tÜrkiye yerel seÇime gidiyor - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/sayi-19.pdf ·...

16
Tanzim Satışlar Başladı Suriye ile Diyalog Mümkün Mü? Hükümetin gıda fiyatlarının azaltılması için devreye gireceğini belirttiği tanzim satış noktaları, hem büyük ilgi gördü hem de büyük bir tartışma konusu oldu. Yaygın kanı tanzim satışın amacı günün kurtarılması. Ekonominin yapısal sorunlarına yönelik ise bir plan açıklanmış değil. 6’DA Türkiye ile Suriye arasında 21 sene önce imzalanan Adana Mutabakatı yeniden gündemde. 2011’den bu yana fiilen uygulanamayan protokolü gün- deme getiren Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in amacının Türkiye ile Suriye arasında diyaloğu başlatmak ve böylece Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeni bir sınır ötesi operasyonunu ön- lemek olduğu kaydediliyor. 12’DE CHP’DE İSTİFALAR, KURULTAY ÇAĞRILARI 31 Mart yerel seçimlerinde aday belir - leme süreci bir çok partide tartışmalı geçti. En fazla tartışmanın yaşandığı parti ise CHP’ydi. 27 Ocak’ta toplanan ve 18 saat süren Parti Meclisi toplantısı daha bitmeden İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Twitter’dan istifasını duyurdu. Ataşehir’de Battal İlgezdi’nin, Bakırköy’de Bülent Ker - imoğlu’nun yeniden aday gösterilmesine tepki gösterdiği için istifa kararı aldığı belir - tilen Kaftancıoğlu, kısa süre sonra istifasını geri çekti. Kaftancıoğlu’nun tutumu parti içinde tepkilere neden oldu ancak tansiy- onun ne kadar yüksek olduğunu da ortaya koydu. KILIÇDAROĞLU YETKİ ALDI Yaklaşık 100 adayın belirlenmesi için PM, 2 Şubat’ta bir kez daha toplandı. MYK’da netleştirilen adayların sunulduğu PM toplantısında Şişli, Kadıköy, Beyoğlu gibi ilçeler için adaylar kesinleşti. İzmir’in Bayraklı ilçesi için ise PM’de tartışma yaşandı. Muhalefet Erdal Aksünger’in adaylığı için önerge verdi. Aksünger’in oyl- aması için çıkan usul tartışmalarının ardın- dan Aksünger adaylığını geri çekti. Açıklan- mayan yerler için ise Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, PM’den aday belirleme yetkisi aldı. İstanbul Maltepe’de Ali Kılıç, Silivri’de Özcan Işıklar; Muğla Bodrum’da Mehmet Kocadon’un yerine Mustafa Saru- han; İzmir Bayraklı’da Serdar Sandal bu ye- tki çerçevesinde belirlenen 16 aday arasında yer aldı. Bu kararların ardından ise partinin iki numaralı koltuğunda oturan CHP Genel Sekreteri Akif Hamzaçebi görevinden istifa etti. Hamzaçebi’nin istifasına Maltepe’de Ali Kılıç’ın adaylık sürecinde yaşananların neden olduğu öne sürüldü. Öyle ki Kılıç’ın ismi ilçe yönetimini de ayağa kaldırdı. Maltepe İlçe Başkanı ve yönetimden 15 kişi partiden istifa etti. Dahası İlçe Örgütü “Temiz toplum, temiz siyaset” sloganıyla Ankara’ya yürüyüşe geçti. İZMİR’DEKİ HAREKETLİLİK CHP adayının kazanmasına kesin gözüyle bakılan İzmir’de de hareketli gün- ler yaşandı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu önce aday olmaya- cağını açıkladı ama daha sonra aday adaylık başvurusu yaptı. CHP yönetimi ise tercihini Tunç Soyer’den yana kullandı. Kocaoğlu, Soyer’e başarılar diledi ama İzmir’de de tartışmalar bitmedi. Seferihisar Belediye Başkan adayı Yelda Celiloğlu adaylıktan çekildi. CHP İzmir Selçuk İlçe Başkanı Merve Çalışkan Yeşilyurt ile yönetim kurulu üyeleri, gençlik ve kadın kolları da görev- lerinden istifa etti. ÖZEL: DUYUNCA ŞOK OLDUM Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde Mehmet Fatih Bucak’ın aday gösterilmesi ise daha büyük bir tartışma çıkardı CHP içinde. Bu- cak, 7 Haziran seçimlerinde bağımsız aday, 1 Kasım seçimlerinde de AK Parti’den aday adayı olmuştu. 31 Mart yerel seçimleri için de MHP’den aday adaylık başvurusu yap- mıştı ve “Seçime değil, ölmeye geliyoruz” şeklindeki sözleri tartışma yaratmıştı. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Bucak’ın CHP’den adaylığı için Twitter’dan yaptığı açıklamada, “Siverek haberini Karaman’da aday tanıtım toplantısında DHA mu- habirinden duydum. Şok oldum. 2 ay önce yaptığım değerlendirmenin arkasındayım” dedi. Tepkilere karşın ismi YSK listesind- eydi. SARIGÜL DSP’YE KATILDI CHP’de umduğunu bulamayan Şişli Belediyesi eski Başkanı Mustafa Sarıgül, önce partiden istifa etti ardından da DSP’ye katılarak aynı ilçeden aday oldu. CHP’ye de rakip tabi. DSP’ye katılımlar Sarıgül ile de sınırlı değildi. Aday gösterilmey- en Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar, Göynük Belediyesi eski Başkanı Necati Topaloğlu da DSP’ye giden diğer isimlerdi. Millet İttifakı kapsamında İYİ Partili aday çıkartılacağı için listede yer bulamayan İzmir’in Kiraz ilçesi adayı Salim Özkarakaş ile Mihalıççık Belediye Başkanı olarak adı açıklanan ancak ittifak nedeniyle geri çekilen Haydar Çorum da DSP’ye katıldı. DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, “solu bölüyor” eleştirilerine “Neyinizi bölüyorum, hepiniz ülkücüsünüz zaten” diyerek karşılık verdi. NEDEN AK PARTİ’DE İSTİFALAR OLMUYOR? Bu tartışmalar ve istifalar İYİ Parti’de de kısmen yaşandı. Akıllara AK Parti’de neden bu tür istifaların olmadığı sorusu geldi. CHP açısından bakıldığında bunun temel sebe- plerinden biri parti içinde etkin olan farklı grupların bulunması. Bir ittifak olmasa da HDP çizgisine yakın olan gruplar, CHP içerisindeki ulusalcıları rahatsız ediyor. Baş- ka partilerde geçmişi olan, özellikle de sağcı siyasetçilerin CHP’den aday gösterilmesinin ise CHP örgütlerinin genel merkeze karşı büyük tepkisine yol açtığı sadece bugün için değil yıllardır bilinen bir gerçek. Partide açılım politikası yürüten Kemal Kılıçdaroğ- lu yönetiminin bu tutumu aday belirleme sürecine bu seçimlerde daha fazla yansıdığı için il ve ilçe yönetimlerinin ya da genel merkezdeki isimlerin istifa etmesi çok sür - priz bir durum değil. AK Parti özelinde ise ilk dikkat çekilen nokta sağ partilerin yapısı. Lidere bağlılık kırmızı çizgilerin başında. Hele ki bu Cum- hurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü bir siyasi figür olduğunda bu daha da perçinleniyor. Tercihleri, politikaları eleştirmek davaya ihanet etmekle eş tutu- luyor. Bu sıfatla anılmak istemeyen parti içi muhalefet ise baş kaldırmak yerine sessizce kenara çekilmeyi tercih ediyor. TÜRK SİYASETİNDE ÇEKİRDEK SORUN Partilerin yapısal manada az da olsa or - tak noktada buluştuğu noktalardan biri de transferler. Farklı partilerden gelip CHP’de aday olan isimler istifa tartışmalarıyla gün- dem oluyor ancak konunun ilkesel boyutu hep geri planda kalıyor. Öyle ki 31 Mart seçimlerinde yıllarca AK Parti’de siyaset yapıp, CHP’ye geçen olduğu gibi; CHP örgütlerinde çalışıp, AK Parti’den aday gösterilen isimler de var. Parti parti dolaşan siyasetçiler bir yandan kişinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Önemli ki diğer tarafça kabul edilip seçilebiliyor. Madalyonun öbür yüzüne bakıldığında ise partilerin gücü seçim kazandıran etken olarak kendini gösteriyor ki adaylar bir çatı altına girme zorunluluğunu hissediyor. Hem adaylar hem de partiler için ‘ilkesiz siyaset’ gibi gözüken bu sorunun temelinde ise Siyasi Partiler Kanunu, daha da isabetli ifade edecek olursak ‘lider sultası’ geliyor. Türk siyasetini şekillendiren kararlar parti genel başkanlarının iki dudağının arasından çıkıyor. TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR Erkene alınıp alınmayacağı çok tartışıldı. Sürpriz ise yaşanmadı. Mahalli idareler seçimleri için sadece günler kaldı. Anayasa referandumu öncesi başlayan ittifak hareketleri bu seçimlere de yansıdı. Bu sebeple hem iktidar hem de muhalefet cephesi kimi yerlerde daha iddialı. Ancak siyasetin kronik sorunları bugünlerde de fazlasıyla gün yüzüne çıktı. SAYI: 16 MART 2019

Upload: others

Post on 12-Oct-2019

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

Tanzim Satışlar Başladı

Suriye ile Diyalog Mümkün Mü?

Hükümetin gıda fiyatlarının azaltılması için devreye gireceğini belirttiği tanzim satış noktaları, hem büyük ilgi gördü hem de büyük bir tartışma konusu oldu. Yaygın kanı tanzim satışın amacı günün kurtarılması. Ekonominin yapısal sorunlarına yönelik ise bir plan açıklanmış değil. 6’DA

Türkiye ile Suriye arasında 21 sene önce imzalanan Adana Mutabakatı yeniden gündemde. 2011’den bu yana fiilen uygulanamayan protokolü gün-deme getiren Rusya Devlet Başkanı

Vladimir Putin’in amacının Türkiye ile Suriye arasında diyaloğu başlatmak ve böylece Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeni bir sınır ötesi operasyonunu ön-lemek olduğu kaydediliyor. 12’DE

CHP’DE İSTİFALAR, KURULTAY ÇAĞRILARI

31 Mart yerel seçimlerinde aday belir-leme süreci bir çok partide tartışmalı geçti. En fazla tartışmanın yaşandığı parti ise CHP’ydi. 27 Ocak’ta toplanan ve 18 saat süren Parti Meclisi toplantısı daha bitmeden İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Twitter’dan istifasını duyurdu. Ataşehir’de Battal İlgezdi’nin, Bakırköy’de Bülent Ker-imoğlu’nun yeniden aday gösterilmesine tepki gösterdiği için istifa kararı aldığı belir-tilen Kaftancıoğlu, kısa süre sonra istifasını geri çekti. Kaftancıoğlu’nun tutumu parti içinde tepkilere neden oldu ancak tansiy-onun ne kadar yüksek olduğunu da ortaya koydu. KILIÇDAROĞLU YETKİ ALDI

Yaklaşık 100 adayın belirlenmesi için PM, 2 Şubat’ta bir kez daha toplandı. MYK’da netleştirilen adayların sunulduğu PM toplantısında Şişli, Kadıköy, Beyoğlu gibi ilçeler için adaylar kesinleşti. İzmir’in Bayraklı ilçesi için ise PM’de tartışma yaşandı. Muhalefet Erdal Aksünger’in adaylığı için önerge verdi. Aksünger’in oyl-aması için çıkan usul tartışmalarının ardın-dan Aksünger adaylığını geri çekti. Açıklan-mayan yerler için ise Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, PM’den aday belirleme yetkisi aldı. İstanbul Maltepe’de Ali Kılıç, Silivri’de Özcan Işıklar; Muğla Bodrum’da Mehmet Kocadon’un yerine Mustafa Saru-han; İzmir Bayraklı’da Serdar Sandal bu ye-tki çerçevesinde belirlenen 16 aday arasında yer aldı. Bu kararların ardından ise partinin iki numaralı koltuğunda oturan CHP Genel Sekreteri Akif Hamzaçebi görevinden istifa etti. Hamzaçebi’nin istifasına Maltepe’de

Ali Kılıç’ın adaylık sürecinde yaşananların neden olduğu öne sürüldü. Öyle ki Kılıç’ın ismi ilçe yönetimini de ayağa kaldırdı. Maltepe İlçe Başkanı ve yönetimden 15 kişi partiden istifa etti. Dahası İlçe Örgütü “Temiz toplum, temiz siyaset” sloganıyla Ankara’ya yürüyüşe geçti.İZMİR’DEKİ HAREKETLİLİK

CHP adayının kazanmasına kesin gözüyle bakılan İzmir’de de hareketli gün-ler yaşandı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu önce aday olmaya-cağını açıkladı ama daha sonra aday adaylık başvurusu yaptı. CHP yönetimi ise tercihini Tunç Soyer’den yana kullandı. Kocaoğlu, Soyer’e başarılar diledi ama İzmir’de de tartışmalar bitmedi. Seferihisar Belediye Başkan adayı Yelda Celiloğlu adaylıktan çekildi. CHP İzmir Selçuk İlçe Başkanı Merve Çalışkan Yeşilyurt ile yönetim kurulu üyeleri, gençlik ve kadın kolları da görev-lerinden istifa etti.ÖZEL: DUYUNCA ŞOK OLDUM

Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde Mehmet Fatih Bucak’ın aday gösterilmesi ise daha büyük bir tartışma çıkardı CHP içinde. Bu-cak, 7 Haziran seçimlerinde bağımsız aday, 1 Kasım seçimlerinde de AK Parti’den aday adayı olmuştu. 31 Mart yerel seçimleri için de MHP’den aday adaylık başvurusu yap-mıştı ve “Seçime değil, ölmeye geliyoruz” şeklindeki sözleri tartışma yaratmıştı. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Bucak’ın CHP’den adaylığı için Twitter’dan yaptığı açıklamada, “Siverek haberini Karaman’da aday tanıtım toplantısında DHA mu-habirinden duydum. Şok oldum. 2 ay önce yaptığım değerlendirmenin arkasındayım” dedi. Tepkilere karşın ismi YSK listesind-

eydi. SARIGÜL DSP’YE KATILDI

CHP’de umduğunu bulamayan Şişli Belediyesi eski Başkanı Mustafa Sarıgül, önce partiden istifa etti ardından da DSP’ye katılarak aynı ilçeden aday oldu. CHP’ye de rakip tabi. DSP’ye katılımlar Sarıgül ile de sınırlı değildi. Aday gösterilmey-en Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar, Göynük Belediyesi eski Başkanı Necati Topaloğlu da DSP’ye giden diğer isimlerdi. Millet İttifakı kapsamında İYİ Partili aday çıkartılacağı için listede yer bulamayan İzmir’in Kiraz ilçesi adayı Salim Özkarakaş ile Mihalıççık Belediye Başkanı olarak adı açıklanan ancak ittifak nedeniyle geri çekilen Haydar Çorum da DSP’ye katıldı. DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, “solu bölüyor” eleştirilerine “Neyinizi bölüyorum, hepiniz ülkücüsünüz zaten” diyerek karşılık verdi. NEDEN AK PARTİ’DE İSTİFALAR OLMUYOR?

Bu tartışmalar ve istifalar İYİ Parti’de de kısmen yaşandı. Akıllara AK Parti’de neden bu tür istifaların olmadığı sorusu geldi. CHP açısından bakıldığında bunun temel sebe-plerinden biri parti içinde etkin olan farklı grupların bulunması. Bir ittifak olmasa da HDP çizgisine yakın olan gruplar, CHP içerisindeki ulusalcıları rahatsız ediyor. Baş-ka partilerde geçmişi olan, özellikle de sağcı siyasetçilerin CHP’den aday gösterilmesinin ise CHP örgütlerinin genel merkeze karşı büyük tepkisine yol açtığı sadece bugün için değil yıllardır bilinen bir gerçek. Partide açılım politikası yürüten Kemal Kılıçdaroğ-lu yönetiminin bu tutumu aday belirleme sürecine bu seçimlerde daha fazla yansıdığı

için il ve ilçe yönetimlerinin ya da genel merkezdeki isimlerin istifa etmesi çok sür-priz bir durum değil.

AK Parti özelinde ise ilk dikkat çekilen nokta sağ partilerin yapısı. Lidere bağlılık kırmızı çizgilerin başında. Hele ki bu Cum-hurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü bir siyasi figür olduğunda bu daha da perçinleniyor. Tercihleri, politikaları eleştirmek davaya ihanet etmekle eş tutu-luyor. Bu sıfatla anılmak istemeyen parti içi muhalefet ise baş kaldırmak yerine sessizce kenara çekilmeyi tercih ediyor. TÜRK SİYASETİNDE ÇEKİRDEK SORUN

Partilerin yapısal manada az da olsa or-tak noktada buluştuğu noktalardan biri de transferler. Farklı partilerden gelip CHP’de aday olan isimler istifa tartışmalarıyla gün-dem oluyor ancak konunun ilkesel boyutu hep geri planda kalıyor. Öyle ki 31 Mart seçimlerinde yıllarca AK Parti’de siyaset yapıp, CHP’ye geçen olduğu gibi; CHP örgütlerinde çalışıp, AK Parti’den aday gösterilen isimler de var. Parti parti dolaşan siyasetçiler bir yandan kişinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Önemli ki diğer tarafça kabul edilip seçilebiliyor. Madalyonun öbür yüzüne bakıldığında ise partilerin gücü seçim kazandıran etken olarak kendini gösteriyor ki adaylar bir çatı altına girme zorunluluğunu hissediyor. Hem adaylar hem de partiler için ‘ilkesiz siyaset’ gibi gözüken bu sorunun temelinde ise Siyasi Partiler Kanunu, daha da isabetli ifade edecek olursak ‘lider sultası’ geliyor. Türk siyasetini şekillendiren kararlar parti genel başkanlarının iki dudağının arasından çıkıyor.

TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYORErkene alınıp alınmayacağı çok tartışıldı. Sürpriz ise yaşanmadı. Mahalli idareler seçimleri için sadece günler kaldı. Anayasa referandumu öncesi başlayan ittifak hareketleri bu seçimlere de yansıdı. Bu sebeple hem iktidar hem de muhalefet cephesi kimi yerlerde daha iddialı. Ancak siyasetin kronik sorunları bugünlerde de fazlasıyla gün yüzüne çıktı.

SAYI: 16MART 2019

Page 2: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

Mart 20192

TESAM Ekonomi Akademisi’nin ilk programı, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi

Prof. Dr. Veysel Bozkurt’un katılımıyla Gerçekleşti. Çağdaş bilimsel yaklaşım-lar, bilimsel metot, bilimde nitel ve nicel bakış açıları üzerine değerlendirmelerde bulunan Bozkurt, katılımcıların da fikir-lerini alarak görüşlerini açıkladı. Çalışma alanı iktisat sosyolojisi olan Bozkurt, Grand-Kapsayıcı teorileri üretmenin günümüzde zor olduğunun altını çizerek sosyoloji ve iktisadın bağlarını anlattı.

Ekonomi Akademisi’nin ikinci prog-ramına ise Bursa Uludağ Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Yüce katıldı. Türkiye’nin Türk Cumhuriyetleri ile ekonomik ilişkilerini inceleyen Yüce, Türk Dünyası’nın dış ticaretine konu olan mal gruplarını, bu ülkelerin Türkiye ile yaptıkları ticaret hacimlerini ele aldı. Yüce günümüzdeki ticaret engellerinden ve bu engellerin aşılmasına yönelik çözüm önerilerine de değindi.

Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Derya Hekim Yılmaz da Akademi’nin üçüncü programında “Döviz Kuru Belir-leyicileri ve Uluslararası Piyasaların Et-kisi” adlı sunumunu gerçekleştirdi. Döviz kurunun piyasalarda nasıl belirlendiğini ve döviz kurlarını hangi faktörlerin etki-lediğini anlatan Yılmaz, güncel konuları

da katılımcılarla tartışarak sorularına yanıt verdi.

Yine Bursa Uludağ Üniversitesi İİBF’nde Öğretim Üyesi olan Doç. Dr. Sema Ay’da “Avrupa Birliği ve Ekonomik Entegrasyon Türleri” konulu bir sunum yaptı. Ekonomik entegrasyonlar tanım-landıktan sonra Türkiye’nin Avrupa Birli-ği’ne üye olma süreci hakkında değerlen-dirmelerde bulundu.

Akademi’nin beşinci programında ise kürsüye iş dünyasından bir isim çıktı. Webtures kurucusu ve CEO’su Kaan Gül-ten Türkiye’de ve dünyada e-ticaret, SEO hizmetleri ve dijital pazarlamanın Türkiye ekonomisine etkisini anlattı. Teknik konu-ların yanı sıra iş hayatına dair de öğrenci-lere tecrübelerini aktardı.

TESAM Ekonomi Akademisi’nin al-tıncı programında ise Bursa Teknik Üni-versitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hilal Yıldırır Keser’in “Lojistik ve Türkiye’nin Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya çıkmasındaki süreci anlatarak sunumuna başlayan Keser, günümüzde teknolojinin de gelişimi ile birlikte lojistiğin ve tedarik

ağlarının bu gelişimden nasıl etkilendiğine değindi.

Akademi’nin kapanış programında ise yine Bursa Uludağ Üniversitesi’nden İİBF Öğretim Üyesi Dr. Filiz Eryılmaz “Öğre-nen Ekonomi Türkiye ve Krizler” konulu sunumunu yaptı. Türkiye ekonomisinin 1923’ten günümüze kadar olan ekonomik performansını değerlendiren Eryılmaz, Türkiye ekonomisindeki kırılganlıklara değindikten sonra, yapısal sorunlarının çözümlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

TESAM HUKUK AKADEMİSİ BAŞLIYOR

Ekonomi Akade-misi’nin ardından TESAM Hukuk Akademisi de 7-10 Mart tarihleri arasın-da gerçekleştirilecek. TESAM Genel Mer-kezi’nde “İnsan Hak-ları, Hukuk Süreci ve Uygulama” konulu Hukuk Akademisi’ne Türkiye’nin sayılı üniversitelerinde görev yapan hukuk-çular uygulamalı dersler ile katılım sağlayacak.

Akademi’nin açılı-şını TESAM Başkanı M. İlyas Bozkurt yapacak. Bozkurt, “Özgürlük-Güvenlik Dengesinde Hu-kuk-Ekonomi İlişki-si” üzerine bir konuş-ma gerçekleştirecek.

TESAM Yüksek İstişare Heyeti Başkanı aynı zamanda İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni ise “İnsancıl Hukukun Gelişimi ve Dünya’da İnsan Hakları” üzerine bir sunum yapacak. Akademi’de hukuk camiasının önde gelen isimlerinden Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Can, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakül-tesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Ulvi Türkbağ ve Bursa Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Şenyüz de katılacak.

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversite-si’nden Dr. Levent Ersin Orallı, Bursa Uludağ Üniversitesi’nden Dr. Zeynep Burcu Akbaba, Berlin Humboldt Üniver-sitesi’nden Av. Öğr. Gör. Bilge Buz Aras, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’n-den Av. Dr. Öğr. Üyesi Ramazan Arıtürk ve Bursa Barosu’ndan Av. Olcay Göçüm de Hukuk Akademisi’nin diğer konuşma-cıları olacak.

TESAM Akademi Programları Sürüyor

Türkiye Ekonomik, Siyasal ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (TESAM) düzenlediği Ekonomi Akademisi’nin ilki sona erdi. 7 hafta boyunca akademisyen ve uzman kişiler kendi alanlarıyla ilgili sunumlar gerçekleştirdi. Katılımcıların sorularını da yanıtladı.

Page 3: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

Mart 2019 3

İSTANBUL’DA YILDIRIM KOZUYerel seçimlerde sonucu ilk takip edilecek yer Türki-

ye’nin mega kenti İstanbul. AK Parti, Büyükşehir Be-lediye Başkan adayı olarak TBMM eski Başkanı Binali Yıldırım’ı gösterdi. Yıldırım’ın istifa edip etmeyeceği tartışmaları bir süre gündemi meşgul ederken Yıldırım 18 Şubat’ta dilekçesini verip istifa etti. Yıldırım İstanbul projelerini açıkladığı bir konuşmasında “Trafikle ilgili ne gibi çözüm önerileriniz var?” sorusu üzerine, İstanbul’da günde 31 milyonun üzerinde yolculuk yapıldığını, bu sayının bazen 33 milyonu bulduğunu, bu sayının 2023’te 37 milyona çıkacağını söyledi. Trafiğin çözümünün toplu ulaşım olduğunu ifade eden Yıldırım, “Toplu ulaşımda da asıl çözümü oluşturan segment raylı sistem. Metro, tram-vay, banliyö hatları gibi. Şu anda mevcut uzunluk 170 kilometre. Mart’ın 10’unda, uzun yıllardır yapımı devam eden Gebze-Halkalı banliyö hattı devreye girecek, onunla birlikte 238 kilometreye çıkmış olacak ama yetmez, he-defimiz 5 yıl içinde raylı sistemin payını 518 kilometreye çıkarmak. 518 kilometreye çıktığımız zaman Tokyo’yu da Londra’yı da Paris’i de geçiyoruz” diye konuştu.

Yıldırım ‘Kolay İstanbul’ projesinden ve İstanbul tra-fiğine çözüm önerilerinden de bahsetti. Esenler’deki oto-garı kaldırılacağını ve yerine 3 uydu otogar yapılacağını söyleyen Yıldırım “Haydarpaşa Limanı da kalkacak, ora-sı da tasarım merkezi olacak” ifadelerini kullandı. Yıldı-rım ayrıca toplu taşımanın herhangi bir yerinde İstanbul Kart’la yapılacak deniz yolculuğu ücretsiz olacağını da söyledi.İMAMOĞLU’NDAN KENT ANAYASASI

Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı, Beylik-düzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu oldu. Kent anayasası yapacaklarını söyleyen İmamoğlu, “Toplum-sal uzlaşma ve uzun vadeli çalışacağımız bir mutabakat belgesi hazırlayacağız” dedi. Projelerini beş başlıkta açıklayan İmamoğlu ayrıca, bele-diyede asgari ücretin 2 bin 200 TL olacağını duyurdu. 4 harcama kaleminde İstanbullunun cebinden çıkan parayı

azaltacaklarını belirten İmamoğlu, “4 artı 1 formülüyle İstanbul’da pahalılığı gerileteceğiz” dedi. Vatandaşın cebinden çıkan parayı azaltmak istediği kalemler ise gıda, ulaşım, eğitim ve su.‘ÜRETİCİDEN TÜKETİCİYE GIDA ZİNCİRİ’

İstanbul çevresinde yapılan tarımsal üretimi verimli hale getirip, artıracaklarını dile getiren Ekrem İmamoğlu, “Tarıma elverişli topraklarımızı kesinlikle koruyacağız. İBB›nin gücüyle bölgedeki üretici birliklerini ve koope-ratifleri destekleyeceğiz. Böylelikle esnafı, pazarı, mana-vı, kooperatifleri ve belediyeyi kapsayan Üreticiden Tü-keticiye Gıda Zinciri oluşturacağız. Aynı zamanda Kent Gıda Konseyi’ni kuracağız. Özellikle yoksul kesimlerin sağlıklı gıdaya ulaşmasına yönelik politikalar uygula-yacağız. İstanbullu ne yediğini bilecek. Yediklerim beni kanser mi ediyor’ şüphesini aklına getirmeyecek” dedi. ANKARA’YA DENEYİMLİ ADAY

AK Parti Ankara’da Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Mehmet Özhase-ki›yi gösterdi. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış olan Özhaseki›nin Ankara’yla ilgili öne çıkan projeleri; kültür yolu projesi, 13 millet bahçesi açılması, 24 saat hizmet verecek uyanık kütüphaneler ve çocuk şehri projesi oldu.

Kızılay’dan Esenboğa Havalimanı’na kadar uzanacak hatta metro ağının olması gerektiğini belirten Özhaseki, “Kuyubaşı’ndan havaalanına kadar yapılacak 26 kilo-metrelik hattın gündemde tutulup, bir an önce ihalesinin yapılıp, gerçekleştirilmesi icap eder. Sayın Cumhurbaş-kanımıza da izah ettim ben bu konuyu. İnşallah önümüz-deki yıl içerisinde bunların ihalesi yapılıp, çok kısa süre içerisinde bitiririz” diye konuştu. YAVAŞ BU KEZ DAHA İDDİALI

Millet İttifakı kapsamında CHP’den aday gösterilen Ankara Büyükşehir Belediye Başkan ada-yı Mansur Yavaş ise, “Benden de bir çılgın proje görmek istiyorlar. Benim en çılgın projem, kentin başkent kimliğini ortaya çıkarıp Ankara’nın ekonomisini güçlen-dirmek” açıklamasında bulundu. Ankara’nın en büyük sorunlarının ‘ulaşım’ ve ‘pahalılık’ olduğunu belirten Mansur Yavaş, Ankara’da 58 km. metro yapmayı planladık-

larını, raylı sistemle ulaşım sorununu 5 yılda çözebile-ceklerini ve bunun için belediyenin kaynaklarının yeterli olduğunu belirtti.AKILLI KAVŞAK SİSTEMİ

AK Parti Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı ve Baş-kan adayı Alinur Aktaş da Bursa’nın fethinin 700’üncü yılını hedef alan 2026 Şehir Tasavvuru için çalışmalarını sürdürüyor.

Özellikle pik saatlerde trafiğin zaman zaman durma noktasına geldiği kavşaklarda akıllı kavşak uygulaması ve yol genişletmelerle hissedilir bir rahatlama sağladıkla-rını ifade eden Başkan Aktaş, “Katlı yollardan, yeni ulaşım kamulaştır-malarına kadar 2019 yılı bugüne ka-dar görülmemiş projelerin Bursa’da uygulandığı bir yıl olacak. Raylı sistemin üniversiteden Görükle’ye,

Emek’ten Şehir Hastanesi’ne uzatılması ile T2 hattının Kent Meydanı’nda normal sisteme entegre edilmesi 2019’daki önceliklerimizden olacak” diye konuştu.İNSANİ GELİŞMİŞLİK YUKARI TIRMANACAK

Seçim çalışmalarını sahada yo-ğun bir şekilde sürdüren CHP’nin Bursa Büyükşehir Belediye Baş-kan adayı Mustafa Bozbey de, Nilüfer’in Türkiye’de insani geliş-mişlik açısından 5. sırada olduğu-nun altını çizerek, “Biz de şimdi yolumuzu Bursa Büyükşehir Bele-diyesine çevirdik. Büyükşehir’de insani gelişmişlikte Bursa’yı yu-karı taşımanın hesabını yapıyoruz. Nilüfer örneği var. Burada yapmış olduğumuz hizmetleri, Bursa’nın dört bir yanına taşıya-rak, kalan 16 ilçede de sosyal, kültürel, sportif alanda ve yeşil alanlarıyla çocuklara, kadınlara, yaşlılara, engelli bireylere yapılacak olan hizmetlerle birlikte taçlandırdı-ğımızda Bursa’da yine insani gelişmişlik de yukarı doğru tırmanacak. Bunu gerçekleştireceğiz” şeklinde konuştu. İstanbul ve Ankara’ya kıyasla Bursa’daki seçim yarışı projeler açısından daha kısır bir durumda.

Adayların Proje Yarışı31 Mart seçimlerinde yarışacak partilerin büyükşehir ve ilçe belediye başkan adayları sahalarda ter döküyor.

Artık tabiri caizse son düzlüğe girilmiş durumda. Adaylar birbirlerini pek çok ithamlarla hedef gösterse de özellikle büyükşehirlerde proje yarışı yaşanıyor. Kararsız seçmen için de en önemli etken bu.

Türkiye Büyük Millet Mec-lisi, Binali Yıldırım’ın belediye başkan adaylığı nedeniyle istifa-sı üzerine yeni başkanını seçti. AK Parti, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop›u aday göster-di. MHP daha aylar öncesinden AK Parti adayını destekleye-ceğini ilan etmişti. TBMM’de yapılan seçimde beklendiği gibi üçüncü turda Mustafa Şentop Meclis’in 29. başkanı seçildi.

MECLİS’İN YENİ BAŞKANI ŞENTOP

Page 4: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

Mart 20194

İstanbul Kartal’da çöken ve 21 kişi-ye mezar olan Yeşilyurt Apartmanı ‘riskli konut’ tartışmasını alevlendir-

di. Kaçak yapılarda denetimi ortadan kal-dıran İmar Affı, sorunu hukuki bir boyuta da taşıdı. Yeşilyurt Apartmanı’nın 3 kaçak kata sahip olması ve buna rağmen bina için ‘imar barışı’ kapsamında yapı kayıt başvurusunda bulunulmuş olması, “İmar barışı uygulaması ne kadar doğru?” soru-sunu gündeme getirdi. 24 Haziran seçim-leri öncesi yürürlüğe konulan ve İmar Affı olarak da adlandırılan İmar Barışı düzen-lemesi ile kaçak ve denetimsiz binalara af yolunun açıldığına işaret eden uzmanlara göre, bugün İstanbul’da her iki binadan biri Yeşilyurt Apartmanı ile aynı kaderi paylaşma tehlikesi ile karşı karşıya.YAKLAŞIK 10 MİLYON BAŞVURU

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Ku-rum tarafından ocak ayı başında açıklanan verilere göre, İmar Barışı düzenlemesine başvuran kişi sayısı 9 milyon 722 bini aşarken, bu başvurulardan 1 milyon 813 bin 768’ine Yapı Kayıt Belgesi verildi. Bu sayede devlet kasasına giren para 12 milyar TL’yi aştı. Başvurularda ilk sıra-yı yaklaşık 500 bin başvuru ile İstanbul alırken, İstanbul’u İzmir ve Konya izledi. Ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapıların kayıt altına alınması amacıyla 31 Aralık 2017’den önce yapılan konut ya da iş yer-leri için 6 Haziran 2018’de çıkarılan İmar Barışı düzenlemesi, 1 Ocak 2019 tarihinde 6 ay daha uzatılmıştı. Buna göre İmar Barışı’na başvurular 15 Haziran 2019’a kadar uzatılırken, Yapı Kayıt Belgesi be-deli ödemeleri için de son tarih 30 Haziran 2019 olarak belirlenmişti.

Peki, bir yandan deprem ülkesi Türki-ye’deki riskli binaları ‘kentsel dönüşüm’ politikalarıyla yıkmak üzere harekete geçen hükümet, neden diğer yandan ‘imar barışı’ ile riskli ve kaçak binaların affedil-mesinin yolunu açıyor? TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı Orhan Sarıaltun, bu soruya “Hükümetin kentsel dönüşümde önceliği rant alanları olunca, sistem baştan yanlış uygulanmış oldu” ya-nıtını veriyor. Türkiye’nin tarihi boyunca defalarca deprem ve riskli konut gerçeği ile yüz yüze geldiğini ve çok ağır bedeller ödediğini ifade eden Sarıaltun, “Yaşanan her felaketten sonra hükümetler ‘dersi-mizi aldık’ deyip yeni yasalar çıkarsa da, pratikte ne yazık ki önemli bir mesafe kat edilmedi” diyor.‘RANTSAL DÖNÜŞÜM’

17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi son-rasında çıkarılan Yapı Denetim Kanunu ile yapı denetim mekanizmasının tamamen özelleştirildiğine dikkat çeken Sarıaltun, 2011’deki Van Depremi sonrasında hazır-lanan Afet Riski Altındaki Alanların Dö-nüşümü Hakkındaki Kanun ile de kentsel dönüşüm için düğmeye basıldığını hatırla-

tıyor. Söz konusu yasanın pek çok ileri ve doğru adımı içerdiğini ancak uygulamada kentsel dönüşüm için doğru yerlerin tercih edilmediğini öne süren Sarıaltun, “Başta İstanbul olmak üzere tüm kentlerde büyük miktarda kaçak yapı varken, kentsel dö-nüşüm için yoğun kaçak yapı olan yerler değil, ranta uygun ve kolay müdahale edilebilecek şehir merkezleri seçildi” diye konuşuyor. Bu rant alanlarında yapılan yeni binaların ise ‘lüks’ sınıfında yer aldığını ve yeni bir ekonomi yarattığını kaydeden Sarıaltun, “Sonuç olarak asıl kentsel dönüşümden geçmesi gereken ve nüfusun yoğunlukla yaşadığı mahalleler ve bölgelere müdahale edilmedi. Şimdi ise imar affı ile bu bölgelerdeki riskli konutlar hiç denetim yapılmadan affediliyor” diyor.

İmar barışına ilişkin en büyük itiraz, dü-zenlemenin riskli binalara ilişkin denetimi tamamen ortadan kaldırıyor olmasında birleşiyor. Düzenlemenin bu haliyle mü-hendislik ve denetim mekanizmasını yok saydığını dile getiren Şehir Planlamacıları Odası Başkanı Orhan Sarıaltun, şunları söylüyor: İmar barışı düzenlemesinin 9›uncu maddesine göre, Yeşilyurt Apart-manı’nda olduğu gibi kaçak ve denetimsiz yapıların temize çıkması için bina sahibi-nin ‘Binam güvenlidir, sorumluluğu alıyo-rum’ beyanı yeterli. Oysa devlet buradaki sorumluluğundan kaçamaz. İmar affından sonra Türkiye’yi riskli binalarla ilgili çok daha büyük sorunlar bekliyor.26 MİLYON YAPININ YÜZDE 70’İ YASALARA AYKIRI

Hükümet ise, riskli binalara karşı ‘kent-sel dönüşüm’ planını uygulamakta kararlı. Ancak yaklaşık 20 yıllık sürece yayılan dönüşüm planı, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu riskleri savuşturmaktan uzak. Çev-re ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre,

2013 yılından bu yana 890 bin konutun dönüşümünü sağlayan hükümet, her yıl 300 bin konutu dönüştürerek 20 yılda top-lamda 6 milyon 700 bin konutu deprem riskine karşı yıkmayı ya da güçlendirmeyi planlıyor. Bu amaçla yeni bir kentsel dö-nüşüm eylem planı hazırlığı içinde olan hükümet, kentsel dönüşümü “tarihi kent merkezindeki dönüşüm” ve “deprem riski taşıyan konutlardaki dönüşüm” olarak ikiye ayıracak. Şu an Türkiye’nin 53 ilin-de tespit edilen 238 riskli alanda kentsel dönüşüm çalışmaları devam ediyor. Hazi-ran 2018’de dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı olan Mehmet Özhaseki tarafından yapılan açıklamada, Türkiye’de toplam 26 milyon 358 bin yapı stoku olduğu be-lirtilmiş ve bu yapıların yüzde 70’e yakın kısmının imar ve iskan kurallarına uygun olmadığı açıklanmıştı.‘2 BİNADAN BİRİ RİSK ALTINDA’

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstan-bul Şube Başkanı Nusret Suna, bu tablo-nun başta İstanbul olmak üzere Türkiye genelinde çok ciddi bir tehlike yarattığını söylüyor. Özhaseki’nin verdiği rakamların İstanbul ölçeğinde hesaplanması halinde, kentteki yaklaşık 1 milyon yapının kaçak, iskansız ve ruhsatsız olduğunun ortaya çıkacağını kaydeden Nusret Suna, “Bu da demek oluyor ki yaklaşık 2 milyon konu-tun bulunduğu İstanbul’da her iki binadan biri risk altında ve her türlü tehlikeye açık” diyor. Tüm bu binaların yıkılma-sının ve yerine yenilerinin yapılmasının mümkün olmadığını dile getiren Suna, “Aslında hükümetin birkaç yıl önce rafa kaldırıldığı Deprem Master Planı’nda öne-rilen yöntem uygulanmalıydı. Yapılar risk derecesine göre sınıflandırılmalı ve acil yıkılması gerekenler yıkılmalı, yalnızca güçlendirme ihtiyacında olanlara güçlen-dirme yapılmalı” şeklinde konuştu.

KURTARMA FAALİYETLERİ NE KADAR BAŞARILI?

Kartal’da çöken binaya AFAD ve ilgili devlet kurumlarının müdahalesinin tam bir fiyaskoyla sonuçlandığını söyleyen Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Baş-kanı Eyüp Muhçu afet sonrası kurtarma faaliyetlerine dikkat çekerek, “6 Şubat’ta bina yıkıldığında ilk 2 saat içinde acil müdahaleyle ilgili gerekli işlemler yapıl-madı. Binada kurtarma çalışmaları devam ederken önlem alınmadığı için çevredeki bütün yollar tıkandı. Çıkardıkları imar affı yasası ve diğer uygulamalarla bu yı-kımdan asıl sorumlu olanlar yetersiz olan çalışmaları da engelleyici davranış içinde bulunarak yıkım yerine gidip poz verdi, bunu propagandaya dönüştürdü. Tek bir yapıda başarısız olan AFAD ve kamu yö-netimi anlayışının İstanbul’un bütününü etkileyecek bir depremde başarılı olmasını beklemek mümkün değil. Bu yüzden, afet organizasyon yönetim politikalarının yeni-den yapılandırılması gerekir” açıklamasın-da bulundu.

Ne deprem gerçeği ne de tartışma yeni değil. Ancak kapsayıcı ve makul biz çözüm de yok. Örneğin; Bakanlık, vali-liklerden kentlerdeki riskli binaları 3 ay içerisinde bildirmelerini istedi. Bu kadar kısa sürede binalarda çalışma yapılarak risk analizi yapılması olanaksız. Yapılan ve bugün de yapılabilecek olan deprem yönetmeliğinin değiştiği 2000 yılından ön-ceki konutları riskli ilan etmek. En kolayı bu ancak bir bilimsel tarafı olmadığı gibi toplumsal tepkiye yol açacağı da aşikar. Deprem sonrasına da özellikle İstanbul’un ne kadar hazır olmadığı ortada. Beklenen büyük Marmara depremi öncesinde ge-reken adımlar atılmadığı takdirde Türki-ye’nin yaşayacağı bir afetten çok küçük bir kıyamet senaryosuna dönüşecek durumda.

Küçük Kıyamete Hazır Mıyız?

Page 5: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

Mart 2019 5

İKİ KAZADA DA AYNI TİPHelikopter, ABD’li Bell firmasının ürettiği UH-1 mo-

deli. Türkiye’de halk arasında bilinen adıyla Pat Pat. Ara-ma kurtarma, nakliye ve pilot eğitimi görevlerinde kulla-nılmak üzere tasarlanan helikopter ilk uçuşunu 22 Ekim 1956’da yaptı. 1959 yılında da Amerikan Ordusu’nun hizmetine girdi. “Tüm zamanların En İyi Helikopterleri” belgeselinde, en iyi helikopter seçildi. Vietnam Savaşı’n-da kullanılmak üzere tasarlanan UH-1B modelinde ise kabin, 9 asker veya 3 sedye alacak şekilde genişletilmişti. Vietnam Savaşı’nda üretiliş maksatlarının dışında piyade-lere yer desteği verme ve keşif görevlerinde de kullanılan helikopterler bu yüzden de çok yüksek kayıplar vermiş-lerdi. UH-1 kazalarında dünyada ölen pilot sayısı 2.002 iken kaybedilen helikopter sayısı yaklaşık olarak 5.000 adetti.

Zamanında dünyanın en ‘ünlü’ helikopterlerinden biri olmakla birlikte kullanım devrini yavaş yavaş kapamıştı. 2004 yılında Amerikan Ordusu bütün UH-1’leri UH-60 Blackhawk’larla (Karaşahin) değiştirdi. 2004 yılından sonra Amerikan Ordusu sadece AH-64 Apache, CH-47 Chinook, OH-58 Kiowa ve UH-60 Blackhawk helikop-terlerini kullanacağını bildirdi. Ancak Amerikan ordusun-da UH-1’ler hala eğitim amacıyla ve hava ambulansları olarak da kullanılıyor. Avustralya Ordusu ise birkaç yıl önce son UH-1 helikopterini yaptığı bir törenle emekliye ayırdı.PİLOTLARIN ÜSTÜN ÇABASI

Her iki kazada da pilotların insanüstü çabası sayesinde helikopterlerin yerleşim yerlerine düşmediğine dikkati çeken uzmanlar, helikopterlerin yerleşim yerlerine düş-mesi durumunda facianın boyutunun çok daha yüksek ve yıkıcı olacağına vurgu yaptı. Kazanın en ince ayrıntısına kadar oldukça kapsamlı bir şekilde araştırılacağına deği-

nen güvenlik uzmanları, “Helikopterlerin çok eskimesi, yedek parça/bakım hataları, pilot ve teknisyen hataları, kazanın gerçekleştiği bölgenin doğal yapısı ve doğa şartları gibi çok farklı bileşenler bu raporda detaylıca ele alınacak” bilgisini paylaştı. UH1 helikopterlerin 50 yaşın üzerinde olduğu, çok iyi bakım yapılmasına rağmen me-tal yorgunluğun had safhaya geldiği de dikkat çekilen bir diğer husus. TAKVİM ÖNE ALINIRSA SORUN OLMAZ

TSK’nın takvimine göre bu helikopterlerin 2020’de envanterden çıkarılacağını hatırlatan güvenlik kaynak-ları, bu tarihin öne alınmasının herhangi bir aksamaya neden olmayacağı görüşünde. Bu yaklaşımın temelinde

UH-1’lerin terörle mücadelede kullanılmaması, uçuş menzilinin az olması ve ancak 5-6 kişi taşıyabilmesi» gibi etkenlerin olduğu öğrenildi. Ancak helikopterlerle ilgili adımdan daha hızlı verilen karar kışlayla ilgili oldu. Son iki kazanın meydana geldiği Sancaktepe’deki 4. Kara Havacılık Okulu’nun taşınmasına karar verildi. Uzman-lara göre günümüzde ‘yerleşim alanlarının içinde kalan’ havacılık okulunun farklı bir yere taşınarak muhtemel kazalarda en azından helikopterlerin, yaşam alanlarının üzerine düşmesinin önüne geçilmesi üzerinde duruluyor. Geçerli bir neden olmakla birlikte akıllara taşınacak as-keri arazinin akıbetinin ne olacağı, özellikle imara açılıp açılmayacağı geliyor.

Milyonlarca vatandaşın yakından takip ettiği yeni askerlik sistemi hakkında çalışmalar sü-rüyor. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ma-

hir Ünal, düzenlemeye ilişkin “Muhtemelen nisan ayında gelir. Nisan ayı içerisinde bu şekillenir ve TBMM’nin gündemine gelir öyle gözüküyor” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da sistemin ayrıntılarına ilişkin bugüne kadar ki en net bilgileri verdi. Erdoğan, “Bir ay-lık eğitimini tamamlayıp 5 aylık kıta hizmetini bitirerek ilk 6 ayı tamamlayanlar isterlerse terhis olabilecekler. Şayet askerliğe devam etmeyi tercih ederlerse 6 ay sü-reyle maaşlı olarak görev yapacaklar” dedi. Erdoğan, bedelli askerlik konusunda ise, “Bedelli askerlik uygu-lamasını, ordumuzun personel ihtiyacına göre belirlenen bir rakamla sınırlı olmak üzere kalıcı hale getiriyoruz” açıklamasında bulundu. “İkide bir çıkacak mı çıkmaya-cak mı böyle bir şey olmayacak” diyen Erdoğan “Eğitim durumuna bağlı olmaksızın, isteyen herkes bedelli asker-liğe başvurabilecek. Bedelli askerlikten yararlanmaya hak kazananlar 1 aylık temel askerlik eğitimlerinin ardından

terhis edilecekler” bilgisini paylaştı.MYO İÇİN YEDEK SUBAYLIK UYGULAMASI

2 yıllık meslek yüksekokulu me-zunları için 12 aylık yedek astsubay-lık uygulaması olacak. Bunlara iki aylık eğitimde harçlık, 10 ay kıta hizmetinde maaş verilecek. Bitince isteyen sözleşmeli olarak devam edebilecek. Meslek yüksekokul-larına yedek subaylık Türk Silahlı Kuvvetleri’nde ilk kez uygulanacak bir sistem olarak dikkat çekiyor. Bunların hepsinin bir kontenjanı var. TSK, beşer yıllık periyotlar halinde yaptığı toplantılarda ihtiyaç miktarını belirliyor ve seçmeler yapılıyor. Üniversite mezunları için bu konu-da değişen bir husus yok, üniversite mezunları yine iste-dikleri takdirde 12 aylık yedek subay olarak hizmetlerine devam edebilecekler.ASKERLİK SÜRESİ 6 AYA İNİYOR

Lise ve altı mezunu erlerden bahsedecek olursak bu

gençlerimiz 6 ay zorunlu askerlik yaptıktan sonra kendi istekleri doğrultusunda ikinci 6 ay da askerliğe devam ederlerse maaş alacaklar ve böylelikle yeni bir meslek kapısı doğmuş olacak. İstedikleri takdirde de profesyonel asker olarak TSK’daki hizmetlerine devam edebilecekler.SÜREKLİ HALE GELİYOR

Bedelli askerlik konusunda bedelin ne kadar olacağı ve yaş sınırının olup olmayacağı vatandaşlar tarafından merak ediliyordu. Bu konu da artık bir esasa bağlandı. Bedelli askerlik sürekli hale getirildi ve 20 yaşını geçip askerlik çağına gelmiş her vatandaş bedelli askerlikten yararlanabilecek. Bedelli askerlik konusundaki rakam da sabit bir tutara getirilecek.

Helikopter Kazalarında 9 şehit

Yeni Askerlik Sistemi Şekillenmeye Başladı

Sayı daha fazla ama yakın zamanlarda yaşanan kazaların bilançosu buydu: 9 şehit. Önce 26 Kasım 2018’de sonra 11 Şubat 2019’da İstanbul’da 4. Kara Havacılık Alay Komutanlığı’na ait UH-1 tipi askeri helikopterler düştü. O helikopterler geçtiğimiz yıllarda 13 askerin daha şehit olduğu kazalar nedeniyle zaten sabıkalıydı.

Page 6: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

Mart 20196

Tarladan sofraya sebze meyve-nin yolculuğu macera dolu. O maceranın bedeli ise vatandaşın

cebinden çıkıyor her seferinde. Domatesi örnek verelim, Antalya’da bir serada ya da tarlada üretilen domates önceden anlaşılan hal komisyoncusuna satılıyor. Önceden anlaşılmasının nedeni ise o hal komisyon-cusunun üreticiye girdi desteği sağlaması. Komisyoncu karını koyarak ürünü tüccarla-ra gönderiyor. Onlar da haldeki tesislerinde boylamasını yapıyor, çürüklerini atıyor, kaliteli olanları ayırıyor. Emek ve işletme giderleri nedeniyle yüzde 40 civarında bir maliyet daha biniyor. Diğer şehirlere gönderildiğinde lojistik gideri ekleniyor pek tabii.

Ürün satılacağı şehirdeki hale girdiğin-de de komisyoncu karı ile pahalılaşıyor. Pazarcı, manav ya da market de satarken kendi karını koyuyor. Üreticinin 1 liraya sattığı domates büyükşehirlerde 3 bazen de 4 katına tezgahlara konuluyor.

Haberin girişi uzun. Ancak tarladan çı-kan meyve sebzenin yolculuğunun en kısa özeti bu ne yazık ki. Türkiye’de bu fiyat katlanması, komisyoncular, aracılar, hal yasası hep tartışmalıydı. Bugün ise daha da fazlasıyla tartışmalı. Öyle ki artan maliyet-ler fiyatları katlayınca bu da enflasyon ra-kamlarına yansıyınca konu sebze meyveden daha geniş bir boyut kazandı. ARACILAR DEVRE DIŞI

Haliyle hükümet de kolları sıvadı. İlk olarak bu yolculuktaki durak sayısının fazlalığına dikkat çekildi. En basit haliyle düşünüldüğünde üreticinin elinden çıkan bir ürün, sistem gereği en az iki komis-yoncunun elinden geçiyor. Yani aracılar-dan. Sebze meyve fiyatlarında yaşanan pahalılığın ardından da akla ilk onlar geliyor. Tıpkı son yaşananlarda olduğu gibi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdo-ğan, “Üreticiden tüketiciye kadar, arada bu komisyoncular var ya, vurgunu bunlar vuruyor. Arada bir tane komisyoncu yok 2,3,4,5 bu kadar komisyoncu var. Her istasyonda bu fiyatlar artıyor” sözleriyle hem sistematik sorunu hem de kızgınlığını getiriyor dile. Yıllardır aynı tartışmalara rağmen hal yasası ise hala değiştirilmiyor.

Elbette son gelişmelerle hal yasası alındı gündeme. Çalışmalara başlandı. Ancak gıda fiyatlarındaki artış toplumsal bir tepkiye dönüşünce daha hızlı harekete geçmek gerekti. Yeni bir sistem kurup fiyatların daha makul seviyelerde olmasını bekleyecek vakit yok çünkü Mart sonunda seçim var. Bunun üzerine hükümet en pra-tik çözüm olarak hedefe de koyduğu ara-cıları aradan çıkarmakta buldu çözümü. Üreticiden malı Tarım Kredi Kooperatif-leri aldı. Satan da belediyeler. Böylelikle fiyatı 7-8 liraya satılan domates tanzim satış tezgahlarında kilosu 3 liradan satıldı.

GÖZ ARDI EDİLEN TEMEL SORUNLAR

İlk bakışta neden daha önce yapılma-dı dedirten bir uygulama. Zira üretici de elindeki mal istediği fiyata satıldıktan sonra buna karşı değil. Demirören Haber Ajansı’nın uzattığı mikrofona da bunu söy-lediler. Ancak “Tanzim satışa karşı değiliz” sözleri “Üreticiler tanzim satıştan memnun” diye servis edildi. Aynı yayın grubundaki Kanal D tarafından da sadece bu kısımlar haberleştirildi. Tabi durum tepki çekti. Çün-kü yayınlanmayan sözleri şunlardı: Bizim üretim maliyetlerimiz çok yüksek. Biz de istiyoruz tüketicinin ucuz mal yemesini, ucuz domates, biber yemesini. Geçen yıl 120 lira olan biyolojik mücadelede kullan-dığımız arı bu sene 160 lira. Geçen sene kullandığımız plastik sera örtüsünün kilosu ortalama 8 lira civarındaydı. Şu anda 16- 17 lira. Bizim de giderlerimiz çok yüksek. Biz de maliyetlerimizin düşmesini istiyoruz.

Bize de tanzim satış noktaları kurulsun. Biz de ilacımızı, gübremizi ucuz alalım. Üretici de tüketici de ucuz yesin. Ucuz üretelim, ucuz tüketelim”

Üretim maliyetleri bu açıklamadan önce de çok dile getiriliyordu elbette. Ancak bir türlü buna yönelik bir çözüm sunulmuyor-du. Maliyetlerin yüksek olmasının nedeni ise basit: İlaç ithal, mazot ithal, gübre ithal, fide ithal... Liste uzuyor ve bunların hepsi dövize bağlı. 2018’de yaşanan kur şoku sonrası doğal olarak maliyetler katlandı. Hızlı tüketilmesi gereken sebze meyve fiyatlarına da bu durum hızlı yansıdı. Gir-dilerin yine ister ithal olsun ister yerli olsun nasıl daha ucuz olacağına yönelik ise yetki-liler sessiz.

Bir ürünün fiyatını etkileyen unsurlardan biri de arz talep dengesi. Son dönemde ma-liyet ağırlıklı artan fiyatlara karşın arz talep faktörü de oldukça dikkat edilmesi gereken bir husus Türkiye’de. Öyle ki son 10 yılda

tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 9’u kaybe-dilmiş durumda. Türkiye halihazırda yılda ortalama yüzde 1 buçuk oranında nüfus artışına sahipken buna bir de Suriyeli mül-teciler ve bir yıl hariç sürekli artan turistler ekleniyor. Yani arz daralırken talep artıyor. EKON 101 yani iktisada giriş dersinin ilk ünitelerinde yer alan makro etkili bu mikro iktisat konuları ne yazık ki çözülemiyor.

ZARARI KAMU YÜKLENİYORO röportajların yayınlanmayan bir başka

bölümü de yine cevabı aranan sorulardan biriydi. “Tanzim satışlara karşı değiliz” diyen üretici “Bugün itibarıyla Demre Hali’nde 7 lira 70 kuruş olan sivri biber, tanzim satış yerinde 6 liradır. 7 lira 70 ku-ruşun üzerine işçilik, paketleme masrafı da

koyduğumuz vakit 8 lira 40 kuruşa satılma-sı gereken sivri biber, devletin tanzim satış reyonlarında 6 liradan satılmaktadır. Bu tablo ile baktığımızda devletin zararı orta-dadır. Devlet ilk defa halkının menfaatine zarar etmektedir” diyordu. Soru basit devlet bu zararı nereden karşılıyordu? Bu ne kadar sürdürülebilir bir durumdu? Cumhurbaş-kanı Erdoğan’ın tanzim satış noktalarında bakliyat ve hatta temizlik malzemesi de satılacağını söylemesi devletin daha da fazla zararına satış yapacağı endişesini do-ğurdu. Kamunun zarar ettiği durumda ise başvurulabilecek yöntemler çok basit: Ya vergiler artırılacak ya da devlet borçlanma-ya gidecek.

Tanzim satış noktalarının sayısı sınırlı. Şu an için devletin kasasında yarattığı açık da öyle. Hükümet ‘gerekirse kalıcı hale getiri-riz’ dese de seçim sonrası asıl beklenen hal yasasıyla ilgili düzenleme. Ancak onun da temel sorunlara çözüm bulamayacağından

fiyatları baskılayamayacağı görüşü hakim. Bu nedenle tanzim satışın yaygınlaştırılarak zararına satıştan ziyade aracısız maliyetine satış ihtimal dahilinde. MARKETLER DE İNDİRİME GİTTİ

Zararına satış yapan sadece devlet de değil. Doğrudan üreticiden mal alan zincir marketler de yüzde 50 ve daha fazla oranlarda indirim başlattılar. Fiyat etiketlerine maliyet tablosu ekleyip zararına satış yaptıklarını belgele-yerek, alışverişe kilo sınırlaması getirdiler. Esasında marketler sistematik açıdan avan-tajlı. Komisyoncu maliyetlerine katlanmadan doğrudan üreticiden mal alabiliyorlar. Fakat burada da işletme giderleri giriyor devreye. Cumhurbaşkanı Erdoğan her ne kadar “Zincir marketler sadece meyve sebze mi satıyor” diyerek tepki gösterse de bir marketin manav reyonu organizasyonunun kendine has işletme giderleri mevcut. Öyle olmasa bile maliyetin altında yapılan satışın marketlerin diğer ürün-lerdeki gelirlerinden karşılanıyor olması yine zararına satış anlamına geliyor.

Marketlerin zararına satış kararının nedeni net bir şekilde sektör temsilcileri tarafından dile getirilmedi. Bu hamle “Demek ki oluyor-muş” tepkilerine sebebiyet verirken bunun bir başka sonucu da akıllara geldi: Enflasyona etkisi. Tanzim satış noktalarından Türkiye İstatistik Kurumu’nun fiyat alması eleştirilere neden olacağından bundan kaçınılacağı tah-min ediliyor. Muhtemel ki de alınmayacak. Ancak zincir marketlerdeki indirim hiç şüphe-siz enflasyon oranlarına da yansıyacak. Türlü hamlelerle baskılanmaya çalışılan enflasyona yine suni bir müdahale yapılmış olacak.SERBEST PİYASA İMTİHANI

Peki bu ne kadar sağlıklı bir durum? Çoğu ekonomistin hükümeti eleştirdiği olgu burada toplanıyor. Yapılan adımların çözüm getir-meyeceğini hatta yeni sorunlar doğuracağını dile getiriyorlar. Üstelik konunun bir de ya-bancı yatırımcı cephesinden ele alınış şekli var. Tanzim satış noktaları 1970’lerdeki yağ kuyruklarıyla iç siyaset malzemesi edilirken, dışarıda devletin piyasaya müdahalesi şek-linde algılanıyorlar. Türkiye’de “AK Parti devleti komünizmle yönetiyor” diye espriyle karışık yapılan eleştirilerin dışarıdan gözle düşünüldüğünde şakası dahi yapılamayacak konular olduğu aşikar. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “faiz sebep enflasyon neticedir” sözüyle başlayan, soğan depolarının basıl-masıyla devam eden ve bugün de tanzim satış noktalarına varan süreci yakından takip ediyorlar. Her ne kadar vatandaşına karşı so-rumlu olsa da hükümet yetkilileri, bu açıdan da tüm dünyanın gözü önünde serbest piyasa konusunda sınav veriyorlar.

Tanzim satış noktalarında ilk olarak domates, salatalık, ıspanak, patates, soğan, patlıcan ve biber satılırken daha sonra bakliyat da eklendi.

Tanzim satış noktalarında ilk günden bu yana uzun kuyruklar oluşurken, vatandaşlar arasında zaman zaman tartışmalar da yaşanıyor.

Devletten Zararına Tanzim Satış

Page 7: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

Mart 2019 7

Çığ gibi büyüyen işsizliğe karşı yeni bir istihdam seferberliği projesi başlatıldı. Hazine

ve Maliye Bakanı Berat Albayrak bu yıl 2.5 milyon yeni istihdamı hayata geçireceklerini

söyledi. Programın yürütücüleri ise Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği. Paketin

detayları ise oldukça dikkat çekici.

Yeni teşvik kapsamında, işverenle-rin, nisan ayı sonuna kadar sağ-layacağı her ilave istihdam için

3 ay boyunca, hem çalışanın asgari ücrete kadar ücretini hem de tüm prim ve vergi-leri devlet karşılayacak. Üç aydan sonra izleyen 9 ay boyunca da çalışanın prim ve vergilerini devlet ödemeye devam edecek. Örneğin, işveren, mart ayında işe yeni biri-sini aldı; mart-nisan-mayıs aylarında çalı-şanın asgari ücret kadar maaşını, tüm vergi ve primlerini devlet karşılayacak, geri ka-lan 9 ay boyunca işveren çalışanın ücretini cepten ödeyecek ama vergi ve primleri yine devlet karşılayacak. Nisan ayında işe yeni bir çalışan alınırsa, nisan-mayıs-haziran aylarında ücret, prim ve vergiler devletten olacak, temmuz ayından itibaren 9 ay bo-yunca da işçinin prim ve vergilerini devlet ödemeye devam edecek.

Tabii, bu teşvikten yararlanmanın bazı şartları var. Çalışan açısından bakarsak; birincisi İŞKUR’a kayıtlı işsiz olması ve işe alındığı aydan önceki 3 ayda 10 günden fazla sigortalılığının bulunmaması gere-kiyor. İşveren açısından ise birincisi, yeni istihdam yaratması yani, işe yeni birini alması gerekiyor. İkincisi, 2018 yılında, is-tihdam açısından en düşük ayda çalıştırdığı eleman sayının üzerine çıkması, ayrıca yine 2018 yılında toplam istihdam ortalamasının da üzerinde işçi alması gerekiyor. Örneğin, 2018 yılında toplam 50 kişi çalıştırdınız, yeni teşvikten yararlanmak için 51’inci kişiyi işe almanız gerekiyor. İşin özü, Ni-san sonuna kadar ilave istihdam yaratmanız gerekiyor ki, aldığınız işçinin maaşını dev-let karşılasın. Bir şart daha var, teşvikten yararlanıp da aldığınız her yeni işçiyi, 9 ay boyunca işten çıkartamayacaksınız. Bir anlamda 9 aylık istihdam taahhüdü vere-ceksiniz.

NİSAN SONRASI NE OLACAK?Peki, nisandan sonra yeni istihdam ya-

ratan teşvikten yararlanamayacak mı? Ya da bir başka ifadeyle, nisan sonuna kadar yeni elamana ihtiyacınız yok ama mayıs veya haziran ayında olacak, teşvikten ya-rarlanılmayacak mı? Maaş desteği sadece nisan sonuna kadar olacak ama sonrasında alınacak her bir yeni kişi için devlet, prim

ve vergi desteği sağlayacak. Hatta yeni istihdam paketi kapsamında 2020’nin aralık ayına kadar her yeni istihdam için 12 ay boyunca SGK primleri ve vergileri devlet karşılayacak. Kadın, genç ve engelli istihdamında ise bu destek 18 aya kadar çıkacak. Örneğin, mayıs ayında yeni işçi aldınız, maaş desteğinden yararlanamayacaksınız ama 2020’nin mayıs ayına kadar aldı-ğınız işçi için vergi ve prim ödemeye-ceksiniz.

İŞVERENE AVANTAJIGelelim, yeni istihdam paketinin iş-

verene sağlayacağı avantaja. Net asgari ücret, 2.021 lira. Maaş, vergi, sigorta primi ve tüm kesintilerle birlikte asgari ücretli bir çalışanın işverene aylık maliyeti 3.134 lira. Nisan sonuna kadar yeni istih-dam yaratan işverenler, 3 ay boyunca al-dıkları işçi için hiçbir ödeme yapmayacak. Bu da şu anlama geliyor ki, işverenin yeni aldığı her bir kişi için devlet; maaş, prim, vergilerle birlikte 9.402 lira ödeyecek. Geri kalan 9 ay boyunca da prim ve vergileri devlet karşılayacak; bunun da maliyeti 10.017 lira (aylık prim ve vergi kesintisi 1.113 lira x 9 ay). Özetle, açık-lanan paketle yeni istihdam edilecek her bir kişinin bir yıl içindeki 19.419 lira-lık işverene maliyetini devlet üstlenecek.

Şu noktayı be-lirtmekte fayda var; nisan sonuna kadar sağlanacak ilave istihdam için maaş, prim ve vergilerin devlet tarafından karşılanmasının önemli tarafı turizm, inşaat gibi mevsimlik işçi çalıştıran işverenle-rin eleman alımlarını ön-ceye çekmelerini sağlamak. Böylece, işveren, mevsimden önce işçi alacak ama maliyeti olmayacak, yani cebinden para çıkmayacak, hem de istihdama katkı sağlamış olacak.

İŞKUR verilerine göre işsizlik maaşı alan kişi sayısı son 6 ayda yüzde 53 arttı. Ocak 2019’da tam 654 bin kişi işsizlik maaşı aldı. 15 Şubat 2019’da açıklanan Kasım 2018 verilerine göre işsizlik oranı ise 2 puan artarak yüzde 12.3 oldu. İşsiz sayısı 706 bin kişi artarak 3 milyon 981 bin kişiye yükseldi.

KAYNAK İŞSİZLİK FONUPaket için gereken kaynağın nereden

karşılanacağı en önemli konu. Öyle ki 2019

yılı için açıklanan istihdam sefer-

berliği bugüne kadarki en

kapsamlı program. Devletin bir kişi için bir yılda üst-leneceği 19.419 liralık

maliyet, hedeflenen

istihdam sayısı ile yani

2 buçuk milyon ile çarpıldığında 48

milyar 547 milyon 500 bin Türk lirası yapıyor. Yani yaklaşık

50 milyar lira. Bu kaynağın karşılanacağı yer ise ayrı bir tartışmaya yol açtı. Desteğin

İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması kararlaştırıldı. Ne kadarının buradan karşı-lanacağı kesin olmamakla birlikte işsiz ka-lan vatandaş için ayrılan kaynağın işveren için kullanılması tepki çekti. Her ne kadar bu istihdam şartına bağlı da olsa muhalefet bunun kalıcı bir çözüm olmadığını, istihda-mın ancak ekonomide güven tesis edilmesi durumunda artacağını savunuyor.

BAŞKA TEŞVİKLER DE VARKısa Çalışma Ödeneği: İşyerinde çalışma

sürelerini geçici olarak azaltmak zorunda kalan işverenler, 3 ay boyunca azaltılan süreye ilişkin çalışanlarının ücreti devletten karşılanacak.

İşverenler, İŞKUR’a, kısa çalışma öde-neği başvurusunda bulunacak.

Asgari Ücret Desteği: 500 ve üzeri sigor-talı çalıştıran işyerleri için 101 TL olarak uygulanacak, 500’ün altında sigortalı çalış-tıran işyerleri için ise 150 TL olacak.

51 İle Özel Destek: Kalkınmada önce-likli 51 il ile 2 ilçede (Gökçeada ve Bozca-ada) 5 puanlık prim teşvikine ek olarak 6 puanlık da bölgesel istihdam prim teşviki uygulanacak. Destekten, 10 kişi çalıştıran işyerleri ile 1-9 arası sigortalı çalıştıran işyerleri yararlanacak.

Bilişime Sigorta Desteği: İŞKUR’un düzenlediği İşbaşı Eğitim Programları’na katılanların 3 ay, imalat ve bilişim sektö-ründe 6 ay, siber güvenlik-kodlama-yenile-nebilir enerji gibi stratejik sektörlerde 9 ay boyunca ücret ve sigorta desteğini devlet karşılayacak.

Bir Yılda 2.5 Milyon Istihdam

2019 İstihdam Seferberliği programını Hazine ve

Maliye Bakanı Berat Albayrak açıkladı.

ŞARTLAR NELER?

İşverenin mevcut istihdamının üzerine yeni istihdam yaratması şart.

Maaş desteği için işe alımın 1Şubat-31 Nisan tarihleri arasında olması gerekiyor.

İşverenin, 2018 yılında, şirket çalışan sayısı açısın-dan en düşük olduğu aydaki çalışan sayısına ilave olarak

işe alınması gerekiyor.İşverenin, 2018 yılında toplam istihdam ortalamasının

üzerinde işçe alması gerekiyor.İşveren, alınan her bir işçiyi 9 ay boyunca işten çıkar-

tamayacak.İşe alınacak kişinin İŞKUR’a kayıtlı olması ge-

rekiyor.İşe alınacak kişinin işe alındığı aydan

önceki 3 ayda 10 günden fazla sigor-talılığının bulunmaması gere-

kiyor.

Page 8: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

Mart 20198 EKONOMİ-ANALİZ

Bütçe Fazlasının Ardındaki Gerçek

Türkiye’nin de aralarında olduğu Av-rupa ülkelerinde yapılan bir araştırmada katılımcılara “Parasız kaldığınızda ne yaparsınız?” sorusu yöneltildi. Türk va-tandaşları “Harcamalarımı azaltırım” di-yen en az kitleyken, “Kredi kartımı kulla-nırım” seçeneğini diğerlerine kıyasla açık ara farkla işaretleyen gruptu. “Arkadaşla-rından borç alacağını” söyleyen ise en çok Romanlar olurken, onları yine diğerlerine fark atarak Türkler takip ediyordu.

Sonuçlar şaşırtıcı olmasa gerek. İstisna-lar dışında, Türkiye’deki ekonomi ile ilgili tartışmalarda en son dert edilen konu talep azlığı. Tüketmeyi seviyor Türk insanı. Araş-tırmada da görüldüğü üzere Türklerin sadece 3’te ikisi har-camalarından taviz vereceğini söylüyor. Esasında kredi kar-tına başvuracağını söyleyenler arasında onlar da var ki bu seçeneği işaretleyenlerin oranı da yine yüzde 59. Borçlanmak sıradan bir olgu. Bunun top-lumsal tabandaki boyutu ise ayrı bir konu.

Sorun borçlanmanın doğru-luğu yanlışlığı da değil elbette. Öyle ki borçlanma olmadığı

takdirde Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ekonomi büyüyemez. Bu hem yatırımlar hem de tüketim için geçerli. Pek tabii borç kompozisyonunun yatırım ağırlıklı olması lazım ki kredi musluğu kısıldığında bir ekonomi için en kötü senaryolardan biri olan ‘ani duruş’ ger-çekleşmemeli. Bunun bugün yaşandığı ya da yaşanacağı hala tartışmalı ama borçla büyüyen Türk ekonomisi için deniz artık bitti.

2018 yılında bozulan, ki bazı ekono-mistlere göre yıllardır bozulmakta olup

sonuçları bugün ortaya çıkan, ekonomik sorunlar o araştırmadaki soruya benzer bir problemle baş başa bıraktı. Parasız

kalınmadı belki ama gelirler düştü. Harcamalarından vaz-geçmemek için kredi kartına başvurdu. Ocak ayı verilerine göre borç miktarı yaklaşık 20 milyar lira. Takipte olan mik-tar ise 3,2 milyar lira.

İşte bu tablo, nedeniyle hükümet yeni adımlar attı. Hem kredi kartı borçlarının yapılandırılması için hem de ekonomide talebi can-landırmak için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nca yönetmelik yayınlandı. Buna göre tüketi-

ci kredilerinin vadesi 36 aydan

60 aya çıkarıldı. Nihai fatura değeri 120 bin Türk Lirası ve altında olan taşıt alımı amacıyla kullandırılan kredilerin vadesi 60 ayı, nihai fatura değeri 120 bin Türk Lirasının üzerinde olan taşıt alımı amacıy-la kullandırılan krediler ile taşıt teminatlı kredilerin vadesi 48 ayı, bilgisayar alımı amacıyla kullandırılan kredilerin vadesi 12 ayı, tablet alımı amacıyla kullandırılan kredilerin vadesi 6 ayı, fiyatı üç bin beş yüz Türk Lirasına kadar olan cep telefonu alımı amacıyla kullandırılan kredilerin vadesi 12 ayı, fiyatı üç bin beş yüz Türk Lirasının üzerinde olan cep telefonu alımı amacıyla kullandırılan kredilerin vadesi 6 ayı aşamayacak. Bu kredilerin yeniden yapılandırılmasında da aynı vadeler uygu-lanacak. Yöntem hiç şüphesiz tüketiciyi bir nebze olsun rahatlatacak ama temel sorunlar hala ortada.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ocak ayına ilişkin nakit gerçekleşme-lerini açıkladı. Buna göre, geçen

ay Hazinenin nakit gelirleri 96 milyar 966 milyon lira, nakit giderleri 94 milyar 471 milyon lira oldu. Faiz dışı giderler 87 mil-yar 896 milyon lira, faiz ödemeleri ise 6 milyar 575 milyon lira olarak gerçekleşti. Faiz dışı denge ise 9 milyar 70 milyon lira fazla verdi. Ocak ayında nakit dengesin-de 2 milyar 495 milyon lira fazla verdi. Elbette manşetler de “Bütçe fazla verdi” diye atıldı ancak açıklanan rakamlara dair bir kaç kritik nokta var. İlk olarak geçen yılın rakamları ile kıyaslandığında hem gelirlerde hem de giderlerde ciddi bir artış söz konusu. 2018’in Ocak ayında bütçe gelirleri 58,2 milyar lira, giderleri ise 56,5 milyar lira olarak hesaplanmış ve yine fazla vermişti. Yani geçen yıla göre gelirler yüzde 38, giderler ise yüzde 35 arttı. Gelir kalem-lerine bakıldığında vergi gelirleri yüzde 11 azalmış, vergi dışı gelirler ise tam yüze 452 artmış. Bu sürpriz artışın nedeni resmi ola-rak açıklanmasa da akla gelen ilk şey Ocak

ayında yapılan transfer. Merkez Bankası’ndan Nisan ayında alınması gereken kar payının Ocak ortasında Ha-zine’ye aktarılması. Rakam da tam 37 milyar lira. İmar barışı gelirlerinin de buna yansıdığı söylense de her yıl elde edilen 5-6 milyar liralık vergi dışı gelir düşü-nüldüğünde bunun hesaba katılması zor.

Fazla veren bütçede gelir artışı Merkez Bankası’ndan alınacak karın erken tahsi-liyleyken, gider artışı da son derece çarpıcı. Geçen yıl ocak ayında 56,5 milyar lira olan bütçe gideri bu yıl 94 milyar lirayı aşmış durumda. Detayı konunun anlaşılmasına daha da katkılı. Öyle ki bu giderlerde personel giderleri yüzde 9 artarken, yatırım harcamaları yüzde 82 ve transfer harcamaları yüzde 53 artmış. Yatırım harcamalarının istihdama katkısı bir başka tartışma konusu. Transfer harcamala-

rındaki ciddi artışın nedeni ise hem sosyal güvenlik açığına aktarılan kaynağın artması hem de yerel seçim harcamaları.

Bütçe gelir ve giderlerindeki hızlı artışın bir kenarda tutulup “Bütçe fazla verdi” denilmesi esasında kamu maliyesinde bir bozulmaya işaret ediyor. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) hesaplamalarıyla Tür-kiye’nin hesapları kıyaslandığında da bu

açık görsel olarak da tablodaki gibi net bir şekilde ortaya çıkıyor. Tam da bu nedenle, bütçe üzerinde girişilen bu yeni hamleler, Türkiye’nin mali disiplinden uzaklaştığı ve bir Mali Kural eşliğinde IMF programının başlatılması gerektiği ve hatta seçim sonrası IMF ile masaya oturulacağı yorumlarına neden oluyor. Ancak hükümet bu yorumlara kesin bir dille karşı çıkıyor.

Talep Canlanması Için Vadeler Uzatıldı

Haftalık toplam kredi tablosuna bakıldığında, 2018’in ikinci yarısın-dan sonra yaşanan daralma düzeltilebilmiş değil.

Ocak ayında bütçenin fazla verdiği açıklansa da tek seferlik girdileri gelir olarak kabul etmeyen IMF hesaplamalarına göre bütçe açığı giderek artıyor.

Page 9: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

Mart 2019 9

Ocak ayında haber ajansları ko-nuyu yakından takip edenler için sıradan, uzak olanlar için

ise sıra dışı bir başlıkla haber geçti: Ve-nezuela Başkan Yardımcısı Çorum’da. Ekonomiden Sorumlu Başkan Yardımcı-sı olan Tareck Zaidan El Aissami Mad-dah, Ahlatcı Holding’e ait altın rafineri-sinde incelemelerde bulundu. Türkiye ile Venezuela arasındaki altın ticareti herke-sin dikkatini daha çok çekmeye başladı. Tabi ABD’nin de...

Şubat ayı başında ABD’li üst düzey bir yetkili, Türkiye ile Venezuela arasın-daki ticareti izlediklerini ve yaptırımla-rın ihlal edildiğine karar verilmesi du-rumunda harekete geçileceğini belirtti. İran ile 2011 ile 2013 yılları arasındaki altın ticareti nedeniyle Washington yö-netiminin gözünde sabıkalı olan Ankara yine yaptırım radarına girmişti. Zira 2018 yılında Türkiye’nin 20 tondan fazla altın ithal ettiği Venezuela’ya 3 ay önce yeni yaptırımlar getirilmişti. Bu gündemle şubat ayı başında Ankara önemli bir konuğu ağırladı. ABD’de Terörizmin Finansmanıyla Mücade-leden Sorumlu Hazine Bakan Yardımcısı Marshall Bil-lingslea, hükümet yetkilileri ile görüştü. Billingslea’nın, ziyaret sırasında Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilileri-nin yanı sıra Türk iş insanlarıyla da buluştuğu ve Vene-zuela ile altın ticareti yapmamaları konusunda uyardığı iddia edildi.

Halbuki Venezuela’dan altın ithalatı kasımda 200 bin dolara, aralıkta ise sıfıra düşmüştü ama cin şişeden çık-mıştı bir kere. Billingslea’nın ziyaretinin hemen ardından Reuters haber ajansı, Venezuela’nın altın ticaretine dair bir dosya hazırladı. Reuters dosyasında, Venezuela’da ekonomideki çöküşle 300 bin civarında kişinin ülkenin derme çatma altın madenlerinde çalışmaya başladığı, çıkarılan işlenmemiş altınların ülke dışına gönderilmesi yoluyla uluslararası yaptırımların aşıldığı belirtildi. Tür-kiye’deki alıcıların ise İstanbul Altın Rafinerisi (İAR) ve Sardes Kıymetli Madenler adlı şirket olduğu açıklandı

ancak İAR’den yapılan açıklamada bu kesin dille yalan-landı. Haberde altın ticaretinin 2018 yılının ilk 9 ayında yoğunlaştığı ifade edilse de kasımda düşmesinden aralık-ta ise tamamen sıfırlanmasından bahsedilmemesi dikkat çekici.

Reuters’ın haberini çarpıcı kılan bir diğer unsur altınla-ra karşılık Türkiye’den giden mallar. Habere göre Vene-zuela altınları Türkiye’ye girerken, Türkiye’den gönde-rilen makarna, süt tozu gibi temel tüketim maddeleri de Venezuelalıların sofralarında yerini alıyor. 2018 yılı Ara-lık ayı başlarında Reuters ajansının elde ettiği liman ka-yıtlarına göre göre Caracas yakınlarındaki La Guaira’ya süt tozu yüklü 54 konteyner ulaştı. İstanbul merkezli Mulberry Proje Yatırım deniz nakliyat şirketi, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde Eylül’de yer alan bilgilere göre, Venezuela’nın devlet madencilik şirketi Minerven ile geçen yıl bir ortaklık anlaşması imzalayan Marilyns Proje Yatırım şirketi ile aynı adresi paylaşıyorlar.

RUSYA İLE DE YAKINLAŞMATürkiye ABD’nin restine bu kez anında

karşılık verse de Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun durma şansı yok. Ül-kedeki bunalım gün geçtikçe artıyor. Ülkeyi ayakta tutan petrol gelirlerine Amerika’nın yaptırım uygulamaya başlaması Caracas yönetimini alternatif yollara itti. Petrol üre-

timi için gereken kimyasal ithalatını ABD’den sağlayan Venezuela Rusya ile yakınlaştı.

Kimyasal ithalatı ile sınırlı kalmadı bu yakınlaşma. Rus gazetesi ‘Novaya Gazeta’ tarafından ortaya atılan iddiaya göre, Rusya’ya ait Boeing 757 tipindeki iki yolcu uçağı, Dubai’ye uğradıktan sonra Venezuela’nın baş-kenti Caracas’a büyük miktarda nakit götürdü. Haberde Dubai’ye inen altın yüklü Rus uçaklarının Birleşik Arap Emirliği Merkez Bankası’na bağlı zırhlı araçlar ve bir grup yetkili tarafından karşıladığı ve ardından uçaklara büyük miktarda nakit para yüklendiği öne sürüldü. İddi-aların sahibi Novaya Gazeta, nakde çevrilen bu altınların Rusya Federasyonu Merkez Bankası’nda saklanan Ve-nezuela altınları olduğunu yazdı. Haberde ayrıca uçağın Dubai’den kalkmasıyla, Maduro’nun “Ülkeye bir milyar euro tahsis ediyorum” açıklamasının eşzamanlı olduğu ve tesadüf olamayacağı belirtildi.

Tekrar Türkiye’ye dönecek olursak Ankara yaptırımlar nedeniyle frene basmış gibi gözükse de konu ABD’nin yakın takibinde. Tek taraflı yaptırımların kabul edilebilir-liği tartışması ise her zamanki gibi saklı. Dahası Venezu-ela’da ekonomi ile başlayan ve siyasete sıçrayan krizde Ankara, Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun tarafında. Yaptırımlarda olduğu gibi siyasi meşruiyet kararını kendi başına veren ABD’nin bu tutumunu ne kadar ileri boyuta taşıyacağı ve aksiyon alıp almayacağı ise belirsiz.

EKONOMİ-ANALİZ

Venezuela Altınları ABD’nin Radarında

Merkez Bankalarından Altına Hücum

Dünya Altın Konseyi (WGC) tarafından yayınlanan rapo-ra göre, dünya genelindeki merkez bankaları tarafından 2018’de alınan altın miktarı geçen yıl 651,5 tona çıkarak, 1971’den bu yana en yüksek seviyesine ulaştı.

Rusya, ekonomisinde devam ettirdiği “dolarsızlaşma” poli-tikası doğrultusunda geçen yıl 274.3 ton altın alarak 2018’de dünyanın en çok altın alan ülkesi oldu. Özellikle ABD tahvillerini elinden çıkararak elde ettiği bütçeyi altına yatıran Rusya’nın altın rezervleri 2018 sonu itibarıyla 2 bin 133 tona ulaştı.

Türkiye ise geçen yıl altın

rezervlerini 51,5 ton düzeyinde artırarak, dünyanın en çok altın alan ikinci ülkesi oldu. Sekiz yıldır kesintisiz olarak altın rezervini artıran Kazakistan geçen yıl 50,6 ton alarak dün-yanın en çok altın alan ülkeleri arasında üçüncü sırada yer aldı. Böylelikle, dünya merkez ban-kalarının toplam altın rezervleri 2018 yılında 2017’ye kıyasla yüzde 74’lük artışla yaklaşık 34 bin tona ulaştı.

Raporda, yıl boyunca artan jeopolitik ve ekonomik be-lirsizlikler nedeniyle, merkez bankalarının rezervlerini çeşit-lendirdiklerine ve güvenli var-lıklara yatırım yapmaya odak-landıklarına vurgu yapılıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 Aralık 2018’deki Caracas ziyaretinin ardından Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, 5 Aralık 2018’de Rusya Devlet Başkanı

Vladimir Putin’le Moskova’da bir araya geldi.

Page 10: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

Mart 201910

2018’de ise bankaların kullandırdığı konut kredisi 2018’de 188 milyar 108 milyon liraya geriledi. Konut kredileri 2017 yıl sonuna kıyasla yüzde 1,8

azaldı. Bir önceki yıl sonunda konut kredi stoku 191 mil-yar 534 milyon lira düzeyindeydi. Ülke genelinde geçen yıl 1 milyon 375 bin 398 konut el değiştirirken, satışlar bir önceki yıla göre yüzde 2,4 geriledi. İpotekli konut satışı da 2018’de bir önceki yıla kıyasla yüzde 41,5 aza-larak 276 bin 820 oldu. 2017 yılında ipotekli konut satışı 473 bin 99 seviyesinde gerçekleşmişti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) da aralık dönemine ilişkin konut fiyat endeksi verilerini açıkladı. Türkiye’deki konutların gözlemlenebilen özel-liklerinin zaman içinde kontrol edilerek, kalite etkisin-den arındırılmış fiyat değişimlerini izlemek amacıyla hesaplanan Hedonik Konut Fiyat Endeksi (HKFE), aralık ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,44 arttı. Aynı dönemde reel olarak ise yüzde 12,35 azalış kaydetti. Konut Fiyat Endeksi (KFE), aralıkta yıllık baz-da yüzde 9,69 artarak 275,42’ye ulaştı. Metrekare başına konut değeri olarak hesaplanan birim fiyat, aralıkta 2 bin 314,54 liraya geriledi. Yeni Konutlar Fiyat Endeksi (YKFE) aralıkta 2017’nin aynı ayına göre yüzde 10,08

artarak 262,70 oldu. Aynı dönemde Yeni Olmayan Ko-nutlar Fiyat Endeksi de (YOKFE) yüzde 9,52 artışla 267,47’ye düştü.MALİYETLER ARTTI

Öte yandan TÜİK geçen yılın aralık ayına ilişkin inşaat maliyet endeksini de açıkladı. Buna göre, inşaat maliyet endeksi Aralık 2018’de bir önceki aya göre yüz-de 1,85 azalırken, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 25,65 yükseldi. Aralıkta aylık bazda malzeme endeksin-de yüzde 2,81 düşüş, işçilik endeksinde yüzde 0,62 artış görüldü. Bir önceki yılın aynı ayına göre malzeme en-deksi yüzde 29,21, işçilik endeksi yüzde 17,45 yükseldi.

Bina inşaatı maliyet endeksinde Aralık 2018’de bir

önceki aya göre yüzde 1,42 düşüş, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 26,26 artış yaşandı. Bir önceki aya göre malzeme endeksi yüzde 2,19 gerilerken, işçilik en-deksi yüzde 0,52 artış kaydetti. Yıllık bazda bakıldığında ise malzeme endeksi Aralık 2018 itibarıyla yüzde 30,21, işçilik endeksi yüzde 17,43 yükseldi.

Bina dışı yapılar için inşaat maliyet endeksi, Aralık 2018’de bir önceki aya göre yüzde 3,28 azaldı, bir ön-ceki yılın aynı ayına göre yüzde 23,67 arttı. Aralıkta, bir önceki aya göre malzeme endeksi yüzde 4,74 düşerken, işçilik endeksi yüzde 0,98 arttı. Bir önceki yılın aynı ayına göre malzeme endeksi yüzde 26,09, işçilik endeksi yüzde 17,48 yükseldi.

Konutta Gerileme Sürüyor

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye genelinde konut satışları 2019 Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %24,8 oranında azalarak 72 bin 937

oldu. Türkiye genelinde ipotekli konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre %77,2 oranında azalış göstererek 6 bin 537 oldu. Toplam konut satışları içinde ipotekli

satışların payı %9 olarak gerçekleşti. Türkiye genelinde ilk defa satılan konut sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre %30 azalarak 31 bin 048 oldu. Toplam konut satışları

içinde ilk satışın payı %42,6 oldu.

Varlık Fonu Kredi

Çekiyor

Otomotiv Sektörü Cansuyu İstiyor

Türkiye Varlık Fonu’nun 1.14 milyar dolarlık sendikas-yon kredisini koordine etmek için iki farklı grupla anlaşma sağladığı iddia edildi. İddia Bloomberg’e bilgi veren 5 farklı kaynağa dayandırılıyor. Koordinatör bankaların ise Citigroup ve ICBC olduğu belirtildi. Sendikasyonun vadesinin 2 yıl olması, 1 yıl da uzatma opsiyonunun bu-lunması planlanıyor. İlk kez dış kredi alacağı iddia edilen Varlık Fonu ile Citigroup ve ICBC de konuya ilişkin yorum yapmadı. Fon 2017 yılında yine ICBC’den 5 milyar dolar borç almak için girişimde bulunmuş, ancak kredi kesinleşmemişti.

ÖTV ve KDV indirimlerine rağmen Ocak ayı satışları sert dara-lan otomotiv sektörü çıkış yolu arıyor. İç pazarın yanı sıra Avrupa pazarının daralacağına ilişkin beklentiler, sektörde endişelerin art-masına neden oldu. Sektör temsilcileri, bayi teşkilatlarının ayakta durmakta zorlandığını belirtti. Otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarının Ocak’ta yüzde 59 düşüşle 14 bin 373’e gerilediği görül-

dü. Finansman tarafında yaşanan sıkıntılar sürdüğü için otomobil satışlarının arzu edilen seviyeye gelmesinin zaman alacağını kay-deden sektör temsilcileri, bazı bankaların 4 yıl vadede faizleri yüz-de 1,75’lere doğru çektiğini, faizlerin daha da düşmesiyle satışların ivmelenebileceğini söyledi. Kamu kaynaklı cansuyu kredisi isteyen otomotivciler bunu 2 yıl geri ödemesiz olarak talep ediyor.

Kolin İnşaat’ın İstanbul Havali-manı’nı inşa eden konsorsiyumdaki hisselerinin devri gerçekleşti. Hisse-lerin devredildiği firmalar ise konsor-siyumun diğer üyesi Kalyon İnşaat. Böylelikle İstanbul Havalimanı’nın 25 yıllık işletmesi Cengiz, MAPA (MNG), Limak ve Kalyon’a kaldı. Havalimanı ortaklığından çıkmasına karşın 5 firmanın oluşturduğu CM-LKK grubunun faaliyetleri sürüyor. İddia o ki grubun bünyesinde kurulan liman şirketinin de amacı Kanal İs-tanbul projesini almak.

Kolin Havalimanı Ortaklığından Çıkıyor

Page 11: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

Mart 2019 11

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından geliştirilen Amaca Yönelik Bireysel Tüketim Sınıflamasına (COICOP) göre TÜFE sepetini ve madde ağırlıklarını güncellendi. Bu kapsamda 2019’da TÜFE’de 418 madde, 895 madde çeşidi kapsanacak olup, 28 bin 711 iş yeri ve 4 bin 274 konuttan her ay 544 bin 256 fiyat derlenecek.

Fiyat derleme periyodu taze mey-ve-sebze, futbol maçına giriş ücreti, LPG-tüp gaz, seçilmiş gıda ürünleri

ve mücevher (altın) fiyatları için ayda 4 kez, kiralar ve ay içi fiyat değişimi az olan ürün-ler için ayda 1 kez, sigaralar, benzin-mazot fiyatları için günlük, bunların dışında kalan diğer tüm madde çeşitleri için ayın 10. gü-

nünü ve 20. gününü kapsamak üzere ayda 2 kez olarak belirlendi.12 ÜRÜN GİRDİ, BİR ÜRÜN SEPETTEN ÇIKARILDI

Güncellenen enflasyon sepetine bu yıl 12 ürün girdi, bir ürün ise sepetten çıkartıldı. Sepete giren ürünler hazır et yemekleri,

konserve balık, hazır sütlü tatlılar, dereotu, nane, roka, tere, fındık ezmesi, çocuk elbi-sesi, evcil hayvanlar için gıda harcamaları, saat ve kadın çantası şeklinde sıralandı. Se-petten çıkartılan ürün anaokulu ücreti oldu. Yİ-ÜFE sepeti de güncellenirken, bu yıl için sepete toplam 30 ürün eklendi, 4 ürün ise sepetten çıkartıldı.

Kredi derecelendirme kuruluşu S&P, Türkiye’nin kredi notunu “B+”, görünümünü “durağan” olarak teyit etti. Buna göre ku-rum, Türkiye’nin yabancı para cinsinden kredi notunu “B+” olarak teyit etti, not görünümünü değiştirmeyerek “durağan” olarak bıraktı. S&P, Türkiye’nin uzun vadeli yerel para birimi cinsinden kredi notunu “BB-”, kısa vadeli Döviz ve yerel para birimi cinsin-den notunu ise “B” olarak teyit ettiğini bildirdi. Ekonomistler S&P’den değişiklik beklemiyor-du.

S&P, 17 Ağustos 2018’de yap-tığı değerlendirmede, Türkiye’nin yabancı para cinsinden kredi no-tunu, yatırım yapılabilir seviyenin dört kademe altı olan “B+” sevi-yesine düşürürken, görünümünün “durağan” olduğunu açıklamıştı.

Türkiye’nin finansal ve öde-meler dengesi baskılarına ver-diği tepkilerin büyük ölçüde geçici olduğu belirtilen kurum açıklamasında, tepkilerin temel ekonomik zayıflıkları çözmekten daha çok semptomların hafif-

letilmesine odaklı olduğu ifade edildi. Bununla birlikte düşük net kamu borcunu işaret eden kredi derecelendirme kuruluşu, mali tarafta hareket alanı bulunduğunu belirtiyor.

Sıkı finansal koşullar ve yüksek enflasyonu işaret ederek Türkiye ekonomisinin 2019’da yüzde 0.5 küçülmesini bekleyen S&P, eko-nominin 2020 yılında yüzde 3.4, 2021 ve 2022 yıllarında yüzde 3.2 büyüme kaydetmesini öngö-rüyor.

Kurumun açıklamasında eko-nomiye olan güveni artıracak, cari açığı azaltıp enflasyonu kont-rol altına alacak şeffaf bir eko-nomi programının uygulanması durumunda Türkiye’nin notunun yükseltilebileceğinin altı çizildi. Buna karşın bankalara ilişkin sistematik riskin Türkiye’nin mali pozisyonunu zayıflatacak şekilde artması halinde ülke notunun indirilebileceği uyarısı da yapıldı. Büyüme performansının kurum beklentisinin altında gerçekleş-mesi de not indirimine sebep olabilecek bir başka tehlike.

ABD Merkez Bankası (Fed), Federal Açık Piyasa Komitesi’nin (FOMC) Ocak ayı sonunda gerçek-leştirildiği toplantı sonrası beklen-diği gibi faizlerin değiştirilmediği-ni açıkladı. Buna göre Fed, faizleri mevcut 2.25-2.50 aralığında bırakmış oldu. Piyasaları asıl hare-ketlendiren ise Fed Başkanı Jerome Powell’ın konuşması oldu.

Powell, son dönemde açıklanan verilerin zayıf olmalarına karşın, ABD ekonomisindeki güçlü bü-yümeyi aşağı çekemeyeceğini vurguladı. Ancak, bu duruma karşın Fed’in bundan sonraki faiz kararlarına sabırlı yaklaşacağının altını çizdi. Powell ters akımlar ve çelişen sinyaller nedeniyle faiz artırımlarını sürdürme olasılığının azaldığını ve bu durumun olumlu ekonomik görünüm üzerinde belir-sizlik yarattığına dikkat çekti.

S&P Kredi Notunu Değiştirmedi

FED’den “Sabırlı Olacağız” Mesajı

AB’nin Çelik Resti Türkiye’yi de Vurdu

Avrupa Birliği (AB), çelik sektörünü ABD’nin ilave gümrük vergileri kararının et-kilerinden korumaya yönelik kalıcı tedbirleri uygulamaya başladı. Buna göre, AB’nin kota sistemiyle 26 farklı kategorideki çelik ürünlerin ithalatı son 3 yılın ortalamasını geçtiği takdirde yüzde 25 ilave gümrük vergisi uygulamaya gire-cek. AB’nin çelik sektörünü korumayı amaçla-yan kalıcı tedbiri Temmuz 2021’e kadar devam edecek.

AB, temmuzda ABD’nin ilave gümrük vergi-leri uygulamasının etkilerinden çelik sektörünü korumak için çeşitli kategorilerdeki ithalatın geleneksel seviyeleri aşması durumunda ilave gümrük vergisi uygulama kararını geçici ola-

rak başlatmıştı. Söz konusu geçici tedbir şubat ayında sona erecekti. Ancak ABD’nin geri adım atmaması üzerine süre uzatıldı.

Bu kararla, dünyanın sekizinci büyük çelik üreticisi konumundaki Türkiye, en büyük pazarı konumundaki Avrupa Birliği’nde de önemli kayıplar yaşama riskiyle karşı karşıya. Zira Türkiye; Çin, Rusya, Hindistan, Güney Kore ve Ukrayna ile birlikte AB’ye en fazla çelik ihraç eden ülkeler arasında. Reuters’ın analizine göre AB, mevcut taslağa göre Türkiye’ye özellikle inşaat çeliğinde sert kısıtlamalar öngörürken, söz konusu kotalar AB’ye inşaat çeliği ihraca-tında yüzde 60’ın üzerinde daralmaya neden olabilir.

Enflasyon Sepeti Güncellendi

Page 12: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

Mart 201912

YIL: 2 SAYI:16 3 MART 2018

Terör sorunu üzerine siyasal iliş-kileri gerginleşen Türkiye-Suriye hattında ortaya çıkan su sorunu

ilişkileri daha da tehlikeli boyuta taşıdı. Bu durum üzerine 23 Ocak 1996 tarihinde Suriye’ye nota veren Türkiye, su sorununa ilişkin kendi lehine bir çözümü Türki-ye’ye dayatmak için PKK hareketini kul-landığı ve Türkiye’nin uğradığı kayıpların baş sorumlusu olduğu, PKK’yı ve liderini topraklarında barındırdığı için, Birleşmiş Milletler Antlaşması’na göre bunu bir sal-dırı kabul ettiğini bildirerek uyardı. 28 Şu-bat gibi siyasal alanda tansiyonu yüksek bir süreç geçiren Türk siyasetinin üzerine Hatay ve sınır aşan akarsuların paylaşımı sorunu gibi diğer önemli anlaşmazlık tartışmaların yönünü tayin etti, sadece siyasal değil ekonomik ve kültürel ilişkiler üzerinde de inşa edici bir rol oynadı.TERÖRE KARŞI ORTAK MÜCADELEDE

Suriye’nin PKK’yı Türkiye’ye karşı siyasal bir araç olarak kullanması sonucu gerilen Türkiye-Suriye ilişkileri tarihe “Ekim 1998” krizi olarak geçen süreci doğurdu. Ekim 1998 Krizi fiili bir savaşa dönüşmeden Adana Mutabakatı’nın im-zalanması, bir yönüyle iki ülke arasındaki savaşın önüne geçti. Bu antlaşma vasıta-

sıyla Suriye’nin PKK’nın faaliyetlerine destek verilmeyeceğini ve Abdullah Öca-lan’ın sınır dışı edildiğini resmen taahhüt etmesi, iki ülke ilişkilerinde her alanda yavaş ama istikrarlı bir işbirliği-nin ortaya çıkacağı bir dö-nemin kapılarının aralan-masına neden oldu. 20 Ekim 1998 tarihinde imzalanan Adana Mu-tabakatı, başta PKK olmak üzere, iki ül-kenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden terör ve terör örgütlerine karşı ortak mücadelede kapsamlı bir çerçeve oluştu-rulması hedeflendi.İMZALANAN TEK ANLAŞMA DEĞİL

Adana mutabakatı Türkiye ile Suriye arasında terörle mücadele konusunda imzalanan tek anlaşma değil. AK Parti döneminde 2010 yılında imzalanıp 2011 yılında TBMM’de kabul edilerek yürür-lüğe giren anlaşma ile Türkiye ve Suriye, Adana mutabakatını geliştirerek, terör ör-gütlerine karşı ortak mücadelede kapsamlı bir çerçeve oluşturdu. İLİŞKİLERİN NORMALLEŞMESİ

İÇİN ÖNEMLİUzmanlar Adana Mutabakatı’nın

imzalanmasından sonra 20 yılı aş-kın süre geçmişken ve Türkiye-Su-riye ilişkilerinin çöküşünden sonra diyaloğa dönmenin hem Ankara, hem de Şam için son derece zor olacağını, fakat söz konusu belge-nin Soçi’de dile getirilmesinin an-lam ifade ettiğini vurguladı. Ayrıca uzmanlar, bu anlaşmanın Türkiye ve Suriye arasındaki temasların ve işbirliğinin 8 yıl aradan sonra yeni-den canlanmasına hukuki bir zemin oluşturabileceğini ifade etti.YAŞAMA GEÇİRİLEBİLİR Mİ?

Peki, bu mutabakat bugün ya-şama geçirilebilir mi? Yetkililer, hukuki geçerliliği olsa bile, mevcut koşullarda Suriye yönetiminin bu mutabakattan kaynaklanan taahhüt-lerini yerine getirmesinin olanaklı olmadığını kaydederken, “Suriye, 2011’deki aynı Suriye devleti değil. Türkiye sınırının büyük çoğunlu-

ğunda yıllardır kontrolü yok” değerlendir-mesini yaptılar.

Temel bir başka sorun ise siyasi duru-mun tamamen değişmiş olması ve Şam

yönetiminin bugünlerde YPG ile ABD’nin çekilme süreci

sonrasına dönük işbirliği arayışında olması. Sa-

hadaki aktörler ara-sındaki dengenin bu kadar süratli ve te-melden değiştiği bir süreçte, Suriye yö-

netiminin Türkiye ile 21 yıl önce imzalanmış

bir mutabakatı yeniden yaşama geçirip, YPG’nin

faaliyetlerini engellemeye kalk-ması çok da mümkün görünmüyor.“DÜŞMANINIZ DA OLSA İPİ KOPARMAYACAKSINIZ”

Yine de Ankara-Şam hattında alt düzey-de diplomatik kanalların açık olduğunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ilk kez net bir şekilde dile getirdi. Erdo-ğan, “İstihbarat örgütleri bu noktada illa liderler ne yapıyorsa biz de onu yaparız havasında olamaz. Ve liderler kendileri birçok yerde devreden çıkar ama, kendi istihbarat örgütünü ilişkileri, münasebet-leri sürdürmesi bakımından değerlendirir. Niye? Öyle veya böyle düşmanınız dahi olsa, ipi tamamen koparmayacaksınız. Olur ki o ip size bir zaman lazım olabilir” diye konuştu.

Türk Dışişleri yetkilileri, Ankara-Şam hattında istihbarat düzeyinde temas ku-rulmuş olmasının “sürpriz görülmemesi” gerektiğine işaret ediyor. Türk yetkililer, siyasi liderler arasında temas olmasa bile dünyanın her yerinde istihbarat birimle-rinin gerekli gördüğü her durumda temas halinde olabileceğine dikkat çekiyor. Ankara-Şam hattındaki temasın “yeni bir diyalog kapısı” olarak nitelendirilmesinin de doğal olacağını söylemekten çekinme-yen yetkililer, bu temasta her iki ülkeyi yakınlaştıran konunun “terörle mücadele” olduğunu vurguluyor. Yani Ankara’nın da Şam’ın da öncelikli hedefi Türk hüküme-tinin PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak gördüğü YPG’yle mücadele. Temastan Esad’la görüşme çıkıp çıkmayacağına ilişkin ise “zamana bırakmakta fayda var” gibi temkinli bir değerlendirme yapılıyor.

ESAD’DAN SERT MESAJGelişmeler hem Adana Mutabakatı

çerçevesinde hem de terörle mücadelede ortak hareket edilmesi düşüncesiyle iki ülke ilişkilerinin normalleşeceği yönün-de yorumlara neden oldu. Ancak tam da bunun akabinde Suriye Devlet Başkanı Esad’dan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan bugüne kadarki en sert açıklama-lardan biri geldi. Esad, “Müslüman Kar-deşler’in Erdoğan’ı, olayların arkasında kendisi varmış gibi gözükmeye çalışıyor. Sinirlendiği zaman ‘Sabrımız kalmadı’ gibi tehditler savuruyor. Aman ne büyük sorun! Erdoğan aslında Amerikalılar için küçük bir paralı asker” dedi. Ankara ile Şam arasında iletişim açılsa dahi telefo-nun ucundaki kişilerin Erdoğan’la Esad olmaz pek mümkün değil.

Soçi’de 22 maddeden oluşan ve Adana Mutabakatına atıf yapılan an-laşmada amaç şöyle anlatıldı:

“Bu Anlaşma, taraflar arasında;1-20 Ekim 1998 tarihinde imzala-

nan Adana Mutabakatını geliştirmeyi ve daha etkin kılmayı,

2-Tarafların güvenliği ile istikrarını tehdit eden terör ve terör örgütleri-ne karşı ortak mücadelede yasal ve kapsamlı bir çerçevesinin oluşturul-masını,

3-Bu bağlamda terör ve terör örgüt-lerine karşı ortak mücadelede başa-rıya ulaşmasını ve somut sonuçların teminini sağlamak üzere uygun ortak bir terörle mücadelesi geliştirmeyi,

4-Bu konularda istihbarat paylaşı-mını ve bilgi değişimini,

5-20 Ekim 1998 tarihli Adana Mu-tabakatını gereğince oluşturulan, Özel Temsilciler dahil mevcut mekaniz-malar ile Üst Düzey Askeri Diyalog Toplantısı kapsamında oluşturulan Adana Mutabakatı Güvenlik İşbirliği Alt Çalışma Grubu mekanizması va-sıtasıyla; tüm şekilleriyle terörle ve terör örgütlerine karşı mücadeleyi ve bu konuda somut sonuçlar elde etmek üzere, samimi ve kararlı bir güvenlik işbirliğini amaçlamaktadır.”

Eski Anlaşma, Yeni DönemABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında yapılan görüşmeler neticesinde Suriye’nin kuzeyinde ‘terörden arındırılmış güvenli bir bölge’ oluşturulması fikri netlik kazandı. Ancak bölgenin kimin kontrolünde ve nasıl bir yönetim anlayışına sahip olacağına dair taraflardan herhangi bir uzlaşı açıklaması yapılmadı.

ANLAŞMADA NELER VAR?

RMG MEDYA YÖNETİM

Abdulkadir AYGÜN

İMTİYAZ SAHİBİ

YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Adana Mutabakatı’nı gündeme Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin getirdi.

Page 13: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

Mart 2019 13

Ocak 2017’de göreve başlayan ABD’nin 45. Başkanı, milyarder iş adamı Donald Trump’ın bügüne kadar aldığı kararlar ve yaptığı icraatlar onun dünya ekonomisi ve siyaseti için tehlikeli ve tutarsız bir karakter olduğunu gösteriyor. Trump’ın göçmenlerle sınavından Avrupa’yla genişlettiği uçuruma, Türkiye’ye yönelik tehditlerinden Twitter diplomasisine, Meksika sınırına örmek istediği duvardan Venezuela’daki krize kadar Trump siyasetindeki pek çok nokta belirsizliğini koruyor.

Donald Trump’ın ABD’nin 45. başkanı olarak göreve başladığı

20 Ocak 2017 tarihinin üzerin-den 2 yıl geçti. ABD’de 2016’da gerçekleşen başkanlık seçimle-rinde Demokrat Parti’nin adayı olan Hillary Clinton’a karşı zafer kazanan Trump’ı başkan-lık koltuğuna oturtan en temel vaadi “Amerika’yı yeniden harika yapmak” idi. Peki göreve başladığı andan bu yana “kol-tuğu tehlikede” ve “azledildi, azledilecek” yorumları yapılan Trump, iki yıl boyunca “Ame-rika’yı yeniden harika kılmak” için neler yaptı? GÖÇMEN KARŞITLIĞI, SEÇİM VAADİ

Trump’ın seçim vaatleri arasındaki göç-men karşıtlığı, ABD Başkanı’nın istikrarlı şekilde savunduğu politikanın başında geliyor. Zira Trump yakın zamanda, ABD Kongresi’nin onayı olmaksızın Meksika sınırına duvar inşa edilmesi için gerekirse ulusal çapta acil durum ilan edebileceğini söyledi. Ancak Trump’ın duvarın mali-yetini Meksika’ya ödeteceği iddialarının gerçekleşmemesi, duvara harcanacak bütçe üzerinden ülkede büyük bir ihtilaf yarattı. Trump’ın “Müslümanların ülkeye girişinin tamamen yasaklanacağı” vaadi ise Irak, İran, Suriye, Sudan, Libya, So-mali ve Yemen vatandaşlarının ülkeye seyahatlerinin yasaklanmasıyla sınırlı kalsa da ABD Anayasa Mahkemesi’nden onay buldu.TRUMP’IN BAŞLATTIĞI TİCARET SAVAŞI

ABD ile Çin ticaret savaşının başlatan Trump’ın 2018’in ilk çeyreğinde ilan etti-ği kararla birlikte çelik ithalatında yüzde 25, alüminyum ithalatında yüzde 10 güm-rük vergileri oldu. Washington’ın Çin’den ithal edilen 800’den fazla ürüne yüzde 25 ek gümrük vergisi uygulama yönünde de karar alınca Çin de ABD’ye aynı karşı hamleyi yaptı. Ekonomiyi küresel çapta etkilemesi olası olan ve dünya çapında pek çok ürün fiyatının aniden fırlaması gibi sonuçlar doğurabilecek bu savaş hala sürse de Trump ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Buenos Aires’te düzenlenen G20

Liderler Zirvesi kapsamında yaptıkları gö-rüşmede ülkeleri arasında bir süredir de-vam eden ticaret savaşının yeni tarifelerle büyümesini önleyecek 90 günlük ‘ateşkes’ üzerinde mutabık kalmışlardı. Washington yönetiminin, 200 milyar dolarlık Çin ürü-nüne uyguladığı gümrük vergisi oranını, 1 Ocak itibariyle yüzde 10’dan yüzde 25’e yükseltme kararını askıya almasını sağla-yacak ‘ateşkes’, tarafların birbirlerine kar-şı yeni gümrük vergileri getirmelerinin de önüne geçmişti. Çin ekonomisinin büyü-me hızını düşüren bu savaşla ilgili, Trump son olarak iki ülkenin anlaşma konusunda mesafe kat ettiğini açıklamıştı.GENİŞLEYEN ABD-AVRUPA UÇURUMU

Tabii, Trump’ın korumacı ticaret politi-kalarından Avrupa da nasibini aldı. ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da

düzenlenen basın toplantısında çelik ve alüminyuma yönelik tarifelerle ilgili kararını açıkladı. Kanada ve Meksika dışındaki ülkelere yüzde 25 çeliğe, yüzde 10 da alüminyuma olmak üze-re gümrük vergisi uygulaması kararı aldı. ABD’nin NATO üyesi Avrupa ülkelerine savunma harcamalarını artırmaları için uyguladığı baskı da ABD-Avru-pa ülkeleri arasındaki uçurumu genişletti. AMERİKAN MEDYASIYLA BİTMEYEN ÇATIŞMA

Trump, göreve geldiğinden bu yana Amerikan medyasıyla

bitmeyen bir çatışma içerisinde. Bir süre önce, Beyaz Saray’ın Trump’ın basın toplantısı esnasında tartıştığı CNN Beyaz Saray muhabiri Jim Acosta’nın Saray’a giriş kartını askıya alması bu çatışmanın son tezahürü. Ancak Amerikan medya-sında şimdiye kadar, Trump’ın seçimlere yapılan müdahale sonucunda göreve gel-diği iddialarını barındıran yüzlerce yazı kaleme alındı.TRUMP’IN TÜRKİYE’YE YÖNELİK TEHDİTLERİ

Trump’ın başkanlığı boyunca ABD ile NATO müttefiki Türkiye, geriye dö-nüşü oldukça zor krizlerin eşiğine geldi. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ‘ABD’li Rahip’ davası olarak bilinen da-vada ‘askeri ve siyasi casusluk’ ve ‘terör örgütü adına suç işlemek’ ile suçlanan

Andrew Brunson’ın tutuklu yargılanma-sı sebebiyle Trump, Türkiye’yi Twitter üzerinden tehdit ederek hedef almış, tweetlerinden birinde Türkiye’ye ‘geniş çaplı ekonomik yaptırım’ tehdidinde bu-lunmuştu. Ancak bu, Trump’ın Türkiye›ye yönelik ne ilk ne de son tehdit tweeti oldu. ABD’nin, FETÖ lideri Fethullah Gülen’i iade etmemesi, Türkiye’nin ‘terör örgütü’ olarak gördüğü PKK’nın Suriye uzantısı YPG’ye yaptığı silah yardımları, Anka-ra’ya Rusya’dan alacağı S-400 savunma sistemleri sebebiyle ve Ankara Astana or-tağı İran’a yönelik Amerikan ambargoları-na katılsın diye sistematik baskı uygulasa da Trump, Türkiye’yi Fırat’ın doğusunda-ki ABD destekli YPG’ye karşı yapacağı operasyon sebebiyle tehdit etmekten geri durmadı. Trump ‘Türkiye’nin Suriye’de Kürtleri vurması durumunda Türkiye’yi ekonomik yıkıma uğratacaklarını’ söyledi.TERÖR ÖRGÜTÜNE SÜREN DESTEK

Trump her ne kadar Türkiye’ye yönelik tehdidini uygulamak üzere adımlar atmasa da; Türkiye-ABD ilişkileri, Washington’ın Türkiye›nin ‹terör örgütü› olarak gördüğü ve ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu DSG’ye yönelik desteği sebebiyle ciddi bir kopuşun eşiğinde. Neticede, Trump yakın zamanda, Suriye’den çekileceklerini Twitter üzerinden duyursa da, ülkenin 3’ünün inşası süren 20’nin üzerinde askeri üssünün bulunduğu Suriye’den çekilme kararının uygulanacağı konusundaki soru işaretleri sürüyor. Trump’ın “çekilme»den ve yakın zamanda yine Twitter üzerinden ilan ettiği “güvenlik” bölgesi planlarının, Türkiye’nin bekasına yönelik tehditleri bertaraf edecek biçimde olup olmayacağı konusunda ciddi belirsizlikler sürüyor.DÜNYA İÇİN ZARARLI BİR AKTÖR

AB üyesi ülkelerle kavgalı tarzda; Macron’a yaptığı hakaret içeren ifade, Merkel’e özellikle Rusya ile Kuzey Akım Projesi Anlaşması’ndan dolayı yaptığı çıkışlar, NATO’da ‘biz kimsenin polisi değiliz’, ‘Böyle üstenci, bazen söyleneme-yecek şeyleri çok net bir şekilde söylüyor, bu da Amerika ile diğer ülkeler arasın-daki mesafenin açılmasına neden oluyor. Bugüne kadarki performansı itibariyle Trump, uluslararası ilişkiler açısından dünyanın huzuru bakımından zararlı bir aktör olmuştur.

Güvenilmez Ortak: Donald Trump

Page 14: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

Mart 201914

Çin Halk Cumhuriyeti›nin kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Türk-Müslüman çoğunluğun yaşadığı bir coğrafya. Pekin yönetiminin Çin Türkistan’ı ya da Doğu Türkistan olarak anılmasına sıcak bakmadığı bölge bu dönemde baskı ve zulüm iddiaları ile gündemde. Radikal İslami akımlardan endişe ettiğini söyleyen Çin yönetiminin, Uygur Bölgesi’nde ipleri sıkı tuttuğu bilinen bir gerçek. Bunun bölge halkının yaşam koşullarını ne kadar kısıtladığı ise tam bir muamma.

Çin bura-daki en temel

amacının Doğu Türkistan’ın müslüman halkını kendi sosyalizmi-ne uyumlu hale getirmek oldu-ğunu söylüyor. Zira Pekin tarafı “İslam’ın sosya-lizm ile uyumlu hale gelmesi, Çinlileştirilmesi ve vatanperverliğin teşvik edilmesi” için 5 yıllık bir planı kabul etti halihazırda. Çin geçen yıl da Hristiyan dini için benzer bir plan açıklamıştı. Bu politikayı uygulamak için kurulan kamplar inkar edilmiyor da. Her ne kadar bu kamplarda eğitim veril-diği ve burada kalanların hayatlarına renk katıldığı söylense de Pekin yönetiminin işin arka planında ciddi bir asimilasyon yürüttüğü ortada. BABASINDAN HABER ALAMIYOR

Kamplardan gelen haberler ve insan hikayeleri kısıtlı. Nadir de olsa sızanlar-dan biri Kazak asıllı bir Çin vatandaşı olan Aybota Serik’inki. Babası Çin hükü-metinin ‘mesleki eğitim merkezleri’ adını verdiği gözetim kamplardan birisinde tutuluyor. Aybota ise bu kamplara “hapis-hane” demeyi tercih ediyor. Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin kuzeyinde Tarbagatay şehrinde imamlık yapan babası Kudayber-gen Serik, Şubat 2018’de polis tarafından gözaltına alınmış ve Aybota o günden beri babasından haber alamıyor. “Babamın ne-den tutuklandığını bile bilmiyorum” diyen Aybota, Çin yasalarına aykırı herhangi bir şey yapmadığını, mahkemelerce yargılan-madığını söylüyor. “TUTUKLAMALAR KANUNİ DEĞİL”

2016 senesinde Almata’ya taşınan Nur-bulat Tursuncan ise yaşlı akrabalarının Kazakistan’a taşınamadığını çünkü Çin hükümeti tarafından pasaportlarına el konulduğunu anlatıyor. Bekmurat Nusup-kan ise Çin’deki akrabalarının telefonda konuşmaktan ya da Çin’in mesajlaşma uygulaması WeChat’te yazışmaktan kork-tuklarını dile getiriyor. Bu korkularında haksız da sayılmazlar: Şubat 2018›de

kayınpederim beni ziyarete geldi. Bizim evden Çin›deki oğlunu arayıp telefonda konuştu. Bundan kısa bir süre sonra oğlu Baurzan gözaltına alındı. Söylendiğine göre Kazakistan›la iki ya da üç telefon görüşmesi yapmış ve bu sebeple politik kampa gönderilmişti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) yetkilileri, kanuni prosedürler işletilmeden tutuklamalar yapıldığını, alıkonanların ne aileleriyle ne de avukatla görüştürüldüğü-nü söylüyor.“7 GÜN CEHENNEMİ YAŞATTILAR”

Orinbek Koksibek de bu kamplarda ay-larını geçirmiş bir Kazak. “7 gün cehenne-mi yaşattılar bana orada” diye söze başla-yıp kendisine yapılan işkenceyi anlatıyor: Ellerim kelepçeliydi, bacaklarım birbirine bağlıydı. Beni bir çukura attılar ve tam ben ellerimi kaldırıp yukarı bakmaya çalışırken üstüme su dökmeye başladılar ve ben de çığlıklar attım. Daha sonra ne olduğunu hatırlamıyorum. Ne kadar o çukurun içinde kaldım bilmiyorum ama mevsim kıştı ve hava çok soğuktu. Benim vatan haini olduğumu, iki vatandaşlığımın olduğunu, borcum olmasına rağmen top-raklarımın olduğunu söylüyorlardı.HEYİT’İN ÖLDÜĞÜ İDDİASI

Bu bilgiler ışığında Pekin yönetiminin Doğu Türkistan’da ciddi bir asimilasyon politikası yürüttüğünü söylemek zor olmasa gerek. Özellikle rejim bu politi-kayı ağırlıklı olarak kendisi için tehlikeli gördüğü kanaat önderleri, imamlar, eği-timciler ve sanatçılara yönelik yapıyor. Zira bunların en başında gelenlerden biri de Uygurların ‘Dutar Kralı’ olarak anılan Abdurehim Heyit. Uygurların en popüler

ve en etkili şarkıcılarından olan Heyit, bölge başkenti Urumçi’de hapiste tutuk-luydu. Heyit’in ‘işkenceyle öldürüldüğü’ iddiaları Türkiye’nin de gündemine dam-gasını vurdu. Milliyetçi kimliğiyle bilinen ve Heyit’i tanıdığını iddia eden Bünyamin Aksungur isimli bir sanatçı tarafından Fa-cebook’ta paylaşıldıktan sonra yayılan ve bir sosyal medya kampanyasına dönüşen bu haber, sonunda Dışişleri Bakanlığı’nın dahi gündemine girdi. Dışişleri Bakanlığı, kaynaksız bir Facebook paylaşımı üzerin-den ‘Abdurehim Heyit’in ölümünü derin bir üzüntüyle öğrendiklerini’ açıkladı ve ‘Çin’in toplama kamplarını’ eleştirdi. Aksungur’un paylaşımı ise muhtemelen Aydın Anwar isimli, tanınan bir ABD destekli Uygur ‘aktivistine’ dayanıyordu. Türkiye’nin diplomatik düzeyde tavır al-masına yol açan bu duruma Çin›in cevabı ise Abdurehim Heyit’in hayatta olduğunu kanıtlayan video görüntüsünü paylaşmak oldu. Dışişleri Bakanlığı’nın Pekin yöneti-mine Heyit’in durumunu sormadan haber üzerine aksiyon alması ise tartışılması gereken ayrıca bir durumdu. HEYİT’İN SUÇLANMASI VE TUTUKLANMA SÜRECİ

Uygur Şair Tahir Hamut, Heyit’in tu-tuklanması sürecini Urumçi’deki Sincan Şarkı ve Dans Topluluğu yetkililerinden duyduğunu belirterek şöyle anlatıyor: Po-lis Heyit’i tutuklamadan önce birkaç kez onu evinde ziyaret etmiş. Polis onun oku-duğu ve yorumladığı Atı’lar (Ata’lar) adlı

şarkıyı niçin bestelediğini ve ne sebeple yorumladığını sormuş. Ayrıca bu şarkının söz yazarının kim olduğu ve niçin yazdığı hakkında da sorgulamış. Daha sonra bu şarkının sözlerini yazan şair Abdure-him Abdullah da tutuklanmış. Heyit’in yorumladığı şarkının sözlerinde geçen “savaşın şehitleri – jenglerde shehit ” ifa-desi hakkında özellikle durdukları ve bu cümle üzerinde çok hassas davrandıkları söyleniyor. Aslında, o şarkının ana mesajı geçmişte savaşlarda şehit olan atalarımızı ve bu savaşların kurbanlarını hatırlamak ve gençlerin bu günlerde parti yapmalarını (eğlence düzenlemelerini) eleştirmekti. Bu sözlerin aşırılık veya cihad ile bağlantılı olduğu için tutuklandığı yolunda söylenti-ler var. Çin polisleri muhtemelen ‘Ata’lar – Atilar’ şarkısı ile cihad arasında kendin-ce bir bağ kurmak istemiş.

Sincan’daki sis perdesi tam olarak ara-lanabilmiş değil. Pekin’in ‘tüm dinlerin Çinlileştirmesi’ projesi açıkça bilinirken bu planın gerek müslüman gerekse de diğer dinlerden insanların hayatlarını nasıl etkilediği bilinmiyor. Öyle ki konu tartışılmaya başlandığında Çin tarafı cami sayısının fazla olduğunu öne atarak ken-dini savunuyor. Pekin yönetiminin gerçek manada kapılarını açması gerektiği kadar, nasıl bir diplomatik yol izleneceğin de Ankara tarafından belirlenmesi gerekiyor. Aksi takdirde Abdurehim Heyit’in öldüğü iddiası üzerine yapılan iletişim hatası, mevcut sorunu daha da çözülmesi zor bir krize çevirebilir.

Çin’in Uygur planı ve ‘Dutar Kralı’

Page 15: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

Mart 2019 15

Yıl 2005. Venezuela’da lider Hugo Chavez’in oldukça po-püler olduğu zamanlar. Sadece

ülkesinde değil dünyada da. Öyle ki ABD’ye kafa tutan bir semboldü. Dar-beler atlatmış, petrol gelirlerini kamulaş-tırmış, muhalefete karşı hep zafer kazan-mıştı. Sinmiş muhalefet seçimleri boykot edince Chavez o yılki seçimlerden daha da güçlü çıkmıştı. Tam da o sene Vene-zuelalı 5 öğrenci sonuçları bugüne kadar yansıyacak bir yolculuğa çıktı. Sırbis-tan’ın başkenti Belgrad’a giden öğrencile-rin sponsoru yine Belgrad merkezli “Uy-gulamalı Şiddetsiz Eylem ve Stratejiler Merkezi” (CANVAS) adlı bir kuruluştu. CANVAS, eski ismi ile ‘direniş’ anlamına gelen Otpor. 1998’de Milosevic yönetimi-ni protesto eden ve sonunda deviren Sırp üniversite öğrencileri tarafından kurulmuş ve ABD medyası tarafından oldukça parlatılmıştı. CANVAS’ın finansörü ise, Washington merkezli Ulusal Demokrasi Vakfı’ydı (NED). O vakıf ise, CIA’in diğer ülkelerdeki seçimlere müdahale, darbe planlama ve Washington’un günde-mine direnen milletlere karşı kullandığı ‘yumuşak güç’ kuruluşuydu. Hatta Strat-for’dan sızan ve Wikileaks’ta yayımlanan maillerde, CANVAS’ın 1999/2000 zama-nı Miloseviç karşıtı mücadelesi sırasında CIA tarafından bile direk fonlanmış ola-bileceği belirtiliyordu. Bir ABD’li yetki-linin sızdırılan mailine göre; CANVAS’ı kuran çocuklar artık büyümüş, takım giymiş ve diğer ülkelere yönetim değiş-tirmeye, devrim götürmeye gitmekteydi. Yine Wikileaks’te yayımlanan maillerde, CANVAS, 2005 yılında Venezuela’ya da dikkat kesilmişti. Sırbistan ve Doğu Avrupa ülkelerinde tecrübelenen Strateji Merkezi’nin üyeleri o yıllarda Venezüel-la’ya akın etti.‘NESİL 2007’ ADLI GRUP DOĞAR

Caracas’ta üniversiteyi bitiren Juan Guaido, eğimini devam ettirmek için Washington’a gider. Okul masrafları ise Venezuela’daki enerji ve petrol alanında uzman olan eski IMF yöneticisi Venezu-elalı ekonomist Luis Enrique Berrizbeitia tarafından karşılanmaktadır. Guaido, aynı yıl, Chaves hükümetinin Radyo Caracas TV’nin (RCTV) lisansını yenilemeyi red-detmesinin ardından hükümet karşıtı mi-tinglere liderlik eder. RCTV ise 2002’de provakatif yayınlarıyla Chavez’e karşı yapılan darbeyi başlatan kanaldır. Tabi, Sırbistan’dan gelen CANVAS üyeleri RCTV protestolarında büyük rol oynar ve aynı yıl içinde, tamamen CIA destekli ve yönetim değişliliği isteyen Venezuelalı öğrencilerin yer aldığı “Nesil 2007” adlı devrimci gurubun uzman kadrosu doğar. Stratfor ve CANVAS, o zaman çok tanın-

mayan Guaido’nun yakın arkadaşı Yon Goicoechea’yı yapılacak anayasa referan-dumu için anahtar eleman olarak görür. Nitekim Goicochea, Cato Enstitüsü’nün Milton Friedman “İlerleyen Özgürlük” ödülüne layık görülür ve 500 bin dolar para alır. Goicochea’a ödülü veren Cato Enstitüsü ise, Latin Amerika ülkelerinde aşırı-sağ hükümetleri destekleyen ve Cumhuriyetçi partinin en büyük bağış-çılarından Koch Kardeşler’in kurduğu Washington merkezli bir düşünce kuru-luşudur. Yine Wikileaks’e göre, ABD’nin Venezüella B. Elçisi William Brownfield tarafından ABD Dışişleri Bakanlığı, Ulu-sal Güvenlik Konseyi ve ABD Savunma Bakanlığı Güney Komutanlığı’na gönde-rilen mailde, “Nesil 2007” ve Yon Goico-echea övülmektedir. Artık Chaves yöneti-mini indirmek için hazırlıklar tamamdır. ABD’nin yumuşak güç kurumlarından akan milyonlarca dolar para desteğiyle, Venezüellalı “Nesil 2007”, Sırplı CAN-VAS’tan (Otpor) öğrendiklerini Venezue-la sokaklarına taşır. 2009... GUAİDO SİYASETE GİRİYOR

Nesil 2007 aktivistleri, en provokatif gösterilerini sahneler ve kamusal alan-larda pantolonlarını indirerek psikolojik provakasyon taktiklerini uygularlar. Bu taktik, ABD’li “kansız devrim” kavramı-nın bulucusu Gene Sharp’ın kitabında da yer almaktadır. Bu provakatif protestolar-da Nesil 2007 kuruluşunun liderlerinden Guaido da yer almaktadır. Eylemi yapan gençlerin üstündeki tişörtlerde yer alan CIA destekli Sırp CANVAS-Otpor sem-bolü de oldukça dikkat çeker. Guaido, aynı yıl, Princeton Üniversitesi mezunu aşırı-sağcı ve yukarda bahsettiğimiz, Washington merkezli “Ulusal Demokrasi Vakfı (NED) ile dirsek temasında olan arkadaşı Leopoldo López ile Popüler İrade Partisi’ni kurarak siyasete girer. Guaido’nun arkadaşı Lopez ise, Washin-gton’un yönetimi değiştirmek istediği ülkelerde hükümet karşıtı eylemciler için fiili bir tanıtım mağazası olarak görev

yapan Washington merkezli İnsan Hakları Vakfı’nın kurucusu Thor Halvorssen’in kuzenidir. Guaido ve Lopez liderliğindeki Popüler İrade Partisi, artık Venezüella’da oluşan her ekonomik, doğal afet gibi sıkıntılarda halkı yönetime karşı kışkır-tarak, sokaklarda gösteriler düzenlemeye başlar. Bu çabaları içinse iddiaya göre ABD’li USAID ve NED’ten yılda 40-50 milyon dolar alırlar.BUSH’UN TEMSİLCİSİYLE BULUŞMA

Venezuela istihbaratı, Guaido, Goico-echea ve bir kaç Venezuelalı muhalifin Meksika’da bir otelde Sırp CANVAS-O-tpor yöneticileriyle bir araya geldiğini, görüşmelerde Başkan Bush’un yöneti-minde çalışan Otto Reich ile buluştuğunu açıklar. Bu görüşmelerdeki tüm masrafları karşılayan ve görüşmelere katılanlardan biri de, Venezuela petrol sektörünün ileri gelenlerinden Pedro Burelli’dir. Maduro karşıtlığıyla nam salan Burelli hatta sos-yal medyadan Maduro’ya Kaddafi ben-zetmesi yapar. Fakat yönetim değişikliği çabaları fayda vermeyince Maduro’ya karşı suikast girişimlerinde bulunulur. Bu planların başını Chavez karşıtlığı ile bi-linen Maria Corina Machado çeker. Ma-chado’nun en yakın dostu ise kendisini Bush’la tanıştıran ABD’li Senatör Marco Rubio’dur.

Nesil 2007’ye geri dönelim. Grup mensubu öğrenciler, sokaklarda yaptığı eylemleri şiddete dönüştürür, muhalif kesime ait binaları direniş kalelerine çe-virirler. Guarimbas adli verilen bu eylem-leri, CANVAS ve Guaido öncülüğündeki Popüler İrade Partisi organize etmektedir. GUAİDO EYLEMLERİN TAM ORTASINDA

Nesil 2007 tarafından yapılan 2014’te yapılan eylemlerde, 43 kişi ölür. 3 yıl sonra aynı eylemlerde ise 126 kişi ölür. Bazı Maduro destekçileri canlı canlı yakılır. Batı tarafından demokratik ve barışçıl lider olarak sunulan Guaido, bu eylemlerin tam ortasındadır. Hatta Guai-do, liderliğini ettiği ve 126 kişinin öldüğü

bu eylemde aldığı gazla daha sonra sildiği bir tweet atar. Zafer sarhoşluğunda olan Guaido şu sloganı atar: 2007’yi hatırlıyo-rum! Biz öğrenciler! Direniş! Direniş!

Şiddet ve siyasi kutuplaşma ülke genelinde artarken, hükümet bunu artı-ran Popüler İrade Partisi yöneticilerini tutuklamaya başlar. Parti alt liderleri Freddy Guevara ve Lester Toledo kaçar. Sırbistan’a giden 5 Venezüella öğrenciden biri olan Carlos Graffe ise tutuklanır. 13 kişinin ölümünden sorumlu ana parti li-deri Leopoldo Lopez (Thor Halvorssen’in kuzeni) ise, hapishanede geçirdiği belli bir sürenin ardından ev hapsine alınır. Arabasında bir kilo patlayıcı bulunan ABD’li Koch Kardeşlerin vitrin çocuğu Goicoechea tutuklandığında ise, başta New York Times gazetesi olmak üzere, ABD medyası, Goicoechea’nın “Komü-nizmden arınmış, demokratik bir toplum hayali” için tutuklandığını yazar. Otpor eğitiminden geçmiş Nesil 2007 yöneticisi David Smolansky ise, rahip kılığında Brezilya’ya kaçar. Şimdi Washington’da yaşayan Smolansky, ABD’nin Venezüella Özel Temsilcisi Elliott Abrams ile diresek temasında bulunarak Guaido’ya Washing-ton’dan destek sağlamaktadır.PENCE’TEN GUAİDO’YA ‘BAŞKANLIĞINI İLAN ET’

Şimdi gelelim “ABD, Guaido’yu neden seçti?” sorusuna. Zengin ve ABD ku-rumlarıyla direk bağlantılı arkadaşlarının aksine fakir bir aileden gelen Guaido, ‘halktan biri’ sıfatı için en uygun isimdi. Sadece biraz parlatılması ve demok-ratik bir lider görüntüsü verilmesi için geçmişindeki vahşi eylemler silinmesi gerekiyordu. Bu vahşi geçmişi silmekte zorlanmış olsa gerek ki, Wikipedia yö-netimi 11 Ocak gecesinde Guaido’nun profilini 37 kez değiştirdi. Guaido artık Maduro’yu devirmek için hazırdı. Ve 22 Ocak 2019’da Sırbistan seyahatine çık-masının üzerinden 14 yıl sonra kendisine ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’ten bir telefon geldi: Başkanlığını ilan et!

Kim Bu Guaido, Nereden Çıktı?

Page 16: TÜRKIYE YEREL SEÇIME GIDIYOR - revizyonanaliz.comrevizyonanaliz.com/sayilar/Sayi-19.pdf · Lojistik Ağı” konulu sunumu gerçekleş-tirildi. Lojistiğin bir bilim olarak ortaya

SAYI: 16MART 2019

Güneydoğu Asya’nın iki nükleer gücü Pakistan ile Hindistan yeni bir savaşın eşiğine geldi. Şubat ortalarında Keşmir’in Pulwama kentinde gerçekleşen, 40 Hint askerinin hayatını kaybettiği intihar saldırısının ardından yükselen tansiyon, sınırı ihlal eden Hint savaş uçaklarının Pakistan ordusu tarafından düşürülmesiyle farklı bir boyuta taşındı.

Uçaklardan biri Keş-mir’in Pakistan tarafına diğeri de Hin-

distan’ın kontrolündeki Cam-mu Keşmir bölgesine düştü. Hindistanlı bir pilot esir alındı. Pakistan yönetimi yansiyonu yükseltmeye niyetlerinin ol-madığını, ancak olası bir pa-radigmaya çekilmeleri halinde her türlü cevabı vermeye hazır oldukları uyarısında bulundu. Başbakanı İmran Han, Hindis-tanlı mevkidaşı Narendra Mo-di’ye tansiyonu düşürme çağrı-sında bulundu. Pakistan olarak

soruna diplomatik çözüm bulma teklifinde bulunan Han, “Tarih bize savaşların hep yan-lış hesaplamalarla dolu oldu-ğunu gösteriyor. Şimdi sorum şu, sahip olduğumuz silahlar göz önüne alındığında yanlış hesaplama yapma şansına sahip miyiz? Oturup konuşmalıyız” ifadelerini kullandı.

Gerilimi düşüren hamle de yine Pakistan’dan geldi. Esir düşen asker Hintli yetkililere sınırda teslim edildi. Hintli asker Pakistan askerlerinin kendisine çok iyi davrandığını

söyledi. Buna karşın iki ülke arasında 1971’deki savaştan bu yana yaşanan ilk kez hava çatışmasının izleri çabuk sili-necek gibi durmuyor.Öyle ki İslamabad yönetimi reddetse de Pulwama’daki saldırıdan Hintli yöneticiler, Pakistan istihba-ratını sorumlu tutuyor. Dahası çatışmaların yaşandığı gece her iki ülkede de yapılan kutlama gösterileri düşmanlık duygula-rını da dışa vuruyor.

Mısır’da 2015’teki bir saldırıda hayatını kaybeden Başsavcı Hişam Berekat’ın ölümüne sebep oldukları suçlamasıyla yargılanan 9 kişi, idam edildi. Uluslararası Af Örgütü, Müslü-man Kardeşler üyesi 9 kişinin yargılanmasının işkence iddialarıyla birlikte adil yürütülme-diğini duyurdu. İdamların, ülkedeki ‘adalet-sizliğin büyüklüğünün göstergesi’ olduğunu söyledi. Çarşamba günü idam edilen 9 kişinin, “Başsavcı’ya suikast düzenlediklerini itiraf etmeleri için işkenceye maruz bırakıldıkları” iddia edildi. Sanıklar, ifadelerinin işkence al-tında alındığını belirterek suçlamaları reddet-mişti. Ancak Yargıtay, idam kararlarını kasım ayında onayladı.BU YIL ÜLKEDE 15 KİŞİ İDAM EDİLDİ

Mısır’da seçimle başa geçen cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrildiği 2013 dar-besinden bu yana yüzlerce kişi idam cezasına çarptırıldı. Çoğu, Mursi’yi destekleyen Müs-lüman Kardeşler ile bağlantısı olduğu iddia edilen Mısırlılardı. Üst mahkeme bu cezaların çoğunu iptal etse de, sadece bu yıl ülkede 15

kişi idam edildi. Son olarak idam edilen 9 kişiden önce 3 kişi, Kahire’de 2013’te bir po-lisi öldürmek suçlamasıyla, 3 kişi de 2014’te bir hakimin oğlunu öldürmek suçlamasıyla yargılanmıştı. SİSİ, İDAM CEZASINI SAVUNDU

Öte yandan Mısır›da düzenlenen Avrupa Birliği (AB) - Arap Birliği zirvesi için 24 Avrupalı liderin Şarm El-Şeyh’e gitmesi Av-rupa’da tartışma yarattı. İdamların gölgesinde yapılan bu zirve için Avrupa basını “AB, Mısır diktatörünü kucakladı” başlığını kullandı. Uz-manlar ise, AB’nin Mısır’ın darbeyle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı Abdulffettah es- Si-si’nin demokrasi ve insan hakları konusundaki kabarık siciline rağmen zirve davetine olumlu yanıt vermesini ikiyüzlülük olarak değerlen-dirdi. Zirvenin kapanışında gerçekleşen basın toplantısında konuşan Abdulfettah es-Sisi, Avrupa’dan idamla ilgili gelen eleştirilere karşı çıktı ve bölge ve kültür farklılığı yüzün-den ülkesinde idam cezasının gerekli olduğunu iddia etti.

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2 Ekim’de Suudi Arabistan’ın İs-tanbul Başkonso-losluğu’nda öldü-rülmesinden sonra uluslararası baskı altında olan Veliaht Prens Muhammed Bin Selman, hem koltuğunu hem de uluslararası alanda imajını düzeltmek için Asya turuna çıktı. Sırasıyla Pakistan, Hindis-tan ve Çin’i ziyaret eden Veliaht Prens, ziyaretlerine bir dizi dev anlaşmalara imza da attı. Pakistan ziyareti sırasında Başbakan İmran Han tarafından devlet nişanı alan Muhammed bin Selman, ağır bir ekonomik krizle karşı karşıya olan Pakistan’a 20 milyar dolarlık yatı-rım anlaşması imzalandı. HİNDİSTAN’A DEV YATIRIM SÖZÜ

Bir sonraki durağı Hindistan olan Selman, Başbakan Narendra Modi ile bir araya geldi. Veliaht Prens’in Modi ile görüşmesinde ülkeye 100 milyar dolarlık ya-tırım sözü verdiği belirtildi. Bu meblağın 11 milyar dolarının, ülkenin batısında Umman Denizi kıyısındaki Maharaştra eyaletinde kurulacak dev petrokimya tesisi projesine harcanacağı, 89 milyar doların da çeşitli ekonomik iş birliği projelerinde değerlendirile-ceği ifade edildi.SELMAN’DAN ÇİN POLİTİKALARINA DESTEK

Suudi Arabistan ile karşılıklı beklenti içinde olan Çin, kendisini Avrupa ve Afrika’daki müttefik-

lerine bağlayacak Kuşak ve Yol Girişimi’nde, istikrarlı bir petrol üreticisi olan Suudi Arabistan’ın önemli bir rol oynamasını umu-yor. Prens Muhammed de petrole bağımlılığı azaltma çabaları çerçe-vesinde ekonominin çeşitlendiril-mesini öngören Vizyon 2030 pro-jesinde Çin şirketlerinin önemli bir rol oynamasını istiyor. 2017’de Çin’in Suudi Arabistan’da insan-sız hava aracı (drone) üretecek bir fabrika açması kararlaştırılmıştı. Geçen yıl Çin, Suudi Arabistan için inşa ettiği iki gözlem uydusu-nu uzaya fırlatmıştı. Öte yandan, Suudi Arabistan’ın milli petrol şirketi Aramco’nun Çinli Norinco isimli holdingle 10 milyar dolar değerinde rafineri kurulması için anlaşma imzaladığı bildirildi. Aynı zamanda Suudi Arabistan’da tüm eğitim kademelerinde Çince›nin ders olarak müfredata alınması-na karar verildi. Öte yandan adı cinayetle anılan Selman, Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı sert politikalar için ise, “Çin’in ulusal güvenliği korumak için terörle ve aşırıcılıkla mücadele önlemleri alma hakkına saygı duyuyor ve destekliyoruz. Çin ile iş birliğini güçlendirmeye hazırız” dedi.

Asya’da Korkutan Kriz

“AB, Mısır Diktatörünü Kucakladı”

Selman İmaj Turunda