vasat - onder.org.tr · kimdir. sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i...

84
EYLÜL - EKİM - KASIM 2014 SAYI: 151 UYANIŞ... TIPKI BİR TOHUM GİBİ FİKRE SANATA RUHA... www.tohumdergisi.com MUSTAFA CANBEY DOSDOĞRU YOL VE DAVA ADAMLIĞI SABRİ OTAĞ DİNDE SAMİMİYET EROL ERDOĞAN İNSAN, DÜNYA VE ÂLEMLERİN VASAT HALLERİ MERYEM BAŞAK VASAT ÜMMET, VASAT CEMAAT FATİH ÇITLAK RÖPORTAJ: NEDEN VASAT ÜMMET’İ İNŞA EDEMEDİK? HALİT BEKİROĞLU HANGİ ÜMMET, HANGİ VASAT? RAMAZAN KAYAN VASAT ÜMMET ŞERAFETTİN KALAY MÜ’MİN BAKIŞI, DEĞERLENDİRİŞİ, DURUŞU... FAHREDDİN DEDE SOMALİ İLE KADERLERİMİZ BİRLEŞİRKEN... ASLIHAN ŞİMŞEK DOĞUDAN BATIDAN TUBA AYDIN AKVARYUMDAKİ BALIK ÖZGÜR MÜDÜR? KÜBRA TOKUŞ SULTAN DİVANİ MEVLEVİHANESİ Kurtuluşun Anahtarı VASAT ÜMMET

Upload: others

Post on 31-Jan-2020

12 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

EYLÜL - EKİM - KASIM 2014 SAYI: 151 UYANIŞ... TIPKI BİR TOHUM GİBİ

FİKRE

SANATA

RUHA... ww

w.t

ohum

derg

isi.c

om

MUSTAFA CANBEY DOSDOĞRU YOL VE DAVA ADAMLIĞI

SABRİ OTAĞ DİNDE SAMİMİYET

EROL ERDOĞAN İNSAN, DÜNYA VE ÂLEMLERİN VASAT HALLERİ

MERYEM BAŞAK VASAT ÜMMET, VASAT CEMAAT

FATİH ÇITLAK RÖPORTAJ: NEDEN VASAT ÜMMET’İ İNŞA EDEMEDİK?

HALİT BEKİROĞLU HANGİ ÜMMET, HANGİ VASAT?

RAMAZAN KAYAN VASAT ÜMMET

ŞERAFETTİN KALAY MÜ’MİN BAKIŞI, DEĞERLENDİRİŞİ, DURUŞU...

FAHREDDİN DEDE SOMALİ İLE KADERLERİMİZ BİRLEŞİRKEN...

ASLIHAN ŞİMŞEK DOĞUDAN BATIDAN

TUBA AYDIN AKVARYUMDAKİ BALIK ÖZGÜR MÜDÜR?

KÜBRA TOKUŞ SULTAN DİVANİ MEVLEVİHANESİ

Kurtuluşun Anahtarı

VASATÜMMET

Page 2: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

www.onder.org.trBULUŞMA NOKTAMIZ

Page 3: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

01EDİTÖRDEN TOHUM

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla;

Ümmet bir ırkın, dilin, toprağın bir araya getirdiği insanlar yığını değil, imanın bir potada topladığı toplum demektir… Ümmet salt bir isimlendirmeden öte “Allah’ın ismi” ile yola çıkan gayeli insan-ların ortak adıdır… Bu bakımdan ümmet, kuru bir kalabalığı ifade etmekten öte bilinçli bir birlikteliğe çağrışım yapar… Mısır’daki Müslüman’ın, Amerika’daki Müslüman’a, Çin’dekinin Afrika’daki-ne kardeşim diyebilmesinin, bir olabilmesinin gereğidir ümmet ol-mak…

Ümmet olmanın da gereklilikleri vardır ve Allah yüce kitabı Kur’an-ı Kerim’de sınırlarını çizmiş “Biz sizi insanlara örnek olmanız için vasat ümmet kıldık” buyurmuştur.

Peki, nedir ‘vasat ümmet’? Bugün halk arasında her ne kadar “kötü, düşük mertebeli, ortalamanın altında olan” olarak anlamlar yüklen-se de ‘vasat’, tüm sözlüklerde ‘ortalama’, ‘iki şeyin ortasında’ ve ‘ada-letli’ anlamlarında kullanılır. Yani yüce kitabımızda Allah bizlere orta yolu tutmamızı aşırıya kaçmamamızı ve en önemlisi adil olma-mızı öğütlemektedir. Çünkü aşırı olan da noksan olan da sevilmez. Oysa kararında olan her şey gönüllere işler, huzura erdirir, mutlu eder…

Vahyin başat kavramlarından olan ‘vasat’ kavramının, sahih bir İslam algısının oluşmasında inşa edici rolü vardır. Böylece Allah, Kur’an’da yalnızca bir defa geçen bu kavram ile ümmeti yapılandırır, ifrat ve tefritten uzak kılar.

Hz. Muhammet (SAV) “Kıyamet gününde Nuh (as) çağrılır. Çağrıya ‘lebbeyk ya Rabb’ diyerek karşılık verir. Allah (cc): ‘İnsanlara ulaştır-dın mı/tebliğ ettin mi?’ diye sorar. ‘Evet, ya Rabbi!’ der. Allah Nuh’un kavmine sorar: ‘Size tebliğ etti mi?’, ‘Hayır ya Rabb! Bize hiçbir uyarıcı gelmedi’ derler. Allah, Nuh’a yönelir; ‘Bu konuda sana şahitlik edecek kimse var mıdır?’ der. Nuh (as): ‘Muhammed (SAV) ve ümmeti’ der. Ve siz onun kavmine tebliğ ettiğine şahitlik edersiniz. Bu, Allah’ın şu sö-züdür: ‘İşte böylece sizi vasat bir ümmet kıldık...’ Vasat, yani adalet demektir.” (Buhari, 3339-4486; Tirmizi, 2961) demiştir. Allah Rasulü açıkça görüldüğü gibi ‘vasat’ kavramını adalet ile tefsir etmiştir.

Bugün Vasat kelimesine verilen anlam ile orta İslam yapmaya çalı-şanların hataları da gün gibi ortadadır. Vasat kılıflı/ortacılık, İslamî hareket için ayakların kaydığı, kalplerin hastalandığı, hevanın gi-dişata yön verdiği, kaygan ve tehlikeli bir zemindir. Hususen bu du-rumlarını Kur’an’ın pak kavramlarından birine mâl edenlerin gidi-şattaki yanlışlığı fark etmesi pek mümkün görünmemektedir.

Bizler Tohum ekibi olarak bilinen bir yanlışa açıklık getirmek ama-cıyla bu sayıda kavramların asli halleri ile ayrışması için çalıştık. Dosya konumuzu ‘Vasat Ümmet’ kavramının anlaşılmasına ayırdık. Dileğimiz karışık zamanlardaki karışık zihinlerimize bir damla ışık olmasıdır.

Selam ve dua ile…

Tuba AYDIN

ÖNDER ADINA İMTİYAZ SAHİBİDr. Hüseyin Korkut

YAYIN DANIŞMANIİsmihan Şimşek

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜTuba Aydın

YAYIN KURULUMustafa Canbey, Halit Bekiroğlu,

Ekrem Torun, Sabri Otağ,Kübranur Başaran, Saliha Şahin,

Fatmatüzzehra Erbeli,Firdevs Büşra Kaluç

GRAFİK TASARIMOrigami Reklam

(0212) 266 43 93 - (0544) 792 91 93www.origamireklam.com

BASKI

TOHUM Dergisi, ÖNDER İmam Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği

yayınıdır.

ADRESAlemdar Mh. Hükümet Konağı Sk.No: 7 34110 Cağaloğlu - İstanbulTel: (0212) 519 09 53-519 12 76

Faks: (0212) 519 09 57

[email protected]@tohumdergisi.com

Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. Yazılarda kısaltma yapılabilir.

Hukuki sorumluluk yazara aittir.

Page 4: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

02 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

12

içindekiler

Dr. Hüseyin KORKUTVasat Ümmet Olma Yolunda İmam-Hatiplerin Rolü

Mustafa CANBEYDosdoğru Yol veDava Adamlığı

04 06

18

28

60

62

66

Sabri OTAĞDinde Samimiyet

08Erol ERDOĞANİnsan, Dünya ve ÂlemlerinVasat Halleri

Meryem BAŞAKVasat Ümmet, Vasat Cemaat

Tuba AYDINRÖPORTAJ: Fatih ÇITLAK“Neden‘Vasat Ümmet’i İnşaEdemedik?

Mahmut VARHANHayırlı Ümmet’inİnşâsına Doğru

Ender KORKMAZUnutulan Ahit…Cihat…

Fahreddin DEDE - PANORAMASomali ile KaderlerimizBirleşirken...

Kübra TOKUŞ - MÜZELERİMİZSultan Divanî (Afyon)Mevlevîhanesi

16Halit BEKİROĞLUHangi Ümmet,Hangi Vasat?

24

Page 5: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

03İÇİNDEKİLER TOHUM

Ramazan KAYANVasat Ümmet

40

Şerafettin KALAYMü’min Bakışı,Değerlendirişive Duruşu…

48

Aslıhan ŞİMŞEKDOĞUDAN -BATIDANHz. RufeydeFlorence Nightingale

Tuba AYDIN - SİNEMAAkvaryumdaki BalıkÖzgür müdür?

72

A. Ziya İBRAHİMOĞLUOrta Doğudaki Devlet, Cemaat ve Grupları Dizayn Eden Güç

54

Firdevs Büşra KALUÇMühtediler AynasındakiYansımamız

76 - KÜLTÜR-SANAT 78 - KİTAP

58

Hakan ŞİMŞEKÜmmet Şuuru veGünümüzdeki Karşılığı

32

Saliha ŞAHİNSoru-Yorum

44

Nilüfer KALKAN YORULMAZModern Dönemde Hadis Karşıtlığının Bir Tezahürü Olarak Kur’aniyyun Hareketi

36

68

Page 6: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

04 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

İslam Dünyası her zaman zalimlerin he-defi olmuş, Müslümanlar bölünüp par-çalanmaya çalışılmış, bu dinin hasımları Müslümanların kanına, malına ve ırzına saldırmayı kendine görev bilmiştir. Kılıç-larla yapılan savaşlardan füzelerle yapı-lan savaşlara geldiğimiz bugünlerde, si-lahlı savaşların yerini psikolojik savaşlar ve diplomatik stratejiler almıştır. Okla yapılan savaşlardan bu yana değişmeyen şey ise “Tevhid ile Şirk”in savaşı, “Hak ile Batıl”ın mücadelesidir.

Düşmanın kim olduğunun bilindiği du-rumlarda çözümler üretmek, mücadele etmek ve yol haritası çizmek kolayken, Ali Şeriati’nin bahsettiği “dine karşı din” denilen kavram karmaşasında durum zorlaşmaktadır. Şeriati’nin konuşmala-rından oluşan Dine Karşı Din kitabında tarih boyunca süregelen mücadelenin

din ile dinsizlik arasında değil, din ile din arasında olduğunu çarpıcı örneklemeler-le anlatmıştır.

Prof. Dr. Ejder Okumuş ise bir yazısında “dine karşı dinden maksat, sosyolojik düzlemde dinin bazı mensuplarının başka bazı mensuplarına karşı konum-lanması, bir anlamda dindarlara kar-şı dindarlardır. Tarihte ve günümüzde buna birçok örnek getirilebilir. Tarihte birçok din, tarikat, hareket, paralel din ve dine karşı din konumundadır. Günümüz-de ise küresel aktör ve kurumların pro-jelendirdiği ılımlı İslam, Avrupa İslam’ı, Amerikan İslam’ı, Türk İslam’ı gibi paralel İslamların, daha doğru bir ifadeyle para-lel İslam’ın ötesine geçip İslam’a karşı İs-lam haline gelen dinî doktrin, pratik veya hareketlerin ve bu İslam’a karşı İslam’a uygun olarak faaliyet gösteren bir takım

Vasat Ümmet Olma Yolunda İmam-Hatiplerin Rolü

Bütün bunlar göz önüne alındığında çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitimi her şeyden önemlidir. Sayıları gün geçtikçe artan imam hatip okullarımız gelecek nesillerimizin yetişmesinde denge unsuru olmuştur ve olacaktır. Pozitif ilimlere vakıf, milli ve manevi değerlerine sahip çıkan, aşırılıklardan uzak ve ümmete ilaç olacak öncüler ve ÖNDER’ler bu okullardan çıkacaktır.

Dr. Hüseyin KORKUTÖNDER Genel Başkanı

Page 7: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

05BAŞKAN’DAN TOHUM

dinî akım ve hareketlerin varlığı bilin-mektedir” demektedir. (‘Paralel din’den ‘dine karşı din’e: paralel yapı, www.yeni-safak.com.tr - 13.03.2014)

ÖNcE İNSANIN TEKâMÜLÜ

Bunların ışığında anlamamız gereken şu-dur ki, tüm bu dinlerin arasında tek bir ümmet olmak, İbrahimi bir tavır ortaya koyabilmek için Müslümanı zorlu bir yol beklemektedir. Bu zorlu yol sıratı müsta-kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema-atlerin ve grupların birbirlerini tekfir etmeden, “72 fırkadan tek kurtulan biz olacağız” demeden kenetlenmesi gerek-mektedir. İslam dünyasının kurtuluşu bir olmaktan, ifrat ve tefritten arınarak ‘orta yol’u bulmaktan geçmektedir.

Ne dünya işlerinden el etek çekenlerin ne de İslam adına insanların canına kı-yanların rabbani yolda ilerlediğini söy-leyemeyiz. İnsan kendi tekamülü için aşırılıklarını ne kadar törpüler, kendisini sorgularsa toplumsal anlamda ıslah o ka-dar mümkün olabilmektedir. Ne dünye-vileşerek seküler bir hayatın, ne de dün-yadan el etek çekerek mistik bir hayatın, ne de yakıp yıkan, mazlumun canını alan bir cihad anlayışının İslam’ın dengeyi ön-celeyen öğretisinde yeri yoktur.

İnsanlar bulundukları çevre, hayat şart-ları, tecrübeleri, eğitimleri çerçevesinde meşreplerine göre sosyal ve dini aidiyet-ler geliştirmekte, bu etmenlerden biri

dahi sorunlu olduğunda İslam’ın sundu-ğu dengeli yaşam biçimi, “vasat ümmet” olma yolunda sekteye uğramaktadır.

İMAM HATİPLER, ÜMMETİN UMUDU

Bütün bunlar göz önüne alındığında ço-cuklarımızın ve gençlerimizin eğitimi her şeyden önemlidir. Sayıları gün geçtikçe artan imam hatip okullarımız gelecek nesillerimizin yetişmesinde denge unsu-ru olmuştur ve olacaktır. Pozitif ilimlere vakıf, milli ve manevi değerlerine sahip çıkan, aşırılıklardan uzak ve ümmete ilaç olacak öncüler ve ÖNDER’ler bu okullar-dan çıkacaktır.

Çünkü imam hatipli olmak Şii- Sunni, Türk- Kürt, falan tarikat, filan cemaat demeden Müslüman kardeşini kucak-lamak demektir. Dini aidiyet olarak mümin olmayı her şeyin üstünde tutan, mensubu olduğu tarikat ya da cemaati bunun önüne geçirmeyen ve taassuplar oluşturmayan müminlerin yetişmesinde imam hatiplerin rolü büyüktür.

Bugün karşımıza gerek “ılımlı İslam” ge-rekse IŞİD vb. benzeri gruplarla “İslami terör (!)” olarak çıkarılan her türlü tuza-ğın ülkemizde karşılığı olmamasının se-bebi budur. Taassuplarını aşamayanlar hiziplerinin zararlarını en çok kendileri görecektir.

İmam hatip okulları dünya liderleri yetiş-tirdiği gibi ümmetin kurtuluşunu sağla-yacak temiz nesiller yetiştirmeye devam edecektir.

Page 8: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

06 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

“Hak Teâlâ bana öyle bir fikir verdi ki, O’nun bütün mahlûkâtını O’nda gördüm; O’nda kalıp durdum; gece gündüz O’nun meşguliyeti beni sardı, fikir basîrete dö-nüştü; küstahlık muhabbete dönüştü; heybet vakara dönüştü; o fikirle O’nun birliğini kavradım ve öyle bir mertebeye ulaştım ki, fikir hikmete dönüştü, dos-doğru yola ve halka şefkat haline dönüş-tü; O’nun halkına karşı kendimden daha şefkatlisini görmedim…” demiş Şeyh Ebu’l-Hasan Harakanî Hazretleri…

Döneminin kutbu olan bu büyük âlimin sözünü ettiği “dosdoğru yol” kavramı ha-yatımızın asıl gayesi olmalı. Yol (tarik), dava kavramları hem insanın hem de in-sanlığın barış ve huzuru için önemli. Eğer siz dosdoğru yolda iseniz, o yolun çıkaca-ğı yer bellidir. Ama dosdoğru yolda yürü-mek yerine sapmak için sürekli yeni pati-kalar ararsanız, aradığınız bu patikaların sizi nereye götüreceği biraz şüphelidir. Bir davaya sahip olan ve dava adamı olan insanlar, doğru yolun yolcusudur. Zaten dava adamlığı da dosdoğru yolda yürüme azmini ve sabrını gerektirir. Bizim da-vamız İslam ise, bu yolda mücadelemizi sürdürmeli insanlığın geleceği ve huzuru için bu yolda doğruları söylemeye, hakkı ve hukuku gözetmeye devam etmeliyiz. Israrla yapmalıyız bunu. Çünkü dava adamlığı hakka sahip çıkmanın adıdır aynı zamanda.

Horasanlı Harakani, Hacı Bayram Veli Hazretleri gibi nice dava adamı davasına sahip çıkmak ve insanlığın yüzünü gül-dürmek için bütün hayatını bu yolda har-camıştır. Dava adamı nasıl olunur bunun güzel örneklerini vermişlerdir bize… Ama bugün tam da bu noktada bazı so-runlar yaşıyoruz. Bu dava adamlarının unutulmaz denilen mücadelelerini unut-tuk. Onların dosdoğru bildikleri yol için verdikleri destansı kavgayı bilmiyoruz. Okumuyor, dinlemiyor, anlamıyoruz…

Üzerinde yaşadığımız bu toprakları, bin-lerce kilometre yol kat ederek gelen ve İslamlaştıran bu büyük şahsiyetlerin yolunu, yeniden hatırlamak zorunda-yız. Onları öğrenmeli tekrar tekrar hat-metmeliyiz. Dava adamlığının gereğini yerine getirmeli ve dosdoğru bildiğimiz yolda ısrar etmeliyiz. O büyük Veli, o bü-yük zat, Allah’ın yarattığı mahlûkata ve insana karşı kalbinde öylesine bir sevgi taşıyordu ki, onun insana karşı şefkatini ve sevgisinin boyutunu anlayabilmek için şu sözleri irdelemek lazım: “Keşke bütün halkın yerine ben ölseydim de, halkın ölümü tatması gerekmeseydi… Keşke bütün halkın hesabını benden sorsay-dı da, halkın kıyâmette hesap vermesi gerekmeseydi… Keşke bütün halkın cezâsını (azâbı) bana çektirseydi de, insanların cehennemi görmeleri gerek-meseydi. Türkistan’dan Şam kapısına

Dosdoğru Yol veDava Adamlığı

Mus

tafa

CA

NB

EY

‘Eğer bir kalpte bir hüzün olsa, o kalp benim kalbimdir!’

Page 9: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

07GÜNCELE DAİR TOHUM

kadar birinin parmağına bir diken ba-tarsa, o diken benim parmağıma batmış-tır; aynı şekilde Türkistan’dan Şam’a kadar birinin ayağı taşa çarpsa, onun acısı benim acımdır; eğer bir kalpte bir hüzün olsa, o kalp benim kalbimdir…” Horasan erenlerinin en önemli özellikle-rinden biridir insana olan sevgi… Onların kalbi sevgi ile yoğrulmuş, niyetleri hep halis yolları ise dosdoğru olmuştur.

Öte yandan bugün coğrafyamızda yaşa-nanlara bakıp da Müslümanların birbirle-rine karşı acımasızlığını gördüğümüzde, Horasan erenlerinin ufkunun ne kadar farklı ve deruni olduğunu anlıyoruz. Ne-rede onların ‘senin yerine ben öleydim’, ‘Eğer bir kalpte bir hüzün olsa, o kalp be-nim kalbimdir’ anlayışı ve nerede bugün Müslümanların küçük menfaatler uğ-runa birbirini boğazlaması… Aradaki bu büyük uçurum nasıl izah edilebilir? Müs-lümanları düştüğü bu çukurdan hangi el çıkaracak? Her gün yüzlerce insanın kat-ledildiği, dünyaya yeni gelmiş masum ve günahsız bedenlerin acımasızca katledil-diği bu ruh halinden insanlık nasıl kurtu-lacak? Horasanlı Harakani’nin bu büyük derdini kalbimizde ne zaman hissedece-ğiz? Sorular çok ve karmaşık, cevapları bulmak ise bizim zaruretimiz. Belki de bu modern karmaşanın hayatlarımıza getirdiği ‘anlık yaşama kültürü’nü bıra-kıp hafızalarımızı yeniden kontrol etme zamanı geldi. Nereye yaslandığımızı bile-rek, doğru bildiğimiz yoldan ilerleyerek geleceği inşa ve ihya etmenin yollarını aramalıyız. Sürekli başkalarından ithal

ettiğimiz hayat biçimlerini yaşamak ye-rine kendi hayat biçimlerimizi oluştura-rak yaşamalıyız.

Bugün Ümmet olarak meşekkatlerimiz çok fazla… İslam topraklarının büyük bölümünde savaşlar, çatışmalar ve katli-amlar var. Dünyanın gözleri önünde ya-şanan zulümler kimseyi rahatsız etmiyor, insanlık savaşlara ve katliamları normal-leştirdi. Ölen çocuklar, vakayı adiyeden kabul ediliyor. Bu çok zor bir imtihan… Toparlanmak zorundayız. Yeni, öncü ve güçlü insanlar yetiştirmek zorundayız. Davasına sahip çıkacak, dava adamı ola-cak, doğru bildiği yolda ısrar edecek, ‘be-nim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var’ diyecek nesillere ihtiyaç var.

Bugün Türkiye tüm İslam âleminin umu-du olmuş durumda bütün gözler üzeri-mizde ve hata yapma lüksümüz yok. Tam bu noktada İmam Hatip nesline büyük iş düşüyor. Devlet-i ebed müddet için, yükseliş ve refah için, tüm insanlığın ba-rış ve huzuru için, geleceğin inşa ve ihyası için bu neslin yılmadan, yorulmadan, bık-madan, usanmadan çalışması gerekiyor.

NOT: 16-18 Ekim 2014 tarihleri arasında Kafkas Üniversitesi ve Seyyid Ebul Hasan Harakani Vakfı tarafından “Fütüvvet Medeniyetimizi Kuran Ebu’l Hasan Harakani ve Horasan Erenleri” konulu III. Uluslararası Harakanî Sempozyumu düzenleni-yor.

İlgilenenler www.harakanisempozyum.com adre-sinden bilgi alabilirler.

O, Selçukluların Anadolu’ya girişini kolaylaştırmak için yola koyulan ir-fan ve hikmet sahibi bir insan. Manevi mertebesi çok yüksek olan Harakânî Hazretleri; zor riyazet, çetin mücadele ve çilelerle dolu bir hayat yaşamıştır. 1033 yılında Kars’ta bulunan Yahni-ler dağında düşmana karşı savaşırken şehit düşmüştür. Harakani Hazretleri öyle bir hayat yaşamıştır ki, ölümünden sonra gelen Mevlânâ Celaleddin-i Rumi Hazretleri gibi birçok zat kendisinden

övgüyle bahseder. O, evliyanın büyük-lerinden, insanları hakka davet eden ve kendilerine Silsile-i Aliyye adı veri-len büyük âlim ve velilerin altıncısıdır. Ünlü tarihçilerden Attâr`ın yazdığı Tezkiretü`l-Evliyâ kitabı günümüzde Britsh Museum`da bulunuyor. Türbe-si Kars’ta Evliya Camii Külliyesi içeri-sindedir. Cami, Külliye ve Türbe bizzat Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdo-ğan’ın özel ilgisiyle onarılmıştır.

Çetin bir mücadele, çile dolu bir hayat

Page 10: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

08 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Bizleri, son hak din İslam ile şereflendi-ren, son hak Peygamber Hz. Muhammet Mustafa (sav)’e ümmet eyleyen Rabbimi-ze sonsuz hamd ve senalar olsun.

İlk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem babamızla başlayan peygamberlik silsile-si, Hatemü’l Enbiya olan Resuller Sultanı Efendimizle son bulmuş, yüce İslam’da Hz. Muhammed (sav) ile kemale ermiştir. Bu yönüyle bizler, ahir zaman peygambe-rin ümmeti, hükmü kıyamete kadar baki kalacak son hak şeriatın müntesipleriyiz. Bu itibarla dinimizi tüm yönleriyle doğru anlamak, ihlâsla yaşamak ve dinde sami-mi olmak zorundayız. İslam bir bütün ha-linde hem imandır, hem ameldir, hem ih-sandır ve hem de cihad ve mücahededir. Şeriat ise, Rabbimizin emir ve yasakları-nın toplamıdır. İslam, hem görünen dün-

yamızın imarı, hem de gönül âlemimizin için gönderilmiştir. Allah yaratan, yaşa-tan, rızık veren, görüp gözeten, bize şah damarımızdan yakın olan, her halimize vakıf bulunan ve aynı zamanda bizle-ri, dünyamızı ve kâinatı idare edendir. Yoktan var ettiği mahlukatının halini ve ihtiyaçlarını en iyi bilen ve onların mas-lahatlarına en uygun hükümleri koyma hakkının yegane sahibi de O’dur. Mümin kul, önce kul olduğunun farkına varma-lı, dini olanı, dinden olanı, ilahi şeriatın sınırları içerisinde aşkla yaşama erde-mine soyunmalı ki, dinde samimiyet yo-lunda ilk adımı atabilsin. Yaşanmayan, hayata yön vermeyen, vicdanlara hapse-dilmiş ve merasim aracı haline getirilmiş bir din ve iman, sadece bir iddiadır.

Dindarlık ve dinde samimi olmak, dini

Sabri OTAĞ

Dinde SamimiyetYaşanmayan, hayata yön vermeyen, vicdanlara hapsedilmiş ve merasim aracı haline getirilmiş bir din ve iman, sadece bir iddiadır.

Page 11: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

09KAVRAMLAR TOHUM

olanı ve dinden olanı yaşamak, Kur’an’ı hayatın merkezine yerleştirmek, ameli ihsan derecesine yükseltmek ve farz-ı daimi olan istikametle ispat edilir.

Dinde samimi olabilmenin temel taşı, sağ-lam ve sahih imandır. Sahih iman ise her türlü şüphe ve istifhamdan uzak olarak, selim bir kalple, ilahi hükümlerin bütü-nünü, “işittik, itaat ettik” diyerek kabul-lenmek ve bu ziynetle şereflenebilmek-tir. Kalp, imanın merkezi ve nazargah-ı ilahidir. Türlü iptilalarla tarumar edi-len, dünyevileşmekle kirletilen, ilhad rüzgârlarıyla hallaç pamuğu gibi oradan oraya atılan, mukaddesat düşmanlarının sinsi oyunları ile şüphe zerk edilen, şeh-vet, şöhret, kin ve gadapla istila edilen, bütün bunların yanında kendi dinimizi bilmeme, tanımama, kendi şeriatımıza mesafeli davranma cehalet ve cüretiyle yaralanan kalplerimiz, imanımızın mer-kezi ve nazargah-ı ilahi olmaya ne kadar layıktır, bu perişan halimizle dinde ne ka-dar samimi olabiliriz?

Gelin kalplerimizi samimiyet MR’ına sokalım, hesaba çekilmezden evvel ken-dimizi hesaba çekelim, halimizin muha-sebesini yapalım. Bunu yaparken de Rab-bimizin “gazaba uğramış” ve “sapıklar” diye, Kuran’ı Kerim’in daha ilk suresinde ilan ettiği Yahudi ve Hıristiyanların sa-

pıklık sebepleri ile ilgili Şeyhul İslam İbn Teymiyye’nin şu tespitleri ölçümüz olsun. İbn Teymiyye’nin; “Yahudilerin sapıklığı, bilgileri ile amel etmemelerinden kay-naklanmaktadır, Hıristiyanların sapıklı-ğı da bilgisiz amel etmeleri yüzündendir” tespiti, aynı zamanda biz Muhammed ümmetinin içerisinde bulunduğumuz hal-i pürmealimizin, samimi olmayışımız, hastalığımızın bir teşhisi olduğunu kabul edelim. Beyine Suresi’nin 5. ayetinde de; ehl-i kitabın gazaba uğraması ve sapık-lık derekesine yuvarlanmalarına işaret edilmektedir; “Halbuki onlara (ehl-i ki-taba- Yahudi ve Hıristiyanlara) ancak dini yalnız O’na has kılarak ve hanifler (tevhit ehli) olarak Allah’a kulluk etme-leri, namaz kılmaları ve zekat vermeleri emrolunmuştu. Sağlam en doğru din de budur.” Dini yalnız Allah’a has kılmayan, dinde samimi olmayan, tevhit ehli olarak Rahman’a kullukta bulunmayan ve en son, en kâmil din İslam’a sımsıkı sarılma-yan Müslümanları da, ehl-i kitabın kötü akıbeti beklemektedir. Aynı sebeplerin aynı sonuçları doğuracağı muhakkaktır.

Rabbimiz, yüce kitabımızda, iman sarayı-na, tevhit kalesine girebilmenin şartına şöyle işaret buyurmaktadır; “Hayır, Rab-bine andolsunki, aralarında çıkan anlaş-mazlık hususunda Sen’i hakem kılıp, son-ra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir

Page 12: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

10 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.” Bu hitap, “ben Müslümanım” diyen her-kesedir. Bu ayet bizi dinde samimi olma-ya çağırıyor… Peygamber inancımızda samimiyete davet ediyor… Hayatlarımız, fiillerimiz, münasebetlerimiz, kalpleri-miz, icraatlarımız bu fermana ne kadar uygun? Kâinatın, hürmetine yaratıldığı Habibullah’a ümmet olmuşuz ki, peygam-berler bile O’na ümmet olabilmek için Rahman’a yalvarmıştı. O gönüller sultanı biz ümmetine çok düşkün, bizi çok sevi-yor, asırlar ötesinden bizlere “kardeşle-rim” diye sesleniyordu.

O güzeller güzelinin hayatı, tek keli-meyle özetlense, bu kelime SAMİMİYET olurdu. O’na karşı da samimi olmak, O’na ümmet olabilmenin bir gereği, bir lazımesidir.

Samimiyet; yapılacak işin görünen yüzü ile arka planının aynı olması ve ancak Al-lah rızası için yapılmasıdır.

Merhum Muhammed İkbal; “Peygam-bersiz bir dünyada rahmet ve bereket olmaz. Peygamberini dışlayan bir toplu-luk felah bulmaz. İslam âlemi bugün, Hz. Peygamberi gücendirmenin cezasını çe-kiyor” tespitinde bulunuyor. Gerçekten bugün gönül coğrafyamızdaki yangınlar, katliamlar kargaşa ve kaoslar hep Pey-gamberi mirasa sahip çıkamadığımız, Peygamberimize ve O’nun getirdiği de-

ğerlere karşı yeterli samimiyeti göstere-mediğimizdendir. 16 milyon siyonistin, 2 milyar Müslüman’a meydan okuma-sı, Gazze ve Filistin’de kardeşlerimize soykırımı ve vahşet uygulaması, dünya Müslümanlarının samimiyet zaafından kaynaklanmaktadır. Bu zilletten kurtul-manın, İslam’ın izzetiyle şereflenme ve şahlanmanın yolu; Allah’a, Peygambe-rine, kitabına ve Müslümanların meşru idarecilerine karşı samimi olmaktır. Bu hususta sevgili Peygamber Efendimiz (sav) mealen; “Din samimiyettir” buyur-dular. Ashab-ı Kiram; ‘kime karşı Ya Ra-sulallah?’ dediklerinde Peygamberimiz; “Allah’a, Peygamberine, kitabına ve Müs-lümanların meşru idarecilerine karşı samimi olmaktır” buyurdular. Asırlardır İslam düşmanları, bu samimiyetimizi kö-reltmek, ihsandan bizleri uzaklaştırmak ve ibadetlerimizi adet haline dönüştür-mek için harıl harıl çalıştılar. Günümüzde de bu tür faaliyetlerine olanca şiddetiyle devam etmektedirler. Merhum İman şa-iri Mehmet Akif Ersoy;

“Kaç hakiki Müslüman gördümse mak-berdedir, Müslümanlık, bilmem amma galiba göklerdedir” beyti ile bu oluşu-mu gözler önüne sermek için haykır-mıştır. Lakin bu haykırışlar da ümmet-i merhûmeyi uyandırmaya yetmedi. Bu gün de, ümmet bilinci oluşmasın, Müs-lümanlar dinini, şeriatını tanımasın, nü-fusunda yazan ‘Dini: İslam’ yazısı ile ye-tinsin ve avunsun diye nice sinsi oyunlar

Page 13: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

11KAVRAMLAR TOHUM

oynanmakta, nice kahredici planlar dev-reye sokulmakta, nice akıl almaz projeler uygulanmaktadır.

Biz Müslümanların kendi dinimizi bilme-yişimiz, kendi kitabımızı tanımayışımız, kendi şeriatımıza adeta düşman kesilme-miz, yüce İslam’ı camilere hapsedişimiz, hayatımıza hâkim kılınan kanunların gayr-ı dini ve gayr-ı milli oluşuna karşı bigane ve sessiz oluşumuz; İslam coğraf-yasında onlarca paralel din ve mezhebin, yüzlerce şeriatsız tarikatın, birbirlerini boğazlayan binlerce gafil Müslüman’ın, ölürken de, öldürürken de “Allah’u ek-ber” diye nara atan on binlerce gafil gü-ruhun ve İslam beldelerinde fütursuzca at oynatan, operasyon yapan ehli küfrün oluşumunun en birici ve temel sebebidir. Bu hal, haksız yere öldürülen binlerce masumun vebaline ortak olmaktır. Za-limlerin ekmeğine yağ sürmek ve zulme seyirci kalmak, dolaylı olarak zalime yar-dımcı olmaktır. “Kim bir zalime yardım ederse, Allah (CC) o zalimi, yardım edene de musallat kılar” uyarısı, inşallah uyan-mamıza, dinde samimiyet kazanmamıza, ülkemizi İngiliz, Alman, Yahudi, ABD, AB ve tüm kafirlerin projelerini boşa çıkar-mamıza vesile olur.

Ülkemiz ateş çemberi içerisindedir. Pa-ralel din, mezhep ve diğer oluşumlarla, tüm kafir ve münafıkların hedefinde ülkemizin olduğu bilinen bir gerçektir. Bu oyunlar karşısında uyanık olmak

gibi sorumluluklarımız vardır. Dinimiz, kitabımız ve diğer kutsal değerlerimizi kendi menfaatleri, ideolojileri ve ağaba-balarının çıkarları için kullanan güruha karşı da uyanık olmak görevimizdir. Din tacirlerini, din hadimlerinden ayırabil-mek basiret ve erdemine ulaşabilmeyi hedeflerimiz arasına koymalıyız.

Ümmetin; onlarca fırkaya bölündüğü, “benim efendim ne diyorsa doğrudur, o hata etmez, onun bir bildiği vardır” gibi, İslam inancına tamamen zıt, şirk ve kü-für kokan ifadeleri pervasızca söyleyen, kendi cemaati dışındakilere hayat hak-kı tanımayan, hatta tekfire yeltenen nice paralel güruhun oluşturduğu ve söz sultanı Peygamber Efendimiz (SAV)’in; “Ümmetim 73 fırkaya ayrılacaktır” buy-ruğunca, bölünmelerin çoğaldığı günü-müzde dinde samimi olmak vasat ümmet olmaktır. Ehl-i sünnet vel cemaate men-subiyettir.

Samimi Müslümanlar olabilirsek, Allah bize yeter. O ne güzel Mevla ve ne güzel yardım edendir. İhlâs, samimiyet ve ih-san, tuzakları bertaraf eden bir tılsımdır.

Rabbim dinde samimiyetimizi arttırsın. Din tacirlerinin şerrinden, din düşmanla-rının hile, tuzak ve zulümlerinden bütün ümmet-i Muhammedi ırak eylesin.

Samimiyet; yapılacak işin görünen yüzü ile arka planının aynı olması ve ancak Allah rızası için yapılmasıdır.

Page 14: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

12 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

‘Vasat Ümmet’ ile ilgili bahislerde ‘vasat’ kelimesine yüklenen sorunlu anlama dikkat etmemiz gerekiyor. Diller ara-sı kelime alış verişlerinde, anlam kimi zaman farklı çağrışımlara sebebiyet ve-recek ölçüde değişmekte, bazen de keli-menin farklı anlamları zıtlık oluşturacak şekilde birbirlerinin yerine ikame edil-mektedir. ‘Vasat’ bu talihsiz durumu ya-şayan kelimelerden biridir.

Vasat kelimesi günümüzde çoğunlukla “beklentinin altında” olanı ifade etmek için kullanılmaktadır. Bazen “çok vasat” denilerek kelimeye ‘kötü, berbat” anlamı da yüklenmektedir. Günlük konuşmala-rımızı gözden geçirirsek ‘vasat’ın sıkça olumsuz anlamda kullanıldığını tespit edeceğimize kuşku yok. Akademik me-tinlerde ve dil estetiğine özen gösteren kişilerin konuşmalarında durum bir öl-çüde farklı olabilir.

Vasat’ın günlük dilde kazandığı “kötü, iyi-

nin altı, beklentiyi karşılamayan” anlamı kelimenin lügat anlamından farklıdır. TDK başta olmak üzere sözlüklerde va-sat kelimesi “Ortalama, iki şeyin ortası” olarak açıklanmaktadır. Böyle anlam verilmesinde bir olumsuzluk yok, sadece durum tespiti var. Eskiden kibrit kutu-larının üzerinde yer alan “Vasati 40 çöp” ibaresi çoğumuzun belleğindedir. Kelime burada sözlük anlamına uygun şekilde kullanılmıştır.

Dolayısıyla dini kavramlara vakıf olma-yanlarla konuşurken “vasat ümmet” ifa-desi Kur’an’daki anlamıyla muhataplarda karşılık bulmamakta aksine olumsuz bir algıyla dinlenilmektedir. Ayrıca ‘vasat’ kelimesini hiç duymamış çok sayıda insa-nın olduğu da ayrı bir gerçek. Kelimenin az bilinirliğini ve kendisine yüklenilen olumsuz anlamı telafi edebilecek en iyi yol, kastettiğimiz anlamı teyit edecek başka sözcükleri cümlemize ilave etmek-tir. Er

ol E

RD

AN

İnsan, Dünya ve âlemlerin

Vasat Halleri

Vasat’ın Kur’an’daki anlamı şudur: Allah’ın ifrat ve tefrit olarak tanımladığı durumdan uzak olma hali.

Page 15: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

13

NEYİN ORTASI VASAT?

Vasat kelimesine olumsuz anlam yük-lenmesinin yanı sıra, kelimenin sözlük anlamına uygun şekilde kullanılmasına rağmen ‘vasat ümmet’ ifadesinde yine de zaman zaman sorunlu anlamlar oluşa-bilmektedir. Mesela, doğrudan Kur’an’da var olan bir hususu anlatan birine çevre-sinden bazen ‘vasat’ veya ‘mutedil olma’ telkinleri geldiğine şahit oluruz. Böyle anlarda vasat ve mutedil kelimelerine ‘durumu idare etme’ veya ‘mevcudun or-tasını seçme’ anlamı yüklenmektedir.

Vasat kavramına statükoyu koruma veya ‘ortacılık’ halini meşrulaştırma fonksi-yonu verilmesine müsaade edilmemeli-dir. ‘Mutedil’ kelimesi de duruma ayak uydurma, sessiz-sakin olma ve çevreyle uyumlu olmayı değil ‘adil’ olma durumu-nu ifade eder.

Burada, bizim müşkilimizi çözecek olan ‘neyin vasatı’ veya ‘neyin ortası’ sorusu-dur. Toplumun genel kabulüne göre bir-birine zıt veya farklı iki durumun ortası mı ya da o an mevcut olan tarafgirliklerin

orta noktası mı? Bu sorulara cevabımız ‘hayır’ olacaktır.

Vasat’ın Kur’an’daki anlamı şudur: Allah’ın ifrat ve tefrit olarak tanımladığı durumdan uzak olma hali. İfrat ve tefri-ti; yanlış olan iki aşırı durum, ekside veya fazlalıkta haddi aşmak, sınırları ihlal et-mek şeklinde tarif edebiliriz. Normal du-rumu ‘vasat’ olarak kabul ettiğimize göre, normali aşan durumu ifrat, normalden az olma hali de tefrittir. Normal ise Allah’ın istediği durum, amel, hal, tavır veya dü-şüncedir.

VASAT HALLER

Mesela israf ve cimrilik iki hatalı davra-nıştır; biri ifrat, diğeri tefrittir. İsraf et-memek ve cimri olmamak ‘vasat’ haldir. Furkan Suresi 67. ayette “Harcarken ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında bir yol tutarlar” denilmektedir. Yine, Araf Suresinde “Yiyin, için, israf etmeyin.” emri yer almaktadır. Sevgili Peygambe-rimiz de “Çok yiyip içmek hastalıkların başıdır.” buyurmuştur.

Dengeli, mutedil ve vasat olma tavsiyesi

VASAT ÜMMET TOHUM

İsraf ve cimrilik iki hatalı davranıştır; biri ifrat, diğeri tefrittir. İsraf etmemek ve cimri olmamak ‘vasat’ haldir.

Page 16: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

14 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

sadece yemek ve içmekle ilgili değil her türlü durumla alakalıdır. Çünkü Allah Teâlâ her türlü aşırılığı, haddi aşmayı, adaletten sapmayı yasaklamaktadır. Sa-vaşta dahi vasat-denge emredilmekte-dir. “Size karşı savaş açanlara siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırıları sevmez.” şeklindeki Bakara Suresi ayeti bu durumu açıkça or-taya koymaktadır.

Vasat’ı en doğru tefsir edecek kelimeler-den biri adalet kavramıdır. Adalet; zulmü, mazlumluğu, haddi aşmayı engellemek, bir şeyin gerektiği ölçüde olmasını sağla-maktır. Adaletle ilgili çok sayıda ayet ve hadis vardır. Nisa Suresi 135. ayet şöy-ledir: “Adaleti ayakta tutan ve kendiniz, ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhi-ne de olsa, yalnız Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Zira zengin de olsa, fa-kir de olsa, Allah ikisine de (sizden) daha yakındır. Nefsinizin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın.” Ayrıca Maide Suresindeki “Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin.” emri de adil-vasat olmamızı isteyen ayetlerden bir ta-nesidir.

İstikamet kelimesi de vasat kelimesini tefsir etmek için kullanılabilir. ‘İstikamet üzere olmak’ vasat olma halidir, adalet ve hak çizgide bulunmak demektir.

Tirmizi’de yer alan “Havf ve reca (korku ile ümit) arasında bulunan mümin, um-duğuna kavuşur, korktuğundan emin olur.” hadisi de vasat ümmetin psikoloji, düşünce, zihin olarak nasıl bir haleti ruhi-yede olması gerektiğini ortaya koymak-tadır. Tirmizi’de geçen başka bir hadiste

ise “Her istediğini yapıp, rahmete kavu-şacağını ümit eden ahmaktır.” ifadesi yer almaktadır, çünkü bu haddi aşmaktır, bir nevi ifrattır. Allah’tan ümit kesmek ise tefrittir. Müslüman’a yakışan mutedil/vasat hali Zümer Suresindeki şu ayetten okuyabiliriz. “Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetin-den ümit kesmeyin!”

Tembellik tefrit, ölümüne çalışmak veya çok aceleci davranmak ise ifrattır. Ha-diste “Acele şeytandandır” ve “Acele eden hata eder” buyrulmuştur.

Sevgide de adalet, denge ve vasat olma hali istenmektedir. Peygamber Aleyhis-selam Efendimiz bunu şöyle anlatmıştır: “Sevdiğin kimseyi itidalli sev, bir gün düş-man olabilir, sevmediğine de itidalli ol, bir gün dost olabilir.”

Dini emirlerin uygulanmasında da ‘vasat’ olma hali övülmektedir. Maide Suresinde “‘Ey kitap ehli, haksız olarak dininizde taşkınlık etmeyin. Daha önce sapıtan, çoğunu saptıran ve doğru yoldan ayrılan bir milletin heveslerine uymayın!” de-nilmektedir. “Dinde aşırılıktan sakının! Sizden öncekiler sırf dindeki aşırılıkları sebebiyle helâk olmuşlardır.’ cümlesi de bu durumu açıklayıcı güzel bir hadisi şe-riftir. “Amellerin en faziletlisi az da olsa devamlı olandır” hadisi de vasat-dengeli olmayı teşvik etmektedir.

VASAT; ÜMMETİN TEMEL ÖZELLİĞİ

Vasat kelimesi Kur’an’da sadece bir yerde (Bakara Suresi 143) geçmektedir. “Sizi vasat ümmet kıldık” ifadesi ayette üm-

Page 17: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

15

met için genel bir ifade, icmali bir sıfat, şümullü bir tanım olarak yer almaktadır. Vasat olma durumu İslam ümmetinin de-tay özelliklerinden biri değil onu tanım-layan genel/ana bir durumdur.

Sevgili Peygamberimiz vasat/mutedil olmayı bir örnekle tasvir etmiştir. Abdul-lah b. Mes’ûd ve Câbir b. Abdullah r.a’dan rivayet edildiğine göre Peygamberimiz eliyle yere bir çizgi çizer ve şöyle der:

“İşte Allah’ın dosdoğru yolu budur.”

Ardından bu çizginin sağına ve soluna da çizgiler çizip sözüne şöyle devam eder: “İşte bu yolların her birinde bir şeytan vardır ve insanları o yola çağırır.”

Fatiha Suresinde “İhdinessırâtel müsta-kîm.” denilmektedir. İstikamet ile vasat kelimesi anlam açısından benzeşmek-tedir. “Bizi istikamete (hak yola) ilet” anlamına gelen bu ayetin peşinden de “Kendilerine nimet verdiğin mutlu kim-selerin yoluna; gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.” açıklaması yer almaktadır. Sapmak, vasat olmama ve haddi aşma durumudur.

Vasatlık, müminin temel özelliği olduğu için Kur’an ve hadislerden ‘vasat haller’e dair çok sayıda örnek gösterebiliriz. Çün-kü Müslüman vasattır, adildir, istikamet üzere olmakla emrolunmuştur.

İNSAN, DÜNYA VE TÜM âLEMLER VASAT HAL İLE KAİMDİR

Yeryüzü, gökyüzü, kâinat, âlemler ve ya-ratılışla ilgili durumlara baktığımızda ümmetin ‘vasat’ olarak tanımlanması

sübjektif veya geçici bir durumun değil tüm evreni kapsayan bir sistemin sonucu olduğunu görürüz.

İnsan yaratılırken vasat, adil, denge üze-rine yaratılmıştır. Bu gözle görülür bir durumdur. Gözle şahit olduğumuz bu ahengi tıp, biyoloji vb. ilimler de ortaya koymaktadır. İnfitar Suresinde insanın yaratılışı anlatılırken “Ellezî halakake fe sevvâke fe adelek” denilmektedir. ‘Sev-va’ kelimesine vasat, düzen, tertip; ‘adele’ kelimesine mutedil, ahenk, uyum, denge anlamları verebiliriz. İnsan, yaratılır-ken ahenk, düzen, mutedil üzerine ya-ratılmıştır. Vasatlık insanın fıtrî halidir. Allah, insandan vasat olmasını isterken yaratılış, varlık, vücut bulma ruhuna/ge-rekçesine uygun olmasını istemektedir.

İnsan böyle olduğu gibi tüm evren de böyledir. Doğal olaylar, tabiattaki düzen, dünyanın hareketleri, gök cisimlerinin seyr-ü sülükleri ‘vasat’ hal ile devam et-mektedir. Çünkü yaratılışın karakterin-de ahenk vardır. İnsanın istikametten sapması dalalet, evrenin-âlemlerin vasat halden ayrılması ise afet hatta kıyamet-tir. Çünkü ‘vasat’ olma hali sünnetullahın, evrensel ahengin, fıtri sistemin gereği-dir, sonucudur.

Ayrıca, bireylerin ve toplumdaki grupla-rın mutedil, dengeli ve vasat halleri top-lumsal barış için dengeleyici bir merkez fonksiyonu görmektedir. Aile, mahalle ve daha geniş yaşam alanlarındaki her türlü haddi aşma durumları adalet ile giderilir, ıslah edilir. Çünkü vasat olma keyfiyeti; insan, dünya, tüm âlemlerin yaratılışına, ruhuna, özüne uygun bir haldir.

VASAT ÜMMET TOHUM

Yaratılışın karakterinde ahenk vardır. İnsanın istikametten sapması dalalet, evrenin-âlemlerin vasat halden ayrılması ise afet hatta kıyamettir.

Page 18: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

16 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

İfrat ve tefritin zirve yaptığı, aşırılığın iyice belirgin-leştiği, kin ve nefretin haddinden fazla arttığı günü-müzde İslam ümmeti tarihinin en sıkıntılı dönemle-rinden birini yaşıyor. Kardeş olmaları ve birbirlerine karşı muhabbet beslemeleri gereken Müslümanların farklı meşrep ve akımları arasındaki kin, nefret ve düşmanlıkların kökeninde İslam’ın ruhunu kavraya-mama ve itidalden kopmanın bulunduğu söylense mü-balağa yapılmış olmaz. Önemine binaen bu yazımızda vasat yol ve itidal üzerinde durmaya çalışacağız.

Günümüzde Müslümanların önceliklerinden biri Al-lah Teâlâ’nın Kur’an–ı Kerim’de çerçevesini çizdiği itidale dönüştür. İtidal sınırlarının aşılmasıyla İslami sınırlar aşılmakta, fert ve toplum bazında beklenme-yen tutum ve davranışlar onarılması güç zararlara yol açmaktadır.

Kur’an–ı Kerim’de itidal ve vasat yol, dosdoğru yol olarak tarif edilir. Ayette Hz. Musa (as)’ın dilinden bu arzu ifade edilmekte ve vasat yol hidayet yolu olarak nitelendirilmektedir. Ayrıca Hz. İbrahim (as) Hanif di-nini itidal ve vasat olarak nitelendirmektedir.

Allah Teâla, özel bir asalete sahip olan İbrahimi dinin özellikleri için şunları buyurmaktadır: “İbrahim; ne Yahudi, ne de Hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir Müslüman idi; müşriklerden de değildi. “ (Al–i İmran 67)

Birer semavi din olan Hıristiyanlık ve Yahudiliğin en belirgin özellikleri ifrat ve tefrite duçar olmalarıdır. Oysa İbrahimi din olan İslam, ifrat ve tefritten uzak, vasat yol üzeredir.

Allah Teâlâ, İslam ümmetini vasat ve en hayırlı ümmet olarak vasıflandırmaktadır: “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emre-der, kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız. “ (Al–i İmran 110)

Vasat Ümmet, Vasat cemaat

Mer

yem

BA

ŞAK

İtidal sınırlarının aşılmasıyla İslami sınırlar aşılmakta, fert ve toplum bazında beklenmeyen tutum ve davranışlar onarılması güç zararlara yol açmaktadır.

Page 19: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

17

Müslümanların hayatları bütünüyle iti-dal üzeredir. İfrat ve tefritle işleri yoktur: “İşte böylece sizin insanlığa şahitler ol-manız, Resûl’ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık…” (Bakara 143)

Kur’an–ı Kerim, Müslümanları vasat ümmet olarak nitelendirir. Ne işlerinde aşırıya kaçarlar ne de eksik bırakırlar. Söylemde, eylemde ve hatta yaşamın bütün alanlarında itidale riayet ederler. İbadetlerinde de ifrat ve tefritten uzak dururlar. Adımlarını sağlam atar, yumu-şakça kaldırmayı bilirler. Allah Teâla’ya ibadette aşırılığa kaçmaz, vasat yol tu-tarlar. Kendilerini sıkıntıya sokmaktan kaçınırlar.

Hz. Resul–i Ekrem Aleyhisselatu Vesse-lam’in de itidal üzerinde ciddiyetle dur-duğu görülmektedir: Resûlullah Aleyhis-salatu Vesselam şöyle buyurmaktadır: “İşlerin en hayırlısı orta ve itidal üzere olanıdır” (El Mekasid’ul Hasene

Yine Resûlullah Aleyhissalatu Vesselam buyurdular ki: “(Ey mü’minler! Amel ve ibadetlerinizi) itidal üzere yapın, ifrattan kaçının. Zira sizden hiç kimseyi (ateşten) ameli kurtaracak değildir. “ (Kütüb–i Sit-te)

İtidal, hayatın bir bölümünü değil, tümü-nü kapsamalıdır. Düşünce, söz ve eylem-lerde itidal esas olmalıdır.

Düşüncede İtidal: İnsanın karar alma ve harekete geçme kaynağı düşüncedir. Dü-şünce ve fikirde itidal olursa, hareketler de itidal üzere olacaktır. Ancak düşünce itidali bulunmayan bir hastalığa yakala-nırsa, insanın fiilleri de ifrat ve tefrit afe-tine duçar olacak ve denge kaybolacaktır.

Vasat yol, var olan bütün yolların arasın-dan tek olarak ayrılan tevhid yolu yani sırat–ı müstakimdir. Bütün muvahhit-

lerin birleştiği, yani Müslümanı hedefe ulaştıran tek yoldur.

Eylemde İtidal; adil ve insaf dairesinde hareket mutedil düşüncenin neticesidir. Mü’minler, fikir ve akidelerini Kur’an’a göre düzenlemekle, hareketlerine itidal üzere bir şekil kazandırırlar. Artık ifrat ve tefritle işleri yoktur. Ayet–i kerimeler ve hadis–i şerifler Müslümanları, ferdi ve toplumsal işlerini hak ve itidal üzere dü-zenlemeye çağırır.

Yeme ve içmede itidal; insan aklı, yaşa-yan her canlının ihtiyacı kadar yiyecek-lerden faydalanmasına hükmeder. Aynı şekilde yiyecekte her türlü ifrat ve tefrit zararlıdır. Zira Kur’an–ı Kerim şöyle bu-yurmaktadır: “Yiyiniz, içiniz ancak israf etmeyiniz…” (A’raf 31) İnsanın haddin-den fazla yemesi yani itidal sınırını aşma-sı bedeninde rahatsızlıklara yol açar ve sıkıntılara sebebiyet verir.

İş ve İbadette itidal; İnsan iki boyutlu bir varlıktır. Müslümanlar, bedensel ve ruhsal ihtiyaçlarını meşru ve makul yol-lardan temin ederler. Bedenin maddi ih-tiyaçlarına dikkat eder, ruhun eğitilmesi ve geliştirilmesi için çalışır ve ahretlerini de göz önünde bulundurur. Dünya ve ah-ret dengesini korumakla sorumlu Müs-lümanlar her biri için gerekli zamanı ayı-rırlar. Dünya hayatlarını sade ve onurlu bir şekilde düzenlerler. Büyük bir şevkle ibadetle yönelir, ahrete hazırlıktan da geri durmazlar. Birinin diğerine feda edilmesi olan ifrat ve tefrit bataklığından uzak dururlar.

Yukarıda geçtiği gibi Allah Teâlâ, mute-dil olmayı isterken her türlü aşırılıktan men eder:

“…Çünkü Allah Teâlâ her türlü aşırılığı yasaklamaktadır: Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez. “ (Bakara 190)

VASAT ÜMMET TOHUM

İtidal, hayatın bir bölümünü değil, tümünü kapsamalıdır. Düşünce, söz ve eylemlerde itidal esas olmalıdır.

Page 20: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 201418

Biz heyecanını kaybeden bir

ümmet olduk. Çok namaz kılıp

ibadet ederek kurtulabileceğimizi

sananlardan olduk. Korkular

ve yıldırmalar sonucunda,

yapılan dualara bile Müslüman kardeşlerimizi

dâhil etmezsek, ümmet şuuruna

erişmeyi ‘ümmet-i vasat’ olmayı nasıl

bekleyebiliriz ki?

“Neden‘Vasat

Ümmet’i İnşa

Edemedik?Röportaj : Tuba AYDIN

Fatih ÇITLAK

Page 21: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

19

İlk olarak ümmmet olmak ne demektir? Kavramsal olarak ümmet kelimesinin içini doldurmak nasıl mümkün olur ?

Değindiğiniz konu, uzun yıllardır ger-çekleştirdiğiniz yayınlar için ben de siz-lere teşekkür ederim Soruya geçecek olursak; aslında bahis konusu şu anda bizim en önemli meselelerimizden biri olarak karşımızda durmaktadır. Ümmet denildiğinde dini algısı belli bir noktada buluşan aynı dine aynı inanca mensup ki-şiler gibi telakki ediliyor. Fakat Kur’an’a baktığımızda sadece belli bir din değil, belli adet ve örfleri birbirleri ile paylaşan, toplu bir halde yaşayan insanlara ümmet denildiğini görüyoruz. Dolayısı ile ümmet tabirini kullandığımızda belli bir tarih bilincine ortak, belli bir toprak üzerinde birlikte yaşayan, örfleri adetleri aynı olan ve birbirlerinden haberdar olan insanları kastetmiş olmaktayız. Burada belki üm-met tabirinin millet yerine kullanıldığını da söyleyebiliriz.

Bizlerde sloganlaşmış olan “Milliyetçi değil, ümmetçi olacağız” sözü ise, Fran-sız İhtilali’nden sonra ortaya çıkan ve İslam coğrafyasını etkileyen kavramlar etrafındaki konuşmalardan müteşekkil-dir. İslam literatüründeki millet/ümmet kavramlarında bir ayrılık yoktur. Millet inandığını topluma mal edebilecek şekil-de yaşayan ve bu yaşantısı içinde dini mu-hafaza, nefsi muhafaza, nesli muhafaza gibi konuları başarabilmiş komplike ya-pılardır. Dolayısıyla aslında Allah’ın razı olduğu topluluk millet ve ümmet kavra-mının birleştiği noktadadır. Sadece aynı Allah’a inananlar ümmettir diyebilmek, ümmetten beklenen hareketi gösterme-mektedir. Ümmet bilici bütün yönleri ile

yaşamımızı içine alan bir inanç, anlayış ve hayata hâkim kılma sistemidir.

Allah’ın huzurunda ümmet olmak ile ilgili sorumluluklarımız neler olacak, nasıl hesaba çekileceğiz?

İnsanların aidiyet duygularını arttırmak için slogan haline gelen bir söz var; ‘Yal-nız Değilsin!’ Günümüzün yalnız insanına ulaşabilmek için söylenen bir söz; ama madalyonun bir de öteki yüzü var. Bu söz sadece yardıma muhtaç olanlara değil, toplum içinde sadece kendi egoları için yaşayan bireye de söylenmeli; ‘Yalnız De-ğilsin!’

İslam bilincine göre yerler ve gökler nikâhlanmıştır, bütün insanlar da birbiri ile bağlıdır. İnancımıza göre bir insanın günahı tek başına onu ilgilendirmez. Na-sıl ki bir insanın tek başına sevap edine-bilmesi imkânsız ise tek başına günahı da yalnız onu bağlamaz. Muhakkak ki yap-tığımız sevaplar da işlediğimiz günahlar da (istersek evimizin dışına çıkmayalım) başkalarını etkileyecektir. Bunu Müs-lüman kardeşlerimize anlatırken günü-müzün yaygın kabullerinden örnekler verebiliriz. Örneğin; Amazonlarda kanat çırpan bir kelebeğin, Himalayalarda bir fırtınaya sebep olduğu düşüncesi tam olarak kâinatın birbirine bağlandığının kanıtıdır. Bu düşünce ile bakıldığında biz ümmet olarak bunu neden ıskalıyoruz diye sormak gerekiyor.

Mesela Rahman Suresinde üç kez peş peşe geçen ‘mizan’ kelimeleri var. Bura-da kastedilen göklerin ve yerin mizanı, haddi aşmamak, tartı işlerinde mizana uymak yani ölçüyü kaçırmamaktır.

“Kendi ifadesiyle çocuk yaştan beri tasavvuf kültürünün içinde yoğrulan bir isim Fatih Çıtlak. Latin harfleri ile okumadan evvel Osmanlıca okuya-biliyormuş. Esas eğitimini Gönenli Mehmet Efendi gibi büyük zâtlardan aldığını belirten Çıtlak, sonradan Türkoloji eğitimi de almış. Hat sanatı ve tasavvuf musikisine olan ilgisi, TV’de gerçekleştirdiği programlar ile halk arasında tanınan Çıtlak ile Kur’ani bir terim olan ‘vasat ümmet’in anlaşılması üzerine faydalı bir söyleşi yapmaya çalıştık. “

VASAT ÜMMET TOHUM

Page 22: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

20 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Ölçüye riayetsizlik bütün kâinatı etkile-yebilir. İbadetlerimizdeki eksikliklerimi-zin dahi, diğer yaratılmışları etkilediğini ıskalamamalı bunları düşünerek hareket etmeli, hesaba çekileceğimizi asla ak-lımızdan çıkarmamalıydık. Mazlumlar için slogan atıp aktif mücahitler olduğu-muzu düşündüğümüz zamanlarda, na-mazlarımızda yaptığımız hatalarımızın, haram ve helal tercihlerimizin bütünü etkilediğini hep göz ardı ettik. Hak karşı-sında ümmet olmanın sorumluluklarının evvela kendimizden başladığı bilincini edinerek, buna göre hareket etmeye bir an evvel başlamalıyız.

Bakara suresinde geçen “Vasat ümmet” kavramından ne anlamalıyız? Vasat ümmet nasıl olunur?

Kur’an-ı Kerim tefsirleri arasında en çok konu edilen ayetlerden birisidir ‘vasat ümmet’ meselesi. Ümmet-i vasat’ı, nü-büvvetin tamamlandığı ve sonrasında in-

sanlığın da zamanını tamamlayacağı sü-renin arasında gelen nesiller olarak izah edenler olmuştur.

Bir diğer açıklanış şekli ise; insanoğlu hesap günü Allah’ın karşısına çıktığın-da, Allah Teâlâ’nın şahidi olarak gelecek, eski ümmetler ile peygamberlerinin davalarında ortak payda olacağımızdır. Peygamberler tebliğ ettiklerini söyledik-lerinde, ümmetleri de onlara sırt dönüp ‘bize tebliğ eden gelmedi’ diye ihanette bulunduklarında, Ümmet-i Muhammed çağrılacak ve geçmiş tüm peygamberlere şahitlik edeceklerdir. Yani Allah tarafın-dan da seçilmiş, kul ile Allah arasındaki şahitliği yapacak olan platform olarak düşünülebilir. Bizim ümmetimizin bir diğer adı da Ümmet-i Şahide, yani şahit ümmet. Bu anlamda bu isim ile vasat üm-met kavramı birbiri ile kesişmiş oluyor.

Diğer taraftan Ümmeti-i Muhammed’in geçmiş ümmetlere nazaran çok daha

Kur’an’a baktığımızda sadece belli bir din değil, belli adet ve örfleri birbirleri ile paylaşan, toplu bir halde yaşayan insanlara ‘ümmet’ denildiğini görüyoruz.

Page 23: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

21

kolay bir şeriatı vardır. Daha önceki üm-metlerin çekişmelerinden kaynaklı şeri-atlarının ağırlaştığını Kur’an’dan öğreni-yoruz. Bizim ümmetimizde ise her zaman bir vasatın korunduğunu, günlük hayat içerisinde de ne çok az, ne de fevkalade şeylerin beklendiği görebiliriz. Şeriatı-mızda ortalama bir hayat beklentisi var-dır.

Tüm bunlarında ötesinde mükemmel olanın, insan-ı kâmil Peygamberimizin ahlakının öğretilerinin herkese adaletli şekilde dağılmasının bir zarafeti vardır. Herkes bundan istifade edebilir, ulaşa-bilir. En komplike düşünce veya eseri ne kadar basit anlatabilir ne kadar çok ki-şiye ulaştırabilirseniz başarınız o kadar yüksek olacaktır. Herkesi kuşatan bu özellik, ‘mükemmel’ olana vasat şekilde ulaşmanın rahatlığını getirmekte oldu-ğundan bu ümmete, ‘vasat ümmet’ olmak bahşedilmiştir.

Sayısal olarak Müslümanların raka-mında gözle görülür bir artış söz konu-su; buna karşılık vasat ümmet inşa etti-ğimizi söyleyebilir miyiz?

Bunu kesinlikle söylemeyiz. Burada en önemli faktör inandığımız Allah ve Resul

inancının kendimize ait bir düşünce taşı-masıdır. Biz cemaatleşiyoruz ama cema-atlerimiz, cemiyetlere dönüşemiyor. Bir dava uğrunda yaşayabilecek, bir hedefe beraberce koşabilecek hale gelemiyoruz, ümmet olamıyoruz. Cemaatler sorgula-nabilir olduklarını, hata ettiklerinde bu-nun hesabını vermeleri gerektiğini red-dediyorlar.

Cemaatlerimiz bulundukları toplumları ortak bir paydada buluşturarak tek bir hedefe yönlendirebilirler ise ancak cemi-yetleşebileceklerdir. Ancak böyle ümmet olma bilincine erişilebilir.

Kendi çıkarları, istekleri ya da hedefle-dikleri adına yola çıkan cemaatler top-lumu aynı refleksler üzerinde toplaya-maz, benzer durumlara benzer tepkileri veremez iseler, millet haline gelinemez ve vasat ümmeti inşa etmek de mümkün olamaz.

Bayram sabahı Kâbe’de idim. O kadar acı ki, 3 milyon insana bayram hutbesi veren Kâbe imamı, sanki Gazze diye bir yer yok-muş bir tavır takınıyor. Sanki zalim maz-luma türlü eziyetler çektirmiyormuş, sa-vaş orada hala yıkıma sebep olmuyormuş gibi, edilen duaların sadece küçücük bir

VASAT ÜMMET TOHUM

İslam bilincine göre yerler ve gökler nikâhlanmıştır, bütün insanlar da birbiri ile bağlıdır. Bu sebeple muhakkak ki yaptığımız sevaplar da işlediğimiz günahlar da başkalarını etkileyecektir.

Page 24: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

22 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

yerinde Müslümanların acıları geçişti-riliyor. Bunun mezheplerle, cemaatlerle de ilgilisi yok. Biz heyecanını kaybeden bir ümmet olduk. Çok namaz kılıp ibadet ederek kurtulabileceğimizi sananlardan olduk. Bazı korkular ve yıldırmalar so-nucunda yapılan dualara bile Müslüman kardeşlerimizi dâhil etmezsek, ümmet şuuruna erişmeyi ‘ümmet-i vasat’ olmayı nasıl bekleyebiliriz ki?

Dünya üzerinde yer alan Ilımlı İslam veya radikal İslamcı gruplar “vasat üm-met” kavramı ile bağdaşabilir mi?

Kur’an-ı Kerim’de Rum suresi vardır. Bu surenin nüzul sebebine çok dikkat etmek gerek. Sure, putperest Sasanilere yeni-len, İsevi Bizans’ın galip geleceğini müj-

deler. Allah bir peygamber davası güden ve kendisine el açanları boş geri döndür-meyeceğini belirtir.

Bugün birilerinin emri ile hareket ederek ‘Bizim ilk düşmanımız Hamas’tır çünkü onlar mürteddir’ diyen kişiler ve bera-berindekileri Müslüman kabul etmek, ‘Allah’u Ekber’ çığlıkları ile Müslümanla-rı katledenleri hoş görmek İslam daire-sinde konuşulamaz dahi. Gayrimüslim de olsa Peygamber davası güden Bizans’ın yenilmesinden üzüntü duyması gereken Ümmet-i Muhammed, Müslümanlara cihat naraları ile zulmeden kimseleri ümmetten kabul etmesi aklen ve dinen mümkün değildir. Bunların vasat ümmet ile ilişkilendirilmesi bir yana ümmetten dahi kabul edilmesi olanaksızdır. Bize

Ümmet bilici bütün yönleri ile yaşamımızı içine alan bir inanç, anlayış ve hayata hâkim kılma sistemidir.

Page 25: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

23

karşı hücuma geçmiş insanlara karşı Fe-tih suresinde emrolunduğu gibi yekvücut olmalı ve karşı koymalıyız.

Peygamberimiz zamanında İslam’ın sa-hip olduğu az nüfusa rağmen Asr-ı Saa-det diye nitelenen bir lütuf yaşadıkla-rını biliyoruz. Son ve mükemmel dinin mensuplarının daha sonrasında yaşa-dığı çatışmaları, “vasat ümmet” olama-manın getirdiği acziyet olarak adlandı-rabilir miyiz?

O dönem için Hz. Ömer’den sonra fitnenin durmayacağını izah eden hadisi şerifler var. Bugün ise vasat ümmet olamamak-la ilgili problem nedir? Heva ve hevesin, siyasetle-vesayetin, riyasetle-velayetin ayrılması gerektiği. Bunu çok net şekil-de ortaya koyuyoruz. Dünyayı sevmek de heva ve hevesini sevmekle edinilen bir dindir aslında. Bu büyük bir sıkıntıdır. Veda hutbesinde şeytanın hoşuna gide-cek davranışlarda bulunmanın onu se-vindireceği ile ilgili uyarıyı, Efendimizin fitne ve fesat ile ilgili hadislerini hatırla-yalım. Peygamberimiz hadisi şerifinde; “Ben Allah’tan üç şey istedim. İkisini ka-bul etti, birini istemekten beni men etti. Toplu helakten, fakr-u zaruretten Allah’a sığındım. Bu ikisini kabul etti. ‘Ümmetim birbirini kırmasın’ diye niyaz ettim. Beni bunu istemekten men etti” buyurmuştur. Burada bahsedilen bu ümmeti birbirine kırdırmak demek değildir. Kasıt şudur; “Onlar zaten vasat ümmet iseler birbir-lerini kırmazlar. Birbirlerine eziyet eder, birbirlerini kırarlarsa zaten senin ümme-tinden değildirler.” Allah ümmetin bir-birini kırmasına iman ve imansızlık gibi çok net bir çizgiyle işaret etmektedir. Birbirini kırmamak ümmete Allah tara-

fından verilmiş bir görevdir. Bugün bu başarılamadığından fitne ve fesat Müslü-manlar arasında dolaşmakta, ümmet ça-pında ihanetlere sebebiyet vermektedir.

Son olarak ümmetin bu güne kadar ge-çirdiği merhaleler/aşamalar nelerdir? Bugün vasat ümmet olabilme yolunda hangi noktadayız?

Ümmet ter-ü tazedir, hiç bir şey değiş-memiştir. Hala Ebubekir, hala Hamza vardır, hala Bilal-i Habeşi vardır. Bunun yanında Ebu Cehil, Vahşi vb. de bu devirde hala vardır ve davettedir. İslam Tarihi’ni bu yüzden geçmişte olan hadiseler gibi okumayı bırakmamız lazım. Şu anda bize dokunan, bizimle alakalı manayı bulmalı, dersler çıkarmalı ve düsturla yaşama-lıyız. Peygamberimiz açıkça belirtiyor; Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş sayıl-mazsınız.”

Birbirimizi sevmek vasat ümmetin ge-rekliliklerindendir ve bu tabi bir durum-dur. ‘İbadetini et yeter’ denen bir dini söylemi kabul etmemiz mümkün değil, ümmet sevgiyi keşfetmeli, birbirine saygı duyabilecek bir noktaya erişmelidir.

Bugün ise ümmet bir samimiyetsizlik im-tihanından geçmektedir. Anadolu’da ko-yunlarını güden ve bir tek hadisi ezbere bilmeyen bir kadın, imanında bizden çok daha samimi iken bizler birbirini aşağı-lamak, hor görmek, reddetmek ile meş-gulüz. Şu anda en ihtiyaç duyduğumuz şey Allah için birbirini sevebilmek. Sa-mimiyetimizi ortaya koyabilir, ortak bir paydada buluşabilirsek, şeytanın ‘samimi kulların müstesna’ diye ayırarak, baştan çıkaramadığı bireyler olabilmeyi, böylece de vasat ümmete erişebilmeyi başarırız.

VASAT ÜMMET TOHUM

Ümmet ter-ü tazedir, hiç bir şey değişmemiştir. Hala Ebubekir, hala Hamza vardır, hala Bilal-i Habeşi vardır. Bunun yanında Ebu cehil, Vahşi vb. de bu devirde hala vardır ve davettedir.

Page 26: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

24 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Çocukluğumuzun gençliğimize, gençliği-mizin olgunluğumuza, olgunluğumuzun ise yaşlılığımıza bir aşama oluşturduğu-nu söyleyebiliriz. Lise ve üniversite yıl-larımızda düşündüklerimiz kırklı yaş-larımıza ve hatta altmışlı yaşlarımıza erdiğimizde birbirini tamamlayabilmeli. Yalnız başına kırklı yıllarımızla ahkâm kesmek ve yine yalnız başına yirmili yıl-larla ahkâm kesmek de bizi vasat olan-dan uzaklaştırır. Bu yönüyle değerlendi-rildiğinde hayatımızın bir bütün olarak vasat olup olmadığı daha önemli bir hu-sus olarak karşımıza çıkar.

Toplumsal meselelerde de vasat olup ol-mamanın ölçüsü, toplumun bir kesimine, sosyal/siyasal süreçlerin bir aşamasına bakılarak yorumlanırsa yine yanlış bir değerlendirmeye götürür. Anakronik yaklaşımla tarihin bir kesitini bir baş-ka kesitine kopyala-yapıştır yöntemiyle uyarlamaya ve yorumlamaya çalışmak da kaçınılmaz olarak makul olmayan ne-ticelere vardırır.

Kavramların bizi çok iyi anlattığı, bizim de yapıp-ettiklerimizle kavramları çok iyi yansıttığımız söylenir. Ümit Aktaş son yazılarından birinde üslup bahsini

Hangi Ümmet, Hangi Vasat?

Hal

it B

EKİR

LU

İçinde bulunduğumuz yaşa, cemaate, zamana, ani gelişmelere, denge hesaplarına göre dil geliştirmek, tavır almak, hele hele fikir oluşturmak tam da vasat ümmet olmaya karşıt bir yerde durmak anlamına gelir.

Page 27: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

25

ele alırken dilin geçirdiği evreleri, etki-leşimini ve baskılanmasını inceler. İde-olojilerin kendi dillerini zaman içinde oluşturduklarını ve geçtikleri toplumda aşamalı olarak ve çoğu zaman sessizce derin izler bıraktığını, tüm bunların da düşünme biçimlerimizi ve dolayısıyla üslubumuzu/dilimizi oluşturduğunu an-latır.

Dilin bile sabırla ve belli merhaleler so-nucunda bünyede kabul edilmeye başlan-dığını hesaba katınca, düşüncelerimizi konjonktörel gelişmelere göre belirleme-ye çalışmamızın sakıncası, hatta komik-liği daha bariz anlaşılır. İçinde bulun-duğumuz yaşa, cemaate, zamana, ani gelişmelere, denge hesaplarına göre dil geliştirmek, tavır almak, hele hele fikir oluşturmak tam da vasat ümmet olmaya karşıt bir yerde durmak anlamına gelir.

Ayetteki “Ümmeten vasatan” ifadesi-nin terminolojik bağlamını ilahiyatçı dostlara bırakarak yalın olarak “orta ümmet” anlamından hareket edelim. Daha çok “sol” çevrelerde dillendirilen ve Ahmet Kaya’nın sembolize ettiği “orta yolculuk”tan farklı olarak, dini literatür-de en güzel ifade biçimini “ifrat ve tefrit-ten uzak olmak” şeklinde anlayabiliriz.

Bu yönüyle ele aldığımızda “her şey zıddı ile kaimdir” prensibi de imdadımıza ye-tişir. Orta ümmet olmak zıtlarına bakıl-dığında hemen ilk başta “sağda ve solda” olmamayı çağrıştırır. “yukarıda ve aşağı-da” olmamak, “ileride-geride olmamak” vb. zıtlıkları çoğaltabiliriz. İşte tam da bu-rada ifrat ve tefrit olarak literatürümüze geçen yaklaşım tam da vasat ümmet ol-manın en temel kriteri sayılabilir.

Hayat ve tarih merhalelerinin bütün ola-rak değerlendirilmesinin vasat çizgiye bizi ulaştıracağını yukarıda vurguladık. Bu yönüyle yaşadıklarımızı değerlen-dirdiğimizde her merhalenin diğer bir merhalenin parçası olduğunu ve onsuz tamamlanamayacağını da görürüz. Bu da bizi ümmetin geleneksel çizgisine yak-laştırır. Öyle anlaşılıyor ki beğenmedi-ğimiz “geleneksel çizgi” aslında vasat ümmetin karşılığına denk geliyor.

Üniversite yıllarımızdaki mücadele or-tamında en çok odaklandığımız husus-lardan biri “zalimlere karşı olmak”tı. Zu-lümlerin hemen anında engellenemiyor olması bizi geleneksel çizgiyi zorlamaya ve zalimlere daha hızlı ve pratik yöntem-lerle haddini bildirme eğilimine yaklaş-tırıyordu. Oysa “vasat çizgi”nin zamanla haklı olduğu anlaşılabiliyor. Çünkü vasat çizgi aceleciliği değil, sabırla ve ilmek ilmek dokuyarak merhaleleri tamamla-mayı tercih ediyor. Fıkıhtaki “zalim sul-tanı kılıçla devirmek” tartışmaları tam da bu bağlamda uzmanları tarafından üze-rinde yeniden detaylı çalışmalar gerek-tiren bir husus olarak karşımıza çıkıyor.

Ümmet olarak hangi alanlarda vasat olunup olunamayacağı hususunda da kafa karışıklığı olduğunu görüyoruz. Bu konuda genelleme yapmanın zorluğunu bilmekle birlikte cesaretimi toparlaya-rak “her konuda vasat olunmalı” demek geçiyor içimden. Tabii ki böyle bir hüküm vermek bizim işimiz değil, buna beraber kafa yoralım düşüncesiyle âcizane ka-naatlerimizi paylaşıyoruz. Her konuda orta yolda olmak ve orta yolu savunmak en hassas boyut olan dini de içerdiğin-den değerlendirdiğimizde karşımıza en anlamlı örnek olarak; içlerinde Selman-ı Farisi dâhil birkaç sahabenin her şeyden uzaklaşıp mağaraya çekilmeleri hadisesi

VASAT ÜMMET TOHUM

Orta ümmet olmak zıtlarına bakıldığında hemen ilk başta “sağda ve solda” olmamayı çağrıştırır. “yukarıda ve aşağıda” olmamak, “ileride-geride olmamak” vb. zıtlıkları çoğaltabiliriz. İşte burada ifrat ve tefrit olarak literatürümüze geçen yaklaşım tam da vasat ümmet olmanın en temel kriteri sayılabilir.

Page 28: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

26 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

ve eşlerinin şikâyeti üzerine Peygambe-rimiz (s.a.v)’in “Örnek olarak ben size yet-mez miyim?” diye başlayan uyarısı gelir. Bu hadisede belirgin bir şekilde Selman-ı Farisi ve arkadaşlarının “ibadetlerdeki aşırılık karşısında uyarıldıklarını görü-yoruz. Yukarıdaki genellememize izahat olsun diye yine cesaretle “ibadetlerde bile ölçülü olmayı savunan bir din, ha-yatın diğer tüm konularında vasat ol-mayı neden savunmasın ki!” diyelim.

Genellemelerin zorluğunu uzmanlarına bırakarak daha somutlaştırabileceğimiz diğer alanlara bakacak olursak, acıdır ki vasat olandan, orta olandan, mute-dil olandan ne kadar uzaklaştığımızı da daha net görmüş oluruz. Sosyal mesele-lerden siyasi meselelere, meşreplerimiz-den mezheplerimize, etnik durumumuz-dan kültürümüze kadar birçok konuda aşırılıklarımızı masaya yatırdığımızda hal-i pür melalimiz daha iyi anlaşılır.

Vasat ümmet oluşumuza zarar vermekte olan 3 önemli aşırılıkla güncel olarak im-tihan olmaktayız. Bunlardan ilkini ulus-devlet modasından da etkilenerek milli-yetçilikle yaşadık. İkincisini hâlihazırda yoğun biçimde mezhepçilikle ve üçün-cüsünü en sıcak şekilde meşrepçilikle yaşamaktayız. Tüm bu çatışma alanları ümmetin vasat çizgisini yitirmesine, şu ya da bu etnik yapıyı yüceltip diğerleri-ni küçümsemesine, bir başka mezhebi dışlamasına, falancaların meşrebini tas-fiye etme çabasına girmesine sebebiyet vermektedir. Bu eğilimler vasat çizgiden uzaklaşmamıza, uzaklaştıkça da kaybet-memize yol açmaktadır. Batılı stratejist-lerin son on yılda ürettikleri “İslam’a kar-şı İslam” stratejisi tam da ümmeti vasat çizgisinden uzaklaştırma çabasıdır. Bir genelleme daha yapıp “bu stratejiyi güç-lendiren her bir aşırılığımız bizi vasattan uzaklaştırır” diyebiliriz.

Vasat ümmeti daha iyi anlayabilmek için zıtlıklara bakmıştık. “Her şey zıddı ile kaimdir”den hareketle hem şahıslarda hem düşüncelerde hem de bu zıtlıkların yansıdığı somut olaylarda her birimi-zin hayatında enteresan örnekler çıkar karşımıza. Bir dönem taparcasına sevi-lenlere kısa bir sürede küfredilmesi, bir

Batılı stratejistlerin son on yılda ürettikleri “İslam’a karşı İslam” stratejisi ümmeti vasat çizgisinden uzaklaştırma çabasıdır.

Page 29: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

27

dönem gayrısı tekfir edilen düşüncelerin kısa bir sürede aşağılanması, bugün kara denilen olaylara yarın beyaz denmesi vb. yüzlerce yaşadığımızı hatırlayabiliriz. Bu denli çelişkilerimizi ve aşırılıklarımızı hesaba katınca hangi ümmetten ve hangi vasattan cesaretle bahsedeceğiz?

Bir mecliste iki Müslüman gurubun ay-rışmasında Peygamberimiz (s.a.v)’in “Aşı-rı sevmeyin gün gelir nefret edebilirsiniz, aşırı nefret etmeyin gün gelir sevebilirsi-niz” anlamındaki hadisini okuduğumuz-da suçlanmıştık. Çünkü her gurup kendi-ni haklı görmekle yetinmiyor, kendisinin desteklenmesi gerektiğini ve hatta des-teklenmediği takdirde tehlikeli sularda yüzülmüş olunacağını belirtiyor. Bu tip meselelerde daha ileri gidilip niyet oku-maları bile yapılabiliyor. Kısacası ayette belirtildiği gibi her topluluk kendi ya-nındaki ile övünür hale geliyor.

Vasat olmanın en önemli kriterlerinden biri duygularımızı kontrol altına alabil-mektir. Sevgide ve nefrette aşırı gitme-nin neler doğurduğunu hepimiz canlı ör-neklerle görüyoruz. Zıtlarıyla ele alacak olursak savaşta-barışta, iyi günde-kötü günde, zenginlikte-fakirlikte, köyde-şe-hirde, iktidarda-iktidar dışında, acele-cilikte-tembellikte vb. birçok hususta yaşadıklarımız vasat olup olmadığımızı ortaya koyuyor.

Vasat konusuna değinmişken atlayama-yacağımız hususlardan biri de tarafgirlik meselesidir. Bu konuda da orta bir yolda ilerlediğimiz söylenemez. Bir yönüyle tarafgirliği tukaka edip küçümserken diğer yanıyla durduğumuz yerin meşru-luğuna destek olması açısından “taraf olmayanın bertaraf olacağı”nı söyleyebi-liyoruz. Aşırı tarafgirlik yapanların kısa vadeli düşündükleri zamanla ortaya çı-kabiliyor ama faturası maalesef çok ağır

oluyor. Nice kraldan çok kralcı davranış-ların tarih karşısında trajikomik duruma düştüğünü hatırlayalım.

Sadettin Ökten, Abdurrahman Arslan gibi medeniyet tasavvurundan bahse-denler en çok da uzun vadeli planlara ve çalışmalara vurgu yaparlar. Kısa vadeli düşünce vasata en büyük darbelerden bi-ridir. Acilcilik diye de adlandırdığımız bu usul tarih boyunca ümmeti sıkıntıya sok-muştur. Vasat ümmete katkı sunacaksak kısa vadeli düşünce ve eylemlere karşı daha dikkatli olmalıyız.

Vasat ümmet olmanın en önemli gereği adalettir. Literatürde adalet kavramı, “her şeyi yerli yerine koymak” olarak izah edilir. Tek başına bu kavram bile bizim orta bir yolda olmamıza yeterlidir. Usul-de, üslupta, tüm yapıp-etmelerde mutedil olmak tam da vasat olmaktır, adil olmak-tır, ifrat-tefritten uzak olmak, taşı gedi-ğine koymaktır.

Vasat ümmet olmak ile mutedil olmak birbiriyle o kadar uyumlu ki. Mutedil olmak sabırla ve sükûnetle meselelere bakmaktır. Mutedil olmak her şeyin sa-hibi olarak Allah’ı görmek, kahrın da lüt-fun da hoş diyebilmektir…

Orta ümmet olmak, ümmete zarar vere-bilecek her meselede akl-ı selim davran-maktır, ümmeti birbirine düşürecek her çatışmadan uzak olmaktır…

Mutedil ümmet olmak, son asırlarda İs-lam dünyasının yaşadığı sıkıntıları sabır-la aşmaya çalışmaktır, ümmetin topar-lanmasının insanlığın toparlanmasına katkı sunacağına inanmaktır…

Vasat ümmet olmak; dinde, dilde, duygu-da, ilişkilerde, ilimde, sanatta, siyasette kısacası hayatın tüm alanlarında adil ol-maktır…

VASAT ÜMMET TOHUM

Kısa vadeli düşünce vasata en büyük darbelerden biridir. Acilcilik diye de adlandırdığımız bu usul tarih boyunca ümmeti sıkıntıya sokmuştur.

Page 30: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

28 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

İslam ümmetinin o nurlu sahifelerini, tarihini araştıran her Müslüman bilir ki; bir zamanlar İslam ümmeti her yönden galipti. Müslümanların her coğrafyadaki izzetleri dilden dile dolaşırdı. Nam sal-mışlardı tüm dünyaya. Sayıları azdı ama koca orduları dize getiriyor, Rumları, Persleri haritadan siliyorlardı. Bir Allah’a inanıyorlardı. Azıkları takvaydı. Sabredip Allah’tan korkuyorlardı. Allah da bu seç-

kin topluluğa rahmet etmiş onları des-teklemişti.

Harun Reşid ölüm döşeğindeyken gökyü-zünden bir bulut geçmekteydi. O buluta bakarak şöyle diyordu: “Ey bulut! Nereye gidersen git, nasıl olsa yağdığın yerden bize cizye veya zekât gelecektir.” Sonra kendi kefenini elleri ile hazırladı ve ona bakarak şu ayeti okudu:M

ahm

ut V

AR

HA

N

Hayırlı Ümmet’in İnşâsına DoğruYa Rab! Yüzyıllardır üstümüzde bulunan gaflet perdesini yırtmak nasip et bize, gerçek İslam’ı öğret yaşamak için bize, sana kulluk etmek için yolunu göster bize, Bu kadar düşmanlarla sabırlar olsun bize, kaldır bizden gafleti sebattan pay ver bize…

Page 31: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

29

“Malım bana hiç fayda sağlamadı; salta-natım da benden (koptu), yok olup gitti.”

O zaman zaferin ve izzetin hakikati gün ortasındaki güneşin parlaklığı kadar net ve açık bir şekilde görünebiliyordu.

Daha düne kadar bir geminin bilakis dünyanın komutası, ipleri bizim ellerimiz arasında aşınırken bugün ise en sonlarda yerimizi almış bir vaziyette yola devam ediyoruz. Öyle bir haldeyiz ki kervanın sonunu bile kaçırmış baka kalmışız…

Elbette bunun bir değil, birden fazla se-bepleri vardır. Bunları masaya yatırmak kolay fakat kurtulmak için çareler ara-mak ise büyük bir derttir.

Bizim problemimiz ‘İyiliği emredip kötü-lükten sakındırmaktır.’

Bu amel; Allah’ın bu ümmete verdiği ya-ratılış gayesidir.

Bu amel; en şerefli ve en mükemmel farz-lardandır.

Bu amel; Rasullerin, nebilerin vazifeleri-dir.

Bu amel; ümmetin ayakta kalabilmesi ve sıkıca tutunması gereken yegane metot-tur.

İnsan şu dünya misafirhanesine bir im-tihan için gönderilmiştir. Zulmün ve fesâdın yayıldığı şu ortamlar da iman ehl-i Müslümanlara ihtiyaç vardır. Öyle ki etrafında gördüğü kötülüklere dur di-yecek, hiç bir kınayıcının kınamasından korkmayacak ‘ben bunu nefsim için değil âlemlerin Rabbi için yapıyorum’ diyecek iman ehl-i kişiler gereklidir. Tarihte bu oto kontrol ile ayakta kalan ümmet’in ev-latları ne yazık ki günümüzde bu fariza’yı tamamıyla terk etmiş, bırakın halkı, Müslümanlar kendi aralarında bile bu ameli unutmuş durumdadır.

Düşünün ki toplumumuzu yok eden iç-ten içe kemiren bir mikrop var. Öyle bir mikrop ki beşeriyeti kemire kemire dize getirecek bir mikrop… İçki, zina, faiz, kötü ahlak gibi bir şey… Ey kardeşim! Se-nin elinle, dilinle, kalbinle mücadelen bu mikroplarla olmalı, bırak boş işleri eğlen-celeri. Etrafında olup biten rahatsızlıkla-ra karşı bir Müslüman’ın içi sızlamıyorsa o zaman imanını kontrol etmesi gerekli-dir.

Korkma kardeşim! Zira bu dünyada biri-lerinden korkup da Münker’den alıkoy-mamak asla ömrü uzatmaz.

“Cihâdların en efdali, değerce en kıymet-lisi, zâlim sultana karşı hakkı söylemek-tir.” “Aman dikkat edin, halk korkusu, hakkı söylemekten alıkoymasın.”

VASAT ÜMMET TOHUM

Page 32: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

30 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Hep Müslümanlar tembellikten şikâyet ederler ama sebeplerini araştırmaz-lar. Bu farîzayı yerine getirmemek ise tembelliğe yol açar; İmam Muhammed Bakır’ın Cafer-i Sadık’a yaptığı nasihati hayatımızın temel ilkelerinden biri yapa-lım: “Oğulcuğum! Şeytandan sakındığın gibi tembellikten de sakın. Zira tembellik de en az şeytan kadar insanı Allah’a olan ibadetten alıkoyar.”

Firavun, Nemrut ve Karunlara

Ashabların içinde ümmetler gerek…

Zekeriyya gibi biçilmeyi

Hüseyin gibi şehid düşmeyi

İbrahim gibi ateşe atılmayı göze alarak, siper olacak

Sa’d b. Ebi Vakkas, Talhalar gerek…

Ve gerek Allah’ım ve gerek

Haksızın karşısında susmam diyecek

Malını mülkünü feda edecek

Ebu Bekir sıddık sıddıkiyetiyle

Fesada karşı ‘Müslüman’ gerek…

Sahabenin ecrini almak ister misin?

Rasulullah (SAV) içinde bulunduğumuz sıkıntılı durumlarda ayağa kalkan, ha-reket eden ve bu kötü gidişata dur diyen Müslümanlara şu müjdeyi vermiştir: “Ma’rufa sarılın, münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edi-len bir heva, (dine, ahirete) tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin (selefi dinlemeden) kendi reylerini beğendikle-rini müşahede edersen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zîra (bu safhaya gelince) arkanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta ateş tut-mak gibi (sıkıntılı)dır. O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli ki-şinin ecri verilecektir.”

Allah’ın, bu amelleri yerine getirdiğimiz zaman bize vereceği mükafatları bir dü-şünsenize… O’nun ilahi vahiyleri, pasif iyiyi aktif hale getirir, yatan iyiyi ayağa kaldırır, sokağa çıkarır.

“İşte Onlar kurtuluşa erenlerdir.”

cENNETE GİRMEK İSTER MİSİNİZ?

“Canların isteyeceği ve gözlerin hoşlana-cağı ne varsa, hepsi oradadır. Siz de orada devamlı olarak kalacaksınız. İşte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle mirasçı kı-lındığınız Cennet’tir. Sizin için orada çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz.” (Zuhruf/71-73)

İnsan şu dünya misafirhanesine bir imtihan için gönderilmiştir. Zulmün ve fesâdın yayıldığı şu ortamlar da iman ehl-i Müslümanlara ihtiyaç vardır.

Gözleri Allah korkusuyla gözyaşı dökerek ibâdet eden insanın, canını Allah uğrunda satan her mücâhidin, ilmiyle âmil olan ve bu ilmini insanlara öğreten her âlimin, Allah’ın emirlerini yerine getiren ve yasakladıklarından da kaçınan Müslüman’ın dileği olan cennet, işte bu cennettir.

Page 33: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

31

En büyük mükafat cennettir;

Allah’a yemin olsun ki Cennet, parlayan bir nur, salınan bir reyhan, görkemli bir saray, ipekten giysiler, nimetler ve gü-venli bir makamda güzel ve alımlı eşler-dir.

Evet… İnsanların Rablerini birlemeleri, yalnızca O’na ibâdet etmeleri ve O’na yö-nelmeleri için va’dolundukları cennet, işte bu cennettir.

Rasûlullah (SAV)’e beyât ederek İslâma giren herkesin va’dolunduğu cennet, işte bu cennettir.

Müşrikler tarafından yazın kavurucu sıcağı altında ve susuzluğun en şiddet-li olduğu bir zamanda, kızgın kumların üzerinde göğsüne taş konularak işken-ce edildiği halde, onların bu işkencesine sabredip Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için ezân okumaya devam eden Bilâl’i bekleyen cennet, işte bu cennettir.

Müşrikler tarafından anne ve babası öl-dürülerek İslam’ın ilk şehitleri olan, ken-disine de ateşle işkence edilen Ammar’a Allah Teâlâ’nın va’dettiği cennet ve onu bekleyen ganimet, işte bu cennettir.

EY KARDEŞİM!

Uhud savaşında Allah’a kavuşmayı arzu-layan, Allah’ın da kendisine kavuşmasını isteyip şehâdetini derhal gerçekleştirdi-ği Umeyr b. Humam’ın elindeki hurmaları dahi yemesini engelleyerek şehid olmayı istediği cennet, işte bu cennettir.

Gözleri Allah korkusuyla gözyaşı döke-rek ibâdet eden insanın, canını Allah uğ-runda satan her mücâhidin, ilmiyle âmil olan ve bu ilmini insanlara öğreten her âlimin, Allah’ın emirlerini yerine geti-ren ve yasakladıklarından da kaçınan Müslüman’ın dileği olan cennet, işte bu cennettir.

Allahu Teâlâ yeniden ümmeti inşâ ede-cek asâsız Musâ’ları, İbrahimleri, İbn Tey-miyyeleri bu ümmete göndersin.

Ya Rab! Yüzyıllardır üstümüzde bulunan gaflet perdesini yırtmak nasip et bize, gerçek İslam’ı öğret yaşamak için bize, sana kulluk etmek için yolunu göster bize, Bu kadar düşmanlarla sabırlar ol-sun bize, kaldır bizden gafleti sebattan pay ver bize…

Allahumme âmin

VASAT ÜMMET TOHUM

Page 34: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

32 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Ümmet Şuuru ve Günümüzdeki Karşılığı

İslâm’da ümmet kavramı ilk defa Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından Medine’de oluşturulan ilk sosyal/ siyasi birliktelik için kullanılmıştı. Burada ümmet, o gün Medine’de yaşayan, bir ana çerçevede yer alan ve Medine’nin ortak savunmasına katılacak olan (Yahudi, Hıristiyan gibi) farklı beşeri unsurları da içine alan bir anlama sahipti. Daha açık bir nitelemede bulunmak gerekirse bu, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) inisiyatifinde kurulmuş bir “Medi-ne Ümmeti” idi. Daha sonraki şartlar, bu sosyal/ siyasi birlikteliği ayrıştırdı; Müs-lümanlar ayrı bir ümmet haline geldi. Zamanla ümmet kavramı Müslüman kit-leyi anlatmada o kadar özdeşleştirilerek kullanıldı ki ‘ümmet’ kelimesi tek başına da bir aidiyet duygusuyla birbirine bağlı Müslümanlar birliği anlamına geldi.

Bizde ümmet en azından katego-rik olarak Müslümanlar birli-

ği demektir. Etnik, bölge-sel, dilsel birlikteliklere karşılık İslâm eksenli, iman temelinde aidi-yet duygusuna dayalı bir birlikteliktir. Yani ümmet fiziki- sosyal faaliyetlerin üzerin-de bir hedefe sahiptir. Bu bağlamda Mağripli

ile Uzak Doğuda Endonezyalı bir Müslü-man, Afrikalı bir Zenci ile Anadolu’da bir Müslüman kendini aynı camianın üyesi kabul ederler. Bu haliyle ümmet, klasik sosyolojinin tanımladığı en kapsamlı sos-yal birlik olan “ulus” kavramından daha kuşatıcı bir sosyal kavramdır.

Aslında İslâm’da ümmet şuurunu oluş-turan ve pekiştiren pek çok şey vardır. Meselâ bütün ibadetlerin, manevi yönle-rinin yanında dünyevi sosyal tarafları da vardır. Bu dünyevi yönün en önemlisi de bir toplum şuuru oluşturmasıdır. İbadet-ler kişisel olarak yapıldığında bile top-lumsal bir çerçeve ortaya çıkmaktadır. Marufun yaygınlaştırılıp pekiştirilmesi, münkere tavır alınması ilk dikkat çeken şeylerden birisidir. Mesela “namazın in-sanı kötülüklerden alıkoyması”, doğru-dan namaz kılanla ilgili değil, çevresin-deki sosyal dünya ile ilgili bir sonuçtur.

Tek tek fertleri muhatap alan namaz, oruç ve zekât emri, sonunda toplumsal bir tablo ortaya çıkarmaktadır. Belki de bunun hedeflenmesi nedeniyledir ki emir ve yasak ayetlerinde çoğu kere ifa-de çoğul olarak kullanılmıştır: “Namazı dosdoğru kılınız, zekatı veriniz.”, “yiyiniz, içiniz ama israf etmeyiniz..” örneklerinde olduğu gibi. Bundan dolayı Müslümanlar birlik ve beraberlikleri için de ibadetler

Hakan ŞİMŞEK

Zamanla ümmet kavramı Müslüman kitleyi anlatmada o kadar özdeşleştirilerek kullanıldı ki ‘ümmet’ kelimesi tek başına da bir aidiyet duygusuyla birbirine bağlı Müslümanlar birliği anlamına geldi.

Page 35: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

33

konusunda duyarlı olmalı, onları ruhu-na uygun olarak yapmalı ve yaşamalıdır. Bu konuda mesela Hac ibadeti güzel bir örnektir. Ümmet şuurunun geliştirilme-sinde fevkalade önemli yeri olan ibadet-lerden birisi şüphesiz Hac’dır.

Genel olarak baktığımızda, ümmet şu-urunun tüm ibadetlerimize ruh kazan-dıran bir sosyal yönü vardır. Namazın cemaatle kılınması (hassaten Cuma na-mazı), sosyal bir sorumluluk olarak zekât ve ümmetin her ırkını ve her rengini bir araya getiren hac farizası ümmet şuuru-nun oluşmasında çok önemli bir yere sa-hiptir. Bu ibadetleri ümmet şuurundan soyutladığımız ve sosyal yönünü göz ardı ettiğimiz takdirde kuru bir ritüele dönüş-mesi kaçınılmaz hale gelir.

SİYASİ BİR KAVRAM OLARAK ÜMMET:

Ümmet kavramı denilince havsalamız-da ilk olarak beliren anlam genelde, ne-bilerin hitap ettiği ve onlara iman eden topluluktur. Bu kısmen doğrudur. Ancak Kur’an bir peygambere inanmış ümmet-ten bahsederken, daha çok ona inanmış topluluğun vasıflarını belirtir.

Yukarıdaki ayetlerde de geçtiği gibi ger-çek anlamda bir ümmet olmanın belir-leyici vasfı iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, hak ile adaleti gerçekleş-tirmek, insanlığa şahit olmak, önder ol-maktır.

Elmalılı Hamdi Yazır ümmet kavramını bu bağlamda ele almış ve şöyle yorumla-mıştır: “Ümmet, ümem kökünden alınmış bir çoğul isimdir ki çeşitli insan grupla-rına önder olan ve kendisine uyulan bir cemaat demektir. Yani bir imamın çevre-sinde sağlam bir birlik oluşturup düzenli

bir şekilde faaliyet gösteren ve bu şekilde çeşitli insan grupları üzerine hâkim olan bir topluluktur ümmet. Diğer bir tabirle ümmet, imamet-i kübra sahibi cemaat-tir. Cemaatlere göre ümmet, hâkim bir milletin fertlerinden meydana gelmiş olan bir sosyal/ siyasi gruptur. Bu şekilde hayra davet ve iyiliği emir, kötülüğü de men edecek bir topluluk ve imamet (ön-derlik) teşkili, Müslümanların imandan sonra ilk dini farizadandır. Bu farzı yeri-ne getirebilen Müslümanlardır ki (ulaike humu’l-muflihun) ayeti gereğince kurtu-luşa ererler. Yoksa “ancak Müslümanlar olarak ölün!” ayetinin manası müşkül ve imkânsız olur.”

Yine yukarıdaki ayetlerden anlaşılacağı gibi ümmet denince aklımıza geliveren mana çoğu zaman gerçek ümmeti belir-leyen vasıflardan maalesef uzaktır. Siya-si açıdan baktığımızda Ümmet, grup di-namiğine sahip belli inançları, gayesi ve önderi (imam) olan inanmışlardan oluşan bir topluluktur. Hiç bir din ve hiç bir pey-gamber kendisine sadece inanılmasını is-tememiştir. Kaldı ki insanlığın son çaresi ve en mütekâmil din olan İslam, ümmeti sadece peygambere ve bu dine inanan in-sanlar topluluğu olarak tanımlamamış-tır. Ümmet şuuru elçiye ve kitaba inan-makla tamamlanmaz, asıl o noktadan sonra bu şuurun ve ümmetin gerçekleş-me imkânı doğar. Ümmet, inandığı şeyin şuuruyla hareket eden ve yeryüzünde sa-hip olduğu konum ve sorumluluğun idra-kiyle gerektiğinde tek başına da kalsa bu şuuru kaybetmeden yoluna devam edebi-len inanmışlar ordusudur.

Ümmet olma şuurunun ilk ve en önemli adımı “kimin ümmeti” olduğunun şuu-runda olmaktır. Bundan sonrası O’nun (S.A.V.) metoduyla yürümektir.

VASAT ÜMMET TOHUM

Ümmet, inandığı şeyin şuuruyla hareket eden ve yeryüzünde sahip olduğu konum ve sorumluluğun idrakiyle gerektiğinde tek başına da kalsa bu şuuru kaybetmeden yoluna devam edebilen inanmışlar ordusudur.

Page 36: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

34 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Unutulmamalıdır ki, sosyal ve siyasi açıdan yeryüzünde İslam ümmetinin tecessüm ettirilememiş olmasının bedelini sadece Müslümanlar değil tüm insanlık ve hatta yeryüzünde yaşayan tüm canlılar ödemektedir.

Ümmet olmanın ne olduğunu nasıl oldu-ğunu bize en iyi O’nun rehberliği göster-mektedir.

İslam ümmetinin ortaya çıkışı, tarihte bir benzeri daha olmayan fevkalade bir be-raberlik destanıdır. Bu ümmetin ilk nesli, üç milyon küsur kilometrekarelik geniş bir coğrafyada -neredeyse- her biri farklı bir lehçeyle konuşan göçebe Arap kabile-lerinden oluşmuştur. Namus ve haysiyet-lerine aşırı düşündükleri sebebiyle kız çocuklarının diri diri gömen, kabilecilik taassubuna kapılarak incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle savaş çıkarıp yıllarca kan davası güden bu insanların, ilk bakışta bir araya gelebilecekleri hayal bile edilemedi. Ancak Allah’ın Efendimiz (s.a.v.)’e lütfettiği -üzerinde pek de durul-mayan- bir mucizenin eseri olarak, bu in-sanlar kabile merkezli sosyal hayatı terk ederek; ideal birliğine dayalı, akide birli-ğine dayalı bir dünya görüşüne geçtiler ve “ La ilahe illallah/ Kulluğa layık olan varlık, yalnızca Allah’tır” kelime-i tevhidi etrafında birleştiler. Bu sayede daha Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vefatından on sene geçmeden bütün Orta Doğu’yu fethedip, Hindistan ve Çin’e dayandılar.

Yukarıda zikredilen ayetler ve Allah Re-sulü Hz. Muhammed (S.A.V) ‘in vaaz ettiği metod çerçevesinde ümmet kavramına baktığımızda sosyal açıdan aidiyet ve toplumsal birlik beraberlik şuuru, siyasi açıdan da topluma liderlik edecek bir ce-maat şuuru göze çarpmaktadır.

Bizler vahyin bütününe muhatap olma-mız ve Resulün ortaya koyduğu fiillerin tamamından sorumlu olmamız hasebiy-

le ümmet kavramını bütün cihetleri ile mefhumlaştırmalı ve hayatımıza hâkim kılmalıyız. Hz. İbrahim (A.S.)’ın Kâbe’nin inşasının hemen ardından ettiği dua Kur’an’da vahyedildiği şekliyle; “Ey bizim Rabbimiz, hem bizim ikimizi yalnız senin için boyun eğen Müslümanlar kıl, hem de soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen Müslüman bir ümmet meydana ge-tir ve bize ibadetimizin yollarını göster, tevbemize rahmetle bakıver. Hiç şüphe-siz Tevvâb sensin, Rahîm sensin.” (Baka-ra,128) buyrulmaktadır.

İnsanlığın ilk kıblesinin inşasının hemen ardından edilen bu duada iman edenler için kuşatıcı bir hedef vardır. İbrahim (A.S.) insanlığın ilk kıblesini oğlu İsmail ile inşa etmiş ve Rabbine sığınarak ka-bulünü diledikten sonra soyundan Müs-lüman bir ümmet meydana getirmesini talep etmiş, kendisine kulluğun yollarını göstermesini Rabbinden dilemiştir.

Bu dua ayetinde Kıble (Beyt), Ümmet ve Kulluk mefhumları bir arada göze çarp-maktadır. Dolayısıyla ümmet mefhumu-nu sadece etimolojik açıdan, sadece sos-yal açıdan ya da sadece siyasi açıdan ele alamayız. Ümmet kavramı her üç açıdan da ele alınmalı ve mefhumlaştırılmalıdır. Ümmet bilincinin fert ve toplum bazında hayata geçmesi ancak bu şekilde müm-kün olabilir.

Ettiğimiz duadan, kıldığımız namaza, verdiğimiz sadaka ve zekâttan, tuttu-ğumuz oruca, hacdan cihada kadar ferdi veya cemai bütün ibadetlerimizi ümmet şuuruyla ifa etmenin yollarını aramalı, bu gün inananların arasına sonradan çi-

Page 37: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

35

zilmiş sun’i, fikri ve coğrafi sınırları orta-dan kaldırmak için gayret göstermeliyiz. Aksi takdirde tüm ibadetlerimizin bir yönü hep eksik kalacaktır.

Unutulmamalıdır ki, sosyal ve siyasi açı-dan yeryüzünde İslam ümmetinin teces-süm ettirilememiş olmasının bedelini sadece Müslümanlar değil tüm insanlık ve hatta yeryüzünde yaşayan tüm canlı-lar ödemektedir. Fırat’ın kenarında aya-ğı burkulan koyundan kendini sorumlu tutma şuuru ümmet şuurudur. Komşusu açken tok uyuyamama şuuru ümmet şu-urudur. Bosna’ da, Şam’ da, Kahire’ de ve yeryüzünün her hangi bir yerinde akan mazlum kan ve gözyaşlarından sorumlu olma şuuru ümmet şuurudur. Hayat ki-tabımızda “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kö-tülükten vazgeçirmeğe çalışır ve Allah’a inanırsınız.” (Ali İmran 110) “ İşte böylece, insanlar üzerine şahitler olasınız ve Re-sulün de sizin üzerinize şahit olması için sizi en seçkin ümmet kıldık .” (Bakara 143 ) buyrulmaktadır.

Böylesi seçkin, hayırlı bir toplum ve üm-met olmanın temel dayanağı, İslam aile-sinin yani inancının gerekli kıldığı İslam kardeşliğidir. Ancak bu kardeşlik dokusu ile dokunmuş, perçinlenmiş bir toplum if-lah olur. Düşmanlıktan, tefrikadan, ada-letsizlikten, fakr u zaruret ve zilletten ancak Allah’ın ipine yani İslâm’a sım-sıkı toptan sarılmakla kurtulunur. Baş-ka bir yol yoktur. Bunu da Allah u Teâlâ şöyle bildirmektedir; “Ey iman edenler! Allah’ dan, O’na yakışır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin. Hep birlikte Allah’ ın ipine sımsıkı tutu-nun. Ondan ayrılmayın, parçalanmayın. Allah’ın size olan niyetini hatırlayın. Hani siz birbirimize düşman kişiler idiniz de o gönüllerinizi birleştirmiş ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarın-da iken oradan da sizi o kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğ-ru yolu bulasınız. “ (Ali İmran 102- 103)

Bugün iyiliği emredecek ve kötülüğü or-tadan kaldıracak sahih bir iradenin orta-da olmayışının bir sonucudur yeryüzünde yaşanan zulüm ve sömürüler… Aidiyet

olarak ümmettin varlığından söz edebi-liriz.

Sosyal açıdan da ümmetin varlığından söz etmek mümkündür. Fakat maalesef siyasi irade olarak ümmetin varlığından bu gün için söz edebilmemiz mümkün değildir. Bireysel ve toplumsal olarak ortaya koyduğumuz fikir ve mefhumlar bizi ümmet olma, insanlar içerisinden çıkarılmış en hayırlı ümmet olma hede-fine kilitlemeli, her türlü sun’i ayrılığı bir kenara iterek ümmet olabilme hede-fine koşmalıyız. Kur’an’ın ifadesiyle tüm insanlık ümmeti ve hatta tüm hayvanat ümmeti ve cemadat (yaratılmış diğer varlıklar) siyasi bir irade olarak İslam ümmetinin varlığına muhtaçtırlar. Çün-kü başka hiçbir topluluk İslam ümmeti gibi hayra davet etme, adaleti ve iyiliği emretme inanç ve sorumluluğuna sahip değildir. Bizler bu sorumlu-luğumuzu ku-şanmadığımız takdirde yeryüzünde fesat devam edecektir.

Bugün bizler mevcut hallerimizin de-vam etmesini istemiyorsak kaybedilen nimetin yeniden idrakine varmalı, “Her ümmetin toplandığı gün ve her ümme-tin kitabına çağrıldığı gün” (Casiye / 28) şuuruyla gerçek bir Muhammedi ümmet olmayı başarmalıyız. En azından bunun gayreti içinde olmalıyız. Çünkü Kitabımı-zın buyruğu kesindir:

“Ve işte sizin bu ümmetiniz bir tek üm-mettir. Ben de sizin Rabbinizim, benden korkun.” (Mü’minun/52)

“Asra yemin olsun ki, iman edenler, Salih amel işleyenler, hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna, muhakkak ki, bütün insanlık hüsrandadır.” (Asr Suresi )

Ümmet şuurunu kuşanmadan geçirdi-ğimiz her bir Asr (zaman) hüsrana doğru doludizgin koşmakta yani zaman aleyhi-mize işlemektedir. Geçen her saniye öm-rümüzden bir daha geri dönmemek üzere kopup gitmektedir.

Allah ( c.c) Hz. Muhammed (s.a.v.)’e üm-met olma şuuruyla kalplerimizi birleştir-sin ve yeniden izzetli günlerimize kavuş-tursun. Âmin.

VASAT ÜMMET TOHUM

Page 38: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

36 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Hz. Peygamber’in vefatıyla birlikte İs-lam dünyasında pek çok farklı grup dini hükümlerin belirlenmesinde bir takım roller üstlenmişlerdir. Özellikle Hz. Peygamber’den rivayet edilen hadisle-rin kabul ve reddine dair siyasi, sosyal ve dini sebeplerden ötürü getirilen şartlar ilk dönemlerde Müslümanların en önem-li ayrışma noktalarından biri olmuştur. Nitekim Hz. Osmân’ın şehid edilmesinin ardından başlayan karışıklıklar ve grup-laşmalar beraberinde Cemel Vak’ası ve Sıffîn Savaşını getirmiştir. Bu olayların akabinde ortaya çıkan Hariciyye’nin bazı fırkaları halife seçimindeki hakem tayi-ni meselesinde “Hüküm ancak Allah’ın-dır” ayetini slogan edinerek bu olaylara katılan sahabeyi tekfir etmiştir. Bu da olaylarda ismi geçen pek çok sahabiden gelen rivayetleri kabul etmeme gibi bir sonucun doğmasına sebep olmuştur. Yine oluşumunun temeli bu dönemlere rastla-yan Şia, hadislere karşı farklı bir yakla-şım sergilemiştir. Şia’ya göre rivayetin, sünnet veya hadis değeri taşıması ce-mel ve Sıffın vakalarıyla diğer sahabi-lerin dinden çıktığına inanıldığından ancak ehl-i beytten veya 12 imamdan gelmesiyle mümkündür. Bu yaklaşım ise onları pek çok hadisi reddetmeye sürüklemiştir.

Tarihteki temellerinden çok da bağımsız olmasa da Modernizmin etkisiyle ortaya çıkan Kur’aniyyun hareketi, Ümmeten Vasatan (Bakara, 143) tabirinin ifade et-tiği aşırıklıklara karşı adil denge gözeten, mutedil, ve orta yolu tutmuş ümmet anla-yışının aksine İslam dininin nesillerden nesillere aktarımında iki temel kaynak-tan biri olan sünnetin aktarım şekli diye ifade edebileceğimiz hadisleri reddeden ve dini hükümlerin kaynağını Kur’an’la sınırlandırma eğiliminde olan oluşumun adı olarak tanımlanabilir. “Sana kitabı her şeyi açıklaması için indirdik” (en-Nahl 16/89.), “Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık” (el-En’âm 6/38.), “Bu-gün size dininizi tamamladım, nimetimi de tamamladım ve size din olarak İslâm’ı seçtim.” (el-Mâide 5/3.) gibi ayetleri esas alarak, sünneti inkar edip Kur’ân’ı tek kaynak olarak benimseme ve dinin tek kaynağı kabul etme şeklinde gelişen tutumun temsilcisi olmuştur. Zikredi-len hareket özellikle İslam dünyasının bir kimlik bunalımında olduğu 19. yy’da Oryantalizmin ve Mısır modernizminin etkisiyle ancak tarihteki temellerinden çok bağımsız olmadan Hindistan ve Pa-kistan gibi bölgelerde baş göstermiştir.

Hareketin ortaya çıkışında rol oynayan Nilü

fer K

ALK

AN

YO

RU

LMA

ZModern Dönemde Hadis Karşıtlığının Bir Tezahürü Olarak Kur’aniyyun Hareketi

Page 39: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

37VASAT ÜMMET TOHUM

faktörler kısaca ele alınmaya çalışıldı-ğında temel itibariyle iki esasın olduğu görülmektedir. Bunlardan birincisi Müs-lüman devletlerin batı ülkelerine göre geri kalmış statüde olması; ikincisi ise bu geri kalmışlıktan kurtulmanın yolunun batı yöntem ve biliminde aranmasındır. Bu anlayışa paralel olarak Reform hare-ketleriyle birlikte batıda Kilisenin kutsal kitap üzerindeki etkisini kısıtlayacak düşünceler ortaya çıkmıştır. Buna göre kutsal kitap tek otorite görülmeye baş-lanmış ve kilise geleneği göz ardı edil-miştir. Batıdan alınan yöntemleri İslam dinine uygulamaya çalışan Kur’aniyyun grubunun da batıdaki bu akımından etki-lenerek İslam dininin oluşumunda önem-li rol oynayan Hz. Peygamber’in sünneti-nin Kur’an üzerindeki etkisini kısıtlama yoluna gitmiş olma ihtimali bulunmak-tadır. Ayrıca Müslümanların kendi içe-risindeki bölünmüşlükleri ve İslamiyet hususundaki bilgisizlikleri de hareketin doğmasında yer alan diğer önemli fak-törlerdendir.

Yukarıdaki zikredilen sebeplerden ötü-rü ortaya çıkan Kur’aniyyun akımının ilk nüveleri Mısır’da ferdi hareketler şek-linde görülmüştür. Nitekim Tevfik Sıdkî, Hz. Peygamber’in sözlerinin bağlayıcı ol-

madığını, sadece asrındaki insanları bağ-ladığını el-Menâr isimli dergide yayınlağı “el-İslâm Hüve’l-Kur’ân Vahdeh”, “İslâm sadece Kur’an’dır” başlıklı makalesinde zikretmektedir. Hindistan’da ise anlayış grup hareketleri olarak Kur’aniyyun adı altında daha sistemli bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Kur’aniyyun anlayışının Hindistan ve Pakistan’daki ilk ortaya çı-kışı ve gelişmesi Seyyid Ahmed Han ta-rafından gerçekleştirilmiş ve Abdullah Çakralevi tarafından biraz daha sistem-leştirilerek yaygınlaşmıştır. Abdullah Çaralevi’nin ölümünden sonra hareketin temsilciliğini yapan Perviz’in yazdıkla-rı Pakistan’da etkili olmuş ancak onun vefatından sonra bu düşünce giderek zayıflamıştır. Bugün ise geleneğin tem-sili, Lahor’daki iki dernek tarafından ve Perviz’in hayattayken çıkarmaya baş-ladığı ve halen daha devam eden Tulu-i İslam isimli dergi tarafından yapılmak-tadır.

Yukarıda zikredilen temsilciler tara-fından farklı yayın organları tarafından yayılan akımın görüşleri ise beş başlık altında toplanabilir. Akımda ilk olarak Kur’ân bize yeter görüşü hâkimdir. Buna göre Kur’ân dini ve dünyevi işlerin hepsi-ni tafsiliyle birlikte barındırmaktadır.

Görüşün ana temeli; Kur’an’ın dini hükümlerin kaynağını belirlemede yeterliği olduğu düşüncesi ve Hz. Peygamber’in tarihsel bir kimlik olarak nitelenmesidir.

Page 40: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

38 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Dolayısıyla Müslümanlar için sünnet gibi başka bir şeye tutunma ihtiyacı da orta-dan kalkmaktadır. Ayrıca “Hüküm Yalnız Allah’ındır” (el-En’âm, 6/57; Yusûf, 12/40, 67.), “Sana her şeyi açıklayan Kur’ân’ı indirdik” (en-Nahl, 16/89.), “Bugün si-zin için dininiz tamamladım” (el-Mâide, 5/13.) ayetlerini savunulan görüşün de-lilleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çakralevî bu konudaki görüşünü şöyle dile getirir; “Kur’ân her şeyi açıklamakta-dır. Dolayısıyla gizli vahye çağırmaya ve sünnete gerek yoktur.” (İlahibahş, 1989, s. 210) Hâfız Eslem ise; “Dinin zaruriyat-ları mufassal olan Kur’ânda tamamıyla açıklanmıştır.” Diyerek, Kur’ân’ın dinin şekillenmesinde yeterli olacağı fikrini ortaya koyar. (İlahibahş, 1989, s. 211)

İkinci görüş ise sünnetin vahiy kaynak-lı olmadığı iddiasına dayanır. Bu görüşe göre sünnet insanların yalan yanlış ola-rak Rasul’e nispet ettikleri sözlerden iba-rettir. (İlahibahş, 1989, s. 213) Çakrelevî, bu konudaki görüşünü “Biz sadece Allah (c.c)’ın vahiyle indirdiklerine uymak-la emrolunduk. Eğer biz bazı hadislerin Hz. Peygamber’i nispetinin kat’î olduğu-nu söylesek bile ona uymak vacip olmaz çünkü o Allah (c.c) tarafından indirilmiş bir vahiy değildir.” diyerek dile getirir. (İlahibahş, 1989, s. 214) Perviz ise vahyi metluv ve gayr-i metluv (tilavet edilen ve

edilmeyen vahiy) taksiminin Yahudile-rin şebketeb (yazılı) ve şebalfe (rivayetle menkul) kelimelerinden alındığını ve İslâm’la bir alakasının olmadığı söyler. (İlahibahş, 1989, s. 214) Ahmed Din ise değişmeyen tek aslın ilahi vahiy olduğu-nu ve bizim bu ilahi emri Tevrat’ta, İncil’de ve Kütüb-ü Sitti ismi verilen eserlerde vb. aramakla yükümlü olmadığımızı belirtir. (İlahibahş, 1989, s. 214)

Üçüncü görüş, sünnet ve hadisin hüc-ciyetine getirilen eleştiriyle alakalı-dır. Bu görüş sahipleri hadislerin Hz. Peygamber’e aidiyetinin şüpheli oldu-ğunu ve sadece kendi dönemini bağ-lar bir niteliğe sahip olduğunu söyler. Kur’aniyyun’un içinde bir grup olan Tebligu’l-Kur’ân hareketi bu görüşünü “Kur’ân’ın hitabı ammdır ancak sünnetin-ki kendi zamanı ve Araplarla kayıtlıdır” diyerek dile getirmektedir. (İlahibahş, 1989, s. 231) Yine bu görüş sahiplerine göre sünnetin Hz. Peygamber’in ve asha-bın katında dahi şer’i bir niteliği yoktur. Zira bu sebeple Hz. Peygamber onun ya-zılmasını dahi yasaklamıştır. Perviz, bu görüşü “Eğer sünnet dinden bir cüz olsay-dı Rasûl ona Kur’ân gibi bir method vaz’ ederdi. Ancak sünnetin yazılmasını dahi yasaklamıştır” ifadesiyle desteklemek-tedir. (İlahibahş, 1989, s. 223)

Page 41: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

39VASAT ÜMMET TOHUM

Bir diğer görüş, hadislerin sıhhatini tes-pit yollarından biri olan rical tenkidinin öznelliği konusuna temas etmektedir. Buna göre sahih denilen hadislerin as-lında münekkitlerin kendi özel görüş-lerinden ibaret olduğunu iddia edil-mektedir. Hafız Eslem; “Hadisler din sıfatını kaybetmiştir çünkü dine eleş-tiri ve öznellik sokulamaz.” diyerek gö-rüşünü dile getirir. (İlahibahş, 1989, s. 223)

Beşinci görüş sünnetin İslâm birliğini bozduğu, Kur’ân’ı anlamada farklı yo-rumlar barındırması hasebiyle farklı grupların da oluşmasına imkân sağla-dığı konusundadır. Çakralevî ise bu id-diasını şu sözleriyle dile getirmektedir “Hz. Peygamber’e itaat konusunda uydu-rulmuş kitapları terketmedikçe Müslü-manların birliği gerçekleşmeyecektir.” (İlahibahş, 1989, s. 238)

Dolayısıyla şu ana kadar zikredilen gö-rüşlerin kendi içerisindeki delillendir-meleri incelendiğinde görüşlerin ana temeli; Kur’an’ın dini hükümlerin kay-nağını belirlemede yeterliği olduğu dü-şüncesi ve Hz. Peygamber’in tarihsel bir kimlik olarak nitelenmesidir. Ancak bu esastan hareket edildiğinde hareketin, “Allah’a ve Rasûlü’ne isyan eden, apa-çık bir dalalettedir.” (el-Ahzab, 32/36.), “Ey iman edenler! Allah’a, Rasûl’une ve ulü’l emre itaat edin.”( en-Nisâ, 4/59.), “Rasûl’e itaat eden Allah’a itaat etmiştir” (en-Nisâ, 4/70.) diye gelen ayetlerin gör-mezden geldiği görülmektedir. Bunun-la birlikte Kur’an’a verdikleri muazzam değeri de böylece inkar etmiş olmakta ve onu kendi görüşleri doğrultusunda kullanmaktadırlar. Nitekim İmam Şâfii, “Aralarında hüküm vermek için Allah’a (Kur’an’a) ve Resûlüne davet edildik-lerinde, mü’minlerin söyleyeceği söz ancak, “işittik ve iman ettik” demele-

ridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (en-Nûr, 24/51.) ayetini açıklarken, “Onların aralarında hükmet-mesi için Hz. Peygamber’e çağrılmaları, Allah’ın hükmüne çağrılmaları demektir. Çünkü aralarında hükmü veren Hz. Pey-gamberdir. Onlar Hz. Peygamber’in hük-münü kabul ederken, onu Allah’ın farzına uyarak kabul etmişlerdir. Böylece Allah kullara itaati mecbur ederek ve ona ita-atin kendisine itaat olduğunu belirterek farziyetini pekiştirmiştir.“ ifadeleriyle Hz. Peygamber’in (s.a) dindeki konumunu açıklamakta ve aksi yönde ortaya çıkan anlayışlara da kendi döneminden cevap vermektedir. (eş- Şâfii, er-Risâle, s.79-106.) Bu bize yukarıda da zikrettiğimiz üzere, o dönemde dahi bu ve benzeri id-diaların olduğunu göstermekte ve İmam Şafi’de Rasule itaatin gerekliliği ismini verdiği başlığında bu anlayışa sahip olan-lara karşı Hz. Peygamber’i savunmakta-dır.

Çoğaltabileceğimiz bu tespitler ve iddi-alar Kur’âniyyûn’un kendi içerisindeki çelişkilerini ve tutarsızlıklarını kısaca ortaya çıkarmaktadır. Hz. Muhammed’e bir postacı niteliği vererek, Kur’an ayet-lerini parçacı bir şekilde kendi görüş-leri doğrultusunda kullanan hareke-tin modern dönemde Müslümanların sorunlarına çare olamadığı açık bir şekil-de günümüzde görülmektedir. Nitekim hareket zamanla kendi içindeki birliği dahi koruyamayarak pek çok kollara ay-rılmış ve zayıflamıştır. Dolayısıyla kendi öz geleneğini gözardı ederek Batıdan alınma usullerin ve metotların İslâm’a adapte edilmeye çalışılması; ümmet bi-lincinden uzak bir şekilde ifrat ve tefrit dengesinin gözetilmeden itidalden uzak-laşılması Müslümanları içinde bulun-dukları geri kalmışlıktan kurtarmanın yolu olamamıştır.

Hz. Muhammed’e bir postacı niteliği vererek, Kur’an ayetlerini parçacı bir şekilde kendi görüşleri doğrultusunda kullanan hareketin, modern dönemde Müslümanların sorunlarına çare olamadığı açık bir şekilde görülmektedir.

Page 42: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

40 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Her şeyi yaratan Allah (cc)’ın yaratmasın-da mükemmel bir ölçü, ahenk ve mizan vardır. Şanı yüce olanın yaratmasında her hangi bir kusur, noksan veya denge-sizlik söz konusu olamaz. Ahsen-ül halı-kin (yaratıcıların en güzeli) olan Allah’ın İslam’ı da kusursuz, Kitab’ı da noksansız-dır. İnsanda, evrendeki bu dengeye müte-nasip bir güzellik ve özellikte yaratılmış-tır. Bunun Kur’an’daki karşılığı; ahsen-i takvimdir (en güzel biçimde yaratılıştır). Bu güzellikler bağlamında mü’minlerin duruşu ve varoluşu şu ayette tesbit edi-liyor: “Böylece biz sizi, insanlara şahit (ve örnek) olmanız için, vasat (orta) bir üm-met kıldık. Peygamber de üzerinizde şa-hit olsun.” (Bakara-143)

Vasat ümmet; beşeriyet için muazene unsuru, örnekliği ve öncülüğü ile ça-

ğına tanıklık edebilen misyon erleri, adil, mutedil ve mutemed bir ümmet, Hududullahı aşmayan, hablullahtan şaşmayan toplum, denge unsuru insan-lar, numune-i imtisal seçkinler, insan-lık için merci ve melce olanlar, “Şahit”, “varis”, “halife” ve “imam” misyonu ile varoluşlarını sürdürenler, hakkı ika-me, adl-ı idame, arzı ıslah ve ihyaya amade sorumlular, aşırılığı olmayan, uçlarda gezinmeyen, ifrat ve tefritten uzak mustakim ve mustakar olanlardır. Ancak Kitab’ın sayfalarında tanımları ve tavsifleri yapılan bu kulların istikamet, itidal ve istikrarlarını her zaman koru-dukları söylenemez. Yapısı gereği etki-lenen ve etkileyen bir özellik taşırlar. Bu etkileşim çoğu zaman bazı olumsuzlukla-rı da beraberinde getirir. R

amaz

an K

AYA

N

Vasat Ümmetİslam’ın güzel kavramlarından bir kavram olan “ılımlılık” mecrasından koparılınca İslam dışı güçlerin eli ile İslam’ın yolunu kesmek için kullanılır oldu.

Page 43: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

41VASAT ÜMMET TOHUM

Şu sıralar İslam ve Müslümanlar üzerin-de sıcak tartışmaların ve gelişmelerin ya-şandığını görüyoruz. Gündem; “ılımlılık” ve “aşırılık”. Bu bağlamda ciddi ayrışma-ların baş gösterdiği gözlemlenmektedir. O halde; “ılımlılık” nedir? “Aşırılık”tan ne anlamalıyız? Aşırılık ve ılımlılık arasında kalan İslam ve Müslümanlar nerede dur-malıdırlar? Bu tür gündemlerin belirleyi-cisi kimler?

İslam dünyasının tarihi kökenleri itibarı ile de kendi içinde yaşadığı bu tür ayrış-malar, bu gün İslam dışı güçlerin de dev-reye girmesi ile farklı boyutlar kazanmış-tır. Yani yaşananların, bir Müslümanların kendi dünyalarını ilgilendiren iç boyutu, bir de şer ekseninin Müslümanları böl-me ve kuşatma operasyonlarını hayata geçirme boyutu vardır. Aslında “ılımlılık” adalet ve itidal kökünden gelen olumlu bir kavramdır. Ancak, bu gün kavram-lar üzerinden yaşanan bir savaşla karşı karşıyayız. Bugün “ılımlı İslam’a” yük-lenen anlam ve misyonu dikkatle oku-yunca nasıl bir tehditle karşı karşıya bulunduğumuz daha iyi anlaşılacaktır. Kavramlardaki anlam kayması, zihinsel travmaları beraberinde getirmektedir. Kelimeler kavramsallaştırılırken ne tür ideolojik amaçlar yüklendiği bilinen bir gerçektir. İslam’ın güzel kavramların-dan bir kavram olan “ılımlılık” mecrasın-dan koparılınca İslam dışı güçlerin eli ile İslam’ın yolunu kesmek için kullanılır oldu. Düşünmek gerekmiyor mu? Nedir seküler Batı Dünyasının “ılımlı İslam” ni-telemesi veya projesi? Hıristiyan Batı’ya uyumlu, güdümlü ve ılımlı bir kimlik bil-dirimi anlamına gelmiyor mu? “Ilımlılık” İslam’ı azaltma hedefinin bir versiyonu olmasın sakın! Müslümanları sessiz-leştirme, etkisizleştirme bu yöntemle gerçekleşmiyor mu? Yoksa ılımlılıktan nötr’ kalmak mı kastediliyor? Bir taraf-tan “ılımlılık” ile nötralize edilen, diğer yandan “aşırılık” ile terörüze edilen Müs-lümanlar… Her iki yolla da İslam’ın ve Müslümanların yolunu kesmek, gücünü kırmak hedefleniyor.

İslam’ı küçültme, Müslümanları iç çatış-malarla tüketme hesapları daha sinsice tezgâhlanmaktadır. Sünni- Şii çatışma-larını ateşleyen odaklar buna ılımlı-aşırı

kavgasını ekleyerek alanlarını genişlet-mektedirler. Bu gün Müslümanları bu şe-kilde kim kategorize ediyor?

Dün mezhep ayrışmasını tetikleyenle-rin gündeminde şimdi ılımlı-aşırı kamp-laşmasını derinleştirme var. Psikolojik savaşın medya ayağında terörize edilen Müslümanların şahsında, İslam’ın imajı karalanıyor. Artık meydan muharebele-rinden daha çok medya muharebelerin-de kan kaybediyoruz... Karalama, karart-ma kampanyaları daha sistematik, daha yaygın. Waşhington’dan, Ortadoğu formu yöneticisi Daniel Pipes niyetini gizlemi-yor, “Sorun militan İslam, çözüm ılımlı İslam” diyerek amacını açıkça ortaya koyuyor. Ona göre Batılın/Batının başını ağrıtan bir İslam var ve çözümü nötrilize edilen Müslümanlarda.

Peki, Batı ne yapmak istiyor? İslam’ı İslam’la vurmaya çalışıyor. İşgal ve istila ile yapamadığını Müslüman’ı Müslüman’a kırdırtma ile elde etmenin hesabında… Ümmeti atomize edenler, küçük lokmalar peşinde. Beyaz Saray’ın ağzı ile konuşmak, BOP projesine teslim olmak, resmi ideolojinin din tasavvuruna boyun eğmek, “Ilımlılık” başlığı altında iş-leniyor… Mezhep kışkırtması, tutuculuk töhmeti, köktendinci karalaması, radika-lizm suçlaması, fundamentalist yaftası, yıpratma ve yalnızlaştırma operasyonla-rının uzantısından başka bir şey midir? Terör ve şiddet suçlamasına maruz kalan Müslümanlar- istisnalarını ayrı tutar-sak- hep mazlum ve maktul durumunda olan onlar değil mi? İşte Irak, Filistin, Keşmir, Çeçenistan, Afganistan, Patani…

Page 44: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

42 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Nedense katiller masum, maktuller suç-lu?!

İslam’ı topyekün bir hayat nizamı olarak kabul eden, bu uğurda cihadı göze alan herkes kimilerine göre “aşırıdır.” Çıkış noktasının İslam olması, rahatsızlığı baş-latıyor. Vahiy- referans-tahammüller or-tadan kalkıyor. Özgürlük, insan hakları, hukuk, demokrasi bir başkası için. Onlara göre siz batılılaşmadan (!), İslami değer-lerinizden ve ilkelerinizden kopmadan giderseniz hep aşırı(!) kalacaksınız. Ken-dinize yabancılaşmadan, özünüzden, ru-hunuzdan uzaklaşmadan kalırsanız, aşı-rılıktan kurtulamazsınız. Eğer İslam’ın siyasi taleplerini ve hedeflerini dillen-diriyorsanız kesin aşırılardansınız. “Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmazlar.” (Bakara-120) Çünkü onlar; kendilerine uyanı “ılımlı”, hoşlarına git-meyeni “aşırı” çerçevesine yerleştiriyor-lar. Aradıkları cihadsız, omurgasız bir İslamiyet, başka bir ifade ile küresel teslimiyet.

Peki bizler, “ılımlılık” ve “aşırılığı” kime göre tanımlayacağız? Sınırları kim be-lirleyecek? İslam Allah’ın dini, Müslü-manlar da Allah’ın kulu ise belirleyici ve bağlayıcı olan da O’nun sözüdür. Halim ve Kahhar olan Allah’ın hilmine ve kahrına

bakarak ılımlılık ve aşırılığı netleştire-ceğiz. İşte O’nun işaret buyurduğu çizgi Hududullah=Allah’ın sınırı; “ İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’a ve pey-gamberine itaat ederse, Allah onu içinden ırmaklar akan ebedi kalacakları cennet-lere koyar, işte büyük kurtuluş budur.” (Nisa-13) “ Allah’ın sınırlarını koruyanlar; sen mü’minleri müjdele.” (Tevbe-112) “Si-zinle savaşanlara karşı Allah yolunda sa-vaşın, ancak aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez.” (Bakara-190)

Aşırılıklar gayedeki hikmeti yok eder. Adalet, itidal ve ahlakilik mü’minin vaz-geçilmezleridir. Meşruiyet zeminini kay-beden fanatik ruh hali davayı da, dava adamını da bitirir. Ölçü ve değerlerden kopuş, sınır tanımazlığı doğurur. Bugün “ölçü”süzleştirme, “değer”sizleştirme ku-şatması altında meşruiyet ve aidiyet so-runu yaşanıyor. Her türlü aşırılığa karşı temkin ve teyakkuz gerekiyor. İtikatta ölçüsüzlük dalalete, ibadette ölçüsüzlük bid’ata, savaşta ölçüsüzlük tecavüz ve talana, bilimde ölçüsüzlük pozitivizme, akılda ölçüsüzlük rasyonalizme,…dünya ve ilişkide ölçüsüzlük sekülerizme, ah-rete yönelmede ölçüsüzlük mistisizme götürür. Bunlardan sakınmak vasat üm-met olmak isteyen bizlerin en asli görev-leridir.

Bir taraftan “ılımlılık” ile nötralize edilen, diğer yandan “aşırılık” ile terörüze edilen Müslümanlar… Her iki yolla da İslam’ın ve Müslümanların yolunu kesmek, gücünü kırmak hedefleniyor.

Page 45: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

43XXXXXXXX TOHUM

Page 46: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

44 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Ümmet nasıl olmalı?

Her ümmetin belirli hedefleri vardır. Mu-hammet ümmetinin hedefi İslam’ı yaşa-mak ve yaşatmaktır. Bütün Müslüman-ları kardeş bilmek, hep birlikte şefaate ulaşmak ve bu sayede rızaya kavuşmak-tır. Diğer ümmetlerden üstün kılınmanın şerefine layık olabilmek için tembellik yapmadan, gaflete düşmeden insanlar için iyiliği emredip kötülükten sakındır-mak düstur edinilmelidir.

Son zamanlarda yaşananlar bize, nasıl bir ümmet olmamız gerektiğini tekrar hatır-lattı. Çünkü ümmet bilincinde, yeryüzü-nün herhangi bir yerindeki mazlum bir Müslüman için üzüntü duyma, yardımına koşma vardır. Kendisi için istediğini kar-deşi için de isteme vardır.

Üstün ve önder olması gereken ümmet bilinci nasıl sağlanır?

Peygamberimiz, ümmetini bir vücudun organlarına benzetir ki birinin canı yan-dığında diğeri de aynı ızdırabı paylaşır. Bir hadiste ümmetin birlik ve bütünlüğü-ne dikkat çekilmiştir.

Olması gerekenin cevabı Kur’an ve sün-nette gizlidir. Üstün ve önder bir ümmet olmak için her zaman bir ve beraber ol-

malı, din kardeşinin derdiyle dertlenmek şiar edinilmelidir.

İslam adı altında yapılan aşırılıklar ümmete nasıl zarar verir?

Kur’an-ı Kerim her türlü aşırılığı redde-der. Aşırılığın neden ve hedeflerini ta-nımladığımızda içindeki gizli tehlikenin kaynağını ve potansiyelini de keşfetmiş oluruz. Aşırılığın en büyük destekçisi ce-halettir. Çünkü cehalet, bidat ve sapkın düşüncenin beslenmesinde önemli rol oynar ve fikir bulanıklığına neden olur. Bize düşen Peygamber Efendimizi din-lemektir. O bize; “Orta yolu tutun, istika-metten ayrılmayın” buyurur.

Ilımlı İslam ile anlatılmak istenen ne-dir? Yapılan sizce ne kadar doğrudur?

Bana göre ılımlı İslam adı altındaki tehli-ke, sekülerizmi onaylayan, bağımsız olma iradesi elinden alınmış ve bir diğer tabir-le aslında Protestanlaştırılmış İslam’dır. Hem İslam coğrafyasında hem de batıda bazı cemaat gruplarının yürüttüğü, kula-ğa hoş İslam’a ters düşen bu proje, İslam’ın genetik yapısını bozmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Çünkü hakikatte İs-lam, “Ilımlı İslam” ya da “Radikal İslam” gibi sınıflandırmalara tabi tutulamaz.

Zehra FINDIKLI

Dünyada savaşların, iç çekişmelerin, terörün durmadığı, kanın oluk gibi aktığı zaman-lardan geçiyoruz. Peki, bunca acının, kederin, derdin özellikle Müslümanları bulması, zulme uğrayanların hep İslam ülkeleri olmasının sebebi ne? Gerçekten söylendiği gibi ümmet olmayı başaramıyor muyuz? Kutsal Kitabımızda zikredilen vasat ümmet olmak için neler yapmalıyız? Toplum olarak ümmet olmanın gerekliliklerinden ne kadar ha-berdarız? Dosya konumuz olan vasat ümmet, ümmet bilinci hakkında merak ettikleri-mizi sokağa çıkarak vatandaşa da sorduk. İşte sizlerden gelenler…

SORU-YORUM ?H

azır

laya

n:

Salih

a ŞA

HİN

??????

Page 47: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

45VASAT ÜMMET TOHUM

Ümmet nasıl olmalı?

Peygamber efendimiz Hz. Muhammet (S.a.v.) ve Sahabe-i Kiram’ın yolu takip edilmelidir. Yaşayışları, ahlakları ve dine yaptıkları hizmetler örnek alınmalı ve ilk zamanki birlik bilinciyle özlenen ve bek-lenen büyük güç sağlanmalıdır ki bu Mu-hammet (S.a.v.) Ümmeti olsun.

Üstün ve önder olması gereken ümmet bilinci nasıl sağlanır?

İslam’ın altın çağı yaşanırken Müslü-manların gücü, ilim ve irfana dayanıyor-du, dünyalık sevgisi ise çok azdı. Diğer medeniyetler ile alışverişin artması, Müslümanların, geri kalmışlığı İslam’a maletmesine ortam hazırladı ve “batıya hayranlık” ortaya çıktı. Dolayısıyla bu da var olan birlik düşüncesini zedele-di. Müslümanın İslam’dan uzaklaşması ümmet bilincini yıpratan asıl unsurdur. İslam, gelen son hak din olduğuna göre, inananların görevi de sahip oldukları dinin üstünlüğünü bulundukları her or-tamda yaşayarak yaşatmaktır.

İslam adı altında aşırılıklar yapanlar ümmete nasıl zarar verir?

İslam lafzı kullanarak yapılan her türlü yanlış hareket İslam’a bakışı zedelemek-tedir. Gerçekte olan ile olması gereken arasındaki fark her geçen gün açıldığı için ortaya konulması gereken birlik ve beraberlik görüntüsünden adım adım uzaklaşılmaktadır.

Ilımlı İslam ile anlatılmak istenen ne-dir? Yapılan sizce ne kadar doğrudur?

Dinin sahibi Allah, O’nun katında geçerli olan hak din ise İslam’dır. Böyle bir dinin hiç eksik tarafı olur mu veya din zamana uydurulur mu? Ilımlı İslam diye ortaya atılan görüş ve düşünceler, Müslümanla-rın sokulmak istediği kalıbı ifade etmek-tedir ve batı kaynaklıdır. Yıllar yıllı İslam ile mücadelesi bitmeyen batı dünyası ba-şarılı olamayınca, var olanı tahrip etmek üzerinden yeni bir proje geliştirmişlerdir. “Kim İslam’dan başka bir dine yönelirse, bilsin ki kabul edilemeyecektir.” (3/85) ayetinde de aktarıldığı gibi dinde reform hareketleri tamamen yanlıştır.

Salim cEYLAN ??????

Page 48: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

46 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

1. Ümmet nasıl olmalı?

İslam ümmeti, Müslümanların dünya ça-pında birliğini ifade eder. Yüce Allah, birlik olmayı ümmete farz kılmıştır. Bunu belir-ten Kuran ayeti “Allah’ın ipine hepiniz sım-sıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın.” (Al-i İmran Suresi, 103) şeklindedir.

Müslümanlar Allah’ın kendileri için diledi-ği bu birlik ortamını sağlamak ve muhafaza etmek için uyanık olmalı, anlayış farklılık-ları ortaya çıktığında, ne olursa olsun her-kesi İslam birliği şemsiyesi altında tutmayı başaran çözümler üretilebilmelidir. Ayette farz olarak bildirilen birlik olma şartının, namaz gibi, oruç gibi bir ibadet olduğu hep akılda tutulmalıdır.

1. Ümmet nasıl olmalı?

Allah (CC) Saff Suresi’nde “Şüphesiz Al-lah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak cehd edenleri (mücadele edenleri) sever” buyurmuştur. Ümmet olabilmek için efendimizin hayatını kendimize yol bil-meli, sahabelerin birbirleriyle olan kar-deşlik ilişkisini örnek almalıyız.

2. Üstün ve önder olması gereken üm-met bilinci nasıl sağlanır?

Okuyup hem dinimiz hem de dünya ilim-leri hakkında bilgi sahibi olmalı, doğruyu yanlışı ayırt ederek öğrendiklerimizi ya-şamımızda uygulamalıyız. Dünyadaki ge-lişmeleri takip ederek kardeşlik bilincini yaymalıyız.

3. İslam adı altında yapılan aşırılıklar ümmete nasıl zarar verir?

Öncelikle bu aşırılıkların ümmete faydası

var mı, kime-nasıl yarıyor, buna bakılma-lı. Bu uç hareketlerin, dinimizi terörize etme amaçlı olduğu apaçık ortadadır. Ra-dikal unsurlara müdahale etme bahane-siyle başlatılan askeri harekâtlar sonucu topraklar işgal edilmekte, daha çok sayı-da insan zarar görmektedir. Hatta daha da ileri giderek din dahi sorgulanmakta-dır.

4. Ilımlı İslam ile anlatılmak istenen ne-dir? Yapılan sizce ne kadar doğrudur?

Ilımlılık, dine yeni yorumlar getirerek çıkarlara göre yumuşatmak anlamına gelir. Ilımlı İslam fikrinin kaynağı ise Amerika merkezli bir düşünce kuruluşu-dur ve ilk defa 2003 yılında bir raporda adı geçmiştir. Uyguladıkları politikalara karşı gelinmemesi için İslam’ı kendi iste-dikleri gibi şekillendirerek hedeflerine ulaşmayı amaçlamışlardır. 1400 yıl önce-den, bugün bilim dünyasında yeni keşfe-dilenleri nakleden din, her tür anlayıştan daha ileri görüşlüdür.

Nazife KADADUMAN??????

??????

Alihan cAMcI

Page 49: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

47VASAT ÜMMET TOHUM

2. Üstün ve önder olması gereken ümmet bilinci nasıl sağlanır?

Rabbimiz, Kendisinin katında dinin İslam olduğunu bildiriyor ki, bunun farkında ol-mak Müslüman’a büyük bir şeref vesilesi oluşturur. Allah’ın dininin yeryüzündeki temsilcileri olduğumuzu bilmek, şeref duygusu kadar sorumluluk duygusunu da beraberinde getirir. Al-i İmran suresindeki bir ayette “Siz, insanlar için çıkarılmış ha-yırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslam’a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah’a iman edersiniz... (Al-i İmran Suresi, 110) buyrulmaktadır.

Görüldüğü gibi, Kuran’da bildirilen Müslü-man modeli, pozisyonunu aktif bir şekilde ortaya koyan, mücadeleci bir yapıya işa-ret etmektedir. Zihninde sürekli olarak “Kuran’a göre iyilik, kötülük nelerdir?”, “Ben iyiliği nasıl emreder, münkerden na-sıl sakındırırım?” sorularına cevap arayan Müslüman’ın, sürekli akıl üretmek sure-tiyle çevresine örnek olması ve bir önder olarak ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Dolayısıyla üstün ümmet bilincinin, her şeyin Yaratıcısı ve sonsuz akıl sahibi olan Rabbimizin seçtiği dinin temsilcisi oldu-ğunu bilmekten; önder ümmet bilincinin ise Kuran’daki hükümleri hayata geçirmek üzere akıl üretip çaba göstermekten geçti-ği aşikardır.

3. İslam adı altında yapılan aşırılıklar ümmete nasıl zarar verir?

Yüce Allah, Kuran’da “Bir kişiyi öldürenin bütün insanlığı öldürmüş; bir canı kurta-ranın ise bütün insanlığı kurtarmış gibi olacağını bildirmektedir ki, bu da bize, inançlı olsun olmasın, tek bir insanın dahi canının ne kadar değerli olduğunu gös-termektedir. İnsanları bombayla parçala-

yanlar, öleceklerin arasında masumların bulunmadığından nasıl emin olabilirler ki? Ya da öldürdükleri gayrimüslimlerin ha-yatlarının ilerleyen bölümlerinde İslam’ı seçmeyeceklerine dair hangi kesin bilgiye sahiptirler? Bunlar kesinlikle terörist ey-lemlerdir ve bunların İslam’la bağdaşır bir yönü bulunmamaktadır. Bu gibi aşırılıkla-rın ümmete zararına gelince, masum gay-rimüslimler gibi masum Müslümanlar da bundan zarar görmektedir. Müslümanlara düşen görev, terörist grupların sahip ol-duklarını iddia ettikleri İslam anlayışının, Kuran ayetlerine ters eylemlere dayandığı-nı göstermektir.

4. Ilımlı İslam ile anlatılmak istenen ne-dir? Yapılan sizce ne kadar doğrudur?

Batı Medeniyeti İslam adı altında yapı-lan aşırılıklar karşısında dehşete düştü. ABD’nin kalbine yapılan 11 Eylül saldırısı sonrasında insanlar etraflarındaki sade Müslümanlar için müthiş bir cadı avı baş-lattı. Müslümanlar aleyhindeki zanlarında bu denli ileri giden Batı, terörist grupların barınmadığı veya nispeten çok daha az ba-rındığı Türkiye gibi ülkelerin önemini far-ketti. Bunun üzerine “Ilımlı İslam” gibi bir kavram icat ederek aşırı unsurlara karşı Müslüman müttefikler aramaya başladı.

Özellikle İslamofobi’nin yaygınlaştığı gü-nümüzde İslam’ın terör ile bağdaşmadığını anlatmak, Kuran ayetleriyle bunu ortaya koymak bir tebliğ faaliyetidir. Ancak İs-lam ve terör arasındaki ayrımı, yabancı girişimlerin siyaseten faydalı bulduğu or-ganizasyonlarda ortaya koymak yerine, öz kaynak ve kanallar kullanılarak anlatmak uygun olur kanaatindeyim. Dinimizin adı İslam’dır ve İslam’ı benimsemeyen siyasi organizasyonların duruma göre yapacağı etiketlendirmelerden münezzehtir.

Page 50: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

48 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Mü’min, Kur’ân-ı Kerim’in tarifiyle Allah’ın ism-i celâli anılınca kalbi sev-giyle tireyen, haşyetle ürperen, Allah’ın âyetleri okunduğunda onları gönülden kabullenip, emir ve yasaklarını yerine getiren, böylece hayatına aksettiren ve imanlarına iman katanlardır. Rabb’lerine gerçekten güvenen, tevekkül edenlerdir.

Mü’min, iki cihan saadetine talip olan, inandığı davanın kenarında, köşesinde değil bağrında yer alan, İslâm’ın bütüne gönül bağlayan, acısına, tatlısına herşe-yine ortak olan, diğer mü’min kardeşleri ile beraber ağlayıp beraber gülme şuuru-na eren, nereden, nasıl çıktığı belli olma-yan rüzgârlarla şuursuzca savrulmayan, kenarlarda köşelerde dolaşmayan, hak yolda acı ve sıkıntıları göğüsleme azmi

ve kararlılığı taşıyan, Rabbine kulluk ve ebedî saadet yolunda fedakârlıklar sergi-lemeye hazır bir gönlün, bir yüreğin sahi-bidir.

Mü’min, Allah, bu hak dini Rasulü’ne na-sıl vahyetti, Rasulü bize nasıl tebliğ etti ise öylece kabullenen, ilk berraklığını korumak için çalışan, onu hayatına ak-settiren, dünyasını onunla şekillendiren, âhiretini onunla ebedî saadet yurdu hali-ne getirendir.

Mü’min olmanın izzet ve şerefini taşıyan insanlar olarak böyle olmalı, böyle olma-nın azmini, kararlılığını, samimiyetini taşımalı, Rabbi bir, kıblesi bir, Rasûlü bir, aslî gayesi bir insanlar olarak bizler birbi-rimize kenetlenmeli, sarsılmaz bir kale haline gelmeliyiz.

Şera

fett

in K

ALA

YMü’min Bakışı, Değerlendirişi ve Duruşu…

Page 51: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

49VASAT ÜMMET TOHUM

Hırslarımız, meyillerimiz, heva ve heves-lerimiz, ön kapıdan giremeyen şeytanın, arka kapı, pencere ve bacalardan içeriye sızma çalışmaları, kötüleri ve kötülükle-ri süsleyip güzel, güzel şeyleri karalayıp, çarpıtıp, çirkin gösterme çabaları, zihin-leri bulandırıp ölçüleri saptırma gayretle-ri bizi yanlışlara, hatalara sürüklememe-lidir. Böyle bir girdaba düşerek sahabiye, samimiyetinde şüphe olmayan ilim ve ir-fan ehline, hak dava yoluna baş koşmuş, ömrünü ona hizmete adamış nice hayırlı insana dil uzatan haddini bilmez edeb ve terbiye yoksunu insanlar seviyesine düş-memeliyiz.

Başkalarını küçük görmenin, hafife al-manın bir insanı yükseltmediğini, tersine alçalttığını idrak etmeliyiz.

Bu yönde Rabbimizin bizi irşad eden şu âyetini unutmayınız: “Onların arkasında gelen mü’minler şöyle derler: Rabbimiz! Bize ve bizden önce gelip geçen mü’min kardeşlerimize mağfiret et, kalpleri-mizde iman edenlere karşı hiçbir kin ve nefret bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz sen çok şefkatli ve merhametlisin!”([59] Haşr /âyet:10 )

Bir hakikati daha unutmamalıyız. Rasulullah’tan sonra masumiyet vasfı taşıyan hiçbir başka insan yoktur. Dola-yısıyla ilmi ve irfanı, samimiyet ve ihlası, salih amel ve hizmetleri ne kadar çok ve yüksek olursa olsun hatadan selim olma-dığı bilinmelidir. Bu yönde İmam Malik’in sözleri yerli yerine ve bir ilim ehline yakı-şır şekildedir. Eliyle Rasûlullah’ın kabrini

İmam Malik eliyle Rasûlullah’ın kabrini göstererek; “Sözleri reddedilemeyecek, kabul veya red makamına konula-mayacak bir insan vardı, o da bu kabrin sahibidir. Ondan başka hepimizin sözü kabul veya red makamına konulabir. Hepimiz hata edebiliriz” der.

Page 52: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 201450

göstererek; “Sözleri reddedilemeyecek, kabul veya red makamına konula-ma-yacak bir insan vardı, o da bu kabrin sahibidir. Ondan başka hepimizin sözü kabul veya red makamına konulabir. Hepimiz hata edebiliriz.”

Bu sadece bir tevazunun dile getirilişi de-ğildir, aynı zamanda bir hakikatin ifadesi ve insanları doğruya irşad vazifesinin ye-rine getirilişidir.

Ancak bunun böyle olması bizlere her önümüze geleni hata ile itham etme, tenkidlerin hedefi olarak seçme hakkı vermez. İlme dayalı düşüncelerin karşı cevabı veya tenkidi, daha güçlü delillere dayanan, samimiyet temeli, doğruyu bul-ma azmi ve gayreti daha sağlam olan ilmî cevaplar veya tenkidler olmalıdır. Asla edeb hudutlarını aşmamalıdır.

Bu gün sahabîlere, mezheb imamlarına, hadis âlimlerine ve eserlerine dil uzatan-ların kullandığı kelimelerin seviyesizliği-ni görüyoruz. Bu kelimeler kendi seviye-sizliklerine uygun olsa da elbette ki ilim ve irfan dünyasına uygun değildir.

Şu hakikati unutmayalım. Büyüklerine, ilim ve irfan ehline hürmet etmeyen, on-ların kadrini bilmeyen insanların kendi-leri hürmeti hak etmezler, değer ve kıy-met terazisinde tartılmazlar. Onların söz ve davranışları bu dünyadan nice hayr işleyerek göçüp giden insanlardan çok kendilerine zarar verir.

Hakikat böyle olmakla birlikte yine de şeytanın nice kötülükleri süsleyip işle-yenine güzel gösterdiği, bu yüzden nice çirkinliklerin taliplisinin olduğu unu-tulmamalıdır.

Şu hakikati unutmayalım; büyüklerine, ilim ve irfan ehline hürmet etmeyen, onların kadrini bilmeyen insanların kendileri hürmeti hak etmezler, değer ve kıymet terazisinde tartılmazlar.

Page 53: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

51VASAT ÜMMET TOHUM

Yönlendirmeler, kötü teşvikler, oyalama-lar, yasaklar ve dayatmalar sebebiyle za-yıflayan ilim ve irfanın, ayrıca teknoloji-nin önlerine sunduğu imkân ve fırsatları sonuna kadar kullanmaktadırlar.

Bu nevi insanlara ve iddialarına iltifat et-meyiniz. Çünkü onlara yüz vermek, iltifat etmek heveslisini ve taliplisini çoğalta-caktır. Bu en tesirli desteklerden biridir. Batılın ve yanlışın desteklenmesi emr-i ilahîye zıttır. El ele, gönül gönüle vermek birr ve takva yolunda olmalı, kötülüklere, isyanlara, çirkinlik ve terbiye yoksunlu-ğunda olmamalıdır.

İlmiyle edebini, ameliyle şuurunu, iyi ni-yetini birlikte yoğuran, onu ilim ve amel ehline yakışır tevazu ile süsleyen insan-lara yöneliniz, onları takdir ediniz ve ya-kınlık gösteriniz. Bu yeni yetişen nesli

doğru yolda, birr ve takvada teşvik edici olacaktır.

Çevremizdeki insanları, cemaatleri, an-layış ve zihniyetleri değerlendirirken kullanacağımız ölçü yukarıda dile getiri-len ilim, edeb, salih amel olması gerektiği gibi, İslâm’ın bütününe sahip çıkıp-çık-mayışları olmalıdır. Bir başka ifadeyle; İslâm’ın bütününü kabullenmeleri, onu yeryüzüne hâkim kılmak, yaşamak ve yaşatmak arzu, azmi ve kararlılığında ol-malarıdır.

İslâm’ı bir bütün olarak kabul etmeyen ya da çevrenin ve özentilerin tesiri ile ka-bullenemeyen, şeytanın tuzaklarına dü-şüp berrak İslâm’ı bulandırmaya çalışan, başka çehrelere büründürmenin gayreti içinde olan, çalışmalarını ne kadar süslü kelimelerle ifade ederse etsin, kaç renkli

İlmiyle edebini, ameliyle şuurunu, iyi niyetini birlikte yoğuran, onu ilim ve amel ehline yakışır tevazu ile süsleyen insanlara yöneliniz, onları takdir ediniz ve yakınlık gösteriniz. Bu yeni yetişen nesli doğru yolda, birr ve takvada teşvik edici olacaktır.

Page 54: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

52 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

ambalaja sararsa sarsın bizim sahip çıka-cağımız bir zihniyet sahipleri, hak dava yolcuları olamazlar.

Burada bir hakikati daha vurgulamak istiyoruz: Her insan şüphesiz aynı dal-da faaliyet gösteremez. Aynı ilim dalı-nı seçemez. Aynı şeylerden hoşlanıyor olamaz. Kabiliyetleri de aynı değildir. Bu çeşitlilikte büyük hikmetler vardır. Ancak farklı bir mesleği seçen insanlar şüphesiz diğer mesleklerin lüzumuna inanırlar. Tarih ilmini kendine çalışma ve insanlara faydalı olma alanı olarak seçen bir insan tıp, fizik, coğrafya, mühendislik, edebiyat alanlarının da lüzumuna inanır ve gerektiğinde onların bilgilerinden isti-fade eder. Fıkıh alanında çalışan bir insan hiçbir zaman hadis, tefsir, akide ilminin lüzumsuzluğunu iddia etmez. Onlardan gelen bilgilerle de kendisini donatmaya, ilmine ilim, faydasına fayda eklemeye ça-lışır.

Hak yolun yolcuları, ister fert olsun, ister cemaat, isterse ümmet olsun böyle olma-lıdır. İslâm akidedir, ameldir, ahlâktır ve bütün bir hayat nizamıdır. Mü’min belli bir alanı kendine çalışma alanı ola-

rak seçebilir fakat İslâm’ın bütününü ya-şamanın ve yaşatmanın azmi içinde olur.

“Biz ehemmiyetine inandığımız bu alan-larda faaliyet göstermeyi tercih ettik. Bu bizim yapımıza, kabiliyetlerimize, şartla-rımıza daha uygun, bu alanda çalışırken daha istekli ve huzurlu çalışacağımıza inanıyoruz.” diyebilirler. Ancak bütünü-nün lüzumunu inkâr edemezler ve diğer dallarda hizmet yürütenleri küçümse-yemez, basite alamazlar. “Bizim yaptığı-mız İslâm’ın bütünüdür,” ifadesini asla kullanamazlar. Kendi hassasiyetlerini dayatmaları, hastalık haline getirmeleri, dünyaya ve ahirete sadece o pencereden bakmaları da doğru değildir.

İslâm’da düşenin elinden tutmak, yar-dımlaşmak, çaresiz durumda olanın im-dadına koşmak çok güzel bir şeydir, an-cak İslâm sadece yardımlaşmadan ibaret değildir.

İlim ehli yetiştirmek çok güzel bir şeydir, ancak İslâm sadece talebe okutmak de-ğildir.

Tebliğ lüzumludur, çok güzeldir, ehil in-

Page 55: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

53VASAT ÜMMET TOHUM

san ister. Ancak İslâm sadece tebliğden ibaret değildir…

İslâm başka nizamların, başka zihni-yetlerin, başka ideolojilerin ilâvesi, ya-ması, tamamlayıcısı, aksesuvarı, boşluk doldurucusu, destekçisi, -günümüzdeki meşhur tabiri ile- arka veya ön, ya da yan bahçesi hiç değildir. Kim İslâm’ı böyle gö-rüyor, böyle tanıyorsa imanını ciddî bir muhasebeden geçirmeli, İslâm’ın herşe-yiyle bir hayat nizamı olduğunun şuuru-na varmalı, tevbe etmeli ve İslâmın bütü-nüne sarılmalıdır.

İnandığı hak davanın da kenarında kö-şesinde değil sinesinde, bağrında yer al-malı, dünyasını da ahiretini de bu şuur ve gayretle mamur eylemelidir.

“Haktan ötesi dalâletten başka nedir ki?”( [10] Yunus / 32) ilahî ikazı göz ardı edilmemelidir.

Hak sınırlarını aşanların batıla daldık-larını, dalalete yol almaya başladıklarını unutmayınız. Kendinizi, âilenizi, dostları-nızı bataklıklara saplanmaktan, aldanış-lara kapılmaktan, esen rüzgârlarla sav-

rulmaktan koruyunuz. Hak davada yer almanın izzet ve şerefini yaşayınız, iki ci-han saadetine erenlerden olunuz. İlim ve irfanla, hak yolda azim ve şevkle dolunuz.

Rabbimizin Rasûlü’ne, onun şahsında bize hitap eden şu buyruğunu unutma-yınız: “De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, bütün ibadetlerim, haya-tım ve ölümüm, hepsi âlemlerin rabbi Allah içindir. Onun ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben hakka tes-lim olanların, müslümanların ilkiyim.” (En’âm Sûresi 6 / 162-163)

Bu, iman samimiyetinin ve kararlılığın ifadesidir. Hayatın bütününün Allah rıza-sına uygun yaşanması gerektiğinin dile getirilişidir.

Aynı zamanda küfründe, dalaletinde, hata ve yanlışlarında, bozuk ve bulanık zihniyetinde ısrar ve inat edenlere karşı kör cedelleşmeyi bırakıp kesin tavır ko-yuşun ve kararlılığın ilanıdır. Bu açıdan ibretli bir üsluptur. İrşada kulak veren-lerden olunuz…

Page 56: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

54 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Üstün ve ÖNDER olması gereken ümmet bilinci nasıl sağlanır?

Sünnilik, Şiilik, Selefilik, Vehhabilik gibi fikir cereyanlarının ümmet bilincine et-kisi, cemaat ve tarikatların vasat ümmet anlayışına katkıları veya zararları konu-sunda çok şey söylenebilir; yazılabilir. Ansiklopedik bilgi derinliklerine inile-rek ilginç bilgiler de aktarılabilir. Ben ansiklopedik, ilmi kaynaklara dayanarak bilgi aktarmak yerine, vakıaya dayanan, gördüğüm, şahitlik ettiğim, tecrübe ve tespitlerimi paylaşmak istiyorum.

Hayatımın en değerli otuz yılını Mekke merkezli, Ortadoğu ülkelerini gezip, ya-kından tanıyarak geçirdim. Bilinen fikir ve eylem guruplarının birçoğu ile aynı ortamda yaşadım; müzakere imkânı bul-dum; arkalarındaki gücü hissedip tanı-dım. Birbirine tamamen zıt, zehir-panze-hir konumunda olan gurup ve görüşlerin aynı merkezden yönlendirilip desteklen-diklerini müşahede ettim. Siyasi bilinç olmadan, kullanılmak ve sömürülmek-ten, hatta fıkhi ve fikri konulardaki ufuk karartan ihtilaflardan bile uzak kalınamayacağını gördüm ve anladım. İfade etmeye çalıştığım bu çerçeveyi daha iyi anlatmak ve anlaşılmasını kolaylaştır-mak için, sembolik değeri olan birkaç so-mut olayı- sizlerle paylaşmak istiyorum.

1980-83 yılları arasında, Mekke Üniver-sitesi Arap Dili Enstitüsünde okurken, takriben 20-25 farklı ülkeden gelmiş öğrencilerle aynı ortamı paylaşıyorduk. Bir gün Afrika ülkelerinden bir arkada-şım bana, Hüseyin Hilmi Işık Bey’i tanıyıp tanımadığımı sordu. Bende emekli bir su-bay olması, İst İHL’de kimya öğretmenliği yapması ve basılmış kitapları olan bir ce-maat önderi olması gibi bilgilerimi kendi-siyle paylaştım. Arkadaşım ise; H. Hilmi Işık Bey’in kitaplarının İngilizce tercü-mesinin ülkelerinde ücretsiz dağıtıldığı-nı, Vehhabilerin de yine ücretsiz dağıttığı kitaplarla, bu kitapların muhtevasında bulunan tenakuzların misyonerlik teşki-latlarınca nasıl kullanıldığını anlattı.

Özellikle bu faaliyetlerin aynı merkez tarafından sevk ve idare edildiğini söy-lemesine çok şaşırmıştım. Merak edip H.Hilmi Işık Bey’in Vehabilerle ilgili gö-rüşlerinin yer aldığı kitapları okudum. Kitaplarda Vahhabilere izafe edilen gö-rüşlerin bir kısmı gerçek olsa da, birçoğu, vakıa ile uyumlu, mübalağadan uzak, ha-tasız tespitler olmadığı için etkili olma-dıklarını, hatta Vehhabileri besleyici etki yaptığını müşahede ettim. O kitaplarda-ki, gerçekten uzak, mübalağalı tespitleri okuyup bilen, Vehhabilik gerçeğini de gö-rüp tanıyan kişiler “Işık Cemaatine” müf-teri, “Vehhabilere” de mazlum gözü ile ba-kabilirdi. Başkalarının görüş ve tespiti

Orta Doğudaki Devlet, cemaat ve Grupları Dizayn Eden Güç

A. Z

iya

İBR

AH

İMO

ĞLU

Uluslararası şer odaklarının ürettiği, besleyip yaşattığı fikir ve eylem guruplarının tuzaklarına düşmemek için, bütün canlılığı ile elimizde olan değer ve ölçülerimize bağlılığımızı artırmalıyız.

Page 57: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

55VASAT ÜMMET TOHUM

ile yargılama yapmanın, bilerek veya bilmeyerek şer güçlere hizmet etmeye yol açabileceğini bilmeliyiz.

Yine Mekke’de yaşadığım yıllarda, Çar-şamba Cemaatinin Mürşidi Muhterem H. Mahmut Efendi ile Harem-i Şerifte müezzinliğin altında otururken, Veh-habiliği müseccel bir Suud’lu tanıdık yanımıza oturdu. Kendisine H.Mahmut Efendi’yi tanıttım. Oda kendisini tanıta-rak kısa bir sohbetten sonra H. Mahmut Efendi’yi çok sevdiğini, Türkiye’de böyle insanlar çoğaldıkça Türkiye’nin gele-ceğine daha umutla bakılması gerekti-ği mealinde ifadeler kullandı. Sözlerini Hoca efendiye aktardım. Hoca Efendi de Ona bilmukabele iltifatlarda bulundu ve kendisini İstanbul’da misafir etmekten mutlu olacağını söyledi. Vehhabi olan Suud’lu tanıdık, muhatabının “tasavvuf şeyhi” olduğunu, Hoca Efendi de Suud’lu-nun “Vehhabi” olduğunu bilmiyordu. Bu durumu kendilerine bildirdiğim zaman her ikisi de şaşkınlığını gizleyemedi. Her iki tarafta, birbirlerini olduğu gibi değil, Ortadoğu’yu dizayn etmeye çalışan gü-cün tanıttığı gibi tanıyordu. Duydukları ve bildikleri ile gördükleri farklılık arz edince şaşırmaları normaldi. Biri diğeri-ni sünnet düşmanı, keçisakallı, diğeri de onu hurafeler ve şirkle iç içe yaşayan da-lalet ehli bir anlayış mensubu olarak ta-nımış ve bilmişti. Doğru olmayan tespit

ve teşhislerle başkalarını damgalamak, onların varlıklarını daha kolay sürdür-melerine zemin hazırlar.

Osmanlı’nın Hicaz hâkimiyetini yıkma-yı başaran güç, son Hicaz Emiri Şerif Hüseyin’e neler vadedip nasıl kandır-dığı, sonunda Suud ailesi ile çatıştırıp, Ürdün krallığına nasıl razı ettiği, Suud ailesine hangi şartlar karşılığında yar-dım edip krallığı nasıl oluşturduğu, aynı gücün Filistin topraklarında tesis ettiği hâkimiyeti Yahudilere devredip devlet kurmalarına nasıl katkı sağladığını bi-lenler, eğer iyi iz sürmesini de biliyorlar-sa, günümüz olaylarını doğru yorumlayıp, ümmet olma bilincini de doğru kavraya-bilirler.

1984 yılında merhum Başbakanlardan Muhterem Necmeddin Erbakan Hoca bir gurup arkadaşı ile birlikte umreye gel-miş ve Suud yetkilileri ile de görüşmeler yapmıştı. O zaman Suud Kabinesindeki bir Bakanın, Erbakan Hoca’nın sitemvari sözleri üzerine; “Suud devleti kurulur-ken İngilizlerle yapılan gizli bir anlaşma, bizim elimizi kolumuzu bağladığını dik-kate almanızı isterim” dedikten sonra bu gizli anlaşmanın zikrettiği maddele-rinden şu anda mealen hatırladıklarımı söyledi:

• Suudi Arabistan Devleti, dini görünümlü

Page 58: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

56 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

bir devlet olabilir fakat Hilafeti canlan-dırmaya yönelik hiçbir faaliyetin içinde yer alamaz.

• İngiliz ve müttefikleri, ihtiyaç duyma-ları halinde, üçüncü taraflara karşı, ön-ceden izin almaksızın Suudi Arabistan topraklarını kullanabilirler.

Hatırlayabildiğim bu iki madde bile çok şey ifade ediyor. Eğer burada yatan şey-tani hile ve desiseyi iyi görüp bilirsek, Ortadoğu ülkelerinde kaynayan fitne ka-zanını hangi ateşle kimlerin kaynattığını anlamanın da ilk adımını atmış oluruz.

Bugün bile umre ödemelerinin Suudi Arabistan bankalarından sadece Suud-İngiliz Bankası’na yatırılabildiğini kaç kişi biliyor?

Yine sembolik bir değeri olan “Ru’yeti Hilal” konusunda, Ramazan’a farklı gün-lerde başlama, bayramı farklı günlerde yapma ihtilafı’nın arkasında aynı gücün olduğunu kaç kişi idrak edebilmiştir?

Ortadoğu ülkelerindeki fikir ve eylem gruplarının sayısını dahi tespit etmek bir hayli zor. Vehhabi, Selefi, Şii gibi fi-kir gurupları yanında; Al Kaide, IŞİD gibi, eylemleri ile gündemde olan guruplar

ve henüz isimlerini bile duymadığımız bir sürü fikir ve eylem gurupları var. Bu guruplar ihtiyaç duyuldukça, kısa za-manda devreye sokulur ve devleştirilir; canavarlaştırılır. İşi bitince de unuttu-rulur. Belli kaynaklar tarafından oluş-turulan bu gurupların piyasaya sürü-lenleri yanında yedekte bekletilenleri de vardır. Hatta bununla da yetinmeyip farklı niyetlerle oluşmuş veya oluşturul-muş İslami cemaat, cemiyet ve tarikatla-rın içine sızmak için, destek görünümlü halka genişletme çalışması yapıldığını da bilinmekte. Bunlar genişleyen, büyüyen halkaları kendi kontrollerinde tutarak, zamanla merkezi yapılanmayı kontrol veya etki altına almaya çalışırlar. Sami-mi bir hareket ve etkinliğin, önüne geçip engellenmesi yerine, kendilerine bağlı kişileri, o hareketin ve etkinliğin, taraf-tarıymış, hayranıymış, etkisindeymiş gibi içinde yer almaya teşvik edip büyütmeyi tercih ederler. Bu büyümeyi izah ederken önderlerinin “Ateşe girer yanmaz; suya girer ıslanmaz” hikâyeleri dışında yaptık-ları bir şey olmadığını görürsünüz.

Hilâfeti yeniden ihyâ etme ihtiyacını, Müslümanlardan daha çok şer güçler dikkate alıp hazırlık yapmaktadır. Hali-fe adaylarını yetiştirme ve kontrol etme plânları, uzun zamandan beri var; sürdü-

Halis niyetlerle kurulmuş olsa bile, büyüme, genişleme, yayılma esnasında kontrolü sağlamakta ortaya çıkan acziyet, kullanılmak ve alet olmak durumuna düşmeye yol açabilir.

Page 59: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

57VASAT ÜMMET TOHUM

rülüyor. Peki bu konu ile ilgili Ortadoğu ve Türkiye’de oluşturulmuş, test çalışıl-ması yaptırılan guruplar olduğunun kaç kişi farkında?

Halis niyetlerle kurulmuş olsa bile, bü-yüme, genişleme, yayılma esnasında kontrolü sağlamakta ortaya çıkan aczi-yet, kullanılmak ve alet olmak durumu-na düşmeye yol açabilir. Son otuz yılda cemaat ve tarikatlara sızma gayretleri hız kazandı ve gözle görülür hale geldi. Bakıyorsunuz bir cemaat birkaç yıl için-de etkinliğini katlayarak artırabiliyor. Süratle genişleyip yayılabiliyor. Yılların cemaati bir anda etkinlik kazanması ve süratle yayılıp büyümesinin inandırıcı bir yanı görünmüyorsa, düşünüp birikim ve aklımızı kullanmamız gerekmez mi? İsmi bile duyulmamış bir örgüt bir anda ortaya çıkıp şehirleri yakıp yıkabiliyorsa, Ortadoğu’yu dizayn eden gücün taşeron-ları, yedek güçleri sahneye sürülüyor de-mektir. Elbette ki bu gücün ortakları ve müttefikleri, yardımcıları da vardır. Bu güçlerin oluşturduğu şeytan üçgenini ta-nımadan figüranları ile uğraşmak bizi so-nuca götürmez. Çağdaş Şerif Hüseyin’ler, Hilâfet makamını kurtarmak gibi, hizmet yaptıklarını sansalar da, hıyanetlerini devam ettirmelerine, samimi taraftarları mani olmalıdırlar. Uyarılara kulak asma-

lıdırlar. Zalim kardeşinin zulmüne mani olmak, Ona yapılacak en önemli ve en gü-zel yardım olacağını unutmamalıyız.

Örnek nesil, Peygamber arkadaşları, Peygamberimize; “Ya Resulallah bu sizin görüşünüz mü, yoksa vahiy ile bildirilen bir görüş mü” diyebilmesindeki inceliği kavrayıp, Kur’an, Sünnet ve bu iki kayna-ğa bağlı müctehid âlimlerin görüşlerine itibar ve bağlılığımızı sürdürmek “vasat ümmet” bilincini muhafaza edebilmenin sigortasıdır.

Evet, herkes projektörü kendine çevir-meli, kendi eksik ve hatalarımızı görüp kendimize çeki düzen vererek yenilen-meliyiz. Uluslararası şer odaklarının ürettiği, besleyip yaşattığı fikir ve eylem guruplarının tuzaklarına düşmemek için, bütün canlılığı ile elimizde olan değer ve ölçülerimize bağlılığımızı artırmalıyız. İlme ve ilmi faaliyetlere önem vermeyen, mensuplarının tutum ve davranışları, ihlas ve samimiyetle bağdaşmayan, hiç-bir fikir ve harekete, kör bir teslimiyet-le bağlanmamalıyız. Karşıtlığa dayanan bir anlayışa itibar etmemeliyiz. İnancını davranışlarına yansıtabilen aksiyon adamı olmaya gayret etmeliyiz.

Page 60: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

58 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Amerika veya Avrupa’da dünyaya gel-mişlerdi. Çocukken koşa koşa gittikleri kilise, ilk gençlik yıllarında yanından bile geçmek istemedikleri bir yerdi. Orada ikiyüzlülüğü görmüşler ve dünyadan so-ğumuşlardı. Hayat eğlence ve çılgınlıkla akıp giderken, onlar için zaman durmuş-tu. Kafalarında binbir soru işareti; neden yaşıyorlardı, bu dünyadaki amaçları ne idi? Bu soruların cevabını dinler verdiği için araştırmaya başladılar birçok dini. Sıra İslam’a gelene kadar zaman geçti ta-bii. Çünkü belliydi; İslam bir terör diniydi, Müslümanlar ise birer katil...

Önyargısız bir okuma ve gözlemleme sürecinin ardından kalplerindeki iman tohumu yeşerdi. Hayat birden farklılaştı gözlerinde. Aşkla vahyi anlamaya çalış-tılar, kalplerini açtılar ona. Ve pek tabii

olarak Kur’an da onlara açtı sırlarını, ken-dini... Bir tatlı telaşa düştüler sonra. Nasıl yaşayacaklardı bu nadide dini? Öğrendi-ler ve öğrendikçe de yavaş yavaş değiş-tiler. “Eğer kendimizi değiştirmeyecek olsaydık, niçin dinimizi değiştirecektik ki” dediler.

Ve... Onlar sorular sorup Hakk’ı ararken, biz Hakk’ın tam ortasında oyuncakları-mızla oynuyorduk. Onlar ezanı duyduk-larında kalplerinden bir şeylerin aktığını hissederken, biz kulaklıklarımızla müzik dinliyorduk. Onlar Kur’an’ı ellerinden bırakmaya kıyamazken, okumaya doya-mazken, biz Yasin okuyup rafa kaldırı-yorduk. Onlar namazlarına -Allah ile ran-devularına- hemen koşarken, biz dünyevi randevularımızla uğraşırken son dakika aradan çıkarıyorduk.

“İyi ki Müslümanların halini görmeden Müslüman olmuşum.”Yusuf İslam (cat Stevens)

Mühtediler Aynasındaki Yansımamız

Aşkla vahyi anlamaya çalıştılar, kalplerini açtılar ona. Ve pek tabii olarak Kur’an da onlara açtı sırlarını, kendini...

Firdevs Büşra KALUÇ

Page 61: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

59DENEME TOHUM

Onlar Müslüman olmaktan gurur duyup, hidayetlerine şükrederken, biz aşağı-lık kompleksi altında eziliyorduk. Onlar Batı’dan aydınlığa koşarken, biz Batı’ya ulaşabilmek için kendimizi harap ediyor-duk. Onlar doğuştan Müslümanların bu haline üzülürken, biz gaflet uykumuzda en derin rüyaları görüyorduk. Bu durumu Adem Özköse’nin Cennete Otostop isimli kitabında Cabir Vartessian ne güzel ifa-de eder: ‘’Müslüman bir ailede doğanlar İslam’ı iyi biliyorlar; ama yaşamıyorlar. Sonradan İslam’a girenler ise İslam’ı pek fazla bilmiyorlar; fakat İslam’ı yaşamak

için büyük çaba sarf ediyorlar.’’

‘Ey insan! Nedir seni lütuf sahibi Rab-binden uzaklaştıran?’ (İnfitar 6) diyordu ayet. Gerçekten neden bu kadar rahat ve pervasızdık? Allah’ın ipine sımsıkı sarıl-mak için o coşkumuzu ve heyecanımızı nerede kaybetmiştik? Hayat son sürat akıp giderken bizim için de bir başlangıç yapmanın vakti gelmedi mi hala? O za-man biz de Münib Engin Noyan gibi di-yelim: “Yol, sadece yola çıkmadan evvel ve yola çıkmayanlar için uzundur. YOL AÇIK, YOLA ÇIK!”

‘Ey insan! Nedir seni lütuf sahibi Rabbinden uzaklaştıran?’ (İnfitar 6) diyordu ayet. Gerçekten neden bu kadar rahat ve pervasızdık? Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak için o coşkumuzu ve heyecanımızı nerede kaybetmiştik?

Page 62: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

60 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Sadakat… Erdemlerin en yücesi… Dün-yeviliğin üzerimize çöken kalın sislerinin arasında yolunu beklediğimiz… Dünya hayatının oyalanmaları karşılığında, yine çok ucuz bedeller karşılığında elden çı-kardığımız… Ve yokluğu en çok hissedi-len…

Müminlerdendir o erler ki Allah’a verdik-leri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağı-nı ödedi (canını verdi-şehit oldu), kimi de (canını vermeyi-şehit olmayı) beklemek-tedir. Onlar, ahidlerini hiç değiştirmedi-ler. (Ahzab 23)

Biz o cesur kişiler olabildik mi? Ahde vefa gösterenler? Allaha can bedeli bir söz ve-rip, sahip olduğumuzu zannettiklerimizi ve sahip olmak istediklerimizi ayakları-mızın altından geriye atıp, kan ve revan içinde O’na koşabildik mi? Sadece ona kavuşmanın sevinciyle gözyaşları döküp, canımızdan geçebildik mi? Bize hayat ve-ren Rabbimizin uğruna ölümü düğün bel-leyebildik mi? Keskin kılıçlar ve parlak mızrakların üstüne kalbimizde en ufak bir korku olmadan yürüyebildik mi? Top gülleleri düşen siperlerde, şarapnellerin yıldırımlarla yağdığı süngü hücumların-da, şehit kanlarıyla kızıla boyanan şa-

fakların altında “Allah, Allah” nidalarıyla emr-i cihadı yerine getirebildik mi? Sa-dece O’nun ismi için, O’nun bir sözüne, bir emrine sahip çıkmak için, ölmeyi, sıkıntı-yı, fakirliği göze alabildik mi? Biz ancak istemeyi bildik, vermeden istemeyi…

Yakında a’râbilerden (savaştan) geri kal-mış (savaşa katılmamış) olanlar sana di-yecekler ki, “Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah’tan bizim bağışlan-mamızı dile.” Onlar kalplerinde olmaya-nı dilleriyle söylüyorlar. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O’na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Hayır! Allah yaptık-larınızdan haberdardır. (Fetih 11)

Ne kadar çok şeyi düşünüyoruz, yerimiz-den kalkmamız ve cesaret göstermemiz gerektiğinde… Bizi sıcak bir yatağa ve bir tabak yemeğe bağlayan ne kuvvetli bağlarımız var. Yoksa, yoksa o ayrılama-dıklarımızın Allah’ın bir emaneti olduğu-nu unuttuk mu? Onları veren Allah’ın di-lerse alacağını bilmiyor muyuz? Nasıl bir mantıktır bu, Allah’ın verdiklerine bağla-nıp Allah’ın emrini tutmamak. Bahane-lerimiz hazır. “Zaman değişti, devir eko-nomiyle, teknolojiyle mücadele etmenin

Unutulan Ahit…

cihat…Allaha can bedeli bir söz verip, sahip olduğumuzu zannettiklerimizi ve sahip olmak istediklerimizi ayaklarımızın altından geriye atıp, kan ve revan içinde O’na koşabildik mi?

Ender KORKMAZ

Page 63: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

61DENEME TOHUM

devri… Artık kılıç yok, kalem var”… Hadi o zaman kurun yeşil bankalarınızı, kul-lanın faizli paraları, otoritelerden izinsiz hiçbir şey yapmayın, mazlumları unutun, sınavlarda hile yapın, insanların mah-remlerini dinleyin, stat dolusu insanların önünde şarkılı türkülü eğlenceler yapın, nihayet geçin küfür sisteminin de başına ve batın günaha, boğazınıza kadar. Cihat mezara talip olanların işidir, koltuklara talip olanların değil. Görmüyor musunuz nasıl kandırıyor şeytan bizi… Kulağımıza bin bir bahane veriyor bizi yerlerimizde tutacak. Bir zaferin sahibi ne ekonomik güçtür ne de teknoloji… Bir zaferin tek sebebi Allah’ın iradesidir. Biz kendimize Allah’ı müttefik edindikten sonra, korka-cak neyimiz var ki? Ama biz, şu durumda, Allah’la ittifak etmek yerine faizli ekono-mik sistemler ve Allah’ı tanımayan bilim-sel paradigmaları mı müttefik edindik?

Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız. (Necm 61)

Yoksa biz hayaller peşinde mi koştuk bunca zamandır. Çölde serap peşinde… Asla kendisi için harcananlara değmeye-cek geçici ve zanni muvaffakiyetler mi meftun etti bizi? Bir şey olmak mı istedik ey Rab? Sana sadık olamadıktan sonra, başka ne olduğumuzun kıymeti nedir ki oysa? Anlayamadık Seni, anlayamadığı-mız için de anlaşılmaz sandık ve terk et-tik; safları, savaşları, namazı, gizli dökü-len gözyaşlarını… Biz zannettik ki Seni terk edebiliriz, Senin yarattıklarınla oya-lanarak. Biz Senin dediğin gibi gaflet için-de oyalanıyoruz, Senin huzuruna gelme-ye yeğ tutuyoruz, nargile marpuçlarında demlenmeyi… Ahbap muhabbetiyle za-man öldürmeyi… İçinde Senin olmadığın düşünceler üreterek, bataklığımızı bir kat daha batak kılan siyasetleri…

Bakın bir Allah dostu nasıl feda etmiş dünya hayatını, farzlara uymak için nasıl da terk etmiş dünyada gelecek huzurun tatlılığını;

“Bîçare bir kısım âlimler ve ehl-i takva insanlar, çoluk-çocuğunun maişet derdi için bid’alara fetva verdiler veya tarafdar göründüler. Hususan din derslerini kal-dırıp Ezan-ı Muhammedî’yi kaldırmak gibi dehşetli hücumlara karşı, a’zamî fedakârlık ve a’zamî sebat ve metanet ve herşeyden istiğna etmek lüzumu karşı-sında, ben bir sünnet-i seniye olan evlen-mek âdetini terkettim ki; tâ çok haramla-ra girmeyeyim ve çok vâcibleri ve farzları yapabileyim. Bir sünnet yüzünden yüz günaha girilmez. Çünki o kırk sene zar-fında bir tek sünneti yerine getiren bazı hocalar, on kebaire ve haramlara girme-ye, bir kısım sünnet ve farzları bırakmaya kendilerini mecbur bildiler.” (Bediüzza-man.)

Allah mücadele azmimizi ve infakımızı arttırsın, tevazuda ve imanda ayağımızı sabit kılsın.

Amin…

Bir zaferin sahibi ne ekonomik güçtür ne de teknoloji… Bir zaferin tek sebebi Allah’ın iradesidir. Biz kendimize Allah’ı müttefik edindikten sonra, korkacak neyimiz var ki?

Page 64: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

62 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

2011 yılında, ilk Somali ziyaretim sonra-sı “Bizler her gece semada aynı yıldızları izlerken kaderimiz bu denli mi ayrı düşe-cekti?” diye sorduğumu, Somali, gittiğim ilk fakir –ve tabii en fakir- ülke olunca da orada ‘Ne kadar da zengin bir kimse’ olduğum hususunda kafa yorduğumu hatırlıyorum… O tarihlerde cebimdeki 5 kuruş bile kendimi çok zengin hisset-memi sağlamıştı. Somali benim için bir mizan, mihenk taşı, bir ölçü birimi ol-muştu.

Zihnime kazınan Somali ve başkent Mo-gadişu tablosu; boş bulunmuş her ara-zi parçasına çadırlar kurarak yerleşen binlerce insanın, batılı ve doğulu yardım kuruluşlarınca kamplarda pişirilen ye-meklerden payına bir şey düşerse kar-nını doyurabildikleri; bir tanesinin dahi sağlıklı olmaması sebebiyle çocuklarının niteliğinin hastalıklarının az ve çok ol-mak üzere iki sınıfta belirlendiği, ekono-minin çadırlara temel teşkil eden ağaç ve çaput parçalarının satımından elde edil-

Somali ile Kaderlerimiz Birleşirken...

PAN

OR

AM

AFa

hred

din

DED

E

cebimdeki 5 kuruş bile kendimi çok zengin hissetmemi sağlamıştı. Somali benim için bir mizan, mihenk taşı, bir ölçü birimi olmuştu.

Page 65: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

63

diği kültürel, siyasi, sosyal her yönü ile çökmüş bir ülke oldu. Tabii diğer taraftan da mermi izine rastlanmayan binanın ol-madığı ürpertici bir şehir tablosu…

2011 yılından sonra Türkiye hükümet üyeleri defalarca Mogadişu’ya gitti-ler. TİKA, Kızılay, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yanı sıra İHH’nın öncülük ettiği pek çok yardım kuruluşunun ça-lışanları da İstanbul ile Somali arasında mekik dokudular. Medyaya yansıyan haberler bizleri her defasında derinden etkiledi ülkemin insanları da bu bilme-dikleri görmedikleri ülkenin sesini duy-du yardım elini esirgemedi.

Türkiye’den Mogadişu’ya yaptığım yolcu-luk sırasında çok heyecanlıydım. Yıllar-

dır medyadan takip ettiğim bu ırak ama yakın ülkeyi görme fırsatı, içimde birbiri-ne zıt duyguların (Keder ile sevinç/ üzün-tü ile heyecan) harekete geçmesine sebep oluyordu. Sabah saatlerinde Mogadişu’ya indiğimde hiç beklemediğim bir kala-balıkla karşılaşıyorum. Havalimanı kapasitesinin üstünde bir güçle mi-safirlerini karşılıyor veya uğurluyor. Bu durumu, özellikle son birkaç yıldır, yapılan yardımların ufak da olsa bir et-kisi olduğunu görmek adına sevindirici buluyorum.

Vize işlemlerinin akabinde havalima-nından çıktığımızda pürüzsüz bir yolda ilerlediğimizi fark ediyorum. Aracımızı kullanan ve aynı zamanda rehberimiz olan arkadaş yoldaki asfaltın çok yakın

PANORAMA TOHUM

Somali Afrika’nın en doğu ucunda yer alıp, Kuzeybatıda cibuti, güneybatıda Kenya, kuzeyde Aden Körfezi ve Yemen, doğuda Hint Okyanusu, batıda Etiyopya ile çevrili. Kıtadaki en uzun sahil şeridine sahip, ancak periyodik muson rüzgârları ve düzensiz yağışla yıl boyu kurak iklime sahip olması sebebiyle halkı çoğu zaman kıtlıkla mücadele veriyor.

Page 66: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

64 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Page 67: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

65PANORAMA TOHUM

zamanda TİKA tarafından yapıldığını söylüyor.

Yapılan yardımların insanların yüzünde-ki yansımalarını gördükçe şahsım adına ülkemle bir kez daha gurur duyuyorum.

Varacağımız noktaya kadar Türkiye’nin her tarafından gelen pek çok insan ile karşılaştım. Yeniden inşa edilen ülke-nin inşaat işlerinden tarım işine kadar her konuda lokomotif güç Türkiye olun-ca; burada bir Vanlı, bir Diyarbakırlı, bir Edirneli, bir Rize’li ile karşılaşma-nız hiç de şaşırtıcı değil.

Ziyaretimizin ana odağı çocuklar olduğu için onlarla ilgilenmeye başlıyoruz. 2011 yılında az hasta, çok hasta diye ikiye ayır-dığımız çocukların içlerinde bu defa sağ-lıklı olanları görmek umut verici oluyor. Temel besin maddelerinin sağlanması noktasında bir nebze olsun zorlukları aş-mış olmaları çocukların sağlığına da yan-sıyor.

Yetişkinler için de geçmişe göre olumlu değişimler yaşanıyor Somali’de. Ulusla-rarası kuruluşların araştırmalarına göre 2010 yılına kadar ortalama 40 yıl olan in-san ömrü, kurulan hastaneler ve yapılan çalışmalar neticesinde 45 yıla yükselmiş.

Gezimiz esnasında geçtiğimiz ufak tarım alanları hakkında rehberlerimiz bilgi veriyor. Türkiye’de senede bir-iki kez ye-tişen pek çok meyve ve sebzenin burada senede -en az- 4 kez mahsul verdiğini öğreniyoruz. Domates, patates, muz bun-lardan sadece birkaçı… Tarımda eğitimli insanların çalışması ve sulama çalışma-larının artması ile bu oranın arttırılabile-ceği, batılıların bunları bilmesine rağmen bu güne kadar Somali’deki kıtlığa, açlığa ve sefalete göz yumduğunu da öğrenmiş oluyoruz.

Mogadişu’da bulunan Türk Büyükelçi-liği, sıradan bir büyükelçiliğin çok öte-sinde, Somali’de kalkınma hamlesinin koordinatörü gibi çalışıyor. Yeterince sömürülmüş Somali’yi daha fazla sömür-meye kararlı ülkeler, Türk Büyükelçiliği gibi sahaya çıkamıyor, rahat hareket ede-miyorlar.

Gezimizin sonlarına doğru Somali için pek çok şeyin geçmişe göre olumlu yön-de ilerlediğini, yapılanların hem toplum hem de ülke refahında karşılık bulduğu-nu görmekle birlikte, yolumuzun uzun ve meşakkatli olduğunu da bir kez daha idrak ediyoruz.

Page 68: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

66 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Sultan Divanî (Afyon) Mevlevihanesi, ilk kurulan mevlevihanelerden birisi olup, Konya Mevlâna Dergâhı’ndan sonra en önemli asitanelerdendir. 13’üncü yüzyıl-da kurulduğu kabul edilir. 16’ıncı yüzyıl-da burada ünlü Şair Divanî Mehmet Çe-lebi burada şeyhlik yapmıştır. Mevlâna ailesine mensup kişilerin kuruluşunda görev aldığı, içinde semahane ve türbe bulunan cami ve önündeki matbah ve derviş hücrelerinin ne yazık ki sadece bir kısmı günümüze ulaşabilmiştir.

Dergâh 1902 yılındaki büyük yangın-da tahrip olmuşsa da, 1908 yılında II. Abdülhamid Han’ın yardımlarıyla ye-niden yapılmış, Şeyh Celâleddin Çelebi zamanında da ibadete açılmıştır. Sultan Divanî’nin kızı Destina Gevher Hatun ile Güneş Hatun’un da burada ‘şeyh vekilliği’ yaptığı söylenmektedir.

MİMARİ YAPISI

Mevlevihane’nin Camisi kesme taştan olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtül-müştür. Kasnağındaki renkli camlarla aydınlatılan camide günün değişen ay-dınlığı adeta bir ışık ve renk şöleni yaşat-maktadır. Matbahla ana yapı arasındaki selâmlık dairesi (Meydan-ı Şerif, derviş hücreleri) ile doğudaki çelebi konakla-rı zamanla yıkılıp yok olmuş, günümüze yalnızca Matbah-ı Şerif, gasılhane, şadır-van, türbe ve camii ulaşabilmiştir.

Semahanenin doğusunda şerbethanenin üst katında, semahaneye bakan kafesli kadınlar mahfili ve semahanenin sol ta-rafındaki türbe bölümünde de Mevlevi şeyhlerine ait 12 ahşap sanduka kare plânlı semahane, mescit ve türbeyi ama-cına uygun, mimari bir harikaya çevir-mektedir.

Sultan Divanî (Afyon) MevlevîhanesiAsıl adı Sultan Divanî Mevlevihanesi olan Afyonkarahisar Mevlevihane’si 1710 yılında yapılmıştır. Görülmeye değer olan bu yapı, 1844’de Sultan Abdülmecit, 1908’te de Sultan II. Abdülhamit tarafından onarılmıştır.

ZELE

RİM

İZK

übra

TO

KU

Ş

Page 69: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

67GEZİ TOHUM

Harimin doğusunda sandukalar yer alır. En büyük olan sanduka Divanî Mehmet Çelebi’nin olsa da burada; Mevlana’nın to-runlarından Aba Puş-i Veli, Sultan-ı Diva-ni Mehmet Semai Çelebi, Hızırşah Çelebi, Şah İsmail’in oğlu Elkas Mirza ve diğer Mevlevi büyükleri gömülü bulunmakta-dır.

EN PARLAK DÖNEMİ

Mevlevîhâne’ye tarihinin her dönemin-de ilgi gösterilmiş olsa da Sultan Dîvânî döneminde daha fazla rağbet edildiği bilinmektedir. Sultan Dîvâni’nin teşki-latçılığı, devlet adamları ile iyi geçinmesi ve onlarla sürekli diyalog halinde olması, çok seyahat etmesi, Mevlevîliğin parlak bir dönem geçirmesine ve dergâhın ün yaparak daha çok ilgi görmesine sebep olmuştur.

20’inci yüzyıla tamir ihtiyacı ile giren top-rak damlı, ahşap Mevlevîhâne, Celâleddin Çelebi’nin Postnişînliği sırasında 1902 yılında zuhûr eden bir yangında bütün müştemilat ile birlikte tamamen yanmış-

tır. Mevlevihanenin kubbeleri inşaatın bitim sırasında mimarî hata ile çökmüş, Sultan Abdulhamit’in buyruğu ile saray-dan gönderilen Hacı isimli mimar ve taş işçiliği ustası Ermeni Andon Usta inşaatı tamamlamıştır.

Onarımın ve yeniden inşanın 1908 yı-lında tamamlandığı ise, Çizmeci Oğlu Vehbi’nin kağıt üzerine yazmış olduğu kitabesinden anlaşılmaktadır.

Yaklaşık altı asırdır faaliyetleri süre-gelen Mevlevîhânenin yaşamına, 1925 yılında tekke ve zâviyelerin çalışmala-rının iptal edilmesi sonucu son veril-miştir.

2007 yılında Vakıflar Genel Müdür-lüğü tarafından restorasyona alınan Mevlevîhânenin “Derviş Hücreleri/Odala-rı” bölümü, Afyonkarahisar Belediyesi’nin tahsis etmesi sonucu, 30 Aralık 2008’de “Sultan Dîvânî Mevlevîhâne Müzesi” ola-rak hizmete sunulmuş, Mevlevihane Af-yon Müftülüğünce kullanılmış ve günü-müzde de camiye dönüştürülmüştür.

Page 70: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

68 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Aslıhan ŞİMŞEKD

UD

AN

-BAT

IDA

N

İslamiyet gelmeden önce puta tapanlar-dan olan Hz. Rufeyde’nin Müslümanlık ile tanışması ise hurma ticareti yaparak geçimini sağlayan eşi Abdullat sayesinde olmuştur. Eşinin din değiştirme talebini ailesinin putlara ve falcılığa olan yakın ilgisi sebebi ile başlangıçta reddeden Ru-feyde daha sonra İslam’ın güzel yanlarını öğrendikçe ve eşinin yaşadığı olumlu de-ğişimleri gördükçe Müslümanlığı kendi-ne yakın bulmuş ve vakit kaybetmeden şehadet getirmiştir.

Yesrib’de doğan Hz. Rufeyde, İslam’ın ilk yıllarından itibaren din uğruna mücadele vermiş ve ilk Müslümanlardan olma şe-refine de erişmiştir. Özellikle İslamın ilk yıllarında aktif olarak çalışmış, yarala-nanlara ve işkenceye uğrayanlara yardım etmiş, bilgi ve tecrübesini de çevresinde-kilere aktarmaktan, kendisi dışında hiz-met edebilecek tıp bilgisi olan öğrenciler yetiştirmekten de geri kalmamıştır. Pek çok siyer kitaplarında adı Peygamberi-mizin güvenini kazanan sahabelerden olarak geçer.

Hz. Rufeyde’nin isminin insanlık tarihi boyunca anıldığı en önemli olay eğitim görmüş hemşirelerin idare ettiği “Seyyar Sahra Hastanesi”ni kurmasıdır.

Hz. Rufeyde

İlk İslam Hemşiresi

Hazrec kabilesinin Eslem boyuna mensup olan Hz. Rufeyde, İslam tarihinin ilk hemşiresi ve bir ilk-yardım çadırını ilk kuran kişi olarak anılır. Cesareti ve soğukkanlılığı ile bili-nen Hz. Rufeyde savaşlara Peygamberimiz ile birlik-te gider, yaralanan asker-lerin yaralarını sarar cesa-reti ile kendinden küçük olanlara güç verirdi.

Allah Resulu ile katıldığı savaşlarda yaralıları te-davi eden Hz. Rufeyde’nin Hendek Savaşı’nda ilkel ve basit şartlarda kurduğu çadır, askeri hastane ola-rak kullanılmış ve savaşta yaralanan askerler bura-da tedavi edilmiş böylece İslam’ın bilinen ilk tedavi çadırını oluşturmuştur.

Page 71: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

69DOĞUDAN-BATIDAN TOHUM

İslam tarihi içerisinde adına sıkça rast-ladığımız Hz. Rufeyde özellikle Hayber Savaşı’nda kalabalık bir hanım sahabi topluluğuna ilk yardım ve tedavi tek-nikleri hakkında yaptığı alıştırma ile anılır. Hz. Rufeyde’den aldıkları eği-timlerini tamamlayan hanım sahabeler Resulullah’tan izin istemiş, Resulullah da onları “Allah’ın bereketi üzere” diyerek savaşta birlikte olmaya çağırmıştır.

Bu savaşta sağlık işleri ile uğraşan ha-nım birliğine Resulullah verdikleri fayda sebebiyle kılıcı ve atıyla dövüşen askere verdiği kadar ganimetten pay vermiş, üstün durumda olanlara şeref gerdanlığı takmıştır.

Hz. Rufeyde’nin isminin insanlık tarihi boyunca anıldığı en önemli olay eğitim görmüş hemşirelerin idare ettiği “Seyyar Sahra Hastanesi”ni kurmasıdır.

Resulullah Hz. Rufeyde’nin cihadının ilk yardım ve tedaviden ibaret olmadığını Medine’deki sosyal sorumluluk faaliyet-lerinde elinden gelen yardımı yaptığını açıkça dile getirmektedir. Öyle ki Hz. Muhammet biri yaralandığında “Onu Rufeyde’nin çadırına taşıyın, kendisi ile gereklice ilgilenecektir. Ben de sık sık ziyaret edeyim” demesinden anlaşılmak-tadır.

Yetim ve tüm muhtaçlara yardım için de durmak bilmeden çalışan ve kendini ada-yan Hz. Rufeyde tüm ömrü boyunca gö-nüllü olarak Müslümanların hizmetine

koşmuştur.

Spot: Cesareti ve soğukkanlılığı ile bilinen Hz. Rufeyde savaşlara Peygamberimiz ile birlikte gider, yaralanan askerlerin yara-larını sarar cesareti ile kendinden küçük olanlara güç verirdi.

cesareti ve soğukkanlılığı ile bilinen Hz. Rufeyde savaşlara Peygamberimiz ile birlikte gider, yaralanan askerlerin yaralarını sarar cesareti ile kendinden küçük olanlara güç verirdi.

Page 72: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

70 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

DO

ĞU

DA

N -B

ATID

AN

O sıralarda Kırım Savaşı’nın yaşanması, Florence Nightingale’in hayatının dönüm noktası olmuştur. Savaşa katılan İngiliz askerlerinin çok büyük sıkıntılar çektik-leri ve tedavileri yapılamadığı için can çekişerek öldüğü haberleri Londra’ya ulaştığında Nightingale Kırım’a gitme kararı aldı. İngiliz Hükumeti, savaşın asil kadınlara uygun olmadığının söylenme-sine rağmen kararından vazgeçmeyen Nightingale’i gidecek sağlık ekibinin baş-kanı yaptı.

Savaş boyunca gece gündüz demeden ya-ralılarla ilgilenen Nightingale’e askerler The Lady With Lamp (Lambalı Kadın) is-mini vermişti.

Hemşire arkadaşları ile 4 Kasım 1854’te İstanbul’a gelen Nightingale Üsküdar’da Selimiye Kışlasında da görev yaptı. Teda-vi ettikleri ilk asker grubu 10 gün önce yaralanan ve hiçbir müdahaleden bulu-nulmayan yaklaşık 500 kişilik bir gruptu.

Florence NIGHTINGALE

Lambalı Kadın

Bebeklerini hasta sayarak, onlara şefkatle bakan Nigh-tingale, seçeceği mesleğin sinyallerini daha küçük yaş-larda vermişti. O dönemler-de hastanelerin bakımsız, koğuşların kalabalık olma-sı, hastabakıcıların ise kaba ve sert üslubu, hastabakıcı-lığın, eğitimsiz ve mesleği olmayan kızlar tarafından yapılıyor oluşu, ailesinin kararına olumsuz tepki gös-termesi de onu yıldırmadı.

Hastabakıcılığa ilk olarak yakın muhitteki fakir has-talardan başladı. 1851’de Almanya’da hastabakıcılığı ve hastane yönetimi üzerine incelemeler yaptı. 1853’te İngiltere’ye dönüp hastane-lerde çalışmaya başladı.

Page 73: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

71DOĞUDAN-BATIDAN TOHUM

Nightingale yardımcılarıyla birlikte he-men işe koyuldu. Önce askerlerin tedavi-sini başlattı, tedavinin hemen ardından hastaneyi düzene soktu.

Savaş bitinceye kadar savaş alanlarından ayrılmayan Florence Nightingale savaş sonrasında İngiltere’ye döndüğünde, dö-nüşü kutlanmak için toplanan paralar-la Saint Thomas Hastanesi’nde çalışan hemşirelere yurt yaptırdı.

Liyakat Nişanı alan ilk kadın olan Flo-rence Nightingale 1860 yılında toplanan

paralarla bir fon açarak ilk Nightingale hemşirelik okulunu kurdu.

Nightingale mesleğe olan olumsuz bakı-şı değiştirmiş, hemşirelik ile hastabakı-cılığa getirdiği bilimsel çalışmalar ile de mesleğe saygınlık kazandırmıştır.

13 Ağustos 1910’da hemşireliğe ve ha-yata veda eden Florence Nightingale’in doğum günü olan 12 Mayıs, tüm dünyada hemşireler günü olarak kabul edilmekte-dir.

Nightingale yaptığı işe olan olumsuz bakışı değiştirmiş, hemşirelik ile hastabakıcılığa getirdiği bilimsel çalışmalar ile de mesleğe saygınlık kazandırmıştır.

Page 74: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

72 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Odanızın penceresinden dışarıdaki man-zarayı seyrettiğinizde, hayatınız boyunca aldığınız telkinden dolayı, bu manzarayı gözlerinizle gördüğünüzü zannedersi-niz. Oysa gerçek böyle değildir. Çünkü siz beyninizin içinde oluşan manzaraya ait görüntüyü görürsünüz. Bu bir tahmin ya da bir felsefe değil, bilimsel bir gerçektir. Çünkü göz, sadece, kendisine ulaşan ışığı, retinasındaki hücreler sayesinde elekt-

rik sinyaline çevirmekle görevlidir. Gö-rüntünün oluştuğu yer beyninizdir. Yani, gördüğümüz, dokunduğumuz, duyduğu-muz her şeyi beynimizin içinde yaşarız. Asıl önemli olan nokta ise, bu bilimsel gerçeğin bizi ulaştırdığı sorudur: Pence-reden görünen manzarayı izleyen, bu manzaradan zevk alan, heyecan duyan kimdir?

Akvaryumdaki Balık Özgür müdür?

SİN

EMA

- Tu

ba A

YD

IN

Odanızın penceresinden dışarıdaki manzarayı seyrettiğinizde, hayatınız boyunca aldığınız telkinden dolayı, bu manzarayı gözlerinizle gördüğünüzü zannedersiniz. Oysa gerçek böyle değildir.

Page 75: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

73SİNEMA TOHUM

Su, yağ protein gibi maddelerden meyda-na gelen beyin olamayacağına göre onun ötesinde, çok daha farklı bir varlık olma-lıdır. Daniel Dennet, bir materyalist olma-sına karşın, bu soruyu şöyle ifade eder: Bi-linçli düşüncelerim ve özellikle de güneş ışığından, Vivaldi’den, hafifçe kıpırdayan dallardan aldığım zevk - nasıl olur da tüm bunlar sadece beynimde oluşan fiziksel şeylerdir? Bu imkânsız görünüyor. Başka bir şey olmalı, şüphesiz beyin tarafından üretilen, fakat farklı bir mekâna yerleşti-rilmiş bir şey. Evet, neden olmasın?”

Bu noktada Boudrillard’ın Simülaklr te-orisi üzerinde durmak yerinde olacaktır. Keza Baudrillard’a göre simülaklr bir ger-çeklik olarak algılanmak isteyen görü-nümdür. Son yıllarda büyük bir gelişme gösteren “sanal gerçeklik” kavramı ise bu konuda fikir vericidir.

Sinema söz konusu olduğunda ise sanal gerçeklik zirve noktasına ulaşır. Baud-rillard, Filmlerde rahatsız edici bir ku-sursuzluğun göze çarptığından söz eder. Bir başka deyişle ona göre filmler kusur-suz, olağanüstü ‘artefact’lar (insan eliyle

yapılmış şey, yapay doku) dâhice simü-lakrlardır. Bütün gereksizlikler, bütün zararlı ışınlar titizlikle temizlenmiştir. Filmlerde sahnenin olabildiğince gör-kemli bir şekilde parlamasını sağlama kaygısı onların birer simülakr olmasını sağlar.

Tüm bu teorilerden hareketle Peter Weir ‘in yönettiği ve başrollerini Jim Carrey, Laura Linney, Ed Harris’in paylaştığı 1998 yapımı Truman Show filmi incelen-melidir.

Truman’ın yaşamı gerçek sandığı TV stüdyolarında tam otuz yıldır, aralık-sız olarak ve reklam vermeden 24 saat boyunca canlı olarak televizyonda ya-yınlanmaktadır. Kendisi dışında herkes bunun bir oyun olduğunu bilir. Yalnızca Truman mükemmel bir yaşama sahip ol-duğu düşüncesindedir.

Bu sahte yaşamdan kaçmaması için Truman’a başka bir dünyanın olmadığı yaşadığı hayatın tek ve gerçek hayat ol-duğu empoze edilmeye çalışılmıştır. Ta ki bir şeylerin çok fazla yolunda gittiğini düşünmeye başlayana dek…

Page 76: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

74 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Film Truman Show Programı’nın kendi jeneriğiyle başlar. Bu sinema-hayat-gerçeklik ekseninde bir sorgulamadır. Filmin hemen başında yere düşüp kırılan spot ise, artık görevini tamamladığının ve yaratılan TV starının aydınlatılmaya-cağının habercisi gibidir. Daha sonra bu gerçek bir yalan ile örtbas yani Simüle edilmiş olur. Sistem ortaya çıkan gerçek-liği yeni bir simülasyon ile simulaklr’a dö-nüştürmüştür

Truman programa koyulan sahte olaylar ve durumlar ile de var olan dünyasının içine mahkûm edilmekte, basit olaylar ile meşgul edilerek gündelik yaşam karma-şası içinde gerçeklik sorgulaması yapma-sına engel olunmaktadır.

Truman’ın reklamsız hayat yayını ara-lıksız olarak devam etmektedir. 24 saat canlı yayının içine yerleştirilen reklam-lar günlük hayatta bizlerin de birer rek-lam objesi ya da maruz bırakılanı olduğu-muzu adeta bağırır.

Truman dışında herkes gereğinden fazla gerçek karakterler olarak çizilir. Sürek-li mutlu olduğunu söyleyen karısı, set arkasında “artık buna dayanamıyorum” derken gerçek hayata bir adım atmış ama yapımcılar tarafından farklı baskılar ile yalan dünyaya döndürülmüştür.

Truman’ın dünyasında yaşanan aksak-lıklar sahte gerçekliğin adım adım yı-kılmasına ve sanal dünyanın mutlaka ve mutlaka hata yapacağına dair işaret-ler taşımaktadır. Var olan aksaklıkların yeni simülaklrlarla örtbas edilmesi artık işe yaramayacak rutini değişen ve hayatı sorgulamaya başlayan Truman (birey) ge-çici gerçek dünya yansımaları ile oyalan-maya çalışsa da başkarakter artık bunu kabullenmeyerek gerçekliğin peşine dü-şecektir.

Truman Show’un yapımcısı Christof bir replikte ‘dünyanın gerçekliğini bize su-nulan kadarıyla kabul ederiz’ derken te-levizyon başındaki güvenlik görevlilerini görürüz. Bu söz dünyayı bize gösterildiği

Kendisi dışında herkes bunun bir oyun olduğunu bilir. Yalnızca Truman mükemmel bir yaşama sahip olduğu düşüncesindedir…

Page 77: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

75SİNEMA TOHUM

haliyle kabul ettiğimizi bunun için sor-gulamaya gerek duymadığımızı aslında suçun bizlerde olduğu vurgular. Bireyin kendi çabasıyla simülasyonu aşıp gerçek dünyaya ulaşacağı bu şekilde iddia edil-miş olunur.

Televizyonları başındaki milyonlarca iz-leyici Truman’a kitlenmiş onunla yatıp onunla kalkmaktadırlar. Filmde böylece izleyicinin de (yani bizlerin) ne denli öz-gür olduğu tartışılır. Beyazperde yahut beyazcam’ın verdiği gerçeklerle yetine-rek gerçeklerden kaçmakta olduğumu-zun altı çizilmiş olunur.

Truman filmin sonunda gerçeğe yelken açar. Tasavvufta da bahsedilen çile de-nizinden mumdan gemi ile (yapılan sa-nal dalgalar arasından küçük bir tekne ile) geçer, bilinçaltı ile yüzleşir ve ger-çeğin kıyılarına ulaşır. Truman’ın açılan kapıdan geçtiği sekansta gerçek dünya karanlık olarak resmedilir, bu gerçek dünyanın bilinmezliğidir. Matrix’i çözüp gerçekliğe adım atan başkarakterin var-

mış olduğu olgunluk, (nirvana/kamil in-san) izleyiciye layık görülmez.

Postmodern bir sosyolog olarak nitele-nen Jean Baudrillard gerçekliğin simü-lakrlar sayesinde bir kaosa girildiğini bunun da kısır döngülü bir sarmala ben-zediğini belirtir. Bu aşamada artık için için kaynama/iç patlamalar yaşanacağını ve gerçekliğin ancak aramakla bulunaca-ğını başka bir dille ifade etmiş olur.

Postmodern bir sosyolog olarak nitelenen Jean Baudrillard gerçekliğin simülakrlar sayesinde bir kaosa girildiğini bunun da kısır döngülü bir sarmala benzediğini belirtir.

Page 78: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

76 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Antalya Akvaryum’da yer alan Kar Dün-yası, yerli ve yabancı tüm turistlere dışa-rıda hava sıcaklığı ne olursa olsun, -5 de-recede kar keyfi yaşama fırsatı veriyor. Eskimo Köyü, Toros Dağları, tarihi Kaleiçi Saat Kulesi, Aziz Nikola Evi ve Everest’e tırmanan Nasuh Mahruki’nin kullandığı malzemelerin sergilendiği tematik köşe-lerin yer aldığı Kar Dünyası misafirlerine farklı bir deneyim yaşatıyor.

1500 metrekare brüt alanda kurulan Kar Dünyası’na her gece 12’den sabah 9’a ka-dar -17 derecede tipi şeklinde doğal kar yağdırılıyor. Ziyaretçiler özel kar kıya-fetleri ve botları giyerek gün boyunca -5 derecelik ısı ortamında kar keyfini yaşa-yabiliyorlar.

2015’e kadar gezilebilecek olan Kar Dün-yası Antalya sunduğu farklı ve eğlenceli deneyimi ile ziyaretçilerini bekliyor.

Müzisyen Tuluyhan Uğurlu Haydar-paşa’da Gün batımı konseri ile dinleyici-leri ile buluşacak.

Tuluyhan Uğurlu’nun ilk dinletisini 2004 yılında verdiği Dünya Başkenti İstanbul isimli eseri, 10 yıl içinde 350’nin üzerin-de konserde seslendirildi. İlk icrasının

10. Yılında Uğurlu yeni melodilerle zen-ginleştirdiği eserini görsel bir sunumla sergileyerek bu kez İstanbul’un dünü kadar yarınını da anlatacak. Haydarpa-şa Garı’nın büyük peron alanında ger-çekleşecek konser 13 Eylül 2014’te saat 18.00’da başlayacak.

Antalya Yaz-Kış Karlar Altında

Müziğin Kanatlarında İstanbul’u Yaşamaya Hazır mısınız?

LTÜ

R -

SAN

AT

Page 79: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

77KÜLTÜR - SANAT TOHUM

Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubunun (TÜMATA) düzenlediği “99 Gün 99 Gece Sema” adlı etkinlik tamam-landı. Grubun kurucusu Yrd. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç, Rasim Mutlu Kültür Merkezi’ndeki son sema öncesi gazete-cilere yaptığı açıklamada, etkinliklerine 99 gün içinde dünyanın dört bir yanından yaklaşık 500 kişinin katıldığını söyledi.

Daha önce 3, 5, 7, 40 ve 66 günlük sema etkinlikleri gerçekleştirdiklerini belir-ten Güvenç; “Semazenlerimiz Hazreti Mevlana’nın ‘Gel’ çağrısına uyuyorlar. Etkinliğe katılanlar içinde Hristiyanı, Yahudisi, Budisti var. Bugüne kadar 80 ülkeden insan bu sirkülâsyona katıldı. 99 gün 99 gece semazenler değişti ama sema durmadı” dedi.

“99 Gün 99 Gece Sema” Tamamlandı

Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştır-maları Enstitüsü, sosyal hassasiyetlerin en fazla ifade bulduğu bir merkeze dö-nüşen Taksim Meydanı’nın 19. yüzyıl’dan 1960’a uzanan süreçte geçirdiği değişim ve dönüşümlere fotoğraf, gravür ve ha-rita üzerinden ışık tutan bir sergiye ev sahipliği yapıyor; “Taksim: İstanbul’un Kalbi”.

Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araş-tırmaları Enstitüsü sergi katında yer alan “Taksim: İstanbul’un Kalbi” sergisi 11 Ekim 2014’e kadar ücretsiz olarak zi-yarete açık kalacak.

Taksim’in Tarihi Bu Sergide

Page 80: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

78 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

İslamcılıkEksik Olan Artık Başka Bir Şeycihan Aktaş

Türkiye’de (ve dünyada) İslâmcılık hiç olmadığı kadar çok tartışıldı, hâlen de tartışılmakta. Din siyaset ilişkisi başta olmak üzere, adalet, İslâmcıların talepleri, başörtü-sü, din eğitimi, Kürt sorunu, Alevilik, kentleşme, kentsel dönüşüm, yoksulluk, Ortadoğu vb. konuları içeren son de-rece ciddi bir siyasal süreç yaşanmakta. Bu kitap, Cihan Aktaş’ın son on beş yılda İslâmcılık üzerine yaptığı oku-maların sonucunda kaleme aldığı yazılardan oluşmakta.

Aşk cephesiBahadır Yanişehirlioğlu

Rodos’ta bir otelde çalışan Angela’dan bir Ege şehrinde yaşayan Selim’e gönderilen mektupla başlıyor yolcu-luk… Selim yalnız, kafası karışık, kendisiyle barışmak için işaret bekleyen günümüz insanlarından… Kendisine gelen mektupla beklediği işareti alıyor ve Rodos’a, aynı zamanda kendi içine doğru bir yolculuğa çıkıyor; yanına sadece bir “KİTAP” alarak…

Aslında bir emaneti var Angela’nın, savaş ve göçün ayır-dığı iki âşığın bir asırdır saklı kalmış özlemiyle dolu mektuplar, dedesine ulaşamasa da Selim’e ulaşarak bu hasreti dindirecek yıllar sonra ve birleştirecek yolunu kaybetmiş iki genci…

Selim, kâh yanında taşıdığı “KİTAP”la Çanakkale Cephesi’ne yol alacak, cephede çarpışan Akhisarlı Ali ve Anzak askeri Joe’nun yaşamlarına ortak olup savaş yılla-rının acılarıyla anın içinde kaybolacak; kâh savaş nede-niyle Akhisar’dan sürülen Rumlardan biri olan Adara’nın sevgilisi Kerim’e yazdığı bu kalbi kırık mektupların eşli-ğinde geçmişinin izlerini sürecek. Yıllar önce birbirinden uzak düşmüş sevgililer bugün Selim ve Angela’yı bam-başka bir ateşin içine çekecek.

Aşk Cephesi, aşkın, ayrılığın, hasretin, kavuşamamanın ve beklenmedik buluşmaların romanı…K

İTA

P

Page 81: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

79KİTAP TOHUM

Gençler İçin Peygamberimizin HayatıM. Yaşar Kandemir

Gençler İçin Peygamberimizin Hayatı, M. Yaşar Kandemir’in kapak ve görsel değişiklikleriyle yeniden yayımlanan son eseri. Türkiye’nin yaşayan en önemli İslam âlimlerinden biri olan Kandemir, uzun yıllardır çocuklar ve gençler için yazdığı kıymetli eserleri ile Hz. Peygamber’in hayatını ve hasletlerini, genç okuyuculara temas edecek bir dil ve üslupla aktarıyor. Daha önce de ‘Beni Seven Peygamberim’ serisi ile Hadis-i Şerifler üze-rinden hareket ederek, Peygamber Efendimizi özellikle çocuk ve gençlere hayatın tam da içinden, çocuk olarak, genç olarak, baba ve dede olarak anlatan Kandemir, Hz. Peygamber’i insanlık için gerçek ve taklit edilebilir bir ideal örnek olarak ortaya koyuyor.

Enis Batur’a Mektuplarİlhan Berk

Sevgili Okur, İlhan Berk bu mektupları Enis Batur’a gön-dermiş, Enis Batur da şimdi bize gönderiyor. İlle aç, ille oku diyeceğim. Bir elinden de sen tut, büyüt onları.’ İlhan Berk, mektupların birçoğunu ‘Gözlerinden...’ kelimesiyle bitirmiş. Bir dostun bir dostu bulduğu yerde asıl özne göz-ler, hem de dostça bakan gözler olur elbette.

Sevgisizliğin kol gezdiği bir çağda gözlerden başka sığı-nılacak liman yok. İlhan Berk, ‘her mektup bir insandır’ diyor mektuplarından birinde. Tam da Gonca Özmen’in söylediği gibi, İlhan Berk’in mektupları insanı ve mektu-bu özleyenler için korunaklı bir liman. Bu kitabı okuyup bitirince ‘mektup yaz, eski alışkanlıkların tazelensin’ diyen Şeyh Galib’i hatırlamalı, oturup uzaklardaki yakın dostlara içinde gözlerin, sevgilerin, muhabbetlerin kay-naştığı bir mektup yazmalı.

Page 82: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

80 TOHUM EYLÜL - EKİM - KASIM 2014

Balkan Harbi HatıratıYüzbaşı Osman Nuri

Yüzbaşı Osman Nuri (Üsküdarlı Mehmet Rıfat Bey) Bal-kan Savaşı yıllarında Mesudiye zırhlısı ikinci suvarisi olarak şahit olduklarını bu risalede ayrıntılarıyla, günü gününe kaydetmiş ve yayınlamıştır. Balkan Savaşı’nın pek ele alınmayan bir yönü olan deniz savaşlarının saf-halarını günü gününe kaydeden yazar, büyük bir ta-rafsızlıkla donanmamızın ve mürettebatın eksiklerini, kusurlarını ve meziyetlerini ortaya koymuştur. Ayrıca, Avrupa basınını dikkatle takip ederek, bu sahada yazılan yazı ve kitapları ciddi bir tenkit süzgecinden geçirmiştir. Yüzbaşı Osman Nuri, askerî bir olayı anlatmakla beraber, şahsî duygu ve düşüncelerini, yer yer şairâne ifadelerle süsleyerek, büyük bir samimiyet ve içtenlikle ortaya koy-muştur.

ElifG. Willow Wilson

Meçhul bir Orta Doğu şehrinde, takma adı Elif olan yete-nekli ve genç bir hackerın Devlet’le başı belaya girer. O andan itibaren, aşk açmazındaki Elif, Devlet Güvenlik’ten kaçmak için sürüklendiği dünyada, görünür ve görün-mez güçlerle amansız bir mücadeleye tutuşmak zorunda kalacaktır.

Elif, içinde Arap Baharı’nın da izlerini sürebileceğiniz, İs-lam mitolojisiyle bezenmiş eşsiz bir fantastik kurgu.

Page 83: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

www.onder.org.tr

www.facebook.com/onderihl

www.twitter.com/onderihl

http://www.youtube.com/onderimamhatip

http://instagram.com/onderihl

http://gplus.to/onderihl

Page 84: VASAT - onder.org.tr · kimdir. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan müminler “vasat ümmet”i inşa edecek-lerdir. Mezheplerin, tarikatların, cema - atlerin ve grupların birbirlerini

Hayatını güçlü ve yeni Türkiye’ninoluşmasına adayan,

Medeniyetimizin yeniden ihyası için hiçbirfedakârlıktan kaçınmayan,

Özgürlüklerin önünü açan, özelliklebaşörtüsü yasağını kaldıran,

İmam Hatip Okulları üzerinde oynananoyunlara son vererek, itibarını iade eden,

Milletin adamı, ümmetin umudu, üyemizolsasından şeref duyduğumuz,

12. Cumhurbaşkanımız Recep TayyipErdoğan’a yeni görevinde başarılar diliyor,

ülkesine, milletine ve camiamıza yaptığıkatkılarından dolayı kendisine teşekkürediyoruz.

Cumhur Başkanını Seçti!