türkiye gazetesi ile İhlas kolejinden ortak eğitim kültür eki 7.sayi

1
’NİN KATKILARIYLA... 11 Kurşun kalem “TÜRKİYE’NİN EĞİTİM PLATFORMU” 25 NİSAN 2010 PAZAR HATIRINIZ OLSUN Paylaşmak istediklerinizi bize yazın. ‘Hatırlı Tahta’da hatırınız olsun. [email protected] Sorularınız için: [email protected] Müge Kılıç ayfalar dolusu kelime ezberleyen, kuralları neredeyse hap yapıp bünyeye indiren, her türlü boşluğu uygun kelime ile doldurabilen; anlayan, ama konuşamayan kaç “yabancı dil mağduru” nesil geldi geçti? Bizim zamanımızda yabancı dil öğren- meye ortaokulda başlanır, dersler klasik metotlarla işlenirdi. Öğretmen söyler; biz, hep bir ağızdan tekrar ederdik. Yan- larında Türkçe karşılığı verilmiş İngilizce kelime listelerini ezberler ve her yeni ke- limeyi 10’ar defa defterimize yazardık. Tense’leri su gibi ezbere bilirdik. Fiillerin 1. 2. 3. hallerini, etken ve edilgen formlarını bir çırpıda okuyuverirdik sorulduğunda. Hepsini dinledik, ezberledik, anladık; ama bir türlü İngilizce konuşamadık. KİMSE SÖYLEMEDİ Yabancı dilin iletişim kurmak için öğre- nildiğini söyleyen olmadı. Biz yabancı dili sınavlarda boşluk doldurmak, karnemize güzel notlar yazdırmak için öğreniyorduk, daha doğrusu öğrendiğimizi zan- nediyorduk. Ortaokulda başlayıp, lise ve üniversitede de zorunlu olarak devam eden yabancı dil eğiti- minin, iş konuşmaya gelince bir faydası olmadığını görüp hayıf- landık, üzüldük. Yaşadığımız yere kilometrelerce uzak bir ül- kenin dilini, bulunduğumuz yer- de, kendi milliyetimizden insanların anlatımı ile öğrenmeye çalışmak gerçekten zor bir iş. Şüphesiz, öğrendiğiniz dilin konuşulduğu ülkeye gitmek; orada iletişimi, hedef dil ile gerçekleştirebilmek, en hızlı, en doğru ve en kolay dil öğrenme yoludur. Fakat hepimiz bu imkâna sahip değiliz. ÖNCE HEDEFİ BELİRLEYİN İşte bu! Gelmek istediğimiz nokta, ya- bancı dili hem anlayan, hem de anladığını ifade edebilen bireyler olmak. Peki, bunun için neler yapılmalı? İşte birkaç tavsiye: Amacınızı belirleyin. Bu amaca yönelik yöntemlerle yabancı dil öğrenmeye çalışın. Konuşun ve dinleyin. Konuşma is- teğiniz, öğrenme isteğinizin önüne geç- melidir. Öğrendiklerinizi her fırsatta kullanmaya gay- ret edin. Küçük detaylara takılmayın ve asla hata yapmaktan korkmayın. Her şeyi anlamaya çalışmayın. Konuşmalarda, ana fikri anlamak ço- ğunlukla yeterlidir. Bir not defteri taşıyın. Yeni bir kelime duyar ya da okursanız hemen not edin. Kendi dilinizde konuşurken basit sayıla- bilecek cümlelerin, hedef dilde nasıl söy- lendiğini düşünün ve yazın. Sonra da bunu kullanabilmek için fırsat kollayın. Kullanıma dikkat edin. Günlük konuşma dili, genellikle kitaptan öğre- nilmez. Orijinal filmler izlemek ya da dinleme alıştırmaları yapmak, günlük konuşma dilini öğrenmeniz için çok faydalı çalışmalardır. KARMAŞIK OLMASIN Yeni bir dil öğrenmek, yeni bir kül- türü de öğrenmektir. Kültürel farklılıklara karşı esnek olun. Her kelimenin, deyimin veya dilbilgisi kuralının kendi dilinizde karşılığını bulmaya çalışmayın. Öğrenirken kelime ve deyimlerin ana dilinizdeki karşılıklarını değil, hedef dildeki açıklamalarını, cümle içinde nasıl geçtiğini hatırınızda tutmaya çalışın. Dil ile kavramı birbirine direk bağlayın. Yabancı Dil -> Ana Dil -> Kavram şeklinde bir yolculuk uzun ve karmaşık olabilir. ANLIYORUM fakat bir türlü S İNGİLİZCE KORKULU RÜYANIZ MI? Yabancı dil, neredeyse küçük büyük problemi. ‘Yıllardır öğrenmeye çalışıyorum ama beceremiyorum. Siz de ‘Anlıyorum fakat konuşa- mıyorum’ diyenlenlerdenseniz çalışma yönteminizi değiştirin. konuşamıyorum ∂ Eğer bu yazıyı son maddeye ka- dar okuduysanız yabancı dil öğren- mek sizin için gerçekten önem taşı- yor demektir. Artık bir yetişkinseniz, yukarıdaki maddeleri daha fazla ge- cikmeden uygulamaya başlayın. Eğer imkânınız varsa öğrendiğiniz yabancı dilin konuşulduğu ülkeye gidin ve bir süre orada kalın. Bu yazıyı özellikle çocuklarınızın eğitimi ve yabancı dil öğrenmeleri için okuyorsanız önce- likle modern, öğrenci merkezli öğre- tim metotları kullanan bir kurumda eğitim almalarını sağlayın. Unutma- yın ki yabacı dil öğrenimi ne kadar erken yaşlarda başlarsa o kadar kalı- cı, verimli ve eğlenceli olur. HATI LI TAHTA MEHMET ALİ DOĞAN R Öğrenme: Beynin yapmama- yı başaramadığı tek şey. Ekşimsi sözlük: EĞİTİMİN GÜLDÜRÜSÜ İki öğrenci sınavı kaçırır, hocaya: “Arabayla geliyor- duk, lastik patladı, sınava ye- tişemedik.” derler. Hoca iki- sini ayrı ayrı odalarda sınava alır, soru iki kelimedir: “Hangi lastik?” G öreve yeni başladığım yıl, beşinci sınıfı okutuyordum. Sosyal bilgiler dersinde İs- tanbul’un Fethi’ni anlatır- ken, Fatih Sultan Mehmet Han’ın bir hatırasını anlatmak istedim. -Çocuklar, Fatih Sultan Mehmet Han İs- tanbul’u almadan önce, bir gün halkını im- tihan etmek için tebdili kıyafetle (tanın- mamak için kıyafetini değiştirmek) o za- manın Osmanlı başşehri Edirne’de esnafı dolaştı. Bir dükkândan biraz un aldı. Yağ da istediği zaman esnaf: “Ben bugünkü sif- tahımı yaptım, yağı karşıki dükkândan alın, o komşum henüz siftah yapmadı” der. Fatih Sultan Mehmet bu durum karşısında “Ben bu kadar dürüst halkla değil İstanbul’u, dünyayı bile alırım” diye düşünür. Bu olayı anlattıktan bir süre sonra sosyal bilgiler dersinden sınav yaptım. Sorulardan bir tanesi: “Fatih Sultan Mehmet İstan- bul’u nasıl aldı?” şeklindeydi. Öğrencim Murat, bu soruyu şöyle cevaplamıştı: “Fatih Sultan Mehmet bir dükkâna girip un aldı. Sonra da karşıdaki esnaftan yağ aldı. Daha sonra da gidip İstanbul’u aldı. Meslekte 33. yılımı doldurmama rağmen bu cevabı hiç unutamadım. Hülya Kızıl PARADAKİ MİKROPLAR 3. sınıfları okutuyorum bu yıl. Geçen hafta hayat bilgisi dersinde, temizlik ko- nusundan bahsediyordum. Temizliğin hayatımızdaki yeri, mikroplar, bakteriler vs. Çocuklar; mikroplar, bakteriler gözle görülmediği için diye devam ettim. Alış- veriş yaparken kullandığımız paralarda bile mikroplar vardır, diye çocukların dikkatini çekiyordum. Bu yüzden dışa- rıdan geldiğinizde ellerinizi ve yüzünüzü yıkayacaksınız, dedim. Erkan bir hışımla parmak kaldırıp: -Öğretmenim benim alış verişten sonra elimi yıkamama gerek yok. -Olur mu öyle şey, niçin yıkamayasın çocuğum? Erkan bilgiç bir tavırla: -Öğretmenim, benim kullandığım pa- ralarda mikroplar olmaz. Şaşırdım, senin paralarında niçin mikrop olmasın, diye sordum. Erkan yine pişkin pişkin: -Örtttttttmenim, benim paralarımda mikrop olmaz, çünkü annem çamaşır yı- karken her defasında cebimdeki paraları unutup onları yıkıyor da ondan:))) Tuncay Öğretmen ÖĞRETMEN HİKÂYELERİ: Fatih, İstanbul’u unla yağla aldı YEŞİL BOYAM YAKTI Hayat bilgisi dersinde Yeşilay’ın öne- mi üzerinde durmuştuk. Öğleden sonra- ki görsel sanatlar dersinde öğrenciler- den Yeşilay Haftası’nı anlatan resim yapmalarını istemiştim. Sıraların arasında dolaşırken bir öğ- rencimin farklı bir resim yaptığını gör- düm ve neden Yeşilay Haftası’nı anla- tan resim yapmadığını sordum. Öğrenci: -”Yeşil bo- yam yoktu öğ- retmenim” dedi. Mustafa Gülen BİR GÜZEL SÖZ: “Öğrenmek pahalıdır, ama bilmemek çok daha pahalıdır.” H. Clausen H er evde biraz hır gürün, hayatın tuzu biberi olduğunu söylerler. Ama bu tip atışmaların hiç ya- şanmamasının daha iyi olduğu kanaatindeyiz. Çünkü başlatması kolay, ama kontrolü zor olan işlerin nereye gi- deceği kestirilemez. Mesela, yakılan ateşin, ani bir rüzgârla her an büyük bir yangına dönüşme ihtimali vardır. Üstelik ateşi ya- kanın kendisi de olmak üzere kimleri, neleri ve nereleri yakacağı da bilinemez. Evdeki herhangi bir gerginliği, anne karnındaki bebek bile hissederken ebe- veyn arasında, hem de çocuğun yanında yaşanan tartışma ve kavgaların onu nasıl etkileyeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Fırtınalı havada emniyetli bir yere çekilip havanın sakinleşmesini beklemek ne kadar mantıklı ise bu tür durumlarda da benzer şekilde hareket etmek o kadar lüzumludur. Çünkü bir müddet sonra fır- tına dinecek, bulutlar dağılıp hava açacak ve güneş çıkacaktır. Yeri gelmişken şu eski hikâyeyi anlatma- mak olmaz: Arkadaşları, yeni evli gence, bir çay sohbetinde: “Sen evleneli nerdeyse bir sene oldu, ama maşallah sizin evden çıt çıkmıyor, siz hiç tartışmaz mısınız?” diye sorarlar. “Hayır” diye cevaplar yeni evli genç ve ilave eder: “Akşam işten gel- diğimde, kapı açılınca hanıma şöyle bir bakarım. Eğer hanım, eteğinin ucunu belinde topladıysa bilirim ki hanımın günü iyi geç- memiş ve havası yerinde değil. Hiç ekmek, yemek sormadan usulca mutfağa süzülür, aceleyle birkaç lokma atıştırır ve ortalıktan toz olurum. Olur ya bazen de benim asabım bozuk olur. O zaman fesin püskü- lünü her zamankinin aksine soldan sarkıtırım. O da bunu görür, asabi olduğumu anlar ve hiç sesini çıkarmaz, hemen yemeğimi, çayımı hazır eder. Etrafımda pervane gibi döner. Bu nedenle biz hiç kavga etmeyiz. Dinleyenlerden biri: “Peki birader, kapı açıldı, yenge eteğin ucunu belinde toplamış, sen de fesin püskülünü soldan sarkıtmışsın. İki taraf da asabi, o zaman ne olacak?” diye sormuş. Ötekiler de “Hah! Şimdi ne olacak?” demiş. Genç gülümsemiş. “Bun- dan kolay ne var, fesin püskülünü hafif bir fiskeyle soldan sağa atarım.” demiş. Türkçemizde “alttan almak” diye bir deyim vardır. Yani, sert konuşan bir kim- seye yumuşak bir üslupla yaklaşmak... İcap ettiğinde, alttan almanın, kimseye bir zararı dokunmaz. Bilakis tabak, çanak kırılmaktan, çocuk azarlanmaktan, evin kedisi de dayaktan kurtulur. Alttan almak mı, yoksa altta kalmak mı? Tercih sizin. Toz olma sanatı AZMİ AKSOY Etkili yorum Geleceğe YATIRIM YAPIN!

Upload: ihlas-koleji-ihlas-college

Post on 22-Jul-2015

113 views

Category:

Education


2 download

TRANSCRIPT

Page 1: Türkiye Gazetesi ile İhlas Kolejinden Ortak Eğitim Kültür Eki 7.Sayi

’NİN KATKILARIYLA... 11

Kurşunkalem“TÜRKİYE’NİN EĞİTİM PLATFORMU”

25 NİSAN 2010 PAZAR

HATIRINIZ OLSUN

Paylaşmak istediklerinizi bize yazın. ‘Hatırlı Tahta’da

hatırınız [email protected]

Sorularınız için: [email protected]

Müge Kılıç

ayfalar dolusu kelime ezberleyen, kurallarıneredeyse hap yapıp bünyeye indiren, hertürlü boşluğu uygun kelime ile doldurabilen;anlayan, ama konuşamayan kaç “yabancıdil mağduru” nesil geldi geçti?

Bizim zamanımızda yabancı dil öğren-meye ortaokulda başlanır, dersler klasikmetotlarla işlenirdi. Öğretmen söyler;biz, hep bir ağızdan tekrar ederdik. Yan-larında Türkçe karşılığı verilmiş İngilizcekelime listelerini ezberler ve her yeni ke-limeyi 10’ar defa defterimize yazardık.Tense’leri su gibi ezbere bilirdik. Fiillerin1. 2. 3. hallerini, etken ve edilgen formlarınıbir çırpıda okuyuverirdik sorulduğunda.Hepsini dinledik, ezberledik, anladık;ama bir türlü İngilizce konuşamadık.

KİMSE SÖYLEMEDİ

Yabancı dilin iletişim kurmak için öğre-nildiğini söyleyen olmadı. Biz yabancı dilisınavlarda boşluk doldurmak, karnemizegüzel notlar yazdırmak için öğreniyorduk,

daha doğrusu öğrendiğimizi zan-nediyorduk.

Ortaokulda başlayıp, lise veüniversitede de zorunlu olarakdevam eden yabancı dil eğiti-minin, iş konuşmaya gelince birfaydası olmadığını görüp hayıf-landık, üzüldük. Yaşadığımızyere kilometrelerce uzak bir ül-kenin dilini, bulunduğumuz yer-

de, kendi milliyetimizden insanların anlatımıile öğrenmeye çalışmak gerçekten zor biriş. Şüphesiz, öğrendiğiniz dilin konuşulduğuülkeye gitmek; orada iletişimi, hedef dilile gerçekleştirebilmek, en hızlı, en doğruve en kolay dil öğrenme yoludur. Fakathepimiz bu imkâna sahip değiliz.

ÖNCE HEDEFİ BELİRLEYİNİşte bu! Gelmek istediğimiz nokta, ya-

bancı dili hem anlayan, hem de anladığınıifade edebilen bireyler olmak. Peki, bununiçin neler yapılmalı? İşte birkaç tavsiye:

∑ Amacınızı belirleyin. Bu amaca yönelikyöntemlerle yabancı dil öğrenmeye çalışın.

∑ Konuşun ve dinleyin. Konuşma is-teğiniz, öğrenme isteğinizin önüne geç-melidir.

∑ Öğrendiklerinizi herfırsatta kullanmaya gay-ret edin. Küçük detaylaratakılmayın ve asla hatayapmaktan korkmayın.

∑ Her şeyi anlamaya çalışmayın.Konuşmalarda, ana fikri anlamak ço-ğunlukla yeterlidir.

∑ Bir not defteri taşıyın. Yeni bir kelimeduyar ya da okursanız hemen not edin.Kendi dilinizde konuşurken basit sayıla-bilecek cümlelerin, hedef dilde nasıl söy-lendiğini düşünün ve yazın. Sonra da bunukullanabilmek için fırsat kollayın.

∑ Kullanıma dikkat edin. Günlükkonuşma dili, genellikle kitaptan öğre-nilmez. Orijinal filmler izlemek ya dadinleme alıştırmaları yapmak, günlükkonuşma dilini öğrenmeniz için çokfaydalı çalışmalardır.

KARMAŞIK OLMASIN∑ Yeni bir dil öğrenmek, yeni bir kül-

türü de öğrenmektir. Kültürel farklılıklarakarşı esnek olun. Her kelimenin, deyiminveya dilbilgisi kuralının kendi dilinizdekarşılığını bulmaya çalışmayın.

∑ Öğrenirken kelime ve deyimlerinana dilinizdeki karşılıklarını değil, hedefdildeki açıklamalarını, cümle içindenasıl geçtiğini hatırınızda tutmaya çalışın.Dil ile kavramı birbirine direk bağlayın.Yabancı Dil -> Ana Dil -> Kavramşeklinde bir yolculuk uzun ve karmaşıkolabilir.

ANLIYORUMfakat bir türlü

S

İNGİLİZCE KORKULU RÜYANIZ MI?

Yabancı dil, neredeyse küçük büyük problemi. ‘Yıllardır öğrenmeyeçalışıyorum ama beceremiyorum. Siz de ‘Anlıyorum fakat konuşa-

mıyorum’ diyenlenlerdenseniz çalışma yönteminizi değiştirin.

konuşamıyorum

∂ Eğer bu yazıyı son maddeye ka-dar okuduysanız yabancı dil öğren-mek sizin için gerçekten önem taşı-yor demektir. Artık bir yetişkinseniz,yukarıdaki maddeleri daha fazla ge-cikmeden uygulamaya başlayın. Eğerimkânınız varsa öğrendiğiniz yabancıdilin konuşulduğu ülkeye gidin ve birsüre orada kalın. Bu yazıyı özellikleçocuklarınızın eğitimi ve yabancı dilöğrenmeleri için okuyorsanız önce-likle modern, öğrenci merkezli öğre-tim metotları kullanan bir kurumdaeğitim almalarını sağlayın. Unutma-yın ki yabacı dil öğrenimi ne kadarerken yaşlarda başlarsa o kadar kalı-cı, verimli ve eğlenceli olur.

HATI LI TAHTAMEHMET ALİ DOĞAN

R

Öğrenme:Beynin yapmama-

yı başaramadığıtek şey.

Ekşimsi sözlük:

EĞİTİMİN GÜLDÜRÜSÜ∂ İki öğrenci sınavı kaçırır,

hocaya: “Arabayla geliyor-duk, lastik patladı, sınava ye-tişemedik.” derler. Hoca iki-sini ayrı ayrı odalarda sınavaalır, soru iki kelimedir:“Hangi lastik?”

Göreve yeni başladığım yıl,beşinci sınıfı okutuyordum.Sosyal bilgiler dersinde İs-tanbul’un Fethi’ni anlatır-

ken, Fatih Sultan Mehmet Han’ın birhatırasını anlatmak istedim.

-Çocuklar, Fatih Sultan Mehmet Han İs-tanbul’u almadan önce, bir gün halkını im-tihan etmek için tebdili kıyafetle (tanın-mamak için kıyafetini değiştirmek) o za-manın Osmanlı başşehri Edirne’de esnafıdolaştı. Bir dükkândan biraz un aldı. Yağda istediği zaman esnaf: “Ben bugünkü sif-tahımı yaptım, yağı karşıki dükkândan alın,o komşum henüz siftah yapmadı” der. FatihSultan Mehmet bu durum karşısında “Benbu kadar dürüst halkla değil İstanbul’u,dünyayı bile alırım” diye düşünür.

Bu olayı anlattıktan bir süre sonra sosyalbilgiler dersinden sınav yaptım. Sorulardanbir tanesi: “Fatih Sultan Mehmet İstan-bul’u nasıl aldı?” şeklindeydi. ÖğrencimMurat, bu soruyu şöyle cevaplamıştı:“Fatih Sultan Mehmet bir dükkâna giripun aldı. Sonra da karşıdaki esnaftan yağaldı. Daha sonra da gidip İstanbul’u aldı.

Meslekte 33. yılımı doldurmama rağmenbu cevabı hiç unutamadım. Hülya Kızıl

PARADAKİ MİKROPLAR3. sınıfları okutuyorum bu yıl. Geçen

hafta hayat bilgisi dersinde, temizlik ko-nusundan bahsediyordum. Temizliğinhayatımızdaki yeri, mikroplar, bakterilervs. Çocuklar; mikroplar, bakteriler gözlegörülmediği için diye devam ettim. Alış-veriş yaparken kullandığımız paralardabile mikroplar vardır, diye çocuklarındikkatini çekiyordum. Bu yüzden dışa-rıdan geldiğinizde ellerinizi ve yüzünüzüyıkayacaksınız, dedim.

Erkan bir hışımla parmak kaldırıp:-Öğretmenim benim alış verişten sonra

elimi yıkamama gerek yok.-Olur mu öyle şey, niçin yıkamayasın

çocuğum?Erkan bilgiç bir tavırla: -Öğretmenim, benim kullandığım pa-

ralarda mikroplar olmaz.Şaşırdım, senin paralarında niçin mikrop

olmasın, diye sordum. Erkan yine pişkinpişkin:

-Örtttttttmenim, benim paralarımdamikrop olmaz, çünkü annem çamaşır yı-karken her defasında cebimdeki paralarıunutup onları yıkıyor da ondan:)))

Tuncay Öğretmen

ÖĞRETMEN HİKÂYELERİ:

Fatih, İstanbul’u unla yağla aldı

YEŞİL BOYAM YAKTIHayat bilgisi dersinde Yeşilay’ın öne-

mi üzerinde durmuştuk. Öğleden sonra-ki görsel sanatlar dersinde öğrenciler-den Yeşilay Haftası’nı anlatan resimyapmalarını istemiştim.

Sıraların arasında dolaşırken bir öğ-rencimin farklı bir resim yaptığını gör-düm ve neden Yeşilay Haftası’nı anla-tan resim yapmadığını sordum.

Öğrenci:-”Yeşil bo-

yam yoktu öğ-retmenim”dedi. MustafaGülen

BİR GÜZEL SÖZ:“Öğrenmek pahalıdır,

ama bilmemek çok daha pahalıdır.” H. Clausen

Her evde biraz hır gürün, hayatıntuzu biberi olduğunu söylerler.Ama bu tip atışmaların hiç ya-şanmamasının daha iyi olduğu

kanaatindeyiz. Çünkü başlatması kolay,ama kontrolü zor olan işlerin nereye gi-deceği kestirilemez. Mesela, yakılan ateşin,ani bir rüzgârla her an büyük bir yangınadönüşme ihtimali vardır. Üstelik ateşi ya-kanın kendisi de olmak üzere kimleri,neleri ve nereleri yakacağı da bilinemez.

Evdeki herhangi bir gerginliği, annekarnındaki bebek bile hissederken ebe-veyn arasında, hem de çocuğun yanındayaşanan tartışma ve kavgaların onu nasıletkileyeceğini tahmin etmek zor olmasagerek. Fırtınalı havada emniyetli bir yereçekilip havanın sakinleşmesini beklemekne kadar mantıklı ise bu tür durumlardada benzer şekilde hareket etmek o kadarlüzumludur. Çünkü bir müddet sonra fır-tına dinecek, bulutlar dağılıp hava açacakve güneş çıkacaktır.

Yeri gelmişken şu eski hikâyeyi anlatma-mak olmaz: Arkadaşları, yeni evli gence,bir çay sohbetinde: “Sen evleneli nerdeysebir sene oldu, ama maşallah sizin evdençıt çıkmıyor, siz hiç tartışmaz mısınız?”diye sorarlar. “Hayır” diye cevaplar yenievli genç ve ilave eder: “Akşam işten gel-diğimde, kapı açılınca hanıma şöyle birbakarım. Eğer hanım, eteğinin ucunu belindetopladıysa bilirim ki hanımın günü iyi geç-memiş ve havası yerinde değil. Hiç ekmek,yemek sormadan usulca mutfağa süzülür,aceleyle birkaç lokma atıştırır ve ortalıktantoz olurum. Olur ya bazen de benimasabım bozuk olur. O zaman fesin püskü-lünü her zamankinin aksine soldan sarkıtırım.O da bunu görür, asabi olduğumu anlar vehiç sesini çıkarmaz, hemen yemeğimi,çayımı hazır eder. Etrafımda pervane gibidöner. Bu nedenle biz hiç kavga etmeyiz.Dinleyenlerden biri: “Peki birader, kapıaçıldı, yenge eteğin ucunu belinde toplamış,sen de fesin püskülünü soldan sarkıtmışsın.İki taraf da asabi, o zaman ne olacak?”diye sormuş. Ötekiler de “Hah! Şimdi neolacak?” demiş. Genç gülümsemiş. “Bun-dan kolay ne var, fesin püskülünü hafif birfiskeyle soldan sağa atarım.” demiş.

Türkçemizde “alttan almak” diye birdeyim vardır. Yani, sert konuşan bir kim-seye yumuşak bir üslupla yaklaşmak...İcap ettiğinde, alttan almanın, kimseyebir zararı dokunmaz. Bilakis tabak, çanakkırılmaktan, çocuk azarlanmaktan, evinkedisi de dayaktan kurtulur.

Alttan almak mı, yoksa altta kalmakmı? Tercih sizin.

Toz olma sanatı

AZMİ AKSOY

Etkiliyorum

Geleceğe YATIRIMYAPIN!