ve fal mizanü'l-hak ( j.:>

3
MiZANCI MURAD el iki Münevverin eserinin ilk (Abdullah Uçman önemli Taklitçilik ve ahlaki edebiyata önem vermemek. Körü körü- ne veya örnek almak derecede Kemal gibi divan müstehcen ve gayri ah- laki bulan Murad. edebi eserler- de ele konu ve mutlaka topluma örnek etmesi üzerinde durur. Ona göre bir de makul ve dengeli olmak hem hayal hem fikir Ahlaki ede- bir türü olan gayesi de "teh- zlb-i Roman ve piyeslerde anla- konu ve pek fazla önemi yoktur, çünkü çok defa yazarlar uydurur. Fakat olay ve mutla- ka milli terbiyeye ve genel adaba uygun gerekir. Mensup milletin ve aksettirmeyen eserler okuyucuda gerçeklik duygusu uyan- Bir edebi eserin üs!Op ve ifadesinin sade ve düzgün ol- okuyucuya bir ibret dersi vermesine Bir toplumun hayata manevi en veciz aksettiren atasözlerine de bir önem verilmelidir. Felsefeleri Türk milletinin sade- ce atasözlerine bakmak bile bu tenkidin gösterir. Bu sebeple Murad, tasvirlerinde ölçülü ol - 216 mak atasözlerini hayata göstermesi gerekli görür. Mizan gazetesinde Kemal'in Vatan yahut Silistre, Recaizade Mah- mud Ekrem'in Vuslat piyesiyle Samipa- Sezai'nin hak- NurnOne-i imtisalle- ri" ya- Tanzimat devrinde Türk da tenkit türünün ilk örnekleri kabul edilmektedir. Turlanda Yoksa Turla kaleme tek ro- teorik biçimde ileri fikirleri somut örneklerle orta- ya Murad, bu eseriyle Türkiye'de ilk defa sosyal ve iler- lemenin ilkokuldan suretiyle gö- ele ilmi olmak- tan ziyade ideolojik olan ise hem kendisi hem içinde ya- devir önem Devr-i Hamidi Asan da Türk kütüpha- necilik tarihi dikkate bir eserdir. Eserleri. Tarih-i Umumi(I-IV, istanbul 1297-1299); Muhtasar Tarih -i Umumi 1302); Devr-i Hamidi Asan 1308); Muhtasar Tarih-i (Bahçesaray 1890); Turlanda Yoksa Turfa 1308); Le palais de Yildiz et la sublime port (Paris 1896; Hümayunu ve . la, Kah i re 1313); Müdalaa Niyetine Bir Tecavüz (Paris 1314); La lorce et la lai- blesse de la Turquie ( Geneve 1897); Mü- cahede-i Milliyye 1324); Ten- cere Buldu (oyun, istanbul 1325); Tarih-i Ebü'l-Faruk(I -VIl, istanbul 1325-1332); Hürriyet Vadisinde Bir Fençe-i 1326); En- Tesel- Iisi 1329); Meskenet Mazeret Eder mi? 1329); Tahar- ri -i (l-ll, istanbul 1329-1330); Emeller Hakikatler 1330); Bela (Griboidov'dan ter- cüme, piyes, 1330). Turlanda Yoksa Turla ( Mansur Bey haz. M. Düz- istanbul 1972; haz . Birol Emi!, Ankara 1980). Mücahede-i Milliye : Gur- bet ve Avdet Devirleri (haz . Sabahattin Faruk Gezgin, istanbul 1994) ve Murad Bey'in II. Dönemi Hürriyet Vadisin- de Bir Pençe-i da d Tesellisi, Emeller Hakikatler(haz . Celile Eren Ökten istanbul 1997) yeni harflerle de : Mardin. Jön Türklerin Siyasi Fikirleri : 1895-1908, Ankara 1964, s. 46-92; Hilmi Ziya Ülken. Türkiye'de Tarihi, Konya 1966, s. 178-188; Ali Çankaya Mücelli- Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiye/i ler, An- kara 1968-69, ll, 1047-1050;E. E. Ramsaur, Jön Türkler ve 1908 ihtilali (tre. Nuran Ülken), tanbul 1972, s. 42-45 ; Birol Emil. Mizanel Mu- ra d Bey: ve Eserleri , 1979; a.mlf .. Jön Türklere Dair Vesikalar 1: Edebi- Jön Türklerin 1982, tür.yer.; R. P. Finn. The Early Turkish Novel: 1872-1900, s. 51-64; M. Bir Siyasal Örgüt Olarak ittihad ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türk/ük: 1889-1902, 1985, 1, tür. yer.; Cevdet Kudret. Türk Hikaye ve Roman, 1987, 1, 150-155; Sina Jön Türk- ler ve ittihat ve Terakki, 1987, s. 34- 35; Fevziye Abdullah Tansel, Mehmed Murad Bey", TD, II/3 -4(1952). s. 67-88 ; Adnan Akgün, Mehmed Murad Bey", Yedi iklim, sy. 34, 1993, s. 83-86; Abdullah Uçman, Yeni Bir Eseri: Mürrevverin Hasbihali", ilmi sy. 7, 1999, s. 215-234; Mustafa Kutlu, "Mehmed Murad", TDEA, VI, 211-212; "Thrfan- da YoksaTurfa a.e., Vlll, 393-394; M. O. H. Ursinus. "Mizanç!ji Mel)med M ur ad" , EJ2 ling ). VII , 205-206. fAl i!WbJ ABDULLAH UÇMAN L MIZANü'l-HAK ( J.:><.' 1 u Ip. ) Katib Çelebi'nin (ö. 1067/1657) döneminin fikri ve dini dair Türkçe eseri. Tam Mizanü'l -hak ii ihtiyari'l- ehak olan eseri Katib Çelebi, kendi döne- minde bulu- nan dini ve ilmi belli bir yön- tem çerçevesinde yeniden ele almak ve bu vesileyle ilim göz- sebeplerine inerek mevcut durumu bir de- tabi tutmak üzere kaleme daha ilk ka- (tarik-i burhan) ve bil- ginin ölçütü olarak (ilm-i mlzan) vurgu eserin da gönderme- de Müellifin, yaz- makta 24 Muharrem 1 067 ( 12 1656) tarihinde bir rü- yadan bahsetmesi (Mfzanü'l-hak, s. 138) eserini ölümünden bir önce kaleme göstermektedir. Miza- nü'l-hak akli ilimierin konusu- nu bir mukaddime. yirmi bir me-

Upload: others

Post on 17-Jan-2020

13 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ve fAl MIZANü'l-HAK ( J.:>

MiZANCI MURAD

Mizancı Murad'ın el yazısıyla iki Münevverin Hasbıhali adlı eserinin ilk sayfası (Abdullah Uçman arşivi)

önemli zaafı vardır : Taklitçilik ve ahlaki edebiyata önem vermemek. Körü körü­ne Doğu'yu veya Batı'yı örnek almak aynı derecede zararlıdır. Namık Kemal gibi divan edebiyatını müstehcen ve gayri ah­laki bulan Mizancı Murad. edebi eserler­de ele alınan konu ve şahısların mutlaka topluma örnek teşkil etmesi gerektiği üzerinde ısrarla durur. Ona göre bir şiir­de makul ve dengeli olmak şartıyla hem hayal hem fikir bulunmalıdır. Ahlaki ede­biyatın bir türü olan şiirin gayesi de "teh­zlb-i ahlak"tır. Roman ve piyeslerde anla­tılan konu ve olayların pek fazla önemi yoktur, çünkü bunları çok defa yazarlar uydurur. Fakat olay ve konuların mutla­ka milli terbiyeye ve genel adaba uygun olması gerekir. Mensup olduğu milletin duyuşiarını ve görüşlerini aksettirmeyen eserler okuyucuda gerçeklik duygusu uyan­dıramaz. Bir edebi eserin mükemmelliği üs!Op ve ifadesinin sade ve düzgün ol­ması yanında okuyucuya bir ibret dersi vermesine bağlıdır. Bir toplumun hayata bakış tarzını, manevi değerlerini en veciz şekilde aksettiren atasözlerine de ayrı bir önem verilmelidir. Felsefeleri olmadığı iddiasıyla eleştirilen Türk milletinin sade­ce atasözlerine bakmak bile bu tenkidin yanlışlığını gösterir. Bu sebeple Mizancı Murad, yazarların tasvirlerinde ölçülü ol-

216

mak şartıyla atasözlerini kullanmalarını hayata bakış tarzlarını göstermesi bakı­mından gerekli görür.

Mizan gazetesinde Namık Kemal'in Vatan yahut Silistre, Recaizade Mah­mud Ekrem'in Vuslat piyesiyle Samipa­şazade Sezai'nin Sergüzeşi romanı hak­kında "Üdebamızın NurnOne-i imtisalle­ri" başlığı altında yayımlamış olduğu ya­zılar, Tanzimat devrinde Türk edebiyatın­da uygulamalı tenkit türünün ilk örnekleri kabul edilmektedir. Turlanda mı Yoksa Turla mı? adıyla kaleme aldığı tek ro­manında yazılarında teorik biçimde ileri sürdüğü fikirleri somut örneklerle orta­ya koymuştur. Mizancı Murad, bu eseriyle Türkiye'de ilk defa sosyal kalkınma ve iler­lemenin ilkokuldan başlamak suretiyle yukarıya doğru gerçekleştirilebileceği gö­rüşünü ele almıştır. Tarihçiliği ilmi olmak­tan ziyade ideolojik olan Mizancı Murad'ın hatıraları ise hem kendisi hem içinde ya­şadığı devir açısından önem taşımaktadır. Devr-i Hamidi Asan da Türk kütüpha­necilik tarihi bakımından dikkate değer bir eserdir.

Eserleri. Tarih-i Umumi(I-IV, istanbul 1297-1299); Muhtasar Tarih -i Umumi (İstanbul 1302); Devr-i Hamidi Asan (İstanbul 1308); Muhtasar Tarih-i İslam ( Bahçesaray 1890); Turlanda mı Yoksa Turfa mı? (İstanbul 1308); Le palais de Yildiz et la sublime port (Paris 1896;

Yıldız Saray-ı Hümayunu ve Babıali adıy- . la, Kah i re 1313); Müdalaa Niyetine Bir Tecavüz (Paris 1314); La lorce et la lai­blesse de la Turquie ( Geneve 1897); Mü­cahede-i Milliyye (İstanbul 1324); Ten­cere Yuvarlandı Kapağını Buldu (oyun, istanbul 1325); Tarih-i Ebü'l-Faruk(I -VIl, istanbul 1325-1332); Hürriyet Vadisinde Bir Fençe-i İstibdad (İstanbul 1326); En­kaz-ı İstibdad İçinde Züğürdün Tesel­Iisi (İstanbul 1329); Meskenet Mazeret Teşkil Eder mi? (İstanbul 1329); Tahar­ri-i İstikbdl (l-ll, istanbul 1329-1330);

Tatlı Emeller Acı Hakikatler (İstanbul 1330); Akıldan Bela (Griboidov'dan ter­cüme, piyes, İstanbul 1330) .

Turlanda mı Yoksa Turla mı? romanı ( Mansur Bey adıyla, haz. M. Ertuğrul Düz­dağ, istanbul 1972; haz. Birol Emi!, Ankara 1980). ayrıca Mücahede-i Milliye: Gur­bet ve Avdet Devirleri (haz. Sabahattin Çağın- Faruk Gezgin, istanbul 1994) ve Mizancı Murad Bey'in II. Meşrutiyet Dönemi Hatıralan: Hürriyet Vadisin­de Bir Pençe-i İstibdad, Enkaz-ı İslib­da d İçinde Züğürdün Tesellisi, Tatlı Emeller Acı Hakikatler(haz. Celile Eren

Ökten Argıt, istanbul 1997) adlarıyla hatı­raları yeni harflerle de yayımlanmıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

Şerif Mardin. Jön Türklerin Siyasi Fikirleri: 1895-1908, Ankara 1964, s. 46-92; Hilmi Ziya Ülken. Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi, Konya 1966, s. 178-188; Ali Çankaya Mücelli­doğlu, Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiye/i ler, An­kara 1968-69, ll, 1047-1050;E. E. Ramsaur, Jön Türkler ve 1908 ihtilali (tre. Nuran Ülken), İs ­tanbul 1972, s. 42-45; Birol Emil. Mizanel Mu­ra d Bey: Hayatı ve Eserleri, İstanbul 1979; a.mlf .. Jön Türklere Dair Vesikalar 1: Edebi­yatçı Jön Türklerin Mektupları, İstanbul 1982, tür.yer.; R. P. Finn. The Early Turkish Novel: 1872-1900, İstanbul1984 , s. 51-64; M. Şükrü Hanioğlu, Bir Siyasal Örgüt Olarak Osmanlı ittihad ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türk/ük: 1889-1902, İstanbul 1985, 1, tür. yer.; Cevdet Kudret. Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman, İstanbul 1987, 1, 150-155; Sina Akşin, Jön Türk­ler ve ittihat ve Terakki, İstanbul 1987, s. 34-35; Fevziye Abdullah Tansel, "M1zancı Mehmed Murad Bey", TD, II/3 -4(1952). s. 67-88 ;Adnan Akgün, "(Mizancı) Mehmed Murad Bey", Yedi iklim, sy. 34, İstanbul 1993, s. 83-86; Abdullah Uçman, "M1zancı Murad'ın Yeni Bir Eseri: İki Mürrevverin Hasbihali", ilmi Araştırmalar, sy. 7, İstanbul 1999, s. 215-234; Mustafa Kutlu, "Mehmed Murad", TDEA, VI, 211-212; "Thrfan­da mı YoksaTurfa mı", a.e., Vlll, 393-394; M. O. H. Ursinus. "Mizanç!ji Mel)med M ur ad" , EJ2 ling ). VII , 205 -206. fAl

i!WbJ ABDULLAH UÇMAN

L

MIZANü'l-HAK ( J.:><.' 1 u Ip. )

Katib Çelebi'nin (ö. 1067 /1657)

döneminin fikri hayatı ve dini tartışmaianna dair

Türkçe eseri.

Tam adı Mizanü'l-hak ii ihtiyari'l­ehak olan eseri Katib Çelebi, kendi döne­minde kısır çekişmelere dönüşmüş bulu­nan dini ve ilmi tartışmaları belli bir yön­tem çerçevesinde yeniden ele almak ve bu vesileyle Osmanlı ilim hayatında göz­lemlediği olumsuzlukların sebeplerine inerek mevcut durumu eleştirel bir de­ğerlendirmeye tabi tutmak üzere kaleme almıştır. Kitabın daha ilk sayfalarında ka­nıtlamayöntemine (tarik-i burhan) ve bil­ginin ölçütü olarak mantığa (ilm-i mlzan) yapılan vurgu eserin adına da gönderme­de bulunmaktadır. Müellifin, kitabı yaz­makta olduğu sırada 24 Muharrem 1 067 ( 12 Kasım 1656) tarihinde gördüğü bir rü­yadan bahsetmesi (Mfzanü'l-hak, s. 138)

eserini ölümünden yaklaşık bir yıl önce kaleme aldığını göstermektedir. Miza­nü'l-hak akli ilimierin gerekliliği konusu­nu işleyen bir mukaddime. yirmi bir me-

Page 2: ve fAl MIZANü'l-HAK ( J.:>

sele (bahs) ve bir hatimeden oluşmakta­dır. Hatimede Katib Çelebi kendi eğitim. öğretim ve telif hayatı hakkında bilgi ver­mektedir.

Mizanü'l-hakk'ın giriş kısmı Katib Çe­lebi'nin ilim zihniyetini yansıtması bakı­mından önemlidir. Felsefi ilimler taksi­miyle konuya girmesine bakılırsa müellif akliilimler teriminden İbn Sina'dan beri yerleşmiş terminolojiye uygun olarak fel­sefi disiplinleri anlamaktadır. Temel prob­lemi, Osmanlı ülkesinde gelenekleşmiş ilim anlayışının felsefi disiplinlerle olan ve olması gereken ilişkisidir. Müellifin bakış açısına göre Osmanlı ilim geleneğinin özünde var olan, akli ve nakli ilimler ara­sında tam bir uyum sağlama fikri esas alınmalıdır: o dönemde yaşanan fikri bu­nalımın sebebi bu uyurnun gereklerinden uzaklaşılmış olmasıdır. Bu tesbit Katib Çelebi 'nin 1041-1042 (1631-1632) yılla­

rında kendisinden ders okuduğu, fakat "ma'külat semtiyle aşinalık edinmemiş olan" Kadızade Mehmed Efendi'nin fel­sefeye karşı dışlayıcı tutumu hakkındaki bir gözlemiyle de desteklenmektedir (Mi­zanü'/-hak, S. ı 25; krş. a.g .e.: İslam 'da Ten k id ve Tartışma Usulü, s. ı 4 ı) . İbn Hal­dun'un yaklaşırnma paralel olarak akli ilimleri insanlığın ortak bir ikimi kabul eden Kati b Çelebi bu disiplinlerin -az sayı­daki bazı meseleler hariç- gerek araştır­ma konuları gerekse problemleri bakı­mından din ilimleriyle uyum halinde ol­duğu görüşündedir. Müellife göre Tehd­füt geleneği ihtilaflı meselelerin ayıklan­ması işini üstlenmişse de felsefi ilimleri mutlak surette reddetmiş değildir. Gerçi islam'ın ilk dönemlerindedinin safiyetini muhafaza maksadıyla felsefi ilimlerden uzak durulmuş. ancak endişe edecek bir durum kalmayınca bu birikim tercüme-

ler yoluyla İslam dünyasına aktarılmıştır. Gelinen noktada din ilimleriyle felsefi ilimler özellikle müteahhirln kelamcıları­nın eserlerinde birbiriyle uyuşmuş ve ar­tık din ilimlerini kavramak için de felsefe bilmek kaçınılmaz hale gelmiştir. Kati b Çelebi'nin söz konusu safiyet dönemine ait endişeler bağlamında Hz. ömer'in İs­kenderiye Kütüphanesi'ni yaktırdığı şek­lindeki temelsiz rivayeti zikretmesi onun konuyla ilgili tam aksi yöndeki tarihi bil­gilere ulaşmadığını ortaya koymaktadır (Mizanü'/-hak, s. 6; krş. a.g.e.: islam'da Tenkid ve Tartışma Usulü , s. 41; Terz i oğ ­

lu , sy. 9 ı 197 1 ı. s. 419-446) Akli ilimierin kendi başına taşıdığı değeri takdir ede­cek donanıma sahip olan müellifin mese­la hendesenin gerekliliğini bu ilmi bilen müftü (ve kadı) ile bilmeyen müftü (ve kadı) mukayesesiyle ortaya koyması. ast­ronomi ve coğrafya bilgisinin tefsir ilmi­ne getireceği açılımlara dikkat çekmesi. onun eserde akli ilimierin gerekliliği prob­lemini özellikle medrese kurumunun ta­rih ve geleneğini eksene alarak ortaya koymak istemesiyle de ilgilidir. Katib Çe­lebi'ye göre Fatih Sultan Mehmed. Meda­ris-i Semaniyye olarak anılan medrese ku­rumun u akli ilimiere (fel sefeyle uyu şm u ş

kelam ilmi) açık bir müessese olarak oluş­turmuş. bu durum Kanuni Sultan Süley­man dönemine kadar sürmüştür. Daha sonra gelenler ise bu derslerin felsefiy­yattan sayıldığını ileri sürerek söz konusu ilimleri öğretimden kaldırıp birtakım fı­kıh kitapları ile yetinmişlerdir. Ancak mü­ellifin bu değerlendirme ve eleştirilerini genelleştirmek, hatta medrese kurumu­nun tarihi bakımından tam olarak doğ­rulamak mümkün değildir. Nitekim biz­zat kendisi, kadılık yapmış olan hacası A'rec Mustafa Efendi'den matematik ve

_ ·;t:,>')l.üıl . ~< • ~~-s'.iii;;,.>.J1 ~; f,.,ll,.(~(l:.i\.;,1:.1\,...,_,JI.\.)1~~

! u~,l.(,.U~~J.-'<1~\.J'-W\)'~L ,.. o~f.ı..•~, J;.\i-4ıı;l.!\l.;...Lı(.!.\. ~ J_,ü.._,uı.:ı;jAJ~IJ.O.ı:.·.X..:.',.,--7tl0ı..;J;,

-~Xy,~\..,~) .ı,I,:,U.A, .. j ,.:._,ı:,bJ'4:'-'-:'-W..'(v i:!:\>..,"1._,, tı::r'i_;..,> v>w-V>.J'c""'·""":.!<<L­

L-,J;:-,.._,;;>.:.~.r,ı.,>.,.-I."lrl:'v~ &_r..,w,ı<;o,._.;, ,;..\.. ;.l>v:~b~ .:.Q; o.:.ı...:iı,ı.;...;..v.ıı.~._,.;...v e_~:o-·.,ı.:,..

",11\.':'t\l.~a>L.-_,_v.,.c/~:.,:.;,j, -..:,o\;Qit_ı;,: ',\;.'61'-'.ı.;.i\.)~I<S:.,YJt; .<-

.;/. ~~..S:~M.4.:.~~)-. .,),I:.- .;;.,

-rı · · t_IJJtt~~·s\:~~: ~~~~L\.~L ı .~~.:.:.. )~'c:!"uv.\iv,...JW:.(S""•.Jt.Jh...; e: u ü~~~-:-Vu:~t.ı~ ... ...ı: .. vu~ !J.j,JI ..:..-\.: -f.ıJ ol...i;:..~~w-;'))_,1 ~\!.JJı$.:."=-.WJ~ ... ~ o:-

Mizfınü '1-Halck ' ın

ilk iki sayfası

(Süleymaniye Ktp .. Dügümlübaba. nr. 444/4)

MIZANü' ı-HAK

astronomiye dair önemli eserleri okudu­ğunu bildirmektedir ( Mizanü ' /-h ak, s. 129, ı 36; krş. a.g.e.: islam 'da Tenkid ve Tartışma Usulü , s. ı 44. ı 46). Ayrıca med­rese ve medreseiiierin akli ilimlerle mü­nasebetinin Katib Çelebi döneminden sonra da belli bir canlılık içinde devam ettiği belirtilmektedir (izgi, 1, 135). Müel­lifin Mizanü'l-hak'ta yansıyan akli ilim­ler tasawuru ve bu ilimierin İslam dün­yasındaki gelişimiyle ilgili olarak verdiği bilgiler, daha ayrıntılı biçimde Keşiü ' ı:: ­

;:: unun'un mukaddimesiyle aynı eserin "ilmü'l-hikme" maddesinde verilmekte olup (Keş{ü';;-;;unün, 1, 678-680) onun bu konuda İbn Haldun'un Mu]:raddime'sin­den faydalandığı da bilinmektedir (Kut­luer. sy l 8 ı 2ooo ı . s. 95-98).

Eserde ele alınan yirmi bir mesele, as­lında Kadızadeliler ve Sivasller olarak anı­lan fikir gruplarının (bu konuda bk. Yıl­maz, s. 449-45 I ; Gündoğd u , lll ı 1 998ı, s. 3 7-72) tartışma gündemiyle tam bir pa­ralellik arzeder. Nitekim Katib Çelebi, son bahiste Kadızade Mehmed Efendi ile Hal­vet! şeyhi Abdülmecid Sivas! arasındaki ihtilafları ele alırken. "Yazdığım mebahi­sin ekserinde Kadızade bir tarafı tutup Sivas! taraf-ı ah ara zahib olup ifrat ve tef­rit mesleğine giderler" demekte (Miza­nü '/-hak, s. 1 22; krş . a.g.e.: İslam 'da Ten­kid ve Tartışma Usulü, s. 138; ay rı ca bk. Fezleke, ll. 183). eserini bu iki taraf ara­sında süregelen, çoğu ilmi ve pratik yön­den hiçbir değer taşımayan konulardaki fikir ayrılıklarını orta yol çizgisine (hadd-i i'tidal ) çekmek amacıyla kaleme aldığını belirtmektedir(Mizanü'/-hak, s. 127; krş .

a.g.e.: İslam'da Tenkid ve Tartışma Usu­lü, s. ı 42). Kati b Çelebi. "gerek Halvetl ge­rek Kadızadeli hamakat erbabı"nın oluş­

turduğu gruplardan bir tarafı haklı gös­termenin gerginliği arttırmak anlamına geleceği kanaatindedir. Bu bağlamda mü­ellifi asıl ilgilendiren husus, fikir düzeyin­de kalmış birtakım ihtilaflar değil bu ih­tilafların toplum düzenini tehdit eden ça­tışmalara dönüşmesidir (Mizanü ' /-hak, s. ı 23; krş. a.g.e.: İslam 'da Tenkid ve Tar­tışma Usulü, s. ı 39).

Çok sayıda yazma nüshası bulunan Mi­zanü'l-hakk'ın (mesela Süleymaniye Kü­tüphanesi' nde yirmi yed i nüsha) XIX. yüz­yılın ikinci yarısından itibaren çeşitli bas­kıları yapılmıştır (bunlar Tasvir-i EfkarGa­zetehanesiıistanbul 1280 , 128 11,AliRıza

Efendi Matbaas ı ı ista nbul 1 286 J, Mec­müa-i U/üm ımüellifh attına daya lı olarak, sene 1. nr. 2, 15 Zilhicce 1296 ı ve Ebüzzi-

217

Page 3: ve fAl MIZANü'l-HAK ( J.:>

MfZANÜ'I-HAK

ya Matbaası 1 istanbul ı 3061 neşirleridir). Eserin ilk sadeleştiriimiş şekli Orhan Şaik Gökyay tarafından yayımlanmıştır ( istan­bul ı 972, ı 980, ı 993). Bunu Mustafa Ka­ra'nın hazırladığı sadeleştirme izlemiş (İs­

lam'da Tenkid ve Tartışma Usulü, istan­bul ı 98 ı), metni daha sonra Mustafa Ka­ra ve Süleyman Uludağ tekrar neşre ha­zırlamıştır (istanbul ı 990, 200 ı) . Bu sa­deleştirmenin yeni baskılarında yer alan giriş ve açıklamalar Süleyman Uludağ ta­rafından yazılmış olup kitaba Mecmı1a-i Ulı1m neşrinin tıpkıbasımı da eklenmiş­tir. Eserin Geoffrey L. Lewis tarafından yapılan İngilizce tercümesi The Balance of Truth adıyla yayımlanmıştır (London 1957).

BİBLİYOGRAFYA :

Katib Çelebi. Mizanü'l·hak fi ihtiyari 'l-ehak, istanbul 1280; a.e.: İslam 'da Tenkid ve Tartış­ma Usülü (s.nşr. Mustafa Kara- Süleyman Ulu­dağ). istanbul 2001, ayrıca bk. Süleyman Ulu­dağ'ın giriş ve açıklaıiıaları, s. 11-47, 159-190; a.mlf .. Keşfü'?·?UnCın, I, 678-680; a.mlf., Fez­leke, II , 182-183; E. Birnbaum. "The Questing mind: Katib Chelebi, 1609-57: a Chapter in Ottoman Intellectual History", Corol/a Toron­tonensis: Studies in Honour of Ronald Morton Smith (ed. E. Robbins- S. Sandah). Toronto 1994, s. 133-158; Cevat İzgi. Osmanlı Medrese­lerindeilim, İstanbul 1997, I, 135; Necdet Yıl­maz, Osmanlı Toplumunda Tasavvu{. İstanbul 2001, s. 449-451; Arslan Terzioğlu, "İskenderi­ye Kütüphanesi Müslümanlar Tarafından Ya­kılmamıştır", VD, sy. 91 I 97 I ). s. 419-446; Cen­giz Gündoğdu, "XVII. Yüzyılda Tekke-Medre­se Münasebetleri Açısından Sivasiler-Kadıza­deliler Mücadelesi", İLAM Araştırma Dergisi, lll , İstanbul 1998, s. 37 -72; İlhan Kutluer. "Ka­tib Çelebi ve Bilimler: Keşfü'z-zunün'un Mu­kaddimesinde 'el-ilm' Kavramı" , MOIFD,sy. 18 (2000). s. 79-99.

~ İLHAN KUTLUER

r MizANÜ'I-İ'TiDAL

( Jl~f'l .:,ıl_r-.)

Zehebi'nin (ö. 748/1348)

zayıf ravilere dair en önemli eseri. L ~

Tam adı Mizanü '1-i'tidal ii na]fdi'r­rical olup Zehebl'nİn zayıf ravilerle ilgili çalışmalarının en önemlisidir ve aynı ko­nudaki el-Mugni fi'çl-çlu'ata' adlı eserin­den sonra kaleme alınmıştır. Müellif ki­tabına kasten hadis uyduran. duymadığı bir hadisi duyduğunu ileri süren yalancı ravileri, hadis uydurmakla itharn edilen­leri. çok hata etmeleri sebebiyle rivayetle­rine güvenilmeyenleri, yeterince dindar ve adaletli bulunmayan hadis hafızlarını. rivayetleri terkedilmese bile hafızaları za­yıf olduğu için yanılan muhaddisleri, gü-

218

venilir sayılmayan ve fazla bilinmeyen gevşek ravileri, tanınmayan ları. sika ol­makla birlikte bid 'atçı diye bilinenleri. sa­habi ve dört fıkıh imam ı dışında herhangi bir şekilde eleştirilen diğer ravileri aldığı­nı belirtmektedir. Zehebl bazı tanınmış ve güvenilir şahsiyetlerin. haklarındaki önemsiz tenkitler dolayısıyla bu esere alınmasını doğru bulmamakla birlikte ça­lışmasında kendisini örnek aldığı İbn Adi gibi münekkitlerin bu tür isimlere kitapla­rında yer verdiklerini dikkate alarak kendi­sinin de aynı yolu izlediğini söyler. 11 .053 biyografinin yer aldığı eserde önce adla­rıyla bilinen erkek ve kadın raviler, daha sonra künyeleriyle. babalarının adıyla. nis­beleriyle bilinenler. adları bilinmeyen er­kekler ve kadınlar, künyeleriyle bilinen ka­dınlar, adı bilinmeyip "falanın validesi" di­ye anılanlar zikredilmiştir. Şahıslar hem kendi adları hem babalarının adiarına gö­re alfabetik olarak sıralanmış. bunlardan Kütüb-i Sitte ravisi olanlara birer rumuz­la işaret edilmiş. ravinin tabakasını tesbi­te yarayacak kadar birkaç hoca ve talebe­sinin adı verilmiş. cerh ve ta'dll alimleri­nin onlar hakkındaki tenkitleri zikredil­miş. daha çok İbn Adi'nin el-Kamil'i ile İbn Hibban 'ın el-Mecrı1J:ıin'inden fayda­lanılarak bunların eleştirilmesine sebep olan bazı rivayetleri nakledilmiştir. İbn Hacer ei-Askalanl'nin, sahasındaki eser­lerin en derli toplusu olduğunu söyledi­ği Mizanü '1-i'tiddl'in başlıca kaynakları Yahya b. Said el-Kattan. Yahya b. Main. Ali b. Medlnl, Ahmed b. Hanbel. Fellas, Ebu Hayseme Züheyr b. Harb. Ebu Zür'a er-Razı. Ebu Hatim er-Razi. Buhar!. Müs­lim. Nesa!, İbn Huzeyme. Ebu Bişr ed-Du­Iab!, Ukayll. İbn Ebu Hatim. İbn Hibban ve Hakim en-Nisaburl'nin eserleridir. Zehe­bl, en çok İbnü'r-Rumiyye'nin el-f:! atil ii

Mizanü'l­i'lidal' in

ilk Iki sayfası (Süleymaniye K tp.,

Ayasofya,

nr. 2490)

te~yili (tekmileti)'l-Kdmilli'bni ?'l.di'sin­den faydalandığını belirtmektedir. Mizd­nü'l-i'tiddl Leknev (ı 301). Kahire (Mu­hammed Bedreddin en-Na 'sanl el- Hale­bl'nin tash ihiyl e I 324- I 327; !-lll , I 355;

nşr. Ali Muhammed ei-Bicavl, 1-IV, ı 382/

ı 963) ve Beyrut'ta (nşr. Ali Muhammed Muavvaz- Adil Ahmed Abdülmevcud, ı-v ııı. 1416/1995) yayımlanmıştır.

Eser üzerinde hadis alimleri zeyil ve ih­tisar çalışmaları yapmıştır. Zehebl'nin ta­le besi Ebü'I-Mehasin ei-Hüseynl et-Ta'­lik 'ald Mizdni'l-i'tiddl'inde kitapta gör­düğü hatalara işaret etmiş ve ona yeni isimler eklemiştir. Diğer talebesi Ebü'l­Fida İbn Keslr, et-Tekmil fi'l-cerJ:ı ve't­ta'dil ve ma'rifeti'ş-şi]fiit ve'z-zu'atd' ve '1-mecdhil'inde ( Darü'l-kütü bi'I-Mıs­riyye, nr. 24.2278, iki cilt) Mizz'i'nin Teh~i­bü'l-Kemdl'i ile Mfzdnü'l-i'tidal'i bazı ilavelerle ihtisar etmiştir (Beşşar Avvad Ma'rOf, s. ı 99). Zeynüddin ei-Jraki. Mizd­nü '1-i'tiddl'de bulunması gerektiği hal­de müellifin eserine almadığı 799 (bazı baskılarda 787) raviyi ZeyJ ('ala) Miza­ni'l-i'tiddl'inde alfabetik olarak bir ara­ya getirmiştir (nşr. Abdü lkayyum Abdürab­binnebl, Mekke 1406; nşr. Subhl es-Sa­merral, Beyrut 1407/ 1 987; nşr. Ebü'r-Rıza

er-Ri fal. Beyrut ı 4 ı 6/1995. Mizanü '1-i'ti­dal'in Ali Muhammed Muawaz-Adil Ah­med AbdülmevcGd neşrinin sonunda VIII. cilt). Sıbt İbnü'I-Aceml. Mizanü'l-i'tiddl üzerinde Nakdü'n-nokşdn ii mi'yari'1-Mizdn veNeşlü (Bellü değil)'l-himyan ii mi'ydri 'l-Mizan adlı iki çalışma yap­mıştır. İbn Hacer el-Askalanl. 400'den fazla kaynağa başvurmak suretiyle (Mu­hammed Abdurrahman ei-Mar'aşll, s. 1 2) eserin hem muhtasarı hem zeyli ve ikmali mahiyetindeki Lisdnü '1-Mizdn'ını telif etmiş: ölümüne kadar kırkyedi yıl çalıştı-