, alın teri" [Divan-i Lugat-it Türk (1070) ] Eski Türkçe ter sözcüğünden evrilmiştir. 16
16
Etimoloji Türkçe
https://www.etimolojiturkce.com/kelime/ter1 Erişim Tarihi: 11.05.2017.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
511
şeklinde değerlendirme söz konusudur. Zafer Önler ise, alın teri sözcüğüne karşılık Kutadgu Bilig‟de
tiş teri ifadesi ile alın teri sözcüğünün aynı bağlamda olduğunu belirtir. Tiş teri terimi de “alın teri”
deyimi ile yapı benzerliği göstermektedir. Bundan da, çağrılının zahmet edip gelmesine karşılık
hediye ya da diş kirası önerilmektedir. (Önler 2008: 453) şeklinde değerlendirmelerde bulunur.
55.Ttü. mümin (<Ar. mu‟min.): Türkiye Türkçesinde “iman eden kişi” anlamına mümin
sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde “inanmak” fiilleri üzerine gelen sıfat-fiil ekleri ile
isimleşerek bitgen, bitigli, boyun berigli ve kirtgünügli sözcükleri kullanılmaktadır. Bu
sözcükler dışında çomak ve kirtülüg sözcükleri de bu anlamda kullanılmaktadır. Bit-~büt-
“inanmak, iman etmek, tapınmak, kulluk etmek” (Ata 2004:279) fiili üzerine gelen sıfat-fiil
ekiyle iman sözcüğü karşılanmaktadır. Kirtgün- “inanmak, iman etmek” (Ata 2004:468)
fiilinden gelen sıfat-fiil ekleriyle iman sözcüğü verilmektedir. Kur‟an Tercümesi‟nde ise, boyun
berigli ifadesiyle “iman eden” anlamı verilmektedir. Boyun ber- “itaat etmek, teslim olmak,
müslüman olmak” (Ata 2004:293) fiili üzerine sıfat-fiil eki gelerek “iman eden” anlamında
müslüman sözcüğüne karşılık oluşturmaktadır.
56. Ttü. namaz (<Fa. nemāz.) : İslamın beş temel farz hareketlerinden olan secde etme işine
karşılık Farsça namaz sözcüğü kullanılmaktadır. Türkçenin tarihi metinlerinde özellikle Eski
Uygur Türkçesinde “saygıyla eğilmek, secde etmek” anlamında yükünmek fiili ve ondan türemiş
yükünç sözcüğü (Tekin 1976:515) sözcüğü kullanılmaktadır. Eski Uygur Türkçesinde var olan
bu fiil, İslami dönemin erken metinlerinde “Allahın önüne eğilmek, ibadet etmek”
anlamlarındadır. Clauson yükünmek fiili hakkında “eğilmek, birine saygı gösterme için önünde
eğilme, tapmak, ibadet etmek”anlamlarında kullanıldığını (Clauson1972:913) belirtmektedir.
57. Ttü. nefis (<Ar. nefs.): Türkiye Türkçesinde “öz, iç, ruh ve can; ben, benlik” şeklinde
anlamlara sahip olan Arapça nefis sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde özellikle Uygur Türkçesi
döneminde et‟öz sözcüğü kullanılmaktadır. Et‟öz sözcüğü hakkında Clauson, sık sık et öz
şeklinde iki sözcükle yazılır, sözcüklerin ayrı yazımına rastlanmamıştır. Sözcük, “beden ve ruh”
anlamında Budizm ve Maniheizme ait bir terimdir. Metinlerde “ölü ya da ruh” olmaya karşı
“yaşam vücudu” şeklindedir. Erken dönem metinlerinde yaygın olup İslami terminolojide
kullanılmaz. (1972:74).
58.Ttü. nur (<Ar. nûr.) : Türkiye Türkçesinde “aydınlık, parlaklık, ilahi ışık” anlamlarına gelen
Arapça nur sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde yaruķ sözcüğü kullanılmaktadır. Clauson
(1972:962), yaruķ sözcüğünün yaru- “ışık vermek” şeklinde “ışık, nur” manasında
kullanıldığını belirtir.
59. Ttü. oruç (<Fa. rûze.): İslamın beş temel şartından olan oruç sözcüğü, Farsça ruze
sözcüğünün Türkçenin fonetik yapısına “oruç” şeklinde uyarlanmasıdır. Oruç sözcüğünün
kökeni hakkında Soğdca yazılı örneği bulunmayan *rōçag "oruç tutma" sözcüğünden alıntıdır. Soğdca
sözcük Orta Farsça (Pehlevice veya Partça) aynı anlama gelen rōzak sözcüğü ile eş kökenlidir.) Bu
sözcük Soğdca rōç "gün" sözcüğünden türetilmiştir. /ç/ sesi Türkçe sözcüğün Farsça'dan ziyade bir
Doğu İran dil veya diyalektinden alındığını gösterir. Karş. Farsça rōze < Orta Farsça (Pehlevice veya
Partça) rōzag (aynı anlamda) 17
şeklindedir. İsmet Zeki Eyuboğlu ise sözcüğün Farsça ruze
17
Etimoloji Türkçe
https://www.etimolojiturkce.com/kelime/oru%C3%A7 Erişim Tarihi: 09.05.2017.
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
512
sözcüğünden türediğini, Türkçede söz başında yuvarlak ünlü türediğinden bahseder. (Eyuboğlu
1988:242).
60. Ttü. övgü (<Etü. ögdi.)~ hamd (<Ar. ĥamd.)~ şükür (<Ar. şükr.): Türkiye Türkçesinde
“birini ya da bir şeyi takdir etme” anlamlarına gelen övgü kelimesi, Türkçe bir kelime olup
Arapça hamd ve sena kelimelerine karşılık gelmektedir. Arapça yapıyla uzun bir zamandır
beraberliğini sürdüren bu sözcüğün tarihi metinlerde ögdi şekli göze çarpmaktadır. Sözcük
hakkında Clauson, ög-“övmek” fiilinden türediğini (Clauson 1972:100) belirterek fiilin üzerine
gelen –di eki hakkında herhangi bir değerlendirmeye yer vermeden sözcüğün diğer lehçelerdeki
karşılıklarına yer verir.
61. Ttü peygamber (<Fa. peygām-ber.) ~resul (<Ar. resûl.)~nebi (<Ar. nebî.): İslam dininde
Allahın emir ve yasaklarını, dinin kurallarını insanlara iletmekle yükümlü kişiyi belirtmek için
Türkçenin tarihi dönemlerinde çeşitli kelimeler kullanılmaktadır. Tarihi metinlerde ilçi, sözçi,
sawçı, başçı, tildem ve yalawaç gibi sözcükler, peygamber sözcüğüne karşılık gelmektedir.
Yalavaç~yalawaç sözcüğü, İrani dillerden Türkçe geçen bir sözcüktür. Sözcüğün sonundaki -
vaç/waç ögesi „ses‟ anlamında bir İranca kelimedir. Aynı şekilde -var da İranca bir sonektir.
Kelimenin ilk ögesi ise tanımlanamamıştır; ancak, Harezmceden kopyalanmış olabilir. Mani ve
Müslüman terminolojide “peygamber” olarak benimsenen bu sözcük, Arapça resul sözcüğü ile
aynı anlamdadır. (Clauson 1972:921). Süer Eker, sözcüğün ilk kısmı olan *yala- biçiminin
araştırmacılar arasında “yalavaç ile, Türkçe yala- eyleminden gelişen Korece cala „konuşmacı,
sözcü; arabulucu‟, *paçi „kişi, şahıs‟ kelimeleri arasında bağ kurar. Bang ise tılmaç „dilmaç,
tercüman‟ kelimesindeki -maç ekinin yalabaç‟taki -baç ile ilgili olduğu görüşündedir.” şeklinde
görüşlerin olduğunu (Eker 2009:274) belirtir. Peygamber sözcüğü ise, “tanrı elçisi” anlamında
“haber getiren” (Nişanyan 2009:490) anlamındadır. Tildem sözcüğü ise, Clauson sözlüğünde
yer almayıp <til+dem biçiminden ileri gelmektedir.
62. Ttü. rahmet (<Ar. raĥmet.) : Türkiye Türkçesinde Tanrının kullarına inayeti, ihsanı ve
bağışlayıcı yönünün ifadesi olarak Arapçadan Türkçeye geçen bu sözcüğe karşılık tarihi
metinlerde yarlıķamaķ ve soyurķamaķ isimleri kullanılmaktadır. Karahanlı Türkçesi İlk Kur‟an
Tercümesinde her iki sözcük de, “affetmek, bağışlamak, merhamet etmek” (Ata 2004:759-628)
anlamlarındadır. Yarlıķa- fiili hakkında Clauson, sözcüğün *yarlığka- ya da *yarlıka- şeklinin
olduğunu, sözcüğün üzerine gelen +ka- ekinin isimden fiil yapan bir ek olduğunu (1972:968)
belirtmektedir. Yarlığ sözcüğü hakkında “merhamet, bağışlayıcı, emir” gibi anlamlarda
olduğunu belirtmektedir. Yarlığ sözcüğünün kökenine dair Hamilton iki farklı görüş
belirtmektedir. Bunlardan ilki, sözcüğün *yar ”tükürük” +lıġ şeklinde “acınacak durumda,
yürekler acısı” (Hamilton 2011:140) diğeri ise yarlıġ “emir, üstün asta söyledikleri, izin”
şeklinde *yarıl-“ yarılmak, açılmak, kesilmek, karar verilmek” – fiilden isim eki –ġ “kesilmiş ya
da kararlaştırılmış olan” (Hamilton 2011:140) şeklinde iki farklı görüşü dile getirmektedir.
Yarlıķamaķ sözcüğü ile aynı anlamda olan soyurkamak sözcüğü ise, Mehmet Ölmez‟e göre,
Çince tsu sözcüğünden Uygurca bir ek olan +rka- ile eylem yapılan Budist metinlerinde
“acımak, merhamet etmek, şefkat göstermek” (Ölmez 2010:173) anlamlarında kullanılan bir
fiildir. Fiil üzerine gelen –mAk eylemsi eki ile sözcük “merhamet, rahmet” anlamlarında
kullanılmaktadır.
63.Ttü. rızk (< Ar. rızķ.): Tanrının rahmetini ve cömertliğini insanlığa sunma durumuna
Arapça rızık adı verilmektedir. Tarihi metinlerde rızık sözcüğüne karşılık ülüş~ülüg sözcükleri
kullanılmaktadır. Ülüg “talig, pay, kader” şeklinde anlama sahip olan sözcük hakkında
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
513
Hamilton (2007:163), “paylaştırmak, üleştirmek” anlamındaki ülä- fiilinden –g ile türemiş ve ä
sesi, benzeşme ile ü‟ye dönüşmüş olabilir; ya da aynı anlamdaki (?) *ül- veya *ülü- gibi bir
fiilden türemiş olması da muhtemeldir.
64.Ttü. riya (<Ar. riya.): “İkiyüzlülük, aldatma” anlamına gelen Arapça riya sözcüğüne
karşılık tarihi metinlerde a:z- fiilinden türetilen sözcüklerle bu anlam verilmiştir. Clauson, Etü.
asğançu~azğançu (Clauson: 246) örneği ile sözcükler hakkında bilgi vererek sözcüğün asgançu
olduğu ve böyle hecelendiğine dair şüphe yoktur. Morfolojik olarak belirsizdir, fakat *a:z-
fiilinden türemiştir. Bağlam bunun “aldatma, ikiyüzlülük” anlamında olduğunu gösterir.
(Clauson 1972:284) şeklinde kelimenin sahip olduğu semantik değeri belirtmiştir. Tarihi
metinlerde a:z- fiilinden azġun ve azıķ sözcükleri türetilerek “doğru yoldan çıkmış, ayrılmış,
kötülük içerisinde olan bireyler” anlatılmak istenmiştir. Bugün az- “azmak, doğru yoldan
şaşmak” fiili ve azgın sözcükleri Türkiye Türkçesinin söz varlığı içerisinde yer almaktadır.
65. Ttü. ruh (<Ar. rûh.): İslam dininde Allah tarafından yaratılan canlıların ruh ve beden
şeklinde oluşlarına dair görüşler sık sık Kur‟an-ı Kerim‟de geçmektedir. Türkçenin tarihi
metinlerinde Arapça ruh kelimesine karşılık olarak öz, özüt ve et‟öz sözcükleri kullanılmaktadır.
Özüt sözcüğü hakkında Clauson, açık bir şekilde “insan ruhu” anlamındadır. “Bir kişinin
parçası” şeklinde “ölümden geriye kalan parça” olarak bilinen bu sözcük, öz sözcüğü ile
alakalıdır. Öz sözcüğü “ruh” anlamına gelip cansız nesnelerden yaşayan varlıkları ayırt eder.
Morfolojisinin tam olarak ne olduğu üzerine bilgiler belirsizdir. (Clauson 1972:281) Et‟öz
sözcüğü hakkında Clauson, sık sık et öz şeklinde iki sözcükle yazılır, sözcüklerin ayrı yazımına
rastlanmamıştır. Sözcük, “beden ve ruh” anlamında Budizm ve Maniheizme ait bir terimdir.
Metinlerde “ölü ya da ruh” olmaya karşı “yaşam vücudu” şeklindedir. Erken dönem
metinlerinde yaygın olup İslami terminolojide kullanılmaz.
66. Ttü. sabır (<Ar. śabr.): Türkiye Türkçesinde “bir sıkıntıya karşı dayanma, katlanma”
anlamlarına gelen sabır sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde serim sözcüğü kullanılmaktadır.
Etü. ser- “dayanmak, sabırlı olmak” (Clauson 1972:842) fiilinden türeyen serim sözcüğü “sabır”
anlamında kullanılmaktadır. Kur‟an Tercümesi‟nde ser-“sabretmek, sabırlı olmak, tahammül
etmek” (Ata 2004:612) fiilinden sergen “sabırlı” sözcüğü türemiştir. Türkiye Türkçesinde
“sergi” anlamına gelen sergen sözcüğü “sabırlı” anlamına gelen sergen sözcüğü arasında
anlamsal fark bulunmaktadır.
67. Ttü. sadaka (<Ar.śadaķa.): Türkiye Türkçesinde iyilikle yapılan hareketlerden ve İslamın
şartlarından olan zekat ve sadaka kelimelerine karşılık olarak tarihi metinlerde Türkçe
karşılıklar yer almaz. Ancak, Türkçeleştirilmiş yabancı sözcüklerle Eski Uygur Türkçesi
döneminde “sadaka ve zekat” anlamlarında buşu ve muyanlık kelimeleri kullanılmaktadır. Buşı
sözcüğü hakkında Çince pushih “zekat” anlamındaki sözcük aynı anlamda Budist ve Maniheist
Türkler tarafından ödünçlenmiştir ve bazen sözcüğün söz başında p- şeklinde olduğu da
görülmektedir. Sözcük bu dönemden sonra kaydedilmemiştir. (Clauson 1972:377)
Buyan~muyan sözcüğü ise (Clauson 1972:387), Sanskritçe punya sözcüğünden ödünçlenip
metatez yoluyla buyan şeklini almış Budist bir terim olarak kullanılmaktadır.
68. Ttü. saf (<Ar. śāf.): Türkiye Türkçesinin sözvarlığında “temiz ve pak” anlamına gelen arı
sözcüğüne karşılık Arapça saf kelimesi bulunmaktadır. Saf kelimesine karşılık tarihi metinlerde
turuġ ve arıġ sözcükleri kullanılmaktadır. Sözcük hakkında Clauson, arı- “temiz olmak”
şeklinde sözcüğün metafor olarak bazen de zarf olarak “tamamen, kapsamlı şekilde”
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
514
işlevlerinde kullanıldığını (Clauson 1972:213) belirtir. Röhrborn ise, arı-“temiz olmak fiilinden
–ğ fiilden isim ekiyle (1977:182) sözcüğün türediğini belirtmektedir. Sözcük bu bağlamda “saf
ve temiz olma” anlamlarında Arapça saf sözcüğüne karşılık gelmektedir. Turuğ sözcüğü ise,
Türkiye Türkçesinde duru şeklinde temsil edilip “duracak yer” anlamına gelen bu sözcük
Harezm Türkçesinde “temiz” anlamına (Clauson 1972:538) gelmektedir. Sözcüğün kökeni
hakkında Gülensoy, toruk “zayıf” kelimesinden sözcüğün *toru- fiili ile ilişkili olduğunu
(Gülensoy 2007:308) belirtir. Tietze ise, Eski Türkçe turug “bulanık olmayan, berrak”
anlamında fiilden isim yapan –i eki ile sözcüğün duru şeklinde olduğunu (Tietze 2002:663)
belirtir. Sözcüğün kökeninin durmak şeklinde “durgun ve sakin olma”yı çağrıştıran bir yapıda
olduğu görülür.
69.Ttü. sahip (<Ar. śâhib.) : Türkiye Türkçesine Arapçadan geçen sahip kelimesi “sahip,
efendi” anlamlarında kullanılırken İslami metinlerde “Tanrı ve Rab” anlamlarında da
geçmektedir. İlk dönem İslami metinlerinde bu sözcüğe karşılık iδi ”sahip, efendi” sözcüğü de
kullanılmıştır. Türkçenin tarihi fonetik gelişimleri içerisinde temel ses gelişmelerinden biri olan
d>δ>y18
gelişiminin yansımaları olarak idi, iye, is(s)i gibi çeşitli seslik gelişmelerle tarihi
metinlerde görülmüştür. Clauson (1972:41), sözcük hakkında “sahip, efendi” anlamlarına gelen
bu sözcük İslami metinlerde “Tanrı” anlamında kullanılır. Bu sözcüğün fonetik gelişmesi,
karışıktır ve orijinal biçim iδi olmalı şeklinde değerlendirmelerde bulunur.
70.Ttü. sevap (<Ar. ŝevāb.): Hayırlı ve güzel işler olarak kullanılan Arapça sevap sözcüğüne
karşılık tarihi metinlerde buyan ve edgü amel sözcükleri kullanılmaktadır. Clauson sözcüğün
Sanskritçe punya sözcüğünün metatezli hali olduğunu belirterek “övülmeye değer, değerli iş”
anlamına geldiğini belirterek Budist bir terim olduğunu (Clauson 1972:386) anlatır. İslami
dönem metinlerinde sevap kelimesine karşılık olarak kullanılan edgü kılınç sözcüğü aynı
bağlam içerisinde anlam birliğini sağlamaktadır.
71.Ttü. sûr (<Ar.sûr.) : İsrafilin kıyametin koptuğuna dair işaretleri vererek üflediği boru
anlamına gelen bu sözcük, tarihi metinlerde borġu sözcüğü ile eş değerdir. Clauson, sözcüğün
borġu:y şeklinde “boru” anlamına geldiğini fonetik olarak sözcüğün sonundaki y‟nin düştüğünü
(Clauson 1972:361) belirtir.
72.Ttü. şer (<Ar. şerr.): Türkiye Türkçesinde “kötülükler ve belalar” anlamında Arapça şer
kelimesi kullanılmaktadır. Bu sözcüğe karşılık tarihi metinlerde ésizlik, yawlaķlıġ, yawuzluķ ve
yamanlıķ sözcükleri kullanılmaktadır. Eski Türkçe döneminde görülen ésizlik sözcüğü,
isi:z~issiz şeklinde “kötü” (Clauson 1972:252) anlamına gelmektedir. Sözcüğün kökeni
hakkında değerlendirmelerde bulunmayan Clauson kelime hakkında detaylı bir açıklamada
bulunmaz. Tarihi metinlerde genellikle “kötü” anlamında kullanılan yavlak~yawlak,
yavuz~yawuz ve yaman sözcükleri üzerlerine gelen isimden sıfat yapan +lIğ eki ile “kötülük”
anlamında Arapça şer sözcüğüne karşılık oluşturmaktadır. Yavuz sözcüğü hakkında, *yav-
fiilinden gelen bu sözcüğün her anlamı “kötü” olup genellikle “ahlaki olarak kötü,
18
Emine Yılmaz, Nurettin Demir(2006). Türk Dili El Kitabı, Ankara: Grafiker Yayınları, s. 96.
Söz içi ve Söz sonunda d>y değişmesi: Eski Türkçede söz içi ve sonunda görülen /d/ sesi Doğu
Türkçesinde, Karahanlı döneminde sızıcılaşarak /δ/ olmuş daha sonra Çağatayca‟da /y/ olarak
genelleşmiştir. Karışık dilli eserler döneminde, bazı arkaik örneklerde sızıcı /δ/ sesiyle karşılaşmakla
birlikte d>y değişiminin Batı Türkçesi yazı geleneğinde de tümüyle gerçekleşmiş olduğu söylenebilir.
adır->ayır , ked->key-, edgü>eyü vb.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
515
desteklenmeyen ve uğursuz“ anlamlarında bunun gibi “kötü bir yolda olma ve desteklenmeyen
durumları” anlatır. Aŋığ ve yavla:k kelimeleriyle eş anlamlı olan yawuz kelimesi , bu sözcükler
gibi “son derece, çok” anlamını kazanmıştır. Ayrıca, fonetik değişmeler ile “kötü” anlamından
Osmanlıca Türkçesinde “korkunç” anlamına gelmiştir. (Clauson 1972:881-882) Yavlak sözcüğü
ise, açık bir şekilde, *yav kökünden türeyip *yav- fiiliyle eşseslidir. Nasıl ki *yav- ile yavlak
arasındaki semantik bağlantı açık ise, *yav ismi ile yavlak sözcüğü arasındaki bağ da açıktır.
Görünüş itibariyle sözcük “kötü” anlamına gelmektedir. Fakat, anlam genişlemesiyle “son
derece, çok” anlamlarına gelmektedir. Bu sözcüğün semantik tarihi aŋığ sözcüğü ile paraleldir.
Erken dönemlerde yaygın olan bu sözcük, sonraki dönemlerde çok fazla kaydedilmiştir.
(Clauson 1972:876) şeklinde Clauson‟un değerlendirmeleri söz konusudur. Yaman sözcüğü ise,
“kötü, fena” gibi kişi ve şeyleri anlatan bu sözcük, yavlak ve yabız sözcüklerinin aksine
11.yüzyıl öncesinde tanıklanmaz. “Kötü” anlamına sahip olan bu sözcük, anlam iyileşmesi ile
“iyi, güçlü” gibi anlamlara da gelmektedir . (Clauson 1972:937) Görüldüğü üzere, yaman, yavuz
ve yavlak gibi ortak bir *ya kökünden gelip tarihi metinlerde “kötü” anlamından zamanla “son
derece, çok” gibi zarf türünde ya da olumsuz bir anlamdan olumlu anlama geçiş göstererek
oksimoron örneği oluşturmaktadır. Bu sözcükler “Olumsuzluğun Olumluğu” şeklinde
oksimoron olarak adlandırılmaktadır. Hasan İsi19
tarafından 2016 yılında yapılan çalışmada bu
sözcüklerin “olumsuzluktan olumluluğa geçişi” noktasında detaylı açıklamalar ve
değerlendirmeler yapılmıştır.
73. Ttü. şeytan (<Ar. şeyŧân.) : Allahın rahmetinden mahrum ettiği ateşten yaratılmış melek
olarak bilinen şeytan kavramı, Uygur Türkçesinde yek ve İslami dönemde rahmetdin umunçsuz
olarak şeytan kavramı, 11.yüzyıldan itibaren yerini iblis ve şeytan sözcüklerine bırakmıştır.
Hamilton (2011:232), yek sözcüğü hakkında değerlendirmelerde bulunarak sözcüğün kökeni
hakkında iki görüşün olduğunu belirtir. Birinci görüş, sözcüğün Sanskritçe yakşa sözcüğünden
dile girişidir. İkinci görüş ise, içgek~içkek “kan emen şeytani içici” sözcüğüne uygun olarak
*yü-gek “obur” sözcüğünden yek sözcüğünün geliştiğini savunur. Aynı görüş, Clauson
tarafından tartışmalı olarak nitelendirilip görüşler hakkında değerlendirmelerden ziyade
örneklere başvurulmuştur. (Clauson 1972:910). İslami dönem metinlerinden Kur‟an
Tercümesi‟nde geçen rahmetdin umunçsuz ifadesinde ise, şeytanın “rahmetten uzak” olarak
tasavvur edildiği görülmektedir.
74.Ttü. şirk (<Ar. şirk.)~ ortak (<Etü. ortuk~ortok.) : Tanrının varlığını ve birliğini kabul
etmeyip ilahlık davasında bulunma durumunu anlatmak için Arapça şirk sözcüğü kullanılır.
Tarihi metinlerde Arapça şirk sözcüğüne karşılık Türkçe ortaķ sözcüğü kullanılır. Clauson bu
sözcüğün ortuk ya da ortok şeklinde açık bir şekilde ortu sözcüğünden geldiğini belirterek
sözcüğün semantik olarak “partner, iş ortağı” anlamlarına erken dönemlerde geldiğini belirtir.
Ayrıca, geçiş dönemi boyunca yazıcılar bu sözcüğü değiştirme eğiliminde olduğu da görülür.
(1972:205) Sözcük, bugün Türkiye Türkçesinde “Allaha ortak koşma” ibaresiyle Arapça şirk
sözcüğüne karşılık gelerken “ortak, partner, iş ortağı” gibi kullanımları da söz konusudur.
19
“Ele aldığımız metinlerde yer alan birkaç ifadede, olumsuz anlama sahip ifadelerin zamanla dildeki
değişimle sözcüğün olumlu anlama geçtiği dikkatimizi çekmiştir. Kelimenin tarihi gelişim içinde
kelimenin “başlangıçta kötü anlama sahip olup zamanla olumlu anlama gelmesi olayı”dır. Bu grup
içerisinde tespit ettiğimiz örnekler, “yavuz, fena, afacan, dehşet, alçakgönüllü” ifadeleridir. Bu ifadelerin
ortak özelliği, olumsuz bir anlama sahip olup zamanla artan kullanım sonucu olumlu anlam vermeleridir.”
(İsi 2016:294-295).
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
516
75.Ttü. şüphe (<Ar. şubhe.) : Türkiye Türkçesinde “kuşku” anlamına gelen Arapça şüphe
sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde sizik sézinç ve sézig sözcükleri kullanılmaktadır. Bu
sözcükler, sėz-“şüphelenmek, kuşkulanmak” (Clauson 1972:860) fiilinden türetilerek
oluşturulmuştur.
76. Ttü. takva (<Ar.taķvā.): Türkiye Türkçesinde günahlardan sakınma anlamına gelen Arapça
takva sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde saķınç ve saķınuķ kelimeleri kullanılmaktadır.
Sözcük, saķın- “düşünmek” anlamında “biri ya da bir şey hakkında arzulu bir şekilde
düşünmek” şeklinde iken “bir şeyi endişeli olarak arzulamak, düşünmek” anlamlarına da
gelmektedir. (Clauson 1972:813).
77. Ttü. tanrı (<Etü. teŋri.) : Türkiye Türkçesinde Allah, Rab ve Hak gibi Arapça sözcüklere
karşılık Türkçenin tarihi metinlerinde teŋri, bayat, uġan ve çalap sözcükleri kullanılmıştır.
Clauson (1972:523), Teŋri sözcüğünün eski bir sözcük olduğunu, muhtemelen Ön Türkçe
döneminde Hsiung-nuların dilinden olduğunu belirtir. Sözcük fiziksel olarak gökyüzü anlamına
gelir, fakat sözcük, tanrılık fikri altında erkenden “cennet” anlamına gelip Budist ve Maniheist
metinlerinde “Tanrı” anlamında kullanılmıştır. Bayat kelimesi ise, “Tanrı” anlamında olup
Clauson‟a göre, bu sözcüğün dağılımı şaşırtıcı bir şekilde sınırlıdır. Bu sözcüğün Oğuz
kabilesinden olan Bayat sözcüğü ile bağlantısı yoktur. (Clauson 1972:385) Orta Türkçe
metinlerinde Teŋri~Tanrı sözcüğü ile aynı anlam içerisinde kullanılan diğer bir sözcük ise, uğan
sözcüğüdür. Uğan sözcüğü, u- “bir şeyi yapabilmek, gücü yetmek” (Clauson 1972:2)
anlamlarında sıfat-fiil ekiyle leksikal bir yapı olarak tarihi metinlerde “Tanrı, Allah”
anlamlarında “her şeye gücü yeten” manasını vermektedir. Eski Anadolu Türkçesi metinlerinde
ise, Tanrı ve Allah sözcükleri için eş anlamlı Çalap kelimesi kullanılmaktadır. Tanyu (1980:9),
çalap sözcüğü hakkında, Tanrı kelimesi yerine Oğuzların kullandıkları çelep yahut çalap
kelimesi herhalde nesturî hristiyanlar vasıtasıyla gelmiş yabancı bir kelime olması gerekir.
Sözcüğün izlerini ayrıca Türkiye Türkçesinde çelebi sözcüğünde görmekteyiz. Sözcük,
çeleb/çalab20
“yüce kişi, tanrı” anlamında Süryanice seleb+selib şeklinde “haç, Rab ve Hz. İsa”
anlamlarına gelmektedir.
78.Ttü. tefsir (<Ar. tefsîr.): İslamiyetin kabulüyle Kur‟an-ı Kerim‟deki ayet ve surelerin
açıklaması olarak Türkçede kullanılan tefsir sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde “açıklama ve
beyan” anlamını veren yorug~yörüg sözcükleri kullanılır. Sözcük, yör- “açıklama, yorumlama”
(Clauson 1972: 966) şeklinde fiilden isim yapan –g eki ile oluşmaktadır. İslamiyetle beraber
tefsir sözcüğü ile de kullanılan bu sözcük, Eski Anadolu Türkçesinde “yorumlamak” şeklinde
tanıklanırken Türkiye Türkçesinde yorum sözcüğünün kökünü oluşturmaktadır.
79. Ttü. tövbe (<Ar. tevbe.): İşlenen günahlardan dolayı Tanrıdan af dileme olayı İslam dini
bağlamında tevbe~tövbe sözcükleriyle karşılanmaktadır. Tarihi metinlerde Arapça tevbe
kelimesine karşılık ökünç sözcüğü kullanılmaktadır. Ökünç sözcüğü dışında ökünmiş ve öknügli
gibi sözcükler, ökün- “pişman olmak” fiilinden türemiştir. Fiilden sıfat-fiiller yoluyla İslami
terimler türetme, Erken İslam dönemi için uygulanan dilsel yöntemlerden biridir. Clauson,
ökün-“bir şey için pişman olmak” (1972:110) sözcüğünden ökünç şeklinde “pişmanlık”
anlamına gelen sözcüklerin türediğini belirtir.
20
Etimoloji Türkçe
https://www.etimolojiturkce.com/kelime/%C3%A7elebi Erişim Tarihi: 02.05.2017.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
517
80. Ttü ulu (<Etü uluğ.) : Türkiye Türkçesinde ulu, tarihi metinlerinde uluğ olarak kullanılan
bu kelime “büyük, yüce” anlamlarında mecazi ve fiziksek olarak kullanılmaktadır. Sözcüğün
kökeni hakkında değerlendirmelerde bulunan Clauson, sözcüğün u kelimesinden türeyişinin
mümkün olmadığını belirterek muhtemelen *ul “temel” sözcüğünden isimden sıfat yapan ek
olan +lIğ eki ile (Clasuon 1972:136) türediğini belirtmektedir.
81. Ttü. vahdet (<Ar. vaĥdet.): Allahın birliğini ve varlığını kabul etme anlamında kullanılan
tasavvufi bir terim olan vahdet kelimesine karşılık tarihi metinlerde birlik sözcüğüne
rastlanmaktadır. Tarihi metinlerde hem vahdet hem de birlik şeklinde sıklıkla bir arada
kullanılan bu kelimeler, Türkiye Türkçesinde de aynı dil mantığı içerisinde kullanılmaktadır.
Tietze, sözcük hakkında “bir olma durumu” birlik < bir +lik (2002:354) şeklinde
değerlendirmelerde bulunur.
82.Ttü. vahiy (<Ar.vahy.):Allah‟ın emir ve yasaklarını Cebrail vasıtasıyla peygamberlere
iletme adını taşıyan Arapça vahiy sözcüğüne karşılık İlk İslami eserlerden Kur‟an Tercümesinde
yarlıġ ıdmaķ ibaresi kullanılmaktadır. Yarlıġ sözcüğü “emir, ferman, buyruk“ (Hamilton 2011:
230) anlamı taşırken ıd- fiili “gitmesine izin vermek, göndermek, bırakmak, terk etmek”
(Hamilton 2011: 149) anlamlarında kullanılarak “emir yollamak” şeklinde Arapça vahiy
kelimesine karşılık gelmektedir.
83.Ttü. vaiz (<Ar.vâ‟iz.): Türkiye Türkçesinde hutbe veren, okutan kişilere söylenen Arapça
vaiz sözcüğüne karşılık tarihi metinlerde oķıtçı ve nomçı sözcükleri kullanılmaktadır. Clauson
oķıtçı sözcüğünün oķıdaçı biçiminden kısaltılarak oluştuğunu, sözcüğün kökü olan okı-“birini
yüksek sesle çağırmak” gibi temel anlamından “okumak” anlamına geliştiğini belirtir. (Clauson
1972:79-82). Uygur Türkçesi döneminde kullanılan nomçı “vaiz” sözcüğü ise aynı bağlamda
“çağırma, davet etme” anlamlarında kullanılmaktadır.
84.Ttü. vesvese (<Ar. vesvese.)~ kuruntu (<Ttü. kur-u-n-tu.) : Türkiye Türkçesinde dini ve
sosyal açıdan bazı durumlarda takıntılı olmayı anlatmak için Arapça vesvese ve Türkçe kuruntu
sözcükleri kullanılmaktadır. Taradığımız metinlerde vesvese sözcüğü yer alırken Türkçe kuruntu
sözcüğüne rastlanmamıştır. Türkiye Türkçesinde kuruntu sözcüğü, “yanlış ve yersiz düşünce,
evham”21
anlamlarında olup hüsnükuruntu22
tamlamasıyla da kullanılmaktadır. Bu tamlama,
Farsça kurala göre kurulmuş tamlama ve öteki kalıplaşmış sözler şeklinde bitişik yazılmaktadır.
85. Ttü. yemin (<Ar. yemįn.): Türkiye Türkçesinde Arapça yemin sözcüğüne karşılık olarak ant
ve berk bıçıġ kelimeleri kullanılmaktadır. Ant sözcüğü (Clauson 1972:176) orijinal bir biçim
olup “yemin” anlamına gelmektedir. Berk bıçıġ ise, “ant, yemin” (Ata 2004:264) anlamında
iken bıçıġ ise, bıç- “anlaşmak” (Clauson 1972:294) şeklinde fiilden isim yapan ekle
oluşmaktadır.
4. SONUÇ
21
TDK Büyük Türkçe Sözlük
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.5916e39217fa00.515
44818 Erişim Tarihi: 13.05.2017.
22
Zeliha Güneş, Yazım Kuralları”, s.192
http://w2.anadolu.edu.tr/aos/kitap/IOLTP/2272/unite10.pdf Erişim Tarihi:13.05.2017.
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
518
Tarihi metinler yoluyla Türkçe ve yabancı İslami terimlerin gelişimlerinin ele alındığı ve detaylı
olarak karşılaştırıldığı bu çalışmada, taranan metinler Türkçenin terim üretme ve yabancı
sözlere karşılıklar üretme yolunda gelişkin bir dil olduğunu göstermiştir. Özellikle Erken İslam
döneminde Budist ve Manihesit anlayıştan gelen dil anlayışı neticesinde gelişim gösteren Türk
dili, bu doğrultuda din değiştirme olayıyla kavramlar üretmeyi kendi iç dinanik unsurlarıyla
sağlamıştır. Bu iç dinamikler arasında adlaştırıcı görevde olan sıfat-fiiller ve isim-fiiler yer
almaktadır. Tarihi metinler, İslam dininin dili olan Arapça karşısında Türkçenin sağlam
durduğunu, belli bir süre zarfında karşılıklar üretme yolunda başarılı olduğunu göstermektedir.
Özellikle çalışmamızın amacına ulaşma noktasında bel kemiği olan Karahanlı Kur‟an
Tercümesi hem Erken dönem İslam anlayışını hem de Türkçenin gelişkinliğini ortaya koyması
bakımından önemli ve incelenmeye değerdir.
Erken dönem metinlerinin verildiği dönemden sonraki anlayış, Arapça ve Farsçanın lingua
franca olarak tercih edilmesi neticesinde bu dillere ait dini terimlerin Türkçeye yerleştiğini ve
Türkçe karşılıkların yitirildiğini göstermektedir. Türkiye Türkçesine gelinceye kadar Arapça ve
Farsçanın etkilerinin görüldüğü dönemlerle beraber, kaynak olarak kullandığımız Türkçenin söz
varlığını yansıtan Türkçe Sözlük‟te istikrarlı olarak dini terimlerin yerleştiği ve kullanımlar
neticesinde kemikleştiği görülmektedir.
5.KISALTMALAR
Ana Altayca Aal.
Ar. Arapça
Çağ. Çağatay Türkçesi
Çev. Çeviren
Eat. Eski Anadolu Türkçesi
Etü. Eski Türkçe
EUyg. Eski Uygurca
Fa. Farsça
Haz. Hazırlayanlar
Hz. Hazreti
MBTS Misalli Büyük Türkçe Sözlük
Otü. Orta Türkçe
s. Sayfa
Sogd. Soğdca
TDK Türk Dil Kurumu
Ttü. Türkiye Türkçesi
Tü. Türkçe
V. Cilt
Taranan Eserler ve Kısaltmaları
1.Aç Pars Hikâyesi (AP)
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
519
2. Huastuanift (HU)
3. AltunYaruk Sudur V.Kitap (AY)
4. Kuanşi İm Pusar (KİM)
5. Maytrısimit (MA)
6. Kutadgu Bilig(KB)
7.Kur‟an Tercümesi (KT)
8 Nehcü‟l- Ferādis (NF)
9. Kaside-i Bürde Şerhi (KBÜ)
10. Süheyl ü Nev-Bahār (SN)
11. Yusuf u Zeliha (YZ)
12. Eski Anadolu Türkçesi Dönemine Ait Satır Arası İlk Kur‟an Tercümesi (SAKT)
6. KAYNAKLAR
Akdemir, Yılmaz (2015). Kemâleddin Harezmî‟nin Çağatay Türkçesiyle Kasîde-i Bürde Şerhi
(İnceleme, Metin, Çeviri, Gramatikal Dizin), Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi: Diyarbakır.
Arat, R.Rahmeti (1979). Kutadgu Bilig III (İndeks), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü:
İstanbul.
Ata, Aysu (2004). Türkçe İlk Kur‟an Tercümesi (Rylands Nüshası) Karahanlı Türkçesi (Giriş-
Metin-Notlar-Dizin), TDK:Ankara.
Ayazlı, Özlem (2016). Eski Uygurca Din Dışı Metinlerin Karşılaştırmalı Söz Varlığı, TDK:
Ankara.
Argunşah, Mustafa; Galip Güner (2008). “Divânü Lugâti‟t-Türk‟te Geçen baδram-bayram
Kelimesinin Etimolojisi Üzerine”, Türk Dil Kurumu- Çin Halk Cumhuriyeti Merkezi
İlimler Üniversitesi 24-27 Kasım 2008: Pekin, s.1-9.
Ayverdi, İlhan (2011). Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı Lugatı: İstanbul.
Clauson, Sir Gerard (1972). An Etymological Dictionary of The Pre-Thirteenth Century
Turkish, Oxford Unıversity Press.
Çağatay, Saadet (1968). “Türkçede Dini Tabirler”, Necati Lugat Armağanı Türk Tarih Kurumu:
Ankara, s.191-198.
Çağatay, Saadet (1972). “Divânü Lugâti‟t-Türk‟te İnançla İlgili Sözler”, I. Türk Dili Bilimsel
Kurultayı Bildirileri, (27-29 Eylül 1972, Ankara), TDK : Ankara, s. 385-392.
Dilçin, Cem (1991). Süheyl ü Nev- Bahār (İnceleme- Metin- Sözlük), Atatürk Kültür Dil ve
Tarih Kurumu: Ankara.
Eker, Süer (2009). “Divanü Lugâti‟t-Türk ve İran Dillerinden Kopyalar”, IJCAS, s. 233-283.
Eker, Süer (2006). “Kutadgu Bilig‟de (teŋri „azze ve celle ögdisin ayur) Türkçe İslami
Terimlerin Kaynakları Üzerine”, Bilig Yaz:38, s.103-122.
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
520
Erdoğan, İsmail (2016). “Divânü Lugâti‟t-Türk‟te Yer Alan Bazı Dinî Kavramlar”, Journal of
Islamic Research, s.164-172).
Gabain, A.von (2007). Eski Türkçenin Grameri, (Çev. Mehmet Akalın), TDK:Ankara.
Gülcalı, Zemire (2013). Eski Uygurca Altun Yaruk Sudur‟dan “Aç Pars” Hikâyesi, Türk Dil
Kurumu Yayınları: Ankara.
Gülensoy, Tuner (2007). Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü,
TDK: Ankara.
Hamilton, James Russell (2011). İyi ve Kötü Prens Öyküsü (Çev. Vedat Köken), TDK: Ankara
2011.
İsi, Hasan (2016). Yapı ve Tür Bakımından Oksimoron (Modern Türk Şiiri Örnekleri
Bağlamında Dil İncelemesi), Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Diyarbakır.
Küçük, Murat (2014). Eski Anadolu Türkçesi Dönemine Ait Satırarası İlk Kur‟an Tercümesi,
TDK:Ankara.
Le coq, A.von (1941). Huastuanift, Çev. S.Himran, TDK: Ankara.
Nişanyan, Sevan (2009). Sözlerin Soy Ağacı: Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, Everest
Yayınları: İstanbul.
Ölmez, Mehmet (2005). “Türkçede Dini Tabirler”, Türk Dilleri Araştırmaları 15, s.213-218).
Ölmez, Mehmet (2010). “Dil Verileri Işığında soyurgal ve Kökeni”, Trans-Turkic Studies
Festschrift in Honour of Marcel Erdal, s.167-175.
Önler, Zafer (2008). “Kutadgu Bilig‟de Toplumsal Kabul ve Geleneklerden Yansımalar”, U.Ü
Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl:9 Sayı:15 2008/2, s.441-455.
Önler, Zafer (2009). “Karahanlı Dönemi Metinlerinde İnançla İlgili Türkçe Terimler”, Uludağ
Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:10/ Sayı:16, s.187-197.
Özönder, F.Sema Barutçu (2003). “Erken Orta Türkçede Buddhist ve İslamî Terminolojisi
Üzerine Bir Karşılaştırma”, Kök Araştırmalar V/I Bahar, s.13-31.
Parlatır, İsmail (2006). Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, Yargı Yayınevi: Ankara.
Röhrborn, Klaus (1977). Uigurisches Wörterbusch, Sprachmaterial der vorislamischen
türkischen Texte aus Zentralasien a-äräk, Wiesbaden.
Tanyu, Hikmet (1980). İslamlıktan Önce Türklerde Tek Tanrı İnancı, Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Yayınları: Ankara.
Taş, İbrahim (2010). Yûsuf ve Zelîhâ, Kültür Bakanlığı: Ankara.
Tekin, Şinasi (1976). Maytrisimit, Atatürk Üniversitesi Yayınları: Erzurum.
Tekin, Şinasi (1998). Kuanşi İm Pusar (Ses İşiten İlah), TDK: Ankara.
Tekin, Talat (2010). Orhon Yazıtları, TDK: Ankara.
Tepeli, Yusuf (1997). “VIII. Yüzyıldan XV. Yüzyıla kadar Dini Metinler ve Türkçe”, Atatürk
Üniversitesi Türkiyat Araştırma Enstitüsü: Erzurum, s.13-22.
TİDSAD
Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Hasan İsi
521
Tietze, Andreas (2002). Tarihi ve Etimolojij Türkiye Türkçesi Lugat, Simurg: Ankara.
Uçar, Erdem (2009). Altun Yaruk Sudur V.Kitap, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Doktora Tezi: İzmir.
User, Hatice Şirin (2013). “Kıyamet Kop- Üzerine”, AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Cilt:13
Yıl:13, s.421-430.
Üşenmez, Emek (2006). “Türkçe İlk Kur‟an Tercümesi ve Tercümedeki İslamî Terimlerin
Türkçe Kaynakları Üzerine”, Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi, s.89-99.
Üşenmez, Emek (2013). “Yunus Emre Divanında Türkçe İslami Terimler”, Turkish Studies V.
8/3, s. 625-644).
Yılmaz, Emine; Nurettin Demir (2006). Türk Dili El Kitabı, Grafiker Yayınları: Ankara.
------------------------Türkçe Sözlük (1998). Haz. İsmail Parlatır, Nevzat Gözaydın, Hamza
Zülfikar, Belgin Tezcan Aksu, TDK: Ankara.
----------------------(1988). Nehcü‟l- Ferādis Dizin-Sözlük, Haz.Aysu Ata- Hamza Zülfikar, TDK:
Ankara.
----------------------(2009).Türkiye‟de Halk Ağızından Derleme Sözlüğü VI (U-Z) Ekler, TDK:
Ankara.
--------------(2015). Kaşgarlı Mahmud Divanu Lugati‟t-Türk Giriş-Metin-Çeviri-Notlar-Dizin,
Haz. A. Bilge Ercilasun, Ziyat Akkoyun, TDK: Ankara.
Elektronik Kaynaklar
TDK Büyük Türkçe Sözlük
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.58e8c
6d05fe7e3.93427906 Erişim Tarihi: 08.04.2017.
TDK Büyük Türkçe Sözlük
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.58eb
419879c365.29398424 Erişim Tarihi: 08.04.2017.
TDK Büyük Türkçe Sözlük
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.58e8c
fc9c30a78.64827405 Erişim Tarihi: 08.04.2017.
TDK Büyük Türkçe Sözlük
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.58e8
ddb9d55515.96310821 Erişim Tarihi: 08.04.2017.
TDK Büyük Türkçe Sözlük
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.58e8
ddbc62e971.80464075 Erişim Tarihi: 08.04.2017.
TDK Büyük Türkçe Sözlük
TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 476-522
Türkiye Türkçesindeki Bazı Dini Terimlere Tarihi Metinlerle Karşılaştırmalı Bakış
522
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.58fde
c6c87e904.74628137 Erişim Tarihi: 24.04.2017.
TDK Büyük Türkçe Sözlük
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&kelime=D%C4%B0NDAR Erişim
Tarihi: 04.05.2017.
TDK Büyük Türkçe Sözlük
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.5916e
39217fa00.51544818 Erişim Tarihi: 13.05.2017.
Etimoloji Türkçe
https://www.etimolojiturkce.com/kelime/%C3%A7elebi Erişim Tarihi: 02.05.2017.
Etimoloji Türkçe
https://www.etimolojiturkce.com/kelime/oru%C3%A7 Erişim Tarihi: 09.05.2017.
Etimoloji Türkçe
https://www.etimolojiturkce.com/kelime/ter1 Erişim Tarihi: 11.05.2017.
http://www.hakikat.com/dergi/126/bsyz12601.html Erişim Tarihi: 21.04.2017.
Zeliha Güneş, Yazım Kuralları”, s.192
http://w2.anadolu.edu.tr/aos/kitap/IOLTP/2272/unite10.pdfErişim Tarihi:13.05.2017.