uzman kariyer yayınları en iyi 2017 kpss …...kuku soruları daha basit, kıymetli evrak ve...

uzmanuzmanyaklaşımıyaklaşımı

hukukBranş Analizi

2013 KPSS alan bilgisinden hukuk soruları, zorluk bağlamında geçmiş yıllardan çok da farklı değildir. Bilgiyi ölçen sorular olduğu

gibi değerlendirme sonucu doğruyu yakalayabileceğimiz sorular da yer almıştır. Anayasa hukukunda çoğunluk hesaplama sorusu ge-

nel anayasa hukuku sorularının biraz dışındadır. Yine idare hukukunda daha önce değinilmeyen ve genel kapsamın dışına çıkılmış

olan duruşma sorusu yer almıştır. Ancak genel idari yargı bilgisi ile öğrencilerimizin bu soruları çözmekte çok da zorlanmadığını

düşünmekteyiz. Ceza hukuku soruları ise bekleneni verebilmiştir. Medeni hukuk içerisinde sorulan aile hukuku dışındaki diğer sorular

standartlara uygundur. Aile hukuku sorusu daha önce hiç sorulmayan bir tarz oluşturmuştur. Ticaret hukukunda ise özellikle şirketler hu-

kuku soruları daha basit, kıymetli evrak ve ticari işletme kısmı ise şirketler hukukuna göre daha zor ancak genel itibarıyla çözülebilecek

soru tarzlarıdır. Borçlar hukuku soruları ise beklenen kalıpların dışına çıkmamıştır. İcra hukuku alanında ise ortalama düzeyde sorular

olmakla beraber konu ağırlığı değişmiştir. Her sene üç icra, üç ifl as hukuku kalıbıyla soruları soran ÖSYM bu sene dört soru icra huku-

kuna, iki soru ifl as hukukuna yer vermiştir. Özetle aralarında istisnai sorular olmakla beraber 2013 KPSS beklenen düzeyde olmuştur.

Devrim TOKLUCU & Özgür DEMİRCİ

uzmanuzmanyaklaşımıyaklaşımı

soruların konulara göre dağılımıhukuk

KONU BAŞLIĞI SORU SAYISI

► Anayasa Hukuku 4

► İdare Hukuku 6

► Ceza Hukuku 6

► Medeni Hukuk 6

► Borçlar Hukuku 6

► İcra - İfl as Hukuku 6

► Ticaret Hukuku 6

Toplam 40

uzmanuzman 2013 KPSS

1982 Anayasası’na göre TBMM Anayasa Mahkemesine; iki üyeyi Sayıştay Genel Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından, her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden, bir üyeyi ise baro başkanlarının serbest avukatlar arasından göstere-cekleri üç aday içinden yapacağı gizli oylamayla seçer.

TBMM’de yapılacak bu seçimde, her boş üyelik için ilk oylamada üye tam sayı-sının üçte ikisi ve ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır. İkin-ci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan aday üye seçilmiş olur.

Soru bize toplanma sayısı vererek sorulmuştur. Bu durum çözümde yanılma payını arttıran bir etken olabilir. 500 kişiyle toplanan Meclis Anayasa’ya göre ilk turda her koşulda 367 ile mahkemeye üye seçecektir. Çünkü kural toplantıya katılanların üçte ikisiyle değil; üye tam sayısının üçte ikisiyle seçimin yapılabileceğini ifade eder. Şu durumda; aradığımız sayı 550’nin üçte ikisidir.

Doğru yanıt “E” seçeneğidir.

1. Beş yüz üye ile toplanan TBMM Genel Kurulunda Anayasa Mahkemesi üyeliği için seçim yapılacaktır.

1982 Anayasası’na göre, bir adayın ilk oylamada seçilebilmesi için aranan çoğunluk aşağıdakiler-den hangisidir?

A) 139 B) 251 C) 276 D) 330 E) 367


TBMM faaliyetleri ile ilgili A,B,D ve E seçenekleri doğrudur. Ancak Bakanlar Kuru-lu üyelerinin, Meclisin katılamadıkları oturumlarında kendileri yerine oy kullanmak üzere herhangi bir milletvekiline yetki verebileceklerini ifade eden seçenek yanlış-tır. Çünkü Bakanlar Kurulunun milletvekili olan üyeleri kendileri yerine oy kullanmak üzere başka bir bakana vekâlet verebilirler.

Doğru yanıt “C” seçeneğidir.

2. 1982 Anayasası’na göre aşağıdakilerden hangisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin faaliyetleri ile ilgi-li hükümlerden biri değildir?

A) Meclis, yapacağı seçimler dâhil bütün işlerinde üye tam sayısının en az üçte biri ile toplanır.

B) Meclisin, kapalı oturum yapabilmesi mümkündür.

C) Bakanlar Kurulu üyeleri, Meclisin katılamadıkları oturumlarında kendileri yerine oy kullanmak üze-re herhangi bir milletvekiline yetki verebilirler.

D) Meclis, bir yasama yılında en çok üç ay tatil yapa-bilir.

E) Meclis, her yıl Ekim ayının ilk günü kendiliğinden toplanır.


Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili A,C,D ve E seçenekleri doğrudur. Ancak HSYK 27 asil üyeden değil; 22 asil 12 yedek üyeden oluşur.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

3. 1982 Anayasası’na göre, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden han-gisi yanlıştır?

A) Kurul, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik te-minatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.

B) Kurul; yirmi yedi asıl üyeden oluşur, yedek üyelik yoktur.

C) Süresi biten Kurul üyelerinin yeniden seçilebilme-leri mümkündür.

D) Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Kurulun tabii üyesi-dir.

E) Kurul, üç daire hâlinde çalışır.


1982 Anayasasına göre TBMM Başkanlığı ile ilgili A, B,C ve E seçenekleri doğrudur. Ancak başkanın yönetmediği oturumlarda oy kullanabileceğini ifade eden seçenek yanlıştır. Çünkü Meclis Başkanı görevi süresince hiçbir oturumda oy kullanamaz. Yönetmediği oturumlarda oy kullanabilen başkan vekilleridir.

Doğru yanıt “D” seçeneğidir.

4. 1982 Anayasası’na göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) Meclis Başkanlığı için bir yasama döneminde iki defa seçim yapılır.

B) Başkan seçimi gizli oyla yapılır.

C) Siyasi parti grupları Başkanlık için aday göstere-mezler.

D) Başkan, bizzat yönetmediği oturumlarda oy kulla-nabilir.

E) Başkan, üyesi olduğu siyasi partinin Meclis için-deki veya dışındaki faaliyetlerine katılamaz.


5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre, belediyenin taşınır ve taşınmaz mallarını ida-re etme yetkisi belediye başkanına aittir.

Doğru yanıt “A” seçeneğidir.

5. 5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre, belediye-nin taşınır ve taşınmaz mallarını idare etme yetki-si aşağıdakilerden hangisine tanınmıştır?

A) Belediye başkanı

B) Belediye meclisi

C) Belediye encümeni

D) Kaymakam

E) Vali


Mahallî idarelerle ilgili A, B, C ve E seçenekleri doğrudur. Ancak mahallî idarelerin özel bütçeli idareler arasında olduğu ifadesi yanlıştır. Özel bütçeli idareler; bir ba-kanlığa bağlı veya bakanlıkla ilgili olarak, belirli bir kamu hizmetini yürütmek üzere kurulan, gelir tahsis edilen, bu gelirlerden harcama yapma yetkisi verilen, kuruluş ve çalışma esasları özel kanunla düzenlenen kamu idarelerinin bütçesidir.


6. Mahallî idareler ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) Kuruluş ve görevleri kanunla düzenlenir.

B) Bakanlar Kurulunun izni ile aralarında birlik kura-bilirler.

C) Merkezî idare tarafından üzerlerinde idari vesayet denetimi uygulanır.

D) 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na göre, özel bütçeye tabi idareler ara-sında yer alırlar.

E) Karar organları seçimle işbaşına gelir.


İdari kolluk kamu düzeni bozulmadan önce faaliyet gösteren ve kamu düzeninin bo-zulmaması için gerekli tedbirleri alan kolluktur. İdari kolluk önleyici kolluk ya da suç önleyici kolluk olarak da anılabilir.

Seçeneklere baktığımızda;

Kara yolu üzerinde trafi k denetimi yapmak,

Kuduz hastalığı görülen bir yerleşim yerini karantinaya almak,

Ormandan kaçak ağaç kesilmesini önlemek için denetim yapmak,

Maç öncesi stadyuma girenlerin üstlerini aramak faaliyetleri önleyici faaliyet-lerdendir. Dikkat edilirse bahsi geçen hiçbir olayda ortada bir sıkıntı bulunma-maktadır. Zaten denetim bir sıkıntı yaşanmaması içindir.

Ölümlü trafi k kazası sonrası gerekli işlemleri yapmak ise idari kolluğun değil adli kolluğun görevidir. Çünkü ortada önlenecek bir şey kalmamıştır. Bu çerçevede adli kolluk, kamu düzeni bozulduktan sonra harekete geçen, bastırıcı diye adlandırdığı-mız kolluktur.


7. Aşağıdakilerden hangisi, idari kolluğun görev alanı içine girmez?

A) Kara yolu üzerinde trafi k denetimi yapmak

B) Kuduz hastalığı görülen bir yerleşim yerini karan-tinaya almak

C) Ölümlü trafi k kazası sonrası gerekli işlemleri yap-mak

D) Ormandan kaçak ağaç kesilmesini önlemek için denetim yapmak

E) Maç öncesi stadyuma girenlerin üstlerini aramak


İdari Yargılama Usulü Kanunu’na göre, dilekçeler ve savunmalar ile davalara iliş-kin her türlü evrak, Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlıklarına veya bunla-ra gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi başkanlıklarına, idare veya ver-gi mahkemesi bulunmayan yerlerde “büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalıp kalmadığına bakılmaksızın” asliye hukuk hâkimliklerine veya yabancı memleketler-de Türk konsolosluklarına verilebilir.


8. İdari Yargılama Usulü Kanunu’na göre, dilekçeler aşağıdakilerden hangisine verilemez?

A) İdare mahkemesi başkanlıkları

B) Vergi mahkemesi başkanlıkları

C) Asliye hukuk hâkimlikleri

D) Yurt dışında, Türk konsoloslukları

E) Noterler


İdari Yargılama Usulü Kanunu’na göre, duruşma talebi, dava dilekçesi ile cevap ve savunmalarda yapılabilir. Ayrıca Danıştay, mahkeme ve hâkim kendiliğinden duruşma yapılmasına karar verebilir. Dolayısıyla duruşma yapılması talebi mutlaka dava dilekçesinde ortaya çıkmak zorunda değildir.


9. İdari yargıda duruşma ile ilgili aşağıdaki ifadeler-den hangisi yanlıştır?

A) Duruşmalar kural olarak alenidir.

B) Duruşma talebi mutlaka dava dilekçesi ile yapılır.

C) Duruşmada tarafl ara ikişer defa söz verilir.

D) Kanun yollarında da duruşma yapılması müm-kündür.

E) Duruşmaları başkan yönetir.


İlk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştay 2. Dairesinin verdiği yürütmeyi durdurma kararına karşı itiraz İdari Dava Daireleri Kuruluna yapılır.


10. İlk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştay 2. Daire-sinin verdiği yürütmeyi durdurma kararına karşı itiraz nereye yapılır?

A) Danıştay 1. Dairesi

B) Danıştay 3. Dairesi

C) Danıştay Genel Kurulu

D) Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu

E) Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu


Ceza Kanunu’nun 2. maddesinde suçta ve cezada kanunilik ilkesi düzenlenmiştir. Kanunilik ilkesine göre, kanunlarda açıkça suç sayılmayan bir fi ilden dolayı kimse-ye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Yine bu ilkeye göre; bir fi il iş-lendiği sırada kanunda suç olarak bahsi geçmemişse bu fi ilin cezalandırılamayaca-ğı kabul edilir. Suçu işleyen faile kanunda açıkça belirlenen cezadan başka bir ceza verilemez. Buna göre;

Kanunilik ilkesi yargının ve yürütmenin keyfîliğini önlemeyi amaçlar.

Örf ve adet kurallarına göre ceza yaratılamaz.

Suç ve ceza içeren hükümlerde kıyas yapılamaz.

Ceza kanunları açık ve anlaşılabilir olmalıdır.Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

11.

I. Kanunilik ilkesi hem ceza hem de güvenlik ted-birleri için geçerlidir.

II. İdarenin düzenleyici işlemleri ile ceza konulama-masına karşılık hangi fi ilin suç oluşturacağına ilişkin, kanunun kapsam ve koşulları bakımından belirlediği çerçeve hükmün içeriği, idarenin genel ve düzenleyici işlemleri ile de doldurulabilir.

III. Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uy-gulanmasında kıyas yapılamaz.

IV. İşlendiği zaman yürürlükte olan kanuna göre suç sayılan ancak daha sonra yürürlüğe giren kanu-na göre suç olmaktan çıkarılan fi ilden dolayı veri-len cezanın infaz edilmemesi failin talebine bağ-lıdır.

Suçta ve cezada kanunilik prensibi ile ilgili yuka-rıdaki ifadelerden hangileri doğrudur?A) I ve II B) I ve III C) I ve IV

D) II ve III E) III ve IV


Zorunluluk hâlinden bahsedebilmemiz için şu şartların gerçekleşmesi gerekmekte-dir:

Bir tehlike olmalıdır.

Kişi tehlikeye bilerek sebebiyet vermemiş olmalıdır.

Tehlike bir hakka yönelik olmalıdır.

Tehlikeye katlanma yükümlülüğü olmamalıdır.

Tehlikeden başka türlü korunma imkânı bulunmamalıdır.

Nihayet zararlı davranış tehlikenin ağırlığı ile orantılı olmalıdır.Sorunun E seçeneğinde verilen fi il her hâlükârda tehlikeye sebebiyet veren kişiye yönelik olmalıdır ibaresi yanlıştır. Kişi zorunluluk hâlinde tehlikeden kurtulabilmek için 3. kişilere de zarar verebilir.


12. Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümler kısmında yer alan zorunluluk hâli ile ilgili aşağıdaki ifade-lerden hangisi yanlıştır?

A) Zorunluluk hâli, bir tehlikeden kurtulmak için işle-nen fi iller bakımından söz konusu olur.

B) Zorunluluk hâli çerçevesinde işlenen fi ille korun-mak istenen değer, feda edilen değerle en azın-dan eşit olmalı veya ondan daha üstün olmalıdır.

C) Üçüncü kişinin hakkına yönelik tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla işlenen fi iller bakımından da zo-runluluk hâli kabul edilmiştir.

D) Zorunluluk hâlinden bahsedilebilmesi için tehlike-den başka suretle korunma imkânı bulunmamalı-dır.

E) Zorunluluk hâli çerçevesinde işlenen fi il, her hâlükârda tehlikeye sebebiyet veren kişiye yöne-lik olmalıdır.


Ceza Kanunu’muz Suçların İçtimaı başlığı altında bileşik suçun tanımını yapmıştır. Türk Ceza Kanunu’nun 42. maddesine göre; biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırı-cı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fi il sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suç-larda içtima hükümleri uygulanmaz.


13. Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedeni-ni oluşturması dolayısıyla tek fi il sayılan suça ne ad verilir?

A) Bileşik suç

B) Zincirleme suç

C) Özgü suç

D) İhmalî suç

E) Seçimlik hareketli suç


Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre hukuka uygun olmak koşulu ile ve akli olmak kaydıyla her şeyin delil olarak gösterilebileceği belirtilmiştir. Hüküm kesinleşinceye kadar her zaman delil ileri sürülebilir. Tarafl arın ispat yükü yoktur ve mahkeme her şeyi kendiliğinden araştırır. Ancak soruda duruşma usullerinin ancak tutanak ile is-pat edileceğini söylemesi “Delil serbestisi” ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.


14. Duruşmanın kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığının ancak duruş-ma tutanağıyla ispat edilebilmesi, hangi ceza mu-hakemesi ilkesinin bir istisnasını oluşturmakta-dır?

A) Sözlülük

B) Doğrudan doğruyalık

C) Delil serbestîsi

D) Açıklık

E) Resen araştırma


Olayda kesintisiz bir suç olan hürriyeti yoksun bırakma suçu işlenmiştir. Kesintisiz suçlarda suçun işlendiği an kesintinin gerçekleştiği andır. Olayda kesinti İstanbul’da gerçekleşmiştir. Bu yüzden yetkili mahkeme İstanbul Mahkemeleridir.


15. Ahmet; iş adamı Bahri’yi, yakınlarından fi dye alabil-mek amacıyla Ankara’dan kaçırarak İzmir’e götürür. İzmir’de birkaç gün geçirdikten sonra Bahri’yi bu kez İstanbul’a götürür. İstanbul’da kolluk kuvvetlerinin yaptığı bir operasyonla Bahri kurtarılır.

Söz konusu olayda, Ahmet’in işlemiş olduğu “kişi-yi hürriyetinden yoksun kılma” suçu açısından hangi il veya iller mahkemesi yetkilidir?

A) Ankara

B) İzmir

C) İstanbul veya Ankara

D) İstanbul

E) İstanbul veya İzmir


Ceza hukukunda bazı işlemlerin yapılması sadece hâkim tasarrufunda iken bazı iş-lemleri bunun yanı sıra Cumhuriyet Savcısı ve hatta kolluk amiri de yapabilmekte-dir. Ancak;

Tutuklama,

Adli kontrol,

Gözlem altına alma,

Şirket için kayyım atama,

Kasalara el koyma kararı mutlaka hâkim tarafından verilmelidir.Doğru yanıt “E” seçeneğidir.

16. I. İletişimin kayda alınması II. Şirket yönetimi için kayyım tayin edilmesi III. Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi IV. Kiralık kasa mevcutlarına el konulması 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre yu-

karıdaki koruma tedbirlerinden hangilerine, her hâlükârda hâkim veya mahkeme tarafından karar verilir?A) I ve II B) I ve III C) I ve IV

D) II ve III E) II ve IV


Ölüm gerçek kişilerde kişiliği sona erdiren hukuki bir olaydır. Ölüm hâlinde kişi-nin mevcut evliliği varsa hiçbir işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden son bulmak-tadır. Ancak ölen kimsenin cesedi eşya sayılmamaktadır. Çünkü eşyanın hukuki hâkimiyete elverişli ve kişisel olması gerekir.


17. Ölüm ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yan-lıştır?

A) Ölüm, bir hukuki olay niteliği taşır.

B) Ölüm ile birlikte, ölenin cesedi kendiliğinden eşya niteliği kazanır.

C) Ölüm ile birlikte, evlilik birliği kendiliğinden sona erer.

D) Ölüm ile birlikte, ölenin çocukları üzerindeki velâyet hakkı kendiliğinden sona erer.

E) Ölüm ile birlikte, ölenin bütün hak ve borçları bir kül (bütün) hâlinde kendiliğinden külli halef olan mirasçılarına geçer.


Kişinin kimliğini gizlemek amacıyla ya da başka bir sıfatla tanıtmak amacıyla kul-landığı isme müstear (takma) ad denir. Sorumuzda bahsi geçen Cevat Şakir Kara-ağaçlı, bu amaç doğrultusunda Halikarnas Balıkçısı adında bir müstear ad kullan-mıştır.


18. Ünlü yazarlarımızdan Cevat Şakir Kabaağaçlı, yazdı-ğı eserlerde “Halikarnas Balıkçısı” adını kullanmıştır.

Buna göre, “Halikarnas Balıkçısı” ifadesinin hukuki niteliği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Ticaret unvanı

B) Soyadı

C) Müstear (takma) ad

D) Lakap

E) Öz ad


Terk edilen eşin boşanma davası açabilmesi için; eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüğü yerine getirmemek amacıyla eşini terk etmesi, haklı bir sebep olmamasına rağmen terk edenin ortak konuta dönmemesi ve bu terk süresinin 6 ay sürmüş olması gerekir. Bu koşulların varlığı hâlinde dava açmaya hakkı olan eşin is-temi üzerine hâkim, işin esasını incelemeden yapacağı ihtarda; terk eden eşe 2 ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiğini ve aksi takdirde doğacak sonuçlar hakkın-da kendisine uyarıda bulunur. Ancak terk edilen eş 4 ay geçmedikçe hâkimden ihtar çekilmesini isteyemez ve ihtardan itibaren 2 ay geçmedikçe dava açamaz.


19. Terk sebebiyle boşanma davası açılması ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) Terk fi ilinin, ortak hayata son verecek şekilde ger-çekleşmesi gerekir.

B) Terk fi ilinin, haklı bir sebebe dayanmaması gere-kir.

C) Terk sebebiyle ayrı yaşamanın, en az altı ay sür-müş ve devam etmekte olması gerekir.

D) Terk edilen eşin, en erken terk olayını izleyen üçüncü ayın sonunda hâkime başvurarak terk eden eşe ihtarda bulunması gerekir.

E) Terk, mutlak boşanma sebebi olduğundan boşan-ma davasında hâkim ortak hayatın çekilmez hâle gelip gelmediğini araştırmayacaktır.


Ölenin birinci zümreden mirasçıları varken (altsoy), diğer zümreler mirasçı olamaz-lar. Sorumuzda merhum Ahmet’in oğlu Barış hayattayken, merhumun annesi Firu-ze ve kız kardeşi Şermin yasal mirasçı olamaz. Terekeye Ahmet’in karısı Gülfem ve oğlu Barış birlikte mirasçı olurlar. Ölenin eşi altsoy ile birlikte mirasçı ise terekenin ¼’ünü alır. Ölenin eşi altsoy ile mirasçı olduğu için saklı payı kendisine düşen payın tamamıdır. Barış ise kendisine intikal eden yasal payın yarısı kadar saklı payı vardır.

Yasal Miras Payı Saklı PayıGülfem (Eş) 80.000 TL 80.000 TLBarış (Oğlu) 240.000 TL 120.000 TL


20. Ahmet, yeni aldığı spor arabayla hız denemesi ya-parken aracın kontrolünü kaybederek kaza yapmış ve bu kaza sonrasında hayatını kaybetmiştir. Geride annesi Firuze, oğlu Barış, karısı Gülfem ve kız karde-şi Şermin kalmıştır. Ahmet’in net terekesi, 320.000 TL tutarındaki nakitten oluşmaktadır ve ölüme bağlı her-hangi bir tasarrufta da bulunmamıştır.

Buna göre; Ahmet’in mirasçıları, mirasçılarının yasal miras payları ve saklı payları ile ilgili aşağı-daki ifadelerden hangisi doğrudur?

A) Şermin’in miras payı 160.000 TL’dir.

B) Firuze ve Gülfem mirastan seksener bin TL ala-caklardır, Barış ise kalan 160.000 TL’nin sahibi olacaktır.

C) Şermin’in saklı payı 40.000 TL’dir.

D) Barış 240.000 TL, Gülfem ise 80.000 TL yasal mi-ras payına sahiptir; Firuze ve Şermin mirasçı ola-mazlar.

E) Barış’ın saklı payı 120.000 TL, Gülfem’in saklı payı ise 40.000 TL’dir.


Medeni Kanunu’muzda eşyanın özellikleri tanımlanırken belirlilik ilkesi, var olan bir eşyanın kısımları üzerinde ayrı bir ayni hak kurulamaması şeklinde açıklanmıştır.


21. Bir eşyanın parçaları bütününden ayrılıp ayrı bir var-lık teşkil etmedikçe ayrı bir ayni hak konusu olamaz-lar.

Bu önermenin temel sebebi, ayni haklara egemen olan ilkelerden hangisidir?

A) Belirlilik

B) Açıklık

C) Güvenin korunması

D) Sınırlı sayı ve tipe bağlılık

E) Hak düşürücü süre ve zaman aşımı işlememesi


Medeni Kanunu’muza göre tapu sicillerinin tutulmasından dolayı meydana gelen tüm zararlardan devlet kusursuz olarak sorumlu tutulmuştur. Devletin sorumlulu-ğundan bahsedebilmemiz için tapu memurunun kusurlu olması şart değildir. Ancak daha sonra devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere ödediği mebla-ğı rücu eder. Ayrıca devletin sorumluluğundan bahsedebilmemiz için sicili düzeltme imkânının da ortadan kalkmış olması gerekir. Gerekli kayıtların da tapu siciline ya-pılmaması hukuka aykırılık ifade ettiği için devletin sorumluluğu mevcuttur. Bu da-valara tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemelerinde bakılır.


22. Tapu sicilinin tutulmasından dolayı devletin so-rumluluğu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) Tapu sicilinin tutulmasından dolayı devletin so-rumluluğu, kusursuz sorumluluk türlerinden biri-dir.

B) Tapu sicilinin tutulmasından dolayı devletin so-rumluluğunun söz konusu olması için tapu sici-linin tutulmasından doğan bir zararın bulunması gerekir.

C) Tapu sicilindeki yanlış kaydı düzelttirmek için dava açma imkânı olduğu sürece bu kaydın dü-zeltilmesi için yapılan giderler haricinde devletin sorumluluğuna gidilemez.

D) Devletin sorumluluğunun doğması için tapu sicili-nin tutulmasında hukuka aykırılık olması gerekir.

E) Gerekli kaydın yapılmasının ihmal edilmesi, tapu sicilinin tutulması anlamına gelmediğinden devle-tin sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.


Para borçları tarafl ar aralarında aksine bir anlaşma yapmadıkları sürece alacaklı-nın ikametgâhında yapılır.


23. Tarafl ar aksine bir anlaşma yapmadığı takdirde para borcunun ifa yeri ile ilgili aşağıdaki ifadeler-den hangisi doğrudur?

A) Alacaklının, ifa zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilmelidir.

B) Alacaklının, sözleşme kurulduğu andaki yerleşim yerinde ifa edilmelidir.

C) Borçlunun, sözleşme kurulduğu andaki yerleşim yerinde ifa edilmelidir.

D) Borçlunun, ifa zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilmelidir.

E) Sözleşmenin kurulması zamanında para nerede bulunuyorsa orada ifa edilmelidir.


Borçlunun borçtan başka bir edimi ifa teklifi nde bulunması ve alacaklının da bu tek-lifi kabul etmesi durumunda eski borç sona ererek yeni bir borcun ortaya çıkmasına ifa yerine geçen edim denir.


24. Bir borç ilişkisinin tarafl arının anlaşarak borçlanı-lan edimden başka bir şeyle ifanın gerçekleşme-sini kabul etmeleri ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?

A) İfanın edime uygun olması ilkesine aykırı olaca-ğından bu yönde bir anlaşma yapılması mümkün değildir.

B) Kanun gereği, ifanın alacaklıdan başkasına yapıl-ması mecburiyeti doğmuştur.

C) İfa yerini tutan edim söz konusudur.

D) Aliud (yanlış ifa) söz konusudur.

E) İfaya yönelik edim söz konusudur.


Ön alım (şufa) hakkı sözleşmeleri adi yazılı şekilde yapılmaktadır. Diğer seçenek-lerde verilenler ise resmî yazılı şekle tabidir.


25. Aşağıdaki hukuki işlemlerden hangisi bakımın-dan kanunda öngörülen geçerlilik şekli, adi yazılı şekildir?

A) Motorlu taşıt araçlarına ait satış sözleşmesi

B) Ön alım sözleşmesi

C) Taşınmaz satış vaadi

D) Taşınmaz satış sözleşmesi

E) Miras sözleşmesi


Soruda bahsedilen yarım ay ifadesinden on beş günlük sürenin anlaşılması gere-kir. Bir veya birden çok ay ve yarım ay olarak belirlenmiş sürenin dolduğu gün, son aya 15 gün eklenerek bulunur. Sürenin son günü, kanunlarda tatil olarak kabul edi-len bir güne rastlarsa kendiliğinden bu günü izleyen ilk iş gününe geçer. 14 Ekim ta-rihine on beş günlük süre eklediğimizde ifa zamanı 29 Ekim tarihine denk gelir. An-cak 29 Ekim kanunen tatil olduğu için bir sonraki iş gününde yani 30 Ekim’de bor-cun ödenmesi gerekir.


26. Salim ve Gökhan, 14 Ekim 2012 Pazar günü bir söz-leşme yaparak borcun yarım ay sonra ifa edilmesini kararlaştırmışlardır. İfa günü ile ilgili başka bir husus kararlaştırılmamıştır.

Buna göre, borcun ifa günü aşağıdakilerden han-gisidir?

A) 26 Ekim 2012 Cuma

B) 27 Ekim 2012 Cumartesi

C) 28 Ekim 2012 Pazar

D) 29 Ekim 2012 Pazartesi

E) 30 Ekim 2012 Salı


Bir kişinin iradesini istediği kişiden başka bir kimseye açıklaması durumunda kuru-lan ilişkide kişide yanılma (hata) söz konusu olmaktadır. Buna göre kişi 1 yıl içinde yapmış olduğu sözleşmeyi iptal edebilir.


27. Aslı, vekâlet sözleşmesini Avukat Erkan ile kurmak isterken Avukat Erhan ile kurmuştur.

Buna göre, yukarıdaki olayın hukuki niteliği aşa-ğıdakilerden hangisidir?

A) Sözleşmenin niteliğinde yanılma

B) Aldatma

C) Sözleşmenin konusunda yanılma

D) Karşı tarafın kimliğinde yanılma

E) Korkutma


Soruda B, C, D ve E seçeneklerinde verilen ifadeler dikkat ve özen ilkesi gereğince kusursuz sorumluluk hâlleridir. Motorlu araç işletenin sorumluluğu tehlike ilkesi için-de kusursuz sorumluluk hâlidir.


28. Aşağıdaki kusursuz sorumluluk türlerinden han-gisi, tehlike ilkesine dayanmaktadır?

A) Motorlu taşıt aracı işletenin sorumluluğu

B) Hayvan bulunduranın sorumluluğu

C) Ev başkanının sorumluluğu

D) Adam çalıştıranın sorumluluğu

E) Taşınmaz malikinin sorumluluğu


Türk Ticaret Kanunu’na göre tacir olmaya bağlanan belli yükümlülükler olduğu gibi, her iki tarafın tacir olmasına bağlanan yükümlülükler de vardır. Her iki tarafın tacir olduğu durumlarda belli işlemler belli şekillerde yapılabilir. Buna göre; karşı tara-fı temerrüde düşürme, sözleşmeyi fesih ve sözleşmeden rücu işlemlerinin yapıla-bilmesi ancak taahhütlü mektup, telgraf, noter ve elektronik imzaya sahip e-posta ile mümkündür.


29. Türk Ticaret Kanunu’na göre aşağıdakilerden hangisi, tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmeye ilişkin ihtarın yapılabileceği vasıtalar-dan biri olarak sayılmamıştır?

A) Noter aracılığıyla ihtar

B) Taahhütlü mektupla ihtar

C) Telgrafl a ihtar

D) Güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elekt-ronik posta sistemi vasıtasıyla ihtar

E) İadeli taahhütlü mektupla ihtar


Türk Ticaret Kanunu’na göre; ticari işlerde kural olarak bileşik faiz uygulanması mümkün değildir. Kural bu olmakla beraber, belli istisnalar da mevcuttur. Kambiyo senetlerinde müracaat hakkının kullanılmasında bileşik faiz uygulanabilmesi müm-kündür. Ayrıca cari hesap sözleşmelerinde hesap devreleri 3 aydan fazla olduğun-da ve her iki taraf açısından ticari iş niteliğindeki karz akitlerinde (ödünç sözleşmele-ri) bileşik faiz uygulanması mümkündür. Ancak unutulmaması gereken; hesap dev-relerinin 3 aydan fazla olduğu cari hesap sözleşmelerinde ve her iki taraf açısından ticari iş niteliğindeki karz akitlerinde (ödünç sözleşmeleri) bileşik faizin uygulanabil-mesi için “her iki tarafın tacir olması” gerekir. Bankalar, anonim şirketlerden olduğu için tacir sıfatına sahiptir. I. önermede tacir olan banka, A anonim şirketiyle ödünç sözleşmesi yapmaktadır. Her iki taraf tacir olduğundan ve sözleşme ödünç sözleş-mesi olduğundan dolayı bileşik faiz uygulanması mümkündür. I. önerme doğrudur.II. önermede tacir olan banka, B anonim şirketinin yönetim kurulu üyesiyle tüketici kredisi sözleşmesi yapmaktadır. Burada kredi sözleşmesinin tarafl arından biri tacir olmakla beraber (Banka), karşı taraf (B anonim şirketinin yönetim kurulu üyesi) tacir değildir. Dolayısıyla bu kredi sözleşmesinde bileşik faiz uygulanması mümkün de-ğildir. II. önerme yanlıştır. III. önermede tacir olan banka, öğretmen C ile cari hesap sözleşmesi yapmaktadır. Burada cari hesap sözleşmesinin tarafl arından biri tacir ol-makla beraber (Banka), karşı taraf (Öğretmen C) tacir değildir. Dolayısıyla bu kre-di sözleşmesinde bileşik faiz uygulaması mümkün değildir. Dolayısıyla bu cari he-sap sözleşmesinde bileşik faiz uygulanması mümkün değildir. III. önerme yanlıştır.


30.

I. (A) Anonim Şirketi ile akdettiği ticari kredi (ödünç) sözleşmesi

II. (B) Anonim Şirketi Yönetim Kurulu üyesi ile ak-dettiği tüketici kredisi sözleşmesi

III. Öğretmen (C) ile akdettiği cari hesap sözleşmesi Bir banka, yukarıdaki sözleşmelerden hangilerini

akdederken bileşik faiz şartı koyabilir?A) Yalnız I B) I ve II C) I ve III

D) II ve III E) I, II ve III


Şirketin kurulabilmesi için gerekli olan, ortaklar tarafından taahhüt edilen ve parasal bir değeri olan değere sermaye denir. Şirketin amacına uygun olmak üzere her şey sermaye payı olarak getirilebilir. Anonim şirketler sermaye şirketleri arasında yer al-maktadır. Sermaye şirketlerinde kişisel emek, ticari itibar, hizmet edimleri ve vade-si gelmemiş alacaklar sermaye payı olarak getirilemez. Ama sınai haklardan olan markalar, anonim şirketlere sermaye payı olarak getirilebilir.


31. Aşağıdaki sermaye unsurlarından hangisi, ano-nim şirkete sermaye payı olarak konulabilir?

A) Marka

B) Hizmet edimleri

C) Kişisel emek

D) Ticari itibar

E) Vadesi gelmemiş alacaklar


Sermaye şirketlerinden olan anonim şirketler tüzel kişiliğe sahiptir. II. önerme doğ-rudur. Tüzel kişiliğe sahip olduğundan şirket borçlarından doğrudan sorumlu olan şirket tüzel kişiliğidir. Şirketin borçlarından ortaklar dolaylı sorumludurlar. Ayrıca or-taklar şirkete getirmeyi taahhüt ettikleri sermaye miktarıyla sınırlı olarak sorumlu-durlar. Taahhüt edilen sermayeyi getirdiklerinde artık ortakların sorumluluğuna gidi-lemez. Dolayısıyla anonim şirketin alacaklıları, şirketin borçları için pay sahiplerinin şahsi mal varlıklarına başvuramazlar. I. önerme yanlıştır. Anonim şirketin kurulması açısından gerçek-tüzel kişi ayrımı yapılmamıştır. Gerek gerçek kişiler gerekse tüzel kişiler anonim şirket kurabilirler. III. önerme yanlıştır.


32.

I. Anonim şirketin alacaklıları, şirketin borçları için pay sahiplerinin şahsi mal varlıklarına başvurabi-lirler.

II. Anonim şirket, tüzel kişiliği haiz bir şirket türüdür. III. Anonim şirket, sadece gerçek kişiler tarafından

kurulabilir. Türk Ticaret Kanunu’na göre, anonim şirketler ile

ilgili yukarıdaki ifadelerden hangileri doğrudur?A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) II ve III


Bonoda iki taraf vardır: Düzenleyen(Keşideci) ve Lehtar. Bonoda muhatap yoktur. Muhatap olmadığından ancak muhatabın yapabileceği bir beyan olan kabul beya-nı da yoktur. Muhatap yalnızca poliçe ve çekte vardır. Çekte muhatap bankadır, do-layısıyla kabul beyanından söz edilemez. Kabul beyanı poliçede, muhatabın poliçe ilişkisine girebilmesi ve asıl borçlu sıfatına sahip olabilmesi için gerekli olan bir be-yandır. Bonoda muhatap ve kabul beyanı olmadığından asıl borçlu bonoyu düzen-leyen yani keşidecidir. Dolayısıyla hamil vadeyi geçirmiş olsa bile zaman aşımı sü-resi içinde keşideciye başvurabilir. (A ve B seçenekleri doğru) Bonoda bulunması gereken unsurlardan bazıları alternatifl i, bazıları zorunlu unsurlardandır. Alternatifl i unsurlardan biri vadedir. Bonoda vade yazılmamış olabilir. Bu durumda bono görül-düğünde ödenecek vadeli” bono olmaktadır. Dolayısıyla bonoda vadenin bulunma-ması bononun geçerliliğini etkilemez. (D seçeneği doğru) Bono hamiline yazılı dü-zenlenemez. Kambiyo senetleri (bono,poliçe,çek) arasında hamiline yazılı düzenle-nebilecek tek senet çektir. (E seçeneği doğru) Bonoda 3 tür ciro vardır: Temlik, tah-sil ve rehin cirosu. Bu ciroların kime yapıldığı ismen gösterilmemişse beyaz cirodur. Yani bononun beyaz ciroyla devredilmesi mümkündür. (C seçeneği yanlış)


33. Bono ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yan-lıştır?

A) Bonoda asıl borçlu keşideci olup hamil vadeyi ge-çirmiş olsa bile zaman aşımı süresi içinde keşide-ciye başvurabilir.

B) Bonoda kabul yoktur.

C) Bono, beyaz ciroyla devredilemez.

D) Senet metninde vadenin bulunmaması, bononun geçerliliğini etkilemez.

E) Bono, hamile yazılı olarak düzenlenemez.


Ciro, emre yazılı senetlerde hakkın devrine yönelik irade beyanıdır. Ciro senedin arka yüzüne ya da alonja yapılır. Ön yüze ciro yapılmak isteniyorsa mutlaka ciro şerhi koyulmalıdır. Çünkü keşideci ve muhatap dışında senedin ön yüzüne atılmış imzalar keşideci lehine aval hükmündedir (A seçeneği yanlış). Cironun kimin lehi-ne yapıldığı açıkça gösterilmemişse buna beyaz ciro, kimin lehine yapıldığı açıkça gösterilmişse buna tam ciro denir (B seçeneği yanlış). Muhataba yapılan ciro mak-buz hükmündedir. Muhataba yapılan ciro batıldır (C seçeneği yanlış). Hamil, senet-ten doğan alacağını bir borcuna teminat olsun diye bir başkasına devrederse bu re-hin cirosudur. Senetten doğan tüm hakların devri için yapılan ciro temlik cirosudur (D seçeneği yanlış). Ödememe protestosu ya da bu protestonun çekilmesi için ge-reken sürenin dolmasından sonra yapılan ciro gecikmiş cirodur. Alacağın temliki hükmündedir (E seçeneği doğru).


34. Ciro ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru-dur?

A) Senedin ön yüzüne muhatap ve keşideci dışında-ki kişilerce herhangi bir açıklama yapılmadan atı-lan imza, ciro hükmündedir.

B) Cironun kimin lehine yapıldığı açıkça gösterilmiş-se buna “beyaz ciro” denir.

C) Poliçenin, muhataba cirosu batıldır.

D) Poliçenin içerdiği tüm hakları ciro edilene devret-mek amacıyla yapılan ciroya, “rehin cirosu” denir.

E) Gecikmiş bir ciro, alacağın temliki hükmündedir.


Soruya bakıldığı takdirde, aciz belgesi borcun kabulü anlamına gelen bir belgedir. Ve bu belge itirazın kesin kaldırılmasında kullanılan belgelerden biridir. Bu yüzden bu öncül doğrudur. Aciz belgesinin alınmasından sonra alacaklı eğer 1 yıl içerisinde yeniden takip yapmak isterse bu durumda ödeme emri gönderilmesine gerek kal-mamaktadır. Buradaki sürenin 2 yıl değil 1 yıl olması gerekirdi. Yapılan hacze bir başkasının katılması olarak adlandırılan iştirak için aciz belgesi kullanılabilmektedir. Yani bu belge aynı zamanda hacze katılma imkânı da vermektedir. Bu belgenin ve-rildiği süreler belli olduğu için öncesinde yapılan tasarrufl arın iptali için açılacak da-valarda kullanılabilir. İkinci ve dördüncü öncüllerde verilen bilgiler yanlıştır.


35.

I. İtirazın kesin kaldırılmasını sağlayacak nitelikte bir belgedir.

II. Alındığı tarihten itibaren 2 yıl içinde borçluya kar-şı takip yapılması hâlinde ödeme emri tebliğine gerek yoktur.

III. Hacze iştirak imkânı verir. IV. Alacaklıya, iptal davası açma imkânı vermez. İcra ve İfl as Kanunu’na göre, kesin aciz belgesi

ile ilgili yukarıdaki ifadelerden hangileri yanlıştır?A) I ve II B) I ve IV C) II ve III

D) II ve IV E) III ve IV


İcra ve ifl as hukukunda kural olarak satış yapılabilmesi için icra dairesine bir talep-te bulunması gerekmektedir. Buna göre icra dairesi haczedilen malları re’sen satışı-nı yapamaz. İİK madde 106’da taşınır ve taşınmaz malların satış talebinin istenme-si sürelerinde ayrıma gitmiştir. Bu ayrıma göre hacizli taşınır mallar ve alacaklar için satış isteme süresi 6 ay, taşınmaz mallar için satış isteme süresi, hacizden itibaren 1 yıldır. Ancak aşağıda sayılan durumların varlığı hâlinde 1 yıllık ve 6 aylık satış is-teme süreleri işlemez.

Borçlu ile alacaklının, icra dairesinde yapacakları ve on yılı aşmayan borcun taksitlendirilmesi sözleşmesinin devamı süresince,

İstihkak davası sırasında,

Geçici hacizde,

İhtiyati hacizde satış isteme süreleri işlemez.Doğru yanıt “C” seçeneğidir.

36.

I. Borçlu ile alacaklının, borcun taksitlendirilmesi için icra dairesinde yapacakları on yılı aşmayan sözleşmenin devamı süresince

II. İstihkak davası sırasında III. Satış talebinin alacaklı tarafından geri alınması

durumunda İcra ve İfl as Kanunu’na göre, yukarıdaki hâllerin

hangilerinde satış isteme süreleri işlemez?A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II

D) I ve III E) II ve III


İhtiyati haciz kararının verildiği günden itibaren 10 gün içinde, alacaklının ihtiyati ha-ciz kararının icrasını istemesi gerekir. Aksi takdirde ihtiyati haciz kararı kendiliğin-den kalkar. Yine alacaklı dava açılmadan ya da takip başlamadan ihtiyati haciz yap-tırırsa bu haczi kesin hacze dönüştürmek için 7 gün içinde dava açar ve icra mera-simini tamamlar.

Doğru yanıt “A”seçeneğidir.

37. İcra ve İfl as Kanunu’na göre, dava açılmadan veya takibe başlanmadan önce alınan bir ihtiya-ti haciz kararı ile ilgili “infaz isteme” ve “tamamlayı-cı merasim olarak takip talebinde bulunma veya dava açma” süreleri, sırasıyla aşağıdakilerin hangisin-de doğru olarak verilmiştir?

A) 10 gün – 7 gün

B) 7 gün – 2 hafta

C) 7 gün – 10 gün

D) 10 gün – 2 hafta

E) 2 hafta – 7 gün


İcra inkâr tazminatı borçlunun ödeme emrine haksız yere inkâr etmesini önlemek amacıyla konulmuş bir müeyyidedir. Alacaklının icra inkâr tazminatını talep etmesi durumunda hüküm altına alınan alacağın % 20’sinden aşağı olamaz. Ayrıca % 20 inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun haksızlığına karar verilmiş olup alacaklının bir zarar görmüş olmasına gerek yoktur.


38. İcra ve İfl as Kanunu’na göre icra inkâr tazminatı, alacağın yüzde kaçından aşağı olamaz?

A) 10 B) 20 C) 30 D) 40 E) 50


Kambiyo senetlerine mahsus ifl as yolunda, kambiyo senedine ve borca ilişkin her türlü itiraz ve şikâyetlerin 5 gün içinde icra dairesine bildirilmesi gerekir. Dolayısıy-la A seçeneğinde verilen ibareye göre kambiyo senedindeki imzanın borçluya ait ol-madığına dair itiraz icra mahkemesine yapılır ibaresi yanlıştır.


39. İcra ve İfl as Kanunu’na göre, kambiyo senetlerine özgü ifl as yoluyla takipte gönderilen ödeme emri-nin içeriğinde yer alan hususlarla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) Takibin dayanağı olan kambiyo senedindeki imza borçluya ait değilse bunun açıkça beş gün içinde icra mahkemesine bildirilmesi ihtarı, ödeme emri-ne yazılır.

B) Faizli alacaklarda, faizin miktarı ve işlemeye baş-ladığı gün ödeme emrine yazılır.

C) Alacağın Türk parasıyla tutarı, ödeme emrine ya-zılır.

D) Beş gün içinde borç ödenmediği, itiraz ve şikâyet edilmediği takdirde alacaklının, ticaret mahkeme-sinden borçlunun ifl asını talep edebileceği ihtarı, ödeme emrine yazılır.

E) Alacak, yabancı para alacağı ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizi, öde-me emrine yazılır.


İfl as kararını ülkemizde vermeye yetkili mahkeme borçlunun işlem merkezinin bu-lunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesidir. ATM’nin verdiği kararlar kesin karar-lar olmamakla birlikte bu kararlara karşı kanun yollarına başvurmak mümkündür. Önemle belirtmek gerekirse ifl as kararı verilmesiyle birlikte borçlu hakkında ifl as ta-kip yolu işletilmeye başlatılırken bu karar kesinleşmedikçe müfl is hakkında bazı iş-lemler yapılamaz. İfl as kararı kesinleşmedikçe;

Masa mallarının satışı,

İkinci alacaklılar toplantısı,

İfl as kararı alınmadan önce başlamış olan haciz yoluyla takipler durur, ancak ifl as kararının kesinleşmesiyle bu takipler düşer.


40. I. Adi tasfi ye usulünde ifl as idaresinin seçilmesi II. Müfl ise karşı ifl as kararından önce başlamış olan

haciz yoluyla takiplerin düşmesi III. İkinci alacaklılar toplantısı Yukarıdakilerden hangileri, ifl as kararı kesinleş-

meden yapılamaz?A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve III E) II ve III

uzman kariyer yayınları en iyi 2017 kpss …...kuku soruları daha basit, kıymetli evrak ve...

Documents