veronika · 2020. 3. 19. · 2 veronika ĠkĠ aylik ġĠĠr sanat dergĠsĠ / ocak-ġubat2020 issn:...

48
1

Upload: others

Post on 01-Feb-2021

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • 1

  • 2

    veronika ĠKĠ AYLIK ġĠĠR SANAT DERGĠSĠ / OCAK-ġUBAT2020 ISSN: 2687-5446

    Sahibi ve Yazı İşleri Sorumlusu: DonKiĢot Sahaf adına Burak Kıliç Genel Yayın Yönetmeni: Nilgün Emre

    Editör:Mustafa Furkan Öktem

    Kapak Resmi: Ali Elmacı

    Grafik Tasarım: Yusuf Can Süden

    Basım Tarihi: Ocak2020

    Basım Yeri Adresi: AteĢ Matbaa ve Ciltevi, DeliklitaĢ Mah. Asarcıklı Cad. No.: 15 / 3

    Odunpazarı/ESKĠġEHĠR - Sertifika No.: 43070

    Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın

    Yönetim Adresi ve İletişim: Arifiye Mah. Ġnhisar Sok. No.: 27 Odunpazarı/ESKĠġEHĠR

    *Sanatçıların dikkatine: Dergiye gönderilen ürünler iade edilmez, eserleri dergide yayımlanan

    Ģahıslara telif ücreti ödenmez, tüm yazıların ve diğer ürünlerin yasal sorumluluğu eser

    sahibine aittir ve yazar-sanatkârlar bunları baĢtan kabul etmiĢ sayılır.Dergimize eser

    göndermek isteyenlerin yalnızca, [email protected] adresini kullanmaları

    hususunda önemle ricada bulunulur.

    Editörün Notu

    Veronika‘nın birinci sayısını siz değerli okur ve sanatseverlere arz etmenin heyecanı ve

    gururu içindeyiz. Her ne kadar yeni bir isim altında çatılaĢmıĢ olsak da billur bir

    penceremizin, her daim Orlando‘nun esrarengiz bahçesine açılacağını içtenlikle belirtmek

    isteriz. Veronika sağlam temelli, modern yaklaĢımlı, samimi duygularla bezeli bir ev; ve bu

    evin kapıları her okura ve Ģair/yazara, sanatsevere ve sanatkâra açık. Naçizane biz;

    sağlamlığımızı Türkçenin kudretinden, modern düĢüncemizi geliĢimcilik ve yenilikçilik

    arzumuzdan, samimiyetimizi ise Orlando‘nun sımsıcak edebî tutumundan almaya çalıĢtık;

    çalıĢacağız da. Ve iĢte meydana Veronika çıktı!

    MUSTAFA FURKAN ÖKTEM

  • 3

    YĠĞĠT KERĠM ARSLAN

    dönüşsüz rüya „Ya Resûl‟Allâh/Seyahat hemen‟ için… rüyâ! âh, karıĢtı Ģefaat senin tuzlu bölgelerini görme isteğiyle. gerçek sandım, yürüdüm ve yenildikçe yenildim ayaklarına yeni harbin burada suya savaĢıldı, harlandı riyâ dile gelmez tarifinde o vardı her Ģeyin kanatlarım yetmedi ve uçtu büyülü kâğıt var oldun diye bengisiz bir rapor elimde Buket aradım. Buket aradım da nüksetti aldığı form devasa bir ayâna, bilinene ben kayaçlar, ben parmaklarından haritalar iletmiĢtim allah‘a. ne geldiyse O‘ndan geldi dedim ve dıĢlamadım seni toplum gibi kıyam! uçurum çiçeği de bir seçimdi mesafelerimde bilmeden kazandım yalpalayıp izleyeceğim gidiĢi Ġbrahim‘e inanmadı doğa, bebeğimdeki çağ sesleri soğuttu madde denilenden. rabbiydim kalakalmanın ilk, bakıĢımın goncalığı yitirdi tüm algılarını anlatma dümeni yıkık huylar sonra ter getirdi senin ferahlığın bana, fer kırdı her gezegende metruk kemiklerimde süssüz kimliğimle, vebasıyla adımın artık zorlanamaz hiçbir asa, taĢlanırım nereyi etsem tavaf. evim olur sargılar dönüĢün ve sarılmanın bu hâlinde ben hiç rastlamadım rüyamda bir peygambere

  • 4

    ALPER BEġE

    tırmanış öncesi dört düz adım

    Adıma aldırmayanlar zor alırlar bu yolu.

    Behçet Necatigil, Bile/Yazdı

    I.

    ancak trapezde baĢarıdır baĢlanan yere dönmek. üstelik aksi (es) pek konuĢulası değil. trapezcinin

    borularıyla Ģairin soruları yan yana salınıyor boĢlukta. böyle günlerde bazı Ģiirler yazmak istiyorum

    belli bağlamlara oturmayan. doğru korkulara tutunarak yaĢayakalmayı kuruyorum. yüksekliği

    anlatırken ilgeçlerin kayganlığından sakınarak. ne de olsa ulaĢmak (bis) ayrı dölyatağında büyümüĢtür

    yaklaĢmaktan.

    II.

    bir balıkçıl nasıl böler deniz görmemiĢ çocuğun uykusunu? cam duvarlarda dağılan düĢlerini

    yapıĢtırmayı düĢünecek denli toy. yüzmeyi kitaplardan öğrenmiĢ. çakılacaktır en fazla kuytu bir parkın

    çakıllarına dalmayı denese. çünkü bitmeyecek sanılanın sonuna tüneyip yazılan bir önsözdür

    çocukluk.

    III.

    uçtun sivri. yuvarlandın uçurum. geldiğin yerin ıslağından korktun. kurudun uçuk. uçkurun ıssız kaldı,

    uçurtman yerde, damarların kalabalık. hepsi kördüğüm. bekledin uçan kılıcı. kalem tuttun uçarı.

    uçlandı doğum leken. ölmeden bildin; kamu: tamu, uçmak: yok. ateĢ içinde uçbeyi.

    IV.

    yerin bağrından çıkıyorsa gövde; bakır, pirinç, tahta. teller ot yiyen hayvanın böğründen geriliyorsa

    kulağıma. toynağı toprağa basanın sırtına vurunca oturuyorsa tartım. bir gök olayıdır musika. Ayağın

    birine yazgılıyken (Newtonian) yükselt ilençli baĢını diğerine Ġkarosleyin.

  • 5

    MUSTAFA ATAPAY

    america kaç cm

    Orlando bloomberg‘ de bize aysberg

    Allah‘ın yürütmesiyle

    Gökler nasıl yürüyorsa denizlere

    Gökler seğirip dağlar serildiğinde yere

    Orlando Bloom da Bizi de görecek mi

    America Vespuçi kaç kiĢi

    California ‗da deniz yosunlarlarına kaç bin ayak değmeden

    Balıklar kayaların altına girip su içip

    Çekirdek çıtlatıyor ve çay‘ın yanına deniz minaresi koyup

    GüneĢe bakıyor ise

    Transatlantikler atletik mi dir

    Minareyi çalan

    Kılıfını uydurmuĢ mu dur

    Portakalı soymuĢ mu dur

    Çöl devesi çölde güzel de

    Ya bu cemal

    Maradona çalımı kaç kere sağa kaç kere sola

    Trabzan Trabzon Trambolin

    Trompet Kornet Tornet

    Deniz süngeri

    Johny Depp te mi

    Deniz yılanı yılma mı

    Dil balığı kaç dil

    Transilvanya vanilya

    Tere yağ

    Canvar –ı Tazmanya

    Biraz penisilin Van ya

    Öksürük heykeli

    Hangi vilayete validir…

  • 6

    ĠSMAĠL SERTAÇ YILMAZ

    çek cumhuriyeti’nde kaç yaşında olduğumu bilmediğim şiir

    Otuzuma Çekler yılbaĢı sofrasında sazan balığı yer/ miĢ /bunu Çek Cumhuriyeti‘ndeki berberim söylüyor/ çocukken Poyralı köyünde sazan avlar avlar suya geri atardık/ hem de bazıları aynalı sazandı/ diye anlatıp gülerken öğreniyorum /canı sıkılıyor/ tam çenemin altına usturayla girecekken üstelik Ģu hayatta baĢıma daha korkunç Ģeyler de geldi /fakat hiçbiri bir dünya değildi. /kendi eksenleri etrafında dönmüyorlardı. /güneĢ vurmuyordu onlara/ karanlıktaydılar. kenara atabilirdim./ istersem üzerlerine basabilirdim /ama tadımı kaçırmalarına izin veremezdim/ hatta/ berberime söz verdiğim gibi bu yılbaĢı sazan balığı keyfi yapacaktım. /berberimi seviyordum/ bir death the barber idi adeta hem baĢıma gelenler yıldız da değillerdi/ asla değillerdi hem de/ sonsuza dek orada kalacakları hissini vermediler/ hiçbir zaman/ attım ben de/ hiç düĢünmeden /tıpkı sazan balığını suya geri attığım gibi. Ģimdi düĢünüyorum iĢte/ kaç seneyi suya attım acaba/ kaç yıl kutlardım acaba onlarla Çek Cumhuriyeti‘nde/ ama baĢıma daha da korkunç Ģeyler gelebilirdi sonuçta ne dünyayım ne yıldız. ben de/./

  • 7

    MUSTAFA FURKAN ÖKTEM

    XXI inci*

    #Birinci Perde-İkinci Sahne#

    (Böğürtlen; elma dalından düşen ham iğde idi)**

    -Ey Âdem, arzuna dem vur!

    -Hayır!

    -Tükür, Ģimdi!

    -Neler çeker bu gönül söylesem şikâyet olur***

    #İkinci Perde-Hercümerç Bir Sahne#

    Mekân

    Böğürtlen Larvasından EskitilmiĢ Şark:

    ġarabi/Kor

    Kişiler

    Kılıçsız Petro; kıçsız çar,

    Rabûm Sargon

    Temsil

    Cem:

    El-Alkol!

    #Birinci Fasıla ya da XXI İnci*

    !.?

    **Hadisimısraıberceste

    ***Seyhülislâm Yahya

  • 8

    OSMAN ERKAN

    seçmece

    seçmece bunlar iklim. hüzünlüsünüz 1.6 hüzünlüyüz 1.6 hüzünlüyüm 1.6 iklim : kalp kapakçığı güllerin 1.6 solan bir gülün dıĢ cephesi 1.6 : varsa yoksa seçme seçilme yoksa hüzün hüzün ilkim : altınoran sen bahtiyar ben ihtiyar içelim

  • 9

    ERDEN KAHVECĠ

    üç nehir üç düğüm

    dert yüzeyde cimdaki

    cimdaki trakyaca bir çocuk

    pate çocuk dolama çocuk aynalı çocuk

    çocuk yüzeyde bir sığırcık havalı tüfek

    yüksek alkollü çorlama venüs

    iki ĢiĢe iki ĢiĢe de koca sokak

    dön dert yüzeyde kaptır yokuĢ on üç

    kimin evinden kime?

    kimdir kapı bahçe kim?

    dört arsa boĢ baldıranlık

    camiden beĢ mimare kaçmıĢ

    kimin mezarı kime bir mezarlık

    içinde yemiĢgen yemiĢgen de bir mor meyve

    kibrit kutusundan bir cephane

    çor boru elektrik tüf tüf külah iğneli

    vuruldun çık!

    ah, Yılan, karayılan açık çukur düş

    Dert yüzeyde bir söğüt söğüt

    sanki esnek diyagonal dünya

    pırıl pırıl bir çocuk ahlak

    insanlar da öyle söğüdü gören

    insanlar diyagonal ovaya benziyor

    ruhları hıĢır hıĢır

    varla yok arasında yarısöz

    yarıyazı Ģeybilmezler ve

    öylesine çok severler ki çocukları

    kimin ekmeği kime kuĢ vay mari Hacer!

    hangi çocuk hangi çocuğun kardeĢi gibi

    üç nehir üç düğüm

    erken, çiğ.

  • 10

    MAHMUT GENÇ

    Z z’den sonra hangi harf gelir

    bize bir alfabe veren allaha Ģükürler olsun. le vent nous portera, babasını sevmeyen çocuklar, babasını hiç sevmeyen çocuklar, allaha pozitivist yaklaĢanlar, allaha yaklaĢamayanlar, sefer taslı katiller, ontolojik çatlaklar, ihanet risaleleri, sovyetler çökünce çıkan ses, yigal amir versus fanya kaplan, delfi rahibine reddiye yapanlar le vent nous portera, cenazeye gitmeden önce birkaç fıs parfüm sıkanlar, aslında kendinin çok da önemli olmadığını hâlihazırda bilenler, tez danıĢmanları, anti-demokratlar, zımni sokratesler, intihar eden torino atı, izak rabin versus lenin, aborjinlerin hukuksal üstünsüzlükleri le vent nous portera, sorular getirip cevaplar götürenler, yeĢil bayraklar, ayrıca siyah, kırmızı ve beyazı da olanlar, allah büyük diyen ebeveynler, akaid kitaplarını onaylayanlar, geceleri uyanıp bir daha onaylayanlar le vent nous portera, epistemik çeliĢkiler, akorsuz akordeonlar, rusça ağıtlar, kumuskhi yani, sesi çıkmayan lizavetalar, kendi Ģiirini yayınlamak için fanzin basan Ģairler, epilepsi hastaları, bizatihi dostoyevski le vent nous portera, annesi evde yokken komĢuya gitmeyip kapıda bekleyenler, masa 21'i yarım saat uzatanlar, hâli vakti yerinde olmayanlar, telaĢla yürüyenler, yürüyenler, müĢteri ile ilgilenmeyen sahaflar, homofobik eĢcinseller, yaĢamak umrunda olanlar ve celladına gülümseyenler le vent nous portera, babası ölünce baba olanlar, beirut'un yakına gelmesini bekleyenler, cağaloğlu lisesi pilav günleri, ortaokullu çocuklara felsefe anlatanlar, iç kuvvetler ve muson iklimi, macellan'ı ve lübnanın demografik haritasını ezbere bilenler, kardeĢinden sıra koparıp koparıp ağlayanlar le vent nous portera, andrei kanıyorsun, andrei kanıyorsun, andrei üç defa kanıyorsun, andrei kanları temizle, andrei kapıyı aç, andrei mektup geldi, andrei dünyanın sonu bu mu, andrei bir artı bir nasıl bir eder, le vent nous portera, "anne! baĢının etrafında dolaĢan ve sen güldükçe berraklaĢan o hafif Ģey; havaymıĢ."

  • 11

    KUBĠLAY AKMAN

    yitik dostlar üçlemesi

    (1.bayram ederler)

    ateĢ topu eriyik plazalar arası seyrek

    zeyrek yok bu siluette tokadi'yle

    seyr-i sülûk dolaylarında

    lâkin takva kaçağı

    sinan her isyana inanan eski sosyalist

    bildiriler buruĢmuĢ kepenklerinde

    düĢyeri hâlâ sol karnı ıslama ıstırabında

    celal'lenir moda iki weihenstephaner arası temmuz sıcağı

    suda ıslanan karabatak kanatları

    tuza ve kana teğet

    maktulün suskun bıçağı

    çoktan bir bizans sikkesine komĢu iki midyeye memleket

    birkaç milis bağırdı biraz duvar yazısı

    Ģimdi kalacak bir ev bulmalı garip bayram akĢamı

    bataryaları bir hana saklamıĢlar kat kat

    kadim dili aĢka mühür martılar gölgelere göğe kanat

    her vapur bir parça tabut

    dersaadet sığmasa da son akĢam seferi bordo ölümlere

    sinsi takalar kayalıklar bir yengeç tekiri ruhundan yakalar

    etrafta hiç militan kalmamıĢ

    tek tük sönmüĢ molotoflar

    sigaralarını ateĢte yakıp seğirtmiĢler

    artık herkes trendy

    kapitalist hülya külli aĢkı yendi

  • 12

    üç çift geçti biri bakir

    biri hakir görür ıslak avuçlarda

    biri bizim bakkal Ģakir

    yanındaki selim komĢu oğlan

    sade onlar çokça hazin tutamadıkları eller eksik öpüĢmeler

    kayalar kalamar azabı sularda çağıldar

    suriyelileri burdan dövüp atmıĢlar

    il duce'nin son evlatları karanlığa göz kırpar haylaz sansarlar

    mühimmat yüklü pırpırlar konfeti atarken adalar karasu'yu arar

    göğe moru kim saldı

    bazı kıvrımları mutlak anarko-feministler aldı

    sinan yine düĢlere uzakta kesik bir kol

    hangi makinede hangi ürkek mevsimlerle yatakta

    uzak bir asya ülkesinde devrim olmuĢ

    isyanın saati ĢaĢmıĢ hayal kervanında

    bu kez infilak zamanı

    ince topuk malulen kopuk

    kan tutmadı beni hiç

    yoksa tetik dile dil olur muydu

    sırt sırta verdik son gün

    fountain'i kesin ıskaladık

    üç yönde üç yüz demet hande tilki ve üçümüz

    duchamp'ı unutan akĢamlarda ne internationale ne maval

    ayrı kıyılarda battık ayrıldık

    her hikâye gibi bizimkisi de gri yarım buruk

  • 13

    NEVAL SAVAK

    düğüm ölüm ve sonrasızlık

    sonra bir gün biz de gider sıralı sırasızlıkla kalır sözcükler ıssızlığıyla evler aynalarda bir yüzü alıp yüzünün yanına koyarsın arka bahçelerde avaz avaz dargın ölü çiçekler oldurulamayan Ģeylerle yerine oturmayan çiğlik sevgilim insan ne güzel birbirinin celladı ne tuhaftır oysa tarih atlaslarında düĢündükçe insanı çünkü bir felsefedir çok zaman sonra bakması insanın kendi kendine kendi külüne sararmıĢ bir kare gibi tanrıyı düĢünmesi ve ne büyük erdemdir seviĢirken yenilmesi Ģehvete sevgilim kırmızı karanfil göğsünde ĢaĢırıyorum ĢaĢırmak ne güzel bir eylem buz dağı doruklarında erirken de ağız dolusu gülüĢleri gülüĢlere eklerken de en iri sözleri söylerken de ustaca ustalardan utanmak ve ne güzeldir Ģimdi ustaları öldürmek ne güzel adil olmayan gidiĢler duyuyorum bedenlerin kesiliĢini fotoğraflardan sonra yıkılıĢını üstüme el birliğiyle anıların ah uçlarım ne hırçın uykusuzlukla örülü bilseniz unutmak ne yalnız bir eylemdir Ģuramda yaĢamak ne felaket artık kalbimde yaĢlı bir yüz yarınlar ve her kadın biraz cumartesi gömüldüğüm yerde görünen suretim biraz daha toprak çıplaklığıma

  • 14

    EREN ġAHĠN

    kan kaybına müsaitiz

    Yetersizliğin sahilinde orgazmik acı/ yla yanan, yan yana uzanan devasa dalgalar, Birden taĢar içrede sıkıntı ırmakları/ na eĢgüdüm güdük yüzün renksiz ruju, Bekle/yerek esriyen rüzgârsız gönül münasip dağ baĢlarında münasebete yıkılır kırıĢık hayatla, Zordur lacivert sabahlarda sahici saçlarını taramak yoksulluğun, Esrarengiz duygularda kulaç/ larla saldırırsan bir karıĢ okyanusa, Tuz dolu karanlıklar kavrulur dudağında. Zaman ensenden yakalar, enseler seni Seneler kayıp giderken yüzündeki ustura misali, Sahile inen gözyaĢları ebeveynlerini görmüĢ gibi nasıl içten, nasıl özenli Herkesin hiçbir Ģeyi olmak, yangın ortasında hüzün /dü. KırıĢık aĢkın büyüsü ,attı jileti, jilet gövdemde yürü /dü. Yetersizliğin dizeleri bileklerimde kesikti de Kırbaç geceler ömre büyü /dü!

  • 15

    NĠHAT ÖZDAL

    temas korkusu

    Va

    vey

    la.

  • 16

    BETÜL TARIMAN

    fâilâtün fâilâtün

    gemiler

    epeydir göğsümde

    bir hız meleği

    gelsin bana hep gelsin

    bir Ģey göstereceğim ona

    denizlerde fâilâtün

    fâilâtün gemiler

    gece olur yıldızları sayar

    öğlen musa‘nın yakasında gül

    savurur beni tılsım ile

    eĢkin yürür bulut ile

    gelsin bana hep gelsin

    bir Ģey diyeceğim ona

    denizlerde fâilâtün

    fâilatün gemiler

    yüzerler iki arada bir nefeste

    soyunur denizatları iĢtah ile

    bir tazı olsam ona yetiĢemem

    gelsin bana hep gelsin

    bir Ģey göstereceğim ona

    denizlerde fâilâtün

    fâilâtün gemiler

  • 17

    ERKUT TOKMAN

    o’nun sesi*

    O))))))))))))))))))))))))))seni çağırıyor

    ∞)))YANKI(((∞∞)))YANKI(((∞

    O(O)O(O)O(O)O(O)O(O) sizin içinizden biri!

    Daire⓯

    O:)))) O:)))) O:)))) O:)))) na belki de gülüyorsunuz

    ͝ ͜ ͝ ͜ ͝ ͜

    BIYIK ALTINDAN

    O:)(:O O:)(:O O:)(:Onla konuĢun

    Cümlelerin üzerini ve altını çizmeden

    ₪ᴥ₪ᴥ₪ᴥ₪ᴥ₪ᴥ₪ᴥ₪ᴥ₪ᴥ₪ᴥ₪ᴥ₪ᴥ₪ᴥ

    YENĠ BĠR DĠLLE VE O GEREK BĠZE

    O………………O………………Onla aranıza mesafe koymayın

    O((((((((((((((((((((((((((((( nu kendi içine hapsetmeyin

    O?O?O?O?O?O?O?O? nu anlayın

    O…O…O…O…O…O…O… nun size söyleyecekleri var

    )))))))))))))))O(((((((((((((( özgür olmak istiyor

    Çünkü o sizin vicdanınız!

    2 Aralık-2019

    *Bu Ģiir yapım aĢamasındadır. ġimdiden vereceğim rahatsızlıktan dolayı...

  • 18

    LEVENT KARATAġ

    sürmenaj Kolejli yıllarımı ve mektuplarını unuttum "BoĢlukta hata yoktur!" diyen Ġlkay‘ın kirpiklerime dokunarak öpüĢünü Lise defterine çiziktirdiğim kalpleri Kadıköy çarĢılarında zambak misali uçtuğumu Unuttum kapkara Ģemsiyemi Saçma saçma bisikletimi UlaĢ'ın Ġstanbul denizlerine bakmayı Sebebim olduğunu unuttum ―Sana sabaha kadar Allahaısmarladık" dediğim, Romeo günlerimi Marksist butikler olmalı, rengârenk kukuletalar almalıyım, dediğim günleri unuttum Mavi-platin uzay gömleğimi Seni unuttum Ecem dediğim Gülizar‘ı Zeytinin hayatımdaki yerini BeĢiktaĢ‘ta karĢılaĢma günlerini KarĢılaĢtıklarımı cadde boyu unuttum Unuttum YaruĢalim'de Eski ġehir‘de uyanıĢını Mirelle'in Unuttum unuttum unuttum Rüyâmda Ebru‘nun annesinin dikiĢ kutusunu gördüğümü Kırmızı ıĢıklarda bile geçmem! dediğim nihilist günlerimi unuttum Unuttum genç olmayı Unutmak oyundu, çünkü. Unuttum…

  • 19

    BARIġ YILDIRIM

    prens Yürümek isteyen ayaklarda mayın izleri mi varmıĢ hiç duymadım isimlerin gizli atlasında bir melek kanat çırparmıĢ hiç kendime katlandığım yerlerim kırıĢ kırıĢ ve mutlu bir son yazacakmıĢ mezar taĢımda, içelim Ġncelikle yarattığım sevgi biliyorum incecik hüsranlar giyer bileziğim ayaklarım benim sesi iĢittim ve hiç durmadım Gittim nerelere gittim Toroslara, Hollanda‘ya nelere benziyordu dünya çikolatadan evler yapmıĢlardı Alplere, kendimi çocuk saydım yine durmadım Belgrad‘da bir dilenciye verdim son banknotumu, karımın karnı burnundaydı alt yazı geçiyordu gözlerinden salak diye çevirmiĢ idiot‘u – karnında çocuk parasızdı Gittim çok uzaklara gittim aĢkın yetiĢemeyeceği kalplere nereye gitsem bu lalettayin karanlık üstüme çöktü nereye gitsem peĢimde - kocaman bir de göz içinde Kalbimi bağlayıp çekti bıçağımı: af edersizin de ben o Prens MiĢkin‘im dayanamadım o gurursuz genci yerle bir ettim ben de

  • 20

    ÇAĞLA BÖLEK

    let’s deconstruct our eldest passion

    Bu metni yok ediyorsun… .creationesque.

    Düz mantık akıl yürütmesi, noktalara baĢvuruyor. Çarpık mantık, spiraller çizerek çoğalıyor ya da bunun sanrılarında dans ediyor olabilir. Biraz Los Angles salsa. Bir Ģiirle var olunabilir, nitekim bir fıkrada intihar doğaçlanabilir. Belli baĢlı deliler, Ģiirde düĢünmeyi seçerek var etmiĢ/olmuĢ ve az sonra öleceklerdir.

    ruhumsulardan bahsederken bile benimle olur musun? Yoğun ilhamlar inĢasıyla körpe kalacak muhteĢem baĢlangıçlar doğuruluyor. GiriĢ arzu dolu olduğunda, geliĢmeye ulaĢamadan orgazm vuruyor. Yer yer ıslağız. Sükût ve tebessüm bu seviĢmenin yok edicilik görevini görebilir, belki… GeliĢme, geliĢmemeye niyetle çıkagelebilir.

    .spirallerin haklı çıkmasından biraz bıkılmış olunması mümkün. Parmaklarına kan oturmuĢ bir yaprakla karĢılaĢıp, sonsuzluk olduğunu düĢünebilir. Elbette, bunu hissedebilir. Ağaçlara yaslanıp bir oh çekebilir, yüksek bir yamaçtan manzarayı -doğurup aĢkınlıklar yaĢayabilir. YaklaĢık 35 saniye.

    then here comes günlük-bilinç (çişin gelmiş olabilir) Titrek algı oldukça dakik ve yaklaĢık 15 parçadan oluĢur. -bölünmüş kişiliğin- Her buyutu ile bütün olan varlıkların, popülasyonun %3‘ünü oluĢturduğu söyleniyor. 35 saniyenin, saklambacın mucidi olduğunu rahatlıkla saptanabilir-iz.

    biz mi? you-we? Dinamik spiralinde kaçıklıklığa devam ederken kanatlarını havaya terk e…

    Bu metni sen yok ediyorsun…(Unutumsulamak)

  • 21

    AYFER FERĠHA NUJEN

    Sezginin Yeni Yaratıcı Genç Şairi, Emrullah Alp: Sanı

    Bütün insanlığın bir tek bilgisi vardır, o da sanı. Her Ģeyin bir matematiği vardır, hep

    söylerim. Ve matematiğin yarısı da sezgidir. Zannımca, zannetmek üstüne yazılabilecek pek

    çok Ģeyden biri de ancak Ģiir olabilir. Ġnsan zihni herhangi bir doğruya usa vurmalara

    baĢvurmadan, doğrudan doğruya ulaĢır böylece. Zihnin, doğrudan doğruya edimi olan

    sezgiyle elde edilir, bütün asıl tecrübeler. Sezgili olmak kolay iĢ değildir. Ġnsansever ve

    yapıcı bir Ģair Emrullah Alp, sezginin yeni yaratıcı genç Ģairi. Kayda değer dizeleriyle; nahif,

    toplumcu bir Ģairin silüetini taĢıyor kitabında. Alp, bu yapıcı ve birleĢtirici yanıyla etrafında

    pek çok çağdaĢını da toplayabilecek güçte bir Ģair üstelik. Bir yere barıĢmaya giderken

    yeniden yaralar açıp, yaralar alıp dönenler bu Ģairi ceplerinde bir silah gibi taĢısalar iyi

    ederler. Yüzü gülmeyenlerin de bir kalbinin olduğunu söylüyor. Bazı kitaplar insanın kalbi

    gibi durur bir masada, bir yastığın altında ve onu sıkı sıkı tutan eller arasında. Bazen insan

    bir kitabı tuttuğu gibi göğsüne basmalı ki, o kitabın sesiyle kalbinin sesi birbirine karıĢmalı.

    ġair, gençliğini neye borçlu kim bilir? Çünkü Ģöyle diyordu, Kekeme Kırıntı kitabındaki bir

    Ģiirinde, otuzlu yaşlarda kemandan ölüyoruz. Yaralı annelerden devlet kuracak kadar

    sağlam temelleri olan bir coğrafya kitabı gibi yazmıĢ Ģiirini çünkü. Ve Ģöyle diyor derdini,

    dertlerden ayırıp bir Ģiirinde:

    Dün ve yarınla bilenirken günler

    Kaçmak benim de aklıma geldi

    Hepsi geçecek diyen bir anne gibi

    Isırdım yaramı

    Bir çocuk gibi bakan; bir çocuğun kalbini taĢıdığını, dünyaya ilk kez bir çocuğun gözleriyle

    baktığını unutmayan biri gibi bakıyor bu dünyaya Emrullah Alp. Ġtici gizemden, kaostan,

    kavgadan, gerici ve gergin nutuklar okuyan her Ģeyden çok uzak bir Ģiir yazıyor. Genç

    arkadaĢlara hep hayrandım, hep de hayran kalacağım; çünkü onlar baĢka türlü bakıyor her

    Ģeye. Bir enkazdan bir Ģehir kurmaya çalıĢıyorlar; o Ģehirde ekmek bedava, su bedava.

    Herkes herkesin bahçesinden bir elma koparıp da içi rahat yiyebilsin diye. Böylece burada

    insanın duymak istediği tek Ģey bir ezgi oluyor sadece. Kalliopi Vetta/vals! Ölümü de yaĢam

    gibi, yakasında bir çiçek gibi taĢıyor; ölümü de yaĢam gibi, elinde bir merhem gibi tutuyor.

  • 22

    Müphemdir Ģair kiĢi, yalnız kendi derdine derman bulamaz. Emrullah Alp yalnızca sanatıyla

    iĢtigal, baĢka hiçbir Ģeyle hemhâl olmaz. Henri Delacoix der ki: Her bileĢim kendini oluĢturan

    kurucu öğeleri aĢar, her bileĢim bir ayrı yaratıcıdır. En çok da bu yüzden hiçbir bileĢim

    rastgele değildir. Her bileĢim bir fikrin gerçekleĢmiĢ biçimidir. Her sanat eseri bir fikrin

    açılımıdır. Fikir kendini gerçekleĢtirdi mi, yaratıcı zihin o fikri en iyi biçimde dıĢa aktaracak,

    kendisinin dıĢında bırakacak olan bileĢimi yeniden aramaya çıkacaktır. Yaratmak, önce bir

    tasarıyı ya da fikri veyahut duyguyu sonra da bir eylemi gerçekleĢtirecektir. Böylece Ģair de

    diğer tüm sanatçılar gibi hem gidimli düĢünceyi hem de sezgisel düĢünceyi kullanacaktır.

    Alp‘ın Ģiirinde yaptığı tam da budur. Hem dik duruyor hem bükülmesini biliyor, ateĢin demiri

    su gibi akıttığını ifade etmede büyük baĢarı gösteriyor. Belirlemeyi, ayırmayı, seçmeyi,

    elemeyi biliyor ve düĢünce olmaksızın bu hisleri kullanmayı de iyi baĢarıyor. Sanı‘dan

    evvelki kitaplarına bakınca okurun da eleĢtirmenin de göreceği, önemli pek çok kendine has

    yanı var Ģairin. El ile baĢ birlikte çalıĢmıĢlar gibi yürekten söylenmiĢ dizeleri var. Bir Ģairin

    gösterdiği ile gördüğü asla aynı Ģeyler değildir. ġair, diplerin sesini yüzeye çıkaran kiĢidir.

    Dipteki sesleri suyun yüzünde duyan kiĢidir. Bazen yüzü de bulanır her Ģeyin, Alp‘ın Ģiiri bu

    bulanıklığı üfleyen, dağıtan bir Ģiirdir. Derdi var ki, söylüyor derim. Böyle derde can feda, o

    fısıldasın ben dinlerim. Diplerin sesini böyle Ģairlerden duymak isterim.

    Fısıldardın uykunda ne sustuysan

    Sormaya utandığın ne varsa

    Kestane kokardı aralasan gözlerini

    Anlardım ki mevsim kış

    Artık naftalinleri toplamalı

    Kuşlara yem atmalı

    Yoksa sarılmak mıydı aklından geçen

    Seni ben göz yumuyor sandım

    Gerçekte karĢılığı olmayan algının, boĢ algı olduğunu iddia edenleri duyanlardan değilim.

    En derin uykuda bile uyanık olmayı baĢarabilen bir Ģairin, gerçekte var olmayan bir duyulur

    nesneden baĢka bir Ģey olmadığına kanaat edecek kadar da derin bilgilere elbette haiz

    değilim. Fakat gerçekte var olmayan bir olgudan, Ģairin edindiği derinliği yok sayamayacak

    kadar algılayabilenlerdenim. Çünkü Ģair, basit sanrıları karmaĢık sanrılardan ayırmıĢ

    yazarken. ġiirinde bir Ģey var ki, es geçilecek, fark edilmeyecek bir Ģey değil. Ses düzeyinde

    dilin gereklerini kendine has bir biçimde dönüĢtürmeyi baĢarabilmiĢ. Sanı, tuhaf bir kitap

    aynı zamanda. Sanrılara esir insanlar için bir Ģifa defteri gibi duruyor önümde. KeĢke herkes

    biri ya da bir Ģeyler için, bir fikrin kara sevdasına düĢse. Hep söylerim, yine söyleyeceğim:

  • 23

    Tanrı‘m kimseyi dertsiz bırakmasın. ġairi de. Çünkü Ģairi Ģair yapan derdidir. Sanı da öyle

    bir derttir. Zannetmek, öngörmek gibi değildir. Sanı, bütün savaĢlar gibi psikolojik savaĢlara

    da karĢıt bir kitaptır. Çünkü benim sezdiğim, fark ettiğim Ģu oldu Ģairde, Ģair de savaĢtan

    tiksinenlerden; tıpkı Rolland gibi, en çok savaĢ Ģarkıları söyleyip de savaĢmayanlardan.

    Bundan olsa gerek, içinde temiz elekten geçmiĢ ekmeğin unu gibi bir ey var. Durmadan taĢ

    atanlara uzanmıĢ bir el gibi bu kitap.

    AHMET ERBAġ

    polymnia

    Polymnia

    ayaklarına kapandığım kapılar

    ġehvetini uzun yollarda

    metal kaçıĢlarla süsleyen

    en-gerekli harflerin kül renginde

    tabutlarına annelik yapıyor Ģimdi

    SarhoĢların lütfuna eriĢemeyen

    Sütlerinden hesabını soruyor Ģeylerin

    ġey ler ki Ģey dir neticede

    eĢyalaĢan cin kuyusu

    Sey-Han içinde

    Polymnia

    Dinle titreyen kaçıĢlarının

    Ben feryadını

    uçur göğünde

    tozzzz

  • 24

    METĠN YETKĠN

    zelil

    ağdalı bir patavat

    gümbür gümbür iĢiyor

    gelinciklerin gözlerine

    ―demem‖ diyor Ģair

    bu Ģiirin saklısını

    ikincil tortu çayın dibinde

    enkazın dilekçesi

    betonlarda istiridye mimarisi

    benzin çekiyor

    artezyen damarımda

    semazen

    eli tebessümlü bir nasihat verir

    ayıklarken mazoĢizmin saçlarını

    bir tutkal

    tırnaklarımın içinde

    seyirtiyor

    durumsuz bir kusmuk

    damla damla burnumdan

    akarken

    kahve falına

    zilletini farazi bir istencin

    silindirle geçmek istiyor

    mabeyincisi sakalımın

    lokum vaat ediyor

    yağından kılçıkların

    bitmesin bu en derin su

    idealizasyonun kanalizasyonundan

    çıkmasın

    yepyeni bir dilekçe

    niĢancı

    vur mührü en zelile

    çitlerin arasında Afrikalı bir fahiĢe

    temizlerken beyazlarını

    ayak parmaklarının kirinde

    yıkanıyorum hâlsizce

  • 25

    UMUT YALIM

    işlem şiir no:22

    (Masa + kiĢi x 3 – ölü x 1) – ( kimseye etmem Ģikâyet + Heartbreak Hotel) = ?

    (Sevmek + Ben – Sen) (Son + bahar) x (Emir + gâm)

    Istanbul > Ġstanbul 1962 kan x 12

    a) Ġskeletime sadece bir tin giydim

    b) Boynuma tin rengi bir giyotin giydim

    c) Kalbimdeki G noktası Ğ oldu sen gittikten sonra

    d) Her yaradan bir Yaradan çıkar

    e) Hepsi hiç Ģık değildir

  • 26

    AHU NEDA

    for meeting

    Ben onun dünyasına neden geldim

    Kayıp mıydı dağın ardında gayreti

    Kurtarmaya mı?

    Yüce atları kocaman

    KoĢarken uyudular.

    Bırakıyorum gecesini,

    Kırlangıç, ağaç, öpücük

    EĢlik ediyorum

    Ne dizelerim üzgündü

    Çoğuldu

    ġimdi yalnız bir soğuk, kalbim.

    KeĢke bağıĢlasaydı

    Ayrıl otum.

  • 27

    ADNAN METNĠN

    bütün hezinniler

    I

    Tâ baĢındandı benim Ģu ayrıksılık anım. Göçtüğüm göçtü o ne diye sorma. Vadesi yetince

    Ģu kaskatı illiyet rabıtam bana orda değilken de bizzat tesir edecekti (aĢçı yamağı kız

    kendimiz bizler) TeĢrii bölümlerde Ģu on beĢ adamımız öğleden sonrası vardiyasında sur

    dıĢından mal çekecekti yandan kafesli kamyonlarla. Karlar kalkmıĢ bir karakol tamiri menfez

    inĢaası baĢlamıĢtı baĢlamasına. Nasıl olsa yol boyunca görecektim kaba kendirleri aynalı

    raybalarıyla ocakçı avdanlıkarı en az bir kez el değiĢtirmiĢ. Amaç hasıl olmuĢ ateĢim

    yanmıĢtı itiyat peyda edince. Bana gösterilmiĢti yol yordam süslü koĢum takımlarının

    dayanıklığı. Küçük sandığım büyük pek büyük kızgın fürileri rüzgâr yönünde buz kesmiĢti.

    Boy atmıĢtı atmasına kısa kaloması eciĢ bücüĢ fihrist dizip koyulmuĢlardı baĢa. Hep böyle

    olur (böyleyse bu) birini sarıp birini satmakla üç ay kadar aralıksız istiflenip pamuk içinde

    çiğit ipeğimsi yün kaba ip Ģu orta Ģark buhurdanlıklar etek askı bağı ile yüklenivermiĢti

    Pazarlık gücümüz kırılmıĢtı ikinci bir defa. Yetmez miydi bize yarım gün Ģerefiyesi

    Saygılarımla demek miyavlamak sözümona Ģu yere temas hissi. Tüzüğe uygunluk konusu

    eĢitlik kuralı gereği sathi merakı olanlar için bu taraf yukarı getirilecekti (hah Ģöyle)

    .......

    .......

  • 28

    ALĠ ÇĠFTÇĠ

    daniel, hatice, freud Kız bir elinde kaktüs Diğer elinde börek Ġndi arabadan Vardı açık kapıya Ayağıyla itti Ve dengesini kaybetti Kaktüs eline battı Börekler yeri boyladı Olsun dedi "Hiç olmazsa Freud yer." Freud bir karga Corvus Corax cinsinden Yok kimse üzerine alınmasın Adını ben değil Daniel koymuĢ Daniel bir insan, homo sapiens cinsinden Kız ne alaka? Kız Hatice Evet evet bildiğimiz Hatice. Ve bildiğimiz insan, Hatice türünden. Evin duvarları hep Ģiir Daniel ağır Bulimiapoetica hastası Sadece Ģiirle besleniyor ve doymuyor. Evet ben uydurdum bu hastalığı Ne yani olamaz mı? Hem sonradan olan bir hastalık Her Ģey bir Ģiirle baĢlıyor Bir Ģiiri okursan bilmem kaç kere Yemekten önce ve yemekten sonra Aç karna, tok karna Uykudayken ve uyanıkken Sabah kalktığında, akĢam yattığında Sen de olursun hasta

  • 29

    Bu aslında Daniel'in hikâyesi değil. Hatice'nin de değil. Karganın hiç değil. Bu bir kaktüsün hikâyesi. Kaktüs Rebutia Espinosae cinsinden. Hem çiçeğinin rengi de eflatun –açarsa- Çölden kim kopardı onu? Bu orman evine kim getirdi? Evet bu bir koparılıĢın hikayesi, Çölden ormana sürgünün. Tıpkı çölden ormana sürgün gibi... Kaktüs bu! Pencere önünde çöl susuzluğunu bekler, Bilgisayar yanında radyasyon kovalar.

    ġERĠF TEZGÖRENLER

    yolculuk

    Seninle öğreniyor papatya örtünmeyi yeĢil Yaprağında dominant tebessüm Soruyor yağmuru ince akĢama Zarif bir anlam yüzünde kızıl Takvimi tekrarlıyor an Papatya tebessümü kavun alevi Yudumlayan an be an Sayılı yerlerinden kahraman göğüslerin UçuĢuyor yaprağından doğa Ayın ilk harfi gözlerin haftaya çıkan Bir yaz yalımı ilk söz dudakların Eriyen bir mum avuçlarında yaz

  • 30

    MELĠH ELHAN

    derin boşluktayım… boşluktasın… boşluktayız… gördüğün düş mü yoksa gemiye bağlandığım kablo mu koptu!?

    I-meyhane [iç-gece]

    çıkıyorum, çıkıyorsun, çıkıyoruz, dıĢarı, meyhaneden barınağa - kaç adımsa artık.

    II-barınak [dış-gece]

    barınakta tekneyi buluyorum, yatak orada. ev mi, değil tabii ki, evi kim ne yapsın? hafif

    sallantı. beĢik, salıncak gibi kliĢeleri gereksiz kılan bir sallantı, öylesine…

    III-tekne [iç-gece]

    omuzuna koyuyorsun baĢını, sedirin. koyuyorum, koyuyoruz. derin kuyu. zaman da yorgun, o

    da uyuyor, giderek yavaĢlayan nefesiyle.

    IV-tekne [iç-sabaha yakın]

    uyanıyorum, uyanıyorsun, tuhaf, kliĢesiz sallantıyı duymuyoruz. doğrul ve bak, ne gördün?

    demeye kalmadan…

    V- tarla [dış-sabah oldu olacak] {prodüksiyona not: bütçe uygunsa dron ile}

    tekne bir tarlada, ortasında büyük/büyük/büyük apartmanların. bütün mimikler aynı anda:

    korku, üzüntü, mutluluk, tiksinme, küçümseme, ġAġKINLIK.

    VI- sokaklar-ızgara plan [dış-sabah] {handycam-bütçe uygun}

    tekneden fırlıyorum, fırlıyorsun, fırlıyoruz. KOġ: emir büyük yerden-beyinden. pusula kulak,

    suyun (denizin) sesini duyarak KOġ, KOġ, KOġ, KOġ, KOġ, KOġ, KOġ, KOġ, KOġ,,,

    VII boşluk [dış-sabah]

    son gördüğüm, gördüğün, gördüğümüz: ağır çekimde birden 10‘a kadar sayan tombul

    parmaklı papyonlu adam…

  • 31

    FATMA YEġĠL

    süreyya ağzından taĢıyor taĢlar süreyya

    kulaklarından burun deliklerinden zerrenden rahmine yapıĢtı içini eziyor bunuallahistiyorbunuallahlarımızdoğduğumuzdanberiyakamızdandüĢmeyenallahlarınız sinekler süreyya sinekler sinekler izin vermiyor kadınlığımızı kapı eĢiklerine sürttükçe yalınayak nefes alıĢlar ve veriĢler ve aynadaki deliyi gezdiriyoruz

    kasıklarım süreyya kus kus kus kus yılanları tekrar tekrar doğur uzun dilli çocuklarımı kekler piĢireceğim onlara balonlu kâğıtlar üzerinde muzlu pudingli çocuklarıma uzun uzun uzun dilli çocuklarıma

    düĢünüyorum yutuyorum yutuyorum soruyorum unutmaları soruyorum doktoruma unutma unutma unutma ölmüĢ kadın ezgilerini ez etimi ez sonra ve ez sonra ve ez özsuyumla yıka çapaklı gözlerini ez sonra ez

  • 32

    ASYA UZUN

    dokunulmayacak değerler

    kıyafetlerinizden arının ve çıkarın boya dolu kovalarınızı

    kraliçenizden korkun ve tüm beyazlarınıza, kanınızdan kırmızı olana dek sürün fırçanızı

    soyluluğunuzdan utanın

    ağustosta bile yanamıyoruz artık, derimiz alıĢmıĢ ve güneĢ bıkmıĢ

    kanımızın aktığını hissedebilmek için görmemiz gerekiyor

    hasta olduğumuza ikna olmamız için saçlarımızın dökülmesi

    sizse her sabah ayrı bir günah seçiyorsunuz kataloğunuzdan

    onun rengini takınıyorsunuz ölü gelinlerin diktiği elbiselerinize yakıĢıyor diye

    eğlencelerinizden utanın

    biri hayal kuruyor ve geleceği olmayan çocuklara onlarınmıĢçasına satıyorsunuz

    önce Ģeker pembesine, sonra bulut mavisine boyuyor,

    cenneti vadedercesine gururlu, barıĢa inanırcasına ilahi

    kimse sizin hayalinizden baĢkasını düĢleyemeyinceye kadar süren propaganda

    gücünüzden utanın

    biri bir yere gelir ve gelemeyenler eleĢtirir

    öyle bir münazara kurdunuz ki, dediğimiz her kelime

    ya birine ya da diğerine muhaliftir

    yağı bol, vitamini eksik koca vücudunuzun sığmadığı her küveti tek tek yok ettiniz

    ördüğünüz duvardan utanın

    ve size karĢı çıkmak için önce sizden biri olmak gerekiyor

    ve sizde hak iddia edebilmek için size karĢı olmak

    hastayız, diyoruz, biz çok hastayız

    biz, 'biz' dedik diye siz oluyoruz

    birlik olmanın telifini aldınız, geri vermiyorsunuz

    kelimelerinizden utanın

  • 33

    kitaba uyun diyoruz, elimizde korsan, yırtık sayfalar

    Ģairi belirsiz bir Ģiir okuyorsunuz, havada alkıĢlar

    edebiyatla anılamazsınız, edebiyatı anlayamazsınız

    metal kokan ellerinizi soktuğunuz gençliğimizden utanın

    biz utanıyoruz.

    ERDEM ZAMAN

    bugüne gazel tekerlemesi Ağzı açıp çıkarma ses Hep boĢa tükenir nefes. Önce denir: KonuĢ konuĢ... Sonra denir: KonuĢma kes! Dünkü velet bugün vezir; Oldu lüzûmlu her abes! Akla ziyân iĢler ile Bak boĢalır, dolar kodes! "Herkes özgür!" denir fakat Ruh için her beden kafes. Pijama oldu smokin, ġapka sayıldı Ģimdi fes! Hakikaten mühim iĢler Sayılıyor günlük heves! Senfonimiz gürültüdür; Ne yazıktır bulunmaz es! DıĢkı tezek olur ama; Ġnci olur mu hiç teres! BaĢkasının kıçında el, Tâciz edip diyor, "Lades!" Bunca deliliğin sonu; Etti akıl sonunda pes!

  • 34

    TAHA ĠHSAN ÇETĠN

    tanrının piyano konçertosu

    Çalsın kontrbas çalsın

    Kalbim iki yüz seksen metronomda atıyor

    Bir kalın oktavdan

    Çalınırken en ince hüzün

    Amabile sesini duyuyorum orkestradan her nasılsa

    Canlanmasına yetiyor yakamdaki kırılmıĢ karanfilin

    Ama bile bile bir fagot üflenmezse Ģu an

    Çöller göverecek

    Tanrının sağırlaĢtığı peygamber habitatında

    Bir kez nota verdin

    Bütün notaları diyezli çaldı birinci kemancı

    Ay aydınlığında ağlayan bir kadın uğruna

    Artık sussa da aynı telden enstrümanlar, sazlar

    Bu kakafoni bitmez

    Virtüöz, Ģeytanla barıĢık yeni bir adem bestelemeli

    Unutarak bütün opusları piyanosunda

  • 35

    RAHMĠ EMEÇ 9. ULUSLARARASI ESKİŞEHİR ŞİİR BULUŞMASINDA 7 ÜLKEDEN 28 ŞAİR ŞİİR SEVERLERLE BULUŞTU EskiĢehir TepebaĢı Belediyesi tarafından 8 – 10 Kasım tarihleri arasında gerçekleĢtirilen 9. Uluslararası EskiĢehir ġiir BuluĢması dopdolu geçen etkinlik ve oturumların ardından sona erdi. Türkiye Yazarlar Sendikası ve PEN‘in kurumsal desteği ile düzenlenen buluĢma kapsamında birçok etkinlik, oturum, müzik dinletisi ve Ģiir okumaları EskiĢehirliler ile buluĢtu. 7 ülkeden 28 Ģairin katılımı ile gerçekleĢtirilen buluĢmada bu yıl onur konuğu ġükrü ErbaĢ olurken; ―Macar ġiiri‖ de odak noktası olarak belirlendi. Erbaş’ın Şiir Dünyası 9. Uluslararası EskiĢehir ġiir BuluĢması‘nın onur konuğu olan ġükrü ErbaĢ, ―ġükrü ErbaĢ‘ın ġiir Dünyası‖ oturumunda EskiĢehirliler ile bir araya geldi. Oturumda Burak Abatay ve ġükrü ErbaĢ, Ģiir üzerine sohbet etti. ErbaĢ, “Önce kendi varlığımı sorguladığım için şiir yazmaya başladım. İçinde yaşadığım zamanı, toplumu, sistemi sorguladığım için de yazmaya devam ettim. Kendinizi ve dünyayı, yazarak anlamaya çalışıyorsunuz. Sonrasında dünyanın dönüşmesine yol açabilecek bir dil ile karşı dünya tasarımı oluşturuyorsunuz. Şiir, toplumun ve genel kuralların size yüklediği bütün anlamları reddederek kendi anlamlarınızı oluşturma çabasıdır. Tüm bunlar ile birlikte insanların varlığını anlama, yaşanan sorunlara, huzursuzluklara ve acılara dil olabilmek amacı ile yazıyorum. Eskişehir de yabancısı olduğum bir kent değil, 20 yıldır gelip giderim. Dünya ile Eskişehir‟i şiirin paydasında buluşturan bu etkinlikte olmak çok büyük gurur” ifadelerini kullandı. Burak Abatay ise “Şükrü Abi‟nin geçtiğimiz yıl şiir ile 40. yılı idi. Ben de kendisinin ve şiirinin bir tanıklığı olsun istedim. Kendisinin şiirini paylaşan dostları ile birlikte bir kitap hazırladık, „Bir Dünya Şarkısı‟ isminde. Sadece Şükrü Erbaş‟ın şiiri değil, onun serüvenini bir sinema filmi gibi okumuş olduk. Onun şiirini konuşacağımız zaman; hüzün, ritim, mizah, özlem ve aşk kavramları hakkında konuşmamız gerekir. Kendisi gerçekten bu kavramların tamamı için ayrıca bir kıymettir” dedi. Oturumun ardından ġükrü ErbaĢ‘ın Metin Karausta ile birlikte gerçekleĢtirdiği Ģiir ve müzik dinletisi gerçekleĢtirildi. EskiĢehir TepebaĢı Belediye BaĢkanı Dt. Ahmet Ataç da, “Gerçekten çok güzel ve keyifli saatler yaşadık, terapi gibi bir oturum oldu. Şiirin hayatımızdaki yerini ve önemini bir kez daha anladık. Şiir gerçekten mükemmel bir keyif, ayrıca müzik ile bir araya geldiğinde daha da doyulmaz bir hal alıyor” diye konuĢtu. Macar Şiiri konuşuldu 9. Uluslararası EskiĢehir ġiir BuluĢması‘nın bu yılki odak noktası olan Macar Ģiiri de düzenlenen oturumda masaya yatırıldı. Balazs Szöllössy‘nin yönettiği oturumda konuĢmacılar Marton Simon, Orsolyo Lang ve Csilla Nagy Hajnal, çağdaĢ Macar Ģiirini verdikleri örnekler ile anlattı. Szöllössy konuĢmasında, “Aslında kendimizi ve dünyamızı

  • 36

    tanımak için şiir ile ilgileniyoruz. Dünyamızı ve bakış açımızı şiir ile tanıyoruz. Dünyamızı da şiir ile daha güzel bir yer haline getirebiliriz. Buluşmaya 4 yıl önce de katılmıştım, uluslararası düzeyde çok önemli şairler katılıyor. Şiir için çok önemli bir buluşma. Ayrıca biz konuk şairler de Türk şiirini tanımış oluyoruz” ifadelerine yer verdi. Çocuk etkinlikleri ve müzik dinletilerinin yanı sıra Salah Birsel 100 YaĢında, Macar ġiiri, Farklı Coğrafyaların ġiir Atlası, Küçük Ġskender Anması gibi etkinliklere de ev sahipliği yapan 9. Uluslararası EskiĢehir ġiir BuluĢması‘nda, Ģiir okumaları da yapıldı. Ülkemizden katılan şair ve yazarlar: ġükrü ErbaĢ, Haydar Ergülen,Serkan Türk, Elif Nuray, Tozan Alkan, Sema Güler, Nihat Özdal, Soner DemirbaĢ, Süreyya Akçay, Umay Umay, Mahmut Temizyürek, Ġrfan Amida, Ersin Kurt, Yalın Tunalı, Burak Abatay, Mustafa Köz, Çiğdem OdabaĢı, ġakir Özüdoğru, Gamze Akdemir Yurtdışından katılan şairler: Mel Kenne (ABD), Anton Baev (Bulgaristan), Darija Zilic (Hırvatistan), Özlem Özgül Dündar (Almanya), Melek Mustafa (Suriye), Balazs Szöllössy, Simon Marton, Orsolyo Lang, Csilla Nagy Hajnal (Macaristan)

  • 37

    CSİLLA NAGY HAJNAL

    Macar asıllı Csilla Nagy, 1992 yılında Slovakya‘da doğdu. BudapeĢte‘de karĢılaĢtırmalı

    edebiyat bölümünden mezun oldu.

    Boşluk

    Varolmayan

    Sözcükler var.

    Kullanıyoruz onları

    Bir marketin tezgâhında

    Bir sarılma sonrasında

    Bir cenazede

    Bir lunapark treninde

    Banyo yaparken

    BaĢkasının bacakları arasına sıkıĢmıĢ

    Ġnanıyoruz, söyledik onlara

    Ama ilan etmedik daha

    Bu sebeple ayrıldık

    Dudaklarımızdan

    Ve gülümsedik birbirimize

    Kendi diz kapaklarımızdan

    Çevirmen: Selahattin Yolgiden

  • 38

    MEL KENNE

    Amerikalı ġair Mel Kenne, 1993 yılından beri Türkiye‘de yaĢamaktadır.

    Büyük Kapıyı Bekleyen Sfenks

    Kim bilir kaç geçitten geçtim,

    Arabanın üstüne çekilen örtü gibi

    Dağların gölgesini hissettim,

    Varlığı sessizliği derinleĢen huĢu —

    Ağaran bir Kadir duygusunun sonunda

    Büyüyüp o dar geçidi doldurdu —

    Ve düĢündüm durdum, bilinçli olmasa bile,

    Bu ölmekte olan bir Tanrı‘nın fısıldayıĢı mı

    Yoksa tertemiz sabah nefesi mi gençliğimden

    Beni geriye çekip tekrar geçmemi isteyen

    Karanlığa karıĢan hayaletinin verdiği ürpertiden?

    Ve karĢıda günbatımının vurduğu yamaçtan

    Ġnerken, kim bilir kaç kez hatırladım

    Kaç gün yüklenmemiĢ, hareketsizmiĢçesine

    Geçip gitti bundan evvel öteki vadilerde.

    Hafızamdadır Ģimdi, uzakta ufkun ta tepesinde

    Yakıcı güneĢ, bir baĢkasıydı artık.

    Batacaktı az sonra: iniyoruz Ģimdi

    O parlayan Akkor‘a, kıvrılarak ve

    Giderek artan bir hızla varıyoruz düzlüğe

    Ve kavurucu rüzgârına.

    Çevirmen: İpek Seyalıoğlu

  • 39

    DARİJA ZILIC

    1972 yılında Hırvatistan/Zagreb‘de doğdu. ġair, edebiyat eleĢtirmeni, çevirmen ve deneme

    yazarıdır.

    Dans et ey alçakgönüllülük, dans et!

    pembe toplama kampının yılları arkanda kaldı

    Ģehrin sınırlarındaki, uzun yalnız yürüyüĢler

    yataklarda, kitaplarla geçen binlerce yaz.

    Yelkenline bir fincan çay götür sadece Ģimdi

    yanına dürbün al ve yol boyunca

    doymak bilmeyen hafızanı silmeye yarayacak Ģeyler.

    açık havada, uzun gecelerde,

    teknede büyüyen sabır otunun gölgesinde

    dünyanın seslerinin yitip gidiĢini dinle.

    Bul hayatının aĢkını, istediğin her vakit

    Onu düĢündüğünde yanında olması ve hiç kimsenin

    onu görmemesinden daha büyük bir mutluluk var mı!

    Çevirmen: Tozan Alkan

  • 40

    MARTON SIMON

    1984 yılında BudapeĢte‘de doğdu. ġair, çevirmen ve slam Ģiir (Ģiir ve sahne performansına

    dayalı bir Ģiir gösterisi) performansçısıdır.

    Boş Tatlar Sezonu

    Süt tozu yiyorum ve annemi düĢünüyorum.

    Sessiz bir hafta sonu sabahı, sen hâlâ uyuyorsun.

    DolaĢıyorum etrafta. Pencerenin diğer tarafında,

    beyaz bir duvar var, buradan sis gibi görünüyor.

    Sahanda yumurta yapmayı planlıyorum, bu konuda iyiyim.

    Çakmağımı ve sigaralarımı arıyorum.

    süt yerken süt tozunu seviyorum.

    Zeytinyağı kullansam daha mı iyi olur? Önemli değil.

    Balkona gidip koyu kahvemi içiyorum,

    Her Ģey sıradan, tıpkı kıĢın kendisi gibi.

    Tuz, yağ beni bekliyor.

    ama yukarı baktığımda duvarın sise dönüĢtüğünü görüyorum.

    ve arkada, son gecenin resmindeki orman var

    Senin uzun zaman baktığın, kavgamızı sona erdiren,

    KullanıĢlı bir cevap niyetine-

    Anlamıyor, görmüyor, sadece arkanda durmuĢ izliyordum.

    Ayaklarımın altındaki beton soğuk.

    Resimde kaybolan bir hayvan vardı, süt gibi siste,

    ve umarım annem gibi, ben de bir gün bunu unutacağım. Ama Ģu anda,

    orman balkonun önünde, dün geceki resim daha yeni geliĢiyor.

    Ağzımda kahve yırtık sayfalar,

    sigaram neredeyse bitti, kahvaltı yapmak üzereyim.

    Seni seviyorum ama bu bir aĢk Ģiiri değil.

    Bunlar taze ekmek, soğan, yağ yumurta, düzen.

    Bunu daha önce bir kez hayal etmiĢtim, ama hayır.

    Buradan ne olduğunu hatırlamıyorum. Birisi kulağına

    bir sorun var diye fısıldıyor

    KıĢtayız, boĢ tatların mevsimi,

    sisin, kesin olmanın, neredenin, kalbim nerede.

    Çevirmen: Tozan Alkan

  • 41

    BALAZS SZÖLLÖSSY

    1981 yılında BudapeĢte‘de doğdu. ġair ve editördür.

    Edebiyat ve Dağ Gölleri

    II.

    Mehtap düpedüz gümüĢ yansıtır Bütün yuvarlaklığıyla Son kızıl kıvılcımları da pul pul dökülmüĢ

    En dibindekilerine kadar toprağın.

    Önceden çuha çiçeği mavisiyle yayılırdı gökyüzü, diyelim

    Koyu çivite, sayısız renklere.

    Elde kobalt mavisi ve ayıĢığı. Sen göle uzanıyorsun,

    Yüzün, gözlerin parlamıyor; sessizlik,

    Ona dokunabilirsin Ģimdi; Ģeffaflığa dokunur gibi,

    Avuçlarındaki gök mektuplar gibi kanıyor,

    ağırlıksız, ıĢıksız,

    ciğerlerin bile zor kıyaslanır

    seyrekliğine göğün ve havanın; on iki nokta, on iki adım, ġimdi dokunabilirsin,

    dokunabilirdin gerçekten, dal ona, sahiplen,

    taĢlar Arasında tuhaf bir ağırlık,

    süzülüyorsun, dokunuyor sana

    su, bir tuhaf sis, kobalt mavisi gök,

    gümüĢe yansıttığın.

    Deniz değil bu, gözün, parlamıyor,

    Ģeffaflık: dokunursan,

    on dört nokta, on dört kulaç,

    kumaĢ baskı, elbisen;

    öylece kalakalıyor ayna, su yüzeyi, katı

    ġimdi dokunabilirsin, eter.

    Çevirmenler: Gülce Başer, Gökçenur Çelebioğlu

  • 42

    ANTON BAEV

    Anton Baev, 1963 yılında Bulgaristan / Filibe‘de doğdu. Sekiz Ģiir kitabı, altı roman, kısa

    öykülerden oluĢan iki hikâye kitabı, filozofik parçalardan oluĢan bir kitabı ve iki akademik

    monografi kitabı vardır.

    Bütün Dünya

    Pazardan dönüyor erkekler

    ve çantasında neler mi taĢıyor?

    Girit portakalları,

    Kıbrıs kuru üzümü ve hurmaları,

    Mısır limonları

    Ve Eritre‘den siyah toz,

    Belki

    Vietnam‘dan iki kupa pirinç ,

    Hindistan cevizi,

    Bir paket Havana purosu

    Ve Endülüs‘ten gümüĢ bir kama

    Da koymuĢtur.

    Çantanın dibindeyse – gece yarısı

    Meksika‘sından bir tekila,

    Amerika‘dan mısır konservesi,

    Brezilya‘dan bir paket Ģeker…

    Bunun yanı sıra

    Ekvator‘dan kahve,

    Çin‘den çay,

    Kolombiya‘dan bir tutam muz

    Ve FildiĢi Sahili‘nden

    Minyatür bir fil,

  • 43

    Japonya‘dan sushi

    Ve hatta yarım bir ıstakoz-

    Puerto Rico kıyılarında

    Balıkçıların tuttuğu

    Erkek yürüyor,

    Çantaların ağırlığından eğik omzuna

    Endonezya‘dan bir papağan konmuĢ,

    Koltuk altına Ġrlanda‘dan bir kitap sıkıĢtırmıĢ…

    Bir Pazar çantası, dünyanın yarısını

    Sığdırmanıza yeterli,

    Bütün dünya içinse ne gerekli?

    Belki de eĢikte bir öpücük,

    Çantayı elimden almadan

    Ve kitaba dalmadan önce?

    Al sana yarısı dünyanın

    Ver bana öteki yarısını.

    Çevirmen: Hüseyin Mevsim

  • 44

    ÖZLEM ÖZGÜL DÜNDAR

    1983 yılında Solingen‘de doğdu. Almanya‘da yaĢıyor. Çevirmen ve editör olarak çalıĢıyor.

    ulaşmayan bir şey

    ve kendini aramaya baĢlad

    ığımda görüntüler arasında s

    özcükler arasında satırlar ara

    sında ağzımdan çıkan ken

    dimi aradığımda iĢaretler kendi k

    endimi bulamadığımda kendi

    kendimi göremediğimde gör

    üntülerin içinde gözlerimin ö

    nünde biçimlendirdiklerim el

    im bana ulaĢmayan bir Ģey

    yapıyor kendi kendimi ararke

    n sözcüklerden cümleler kur

    duğumda benden taĢan ağzı

    mdan çıkan bulamadığım gö

    remediğim gözlerimin önün de

  • 45

    ORSOLYA LÂNG

    1987 yılında Romanya‘nın Satu Mare Ģehrinde doğdu.

    Hâlâ bütünleĢik değilim

    Parçalı bir yapım var

    Bir elektron bulutuyum

    Ve Ģafağın partikülleriyim

    Söylemeyeceğim size tüm bunları

    Ama kimden gizleyebilirim

    Ivır zıvır iĢlerde baĢarısız olduğumu

    Kükrüyor beyaz gürültü

    Tehlike çanları çalan binanın içinde

    Her Ģeye yansınmıĢ boĢluk korkusu

    ġu anın çok zamanı var

    Her birinde gizliyorum

    Alt geçitteki bir haritanın gösterdiği

    Kendi yerimde değil

    BaĢka bir yerde sessizce durduğumu

    Alıp vereceğim hiçbir Ģey yok

    Sadece geçiyordum ama tanık oldum

    Olay yerinde parmak izlerim var

    Siz nerede baĢlarsınız

    Ve ben sizde nerede biterim

    Anavatan ev sahibi gövde

    Çevirmen: Tozan Alkan

  • 46

    MELEK MUSTAFA

    Suriyeli Ģair, çevirmen, senarist ve insan hakları aktivistidir.

    Midilli’de

    Midilli‘de

    Bir gözyaĢı dökülünce

    Yağmur olur

    Bir tekneye ihtiyaç olur sonra

    Bir tekne yapılır onlara

    Motoru takır tukur

    Emniyet kemeriyle sarılır etrafı

    Islansa batar öyle

    Midilli‘de

    Bir gözyaĢı dökülür

    Midilli‘de

    Sınırlar kapalı

    Ölüm hazroldadır

    ve bir ümit bekler

    Orada

    Ben de oradayım

    Ve ben ümidin baĢbayii.

    Midilli‘de

    KarĢı kıyıda

    Bir ümit doğar lastik botta

    Ve doksan dokuz can verir

    Varmadan kıyıya.

    Midilli‘de

    Mesleğini icra eder pek çok insan

    Ama pek azı gülümser.

  • 47

    Midilli‘de

    Sağanak yağar yağmur

    Ve yalnızca bir damla

    DüĢer mültecinin payına.

    Midilli‘de

    Ölümü beklerler

    Sessizce

    Lastik bir botta.

    Deniz sakindir

    Ve sükûneti çağrıĢtırır

    Sonra fırtına

    Daha geniĢ bir mekâna taĢır onları

    Mekânsızlığa

    Ve nihayet ölümün sükûnetine.

    Onlar oradadır

    Midilli‘de.

    Midilli‘de

    Sınırlar kapatıldı ansızın

    Bütün sınırlar.

    Dediler ki bulundukları yer daha geniĢ

    Fakat Allah daha Ģefkatliydi onlardan

    Ne sınırları kapattı

    Ne de kapılarını.

    Kaderini ve kazasını resmetti

    Denizin derinliklerinde.

    Son randevumuz

    Midilli‘deydi

    Hayatla.

    Midilli‘de

    Ve baĢka adalarda.

    Çevirmen: Mehmet Hakkı Suçin

  • 48

    VERONİKA MUKADDİMESİ

    1. ġiir kutsaldır.

    2. Veronika, Ģiir hususunda hiçbir kısıtlama amacı gütmemektedir

    3. ġiirlerin biçimi, vezni, konusu (Ģiirselliği çürütecek aĢırı fanatik bir ideolojiye sapmadığı

    müddetçe) ve diğer unsurları, bayağı bir seçicilikle değil dikkatli bir bakıĢ açısıyla

    değerlendirilecek ve ortak bir belirleyici nokta kabul ettiğimiz ―sanatsal yön‖

    aranacaktır.

    4. ġiirdeki sanatsal yön, alelade ve taklitçi imalardan ziyade ―yenilikçi ve modern‖

    çağrıĢımlar uyandırmalıdır.

    5. 21. yüzyıl çağdaĢ Türk Ģiirini geliĢtirecek, tazeleĢtirecek ve diğer yüzyıllara, ―sürekli

    yenilikçi inĢa‖ kaygısıyla taĢıyacak bir Ģair-Ģiir iliĢkisine ortam sağlamak; Veronika‘nın

    en büyük hedeflerinden biridir.

    6. Veronika, yıkıcı değil yapıcı bir Ģiir tutumunu arzulamaktadır. Zira kadim Türk Ģiirini

    yıkarak en baĢtan bir Ģiir yaratmaya kalkıĢmak, temelsiz ve kültürsüz bir Ģiircilik

    hezeyanından öteye hiçbir zaman gidememiĢtir. Eski kuĢakların Ģiir sezgilerini

    gözlemleyip devamlı olarak; ―deneyselcilik oyunlarıyla‖ ve ―mütemadi bir inĢa

    düĢüncesiyle‖, yeni ve modern çağrıĢımlar uyandıracak denemeler yapmak, hakiki ve

    sağlam bir bireysel poetikanın doğmasını sağlayacaktır.

    7. Yukarıda itinayla ve kesinlikle belirttiğimiz bütün maddeler (1. madde hariç, çünkü tam

    manasıyla vâkıf olmadığımız bir alanda, duygusal bir kesin hüküm vermek haddimize

    değil) diğer tüm iĢitsel (fonetik) ve görsel (plastik) sanat dallarında, alanının sağladığı

    imkânlar dâhilinde geçerlidir. Veronika, her türlü sanatsal üretime eğilimli olmasından

    dolayı, sanatkârlar tarafından gönderilecek (Ģiir ve nesirden ayrıyeten) her sanat

    ürününe açık bir dergi olmaya çalıĢacak ve kriterlere uygun olanları –okurun yahut

    sanatseverin beğenisine ve eleĢtirisine sunma gayesiyle- yayımlayacaktır.