Ünlem gazetesİ-25 mayis 2015

32
FESTİVAL ÖZEL SAYISI

Upload: oktay-esgin

Post on 22-Jul-2016

231 views

Category:

Documents


7 download

DESCRIPTION

İZMİR-ÇİĞLİ-Cahide Ahmet Dalyanoğlu Ortaokulu, III.Kitap Festivali ve Zekâ Oyunları Festivali Özel Sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

FESTİVAL ÖZEL SAYISI

Page 2: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Cahide Ahmet Dalyanoğlu Ortaokulu

Kültür/İletişim/Sanat Gazetesi Yayın Organı

Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü

Sezai KURTOĞLU

Yayın Kurulu

Leyla SARIOĞLU UZUN

Oktay ESGİN

Ender ÇEVİRGEN

Barış ÖZKURT

Zahide KOÇYİĞİT

Berna BACAK

Gökmen KAHRAMAN

Seçil AVCI

Gökhan KARATEPE

Fatma BAHTİYAR

Fatma Nergiz ARSLAN

Gülcan UYUMAZ

Mustafa KURTULMUŞ

Hülya ÖZDEM SÜR

Grafik Tasarım

Oktay ESGİN

Dizgi-Baskı

*Öğrenci yazıları dışındaki

yazıların sorumluluğu yazara

aittir. Dergideki yazılar kaynak

gösterilerek başka bir yerde

kullanılabilir.

Basım Tarihi:

25 Mayıs 2015

Süreli Yerel Yayındır.

Bandrol Uygulamasına ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında

Yönetmeliğin 5. Maddesinin 2. fıkrası Çerçevesinde Band-

rol taşıması zorunlu değildir.

Bu gazete, 13.01.2005 tarihli ve 25699 sayılı gazetede

yayınlanan “Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim ve Ortaöğre-

tim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği” ne göre

çıkarılmaktadır.

Kuşkusuz oyun, çocuğun gelişiminde çok önemli bir etkinliktir. Biz çocuklarımızı

hem sosyal ortamda hem de elektronik ortamda eğitici oyunlarla tanıştırmayı he-

defledik. Bu oyunlarla ilgili bugüne kadar yıl içinde özellikle rehberlik servisimizin

çalışmalarıyla çok önemli yol aldık ve önümüzdeki hafta yapılacak etkinliklerle da-

ha da yaygınlaştıracağız.

Geçmişten bugüne yaptığımız çalışmalarla okuma kültürü açısından okul olarak

çok önemli noktalara geldik. Bu yıl içinde İzmir’de gerçekleşen çocuk edebiyatıyla

ilgili iki ayrı etkinliğe çocuklarımızın konuşmacı olarak katılması çok anlamlıdır. Ço-

cuklarımızın edebiyat ve sanat alanında başardıkları geleceğe yönelik umutlarımı

çoğalttı. Bütün bu çalışmaların ve çabaların içinde olan arkadaşlarımla ve öğrenci-

lerimle onur duyuyorum.

Mesleğine olan aşkıyla özverisini ortaya koyan öğretmen arkadaşlarıma, gönüllü

olarak çalışmalara katılan öğrenci ve velilerimize teşekkür ediyorum. Önümüzdeki

yıllarda da bu çabaların artarak devam edeceğine olan inancımla; çıtayı daha yük-

seğe koyup çalışacak olanlara şimdiden başarılar diliyorum.

KİTAPLAR YOLDUR ve YOLCULUK. KİTAPLAR EVDİR. KİTAPLAR SOKAK-

TIR. GÖĞE BAKMAKTIR... KİTAPLAR DÜNDÜR, ŞİMDİDİR ve YARIN-

DIR. KİTAPLAR BİLGİDİR VE SEVGİ. KİTAPLAR GÖRMEKTİR ve DUY-

MAK! KİTAPLAR OKULDUR, ve OKUL DEMEK KİTAP DEMEK. KİTAPLAR

HAYATTIR. KİTAPLAR BAŞKA YERDİR. KİTAPLAR KEYİFTİR, SİHİRDİR,

GİZEMDİR, MERAKTIR ve KUŞKUDUR. KİTAPLAR ÖZLEMDİR ve

ÖZGÜRLÜKTÜR DE... [Oktay ESGİN]

"Çocuklara kanatlar verin ama

uçmayı onlara bırakın..." Marquez

“Doğru kitap çocuk için bir ka-

nattır. Yanlış kitap yanlış ilaç

gibidir...” Sedat SEVER

Yine, yeniden etkinliklerimizle ve dergimizle karşınızdayız.

Bütün bu çalışmaları yapan arkadaşlarımın ve öğrencileri-

mizin takım ruhuyla, dayanışmayla, sevgiyle, keyif alarak

yaptıkları çalışmaları görmek onların mutluluğuna ortak

olmak, destek olmak… Mutluluğun resmi bu olsa gerek!

Her yıl bir öncekinden daha anlamlı etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Aramızdan ayrı-

lan çok emek vermiş arkadaşlarımız oldu, yeni gelen arkadaşlarımız oldu, kurum

kültürümüzle emeğini ortaya koyan arkadaşlarımızla çok anlamlı etkinlikler yaptık,

yapmaya devam ediyoruz. Bu yıl kitap okuma kültürünü oluşturma etkinliklerimi-

zin yanı sıra zekâ oyunlarını öğretme ve farkındalık oluşturma çabalarımızı da or-

taya koyduk.

" Seni diğerlerinden farksız kılmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada kendin olarak kalabilmek dünyanın en zor savaşını vermek de-mektir. Bu savaş başladı mı artık hiç bitmez… " (E.E. Cummings)

Page 3: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

* Oyunun çocuğun dünyasındaki yerine dikkat çekmek * Çocuğu ve veliyi Zekâ-Akıl Oyunları dünyasıyla tanıştırmak * Çocuğa ve veliye Zekâ ve Akıl Oyunları'nın temel kavramlarını anlatmak * Zekâ Oyunlarını uygulamalı olarak göstermek ve tanıtmak * Zekâ Oyunları ile ilgili kaynakları sağlamak * Farklı yaş seviyelerinde uygulanabilecek zeka oyunlarını tavsiye etmek * Çocuklarda sıra dışı düşünme becerilerini geliştirmek. * Dijital ortamlarda ulaşabilecekleri zeka oyunları ve siteleri tanıtmak. * Kitap

ZEKA: *Kavramlar ve algılar yardımıyla soyut ya da somut nesneler arasındaki ilişkiyi kavrayabilme, *soyut düşünme, *muhakeme etme ve *bu zihinsel işlev-leri uyumlu şekilde bir amaca yönelik olarak kullanabilme yetenekleri zeka ola-rak adlandırılmaktadır. Zekanın farklı tanımlarının olmasına karşılık zekaya ilişkin kuramların tümü zekanın geliştirilebilecek bir kapasite ya da potansiyel olduğu ve biyolo-jik temellerinin bulunduğu noktalarında birleşir. Buna göre zeka, bireyin doğuştan sahip olduğu, kalıtımla kuşaktan kuşağa ge-çen ve merkez sinir sisteminin işlevlerini kapsayan; deneyim, öğrenme ve çev-reden kaynaklanan etkenlerle biçimlenen bir bileşimdir. Zeka bir çok zihinsel yeteneğin değişik durum ve koşullarda kullanılma-sını içerir.

Sözel Anlayış: sözcükleri tanıma ve anlama, Sözel Akıcılık: sözel ve yazılı olarak sözcük ve ifadeleri çabucak bulabilme, Sayısal Yetenek: aritmetiksel işlemleri çabuk ve doğru olarak yapabilme, Alansal ve Uzay ilişkileri: iki ve üç boyutlu görsel algılamayı yapabilme, Bellek: işitsel ve görsel olarak belleme gücü, Algısal Hız: karmaşık bir nesnenin ayrıntılarını görebilme, zemin şekil ilişkisini ayırt edebilme, benzerlik ve farklılıkları doğru olarak algılayabilme, Mantıklı düşünme: muhakeme yürütebilme, Sembollerle düşünebilme 11 yaşında başlar. 12 yaştan sonra zekanın hızında azalma olsa da gelişmeye devam eder. Gelişmenin en üst düzeyine 14-18 yaşlar arasında varılır. Zihinsel güç 30 yaşa kadar bu düzeyde kalır. Daha sonraki yaşlarda yeni malzeme öğrenmedeki başarı yavaş olarak azalmaya baş-lar, ancak öğrenilen bilgiler kaybolmaz tam tersine yaş ilerledikçe, deneyimden dolayı edinilen bilgiyi kullanmadaki beceri artar.

Çocuklar oyun yoluyla hayatı deneyimleme fırsatı yakalarlar, farklı oyunlarla

sahip oldukları becerileri ortaya çıkarırlar. Çocuklar sorunları bir yetişkin gibi

ifade edemeyebilir ancak oyun ile ruhsal dışavurum gerçekleşir biz oyun orta-

mında izlediğimiz çocukları daha yakından tanıma fırsatı yakalarız.

Akıl ve Zekâ oyunlarının Faydaları: *Harfler, sayılar, renkler gibi kavramları daha kolay öğrenmelerini sağlar, * Planlı hareket etmeyi öğretir, planlı hareket etmenin önemini kavratır, * Doğru ve çabuk düşünebilmeyi ve karar verebilmeyi geliştirir, * Kendini ve yeteneklerini daha iyi tanımasını sağlar, * Belirli bir konuya odaklanma alışkanlığı kazandırır, * Merak duygusunu geliştirerek araştırmalar yapmaya yönlendirir, * Olaylara şüpheci yaklaşımı öğreterek ezberci zihniyetten uzaklaşmayı sağlar, * Düşünen, sorgulayan ve çözümleyen bireylerin yetişmesini sağlayarak yaratıcı düşüncelerin daha özgürce sunulabildiği bir ortam hazırlar, * Başarısızlıklar karşısında yılmamayı, başarı için sistemli ve disiplinli bir çalış-manın gerektiğini gösterir, * Kuralları anlamayı, kurallara uymayı öğretir.

“Oynamasını bilmeyen bir çocuk, hiçbir zaman düşünmesini

öğrenmeyecek olan bir büyüktür.” Jean Chateau.

Zuckerberg kitap kulübü kurdu. Her sene kendisine, takipçileriyle birlikte seçtiği bir konuda meydan okuyan Facebook'un kurucusu ve CEO'su Mark Zuckerberg, bu yıl da kitap kulübü kurarak iki haftada bir kitap okuyacağını açıkladı. Facebook sayfasında, kitapların insanların bir konuyu daha derin araştırmasını sağladığını belirten Zucker-berg, Facebook kullanıcılarını "Kitap Yılı" adlı gruba katılmaya çağırdı.

Zeka Oyunları: Çocukların ve yetişkinlerin strateji geliştirme, planlama, mantık yü-rütme-mantıksal bütünleme, görsel-uzamsal düşünme, yaratıcılık, dikkat - konsant-rasyon, hafıza ve bellek alanlarında gelişimini sağlayan, aynı zamanda; ileriyi görme, planlama ve sabır, kararlılık, karar verme, yenilgiyi hazmetme, rekabet gibi tutum ve davranışları geliştiren, kinestetik alanda uygulamaya imkan sağlayan oyunlardır. Akıl yürütme, Problem çözme, İletişim, Dili doğru, etkili ve güzel kullanma, Eleştirel düşünme Yaratıcı düşünme, Araştırma, Karar verme, Bilgi teknolojilerini kullanma, Girişimcilik Akıl Yürütme Becerisi Zeka oyunlarında başarı hızlı ve doğru bir şekilde akıl yürütmeye dayanmaktadır. Geçmişte öğrenilen problem çözme yöntemleri zeka oyunlarını çözebilmek için az veya çok fayda sağla-yabilse de zeka oyunları ezbere dayalı çözülemez. Zeka oyunlarını bu kadar eğlenceli kılan da sürekli değişen türleri ve zorluk seviyeleri olmasıdır. Akıl yürütme, sistemli problem çözme becerisi ile birlikte öğrencilerin ömür boyu kullanacakları en önemli zihinsel becerisi olacaktır. Akıl yürütme becerisinin kazanılabilmesi için öğrencilerde aşağıdaki becerilerin geliştirilmesi gerekir: - Mantığa dayalı fikirler üretme - Kendi düşüncelerini düzgün ifade etme - Bir problemi analiz ederken tecrübelerini kullanma Problem Çözme Becerisi Zeka oyunlarının temeli problem çözmedir. Problemi sadece sayılar ve şekillerle değil gerçek hayat materyalleri ile kurgulayarak somutlaştırabiliriz. Motivasyon – İstek: Her konuda olduğu gibi istek olmazsa problemin çözümünde başarıya ulaşılması mümkün olmayacaktır. Bu nedenle istek ve motivasyon yaratılmalıdır. Problemi anlamak, kavramak: Problemi oluşturan koşulları ve kuralları kavramak, çoğu zaman çözümü ve çözüm yöntemini ortaya çıkartacaktır. Bu yüzden bu aşamaya yeteri kadar zaman ayrılmalıdır. Çözüm yönteminin seçilmesi, belirlenmesi: Problemleri çözmek için birçok farklı çözüm yöntemi mevcuttur. Deneme-yanılma, tüme varma, tümden gelme, varsayım kullanma, problemi dönüştürme, problemi parçala-ma gibi. Farklı düşünmeye vurgu yapmalıyız. İletişim Becerisi Günümüzde her birey bir takımın parçası olarak hayatını sürdürmek zorundadır. Bu yüz-den eğitim sürecinde takım üyesi olmanın gerekleri öğretilmektedir. Zeka oyunları güçlü bir iletişim aracıdır ve profesyonel şirketlerin eğitimlerinde bile takım çalışmasını öğretmek ama-cıyla kullanılmaktadır. Ayrıca zeka oyunları entelektüel bilgi ve birikimin evrensel bir göstergesi olarak görülür. Bu sayede dünyanın her yerinde iletişim kurabilme imkanı verir. Duyuşsal Gelişim Hedeflerimiz: *Hobi olarak zeka oyunlarını sevmeleri *Zekanın ve zihinsel gelişimin faydalarını kavrama *Sabırlı ve sorumlu olma, *Problemleri çözebileceğine inanma, çözme isteği, motivasyonu kazanma *Zeka oyunları kültürünü sosyal becerileri için kullanmayı öğrenme *Empati geliştirme *Akıl yürütmenin önemini kavrama Psiko-motor becerilerin geliştirilebilmes: - Birim küpleri kullanarak çeşitli oyun materyaller üretme - Makas, maket bıçağı vb. malzemeleri kullanarak tangram vb oyunlar üretme - Kağıt, karton vb. malzemeler katlayarak oyunlar üretme veya çözme - Pergel, cetvel, iletki ve gönyeyi kullanma - İki ve üç boyutlu şekiller ve cisimler çizme - Bilgisayar yazılımlarını kullanma

Eğitimsel olarak incelendiğinde; Zeka oyunları ve oyuncakları üzerine yapılan araştırmalar ortalama olarak 13 puanlık bir zeka artışı olduğunu göstermektedir. (http://seriousgamesmarket.blogspot.com/2009/12/new-research-serious-games-raide-kids.html) Bununla birlikte kişinin akıl yürütme, soyut düşünme, problem çözme, tüme varım, tümden gelim gibi bilişsel süreçlerine de pozitif etki etmektedir. Kişinin bu becerileri kazanması ile diğer alanlarda da kendine olan özgüveni gelmekte ve daha başarılı çalışmalar yapabilmekte-dir. Eğitimsel olarak bu oyunların en büyük faydası ise kişideki anlama, algılama, muhakeme etme ve yeni bakış açıları geliştirme yeteneklerini güçlendirdiği için, kişiyi sadece müfredatta-ki bilgileri öğrenen bir birey olmaktan çıkartıp çok yönlü ve eğitimden zevk alan bir birey haline getirmesidir. Sıralı düşünme, uzaysal düşünme, eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, çözüm yolları deneme ve bulma becerilerini geliştirdiği için hayata bakış açısı farklı ve çözüm odaklı bireyler haline gelmektedirler. Böylece bu kişiler hayatlarında kararlı, yenilgiden kork-mayan, üretken, çalışkan, entelektüel, yaratıcı ve hedefe odaklı hale gelmektedirler. Bunun yanında küçük yaşlarda zeka oyunları ile tanışan çocuklara bir çok meslek alanının temelinin mantığını anlamada, bu mesleklerin zihinsel süreç becerilerini kazanmada yardımcı olmakta-dır. Üreticiliği ve mucitliği tetikleyen bu oyun ve oyuncaklar kişilerin çok yönlü düşünmelerini geliştirdiği için başarının artmasında çok etkilidir. Sayısal veya sözel olarak ayrım yapılmaksı-zın bir çok zeka alanını desteklediği için çoklu zeka kuramına da uygundur. Aynı zamanda pratik zeka gelişimini de sağlamaktadır.

Pedagojik Olarak İncelendiğinde; İnsanların zihinsel olarak sahip oldukları po-tansiyellerini ortaya çıkmasında etkili olur. Zihinsel gelişimi destekler, oyunların süreleri ve oynanış şekilleri farklı olduğu için sabır kazanılmasında önemli bir etkiye sahiptir. Aynı zamanda hayal gücü ve yaratıcı/yenilikçi düşünmeyi ortaya çıkarır. Sistematik düşünme, mantıksal çıkarımlar planlama ve strateji geliştirme konularında kişiyi destekler.

Page 4: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

CİNSİYETİNİZ

Kadın 69 69,69%

Erkek 30 30,30%

YAŞINIZ

10-13 77 77,77%

14-18 6 6,06%

19-29 1 1,01%

29-45 13 13,13%

45+ 2 2,02%

EVİNİZDE HİÇ ZEKÂ OYUNU VAR MI?

Evet 91 90,09%

Hayır 10 9,90%

DAHA ÖNCE OYNADIĞINIZ OYUNLAR HANGİLERİDİR?

Go 6 0,93%

Satranç 98 15,26%

Dama 69 10,74%

Mangala 10 1,55%

Sudoku 72 11,21%

Tangram 61 9,50%

Nim 18 2,80%

Kendoku 25 3,89%

Quarto 2 0,31%

Dokuz taş 49 7,63%

Üç taş 38 5,91%

Çin daması 14 2,18%

Resfebe 57 8,87%

Origami 53 8,25%

Topolojik düğümler 5 0,77%

Hanoi kulesi 8 1,24%

Rübik küp 22 3,42%

Anagram 15 2,33%

Kakuro 5 0,77%

Diğer 15 2,33%

AİLENİZLE BİRLİKTE OYNADIĞINIZ OYUNLAR HANGİLE-RİDİR?

Go 3 0,96%

Satranç 65 20,90%

Dama 45 14,46%

Mangala 4 1,28%

Sudoku 34 10,93%

Tangram 23 7,39%

Nim 3 0,96%

Kendoku 6 1,92%

Quarto 1 0,32%

Dokuz taş 16 5,14%

Üç taş 13 4,18%

Çin daması 9 2,89%

Resfebe 23 7,39%

Origami 24 7,71%

Topolojik düğümler 2 0,64%

Hanoi kulesi 5 1,60%

Rübik küp 7 2,25%

Anagram 6 1,92%

Kakuro 1 0,32%

Ailece oynadığımız oyun yoktur. 13 4,18%

Diğer 8 2,57%

BİLGİSAYAR YA DA CEP TELEFONUNDAN ZEKA OYUNU OYNAR MISINIZ?

Sürekli 18 17,82%

Ara sıra 71 70,29%

Hiç oynamam 12 11,88%

EN ÇOK OYNADIĞINIZ ZEKÂ OYUNU

Go 1 0,30%

Satranç 70 21,67%

Dama 32 9,90%

Mangala 4 1,23%

Sudoku 40 12,38%

Tangram 18 5,57%

Nim 8 2,47%

Kendoku 13 4,02%

Quarto 1 0,30%

Dokuz taş 15 4,64%

Üç taş 16 4,95%

Çin daması 6 1,85%

Resfebe 38 11,76%

Origami 23 7,12%

Topolojik 1 0,30%

Hanoi kulesi 3 0,92%

Rübik küp 10 3,09%

Anagram 10 3,09%

Kakuro 2 0,61%

Diğer 12 3,71%

Okulumuzda hangi zekâ oyunlarının turnuva/

Go 6 1,99%

Satranç 59 19,60%

Dama 26 8,63%

Mangala 7 2,32%

Sudoku 26 8,63%

Tangram 18 5,98%

Nim 8 2,65%

Kendoku 11 3,65%

Quarto 2 0,66%

Dokuz taş 15 4,98%

Üç taş 8 2,65%

Çin daması 8 2,65%

Resfebe 38 12,62%

Origami 26 8,63%

Topolojik 5 1,66%

Hanoi kulesi 7 2,32%

Rübik küp 10 3,32%

Anagram 10 3,32%

Kakuro 4 1,32%

Diğer 7 2,32%

Aşağıda "Zekâ Oyunlarının Faydaları" sıralanmıştır. Size göre en önemli olan madde-

Kavramların daha kolay öğrenilmesini sağlar. 15 5,05%

Planlı hareket etmeyi öğretir. 28 9,42%

Karar verebilmeyi geliştirir 30 10,10%

Kişinin yeteneklerini daha iyi tanımasını sağlar. 21 7,07%

Bir konuya odaklanma alışkanlığı kazandırır. 29 9,76%

Merak duygusunu geliştirir. 14 4,71%

Kuralları anlamayı, kurallara uymayı öğretir. 10 3,36%

Kişiye, başarı için sistemli ve disiplinli bir çalışma ge- 16 5,38%

Ezberci zihniyetten uzaklaşmayı sağlar. 20 6,73%

Düşünen, sorgulayan ve çözümleyen bireylerin yetiş- 32 10,77%

Hafızayı güçlendirir. 55 18,51%

Dikkat süresini artırır. 27 9,09%

NE TÜR ZEKÂ OYUNLARINI TERCİH EDERSİNİZ?

Akıl yürütme 28 28,28%

İşlem oyunları 4 4,04%

Sözel oyunlar 9 9,09%

Geometrik-mekanik oyunlar 3 3,03%

Hafıza oyunları 17 17,17%

Strateji oyunları 26 26,26%

Zeka soruları 12 12,12%

Page 5: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015
Page 6: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

2 kişinin karşı karşıya

oynadığı bir oyundur.

Genellikle 8×8, 10×10 ya

da 12×12' l ik dama

tahtaları üzerinde oynanır.

Satrancın aksine bütün

taşlar aynı biçimde hareket eder. Taşlar, ancak üzerlerinde bulundukları koyu karelerde, yani

çapraz olarak ve her hamlede birer kare gidecek şekilde hareket ederler. Yol üzerinde kendi

renklerinden bir taş varsa bu yol, o taş çekilene kadar kapalıdır. Karşı tarafın bir taşı bulunursa

ve arkasındaki kare de boşsa bu taşın üzerinden atlayıp karşı tarafın taşını tahtadan uzaklaştıra-

bilir. Eğer taşlardan biri tahtanın karşı tarafına ulaşırsa üzerine bir tane taş daha konarak bir da-

ma elde edilir. Dama, normal taşların aksine çaprazlar üzerinde her hamlede birden fazla kare

kat ederek hareket edebilir, normal taş gibi tahtadan uzaklaştırılabilir. İki taraftan kimin bütün

taşları tahtadan önce uzaklaştırılırsa oyunu kaybetmiş olur.

Kura ile oyuna başlanır. Oyuncu kuyudaki taşları alıp sağa doğru

kuyulara birer birer dağıtır. Elindeki son taş kendi hazinesine

gelirse tekrar oynama hakkı kazanır. Oyuncunun kuyusunda tek

taş kaldıysa sırası geldiğinde taşı bir sağdaki kuyuya koyabilir.

Her zaman eldeki son taş oyunun gidişatını ve sonucunu

değiştirir. 2-Oyuncu taşları dağıtırken elinde kalan son taş kendi

boş kuyusuna denk gelirse oyuncu hem o kuyudaki tek taşını

hem de karşıdaki rakibin kuyusundaki taşları hazinesine aktarır.

3-Hamle sırası gelen oyuncu taşları kendi bölgesinde dağıtıp

elinde taş kalırsa karşı tarafa rakibin bölgesine geçip taşları

dağıtmaya devam eder. Eğer rakibin bölgesindeki kuyulardaki

taşların adedini çift yaparsa o taşları kendi hazinesine aktarır.

4-Oyunculardan biri kendi bölgesindeki taşları bitirdiğinde oyun

biter. Erken bitiren oyuncu rakibin taşlarını da kendi hazinesine

aktarır. 5-Oyun sırasında rakibin hazine kuyusuna taş bırakılmaz.

Sudoku, standart biçimde oluşturulmuş 9×9

boyutlarında bir diyagram üzerinde çözülen ve her satırda, her sütunda ve her 3×3 boyut-

luk karede, 1’den 9’a kadar olan rakamların birer kez yer alması gerektiği te-

meline dayanan bir zeka oyunu çeşididir. Japoncada “Sayılar tek olmalı” anlamını taşıyan “Suuji wa dokishin ni kagiru” sözcük

bütününün kısaltması olan Sudoku, günümüzde tüm kıtalara ve ülkelere yayılmış ve oldukça popüler olan bir zeka oyunudur.

"Ben

ço

cukk

en f

akir

dim

. İki

ku

ruş

elim

e ge

çin

ce, b

un

un

bir

ku

ruşu

nu

kit

aba

veri

rdim

. Eğe

r b

öyl

e o

lmas

ayd

ım, b

u y

aptı

klar

ımın

hiç

bir

isin

i yap

amaz

dım

." [

M.K

.Ata

türk

]

Page 7: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Bir strateji ve

zekâ oyunu

Dünya çapında turnuvalar ı düzen-lenen; stratej ik o lduğu kadar zekâyı da gel işt i ren satranç, k imi ler ine göre oyundan çok bir spor dal ıd ır. Satranç iç inde öğrenme, öğretme, paylaşma, yaratma, rekabet etme, eğlen-me barındıran bir akt iv i tedir. Bu oyun, satranç tahtas ı deni len 8×8′ l ik

kare bir a lan üzer inde satranç taşlar ıy la oynanır. Toplam 64 karenin yar ıs ı s iyah, yar ıs ı beyaz renklerden oluşur. Taraf lar beyaz ve s iyah renkl i taşlar ı a l ı r lar, her oyuncu-nun bir seferde bir hamle yapmasıy la oyun gel iş i r . Oyu-nun başında beyaz ve s iyahlar ın 16 taş ı bulunur. Bunlar bir şah, bir vezir, ik i kale, ik i f i l , ik i at ve sekiz piyondan oluşur. Oyunun amacı karş ı taraf ın şahını mat etmekt ir.

Mat etmek, satrançta taraf lardan bir in in şahı tehdit a lt ın-da iken yapacak hiç bir hamlesi o lmaması durumudur. Oyun bu durumda iken şahı tehdit a lt ında olan oyuncu mat olmuştur. Eğer oyunu mat durumuna geçiren hamle kural l ı b ir hamle ise mat olan oyuncu oyunu kaybeder.

Satranç toplumların gelişmesine katkıda bulunur Satranç günümüzde, matematik, fen ve okuma alanlar ında görülen başar ı lar ın arkasındaki giz l i güç olarak kabul gör-mektedir. Bununla bir l ikte kavrama yeteneğindeki c iddi gel işme, bi lg iye ve mant ığa dayal ı ç ıkar ımlarda varsayım, stratej ik düşünebi lme, mant ık, geleceği kurgulama ve ka-rar verme gibi a lanların gel iş iminde de satrancın çok önemli ro l oynadığı, uzmanlar taraf ından bel i r t i lmektedir.

Satrancın, k iş isel değerler i güçlendirme, başkalar ına say-gı l ı o lma, sabır ve farkl ı bakış açı lar ın ı kabul lenebi lme gibi sosyal davranış lar ın üzer inde de etkis i o lduğu bi l inmekte-dir.

Satrancın tarihçesi Eski çağın günümüze en değerl i hediyes i o lan satranç, yaklaş ık o larak 2 bin yı ld ır yaşayan bir kültür… 6. yüzyı lda Hindistan’da doğan satranç, tüccar lar la İran’a geçmiş; 7. yüzyı lda Araplar, İran’ ı a l ınca; satranç da Arap toprakla-r ında yayı lmaya başlamışt ır . Arap akıncı lar ı i le bir l ikte Ku-zey Afr ika ’dan İspanya’ya geçen satranç, İspanya’dan sonra, İta lya, Fransa, Almanya, Amerika ve Rusya’da hız la yaygınlaşmışt ır.

Arap ve Avrupa el yazmalar ından sonra İspanyol Luce-na’nın i lk bası l ı satranç kitabında (1497) satranca eklenen yeni kural lar açık lanmışt ır . Böylece günümüze kadar de-ğişmeden gelen kural lar ı i le dinamik, ustal ık ve incel ik do-lu, bi lg iye dayanan modern satranç dönemi başlamışt ır .

Satranç çocukların zekâsını olumlu yönde etkiler Birçok kavramı iç inde bar ındıran satranç; asl ında hayatın kendis i gibidir . Kazanmak, kaybetmek, kendine güvenmek, dikkat l i olmak, plan yapmak, alternat if çözümler gel işt i r-mek, problemler le mücadele etmek gibi durumlar, günlük yaşant ımızda karş ı laşt ığ ımız o lgulardır. Bu nedenle rahat-l ık la diyebi l i r iz k i küçük yaşlardan i t ibaren bu oyuna baş-lamak, çocuğu olgunlaşt ır ı r; tecrübe sahibi yapar; prob-lemler le mücadele edebi lmeyi ve soğukkanl ı o lmayı öğre-t ir . Çocuklar satranca 7 i le 8 yaşından i t ibaren başlayabi-l i r . Satranç eğit imi o lan ve satranç oynayan çocukların otomatik o larak daha karmaşık düşünme becer i ler in i ka-zanması sağlanır. Kısaca satranç, çocuklar ı hayata hazır-lar.

Batılı satrançtan daha eski ve farklı milletlere özgü olan Caturanga ya da Şogi gibi satranç uyarlamaları da batı dünyasında satranç türevi olarak adlandırılır. Bu oyunlar da satranca benzerdir ve ortak bir geçmişe sa-hiplerdir.

ŞOGİ

ALTIGEN

SATRANÇ

BAHÇE

SATRANCI

"Ben

ço

cukk

en f

akir

dim

. İki

ku

ruş

elim

e ge

çin

ce, b

un

un

bir

ku

ruşu

nu

kit

aba

veri

rdim

. Eğe

r b

öyl

e o

lmas

ayd

ım, b

u y

aptı

klar

ımın

hiç

bir

isin

i yap

amaz

dım

." [

M.K

.Ata

türk

]

Page 8: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Çin'de bile gerçek yaşı tam olarak bilinmeyen

Tangram oyunu, özellikle Ming hanedanı tarafın-

dan çok rağbet gören yaratıcı zeka oyunuydu.

Oyunun Çince adı Türkçe'ye "Yedi Parçalı Akıl

Oyunu" veya "Bilgelik Oyunu" olarak çevrilebilir.

Tangram'da amaç yedi farklı geometrik şekli

kullanarak birbirinden farklı bütünler oluşturmak-

tır. Tıpkı her kurumda, birbirine benzer birimler

bulunmasına rağmen her kurumun yapısının,

işleyişinin ve ortaya çıkardıklarının farklı olması

gibi,Tangram'da da benzer şekillerle yüzlerce hat-

ta binlerce farklı şey yaratabilirsiniz.

Page 9: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

KenDoku, Japon matematik öğretmeni Tetsuya Miyamoto tarafın-

dan 2004 yılında icat edilen, aritmetik ve mantığa dayalı bir oyun-

dur.Kenken,Mathdoku, Calcudoku gibi isimleri de mevcuttur.

3×3,4×4,5×5,6×6 vs. versiyonları mevcuttur. Her yaştan insanın

oynayabileceği bir oyun olup kuralları da oldukça basittir. Örneğin

4×4 Kendoku’da her satıra ve her sütuna 1′ den 4′ e kadar olan

rakamları bir defa yazmak zorundasınız. Tabi bu arada +,-,/ ve x

işaretlerine dikkat etmelisiniz. Şöyle ki; örneğin 12 x’nın yazılı

olduğu üç kutucuk var. Siz bu üç kutucuğa çarpımları 12 olan üç

rakam yerleştirmelisiniz. Bunlar ne olmak zorundadır? Tabi ki 4,3

ve 1.

Dokuz taş oyuncuların taşlarıyla

bir sıra oluşturmaya çalıştığı

bir oyundur. Bir yere iç

içe üç kare çizilir ve ke-

narları orta noktalarından

birleştirilir. Böylece 12 köşede ve

12 kenar üzerinde olmak üzere 24 nokta ortaya çıkar. Oyunun başında,

iki oyuncu sırayla birer birer taşlarını noktalara

yerleştirir. Dokuzar taş yerleştirildikten sonra

sırayla hamle yapmaya başlanılır. Yatay, dikey

veya çapraz bir üçlü dize-

bilen oyuncu rakibinin bir

taşını dışarı atma yani

“kırma” hakkı kazanır.

Fakat bir üçlü dizi içindeki

taşlar kırılamaz. Eğer tüm

hepsi üçlülerin bir parçasıysa herhangi biri kırılabilir. İki taşı kalan oyun-

cu, oyunu kaybeder.

Tic Tac Toe bilinen en eski zeka oyunlarından. 3 e 3 lük bir tahtada X

ve O koyarak yatay düşey ya da çapraz 3lü yapmaya çalışıyorsunuz.

Oyunu ilk yapan kazanıyor. Efsaneye göre iki usta oyuncu daima be-

rabere kalırmış.

Cevaplar 31. sayfadadır.

Page 10: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Kütahya Bilsem tarafından ülke çapında yapı-

lan RESFEBE yarışmasında okulumuz öğrencile-

rinden Açelya KAHRAMAN 29; Eren SEVİNÇ 43;

Tuğba ÖRNEK 97. olmuştur. Yarışmaya toplam

5337 eser gönderilmiş ve ilk 118 eser katalog

haline getirilecektir. İzmir’den toplam 6 öğrenci

listeye girmiştir. Başarılarından dolayı öğrencile-

rimizi, ailelerini ve emek veren öğretmenlerimizi

tebrik ederiz.

Cevaplar 31. sayfadadır.

Page 11: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

E

P

Ç

S

H

T

N

U

1

“Aşkın Kötü Çocukları” ve “Kafka Maskeli Zorro” adlı kitapların yazarı, okulumuz Mü-zik Öğretmeni.

2

Kelime veya kelime gruplarının, harf, sayı ve resimlerle temsil edilmesiyle oluşturulan oyuna verilen ad

3

Büyümeyi reddeden haylaz bir çocuk ve Varolmayan Ülke Neverland adındaki küçük adada başından geçen maceraların anlatıldığı çocuk kitabı.

4

“Gürültüde Uyuyan Çocuklar” adlı kitabı ile bu yıl KEGEV, Talat Sait Halman 2015 Şiir Ödülünü kazanan okulumuz Matematik Öğretmeni şair.

5

Oyun tahtası üzerinde karşılıklı 6'şar adet olmak üzere 12 küçük kuyu ve her oyuncunun taşlarını toplayacağı birer büyük kuyunun bulunduğu, 48 taş ile oynanan, Türk Zeka ve Strateji Oyunu.

6 Dünyanın en kısa şiir türü sayılan, bugün tüm dünyada bilinen geleneksel bir japon şiir türüdür.

7 Asıl adı Cevat Şakir Kabaağaçlı olan Bodrum'a olan aşkı ile tanınan ünlü roman ve hikâye yazarı.

8 Kiraz Kız, Anneannem, Sihirbaz ve Konuşan Kedi isimli kitapların yazarı.

9

Ankara Üniversitesi Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÇOGEM) Müdürü, Türkçenin eğitim-öğretimi ile çocuk ve genç-lik yazını alanının yetkin adlarından, geçen seneki festivalimize konuk olan değerli bilim insanı.

10 İnce ve renkli tahta çubuklarla oynanan bir zeka ve el beceri oyunu.

11 8×8’lik kare bir zemin üzerinde, oyuna ait özel taşlarla oynanan ve rakibi mat etmeye dayalı bir zekâ oyunu.

12 Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupéry tarafından yazılan ve 1943'te yayımlanan hikâye.

13 Bugünün Saraylısı, Entelköy Efeköy'e Karşı, Diriliş Ertuğrul gibi yapımlarda rol alan yönetmen, oyuncu, yaratıcı drama eğitmeni sanatçımız.

14 Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaçlayarak sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşıyan Garip Akımının kurucularından Kanık soyadlı şairimiz.

15 Şair Nazım Hikmet' in soyadı.

16 Uçurtmam Bulut Şimdi, Çilekli Dondurma, Sıcak Çikolatalı Yolculuklar isimli kitap-larını yazmış, geçen seneki festivalimize konuk olan yazarımız

17 Cemile'nin İnadı ve Kanatlı Sözler Bahçesi kitaplarının yazarı.

18 Dostoyevski'nin en önemli romanlarından biri olarak gösterilen, Raskolnikov adlı gencin ahlâki hesaplaşmasını anlatan eser

Cevaplar 31. sayfadadır.

Page 12: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015
Page 13: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015
Page 14: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Geçen sene ki festiva-

limiz “2.Uçan Kitap-

lar Festivali”nde; An-

kara Üniversitesi Öğ-

retim; Üy.ve Ankara

Üniversitesi Çocuk ve

Gençlik Edebiyatı Uy-

gulama ve Araştırma

Merkezi (ÇOGEM) Müdürü Prof. Dr. Sedat Sever’ in

konuşmacı olarak katıldığı “Çocuk Okur Büyük Dü-

şünür” adlı konferans Çiğli Belediyesi Salonunda ger-

çekleştirildi.

Prof. Dr. Sever, anne ve babanın okul öncesi dönemden başlayarak kitapla çocuğun dost kılın-

ması gerektiğini ifade ederek, çocuğun yaşamında duyu algılarını uyaracak, belleğini besleyecek,

yüreğini sevgiyle donatacak uyaranların, yer alması gerektiğini vurguladı. Her anne babanın ço-

cuklarının okulda başarılı olmasını, iyi üniversitelerde okumasını öte taraftan yaşamda da başarılı

olmasını istediğini belirten Prof. Dr. Sever, bu başarının çocukların belleğinde, yüreğinde kendili-

ğinden yapılanamayacağını, bunun için çabalara ihtiyaç olduğunu söyledi. Prof. Dr. Sever, “Anne

babanın okul öncesi dönemden başlayarak kitapla çocuğu dost kılması gerekiyor. Çocuğun yaşa-

mına, duyu algılarını uyaracak, belleğini besleyecek, yüreğini sevgiyle donatacak uyaranların, ki-

tapların katılması gerekiyor. Her kitap çocuk için bir kanattır. Ünlü bir sanatçı ‘Çocuklarınıza ka-

natlar verin ama uçmayı onlara bırakın. Eğer çocuklar kanatsız kalırsa uçamaz’ diyerek, bir yaşın-

dan başlayarak çocukların okuryazar kılınması gerektiğini ifade etti.

Toplumsal hayatta yaşanan insanları üzen ve sarsan olayların nedenine dikkat çeken Prof. Dr.

Sever, “İnsanlar öldürülüyor, katlediliyor. Eğer yürek sevgi, bellek düşünce üretmiyorsa, kavrama

yeteneğine sahip değilse ve insana ilişkin imgelerini güdülerle yapılandırmışsa doğal olarak şid-

det kendiliğinden oluşmaya başlar. İnsanı seven, insan duyarlılığını kavrayan ve insan gerçekliği-

ne kavramlar aracılığıyla ulaşan her çocuk için in-

sanla sağlıklı iletişim kurma olanakları da yapılan-

maya başlar. Çocuk küçük yaşta okursa, kavram-

sal birikimini beslerse, insana yaşama ve doğaya

ilişkin duyarlılıklarını yüreğinde yapılandırırsa ilk

gençlik, ergenlik ve yetişkinlik döneminde insana

ilişkin eylemlerin öznesi olur” dedi. Çocuklar için

her anne babanın evde bir okul oluşturması gerek-

tiğini, bu okulun insanı ve yaşamı tanıtan nitelikli

kitaplarla donatılması gerektiğini belirten Sever,

“Yanlış kitap, yanlış ilaç gibidir, sizi hasta ede-

bilir.” diyerek doğru kitap seçiminin önemine vur-

gu yaptı.

Page 15: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015
Page 16: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

“Kelim

ele

r olm

asa

ydı, y

azı

olm

asa

ydı, k

itapla

r olm

asa

ydı; t

arih o

lmazd

ı, insa

nlık

kavra

mı olm

azd

ı.”

[FRİE

DRİC

H N

İETZSC-

Ege Çağdaş Eğitim Vakfı İzmir Ekonomi Üniversitesi sahipliğinde 1. İzmir Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Günü’nü gerçekleş-

tirdi. Çocuk ve gençlerimizin okuma ve edebiyat yolculuğunda en önemli yol göstericileri olan öğretmenlere, anne-babalara

ve yetişkinlere rehberlik etmek, destek vermek amacıyla düzenlenen ve gün boyu süren etkinliği 300’den fazla öğretmen, ya-

zar ve edebiyatsever izledi.

Etkinlik çerçevesinde EÇEV Yönetim Kurulu Başkanı Berrin ERTÜRK, İzmir Ekonomi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oğuz

ESEN, Günışığı Kitaplığının kurucu ve genel müdürü yazar Mine SOYSAL, Ankara Üniversitesi Çocuk ve Gençlik Edebiyatı

Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü ve Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Sedat SEVER düşüncelerini aktardılar. Hidayet KARA-

KUŞ, Hacer KILCIOĞLU, Hüseyin YURTTAŞ, Birsen FERAHLI, Eşref KARADAĞ ve Nursel Çetin kendi öykülerinden parçalar

seslendirdiler.

Etkinlikte okulumuz öğrencileri Y. Bekir YURDAKUL’un yönetiminde kendi okuma yolculuklarını aktardılar. Öğrencilerimiz

Dila DESTİCİOĞLU, Doğa KAHRAMAN ve Emre AŞKIN; yetişkinlere, çocuklara edebiyatı sevdirmek için neler yapmaları ge-

rektiği konusunda görüşlerini neşeli bir şekilde dile getirdiler. Öğrencilerimiz söyleşi esnasında bilgileriyle, duygu ve düşün-

celerini aktarmadaki özgür duruşlarıyla tüm salonun dikkatlerini üzerlerine çektiler. Onları yaptıkları katkıdan dolayı kutlu-

yor ve başarılarının devamını diliyoruz.

Page 17: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

İnsa

nlık

yala

nı ve a

dale

tsiz

liği kılı

çla d

eğil,

kitapla

yenece

ktir.

Ege Çağdaş Eğitim Vakfı İzmir Ekonomi Üniversitesi sahipliğinde 1. İzmir Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Günü’nü gerçekleş-

tirdi. Çocuk ve gençlerimizin okuma ve edebiyat yolculuğunda en önemli yol göstericileri olan öğretmenlere, anne-babalara

ve yetişkinlere rehberlik etmek, destek vermek amacıyla düzenlenen ve gün boyu süren etkinliği 300’den fazla öğretmen, ya-

zar ve edebiyatsever izledi.

Etkinlik çerçevesinde EÇEV Yönetim Kurulu Başkanı Berrin ERTÜRK, İzmir Ekonomi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oğuz

ESEN, Günışığı Kitaplığının kurucu ve genel müdürü yazar Mine SOYSAL, Ankara Üniversitesi Çocuk ve Gençlik Edebiyatı

Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü ve Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Sedat SEVER düşüncelerini aktardılar. Hidayet KARA-

KUŞ, Hacer KILCIOĞLU, Hüseyin YURTTAŞ, Birsen FERAHLI, Eşref KARADAĞ ve Nursel Çetin kendi öykülerinden parçalar

seslendirdiler.

Etkinlikte okulumuz öğrencileri Y. Bekir YURDAKUL’un yönetiminde kendi okuma yolculuklarını aktardılar. Öğrencilerimiz

Dila DESTİCİOĞLU, Doğa KAHRAMAN ve Emre AŞKIN; yetişkinlere, çocuklara edebiyatı sevdirmek için neler yapmaları ge-

rektiği konusunda görüşlerini neşeli bir şekilde dile getirdiler. Öğrencilerimiz söyleşi esnasında bilgileriyle, duygu ve düşün-

celerini aktarmadaki özgür duruşlarıyla tüm salonun dikkatlerini üzerlerine çektiler. Onları yaptıkları katkıdan dolayı kutlu-

yor ve başarılarının devamını diliyoruz.

Okulumuz, gurur verici etkinliklere imza attı bu yıl da… İşte bunlardan biri...

20.İzmir Kitap Fuarı kapsamında yazar Bekir Yurdakul'un Nasreddin Hoca adlı kitabıyla ilgili öğrencilerimiz fuara

davet edildi. Orada görev alan tek devlet okulu olduğumuzu öğrenince başka bir gurur duyduk. Etkinliğin ilk konuşmacısı ola-

rak söz alan 7/A sınıfı öğrencisi Nazlı GEZMİŞ yaptığı konuşmayla salonu büyüledi. Nazlı konuşmasına kitabı çok beğendiğini be-

lirterek başlamış ve devamında "Her ne olursa olsun, kimden gelirse gelsin her bilgi doğru bilgi değildir, acaba demeliyiz, doğru-

luğunu kendimiz de araştırmalıyız." diyerek bilimin izinde akılcıl, şüpheci adımlarla bilgiye ulaşmayı hedefleyen okulumuzun viz-

yonunu da dile getirmiş oldu. Ekinliğe katılan diğer öğrencimiz Mert Mustafa ÇIRAKOĞLU da yaptığı konuşmayla ilgi çekti. Mert

Mustafa kitabı beğendiğini belirttikten sonra bu kitabı bir okurun neden okuması gerektiğiyle ilgili fikirlerini paylaştı. Etkinliğe ka-

tılan okulumuz Türkçe Öğretmeni Hülya ÖZDEM SÜR de söyleşide söz alarak "Bekir Beyi tebrik ederim. Bu çalışma ve öncekiler

de tabii, bir tez konusu olacak kadar değerli, derin ve anlamlıdır, hem çocuk edebiyatı adına, hem günümüz edebiyatı

adına, bir eğitimci ve edebiyatsever olarak teşekkür ederim." dedi. Okulumuz öğrencilerinin yazarların, kitapların dün-

yasında iyi bir ‘Okur ve yazar’ olma çabalarından dolayı ayrıca gurur duymaktayız. Yazıyı hazırlayan: Hülya ÖZDEN SÜR

Mert

Mustafa

ÇIRAKOĞLU

Nazlı

GEZMİŞ

Bekir

YURDAKUL

Page 18: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Berkeley Üniversitesi’nde görevli Dr. Silvia

Bunge tarafından yapılan araştırmada, 8

haftalık bir periyodu kapsayan bu araştırma

sonucunun gösterdiği üzere haftada iki kez 1

–1,5 saatlik zekâ oyunları çalışmasının ardın-

dan çocukların IQ puanlarında ortalama 13

puanlık bir artış meydana geldiği görülmüş-

tür. Bu araştırmadan çıkarılacak sonuç şu-

dur; IQ seviyesi ne olursa olsun kişi, zekâ

oyunları ile düzenli olarak vakit geçirdiği tak-

dirde birkaç ay içerisinde zekâ seviyesinde

büyük ilerlemeler kaydedebilir.

"Kit

aplık

ku

rmak

, tap

ınak

yap

mak

kad

ar k

uts

ald

ır."

[Vic

tor

HU

GO

]

OKULUMUZUN DIŞ CEPHESİ BOYANDI.

AKIL , ZEKA OYUNLARI ve

TURNUVALAR DÜZENLİYORUZ

AÇIKHAVA ETKİNLİKLERİ DÜZENLİYORUZ

“Dünya Tiyatrolar Günü Oyunundan”

Page 19: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Bir kış soğuğu ne kadar

acıtabilir ki insanın yüreğini? Ellerini çatlatıp kabuk bağlatan bir kış… Bugün öyle

bir kış yaşadım ki ne dibimdeki soba ısıtıyor yüreğimi ne de yün kazağım yokluğun-

la kalan bedenimi.

Sabah uyandığımdan beri içimde bir türlü anlam veremediğim bir boşluk

var. Sanki tüm gökyüzü ciğerime dolmuş gibi… Pencereden sızan kömür kokuları,

camımı buğulandıran soğuk ve durmadan öten horoz aynıydı oysaki. Evet, dış dün-

yamda her şey aynıydı yine. Ama diyorum ya başka bir şey var içimde. Beni üşü-

ten, beni yutuveren… Yüzümü yıkamaya koyuldum. Su her zamanki gibi buzluktan

akıyordu sanki. Zar zor yüzüme su çarptım. İçim ürperdi. Havluyu alıp kurulandım

ve ardından aynaya baktım. Gözlerim kıpkırmızıydı. “Akşamdan kalan yorgunluktur

herhalde.” dedim. Umursamadım. Kahvaltı için çay suyu koydum. O kaynayana

kadar bir şeyler hazırladım. Evin o koca sessizliğinde sobanın üstündeki güğümün

çıkardığı ses tüm odaları dolduruyordu. Yine de büyük bir boşluk vardı. Hazırladık-

larımı salona götürdüm. Oturup çayımı doldurdum ve yudumlamaya başladım. Bir

elim kumandada, bir elim çay bardağının kulpunda, gözlerim güğümde, kulaklarım

ise güğümün çıkardığı o inatçı seste… Bu sesten rahatsız oldum ve güğümü kaptı-

ğım gibi balkona koydum. “Oh be!” dedim içimden. “Cızz, cızz… Ne bu böyle!” Ar-

dından tekrar oturup kahvaltıma devam ettim. Televizyonda her zamanki gibi sıkıcı

kadın programları vardı. Kanallara göz attım ve televizyonu kapattım. Çayımın yarı-

sına gelmiştim, bir dilim ekmeğim de bitmek üzereydi. Televizyonu kapatınca bir

sessizlik oluştu. Sessizlikle birlikte hoş olmayan bir boşluk… Ben de sustum. Çay-

dan ve ekmekten vazgeçtim. Sessizlik canımı acıttı. Dışarıdaki güğüme acıdım.

Kalktım, onu içeriye aldım. Sobanın üstüne koydum. Nedense ona acımıştım. Bir-

kaç dakika sonra o rahatsız edici ses tekrar başladı ama bu sefer sinirlenmedim.

Onu dinledim ve dalıp gittim uzaklara, çok uzaklara…

Erişilmez, ulaşılmaz bir dağın tepesinde bir insan gözüküyordu. Boynunda

kalın atkısı, üzerinde koyu paltosu ve elinde bir kâğıt vardı. Sanki beni çağırıyordu

ama gidemiyordum. Ayaklarımda derman yoktu ve çok soğuktu. Ellerim donuyor-

du. Gidemedim bir süre. Ama nedense bir anda içimde bir his oluştu. Bu, oydu.

Ulaşamadığım, erişemediğim, o çok uzaktaki insan; annemdi. O heyecanla üşüme-

yi unutup koştum, koştum. Sonunda yanına gelmiştim. Ona sımsıkı sarıldım ve ağ-

ladık birlikte. Ona soru soruyordum ama o cevaplamıyordu. Sadece öylece bakıyor

ve ağlıyordu. Ben de bir süre sustum. Kafamda “cız” diye sesler duyuyordum o an.

Sonra ellerime baktım; kurumuş, çatlak ellerime… Dokundum. Keskin bir bıçak

gibi, buz gibiydi. Annemin elinden mektubu aldım. Üzerinde “Kızıma” yazıyordu.

Açtım ve tam o anda fokurdayan güğümden sobaya taşan suyun sesini işittim. Bu

ses beni hayalimden, rüyamdan bir anda sıyırdı ve ben hiçbir şey öğrenemeden

öylece sıyrıldım düşlerimden. İçimde koca bir boşlukla, yoklukla, soğukla…

Gizem ALTAŞ, 8-H-581

OKULUMUZUN DIŞ CEPHESİ BOYANDI.

AKIL , ZEKA OYUNLARI ve

TURNUVALAR DÜZENLİYORUZ

AÇIKHAVA ETKİNLİKLERİ DÜZENLİYORUZ

“Dünya Tiyatrolar Günü Oyunundan”

Page 20: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Tüm öğrencilerimi kutluyorum, sizlerle gurur duyuyoruz.

15 Mayıs’ta her bir oyuncumuzun profesyonel bir edayla sergiledikleri “Amca size insan diyebilir miyim?” adlı Tiyatro oyunu

büyük beğeni topladı. Öğrencilerimiz ve oyunun yönetmenliğini üstlenen Türkçe Öğretmenimiz Zahide Koçyiğit’e teşekkür ederiz.

Page 21: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

urayı son ziyaretimde, içimi son defa

akasya kokularıyla doldurduğumda

saçlarım gözlerimi perdeliyor, hayal-

lerim küçük bedenime sığmıyordu.

Ahşaptan, minik bir el arabası yapması için

gözlerinin içine bakarken annemin; dertler,

mutsuzluklar kapımı çalmadan geçip gidiyor-

du. Tane tane yıldızların yerini, güneşin yol-

daşı pamuktan bulutlar aldığında, ayçiçekleri

güneşe doğrulduklarında ilk işim buraya gel-

mek olurdu. Kimseleri uyandırmadan, parmak

uçlarımda usul usul inerdim yaşlı merdivenle-

ri. Ve hissettirmeden kapıyı da kapattım mı

kimse tutamazdı beni. Gün aydığında kimse-

cikler yokken banklarda, uykucular bağırırken

inatçı horozlara bende ne bir korku gezerdi ne

de bir endişe. Beni günün bu saatinde böylesi-

ne cesur yapan tek şey mavi yanakları, gör-

kemli kanatları ve tirşe renkli gövdesiyle yeşil

arı kuşuydu. Gözlerimde bir avuç mutlulukla

akasyanın gövdesine yaslandığımda içimi bu

minik kuşlar şenlendiriyordu. Babamın beşinci

yaş günümde aldığı defterde ürettiğim en gü-

zel hikâyeler, mavi yanaklıları simgeleyen

renklerden oluşanlardı. O kadar severdim ki

bu minikleri, o kadar âşıktım ki renklerine,

akasyanın çiçekleri arasından onları korkutma-

dan seyredebilmek için dakikalarca kıpırdama-

dan bekleyebilirdim. Bütün oyunlarım, bütün

içten kahkahalarım bu ağacın kıyısında arı

kuşlarının yanında oldu. Toprağı adımlayışım,

her zerresinin tadının çıkarışım çocukluğumun

yarınlara bırakacağı mirasıydı.

Toprak gün gün ayaklarımdan kayıp giderken,

büyüdükçe anılarıma duvarlar örerken daha iyi

bir eğitim görmek için şehir dışına çıkmanın te-

dirginliği sarmıştı içimi. Aklımda gezinen on-

larca düşünce arasından içimi

en çok bu mavi yanaklıları, bu

çiçekten yuvayı bırakmak ür-

pertiyordu. Onların tükenip git-

melerini, bir daha görüşememe-

yi düşünmek kanımı donduruyordu. Kendimi

son kez gövdesine bıraktığımda, hatıralarımı

sıkıca iliştirdim akasyanın yapraklarına. Bütün

çiçeklerine gülücüklerimi fısıldadım. Malum,

haziranda konuk ağırlamayı sever akasyanın

dalları. Bu konuklara da yoldaşlık eder mavi

yanaklılar. Seneler önce en son tam bugün gör-

müştüm o sevdalı olduğum mavi yanaklıları ve

onların yuvasını. Şimdi yerinde değil o yuva.

Kanat açıp gittiler mi buralardan, yoksa kanat-

larını mı incittiler mavi yanaklıların. Bırakıyo-

rum kendimi bir akasyanın kollarına, ama bula-

mıyorum onları. Alıyorum elime hatıralarla

doldurduğum resim defterimi, ama boyayamı-

yorum şiirlerimi. Nereye baksam bulamıyorum,

sanki kaybolmuşlar. Artık saçlarım perdelemi-

yor gözlerimi. Saçlarımın her telinde dert, her

telinde hasret. Seneler geçtik-

çe renklerim soldu. Akasyala-

rın yapraklarında misafirler

yok artık. Kayıp giden mavi

yanaklı bir nesilden yalnızca

anılar, tebessümler kaldı insa-

nın içinde huzuru uyandıran.

Çocukluğum da diz çöktü bu

kuşaktan, insanlığı andıranlar-

dan.

DİLA DESTİCİOĞLU 7-L 537

“Kitapla

r olm

adan y

aşa

yam

am

.” [

TH

OM

AS J

EFFERSO

N]

Tüm öğrencilerimi kutluyorum, sizlerle gurur duyuyoruz.

15 Mayıs’ta her bir oyuncumuzun profesyonel bir edayla sergiledikleri “Amca size insan diyebilir miyim?” adlı Tiyatro oyunu

büyük beğeni topladı. Öğrencilerimiz ve oyunun yönetmenliğini üstlenen Türkçe Öğretmenimiz Zahide Koçyiğit’e teşekkür ederiz.

Page 22: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015
Page 23: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Mîna PELİT, 7/L, 757

Tik tak... Tik tak... Zaman ilerliyor. Ardımızda bıraktığımız zaman ile ge-

lecek saniyeler heyecanımızı tazeliyor. Bu yazıdaki her harf geçmişinizi

oluşturuyor. Zamanı durduramıyoruz. Mükemmel insanlığımıza bu

özellik eklenmemiş. Sadece anı yaşayabiliyoruz. Ardımızdakilere üzüle-

biliyor veya özleyebiliyoruz. İleriyi merak ediyoruz. Zaman geçiyor. Ba-

kın, bir saniye daha geçti! Ne kadar da çabuk, değil mi? Üzülmek için

çok kısa. Sevinmek, pişman olmak, zevk alabilmek için çok kısa. Neler

yapıyoruz? Neler yapamıyoruz? Neleri isteyip de sorumluluklarımız yü-

zünden erteliyoruz?

Bizler ölümlüyüz. Birden ölebiliriz. Belki de siz bu yazının yirmi altıncı

cümlesindeyken göğsünüzde bir ağrı olacak. Önemsemezsiniz büyük

ihtimalle. Ağrı sadece. Stresten de olur, damar tıkanmasından da. O

ağrının gece uyurken geçireceğiniz kalp krizinin habercisi olup olmadığı-

nı kim bilebilir? Oysa daha ölmek için çok erken. Yapacak çok şey var.

Amaçlarımız, isteklerimiz var. Evimin önünden geçen küçük kız hayalin-

deki oyuncağı istiyor. Ben pelüş lama istiyorum. Sizse biraz yalnız kal-

mak istiyorsunuz. Her hangi bir yere de razısınız. Sizi günlük işleriniz-

den, koşuşturmacalarınızdan uzak tutsun yeter. Yumuşak bir yastığa

başınızı yaslayıp, yarı uykudayken sessizliğin boşluğunda kaybolmak

istiyorsunuz. Haklıyım sanırım. Ama diğer yandan evinizin faturaları

gelmiş olabilir. Onları bir ödemek lazım. Geçen gün alışveriş merkezin-

de çok güzel bir ayakkabı gördünüz hatta denediniz. Şimdiye kadar giy-

diğiniz en rahat ayakkabı olduğunu düşünüyorsunuz. Bence bir yanınız

o ayakkabıyı almak için yanıp tutuşuyor. İnkar etmeyin. Aklınızda bir

kitap da var. Şimdi hayatta adını hatırlayamazsınız. Ancak not aldığınız

kağıdı bulmanız lazım. Kafanız çok karmaşık. Hatta sessizliğin kafanızı

daha çok karıştırmasından korkuyorsunuz. Ne kadar da çok iş varmış

meğer. Ev, iş ve siz. Sessizlik kimin umurunda? Evi de temizlemek gere-

kir. Hayatın bir sonu yok. Siz doğmadan önce de hayat vardı, siz öldük-

ten sonra da olacak. Ama sizin bir sonunuz var. Hayat istediğini yap-

makta özgür. Bugün yaptığı hatadan ders çıkarıp yarına biraz daha mü-

kemmelliğe yaklaşabilir. Hepimiz hayatın koşturmacasının içindeyiz. İki

yaşındaki bebek daha yürümeyi öğrenememişse kesin bir terslik var

denebiliyor. Zavallı çocuk, belki de sadece koşturmacasına daha geç

başlamak için bir bahanedir. İlkokul birinci sınıftaki çocuğun eline kitap

yapıştı yapışacak. Çok sevdiği bisikleti yerine tuhaf etkinlikleri yapıyor.

Yaşamdan zevk almamız gerekmez mi? O kitabı alıp okumanız sizin için

mükemmel bir ödül olabilir onca işi aksatmadan yaptığınız için. Sadece

üç saatinizi ayırıp o ayakkabıyı aldığınız için yıllarca kendinizi övüp du-

rabilirsiniz. Onca zaman sorumluluklarınızı yerine getirdiniz. Ödülü ha-

kediyorsunuz.

Yapamadığım işler için zamanı suçlarım. Zaman çok çabuk geçti,

aklımdan çıkmış yetiştiremedim. Geçmeye meyilli olan zaman değil,

katili koşturmaca olan yaşama sevincimizdir belki. Gerçek mutluluğa

erişmek için isyanla kabulleniş arasında bir basamak var. Bir gün ayak

basabiliriz o basamağa umarım. Şimdilik tek isteğim o basamağa eriş-

mek. Ha bir de pelüş lama istiyorum. Ondan önce de yapmam gereken

ödevler var, yastıklarım ise oda zeminimi hükmeder halde. Sanırım da-

ha basamağa çok var...

“Bana k

itapla

rını göst

er,

sana ç

ocu

kla

rının

ne r

uhta

old

ukla

rını sö

yle

yeyim

. »Bana k

itapla

rını göst

er,

sana ç

ocu

kla

rının

ne r

uhta

old

ukla

rını sö

yle

yeyim

.” [W

İLH

ELM

STEKEL]

Page 24: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Yelkovan akrebi kovalarken, güneşin yerini dolunay çoktan almıştı.

Tüm gökyüzünü sığdırdığım penceremden geceyi zenginleştiren pırıltıları sey-

rediyordum. Pencerenin kenarından sızan hafif rüzgâr bencilce göz kapakları-

mı ağırlaştırmıştı. Nefesim derinleşirken, kirpiklerimi kenetleyip kendimi usul-

ca uykunun kollarına bırakmıştım. Yanımda yine o vardı. Tüm soğukluğuyla,

dimdik duruşuyla… Ne zaman göz göze gelsek huysuz bir boğayla karşı karşı-

ya gibi hissederdim, tenim titrerdi. Zaman zaman kısa dalgalı saçlarımı içine

çekecek diye endişelenirdim. Yüzüm ona dönükken uyuyamazdım. Ne ağlatır-

dı beni ne de hayal kurmama izin verirdi. Kafamı ondan çevirip sakince bekle-

dim. Kalp atışlarım düzene girince gözlerimin önünden geçen, ama bir türlü

dokunamadığım balıklara anlattım içimden geçenleri. Söyleyemediklerimi,

söyleyeceklerimi. Her biri yüzgeçlerinde hapsettiği düşüncelerle ilerliyordu.

Belki aynı amaç uğruna yol alıyorlardı, ama herkes farklı bir yere varacaktı.

Oysa balıklar da ağlardı, yalnızca denizin haberi olmazdı. Köpekler şarkılarını

söylemeye başlamışken tenimde beni tedirgin eden bir his duydum. Bakışla-

rındaki hainlik hızla içime sızıyordu. Duruşu sabrımı olgunlaştırıyordu. Kıpırda-

madan öylece bekledim. Belki gidecekti, belki de iyice tenime sinecekti. He-

nüz beş yıl olmuştu dünyaya geleli. Ondandır ki ağır geliyordu, kaldıramadım

bakışlarını. Gözüme değen araba ışığıyla irkildim. Pencerenin kenarında küt

kesilmiş tüllerin yanında uyuyakalmışım. Arabalar aynı yoldan hızla ilerliyordu.

sanki parmaklarımın ucunda gibiydiler. Elimin tersiyle boncuk boncuk terleyen

alnımı sildim. Zihni ukalaydı, fikri zihninden fukaraydı rüyamın. Ama düşünce-

lerime kelepçe vuramazdı. Hemen yanımda, üstüme devrilmiş bir şekilde gita-

rım duruyordu. Narince kaldırdım onu. Kıyamadım hiçbir zaman tek teline.

Kendimi toparladıktan sonra yatağıma sahiplik eden duvardan güç alarak

kalktım. Tüm soğukluğuyla dimdik duruyordu. Yüreğimi serinleten bir bardak

suyu içtikten sonra odama geri döndüm. Yatağımda kısa kıvırcık saçlı, beş

yaşında bir kız yatıyordu. Koluna düşmüş gitarı, başını yasladığı penceresi..

tüm hikayesi uzun kirpiklerinin derinindeydi sanki.

sarsılan yaprakların

fısıltısını duy

salıncağın dalı

acıttığı yerden tutun bana

unut

loş sözlerle kal

bir ileri bir geri

“haroşa bir hayat”

bırakmaya yetmez

bunca yalnızla yalnızlık arasında

sus

yapraklarında sesinde kal

sallanan bacakların

bir uzun bir kısa

bir geçimlik toz etmez

bunca yolla yolcu arasında

ey gölgem

belleğin boşluğunda

öyle rahat sallana sallana

benden cesur kalsana

ZAHİDE KOÇYİĞİT

Dila DESTİCİOĞLU, 7L, 537

Page 25: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Yanağımda önce bir kıvılcım, sonra da buz görevi gören gözyaşımı aceleyle sildim. İşte karşımdaydı tüm de-

javu hissiyle Vosvos. Elimdeki poşeti sıktım ve araba motoruyla vereceğim mücadeleyi yok sayarak arabaya atla-

dım. Hava sıcak, içimse buz gibiydi. 13 Temmuz. En adaletsiz gün. En dengesiz, mutsuz, umutsuz. Poşetten iple

bağlanmış saçlarımı çıkardım. Düne kadar benim saçlarımdı, birazdan denizin olacaktı. Mavi dalgalarıma buruk bir

tebessümle baktım. Onunkilere çok benziyordu. 13 Temmuz hayatımdaki tek arkadaşımı yitirdiğim gündü.

Onun adı bile yoktu. Her hangi bir eşya, adı olduğu için ondan 1-0 öndeydi. Hayatıma girişi, çıkışı kadar ani ol-

muştu. Bu tepecikte denize karşı elindeki limon ve bıçakla görmüştüm onu ilk. Sırıtarak ''Kesin bir problemin var.

Haklıyım, değil mi?'' demişti limonunu kemirirken. ''Gel, benimle limon ye. İyi gelir!'' Sıcakkanlı fakat uzak biri gibi

de gözükebilmişti gözüme. Ben de ona limon ziyafetinde eşlik etmiştim. O kadar hayran kalınası biriydi ki... Sahip

olduğu pek bir şey yoktu. Arabası Polaris, düzenli olarak maviye boyattığı saçları ve limonları dışında. ''Adın ne?''

dediğimde gülmüş ''Adım yok ki benim!'' demişti. Onunla olan dostluğum boyunca ''Herkesin bir adı vardır!'' deyip

durmuştum. Bana bıraktığı Vosvos'una 'araba' dendi mi sinirden köpürür, ''Polaris onun adı!'' diye tepinirdi durdu-

ğu yerde. Adsız oluşunu seven bir kızın arabasının ismini insanlara karşı ısrarla savunmasında bir ironi vardı. Sırf

yarattığı ironiler için bile tapılırdı ona. Yalpalayarak deniz kenarına geldim. Önce 'onun' mavisine boyattığım sonra

da kestirdiğim saçlarıma sarıldım. İroni Kraliçesi idi o. Bir dakika önce beni ölüm bahsinin basıklığıyla ezmeye çalı-

şırken bir dakika sonra elinde limonuyla yarın yokmuş gibi gülen biriydi. Her şey ona özeldi. Onun arabası, onun

cennet ve cehennem anlayışı ve yine onun mavisi. Denizle gökyüzünün, kavuşması neredeyse imkansız iki şeyin

kesiştiği bir yer vardı. Normal insanlar o çizgiye 'ufuk çizgisi' derdi. Onun için cennetti. Cennet orasıydı. Ne gökler-

deydi ne de diplerde. Tam ortada, bilmiş insanlara isyan edercesine ortadaydı. Ufuk çizgisinin mavisi sadece

onundu, başka kimsenin değil. Bu yüzden ona Ufuk derdim. 364 günün ufuk mavisi onun, 13 Temmuz'un ufuk

mavisi benimdi. Bir keresinde ona ''Ölmeye bu kadar meraklıysan intihar etmelisin bence. Neden etmedin?'' diye

sormuştum bıkkınlıkla harmanlanmış bir korkuyla. Küçük bir kızın en yakınını kaybetme korkusuydu bu. ''Beynime

hükmedeyim derken duygularının kontrolünü kaybetme.'' demişti. ''İntihar etsem ve ölsem belki şans eseri haber-

lere çıkarım. Hakkımda düşünmezler. Kalıcı olamam.'' Bunları söyledikten sonra bir şeyler anlamamı istercesine

bakmıştı yüzüme. ''Uzun süre dayandım. Artık intihar kolay olur. Hiçbir zaman kolay olmadım, şimdi olmam saç-

ma.'' Mavi saçlarının ucunu inceleyerek dikkatimi dağıtmaya

çalışmıştı ama bunun ucunu bırakmamıştım. Gözlerimi gözle-

rine diktiğimde derin bir nefes vermişti. Baştan savarcasına ''

İnsanlara katillerimmiş gibi hissettirmek daha tatmin edici.''

dediğinde ''Katil konusunda haklı olabilirsin...'' diye mırıldan-

mıştım. Ona ne olduğu hakkında bir şey bilmiyorum. Adını

bilmiyorum. Limon yiyor mu? Yaşıyor mu? Onun ölebileceği-

ni sanmıyorum. O zaten ölümdü. Ama arkamda bırakmam

gerektiğini biliyordum. Yeni işimle yeni bir hayata başlayabi-

lirdim. O gideli altı yıl oluyor. Evde beş tane 13 Temmuz

ufuk çizgisi fotoğrafı var. Sularda saçlarım süzülüyor.

Her şey aynı gibiydi. Sonra tuhaf bir şey oldu. Küçük bir

kız çocuğu bana yaklaştı. Buğday teni ve iri kahverengi gözleriyle sevimliydi. Kısa saçı maviydi. Gülümsedim kıza.

O da bana inci dişlerini göstererek tebessüm etti. Ona o kadar benziyordu ki... Yanıma geldi ve dikkatlice ''Mavi,

kısa saçlı bir kadın sana hiç, ım... şey...'' dedi ve cümlesini unuttuğu için utançla başını eğmesiyle ipucu için etrafa

bakınması bir oldu. ''Beynime hükmedeyim derken duygularının kontrolünü kaybetme mi dedi?'' diye sordum. Se-

vinçle minik ellerini çırptı. ''Demek sen annemin arkadaşısın!'' dediğinde onu arkamda bırakma planlarımı silerek

''Ufuk?!'' dedim. Kız şaşkınca ''Adımı nereden biliyorsun?'' dediğinde ağlamamak için mavi saçlara baktım. ''Annem

sana benimle bir mesaj yolladı.'' dedi ve yanıma geldi iyice. ''Annem hala hayatta. Ben ölene kadar ölmeyi planla-

mıyormuş. Artık buraya gelmeni istemiyormuş. Ama saçlarının mavisini çok beğenmiş. Seni çok sevdiğini

söylememi istedi. Ve son olarak ''Ona adımın Mîna olduğunu söyle.'' dedi.'' Kız elimdeki saçlarıma baktı ve

onları hızla alıp koşarak uzaklaştı. Aynı annesi gibi.

Mina Pelit, 7L, 757

13 Temmuz'un Ufuk Çizgisi “Y

ab

an

i u

lusla

r d

ışın

da

he

r ü

lke

, k

ita

pla

r ta

rafı

nd

an

ne

tili

r.” [

VO

LT

AIR

E]

Page 26: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Güneş yerini kara bulutlara bırakırken

yağmur hafif hafif çiselemeye başlıyor.

Bense kasabanın dapdar sokaklarında ufak

adımlarla ilerliyorum. Hava kararmaya yüz

tutmuşken ben hala bazı şeylerden kaçıyo-

rum. Belki de bir süreliğine kaçtığımı sanı-

yorum. Hayatın inanması zor olan gerçek-

lerinden yavaş yavaş uzaklaştığımı düşü-

nürken pat diye birden karşıma çıkıyor bü-

tün gerçekler. Hava iyice karardı ve yıldızlar

bir daha hiç kaybolmayacaklarmış gibi par-

lıyorlar. Her gün ayrı bir sokak gezerek ha-

yatımın geri kalan günleri birer birer azalı-

yor. Saatin baya geç olduğunu fark edince

yatmak için kendime bir yer bakınıyorum.

Küçük bir bank buluyorum ve üzerine uza-

nıyorum. Bir yıldızlara bakıyorum birde

karşımdaki duvara. Yıldızlar çok güzel ve

parlak gözüküyor. Duvar ise rutubetten bo-

yası kalkmış. Yıldızlar çok anlamlı gözükür-

ken hiçbir şey anlatmaz, duvarlar ise çok

anlamsız gözükürken o kadar çok şey anla-

tır ki. Uyku gözlerimi ele geçirmeye başlı-

yor. Gözlerimle birlikte bedenimi de ele ge-

çiriyor. Benim için en anlamlı günler böyle

geçiyor.

Güneş yerini kara bulutlara bırakır-

ken yağmur hafif hafif çiselemeye

başlıyor. Bense kasabanın dapdar so-

kaklarında ufak adımlarla ilerliyorum.

Hava kararmaya yüz tutmuşken ben

hala bazı şeylerden kaçıyorum. Belki

de bir süreliğine kaçtığımı sanıyorum.

Hayatın inanması zor olan gerçeklerin-

den yavaş yavaş uzaklaştığımı düşü-

nürken pat diye birden karşıma çıkıyor

bütün gerçekler. Hava iyice karardı ve

yıldızlar bir daha hiç kaybolmayacak-

larmış gibi parlıyorlar. Her gün ayrı bir

sokak gezerek hayatımın geri kalan

günleri birer birer azalıyor. Saatin epey

geç olduğunu fark edince yatmak için

kendime bir yer bakınıyorum. Küçük

bir bank buluyorum ve üzerine uzanı-

yorum. Bir yıldızlara bakıyorum birde

karşımdaki duvara. Yıldızlar çok güzel

ve parlak gözüküyor. Duvar ise rutu-

betten boyası kalkmış. Yıldızlar çok

anlamlı gözükürken hiçbir şey anlat-

maz, duvarlar ise çok anlamsız gözü-

kürken o kadar çok şey anlatır ki. Uy-

ku gözlerimi ele geçirmeye başlıyor.

Gözlerimle birlikte bedenimi de ele ge-

çiriyor. Benim için en anlamlı günler

böyle geçiyor.

RUKİYE İLKAY TÜRKAY, 7/L , 855

Uzaktan gelen serin rüzgarın etkisiyle genç kızın saçları

arkasına savruldu. Genç kız güneşin parladığı ve insanı sımsıcak

saran bir havanın olduğu bir günde, dedesi ile küçükken yaptık-

ları ahşap salıncakta bir aşağı bir yukarı sallanıyordu. Salıncak-

ta sallanırken aklına salıncağı yaptıkları gün geldi birden. Dede-

sini çok severdi o. Ne zaman başı derde girse, üzülse hemen

kendini dedesinin yanında bulurdu; ona sığınırdı… Gözyaşlarını

durdurmak istercesine yüzüne dökülen bir tutam saçı kulağının

arkasına itip salıncağı durdurdu ve o gün yaşadıklarını düşündü.

Nasıl da heyecanlıydı o gün! Yaz günüydü. Artık uçurtma

uçurmanın, salıncak yapmanın vakti gelmişti. Dedesine gidip

ondan salıncak yapmasını istemişti. Dedesi de onu kırmayıp kü-

çük hanımın teklifini kabul etmişti. Bir ip ve birkaç tahta parçası

alıp yola koyulmuşlardı. Çok ısrarcıydı küçük kız salıncağın deniz

kıyısında olması konusunda. Dedesiyle el ele deniz manzaralı,

asırlık bir ağacın bulunduğu yere gelmişlerdi. Çok hevesliydi kü-

çük kız o gün. Bir an önce salıncağı kurup özgürce sallanmak

istiyordu. Çünkü bir kuş gibi hissediyordu kendini sallanırken.

Kısa bir süre sonra salıncak hazırdı. Dedesi de kızın heyecanına

ortak olmak istercesine bir hatıra fotoğrafı çekmek istedi. Toru-

nuna son kez “Gülümse!” dedi ve elini kalbine götürerek yere

düştü. Küçük kız önce aldırmayıp dedesinin dalga geçtiğini dü-

şündü ve kahkahalar atmaya başladı. Çünkü dedesi bazen ona

böyle şakalar yapıyordu. Genellikle kanardı bu şakalara ama bu

defa inanmamıştı işte. Oysa gerçekti… Bir süre sonra dedesinin

şaka yapmadığını anlayınca korkuyla titredi küçük bedeni. De-

desinin öldüğünü anlayabiliyordu ama ölümün ne olduğunu tam

olarak anlayamıyordu. Annesi babası ona “ Derin bir uykuya

dalmak gibi…” demişti. “ Nasıl olsa dedem biraz sonra uyanır.”

diye düşünmüş ve dedesinin yanına kıvrılmıştı.

Genç kız salıncakta bunları düşünürken gözlerinin yaşar-

masına engel olamadı. O anki bir damla yaş bin damla yaşa be-

deldi…

Ezgi KÖMÜRCÜ, 7/ L, 897

Page 27: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Bir iyi yönüm varsa bile bunun bilinmesini

istemiyorum. Çünkü o zaman insanlar sizden bir

şeyler beklemeye başlıyor.

Başarılıysan her yaptığın işte başarılı olmak

zorundasın sanki… Derslerin iyiyse her sınavdan

yüksek not almanı beklerler. Oysa düşük notlar

alan çocuk, aile içinde her zaman daha fazla ilgile-

nilen, bir kereye mahsus da olsa orta düzeyde -

başarılı bile değil, orta düzeyde- not alsa, o gün

pohpohlanan çocuktur. Yüksek notlar alan bir ço-

cuksa tam puan almadıkça her zaman için sanki

dünyanın en kötü notunu almış gibi hissettirilen

çocuktur.

İnsanlar hep daha fazlasını ister. Hiçbir

zaman elindekiyle yetinmez, gözü daima biraz da-

ha fazlasında kalır. Bazen onları mutlu etmek ger-

çekten çok güç oluyor.

Sabahın 9’unda sokağa çıkıp oyun oyna-

yan, öğlen “Anne, ekmek arası yap!” diye

bağıran çocuklardınız. Mahalle maçlarından sonra

terlerinizle yapış yapış, omuz omuza kaldırımda

kola içip cips yiyen çocuklardınız. Kavga olduğun-

da topluca gidip, komşu mahalledeki çocukları

talan edip güle oynaya mahalleye dönen çocuk-

lardınız. Akşam babanız işten gelince sokakta

kapkara ellerinizle boynuna atlayıp, dondurma

parası için zıplayan çocuklardınız. Mahalle duvar-

larını çatapatla kirleten çocuklardınız. Bisiklet ya-

rışında tekerin arkasına şişe yerleştirip mahallede

yaşlıların kafasını şişiren çocuklardınız.

Ne ara bugünleri unutup yalana sığınan,

burnu dik, havalı, “cool” çocuklar oldunuz? Ne

ara yediğiniz o 50 kuruşluk dondurmaları sattınız?

Ne ara öğrendiniz kavgadan kaçmayı? Ne ara

kardeşim dediğiniz insanların arkasından oyun

çevirmeyi öğrendiniz? Ne ara babanıza sarılmayı,

annenizi öpmeyi unutup onlara rest çeken insan-

lar oldunuz?

Belki çocukların en sık sorduğu sorulardan biri de

budur.

Aslında kitap okumak çok eğlencelidir. Maalesef

bazıları bunun farkına varmakta zorlanır. Çoğunlukla bu-

na sebep olanlar hem aileler, hem de çocukların kendi

istekleridir. Eğer çocuklar gerçekten kitap okumak iste-

mezlerse ve merak etmezlerse gerçekten işleri zordur.

Mesela bir çocuk birçok kitap okumuş ve bu kitaplar ho-

şuna gitmemişse kendisinin hoşuna gidecek farklı kitap-

lara yönlendirilebilir. Eğer çocuk çok kitap okumamış ve

arkadaşları kitap okumayı sevmiyor diye o da kitaplardan

hoşlanmıyorsa, ailesi onu kitap okumaya zorlamamalı ve

yaşına uygun kitapları seçmesini sağlamalıdır. Çocukların

kitap okumamasının en büyük nedeni de ailelerin kitap

okumaması ve çocuklarını kitap okumaya zorlamalarıdır.

Kitap sevgisinin oluşması için anne babanın da kitap oku-

ması, çocuğuna yaşına uygun kitapları ve iyi kitapları

önermesi gerekir. Çocuğu sıkmadan kitap seçme hakkını

vererek çocuğu serbest bırakmaları gerekir. Mesela ben

kitap seçerken yazara, sayfa sayısına ve arkasındaki yazı-

ya dikkat ederim. Böylelikle kitap seçmek çok daha kolay

olur. Bu yüzden kitap okuyalım ve kitapların ne kadar

eğlenceli olduğunu anlayalım.

Bilge TUZCUOĞLU, 6/C-98

Deniz kenarında yine iç sesimle baş başa idim.

Denizin o mis gibi kokusunu içime çekiyordum. Ardından

gözüme bir balık takıldı. Denizin üstünde oradan oraya

zıplıyordu. Denizin enginlerine baktığımda sanki ufka açı-

lan bir kapı görüyordum. Deniz gökyüzünün rengini al-

mıştı yine, simsiyahtı. Rüzgarın hafiften esmesiyle çarşaf

gibi dalgalanıyordu. Birden yanıma iki tane çocuk yanaş-

tı. İkisinin de ellerinde dümdüz taşlar, denizin üzerinde

oradan oraya sektiriyorlardı. Karşıdaki iskelede çalışan

vincin ışığı denize çarptıkça sanki denizin büyüsü bozulu-

yordu. İşte doğal şeylerin yok olmasının, büyüsünün bo-

zulmasının bir kanıtı daha.

Fabrikaların bacasından çıkan dumanlar, çevreyi

kirleten çöpler, ağaçlar yerine dikilen apartmanlar ve da-

ha niceleri… İşte böyle gelecek nesillere miras bile kala-

madan yok olup gidiyor dünyamız. Tüm bunlar insanı ha-

yal kurup denizin güzelliğini tatmaktan bile alı koyuyor.

Ayça ÖZDEMİR, 7-M, 920

Kitapsı

z bir e

v, r

uhsu

z bir v

ücu

ttur.

Kitapsı

z bir e

v, r

uhsu

z bir v

ücu

ttur. [

Cic

ero

]

Ecenur GÜNER, 8-E, 1482

RUKİYE İLKAY TÜRKAY, 7/L , 855

Page 28: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Yazar, Pick Ricordon’ın bu kitap serisini okumanızı tavsiye ederim. Seri Beş

kitaptan oluşuyor: Bunlar sırasıyla Şimşek Hırsızı, Canavarlar Denizi, Titanın Laneti,

Labirent Savaşı, Son Olumposlu ve Melez Dosyalar. Serinin kahramanı Percy Jack-

son, Annabeth Chase ve Kıvırcık Çalıdibi. Bu kitap serisi Tanrılar, Melezler ve Tanrı-

çalarla ilgili; PERCY JACKSON:Percy Jackson hiperaktif, dikkat bozukluğu ve dis-

leksi olan bir çocuktu. Bir gün gittiği okul gezisinde öğretmeni Bayan Dodds onu

yanına çağırdı ve sonra Fuliara’ya dönüştü. Böylece Percy büyük bir maceraya girdi

ve babasının tanrı Poseidon olduğunu öğrendi. ANNABETH CHASE: Annabeth

Chase daha küçükken Thalia, Luke, kıvırcık ve kendisi ile Kiklop’tan kaçarken kıvırcık sakatlanır. Annebeth ve Luke onu taşırken

Thailia kendini feda eder ölmek üzereyken babası Zeus onu melez kampını canavarlardan koruyan bir kalkan yapan ağaca çevirir.

Annabeth Athenanın çocuğudur. KIVIRCIK ÇALIDİBİ Kıvırcık bir satıdır. Satıların görevi fakir okullara gidip orada melezleri bulup

güvenle melez kampına götürmektir. Ve satırların tanrısı Pan‘dır. THALİA GRACE: Üç büyüklerden Zeus’un kızı’dır. Daha önce bir

ağaçtı. Sonra Luke ağacı zehirledi. Annebeth, Percy, Clarisse ve Kıvırcık Altın Postu alıp oraya koydular. Altın Post büyüsünü fazla

gösterince Thalia’da ağaç olmaktan kurtulup eski haline dönüştü. Yani bir melez. LUKE CASTELLAN: Hermesin oğlu. Kronos’u

(Büyük tanrı, tanrıların tanrısı) canlandırmaya çalışır ve sonra Kronos’a ruhunu verir. Böylece ölür. CLARİSSE LA RUE: Ares’in kızı

Ares savaş tanrısıdır. TYSON: Percy’nin kardeşi. Ama Posedion’un su perisinden olan Kiklop çocuğu. İnsan boyunda ve tek gözlü.

Kiklop: Tek gözlü dev. (Canavar) Melez: Yarı tanrı yarı insan. Hermes: Hırsızlık ve postacılık tanrısı Zeus: Gök tanrısı ve baş tanrısı

Posedion: Deniz tanrısı Athena: Bilgelik ve zeka tanrıçası Hades: Ölüler ve yeraltı dünyasının tanrısı. Altın Post: Her şeyi iyileştiren,

düzelten bir tür büyülü post.

KİTAP TAVSİYE EDİYORUM “O

kum

adığ

ın g

ün k

ara

nlık

tası

n.” [

Nuri P

akdil]

Irmak NAYCI, 5G, 125

Page 29: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Mutlu olmak ister herkes.

Hayatı yaşamak, havayı solumak…

Gezip dolaşmak ister insan.

Yeni insanlar tanımak,

Mutlu olmak ister.

Sevgi ister.

O duyguyu tatmak yaşamak ister.

Küçük bir evde, küçük bir kalbin içinde…

Hadi kalk yerinden.

Tut zamanın yakasından.

Kaçırma, yanında kalsın.

Yoksa gittikçe gidecek.

Sen biteceksin.

ZAMANI YAKALA Mert MERAL, 8-I, 504

Uçup gitmişti yıllar

Kelebek gibi.

Tıpkı sen gibi…

İçimde oluşturduğun kelebekler

Tek tek uçmuştu.

Tıpkı sen gibi…

Sen ayrı, ben ayrıydım.

Ve gittik ikimiz de

O kelebekler gibi özgürlüğümüze.

Dünya’nın en güzel ülkelerinden biri olmak yerine, en kötülerinden biri olmayı istemek çok saçma. Bazı insanlar

var ki, ben bu ülkeyi çok kötü bir yere çevireceğim diye çabalıyor. Böyle insanlar o kadar fazla ki, iyiye çevirmeye çalışan-

lar da yok oluyor.

Bu ülkede yakında çok büyük bir savaşın başlaması beni hiç şaşırtmayacak, biliyorum. Zaten şu an bile, ülkede şid-

det söz konusu. Her gün milyonlarca kişi ölürken veya şiddete uğrarken , insanlar nasıl rahat oluyor anlayamıyorum. Bel-

ki de bazı kişiler, her şeyi televizyonda gördüğü kadar sanıyor. Halbuki televizyona çıkmayan onca çocuk, bebek, kadın,

erkek cinayeti var ki. Dünya çöküyor, ülke çöküyor, ama beki de bunu bilmeyenler var. Belki de yakında ülkemizde çok

az kadın kalacak, belki de kadınlar köle durumuna düşecek. Kabullenmesi zor bir gerçek bu. Ama sonuç olarak gerçek.

Önlem alınmadıkça, yasaklar konulmadıkça gerçek. Ama olmuyor işte, ülkede 2000-3000 kişinin benim gibi düşünmesiyle

yürümüyor bu iş. Ben sadece kadına şiddete kızmıyorum, üzülmüyorum ki. Çocuklar, erkekler de bunun içinde. Küçücük

çocuklara nasıl kıyıldığını anlamıyorum, insanların kendi çocuklarını nasıl öldürdüğünü, nasıl dövdüğünü anlamıyorum.

Erkeklerin kadınları küçük görüp, nasıl öldürdüğünü , nasıl dövdüğünü anlamıyorum. Kadının ve erkeğin eşit olduğunu dü-

şünüyorum. Kim başlattı? Erkeklerin kadınlardan üstün olduğunu kim söyledi , bilmiyorum. Ama bir şey biliyorum. Nere-

deyse bütün erkekler , kadınlardan üstün olduğunu kabul etti. İnsanlar böyle oldukça , cinayetler de, şiddetler

de, korkular azalmayacak ve benim yapabildiğim şey sadece yazmak.

Irmak ÇAY, 7-C 569 SADECE YAZMAK

KİTAP TAVSİYE EDİYORUM

HAYALLER

KELEBEK Sema TÜZEN, 8F, 709

Mert MERAL, 8-I, 504

Cennetin h

er

zam

an b

ir k

ütü

phaneye b

enze

diğ

ini haya

l etm

işim

dir.

[Borg

es]

Page 30: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

Merhaba! Ben Polaris. Yani çevremdeki herkes bana

böyle seslenir. Ben gök adada yaşayan kıvırcık bir kızım.

Saçlarımı en çok uzayda seviyorum. Neden mi? Çünkü

burada rüzgar yok,benden başka hiçkimse yok. Kim ba-

kar bana, saçlarıma. Burada yalpa hareketleriyle yürü-

nür demeyi çok isterdim. Ama bunların hepsi hayal.

Polaris hariç. Mahallede Polaris’i sorarsanız kimse size

gökyüzünü göstermez. Sayemde. Gök bilimci olmak isti-

yorum. Her gün yeni bilgiler öğreniyorum evren hakkın-

da. Bugün sınıfta arkadaşlarıma öğrendiklerimi anlatır-

ken oradan Ozan bana bağırmaya başladı. “ Yeter! Kes

artık! Her gün hava atarcasına gelip bize laf yapıyorsun.

Biliyor musun? Polaris en parlak yıldız değil. O nedenle

boşuna uğraşma sen hiç parlayamayacaksın. “ Bunları

ben de biliyorum ve bunu duymayı sevmediğimi o da

biliyor. Fazla takmak istemesem de sonuçta boş fıçı çok

langırdar. Neden polaris olduğumu sorarsanız nedeni

şu: Benim için önemli olan; bu hayattta en parlak olan

değil insanların kendine en parlakmış gibi benimsediği

olmak. En parlak olanın ismini kim biliyor da görüyor

ama kutup yıldızını görüyorlar seviyorlar. Sevgi... Bana

sevgi lazım hayatta. Gerisini takmadığım boş fıçılar dol-

dursa da olur.

Yaren Naz SARI, 7-L, 520

Karanlık bir çukurun en dibindeydim. Çaresiz

ve yorgun... Bir muma muhtaçtım. Bir ışık gör-

düm. O ışığa ulaşmak için kitabımın her sayfa-

sına tek tek tırmandım. Düşüyordum... O ka-

ranlığa çekiliyordum... Kitabımın elinden tut-

tum... Benim arkadaşsız bir geçmişim oldu ama

kitaplarla arkadaşlık ettim. İlk sayfasında bir

buluta binip yeni diyarlara gidiyorum. Yeni ar-

kadaşlar edinip yeni ufuklara açılıyorum. En zor

anımda kitaplara anlatıyorum derdimi. Bir gün

ben deli miyim diye düşündüm ama ben deli

değildim. Kitaplardan başka arkadaşı olmayan

yalnız bir çocuktum. Şimdi çok arkadaşım var.

Sevilen, değer verilen biriyim. Hayatımda hep

iki elimi bir teraziye benzettim. Bir kefesinde

arkadaşlarım, diğer kefesinde kitabım vardır.

Kitaplar sonsuzdur ya... İşte ben her kitapta o

sonsuz yolculuğun içinde kendimi bulurum.

Ekinsu Eylül Aslan, 6-F, 114

Kitapsı

z bir e

v, r

uhsu

z bir v

ücu

ttur.

Kitapsı

z bir e

v, r

uhsu

z bir v

ücu

ttur. [

Cic

ero

]

Page 31: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015

1-Oktay Esgin 2– Resfebe 3-Peter Pan 4– Seçil Avcı, 5-Mangala 6– Haiku 7– Hali-

karnas Balıkçısı 8– Muzaffer İzgü, 9-Sedat Sever, 10-Mikado, 11-Satranç, 12–

Küçük Prens 13-Hamir Demir, 14-Orhan Veli 15-Ran 16– Sevim AK, 17-Bekir

Yurdakul, 18– Suç ve ceza.

Resfebe cevapları: 1-Balerin 2-Paragraf 3-Doğalgaz

Destan Ocak başı Pide Kebap Salonu

ÇİĞLİ’DE KALİTENİN ADRESİ!

(0232) 386 3483

Adres : Egekent girişi 8050 Sk. No:21/A Çiğli - İZMİR

http://www.destanpide.com

Page 32: ÜNLEM GAZETESİ-25 MAYIS 2015