vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

26
1 VATAN PARTİSİNİN EĞİTİMLE İLGİLİ YAPACAĞI İLK DÜZENLEMELER Prof. Dr. Ali Demirsoy, Vatan Partisi Erzincan Milletvekili adayı Eğitim deyince ne anlıyorsunuz: Eğitim karışık ve zor bir iştir. Dünyada ben eğitim sorunlarımı tümüyle çözdüm diyebilecek bir ülke yoktur. Çünkü dinamiktir; zaman içinde koşullar değiştikçe, mantığı değişmezse de eğitimin ögeleri değişir. Her eğitim sisteminin tenkit edilir bir yanı vardır. Çünkü bireylerin ve toplumun farklı beklentileri vardır. Bu beklentileri doyuramadığınız sürece tenkide uğrarsınız. Eğitim istenen nitelikte insan yetiştirmedir: Eğitimin en belirgin yüzü istediğiniz nitelikte gençlik ve gelecek kuşak yetiştirme mesleği olmasıdır. Bu değişim hemen olmasa da kuluçkaya yumurta kor gibi, eğitim sisteminde yapacağınız oynamalar, yıllar sonra karşınıza istediğiniz ya da korktuğunuz nitelikteki bir kuşağı çıkarabilir. Eğer bir toplum ya da hükümet ırkçı bir kuşak yetiştirmek isterse, ona göre eğitim sistemini düzenler, eğer bir toplum ya da hükümet dinci ve kinci bir kuşak yetiştirmek isterse eğitimini ona göre düzenler, eğer bir toplum ya da hükümet uysal ve biat kültürüne sahip bir kuşak yetiştirmek isterse

Upload: demirsoy

Post on 22-Jul-2016

232 views

Category:

Documents


6 download

DESCRIPTION

Değerli Kardeşim Vatan Partisinin bir adayı olarak, eğitim yol haritamızın, eldeki olanaklarla (büyük kaynak talebi olmadan) daha iyi nasıl yönlendirilebileceği konusundaki görüşlerimi siz değerli dostlarımla paylaşmak istiyorum. Bu ülkede eğitimden şikâyeti olmayan kimse yok; çözüm olarak her yıl değişen sınav ve müfredat gündeme getiriliyor. Çok daha iyilerini başarmamız mümkün. Yeter ki eğitimi, çıkarlarımızın ve beynimizin bir yerlerinde sakladığımız gizli amaçların bir aracı olarak görmeyelim. Düşüncelerinizi iletmeniz yol haritamızın daha doğru yönelmesini sağlayacaktır. Saygılarımla

TRANSCRIPT

Page 1: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

1

VATAN PARTİSİNİN EĞİTİMLE İLGİLİ YAPACAĞI

İLK DÜZENLEMELER

Prof. Dr. Ali Demirsoy, Vatan Partisi Erzincan Milletvekili adayı

Eğitim deyince ne anlıyorsunuz: Eğitim karışık ve zor bir iştir. Dünyada ben eğitim

sorunlarımı tümüyle çözdüm diyebilecek bir ülke yoktur. Çünkü dinamiktir; zaman içinde

koşullar değiştikçe, mantığı değişmezse de eğitimin ögeleri değişir. Her eğitim sisteminin

tenkit edilir bir yanı vardır. Çünkü bireylerin ve toplumun farklı beklentileri vardır. Bu

beklentileri doyuramadığınız sürece tenkide uğrarsınız.

Eğitim istenen nitelikte insan yetiştirmedir: Eğitimin en belirgin yüzü istediğiniz nitelikte

gençlik ve gelecek kuşak yetiştirme mesleği olmasıdır. Bu değişim hemen olmasa da

kuluçkaya yumurta kor gibi, eğitim sisteminde yapacağınız oynamalar, yıllar sonra karşınıza

istediğiniz ya da korktuğunuz nitelikteki bir kuşağı çıkarabilir.

Eğer bir toplum ya da hükümet ırkçı bir kuşak yetiştirmek isterse, ona göre eğitim

sistemini düzenler, eğer bir toplum ya da hükümet dinci ve kinci bir kuşak yetiştirmek isterse

eğitimini ona göre düzenler, eğer bir toplum ya da hükümet uysal ve biat kültürüne sahip bir

kuşak yetiştirmek isterse eğitim sistemini ona göre düzenler, eğer bir toplum ya da hükümet

evrensel değerlere sahip bir kuşak yetiştirmek isterse eğitim sistemini ona göre düzenler.

Buna örnek ülkeler var mı? 1900’lu yılların Almanya’sı belki de en çok bilim adamı,

düşünür, sanatkâr insana sahip olmasına karşın uygulanan eğitim on yıl içinde kana susamış

ırkçı bir gençlik yarattı. Koyu dindar ülkelerin hali ortada; eğitim sistemleri dogmayla

doldurulmuş bu sistemlerde yetişen gençlik ya da kuşaklar ise birbirleriyle kavgalı ve her

türlü pisliğe bulaşmış durumdadır.

Bugün dünya liderliğine soyunan Çin’i Çin yapan Mao’nun eğitim politikası; dünya devi

olan Japonya’yı Japonya yapan Hirtto’nun eğitim politikasıdır (bu ülkelerde ne garipti ki

Ateistlerin oranı %70’lerden fazladır!).

Page 2: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

2

Atatürk ve arkadaşları çağdaş eğitim için o günün koşullarında örnek alınacak bir sistemi

yerleştirmeye çalıştılar. Slogan belliydi: Vicdanı hür, düşüncesi hür, bağımsız düşünebilen,

laik, dogmalardan arınmış, en hakiki mürşit ilimdir diyen gençlik oluşturmaktı. Amaç evrensel

insan yetiştirmeydi.

Cumhuriyet eğitim hamlesini istenen düzeyde başarabildi mi? Ne yazık ki bu girişimler,

önce Köy Enstitülerine yönelik yıkıcı propagandalar ile zayıflatıldı ve o andan itibaren de fikri

ve vicdanı hür, hakiki ilim fendir diyen bir zihniyetten peyderpey uzaklaştırıldı. Sonunda

dindar ve kindar gençlikten söz edilmeye başlandı.

Eğitim sistemi hiçbir zaman rayına oturmamıştı; ancak gelecek kuşakları kendi

saplantıları yönünde eğitmeye çalışan yöneticiler, eğitim sistemiyle sürekli oynamaya

başladılar. Bakın son 15 yıla; hiçbir sınav bir sonrakine benzemiyor; müfredat dogmayı

güçlendirilecek biçimde yeniden yeniden düzenleniyor. İlgili bakanlıktan yeni başlayan

çocuğuna kadar herkes şaşkın ve endişeli; dümeni kopmuş tekne gibi sürükleniyor. Aynı istek

ve sözler tekrarlanıyor: Ezbere dayanmayan eğitim, sınırlı sayıda çocuk olan sınıflar; akıllı

tahtalar ve benzeri öneriler gına getirdi. Aslında bunlar eğitimin kalitesini etkiler; ancak esas

büyük tehlike eğitimi düzenleyenlerin beyninde saklı olan amaçtır. Ne yazık ki İlköğretime

din dersi (seçmeli-zorunlu) konduğunda, gelecek kuşağın niteliği belirlenmiş oldu. Dogma ile

bugüne kadar insanlar nereye gitmişlerse, bu kuşaklar da bundan sonra oraya gideceklerdir.

Eğitimin en etkili aracı model olma ve model göstermedir

Brezilya’da örneğin Pele model olarak gösterilir; bu nedenle gençlerin tümü futbolcu

olma beşindedir; Afrika ülkelerinin çoğunda da böyledir. Japonya’da gençlerin hayali

Samuray olmadır. İslam ülkelerinde iyi bir imam olmalarıdır.

Gençlerinize, onun geleceğini etkileyecek, yol gösterecek, modeller göstermelisiniz.

Çocuklarımıza kimi model olarak gösteriyoruz: İnşallah büyür, paşa, padişah, cumhurbaşkanı,

başbakan, profesör, doktor, mühendis, öğretmen olursun deriz. Aslında bu sözler bir

unvandır ve kişinin bizzat kendisinin niteliği ile ilgili değildir. İnşallah büyür, bir Einstein, bir

Pastör, bir Betoven olursun demeyiz. Bizim ülkemizde kimlik olarak gösterilen birkaç ad

vardır, büyürsen örneğin Fatih Sultan Mehmet, Atatürk gibi olursun deriz. Çoğunluk da ölmüş

olanları çocuklarımıza model ya da örnek olarak gösteririz. Elinizi vicdanınıza koyunuz,

Page 3: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

3

çocuklarınıza inşallah büyüdüğü zaman “yaşamakta olan” şu adam gibi olsun diye bir ad

veriyor musunuz? Nasıl oluyor da 80 milyon insan içinde model göstereceğiniz birkaç kişi

bulamıyorsunuz. Üniversitelere, yollara, köprülere, büyük binalara tarihte yaşamış, bize göre

önemli işler başarmış, bir başkasına göre işgalci, gaspçı, uygarlıkları yerle bir eden kişilerin

adlarını veriyoruz. Marifetmiş gibi, taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmadığını söyleyip,

örneğin Cengiz Hanı, Timur’u, 35 yıl at sırtında cihat yaptı diyerek padişahlarımızın model

olarak gösteriyoruz. Çocuklarımızın günün en çok televizyon seyrettiği zamanlarında çeşitli

adlarla cıvık programlar diyebileceğimiz programlara çıkarılan insanları model almaktadırlar.

Eğitimin en etkili yönlendirmesi nasıl olur? Çocuğunuzu karşınıza alıp, tarihten övgü dizilmiş

bazı kişileri göstererek ya da şu anda etkili makamları sayarak ya da şu anda şu ya da bu

şekilde haksız olarak göze batan adamları model göstererek onu eğitemezsiniz, doğru adam

yapamazsınız. Çocuğunuzu eğitmede en etkili yol, onu alıp gözünün içeni bakarak, oğlum ya

da kızım büyüdüğün zaman benim gibi ol diyebilmelisiniz. Çocuk, modeli görmeli, tutmalı,

işitmeli, hissetmelidir. Tarihteki model, ulaşamadığı, görmediği model onun için hikâyedir.

Burada çok önemli bir hususun eğitimimize girmesi gerekiyor. Tarih kitaplarımızda, yakıp

yıkan, onun bunun yerleşik düzenindeki toprağını ele geçirmişler, cihat yapmışlar, öldürmüş

köle almış olanlar kahraman ve büyük adam olarak anlatılarak hep yanlış model gösterildi.

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Mezarlığına gidiniz. Benim tarihim açısından bu mezarlardakilerin

hepsi saygıdeğer insanlardır. Ancak Türkiye sınırları dışında hiç kimsenin model alacağı ya da

çocuklarına anlatacağı insanlar değildir. Bir yabancının devlet mezarlığımızı gezdiği

görülmemiştir. Çünkü örnek alacağı bir şey yoktur. Hepsi asker kökenlidir; devlet büyüğü

olarak Bülent Ecevit hariç, bu mezarlığa koymak için belli ki tek bir sivil bulamamışız. Halbuki

bizim tutucuların akşam sabah yerden yere vurdukları Charles Darvin’in mezarını senede 40

milyon insan ziyaret ediyormuş.

Vatan Partisi, eğitim müfredatını, yeniden bu bakış açısıyla değiştirip, Milli değerlerimizi

yıpratmadan, gerçek modelleri ve kişileri örnek olarak vermek, onları evrensel değerlere

sahip olarak yetiştirmek çabasında olacaktır. Gerçek aydın olmanın yolunu açacaktır. Bunun

ilk koşulunun da dini ve ırkçılık yönlendirmelerinin siyasetten ve eğitimden arınmasından,

geçtiğinin bilincindedir.

Page 4: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

4

Vatan Partisi bu konuda ne düşünüyor?

Vatan Partisi’nin ilkesi ve parti programı, Almanya, Fransa ve birçok ülkede olduğu gibi

okulların tümünü devlet okulu haline getirmedir. Ancak 2015’in rakamlarına göre 228 bin

derslik, 300.000 bin öğretmen açığı bulunan bir ülkede bunu hemen başarmak kolay değildir.

Kaldı ki 17 yılda 7 bakan ve en az 20 defa sınav sistemi değiştiren bir eğitim sistemi

arapsaçına dönmüş demektir. Orta eğitimde yaklaşık 17, yükseköğretimde 5,5 milyon

öğrencisi olan bir sistemi hemen devletleştirmek ve kökten değiştirmek kolay değildir. Bunu

hiçbir hükümet başaramaz. Tümüyle devletleştirmek için en azından 15-20 senelik bir hedef

koymak gerekir. Eğitim sloganlarla ve dar dünya görüşü ile yürütülecek bir alan değildir.

Hiçbir şey eğitim kadar zamana gereksinme göstermez. Bir insanın yetiştirilmesi nereden

bakarsanız bakın 18 senedir. Dolayısıyla akılcı plan yaparak, sabırla sonuca ulaşabiliriz.

Devlet okulları dense de, bunu bir kamu işletmesi gibi düşünmemek, yarışmaya açık,

başarısı ödüllendirilen ve bilimsel yöntemlerin dışında hiçbir şekilde yönlendirilemeyen, yarı

özerk bir sistem olarak düşünmek gerekiyor.

Vatan Partisi belirli saplantıları olan bir gençlik değil, dünya vatandaşı yetiştirmek istiyor.

Yetiştireceğimiz gençliğin niteliği ve kalitesi dünyanın neresine giderseniz gidin geçerli olsun

istiyor. Peru’ya da gitse, Çin’de gitse, Zimbabwe’ye de gitse, Almanya’ya da gitse orada iyi

eğitilmiş bir insan gibi tercih edilir olabilmelidir.

Bunun için Vatan Partisi ne planlıyor? Eğitimin ilk 13 yılı kesinlikle zorunlu olmalıdır ve

evrensel bilgi olarak tanımlanan bilgilerin (yazılanları okuyabilmek ve düşünebilmek için

resmi dilinin, fiziğin, kimyanın, biyolojinin, jeolojinin ve bunları anlayabilmek için

matematiğin) ağırlıklı olarak verildiği bir süreç olmalıdır. Bu bilgiler, ülkesinin sınırları dışına

çıktığında kendisine yol gösterecek, güç verecek, tercih edilmesini sağlayacak bilgilerdir.

Sınırların kalktığı, iş gücünün neredeyse serbest dolaştığı, dünyanın küçülüp bir işletim

sistemi olduğu bir zamanda gençlerinin beynini dogma ve ülkesinin dışında bir işe yaramayan

bilgilerle dolduran zihniyet, ihanet içindedir.

Eğitimin ilk 13 yılından sonra gerek duyanlara, dini, geleneği, yöresel kültürü, tarihi ve

evrensel olmayan benzeri bilgilerin alınmasını sağlayan ortamların oluşturulması da de

devletin görevi olmalıdır.

Page 5: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

5

Dünya hızla küçülüyor, toplumlar nitelikli insanların peşinden koşuyor; nitelikli iş aslanın

ağzında; bunları zamanında edinemeyenler de ayaklar altında. Çocuklarınızın bunların

hangisine layık olmasını istiyorsunuz? O zaman tüm saplantılarınızdan arınarak düşünelim.

Biz insanların zamanı, özellikle teknolojik gelişmeleri izleme, uygulama nedeniyle gittikçe

daralmaktadır. Zamanını en verimli şekilde kullananlar bu yarıştan başarıyla çıkabilir. Açıkça

belirli zaman diliminde çocuklarına en yararlı bilgileri veren ülkeler bu yarışta önde olur;

öbürleri ise nal toplar.

En kötü yorum nedir biliyor musunuz? Onu da yapsın bunu da yapsın mantığıdır. Tekrar

vurguluyorum, birim zamanda belirli bir iş yapılır; bu zamanı en değerli bilgilerin anılmasında

da kullanabilirsiniz kendi saplantılarınızı öğretmeyle de doldurabilirsiniz. İkisini aynı başarıyla

yapamazsınız. Birinden özveride bulunmanız gerekir. Yani çocuklarınızın geleceği için

saplantılarınızdan mı yoksa çocuklarınızın dünya vatandaşı olmasını sağlayacak bilgilerden mi

özveride bulunmak istiyorsunuz? Tekrar vurguluyorum, bilginin çok, zamanın dar olduğu

zamanımızda bu ikisini atbaşı götürmek olanaksızdır; birinden birine karar vermeniz

gerekiyor.

İçerik ne olmalıdır? Çocuklarınız ezbere okudukları dini kitapları, namaz başları, mitolojik

öyküler, kanıtlanmamış ve tekrarlanmamış bilgiler, bir başka toplum için geçerliliği olmayan

hatta tanınmayan hatta nefret edilen bilgiler ile mi yollarını bulacaklar, tercih edilecekler;

yoksa her ortamda ben de varım diyen bilgileri ile mi yollarını bulacaklar? Buna karar

vermeliyiz.

Vatan Partisi’nin eğitim politikası, ayaklarının üzerinde durabilen, yaratıcı, değişebilir,

dünyanın her yerinde herkesle yarışmaya girebilir, aydın, kendi dünyası ile barışık, insan

haklarına saygılı, din, ırk farkını ortadan kaldırmış bir gençlik yetiştirmedir. Bunun

gerçekleşmesini de

● bu güne kadar gizli amaçları doğrultusunda eğitim sistemini çorbaya çeviren

hükümetlerin dayattıkları eğitim politikasını,

● A’dan Z’ye, sınav ve değerlendirme sistemini,

● ders içeriklerini yeniden düzenleyip, özellikle dogmadan kaynaklanan bilgileri

müfredatın dışına çıkararak,

● kuramsal eğitimden ziyada uygulamalara ağırlık vererek;

Page 6: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

6

● aldığı bilgileri yaşamında ve yaratıcılığında kullanabilecek bir eğitim sistemiyle

gerçekleştirmeyi tüm ayrıntısı ile planlamıştır.

Bugün başarılı okul dendiğinde ne anlaşılıyor?

Bugün başarılı bir okul dendiğinde bir yerlerin sınavını kazanan öğrencilerinin sayısını

sunmaktadırlar. Sistem, bilgi pompalayan, test tekniğiyle soruları olabildiğince hızlı çözmeye

yönelmiş bir sistemdir. Bu sistemin kurallarına uymayanlar eleniyor. Elenenlerin başka şansı

da bulunmuyor.

BÜTÜN BUNLAR NASIL VE HANGİ SIRAYA GÖRE YAPILACAK?

1. İlk olarak okullara ilk ve orta eğitimi (yüksek eğitim için başka önerilerimiz olacaktır)

kayıt sistemini düzenlemek ve korumak gerekiyor. Aslında okullardaki kayıt sistemi ve hangi

okula kimlerin gideceği her ne kadar kurallara bağlanmış ise de bu kurallar sadece bazı

garibanlar için geçerli olmaktadır.

Ben çocuklarımı Ankara/Mutlukent’te evime en yakın devlet ilkokuluna yazdırdım. Kayıt

günlerinde okulun kapısına “bu okulda ikametgâha göre kayıt yapılmaktadır; lütfen bu

konuda müracaat etmede ısrarlı olmayınız” yazılı büyük bir pano asıldı. Okul başladı, 15

çocuğa bile dar gelecek sınıflara 40’ar çocuk gelmişti. Sıralar arasında geçecek aralık yoktu;

derslerin sonunda sınıflarda oksijen kalmıyordu; öğretmen sevmek için bile öğrencilere

ulaşamıyordu. Ankara’nın en gözde mahallelerinden birinde ve devlet erkânın çoğunun

oturduğu böyle bir mahallede bile perişanlık yaşanıyor.

Neydi bu rezilliğini nedeni? Toplantı ve soruşturmaların sonunda öğrendik öğrencilerin

%75’i bırakın yakın mahallelerin, 20-30 km uzaktaki yerlerden taşınarak geliyordu. Akşam ve

sabah başlama ve dağılma sırasında servis arabalarının üzerindeki gideceği gösteren

tabelalardan bunu hemen anlayabiliyorsunuz. Ankara’nın en uzak mahallelerinden bile servis

geliyordu. Bu gözlem sadece bu okulla ilgili değil, bu bölgedeki ve Türkiye’nin birçok

okulunda böyle. Düşman olsa çocuklara bu eziyeti yapmaz. Nelere mal oluyor görelim:

Page 7: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

7

1. Her biri 15-30 km yol alarak gelen bu otobüsler, Ankara’nın en önemli ana caddesi

olarak bilinen Ankara-Eskişehir yolunu felç ediyor, 10 dakikada gideceğiniz yolu, akşam sabah

bir saatten aşağı alamıyorsunuz. Zaman zamanımızın en değerli unsurudur.

2. Yüzlerce servis arabası hava kirlenmesine neden oluyor; ithal malı mazotu kullanarak

ülkemize oldukça önemli yük getiriyor; yedek parça, lastik gibi giderleri de ekleyince karşınıza

önemli bir bütçe çıkıyor.

3. Gereksiz bir hizmet karşılığı, arabalar sadece günde çoğunluk iki defa kullanılıyor;

diğer zamanlar ya bir yerlerde park ederek bekliyor. Verimli olarak kullanılamıyorlar.

4. Burada çalışan şoför ve muavinler, sınırlı iş yaparak sosyal haklardan ve sağlık

hizmetlerinden ömür boyu yararlanıyor, sigortalı oluyor, emekli maaşı alıyor. Hâlbuki

insanları çok daha üretken ve verimli işlerde kullanmak olasıdır ve çağın da gereğidir.

5. Öğrenciler okula gidebilmek için sabah karanlıkta kalkıyorlar; uykularını alamıyorlar;

bunun getirdiği bezginlikle okulu da sevmiyorlar. Akşam aynı yorgunlukla eve gidiyorlar;

ödevlerini gereği gibi yapamıyor; evdeki ilişkilerinde de gerginleşiyorlar.

6. Aileler bu taşıma için hatırı sayılır paralar ödüyorlar.

7. Zaman zaman kazalarla her yıl hatırı sayılır sayıda çocuğumuzu yitiriyoruz.

8. Çocuklar serviste önemli zaman yitiriyor.

2. İlk ve orta eğitim ders müfredatını yeniden düzenlemek gerekiyor. Çünkü bugün

dünyada teorik olarak verilen bilgilerle bir yere gidemeyeceği anlaşılmış durumda. Yaratıcı

insanı teorik bilginin uygulaması ile birlikte oluşturabiliriz. Kaldı ki teorik olarak verilen

bilgilerin okul bitimini izleyen bir yıl içinde %50’sinin; daha sonra da ilgi sürmez ise peyderpey

10 yıl içinde %80-90’nın yitirildiği bilinmektedir. Bu sürede o konuda yeni bilgiler ekleneceği

için; kişinin mezun olduğu konudaki bilgisi neredeyse sıfırlanmış oluyor.

Temel eğitimin dışında yabancı diller ve ülke içinde kullanılan dillerle ilgili seçmeli dersler

devlet tarafından açılacak; bu dillerle ilgili daha ileri kurslar için ailelerin parasal katkısı,

okulun organizasyonu ile açılabilecektir.

Page 8: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

8

Uygulamaya yönelik olmayan eğitim er ya da geç unutulmaya mahkûmdur. Bu nedenle

öğretmen eğitiminden başlayarak ilköğretime kadar uygulamalı eğitime ağırlık vermek

gerekiyor.

Deneysel öğrenme: Her okulun belirli (örneğin yüzölçümünün %10’u) bir alanı deney ve

gözlem odası olarak ayrılır. Bu odalarda her sınıfın belirli bir düzen içinde gözlem, deney

yapması, burada ve evde yapacakları gözlem ve deneyleri sunma olanağı yaratılır. Bu sunum

ve gözlemlerin içeriği Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan ve her yıl yeniden gözden

geçirilen, fizik, kimya, biyoloji materyallerini araştırma nesnesi olarak kullanılmasını öngören,

çocukların kendi olanakları ile yapabilecekleri her alanda 100 kadar deney bir föy halinde

hazırlanarak öğrencilere ve öğretmenlere dağıtılır.

Yapılan deney ve gözlemlerin %50’sinin bu föylerden, geri kalan yarısının da aynı

alanlarda, farklı materyallerle öğrenci-öğretmen işbirliği ile hazırlanması öngörülür.

Bu föylerde, öğrenci tarafından, başından (deney taslağını sunumdan) başlayarak,

bulguları ve yorumları sununcaya kadar belirli belirli bir protokol içerisinde nasıl hazırlanması

gerektiği öğretilir. Alt başlıkların hangi kural ve protokole göre yazılacağı tek tek belirtilir.

Kitap içeriklerini yeniden düzenleme: Ders kitapları aynı sayfada kutular şeklinde ya da

sayfanın başından dibine bantlar şeklinde üç farklı renkte bilgi verilecek biçimde hazırlanır.

Renklerden biri her öğrencinin bilmekle yükümlü olduğu bilgileri (yani zorunlu müfredatı),

başka bir renk o konu ile ilginç ve merak uyaracak bilgileri içerir; diğer bir renk ise o alan ile

ilgili ayrıntılı bilgileri, ucu açık soruları ya da konu ile ilintili başka bilgileri içerir. Son iki

renkten öğrenci sorumlu tutulmaz.

Kitapların içeriği ülkenin tümünde aynı da olabilir (tartışılıp karar verilecek)ya da benzer

bilgileri eğitim boyunca veren 4 (!) farklı format halinde de olabilir. Seçim öğretmene

bırakılır.

3. Eğitimde zamanı olabildiğince verimli kullanmak gerekiyor. Bu durumda öğrencileri en

geç 18 yaşına kadar, evrensel olmayan, kişiye dünya vatandaşı kimliği kazandırmayan

bilgilerden uzak tutmak gerekiyor. Daha doğrusu müfredattan bu bilgilerin çıkarılması

gerekiyor.

Page 9: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

9

Dünyanın neresinde olursanız olun, her eğitim kurumunda öncelikle belirli bilgilerin

öncelikle verilmesi ve kazandırılması gerekiyor. Bu bilgilerden bir çeşit çalınarak özellikle

siyasete alet edilen konularla gençlerin zamanın çalınması tam bir ihanettir. Bu cümleden ilk

ve orta eğitimde ilk ve ağırlıkla olarak:

Resmi dil (homojen ülkelerde anadil de denebilir; çeşitli unsurları barındıran ülkelerde

resmi dil), vücudumuzu ve çevreyi tanımaya yönelik biyoloji; evreni ve çevreyi tanımaya

yönelik fizik ve kimya; bunları anlayabilmek için de uygulanabilir matematik dersleri ağırlıklı

olarak verilmelidir. Bu derslerin haricinde devletin temel eğitiminde başka hiçbir ders ve kurs

devlet tarafından verilemez.

Müzik, spor ve güzel sanatlar da müfredat içinde yer alacaktır. Bu üç alanda ve temel

derslerde daha ayrıntılı ve özel bilgi almak isteyenlere, giderleri aileler tarafından

karşılanmak kaydıyla, belirli bir ücret okul yönetimine ödenmek kaydıyla, kendi okullarının

olanakları kullanılarak (1 ve 2 yarı yıl olarak) açılabilir. Okul yönetimleri yer sağlamakla

yükümlü tutulur.

Unutmamak gerekiyor ki, bir insan, dünyanın her yerinde ancak bu bilimlerle yolunu

bulabilir ve yaratıcı olabilir.

Aileler de eğitime monte edilmelidir

Japonya’da olduğu gibi, aileler de eğitime monte edilmelidir. Özellikle hafta sonları,

çocuklarıyla birlikte okulda çeşitli faaliyetler düzenlenmelidir. Çocukları ile birlikte

eğitilmeleri ve çeşitli işlevlere birlikte aktif olarak katılmaları pedagojik becerilerin

geliştirilmesi bakımından gerekli görülmektedir. Bu katılım zorunlu da olabilir, ailelerin

isteğine bağlı da olabilir. Akıllıca yapılmış bir program, ailelerin de ilgisini çekecektir.

4. Okul sonrasını da zorunlu eğitim sisteminin içine alınması gerekiyor

Geçmişte yüzyılda kazanılan bilgi, günümüzde haftada, belki de günde elde ediliyor.

Bunun anlamı şudur: Geçmişte bir okulu bitiren bir kişinin bilgisi bireye uzun zaman yeterli

olabiliyordu. Ancak günümüzde okul bittikten çok kısa bir süre sonra, edinilmiş bilgi yeni

bilgiler karşısında yetersiz kalıyor. Eğer kişi ilgili alanda belirli bir süre çalışmıyorsa, ilk yıl

Page 10: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

10

edindiği bilginin yarısı ilk 10 yılda ise %80’ni unutuluyor; yeni bilgiler karşısında neredeyse

sıfırlanıyor.

Bu durumda devletin eğitim sorumluluğu geçmişte olduğu gibi okul bitince sonlanmıyor,

bir anlamda mezara kadar sürüyor. Bu anlamda Vatan Partisi’nin eğitim sorumluluğunu

bölmelere ayırırsak:

1. Okul öncesi eğitim ve öğretim

2. İlk ve orta eğitim ve öğretim

3. Yüksek eğitim ve öğretim

4. Okul sonrası eğitim olarak tanımlayabiliriz.

İlk iki eğitim anayasal olarak devlet güvencesinde ve sorumluluğunda; yükseköğretim

devlet denetiminde; ancak sorumluluğunda olmayacaktır; okul sonrası eğitim kişinin ve

şirketlerin sorumluluğunda, devletin organizatörlüğünde olacaktır.

Son iki eğitimde devletin müdahalesi, yönetimin ve eğitimin dışındaki hususlarda

olacaktır. Okul sonrası eğitim bu güne kadar uygulanan meslek içi eğitimden farklı olacaktır.

Öyle ki: Okul sonrası eğitim, devletin ilgili kuruluşlarının (mühendislik ise ilgili bakanlığın,

sağlık ise ilgili bakanlığın, tarım ve hayvancılık ise ilgili bakanlığın gibi) organizasyonu ile ilgili

alanlarda seminer, sürekli dergi, föy gönderilmesi ve belirli aralıklarla yapılacak sınavlarla

yürütülecek ve makamsal yetkiler ancak başarılılar arasından seçilebilecektir.

Yeni bilgileri içiren föy, dergi vs’nin (gerektiğinde seminer ve çalıştay) hazırlanmasında

hem çalışanlara hem okulu bitirmiş öğrencilerine hazırlayıp gönderilmesinde sorumlu ve

yetkili tutulacaktır.

Eğitimin her kademesinde, eğitim, olabildiğince görsel, işitsel ve en önemlisi bire bir

temas ile yapılmaya çalışılacaktır. Proje hazırlama ve sunma eğitimin en önemli işlevlerinden

biri olacaktır. Bunun için şehirlerde olabildiğince sanayi ve teknoloji müzeleri ile doğa tarihi

müzeleri kurulmaya; sanayi ile bu kurumlar arasındaki ilişkiler belirli bir protokolle daha etkin

ve karşılıklı yararlanmaya dönük olarak yapılacaktır.

Kendi ayakları üzerinde durabilme

Page 11: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

11

Vatan Partisi’nin yükseköğretimde en önem verdiği eğitim projesi bu ülkenin üreten

insan yetiştirmesi bakımından çok önem taşımaktadır. Gerçekçi olmak gerekiyor. Eğitim

sürecinde neredeyse 20 milyon genci olan, gelişmişlik düzeyi orta, kaynakları sınırlı olan bir

ülkede bu gençleri devlet kapısında istihdam etmek mümkün değildir. Bu nedenle 9

üniversite mezunundan sadece biri kendi alanında çalışıyormuş (işsizlik oranı ise niteliksizlere

göre 3 kat fazla). Hiçbir hükümetten bu sorunu kökten çözmesini bekleyemeyiz. Kuramsal

bilgilerle doldurulmuş öğrencilerin ise okul sonrasında kendi işlerini kurmak için yeterince

başarılı olduklarını söyleyemiyoruz. Bunun için yükseköğretimde iki önemli hususu gündeme

sokmak istiyoruz.

1. Üniversitede eğitim, öğretim kazanırken; farklı bazı işlerde beceri kazandırmayı

birlikte kazandırmak. Bunun için üniversitelerde mesai sonrası ya da tatil günlerinde açılmak

üzere çeşitli alanlarda, uzmanı ya da öğreticisi üniversite içinden ya da dışından; kariyer

yapmış olması da koşul olmayan kişilerce çok sayıda kurs açılacaktır. Örneğin dijital kamere

tamir kursu; kalıp yapma kursu; soğutucu tamir kursu; cam işleri kursu; çömlek işleri kursu;

boyama kursu; benzer yüzlerce çeşit kur açılacak. Kişi bu becerisiyle mezuniyetinde sonra iş

kurup çalışabilecek düzeye getirilecektir. Bunun için ilgili mercilerle ilişkiye geçilip sertifika ve

yetki belgesi de verilebilir. Giderleri büyük ölçüde devlet tarafından; belki ileri kurslarda

kişinin kısmen katkısı ile yürütülecektir.

2. Üniversite öğrencilerine kendi kaynaklarından karşılanmak üzere şirket

kurduracaktır.

Üniversitenin kendi kaynaklarından ya da başka kanallardan her yıl, her biri örneğin 10

öğrenciden oluşan, her biri farklı bir alana yönelmiş yaklaşık 50 şirket kurulacaktır. Örneğin

her birine 10.000 Tl kuruluş kaynağı verilecektir. Bu öğrencilere eğitim dışında üniversitelerin

hocaları gerekirse dışarıdan alınan uzman ve okutmanlarla, bir şirket nasıl kurulur, bir mal

nasıl ihraç ya da ithal edilir, gümrük formaliteleri nasıl düzenlenir; bir malı en ucuz ve en

kaliteli nerede bulabilirsiniz; anlaşmalar nasıl yapılır; krediler nelerdir nasıl kullanılır gibi bir

şirketin karşılaşacağı tüm sorunlar bu haçalar tarafından şirket kurucularına ayrıntısı ile

anlatılır. Okul süreci içinde ya da bitirince bu şirketlerin aktif yaşama atılması teşvik edilir.

Üniversitenin buna ayıracağı kaynak senede 500.000 Tl olsun (üniversiteler bunu gözden

çıkarmalı); her yıl bu şirketlerden sadece 5’i başarılı olursa ülke çok şey kazanır. Müteşebbis

insan yetiştirmenin onurunu yaşar. Zaman içinde Amerika üniversitelerinin bir kısmında

Page 12: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

12

olduğu gibi, bu şirketlerin oluşturduğu vakıflar ile üniversiteye bu şirketler aracılığıyla önemli

destekler sağlanabilir. Böyle bir girişimin esas amacı girişimci gençler yetiştirmedir.

Herkes yükseköğretimi bitirecek diye bir kural olmamalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti aslında bir hata yaptı. Herkesin üniversiteyi bitirebileceğini

varsayarak önüne öyle bir hedef koydu. Aileler de buna inandı ya da kandı. Ailelerin çoğu

çocuklarının bir üniversiteyi bitirecek yetenekte olduğunu düşünüyor. Üniversitelerinizde

dünya standardı uygulamazsanız, aileler haklı çıkıyor.

Özel amaçlarla aklı çelinenler, tamamen çaresiz olanlar, doğru dürüst bir yönlendiriciyi

tanıma şansını yakalayamayanlar ve fakirlikten adım bile atamayan çocuklar dışında herkes

lise→ üniversiteye kapat atmaya çalışıyor.

Bu nedenle bir insanı sorgularken hangi üniversiteyi bitirdin diye başlıyoruz; hangi okulu

çoğunluk demiyoruz. Hâlbuki insanların yetenek ve becerileri iyi düzenlenmiş bir eğitim

sisteminde hakkıyla sadece bir yerlere ulaşabilmeye yeterlidir. Eğitimin başarısı, bu kişinin

ulaşabildiği yere kadar başarıyla götürebilme ve gereği gibi o yerin bilgisini ve becerisini

kazandırmadır.

Doğru dürüst bir üniversite eğitiminde herkesin başarılı olması öngörülmez. Bunun için

ön çalışmaların yapılması gerekir. Bu nedenle temel eğitim süreci içerisinde özel yetiştirilmiş

rehber öğretmenlerin kurul kararları ile öğrencinin bundan böyle nereleri okuyabileceği bir

konusunda bir rapor hazırlanır (örneğin hemşirelik, çıraklık, meslek okulları ya da fen,

mühendislik, sosyal ya da güzel sanatlarla ilgili üniversite bölümleri önerilir) ve ailesine

bildirilir.

Türkiye’deki eğitimin yumuşak bağrı üniversite giriş sınavlarıdır. Tüm eğitim bu sınavı

kazanma üzerine kurulmuştur. Toplumun önde gelen birkaç sorunundan biridir. Büyük

harcamalar yapılmaktadır. Bu sınav, çocukların kendini geliştirebilmeleri ve ruhsal olarak

olgunlaşmalarını sağlayacak hobilerinden ve uğraşılarından uzak tutmaktadır. Neredeyse

anaokulundan başlayan bir eziyet halini almıştır.

Sonuçta üniversiteyi okuyan her 9 öğrenciden birinin okuduğu alanda ekmek parası

kazandığı varsayılmaktadır. Birkaç gözde mesleğin dışında, iş bulma büyük çabalar

gerektirmektedir. Üniversite okuyanların önemli bir kısmının okuduğu alanı isteyerek

seçmediği de bilinmektedir. Sonuç: Mesleğini sevmeyen, iş bulamamış, küskün ve ruhsal

Page 13: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

13

olarak çökmüş bir gençlikle karşı karşıyayız. Ne yapalım? Avrupa’daki modelleri örnek olarak

gündeme getirmek kolaycılık; çünkü çalışan kişi başına çocuk sayısı karşılaştırılamayacak

kadar farklıdır. Burada yeni bir eğitim modeli yaratmak zorundayız.

Vatan Partisi’nin bu konuda uzun zamandan bu yana gelen bir çalışması bulunmaktadır.

İzninizle benim kişisel fikirlerimi de katmak suretiyle açıklamaya çalışayım.

Şu anda batı dünyasında meslek seçme test sınavları (MOP) geliştirilmiştir. Başarıyla

uygulanmaktadır; uygun 900 mesleği neredeyse kusursuz şekilde saptayabilmektedir. Senesi

daha sonra kararlaştırılma kaydıyla, örneğin orta öğretimin sonunda, çocuklara bu test

uygulanarak hangi meslek ve alanlara yeteneği olduğu, özellikle de hangi meslek gruplarını

sevdiği saptanabilmektedir. Bu durumda:

Meslek liseleri: Ara iş gücü yetiştiren meslek okulları (motor, torna, tesviye, döküm,

elektrik, elektronik) uygulamaya yönelik tarafları güçlendirilerek sürdürülecek. Bu okullardan

mezun olanlara yüksekokullarda kendi konusundaki bölümlere %50’li, üniversitelerdeki

fakültelerin kendi alanı ile ilgi bölümlere %10 kontenjan ayrılacaktır. Ayrıca bu alanlara

başvurduklarında aldıkları giriş puanına örneğin %10-20 kadar ek yapılır. Bu kontenjanlara

lise çıkışlılar kesinlikle alınamaz.

Meslek okullarından mezun öğrenciler kendi alanları dışındaki yüksekokul ve üniversite

bölümlerine başvurmaları halinde kontenjan ve puan eklenmesi uygulanmaz; genel kurallar

geçerli olur. Aynı anda ilgi alanına ve başka alana başvuranlara katsayı artırımı uygulanmaz

(ya da daha az uygulanır).

Alan liseleri: Bu günkü başındaki adı ne olursa olsun liselere denk alan meslek liseleri

açılacak (hukuk, siyasal, uluslararası ilişkiler ya da tarım üretimi adı altında orman, ziraat,

veterinerlik, su ürünleri, biyoteknoloji ya da mühendislikleri ve elektroniği kapsayan liseler ya

da güzel sanatları kapsayan liseler açılacaktır). Böylece dünyada her alanda artmış bulunan

bilginin daha kolay özümlenmesi sağlanabilecek hem de öğrencinin ilgi duymadığı alanlara

harcayacağı zaman kısıtlanacaktır. Her alanın ilgili üniversite sadece ilgili bölümüne

girmesinde puanını artıracak belirli bir katsayı kullanılacaktır. İsterse bu katsayıyı

kullanmadan üniversitelerin herhangi bir bölümüne da başvurabilecektir.

Page 14: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

14

Geleneksel liseler: Üçüncü tip lise, bugünkü geleneksel lisenin benzeri olacaktır. Buradan

çıkanlar kariyer yapmaya daha uygun yetiştirilecektir. Fizik, kimya, biyoloji, matematik,

astronomi, arkeoloji, antropoloji ve benzer onlarcası bu okullardan gelenlerden olacaktır.

ÜNİVERSİTEYE NASIL GİRİLECEKTİR?

Türkiye’nin ilk birkaç sorunundan biri öğrencilerin gerek orta eğitimde gerekse

yükseköğretimde iyi okullarda okutulması için harcanan büyük meblağlar ve verilen büyük

emeklerdir. Doğan çocuk anaokulundan neredeyse ölünceye kadar olgunlaşmayı ve bilgiyi

artıran (içselleştiren) değil, sadece ve sadece belirli bir puan tutturarak bir yerleri kazanma

paranoyasına kapılmış durumdadır. Ne çocuğun ne ailenin ne çevrenin huzuru kalmamıştır;

en neşeli durumlarında bile düşüncelerinin arka planında çocukların sınav derdi bulunur.

Dershane ticareti Türkiye’nin belki de en büyük sektörü olmuştur; ailelerin mali olarak belini

bükmüştür. Yitirilen zaman ve emek de cabası…

Üniversite giriş sınavları belirli bir süre bu soruna çözüm gibi gözüktü. En azından doğru

ve tarafsız yapılması –yeterli olmasa bile- toplumunda güven oluşturduğu için fazla ses

çıkaran olmadı. Ancak gelen öğrenci kitlesinin artması, parasal giderlerin ağırlaşması ve haklı

ya da haksız sınav sistemine düşen gölgeler, bu işin bundan böyle pek de sağlıklı

yürümeyeceği kuşkusunu doğurmuştur.

Bu durumda üniversitelere büyük bir sorumluluk daha yüklenmelidir. Orta eğitimi

tamamlayan öğrenciler, isteklerine göre, üniversitelerde bir zamanlar başarıyla yürütülen

FKB (Fizik, Kimya, Biyoloji), FKM (Fizik, Kimya, Matematik), Sosyal bilimler, Güzel Sanatlar, Dil

bilimleri gibi sayısı 10’u geçmeyen bilim alanlarına sınavsız kayıtlarını yaptırabilmeli ve o

alanda üniversite hocalarından ya da eğiticiler tarafından ön hazırlık adı altında çok yoğun bir

eğitime sokulup, sene sonunda merkezi sınavla başarısına göre okuduğu konu ile ilgili tercih

ettiği fakültelere kaydını yaptırabilmeli; başaramayanlar ise ya tekrarlayabilmeli ya da

üniversite dışında bırakılmalıdır. Böyle bir uygulama, orta eğitimdeki okullar arasında çok

belirgin olan eğitim kalitesi farkını, en az düzeye indirerek, herkesin aynı anda yarışmaya

girebilmesini sağlaması bakımından adil bir sistem de olacaktır.

Page 15: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

15

Üniversiteler, alanlar bakımından benzer ders içeriği izleyerek, bir üniversitenin okul

öncesinden mezun olmuş bir öğrenciye başka bir üniversitenin aynı alandaki bir programına

da başvurma hakkı verilebilir.

Böyle bir uygulama öğrencilerin asıl mesleklerinin (lisans) eğitimine başlarken çok

güçlendirilmiş bir alt yapıyla başlaması sağlanacağı için, başarı oranı da yükseltilmiş olacaktır.

Böylece velilerin senede bir rakama göre 20 milyar dolar bir rakama göre daha fazla

ödediği para yanlarında kaldığı gibi, her aşamada paranoya haline dönüşmüş sınav gerginliği

de önemli ölçüde giderilmiş olacaktır.

EĞİTİMDEKİ UZATMA SORUNU

Af ve uzatmalar: Üniversiteleri rahatsız eden diğer bir uygulama ise, öğrencilerin

zamanında üniversiteyi bitirememe durumunda yaşanılan gerginlikler ve siyasi iktidarların

çoğunluğu taviz biçiminde gelişen af uygulamalarıdır. Yıllarca önce okuyan öğrenci karşınıza

geliyor ve okuduğum günün bilgilerinden beni sınav yapın diyor. Müfredat değişmiş, hoca

değişmiş, bulabilirsen bul. Sonunda çoğumuz bizden bulmasın deyip, diplomasını veriyoruz.

Eğitimde müsamaha, vatana ihanettir (Alman Atasözü)

Üniversitelerde (1960’lı yıllarda olduğu gibi) sonsuz süre ile okuma hakkı verilebilir.

Ancak 4 ya da 5 ya da 6 yıllık okullarda, bu sürenin uzatılması durumunda her sene bir önceki

senenin iki katı kadar harç (yani katlanarak) alınarak kişiye bitirmeye zorlatılabilir. Okuduğu

yıl ne olursa olsun, en son müfredattan sorumlu tutulur.

Böyle bir sorunu Türkiye nasıl çözebilirdi ve nasıl çözmeli?

Aslında dünya üniversitelerini üne kavuşturan ve aranan üniversiteler arasına sokan ne

gariptir ki para getiren mesleklerin dışındaki yetiştirdiği adamların yetkinliğidir. Bunlar: Dil

bilimci, tarihçi, felsefeci, biyolog, kimyager, fizikçi, matematikçi, arkeolog, sosyolog vb

(çoğumuzun övgüyle bahsettiği; ancak çocuğumuzu göndermekten kaçındığı) mesleklerdir.

Türkiye’nin şu anda en çok gereksinme duyduğu araştırma alanlarıdır. Öncelikle bu alanlara

çalışkan, zeki ve becerikli insanları yönlendirmeniz gerekir. Ama nasıl?

Page 16: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

16

ÖĞRETİM ÜYESİ AÇIĞI NASIL GİDERİLEBLİR?

Bunun için üniversite giriş sınavlarında sıralamaya girmiş ilk 2000 öğrenciye, üniversitede

okurken tüm giderlerini karşılama, daha sonra da yüksek lisans ve doktora programlarına

kayıt olma ve bitirinceye kadar da yine giderlerini karşılama garantisi verilerek ve daha sonra

da öğretim üyesi kadrosu verileceğinin güvencesi verilerek bu uygulama ile öğretim üyesi

açığı giderilmelidir.

Yurt dışı doktora bursları için son 20 yılda resmi olarak 20 milyar dolar ödendiği

söyleniyor. Kaldı ki gidenlerin neredeyse yarısının dönmediğini biliyoruz. Bu para yurt içinde

kalabilir. Böyle bir programdan sonra üniversiteler açılsaydı iyi olacaktı.

Üniversiteler arasındaki farkın kaldırılması için ilk adımlar

Her meslek grubunda eğitim ve öğretimde kullanılan dünyanın gözde teksbuk olarak

adlandırılan temel kitapları vardır. Bu kitaplar sayesinde dünyanın önde gelen üniversiteleri

sanki ortak bir program yürütüyormuş izlenimi yaratırlar. Devletin destek ve teşvikiyle, ister

YÖK, ister TÜBİTAK, ister özel teşebbüse olanak sağlama ile bu kitaplar orijinaline bire bir

benzer şekilde Türkçeye çevrilmelidir. Aynı konuda eğitim veren bölümler, ilke olarak, bu

müfredat tabanında bir eğitim yürütme kararı vermelidirler. Ayrıca her üniversite belirli

ölçüde kendi programını da ekleyebilmelidir.

Telif kitap yazanlara teşvik sağlanacak, ilk birkaç baskısında vergiden ve stopajdan muaf

tutulacaktır. Telif kitaplarda verilecek bilginin alana göre özellikle bu coğrafyanın ve

ülkemizin özelliklerini yansıtmasına ve sorunların çözümüne yönelik olanlar

ödüllendirilecektir.

SONUÇ: Eğitim dinamik bir süreçtir. Zaman ve koşullara göre değişmesi kaçınılmazdır.

Ancak değişmeyen temel kuralları bir daha vurgulayarak ders içeriklerini buna göre

düzenlemek gerekir. Yetiştireceğimiz gençlerin, dürüst, saygılı, meraklı, araştırıcı, yaratıcı,

girişken, işbirliğine yatkın, kendini yenileyebilen, yorumlarını dogmayla değil bilimsel olarak

açıklayabilen; ailesine, ülkesine ve tüm insanlığa saygılı; çevre bilinci gelişmiş; sosyal; sanata,

spora eğilimi olan gençleri geliştirmeyi amaçlar. Eğitim müfredatının zaman dilimi içinde en

yararlı, geçerli bilgileri verecek biçimde içeriğinin düzenlenmesini öngörür. Eğitimde dinsel ve

ırkçı söylemlerin özellikle ilk 8 yılda işlenmemesini; kuramsa öğrenme yerine deneyse

Page 17: Vatan partisinin eğitimle ilgili yapacaği ilk işler

17

öğrenmenin ağırlıklı olmasını öngörür. Öğretmenlere, meslek hayatları süresince,

gönderilecek dergi, föy ve benzeri eğitim araçları ile yeni bilgiler iletilecektir. Meslek

oklarından mezun olanlara meslek yaşamı boyunca kurslar, yeni alet ve materyal bilgilerini

içeren dergi ve föylerle malzeme ve yöntem bilgileri kazandırılacaktır.

Bu eğitim projesinin uygulanmasından belirli bir süre sonra üniversiteden mezun olanlar

kendi alanları ile ilgili devlet yeterlik sınavı uygulanacak. Diplomanın verdiği hakları

kullanabilmek için belirli bir yeterlik istenecektir. Ayrıca bu sınavlarla yetki baremini

belirleyen bir gruplandırma yapılacaktır.

Sunulan bu eğitim yol haritasının en önemli tarafı, şu ana kadar kullanılan kaynaklardan

öte başka kaynağa gerek göstermemesi, elde olanlarla en iyi verimin alınmasını

öngörmesidir.

Prof. Dr. Ali Demirsoy 29.05.2015

Değerli Kardeşim

Vatan Partisinin bir adayı olarak, eğitim yol haritamızın, eldeki olanaklarla (büyük kaynak

talebi olmadan) daha iyi nasıl yönlendirilebileceği konusundaki görüşlerimi siz değerli

dostlarımla paylaşmak istiyorum. Bu ülkede eğitimden şikâyeti olmayan kimse yok; çözüm

olarak her yıl değişen sınav ve müfredat gündeme getiriliyor. Çok daha iyilerini başarmamız

mümkün. Yeter ki eğitimi, çıkarlarımızın ve beynimizin bir yerlerinde sakladığımız gizli

amaçların bir aracı olarak görmeyelim.

Düşüncelerinizi iletmeniz yol haritamızın daha doğru yönelmesini sağlayacaktır.

Saygılarımla