Ünite 1 Özet bölgesel bütünleşme konusunda ortaya konulan ...Ÿi... · 1 Ünite 1 Özet aktÇ...
TRANSCRIPT
1
Ünite 1 ÖZET
AKTÇ kuran ülkeler
İtalya, Batı Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda ve
Lüksenburg’dur FİLHB
Bu tür örgütlenmelerde kararlar katılımcı aktörlerin,
yani ulus-devletlerin doğrudan kendilerince alınır.
Buna göre, uluslararası örgütlerin katılımcılarının
onaylamadıkları bir kararın alınması mümkün değildir
Bütünleşme kavramı ise egemen devletlerin bir arada yeni
bir siyasal, ekonomik, sosyal veya kültürel alanda bir birlik
meydana getirmeleri şeklinde açıklanabilir.
Ulusüstücülük (Supranasyonalite), ulus devletin
otoritesinden daha üstün ve iradesiniulus-devlete kabul
ettirebilme kapasitesine sahip bir otoritenin varlığına işaret
etmektedir.
Bu bakımdan federalizm, belirli bir coğrafyadaki
ülkeler arasındaki işbirliği ve yakınlaşma
süreçleri anlamına gelen bölgeselleşme kavramı
açısından da ele alınmaktadır.
bölgesel bütünleşme konusunda ortaya konulan ilk teoridir.
18. Yüzyıldan itibaren G.W.F. Hegel ve Jean-Jacques
Rousseau gibi düşünürler tarafından savunulmuştur
Hükümetlerarasıcılık, devletler arasında egemen
bağımsızlık temelinde gerçekleşen karşılıklı ilişkileri ifade
etmektedir.
Hükümetlerarasıcılık, genelde ulusüstücülük yaklaşımına ve
özelde de federalizme karşı bir söylemdir.
Hükümetlerarası nitelikteki örgütlenmelerin temel felsefesi,
her üye devletin en azından hayati önemde gördüğü
konularda itiraz (veto) hakkına sahip olmasıyla devletlerin
egemenliğinin korunacağıdır.
“Kuşkuculuk” (Euroscepticism) veya “kötümserlik”
(pessimism) olarak da ifade edilen bu bakış açısı, AB
bütünleşmesinin ulus-devletin egemenliğini zayıflattığı, bu
nedenle bütünleşmenin yavaşlatılmasını, durdurulmasını ve
bazen de bu süreci bitirecek adımların atılmasını
desteklemektedir.
Yeni Kurumsalcılık yaklaşımı, siyasal aktörlerin davranış
ve kararlarını belirlemede kurumların önemli olduğu temel
varsayımına dayanmaktadır.
Konfederasyon, üye devletlerini egemenliklerinin oy hakkı
yoluyla korunduğu bir siyasal birliktir
Fransa ile İngiltere arasında bir daha savaş yaşanmaması
yolundaki çabalardan ilham alan William Penn’in 1693’te
yazdığı “Avrupa’nın Şimdiki ve Gelecekteki Barışı
Üzerine Deneme” başlıklı kitap, bu döneme ait bir Avrupa
örgütlenmesi planıdır.
İspanya Veraset Savaşları’nı sonlandıran ve günümüz
Avrupa’sının temellerini atan 1713 tarihli Utrecht
2
Antlaşması ise Avrupa’da Respublica Christiana teriminin
geçtiği son uluslararası antlaşma olmuştur (Nexon, 2006:
260).
Bundan sonra Avrupalılık bilinci, salt Hıristiyanlık bağı ile
ele alınmaktan vazgeçilmiştir.
Aydınlanma dönemi; akılcı düşünceyi vurgularken,
geleneksel ve değişmez kabul edilen varsayımlardan,
önyargılardan ve ideolojilerden arınmak, bu sayede de
skolastik düşünceden ve kilisenin etkisinden kurtulmak
anlamına gelmiştir.
İngiltere’de 18. Yüzyılın ikinci yarısında sanayi devriminin
başlaması ve bütün Kuzeybatı Avrupa’ya yayılması,
Avrupa’nın yeni kimliğinin belirleyici unsuru olmuştur
Ticaret Anlaşması ilk olarak 1786 yılında, Fransa ile
İngiltere arasında bir ticaret anlaşması imzalanmıştır
Alman Aydınlanması’nın filozofu Immanuel Kant ise 1795
yılında kaleme aldığı “Ebedi Barış Üzerine” başlıklı
çalışmasında, Avrupa’da sürekli barış ortamını sağlayacak
bir ‘Avrupa Birleşik Devletleri’nin oluşturulması fikrini
ortaya atmıştır
Edmund Burke 1796’da “hiçbir Avrupalı, Avrupa’nın hiçbir
yerinde tam anlamıyla sürgünde sayılamaz” diye yazdığı
zaman ‘Avrupa düşüncesi’ gerçekleşmiştir
1924 yılında Pan-Avrupa Hareketi
(Pan-European Movement) kurulmuştur.
Kalergi’nin Pan-Avrupa Birliği’nin ilk
şubelerinden biri ise Estonya’nın başkenti Talinn’de
1923 yılında açılmıştı (
Bütünleşme girişimlerine de tanık oluyoruz. Bunlardan ilki
1932 yılında Belçika, Hollanda ve Lüksemburg
arasında imzalanan Ouchy Sözleşmesi ile oluşturulan
Benelüks ülkeleri grubudur.
1958 yılında Benelüks Ekonomik Birliği kurulmuştur.
NATO’nun kurucu ülkeleri
arasında yer alan Norveç, İzlanda ve Danimarka;
yanlarına tarafsız devlet olan İsveç’i de alarak Kuzey
Konseyi’ni (Nordic Council) 1952 yılında kurmuşlardır.
Avrupanın Bütünleşmesi; öncelikleri şöyle
• Avrupa ekonomisinin yeniden güçlendirilmesi,
• Almanya’nın ve hegemonya iddiasıyla ortaya
çıkabilecek bir başka Avrupa devletinin
bütün Avrupa’yı güç ve şiddet yoluyla ele
geçirmeye yönelik politikalarının engellenmesi,
• SSCB’nin yayılmacı politikasının engellenmesi,
• Siyasi ve ekonomik açıdan güçlü bir konuma
gelebilmek ve SSCB ile ABD’nin
ardından üçüncü bir güç olabilmek için
Avrupa’da siyasi bir birlik oluşturulması.
Gaulle şunlardan oluşan bir barış planı
öngörmüştü (Akalın, 2006: 9):
• Batı Almanya’nın Fransız, İngiliz, Belçika
ve Hollanda ordularınca işgal edilmesi ve
bir Rehn Cumhuriyeti’nin kurulması,
• Rehn Vadisi’nin uluslararasılaştırılması,
• Tazminat bedeli olarak bölgedeki kömürün
Fransa’ya verilmesi,
• Saar eyaletinin ekonomik olarak Fransa ile
bütünleştirilmesi,
• Almanya’nın silahtan arındırılması.
**Fakat Jean Monnet bu plana karşı çıkmış
Monnet’in savunduğu
plan ise şunları kapsamaktaydı (Akalın,
2006: 58):
• Avrupa’nın ekonomik, siyasal ve kültürel
alanda birleştirilmesi,
• Ticaretin serbestleştirilmesi,
• Avrupa ile ABD arasında ekonomik ve siyasi
bağlar oluşturulması,
• Avrupa Birleşik Devletleri’nin yaratılması.
İngiltere ve Fransa’nın savunma amaçlı olarak
9 Mart 1947’de Dunkirk Antlaşması’nı imzalaması,
Churchill’in teklifinin ilk somut göstergesi
olmuştur.
Yeni İşlevselcilik (Neo-Fonksiyonalizm) olacaktır. Yeni
İşlevselcilik, Ernst B. Haas tarafından kaleme alınan ve ilk
kez 1958’de yayınlanan The Uniting of Europe: Political,
Social, and Economic Forces, 1950-1957 (Avrupa’nın
Birleştirilmesi: Siyasi, Sosyal ve Ekonomik Güçler, 1950-
1957) başlıklı kitapta ortaya atılmıştır.
3
Ünite 2 ÖZET
Marshall Planı ile 1947’de ABD’nin verdiği ekonomik
destek ise Avrupa’da ekonomik bütünleşmeye zemin
hazırladı.
Fransa ve Almanya’yı bütünleşmeye
götüren ana sebep ise Ruhr havzası oldu.
İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Almanya,
dört galip devlet arasında bölündü: ABD, Fransa,
İngiltere ve SSCB. 1948-1949 yılları arasında
Sovyetler Birliği’nin Berlin ile Batı arasındaki ulaşım
yollarını bloke ettiği Berlin ablukası, ABD,
İngiltere ve SSCB arasındaki 1945 tarihli Yalta ve
Potsdam Antlaşmaları’nın çökmesi ve Soğuk Savaş
geriliminin tırmanması anlamına gelmekteydi
Federal Almanya Cumhuriyeti; ABD, İngiliz ve Fransız
işgal bölgelerinin birleşmesiyle Haziran 1949’da kuruldu.
Doğu Almanya’da ise Demokratik Alman Cumhuriyeti
kuruldu ve komünist rejim altında yönetilmeye başladı
ABD Başkanı Harry S. Truman’ın Amerikan
Kongresi’nde
Truman Doktrini, Mart 1947’de açıkladığı komünist
saldırıya uğrayan tüm Avrupa ülkelerine yardım etme sözü
verdi.
Marshall Planı da (Avrupa İyileşme Programı) bu doktrinin
devamı niteliğindeydi.
İngiltere, Fransa ve Benelüks ülkeleri arasında
Mart 1948’de imzalanan Brüksel Antlaşması
NATO 1949 da kurulmuştur.
Türkiye NATO’ya 1952 de üye olmuştur.
Hem Jean Monnet hem de Robert Schuman, Avrupa
bütünleşmesine inanan ve bu yöndeki fikirle rin siyasal
eyleme aktarılması gerektiğini savunanbürokratlardı.
Mayıs 1950’de açıklanan Schuman Deklarasyonu,
ulus-üstü bir kömür ve çelik örgütü ile
hem Ruhr sorununa çözüm bulunmasını hem de
Alman sorununun Avrupa Birliği içinde eşitlik ve
ayrımcılığa maruz kalmadan çözülmesini mümkün
görüyordu
18 Nisan 1951 tarihinde, Avrupa Kömür ve Çelik
Topluluğunu (AKÇT) kuran Paris Antlaşması
Fransa, Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg
arasında imzalandı.
Antlaşmanın yasama
organlarınca onaylanmasının ardından, 25 Eylül
1952 tarihinde AKÇT fiilen kuruldu.
Ulus-üstü karar verme yetkisine sahip Yüksek Otorite’nin
başkanlığına Jean Monnet atandı.
1955 yılında Almanya’nın NATO’ya kabul edildi.
25 Mart 1957 tarihinde imzalanan Roma Antlaşmaları ile
AET ve EURATOM kuruldu.
1958’de yürürlüğe giren Roma Antlaşmaları ile Altılar üç
sektörde ortak pazar oluşturmayı hedeflediler: enerji, tarım,
ulaştırma. Planlanan bu ortak pazar girişiminin ilk adımı
ise gümrük birliğiydi
Üç topluluğun (AKÇT, AET, EURATOM) ayrı kurumsal
yapıları, yani Komisyonu ve Bakanlar Konseyi vardı. Ayrıca,
bu toplulukların ortak bir Adalet Divanı ve Parlamentosu
bulunuyordu. Nihayet 8 Nisan 1965 tarihinde imzalanan
Birleşme Anlaşması (Füzyon Anlaşması) ile tek çatı altında
üç topluluk birleşmiş ve Avrupa Toplulukları (AT) olarak
anılmaya başlanmıştı. Bu anlaşmayla üç topluluk için, tek
Avrupa Komisyonu ve tek Avrupa Konseyi oluşturuldu
AT’nin ilk genişlemesi, de Gaulle’ün 1969 yılındaki
istifasının ardından üyeliğe uygun şartların oluşmasıyla
gerçekleşti. 1973 yılında İngiltere, Danimarka ve İrlanda
Topluluklara katıldı
4
Norveç, üyelik için referandum düzenledi ve Norveç
halkının Topluluklara üye olmayı reddetmesi sonucunda bu
sürecin dışında kaldı.
Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle,
İngiltere’nin başvurusunu veto etti.
Fransa, 1965’te oybirliği ile karar alınması gereken
oturumlara katılmayarak yedi ay süren “boş sandalye
krizi”ne yol açtı.
Bretton Woods
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan Bretton Woods
sisteminin amacı, kur piyasalarında istikrarı sağlamaktı. Bu
amaçla Uluslararası Para Fonu (IMF), para birimlerinin altın
ve ABD Doları ile dönüştürülebilirliğini sağlıyordu.
1971 yılında Bretton Woods sistemi sona erdi.
1972 yılında AET üyeleri
Avrupa para yılanı sistemini kurdu ve kendi ulusal
para birimlerini ABD Doları karşısında iki yönlü
% 2,25 bandında tutmaya çalıştı
Türkiye, Avrupa Topluluğu’na 31 Temmuz
1959’da (Yunanistan’dan iki ay sonra) ortaklık
başvurusu yapmıştır.
Türkiye tam üyelik başvurusunu ise 14 Nisan
1987’de yaptı
17 Şubat 1986’da imzalanan Avrupa Tek Senedi’nin
(ATS) temel amacı da Ortak Pazarın Avrupa sanayisi
ve ticareti için faydalarını gözetmekti.
Ancak ATS’nin getirdiği ve başarısını borçlu olduğu
en önemli anayasal değişiklik/reform, Ortak
Pazarın tamamlanmasına ilişkin kararların “oy çokluğu”
ile alınması olmuştur
1 Ocak 1993
itibariyle de Ortak Pazara geçiş fiilen tamamlandı
Berlin Duvarı’nın 11 Kasım 1989’da yıkılması,
Avrupa’yı yeni bir siyasal düzenin oluşturulması ve
ekonomik öncelikler belirlenmesiyle karşı karşıya bıraktı.
1985 yılında Sovyetler Birliği Komünist Partisi
Genel Sekreteri seçilen Mikhail Sergeyevich Gorbachev
(Gorbaçov), uyguladığı glasnost (açıklık) ve
perestroika (yeniden yapılanma) siyasal ve ekonomik
reformlarıyla Sovyetlerin sorunlarına öncelik
tanımak ve yeni açılımlar getirmek istedi.
5
Ünite 3 ÖZET
6
7
1-Öneri Aşaması
2-İlk okuma aşaması
3-İkinci okuma aşaması
4-Uzlaşma aşaması
5-Üçüncü okuma aşaması
8
1-Yönlendirici İlkeler
2-Göstergeler ve Kıstaslar
3-Yeprel Politikaya aktarma
4-Gözetim ve Değerlendirme
Avrupa Parlementosu;
AB Zirvesi ;
9
Ünite 4 ÖZET
1-Yetki
2-Norm koyma
3-Normatif etki ve
4-Uyuşmazlık Çözümü yönünden
İkici (Düalist) Görüş;
Uluslararası hukuk ile ulusal hukuk düzenini birbirinden ayrı,
bağımsız hukuk düzeni olduğunu belirtir, dolayısıyla bu
hukuk düzenlerinden birisi diğerini kendiliğinden
etkileyemez.
Tekçi (Monist) Görüş;
Başlıca Tadil/Değişiklik Antlaşmaları;
10
1-Birincil Hukuk
2-Yazılı olmayan hukuk
3-AB Temel haklar şartı
4-AB’nin uluslararası anlaşmaları
5-İkincil Hukuk
Birincil Hukuk; Normlar hiyerarşisinin en tepesinde yer
almakta ve üye devletlerin kurucu nitelikli tasaruflarını
içekmekte, yani şu duzenlemelerden oluşmakta
-Kurucu antlaşmalar,
-Kurucu antlaşmalarını değiştiren antlaşmalar
-Katılım antlaşmaları
İkincil Hukuk; AB kurumlarını yetkileri çerçevesinde kabul
ettiği hukuktur ve normlar hiyerarşisinin en altında yer
almaktadır.
-Yasama tasarrufları
-Yetki devrine dayanan tasarruflar
-Uygulama tasarrufları
Öncelik İlkesi;
Öncelik ilkesi KAPSAMI;
Öncelik ilkesi kapsamı 4 yönden aydınlatılabilir.
1-AB hukukun kaynaklarından hangileri açısından
kullanılabilir.
2-Hangi ulusal hukuk kapsamında öncelikle uygulanır
3-Kim tarafından dikkate alınmalıdır.
4-Nasıl sonuç doğurmaktadır.
11
Devlet Sorumluluğu ilkesinin koşulları:
1-İhlah edilen AB hukuku kuralı bireylere hak tanımayı
amaçlamalıdır.
2-AB hukuk yeterince ciddi biçimde ihlal edilmiş olmalıdır.
3-AB üyesi devletin AB hukukunu ihlali ile mağdur tarafların
uğradığı zara arasında doğrudan illiyet bağ olmalıdır.
12
Ünite 5 ÖZET
*Dış Politika ve Avrupa Birliği
1Aralık 2009’da yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması
Karar alma mekanizması, dış politika kararlarının yapıldığı
surecin ozunu oluşturmaktadır. Bu surec, dış politikada
kararın alınmasında takip edilen aşamaların ve kararların
alınmasına katılan kişilerin, kurumların ve kuruluşların
incelenmesiyle ilgilidir.
Karen Smith ;“Avrupa Dış Politika Sistemini Anlamak”
başlıklı makalesinde Karen Smith de bu durumu göz önünde
bulundurarak; Avrupa dış politikası sistemini özerklik ilkesi
ve karar alma usulleri üzerinden açıklamış, Avrupa dış
politikasını bütüncül bir sistemden ziyade, bir topluluk dış
politikası olarak tanımlamıştır.
Jordi Vaquer Fanes’in de altını cizdiği gibi, Avrupa dış
politikası “bir uluslararası ilişkiler sistemi, ulusal aktörlerin
kısmen ortak kısmen ise ayrı uluslararası faaliyetlerde
bulundukları toplu bir kurumdur”
*Ortak Dış ve Güvenlik Politikasının (ODGP) Tarihsel
arka planı
Maastricht Antlaşması’nın 128. Maddesinde AB’nin kultur
politikası şu şekilde yer almaktadır: “Birlik,
uye ulkelerin kültürlerinin gelişmesine katkıda bulunacak, bir
yandan da milli ve bölgesel farklılıklarına saygı duyacak,
aynı zamanda ortak kültürel mirası on plana cıkartacaktır.”
Birlik, kultur politikasında olduğu gibi, dış ve guvenlik
politikasında da bir yandan ulusal cıkarlara ve ulusal
politikalara halel getirmeme cabasındayken, diğer yandan da
ortak bir dış politikayı on plana cıkarma gayreti icindedir.
-Avrupa devletleri, ortak bir dış politika
oluşturulması hususunda ilk hukuki ustlenmeyi 1 Temmuz
1987’de yururluğe konulan Tek Senet ile sağlamışlardır.
ODGP hedeflerine ulaşılabilmesi icin Maastricht
Antlaşması’nda “işbirliği,” “ortak tutum” ve
“ortak eylem” olmak uzere uc tur arac ongorulmuştur.
İşbirliği; uye devletlerin dış politikalarıyla Birlik
cercevesinde geliştirilen dış politikanın birbirleriyle
uyumlu ve tamamlayıcı nitelikte olmasıdır.
Ortak tutum ; AB’nin dış politika konularında
ortak tutum belirlediği durumlarda uye devletlerin
ulusal dış politikalarını bu tutuma uyumlu
bir şekilde surdurmekle yukumlu olmalarını ifade
etmektedir.
Ortak Eylem Alanları; Bunun yanında, AB’nin hedeflediği
uluslararası siyasal etkinliğe ulaşabilmek icin ortak
eylem alanları belirlenmiştir.
Bu alanlar şu şekilde özetlenebilir ;
• AGİT süreci,
• Nükleer silahların yayılmasının engellenmesine bağlı
sorunlar,
• Güvenlik önlemleri dâhil Avrupa’da silahsızlanma ve
silahların kontrolu politikası,
• Güvenliğin ekonomik boyutu,
• Üçüncü ülkelere yapılan askeri teknoloji transferlerinin
kontrolu,
• Silah ihracatının kontrolü.
Bakanlar Konseyi ; ODGP’yi tanımlamak ve uygulamak
icin gerekli kararları alacak organ ise Bakanlar Konseyi
olarak belirlenmiştir.
AvrupaGüvenlik ve Savunma Politikası’nın oluşturulması;
Bu yapı 1997 yılında imzalanan ve 1999 yılında yururluğe
giren Amsterdam Antlaşmasıyla ortaya cıkmıştır.
13
ODGP’nin amacları;
-Demokrasi,
-Hukukun ustunluğu
-İnsan haklarına ve temel ozgurluklere saygı gibi AB’nin
ortak değerlerini korumak, AB’nin guvenliğini ve
bağımsızlığını korumak, uluslararası işbirliğini artırmak
ve uluslararası guvenliği sağlamaktır
ODGP konusunda karar alma mekanizmasına
bir başka yenilik de Nice Antlaşmasıyla getirilmiştir.
26 Şubat 2001 tarihinde imzalanıp 1
Şubat 2003 tarihinde yururluğe giren Antlaşmaya
gore,
-Avrupa Guvenlik ve Savunma Politikasının
ODGP’nin bir parcası olduğu resmen ilan edilmiştir.
-Bununla birlikte belki de en onemli
gelişme Batı Avrupa Birliği’nin AB’ye dâhil edilmesidir.
-Aynı zamanda Nice Antlaşması Avrupa Birliği’nin bir butun
olarak anlaşamadığı konularda,
uye devletlerin kendi aralarında işbirliğine
giderek anlaşmalarına izin vermiştir.
*LİZBON antlaşması ve Ortak Dış ve Güvenlik Politikası
1 Aralık 2009’da yururluğe giren Lizbon Antlaşması da diğer
kurucu antlaşmalar gibi, bu tek ses olamama sorununu
mumkun olduğunca AB uyesi devletlerin cekince ve
itirazlarını dikkate alarak cozmeyi hedeflemektedir.
AB Anayasa Taslağının 2005 yılında Fransa ve Hollanda’da
yapılan referandumlarda reddedimiştir.
“Birliğin Dış Eylemine İlişkin Genel Hükümler”
ile ilgili 21. Madde’nin ilk paragrafına baktığımızda
-AB’nin dış ilişkilerinin demokrasi,
-Hukukun ustunluğu,
-insan hakları ve temel ozgurluklerin evrenselliği
ve bolunmezliği,
-İnsan onuruna saygı,
-Eşitlik ve dayanışma ilkeleri ile
-Birleşmiş Milletler Şartı’nda yer alan ilkelere ve uluslararası
hukukun ilkelerine saygıya dayandığını gormekteyiz.
Buna gore Birlik şu hedeflere ulaşmaya calışacaktır:
a. AB’nin değerlerini, temel cıkarlarını, guvenliğini,
bağımsızlığını ve butunluğunu korumak,
b. Demokrasiyi, hukukun ustunluğunu, insan
haklarını ve uluslararası hukuk ilkelerini
guclendirmek ve desteklemek,
c. Birleşmiş Milletler Şartı’nın amac ve ilkelerine, Helsinki
Nihai Senedi ilkelerine ve dış sınırlarla ilgili olanlar da dâhil
Paris Şartı’nın amaclarına uygun olarak, barışı korumak,
catışmaları onlemek ve uluslararası güvenliği guclendirmek,
d. Oncelikli olarak yoksulluğun ortadan kaldırılması
amacıyla, gelişmekte olan ülkelerin surdurulebilir ekonomik,
sosyal ve çevresel kalkınmasını desteklemek,
e. Uluslararası ticaret uzerindeki kısıtlamaların tedricen
kaldırılması da dâhil, tüm ülkelerin dunya ekonomisiyle
butunleşmesini teşvik etmek,
f. Surdurulebilir kalkınmayı sağlamak amacıyla, cevre
kalitesinin ve kuresel doğal kaynakların surdurulebilir
yönetiminin muhafaza edilmesi ve iyileştirilmesi için
uluslararası tedbirlerin geliştirilmesine katkıda bulunmak,
g. Doğal veya insan kaynaklı afetlere maruz kalan halklara,
ulkelere ve bolgelere yardım etmek,
h. Daha guclu cok taraflı işbirliğine ve kuresel
iyi yonetişime dayanan bir uluslararası sistemi
desteklemek.
14
Nugent’e gore ise AB’nin kendisini dunya sahnesinde etkili
bir kuresel aktor olarak kabul ettirip ettiremeyeceği de Birlik
icindeki bu tutarlılık ve uyuma bağlıdır
AB’nin dış ilişkilerinin yönetiminde en onemli sorun olarak
varlığını surdurmektedir. Bu sorunun ustesinden neden
gelinemediğine ilişkin olarak şu nedenleri sayabiliriz:
• AB’nin dış ilişkilerinin ilgi alanlarının ve
faaliyetlerin ceşitliliği,
• AB’nin dış politikasındaki aktörlerin çeşitliliği,
• Üye devletlerin farklı konularda farklı dış
politika tercihleri.
Sınırlı yetki ilkesi
Beş başlık
altında acıklanan yetkiler şunlardır:
• Münhasır yetkiler,
• Paylaşılan yetkiler,
• Destekleyici, koordine edici ve tamamlayıcı
eylem alanları,
• Ekonomi ve istihdam politikalarının koordinasyonu,
• ODGP
Siyasi Güvenlik Komitesi;
COREPER ile
işbirliği icinde calışan Siyasi ve Güvenlik Komitesi
(SGK) de ODGP konusunda adı sıkca gecen
bir kurumdur. Her bir uye devletin buyukelci
duzeyinde ust kademeli gorevlilerinden ve Komisyon
temsilcisinden oluşan Siyasi ve Guvenlik
Komitesinin başlıca işlevi, “ODGP kapsamına
giren uluslararası gelişmeleri izlemek ve Bakanlar
Konseyine goruşler bildirerek politikaların tanımlanmasına
katkıda bulunmaktır
Çekimserlik;
İlgili üye devlet, dayanışma ruhu içinde, bu karara dayanan
Birlik eylemine aykırı düşebilecek veya bunu engelleyebilecek
bir eylemde bulunmaktan kaçınır ve diğer üye devletler
bu üye devletin tutumuna saygı gösterirler.
Çekimserliklerini bu şekilde ortaya koyan Konsey üyelerinin,
üye devletlerin en az üçte birini temsil etmeleri
ve Birlik nüfusunun en az üçte birini oluşturmaları
durumunda
Nitelikli Çoğunluk; Konsey aşağıdaki durumlarda Nitelikli
Çoğunlukla hareket eder;
• Avrupa Birliği Zirvesinin AB’nin stratejik cıkarlarına ve
hedeflerine ilişkin olarak 22. Maddenin 1. Paragrafı uyarınca
aldığı bir karar temelinde, bir Birlik eylem veya tutumunu
belirleyen bir karar kabul ederken,
• Avrupa Birliği Zirvesinin kendi inisiyatifiyle veya Birlik
Dışişleri ve Guvenlik Politikası Yuksek Temsilcisinin
inisiyatifiyle ortaya koyduğu ozel bir talebini takiben,
Yuksek Temsilci tarafından sunulan oneri uzerine, bir Birlik
eylem veya tutumunu belirleyen bir karar kabul ederken,
• Bir Birlik eylemini veya tutumunu belirleyen bir kararın
uygulanmasına ilişkin kararlar kabul ederken.
**Ukrayna’da 21 Şubat 2014’te Moskova yanlısı
Cumhurbaşkanı Viktor Yanukovych’in devrilmesinden
sonra, Rusya Kırım’a müdahale etmiştir.
“Kırım Cumhuriyeti” bağımsızlığını ilan etmiş ve
16 Mart 2014’te gerçekleştirilen ancak Kırım
Tatarlarının boykot ederek katılmadığı referandumla
da Kırım Rusya’ya katılma kararı almıştı.
15
*Yuksek Temsilcinin gorev suresi beş 5yıldır.
*Gunumuzde bu gorev, İtalyan siyasetçi Federica
Mogherini tarafından yurutulmektedir.
Britanyalı Catherine Ashton ise Mogherini’den
once bu gorevi yurutmuş ve aslında bu goreve ilk
atanan siyasetci olmuştur.
AB Dışişleri ve Guvenlik Politikası Yuksek Temsilcisi
makamı 1 Aralık 2009’da yururluğe giren Lizbon Antlaşması
ile oluşturulmuştur.
Lizbon Antlaşması ile Yuksek Temsilciye doğrudan
uc birim bağlanmıştır:
1-Siyasi Birim,
2-Durum Merkezi,
3-AB Askeri Komitesi.
Akdeniz’e komşu ülkeler ile AB üyelerini bir çatı
altında toplamayı amaçlayan “Akdeniz İçin Birlik”
(Union for the Mediterranean-UfM) projesi,
14 Temmuz 2008’de Fransa’da yapılan bir zirve
toplantısı ile hayata geçirilmiştir. Projenin fikri önderliğini
Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Nicolas
Sarkozy yapmıştır.
16
Ünite 6 ÖZET
Yumuşak Güç cesaretlendirme ve teşvik gibi araclarla,
diplomasi ve müzakereler yoluyla iktisadi yatırım ve yardım
vaatleri ile kullanılan guctur.
AB, genellikle “sivil guc” ya da “yumuşak guc” olarak
nitelenmektedir
Bruksel Antlaşması orgutunu kuran ulkelerin de
dahil olduğu Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü
4 Nisan 1949 tarihinde kurulmuştur. NATO’nun
12 kurucu uyesi şu devletlerdir:
Belcika,
İtalya,
Luksemburg,
Danimarka,
İzlanda,
Kanada,
Hollanda,
ABD,
Norvec
Fransa,
Birleşik Krallık, ve Portekiz.
(baş harfleri BİLDİKHANFBP)
2016 yılı itibariyle NATO’nun 28 uyesi bulunmaktadır.
Kuzey Atlantik Antlaşması’nın (NATO
Antlaşması) 5. Maddesi, silahlı bir saldırıya
uğrayan uye veya uyelere orgutun diğer
uyelerinin “silahlı kuvvet kullanımı da dahil
olmak uzere gerekli gorulen eylemlerde bulunarak”
yardım etmesini ongormektedir.
Pleven Planı onerilerini iceren Avrupa Savunma Topluluğu
Antlaşması’nı 1952
yılında imzalamışlardır.
Avrupa Savunma Topluluğu projesi,
Fransa Parlamentosu’nda soz konusu antlaşmanın
onaylanmaması sonucu hayata gecmemiştir.
*1948 tarihli Bruksel Anlaşması’nın 1954’te gözden
gecirilerek değiştirilmesiyle Batı Avrupa Birliği (BAB)
kurulmuştur.
AB’ye yonelen en onemli tehditler olarak şunlar
sıralanmıştır:
• Enerji güvenliği
• Siber güvenlik.
• Kitle imha silahlarının yayılması,
• İklim değişikliği,
• Başarısız devletler,
• Organize suçlar.
• Terörizm,
• Bölgesel çatışmalar,
(baş harfleri ESKİBOT)
2008 yılında gozden gecirilen belgeye Avrupa güvenliğine
dair aşağıdaki tehditler eklenmiştir:
• Enerji güvenliği
• İklim değişikliği,
• Siber güvenlik.
Ortak Savunma Ajansı;
12 Temmuz 2004
tarihinde AB uyesi devletlerin savunma bakanlarının
OGSP ile ilgili planlama ve araştırmaları ilerletmek
icin buluşmalarını sağlayacak bir platform olarak
Avrupa Savunma Ajansı kurulmuştur.
1 Aralık 2009 tarihinde Lizbon Antlaşması’nın
yururluğe girmesiyle BAB’ın tum gorevleri AB’ye
devredilmiş ve orgut 30 Haziran 2011 tarihinde
kapatılmıştır.
Lizbon Antlaşması’nda AB’nin sivil ve askeri
imkanları kullanabileceği gorevler şoyle sıralanmıştır:
• Ortak silahsızlandırma operasyonları,
• İnsani görevler ve kurtarma görevleri,
• Askerî danışmanlık ve destek görevleri,
• Çatışmaların önlenmesi ve barışın korunması gorevleri ile
catışma sonrasında barışın yeniden tesis edilmesine yonelik
tedbirler ve istikrarı sağlanması operasyonları da dahil, kriz
yonetiminde muharebe guclerinin gorevleri.
*AB, 29 Haziran 2016 tarihinde AB Dış ve Guvenlik
Politikası icin Küresel Bir Strateji adlı guvenlik belgesini
yayımlamıştır
** AB butcesi, askeri operasyonların finansmanında
kullanılamamaktadır. Bunun ustesinden
gelmek icin AB uyesi devletlerin katkılarıyla ATHENA
mekanizması oluşturulmuştur
17
Tarihteki ilk OGSP operasyonu bir polis
operasyonu olmuştur. EUPM adıyla bilinen AB
Bosna-Hersek Polis Misyonu, Bosna-Hersek’teki
BM Uluslararası Polis Gorev Gucu’nun yerini
alarak 2003 yılında goreve başlamıştır.
Tarihteki ilk askeri OGSP operasyonu olan
Concordia operasyonu,
**OGSP karar alma süreçlerine katılım istemini geri
cekmesine karşılık olarak Türkiye’nin taleplerini
karşılamaya yonelik uc acılım getirmiştir:
1. AB uyesi olmayan NATO müttefiklerinin hem barış hem
de kriz zamanında Siyaset ve Guvenlik Komitesi ile duzenli
temaslarda bulunması;
2. Katılımcılar Komitesinin yetkilerinin genişletilmesi;
3. NATO muttefiklerinin taraf olduğu siyasi anlaşmazlıklara
AB askeri kuvvetlerinin mudahale etmeyeceği konusunda
siyasi güvence verilmesi.
Aralık 2001’de Turkiye, ABD ve Birleşik Krallık Ankara
Mutabakatı adı verilen uzlaşmaya varmıştır
Ankara Mutabakatı,
24-25 Ekim 2002 tarihlerinde yapılan Bruksel
AB Zirvesinde onaylanmıştır. Bu zirvede kısaca
Nice Uygulama Belgesi olarak adlandırılan belge
kabul edilmiştir.
Turkiye’nin 2006’da Avrupa
Jandarma Kuvveti’ne gozlemci uye olmak icin
yapmış olduğu başvuru, Fransa’nın vetosu nedeniyle
kabul edilmemiştir.
18
Ünite video anlatımından notlar
AB üye devletleri, Soğuk Savaş döneminde dış güvenlik ve
savunma politikalarını 1949 yılında kurulan NATO temelinde
yürütmeyi tercih etmişlerdir.
Petersberg Bildirgesi;
Batı Avrupa Birliği’nin AB’nin savunma unsuru olarak
geliştirilmesini kararlaştırır.
Petersberg görevleri olarak da anılan BAB’ın yürütebileceği
askeri operasyonlar da bu bildirgede tanımlanır.
AB’nin sürekli bir ordusu olmadığı için askeri ve sivil
imkanların kullanıldığı operasyonlara AB üye devletleri
kendi imkânları ila katılırlar.
Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası alanını finansmanı,
genel olarak, AB üye devletleri tarafından yerine getirilir.
19
Ünite 7 ÖZET
EKONOMİK BÜTÜNLEŞME AŞAMALARI
a. Tercihli ticaret anlaşması
b. Serbest ticaret alanı
c. Gümrük birliği
d. Ortak Pazar
e. Parasal birlik
f. Ekonomik birlik
Tercihli ticaret anlaşması imzalayarak tarafların ekonomik
ilişkilerini artırmaları, ekonomik bütünleşmenin en zayıf
aşamasıdır. Anlaşmaya taraf olan ülkeler arasında ticaretin
önündeki engelleri azaltmak suretiyle, (ancak tümüyle
kaldırılmaksızın), muayyen ürünlerin ticaretinin
kolaylaştırıldığı bütünleşme aşamasıdır.
Serbest ticaret alanı aşamasında üye ülkeler, aralarında
ticareti engelleyen veya kısıtlayan gümrük vergilerini ve
gümrük-dışı engelleri aşamalı olarak azaltırlar.
Gümrük birliği aşaması ise üye devletlerce aralarında mal
ticaretinin önündeki tüm engellerin (gümrük vergisi, kota,
ihraç yasakları vb.) kaldırıldığı aşamadır. Bu aşamada, taraf
olanlar üçüncü ülkelere karşı ortak bir ticaret politikası ve
ortak bir gümrük tarifesi uygularlar.
Ortak pazar, malların serbest dolaşımı yanında, tüm üretim
faktörlerinin dolaşımının serbest olduğu ekonomik
bütünleşme aşamasıdır. Bu aşamada her üye ülke, üçüncü
ülkelere karşı, bazı alanlarda kendi ulusal ekonomi
politikasını veya aralarında anlaşarak ortak bir politika
izleyebilir.
Parasal birlik aşaması, ortak paranın kullanıldığı ya da üye
ülke paralarının sabit bir kurdan birbirine bağlandığı
aşamadır.
Ekonomik birlik aşaması, en ileri ekonomik bütünleşme
aşamasıdır; üye ülkelerin ekonomi politikalarının tümüyle
uyumlaştırıldığı aşamadır.
AB’nin kurucu antlaşmasında (o tarihteki ismiyle Avrupa
Ekonomik Topluluğu Antlaşması ya da Roma Antlaşması)
gerek malların gerek işgücünün serbest dolaşımının dörder
yılı kapsayan üç aşamada ve toplam 12 yıllık bir sürede
tamamlanması öngörülmüştür.
EPB, iki boyutlu (parasal birlik ve ekonomik
birlik) ekonomik bütünleşme aşaması olup hem
tek bir paranın kullanılması hem de Birlik üyesi
ülkelerin ekonomi ve para politikalarının uyumlaştırılması
sürecini kapsamaktadır.
Aslında Avrupa ülkeleri arasında bir parasal birlik
oluşturulmasının ilk örneği, 1999 yılında oluşturulan
EPB değildir. 19. ve 20. yüzyıllarda Avrupa’da
gerçekleştirilen çok sayıda parasal birlik örnekleri
görülmüştür. Bunlar arasında şu birlikler sayılabilir
Latin Avrupa Parasal Birliği,
• İskandinav Parasal Birliği,
• Belçika-Lüksemburg Parasal Birliği,
• İsviçre-Lihtenştayn Parasal Birliği,
• Fransa-Monako Parasal Birliği,
• İtalya-San Marino-Vatikan Parasal Birliği.
20
AB’nin ortak parası Avro kullanıma girmeden
önce, AB üyesi ülkelerin bir parasal birlik oluşturma
yönündeki girişimleri
1-Tüneldeki Yılan uygulamasının ve
2-Avrupa Para Sisteminin yürürlüğe girmesi ile
3-Avrupa Tek Senedinin kabulüdür.
Tüneldeki Yılan Uygulaması
AB üyesi ülkelerin bir parasal birlik alanı oluşturma
yönündeki girişimlerinin en önemlisi, ekonomik
ve parasal birliğin 1980’lere kadar gerçekleştirilmesini
tavsiye eden Werner Raporu’dur.
1969’da Lahey (Hague) Zirvesinde kabul edilen
Werner Raporu’nda (Warner Planı) 1980 yılına
kadar ekonomik ve parasal birliğin üç aşamalı
olarak gerçekleştirilmesi;
1- üye ülkelerin ulusal paraları arasındaki döviz kurlarının
geriye dönülmez biçimde sabitleştirilerek tam
konvertibilitenin sağlanması (ya da ülkelerce ortak tek bir
paranın kullanılması);
2- bir Topluluk Merkez Bankası ve Ortak Rezerve Fonu
kurularak para ve kredi politikalarının belirlenmesinde var
olan ulusal yetkinin bu kuruluşa devredilmesi ve
3- Birlik içinde ve üçüncü ülkelerle üye ülkeler arasında
sermaye hareketlerinin tümüyle serbestleştirilmesi
önerilmiştir.
Tüneldeki Yılan uygulamasının yürürlüğe konulması;
Werner Raporu’nun ardından, raporda 1 Ocak 1971 tarihinde
başlaması önerilen birinci aşama olan “tüneldeki yılan”
uygulaması yürürlüğe konulmuştur.
Birlik içinde döviz kurlarında istikrarın sağlanmasını
amaçlayan bu uygulama ile üye ülkelerin ulusal paraları, ±
%2,25’lik dalgalanma marjıyla birbirine bağlanmış ve bu
sistemi desteklemek amacıyla, Nisan 1973’te Avrupa
Parasal İşbirliği Fonu (European Monetary Cooperation
Fund) kurulmuştur.
Avrupa Para Sistemi
4-5 Aralık 1978’de gerçekleştirilen Brüksel Zirvesinde bir
Avrupa Para Sistemi’nin (APS-European Monetary
System) yürürlüğe konulmasına karar verilmiştir.
*İngiltere bu sistemin dışında kalmak istemiştir.
13 Mart 1979 tarihinde APS yürürlüğe girdiği
zaman öncelikli hedef, bir EPB alanı oluşturmaktan ziyade,
üye devletler arasında işbirliğini artırarak istikrarlı bir parasal
ortam yaratmaktı.
ECU, değerini bu dönemde Topluluk
üyesi olan dokuz devletin paralarından
belirli miktarlar içeren bir sepetten alan ve
maddi varlığı olmayan bir para birimiydi.
Yani nakdi değil kaydi para olarak işlevlerini
yerine getirmiştir.
Döviz Kuru Mekanizması
APS kurulduğunda dalgalanma marjı ±
%2,25 olarak kabul edilmiş, ancak çoğu ülkenin
bu marjları çok sık ihlal etmesi sonucu, Ağustos
1993’te dalgalanma marjı, ±%15’e genişletilmiştir
Dalgalanma marjı,
AB üyesi ülkelerinden herhangi birinin ulusal parasının diğer
üye ülkelerin ya da üçüncü ülkelerin ulusal paralarına karşı
değişmesine izin verilen alt ve üst limitleri ifade etmektedir.
Tüneldeki Yılan uygulaması aşamasında
kurulan, Avrupa Parasal İşbirliği Fonu’nun
(APİF), APS’nin yürürlüğe girmesiyle sorumlulukları
artırılmıştır. Böylece;
-Ulusal merkez bankalarının nezdindeki altın ve döviz
rezervleri karşılığında ECU ihraç etme;
-Üye ülkeler arasında döviz değişim mekanizmasının iyi
işlemesini sağlama;
-Bankaların hesap durumlarını, borçlarını ve alacaklarını her
ay belirleyip ödemelerini sağlama,
-Kullanılabilir kredi miktarını artırma ve
-Kısa vadeli finansmanın yönetimini yapma görevleri
verilmiştir.
Avrupa Tek Senedi ;
1987 yılında kabul edilen Avrupa Tek Senedinde ekonomik
ve parasal birlik’ kavramına ilk kez yer verilmesi olmuştur.
Üstelik Tek Senet ile birlikte konuya, üye devletler açısından
bağlayıcı bir nitelik kazandırılmıştır.
21
Bu nedenle amacı, AB içinde işgücünün, sermayenin ve
malların serbest dolaşımını sınırlayan unsurları kaldırmak
olan ve ‘Kurucu Antlaşma’da ilk kez değişiklik yapan belge
olarak kabul edilen Avrupa Tek Senedinin 1 Temmuz
1987’de yürürlüğe girmesi, parasal birliğin gerçekleştirilmesi
yönünde çok önemli bir adım olmuştur.
APS’de döviz kuru mekanizmasının işleyişi açısından,
yaratması muhtemel güçlüklerin tartışıldığı 27-28 Haziran
1988’de yapılan Hannover Zirvesinde, aşamalı olarak
EPB’ye geçilmesi hedefi benimsenmiştir.
Avrupa Birliği Antlaşması ve Sonrası
Dönem
1989 yılında hazırlanan Delors Raporunun
önemli kısmı, Maastricht Antlaşması’nın (Avrupa
Birliği Antlaşması-ABA) içeriğini oluşturmuştur.
Bu Antlaşma, kurucu antlaşmalarda düzeltme ve
eklemeler yapmış ve ekonomik bloğun resmi adını
Avrupa Birliği (AB) olarak değiştirmiştir.
Maastricht kriterleri ile Kopenhag kriterlerini
birbiriyle karıştırmayınız.
- Maastricht kriterleri ekonomik ve parasal birlik kriterleri
iken,
-Kopenhag AB’ye üyelik için karşılanması gereken
kriterleri belirtmektedir.
Avro Bölgesi (EPB alanı)
Avro Bölgesi (EPB alanı) üç aşamada oluşturulmuştur;
Birinci Aşama (1 Haziran 1990-31 Aralık 1993):
Bu aşamada Birlik içi sermaye hareketlerinin tümüyle
serbestleştirilmesi amacı gerçekleşmiştir.
İkinci Aşama (1 Ocak 1994–31 Aralık 1998):
Avrupa Para Enstitüsünün kurulması ile 1 Ocak 1994’de
başlayan ikinci aşamada üye ülkeler, AB ülkelerinin merkez
bankaları arasındaki işbirliğini güçlendirmek ve fiyat
istikrarını sağlamak amacıyla, para politikalarının
koordinasyonunu güçlendirecek, Avrupa Para Sisteminin
işleyişini gözetleyecek ve Avrupa Para Biriminin kullanımını
kolaylaştıracak önlemleri almışlar ve ortak paranın
(Avronun)kullanılması sürecine uyum sağlamaya
çalışmışlardır.
İkinci aşamadaki diğer önemli gelişmeler şunlardır:
• Kamu sektörünün finansmanını yasaklayan yasal
düzenlemeler hazırlanmıştır,
• Finans sektöründe kamu sektörü kuruluşlarının ayrıcalıklı
yere sahip olmasını engelleyecek düzenlemeler yapılmıştır, •
Üye ülkelerin kamu sektörü sorumluluklarının, Birlik veya
bir başka üye ülke tarafından üstlenilmesini engelleyen
düzenlemeler yapılmıştır,
• Üye ülkelerin aşırı bütçe açıklarından kurtulmak
için programlar uygulamaya konulmuştur,
• Üye ülkelerin merkez bankalarına yasal olarak
bağımsızlık statüsü kazandırılmıştır,
• AMB kurulmuş ve EPB içinde güçlü kamu
maliyesi disiplininin sağlanması ve sürdürülmesi
amacıyla, İstikrar ve Büyüme Paktı
(İBP) kabul edilmiştir.
Üçüncü Aşama (1 Ocak 1999- Devam): Başlangıçta
bu aşamanın yani EPB alanının tesisinin tarihi, diğer
aşamalarda olduğu gibi kesinleştirilmemiş ve üye devletlerin
EPB alanına katılım için gerekli koşulları yerine getirip
getirmediklerine ilişkin hem Avrupa Komisyonu hem de
Avrupa Para Enstitüsünün hazırlayacağı raporların esas
alınarak tarihin belirlenmesine karar verilmiştir.
Ülkelerin BAŞ harfleri PİLHALİF veya HALİF PİL
22
Yakınlaşma Raporu
Avrupa Komisyonu ile Avrupa Merkez Bankası tarafından
hazırlanan değerlendirme raporları, Yakınlaşma raporu
(Convergence report) başlığını taşımaktadır.
Ülkeleri aşağıdaki 3 üç kriteri yerine getirdiği takdirde
AVRO bölgesine katılması beklenmektedir.
• Mevzuata uygunluk kriteri,
• Yakınlaşma kriterleri (Maastricht kriterleri),
• Diğer kriterler.
Yakınlaşma Kriterleri (Maastricht kriterleri),
parasal ve mali kriterler olmak üzere
iki grupta toplanan ve bir AB üyesi ülkenin
Avro bölgesine katılabilmesi için yerine
getirmesi gereken kriterlerdir. Yakınlaşma
kriterleri (Maastricht kriterleri) ABİHA’nın
140. Maddesinde belirtilen şu beş kriterden
oluşmaktadır:
• Fiyat istikrarı,
• Faiz oranı,
• Döviz kuru.
• Devletin mali durumu (bütçe kriteri ve borç kriteri),
Bu kriterlerin üçü (enflasyon, faiz, döviz kuru
kriterleri) parasal istikrarı;
diğer ikisi (bütçe kriteri ve borç kriteri) mali disiplini
sağlamaya yöneliktir
Avro bölgesine katılan üye ülkeler yukarıda sıralanan şartları
zaman içinde yerine getirmedikleri takdirde yaptırım
mekanizması, diğer bir ifadeyle aşırı açık prosedürü
uygulanmaktadır. Nitelikli çoğunlukla karar alınarak
uygulanabilecek olan ve Avrupa Birliği Antlaşmasında yer
alan bu yaptırımlar şunlardır: • Üye ülkenin bonolarının
sağlıksız olduğu yönünde bildiri yayımlanması,
• Avrupa Yatırım Bankasının ilgili ülkeye kredi vermemesi,
• Avrupa Birliği’ne faizsiz depozito yatırılması zorunluluğu,
• Para cezası.
EKONOMİK VE PARASAL BİRLİK
ALANININ TEMEL UNSURLARI
Avrupa Birliği’nin EPB alanının temel unsurları
sırasıyla aşağıda ele alınacaktır. Bu unsurlar
şunlardır:
• Avro (ortak para),
• Döviz Kuru Mekanizması (DKM-II),
• Avro Sistem.
Avro
EPB alanında tek para tedavüldedir. Diğer bir ifadeyle AB
üyesi ülkeler, EPB alanına katıldıktan sonra ulusal paralarının
yerine ortak para olarak Avro’yu (Euro) kullanmaktadırlar. 9-
10 Aralık 1991’de yapılan Maastricht Zirvesinde, EPB’nin
üçüncü aşamasında, EPB alanında tek bir paranın
kullanımına karar verilmiştir.
31 Ocak 1998 gecesinde, EPB alanına katılım
koşullarını sağlayan 11 AB üyesi ülkenin ulusal paralarının
Avroya dönüşüm oranları, geri dönülmez şekilde sabitlenmiş
ve 1 Ocak 1999 tarihinden itibaren bu ülkelerde tek para
olarak Avro kullanıma girmiştir.
1 Ocak 2002 tarihine kadar EPB alanında ulusal paralar
tedavülde kalmaya devam etmiş ve Avro ise kaydi para
olarak işlem görmüştür
**
Amacı fiyat istikrarını sağlamak olan
Avro sistemin görevleri şu şekilde sıralanabilir:
• EPB alanındaki para politikasını belirlemek ve uygulamak,
• Döviz kuru operasyonlarını yönetmek,
• Üye devletlerin resmi döviz rezervlerini tutmak ve
yönetmek
• Ödemeler sisteminin
Avro sistemin
para politikasını yürütmekle görevli kurum olan AMB’nin
amaçlarına ulaşmak için kullandığı para politikası araçları
şunlardır:
• Açık piyasa işlemleri,
• Zorunlu karşılıklar,
• Mevduat kolaylığı.
23
Ünite 8 ÖZET
VATANDAŞLIK VE AVRUPA
BİRLİĞİ VATANDAŞLIĞI
İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, modern
vatandaşlık kurumu önemli değişimlerden geçmiştir.
Bu dönem toplumsal vatandaşlığın refah devleti
kapsamında kurumsallaştırıldığı dönemdir.
Toplumsal vatandaşlık aşamasına gelinceye değin,
medeni ve siyasal haklarla örülmüş vatandaşlık kurumunun
Batı Avrupa’da geçirdiği dönüşüm sürecini Thomas
Humphrey Marshall’a referansla özetlemek mümkündür.
Marshall 1949 yılında kaleme
aldığı “Citizenship and Social Class” (Vatandaşlık ve
Toplumsal Sınıflar) başlıklı makalesinde, Birleşik Krallık
örneğine referansla serbest piyasa ekonomisine sahip
toplumlarda yer alan önemli bir çelişkiye değinir
Modern Vatandaşlık
Modern vatandaşlık, bireyin devletle olan ilişkisinde
sahip olması gereken hakları ve yerine getirmesi gereken
yükümlülükleri ifade eden anayasal bir kavramdır.
Marshall, modern vatandaşlığın oluşumunu üç
temel eksende ele almıştır:
-Medeni haklar,
-Siyasal haklar ve
-Sosyal haklar
-İlk eksen; 17. yüzyılda mutlakiyetçiliğe ve baskıcı rejimlere
karşı bir tepki olarak gündeme gelen ve daha sonra hukuk
mahkemeleri, herkesin hukuk önünde eşitliği ilkesi, adil
yargılama, sözleşme hakkı ve mülkiyet hakkı gibi hakları
içerecek şekilde yaygınlaşan medeni haklar olarak gündeme
gelmiştir.
-İkinci eksen; 18. ve 19. yüzyıllarda modern demokrasinin
oluşmaya başlamasıyla birlikte gündeme gelen evrensel
seçme, seçilme ve örgütlenme gibi hakların ortaya çıkmasına
yol açan siyasal haklar şeklinde belirmiştir.
-Üçüncü eksen ise
yirminci yüzyılda sağlık ve eğitim hizmetleri ile işsizlik
parası ve çocuk parası gibi hizmetleri sunan, refah devletinin
oluşumuna yol açan sosyal haklarşeklinde ortaya çıkmıştır.
Bryan S. Turner, Marshall’ın refah devletinin sunduğu
medeni, siyasal ve sosyal haklarla çok fazla ilgilendiğini,
kültürel haklar konusuna hiç değinmediğini söyleyerek onu
eleştirir
Thomas (Tom) Bottomore de Marshall’ın toplumsal cinsiyet,
etnik azınlıklar, insan hakları, çevre hakları, ekonomik
haklar, kent hakkı ve kültürel haklar gibi konulara gereken
önemi vermediğini savunur.
**
Almanya’da misafir işçi (Gastarbeiter) olarak bilinen Türk
işçilerinin ve onların çocuklarının en azından bir kısmı,
Alman vatandaşlığına geçmediklerinden henüz siyasal hakları
tam olarak elde edememişlerdir. Ancak, sosyal ve medeni
haklardan büyük ölçüde faydalandıklarını söylemek
mümkündür
**
İsveçli sosyal bilimci Tomas Hammar (1990), bu durumdaki
kimseleri tanımlayabilmek için “denizen” kavramını
üretmiştir.
Turner, dört farklı vatandaşlık türünü anlatırken
iki farklı temel kriterden söz eder (Tablo 8.2). - Birinci kriter,
vatandaşlığın yukarıdan mı yoksa aşağıdan mı gelen
değişimlerle ortaya çıktığı konusu (aktif ve pasif);
-İkinci kriter ise vatandaşlığın özel alanda mı yoksa kamusal
alanda mı oluştuğu konusudur (özel ve kamusal).
Avrupa Birliği Vatandaşlığı
Taylor, 1994). Birey kimliğini,
sadece diğerlerinin ona karşı olan davranış ve
tutumlarını dikkate alarak inşa edebilir.
-(Kaya ve Kentel, 2008). Kendi kültürel kimliklerine
çoğunluk toplumu ve devlet tarafından saygı
gösterilmediğine inanan azınlık gruplarının ulusal kimliğe
yabancılaşmaları söz konusu olabilir.
-(Kymlicka ve Norman, 2000: 39)Ulusal kimliğe karşı
yabancılaşan azınlık grupları, siyasal alana da
yabancılaşmaktadır
(Habermas, 1994). Dünyadaki birçok etnik çatışma ve şiddet
olayının tırmanmasına vatandaşlık ve önceden belirlenmiş
ulusal kimlik arasındaki ilişkinin neden olduğu ortaya
çıkmıştır.
24
İlk kez 1970’li yıllarda Avrupa Topluluğu
çevrelerince dillendirilen ve çalışanların serbest
dolaşımını öngören Topluluk vatandaşlığı,
daha sonra işçi olmayanları da kapsayan bir hareketlilik
öngörmüştür. 1975 yılında kaleme alınan Tindemans
Raporu’nda ayrıntılarıyla yer alan Topluluk vatandaşlığı ilk
kez, 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe giren Maastricht
Antlaşmasıyla
vücut bulmuştur.
Topluluk vatandaşlığı, Avrupa Konseyi
eski Başkanı İspanyol Felipe Gonzales tarafından
yazılan bir mektupla tartışmaya açılmıştır.
AVRUPA BİRLİĞİ
VATANDAŞLARININ HAKLARI
Birlik vatandaşlarına ilişkin temel unsur, her
Birlik vatandaşının üye ülkelerin sınırları içinde serbestçe
seyahat etme, yerleşme ve çalışma hakkı elde etmesidir.
Veil Raporu olarak bilinen Kişilerin Serbest Dolaşımına
İlişkin Üst Düzey Panel Raporu
Schengen Anlaşmasının imzalanması, AB’nin adeta iç
sınırları ortadan kalkan ancak dış duvarları yükselen bir kale
(Fortress Europe) olarak algılanmasına neden olmuştur.
SCHENGEN’DEN LİZBON
ANTLAŞMASINA GÖÇ
POLİTİKALARI
1972 yılında Münih olimpiyat oyunlarında yaşanan
terör saldırısı, güvenlik konusunda Avrupa Topluluğu üyesi
ülkelerin işbirliği yapmaları gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.
Trevi Grubu Bu gurubun esas meselesi uluslararası terörizm
idi.
Adalet ve İçişleri sütununun içinde yer alan
vize, iltica ve göç politikaları Amsterdam Anlaşması (1997)
ile birinci sütuna taşındı. Birinci sütunda kararlar Konsey’de
ve nitelikli çoğunluk yöntemi ile alınıyordu.
Schengen (Şengen) Anlaşması
AB üye ülkeleri arasında Birlik iç sınırlarını kaldırmak, dış
sınırları yasadışı göç, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti ve
organize suçlara karşı güçlendirmek,komşu ülkelerle tampon
bölge oluşturmak, ortak bir vize politikası izlemek ve
sözleşme tarafları arasında bilgi alış-verişini sağlayacak bir
bilişim sistemi oluşturmak için 1985 yılında Schengen
(Şengen)
Anlaşması imzalanmıştır.
Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg ile
başlayan ve 26 ülkeye ulaşmıştır.
-2001 sonrası dönemde ortaya çıkan en önemli
Avrupa Zirvesi belgesi olan Lahey Programı
(2004), terör ve göç kontrolü arasında bir bağlantıkurmayı
başaramamıştır.
Lizbon Antlaşması
*oybirliği ilkesi ve ulusal veto ilkesi yerinenitelikli
çoğunluk ilkesini getiren Lizbon Antlaşması
-2009 yılında yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması,
hem genişlemeyi sürdürebilmek hem de etkin
karar alma mekanizmalarını kurabilmek amacını
taşıyordu. Antlaşma ile:
a. Birlik yasal bir nitelik kazanıyor;
b. AB’yi oluşturan üç sütun birleştiriliyor;
c. Bazı kararlar için çifte çoğunluk kuralı getiriliyor:
d. Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyinin birlikte karar
alma ilkesi yasama sürecinde belirleyici kural oluyor;
e. Avrupa Konseyi Başkanlığı süresinin 2,5 yıl
olması ve yenilenebilme imkânının bulunması
kararlaştırılıyor;
f. Dışişleri ve Güvenlik Politikasından sorumlu
Yüksek Temsilci makamının oluşturulması
kararlaştırılıyor;
g. Vatandaş Hakları İnisiyatifinin kurulması
kararlaştırılıyor;
h. Demokratik katılımın güçlendirilmesi konusunda
güvence veriliyordu.
Amacı; Lizbon Antlaşması daha basit, hızlı ve açık karar
alma mekanizmaları inşa ederek AB kurumlarının
işlevselliğini artırmayı amaçlarken, aynı zamanda
-AB kurumlarına adli ve polisiye konularda daha
geniş yetkiler vermeyi hedef edinmiştir.
-LizbonAntlaşması; Avrupa Komisyonuna yeni yasal
düzenlemelerin yapılması konusunda öneri verme
yetkisi oluştururken,
-Avrupa Parlamentosunu yasaların oluşturulması sürecinde
daha da güçlü kılmışve Avrupa Adalet Divanının da yasama
yetkilerini artırmıştır.
25
Avrupa Birliği Mavi Kartı
Mavi Kart (Blue Card)Direktifi 25 Mayıs 2009 tarihinde
Lizbon Stratejisinin hedeflerini gerçekleştirme doğrultusunda
yürürlüğe girmiştir.
Avrupa Birliği Komisyonu Ocak 2005’te İktisadi
Amaçlı Göçün Düzenlenmesine İlişkin Politika
Önerilerini içeren bir Green Paper yayınlamıştır.
Bu metin, göçmenlere duyulan ihtiyaç konusunu
yeniden AB’nin siyasal gündemine taşımış, ancak
1999 tarihli Tampere Antlaşması gibi ortak bir
göç ve iltica politikası oluşturulmasını önerecek
kadar ileri gitmemiştir
Avrupa Konseyi, orijinalindeki idealizmden uzaklaşmış
şekliyle Avrupa Mavi Kart direktifini 25 Mayıs 2009
tarihinde onaylamış ve direktif yürürlüğe girmiştir.
**
**
EUROPOL: Avrupa Polis Teşkilatı
Kuruluşunun temel amacı özellikle insanların,
malların, sermayenin ve hizmetlerin serbest dolaşımı ile
birlikte yeni bir boyut kazanan sınıraşan suç faaliyetlerine
karşı etkisiz hale gelen üye ülke polis teşkilatları arasında
koordinasyonu sağlamak ve onların sınırı aşan suçlarla
mücadelesini mümkün kılacak altyapıyı ve mekanizmaları
oluşturmaktır.
Europol, 1997 Amsterdam Anlaşması ile kurulmuş
ve 1999 yılında tam olarak faaliyete geçmiştir.
Kurumun merkezi, Hollanda’nın Lahey (The
Hague; Den Haag) kentindedir.
EUROJUST: Avrupa Adalet Sistemi
1999 Tampere Avrupa Konseyi; örgütlü suçlarla mücadele
etmek için ulusal savcılar, yargısal kararlar veren makamlar
veya eşit seviyede polis memurlarından oluşan bir adli
yapının Eurojust adıyla kurulmasına karar verdi.