$udo ın 0$/$7

10
$UDOıN 0$/$7<$ 1. ULUSLARARASI BEYDAĞI SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER KONGRESİ KİTABI ISBN – 978-625-7954-06-8 ISPEC Yayınevi

Upload: others

Post on 14-Aug-2020

12 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: $UDO ıN 0$/$7

ı

1. ULUSLARARASI BEYDAĞI SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER

KONGRESİ KİTABI

IISBN –– 9978--6625--77954--0066--88 ISPEC Yayınevi

Page 2: $UDO ıN 0$/$7

BBEYDAĞI 1. SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER KONGRESİ

20-22 Aralık 2019 / MALATYA

Kongre Kitabı

Editörler Prof. Dr. Mustafa TALAS

Dr. Mutlu ÖZGEN

Bu kitabın tüm hakları İSPEC Yayınevi’ne aittir. Yazarlar etik ve hukuki olarak eserlerinden sorumludurlar.

ISPEC Publications - 2019© Yayın Tarihi: 25.12.2019

ISBN – 978-625-7954-06-8

Page 3: $UDO ıN 0$/$7

1. ULUSLARARASI BEYDAĞI SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER KONGRESİ KİTABI ı

wwww.izdas.org 4410 [email protected]

MEVDUDİ’NİN PEYGAMBER MUCİZELERİNE YAKLAŞIMI MAWDUDI'S APPROACH TO THE PROPHET'S MIRACLES

Yahya YAŞAR

Dr. Öğr. Üyesi, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Tefsir Ana Bilim Dalı ÖZET 19. asrın ikinci yarısında geleneksel peygamber tasavvurunda önemli bir kırılma yaşanmıştır. Peygamberleri sadece beşeri sosyal ve ahlaki kimlikleri ile niteleyen, onlardan sadır olan her türlü olağanüstü hadiseyi rasyonal ve bilimsel kriter ile değerlendiren yeni bir bakış açısı ortaya çıkmıştır. Modernizmin etkisiyle oluşan bu dönemin önemli bir özelliği de harikulade olayların fevkaladeliğinin minimize edilmesi adına bilimsel (rasyonel) açıklamaların öne çıkmaya başlamasıdır. Bu peygamber tasavvurunun kendini hissettirdiği yerlerden birisi de Hint alt-kıtasıdır. Bu çalışmada 3 Receb 1321’de (25 Eylül 1903) Hindistan’ın Haydarâbâd (şimdiki Maharaştra) eyaletine bağlı Evrengâbâd kasabasında doğan ve bu bölgede siyasal, kültürel ve akademik çalışmalar yürütmüş ve Tefhîmü’l-Ḳurʾân adıyla kıymetli bir tefsir yazmış olan Ebü’l-A‘lâ Mevdudi’nin peygamberlerin ellerinde zuhur etmiş olağanüstü hadiselere bakış açısını, yazmış olduğu bu tefsir üzerinden öğrenmek ve ortaya koymak istiyoruz. Peygamberlerin gösterdikleri hissi mucizelere yaptığı yorumlar bu konudaki yaklaşımını daha net bir şekilde ortaya koyacak niteliktedir, dolayısıyla bu türden olağanüstü hadiselerin zikredildiği ayetlerde yapmış olduğu yorumlar daha da belirleyici olacaktır. Hz. Peygamber’e Kur’an dışında hiçbir hissi mucize verilmediğini savunan modernist yaklaşımlara iştirak edip etmediğini, Kur’an’da Hz. Peygamber’e atfedilen Şakku’l-Kamer (Ay’ın yarılması) ve İsra gibi mucizeleri nasıl bir değerlendirmeye tabi tuttuğunu, yapmış olduğu yorumlarda klasik tefsir geleneğiyle ayrıştığı noktaların olup olmadığını Tefhîmü’l-Ḳurʾân adlı tefsirinden hareketle ortaya koymaya çalışacak, bunu yaparken de mucizelerin oluşum şekline dair verdiği bilgilerden ziyade, onları yorumlarken getirmiş olduğu açıklamalara ağırlık vereceğiz. Anahtar Kelimeler: Mucize, Kur’an, Peygamber, Modernizm, Tefhîmü’l-Kurʾân ABSTRACT In the second half of the 19th century, an important break in the traditional imagination of the Prophet has happened. A new perspective which characterizes the prophets only with their social and moral identity and evaluates all extraordinary events that arise from them with rational and scientific criteria, has emerged. An important feature of this period which was created by the influence of modernism, is that scientific (rational) explanations began to come to the forefront in order to minimize the marvellous phenomena of the amazing events. One of the places where this prophetic imagination is felt, is the Indian sub-continent. Abu'l-A'la Mawdudi was born in 3rd of Rajab, 1321 (25th of September, 1903) in India’s town of Aurangabad in the state of Hyderabad (now Maharashtra) and carried out political, cultural and academic studies around this region. Consequently, we want to learn and reveal Mawdudi’s viewpoint of extraordinary events that appeared in the hands of prophets based on his precious commentary Tafhim al-Qur’an. His interpretations on prophets’ sentimental miracles are more likely to reveal his approach clearly on this issue, thus his analysis in the verses mentioned in such extraordinary events will be more decisive. Based on his commentary Tafhim al-Qur’an, we will try to find out whether he agrees with the modernist approaches which claim that Prophet Muhammed did not receive any sentimental miracles other than Qur’an, how he evaluates the miracles like Shakkul Qamar (the splitting of the moon) and Isra that are attributed to Prophet Muhammed in the Qur’an and whether there are any points that he dissociates from the classical tradition of commentary. While doing so, we will focus more on the explanations he gave while interpreting the miracles rather than the information on their forming. Keywords: Miracle, Qur’an, Prophet, Modernism, Tafhim al-Qur’an -GİRİŞ Kur’an-ı Kerim’de 27’si peygamberlerle, 13’ü de diğer kişi ve topluluklarla ilgili olan toplam 40 farklı kıssa bulunur. Bu kıssaların anlatıldığı ayetlerin sayısı, toplam Kur’an ayetlerinin üçte birine hatta daha

Page 4: $UDO ıN 0$/$7

1. ULUSLARARASI BEYDAĞI SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER KONGRESİ KİTABI ı

wwww.izdas.org 4411 [email protected]

fazlasına denk gelmektedir.1 Bu kıssalar içerisinde peygamberlerin mucizelerinden de bahsedilir. Nübüvvetin ispatında peygamberlerin eliyle gerçekleşen olağanüstü hadiseler son derece önemlidir. Hz. İsa’nın mucizevî doğumu,2 beşikte konuşması,3 çamurdan yaptığı kuşun canlanması, muhataplarına onların evlerinde ne yiyip biriktirdiklerini haber vermesi,4 gökten sofra indirmesi,5 Hz. Salih’in devesi6, Hz. Musa’nın asasının yılana dönüşmesi,7 kayadan su çıkarması,8 denizi asasıyla yarması,9 gökten bıldırcın eti ve helva indirmesi,10 Hz. İbrahim’i ateşin yakmaması,11 bunlardan bazılarıdır. Geleneksel tefsir anlayışında bu türden hissi mucizelerin gerçekleşme imkânı tartışma konusu olmamıştır. Son üç asırdır modernizmin etkisiyle özellikle hissi mucizelerin gerçekleşme imkânı sorgulanır hale gelmiştir. Hemen şunu ifade etmeliyiz ki söz konusu kırılmanın günümüz dünyasını kuşatan ilmi, sosyal ve ekonomik bağlamdan bağımsız gerçekleştiğini düşünemeyiz. Ekonomik refahı artmış, teknolojik imkânlardan alabildiğine yararlanan batı karşısındaki konumumuz, böylesi bir etkileşime kapı aralar niteliktedir. Kur’an merkezli yaklaşım, hadislere şüpheci yaklaşımlar, tefsir, hadis ve fıkıh usulümüzün yetersiz kaldığına dair düşüncelerin sürekli dillendirilmesi bu etkileşimin daha doğrusu etkilenmenin bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Konumuzu ilgilendiren yönüyle Kur’an’da anlatılan pek çok peygamber mucizesinin pozitivist yaklaşımlarla izah edilmeye çalışılmasının böylesi bir düşünce yapısının ürünü olduğunu söylemek abartılı olmasa gerek. Sözgelimi Hint alt- kıtasından Sir Seyyid Ahmed Han Kur’an’da hiçbir şeyin tabiat kanunlarına aykırı olamayacağını dolayısıyla Hz Peygamber’in herhangi bir hissi mucizesi olmadığını ve mucizelerin nübüvveti ispat vasıtası olamayacağını ifade etmektedir.12 Bu bakış açısına sahip düşünürler bu türden pozitivist görüşleri destekleme adına Hz. Peygamber’den mucize talep eden müşriklere verilen cevabi ayetleri bağlamından koparmak suretiyle yeni yorumlara tâbi tutmaya başladılar. Bu yeni peygamber tasavvuru başta Hint alt-kıta olmak üzere neredeyse tüm İslam dünyasını etkilemiştir. Dolayısıyla Hint alt-kıtasında yetişmiş, Hz. Peygamber’in sözlerinin otoritesini ve önemini reddedenlere karşı mücadele vermiş13 Mevdudi’nin bu türden görüşleri benimseyip benimsediği, hissi mucizelere ne gibi yorumlar getirdiği ayrı bir önem kazanmış olmaktadır. 2-KAVRAMSAL ÇERÇEVE Kur’an’da ‘mucize’ şeklinde bir isimlendirme kullanılmaz. Onun yerine ‘âyet’ kelimesi kullanılır. Kur'an, mucize anlamının yanı sıra keramet, delil, ibret, alamet ve işaret anlamlarını da içerecek şekilde ‘âyet’ kavramını geniş bir yelpazede kullanmıştır.14 Kur’an’da ‘âyet’ kelimesiyle hem alışageldiğimiz ayetler (âdiyât) hem de olağanüstü ayetler (hâriku’l-âdât) kastedilmiştir.15Kelam âlimlerinin Allah’ın olağan üstü bir şekilde var ettiği eşya ve hadiseler (âyetler) için sonradan ‘mucize’ kavramını kullanmaları, bu iki çeşit ayet arasındaki ayrımı belirtme zaruretinden kaynaklanmış olabilir.16

1 Bkz. Mehmet Klılıçarslan, Bazı Kur’an Kıssalarının İmi ve Edebi Tahlili, Turkish Studies Dergisi, 2018, C. 13, S. 9, 149. 2 Al-i İmran, 3/45-47. 3 Al-i İmran, 3/46. 4 Al-i İmran, 3/49. 5 Maide, 5/114,115. 6 İsra, 17/59. 7 Araf, 7/107. 8 Bakara, 2/60. 9 Şuara, 26/63. 10 Araf, 7/160. 11 Enbiya, 21/69. 12 Mazaharuddin Sıddıqi, Modern reformist Tought in the Muslim World, İslamabad: Islamic Research Institute 1982, 12. 13 Anıs Ahmad, “Mevdûdî”md.. DİA. XXIX, 435 14 Bkz: /Enam, 6/ 36-39, /Şuara, 26/ 2-8; /Yasin, 36/37; /Fussilet, 41/37, /Şuara, 26/96-103; /Enam, 6/81,158;ayrıca mucize

anlamında kullanılan ‘Beyyine’ ‘Sultan’, ‘Hak’ kavramları için Bkz: Bakara, 2/82,92,253; Ankebut,29/39;Araf,7/105; Maide, 5/22; Tevbe,9/70; Yunus,10/13 Kasas,28,/32,36; Nahl,16/44; Yunus 10/76.

15 Mekkelilerin, Allah Resulü’nden (s.a.s) ayetler (mucizeler) getirmesini istediklerinde, Kur’an çok kere buna cevap olarak kâinatta birbiri ardınca düzenli olarak vukû bulan hadiseleri (ayetleri) onların dikkatlerine sunmuştur.(Bkz.Şuara,26/2-8;Enam,6/36-39)

16 Yahya Yaşar, Mekkeli Müşriklerin Hz. Peygamber’den Kur’an Dışında Mucize Taleplerine Cevabi Ayetlerin Tahlili, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2016, cilt: XIV, sayı: 27,141.

Page 5: $UDO ıN 0$/$7

1. ULUSLARARASI BEYDAĞI SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER KONGRESİ KİTABI ı

wwww.izdas.org 4412 [email protected]

“Kur’an, bütün peygamberlerin ayetlerle gönderildiğini, her bir nebinin kendi kavmini ikna edebilecek kadar delil ve mucizelere sahip olduğunu bildirir.17 Mucizeyi “Allah tarafından yaratılan, nübüvvet iddiasında bulunan kişinin doğruluğunu göstermeyi amaçlayan ve nitelikleri bakımından insanları benzerini getirmekten aciz bırakan olağan üstü hadise”18 şeklinde tanımlamak mümkündür. Meydan okuma özelliği taşıyan mucizeler daha ziyade hidayet mucizesi olarak isimlendirilir.19 Her peygambere muhataplarını ikna edebilecek bir hidayet mucizesi verilmiştir. Hz. Muhammed’in Kur’an mucizesi bunlardandır. Hidayet mucizeleri hissi olabileceği gibi akli de olabilir. Önemli olan onun peygamberliğini tasdik etmede bir delil ve hüccet olmasıdır.20 Dolaysıyla tüm mucizelerin bir meydan okuma neticesi meydana gelme zorunluluğu yoktur. Zira Kur’an’da geçen mucizelere baktığımızda mucizeler sadece inanmayanlara yönelik değildir. Mucizenin görülmesinin bir maksadı da, Allahu Teâlâ'nın, nübüvvet iddiasında bulunan zâtı, misli görülmemiş bir hâdise yaratmak suretiyle desteklediğini ve tasdik ettiğini göstermektir.21 Sözgelimi Yüce Allah peygamberini desteklemek ve zor ve sıkıntılı bir durumdan kurtarmak için de olağanüstü bir hadise yaratabilir. Hz. Mûsâ’nın kayadan su çıkarması,22 Kızıldeniz’in yarılması ve İsrailoğullarının Firavun’un elinden kurtulması,23 Hz. İsa’nın göğe yükselmesi,24 Hz. İsa’nın gökten yiyecek dolu bir sofra indirmesi,25 Hz. Yunus’un balık tarafından yutularak denizde boğulmaktan kurtarılması26, Hz. Yakub’un çok uzak bir mesafeden oğlu Hz. Yûsuf’un kokusunu alması ve kör olan gözlerine oğlu Yusuf’un gömleğini sürünce görmeye başlaması,27 Hz. Peygamber’le ilgili olarak Bedir savaşında meleklerin Müslümanlara yardım etmesi28 bu türden mucizelerdir. Kur'ân’da bu tür mucizeler genelde “nusret” kelimesiyle ifade edilir.29 İbn Hacer’in Hz. Peygamber’e verilen mucizeleri, meydan okuma (tahaddi) özelliği taşıyan ve öncesinde meydan okuma özelliği taşımadığı halde peygamberliğini tasdik etme babında verilen mucizeler şeklinde bir sınıflandırma yapması30 söz konusu görüşümüzü destekler mahiyettedir.31 3-MEVDUDİ’NİN MUCİZELERE YAKLAŞIMI Mevdudi nübüvvet ve mucize ilgili görüşlerini Tefhîmü’l-Ḳurʾân adlı tefsirinde ortaya koymuştur. Biz bu bildirimizde onun mucizeler hakkındaki görüşlerini, bununla ilgili yorumlarını ve bu mucizelere getirdiği akli ve ilmi açıklamaları söz konusu tefsirinden hareketle ortaya koymaya çalışacağız. Hemen şunu ifade etmeliyiz ki yazmış olduğu tefsir üzerinden yaptığımız okumalarda Mevdudi’nin mucizeler konusunda klasik geleneksel anlayışın dışına çıkmadığını gördük. 3-1-Hz. Peygamber’in mucizelerine yaklaşımı Mevdudi İsra suresi 88. ayeti tefsir ederken Kur’an’ın Hz. Peygamber’in bir mucizesi olduğunu, Kur’an’ın dil, üslup, öne sürdüğü deliller, konular, ana fikir, öğretiler ve gaybla ilgili önceden verdiği haberler bakımından bir mucize olduğunu, bu nedenle de onun benzerini meydana getirmenin insan gücünün ötesinde olduğunu, bütün insanlar birleşse bile bunun benzeri bir kitap yazamayacakları ifade eder.32 Mevdudi Kur’an’ın belagat yönünden bir mucize olduğunu Tur suresi 33. ayetin tefsirini yaparken şu şekilde ifade eder: “Kur'an-ı Kerim, indiği dilin edebiyatının en üstün ve en muhteşem örneğidir. Bütün kitapta bir tek cümle dahi ölçüden sapmış değildir. İşlenen her konu en ölçülü kelimeler ve en uygun ifadelerle anlatılmıştır. Bir konu tekrar tekrar anlatılmıştır. Ve her tekrarda anlatış tarzı

17 Bkz. el-Maide 5/32; Yunus 10/74; İbrahim 14/9; en-Nahl 16/43-44; er-Rum 30/47; Fatır 35/24-25. 18 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, Kahire 1962-65, XV, 199. 19 H. İbrahim Bulut, “Mucize” md. DİA, XXXI, 351. 20 Bakara, 2/23,24. 21 Bkz. İbn Teymiye, en-Nübüvvat,Mektebetu Edvau’s-Selef, Riyad 2000, 40-41,849. 22 Bakara, 2/60; el-A‘râf, 7/160. 23 Şuara, 26/ 63. 24 Nisâ, 4/156-157-158. 25 el-Mâide 5/112-115. 26 el-Enbiyâ 21/87-88; es-Sâffât, 37/139-146. 27 Yûsuf, 12/94-96. 28 Âl-i İmrân 3/123-128; el-Enfâl, 8/9-11. 29 Bakara, 2/214; Âl-i İmran, 3/123; Enfâl, 8/10; Tevbe, 9/25; Rûm, 30/47. 22. 30 İbn Hacer el-Askalani, Fethu’l-Bari, Mektebet-u Melik Fahd, Riyad 2001,VI/673. 31 Bkz.Yaşar, Mekkeli Müşriklerin Hz. Peygamber’den Kur’an Dışında Mucize Taleplerine Cevabi Ayetlerin Tahlili, 148. 32 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, İnsan Yayınları, İstanbul ts.,II/136.

Page 6: $UDO ıN 0$/$7

1. ULUSLARARASI BEYDAĞI SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER KONGRESİ KİTABI ı

wwww.izdas.org 4413 [email protected]

yenidir. Tekrarlamadan dolayı asla bir çirkin görüntü meydana gelmemektedir. Başından sonuna kadar bütün kitapta kelimelerin oturtuluşu, zümrütlerin tıraşlanarak hassasiyetle yuvalarına yerleştirilmesi gibidir. Söz o kadar tesirlidir ki, lisan erbabı birinin onu dinleyip de başının dönmemesi mümkün değildir. Hatta muhalif, inkârcı birinin ruhu bile vecde gelmektedir. 14 asır geçtikten sonra bile bu güne kadar bu kitap kendi dilinin edebiyatının en yüksek örneğidir. Eşit seviyede olması bir tarafa, hatta ona yakın olabilecek, onun değer ve seviyesine ulaşabilecek Arapça bir kitap yoktur...”33 Mevdudi Kur’an’ın Arap dilinin yapısını ve gramerini de koruduğunu, bu dilin fesahat ölçüsünü de Kur’an’ın koyduğunu, bu kadar uzun zamandan beri yazılış, cümle kuruluşu, karşılıklı konuşma, gramer ve kelimelerin kullanılışı noktasında aynı şekilde kalan dünyada hiçbir dilin olmadığını ifade eder.34 Mevdudi Kur’an’ın sadece bir belagat mucizesi olduğunu düşünenleri tenkit eder ve ilahi kelamın içeriğine dikkat çeker ve getirdiği öğretinin de bir benzerinin ortaya konamayacağını şu şekilde ifade eder: “Kur'an'da geçen -bırakın Kitab'ı- onun bir suresinin bile benzerinin oluşturulamayacağı yolundaki meydan okuyuşun, Kur'an'ın fesahat ve belagatiyle ilgili olduğu konusunda yaygın bir yanlış anlama vardır. Bu durum Kur'an'ın mucizevî vasfının ispatı için girişilen gayretkeşliklerin tabii bir sonucudur. Oysa Kur'an böyle bir sınırlandırmanın ötesindedir. Kur'an'ın iddiası yalnızca mükemmel bir ifade yapısına sahip olmasından gelen eşsizlik ve benzersizlikten ibaret değildir. Ayrıca bunun böyle olduğuna da kuşku yok. Fakat Kur'an'ın asıl iddiası gerek öğretisi ve gerekse ele aldığı meseleler açısından bir benzerinin hiçbir insan beyni tarafından üretilemeyeceğidir.”35 Mevdudi ayrıca beşerin düşüncesine, ahlakına, medeniyet ve hayat tarzına bu kadar geniş, bu kadar derin ve bu kadar çok yönlü tesir yapan başka bir kitap olmadığını, bu bakımdan da dünyada bir benzeri bulunmadığını dile getirerek36 Kur’an’ın medeniyet inşa etmedeki eşsizliğine de vurgu yapar ve Kur’an’ın içerik açısından da bir mucize olduğunu yazmış olduğu tefsirinde sürekli dillendirir. Kur’an’ın Hz. Peygamber’in en büyük mucizesi olduğu konusunda geleneksel yaklaşım ile son dönem modernist yaklaşımlar arasında bir gör görüş ayrılığı yoktur. Zira modernist yaklaşımların aklî mucizelere yönelik itirazları son derece sınırlıdır. İnkâr etme yoluna gittikleri mucizeler hissi mucizelerdir. Dolayısıyla Kur’an’da Hz. Peygamber’e atfedilen Şakku’l-Kamer (Ay’ın yarılması) ve İsra gibi mucizeleri inkâr etme yoluna giderler. Mevdudi Hz. Peygamber’in mucizelerini Kur’an’la sınırlandırmaz, bilakis Kur’an’da geçen Şakku’l-Kamer (Ay’ın yarılması) ve İsra gibi hadiseleri Hz. Peygamber’in birer mucizesi olarak kabul eder. Mevdudi İsra Suresi 1. ayetin tefsirinde Miraç yolculuğunun uyanık halde ve bedenle gerçekleşmiş olağanüstü bir hadise olduğu ifade eder.37 Bazı kesimlerin ‘Bu yolculuğun Hz. Peygamber'e gösterilmiş mistik bir görüntüden öte bir şey olmadığı’ şeklindeki iddialarına şu şekilde karşı çıkar: “bu ayetin başlangıç sözleri: "Kulunu... Götüren o (Allah) yücedir", bunun Allah'ın sınırsız gücü ile meydana gelmiş olan doğa-üstü bir olay olduğunu göstermektedir. Eğer olay sadece mistik bir görüntüden ibaret olsaydı ayet, bu olayı meydana getiren varlığın her tür zayıflık ve eksiklikten uzak olduğunu gösteren "Subhane" ifadesi ile başlamazdı. Yine "Kulunu bir gece... Götüren" sözleri, bunun sadece bir görüntü veya rüya olmadığını, bilakis Allah'ın Peygamberi'ne ayetlerini gösterdiği fiziksel ve bedensel bir yolculuk olduğunu göstermektedir. Bu nedenle herkes, bunun sadece ruhsal bir deneyim olmayıp, Allah'ın Peygamber'i için hazırladığı fiziksel bir yolculuk ve bir gözlem olduğunu kabul etmelidir.”38 Mevdudi ayrıca bu olayın imkânsız gibi görülmesini garipser ve İnsanın sınırlı -hem de çok sınırlı- güçleri ile Aya ulaşmayı başardığı bir zamanda, Allah'ın sonsuz ve sınırsız gücü ve kudreti ile Rasûlü'ne kısa bir zaman içinde bu yolculuğu yaptırabileceğini inkâr etmenin çok saçma olduğunu dile getirir.39

33 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, VI/543. 34 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, VI/543. 35 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, V/543. 36 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, V/543. 37 Bkz. Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, III/76. 38 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, III/76. 39 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, III/76.

Page 7: $UDO ıN 0$/$7

1. ULUSLARARASI BEYDAĞI SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER KONGRESİ KİTABI ı

wwww.izdas.org 4414 [email protected]

Yukarıda işaret ettiğimiz gibi Mevdudi Şakku’l-Kamer (Ay’ın yarılması) hadisesini de Hz. Peygamberin bir mucizesi olarak görür ve Hz. Peygamber'in haber verdiği kıyametin gerçekliğine ve yakın oluşuna apaçık bir işaret, kâinatın ezeli ve ebedi olmadığının da açık bir delili olduğunu ifade eder.40 Mevdudi ayrıca bu mucizenin kıyametin bir başlangıcı olduğunu ve onun gelişinin uzak olmadığına bir işaret olduğunu, zira Hz. Peygamber’in “Şahit olunuz” ifadesini bu mucizeden sonra ve bu mucizeye binaen söylediğini vurgular.41 Mevdudi konuya ilişkin önemli bir konuya daha değinir. Bazı kimselerin “Ay yarıldı” şeklindeki ifadeyi “Ay yarılacak” şeklinde anlamasına şu şekilde itiraz eder: “Gerçi Arapça bakımından böyle bir anlam mümkün görülüyorsa da, ayetin siyak ve sibakından bu anlam çıkmaz. Çünkü birincisi, böyle bir anlam verdiğimizde, birinci cümle (Kıyamet yaklaştı) manasız olur. Şayet Ay, bu ayetin indiği zamana kadar yarılmamışsa ve gelecekte yarılacaksa, o takdirde "Kıyamet yaklaştı" demek bir anlam ifade etmez. Zira gelecekte meydana gelecek bir olay, kıyametin geleceğine nasıl delil teşkil eder? İkincisi, böyle bir anlam verdiğimizde, önceki cümle ile daha sonraki cümle arasında bağlantı kopar ve ilk ayet ile irtibat kesilir. Nitekim ilerideki ibareden, söz konusu mucizenin kıyametin vukuuna delil olmak üzere açıkça gösterildiği anlaşılmaktadır. Ancak kâfirler, bu mucizeden bir ders almadıkları gibi, onu bir sihir olarak nitelemişler ve kıyametin vukuunu inkâr etmişlerdir. Dolayısıyla ifadeyi (aslında olduğu gibi) "Ay yarıldı" şeklinde kabul edersek, o zaman siyak ve sibaktan anlamlı bir cümle ortaya çıkar. Aksi takdirde, ‘Kıyamet yaklaştı, Ay yarılacak (!) Bir mucize görseler hemen yüz çevirirler ve "süregelen bir büyüdür" derler. Yalanladılar, nefislerinin arzusuna ve heveslerine uydular. Hâlbuki her iş, yerini bulacaktır’ şeklinde bir cümle ortaya çıkar.”42 Yukarıdaki satırlardan anlıyoruz ki Mevdudi bu olayın meydana gelmiş bir hadise olduğunu kabul etmektedir. Mevdudi ayrıca bu mucizeye ilişkin bazı rivayetlere yönelik itirazlara da cevap verir. Zira bu mucizeyi inkâr edenler, bu rivayetlerin bir kısmını bizlere aktaran İbn Abbas’ın o dönemde henüz doğmadığını, Enes b. Malik’in ise henüz çocuk yaşta olduğunu sürekli dillendirirler. Mevdudi bu bakış açısının yanlış olduğunu, zira bu bilgileri diğer sahabilerden almış olabileceklerini ifade eder.43 Mevdudi ‘bu mucizenin kâfirlerin Hz. Peygamber'den nübüvvetini ispat etmesi için mucize talebinde bulunmaları üzerine meydana geldiği’ şeklindeki yorumları isabetli bulmaz. Sağlam senedlerle bu konuda İbn Abbas'tan ne kadar hadis rivayet edilmişse, hiçbirinde bu mucizenin kâfirlerin isteği üzerine vuku bulduğundan bahsedilmediğine ve bu türden rivayetlerin sadece Enes b. Malik’ten geldiğine dikkat çeker. Mevdudi ayrıca bazı kesimlerce dillendirilen; a) Koskoca Ay Küresinin ikiye ayrılması ve yüz bin millik bir mesafeden sonra, tekrar birleşmesi mümkün değildir. b) Şayet bu hadise vuku bulmuş olsaydı Dünya Tarihi ve Yıldız Bilimleri kitaplarında olması gerekirdi’ şeklindeki itirazları yüzeysel bulur. İlk argümana şu şekilde cevap verir: “İnsan bugünkü bilgi seviyesinde olmasaydı, belki tereddüt kabul edilebilirdi, ancak elimizde bugünkü bilimsel veriler varken, bu itirazı kabul etmek imkânsızdır. Çünkü son bilimsel verilere göre, büyük yıldızlar patlama dolayısıyla koca parçalara ayrılabilir ve sonra tekrar çekim kuvvetiyle birleşebilirler.”44 İkinci argümana ise şu şekilde cevap verir: “Bu hadise olduğunda patlama vs. şeklinde bir tezahür söz konusu olmadığından her yerde ve aynı anda görülmesi gerekmeyeceğinden, ikinci itiraz da anlamsızdır. Zaten bu olay, Arabistan ve diğer doğu ülkeleri tarafından görülebilirdi. Ayrıca tarih bilimleri ve teknoloji şimdiki kadar gelişmediğinden, bu olayın hemen kayıtlara geçmesi ve bu kayıtların incelenerek karşılaştırma yapılması mümkün değildir. Fakat yine de, Hindistan'ın bir vilayeti olan Malabar tarihinde bu olay kaydedilmiştir. Olaya bir Reca (hükümdar) şahit olmuştur.”45

40 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, VI/43. 41 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, VI/43. 42 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, VI/46. 43 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, VI/46. 44Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, VI/48. 45 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, VI/48.

Page 8: $UDO ıN 0$/$7

1. ULUSLARARASI BEYDAĞI SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER KONGRESİ KİTABI ı

wwww.izdas.org 4415 [email protected]

Mevdudi bu iki önemli hadiseyi Hz. Peygamber’in mucizesi olarak kabul etmekle üç asırdır etkili olan modernist bakış açısından ayrılmaktadır. Bilindiği üzere Mekkeli müşrikler Hz. Peygamber’i itham etme ve onu zor durumda bırakma adına Kur’an ayetleri haricinde hissi mucizeler getirmesini talep etmişler, iman etmelerini bunların gerçekleşmesine bağlamışlardı. Kur’an’da bu tür mucize taleplerine verilen olumsuz cevapları içeren ayetler vardır. Modernizmin etkisinde kalmış birçok düşünür ise bu ayetleri bağlamından koparmak suretiyle Hz. Peygamber’e hissi mucize verilmediğine delil saymışlar, dolayısıyla da İsra ve Ay’ın yarılması hadiselerini Hz. Peygamber’in bir mucizesi olarak görmemişlerdir. Diğer hissi mucizeleri de pek tabii ki inkâr etmişlerdir. Mevdudi ise bu ayetleri bağlamından koparmadan ve nüzul sebeplerini dikkate alarak yorumlamıştır. Mevdudi bu türden ayetleri yorumlarken Yüce Allah’ın, gerçeği hiçbir zaman herkesi kayıtsız şartsız kabul edeceği bir şekilde çırılçıplak gözler önüne sermeyeceğini, o zaman imtihan, başarı ve başarısızlık gibi kavramaların anlamını yitireceğini46 ifade eder. Dolayısıyla Allah’ın Mekkeli müşriklerin imtihan sırrını ortadan kaldırıcı, yersiz, alaycı ve keyfi mucize taleplerine cevap vermediğini vurgular. Mevdudi’ye göre bu türden talepler hakikati kavrama ve kabul etme endişesinden kaynaklanmıyordu; bilakis, vahyi reddetmek için bir önyargı niteliği taşıyordu, çünkü onların, alışkanlıklarını, ahlak sistemlerini, sosyal sistemlerini kısaca hayatlarının her yönünü ıslah edip, Hz. Rasul'un mesajına göre biçimlendirmeye hiç niyetleri yoktu. Dolayısıyla mucizeyle karşılaşsalar bile, kendilerine mucize falan gösterilmediğini söyleyeceklerdi.47 Mevdudi Mekkeli müşriklerin sergiledikleri inadın geçmiş ümmetlerin son dönemlerinde gerçekleşen inada benzediğini söyler. Geçmiş ümmetler bu mucizeleri gördükleri halde iman etmemişler, dolayısıyla helak edilmişlerdir. Mevdudi bu görüşünü destekleme adına Hz. Salih’in devesini örnek olarak verir. Apaçık mucizeleri reddeden Semud gibi kavimlerin tamamen helâk edildiğini ifade eder.48 3-2- Peygamberlerin mucizelerine yaklaşımı Mevdudi peygamberlerin mucize göstermelerinin onları ilah konumuna yükseltmeyeceğini belirtir. Hz. İsa’nın mucizevî olarak dünyaya gelişinden yola çıkarak onun ilahlık konumuna getirilmesinin yanlışlığına vurgu yapar.49 Mucizelerin peygamberleri kul olma konumundan çıkarmadığını, zira mucizelerin yaratıcının otoritesinden bağımsız gerçekleşmediğini, O’nun izniyle ve iradesiyle meydana geldiğini50 ifade eder. Mevdudi hissi mucizelerin her zaman sonuçsuz kalmadığına değinir ve Hz. Meryem örneğini verir, zira ‘İsrailoğulları'ndan soylu ve dindar bir aileye mensup olan Hz. Meryem yeni doğmuş bir çocukla eve döndüğünde orada büyük bir topluluk birikir ve ondan bir açıklama yapmasını isterler. Fakat Hz. Meryem sadece çocuğa işaret eder. Kalabalık beşikteki bir çocuğun nasıl konuşabileceğini anlayamaz, fakat onları şaşırtacak bir şekilde çocuk topluluğa hitap ederek fasih (düzgün) bir dille konuşmaya başlayarak; "Ben Allah'ın kuluyum. Allah bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı"51 der. Bu şekilde Allah dedikoduyu kökünden kesmiştir. Bu nedenle Hz. İsa (s.a) kendisini bir peygamber olarak ilân edinceye kadar kimse Hz. İsa'yı (a.s) gayri meşru bir çocuk, Hz. Meryem'i de zâniye olarak suçlamaz.’52 Mevdudi’nin hissi mucizeler konusunda zihni son derece berraktır. Ona göre Allah, mülkünün idaresini devamlı elinde tutmakta ve onda her an emirlerini icra etmekte ve kısmen ya da tamamen eşyaların görünüşünde ve olayların meydana gelişlerinde istediği zaman ve biçimde her türlü değişikliği yapabilmektedir.53 Mevdudi Hz. Musa’nın asasının ejderhaya dönüşmesi54 ve elini sıyırmasıyla anında

46 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, I/176. 47 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, II/324. 48 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, III/120. 49 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, I/263. 50 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, I/263. 51 Meryem,19/30. 52 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, I/427. 53 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, II/78. 54 Araf, 7/107.

Page 9: $UDO ıN 0$/$7

1. ULUSLARARASI BEYDAĞI SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER KONGRESİ KİTABI ı

wwww.izdas.org 4416 [email protected]

bakanlara bembeyaz görünüvermesi55 mucizelerinden bahsederken mucizeleri kabul etme etmeme meselesinin diğer olağan tabiat olaylarına bakış açısıyla birebir ilişkili olduğuna özellikle vurgu yapar. Bir yılanın yaratılmasının, sadece biyolojik süreçle olabileceğine ve Allah'ın başka herhangi bir şekille onu yaratmasının mümkün olamayacağına inanan kimsenin şüphesiz, asanın yılan şekline dönüşmesini ve tekrar eski haline avdet etmesini de aslı esası olmayan bir olay olarak düşüneceğini, şayet biri, dilediği eşyaya can verme kudretine sahip Allah'ın emri ile cansız bir varlığın canlanabileceğine inanırsa, tıpkı cansız bir yumurtadan canlı bir civcivin çıkmasına inandığı gibi asanın da canlı bir yılana dönüşebileceğine rahatlıkla inanabileceğini ve böyle bir kimse için nasıl ki civcivin yumurtadan defalarca çıkmasında şaşılacak bir şey yoksa, aynı şekilde, asanın sadece üç defa yılana dönüşmesinde de bir olağanüstülük olmayacağını ifade eder.56 Mevdudi hissi mucizelerin bildiğimiz tabiatın fizik kanunlarına göre meydana gelmiş olağan olaylar gibi izah edilme çabalarına itiraz eder ve bu bakış açısını tenkit eder. Böylesi bir bakış açısının Kur’an’a karşı şüpheci bir tavır anlamına geldiğini, zira Kur’an-ı Kerim’in bu türden hadiseleri olağanüstü bir vaka olarak naklettiğini ve bu mucizeleri peygamberlerin peygamberliğine bir delil olarak sunduğunu dolayısıyla hadiseyi olağan bir olay olarak izaha kalkışmanın aslında Kitab'a inançsızlık olduğunu ve böyle düşünen kimselerin kendilerini gülünç duruma düşürdüklerini vurgular.57 Mevdudi buna dair verdiği bir diğer örnek de Hz. Musa ve kavminin Kızıldeniz’deki mucizevî kurtuluşudur. Bilindiği üzere Hz. Musa ve beraberindekiler tam denizle düşman arasında iken, Allah Musa'ya asasıyla denize vurmasını emreder, deniz ikiye ayrılır, kervanın geçmesi için iki kenarında duvar gibi sular yükselir ve orası kuru bir yola dönüşür.58 Mevdudi bazı kimselerin bu hadisenin med-cezir veya fırtına sonucu oluştuğunu söylemelerini tenkit eder. Zira su bu şekilde yükseldiğinde arasında kuru bir yol bırakan iki yüksek duvar şeklinde olamayacağını ve bunun apaçık bir mucize olduğunu söyler.59 Mevdudi aynı şekilde ateşin Hz. İbrahim’e soğuk ve esenlik haline gelmesini60 de apaçık bir mucize olarak niteler ve bunun bir mucize olduğunu kabullenmekte zorlananları şu şekilde tenkit eder: “Kur'an'daki bu apaçık ifadelere rağmen bu insanlar yine de böyle bir mucizeyi reddederler, çünkü onlara göre Allah bile fizik kurallarını aşamaz. Bunlar bu mucizelerin, çağdaş rasyonalistlere çekici gelmeyeceğini ve bu nedenle fizik kurallarına uygun bir şekilde tefsir edilmesi gerektiğini söylerler. Fakat onlar, Kur'an'a göre Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve O'nun "bilim" ile açıklanamayan olağanüstü şeyler yapabileceğini unutuyorlar. Bu nedenle Kur'an'ı, bahsettikleri rasyonalizme uydurmaya çalışmayıp ya onu olduğu gibi kabul etmeli ya da reddetmelidirler.”61 Mevdudi peygamber mucizelerinin gönderildikleri kavimler üzerinde etkili olmasının peygamberlerin üstün şahsiyetleriyle birebir ilişkili olduğuna değinir. Mısır'ın büyük Firavun'un çevresinin, kendi öz kardeşinden başka bir yardımcısı ve Allah tarafından gönderilen bir peygamber olduğunu ispatlayan mucizevî asası ve ışık saçan elinden başka bir alâmeti olmayan Hz. Musa'nın peygamberlik iddiasına niçin bu kadar çok önem verdiklerini sorgular ve buna şu şekilde cevap verir: ‘Birincisi Firavun ve maiyeti, Hz. Musa'nın üstün şahsiyeti hakkında yeterli bilgiye sahiptiler, onu yakından tanıyorlardı. Hz. Musa'nın temiz, güçlü bir karakter ve olağanüstü bir kabiliyet sahibi, doğuştan lider ve bir kumandan olduğunu da biliyorlardı… Binaenaleyh bu azametli, kararlı ve dindar adam, Firavun'un sarayında peygamberlik iddiası ile ortaya çıktığı zaman onlar, onun iddiasını boş bir iddia sayıp önemsemezlik edemezlerdi. İkinci sebebe gelince asasının mucizelerini ve yed-i beydasını (ışık saçan el) gördükleri zaman, dehşet ve korkuya kapılarak onun arkasında gerçekten tabiatüstü bir gücün olduğunu kabul etmeye meylettiler.’62 Mevdudi yapmış olduğu bu analizle peygamberlik görevinin sadece beşeri

55 Araf, 7/108. 56 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, II/78. 57 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, II/77. 58 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, IV/31. 59 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, IV/31. 60 Enbiya, 21/69. 61 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, III/317. 62 Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, II/79.

Page 10: $UDO ıN 0$/$7

1. ULUSLARARASI BEYDAĞI SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER KONGRESİ KİTABI ı

wwww.izdas.org 4417 [email protected]

meziyetler üzerinden ya da sadece mucizeler üzerinden yürütülemeyeceğini vurgulayarak önemli bir noktaya temas etmiştir. SONUÇ Mevdudi peygamberlerin eliyle gerçekleşen olağanüstü hadiseleri nübüvvetin ispatında son derece önemli görmektedir. Bu yönüyle geleneksel çizginin dışına çıkmadığı söylenebilir. Son üç asırdır peygamberlerin hissi mucizelerine mesafeli bir yaklaşım ortaya koyan modernitenin anlayışına karşı çıktığı ve bu türden görüşleri akli ve ilmi deliller ortaya koyarak çürütme yoluna gittiği görülmektedir. Yazmış olduğu Tefhimu’l-Kur’an üzerinden yapmış olduğumuz okumalardan Mevdudi’nin zihninin mucizeler konusunda son derece berrak olduğunu söyleyebiliriz. Mucizeleri Yüce Allah’ın kudretinin bir sonucu olarak mümkün görüyor. Pozitivist yaklaşımları oldukça sert bir üslupla tenkit ediyor. Hissi mucizelerin olağan fizik kanunları üzerinden yorumlanmasının Kur’an’a karşı şüpheci bir tavır sergilemek anlamına geldiğini özellikle vurguluyor. Olağanüstü hadiseleri rasyonalizme uydurma yerine Kur’an’ı olduğu gibi kabul etme ya da reddetme yoluna gitmelerini salık veriyor. Mevdudi Kur’an’ın Hz. Peygamberin bir mucizesi olduğunu, Kur’an’ın dil, üslup, öne sürdüğü deliller, konular, ana fikir, öğretiler ve gaybla ilgili önceden verdiği haberler bakımından bir mucize olduğunu ifade ediyor. Mevdudi Hz. Peygamber’in mucizelerini Kur’an’la sınırlandırmıyor bilakis Kur’an’da geçen Şakku’l-Kamer (Ay’ın yarılması) ve İsra gibi hadiseleri Hz. Peygamber’in birer mucizesi olarak kabul ediyor. Bilindiği üzere Mekkeli müşrikler Hz. Peygamber’i itham etme ve onu zor durumda bırakma adına Kur’an ayetleri haricinde hissi mucizeler getirmesini Hz. Peygamber’den talep etmişlerdi. Kur’an’da bu tür mucize taleplerine verilen olumsuz cevapları içeren ayetler vardır. Mevdudi bu türden ayetleri bağlamından koparmadan tefsir etme yoluna gitmiş, bu ayetleri Hz. Peygamber’e Kur’an dışında herhangi bir hissi mucize verilmemesine delil saymamıştır. Mevdudi peygamberlerin mucize göstermelerinin onları ilah konumuna yükseltmeyeceğini ve onların kul oldukları gerçeğini ortadan kaldırmayacağını ifade ediyor. Mevdudi hissi mucizelerin her zaman sonuçsuz kalmadığına da değiniyor, Hz. Meryem örneğini vermek suretiyle, Hz. İsa’nın beşikte konuşmasının Hz. Meryem’in iffetine yönelik saldırıları tamamen ortadan kaldırdığını dile getiriyor. KAYNAKÇA Ahmad, Anıs, “Mevdûdî” md. DİA, XXIX,432-436. Bulut, H. İbrahim, “Mucize” md. DİA, XXXI,350. İbn Teymiye, en-Nübüvvat,Mektebetu Edvau’s-Selef, Riyad 2000. İbn Hacer el-Askalani, Fethu’l-Bari, Mektebet-u Melik Fahd, Riyad 2001. Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, Kahire 1962-65 Klılıçarslan, Mehmet, Bazı Kur’an Kıssalarının İmi ve Edebi Tahlili, Turkish Studies Dergisi, 2018, C. 13, S. 9, 149-174)

Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, İnsan Yayınları, İstanbul ts. Sıddıqi, Mazaharuddin, Modern reformist Tought in the Muslim World, İslamabad: Islamic Research Institute 1982. Yaşar, Yahya, Mekkeli Müşriklerin Hz. Peygamber’den Kur’an Dışında Mucize Taleplerine Cevabi Ayetlerin Tahlili, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2016, cilt: XIV, sayı: 27,135-182.