ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · web viewhıristiyanlık ’taki...

35
Giriş Günümüzde faiz yasağı ile ilgili geniş çaplı araştırmalar ve teoriler Müslüman düşünürler tarafından dile getirilmektedir. İslam’daki riba yasağı kapitalist ekonomi ortamındaki zorluklarına rağmen yürürlüğünü kaybetmemiştir. Bu çerçevede Müslüman teologlar tarafından ortaya konulan fetvalar ve alternatif işlemler ilgi çekmektedir. Ancak İslam dini faiz yasağı konusunda yalnız değildir. Kökleri arkaik çağlara kadar uzanan ve ahlaki açıdan sürekli olarak gündeme gelen bu yasağı aynı zamanda kutsal Kitap’ta da bulmak mümkündür. Dolaysıyla Hıristiyanlık da aynı İslam dini gibi faizi dinen yasak kılar. Aktüel kilise hukuku mecmualarında bakıldığında ise faiz yasağı hakkında herhangi bir bilgi yer almaz. Öyleyse Hristiyanlık’ takı faiz yasağının tarihi seyri nasıl olmuştur? Bu tarihi seyr içerisinde faiz yasağı nasıl temellendirilmiştir? Hıristiyan kültüründeki faiz yasağının izini sürebilmek için öncelikle Kutsal Kitap’a ve sonrasında ilk dönem kitap yorumcularının görüşlerini ele almak gerekir. Zira kilise bu yorumcuların – diğer bir tabir ile kilise babalarının- temel görüşleri üzere bina edilmiştir. Bundan sonrasında ise Hristiyan tarihi açısından dönüm noktası teşkil eden skolastik yorumu incelemek gerekmektedir. Çalışmamızda Skolastik dönem fikir babası olan Aquinalı Thomas’ın görüşlerini ve faiz yasağı konusundaki rasyonel temellendirmelerini ele almayı hedeflemekteyiz. Çalışmamızın kapsamını 15. Yüzyıla kadarki 1

Upload: lythuy

Post on 11-Mar-2018

219 views

Category:

Documents


3 download

TRANSCRIPT

Page 1: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

Giriş

Günümüzde faiz yasağı ile ilgili geniş çaplı araştırmalar ve teoriler Müslüman düşünürler

tarafından dile getirilmektedir. İslam’daki riba yasağı kapitalist ekonomi ortamındaki

zorluklarına rağmen yürürlüğünü kaybetmemiştir. Bu çerçevede Müslüman teologlar tarafından

ortaya konulan fetvalar ve alternatif işlemler ilgi çekmektedir.

Ancak İslam dini faiz yasağı konusunda yalnız değildir. Kökleri arkaik çağlara kadar

uzanan ve ahlaki açıdan sürekli olarak gündeme gelen bu yasağı aynı zamanda kutsal Kitap’ta

da bulmak mümkündür. Dolaysıyla Hıristiyanlık da aynı İslam dini gibi faizi dinen yasak kılar.

Aktüel kilise hukuku mecmualarında bakıldığında ise faiz yasağı hakkında herhangi bir bilgi yer

almaz. Öyleyse Hristiyanlık’ takı faiz yasağının tarihi seyri nasıl olmuştur? Bu tarihi seyr

içerisinde faiz yasağı nasıl temellendirilmiştir?

Hıristiyan kültüründeki faiz yasağının izini sürebilmek için öncelikle Kutsal Kitap’a ve

sonrasında ilk dönem kitap yorumcularının görüşlerini ele almak gerekir. Zira kilise bu

yorumcuların – diğer bir tabir ile kilise babalarının- temel görüşleri üzere bina edilmiştir.

Bundan sonrasında ise Hristiyan tarihi açısından dönüm noktası teşkil eden skolastik yorumu

incelemek gerekmektedir. Çalışmamızda Skolastik dönem fikir babası olan Aquinalı Thomas’ın

görüşlerini ve faiz yasağı konusundaki rasyonel temellendirmelerini ele almayı

hedeflemekteyiz. Çalışmamızın kapsamını 15. Yüzyıla kadarki gelişmelerle kısıtladık, zira

skolastik temellendirmelerden sonra faiz yasağında gevşemeler ve alternatif işlemler zuhur

etmiştir. Bu işlemleri ayrıca tahlil edip uzantılarını araştırmak bir diğer çalışma sahasına tekabül

ettiği için, kısaca yer vermekle yetineceğiz.

Hıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından

ele almak, İslami araştırmalar için de zenginlik vaadetmekte. Zira İslam’ daki yasak ile

Hristiyanlık ’taki yasak yakından bakıldığında aynı köklere dayanmaktadır. Böylesi bir

karşılaştırma yapmak belki de faiz yasağı konusunda İslami düşünceler üretmeye çalışan ilim

insanına yeni perspektifler sunabilir.

1

Page 2: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

15. Yüzyıla Kadar Kilise Hukukunda Faiz Yasağının Temellendirilmesi

I. Usura (faiz) kelimesinin etimolojik tahlili

Hristiyanlık tarihinde faiz kelimesinin ilk kez ortaya çıkması, Hristiyanlığın

kaynağı olan Kutsal Kitap ile birlikte olmuştur. Faizin gündeme geldiği bu pasajlarda

faizin kendi içerisinde bir ayrım yapılmamıştır. Dolayısıyla kelimelerin semantik

içerikleri net bir şekilde ortaya konulmamıştır. Eski Ahit’in 72 Yahudi âlimi tarafından

Yunancaya çevirisi olan Septuagint’te faiz için ‘Tokos’ kelimesi kullanılmaktadır.

Kronolojik olarak daha geriye gidildiğinde Pentatök’un İbranicesinde faizi ifade etmek

için iki farklı kelimenin kullanıldığı görülebilmektedir. Bunlar naesek (“bir şeyden

ısırılmış olan”) ve terbit (“çoğalma, üreme”) kelimeleridir. İan Markham gibi bazı

yorumculara göre bu iki kavramın semantik çerçevesi tam olarak belli değildir.1

Kutsal Kitap’ta bahsedilen faizin kapsam alanı tam olarak belirlenmemiştir. Erken

dönem kilise babalarının faiz konusundaki görüşleri de asıl itibariyle kutsal metinde de

kastedildiği düşünülen borç faizini ilgilendirmektedir.2 Zira hemen hemen aynı kalan

ihtiyaç ekonomisi sistemi faiz teriminin farklılaşmasına henüz yol açmamıştır. Ancak

Hristiyanlığın roma hukukuyla olan teması sonrası bir takım yeni anlayışlar ortaya

çıkmıştır. Antik Roma kültüründe para faizini ifade etmek için fenus ya da usu aeris

kelimeleri kullanılmakta idi. Birinci kelime ortaçağ dil kullanımına pek fazla nüfuz

edememiş ise de, ikinci kelime “usura” ıstılahı kavram (terminus technicus) olarak

kilise hukuku ve skolastik kullanımda yerini almıştır.3 Skolastik dönemde tüketilmeyen

malların (res consumptives) kullanımından ortaya çıkan ücretin, Kutsal kitapta

yasaklanan faizin türünden olmadığı Aquinalı Thomas tarafından tespit edilerek, faiz-

kira ayrımına gidilmiş oldu.4 Kira ve icarın dinen caiz olduğu, rasyonel temellendirilme

1 İan Markham, “Zins in Theologische Realenzyklopaedie”,c.26, s.672, Walter de Gruyter, 2004, Berlin, New York2 Peter Meiners, “Das Zinsverbot und extrinsische Zinstitel bei Thomas von Aquin”, 2009-2010, Westfaelische, Wilhelms- Universitaet Münster,s.63 Julius Kirshner, Artikel „Wucher“ in Michael North (Herausgeber): „Von Aktie bis Zoll. Ein historisches Lexikon des Geldes“, München 1995, s. 430.4 İsmail Özsoy, “Faiz”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c.12, s. 111

2

Page 3: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

sonucunda kabul edildi.5 Roma hukukunda her türlü vergi ve ödeme için kullanılan

census terimi skolastik dönemde faizin dinen caiz olan türü için kullanılmıştır.

Tüketilen mallardan (res non consumptives) elde edilen her türlü faiz ise (roma

hukukunda mutuum) ortaçağ metinlerine “usura” terimi olarak girmiştir. Skolastik

dönem yazılarda karşımıza çıkan genel anlamda yasak faiz terimi ‘usura’dır. Bu

kelimenin lügat ve terim anlamına bakılırsa: “(…) superabundantia, reduntantia yani

fazlalık, ziyade (…) tokos, incrementum yani çoğalma, yani karşılıklı ödemelerdeki

eşdeğerlik ölçüsünü aşan, çoğalan, karşılıksız katma değer kazancı, eşdeğerlilik ihlali,

riba.” , ifade ettiği anlaşılmaktadır.6

Skolastik dönemdeki faiz terimi kullanımından ve üzerinden yapılan ayrımdan da

anlaşıldığı üzere, kilise babaları pratik ekonominin doğurduğu ihtiyaçtan dolayı faiz

yasağını gitgide hafifletmeyi ve kapsam alanını daraltmayı amaçlayan bir faiz teorisi

geliştirmişlerdir. Aquinalı Thomas faiz yasağı konusunda en rasyonel temellendirmeyi

sunmuş olmakla birlikte, ekonomik konjonktürden doğan ihtiyaçtan dolayı faiz yasağını

hafifletmiş ve bazı türlerini dinen caiz görüp eserlerinde temellendirmiştir. Bu

çerçevede dinen yasak olan ‘usura’ kullanımının kapsam alanı gitgide daralmış ve

günümüze kadar eski hüviyetinden çok şey kaybetmiştir. 7

II. Ortaçağ Avrupa’sında 15. yüzyıla kadar faiz yasağının tarihi gelişimi

Kutsal Kitap faiz yasağını bir nevi koruma yasası olarak ele almaktadır. Tanrının

halkındaki darda kalmış ferdi faiz ile diğerini sömürene karşı korumak için konulan bir

yasak olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla Eski Ahit’teki bu ifadeler Yahudi

şeriatına da yansımıştır. Ancak Talmud’daki bu yasak sadece Yahudi din kardeşine

5 İan Markham, “Zins in: Theologische Realenzyklopaedie”, c.26, s.672, Walter de Gruyter, 2004, Berlin, New York6 Anton Orel, “Oeconomia perennis. Die Wirtschaftslehre der Menschheitsüberlieferung im Wandel der Zeiten und ihrer unwandelbaren Bedeutung”, c. 2: Das kanonische Zinsverbot, s. 21-22, 1930, Mainz7 Roland Geitmann, “Bibel, Kirchen und Zinswirtschaft”, 1989, ‘Zeitschrift für Sozialekonomie’, c. 80, S.17-24, s. 21

3

Page 4: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

yönelik kalmış ve Yahudi Bankacılar ortaçağ boyunca gentillerden8 borç faizi

almışlardır.9

Eski Ahit’in anlayışına göre borç, sermaye değil, darda olan kardeşe yardım

mahiyetinde olmalıdır. Bu çizgide devam eden Yeni Ahit, İsa Mesih’in diliyle faiz

yasağında bir adım daha ileri gider. Meşhur Dağ vaazında İsa Mesih: “Geri almayı

beklemeksizin ödünç verin”, diye seslenmektedir. Burada İsa Mesih’in kastettiği şey sırf

faiz değil, hakkı dahi olsa kardeşini zor duruma sokabilecek her türlü ticari avantajdır.

İsa Mesih‘in sözlerinde lafzen faiz kelimesi geçmese de, Kutsal Kitap yorumcuları

burada faizin kastedildiği konusunda hem fikirdirler. İsa havarilerine kardeşlerini

korumak için kendi alacaklarından vazgeçmelerini de emretmiştir. Dolayısıyla Eski

Ahitte darda kalanı korumak için zikredilen bu yasak Yeni Ahitte İnsan Sevgisi

(Naechstenliebe) çerçevesinde ele alınmıştır.10 Hıristiyan inancına göre İsa Mesih’in

Dağ vaazındaki şu ifadeleri onun Eski Ahitteki hükümleri feshedici değil, onları devam

ettirici olduğunu ortaya koyar:

“Kutsal Yasa’yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi

sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim.”11

İsa Mesih sevgiyi toplumun temeline oturtmakta ve toplumsal yapıyı buna inşa

etmektedir. Hıristiyan anlayışa göre sevgiyle temellendirilmiş olan bu cemiyette faizi

lafzen yasaklamasına gerek kalmamaktadır.12 Ancak Hıristiyan cemaatinin aynı sosyal

yapıya sahip olmayan farklı kültürlerde devam etmesi – ki burada en başta Roma

kültürünü zikretmek gerekir- kilisenin gitgide dünyevileşmesine yol açmıştır.

Bu dünyevileşmenin önünü kesmek için 4. Yüzyılda çeşitli kilise meclislerinde

Riba yasakları kararlaştırılmıştır. Faiz yasağının temellendirilmesi için Kutsal Kitap’ın

meşhur İnsan sevgisi yasası yeterli kalmadığı gibi, sosyal güvenlik prensibi ve kazuistik

ortaya çıkmış, bu yöntemler çerçevesinde faiz yasağı temellendirilmeye başlanılmıştır.

Bu sürecin kilise kanonlarına olan yansımasını incelemek gerekirse, erken dönem kilise

8 Gentil: Yahudi inancına göre yahudi olmayanları tanımlar9 Hasan ve Faruk Zeme, “Muhammed, Faiz Tarihi ve İslam”, 1968, Sinan Yayınevi, s. 1310 Ernst Ramp, Das Zinsproblem- Eine historische Untersuchung, 1949, Zwingli Verlag, Zürich, s.711 Matta 5,1712 Ernst Ramp, a.g.e. S.8

4

Page 5: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

meclislerine ve Gratian’ın Dekret’ine (Decretium Gratiani) bakmak gerekir. M.S 306

yılında Elvira’da kurulan kilise meclisi, erken dönem kilise babalarının faizi

reddetmelerine ilişkin en belirgin örnektir. Zira bu mecliste kilise babaları faiz alanın

aforoz (excommunicatio) ile cezalandırılacağını kararlaştırmışlardı. Meşhur Nicaea

meclisinde (M.S 325 ) ise yasak hafifletilmiş ve sadece din adamlarını kapsamış, avam

için hiçbir hüküm belirtilmemişti. Faiz yasağı konusundaki gevşeme 8. Yüzyılların

ortasına kadar devam etmiş, ilk kez 786 yılında İngiltere’de yapılan iki konsülde genel

faiz yasağı tekrar ele alınmıştı. Aynı şekilde Frank Devletinde 789 yılında Şarlman

tarafından genel faiz yasağı kararlaştırılmıştı. Yasak Kilise kanunu için de Aachen kilise

meclisi sonucunda geçerli kılındı. Dolayısıyla artık tekrar hem din adamları hem de

avam için geçerli kılınmıştı. Şarlman’ın faiz yasağını bu derecede benimsemesinin

nedeni, ekonomisinin buna elverişli olmasıdır. Ortaçağ’ın erken dönemlerinde para

borcu büyük çoğunlukla tüketim amaçlı (konsumptiv) alınmaktaydı. Bu ise diğerini

sömürme anlamına geldiği için, toplum tarafından ahlak dışı algılanmaktaydı. Fakat

yasalarda yapılmış olan yenilik kilisenin egemen olduğu tüm Avrupa’da kolayca kabul

edilmediği gibi Chalons, Reims ve Mainz’da yapılan kilise meclislerinde

anlaşılmaktadır.13 Her ülkede farklı uygulanan faiz yasağı, 1139 yılında kurulan

Laterankonsilinde nihayet bir zemine oturtuldu. Ökumenik karaktere sahip olan

konsülde faiz alan kişinin Hristiyan usullere göre gömülmeyeceğine karar verildi. Faiz

yiyenler zina edenler, ensestte bulunanlar ve falcılar ile bir tutulmalarına rağmen, yasak

fazlaca ihlal edilmiş olmalı ki, birkaç yıl sonra 1311 yılında Vienne konsülünde

yaptırımlar doruk noktaya ulaştı. Faizin yasak olduğunu inkâr edenin dinde sapkınlık

içerisinde olduğu hükmüne varıldı. Kamu hukuku da kilise hukukuyla büyük ölçüde

uyum içerisinde olmuştur. Faiz alan kişi kanunsuz idi, ona ev kiralamak dahi aforoz ile

cezalandırılmaya yol açıyordu.14 Bu dönemlerde Papaların bazı istisnalara göz

yummaları dikkat çekicidir. Kilise hukukunun faiz konusundaki katı tutumuna rağmen,

Papalar İtalya’daki ekonomik ortama ayak uydurmuşlar ve hatta kendileri kilise adına

bankalardan ve özel kişilerden faizli borç almışlardır. Yüksek faiz oranlarına tabi olan

bu para meblağı borç senetlerine faizi bindirilmemiş haliyle yazılırken kilisenin eline

geçen, faizi üstünden kesilmiş olan meblağ idi. Örneğin Papa Clemens IV. (1265-1268)

13 Ernst Ramp, a.g.e. S.9-1114Ernst Ramp, a.g.e. s. 11-12

5

Page 6: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

Siena şehrindeki alacaklıların yüksek faiz oranlarından şikâyet eder ve kendisinin bir

keresinde 100.000 poundluk bir borç senedini imzaladığını ancak karşılığında eline

geçenin sadece yarısı olduğunu anlatır.15

Tarihi gelişmeler faiz yasağının kapitalist ekonomi tarafından benimsenmediğini

açıkça göstermektedir. Bilhassa 15.-16. Yüzyıllarda kapitalist ruh doruk noktasına

ulaşmış bulunmaktaydı. Özellikle zanaatçılar ve çiftçiler yüksek faiz oranları16

karşısında zor durumda kalıyorlardı. Bunun yanı sıra feodal sistemden dolayı tarlanın

miras sonucu paylaşılması, yüksek vergi oranları ve bereketsiz mahsuller çiftçileri

yüksek faiz oranlarıyla borç almaya zorluyor toplumdaki gerginlik kendisini çiftçi

ayaklanmalarla gösteriyordu. Binaenaleyh toplum faiz yasağını tekrar canlandırmaya

çalışan gezgin ruhban sınıfının çağrılarına katılıp, daha güçlü bir ekonomi ahlakına

özlem duymakta idi. Bu bağlamda Dominiken ve Franzisken ruhban sınıfının gezgin

vaizleri halk arasında etkili olmuşlardır. Çağrılarının teorik alt yapısı ise, değişen

ekonomik durum karşısında faizin toplumsal problem teşkil etmeye başladığından

dolayı, skolastik tarafından geliştirilen rasyonel temellendirmeler idi. Skolastik

tarafından ortaya konulan teoriler kilise hukukunda 16. Yüzyıla kadar etkili olmuş, faiz

konusundaki yasak aynı sertlikle devam ettirilmiş.17 Ancak kilise kanunları ve kilisenin

yaptırım gücü ekonominin otonomisine karşı koyamamıştır. Daha önce de değinildiği

gibi kilisenin kendisi dahi faiz türlerinin bazılarını meşrulaştırmaya çalışmış ve hatta

skolastik temellendirmelere dayandırmıştır. Teorik boyutundaki hafifletmenin yanı sıra

uygulamada da kanunların ihlal edildiği açıkça görülmektedir. Şöyle ki krallar,

piskoposların ve diğer iktidar sahiplerinin faiz almalarına göz yumulmuş ve uluslararası

para ekonomisinde faiz yasağı önemsenmemiştir.18

15. yüzyıla kadar faiz yasağında varılan nokta, Hristiyan kültürünün ikiye

bölünmesiyle yeni bir boyut kazanmıştır. Nihai noktada kilise hukukundan 19. Yüzyılda

kaldırılan faiz yasağı kilisenin değişen ekonomiye tedrici biçimde ilerleyerek boyun

eğmesinin bir ifadesidir. Pius VIII.’un 1830 yılında neden vermeksizin faiz yasağının

15 Michael Neumann, “Geschichte des Wuchers in Deutschland bis zur Begründung der heutigen Zinsgesetze 1654”, Halle 1865, s. 523 16 Hasan ve Faruk Zeme, “Muhammed”, a.g.e. s.1417 Ernst Ramp, a.g.e. s. 12-1618 Karl Pribram, “Geschichte des ökonomischen Denkens”, c.1,1992, Frankfurt a. Main, s.48

6

Page 7: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

Corpus İuris Canonici’den kaldırmasından sonra 1917 yılının CİC’si düşük faize cevaz

verir, 1983’un CİC’si ise faiz konusunu hiçbir şekilde içermez.19

III. Roma-Katolik Hıristiyanlık kültüründe faiz yasağının

temellendirilmesi

1. Kutsal Kitapta Faiz yasağı

Ortaçağ faiz teorilerinin menşei Kutsal Kitaba dayanmaktadır. Faiz alan kişi

Kutsal Kitapta en az üç yerde açıkça yerilmektedir. Kutsal Kitap riba almayı fakirleri

sömürmek ve onların kötü durumundan kendi nefsine pay çıkarmak adına

yasaklamaktadır:

“Bir kardeşin yoksullaşır, muhtaç duruma düşerse, ona yardım etmelisin.

Aranızda kalan bir yabancı ya da konuk gibi yaşayacak.

Ondan faiz ve kâr alma. Tanrından kork ki, kardeşin yanında yaşamını

sürdürebilsin.

Ona faizle para vermeyeceksin. Ödünç verdiğin yiyecekten kâr almayacaksın”.20

Eski Ahitteki faiz yasağı kardeşi ilgilendirmektedir. Din kardeşi tanrının seçtiği

halktan biridir ve tanrının bahşettiği cemiyetin bir ferdidir. Bu cemiyetin içinde herkesin

doğal hakları vardır, ister zengin ister fakir olsun. Bu temel noktadan hareketle tanrının

halkı olan bu cemiyette her bir ferdin diğerine karşı sorumlulukları da bulunmaktadır.

Bu sorumluluklardan biri ise darda kalmış olan kardeşinin kötü durumunu istismar

etmemektir. Eski Ahit’in ahlak anlayışı tanrının seçtiği halkının yaşam birliği fikri

üzerine oturtulduğu için hukuku da bu zeminde ele alınmıştır. Bu hukukun içerisinde

19 Peter Meiners, a.g.e. s. 520 Levililer 25:35-37

7

Page 8: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

fakir de olsa her bireyin yaşama hakkı vardır, dolayısıyla borçlu olandan faiz almak bu

doğal hakkı elinden almak anlamına gelmektedir.21

“Kardeşinize para, yiyecek ya da faiz getiren başka bir şey ödünç verdiğinizde,

ondan faiz almayacaksınız. Yabancıdan faiz alabilirsiniz ama kardeşinizden

almayacaksınız. Böyle yapın ki, mülk edinmek için gideceğiniz ülkede el attığınız her

işte Tanrınız RAB sizi kutsasın.”22

“Öfkem alevlenir, sizi kılıçtan geçirtirim. Kadınlarınız dul, çocuklarınız öksüz

kalır.”23

Bu yasaklar itibariyle Yahudi şeriatında dindaşından faiz almak yasaklanmıştır.

Hıristiyanlık Ahd-i Atik’in bu düşüncesini Ahd-i Cedid, Hz. İsa’nın meşhur “Dağ

Vaazı24“ ile tekrar ele almaktadır.

“Sizden bir şey dileyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin”25

“Geri alacağınızı umduğunuz kişilere ödünç verirseniz, bu size ne övgü

kazandırır? Günahkârlar bile verdiklerini geri almak koşuluyla günahkârlara ödünç

verirler.

21Hans G. Ulrich, “Das Zinsnehmen in der christlichen Ethik – Historische und gegenwaertige Perspektiven, Atzelsberger Gespraeche 1988”, neşreden: Max Vollkommer, 1989, Erlangen, s.3-422Tesniye 23:19,20; ayrıca daha fazla bilgi için bkz. Çıkış 22:25; Levililer 25:35-37; Nehemya 5:1-7; Zebur 15:5; Hezekiel 18:7,8,13,16-18; 22:12; Luke 6:34,35; Tesniye 14:21; 15:3; Levililer 19:33,34; Tesniye 15:10; Atasözleri 19:17; İşaya 1:19; Luke 14:14; 1 Korintoslulara 15:5823 (Çıkış 22:24); ayrıca bknz. Eyüp 31:23; Zebur 69:24; 76:7; 90:11; Nahum 1:6; Romalılar 2:5-9; İbraniler 10:31; Eyüp 27:13-15; Zebur 78:63,64; 109:9; Yeremya 15:8; 18:21; Ağıtlar Kitabı 5:3; Luke 6:3824 Dağ Vaazı’nın Hıristiyanlıkta önemlidir. Hz. İsa burada ashabına evrensel öğütler vermekte. Bunu bir dağın yamacında yaptığından Matta İncil’inin 5-7. Bölümlerine “Dağ Vaazı” (latince: oratio montana) denmiştir. Dağ vaazına benzer şekilde Lukas İncilinde’ de önemli bir pasaj vardır. 25Matta 5:42; bkn. Matta 25:35-40; Tesniye 15:7-14; Eyüp 31:16-20; Zebur 37:21,25,26; 112:5-9; Atasözleri 3:27,28; 11:24,25; 19:17; Eski Ahit'te Hazreti Süleyman'a yazılan kitap 11:1,2,6; İşaya 58:6-12; Daniel 4:27; Luke 6:30-36; 11:41; 14:12-14; Romalılar 12:20; 2 Korintoslulara 9:6-15; 1 Timoteosa 6:17-19; İbraniler 6:10; 13:16; Yakub 1:27; 2:15,16; 1 Yuhanna 3:16-18

8

Page 9: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

Ama siz düşmanlarınızı sevin, iyilik yapın, hiçbir karşılık beklemeden ödünç verin.

Alacağınız ödül büyük olacak, Yüceler Yücesinin oğulları olacaksınız. Çünkü O, nankör

ve kötü kişilere karşı iyi yüreklidir.”26

Eski Ahit’te sadece kardeşe yönelik olan bu yasak, ‘Hristiyan sosyal ahlak

anlayışı kapsamında genişletilmiştir’27. Gelenek itibariyle sosyal ahlak olarak da

tanımlanan Hristiyan ahlakı, bireyi yine kendi sosyal çevresi içerisinde bir yere

oturtmaktadır. Bireylerin bir aradaki yaşamı ekonomik alanda her bireyin kendi

ihtiyacını giderebilmesi ile dengelenmektedir. Bu anlamda Yeni Ahit’in benimsediği

ekonomi ahlakı ihtiyaçların giderilmesini hedef alır. Gelir elde eden birey cemiyetten

kopuk ve soyutlanmış değildir. Cemiyetin içerisinde sınıf ve görevine göre bir

sorumluluğa sahiptir. Dolayısıyla hiç bir insan kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme

babında diğerinden üstün tutulamaz. Zira ekonomik alandaki her faaliyetin teleolojisi

ihtiyacı gidermeden ibarettir. Hıristiyan ahlakına göre bir insan diğer insanın zaafından

faydalanarak kendi ihtiyacından fazlasını gelir olarak elde edemez.28

Yeni Ahit insanın komşusuna olan sorumluluğunu genişletirken bir adım daha

ileriye gitmektedir. Hakkı dahi olsa, kardeşine verdiği borcu geri almaktan

vazgeçmesini emreder. Değil faiz almayı, hakkı olanı dahi alması nehy edilmektedir. Bu

ifadeler Kutsal Kitap’ın Matta 18, 21 ile 35 pasajları arasında geçen ‘Acımasız köle

benzetmesi’ de daha da iyi anlaşılır:

‚Bunun üzerine Petrus İsa'ya gelip, “Ya Rab” dedi, “Kardeşim bana karşı kaç kez

günah işlerse onu bağışlamalıyım? Yedi kez mi?”

İsa, “Yedi kez değil” dedi. “Yetmiş kere yedi kez derim sana. Şöyle ki, Göklerin

Egemenliği, köleleriyle hesaplaşmak isteyen bir krala benzer. Kral hesap görmeye

başladığında kendisine, borcu on bin talantı bulan bir köle getirildi. Kölenin ödeme

gücü olmadığından efendisi onun, karısının, çocuklarının ve bütün malının satılıp

borcun ödenmesini buyurdu. Köle yere kapanıp efendisine, ‘Ne olur, sabret! Bütün

borcumu ödeyeceğim’ dedi. Efendisi köleye acıdı, borcunu bağışlayıp onu salıverdi. 26Luke 6:34,35 bkn. Luke 6:35; 14:12-14; Tesniye 15:8-11; Matta 5:42[35] Luke 6:27-31; Levililer 25:35-37; Zebur 37:26; 112:5; Atasözleri 19:17; 22:9; Romalılar 5:8-10; 2 Korintoslulara 8:9; Matta 5:44,45; Yuhanna 13:35; 15:8; 1 Yuhanna 3:10-14; 4:7-11; Zebur 145:9; Resullerin işleri 14:17.27 Hans G. Ulrich, a.g.e., s.4.28 Hans G. Ulrich, a.g.e, s.6.

9

Page 10: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

“Ama köle çıkıp gitti, kendisine yüz dinar borcu olan başka bir köleye rastladı.

Onu yakalayıp, ‘Borcunu öde’ diyerek boğazına sarıldı. Bu köle yüzüstü yere kapandı,

‘Ne olur, sabret! Borcumu ödeyeceğim’ diye yalvardı. Ama ilk köle bunu reddetti. Gitti,

borcunu ödeyinceye dek adamı zindana kapattı. Öteki köleler, olanları görünce çok

üzüldüler. Efendilerine gidip bütün olup bitenleri anlattılar.

“Bunun üzerine efendisi köleyi yanına çağırdı. ‘Ey kötü köle!’ dedi. ‘Bana

yalvardığın için bütün borcunu bağışladım. Benim sana acıdığım gibi, senin de köle

arkadaşına acıman gerekmez miydi?’. Bu öfkeyle efendisi, bütün borcunu ödeyinceye

dek onu işkencecilere teslim etti. “Eğer her biriniz kardeşini gönülden bağışlamazsa, göksel Babam da size öyle

davranacaktır.”’

Tanrı dahi insanı kendi haline bırakmaz ve ona merhamet eder iken, insanın

hakkı da olsa başka bir insan üzerinde acımasızca hüküm sürmesi düşünülemezdir. Bu

açıdan alacaklıdan kardeşinin menfaati için özel çaba gösterilmesi beklenilir.

“Hıristiyanlığın ‘sosyalutopya’sı kendisini borç-alacaklı konusunda da

göstermektedir.”29

2. Erken dönem kilise babaları ve faiz yasağı

Batı da Faiz yasağı ile ciddi anlamda ilgilenmiş olan ilk din adamları

Ambrosius(339-397) ve Hieronymus’tur (340-420). Bu ikisinin faiz konusundaki

temellendirmeleri daha çok eski ahitteki sevgi yasasına dayanmaktadır. Faiz’i salt

şekliyle ele alıp türleri arasında hiçbir ayırıma gitmezler.30 Zira her türlü faiz dinen

yasak ve ahlaken çirkindir. Erken dönem kilise babalarının tutumlarını önemli

şahsiyetler üzerinden irdelemeye çalışacağız.

29 Hans G. Ulrich, a.g.e. s. 5.30 Roland Geitmann, a.g.e. s.3-4.

10

Page 11: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

2.1 Ambrosius

Milano’da başpiskoposluk yapan Aziz Ambrosius, faize karşı tutumunu bazı

Mektup ve risalelerinde dile getirmiştir. De Tobia adlı eseri özellikle riba yasağını ele

almaktadır. Bu eserde Tobias adlı bir kulun fazilet ve reziletlerinden bahseder. Tobias’ı

özellikle kralın gazabından çekinmeksizin dindar insanların cenazeleri ile ilgilenmesi,

onları dini usullere uygun biçimde defnetmesini ve fakirliğine rağmen cömert

davranmasını över. Tobias’ın fakirliğinden bahsederken, riba alan kişiler hakkında

uzunca kelam eden Ambrosius, riba’nın tanrısal ve tabii yasalara aykırı olduğunu ve

ribanın adam öldürme ve puta tapma gibi suçlardan farksız olduğunu vurgular.31 Faizi

yargılarken o zenginlere yüklenmektedir:

‘Talia sunt vestra, divices, beneficia. Minus datis et plus exigitis. Talis humanitas

ut spolietis etiam am subvenitis. Fecundus vobis etiam pauper est ad quaestum.

Usurarius est egenus cogentibus vobis, habet quod reddat: quod impendat non habet.

Misericordes plane viri quem alii absolvitis, vobis addicitis. Usura solvit, qui victu

indiget(…)’ 32

‘İşte bunlar sizin hayır işleriniz ey zenginler, az verir karşılığında daha fazla

istersiniz. Bu sizin insan severliğiniz (Humanitas): yardımda bulunduğunuz yerde dahi,

inşaları soyuyorsunuz. Fakir size kazanç için dahi işe yarar. Size faiz ödemek zorunda

olan darda kalan fakirdir; size borç verdiğinizi geri ödemekten aciz iken, kaldı ki size

bundan fazlasını ödeyebilsin! Ey siz merhametli insanlar, başka bir alacaklının

derdinden onu kurtarırken onu kendinize borç kölesi ediniyorsunuz! Yemeği yokken size

riba ödemek zorunda kalıyor!’

Ambrosius müsrif kişinin akıbetini ele alır ve faiz alarak harcadığı mülkünü geri

kazanma peşinde iken daha fazla borç yapmasını ve bunun akıbetinin kısır döngüye

dönüştüğünü vurgular. Burada Ambrosius ihtiyacı kapatma ötesinde tüketime düşmüş

31Theo Sommerlad, “Das Wirtschaftsprogramm der Kirche des Mittelalters - Ein Beitrag zur Geschichte der Nationalökonomie und zur Wirtschaftsgeschichte des Altertums”, Leipzig, Weber Verlag, 1903, s.184-185.32 Theo Sommerlad, a.g.e. s.187.

11

Page 12: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

olan toplumun akıbetini de anlatmaktadır.33 Ambrosius roma döneminde faiz

yasağından kaçınabilme amaçlı faize benzer yollara başvurmanın da faiz yasağı

kapsamına girdiğini açıklamak için Cicero’nun düşüncelerine başvurur. Roma’da borçlu

kişinin alacaklıya para ödemek yerine, faizi giysi veya gıdaları daha ucuza ya da

bedavaya vermesi şeklinde ifa etmesi yaygın bir usul idi. Bunun da önünü kesmek için,

eski ahitteki pasajlar yansıra (kardeşinde faiz almayacaksın) riba’nın tanımına yer verir: 34

‘Gıda ve giysi de riba olabilir: zira sermayeye eklenen her şey ribadır. Adını ne

koyarsan koy, yine de ribadır.’

Özellikle burada kilise babalarının faiz konusunda alternatif yollara

başvurmadıklarını, faizin yasak oluşunu da tanrısal yasalara dayandırdıkları anlaşılır.

Rasyonel temellendirilmelere ihtiyaç duymamaktadırlar, zira tanrının yasası açık ve

nettir ve Hristiyan ahlakında faize yer yoktur.

Yeni Ahitteki faiz yasağına da değinen Ambrosius, yasağın herkese yönelik

olduğunu kabul etmekle birlikte, düşmandan faiz alınabileceği konusunda

diretmektedir. Zira düşmanı öldürmek caiz iken, onu zor duruma sokmak için faiz

almakta caiz olmalıdır.35

2.2 Hieronymus

Ambrosius ile aynı dönemde yaşamış olan Hieronymus faiz yasağının yeni ahit

doğrultusunda değerlendirilmesinden yanadır. Ona göre düşmandan dahi faiz almak

Hristiyan ahlakına aykırı düşer. Zira Hieronymus’a göre riba, adalete aykırı olduğu için

değil, daha ziyade insan severlik yasasına aykırı olduğu için yasak kılınmıştır.36 “Mistik

33 De Tobia 5, 19.34 Theo Sommerlad, a.g.e. s.188.35 Theo Sommerlad, a.g.e. s.189.36 Jörg Steffen, “Die islamische Wirtschaftsordnung vor dem Hintergrund philosophischer und religiöser Konzepte über das Zinsverbot”, 2007, Grin Verlag, s.16-17.

12

Page 13: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

Mektuplar: Kilise kurumları ve mistisizmi hakkında” adlı eserinde rahip Rusticus’a

yazdığı bir mektupta riba konusunda Hieronymus kilise erbabını da eleştirmektedir:

‘Havarinin yasasına riayet ederek sadece kıyafet ve yemeğe iltifat etmek yerine

onlar din adamı olmayanlardan fazla kazancın peşinde koşarlar. Eskiden Yunanlılar

tarafından Aedil adı verilen pazar denetimcileri ribayı dizginlemeye çalışır ve hataya

düşeni cezalandırırdılar. Bu günümüzde ise Din kılıfının altında adaletsiz işler dönüyor.

Bizden haksızlığa göz yummayı bekleyen Hıristiyanlığımız, gitgide Haksızlık yapmak

için istismar ediliyor(...)‘37

Faiz yasağı konusunda ki bir argüman da üretim kredisi örneğinden

açıklanmaktadır. Tüccar krediden dolayı kendisine yük olan faizi sattığı malın fiyatına

intikal ettirerek, zararını kapatmaya çalışır, bu ise malın değerinden fazla bedel

istenmesine sebep olur. Her ne kadar ekonomiyi hızlandırmak için verilse de, üretim

kredisi dahi dinen yasaktır.

2.3 Nyssalı Gregor, Lactanius ve diğerleri

Önemli Hristiyan âlimlerinden Lactanius’ta (300) faizi reddeder:

“Verdiğinden fazlasını istemek oldukça büyük adaletsizliktir. Böyle davranmak

yanındakini sömürmek ve pervasızca zor durumuyla spekülasyon yapmak anlamına

gelir.”38

Nysaa’lı Gregor (334-394) da şunları söyler: “Başkasının mülküne hırsızlık ile

sahip olmak, gizli saklı şekilde ve cinayet yaparak yol kesmekle başka insanın nefsine

sahip olmak ile cebir ile bir şeyi mülkiyetine almak arasında – ki bu faizde böyledir- ne

fark vardır?”

37 Hieronymus, “Aszetische Briefe- Über die kirchlichen Staende und ihre Aszese”, c.II a, s.125/16, Bibliothek der Kirchenvaeter (Kilise Babaların Kütüphanesi), http://www.unifr.ch/bkv/kapitel3104-16.htm-wucher 38Roland Geitmann, a.g.e. s.3.

13

Page 14: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

Buna benzer ifadeleri Augustinus (354-430), Boethius (524) ve Tertullian (220)

gibi kilise babalarında bulabilmek mümkündür.39

3. Skolastik dönemde faiz yasağının temellendirilmesi

3.1 Skolastik dönemde ekonomi

Erken dönemden itibaren faizle savaşan kilise, tarihi konjonktür karşısında faizde

değişik argümanlar üretmek zorunda kalmıştır. Düşüncedeki devrimi daha iyi

anlayabilmek için dönemin ekonomi anlayışına göz atmak gerekir.

Daha önce de zikredildiği gibi ortaçağın ilk dönemlerinde ekonomi anlayışı

Kutsal Kitap’ın vazettiği ekonomi anlayışına paralellik arz etmekteydi. Para ve sermaye

sadece ihtiyacı gidermekten ibaret olmalı bundan fazlası lüks ve refaha girmekte ve

kilise tarafından kesinlikle reddedilmekteydi. Büyük ticaret sadece lüks mallar için

yapılırdı, dolayısıyla burada yapılan faizli işlemi tartışmaya gerek kalmıyordu.40 12.

yüzyılda ise ekonomik alanda birçok şey değişikliğe uğramış oldu. Şehirlerin

büyümesiyle birlikte, ticaret, üretim ve bankacılıkta ciddi manada artış yaşandı. Erken

dönem kilise babalarının argümanları ise bu gelişmeler karşısında yetersiz kalmaktaydı.

Zira daha önce de değinildiği gibi onlar, fakir olan borçluyu korumak adına faiz

yasağını savunuyorlardı. 12. Yüzyılda faizle işlem yapan kişiler ise daha ziyade üretim

kredisi peşinde olan tüccarlar ve savaş hazırlığında olan krallardı. Sonuç olarak kilise

eskimiş faiz teorisiyle artık yeni ekonomik ahlak anlayışına nüfuz edemiyordu.

3.2 Skolastik dönemde faiz problemi39 Roland Geitmann, a.g.e. s.4.40 Karl Pribram, a.g.e. s.48.

14

Page 15: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

Tarihi gelişmelere bağlı olan farklı tutum; kendisini Aquinalı Thomas’ın rasyonel

temellendirmelerinde en bariz şekliyle gösterir. Aquinalı’nın faiz teorisi kilise

babalarında olduğu gibi baskıcı bir yaptırım olmaktan ziyade mantık üretmeye

dayanmaktadır.41 Bu bağlamda Aristoteles’in ekonomi felsefesinden ve düşünce

sisteminden faydalanır. Hocası Albertus Magnus vasıtasıyla felsefesiyle tanışan

Aquinalı, onun “Eukonomia” ve “Chrematistike” ayrımını benimsemiştir.42

Aristoteles’e göre malın kazanılması ana gayesine göre ikiye ayrılır. Ahlaki açıdan kötü

olan ticaret Chrematistike’dir ve para kazanmayı araç olarak değil bizatihi amaç olarak

ele alır. Aynı zamanda ihtiyaçtan fazlasını elde etmek anlamına gelir. Bu konuda o

şöyle der: “mal elde etmenin bu çeşidi tabiata en aykırı olanıdır.” Zira paranın icat

ediliş gayesinin mübadelelerde bedel olmasından ibaret olduğunu ve paranın bizatihi

sermaye olarak görülmesinin tabiatına aykırı olduğu görüşündedir. Chrematistike’nin

karşısında ise ahlaki açıdan doğru olan Eukonomia durmaktadır. Para kazanmak

ihtiyaçları giderebilmek için sadece bir araç konumundadır.43

3.3 Thomas Aquinas’ ın faiz yasağını temellendirmesi

Aquinalı birbiriyle sıkıca irtibatlı olan dört argüman çerçevesinde faiz teorisini

geliştirir: Tüketim argümanı, Paranın yavrulamadığına dair argüman, Eşdeğerlilik

prensibi, Zaman argümanı.44 Bunlardan en önemlisi şüphesiz tüketim argümanıdır.

Ancak tüketim argümanını daha iyi anlayabilmek için öncelikle Aquinalı’nın

Aristoteles’ten esinlenerek geliştirdiği eşdeğerlilik prensibini açıklamak gerekir:

a. Eşdeğerlilik Prensibi

41 Peter Meiners, a.g.e, s.4.42 Karl Pribram, a.g.e s.47.43Ulrich van Suntum, “Die unsichtbare Hand”, s.73, Springer-Verlag, Berlin Heidelberg New York,199944 von Böhm-Bawerk, Eugen, Kapital und Kapitalzins 1. Abteilung: Geschichte und Kritik der Kapitalzins- Theorien, Jena 1921, s.18-19.

15

Page 16: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

Aristoteles “mübadele” ve “akit eşitliği”nden bahseder (iustia commutativa).

Onun teorisine göre her mübadelede eşdeğerlilik bulunmaktadır, yani alınan ile verilen

arasında orantısal bir eşdeğerlilik olmalıdır (aequalitas dati et accepti). Kazanç ve zarar

her iki taraftan da eş değersizlik anlamına gelir, ortada olan ise eşdeğerliliktir,

dolayısıyla eşit olan kazanç ve zarar arasındaki orta durumdur. Bu temellendirme

sonucunda Aristoteles’in tıpkı Platon’da olduğu gibi faize karşı oluşu kendiliğinden

ispatlanmış olur, zira faizde de bir eş değersizlik mevcuttur. Alacaklı borç verene

kıyasen daha büyük masrafa girer, aldığının karşılığı olarak daha fazlasını ödemek

zorundadır. Eşdeğerlilik prensibine aykırı olması hasebiyle bu haksızlıktır (ubi est

aequalitas, non est lucrum). Aynı şekilde tazminat da sadece verilen ile alınan

arasındaki eşitsizliği düzeltmekten ibarettir. Aristoteles’teki bu temel noktalardan

hareketle Aquinalı Thomas faiz teorisini geliştirir.45

b. Tüketim argümanı

Aquinalı tüketim argümanını şu düşünceler üzerine bina eder:

“Borç verilen para için faiz almak haksızlıktır: zira olmayan bir şey satılmaktadır

ve bu açıkça eşitsizliğin oluşması anlamına gelir ki bu adalete karşıdır. Bunu kabul

etmek için bazı malların fonksiyonunun tüketmek olduğunu bilmek gerekir; örneğin biz

içmek için kullanarak şarabı tüketmekteyiz ve yemek için kullanarak buğdayı tüketiriz.

Dolayısıyla bu tür mallarda malın fonksiyonunu malın kendisinden ayırmamak gerekir;

bilakis bir malın fonksiyonunu kullanma iznine sahip olan aynı zamanda malın

kendisini kullanma iznine sahiptir. Bundan dolayı bu tür malların ödünç alınmasında

mülkiyeti aktarılmaktadır. Eğer bir kimse şarabı ayrı, şarabın kullanımını ayrı satacak

olsa, aynı malı iki kez satmış olmak durumuna ya da olmayan şeyi satma durumuna

düşecektir. Bunun sonucunda açık ve net bir biçimde eş değersizlikten dolayı günaha

girmiş olur.

45 Peter Meiners, a.g.e, s.6-7.

16

Page 17: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

Aynı nedenden dolayı, şarap ya da buğdayı ödünç verip karşılığını iki kez

istediğinde haksızlık meydana gelmektedir. Bu ikili karşılık şudur: birisi, ödünç alınan

malın kendisini, öteki ise kullanımının ücretidir ki biz buna faiz deriz.

Fonksiyonu tüketme olmayan mallar da vardır, şöyle ki evin kullanımı içinde

oturmaktır, onu yıkmak değildir. Ve bu yüzden dolayı bu tür mallarda ikisi ayrı ayrı

verilebilmektedir. Örneğin bir kimse evin mülkiyetini başkasına aktarıp onun

kullanımını bir zaman süresince kendisine saklarsa ya da tam tersi bir kimse evinin

kullanımını başkasına aktarıp evi kendi mülkiyetine bırakırsa.

Bu yüzden kişinin evine kullanımına has bir fiyat belirlenmesine ve aynı zamanda

evi geri istemesine izin vardır. Evin kiralanmasında ya da icare de olduğu gibi.” 46

Metinden de anlaşıldığı üzere iki tür mal vardır: Tüketilen (res consumptiles) ve

tüketilmeyen (res non consumptiles). Birinci tür kullanımından sonra yok olurken ikinci

tür kullanımından sonra maddi olarak mevcudiyetini sürdürmektedir. Tüketilen mallar

da faiz almak, iki katını geri almak anlamına geldiğinden dolayı eş değersizlik doğurur.

Eş değersizlik ise adaletsizliktir.47 Aquinalı’nın parayı hangi tür maldan saydığı

önemlidir.

“Para filozofun görüşüne göre (...) mübadelelerde bedel olarak kullanılmak için

icat edilmiştir. Paranın asli amacı tüketiminde yatmaktadır. Bu asli nedenden dolayı

paranın tüketimi için herhangi bir ödül- ki bu faizdir- istemek yasaktır. İnsan her nasıl

46 Thomas Aquinas, “Summa Theologica, secundae pars secundae partis quaestio 78 articulo I.” ‘Ad cuius evidentiam, sciendum est quod quaedam res sunt quarum usus est ipsarum rerum consumptio, sicut vinum consumimus eo utendo ad potum, et triticum consumimus eo utendo ad cibum. Unde in talibus non debet seorsum computari usus rei a re ipsa, sed cuicumque conceditur usus, ex hoc ipso conceditur res. Et propter hoc in talibus per mutuum transfertur dominium. Si quis ergo seorsum vellet vendere vinum et seorsum vellet vendere usum vini, venderet eandem rem bis, vel venderet id quod non est. Unde manifeste per iniustitiam peccaret. Et simili ratione, iniustitiam committit qui mutuat vinum aut triticum petens sibi duas recompensationes, unam quidem restitutionem aequalis rei, aliam vero pretium usus, quod usura dicitur. Quaedam vero sunt quorum usus non est ipsa rei consumptio, sicut usus domus est inhabitatio, non autem dissipatio. Et ideo in talibus seorsum potest utrumque concedi, puta cum aliquis tradit alteri dominium domus, reservato sibi usu ad aliquod tempus; vel e converso cum quis concedit alicui usum domus, reservato sibi eius dominio. Et propter hoc licite potest homo accipere pretium pro usu domus, et praeter hoc petere domum commodatam, sicut patet in conductione et locatione domus. 47 Peter Meiners, a.g.e, s.8-9.

17

Page 18: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

haksızlıkla elde ettiği malı geri vermek zorunda ise, faizle elde ettiği parayı da iade

etmek zorundadır.”48

Para bir ölçüdür, malların faydasını ölçer. Ancak ölçü oluşu kendisinden değildir,

paranın kendi değeri yoktur (valor impositus) para değerini ölçtüğü mala göre alır

(valor intrinsecus). Dolayısıyla para ancak bir mala değer olarak atfedildiği anda, yani

mübadelede, ölçü olma vasfını tamamlar.49 Diğer tüketilen mallarda mübadeleden

sonraki kullanımında tüketilmeleri söz konusudur. Parada ise mübadele anında

tüketilmesi söz konusudur. Para kredisi “para malını” satmak ile kıyaslanabilir. Borcu

ödemek ile bu satışın hesabı kapatılmış olur. Ancak faizde olduğu gibi bundan fazlası

istenirse; ‘aynı şey iki kere, ya da olmayan şey satılmış olur ve eş değersizlikten dolayı

günaha girmiş olur.’ 50

Aquinalı parayı tüketilen mallardan sayması hasebiyle (quarum usus est

consumptio) faizi yasak kılmıştır. Bu teorinin bir başka açısı ise, tüketilmeyen malların

kira veya icaresinin faiz olmadığı ve dolaysıyla caiz olduklarını ifade etmesidir.51

c. Malın yavrulamadığı argümanı

Aquinalı argümanlarını paranın yavrulamadığı (res quae non fructificat) tezinden

devam ettirir. Bu argüman Aristoteles’e dayanır. Zira Aristoteles Politika adlı eserinin

ilk bölümünde faizin paranın parası olduğunu ifade eder. Aristoteles’e göre paranın icat

ediliş gayesi mübadelede bedel olmasından ibarettir. Faiz ise parayı çoğaltmaktadır.

Aristoteles’e göre bu tabiata aykırıdır, zira para kendi kendine çoğalamaz (res quae non

48 Thomas v. Aquinas, “secundae pars secundae partis quaestio 78 articulo I. Pecunia autem, secundum philosophum, in V Ethic. Et in I Polit”:‘Principaliter est inventa ad commutationes faciendas, et ita proprius et principalis pecuniae usus est ipsius consumptio sive distractio, secundum quod in commutationes expenditur. Et propter hoc secundum se est illicitum pro usu pecuniae mutuatae accipere pretium, quod dicitur usura. Et sicut alia iniuste acquisita tenetur homo restituere, ita pecuniam quam per usuram accepit.’.49 http://www.wiwi.uni-muenster.de/insiwo/Download/Hausarbeiten/Hausarbeit-Schellhammer.pdf50 Christian Braun, “Vom Wucherverbot zur Zinsanalyse 1150-1700”, Winterthur, 1994, s.55.51 Peter Meiners, a.g.e, s.9-11.

18

Page 19: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

fructificat). Paranın çoğalması ancak kendisiyle ticaret yapılabilmesi için icat edilen

şeylerle olur. Paranın asli gayesi potansiyel sermaye olmak değil, bir mala izafe

edilmesidir.52

d. Zaman argümanı

Zaman argümanı olarak da adlandırılan son temellendirme kredili alışveriş ile

ilgilidir. Nakit alışverişte malın teslimi ile ödemesi aynı vakte düşer. Kredili alışverişte

ise malın teslimi paranın tesliminden önce gerçekleşir, ancak bunun karşılığında alıcı

daha fazla ödemek zorundadır. Aquinalı’ya göre malın değerinden fazla ödenilen

miktar aradaki zaman farkına bedel olmaktadır, yani zaman bir nevi satılmaktadır. Fakat

zaman “tanrının hediyesidir ve bundan dolayı cemiyetin ortak malı konumundadır.”53

Yukarıda zikredilen dört argüman çerçevesinde Aquinalı faiz yasağını

temellendirmektedir. Rasyonel olmaları açısından yeni olan bu temellendirmeler aynı

zamanda faiz yasağına bir takım istisnaların getirilmesine de yol açmışlardır. Thomas

Aquinas “Summa Theologica” ’da faize alternatif işlemleri de ortaya koymuştur.

İşlemler başlıca şunlardır:

Damnum emergens (Borç verenin zarara girmesi durumu), Lucrum cessans (Borç

verenin karı kaçırması durumu), societas (ortaklık), poena morae (gecikmeli ödemeler),

Periculum sorties (Risk durumunda ek ödeme). Aquinalı’ nın faize getirdiği bu

istisnaların da katkısıyla Hıristiyan kültüründe faiz yasağı etkisini gitgide kaybetmiştir.54

Sonuç

52 Christian Braun, a.g.e s. 17.53 Peter Meiners, a.g.e, s.11.54 Peter Meiners, a.g.e, s.12-16. Christian Braun, a.g.e. s.63.

19

Page 20: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

Hıristiyan kültüründeki faiz yasağı Kutsal Kitaptaki kardeşlik yasası ve sevgi

yasası çerçevesinde ele alınmaktadır. Eski Ahit’te ifade edilen kardeşinden faiz alma

yasağı, Yeni Ahit’te genişletilmiştir. Faizin türleri arasında ayırım yapmayan Kutsal

Kitap anlayışı erken dönem kilise babalarının eserlerinde de tekrar ele alınır. Faiz yasağı

konusunda daima sert tutum gösteren kilise, birçok meclis kararıyla faiz alanları

cezalandırmıştır. 15. yüzyıla kadar devam eden bu yaptırımlar, değişen ticari ortam

karşısında yetersiz kalmaya başlamış, ticari ihtiyaç karşısında faiz yasağına istisnalar

getirilmiştir. Bu bağlamda Aquinalı Thomas’ın faiz yasağına ilişkin temellendirmeleri

yön verici olmuştur. Aristoteles’in ticaret anlayışına bina ettiği faiz yasağı

temellendirmeleri otoriter bir yaptırımdan ziyade rasyonel hüviyet kazanmıştır. Yasağa

ilişkin dört temel argüman getirdikten sonra, Aquinas yine bu dört argüman üzerinden

faize istisna olan birtakım işlemler ortaya koymaktadır. Tüketim argümanı, Eşdeğerlilik

prensibi, Malın yavrulamadığı argümanı ve Zaman argümanı olarak adlandırılan dört

açılı temellendirme, Aquinalı ‘nın faiz yasağını paradoks biçimde hafifletmesi ve

istisnalar getirmesine de yol açmıştır. Bu istisnalar hızla gelişen İtalya ekonomisine bir

reaksiyon ve ayak uydurma olarak algılanabilmektedir. Dolaysıyla Aquinalı ‘nın

alternatif işlemleri ekonomideki faiz teriminin kapsam alanının değişmesine,

sigortacılık ve şirketlerdeki yeni anlayışlara işaret eder. Bu işlemlerin tahlili ve geleceğe

yönelik uzantılarının hangi boyutlara ulaştığı ayrıca araştırılmalıdır. Çalışmamızın

kapsamını aşacağı için bunlara sadece kısaca değinmiş bulunduk.

Faiz tartışmaları Protestanlığın doğuşuyla, Luther ve Calvin’ in teorileriyle tekrar

alevlenmiştir. Luther erken kilise babalarının izinden giderek faiz yasağını şiddetli

biçimde savunurken, Calvin faizi dinen caiz görmüş. Corpus İuris Canonici’ den tedrici

olarak kaldırılmış olan faiz yasağına ilişkin madde günümüz kanonunda gündeme bile

getirilmemektedir. Günümüz Hıristiyan teolojisinde, gündem dışı olması hasebiyle

hemen hemen hiç tartışılmayan faiz yasağı, artık sadece ekonomi ahlakı çerçevesinde

ele alınmaktadır. Kilise ise çok eski tarihlerine dayanan ve hukuki açıdan önemli

temellendirmelere sahip olan bu yasağı dile bile getirmez. Ancak kilisenin göz ardı

etmeye çalıştığı bu yasak, bazı Hristiyan âlimleri tarafından İslami faiz yasağı

çerçevesinde tekrar ele alınmaya çalışılır. İslami faiz yasağı bazı teologlar için umut

20

Page 21: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

kaynağı haline gelmiş, onlarda günümüz kapitalizminde Hristiyan ahlak anlayışını ticari

alanda canlandırmak adına heyecan uyandırmıştır. İslami araştırmalar açısından ise

Hristiyan kültürün sunduğu ahlaki ve rasyonel temellendirmeler faiz konusunda daha

derin çalışmalar için yön verici ve ufku genişletici olabilir.

Bibliyografya

21

Page 22: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

o Anton Orel, “Oeconomia perennis. Die Wirtschaftslehre der

Menschheitsüberlieferung im Wandel der Zeiten und ihrer unwandelbaren

Bedeutung”, c. 2: Kanonik Vaiz yasağı, 1930, Mainz

o Christian Braun, “Vom Wucherverbot zur Zinsanalyse” 1150-1700, Winterthur,

1994

o Emil Friedberg, „Decretum sive Concordia discordantium canonum“, Leipzig

1879–1881 (= Corpus Iuris Canonici, 1),Graz 1959

o Ernst Ramp, “Das Zinsproblem- Eine historische Untersuchung”, 1949, Zwingli

yayınevi, Zürih

o Eugen von Böhm-Bawerk, “Kapital und Kapitalzins 1. Abteilung: Geschichte

und Kritik der Kapitalzins- Theorien”, Jena 1921

o Gregorii XIII, „Corpus juris canonici emendatum et notis illustratum“, pont.

max. iussu editum. Romae : In aedibus Populi Romani, 1582

o Hans G. Ulrich, “Das Zinsnehmen in der christlichen Ethik – Historische und

gegenwaertige Perspektiven, Atzelsberger Gespraeche 1988”, neşreden: Max

Vollkommer, 1989, Erlangen,

o Hieronymus, “Aszetische Briefe- Über die kirchlichen Staende und ihre Aszese”,

c.II a, Bibliothek der Kirchenvaeter (Kilise Babaların Kütüphanesi)

22

Page 23: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

o İsmail Özsoy, Faiz, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c.12

o İan Markham, “Zins in: Theologische Realenzyklopaedie”,c.26, Walter de

Gruyter, 2004, Berlin, New York

o Julius Kirshner, „Wucher“, yayımlayan Michael North, „Von Aktie bis Zoll. Ein

historisches Lexikon des Gelde“s, München 1995,

o Karl Pribram, “Geschichte des ökonomischen Denkens”, 1992, c.1, Frankfurt a.

Main,

o Michael Neumann, “Geschichte des Wuchers in Deutschland bis zur

Begründung der heutigen Zinsgesetze 1654”, Halle 1865,

o Peter Meiners, “Das Zinsverbot und extrinsische Zinstitel bei Thomas von

Aquin”, 2009-2010, Westfaelische Wilhelms- Münster Üniversitesi neşriyatı

o Roland Geitmann,”Bibel, Kirchen und Zinswirtschaft”, 1989, ‘Zeitschrift für

Sozialekonomie’- (Sosyal ekonomi ile ilgili dergi), c. 80

o Theo Sommerlad, “Das Wirtschaftsprogramm der Kirche des Mittelalters - Ein

Beitrag zur Geschichte der Nationalökonomie und zur Wirtschaftsgeschichte des

Steffen, Jörg, Die islamische Wirtschaftsordnung vor dem Hintergrund

philosophischer und religiöser Konzepte über das Zinsverbot”, 2007, Grin

Yayınevi

o Thomas Aquinas, “Summa Theologica, secundae pars secundae partis quaestio

78 articulo I”.ve “Aquinas, Thomas, secundae pars secundae partis quaestio 78

articulo I. Pecunia autem, secundum philosophum, in V Ethic. Et in I Polit”

23

Page 24: ti-entertainment.comti-entertainment.com/dosya/faiz_konusu.docx · Web viewHıristiyanlık ’taki faiz yasağını kökleri, ahlaki ve rasyonel temellendirmeleri açısından ele

o Ulrich van Suntum, “Die unsichtbare Hand”, Springer-Verlag, Berlin

Heidelberg New York,1999

o Zeme, Hasan ve Faruk Zeme, “Muhammed, Faiz Tarihi ve İslam”, 1968, Sinan

Yayınevi,

o http://www.unifr.ch/bkv/kapitel3104-16.htm-wucher

o http://www.wiwi.uni-muenster.de/insiwo/Download/Hausarbeiten/Hausarbeit-

Schellhammer.pdf

24