uluslararasiisamveri.org/pdfdrg/d138879/2004/2004_tatlilioglu.pdf · türkmenlerin atalan...

30
ULUSLARARASI .. .. . TURK DUNYASI INANÇ . . . MERKEZLERI KONGRESI . . BILDIRILERI 23-27 EYLÜL 2002 ANKARA - 2004

Upload: others

Post on 24-May-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

ULUSLARARASI .. .. .

TURK DUNYASI INANÇ . . .

MERKEZLERI KONGRESI . .

BILDIRILERI

23-27 EYLÜL 2002

MERSİN

ANKARA - 2004

Page 2: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

TÜRKMENiSTAN'DA İNANÇ MERKEZLERİ

Yrd. Doç. Dr. Durmuş TATLILIOGLU*

B u sunumda esas konumuz o ian inanç merkezlerine geçmeden önce ko­

numu zun daha iyi anlaşılması için Türkmenistan 'ın tarihi ve dini yapısından

kısaca bahsetmek istiyorum.

1- Türkmen Adımn Ortaya Çıkışı ve Manası

Türkmen adı ilk defa X. yüzyılda--ortaya çıkmıştır. İslam kaynaklannın ifadesine göre Müslüman olan Oğuzlara, Müslüman olmayan Oguzlar "Türk­

men" adını vermişlerdir. ı Fakat Müslüman olup da Türkmen adını alan Ka­

raman, Ataman ve Kölemenlerin adlarında görülen man-men ekieri o devir­

de Müslüm~ Türklerin isimlerinin sonuna eklendiği iddia edilmektedir. 2

Türkmen adını "saf kanlı Türk"olarak nitelendirenler olduğu gibi "özen

Türk" yani Türk halklarının kökü olarak adlandıranlar da vardır.

Türkmen adının çıktıgı "oguz" kelimesi, ilk defa VITI. asnn ikinci çey­

reğinde yazılmış olan Göktürk Kitabeleri'nde geçmektedir. Oguzlar 24 boy­

dan meydana gelmektedir. Oğuz Han'ın alu oğlu (Gün, Ay, Deniz, Gök, Dağ

ve Yıldız) vardır. Her birinden dört oğul olmuştur. Toplam 24 yapmaktadır.

Bunlardan Gün Han, ay Han,Yıldız Han'a Boz oklar, Gök han, Dağ Han ve

Deniz Han'a Üç o klar denilmektedir. 3

2- Tarihi Yapı

TürkiDepler genel olarak göçebe yaşadıklan için yerleşik hayata geçmek

pek kolay olmamış ve bu toplumun geçirdiği ilk köklü yapısal değişme ol­

muştur. Göçebe yaşayan Türkmen toplumu tarihi değişim içerisinde yerleşik

* Cumhuriyet Üniversitesi Uahiyat Fakültesi ögretim Üyesi.

1 -İbrahim KAFESOÖLU, "Türkmen Adı, Manası ve Mahiyeti", Jean Deny Arrnaganı, Türk Tarih Kurumu yayım, Ankara, 1958, );. ISI.

2 Mehmet SARAY, Türkınen_Tarihi, Nesil Matbaacıhk, Ankara, 1997, s. 13.

3 Mehmet KILIÇ. Dünyadaki Türkmenler, Özsan Matbaacılık, Bursa. 1997, s. 14.

1137

Page 3: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

tarım toplumuna dönüşmüş ve günümüzde s-anayi toplumuna geçme çabalan görünmektedir.

Türkmenler göçebe hayatın temeli olan çadırlan yıkıp yerine evler yap­ma döneminde güç ve sancılı anlar yaşamışiardıL Göçebe toplumun aile ya­pısı, üretim aletleri, ekonomik faaliyetleri kişisel ve sosyal değerleri, siyasal ve askeri otorite odakları, edebiyatı ve içinde yaşanılan çadır yerleşik hayata geçince kökten ve devrimci değişmelere uğrayacaktır_ Göçebelerin hayatı sa­vaşa bağlı olduğu için bütün konar-göçer topluluklan buna göre örgütlenmiş­tir. Her insanın, ailenin, obanın göçebe toplumu içinde görevi ve sorumluluk­lan bellidir_ Göçebe Türkmen toplumunda" hanlar ve aksakallar" karar ver­diği zaman çadırlar bir saat içinde yılalır, eşyalar toplanır, kadınlar çocukla­um kucaklanna alır ve at beline gelirler. Bütün göçebe toplum bir ordu gibi yürümeye ve savaşmaya hazırdır_ Göçebe toplumlannda toprakta kişisel mül­kiyet olmadığı için, yer değiştirme kolay olmaktadır.

Türkmen yurt tutup köye yerleşmeye başlayınca durumu tamamen de­ğişmiştir. Toprak özel mülkiyet haline gelmiş, tarlayı ekip biçmek, sulayıp bakmak ~şisel bilgi ister hale gelmiştir. Taş yontulacak, kereste kesilip biçi­lecek, ev yapılacaktır. G?çebe toplumunda olduğu gibi T~rkmen artık doğa

ile ilişkilerinde asalak olmayacaktır. Tarla sulayacak, ağaç dikecek ve sebze yetiştirecektir. Doğaya verecek ki ondan als~. Artık "at işler er övünür" dev­ri kapanmıştır. "alet işler er övünür" devri açılmıştır. Göçebe toplumun tüm­den aşirete bağımlı olan insanı, yerleşik toplumda işlerini ç~kip çevirmede bağımsız karar alabilecek yeni bir insan olmak zorundadır.

Türkmenlerin toplumsal yaşayış tarzı aynı zamanda onların siyasal ör­gütlenme anlayışianna da ışık tutar. Küçiikten büyüğe "tire, tayfa v~. halk" di­ye sıralanır.4 Topluluklar esas olarak soy bağına dayanı.İ-. Yurt, oba, il, ve konfederasyon olarak sıralanan örgütlenmeleri ise yerleşme (genellikle geçi­ci) gereksirrimi ve turü ile bağlantılıdır.5 Irons, soya ve ekonomik yerleşim gereklerine göre oluşan bu aynşmanın siyasal uzan.tılarını ve örtüşen özellik­

lerini Yomut Türkmenleri açısından incelemektedir.

4 Murat ANNANEPESOV, M, ATAGARlYEV, Türkmenistan'ın Tarihinden Materyaller, (X- XVII. Asır) Magarif yayınlan, Aşkabat, 1995, s. 95.

5 William IRONS, TheYomut Türkmen: A Study of Social Organization Among A Central Asi an Turkic Speaking Population, Ann Arbor, The University of Michıgan, 1975. s. ·39.

1138

Page 4: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

Türkmenlerin bugünkü örgütlenmelerinde daha doğrusu yasama, yürüt­me ve yargı yorumlannda eski geleneklerin bir kısnunı görmek mümkündür. Bugünkü rejimde yürütme erkinin ezici üstünlüğüne rağmen bazı adetler ha­la varlığını sürdürmektedir. Örneğin, Aksakallar Meclisi, tayfalann temsilci­

lerinin oluşturduğu yaşlılar meclisİ.9-İ temsil etmektedir.

Türkmen halkı kendi tarihine saygıyla yaklaşır ve belli başlı tarihi yadi­garlıklan korur. Eski abideler mukaddes yer kabul edilerek, halk tarafından korunmaktadır. "Kimin geçmişi yoksa, onun geleceği de yoktur" özdeyişin­

den esinlenen Türkmenler, eski ustalann el işlerini toplamışlar ve onları ca­milere ve evliya mezarıanna taşımışlardır.

Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş,

Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda yaşamışlardır. Antik zaman.: lardan itibaren Türkmenistan topraklan dünya ticaret merkezine dönüşmüş­

tür. Doğu ile Batıyı birleştiren, dünya tarihinde kültürlerin kaynaştığı, barış

yolu olarak görülen İpek Yolu'nun esas kısmı bu topraklardan geçmektedir. Şarkiyatçı V. Bartold Türkmenlerin atalan olan Parfiyalılann dünyajeqpoli­tikası üzerindeki rolü hakkında şu tespiti yapıyor: "Parfiyalılann M.Ö.Il. yüz­yılda açılan, Çin'den ön Asya'ya kadar uzanan kervan yolundan, diğer halk­

Iara göre daha iyi yararlanmayı başarmışlardır. Parfiyalılar, Çin ile Roma İm­paratorluğu arasında, kendileri için son derece faydalı olan aracılık rolünü kimseye kaptırmarnışlardır". 6

Türkmenistan doğu ile batının, güney ile kuzeyin kültürel ilişkilerinin

gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Topraklan dünyada ilk din olarak kabul edilen Zaroastrianizm' in vatanı üzerine yerleşmiştir: Türkmenistan dünya kültürünü ve tarihini etkilemiş olan Partiya ve Selçuklu devletierinin beşiği olarak görülür. Türkmenistan, Deryus ve Makedonyalı İskender' den, Roma

konsiline ve çeşitli imparatorluklardan, Cengiz Han ve Timur' a kadar, bütün ortaçağı ve eski dünya imparatorluklannın jeopolitik menfaat merkezlerinde

varlığını sürdürmüştür. Türkmenistan toprakları, insanlığın kültür mirasını oluşturan değerlere, antik ve orta çağ olaylanna, eski büyük uygarlıklara ta­nık olmuştur.

6 Büşra ERSANLI, TUrkmenistan'da Toplum ve Kültür, T.C. KUltUr Bakanlı~ı yayını, An-kara, 1998, s. 9. · ·

1139

Page 5: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

Türkmen halkının yüz yıllar süren tarihinde milli bir devleti olmadığını

görmüştük. Halkın etnik bütünlüğü İran Türkmenleri, Anadolu Türkmenleri,

Hive Türkmenleri, Buhara Türkmenleri şeklinde parçalanmıştır. XIX. Yüz­

yılda güney Türkmenistan' da yaşayan Türkmenler bağımsızlık yolunda mü­

cadele ederek komşu devletlerin himayesinden ayrılrruş ve "Erkana (özgür)

Türkmenistan" ismini almıştır. Bu bölgede oturan Türkmenler (Tekeler, Yo­

mutlar, Sarıklar, Salurlar ve Ersalier) savaşçı toplum demokrasisinin kanun­

lanyla idare edilmişlerdir. Vatanı koruma, millete yararlı çalışmalara katılma

ve bunları gerçekleştirme, genel anlamda toplum hayatını sürdürme sorunla­

n, Türkmen tayfalannın; (Tireler, İlçiler, Aksakallar, Kethudalar, BÜyükler,

Beyler, Serdarlar, Ha:nlar gibi seçkinlerin) öncülüğünde ve danışmanlığında

çözülmüştür. Bu görüşmelerde, ister han-serdar olsun, isterse çoban veya

çiftçi olsun, herkesin kendi düşüncesi ve görüşünü dile getirrp.e imkanı ol­

muştur. Toplumda iç demokrasi kur~an bunun gibi yollarla korunmuştur.

3- Dini Yapı

Türkmenistan'da dini idarenin resmi yapısı veya çatısı şu şekilde kurul­

muştur; Cumhurbaşkanlığına bağlı bir Din İşleri ve Hizmetleri Müşavirlik

Başkanlığı bulunmaktadır. Buna bağlı olarak üç başkan yardımcısı vardır.

Aynca beşi Eyaletlerde biri de Aşkabat'ta olmak üzere altı vilayet müşaviri

bulunur. Bütün vilayetlerdeki müşavirlerin de üç yardımcısı varqır. Bunlann

hepsi de devletten maaş alır.

Türkmenistan'ın her ilçesinde ve köyünde bulunan camilerde imam var­

dır. Bu. camilerde görev yapan imamların atanmasını Baş Müftü yapmakta­

dır. İmamlık yapmak isteyenler Baş Müftüye müracaat ecfer, o da liyakatli

o~anlara bu görevi bir fermanla verir. Dini meselelerde, fetva ile ilgi!J işlerde

Türkmenistan Baş Müftüsüne danışılmaktadır.

Türkmenistan'da Hıristiyanların dini lideri papaz, Din İşleri ve Hizmet­

leri Müşavirliği başkan yardımcılanndan biridir ve o da devletten maaş al­

maktadır. Türkmenistan'da on adet kilise vardır. Bu kiliselerde görev yapan

papazlar devletten maaş almazlar. Bunların ücretlerini de kendi cemaatleri

vermektedir. Bütün dinlerin temsilcileri aynı bina içinde müşavirlif hizmet­

lerini :Yürütmektedirler.

1140

Page 6: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

Türkmenistan'da 265 cami bulunmaktadır. Bu camiierin tamamına yakı­

mm halk yardırnlaşarak yaptırrnıştır. Fakat, devletçe Göktepe camüni Fran­

sızlara, Azadi. camiini Katar Erniri Halid Abdullah'a, Türkmenbaşı'nın do­

ğum yeri olan Kıpçak köyündeki cami Türk işadamlarına ve Ertuğrul Gazi

camiini de Türkiye Diyanet Vakf.ıaa yaptırılrruştır.

Türkmenistan' da iki bin yılında Din İşleri ve Hizmetleri Müşavirliğinin

bir Başkanı; bir Başkan yardımcısı ve Baş Müftü vardır. Bu Türkmenis­

tan'daki Müslümanların ve cami görevlileriniri temsilcisi olar;ık görev yapar.

İkinci bir.başkan yardımcısı daha vardır. Bu devletle din temsilcilerinin iliş­

kilerini organize etmektedir. Üçüncü başkan yardımcısı ise papazdır. Bu Hı­

ristiyanların dirıi temsilcisi olarak görev yapmaktadır. Aynca biri başkentte

olmak üzere beş Eyalet Valisine bağlı müşavirlikler de Qini hizmetleri yürüt­

mektedirler. Bunlar önce Valiye sonra Dirı İşleri Müşavirliğine karşı sorum­

ludurlar. Dini görevleri yerine getiren ve Vilayet Müşavirliğine bağlı her ca­

mide bir imam bulunmaktadır.

Bu şekilde bir giriş yaptıktan sonra şimdi de tebliğimizin esas,konqsunu

oluşturan Türkmenistan'daki İnanç Merkezleri üzerinde duralım·.

TÜRKRMENİST AN'DA İNANÇ MERKEZLERİ

A- İNANÇ MERKEZi OLARAK AHAL VİLAYETİ

Ahal Vilayeti, 1992. yılın ıs· Mayıs 'ında Türkmenistan Meclisi tarafın­

dan beş eyaletten biri olarak kabul edilmiştir. Ahal eyaleti, Türkmenistan'ın

merkezinde bulunmaktadır. Etrafında Balkan, Daşhavuz ve Lebap eyaletleri

ile Iran ve Afganistan devletleri bulunmaktadır.

Ahal bölgesi tarihi çok eskilere dayanan Türkmen medeniyetinin merke­

zidir. Türkmenlerin etnik birliğiniri ortaya çıkmasıma esas etnogentik temel­

leririden biri, bu bölgelerde ortaya çıkan tarihi kalıntılardır. Ahal eski Hazar

· Kasbiya'dan (Denizinden) Deli Ceyhun'a (Amuderya) kadar, Horasan dağla­

nndan Harezm'in altın topraklarına kadar, türlü etnogentik grupların mede­

niyetlerini kazandıklan yerdir. Türkmenler, şu andaki etnik grupların merke­

zi olarak Köpet Dağı eteklerini göstermektedirler. Bu bölgeleriri geçmiş ve

gelecek nesilleri bir birine bağladığına inanılrnaktadır. Ahal bölgesi Türkmen

örf ve adetlerinirı ve medeniyetleriniri beşiği olarak bilirımektedir.

1141

Page 7: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

Türkmenistan'ınAhal bölgesi, ekonomi ve tanm bakımından da en ve­

rimli ve sulu yerlerindendir. Ahal-'f.eke Türkmen atlan günümüzde de yetiş­

tirilmektedir. Türkmen halkının dedeleri sayılan Massagetler, Dalılar ve Par­

fiyalılann yetiştirdiği atıann nesli devarn etmektedir. Massagetler, dini inanç

olarak sadece güneşi Tann bilmişler ve onu atın üzerinde eli göğe açık bir as­

ker şeklinde göstermişlerdir. At kutsal olduğu için, güneşin ve gök yüzünün

s~mbolü sayilmış~ır.7

Aşkabat'ın 10 km. batısında, herhangi bir binası ayakta kalmamış olan

Ortaçağ şehirlerinden Nisa harabeleri ve Anev höyük kalıntılan bulunmakta­

dır. Anev kurganının yakınında, . kİtabesinden Ebul Kasım Babur (ö.

861/1457) tarafından yapıldığı anlaşılan bir de cami bulunmaktadır. s

Türkmenistan'ın başkenti Aşkabat, yaklaşık iki bin yıllık tarihe sahiptir.

ı 930 yılında bir cadde inşaatı sırasında seramikten yapİlmış yaşı yaklaşık iki

bin yıl olan eski kanalizasyon borulan sistemi bulunmuştur. Bu veriler gös­

teriyor ki, buralarda eski devirlerde belirli medeniyetler kurulmuştur. Çünkü

kanallıasyon ve su tesisatı şehir hayatının en önemli kısımlandır.

Modem Aşkabat'ın sınırlannda arkeologlar Ortaçağ kalelerinin harabe­

lerini bulmuşlardır. Örneğin, bunlardan biri Partiyalılar tarafından yapılan Yeşil Dağ kale~idir. Kalenin merkez kısmı altı yedi metre yükseklikte belli

bir platformda dikilmiş, etrafı pişmiş tuğlalardan yedi kuleli duvarla çevrili­

dir. Kalenin yanında 'san~tkarlar, tüccarlai ve kentin başka sakinleri yaşamış­tır. 1970'(1.e I ve II. yüzyıllann Parfao gümüş paralan bulunmuştur. Aşka­

bat'ta on taneden fazla bu tür eski .kale kalıntılan bulunmaktadır.

Ahal bölgesinin inanç .yapısında Ebu Ali ·Dekkak, Ebul-Hayr Mehneyi

ve İmam Serahsi gibi zatlar ile Göktepe Şehitlerinin önemli etkilerinin oldu­

ğu görülmektedir.

1- Ebu Ali Dekkak (927-1014)

Ebu Ali Dekkak'ın ismi, Hasaİı bin Muhammeddir. Şıh Alav veya

Alav hoca adıyla da bilinmektedir. Ebü'l Kasım Nasrabadi'nin talebes~ ve .. .

7 J..AMANSEHEDOV, M. DURDlYEV, Aha! Vilayeti, Turkmenistan Yaşı Ululannın 6. Maslahatı, A§kabat, 1995, s. 4-17.

8 Sargon ERDEM. Islam Ansiklopedisi, T.D.V. yayını, IV. C. Istanbul, 1991, s. 22.

1142

Page 8: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

Ebü'l Kasım Kuşeyfi'nin kayınpederi ve şeyhidir. 927'de doğup ve 1014 yı­

lında vefat etmiştir.

Aşkabat'ın Bağır Obası'nın (Köyü'nün) güney batısında, tarihi Nusayr

kalesine yakın olan bir yerde Alav Hoca türbesi vardır. Burada türbe, mescit

ve kurban kesme mahalleri ve wtbedar evi gibi birkaç mimari yapı toplulu­

ğu bulunmaktadır. Aynca kuyular, pınar ve ağaçlar bu yapı topluluğunu ta­

mamlayan unsurlardır. Halk kutsal olan kuyu ve pınardan şifa niyetiyle içer,

orada bulunan söğüt ağaçlanna çaput bağlar ve kurbaruru keserek dua eder

dilek ve temennide bulunur. Bugün Ali Dekkale'ın türbesi yanında bulunan

caminin imarnı Şia mezhebine bağlıdır. Camide İran kültürüne ait eserler ve

tablolar bulunmaktadır.

Ali Dekkale veya Alav Hoca türbesinde; sekiz köşeli kümbetin içinde

uzunluğu dört metre ve yüksekliği bir metre olan mezar bulunmaktadır.

Kümbetin içerisine ziyaretçilerio para ve bez parçası veya kumaş bırakmala­

n için raflar yapılmıştır. Alav Hoca, halk ananesine göre Muharnmet Ebu Ha­nife'nin dördüncü torunu Abdurrahman Alevi olarak bilinmekte ve söylen­

mektedir. Bir ri vayete göre o, X. yüzyılın sonu ile XI. yüzyılın başında yaşa­

mış ünlü tarak ustası Ebu Ali Dekkak'tır.9

Alev Hocanın Hareirnlilerin evliyası olarak kabul edilmesi, bir zaman­

lar ateşperestliğin Harezm'de yaygın olduğunu gösteriyor. Zira ateşpereslle­

rin mukaddes kitabı A vesta' mn eski Harezm' de yazıldığı bilimsel olarak .is­

patlanrrııştır. Bunu Avesta'nın dili, eserdeki coğrafi yer adlan, örf adetler ve

eski görüşler de tasdik etmiştir. Harezm, Dalvarlım tepe ve Türkmen halkı­

nın yaşadığı diğer yerlerde bulunmuş ocaklardaki ateşin Türkmenlerde eski­

den kültleştiğini gösteriyor. Evliya Alev Hoca makarnı ve Türkmenlerin alev

kültü, mukaddes ocak il~ ilgili inançlannı barındırmaktadır. Bu onlann mito­

lojik tasavvurlannın esasını da oluşturmuştur.

Burası Türkmenlerin yanı sıra Farslann yani İranlılann ve Peştunlann da

ziyaret ettiği bir makamdır. Cami imarnma İranlılar maddi destek sağlamak­

ta ve Fars kültürü verilmeye çalışılmaktadır. 1948 yılındaki depremde burası

zarar görmüş, fakat bölge halkı tarafından yeniden tamir edilmiştir. Buraya

9 N. DÖVLETOV A, "Kerametli Yerlerden Hayır Yok", Kerametli Yerler Hakkında Hakikat. Ruh yayını, Aşkabat, 1996. s. 78.

1143

Page 9: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

yakın üç tane daha türbe vardır. Bunlardan biri Hz. Ali'nin namaz kıldığı yer

ve makam olarak ziyaret edilmekte.dit... Diğer ttirbede bulunanlar da Rahim

Kerim ve Suhan Kerimdir ki buna da kadın evliya olarak inanılmakta ve zi­

yaret edilmektedir.

Ebu Ali Dekkak, güzel konuşan, insanlara dini telkinlerde bulunan, fı­kıh, tefsir ve hadis alimi olan bir insandır. Türbedar Devlet Durdiyev'in an­lattığına göre; Ebu Ali Dakkale Türkmenistan'ın Merv şehrinde hasta olmuş ve Nişabur'a dönı:neye niyet etmiş, bu düşünceler içerisinde iken uyuklamış ve rüyada bir kimse ona "!:m memleketten ayniman imkansız. Sohbetlerin cinlerden bir cemaatın çok hoşuna gitti, onlar senin ders verdiğin meclise de­vam ediyorlar, onların istifade etmelerinin kesilmemesi için burada bulun­

man icap etmektedir" demiştir. Bunun üzerine Türkmen toprağını gezerek ir­şat vazifesine devam etmiş ve Aşkabat şehrinin kenar mahallesinde vefat et­miştir. Ali Dekkale'ın ölürken üç şey nasihat ettiğini de belirtmiştir. "Cuma günü gusül abdesti alınız, her akşam abdesli olarak yatıruz ve her halinizde Allah'ı hatırlayınız" dır.

2- Göktepe Şehitliği ve İşanları

Göktepe, Aşkabat'ın batısında, şehre otuz dört kilometre uzaklıktadır. Göktepe Türkmenler için "ikinci Kabe" hükmünde mukaddes bir şehirdir. Burası Türkmenistan tarihinin en korkunç ve üzücü sayfası olmakla beraber, övünülecek kahramanlıldarla doludur. Göktepe kalesi eski dönemlerde "Dingli Tepe" olarak isimlendirilmiştir. Bazı Avrupa kaynaklannda ise "Ye­ni Şehir" olarak geçmektedir. lO

17. asırdan itibaren Rusya, Türkmenleri yenme ve yaşadıkları yerleri ko­loniye çevirme siyasetini uygulamıştır. Rus İmparatorluğunun Türkmenis­tan'a sahip olmasını istemesindeki amaç Orta Asya'ya girmek, yeni ham­

maddeler elde etmek ve yeni pazarlar oluşturmaktır. Rusların Türkmenleri ele geçirme aşamas~dan en önemlisi, Rus ordularının Ahal'a ve onun mer­kezi olan Göktepe'ye ilerlemesi ve 1881 y.ılının 12 Ocağındaki trajik kanlı savaşların sonunda Göktepe Kalesini işgal etmesidir. ll

ı o S.M. SlVEZBYAVA, "Gonibek Rasskaz Türkmcna O Bit ve S. Russ Kimi Pod", Göktepe. Turkmenovedenie no. ı, Aşkabat, ı927, s. 23.

ı 1 Nurmarnet RAHMANOV, Mahdumkulu Devlet Üniversitesi Türkmen Tarihi Bölüm Baş­kanı, 57 Yaşında, Aşkabat'ta Yaşamaktadır.

1144

Page 10: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

27 Ağustos ı879 yılında Rus birlikleri Lamakin kamutasında Göktepe

müstahkem mevk:ilerindeki Dingil tepeye saldırrruşlardır. Lamakin'in karşı­

sındaki Türkqıen komutan Berdi Murat Handır. Türkmenler ilk Rus saldın­

sında iki bin civarında şehit verme~le beraber Rus taarruzunu püskürtmeyi

başarrruşlardır. Rusların General .'fergokazov idaresinde "Ben densen kalesi"

ne yaptıklan hücum da geri püskürtmüştür. Rus kaynaklanna göre 1879 Gök­

tepe savaşında on dokuz bin civarında Rus askeri hastalanrruş ve ölmüştür.

Başarısız çatışmalardan sonra ı Mart ı880'de Göktepe hareketinin yö­

netimi Hazar Denizi etrafı askeri sancağı kumandanı "General Skobolev'e"

verilmiştir. Bu generalin lakabı "gözü kanlı" idi. Rus kuvvetleri 7 Mayıs -ı880'de on bin asker, on sekiz top, 5381 top mermisi ve 1786 at ile Göktepe

üzerine yürüyüşe geçmişlerdir. Türkmenlerin sevip saydığı Nur Verdi Han

28 Nisan 1880'de vefat etmiş, yerine oğlu Mahdumkulu seçilmiştir. Oraz

Mehmet Han Başvekil, Kurban Murat Han Baş hakim, Dıkma Serdar ise Din­

gili tepesi komutanı seçilmiştir.ı2

6 Temmuz ı880'de Ruslar Egen Batur Kalesi'ne saldırıya geçmişlerdir.

Türkmenlerde üç yönden karşılık vermişlerdir. Dıkma Serdar kaleden, Övez

Durdu kumdan, Nur Ml!hammet tepeden saldırrruşlardır. Türkmenler 15 bin

şehitle beraber, Hudayar Han, Allah Nur, Nefes Karebelalı ve Berk Ali Han

gibi mumtaz komutanlar şehit olmuş ama Ruslan yenıneyi başarrruşlardır. ı 1

Ocak gecesi düşmanın sol tarafından büyük bir baskın yaparak, Ruslara bü­

yük kayıplar vermişlerdir. Ruslar Orta Asya'yı işgale başladıklarından beri

ilk defa, bir savaşta kazandıklan topraklan karşı tarafa kaptınnışlardı. Türk­

menler Ruslarm alay sancaklannı da ele geçirınişlerdir.

12 Ocak 1880'de Ruslar dört koldan, dört birlikle Göktepe'ye hücum et­

mişlerdir. O gün Türkmenler 6 bin şehit vermiş ve Göktepe Kalesi Rusların

eline geçmiştir. Temmuz 1880'de bu kalede, 5 bini silahlı olmak üzere 30 bin

kişi olduklan halde, kale düştükten sonra sadece kadın ve çocuklardan ibaret

olmak üzere 5 bin kadar insan kalmıştır. Göktepenin düşmesinden sonra

12 Recep GAREYEV, TUrkmenistan Milli Egitim Eski Bakanı ve Uluslar arası Türkmen Ttirk Üniversitesi Tarih Böl!lm Başkanı, 51 Yaşında Aşkabat'ta Yaşamaktadır.

114,5

Page 11: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

Türkmen önderlerinden Dıkrna Serdar, Kul Batur ve Evez Kulu 27 Mart

ı 88 ı' de esir edilmişlerdir. Ruslar ~ısından Türkmenlerin yaşadığı bölgenin

işgaliyle, Türkistan'ın istilası tamamlanmış ve son kale de düşmüştür. 13 ·

Türkmenistan' da Ruslara karşı savaşmayan Türkmen köyü yoktur.

ı875-76'larda Mervliler ve Daşoğuzlular savaşmış ve 10 bin şehit vermişler­

dir. Vatan ve din için yapılan bu savaşa Türkmenler "Gazavat" adını vermiş­

lerdir. Bu direnişler nedeniyle Ruslar, Türkmenistan'ı 15 yılda alamamışlar­dır.14

Türkmenistan'ı 27 Ekim 1991 'de istiklaline kavuşturan Devlet Başkanı

Saparmurat Niyazov, 12 Ocak tarihini çok anlamlı bir şekilde "Hatıra Günü"

ol~ak ilan etmiştir. Göktepe şehitleri ezansız ve duasız kalmasın diye, Fran­

sızlara ihale karşılığı Hacı Saparmurat Camii'ni yaptırmış ve bağımsızlık gü­

nü olan 27 Ekim 1995'te kendisi ibadete açmıştır. Türkmenistan, günümüz­

de bağımsızlığın yanında "Bitaraflık" (Tarafsızlık) statüsüne de sahip bir devlettir.

Göktepe, Türkmenistan'ın mil:li birlik ve beraberliğini gösteren canlı bir semboldür. Bugün Göktepe'de, savaş dönemi dini liderlerin türbeleri, 110

yıllık esaret döneminin olumsuzluklarına rağmen, gayretli Türkmen halkı ve

devletiDin himmetiyle kısa bir sürede ihya edilmiştir. Göktepenin şehitleri, adeta iki ayakları üzerine doğrulan ve kendine güvenen Türkmenlere taze nıh

üflemektedir.

Türkme~stan'ın ilk Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı, Göktepe

savaşı hakkındaki gerçekleri ortaya çıkartmıştır. 12 Ocak hatıra günü yanın­

da, aynca bu savaşta kahramanlık göstereniere "V atancılık UrŞu Kahraman­

Ian" ismi de verilmiştir. Her sene batıra gününde, şehitlerin ruhuna Türkme­

nistan'ın her yerinde sadakalar dağıtılrnak.ta, kurbanlar kesilmekte, yemek zi­

yafetleri verilmekte, dualar edilmekte ve Kur'an-ı Kerim okunmaktadır. Yı­

kılmış olan Göktepe_Kalesi restore edilerek, şehitlik düzenlenmiş ve yıkılan­

lar yeniden inşa edilerek tamir edilmiştir. ·

13 A. KARİYEV, A. RASLIYAKOV, K. OCHERK, Histari Turkmenistana, Magarif yayını, Aşkabat, 1&56, s. 167.

14 Oraz P. AKEYEY, Türkmenistan Bilimler Akademisi. Tarih Kürsüsü ögretim Üyesi. 57 Yaşında, Aşkabat'ta Yaşamaktadır.

1146

Page 12: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

Göktepe ~ehitleri ve işanlan, Türkmenistan'da en çok ziyaret edilen yer­

lerden biridir. Burası bayramlarda, ramazanda, cuma ve mübarek günlerde

ülkenin dört bir yanından gelen ziyaretçilerle dolup taşmaktadır. Ziyarete ge­

lenler kurbanlar kesmekte, Huda .yolu sadaka yemekleri yapmakta, fakiriere para vermekte, dua ederek dilek ve; temennide bulunmaktadırlar. Her yıl hac­

ca gidecek olanlar, önce burayı ziyaret ederler. Çünkü burası Türkmenlere

göre "İkinci Kabe" olarak kabul edilmektedir. Burası kutsal olduğu için, bu­

rada yapılan dua ve isteklerio kabul olacağına inanılmaktadır. Yağmur duası­

na da Göktepe'de çıkılmakta, buradaki şehit ve işan olan evliyaların Tann'ya

yakın olduk.lanna inanıldığı için onlar aracılığı ile yağmur yağdırılması isten­

mektedir.

Kurban Murat İ~an. 1876-1877 yıllannda Ruslara kar~ı Ahal-Teke Türk­menlerini de Göktepe'de te~kilatlandıran bir din adamıclır. Onun mücadele­

leri ve manevi şahsiyeti etrafında anlatılan rivayetler, ölümünden sonra me­

zannın ziyaretgah haline gelmesine sebep olmuştur. Günümüzde, Hatıra gü­

nünde en çok ziyaret edilen kişiler arasında yer almaktadır. 1 5

3- Kaka'da Ebu Said-i Ebu'l Hayr Mehneyi (m. 967-1049)

İsmi, Ebu Said Fazitillah Bin Ebul Hayr Muhammed İbn Ahmed Mihe­

ni'dir. 357 (m.967) senesinde Horasının Havaran bölgesinde, Mihene şehrin­

de doğmu~tur. Türkmenistan 'ın Ahal eyaletinin Kaka Bölgesindeki Mane

Köyü'nde kabri ve türbesi bulunmaktadır. 440 (m.l049) da Şaban ayının dör­

düncü günü cuma gecesi, Mihen'de vefat etrı'ıiştir:I6

F1k.ıh ilmini Merv şehrinde, şafı fıkıh alimlerinden Ebu Abdullah El

Husri'den öğrenrniştir. Onun vefatından sonra Ebu Bekr-i Katfal'dan ders al­

rruştır. Merv şehrinde ilim öğrenmek için on sene kaldıktan sonra, Serahs

şehrinegeidi veEbul Fazl Sarahsi'den, fıkıh, tefsir, hadis ve tasavvuf konu­

larında ders alclı. Kendisinin de kerametli halleri halk arasında menkıbe ola­

rak anlatılmaktadır. Tasavvufla ilgili şu görüşleri varclır: "İnsam glizelleşti­

ren, ahlak ve güzel huydur. Güzel huy itiraz etmemektir. İnsan nefsini sev-

15 S. M. DEMIDOV. "lşanın Hakiki Keşfi", Kerametli Yerler Hakkında Hakikat. Ruh yayını . Aşkabat 1986, s. 64.

16 Kakacan BA YRAMOV. "Ebu Said Ebu' 1 Hayr Mehneyi". Turizm Development, Sayı 3. Milli Egitim ve Turizm Bakanlıgı yayını, Aşkabat. 1977, s. 16.

1147

Page 13: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

memeli ve onun peşinden gitmemelidir, kalbini Allah'a bağlamalı ve her ha­

liyle sahibine yönelmelidir. Düny_gy1_sevmek,- gönül bağlamak, sadece bu

dünyaya çalışmak günahların başıdır" 17.

Anlatıldığına göre Ebu Ali İbn-i Sina Ebu Said Mehney ile görüşebilmek

ve sohbet edebilmek için Mane'ye gelir. O sırada Ebu Said Hankesinde (Tek­

kesinde) kendi öğrencilerine, müritlerine, yolculara ve dervişlere vaaz etmek­

tedir. İbn-i Sina konuşmanın dağılmaması için dergaha sezdinneden girer ve

bir köşeye oturur. Ebu said onun geldiğini manen sezerek "hanemize nur gel­

di" diyerek konuşmaya devam eder. Vaaz bitince İbni Sina Şeyhin huzuruna

nezaketle vanr, selamıaşarak halini ve hatınnı sorar. O da İbn-i Sina'ya ge­

rekli ilgi ve alaka gösterir. Orada İbn-i Sina Ebu Said'in birçok kerametleri­

ne şahit olur. Ebu Said Köpet Dağı'nın şifalı otlarından ilaç yaptıği için İbn­i Sina'ya bu otları tanıtır ve onun ilerideki tıp ilmindeki üstün yeteneklerini

keşfeder. İbn-i Sina'ya kendi tecrübelerini aletararak tıbbı anlamda ilk hoca­

lığını, felsefi ve dini anlamda da ilk tavsiyelerini yapar.

İbn-i Sina bir müddet Ebu Said'in yanında misafir olarak kaldıktan son­

ra mü sade etmesini ve kendisine dua etmesini ister. Nişabur' a doğru yola çık­

mak istediğini Şeyh' e söyler. Ebu Said .tbn-i Sina'nın omuzunu öperek "sen

bir türlü' şüpheyle gidiyorsun, diğer omuzundarı ise, benden çok daha önce

senin ilk öğretmenin, Aristoteles öpmüştür. Onun öpücüğünden hikmet (ze­

ka) ejderi çıkmış, o da senin beynine işlemiş. Sen Yunan mantığına aşıksın,

ama doğuyu sakın unutma! Benim öptüğüm yerden ise, Aşk ejderhası çıksın.

Onun sırrını ben sana yeterince açıkladım" der. Sonra ikisi devedalaşarak ay­

nlırlar.

Ebu Said Ebül Hayr, ilmi, hikmeti, sezgisi ve kerametleriyle ün yaprruş­

tır. Kendisi, Allah'ın verdiği itibarı, hürmeti, şöhreti alçakgönüllülükle çeke­

bitmeyi başarmıştır. O hiçbir zaman kibidenmemiş, mağnırluk yapmamıştır.

Bu dönemde Ga~nelilerin yürüttükleri siyaset, diğer ülkeler ve milletler

için merhametsiz olmuştur. Onlar (Malunut ;re oğlu Mesut Gaznevi) Türkme­

nistan'ın yerli halkına çok fena bir şekilde acı çektirmişlerdir. Bu durum ise,

halkın onlara karşı olumsuz tavır takınmalarına neden olmuştur. XI. Asırdan

17 Ali b. SUPKl, Tabakat-Uş Şafıyeti'l Kübra, cil t 5, Hicr Lit-Tebea Venneşr, Cize, 1992 s. 306.

1148

Page 14: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

itibaren Türkmenistan'da Tuğrul Bey'in, Çağrı Bey'in, Musa Yabgu'nun başkanlığında Selçuklu hareketi de güçlenmeye başlamıştır. Gaznelilerden

hoşnutsuz olan yerli -ı:ürkrnen halkı ve diğer halklar da Selçuklutara yardım etmiştir. Ebu Said de Selçuklu!~, halkın günlük hayatında meydana gelen problemleri çözecek kişiler olaraJs görmüş ve bu hareketi adalet, hürriyet ve erkinlik için savaş olarak değerhmdirerek, ruhi bakımdan da, maddi bakım­

dan da desteklerniştir. Selçuklu bey leri, Çağrı Bey, Tuğrul Bey ve İbni Mika­

il bin Selçuk 1038 yılında ilk zaferi kazandıklannda, Ebu Said'in huzuruna gelerek gelecekte kuracaklan devletleri nerede nasıl idare etmeleri gerektiği konusunda danışmışlar ve hayır duasını isternişlerdir.

Ebu Said onların, Gaznetileri yenerek büyük bir zafer kazanacaklanm söylüyor ve "Sizin çok büyük ve kuvvetli devletiniz olacak, insanlar huzur içinde yaşayacak, sizin her biriniz o devletin ayn ayn yerlerinde oturarak ida­re edeceksiniz. Çağrı Bey, sana biz Mari'yi başkent yaparak Horasanı veri­yoruz. Tuğrul Bey, sana ise Bağdat'ı başkent yaparak güney İran ve Irak'ı ve­riyoruz" diyerek, o kurulacak olan devletin gelecekteki sembolü olarak ise yüzünde çift başlı kartalın şekli olan arınayı vermiştir. Sonra iki kardeşin, devleti, bir ten, bir can olarak birlik ve beraberlik içinde idare etmelerini tav­

siye etmiştir.

Selçuklular, 1040 yilında, Dandanakan'da Gaznelileri yenerek büyük bir zafer kazanmışlardır. Bu zaferden sonra bir törenle "Büyük Yaşı Ulu" unva­nı ile Ebu Said'i kutlamışlardır. Selçuklu hükümdarlan, bu şahsın himmetini hiçbir zaman unutmamışlardır. Ebu Said 1049 yılında vefat ettiği zaman Sul­tan Sancar, Onun mezannın üstüne şimdiki "Mane Baba" kümbetini inşa et­tirmiştir. Şeyhe olan saygı devam etmiştir. Türbe kalın duvarlar üzerine ku­rulmuş, çift kubbeli bir yapıdır. Sivri kemerli ııişler yukanya alınmış ve de­ğişik tuğla dizgileri ile si.islüdür. Duvarların alt yansı bugünkü duruma göre düz bırakılıluştır. İç kubbe mukarnaslı tromplar üzerine oturmaktadır. İç du­varlar altta geııiş üste dar iki sıra sivri kemerli nişlerle teşkilatlandırılmıştır. Cephe ve portalleriyle kubbeli olan yapının umumi görünüşü, Karahaıılı rni­marisini yansıtmaktadır. Sarabs ve Mihne' deki Selçuklu türbel erinin, İmam Gazali'den etkilendiği söylenilmektedir ..

Birçok tarihi kaynak, Şeyh Ebu Said'in mürltıeri ile şiir, raks, şarkı ve müzik eşliğinde zikir yaptığından bahsetmektedir. Kadiri ve Mevlevi zikirle­rini sema şeklinde yaptırdığı söylenmektedir. Ebu Said'in kendisi de şiir, ru-

1149

Page 15: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

bai, ilahi ve kaside yazdığı bir gerçektir. Bazı ruhailerinde insani aşktan .bah­

setmekle beraber, daha çok ilahi aşk üzerine şiirler söylemiştir.

12 Ocak 1049 tarihinde 82 yaşında, doğduğu yer olan Mane'de vefat et­miştir. Ölüm anında Kur'andan neler okuyalım diye· sorulunca "O Kur'an-ı Kerim bizim · rabunımuz ve mezanmız başında okunınaktan büyüktür. Bana şu beyitler yeterlidir" diyerek şöyle bir rubai söylemiştir.

Bak dünyada bundan iyi ne iş olur.

Dost dosnı bulursa, kavuşsa yara yar.

Olmuşnı hüzün, sevinç, hoş söz biten iş.

Yeter onlardan halk olursa minnettar. 18

3- Serabs'da Ebul Fazl-ı Serahsi

İsmi, Muhammet bin Ahmet bin ebi Selıl Seralısi'dir. Künyesi, Ebul fazl-ı Ebu Bekr. Lakabı, Şemsül eiınmedir. Türkistan'da yetişen alimlerden olup, Hanefi mezhebinin büyük fıkıh alimidir. Ebu Nasr-ı Serrac'ın talebesi, Ebu Said Ebul Hayr'ın üstadır. 400 (m.1010)senesinde Serabs'da doğmuş,

483 (m.'1090) da vefat etmiştir. Serahs şehrine izafeten serahsi denilmiştir.

.Serahs şehri, Türkmenistan'da Meşhed ile Merv arasında kurulan tarihi bir şehirdir. İmam Serahsi'nin türbesi burada bulunmaktadır. Türkmenis­tan'ın güneyinde ki XI. Yüzyıl sonundan kalan iki Selçuklu türbesinde, Kara­

haniılarıo tuğla mimarisi bulunmaktadır. 10 metre çapım aş~ kubbeleri ile çok büyü~ yapılardır. Buıılar, Serabs'da Ebul Fazı İmam Serahsi ve Mih-ne' de Ebu Said türbeleridir . ·.

Ebul Fazl Serahsi, tasavvuf yolunda olmakla birlikte, fıkıh, tefsir ve di­ğer ilimlerde de alimdir. Ebul Fazl-ı Serahsi'nin şöyle dediği nakledilmekte­dir; "Mazi artık geçmiştir. O ancak ibret almak için düşünülebilir. Geleceğe

de bel bağlanmaz. Çünkü bundan sonra yaşayacağınuz belli değildir. O hal­de kendisine itibar edilecek fırsat zamanı, içinde bultınulan zamandır. Biz ona· sahibiz. Ne yapabilirsek şimdi yapabiliriz. O da geçip gitmektedir". ı 9

Yani kay bedilecek zaman yoktur.

18.Nazar GULLA, a. g. e. s. ın.

19 Islam Alimleri Ansiklopedisi, ci lt 4,Tiirkiye Gazetesi yayını , Istanbul, 1986, s. 5 ı.

1150

Page 16: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

lmam Serahsi'nin bayatı on seneden fazla süren hapis cezasıyla çok sı­

kıntılı geçmiştir. Zamanın bakanına nasihat kabilinden söylediği sözler sebe­biyle hapse atılmıştır. Atıldığı hapishanede bir kuyuya kapatılmıştır. Uzun

müddet hapsedildiği kuyuda da ilmi çalışmalarım sürdürmüştür. Yanında ki­

tap olmamasına rağmen on iki bin,cüz kitabı ezberlediği için talebelerine bu

kuyudan ders vermiştir. Talebelen kuyunun başına toplanır, o da aşağıdan onlara ders verir. Bugün ders verdiği kuyu, Serabs şehrinde türbesinin yanın­

da bulunmaktadır. Otuz ciltlik "Mebsut" adlı meşhur eserini bu bapisliği sı­

rasında kuyunun içinden, dışarıda bulunan talebelerine söylemek suretiyle

yazdığı söylenmektedir.

Serahsi'nin hapisliğinin son ayla.qnda, memleket iç savaştarla karışmış­

tır. Tam bu sırada, lmarru Muhammet Şeyhani'nin devletler umumi hukuku

ile ilgili "Siyeri kebir" adlı eserini şerh etmeye başlarniştır. Bu kitap, devlet­

ler hukuku sahasında yazılan ilk eserdir. 480 (m. 1087) yılında hapisten çıka­

rılmıştır. Ömrünün son kısmını Fergana'da geçirmiş ve eserlerini burada ta­

mamlamıştır

Serabs XI-XII. yüzyıllar arasında Türkı;nenistan'ın en parlak şehirlerin­

den biri olınuş!lJr. O dönemde ünlü mimarlar yetişmiştir. Örneğin, Abu Bek­

ra, Danadakan mescidini yapmıştır. Ali ibni Liyata Dağıstan rninaresini, Ali ibni adsız as Serahsi, Dear Kurgenç (Köhıieürgenç) minaresini ve Sultan

Sancar. türbesini yapmıştır". Bu _nedenle de Serahs, Mimari bakınundan zen­

gin bir yer olmuştur. Serabs'ın türbelerinin mimari yapılan, diğer yerlerin­

kinden farklıdır. Sarahs'daEbul Fazl'ın türbesi ~ışında, Tiz baba türbesi, Se­

rahs kalesi, Şeyh Terkman ve Şeyh Ahmet al Hadi'nin mozolesi yer almak­tadır. Türkmenistan Devlet Başkanı tarafından Serahs, değerli tarihi yer ola­rak ilan edilmiştir. 20

Serahs.Biiyük Selçuklu Devleti'nin oluşmasında, Selçukluların Gazneli­

lerle savaşlannda önemli rol oynamıştır. Serabs'da Selçuklular devrinde mi­mari okul kurulmuştur. Bu mimarlar serabs'da ve doğunun diğer bölgelerin­

de eşsiz sanat eserleri yapmışlardır. Örneğin, Tecen Nehri üzerine yapılmış

Puli Hatun taş köprüsü ve Sarabs'daki Y artı Gümbez eşsiz eserler olarak gö­

rülmektedir.

20 Ruslan MURADOV, "Serahs" Turizm development jumalı, Turizm Bakanlıgı yayını ,

Türkmenistan, 1997, s. 15.

1151

Page 17: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

Serahs şehrinde, Ebu! Fazı İmam Serahsi'nin türbesinin yanında bulunan

ve şehrin valisi tarafından bildirileıunezarda yatanın da evliya olduğu söy­

lenmektedir. Çünkü onun mezarının başında, sabah şafak vakti ziyarete ge­

lenlere niçin geldiklerini sorduğumuzda, hasta olduklannı, buraya şifa niye­

tiyle geldiklerini belirtmişlerdir. Mezarın başında, üç metre boyundaki ağaç

parçasında, çaput bağlayacak yer kalmamıştı. Çünkü buraya daha çok hasta

olanların şifa niyetiyle geldiği söylenmektedir. Buranın manevi bir gücü ol­

duğu bu nedenle hastalıklan iyi edeceği inancı yaygındır.

B- İNANÇ MERKEZi OLARAK MERV VİLA YETİ

Eski ve yeni Merv, Bayramali şehrinin 15 kilometre kuzeyinde bulun­

maktadır. M.Ö. 1000 yıllarında, Murgap nehrinin yatağını değiştinnesiyle, eski Murgap Çatal ağzında, Goyur ve Togalak bölgelerinden gelen halklar

buraya yerleşmiştir. Merv'in 4000 yıllık bir tarihi vardır. Merv' in tarihi Mar­

guş ülkesinin ve eski Merv-Gonu'un ortaya çıkışıyla, yani M.Ö. 2000 yılla­nnda başlar.21

Merv sadece eskiliği ile değil, büyüklüğü ile de dünyada· ilk sıralarda ka­

bul edilir. Merv meydanının, Antik ve Ortaçağ dönemlerinde, 235 hektar

üzerine kurulduğu tarihi bir gerçektir. Türkmen büyükleri der ki "Hicaz' daki

şehirlerin anası Mekke, Horasan'ın da Merv" dir. Merv'in topraklarında, Ma­

kedonyalı İskender tarafından yaptırılmış meşhur Aleksandriya Margianska­

ya, doğudaki Selevkidler devletinin ileri karakolu haline gelen Antiohiya

Margianska'ya bulunmaktadır. Antiohiskaya Margianska'ya, Büyük Selçuk­

lu Devleti'nin başkenti, büyük İpek Yolunun esas noktası olarak değerlendi­

rilir.

Merv'deki arkeolajik kazılar sırasında bir çok tarihi eser ortaya çıkmış­

tır. Mabetler, anıt mezarlar, kaleler, cami kalıntıları, eşsiz zarnostrian eserler

bulunmuştur. Merv'~n Talhatan Baba camisi, küçük ve büyük Gızgala kale­

leri, Orta çağda Sultan Sancar ve Muha:ı.nnıet ibn Zeyd'in anıt mezarlan ve

Yusuf Hemedani'nin türbesi gibi mimari eserler vardır. Eski Merv adlı tarihi

kültürel müze Bayramali şehrinde faaliyet göstermektedir. 2000 yılında

21 Ruslan MURADOV, "Merv Tarihi", Turizm Development, Sayı 2, Milli Eğitim ve Turizm Bakanlığı yayını, Aşkabat, 1996, s. 26

1152

Page 18: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

UNESCO tarafından Merv'in 2500. Yıl dönümünün kutlanması için hazırlık­lar, Merv'in değerinin dünyaca kabul edildiğini göstermektedir.

Merv bölgesinde günümüzde çoğunlukta olarak Teke Türkmenleri ya­şamaktadırlar. Teke Türkmenleri, Oğuz Türkmenlerinin üç-oklar kolundan gelmektedir. Bilindiği gibi "Teke'~ ffilimizde, koyun sürüsüne öncülük eden

ve yaylakta fırsat buldukça çadırlar içine bile girebilen girişken erkek keçile­re denir. Burada çobanlar kavallarını belirli bir sesle çalarlar. Yaylımda ko­yun sürüsüne öncülük eden tekelerine şuraya buraya dön diye buyruk verir­ler, tekenin girişkenliği ve tecrübesi bunu yerine getirir.22

Milli tarihimizde "Kara koyuolu ve Ak koyunlu" adlı büyük Türkmen 1 Oğuz urugları ile, onların devlet kurduldan görüldüğü gibi "Ak keçili, Kara keçili ve Tekeli" denilen Türkmen oymakları da mühim bir yer tutmaktadır.

Tekelerin ve Teke adlı büyük Türkmen toplulukları bugün Hazar Denizinin doğusundaki Merv bölgesinde bulunmaktadır. Türkmenistan'daki Tekeler ile

ilgili olarak, iki coğrafya adını bilemiyoruz; Hazar Denizi'ne kuzeyden kan­şan Yayık 1 Ural ırmağı üzerinde "Teke" kasabasında Rus Çarlığı istilasının öncüleri Don-Kazakları ki bunlar, bir kale yaparak adını "Yayıks" koymuş­

lardır ve bugün buraya "Uralsk" deniliyor.lkincisi de Kazakistan'da ki "Sa­

nku" da Turgay ırmağın~ kavuşan "Teke" çayıdır.

Eski Horasan ülkesi sayılan bugünkü Türkmenistan' da kalan Salur'ların ana kolundan gelen Tekeler, Türkmenistan'ın Akhal-Teke, eski Margian (merv) ve Tecen bölgelerinde bulunmaktadırlar. Türkmenistan'daki "Teke Urugu" iki anakola aynlır. "Ötemişler" Göçenler, "Toktamışlar" ise Göçme­yen Türkmen boylarıdır.23

Rus Çarlığı istilası sırasında, Buhara'ya Teke Türkmenlerinden Tokta­mış ve Öte~ş kabilelerinden yardım gelmiştir. Tekeler ilkinAhal bölgesin­de bulunurken, 1859'da Hive Hanlarının yaptığı, Osmanlı ulu ataları Kayı

· boy beylerinin geldiği "Mahao" şehri yerine, şimdiki yeni Merv çevresine

22 M. Fahreddin KIRZIOGLU, "Karakalpaklar 1 Borçalı-Kazak Urugu'nun Kür- Aras Boy­larındaki 1800 Yılına Bir Bakış" Türk Dünyası Sempozyumu. Türkoca~ı Yayını ı. Sayı.

Erzurum, 1972, s. 30.

23 M. Fahreddin KIRZIOÖLU, "Türkistan ve Anadolu'da Teke Türkmenleri" , ı. Akdeniz Yöresi Türk Topluluklan Sosyo- Kültürel Yapısı Tahtacılar Sempozyumu,-26-27 Nisan, 1993, Antalya, Kültür bakanlıgı Yayını, Ankara, 1995, s. 120.

1153

Page 19: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

yerleştiler. O zaman Türkmenler içinde en kuvvetiisi 100 000 çadırdan ibaret

olan Teke kabilesi idi. Tekelerin Oğuzlann Salur boyundan geldiklerini söy­

lemiştik. 1305 yılında, tthanlı veziri Reşididdin'in Türkçe aslından kısaltarak

Farsça'ya çevirdiği "Oğuznarne"de, bunlan 12 sağ kol 1 İç-Oğuz 1 Üç Oklar

ve 12 sol kol/Taş Oğuz 1 Boz Oklar diye 24 boya ayırmaktadır. Türkmen ge­

leneklerine göre Oğuz Han'ın üçüz olarak doğan 6 oğlunun her birinden olan

dört toruntın adlarını taşıdıklannı söylemektedirler. Bunlardan Oğuzun 5 oğ­

lu Tag 1 Daş- Alp 1 Han'ın ongunu (arması) üç kuş olup bunun dört oğlundan

en büyüğü Salur 1 Salgur'dur. Türkmenler bunun soyundan gelmektedirler.

Annanepesov, "Türkmen halkının XIV. asırda Oğuzlardan kalan en iri

tayfa Yazırlar'dır. Bugün demografik olarak diğerlerinden çok daha ufak

olan Salur tayfasının içinden Teke, Yomut, Ersari ve Sarıle gibi yeni tayfalar

türeyerek Salur'un önderliğinde büyük tayfa haline gelmişlerdir"24 demek­

tedir. Bugün Salur tayfasırun, ilk dört büyük tayfa içinde yer almakla,birlik­

te sadece yüzde beş oranında nufusa sahip olduğunu görüyoruz.

1- S~ltan Sancar (1086-1157)

Türkmenistan'ın Mari vilayeti Bayramali beldesinde mezan ve türbesi

bulunan Sultan Sancar, Melikşah'ın oğludur. Sultan Melikşah, bir seferde

iken 5 Aralık 1086 yılında Sincar köyünde dünya gelen çocuğuna, Sancar

adını vermiştir. Sancar, Türkçe "Saplanmak, Sançmak, Sançyan" manalarma

gelmekte ve Sencer olarak da kullanılmaktadır. 25

Sultan Sencer, çok küçük yaşlardan itibaren askeri ve idari işl~rle meş­

gul olarak kendisini yetiştirmiştir. Babasının ölümü üzerine, 1 ll 8 yılında

kardeşi Sultan Berkyaruk tarafından Horasan Meliki ilan edilmiştir. Sencer,

Meliklik döneminde, Doğu Karahanit hükümdanKadir Han'ı yenerek kendi­

ne bağladı ve hutbeler de kendi adına okunınaya başladı. Kardeşi ölünce ye­

rine küçük yaştaki oğlu Mahmut devletin başına geçti. Sultan Sencer ı ı ı9 yı­

lında yeğeni Mahmut'u İran topraklannda Save şehrinde yenerek, imparator­

luğun tarnarnma hakim olmuştur. Fakat Sultan Mahmut' a esir muamelesi

24 ANNANEPESOV, ATAGARRlYEV, a. g. e. s. 97.

25 Islam Ansiklopedisi "Sancar Maddesi", X. Cilt, Milli E~tim Bakanlığı yayını, Ankara, 1974, s. 191.

1154

Page 20: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

yapmamış ona merkezi İsfahan' da bulunan, devletin batı bölümünü vermiş

ve orada hepimizin bildiği Irak Selçuklu Devleti ortaya çıknuştır. Aynca

Rey, Mazenderan ve Kumiş gibi şehir ey aletlerini de doğrudan kendine bağ­

lamıştır.

9 Eylül 114l'de Katvan Sa.vaşı'nda Sultan Sencer'in Karahitaylılarla

mücadelesinde yenilmesi, İslam aleminde büyük yankılar uyandırmıştır.

Bundan istifade eden Harezm Şahı Atsız, Ekim ll 41 'de Serahsı istila etmiş­

tir. Bunu, 21 Ekim 1141 'de Büyük Selçuklu İmparatorluğunun başkenti

Merv'in istilası takip etmiştir. Atsız ertesi yıl Horasan'a girip, Nişabur'u da

almıştır. Türkistan'a Karabitaylar ile .Karlukluların gelmesi nedeniyle Oğuz­

ların başka boyları göç etmiş ve Taharistan topraklannda yarı bağımsız bir

devlet kurmuşlardır. Sultan S ane ar' a da 24000 koyun vermeyi kabul etmiş­

lerdir.

Sultan Sancar, Katvan mağlfibiyetinden bir yıl kadar soma, büyük zor­

luklar içinde yeni bir ordu kurmaya muvaffak olmuş ve Merv'e gelerek şeh~

ri tekrar hakimiyeti altına almıştır. 1 152' de Gurlulan da yenerek Büyük Sel­

çuklu İmparatorluğunun gücünü ispat etmiş ve Seneerin prestiji sağlanmıştır.

Gurlu hükümdan Cihansız, mağlup ve esir edilmiş, ülkesi de Selçuklu İmpa­

ratorluğuna ilhak olmuştur. Selçuklu devletinin kuruluş yıllarından itibaren

kendi soyundan bir grubun devlet kurduğunu gören diğer Oğuz boylan

(Türkmenler), büyük kitleler halinde batıya göç ederek, bu yeni devletin hi­

mayesi altında daha rahat bir hayat yaşamak istemişlerdir. Bunlar Anado­

lu'nun Türkleşmesinde de etkili olmuşlardır. Tuğrul Bey zamanından itiba­

ren Selçuklu Sultanları, bu Türkmenleri Anadolu'ya sevk etme siyaseti güt­

müşlerdir.

Selçuklularla Oğuzlar arasında ki anlaşmazlık sonucu, yüz bin civarın­

daki Selçuklu ordusu, 1 153 yılının ilkbaharında en az kırk bin çadırlık Oğuz­

ların üzerine yürümtişlerdir. Belh civarında yapılan muharebeyi Oğuzlar ka­

zanmış ve Büyük Selçuklu Sultanı Sencer' i esir etmişlerdir. Beklenmedik bir

zafere ulaşan Oğuzlar, Sencer' e hürmet edip ona bir sultanmış gibi davransa­

lar da, devletin bütün idaresini ele geçirrnişlerdir. Sencer Merv'deki bankaha

kapanmış, üç yıl esir olarak yaşamış ve Ayaba'nın yardımı ile esirlikden kur­

tularak Merv' e gelmiştir. Nisan 1 157' de 71 yaşında Hakkın rahmetine kavuş-

1155

Page 21: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

muştur. Sultan Sencer'in ölümüyle, Büyük Selçuklu İmparatorluğu da tarihe

kan ş mıştır. 26

Sultan Sencer'in naaşı kendisinin inşa ettirmiş olduğu "Daru-1 Ahire"

veya "Devlet Hane" adlı türbeye defnedilrniştir. Sultan Sancar edebiyata, sa­

nata ve ilme çok değer veren bir hükümdar olarak tarihe geçmiştir. Sancar'ın

Türbesi Sarabs'lı Mimar Muharrımet bin Atsız (Atsız'ın oğlu Mehmet) tara­

fından yapılmıştır. Türbe, Selçuklu mimarisinin o zamana kadar gerçekleştir­

diği gelişme ve yenilikleri bir arada toplarnaktadır. Dünya mimarisinin sayı­

lı şaheserleri arasında yer alan abide, 17 metre çapındaki kubbesi ile o zama­

na kadar erişilmerniş bir ölçüye varrnıştır.

Sultan Sancar'ın türbesi içinde, mezarın dışında başka köşkler ye mes­

citler de vardır. Sancar öldükten sonra, Oğuz boylan onun ad~a hutbe oku­

muş ve onu hayırla yad etmişlerdir. Buradaki Sultan Sancar'ın yadigarlığı ve­

ya mozolesi Selçuklular zamanından kalan tarihi bir eserdir. Yöre halkı ve

Türkmenistan'a gelen bütün insanların ilk önce ziyaret ettiği bir yerdir. Yağ­

mur yağmadığı ve suyun kıt olduğu zaman, yağmur duası için buraya gidil­

mektedir- Burada Huda yolu (Allah nzası için) yemekleri verilmektedir. Bu­

rada yapılan dualann geri çevrilmeyeceğine inanılmaktadır.

2- Hoca Yusuf Hemedani (441-1050 1 535-1140)

Yusuf Hemedani' ni adı, Ebu Yakup Yusuf bin Eyyüp İbni Yusuf al Ha­

san bin Vehre el Hemedani'dir. Büzencird kasabasında 1050 tarihinde dün­

yaya gelmiştir. 19 yaşında Bağdat'a giderek, Şeyh Ebu İshak Şirazi'den usu­

lü fıkıh ve diğer İslami ilimlerden ders almıştır. Derslerde arkadaşlanndan

ileri giderek üstadının takdirini kazarum.ştır. Devrio büyük alimlerinden ha­

dis, fıkıh ve skolastik konularında dersler almıştır. Bağdat'ın meşhur Nizarni­

ye Medresesi'nde hadis dersleri ve vaazlar vermiştir. Daha sonra Merv'e ·ge­

lerek irşat faaliyetlerine devarn etrniştir.27

26 Coşkun ALPTEKlN, Doğuştan Günümüze Büylik lslam Tarihi, Zaman Gazetesi Çağ ya­

yınlan, vn. C. Istanbul, 1992, s. 183.

27 Azim AHMEDOV, "Hoca Yusuf Hemedani", Mahdumkulu Divanı Dergisi, 2. Sayı. Aşka­bat, 1996, s. 24.

1156

Page 22: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

Yusuf Hemedani'nin Şeyh Ebu Ali Farmedi'ye intisap ettiği ve sohbeti­

ni dinlediği de rivayet edilmektedir.28 Tasavvufta Gazali'nin de hacası olan

şeyhten ders aldıktan sonra Merv ile Herat'a gidip gelmiştir. Rey halkı tekrar

dönmesini istedikleri için bir müddet kaldıkdan sonra geri dönmüştür. He­

rat'tan Merv'e dönerken yolda Bfunilin (Bayramali) kasabasında 1140 tari­

hinde ölmüştür. Önce Herat ve Bağsur arasındaki Balin denilen yere defne­

dilmiş, fakat fazla zaman geçmeden onun naaşı Merv'e getirilmiş ve şu an türbesinin bulunduğu mezara konulmuştur.

Yusuf Hemedani, İmaını Azam Ebu Hanife'nin mezhebine bağlıdır. İlk

Türk tarikatı olan Yeseviliğin kunıcusu Ahmet Yesevi'nin şeyhive hocası­

dır, zahir ve batın bütün ilimleri ondanoğrenmiştir. Memleketini şeyhi ile do­

laşarak irşat faaliyetine katılmıştır. Semerkand mollalannı da çağırarak onla­ra dini sohbetler de yapmıştır.29

YusufHemedani'de, Selman-ı Farisi'nin asası ve sarığı olduğu, 38 sefer

yaya olarak hacca gittiği rivayet edilmektedir. O her an riyazet ve mücahede

halinde bulunmuştur. Hz Muhammed'in ve arkadaşlannın yolundan gitmeyi

tavsiye etmiştir. Mürltıeri arasında irşad makamına ulaşmış dört kişi bulun­

maktadır. Bu halifeleri; Abdullah Berk, Hasan Andaki, Hoca Ahmet Yesevi

ve Abdul-Halik Gi.icdivaıii'dir.

Anlatıldığına göre, Yusuf Hemedani, yünden ve daima yamalı elbise gi­

yer, dünya işlerine ehemrniyet vermez, padişahların ve büyüklecin evlerine

gitmez, eline ne geçse fakiriere verir ve kendisi kimseden bir şey kabul et­

mezdi. Bütün ins~ları ayırt etmeden sever ve iltifat ederdi, çok Kur'an okur,

ve herkese dua ederdi .. Sultan Sencer'ın ilgi ve yardımından dolayı kendisine

dua etmiştir.30 Yusuf Hemedani'nin , Silsilei Aliye denilen büyük alim ve veliterin sekizincisi olduğu söylenir ..

3- Merv'de BuJunan Sahabe Türbeleri

Türkmenistan coğrafyasında yaşadıkları, kitabeler ve yazılı arşiv vesika­

larıyla teyit edilen sahabelerin, Merv şehrinin Bayramali beldesinde mezarla-

28 Selçuk ERA YDJN, Tasavvuf ve Tarikat! ar, Marifet yayını, Istanbul, 1995, s.368. 29 Ahmet, G. ENGIN, Tarikatlar Ansiklopedisi, Milliyet yayını. Istanbul, 1991, s. 419.

30 Fuat KÖPRÜLÜ. Türk Edebiyatında lık Mutasavvıflar, Diyanelyayınlan, Ankara, 1984. s. 72.

1151

Page 23: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

n ve türbeleri bulunmaktadrr. İslam ordulanyla 655 yılında Merv'e gelen bu erenlerden El-Hakim el Gıfari, 670-yılında Meiv'de vefat etmiş ve orada yat­maktadır. Türbesi Merv'in Ganurgaron mevkiindedir.

Basra şehrinden gelen Büreyde Bin Hasib El Elslemi ise, Mari'de 681 yılında ölmüştür. Ensardan olduğu rivayet edilen-her iki sahabenin eyvanlı türbeleri XV. yüzyılda yapılnuştır. Yine Merv Şehrinin 18 kilometre güney batısında Cavars obasında (köyünde) Büreyde Hüseyb'in oğlu Abdullah ibni Büreyde'nin türbeleri vardır.31

Pek çok evliyaya ait mezarıann bulunduğu Mari' de adak yeri olarak şöh­ret bulan diğer türbeler arasında Sultaİı Kale'nin kuzey kapısında Ahmet Sa­pancı, Talhatan istasyonu ile Yolöten şehri arasında Talhatan Bab~'nın ve

Sultan Kalenin batısında Muhammet ibn-i Zeyde ait türbeleri zikredebiliriz. Bu türbelerde büyük zatların yattığına inanılmaktadır ..

Büreyde Bin Hasib, hicret anında Hz. Muhammed ve Hz. Ebubekir'i ya­kalamak için yetmiş kişilik arkadaş grubuyla yola çıkmış ve Hz. Muham­med'le karşılaşınca arkadaşlanyla beraber Müslüman olmuştur. Medine'ye kadar haşındaki sanğı çıkanp mızrağının ucuna takarak Liva-i Muhammed

Sancağını taşımıştır. Büreyde, Hz Muhammed'le birçok savaşa katılmış ve Mekke'nin fethinde bulunmuştur. Aynca Hz. Halit kamutasında Yemen ta­rafına gönderdiği orduda da yer almıştır. Usame (r.a) kumandasında Şam ta­

rafına giden orduda da sancak taşımıştır.

Büreyde Hz Muhammed'in vefatından sonra, Islamı yaymak ve hizmet etmek için Merv'e kadar gelmiş ve Bayramali etrafında vefat etmiştir. Hz Os­man döneminde Horasan' a gönderilen orduda yer alarak Türkmen toprağın­da İslanu yaymak için çalışmıştır. 164 hadis rivayet etmiş ve birçok hadis ez­berlemiştir. Hz Muhammed'in yanında kaldığı ve ondan hadis rivayet ettiği için sahabenin büyüklerinden sayılnuştır.

C- İNANÇ MERKEZi OLARAK DAŞHA VUZ VİLA YETİ

Daşhavuz vilayeti en eski Türkmenistan topraktandır. Daşoğuz, Hazar Denizi'nden Ceyhun yani Amuderya'ya kadar, kayalık Köpet Dağı'ndan, Sa-

31 A. HA YIDOV, M. TUVAKBA YEV A, a. g. e. s. 84.

1158

Page 24: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

nkamış'ın on dört tepedeki açıklarına kadar uzanan topraklara sahiptir. Türk­

menistan'ın bu bölgesi verimli toprakları, terterniz sulan ve sıcak iklimiyle

eski zamandan beri tarihteki, Mısır, Mezopotamya ve Hindistan uygarlıkla­

nyla karşılaşabilecek gelişmeler~ sahne olmuştur.

Türkmenistan topraklan son--bilimsel araştırmalar sayesinde, ilk okuma

belgeleri, eski tanıncılık ve şehireilik merkezi, eski Parfiya, Büyük Selçuklu­

ların ve Harzemşahların ilim merkezi olmuş ve dünyanın sanat beşiği olarak

bilinmektedir. Antik geleneklere göre Harezm, bin şehirler ülkesi olarak ta­

nınmıştır. Harezm'de çok gelişmiş şehir kültürü bulunmuştur. Yedinci asır­

dan itibaren şehir medeniyeti yoğun bir şekilde bu bölgelerde gelişrniştir.32

Türkmenistan'ın% 80'ini dünyanın en büyük çöllerinden biri olan Ka­

rakum kaplamıştır. Kars Mağaralan ile süslü Köpet Dağ ve Köyten Dağ,

Amuderya ve Murgap nehirleri ile Karakum Kanalı insanların dikkatlerini

üzerlerine çekmişlerdir. Eski Nusay Kalesi, Altıntepe, Anev, Tarihi Merv,

Dehistan, Köhneürgenç, Firuze, Kövata, Hazar'ın doğu kıyısındaki yerler gü­

nümüzde de en çok ziyaret edilen yerlerdir

Harzemşahlar döneminde Köhneürgenç tarihi eseriere kavuşmuştur. Bu

dönemin yöneticilerinden Atsız (1127-1156), İlarslan (1156-1172), Tekeş

Sultan (ll 72-1200) ve Mahmut (1200-1220), dönernlerinde de kervansaray­

lar, kaleler ve mescitler yapmışlardır. Moğollar Köhneürgenc'i işgal ettikle­

rinde Kırk Minare ve çok sayıda tarihi eser vardı ve onların çoğunu tahrip et­

mişlerdir.

· Harezm'i işgal etmek isteyen Moğollar, Köhneürgenc'i altı ayda alama­

mışlardır. Kendi hükümdarlan tarafından bırakılan başkenti halk uzun zaman

savunmuştur. Anlatılanlara göre Moğollara karşı savaşanların başında Şeyh

Necmeddin Kubra halka önderlik etmiş ve kılıç elinde savaşarak şehit düş­

müştür. Reşididdin'e göre XIV. asırda Cengiz Han Şeyh Necmeddin Kub­

ra'ya şehri terk etmesi için uyarmış, fakat o şehri terk etmeyerek müritleriy­

le beraber savaşarak şerefiice ölmeyi tercih etmiştir. Şehri alamayacağını an­

layan Moğollar kan dökülmeyeceği sözünü veriyorlar. Halk sonunda teslim

32 Chaly ÖVEZOV, "Taşhavuz", Turizm Development, Sayı 1, Milli Eğitim ve Turizm Ba­kanlığı yayını, Aşkabat, 1997, s. 33.

1159

Page 25: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

oluyor, fakat Moğol ordulan halkı suda boğarak öldürüyor ve kan dökmeye­ceği sözünü tutmuş oluyorlar.33 _

1 · Köhneürgenç- Gurganç- Cürcan

Harezm'in kalbi olarak bilinen Köhneürgenç, Daşhavuz vilayetine bağlı bir şehirdir. Günümüze kadar gelen tarihi eserlerin bulunduğu alan 640 hek­tar civanndadır. Amerika Birleşik Devletleri tarafından yapılan arkeolojik kazılardan Kırk Molla Tepesinden çıkan tarihi kalıntılarda yaklaşık bu şehrin M.Ö. 5 asır önce kurulduğu ortaya çıkrruştır.

Çin kaynaklanna göre bu şehrin adı Gurganç veya Urganç olarak geç­mektedir. Aveste'de Curganç veya Urga olarak tanıtılmıştır. Arap kaynakla­nnda da Cürcan şeklinde geçmektedir. Günümüzde de Köneürgen veya Köh­neürgenç (Eskişehir) anlamında kullanılmaktadır. 34

M.Ö. 2000 yıllannın sonunda kurulan Köhneürgenç doğunun en eski şe­hirlerinden biridir. Türkmenistan'ın kuzeyinde Daşhavuz vilayetinin 100 km. kuzey batısındadır. Köhneürgenç dünya kültürünün eski ve ortaçağ Ha­rezm'i~ başkentidir. Köhneiligenç günümüzde de dünya çapındaki mimari eserleriyle bozulmanuş bir alan olarak varlığını sürdürmektedir. Burada anıt mezarlar, carniler, kuleler, köşkler, minareler ve daha birçok tarihi eser bu­lunmaktadır. Bu eserlerin bir kısmı restore edilerek ziyarete açılmıştır. Kırk Molla Tepesi'ndeki kazılar hala devam etmektedir. Burası doğu ve doğu Av­rupa tarihinde büyük rol oynamıştır. Tarihi büyük İpek Yolu'nun bir kolu Köhneürgenç'den geçmiştir.

Tarihte bin şehirler ülkesi diye bilinen yer, Türkmenistan'ın kuzeyinde­ki Harezm bölgesinden Köhneürgenç'e doğru uzanan yerdir. Bu bölgede Şa­senen, Şemhagala, Diyarbekir, Dövkesen, Buldumduymaz ve onlarca diğer mükemmel tarihi kültürel değeri olan eserler bulunuyor. Köhneürgenç'de merkezi bulunan eski Harezm uygarlığı dünya kültür mirasının eserleri liste-sine geçmiştir.35 ·

33 K. H. YUSUPOV, "Gurgenç Eski Harezm'in Kalbi", Caspian Dergisi, T.I.G.E. Aşkabal. 1997, s. 128.

34 Türkmen Sovyet Ansiklopedisi, Köhneürgenç Maddesi, C.lY, llimler Akademisi yayını, Aşkabat, 1982, s. 502.

35 Ruslan MURADOV, "Köhneürgenç", Turizm Development, Sayı 1, Milli E~tim ve Tu­rizm Bakanlıg-ı yayını, Aşkabat, 1996, s. 32

1160

Page 26: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

Araplann Harezm'e 995 yılında gelmesiyle, emir Me'mun Harezm Dev­

letinin başkenti olan Kıyat'dan bunu aldı ve Curcan'a verdi. Bu günden son­

ra Cürcan y~ Köhneürgenç Harezm'in başkenti olmuştur. Şehirde olap. ta­

rihi eserler restore edilerek y~niden inşa edilrniştir.36 X asırda Cürcan

Harezm'in ekonomik ve ticaret )llerkezi olmuştur. Curcan'ın başkent ol­

masıyla Harezm:in komutanlan ·Harzemşah unvanı da alrruşlardır.

Antik Köhneürgenç Kalesi' nin kalınlığı yedi metredir. Dörtgen kuleli

görünüşü kırlangıç kuyruğuna benzer bir özellik arz etmektedir. Kerpiç

duvari~ olan Kırk Molla Kalesi'ne benzemektedir. Binanın dış kenan 75

derece içeriye çekilen duvann önünde kale hendeği vardır. Antik Gurganç bu

özelliği ile hakkında birçok efsane vardır. Halk burada yerli Kabe'nin var ol­

duğuna inanmaktadır. Hz. Peygamberin Harezmlilere "burada Mekke tipi

kutsal bir şehir kurun" dediği, Mekke fethedildiği zaman Kabe'nin içinde

bulunan 360 putu buraya gönderdiğini, bu nedenle buraya 360 lar dendiğini

bize müze müdürü anlatmıştır.37

Moğollar tarafından talan edilen Harezm ülkesi paralarını kurtarıyor ve

yıkılan binalan restore işlerinde kullanıyorlar. Altın ordu hükümdan Timur

döneminde şehir yeniden katkınmış tır. Ancak Timur" tarafından yapılan beş

seferden de Harezm bü.yük zarar görmüştür. Arkasından gelen feodal savaş­

lar yeniden kalıcınma yı engellemiştir.

Ortaçağ binalanndan sadece Sultan Ali mozolesi ile Akul Kalesi sağlam

kalabilmiştir. 1946 yılında Hive Hanı Abulgazi yeni Urgenci kurmayı emret­

miştir. Bu andan itibaren eski şehir tarihi anılarla bırakılrruştır. Eski Urgenç

günümüze "Köhneürgenç" olarak adlandırılmaktadır. Tarihte Köhneürgenç

yedi kez yıkılıp yedi sefer tamir edildiği inancı halk arasında yaygındır.38

Harezm'in büyük şehirlerinden biri Köhneürgenç olmuştur. Bu şehrin

çok eski brr tarihi vardır. Belli devirlerde büyümüş bazı devirlerde de yıkılıp harabe haline gelmiştir. Bu nedenlerle günümüzde iki şehir görünümündedir.

36 K. H. YUSUPOV, a. g. e. s. 127.

37 Yahşimurat AŞIROV, Daşhavuz Vilayeti Köhneürgenç Şehri Tarihi Medeniyet Mirasha­nesi Müze Müdürü, Orada Yaşıyor. 50 Yaşında, Üniversite Mezunudur.

38 Yahşimurat AŞIROV, "Köhneürgenç'de Keramet Var" Edebiyat ve Sungat gazetesi. Mat­buat yayını, Köhneürgenç, 1996, s.3.

1161

Page 27: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

Biri eski şehrin kurulduğu Köhneürgenç denilen, tarihi anıtlann bulunduğu

yer, diğeri yeni kurulan şu anda yerle§~m yeri olarak kullanılan alandır. Eski

yerleşim yerindeki tarihi eserler, kervansaraylar hala dimdik ayakta durmak­

tadır. Mimari anıtlar Medeniyet Bakanlığı tarafından korunmaktadır.

Köhneürgenç'de bulunan mimari anıtlar; Türebeg Hanım, n Arslan,

Tekeş Sultan, Necmeddin Kubra'nın Mozolesi ve Orta Asya'da 60 metrelik

en yüksek minaresi ile Harezm mimannın altın asnnı anlatan bir eser bulun­

maktadır. Aynca şehrin dört bir yanından giriş kapılan bulunan kervansaray­

lar ve külliyeler bulunmaktadır. Kırk Molla Tepesi, kütüphanesi ve müzesi

de tarihi anıtlar içinde yer almaktadır.

Köhneürgenc'in ilim ve kültür özellikleri, insanlığın tarihinde Harezm

kültürü olarak bilinmekte ve bilime büyük katkılar yapmaktadır. İbn:i Musa

el Harezmi "el cebir" ölçü birimini bulmuştur. Abdurrahman Biruni (973

/1048) astronomi, jeoloji, coğrafya ve tarih üzerine 150 eser yazmıştır. Ör­

neğin, Geçen Nesillerin Anıtlan, Hindistan, Minearoloj i gibi eserleri bin yıl­

dır ilim alanında kullanılmaktadır.39

Harezm'in başkenti Köhneürgenç'de Abu Ali İbn-i Sina'nın (980

/1037) kitaplan; El Kanı.in Fit Tıp, tıp tarihinde meşhur olmuştur. X. asırda İbn-i Sina'ya ilmini Harezm'li doktor Zaynuddin ebu İbrahim el Cürcani ver­

miştir. Bu bilgin birde tıp ansiklopedisi hazırlamıştır. XII. asırda Tekeşin Sarayı'nda felsefesiyle ve görüşleriyle insanlığı etkilemiş büyük alim Fahret­

tin Razı gibi ilim adamlan yetişmiş ve insanlığa hizmet etmişlerdir.40

2- Fahrettin Razi (1149-1209)

Fahrettin Razi'nin tam ismi; Ebu Abdullah Muhammed b. Ömer b. el

Hüseyin b. el Hasan b. Ali. Fakat o daha çok İbnu'l Hatib, İbnü Hatbi'r Rey

(Rey Hatibi'nin oğlu), Fahrettin razı (Reyli Fahrettin) ve Falır-i Razi diye

meşhur olmuştur. Fahrettin Razi 25 Ramazan 543'te (5 Şubat 1149'da)

Büyük Selçuklu Devletinin başkentliğini yılpan Rey'de dünyaya gelmiştir.

39 Ruslan MURADOV, "Köhneürgenç'in Gelecegi'' T!irkmen Medeniyeti, Sayı 1, Nurol Mat­baacıhk, Ankara, 1993, s. 15.

40 K.H. YUSUPOV, "Gurganç Eski Harezm'in Kalbidir" Caspian dergisi, T.I.G.E. Aşkabat, 1997. s. 129.

1162

Page 28: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

Fahrettin Razi ilk derslerini babası Ziyaettin Ömer' den alrruştır. Razi, Eş'ari alimlerinden kelam ve akaid, Şafii ulamasından fıkıh ve usul-i fıkıh dersleri alanı)< bir Eş.' ari kelamcısı ve Şafi fıkıh alimi olarak yetiş~ştir. Kelam ve felsefi alanda birço~ kişiden ders almıştır. Kelam, felsefe ve metafizik konulannda yetenekli, .,hevesli ve meraklı olan Razi Horasan'da Farabi ve lbni Sina'nın eserlerilli ele geçirince bunlardan çok yararlanrruş ve bu konulardaki bilgilerini daha da genişletme imkanı bulmuştur.

Razi, Up, astronomi,lisan, edebiyat konulanyla da ilgilenmiş, bu ilirolere

dair eser~er yaznuştır. Harezm' de, Herat'ta ve Gazne'de bulunurken buralar­daki kUtUphanelerden yararlanmıştır. Horasan'a, Harezm'e ve Maveraun­

nehir' e gitmiş, buralarda çeşitli tarUŞf!lalara girdikten sonra umduğu ilgiyi ve beklediği itibarı görernediği için Rey' e geri döner. YoldaBuhara ve Serahs'a uğrar, burada tanıştığı Abdurrahman b. Abdtilkerim isimli bir tabip kendisine ilgi gösterir, izzet. ilcramda bulunur. Razi'de onun için ibni Sina'mn "El Kanun" isimli eserini şerh eder. Türkistan ve Horasandaki bütün şehirleri

dolaşır.

Harzemşahlılar'ın, Gur Sultanlar'ın, Barniyan hi.ikUrndarlarının saray­larında ağırlanan, onlar tarafından himaye edilen Razi 606 1 1209 senesinin Ramazan Bayramında, Pazartesi günü Herat'ta ruhunu teslim eder. Eserleri;

Acaibu'l Kur' an, el Burhanu'l Bahaiyye, Carniu'l Usul, el Erbaun fi Usuli'd Din, Esasu't Takdis, el Firase, el Harnsün, Ismetü'l Enbiya, Şerhu'I işaret, el muhassal, Nihayetü'l i'caz gibi daha birçok kitapları bulunmaktadır.41

3- Necmeddin Kubra (1145-1221)

Necmeddin Kubra'nın ismi; Ahmet b. Ömer b. Muhammed el Hayveki olup, künyesi Ebu'l Cennap'dır. Bu künye kendisine rüyada Hz. Muhammed tarafından verilmiştir. Tasavvufta Kubreviye (Zehebiyye) tarikatımn mür­şididir. Halk arasında, Necmeddin Kubra, Şeyhu'l Imam, Zahid-ül Kebir, Şeyh-i Harezm ve Necmeddin-i Kübra diye meşhur olmuştur. Yaptığı bütün münazaralarda galip geldiği için, kendisine et-taammetül-ül Kübra lakabı verilmiştir. 1145 yılında Harezm köylerinden Hayvek'te dünyaya gelmiş, 1221'de Harezm'de Cengiz Han'ın askerleri tarafından şehit edilmiştir.42

41 Süleyman ULUDAGI. Fahrenin Razi, Kültür Bakanlı~ı yayını, Ankara, 1991, s. 1-9. 42 Mas~ignon L. !~lam Ansiklopedisi, Kubrevi Maddesi, C. X. M.E.B.yayını, Ankara, 1974.

s. 162.

1163

Page 29: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

Çocuk yaşta ilim tahsiline başlayan Necmeddin Kubra, ilim öğrenmek

için çeşitli beldeleri dolaşıruştır. iımınıEbu Nasr Hafza'nın Tebriz'de "Sün­

ne" okuttuğunu duyup oraya giderek kelam dersi de alıruştır. Burada Baba

Ferruh Tebrizi'n.in sohbetine katılıruştır. Ebu Necib-i Sühreverdi, tsrnail

Kasri ve Arrunar b. Yasir'in de sohbetlerinde bulunmuştur. Aynca Fahrettin

Razi ile de görüşmüştür. Daha sonra memleketi olan Harezm'e gelip yer­

leşerek irşat faaliyetini burada yürütmüş ve birçok öğrenci yetiştirmiştir.

Necmeddin Kubra'nın 360 tane halifesi olduğu, bu nedenle türbesinin bulun­

duğu yere üç yüz atıruşlar denildiği rivayet edilmektedif.43

Necmeddin Kubra, zahiri ·ve Batıni ilimlerde bilgili, İslam'ın güzel ah­

lakı ile ahlaklanıruş, ilim öğrenmek ve öğretmek yolunda gayretli, Allah'a

çokça ibadet etmekte ve onun dinine hizmet ederken katiyen gevşeklik gös­

termemektedir. Allah yolunda olduğu için bu durumdan kınayanlann da

lanamalarına aldırmayan bir olarak bilinmektedir. Necmeddin Kubra ken­

disinden sonra geleceklere faydalı olmak üzere çok kıymetli eserler yazıruş­tır.44

Rasat bilgini Şeyh Necmeddin Kubra uzun çalışmalar sonucunda rasat­

hanelere ait kitaplar yazıyor. Necmeddin Kubrevi'nin Usul-ü Aşere adlı

kitabı da tasavvufa dairdir. Bu eser talebelerinin ve daha sonra gelenlerin el

kitabı olmuştur. Burada Kubrevi tarikatının özellikleri verilmektedir. Halkın

en çok ziyaret ettiği, maneviyatına güvendiği yerlerden biri de Necmeddin

Kubra'nın türbesidir. Her türlü ihtiyaç sahibi olan kimseler buraya gelip dua

etmektedirler.45

5- Zamalışeri

Zamahşeri'nin adı, Abdulkasım Mahmut ibn-i Ömer ibn-i Ahmet Coral­

lah Allame ez-Zamahşeri'dir. 1075 yılında Zamalışeri şehrinde doğmuştur. O

çocukken ayağı kınlıyor ve hayatı boyunca sakat olarak kalıyor. Zamalışeri

çocuk yaşında okumayı çok seven bir kişi. olarak bilinmektedir. Bu isteği

onun alim olmasını sağlaıruştır. Çok değişik ülkelerde ilim öğrenmiş ve

43 Türkmen Sovyet Ansiklopedisi, Ncemeddin Kubra Maddesi, C.IV, Ilimler Akademisi yayını, Aşkabat, 1984, s.l65.

44 Nazar HALIMOV, Ürgencin Anıtlan, Ilim yayınevi, A~kabat, 1991, s. 52-64.

45 Ahmet G. ENGIN. Tarikatlar Ansiklopedisi, Milliyet yayını, Istanbul, ı 99 ı. 208.

1164

Page 30: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_TATLILIOGLU.pdf · Türkmenlerin atalan tarafından lfurulan Parfiya, Gürkaniya, Marguş, Areyya ve Harezm gibi devletler bu topraklarda

oralarda yaşamış fakat kendi ülkesinde hizmet vermeyi tercih etmiş ve ül­

kesine dönmüştür. 1 ı 44 yılında kendi .şehri olan Zamalışeri' de vefat etmiştir.

Tagta etrafının "Yagtlık" dayhan bileşiğindeki eski kalenin duvarları

bugün de çok uzaklardan gözükmektedir. Bu kaleye "İzmikşir Kalesi" denil­mektedir. Eskiden buraya Zarnabşeri şehri denilmiştir. Bu kalenin yanında

"Aksak Baba" türbesi vardır. Günümüzde Aksak Baba veya Zamahşeri'nin

türbesine ziyarete gelenlerin sayısında gözle görülür bir artış olmuştur. Halk buraya gelerek dilek diliyor, isteklerini bildiriyor ve dua ediyor. Burada yapılan duanın kabul olacağına inanılmaktadır. Çünkü halk bu mezarda Al­

lah'ın komşusu, alimlerin alimi, Harezm'in gururu, Mahmut az-Zarnahşeri yatıyor diye inanmaktadır.

Zamalışeri hakkında bir rivayette şöyle denilmektedir. Türkmenis­tan'dan hac yapmak içinin Mekke'ye gelen insanlar her gün Kabe'nin

girişinde Allah'a dua eden yaşı bir adam görüyorlar. Bu insan bir gün dua et­

meyi bırakıyor ve Türkmenlere hangi ülkedensirriz diye soruyor, Türkmen

Allah'a şükür büyük Zamahşeri'nin ülkesinden diye cevap veriyor.

Yaşlı adam bunu duyduktan sora şükür duası olarak yedi sefer Kabe'yi

tavaf ediyor. O insan Türkmen'in elinden tutarak, Zamahşeri'nin Corallah

adının nereden geldiğini ~iliyor musun diyor ve kendisi cevap veriyor. Coral­

lah "Allah'ın komşusu" demektir. Bu ziyaret ettiğimiz Kabe Allah'ın evidir. Kabe'nin yanındaki odada yaşayan büyük alimlere Corallah denilmektedir.

Zamahşeri'de bu odada ı 132 yılından 1134 yılına kadar burada yaşamıştır. Allah dilerde ülkenize giderseniz benim için onun mezarım ziyaret edin demiştir. 46

Daşhavuz'da ise "Ağsak Baba" (Sakat Baba), "Allarn Baba" olarak

tanınmaktadır. Kur'an-ı Kerim'deki tüm gerçekleri anlamak ve değişik bakış açıları kazandırmayı Zamalışeri yapmıştır. ıso tane eser yazmış ve 20 tane

kitabı değişik dillere çevrilmiştir. Ginnes rekorlar kitabına ismi yazılan

büyük alimlerden biridir. Eserlerinin orijinalleri değişik ülke muzelerinde · sak.lanmaktadır.47 Bunlar Türkmenistan şehirlerin bir inanç merkezi oluşun­da etkili olmuşlardır.

46 Nazar SARIGOÇOV, Evliyanın Mücaviri, Matbuat yayını, Aşkabat. 1994, s. 41.

47 Tokay RECEPOV, Harezm'in Gururu Büyük Alim Hakkında Söz", Vatan Gazetesi, Aş­kabat. 1995, s. 4.

1165