tÜrk edeb İyati’ndadocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · türk...

130
TÜRK EDEBİYATI’NDA MODERN BİYOGRAFİNİN DOĞUŞU Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Yüksek Lisans Tezi Sinem Çelebioğlu Boğaziçi Üniversitesi 2007

Upload: others

Post on 26-Jan-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

TÜRK EDEBİYATI’NDA

MODERN BİYOGRAFİNİN DOĞUŞU

Sosyal Bilimler Enstitüsü

Türk Dili ve Edebiyatı

Yüksek Lisans Tezi

Sinem Çelebioğlu

Boğaziçi Üniversitesi

2007

Page 2: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

ii

The thesis of Sinem Çelebioğlu

has been approved by

Yard. Doç. Dr. Zeynep Uysal ___________________ (Thesis advisor) Doç. Dr. Nur Gürani Arslan ____________________

Yard. Doç. Dr. Halim Kara ____________________

April 2007

Page 3: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

iii

ABSTRACT

The Emergence of Modern Biography in Turkish Literature

by

Sinem Çelebioğlu

This thesis focuses on the biographical works written by Namık Kemal, Beşir

Fuad, Ahmet Mithat and Fatma Aliye Hanım, which are considered to be the first

examples of this genre produced in Western manners. These works are analyzed with

reference to their differences from the traditional examples of biographical works as

well as their similarities with the modern, Western ones. The extent to which they

agree with the peculiar characteristics of Tanzimat literature in general is also

discussed. And lastly, the authors’ motives for writing these works and the narrative

techniques they employed are studied.

The main argument of the thesis claims that Namık Kemal’s Evrak-ı Perişân,

Beşir Fuat’s Victor Hugo and Voltaire, Ahmet Mithat’s Beşir Fuad and Fatma Aliye

Hanım yahut Bir Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti, and Fatma Aliye Hanım’s Ahmet

Cevdet Paşa do not follow the traditional modes of biography writing. Instead, their

authors employed Western techniques in producing these works just as they did in

their other works in other genres, and they acted as vanguards in this respect.

Nevertheless, it is argued that these works differ from the Western examples in many

respects, that is, these biographers adopt an instrumentalist approach, use these

works as a means to advocate their thoughts and choose biographies whose life

stories could, in their opinion, serve as examples or models for the society.

Keywords: Biography, Turkish literature, Tanzimat literature, Namık Kemal,

Fatma Aliye Hanım, Ahmet Mithat, Beşir Fuad

Page 4: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

iv

KISA ÖZET

Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Doğuşu

Sinem Çelebioğlu

Bu çalışmada, Tanzimat dönemi yazarlarından Namık Kemal, Beşir Fuad,

Ahmet Mithat ve Fatma Aliye Hanım tarafından yazılan ve Batılı anlamda ilk

örnekler arasında sayabileceğimiz biyografik eserler incelenmiştir. Tezde ele alınan

metinlerin, geleneksel biyografi yazımından ayrılan yönlerinin ve ne ölçüde modern

biyografi özellikleri taşıdıklarının yanı sıra bu eserlerin Tanzimat edebiyatının ayırt

edici özellikleriyle ne derece örtüştüğü saptanmaya çalışılmıştır. Diğer yandan

yazarların biyografi yazma nedenleri ile yazma teknikleri üzerinde de durulmuştur.

Çalışmanın sonunda, Evrak-ı Perişân ile Namık Kemal, Victor Hugo ve

Voltaire adlı eserleriyle Beşir Fuad, Beşir Fuad ve Fatma Aliye Hanım yahut Bir

Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti adlı biyografileriyle Ahmet Mithat ve son olarak

Ahmet Cevdet Paşa adlı çalışmasıyla Fatma Aliye Hanım’ın, geleneksel biyografi

yazımını devam ettirmedikleri, diğer türlerde olduğu gibi biyografi yazımında da

Batı’yı model alarak eserlerini yazdıkları ve Tanzimat edebiyatında, biyografi türünü

kullanmada öncü oldukları, fakat birçok açıdan modern biyografi özelliklerine de

uymadıkları ortaya çıkmıştır. Zira tüm Tanzimat yazarlarında olduğu gibi metinleri

incelenen yazarların, kaleme almış oldukları biyografilerini kendi amaçlarına

hizmette kullandıkları, eserler üzerinden kendi fikirlerini aktardıkları ve toplumun

ibret alacağı veya model olarak benimseyeceği özneleri tanıtmayı tercih ettikleri

görülmüştür.

Anahtar kelimeler: Biyografi, Türk edebiyatı, Tanzimat edebiyatı, Namık

Kemal, Fatma Aliye Hanım, Ahmet Mithat, Beşir Fuad

Page 5: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

v

İÇİNDEKİLER

1. GİRİŞ

Batı’da Biyografi Türünün Tarihsel Gelişimi ............................................... 1

Modern Biyografinin Özellikleri.................................................................... 8

Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografi Öncesi Biyografik Yazım Geleneği 18

2. TÜRK EDEBİYATI’NDA İLK BİYOGRAFİ ÖRNEKLERİ

Namık Kemal’in Biyografileri ............................................................... 25

Evrak-ı Perişân......................................................................... 25

Beşir Fuad’ın Biyografileri ..................................................................... 42

Victor Hugo .............................................................................. 46

Voltaire ..................................................................................... 56

Ahmet Mithat’ın Biyografileri ................................................................ 66

Beşir Fuad ................................................................................ 68

Fatma Aliye Hanım yahut Bir Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti 81

Fatma Aliye Hanım’ın Biyografileri ........................................................ 96

Ahmet Cevdet Paşa ................................................................... 98

3. SONUÇ ............................................................................................................... 108

KAYNAKÇA ..........................................................................................119

Page 6: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

vi

ÖNSÖZ

Batılışlaşma ile birlikte yeni fikir ve türlere kapılarını açan Tanzimat

döneminde, batılı anlamda biyografi türünün de geliştiği görülmektedir. “Türk

Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Doğuşu” başlıklı bu tezin de amacı, yeni bir tür

olarak biyografinin gelişimini ortaya koymaktır. Osmanlı edebiyatında geleneksel

biyografi yazımı hakkında var olan çalışmaların tersine, Tanzimat dönemindeki ilk

biyografi örnekleri hakkında detaylı incelemelerin olmaması dikkat çekmektedir. Tez

konumu seçmemde bu eksikliğin rolü büyüktür. Zira, tezkirecilikten batılı biyografi

örneklerine geçiş sergilenmediği gibi, Namık Kemal, Beşir Fuad, Ahmet Mithat ve

Fatma Aliye Hanım gibi ilk biyografi örneklerini veren yazarların biyograf kimlikleri

üzerinde de pek fazla durulmamıştır.

Bu fikirden hareketle bu tezde, Tanzimat dönemindeki bu ilk biyografi

örneklerinin, ne tam geleneksel biyografi yazımına uygun ne de tam modern

biyografi özelliklerine sahip olduğu ortaya konulmaya çalışılacak ve bu eserlerin

daha çok geçiş evresi özellikleri taşıdığı savunulacaktır. Diğer yandan yazarların,

Batı’dan model aldıkları biyografi türünü kendi amaçları doğrultusunda

şekillendirdikleri, kendi fikirlerini aktarmak için bir platform olarak kullandıkları ve

toplumun ibret veya örnek alması için öznelerinin hayat hikayelerini aktardıkları ileri

sürülecektir. Bunun için de, yeni bir tür olarak edebiyatımızda gelişen biyografinin

ilk örnekleri detaylı bir biçimde incelenmeye ve bu örneklerin hangi yönleriyle

geleneksel yöntemde yazıldığı, hangi yönleriyle Tanzimat eserleri ile örtüştüğü ve

Batı’da gelişen modern biyografi türüne yaklaştığı gösterilmeye çalışılacaktır.

Hem Batı hem de Türk edebiyatında, yaşamöyküsü örneklerine genel olarak

bakıldığında, 19. yüzyılın sonuna gelene kadar tüm örneklerde hayatı kaleme alınan

Page 7: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

vii

kişilerin efsanevi nitelikler taşıdığı, biyografların seçmiş oldukları öznelerine dair

yüceltici bir tavır sergiledikleri açıktır. Didaktik bir bakış açısıyla yol alan

biyografların, topluma örnek olması amacıyla özellikle ‘başarılı’ insanların

yaşamöykülerini yazdıkları görülmektedir.

20. yüzyıldan sonra ise, özellikle Batı edebiyatında biyografilerin belirli

kurallar çerçevesinde yazılması gerektiği tartışmaları ortaya çıkmış ve modern bir

biyografinin ilk örnekleri bu yüzyılda verilmiştir. Tanzimat döneminde de, tezkire

geleneğinden uzaklaşılarak Batılı anlamda biyografi örnekleri verilmeye

başlanmıştır. Bu gelişmeler doğrultusunda, Tanzimat döneminde modern bir

biyografi anlayışından söz edilip edilmeyeceği, Tanzimat yazarlarının biyografi

türünü hangi amaçlarla ve hangi kurallara bağlı olarak kullandıkları ya da kendi

biçimlerini oluşturup oluşturmadıklarını belirleme gayesi, bu tezin çerçevesini

oluşturmuştur.

Bu nedenle tezin giriş bölümünde, Batı’da biyografi türünün gelişimi ve

özellikleri ile Osmanlı’da geleneksel biyografi yazımı ele alınmıştır. “Batı’da

Biyografi Türünün Tarihsel Gelişimi”nde, öncelikle Batı’da biyografi türünün

tarihsel gelişimine yer verilmiş ve tür açısından önemli sayılan örneklerden kısaca

bahsedilmiş, daha sonra tezde incelenecek biyografi örneklerini değerlendirirken

yararlanmak üzere 20. yüzyılda gelişen modern biyografinin özellikleri detaylı bir

biçimde sıralanmıştır. “Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografi Öncesi Biyografik

Yazım Geleneği” bölümünde ise, Osmanlı edebiyatında geleneği yüzyıllarca devam

etmiş olan tezkirecilik üzerinde durulmuş ve diğer biyografik türlerden kısaca

bahsedilmiştir. Yine tezde incelenecek eserlerin tezkire geleneği ile bağlantısını

görebilmek için türün özellikleri belirtilmiştir. Ayrıca, 16. yüzyıldan 20. yüzyıla dek

devam eden tezkirecilik geleneğinden, Tanzimat döneminde modern biyografi türüne

Page 8: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

viii

birdenbire geçiş olmadığı için bu bölümde, tezkirecilik sisteminden kopmamış olan,

diğer bir deyişle tezkireciliği sürdüren yazarlardan da kısaca söz edilmiştir.

Tezin ana bölümünü ise, Tanzimat döneminde kaleme alınmış biyografik

metinlerin yakın okuma tekniği ile incelenmesi oluşturmaktadır. Bu bölümde,

öncelikle menakıpnamelere daha yakın duran Namık Kemal’in Evrak-ı Perişân adlı

eseri, geleneksel biyografi yazımından uzaklaşarak Batılı anlamda ilk biyografi

örnekleri sunan Beşir Fuad’ın Victor Hugo ve Voltaire adlı biyografileri, Tanzimat

yazarları arasında eserleriyle önem taşıyan ve diğer eserlerinde olduğu gibi kendine

has teknikleriyle biyografileri kaleme alan Ahmet Mithat’ın Beşir Fuad ile Fatma

Aliye Hanım yahut Bir Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti adlı eserleri ve son olarak da

bir kadın bakış açısıyla yazıldığı için önem taşıyan ve hem öznesini hem de dönemi

yansıtması dolayısıyla farklı bir yerde duran Fatma Aliye Hanım’ın Ahmet Cevdet

Paşa ve Zamanı adlı eserleri ele alınmıştır.

Sonuç bölümünde ise, Tanzimat yazarları tarafından örnekleri verilen bu ilk

biyografiler, Türk edebiyatında modern biyografinin gelişimi içerisinde, geleneksel

biyografi yazımı ve modern biyografi arasındaki geçiş evresi özellikleriyle

konumlandırılmaya, yazarların modern biyografi özelliklerine ne derece uyduğu ya

da bu özelliklerden bağımsız bir biçimde hangi kurallar çerçevesinde eserlerini

yazdığı bulgulanmaya çalışılmıştır.

Bu tezin oluşumunda yardımlarını ve desteğini esirgemeyen değerli

danışmanım Yard. Doç. Dr. Zeynep Uysal’a ve her zaman yanımda olan aileme ve

dostlarıma yürekten teşekkür ederim.

Page 9: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

1

1. GİRİŞ

Batı’da Biyografi Türünün Tarihsel Gelişimi

Kökeni yüzyıllar öncesine kadar uzanan ve en eski yazınsal türlerden biri olan

biyografinin günümüzde hâlen popülerliğini koruması hatta daha da arttırması,

aslında iki kelime ile açıklanabilmektedir; "merak" ve "anma" dürtüsü.

Biyografilerin yazılma amacını özetleyen bu iki kelime, türün ne kadar eskiye

dayanabileceğinin de altını çizmektedir. Çünkü bireyler, ölüm gerçeği ile

karşılaştıklarından beri anma, hatırlama, unutmama ve ölen kişilerin hayatını anlama

konusunda duyarlıdırlar. Bu sebeple, “kendisi başlı başına bir tür olarak gelişmeden

önce de diğer yazınsal türlerin içinde dağılmış” olan ve “çoğu kez onlara kaynaklık

eden” biyografinin temellerini, mezar taşları ve cenaze törenlerindeki sözsel ifadeler

oluşturmaktadır. Bütün amaç, "ölen kişinin hayattayken yaptıklarını anlatmak, kişiyi

övmektir."1 Bu kişi askerse kahramanlıkları, hükümdarsa ülkesini nasıl yönettiğine

dair bilgiler halka aktarılmıştır. Bu görüşü Harold Nicolson; "Biyografi, anma

içgüdüsünü tatmin etmek için icat edilmiştir: aileler, ölüyü anmayı arzu eder bu

yüzden ağıtlarımız, kitabelerimiz bulunmaktadır; kabileler, kahramanlarını anmak

ister bunun için destan ve menkıbelerimiz vardır; kilise, kurucularını anmayı ister bu

yüzden azizleri anlatan hikâyeler (saints) vardır." diyerek desteklemektedir.2

Mısır tarihinde, yaşamöykülerinde ve mezar taşlarında, tanrıların

buyruklarına uygun olarak geçirilmiş bir ömrü sergilemesi ve toplum içinde

1 Nursel Duruel, “Hayat, Biyografiler, Biyografyalar”, Jale Baysal’a Armağan (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 1993), s.75. 2 Harold Nicolson, The Development of English Biography (New York: Harcourt, Brace and Company, Inc., 1928), s.135.

Page 10: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

2

kimliğini sürdürebilmesi amacıyla önemli şahıslara yer verilmiştir. Kimi zaman

mezar taşlarının, ölen kişinin ağzından yazıldığı da görülmüştür; Orhun Yazıtları ile

Yenisey Yazıtları, ölenin ağzından yazılmış gibi gösterilen önemli örneklerdendir.3

Bu alanda fazla sayıda örnek sunan ve türün tarihsel gelişimini sergilediği için

detaylı bir biçimde göz atacağımız İngiliz edebiyatında da bu türün izini,

kahramanların, efsanevi savaşçıların anlatıldığı kitabeler, ağıtlar ve destanlarda

sürmek mümkündür.4

Batı’da modern biyografinin ilk örneklerine bakıldığında, önce kısa

biyografilerin5 yazıldığı görülmektedir. Bunun en önemli iki örneğini de İncil ve

Plutarkos’un Koşutlu Yaşamlar adlı eseri oluşturmaktadır6. İ. S. 46-119 yıllarında

yaşayan ve 19. yüzyılın biyografi anlayışının temelini oluşturan Plutarkos, eserinde

yirmi üç Yunanlı ile yirmi üç Romalı’nın hayatını kaleme almıştır. “Benim amacım,

hayatları yazmaktır, tarihleri değil” diyen yazar, tarihsel malzeme ile fazla

ilgilenmemiştir7 ve daha önce tarihin bir kolu olarak düşünülen biyografi türünün,

edebiyata dâhil edilmesini sağlamıştır.8 Biyografiyi her zaman ahlaki örnek vermede

kullanılabilen bir araç olarak gören Plutarkos, hırsın tuzaklarını, kibrin kötülüklerini

vurgulayarak, okuyucuya hem zevk hem de ibret vermeyi hedeflemiştir. Kısacası,

biyografi türü aracılığı ile “örneklerle modeller yaratmayı ve halkı eğitmeyi”

3 Oğuz Demiralp, “Yaşamöyküsü Mezartaşına Yazılır”, Kitap-lık sayı: 36 (Bahar 1999), s.173. 4 Nicolson, s.17. 5 Belirli başlıklar altında, ortak kişilerin kısa hayatlarına yer veren, belirli konular çerçevesinde isimlerin seçildiği, detayların – ölüm, doğum, aile – ve yorumların dipnot aracılığı ile verildiği bir biyografi türüdür. 6 Dwight Durling, Biography Varieties and Parallels ( New York: The Dryden Press, 1941), s. 8. 7 Marietta A. Hyde, Modern Biography (New York: Harcourt, Brace and Company, Inc., 1926), s. xiv. 8 Güven Turan, “Bir Yaşamın İçi Dışı” Kitap-lık sayı: 36 (Bahar 1999), s. 167.

Page 11: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

3

arzulamıştır.9 Çünkü Plutarkos; “O nasıl bir adamdı?” sorusunu temel almış ve bir

biyografinin esas amacının ahlak kurallarına uygun olarak yaşanmış bir hayat

modeli sunmak olduğunu savunmuştur.10

Plutarkos’un çağdaşı Seutonius ise, Sezarların Yaşamı adlı eserinde, bugünkü

biyografi anlayışına yaklaşır bir biçimde “benden duymuş olma” tarzında bilgilere

yer vererek, insanların merak ettikleri noktaları doldurmuş, teşhir etmenin ve bir

bakıma edebi anlamda biyografinin ilk örneğini vermiştir.11

6. yüzyılda İngiltere’de, etik ve teolojik (tanrıbilimsel) kavramların yer

verildiği azizlerin yaşamlarını anlatan “hagiography” (hayat hikâyesi) türü

gelişmiştir. Bede’nin Martyrology ile Ecclesiastical History adlı eserleri bu türe birer

örnektir. Yazarın amacı eserlerinde “iyi insanların iyi yönleri” ile “kötü insanların

kötü yönleri”ni ortaya koymaktır.12

9. yüzyılda Bishop Asser tarafından yazılan Life of Alfred the Great, bir birey

hakkında yazılmışsa da çok başarılı sayılmamaktadır. Çünkü eserde Kral Alfred’in

karakteri, kişiliği veya gelişmesi hakkında detaylı bilgiler olmadığı gibi, tatmin edici

açıklamalar da yer almamaktadır.13

9 Duruel, s.75. 10 Ira Bruce Nadel, Biography: Fiction, Fact and Form (New York: St. Martin's Press, 1984), s. 18. 11 Turan, s. 167. 12 Nicolson, s.18. Bu konuda şu da belirtilmelidir ki, kötü yönlerin sergilenmesi aslında biyografinin özünde vardır, çünkü biyografilerin bir amacı da yermektir. Bu konuda Humphrey Carpenter, biyografilerin, ya tapınma ya da yıkma amacıyla yazılmış olduğunu ifade etmektedir. Bkz: Humphrey Carpenter, “Learning about Ourselves: Biography as Autobiography”, The Art of Literary Biography, (Oxford: Clarendon Press, 1995), s. 267. Ayrıca Oğuz Demiralp, biyografilerin ahlaki değerleri ortaya koymak için sadece iyi insanların yaşamlarını aktarmadığını, hayatlarını kötü yaşayanların veya yaşamında insanlara kötü örnek olanların da ibret olması amacıyla örneklendiğini belirtmiştir. Demiralp’e göre bu, bazen örnek gösterilen insan henüz hayattayken de yapılabilir, kimi zaman da ölmüş bir insanın hayatından ders alınması amacıyla olumsuz yönleri aktarılır. Bkz: Oğuz Demiralp, s. 177. 13 Nicolson, s. 20.

Page 12: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

4

Ortaçağ dönemi, biyografi örnekleri açısından zayıf olsa da dönemin

sonlarında Boccaccio, De Casibus Virorum et Feminarum Illustrium adlı eseri ile

türün tekrar canlanmasına sebep olmuştur.

Harold Nicolson'ın "pure biography" (saf biyografi) tanımına uyan ilk örnek

ise 12. yüzyılda verilmiştir.14 Eadmer, Historia Novorum ile Vita Anselmi adlı

eserlerinde “her şeyi açık bir şekilde söylemiş” ve gerçek bir biyografi metodu

kullanarak “mektupları, iddialarını desteklemek ve ispat etmek amacıyla ortaya

koymuştur.”15

“Hagiography” türünün sona erdiği romantik dönem ile 13., 14. ve 15.

yüzyılda, sadece kral ve devlet adamlarının hayat hikâyeleri kaleme alınmıştır.

16. yüzyılda öne çıkan iki eser vardır. Bunlardan ilki William Roper'ın Life

of Sir Thomas More adlı eseridir. Thomas More’un kızı ile evli olan Roper,

kayınpederinin idamından sonra bu biyografiyi yazmıştır. Bu eser, İngilizcede bir

birey hakkında yazılmış ilk anlatı olarak nitelendirilir. Fakat Harold Nicolson’a göre

Roper’ın hataları vardır. Çünkü koyu bir Katolik olan yazar, eserini ön yargılı bir

biçimde yazmıştır. Ayrıca Harold Nicolson, biyografiyi okurken Thomas More’un

eserlerine dair hiçbir şey öğrenemediğimizi ve eserde More’un işinden uzaklaştırılma

sebeplerinin verilmediğini belirtmiştir. Bu nedenle, okunabilir ve canlı da olsa hatalı,

eksik, ön yargılı olan bu eserin, “pure sayılabilmesi çok güçtür.”16

14 Bir biyografinin "pure" (saf) olması için tarihsel gerçekliğe uygun olması, yapısının sağlam kurulması, uydurma olmayan bir hikâyeye dayalı olması gerekmektedir. Daha detaylı bilgi için bkz: Nicolson, ss. 12-13. 15 Nicolson, s. 22. 16 Nicolson, ss. 29-30.

Page 13: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

5

Diğer önemli örnek ise George Cavendish'in Life of Wolsey adlı eseridir.

Harold Nicolson’a göre bu çalışma, tam bir sanat eseridir. Her şeyden önemlisi

yazar, araya mesafe koymuş ve eserini tarafsız bir gözlemle yazmıştır.17

17. yüzyılda bireysellikten çok tiplemelere özen gösterilmiş, olumlu veya

olumsuz bir tip (cimri, eli açık, yalancı, vefalı vb.) ele alınarak, onun özellikleri

sergilenmeye çalışılmıştır.18 Yüzyılın sonlarında öne çıkan isim ise Izaak Walton'dır.

Lives adlı çalışması, başarılı bir sanat eseri olsa da, tam anlamıyla bir biyografi

olarak adlandırılamamaktadır.19 Çünkü Walton, gerçeklik konusunda hataya düşmüş,

esere kendi duygularını katmış ve etik değerlerini ön planda tutmuştur. Yine de

Walton, bir biyografiyi “kasıtlı” olarak yazan ilk biyograftır.20 Diğer bir deyişle

Walton, ilk kez bilinçli bir biçimde biyografi yazmaya niyetlenmiş olmasıyla dikkat

çekmektedir.

18. yüzyıl, biyografik eserler açısından verimli bir dönemdir. Özellikle bu

türün roman türü ile ilişkisinin gelişmesi; metinlerde mektupların, diyalogların

kullanılmasını sağlamıştır. Bu dönemde ön plana çıkan en önemli isim Dr. Samuel

Johnson'dır. Çünkü Dr. Johnson, kendi teorisini oluşturarak21 biyografi türünü "pure"

(saf) hale getiren bir biyograftır. The Life of Savage adlı çalışması ile İngiliz

edebiyatında çok önemli bir yer edinmiştir.

17 Nicolson, ss. 33-34. 18 Duruel, s.75. 19 Nicolson, s. 65. 20 Nicolson, s. 66. 21 Dr. Samuel Johnson, "hayal" unsurlarından çok serüvenlerin ve toplumsal olayların biyografide yer alması gerektiğini savunmuştur. Yazara göre bir biyografi, soy ile başlayıp cenaze ile sona ermeli, sadece gerçeği, canlı detayları ve psikolojik açılımları aktarmalıdır. Çünkü esas olan gerçektir. Bir eserde hatalı bilgi var ise o eser, hiçbir şeydir. Bu nedenle, kendi eserini de hislerine dayanarak değil, gerçekliği arayarak kaleme almıştır. Bkz: Nicolson, ss. 80-82.

Page 14: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

6

18. yüzyılın önemli isimlerinden bir diğeri de James Boswell'dir. Biyografide

“gerçeklik”i savunan22 Boswell’in, Dr. Samuel Johnson ile çok yakın dost olması,

yazarın başarılı biyografi örneklerinden birini sunmasını sağlamıştır. Life of Johnson

adlı eseri, Dr. Johnson’ın ölümünden yedi yıl sonra yayımlanmıştır. Marietta A.

Hyde’ın belirttiği gibi Boswell, yıllar boyu Dr. Johnson’ın her hareketini ve

söylediklerini not aldığı için elinde oldukça malzeme birikmiştir. Sonuç olarak

hayatını yazmaya karar verdiği kişiyi aslında kendisi kadar iyi tanımaktadır.23

Böyle başarılı eserlerden sonra 19. yüzyılda biyografik metin çalışmaları hız

kazansa da, 1828 yılında Thomas Arnold’ın başı çektiği "Victorianizm" sayesinde,

"pure" (saf) biyografi çöker. Çünkü Viktorya çağında, idealize etmek ya da

sansürlemek ön planda olduğundan, doğrular, gerçekler yerine sadece saygın olan,

örnek teşkil eden kişilerin hayatı yazılmaya başlanmıştır. Örneğin Forster'ın Life of

Charles Dickens adlı eseri, son derece aklanmış paklanmış bir yaşamöyküsüdür.24

Daha önce de belirttiğimiz gibi 19. yüzyıl biyografisinin temelini Plutarkos

oluşturmuştur. İyi olan, doğru hareket eden, insanlara model olabilecek kişilerin

hayatlarını dikkate alan Plutarkos'un devamcısı, bu dönemde Samuel Smiles'dır

denilebilir. Biyografi yazmanın soylu bir görev olduğuna inanan Smiles, Self Help

adlı eserinde "önemli ama bilhassa da iyi insanların biyografileri"ni yazmıştır.25

Smiles, bu tercihini "doğru kurallar işe yarar ama doğru modeller çok daha fazlasına

yarar" diyerek desteklemiştir.26 Böylelikle yeniden didaktik ve ahlaki değerler

taşıyan örnekler ön plana çıkmış ama yine de bu tarz fazla uzun sürmemiştir. Zira

22 Nicolson, s. 87. 23 Hyde, s.xvıı. 24 Turan, s. 169. 25 Nadel, s. 18. 26 Nadel, s. 21.

Page 15: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

7

Boswell, Viktorya tarzı düşünce sistemine karşı çıkan önemli isimlerdendir.

Ardından gelen Lytton Strachey ise 20. yüzyıl biyografisine damgasını vuran önemli

bir isimdir. Çünkü yazar, ilk modern biyografi örneğini sunmuştur.27

Lytton Strachey’in modern biyografinin ilk örneğini verdiği 20. yüzyılda artık

önemli olan hikâyenin "nasıl" anlatıldığıdır. Bir hayatın yaşanması ne kadar

önemliyse onu yazıya dökmek, anlatım biçimlerini kullanmak, bu hayatı doğru ve

güvenilir biçimde aktarmak da o kadar gerekli hale gelmiştir. Modernizm, psikoloji

ve kurmacanın önem kazanması, bu dönemde yazılan metinleri eskilerinden farklı bir

konuma getirmiştir.28 Viktorya tarzı biyografik eserlerde, nasıl seks, skandal ve öz

güven unsurları olmayıp yalnızca ahlaki doğruluk ön plandaysa, 20. yüzyılda da tam

tersine anti-kahramanlar, psikoanalitik, seks, skandal ve öznenin kendine olan güveni

ön plana çıkmıştır. Bundan sonra artık biyograf, kültürel kahraman imajını

yansıtmakla yükümlü değildir.29 Virginia Woolf'un tanımına göre biyograf, artık

ciddi veya sempatik bir dost olarak kahramanının peşinden gitmeyecektir. Yazar,

hayatını yazdığı öznenin arkadaşı veya düşmanı da olsa, özneye hayranlıkla ya da

eleştirel de yaklaşsa, artık özne ve biyograf eşittir.30 İşte 20. yüzyılda Lytton

Strachey, Eminent Victorians adlı çalışması ile "doğruyu, yalnızca doğruyu"

yazmaya yemin etmiş31 ve kendinden öncekileri eleştirerek, bu yolu açmıştır. Bir

biyografide olması gereken özellikleri sırasıyla sunmuştur.

27 Martin Stannard, “The Necrophiliac Art”, The Literary Biography Problems and Solutions (Great Britian: Macmillan Press LTD, 1966), s.32. 28 Nadel, s. 186. 29 Martin s. 33. 30 Catherine Peters, “Secondary Lives: Biography in Context”, The Art of Literary Biography (Oxford: Clarendon Press, 1995), s. 43. 31 Turan, s. 169.

Page 16: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

8

Modern Biyografinin Özellikleri

Biyografi türünün tarihsel gelişiminden sonra özelliklerine de değinmemiz

yerinde olacaktır. Biyografinin gelişimine bakıldığında, aslında dönemler boyu farklı

şekillerde yazıldığı, farklı amaçlara hizmet ettiği gözlemlenmektedir. Fakat

araştırmacıların genel yorumlarına göz atıldığında, özellikle 20. yüzyıldan sonra

modern biyografiye dair ortak noktalara varıldığı görülmektedir. André Maurois, 20.

yüzyıldan önce yazılan biyografilerle “modern” biyografi arasındaki farkları inceler.

Aspects of Biography adlı çalışmasında Maurois, Viktorya döneminde

yazılmış olan bir biyografi ile Lytton Strachey’in 20. yüzyılda yazdığı biyografinin

birer sayfası okunduğu takdirde, aradaki farkın açıkça görüleceğini belirtmektedir.32

Çünkü Maurois’a göre modern bir biyograf; “eğer dürüstse ‘karşımda mükemmel bir

kral, bir devlet adamı, bir yazar var...’ şeklinde düşünmeyecektir... ‘Burada bir adam

var. Onun hakkında birçok belge ve delillerim var. Ben, gerçek bir portre çizmeye

çalışacağım...’ şeklinde düşünecektir.33 Buna karşılık Virginia Woolf’un belirttiği

gibi, Viktorya dönemindeki bir biyograf ise, “erdem fikrinin hakimiyeti altına

girmiştir.” ve Viktorya döneminde yazılan tüm biyografik eserlerde, dürüstlük,

soyluluk ve namus ön planda tutulmuştur.34

Modern bir biyografi eserinde olması gereken en önemli unsurlardan biri

tarihsel gerçekliktir. Her şeyden önce bir biyografi eserinin tarihsel gerçeklik

bağlamında oluşturulması, doğru bir biçimde yapılandırılması gerekmektedir. Hayat

hikâyesi anlatılan kişi, nasıl bir hayat yaşamış olursa olsun, kişinin hayat hikâyesine

dışarıdan bir şey eklemek veya özünden bir şey eksiltmek yanlıştır.

32 André Maurois, Aspects of Biography, (New York: D. Appleton & Company, 1930), s. 9. 33 Maurois, s. 14. 34 Maurois, s. 16.

Page 17: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

9

Yaşamöyküsünün kurmaca kalıpları aşılmadan yazılması gerekmektedir.35 Leon

Edel’in de belirttiği gibi bir biyograf istediği kadar yaratıcı olabilir, hatta bazen daha

fazla yaratıcılık da olumlu olabilir ama bir biyograf, elinde bulunan materyaller

dışında başka materyalleri hayal ederek eserinde kullanmamalıdır.36 Virginia Woolf

da gerçeklik ile kurmaca arasındaki denge konusunda aynı fikirdedir. Woolf’a göre

bir biyograf, kurmacayı çok fazla kullandığı takdirde, gerçekliği ihmal eder. Sonuç

olarak elinde bulunan kurmacanın özgürlüğünü de, eserinde yansıtması gereken

gerçekliğin gücünü de bir anda kaybetmiş olur.37 Çünkü bir biyografın esas amacı,

icat etmek değil keşfetmektir.38 Ve en önemli nokta da bir biyografın, öznesinin

gerçeklerinin esiri olduğudur.39 Yani bir biyograf, yaşamını yazmak istediği

öznenin, kendisine sunmuş olduğu materyallerden ve gerçeklerden uzaklaşmamalı,

onları değiştirmemeli ya da çarpıtmamalıdır. Özne kendisine ne sunuyorsa, biyograf

da okuyucusuna bu gerçekleri olduğu gibi aktarmalıdır. Kendisi her ne kadar bir

hikâye anlatıcısı da olsa, yazdığı metnin biçimini kendi de oluştursa, gerçekleri

kendisi hayal edemez veya icat edemez.40 Bu nedenle ideal bir biyografın,

hikâyesinde çok fazla tahmin yürütmediği gibi, kendine ait fikirleri ve yorumları ile

de metni sık sık bölmemesi gerekmektedir. Zira 19. yüzyılın önemli biyograflarından

35 Nicolson, ss. 11-12. 36Dale Salwak, The Literary Biography Problems and Solutions (Great Britian: Macmillan Press LTD, 1966), s.xi. 37 Peters, s. 43. 38 Nadel, s. 55. 39 Geoffrey Wolff, “Minor Lives”, Telling Lives the Biographers’s Art (Washington: New Republic Books, 1979), s. 60. 40 Stannard, s.40.

Page 18: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

10

Sidney Lee’nin düşüncesine göre biyografi, ciddi olmalı, okurların merakını canlı

tutmalı ve hayatı yazılan kişinin kişiliğini doğru bir biçimde aktarmalıdır.41

Öte yandan bir biyografi eserinde gerçekliğe ne derece ulaşılabileceği,

tartışılan en önemli konulardan biridir. Gerçeklik gerçekten mümkün müdür? Ya da

bir biyograf, ne şekilde gerçekliğe ulaşabilir? Nursel Duruel’in ifadesine göre bir

biyografın endişesi, yalnız olayları, olguları aktarmak, yapıtlarla hayat arasında ilişki

kurmak, eleştirmek, değerlendirmek, yorumlamak değil, aynı zamanda gerçeği

olduğu gibi de yakalayabilmektir. Fakat bu gaye, biyografın “kendisi” sayesinde

imkânsızlaşır. Çünkü biyografın kendi hayat görüşü, ahlak anlayışı, birikimi, kişiliği,

içinde yaşadığı toplumun değer yargıları ve daha da önemlisi hayatını kaleme aldığı

kişi ile olan ilişkisi nedeniyle gerçekliğe ulaşması zorlaşmaktadır.42

Bir biyografi eserinde her zaman eksik bir tarafın kalacağını iddia eden

Humphrey Carpenter ise yazarların, hayatını anlattıkları kişiden çok, kendilerini

anlatma çabasının gerçekliğe ulaşmaya engel olan faktörlerden biri olduğunu

belirtir.43 Bir insan hakkında her detayın bilinmesinin imkânsız olduğu gibi,

yaşamöyküsünde de her detayın verilebilmesi imkânsızdır. David Bellos’un

sözleriyle ifade edersek; “Her şeyi anlatmış olduğu iddiasındaki bir yaşamöyküsü

yazarı, abartıyı yalana kaydırıyor demektir.”44 André Maurois’nın özellikle belirttiği

nokta ise, biyografik eserlerin her ne kadar gerçeklerle ilişkisi olsa da, biyografi

türünün kimya ya da fizik gibi düşünülemeyeceğidir.45 Bilimsel bir gerçekliğin

41 Nicolson, s. 145. 42 Duruel, s.76. 43 Carpenter, s.268. 44 David Bellos, “Yazınsal Yaşamöyküsü Yazarlığı Denen Beceriksiz Sanat”, Kitap-lık sayı: 36, (Bahar 1999), s.179. 45 Maurois, s. 96.

Page 19: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

11

mümkün olmadığını iddia eden Maurois, bir insanın ‘dış yaşam’ında yaşadıklarının

(seyahatleri, diyalogları, tanıştığı insanlar...) eldeki dökümanlar sayesinde

bilinebileceğini ama ‘iç yaşam’ındaki duygu ve düşüncelerinin tamamına

ulaşılamayacağını belirtir.46 Mark Twain’in şu sözleri bu fikri desteklemektedir;

“Biyografi, bir insanın elbise ve düğmeleridir. Ancak bir insanın gerçek biyografisi,

beyninde yaşadığı ve sizin asla bilemeyeceğiniz yirmi dört saattir.”47 Bu nedenle,

bilimsel anlamda tam bir gerçekliğe ulaşmak imkânsız da olsa, bir biyografın dikkat

etmesi gereken bazı kurallar ve uyması gereken yöntemler vardır.

Her şeyden önce bir biyograf, hayatı yazılacak kişi hakkında tüm bilgi ve

belgelere sahip olmak zorundadır. Bu bilgiler, özne hakkında daha önce yazılmış

olan akademik çalışmalar, resmi kayıtlar, günlükler, mektuplar ve varsa öznenin

eserleridir. Hayatı yazılacak olan konu kişi, bir yazarsa, ortaya koyduğu eserlerin,

kendi yaşamına dair fazlasıyla bilgi içerme ihtimali yüksektir. André Maurois’nın

belirttiği gibi, bir yazarın yarattığı karakterler sayesinde, o yazarın iç dünyasını

tanıma şansı elde edilebilir. Örneğin David Copperfield vasıtasıyla Dickens, Evan

Harrington vasıtasıyla Meredith ya da Fabrice ve Julien sayesinde Stendhal

tanınabilir. Çünkü bir romanda yaratılmış olan bir karakter, aslında yazarın tüm

kişiliğini ele veren özelliklere sahiptir.48 Bu nedenle ideal bir biyograf, tüm belge ve

bilgilere ulaşmalı, varsa günlükler ve mektupları incelemeli, eserleri üzerinden

bilgiler edinmelidir.

Biyografın, yaşamını yazmak istediği öznenin çevresindeki bireylere ulaşması

önemli kurallardan bir diğeridir. İdeal bir biyograf, özne ile ilişkisi olan, hakkında

46 Maurois, s. 181. 47 Salwak, s. ix. 48 Maurois, s. 88.

Page 20: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

12

doğru ve net yorumlar yapabilecek bireyler ile görüşmek durumundadır. Bir dedektif

gibi çalışarak, olası tüm röportajları yapmalıdır.49 Elizabeth Gaskell’in belirttiği gibi

okurunu dikkate alan bir biyograf, mümkün olduğu kadar fazla anekdot

biriktirmelidir.50 David Bellos’un ifadesine göre bir biyografın yapması gereken;

topladığı bilgileri bir tarihçi yaklaşımıyla, neredeyse bürokratik bir süzgeçten geçirmesidir. Örnekse, resmi bir belgede yer alan bir tarihi, ajandanın birinde bulduğu bir tarihe yeğlemeli; bir anının yazılı biçimini, tabii varsa, yıllar öncesinin bir tanığının anlattığına yeğlemeli; ve özellikle, daha güçlü ve destekli başka veriler varken, tek kaynaktan gelene güvenmemelidir.51

Bir biyografın, eleme yaparken oldukça titiz davranması gerekmektir. Çünkü,

“bir yaşamöyküsü yazarının yaptığı elemeler keyfi değildir. Belgeler yığını arasından

yaptığı ayıklama ‘bir insanın yaşamı üzerine ne bilinebilir?’ sorusuna verdiği yanıtı

oluşturur.”52 Detay seçimi, bir biyografi yazarı için son derece önemlidir. Çünkü,

kimi zaman küçücük bir ayrıntı, yadsınamayacak önemde bilgiler

barındırabilmektedir. Her ayrıntı, konu kişinin nasıl bir insan olduğuna, neye

benzediğine, ses tonunun nasıl olduğuna, hitap şekline dair ipuçları taşıyabilir.53 Bu

nedenle, André Maurois’a göre bir biyografi, bu küçük detaylar ile oluşmalı ve özne,

fiziksel özelliklerinden bir bakışına, mimiklerinden ses tonuna, bir gülüşünden

alışkanlıklarına değin canlı bir biçimde tanıtılmalıdır.54 Kısacası ideal bir biyografın,

hayatını yazmak için seçtiği kişi hakkındaki tüm ayrıntılara ulaşması zorunludur.

“Kahramanımız nasıl yetişmiştir? Toplum yaşamına ilk adımlarını nasıl atmıştır?

Gelir kaynakları nelerdir? Düşünceleri nasıl oluşmuştur? Peki ya duygu dünyası? 49 Antony Alpers, “Biography – The ‘Scarlet Experiment’”, The Literary Biography Problems and Solutions (Great Britian: Macmillan Press LTD, 1966), s.17. 50 Elizabeth Gaskell’den aktaran; Hermione Lee, Virginia Woolf’s Nose, Essasys on Biography, (Oxford: Princeton University Press, 2005), s.1. 51 Bellos, s.182. 52 Bellos, s.179. 53 Maurois, s. 63. 54 Maurois, s. 64.

Page 21: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

13

Sağlığı? Giyim kuşam, beslenme, yolculuk konularında zevkleri nelerdir?”55 gibi

soruların cevapları her ne kadar kesin olarak bulunamasa da, biyografın bu soruları

göz önünde bulundurarak eserini oluşturması gerekmektedir.

Bilgiler toplandıktan sonra yazma aşamasında, biyografın kronolojik düzene

uyması da önemli noktalardan biridir. Biyografik eserlerin ortaya çıktığı ilk

dönemlerde bu kurala fazla uyulmamış, örneğin Plutarkos eserinde önce

kahramanının eylemlerini anlatmış, sonra da hayatın sonuna geldiğinde kahramanını

tanımlayan anekdotları vermiştir. André Maurois, bu yazım şeklinin yanlış olduğunu

iddia eder ve biyografi eserlerinin ilk cümlesinin çoğu zaman hatalı olduğunu

belirtir. Örneğin, Charles Dickens’ın hayatını yazan bir biyografın, “Ülkesinin en

popüler yazarlarından biri olan Charles Dickens..., 7 Şubat 1812 yılında, bir Cuma

günü, Portsea’de dünyaya gelmiştir.” şeklinde cümleye başlaması çok yanlıştır.

Çünkü Maurois’nın belirttiği gibi o tarihte bir yazar değil, sadece bir bebek

doğmuştur.56

Üsluba da yansıyacak biçimde bir kronolojik sıra takip etmenin yanı sıra konu

kişinin, yaşadığı çağda değerlendirilmesi de çok önemlidir. Zira Güven Turan’ın da

belirttiği gibi biyograf, ele aldığı kişinin çağını bütün boyutlarıyla bilmeli ve

değerlendirmelerini kendi çağına göre değil, o kişinin yaşadığı çağa göre

yapmalıdır.57

Biyografın, eserinde denge kurması vazgeçilmez kurallardan bir tanesidir.

Objektiflik ile kişisel duygular arasında, yazılı delillere (mektup, günlük, anı)

duyulan itimat ile sezgiler arasında bir denge kurulmalıdır. Bir biyografın aynı anda

55 Bellos, s.180. 56 Maurois, ss. 56-57. 57 Turan, s. 171.

Page 22: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

14

aydın bir tarihçi, bir edebiyat eleştirmeni, bir yazar ve bir psikiyatrist olabilmesi

gerekmektedir.58 Çünkü Marc Pachter’ın belirttiği gibi, bir biyograf kendisine yakın

gördüğü özneyi övmek istediği anda veya kendisini öznesine dâhil ettiği anda denge

yok olur.59 Bu noktada Leon Edel, bir biyografi için Sherlock Holmes metodlarından

Sigmund Freud metodlarına uzanan bir dizi yöntem tavsiye eder. Çünkü, kilitli bir

kapının açılması için kapıya, doğru anahtarın sokulması gerekmektedir.60

Ayrıca biyograf, eserini kaleme alırken, David Bellos’un da dikkat çektiği

şekilde, “ne zaman, nasıl, hangi koşullarda, kiminle, hangi umutlarla, ve sonuç ne”

sorularıyla yol almalı ama “neden” sorusuna asla yeltenmemelidir.61 Bu noktayı en

iyi örnekleyenlerden biri, Hermione Lee’nin Virginia Woolf adlı biyografisidir.

Woolf’un hayatını kaleme alan Lee, son bölümde yazarın intiharına dair bilgiler

verse de, intiharının nedenlerine değinmemiştir. Çünkü yazarın ifade ettiği gibi,

Woolf’un hayatını nasıl sona erdirdiği tasvir edilebilse bile, intiharın nedenlerini

anlamak, dile getirmek son derece zordur.62

Yukarıda da belirtildiği gibi, modern bir biyografi eserinde sorulması gereken

sorular bellidir ve bu soruların ötesinde bir cevap aramak, nedenlerine dair yorumlar

yapmak doğru değildir. Çünkü bir biyografi, sorulara cevap bulmak için

yazılmamalı, tam tersine sadece olayları sergilemelidir. Tchekov’un bir romanda,

estetik zevkin yok olmaması için yapılmaması gereken bir yanlışı belirttiği şu sözleri,

biyografiler için de geçerlidir; “İki şeyi birbirine karıştırıyorsunuz: çözüm ile bir

58 John Batchelor, The Art of Literary Biography, (Oxford: Clarendon Press, 1995), ss. 4-5. 59 Marc Pachter, “The Biographer Himself: An Introduction”, Telling Lives the Biographers’s Art, (New Republic Books, 1979), s. 9. 60 Leon Edel, “The Figure Under the Carpet”, Telling Lives the Biographers’s Art, (Washington: New Republic Books, 1979), s. 24. 61 Bellos, s.184. 62 Lee, ss.121-122.

Page 23: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

15

problemin doğru tanımını. Sanatçı, sadece ikincisiyle ilgilenir. Anna Karenina’da

herhangi bir problem çözüme kavuşturulmamıştır, ama tüm kitap, ortaya serilen

problemler ile kaplanmıştır.”63 Alıntıdan da anlaşılacağı üzere bir biyografide,

problemlerin nedenleri ve nasıl giderilmesi gerektiğine dair yapılan yorumlar yerine,

sadece sorunların belirtilmesi, okuyucuya gösterilmesi gerekmektedir. Biyograf, bir

romancı gibi sadece sorunları ifşa etmeli, herhangi bir dayatmaya gitmemelidir.64

Çünkü, roman ya da biyografi olsun, bir esere ahlaki değerler karıştığında (ki

biyografiler gerçek olaylar ve kişiler üzerine kurulu olduğu için, okuyucu okurken,

yazar da eseri yazarken ister istemez ahlak nabzını tutacaktır), estetik zevk bir anda

yok olacak ve birçok şey kanıtlamaya çalışan yazar, sonuçta hiçbir şey

kanıtlayamayacaktır.65 Kısacası ideal bir biyografın, kişisel yorum ve tahminlerini

sergilemesi, kritik etmesi, belirsiz ifadelere yer vermesi yanlıştır.66

Bir biyografın, kendi değerlerini göz önünde bulundurarak yargılaması, bir

biyografinin objektif olmasını imkânsız hale getirir. Aynı şekilde, hayatını yazdığı

kişiye dair duygu ve düşüncelerini net bir biçimde ifade etmesi de, eserin

okunabilirliğini zedeleyecek olan unsurlardandır. Bu nedenle, modern bir biyografi

eserinde, kişisel duyguların, hayranlığın ya da nefretin ön plana çıkmaması

gerekmektedir. Örneğin Izaak Walton, Lives adlı eserinde gerçeği olduğu gibi

yansıtamamış, ahlaki duygularını, kendinden son derece emin bir tavırla sergilemiş,

duygu ve düşüncelerini satır aralarına yerleştirmiştir.67

63 Maurois, s. 43. 64 Maurois, s. 70. 65 Maurois, s. 144. 66 Nadel, s. 153. 67 Nicolson, s.66.

Page 24: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

16

Kişisel duygular, biyografik eser yazımında, yazarı en fazla zorlayan

noktalardan biridir. Çünkü bir biyograf, hayatını yazmak istediği öznesini, kendi

duygu ve düşünceleri doğrultusunda seçecektir. Bu seçim her zaman bilinçli

yapılmaktadır. Seçilen öznenin, tarihte ya da sanat hayatında önemli bir rol oynamış

olması da, seçimi destekleyen en önemli unsurlardan biridir.

Bir örnek vermek gerekirse, modern biyografinin öncülerinden biri olan

Lytton Strachey, Kraliçe Viktoria’nın hayatını yazmayı seçmiştir. Bu seçim, Harold

Nicolson’ın ifadesine göre, tamamıyla bilinçlidir. Zira Kraliçe Viktoria, eğer kraliçe

olmasaydı bu seçim büyük ihtimalle olmayacaktır.68 Ya da örneğin Humphrey

Carpenter, Lyndall Gordon ile yaptığı söyleşide, yazar ile özne arasındaki ilişkinin

önemli olduğunu vurgular ve Tolkien’in hayatını yazarken, yaşadıkları aynı kültürü,

Oxford’daki akademik hayatını kısacası paylaşılan aynı duyguları aktarmak

istediğini belirtir.69 İşte bu nokta, biyografik eserlerin aslında bir nevi otobiyografi

oldukları konusunda bir kapı açmaktadır ki çoğu araştırmacı bu konuda hemfikirdir.

Diğer yandan modern biyografinin tüm sakınmalarına rağmen, eski

dönemlerden beri bilinen odur ki bir biyografi, ya tapınma ya da yerme amaçlı

yazılmaktadır. Marguerite Yourcenar, bu konuyu şöyle ifade eder; “Bir anlamda

yeniden yaratılan her yaşam, örnek olarak ortaya sürülür, evrenin bir görünüşünü

savunmak ya da ona karşı koymak, kendimizin olan davranış düzenini belirtmek için

yazarız.”70 Kısacası yazarlar, kimi zaman sadece kendi fikirlerini ifade edebilmek

için öznesini seçer ve öznenin hayatı üzerinden kendi fikirlerini ortaya koyarlar.

Bunu da bazen olumlayarak bazen de yererek yaparlar. Zira yaşamöyküleri, “Öleni

68 Nicolson, s.55. 69 Carpenter, s. 278. 70 Marguerite Yourcenar’dan aktaran; Nursel Duruel, “Hayat, Biyografiler, Biyografyalar”, Jale Baysal’a Armağan, (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 1993), s.76.

Page 25: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

17

bir kez daha öldürmek ya da konu kişi yaşıyorsa yaşama yakışmadığını göstermek

için yazılırlar... Bir bakıma ibret ve ders alma anıtı olarak kaleme alınırlar.”71 Bu

noktada biyografların, karakterleri vasıtasıyla düşüncelerini dile getiren roman

yazarları gibi olduğu söylenebilir. Çünkü biyograflar da, kendi duygu ve fikirlerini

bu kez gerçek insanlar üzerinden dile getirme fırsatını yakalarlar.72 Bu sebeple

biyograf, hangi düşüncesini sergilemek istiyorsa, öznesini ona göre seçer. Seçim ile

biyografın ifade etme gayesi orantılı bir biçimde ilerlemektedir.

Bu bağlamda biyografik eserlerde karşılaşılan ortak noktalardan biri de,

eserlerin otobiyografik unsurlar barındırıyor olmasıdır. Michael Holroyd’un da

vurguladığı gibi biyograflar, hayatı konu edilen kişinin yanı sıra kendi hayatlarını da

ön plana çıkarmaktadırlar.73 Aynı şekilde Andrew Sinclair bu görüşü şu sözlerle

destekler; “Biyografi yazmak, bir insanı keşfetmekten daha farklı bir şeydir.

Biyografi yazmak, kendini keşfetmektir.”74 Bu nedenle biyografik eserlerde, esas

öznenin aslında yazarın kendisi olduğu açıktır. Biyografın, eserini oluştururkenki

yaşam tarzı, hayat görüşü, kişilik özellikleri eserine olduğu gibi yansır.75

Okur açısından bakıldığında ise, bir biyografi eserinin okuru iki yönden

cezbettiği görülmektedir; insan kişiliğindeki merak dürtüsü ve gerçek hayatta neler

olduğunu öğrenme isteği.76 Diğer yandan bir biyografi eserinin okurlarına katkısı da

oldukça fazladır. Çünkü okur, okuduğu bir biyografide konu kişi ile özdeşlemek

71 Demiralp, s.177. 72 Maurois, s. 117. 73 Jürgen Schlaeger, “Biography: Cult as Culture”, The Art of Literary Biography, (Oxford: Clarendon Press, 1995), s. 69. 74 Schlaeger, s. 69. 75 Carpenter, s. 279. 76 Alan Shelston, Biography, (London: Methuen & Co Ltd., 1977), s.3.

Page 26: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

18

isteyecek, kendi duygu ve düşüncelerini, deneyimlerini özne ile karşılaştırma şansını

elde edecektir. Hatta daha da önemlisi okur, hayatını okuduğu özneyi kendi

kahramanı olarak nitelendirip, onun hareketlerini taklit etme isteği duyacak, “bu olay

başarıldıysa ben de yapabilirim.” şeklinde düşünecektir.77

Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografi Öncesi Biyografik Yazım Geleneği

Türkçede ilk biyografik eserler, VII. ve VIII. yüzyıllardan başlayarak iki ayrı

kanalda yazılmıştır. Birincisi İslam dini çerçevesinde gelişen ve son peygamberin

yaşamöyküsünü anlatan Siyer türü, diğeri de tarih kökenli Orhun Yazıtları ile Yenisey

Yazıtları’dır.78 Diğer yandan yaşamöyküsü örnekleri arasında menakıbnameler de

sayılmaktadır. Bu eserler, ermişlerin, kahramanların, din ulularının ve tarikat

büyüklerinin yaşamlarını ve gösterdikleri kerametleri konu edinir. Burada ele alınan

kahramanların ortak yönü, doğaüstü güçlerle savaşabilmeleri, gelecekten haber

vermek, hayvanlarla konuşmak, hastaları iyileştirmek gibi olağanüstü işler

yapabilmeleridir. Ayrıca menakıpnamelerde anlatılan kahramanların, destan

kahramanlarından farkı da, dinin yayılması uğruna savaşa çıkmalarıdır. Genellikle

tek bir kahramanın başından geçen olaylar çerçevesinde oluşturulan bu eserler, birer

biyografi sayılsalar da Atilla Özkırımlı’nın belirttiği gibi efsaneleştirilmiş destansı

yapıtlar oldukları için bilimsel doğruluk taşımamaktadırlar.79 Zira bu eserlerde,

kurmaca özellikler fazlasıyla yer almaktadır.

77 Maurois, s. 134. 78 Uğur Kökden, “Orhun Yazıtları’ndan Şair Nigâr’a”, Kitap-lık sayı: 36 (Bahar 1999), s.201. 79 Atilla Özkırımlı, Türk Edebiyatı Tarihi, C.1, (İstanbul: İnkilap Yay.), s. 238.

Page 27: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

19

Osmanlı döneminde biyografik yazım geleneğinin önemli adımları ise

tezkirecilik ile atılmıştır. Dolayısıyla, Türk edebiyatında modern biyografi öncesi

biyografik yazım geleneğine ait ilk örneklerin tezkireler olduğunu söylemek

mümkündür. Bu nedenle, edebiyatımızda Tanzimat dönemiyle birlikte ilk örnekleri

verilen biyografik eserlere geçmeden önce bu bölümde, tezkirecilik geleneğinden

bahsetmek ve tezkire türünün başlangıcından itibaren ne çeşit gelişmeler kaydettiğine

ve genel özelliklerine bakmak faydalı olacaktır.

“Zikr" kelimesinden türetilen tezkire, geçmişte belli bir meslekte yetişmiş

kişilerin yaşamöykülerinin toplandığı yapıtlara verilen genel addır.80 Genelde,

şairlerin hayat hikâyelerini ele alan ve şiirlerinden örnekler sunan eserlerde

kullanılmıştır. 81

Anadolu sahasında ilk tezkire örneği, Edirneli Sehî Bey’in sunduğu Heşt

Behiş’tir. 16. yüzyılda verilen bu ilk örnekten sonra tezkire geleneği başlamış, 20.

yüzyıla dek kesintisiz olarak sürmüştür. Latîfî, Tezkiretü’ş-şu’arâ ve Tabsırâtü’n-

nüzemâ’da, ele aldığı şairleri sadece iyi yönleri ile tanıtmaktan kaçınmış,

beğenmediği şairler hakkındaki fikirlerini de açıkça ortaya koymuştur. Âşık

Çelebi’nin Meşairü’ş-şu’ara ya da Âşık Çelebi Tezkiresi’nin en önemli tarafı ise,

yazarın bizzat şairinden öğrendiği veya yakınlarından duyduğu en doğru ve geniş

bilgiyi vermesi, bir psikolog gibi şairleri ve olayları tahlil etmesidir. 82

Tezkirelerde, seçimlerini kendi zevk, ölçü ve anlayışlarına göre yapan

tezkireciler83, eserini yazma amaçlarını ve yorumlarını kaydettiği “Mukaddime”

80 Atilla Özkırımlı, Türk Edebiyatı Tarihi, Cilt: 4, (İstanbul: İnkilap Yay.), s. 1238. 81 Filiz Kılıç, XVII. Yüzyıl Tezkirelerinde Şair ve Eser Üzerine Değerlendirmeler, (Ankara: Akçağ Yay., 1998,) s.226. 82 Haluk İpekten, Şair Tezkireleri, (Ankara: Grafiker Yayınları, 2002), s.50. 83 Harun Tolasa, Sehi, Latifi, Aşık Çelebi Tezkirelerine göre 16. YY.’da Edebiyat Araştırma ve Eleştirisi, (İzmir: Ege Üniversitesi Matbaası, 1983), s. 317.

Page 28: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

20

bölümünden sonra şairlerin biyografik bilgilerini verir. Bu bilgilerden, şairin coğrafi

mekânı ya da çevresi, tezkirecilerin önemsediği detaylardandır. Şairlerin soyuna dair

verilen bilgilere nazaran, evlilik ve çocuk durumuna dair tanıtımlar sınırlıdır.84

Tezkirelerde şairlerin doğum tarihleri genellikle verilmemiştir. Buna karşılık,

ölümünden söz edilmeyen şair sayısı da çok azdır. Şairlerin fiziksel görünümlerine

ait detaylar da önemli yer kaplar.

Tezkirecilerin önemle üzerinde durdukları diğer bir nokta, şairlerin eğitim

hayatıdır. Aynı şekilde, neredeyse tezkirelerin tümünde üzerinde durulan noktalar,

şairin mevkisi, mesleği ve geçim yoluna dair bilgilerdir. Çok ayrıntılı olmamakla

birlikte, şairlerin kişilik yapısına ait tanıtımlar da yer alır. Özellikle şairlerin zihin,

zeka, düşünce, kavrayış gücü ve yetenekleriyle ilgilenen tezkireciler, ayrıca mizaç,

ahlak yapısı, zevkleri ve alışkanlıklarını belirtir. Detaylıca ele alınan konulardan biri

de şairlerin inanç dünyası, şiir yazma kabiliyetleri dışındaki diğer zevk ve

hünerleridir. Biyografik bilgilerin dışında, şairlerin edebi hareketlerinden de

bahsedilir. Şairin edebiyat eğitimi, medrese eğitimi, şiire yönelişi, şairliği seçme

sebepleri, şiire başlarken içinde bulunulan sosyal ve kültürel durumlar, çalışma stili,

adını duyurana kadar olan çalışma süresi gibi bilgiler verilir. Fakat, şairin edebi

kişiliğine ait verilen bilgiler ile biyografik bilgileri arasında sebep-sonuç ilişkisi

kurulmamaktadır.

Tezkirecilerin ilgilendiği bir başka yön ise, şairin edebi çevresidir. Bu

nedenle tezkireciler, çevrenin düşüncelerine başvurur ve şairler arasında

karşılaştırmalar yapar. Edebi hareketlerin sonunda da, şairler eserleri bakımından

değerlendirilir. Tezkirelerdeki esas gaye, eserden çok şairi tanıtmak ve onların

unutulmamasına vesile olmaktır. Bu nedenle tezkirelerdeki eser tanıtımları

84 Bu konuya eğilim, tezkirecinin ilgi ve imkânlarına göre değişmektedir. Bkz: Tolasa, s. 52.

Page 29: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

21

çoğunlukla soyut ve geneldir. Eser adları genellikle eksiktir. Hiçbir şairin eserlerinin

adları tam olarak listelenmemiştir. Eserler konusunda verilen bilgilerin büyük

kısmını, onun yazılışına dair sebep ya da vesile olan olaylar oluşturur. Eserin

yaratıcısı olan şairin, eserini kaleme alırkenki ruh hali, içinde bulunduğu sosyal

durumu, yazma amacı, eser metninin bozulup bozulmamışlığı ve eserin

bulunabilirliği ile ilgili bilgiler verir.

Tüm bu bilgilerin sonucunda tezkire, bir “Hâtime” ile sona erer. Tezkireci bu

bölümde, eserini yazarken karşılaştığı sıkıntıları anlatır, eserini başarılı kılması için

Allah’a yalvarır ve son olarak da okuyandan ve yazandan beklediklerini dile getirir.

II. Murad döneminden itibaren hemen her şairin ele alındığı tezkirecilik

geleneği boyunca, türünün en iyi örnekleri verilmiş ve tezkireler edebiyat tarihimiz

için önemli kaynaklar arasında yer almıştır. Fakat, Haluk İpekten’in belirttiği gibi

tezkirecilik, çağdaş bir organizasyona dönüşememiş ve çağdaş biyografi bize

Batı’dan gelmiştir.85 Kısaca tezkireler ve biyografi arasındaki farklara değinmek

gerekirse; her şeyden önce biyografilerde tek bir bireye odaklanılırken, tezkirelerde

aynı meslekten olan birden fazla kişi ele alınmaktadır. Ayrıca, tezkirecilerin kendi

zevk ve edebi görüşleri doğrultusunda tanıtacakları şairleri seçtikleri ve

değerlendirdikleri açıktır. Biyografilerde ise objektif bir şekilde, yazarın sesi ön

planda olmaksızın öznenin tanıtılması gayesi esastır. Diğer önemli bir fark ise,

tezkirelerin kendine has kalıpları ve gelenekten gelen terminolojileri olmasıdır.

Örneğin tezkireciler, ele aldıkları şairleri genellikle inanç dünyaları açısından

değerlendirmektedir. Bu da İslam duyarlılığı ile şekillenen tezkireciliği Batılı

biyografi örneklerinden ayırmaktadır.

85 İpekten, s. 15.

Page 30: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

22

16. yüzyıldan 20. yüzyıla dek süren tezkire geleneği, Tanzimat döneminde de

birdenbire ortadan kalkmamıştır. Dolayısıyla Tanzimat döneminde, modern anlamda

verilen ilk biyografi örneğinden önce, eski tezkireciliğin devamı niteliğinde eserler

kaleme alınmaya devam etmiştir. Bu örnekler arasında, Mehmed Siraceddin’in

Mecmua’ş-Şuarâ ve Tezkire-i Üdebâ adlı eseri, Bursalı Mehmed Tahir’in şeyhler,

bilginler, şairler, edipler, tarihçiler, doktorlar ve coğrafyacıları tanıttığı Osmanlı

Müellifleri adlı çalışması, İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın Son Asır Türk Şairleri

ve Sadettin Nüzhet Ergun’un F harfine kadar sadece üç cildinin yayımlandığı Türk

Şairleri de tezkire geleneğini sürdüren eserler arasında sayılabilmektedir.

Ayrıca, Tanzimattan sonra yine önceki tezkireler taranarak ve eserler gözden

geçirilerek hazırlanan ve eski şair biyografilerini bir arada toplayan çalışmalar da

vardır. Bu örnekler arasında, Hacıbey-zâde Ahmed Muhtar’ın Şair Hanımlarımız,

Hamîd Vehbi’nin Meşâhir-i İslâm, Mehmed Celal’in Osmanlı Edebiyat Numuneleri,

Recaizade Mahmut Ekrem’in Kudemadan Birkaç Şair, Ebüzziya Tevfik’in Numune-i

Edebiyat-ı Osmaniye, Muallim Naci’nin Osmanlı Şairleri ve Esâmi, Faik Reşat’ın

Terâcim-i Ahvâl, Terâcim-i Ahvâl-i Meşâhîr ve Eslâf adlı eserlerini saymak

mümkündür.

Fakat şu da önemle belirtilmelidir ki, özellikle önceki tezkirelerin taranarak

hazırlanan ve tezkireciliğin devamı niteliğindeki bu eserlerin, tam anlamıyla birer

tezkire olmadığı açıktır. Örneğin, Ebüzziya Tevfik’in 1875 yılında yazdığı Numune-i

Edebiyat-ı Osmaniye adlı çalışması, mensur yazılardan toplanmış bir antolojidir.86

Eserin içersinde Fuzuli, Nedim, İsmet Bey, Reşid Paşa, Edhem Pertev Paşa, Şinasi,

Ziya Paşa gibi isimlerin yazılarından alınmış parçalar ve “Mülâhaza” başlığı altında

o kişileri tanıtan notlar yer almaktadır.

86 Agah Sırrı Levent, Türk Edebiyatı Tarihi, Cilt: 1, (Ankara: Türk Tarihi Kurumu, 1973), s. 454.

Page 31: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

23

Muallim Naci’nin, Osmanlı Şairleri ve Esâmi adlı eserleri, eski şairlerin

biyografilerini kapsamaktadır. Çeşitli İslam milletlerine mensup olan 850 kişinin

biyografisini içeren Esâmi, 1891 yılında tamamlanmıştır. Osmanlı Şairleri’nde ise,

toplam 38 şair yer almaktadır.87 Muallim Naci’nin eski tezkire örneklerini tarayarak,

eski tezkire örneklerinde bulunamayan birçok bilgi eksikliğini gidermeye çalıştığı ve

kimi zaman da karşıt görüşlerini belirtmek için bu örnekleri kullanarak hazırladığı

eseri, yazarın edebiyata, dil konusuna ve edebi tenkit meselesine dair görüşlerini de

içermektedir. Muallim Naci’nin bu tavrı da, tezkirecilik geleneğinden farklı bir

yöntemle eser meydana getirmiş olduğunu göstermektedir.

Biyografi ve Türk edebiyatı tarihi üzerine çalışmalarıyla tanınan Faik Reşat,

1894-95 yıllarında iki cilt halinde yayımladığı Eslâf’ta ise, çoğunluğu şair olmak

üzere, büyük kahramanların, bilginlerin ve düşünürlerin hayatına yer vermiştir. Faik

Reşat, eserini belirli bir metodla kaleme almamış ve Muallim Naci’nin yaptığı gibi

şair sıralamasında alfabetik bir düzen uygulamamıştır. Amaç olarak geçmişte

yaşayan önemli kişileri gençlere tanıtmayı seçen Faik Reşat, eser boyunca

“İstidrât”88 adı verilen bölümler vasıtasıyla kişisel yorumlarını katmıştır. Faik

Reşat’ın biyografik bilgiler vermedeki esas amacı, önemli kişilerin, tarihe adını

kazımış kahramanların başarılarını okuyuculara aktarmak, varsa hataları vasıtasıyla

onları uyarmaktır. Ve bu tanımlar içersinde biyografik bilgilere giren doğum ya da

87 Muallim Naci, Mecmua-i Muallim’de (1887-88, 57 sayı) “Nümûne-i İntihâb” başlığı altında yedi şairin biyografisini neşretmiş, daha sonra Osmanlı Şairleri adlı kitabında toplam on üç şairi tanıtmıştır. Cemâl Kurnaz ise, hazırlamış olduğu çalışmada, mecmuada yayımlanıp da kitapta yer almayanları da ilave ederek toplam 38 şairi bir araya getirmiştir. Bkz: Muallim Naci, Osmanlı Şairleri, Yay. Haz: Cemâl Kurnaz, (Ankara: Akçağ Yay., 2000) 88 Bir eserde veya yazıda aslı bahis konusu olmayıp yeri ve sırası gelmişken, söz arasında söylenen fikir, hatıra.

Page 32: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

24

ölümden ziyade, hayatı hakkında yazılan kişinin neler yaşadığı, hayatında nelerle

karşılaştığı anlatılmaya çalışılmıştır. 89

89 Faik Reşat, Eslâf, ”Tercüman 1001 Temel Eser,” Sayı 65, Yay. Haz: Şemsettin Kutlu, (İstanbul: Tercüman), s. 21.

Page 33: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

25

2. TÜRK EDEBİYATI’NDA İLK BİYOGRAFİ ÖRNEKLERİ

Namık Kemal’in Biyografileri

Evrak-ı Perişân

Tanzimat fermanıyla birlikte yeni fikirlerin yayıldığı ve edebi hareketlerin hız

kazandığı dönemde yazarlar, fikirlerini yayma çabası içine girmiştir. Batı

edebiyatından alınan örnekler doğrultusunda edebiyatımızda denenen yeni türler,

(roman, tiyatro, makale, biyografi, mektup vb.) yazarların fikirlerini aktarma aracı

olmuştur. İşte yeni dönemde, hemen hemen her türde eser vermiş ve bu eserler

vasıtasıyla halka seslenmeyi amaçlamış yazarlardan biri de Namık Kemal'dir.

Namık Kemal'in yazmış olduğu tarihi biyografilerinin, yazarın edebi eserleri

ve özellikle de tiyatro eserlerine kaynaklık etmiş olduğu görülmektedir.90 Ahmet

Hamdi Tanpınar'ın gözünde, bir insan portresi çizmesi bakımından oldukça önemli

bir adım atmış olan Namık Kemal,91 Tasvir-i Efkâr'da yazarken Barika-i Zafer ile

Devr-i İstila adlı ilk biyografilerini yazmış, hemen ardından Evrak-ı Perîşan başlığı

90 Mehmet Kaplan'ın belirttiği gibi, yazarın daha önceden kaleme almış olduğu biyografik eserleri, aslında daha sonra yazacağı piyeslerin ve romanların birer taslağını oluşturmuştur. Namık Kemal, önce yazdığı biyografilerde kahraman profillerini halka tanıtmış, bir nevi okuyucuları kahraman tiplerine ve döneme hazırlamıştır. Bkz: Mehmet Kaplan, Namık Kemal, Hayatı ve Eserleri, (İstanbul: İbrahim Horoz Basımevi, 1948), s. 150. Aynı şekilde, tiyatrolarının yanı sıra bu biyografiler, yazarın daha sonra kaleme alacağı romanları için de ön hazırlık niteliği taşımaktadır. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın fikirleri doğrultusunda ifade edersek; Namık Kemal, doğrudan doğruya roman yazmaya başlamamış, biyografi dolayısıyla roman türüne geçmiştir. Öncelikle halka kahraman tipini sunmuş (Fatih, Yavuz Sultan Selim, Selâhaddin-i Eyyûbi, Emir Nevruz), bu kahramanların biyografilerini yazmış ve bunları yaparken roman yazma fikrine kapılmıştır. Sonuç olarak da yine kahraman tipleri kullanarak romanlarını ve tiyatrolarını yazmıştır. Bkz: Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Dersleri, (İstanbul: YKY, 2002), s. 190. 91 Tanpınar, s. 25.

Page 34: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

26

altında dört kişinin biyografisini yayımlamıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın deyişiyle

“Türkçenin klasik diyebileceğimiz kitapları arasında”92 olan bu eser, Tanzimat

döneminde ilk biyografi örneklerinden biri sayılsa ve geleneksel biyografik

yazımdan uzaklaşmış olsa dahi, modern biyografi kalıplarına da uymayan bir tarzda

yazılmıştır. Diğer bir deyişle, tezkire, ansiklopedik biyografi ve biraz da

menakıpnamelerin özelliklerini barındırması nedeniyle arada kalan bir eser olarak

değerlendirilebilmektedir. Zira yazar, sadece bir kişiyi ele almamış, kahramanlık

hikâyeleri sergilemek amacıyla öznelerini seçmiş ama aynı zamanda gerçeklik

iddiasını da vurgulamayı ihmal etmemiştir.

Namık Kemal, hayat hikâyelerini yazmak için özellikle toplumun örnek

alabileceği, ahlaki açıdan olgunluğa ermiş, vatan sevgisini ve halkının huzurunu her

şeyden üstün tutan kahraman tipleri seçmiştir. İskender Pala’nın da ifade ettiği gibi

yazarın hayatını yazdığı tarihi kahramanlar, İslam için çalışan ve ömürlerini bu yolda

harcayan örnek kişilerdir. Ama her şeyden önemlisi bu kişiler birer ahlak

kahramanıdırlar. İşte bu kahramanlardaki ruh ve meziyetlerin Tanzimat neslinin

ruhuna işleyip onları harekete geçireceğine inanan93 yazarın, hayatını yazdığı dört

kişinin biyografisini daha yakından incelemeden önce, genel özelliklerini sıralamak

yerinde olacaktır.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi yazar, biyografilerini oluştururken özne

seçiminde oldukça hassas davranmıştır. 13. yüzyılın başından 15. yüzyılın ortasına

kadar İslam ve Osmanlı tarihine damgasını vurmuş, gerek ahlak gerekse vatan

sevgisi bakımından güçlü karakterleri tercih etmiştir. Namık Kemal, okurunu hesaba

92 Ahmet Hamdi Tanpınar. 19uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi, (İstanbul: Çağlayan Kitabevi, 1997), s. 417. 93 İskender Pala, Namık Kemal'in Tarihi Biyografileri, (Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yayınları II. Dizi, Sa.27, Türk Tarih Kurumu Basmevi, 1989), s. 2. (Buradan itibaren bu eserden yapılan alıntıların sayfa numaraları, yazı içersinde paranteze alınarak belirtilecektir.)

Page 35: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

27

katarak, onların okudukları şahıslar ile özdeşleşmesini amaçlamış, okurların "o

kahramanlar bunu başardıysa ben de başarabilirim." şeklinde düşünmesini isteyerek,

hayatını yazacağı kişileri özellikle başarılı kahramanlardan seçmiştir.

Namık Kemal, seçmiş olduğu kahramanların hayatını, genel olarak vakaların

ve tarihin üzerinden anlatmıştır. Ele aldığı dört kişinin de hayatını çok detaylı bir

biçimde eserde vermemiştir. Fakat karakterlerin kahramanlıklarını, başarılarını

anlatan olaylar detaylı bir biçimde aktarılmıştır. Yazar, seçmiş olduğu özneyi, belirli

olaylar çerçevesinde okura tanıtmış, ayrıntılı bir hayat hikâyesi yazmamıştır. Diğer

bir deyişle, tarihsel uzun bir metin içerisinde kahramanın; “kahramanlık yaşam

öyküsü” dile getirilmiştir.

Bu noktada Namık Kemal'in tarihçiliği ve kahramanlarına tarafsız yaklaşımı

üzerinde de durmak gerekir. Yazarın tarih bilgisi yadsınamayacak şekilde geniştir ve

Namık Kemal, hem kendi ülkesinin hem de Avrupa ve Bizans'ın tarihi gelişmelerine

vakıftır. Ayrıca yazar, eserlerini meydana getirirken yararlandığı veya karşı çıktığı

kaynakları da sıralamıştır.94 Fakat araştırmacılara göre Namık Kemal'in tarihçiliğinde

ve dolayısıyla tarihi biyografilerinde birtakım noksanlıklar vardır.

Her şeyden önce, Namık Kemal’in tarafsız bir tarih yaklaşımı olduğunu

söylemek çok zordur. Şerif Aktaş’ın belirttiği gibi Namık Kemal, geçmişteki

değerleri geleceğe taşımak istemektedir. Aklını kullanabilen insanların değerlerini

yitirmeden gelişmesini arzulayan yazarın bu tavırları Aktaş’ın ifadesiyle romantiktir

ve böyle bir endişe taşıyan Namık Kemal’in tarihe de objektif değil, subjektif olarak

94 Ahmet Hamdi Tanpınar, Namık Kemal’in biyografilerinin kaynaklarının bulunması için geniş bir etüdün gerekli olduğunu belirtmiş ve kaynaklar arasında, İbnî Şeddad’ın Sıret-i Salahâddin, Ebu Şâme’nin Elravzeteyn fi ahbar-i devleteyn adlı eserlerden söz etmiş, ayrıca Namık Kemal’in Salâhaddin’i yazarken, Michaux’nun Haçlılar Tarihi adlı eseri ile Cüveynî ile onun zeyli olan Vassaf’ı ve Siyret-i Celâleddin Hârzemşah adlı eserlerini okumuş olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca Namık Kemal, Fatih ve Yavuz Sultan Selim’in hayatını kaleme alırken de Tâcü’t-tevarih başta olmak üzere yerli kaynaklardan ve Hammer ile Lamartine’den yararlanmıştır ki, Tanpınar’ın belirttiği gibi Fatih ile Yavuz Sultan Selim adlı biyografik çalışmaları, Hammer’in her iki hükümdar hakkındaki hükümlerine bir cevap niteliğinde yazılmıştır. Bkz: Tanpınar, s. 415.

Page 36: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

28

yaklaştığı da rahatlıkla söylenebilir.95 Gerçekten yazar, tarihi yazılarında ideal bir

devlet ve kahraman portresi çizme gayesiyle kendini bir yazar ve düşünür kimliğiyle

fazlasıyla hissettirmiş, dolayısıyla tarafsız bir bakış açısı yakalayamamıştır. Namık

Kemal'in Osmanlı Tarihi adlı eseri hakkında, Prof. Mükrimin Halil Yınanç'ın

açıklamaları yazarın tarihçiliğini özetlemektedir;

"Namık Kemal bey'in eserinde Hayrullah efendi ile Hammer'in tesirleri pek bârizdir. Hakikatı araştırmakdan ve tetkikat ve tetebbüattan ziyade milliyetperverlik ve vatanseverlik telkini maksadiyle yazılan Kemal bey'in eseri ilmî olmaktan ziyade pedagojik bir nokta-i nazardan kıymeti haizdir."96

Alıntıdan da anlaşıldığı gibi Namık Kemal, kendi döneminde yaşanan tüm

sıkıntıları, yenilgileri, yazmış olduğu coşkulu satırlarla halkına unutturmaya

çalışmakta ve daha da önemlisi onlara şevk vermeye çalışmaktadır. Yazarın tarihçi

kimliğine dair Mehmet Kaplan da benzer görüşleri dile getirir;

"Tarihçi olarak Namık Kemal büyük iddialar ortaya atmasına rağmen, bir tarihçide aranan vasıflara malik değildir. O ne kaynaklara fazla tesahüp edebilmiş, ne de hâdiseler karşısında bîtaraf kalabilmiştir. Bundan başka, yalnız büyük insanlara ehemmiyet verdiği için, diğer hâdise ve sebepleri, ekseriya unutmuştur."97

Tarihi biyografilerinde de Namık Kemal, vatanseverliğinin ötesine geçmeyi

başaramamış, kaynaklardan fazla yararlanmamış, en önemlisi de olaylar ve tarihi

kahramanlara karşı yapılan saldırılar karşısında tarafsızlığını koruyamamıştır. Çünkü,

Kemal’in tek amacı örnek alınabilecek kahramanlar yaratmak olduğuna göre, yazar

için olayların detayları, gelişimi, objektif bakış açısı ile değerlendirilmesi ya da

gerçekçi, eksiksiz ve yorumsuz bir biçimde öznelerin yaşamlarının aktarılması ön

planda değildir.

95 Şerif Aktaş, “Namık Kemal ve İnsan”, Doğumunun Yüzellinci Yılında Namık Kemal, (Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, sayı 67, Türk Fikir ve Sanat Adamları Dizisi, sayı 8, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1993), s.9. 96 Mükrimin Halil Yınanç’tan aktaran; Kaplan, s. 158. 97 Kaplan, s. 227.

Page 37: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

29

Bu yüzden Namık Kemal'in, biyografilerini yazdığı kahramanlara karşı

tarafsız olmadığı açıktır. Zaten topluma model alması için seçmiş olduğu

kahramanların özellikle başarılarını ortaya koyması, nadir olarak kusurlarını dile

getirmesi ve esasında kusurları belirterek yine kahramanını haklı çıkarmaya

çalışması, kimi yerde de kahramanlara dair eleştirilere ya da haksızlıklara cevap

vermesi bu şekilde açıklanabilir. Kısacası Namık Kemal, "kendisine has bir ütopi

yaratmış, hayatında ve eserlerinde onu gerçekleştirmeğe çalışmıştır."98

Bu amacına en iyi şekilde ulaşmak için de Namık Kemal, özellikle

biyografilerinde halkın daha net anlayabilmesi adına sade bir dil kullanmıştır. Her ne

kadar kahramanlarının fedakârlığını, cesaretini, vatanperverliğini, dürüstlüğünü

destansı bir biçimde, kimi zaman abartıya kaçarak anlatmışsa da eserlerin tamamına

bakıldığında, anlaşılır bir dil kullandığı görülmektedir. Tiyatro eserlerinde sahneyi

kürsü olarak kullanan yazar, biyografilerinde de satır aralarında kendini oldukça

hissettirmektedir.

Namık Kemal'in tarihi biyografilerine daha yakından bakmak, yazarın

biyografi türünü ne şekilde ve hangi amaçlarla kullandığını görmek açısından faydalı

olacaktır. Namık Kemal, biyografi yazılarına birdenbire başlamamıştır. Ahmet

Hamdi Tanpınar, 22 haziran 1872’de, yedi numaralı İbret’te çıkan “Avrupa Şarkı

Bilmez” adlı yazının, Namık Kemal’in bütün tarihi eserlerine başlangıç olarak kabul

edilebileceğini belirtmektedir.99 Avrupalı alimlerin doğuya karşı tavırlarına bir cevap

niteliğinde yazdığı bu yazıdan sonra Namık Kemal, İslam tarihinde

kahramanlıklarıyla ün salmış kahramanları da tanıtmanın halk için yararlı

olabileceğini düşünmüştür. Böylelikle 1872 ile 1873 yılları arasında, Fatih, Yavuz

Sultan Selim ve Selâhaddin-i Eyyûbi’nin hayatını yazarak bu yaşamöykülerini Devr-i

98 Kaplan, s. 105. 99 Tanpınar, s. 413.

Page 38: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

30

istilâ ile beraber Evrak-ı Perîşan adı altında neşretmiştir. Daha sonra Magosa’dayken

de bu biyografilere Emir Nevruz’un hayat hikâyesini eklemiştir.

Selâhaddin-i Eyyûbi

Evrak-ı Perişân’ın ilk bölümünde Selâhaddin-i Eyyûbi’nin hayat hikâyesi yer

almaktadır. Yazar, diğer Tanzimat yazarlarının da yaptığı gibi öncelikle

“Mukaddime” bölümünde, bu biyografiyi yazmasının sebebini okuyucularıyla

paylaşmıştır. Michaut’un Haçlılar tarihini okumuş olan yazar, Selâhaddin-i Eyyûbi

hakkında söylediği sözlere üzülerek bunlara bir cevap verilmesi gerektiğini

düşünmüştür. Bu amaçla da İslam kahramanı saydığı Selâhaddin-i Eyyûbi’nin

hayatını yazmıştır.

Namık Kemal, ilk olarak Selâhaddin-i Eyyûbi’nin doğum tarihini vermiş,

doğum yerinin neresi olduğunu belirtmiş ve babası ile amcası hakkında sadece

isimlerine değinmiştir. Hemen ardından, öznenin çocukluğuna ve gençliğine fazla

değinmeyerek direkt olarak Selâhaddin-i Eyyûbi’nin memuriyet hayatına geçmiştir.

Dolayısıyla daha ilk sayfadan itibaren okuyucu, Selâhaddin-i Eyyûbi’nin kumandan

kimliği ile tanışır ve kahramanın yaşadıklarını sırasıyla öğrenmeye başlar. Zira

burada yazar için esas önemli olan öznesinin çocukluğunda neler yaşadığı ya da

gençliğinde neler yaptığı değil, öznesinin kahramanlığını sergileyecek olan olaylar

zinciridir.

Namık Kemal, biyografi boyunca daha çok eylemlerden yola çıkmış,

Selâhaddin-i Eyyûbi’nin ailesi, çevresi, eğitimi, yetişme tarzına dair bilgi

sunmamıştır. Modern biyografinin temel özellikleri arasında yer alan detay seçimi

konusunda Namık Kemal çok titiz davranmamış ve biyografi boyunca Selâhaddin-i

Page 39: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

31

Eyyûbi’nin yaşamına dair detaylara girmemiştir. Ama bu biyografide önemli olan

yazarın en iyi biçimde hedefine ulaşmasıdır. Namık Kemal’in esas gayesi,

Selâhaddin-i Eyyûbi’nin askerlik hizmetini nasıl kabul ettiğini ve sergilediği

kahramanlıkları göstermektir. Zira Namık Kemal için askerlik konusu son derece

önemlidir. Bu nedenle babasının ricası üzerine askerlik yapmayı kabul ederek ileride

birçok başarıyı kucaklayan Selâhaddin-i Eyyûbi, yazarın gözünde her ayrıntıdan

daha önemlidir. Diğer bir deyişle Selâhaddin-i Eyyûbi, Namık Kemal’in gözünde, bir

insanın kendine ait değerleriyle, çevresindekileri etkileyebilecek en uç noktaya

varabilmiş bir kahramandır ve bu özelliğiyle Namık Kemal için çok değerlidir.

Kısacası Selâhaddin-i Eyyûbi, yazara göre örnek alınabilecek önemli bir şahıstır.

Yazarın, biyografi içerisinde sınırlı da olsa başvurduğu diyaloglar da aynı

amaca hizmet etmektedir. Genellikle anekdotlara dayalı olarak yazarın dilinden edebi

bir biçimde aktarılan bu diyaloglara örnek vermek gerekirse; “Salâhaddin’in

muarref-i ahlâkı olan hikâyattandır ki...” sözleriyle bir anekdot anlatan Namık

Kemal, Şam’ı ele geçirdikten sonra iç kalede bulunan hazineleri maiyetindekilere ve

Atabek’e sadık kalan emirlere paylaştıran Selâhaddin-i Eyyûbi ile avucunu

doldurmakta tereddüt eden bir zat arasında geçen şu diyaloğa yer vermiştir;

“Bu zât, “Bir vakit Nureddin bize huzurunda kuru üzüm dağıtıyordu. Benim

ziyâdece avuçladığımı görünce:

- Sen bu kadar alırsan ötekilere bir şey kalmaz, diye tekdir etmişti. Şimdi o

hatırıma geldi de cesaret edemedim.” demekle Salahaddin tebessüm ederek: “Buhl,

tüccara yakışır, erbâb-ı hükümete lâyık değildir. İstersen iki avucunu da

doldurabilirsin, korkma!” yolunda cevap verir. (33)

Bu alıntıda ve biyografinin tümünde olduğu gibi Namık Kemal, yer verdiği

diyalogları bilinçli bir biçimde kullanmıştır. Yazarın amacı, kahramanının kişiliğini

Page 40: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

32

ortaya çıkarmaktır. Bu anekdot sayesinde okur, Selâhaddin-i Eyyûbi’nin, cömert bir

kahraman olduğunu görecektir. Zira alıntıdan da anlaşıldığı gibi, Selâhaddin-i

Eyyûbi’ye göre ‘cimrilik’, hükümet büyüklerine değil sadece tüccara yakışır. Bu

nedenle Selâhaddin-i Eyyûbi’nin, üzüm almaktan çekinen kişiye bir değil iki

avucunu doldurabilirsin demesi, kahramanın gönlünün ne kadar zengin olduğunu

gösterdiği gibi, olması gereken devlet şeklini de vurgulamaktadır.

Namık Kemal’in gözünde Selâhaddin-i Eyyûbi, bir İslam kahramanıdır ve

İslam’ın kurallarına uygun davranmaktadır. Bu konuda hassasiyet gösteren Namık

Kemal, biyografi sırasında İslamiyete dair ara bilgiler de vermeyi ihmal etmemiştir.

Örneğin “İslam için sâir mezhebden kız almak câiz ve arz olunan cihâz ise kendince

pek müstehab olduğu için Salahaddin vâki’ olan teklîfi kabulde kat’an tereddüd

etmedi.” (52) cümlesinde olduğu gibi yazarın, hem İslamiyet’e dair bilgiler sunması

hem de Selâhaddin-i Eyyûbi’yi destekleyen tavrını sergilemesi dikkate değerdir.

Çünkü bu noktada Namık Kemal, öznesi olarak seçtiği Selâhaddin-i Eyyûbi’nin

İslam hakkındaki tavrını vurgulamaktadır. Diğer bir deyişle eserde yapılan İslamiyet

vurgusu, yazarın kahraman tipolojisinin bir parçasıdır.

Namık Kemal biyografi boyunca kronolojik olarak Selâhaddin-i Eyyûbi’nin

başına gelen olayları, tarih bilgisini başarılı bir biçimde kullanarak sıralamıştır. Fakat

bu kronoloji sistemi yine daha önce belirttiğimiz gibi modern biyografi tarzına uygun

bir biçimde gerçekleştirilmemiştir. Plutarkos’un eserinde yaptığı gibi Namık Kemal

de önce kahramanının eylemlerini anlatmış, daha sonra hayatın sonuna geldiğinde

kahramanın kişiliğine dair bilgiler vermiş, hatta daha da ileri giderek kahramanını

savunmuştur. Biyografiyi iki bölüm olarak hazırlayan yazar, birinci bölümün

sonunda Selâhaddin-i Eyyûbi’nin hastalığının ilerlediğini belirtmiş ve konu kişinin

ölüm tarihini belirtmiştir. Hemen ardından gelen ikinci bölümde ise Selâhaddin-i

Page 41: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

33

Eyyûbi’nin kişiliğine ve askerliğine değinmiş, yine anekdotlara yer vermiş ve son

olarak da kahraman hakkında söylenenlere karşı savunmaya geçmiştir.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, bir biyografın, kendi değerlerini göz önüne

alarak yargıda bulunması, biyografinin objektif olmasını imkânsız hale getirir. Aynı

şekilde, hayatını yazdığı kişiye dair duygu ve düşüncelerini net bir biçimde ifade

etmesi de, eserin okunabilirliğini zedeleyecek olan unsurlardandır. Namık Kemal,

kahraman saydığı, başarılarına ve kişiliğine hayran kaldığı Selâhaddin-i Eyyûbi’yi

net bir biçimde övmektedir. Yazara göre, Selâhaddin-i Eyyûbi’nin “hareketi o derece

hakîmâne ve adâlet – perverânedir ki bugünkü zamanda ve hatta yedi yüz sene sonra

iktisâb-ı hayât ederek bir hükûmetin riyâset-i idâresine geçmiş olsa yine vaktinin en

büyük pâdişahlarından biri olabilir.” (55)

Gerek askerliği, gerekse padişahlığı açısından Selâhaddin-i Eyyûbi’yi öven

Namık Kemal, kahraman hakkında söylenen sözlere cevaplar vererek kişisel duygu

ve görüşlerini aktarmaktan da çekinmemiştir. Bu konuda objektif bir bakış açısı ile

yaklaşmadığı açık olan Namık Kemal, Renaud de Chatillon’u ve yanında bulunan

şövalyeleri idam ettiği için acımasız ilan edilen Selâhaddin-i Eyyûbi’yi savunur.

Kısacası Selâhaddin-i Eyyûbi’nin hayat hikâyesini yazarken, kişisel fikirlerini

biyografisi aracılığıyla ifade eden ve konu kişisini savunmaya geçen Namık

Kemal’in, duygu ve düşünceleri ile hareket ettiği ve tarafsız bir biyografi ortaya

koymadığı görülmektedir. Namık Kemal’in, özellikle biyografi yazma amacının

konu ettiği kişiyi ayrıntılı olarak tanıtmaktan ziyade, bu kişinin hayatını ve

eylemlerini bir araç olarak kullanarak bir tür propaganda yapmak olduğu ifade

edilebilir.

Page 42: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

34

Fatih

Namık Kemal’in Evrak-ı Perişân’da neşrettiği ikinci biyografi, Fatih Sultan

Mehmet’e aittir. Yazarın bu biyografiyi kaleme almaktaki amacı, çizmiş olduğu

Fatih portresi vasıtasıyla halka, insan iradesini anlatmaktır.100

Fatih Sultan Mehmet’in sekiz yüz otuz üç Recebinin yedinci günü Edirne’de

doğduğunu (63) söyleyen yazar, biyografinin ilk cümlesinde padişahın küçük yaşta

tahta çıkışından bahsetmiştir. Direkt olarak konuya giren ve olayları aktarmaya

başlayan Namık Kemal, biyografide genel olarak padişahın küçük yaşta tahta çıkış

serüvenine ve karadan gemiler yürüterek ordusuyla beraber kazandığı zafere

değinmiştir. Çünkü önemli olan Fatih’in başarıları ve İstanbul’u fethedişini

vurgulayarak padişahın kahramanlığını sergilemek, halka örnek alması için başarılı

bir model sunmaktır.

“Zamanında Osmanlı ordularının hem en mâhir kumandanı hem en şecî’

askeri” (103) olarak gördüğü Fatih’in hayatını kaleme alan Namık Kemal, Fatih’in

fiziksel özelliklerine değinmeyi ihmal etmemiştir. Biyografileri içersinde en fazla

fiziki özelliklerini sıraladığı Türk büyüğü, Fatih Sultan Mehmet’tir. Diğer Tanzimat

yazarlarının biyografilerinde fiziksel özelliklerden nadiren bahsetmiş olmalarına

karşın, Namık Kemal’in özellikle fiziksel görünüme önem vermesi önemlidir. Çünkü

Namık Kemal için önemli olan kahramanlıktır. Ve bu noktada fiziksel tasvir,

kahramanlığın ifade edilmesinde büyük rol oynamaktadır. Bu nedenle Namık Kemal,

bir güç göstergesi olarak kahramanlarının fiziksel görünümlerinden detaylıca

bahsetmeyi uygun görmüştür: Fâtih orta boylu, kalın kemikli, omuzlarının arası vâsi’

cisminin cihet-i ulyâsı bacaklarından uzun, yüksek ve mukavves kaşlı, çehresi beyaz

100 Kaplan, s. 152.

Page 43: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

35

üzerine gayet âteşin bir reng-i âl ile müzeyyen, saçı-sakalı siyah ve tabiî karışık,

boynu kısarak ve ön tarafına mâil bir zât idi.(66)

Namık Kemal, Fatih biyografisini yazarken sadece portresinden yola çıkarak

padişahın ahlakını, mertliğini ve tahtındaki başarısını vermemiş, diğer

biyografilerinde yaptığı ve yukarıda da değindiğimiz gibi kişilik tahlilinde bulunmak

için diyaloglara başvurmuştur. Bu noktada Ahmet Hamdi Tanpınar’ın da belirttiği

gibi, Namık Kemal’in kahramanlarında belirli seviye, bir insan ve ahlak aramakla

birlikte, onların kişisel özelliklerini de gözden kaçırmadığını ve ilkel şekilde de olsa

iç insana inmeyi başardığını söyleyebilmekteyiz.101

Namık Kemal, Fatih’in portresini (sadece iki cümleyle de olsa) çizdikten

sonra, padişahın tarihteki başarılarını, saltanatlığını kısaca anlatmış ve tarihe dair ara

bilgiler vermeye özen göstermiştir. Osmanlı tarihine dair bilgisini çok iyi kullanan

yazar, satır aralarında açıklamalarda bulunarak ya da kendi görüşlerini belirterek

okuyucuyu bilgilendirmiştir. Kısacası biyografi boyunca Namık Kemal, yazar

kimliği ile her zaman ön plandadır. Fakat bu kimlik, biyografinin ikinci bölümü

olarak nitelendirebileceğimiz savunma bölümünde çok daha belirgindir.

Namık Kemal, ikinci bölümde 31 senelik saltanatı boyunca birçok başarı elde

eden Fatih Sultan Mehmet’in, devletinin kalkınması uğruna çok çalıştığını ve

milletine çok fazla faydasının dokunduğunu özellikle belirtmiştir. Fakat Namık

Kemal’in gözünde bir kahraman olan Fatih, “zalim” olduğuna dair iftiralara

uğramıştır. Bu nedenle yazar, “Fatih bu kadar fezâil-i âliyyeyi câmi’ olmağla beraber

yine bazı müverrihlerin nazarında hûn-rîzlik töhmetinden kurtulamadığı için bu

bâbda bazı mülâhazât îrâdına lüzûm görürüz.” (105) diyerek savunmaya geçmeyi

görev bilmiştir.

101 Tanpınar, s. 417.

Page 44: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

36

Namık Kemal, Fatih’i iftiralara karşı savunurken (ki Namık Kemal bu sözleri

iftira olarak kabul etmiş ve karşı çıkmayı uygun görmüştür.) kimi zaman tarafsız

görünmeyi de bir kenara bırakmış, direkt olarak kendi fikrini ortaya atmıştır. Örneğin

bir rivayete göre Fatih Sultan Mehmet, bir kocakarının kavununu, hangisinin

yediğini anlamak için on iki iç oğlanın karnını yardırmıştır. Fakat bu olay karşısında

Namık Kemal, adil bir padişahın böyle bir şeye başvurmayacağını belirtmiş ve bizzat

kendi sesiyle padişahı korumuştur. (106) Fatih’in karakterini, ahlakını savunan,

rivayetlere göre durumu tahlil eden yazarın ayrıca, “bu eseri yazarken; Osmanlı

tarihlerinden başka Avrupa ve Bizans tarihlerine de baktığı – zikrettiği isimlerden ve

onlarda mevcûd iddialara cevab vermesinden – anlaşılmaktadır.”102 Görüldüğü gibi

burada Namık Kemal’in, biyografisinde gerçekliği mümkün olduğunca yorumsuz

ortaya koymak derdinden çok, mutlak bir iyilik ve kahramanlık, ahlaklılık atfetme

arzusu göze çarpmaktadır.

Osmanlı tarihinde büyük bir rolü olan ve yazarın gözünde “dünyaya gelen

kahramanların en büyüklerinden biri” (112) olan Fatih Sultan Mehmet’in

biyografisinde özetle, padişahın tahta çıkışı, başarıları ve yazarın kendisini iftiralara

karşı savunması yer almaktadır. Bu savunmaları yaparken Namık Kemal’in “Vâkıa

kendi Hazret-i Ömer b. Abdülaziz gibi kâffe-i infiâlât-ı nefsâniyyesini vazîfeye

mağlûb etmiş veya Salahaddin Eyyûbî gibi düşmanlarının her isâetine inâyetle

muâmele edecek kadar cevâd yaratılmış değildi.” (113) cümlesiyle kahramanının

huyu dolayısıyla kimi zaman şiddete başvurduğunu kabul etmesi de yazarın bir

yandan padişahı mazur gösterme gayesini örneklemiştir.

102 Kaplan, s. 152.

Page 45: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

37

Yavuz Sultan Selim

Namık Kemal, Evrak-ı Perişân’da yer alan ilk iki biyografide olduğu gibi,

Yavuz Sultan Selim’in hayatını da, padişahın kahramanlığını ve başarılarını

vurgulamak amacıyla yazmıştır. İlk iki biyografiye nazaran biraz daha canlı ve

diyalogların geniş yer kapladığı bu yaşamöyküsünde de yazar ilk cümlede padişahın

doğumunu tarih olarak belirtmiş ve direkt memuriyet hayatına geçmiştir.

Padişahın kahramanlığı, başarıları, adalet uğruna savaşması ve özellikle de

ikbal hırsına yenik düşmemesi, Namık Kemal’in öne çıkarmak istediği noktalardır.

Yavuz Sultan Selim, Safaviler ile olan mücadelesi, Mısır ve Arabistan fethi ve

hilafetin İstanbul’a nakli dolayısıyla İslam birliğinin önemli kahramanlarındandır. Bu

sebeple yazar, yaşamöyküsünü kaleme alırken padişahın Şah İsmail ile olan savaşını

canlı betimlemelerle okuyucuya aktarmıştır. Zira Ahmet Hamdi Tanpınar’ın da

belirttiği gibi, Namık Kemal, “askerî hareketleri gayet güzel”103 anlatmaktadır.

Yazarrın, padişahın Şah İsmail ile olan savaşını detaylı bir biçimde anlatması, bir

anlamda yine Yavuz Sultan Selim’in kahramanlığını da sergilemek amacıyladır.

Çünkü Namık Kemal, kahramanının zorluklar karşısında kolay kolay pes

etmeyeceğini vurgulamak istemiştir.

Biyografi boyunca padişahın seferlerini detaylı bir biçimde sergileyen Namık

Kemal, padişahın ölümünü bir anekdot ile dile getirmiştir. Namık Kemal, Sultan

Selim’in, nedimi Hasan Can ile olan diyaloğunu aktararak, ölümünden önce Allah’a

olan inancını şu şekilde vurgulamıştır;

103 Tanpınar, s. 417.

Page 46: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

38

Hasan Can; “Padişahım! Dünya dağdağası encamâ erişti. Allah ile olacak

zamandır.” yollu cevâb verince, Sultan Selim, “Bizi bunca zamandır kiminle

bilirdin?” diyerek dostunu bir sistemle tekdir (etmiştir.) (147)

Alıntıdan da anlaşıldığı gibi, Namık Kemal için Allah’a olan inanç her

daimdir ve sadece ölürken değil yaşarken de Allah ile olmak gereklidir. Ve Namık

Kemal, bu fikri Yavuz Sultan Selim gibi bir kahramanın dilinden okura aktarmak

istemiştir.

Namık Kemal, yine ikinci bölüm diyebileceğimiz kısımda Yavuz Sultan

Selim’in fiziksel özelliklerine kısaca değinmiş ve onu uzun boylu, kalın kemikli,

geniş omuzlu, başı büyük, kaşları çatık, yuvarlak ve kırmızı yüzlü, geniş çeneli ve

büyük ağızlı bir “dehşetli kahraman” (147) olarak tanımlamıştır. Fiziksel özelliklerin

hemen ardından da yine padişahın meziyetlerini sıralamıştır; “metânet-i azm, hiddet-i

zekâ, meyl-i inkılâb, nüfûz-u emr, şiddet-i şekîme” yazarın padişaha atfettiği

sıfatlardan sadece birkaçıdır. Görüldüğü gibi Namık Kemal, kahramanın fiziksel

gücünün yanı sıra, meziyetlerindeki olumlu yönlere de dikkat çekmek istemektedir.

Çünkü bir kahraman sadece dış görüntüsüyle değil, huyu ve zekasıyla da kahraman

olabilmelidir.

Bu bilgilerden sonra Namık Kemal bu bölümde, Yavuz Sultan Selim’in

hareketlerine dair söylenen ‘yanlış sözlere’ karşılık cevap vermeyi uygun bulmuştur.

Namık Kemal, kahramanlarını savunurken genellikle soru sorarak tenkitleri

reddetmeyi tercih etmiş ve bu şekilde de tarafsız görünmeye çalışmıştır. Yavuz

Sultan Selim hakkında örneğin; “Vâkıâ Sultan Selim bu maksada kan içinde yüzerek

vâsıl oldu. Fakat acaba metâyic-i matlûbeyi bu derece şiddeti ihtiyâr etmeksizin hâsıl

etmek kâbil mi idi?” (149) sorusunu sormuş ve tarafsız bir tutum sergilemeye

Page 47: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

39

çalışmıştır. Fakat Ahmet Hamdi Tanpınar’ın belirttiği gibi “bu tarzda konuşmak da

bir nevi müdahaadır.”104

Ayrıca Namık Kemal, eserinde yönelttiği sorular vasıtasıyla, Tanpınar’ın

ifadesiyle “iç insan”a inmeyi diğerlerine göre daha fazla başarmıştır.105 Bir örnek

vermek gerekirse; Namık Kemal, Yavuz Sultan Selim’in hükümete karşı

bağlılıklarını sürdürdükleri müddetçe birâder ve biraderzâdelerini elinden geldiği

kadar güzel şekilde ağırladığını belirtmiştir. Buna göre, padişahın daha sonradan

onların idamına karar vermesini de gaddarlıktan çok fedakarlık olarak kabul edip

etmemek gerektiğini sorgulamıştır. (150)

Görüldüğü gibi Namık Kemal, Yavuz Sultan Selim adlı eserinde İslamiyet

birliğini sağlama konusunda önemli adımlar atmış olan padişahı, kahraman olarak

kabul etmiş ve padişahın başarılarını okurlarla paylaşmak istemiştir. Diğer

biyografilerde de olduğu gibi yine sadece olaylar üzerinden gitmeyi tercih eden

Kemal, Yavuz Sultan Selim’in hayatına dair geniş bilgi vermemiştir. Özellikle savaş

detayları üzerinde duran Namık Kemal, her zaman yaptığı gibi yeri geldiğinde

öznesini savunmayı görev bilmiş, şiirlerinden verdiği örneklerle de fikirlerini

desteklemiştir.

Emir Nevruz

Namık Kemal, Emir Nevruz’un biyografisini Magosa’dayken kaleme

almıştır. Emir Nevruz’un hayat hikâyesini de halka coşku verme amacıyla yazan

Namık Kemal, bu kez Moğollar ile mücadele eden ve yılmayan bir kahraman

104 Tanpınar, s. 415. 105 Tanpınar, s. 417.

Page 48: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

40

seçmiştir.106 Namık Kemal, ilk olarak Moğol istilasından bahseder ve Moğollar’ı

durdurmaya gücü yetecek, onların İslamiyet’i kabul etmesini sağlayacak olan Emir

Nevruz’u karşılarına çıkarır. Bundan böyle hemen hemen tüm eseri, Emir Nevruz’un

Moğollar’a karşı verdiği mücadele kaplar. Bu nedenle eserde, doğum, aile, çocukluk

ya da eğitim gibi biyografik bilgilere rastlanmaz. Namık Kemal’in diğer biyografileri

gibi “heyecanlı ve parlak” olmayan ve üslup olarak da mücerred tarih üslubuna daha

yakın olan bu eserde,107 askeri olaylar ve tarihi bilgiler yer almaktadır.

Bu konuda Müjgan Cunbur, Emir Nevruz adlı biyografik kitabında,

kahramanın çok güç şartlar altında, vatanından çok uzaklarda topladığı insanlarla

ordular kurduğunu, bu derme çatma olması gereken askerî birliklerin kendilerinden

sayıca çok büyük ve düzenli ordularla savaşarak başarıya ulaştıklarını belirterek, bu

eserin yer yer tarihi gerçekleri yansıtmakla birlikte kısmen hayal ürünü kişi ve

olayları hikâye ettiğini ifade etmiştir. Bu nedenle Müjgan Cunbur’un ifadesiyle

tanımlarsak, Emir Nevruz Bey’in orduları için, Namık Kemal’in sanatçı ilhamıyla

kurulmuş destani askerî birliklerdir denilebilir.108

Bu biyografinin daha çok olaylara dayanmasının sebebi yine Emir Nevruz’un

misyonu ile açıklanabilmektedir. Zira Moğollar, Emir Nevruz sayesinde Müslüman

olacaklardır. Bu sebeple bu tarihi gelişme çok önemlidir ve misyon sahibi Emir

Nevruz’un hayatı, yazar tarafından bu sebeple aktarılmıştır. Diğer bir deyişle,

Moğollara karşı İslam birliğini koruyan ve onların İslamiyet’i kabul etmesini

106 Biyografide Celâleddin Harezmşah’ın babası Muhammed Harezmşah’tan bahsedilmektedir ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın belirttiğine göre Celâleddin Harezmşah adlı tiyatro eseri, Emir Nevruz adlı biyografik çalışmann ikinci kısmı veya sonucu olarak nitelendirilebilmektedir. Zira, Namık Kemal’in Ebüzziya’ya yazmş olduğu mektubunda, Emir Nevruz’u yazdığı sıralarda veya bitirir bitirmez tiyatro eserini yazmaya başladığı açıkça görülmektedir. Bkz: Tanpınar, ss. 389-414. 107 Kaplan, s. 156. 108 Müjgan Cunbur, "Namık Kemal'e Göre Askerlik ve Ordu", Doğumunun Yüzellinci Yılında Namık Kemal, (Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, sayı 67, Türk Fikir ve Sanat Adamları Dizisi, sayı 8, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1993), s. 141.

Page 49: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

41

sağlayan Emir Nevruz’un hayat hikâyesi, bu zaferleri göstermek amacıyla

yazılmıştır.

Sonuç olarak, Tanpınar’ın sözleriyle ifade edersek; “Tarihi, içindeki

kahramanlık aşkiyle seven muharrir, şahısları ve devirleri muayyen bir ahlâkın

katıksız timsali görmek arzusundan kurtulamaz.”109 Namık Kemal, halkı eğitmeyi

amaçlamıştır çünkü “O, sade fertlerin değil, cemiyetlerin dahi bir "misson"u

olduğuna kanidir.”110 Böylelikle Namık Kemal, biyografilerini de bilinçli bir şekilde

hazırlamış ve konu kişilerini kendi amacı doğrultusunda seçmiştir. Daha önce de

belirttiğimiz gibi aslında her biyografinin altında otobiyografik bilgiler

barınmaktadır. Nitekim Namık Kemal’in ele aldığı dört tarihi kahramanın

yaşamöyküsüne baktığımızda, Selâhaddin-i Eyyûbi, Fatih, Yavuz Sultan Selim ve

Emir Nevruz’un detaylı yaşam hikâyelerinden ziyade eserin genelinde yazarın

fikirlerini satır aralarına yaydığını ve geçmiş tarihteki başarıları öne çıkarmayı

amaçlamış olduğunu söyleyebiliriz.

109 Tanpınar, s. 418. 110 Tanpınar, s. 416.

Page 50: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

42

Beşir Fuad’ın Biyografileri

Yukarıda da bahsedildiği gibi Namık Kemal, Türk edebiyatına tenkidi ilk

getiren yazarlardan biridir.111 Tanzimat döneminde, tenkit türünün denenmesi de yine

dönem ile ilgilidir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sözleriyle ifade etmek gerekirse;

“Tanzimat bizatihi tenkit fikrinden doğmuş bir hareketti. Onunla başlayan yeni

edebiyat da ister istemez tenkide dayanacaktı.”112 Bu nedenle, Bilge Ercilasun’un da

belirttiği gibi Tanzimat edebiyatında tenkid, eskinin reddi ile yeninin yaratılması

prensiplerinden hareket etmiş ve yazarlar bu iki prensip etrafında edebi faaliyetlerini

sürdürmüştür.113

Eski edebiyatı hedef alarak saldırıya geçen yazarlar, kimi zaman kendi

aralarında da çatışmış ve nesiller arası farklı fikirler doğmuştur. İlk nesilden

sayabileceğimiz ve romantik akımın temsilcisi olarak nitelendirilen Namık Kemal,

Tanpınar’a göre “bugünkü anlayışımıza oldukça yakın tenkidin bizde ilk

görünüşü”nü sergilerken “Türk tenkidinin ikinci merhalesi (ise) Beşir Fuad’ın

eserleridir.”114 Zira şu nokta önemle belirtilmelidir ki, Tanzimat dönemine genel

olarak bakıldığında, 19. yüzyılın ikinci yarısına gelene kadar Osmanlı toplumu, tam

anlamıyla Batılı fikirleri hazmetmiş bir aydın ile tanışmamıştır.115 Her ne kadar ilk

111 Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler, (İstanbul: Dergâh Yayınları, 2000), s. 218 112 Ahmet Hamdi Tanpınar, 19uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi, s. 298. 113 Bilge Ercilesun, Servet-i Fünun’da Edebî Tenkit, (İstanbul: Milli eğitim Bakanlığı Yayınları 1998), s. 35. 114 Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler, s. 77. 115 “Beşir Fuad’ın yazı hayatına girdiği 1883’te modern Osmanlı kültürünü temsil eden yazarlar, Tanzimat edebiyatının ikinci kuşak aydınları olarak bilinen Recaizâde Mahmud Ekrem ile Abdülhak Hâmid’dir. Ahmed Midhat ve Namık Kemal’le birinci dönemi kapanan Tanzimat edebiyatının bu yeni evresinde, estetik yansıtmada imgenin önemi kavranmış, ancak somut gerçeklikle imge sistemi arasındaki dolaylı ilişki yeterince anlaşılmamıştı. Bu yüzden yazılan şiirler ne tam anlamıyla Namık Kemal çizgisinde bir romantizmi ne de Recaizâde’nin anladığı anlamda bir realizmi içeriyordu. Kökleri boşluğa uzanan bu sanat anlayışını eleştirmekle ilk adımını atan Beşir Fuad... insan gerçeğinin

Page 51: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

43

nesil yazarları Batılılaşmayı önemsese ve eskinin yerine yenileri getirmeyi amaç

edinse de, onlar için Batı’dan örnek alınmaması gereken “tehlikeler” mevcuttur.

İşte Tanzimat dönemiyle birlikte, yenileşme konusunda adım adım ilerleyen

Beşir Fuad, 1880 tarihi itibarıyla adını duyuran ve edebiyatçı olmadığı halde

fikirleriyle Türk edebiyatını derinden etkileyen, “Tanzimat devrinin yetiştirdiği,

kültür seviyesi bakımından nadir münevverlerimizden biridir.”116

Tanzimat döneminin ilk yazarları (Ziya Paşa, Ali Suavi, Münif Paşa, Şinasi,

Namık Kemal, Ahmet Mithat ve Muallim Naci) ile Beşir Fuad arasında eskiyi

reddetme konusunda benzerlik görülmektedir. Ayrıca edebiyatla uğraşmanın yanı

sıra ilmi çalışmalara da yer veren yazarlar, Orhan Okay’ın belirttiği gibi

“Tanzimattan itibaren… Beşir Fuad’a gelinceye kadar Batı’nın müsbet ve objektif

zihniyetinin Türkiyede ilk temsilcileri”117dir. Onlar, ortak amaç olarak hem ilim

alanında yeni çalışmalar kaydetmiş hem de eski edebiyattan uzaklaşarak, yeni bir

edebiyat inşa etmeye çalışmışlardır.

Aynı dönemde edebiyatımızda önemli yeri olan Recaizade Mahmut Ekrem ile

Abdülhak Hamid ise, Beşir Fuad’a tam anlamıyla zıt karakterler çizmektedir. Yine

aynı tarihlerde Batı’dan tercüme yapan yazarlar, gerek Victor Hugo, gerekse

Voltaire’den çeviriler yapmış, Hugo’dan coşkuyla söz ederken, Voltaire’i dinsizliği

konusuyla ele alıp ‘zındık’ olarak nitelendirmiştir.118 İşte Beşir Fuad, tam bu

yenilenme safhasında bambaşka fikirler ortaya atmış ve Türkiye’de tanınmış olan

ancak bilim aracılığıyla kavranabileceğini ve bu bilimin de ‘ilm-i vezâ’ifü’l-âza diye adlandırdığı fizyoloji olduğunu savunmaktadır.” Daha detaylı bilgi için bkz: Ekrem Işın, “Düşünce Akımları Osmanlı Materyalizmi” Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 2, ss. 363-370. 116 M. Orhan Okay, Beşir Fuad İlk Türk Pozitivist ve Natüralisti, (İstanbul: Hareket Yayınları, 1969), s. 17. 117 Okay, s. 21. 118 Okay, s. 32.

Page 52: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

44

Voltaire’i öven, bütün aydınlar arasından en büyük sanatkâr olarak tanınmış Victor

Hugo’yu da tenkid eden birer biyografi yazmıştır.119 Orhan Okay’ın tanımına göre,

vatanperver bir Osmanlı subayı olmasına rağmen, Doğu Batı terkibine sahip

olmayan, dönemine erken gelmiş bir pozitivist, edebiyata karşı, ve o devir için ağır

karşılanacak bir ateist olan Beşir Fuad120, Jale Parla’nın ifade ettiği gibi “babalar

kuşağı”nı hiç de memnun etmemiştir.121

Beşir Fuad’ın yazmaya başladığı 1883 yılından intihar ettiği 1887 yılına

kadarki çalışmaları ve fikirleri doğrultusunda, ortaya koymak istediklerini özetlemek

gerekirse; her şeyden önce Beşir Fuad, tam anlamıyla Batılılaşılması için, Batı’nın

bilgi kuramının olduğu gibi kabul edilmesi gerektiğini savunmuştur. Ona göre,

materyalizmi benimsemek, çağının tüm sorunlarını giderecektir. Bu nedenle 1883

yılında başladığı yazı hayatı boyunca, müspet ilimleri halka tanıtmayı hedeflemiştir.

Basılmış on beş kitabı ve iki yüzden fazla makalesi bulunan122 ve müspet

ilimlerle ilgili olanların yanı sıra edebiyat okuyucularının da fen konularına merakını

çekmek amacıyla edebiyat ve fen odaklı bir dergi çıkarmayı hedefleyen Beşir Fuad,

Haver ve Güneş adlı kısa ömürlü dergilerde bu gayesini bir nebze olsun yerine

getirmiştir. Dergilerinin yanı sıra, oldukça ilgilendiği fizyoloji, asıl mesleği olan

askerlik ve de dil konularına Beşer, Göz Yaşları’na Takriz, Kalb, Bedreka-i Lisan-ı

119 Okay, s. 34. 120 Bahriye Çeri, “Orhan Okay ile Ahmet Midhat Üzerine”, Tarih ve Toplum, C.34, sayı: 203, (Kasım 2003), ss.5-8. 121 Jale Parla, Babalar ve Oğullar Tanzimat Romanının Epistemolojik Temelleri, (İstanbul: İletişim Yayınları, 1993), s.117. 122 Beşir Fuad’ın kitapları, yayın tarihi sırasıyla şunlardır: İki Bebek (Victor Bernard-Eugene Granger’den çeviri, bir perdelik komedi) 1884; Binbaşıyı Davet (K.F. Mor’dan çeviri, iki perdelik komedi) 1884; Birinci Kat (James Cobb’dan çeviri, iki perdelik komedi) 1884; Bedreka-i Fransevî (sarf kısmı, Emile Otto’dan çeviri) 1884; Bedreka-i Fransevî (nahiv kısmı, Emile Otto’dan çeviri) 1884; Miftah-ı Bedraka-i Lisan-i Fransevî 1885; Cinayetin Tesiri (Emile Zola’dan çeviri, roman) 1885; Victor Hugo 1885; Almanca Muallimi (Emil Otto’dan çeviri) 1886; İngilizce Muallimi (Emile Otto’dan çeviri) 1886; Usûl-i Talim (Emile Otto’dan çeviri) 1886; Beşer 1. Kısım 1886; Voltaire 1887; İntikad (Muallim Naci ile) 1887; Mektûbât (Fazlı Necib ile) 1889; Miftah-ı Usûl-i Talim 1304 (Kaynak: Okay)

Page 53: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

45

Fransevi, Usul-i Talim, Rehber-i Muallimin, Mebahis-i Askeriyye vb. adlı makale ve

eserlerinde değinmiş, “Bilim mi şiir mi üstündür?”, “Şiir, duygu ve hayale

dayanılarak mı, yoksa gerçek ve hakikat göz önünde tutularak mı yazılmalıdır?”,

“Kime filozof denilebilir?” sorularının cevabını aramıştır ki123 bu eserler Okay’ın

belirttiği gibi, çoğunlukla bir tez içeren eserlerdir.124

Türkiye’de pozitivizmi ilk defa getiren ve Türk aydınına tanıtan ve savunan

böyle bir şahsın, sadece ilim dünyasında değil edebiyat dünyasında da akisleri

fazlasıyla büyüktür. 125 Victor Hugo çevirisi ile adını duyuran Beşir Fuad, edebiyat

dünyasında kendisine yandaşlar edindiği kadar sert tepkilerle de karşılaşmıştır.

Beşir Fuad, şiirin gerçeğe ve akla uygun olmasını savunmuştur. Fen

bilimlerindeki faydacılık, edebiyat için de geçerli ve uygundur. Romantik edebiyatı

reddeden Beşir Fuad, romanda ve şiirde realizmi önerir. Abartılı hayaller,

benzetmelerden arınmış olan bir edebiyatın asıl görevi, gerçeğe hizmet etmek

olmalıdır. Zira onda, Descartes’dan beri gelen, Batı’nın ilim zihniyeti ve gerçeği

görme yöntemleri hâkimdir ve onun için önemli olan peşin hükümlerden sıyrılarak

gerçeği bulmak, yorumlamak ve müspet deliller karşısında gerçeği kabul etmektir.126

“Osmanlı tefekkürünün o sıralarda ulaşabileceği en ileri noktaya ulaşmış”127

olan Beşir Fuad, Mehmet Kaplan’ın belirttiği gibi, “...Tanzimat devrinin en dikkate

değer simalarından biridir. Bu son derece dürüst, ateşli bir mizaca ve matematikçi bir

123 Selahattin Hilav, “Beşir Fuad’ın “Mektûbât”ını Okurken”, Şiir ve Hakikat Yay. Haz: Handan İnci, (İstanbul: YKY, 1999), s. 11.) 124 Okay, s. 111. 125 Okay, s. 217. 126 Okay, s. 141. 127 Güzin Dino’dan aktaran; Hilav, s. 13.

Page 54: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

46

kafaya sahip olan genç subay, mübalağasız olarak denilebilir ki fikirleriyle son çağ

Türk edebiyatında bir devri kapatarak yeni bir devir açmıştır.”128

İşte bu fikirlerle hareket eden Beşir Fuad, romantiklerin ve Tanzimat

yazarlarının usta bildikleri Victor Hugo’yu yermek, ‘zındık’ olarak nitelendirdikleri

Voltaire’i de tanıtmak, mümkünse de edebiyat dünyasına kabul ettirmek amacıyla

tanıtıcı iki biyografi yazmış, edebiyat dünyasında Hayaliyyun-Hakikiyyun

tartışmasının başlamasına da vesile olmuştur.

Victor Hugo

Beşir Fuad’ın 1885 yılında kaleme almış olduğu Victor Hugo adlı eseri, Türk

edebiyatı’nda “ilk tenkidli biyografi”129 ve Batılı anlamda biyografinin Türkiye’de

ilk örneği130 olması bakımından dikkat çekmektedir.131 Batı edebiyatını çok iyi bilen,

hâkim olduğu yabancı diller sayesinde batılı kaynaklara rahatlıkla ulaşabilen Beşir

Fuad’ın batılı tarzda bir biyografi örneği vermesi, çok doğaldır. Victor Hugo’nun

ölümünden henüz bir-iki ay geçmesine rağmen, Beşir Fuad’ın bu biyografiyi

yazması, onun kendi dönemini ve Avrupa’daki edebi ve fikri hareketleri çok

128 Mehmet Kaplan’dan aktaran; Ali İhsan Kolcu, “Orhan Okay’ın Beşir Fuad’ı”,Orhan Okay’a Armağan, (İstanbul: Dergâh Yayınları, 1997), s. 74. 129 Okay, s. 138. 130 Mustafa Apaydın, , “Biyografik Romanlar ve Türk Edebiyatında Biyografik Romanın Gelişimi Üzerine Bazı Gözlemler”, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, sayı: 7, (2001), ss. 165-176. 131 Orhan Okay, Victor Hugo adlı biyografi için, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kullandığı “tercüme ve iktibas şeklinde biyografi” ifadesine katılmamış, bu kitaba “olsa olsa telif ve derleme” demek gerektiğini şu sözlerle savunmuştur; “Beşir Fuad gibi devrinin en ileri Garp anlayışı ile eser yazan, tercümesini tercüme, derlemesini derleme diye gösteren ve o devirde bizde ender rastlanan dipnotlarıyla mehazlarını belirten bir müellifin tercüme ve iktibas yoluyla yazdığı kitabına imzasını koymasını kabul edemeyiz. Eserin içinde Hugo hakkındaki sözlerin kaynağını esasen kendi zikretmiştir. Kaldı ki bu kitabın birçok yerlerinde Victor Hugo dolayısıyla, meseleyi bizdeki hayal-gerçek münakaşalarına da intikal ettirmesi kendisinden birçok şeyler ilave etmiş olduğunun delilidir.” Bkz: Okay, s. 138.

Page 55: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

47

yakından takip ettiğinin altını çizerken132, fikirlerini edebiyat dünyasına ve halka

ulaştırma çabasını da örneklemektedir. Zira Beşir Fuad, yazı hayatına başladığı

tarihten itibaren fikirlerini yazıları aracılığıyla ortaya koymuş ve Victor Hugo adlı

biyografisinde de dönemin çeşitli edebiyat meselelerine değinmiş ve belli bir tezi

savunmuştur. Diğer bir deyişle Beşir Fuad bu eserini, diğer yazılarında da olduğu

gibi amaçlı olarak yazmıştır.

Handan İnci’nin de belirttiği üzere;

Victor Hugo incelemesiyle Beşir Fuad’ın asıl yapmak istediği, Tanzimat yazarlarının edebiyat zevklerini dolaylı bir şekilde de olsa hırpalamaktır. Beşir Fuad kitabında Victor Hugo’nun hayatını ve eserlerini incelemenin yanı sıra, özellikle edebiyatta zevk değişimlerinin yol açtığı problemler üzerinde durur. Böylece romantiklere karşı edebiyat anlayışını değiştirmeye çalışan realistlerin hakkında konuşma fırsatı yaratır.133 Alıntıdan da anlaşıldığı gibi Beşir Fuad, tezkire geleneğinden farklı olarak

‘tek’ bir kişinin hayatını ele almayı tercih etmiş, batı tarzı biyografilerden de farklı

olarak asıl özne olan Victor Hugo’nun karşısına Emile Zola’yı çıkarmış, döneminde

önemli bir mevkiye gelmiş, halkı derinden etkilemiş olan Hugo’nun hayatını daha

detaylıca yazarak batıdaki biyografi örneklerine yaklaşmış, fakat yine de kendi tarz

ve amacına uygun olarak ele aldığı konu kişi üzerinden fikirlerini ortaya sermiştir.

Beşir Fuad, Victor Hugo’nun hayatını, eserlerini, başarıları ve başarısızlıklarını

detaylı bir biçimde irdeleyerek, aslında edebiyatta ne olup olmaması gerektiğini

belirtmiş, Victor Hugo’nun (romantiklerin) karşısına, kendisinin savunduğu Emile

Zola’yı (realistleri) çıkarmış, romantik akımın izinden giden edebiyatçıları realizm

ile tanıştırmayı hedeflemiştir.134

132 Okay, s. 139. 133 Handan İnci, Şiir ve Hakikat, (İstanbul: YKY, 1999), s. 17. 134 Victor Hugo adlı biyografi, edebiyat dünyasında, Beşir Fuad’ın ölümünden sonra bile devam eden “Hayaliyyun-Hakikiyyun” adlı tartışmaya vesile olmuştur. Uzun soluklu bu tartışmanın iki cephesi bulunmaktadır. Tanzimat döneminde, Victor Hugo’yu çok seven ve yazardan çeviriler yapan edebiyat yazarları, Hugo’nun eleştirilmesine, eski zevki savunanlar ise, akla ve fene uygun tarzda yazılan şiirleri benimseyen Beşir Fuad’a tepki vermiştir. İlk tepki ise, romantizmi savunan Menemenlizâde Mehmed Tahir Edendi’den gelmiş, Beşir Fuad bu tartışma çerçevesinde, dergi ve gazetelerde çıkan

Page 56: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

48

Romantik akımın en önemli temsilcilerinden biri olan ve 19. yüzyılda batıda

olduğu kadar Tanzimat yazarlarının da model aldıkları Victor Hugo’nun ölümünden

kısa bir süre sonra yazılmış olan bu eser, bir “Mukaddime”, 14 bölüm ve bir

“Hâtime”den meydana gelmektedir.

Beşir Fuad, “Mukaddime” bölümünün ilk cümlesinde “Nurlar içine gark

olmuş büyük bir salon tasavvur ediniz.”135 diyerek okuyucuya hitap eder ve bundan

böyle okuyucuyu da esere dâhil eder. Tanzimat dönemindeki yazarların okur-yazar

ilişkisine verdiği önem, elbette Beşir Fuad için de geçerlidir. Nitekim ikinci

paragrafın sonunda “...şeyhü’l-üdebânın o tarihte seksen yaşında olduğunu söylemiş

oluruz.” (35) diyerek bu sefer de Beşir Fuad’ın yazar kimliğini öne çıkardığı açıkça

görülmektedir. Buradan itibaren tüm biyografi boyunca Beşir Fuad’ın sesi hep ön

planda olacak ve yazar, hitap ettiği okur ile muhatap olacaktır.

“Mukaddime” bölümüne Beşir Fuad, Victor Hugo’nun 80. yaşının kutlandığı

bir ziyafet toplantısını tasvir ederek başlar. Ve bu bölüm, Beşir Fuad’ın

biyografisinde ne yapmak istediğini tam anlamıyla özetlemektedir. Modern bir

biyografide yazarın sesinin bu denli canlı ve ön planda olmaması gerekmektedir.

Oysa Beşir Fuad bu bölümde, döneminde değer görmemiş olup, ölümünden sonra

kıymeti bilinen yazar-düşünürlerin, daha da önemlisi yenilik getirmeyi amaç edinen

öncülerin zamanında anlaşılması, en azından fikirlerinin değerlendirilmesi

gerektiğini belirtmektedir. (38)

Bir yenilik getirmeyi amaçlayan şahısların hemen yargılanmaması gerektiğini

savunan Beşir Fuad, Victor Hugo’nun kendi zamanında değer görememiş olması

yazıları toplamış, yayımlaması için Kitapçı Arakel’e vermiş, fakat bu eser basılmamıştır. Handan İnci, Şiir ve Hakikat adlı çalışmasında, “Hayaliyyun-Hakikiyyun” tartışmasının önemli metinlerini bir araya getirmiştir. Bkz: İnci 135 Beşir Fuad, “Victor Hugo”, Şiir ve Hakikat, Yay. Haz: Handan İnci, (İstanbul: YKY, 1999), s. 35. (Buradan itibaren bu eserden yapılan alıntıların sayfa numaraları, yazı içersinde paranteze alınarak belirtilecektir.)

Page 57: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

49

konusunu fırsat bilmiş, ara açıklamalarda bulunarak aslında kendi fikirleri için bir ön

hazırlık yapmıştır. Zira, eser boyunca kendisi de dönemin hazır olmadığı fikirleri

sunacak ve kabullenilmesini arzulayacaktır. Aynı şekilde, bir fikri yenidir diyerek

hemen reddetmek kadar kabul etmenin de yanlış olduğunu belirten Beşir Fuad’ın

(37) “Mukaddime” bölümünde yaptığı her yorumu bilinçlidir. Çünkü onun yapmak

istediği, kendi tezini desteklemektir.136

Beşir Fuad, 14 bölüm boyunca, Victor Hugo’nun doğumundan ölümüne dek,

kronolojik bir sıra takip etmiştir ama yine de bazen kronolojik olarak giden bu

düzende tarihlerin hızlıca geçtiği gözlemlenmektedir. Örneğin Hugo’nun ailesinin

devamlı olarak taşınmış olması bu hızlı geçişi sergilemektedir. 1802 yılında doğan

Victor Hugo, ailesiyle birlikte önce, “Clichy sokağında 24 numeroda ikamet” etmiş

(43), 1807 senesinde, “Feuillantines çıkmaz sokağında 12 numeroda ikametgah

ittihaz” etmiş (43), 1811 senesinde İspanya’ya doğru yola çıkılmış, 1812’de

“Madam Hugo iki çocuğunu alıp Paris’e avdet” etmiştir (46).

Bu hızlı geçişler aslında Beşir Fuad’ın yine daha çok olaylar üzerine gittiğini,

Victor Hugo’nun ailesi ile olan ilişkisine, birbirlerine hitap şekillerine ait bilgiler

vermediğini göstermektedir. Büyümekte olan bir çocuğun yaşadıklarına birkaç

cümleyle değinen Beşir Fuad, duyguları bile anlatırken, daha çok bilgi verir gibi

ifadeler kullanmıştır; “Birgün pederi Victor’un ağladığını görerek mücâzât olmak ve

merdâne hareket etmeye alıştırmak için kendisine kız elbisesi giydirdi, bu günden

itibaren çocuk ağlamaz oldu.” (45-46) Bu da Beşir Fuad’ın yine bakış açısı ile

açıklanabilmektedir elbette. Beşir Fuad, hayallerden, santimalizmden uzak durması

136 Orhan Okay’ın da belirttiği gibi, “Beşir Fuad’ın Hugo mukaddimesinde, yeniliğe muhalefet

düşüncesi üzerinde durması, zâhiren Victor Hugo’nun gençliğinde takdir edilememesi, bilâhare kıymetinin anlaşılması sebebiyledir. Gerçekte ise o bu tezi kitabının sonunda Zola hesabına kullanmak için ileri sürmektedir. Zira o anda yeni olan, yani cemiyetin muhalefetine uğrayan Victor Hugo değil, Zola ve natüralizmidir.” Bkz: Okay, s. 141.

Page 58: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

50

gereken bir edebiyatı savunduğuna göre, yazmış olduğu biyografide vurguladığı

ayrıntılar realist çerçevede olmalıdır.

Ama burada hatırlanılması gereken nokta şudur ki; bir biyografide yer alan

detayların önemi büyüktür. Zira her ayrıntı, konu kişinin nasıl bir insan olduğuna,

neye benzediğine, ses tonuna, hitap şekline dair ipuçları taşıyabilmektedir.137 Beşir

Fuad’ın bu noktada çok fazla detaya inmediği görülmektedir. Eserde, Victor

Hugo’nun fiziksel özellikleri, kişiliği ve karakterine dair bilgiler oldukça azdır. Daha

ziyade, biyografide dönemsel olaylar, edebi hareketler ve eleştirler yer

kaplamaktadır. Diğer Tanzimat yazarlarının yaptığı gibi, Beşir Fuad da öznesinden

ziyade öznesinin döneme karşı etkilerinden söz etmeyi uygun görmüştür.

Fakat yine de özne hakkında bilinmesi gereken esas noktalar eserde

verilmiştir. Beşir Fuad, bir bireye ait önemli bilgilere (ailesi, eğitimi, arkadaş çevresi,

ilk aşkı, şiir yazmaya başlama tarihi, eserleri vb.) ulaşmakta başarılı olmuş, hem de

dönemindeki diğer yazarlara göre, ulaşılması daha zor olan Batılı bir kişinin hayatını

yazabilmiştir. Bu noktada her şeyden önce ‘tek’ bir kişinin hayatını kaleme almayı

tercih eden Beşir Fuad’ın, yine diğer birçok biyografik eserden farklı olarak Batılı bir

yazarı özne olarak seçtiği ve tezkirelerin genel özelliği olan ‘sanatçı’ odaklılığından

sıyrılarak, sanatçıya olduğu kadar onun eserlerine de ilgisini yöneltmiş olduğu ifade

edilebilmektedir. Zira Beşir Fuad, biyografi boyunca, Victor Hugo’nun eserlerinden

sıklıkla bahsetmiş, örneğin beşinci bölümde ilgi görmüş olan tiyatro eserlerine yer

vermiştir. “O tarihte mevki-i temâşâya konulmayıp ancak iki sene sonra oynanan”

(73) Marion de Lorme eserinden uzun uzadıya bahseden ve hatta beğendiği için

birinci perdeden tercüme eden Beşir Fuad, Lucrece Borgia ve kendisinin yorumuyla

Victor Hugo’nun “başlıca karıların erkeklere karşı hukukunu müdafaa etmek

137 Maurois, s. 63.

Page 59: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

51

maksadıyla kaleme” aldığı (83) Angelo ve Ruy Blas gibi oyunlarından da söz

etmiştir. Diğer yandan da piyeslerinden Fransızca alıntılar yaparak tercüme etmeyi

ve şiirlerinden örnekler sunmayı da ihmal etmemiştir.

Modern bir biyografide kaynaklara başvurmak da oldukça önemlidir. Hayatı

yazılacak kişi hakkında tüm bilgi ve belgelere sahip olmak zorunda olan ideal bir

biyografın, özne hakkında daha önce yazılmış olan akademik çalışmalar, resmi

kayıtlar, günlükler, mektuplar ve varsa eserlerine ulaşması gerektiğini daha önce de

belirtmiştik. Beşir Fuad’ın özellikle tarihi bilgisi geniştir ve kendisi belirtmemiş olsa

da, kaynak kullandığı açıktır. Ama eser boyunca, Victor Hugo’nun eserlerinden

tercümeler ya da Hugo’ya ait diyaloglar dışında mektup, günlük ya da herhangi bir

akademik çalışma, eser içinde referans olarak gösterilmemiştir.

Daha önceden bahsettiğimiz gibi, bir biyografın eserini tarihsel gerçeklik

bağlamında oluşturması ve hayat hikâyesini anlattığı kişinin, nasıl bir hayat yaşamış

olursa olsun, hayat hikâyesine ekleme yapmadan veya özünden bir şey eksiltmeden,

kurmaca kalıplarını aşmadan yaşamöyküsünü yazması gerekmektedir.138 Beşir

Fuad’ın bu biyografisinde, gerçeklikle ilgili her hangi bir sorunu olmadığı

görülmektedir. Tam tersine fikirlerine destek olması amacıyla verdiği bilgilerin

özellikle doğru olmasına özen gösteren Beşir Fuad, Victor Hugo’nun yaşamını

olduğu gibi, abartıya, hayale yer vermeden ya da icat etmeye başvurmadan

sergilemiştir.

Fakat diğer Tanzimat yazarlarında olduğu gibi Beşir Fuad da biyografisini

kaleme alırken kendi fikirlerini ve yorumlarını gizlememiştir. Hugo’nun

eserlerinden, kişiliğinden ve edebiyat dünyasındaki konumundan bahsederken,

aralara haylice parantezler açarak bilgiler vermiştir. Örnek vermek gerekirse, birinci

138 Nicolson, ss. 11-12.

Page 60: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

52

bölümde okur, Victor Hugo’nun ailesini tanır, Hugo’nun doğumuna tanık olur ve

annesi ile ilgili bilgiler edinir. Beşir Fuad, Madam Hugo’yu özellikle eğitime olan

katkısı yönüyle tanıtarak, onu; “ahlâk- hamîde, müşfik, ciddî, halîm evlâd için her bir

fedâkârlığa hazır, icabı takdirinde sert, malûmatlı, müekkid olup vazâif-i

mâderânesinin ehemmiyetini tamamiyle anlamış” şeklinde anlatır ve “evlâdlarını pek

güzel terbiye etti. Birtakım efkâr-ı bâtıla ile zihinlerini perişan etmedi. Böyle bir

valideye nâil olanlar bahtiyârdırlar!” diyerek kişisel yorumunu gizlemeye gerek

görmez. (44) Çünkü Tanzimat döneminde özellikle aile terbiyesi ve eğitimine verilen

önem açıktır.

Beşir Fuad’ın Victor Hugo üzerinden Türk edebiyatına ait yaptığı

değerlendirmeler de bu noktada örnek olarak gösterilebilir. Örneğin, ikinci bölümü

Victor Hugo’nun okul hayatına, şiirle haşır neşir olmaya başladığı döneme ayıran

yazar bu konuyu fırsat bilerek Türk edebiyatına dair fikirlerini beyan etmiştir.139 Bu

konuyla ilgili olarak Victor Hugo’nun müsbet ilimlerden uzak durmasını ve edebiyatı

hayale sürüklemesini, “Hugo’nun ulûm-ı riyaziyeye çok heves etmemesi şayan-ı esef

hallerdendir; çünkü bu ilme lâyıkiyle heves göstermiş olaydı, her şeyi doğru

muhakeme etmeye alışır, hayâlâta çok kapılmaz ve binaenaleyh bazı âsârında

görülen vâhi fikirlere mahal kalmazdı” (49-59) şeklinde eleştirmiştir. Hemen

ardından da, Türk edebiyatı hakkında yorum yapmayı ihmal etmemiş ve konuyu Ziya

Paşa’ya getirmiştir. Şairin Terci-i Bend’ini didaktizmi açısından beğendiğini ifade

eden Beşir Fuad, yine bu konuya bilinçli bir şekilde varmıştır. Orhan Okay’ın da

139 Beşir Fuad, edebiyatın müsbet ilimlere dayanması gerektiğini sadece bu biyografisinde değil, makalelerinde ve mektuplarında da dile getirmiş, “Ulûm ve fünûna vâkıf olmakla bir adamın şair olmak lâzım gelmeyeceği tabiidir; yalnız şiirde değil her şeyde istidâd şarttır. Bendeniz âlim ve mütefennin olanların şair olabileceklerini iddia etmedim; şiirin tenvîr-i efkâr, neşr-i hakikat yolunda isti’mâli lüzumunu der-miyân ettim. Bu ise şairlerin hakayık-ı eşyâya vâkıf ve binâenaleyh ulûm ve fünûndan behre-mend olmalarına men’ûttur.” fikrini her daim savunmuştur. Bkz: Beşir Fuad, “İntikad”, Şiir ve Hakikat, Yay. Haz: Handan İnci, (İstanbul: YKY, 1999), s. 369.

Page 61: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

53

belirttiği gibi Ziya Paşa aracılığıyla şiir hakkında ortaya serdiği görüşleri, aslında

Fuad’ın tüm edebiyata dair olan görüşlerini kapsamaktadır.140

Bir başka örnek ise, Beşir Fuad’ın Victor Hugo’nun eserlerine dair yaptığı

yorumlardan verilebilir. Altıncı bölümün başında Victor Hugo’nun tiyatro

yazarlığından ziyade şairliği ile ün kazandığını belirten Fuad, “Benim, şiire zerre

kadar münâsebetim olmadığı cihetle bir şiirin hâvî olduğu fikrin selâmet ve

sıhhatinden sarf-ı nazar olunup da maharet-i şâirane ciheti nazar-ı itinaya alınacak

olur ise bu bâbda bana söz söylemek düşmez.” (85) açıklamasını gerekli görür. Bu

açıklama, Beşir Fuad’ın diğer konularda yapmış olduğu kişisel yorumların

tamamıyla bilinçli olduğunu ortaya çıkarmakta, yeri geldiğinde yorumunu yapmakta

olduğunu yeri geldiğinde de “bu bâbdaki âsârının hangi tarihlerde zuhûr ettiğini ve

ne gibi bir tesir icra eylediğini nakl ü hikâye etmekle iktifâ edeceğiz” (85) diyerek,

aslında olması gereken şekilde objektif bir tutum takındığını göstermektedir.

Aynı şekilde Beşir Fuad, Emile Zola’dan bahsettiği on birinci bölümde yeri

geldiğinde Hugo’ya karşı Emile Zola’yı savunmuş yeri geldiğinde ise Victor

Hugo’yu haklı göstermiştir. Örneğin, Emile Zola’nın devamlı olarak ahlaksız ve

fakir insanları konu edindiğini eleştiren Hugo’ya “Zola insanların ahvâlini ne yolda

müşâhede ediyor ise o yolda tasvîr etmiş, yalnız kötü cihetlerini meydana koymayıp

iyiliklerini de yazmıştır.” sözleriyle karşı çıkmış (130), diğer yandan Victor Hugo’yu

bilgisinin sathi olduğu ve örneğin tarihi roman ya da dramlarında gerçeklere aykırı

taraflar bulunduğu için tenkid eden Emile Zola’ya katılmadığını da belirtmiştir. (146)

Anlaşılan odur ki Beşir Fuad, Victor Hugo’nun büyüklüğüne ya da başarısına karşı

bir söz söylememektedir. Ve fikirlerini övdüğü Emile Zola’nın da hata yaptığını

görmeyecek kadar konulara subjektif yaklaşmamaktadır.

140 Okay, s. 143.

Page 62: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

54

Bu noktada, eserdeki ‘denge’ konusunda tutarlılık olduğunu söylemek

mümkün değildir. Zira Orhan Okay’ın da özellikle belirttiği gibi, “mümkün olduğu

kadar tarafsız bir görüşle kaleme almağa gayret ettiği anlaşılan”141 bu eserde, kişisel

fikirlerin fazlaca yer aldığı ortadadır. Modern bir biyografinin, sorulara cevap

bulmak için yazılmaması, tam tersine olayları sergilemesi gerektiğini hatırlarsak,

Beşir Fuad’ın eser boyunca soru sormaktan kaçınmadığı dikkat çekicidir. Fakat

burada önemli bir nokta daha vardır; Beşir Fuad, Victor Hugo’nun hayatına dair soru

sorarak yaşamı model alınacak bir şekle sokmaya çalışmamaktadır. Tam tersine

Hugo’nun yaşamıyla fazla ilgilenmemekte, ahlaki değerleri sunmaya çalışmamakta,

esas olarak edebiyata dair hükümlere varmak için soru-cevap tekniğini

kullanmaktadır.

Bu bağlamda, Beşir Fuad’ın öznesini bilinçli olarak seçtiği açıkça

görülmektedir. Zira kendisi de romantizmi savunmadığı halde, o dönemde kimsenin

Victor Hugo’nun hayatını yazmamasına şaşırdığını belirtmiş ama vicdanı da rahat

etmediği için yazmaya karar verdiğini söylemiştir. (39) Fakat şu da önemle

belirtilmelidir ki Beşir Fuad’ın bu tercihi, biyografi eserinin okunmasını sağlamak ya

da okurun dikkatini çekmek için sadece yermek ve övmek maksadıyla öznesinin

hayatını yazan biyograflardan biraz farklıdır. Onun yapmak istediği, döneminin

edebiyat eleştirisini yapabilmek amacıyla Victor Hugo’nun hayatını ele almak, satır

aralarında edebiyata dair fikirlerini belirtmek ve daha da önemlisi Victor Hugo’ya

taban tabana zıt bir karakter olan Emil Zola’yı tanıtmaktır. Bu nedenle şu da

kolaylıkla ifade edilebilir ki, bu eserde Victor Hugo’nun yanı sıra Emile Zola’ya da

fazlasıyla yer ayrılmaktadır.

141 Okay, s. 146.

Page 63: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

55

Zira Beşir Fuad, dördüncü bölümden itibaren romantizmin karşısına realizmi

ve ilerleyen kısımlarda da Victor Hugo’nun karşısına da Emile Zola’yı çıkartmaya

başlamıştır. Öncelikle bizim edebiyatımızdan bahsetme gereği duyarak “Klâsikler ile

romantikleri mülkümüzün üdebasına tatbik etmek istersek Veysiler, Nabiler, Nef’iler

ilh. ile zamanımızda mumaileyhimi taklid edenler klâsik; Şinasiler, Ziya Paşalar,

Kemâl Beyler ile bunların mesleğine iktida edenler romantik addolunur.” (63) diyen

Beşir Fuad, hazır bu konuyu açmışken devam ederek, asıl bahsetmek istediği noktaya

yani realizme geçer;

Michelet ile Augustin Thierry tarz-ı cedidin müverihleri, Laöartine, Musset, Theophil Gotier şairleri, Balzac hikâyenüvisleri idi. Balzac’ı romantik meyanında ta’dat edişimiz klâsiklere tebeıyyet eylemediğindendir, yoksa hakikat-i halde Balzac hakikiyyun’dandır, meslek-i hakikiyyun Emile Zola’nın iltizam eylediği tarikdir ki edebiyatı fenne tatbik etmekten ibarettir. (64)

İşte bu cümle, Orhan Okay’ın da vurgulamış olduğu gibi, Türk edebiyatı’nda

realizmden ilk defa bahseden, realizm kelimesini hakikiyyun ile karşılayan ilk kişinin

Beşir Fuad olduğunu göstermektedir.142

Eserin on birinci bölümü ise, bir biyografi eserinden beklenmeyecek derecede

farklı konulara gidilmesini örneklemektedir. Daha önce de belirttiğimiz gibi

biyografın yapması gereken öznesini, hayatı, eserleri, yaşamındaki başarı ve

başarısızlıklarını okuruna sunmaktır. Fakat burada Beşir Fuad, öznesinden tamamıyla

uzaklaşmakta, başka konuları eserine katmakta, Victor Hugo’yu daha doğrusu tüm

romantikleri eleştirmekte ve esas amacına ulaşmaktadır.

Sonuç olarak, Batılı anlamda biyografi örneklerinden ilki sayılan Victor Hugo

adlı eser, yukarıda belirttiğimiz üzere, 19. yüzyılda edebiyatımızda son örnekleri

verilen tezkirelerden oldukça farklı bir yapı sergilemektedir. Diğer yandan Tanzimat

142 Okay, s. 144.

Page 64: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

56

döneminde türleri kendi amaçlarına hizmette kullanan yazarlar gibi Beşir Fuad da

biyografi türünü, tenkit etme amacında kullanmıştır.143

Voltaire

Beşir Fuad, 1885 yılında yazdığı ve edebiyat dünyasında yoğun bir tartışmaya

sebep olduğu Victor Hugo adlı eserinden iki sene sonra, 1887 yılında, Voltaire

başlıklı bir biyografi daha yayımlamıştır. Bu eser, Beşir Fuad’ın intiharından iki ay

önce basılmış olması nedeniyle Orhan Okay’ın belirttiği gibi, ilk eser kadar etki

yaratmamış da olsa144, Tanzimat edebiyatında yazılmış önemli biyografik eserlerden

biridir.

Türk edebiyatında batılı anlamda ilk biyografi örneği sayılan Victor Hugo’da

romantizmi eleştirmeyi, Hugo’nun karşısına Emile Zola’yı çıkararak natüralizmi ve

realizmi savunmayı ve hatta bu fikirleri Tanzimat edebiyatçılarına kabul ettirmeyi

hedefleyen Fuad, altı günde yazmış olduğu bu biyografisinde bu kez, bâtıl inançları

yıkmaya çalışmıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın da belirttiği gibi, bu eserinde

hurafelerle savaşan, müspet ilimin savunuculuğunu yapan145 Beşir Fuad, Voltaire’in

hayat hikâyesini kaleme alırken bir yandan da eser boyunca dinî ve felsefi konuları

işlemiş, tartışmış ve halkın bu konulara karşı bilgilenmesini hedeflemiştir. Ayrıca

tüm bu bilgileri sunarken, her daim hakikati savunmayı ve bununla ilintili olarak

Victor Hugo’da üzerinde çok durmuş olduğu şiir konusuna dair fikirlerini burada da

aktarmayı ihmal etmemiştir. 143 Beşir Fuad fikirlerini edebi türler vasıtasıyla aktarmayı başaran yazarlardandır. Victor Hugo’ya gelen tepkilerden de anlaşıldığı üzere eseri edebiyat dünyasında okunmuş ve tartışılmıştır. Bu eserden sonra Beşir Fuad, çıkan eleştirilere makale ve mektuplarında yer vermiş, Voltaire adlı biyografisiyle de başka fikirlerini sergilemiştir. 144 Okay, s. 181. 145 Tanpınar, s. 78.

Page 65: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

57

Dolayısıyla yazarın öznesini bilinçli şekilde seçtiğini ve yine bilinçli bir

biçimde kaleme aldığını ifade edebileceğimiz bu eser, Beşir Fuad’ın fikirlerini

yayması için bir platform oluşturmuştur. Diğer bir deyişle Fuad, yine biyografi

türünü kendi amacına hizmette kullanmış ve Voltaire’in hayatının üzerinden

fikirlerini dile getirmiştir.

Eser, “Mukaddime”, ana bölüm ve “Hâtime” olmak üzere üç bölümden

oluşmaktadır. Beşir Fuad, ilk eserinden farklı olarak Voltaire’in hayat hikâyesini ara

bölümlere ayırmamış, şairin doğumuyla başlayıp 84 senelik ömrünü daha çok

eserleri ve fikirleri üzerinden kaleme almıştır.

Eserin “Mukaddime” bölümü, Beşir Fuad’ın Hristiyanlık ile ilgili

düşüncelerine yer verdiği ve seçmiş olduğu özneyi okuyucuya tanıttığı bir bölümdür.

İlk sayfada Hristiyanlığın yayılışı ile konuyu açan ve bu dini yaymayı

amaçlayanların, kendi emellerine uygun olarak her türlü tahriklerde bulunduğunu ve

uydurma birtakım sözler sarf ettiğini belirten yazarın gözünde Voltaire, Hristiyanlığa

karşı savaş verdiği, en önemlisi de hurafeler ile mücadele ettiği için çok önemli bir

şahsiyettir.146 Çünkü “Bugün tercüme-i hâlini okumakta olduğunuz Voltaire, o fırka-i

münciyyeye mensûb dühâttan biridir ki hurâfât-ı Hristiyâniyye’yi nerde bulduysa

tepelemiş, ta’assub ordusunu hezîmet-i kahkahariyyeye uğratmıştır.” (12)

Kendi döneminde böyle bir kişiliği tanıtmak, aslında gerek dini açıdan147

gerekse felsefi bakımdan148 kendi fikirleriyle örtüşen Voltaire’i, Türk halkına da

146 Beşir Fuad, Voltaire, Babil Yayınları, Nisan 2003, Erzurum, s.10 (Buradan itibaren bu eserden yapılan alıntıların sayfa numaraları, yazı içersinde paranteze alınarak belirtilecektir.) 147 Orhan Okay’ın, Beşir Fuad’ın din görüşleri hakkında yaptığı yorumlar oldukça aydınlatıcıdır. Okay’a göre bu eserde, Beşir Fuad’ın Hristiyan aleyhdarlığı da görülmektedir. Ve Okay, bu aleyhdarlığın Beşir Fuad’ın küçük yaşta Suriye’de okuduğu Cizvit mektebinde karşılaştığı taassubun bir reaksiyonu olarak düşünülebileceğini, fakat onun genel olarak dinlere karşı bir tutum sergilediğini söylemenin mümkün olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Beşir Fuad’ın yazılarında İslamiyet aleyhdarlığına dair bir örnek bulunmadığını, tam tersi İslamiyetten hürmetli bir biçimde bahsettiğini belirten Orhan Okay, bu hürmetin de dini inançlardan çok ilmi teşvik eden hükümler üzerine olduğunu özellikle belirtmiştir. Bu nedenle bu biyografide de İslamiyeti, Hristiyanlıktan üstün tutması bu şekilde

Page 66: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

58

kabul ettirmek yazarın esas amaçlarından biridir diyebiliriz. Bu noktada da modern

biyografi esaslarına uymayan, yani biyografinin direkt olarak öznesini yüceltmeye

dayalı bir biçimde ilerleyeceği açıkça görülmektedir.

Bu bağlamda Beşir Fuad’ın kimi zaman Voltaire’i fazlasıyla yücelten bir tavır

sergilemiş, kimi zaman da onu korumuş olduğunu söylemek mümkündür. Beşir

Fuad, çevresindekilerinin Voltaire’i çürütmek için her türlü entrikaları çevirdiğini ve

aleyhinde yürüdüğünü ifade etmiş ve ömrü boyunca çok sayıda düşman edinen

Voltaire’in sözlerine katıldığını belirtmiştir. Örneğin, Jean Baptiste Rousseau’nun

Ode a la posterite adlı manzumesi hakkında Voltaire’in “Dostum, bu mektûbunuz

hiçbir vakitte mürselün ileyhi tarafından kabûl olunmayacak!” sözlerinin son derece

doğru olduğunu vurgulamıştır. (18)

Diğer bir örnek ise Beşir Fuad’ın, Voltaire’in Akademi üyeliğine kabul

edilmemesi konusunda düşüncelerini açıkça ortaya koymasıdır. Fuad, Voltaire’in

Brutus adlı trajedisini yazdıktan sonra, Akademi üyeliğine aday olduğunu, bu kadar

beklemesinin bile tevazu kabul edilmesi gerektiğini belirttikten sonra, Bose adlı bir

üyenin Voltaire’in hiçbir zaman Akademi üyesi olamayacağını açıkladığını ifade

etmiş ve böyle bir davranışı doğru bulmadığını belirtmek için de Bose hakkında

şöyle bir yorum yapmıştır; “Herîfin ismini şimdi yâd ettiren şu hareketidir. Öyle bir

hareketi olmamış olsaydı, çoktan unutulmuş olacaktı, fakat bilmem ki, bu yolda yâd

olunmak arzû olunur şeylerden midir?” (22) Alıntıdan da açıkça görüldüğü gibi Beşir

Fuad direkt olarak kendi sesiyle hikâyeye müdahale etmekte, Voltaire’in önüne taş

koyanları kınamaktadır.

açıklanmaktadır. Diğer yandan Beşir Fuad’ın dinlere karşı olduğunu açıkça belirtmemesi, devrine karşı saygı duymasıyla açıklanabilmektedir Bkz: Okay, s. 183-189. 148 Yine Orhan Okay’ın belirttiği üzere, Beşir Fuad’ın felsefe anlayışı, materyalizm ile örtüşmektedir. 19. yüzyıl materyalistlerde hâkim olan, felsefede metafiziğin yerinin olmadığı ve felsefenin ilmi esaslar üzerine kurulması gerektiği fikri, Beşir Fuad’da da vardır. Bkz: Okay, s. 187.

Page 67: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

59

Yukarıda verilen örneklerden anlaşıldığı gibi Beşir Fuad, yüceltmek ve

fikirleri doğrultusunda halkın model almasını sağlamak amacıyla kendisine bir özne

seçmiş ve onun üzerinden kendi fikirlerini aksettirmeye çalışmıştır. Fakat şurası da

önemle belirtilmelidir ki Beşir Fuad, fikirlerine saygı duyduğu, ve Orhan Okay’ın da

ifade ettiği gibi, kendisine yakın gördüğü için hayat hikâyesini kaleme aldığı149

Voltaire’i kendi fikrine uymadığı bir noktada yargılamaktan da kaçınmamıştır. Beşir

Fuad’ın anlattığına göre; Voltaire’e Akademi’ye kabul edilmesi konusunda saraydan

söz verilmiştir. Fakat bu söz, mutaassıp güruhunun entrikalarının engellenmesine

yeterli olmadığı için Voltaire, bu tehlikeleri engellemek adına Latore adlı bir Cizvit’e

mektup yazmış ve Hristiyanlığa hürmetini, Cizvitler’e de sevgisini ve bağlılığını dile

getirmiştir. İşte bu olay karşısında Beşir Fuad, fikirlerini açıkça belirtmiştir:

Vâkı’â Voltaire, bu mes’elede: Akademi a’zâsı olur ise düşmanlarının şerrinden masûn olacağını ve refîkleri tarafından himâye edileceğini me’mûl etmiş ve mücerred şu maksadlar: “Köprüden geçinceye kadar

gavura dayı derler” darb-ı meseline tâbi’ olmuş ise de, biz bu hareketini çirkin bulmaktatereddüt etmeyiz. (3) Görüldüğü gibi Beşir Fuad, öznesini yeri geldiğinde savunmuş, yeri

geldiğinde de yargılamıştır. Bu şekilde her ne kadar objektif bir tavır yakalamaya

çalışmış olsa da, kendi değer yargılarını açıkça ortaya koyduğu ve sesini gür bir

biçimde okura duyurduğu için modern biyografi özelliklerinden uzaklaşmıştır. Yine

diğer Tanzimat yazarlarında olduğu gibi Beşir Fuad, metin içersinde kendi otoritesini

hâkim kılmaya, diğer yandan da kendi düşünce dünyasını öznesi üzerinden

aktarmaya çalışmaktadır.

Eserin kronolojik yapısına bakıldığında, yazarın “Mukaddime” bölümünden

sonra Voltaire’in doğumu ile başlayarak, yazarın ölümüne dek eseri hiç bölmediği,

adeta uzun bir hikâye anlatımıyla şairin hayatını okuyucuya aktardığı görülmektedir.

Fakat yine de Beşir Fuad’ın 42. sayfada “Şimdiye kadar Voltaire’in hayâtından

149 Okay, s. 189.

Page 68: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

60

fırtınalı kısmını nakl ettik; bundan böyle o dâhînin, gavâil-i dünyâdan tecerrüd edip,

âlem-i inzivâda eser yetiştirmek, cem’iyyet-i beşeriyyeye hizmet ederek şöhret

kazanmak ile meşgûl olduğunu göreceksiniz.” (42) şeklindeki açıklamasına

dayanarak, hayat hikâyesinin iki bölümde aktarıldığını ifade etmek mümkündür.

Yani, Beşir Fuad ilk bölümde, Voltaire’in doğumu, yetişmesi, verdiği ilk eserler

doğrultusunda hızlı ve zor geçen hayat hikâyesini ele almış, ikinci kısımda da şairin

yaptığı iyiliklere ve daha sessiz sakin geçen hayatında vermeye devam ettiği eserlere

ve ölümüne yer vermiştir.

Şu da belirtilmedir ki, her ne kadar kronolojik yapıya uygun bir biçimde

ilerlerlese de, bu biyografide, yine fazla detaya girilmemiş, duyguya dayalı

açıklamalar kısaca verilmiş, bu kez olaylardan ziyade Voltaire’in eserleri üzerinden

tarihler ilerlemiştir. Bu noktada ilk biyografi eserinde vurguladığımız gibi Beşir Fuad

bu eserinde de, modern biyografinin olmazsa olmaz özelliklerinden biri olan ayrıntı

konusu üzerinde fazla durmamış, kendisi için önemli olan kısımları seçmiş ve onların

üzerinden hayat hikâyesini sergilemiştir.

Örneğin Beşir Fuad, ilk bölümde Voltaire’in din konusundaki görüşlerine ve

Hristiyanlığı yıkma çabasına dair detaylı bilgi vermiştir. Çünkü bu konu Beşir Fuad

için fazlasıyla önemlidir ve eserlerinin içerikleri nedeniyle zor anlar yaşayan ve adli

açıdan sorgulanan Voltaire’in yılmayışı, hedefinden vazgeçmeyişi ve topluma yeni

ve ‘doğru’ bilgileri aktarma konusundaki azmi, Beşir Fuad’ın hoşuna gidecek

niteliklerdir. Bu nedenle de örnek bir düşünce adamı, aydın olarak gördüğü Voltaire

hakkında verilen bu örnekler Beşir Fuad için değerlidir. Bir gün Polis Bakanı

Herol’un, “Her ne yazarsanız yazınız, Hristiyanlığı yıkmaya hiçbir zaman muvaffak

olamayacaksınız.” sözleri üzerine Voltaire’in “Bakalım, görürüz!” (26) cevabını

Page 69: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

61

verdiğini belirten Beşir Fuad, şairin haksızlıklara uğradığını ve baskılara maruz

kaldığını belirtmiştir.

Beşir Fuad, eserin ikinci bölümü diyebileceğimiz kısımda ise, Voltaire’in

toplum için yaptığı hizmetleri ve ömrünün geri kalanında yazmış olduğu eserleri

üzerine yoğunlaşmıştır. Örnek vermek gerekirse Beşir Fuad, mağdur bir ailenin

mezhepdaşlarından yardım istemek üzere Cenova’ya gittiğini öğrenen Voltaire’in, bu

aileye acıdığını ve onlara yardım etmek için elinden geleni yaparak, hükümetin

aileye 3600 frank ödemesini sağladığını yazmıştır. (48) Bir başka örnek ise, papazlar

tarafından esir alınmış olan Jora dağı halkının Voltaire’den yardım istemeleri ve

şairin bu mazlumlara yardım etmek için birçok uğraşlar vermesidir. Beşir Fuad için,

Voltaire’in her ne kadar yardımda bulunması çok değerliyse de, bu konuları yazarken

herhangi bir duygu katmamış olması da dikkat çekicidir. Duygunun tam tersine her

daim hakikati savunan Beşir Fuad’ın da daha çok rasyonelce örülmüş bir makale

tarzında bir biyografi yazması da bu şekilde açıklanabilir.

Bu nedenle, esere genel olarak bakıldığında, detaylı bir hayat hikâyesinden

ziyade, Voltaire’in verdiği eserlerin tarih sırasıyla ilerleyen, daha çok bu eserlerin

önemi üzerinde duran, Voltaire’in fikirlerinin ne olduğunu açıklamaya çalışan,

Fransızca şiirlerden örneklerin dipnotlarda tercümesiyle birlikte verilen ve sıklıkla

ara açıklamalar ile bölünerek tekrar şairin hayat hikâyesine devam eden bir yapıya

sahiptir. Örneğin Beşir Fuad, çok genç yaşta şiir söylemeye başlayan ve eserlerini

yayımlayan Voltaire’in, İngiltere’ye olan yolculuğundan sonra esas amacının

şekillendiğini özellikle belirtmiştir. Fuad’ın ifadesiyle, Newton ve Locke etkisi

altında kalan Voltaire bu tarihten itibaren, ömrünü hurafelerin ve efsanelerin

yıkılmasına adamış ve bu sözünü yerine getirmekten hiçbir zaman vazgeçmemiştir.

(22) Hatta Voltaire, Les lettres sur les Anglais (İngilizler Hakkında Mektûbları) adlı

Page 70: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

62

eseri aracılığıyla İngiltere’de öğrendiklerini, Locke, Newton, Shakespeare,

Congreve, Wyecherley, Addison ve Pope gibi Fransa’da çok bilinmeyen önemli

isimleri tanıtmaya çalışmıştır. Bu noktada edebi türleri, fikirleri yaymada araç olarak

kullanma konusunda, Beşir Fuad gibi Voltaire’in de aynı düşüncede olduğu

görülmektedir. Zira Beşir Fuad eserinde; “Matbû’ât ne ise, tiyatro da: İkisi de

muharririn efkârına vâsıta-i intişârdır.” (23) şeklinde açıklama yapmış ve açıkça

yayın yapmanın düşünceleri yayma konusunda bir araç olduğunu belirtmiştir.

Görüldüğü gibi, Beşir Fuad, ideal bir biyograftan beklenenin tam aksine

metni sık sık bölmektedir. Zira yazar, biyografi boyunca her ne kadar diğer eserine

nazaran, kendi sesiyle daha az ön plana çıkmışsa da ara açıklamalara yer vermeyi

ihmal etmemiş ve dilediği yerde metne müdahelede bulunmuştur. Örneğin,

Voltaire’in Voltaire adını alma konusunda bir parantez açarak;

‘De’ bizim Türkçe’de ‘Bursalı’ tabîrindeki ‘lı’ ve ‘Şirâzî’, ‘Bağdadî’deki yâ-yı nisbîye mukâbil olmakla beraber zâdegânlığa da alâmet ve âdetâ ‘Bey’ –makâmına kâ’im- olduğundan babası asilzâde değil iken, böyle bir isim takınarak kendisine zâdegânlık süsü vermesi, bilâhere Voltaire’i birçok ta’rîzâta dûçâr etmiştir. (14) şeklinde Voltaire’in ismini alışını Türkçe’den örnek vererek daha net bir

ifadeyle okuyucuya açıklamıştır.

Aynı şekilde, Voltaire’in, Madam de Noyer adlı bir kadının iki kızından

birine âşık oluşundan kısaca söz eden Beşir Fuad, “Voltaire’in bu mu’âşakasını

sâdetlü Ahmed Midhat Efendi hazretleri gibi hikmetle edebi mezc etmiş bir zâtın

muktedir kalemi tasvîr eylediğinden bu bâbda daha ziyâde söz söylemeyi abes görüp,

müşârün ileyhin Voltaire 20 Yaşında nâm eserine mürâca’atı kâri’lerimize tavsiye

ederiz.” (16) diyerek, hem çok saygı duyduğu Ahmet Mithat’ın eserinden söz etmiş

hem de bu eseri okuyucularına önermiştir. Görüldüğü gibi Beşir Fuad, kendi

okuyucusunun farkındadır ve Ahmet Mithat gibi bir yazarın o dönemdeki okurlar

tarafından tanındığı konusunda bir şüphesi yoktur.

Page 71: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

63

Beşir Fuad, ikinci bölümde daha da farklı bir yol izlemiş, konuyu esas istediği

noktaya, yani Voltaire ve Victor Hugo karşılaştırmasına getirmiştir. Bir biyografi

eserinden beklenmeyecek şekilde yine konuların dağıldığı ikinci bölümde Beşir

Fuad, ilginç bir şekilde önermeler sunmuş ve 18. yüzyıla Voltaire yüzyılı demek ne

kadar doğruysa, 19. yüzyıla Victor Hugo yüzyılı denmenin de o kadar yanlış

olduğunu savunmuştur. Nedeni ise son derece basittir;

Voltaire en büyük şâ’ir olmakla beraber zamânında ulûm ve fünûna vukûf ne derece mümkün ise o mertebeye vâsıl olmuş; efkâr-ı hikemiyyede ne mertebe ileri varmaya asrının hâli müs’âid ise o derecede ileri gitmiş, kimseden geri kalmamış, hülâsa, Lügat-ı Hikemiyye gibi bir eser yazmış! Eğer Hugo da on dokuzuncu asrın terakkiyâtıyla mütenâsib bir Lügat-ı Hikemiyye yazmış olaydı, on dokuzuncu asra Hugo asrı demekte tereddüt olunmazdı; lâkin değil o yolda bir eser yazmak, Hugo bir asır sona geldiği hâlde efkâr-ı hikemiyyede Voltaire’in menzilesine varamamıştır. Çünkü en hakîmâne göründüğü zamân Voltaire’in mukallidi olmaktan başka bir meziyyet gösterememiştir. (58)

Alıntıdan da anlaşıldığı gibi Beşir Fuad, diğer biyografisinde de yaptığı gibi,

hâkim olduğu ve vurgulamak istediği konulara sıra geldiğinde, hayat hikâyesini

yazdığı kişiden uzaklaşarak geniş parantezler açmayı, gerektiğinde mukayese etmeyi

ve özellikle de fikirlerini savunmayı uygun görmüştür. Zaten Voltaire gibi bir

düşünürün hayat hikâyesini kaleme almak, Beşir Fuad için biçilmiş bir kaftandır.

Zira, Voltaire’in düşünceleri Fuad’ınkine oldukça yakındır. Bu sebeple konu kişinin

hayatını okuyan okur, esasında biyografın düşüncelerini de öğrenmektedir.

Orhan Okay’ın de vurguladığı gibi eserin en önemli kısmı son yirmibeş

sayfalık Hatime bölümüdür.150 Eser boyunca Fransızca beyitleri tercüme eden Beşir

Fuad, bu bölümün başında da Fransızların söylediği; “Her kim olursan ol, işte

üstâdın budur, bu oldu veya olacaktır.” (71) beytine yer vermiş ve Voltaire’i

kendisine üstad olarak seçtiğini belirtmiştir. Görüldüğü gibi Beşir Fuad, kendisine

üstad olarak seçtiği kişinin hayatını yazmak istemiştir. Burada Fuad için önemli olan,

bir biyograf olarak herhangi bir konu kişinin hayatının doğru, güvenilir ve objektif

150 Okay, s. 191.

Page 72: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

64

bir biçimde aktarılması değil, kendisinin saygı duyduğu, kendi fikirlerine uyan ve

halkın örnek alabileceği bir şahsın hayatının yazılmasıdır. Zira Beşir Fuad,

Voltaire’in bu beyite layık olduğunu şu sözlerle ifade eder;

Tercüme-i hâlinden anlaşıldığı veçhile Voltaire, gerek edebiyâtta, gerek târihte, gerek felsefede ve gerek sâir husûsâtta müceddid idi, bu müceddidin efkâr-ı umûmiyyede husûle getirdiği inkılâb terakkiyât-ı cedîdenin mâyesi mesâbesinde olduğundan, Voltaire’in o beyte istihkâkı da’vâ edilir ise pek mübâlagaya düşülmüş olmaz. (71) Bu bölümde ayrıca, daha önce sebebini belirttiğimiz gibi, İslamiyet ile

Hristiyanlığı karşılaştırmak isteyen Beşir Fuad, Voltaire’in İslamiyet’e dair fikirlerini

ve dini koruyuşunu Fransızca’dan tercümelerle aktarmıştır. (77-79) Son olarak da,

Victor Hugo’nun Voltaire’in İslamiyet’e bakış açısıyla ilgili yorumuna da özellikle

yer veren Fuad; “Voltaire’in İslamiyet’i, Osmanlılar’ı o yolda müdâfa’a ettiği nazar-ı

i’tinâya alınırsa, Hugo’nun şu son sözünü tekrâr etmeyecek bir Osmanlı tasavvur

edemiyorum: Koca Voltaire! Nâmın ile’l-ebed muhterem olsun!” (83) sözleriyle de

biyografisini noktalamıştır. Bu son cümle, biyograf kimliği ile Voltaire’in hayat

hikâyesini yazan Beşir Fuad’ın esas amacını net bir biçimde özetlemektedir.

Sonuç olarak, 19. yüzyılda, fikirleri ve intiharı ile kendinden oldukça söz

ettirmiş olan Beşir Fuad, Victor Hugo ve Voltaire adlı eserleriyle de Tanzimat

döneminde biyografi konusunda önemli örnekler vermiştir. Bu noktada Voltaire’in

18. yüzyılda, Victor Hugo’nun da 19. yüzyılda yaşamış olduğu hesaba katıldığında,

Fuad’ın neden öncelikle Hugo’nun hayatını yazmayı tercih ettiği sorusu akla

gelebilir. Fakat, Voltaire adlı biyografisinde Beşir Fuad’ın belirttiğine göre; 18.

yüzyıla Voltaire yüzyılı denmeli ama, 19. yüzyıla Victor Hugo yüzyılı denmemelidir.

Çünkü Victor Hugo, hiçbir zaman Voltaire’in mertebesine ve başarısına

ulaşamamıştır. (58) İşte bu sebeple Fuad, öncelikle 19. yüzyıl Tanzimat yazarlarının

benimsediği ve örnek aldığı Victor Hugo’nun hayatını kaleme almış, onun

görüşlerini değerlendirmiş, romantizmin yerine natüralizmin ve realizmin tercih

Page 73: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

65

edilmesi gerektiğini savunmuştur. Hemen ardından da 18. yüzyılda yaşamış olan ve

Fuad’a göre hâlâ fikirleri değerli olan Voltaire’in yaşamını kaleme almayı uygun

görmüş, bu sayede materyalizmin inceliklerine değinirken, kendi görüşlerini de

aktarmıştır. Kısacası önce Victor Hugo’yu yazarak öznesini eleştirmiş, daha sonra da

Voltaire’e geçerek öznesini yüceltmiştir.

Page 74: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

66

Ahmet Mithat’ın Biyografileri

1870 yılında yazı hayatına başlayan ve hace-i evvel unvanıyla anılan Ahmet

Mithat, 1899’a kadar Tanzimat döneminde gelişen hemen her biçim ve konu

etrafında eser üretmiştir.151 Ahmet Mithat, roman, hikâye ve tiyatro gibi nesir

türlerinin yanı sıra, düşünceye dayanan tarih, coğrafya, felsefe, din, ekonomi,

askerlik, görgü kuralları gibi değişik alanlarda eser vermiş, gerek içerikte gerekse

biçimde yenilikler peşinden koşmuş, kendi üslubunu, ifadelerini, anlatıcı-okur

iletişimini152 hiç kaybetmeden, babacan, samimi tarzıyla halkı okumaya alıştırmış ve

eğitmeye çalışmıştır. Eserlerinin geneline baktığımızda baba misyonunu üstlenen,

gençleri doğru yola sevk etmeye çabalayan, Batı’nın iyi ve kötü taraflarını

sergileyerek hangilerinin alınıp hangilerinin alınmaması gerektiğini gözler önüne

seren, tüm bunları yaparken de gerçeklik, lezzet-ibret öğelerini her an vurgulayan bir

yazar çıkar karşımıza.

Tezli romancı olarak nitelendirebileceğimiz Ahmet Mithat’a göre bir eser,

hem eğlendirmek ama aynı zamanda ders vermekle yükümlüdür. Berna Moran’ın da

belirttiği gibi Ahmet Mithat, romancılığını eğitim yolunda kullanmış, halka

ansiklopedik bilgiler vererek onların kültürlerini arttırmak istemiştir.153 Yazar kimliği

ile okurunu muhatap alan ve onların kültürel seviyesini yükseltmeye çalışan Ahmet

151 Bu konuda Nüket Esen, Ahmet Mithat bibliyografyası hazırlamıştır. Bkz: Nüket Esen, Karı Koca Masalı, bibliyografya (İstanbul: Kaf yayıncılık, 1999), ss. 191-215. 152 Yazar için, okur-yazar ilişkisi eserlerinde yer alması gereken önemli konulardan biridir. Hem geçimini yazarlık sayesinde sağlaması hem de amacının yeni gelişmekte, çağdaşlaşmakta olan toplumun eğitimi etrafında gelişmesi sebebiyle, meddah üslubunu kaybetmeden, eserlerin içersinde anlatıcı, konuşmacı, 3. tekil şahıs olarak daima bulunması ve okurla sürekli konuşarak, ona dersler vermesi yazarın en sık başvurduğu tekniktir. Ahmet Mithat açısından anlatıcı-okur arasındaki ilişki için bkz: Nüket Esen, “The Narrator and the Narratee in Ahmet Mithat”, Edebiyat, Journal of Middle Eastern Literatures, Vol.13, No.2 (2003), ss. 139-146. 153 Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış, (İstanbul: İletişim Yay., 1998), s. 16.

Page 75: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

67

Mithat, kimi zaman halkın hiç tanıdık olmadığı konulardan da bahsetmeyi ihmal

etmez. Elbette seçtiği konular yine halkın ahlakına zıt olmayacak özelliktedir ve

Ahmet Mithat bu konuları, İslami düşünce sisteminden uzaklaşmayarak ahlaksal bir

söylem çerçevesinde işlemeyi tercih eder. Lezzet-ibret birlikteliğini hiçbir zaman

elden bırakmamaya çalışarak, eğitmeye çalıştığı halkı bir yandan eğlendirirken diğer

yandan da yanlış yapan kötü karakterleri cezalandırarak hikâyesini ibret alınacak

şekilde noktalamayı uygun görmüştür.

Ahmet Mithat biçimsel olarak da çeşitlilik taraftarıdır ve eserlerinde meddah,

ortaoyunu, aşık hikâyeleri, halk hikâyeleriyle beraber popüler Fransız romanları

geleneklerinden yararlanmaktadır.154 Fakat yine de Ahmet Mithat, her ne kadar batılı

anlamda teknik esaslarını kullanmaya çalışsa da yazarın romanlarında, hikâyelerinde,

anı yazısı ve biyografilerinde hâlâ eski Osmanlı geleneklerine uygun biçimde halkı

eğitme amacını gütmüş olduğu görülmektedir.155 Yazarın kendine has teknikleri,

üslubu ve amaçları doğrultusunda şekillenen romanları, hikâyeleri, anı kitabı156 ile

Beşir Fuad ve Fatma Aliye Hanım yahut Bir Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti isimli

biyografik eserlerinde de aynı tekniklerinin devam etmiş olduğu söylenebilir. Ahmet

Mithat, diğer türlerde olduğu gibi biyografi eserlerini de yazarken okurunu ön planda

tutmuş ve onların hem yararlanacağı hem de keyifle okuyacağı eserler meydana

getirmeye çalışmıştır.

154 Bu çeşitlilikten ve yazarın anlatıya katmış olduğu yeniliklerden ötürü Jale Parla, Ahmet Mithat’ı Türk edebiyatı’nda romanın kurucusu olarak nitelendirir. Bkz: Jale Parla, Don Kişot’dan Bugüne Roman, (İstanbul: İletişim Yay., 2000), s.75. 155 Nüket Esen bu açıdan Tanzimat yazarlarının biçim olarak yeniyi esas aldıklarını fakat biçimin içinde yansıtılanın geleneksel dünya görüşü olduğunu belirtmiştir. Bkz: Nüket Esen, “Bir Osmanlının Batı Romanına Bakışı: Ahmet Mithat’ın Ahbar-ı Asara Tamim-i Enzar’ı” Şinasi Tekin Armağanı, ss. 1-7. 156 İsmail Habib Sevük, Ahmet Mithat’ın Menfa adlı anı kitabı için aynı zamanda “şahsi tercüme-i hal” ifadesini de kullanarak, Tanzimat devrinde bu tarz eserin tek örneğini Ahmet Mithat’ın vermiş olduğunu da belirtir. İsmail Habib Sevük, Tanzimattan Beri, ( İstanbul: Remzi, 1944), s.187.

Page 76: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

68

Beşir Fuad

Döneminde gerek fikirleri gerek yazılarıyla düşünürler arasında sivrilen Beşir

Fuad, ölümünden sonra iki zıt açıdan ele alınmış; ya inançsız, dinsiz, materyalist

olarak nitelendirilerek yerilmiş, ya da müsbet ilimlerin temsilcisi, dini kuralların

yıkıcısı olarak değerlendirilip takdir edilmiştir. Ahmet Mithat bu açıdan ilk yolu

seçip hem kaleme aldığı Beşir Fuad adlı biyografisinde hem de gazetelerdeki

yazılarında özellikle intihar konusuna eğilmiş, Beşir Fuad’ın ölümünde hiçbir

hikmetin olmadığını, tam tersine bu ölümün tamamıyla ibret verici bir konu

olduğunu iddia etmiştir.157 Fakat Ahmet Mithat’ın, Beşir Fuad’a bilgi ve kültür

açısından saygı duyduğu, bazı noktalarda kendisinden etkilendiği de açıktır.

Ayrıca, Ahmet Mithat ile Beşir Fuad’ın birkaç noktada ‘ilk’ olmaları da

dikkat çekicidir. Beşir Fuad, bilindiği gibi Osmanlı toplumunun ilk materyalist ve

pozitivisti, batılı anlamda biyografi örneğinin ilk temsilcisi ve Orhan Okay’ın

belirttiği gibi Osmanlı toplumunda intihar eden ilk aydındır.158 Ahmet Mithat ise

Beşir Fuad’ın ölümünden hemen sonra hakkında yazı yazıp, daha sonra kitap haline

getirdiği biyografiyi oluşturan ilk yazardır159 ve bu eser neredeyse her türde eser

veren yazarın, ilk biyografik eseridir. Sonraki çalışmalar için son derece önemli olan

bu kaynak, aslında hem Beşir Fuad’ı tanıtması dolayısıyla, hem dönemin şartlarını

gözler önüne sermesi yönüyle hem de Ahmet Mithat’ın kendi fikirlerini dile

getirmesi bakımından da oldukça değerlidir.

157 Okay, s.97. 158 M. Orhan Okay, “Osmanlı Toplumunda İlk Aydın İntiharı Beşir Fuad”, Karizma, sayı 12, (2002), ss. 47-52. 159 Ahmet Mithat, Beşir Fuad hakkında yazılarını; Tercüman-ı Hakikat’de 11, 12, 14, 18, 19 Şubat, 7 Kanunevvel 1887 tarihlerinde tefrika etmiştir. Bkz: Okay, Beşir Fuad İlk Türk pozitivist ve Natüralisti, s. 95.

Page 77: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

69

1870’de yazı hayatına başlayan Ahmet Mithat’ın, edebi türler hakkında

bilgisi olmasına rağmen 1887’e dek hiç biyografi örneği vermemiş olması ilginçtir.

Bu noktada, Beşir Fuad’ın ölümüyle birlikte, fikirlerini onun üzerinden anlatmak

kendisine cazip gelmiş olmalıdır. Zira, Beşir Fuad da kendi fikirlerini bilindiği gibi

Victor Hugo ve Voltaire üzerinden aktarmıştır. Bu açıdan yazarı, biyografi yazma

konusunda harekete geçirenin Beşir Fuad’ın Victor Hugo ve Voltaire adlı çalışmaları

olduğu düşünülebilir. Ayrıca, Orhan Okay’ın yaklaşık kırk sene evvel hazırlamış

olduğu doktora tezinin seçiminde intihar mevzusunun büyük rol oynadığını

belirtmesi göz önünde bulundurulursa160, o dönemde hele ki Ahmet Mithat gibi halkı

eğitme amaçlı bir yazarın intihar konusuna yönelmesi, intiharı ibret verici bir ders

olarak sunması kaçınılmazdır.

79 sayfalık, kısa sayılabilecek olan bu biyografide, yazar bir “Mukaddime” ve

yedi bölüm tasarlamıştır. “Beşir Fuad’ı Nasıl Tanıdım” başlığını taşıyan birinci

bölümde Ahmet Mithat, Fuad ile tanışmalarını ve aralarında geçen sohbetleri

anlatmış, “Beşir Fuad Nasıl Bir Adamdı” başlıklı ikinci bölümde, biyografik bilgileri

(yaşı, fiziksel görünümü, ahlakı, eğitimi ve özellikle inanç konusu) vermiş, “Sûret-i

İntihar” adını taşıyan üçüncü bölümde, Beşir Fuad’ın intiharından bahsetmiş, “Bana

Yazdığı Mektup” başlığına sahip olan dördüncü bölümde, Beşir Fuad’ın kendisine

yazmış olduğu mektupları aktarmış, beşinci bölüm olan “Muahezat”ta, Beşir Fuad’ın

mektuplarına teker teker cevap vermiş ve Beşir Fuad’ı tenkit etmiş, “Materyalizmin

Reddiyle İntihar Hakkında Muhakeme” adlı altıncı bölümde, okurlarına

materyalizmin ne olduğunu anlatmış ve son bölüm olan “Bu Fâciadan Alınacak

İbret”te ise, materyalizm konusunda okurlarını uyarmıştır. Ayrıca Ahmet Mithat eser

boyunca anı, yaşamöyküsü, mektup türlerinin yanı sıra, gazetede çıkan haberlerden

160 M. Orhan Okay, “Osmanlı Toplumunda İlk Aydın İntiharı Beşir Fuad”, Karizma, Sayı 12, (2002), s. 47-52

Page 78: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

70

yararlanmış ve gerçekçiliği sunmak maksadıyla Beşir Fuad’ın intihar esnasında

yazmış olduğu notu da eklemiştir.

“Mukaddime” bölümü; “Beşir Fuad’ın ibret-i bahş-ı cihan olacak felaket-i

fâciası –hakkındaki muhabbet-i fevkalâdem hasebiyle- damarlarımda kanımı

dondurarak vücudumu buzlar içinde bırakmış ve bu hal kırksekiz saat kadar devam

eylemişti.”161 cümlesiyle daha çok bir roman ya da anı türüne benzer bir şekilde

başlar ve biyografinin tamamında yazarın sesi ön planda olarak, Beşir Fuad,

okuyucuya daha çok “müntehir” olma yönüyle tanıtılır. Bu bağlamda Ahmet

Mithat’ın mukaddimelerine verdiği önem belirtilmelidir, çünkü yazar önsözdeki

ifadelerini, sesini ve yazar kimliğini, hikâye/roman/biyografi hangi tür olursa olsun

takip eden sayfalarda devam ettirecektir. Bu yüzden mukaddimenin, eserin bir

parçası olduğu açıktır. Dış toplumda gazeteci kimliği ile tanınan ve saygı duyulan

Ahmet Mithat, önsözde kendisini belirterek, okuyucusunu baştan uyarmakta, eserin

ilerleyen kısımlarını kendisinin yazdığını önemle vurgulamakta ve bu sayede

inandırıcılığı sağlamaktadır.

Yazar burada her ne kadar gerçekçiliğe dikkat çekmek istiyorsa da, aslında

biyografinin yapısını zedelemektedir. Çünkü her fırsat bulduğu yerde, yazar kimliği

ile araya girmeyi ve okuyucuları bilgilendirmeyi ya da onlara ders vermeyi ihmal

etmez. Zira, daha önce de belirttiğimiz gibi Ahmet Mithat için bu biyografi, gençleri

Batı’dan gelebilecek herhangi bir tehlikeden ve özellikle materyalizm ağına

düşmelerinden korumak için son derece iyi bir araçtır. O halde Ahmet Mithat, bir

biyograf olarak gerçeklerden her ne kadar uzaklaşmamış ve her şeyi olduğu gibi

yazmaya çalışmışsa da, eser boyunca kendi fikirleriyle Beşir Fuad’ı değerlendirdiği

ve yeri geldiğinde de yargıladığı için tarafsız gözükmemektedir.

161 Ahmet Mithat Efendi, Beşir Fuad, (İstanbul: Oğlak Yayınları 1996), s.9. (Buradan itibaren bu eserden yapılan alıntıların sayfa numaraları, yazı içersinde paranteze alınarak belirtilecektir.)

Page 79: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

71

Modern bir biyografide olması gerekenin aksine Ahmet Mithat, kendi

açısından bir değerlendirme yaparak daha ilk cümlede sonuca varmış, materyalist

Beşir Fuad’ın intiharını ibret verici bir olay olarak nitelendirmiştir. Bu noktada bir

biyografın ifade tarzının, kendi geçmişi, kültürü, yaşam şartları, dini kaideleri

çerçevesinde şekillendiğini söylemek olasıdır. Çünkü örneğin bu biyografiyi Beşir

Fuad gibi materyalist olan Baha Tevfik yazmış olsaydı, büyük bir ihtimalle giriş

cümlesi bu şekilde olmayacaktır. Fakat burada Ahmet Mithat için esas önemli olan,

Beşir Fuad’ın intihar etmiş olmasıdır ve bu konu vesilesiyle de okurlara ders

verilebilir. Bu nedenle, “Mukaddime” bölümünde, okura nasıl bir hikâye ile karşı

karşıya kalacağını özetlemiş ve alttan alta bu hikâyeden ders alınması gerektiğini de

vurgulamıştır. Bu tavır da eseri, objektif bakış açısıyla yazılması lazım gelen ve

altında bir ideoloji barındırsa dahi açık bir şekilde yazar tarafından ortaya

konulmaması gereken bir biyografiden uzaklaştırmaktadır.

Ahmet Mithat, Beşir Fuad’ı sevdiğini, onu takdir ettiğini, ama yine de

aralarındaki ilişkinin “içtikleri su ayrı gitmez” şekilde olmadığını vurgulamıştır.

Bunun sebebi de Beşir Fuad’ın yaşam tarzının yazara uymamasıdır. Çünkü Beşir

Fuad, Orhan Okay’ın tanımına göre, vatanperver bir Osmanlı subayı olmasına

rağmen, Doğu ve Batı terkibine sahip olmayan, dönemine erken gelmiş bir pozitivist,

edebiyata karşı, ve o devir için ağır karşılanacak biçimde ateisttir.162 Ve Beşir Fuad,

kendisinin tam anlamıyla zıttı diyebileceğimiz Ahmet Mithat’a karşı saygı duymakta,

ilk romancımızı “osmanlı filozofu” olarak görmekte ve herkesin bir Ahmet Mithat

olamayacağını savunmaktadır.163 Şu da belirtilmelidir ki Ahmet Mithat’ın gözünde

162 Bahriye Çeri, “Orhan Okay ile Ahmet Midhat Üzerine”, Tarih ve Toplum, C.34, Sayı:203, (Kasım 2000), s.5. 163 Beşir Fuad, Mektuplar ; yayına hazırlayan C. Parkan Özturan (İstanbul: Arba Yayınları 1989), s.45.

Page 80: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

72

Beşir Fuad da bilgi, kültür açısından son derece değerlidir, o da gerçeklik ilkesine

bağlı ve kendi adına halka yeni şeyler öğretmekten yanadır. Ayrıldıkları esas nokta

ise materyalizm konusudur, Ahmet Mithat’a göre felsefe bir “sofistikasyon”dur164,

Beşir Fuad da bu tuzağa düşen bir genç örneğidir. Zaten Orhan Okay’ın yorumu ile

Beşir Fuad, Ahmet Mithat açısından Tanzimat dönemini en iyi anlatabilecek, en iyi

temsil edebilecek bir insandır.165

Eserde objektif yaklaşımdan en fazla uzaklaşılan kısım, “Muahezat” adlı

beşinci bölümdür. Çünkü Ahmet Mithat burada, Beşir Fuad’ın mektuplarını kendi

amacına hizmette kullanmış ve objektif bir bakış açısıyla mektupları okura sunmak

yerine öznenin mektubunda yazdıklarına birer birer cevap hazırlamıştır. Zira Ahmet

Mithat, kendi cevap hakkını bu şekilde sunmayı uygun görmüştür ve artık Beşir

Fuad’ın okuyamayacağını bildiği halde, bu şekilde okurlara, doğruları gösterme

fırsatı yakalamıştır. Denilebilir ki Ahmet Mithat için türün biçiminden çok içeriği

önemlidir. Çünkü bölüm boyunca mektubun kısmi yerleri tekrar alıntılanarak,

biyografın her bir fikre karşı cevap yazması, modern biyografiye uymayan bir

tarzdır. Diğer bir deyişle bu eser, Ahmet Mithat’ın yine kendine has üslubu ve

teknikleriyle şekillenmektedir.

Aynı şekilde, Ahmet Mithat’ın bu bölümde, Beşir Fuad’ın mahşer gününde

nasıl bir hesap vereceğini düşünmesi ve hayali bir sorgu düzenlenmesi de modern

biyografi özelliklerine aykırıdır. (63) Fuad, Allah’ın soracağı soruları nasıl

cevaplayacaktır, maddeciliğin sonucunda uğradığı bu intihar felaketinin bedelini ne

şekilde ödeyecektir, soruları Ahmet Mithat’ın cevap aradığı önemli

164 İsmail Habib Sevük, Tanzimat Devri Edebiyatı, (İstanbul: İnkılab Kitabevi, 1951), s.296. 165 Çeri, s.5.

Page 81: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

73

noktalardandır166. Fakat daha önce de belirtildiği üzere, ideal bir biyografın öznesi

hakkında “nerede”, “nasıl”, “ne zaman” gibi sorular sorabilecekken, “neden”

sorusuna yeltenmemesi gerekmetedir. Bu nedenle Ahmet Mithat’ın burada “neden”

sorusunun altında yatan hesap sorma isteği, yazarı modern bir biyograftan

uzaklaştırmaktadır.

Ahmet Mithat, eseri boyunca Beşir Fuad’ı kendi tarzıyla okuyucuya

tanıtmakta ve öznesinden bahsettiği kadar kendisinden de söz etmektedir. Bu nedenle

daha önce de belirttiğimiz gibi, bir biyografinin otobiyografik özellikler barındırdığı

fikri bu eserde desteklenmektedir. Fakat burada Ahmet Mithat bir adım daha ileri

gitmiştir. Çünkü bir biyografide olmaması gereken şekilde Ahmet Mithat, sadece

kendisinden bahsetmekle kalmamış, bazı yerlerde kendisini öznesi ile

karşılaştırmıştır. Örneğin, yine beşinci bölüm olan “Muahezat”ta Ahmet Mithat

kendisini yazardan çok bir birey olarak ortaya koyar ve Beşir Fuad ile karşılaştırır.

Çünkü o, hangisinin doğru hangisinin yanlış yaptığını okuyuculara göstermek

niyetindedir. Yazara göre “intihar, maksadın çare-i husûlü değildir. Husûlün imkân

ve ümidini de mahveder.” (49) Beşir Fuad, Batı’dan gelen batıl fikirler sonucunda

intihar etmiştir, o yüzden Ahmet Mithat Beşir Fuad’ı eleştirmeyi tercih eder. Bunu da

kendisini ortaya koyarak yapar;

Ben onun gibi materyalist olmadığımdan ve hayatım son nefesime kadar devam ile badehu mahv-abad-ı ademe gitmeyeceğimden, ben onun muhabbetini bu dünyada son nefesime kadar muhafaza edeceğim. Şu kadar ki, benim sevdiğim Beşir Fuad, umduğum kadar kahraman çıkıp da şân-ı insaniyetini intihar gibi müdhiş bir leke ile lekedar etmemiş olmasını ve dünyada alnı açık gezdiği gibi ahirette dahi beyne’l-mü’minin nasiye-i lemaan ile ser-firaz olmasını gönlüm arzu ederdi. (56)

166 Maddiyatçılık ve maneviyet karşılaştırılması açısında Selahattin Hilav ilginç bir yorum getirmiştir; “A. Midhat, Beşir Fuad konusunda yazdığı kitapta, maddeci düşüncenin, insanı intihara götüreceğini ve Beşir Fuad’ın durumunun, başkalarına da ibret olması gerektiğini ileri sürerek etrafa korku salmaya ve akıl vermeye çalışmıştı. Aynı A. Midhat’ın her şeyi borçlu olduğu; çağının en ileri adamı, en sahici inkilâpçısı Midhat Paşa’yı ölüme gönderen yalancı tanıklığı yaparken fazla rahatsız olmadığını unutmamak gerekir. A. Midhat, bunu nasıl olup da yaptığını soranlara ‘binlik bankonota dayanamadım’ karşılığını verirken, Beşir Fuad’ı maddeci olduğu için eleştiren bir maneviyatçı olarak çok rahattı kuşkusuz.” Bkz: Hilav, ss. 9-14.

Page 82: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

74

Ve bu konudaki görüşünü; “Mevla şu büyük ve müdhiş kusurunu afv

eylesin.” (57) sözleriyle sona erdirir.

Aynı şekilde, Beşir Fuad’ın annesi konusunda ben ve öteki karşılaştırmasını

uygular. Fuad’ın annesini, rahatsızlığı dolayısıyla hastahaneye götürmesini şu

sözlerle kınar; “Benim kendi hükmüm sual buyurulursa, derim ki: Benim validem

böyle bir felakete duçar olsaydı, Doktor Münceri değil, her kim, her ne derse desin,

ben bâis-i vücudum olan validemi kendim muhafaza eder, kendim baktırırdım. Hem

ben Beşir Fuad gibi valide ve pederden mirasa konmuş bir adam olmadığım hâlde

böyle yapardım.” (58)

Görülüyor ki Beşir Fuad bazı fikir ve davranışları yönüyle Ahmet Mithat’a

uymamaktadır, aslında Beşir Fuad, yazarın her defasında eserlerinde oluşturduğu

mirasyedi, yoldan çıkmış, Batı’nın tehlikelerinden kendini koruyamamış ve sonunda

hata yapmış karakterlerin gerçek hayattaki temsilcisidir. Gerçek hayatta bu şekilde

bir intihar yaşandığı ve yazarın elinden bir şey gelmediği için Ahmet Mithat üzüntü

duymaktadır. Eserleriyle gençleri doğru yola sokmaya çalışan Ahmet Mithat,

dertlerini kendisiyle paylaşmadığı için Beşir Fuad’a yardım edememiştir ve bunu da

açıklama gereği duymuştur; “Bedbaht çocuk şu mektuplarında yazdığı şeyleri, bana

hâl-i hayatında iken açmadı ki, aklımın erdiği kadar muavenette bulunayım.” (60)

Zaten gerçek hayatta böyle bir örnek olduğu için Ahmet Mithat bu kadar

etkilenmiştir.

Bu eserde, modern bir biyografiden beklenen detay zenginliğine ve

kaynaklara rastlanmamaktadır. “Beşir Fuad Nasıl Bir Adamdı?” başlığına sahip olan

ikinci bölümde Ahmet Mithat, Fuad’ın biyografik bilgilerine kısaca değinmiştir.

Çünkü Ahmet Mithat, kendi çabası ve yorumlarıyla, kendi tanıdığı kadar, kendine

özgü bakış açısıyla Beşir Fuad’ı tanıtmaktadır. Bu sebeple de eser boyunca okur,

Page 83: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

75

Beşir Fuad’ı tarafsız bir biçimde tanımak yerine, yazarın değer yargıları, ahlaki

düşünceleri, bir aydından bekledikleri doğrultusunda tanımaktadır. Bu bölümde

öncelikle fiziksel ve ahlaksal açıdan tanıtılan Beşir Fuad’ın yaşının kaç olduğuna dair

tahmin yürütüldüğünü belirten Ahmet Mithat, herhangi bir araştırma yapmayarak ve

bir kaynağa dayanmayarak Fuad’ın yaşının otuzdört ya da otuzbeş olduğunu belirtir.

(18) Ayrıca, Beşir Fuad’ın ailesi, evliliği, çocukları ya da eserleri hakkında fazla

bilgi vermemiştir. Bu noktada Beşir Fuad’ın çağdaşı olan ve kendisini şahsen tanıyan

Ahmet Mithat’ın bu bilgilere ulaşmaması veya ulaşmayı istememesi ilginçtir.167

Diğer yandan, eğitimi ve evindeki zengin kütüphanesi hakkında rivayetlere dayalı

açıklamalarda bulunan Ahmet Mithat, Beşir Fuad’ın bildiği yabancı diller ve Batı

edebiyatı konusundaki bilgisine dair yorum yapmayı ihmal etmemiştir. Bu da, Ahmet

Mithat’ın kendi istekleri ve önem verdiği noktalar doğrultusunda anlatacağı

ayrıntıları seçtiğini göstermektedir.

Bu yüzden tüm biyografi, Beşir Fuad hakkında özel bilgiler bir yana

bırakılarak sadece öznenin ölümü, intihar sebebi üzerine, dolayısıyla din konusuna

odaklanmıştır. O “biçare”nin batıl fikir olan materyalizm sonucunda intihara kadar

sürüklenmesi Ahmet Mithat için hem üzüntü verici hem de aktarılması gereken bir

konudur. Bu açıdan eğer Beşir Fuad intihar etmeseydi Ahmet Mithat yine onun

hakkında eser yazacak mıydı sorusu cevapsız kalacaktır. Fakat yine de Beşir Fuad’ın,

ibret verici bir hayat yaşadığı ve hayatındaki en önemli durumun intiharı olduğu için

Ahmet Mithat tarafından ele alındığı açıktır. Zaten biyografinin 27. sayfasından

sonra sadece bu konu üzerinde durulacak, yorumlar yapılacak ve nasihatlerde

bulunulacaktır.

167 Bu bilgiler daha sonra Orhan Okay tarafından doktora tezinde geliştirilmiş, soy/aile açısından elde edilen yeni bilgiler de Handan İnci tarafından aktarılmıştır. Bkz: Handan İnci, “Beşir Fuad Hakkında Yeni Bilgiler”, Toplumsal Tarih, , sayı: 83 (Kasım 2000), ss. 49-54.

Page 84: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

76

Tüm bu bilgileri verirken okuru uyarmayı da unutmayan Ahmet Mithat, “Şu

tavsifâtımı Fuad’ı nasıl tanıdıysam, öyle yazıyorum.” (21) şeklindeki açıklamasıyla

yine abartıya ve yalana başvurmadığının altını çizmiştir. Ve hazır yeri gelmişken

Beşir Fuad’ın eksikliklerini de sıralar. Beşir Fuad’ın batı edebiyatına hâkim olmasına

karşılık, Osmanlı edebiyatına dair bilgilerinin noksan kaldığını belirten Ahmet

Mithat, onun boş inançların kurbanı olduğunu, duygularını gizlemeye gerek

görmeden şu sözlerle ifade etmiştir;

Ah! Sarsar-ı intihar, o biçare nihali kemâlini bulamadan kurutmuş olmasaydı, ondan ol kadar semerât-ı maarif iktitaf olunacakti ki, cihan şirin-mezak olacaktı. Ne faide ki, bir hikmet-i bâtıla o biçarenin zekâsını zehirleyerek milletine en büyük hizmet-i ilmiye ile iftihar edenlerin en ser-firazı olmak şerefinden o biçareyi mahrum bırakmıştır. (24)

Bu sebeple, bir biyografide olması gereken ayrıntıların burada yer almadığı,

diğer bir deyişle tüm detayların Beşir Fuad’ın intiharı ile ilintili olduğunu söylemek

mümkündür. “Pek çok müntehirlerin sûret-i intiharları okunmuştur. Fakat Beşir Fuad

kadar bu felaket-i müdhişeyi kendi başına ika etmiş bir kimse görülmemiş ve

işitilmemiştir.” (27) şeklindeki yorum ile başlayan “Sûret-i İntihar” adlı üçüncü

bölümde Ahmet Mithat, Fuad’ın ölümünden (5 Şubat 1887) üç gün öncesini adeta

dedektif edasıyla araştırmıştır. Bu noktada, diğer ayrıntıların tam aksine, Ahmet

Mithat’ın özellikle bu konuya eğildiği açıktır. Beşir Fuad’ın intiharından önce

nerelerde göründüğü, en son ne yaptığı ve intiharına yardımcı olan ‘kokain’i nasıl ve

nereden aldığı gibi bilgileri veren Ahmet Mithat’ın, her romanında, hikâyesinde

olduğu gibi bu kısa yaşamöyküsüne de polisiye unsurlar ve heyecan katmış olduğu

görülmektedir. Fakat Ahmet Mithat’ın bunu tam anlamıyla bir biyografdan beklenen

araştırmacılık ve gerçekliğe ulaşma kaygısını taşıyarak yapmış olduğunu ifade etmek

de zordur. Çünkü yazar için diğer roman ve hikâyelerinde olduğu gibi heyecan

unsuru çok önemlidir. Okurun merakını ayakta tutmanın yolu buradan geçer. Bu

Page 85: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

77

nedenle Ahmet Mithat büyük olasılıkla bu tarz heyecan yüklü bilgileri okurun ilgisini

çekmek ve alınacak dersin çok daha iyi sindirilebilmesi için kullanmıştır.

Araştırmaları sonucunda aslında Beşir Fuad’ın intihar etme eğiliminde

olmadığı sonucuna vararak, “İşte benim en doğru olmak üzere istihbar eylediğim

sûret-i intihar bundan ibarettir.” (31) diyerek bu konu açısından yorumlarına nokta

koymuş ve gazetede çıkan haberi168, haber vasıtasıyla da Beşir Fuad’ın intihar

esnasında yazmış olduğu deneysel notunu ve mektuplarını aktarmıştır.169

“Bana Yazdığı Mektup” adlı dördüncü bölümde ise Fuad’ın intiharından

hemen önce Ahmet Mithat'a yazmış olduğu mektubu yer almaktadır. Aslında Beşir

Fuad mektup tarzına ve mektup aracılığı ile fikirlerini yaymaya alışıktır170, bu

sebeple öldükten sonra okunacağını bilerek, mektup aracılığıyla Ahmet Mithat’a

teşekkür etmeyi, intiharı ve sebepleri171 hakkında bilgi vermeyi ve parantezler açarak

fenne ait, şair-bilim adamı karşıtlığına dair son fikirlerini yansıtmayı uygun

görmüştür. Bu noktada Ahmet Mithat’ın yapmış olduğu araştırmaların yine bilinçli

olduğu gözlemlenmektedir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi yazar, öznenin özel

hayatı, kişiliği, duygusal ve fiziksel yapısı ya da ailesiyle olan ilişkileri gibi bilgiler

hakkında herhangi bir kaynağa başvurmamış fakat söz konusu intihar olduğu için

elindeki tüm birincil metinleri esere nakletmiştir.

168 Bu haberden sonra hemen her gün intihar vakaları artmış, Tıp mektebinden Ömer Bey de Beşir Fuad gibi damarlarını keserek intihar teşebbüsünde bulunmuş, neticede bu gibi haberlerin yasaklanmasında karar kılınmıştır. Bkz: Okay 169 Ahmet Mithat’ın Beşir Fuad’ın yazdıklarını aktarması bugün için oldukça önemlidir zira Fuad hakkında yapılan araştırmalarda bu küçük biyografinin en önemli kaynak olduğu her defasında vurgulanmaktadır. 170 Muallim Naci ile dil konusundaki tartışmaları İntikad adıyla basılan mektuplar, Fazlı Necip ile materyalizm, ilim, fen, kendi eserleri hakkında tartışmaları ölümünden sonra basılan Mektubat, yine mektup aracılığı ile sergilenmiştir. 171 Beşir Fuad, bu bölümün yayınlanmasının da uygun olacağını düşünerek Ahmet Mithat’a “isterseniz burasını da neşredebilirsiniz” (39) demiştir.

Page 86: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

78

Eserin tamamına bakıldığında hayat hikâyesinde kronolojik bir sıraya

uyulmadığı, Beşir Fuad’ın doğumuna ait hiçbir bilgi bulunmadığı gibi, kitabın

Ahmet Mithat’ın Beşir Fuad’ı tanıdığı andan başlatıldığı göze çarpmaktadır. Çünkü

önemli olan yazarın gözüyle Beşir Fuad’dır. Bu yüzden ilk bölümün başlığı “Beşir

Fuad’ı Nasıl Tanıdım” adını taşır. Ahmet Mithat, bu kısımda Beşir Fuad ile tanışma

faslını, romancı kimliğini elden bırakmadan172, hatırladığı kareler ve aralarında geçen

sohbet ile süsleyerek uzun uzadıya anlatır. Sohbetleri sırasında konuşma fırsatı bulan

yazar, Beşir Fuad’a nasihatlerde bulunur; ona göre bir Osmanlı gencinin, özellikle de

bu denli okumuş, ilimle ilgilenen bir kişinin esas görevi İslamiyet’i, Osmanlı

toplumunu korumak ve materyalizmden uzak durmaktır. Bu nasihatler de yazar

tarafından bilinçli olarak esere nakledilmiştir. Zira Ahmet Mithat, Beşir Fuad’ın bu

nasihatleri tutmadığı için sonunun intihara kadar vardığını göstererek, gençlerin de

yazarın sözünü dinlemediği takdirde böyle bir sonuçla karşılaşacağı konusunda

uyarıda bulunmaya çalışmıştır.173

Bu bağlamda modern biyografilerin tam aksine bu eserin yazarın şahsi

fikirleri ve yorumlarıyla şekillendiğini söylemek mümkündür. Çünkü, Ahmet Mithat

bu eseri kaleme alırken, ön yargılarından, ahlaki ve İslami değerlerinden ödün

vermeyerek öznesini değerlendirmekte ve kendi düşünceleri doğrultusunda

yargılamaktadır. Diğer bir deyişle Ahmet Mithat, öznesini okurlarına bir şeyler

öğretebilmek adına araç olarak kullanmıştır. Örneğin, “Materyalizmin Reddiyle

İntihar Hakkında Muhakeme” adlı bölümde Ahmet Mithat, okurlarına materyalizmin

ne olduğunu anlatmayı hedeflemiştir. Burada Beşir Fuad, bundan böyle Ahmet 172 Ahmet Mithat özellikle roman ve hikâyelerini yazarken gerçeklerin dışındaki boşlukları, yazarlığın verdiği ustalıkla doldurduğunu ifade eder. Örneğin Müşahedat romanında Siranuş’tan almış olduğu gerçek bilgileri birbirlerine bağlarken arada kalan boşlukları kendisinin hayal gücüne dayalı olarak doldurduğunu belirtir. Aynı tarzı Beşir Fuad adlı biyografide de uyguladığını söylemek mümkündür. 173 Zaten bu iddiayı adeta destekler gibi yazar, Jale Parla’nın belirttiği gibi, bu biyografiden hemen sonra Jön Türk adlı romanını yazmış, Beşir Fuad’ın yaşamını, intiharını eserindeki karakter ile örneklendirmiştir. (Jale Parla, Babalar ve Oğullar, (İstanbul: İletişim yay., 1993), s. 120.

Page 87: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

79

Mithat’ın düşüncelerini aktarmasına yarayan bir model haline gelmiştir ve artık

ondan diğer materyalistlerle birlikte yanlışı örneklendirmek üzere bahsedilmiştir.

Yazar, “kârileri bu nokta üzerinde uyandırmaya dahi bezl-i gayretten geri

durmayacak”tır. (71) Anlaşılan odur ki Ahmet Mithat, Beşir Fuad intihar etmiş

olmasaydı çok büyük ihtimal ile onun “hayatı” hakkında bir yazı yazmaya

girişmeyecek, daha önceden yaptığı gibi hayaliyyun-hakikiyyun veya materyalizm

konuları çerçevesinde düşüncelerini sadece makalelerinde aksettirecekti.

Ahmet Mithat için intihar, özellikle de bir materyalistin intiharı, ibret verme

açısından üzerinde durulmadan geçilemeyecek bir konu olduğu için son bölüm de

“Bu Fâciadan Alınacak İbret” adını taşımaktadır. İlk cümle, yazarın tüm gayesini net

bir biçimde sergilemektedir; “Buraya kadar bast ve temhid eylediğimiz tafsilatı, bir

neticeye intac için, nazar-ı muhakememizde icmal eyleyelim de, o neticeden ibret

alalım.” (75)

Görüldüğü gibi yazar birinci tekili bir yana bırakarak birinci çoğulu

kullanmayı seçmiş, hem kendinin hem de okurlarının seviyesini eşitlemiştir. Her

zaman başvurduğu bir teknik olan manipülasyon da burada önemli rol oynamaktadır.

Yaratmış olduğu muhatap ile gerçek okur kitlesi arasındaki sınırı manipülasyon yolu

ile azaltmaya çalışan yazar sayesinde, gerçek okur, yazarın hayalindeki okura

benzeme arzusu duyacaktır. Ahmet Mithat’ın hayalindeki muhatap, Beşir Fuad’ın

intiharından ibret almakla yükümlüdür ve muhatap ile yazar 75. sayfadan itibaren

sayfaları birlikte okumaya başlayarak ibret alma yolunda ilerlerler. Bu sayede de

gerçek okur da onlara benzemek isteyerek ibret almayı seçecektir.

Aynı şekilde bu bölüm, yazarın öznesine karşı duruşunu ve bu biyografiyi

yazmaktaki amacını açıkça belirtmektedir; “Hiç şüphe yok ki, o hikmet-i bâtıla!”

(76) tüm kötülüklerin, günahın ve yanlış yola sapmanın sebebidir. Ahmet Mithat’ın

Page 88: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

80

artık yorum yapacağı nokta kalmamıştır, biyografiyi dua ederek bitirmesi biyografi

türü düşünüldüğünde son derece dikkat çekicidir; “Cenab-ı Hak, cümlemizi tarik-i

müstakime hidayetle dâllinin tarikinden muhafaza buyursun. Amin.” Görüldüğü gibi

son cümlede dahi, yazar tüm okurları adına dua etmiştir.

Sonuç olarak Beşir Fuad’ın ölümünden hemen sonra, intihar çerçeveli de olsa

Fuad hakkında Ahmet Mithat’ın fikirlerini yazması, birincil kaynakları yayımlaması,

dönemi ve sonraki çalışmalar için son derece önemlidir ki araştırmacılar da aynı

yorumda bulunmuşlardır. Fakat ortak olarak vardıkları diğer sonuç ise Ahmet

Mithat’ın Beşir Fuad biyografisinin sadece materyalizm ve intihar konuları etrafında

döndüğü ve yazarın, ölümden (intihardan) sonra üzüntüsünü dile getirse de kimi

zaman olaya tek noktadan baktığıdır. 174

Dolayısıyla, Tanzimat döneminde verilen biyografi örnekleri arasında sayılan

Beşir Fuad adlı eserin, modern biyografinin birçok özelliğine uymadığı ve Ahmet

Mithat’ın kişisel yorum ve teknikleriyle şekillenmiş olduğu ifade edilebilir. Çünkü

Ahmet Mithat, diğer biyografların yaptığı gibi öznesini bilinçli olarak seçmiş ama

ideal bir biyograftan beklenildiği şekilde öznesine yakınlaşmaktan ve onu

değerlendirmekten kendini alamamıştır ki yazar, bunu yine bilinçli bir şekilde

yapmıştır.

Bu bağlamda, okuyucularını hesaba katan Ahmet Mithat’ın, şahısları cemaat

içersindeki rolleri ile önemsediğini söylemek mümkündür. Diğer bir deyişle, öznenin

özel hayatında yaptıklarının okuyucuyu ilgilendirmediğini düşünen yazar, sadece

174 Orhan Beşir Fuad hakkında en detaylı araştırma ve çalışmayı yapan Orhan Okay, bu biyografinin çok önemli bir kaynak olduğunu belirttikten sonra “Ahmet Mithat’ın, Beşir Fuad’ın intiharı ve fikirleri hakkında ileri sürdüğü hükümler çok defa indî ve sathīdir” yorumunda bulunmuştur. Ayrıca Okay, Ahmet Mithat’ın konuya sadece dini açıdan yaklaşımını, yazarın özellikle intihar olayından sonra dini savunma amacıyla birçok eser üretmesi ile de vurgulamıştır. Bkz: M. Orhan Okay, Beşir Fuad İlk Türk pozitivist ve Natüralisti, (İstanbul: Hareket Yayınları 1969), s. 12. Ayrıca, Şiir ve Hakikat’ın başında “Beşir Fuad’ın Mektubatını Okurken” adlı yazının sahibi Selahattin Hilav ise, Ahmet Mithat’ı ağır şekilde eleştirmiş, “Beşir Fuad ve Unutulmak” adlı yazısında ise yazarın taraflı olduğunu ve Beşir Fuad’ın unutulmasında en büyük rolün Ahmet Mithat’a ait olduğunu belirtmiştir. Bkz: Hilav, s. 11.

Page 89: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

81

onun toplum içersinde olumlu veya olumsuz bir şekilde örnek oluşu ile

ilgilenmektedir. Bu tavır da, Ahmet Mithat’ın ideal bir biyograftan beklenen objektif

araştırmacı kimliğine uymadığınıı göstermektedir.

Fatma Aliye Hanım yahut Bir Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti

Küçük yaşta yazmaya ve öğrenmeye başlayan, kendi döneminde kısa

zamanda hem yurt içinde hem de yurt dışında ün sahibi olan Fatma Aliye Hanım,

fikir ve devlet adamı, hukukçu, tarihçi, dilbilimci ve edebiyatçı Ahmet Cevdet

Paşa’nın kızıdır. Fatma Aliye Hanım, yapmış olduğu çeviriler, yazdığı romanlar,

kadın sorunlarına değindiği makalelerin yanı sıra, katılmış olduğu toplumsal

çalışmalar ile Tanzimat döneminde örnek başarılara imza atmış ve bir yazar olarak

yetişmesinde katkısı yadsınamayacak olan Ahmet Mithat’ın övgülerini kazanmıştır.

Fatma Aliye Hanım’ı cesareti ve roman yazma konusundaki becerileri

dolayısıyla takdir eden Ahmet Mithat da, 1893-1894’te, Fatma Aliye Hanım ile

beraber yazmış olduğu Fatma Aliye Hanım yahut Bir Muharrire-i Osmaniyenin

Neşeti adlı yaşamöyküsünü kızı olarak nitelendirdiği yazara bir hediye olarak

sunmuştur.175

Sevgili Kızım! Altı yedi senedir seninle manevi peder ve duhteriz. Sana henüz hiçbir hediye takdim etmemişimdir. Zehi saygısızlık, değil mi? Fakat sana layık ne hediye bulup takdim edebilirdim? Düşündüm taşındım, sana hediye olarak yine senden başkasını bulamadım. İşte bu kitap sensin kızım! Seni sana takdim ediyorum. Kabul etmemezlik edemezsin ya?176

175 Nüket Esen’in de altını çizdiği gibi Ahmet Mithat, bu eser vesilesiyle, bir kadın yazarı topluma kabul ettirmek açısından önemli bir adım atmıştır. Bkz: Nüket Esen, “Bir Osmanlı Kadın Yazarın Doğuşu”, Journal of Turkis Studies – Türklük Bilgisi Araştırmaları, Agah Sırrı Levend hatıra sayısı I, Vol. 24, Cambridge, Mass.: 2000 (Bu makale, http://www.os-ar.com/modules.php?name=Encyclopedia&op=content&tid=501817 sitesinden alıntılanmıştır.) 176 Ahmet Mithat Efendi, Fatma Aliye Hanım yahut Bir Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti, Çeviriyazı: Lynda Goodsell Blake, Yayına Haz: Müge Galin, (İstanbul: İsis Yayıncılık, 1998), s. 35. ((Buradan itibaren bu eserden yapılan alıntıların sayfa numaraları, yazı içersinde paranteze alınarak belirtilecektir.)

Page 90: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

82

Ahmet Mithat, kitabın “İfade” adını verdiği bölümünde bu eseri yazma

amacını ve yazılış tarzını okuyucu ile paylaşır. Yazarın bu eseri yazmaktaki amacı,

Fatma Aliye Hanım’ı okurlarına tanıtmak değildir. Onun amacı, kitabın alt

başlığından da anlaşılacağı üzere, Osmanlı dünyasında bir kadın yazarın, ortaya nasıl

çıktığını anlatmaktır. (36) Zira Fatma Aliye Hanım’ı dünyaya ilk kez tanıtma

şerefinin kendisine ait olmadığını belirten Ahmet Mithat, kadın yazarımızın daha

önceden Arap, İngiliz, Amerikan yazarları tarafından tanıtılmış olduğunu söyler.

Ama burada Ahmet Mithat’ın dikkat çekmek istediği bir nokta vardır: Fatma Aliye

Hanım’ın önemli bir kişinin kızı olması, babasının işleri dolayısıyla birçok yer

görmüş olması, filanca kişiyle evlenip birkaç çocuğunun olması gibi Ahmet

Mithat’ın deyişiyle “malumat-ı sade”lerin, yani ‘kuru bilgiler’in önemi yoktur.

Önemli olan, kibar bir aile kızının bilimsel bilgiye ulaşmanın çok zor olduğu bir

dönemde ve yerde kimseden yardım görmeden kendisini yetiştirmiş olmasıdır. (37)

İşte bu sebeple Ahmet Mithat, giriş bölümünde, bu biyografiyi yazma amacının altını

çizmiş olur. Böylelikle de yine kendi kalıplarına, tekniğine ve üslubuna göre bir eser

vereceğini şimdiden okura haber verir.

Fakat Ahmet Mithat için sadece bunları sunmak da yeterli değildir elbette.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, lezzet-ibret birlikteliğini kullanmayı iyi bilen yazar,

bu eserinde de okuru hem eğlendirecek hem de onun okuduklarından ders almasını

sağlayacaktır. “Evet, bu tetebbudan hem zevk hem menfaat husulü muhakkaktır!”

diyen yazar, ilk bakışta olanaksız gibi görünen bir şeyin gerçekleştiğini görmenin

insana zevk vereceğini aynı zamanda da çocuk terbiyesi ve ruh bilimle ilgili bir

metin okuyacağı için okurların bilgileneceğini belirtir. (37) Buradan da anlaşıldığı

üzere Ahmet Mithat, tüm eserlerinde olduğu gibi yine okurlarını hesaba katmış,

onların ilgisini çekmeyi ve yeni bir şeyler öğrenmelerini hedeflemiştir.

Page 91: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

83

Yenilikleri denemeyi seven yazar, bu amacını da farklı ve ilginç bir yöntem

deneyerek gerçekleştirmiştir. Her şeyden önce, yukarıda da belirttiğimiz gibi bu

biyografi, tek bir yazar tarafından kaleme alınmamıştır. Ahmet Mithat eserinde,

Fatma Aliye Hanım’a kendisini kendi sözleriyle tanıtma fırsatı vermiş ve kadın

yazarın Ahmet Mithat’a yazmış olduğu mektuplardan alıntılar yapmıştır. Böylelikle

eser, bir erkek ve bir kadın bakış açısıyla yazılmış ve biyografi türüne ait özelliklerin

yanı sıra otobiyografik özellikler barındırması yönüyle de yenilikçi bir anlatı türü

örneği olmuştur. Ve yine daha önce belirttiğimiz gibi ‘gerçekçilik’ konusunda hassas

olan yazar, Beşir Fuad’ın hayat hikâyesini yazarken nasıl onun mektuplarından

faydalanmışsa, burada da inandırıcılığı arttırmak adına bilinçli bir biçimde Fatma

Aliye Hanım’ın da katkısını istemiştir:

Gönlümüz istiyordu ki bu eseri kendimiz yazdığımız halde icap eden yerleri dahi sahibe-i tercümenin kendi kalemiyle yazdıralım. Zira bir takım ahval vardır ki bilkülliye şahsiyet ü hususiyetlerinden dolayı onları herhalde yabancı sayılacak olan bir kalem yazamaz. Kişinin tercüman-ı hali olan kendi kalemiyle yazılması o hususiyat u şahsiyaın takdir-i ehemmiyetini asıl temin edebilir. Bu ise ne müşkül iştir! Fâzıla-ı müşarünileyha pek de mütevazıa olduğundan kendi hakkındaki takdiratını sözün bihakkın doğrusudur diye telakkiye imkân görülemez. Mutlaka tefrit eder. (38) Bu şekilde gönlü rahat bir biçimde eserini tamamladığını belirten Ahmet

Mithat, denemiş olduğu bu farklı biçimin de farkındadır. Yazar, ortaklaşa yazılan,

“…bu tarz-ı nevinde bir eser Osmanlı lisanıyla henüz yazılmış olmadığı gibi, lisan-ı

Osmaniden başka bir lisanla dahi yazılmamış olmasından emin bulunarak” (38)

sunduğu bu eserin, okurları tarafından büyük bir ilgi ve zevkle okunacağından hiç

şüphesi yoktur.

Zira daha önce de belirttiğimiz gibi, Ahmet Mithat için okurun önemi

büyüktür. Bu nedenle yazar, her zaman okurunu hesaba katarak eserini meydana

getirmiştir. Bu bağlamda, bu yaşamöyküsünün, diğer örneklerde de olduğu gibi

belirli bir tema etrafında şekillendiği ve yazar tarafından seçilmiş olan konu kişinin

model olma görevini üstlendiği görülmektedir. Bahriye Çeri’nin de altını çizdiği gibi

Page 92: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

84

eserde, Fatma Aliye Hanım’ın kişiliğinde bir yazarda “olması gerekenler”in

vurgulandığı, model oluşturulduğu bir bakış açısı mevcuttur. Çünkü Ahmet Mithat

eser boyunca, Fatma Aliye Hanım aracılığıyla bir yazarda olması gerekenleri

vurgulamış ve esasında Fatma Aliye Hanım’ın yaşamına dikkat çekmekten ziyade,

okurlar için model bir yaşam oluşturmuştur.177

Ahmet Mithat, kendi fikirlerini kadın yazarın hayat hikâyesi üzerinden

gençlere aşılamayı hedeflemiştir. Fakat burada önemli olan Fatma Aliye Hanım’ın

nasıl bir hayat yaşamış olduğu ya da nasıl bir tipi, ailesi ve karakteri olduğu değildir.

Önemli olan, Fatma Aliye Hanım’ın o dönemde ne çeşit bir eğitim aldığı ve azmi,

çalışkanlığı sayesinde yazar olmayı nasıl başardığıdır ki bu vesileyle Ahmet Mithat,

o dönemde birçok Fatma Aliye Hanım’ların yetişmesini sağlama amacındadır.

Kısacası biyograf kimliği ile Ahmet Mithat, hayatını kaleme aldığı öznesini

olumlayarak, yücelterek, onun hep başarılarını ve yeteneklerini göstererek,

okuyucunun ona özenmesini, “Fatma Aliye Hanım başardıysa, ben de başarabilirim.”

şeklinde düşünmesini ve onu model almasını istemektedir. Çünkü Ahmet Mithat’a

göre o dönemde, kadınların en büyük uğraşı kitap okumaktır. Fakat Fatma Aliye

Hanım, diğer kadınlar gibi sadece aşk hakkında yazılan kitapları okumayı tercih

etmemekte hatta okuduğu aşk romanlarındaki serüvenleri çoğunlukla

küçümsemektedir. Onun için önemli olan bir romanın temelini oluşturan tarihi, siyasi

olaylar ve felsefi, bilimsel düşüncelerdir. Hatta Ahmet Mithat’ın Hasan Mellah,

Paris’te Bir Türk, Hüseyin Fellah ve Süleyman-ı Musuli adlı kitaplarını bile roman

açısından değil, tarih ve felsefe açısından değerlendiren Fatma Aliye Hanım, Ahmet

Mithat’ın gözünde daha on altısına gelmeden kendisini yetiştirmiş, kendi akranları

olan birçok erkeği de geride bırakacak derecede fikir sahibi olmuştur. (66-67) Bu

177 Bahriye Çeri, Fatma Aliye Hanım yahut Bir Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti ve Kadın Yazar ile Erkek Yazar Arasındaki Söylem Farkı, (Yazarın Bilkent Üniversitesi’de Yapılan Türkiye’de Kadın Yazarlar Sempozyumunda Yaptığı Konuşmanın Metni’nden alıntılanmıştır.)

Page 93: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

85

nedenle bu biyografi sayesinde Fatma Aliye Hanım gibi kadın yazarların ortaya

çıkması Ahmet Mithat için bir olasılıktır.

Yazarın bu amacına yönelik olarak Fatma Aliye Hanım’ı örnek olarak

göstermesi de, modern biyografide olması beklenen objektif yaklaşımın bu eserde

uygulanmadığını örneklemektedir. İdeal bir biyograftan beklenilenin aksine, yine

kendi değer yargıları ve fikirleri doğrultusunda öznesini değerlendirmeyi tercih eden

Ahmet Mithat, biyografi boyunca, Fatma Aliye Hanım’ı yüceltmiştir. Bu tavır en

açık şekilde eserin “Şebabet” başlığına sahip olan üçüncü bölümünde görülmektedir.

Fatma Aliye Hanım’ın gençlik yıllarına değinilen bu bölümde Fatma Aliye Hanım,

“heveskâr, çalışkan, zeki” olmanın yanı sıra, “bir de başı örtülü bir hanım kız olarak”

karşımıza çıkmaktadır ki Ahmet Mithat, yaşı on üçe vardığı için bu yaştaki kızların

başlarını örttüklerine dikkat çeker. (60) Bu bağlamda Ahmet Mithat, Fatma Aliye

Hanım’ın annesi hakkında da yorum yapar. Nitekim yazara göre, kızının Fransızca

öğrenmesini destekleyen ve onu başörtüsüyle İlyas Matar Efendi ile Fransızca

çalışmasına izin veren annenin davranışları büyük nimettir. (61) Bu noktada, yine

yazarın dünya görüşünün bir yansıması görülmektedir. Çünkü Ahmet Mithat, hem

İslami kurallara uyan hem de entelekttüel faaliyetler içersinde bulunarak, yazar

olmayı başaran Fatma Aliye’nin yaptıklarını onaylamakta ve onu övmektedir.

Eserde, yine modern biyografi özelliklerinin tam tersine sürekli olarak

yazarın sesi duyulmaktadır. Bu tavrı bilinçli olarak benimseyen ve eseri sık sık

bölerek araya kendi fikirlerini serpiştiren Ahmet Mithat, diğer yandan da kendi

fikirlerini daha iyi desteklemek için bazı yerlerde sözü Fatma Aliye Hanım’a bırakır.

Örnek vermek gerekirse; “Tufuliyet” başlığına sahip olan ilk bölümde yazar, Fatma

Aliye Hanım’ın doğum tarihini verdikten hemen sonra, yetişme tarzından bahseder.

Kibar bir ailenin kızı olarak dadılarla büyüyen Fatma Aliye Hanım’ın ilk çocukluk

Page 94: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

86

yıllarına dair anılarını kadın yazarın ağzından vermeyi uygun gören Ahmet Mithat,

bu sayede okurun hem Fatma Aliye Hanım’ı birincil ağızdan tanımasını hem de

kendisine inanmasını sağlar. “Fikrimi maziye doğru saldırdığımda fikrim üç

yaşımdaki zamana kadar varıyor.” (40) diyen Fatma Aliye Hanım ilk olarak,

Halep’teki anılarından bahsetmiştir. Ahmet Mithat da bunları kısım kısım aktarmış,

yeri geldiğinde Fatma Aliye Hanım’a teşekkür etmiş ve elbette aralara kendi

fikirlerini belirtmiştir. Örneğin Ahmet Mithat, Halep’te babasının kahvecisi olan

Süleyman Ağa’dan hoşlandığını belirten Fatma Aliye Hanım’a, “Lakin Süleyman

Ağa hakkında açılan sözü itmam için şunu da tarafımızdan irat etmeliyiz ki Fatma

Aliye Hanımefendinin hin-i tufuliyetinde bu Süleyman Ağa’dan hoşlanmaktaki hakkı

pek müsellemdir.” (42) sözleriyle hak verir ve kendi sözleriyle Süleyman Ağa’yı

birkaç cümle ile daha okura tanıtır.

Aralara girerek mesaj vermeyi görev bilen Ahmet Mithat yine aynı şekilde bu

bölümde, Fatma Aliye Hanım gibi başarılı bir örnek vesilesiyle çocuk psikolojisi ve

eğitimine dair bilgiler sunmayı ihmal etmez. Ahmet Mithat’ın belirttiğine göre Fatma

Aliye Hanım, beş yaşında harfleri okumaya başlamış ve Lofçalı Hacı İbrahim Şevki

Efendi’yi şaşırtmıştır. Fakat Ahmet Mithat’a göre bu durumda şaşılacak bir şey

yoktur, çünkü yazar; iki yaşından beş yaşına kadar üç lisan birden öğrenmiş çocuklar

gördüğünü belirtmekte ve çocukların işittiği şeylere dikkat ederek onları kavradığını

düşünmektedir. Bu nedenle Ahmet Mithat, büyüklerden çocuklarını “Çocuktur”

diyerek başlarından savmamaları gerektiğini ve onların sorduğu sorulara cevap

vermelerini istemektedir. (44)

Görüldüğü gibi Ahmet Mithat, yazar olarak eser boyunca ön plandadır ve

açtığı geniş parantezlerle bilgiler verir. Fakat daha da önemlisi, eserin bir bölümünde

etiyle kemiğiyle yazar ve gazeteci olan, yaşayan Ahmet Mithat da karşımıza çıkar.

Page 95: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

87

Öyle ki Ahmet Mithat, Fatma Aliye Hanım henüz on bir yaşındayken, onun

öğretmenleri arasında bulunduğunu belirtmiştir. Ahmet Mithat; “Zira on yaşında

bulundukları zamandan belde asar-ı kalemiye-i naçizanemizi okumaya başlayarak

her okuduklarını hırz-ı can eylemişler.” (55) diyerek Fatma Aliye Hanım’ın kendi

eserlerini okumuş ve hafızasında saklamış olduğunu söyleyerek buradan sonrasını

Fatma Aliye Hanım’ın sözlerine bırakmıştır. Fatma Aliye Hanım’ın bu eserler

hakkındaki fikirlerini görebilmek maksadıyla mektubu kısım kısım alıntılamak

gerekirse;

Birader kendisi için fazla olan kitaplarından bana verirdi. Bunların içinde sizin Letaif-i Rivayat’ı buldum. Okudum. Bunlar bana o zamana kadar okuduğum şeylerden başka türlü geldiler. Bunlar kafamı yormaksızın anlaşılıyordu... Letaif-i Rivayat’ın bir cüz’ünü süt babaya ibrazla bunu yazan muharririn yazdığı kitaplardan istedim. Bana iptida Hace-i Evvel’i getirdi. Bunu o kadar sevdim ki içindeki eşkâl-i hendesiyeyi kendi kendime çözmeye çalışıyordum.... Ondan sonra Hasan Mellah’ı okudum. Baktım ki bu bütün bütün başka bir şey... Badema Hasan Mellah muharriri ne kadar kitap yazarsa aldırıp okumaya başladım... Nihayet Kırkambar’ı da okumaya başladım. Aman ya Rab! Bu ne? Bu bütün başka bir âlem. Bunun hakkında sözlerim, mütalaam pek uzun sürer, uzağa varır. Zira onun mündericatı da beni pek uzun müddet işgal ettiler. (55-56) Fatma Aliye Hanım’ın kendi eserleri hakkındaki yorumlarına yer veren

Ahmet Mithat, bu şekilde, bu derece başarılı bir kadın yazarın gelişiminde katkıda

bulunduğunun da altını çizmiş, bir nevi okurlarına kendi eserlerini tavsiye etmiş

gibidir. Diğer yandan da bu biyografiyi kaleme alırken, kendisini anlatmayı ve hatta

Fatma Aliye yoluyla onun ağzından kendini övmeyi ihmal etmemiştir. Bu da tıpkı

Beşir Fuad biyografisinde olduğu gibi bu eserin de alt metninde Ahmet Mithat’a ait

otobiyografik bilgiler bulunduğunu göstermektedir. Hatta burada dikkati çeken, hem

Ahmet Mithat hem de Fatma Aliye’nin ağzından yani iki yazarın devreye girmesiyle

bu bilgilerin verilmiş olmasıdır.

Bir başka örnek ise, son bölüm olan “Tekemmül”den verilebilir. Bu bölüm,

Fatma Aliye Hanım ile babası Cevdet Paşa arasındaki mektuplaşmalara ve

görüşmelere ayrılmış, bir babanın kızı üzerindeki ‘olumlu’ etkileri vurgulanmıştır.

Page 96: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

88

Tanzimat döneminde önemi yadsınamayan baba figürü hakkında fikirlerini

romanlarında dahi satır aralarında ifade etmek isteyen Ahmet Mithat, Fatma Aliye

Hanım gibi yetenekli ve çalışkan bir kadının başarısına başarı katmadaki en önemli

etkenlerden birinin babası olduğuna dikkat çekmek istemiştir. Zira, çocukluk

döneminde kendisine fazlaca vakit ayırmadığı için Cevdet Paşa’nın kızının

yetenekleri hakkında çok fazla bilgisi olamayacağını ama Meram tercümesinden

sonra kızının farkına vardığını belirten Ahmet Mithat, “öteden beri peder ile duhter

arasında mevcut olan münasebet birdenbire başkalaşmıştır.”(74) diyerek bu olumlu

gelişmeyi aktarır. Ve buradan itibaren baba-kız arasında geçen sohbetler hakkında

bilgi verir. Burada dikkati çeken, Fatma Aliye Hanım ile babasının baş başa oturarak

çeşitli konular hakkında konuştuğunu belirtmesi ve esasında alt metinde de kendi

yorumlarını aktarmasıdır. Örneğin, baba kızın Eflatun, İmam Gazzali ve

Aristoteles’in felsefelerini karşılaştırdıklarını ve Fatma Aliye Hanım’ın bu

karşılaştırmaları Descartes, Darwin ve Comte’a kadar genişlettiğini belirtir. Ve bu

noktada Fatma Aliye Hanım’ın mektuplarında saklı olan felsefe yazılarının, bir araya

geldiği takdirde uzun bir kitap oluşturacak kadar geniş olduğunu söyler. (76) Bu

bağlamda, Ahmet Mithat’ın Fatma Aliye Hanım üzerindeki değerlendirmelerinin

oldukça etkili olduğunu söylemek mümkündür. Zira bu kısa yorumun dahi, Fatma

Aliye Hanım’a etki etmiş olduğu ve yazarın 1899 yılında yazdığı Terâcim-i Ahvâl-i

Felâsife adlı eserinde payı olduğu düşünülebilir.

Fakat bu bölümde esas dikkat edilmesi gereken nokta, yine Ahmet Mithat’ın

kendisine dair bilgiler aktarmasıdır. Bilindiği gibi Ahmet Mithat, eserin başından

beri yazar/baba kimliği ile okurun karşısına çıkmakta ve fikirlerini beyan etmektedir.

Son olarak bu bölümde yine Ahmet Mithat, kendi amaçlarını ve hayallerini de dile

getirmiştir. Fatma Aliye Hanım ile Cevdet Paşa’nın aralarındaki ilmi sohbetlerden

Page 97: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

89

bahsettikten sonra Ahmet Mithat konuyu, uzun zamandır kafasını meşgul eden bir

noktaya çeker. İnsanlık tarihinde, medeniyetin kuruluşundan itibaren çeşitli

bilimlerin nasıl oluştuğu, nasıl sınıflandırıldıkları, bilime kimlerin hizmet ettiği ve

bilimin o dönemdeki gelişiminin nasıl olduğuna dair ciddi bir biçimde araştırmak ve

bu bilgileri bir eserde sunmak istediğini belirten Ahmet Mithat, giriş bölümünü

hazırlamış olduğu eseri Cevdet Paşa ve Fatma Aliye Hanım ile paylaştığını ve

onların da gerekli yerleri düzelterek kendisine geri yolladıklarını belirtir. (76-77)

Buradan da anlaşılıyor ki, bu eserde sadece Fatma Aliye Hanım’ın hayat

hikâyesi yer almamaktadır. Biçim olarak ortaklaşa yazılan bu eserde, aynı zamanda

Fatma Aliye Hanım kadar Ahmet Mithat’ın da fikirleri, amaçları, edebiyata dair

çalışmaları yer almaktadır. Kısacası bu eseri, hem biyografi hem de otobiyografi

olarak gördüğümüze göre, aynı zamanda Ahmet Mithat’ın da otobiyografik

bilgilerini barındırıyor dememiz uygun olacaktır. Biyografın bu kadar ön planda

olması da bu eserin, modern biyografi özelliklerinden haylice uzaklaştığını

göstermekte, yine Ahmet Mithat’ın kendi biçimine ve arzusuna göre şekillendiğini

kanıtlamaktadır.

Modern biyografilerde bulunması gereken detaylar açısından bu eserin,

Ahmet Mithat’ın Beşir Fuad adlı biyografisine göre daha tatmin edici olduğunu

söylemek mümkündür. Çünkü, Ahmet Mithat’ın ilk yazmış olduğu biyografisindeki

öznesi Beşir Fuad’ın özel yaşamına dair bildikleriyle Fatma Aliye Hanım hakkında

bildikleri karşılaştırıldığında, ikincisine dair daha fazla bilgiyle donanmış olduğu

ifade edilebilir. Çünkü kendisi de Fatma Aliye Hanım hakkında ayrıntılı bir araştırma

yapmış olduğunu, altı-yedi yıllık tanışmaları süresince Fatma Aliye Hanım’ın

yetişme tarzına tanıklık ettiğini, tanıdıklarından ve hatta babası Cevdet Paşa’dan

Page 98: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

90

birçok bilgi edindiğini, kısacası bu konuda kendisini vâkıf gördüğünü belirtmiştir.

(37-38)

Ayrıca eserde döneme ait bilgiler de verilmektedir. Örneğin, “Şebabet” adlı

bölümde Ahmet Mithat, Fatma Aliye Hanım’ın on dördünü bitirdikten ve tesettüre

girdikten sonraki sıkıntılarından ve yalnızlığından bahsetmiş, genç kızın bu

yalnızlığını kitapları ve arkadaşı Matmazel Alfa ile giderdiğini belirtmiştir. Ve tam

bu noktada, iki arkadaşın edebiyat ve felsefe ile ilgilendiğini ve bu dönemin Fatma

Aliye Hanım’ın ‘feylesolaşması’ devresi olduğunu ifade eden Ahmet Mithat, yine

bahsetmek istediği bir konu hakkında parantez açma fırsatı yakalar. Gazetelerde

çıkan “Kadınlara roman okutulmak yararlı mı yoksa zararlı mıdır?” gibi güncel

tartışmalardan (62) bahseden yazar, Fatma Aliye Hanım ile bu konuyu uzun uzadıya

tartıştıklarını belirtir. Fatma Aliye Hanım’ın, bilgilerini yalnızca kitap okuyarak

edinip, dış dünyaya gözlerini kapayanların, bilgin olabilse de filozof olamayacağını

savunduğunu belirten Ahmet Mithat, yine kadın yazarın sözlerine yer vererek bu

konudaki fikirlerini desteklemeye çalışmıştır.

Fatma Aliye Hanım’ın (aynı zamanda Ahmet Mithat’ın) bu konudaki

fikirlerini özetlemek gerekirse; kadınlara kötü etki yapan, onların ahlakını bozan

romanlar mıdır? sorusunu soran Fatma Aliye Hanım, kadınlar arasında geçen ‘adi

masallar’a da dikkat edilmesi gerektiğini savunur. Çünkü;

...bilmem kimin oğlu bilmem kimin kızına şu veçhile âşık olarak nice mezahim ve müşkülattan sonra ‘Kırk gün kırk gece düğün bayram etmişler. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine’ tarzındaki hikâyelerde sevda denilen şey hep elvan-ı latifeyle tasvir ü tersim edildiğinden ondaki cihat-ı müthişe ve mühlike hatırlarına bile gelmeksizin genç kızlar her tarafta genç âşıklar tahayyül eder dururlar. (63) İşte bu nedenle Fatma Aliye Hanım’a göre kimi zaman aşkların kötü bir

biçimde bitme olasılığına genç kızlar bu hikâyelere kandığı için hazır değildir. Zira,

bu tarz hikâyelerin her zaman tatlı bittiğini, “Ondan sonra zevk ü sefayla

Page 99: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

91

yaşamışlar.” sözünün masalları süslediğini belirten Fatma Aliye Hanım, genç kızların

bu hayallere sürüklendiğinin altını çizer. Ve tam bu noktada yine Ahmet Mithat’ın

Kırkambar adlı dergisinden söz ederek, kendi fikirlerinin tam olarak bu dergide

Ahmet Mithat’ın ‘aşk’ başlığı altında yayımlanan fikirlerine uyduğunu vurgular. (63)

Burada da, yine döneme ait bir meselenin ele alındığı görülmektedir. Edebiyatın

gerçek yaşamla ilişkisini, gerçekçilik meselesini tartışan Ahmet Mithat, eserde kendi

çağına ait sorunları işlemekten çekinmez. Bu sebeple, Ahmet Mithat için yine o

dönemin okur kitlesinin önemli olduğu, yazarın asıl derdinin kalıcı bir biçimde

öznesini her yönüyle tanıtmak olmadığı söylenebilir. Zira Ahmet Mithat’ın esas

amacı, olumlu gelişimlere vesile olmak, eserinde ele aldığı konularla gençleri

eğitmek ve kendi tarzıyla tanıttığı öznesinin de okurlara örnek olmasını sağlamaktır.

Fakat yine de bu eserin bir takım bilgiler açısından eksik kaldığı da ortadır.

Eser boyunca öznenin, çocukluk yıllarına ait anıları, psikolojik gelişimi, ailesi ile

olan ilişkileri, fiziksel görünümü ya da kişisel özelliklerine değinilmemiştir. Örneğin

“Sebavet” adlı bölümde, çocukluk dönemi anlatılan öznenin, eğitimi ve okuma

konusundaki yetenekleri dışında herhangi bir bilgi verilmemiştir. Fatma Aliye

Hanım’ın ailesi ile olan ilişkileri dahi yine onun becerileri çerçevesinde ele alınmış,

örneğin ağabeyi Ali Sedat Beyefendi’nin, kardeşinin küçük yaşta mektup yazmasına

hayran kaldığı belirtilmiş ve ağabey kardeşe dair bir anekdota da yer vermiştir. (48)

Genel olarak kadın yazarın özel yaşamını aktarmayı tercih etmeyen Ahmet

Mithat, Fatma Aliye Hanım’ın özel hayatından bir nebze olsun dördüncü bölüm olan

“Genç Zevce”de bahseder ve Fatma Aliye Hanım’ın 17 yaşındayken padişahın

yaverlerinden olan Faik Bey ile evlendiğini belirtir. Özel hayata dair bilgi eksikliği,

yine dönemin yaşam biçimi, gelenekleri ve alışlanlıkları ile açıklanabilmektedir.

İslami düşüncenin hâkim olduğu ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın özellikle altını çizdiği

Page 100: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

92

gibi; kadınlı erkekli hayatın yokluğuyla, tanışma ve sevişmenin kafes arkadasından

veya mektupla yapıldığı178 Tanzimat döneminde yazarlar, roman kahramanlarında

dahi özele çok fazla inememiş, insanın iç dünyasından bahsedememiştir.

Biyografi türünde, bir insanın hayatı kaleme alınırken, kişiliği, eserleri,

yaptıkları ne kadar önemliyse, özel hayatı da yaşamını şekillendirmede o kadar

önemli rol oynar. Fakat Ahmet Mithat, Fatma Aliye Hanım hakkında verdiği bilgileri

sınırlı tutmuştur. Onun amacı yine okurlarına doğru ile yanlışı göstermektir. Bu

nedenle Ahmet Mithat için, askeri fikirlerle donanmış olan Faik Bey’in, Fatma Aliye

Hanım’ın roman okuması konusundaki tepkilerinden bahsetmesi de boşa değildir.

Romanlarını ortadan kaldıran ve Fransızca konuşacak kimseyi bulamayan, kısacası

ne öğrenim ne de gelişim konusunda bir ilerleme kaydedebilen Fatma Aliye Hanım,

tam bu dönemde tercüme etme hevesine kapılarak ilk denemelerini yapmıştır. (70)

Evliliklerinin yedinci senesinde, eşinin onayı ile Georges Ohnet’in Volonte yani

Meram adlı romanını tercümeye başlayan Fatma Aliye Hanım’ın bu başarısını,

Ahmet Mithat da övmüş ve yeri gelmişken bu bölümün sonunda yazarın Nisvan-ı

İslam ve Muhazarat gibi diğer eserlerinden de söz etmiştir. (73)

Bu noktada Ahmet Mithat’ın, Fatma Aliye Hanım’ın eserlerinden detaylıca

bahsetmemesi göze çarpmaktadır.179 Diğer bir deyişle Ahmet Mithat, 32 yaşına kadar

olan hayatını yazdığı öznesinin hayatı boyunca verdiği eserlerin içeriklerinden ziyade

eser verebilmiş olmasıyla ilgilenmektedir. Bu nedenle, anlatılan yaşamın, yazar

tarafından verilen eserler ile çevrelenmiş olduğunu söylemek mümkündür. Diğer bir

178 Ahmet Hamdi Tanpınar, 19uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi, s.297. 179 Bu biyografi 1893-94 tarihlerinde oluşturulmasına rağmen, Fatma Aliye’nin daha önce tercümesini yapmış olduğu Meram ve o sıralar basılmış olan Muhazarat’dan bahsedilirken, Ahmet Mithat’la birlikte yazdıkları Hayal ve Hakikat’in (1891-1892) bahsinin hiç geçmemesi ilginçtir.

Page 101: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

93

deyişle Bahriye Çeri’nin de belirttiği gibi, bu eserde anlatılan; “yaşanılmış bir

yaşam”dan çok “eser vermiş bir yaşam”dır.”180

Modern biyografi özelliklerine uygun olarak kronolojik sıraya göre ilerleyen

eser, Fatma Aliye Hanım’ın 32 yaşına dek devam eder. Son bölüm olan

“Tekemmül”de, Fatma Aliye Hanım’ın 33 yaşında olduğu ve daha birçok başarılara

imza atacağı belirtilir. Ve Ahmet Mithat sözlerini; “Aliye Hanımefendi’yi

yetiştirmek emrinde birçok zevatın büyük büyük hizmetleri olmuşsa da hizmetin en

büyüğünü şehver-i âlileri Faik Paşa Hazretleri’ne haml ü hükmetmek kadirşinaslığın

en büyük muktezayatındandır. Zira böyle bir Aliye Hanım yetişebilmek için evvel

beevvel lazım olan şey zevcinin muvafakatidir.” (80) şeklinde, ilk başlarda eşini

kısıtlamış da olsa sonradan kendisine yardım ettiği için Faik Paşa’nın önemini

vurgulayarak bitirir. Burada da Ahmet Mithat’ın, eşlere vermek istediği mesaj

açıktır.

Eserin bütününe bakıldığında Ahmet Mithat’ın eğitim, çocuk terbiyesi,

psikolojisi ve bir kadın romancının kendisini yetiştirmesi konuları dışında fazla

ayrıntıya girmediği, Fatma Aliye Hanım’ın ise mektuplarında anılarını, yaşadıklarını,

çevresindeki insanları ve okuduğu kitaplar hakkındaki yorumlarını daha samimi ve

parçalı bir biçimde yazdığı görülmektedir. Ve sohbet havasında ilerleyen bu eserde,

her iki yazarın da fikirlerinin aynı olduğu ortaya çıkmaktadır. Fakat kendi fikirlerini

ifade ediş şekillerinde şöyle bir fark olduğu söylenebilir; Fatma Aliye Hanım

mektuplarını Ahmet Mithat’a gönderirken, kendi yaşadıklarını ve edebiyat ve

felsefeye ait fikirlerini olduğu gibi aktarmıştır. Diğer bir deyişle Fatma Aliye Hanım,

kendisini ifade etmek için mektuplarını yazmış, özel yaşamına dair hiç bir detaya da

girmemiştir. Ahmet Mithat ise, eser boyunca hem bu mektuplar aracılığıyla Fatma

180 Çeri, s. 4.

Page 102: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

94

Aliye Hanım’ı okura tanıtmayı ama daha ziyade Fatma Aliye Hanım üzerinden okura

mesajlar vermeyi hedeflemiştir. Ve hatta kendi fikirlerini de Fatma Aliye Hanım ile

destekleyerek ifade etmiştir. Ahmet Mithat’ın eserinde, Fatma Aliye Hanım’ın

yazarlığına ya da kadın hakları savunucusu tarafına hiç değinilmemesini ilgi çekici

bulan Nüket Esen’in fikirlerini belirtmek gerekirse;

Bu kitap çıktığında Fatma Aliye’nin henüz 33 yaşında olduğu düşünülse bile, Muhazarat yayımlanmış, Fatma Aliye’nin kadın haklarını savunduğu birçok yazısı gazetelerde çıkmıştır. Ahmet Mithat ise sanki sevgili manevi kızında görmek istediği kadarını görmekte, gününe göre ilerici ama özünde gene de oldukça gelenekçi olan kendi görüşlerine aykırı noktalara Fatma Aliye hanımın gidebileceğini göz ardı etmek istemektedir. Ortada sanki iki Fatma Aliye vardır: Biri Ahmet Mithat’ın kurguladığı kadın, diğeri ise Fatma Aliye’nin kendisi.181

Alıntıdan da anlaşıldığı gibi Ahmet Mithat, Fatma Aliye hanımın

biyografisini ele alırken, bir nevi öznesini kendisi şekillendirmiş ve okura olması

gereken bir yaşamı sürdüren, romanlarında yarattığı ahlaklı, düzgün, roman okusa da

yoldan çıkmayan, yeri geldiğinde gelenekçi ve yeri geldiğinde son derece cesur bir

kadın portresi çizmeye çalışmıştır. Bu da, biyograf olarak Ahmet Mithat’ın öznesine

ve hikâyesine müdahele ettiğini, kendi istekleri doğrultusunda konu kişinin yaşamını

ele aldığını göstermektedir.

Sonuç olarak, Tanzimat döneminin en önemi yazarları arasında yer alan

Ahmet Mithat, her edebi türü denemiş olduğu gibi, biyografi alanında da iki eser

meydana getirmiştir. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere, kendi teknik ve üslubunu

kullanmayı uygun gören ve her yazısında özellikle gençlere bir şey öğretmeyi

hedefleyen yazarın, Beşir Fuad ve Fatma Aliye Hanım yahut Bir Muharrire-i

Osmaniyenin Neşeti adlı eserleri de aynı amaca hizmet etmektedir. Bu nedenle,

fikirleri ve intiharı yönüyle gençlere ibret olarak gösterilebilecek olan Beşir Fuad,

181 Esen, http://www.os-ar.com/modules.php?name=Encyclopedia&op=content&tid=501817

Page 103: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

95

Ahmet Mithat tarafından tenkit edilmiş, başarılarıyla kadınlara yol gösterecek olan

Fatma Aliye Hanım da, yazar tarafından yüceltilmiştir.

Page 104: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

96

Fatma Aliye Hanım’ın Biyografileri

1862-1936 yılları arasında yaşayan ve Tanzimat döneminde ‘kadın romancı’

kimliğiyle adını duyuran Fatma Aliye Hanım, yurt içinde ve yurt dışında ilgi görmüş

yazarlarımız arasında yer alır. Küçük yaşlarda okumaya ilgi duyan Fatma Aliye

Hanım, almış olduğu eğitim sayesinde182 hemen her konuda bilgi sahibi olmuş ve

çok geçmeden kendi fikirlerini okuyucularıyla paylaşma arzusuyla eserler meydana

getirmiştir. Devlet adamı, tarihçi ve hukukçu Ahmet Cevdet Paşa’nın iki kızından

biri olan ve genç yaşta yaptığı Arapça ve Fransızca çeviriler ile edebiyat dünyasına

adım atan Fatma Aliye Hanım, toplumsal olaylara, toplumda kadının yerine ve felsefi

konulara gerek romanlarında gerek makalelerinde ve gerekse yazmış olduğu üç

biyografi çalışmasında yer vermiştir.

Fatma Aliye Hanım, ilk olarak Georges Ohnet’in Volonte adlı romanını

Meram başlığıyla çevirmiş, daha sonra romanlarını kaleme almış ve yazı hayatı

süresince makaleler aracılığıyla fikirlerini aktarmıştır. Ve elbette kadın yazar Fatma

Aliye Hanım, batılı anlamda ilk örnekleri Tanzimat döneminde verilmeye başlanan

biyografi türüne ait eserler vermeyi de ihmal etmemiştir. 1899-1901 yılları arasında

“Malumat Gazetesi”nde tefrika edilen Nâmdârân-ı Zenân-ı İslâmiyân adlı eserinde

İslam kadınlarını tanıtmayı amaçlamış; 1899-1900’de hazırladığı Terâcim-i Ahvâl-i

Felâsife adlı çalışmasında hem filozofların biyografilerini aktarmış hem de felsefe

tarihine dair bilgiler vermiş; 1912-1913’te kaleme aldığı Ahmet Cevdet Paşa ve

Zamânı adlı eserinde ise okuyuculara hem babasını hem de dönemi tanıtmayı

hedeflemiştir.

182 Mübeccel Kızıltan, Fatma Aliye Hanım Yaşamı-Sanatı-Yapıtlar ve Nisvan-ı İslam, (İstanbul: Mutlu Yayıncılık, 1993.)

Page 105: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

97

Fatma Aliye Hanım, Nâmdârân-ı Zenân-ı İslâmiyân adlı eserinde; Emevi,

Arap ve Osmanlı hanedanlarına mensup olan ünlü İslam kadınlarının biyografilerini

kaleme almış ve bu eseri, okurlarından gelen istek doğrultusunda yazmış olduğunu

belirtmiştir.183 Mübeccel Kızıltan’ın belirttiği gibi Fatma Aliye Hanım bu eseri,

Osmanlı geleneklerini ve İslamiyet’in kurallarını bilen hanımlarla konuştuktan sonra

yazmıştır.184 Bu bilgiden de anlaşıldığı üzere tüm Tanzimat yazarları gibi Fatma

Aliye Hanım da, İslam kadınlarının hayat hikâyelerini belli bir amaç doğrultusunda

kaleme almıştır. Yazarın amacı; kendi toplumundaki kadınlara örnek olabilecek

hayatları gözler önüne sermek ve İslam kadınları hakkında bilgi vermektir.

Aynı şekilde Fatma Aliye Hanım, küçük yaşlarda ilgi duyduğu felsefe

birikimini aktarmak için, 1899 yılında Terâcim-i Ahvâl-i Felâsife adlı eserini

meydana getirmiştir. Romanlarında dahi kimi zaman felsefe konularını işleyen yazar,

bu eser sayesinde Thales ile başlayarak yaklaşık 30 filozofun hayatını aktarma,

İlkçağ felsefesine dair bilgiler sunma ve İslam dünyasının bilimi, felsefe ve kelam

tarihinden de bahsetme fırsatı bulmuştur. Düzyazı halinde akan bu metin esnasında

Fatma Aliye Hanım, daha çok ansiklopedik bilgi aktarır gibi ele aldığı kişileri

tanıtmış ve filozofların özlü sözlerini de metne eklemiş, eserin ikinci bölümünde ise,

aralara girerek bilgiler vermiştir. Bu nedenle. Terâcim-i Ahvâl-i Felâsife adlı eser

için, biyografik bilgiler içerse de, daha ziyade açıklamalı küçük bir felsefe kitabıdır

demek mümkündür.

Dolayısıyla her iki eser de, objektif bakış açısıyla yazılması gereken modern

biyografilere uzaktır. Diğer yandan tek bir konu çerçevesinde öznelerini seçen Fatma

Aliye Hanım, tezkirelerde olduğu gibi her iki eserinde de birden fazla özne ele

almıştır. Bununla birlikte felsefe konusu zaten göreceli bir konu olduğundan ve

183 Kızıltan, s.26. 184 Kızıltan, s. 26.

Page 106: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

98

Tanzimat yazarlarının okurlarını bilgilendirmek amacıyla eserler yazdığı göz önüne

alındığında Terâcim-i Ahvâl-i Felâsife adlı eserin, tarafsız bir biçimde yazılmasının

da zor olduğu söylenebilir. Kısacası, şu ana dek ele alınan biyografi örneklerinin

içinde, modern biyografi türüne en uzak olan eserlerin, bu iki eser olduğunu

düşünmek yerinde olacaktır.

Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı

Fatma Aliye Hanım, son eseri olan Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı’nı 1912 ile

1913 yılları arasında kaleme almış ve Mübeccel Kızıltan’ın belirttiğine göre bu eseri

yarım bırakmıştır.185 Yazın hayatı süresince, öğretmeni ve manevi babası saydığı

Ahmet Mithat’ı üstadı olarak kabul etmesi, onu örnek alarak biyografik eserler

yazması ve son eseri olarak da yine bir biyografi örneği vermiş olması dikkat

çekicidir. Zira bu noktada, diğer Tanzimat yazarlarında olduğu gibi Fatma Aliye

Hanım’ın da bu tür vesilesiyle kendi fikirlerini aktarabildiğini ve biyografi türünün

yazarın amaçlarına hizmet ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Yaşamöyküsünü yazmak istediği kişinin, hayatında olumlu anlamda etkiler

bırakan babası Ahmet Cevdet Paşa olması ise kayda değerdir. Daha önce de

belirttiğimiz gibi, biyografların özne seçimleri bilinçlidir. Fatma Aliye Hanım da

öznesini bilinçli bir biçimde belirlemiş ve babasının hayatının yanı sıra yaşadığı

dönemi hakkında da bilgi vereceğini müjdelediği bu eserinin yazılış sebebini,

“Mukaddime” bölümünde açıklamıştır. Açıklamaya göre Fatma Aliye Hanım’ın bu

eseri yazma sebebi, çevresinin teşviki ve babasının günün birinde tarih yazması

gerekebileceği için kendisinden tarihi iyi öğrenmesini istemesidir. Çünkü Fatma

185 Kızıltan, s. 28.

Page 107: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

99

Aliye Hanım, “İyi belle! İyi hıfz et! Benim neşretmeye muvaffak olamadıklarımı

belki bir gün sen neşredebilirsin!” sözlerini sarf eden babasının bu isteğini bir vasiyet

olarak kabul etmiştir.186 Ayrıca Mübeccel Kızıltan’ın bu konudaki fikrine göre; bir

devlet adamı olan Ahmet Cevdet Paşa'nın, Mithat Paşa’nın tevkifi ile

görevlendirilmesi ve bu olay sonucunda babasının itibarının aldığı yarayı sarmak

amacıyla da Fatma Aliye Hanım’ın babası hakkında bir kitap yazmak istemiş olması

düşünülebilir.187

Burada bir parantez açmak gerekirse; Fatma Aliye de tıpkı hocası-manevi

babası olan Ahmet Mithat gibi, kendi dönemine yakın olan bir kişinin hayat

hikâyesini yazmayı seçmiştir. Bu bağlamda şu yargıya varmak da mümkündür; ele

alınan örneklerde açıkça görüldüğü gibi Tanzimat yazarları, genellikle çağdaşlarının

biyografilerini yazmayı tercih etmişler, kendi dönemlerinden uzak isimleri ele

aldıklarında ise daha ziyade tezkire biçimini kullanmışlardır. Diğer bir deyişle,

kendilerinden daha önceki dönemlerde yaşamış olan ve tek bir başlık altına

toplanabilecek olan isimleri (örneğin Namık Kemal, kahramanları; Fatma Aliye de

filozofları ya da İslam kadınlarını seçmiştir) ele alırken, ansiklopedik biyografi

tarzına uygun olarak hayat hikâyelerini bir arada ve kısaca vermeyi uygun

görmüşlerdir. Fakat kendi dönemlerine yakın olan ve daha yakından tanıdıkları, belki

de hayatlarına tanık oldukları isimleri ise tek bir eserde daha detaylıca tanıtmayı

tercih etmişlerdir.

Yine Tanzimat yazarları için önemi tartışılmaz olan “Mukaddime”

bölümünde Fatma Aliye Hanım, eserini yazma sebeplerinin yanı sıra kendi biyografi

anlayışını da sergilemiştir. “Hayât-ı târihiyyeye dâhil olan insanların tercüme-i hâli

186 Fatma Aliye Hanım, Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı, (İstanbul: Bedir Yayınevi, 1995), s. 18. (Buradan itibaren bu eserden yapılan alıntıların sayfa numaraları, yazı içersinde paranteze alınarak belirtilecektir.) 187 Kızıltan, s. 28.

Page 108: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

100

yazılır.” (17) diyen Fatma Aliye Hanım, tarihe damgasını vurmuş olan kişilerin hayat

hikâyesinin yazılacağını belirtir. Fakat, o kişinin önemli bir mertebeye gelmesinde

özel hayatın fazla rolü olmasa da tarihi kişiliğinin gelişmesine vesile olduğu için özel

hayatın da merak edildiğini ifade eder. Bu ifade ise bize yine Ahmet Mithat’ın

fikirlerini hatırlatır. Ahmet Mithat gibi Fatma Aliye Hanım için de yapılan işlerin

önemi, diğer özel hayat bilgilerine göre daha fazladır. Ahmet Mithat’ın deyişiyle

‘malumat-ı sade’ler, yani kuru bilgilerden ziyade, yazar için öznenin başarıları, ilim

hayatı, siyasi gelişimleri ön plandadır. Bu açıklama, modern biyografi türünde olması

gereken tüm detayların bu eserde bulunmayacağını, belki de ‘çocukluk yılları’,

‘evlilik’, ‘aile hayatı’ gibi önemli bilgilerin üstünkörü geçileceğini şimdiden

vurgulamaktadır.

Eser, Ahmet Cevdet Paşa’nın doğumu, çocukluğu, eğitimi, katıldığı edebiyat

toplantıları ve 1857’ye kadar olan siyasal olayları içermektedir. Fakat Fatma Aliye

Hanım’ın, hem daha ziyade babasını tanıtırken dönemsel tasviri de ön planda

tuttuğundan, hem de eser yarım bıraktığından, eserde Ahmet Cevdet Paşa’nın,

doğumundan ölümüne dek ayrıntılı bir biçimde tanıtılmadığı açıktır. Oysa ki, modern

bir biyografide öznenin doğumu, çocukluğu, gençliği, eğitimi, yaşadıkları, özel

hayatı ve (eğer konu kişi ölmüş ise) ölümü ile ele alınması gerektiği düşünülürse,

Fatma Aliye Hanım’ın bu konuda okuruna çok ayrıntı sunmadığı görülmektedir.

Aslında Fatma Aliye Hanım’ın birinci dereceden yakını olduğu babası

hakkında bildiklerini, diğer araştırmalar ile zenginleştirilebilecek konumda olduğu

ifade edilebilir. Fakat yazar, başlıklar halinde böldüğü bu hayat hikâyesini kendi

arzuladığı doğrultuda işlemiş, babası hakkında istediği kadar bilgi sunmuştur. Bu da

yukarıda bahsettiğimiz gibi, özel hayattan ziyade tarihsel süreç ve öznenin tarihteki

yerinden bahsetme gayesi ile açıklanabilmektedir. Ayrıca, Ahmet Mithat’ın

Page 109: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

101

biyografilerinde de bahsettiğimiz gibi elbette dönemsel şartların elverdiği ölçüde özel

hayata inilebilinmektedir.

Modern bir biyografide bulunması gereken en önemli detaylardan biri

öznenin fiziksel tasviri ve psikolojik tahlilidir. Fakat bu eserde Fatma Aliye Hanım,

diğer Tanzimat yazarlarının yaptığı gibi daha ziyade olaylar üzerine gitmiş, öznenin

fiziksel görünümüne ya da ruhsal durumuna dair fazla bilgi vermemiştir. Örneğin

okur, Ahmet Cevdet Paşa’nın mavi gözlü olduğunu, “... Ammâ hâlâ gözümün

önünden gitmeyen parlak mavi gözlerinden saçılan zekâ kıvılcımları...”(40) şeklinde

bir cümle içinde geçmesiyle öğrenir. Bu noktada, Fatma Aliye Hanım’ın babasının

fiziğinden hiç bahsetmemesi dikkate değerdir. Çünkü burada yazar, babasının

gözlerinden bahsederken de esasında öznesinin zekasına vurgu yapmaya

çalışmaktadır. Ayrıca Fatma Aliye Hanım için önemli olan Ahmet Cevdet Paşa’nın

fiziksel özelliklerini belirtmek değildir. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu tip

ayrıntılar, öznenin mahremidir ve yazar bunları toplum ile paylaşmak zorunda

değildir.

Diğer bir eksiklik de, yaşamı süresince önemli eserler meydana getirmiş olan

Ahmet Cevdet Paşa’nın, Fatma Aliye Hanım tarafından kaleme alınan biyografisinde

bu eserlerine değinilmemiş olmasıdır. “Sûret-i Mektûb” bölümünde Fatma Aliye

Hanım, Ahmet Cevdet Paşa’nın Târih-i Cevdet adlı eserinin üç cildinin bitmiş

olduğunu belirterek, sade bir Türkçe ile yazılmış olmasının da dönemde çıkarılan

gazetelere örnek olduğunu vurgulamıştır. (104) Daha önce de belirtildiği üzere,

modern bir biyografi eserinden beklenen, ele alınan özneyi her yönüyle

tanıtabilmesidir. Eğer konu kişinin yazmış olduğu eserleri varsa, yaşamöyküsünde

onlardan da bahsedilmesi kaçınılmazdır. Fakat Fatma Aliye Hanım’ın, özellikle tarih

alanında yazmış olan Ahmet Cevdet Paşa’nın eserlerine değinmemesi dikkat

Page 110: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

102

çekicidir. Fatma Aliye Hanım’ın Ahmet Cevdet Paşa’nın eserlerinden sadece isim

olarak bahsetmesi, yine amacıyla ilişkilendirilebilir. Çünkü burada Fatma Aliye

Hanım’ın yapmak istediği, öznesini bütünlüklü bir biçimde okura tanıtmak değildir.

Yazar, nasıl ki babasının özel hayatına, fiziksel özelliklerine ya da tarihçi kimliği

dışında karakteristik özelliklerine değinmiyorsa, eserlerinden de uzun uzadıya

bahsetmek istememiş olabilir. Zira, Fatma Aliye Hanım yine tek bir amaç

doğrultusunda bu eseri kaleme almış, belki de bir anlamda Ahmet Cevdet Paşa’nın

savunuculuğunu üstlenmiştir. Dolayısıyla eserlerin detaylı incelemesi veya

edebiyatımızdaki yeri, Fatma Aliye Hanım’ın biyografisinde ele almak istediği

noktalardan değildir.

Fatma Aliye Hanım, öznesine dair fazla bilgi ve ayrıntı sunmasa da, tarihsel

olaylar ve kişiler hakkında ayrıntılar vererek okuru bu konularda bilgilendirmiştir.

Örneğin, “Zevk u Sefâhat” başlıklı bölümde, Ahmet Cevdet Paşa’dan ziyade,

dönemde neler olup bittiği hakkında bilgiler verilmiştir. “O zamanın Meclis-i Vükelâ

heyeti...” (79) diyerek söze başlayan Fatma Aliye Hanım, o dönemde mecliste

bulunan sadrazam, şeyhülislam ya da serasker gibi üyelerin maaşları hakkında bilgi

vermiş ve eğlencenin ve dağıtılan maaş miktarının artması ile şikayetlerin başladığını

belirtmiştir. Dolayısıyla hazinede “Kriz” yaşandığını vurgulayan Fatma Aliye

Hanım, bu noktada yine yazar kimliğiyle araya girmiş ve “Kriz” kelimesinin Türkçe

karşılığı olarak “Buhran” kelimesinin kullanıldığını ifade etmiştir. (82) Görüldüğü

gibi Fatma Aliye Hanım, dönemsel ayrıntıları fazlasıyla önemsemiş ve okurunu her

konuda bilgilendirmeyi amaçlamıştır.

Ayrıca birincil kaynaklara kolaylıkla ulaşabilme avantajını kullanan Fatma

Aliye Hanım, Ahmet Cevdet Paşa’nın ders zabıtlarından elde etmiş olduğu, Meclis-i

Umûmî’nin mazbatası ile Takvîm-i Vekâyi’ için yazılan beyannâmeyi de esere

Page 111: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

103

eklemiştir. Ayrıca kendi ders kitabında bulunduğunu söylediği “Hitabe”nin sûretini

de nakleden Fatma Aliye Hanım, yine bu konuyla ilintili olarak ara açıklama

yaptıktan sonra Reşîd Paşa’nın da nutkunu aktarmıştır (73) ki bu noktada modern bir

biyografik eserde olması gereken birincil metinlerin kullanılmış olması dikkate

değerdir. Zaten romanlarında da mektup türünü kullanan Fatma Aliye Hanım’ın,

biyografisinde de mektup, nutuk ve özne ya da dönem için önemli sayılan metinleri

aktarması doğaldır. Bu bağlamda, üstadı Ahmet Mithat’ın da Beşir Fuad’ın hayatını

yazarken birincil metinleri eserine nakletmiş olduğu hatırlanabilir.

Ayrıca Fatma Aliye Hanım’ın, Ahmet Cevdet Paşa’nın geçmişini ilk ağızdan

dinlemiş olması da yazara bir avantaj sağlamaktadır. Örneğin üçüncü kısım olan

“Mehâfil-i İlmiyye ve Edebiyye”de Murâd Molla döneminden bahsederken;

“Pederim merhûm o zamandan bahs ederken demişti ki...” (36) şeklinde bilgi veren

Fatma Aliye Hanım, babasının kendisine söylediklerini aktarmıştır. Bu bağlamda,

modern biyografi özelliklerine göre doğruluğun önemi hatırlandığında, Fatma Aliye

Hanım’ın bu noktada başarıya ulaşmış olduğu söylenebilir. Zira, modern biyografi

örneklerinde, kaynaklar arasında birincil ağızdan dinlenenlerin ne derece önem

taşıdığı açıktır. Bu açıdan Fatma Aliye Hanım’ın esas kaynağı babasıdır ve

gözlemlerinin yanı sıra ondan kendisi ve dönemi hakkında dinledikleri, bu

biyografiye doğru bilgiler kazandırmıştır. Fakat yine de modern bir biyografi

eserinde, öznenin anlattıkları kadar, öznenin çevresinin yorumları da son derece

önemlidir. Fatma Aliye Hanım’ın, babasının çevresi ile görüştüyse bile bunları

belirtmemiş olması, kendi tarih bilgisi ve babasının anlattıklarının dışında çok fazla

ayrıntılı dış bilgi vermemesi, yazarı ideal bir biyograf kimliğinden

uzaklaştırmaktadır.

Page 112: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

104

Diğer yandan Fatma Aliye Hanım’ın biyografiyi yazmak için bir takım

kaynaklara başvurması kaçınılmazdır. Fakat burada dikkati çeken yazarın, bu

kaynakları referans göstermemesi, gösterse bile bu kez konu hakkında bilgi

vermemesidir. Örnek vermek gerekirse; ilk bölüm olan “Tevellüd ve Tahsil-i

İbtidâi”de Fatma Aliye Hanım, Ahmet Cevdet Paşa’nın soy ağacını okurlara

tanıtmayı amaçlamış ve bunu yaparken de eserlere göndermeler yapmıştır. Ahmet

Cevdet Paşa’nın babası Hacı İsmail Ağa’dan bahseden Fatma Aliye Hanım, Hacı

İsmail Ağa’nın da babası hakkında “Onun pederi Hacı Ali Efendi’dir ki bu Hacı Ali

Efendi’yle birâderi Süleyman Bayrakdâr’a dâir Târih-i Cevdet’in yedinci cildinin on

ikinci sahifesinde ve yine Hacı Ali Efendi’ye dâir Târih-i Cevdet’in dokuzuncu

cildinin otuz dördüncü sahifesinde mâlûmât vardır.” (21) diyerek okuru kaynaklara

yönlendirmiş, kendisi bu kişiler hakkında fazla bilgi vermemiştir.

Modern biyografi özellikleri göz önüne alındığında, yazarın sesinin her ne

kadar ön planda olmaması gerekiyorsa da, bu eserde Fatma Aliye Hanım, bizzat

Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı olarak kendini göstermektedir. Bazı yerlerde

öznesinden, Ahmet Cevdet Paşa olarak, bazı yerlerde de ‘pederim’ olarak söz eden

Fatma Aliye Hanım’ın babası ile kendisi arasına herhangi bir mesafe koymadığı

açıktır. Ayrıca yine yazar kimliğini saklamadan okuruna bilgi vermeyi ihmal

etmeyen Fatma Aliye Hanım, “Mukaddime” bölümünde eseri hakkında “mümkün

olduğu kadar yazabileceğim!” der. (15) Görüldüğü gibi Fatma Aliye Hanım da diğer

Tanzimat yazarları gibi, giriş bölümünde okurlarına eseri hakkında bilgiler vermekte,

bu eseri elinden geldiği kadar iyi bir biçimde kaleme alacağının altını çizmektedir.

Fatma Aliye Hanım, “Mukaddime” dâhil, ilk bölümden itibaren ‘ben’ olarak

metnin içinde bulunmaktadır. Gerek ara açıklamalarla okuyucusuna bilgi vermek

gerekse kendisini tanık göstererek gerçekliği kuvvetlendirmek için kendisini de

Page 113: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

105

metne katan Fatma Aliye Hanım’ın bu tavırları, yine Tanzimat yazarlarında görülen

olaylara/metinlere karşı müdahaleci tutum ile açıklanabilir. Ayrıca, Ahmet Mithat’ın

rehberliğinde yetişmiş bir yazar olarak Fatma Aliye Hanım’ın bu şekilde aralara

girerek bilgiler vermesi ve gerçekliği önemsemesi oldukça doğaldır.

Fakat yine de diğer Tanzimat yazarlarının verdiği biyografi örnekleri göz

önünde tutulduğunda, Fatma Aliye Hanım’ın bu biyografide daha az yorum yaptığı

görülmektedir. Bazen “Zehî!” (36) şeklinde ünlemlere başvurarak duygularını

gösteren yazar, metnin genelinde fazla yorum yapmaktan kaçınmıştır. Burada Fatma

Aliye Hanım için önemli olan, kendi fikirlerini aktarmaktan ziyade, tarihsel olayları

ve babasının devlet adamı kimliğini doğru bir biçimde ifade etmektir. Bu nedenle

eser boyunca fazla yorum yapmayan yazar, farklı tekniklerle inandırıcılığı sağlamaya

çalışmıştır.

Örnek vermek gerekirse; Ahmet Cevdet Paşa’nın çocukluk yılları ya da

gençliğine dair fazla bilgi vermeyen Fatma Aliye Hanım, “Medrese Hayatı” başlıklı

bölümde, 17 yaşında İstanbul’a gönderilen Ahmet Cevdet Paşa’nın eğitiminden,

hocalarından ve aldığı derslerden uzun uzadıya bahsetmiştir. Bu noktada, Fatma

Aliye Hanım’ın hep ‘yapmış, etmiş’ şeklinde geçmiş zaman olarak yazdığı metinde,

anekdotlar yazmağa başladığı sırada ‘yaptı, etti’ şeklinde geçmiş zaman kullanması

dikkat çekmektedir ki bu durum, yazarın anlattıklarından emin olduğunun bir

göstergesi sayılabilir. Daha da önemlisi, Ahmet Cevdet Paşa’dan bahsederken; “Biz

pek küçük sinde iken pederimizin...” cümlesiyle başlayan bir anekdottan örnek

vermesi ve “.... hazırlıklar olduğunu görürdüm.” (30) diyerek kendisini olaya şahit

göstermesi, diğer bir deyişle metne dâhil etmesi, yazarın eserine ne kadar hâkim

olduğunu vurgulamaktadır. Bu şekilde, öznesinden bazen Ahmet Cevdet Paşa bazen

de ‘pederim’ olarak bahseden Fatma Aliye Hanım, birçok yerde metnin içine

Page 114: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

106

girmiştir. Zira yine aynı bölümde, “Pederim İstanbul’a yeni geldiği senelerde

medrese hayatında sıkıntılı bir gününü anlatmış idi ki onu nakl etmeden

geçemeyeceğim!” (32) diyen yazarın bu tarz cümlelerinden yola çıkarak, aslında

anlattıklarını inandırıcı kılma çabası içinde olduğunu söylemek mümkündür.

Diğer yandan, Fatma Aliye Hanım metin içerisinde fazla yorum yapmasa da,

metninin gidişatını kendisinin belirlediği de gözden kaçmamaktadır. Örnek vermek

gerekirse, “Harb Zamânında” başlığından itibaren yazar, Ahmet Cevdet Paşa’nın

özel kâtipliğini ve danışmanlığını yaptığı Reşid Paşa hakkında bilgi verir. Yazar

tarafından açılan bu parantez bilinçlidir, zira Fatma Aliye Hanım’ın, Reşid Paşa’nın

yerine Âli Paşa’nın getirilmesi konusunda söyleyecek sözü oldukça fazladır. Bu da,

bir biyograf olarak Fatma Aliye Hanım’ın, kendi arzuları doğrultusunda metnini

ilerlettiği ve yorum yapmak istediği şahısları metne eklediğini örneklemektedir.

Çünkü Fatma Aliye Hanım’ın bu bölümde Reşit Paşa’yı anlatması, okur için önemli

değildir. Ahmet Cevdet Paşa’nın hayatını öğrenmek isteyen okur, Reşit Paşa

hakkında fazlasıyla bilgi edinir. Fatma Aliye Hanım, Âli Paşa, Fuâd Paşa ve Serâsker

Rüşdü Paşa gibi isimlerin Reşid Paşa’ya ters düşmesi sonucunda, Reşid Paşa’nın

üzüldüğünü şu cümlerle belirtir;

Bu hâl zavallı Reşîd Paşa için elîm idi. Kendi tâlîm eyleyip yetiştirdiği ve iki kolu mesâbesinde bulundurduğu, kendisine sırdâş edindiği, mahâret-i siyâsiyyesinden, tecrübe ve melekesinden feyiz-yâb eylediği, birini kendi eliyle vüzerâta, diğerini rütbe-i bâlâya kadar çıkardığı bu iki sevgili ve kıymetli şâkirdlerinin ona öyle arkalarını çevirmeleri gücüne gitmeyecek bir şey değildi. (84-85) Alıntıdan da anlaşıldığı gibi, eserin büyük bir bölümünde yazarın hisleri çok

ön planda olmasa da, satır aralarında duyguların da sezildiği açıktır. Bu noktada çoğu

Tanzimat yazarlarının biyografilerinde olduğu gibi, Fatma Aliye Hanım’ın eserinde

de, öznenin kişiliğinin yazar tarafından tasvir edildiği görülmektedir. Diğer bir

deyişle, ele aldığımız tüm biyografi örneklerinde olduğu gibi bu eserde de okur, konu

Page 115: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

107

kişiyi bilhassa yazarın gözüyle görmekte ve onun dilinden tanımaktadır. Modern bir

biyografi eserinde, biyografın öznesini her ne kadar kanlı canlı biçimde tanıtması

beklenirse de, Tanzimat döneminde kaleme alınan eserlerde öznelerin daha soyut bir

biçimde tanıtıldığı söylenebilir. Örnek vermek gerekirse, Reşid Paşa’dan ayrılmak

istemeyen Cevdet Paşa’nın arada kalmasını ve kendisine edilen sözlere kırılmasını

dile getiren Fatma Aliye Hanım kendi bakış açısıyla sade bir biçimde babasının

hislerine tercüman olur. (86) Bu nedenle, okur da Reşit Paşa’nın veya Ahmet Cevdet

Paşa’nın yaşadıklarını, duygularını, ikilemlerini her ne kadar kendi cümlelerinden

alıntılar yapılsa da daha ziyade, Fatma Aliye Hanım’ın cümleleriyle öğrenmek

durumunda kalır.

Sonuç olarak, Fatma Aliye Hanım’ın ele aldığımız eserlerine baktığımızda,

Nâmdârân-ı Zenân-ı İslâmiyân’ın, Terâcim-i Ahvâl-i Felâsife’nin gerek içeriği gerek

özneleri gerekse yapısıyla modern biyografi türünden farklı olduğu görülmektedir.

Ahmet Cevdet Paşa ve Zamânı adlı eserde ise, tek bir bireye odaklanılmış olması

önemlidir.

Page 116: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

108

3. SONUÇ “Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Doğuşu” başlıklı bu tezde,

Tanzimat döneminde batılı anlamda verilen ilk biyografi örnekleri ele alınarak, bu

eserlerin ne ölçüde geleneksel biyografi yazımından uzaklaştığı, ne kadar modern

biyografi kalıplarına uydukları ve yazarların ne şekilde kendi teknikleriyle bu

örnekleri verdikleri araştırılmıştır.

Tezin sonucunda Türk edebiyatında modern biyografinin ilk adımlarının

Tanzimat döneminde atılmış olsa dahi, bu dönemin bir hazırlık devresi olduğu ve

verilen örneklerin tezkirecilik geleneğinden uzaklaştığı ama birçok açıdan modern

biyografi özelliklerine de uymadıkları ortaya çıkmıştır. Yapılan inceleme neticesinde

ele alınan Namık Kemal, Beşir Fuad, Ahmet Mithat ve Fatma Aliye Hanım’ın ortak

bir noktadan hareket etmekle beraber eserlerini, modern biyografi özelliklerinden

uzak bir biçimde kendi üslup ve usullerine göre şekillendirdikleri gözlemlenmiştir.

Tüm Tanzimat yazarlarında olduğu gibi, Namık Kemal, Beşir Fuad, Ahmet

Mithat ve Fatma Aliye Hanım’ın ortak noktası, aynen diğer türlerde olduğu gibi

biyografi türünü de araç olarak kullanmalarıdır. Yeni fikir ve ideolojileri topluma

aktarmak amacıyla kalemlerine başvuran yazarların, biyografi türünü de bu amaca

hizmette kullanmaları oldukça doğal karşılanmaktadır.

Osmanlıcılık ve İslamcılık fikirleriyle hareket eden Namık Kemal, tarihi

biyografilerini bir arada sunduğu Evrak-ı Perişân adlı eserinde, özellikle gücü ve

ahlakı simgeleyen kahramanların hayatını aktarmayı amaç edinmiştir. Faydacılık

prensibiyle roman ve tiyatro piyeslerini yazan Namık Kemal, biyografilerinde de bu

Page 117: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

109

fikirden uzaklaşmamış, toplumun örnek alabileceği efsaneleşmiş isimleri tanıtmak

istemiştir.

Batılı fikirleri, Tanzimat döneminin ilk kuşak yazarlarına nazaran daha farklı

biçimde hazmeden ve Türk edebiyatına uyarlamak isteyen Beşir Fuad ise, yine kendi

fikirlerini ve ideolojilerini aktarmak amacıyla iki Batılı aydının biyografisini

yazmayı tercih etmiştir. Özne olarak, Batılı isimleri seçmesi de son derece bilinçlidir.

Zira, yazarın amacı sıradan insanların hayat hikâyesini yazmak değil, tanıtmaya

çalıştığı kişiler üzerinden kendi edebiyat eleştirisini yapmak ve bir anlamda

edebiyata yeni fikirler kazandırmaktır. Bu nedenle, ilk olarak Victor Hugo adlı

eserinde, kendi çağında yüceltilmiş olan Victor Hugo’yu ele almış ve onun

hayatından ziyade fikirleri ve eserleri üzerinden romantizmin eleştirisini yapmıştır.

Çünkü amacı romantizmi yıkmak ve yerine realizm ve materyalizmi getirmektir.

Bunun için de bu eserin adı her ne kadar Victor Hugo olsa da, metnin içinde Emile

Zola da detaylıca tanıtılmıştır. Fakat elbette hayat hikâyesi şeklinde değildir bu

tanıtma. Çünkü Beşir Fuad, Victor Hugo’nun karşısına Emile Zola’nın hayat

hikâyesini değil, Zola’nın fikirleri ve edebiyata kattığı yenilikleri çıkarmayı

amaçlamıştır. Bu nedenle de bu eserde okur, Zola’nın kim olduğunu ya da hayatının

nasıl geçtiğini değil, edebi düşüncelerini öğrenir.

Beşir Fuad, Türk edebiyatında çok ses getiren ve tartışmalara yol açan bu

eserin hemen ardından da Voltaire biyografisini yazmayı uygun görmüştür. Burada

da yine yazarın amacı ön plandadır. Voltaire’in fikirlerine katılan ve Türk

edebiyatına da bu fikirleri getirmek isteyen Beşir Fuad için bu özne seçimi son

derece yerindedir. Bu sebeple yine hayat hikâyesinde verilen Voltaire’in geniş çaplı

yaşamı, kişiliği, fiziği değil, onun edebiyata dair fikirleridir. Ve bunu Beşir Fuad,

Page 118: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

110

daha önce de belirttiğimiz gibi Voltaire’in eserleri üzerinden giderek anlatmayı tercih

etmiştir.

Beşir Fuad’ın edebiyat dünyasında yankı uyandıran intiharının hemen

ardından, yazarı yakından tanıyan ama fikirlerine kesinlikle katılmayan Ahmet

Mithat da bir biyografi yazmayı uygun görmüştür. Yazın hayatı boyunca hemen her

türü deneyen ama hiç biyografi yazmayan Ahmet Mithat’ın, Beşir Fuad’ı örnek

alarak bu türü yazmak istediği düşünülebilir. Çünkü, Beşir Fuad nasıl eserinde Victor

Hugo’yu eleştirdiyse, Ahmet Mithat da Beşir Fuad’ı ve görüşlerini, intiharı

dolayısıyla bir yaşamöyküsü yazarak eleştirebileceğini düşünmüş olmalıdır.

Dolayısıyla, gençleri uyarmak amacıyla öznesini seçmiş olan Ahmet Mithat, Beşir

Fuad’ın hayatını yazmaktan ziyade, özneyi materyalist fikirleri ve intiharı açısından

değerlendirmiş, yargılamıştır.

Ahmet Mithat, biyografi türünün, rol model alma açısından olumlu etki

bırakacağını düşünmüş olmalı ki Beşir Fuad adlı eserinin ardından bu kez de Fatma

Aliye Hanım’ı topluma tanıtmayı seçmiştir. Fatma Aliye Hanım yahut Bir

Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti adlı biyografi, Ahmet Mithat’ın gözünden ve

kaleminden ama, Fatma Aliye Hanım’ın mektuplarına dayanarak bir anlamda

ortaklaşa yazılan bir yaşamöyküsüdür. Fatma Aliye Hanım topluma, özellikle de

kadınlara örnek olabilecek bir yaşam sergilediği için yazar tarafından seçilmiştir.

Görüldüğü gibi bu kez, Beşir Fuad’ın tam aksine, son derece örnek bir yaşamdır

anlatılan.

Ahmet Mithat’ın rehberliğinde yetişen ve edebiyat zevkini tadan Fatma Aliye

Hanım’ın da biyografi türünde bir eser yazması kaçınılmazdır. Ve bu türde Fatma

Aliye Hanım, Nâmdârân-ı Zenân-ı İslâmiyân, Terâcim-i Ahvâl-i Felâsife ve Ahmet

Cevdet Paşa ve Zamânı adlı üç eser vermiştir. Yazar, ilk ikisini ansikolopedik

Page 119: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

111

biyografi tarzında yazmıştır ki bu eserler, geleneksel biyografi yazımına yani

tezkireciliğe yakın durmaktadır. İlkinde İslam kadınlarını, diğerinde de filozofları

tanıtmayı amaçlayan Fatma Aliye Hanım, Ahmet Cevdet Paşa ve Zamânı adlı eseri

yazarak yine biyografi türünü kendi amacı için araç olarak kullanmıştır. Zira Fatma

Aliye Hanım, her ne kadar babasının hayatını yazıyor da olsa arka planda onu

bütünüyle tanıtmak gibi bir gaye edinmemiş, esas olarak babasının hayatındaki yanlış

anlaşılmalara karşılık bu eseri yazmıştır. Diğer bir deyişle babasının savunuculuğunu

yapmak üzere bu eseri kaleme almıştır denilebilir.

Görüldüğü gibi dört yazarın da biyografi türünü seçmede ve kullanmadaki

amaçları birbiriyle örtüşmektedir. Hepsinin amacı, kendi fikirlerini topluma yaymak

ve topluma örnek olacak ya da halkın ibret almasını sağlayacak özneleri tanıtmaktır.

Fakat yine de aralarında gerek türü kullanmadaki yöntemleri gerekse bireysel

düşünce biçimleri açısından birtakım farklılıklar da göze çarpmaktadır. Namık

Kemal, Ahmet Mithat ve Fatma Aliye Hanım ile Beşir Fuad arasındaki en önemli

fark; inanç konusudur. İslami fikirlerini eserlerinde vurgulayan ve İslam

epistomolojisi ile şekillenen yazarlara karşın Beşir Fuad, materyalizmin

savunuculuğunu üstlenen bir kimlikle yol almıştır. Dolayısıyla, Beşir Fuad Batı’ya

farklı bir bakış atarak Batılı aydınlardan Voltaire ile Victor Hugo’nun hayatını

kaleme almayı tercih ederken, Namık Kemal, İslamcılığı ve Osmanlıcılığını öne

çıkarmış ve faydacılık prensibinden uzaklaşmayarak İslam kahramanlarının hayat

hikâyelerini yazmış, Ahmet Mithat ise biyografisinde, Beşir Fuad’ın inançsızlığını ve

intihar eylemini tenkit etmiş, öznenin Allah’a karşı nasıl hesap vereceği fikrinden

yola çıkarak hayali bir sorgulama dahi oluşturmuştur. Ayrıca Ahmet Mithat, Fatma

Aliye Hanım yahut Bir Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti adlı eserinde, Fatma Aliye

Hanım’ın başını örttüğünü belirterek kadın yazarın inancını vurgulamıştır. Fatma

Page 120: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

112

Aliye Hanım da Nâmdârân-ı Zenân-ı İslâmiyân adlı eserinde İslam kadınlarını ön

plana çıkarmıştır.

Diğer yandan yazarların biyografilerini yazarken kendi üslup ve teknikleriyle

yol aldıkları da görülmektedir. Örneğin daha önce de belirttiğimiz gibi Namık Kemal

Evrak-ı Perişân’da sadece kahramanların hayat hikâyelerini sıralamış, gerçekliği

savunurken bir yandan da onları yüceltmiştir. Ve bu yaşamlara göz attığımızda,

öznelerin hepsinin birer güç sembolü ve ahlak timsali oldukları görülmektedir. Zira,

burada önemli olan kahramanların nasıl bir yapıya sahip olduğu ve hem fiziksel

özelliklerinin hem de ahlaki yapılarının başarılara ulaşmakta nasıl bir rol oynadığıdır.

Fakat öte yandan, diğer biyografilere baktığımızda Beşir Fuad, Ahmet Mithat ve

Fatma Aliye Hanım’ın, Namık Kemal kadar fiziksel özelliklere önem vermediği göze

çarpmaktadır. Çünkü onların amacı, Namık Kemal gibi gücünü gösterecek

kahramanları tanıtmak değildir. Onlar, fizikten ziyade, zihinsel güç ile

ilgilenmektedir ve öznelerini yüceltme yoluna gitseler de kahramanlıklarını öne

sürmemişlerdir. Bu nedenle öznelerinin fiziksel tasvirlerine Namık Kemal kadar

özen göstermemişler ve fiziksel özellikleri belirterek öznelerinin zihinsel

özelliklerini gölgelemek istememişlerdir.

Yazarların aralarındaki en önemli farklardan bir diğeri de, eserlerinde yazar

kimliklerini öne çıkarmaları konusudur. Her Tanzimat yazarında olduğu gibi

metinlerine müdahele etmeyi seven yazarlar, biyografilerinde de kimliklerini

gizlemeye gerek görmemişlerdir. Ama her ne kadar metinleri okurken yazarların

sesini duyuyorsak da, dört yazarın okuruna hitap ediş şekli veya yazar kimliğiyle öne

çıkış biçimi birbirinden farklıdır. Örneğin Namık Kemal’i, tarihi biyografileri

boyunca kahramanları tanıttığı için, daima gür sesiyle duyarız. Metnin içinde, vaaz

veren, metne müdahale eden, kahramanını koruyan ve efsanevi bir kahramanı yüksek

Page 121: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

113

sesle tanıtan bir yazar vardır. Buna karşılık Beşir Fuad ise, tamamıyla düşüncelerden

yola çıktığı için daha eleştirel bir ses tonuyla metnin içinde kendini göstermektedir.

Zira onun amacı birtakım fikirleri yıkmak ve yerine yenilerini getirmek olduğu için,

okura hitap eden yoruma dayalı bir metin oluşturmuştur. Diğer yandan kendi çağında

düşünceleri ve inancıyla farklılık arz ettiğini bildiği için de biraz çekimser bir ses

tonuna sahip olan Beşir Fuad’ın, yeri geldikçe okuru ikna etme ve kendi fikirlerini

savunma çabasına girdiği de gözlenmektedir. Ahmet Mithat ise, diğer tüm Tanzimat

yazarlarından farkını bu biyografilerinde yine ortaya koymuştur. Her zamanki

babacan tavrıyla eserlerini kaleme alan yazar, metnin içinde bir an olsun kaybolmaz.

Beşir Fuad’ın doğru yola girmemesine üzüntüsünü dile getirirken tüm gençleri

uyarmayı, Fatma Aliye Hanım’ın her adımını desteklerken de kadın yazarı örnek

alması için gençlere akıl vermeyi ihmal emez. Daha da önemlisi Ahmet Mthat, her

iki biyografisinde de gerçek hayatta yaşayan, yazar olan Ahmet Mithat olarak

karşımıza çıkar. Öte yandan Namık Kemal, Beşir Fuad ve Ahmet Mithat’a göre

Fatma Aliye Hanım ise, biyografilerinde daha sessiz bir yazar kimliğine sahiptir.

Diğerleri gibi metni bölerek araya bilgiler serpiştirse dahi, kişisel yorumlarına

sıklıkla yer vermemiştir. Bu da belki, o dönemde kadın yazar olmanın zorluklarıyla

açıklanabilir.

Tanzimat edebiyatının tipik bir özelliği olarak görebileceğimiz yazarın

metindeki varlığının yanı sıra, bu örnekleri modern biyografiler açısından da tekrar

değerlendirmek gerekir. Namık Kemal’in Evrak-ı Perişân’ının, daha önce de

belirttiğimiz gibi arada kalmış bir eser olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü eser

için ne tam bir tezkire ne de modern bir biyografi denebilmektedir. Bir yandan eserde

menakıpnamelere yakışır biçimde kahramanlık hikâyeleri ele alınmış, diğer yandan

yazar tarafından gerçeklik iddiası vurgulanmıştır. Fakat en önemlisi, birden fazla

Page 122: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

114

öznenin ele alınması ve Namık Kemal’in öznelerine taraflı bir biçimde yaklaşması,

eseri modern biyografilerden uzaklaştırmaktadır. Ayrıca İslami bir ortak geçmişi öne

çıkarmak için birer kahraman imgesi yaratan Namık Kemal, sıradan insanları ele

almadığı ve öznelerini fazlasıyla yücelttiği için yine modern biyografilere

benzememektedir.

Buna karşılık Beşir Fuad’ın biyografilerinin, Batılı anlamda ilk biyografi

örnekleri olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü Beşir Fuad, Tanzimat döneminde

ilk kez biyografi kalıplarına uygun olarak iki eser meydana getirmiş ve diğerlerinden

daha önce ve farklı bir biçimde Batılı aydınların hayatını kaleme almıştır.

Tezkirecilik sistemini geride bırakarak, tamamen Batılı bir bakış açısıyla öznelerin

hayatını yazan Beşir Fuad’ın da elbette modern biyografi özelliklerine uymayan

tarafları vardır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, yazarın metnin içersinde kendi

yorumlarını serpiştirmesi ve Victor Hugo adlı eserinde öznesini eleştirmesi, Voltaire

adlı eserinde de öznesini yüceltmesi en önemli kusurlarıdır. Diğer yandan yazarın,

Victor Hugo’yu tanıtırken, Emile Zola’dan da ayrıntılı olarak bahsetmesi, biyografiyi

bölmüş ve konunun yazarın seçimi doğrultusunda dağılmasına sebep olmuştur. Fakat

amaçlı da olsa, Beşir Fuad’ın ele alınan diğer üç yazara göre öznelerinin hayatını

daha detaylı bir biçimde yazdığı ve eserlerinden daha ayrıntılı bir biçimde bahsettiği

de gözden kaçmamaktadır.

Ahmet Mithat, tamamıyla yazar kimliği ile metninde var olduğu ve Beşir

Fuad adlı biyografisinde öznesini açıkça yargıladığı için, Fatma Aliye Hanım yahut

Bir Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti adlı biyografisinde de öznesini yücelttiği için

ideal biyograf kimliğine uymamaktadır. Fatma Aliye Hanım da Ahmet Cevdet Paşa

ve Zamanı adlı eserinde her ne kadar kendi sesiyle ön plana çok çıkmasa da, babası

olduğunu vurguladığı Ahmet Cevdet Paşa’yı her yönüyle tanıtmadığı için modern

Page 123: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

115

biyograf kalıplarına uymamaktadır. Bu bağlamda Namık Kemal, Ahmet Mithat ve

Fatma Aliye Hanım’ın öznelerinin hayatlarını ayrıntılı bir biçimde vermedikleri

görülmektedir. Kendi fikirleri ve istekleri doğrultusunda anlatılması gereken

parçaları nakleden yazarlar, modern bir biyografiden beklenen ayrıntıları

vermemişlerdir.

Kısacası, Tanzimat yazarları tüm türlerde olduğu gibi, biyografi türünü de

belirli bir amaç doğrultusunda kullanmışlardır. Onlar için önemli olan halka doğru

yolu göstermek veya kendi edebi görüşlerini aktarmaktır. Bu nedenle modern

biyografi özelliklerinin olmazsa olmazlarından olan objektif bakış açısı, Tanzimat

yazarlarınca uygulanamamıştır. Çünkü onlar Batılı bir biyografın tam aksine, metnin

içine süzülmüşler, yazar kimlikleriyle seslerini duyurmuşlar, okura hitap etmişlerdir.

Ayrıca tarafsız olmaları gerekirken, ele aldıkları öznelerine karşı mesafe

koymamışlar, bunun tam tersine öznelerini olumlamış ya da yermişlerdir. Kısacası,

taraflı olarak yazılmış, kişisel görüşlerle bezenmiş, kendi amaçları doğrultusunda

biçimce şekillenmiş ve detay açısından eksik kalmış olan bu biyografiler, modern

biyografi kalıplarıyla çok fazla örtüşmemektedirler.

Fakat yine de Tanzimat yazarlarının, geleneksel biyografi yazımından

uzaklaşarak edebiyata yenilik kattıkları da açıktır. Zira, tezkire sisteminden farklı bir

biçimde tek bir kişinin hayat hikâyesini konu almayı tercih eden yazarlar, çok fazla

objektif olmasalar dahi ortaya bir yaşamöyküsü çıkarmışlardır. Ve elbette bu

örnekleri verirken yine Batı’yı örnek almışlar ama kendi istekleri doğrultusunda bu

türü biçimlendirerek, toplumun örnek alabileceği modeller sunmayı hedeflemişlerdir.

Sonuç olarak daha önce de belirttiğimiz gibi, bu eserlerin geçiş evresi

özellikleri taşıdığı görülmektedir. Bu bağlamda bu eserler ve eserlerin yazılış

nedenleri, Türk edebiyatında biyografinin az yazılışı konusuna da ışık tutmaktadır.

Page 124: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

116

Türk edebiyatında biyografinin az yazılan ve az okunan bir tür olduğunu düşünen

Orhan Pamuk da, bunun sebeplerini açıklarken, öncelikle bireyin, insanın hayatına az

önem ve değer verildiğini söyler. Bir diğer nokta da insanı sevapları ve günahlarıyla

görüp anlamaktan çok övmeye ve cezalandırmaya ilgi duyulması, insanı iyiliğin ve

kötülüğün bir simgesi olarak görme isteğidir.188 Pamuk’un bu vurgusu, bu tezde

incelenen örneklerle de desteklenmektedir aslında.

Bu noktada Tanzimat sonrasına bakıldığında ise, gerçek anlamda yazılan

biyografik eserlerin sayısının hâlâ az olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü,

Tanzimat edebiyatında hâkim olan örnek gösterme gayesi ya da otobiyografik

bilgiler verme isteği daha sonra yazılan biyografilerde de ön plandadır. Örneğin

Tanzimat döneminden sonra, Halit Ziya Uşaklıgil’in edebi hatıralarını yazdığı Kırk

Yıl, siyasi anılarını aktardığı Saray ve Ötesi ile oğlu Vedat’a ait hatıralarını yazdığı

Acı Bir Hikâye adlı eserleri, Servet-i Fünun döneminde yazılan ve kişisel yorumların

aktarıldığı hatıratlardır. Bu dönemde, otobiyografik anı türü dışında biyografik

örneklere çok fazla rastlanmamaktadır.

Milli Edebiyat döneminde, yine kahramanlık öğeleri ağır basan hayat

hikâyeleri sunulmuştur. Örnek olarak, Ahmet Mithat’ın Beşir Fuad adlı eserinde

olduğu gibi Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun kendi bakış açısı ve birinci tekil

şahısla yazdığı Ahmet Haşim adlı monografisi verilebilir. Ayrıca, Yakup Kadri

Karaosmanoğlu’nun Atatürk adlı biyografisinin öznesinin kahramanlık yönlerini

vurgulaması açısından Namık Kemal’in Evrak-ı Perişân adlı eserine benzediğini

söylemek mümkündür. Diğer yandan, Atatürk biyografisinin “Mukaddime”

bölümünde “... bu kitap, Atatürk’ün ölümünü takip eden yas ve elem haftalarında ve

188 Orhan Pamuk, Öteki Renkler: seçme yazılar ve bir hikâye (İstanbul: İletişim yayınları, 1999), s.264.

Page 125: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

117

hemen bir hamlede yazıldığı için onda büsbütün objektif bir vasıf aranmamalıdır.”189

uyarısında bulunan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, bu dönemde yazılan eserlerde de,

Tanzimat döneminde yazılan biyografilerde olduğu gibi objektif bir bakış açısına

rastlanmadığının altını çizmektedir.

Son yıllarda ise, biyografinin daha sık yazılmaya başladığı konusunda Talat

Sait Halman ve Selim İleri gibi araştırmacıların hemfikir olduğu görülmektedir.190

Zira, Ömer Faruk Huyugüzel’in Hüseyin Cahit Yalçın’ın Hayatı ve Edebi Eserleri

Üzerinde Bir Araştırma (1984) ile İsmail Parlatır’ın yazdığı Recaizade Mahmut

Ekrem (1995) adlı bilimsel birer inceleme niteliğindeki biyografi örneklerinin yanı

sıra özellikle son yıllarda biyografik roman türünde çok sayıda esere rastlanmaktadır.

Bu türün ilk örneklerini ise, M. Emin Erişirgil’in 1956 yılında yazdığı Mehmet

Akif/İslamcı Bir Şairin Romanı ve Tahir Alangu’nun 1968’de kaleme aldığı Ömer

Seyfettin adlı eserleridir. 1975 yılında Oğuz Atay’ın, hocası Mustafa İnan’ı anlattığı

Bir Bilim Adamının Romanı adlı biyografik romanı ise, edebiyatımızda bu türün en

iyi örneklerinden biri sayılabilir. Son yıllardan biyografik roman türüne

gösterilebilecek örneklerden birisi de Ayşe Kulin’in Adı: Aylin (1997) adlı eseridir.

Bu noktada, biyografik roman yazımının da bilinçli ve yazar açısından

avantajlı bir tercih olduğunu ifade etmek mümkündür. Çünkü modern biyografi

özelliklerinden bağımsız bir biçimde yazılabilecek olan bu türü seçen yazarların,

objektif olmak ya da metne müdahele etmemek gibi kurallara uymak zorunluluğu

yoktur. Otobiyografik ya da biyografik ayrıntılara rağmen, birer kurmaca olarak

yazılan biyografik romanlarda yazarlar, tıpkı Ahmet Mithat’ın eserlerinde yaptığı

gibi özneyi biçimlendirme şansına sahiptirler. Bu açılardan ayrıntılı modern

189 Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk, (İstanbul: İletişim yayınları, 1983), s.15. 190 http://www.milliyet.com.tr/2006/08/08/kitap/akit.html (8 Ağustos 2006)

Page 126: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

118

biyografiler yerine, günümüzde de Tanzimat usullerinin az çok tercih edildiğini

söylemek mümkündür.

Page 127: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

119

KAYNAKÇA Ahmet Mithat. Beşir Fuad. Çevrimyazı: N. Ahmet Özalp. İstanbul: Oğlak Yayınları, 1996. Ahmet Mithat. Fatma Aliye Hanım yahut Bir Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti. Çevriyazı: Lynda Goodsell Blake, Yay. Haz. Müge Galin. İstanbul: İsis Yayıncılık, 1998. Ahmet Mithat. Karı Koca Masalı ve Ahmet Mithat Bibliyografyası. Haz. ve Çevriyazı: Nüket Esen. İstanbul: Kaf Yayınları, 1999. Aktaş, Şerif. “Namık Kemal ve İnsan”, Doğumunun Yüzellinci Yılında Namık Kemal. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1993: 1-12 Alpers, Antony. “Biography – The ‘Scarlet Experiment’”, The Literary Biography Problems and Solutions. Great Britian: Macmillan Press LTD, 1966:12-21 Apaydın, Mustafa. “Biyografik Romanlar ve Türk Edebiyatında Biyografik Romanın Gelişimi Üzerine Bazı Gözlemler”, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, sayı: 7, (2001): 165-176 Bellos, David. “Yazınsal Yaşamöyküsü Yazarlığı Denen Beceriksiz Sanat”, Kitap-lık, sayı 36 (1999): 179-186 Batchelor, John. The Art of Literary Biography. Oxford: Clarendon Press, 1995:1-14 Beşir Fuad. Mektuplar. Yay. Haz. C. Parkan Özturan. İstanbul: Arba Yayınları, 1989. Beşir Fuad. “Victor Hugo”. Şiir ve Hakikat içinde. İstanbul: YKY, 1999: 32-156 Beşir Fuad. Voltaire. Erzurum: Babil Yayınları, 2003. Carpenter, Humphrey. “Learning about Ourselves: Biography as Autobiography”, The Art of Literary Biography. Oxford: Clarendon Press, 1995: 267-280 Cunbur, Müjgan. "Namık Kemal'e Göre Askerlik ve Ordu", Doğumunun Yüzellinci Yılında Namık Kemal. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1993: 137-179 Çeri, Bahriye. Fatma Aliye Hanım yahut Bir Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti ve Kadın Yazar ile Erkek Yazar Arasındaki Söylem Farkı, (Yazarın Bilkent Üniversitesi’de Yapılan Türkiye’de Kadın Yazarlar Sempozyumunda Yaptığı Konuşmanın Metni)

Page 128: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

120

Çeri, Bahriye. “Orhan Okay ile Ahmet Midhat Üzerine”, Tarih ve Toplum, C.34, sayı: 203, (Kasım 2003): 5-8. Demiralp, Oğuz. “Yaşamöyküsü Mezartaşına Yazılır”, Kitap-lık, sayı: 36 (1999): s.173-178. Durling, Dwight. Biography Varieties and Parallels. New York: The Dryden Press, 1941. Duruel, Nursel. “Hayat, Biyografiler, Biyografyalar”, Jale Baysal’a Armağan. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 1993: 73-79. Edel, Leon. “The Figure Under the Carpet”, Telling Lives the Biographers’s Art. Washington: New Republic Books, 1979: 16-34. Esen, Nüket. “Bir Osmanlının Batı Romanına Bakışı: Ahmet Mithat’ın Ahbar-ı Asara Tamim-i Enzar’ı” Şinasi Tekin Armağanı: 1-7. Esen, Nüket. “Bir Osmanlı Kadın Yazarın Doğuşu”, Journal of Turkis

Studies – Türklük Bilgisi Araştırmaları, Agah Sırrı Levend hatıra sayısı I, Vol. 24, Cambridge, Mass.: 2000 http://www.os-ar.com

Esen, Nüket. “The Narrator and the Narratee in Ahmet Mithat”, Edebiyat, (Vol.13, No.2, 2003): 139-146. Faik Reşat. Eslâf, ” Tercüman 1001 Temel Eser,” Sayı 65, Yay. Haz: Şemsettin Kutlu. İstanbul: Tercüman, 1975. Fatma Aliye Hanım, Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı. İstanbul: Bedir Yayınevi, 1995. Hyde, Marietta A. Modern Biography. New York: Harcourt, Brace and

Company, Inc., 1926.

Işın, Ekrem. “Düşünce Akımları Osmanlı Materyalizmi” Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 2: 363-370. İnci, Handan. “Beşir Fuad Hakkında Yeni Bilgiler”, Toplumsal Tarih, sayı: 83, Kasım 2000): 49-54.

İnci, Handan. Şiir ve Hakikat. İstanbul: YKY, 1999.

İpekten, Haluk. Şair Tezkireleri. Ankara: Grafiker Yayınları, 2002. Kaplan, Mehmet. Namık Kemal, Hayatı ve Eserleri. İstanbul: İbrahim Horoz Basımevi, 1948.

Kılıç, Filiz. XVII. Yüzyıl Tezkirelerinde Şair ve Eser Üzerine

Değerlendirmeler. Ankara: Akçağ Yayınları, 1998.

Page 129: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

121

Kızıltan, Mübeccel. Fatma Aliye Hanım Yaşamı-Sanatı-Yapıtlar ve Nisvan-ı İslam. İstanbul: Mutlu Yayıncılık, 1993. Kolcu, Ali İhsan. “Orhan Okay’ın Beşir Fuad’ı”, Orhan Okay’a Armağan. (İstanbul: Dergâh Yayınları, 1997.

Kökden, Uğur. “Orhun Yazıtları’ndan Şair Nigâr’a”, Kitap-lık, sayı 36 (1999): 201-206.

Lee, Hermione. Virginia Woolf’s Nose, Essasys on Biography. Oxford: Princeton University Press, 2005. Levent, Agah Sırrı. Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Türk Tarihi Kurumu, 1973. Maurois, André. Aspects of Biography. New York: D. Appleton & Company, 1930. Moran, Berna. Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış. İstanbul: İletişim Yayınları, 1998. Muallim Naci. Osmanlı Şairleri. Yay. Haz. Cemâl Kurnaz. Ankara: Akçağ Yayınları, 2000. Nadel, Ira Bruce. Biography: Fiction, Fact and Form. New York: St. Martin's

Press, 1984. Nicolson, Harold. The Development of English Biography. New York: Harcourt, Brace and Company, Inc., 1928. Okay, M. Orhan. Beşir Fuad İlk Türk Pozitivist ve Natüralisti. İstanbul: Hareket Yayınları, 1969. Okay, M. Orhan. “Osmanlı Toplumunda İlk Aydın İntiharı Beşir Fuad”, Karizma, sayı 12 (2002): 47-52. Özkırımlı, Atilla. Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: İnkilap Yayınları, 2004. Pachter, Marc. “The Biographer Himself: An Introduction”, Telling Lives the Biographers’s Art. Washington: New Republic Books, 1979. Pala, İskender. Namık Kemal'in Tarihi Biyografileri. Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yayınları II. Dizi, Sa.27, Türk Tarih Kurumu Basmevi, 1989. Parla, Jale. Babalar ve Oğullar Tanzimat Romanının Epistemolojik Temelleri. İstanbul: İletişim Yayınları, 1993. Parla, Jale. Don Kişot’dan Bugüne Roman. İstanbul: İletişim Yayınları, 2000. Peters, Catherine. “Secondary Lives: Biography in Context”, The Art of Literary Biography. Oxford: Clarendon Press, 1995: 43-56

Page 130: TÜRK EDEB İYATI’NDAdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · Türk Edebiyatı’nda Modern Biyografinin Do ğuşu Sinem Çelebio ğlu Bu çalı şmada, Tanzimat

122

Salwak, Dale. The Literary Biography Problems and Solutions. Great Britian: Macmillan Press LTD, 1966. Schlaeger, Jürgen. “Biography: Cult as Culture”, The Art of Literary Biography. Oxford: Clarendon Press, 1995: 57-72 Sevük, İsmail Habib. Tanzimattan Beri. İstanbul: Remzi, 1944. Sevük, İsmail Habib. Tanzimat Devri Edebiyatı. İstanbul: İnkılab Kitabevi, 1951. Shelston, Alan. Biography. London: Methuen & Co Ltd., 1977. Stannard, Martin. “The Necrophiliac Art”, The Literary Biography Problems

and Solutions. Macmillan Press LTD, 1966: 32-40

Tanpınar, Ahmet Hamdi. Edebiyat Dersleri. İstanbul:YKY, 2002. Tanpınar, Ahmet Hamdi.Edebiyat Üzerine Makaleler. İstanbul: Dergah Yayınları,

2000. Tanpınar, Ahmet Hamdi. 19uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi.

İstanbul: Çağlayan Kitabevi, 1997. Tolasa, Harun. Sehi, Latifi, Aşık Çelebi Tezkirelerine göre 16. YY.’da Edebiyat Araştırma ve Eleştirisi. İzmir: Ege Üniversitesi Matbaası, 1983. Turan, Güven. “Bir Yaşamın İçi Dışı” Kitap-lık, sayı 36 (1999)167-172 Wolff, Geoffrey. “Minor Lives”, Telling Lives the Biographers’s Art.

Washington: New Republic Books, 1979: 56-72 http://www.milliyet.com.tr/2006/08/08/kitap/akit.html