Çukurova Ünİversİtesİ fen bİlİmlerİ enstİtÜsÜ yÜksek ... · kütahya ilinin doğusundan...
TRANSCRIPT
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ Ruhi ÖZTÜRK PORSUK ÇAYI ÇEVRE SORUNLARI VE BUNLARIN ÇÖZÜMLENMESİNDE HAVZA YÖNETİMİ ÖNERİLERİ
PEYZAJ MİMARLIĞI ANABİLİM DALI ADANA, 2007
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
PORSUK ÇAYI ÇEVRE SORUNLARI VE BUNLARIN ÇÖZÜMLENMESİNDE
HAVZA YÖNETİMİ ÖNERİLERİ
Ruhi ÖZTÜRK
YÜKSEK LİSANS TEZİ PEYZAJ MİMARLIĞI ANABİLİM DALI
Bu Tez / / 2007 Tarihinde Aşağıdaki Jüri Üyeleri Tarafından Oybirliği ile Kabul Edilmiştir İmza ……………………… İmza ………………… İmza……….. ………… Prof. Dr. Türker ALTAN Prof. Dr. Suat ŞENOL Yrd. Doç. Dr. Berrin SİREL DANIŞMAN ÜYE ÜYE Bu Tez Enstitümüz Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalında Hazırlanmıştır. Kod No: Prof. Dr. Aziz ERTUNÇ Enstitü Müdürü İmza ve Mühür
• Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere tabidir.
I
ÖZ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
PORSUK ÇAYI ÇEVRE SORUNLARI VE BUNLARIN ÇÖZÜMLENMESİNDE
HAVZA YÖNETİMİ ÖNERİLERİ
Ruhi ÖZTÜRK
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
PEYZAJ MİMARLIĞI ANABİLİM DALI Danışman : Prof. Dr. Türker ALTAN Yıl : 2007. Sayfa: 133 s Jüri : Prof. Dr. Türker ALTAN : Prof. Dr. Suat ŞENOL : Yrd. Doç. Dr. Berrin SİREL
Bu çalışmada, Sakarya Nehri’nin bir kolu olan Porsuk Çayı Havzası’nın mevcut durumu ve günümüzdeki çevre sorunları incelenmiş ve bu konuya ilişkin geleceğe yönelik öneriler geliştirilmiştir. Kütahya ilinin doğusundan ve Eskişehir ilinin içinden geçen Porsuk Çayı son yıllardaki gelişme ve endüstrileşmenin bir sonucu olarak bu iki ilimizin evsel ve endüstri atık suları için alıcı ortam durumundadır. Bitkisel üretimde en önemli kaynak olan toprak; erozyon, amaç dışı kullanım, sanayileşme, kentleşme ve bilinçsiz kullanımı gibi nedenlerden dolayı tahribata uğratılmaktadır. Havzadaki tarım alanlarında su erozyonu söz konusudur. Ayrıca Porsuk Çayı’nın çevresindeki tarım arazilerinde çeşitli zamanlarda taşkın sorunu ile karşı karşıya kalınmıştır.
Çalışmada Porsuk Çayı Havzası’ndaki çevre sorunları ve oluşturdukları etkiler üzerine yapılan çalışmalar incelenerek havzadaki sorunların (kirlilik, erozyon, taşkın, bitki örtüsünün tahribi vb.) çözülmesinde havza yönetimi ilkeleri doğrultusunda çözüm önerileri geliştirilmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Havza, Havza yönetimi, Porsuk Çayı, Porsuk Çayı Havzası ve Porsuk Çayı Havzası’nın Çevre Sorunları
II
ABSTRACT MASTER THESİS
PORSUK CREEK ENVIRONMENTAL PROBLEMS AND WATERSHED
MANAGEMENT SUGGESTIONS IN SOLUTIONS TO THESE PROBLEMS
Ruhi ÖZTÜRK
DEPARTMENT OF LANDSCAPE ARCHITECTURE INSTITUTE OF NATUREL AND APPLIED SCIENCES
UNIVERSITY OF CUKUROVA
Supervisor : Prof. Dr. Türker ALTAN Year : 2007, Pages: 133 s Jury : Prof. Dr. Türker ALTAN : Prof. Dr. Suat ŞENOL : Yrd. Doç. Dr. Berrin SİREL
In this study, current situation and environmental problems related to watershed of Porsuk Creek which is a tributary stream of the Sakarya River were evaluated. Porsuk Creek which flows south through Kütahya city and center through Eskişehir city is a disposelarea for the waste water resulted from urbanization and industrialization. The soil which is the most important source for crop production has been degraded because of the reasons such as erosion, misuses, industrialization and, urbanization. Both irrigated and dry farming areas in watershed were affected by water erosion. Beside, Porsuk Creek exposed flooding hazard for several times.
In this study, solution suggestions have been tried to developed for environmental problems related to Porsuk Creek watershed and their effects by means of studies which were carried out for solutions to problems related to watershed (pollution, erosion, flooding, destroying vegetation cover etc.) through watershed management principles.
Key words: Watershed, Watershed management, Porsuk Creek, Porsuk Creek
Watershed and Environmental Problems of Porsuk Creek Watershed
III
TEŞEKKÜR Bu tezin oluşmasında bilimsel katkı ve önerileri için Ç.Ü. Peyzaj Mimarlığı
Bölümü öğretim üyelerinden değerli hocam Prof. Dr. Türker ALTAN’a ve çalışma
sırasında verdiği destekten dolayı Anadolu Üniversitesi Mimarlık Bölüm Başkanı
Doç. Dr. Alper Çabuk’a teşekkürlerimi sunuyorum.
Çalışmanın hazırlanması esnasında yardımlarını esirgemeyen Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Engin Kınacı, Ziraat
Fakültesi Tarla Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülcan Kınacı’ya ve Ziraat
Fakültesi Tarla Bitkileri Öğretim elamanlarına teşekkürlerimi sunuyorum.
Çalışma konusu ve çalışma alanı ile ilgili araştırmalardaki katkılarından
dolayı Eskişehir Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nden
Ertuğrul Karaş’a ve Dsi III Bölge Müdürlüğü’nden Başmühendis Dilaver Uzun’a
teşekkürlerimi sunuyorum.
Çalışma sırasında verdikleri manevi desteklerden dolayı sevgili eşim Özlem
Öztürk’e ve aileme sonsuz şükranlarımı sunuyorum
IV
İÇİNDEKİLER SAYFA
ÖZ…………….……………………………………………………………………… I
ABSTRACT…………….………………………………………………………….. II
TEŞEKKÜR…………......…………………………………………………………. III
İÇİNDEKİLER…………………………………………………………………….. IV
ÇİZELGELER DİZİNİ…..…………………………………………………………VII
ŞEKİLLER DİZİNİ….…..……………………………………………………….. VIII
KISALTMALAR….……..………………………………………………………… IX
1. GİRİŞ………………..………………………………………………………….. 1
1.1. Havza Nedir?................................................................................................ 4
1.2. Havza Yönetimi Nedir?................................................................................ 5
1.3. Havza Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar……………….……………………..8
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR………………………………………………………11
3. MATERYAL VE YÖNTEM……….……………………………………….…..18
3.1. Materyal…………….………………………………………………….…. 18
3.2. Yöntem……………………………………………………………..……... 20
4. ARAŞTIRMA BULGULARI……………………………………………..….... 22
4.1. Porsuk Çayı Havzasının Doğal Nitelikleri…………………………..……..22
4.1.1. Coğrafi Konumu……..………..…….……………………………….. 22
4.1.2. Jeolojik ve Jeomorfolojik Yapısı.…..…………………………………24
4.1.2.1. Ovalar………………………………………………………..….. 25
4.1.3. Toprak Özellikleri………..…….…………………………………….. 26
4.1.4. İklim…………….…….……….……………………………………... 29
4.1.5. Hidrolojik Yapısı…….……….……………………………………… 34
4.1.5.1. Akarsular……...……………………………………….…….….. 34
4.1.5.2. Kaynaklar……...…………………………………….……….…. 36
4.1.5.3. Barajlar……………………………………………….……….… 36
4.1.5.4. Sığ Kuyular ve Sondaj Kuyuları...…….……………….……….. 37
4.1.5.5. Akiferler……………...……….……………………………….... 38
4.1.6. Bitki Örtüsü………………………………………………………….. 38
V
4.1.7. Yaban Hayatı..…………………………………………………….… .44
4.2. Porsuk Çayı Havzası Alan Kullanımları ve Sosyo-Ekonomik
Yapısı....………………………………………………………………..…..48
4.2.1. Yerleşim ve Ulaşım……….……………………………………….… 48
4.2.2. Tarım……….………………………………………………….….….. 49
4.2.3. Ormanlar…….……….………………………………………….….... 51
4.2.4. Turizm ve Rekreasyon….………………………………………..…... 52
4.2.5. Endüstri ve Madencilik…….………………………………….……... 55
4.2.6. Korunan Alanlar……….………………………………………….…. 60
4.2.7. Sosyo-Ekonomik Yapısı……….………………………….…………. 63
4.2.7.1.Nüfus……………………………………………………..………. 63
4.2.7.2. Eğitim……………………………………………………..………63
4.2.7.3. Ekonomi…………………………………………………..………64
4.3. Porsuk Çayı Havza Yönetimi…………..…………………………………. 65
4.3.1. Porsuk Çayı Havzasında Geçmişten Bugüne Çevre Sorunları………. 65
4.3.2. Tarımdan Kaynaklanan Çevre Sorunları……….……….…………….69
4.3.3. Sanayi ve Yerleşimden Kaynaklanan Çevre Sorunları.….......………..75
4.3.4. Doğal Bitki Örtüsü ve Diğer Doğal Kaynakların Tahribi ve Sorunları 89
4.3.5. Porsuk Çayı Havza Yönetimi Çalışmaları……..…………………….. 91
4.3.5.1. Porsuk Çayı Havzasında Şimdiye Kadar Yapılmış Olan
Çalışmalar…………………………………………………………91
4.3.5.1.(1). Çevre Kirliği ile İlgili Çalışmalar……………………….... 93
4.3.5.1.(1).(1). Hava Kirliliğine İlişkin Çalışmalar............................93
4.3.5.1.(1).(2). Atık Sulara İlişkin Çalışmalar ……...…………...… 95
4.3.5.1.(1).(3). Diğer Çevre Sorunları İle İlgili Çalışmalar……....... 98
4.3.5.1.(2). Erozyonun Önlenmesi İle İlgili Çalışmalar…….…….… 100
4.3.5.1.(3). Bütüncül Havza Yönetimi Çalışmaları………...……… 106
4.4. Porsuk Çayı Havzası İle İlgili Yapılmış Olan Çalışmalarının
İrdelenmesi ve Değerlendirilmesi………..…………………………….....111
VI
4.4.1. Porsuk Çayı Havzasının Sorunlarının Saptanarak Öneriler
Geliştirilmesindeki Tutarlılık ve Yeterlilik Açısından İrdeleme ve
Değerlendirmeler………………………………...…………………..113
4.4.2. Bütüncül Yaklaşım ve Bütüncül Ekolojik Çözümler Getirmesi
Açısından İrdeleme ve Değerlendirmeler……………..…………… 115
4.4.3. Uygulanabilirlik ve Uygulamadaki Başarıları Açısından İrdeleme ve
Değerlendirmeler……………………………………………..…….. 116
5. SONUÇ VE ÖNERİLER…………………………………..………………..120
KAYNAKLAR…………………………………………………………..……….. 127
VII
ÇİZELGELER SAYFA Çizelge 4.1. Porsuk Çayı Yağış Alanı ve Civarındaki DMİ Meteoroloji Gözlem
İstasyonlarının Aylık Ortalama Yağış Değerleri ……..…...…………..30
Çizelge 4.2. Porsuk Çayı Yağış Alanı ve Civarındaki DMİ Meteoroloji Gözlem
İstasyonlarının Aylık Ortalama Sıcaklık Değerleri……… …………... 31
Çizelge 4.3. Porsuk Çayı Yağış Alanı ve Civarındaki DMİ Meteoroloji Gözlem
İstasyonlarının Aylık Ortalama Bağıl Nem Değerleri ………….……..32
Çizelge 4.4. Porsuk Çayı Yağış Alanı ve Civarındaki DMİ Meteoroloji Gözlem
İstasyonlarının Aylık Ortalama Rüzgar Hızı Değerleri ………….……33
Çizelge 4.5. Porsuk Çayı Havzası Arazilerinin Kullanılışı………………...…..…. 50
Çizelge 4.6. Havza İçerisinde Üretilen Ürünlerin Ekim Yapıldığı Alanlar ……….50
Çizelge 4.7. Eskişehir OSB’deki Firmaların Sayısı ……………………………......55
Çizelge 4.8. Eskişehir’de Faal Küçük Sanayi Siteleri ve İşletmelerin Sayısı ….…..56
Çizelge 4.9. Kütahya’da Faal Durumda Olan Firma Sayısı ……………….….……57
Çizelge 4.10. Porsuk Çayı Havzasında Bulunan Madenler ve Rezervleri ……...58-59
Çizelge 4.11. Porsuk Çayı Havzasının Nüfusu ………………………………..….. 63
Çizelge 4.12. Havzanın Kütahya Bölümünde Sulanan Alanlar …………….…….. 70
Çizelge 4.13. Havzanın Eskişehir Bölümünde Sulanan Alanlar ………………..… 70
Çizelge 4.14. Kütahya’da Yıllara Göre Gübre Kullanımı ………………………… 71
Çizelge 4.15. Eskişehir’de Yıllara Göre Gübre Kullanımı ………………………... 72
Çizelge 4.16. Kütahya ve Eskişehir’de 2004 Yılı Pestisit Kullanımı ……….……. 73
Çizelge 4.17. Porsuk Çayı Havzası Su Ölçüm Noktalarında Su Kalitesi ……...….. 75
Çizelge 4.18. Sarısu Havzası Potansiyel Toprak Kayıpları………………………..104
Çizelge 4.19. Porsuk havzası Eskişehir bölümü Ağaçlandırma Miktarları ……….105
Çizelge 4.20. Porsuk havzası Eskişehir bölümü Erozyon Kontrolü Çalışmaları
Miktarları……………………………………………………………106
Çizelge 4.21. Porsuk Barajı Öncesi Havzadan Gelen Kirlilik Yükleri (yaz)……...107
Çizelge 4.22. Porsuk Barajı Öncesi Havzadan Gelen Kirlilik Yükleri (kış)……....108
Çizelge 4.23. Porsuk Barajı Sonrası Havzadan Gelen Kirlilik Yükleri (yaz)..……108
Çizelge 4.24. Porsuk Barajı Sonrası Havzadan Gelen Kirlilik Yükleri (kış)…..….109
VIII
ŞEKİLLER SAYFA Şekil 1.1. Entegre Havza Yönetiminin Aşamaları…………………………..…….. 10
Şekil 3.1. Araştırma Alanı (Porsuk Çayı Havzası)…………………………..……. 19
Şekil 3.2. Araştırmanın Akış Şeması…………………………………………..….. 21
Şekil 4.1. Porsuk Havzası…………………………………………….………….... 23
Şekil 4.2. Porsuk Çayı Havzası Toprak Grupları Haritası …………….……... 27
Şekil 4.3. Porsuk Çayı ve Vadisi(Porsuk Barajı Çıkışı) …………… …………......34
Şekil 4.4. Porsuk Çayı Havzasının Beslendiği Yüzey Suları ……….……...…..… 35
Şekil 4.5. Porsuk Havzası Arazi Örtüsü …………………… ………………….... 39
Şekil 4.6. Porsuk Havzası Rekreasyon Alanları…………………………………... 54
Şekil 4.7. Porsuk Havzasındaki Korunan Alanlar………………………………… 61
Şekil 4.8. 1950 lerde Eskişehir ….………………………… …………………….. 66
Şekil 4.9. Porsuk Çayı Havzası Su Ölçüm Noktaları………………………....…. 76
Şekil 4.10. Kütahya Porsuk Kaynakları ……………………………………….…. 77
Şekil 4.11. Kütahya Pissu Arıtma Tesisi Porsuk Deşarjı …………………….…… 79
Şekil 4.12. Kütahya Mezbahası Atıkları ………………..…………………………..80
Şekil 4.13. Eskişehir Girişinde Karacaşehir Regülatöründen Bir Görünüm ….…... 81
Şekil 4.14. Eskişehir Atık Su Porsuk Deşarjı ……………………….……............. 82
Şekil 4.15. Kütahya Kümaş Tesisleri Atık Su Porsuk Deşarjı ……………………..83
Şekil 4.16. Eskişehir Şeker Fabrikası Şlempe Atık Deşarjı ……………………..…84
Şekil 4.17. Eskişehir Mezbahası Atık Deşarjı …………………………………….. 85
Şekil 4.18. Porsuk Çayı Alpu Beylikova Arasından Bir Görünüm ……………….. 86
Şekil 4.19. Magnezit Maden Sahasının Yakın Çevresindeki Bitkilere Etkisi …….. 88
Şekil 4.20. Magnezit Maden Sahası…………………………………………….…. 88
Şekil 4.21. Kütahya Atık Su Arıtma Tesisi………………………………………...96
Şekil 4.22. Kütahya Atık Su Arıtma Tesisi……………………………………… ..96
Şekil 4.23. Eskişehir Atık Su Arıtma Tesisi ……………………………………….97
Şekil 4.24. Sarısu Havzası Erozyon Risk Haritası(Leam Metodu) ……………....102
Şekil 4.25. Sarısu Havzası Erozyon Risk Haritası(Corine Metodu) …………...…103
Şekil 4.26. Eskişehir Mollaoğlu Ağaçlandırma Alanı ………………………….....105
IX
KISALTMALAR
AB
ABD
Al2(SO4)3
AlCl3
BOİ
CaO,
Ca(OH)2
CBS
ÇEVKO
DİE
DSİ
DPT
EİEİ
ESKİ
Fe2(SO4)3
FeCl3
NO2
NO3
N2 O
NH3
OECD
TEKAM
TMMOB
TOPRAKSU
TUSAŞ
TÜGSAŞ
TÜLOMSAŞ
TSE
UÇEP
WHO
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
:
Avrupa Birliği
Amerika Birleşik Devletleri
Alüminyum Sülfat
Alüminyum Klorür
Bağlı Oksijen İçeriği
Kalsiyum Oksit
Kalsiyum Hidroksit
Coğrafi Bilgi Sistemi
Çevre Koruma Vakfı
Devlet İstatistik Enstitüsü
Devlet Su İşleri
Devlet Planlama Teşkilatı
Elektrik İşleri Etüt İdaresi
Eskişehir Su ve Kanalizasyon İşleri
Demir Sülfat
Demir Klorür
Nitrit
Nitrat
Azotdioksit
Amonyak
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı
Teknoloji Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
Türkiye Mühendisler Mimarlar Odaları Birliği
Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü
Müdürlüğü Türkiye Uçak Sanayi A. Ş.
Türkiye Gübre Sanayi A. Ş.
Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A. Ş.
Türk Standartları Enstitüsü
Ulusal Çevre Stratejisi Eylem Planı
Dünya Sağlık Örgütü
1.GİRİŞ Ruhi ÖZTÜRK
1
1. GİRİŞ
Türkiye’deki hızlı nüfus artışına paralel olarak artan gıda ihtiyacının
karşılanması için son yıllarda sulu tarım yoğunlaşmıştır. Aynı zamanda hızlı
kentleşme ve sanayileşme sonucunda sanayi suyu ve içme-kullanma suyunun
sağlanması için talepler artmıştır. Su kaynaklarının ekonomik potansiyelinin
geliştirme aşamasında ise akarsuyun doğal akış rejimine ve ekolojisine müdahale
edilmektedir.
Son yıllarda çevresel kaynakların yoğun ve bilinçsiz kullanımı ekosistemin
dengesinde büyük tahribat yaratmıştır. Bunun sonucunda göller, nehirler, sulak
alanlar, kıyı suları ve yeraltı sularında kirlenme yaşanmış ve bu halen devam
etmektedir. Bu kirlilik ekosistem içerisindeki biyolojik çeşitliliğin hızla yok
olmasına ve ekolojik dengenin bozulmasına neden olmaktadır. Ekosistemde bulunan
her canlının varlığının devamı diğer canlılara bağlıdır ve biyolojik çeşitlilik için
gereklidir. Sürdürülebilir bir kalkınmanın yaşanabilir çevrelerde mümkün olabileceği
kabul edilerek; çevre sorunlarında havzayı esas alan bir yaklaşımla çözüm
getirilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır (Karaş, 2005).
Su ve diğer doğal kaynakların yönetimi, ekonomi ve çevre sağlığının
sürdürülmesi için etkili bir yoldur. Bilim insanları ve yöneticilerin doğal kaynakları
korumak için kabul ettikleri en iyi yol, bir havza temelinde onları anlamak ve
çözmektir (Karaş, 2005).
Çevre toprak, su ve hava olarak bir bütün oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu
kaynaklara yapılan müdahalelerin diğerleri aleyhine gelişme göstermesi
kaçınılmazdır ve çevrenin bir bütün olarak ele alınmasını gerektirmektedir (Karaş,
2005).
Havza yönetiminde amaç erozyonu, akarsuları ve taşkınları kontrol altına
alarak daha kaliteli su üretmek için yağış havzasındaki kaynakların düzenlenmesi ve
temiz tutulmasıdır. Havza yaklaşımı, toprak ve su yüzeylerinin her ikisini birden
dikkate alan, hidrolojik olarak tanımlanmış alanlardaki öncelikli kullanımları dikkate
alan, yörede yaşayan halk ve özel sektörün ilgilerini ekolojik bir çevre yönetimi için
koordine edilen bir çalışmadır (Karaş, 2005).
1.GİRİŞ Ruhi ÖZTÜRK
2
Ülkemiz toprak ve su kaynaklarından verimli ve sürdürülebilir bir biçimde
yararlanılması, nüfus artışı dikkate alındığında daha da önem kazanmaktadır. Bunun
sağlanmasında havza yönetimi bir şanstır, su ve diğer doğal kaynakların
korunmasındaki ilk adımdır.
Son yıllarda Dünya’da ve Türkiye’de su kaynakları giderek azalmaktadır. Bu
da mevcut su kaynaklarının korunmasının önemini artırmaktadır. Ülkemizde doğal
kaynaklar yeterince korunamamakta artan nüfus ve sanayileşme gibi nedenlerle
mevcut kaynaklarda çeşitli sorunlar baş göstermektedir. Bu sorunlardan bazıları, su
kaynaklarının kirlenmesi ve bitki örtüsünün tahribi sonucu erozyonun artmasıdır.
Porsuk Çayı Dünya’nın ve Avrupa’nın en kirli ve sağlık açısından en tehlikeli
nehirleri arasında bulunmaktadır. Porsuk Çayı’nın su ve sediment kirliliği havzada
yaşayan 1.5 milyon insanı etkilemektedir. Zamanla nehir tabanına çöken kirlenmiş
Porsuk sedimentleri nehrin yatağını daraltmakta, taşkın riskini artırmakta ve çevreye
zararlı bakteri ve virüsler yayılmasına neden olmaktadır (Koyuncu, 2005).
Porsuk Çayı Kütahya’ya kadar kirlenmemiş olarak gelir, ancak Kütahya’da
evsel ve endüstriyel atıklarla kirletilmeye başlanmakta ve bu noktadan itibaren kirli
olarak yoluna devam etmektedir. Porsuk Barajı’nda dinlenen suyun kalitesinde bir
miktar iyileşme gözlenmekte ise de Eskişehir girişinde tekrar kirlenen su, Sakarya
Nehri’ne kadar kirlenmiş olarak akışına devam etmektedir.
Porsuk Çayı son 30 yıldaki kentsel gelişme ve endüstrileşmenin bir sonucu
olarak havzada bulunan Kütahya ve Eskişehir illerinin evsel ve endüstriyel
atıklarının alıcı ortamı olması nedeniyle kirlenmiştir (Devlet Su İşleri, 2001a).
Porsuk Çayı havzadaki yerleşim yerleri için içme ve kullanma suyu
sağlamaktadır. Ayrıca tarım alanları için sulama suyu için de kullanılmaktadır.
Ancak son yıllarda bu gereksinmenin giderek artmasına rağmen karşılanması giderek
zorlaşmaktadır.
Eskişehir kent merkezindeki nüfus yoğunluğu ve 50–55 yıldan bu yana
oluşan çevre kirliliği bir sorun olmaktadır. Kentteki çamur birikintileri ve nehir
kenarında biriken sediment yığınları yaşamı olumsuz etkilemektedir. Yöre İnsanı
Porsuk Çayı’nın kirlenmesinden ve kokusundan etkilenmekte ve zarar görmektedir
(Koyuncu, 2005).
1.GİRİŞ Ruhi ÖZTÜRK
3
Porsuk Havzası üzerinde bulunan önemli yapılardan Porsuk Barajı, havzadaki
kirletici kaynaklardan etkilenmekte, yakın bir gelecekte de doğal arıtma niteliklerini
yitirecektir (Devlet Su İşleri, 2001a). Ayrıca Porsuk Barajı erozyona bağlı olarak
dolmakta ve ekonomik ömrünü tamamlamak üzeredir.
Toprak ve su kaynaklarımızı tehdit eden en önemli sorun olan erozyondur.
Türkiye’de artan nüfus ile birlikte toprak erozyonunda da hızlanma görülmeye
başlanmıştır. Son yıllarda toprak koruma konusunda bazı çalışmalar başlamakla
birlikte, ülke genelinde çok yetersiz kalmaktadır. Erozyona uğrayan toprak miktarı
ile oluşan toprak miktarı arasında denge kurulamadığından, halen her yıl tonlarca
toprak erozyonla kaybolmaktadır. Erozyonla yalnız toprak kayıpları olmamakta, aynı
zamanda erozyona uğrayan topraklar enerji ve sulamada çok önemli girdiler
sağlayan barajlar ve göletlerin ekonomik ömründen önce dolmalarına neden
olmaktadır (Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü, 2005).
Porsuk Çayı ile Porsuk Çayı’nın kolları olan Sarısu, Uluçayır ve Kargın
Dereleri sürekli ve sağanak şeklindeki yağışlar, kar erimesi, yatak yetersizliği ve
bitki örtüsünün gittikçe azalması sonucu Eskişehir ilinde taşkın ve sel
oluşturmaktadır (Devlet Su İşleri, 2001b).
Dağlık arazilerin ormanla örtülü olması oranında akarsuların debisi devamlı
ve düzenli olmaktadır. Alanda erozyon sonucunda kaybolup giden toprağın ve suyun
miktarı mevsim, arazinin eğimi, toprağın fiziksel özellikleri, arazinin çıplak ya da
bitki örtüsüyle kaplı olması, bitki örtüsünün durumu, toprağın işlenmiş olup
olmaması gibi faktörlerle ilgilidir (Tavşanoğlu, 1974 ).
Porsuk Çayı Havzası’ndaki sorunlar 1–1,5 milyon insanı doğrudan bir o
kadar insanı da dolaylı olarak etkilemektedir. Bu çalışmanın hedefi Porsuk Çayı
Havzası’ndaki çevre sorunlarını ve oluşturdukları etkileri ayrıntılı olarak incelemek,
irdelemek ve değerlendirmeler yaparak, bu sorunların çözülmesinde Havza Yönetimi
ilkeleri doğrultusunda çözüm önerilerinin geliştirmektir.
1.GİRİŞ Ruhi ÖZTÜRK
4
1.1. Havza Nedir?
Havza, biyolojik, fiziksel, ekonomik ve sosyal bir sistemdir. Hidrolojik
anlamda havza, bir göl veya nehre boşalan ya da akıma katkıda bulunan arazi parçası
veya sırt, tepe, gibi topoğrafik özelliklerle kuşatılan alandır (Karaş, 2005). Genel
olarak havza su bölümü çizgisinin sınırladığı ve yağışlarla üzerinde toplanan suların
bir tek çıkışa ulaşabildiği bir arazi parçası olarak tanımlanabilir (Balcı ve Ark, 1993:
Kural,1997’den).
Havza:
ü Yalnızca bir alan değil, arazi parçasıdır.
ü Doğal, sosyal, ekonomik ve kurumsal etmenlerin değiştiği karışık bir yapıdır.
ü Ekonomik açıdan kazanç mekanizmasıdır (Becerra,1995: Yılmaz. 1999’dan).
İnsanların havzalarda yaptıkları faaliyetler (yerleşme, endüstri, inşat, tarımsal
faaliyetler vb.) toprak ve su kaynaklarının miktar ve kalitesini belirler. Sağlıklı
havzalar sağlıklı bir yaşam için gereklidir. Havzalar içme, sulama, kullanma ve
endüstri için su temin ederler. Yaban hayatının devamı da yine barınma ve beslenme
kaynağı olarak havzalara gerek duyar (Karaş, 2005).
Havzanın anlaşılması, su ve diğer doğal kaynakların korunmasındaki ilk
adımdır. Yaşadığımız havzalar dinamik ve tektir. Havzalar doğal kaynakların bir
araya getirdiği karmaşık bir ağdır ve pek çok bakımdan onu tek yapan özelliklere
sahiptirler (Karaş, 2005).
Büyüklük: Havzanın büyüklüğü onun önemli bir özelliğidir. Bazı havzalar
kendisinden daha küçük iç içe alt havzalara sahiptirler. ABD'nde kabul edilen havza
büyüklüğü 20.234,28 ha. ya da daha küçüktür (Karaş, 2005).
Sınır: Havzanın diğer bir özelliği, onun coğrafik sınırıdır. Sınır havzaya
drene olan ya da ondan uzaklaşan sudan bir sırt ya da benzeri yüksek bir alanla
diğerinden ayrılarak biçimlenir (Karaş, 2005).
Topografya: Alanın eğim durumu ise suyun drenajını doğrudan etkiler.
Drenaj ne kadar hızlıysa toprak erozyonu ve taşkınlardaki artışlar da o oranda
fazladır (Karaş, 2005).
1.GİRİŞ Ruhi ÖZTÜRK
5
Toprak: Örneğin kum tekstürlü topraklar suyun daha hızlı şekilde toprağa
girmesine neden olur. Bu durum ise yüzey akışın azalmasına ve buna karşılık yeraltı
suyunun artışına neden olur. Kil bünyeli topraklar daha ince tekstürlü olduklarından
suyun infiltre olması o oranda yavaştır. Bu daha fazla yüzey akışa ve toprak
erozyonuna neden olabilir (Karaş, 2005).
1.2. Havza Yönetimi Nedir?
Havza yönetimi, çevreden yararlanılması konusunda insan ve diğer canlıların
gereksinimlerini ve bu ihtiyaçlar arasındaki dengeyi dikkate alan, amaç ve öncelikleri
açıkça belirlenmiş, sağlam bilgi ve teknikler kullanan, etkili yönetim alternatifleri
seçen, yenilikçi eğitim ve öğretim programları geliştiren, güçlü bir liderlik gerektiren,
birçok mesleğin bir arada çalışması sonucu oluşan, planlama ve uygulanması sırasında
alınan kararlardan etkilenen tüm kesimlerin dahil olduğu, çevredeki tüm endişe ve
mücadeleleri entegre eden bir sistem yaklaşımıdır (Karaş, 2005).
Havza yönetimini; ülke planlamasının bir devamı olarak havza içindeki
kaynakların kullanımının planlamasıdır şeklinde de tanımlayabiliriz.
Havza yönetimi, su toplama havzalarında erozyonu ve yamaç arazideki
yüzeysel akışı önleme, sel dere akışlarını kontrol altına alma, havzadaki doğal
kaynakların teknik ve yönetim düzenlemesini yapmak, havza ile ilgili insanların
sosyo-ekonomik yönden bulundukları düzeyden daha iyisine yükseltilmeleri için
havzadaki mevcut kaynakların geliştirilmesi ve yeni kaynakların bulunarak
yararlanılacak duruma getirilmesindeki uğraşlardır (Fisunoğlu, 1993: Yılmaz.
1999’dan).
Havza yönetimi bir yağış havzasında doğal kaynakların özellikle su ve suya
bağlı kaynaklarda, üretim, erozyon, sel kontrolü ve su ile ilgili estetik değerleri de
içine alan çevresel bir korumayı sağlayacak şekilde yönetilmesidir (Özhan,1986:
Kural. 1997’den).
1.GİRİŞ Ruhi ÖZTÜRK
6
Havza yönetimini; “bir su toplama havzasında doğal kaynakların toplumun
sosyal-kültürel-ekonomik kalkınmalarını sağlayacak şekilde devamlı kullanılmasının
ve geliştirilmesinin planlamasıdır” şeklinde tanımlanmışlardır (Nemlioğlu ve Şimşek,
1993: Kural. 1997’den).
Doğal kaynakların söz konusu olduğu ekosistemlerde yapılacak havza
yönetimi, özellikle doğal dengenin sürdürülmesi veya bozulmuşsa yeniden kurulması
demektir. Yağış havzalarında ise bu duyarlı dengenin devamı ancak doğal bitki
örtüsüyle kaplı alanlarda yapılacak uygulamalarla sağlanabilir.
Havza yönetimi programının planlanması ve uygulanması karmaşıktır.
Fiziksel, biyolojik, ekonomik ve sosyal yönlerini içeren bilgilerin analizine gerek
duyulur. Arazi yönetiminde bitki, toprak ve su ilişkisi, gelişmiş ülkelerde yeterince
anlaşılmıştır. Fakat gelişmekte olan ülkelerde aşırı otlama, umursamaz şekilde
ormanların bozulması ve sınırlı alanlarda tarımsal faaliyetlerle çok büyük alanları
kullanılamaz duruma getirmenin farkında değildirler (Eren,1977: Yılmaz.1999’dan ).
Havza yönetiminin amaçlarını şu şekilde sıralamak mümkündür.
ü Suyu ve ilgili kaynakları yenilemek ve korumak
ü Ölçeklendirilebilir havza yönetimi sağlamak
ü Karar vericilerce ekosistemin fonksiyonunun ve durumunun anlaşılmasını
sağlamak
ü Ekonomik gelişme ve çevresel olayları dengelemek
ü Uygun kaynak yönetimi ve arazi kullanım değişiklikleri tavsiye etmek
Havza yönetimi, aşağı ve yukarı havzada oturanlar tarafından kullanılan doğal
kaynaklar arasındaki bağıntıyı vurgulayan, inançlı bir yaklaşım içeren güçlü bir
planlama aracıdır. Hem ekosistem kavramını hem de ekolojiyle ilgili bilim
prensiplerini pratik uygulama ve sürdürebilir kalkınmaya uygun yaklaşımlara
dönüştürür (Fernandez,1997: Yılmaz.1999’dan).
Havza yönetimi programının başarısı yalnızca teknik, bilimsel veya ekonomik
temellerle olmamaktadır. Aynı zamanda sosyal ve politik etmenler de işin içindedir.
Sosyal gelenekleri ve tavırları anlamalı ve güven verici olmalıdır. Arazi sahiplerinin
yönetim çalışmalarında rol alması önemlidir (Eren,1977: Yılmaz.1999’dan ).
1.GİRİŞ Ruhi ÖZTÜRK
7
İklim, jeolojik, topoğrafik ve sosyo-ekonomik yapı bakımından Türkiye’nin
büyük yöresel farklılıklar göstermesi, su ve arazi kaynaklarının yönetiminde
karşılaşılan sorunların değişik biçimlerde ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu
sorunlar, Türkiye’de araziden yararlanmada izlenen politika ve uygulamaların tarihi
gelişmesi içerisinde yaygınlaşarak kendine özgü bir nitelik kazanmıştır. Bu nedenle
havza yönetimi tanıtımı ülkemiz şartları için “bir yağış havzasında erozyon ve
taşkınları kontrol altına almak, en yüksek miktar ve kalitede su üretmek için belirlenen
temel amaçlara uygun biçimde sosyo-ekonomik şartları, arazi ve su kaynaklarının
estetik değerlerini de dikkate alarak doğal kaynakların düzenlenmesi ve idaresidir”
şeklinde yapmıştır (Özhan,1986; Kural. 1997’den).
Bu tanıma göre havzadaki toprak, su ve bitki örtüsü gibi doğal kaynaklarının
kullanılmasını doğrudan etkileyen insan, sosyal ve ekonomik ilişkileri ve sorunlarıyla
en önde gelen bir faktör durumundadır. Yağış havzalarının topoğrafik ve hidrolojik
doğal birer arazi ünitesi oluşturmaları amaca daha gerçekçi ve en iyi biçimde hizmet
etmesi de buradan kaynaklanmaktadır. Yağış havzaları, dere akımları, iklim, jeolojik
yapı, toprak ve bitki örtüsü gibi havza faktörlerinin birbiri üzerindeki karşılıklı
etkileşimlerin ortak sonucu veya ürününü oluşturmaktadır (Kural, 1997).
Bir bütün olarak havza yönetimi ve planlanmış uzun vadeli yönetimi havza
içindeki kaynakların işletilmesi ve geliştirilmesi ve çeşitli etkenlerin meydana
getireceği zararlardan korunması faaliyetlerini kapsar. Yapılan faaliyetler toplumun
sürdürülebilir kalkınmasına temel oluşturacak yöresel, bölgesel ve küresel boyutludur
(Kulga,1992; Kural. 1997’den).
“Havza yönetimi çerçevesinde gerçekleştirilen planlamalarda konunun
kapsamı ve içeriği; zaman amaç ve araç gibi değişik boyutları geliştirilen projelerle
tanımlanmaktadır” Havza yönetiminin kapsadığı alan bir bölge, bir nehir, bir ülke
hatta bir kıta olabilir (Kural, 1997).
1.GİRİŞ Ruhi ÖZTÜRK
8
1.3. Havza Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar
Ekosistemde yer alan her canlının varlığının devamı ekosistemdeki diğer
canlılara bağlıdır ve biyolojik çeşitliliğin devamı için gereklidir. Sürdürülebilir bir
kalkınmanın yaşanabilir çevrelerde mümkün olduğunu kabul edersek ve çevre ile ilgili
her türlü sorunlarda havzayı esas alan bir yaklaşımla çözüm getirilmesi gerektiği
sonucu ortaya çıkar.
Havzayı esas alan su kaynakları yönetimi kavramı 1890 yılında ABD dahili su
yolları komisyonunun çalışmalarıyla başlatılmıştır. ABD Başkanı Theodore
Roosevelt’in desteğiyle kurulan komisyon her bir nehir sistemi için entegre bir
sistemden söz etmiştir. Su kaynakları yönetiminin hedefi enerji üretimi, denizcilik,
akış kontrolü, sulama ve içme suyu gibi amaçlar için su kaynaklarının akıllı ve etkin
kullanımı üzerine ilk yarım yüzyıl boyunca devam etmiştir (Karaş, 2005).
İnsan anlayışı, desteği ve işbirliği olmaksızın her koruma girişimi kaçınılmaz
olarak başarısız olacaktır. İletişim kamuoyuna ve ilgi gruplarına, doğa korumadan
sorumlu olduklarını ve yarar sağlayacaklarını göstermek için bir araçtır. Havza içinde
yaşayan her bireyin; doğa ve biyolojik çeşitlilik de dahil olmak üzere toplumun her
alanında sorumluluk taşıdığının bilincine varmasını sağlamak hedeflenmelidir.
Bir havza temeli üzerindeki programların işletilmesi ve koordinasyonu
çevresel, finansal, sosyal ve idari nedenler için iyi bir anlam taşır. Havzadaki halkın
istekliliği, ekonomik kaynakların kurulması ve güçlenmesi ile maliyeti azaltıcı
tasarruflar da sağlanabilir. Gelişmiş iletişim ve koordinasyon sayesinde havza
yaklaşımı, yapılan çalışmaların karışmasını ve maliyetini azaltabilir (Karaş, 2005).
Entegre Havza Yönetimi; su kaynaklarının, ilgi gruplarının katılımıyla, havza
ölçeğinde ele alındığı bir planlama anlayışıdır. Ülkemizde, kısıtlı su kaynaklarının
akılcı kullanımı için bu yaklaşımın benimsenmesi önemlidir. Bir su havzasında ve onu
oluşturan kollarda su kullanımının farklılığı su rejiminde değişikliklere ve çelişkilere
neden olmaktadır. Bu durum entegre su yönetimini ve işbirliğini gündeme
getirmektedir.
Havza yaklaşımı mevcut kaynaklarla ülkesel, bölgesel ve yöresel seviyelerde
halk ve özel sektör arasındaki takım çalışmasını güçlendirerek çevresel gelişimi artırır.
1.GİRİŞ Ruhi ÖZTÜRK
9
Su kaynaklarına bağlı insanlara kaynakların yönetiminde onların sağlığı,
yaşayabilirliği ve kaliteli bir hayatın anlamını ortaya koyar. Bu gibi aktiviteler ve
yaygın olarak içinde bulunanlar vasıtasıyla havza yaklaşımı sosyal amaçları
karşılamak için gerekli çalışmalarla taahhütleri artırabilir, karmaşıklığı azaltabilir ve
nihayetinde de uzun dönemli çevresel gelişmeyi sağlamayı geliştirebilir, duyarlı bir
topluluk oluşturabilir. Sonuç olarak havza yaklaşımı çevresel olarak sağlam ve havza
amaçlarıyla tutarlı olan yollarda yöresel ve bölgesel ekonomik geçerlilik artışına
yardımcı olur (Karaş, 2005).
Bir akarsu havzasının entegre yaklaşımla yönetiminin aşamaları, Şekil 1.1’de
görülmektedir. Şekil 1.1’de görüldüğü gibi, öncelikle yapılması gereken iş, havzada su
kaynakları açısından problemlerin tanımlanması ve buna göre yönetimden beklenen
amaçların ve tercihlerin belirlenmesidir. İkinci aşamada, havzanın bir bütün olarak
tanımlanması, fiziksel özellikleriyle birlikte sosyal, ekonomik, yasal ve idari
unsurlarının da ortaya konması gerekir. Fiziksel boyutta, havza sisteminde yer alan
tüm elemanlar (akım, kalite, yağış, sediment, toprak kaynakları, arazi kullanımı vs.) ve
bunlar arasındaki etkileşimlerin belirlenmesi söz konusudur. Esas olarak, bu aşama
disiplinler arası bir çalışma gerektirir.
Entegre yönetim yaklaşımında tüm olayların birlikte değerlendirilmesi esas
olduğundan, geçmişteki modeller daha geniş kapsamlı ve karmaşık modellerin
bileşenleri haline gelmiştir. Entegre yönetimin kaçınılmaz bir unsuru da havzanın
alansal boyutta incelenmesini sağlayan görüntüleme, matematik işlem, veri depolama,
çıktı hazırlama gibi pek çok işlevi birlikte yerine getiren Coğrafi Bilgi Sistemlerinin
kullanılmasıdır. Bilgisayar programı niteliğinde olan bu sistemler, yönetimin diğer iki
aracı olan veri ve modellerle entegre edildiğinde, havzanın mevcut veriler veya
girdiler altındaki davranışı, model çıktılarının alanda dağılışı gibi çeşitli işlemleri
gerçekleştirmek mümkün olmaktadır. Veri+model+CBS entegrasyonunun havza
yönetimi açısından sağladığı temel olanak, alternatif yönetim politikalarının veya
yönetim senaryolarının irdelenebilmesidir. Esas olarak yönetim kararları, çeşitli
senaryoların oluşturulup; havzanın verilen kararlara davranışını model veya verilerle
irdelemek ve bunları CBS ile görüntülemek suretiyle sınanmaktadır. Böylelikle daha
iyi ve etkin yönetim planlarının oluşturulması mümkün olmaktadır (Karaş, 2005).
1.GİRİŞ Ruhi ÖZTÜRK
10
HAVZA SİSTEMİNİN TANIMLANMASI — Sistem Elemanları (Akım, Kalite, Toprak Kaynakları vs) — Elemanlar Arası İlişkiler — Sosyal, Yasal, Ekonomik, İdari Yapı ve Unsurlar
YÖNETİM, AMAÇ ve TERCİHLERİN
BELİRLENMESİ — Sorunların Tanımlanması — Disiplinler Arası Amaçlar — Su Kullanım Amaçları — Sınır Şartları ve Etkiler
HAVZA BİLGİ SİSTEMİNİN OLUŞTURULMASI
ÖLÇÜM-İZLEME SİSTEMLERİNİN OLUŞTURULMASI
VERİ GÜVENİRLİLİĞİNİN ARAŞTIRILMASI
VERİ BANKALARININ OLUŞTURULMASI
VERİ ANALİZLERİ
HAVZA MODELLEMESİ
VERİ - MODEL - CBS ENTEGRASYONU
ALTERNATİF YÖNETİM PLANLARININ
OLUŞTURULMASI — Senaryo Üretimi — Model + CBS Entegrasyonu İle Senaryo İrdelemesi
YÖNETİM MODELLERİNİN OLUŞTURULMASI
UZMAN SİSTEMLERİN GELİŞTİRİLMESİ
MODEL - CBS - UZMAN SİSTEM
ENTEGRASYONU
KARAR VERME
— Seçenek Yönetim Planlarının Kıyaslanması — Risk ve Güvenirlilik Analizi — Belirsizlik Analizi
Şekil 1.1. Entegre Havza Yönetiminin Aşamaları (Karaş, 2005)
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Ruhi ÖZTÜRK
11
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Peker (1958), “Seyhan ve Ceyhan Havzalarında Orman Tahripleri Sebepleri,
Neticeleri ve Bunlara Karşı Alınacak Önlemler Hakkında Araştırmalar” konusunda
Akdeniz ülkeleri ve Türkiye’de olmak üzere Seyhan ve Ceyhan Havzalarında orman
tahripleri bunların nedenleri ve sonuçları, bugüne kadar alınmış ve alınması gereken
önlemler üzerinde durmuştur.
Balaban (1964), “Türkiye’de Su Kaynaklarının Geliştirilmesi ve Problemleri”
konulu araştırmasında artan nüfusun beslenmesinde, tarım sektöründe yaşayan halkın
yaşam düzeyinin yükseltilmesinde su ve toprak kaynaklarından tam kapasitede
yararlanılması ile desteklenen intensif bir tarımın gerçekleştirilmesinin önemli
olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle su kaynaklarının geliştirilmesinin ülke çapında bir
plan içerisinde ele alınmasının zorunlu olduğunu, fakat bu ana planın
hazırlanmasından önce ekonomik, teknik, sosyal, politik ve kuruluş faktörlerine
önem verilmesi gerektiğini savunmuştur. Ülkemizin içinde bulunduğu gerçekler göz
önüne alınarak yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının ilk geliştirilmesi yıllarında yapılan
az sayıda pahalı ve oldukça geç yarar sağlayan uzun vadeli projelerden çok ülke
çapına uyumlu bir şekilde yayılan, yararı çabuk görülebilecek kısa vadeli ucuz
projelere öncelik verilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Sönmez (1964), “Türkiye’de Tabiat ve Tabiat Kaynaklarından Faydalanma ve
Koruma Esasları” konulu sempozyumda, “Türkiye’de Toprak, Su ve Bitki
Dengesinin Bozulma Sebepleri ve Genel Yaşayışa Etkisi” adlı bildirisinde su, toprak
ve bitki kaynaklarından faydalanma bakımından su havzalarında, doğadaki düzeni
bozan olayların birbirini olumsuz yönde etkilemeleri sonucunda zararlı etkileri ortaya
çıkmaktadır. Bu nedenle havzada normal düzeni sağlayan havza yönetimi
önlemlerinin alınması, havzanın tamamını içerecek ve havzada etkili olacak şekilde
havzanın yerleşim düzeni içerisinde doğal kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve
değerlendirilmesi gereklidir. Bunda görev alan devlet kuruluşlarıyla bu kaynaklardan
yararlanan insanların bilinçli ve etkili bir biçimde işbirliği içerinde olması gerektiğini
savunmuştur.
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Ruhi ÖZTÜRK
12
Öngel ve Ağaçık (1970) Eskişehir’deki Şeker, Sümerbank Tekstil, Vagon ve
Lokomotif Fabrikaları atık sularındaki kirliliği ve Porsuk Çayı’nın Eskişehir’e giriş
ve çıkış noktalarındaki kirliliği incelemişlerdir. Araştırıcılar bu inceleme sonucu,
Porsuk Çayı’nın Eskişehir’den geçerken kirlendiğini, ana kirletici kaynağın Şeker
Fabrikası atık suları olduğu sonucuna varmıştır.
Ağacık (1971), Sümerbank Tekstil Fabrikası atık sularının kirliliğini ve
kimyasal kontrolünü ele almıştır. Araştırıcı hiçbir arıtma işlemi yapmadan Porsuk
Çayı’na boşaltılan fabrika atık sularının akarsudaki kirliliğe önemli oranda katkıda
bulunduğunu belirtmiş ve atık suların arıtılması için gerekli işlemler dizisini kısaca
açıklamıştır.
Akalan (1974), “Toprak ve Su Muhafazası” konulu kitabında tüm canlıların
yaşamaları için zorunlu ihtiyaç duyacakları toprakların bilgisizlik ve önemsizliklerle
taşınmakta olduğunu vurgulamıştır. Gelecekte önlemler alınmadığı takdirde verimsiz
araziler bakımından dünya çapında patlama ve huzursuzluklara neden olacağını
belirtmiştir. Erozyonun oluşum nedenlerini, tiplerini açıkladığı kitabında toprak
korumanın temel prensibi olan arazilerin kabiliyetlerine göre kullanılması gerektiğini
ve geliştirilmiş toprak ve su yöntemlerini açıklamıştır.
Ağacık (1974), DSİ tarafından Eskişehir’e su sağlamada kullanılması
planlanmış olan Porsuk Barajı’nın Kütahya Gübre Fabrikası artıklarıyla kirlenmesini
incelemiştir. Araştırıcı söz konusu artıklarla Porsuk Çayı’na önemli miktarda nitrat
(NO2) verildiğini ve ileride kirliliğin daha da artarak barajın içme suyu için
kullanılamaz duruma gelebileceğini belirtmektedir.
Curi ve Tanyeri (1974), Porsuk Çayı’nın Eskişehir’den çıkışından sonraki 10
kilometrelik bölümde yaptıkları ölçümleri kullanarak çözünmüş oksijen harcamasını
tahmin için bir matematiksel model geliştirmişlerdir.
Türkman ve Dirik (1974), Eskişehir içme suyu ile ilgili olarak ovadaki
akarsular, yeraltı suları ve kaynak sularının kalitesini incelemişlerdir. İnceleme
sonucu Porsuk Çayı’nın Kütahya Gübre Fabrikası çıkışından sonra nitrat, nitrit, ve
amonyak yönünden kirlendiği, ovadaki bazı kuyularda da oldukça yüksek nitrat,
nitrit, ve amonyak bulunduğu saptanmıştır.
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Ruhi ÖZTÜRK
13
DSİ (1975), tarafından Porsuk Ovası’nın genel hidrojeolojik etüdü sırasında
yapılan analizlerde bazı kuyularda içme suyu standartlarındaki sınırların üzerinde
nitrit (NO2), nitrat (NO3) ve amonyak (NH3) saptandığına işaret edilmektedir. Aynı
etüt sırasında Porsuk Çayı’ndan alınan örneklerde de oldukça yüksek miktarda NO3,
NO2, NH3 saptanmıştır.
Özbek (1976), Porsuk Ovası’ndaki bazı kuyularda Porsuk Çayı’ndan
kaynaklanan kirlenme görüldüğünü, ayrıca şehir merkezindeki sıcak su kaynaklarının
kirlenme tehdidi altında bulunduğunu belirtmiştir.
Dirik (1977), 1974–1977 yılları arasında aylık periyotlarla alınan su
örneklerinin analizi ile Porsuk Çayı’nın kirliliğini incelemiştir. Araştırıcı Porsuk
Çayı’nın evsel ve endüstriyel atıklarla önemli derecede kirlendiği ve doğal
temizlemeye (self purification) rağmen akarsuyun Eskişehir çıkışından sonra organik
olarak kirli kaldığı sonucuna varmıştır.
Enuysal (1978), Sümerbank Tekstil Fabrikası atık sularının kirliliğini
incelenmiştir. Yapılan analizler atık sularının biyokimyasal oksijen ihtiyacı
değerlerinin deşarj standartlarında izin verilen sınırların üzerinde olduğu ve atık
suların Porsuk Çayı’na boşaltılmadan özce arıtılması gerektiğini ortaya koymuştur.
Ilgaz ve Gönenç (1980), İnorganik azotun biyokimyasal reaksiyon ve boyuna
türbülanslı dispersiyon etkisi ile seyrelme mekanizmasını tanımlayan bir
matematiksel model geliştirmişlerdir. Porsuk Çayı’nda yapılan ölçümlerden elde
edilen sonuçlar, aynı veriler için matematiksel modelden elde edilen sonuçlar ile
karşılaştırılmıştır.
Balcı ve Uzunsoy (1980), “Türkiye’de Başlıca Havza Amenajmanı sorunları
ve Bunlarla İlgili Çalışmalar” konusunda yapmış oldukları araştırmada Türkiye’nin
topoğrafik, jeolojik ve iklim şartlarındaki büyük farklılıklarını, su ve toprak
kaynaklarının kullanımı ve yönetimi ile ilgili sorunların özelliklerini ortaya
koymuşlardır. Topografya tarafından büyük ölçüde etkilenen iklim koşulları, bitki
topluluklarının özelliklerini ve dağılışını belirlemektedir. Bu aynı zamanda erozyon
ve sedimantasyon ile su yönetimine ilişkin sorunların özellikleri ve dağılış durumu
ile bağıntılıdır. Nehir havzalarının tamamlayıcı birimlerini oluşturan yukarı havzaları
da büyüklükleri, bulundukları yer ve ekolojik koşulları ile orantılı olarak aynı
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Ruhi ÖZTÜRK
14
sorunları içermektedir. Türkiye’deki havza yönetimi sorunları, arazi kullanma
politikası ve uygulamaların tarihsel sürecinden kaynaklanmaktadır. Kendine özgü
nitelikleri ile Akdeniz dışındaki ülkelerin sorunlarından da kesinlikle farklı olduğunu
savunmuşlardır.
Giritlioğlu (1981), Eskişehir-Porsuk içme suyu projesi ile ilgili olarak Porsuk
Çayı’nın Porsuk Barajı çıkışı ile Eskişehir girişindeki Karacaşehir Regülatörü
arasındaki bölümde 1975–1980 yılları arasında aylık olarak alınan örnekler üzerinde
su kalitesi incelemeleri yapılmıştır. İnceleme sonucunda suyun Avrupa Ekonomik
Konseyi sınıflamasına göre sınıflaması yapılmış ve arıtma sisteminin seçimi
konusundaki öneri belirtilmiştir.
Atalay (1982), Çoruh Nehri’nin ana kollarından olan ve 3420 km²
yüzölçümüne sahip Otlu Çayı Drenaj Havzasında “Otlu Çayı Havzasının Fiziki
Coğrafyası ve Amenajmanı” konusunda yürüttüğü çalışmasında havzanın fiziki
çalışma özelliklerini içerdiği doğal ortam ile burada yaşayan insanların sosyo-
ekonomik durumunu ve havzanın doğal potansiyelini ve sorunlarını ortaya
çıkarmıştır. Havzanın doğal ve insan potansiyeli çerçevesinde ana sorunları çözmeye
yönelik uygulamalı bir araştırma olan bu çalışma Dünya Bankası tarafından finanse
edilen “Erzurum Kırsal Kalkınma Projesi”nin uygulanmasına önemli katkısı
olmuştur.
Eroğlu (1983), Lineer ve dinamik programlama teknikleri kullanarak bir nehir
havzasındaki yıllık arıtma maliyetini en düşük düzeyde tutacak olan optimum arıtma
sonuçlarının bulunması ile ilgili yeni çözüm yolları geliştirmiştir. Geliştirilen çözüm
yolları, Porsuk Çayı ve Sakarya Nehri üzerinde saptanan gözlem istasyonlarında elde
edilen verilere uygulanmıştır.
Hızal (1983), “Hava Fotoğrafları Yorumlamasının Havza Amenajmanı (Ova
Deresi Havzası) Çalışmalarında Uygulama Olanaklarının Araştırılması” konusunda
yapmış olduğu araştırmada doğal kaynaklarla ilgili araştırmalarda çok yaygın
kullanılan siyah- beyaz hava fotoğraflarından ülkemizdeki havza yönetimi
çalışmalarında da yararlanılabileceğini ortaya koymuştur.
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Ruhi ÖZTÜRK
15
Kaçaroğlu (1991), “Eskişehir Ovası Yeraltı Su Kirliliği” konulu doktora
çalışmasında Eskişehir ovasındaki yeraltı suyu kirliliğinin kaynaklarını ortaya
koyarak yeraltı suyu kirliliğinin düzeyini, alansal yayılımını, mevsimsel değişimini
kirletici kaynaklarlarla yeraltı suyu kirliliği ilişkilerini incelemiştir.
Kural (1997), “Havza Yönetimi ve Çakıt Çayı Projesi Örneğinde
Uygulamaların İrdelenmesi” konulu yüksek lisans çalışmasında, ülkemizin sahip
olduğu doğal kaynakların yönetimine hizmet eden havza yönetiminin kapsamı ve
havza planlamasının yöntem ve ilkelerini incelemiştir. Bu konuların ülkemizdeki
gelişmesi incelendikten sonra, ilk örnek olması bakımından Çakıt projesi havza
yönetimi çalışması tanıtılmıştır. Çakıt projesinin, havza yönetimi ilkeleri ışığında
doğal teknik uygulamaların yanında sosyo-ekonomik sonuçları da dikkate alınarak
bundan sonra yapılması planlanan bölümlerine öneri getirilmiştir. Çalışmada, havza
bazında doğal kaynakların korunması ve yönetilmesi için planlama aşamasında
öncelikle halkın istek ve ihtiyaçlarının dikkate alınmasının şart olduğu ve ayrıca
acilen bir havza yasasının çıkarılması ve havzada çalışacak kurumlar arasında
işbirliğinin oluşturulması gerekliliği vurgulanmıştır.
Yılmaz (1999), “Doğu Anadolu Su Havzası Rehabilitasyon Projesi Özelinde
Havza Yönetiminin İncelenmesi” konulu yüksek lisans çalışmasında, havza
yönetiminin değişik ülkelerdeki uygulamaları inceleyerek sonuçlarını ortaya koymuş
ve ülkemizde yapılan Doğu Anadolu Su Havzası Rehabilitasyon Projesindeki
uygulamalar ile karşılaştırmıştır.
Apaydın (2003), “Stabilizasyon/Solidifikasyon Yöntemiyle İyileştirilmiş
Porsuk Nehri Sediment Atık Çamurunun Geoteknik, Fiziko-Kimyasal ve Mikro-
Yapısal Özelliklerinin Belirlenmesi” konulu yüksek lisans çalışmasında, Porsuk Çayı
sediment atık çamurunun stabilizasyon/solidifikasyon yöntemi ile iyileştirilmesi
amaçlanmıştır. Stabilizasyon işlemi için kireç, çimento ve zeolit gibi inorganik esaslı
ilave malzemeler kullanılmıştır.
Serengil (2003), “Havza Bazında Su Kalitesi İzlemesi” çalışmasında
Balabandere Havzası arazi kullanma şekillerinin tekil etkilerini incelemekten ziyade,
kaynağından denize döküldüğü noktaya kadar dere boyunca su kalitesinde
gözlemlenen kümülatif değişimleri ve etkileri değerlendirmiştir.
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Ruhi ÖZTÜRK
16
Bakış Ve Bilgin (2004), “Baraj Hazne İşletme Çalışmalarında Yeni Kriterler”
konulu makalede, bir barajın mansabındaki kısmi havzadan gelen ve kontrol
edilemeyen yağış suyunun taşkın risklerini araştırmışlardır. Bunun için Porsuk Barajı
ile Eskişehir arasında kalan ve baraj mansabında yer alan kısmi havzaya yağan
yağışlardan elde edilen karar verme matrisi, Porsuk Çayı Havzasını örnek
almışlardır.
Gökbulak (2004) “Havza Amenajmanının Gelişimi ve Doğal Kaynak
Sorunlarıyla İlişkisi” çalışmasında havza amenajmanının doğal kaynaklarla ilgili çok
farklı sorunların çözümüne katkıda bulunduğu ve enerji yetersizliğinden gıda
yetersizliğine, su yetersizliğinden erozyon sorununa kadar çok farklı konuların
çözümünde etkin bir rol oynadığını belirtmiştir.
Gökşin (2004), “Kirlenmiş Porsuk Sedimentlerinin İlave Malzemeleri İle
İyileştirilmesi” konulu yüksek lisans çalışmasında Porsuk Çayı’nın farklı
noktalarında alınan dip sedimentleri üzerinde iyileştirme öncesi ve sonrasında
geoteknik, fiziko-kimyasal ve mikro-yapısal özellikleri belirlenmiştir. İlave malzeme
olarak sepiyolit, zeolit, uçucu kül, kireç ve çimento kullanılmıştır. Yapılan deneyler
sonunda Porsuk Çayı sedimentlerinin geoteknik özellikleri, kirlilik durumu ve mikro-
yapısal özellikleri belirlenmiştir.
Meriç (2004), “Su Kaynakları Yönetimi ve Türkiye” konulu makalesinde Su
Kaynakları Yönetiminin, sürdürülebilir verimin havza içinde maksimum kazancın
sağlanacağı ve kullanım önceliklerinin göz önüne alındığı bir tahsisat politikası ile
paylaştırılması gerektiğini ancak bu şekilde her havza için etkin ve verimli bir özgün
yönetim gerçekleştirilebileceğini belirtmiştir.
Karaş (2005), “Havza Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar” çalışmasında
sürdürülebilir kalkınmanın toprak ve su kaynaklarının kullanım amaçlarına uygun
olarak yararlanılması gerektiğini ve etkin bir şekilde Entegre Havza Planlaması ve
Yönetimi uygulamalarını gerektirdiğini belirtmiştir.
Taş (2005), “Yağış ve Havza Karakteristiklerine Bağlı Olarak Kurukavak
Havzası'nın Toprak Erozyonu Tahmin Modeli” konulu yüksek lisans çalışmasında
erozyonun tarım arazilerinin verimliliğini ve sediment oluşumunun barajlar
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Ruhi ÖZTÜRK
17
üzerindeki etkilerini, Kurukavak Havzası'nın erozyon ve sediment taşınımı farklı
zemin girdileri için WEPP Bilgisayar Programı (Water Erosion Prediction Project)
ile bulunmaya çalışmış ve programdan elde edilen sonuçları irdelenmiştir.
Semerci (2006), “Porsuk Sedimentlerinin Geoteknik ve Kimyasal
Özelliklerinin Belirlenmesi” konulu yüksek lisans çalışmasında Porsuk Çayı su,
sediment ve toprak örnekleri üzerinde sedimentlerin, geoteknik ve kimyasal
parametreleri belirlenmiştir. Elde edilen deneysel bulgular, daha önceki çalışmalarda
elde edilen sonuçlarla karşılaştırılarak, temizleme çalışmalarının önemi ve yeterliliği
gözlemlenmeye çalışılmıştır.
Karakaya ve Gönenç (2006) “Türkiye' de Havzalar Arası Su Transferi İçin
Bir Karar Destek Sistemi Önerisi” konulu makalede mevcut su kaynaklarının
endüstriyel, tarımsal ve kentsel su ihtiyacını karşılayamaması, su kaynaklarının
restorasyonu, kuraklık, mevcut su temin sisteminin performansının ve esnekliğinin
artırılması, enerji üretimi vb. gerekçeler ile su transfer projeleri yapılması sonucu su
kaynaklarının planlanması ve yönetiminde mevcut su transferi ile ilgili, karar
vericilere yardımcı olabilecek, bilimsel verilerle desteklenmiş bir "Karar Destek
Sistemine" ivedilikle ihtiyacı olduğunu belirtmişlerdir.
3. MATERYAL VE YÖNTEM Ruhi ÖZTÜRK
18
3. MATERYAL VE YÖNTEM 3.1. Materyal
Araştırma alanı olarak Sakarya Nehri’nin bir kolu olan Porsuk Çayı Havzası
seçilmiştir. Kütahya ve Eskişehir illerinin bir kısmını kapsayan 11188 km2
büyüklüğündeki alan 29° 38’ ve 31° 59’ doğu boylamları ile 38° 44’ ve 39° 99’
kuzey enlemleri arasında yer almaktadır. Doğu-batı doğrultusunda 202 km, kuzey-
güney doğrultusunda 135 km.dir. Kütahya ili sınırları içinde yaklaşık 1250 m.
yükseklikteki kaynaklardan çıkan Porsuk Çayı 405 km. yol izleyerek Sakarya
Nehri’ne karışmaktadır. Porsuk Çayı Havzası Ege, Marmara, İç Anadolu
Bölgelerinin kesiştiği noktada bulunmaktadır. Her üç bölgenin özelliklerini de
taşımaktadır. Araştırma alanının konumu ve sınırları Şekil 3.1. de görülmektedir.
Bu çalışmanın temelini Porsuk Çayı Havzası ve havzanın karşı karşıya
olduğu sorunlar ve bu sorunların çözüm önerileri oluşturmaktadır. Proje alanının
irdelenmesinde DSİ 3. Bölge Müdürlüğünce şimdiye kadar yapılmış çalışmalardaki
1/100.000, 1/250.000, 1/500.000 ölçekli jeoloji, hidrometeorolojik ve genel durum
haritaları ve fotoğraflarından, Eskişehir ve Kütahya İl Tarım Müdürlüğünün toprak
haritalarından yararlanılmıştır. Ayrıca başta DSİ 3. Bölge Müdürlüğü olmak üzere
kamu ve özel kuruluşların Porsuk Çayı Havzası için yaptıkları çalışmalardan
yararlanılmıştır.
3. MATERYAL VE YÖNTEM Ruhi ÖZTÜRK
19
Şekil 3.1. Araştırma Alanı (Porsuk Çayı Havzası) (www.mta.gov.tr, 2007 Devlet Su
İşleri, 2001b)
3. MATERYAL VE YÖNTEM Ruhi ÖZTÜRK
20
3.2. Yöntem
Çalışmada havza ve havza yönetimi ve havza yönetiminde yeni yaklaşımlar
kısaca tanımlanmış ve literatür taraması yapılmıştır. Daha sonra çalışmanın esasını
oluşturan aşağıdaki aşamalar izlenmiştir.
ü Porsuk Çayı Havzası’nın doğal nitelikleri ve alan kullanımlarının
incelenmesi,
ü Porsuk Çayı Havzası’nın doğal nitelikleri ve alan kullanımları arasındaki
çelişkiler, sorunların incelenerek irdelenmesi,
ü Porsuk Çayı Havzası’nın sorunların çözümlenmesi için planlama önerilerinin
geliştirilmesi.
Çalışmanın ilk aşmasında Porsuk Çayı Havzası’nın doğal nitelikleri ve alan
kullanımlarının günümüzdeki durumu ortaya konulmuştur. Araştırma alanının doğal
nitelikleri içerisinde sırası ile Porsuk Çayı Havzası’nın sınırları ve yeri, havzanın
jeolojik ve jeomorfolojik yapısı, hidrolojik yapısı (akarsular, kaynaklar, havza
üzerindeki barajlar, yeraltı suları) toprak özellikleri, iklim ve yağış durumu, bitki
örtüsü ve yaban yaşamı incelenmiştir. Porsuk Çayı Havzası’ndaki alan kullanımları
bakımından ise tarımsal faaliyetler, yerleşim ve ulaşım, turizm ve rekreasyon,
endüstri ve ayrıca sosyo-ekonomik yapısı incelenmiştir.
Araştırmanın ikinci aşamasında, Porsuk Çayı Havzası’nın doğal nitelikleri ve
alan kullanımları arasında olan çelişkiler incelenmiştir. Daha sonra bu alan
kullanımlarının Porsuk Çayı ve havzası üzerine etkilerinin yarattığı sorunlar
(erozyon, taşkın ve sel, kirlilik) ve bu sorunların ortaya çıkmasına neden olan bitki
örtüsünün bozulması, tarımsal faaliyetler, konut ve endüstrinin yerleşimlerinin
durumu incelenmiştir. Ayrıca DSİ III. Bölge Müdürlüğü ve diğer kurum ve
kuruluşların Porsuk Çayı Havzası’nda yapmış olduğu arazi çalışmaları, raporları
ayrıntılı olarak incelenmiş olumlu ve olumsuz yönleri ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Araştırmanın üçüncü aşamasında araştırma alanı olan Porsuk Çayı Havzası
sorunlarının çözümlenmesi için alınması gereken plan kararları ve çözüm önerileri
verilmeye çalışılmıştır. Araştırmada uygulanan yönteme ilişkin akış şeması Şekil 3.2.
de verilmiştir.
3. MATERYAL VE YÖNTEM Ruhi ÖZTÜRK
21
Şekil 3.2. Araştırma Yöntemi Akış Şeması
Porsuk Çayı Çevre Sorunları ve Bunların Çözümlenmesinde Havza Yönetimi Önerileri
Porsuk Çayı Havzasının
Doğal Nitelikleri Porsuk Çayı Havzası
Alan Kullanımları ve Sosyal Yapı
• Konumu • Jeolojik ve Jeomorfolojik Yapısı • Toprak Özellikleri • İklim • Hidrolojik Yapısı • Bitki Örtüsü • Yaban Yaşamı
• Yerleşim ve Ulaşım • Tarımsal • Ormanlar • Turizm ve Rekreasyon • Endüstri • Madencilik • Korunan Alanlar • Sosyo-Ekonomik Yapı
Doğal Kaynaklar İle Alan Kullanımları Arasındaki Çelişkiler ve Sorunlar
Bitki Örtüsü Tahripleri ve Yarattığı Sorunlar
Tarım ve Yarattığı Sorunlar
Yerleşimlerden Kaynaklanan Sorunlar
(Konut, Endüstri, Madencilik vb.)
Porsuk Çayı Havzasında Alan Çalışmaları ve Şimdiye Kadar Sorunların Çözümlenmesi İçin
Yapılan Çalışmaların İrdelenmesi
Çevre Sorunları ve Yapılan Çalışmaların Olumlu Plan Kararları ve Uygulamaları
Çevre Sorunları ve Yapılan Çalışmaların Olumsuz Plan Kararları ve Uygulamaları
Porsuk Çayı Havzası Sorunlarının Çözümlenmesi İçin Havza Yönetimi İlkeleri Uyarınca Planlama
Önerileri
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
22
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
4.1. Porsuk Çayı Havasının Doğal Nitelikleri
4.1.1. Coğrafi Konumu
Sakarya Nehri’nin bir kolu olan Porsuk Çayı Havzası (Şekil 4.1.), kuzeybatı
Anadolu’da 11188 km2’lik bir alanı kapsamaktadır. Porsuk Çayı Havzası 29° 38’ ve
31° 59’ doğu boylamları ile 38° 44’ ve 39° 99’ kuzey enlemleri arasında yer
almaktadır. Doğu-batı doğrultusunda 202 km, kuzey-güney doğrultusunda 135 km.
dir.
Porsuk Çayı Havzası’nın batı sınırı, kuzeyden güneye olmak üzere Karaca
Tepe, Kanlıeğrek Tepe, Sınırbeli Tepe, Kale Tepe, Devran Tepe, Türkmen Tepe (1),
Kızıl Tepe, Kertel Tepe, Koca Tepe, Nohutluk Tepe, Türkmen Tepe (2),
Ördekkışlağı Tepe, Türkmen Tepe (3), Murat Dağı ve Ahır Dağı Tepelerini
izlemektedir. Doğu sınırını Sakarya Nehri oluşturmaktadır. Kuzey sınırı batıdan
doğuya doğru Karaca Tepe, Isırganlı Tepe, Metris Tepe ve Sündiken Dağları
tepelerini izlemektedir. Güney sınırı batıdan doğuya doğru Türkmen Dağı,
Ahmetüryan Tepe, Tahtalıbaba Tepe, Yarıkkaya Tepe, Sarıkavakçalı Tepe, Çal Tepe
ve Sivrihisar Dağları tepelerini izlemektedir.
Porsuk Çayı’nın en yüksek kotu 1250 m. civarındadır. Sakarya Nehrine
bağlandığı noktada ise yaklaşık 650 m. dir. Yaklaşık 600 metrelik bir kot farkı
bulunmaktadır. 405 km.lik bir uzunluğu bulunan Porsuk Çayı bazı kısımlarda dik
eğimlere sahiptir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
23
Şekil 4.1. Porsuk Havzası (www.mta.gov.tr, 2007; Devlet Su İşleri, 2001b).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
24
4.1.2. Jeolojik ve Jeomorfolojik Yapısı
Orta Anadolu’nun batısında yer alan Porsuk Çayı Havzası’nda Paleozoyik,
Mesozoyik ve Senozoyik yaşlı birimler görülmektedir. Paleozoyik yaşlı birimler
metaformik kayalar ile temsil edilir. Mesozoyik üst sisteminde altta metamorfikler ve
ofiyolit, üste doğru karbonat ve karbonatlı kayaların hakim olduğu formasyonlar
bulunur. Senozoyik üst sisteminde, daha çok kırıntılardan oluşmuş çökel birimler
hakimdir. Bunlar içinde karbonatlı kayalar ile volkanik kayalarda görülmektedir.
Bütün bu birimler akarsu vadisi, ovalar ve yamaçlar üzerinde güncel çökeller ile
örtülmüşlerdir. Ayrıca bölgede farklı evrelerde gelişmiş mağmatik etkinlikle granitik
sokulumlar, volkanik lav ve piroklastiklerin oluşturduğu birimlere de rastlamak
mümkündür (Devlet Su İşleri, 2001b).
Anadolu’nun güncel tektonizmasının etkinliğini sürdürmesi ile havza içinde
ve yakınlarında aktif fay zonlar bulunmaktadır. Geçmiş dönemlerdeki tektonik
etkinlikle fay zonları boyunca volkanik etkinlikler gelişmiştir. Bölgedeki bindirmeler
ve normal faylanmaların K-G doğrultulu sıkışmalar sonucu olduğu söylenebilir.
Paleozoyik: Paleozoyik –Alt Triyaş yaşlı olan metamorfikler havza içinde ve
kenarlarındaki yükseltilerde yüzeylenirler. Güneyde Altıntaş ve İhsaniye ilçeleri
çevresinde, kuzeyde ise İnönü ilçesi, Eskişehir merkezi, Alpu ve Mihalıççık ilçeleri
kuzey ve güneydeki sıradağlarda görülürler (Devlet Su İşleri, 2001b).
Mesozoyik: Havzada birçok bölgede gözüken bu formasyonlar daha önceki
çalışmalarda yoğun olarak bulundukları yerlerin isimleri ile adlandırılmışlardır. Buna
göre şu formasyonlar görülmektedir. Karkın Formasyonu, Zeyköy formasyonu,
Çöğürler formasyonu, Kınık ofiyoliti, Granotoyidlerdir (Devlet Su İşleri, 2001b).
Senozoyik: Konglomera-kumtaşı, marn-kiltaşı, kireçtaşı, bazalt-andezit
lavları ve tüf-tüfit anglomeralar görülür. Düzenli tabakalanma görülmez ve zayıf
çimentoludurlar. Şu formasyonlar bulunmaktadır. Değirmendere formasyonu,
Mamuca formasyonu, Hüyüklü formasyonu, Porsuk formasyonu, Ilıca formasyonu,
Akçay formasyonu, Genç çökeller (Devlet Su İşleri, 2001b).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
25
4.1.2.1. Ovalar
Porsuk Havzası içinde güneyde Aslanapa, Altıntaş, Kütahya ve Köprüören
ovaları ile kuzeyde İnönü, Eskişehir ile kuzeydoğuda Alpu ve Aşağı Porsuk ovaları
yer alır. Bu ovalar tarım yapılan geniş düzlüklerdir.
Kütahya Ovası: İlin kuzeydoğusunda geniş bir çöküntü alanının tabanında
yer alan ova, 93 km2. lik bir alan kaplamakta olup, deniz seviyesinden yüksekliği 930
m.dir. Yer yer genişleyen ve daralan Kütahya Ovası’nın en geniş yeri merkez ilçenin
yer aldığı plato kıyısı ve Porsuk Çayı’nın ova dışına çıktığı kesim arası olup,
yaklaşık 5.5 km.dir. Doğuya doğru gittikçe daralan ovanın genişliği İkizhöyük ve
Siner köyleri arasında 1 km.ye iner. Ova ve çevresinde geçim kaynağı tahıl tarımı ve
bir ölçüde hayvancılıktır (Kütahya Ticaret ve Sanayi Odası, 1999).
Köprüören Ovası: Kütahya Ovası'nın kuzeybatısında ve yine bu ova gibi
kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan, buna karşılık daha küçük ve genişliği
ile uzunluğu arasındaki fark daha az olan (uzunluğu 6 km. genişliği 4 km.)
Köprüören Ovası'nın yükseltisi 1000 m. civarındadır. Felent Çayı ile sulanan ova,
çayın güneyden gelen kollarının oluşturduğu birikinti konileri nedeniyle kuzeye
doğru hafifçe meyillidir (Kütahya Ticaret ve Sanayi Odası, 1999).
Aslanapa ve Altıntaş Ovaları: Porsuk Çayı tarafından sulanan bu ovalar,
kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanır. Aslanapa ve Altıntaş Ovaları geniş bir
çöküntü alanının tabanında gelişmiştir. Altıntaş Ovası’nın ortasını kaplayan bataklık
sonradan kurutulmuştur (Kütahya Ticaret ve Sanayi Odası, 1999).
Porsuk Ovası: Kütahya il sınırından başlar, Porsuk Çayı'nın yatağı boyunca
kuzeydoğu yönünde uzanır. Eskişehir il merkezinden sonra, doğuya yönelir ve
Ankara il sınırına dek sokulur. Porsuk Ovası; kuzeyden Bozdağ ve Sündiken Dağları,
güneyden Sivrihisar Dağları ve Türkmen Dağı'nın doğu uzantılarıyla çevrilir. Ova,
Kütahya il sınırından Eskişehir il merkezine dek oldukça eğimli, dar bir vadi
şeklindedir. "Porsuk Çukurluğu" olarak adlandırılan bu bölüm, il merkezine
yaklaştıkça genişlemeye başlar. Ovanın, Muttalip ve Sultandere Köyleri arasında
yaklaşık 13 km. ye ulaşan genişliği, doğuda Çavlum köyü yakınlarında daralır ve l
km. ye dek iner. Bu boğazdan sonra yeniden genişler ve en geniş durumunu burada
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
26
kazanır. Ovanın genişliği, bu yöredeki Sepetçi ve Fevziye köyleri arasında 21 km. ye
ulaşır. Daha sonra yeniden daralmaya başlar. Ova, özellikle Refahiye köyü'nden
sonra dar bir vadiye dönüşür. Batı-doğu yönünde eğimli olan Porsuk Ovası'nda eğim
fazla değildir. Ovanın denizden yüksekliği, Sultandere köyü yöresinde 836 m.
Söğütönü yöresinde ise 835 m.dir. Porsuk Çayı'nın Sakarya Nehri’ne karıştığı yerde,
ovanın yüksekliği 650–700 m. arasında değişmektedir.
İnönü ovası: İnönü ovası 5 km. genişliğindedir. Kuzeyden Sündiken
Dağları’nın uzantıları olan Söğüt Dağı ve Metris Tepe ile çevrilidir. Batıdan ise
Dodurga Dağları, Yörükyayla, Dereyalak, Seyitali, Erenköy, Aşağı Kusfındak,
Yukarı Kusfındak köylerinin çevresi ve Devlet Ormanı ile çevrilidir.
Alpu ovası: Alpu Ovası kuzeye gidildikçe yükselir ve Sündiken Dağları ile
en yüksek kesimi oluşturur Porsuk Çayı’ndan tali kanallara bu ovanın ekseriyetini
sulu tarım yapılmaktadır. Taban suyu da yüksek olan Alpu Ovası İç Anadolu
Bölgesi’nin zengin ovaları arasında yer almaktadır.
4.1.3. Toprak Özellikleri
Havzadaki toprak oluşumu neojen devrinde meydana gelmiş mermer ve
granit intüzyonlarına tesadüf edilmektedir. Ayrışmasından az taşlı derin toprak
meydana gelmiştir. Bölge içerisinde yer yer kalkerli, marnlı, tüflü, bazalt, yeşil granit
kayaçlar bulunmaktadır.
Havza topraklarının büyük bir kısmı organik madde yönünden fakir
durumdadır. Ülkemizin ve havzanın jeolojik yapısı ve iklim durumu, topraklarda
yarayışlı potasyum yönünden yeterli düzeyde olmasını sağlamıştır. Topaklar kireç
bakımından zengin, çok zengin kireçli sınıfındadır. Topraklarda tuzluluk bakımından
sorun yoktur (T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı, 2004).
Havzada çeşitli topraklara rastlamak mümkündür. Alanda alüvyal topraklar,
kolüvyal topraklar, kahverengi topraklar, kırmızı kahverengi topraklar, kahverengi
orman toprakları, kireçsiz kahverengi orman toprakları, hidromorfik alüvyal
topraklar, görülmektedir. Şekil 4.2. de Porsuk Çayı Havzası büyük toprak grupları
haritası verilmiştir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
27
Şekil 4.2. Porsuk Çayı Havzası Büyük Toprak Grupları Haritası (Eskişehir İl Tarım Müdürlüğü, 2005; Kütahya İl Tarım Müdürlüğü, 2004).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
28
Alüvyal Topraklar : Akarsular tarafından askıda taşınarak depolanmış,
genellikle yeni tortul depozitler üzerindeki A-C profili topraklardır. Alüvyal
topraklar, akarsu düzlükleri yan derelerin yüksek arazilerden vadi tabanlarına geçiş
alanlarında, deltalar ve kıyı düzlüklerinde oluşurlar. Mineral bileşimleri, akarsu
havzasının özelliklerine, jeolojisine, erozyon ve birikme devirlerine bağlı olup
heterojendir. Çoğu kireççe zengin topraklardır.
Hidromorfik Alüvyal Topraklar: Bu topraklar sık sık taşkınlara uğrayan
yüksek taban suyuna ve gleyleşmiş profile sahip topraklardır. Havzanın Eskişehir
bölümünde daha çok rastlanır. Topografyaları düz ve çukur, taban suyu yüksek ve alt
katmanları sürekli su ile doygun durumdadır.
Kolüvyal Topraklar : Genellikle dik eğimlerin eteklerinde ve vadi
ağızlarında oluşan A ve C profilli genç topraklar olup, özellik bakımdan çevredeki
yüksek arazilerin topraklarına benzerler. Bu toprakların drenajları iyidir. Tuzluluk ve
sadiklik gibi sorunlar taşımaktadırlar. Havzanın Eskişehir bölümünde görülür.
Kahverengi Topraklar: Daha çok havzanın Eskişehir bölümünde görülür.
Eskişehir topraklarının büyük kısmını oluşturur. Değişik ana maddelerden oluşan
ABC profilli bölgesel topraklardır. Erozyona uğrayanlarda yüksek baz satürasyonu
ve yalnız AC horizonu görülür. Oluşumlarında kalsifikasyon rol oynar, bu nedenle
profillerinde çok miktarda kalsiyum bulunur. A horizonu 10-20 cm kalınlıkta belirgin
gözenekli yapıda ve orta derecede organik maddeye sahiptir. Renk gri kahve veya
kahverengidir. Kahverengi topraklarda bütün profil kireçlidir.
Kırmızı Kahverengi Topraklar: Kırmızımsı kahverengi topraklar çeşitli ana
maddeler üzerinde oluşur. Havzada Eskişehir bölümünde görülür.
Kalkersiz Kahverengi Topraklar: A-B-C profilli topraklardır. Genellikle
yıkanma sonucu olup üst toprak alt toprağa nazaran daha asidik bir karakteredir. Alt
toprakta kalevilik olduğu kadar kireçtaşı üzerinde de oluşabilir.
Kahverengi Orman Toprakları : Porsuk Çayı Havzası’nın geneline
yayılmıştır. Kahverengi orman toprakları kireççe zengin ana madde üzerinde oluşur.
Kahverengi orman toprakları genellikle geniş yapraklı orman örtüsü altında oluşur.
Etkili toprak oluşum sistemleri kalsifikasyondur. Eğimleri dik veya çok dik
derinlikleri sığ ve çok sığdır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
29
Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları : Havzada bulunan orman
alanlarından yaprağını döken orman örtüsü altında oluşmuştur. Kaba bünyeli,
kalsiyum karbonatça zengin ve bol organik madde içeren topraklar daha çok Kütahya
bölümündedir.
4.1.4. İklim
Porsuk Çayı Havzası İç Batı Anadolu eşiğinde, Ege ve Marmara
Bölgesi’nin ılıman ikliminden İç Anadolu’nun karasal iklimine geçit oluşturan bir
bölgedir. Bu özelliği yağışlarda da görülmektedir. Kışları sert, uzun ve yağışlı,
yazları ise sıcak ve kurak geçer. Genellikle İç Anadolu yağış özellikleri egemendir.
Yağışların %34’ü kış aylarında %31’i ilkbahar aylarında yağar. Kasım ve nisan
ayları arası kar yağışı görülür. Yağışlarda doğudan batıya doğru gidildikçe artış
görülmektedir. Havzada ortalama yıllık toplam yağış metrekareye kilogram olarak
373.8 mm. dir. En çok yağış (az farkla) kış mevsiminde (127.1 mm) olmakta,
İlkbaharda da kış mevsimine yakın yağış (120.7 mm.) olmakta, en az yağış ise yaz
mevsiminde (54.2 mm.) olmaktadır. En çok yağış alan ay 48.6 mm. ile aralık ayı, en
az yağış alan ay ise 6.4 mm. ile ağustos ayıdır. Yılın ortalama 108 günü yağışlıdır.
Sağanak yağışlar daha çok mart, nisan, mayıs aylarında ve genelde öğle saatlerinde
ve öğleden sonra görülür (Çizelge 4.1.) (Devlet Su İşleri, 2001a).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
30
Çizelge 4.1. Porsuk Çayı Yağış Alanı ve Civarındaki DMİ Meteoroloji Gözlem İstasyonlarının Aylık Ortalama Yağış Değerleri (mm) (Devlet Su İşleri, 2001a)
Aylık Ortalama Yağış (mm) AYLAR
İsta
syon
N
o
İsta
syon
un A
dı
Oca
k
Şuba
t
Mar
t
Nis
an
May
ıs
Haz
iran
Tem
muz
Ağu
stos
Eylü
l
Ekim
Kas
ım
Ara
lık
Yıllı
k
1386 Alpu 52,3 40,6 45,7 52,5 52,7 28,7 15,1 14,3 16,3 39,4 40,2 57,1 454,8
1478 Altıntaş 46,3 34,9 39,4 38,3 49,6 39,7 21,7 13,6 15,9 36,4 34,5 57,5 427,7
1462 Aslanapa 42,8 34,2 40,9 41,2 46,5 28,0 20,6 13,1 14,8 32,3 36,4 50,5 401,1
122 Bilecik 49,4 43,4 44,4 40,6 49,3 39,3 19,7 11,9 20,3 36,9 38,7 52,5 446,3
702 Bozüyük 53,1 45,3 50,2 46,2 53,4 41,1 17,3 12,3 21,1 39,5 40,5 56,1 476,0
1565 Dumlu pınar 84,4 71,8 65,7 61,6 56,2 36,4 16,9 11,5 16,7 46,9 66,1 91,2 625,4
1145 Emet 65,3 53,3 50,7 41,5 47,7 34,7 18,2 9,4 17,2 32,8 53,1 71,9 495,9
706 Eskişehir 42,1 34,7 37,1 39,1 46,7 34,4 13,1 7,2 16,4 27,1 31,3 47,5 376,7
750 Gediz 87,4 73,2 70,1 57,8 45,7 28,2 16,2 8,7 19,6 40,3 66,3 104 617,5
1481 İhsaniye 47,7 37,5 50,2 43,0 49,3 31,9 14,9 9,1 13,6 34,8 35,8 51,4 419,2
725 Kütahya 73,7 62,0 59,4 50,8 55,7 37,2 19,7 14,4 20,9 39,9 50,4 81,2 565,3
1369 Mihalıççık 66,8 53,1 60,7 55,1 53,8 41,1 19,6 9,7 17,3 33,3 41,2 74,3 526,0
1312 Pazaryeri 53,9 44,2 48,0 43,1 49,4 41,1 27,3 12,8 26,4 49,6 44,6 60,2 500,5
1408 Sabuncu pınar 54,5 42,9 44,9 48,4 56,1 36,6 17,1 13,7 15,0 38,2 47,6 62,2 477,4
726 Sivrihisar 45,0 39,3 41,6 43,1 54,2 31,9 16,0 9,3 16,8 29,1 33,1 48,3 407,7
1307 Söğüt
(Bilecik) 53,4 53,0 54,6 47,3 48,5 39,2 14,7 8,9 15,4 64,7 66,8 80,4 546,7
704 Tavşanlı 53,4 42,6 49,4 48,7 49,3 31,8 22,9 16,7 20,4 41,9 46,8 62,9 486,7
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
31
Porsuk Havzası’nda yıllık ortalama sıcaklık 10.8°C dır. Temmuz ayı yılın en
sıcak ayı olup, aylık ortalama sıcaklık değeri 21.4°C dir; ocak ayı ise yılın en soğuk
ayı olup, aylık ortalama sıcaklık değeri -1.5°C dir. Maksimum sıcaklığın 25°C ve
daha yukarı olduğu günlere “Yaz Günleri” denilmektedir. Yaz günleri genellikle
nisan ayında başlayıp ekim ayında sona erer. Maksimum sıcaklığın -0.1°C ve daha
aşağı olduğu günlere de “Kış Günleri” denilmektedir. Kış günleri de genellikle
aralık ayında başlayıp mart ayında sona ermektedir. Havzada yılın en soğuk ayı olan
ocak, aynı zamanda kış günleri sayısının en fazla olduğu aydır. Çizelge 4.2. de
sıcaklık değerleri aylık olarak verilmiştir.
Çizelge 4.2. Porsuk Çayı Yağış Alanı ve Civarındaki DMİ Meteoroloji Gözlem İstasyonlarının Aylık Ortalama Sıcaklık Değerleri (oC) (Devlet Su İşleri,
2001a)
Aylık Ortalama Sıcaklık (oC) AYLAR
İsta
syon
N
o
İsta
syon
un A
dı
Oca
k
Şuba
t
Mar
t
Nis
an
May
ıs
Haz
iran
Tem
muz
Ağu
stos
Eylü
l
Ekim
Kas
ım
Ara
lık
Yıllı
k
1386 Alpu -0,3 0,9 4,5 10,7 15,1 19,0 22,2 22,0 17,4 11,8 5,6 1,9 10,9 1428 Altıntaş -1,5 -0,1 3,8 9,6 12,6 17,0 20,0 20,0 15,4 10,0 4,2 0,2 9,3 1462 Aslanapa -1,4 -0,4 3,4 8,5 12,5 17,1 19,7 19,8 15,4 10,0 3,7 0,2 9,0 122 Bilecik 2,4 3,4 6,1 11,3 15,9 19,6 21,7 21,5 18,0 13,7 8,9 4,6 12,3 702 Bozüyük 0,0 1,4 4,7 10,0 14,4 18,1 20,3 19,9 16,1 11,4 6,4 2,5 10,4
1565 Dumlupınar -2,9 -1,7 3,6 8,7 11,8 16,2 19,3 20,1 15,1 10,6 4,0 0,4 8,8 1445 Emet 2,0 2,5 5,5 10,0 14,2 18,3 20,9 21,0 17,5 12,9 7,0 3,5 11,3 706 Eskişehir -0,1 1,2 4,7 10,3 15,1 18,8 21,4 21,2 17,0 12,0 6,5 2,1 10,8 750 Gediz 2,0 3,1 6,1 10,9 15,8 20,2 23,5 23,2 18,8 13,1 7,2 3,8 12,3
1481 İhsaniye 2,0 0,3 2,7 9,3 13,3 17,5 20,6 21,1 17,2 9,6 5,3 0,9 9,8 725 Kütahya 0,2 1,7 4,7 9,9 14,4 18,0 20,4 20,2 16,2 11,7 6,7 2,6 10,6
1369 Mihalıççık -2,1 -1,2 3,2 8,1 12,6 16,3 19,2 19,5 15,9 10,8 4,7 0,0 8,9 1312 Pazaryeri 0,6 2,0 4,7 9,8 13,9 17,9 19,7 19,6 16,1 11,2 6,2 2,4 10,3
1408 Sabuncu pınar -2,2 -0,7 3,3 9,0 12,3 16,8 19,4 19,4 14,5 9,7 3,6 0,0 8,8
726 Sivrihisar -0,2 1,3 5,0 10,2 14,9 19,0 22,1 21,9 18,0 12,8 6,8 2,1 11,2
1307 Söğüt (Bilecik) 1,8 3,0 6,2 11,5 15,5 19,3 21,2 21,0 17,6 13,0 8,1 3,8 11,8
704 Tavşanlı 0,8 2,2 5,0 10,2 14,8 18,6 21,2 20,8 16,9 12,0 6,9 2,9 11,0
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
32
Porsuk Çayı Havzası’nın aylık ortalama nispi nem oranları % 44 ile % 82
arasında değişmekte olup, yıllık ortalama nispi nem oranı % 68 dir. Aylık ortalama
nispi nem kış aylarında yüksek, yaz aylarında ise düşüktür. Ancak yalnızca temmuz
ve ağustos aylarında nispi nem % 60 ın altına düşmekte (temmuz % 55, ağustos %
56), haziran ve eylül aylarında % 60, diğer aylarda ise % 60 ın üzerindedir. Nisbi
nemin en yüksek olduğu aylar ise aralık ve ocaktır (% 82). Mart ve haziran
döneminde % 71 - % 60 arasındadır. Açık havalarda, güneşin doğuşu ile beraber
nispi nem hızla düşme gösterir (Çizelge 4.3.).
Çizelge 4.3. Porsuk Çayı Yağış Alanı ve Civarındaki DMİ Meteoroloji Gözlem İstasyonlarının Aylık Ortalama Nispi Nem Değerleri (%) (Devlet Su İşleri, 2001a)
Aylık Ortalama Nispi Nem Değerleri (%)
AYLAR
İsta
syon
N
o
İsta
syon
un A
dı
Oca
k
Şuba
t
Mar
t
Nis
an
May
ıs
Haz
iran
Tem
muz
Ağu
stos
Eylü
l
Ekim
Kas
ım
Ara
lık Yı
llık
1386 Alpu 76,9 74,5 68,9 63,5 59,3 53,2 48,1 48,5 50,9 60,9 70,1 77,3 62,7
1428 Altıntaş 65,7 64,9 60,2 54,4 52,4 50,8 50,1 50,0 53,1 60,2 65,6 68,4 58,0
1462 Aslanapa 75,3 72,6 66,5 57,3 51,8 44,4 38,9 39,1 43,0 55,2 68,5 75,2 57,3
122 Bilecik 76,6 73,7 69,7 64,5 65,1 62,5 59,9 60,9 62,8 68,3 71,3 76,2 67,6
702 Bozüyük 81,1 78,0 73,6 68,6 68,2 65,7 63,0 64,8 66,6 72,0 75,4 81,0 71,5
1565 Dumlupınar 79,6 76,6 65,0 58,6 62,6 55,4 50,8 46,0 47,2 59,6 74,1 82,4 64,3
1445 Emet 70,3 67,6 61,5 60,3 60,4 55,7 53,9 54,5 55,9 59,5 63,8 68,6 61,0
706 Eskişehir 81,4 77,8 71,0 64,8 64,0 60,1 55,7 56,4 60,7 67,5 75,1 81,5 68,0
750 Gediz 73,1 70,5 67,3 65,6 61,4 55,9 52,4 54,0 57,1 64,9 69,9 75,0 63,9
1481 İhsaniye 78,0 75,1 74,7 70,7 67,0 57,9 43,4 46,5 46,5 64,7 74,5 81,1 64,7
725 Kütahya 77,3 74,2 68,2 63,4 63,4 61,1 58,0 58,0 61,2 66,8 72,7 78,0 66,9
1369 Mihalıççık 78,7 73,2 64,1 56,6 50,0 46,6 44,1 40,3 41,6 54,2 68,1 80,6 58,2
1312 Pazaryeri 77,7 74,8 69,7 61,2 60,1 57,0 56,9 56,4 59,1 64,3 67,6 74,8 65,0
1408 Sabuncu pınar 82,8 80,1 71,5 61,0 64,7 60,8 60,4 58,8 59,7 68,8 77,7 83,5 70,4
726 Sivrihisar 77,5 73,2 66,5 62,6 60,5 55,1 49,1 50,4 53,5 59,3 68,1 78,2 62,8
1307 Söğüt (Bilecik) 74,8 71,8 66,8 61,1 63,1 62,0 61,1 63,2 64,1 70,6 73,1 76,4 67,3
704 Tavşanlı 76,6 73,4 69,1 66,0 64,2 60,6 58,1 59,1 61,0 66,9 71,1 76,6 66,9
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
33
Porsuk Çayı Havzası içinde Bilecik, Bozüyük, Eskişehir, Kütahya, Pazaryeri,
Sivrihisar, Söğüt ve Tavşanlı’da bulunan meteoroloji istasyonlarında gözlenen rüzgar
hızları çizelge 4.4. de verilmiştir. Hızı 1.6 - 3.3 m/sn arasında olan rüzgara hafif
rüzgar, 5.7 - 7.9 m/s arasında olan rüzgara mutedil rüzgar, 10.8 - 13.8 m/sn arasında
olan rüzgara kuvvetli rüzgar, hızı 17.2 - 20.7 arasında olan rüzgara ise fırtına
denilmektedir. Buna göre Porsuk Havzası’ndaki rüzgarlar hafif rüzgar sınıfına girer.
Çizelge 4.4. Porsuk Çayı Yağış Alanı ve Civarındaki DMİ Meteoroloji Gözlem İstasyonlarının Aylık Ortalama Rüzgar Hızı Değerleri (m/sn)(Devlet Su İşleri, 2001a)
Aylık Ortalama Rüzgar Hızı(m/sn)
AYLAR
İsta
syon
N
o
İsta
syon
un A
dı
Oca
k
Şuba
t
Mar
t
Nis
an
May
ıs
Haz
iran
Tem
muz
Ağu
stos
Eylü
l
Ekim
Kas
ım
Ara
lık Yı
llık
122 Bilecik 2,3 2,5 2,4 2,5 2,5 2,7 2,8 2,7 2,4 2,0 2,1 2,4 2,5
702 Bozüyük 1,7 1,7 1,7 1,6 1,4 1,3 1,6 1,5 1,3 1,2 1,5 1,8 1,5
706 Eskişehir 2,6 2,7 2,9 2,8 2,5 2,5 2,9 2,7 2,3 1,9 2,0 2,5 2,5
725 Kütahya 2,0 2,2 2,2 2,2 1,9 1,8 1,8 1,7 1,6 1,6 1,7 2,0 1,9
1312 Pazaryeri 1,0 1,1 1,1 1,1 1,0 1,0 1,0 1,0 1,2 1,0 1,1 1,0 1,1
726 Sivrihisar 2,0 2,4 2,5 2,6 2,4 2,7 3,1 2,9 2,5 2,2 2,0 2,1 2,4
1307 Söğüt (Bilecik) 1,6 1,7 1,6 1,5 1,3 1,2 1,3 1,2 1,1 1,2 1,6 1,6 1,4
704 Tavşanlı 1,8 1,9 1,9 1,9 1,7 1,7 1,7 1,6 1,5 1,5 1,6 1,9 1,7
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
34
4.1.5. Hidrolojik Yapısı
4.1.5.1. Akarsular
Şekil 4.3. Porsuk Çayı ve Vadisi (Porsuk Barajı Çıkışı) (Orjinal)
Porsuk Havzası’ndaki akarsuları Porsuk Çayı ve kolları oluşturur. Havzanın
yıllık ortalama su potansiyeli 481 hm3. tür. Porsuk Çayı, Murat Dağı eteklerinden
doğar, Porsuk kaynaklarını alıp Kütahya’yı geçtikten sonra kuzeydoğuya doğru bir
yay çizerek Porsuk Baraj Gölü’ne girer ve çıkar. Eskişehir, Alpu, Beylikova, Sarıköy
boyunca doğuya akar ve Beylikköprü civarında Sakarya Nehri’ne karışır. Çayın
büyük kolları, güneyde Kokar Çayı, Murat Çayı, Porsuk Dere, Çat Dere, Değirmen
Dere, Felent Çayı, Kınık Dere, Kuduzlu Dere, Kargın Dere, Uludere ve Musaözü
Deresi oluşturur. Kuzey ve doğuda, Sarısu Çayı, Sarısungur Dere, Muttalip Dere,
Mihalıççık Dere ve Pürtek Dere yer alır. Şekil 4.4. de havzanın beslendiği yüzey
suları görülmektedir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
35
Şekil 4.4. Porsuk Çayı Havzasının Beslendiği Yüzey Suları (www.mta.gov.tr, 2007;
Koyuncu, 2005)
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
36
4.1.5.2. Kaynaklar
Havzada birçok kaynak şeklinde yeraltı suyu boşalımları bulunmaktadır. Bu
kaynakların çoğunluğu içme suyu olarak kullanılmaktadır. Eskişehir içindeki ılıca
kaynağı, Kütahya’nın kuzeydoğusundaki Yoncalı ve Alpu’nun güneyindeki
Uyuzhamamı kaynakları sıcak su kaynaklarıdır. Havza içindeki kaynaklar
faylanmaya bağlı olarak ve geçirimli geçirimsiz litolojik seviye dokunaklarında
çıkmaktadır. Kaynaklarda debiler genelde 20 l/s den yüksek, bazı kaynaklarda 1200
l/s ye kadar ulaşmaktadır. Porsuk Havzası’ndaki kaynakların büyük çoğunluğu
kireçtaşı ve mermerlerden beslenmektedir (Devlet Su İşleri, 2001b).
4.1.5.3. Barajlar
Porsuk Barajı: Sulama ve taşkınları önleme amacı ile Porsuk Çayı üzerine
kurulmuş olan Porsuk Barajı, Türkiye’nin ilk barajlarından biri olup 1949 yılında
yapımı tamamlanmıştır. 1966 yılında bu barajın yükseltilme inşaatı işine başlanmış
ve 1972 yılında bitirilmiştir. Porsuk Barajı’nın yüksekliği 49,70 m. su toplama hacmi
525.000.000 m3. ve göl alanı 23.40 km2. dir. Sulama alanı 41 020 ha. olan baraj,
Eskişehir kentinin yılda 206 milyon metreküp içme ve kullanma suyunu
sağlamaktadır (Semerci, 2006).
Enne Barajı: Porsuk Çayı’nın bir kolu olan, Felent Çayı üzerinde kurulan
Enne Barajı’ndan içme suyu olarak yararlanılmakta olup, Seyitömer Termik
Santrali’nin soğutma ünitelerinde de kullanılmaktadır. Yüksekliği 24,50 m. olup, su
depolama hacmi, 7.000.000 m3. tür (Devlet Su İşleri, 2002).
Darıdere Barajı: Porsuk Çayı’nın kollarından Sarısu Deresi üzerinde inşa
edilmiştir. İnönü ilçe arazisinin sulaması ve Sarısu Deresi’nin taşkınlarını önleme
amacını taşımaktadır.
Musaözü Barajı : Porsuk Çayı’nın kollarından Mollaoğlu Deresi
üzerindedir. Eskişehir’e 27 km. uzaklıktadır. Toplam depolama hacmi 1.55 hm³.tür.
Çevresi mesire yeridir. Sulama sahası 400 ha. dır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
37
Havzadaki diğer barajlar ise; Akçaköy Barajı Murat Çayı üzerinde
kurulmuştur, Beşkarış Barajı, Kokar Çayı üzerindedir, Kureyşler Barajı Kureyşler
Deresi üzerine kurulmuştur.
Ayrıca Erenköy ve Dereyalak Göletleri de bulunmaktadır. Dereyalak Göleti
sulama amaçlı olarak 1991 yılında tamamlanmıştır. Gölet dolgu tipi yapılmış olup
hacmi 0,390 hm3. tür. Gölet 20 m. yüksekliğe sahip olup 113 ha. sulama alanında
kullanılmaktadır. Sulama amaçlı olarak yapılan diğer gölet ise Erenköy Göletidir.
1994 yılında yapımı tamamlanan gölet 0,613 hm3. hacme ve 30,55 m. yüksekliğe
sahiptir (Devlet Su İşleri, 2002).
4.1.5.4. Sığ Kuyular ve Sondaj Kuyuları
Havzada yeraltı suyu araştırma, içme- kullanma suyu ve sulama suyu amaçlı
çok sayıda sondaj bulunmaktadır. Bu sondajlar genelde ovalarda ve ova yakınlarında
yoğunlaşmaktadır. Altıntaş Ovası’nda 1958–1972 yılları arasında 19 adet araştırma
ve 5 adet içme suyu kuyusu açılmıştır. Sondajlar 13 m. ile 302 m. arasında
değişmektedir. Kuyuların debileri 2,0–21,0 l/s arasında değişmektedir. Ayrıca 205
adet sığ kuyu bulunmaktadır. Kütahya ve Köprüören Ovaları’nda sığ sular genellikle
dere vadilerinde ve düzlük alanlarda açılmış keson kuyulardır. Derinlikleri 6 ile 20
m. arasında değişmekte ve 129 adettir. 7 adet araştırma ve 40 adet içme suyu kuyusu
7 adette drenaj kuyusu bulunmaktadır. Sondajların derinlikleri 28–403 m. debileri
0,5–139.0 l/s dir (Devlet Su İşleri, 2001b).
Eskişehir- İnönü Ovaları’nda el burguları ile açılmış 6 ile 10 m. arasında 50
adet sığ kuyu bulunmaktadır. DSİ tarafından 22 adet araştırma, 15 adet su temini, 23
adet drenaj amaçlı sondaj bulunmaktadır. Ayrıca başka kurumlar tarafından da 39
adet sondaj kuyusu açılmıştır. Derinlikleri 11 ile 250 m. debileri 10–50 l/s
arasındadır. Alpu Ovası’nda sığ sular sulama amaçlı açılmış ve halk tarafından
açılmıştır ve derinlikleri 1–8 m. arasındadır. DSİ tarafından ve başka kurumlarca
açılan 13 adet araştırma ve 25 adet sondaj kuyusu bulunmaktadır. 30 ile 300 m.
derinlikte ve debileri 0.11–20,0 l/s dir (Devlet Su İşleri, 2001b).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
38
4.1.5.5. Akiferler
Havzada yeraltı suyu taşıyan formasyonları, mermer, kireçtaşı daneli
sedimanter kayalar (konglomera- kumtaşı) ve bazalt andezit seviyeleri ile ovaları
kaplamış olan geç çökeller oluşturur.
Havzada bulunan ovalardaki yeraltı suları Altıntaş Ovası’nda doğudan batıya
ve güneyden kuzeye, Aslanapa Ovası’nda kuzeybatıdan güneydoğuya, Kütahya
Ovası’nda doğudan batıya, Köprüören Ovası’nda kuzeyden güneye, İnönü Ovası’nda
batıdan doğuya, Eskişehir Ovası’nda genel olarak batı-doğu yönde olan akış,
güneyden ovaya giren Porsuk Çayı ile güneyden ve kuzeydeki Keskin Deresi ve
diğer dereler ile kuzey yönden akışlı yeraltı suyu da ova genel akışına etkili
olmaktadır. Alpu Ovası’nda genel akım yine batı doğu yönündedir. Bütün ovalardaki
yeraltı suyu akarsuları beslemektedir. Ovalardaki yeraltı suları akarsu yakınlarında
1–2 m. ovalarda 25–30 m. derinliğe ulaşmaktadır (Devlet Su İşleri, 2002).
4.1.6. Bitki Örtüsü
Porsuk Havzası arazi örtüsünü gösteren haritada (Şekil 4.5.) görüldüğü gibi
Porsuk Havzası’nın bitkilerle kaplı olduğu alanlar havzanın Kütahya bölümü ile
Eskişehir’in kuzeyi (Mihalıççık) bölümündedir. Havzanın doğusu tarım alanları ile
batısı ise daha çok tarım dışı (çıplak) alanlarla kaplıdır.
Porsuk Çayı Havzası bitki örtüsü; Akdeniz, Avrupa-Sibirya (Öksin) ve İran-
Turan fitocoğrafya bölgelerinin birbirlerine geçiş teşkil ettiği yerde olduğu için her
üç bölgenin bitkileri görülür.
Alanın Eskişehir bölümünün bitki örtüsü, İç Anadolu’nun step bitkileri,
Kuzey Anadolu ve Batı Anadolu’nun orman bitkilerinin etkisi altında oluşmuştur.
Araştırma alanı step ile orman mıntıkaları arasında bir geçiş bölgesinde
bulunmaktadır. Kurak iklim koşullarına dayanıklı bitkilerin birliği olan step’te yıllık
yağış miktarının yetersiz oluşu nedeniyle sürgünlerin kısa, bodur, köklerin uzun
olması step bitkilerinin gelişmesinin en önemli özelliğidir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
39
Şekil 4.5. Porsuk Havzası Arazi Örtüsü (http://www.die.gov.tr, 2007)
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
40
Sündiken Dağları’nın güney ve doğu yamaçlarında Iran-Turan elementlerinin
oranı bir hayli yüksektir. Sündiken Dağları Karadeniz Bölgesi’nden İç Anadolu
Bölgesi’ne geçişin olduğu yerdedir. Dağların güney ve doğu yamaçlarında Iran-
Turan elementleri egemen olduğu halde yinede dağın floristik spektrumunda üçüncü
derecede yer almaktadır ve şöyledir: Akdeniz elementleri % 25, Avrupa-Sibirya
elementleri % 20, Iran-Turan elementleri % 17 ve diğerleri % 30 civarındadır (Çetik,
1985).
Eskişehir Ovası’ndaki bitki örtüsü şöyledir; Sarısu-Porsuk Vadisi’nde 900 m.
yüksekliğinin altında kalan alanlarda step bitki örtüsü görülür (Ekim, 1977: Çelik.
1994’den). Havzada step bitki örtüsünü Yavşan (Artemisia spp.) ve kekik (Thymus
spp.) gibi karakteristik bitkiler oluşturur (Albek, 1992: Çelik. 1994’den). Eskişehir
Alpu arası düzlüktür. Bu bölümün büyük bir kısmı steptir. Bu geniş düzlüklerde ağaç
mevcut değildir (Çelik 1994: Tunçdilek. 1957’den)
Sündiken Dağı’nın İç Anadolu’ya bakan yönlerinin vejetasyonunda Quercus
cerris, Pinus nigra ssp. pallasiana, Artemisia santonicum, Astragalus micropterus,
Astragalus angustifolius birliklerini tanımlamıştır (Ekim,1977: Çetik. 1985’den).
Sündikenler ve güney platoların Sarısu-Porsuk Vadisi'ne bakan yüzeylerdeki
orman ova zeminine kadar inmiştir. İşte ova tabanına kadar inen ve bazı yerlerde
kısmen de olsa ova zemininde olan orman Tournefort, Kinnier, Fellow (1838)
tarafından bildirilmektedir (Tunçdilek,1957: Çelik. 1994’den).
Porsuk Çayı Havzası orman alanları Sündiken Dağları ve Türkmen
Dağları’nın yüksek kesimlerinde yayılış göstermektedir. Orman sınırı deniz
seviyesinin 900 m. yüksekliklerinden başlar. 1100 m. den başlayan meşe ve ardıç
korulukları 1200–1300 m. den sonra yerlerini karaçama terk eder. Sündiken
Dağları'nın güney yamaçlarında en yaygın ağaç türü olan karaçam ortalama 1200–
1300 metreden başlayıp 1600 m. ye kadar çıkar ve dağın güneyini kuşak halinde
çevirir (Ekim,1977: Çetik. 1985’den).
Türkmen Dağları’nın kuzeyinde 800-900 m. yükseltiler arasında tüylü meşe
(Quercus pubescens), saçlı meşe (Quercus cerris var. cerris), katran ardıcı (Juniperus
oxycedrus ssp. oxycedrus), kokulu ardıç (Juniperus foetidissima), boylu ardıç
(Juniperus excelsa), alıç (Crataegus pentagyna) ve ateş dikeni (Pyracantha sp.); 900-
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
41
1000 m. de karaçam (Pinus nigra subsp. pallasiana), saçlı meşe (Quercus cerris var.
cerris), katran ardıcı (Juniperus oxycedrus ssp. oxycedrus), alıç (Crataegus pentagyna),
laden (Cistus laurifolius); 1000-1100 m. de karaçam (Pinus nigra subsp. pallasiana),
laden (Cistus laurifolius), katran ardıcı (Juniperus oxycedrus ssp. oxycedrus) ve saçlı
meşe (Quercus cerris var. cerris); 1100-1200 m’de karaçam (Pinus nigra subsp.
pallasiana), laden (Cistus laurifolius), saçlı meşe (Quercus pubescens) ve mazı meşesi
(Quercus infectoria) yayılış göstermekte bu yükseltiden itibaren katran ardıcına
rastlanmamaktadır. 1200-1300 m. yükseltiler arasında sarıçam (Pinus sylvestris subsp.
hamata), karaçam (Pinus nigra subsp. pallasiana), mazı meşesi (Quercus infectoria),
kayın (Fagus orientalis), titrek kavak (Populus tremula), kara gürgen (Carpinus
betulus), kuşburnu (Rosa canina) ve böğürtlen (Rubus canescens) türleri görülmekte,
saçlı meşeye ise 1200 m. den daha yukarılarda rastlanmamaktadır. 1300-1400 m.
arasında sarıçam (Pinus sylvestris subsp. hamata), karaçam (Pinus nigra subsp.
pallasiana), kayın (Fagus orientalis), titrek kavak (Populus tremula), mazı meşesi
(Quercus infectoria), adi gürgen, kuşburnu (Rosa canina) ve böğürtlen (Rubus
canescens); 1400-1500 m. yükseltiler arasında sarıçam (Pinus sylvestris subsp.
hamata), gürgen (Carpinus sp.), karaçam (Pinus nigra subsp. pallasiana), titrek kavak
(Populus tremula), kuşburnu (Rosa canina) ve böğürtlen (Rubus canescens) yayılış
gösterirken kayın ve mazı meşesi bu yükseltiden itibaren kaybolmaktadır. 1500-1600
m. yükseltiler arasında sarıçam (Pinus sylvestris subsp. hamata), titrek kavak (Populus
tremula), kuşburnu (Rosa canina) ve böğürtlen (Rubus canescens) görülürken
karaçam ve gürgene ise rastlanılmamaktadır. 1600-1700 m. arasında sarıçam (Pinus
sylvestris subsp. hamata), kuşburnu (Rosa canina) ve böğürtlen (Rubus canescens);
1700 m. nin üzerinde ise sarıçamın yanı sıra Crataegus, Thymus, Verbascum,
Astragalus, Acanthalimon, Ballota ve Onopordum cinslerine ait türlere
rastlanmaktadır. Genel olarak havzada bu türler görülmekte ise de 800-900 m.
yükseltiler arasında meşe(Quercus ssp.) ve ardıç (Juniperus ssp.) türleri, 900-1200 m.
yükseltiler arasında karaçam (Pinus nigra subsp. pallasiana), 1200-1700 m yükseltiler
arasında ise sarıçam (Pinus sylvestris subsp. hamata) temel mescereyi oluşturmaktadır
(Güner, 2006).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
42
Türkmen Dağları’nın güneyinde 1000-1100 m. yükseltiler arasında mazı
meşesi (Quercus infectoria), saçlı meşe (Quercus cerris var. cerris), ateş dikeni
(Pyracantha sp.) ve Makedonya meşesi (Quercus trojana); 1100-1200 m. yükseltiler
arasında karaçam (Pinus nigra subsp. pallasiana), katran ardıcı (Juniperus oxycedrus
ssp. oxycedrus), saçlı meşe (Quercus cerris var. cerris), mazı meşesi (Quercus
infectoria) ve Makedonya meşesi (Quercus trojana); 1200-1300 m. lerde karaçam
(Pinus nigra subsp. pallasiana), katran ardıcı (Juniperus oxycedrus ssp. oxycedrus),
saçlı meşe (Quercus cerris var. cerris), tüylü meşe (Quercus pubescens), mazı meşesi
(Quercus infectoria) ve Makedonya meşesi (Quercus trojana); 1300-1400 m. arasında
karaçam (Pinus nigra subsp. pallasiana), laden (Cistus laurifolius), saçlı meşe
(Quercus cerris var. cerris), tüylü meşe (Quercus pubescens), mazı meşesi (Quercus
infectoria) ve katran ardıcı (Juniperus oxycedrus ssp. oxycedrus); 1400-1500 m.
arasında sarıçam (Pinus sylvestris subsp. hamata), karaçam (Pinus nigra subsp.
pallasiana), laden (Cistus laurifolius), saçlı meşe (Quercus cerris var. cerris), tüylü
meşe (Quercus pubescens), mazı meşesi (Quercus infectoria), katran ardıcı (Juniperus
oxycedrus ssp. oxycedrus) ve kuşburnu (Rosa canina); 1500-1600 m. yükseltiler
arasında sarıçam (Pinus sylvestris subsp. hamata), karaçam (Pinus nigra subsp.
pallasiana), titrek kavak (Populus tremula), laden (Cistus laurifolius), mazı meşesi
(Quercus infectoria), tüylü meşe (Quercus pubescens), saçlı meşe (Quercus cerris var.
cerris), katran ardıcı (Juniperus oxycedrus ssp. oxycedrus) ve kuşburnu (Rosa canina);
1600-1700 m. arasında sarıçam (Pinus sylvestris subsp. hamata), karaçam (Pinus nigra
subsp. pallasiana), laden (Cistus laurifolius) ve katran ardıcı (Juniperus oxycedrus ssp.
oxycedrus); 1700 m’den yukarılarda ise sarıçamın yanı sıra Crataegus, Thymus,
Verbascum, Astragalus, Acanthalimon, Ballota ve Onopordum cinslerine ait türler
yayılış göstermektedir. Yine kuzey bakıda olduğu gibi güney bakıda da kesit
üzerinde yukarıdaki türler görülmekte ise de bozkırdan itibaren 1100 m. yükseltiye
kadar meşe (Quercus ssp.) ve ardıç (Juniperus ssp.) türleri, 1100-1400 m. yükseltiler
arasında karaçam (Pinus nigra subsp. pallasiana), 1400 m. nin üzerinde ise sarıçam
(Pinus sylvestris subsp. hamata) temel mescereyi oluşturmaktadır (Güner, 2006).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
43
Porsuk Havzası’ndaki dere kenarlarında Acer platanoides, Acer tataricum,
Corylus avellana, Euonymus latifolius, Euonymus europeus gibi higrofil türler
bulunmaktadır (Gökmen,1974: Çelik. 1994’den).
Orman karakteri gösteren nemli dere içlerinde yer yer Carpinus betulus,
Cornus mas bulunmaktadır. Ayrıca Porsuk Çayı boyunca söğüt (Salix spp), kavak
(Populus spp), akçaağaç (Acer spp), iğde (Elaagnus angustofolia) çınar (Platanus
oriantalis) yabani gül (Rosa canina) gruplarına da rastlanır (Ekim,1977: Çelik.
1994’den).
Sündiken Dağları'nın, Türkmenbaba, Eşekli Türkmen Tepesi karaçamla
kaplıdır. Bu kesimde karaçamların arasında, kızılçamlar da bulunmaktadır. Türkmen
Dağı’nın bazı bölümlerinde sarıçam ve meşe ormanları da bulunmaktadır.
Katırtırnağı, böğürtlen gibi bitkilerin oluşturduğu fundalıklara da rastlanır. Eskişehir
Kütahya istikametinde düz ve kil topraklı yerlerde (800 m.) bazen Artemisia
santonicum’un egemen olduğu ova stepleri mevcuttur (Çetik, 1985).
Havzanın Kütahya bölümünde Kütahya’nın doğu ve alçak platolarında step
alanlarının üzerinde karaçam ve meşe türlerinin oluşturduğu kuru orman alanları yer
almaktadır. Kütahya ve çevresinde karaçam (Pinus nigra), meşe (Quercus cerris,
Quercus infectoria, Quercus libani) türleri ile ardıçlardan oluşan ormanlar
bulunmaktadır.
Yellice ve Gümüş Dağları’nın kuzeyinde saçlı meşe (Quercus cerris)
güneyinde ise genellikle ardıç türleri (Juniperus excelsa, Juniperus foetidissima) ve
meşe türleri (Quercus cerris, Quercus infectoria, Quercus libani) bulunur. Ayrıca
Gümüş Dağı’nın kuzey kesiminde Fagus orientalis toplulukları bulunur. Karaçam,
Yellice ve Gümüş Dağları’nın eteklerinde, özellikle doğuda yüksek plato
sahalarında; meşe ise, bu kütlenin batıya doğru devamını oluşturan sahanın alt
kesimlerinde görülmektedir. Yellice ve Gümüş Dağları’nın kuzey eteklerindeki alçak
platolardaki kuru ormanlar genellikle saçlı meşelerden ibarettir. Bu dağların güney
eteklerindeki alçak platolardaki bitki örtüsünün önemli bir elemanı da ardıçlardır.
Juniperus excelsa ve Juniperus foetidissima daha ziyade yarı kristalize kireçtaşları
üzerinde yaygındır (Kütahya İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
44
Karaçam ormanları ise dağların genel olarak 1200 m. den yüksek
kesimlerinde görülür. Geniş alan kaplayan karaçam ormanları, kuzeybatıda Sündiken
ve Sivrihisar Dağları, batıda Kütahya-Afyonkarahisar hattının doğusunda Yazılıkaya
Yaylası, Sandıklı ve Murat Dağları’nda yer almaktadır. Diğer kesimlerde karaçam
ormanları parçalar halinde kalmıştır. Meşe ormanları ve toplulukları plato
yüzeylerinde kümeler halindedir (Kütahya İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Havzanın Kütahya bölümünde görülen bitkiler: Pinus nigra (karaçam)
Juniperus excelsa, Juniperus foetidissima (ardıç), Quercus cerris (saçlı meşe),
Quercus infectoria (mazı meşesi), Platanus orientalis (çınar), Tamarix sp. (ılgın),
Eryngium campestre (eşek dikeni), Artemisia campestris (köpek papatyası), Carduus
nutans (eğik diken), Senecio vernalis (imam kavuğu), Leguosia speculum-veneris
(kadın aynası), Helianthemum ledifolium (ay çiçeği, günebakan), Alyssum
desertorum (kuduz otu), Scabioso argentea (uyuz otu), Euphorbia macroclada
(sütleğen), Globularia arientalis (küre çiçeği), Teucrium polium, Ziziphora tenuior,
Astragalus microcephalus (geven), Trigonella aurentiaca, Malva neglecta
(ebegümeci), Acantholimon acerosum (iğneli kardikeni), Bromus squarrossus,
Dactylis-hisbanica (domuz ayrığı), Poa bulbosa (yumrulu salkım otu, yumrulu
tavşan bıyığı), Rumex acetosella (küçük kuzu kulağı), Androsace maxima (büyük
androsas), Paliurus spina–christi (karaçalı), Amygdolus orientalis, Pyrus
elaeagnifoila, Verbascum lasianthum (sığır kuyruğu) (Kütahya İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü, 2005).
Havza alanında meşe türlerinden baskın olarak Qercus cerris (saçlı meşe),
Qercus pubescens (tüylü meşe) bulunur. Ardıç türleri olarak Juniperus excelsa,
Juniperus oxycedrus görülür.
4.1.7. Yaban Hayatı
Porsuk Havzası’nda bulunan canlı türleri memeli, kuş, sürüngen ve iki
yaşamlılar türlerini içermektedir. Havzanın Kütahya bölümünde görülen kuş türleri
içinde kartal (Aquila chrysaetos), akbaba (Aegypius ssp.), şahin (Buteo Buteo),
baykuş (Athena sp.) gibi gece ve gündüz yırtıcıları nesli tehlikede bulunan türler
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
45
arasında yer almaktadır. Havzada bulunan kınalı keklik (Alectoris chukar), çoban
aldatan (Caprimulgus europaeus), yeşil ağaçkakan (Picus viridis), üveyik
(Streptopolia turtur), ibibik (Upupa epops), yaban kazı (Anser sp.), kuzgun (Corvus
corax), turaç (Frankolinus frankolinus) gibi türler de Türkiye genelinde risk altında
bulunmaktadırlar. Altıntaş Ovası Anadolu’da kalan son Toy (Otis tarda) Kuşlarının
üreme alanlarından biridir ve sadece bu bölgede yaşamaktadırlar. Havza kuş göç
yolları üzerinde yer almaktadır ve ornitolojik açıdan da oldukça zengindir (Kütahya
İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Havzada yaşayan kuş türleri:
Atmaca (Accipiter nissus)
Kızıl Şahin (Buteo rifunus)
Kartal (Aquila sp.)
Kınalı Keklik (Alectoris chukar)
Kaya Güvercini (Columba livia)
Gökçe Güvercin (Columba oenas)
Tahtalı Güvercin (Columba palumbus)
Puhu (Bubo bubo)
Orman Baykuşu (Asio otus)
Cüce Baykuş (Otus scops)
Kukumav (Athena noctua)
Alaca Baykuş (Strix aluca)
Yeşil Ağaçkakan (Picus viridis)
Alaca Ağaçkakan (Dendrocopus syriacus)
Büyük Ağaçkakan (Dendrocopus major)
Küçük Ağaçkakan (Dendrocopus minor)
Aksırt Ağaçkakan (Dendrocopus leucotos)
Tarla Kuşu (Alauda arvensis)
Orman Toygarı (Lullula arborea)
Akkuyruk sallayan (Motailla alba)
Arap Bülbülü (Pycnonotus xanthopygos)
Büyük Dağ Bülbülü (Prunella collaris)
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
46
Sürmeli Dağ Bülbülü (Prunella ocularis)
Yelpaze Kuyruk (Custicola juncidis)
Çalıkuşu (Regulus regulus)
Benekli Sinekkapan (Muscicapa striata)
Taş kuşu (Saxicola torquata)
Gökardıç (Monticola solitarius)
Karatavuk (Turdus merula)
Baştankara (Parus sp)
Anadolu Sıvacı kuşu (Sitta krueperi)
Kaya Sıvacı kuşu (Sitta neumayer)
Bahçe tırmaşığı (Certhia brachydactyla)
Saka (Carduelis carduelis)
Ketenkuşu (Acanthis cannabina)
Küçük İskete (Serinus serinus)
Serçe (Passer domestricus)
Söğüt Serçesi (Passer hispaniolensis)
Kaya Serçesi (Petronia petronia)
Sığırcık (Stumus vulgaris)
Kestane kargası (Garullus glandorius)
Saksağan (Pica pica)
Kırmızı Gagalı Dağ Kargası (Phyrrocorax phyrrocorax)
Sarı Gagalı Dağ Kargası (Phyrrocorax graculus)
Kuzgun (Corvus corax)
Leş Kargası (Corvus comix)
Ekin Kargası (Corvus frugilegus)
Bozkaz (Anser anser)
Sakarca Anser albifrons
Yeşilbaş Anas plathyrnchos
Kılkuyruk (Anser acuta)
Bıldırcın (Coturnix coturnix)
Sutavuğu Porzana porzana
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
47
Sakarmeke (Fulica atra)
Çil (Perdix perdix)
Çulluk (Scolopax rusticola)
Çamur kuşu (Limosa limosa)
Döğüşken (Philomachus pugnax)
Bağırtlak (Pterocles orientalis), dır (Eskişehir İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü, 2005; Kütahya İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Porsuk Çayı, Porsuk Barajı ve havzadaki akarsular ve göletlerde balık türleri
mevcut olup, yüksek rakımlı orman içi akarsularda Alabalık (Salmo trutta) türleri
yaşamaktadır. Bu akarsuların aşağı kısımlarında, barajlar ve göletlerde aşağıdaki
balık türleri bulunmaktadır.
Sazan (Cyprinus carpio)
Bıyıklı balık (Barbus plebejus)
Turna (Esox lucius)
Sazan (Cyprinus carpio)
Yayın (Silurus glanis)
Yılanbalığı (Anguilla anguilla)
Kefal (Leuciskus cephalus)
Sazan (Cyprinus carpio)
Aynalı Sazan, (Cyprinus carpio)
Yayın (Silurus glanis)
Havzada yaşayan aşağıdaki memelilerin yaşama ortamları ormanlar olup
kısmen sazlık ve step bitki örtüsü ile kaplı yerleşim alanlarına uzak mıntıkalarda
yaşamlarını devam ettirmektedirler (Eskişehir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Geyik (Cervus elaphus)
Ayı (Ursus aretos)
Tavşan (lepus europeus)
Kakım, (mustela erminea)
Gelincik (Mustella nivalis)
Sansar (Martes martes)
Sincap (Spermophilis citellus)
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
48
Kirpi (Erinaceus concolor)
Kurt (Canis lupus)
Çakal (Canis aureus)
Yaban Domuzu (Sus scrofa scrofa)
Tilki (Vulpes vulpes) dir.
Ayrıca özel yaşama koşullarına ihtiyaç duymayan ve Türkiye’nin her
bölgesinde yaşayan aşağıdaki türleri de görmek mümkündür (Eskişehir İl Çevre ve
Orman Müdürlüğü, 2005)
Kaplumbağa (Testudo graeca)
Kertenkele (Acanthodactylus vulgaris)
Gece Kurbağası (Bufo Viridis)
Orman Faresi (Clethrionomys Glareolus)
Peygamber Devesi (Mantis mautis)
Tarla-orman Faresi (Apedomus mystacinus)
Kara Yılan (Coluber jugularis)
4.2 Porsuk Çayı Havzasının Alan Kullanımları ve Sosyo-Ekonomik Yapısı
4.2.1. Yerleşim ve Ulaşım
Porsuk Havzası’nda iki il ve yedi ilçe bulunmaktadır. Yerleşim alanlarından
Eskişehir kenti eski tarihlerde, verimli bir ovaya bakan ve savunma açısından
avantajlı olan bir tepe yamacında kurulmuştur. Cumhuriyet’in ilk yıllarında
demiryolunun ovadan geçmesi ile birlikte, kent ilk yerleştiği yamaçtan ovaya doğru
inerek yayılması süreci hızlanmış ve istasyon bu süreçte önemli bir çekim noktası
oluşturmuştur. Kent belli bir gelişme seviyesine kadar merkezi iş alanının çevresinde
dairesel olarak gelişmiş, ancak 1950’lerde tüm ülkenin de içine girdiği sanayileşme
sürecinin etkisiyle, kentleşme hızlanmış ve bu makroform bozularak mekanda
genişleyen bir büyüme sürecine girilmiştir. Sonuçta verimli tarım toprakları zamanla
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
49
yerleşim alnının tehdidi altında kalmıştır. Eskişehir ilinde ovalar üzerinde kurulmuş
Alpu, Beylikova, İnönü ve Mihalıççık ilçeleri havza içerisindedir (Eskişehir İl Çevre
ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Yerleşim alanlarından Kütahya ise güneyinde orman alanları ve topoğrafik
engeller, kuzeydoğuda Askeri Hava Alanı, kuzeyde ve batıda tarım toprakları ile kent
genelindeki jeolojik yapısı itibarı ile sıkıntılı olan alanlar, yapılaşmayı engelleyici ve
sınırlayıcı etmenlerdir. Bu sebeple kent doğu batı yönünde lineer bir gelişim
göstermiştir. Havzanın Kütahya bölümündeki diğer yerleşim yerleri Altıntaş,
Aslanapa ve Dumlupınar ilçeleridir. Havzada nüfus il ve ilçe merkezlerinde
yoğunlaşmıştır. İl merkezlerindeki nüfus artarken kırsal kesimin nüfusu azalmıştır.
Bu il ve ilçelere bağlı birçok köy ve kasaba da bulunmaktadır (Kütahya İl Çevre ve
Orman Müdürlüğü, 2005).
Porsuk Havzası’nda karayolu ulaşımı oldukça gelişmiş durumdadır. Bütün
yerleşim birimlerine karayolu ile ulaşılabilir. Havza alanının doğu-batı doğrultusunda
Ankara-Eskişehir-Bursa-Balıkesir karayolu geçer. Yine havzanın kuzey-güney
doğrultusundan İstanbul-Bilecik-Kütahya-Afyon karayolu ülkemizin önemli
karayollarındandır ve havza alanından geçer.
Ankara-İstanbul-İzmir arasındaki demir yolu ulaşımı havzadan geçmektedir.
Eskişehir ana demiryolu hattının kavşak noktasındadır. Ayrıca sivil uçucular için bir
havaalanı da bulunmaktadır. Bu havaalanı Eskişehir de Sivil Havacılık Yüksek
Okulu tarafından eğitim amaçlı olarak kullanılmaktadır.
4.2.2. Tarım
Derin bir toprak tabakası ile kaplı olan Porsuk Çayı Havzası, çok verimlidir.
Havza topraklarının verimli oluşu tarımsal alanda da havzayı söz sahibi yapmaktadır.
Havzada buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır, pirinç ve şeker pancarı ekimi yapılır.
Ancak ekim yapılan arazilerin kuru arazi olması nedeniyle sahip olunan arazinin
tümüne her yıl ekim yapılamamaktadır. Havzaya düşen yıllık yağış miktarının azlığı
bu olayı kaçınılmaz kılmaktadır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
50
Porsuk Çayı Havzası’nda tarım yapılan arazileri yıllar itibari ile değişmekle
birlikte % 81,34’ü ekilmekte, % 17,28’i nadasa bırakılmakta, % 0,42’si meyve ve
bağ üretimi ve % 0,96 sında ise sebze üretimi yapılmaktadır (Çizelge 4.5.).
Çizelge 4.5. Porsuk Çayı Havzası Arazilerinin Kullanılışı (ha) (Eskişehir İl Tarım Müdürlüğü, 2005; Kütahya İl Tarım Müdürlüğü, 2004).
İLÇELER Tarla (Ekilen) Tarla (Nadas) Meyve Ve Bağ Sebze Kütahya(merkez) 73.106 8.400 638 1.529 Altıntaş 28.276 8.996 130 118 Aslanapa 22.983 3.111 0 38 Dumlupınar 6.895 1.875 81 56 Eskişehir(merkez) 98200 26069 271 1599 Alpu 44915 11152 14 517 Beylikova 24788 4841 2 49 İnönü 13378 2365 20 69 Mihalıççık 41763 10475 613 246 Toplam 354.304 77.284 1769 4.221
Ekim yapılan alanlarında genelde tahıl ve şeker pancarı üretilmektedir. Bunun
yanında sebze ve meyve üretimi de yapılmaktadır. Havzada ekim yapılan tarım
alanlarının büyük çoğunluğunda % 81.62 tahıl üretimi, % 6.93 yemeklik baklagil, %
5.72 endüstri bitkileri, % 0.67 sebze ve % 1.47 meyve ve bağ üretimi yapılmaktadır.
Çizelge 4.6. da havza içerisinde üretilen ürünlerin ekim yapıldığı alanlar verilmiştir.
Çizelge 4.6. Havza İçerisinde Üretilen Ürünlerin Ekim Yapıldığı Alanlar(ha) (Eskişehir İl Tarım Müdürlüğü, 2005; Kütahya İl Tarım Müdürlüğü, 2004).
İlçe Adı Tahıl Sanayi bitkileri
Yem Bitkileri
Yemeklik Baklagiller
Sebze
Bağ- Bahçe
Kütahya(merkez) 66590 2486 3276 3377 638 1.529 Altıntaş 22460 3165 957 1890 130 118 Aslanapa 13524 486 615 8317 0 38 Dumlupınar 4270 109 315 2733 81 56 Eskişehir(merkez) 56092 3906 3026 1850 271 1599 Alpu 24045 2990 1100 455 14 517 Beylikova 16765 1271 687 125 2 49 İnönü 8100 894 400 670 20 69 Mihalıççık 22007 1018 75 455 613 246 Toplam 233853 16325 10451 19872 1769 4.221
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
51
Porsuk Çayı Havzası’nın Eskişehir bölümündeki arazisinin % 15.1’i düz, %
16.2’si hafif eğimli, % 24.1’i orta eğimli , % 21.9’u dik, % 19’u çok dik ve % 3.7’si
sarptır. Eskişehir arazisinin % 23,41 inde orta derecede, % 25,41 inde şiddetli
erozyon ve % 51,18 inde çok şiddetli su erozyonu tehdidi altındadır (Eskişehir İl
Tarım Müdürlüğü, 2002). Kütahya bölümündeki arazisinde ise % 9,35 inde çok az,
% 10,63 ünde orta derecede % 38,57 inde şiddetli, % 38,63 ünde çok şiddetli
erozyon, % 2,5 inde erozyon riski yoktur (Kütahya İl Tarım Müdürlüğü, 2004).
Eskişehir ve Kütahya illerinde hayvancılık da önemli tarımsal faaliyetler
arasındadır. Hayvancılık bölgede oldukça gelişmiş olup, özellikle küçükbaş hayvan
yetiştiriciliği, tarım kesimindeki nüfusun önemli gelir kaynaklarındandır. Her iki ilde
de koyun, keçi gibi küçükbaş hayvanlar ve büyükbaş hayvancılıkla uğraşılmaktadır.
Ayrıca tavukçuluk ve arıcılıkta yapılmaktadır.
4.2.3. Ormanlar
Havzanın Kütahya bölümünde Kütahya Ovası çevresince ormanlar yaygındır.
Bu ormanlara egemen ağaç türleri; karaçam, meşe ve ardıçtır. Ormanlar genellikle
yüksek platolardadır. Bu platolardaki iklim koşullarına çok iyi uymuş olan karaçam,
ormanlarındaki en yaygın türdür. Kütahya Ovası’nın kuzeyindeki Yeşildağ kütlesi ile
bunun eteklerindeki yüksek platolar ve kütlenin batı uzantısını oluşturan tepelik
alanlar karaçam ormanları ile kaplıdır. Ormanın alt katını ardıç türleri oluşturur.
Kütahya Ovası’nın doğusundaki yüksek platolarda karaçam ormanları, araya meşe
türlerinin (özellikle sapsız meşe) girmesiyle karışık orman niteliği kazanır. Kuru
ormanlar daha aşağı kesimlerdeki alçak platolarda da sürer. Yellice ve Gümüşdağ
kütlesinin kuzeyinde daha çok saçlı meşe, güneyinde ise genelde ardıç türleri ve
meşe türleri görülür. Kütahya ovasının kuzeybatısındaki alçak platolar ise tümüyle
karaçam ormanları ile kaplıdır. Yellice ve Gümüşdağ'ın kuzey eteklerindeki alçak
platolardaki ormanlar, genellikle saçlı meşelerden oluşur. Yellice Dağı ve
Gümüşdağ'ın güney yamaçlarındaki alçak platolarda daha çok meşe türleri vardır. Bu
kesimdeki başlıca meşe türleri; mazı meşesi, saçlı meşe, lübnan meşesi olup, ardıç
ağaçlarına da rastlanır (Kütahya İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
52
Havzanın Eskişehir bölümünde orman alanları Sündiken Dağları ve Türkmen
Dağları’nın zirvelerinden sarıçam ağaçları ile başlayıp, aşağıya ve şehre doğru
karaçam ve meşelik alanlarla devam etmektedir. Eskişehir’in % 26’i ormanlarla
kaplıdır. Önemli ormanlık yöreleri Çatacık, Mihalıççık ve Kalabak’tır. Arazi meyili
ortalama % 40-60 arasındadır. Ormanlarının % 78’ü karaçam, % 9’i sarıçam, % 6’ü
kızılçamdır. Geriye kalanı bataklık ormanları olup, bunun da tamamı meşe cinsidir.
Ormanlık alanlarda başlıca karaçam, kızılçam, sarıçam, kayın, kavak, meşe, ardıç, sedir
ağaçları görülmektedir (Eskişehir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
4.2.4. Turizm ve Rekreasyon
Porsuk Çayı Havzası turizm yönünden Türkiye’nin diğer yöreleri ile
karşılaştırıldığı zaman önemli sayılabilecek nitelik ve sayıda turistik yer ve değerlere
sahip değildir. Fakat yinede görülmeye ve değerlendirmeye değer tarihi ve turistik
kaynaklar bulunmaktadır.
Kütahya’da Selçuklu dönemi, Germiyanlı dönemi ve Osmanlı döneminden
kalma çok sayıda cami, külliye, kale, türbe ve hamam bulunmaktadır. Frig Vadisi ve
Aizonai antik kenti Kütahya’daki tarihi yerleşim yerleridir. Dünya’daki ilk borsanın
Aizonai antik kentinde olduğu söylenmektedir (Kütahya İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü, 2005).
Havzanın diğer önemli merkezi Eskişehir’de Frig, Hitit, Roma, Bizans,
Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ait tarihsel bölge ve anıtlar
bulunmaktadır. İlin tamamına yayılmış olan ve kent merkezinde önemli sağlık
turizmi potansiyeline sahip olan şifalı sıcak ve soğuk sular bulunmaktadır (Eskişehir
İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Havza içerisinde bulunan Çavlum köyü Orta Tunç Çağı Mezarlığı
Eskişehir’in 16 km. doğusunda, Alpu Ovası'nda bulunmaktadır. 1995 yılında
Eskişehir Arkeoloji Müzesi tarafından tespit edilen mezarlık, erken Hitit döneminin
en önemli kalıntılarından biridir. Yazılıkaya Frig Vadisi M.Ö 1200 yıllarında
Anadolu’da Hitit egemenliğine son vererek güçlü bir siyasi birlik oluşturan Frigler
zamanla çok geniş bir bölgeye yayılarak yeni yerleşim birimleri kurmuşlardır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
53
Günümüzde Frigya Vadisi olarak bilinen alan Kütahya-Eskişehir-Afyon illeri içinde
yer almaktadır. Bölgenin önemli bir bölümü havza içerisinde yer almaktadır ve
vadide çok sayıda tarihi eser bulunmaktadır (www.eskisehirliyiz.biz/).
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Ordular! İlk hedefiniz
Akdeniz’dir. İleri…” komutunu verdiği yer olan Başkomutanlık karargahı Kütahya
Dumlupınar Zafertepe Çalköy’dedir. Başkomutan Milli Parkı’nın bir bölümü havza
içerisindedir. Bu nedenle yakın tarihimizin göstergesi niteliğindedir.
İl topraklarının bir kısmı havza içerisinde kalan Kütahya doğal güzellikler
açısından oldukça zengindir. Anadolu’nun en büyük kuşları olan Toy kuşları
dünyada yalnız Kütahya da üremektedir. Ayrıca Kütahya ilinde birçok kaplıca da
bulunmaktadır. Çinicilik Kütahya’nın simgesi haline gelmiş çok eskiden kalma
kültürel bir değerdir.
Eskişehir'in en eski yerleşim merkezi olan Odunpazarı, Osmanlı Evleri'nin
yer aldığı kültür mirasımızın öğeleri olan sivil mimarlık örneklerindendir.
Odunpazarı eski mahalleleri, dar sokakları, eski evleri ve çeşmeleriyle "Eski Türk
Şehri" görünümünü günümüze kadar korumuştur.
Kütahya’da Çamlıca orman içi dinlenme, Murat Dağı, Vakıf Çamlığı gibi
birçok yer rekreasyon amaçlı kullanılmaktadır. Çamlıca orman içi dinlenme yeri,
Kütahya’nın batısında il merkezine 7 km mesafede 20 ha. lık bir alanda
bulunmaktadır.
Eskişehir’de ise orman fidanlığı, Bademlik, Musaözü Barajı, Kalburcu,
Kalabak orman içi dinlenme, Karataş orman içi dinlenme, Çatacık orman içi
dinlenme, Kalabak Başı, Şöferler Çeşmesi ve Regülatör rekreasyon amaçlı kullanılan
başlıca alanlardır. Musaözü orman içi dinlenme yeri, günübirlik kullanım alanı
olarak kullanılan parkın ortasında bulunan Musaözü Barajı etrafındadır ve 50 ha. lık
bir alanı kaplamaktadır. Çatacık orman içi dinlenme yeri, Mihalıççık ilçesi Çatacık
ormanı ortasında Çatacık mevkiinde 5 ha. lık bir alanda bulunmaktadır. Kalburcu
orman içi dinlenme yeri: Mihalıççık ilçesinde 10 ha. lık alanı kaplayan park olup
rekreasyon amaçlı kullanılmaktadır. Şekil 4.6. da rekreasyon alanları görülmektedir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
54
1- Regülatör 2- Orman Fidanlığı 3- Musaözü Barajı 4- Bademlik 5- Kalabak Başı 6- Kalabak Ormaniçi 7- Karataş Ormaniçi 8- Şöferler Çeşmesi 9- Çatacık Ormaniçi 10- Kalburcu 11- Vakıf Çamlığı 12- Çamlıca Ormaniçi 13- Murat Dağı Şekil 4.6. Porsuk Havzası Rekreasyon Alanları (www.mta.gov.tr, 2007; Devlet Su
İşleri, 2001b).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
55
4.1.8. Endüstri ve Madencilik
Coğrafi konumunun yarattığı avantaj ile Eskişehir, Anadolu’nun batıya açılan
kapısı durumundadır. Demiryolu ve karayollarının kavşağında olması, tarımda ve
sanayideki gelişmeler ile yeraltı kaynaklarının zenginliği, Eskişehir’i ekonomik
bakımdan önemli bir merkez haline getirmiştir. Eskişehir’in son yıllarda ekonomik
hayatının dinamizminde hiç şüphesiz en önemli pay sanayinindir. Şehir nüfusunun,
kırsal nüfusa göre süratle büyümesi, yetişmiş işgücü varlığı, pazarlara yakınlığı,
enerji ve hammadde kaynaklarının uygunluğu, sanayi için gerekli alt yapı
yatırımlarının yeterli oluşu, bölge sanayisinin giderek gelişmesini sağlamıştır.
Eskişehir’deki Organize Sanayi Bölgesi 32 milyon m2. lik alanı ile ülkemizin
en büyük sanayi alanı durumundadır. Eskişehir İl ekonomisinde sektörlerin payına
baktığımızda ise % 61 ile hizmetler sektörü ilk sırada yer alırken, bunu % 28 ile
sanayi sektörü ve % 11 ile tarım sektörü izlemektedir. Ülkemizin doğal gaz kullanan
ilk sanayi bölgesi durumundadır. Halen EOSB de 207 firma faaliyet göstermektedir.
Ayrıca proje aşamasında 60 firma bulunmaktadır. Tarımsal alandaki ürün yelpazesi
tarıma dayalı sanayinin gelişmesine öncülük etmiştir. Kentte bulunan Türkiye Şeker
Fabrikası, bisküvi ve unlu mamuller üreten çok sayıdaki tesis buna örnektir. Çizelge
4.7. de OSB deki firmaların sayısı görülmektedir (Eskişehir Sanayi Odası, 2006).
Çizelge 4.7. Eskişehir OSB’deki Firmaların Sayısı (Eskişehir Sanayi Odası, 2006).
ESKİŞEHİR OSB'DEKİ FAAL FİRMALARIN SEKTÖREL DAĞILIMI SEKTÖRLER FİRMA SAYISI Makine İmalat Sanayii 48 Orman Ürünleri Sanayii 24 Kimya, Kauçuk ve Plastik Sanayii 32 Taş ve Toprağa Dayalı İmalat Sanayii 16 Gıda Sanayii 20 Metal Eşya Sanayii 44 Hazır Giyim Sanayii 16 Madencilik 7
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
56
OSB’nin dışında Muttalıp bölgesinde, Bursa yolu üzerinde Baksan Sanayi
Sitesinde ve Organize Sanayi Bölgesi karşısındaki (EMKO, Teksan, Oto
Galericileri) sitelerinde küçük ve orta boy işletmeler bulunmaktadır. Eskişehir
genelinde farklı iş kollarında önemli potansiyele sahip küçük sanayicilerin ortak
girişimi ile kurulmuşlardır. Çizelge 4.8. de Eskişehir’de faal küçük sanayi siteleri ve
işletmelerin sayısı görülmektedir (Eskişehir Sanayi Odası, 2006).
Çizelge 4.8. Eskişehir’de Faal Küçük Sanayi Siteleri ve İşletmelerin Sayısı
(Eskişehir Sanayi Odası, 2006).
SANAYİ SİTELERİ İŞ YERİ SAYISI Baksan Küçük Sanayi Sitesi 698 Tornacılar ve Oto Tamirciler Küçük Sanayi Sitesi 244 İnan Sanayiciler Küçük Sanayi Sitesi 26 Keresteciler Küçük Sanayi Sitesi 35 Teknik Küçük Sanayi Sitesi 460 Gazeteciler, Matbaacılar Küçük Sanayi Sitesi 46 Emko Mobilyacılar Küçük Sanayi Sitesi 443
Kütahya Organize Sanayi Bölgesi şehir merkezine 13 km. mesafede Alayunt-
Saka köy yolu üzerinde kurulmakta olup, 3.000-46.000 m2. arasında değişen 95 adet
parselden oluşmaktadır. Organize Sanayi Bölgesinde bulunan 88 firmanın 2 adedi
üretime geçmiş bulunmaktadır. Bunlardan biri döküm diğeri sünger imal etmekte
olup, 6 firma da inşaat aşamasındadır. Bu firmalar; 2 adet dokuma ve tekstil sanayi, 1
ateş tuğlası imalat sanayi, 2 çini ve seramik sanayi ve 1 adet inşaat ve yapı
elemanları sanayi kolunda faaliyet göstereceklerdir. Organize Sanayi Bölgesinde; 13
adet gıda sanayi, 15 adet Dokuma ve Giyim Sanayi, 4 adet Orman Sanayi, 1 adet
Kağıt ve Basım Sanayi, 7 adet Lastik ve Plastik Sanayi, 6 adet Kimya Sanayi, 3 adet
Pişmiş Kil ve Çimento Gereçleri Sanayi, 1 adet Döküm Sanayi, 2 adet Demir Dışı
Metaller Sanayi, 4 adet Madeni Eşya Sanayi, 7 adet Elektriksiz Makine Sanayi, 1
adet Tarım Alet ve Makineleri İmalat Sanayi, 5 adet Elektrikli Makineler Sanayi, 17
adet Çini ve Seramik Sanayi ve 2 adet firma İnşaat ve Yapı Elemanları Sanayi
dalında faaliyetlerini göstereceklerdir. Çizelge 4.9. da halen Kütahya’da faal
durumda olan firma sayısı görülmektedir (Kütahya İl Çevre ve Orman Müdürlüğü,
2005).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
57
Çizelge 4.9. Kütahya’da Faal Durumda Olan Firma Sayısı (Kütahya İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Eskişehir’in önemli ekonomik kaynaklarından bir diğeri ise, yeraltı
zenginliğidir. İl’de sanayinin gelişiminde ve yıllar içinde ihracatın artışında
madencilik önemli bir yere sahiptir. Eskişehir genelinde bulunan maden
rezervlerinden işletilmekte olan başlıcaları; manyezit, krom, bor, kil, mermer ve
lületaşıdır. Sepiolit madeni de Eskişehir’in önemli yer altı zenginliklerindendir. Bir
tür magnezyum silikat minerali olan sepiolit, doğada tabakalı ve masif olarak
bulunmaktadır (Çizelge 4.10.) (Eskişehir Sanayi Odası, 2006).
Yüksek ihraç potansiyeli olan Krom madeni, Eskişehir’in diğer önemli yer
altı zenginliklerinden biridir. Kimyasal, atmosferik korozyona ve aşınmalara karşı
dayanıklı olduğu için krom, oksitlenme gibi özelliklerinden dolayı çelik ve diğer
maddelerin kaplanmasında, savunma sanayisinde, refrakter malzeme üretiminde ve
çeşitli kimyasallarda kullanılmaktadır.
1930’lu yıllarda işlenmesine başlanan bir başka yer altı kaynağı ise
manyezittir. Modern tekniklerle manyezit çıkartılıp, işlenmesi 1960’dan sonra söz
konusu olmuştur. Manyezit cevheri ağır sanayinin gelişiminde önemli rol oynamıştır.
Ayrıca, magnezyum bileşiklerinden olan refrakter ürünler ise ısıl işlemli proses
sanayisinin önemli yardımcı maddelerinden biridir.
KÜTAHYADA FAAL FİRMALARIN SEKTÖREL DAĞILIMI SEKTÖRLER FİRMA SAYISI Madencilik Ve Taş Ocakçılığı Sanayi (Metal Dışı Madenler,Kömür Dahil, Metalik Maden) 8 Seramik, Porselen Ve Çini Sanayi 44 Şeker, Un, Bitkisel Ve Hayvansal Yağlar Gıda Sanayi 36 Taş ve Toprağa Dayalı İma.San. 20 Orman Ürünleri Ve Mobilya Sanayi (Parke, Kereste, Ambalaj, Ağaç Mobilya, Döşeme Vb) 6 Kimya, Gübre, Lastik, Plastik, Cam, Kağıt Sanayi, (PVC Boru) 13 Dokuma, Giyim, Deri Sanayi 8 Madeni Eşya Ve Makine İmalat Sanayi (Metal Yapı Malzemesi, Kalorifer Kazanı, Egzost) 19 Enerji Sektörü (Termik Ve Hidroelektrik Santralleri) 1
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
58
Çizelge 4.10. Porsuk Çayı Havzasında Bulunan Madenler ve Rezervleri (Eskişehir Sanayi Odası, 2006; Kütahya İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
HAVZADA BULUNAN ÖNEMLİ MADEN KAYNAKLARI VE REZERVLERİ Maden KROM (Cr) Bulunduğu Bölge Eskişehir Genelinde 250 krom zuhuru bulunmaktadır. Rezerv 50.000 ton mümkün, zaman zaman işletilmektedir. Bulunduğu Bölge Eskişehir Genelinde 250 krom zuhuru bulunmaktadır.
Rezerv 5 adet ocakta işletme yapılmakta olup 4.070.000 ton görünür+ muhtemel+mümkün rezerv bulunmaktadır.
Maden MANGANEZ (Mn) Bulunduğu Bölge Mihalıççık-Göçük Rezerv 5.700 ton görünür+muhtemel olup yatak geçmiş yıllarda işletilmiştir. Bulunduğu Bölge Eskişehir Merkez-Sekiören Rezerv 2.500 Ton görünür+muhtemel Bulunduğu Bölge Etrafşehir (Akoluk) Kütahya Merkez-Andız Altıntaş Rezerv 8045 ton mümkün Maden MANYEZİT (Mg) Bulunduğu Bölge Eskişehir Merkez-Gündüzler, Sepetçi Sahası Rezerv 1.000 ton görünür, 2.000 ton muhtemel Bulunduğu Bölge Mihalıççık-Beylikahır Sahası Rezerv 2.300 ton görünür, 4.500 ton muhtemel Bulunduğu Bölge Eskişehir Merkez-Martıköy Sahası Rezerv 3.000 ton görünür, 13.000 ton muhtemel, 13.000 ton mümkün Bulunduğu Bölge Kütahya Merkez -Avdan-Saka-Nusret
Rezerv 1.800.000 Ton Görünür, 2.100.000 Ton Muhtemel, 3.000.000 Ton Mümkün
Bulunduğu Bölge Kütahya Merkez -Ilıca-Beşçam Rezerv 7.497.058 Ton Gör + muh 3.182.000 Ton Mümkün Bulunduğu Bölge Kütahya Merkez-Ilıca-Ortacak-ve Turan Ocağı kuzeybatısı Rezerv 4.500.000 Ton Gör + Muh Bulunduğu Bölge Kütahya-Sobran- Türkmentepe Rezerv 22.000.000 Ton Gör +Muh+Mümkün Maden ASBEST (Asb) Bulunduğu Bölge Mihalıççık (Güllükdere) Yatağı Rezerv 30.000 ton mümkün Maden DEMİR (Fe) Bulunduğu Bölge Mihalıççık-Karaçam yatağı
Rezerv %55 Fe2O3 tenörlü, 520.000 ton mümkün, %40 tenörlü 1.600.000 Ton mümkün
Maden FLOURİT (F) Bulunduğu Bölge Sivrihisar-Beylikova, Kızılcaören Sahası
Rezerv 11.368.075 ton tüvanan olup, Nadir Toprak Elementleri ve barit ile birliktedir.
Maden KAOLEN (Kao) Bulunduğu Bölge Mihalıççık-Ahırözü, Üçbaşlı, Çamdan, Ayıntepe Yatakları
Rezerv
Ahırözü yatağında 1.725.000 ton görünür, Çamdan yatağından 360.000 ton görünür ve 100.000 ton muhtemel, Ayıntepe yatağında 1.091.000 ton görünür+muhtemel Üçbaşlı yatağında 322.000 ton görünür+muhtemel
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
59
Çizelge 4.10. Porsuk Çayı Havzasında Bulunan Madenler ve Rezervleri (Devamı) (Eskişehir Sanayi Odası, 2006; Kütahya İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Tuğla, kiremit ve seramik üretiminin temel girdileri arasında bulunan kil,
Eskişehir ve çevresinde önemli rezervlere sahip bir hammaddedir. Süpren mermeri
olarak da bilinen, Eskişehir mermeri ve Kütahya’da bulunan 50-55.000.000 m3 lük
mermer de havzanın ekonomik öneme sahip diğer bir yeraltı zenginliğidir.
HAVZADA BULUNAN ÖNEMLİ MADEN KAYNAKLARI VE REZERVLERİ Bulunduğu Bölge Mihalıççık-Sazak Köyü Rezerv 50.000 ton mümkün Bulunduğu Bölge Kütahya Merkez-Gevrekseydiköy-Yumruktaş-Kayakuran-Ilıman Rezerv 727.924 Ton Görünür +muhtemel +Mümkün Bulunduğu Bölge Altıntaş-Allıören Rezerv 1.210.000 Ton Görünür Bulunduğu Bölge Altıntaş-Oysu-Çamlıtepe Rezerv 10.904 Ton Muhtemel Bulunduğu Bölge Altıntaş-Balatoğlu-Meşetepe Rezerv 2.500.000 Ton Muhtemel Maden NİKEL (Ni) Bulunduğu Bölge Mihalıççık-Yunusemre Zuhuru Rezerv Zuhur Maden SEPİYOLİT Bulunduğu Bölge Mihalıççık-Koyunağıl sahası Rezerv Sahadan 500.000 ton üretim yapılmıştır. Maden TALK Bulunduğu Bölge Mihalıççık (Sazak, Biçer) Yatağı Rezerv 11.000 ton görünür, 375.000 ton mümkün Maden DİYATOMİT Bulunduğu Bölge Kütahya Merkez-Alayurt Rezerv bilinmiyor Maden KALSİT Bulunduğu Bölge Kütahya merkez Maden KÜKÜRT (S) Bulunduğu Bölge Kütahya Merkez -Simav Rezerv 5.000-6.000 Ton Potansiyel
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
60
4.1.9. Korunan Alanlar
Porsuk Çayı Havzası’ndaki koruma alanları ve statüleri şunlardır (Şekil 4.7.).
ü Milli Park
Başkomutan Tarihi Milli Parkı: Anadolu’muzu işgal eden devletlerin,
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK komutasında, Türk Milletinin
bağımsızlık aşkı ve mücadele azmi karşısında yok edildikleri ve Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kurulmasına temel olan Kurtuluş Savaşımızı kesin zafere
ulaştıran Büyük Taarruz ve Başkomutan Savaşları’nın geçtiği alanları bugünkü ve
gelecek nesillere tanıtmak ve belirlenecek koruma kullanma dengesi içinde,
hafızalarda canlı kalmasını sağlamaya yönelik olarak gerekli tesisin yapılmasını ve
faydalanılmasını sağlamak amacı ile kurulmuştur. Başkomutan Tarihi Milli Parkı
“380 38’ 46” -380 59’ 27” Kuzey enlemleri ile “290 52’ 30”-300 34’ 04” Doğu
boylamları arasında yer almaktadır. Milli park Afyon’dan başlayıp Dumlupınar‘a
kadar 42183 ha. alan oluşturmaktadır. Milli parkın 23328,5 ha. bölümü havza
içerisindeki Dumlupınar ilçesi sınırları içerisindedir (Kütahya İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü, 2005).
ü Yaban Hayatı Koruma Alanları ve Yaban Hayatı Geliştirme Alanları:
Mihalıççık-Alpu-Merkez ve Sarıcakaya Geyik Koruma ve Üretme Alanı:
Bir kısmı havza içerisinde bulunan Mihalıççık-Alpu-Merkez ve Sarıcakaya Geyik
Koruma ve Üretme Alanı kuzeyi Mahmuthisar’dan başlayarak Sarıyar Barajı,
Gökçekaya Barajı ve Sakarya Nehri’nin güney kıyısını takiben Mayıslar köyüne,
batısı Mayıslar köyünden Dağküplü’yü takiben Yarımca köyüne, güneyi Yarımca
köyünden Tandır, Sepetçi, Kozlubel, Çardak ve Kozlu köyüne, doğusu Kozlu,
Gözeler, Obruk köyünü takiben Mahmuthisar’a ulaşmaktadır. Koruma alanı 35000
ha kadardır (Eskişehir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
61
1- Başkomutan Tarihi Milli Parkı 2- Mihalıççık-Alpu-Merkez ve Sarıcakaya Geyik Koruma ve Üretme Alanı 3- Altıntaş Toy Kuşları Koruma ve Üretme Alanı4- Türkmen Dağı Yaban Hayatı Geliştirme Alanı 5- Vakıf Çamlığı Şekil 4.7. Porsuk Havzasındaki Korunan Alanlar (www.mta.gov.tr, 2007)
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
62
Türkmen Dağı Yaban Hayatı Geliştirme Alanı: 10.300 ha. Ormanlık , 775
ha. tarım ve 300 ha. diğer alan olmak üzere toplam 11.375 ha. lık alan koruma
altındadır. Ülkemizde yaşayan geyik türü (Cervus Elaphus)’un doğal yetişme ve
yaşama ortamına sahip, Kütahya merkeze bağlı, Türkmen Dağı Yaban Hayatı
Koruma Alanı Devlet Ormanıdır. Alanda guruplar halinde yaklaşık 350-400 adet
geyik mevcuttur. Mevcut yaban hayvanı türleri : Kurt, çakal, yaban domuzu, karaca,
tilki, tavşan ‘dır. Türkmen Dağı’nda sürekli av yasağı uygulanmaktadır (Kütahya İl
Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Altıntaş Toy Kuşları Koruma ve Üretme Alanı: Türkiye’deki tek üreme
alanları Kütahya Altıntaş arasında, Kuyucak, Yalnızsaray ve Pusan köyleri
sınırlarındadır. Koruma altına alınan alan 19 200 ha. dır (Kütahya İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü, 2005).
ü Doğa Koruma Alanı:
Vakıf Çamlığı (Abdulgaffar Acatay Ormanı): Alanı 685 ha. dır. Bu çamlık
Dünya üzerinde sadece bu yöremizde bulunan Ehrami karaçam (Pinus ssp.
pallasıana var pyramidata ) ve Ebe çamı (pinus nigra ssp. pallasiana var. şeneriana)
türlerinin bulunmasından dolayı 08.06.1988 tarihinde koruma altına alınmıştır.
Ehrami karaçam Vakıf Çamlığı’nda 1050-1150 m. yükseltiler arasında doğal olarak
yayılmıştır (Yücel, 2005)
ü Sit alanları:
Eskişehir’de Çavlum Köyü Orta Tunç Çağı Mezarlığı, Odunpazarı
Kentsel Sit Alanı, Yazılıkaya Frig Vadisi’nin bir bölümü havza içerisinde bulunan
önemli sit alanlarıdır. Ayrıca Altıntaş ve Dumlupınar ilçelerinden çıkan kaynakların
birleşiminden doğan Porsuk Çayı, Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu tarafından etrafında 100 m. şeridi 3. derece sit alanı ilan edilerek koruma
altına alınmıştır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
63
4.1.10. Sosyo-Ekonomik Yapısı
4.1.10.1. Nüfus
Proje alanında nüfus il merkezlerinde yoğunlaşmış durumdadır. Eskişehir
nüfusu 1990 yılında toplam nüfusun % 56.2, Kütahya nüfusu toplam nüfusun % 17.8
ini oluşturmakta iken 2000 yılında bu oran Eskişehir de % 58,40 , Kütahya da ise %
20,16 ya yükselmiştir. Başka bir anlatımla Eskişehir ve Kütahya havzadaki nüfusun
% 78,56 sını barındırmaktadır. Porsuk Havzası’ndaki nüfus kentlerde artarken,
kasaba ve köylerde azalmıştır. Çizelge 4.11. de Havzanın nüfus artışı görülmektedir.
Çizelge 4.11. Porsuk Çayı Havzası’nın Nüfusu (Eskişehir Sanayi Odası, 2006; Kütahya Sanayi Odası, 1999; Kütahya İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Havzada Bulunan Yerleşim Yerlerinin Nüfusu 2000 Genel Nüfusu 1990 Genel Nüfusu
İlçeler Toplam Şehir Köy Toplam Şehir Köy Eskişehir (Merkez) 519.602 482.793 36.809 447926 413082 38844 Alpu 16.727 5.708 11.019 18679 5087 13592 Beylikova 10.506 5.420 5.086 12689 5995 6694 İnönü 9.331 5.180 4.151 9377 4399 4978 Mihalıççık 18.696 4.706 13.990 23376 4473 18903 Kütahya (Merkez) 207.905 166.665 41.240 176184 130944 45240 Altıntaş 25.271 6.375 18.896 25152 5604 19558 Aslanapa 13.094 2.348 10.746 15420 2235 13185 Dumlupınar 5.494 3.310 2.184 6840 3559 3281 Toplam 826.626 682.505 144.121 735643 575.378 164.275
4.2.7.2. Eğitim
Havzada bulunan Eskişehir kentinde Anadolu Üniversitesi ve Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi, Kütahya’da ise Dumlupınar Üniversitesi olmak üzere 3
üniversite bulunmaktadır. Okuma yazma oranı % 95 in üzerindedir. Havzadaki illerin
genelinde yaklaşık 250000 öğrenci okullarda eğitim-öğrenim görmektedir. Bulunan
üniversiteler ve üniversitelere bağlı fakülte ve yüksekokullar havzada dışardan
öğrenci göçüne neden olmaktadır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
64
4.2.7.3. Ekonomi
Eskişehir ülkemizin gelişmiş sanayisi olan sayılı illerinden biridir. Toplumsal
ve ekonomik gelişmişlik açısından DPT’ ye göre Türkiye’nin 6. ili, yaşam düzeyi
bakımından Birleşmiş Milletler’e göre Türkiye’nin 3. ilidir. Sanayisi coğrafi konumu
nedeniyle Marmara Bölgesi’nin alternatifi olarak gelişim göstermiştir. Eskişehir’de
özellikle konfeksiyon, yapı gereçleri, seramik, makine imalat, metal eşya, gıda sanayi
dallarında yoğunlaşma görülmektedir. Eskişehir sanayi alt yapısı, iki üniversitesi,
yetişmiş iş gücü ve ham madde kaynaklarına yakınlığı ile yatırımların çekim
merkezlerinden biri olmuştur. Demiryolu ve karayolu bağlantılarının kavşak noktası
halindedir. Tarım ve hayvancılık Eskişehir ilinin ekonomik faaliyetlerinden ve
değerlerinden biridir (Devlet Su İşleri, 2001b).
Havzanın diğer önemli yerleşim merkezi Kütahya’dır. Kütahya ilinde
geleneksel olarak çini, seramik ve porselen üretimi yapılmaktadır. Türkiye’nin en
büyük ve en ünlü porselen üretimi yapılan tesisleri Kütahya’da bulunmaktadır.
Bunun dışında Kütahya Organize Sanayi Bölgesi’nde yoğun olarak faaliyet
gösteren ve Kütahya ekonomisine yön veren sektörler ve sanayi dalları şunlardır;
ü Toprağa dayalı sanayi dalları: Çini, Seramik, Cam, Porselen, Kiremit, Tuğla
ü Tarıma dayalı sanayi dalları: Gıda işleme tesisleri, Et entegre tesisleri, Şeker
üretim tesisleri, Gübre üretim tesisleri.
ü Orman ürünleri sanayi
ü Diğer sanayi dalları: Tekstil, Enerji üretimi, Kömür üretimi, Bor üretimi, ve
diğer türlerin üretimi
Havza alanı ve yakın çevresi maden yatakları bakımından zengindir. Başlıca
maden yatakları, mermer, kükürt, kalsit, diyatomit, talk, sepiyolit, nikel, kaolen,
florit, demir, asbest, manyezit, manganez, kromdur. Bu madenler bu bölgemizin
gelişimine önemli katkı sağlamaktadır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
65
4.3. Porsuk Çayı Havza Yönetimi
4.3.1. Porsuk Çayı Havzasında Geçmişten Bugüne Çevre Sorunları
Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’ne göre kıta içi yüzeysel su kategorisine
göre akarsular, 4 ana sınıfa ayrılmıştır (T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı, 2004).
a) I.Sınıf: Yüksek kaliteli su.
b) II. Sınıf: Az kirlenmiş su.
c) III. Sınıf: Kirli su.
d) IV. Sınıf: Çok kirlenmiş su olarak tanımlanmaktadır.
Kütahya ilinin doğusundan ve Eskişehir ilinin içinden geçen Porsuk Çayı son
yıllardaki gelişme ve endüstrileşmenin bir sonucu olarak bu iki ilimizin evsel ve
endüstri atık suları için alıcı ortam durumundadır. DSİ III Bölge Müdürlüğü
ölçümlerine göre Porsuk Çayı, kaynak bölgesi ile Kütahya kent merkezi arasında II.
sınıf, Kütahya kent merkezinden Porsuk Barajı’na kadar ise IV. sınıf su kalitesinde
akmaktadır. Porsuk Barajı çıkışında II. ve III. sınıfa düşen su, Eskişehir kent
merkezinden sonra IV. sınıf seviyelerine düşmekte ve bu su kalitesiyle Sakarya
Nehri’ne bağlanmaktadır. Mevcut durumu ile Porsuk Çayı Türkiye’nin en kirli
çaylarından biridir. Oysa Porsuk Çayı 1950’li yıllarda Eskişehir halkının balık
tuttuğu, yüzdüğü ve kıyılarında eğlendiği temiz bir akarsuydu (Şekil 4.8. )
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
66
Şekil 4.8. 1950 lerde Eskişehir (www.eskişehir.gov.tr)
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) içme suyu ve kanalizasyon dairesi,
Dünya Sağlık Örgütü (WHD) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın mali ve
teknik desteği ile 1978-1980 yılları arasında Porsuk Çayı’nın kirliliğini incelemiştir.
Bu çalışmada, Porsuk Çayı’nda kirlenmenin Kütahya-Eskişehir arasındaki Porsuk
Barajı’nda dinlenen sudaki organik kirliliğin bir miktar azaldığı, Eskişehir’deki evsel
ve endüstriyel atıkları aldıktan sonra tekrar ağır şekilde kirlendiği ortaya çıkmıştır
(DSİ, 1998: Koyuncu. 2005’den).
Eskişehir’de 1894 yılında temeli atılan bugünkü adıyla TÜLOMSAŞ
Fabrikası bir kamu kuruluşu olup, onu Şeker Fabrikası (1933), Sümerbank Dokuma
Fabrikası (1956) izlemiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında özel sektörün özellikle un ve
toprak sanayinde başlattığı sanayileşme faaliyetleri 70’li yıllarda metal eşya ve
makine imalat sanayine de yönelmiş, teşvik tedbirlerinin özendirici olduğu
dönemlerde sektörel bazda yatırımların sayısı artmıştır. Ülkemizin tek uçak motoru
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
67
fabrikası (TUSAŞ) havza içerisindedir. Ülkemizin en büyük kapasiteli buzdolabı
(ARÇELİK) ve kompresör fabrikaları Eskişehir’dedir. Aynı tarihlerde özel sektörce
büyük ölçekli un, kiremit, taş ve toprağa dayalı üretim yapan kiremit ve tuğla
fabrikaları kurulmuştur.
Gelişen sanayi ve buna bağlı olarak yarattığı istihdam kentte yeni yerleşim
alanlarının açılmasına neden olmuş ve kent, kuzey batı yönünde gelişmiştir.
Sanayide çalışan nüfusun yanı sıra, devlet kuruluşlarında ve askeri üste görevli çok
sayıda memurun kent bünyesinde yer alması, bu dönemde Eskişehir’e memur ve işçi
kenti kimliği kazandırmıştır. Kentte hızlı nüfus artışı ve sanayileşmeye bağlı olarak
konut sayısı artmıştır.
Kütahya yeraltı kaynakları yönünden çok zengin bir ildir. Sanayi de buna
paralel olarak gelişmiştir. Kütahya’da 1950-1960 yılları arasında önemli sanayi
tesisleri kurulmuştur. Bunlar TEAŞ Tunçbilek Termik Santrali (1954), Kütahya
Şeker Fabrikası (1954), Yıldız Enteğre Gübre Fabrikası (1954), sanayi tesislerinin
kuruluşuna bağlı olarak kentsel nüfus artış hızı ülke ortalamasından fazla olmuştur.
Kütahya’da 1960-75 döneminde toprak ve seramik sanayi dalında yapılan yeni
yatırımlarla birlikte kentleşme artmıştır. Bu tarihlerde TÜGSAŞ Azot Fabrikası
(1961), TEAŞ Seyitömer Termik Santrali (1969), Kütahya Manyezit İşletmeleri A.Ş.
(1972), Gimsan Gediz İplik ve Mensucat A.Ş. (1972), Kütahya Porselen Sanayi A.Ş.
(1974), 1975 sonrası ise Gediz Ambalaj Sanayi A.Ş. (1982), Heriş Seramik ve
Turizm Sanayi A.Ş. (1989) faaliyete başlamışladır. Yine havzanın önemli kenti
Kütahya’da da sanayi ile birlikte nüfusta da artış görülmüştür. Sanayi ve yerleşimin
artması sonucu porsuk çayının kirliliği zamanla artış göstermiştir (Kütahya Ticaret
ve Sanayi Odası, 1999).
Havzadaki kent nüfuslarının kırsal nüfusa göre hızla büyümesi, yetiştirilmiş iş
gücü potansiyelinin varlığı, havzanın coğrafi bakımdan önemli yerleşim alanlarına ve
pazarlara yakınlığı, enerji ve hammadde kaynaklarının uygunluğu, sanayi için gerekli
altyapı yatırımlarının yeterli olması ve ulaşım kolaylıkları, bölge sanayisinin giderek
gelişmesini sağlamıştır. Bu da sanayi ve evsel atıklar için alıcı olan Porsuk Çayı’nın
kirlenmesine yol açmıştır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
68
1950’lerde başlayan ve tüm ülkenin de içine girdiği sanayileşme sürecinin
etkisiyle, kentleşme hızlanmıştır. Havzanın hızlı sanayileşmesi, göç alması, nüfus
artışı ve konut ihtiyacı verimli tarım topraklarının zamanla yerleşim alnının tehdidi
altında kalmasına ve yerleşime açılmasına neden olmuştur (Çabuk, 2006).
Porsuk Çayı Havzası’nda yer alan yerleşim yerlerinin atık su arıtma tesisi
deşarjları, bazı ana endüstrilerden yapılan noktasal özellikle deşarjlar, tarımsal arazi
ve meralardan gelen kirletici kaynaklar önem taşımaktadır. Katı maddeler, bitki besin
maddeleri (azot ve fosforlu bileşikler), pestisitler, ağır metal ve iz elementler
toplamda su kalitesini kötü yönde etkilemektedir.
Eskişehir’de taşkına neden olan akarsular, Porsuk Çayı ile kolları olan Sarısu,
Uluçayır ve Kargın dereleridir. Sürekli ve sağanak şeklindeki yağışlar, kar erimesi,
yatak yetersizliği ve orman örtüsünün gittikçe azalması taşkını meydana getiren
nedenler olmuştur. Porsuk ve diğer üç kolundan biri veya birkaçı ilkbaharda normal
debilerinin çok üstünde su getirerek taşkına sebep olmaktadır. Gelen suyun miktarına
ve süresine bağlı olarak şehir içinde ve tarım arazilerinde değişik zararlar
oluşmaktadır. Bir veya daha çok koldan gelen taşkın sularının aynı zaman içinde
şehirden geçmesi hasarı büyümektedir (Devlet Su İşleri, 2002).
Eskişehir’de meydana gelen taşkınlar can ve mal kayıplarına neden olmuştur.
Taşkın yağışları 5 yıllık yineleme değerine yakındır. Eskişehir kent merkezinde
yaşayan nüfus ve ticari işletmelerin artması nedeniyle geçmişte olan taşkınların aynı
boyutlarda olması durumunda verecekleri zarar doğal olarak daha fazla olacaktır.
Eskişehir ilinde her yıl genellikle 13-22 Nisan tarihleri arasında her gün sürekli yağış
görülmektedir. 1984 yılı 15 Nisan itibariyle 29.5 mm. yağış gözlenmiştir. Sel
baskınları 1949, 1950, 1953, 1964, 1970, 1984, 2001 gibi çeşitli tarihlerde meydana
gelmiştir. Bunlardan 5-7 Mart 1950 tarihinde meydana gelen sel baskınında 17 mm.
yağış ve kar erimesi neticesinde Porsuk ve Sarısu, Uluçayır ve Kargın Dereleri
yükselmiş, Sarısu ve Porsuk Çayı Vadisi sular altında kalmıştır. Feyezan 6 Mart
sabahı Eskişehir il merkezine gelmiş ve 300 ev yıkılmış, 43 ev tamir edilemez
duruma gelmiş, 6 tuğla fabrikası, bir cam ve bir döküm fabrikası ayrıca bir hastane
ve bir okul hasara uğramıştır. Can kaybı 7 kişiyi bulmuştur. Seller ovada da etkisini
göstermiş ve 200 000 da. ekili arazi sular altında kalmıştır (Devlet Su İşleri, 2002).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
69
Taşkın ve sellerdeki en büyük neden bitki örtüsünün yetersizliği, yağış
rejiminin düzensizliği, dere yataklarının sedimentlerle dolması ve dar olmasıdır.
Etkileri ise tarımda verim düşüklüğü ve yerleşim alanlarının da zarar görmesidir.
Porsuk Barajı 1971 yılında yükseltilerek, barajdan olabilecek taşkın böylece
önlenmiştir. Ancak 17 Aralık 2001 tarihinde aşırı yağışlar meydana gelmiş ve sular
aşırı derecede yükselmiş, şehirde bazı işyerleri sular altında kalmıştır (Eskişehir İl
Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Taşkın ve sellerin bir diğer nedeni de Porsuk Çayı’na çöken sedimentlerdir.
1964 yılında Eskişehir’de büyük bir sel felaketi meydana gelmiştir. O dönemde inşa
edilen Porsuk Barajı’nın yapımından sonra, en büyük tehlikenin Porsuk yatağında
biriken çamurlar (sedimentler) olduğu rapor edilmiştir. DSİ raporlarına göre, bu
çamurların temizlenmesi ihmal edilirse her an taşkın tehlikesinin olabileceği ifade
edilmiştir (Koyuncu, 2005).
4.3.2. Tarımdan Kaynaklanan Çevre Sorunları
Porsuk Çayı’ndaki kirliliğe önemli bir etkiye yol açan faktörde tarımsal
faaliyetlerdir. Porsuk Çayı Havzası içinde önemli sulama alanları mevcuttur ve
yenilerinin de yapılması planlanmaktadır. Sulamadan dönen sulardaki zengin azot ve
fosfor bileşikleri Porsuk Çayı ve Porsuk Barajı’nda kirliliğe neden oluşturmaktadır
(Devlet Su İşleri, 2001b).
Havzadaki kirliliğe neden olan bir diğer neden de havza içindeki alanlarda
yapılan sulamalardır. Bu sulamalardan sonra kullanılan gübrelerden azot, fosfor gibi
elementler su sistemine karışmaktadır. Fosfatlar suda çözünüp, kolayca topraktan
yıkanamazlar. Fosfatlar toprağın kil bölümü tarafından tutuldukları için kil ile
birlikte taşınırlar. Genellikle sulanan tarım alanlarında veya yüzeysel akışa geçen
yağış sulan ile taşınmaları söz konusudur (Devlet Su İşleri, 2001b).
Tarımsal üretim amacıyla aşırı derecede sulama yapılması toprakların
tuzlanmasına veya çoraklaşmasına neden olmaktadır. Bunun yanı sıra kurak ve yarı
kurak bölgelerde bitkilerin su ihtiyacını karşılamak amacıyla verilen suda bulunan
çözünebilir tuzlar, zamanla topraklarda birikerek önemli tarımsal problemlere sebep
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
70
olmaktadırlar. Toprakta biriken tuzlar, tohumların çimlenmesi ve bitkilerin
gelişmesini olumsuz yönde etkilemektedir (Saygılı, 1994).
Çizelge 4.12. Havzanın Kütahya Bölümünde Sulanan Alanlar (Kütahya İl Tarım Müdürlüğü, 2004).
Tarım havzanın Eskişehir kısmında önemli bir ekonomik aktivedir. DSİ
tarafında yapılmış olan sulama kanalları ile ovanın büyük bir bölümü sulanmaktadır.
DSİ verilerine göre 1985 ve 1986 yıllarında Eskişehir ve Alpu Ovalarında 115000
hektar tarım alanında sulama yapılmaktadır (DSİ, 1987: Kaçaroğlu. 1991’den).
Çizelge 4.13. Havzanın Eskişehir Bölümünde Sulanan Alanlar (Eskişehir İl Tarım Müdürlüğü, 2004).
Eskişehir Arazisi Sulanabilir ve Sulanan Alan (ha)
Sulamaya Elverişli Alan 202.609 Toplam Sulanan Alan 127.159 DSİ Sulama 54.355 Çiftçi İmkanları İle Sulanan Alan 45.295 KHGM Sulaması 27.509 KHGM Sulaması Göletten 2.085 KHGM Sulaması Yer Üstü 13.267 KHGM Sulaması Yer Altı 12.157
İlçenin Adı Toplam Sulanabilir Alan (Ha)
Toplam Sulanan Alan (Ha)
Devlet Sulamaları (Ha)
Halk Sulamaları (Ha)
Merkez 28.500 7.500 4.000 3.500 Altıntaş 21.000 11.300 555 10.745 Aslanapa 15.000 1.450 430 1.020 Dumlupınar 3.000 276 216 60
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
71
Tarım sektöründe toprağın verimini artırmak amacıyla uygulanan doğal ve
yapay gübreler yüzey sularında ötrofikasyona neden olmaktadır. Zirai mücadele için
kullanılan ilaçlamalarda havadaki ilaç zerrelerinin rüzgarla sulara taşınması veya
pestisid üretimi yapan fabrika atıklarının durgun veya akarsulara boşaltılması
sonucunda su kaynaklarımız pestisitlerle kirlenmektedir. Diğer yandan, kimyasal
gübrelerin bilinçsizce ve aşırı kullanımı da zaman içinde toprağı çoraklaştırmakta ve
yine doğal çevrim ile gerek su kirlenmesi ve gerekse diğer etkileri ile olumsuzluklar
yaratmaktadır (Kütahya İl Tarım Müdürlüğü, 2004). Ovalarda yapılan tarımda gübre
ve ilaç kullanımı oldukça yaygındır (Kaçaroğlu, 1991).
İşlenen tarım alanlarında, uygun bir ekim nöbeti uygulanmamaktadır. Bu
nedenle, ekilen bitkilerin verimliliklerini en azından aynı seviyede tutabilmek için de
bilinçsiz ve aşırı dozlarda gübre ve ilaç kullanılmaktadır.
Çizelge 4.14. Kütahya’da Yıllara Göre Gübre Kullanımı (Ton) (Kütahya İl Tarım Müdürlüğü, 2004).
YILLAR 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003
AS (%21) 1.025 2.346 942 992 1.410 1.230 980 764 889 893
AN (%26) 10.823 16.805 14.997 16.430 21.344 17.863 18.368 14.445 13.669 16.582
AN (%33) 631 2.261 1.385 694 234 110 418 283 653 1.249
ÜRE 925 4.302 2.870 2.390 3.054 3.016 2.270 1.123 2.767 4.033
TSP 1.313 928 871 1.912 526 338 344 164 160 229
DAP 3.029 4.107 3.744 6.299 4.520 3.871 5.206 2.462 2.862 4.475
20.20.0 5.531 8.264 18.931 14.303 16.070 15.043 17.372 11.653 13.961 17.320
20.20.0+Zn 0 0 0 0 225 47 321 287 184 459
15.15.15 131 338 578 61 64 110 144 89 176 293 15.15.15+Zn 0 0 0 0 14 477 2 0 0 266
12.30.12 0 0 0 0 2.358 1.307 1.239 303 1.533 1.130
25.5.0 0 17 0 0 0 0 0 0 0 0
8.24.8 680 7.708 4.218 1.043 6 0 0 0 0 0 Potasyum Nitrat 0 0 0 18 4 5 7 3 1 0,1
Potasyum Sülfat 0 0 0 0 2 0 0 0 0 0
Kalsiyum Nitrat 0 0 0 0 2 0 0 0 0 0
TOPLAM 24.088 47.076 48.536 44.142 49.833 43.417 46.672 31.576 36.855 48932,1
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
72
Havzanın Kütahya bölümünde tarımda aşırı gübreleme ve ilaçlamadan oluşan
kirlilik toplam kirliliğin çok azını oluşturmaktadır. Yine bu bölümünde tarımdan
kaynaklanan kimyasal kirliliğin önlenmesi amacıyla Porsuk Baraj Gölü Havzası’nın
organik tarıma açılması projesi uygulamaya konulmuştur (Kütahya İl Tarım
Müdürlüğü, 2004).
Gübreler toprağa fazla miktarda verildiğinde azotlu gübrelerde nitrat ve nitrit
iyonu fosfatlı gübrelerde fosfor kirliliğine yol açmaktadır (Kütahya İl Çevre ve
Orman Müdürlüğü, 2005).
Çizelge 4.15. Eskişehir’de Yıllara Göre Gübre Kullanımı (Ton) (Eskişehir İl Tarım Müdürlüğü, 2004). YILLAR 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003
AS (%21) 2.797 1.880 1.928 2.829 1.167,85 1465,65 1465,65 2546,2 2673,0
AN (%26) 19.667 24.835 32.866 24.668 1.8427,2 14527,2 14527,23 17709,8 12366,3
AN (%33) 7.459 3.983 2.045 2.811 3.297,0 6073,4 6073,4 7243,5 14873,8
ÜRE 14.650 12.971 12.823 17.942 9.717,15 10804,5 10804,5 11176,5 11451,0
TSP 2.392 6.121 2.891 2.031 254,10 200,75 200,75 530,05 949,2
DAP 962 2.652 3.148 1.925 1.211,2 2115,8 2115,8 2570,93 3920,85
20.20.0 8.994 1.856 16.377 8.253 5.075,7 5541,75 5541,75 3758,05 4341,9
20.20.0+Zn - - - - - 8.037,3 6363,95 5789,85 6586,15
15.15.15 962 2.652 3.148 1.925 1.211,2 2115,8 2115,8 2570,93 3920,85
15.15.15+Zn - - - - 264 8,8 63,45 63,45 157,65
12.30.12 - - - 352 1.117 1.117 6697,6 5256,9 5256,9
8.24.8 16.295 15.756 7.515 - - - - - - Potasyum Nitrat 4 34 41 78 27,25 8,4 12,2 12,2 22,3
Potasyum Sülfat 8 25 33 27 2,4 17,8 17,75 0 0
Kalsiyum Nitrat - - - - - - 4 0,8 21,25
TOPLAM 74.190 72.765 82.815 62.839 41.772,05 52.034 56.000 59.228 66.520
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
73
Tarımsal mücadele ilaçlarının başında yer alan pestisitler ya doğrudan
doğruya toprak yüzeyine ve içine ya da bitki veya tohum üzerine uygulanırlar. Bitki
yüzeyine püskürtülen veya dökülen ilacın önemli bir bölümü toprağa düşer. Toprağa
düşen ilaç toprak tipi, çözünebilirlik, kalıcılık ve iklim faktörlerine bağlı olarak
zaman içinde hareket ederek yüzey ve yeraltı sularına sürüklenir (Kütahya İl Tarım
Müdürlüğü, 2004).
Çizelge 4.16. Kütahya ve Eskişehir’de 2004 Yılı Pestisit Kullanımı (Eskişehir İl Tarım Müdürlüğü, 2005; Kütahya İl Tarım Müdürlüğü, 2004).
TÜKETİLEN MİKTAR (KG - LT) İLAÇLAR Kütahya 2004 Yılı Eskişehir 2004Yılı
İnsektisitler 29.514 40.770 Fungisitler 35.835 88.772 Herbisitler 87.456 337 Akarisitler 474 1.210 Diğerleri 201 206 TOPLAM 153.480 131.295
Toprağa muhtelif şekillerde geçen bitki koruma ilaçlarının mikroorganizma
faaliyetlerine normal tatbikat dozlarındaki denemelerde zararlı bir etkisi
görülmemiştir. İnsektisitler, fungusitlerin toprakta kalıcı özellikleri yoktur.
Herbisitlerin bazılarının toprakta kalıcı özellikleri oldukları nitrifikasyonu hafif
olarak engelledikleri şeker pancarı, ayçiçeği, nohut gibi tarım ürünlerinin
yetiştirilmesini engelledikleri yapılan denemelerde tespit edilmiştir (Eskişehir İl
Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Porsuk Çayı’nın Eskişehir bölümündeki ovalarda yoğun tarımsal faaliyetler
yapılmaktadır. Bu faaliyetler havzanın tarımsal kimyasallar ile kirlenmesine neden
olmaktadır. Buna rağmen Porsuk Çayı, pestisit ve PAH bileşenlerinin değeri
bilinmemektedir. Ayrıca havza topraklarında ve geri dönen sulama sularında da
yeterli bulgu yoktur. Bu nedenle tarımsal kirlenmenin boyutu havzada tam olarak
belli değildir (DSİ, 1998: Koyuncu. 2005’den).
Zirai mücadele için kullanılan ilaçlamalarda havadaki ilaç zerrelerinin
rüzgarla sulara taşınması veya pestisid üretimi yapan fabrika atıklarının durgun veya
akarsulara boşaltılması sonucunda su kaynakları pestisidlerle kirlenmektedir. Diğer
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
74
yandan, kimyasal gübrelerin bilinçsizce ve aşırı kullanımı da zaman içinde toprağı
çoraklaştırmakta ve yine doğal çevrim ile gerek su kirlenmesi ve gerekse diğer
etkileri ile olumsuzluklar yaratmaktadır. Porsuk Çayı’ndan alınan sularda özellikle
demir ve krom açısında yüksek değerler görülmüştür. Ayrıca dipte biriken
çamurlarda çok yüksek miktarlarda ağır metalleri taşıdığını göstermektedir. Bu da
insan sağlığı için önemli bir tehdit olarak görülmektedir.
Havzada tahıl üretimi en fazla yapılan üründür. Bunun sonucunda tarım
alanlarında anız yakılması havza arazilerinde rüzgar ve su erozyonunun
bulunmasından dolayı anız yakma işleminin erozyonu teşvik ettiği ve toprak kaybını
artırdığı söylenebilir. Ayrıca kontrolsüz yakma işlemleri nedeniyle ürün artıklarının
yakılması geniş tarla yangınlarına sebep olmakta ve tabii vejetasyonu tahrip
etmektedir. Bütün bunlarla birlikte yangın sonucunda ortaya çıkan duman atmosfere
karışarak havanın kirlenmesine neden olmakta ve tabii dengeyi bozmaktadır (Saygılı,
1994).
Sanayileşme, nüfusun hızla artması ve köyden şehre göçün başlaması, yeni
yerleşim alanlarına olan ihtiyacı artırmıştır. Bunun sonucu olarak şehirlerde plansız
ve kontrolsüz yapılaşmalar olmuş ve şehir çevresindeki tarım arazilerine doğru
yayılmaya başlamıştır. Şehirlerin etrafındaki bağ, bahçe ve tarla arazileri büyük bir
hızla yerleşim bölgelerine dönüşmüştür. Yerleşim alanları civarındaki tarım
arazilerinin arsaya dönüşmesi ile değerinde meydana gelen ani artış karşısında, bu
arazilerin tarımda kullanılması güçleşmektedir. Şehir merkezleri ve şehrin büyüme
yönü verimli tarım toprakları üzerinde olmuştur. Halen her yıl yüzlerce hektar tarım
toprağı ya şehirleşmeye ya da sanayileşmeye açılmaktadır. Bu düzensiz kentleşme
beraberinde altyapı yetersizliğini, tarım topraklarının kaybını ve yeşil alan yokluğunu
getirmektedir (Baysal, 2006).
1960-1995 yılları arasındaki 35 yıllık dönemde, Eskişehir kent merkezindeki
arazilerin yaklaşık 2/3'ünün yerleşim yeri olarak değerlendirilmiştir. Söz konusu
alanlar, I. ve II. sınıf tarıma elverişli arazilerdir (Özbek, 2004).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
75
4.3.3. Sanayi ve Yerleşimden Kaynaklanan Çevre Sorunları
Gerçekte sanayinin çevre üzerindeki olumsuz rolü belki diğer tüm
faktörlerden çok daha fazladır. Ülkemizde özellikle sanayi kuruluşlarının sıvı atıkları
ile su kirliliğine ve dolaylı olarak yine su kirliliğine bağlı, toprak ve bitki örtüsü
üzerinde aşırı kirlenmelere neden olduğu ve hızlı bir şekilde çevrenin tahribine yol
açtığı bilinmektedir.
DSİ’nin Porsuk Çayı üzerindeki ölçüm noktalarında (Şekil 4.9.) yaptığı
ölçümlerine göre; Porsuk Çayı Kütahya ve Eskişehir kentlerinin yerleşim ve sanayi
kuruluşları tarafından kirletildiği ve ölçüm noktalarında su kalitesinde belirli oranda
kötüleşme olduğu görülmektedir (Çizelge 4.17.) (Devlet Su İşleri, 2001a).
Çizelge 4.17. Porsuk Çayı Havzası Su Ölçüm Noktalarında Su Kalitesi (Devlet Su İşleri, 2001a).
ÖLÇÜM NOKTALARI Ç.O. (mg/lt)
BOİ (mg/lt)
NH3-H (mg/lt)
NO2-N (mg/lt)
NO3-N (mg/lt)
Top-P (mg/lt)
Fekal Koliform
I I I II I II IV Kütahya Pis Su Arıtma Tesisi Öncesi ve Sonrası II II III IV I IV IV
II II III IV I IV IV Kütahya Azot Fab. Öncesi ve Sonrası II II III IV I IV IV Çalca. II II III IV I IV IV Sabuncupınar Köprüsü III III III IV I IV IV Porsuk Barajı I I II III I IV I
Vişnelik I I II III I IV III
I I II III I IV III Eskişehir Şeker Fab. Öncesi ve Sonrası II III IV IV I IV IV
III III IV IV I IV IV Eskişehir Pis Su Arıtma Öncesi ve Sonrası III IV IV IV I IV IV Alpu III IV IV IV I IV IV Beylikova III IV IV IV I IV IV Yunusemre III III IV IV I IV IV Sazılar III III IV IV I IV IV
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
76
Şekil 4.9. Porsuk Çayı Havzası Su Ölçüm Noktaları (www.mta.gov.tr, 2007; Devlet
Su İşleri, 2001a).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
77
Şekil 4.10. da görüldüğü gibi Porsuk Çayı kaynaklarında temizdir. Porsuk
Çayı Kütahya Pissu Arıtma Tesisleri öncesine kadar sadece tarımsal alanlardan ve
evsel nitelikli atıklardan gelen az miktarda bir kirlilik yükünü taşımaktadır. Kütahya
Pissu Arıtma Tesislerinden gelen deşarj ile kirlilik yükü yoğun bir şekilde
artmaktadır. Bunu Kütahya Şeker Fabrikası, Güral Cam, Kütahya Azot Fabrikası
(TÜGSAŞ), Kütahya Porselen ve Seyitömer Termik Santrali atıkları izlemektedir.
Şekil 4.10. Kütahya Porsuk Kaynakları (Devlet Su İşleri, 2003).
Kütahya Pissu Arıtma Tesisleri tamamlanıncaya kadar atıklarını doğrudan
Porsuk Çayı’na veren Belediye Mezbahası arıtma tesisleri tamamlandıktan sonra,
atıklarını bu tesise vermektedir. 1981 yılına kadar atıklarını doğrudan Felent Çayı’na
veren Kütahya Şeker Fabrikası, arıtma tesislerinin yapımından sonra arıtmadan çıkan
atık suyu Porsuk Çayı’na vermekteydi. 1994 yılında yol yapımı nedeni ile arıtma
tesisleri yıkılmış, fabrika atıklarını doğrudan Kütahya Pissu Arıtma Tesisleri'ne
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
78
vermiştir. Arıtma tesisleri çok yükleme nedeni ile çalışamaz duruma geldiğinden,
1995 yılında fabrika tekrar arıtma tesislerini kurarak kapalı devre çalışma yoluna
gitmiştir.
Kütahya Azot Fabrikası, NH3 kullanarak azot oksitler, nitrik asit, amonyum
nitrat, amonyum sülfat ve polietilen torba üretimi yapmaktadır. Fabrikanın, kömür
cürufu atıkları, 1988 yılından sonra DSİ'nin yaptığı toplama göletine verilmektedir.
Amonyak, nitrit, nitrat içeren sıvı atıkları ise atık kanalıyla direk olarak Porsuk
Çayı’na verilmektedir. Kütahya KÜMAŞ Manyezit Fabrikası'nın kapalı devre çalışan
arıtma sistemi olduğundan Porsuk Çayı’na atık vermemektedir. Fabrikanın öğütme
ve yıkama tesislerinden gelen çamurlu sular çöktürme havuzlarında (3 adet)
kademeli olarak bekletilmektedir. Çökelmeden sonra su tekrar sisteme verilerek
kullanılmaktadır. Seyitömer Termik Santrali'nin atıkları, arıtıldıktan sonra Güvez
Deresi’ne verilmektedir. Güvez Deresi ise Beşdeğirmen mevkiinde Porsuk Çayı’na
karışmaktadır. Güral Porselen Fabrikası’nın arıtma sistemi mevcut değildir, Felent
Çayı sonrası Porsuk Çayı’na atıklarını vermektedir. Kütahya Porselen Fabrikası’nda
ise çökeltim havuzları olmasına rağmen yeterli olmamakta ve sıvı atıklarını Porsuk
Çayı’na vermektedir. Tüm bu tesislerden çıkan atıklar, Porsuk Çayı ile birlikte
taşınarak Porsuk Baraj Gölü’ne kadar ulaşmaktadır. Yapılan ölçümlerde barajın
mansabında büyük bir iyileşme gözlendiği belirtilmektedir. Ancak, barajdan çıkan
sular bu kez Eskişehir'den kaynaklanan evsel ve endüstriyel atıklarla kirletilmektedir
( Kütahya İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Porsuk Baraj Gölü’nde dinlenerek kirlilik yükünü bir miktar azaltan Porsuk
Çayı, Eskişehir bölümünde Sarar Giyim Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş. atıkları,
TÜLOMSAŞ Eskişehir Lokomotif Fabrikası atıkları, Eskişehir Şeker Fabrikası
atıkları, Eskişehir Belediye Mezbahası atıkları, Eskişehir 1. Hava İkmal Bakım
Merkez Komutanlığı atıkları, Eskişehir Organize Sanayi atıkları, Ford Otomotiv
atıkları, Demircanlar Yağ Sanayi, Eskar Et Kombinası, Paşlıgil Süt Sanayi, Güven
Süt atıkları, Eskişehir Belediyesi Kanalizasyon atıkları, Sulama Kanallarından gelen
atıklar ve Beylikova Dersan Deri İşleme Sanayi atıklarıyla yoğun bir şekilde
kirletilmeye devam edilmektedir (DSİ, 1998: Koyuncu. 2005’den).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
79
Kütahya evsel atıkları 1992 yılına kadar doğrudan Porsuk Çayı’na
verilmekteydi. Yapımı tamamlanan Kütahya pissu arıtma tesisleri 1992 yılından
sonra faaliyete başlamıştır. Aktif Çamur Yöntemi ile çalışan tesis biyolojik arıtma
yapmaktadır. Ancak tesisin düzenli ve tam olarak çalışmadığı görülmektedir. Düzenli
çalıştığı zamanlarda pissu % 95–98 oranında arıtılabilmektedir. Şekil 4.11. ve Şekil
4.12. de Kütahya Pissu Arıtma Tesisi ve Mezbahasının atıklarının Porsuk Çayı’na
deşarjları görülmektedir (Devlet Su İşleri, 2002).
Şekil 4.11. Kütahya Pissu Arıtma Tesisi Porsuk Deşarjı (Devlet Su İşleri, 2003).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
80
Şekil 4.12. Kütahya Mezbahası Atıkları (Devlet Su İşleri, 2003).
Porsuk Çayından Eskişehir girişinde Karacaşehir Regülatörü (Şekil 4.13) ile
sağ ve sol ana kanallar vasıtası ile Eskişehir ve Alpu Ovaları sulanmaktadır. Bu
sulama kanallarının Eskişehir içinden geçen bölümleri özellikle evsel nitelikli açık
atık kanalizasyon gibi kullanılmaktadır. Bu nedenle her iki kanal çok kirlidir ve
karaciğer hastalıkları, kolera, solunum yolları enfeksiyonu, tetanos, gizil kangren,
tifo gibi hastalık yapan virüsleri içermektedir. Eskişehir kanalizasyon sistemi,
kanalların geçtiği bazı bölgelerde olmadığından kanalizasyon atıkları bu kanallara
verilmektedir. Eğer bu bölümlerde kanalizasyon tamamlanırsa, bu sulama
kanallarında suyun kalitesinde iyileşme olacağı beklenmektedir (DSİ, 1998:
Koyuncu. 2005’den).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
81
Şekil 4.13. Eskişehir Girişinde Karacaşehir Regülatöründen Bir Görünüm
Eskişehir kent merkezindeki kanalizasyon sisteminin % 80’lik kısmı
tamamlanmıştır. Tamamlanan bu kanalizasyon sistemi ile atıklar, Eskişehir pis su
arıtma tesislerine iletilmektedir. Kalan %20’lik kanalizasyon atıkları Porsuk Çayı’na
verilmektedir. Eskişehir pissu arıtma tesisleri inşaatı ESKİ tarafından Temmuz 1993
de başlatılmış ve 1998 yılında tamamlanmıştır. Aktif Çamur Sistemi ile arıtma yapan
bu tesis, günde 75000 m3. pissu arıtma kapasitesine sahiptir. Kanalizasyon sistemi ile
arıtma tesislerine ulaştıran atık sular düzenli çalıştığı zamanlarda % 95-99 oranında
arıtılabilmektedir. Şekil 4.14. de Eskişehir ili atık sularının Porsuk Çayı’na deşarjı
görülmektedir (Devlet Su İşleri, 2001b).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
82
Şekil 4.14. Eskişehir Atık Su Porsuk Deşarjı (Devlet Su İşleri, 2003).
Kütahya Şeker Fabrikası 1981 yılına kadar atıklarını Porsuk Çayı’nın bir kolu
olan Felent Çayı’na doğrudan veren Kütahya Şeker Fabrikası bu tarihten sonra
arıtmadan çıkan suyu Porsuk Çayı’na vermekteydi. Yol yapımı nedeniyle arıtma
tesisi yıkıldıktan sonra atıklarını Kütahya arıtma tesislerine vermiş ancak aşırı
yükleme sonucu tesis çalışamaz hale geldiğinden 1995 yılında tekrar arıtma
tesislerini kurarak kapalı devre çalışma yoluna gitmiştir (Semerci, 2006).
Kütahya Tügsaş Gübre Fabrikası kömürden elde edilen hidrojen gazı ile
havadan elde edilen azot gazı kullanılarak amonyak üretmektedir. Amonyak
kullanarak azot oksitler, nitrik asit, amonyum nitrat, amonyum sülfat ve polietilen
torba üretimi yapmaktadır. Fabrikanın iki tür atığı bulunmaktadır. Bunlar katı ve sıvı
atıklardır. Katı atık olarak kömür cürufu atıkları 1988 yılında DSİ’nin yaptığı
toplama göleti tamamlandıktan sonra bu gölete verilmiştir. Fabrikanın sıvı atıkları ise
atık kanalıyla doğrudan Porsuk Çayı’na verilmektedir. Bu atıklar içerisinde
amonyak, nitrit, nitrat içerdiği bilinmektedir (Devlet Su İşleri, 2001b).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
83
Kümaş Manyezit Fabrikası’nda kapalı arıtma sistemi olduğundan arıtmadan
çıkan atık su tekrar arıtma sistemine geri dönmektedir. Ancak Şekil 4.15 de Kümaş
Fabrikasının atık sularının Porsuk Çayı’na deşarjı görülmektedir.
Şekil 4.15. Kütahya Kümaş Tesisleri Atıksu Porsuk Deşarjı (Devlet Su İşleri, 2003).
1965 yılından bu yana faaliyetini sürdürmekte olan Sümerbank Basma
Fabrikası, 1998 yılında özelleştirilmiş ve Sarar Giyim ve Tekstil Sanayi olarak
faaliyetlerine devam etmektedir. Proses, içme ve kullanma suyunu derin kuyulardan
çekmektedir. Sıvı atık miktarı 2500 m3/gün’ dür. Sıvı atıklar, ön çöktürme ve PH
ayarlaması işlemine tabi tutulduktan sonra belediye şehir kanalizasyonuna
verilmektedir. Bu işlemlerle atık su kanalizasyona verilme standardına indirilmesi
öngörülmektedir (Semerci, 2006).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
84
Şekil 4.16. Eskişehir Şeker Fabrikası Şlempe Atık Deşarjı (Devlet Su İşleri, 2003).
Eskişehir Şeker Fabrikası şeker pancarından beyaz şeker, melas ve ispirto
üretmektedir. Kampanya ağustos ayında başlamakta ve 6 ay devam etmektedir.
İspirto Fabrikası ise bütün yıl çalışmaktadır. Porsuk Çayı’na verilen atıklar, pancar
yıkama ünitesinden ve İspirto fabrikasından gelmektedir. 1993 yılına kadar sadece
pancar yıkama ünitesinden gelen atıklar belirli bir işleme tabi tutularak (atık su
havzalarına alınıp, parçalama ve oksidasyon işleminden geçirilerek) Porsuk Çayı’na
verilmekteydi. Birkaç kez geçici tedbirler alınmışsa da bunlardan bir verim
alınamamıştır. Fakat 1993 yılında İspirto fabrikası atıkları (şlempe atıkları) için bir
arıtma sistemi devreye sokulmuştur. Bu sistem, şlempedeki organik yükü büyük bir
oranda azaltarak Porsuk Çayı’na verilmektedir (Şekil 4.16.). Arıtma tesislerinden
çıkan ürün ise değerlendirilmektedir. Şeker fabrikasının atık su miktarı 6000 m3/gün’
dür. Zaman zaman fabrikanın atık sularının, su kirliliği kontrol yönetmeliğinde
belirtilen değerlere uygun olmadığı görülmektedir (DSİ, 1998: Koyuncu. 2005’den).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
85
Şekil 4.17. Eskişehir Mezbahası Atık Deşarjı (Devlet Su İşleri, 2003).
Eskişehir belediye mezbahası, atıklarını Porsuk Çayı’na vermektedir. Atık su
miktarı 70 m3/gün’dür tesisin hiçbir arıtma tesisi yoktur (DSİ, 1998: Koyuncu.
2005’den) (Şekil 4.17.).
Tülomsaş Eskişehir Lokomotif Fabrikası 1993 yılına kadar atıklarını belirli
işlemlerden geçirdikten sonra (yağ tutma, siyanür giderme gibi) fabrikanın hemen
önünden geçen Porsuk Çayı’na vermekteydi. Kanalizasyon sistemi tamamlandıktan
sonra yine aynı işleminden geçirerek kanalizasyon sistemine verilmektedir.
Fabrikanın atık su miktarı 100 m3/gün’dür (Eskişehir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü,
2005).
Eskişehir 1.Hava İkmal Bakım Merkez Komutanlığına ait fabrika ve
atölyelerin atık su miktarı 50 m3/gün’dür. Atık sular, yeterli arıtma yapıldıktan sonra
Porsuk Çayı’na verilmektedir (Eskişehir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi 31 milyon m2 toplam alana
genişleyebilecek 240 adet kuruluş için projelendirilmiştir. Organize sanayi atıklarını,
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
86
şeker çiftliği mevkiinden Porsuk Çayı’na 3 ayrı kanaldan vermektedir. Arçelik
Fabrikası hariç diğer fabrikaların arıtma tesisleri yoktur (DSİ, 1998: Koyuncu.
2005’den).
Şekil 4.18. Porsuk Çayı Alpu Beylikova Arasından Bir Görünüm (Orijinal)
Beylikova Dersan Deri İşleme Sanayi Eskişehir’in Beylikova ilçesinde
faaliyetini sürdürmektedir. 1980 tarihinde üretime geçmiştir. Günde 500–700 adet
kuzu derisi işlemektedir. Suyunu yüzeysel bir kuyudan (6m. derinlik) temin
etmektedir. Fabrika atıkları için arıtma üniteleri vardır. Arıtmadan çıkan katı atıklar
kurutulup yakılmaktadır. Sıvı atıklar 100 ton/gün debiyle Porsuk Çayı’na
verilmektedir (DSİ, 1998: Koyuncu. 2005’den).
Arıtılmadan deşarj edilen sanayi kuruluşlarının sıvı atıkları su kirliliğine yol
açmakta ve buna bağlı olarak da toprak ve bitkiler üzerinde kirlenmelere neden
olmaktadır. Düzensiz şehirleşme ve yoğun nüfus artışıyla şehirlerde alt yapı sorunu
ortaya çıkmıştır. Yeraltı sularımız da bulundukları katmanlardan kaynaklara veya
bazı sanayi atıklarıyla sulama içme ve kullanma sularına karıştığı görülen
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
87
kirliliklerin, insan sağlığı ve tarımsal faaliyetler açısından küçümsenmeyecek kadar
olumsuz etkiler verdiği görülmektedir. Yeraltı sularında kirliliği en fazla
kanalizasyon hatlarında meydana gelen kaçaklar oluşturmaktadır ( Kütahya İl Çevre
ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Kentlerin kanalizasyon sistemlerinden ve endüstri atık su sistemlerinden
gelen pis sularla tarımsal üretim amacıyla toprakların sulanması birçok sorunların
ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu pis sular kolay ayrışabilir organik maddelerin
yanı sıra çeşitli tuzlar, iz ve ağır metaller, azot ve fosfor gibi besin maddeleri, çeşitli
yapay organik maddeler, deterjan kalıntıları içermektedir. Bu pis atıklardan dolayı
toprakların besin maddesi statüsü ve dinamiği değişmekte, sulardaki askıdaki katı
maddelerin topraklara devamlı yığılması ile su geçirgenliği gibi fiziksel nitelikleri
bozulmakta, toprakta doğal olarak bulunmayan ve düşük düzeylerde bulunan
fenoller, antrasen türevleri, deterjan molekülleri gibi maddeler toprakta
zenginleşmekte ve bunların besin maddeleriyle insanlara ulaşması çeşitli zararlara
neden olmaktadır. Ayrıca ağır metaller bitkilerin gelişmesini engellemekte ve kirli
sularda çeşitli patojen mikroorganizma, virüs vb. hastalık etkenleri bulunduğundan
bunlarla yapılan sulamalarda halk sağlığı bakımından riskli durumlar ortaya
çıkabilmektedir (Saygılı, 1994).
Eskişehir İli düz bir ova üzerine yayılmıştır. Öncelikle şehir merkezi ve
şehrin büyüme yönü verimli tarım toprakları üzerinde olmuştur. Halen her yıl
yüzlerce hektar tarım toprağı ya şehirleşmeye ya da sanayileşmeye açılmaktadır. Bu
bölgelerde de düzenli bir yapılaşma söz konusu olmayıp özellikle yeşil alana yer
vermeyen bitişik nizama yer verilmektedir. Bu düzensiz kentleşme beraberinde
altyapı yetersizliğini, tarım topraklarının kaybını ve yeşil alan yokluğunu meydana
getirmektedir ( Eskişehir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Havzada bulunan maden yataklarının fazla olması Porsuk Havzası üzerine ve
bitkilerine olumsuz etki yapmaktadır (Şekil 4.19.). Madencilik faaliyetleri çevre
kirliliğinin oluşumunda en büyük tahribatı doğal doku üzerine yapmaktadır. Maden
sahalarının hazırlanması ve ham maddenin çıkarıldığı yerlerde topografik yapı
değişmekte, bunun sonucu yüzeysel ve yer altı su kaynakları başta olmak üzere
olumsuz etkiler oluşmaktadır (Şekil 4.20.).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
88
Şekil 4.19. Magnezit Maden Sahasının Yakın Çevresindeki Bitkilere Etkisi (Orijinal)
Şekil 4.20. Magnezit Maden Sahası (Nemli-Eskişehir) (Orijinal)
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
89
Havza da bulunan gelişmiş iller olan Kütahya ve Eskişehir’de önemli bir
sorun gürültüdür. İnsan çevresini ciddi bir şekilde tehdit eden sanayileşme ve modern
teknolojinin ilerlemesiyle ortaya çıkan çevre sorunlarından biri de gürültü kirliliğidir.
Gürültü kirliliğine zemin oluşturan faktörler arasında sanayileşme, plansız
kentleşme, hızlı nüfus artışı, bu konularda yeterli eğitimin verilememesi ve
ekonomik imkansızlıklar sayılabilir.
4.3.4. Doğal Bitki Örtüsü ve Diğer Doğal Kaynakların Tahribi ve Sorunları
Çelik’in (1994) Uslu (1959) ’a dayanarak bildirdiğine göre İç Anadolu’nun %
50–55 ini kaplayan ormanın tahrip sonucu azalarak % 7–8 civarına düştüğünü
kaydetmektedir. İç Anadolu step alanını çevreleyen ve yer yer step içerisindeki
yüksek alanlarda adacıklar halinde karaçam, meşe, ardıç ve diğer yabani meyve
ağaçlarının bulunması, bu alanların park görünümlü kuru ormanlarla kaplı olduğunu
ve ağaç örtüsünün tahribi ile step vejetasyonu tarafından işgal edildiğini gösterir.
İklimin kuraklaşmaya meyletmesi, tahrip edilen orman alanlarında ağacın
yetişmesini güçleştirmiştir. Bu bakımdan, step alanlarının genişlemesinde biyotik
faktörlerin yanında iklim faktörünün de çok önemli etkisi bulunmaktadır.
Kütahya Ovası ve çevresinde dağların kuzey yamaçlarının yüksek kesimleri
ve vadi içlerindeki yarı nemli karaçam ormanlarının dışındaki ormanların tahrip
edildikleri alanlarda meşe ve ardıçların hakim olduğu ormanlar bulunur. Kütahya
Ovasındaki step alanı da, orman tahribi ile gelişmiştir. Bölgenin vejetasyonu, ot,
ağaçlı step ve orman topluluğu olmak üzere üç ana formasyona ayrılabilir. İç
Anadolu’nun çevresindeki yüksek alanlar üzerinde ormanların tahribi ile gelişmiş
step alanları, karaçam ile karışım yapan meşe ormanları ve saf karaçam ormanları
bulunur. Meşe toplulukları, genellikle antropojen step alanlarında ve step ile orman
arasında geçiş bölgesinde bulunur. Karaçam ormanları ise dağların genel olarak 1200
m. den yüksek kesimlerinde görülür. Geniş alan kaplayan karaçam ormanları,
kuzeybatıda Sündiken ve Sivrihisar Dağları, batıda Kütahya - Afyonkarahisar
hattının doğusunda Yazılıkaya Yaylası, Sandıklı ve Murat Dağlarında yer almaktadır.
Diğer kesimlerde karaçam ormanları parçalar halinde kalmıştır. Meşe ormanları ve
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
90
toplulukları plato yüzeylerinde kümeler halindedir (Kütahya İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü, 2004).
Ormanlar çeşitli memeli, kuş ve böcek türleri için ekolojik bir yaşam ortamı
sağlamaktadır. Binlerce yıldır insanların bilhassa Anadolu halkının, tarla açma ve
kaçak kesim gibi biyotik faktörlerle ormanları yok etmeleri, bu habitatlarda yaşayan
bir çok hayvanın doğal yaşama ortamlarını kaybetmelerine neden olmuştur.
Günümüzde bu alanlar, insan etkileri nedeniyle giderek daralmış ve yaban hayatı için
elverişsiz konuma düşmüştür.
Türkiye meraları ve çayırlarında şiddetli ve düzensiz otlatma sebebiyle bitki
örtüsü ikincil ve üçüncül türlerden meydana gelmektedir. Özellikle kurak ve yarı
kurak iklimin egemen olduğu İç ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki meralarda
bitki örtüsü % 70 oranında azalmıştır ve bu bölgedeki şiddetli toprak erozyonu var
olan alanları giderek daha da verimsizleştirmektedir.
Türkiye’deki ve Porsuk Havzası’ndaki çayır ve meraların genel olarak
sorunlarını şu şekilde sıralayabiliriz.
ü Bitkisel üretim amacıyla kullanılması
ü Aşırı otlatma
ü Erken ve geç otlatma
ü Çayır ve mera iyileştirme ve yönetim çalışmalarındaki yetersizlikler
Çayır ve meralarda yaşanan bu olumsuzluklar, dolaylı olarak orman
ekosistemine de zarar vermektedir. Çayır ve meralarda yeterince beslenemeyen
hayvanlar ormanlarda otlatılmakta ve orman ekosisteminin yenilenme imkanını
ortadan kaldırmaktadır. Toprak erozyonunun hız kazanmasında, topografik ve iklim
koşullarının yanı sıra çayır-mera ve otlak arazilerinin yeteneklerine uygun
kullanılmamasının çok büyük bir rol oynadığı görülmektedir (T.C. Çevre ve Orman
Bakanlığı, 2004).
Çayırlar ve meralar, gerçekte çok sayıda işlevi aynı zamanda görebilen
ekosistemlerdir. Bir yandan hayvanlara besin kaynağı sağlarken, öte yandan da
biyolojik çeşitlilik yönünde yaşamsal önemde ortamlardır. Ancak, çayırlar ve meralar
Türkiye özelinde toprak ve su kaynaklarının korunması yönünden de önemlidir. Bu
çok yönlü önemine karşın kamuoyu, çayır ve meraların hayvancılık kesimi yönünden
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
91
gördüğü işlevi üzerinde durmaktadır. Türkiye hayvancılığında mera hayvancılığının
% 70’lik bir ağırlığa sahip olması doğal olarak çayır ve meraların bu işlevini öne
çıkartmıştır (T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı, 2004).
4.3.5. Porsuk Çayı Havza Yönetimi Çalışmaları
4.3.5.1. Porsuk Çayı Havzasında Şimdiye Kadar Yapılmış Olan Çalışmalar
Havzalarda yapılan toprak işleme, gübreleme, sulama, ilaçlama, ağaç kesimi
veya dikimi, hasat, depolama yapılarının inşası gibi faaliyetlerin tümü havza
yönetiminin konuların teşkil eder. İnsanlar tarafından yürütülen bu faaliyetlerin
bazıları (toprak işleme, ağaç kesimi, yangın, sulama ve inşaat gibi) tabiatta var olan
dengeyi bozucu etki yaratmaktadır. Havzalarda yürütülen araştırmalarının başlıca
hedefi, toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilirliğinin sağlanması ve uzun dönemli
olarak bu kaynaklardan yararlanılmasıdır.
Porsuk Çayı Havzası’nda havza yönetimi çalışması bulunmamaktadır.
DSİ’nin 2001 yılında yapmış olduğu “Porsuk Havzası Su Yönetim Projesi” havzanın
tümünü kapsayan bir çalışmadır. Bu çalışmada “Porsuk Barajı Rezervuarı” ve “Su
Kalite Gözlem” çalışmaları yapılmıştır. Yapılan bu çalışmalar Porsuk Çayı su
kirliliği üzerine yapılmıştır. Ayrıca projede Porsuk Havzası ve Barajı’nda karşılanan
su ihtiyaçları belirlenmiştir.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) içme suyu ve kanalizasyon dairesi,
Dünya Sağlık Örgütü (WHD) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın mali ve
teknik desteği ile 1978-1980 yılları arasında Porsuk Çayı’nın kirliliğini incelemiştir
(DSİ, 1998: Koyuncu. 2005’den).
Porsuk Havzası’nda Kütahya ve Eskişehir AGM müdürlükleri tarafından
ağaçlandırma ve erozyon kontrolü amaçlı fidan dikimi yapılmaktadır. Yapılan
çalışmalar 3 yıl bakımı yapıldıktan sonra AGM müdürlükleri tarafından Eskişehir
Orman Genel Müdürlüğüne devredilmektedir. Yapılan ağaçlandırma ve erozyon
kontrolü çalışmaları havza yönetimi içerisinde yapılmamaktadır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
92
Havzada TOPRAKSU tarafından 2005 yılında yapılan ve Porsuk Çayı’nın bir
kolu olan Sarısu Havzasında çeşitli modellerde erozyon haritalama çalışması
yapılmıştır. Erozyon haritaları erozyon konusunda yapılacak çalışmaların daha iyi
sonuç vermesi için bir ön veri sağlamaktadır.
Kütahya ve Eskişehir arasında sulama, taşkın kontrolü, içme ve kullanma
suyu amacıyla Porsuk Barajı inşa edilmiştir. Barajın gövde hacmi 224000 m3. gövde
yüksekliği 49.7 m. normal su kotunda göl hacmi 446 milyon m3. alanı 23,4 km2.
sulama alanı 41020 ha. yıllık içme suyu 206 milyon m3.dür. Barajın kendisi Eskişehir
ili, gölü ise Kütahya ili toprakları içinde yer almaktadır. Porsuk Baraj Gölü’nde tatlı
su balıkçılığı da yapılmaktadır. Barajda toplanan su, Eskişehir’in güneybatısındaki
Karacaşehir Regülatörü’nden ayrılan sağ ve sol kanallar ile sulamaya verilmektedir
(www.dsi.gov.tr).
Porsuk Çayı sedimentleri düzenli olarak Devlet Su İşleri tarafından daldırma
kepçelerle taranmaktadır. Yürütülen bu çalışmalarda Porsuk Çayı tabanında biriken
sedimentler temizlenmekte ve Porsuk yatağı genişletilmektedir. Eskişehir
Büyükşehir Belediyesi Porsuk Çayı ve çevresini sadece kent merkezinde olmak
üzere “Kent Gelişim Projesi” kapsamında 2003 yılından itibaren temizlenmeye
başlanmıştır (Koyuncu, 2005).
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Büyük Porsuk Projesi”
kapsamında Porsuk ve Sarısu Havzaları’ndan gelen kum ve çamurun kent içindeki
yatağı doldurmasını önlemek amacıyla, Eskişehir kent merkezi girişine kum ve
çamur tutucu tesisi inşa edilmiştir. Böylece Eskişehir kent merkezinde önceki
yıllarda oluşan çamur birikmeleri de bir derece azaltılmış olacaktır ( www.eskişehir-
bld.gov.tr, 2006).
Büyükşehir Belediyesi Kentsel Gelişim Projesi kapsamında Eskişehir’in
kuzey ve güney semtlerinden geçen sulama kanallarında yenileme çalışmalarını
başlatmıştır. Eskişehir’in içinden geçen ve kirliliği nedeniyle insanların şikâyet ettiği
sulama kanallarında tıpkı Porsuk Çayı gibi "Kentsel Gelişim Projesi” paketine dahil
edilerek çalışmalara başlanmış, kanalların çamur dolu olan zeminini temizlenmeye
başlanmıştır. Temizlenen kanal yatağı ve yanlarını sulama kanalları için özel
üretilmiş beton finişeri kullanarak betonla kaplanmaktadır. Zemin temizliği ve beton
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
93
kaplama çalışmaları tamamlandıktan sonra kanalların iki yanında yeşil alanlar ve
peyzaj düzenlemesi çalışmaları yapılacaktır ( www.eskişehir-bld.gov.tr, 2006).
Kütahya içinde bulunan şehri kat eden dereler yağış anında taşıdıkları yüksek
miktarda suyu tıkanmalar nedeniyle Felent ve Porsuk Çaylarına taşımaktadırlar.
Tıkanmaların sonucunda da çevrelerindeki mahallelerde su baskınları meydana
gelmektedir. Bu sorunun çözümü için ilk etapta Porsuk Çayı çevresi ıslah edilerek
ırmak yatağı rahatlatılmıştır. Devlet Su İşleri ve Kütahya Belediyesi işbirliği ile
yapılacak dere ıslahı çalışmaları ile uzun vadeli olarak şehrin su baskınların önüne
geçmek için çalışmalara başlanmıştır (www.kutahya.bel.tr, 2007).
4.3.5.1.(1). Çevre Kirliği ile İlgili Çalışmalar
Çevre kirliliği dünyada olduğu gibi ülkemizde de her geçen gün artan
boyutlarıyla hava, su ve toprak kirlenmesi olarak önemini korumaktadır. Belli
bölgelerdeki aşırı nüfus yoğunlaşması, plansız sanayileşme ve çarpık kentleşme ile
aynı zamanda kaynakların gereksiz ve aşırı kullanımı sonucu oluşan atık ve artık
maddelerin miktarı çeşit ve özellikleri son yıllarda öylesine artmıştır ki hiç bir önlem
alınmadan ve kontrolsüz bir şekilde alıcı ortamlara atılan bu atıkları, doğanın kendi
kendine özümlemesi çoğu kez mümkün olmamakta ve çevre kirliliği günümüzde
artarak sürmektedir.
Porsuk Çayı Havzası içinde toprak kirliliği ile ilgili önemli bir çalışmaya
rastlanmamıştır. Yapılan çalışmalar hava kirliliği ve su kirliliği üzerinde
yoğunlaşmıştır.
4.3.5.1.(1).(1). Hava kirliliğine İlişkin Çalışmalar
Hava kirliliği; havada katı, sıvı ve gaz şeklindeki yabancı maddelerin insan
sağlığına, canlı hayatına ve ekolojik dengeye zararlı olabilecek derişim ve sürede
bulunmasıdır. Bu tanımda dikkati çeken önemli nokta "zararlı olabilecek" ifadesidir.
Bu ifade zarar kavramının hava kirlenmesinde yeterli açıklıkta ve kesin olarak
belirlenememesinin bir sonucudur. Hava kirliliğinin etki şekli ve derecesi yaş,
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
94
dayanıklılık gibi kişisel faktörlere bağlıdır. Tanımda kullanılan diğer önemli terim ise
süredir. Hava kirlenmesinde kirleticilere maruz kalma süresi oldukça büyük önem
taşımaktadır. Bazı kirleticiler düşük derişimlerde çok uzun sürede olumsuz etki
yaparken diğer bazı kirleticilerin düşük derişimleri uzun sürede insanlarda ölümcül
sonuç doğurmaktadır ( T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı, 2004).
Kütahya ilinin en önemli çevre sorunlarının başında hava kirliliği gelir.
Bunun ortadan kaldırılması için yakın vadede en uygun çözüm ısınma ihtiyacının
doğalgaz giderilmesi olarak görülmektedir. Kütahya Belediyesi’nin % 10 hisse ile
ortağı bulunduğu Çinigaz firması 05.03.2004 tarihinde şehir içersinde doğalgaz boru
hattı döşeme faaliyetlerine başlamıştır. 2004 yılı itibariyle İl Merkezinde 20 km.
polietilen boru, 10 km. çelik boru döşenmiştir (Kütahya İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü, 2004).
Eskişehir İl merkezinin zamanla büyüyüp gelişmesi sonucu yerleşim alanı
içinde kalan büyük endüstri kuruluşları da teknolojilerinin eski olması ve
kullandıkları yakıt nedeniyle hava kirliliğinin artmasına sebep olmuştur. Bu nedenle
Mahalli Çevre Kurulunun 02.12.1994 tarih ve 10 nolu kararı ile 11 büyük kuruluşa
doğalgaza geçme zorunluluğu getirilmiştir. Ayrıca Mahalli Çevre Kurulu Kararları
ile doğalgaz projesi tamamlanmış, konutlarda da doğalgaz kullanımına geçilmesi için
değişik tarihleri kapsayan süreler verilmiş ve genelinde doğalgaz kullanan abone
sayısı 2000 yılı sonu itibariyle ile 65.106’ya, 2001 yılı sonu itibarı ile 76.838’e, 2002
yılı sonu itibarı ile 91.588’e ve 2004 yılı sonu itibarı ile 106.513’e ulaşılmıştır
(Eskişehir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Eskişehir için temiz hava planlarının yapılması, temiz ve kaliteli yakıta
dönüşüm planlarının hazırlanması ve kararlı bir şekilde uygulanması ilk defa Mahalli
Çevre Kurulunun 20.02.1995 tarih ve 12 nolu kararından sonra gerçekleşmiştir
(Eskişehir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Anadolu Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi,
Osmangazi Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü, Eskişehir Büyükşehir
Belediyesi, İl Çevre Müdürlüğü, Sağlık Müdürlüğü, Eskişehir Çimento Fabrikası ve
Eskişehir Şeker Fabrikası’ndan seçilen konusunda uzman kişilerden oluşturulan
komisyon, ülkemizde kömür çeşitleri ile ithal edilebilecek kömürleri her yönüyle
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
95
incelemiş, araştırmış ve bir “Kömür Komisyon Raporu” hazırlamıştır. Raporun
sonucunda kaloriferli binalarda ithal taş kömürü, sobalı evlerde SOMA+18 Lavvar
ve kok kömürü kullanılması tavsiye edilmiştir. 20.02.1995 tarih ve 12 nolu Mahalli
Çevre Kurulu Kararının devamı niteliğindeki 19.06.1998 tarih ve 5 nolu, 06.07.1999
tarih ve 3 nolu Mahalli Çevre Kurulu Kararları ile de aynı yakıt programı ve alınan
tedbirlere devam edilmiş ve şehir merkezinde hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütünce
belirlenen hedef değer (120 mg/m3) altına indirilmiştir (Eskişehir İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü, 2005).
4.3.5.1.(1).(2). Atık Sularla İlişkin Çalışmalar
Kütahya ili kanalizasyon sistemi ana kolektörde toplanıp atık su arıtma
tesisine bağlanmıştır. Atık su arıtma tesisi evsel arıtmaya yönelik aktif çamur
sisteminden oluşmuştur. Tesis kapasitesi 3322 m³ / saattir. Çıkış suyunda % 98
oranında arıtma yapılabilmektedir. Üç vardiya olarak çalışan tesislerden çıkan
organik maddeler (çamur) kurutulduktan sonra gübre olarak kullanılmaktadır. Arıtma
tesisi atık su deşarjını Porsuk Çayı’na yapmaktadır (Kütahya İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü, 2004).
Kütahya İl Belediye sınırları içinde Yoncalı ve Ilıca da dahil olmak üzere
yaklaşık 200 km. uzunluğunda kanalizasyon sistemi mevcuttur. Yeni gelişme
alanlarının da ihtiyaçları göz önüne alınarak her yıl ortalama 10 km. yeni
kanalizasyon hattı ilave edilmektedir. Şehir kanalizasyon hatlarından toparlanarak
gelen atık sular Belediye Atık Su Arıtma Tesisinde arıtılmaktadır. Atık sular arıtım
işleminden sonra Porsuk Çayı'na deşarj edilmektedir. Tesisten çıkan arıtma çamuru
ise beltfiltrede susuzlaştırıldıktan sonra tesis sahasında toplanmaktadır (Kütahya İl
Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2004). Şekil 4.21. ve Şekil 4.22. de Kütahya atık su
arıtma tesisi görülmektedir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
96
Şekil 4.21. Kütahya Atık Su Arıtma Tesisi (Devlet Su İşleri, 2003).
Şekil 4.22. Kütahya Atık Su Arıtma Tesisi (Devlet Su İşleri, 2003).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
97
Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi atık suları, Şehir Kanalizasyon Arıtım
Tesisleri tamamlandıktan sonra Büyükşehir Belediyesiyle yapılan protokol gereği tek
bir kanaldan istenilen limitlerde kanalizasyona verilmektedir. Sarar Tekstil A.Ş.
boyalı ve kimyasal madde içerikli atık sularını Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinde
ön görülen standartlara getirip şehir kanalizasyonuna bağlatmıştır. TÜLOMSAŞ
Lokomotif ve Motor Sanayi madensel eriyik içeren sanayi atık sularını arıtma
tesislerinde arıtarak şehir kanalizasyonuna vermektedir. TUSAŞ Uçak Sanayi atık
sularını arıtma tesisinde arıtarak şehir kanalizasyonuna vermektedir.
Şeker Fabrikası iki türlü atık bırakmaktadır. Pancar yıkamadan artan çamurlu
atık sular havuzlarda çöktürülerek Porsuk Çayı’na verilmektedir. İkinci tür atık;
şeker pancarı melasından ispirto elde ederken oluşan şlempedir. 1.Hava İkmal ve
Bakım Fabrikası atık sularını arıtma tesislerinde arıtarak Su Kirliliği Kontrol
Yönetmeliğindeki standartlara getirip Porsuk Çayı’na vermektedir (Eskişehir İl
Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005). Şekil 4.23. de Eskişehir Atık Su Arıtma Tesisi
görülmektedir.
Şekil 4.23. Eskişehir Atık Su Arıtma Tesisi (Devlet Su İşleri, 2003).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
98
Porsuk Çayı Havzası’nda bulunan yerleşim yerlerinden Kütahya ve Eskişehir
dışındaki ilçe, kasaba ve köylerde arıtma tesisi bulunmamaktadır. Havzada bulunan
ilçeler yasaya göre arıtma tesislerini 2016 yılına kadar yapmaları gerekmektedir.
Ayrıca Eskişehir atık su arıtma tesisinin kapasitesi yeterli olmayıp 2009 yılına kadar
kapasitesini artırması gerekmektedir.
4.3.5.1.(1).(3). Diğer Çevre Sorunları İle İlgili Çalışmalar
Artan nüfus, gelişen sanayileşme ve yükselen hayat standardı sonucunda
üretilen katı atıkların miktarlarında da artış gözlenmiş ve kompozisyonları
değişmiştir. Nüfus artışı tüketimin artmasına, yaşam standartlarının yükselmesi de
tüketim alışkanlıklarının değişmesine neden olmaktadır. Atık kompozisyonlarındaki
değişim daha çok kağıt, karton, cam, metal ve plastik gibi değerlendirilebilen
atıkların çöp içindeki oranının artışı; organik atıklar ile kül ve cüruf oranlarının ise
azalışı şeklinde olmuştur. Sonuçta miktarları gittikçe artan katı atıklar, önemli bir
çevre sorunu haline gelmiştir ( T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı, 2004)
Yaklaşık 12 yıldır şehir merkezinde oluşan evsel, endüstriyel, tıbbi, tehlikeli
ve zararlı katı atıklar, hafriyat ve inşaat molozları herhangi bir ayrıma tabi
tutulmadan Seyitgazi karayolu üzerinde bir vadi tabanı ve kuru dere yatağına
dökülerek dozerle yayılmakta ve zaman zaman toprakla örtülmektedir. Yaz aylarında
günde yaklaşık 400 ton, kış aylarında ise kül ve cüruf nedeniyle 500 ton’u aşan katı
atıkların bertaraf edildiği mücavir alan dışındaki depo sahasında yaklaşık 1 m.
kalınlığında oldukça geçirimli, çatlaklı bir yapıda kalker ve marn tabakaları
bulunmaktadır. Yaklaşık 950–1000 m. yükseltiye sahip olan çöp depolama alanında
oluşan sızıntı suyu günümüzde kontrolsüz bir şekilde kuzey istikametinde Mamuca
köyü ve Organize Sanayi Bölgesi yönüne doğru dere yatağına akarak yeraltına
sızmaktadır. Çöp tepesinin diğer tarafında ise (güney yönü) katı atığın önünü
kapattığı dere yatağında yaklaşık 1 m. derinliğinde 800 m² dolayında bir gölet alanı
oluşmuştur. Çöp tabanının sıvılaşmasına yol açarak bir heyelanın önlenmesi, metan
gazının kontrol altına alınabilmesi ve ayrıca yeni ve düzenli bir katı atık bertaraf
sahasının oluşumu için çalışmalar sürdürülmektedir. Çevre Bakanlığınca da çöp
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
99
depolama sahası ile ilgili ön fizibilite yapılmıştır. 2002 yılı sonu itibarı ile
Büyükşehir Belediyesince atıkların depolanması yönünde proje üretimi yapılmasına
rağmen düzenli depolama ile ilgili somut bir adım atılamamıştır (Eskişehir İl Çevre
ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Kütahya ilinde sanayi, ticaret, sosyal hizmet ve buna benzer alanlarda,
evlerdeki çeşitli aktiviteler sonucunda katı atıklar meydana gelmektedir. Uygun
değerlendirme ve geri kazanma yöntemlerinin tespiti için katı atıkların miktarlarının
belirlenmesi, sınıflandırılması ve özelliklerinin bilinmesi gerekmektedir. Kütahya
ilindeki yerel yönetimlerin atıkların değerlendirilmesi konusunda planlı bir
çalışmaları bulunmamaktadır (Kütahya İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Kütahya Belediyesi çevre zararını kısmen bertaraf açısından ilkel
yöntemlerle, tesviye ettiği depolama sahası üzerinde gaz tahliye galerileri ve bacaları
uygulamakta ve kapattığı bölgeleri ağaçlandırarak zararları azaltma gayreti içindedir.
Kütahya merkez ilçenin atıkları, yedi göller bölgesinde depolanmaktadır (Kütahya İl
Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Katı atık geri dönüşüm projesi ile ilgili Eskişehir’de ÇEVKO, İl Çevre
Koruma Vakfı, Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyesi, Osmangazi ve Anadolu
Üniversiteleriyle birlikte Eskişehir Valiliğinin koordinatörlüğünde bir toplantı
yapılmış, ortaklaşa bir protokol imzalama kararı alınmıştır. Protokolün
imzalanmasından sonra Tepebaşı Belediyesi projenin başarılı olmasında en önemli
etkenlerden biri olan halkı bilinçlendirmek ve eğitmek amacıyla ilk ve orta dereceli
okullarda TEKAM ve Anadolu Üniversitesi işbirliği ile eğitim programı oluşturarak,
uygulamayı başlatmıştır. Tepebaşı Belediyesi sınırları içinde bulunan bir çok okulda
atık kağıt ve ambalaj atıklarının geri kazanımı konusunda seminerler verilmiştir.
Odunpazarı Belediyesi tarafından da halkın yeniden kazanım konusundaki eğitimi,
bilinçlendirilmesi amacıyla toplantılar düzenlenmiş, toplantılara katılan yönetici,
kapıcı ve mahalle sakinlerine projenin tanıtımı yapılmış, katı atıkların çıkarılacağı
gün ve saatler belirtilmiş ve daire sakinlerine poşet, afiş, broşür dağıtımı yapılmıştır
(Eskişehir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Katı atıkların geri dönüşümü projesinin başarılı olmasında atıkların
toplanması için plastik torbaların ve caddelere konulacak kumbaraların finansmanını
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
100
karşılamak için TEKAM sponsor olarak bir doğalgaz firması ile anlaşarak torbaların
bedava dağıtılmasında aracılık etmiştir. 4 Aralık 1996 tarihinde Odunpazarı
Belediyesi de ÇEVKO ve İl Çevre Koruma Vakfı ile benzer protokolü imzalayıp,
geri kazanılabilir atıkları toplama projesinde Yenikent’i pilot bölge kabul etmiştir.
Aynı gün Tepebaşı Belediyesi de Hoşnudiye – Cumhuriyet mahallerinde aynı projeyi
başlatmıştır. Her iki belediyede pilot bölgelerde geri dönüşebilen atıkları diğer
çöplerden ayrı özel bir araçla dağıtılan torbalar içinde toplayacaktır. Toplanan bu
atıklar sınıflandırılıp pazarlanarak elde edilen gelir Eskişehir Çevre Koruma Vakfına
verilmektedir. Ayrıca çöp depolama sahasında Atık Geri Kazanım Tesisi planlanmış
ve inşaatı bitirilmiştir (Eskişehir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
4.3.5.1.(2). Erozyonun Önlenmesi İle İlgili Çalışmalar
Türkiye’de erozyona uğrayan toprak miktarı ile oluşan toprak miktarı
arasında denge kurulamadığından, halen her yıl tonlarca toprak erozyonla
kaybolmaktadır. Erozyonla yalnız toprak kayıpları olmamakta, aynı zamanda
erozyona uğrayan topraklar elektrik ve sulamada çok önemli girdiler sağlayan
barajlar ve göletlerin ekonomik ömründen önce dolmalarına neden olmaktadır. Son
derece dinamik bir karakter taşıyan mevcut ve potansiyel toprak erozyonunu doğru
olarak hesaplamaya her zaman ihtiyaç duyulmaktadır (Toprak ve Su Kaynakları
Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 2005).
Türkiye'nin iklim ve topografik yapısından dolayı, erozyon olayının oluşması
için çok uygun şartları bulundurmaktadır. Yanlış arazi kullanımları, dik eğimler
düzensiz yağışlara karşın erozyon kontrol önlemlerinin çok yetersiz kalması her yıl
erozyon alanlarının artışına neden olmaktadır. Erozyon problemlerine karşın erozyon
kontrol önlemlerinin alınabilmesi için çok hızlı bir şekilde erozyonun etkili olduğu
alanların belirlenmesi gerekmektedir. Klasik etütlere dayalı yöntemlerle yapılan
erozyon çalışmaları çok uzun zaman gerektirmekte olup maliyet açısından da fazla
yükler getirmektedir.
Porsuk Çayı Havzası’nda erozyonun önlenmesi ile ilgili olarak TOPRAKSU
Müdürlüğünün yapmış olduğu çalışmada Porsuk Çayı’nın bir kolu olan Sarısu ve
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
101
daha küçük bir havzası olan Sarısu Havzası’nda CORİNE, LEAM ve USLE
metodolojileri yöntemleri kullanılarak erozyon risk haritaları hazırlanmıştır.
Kullandıkları parametrelerin sayılarına göre CORINE 4, LEAM 3 ve USLE 5 adet
parametre ile erozyonu haritalamaktadır. Erozyon haritalamada kullanılan bu
yöntemlerin değindikleri parametrelerin alt unsurları da farklıdır. Bu yöntemler
arasında bazı parametreler bakımından benzemekle birlikte, aynı değildir (Toprak ve
Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 2005).
Erozyonla ilgili karşılaştırmaların aynı düzlemde ölçülebilir,
değerlendirilebilir ve objektif kriterlere dayalı olması gerekir. Haritalama sonucu
elde edilen bilgilerin sadece yorumlanması kendi başına yeterli olmamalıdır. Bu
bilgiler, havza yönetimi kararlarının alınmasında karar vericilere büyük avantaj ve
kolaylıklar sağlar. Zira bu bilgiler, söz konusu problemlerin çözümü yönünde
yapılacak yatırımların türünü (sulama, su getirme, taşıma ve depolama yapısı vb.),
boyutlarını (hacim, alan, uzunluk, ağırlık vb), ömrünü (25, 50, 100 yıl vb) yani
ekonomik boyutunu etkiler. Bundan dolayı pek çok durumda olduğu gibi havza
yönetimi kararlarının ekonomisi, yapılacak tüm faaliyetlerin belirleyici birer
unsurudur (Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 2005).
Şekil 4.24. ve Şekil 4.25. de Sarısu Havzası erozyon haritaları verilmiştir.
Erozyon haritalamanın başlıca amacı, çeşitli iklim, toprak, topografya, arazi
kullanımı ve bitki örtüsü altındaki havzalardan olan erozyon riskini nicelik ve nitelik
olarak sadece saptamak değil ve aynı zamanda söz konusu riskleri minimize edici
havza yönetimi kararlarını almaktır. Bu genel bakış açısına göre risklerin nitelik ve
nicelik olarak tarif edilebilir olması ve havza yönetimi açısından karar verici
konumda bulunanların söz konusu tariften aynı anlamı çıkarmaları beklenir (Toprak
ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 2005).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
102
Leam Metodu
Şekil 4.24. Sarısu Havzası Erozyon Risk Haritaları(Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 2005)
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
103
Corine Metodu
Şekil 4.25. Sarısu Havzası Erozyon Risk Haritaları(Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 2005)
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
104
Sarısu Havzası için yapılan bu çalışma sonucu potansiyel toprak kayıplarının
miktarı 0 – 179.9 t/ha/yıl arasında değişmekte olup; havza geneli için ortalama
potansiyel toprak kaybı miktarı 1.88 t/ha/yıl’dır. Havzadaki kullanım türlerine göre
ortalama potansiyel toprak kayıpları tarım arazileri için 3.72 t/ha/yıl, orman arazileri
için 0.04 t/ha/yıl, mera arazileri için 0.33 t/ha/yıl, fundalık araziler için 7.10 t/ha/yıl
ve havza geneli için 1.88 t/ha/yıl olarak saptanmıştır. Havza toprakları için muhtemel
maksimum tolerans değeri olan 11.2 t/ha/yıl değerinin üzerinde potansiyel erozyon
riskine sahip alanların oranı % 4.27’dir. Havza için belirlenecek muhtemel minimum
tolerans değeri olan 2.2 t/ha/yıl veya bunun altında potansiyel erozyon riski taşıyan
arazilerin miktarı ise havza topraklarının % 79.22’lik kısmını oluşturmaktadır.
(Çizelge 4.18.) (Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 2005).
Çizelge 4.18. Sarısu Havzası Potansiyel Toprak Kayıpları
Havzanın Kütahya bölümünde 1998 yılında 925 ha, 1999 yılında 250 ha,
2000 yılında 670 ha, 2001 yılında 621 ha, 2002 yılında 720 ha, 2003 yılında 694 ha,
2004 yılında 830 ha, 2005 yılında 480 ha. Tesis çalışması yapılmıştır. Ayrıca 2006
yılında Kütahya İli Merkez, Kükürt, Kızık ,Dedik, Dedeler, Çukurköy, Ayvalı,
Gölcük, Kıranşıh, Çavdarhisar, Yukarısusuz, Yeğinler bölgelerinde toplam 2077 ha.
Alanda ağaçlandırma çalışmaları yapılması için projeler hazırlamış ve İhalesini
yapmıştır. Kütahya AGM Mühendisliği 797 ha. alanda ot alma, çapalama ve teras
onarımı yapılmıştır. Kütahya AGM ağaçlandırma çalışmalarında ibreli fidan olarak
karaçam ve sedir türlerini kullanmıştır. Yapraklı ağaç fidanı olarak meşe ve yalancı
akasya fidanları ağırlıklı olarak kullanılmıştır
Alan Potansiyel Toprak Kaybı (t/ha/yıl) Arazi Kullanım Türü
(Ha) (%) Değişim aralığı Ortalama Tarım 29617.65 44.56 0 – 179.9 3.72 Orman 28592.10 43.01 0 – 82.0 0.04 Mera 6345.83 9.55 0 – 61.6 0.33 Fundalık 1579.72 2.38 0 – 13.20 1.18 Su yüzeyi 331.57 0.50 0.00 0.00 Toplam 66470.82 100.00 0 – 179.9 1.88
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
105
Havzanın Eskişehir bölümünde ise 1997 ile 2006 yılları arasında 4299 ha.
alanda ağaçlandırma çalışmaları yapmıştır. Şekil 4.26. da 2002 yılında yapılan
Eskişehir Mollaoğlu ağaçlandırma alanı (97 ha.) görülmektedir. Alanda sedir,
karaçam ve yalancı akasya, kokar ağaç fidanları kullanılmıştır. Alanın tamamı tel çit
ile çevrilerek koruma altına alınmıştır. Ancak alanın bakımı tam olarak yapılmadığı
görülmektedir. Eskişehir’de yapılan ağaçlandırma çalışmaları Çizelge 4.19. de yıllar
itibari ile çıkarılmıştır.
Şekil 4.26. Eskişehir Mollaoğlu Ağaçlandırma Alanı (Orijinal)
Çizelge 4.19. Porsuk Havzası Eskişehir Bölümü Ağaçlandırma Miktarları (Ha) (Eskişehir AGM, 2007)
İlçeler 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 Toplam Merkez 887 339 - 110 - 96 141 100 104 487 2264 Alpu - - - - - - 294 - - - 294 İnönü - - 333 - - 97 140 - - - 570 Mihalıççık - - - - - - - - 553 518 1071 Beylikova - - - - - - - 100 - - 100 Toplam 887 339 333 110 - 193 575 200 657 1.005 4299
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
106
Havzanın Kütahya bölümünde 1998 yılında 230 ha. 1999 yılında 210 ha.
2000 yılında 150 ha. 2001 yılında 200 ha. 2003 yılında 550 ha. 2004 yılında 200 ha.
2005 yılında 200 ha. alanda erozyon kontrol amaçlı ağaçlandırma ve tesis çalışması
yapılmıştır. Eskişehir bölümünde Alpu ve merkez ilçesinde erozyon kontrolü amaçlı
ağaçlandırma çalışmaları ise toplamda 2164 ha dır.(Çizelge 4.20.)
Çizelge 4.20. Porsuk Havzası Eskişehir Bölümü Erozyon Kontrolü Çalışmaları Miktarları (Ha) (Eskişehir AGM, 2007)
4.3.5.1.(3). Bütüncül Havza Yönetimi Çalışmaları
Porsuk Çayı Havzası’nda bütüncül bir havza yönetimi çalışması
yapılmamıştır. Ancak havza bazında “Porsuk Havzası Su Yönetim Planı Projesi”
çerçevesinde “Porsuk Çayı Su Modellemesi” ve “Porsuk Baraj Rezervuarı Kirlililiği”
çalışmaları yapılmıştır.
“Porsuk Havzası Su Yönetim Planı Projesi” ile Porsuk Çayı akımlarının yakın
gelecekte içme, kullanma ve sulama suyu gereksinimlerini karşılayamayacağı ve
akımlardaki kirliliğin büyük sorunlar oluşturacağı açık bir şekilde belirlenmiştir. Bu
nedenle suyun ekonomik kullanımı ve kirletici unsurların atık sularını arıtarak
sisteme bırakmaları, Porsuk Havzası’ndaki sulama projelerinin daha ekonomik
olmasını, daha çok projeye su verilebilmesini ve Eskişehir ve Kütahya gibi büyük
yerleşim yerleri başta olmak üzere yerleşim birimlerinde içme ve kullanma suyu
yetersizliği ile karşılaşılmamasını sağlayacaktır (Devlet Su İşleri, 2002).
Porsuk Havzası Su Yönetim Planı Projesi çalışmasının amacı Porsuk
Çayı’ndaki mevcut durumu ortaya çıkarmak ve Porsuk Çayı’nın her kesiminde Su
Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği gereğince en kötü ihtimalle II. kalite suyun akmasını
sağlayacak çözüm önerilerini ortaya koymaktır.
İlçeler 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 Toplam Merkez 25 30 - - - - - - 114 - 182 351 Alpu - - - - - 470 - 438 205 200 400 1813 İnönü - - - - - - - - - - - - Beylikova - - - - - - - - - - - - Mihalıççık - - - - - - - - - - - -
Toplam 25 30 - - - 470 - 438 319 200 582 2164
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
107
Porsuk Çayı Su Modellemesi çalışmaları: Su kalite modeli olarak QUAL-2E
kullanılmıştır. Bu model aynı anda 13 su kalitesi parametresini
modelleyebilmektedir. Bu parametreler Çözünmüş Oksijen (ÇO), Biyokimyasal
Oksijen İhtiyacı (BOİ), Sıcaklık, Alg, Amonyak Azotu, Nitrit Azotu, Organik Fosfor,
Çözünmüş Fosfor, Koliform Bakteri ve 3 adet konservatif parametre ve 1 adet
konservatif olamayan parametredir. Ölçümler yaz ve kış olarak yapılmıştır. Çizelge
21-22-23-24 de porsuk nehri kirlilik yükleri görülmektedir (Devlet Su İşleri, 2002).
Çizelge 4.21. Porsuk Barajı Öncesi Havzadan Gelen Kirlilik Yükleri(yaz) (Devlet Su İşleri, 2002).
KAYNAK Deb
i m
3 /sn
Sıc
c0 Ç
Ö
mg/
lt
BO
İ m
g/lt
Org
-N
mg/
lt
NH
3-N
m
g/lt
NO
2-N
m
g/lt
NO
3-N
m
g/lt
Org
-P
mg/
lt
Çöz
-P
mg/
lt
Alg
U
g/l
Kol
iform
N
o/10
0ml
Mezbaha- ASAT
3,93 17 6,0 18,3 0,30 3,32 0,11 1,93 0,41 1,25 0,66 10000
Felent Çayı-Şeker Fabrikası
0,40 17 6,5 11,6 0,50 2,20 0,062 0,36 0,22 1,10 1,00 2000
Güral-besler-akdemir
0,06 17 2,0 19,40 0,65 1,35 - - 0,25 0,70 1,00 2000
Tügsaş- Kütahya Porsel.
0,19 17 2,0 39,72 0,50 30,00 2,00 19,34 0,65 1,00 1,00 2000
Seyitömer T.San
0,05 17 8,4 2,40 0,10 0,10 0,01 0,36 0,05 0,23 1,00 2000
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
108
Çizelge 4.22. Porsuk Barajı Öncesi Havzadan Gelen Kirlilik Yükleri(Kış) (Devlet Su İşleri, 2002).
KAYNAK Deb
i m
3 /sn
Sıc
c0 Ç
Ö
mg/
lt B
Oİ
mg/
lt
Org
-N
mg/
lt
NH
3-N
m
g/lt
N
O2-
N
mg/
lt
NO
3-N
m
g/lt
O
rg-P
m
g/lt
Ç
öz-P
m
g/lt
A
lg
Ug/
l
Kol
iform
N
o/10
0ml
Mezbaha- A.S.A.T. 9,55 10 8,0 18,3 0,30 3,32 0,11 1,93 0,41 1,25 0,69 10000
Felent Çayı-Şeker Fabrikası
0,70 10 6,0 25,7 0,14 1,74 0,06 0,96 0,44 0,66 1,00 2000
Güral-besler-akdemir 0,06
10 6,0 19,4 0,65 1,35 - - 0,25 0,70 1,00 2000
Tügsaş- Kütahya Porsel.
0,19 10 6,0 39,7 0,50 60,0 4,00 19,3 0,65 1,00 1,00
2000
Seyitömer T.San 0,05
10 8,4 2,40 0,10 0,10 0,01 0,36 0,05 0,23 1,00 2000
Çizelge 4.23. Porsuk Barajı Sonrası Havzadan Gelen Kirlilik Yükleri(yaz) (Devlet Su İşleri, 2002).
KAYNAK Deb
i m
3 /sn
Sıc
c0
ÇÖ
m
g/lt
BOİ
mg/
lt
Org
-N
mg/
lt
NH
3-N
m
g/lt
NO
2-N
m
g/lt
NO
3-N
m
g/lt
Org
-P
mg/
lt
Çöz
-P
mg/
lt
Alg
Ug/
l
Kolif
orm
N
o/10
0ml
Sarısu-Ford Oto 0,75 17 8,6 3,0 0,10 0,20 0,01
6 0,36 0,08 0,30 1,00 2000
Mezbaha 0,05 17 1,0 1000 2,00 5,00 0,30 3,00 0,20 0,75 1,00 800000
Hava ikmal bak. 0,01 17 1,0 20,0 0 18,0 0 4,00 1,00 4,00
1,00 2000
A.S.A.T. 6,44 17 6,0 13,5 0,5 3,60 0,25 1,65 0,20 2,70 0,84 10000 Muttalibdere-demir yağ-eskar
0,26 17 6,0 20,0 0,65 1,35 0 0 0,25 0,70 1,00 2000
Güven süt-dersan 0,01 17 6,0 20,0 0,65 1,35 0 0 0,25 0,70
1,00 2000
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
109
Çizelge 4.24. Porsuk Barajı Sonrası Havzadan Gelen Kirlilik Yükleri (kış) (Devlet Su İşleri, 2002).
KAYNAK Deb
i m
3 /sn
Sıc
c0
ÇÖ
m
g/lt
BOİ
mg/
lt
Org
-N
mg/
lt
NH
3-N
m
g/lt
NO
2-N
m
g/lt
NO
3-N
m
g/lt
Org
-P
mg/
lt
Çöz
-P
mg/
lt
Alg
Ug/
l
Kolif
orm
N
o/10
0ml
Sarısu-Ford Oto 1,16 10 8,6 3,0 0,10 0,20 0,01
6 0,36 0,08 0,30 1,00 2000
Mezbaha 0,05 10 0 1000 2,00 80,0 0,30 3,00 0,20 0,75 1,00 800000
Hava ikmal bak. 0,01 10 1,0 20,0 0 18,0 0 4,00 1,00 4,00 1,00 2000
A.S.A.T. 12,15 7 5,28 27,0 0,45 3,30 0,10 1,45 0,12 1,58 0,75 10000
Muttalibdere-demir yağ-eskar
0,98 10 6,0 20,0 0,65 1,35 0 0 0,25 0,70 1,00 2000
Güven süt-dersan 0,01 10 6,0 20,0 0,65 1,35 0 0 0,25 0,70 1,00 2000
DSİ III Bölge Müdürlüğü ölçümlerine göre Porsuk Çayı, kaynak bölgesi ile
Kütahya kent merkezi arasında II. sınıf, Kütahya kent merkezinden Porsuk Barajı’na
kadar ise IV. sınıf su kalitesinde akmaktadır. Porsuk Barajı çıkışında II. ve III. sınıfa
düşen su, Eskişehir kent merkezinden sonra IV. sınıf seviyelerine düşmekte ve bu su
kalitesiyle Sakarya Nehri’ne bağlanmaktadır.
Porsuk Baraj Rezervuarı Kirlililiği çalışması: Porsuk Baraj Gölü içindeki su
kalitesini izlemek amacı ile Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından Porsuk Barajı’nda
toplam yedi adet ölçüm ve örnekleme istasyonu seçilmiştir. Bu istasyonlar için
seçilen su kalite parametreleri, rezervuar limnolojisi çalışmalarında kullanılan klasik
parametrelerdir. Uygulanan izleme programı sürekli ve düzenli bir şekilde olmasa da,
izlenen su kalite parametrelerine ait kayıtlı veriler kullanılarak baraj gölündeki
mevcut su kalite seviyesinin tespiti ve değerlendirilmesi mümkün olmuştur. Bulunan
sonuçlar aşağıdadır (Devlet Su İşleri, 2002).
Sıcaklık: Yaz döneminde sıcaklık tabakalaşmasının oluşumu açıkça
görülmektedir. Sıcaklık tabakalaşması olayı ile baraj gölünün üst (epilimnion) ve alt
(hipolimnion) tabakasını birbirinden ayrılmaktadır. Sıcaklık tabakalaşmasının doğal
sonucu olarak, alt tabakada düşük çözünmüş oksijen konsantrasyonları gözlenmekte
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
110
ve besin birikimleri oluşmakta; rezervuar su kalitesi madde döngüsü sonucu zaman
içerisinde kötüleşmektedir (Devlet Su İşleri, 2002).
Çözünmüş Oksijen: Çözünmüş oksijen konsantrasyonu değerleri, yüzeyde
alglerin fotosentezi ile aşırı doygun seviyelerde bulunurken, hipolimnion tabakasında
sediment tabakasının yüksek oksijen ihtiyacı ve sıcaklık tabaklaşması ile oksijensiz
bir ortam oluşmaktadır. Hipolimnion tabakasında çözünmüş oksijenin tükenmesi,
oksijensiz (anaerobik) koşulları yaratmakta; bu da suyun kötü tat almasına neden
olmakta, başta balıklar olmak üzere sucul ekosistem bileşenlerinin olumsuz etkilere
maruz kalması sonucunu doğurmaktadır (Devlet Su İşleri, 2002).
Çözünmüş Oksijen Doygunluk Yüzdesi: Bir önceki kısımda da belirtildiği
gibi, çözünmüş oksijen yüzeyde aşırı doygun seviyelerde iken hipolimnion
tabakasında oksijen bulunmamaktadır (Devlet Su İşleri, 2002).
İnorganik Azot, Toplam Azot, Ortofosfat Fosforu: Bu parametrelere ait
değerler baraj girişinden çıkışına doğru bir düşüş göstermektedir. Ayrıca,
parametrelere ait konsantrasyon değerleri dip sedimentin kirletici etkisi ile tabana
doğru bir artış göstermektedir. Yüksek bitki besin değerleri algler gibi sucul
bitkilerin büyümesini hızlandırmakta ve buna bağlı olarak su kalitesi üzerinde pek
çok olumsuz etkiler yaratmaktadır (Devlet Su İşleri, 2002).
Toplam Fosfor: Toplam fosfor konsantrasyonu değerleri dip sedimentinin
kirletici etkisi ile göl tabanına doğru bir artış göstermektedir. Fosfor, alglerin ve
diğer sucul bitkilerin büyümesi için gerekli temel besinlerdendir ve su kalitesinin
kötüleşmesine sebep olmaktadır (Devlet Su İşleri, 2002).
Klorofil-a: Bu parametreye ait değerler baraj girişinden çıkışına doğru bir
düşüş göstermektedir. Klorofil-a ölçümleri, alglerin konsantrasyonlarının dolaylı bir
ifadesi olarak kullanılmaktadır ve 30 mg/lt üzerindeki konsantrasyon değerleri alg
patlamasının mevcudiyetini işaret etmektedir. Porsuk Baraj gölü için ölçülen
klorofil-a konsantrasyon değerleri çok yüksektir. Algler, baraj göllerinde suyun
kalitesini bozmakta ve içme suyu amaçlı su arıtımı için maliyetin yükselmesine
sebep olmaktadır. Ayrıca baraj göllerindeki sediment tabakası oluşumunun kaynağı
aşırı alg büyümesidir. Sediment tabakaları, sürekli bir besin kaynağı olmakta ve
oksijen ihtiyacı ile suyun kalitesini etkilemektedir (Devlet Su İşleri, 2002).
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
111
Işık Yoğunluğu: Işık göl su yüzeyinden itibaren en fazla 5. m derinliğe kadar
ulaşabilmekte ve böylece baraj gölünün tamamı belli bir seviyenin altında tamamen
ışıksız bulunmaktadır. Gözlenen bu durum ortamda mevcut yüksek alg
konsantrasyonları ile yüksek seviyedeki bulanıklığın doğal sonucu olarak
değerlendirilmelidir (Devlet Su İşleri, 2002).
4.4. Porsuk Çayı Havzası İle İlgili Yapılmış Olan Çalışmalarının İrdelenmesi ve
Değerlendirilmesi
Porsuk Çayı kirletici kaynaklardan etkilenmiştir. Yapılan Porsuk Çayı Su
Modellemesi çalışmasına göre Porsuk Çayı aşağıdaki su kalitelerine sahiptir.
Sınıf I: Yüksek kaliteli su, (Porsuk Çayı kaynak noktası)
Sınıf II: Az kirlenmiş su, (Porsuk Çayı kaynak noktasından Kütahya’ya
kadar)
Sınıf III: Kirli su,(Porsuk Barajı çıkışından Eskişehir’e kadar)
Sınıf IV: Çok kirlenmiş su.(Kütahya çıkışından Porsuk Barajı’na kadar ve
Eskişehir çıkışından Sakarya Nehri birleşimine kadar)
ü Porsuk Çayı Kütahya ve Eskişehir’de evsel ve sanayi atık suları tarafından
kirletilmektedir.
ü Sudaki kirlenme yapılan arıtmaların yetersiz olduğunu gösterir.
ü Arıtma tesisleri sadece Kütahya ve Eskişehir’de vardır. Diğer yerleşim
alanlarında bulunmamaktadır. Yasaya göre Eskişehir arıtma tesisinin 2009
yılına kadar kapasitesinin artırılması gerekmektedir. Arıtma tesis yapımı için
ilçe merkezlerinin 2016 ya kadar süreleri vardır. Ancak Porsuk Çayı’nın bu
kadar süresi yoktur.
Porsuk Çayı gibi Porsuk Barajı da havzadaki kirletici kaynaklardan
etkilenmiştir. DSİ III. Bölge Müdürlüğünün 2001 yılında yapmış olduğu çalışmada
Porsuk Baraj Gölü için son beş yıl içerisinde sürdürülen izleme faaliyetlerinden elde
edilen verilerin irdelenmesine göre;
ü Baraj gölünün değişik seviyelerinde ve özellikle de tabana yakın seviyelerde
azot ve fosfor bileşiklerinin konsantrasyonları oldukça yüksektir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
112
ü Özellikle yaz mevsiminde alg patlamaları olmaktadır.
ü Aşırı miktarlardaki alg oluşumları yüzeydeki çözünmüş oksijen seviyelerini
doyma seviyelerinin üzerine çıkarmaktadır. Diğer taraftan, tabanda bulunan
ve yüksek oksijen ihtiyacı gösteren sediman tabakası sebebi ile tabana yakın
büyük bir kesimde çözünmüş oksijen tükenmiştir.
ü Bulanıklığın yüksek olması sebebiyle baraj gölünün büyük bir kısmı
ışıksızdır.
ü Yaz mevsiminde sıcaklık tabakalaşması mevcuttur. Sıcaklık tabakalaşması,
alt tabaka ile üst tabakayı ayırarak baraj gölündeki kirlilik etkilerini
arttırmaktadır.
ü Mevcut bu özellikleri ile baraj gölü, ötrofik durumdan hipertrofik duruma
geçiş sürecini yaşamaktadır. Baraj gölüne ait pek çok özellik, halihazırda
hipertrofik seviyeye ait limitlere ulaşmıştır. Görüldüğü gibi Porsuk Barajı’nda
yapılan çalışmada tüm parametreler normalinden yüksek çıkmaktadır. Baraj
gölündeki bu kirlilik çıplak gözle görülmektedir.
Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü tarafından 2005
yılında yapılan Sakarya-Porsuk-Sarısu Havzası’nda CORİNE, LEAM ve USLE
Metodolojilerinin Kullanılarak Erozyon Risk Haritalarının Hazırlanması
çalışmasında elde edilen verilere göre: Sarısu Havzası’nın potansiyel erozyon riski
taşıyan arazilerin miktarı % 79,22 dir. Bu oran alanda oldukça yüksek erozyonun
olduğunu gösterir. Porsuk Havzası’nın genelinde erozyonun yüksek olduğu
görülmüştür. Yine bu çalışmaya göre yapılan çalışmalarda kurumlar arası işbirliği
yeterli düzeyde olmadığı belirtilmektedir. Ayrıca Porsuk Havzası’nın tamamında
erozyon haritalama çalışması yapılmamıştır. Yapılan haritalama çalışmasından sonra
erozyonu önleme çalışmaları için uygulama safhasına geçilmemiştir. Erozyonu
önleme çalışmaları havzada yetersiz kalmaktadır.
Havzada erozyonu önleme çalışması olarak ağaçlandırma çalışmaları
bulunmaktadır. Havzanın içinde yapılan ağaçlandırma çalışmalarının yerinde
görülmesi için Eskişehir’e 20 km. mesafedeki Mollaoğlu ağaçlandırma alanı
gezilmiştir. Mollaoğlu ağaçlandırma alanı tel çit ile çevrilmiştir. Teraslama yöntemi
tüm alanda kullanılmıştır. Ayrıca alanda belirli aralıklarla ilerisi için yollar açılmıştır.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
113
Alanda kullanılan ağaç türlerinin havzanın doğal bitkileri olması yapılan çalışmanın
artısıdır. Ancak bakımının tam olarak yapıldığı söylenemez.
Eskişehir kent gelişim projesine göre sel baskınlarının önüne geçmek için
Porsuk Çayı yatağının genişletilme, sediment temizleme ve kanal çevresi
düzenlemesi çalışması yapılmaktadır. Ancak erozyon önleme çalışması üst havzada
yapılması gerekir. Kentteki düzenleme yalnızca gelecek olan zararları ertelemeye
yarar. Kirlenmeyi ve sediment taşınmasını engellemez. Yapılan çalışmalar Porsuk
Çayı’nın tümünü kapsamamaktadır.
4.4.1. Porsuk Çayı Havzasının Sorunlarının Saptanarak Öneriler
Geliştirilmesindeki Tutarlılık ve Yeterlilik Açısından İrdeleme ve
Değerlendirmeler
Porsuk Çayı Havzası’ndaki sorunlar su kirliliği ve nedenleri tespit üzerine
yapılmıştır. Kirliliğin nedeni olarak sanayi ve evsel atıklar gösterilmektedir.
Önerilerde Porsuk Çayı’nın kirliliğini önlemek için yapılmıştır.
ü Sakarya Nehri’nin en önemli kollarından biri olan Porsuk Çayı, hızlı
kentleşme ve sanayileşmenin bir sonucu olarak, diğer bütün büyük çaylarımız
ve nehirlerimiz gibi, ciddi bir kirlilik sorunu ile karşı karşıyadır. Son yıllarda
fark edilmeye başlanan ve üzerine değinilen bu konuda çalışmalar
hızlandırılmış, havzadaki gerek şehirlere gerekse sanayi kuruluşlarına arıtma
tesisleri kurulmuştur. Ancak bunlar kesin çözümler olamamış, kontrolsüz
deşarjlar devam etmektedir.
ü DSİ verilerine göre Porsuk Çayı’nda Kütahya Arıtma Tesisinden itibaren su
BOİ yönünden III. sınıf kalitede akmaktadır ve Porsuk Barajı’na da bu
şekilde bağlanmaktadır. Ayrıca Kütahya ilinin atık sularının % 30’u da
arıtılmadan direkt Porsuk Çayı’na verilmektedir. Porsuk Çayı Kütahya ilinin
sanayi tesisleri içinde de alıcı ortam durumundadır. Bu nedenle Porsuk
Barajı’na bağlanana dek suyun kalitesinde bir iyileşme görülmemektedir.
ü DSİ verilerine göre Eskişehir Atık Su Arıtma Tesisi’nden ve Eskişehir Şeker
Fabrikası’ndan sonra suyun kalitesi yine düşmekte ve Porsuk Çayı BOİ
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
114
yönünden maksimum III. ve IV. sınıf su kalitesinde akmaktadır. Diğer bazı
tesisler de yine atık sularını Porsuk Çayı’na vermektedirler (Devlet Su İşleri,
2001a).
ü Porsuk Çayı’nın Eskişehir kent içi geçişinde, taşkınlarda, daha önceden
yapılmış olan köprülerin olacak zararların önlenmesi amacında yetersiz
kaldığı görülmüştür (Devlet Su İşleri, 2002).
ü Havzada gerek Kütahya ilinde, gerekse Eskişehir ilinde Atık Su Arıtma
Tesisleri konvansiyonel tarzda arıtma yapmaktadır. Havza içinde en yetkili
kurumlar olan Valiliklere bağlı İl Çevre Müdürlükleri Porsuk Çayı’na kirlilik
veren evsel atık su arıtma tesislerini ve sanayi kuruluşlarını sürekli olarak
denetlemektedir. Bu denetlemeler sırasında baz aldıkları yönetmelik “Su
Kirliliği Kontrol Yönetmeliği” dir. Yapılan denetlemeler sonucunda hemen
hemen hiç bir kuruluşun alıcı ortam deşarj standartlarına uymadıkları
gözlenmiştir. Yine endüstri kuruluşlarının da çoğunun arıtma tesisleri
olmadığı, olanların da çoğu zaman bu sistemlerini çalıştırmadıkları
saptanmıştır (Devlet Su İşleri, 2001b).
ü Kirliliğe yol açan bir diğer neden de havza içerisinde geniş alanlarda yapılan
sulamalardır. Sulamalardan Porsuk Çayı’na geri dönen sular kullanılan
gübrelerin sonucu olarak azot ve fosfor yönünden oldukça zengindir. Nehir
sistemleri gibi oldukça dinamik sistemlerde bu maddeler önemini yitirirken
baraj gölleri gibi nispeten daha stabil su kütlelerinde çok büyük önem
taşımaktadır (Devlet Su İşleri, 2002).
ü Kalite gözlem istasyonlarında ölçülen koliform bakteri değerleri bazı
noktalarda beklenenin aksine oldukça yüksek çıkmıştır. Bu durum havza
içindeki köylerin ve ufak yerleşimlerin de evsel atık sularını Porsuk Çayı ve
yan kollarına arıtmadan deşarj ettiklerini göstermektedir (Devlet Su İşleri,
2002).
ü Porsuk Çayı Havzası’ndaki kirlenme ile ilgili sorunların çözülmesi için
çalışmalar yapılmakta ancak yeterli sevide olmamaktadır. Çünkü halen
Porsuk Çayı kirli olarak akmaktadır. Kütahya ve Eskişehir illerinin arıtma
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
115
tesislerinden sonra Porsuk Çayı’nın kirlilik yüklerinde artış olması arıtma
tesislerinin tam olarak çalıştırılmadığı da göstermektedir.
ü Havzanın esas sorunu olan erozyonla ilgili sorunlar ile mücadele
çalışmaları yapılmamaktadır. Oysa sel baskınlarının ve kirliliğin önlenmesi
için bitki örtüsünün iyileştirme çalışmaları yapılmamaktadır.
ü Bitkisel üretimde en önemli kaynak olan toprak; erozyon, amaç dışı
kullanım, sanayileşme, kentleşme ve bilinçsiz kullanım gibi nedenlerden
dolayı tahribata uğramaktadır. Havzadaki tarım alanlarında gerek sulu
gerekse kuru tarım alanlarında su erozyonu söz konusudur.
4.4.2. Bütüncül Yaklaşım ve Bütüncül Ekolojik Çözümler Getirmesi Açısından
İrdeleme ve Değerlendirmeler
ü Havzada bütüncül bir yaklaşımla yapılmış havza yönetimi çalışması yoktur.
ü Havzada kısmi çözümler için çalışmalar yapılmıştır.
ü Her kurum kendi alanlarında çalışmalar yapmıştır.
ü Bölge insanı yapılan çalışmalarda projelerin içine dahil edilememiştir.
ü Havzada yapılan çalışmalarda doğal çevrenin bütünlüğü, biyolojik çeşitlilik,
su, toprak ve hava gibi doğal kaynakların korunmasına önem verilmemiştir.
ü DSİ tarafında havza içerisindeki tüm sektörlerin suya yönelik talepleri
belirlenmiştir. Havzadaki su kaynakları bu talepler doğrultusunda bütüncül
olarak planlanması yapılmıştır.
ü Su kaynaklarının geliştirilmesinde AB sürecinin etkisi dikkatli bir şekilde
analiz edilmelidir. AB Su Çerçeve Direktifi‘nde "Bütüncül Havza Yönetimi"
olarak tanımlanan su kaynakları yönetimi anlayışı ülkemizin su kaynakları
yönetimi anlayışındaki önceliklerle tam anlamıyla örtüşmemektedir. AB‘nin
önde gelen ülkeleri su kaynakları geliştirme projelerinin büyük bir bölümünü
tamamlamış ve su kaynakları yönetiminin bir diğer safhası olan "mevcut
kaynakların daha etkin kullanılması” “talep yönetimi” ve "çevresel etkilerin
giderilmesi" aşamalarına geçmişlerdir. Bu durum da su kalitesi odaklı bir Su
Çerçeve Direktifi‘nin ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur. Öte yandan
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
116
Ülkemiz sosyo-ekonomik kalkınmaya yönelik makro hedefleri doğrultusunda
ve hızla artan içme suyu, enerji ve tarım suyu ihtiyaçlarını karşılamaya
yönelik su kaynaklarını geliştirme faaliyetlerini tamamlayamamıştır (İnşaat
Mühendisleri Odası, 2006).
4.4.3. Uygulanabilirlik ve Uygulamadaki Başarıları Açısından İrdeleme ve
Değerlendirmeler
Havzada yapılan çalışmalarda Porsuk Çayı’nın kirliliği tam olarak tespit
edilmiştir. Ancak denetimler ve kirliliği azaltıcı çalışmalar tam olarak
yapılamamaktadır.
İstanbul, Ankara ve İzmir’i birbirine bağlayan demiryolu hatlarının Porsuk
Çayı ve Sarısu Çayı Vadisi’nden geçmesi, bu dereler üzerine taşkın kontrolü tesisi
yapılmasını oldukça zorlaştırmaktadır. Porsuk Çayı’nın Eskişehir kenti içinden geçen
kısmının mevcut ıslah edilmiş şeklinin kapasitesi 100 yıl yinelemeli taşkının pik
debisinden çok azdır. Olası bir 100 yıl yinelemeli taşkında önerilen taşkın koruma
tesislerinin yapılmaması halinde Eskişehir kent merkezi taşkından zarar görecektir.
Havzada taşkın ve sel baskını önlemek amacı ile Porsuk Baraj seviyesi
yükseltilmiştir. Yapılan yükseltme Eskişehir’de taşkınları kısmen kontrol altına
almıştır. Yine Sarısu üzerine yapılan Dodurga Barajı da taşkınları önlemiştir.
Taşkınları önlemenin son aşamasında ise porsuk çayı yatağının genişletilmesi ve
temizliğidir. Daha önceleri sadece sediment temizliği yapılırken halen yapımı devam
eden Eskişehir kent geçişi için genişletme çalışmaları yapılmaktadır.
Havzada yapılacak erozyon haritalama çalışması bir ön veri oluşturacağından
erozyon önleme çalışmalarında (ağaçlandırma, teraslama, tarımsal alanların sürümü,
ekimi ve sulanması v.b.) yol gösterici olması bakımından uygulamadaki başarıyı
artıracaktır. Yapılan ağaçlandırma çalışmaları son 10 yıl göz önüne alındığında
15470 ha. lık alanda ağaçlandırma çalışması yapılmıştır. Yapılan çalışma fazla gibi
gözükse de alanın 11188 km2. lik bir alanı kapladığını düşünürsek yapılan çalışmanın
aslında fazla olmadığı görülür.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
117
Mevcut temiz su arıtma tesislerinin yapılan incelemelerinde tesis
kapasitesinin 2045 yılına kadar ihtiyacı karşılayacak şekilde yeterli olduğu
görülmüştür. Arıtılmış su analizleri incelemeleri yapılmış ve suyun içilebilecek
nitelikte standartlara uygun olduğu saptanmıştır. Porsuk Çayı’nda Kütahya’dan
itibaren genel bir kirlilik gözlenmektedir. Bu durum Eskişehir içme suyu kaynağını
tehdit eder niteliktedir. Porsuk Barajı’nda içilemez nitelikte olan suyun, barajın bir
çeşit arıtma tesisi gibi çalışması ve baraj çıkışında da doğal bir şekilde bol miktarda
havalanması ile kalitesi oldukça yükselmekte ve arıtıldıktan sonra içilebilir düzeye
gelmektedir. (Eskişehir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, 2005).
Temiz su arıtma tesisleri Porsuk Çayı’ndan alınan suyun arıtılarak, TS 266,
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Avrupa standartlarında belirlenen limitlere ve
sözleşmede öngörülen özel şartlara uygun olarak tesisi terk edeceği şeklinde
projelendirilmiştir. Görüldüğü üzere Porsuk Çayı’nın kirli olması içme suyu
temininde yapılan masrafı ve işlemi artırmaktadır.
Eskişehir kent merkezinin içme ve kullanma su kaynağı olarak planlanan
Porsuk Çayı’nın su kalitesi üzerinde yaklaşık 25 yıldır çok çeşitli yerli ve yabancı
kuruluşlar ve üniversiteler tarafından çok sayıda araştırma yapılmıştır. DSİ.3.Bölge
Müdürlüğünce yapılan “Porsuk Çayı Pilot Projesi” su kirliliği denetimi konusunda
ülkemizde bir kamu kuruluşunun yürüttüğü ilk sistematik araştırmadır. Bu
araştırmalar özellikle Kütahya Azot Fabrikası’ndan kaynaklanan azot yükünün
Porsuk Baraj Gölü ve Porsuk Çayı su kalitesi üzerindeki olumsuz etkileri
vurgulanmıştır.
Eskişehir’de Valilik, belediye, üniversiteler, basın, gönüllü kuruluşlar ve
halkın çok duyarlı ve kararlı tavır almaları sonucu Kütahya Azot Fabrikası asit
pompa kaçaklarını en aza indirmiş, ayrıca amonyak üretim ünitesi de 1993 yılında
kapatılmış ve Gemlik’teki tesisten getirtilen susuz amonyak (% 28 NH3)
kullanılmasına geçilmiştir. Azot Fabrikasınca alınan bu önlemler sonucu Porsuk
Çayı’nda ve netice de Eskişehir ham su arıtma tesisinden şebekeye verilen içme ve
kullanma suyundaki nitrat, nitrit ve NH4 derişimlerinde önemli azalmalar meydana
gelmiştir. Örneğin 1991–1992 ve 1993 yıllarında nitrat düzeyleri 15.92 – 17.3, ve
12.27 mg/lt iken, 2001-2002-2003 ve 2004 yıllarında nitrat derişimleri sırasıyla 4.56
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
118
– 4.23 – 4.0 ve 4.32 mg/lt değerlerine düşmüştür. Bu değerler TSE (TS 266, 1997),
Avrupa standardı ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından NO3 için tavsiye edilen 25
mg/lt ve maksimum izin verilen 50 mg/lt. sınırlarının çok altındadır (Oruç, 2006).
Belediyelerde atık yönetimi hizmetleri sadece şehrin temizliği ve atıkların
toplanması olarak algılanmakta, bu sebeple geri kazanım ve bertaraf gibi konularda
yeterli çalışma ve yatırım yapılmamaktadır. Oysa entegre atık yönetimi atıkların
minimize edilmesi, geri kazanılması, kompost veya enerji üretilmesi veya atıkların
yakılması suretiyle nihai bertaraf edilecek atığın azaltılması işlemleri ile eski
depolama sahalarının rehabilitasyonlarını da içeren bir dizi faaliyeti kapsamaktadır.
Atıklar hiçbir işleme tabi tutulmadan doğrudan veya diğer ara işlemlerin yan
ürünleri (kül, kompost artığı vs) olarak depolanmakta veya gömülmektedir. Bir
bertaraf yöntemi olarak yakma, ülkemiz atık kompozisyonu içindeki organik madde
yüzdesinin yüksekliği, kışın artan kül oranı, buna bağlı olarak çöp kalorifik değerinin
düşük olması ve ayrıca yüksek yatırım ve işletme maliyetleri nedeniyle ülkemiz için
uygun bir bertaraf yöntemi değildir. Buna karşılık en ekonomik yatırım ve işletme
maliyetine sahip olması, miktara göre kapasitesinin kolaylıkla artırılabilmesi,
kapatılan arazinin rekreasyon amaçlı kullanılabilmesi ve en önemlisi nihai imha
metodu olması nedeniyle ülkemiz şartlarına en uygun ve önerilen bertaraf yöntemi
düzenli depolamadır. Bununla birlikte, atıkların toplanması ve taşınması hizmetlerini
genel olarak başarıyla yürüten belediyeler, atıkların geri kazanımı ve bertaraflar
konularında halen arzulanan hizmet ve yatırımları yapmaktan uzaktırlar. (T.C. Çevre
ve Orman Bakanlığı, 2004).
Katı atıkların yer seçimi doğru yapılmamış, tekniğine uygun olarak inşa
edilmemiş ve düzensiz depolama yapılan çöp döküm sahaları su, hava ve toprak
kirliliğine yol açmaya başlamışlardır. Bu olumsuzlukları yeraltı ve yerüstü su
kirliliği, toprak kirliliği, depo gazının meydana getirdiği patlama ve yangın riskleri,
görüntü kirliliği, taşıyıcı ve haşere üremesi, çevreye koku ve toz yayılması şeklinde
sıralamak mümkündür.
Porsuk Çayı sedimentleri düzenli olarak Devlet Su İşleri tarafından daldırma
kepçelerle taranmaktadır. Yürütülen bu çalışmalarda Porsuk Çayı tabanında biriken
sedimentler temizlenmekte ve Porsuk Çayı yatağı genişletilmektedir. Temizleme
4. ARAŞTIRMA BULGULARI Ruhi ÖZTÜRK
119
çalışmaları sırasında da cadde ve sokaklarda oluşan döküntüler, hava, su ve toprak
kirliliği ile insan ve çevre sağlığı sorunlarını beraberinde getirmektedir.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Porsuk Çayı ve çevresini sadece kent
merkezinde olmak üzere “Kent Gelişim Projesi” kapsamında 2003 yılından itibaren
temizlemektedir. Büyük Porsuk Projesi kapsamında Porsuk ve Sarısu Havzaları’ndan
gelen kum ve çamurun kent içindeki yatağı doldurmasını önlemek amacıyla,
Eskişehir kent merkezi girişine kum ve çamur tutucu tesisi inşa edilmiştir.
Büyükşehir Belediyesi Kentsel Gelişim Projesi kapsamında Eskişehir’in
kuzey ve güney semtlerinden geçen sulama kanallarında yenileme çalışmaları
kapsamında kanalların çamur dolu olan zeminini temizlenmektedir. Temizlenen
kanal yatağı ve yanlarını sulama kanalları için özel üretilmiş beton finişeri kullanarak
betonla kaplanmaktadır. Zemin temizliği ve beton kaplama çalışmaları
tamamlandıktan sonra kanalların iki yanında yeşil alanlar ve peyzaj düzenlemesi
çalışmaları yapılacaktır. Eskişehir’de yapılan bu çalışmalar kanalları ve porsuk çayı
yatağının güzel görünmesini sağlayacaktır. Eskişehir’de çalışmalar 2003 yılında
başlarken havzanın yukarı kısmı olan Kütahya’da henüz başlamamıştır. Ayrıca bu tür
çalışmalar suyun kirliliğini önlememektedir.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Ruhi ÖZTÜRK
120
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Su yaşamsal öneme sahip bir doğal kaynaktır ve bu nedenle de ekonomik bir
kaynak olmaktan çok sosyal öneme sahip bir doğal kaynak olarak ele alınmalıdır.
"Her insan sağlıklı ve güvenilir suya erişme hakkına sahip olmalıdır" genel
anlayışının uygulamada geçerli olabilmesi, suya erişme konusunda fırsat eşitliğinin
aynı zamanda tüm toplumsal kesimler için olanak eşitliğine dönüştürülmesi ile
mümkün olacaktır. Bu durumun yaratılamadığı yerlerde öncelikle suya erişmenin bir
insan hakkı olduğu kabul edilmeli ve suyun kamu yararı ilkesi doğrulusunda ve kar
gözetilmeden olabildiğince ucuz olarak yurttaşın kullanımına sunulması
sağlanmalıdır (İnşaat Mühendisleri Odası, 2006).
Kütahya ilinin doğusundan ve Eskişehir ilinin içinden geçen Porsuk Çayı son
yıllardaki gelişme ve endüstrileşmenin bir sonucu olarak bu iki ilimizin evsel ve
endüstri atık suları için alıcı ortam durumundadır. DSİ III Bölge Müdürlüğü
ölçümlerine göre Porsuk Çayı, kaynak bölgesi ile Kütahya kent merkezi arasında II.
sınıf, Kütahya kent merkezinden Porsuk Barajı’na kadar ise IV. sınıf su kalitesinde
akmaktadır. Porsuk Barajı çıkışında II. ve III. sınıfa düşen su Eskişehir kent
merkezinden sonra IV. sınıf seviyelerine düşmekte ve bu su kalitesiyle Sakarya
Nehri’ne bağlanmaktadır. Mevcut durumu ile Porsuk Çayı Türkiye’nin en kirli
çaylarından biridir.
Almanya ve Fransa gibi gelişmiş batılı ülkelerde arıtılan pissu temizlenerek
yeraltı suyuna verilmektedir. Biz bu bilince sahip olmak yerine akarsularımızı
kirletmeye ısrarla devam ediyoruz. Sanayileşmek ve kentleşmek zorundayız.
Sanayileşme ve kentleşmekle birlikte doğal çevre bilinci mutlaka dengede tutulmak
zorundadır. Sanayici yapmış olduğu kirletmenin artık bedelini ödemelidir. Bugün
petrol gibi akan nehirlerimizi arıtma tesisleri kurarak kirlenmenin önüne
geçilmelidir.
Mevcut Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğindeki deşarj standartlarının, Porsuk
Baraj Havzası için yetersiz kalmaktadır. Yönetmelikte evsel atık su arıtma tesisleri
de dahil olmak üzere pek çok sanayi kuruluşu için azot ve fosfor deşarj standardı
bulunmamaktadır. Bu nedenle içme ve kullanma suyu temin edilen Porsuk Barajı
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Ruhi ÖZTÜRK
121
Havzası’nda Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinin 10. maddesi uyarınca bir koruma
programı geliştirilmelidir.
Porsuk Baraj Gölü’ndeki su kalitesinin iyileştirilmesi için baraj gölü havza
alanında su kirliliği kontrol uygulamalarının geliştirilmesi ve hayata geçirilmesi
gerekmektedir. Hem ekonomik açıdan uygun, hem de teknik olarak mümkün
çözümlerin üretilmesi ile kabul edilebilir ve arzu edilen farklı su kalite hedeflerini
gerçekleştirebilmek mümkün olacaktır.
Porsuk Çayı Kütahya ve Eskişehir’den geçerken evsel ve endüstriyel atıklarla
kirletildiği bilinmektedir. Eskişehir’de bütün şehri kapsayan kanalizasyon sistemi
bulunmamaktadır. Porsuk Çayı ve sulama kanallarına yakın kesimlerde evsel atıklar
arıtma yapılmaksızın doğrudan akarsuya ve kanallara verilmekte, diğer kesimlerin
bir bölümünde fosseptik çukurlarında toplanmaktadır. Eskişehir kenti yerleşim
alanına yayılmış olan binlerce fosseptik çukuru yeraltı suyu için önemli bir kirlilik
kaynağı durumundadır (Kaçaroğlu, 1991). Yerleşim alanlarındaki alt yapı çalışmaları
gelecekteki kentlerim gelişim durumları da göz önüne alınarak tamamlanmalıdır.
Porsuk Baraj Havzası’ndaki en önemli iki kirletici kaynak Kütahya ili evsel
atık suları ve TÜGSAŞ Azot Fabrikası’dır. Kütahya İlinde konvansiyonel tarzda
arıtma yapan bir arıtma tesisi mevcuttur. Ancak bu tesisin kapasitesi yetersizdir. Bu
tesisin kapasitesi artırılmalı, ayrıca azot ve fosfor giderimi sağlayan ileri derecede
arıtma birimleri eklenmelidir. Kütahya ilinin atık sularının bir kısmının arıtılmadan
Porsuk Çayı’na bırakıldığı bilinmektedir. İlden yapılan ham atık su deşarjlarına da
izin verilmemelidir. Yine TÜGSAŞ Azot Fabrikası da azot yönünden Porsuk Çayı
için çok önemli bir kirletici kaynaktır. Bu tesisin, atık suları için en ileri arıtma
teknikleri uygulanmalı ve deşarj suyunda azot ve fosfor miktarları minimuma
indirilmelidir.
Kütahya ilinde olduğu gibi Eskişehir ilinde de evsel atık sular için
konvansiyonel tarzda arıtma uygulanmaktadır. Eskişehir ilinde de yakın gelecekte
oluşacak debiye göre tesisin kapasitesi şimdiden artırılmalı ve azot ve fosfor giderimi
sağlayan ileri derecede arıtma birimleri eklenmelidir. Eskişehir ilindeki diğer önemli
kirletici kaynak Şeker Fabrikası’dır. Bu fabrikanın atık sularındada ileri teknolojiye
sahip arıtma uygulanmalıdır.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Ruhi ÖZTÜRK
122
Havzadaki kirliliğe neden olan bir diğer neden de havza içindeki alanlarda
yapılan sulamalardır. Bu sulamalardan sonra kullanılan gübrelerden azot, fosfor gibi
elementler su sistemine karışmaktadır. Fosfatlar ve azot bileşikleri suda çözünüp,
kolayca topraktan yıkanamazlar. Fosfatlar toprağın kil bölümü tarafından tutuldukları
için kil ile birlikte taşınırlar. Genellikle sulanan tarım alanlarında veya yüzeysel akışa
geçen yağış suları ile taşınmaları söz konusudur.
Havza içinde yapılan sulamalarda Porsuk Çayı’na gelen azot ve fosfor girişi
tarımsal faaliyetlerin kontrolü ve eğitimi ile azaltılabilir. Gereksiz derecede aşırı
kullanılan, zamanında kullanılmayan gübrelerin ve ilaçların uygun zamanda ve bitki
gereksinimi kadar kullanılarak havzadaki su kaynaklarına azot ve fosfor girişi
azaltılabilir.
Havzadaki tarımsal faaliyetlerde gereksiz ve yanlış gübre kullanımının önüne
geçilmelidir. Halka fazla gübre ve ilaç kullanımının üretimi artırıcı etkisinden çok
azaltıcı etkisinin anlatılması gerekmektedir. Bunun çeşitli kuruluşlar, meslek odaları
ve üniversitelerin işbirliği ile yapılması, mümkünse uygulama ile gösterilmesi
gerekir.
Ekonomik ömrünü tamamlamak üzere olan Eskişehir sulama sistemi,
şebekenin niteliğinin bozulması sebebiyle, aşırı ölçüde su kaybına sebep olmaktadır.
Bundan dolayı da şehir içerisinde taban suyunun seviyesini de yükseltmektedir.
Sulama tesislerindeki bu bozukluğun yanı sıra bir sorunda fazla su kullanımıdır.
Suyun doğru kullanılmaması drenaj problemi bulunan alanlarda suyun yükselmesi ve
topraktaki tuz ve alkalilik problemlerini beraberinde getirmektedir.
Havzadaki sulama sisteminin yenilenerek sulama yöntemi olarak yağmurlama
ve damlama sistemleri geliştirilmelidir. Böylelikle su kaybının önüne geçilebilir.
Sulama kanalları ıslah edilerek ve olası taşkınlarda kullanılabilir.
Havza içindeki kentler Eskişehir ve Kütahya gelişmiş kentlerimizdendir.
Kentlerdeki gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan önemli sorunlardan biri de doğal
ortamlar üzerindeki baskının artmasıdır. Bu olay Porsuk Havzası’nda da geçerlidir.
Havzadaki önemli sorunlardan biride tarım alanlarının kentsel arsaya
dönüşerek sanayi ve konut alanlarına kaymasıdır. Havzada yapılacak planlamada
tarım alanları korunmalıdır.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Ruhi ÖZTÜRK
123
Havzada bulunan yerleşim birimleri özellikle Eskişehir ve Kütahya illerinin
bazı bölümlerindeki evsel atıkların Porsuk Çayı’na deşarjının hiçbir arıtma
işleminden geçmeden bırakılmasının önüne geçilmelidir.
Havzada bulunan küçük yerleşim beldelerinin de atık madde bırakmaları
önlenmelidir. Bu tip yerleşimler için fosseptik tankı uygulamaları kirliliğin önüne
geçilmesinde etkili olacak ve koliform bakterilerinden önüne geçilecektir.
Havzadaki atık sulardan mümkünse arıtımdan sonra geri elde edilen su tarım
alanlarında kullanılmalıdır. Böylelikle su dolaylı yoldan havzadaki su sistemine
karışacaktır.
Havzada atık suların araziye verilmesi için atık suyun içindeki çözünmüş
tuzlar, bor, ağır metal ve benzeri toksik maddeler yörenin iklim şartlarına toprakların
fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerine bağlı olarak ortamda birikebilir, bitkiler
tarafından alınabilir veya suda kalabilir. Bu nedenle, arıtılmış atık suların arazide
kullanılması ve bertarafı için, suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik parametreler
açısından öngörülen sınır değerlere uygunluğunun yanı sıra, bölgenin toprak
özellikleri de dikkate alınmalıdır.
Havza yönetimi kararları genellikle sadece doğru bilgiye dayalı olmayıp aynı
zamanda uzun süreli ve sürdürülebilir olması gerekir. Model kullanılarak yapılan bir
erozyon haritalama çalışması, öngörülen amacı gerçekleştirmede bir ilk adım
olduğuna göre, havza açısından en az bu kadar önemli olan bir diğer husus amaçların
yani havza yönetimi kararlarının saptanmasıdır. Bu kararlar, erozyon için dikkate
alındığında, söz konusu alan için toprak kayıplarını minimize edecek veya azaltacak
önlemlerin belirlenmesi ve nihayet bu önlemlere ilişkin uygulama projelerinin
hazırlanması gerekir.
Porsuk Çayı su kalitesi yükseltilmediği takdirde baraj gölündeki kirlilik
seviyesi artacaktır. Daha sık alg patlaması olması ve diğer kirleticilerin yüksek
konsantrasyonlara ulaşması sonucu baraj gölü suyundaki koku renk ve tat
problemleri ortaya çıkmıştır.
Porsuk Barajı, içme suyunu Porsuk Çayı’ndan sağlayan Eskişehir kenti için
çok önemlidir. Hipertrofik kirlilik seviyesine ulaşan Porsuk Barajı çok yakın bir
gelecekte doğal arıtma tesisi görevini de yitirecektir. Bu durumda Eskişehir ili içme
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Ruhi ÖZTÜRK
124
suyunu Porsuk Çayı’ndan temin edemeyecek duruma gelecektir. Bu nedenle,
özellikle azot ve fosfor gibi bitki besin maddelerini de içeren kirleticilerin yüklerinin
azaltılmalıdır. Porsuk Barajı’na gelen suyun kalitesini artırılmanın en kolay yolu
Kütahya ilindeki kirletici kaynakların önlenmesidir.
Taşkınların en büyük nedeni bazı dönemlerde toprağın kapasitesinin üzerinde
su ile dolması ve yağış olması ile meydana gelir. Porsuk Barajı 1949 yılında
yapılmıştır. Erozyon sonucu toprakla dolduğu kabul edilirse yeni bir baraj
kaçınılmazdır. Ancak yine de erozyonu önleyici tedbirlerle bitkilendirme gibi baraj
ömrü uzatılabilir. Böylelikle barajda toplanacak olan suyun kalitesi de artırılabilir. Su
kalitesi yükselir ise Porsuk Barajı ve Porsuk Çayı’nda yeniden balık yetiştirilerek
havzanın ekonomik yapısına katkıda bulunulabilir.
İnsan anlayışı, desteği ve işbirliği olmaksızın her koruma girişimi kaçınılmaz
olarak başarısız olacaktır. İletişim kamuoyuna ve ilgi gruplarına, doğa korumadan
sorumlu olduklarını ve yarar sağlayacaklarını göstermek için bir araçtır. Bölgede
yaşayan her bireyin; doğa ve biyolojik çeşitlilik de dahil olmak üzere toplumun her
alanında sorumluluk taşıdığının bilincine varması hedeflenmelidir.
Havzadaki sorunların çözümleri birbirine bağlıdır. Çözümleri de birbirleri ile
ilişkili ve bütün olarak düşünülmelidir. Porsuk Çayı’nın kirli olması en önemli
sorunudur. Kirleticiler ise insanlar ve faaliyetleridir. Su kalitesinin yükseltilmesi
insanların yararınadır.
Oysa insan; soluduğu hava, içtiği su ve hayvansal ve bitkisel besinlerle
doğaya bağımlı bir varlıktır. Bu bakımdan diğer canlılarla doğa ile dengeli bir
etkileşim içinde olması gerekir. İşte bu nedenledir ki insan yaşama ortamını kendi
istekleri doğrultusunda değiştirirken, doğadan kopmamaya ve doğa ile karşılıklı
ilişkilerinin sınırını korumaya özen göstermelidir.
Porsuk Çayı Havzası’nın sorunlarının çözülmesi için:
ü Arıtılan su Porsuk Çayı’na verilmemelidir.
ü Yapılacak çalışmalar Porsuk Çayı’nın tümünü kapsamalıdır.
ü Erozyon ve sürdürülebilirlik konuları üzerinde toprak, topografya, bitki
örtüsü, arazi kullanımı ve iklimin etkilerini yansıtacak parsel ve havza
düzeyindeki çalışmalara devam edilmelidir.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Ruhi ÖZTÜRK
125
ü Erozyonla ilgili havza yönetimi kararlarının uygulanabilir olması için mevcut
erozyon tahmin teknolojilerindeki parametre değerleri ülkemiz şartlarında
yöresel olarak belirlenmelidir.
ü Erozyon haritalama çalışmaları toprak serileri esas alınarak yürütülmelidir.
ü Kurumlar arası işbirliğinin tam anlamıyla sağlanmalıdır.
ü Havzadaki sorunlara veri+model+CBS’nin bir arada olduğu entegre
yaklaşımların kullanımına ağırlık ve öncelik verilmelidir.
ü Çevre korunması ve kirlenmenin önlenmesi sırasında karşılaşılan çeşitli
boyutlardaki sorunların ve etkenlerin tek tek ele alınmasının yanında bütüncül
bir yaklaşımla incelenmesi ve değerlendirilmesi havza genelinde
yapılmalıdır.
ü Arazinin ve doğal kaynakların uzun dönem sürdürülebilirlik ilkesine uygun
olarak sektör ve alt sektörlerle tahsisi yapılmalıdır.
ü Su kaynakları ve bunları besleyen havzaların birlikte ele alınması
sürdürülebilirlik açısından birinci derece önemlidir.
ü Plan uygulamalarının etkilerini izleme ve değerlendirme süreçlerini
tanımlama ve örgütlemenin yanında izleme ve değerlendirme çalışmaları
bağımsız yapılmalıdır.
ü Havzadaki sanayi kuruluşları, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinde verilen
deşarj standartlarını sağlayan arıtma tesislerini en kısa sürede inşa etmeli ve
uygulamaya almalıdır.
Havzada yapılacak olan çalışmaların uygulanması aşağıdan yukarı doğru ve
katılımı öngören yönetim anlayışı ile yapılmalıdır. Ancak bu şekilde yapılan
uygulamalardan en fazla fayda sağlanır. Buna göre:
ü Kamu kurum ve kuruluşları, uzmanlar, sivil toplum örgütleri, halk için
planlama yapan ve uygulayan olmaktan vazgeçmekte, halkı kendi projelerini
üreten, kendi olanaklarını proje doğrultusunda seferber eden, uygulayan ve
denetleyen olmaya yönlendirmelidir.
ü Merkez, projeye teknik danışmanlık ve rehberlik şeklinde destek
sağlamalıdır.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Ruhi ÖZTÜRK
126
ü Katılımcı yaklaşım bir metot olmaktan çok, bir davranış ve tutum
değişikliğidir. Bilgi paylaşımı, karşılıklı iletişim ve etkileşime dayalı ve
yaşayarak öğrenme ilkesinden yararlanmaktadır.
ü Amaç, havzadaki doğal kaynakların neler olduğunu ve bunların değerlerini
öğrenmek ve öğretmek, doğal kaynak tahribatının nedenlerini açığa çıkarmak
ve bunu önlemek için de yerel olanakları ve devleti harekete geçirmektir.
ü Çiftçi ve köylünün yaşam biçimini, ihtiyaçlarını ve deneyimlerini dikkate
alan, halkla birlikte çözüm üreterek, doğal kaynaklarla geçim alternatifleri
arasında uyum sağlayan ve bu konuda havza yönetim planları yapan ve bu
planları halka benimseten bir anlayışı ifade etmelidir.
ü Projenin analizinde, çözümünde, karar vermede ve uygulamada aktif olarak
yöre halkının katılımı sağlanmalıdır.
Porsuk Çayı sorunlarının çözümü düşünülürken hep su kirliliği göz önüne
alınmıştır. Bu sorunların çözümünde yeterli değildir. Sorunların çözümünde
havzanın bütünü değerlendirilmeli ve yapılacak çalışmalarda havzanın doğal
kaynaklarının (su, toprak, ormanlar, çayır ve meralar) hepsi bir arada düşünülmelidir.
Bu amaçla atılacak ilk adım havzanın tümünün detaylı toprak etüdü ve
haritalamasının yapılması ve bu haritaya dayanılarak, mevcut yerleşimlerin
gelecekteki ihtiyaçları da göz önünde bulundurularak sürdürülebilirlik ilkesine dayalı
arazi kullanım planları hazırlanmalıdır.
Yapılan tüm çalışmalar sonucunda, Porsuk Havzası problemlerinin farklı
disiplinlerin ve kuruluşların bir arada uyum içinde çalışmaları ile aşılabileceği
görülmektedir. Kütahya ve Eskişehir kentlerini yakından ilgilendiren Porsuk Havzası
Su Yönetimi konusunda yapılan çalışmalarda kurum ve kuruluşlar arasındaki uyum
son derece önemlidir.
Sonuç olarak tüm havza ile ilgili en önemli olgu, ilgili resmi kurumlar
tarafından yapılması gereken denetlemeler ve yaptırımlar olacaktır. Ekonomik zorluk
çeken belediyeler ve endüstri kuruluşları devlet eliyle desteklenmeli ve ileri teknoloji
uygulanan arıtma tesisleri en kısa sürede hayata geçirilmelidir. Uygulamada sorun
yaratan kuruluşlara caydırıcı cezalar verilmelidir.
127
KAYNAKLAR
AĞACIK, G., 1971. Porsuk Çayına Karışan Tekstil Fabrikası Artık Sularının
Kimyasal Kontrolü ve Tavsiyesi. DSİ Araştırma ve Geliştirme Dairesi
Raporu No, 525, 19 s. (Yayınlanmamış).
AĞACIK, G., 1974. Porsuk Barajının Kütahya azot Fabrikası Atıklarıyla Kirlenmesi.
DSİ Araştırma ve Geliştirme Dairesi Raporu No, 575, 20 s. (Yayınlanmamış).
AKALAN, İ., 1974. Toprak ve Su Muhafazası. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Yayınları. 532 Ders Kitabı:177 Ankara
AKDENİZ, G., 2004. Kirlenmiş Porsuk Sedimentlerinin İlave Malzemeleri ile
İyileştirilmesi. Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek lisans
Tezi, Eskişehir
APAYDIN, N. D., 2003. Stabilizasyon/solidifikasyon yöntemiyle iyileştirilmiş
Porsuk Nehri Sediment Atık Çamurunun Geoteknik, Fiziko-Kimyasal ve
Mikro-Yapısal Özelliklerinin Belirlenmesi, Anadolu Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü Yüksek lisans Tezi, Eskişehir
ATALAY, İ., 1982. Oltu Çayı Havzasının Fiziki Coğrafyası ve Amenajmanı. Ege
Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi, Yayınları No:11, İzmir
BAKIŞ, R., BİLGİN, M., 2004. Baraj Hazne İşletme Çalışmalarında Yeni Kriterler,
Osmangazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Dergisi 2004
17(1):79–98 Eskişehir
BALABAN, A., 1964. Su Kaynakları Geliştirilmesi Problemleri. T.M.M.O.B Ziraat
Mühendisleri Odası Yayınları. Sıra No: 16. Ankara
BALCI, A. N., UZUNSOY , O., 1980. Türkiye’de Başlıca Havza Amenajmanı
Sorunları ve Bunlarla İlgili Çalışmalar. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi
Yayınları. İ.Ü. Yayın No: 1844 Orman Fakültesi Yayın No: 195, İstanbul
BAYSAL, D., 2006. Eskişehir Kentsel Yerleşim Alanının Farklı Yıllara Ait Fiziksel
Değişiminin Uzaktan Algılama Yöntemi İle Değerlendirilmesi. Anadolu
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek lisans Tezi, Eskişehir
128
CELİLOĞLU BEGENİRBAŞ, A. S., 2002. Porsuk Çayı (Kütahya bölümü)'ndaki
Tatlısu Midyesi (Unio sp.)'nde Bazı Ağır Metallerin Araştırılması, Anadolu
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek lisans Tezi, Eskişehir
CURİ, K. V., ve TANYERİ, S., 1974. Nehirlerdeki Özümleme Kapasitesi Üzerine
Genel Analitik Model ve Porsuk Nehrine Uygulaması, Boğaziçi Üniversitesi,
İstanbul
ÇABUK, N., 2006. Coğrafi Bilgi Sistemleri Destekli Stratejik Çevresel
Değerlendirme Çalışması: Eskişehir Kenti İçin Toplu Konut Alanı Yer
Seçimi, Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek lisans Tezi,
Eskişehir
ÇELİK, N., 1994. Eskişehir Yakın Çevresinin Vejetasyonu ve Odunsu Bitkileri
İ.Ü.Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 115 s. İstanbul.
ÇETİK, A.R., 1985. İç Anadolu’nun Vejetasyonu ve Ekolojisi, Selçuk Üniversitesi,
Konya
DEVLET İSTATİSTİK ENSTİTÜSÜ. 1995. Çevre İstatistikleri, Havza İstatistikleri
120 s Ankara.
DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI, 2001. Su Havzaları, Kullanımı ve Yönetimi
Özel İhtisas Komisyonu Raporu 187 s. Ankara.
DEVLET SU İŞLERİ, 1972. Porsuk-Eskişehir Projesi Planlama Raporu.
Eskişehir.DEVLET SU İŞLERİ, 1975. Eskişehir ve İnönü Ovaları
Hidrojeolojik Etüt Raporu. Dsi Jeoteknik Hiz. ve YAS. Daire Raporu ,49 s.
(Yayınlanmamış).
DEVLET SU İŞLERİ, 2001a. Porsuk Havzası Su Yönetim Planı Projesi Hidroloji
Raporu, Eskişehir.
DEVLET SU İŞLERİ, 2001b. Porsuk Havzası Su Yönetim Planı Projesi Nihai Rapor
1/3, Eskişehir.
DEVLET SU İŞLERİ, 2002. Porsuk Havzası Su Yönetim Planı Projesi, Eskişehir.
DEVLET SU İŞLERİ, 2003. Porsuk Havzası Su Yönetim Planı Projesi, Eskişehir.
DİRİK, M., 1977. Sakarya Nehri, Porsuk Çayı ve Çarksuyu Kirlilik Araştırması. DSİ
Etüd ve Planlama Dairesi Raporu, 20 s. (Yayınlanmamış).
129
DİZDAR, M.Y.,1984. Küçük Havzalarda Yüzey Akışı Eğri Numarasının Tayini,
Topraksu Genel Müdürlüğü Yayınları No:749, 39 s Ankara.
DUTKUNER, İ., 1999. Erozyon Kontrolü ve Ağaçlandırma, Ekoloji Dergisi Sayı 32
ENUYSAL, M., 1978. Sümerbank Basma Müessesesi Atık Suları Projesi. ODTÜ
Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü, Ankara
EROĞLU, V., 1983. Porsuk Çayı ve Sakarya Nehrinin Kirlenmesi Üzerine Bir
Araştırma. Doğa Bilim Dergisi (Mühendislik/Çevre), 7, 2, 135–150
ERTUĞRUL, E., 2005. Kütahya İli Uygun Yatırım Alanları Uygulaması, Türkiye
Kalkınma Bankası A.Ş. Araştırma Müdürlüğü, Ankara
ESKİŞEHİR İL ÇEVRE VE ORMAN MÜDÜRLÜĞÜ, 2005. Eskişehir İl Çevre
Durum Raporu, Eskişehir
ESKİŞEHİR İL TARIM MÜDÜRLÜĞÜ, 2002. Tarım Master Planı, Eskişehir
ESKİŞEHİR İL TARIM MÜDÜRLÜĞÜ, 2005. Tarım Master Planı,
Eskişehir
ESKİŞEHİR SANAYİ ODASI, 2006. Eskişehir Kitapçığı, Eskişehir.
GİRİTLİOĞLU, 1981. Eskişehir Porsuk İçme Suyu Projesi, Su Kalite İncelemeleri,
İller Bankası, Ankara
GÜNER, S. T., 2006. Türkmendağı (Eskişehir, Kütahya) Sarıçam (Pinus sylvestris
ssp. hamata) Ormanlarının Yükseltiye Bağlı Büyüme Beslenme İlişkilerinin
Belirlenmesi. Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi,
Eskişehir
GÖKBULAK, F., 2004. Havza Amenajmanının Gelişimi ve Doğal Kaynak
Sorunlarıyla İlişkisi, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi Seri B,
2004,54(1):83-89 İstanbul
HIZAL, A., 1983. Hava Fotoğrafları Yorumlamasının Havza Amenajmanı (Ova
Deresi, Kocaeli) Çalışmalarında Uygulama Olanaklarının Araştırılması.
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi Seri: A Cilt 33, Sayı:1Ayrı
Baskı. Istanbul
ILGAZ, C., GÖNENÇ, İ.E., Akarsularda Kirlenme Dağılımına Dispersiyonun Etkisi.
TÜBİTAK, Doğa Dergisi, MAG / ÇAG (43 -49) Cilt 4, Sayı 1, sh. 43 -49.
130
İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ ODASI, 2006. Su Politikası Kongresi Sonuç Bildirisi,
Ankara
KAÇAROĞLU, F., 1991. Eskişehir Ovası Yer altı Su Kirliliği H.Ü.Fen Bilimleri
Enstitüsü Hidroloji Mühendisliği Ana Bilim Dalı Doktora Tezi 340 s.
Ankara
KARAÇAL, İ., 2004. Gübrelemede Çevreci Yaklaşımlar, Türkiye 3. Ulusal Gübre
Kongresi, Tarım-Sanayi-Çevre. Tokat
KARAKAYA, N., GÖNENÇ İ.E., 2006 Türkiye' de Havzalar Arası Su Transferi
İçin Bir Karar Destek Sistemi Önerisi, İTÜ Dergisi Seri E: Su Kirlenmesi
Kontrolü, 2006,16(1–3):79–80 İstanbul
KARAŞ, E., 2005. Havza Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar, Topraksu, Eskişehir.
KOYUNCU, H., 2005. Porsuk Nehri Dip Sedimentlerinin Geoteknik ve Kimyasal
Özelliklerinin Belirlenmesi ve Kirlenmiş Sedimentlerin İyileştirilmesi,
Anadolu Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projesi 179 s. Eskişehir.
KURAL, S., 1997. Havza Yönetimi Çakıt Projesi Örneğinde Uygulamaların
İrdelenmesi, Ç.Ü Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi Adana.
KÜTAHYA TİCARET VE SANAYİ ODASI, 1999. Yerel Ekonomi Geliştirme
Programı, Kütahya
KÜTAHYA İL ÇEVRE VE ORMAN MÜDÜRLÜĞÜ, 2004. Kütahya İl Çevre
Durum Raporu, Kütahya
KÜTAHYA İL ÇEVRE VE ORMAN MÜDÜRLÜĞÜ, 2005. Kütahya İl Çevre
Durum Raporu, Kütahya
KÜTAHYA İL ÇEVRE VE ORMAN MÜDÜRLÜĞÜ, 2007. Porsuk Çayı Özel
Hüküm Belirleme Çalışması, Kütahya
KÜTAHYA İL TARIM MÜDÜRLÜĞÜ, 2003. Tarım Master Planı, Kütahya
KÜTAHYA İL TARIM MÜDÜRLÜĞÜ, 2004. Tarım Master Planı, Kütahya
KÜTAHYA TİCARET VE SANAYİ ODASI, 2007. Porsuk Baraj Gölünün İçme
Kullanma Suyu Havzası Olması Nedeniyle Çevre Mevzuatından
Kaynaklanan ve Tüm Kütahya’yı Etkileyen Problemler, Kütahya
131
MERİÇ, B. T. 2004, Su Kaynakları Yönetimi ve Türkiye, Jeoloji Mühendisliği
Dergisi, 2004, 28(1):27-38.
OCAK, A., ÇİÇEK, A., ZEYTİNOĞLU, H., MERCANGÖZ, A., 2002. Porsuk Çayı
Suyunun Bazı Tarım Bitkileri Üzerindeki Ekotoksikolojik Etkileri. Ekoloji
Dergisi, Cilt 11, Sayı 45.
ORHON, D., SÖZEN, S. ÜSTÜN, B., GÖRGÜN, E., KARAHAN-GÜL, Ö 2002. Su
Yönetimi ve Sürdürülebilir Kalkınma Ön Rapor, Çevre ve Sürdürülebilir
Kalkınma Paneli. İstanbul.
ORUÇ, N., 2006. Katı Atık, İç Anadolu Çevre Platformu 3.Bölge Toplantısı.
Eskişehir.
ÖNGEL ve AĞACIK, G., 1970. Porsuk Çayına Karışan Endüstri Artık Sularının
Kimyasal Kontrolü ve Porsuk Çayının Kirlenmesi. DSİ Araştırma ve
Geliştirme Dairesi Raporu No, 575, 23 s. (Yayınlanmamış).
ÖZBEK, A. K., 2004. Tarım Arazilerinin Amaç Dışı Kullanımı; Erzurum Örneği,
Ekoloji Dergisi Sayı 52,
ÖZBEK, T., 1976. Eskişehir Yöresi Jeoloji-Hidrojeoloji Etüdü. Ankara Üniversitesi
Fen Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Yüksek Lisans Tezi, Ankara
ÖZTAN, Y., 1974. Doğu Karadeniz Bölümünde (Değirmendere Yağış Havzası)
Arazi Sınıflaması ile İlgili Bazı Havza Özelliklerinin Saptanması, 97 s.,
Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi, Trabzon.
PEKER, H., 1958. Seyhan ve Ceyhan Havzalarında Orman Tahripleri, Sebepleri ve
Neticeleri ve Bunlara Karşı Alınacak Tedbirler Hakkında Araştırmalar. T.C.
Ziraat Vekaleti Orman Umum Müdürlüğü Yayınları. Ormancılık Politikası
Serisi. Sıra No:281, Seri No: 16 İstanbul.
RESMİ GAZETE, 1991. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği Teknik Usuller Tebliği
SANDIKÇI, A., 1996. Porsuk Nehir Kirliliği, Dumlupınar Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Kütahya
SAYGILI, M., 1994. Tarımsal Uygulamalar ve Çevreye Olan Etkileri, Ekoloji
Dergisi Sayı 12
132
SEMERCİ, H., 2006. Porsuk Sedimentlerinin Geoteknik ve Kimyasal Özelliklerinin
Belirlenmesi. Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek lisans
Tezi, Eskişehir
SERENGİL, Y., 2003. Havza Bazında Su kalitesi İzlemesi: Balabandere Örneği,
Anadolu Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi Cilt l Vol.:4 - Sayı/No: 2:
Eskişehir
SÖNMEZ, N., 1964. Türkiye’de Toprak ve Su Dengesinin Bozulma Sebebleri ve
Genel Yaşayışa Etkisi. Türkiye’de Tabiat Kaynaklarından Faydalanma ve
Korunma Esasları Semineri. Türkiye Tabiatı Koruma Cemiyeti Yayınları
No:1, Ankara TAŞ, H., 2005. Yağış ve Havza Karakteristiklerine Bağlı
Olarak Kurukavak Havzasının Toprak Erozyonu Tahmin Modeli Anadolu
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek lisans Tezi, Eskişehir
TAVŞANOĞLU, F., 1974. Sel Yataklarının Tahkimi. İ.Ü Orman Fakültesi
Yayınları No: 203, 275 s.İstanbul
T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI, 2004. Türkiye Çevre Atlası, Ankara
TOPRAK VE SU KAYNAKLARI ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ,
2005 Sakarya- Porsuk- Sarısu Havzasında CORİNE, LEAM ve USLU
Metodolojilerinin Kullanılarak Erozyon Risk Haritalarının Hazırlanması, 75
s. Eskişehir.
TÜRKMAN, M., DİRİK, M., 1974. Eskişehir İçme suyu İle İlgili Su Kalitesi
Sorunu. Dsi jeoteknik Hiz. ve YAS. Daire Raporu No 103, 3 s.,
(Yayınlanmamış).
ÜSTÜN, G. E., SOLMAZ, A., 2007. Bir Organize Sanayi Bölgesi Atık su Arıtma
Tesisinden Çıkan Atık suların Tarımsal Amaçlı Sulama Suyu Olarak Yeniden
Kullanılabilirliğinin Araştırılması, Ekoloji Dergisi Sayı 62, 2007
YILMAZ, V., 1999. Doğu Anadolu Su Havzası Havza Yönetiminin İncelenmesi,
Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 89 s.
Adana.
YÜCEL, M., Doğa Koruma, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ders Kitabı
Genel Yayın No: 265, Adana.
133
WEB KAYNAKLARI
http://harita.wwf.org.tr
http://www.abce.org.tr
http://www.cekulvakfi.org.tr
http://www.cevreorman.gov.tr
http://www.die.gov.tr
http://www.dsi.gov.tr
http://www.eskişehir.gov.tr
http://www.eskisehirliyiz.biz/
http://www.eskişehir-bld.gov.tr
http://www.ins.itu.edu.tr
http://www.kütahya.gov.tr
http://www.kutahya.bel.tr
http://www.kutahyasanayiticaret.gov.tr
http://www.mta.gov.tr
http://www.su_dünyası.com.tr
http://www.yayed.org
http://www.wwf.org.tr