uluslararasi sempozyum - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d220886/2013_doganh.pdf · 2018. 12....
TRANSCRIPT
MEDRESEGELENEGİVE MODERNLEŞME SÜRECİNDE
.MEDRESELER
ULUSLARARASI SEMPOZYUM
MADRASAH TRADITION AND
MADRASAHS IN THE PROCESS OF
MODERNIZATION
" KEVNETORA MEDRESEYE . Ü
" " " Dl PEVAJOYA MODERNBUNE DE
REWSA MEDRESEYAN ,
5-7 Ekim / October 2012 Muş Alparslan Üniversitesi
Muş I TÜRKİYE
M.Ş.Ü. YAYINLAlU-1- .
1. cilt isbn: 978-605-5137-01-4
Kitap Adı Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medreseler
Editör Yrd. Doç. Dr. Fikret GEDİKLİ
Son Okumalar Yrd. Doç. Dr. Hüseyin DOGAN
Yrd. Doç. Dr. Mehmet DALKILIÇ
Dizgi . Yrd. Doç. Dr. Fikret GEDİKLİ
Kapak Tasarım Erdal YILDIZ
Baskı/Cilt -2-
1. Baskı Mayıs 2013, Muş
Bu eserin bütün haklan M.Ş.Ü' ye aittir. Yayınevin~n izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik
ya da fotokopi yoluyla basımı , yayımı , çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.
İsteme Adresi Muş Alparslan Üniversitesi
Tel: 0436 213 00 59 - Fax: 0436 213 00 59 W'\Y\"'..a lparslan.edu.tr
Medreselerde Okutulan Temel Akide Kitapları Üzerine Bazı Tespit ve
Mülahazalar1
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin DOGAN2
ÖZET
Medrese, eğitim-öğretim faaliyetlerine tahsis edilen ve bu amaçla gerekli unsur
ların tedarik edildiği belirli mekanlara verilen özel bir anlamı ifade etmektedir. İslam
kültür ve medeniyet tarihinin en önemli ve dikkat çeken eğitim-öğretim kurumu hiç şüphesiz ki, medreselerdir. Bu müesseseler, başlangıçta genelde Türk-İslam kültür
çevrelerinde ortaya çıkıp gelişmelerine rağmen, tarihsel sürece paralel olarak her
tarafa yayılmış ve özellikle de ilköğretimin üstündeki değişik eğitim kademelerini
doğrudan temsil etmiştir. Bu nedenle denebilir ki medreseler, Türk-İslam eğitim-öğ
retim geleneğinin en özgün, etkin ve verimli kurumlarıdır.
İslam dünyasında medreselerin varlığından önce de çocuklara ve gençlere nele
rin ya da hangi konuların öğretilmesi gerektiği sürekli olarak tartışılmıştır. el-Kabisi,
İbn Miskeveyh, Farabi ve İbn Sina gibi bazı düşünürler, bilimleri tasnif ederek kimi
gerekçelerle birinci sırada öğretilmesi gerekenleri önem sırasına koyarken; İbn Hal
dU.n ve el-Gazzfili gibi bazı bilginler de, bilimleri yine kendi aralarında sınıftandır- ·
maya çalışmışlardır. Hiç kuşku yok ki, İslam dünyasında eğitim-öğretim kurumu
olarak hizmet vermek üzere bir ihtiyaçtan esinlenerek ortaya çıkmış olan medrese
lerdeki bilimlerin müfredat olarak tasnif edilmesinde veya sınıflandırılmasında dik
kati çeken en önemli husus, bilhassa da dini bilimlerin merkezde tutulması gerçeği
Bu bildiride, ilgili konu başlığı albnda daha çok Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait medreselerde ders ki· tabı olarak okutulan sözgelimi, "Şerhu'l·Akôid", "Şerhu'l·Mevfıkıf: "Tevall'u'l·Envfır min Metlili'i'l·En· zar: "Şerhu Cevheretj't-Tevhfd" ve "Şerhu'l-Emfıli" gibi en meşhur temel akide-kelam eserlerinden ha· re ketle değerlendirme yapılmaya çahşılmışbr.
2 Muş Alparslan Üniversitesi ilahiyat Fakültesi
656 1 Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medreseler
ile bunlara yardımcı olan diğer yan (fen ve sosyal) bilimlerin öğretilmesi noktasında
dirsek temasının sağlanmış olmasıdır.
Medreselerde müfredat olarak merkezde tutulan ve dini bilimler içerisinde oku
tulan temel derslerin başında ise, akaid ve kelam kitapları gelmektedir. Medreselerde
okutulan akfild ve kelam kitaplarının temel özelliği, bunların sadece birer ders kita
bı olarak okutulmasından daha ziyade, gerçekte medrese zihniyetinin ve algısının
oluşmasında önemli bir işlevi yerine getirmiş olmasıdır. Zira, Osmanlı dönemindeki
medreselerden tutun da günümüzde varlığını devam ettiren bir çok yerdeki med
resede hala et-Taftazani'nin, "Şerhu'l-Akaid"i.ders kitabı olarak muteber kabul edil
mekte ve okunmaktadır. Öyle ki, "Şerhu'l-Akaid"in, Doğu ve Batı Türkistan, Kazan,
Kırım, Kafkasya, Balkanlar, İran, Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Güney Doğu
Asya ülkeleri ile Arap memleketlerinde sürekli olarak okutulduğu; burada görmüş
olduğu ilgi ve rağbetin, Anadolu<iaki medreselerden aşağı kalır bir yanının olmadığı
muhakkaktır. Bu itibarla, içindeki bilgilerin değeri ne olursa olsun, dünyadaki sünni
müslümanların büyük bir bölümünün düşünce, inanç ve görüş yönünden bu eser sa
yesinde yekdiğerine yakınlaştığı ve bağhlık gösterdiği yadsınamaz bir gerçektir. Aynı
şekilde bugün, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde özellikle de İç, Doğu, Güney Doğu
Anadolu ile Karadeniz Bölgesi'nin birçok yerinde et-Taftazani'nin "Şerhu'l-Akaid"in ı
yanı sıra, el-BacCıri'rıin "Şerhu Cevhereti't-.!Tevhid"i ve Ali el-Kari'nin "Şerhu'l-Emalf'' -
si tercih edilmekte ve ders kitabı olarak okutulmaktadır.
Gerek ele alınan konular ve muhteva açısından gerekse de izlenen yöntembilim
ve tasnif bakımından "Şerhu'l-Akaid"in bir nevi tekrarı mahiyetinde olan bu son iki
eser, belli bir itikadi ve mezhebi anlayışa bağlı kalma uğruna resmi medreselerde ve
özellikle de gayrı resmi dini eğitim-öğretim yapan diğer mektep ve okullarda çağ
lar boyunca okunmuş ve okutulmuştur. Elbette ki, pedagojik açıdan yaklaşıldığında
medreselerde temel akide kitabı olarak okutulan mezkur eserlerin, inanç ve itikat
açısından medrese zihniyetinin teşekkülünde ve kökleşmesinde olumlu yansımaları
olduğu gibi öte taraftan da durgun, cansız, katı, sabit ve standart bir akide ve kelam
anlayışının İslam toplumunda yer edinmesine sebep oluşturmuştur.
Bu bildiride, yüzyıllarca medreselerde bir ders kitabı olarak okutulan hatta med
reselerdeki jnanç ve düşünce telakkisinin şekillenmesinde ve yerleşmesinde önemli
derecede etkili olan temel akfild ve kelam eserlerinin, medrese eğitimirıe sağlamış
olduğu olumlu ve olumsuz yönlerinin çözümlemesi gerçekleştirilecektir."
Anahtar Kavı-amlar: İnsan, Medrese, Eğitim, Dersler, Eserler, Mezhep, İnanç.
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin DOGAN 1657
ABSTRACT
Some Observations on Hard Taught at The Madrasa Basic Books
Madrasah, allocated to educational activities and the necessary elements are sup
plied for this purpose represents a special meaning given to certain places. lts, the
most important and remarkable history of Islamic culture and civilization, without
a doubt the educational institution. These institutions will initially come out in gen
eral development of Turkish-Islamic cultural circles, but spread over the historical
process in parallel and in particular on the various educational stages of primary
education has been directly representeq. Therefore, one might say religious schools,
Turkish-Islamic tradition of education the most original, effective and effü:ient in
stitutions.
Before the existence of madrassas in the Islamic world, what children and young
people must be taught or what issues were discussed constantly. al-Kabisi, Ibn
Miskeveyh, some thinkers, such as Farabi and Ibn Sina, science teaching needs to be
sorted in order of importance by putting the fırst place some grounds, some schol
ars such as Ibn Haldun and al-Ghazzali, the sciences have tried to classify it among
themselves. No doubt, the educational institution of the Islamic world, inspired by
a need to serve as the science curriculum, which emerged as madrassas sort grade,
or classifıcation of the most important thing remarkable, particularly in the religious
sciences center, which helps keep them with the fact that tlıe other side (science and
· social) sciences teaching is provided at the theme of the elbow.
Curriculum taught in the madrasas in the basic courses held at the center and
at.the beginning of the religious sciences, and theological books are al-Akaid. The
main feature of Akaid and theological books taught in the madrasas, but rather they
are merely about educated as a textbook, in fact fulfilled an important function in
the formation of the madrasa is the mentality and perception. in fact, durin~ the .
Ottoman era where a lot of that has survived even today hold madrasalıs stili meat
Tafthazan1nin madrassa, "Sharh al-Akaid" I read as a textbook and is considered
valid. So much so, "Sharh al-Akaid" in the East and West Turkestan, Kazan, Crimea,
the Caucasus the Balkans, Iran, Afghanistan, Pakhistan, India and South East Asian
countries consistently taught the Arab dominions, where interest has ever seen, and
even popular Anatolia, there certainly is a side madrasalıs. in this respect, regardless
of the value of the information, a large proportion of Sunni Muslims in the world of
thought, belief, and through this work in terms of vision and commitment demon-
658 1 Medrese Geleneği ve_ Modernleşme Silrecinde Medreseler
strated an undeniable fact that yekdiğerine approached. In the same way today, in
various parts of Anatolia, especially in Central, Eastern, South Eastern Anatolia and
Black Sea region, many parts of the meat-Tafthazani "Sharh al-Akaid" as well as
hand-Bacı1ri'nin "Sharhu Cevheretü 't-Tawhid "and Ali al-Kari for "Sharh al-emale
"of the preferred and taught as a textbook.
Both the topics covered and the methodology followed in terms of content and
categorized in terms of both. "Sharh al-Akaid" in these last two works which results
in a repetition ofa kind for the sake ofbeing connected to a particular understand
l.ng of faith and sectarian madrasas in the official and unofficial religious educa
tion, especially and teaching throughout the ages who have read and I was tought in
schools and other schools. Of course, the basic distinction pedagogical books taught
in the madrasas in approaching the aforementioned works, in terms ofbelief and be
lief formation and madrasa mentality as well as positive impacts on the other hand,
sluggish, lifeless, stiff, hard and find a place in the Islamic community the standard
approach lead to a creed and theology formed.
In this study, in a madrassa used as the textbook for centuries or even madrassas
and the settlement has a strong effect in shaping the beliefs and thoughts of the main
Akaid telakkisinin and theological works, carried out analysis of madrasa education
has provided positive and negative aspects~
Key Words: Human, Madrasah, Education, Courses, Textbook, Sect, Belief.
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin DOGAN 1659
1. Giriş
1.1. Medreseye Duyulan İhtiyaç ve Ortaya Çılaşı
Dört Halife ve Emeviler dönemindeki fetihler sonucu İslamiyet'in hızlı bir şekil
de yayılma sürecine girmesiyle birlikte, büyük kitlelerin ve grupların dini yönden
aydınlanması ihtiyacı hissedilmiştir. Çünkü yeni müslüman olan insanlar büyük
bir heyecanla dinini öğrenmek istiyor ve bu amaçla da camilere akın ediyorlardı.
Bu durum zamanla o kadar arttı ki, camilerde gerek dinini öğrenmek gerekse de
dini bilgilerin içeriğini daha iyi şekilde arılamak isteyenlerin sayısı hızla yükselmeye
başlaınıştır.3 Bu öğrenme süreci içerisirıde çıkarılan yüksek sesler ve münazaralar
arasındaki tartışmalar, camiye namaz kılmak için gelenleri ciddi bir biçimde rahat
sız etmiştir.4 Tedris usulündeki münazara tarzının ortaya çıkması ile değişen eğitim
telakkisi, zamanla camilerirı bunlara uygun bir yer ve müessese olmadığını ortaya
koymuştur.5 Tarihsel sürece de paralel olarak bu rahatsızlıktan dolayı dini eğitim
ve öğretim.in caminin dışında bir yer olması yönürıde görüş oluşmaya başlaınıştır.6
Aslında caminin ilk görevi namaz kılma yeri olarak faaliyet gösteren ve belli birta
kım ibadet biçirnlerinirı sergilendiği mekan özelliğini taşımakta idi.7 İlk dönemlere
bakacak olduğumuzda toplum içinde camilerin siyasi ve dini yönlerinin ağır bas
tığına tanıklık etmekteyiz. Ancak zamanla camilerde yapılan fikir ve düşünce mü
nazaraları ihtilaflara, bu ise doğrudan mezhep ayrılığına sebep oluşturmuştur.8 Bu
itibarla eğitim ve öğretimin formel/biçimsel hale gelmeye başlama sürecirıe girmesi
ile başka türde eğitim ve öğretim müesseselerinin kurulması bir bakıma zorunluluk
arz etmiştir.
Devlet içindeki kimi kişilerin, İslamın tam ve doğru bir şekilde '.1fl1atılması ve
3 HıfZırahman Raşit Öymen-Mehmet Dağ. İslôm Eğitim Tarihi, Milli Eğitim Bakanlığı Yay., Ankara, 1974, s. 65-113; Ahmed Çelebi, İslôm'da Eğitim-Öğretim Tarihi, çev.: Ali Yardım, Damla Yay., lstanbul, 1983, s. 31·39; Mustafa Bilge, İlk Osmanlı Medreseleri, Derman Yay., lstanbul, 1984, s. 42·43; Mefail Hızlı, "Kuruluşundan Osmanlılara Kadar Medreseler", Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bursa, , 1987, c. il, sayı: il, s. 273-281.
4 ismet Parmaksızoğlu, Türkiye'de Din Eğitimi, Bilim Yay., Ankara, 1966, s. 21-24; Ahmed Çelebi, is· lôm'da Eğitim-Öğretim Tarihi, s. 26·27.
5 Mefail Hızlı, "Kuruluşundan Osmanlılara Kadar Medreseler: s. 275.
6 eş-Şeyh Taralüll, el·Mescidfi'l-lsliim, Beyrut, 1988, s. 129-103; Muallim.Cevdet, Mektep-Medrese, çev.: Erdoğan Erüz, Çınar Yay., İstanbul, 1978, s. 35-37; İsmet Parmaksızoğlu, "Medrese·: Türk-İslam Ansiklo· pedisi, Anakara, 1976, c. XX.lll, s. 370.
7 Ersoy Taşdemirci, "Medreselerin Doğuş Kaynakları ve İlk Zamanlan·; Erciyes Üniversitesi Sosyal Bi· !imler Enstitüsü Dergisi, Kayseri, 1989, sayı: il, s. 78.
8 eş-Şeyh Taraliili, el·Mescidfi'l·İslam, s.120.
660 1 Medrese Geleneği v~ Modemleşme Sürecinde Medreseler
öğretilmesiyle bağlantılı olarak sevap kazanına düşünceleri ve büyük bir hızla farklı
kültür ve milletlerin içerisinde yayılan İslamın değişik millet ve kültürler karşısında
en iyi şekilde yer edinmesinin sağlanmak istenmesi, medreselerin kurulmasında çok
önemli bir etken olmuştur.9 Diğer bir etken de, İslam dinine ters düşen hususla
rın belirlenmesi ve İslam'a ters olan ibadet anlayışının ayıklanarak ortaya koruna
sıdır. 10 Bilindiği üzere İsl~m devletleri idari ve askeri anlayış sistemi ve modeli ile
yönetilmişlerdir. 11 Devleti yöneten padişah veya sultan olmakla beraber, her ikisinin
de mutlaka yardımcıları ve destekçileri de mevcuttu.12 Fetihler sonucu devletin sı
nırlarının genişlemesiyle beraber devleti ayakta tutacak, devlet işlerini daha iyi ya
pacak ve yürütecek donanımlı, becerikli ve bfrikimli kişilere ihtiyaç duyulmuştur. 13
Çünkü devlet teşkilatında yer alacak ve görev yapacak insanların değişik mesleklere
göre eğitilmesi ve yetiştirilmesi gerekmektedir. Bu itibarla devletin zenginleşmesi
ve sınırlarının genişlemesi sonucu, ilim ve kültür faaliyetleri en ücra yerlere kadar
götürülerek halkın eğitim ve öğretim kurumlarından yararlanılması sağlanmış; eği
tim-öğretim ile halk üzerinde devletin olumlu bir tesiri oluşturulmaya çalışılmış ve
yetenekli ve gayretli insanlar keşfedilerek doğrudan devlete kazandırılmıştır. 14 Hiç
kuşku yok ki devletin otoritesi ve hakimiyeti, oluşturulan bu kurumlarla memleketin
en uzak yerlerine kadar götürülmüş ve bu kurumlarda görev yapan insanların devlet
işlerine yardımcı birer fert olarak yetişm1leri sağlanmıştır. Zira devletin bekasının f
ve uzun ömürlü olmasının nedenleri arasında, devlet adamlarında eğitim ve öğretim
kurumlarının tesis edilmesi düşüncesinin birinci derecede etkili olduğu gözlenmektedir.15
Kısacası Hz. Muhammed'in (s.a.v.) sürekli ilmi teşviki ve hayatında bunu uygu-'
9 Andreas Kazamias, Education and the Quest Modernity i n Turkey, Chicago, 1966, s . 32-33; joseph S. Szyliowicz, Education and Modernization in the Middle East, London, 1973, s. 62; Mustafa Şanal, "Kuruluşundan Ortadan Kaldmşlarına Kadar Olan Süre İçersinde Medreseler'', Milli Eğitim Dergisi, Ankara, 1999, sayı : 143, s. 123. ·
ıo joseph S. Szyliowicz, Education and Modernization in the Middle East, s. 63 vd.
ı 1 Clifford Edmund Bosworth, Tlıe History of tlıe Saffarids of Sistaıı aııd Maliks of Nimrıız, "Clıapter Vll: The Orgaııisatioıı aııd Admiııistratioıı of tlıe Saffarid Empire", New York, 1994, s. 340-36ı.
12 lsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin ilmiye Teşkilatı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1988, s. 55-57.
13 Halil İnalcık, The Ottoman Empire: The Classical Ages 1300-1600, London, 1973, S. 167-168; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, s. 12-13.
14 Andreas Kazamias, Education and the Quest Modernity in Turkey, s. 38.
15 Cihat Baltacı, XV. ve XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İrfan Matbaası, İstanbul, 1976, s. 45; a.mlf.; "Diiru'l-Hadisler': İslam Medeniyeti Dergisi, İstanbul, 1980, c. iV, sayı: JV. s. 38-40; Hazan Ali Koçer, Türkiye' de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi (1773-1923), Bilge Yay., lstanbul, 1991, s. 11-12.
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin DOGAN 1661
layaiak insanlara örnek olması, İslamın eğitim ve öğretim anlayışının ilim ve bilim
hayatıyla doğrudan dirsek teması sağlaması; özellikle de İslamın gelişen ve değişen
hayat şartları içerisinde daha iyi anlaşılabilmesi için Kur'an ve hadisin doğru bir şe
kilde incelenmesi ve yorumlanması hatta Fıkıh iİminin öğretilmek istenmesi gibi
temel bazı unsurlar, medreselerin kurulmasında ve teşekkülünde en önemli sebep
olmuşlardır. Aynı şekilde kültürlü ve bilgili sııltanların, tebaalarının da bilgili ve kül
türlü olmalarını istemeleri16, sultanların ya da hükümdarların siyasi ve dünyevi bir
kuvvet bulmak amacıyla ilim ve fikir adamlarına dereceler verip takdir ederek hal
kın sevgisini ve itibarını kazanmış olan ilim adamlarının desteğini sağlamaya gayret
etmeleri17; ayrıca .ordu, halk ve devlet adamları üzerinde güçlü bir otorite tesisirıe
yönelik kimi beklentileri de18 medreselerin kurulmasında rol oynayan diğer bir fak
tördür.
I.2. Medresenirı Eğitim-Öğretim Metodolojisi
Medreselerde kullanılan eğitim-öğretim metodolojisi genel anlamda "dedüktif"
(tümdengelim) karakterdedir.19 Bu metodolojinin temel ekseninde, incelenen konu
ların ya da meselelerin başta dini nasslar olmak üzere genelde ümmetin otoritesine
havale edilmesi veya dayandırılması mantığı yer almaktadır.20 Dedüktif metodoloji,
ilk zamanlarda ezber sistemini kendisine esas almıştır. Zira medresenin ezber te
lakkisinde, ilk önce Kur'anı doğru bir şekilde ezberlemek ve mümkün olduğu kadar
da çok sayıda hadis öğrenmek gerekiyordu. Bir müddet sonra medresede bu sefer
"imla" metodolojisi gelişmeye başlamıştır.21 Buna göre talebeler ders esnasında mü
derrisin karşısında halkalar halirıde oturarak dersi takip etmeye başlamışlar ve ge
rektiği yerlerde de notlarını almışlardır. Söz konusu not tutma anlayışı Kur'an ders
lerf hariç, hemen hemen bütün derslerde uygulanmıştır.22 Medreselerde okutıılan
kitapların nüshalarının çoğalması ve bunların talebelerin eline geçmesinden sonra
16 Ahmed Çelebi, islôm'da Eğitim-Öğretim Tarihi, s. 28.
17 Hıfzırahman Raşit Öymen-Mehmet Dağ. İslam Eğitim Tarihi, s. 8-9.
18 )oseph S. Sıyliowicı. Education and Modernization in tlıe Middle East. s. 18.
19 İhsan Ezherli, "Osmanlı Medreseleri Eğitim ve Öğretim Metodları", Diyanet İşleri Başkanlığı Dergi· si, Ankara, 1968, c. Vll, sayı: 70-71, s. 66; Yekta Demiralp, Erken Dönem Osmanlı Medreseleri (1300· 1500), Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 1999 s. 25; Erol Özbilgen, Bütün Yönleriyle Osmanlı (Adôb·ı Os· môniyye), iz Yay .. lstanbul, 2003, s. 308.
20 Yekta Demiralp, Erken Dönem Osmanlı Medreseleri (1300-1500), s. 25-26.
21 İhsan Ezherli, "Osmanlı Medreseleri Eğitim ve Öğretim Metodlan•: s. 66·67.
22 İlyas Çelebi, "Osmanlı Medreselerinin Kuruluşu, Yükselişi ve Çöküş Nedenleri': Osmanlı (Toplum) Dergisi, Yeni Türkiye Yay .. Ankara, 1999, c. V. s. 22 vd.
662 1 Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medreseler .
yavaş yavaş "imla" anlayışı terk edilmeye başlanmıştır. Zamanla "imla" metodolojisi
nin yanında "şerh" veya "izah" metodolojisi de benimsenip kullanılmıştır.23 Bundan
sonraki eğitim ve öğretim sisteminde ise, herhangi bir talebe metni yükse sesle oku
muş, müderris de bu doğrultuda gerekli izah ve açıklamalarda bulurunuştur.24 Buna
göre talebelerde de gerekli olan değişiklikleri ve notları metin üzerine kaydedeırek
eğitim-öğretim faaliyetlerini düzenli bir biçimde sürdürmüşlerdir. Ayrıca müderris,
okunan metin üzerinde kendisinin yapmış olduğu izah ve açıklamaları talebelere
yazdırmıştır.25 Müderrisler, kimi zaman da okuttukları dersler/metinlerden herhan
gi bir bahis -sözgelişi marifetullah- üzerine talebelerine münazaralar yaptırmışlar,
fikri tartışmalar ihdas etmişler ve neticede iki taraf arasında hakem olup bu bahis
üzerindeki son mütalaalarını söylemişlerdir.26 Talebeler, medresede öğrendiklerini
ve kazandıklarını hemen medrese yakınındaki mescit ve camilerde halka anlatmışlar .
veya tatil zamanlarında memleketin dört bir yanına dağılarak medresedeki tecrübe
lerini milletin önünde paylaşarak bir nevi staj uygulamasında bulunmuşlardır.
Medreselerde ilerleyen zamanlarda "soru-cevap" metodu da kullanılmış ve geliş
tirilmiştir.27 Bu anlayışa göre talebeler belirli bir nizam ve kural gereğince müderrise
sorularını sormuşlar ve soru doğrultusunda müderrisin ağzından çıkan açıklama . ~
ve şerhleri hemen o anda kayda geçirmişlerdir. Bu metodoloji uygulanırken sıkı
bir kural ve tertip takip edilmemiş; üzerinde konuşulan konu ya da soruyla ilgili
olarak ortamın ve koşulların gerektirdiği tarzda bir usul geliştirilmiştir.28 Kısacası,
tıpkı Eflatun'un (ö.347) diyaloglarına benzer bir biçimde Aristo mantığı esas alın
mak suretiyle dersler "takrir" ve "karşılıklı konuşma" mantalitesine göre işlenmiştir.
Müderrisler, derslere başlamadan önce bir önceki dersi "soru-cevap" metodolojisi ile
tekrar edilmesinin lüzumu üzerinde 'durarak ve talebelere de çeşitli sorular yönelt
mek suretiyle derslere aktif olarak katılımlarıni sağlamışlar ve onlardan örneklerle
23 İlyas Çelebi, "Osmanlı Medreselerinin Kuruluşu, Yükselişi ve Çökılş Nedenleri'', s. 23-24.
24 İhsan Ezherli, "Osmanlı Medreseleri Eğitim ve Öğretim Metodlan'', s. 76.
25 Ahmed Gül, Osmanlı Medreselerinde Eğitim-Öğretim ve Bunlar Arasında Dliru'l-Hadislerin Yeri, Türk Tarih Kurumu Yay .. Ankara, 1999, s. 86-88; Mefail Hızlı, "Osmanlılarda İlk Medreseler, İlk Müderrisler', Milli Kültür Dergisi, Ankara, 1991, sayı: 88 (Eylül Dönemi), s. 42.
26 Yusuf Halaçoğlu, "Osmanlılarda İlim, Din ve Sosyal Müesseseler', Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yay., Konya, 1994, c. XII, s . 51-53.
27 İhsan Ezherli, "Osmanlı Medreseleri Eğitim ve Öğretim Metodları'', s. 76-77.
28 Ahmed Gül, Osmanlı Medreselerinde Eğitim-Öğretim ve Bunlar Arasında Dtiru'l-Hadislerin Yeri, s. 90.
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin DOGAN 1663
konuyu açıklamalarını talep etmişlerdir.29 Diğer taraftan içeride bunlar yapılırken,
çok sık olmamak üzere dışarıda belirli gün ve zamanlarda halka açık toplantılar da
düzenlenmiştir. Medreselerin, her ne kadar kendi binalarında dersler yapılmaya
özen ve hassasiyet gösterilmiş ise de, bazen camilerde de dersler yapılmış ve bu ders
leri halktan meraklı olanlar izleyebilmişlerdir. Öyle ki cemaat müderrisin etrafında
halka olur, anlatılanları dinler ve münazaraları da seyrederdi. Zira bu derslerin dü
zenli izleyicileri bulunmakta idi ve genel olarak ikindi namazı sonrasında yapılması
uygun görülmüştür.30
Medreselerdeki eğitim-öğretim metodu, tarihsel sürece de paralel olarak müşa
hede, tecrübe, tetkik ve tenkite imkan tanımayan; sadece ayetler, hadisler ve diğer
metirılerin Aristo mantığına göre "şerh" ve "tefsir" dilmesine inhisar eden bir me
todolojiye dönüşmüştür. Manadan daha ziyade "lafza" kıymet veren, yazı eğitimi
ve öğretimine yer vermeyen skolastik bir nitelik halini kazarımıştır.31 Müderrisler,
felsefi ve kelami meselelere çözüm bulmak ve bunları tartışmak yerine, bu konuları
eski bilgilerle geçiştirmeyi dolayısıyla da bunlarla fazla ilgilenmemeyi yeğlemişler
dir. Böylece medreselerde temel amaç; düşünen, araştıran, çözümleyen, irdeleyen ve
sorgulayan manada insan yetiştirme olmaktan çıkmış, buna karşılık mevcut bilgi ve
eğitimle yetinen, sor~amayan sadece hazırla yetinen insan tipolojisine transforme
edilmiştir.
Hiç kuşkusuz bu kısu döngü talebenin zihninin gereksiz bilgilerle dolmasına,
zamanın israfına ve dolayısıyla da halk nezdirıde itibar ve rağbetin gerilemesine se
bep oluşturmuştur. Çünkü bu tarz bir metodoloji ve eğitim ön görüsüyle medrese
başlangıçtaki varlık nedenini unutmuş, nitelikli ve kalifiye eleman yetiştirme mo
delinden hızla uzaklaşnnş daha da önemlisi, dışarıda sorunlarına cevap bekleyen
insanları hayal kmklığına uğratarak bir türlü istenilen_ ve arzu edilen verimi ortaya_
koyamamıştır.
Medreselerde okutulan dersler, ait oldukları ilmi disipline göre çeşitli isimler
altında tasnif edilmişlerdir. İlimlerirı tasnifinde en yaygın kullanılan tanımlama,
"'ult1m-u nakliyye" ve "'ulum-i 'akliyye" ifadeleridir.32 'Ult1m-u nakliyye genel ola-
29 Cevat İzgi, Osmanlı Medreselerinde İlim (Riyazi İlimler/), iz Yay., lstanbul, 1997, s. 14.
30 Ihsan Ezherli, "Osmanlı Medreseleri Eğitim ve Öğretim Metodlart', s. 80.
31 Ziya Kazıcı, "Osmanlı Eğitim ve Öğretim Sisteminde Genel Medreseler; Osmanlı (Toplum) Dergisi, Yeni Türkiye Yay., Ankara, 1999, c. V, s. 8-14.
32 Ihsan Ezherli, "Osmanlı Medreseleri Eğitim ve Öğretim Metodlan", s. 72-73.
664 1 Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medresele~
rak, "şeriatı vaz edenden nakil ve rivayet edilen haberlere"33 dayanan ilimler. olarak
tarif edilmektedir ki bunlar, esas olarak Kur'an ve hadis ilimleri dediğimiz Tefsir,
Kıraat, Hadis, Fıkıh ve Kelamdır. Nakli ilimler için "'ulfım-u dirıiyye" veya "'ulı'.im-i
şer'iyye" tabirleri de sıklıkla kullanıla gelmiştir. Bunun yanında "mantık': "tıp': "ma
tematik" ve "felsefe" gibi diğer akli ilimler de medrese müfredatı içerinde yer al
mış ve benimsenen metodolojiye uygun olarak talebelere okutulmuştur. Yukarıda
ifadeye etmeye çalıştığımız üzere her şeyden önce medreseler, esas itibariyle Fıkıh
başta olmak üzere İslami ilimlerin tedris ve tahsil edildikleri en önemli ve kıymetli
müesseselerdir.34 Başka bir ifadeyle medreselerin Nizamü'l-Mülk'le beraber kurumlaşmasından itibaren, gerek Selçuklular devrl.nde ve gerekse Osmanlılarda ilk planda
devletin müderris, kadı ve müftü ihtiyacını karşılamaya matuf faaliyet gösteren birer
kurumları olarak dikkat çekmişlerdir.35 Bu bakımdan medreseleri, gerçekte kurucu
sunun mensup olduğu mezhebe göre Fıkıh eğitim ve öğretimi yapılan birer kurum,
birer okul (college of law) olarak tarif etmek sanırım abartılı olmayacaktır. Zira bu
·özellik ve tanımlama Selçuklu medreseleri için olduğu kadar Osmanlı medreseleri
için de geçerlidir.36 Bazı yerlerdeki Hadis, Kıraat ve Tıp ilimleri gibi değişik eğitim ve
öğretim faaliyetleri amacıyla kurulan "özel medreseleri" bir tarafa bırakırsak medre
seler genellikle, devletin ihtiyaç duyduğu müderris, müftü ve kadıların yetiştirilme
sine önemli ölçüde hizmet etmişlerdir. Jı!em müftülerin hem de kadıların, vazifeleri . ., gereği Islam hukukunu çok iyi bilmeleri gerekmektedir. Bunun için medreseler, her
ne kadar akli ve dünyevi ilimlerin birer faaliyet alanı olarak boy göstermişlerse de,
esasta başta Fıkıh olmak üzere Hadis, Tefsir, Akfild ve Ahlak gibi "'ulfım-u nakliyye"
olarak nitelendirilen dirıi-hukuki derslerin tedris ve talim edildikleri kurumlar olma
niteliğini haiz olmuşlardır. Bu derslerin en önemlilerinden birisini de akfild-kelam
dersleri oluşturmakta olup asırlar boyu medrese programlarını işgal eden bu dersle
rin ve bu derslerde okutulan temel akide eserlerinin, olumlu ve olumsuz yönleriyle
ele alınması ve incelenmesi gerekmektedir.
33 Ahmed Gül, Osmanlı Medreselerinde Eğitim-Öğretim ve Bunlar Arasında Diiru'l-Hadislerin Yeri, s. 89.
34 Ziya Kazıcı, İslqm Müessese/eri Tarihi, Kayıhan Yay., İstanbul, 1995, s. 225.
35 Ersoy Taşdemirci, "Osmanlı İmparatorluğu'nda Medreselerin Bozulmaları, Medreseleri Islah Etme Teşebbüsleri ve Kapatılmaları", Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Kayseri, 1990, sayı: ıv. s. 537-538.
36 Faik Reşit Unat, Türkiye Eğitim Sistemin Gelişmesine Tarihi Bir Bakış, Milli Eğitim Bakanlığı Yay., Ankara, 1964, s. 6; Kenan Yakupoğlu, Osmanlı Medrese Eğitimi ve Felsefesi, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1997, s. 81-82.
Y rd. Doç. Dr. Hüseyin DOGAN
Il. Medresenin Temel Akide Kitapları
.II.1. Ders Kitabı Olarak Okutulanlar
1665
Medreselerde asırlarca genel olarak okutulan37 ve aşağıda örnek olmaları bakı
mından da isimlerinden kısaca bahsedilecek temel akide eserlerinde, temel inanç
konuları ve problemleri ile insanların idarecilere ihtiyaç duymalarının sebeple.ri ya
da iyi ve adil bir idarecide bulunması gerekli en önemli ö.zelliklerin yanı sıra, imame
tin kaynağı ve imamın/idarecinin kişiliği gibi bazı konular incelenmeye çalışılmıştır.
Bu eserlerin en önemli ve kayda değer olanlarından bahsetmek gerekirse şu şekilde
tasnif etmek mümkündür:
i. el-'Akaidü'n-Nesefiyye: Bu eser; Necmuddin 'Ömer b. Muhammed en-Nesefi
es-Semerkandi'nin ( ö.537/1142) genel itibariyle Hanefi-Matüridi çizgisine sadık ka
larak kaleme aldığı bir akide/akfild metnidir. Muhteva olarak genel inanç ilkeleri
ile sem'iyyat konularına bunlar içinde de özellikle imamet konusuna yer veren eser,
yapısal olarak şerh ve haşiyelerle tamamlanmaya gayret gösterilmiştir. Eser, Nadim
Macit tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir.
ii. Şerhu'l-'Akaidi'n-Nesefiyye: Matüridi düşünür ve bilgin 'Ömer b. Muhammed
en-Nesefi'nin "Metnü'l-'.Akaidi"ne, Sa'duddin Mes'ıld b. 'Ömer (ö.792/1390) et
Taftazani tarafından yapılan şerhtir. Bu eser, kendi alanında hiçbir kitap ve esere na
sip olmayan her seviyeden çok geniş bir kitlenin il~isini çekıniş ve İslam dünyasının
her tarafında erişilmez bir rağbete mazhar olmuştur. Mezkur eserin pek çok yazma
ve basılmış nüshaları olmakla birlikte, bugün dahi değişik bölgelerde ilgi, rağbet ve
değerini devam ettirmektedir. Aslında et-Taftazani, bir Eş'ari bilgin ve düşünürü ol-·
masına rağmen onun bu eser üzerindeki şerh ve haşiyeleri, eserin bir Eş'ari kaynak
olarak görülmesinden de öte bir Matüridi metni ve kayn·ağı olarak kabul edilmesine
neden oluşturmuştur. Bu eserin İngilizce ve Türkçe tercümeleri yapılmıştır. Eserin ·
orijinal metni ile Türkçe tercümesini Süleyman Uludağ hazırlamıştır.
ili. Tevali'u'l-Envar min Metali'i'l-Enzar: Kadi Beyzavi olarak bilinen Nasirüddin
'.Abdullah b. 'Ömer el-Bayzavi'nin (ö.685/1287) bütün akaid-kelam konularını muh
tasar ve müfid bir biçimde ele aldığı eserdir. Bu eser bir mukaddime ile toplam üç
bölümden müteşekkildir. Tevili'u'l-Envar'ın mukaddimesinde mebde (nazar, tasav
vuf, tasdik vb.), tarif (hadd-i tam, hadd-i nakıs, mürekkeb vb.), kıyas ve türleri (kat'i,
37 Hasan Akgündüz, Klasik Diinem Osmanlı Medrese Sistemi, Ulusal Yay., İstanbul 1997, s. 427-430; Mefail Hızlı, "Osmanlı Medreselerinde Okutulan Dersler ve Eserler'', Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bursa, 2008, c. XVll, sayı: 1, s. 33-39.
666 1 Medrese Geleneği· ve Modernleşme Sürecinde Medresel~r
zanni, akli ve nakli deliller vb.) ve ma'rifetullah konuları ele alınmaktadır.
Eserin birinci bölümünde, mümkinat ana başlığı altında külliyat (ma'lfun, mev
clıt-ma'dfun, varlık, mahiyet, hakikat, illiyet) ile araz ve cevher konuları işlenmiştir.
Eserin ikinci bölümünde ise ilahiyyat, nübüvvet ve sem'iyyat bahisleri ele alınmakta
olup; son kısımda imamet konu edil~rek eser sahabenin faziletiyle sonlandırılmıştır.
Tevali'u'l-Envar üzerine sonraları pek çok şerh ve haşiyeler yazılmış ve asırlar
boyunca medreselerde ders kitabı olarak okunması sağlanmıştır. 'Abdurrahman
el-isfeharunin (ö.749/1349) yapmış olduğu şerh, bu şerhlerin en meşhur olanların
dandır. Ayrıca Seyyid Şerif el-Cürcani'nin (ö.816/1413) de bu eser üzerine yazdığı
şerhi kayda değerdir.
iv. Şerhu'l-Mevakif. Seyyid Şerif el-Cürcaru'nin, Adudiddin el-İci'nin ( ö.756/1355)
kelam ilmi ile ilgili olarak yazmış olduğu «el-Mevakıf'ına yaptığı şerhtir. el-Cürdni,
bu eserini et-Taftazaru'nin aynı mahiyetteki "Şerhu'l-Makasıd"ına bir nazire olarak
Semerkant'ta kaleme almış, ancak Şiraz'a dönüşünde Şiraz Sultanı Pir Muhammed
İsfendere ithaf etmiştir. Seyyid Şerif'in bu şerhi, özellikle de Osmanlı medreselerin
de ileri rütbede okutulan bir kitaptır.-0 nedenle bu eser, Osmanlı ulemasının kelamı
felsefe sahasındaki zihniyetini belirleyen en önemli metin olarak kabul edilmiştir. ı,
Bu eser, et-Taftazaru'yle dirsek teması klırularak kaleme alınmış bir şerhi içerdiğin-
den, İran'dan başlayan ve Hind-Çin istikametine doğru devam eden alanda geniş bir
etkiye sahip olmuştur. Ancak eser, ele alınan konular ve izlenen metodoloji bakımın
dan et-Taftazani'nin "Şerhu'l-iıkaid"ini aşabilecek düzeyde değildir.
' v. Şerhu Cevhereti't-Tevhld: İbrahim b. Muhammed el-Bacfu-i (Beycı.iri)'nirı
(ö.1277/1860) yazmış olduğu bir eserdir. Cevheretü't-Tevhid, sünni çizgide kaleme
alınmış, temel inanç problemlerini. konu edinen ve Osmanlı zamanında medrese
lerde okunan hatta bugün dahi Anadolu'nun değişik yerlerinde ders kitabı olarak
okutulmaktadır. el-Bacı.iri, bu eserinde kendisinden ö?ceki görüşleri dikkate alınış;
ancak yer yer ele aldığı sorunlar üzerinde kendi kanaatini de paylaşmıştır.
vi. Şerhu't-Tecrid: Ali Kuşçu (ö.879/1474) tarafından yazılan bu şerh Katip Çe
lebi'nirı bildirdiğine göre talebeler arasında "Şerhu'l-Cedid" olarak tanınmıştır. Ali Kuşçu bu şerhinde hemen hemen her konuda kendisinden önceki görüşleri dik
kate almış, diğer taraftan yeri geldikçe kendi kanaatini de paylaşmıştır. Kuşçu'nun
"umı.ir-i amme': "mümkinat" ve "sem'iyyat" konularındaki felsefi/ilmi düşünce ve
görüşlerini içeren bu şerh, sahasında kaleme alınmış en önemli eserlerden birisi
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin DOÖAN 1667
olarak değerlendirilebilir.3~ Orta Asya-İran ile Anadolu ve Balkanlar'da etkisi bü
yük olan bu esere, akide alanında ileri seviyede kaleme alınmış bir çalışma nazarıyla
bakmak gerekmektedir. Zira bu eser bugün, Balkanlar'da özellikle de Bosna-Hersek,
Arnavutluk ve Karadağ'daki medreselerde ders kitabı olarak okutulmaktadır.
Selçuklulardan itibaren medreselerde temel akide ders kitabı olarak okutulan
ve yukarıda künyeleri verilmeye çalışılan akfild-kelam kitapları, elbette ki dönemin
medrese müderrislerinin elinde mütedavil olan ve her daim okutulan eserlerin ta
mamını temsil etmemektedir.39 el-Gazzali (ö.505/1111} sonrası Fahreddin er-Razi
(ö.606/1209) çizgisindeki hemen hemen bütün kelam kitaplarının birer nüshası
kütüphanelerde bulunmaktadır. Dolayısıyla, dönem dönem gelişen koşullara göre
hatta siyasal otorite ve gücün de tutumuna uygun olarak belirlenen akfild-kelam ki
tapları medreselerde müfredat programlarına dahil edilmiş ve asırlar boyunca oku
tulmuştur.
Il.2. Akide Kitaplarının Yapısal Biçimi ve Muhtevası
el-Gazzali öncesi kelam ilminin konusu "Allah" iken el-Gazzali sonrasınınki hem
"mevcıld"u hem de "ma'dılm"u içeren "ma'lum'<iur. Zira el-Gazzali'nin ilrn-i mantık.ı
meşşa'i felsefesinin bir dili olmaktan çıkarıp insan aklının genel kanunu haline ge
tirmesi40 ve akabinde ortaya çıkan gelişmeler41 ; Fahreddin er-Razi başta olmak üzere
Seyfeddin el-Amidi (ö.631/1233) gibi pek çok düşünürün felsefi ve ilini çalışmala
rı42; Osmanlı'ya bakıldığında da Nasirüddin et-Tılsi'nin sistem verici teşebbüsleri ve
Şemseddin es-Semerkandi ya da Siraceddin el-Urmevi gibi bazı bilginlerin insan
aklının külli dili olarak mantık çalışmaları43 kelamı bir felsefe-bilim sistemi haline
getirmiştir.
38 İhsan Fazlıoğlu, "Ali Kuşçu·; Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, İstanbul, 1999, c. 1, s. 216-219.
39 Ali İhsan Karataş, "XVl. Yüzyılda Bursa' da Tedavüldeki Kitaplar', Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bursa, 2001, c. X, sayı: 1, s. 209-213; Mefail Hızlı, "Osmanlı Medreselerinde Okutulan Derslerve Eserler', s. 39,40.
40 Ebu Hamid Muhammed el-Gazzali, Kıinıinu't-Te'vil, tah.: Muhammed Zahid el-Kevseri, Kahire, 1359/1940.
4ı Ebu Hamid Muhammed el-GazzaJI, el-İlcıimu'l-'Avam 'an 'ilmi'l-Kelıim, (Mecmu'a Resa'il el-imam el-Gazzali içinde), nşr.: Mu'tasım Billah el-Bağdadi, Beyrut, 1985.
42 Fahruddin b. 'Ömer er-Razi, Kelıim'a Giriş (el-Mu hassal), çev.: Hüseyin Atay, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 2002; a.mlf.; Esıisü't-Takdis fi 'İlmi'l-Kelıim, Beyrut, 1995; Seyfuddin el-Amidi, Gayetii7-Merıim fi 'İlmi'l·Kelam, tah.: Hasan Mahmud 1.bdüllatif, Kahire, 1391/1971.
43 İlhan Kutlueı; Akıl ve ltikiid -Kelam-Felsefe İlişkileri Üzerine Araştırmalar-, iz Yay., lstanbul, 1996, s. 15-16; Ihsan Fazlıoğlu, "Osmanlı Düşünce Geleneğinde 'Siyasi Metin' Olarak Kelam Kitap/an", Türkiye Araşbrmaları Literatür Dergisi, İstanbul, 2003, c. !, sayı: il, s. 379-398.
668 1 Medrese Geleneği ye Modernleşme Sürecinde Medreseler
Bu bilgiler ışığında konuşmak gerekirse bir kelam metni yapısal olarak bilgi
('ilm], teorik düşünce [nazar], metafizik [genel kavramlar-umlir-u 'amme], müm
kinat [mevcudat], ilahiyyat-sem'iyyat [kelamı ilfilıiyyat] biçiminde genel bir yakla
şunla tasnif edilebilir. Buna göre; birinci kısımda bilginin tanımı, kaynakları, il.keleri
ve değeri; ikinci kısımda insan aklının yapısı ve bilgi tahsilinde kullandığı beşeri
aletler ile zihni/akli yapıları; üçüncü kısımda her türlü düşüncenin zemininde yer
alan varlık, yokluk, illiyet gibi temel kavramlar; dördüncü kısımda harici ve zilini
mevcuda ilişkin bütün durumlar (kategorik var olanlar); son kısımda ise ilahiyyata
ilişkin bütün sorunlar ele alınmaktadır. Kelamı metodolojide son bölüm hariç diğer
bütün bölümlerde "akıl evvel, nakil müevvef' iken; son bölümde esas olan nakil, yani
"haber-i sadık"tır. Bu nedenle kelamcılar, Allah'a ve ilahi olana ait her konuyu nakil
içerisinde ele almakta iken; meşşai felsefe bu tarz konuları akıl kavramı çerçevesinde
incelemeye yeltenmiştir. 44
Kısacası, akfild ve kelam eserlerinin sem'iyyat bölümünde akıl bir "zemin" olarak
değil, sadece şekil verici bağlamda yani düzenleyici olarak kullanılmaktadır. Zemin,
aklın imkanlarının verileri ve sunumları ile değil de, haber-i sadıkın bildirileri ile
~amamlanmaktadır. Meşşai felsefede ise, Allah ve ilahi alan mantıkiyyat ve tabi'iyyat
sahalarından devşirilen veriler kullanılarak aklın imkanları çerçevesinde ele alınma
ya ve temellendirilmeye çalışılmakta~ 45 Kelamcılara göre ise, Allah ve ilahi olana
ait olanlar aklın imkanlarından hareketle değil, haberin imkanlarından hareketle
dile getirilebilir. Meşşai felsefe için Allah ve ilahi olana ait olanın muhtevası mantı
kiyyat ve tabi'iyyatın verilerine göre biçim kazanmaktadır. İslam kelamcılarına göre
Allah bilinmez; tam aksine Allah kendisini bildirmektedir.46
III. Medrese Akid e Kitaplarının Analizi
IIl.1. Olumlu İzdüşümleri ve Çözümlemeler
Medreselerde müfredat olarak merkezde tiıtulan ve dini bilimler içerisinde oku
tulan temel derslerin başınc:la ise, akfild ve kelam kitapları gelmektedir. Medreselerde
okutulan akfild ve kelam kitaplarının temel özelliği, bunların sadece birer ders kitabı
44 Qamanıddin Khan, The Political Thought of lbn Taymiyah, lslamic Research lnstitute Press. lslamabad, 1973, s. 65-90.
45 es-Seyyid eş-Şerif'AI! b. Muhammed el-Cürcani, Şerhu'l-Meviikıf. Matba'atii's-Sa'ade, Kahire, 1325/1907, s. 28.
46 Nureddin es-SabOni, Mfıtüridiyye Akaidi, trc.: Bekir Topaloğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay .. Ankara, 1998, s.12, 46, 115; Sa'duddin Mes'iıd b. 'Ömer et-Taftazani. Kellim İlmi ve lslfım Akaidi (Şerhu'l-Akfıid), haz.: Süleyman Uludağ. Dergah Yay., İstanbul, 1991, s. 324-334.
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin DOÖAN 1669
olarak okutulmasından daha ziyade, gerçekte medrese zihniyetinin ve algısının oluş
masında ve kökleşmesinde önemli bir işlevi yerine getirmiş olmalarıdır.
Osmanlı dönemindeki medreselerden tutun da günümüzde varlığını devam etti
ren birçok yerdeki medresede hala et-Taftazani'nin, "Şerhu'l-Akaid"i ders kitabı ola
rak muteber kabul edilmekte ve okunmaktadır. İslam dünyasının beş-altı asırlık dö
nemi içerisinde· bu eserden daha fazla rağbet gören ve dini çevrelere tesir eden başka
bir eser mevcut değildir. Öyle ki, "Şerhu'l-Akaid"in Doğu ve Batı Türkistan, Kazan,
Kırım, Kafkasya, Balkanlar, İran, Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Güney Doğu
Asya ülkeleri ile Arap memleketlerinde sürekli olarak okutulduğu; burada görmüş
olduğu ilgi ve rağbetin, AnadoluCl.aki medreselerden aşağı kalır bir yanının olmadığı
muhakkaktır. Bu itibarla, içindeki bilgilerin değeri ne olursa olsun, dünyadaki sünni
müslümanların büyük bir bölümünün düşünce, inanç ve görüş yönünden bu eser
sayesinde yekdiğerine yakınlaştığı ve bağlılık gösterdiği yadsınamaz bir gerçektir.
Bu eserle ilgili olarak Fethullah Huleyf "Kitabu't-Tevhtd"in mukaddimesinde şunları
s_öylemektedir:
"Çok eski zamandan beri Şerhu'l-'Akaid, tevhtd dersleri için Ezher Üniversitesi'nde ana kaynak, ders kitabı olarak okutulmuştur. Bugün dahi Ezher alimleri ve öğrencileri, tevhid ilmi konusunda bu eseri dikkate almaktadırlar. .. "41
Zaten "Şerhu'l-'Akaid"in medrese eğitiminde benimsenmesi ve temel bir akide
kitabı olarak okutulmasında en önemli etken, gerek teoride gerekse de fiiliyatta mey
dana getirmiş olduğu tesiri dolayısıyladır. Medreseye ve Anadolu medreselerindeki
bütün müderrislere düşünce ve itikat açısından şekil veren bu eser olmuştur dense
abartılı olmayacaktır. Bu nedenle, Türk-İslam düşüncesi, inancı, kültürü ve tarihi
açısından da bu eserin ayrı bir önem ve değeri söz konusudur. et-Taftazani'nin "Şer
hu'l-'Akaid"i, Türk-İslam düşüncesi üzerinde hem doğrudan hem de dolaylı olarak ·
etkili olmuş; bu düşünce tarzı üzerinde unutulmaz, silinmez, kazınmaz, kolay kolay
sökülüp atılmaz ve onun iiçinde küçümsenemez ayrıntılar oluşturmuştur.48 Şunu be
lirtmek gerekir ki, "Şerhu'l-'Akaid"Ie ilgili bu tesir müslüman halk üzerinde değil, bu
halkın ileri gelen alimleri özellikle de orta seviyedeki bilgin ve düşünürleri üzerinde
görülmüştür. Denebilir ki "Şerhu'l-'Akaid': kelimenin tam anlamıyla bir akide kitabı
olarak okunmuş ve okutulmuştur. Bu, kitabı okuyanlar ve okutanlar, her sayfasının,
47 Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed el-Matürldi,Kitdbü't-Tevhid, nşr.: Fethullah Huleyf, (Kitiibu't-Tevhid Mukaddimesi), Beyrut, 1970, s. 7-8.
48 et-Tafta.zan!, Kelam İlmi ve İslam Akaidi (Şerhu'l-Akdid), s. 71-77.
670 1 Medrese Geleneği· ve Modernleşme Sürecinde Medresel~r
her satırının ve her kelimesinin doğruluğuna inanarak okumuşlar; bütün müslü
manların ve gayr-i müslimlerin, sünni olanların veya olmayanların fikir ve inançla
rını bu kitaba göre ele alıp değerlendirmişlerdir.49
Aynı şekilde bugün, Anadolu'nun çeşitli yerleriride özellikle de İç, Doğu, Gü
ney Doğu Anadolu ile Karadeniz Bölgesi'nin birçok yerinde et-Taftazani'nin
"Şerhu'l-Akaid''in yanı sıra Seyyid Şerif el-Cürcamnin "Şerhu'l-Mevakıf'ı, Kadi
Beyzavi'nin "Tevali'u'l-Envar"ı hatta bazı bölgelerde de el-Bacılri'nin "Şerhu Cevhe
reti't-Tevhid''i ders kitabı olarak tercih edilmekte ve okutulmaktadır.50 Bu kitaplar
da da genel olarak "Şerhu'l-.ftkaid''deki anlayış ve muhteva korunmaya çalışılıruş ve
bu doğrultuda açıklamalarda bulunulmuştur. Bu kitaplarda, Matüridiler ile Eş'ariler
arasındaki bazı ayrılıkların sadece lafız ve şekille ilgili olduğu gerçeği dile getiril
miş; sorunun temeline inildiğinde ise arada fazla bir farkın olmadığı vurgulanmaya
çalışılmıştır. Sözgelişi, "imanm artması veya eksilmesi" meselesiyle ilgili olarak "in
şaallah müslümanım" ifadesini dile getirmenin hükümleri konusU]l.da açıkça, "bu
husustaki ayrılık mana ile değil, lafız iledir"51 denilmek suretiyle gerçekte bir dini
ayrılık ve farklılığın olmadığına dikkat çekilmiştir.
Bu akide kitaplarında el.e alınan, ~celenen ve araştırılan konu ya da sorunun
önemine binaen, bazen de "uzlaştırmacı" (eklektik) bir metodoloji takip edilmeye
çalışılmıştır. Medresede eğitim ve öğretimin amacı, sorunu etraflıca inceleyip ortaya
koymak ve bu istikamette halkı ve talep edenleri aydınlatmak olduğundan, sorunun
çözümü yönünde uygun, makul, anlaşılır, haklı ve izah edilebilir olan ne varsa onun
yapılması birinci dereceden öncelenmiştir.5: Çünkü amaç, temel akide konusunda
ortalığı bulandırmak ve karıştırmak değil, sağlam ve anlaşılır bir inanç vücuda getir
mektir. Bu itibarla yeri geldiğind~ Eş'ari inanç ve görüşlerinden yararlanıldığı gibi,
ki zaman da Matüridi görüş ve düşüncelerd~n esinlenerek temellendirilme ya da ge
rekçelendirilme yoluna gidilmiştir. Sözgelişi "Şerhu'l- .ftkaid''de, "Allanın va'idinden
dönmesi" konusu anlatılırken "bazılar iddia etmektedirler ki" biçiminde genel Eş'ari
49 et-Taftazani, Kelam ilmi ve İslıim Akaidi (Şerhu'l-Akaid), s. 76.
50 Nasirüddin flbdullah b. 'Ömer el-Beyzavi, Tevali'u'l·Envar min Metôli'i7-Enzar, talı.: flbbas Süleyman, Beyrut, 1991, s. 25-335; Şeyh lbrahim b. Muhammed el-Beycüri, Şerhu Cevhereti't-Tevhld, tah.: el-'Allame Şeyh İbrahim el-Kani, Daru'l-Kütübi'l-'ilmiyye, Beyrut, 1403/1983, s. 10-216; J\li el-Kari, Şerhu'l-Emôli, Salah Bilici Kitabevi Yay., İstanbul, trı., s. 3-47; Mefail Hızlı, "Osmanlı Medreselerinde Okutulan Dersler ve Eserler: c. xvı 1, sayı: ı. s. 36.
51 et-Taftazani, Kelam İlmi ve İslam Akaidi (Şerhu'l-Akaid), s. 72.
52 Siraceddin ~li b. 'Osman el-Üş!, Emali Şerhi, haz.: Bekir Topal oğlu, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay., İstanbul, 2008, s. 19-154.
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin DOGAN 1671
görüş zikredilirken; Matüridi görüş ve yaklaşım ise "muhakkikler dediler ki" tarzın
da nakledilmekte ve çok ilginç olarak Eş'ari değerlendirme zayıf addedilmektedir.53
Bu da gösteriyor ki medrese eğitiminde, sağlam bir talebe yetiştirmenin sağlam bir
itikat anlayışı oluşturmak anlamına geldiği. gerçeği kabul edilmiş ve doğru, haklı,
makul ve izah edilebilir olan ne varsa o akide olarak işlenmiştir. Nihayette bu eğitim
ve öğretimde amaç medrese eksenli daha özelde de din merkezli bir inanç sistemi
oluşturmak olduğundan, doğru ve sağlam olan ne varsa onun verilmesine hassasiyet
gösterilmiş; her türlü, siyasi, ideolojik ve mezhebi kaygıların gerisinde konuşlanma
ya önem ve kıymet verilmiştir.
Bunun en somut ve belirgin delili ise, akide kitaplarının özelde birer şerh kitabı
olarak seçilmiş ve belirlenmiş olmasıdır.54 Öte yandan medrese müfredatına/progra
mına birer akide kitabı olarak okutulmak üzere konan bu eserlerde, genel mahiyette
inanç ve itikat sorunları dairesinin dışına çıkılmamıştır.55 Bu çok önemli bir husus
tur; zira bu sayede incelenen ve araştırılan konular gözden kaçırılmamış, doğal ola
rak derinlemesine çözümleme yapma imkan ve fırsatı sağlanmış; harici, felsefi veya
metafazik alanlara dalmamak ve sınır koymak suretiyle tam bir akide sistemi bun
dan daha da önemlisi metodolojisi geliştirilmek istenmiştir. Sözgelişi, İslam düşünce
ve kültüründe görüş, düşünüş ve yaklaşımları itibariyle derin yaralar açarak dini
inançların örselenmesine, zedelenmesine ve tahribatına müsebbip olan Batıniyye,
Hulıiliyye, Rafıziyye, Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi diğer dini akını ve hareketlerin
fikri beyan veya açıklamalarına hatta onlarla tartışmalarına pek lüzum hissedilme
miş ve müstakil olarak bir alan açılmamıştır.56 Elbette ki bu durum, medrese eğitim
ve öğretimi açısından dış hareket ve yansımalara karşı bir duruşu sergilediği gibi,
diğ~r taraftan da aslında müslümanların inanç ve itikat noktasında dış cereyanları
kale alabilecek kadar rahat olmadıklarını; hatta görüş, fikir ve inanış bakımından da
bir nevi iç çatışma ve mücadelelerle uğraştıklarının en açık göstergesidir.
Her halükarda medreselerde ders kitabı olarak okutulan akide kitaplarında yukarıda sözü edilen bazı olumlu yansımalar ve izdüşümleri söz konusu olduğu gibi,
bu kitapların yetersiz kaldığı, kısmen değindiği ya da eleştirel bir çözümlemeye tabi
53 et-Taftazani, Kellim ilmi ve islôm Akıiidi (Şerhu'l-Akôid), s. 71.
54 et-Taftazani, Kellim İlmi ve islıim Akaidi (Şerhu'l-Akôid), s. 89-337; el-Cürcani, Şerhu'l-Mevôlaf, s. 5-368; el-Beycuri, Şerhu Cevhereti't-Tevhfd, s. 2-215.
55 et-Taftazani, Kellim ilmi ve lslıim Akaidi (Şerhu'l-Akliid), a.yer; el-Cürcani, Şerhu'l-Mevôkıf, a. yer; el-Beycuri, Şerhu Cevhereti't-Tevhfd, a. yer.
56 et-Taftazani, Kellim ilmi ve İslıim Akıiidi (Şerhu'l-Akôid), s. 71-73.
672 1 Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medresel.er
tutulması gereken yanları da mevcuttur.
IIl.2. Tenkit ve Öneriler
Klasik kelam tarihi eserlerine bakıldığında bilginin ancak akıl, sağlarrı duyu or
ganları ve haber-i sadıkla gerçekleşebileceği ifade edilmektedir. Hatta sonraki bazı
kelamcılar bunu biraz daha geliştirmek ve t~vzih etmek suretiyle, haber-i sadık.ı
"mütevatir" haber veya "haber-i reslll" olarak sınırlandırmışlardır. Daha açık bir
söylemle, kelami anlamda mütevatir ~aberlerin dışındaki rivayetler, yani ahad haber
ve rivayetler kesin delil olarak kabul edilmemiştir. İslam kelamcıları, ahad hadisleri
ve onlarla sabit olan dini ve itikadi hükümleri kabul etmemenin küfrü gerektirmeye
ceğini; bu tarz haber ve rivayetlerin birer zandan ibaret anlatım biçimleri olduğunu
dolayısıyla da, şüphe, tereddüt ve zanna dayanarak bir müslümanı kafir ve dinsiz ad
detmenin uygun ve caiz olmayacağını ifade etmişlerdir. Ancak ne çelişkidir ki, İslam
kelamcıları kaleme aldıkları eserlerde herkesten. önce kendileri bu kurala uymamış
ve ihlal etmişlerdir. Bu yaklaşım biçimin.in örneklemelerini, İslam kültüründe ortaya
çıkmış olan hemen hemen bütün itikadi grup ve mezheplerin fikir ve görüşlerinden
saptamak mümkündür. Kuşkusuz bu durum, medrese akide kitaplarının muhteva
sına da dahil edilmiş; bu takıntıdan vazgeçilememiş ve adeta geleneksel bir hale dö
nüştürülmüştür. 57 Sözgelişi, kelam tarVU eserlerinin genelinde hatta medrese akide
ve kelam kitaplarının sonunda sem'iyyat bölümleri içerisinde birer alt başlık olarak
incelen imamet konusu bunun en açık örneklerindendir. "İmamlar Kureyş'ten olur" hadisi, aslında sağlam ve mütevatir bir rivayet olmadığı halde, sırf Hariciler'i sus
turmak ya da reddetmek için muhaliflerce söylenmiş sonrasında da dini bir kisveye
büründürülmüş bir söylem biçimini ifade etmektedir. Özetle medrese akide kitapla
rı, yukarıda sözü edilen bağlamda İslam'daki ilim, fikir ve kültür hareketlerine yeni
sayılabilecek hiçbir ilavede buluninadığı gibi, eskiyi tekrardan da öteye geçememiş
tir. Zaten, İslam inat:ıç noktasında eskiden di7e getirilmeyen, işlenmeyen ve araştırma konusu olarak bile dikkate alınmayan bir husus ve değerlendirmenin, medrese akide kitaplarında olduğunu ve tartışıldığını söylemek, bir hakikatin dışlanması ve üstünün örtülmesinden başka hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Medrese akide kitaplarında işlenen müfredat olarak eleştirilmesi gereken bir baş
ka husus ise, görüş ve ifadelerin ortaya konması noktasında yeterli derecede netlik ve
açık duruşun sergilenmemiş olmasıdır. Başka bir deyişle, herhangi bir itikadi sorun-
57 Hüseyin Atay, "Medreselerin Gerilemesı-, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Ankara, 1981, c. xxıv; s. 15-56.
Y rd. Doç. Dr. Hüseyin DOGAN 1673
la ilgili olarak, sorunun İslam düşüncesindeki kaynağı ve yansıması konu edilerek
sonradan da olayın kültürel ve mezhebi boyutları incelenmemiştir. Belki bu yapılmış
olsa bu sayede sorun ve tartışılan konu üzerinde fıkir ortaya koyma daha da rahat
olabilirdi. Ancak bu kitaplarda böyle bir metodoloji yerine, doğrudan konunun veya
sorunun içine girilmeye çalışılmış, bu meyanda gerekli olan nakli ve akli delillerle
hadise toparlarlJllaya çalışılmıştır. Bu durum, sorunun kaynağının ve yansımalarının
ele alınmasını engellemiş, yeni bir fıkri boyut ve düşünce perspektifınin oluşumunu
frenlemiş; yapay gerilimlere dayalı siyasi ve ideolojik tartışmaların hızına ivme ka
zandırmıştır. 58 Gerçekte ise, sorun üzerinde değerlendirmelerde bulunurken olaya
daha geniş bakılabilse; daha açık bir söylemle konuyla ilgili mezheplerin görüşleri
sıralanarak doğru olanın tespiti yönünde bir uygulama ortaya konabilseydi, kuşku
suz İslam dünyası ilim ve fıkir noktasında bugünkü durumundan çok daha ileri bir
düzeyde olabilirdi. Öyle ki, bugün tartıştığı ve fıkir jimnastiği ettiği sorunlara yüzyıllar öncesinden bir çözüm üretmiş olurdu.
Peki bu durum medresenin bir kusur veya ayıbı mıdır?
Elbette ki olayı dar çerçevede ele almak ya da suçlu ve kusurlu olarak medreseyi
işaret etmek kolaydır. Olayın bu yönü çok yönlü olup gerçekte sadece eğitimle de
izah edilebilecek bir durum da değildir. Ancak şunu söylemek lazımdır ki medrese,
söz konusu bu kusur dairesinin içinde bir bölümü; resim karesinin sadece bir kıs
mını ifade etmekte olup olayı siyasal, kültürel, psikolojik, sosyolojik, antropolojik
vs. pek çok detayı ile incelemek gerekmektedir. Kim bilir belki de medrese bunu
bu ka~ar toparlayabilmiş ve dağınıklığa engel olabilmiştir. Bu itibarla medrese akide-kelam kitaplarında tartışılan sorun veya konuların derinlemesine araştırmasının
yapılacağı yerde sade, makul, haklı ve izah edilebilir bir metodoloji ile toparlama
yapılmaya çalışılmıştır. Bu anlayış, cedel ve münazarafarla &erilmiş olan insanlar~
zihinsel ve ruhsal yapılarına şifa olmuş, halk nezdinde medresenin itibarının art
masına ve medreseye rağbet duyulmasına sebep oluşturmuştur. Kısacası, medrese
tartışılan itikadi konular ile halk arasında bir anlamda kontrol noktası işlevini üst
lenmiştir ve bu bakış medreseyi hep yüceltmiş, saygınlığını artırmıştır.
Medrese akide kitapları ile alakalı olarak söylenmesi gereken en önemli husus
lardan birisi de bu kitapların benimsemiş oldukları metodolojileridir. Kavramsal
olarak bakıldığında "yol': "kanal': "yöntem" gibi anlamlara gelen metodoloji keli-
58 Mustafa Sait Yazıcıoğlu, "XV.- XVl. Yüzyıllarda Osmanlı Medreselerinde Kellim Eğitiminin Tenkidi': İslami ilimler Enstitüsü Dergisi, Ankara 1980, sayı: iV, s. 291-292.
6741 Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medreseler
mesi gerçekte, yeni yeni fikir ve görüşleri belirleyip ortaya çıkarma, tartışma usul
ve kaidelerini belirleme belki daha da önemlisi geçmişi objektif ve bilimsel açıdan
irdeleme yönleriyle de ilişkili bir kavramdır. Medrese eğitim ve öğretiminde bu hu
sus genelde geri plana itilmiştir; buna karşılık daha çok geleneğe bağlı kalınmak
suretiyle otonomlaşmış ve kurallaşmış bir anlayıştan hareketle usul ve metodolo
ji kurulmuştur. Bu nedenle medrese eğitim ve öğretim noktasında canlı, harek~tli,
yeni, dinamik ve ileri bir akide ya da kelam anlayışı yerine durgun, sönük, cansız,
katı, sabit ve standart bir anlayış ve metodolojiyi benimsemiş ve asırlar boyunca bu
metodolojinin sadık bir izleyicisi olmuştur, Hiç kuşkusuz, bu özellikteki ve vasıftaki
bir akide kitabı ile halkı medrese ve medrese müderrislerinin etrafında toplama ve
aydınlatma, hiç bir zaman mümkün olamamıştır ve bundan sonra da olamayacaktır.
Bunun içindir ki halk hatta entelektüel diyebileceğimiz okumuş ve aydın zümre, çağ
lar boyunca akli ve nakli ilimler konusunda tedrisat yapan; ancak halkın ve diğer in
sanların problemlerine çözüm sunamayan, dertlerine şifa olamayan medreseyi bıra
karak, kendisine daha hisli, heyecanlı, meraklı ve hayret uyandırıcı gelen diğer gayr-ı
resmi müesseselere müracaat etmek zorunda kalmıştır. Başka bir deyişle, medresede
istediğini ve umduğunu bulamayan zümre, bu sefer bunu telafi etmenin yolu olarak
tekke ve ~viyelere hatta sihirbaz ve büyücülere sığınma ihtiyacı hissetmiştir.
-- 1 Bu durum zamanla medresenin toplum içinde ötekileştirilmesine sebep olmuş ve
medrese ortaya çıktığı ve varlık bulduğu esnadaki önem ve değerinden hızla uzak
laşmıştır. İşte bunun en büyük etkenlerinden birisi, medres~lerin kendilerine has
yııkarıda sözü edilen orijinal nitelikteki bir metodolojiyi geliştirip kullanamamaları
dır. Çünkü medresenin unuttuğu ve yanıldığl! bir husus vardı. Tarihi süreçte medrese
kendi bütünlüğünü daha çok ders-müfredat ve müderris-talebe ilişkisi bağlamında
görmeye çalışmış hatta manevra alanını da bunu göre şekillendirmeye çalışmıştır.
Ancak medresenin görevi sadece ders verip talebe yetiştirmek olmamalıydı; bunun
yanında medreselerin bağrından bir ihtiyaç olarak çıkıp varlık bulduğu gerçek sa
hiplerine yani halka karşı da büyük ve ihmal edilemez sorumlulukları vardı. Kaldı ki
kendi iç dünyalarını dışarıya kapatanlar, kendi kendilerine yetecekleri savına eksik
siz bağlılık gösterenler, gelenekselleşen değerler üzerinde normlar kurmaya çalışan
lar; bundan daha da acısı son tahlilde de bu icraatlarını birer dirı gibi takdim edenler
tarihin satırları arasına gömülmekten kendilerini kurtaramamışlardır. Aslında me
todoloji konusundaki bu rahatsızlık sadece medresenin değil, bütün İslam aleminin
genel problemidir.
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin DOGAN 1675
rv. Sonuç
Türk-İslam düşünce ve kültürünün kendi bağrından sadır olan ve dış/yabancı kaynaklı hiçbir etiket taşımayan medreseler, İslam topluriıunun en önemli ve değerli
kalıtını oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında eksi ya da artı yönleriyle medre
seler bizim okullarımız ve eğitim kurumlarımızdır. Kurulduğu günden bugüne de
ğin hem Selçuklu hem de Osmanlı medreseleri eğitim-öğretim müfredatinda aki
de-kelam dersleri hep öncelenmiş ve ilk sıralarda okutulan dersler kategorisine dahil
edilmiştir. Bu çok doğru ve metodik bir yaklaşım tarzıdır ki, oluşturulması veya bina
edilmesi gereken inanç sistemi ancak sağlarrı ve güvenilir bir akide ve fıkıh üzerin~
inşa edilebilir.
Medrese eğitim-öğretim sisteminde ders kitabı olarak okutulan temel aklde kitaplarının daha çok şerhlere, taliklere ve haşiyelere dayalı bir müfredat üzerinden
belirlenmeye çalışıldığı ve bu doğrultuda okutulduğu gözlenmektedir. Hiç kuşku
yok ki bu kitapların içerik olarak birleştirici, bütünleştirici, kapsayıcı ve toparlayıcı
konuları ele almaları ve işlemeleri bakımından medrese programlarında yer alma
larının makul ve izah edilebilir taraflarının olduğu muhakkaktır. Ancak anılan ders
kitaplarından hiçbirisi, ne epistemolojik olarak ne de metodolojik bakımdan medre
senin faaliyetlerine ve birikimlerine herhangi bir şey ilave etmiş değildir. Çözüm
lemeci, sorgulamacı ve eleştirel bir mantık geliştirilmediği için, söylemler geleneği
aşamamış olup kitleleri kucaklayıcı ve toparlayıcı genel bir akfild sahası vücuda geti
rilememiştir. Zira medrese tarafından oluşturulduğu iddia edilen kısmi akfild alanı,
belli bazı itikadi ve mezhebi doktrinlere bağlı kalmak zorunda kalmış ve bu döktrin
ya da kuramların kendi içinden doğduğu ve gün yüzüne çıktığı orijinal akfild metin
leri ise, areneda "siyasal birer metin" olarak algılarunıştır.
Özetle, medreselerde akide alanında et-Taftazani, el-Beyzavi veya el-Cürcani'lli?
şerh ve taliklerinin okunması yahut da okutulması için harcanan mesaisinin yarısı
diğer akfild-kelam kitaplarına ayrılsaydı, kuşkusuz daha hayırlı ve olumlu olurdu. ·
Çünkü el-Gazzfili, er-Razi, el-Amidi veya el-Kadi '.Abdülcebbar (ö.415/1024) gibi
kelami-felsefi nosyonu çok iyi çözfuı:tleyebilen ve kaleme almış oldukları kelam
eserlerinin içerikleri noktasında gerek epistemolojik gerekse de metodolojik olarak
çağlar öncesinden günümüze ışık tutacak temel alt yapı ve mantaliteyi sunmaları se
bebiyle medreselerin, bu tipoloji ve kalitedeki İslam bilginlerinden mutlaka istifade
etmeleri gerekirdi. Ne yazık ki anılan zevattan hiç birisinin akide kitapları medrese
programlarına dalı.il edilmediği gibi, bu kitaplara itibar ve rağbet edilmemesi gerek
tiği tarzında son derece katı, haksız ve muhafazakar anlayışın yıllarca yine medrese
6761 Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medreseler
içinde savunuculuğunun yapıldığı da tarihi olarak bilinen bir gerçektir. Ancak b_u
gün gelinen noktada her halükarda kaybeden taraf ise, ya medrese ya da İslam üm
meti olmuştur. Bu itibarla her ne olursa olsun medrese geçmişinden önemli dersler
çıkararak geleceğini yeniden inşa etmenin yollarını aramalı, başlangıçtaki varlık ne
denini yeniden keşfetmelidir. Kur'an ve sünnetten ilham alarak varlık bulan medre
se, bu istikametteki çizgisini muhafaza etmek suretiyle ilahiyat eğitim ve müfredatını
da ıskalamadan arada köprü kurmayı başarabilmeli ve sekülerleşen ve globalleşen
dünya düzeninde modernite ve akılcılığı da asla bir tehlike olarak algılamamalıdır.
Sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederini.
Kaynakça
Akgündüz, Hasan, Klasik Dönem Osmanlı Medrese Sistemi, Ulusal Yay., İstanbul 1997.
Atay, Hüseyin, "Medreselerin Gerilemesi': Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergi-si, c. XXI\!: Ankara, 1981.
el-Amidi, Seyfuddin, Giıyetii'l-Meriım fi 'İlmi'l-Keliım, talı.: Hasan Mahmud '.Abdüllatif, Kahire, 1391/1971.
Baltacı, Cihat, XV. ve XVI. Asırlarda1 Osmanlı Medreseleri, İrfan Matbaası, İstanbul, 1976. '
SLlJllt.;, "Diıru'l-Hadisler': İslam Medeniyeti Dergisi, c. IV, sayı: IV, İstanbul, 1980.
Bilge, Mustafa, İlk Osmanlı Medreseleri, Derman Yay., İstanbul, 1984.
· el-Beycuri, Şeyh İbrahim b. Muhammed, Şerhu Cevhereti't-Tevlıid, talı.: el-'.Allame Şeyh İbrahim el-Kani, Daru'l-Kütübi'l-'İlmiyye, Beyrut~ 1403/1983.
el-Beyzavi, Nasirüddin '.Abdullah b. 'Ömer, Teviıli'u'l-Enviır min Metiıli'i'l-Enzar, talı.: '.Abbas Süleyman, Beyrut, 1991.
Bosworth, Clifford Edmund, Tlıe History of tİıe Saffarids of Sis tan and Maliks of Nimnız, New York, 1994.
Cevdet, Muallim, Mektep-Medrese, çev.: Erdoğan Erüz, Çınar Yay., İstanbul, 1978.
el-Cürcaru, es-Seyyid eş-Şerif J\li b. Muhammed, Şerhu'l-Mevakıf. Matba'atü's-Sa'ade, Kahire, 1325/1907.
Çelebi, Ahmed, İsliım'da Eğitim-Öğretim Tarihi, çev.: Ali Yardım, Damla Yay., İstanbul, 1983.
Çelebi, İlyas, "Osmanlı Medreselerinin Kuruluşu, Yiikseli~i ve Çöküş Nedenleri': Osmanlı (Toplum) Dergisi, Yeni Türkiye Yay., c. V, Ankara, 1999.
Demiralp, Yekta, Erken Dönem Osmanlı Medreseleri (1300-1500), Kültür Bakanlığı
Yr~. Doç. Dr. Hüseyin DOGAN 1677
Yay., Ankara, 1999.
Ezberli, İhsan, "Osmanlı Medreseleri Eğitim ve Öğretim Metodları': Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisi, c. VII, sayı: 70-71, Ankara, 1968.
Fazlıoğlu, İhsan, "Ali Kuşçu·: Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, c. I, İstanbul, 1999. ·
a.ınlf.; "Osmanlı Diişünce Geleneğinde 'Siyasi Metin' Olarak Kelam Kitapları'; Türkiye Araştırmaları Literatür pergisi, c. 1, sayı: il, İstanbul, 2003.
el-Gazzali, Ebu Hamid Muhammed, Kanunu't-Te'vil, tah.: Muhammed Zahid el-Kevser!, Kahire, 1359/1940.
a.ınlf.; el-İlcamıl'l-'Avam tın 'İlmi'l-Kelam, (Mecmu'a Resa'il el-İmam el-Gazzali İçinde), nşr.: Mu'tasun Billah el-Bağdadi, Beyrut, 1985.
Gül, Ahmed, Osmanlı Medreselerinde Eğitim-Öğretim ve Bunlar Arasında Daru'l-Hadislerin Yeri, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 1999.
Halaçoğlu, Yusuf, "Osmanlılarda İlim, Din ve Sosyal Müesseseler': Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yay., c. XII, Konya, 1994.
Hızlı, Mefail, "Kuruluşundan Osmanlılara Kadar Medreseler': illudağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. II, sayı: II, Bursa, 1987.
a.ınlf.; "Osmanlılarda İlk Medreseler, İlk Müderrisler: Milli Kültür Dergisi, sayı: 88 (Ey-lül Dönemi), Ankara, 1991. ·
a.ınlf; "Osmanlı Medreselerinde. Okutulan Dersler ve Eserler': illudağ Üniversitesi lla-hiyat Fakültesi Dergisi, c. XVII, sayı: I, Bursa, 2008.
İnalcık, Halil, The Ott.oman Empire: 11ıe Classical Ages 1300-1600, London, 1973.
İzgi, Cevat, Osmanlı Medreselerinde İlim (Riyazi İlimler 1). İz Yay., İstanbul, 1997.
Karataş, Ali İhsan, "XVI. Yüzyılda Bursa'da Tedavüldeki Kitaplar': Uludağ Üniversitesi İlahiyat F:ıkültesi Dergisi, c. X, sayı: I, Bursa, 2001.
Kazaınias, Andreas, Education and the Quest Modernity in Turkey, Chicago, 1966.
Kazıcı, Ziya, İslam Müesseseleri Tarihi, Kayıhan Yay., İstanbul, 1995.
a.mlf.; "Osmanlı Eğitim ve Öğretim Sisteminde Genel Medreseler'; Osmanlı (Toplum) Dergisi, Yeni Türkiye Yay., c. V, Ankara, 1999.
Khan, Qamaruddin, 11ıe Political Thought of Ibn Taymiyah, Islamic Research Institute Press, İslamabad, 1973.
Koçer, Hazan Ali, Tiirkiye'de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi (1773-1923), Bilge Yay., İstanbul, 1991.
Kutluer, İlhan, Akıl ve İtikad - Kelam-Felsefe İlişkileri Üzerine Araştırmalar-, İz Yay., İstanbul, 1996.
678 1 Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medrese!er
el-Kari, '.Ali, Şerhu'l-Emali, Salah Bilici Kitabevi Yay., İstanbul, trz.
el-Matüridi, Ebu Mansılr Muhammed b. Muhammed, Kitabü't-Tevhid, nşr.: Fethullah Huleyf, (Kitiıbu't-Tevhid Mukaddimesi), Beyrut, 1970.
Öymen, Hıfzırahman Raşit-Dağ, Mehmet, İslam Eğitim Tarihi, Milli Eğitim Bakanlığı Yay., Ankara, 1974. ·
Özbilgen, Erol, Bütün Yönleriyle Osmanlı (Adab-ı Osmaniyye), İz Yay., İstanbul, 2003.
Parm:ı.ksızoğlu, İsmet, Türkiye'de Din Eğitimi, Bilim Yay., Ankara, 1966.
a.mlf.; "Medrese': Türk-İslam Ansiklopedisi, c. XXIII, Ankara, 1976.
er-Razi, Fahruddin b. 'Ömer, Kelam'a Giriş (el-Muhassal), çev.: Hüseyin Atay, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 2002.
a.mlf.; Esasü't-Takdis fi 'İlmi'l-Kelam, Beyrut, 1995.
Szyliowicz, Joseph S., Education and Modernization in the Middle East, Landon, 1973.
es-Sabfın.i, Nureddin, Matüridiyye Akaidi, trc.: Bekir Topaloğlu, Diyanet İşleri Başkan-lığı Yay., Ankara, 1998.
Şanal, Mustafa, "Kuruluşundan Ortadan Kaldırışlarına Kadar Olan Süre İçersinde Medreseler': Milli Eğitim Dergisi, sayı: 143, Ankara, 1999.
Taraltili, eş-Şeyh, el-Mescid fi'l-İslam, Beyrut, 1988.
Taşdemirci, Ersoy, "Medreselerin Doğ,uş Kaynakları ve İlk Zamanları'; Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı: II, Kayseri, 1989.
a.mlf.; "Osmanlı İmparatorluğu'nda Medreselerin Bozulmaları, Medreseleri Islah Etme Teşebbüsleri ve Kapatılmaları'; Erciyes Ü~iversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı: IV, Kayseri, 1990.
et-Taftazam, Sa'duddin Mes'ud b. 'Ömer, Kelam İlmi ve İslam Akaidi (Şerhu'l-Akaid), haz.: Süleyman Uludağ, Dergah Yay., İstanbul, 1991.
Unat, Faik Reşit, Türkiye Eğitim Sistemin Gelişmesine Tarihi Bir Bakış, Milli Eğitim Bakanlığı Yay., Ankara, 1964.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Türk Tarih Kurwnu Basımevi, Ankara, 1988.
el-Üşi, Siraceddin '.Ali b. 'Osman, Emali Şerhi, haz.: Bekir Topaloğlu, Marmara Üniversi-tesi İlahiyat Fakültes~ Vakfı Yay., İstanbul, 2008. ·
Yakupoğlu, Kenan, Osmanlı Medrese Eğitimi ve Felsefesi, (YaYunlarımamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1997. .
Yazıcıoğlu, Mustafa Sait, "XV .- XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreselerinde Kelam Eğitiminin Tenkidi'; İslami İlimler Enstitüsü Dergisi, sayı: IV, Ankara 1980.