yunuskarahasan.files.wordpress.com  · web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz...

47
TÜRK VE DÜNYA SİNEMASINDA MAKYAJ İçindekiler; 1- Makyajın Türk ve Dünya Sinemasındaki Yeri 1.1- Makyajın tarihi 1.2- Dövme 1.3- Vücut Boyama 2- Dünya Sinemasında Makyaj 2.1- Sinemada makyaj eğitimi 2.2- Emmy ödülleri 3- Yaşlandırma 3.1- Türk sinemasının ilk profesyonel makyajcısı: ZEKİ ALPAN 4- Günümüz Sinemasında Makyaj 4.1- Günümüzde makyaj yapılanması ve mesleğin durumu

Upload: others

Post on 23-Sep-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

TÜRK VE DÜNYA SİNEMASINDA MAKYAJ

İçindekiler;

1- Makyajın Türk ve Dünya Sinemasındaki Yeri

1.1- Makyajın tarihi

1.2- Dövme

1.3- Vücut Boyama

2- Dünya Sinemasında Makyaj

2.1- Sinemada makyaj eğitimi

2.2- Emmy ödülleri

3- Yaşlandırma

3.1- Türk sinemasının ilk profesyonel makyajcısı: ZEKİ ALPAN

4- Günümüz Sinemasında Makyaj

4.1- Günümüzde makyaj yapılanması ve mesleğin durumu

4.2- Sanat yönetmeni gözüyle makyaj

4.3- Plastik makyaj

Page 2: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

1- Makyajın Türk ve Dünya Sinemasındaki Yeri Sinemamızı ben aynı futbolumuza benzetiyorum.Yatırılan onca para ama elde edinilecek değer sıfır.Çok önemli cevherlerimiz var ama maalesef onları değerlendirecek yöneticilerimiz yok.Peki neden sinemamız bu kadar kötü ? Eski filmlerimizi herkes gibi bende çok seviyorum.Sadri Alışık,Kemal Sunal,Şener Şen,Cüneyt Arkın'ın filmleri ile büyüdük.Şahsi fikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda çok önemli eserler çıktı.En önemlisi Türk sinemasının bir tarzı vardı.Kırsal kesimin hayatı ve sorunları,İstanbula göç ve yaşanan zorluklar,zengin kız fakir erkek temalı aşk filmleri ve Osmanlı hayatını bizlere çok iyi aktaran Tosun Paşa,Süt Kardeşler,Kara Murat,Malkoçoğlu,Keloğlan gibi filmlerdi.Hepsi çok önemli eserlerdi.Ama gün geçtikçe günümüze doğru tarzımızı iyice kaybetmeye başladık. Fransız sineması,İtalyan Sineması,İran Sineması,Bollywood,Çin sineması gibi her ülkenin sinemasının kendine ait uslüp ve akımı vardır.Fakat Türk sineması Dünya sinemasının beslenebileceği bir sinema olamamıştır.Çektiğimiz filmler her zaman kendi coğrafyamıza hitap etti.Uluslararası filmler yapamadık.Tüm Dünya insanına hitap etmedik,sınırlarla çizili geometrik alanın içinde kaldık sürekli.Belki sanata ve sanatçıya verilen önemin azlığı,gelişen teknolojiye ayak uyduramama gibi etkenler sıralanabilir.Tabi

Page 3: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

bunlar bahaneler olarak kalır.Şimdi sinemamızın şuan ki durumunu maddeler halinde ele alalım;

1-)Türkiyede'ki sanat anlayışı ve sanatın yeteri kadar ilgi görmemesi.Sanata ve sanatçılara değer verilmemesi. 2-)Bütçe azlığı çok ufak bir etkendir.Çünkü ufak bütçe ile çekilmiş dünya sinemasında çok önemli yere sahip olan binlerce filmin olması bu bahaneyi çürütecek en büyük faktördür. 3-)Yetenekli oyuncu ve yönetmen azlığı.Farklı kültürler,farklı yaşam tarzları,fantastik mekanların çok olması ama bunları değerlendirebilecek yönetmen ve yapımcıların olmaması. 4-)Mankenlerin,türkücülerin,ve şovmenlerin filmlerde oynatılması ile daha çok izleyiciyi çekeriz zihniyeti. 5-)Asıl sanatçılara filmlerde az yer verilmesi. 6-)Sanat filmleri yerine vizyon filmlerin yapılması.Sanat anlayışından çok ticari kaygıların ön planda tutulması. 7-)Filmlerdeki teknolojik yetersizlik ile dram ve komedi

Page 4: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

filmlerinin daha çok çekilmesi. 8-)Pazarlamada sıkıntı.Dünya piyasasındaki etkinliğimizin azlığı ve diğer ülkelere pazarlamadaki yetersizlik. 9-)Aynı senaryo ve aynı temalı filmlerin çok olması. 10-)Tarihsel zenginliğimizin çok olması,savaşların,olayların fakat tek bir tanesini bile senaryoya dökmedeki yetersizlik. 11-)Filmlerdeki afiş sorunu.Filmlerdeki afişlerin oyunculardan ibaret olması.Özgün afişler üretmememiz. 12-)Sinema bilgisinin yetersizliği ve sinemaya olan ilgi azlığı. 13-)Aksiyon,macera,bilimkurgu gibi filmlerimiz,seri filmlerimiz yok.Jurassic Park,Transporter gibi filmler çekilmemesi.Nedeni ise Türk oyuncuların biraz tembel olması.Dram,acıklı,ağlamaklı sahnelerin çekilmesinin daha kolay olması. 14-)Psikolojik filmlerin yapılmaması. Memento gibi düşük bütçeli filmler en bariz örnek.

Çok daha fazla faktörler sıralanabilir aslında.Ama şunu bilmemiz gerekiyorki sinemamız can çekişiyor.Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz ile ayakta kalmaya çalışsa bile

Page 5: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

artık son günlerinde.Evrensel anlamda değerimiz yok gibi.Sulu komedilerin çokluğu bile komedi filmlerinde ne kadar dibe battığımızın en büyük göstergesi.

Maalesef İran,cezayir,Tayvanın bile oscar ve oscara aday olan filmler çıkarmışlardır.Biz ise filmlerimizin hiç birinde oyuncu,müzik,görüntü olarak birşeyler koyamıyoruz.İllede para olsun anlayışı ile hareket ediyoruz. Senaryosu basit aşk,komedi dram filmleri ile dolmuş taşmıştır.Kültürel zenginliğimiz her zaman boşa harcanmıştır. Kısacası;1960-1990 arası sinemamızın kendine ait tarzı ve uslubü vardı.Yüksek bütçeli filmler olmadılar fakat az bütçe ile ne kadar önemli eserlerin olduğunu gösterdiler bize.Özellikle 2000 yılından sonra sinemamız iyice çökmeye başlamıştır.Televizyon dünyasında popülaritesi artmış mankenlerin,şarkıcıların sinemaya el atması ile iyice berbat hale gelmiştir.Henüz bir sektör haline gelememiştir.Sadece film yapmak için film yapılmaya devam ederse sinemamız tamamen bitecektir.

1.1- Makyajın tarihiMakyaj tarihi milattan binlerce yıl öncesine kadar gitmektedir. Mısır ve Asur uygarlıklarından itibaren görülmektedir. Mısır duvar resimlerinde figürlerin yüzlerinin hep makyajlı, boyalı olarak çizildiği dikkatleri çekmektedir. Eski Mısır krallarının da yüzlerinin ve gözlerinin makyajlı olduğu yazıtlarda ve resimlerde görülmektedir. Mısır’da özel törenlerde kral ve rahiplerin özel olarak yüzlerini boyadığı, tören makyajı yaptıkları bilinmektedir. Eski Mısırda özellikle gözleri belirginleştirmek için sürme çekilmesi günümüze kadar

Page 6: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

gelen bir uygulamadır. Ayrıca savaşlarda kamuflaj amaçlı makyaj yapıldığı da ortadadır.

Eski çağlarda savaşlara hazırlık törenlerinde ve savaşa gidilirken erkeklerin yüzlerini çeşitli bitkilerden elde edilen boyalarla boyadıkları bilinmektedir. Gene bu çağlarda dini törenlerde büyücü rahiplerinde yüz boyaları dikkat çekicidir. Zaman ilerledikçe makyaj genelde kadınların yaptığı ve güzelleşmek için uyguladıkları bir işlem haline gelir. Yanakları ve dudakları renklendirmenin daha sağlıklı bir görünüm kazandırdığı keşfedilir ve uygulanmaya başlar. Boyalar bitkilerden elde edilen boyalardır. Yüzü n,beyazlaştırmak için kullanılan pudralar yaygınlaşmış, gözlere sürmeler çekilmiştir. Mısır kraliçesi Kleopatra en eski bilinen güzelliğine düşkün, makyaja meraklı kadınlardan biridir.

10. yüzyıl civarında genelde kadınların kullandıkları makyaj malzemelerini erkeklerde kullanmaya başlar. Güzellik anlayışı değişmiştir. Tek tip makyaj moda olmuştur. Yüzler beyaza boyanır, peruklar takılır ve özellikle yanaklar ve dudaklar belirginleştirilir. Bu asiller arasında yaygın olarak kullanılmıştır. Sarayda kral ve çevresinin erkek ve kadınların

Page 7: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

yüzlerinde bu makyajla gezdiği bilinmektedir. Bu dönemde makyajın yanı sıra büyük peruklar da modadır.

Özellikle davetlerde ve partilerde beyaza boyanmış yüzleriyle kırmızı yanak ve dudaklı erkek ve kadınlar görülürdü. Bu dönem resimlerinden ve kayıtlardan bilinmektedir. Eski dönemlerde gösteri sanatı iyice ortaya çıkmaya başladıkça sahne makyajı ortaya çıkmaya başlar. 6.yüzyıl civarında sahne makyajı yapılmaya başlar. Canlandırılan rollere uygun makyajlar yapılır veya maskeler kullanılır. Elektriğin bulunmasıyla sahne makyajı daha da önem kazanır ve yaratıcı hale gelir. Güzellik ve estetik merakı insanlık tarihi boyunca süregelmiştir. Her kültürde güzellik anlayışı farklı farklı ortaya çıkmıştır. Mısır ‘da gözelere önem verilir ve sürme çekilirken, Barok dönemde yüzler beyaza boyanır ve yanak ve dudaklar öne çıkarılır. Dini törenlerde yüzler tamamen boyanırken sahne makyajı olarak bürünülen karakterin özeliklerini yansıtmak önem kazanır. Yüz boyama dışında kokulu yağlar, peruklar da estetik kaygının yansıması olarak kullanılmış ve yaratılmıştır. Kültürden kültüre değişen makyaj teknikleri, boyaların kullanımı günümüze kadar süregelmiştir. Artık dünyada yüz hatlarını güzelleştirmek için makyaj malzemeleri kullanılmaktadır. Teknikler ve malzemeler çok gelişmiş ve yaratıcılık önem kazanmıştır.

1.2- DövmeHintler, Japonlar, Amerika Yerlileri ve Afrika'daki bazı kabileler dövmeyi bir süs olarak yapmış olsalarda pek çok toplumda dövmenin hastalıklara ve kötü ruhlara karşı

Page 8: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

koruyucu bir tılsım (nazarlık) olarak uygulandığı, bireyin toplumdaki konumunu (köle, efendi, ergen, işçi, asker) vurgulamak için kullanıldığı bilinmektedir.

Dövme yapma geleneği hayli eskidir. MÖ 2000'lerde Antik Mısır toplumunda dövmenin yapıldığı mumyalardan anlaşılmıştır. Mısırlıların dışında Britonların, Galyalıların ve Trakların da dövmeleri vardı. Antik Yunanlar ve Romalılar, "barbarlara özgü bir uğraş" saydıkları dövmeyi suçlular ile kölelere yaparlardı. Hıristiyanlık inancında dövme yasaklanmıştı. Buna karşın ilk Hıristiyanlar, bedenlerine İsa'nın adını ya da haç desenleri taşıyan dövmeler yaptırmışlardır. Aradan yüzyıllar geçince Avrupalılar dövmeyi unuttular. 18. yüzyıl sonlarında denizaşırı gezilerde Amerika Yerlilerinde ve Polinezyalılarda dövmeyle yeniden karşılaştılar. Avrupa dilleri, dövme karşılığı olan tattoo sözcüğünü Tahiti dilindeki tautau kelimesinden almıştır. Dövme 20. yüzyılın başlarından sonra, özellikle denizciler arasında yaygınlık kazandı. Romantik duyguları, yurtseverliği ya da dindarlığı belirtmek amacıyla dövme yaygın olarak kullanıldı ve günümüzde de kullanılmaktadır. Ama hijyene önem verilmediği ve AIDS gibi bazı hastalıkları bulaştırdığı gerekçesiyle lisanssız dövme yapmaya yasal sınırlamalar getirilmesi için çalışmalar yapılmaktadır.

Dövme yapımında değişik yöntemler kullanılır. Bir tür dövmede sivri uçlu kemik, boynuz ya da çelik iğne deriye hafifçe batırılır ve açılan delikler boyayla doldurulur. Açılan deliklerden boyaya batırılmış iplik geçirilerek de dövme yapılabilir.

Page 9: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

Günümüzde modern yöntemler ile yapılan dövme ise, yukarıda bahsedilen yöntemlere nazaran daha az acır ve sağlık açısından daha az zararlı olan boyar maddeler ile yapılır. Dövme yapımında kullanılan makineler sayesinde yüksek devirle girip çıkan iğne düzeneği deri üzerinde bir kalemle çizim yapılıyormuş gibi rahat ve daha az hatalıdır.

1.3- Vücut boyamaKadınların hepsi az da olsa, yoğun da olsa makyaj yaparlar. Hatta öyle ki doğuştan gelen bir yetenek olduğunu bile söyleyebiliriz. Tabi herkes de güzel makyaj yapıyor demek değil. Bazı günler fondöten alerjimizi nüksettiren Kosinski’nin Boyalı Kuş’larıyla karşılaşsak da, sade ve başarılı makyajlarla estetiğine güzellik katabilen bayanlar da var. Kimileri de var ki, onlar bu işin profesyonel yapısıyla içli dışlı olarak zamanlarını tiyatro kulislerinde, sinema ve televizyon setlerinde kendilerini insanların bedenlerini isteğe bağlı olarak

Page 10: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

en güzel forma sokmak için çalışıyorlar. İş bu kadarla kalsa gene iyi. Özel efekt stüdyolarında çalışan insanlara kadar uzanıyor makyajın profesyonel dünyası.

Eski Mısır, Eski Yunan ve Roma’da, mistik ritüeller ve seremoniler için kullanılan ‘vücut boyama sanatı’, gün geçtikce kadınların el koymaya başladığı bir yapıya bürünür. Bir bakıma hala kutsal sayılan bu boyalar artık sanatsal değer de kazanmaya başlamıştır ve artık boyalar ‘body painting’in akıntısına kapılmaktadır.

Çoğu kabile kültürünün hala vazgeçilmezlerinden olan vücut boyama, yakın sanat tarihinde farklı bir dünyaya gözlerini açtı. Addam’s Family filminde Wednesday Addams’ın çok kısa bir süre için bu forma girdiğini hepimiz hatırlarız. Çok şaşırtıcı ve dahiyane gelen bu boyama sanatının insan üzerindeki etkisi de ilginç.

Amerika’da bir futbol karşılaşmasının açılışı öncesi düzenlenen organizasyonda vücudunu boyatan modellerden biri de ‘ Çok değişik bir deneyim, tamamen çıplak olmanıza rağmen elbiselerinizin üzerinizde olduğu düşüncesine göre hareket ediyorsunuz’ diyerek açıklamış durumun model yönünden algılanışını.

Sanatçının tarafında ise durum çok daha farklı. Son dönemde ise iki isim dünyayı tam anlamıyla sallamaktalar. Bunlardan biri 68 İsviçre doğumlu İtalyan asıllı Amerikalı sanatçı(!) Filippo İoco, diğeri ise Robert Downey,Jr.’ın ‘Kiss, kiss, Bang, Bang’ filmindeki çalışmalarından anımsayabileceğiniz Nelly Recchia. İkisi de keskin dönüşlerle sanat hayatlarını sürdürmüş, yeteneklerinin farkında olsalar da vücut boyamayı

Page 11: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

en sona, bir anlamda da en başa bırakmış sanatçılar. Çünkü artık ‘fine art’ denen deneysel boyutlardaki çalışmalarına daha az yer ayırır durumdalar

Filippo İoco

ilippo İoco, 17 yaşında güzel kadının hayalini kurmak yerine onu varolandan yaratmaya çalışır. Kendisi toplumsal şartlanmalar ve insanın kültürel bütünlüğünü ‘bozuntuya veren’ durumlardan haz almadığından, çıplaklık onun en önemli silahı. Tabi bir de bunun kamuflajı olarak; kendi değerlerini boyalarla anlatmakta. Henüz Görsel Sanatlar’da okurken reklam dünyası tarafından keşfedilen Filippo İoco, Coca-Cola, Bacardi, Chupa Chups gibi çokuluslu firmalara akıl almaz görsellerle eşlik eder. Bir yandan da moda dergileri için çalışmaya başlayan İoco, kendi çalışmalarını da farklı bir yöne çeker ve ilk boyanmış vücutlar serisini de insanlara sunar. 93 yılındaki çalışmlarından ‘Bleeding Emerald ’ ile başlayan ve 98’deki projelerinden ‘PS38’ ile biten seri: ‘Movement of Color’ sanat camiasındaki yerini daha da sağlamlaştırır. Movement of Color serisi aslında her daim kalıcıdır ve her yeni iş de bu projeye dahildir fakat aynı zamanda fotoğraf sanatçısı olan İoco, bu daimi projeye eş zamanlı bir projede daha yamar. Doğa, moda, hayvanlar üzerindeki çalışmları ‘doğal ortam’larına götürerek fotoğraflarını da çeken Filippo İoco, boyadığı vücutların fotoğraflarından da ‘ Bodies of Color ‘ projesini ortaya çıkarır. Aslında İoco’nun üretkenliğinin zirvede gözler önüne serilen projeleri, hot-couture defilelerindeki performansında yatmakta. Kareografisini de

Page 12: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

kendinin hazırladığı bu sunumlar 90’lı yılların başından itibaren New York sanat camiasının göz bebeği çalışmaları.

Çıplaklık sanatçıların her zaman üzerinde çalıştığı bir olgu. Sanatçının doğayı algılayışını, onu nasıl görmek istediğini açıklaması için biçilmiş kaftan olarak ele alınan çıplaklık, düşünsel boyutta yaşanan karmaşaları madde biçimiyle karşımıza sunmakta ve sanatçının hayal dünyasıyla bizim gerçekliğimizi sorguladığımız bir platforma çevirmekte algılanan dünyayı. İoco çıplaklığa olan yaklaşımını şöyle özetlemekte: ‘ gerektiğinden fazla giyiniyoruz, bizim ihtiyacımız olan hayal etmektir.’ Sanatçının önüne geçilmez hayallerinin gerçekle yer değiştirmesi, varolmayan bir şizofreniyi desteklemekte. Soyut bir kavramı somuta daldırıp tekrar soyut noktasına çeken sanatçı, gerçekliğin sorgulanmasını ve bunun sonucunda doğru kavramının bir çok yönünü görmemizi sağlamakta.

Nelly Recchia

Bu isteğin yönlendirdiği bir çok sanatçı artık New York sanat camiasının büyüsüne kapılmaktalar. Orda bir sergi açmak ve yer edinmek için sanatçılar bile birbirleriyle yarışmakta. Sanatçıyı bir açıdan zorlayan durumun dışında fakat gene Amerikan sanat camiasının gözbebeği olan, hemen hemen İoco ile aynı rahatsızlıklardan muzdarip Nelly Recchia’da 2001 yılında Fransa’dan kalkıp Los Angeles’a gelir. Makyaj dalında Avrupa’daki tüm ödülleri alan ve sinema sektörünün de aranan dahilerinden olan Nelly Recchia, dil ve felsefe üzerine eğitim alırken kafayı kırar, istediği yöne çevirir dümenini.

Page 13: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

Yeteneğinin farkında olan Recchia, akademiden ayrılır ve Fransa’da makyaj üzerine eğitim almaya başlar.

Bu sırada Alman fetiş dergisi Marquis’nin de görsellerinin yönetmeni olmuştur.

Eğitim sırasında şunu fark eder sanatçı: İnsan vücudu ve boyama sanatının kombinasyonu güçlü bir etkiye sahiptir. Nelly Recchia’nın hayal dünyasını sunacağı yeni çerçeveler de insan bedenidir. Eğitimi sırasında da sürpriz formları insanlara sunan sanatçı, eğitimi biter bitmez film stüdyolarının dikkatini çeker ve Marilyn Manson, Britney Spears, Skinny Puppy, Madonna gibi kendi tarzlarında başarılı müzisyenlerin kliplerinde makyaj takımının başında çalışır, makyaj etkisini göstermektedir. Bir yandan kendi video ve ses enstalasyonları için çalışmalarını sürdüren sanatçı, bitmez enerjisiyle enteresan işlere imzasını atar.

‘Güzellik kavramının sınırlarını belirleyen toplumun tek doğrudan hareket eden genel yapısını kırmak’ için vücut boyamaya verdiği önemi her geçen gün arttıran Recchia, 2005 yılının başlarında tam 13 saat süren bir performansla zirveye bayrağı dikmiştir [Bushido isimli çalışma sanatçının web sitesinde görülebilir.] Uzakdoğu’nun figürleriyle süslü bayan modelin estetiği ve tendeki her parçaya özenle işlenen boyutlarla kahramanımız zorlu bir görevi daha başarıyla tamamlamıştır.

Sanatçının etkilendiği isimlere bakacak olursak, çalışmalarındaki karartının özünü daha rahat görebiliyoruz. İtalyan Barok döneminden Caravaggio ve Bernini, sinema dünyasından David Cronenberg ve David Lynch, müzik

Page 14: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

dünyasından da Rammstein, Nine Inch Nails ve Björk; Nelly Recchia’nın dünyasının sesleri ve renkleri.

Son dönem sanat camiasının, kendi dallarında, iki önemli ismi Filippo İoco ve Nelly Recchia sene sonuna doğru tempolarını arttırarak festivallere ve stüdyolara gitmeye hazırlanıyorlar. Nelly Recchia şu sıralar eserlerinin toplanacağı bir kitap, web sitesi üzerinden heykel, kartpostal, t-shirt satışı hazırlıklarında. Filippo İoco ise yıl sonundaki performansının koreografisi üzerine çalışmakta

2- Dünya Sinemasında Makyaj Hepimiz yerli & yabancı bir çok yapımı ekranlarda & beyaz perdede izliyoruz. Profesyonel makyöz gözüyle, yabancı yapımlardaki makyaj uygulamalarıyla, yerli yapımlardaki uygulamalar arasında büyük farklılıklar hemen farkediliyor. Hepimizin izlediği yabancı filmlerde dünyaca ünlü kadın oyuncuların makyajlarına baktığımızda, ''tamamen doğal makyajlı'' olduklarını görüyoruz. Mesela yabancı yapımlarda, yeni uyanmış ve duştan çıkmış bir kadın oyuncu yüzünde sıfır makyaj denecek kadar doğalken bizimkiler gece gündüz full makyaj ekrana yansıyor. Özellikle toz toprak içindeki sahnelerde dahi bizim oyuncular kıpkırmızı rujla oyunculuk sergiliyorlar. Gerçi sinema filmlerimizde biraz daha dikkat

Page 15: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

etmeye çalışılsa da, dizilerimiz inanılmaz derece kötü dikkat çekiyor.

Televizyon kanallarını açıp bakıyorum, ekrandaki tüm dizilerde makyaj hataları akıllara zarar. Hayretlerle izliyorum.

Yerli yapımlarla karşılaştırın diye yazımdaki fotoğraf örneklerimi sinemada Cameron Diaz, televizyonda Love in the Wild'tan seçtim. Ne kadar doğal makyajlar değil mi?

Yerli yapımlardan örnek vermek gerekirse; ''Evinde oturup çocuğuna bakan bir karekterde sanki düğüne gidecekmiş gibi bir makyaj oluyor. Pazar alışverişi yaparken sanki akşama sahneye hazırlanmış bir pavyon sanatçısı makyajı. (Pavyon makyajı da var) Acil ölüm haberi alınmış & bir cenaze başında siyah eşarp, yüzünde eşarba uygun siyah bir makyaj ve o acıysıyla nasıl vakit bulduysa, evden çıkmadan full siyah cenaze makyajını yapmış dua ediyor. İşte bunlar profesyonelleri güldürüyor. Yapımların gerçekliğini, inandırıcılığını kaybettiriyor. İzleyici hedef kitlenizin büyük bölümü belki makyaja çok takılmıyor gibi görünse de, gözler & beyin mutlaka algılıyor. Bilinçaltına giden sinyaller ne yazık ki hedefi vuramıyor. Aslında bunlar küçük gibi görünse de çok önemli detaylardır. Dizilerimiz & sinema filmlerimiz sadece Türklerin yaşadığı ülkelere satılabiliyor. Sanmayın ki diziyi tüm dünya beğenip alıyor! Emin olun, sırf yabancı ülkelerde yaşayan gurbetçilerimizi hedef kitle olarak gören ülkeler Türkiye'den yapım satın alıyorlar. Afrika, Ortadoğu gibi sinema & dizi konusunda geri kalmış ülkelere yapım satmak bir marifet değil tabii ki! Neden sinema sektöründe dış ülkelerle yarışamıyoruz? Çünkü eksik olan çok şeyler var. Ben

Page 16: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

bir profesyonel makyöz olarak kendi uzmanlık alanımla ilgili eleştirimi yapmaktan çekinmiyorum. Bu şekilde, sektöre bir katkım olsun istiyorum.

Bilinmesi gereken bir şey daha var ki, yerli yapımcıların önemsemediği & kendileri için küçük olan, fakat yabancı yapımcıları için çok büyük önemi olan detaylar var. Hatamız nerde? Her şeyde abartıyı çok seviyoruz. İşte hata burada.

2.1-Sinemada makyaj eğitimi Sahne makyajı normal makyajdan farkı, sadece ışıklar çok yoğun olduğu için renk seçimine dikkat etmek ve malzemeyi yoğun kullanmak lazım. Çünkü objektif gözümüzün gördüğünden çok daha net ve daha ayrıntılı gördüğü için en ufak bir pürüz veya leke net bir şekilde görülür.

Bu nedenle kullandığımız malzemenim çok iyi bir kapatıcı olması gerekir ve günlük makyajdan daha dikkat ederek yapmak zorundayız.Ayrıca yapacağımız makyaj bir film, dizi karakter makyajı ise sanatçının rol gereği ortaya çıkarması gereken tiplemeyi makyaj ile desteklememiz gerekiyor.

Yani sinirli bir insan makyajı, yaşlı bir insan, yanık - yaralı bir yüz gibi tiplemelerde yapılan makyajda kullanılan malzemelerin kimyevi yapısı farklı olmalıdır.

Podyum Işık yoğunluğu farklı olduğu için bir de yapılan defilede elbiselerin ön plana çıkarmak için yüze yapılan makyajın doğal olması gerekir.

Page 17: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

Yani seçilen renklerde farklılık gerekir. Ama tercihe göre Show tarzı bir makyajda gerekebilir.

O zaman yüze kullanılan malzemelerin rengi ve yapılan şeklin farklılığı dikkat çekiciliği olması gerekebilir.

Yanık Yara Makyajı Mükemmel bir makyajın sırrı fırçalardan geçiyor. İyi bir makyaj yapabilmek için bol miktarda makyaj fırçanızın olması ve bunları kullanmayı iyi bilmeniz gerekiyor. Yüzünüzü bir tuval gibi düşünün ve bu fırçalarla ustaca oynamasını bilin. Fırçalarla renklerin iyice iç içe geçmesini sağlayın.

Yani bol bol karıştırın. Çünkü makyaj yüzde ne kadar yokmuş gibi durursa o kadar başarılıdır. İşte fırçaların amacı da budur!

Page 18: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

Öyle bir makyaj yapmalısınız ki erkekler sizin makyajsız ne kadar güzel olduğunuzu düşünmeli, kadınlar ise yüzünüzde azıcık makyaj olduğunu bilmeli. İşte dünyanın en başarılı makyajı budur.

2.2- Emmy ödülleriEmmy Ödülleri, Amerikan televizyon yapımlarına verilen ödüldür. Peabody Ödülleri'ne benzer; fakat ondan farklı olarak daha fazla eğlence odaklıdır. Emmy ödülleri film sektöründeki Akademi Ödülleri, tiyatrodaki Tony Ödülleri ve müzik sektöründeki Grammy Ödülleri'ne karşılık gelmektedir.

Emmy Ödülleri birbiriyle bağlantılı fakat birbirlerinden tamamen ayrı üç kuruluş tarafından takdim edilir: Her birisi Emmy Ödülleri seramonilerinin belirli bir bölümünün yönetiminden sorumludur.

Academy of Television Arts and Sciences (Televizyon Sanat ve Bilimleri Akademisi) spor dışındaki ulusal altın saatler eğlence programlarını;

National Academy of Television Arts and Sciences (Ulusal Televizyon Sanat ve Bilimleri Akademisi) belgesel programlar ile spor, haber ve gündüz programlarını;

International Academy of Television Arts and Sciences (Uluslararası Televizyon Sanat ve Bilimleri Akademisi) ise Birleşik Devletler dışında üretilmiş programları ödül almak üzere belirler.

Emmy Ödülleri arasında en iyi bilineni Primetime Emmy Ödülleri'dir. (bunlardan bazıları; "Yaratıcı Sanatsal Emmy

Page 19: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

Ödülleri" ve "Gündüz Programı Emmy Ödülleri" olarak sınıflandırılır.)

Los Angeles merkezli Academy of Television Arts & Sciences (ATAS), görüntü oluşturma ve halkla ilişkiler fırsatının bir parçası olarak Emmy Ödülleri'ni kurdu.[4]

İlk Emmy Ödülü 25 Ocak 1949 tarihinde Hollywood Athletic Club isimli programa verilmiştir. "Emmy" adı, eski televizyon kameralarındaki kamera tüpü için kullanılan "immy" lâkabının feminenleştirilmiş biçimiydi. Shirley Dinsdale ilk Emmy Ödül Töreni'nde ilk Emmy Ödülü'nü alma ayrıcalığına sahip olan ilk kişi oldu.[4]

1950'lerde ATAS organizasyonu, ülke genelinde yaptığı televizyon yayınlarıyla, ülke çapında bir olaya dönüştürdü. Doğu Kıyısı'nda üyelerine hizmet eden ve Emmy Ödülleri'ne danışmanlıkta yardım eden kardeş organizasyon National Academy of Television Arts and Sciences (NATAS), New York'ta kuruldu. NATAS aynı zamanda ABD'nin küçük bölgelerine uzanan ve her birinin yerel programcılık sektörü için kendi Emmy ödülleri şovunu düzenleyen bölgesel bölümler kurdu.[4] ATAS halen Los Angeles bölgesinde, bölgesel programları ödüllendiren ayrı bir bölgesel tören düzenlemeye devam etmektedir.[5]

Orijinal olarak ABD ulusal yayınıyla her yıl gösterimleri ödüllendiren sadece bir Emmy Ödül töreni düzenlenmekteydi. Bu 1974'te sadece gündüz programı kuşağına özel olarak Daytime Emmy Ödülleri ilk kez ayrı bir ödül gösterisi olarak

Page 20: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

düzelendiğinde değişti. Diğer alanlardaki özel Emmy Ödülleri törenleri onları takip etti. 1970'lerin başında Amerika dışındaki yapımları ödüllendiren Uluslararası Emmy Ödülleri yapılmaya başlandı. Bu sırada tüm bu ayrı kategorilerdeki ve değişik alanlardaki Emmy kazananlar, ATAS'ın resmi kayıtlarında Primetime Emmy Ödülleri ile birlikte listelenmektedir.

1977'de tüm anlaşmazlıkların neticesinde, ATAS ve NATAS aralarındaki bağı ayrımak konusunda anlaştılar. Fakat aynı zamanda da Emmy heykelciği ile ticari markasının mülkiyetinin paylaşılması ve her birinin ödül şovlarının yönetiminin bir kısmından sorumlu olamaları konusunda da anlaşmaya vardılar.

3-Yaşlandırma Makyajı

Yaşlandırma makyajında dikkat edilecek nokta oyuncunun anatomik yapısından

hareket ederek yaşlandırmayı tercih etmektir. Özellikle gölgelendirme ve aydınlatma tekniği

kullanılarak yapılan yaşlandırma uygulamaları daha çok tiyatro eserlerinde tercih edilir.

Bunun nedeni yoğun sahne ışığı, oyuncu ile izleyici arasındaki mesafedir. Yaşlılık

göstergeleri olan kırışıklıklar, sarkmalar, lekeler, saç beyazlatılması ve/veya dökülmesi,

Page 21: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

tırnaklar ve gözlerdeki deformasyonlar, kemik deformasyonları, diş deformasyonları veya

protezleri, geçmişine göre daha büyük kulaklar ve burun, oyuncuya uygulanır.

Saçları beyazlatma ürünleri (spreyler, sıvılar), göz içini sarı göstermek için damlalar, özel

boyalardan yararlanarak lekeleri oluşturmak, ilave kıllar yaşlılık makyajını destekler.

Gölgelendirme makyajında karakterin görüntüsünü belirlemede etkili olacak faktörler vardır.

Page 22: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

3.1- Türk sinemasının ilk profesyonel makyajcısı: ZEKİ ALPANZeki Alpan

Doğum Tarihi - 1908, İstanbul

Ölüm Tarihi - 1992, İstanbul

Sinemaya 1933 yılında "Karım Beni Aldatırsa" isimli filmde oyuncu olarak girdi. Daha Sonra Nazım Hikmet'in yönettiği "Düğün Gecesi" isimli filmle devam etti. İlk yönetmenliğe 1952 yılında "Caz Saz" isimli filmle başladı. Türk sinemasının 70'li yıllarda içinde bulunduğu bunalımdan payını aldı. Yönetmenlik yerine makyajcılık ve sanat yönetmenliği yaptı. Bu arada oyunculuğa devam etti. "At" isimli filmdeki oyunculuğu ile 1981 yılında sinema yaşamını sonlandırdı.

Page 23: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

Yönetmen Filmografisi

İstanbul Havası / Arşak Sulukule'de - 1952

Yıldızlar Revüsü - 1952

Hoşgör, Boşver, Aldırma / Memo Festivalde - 1953

Bir Garip Adam - 1965

Senarist Filmografisi

İstanbul Havası / Arşak Sulukule'de - 1952

Yıldızlar Revüsü - 1952

Hoşgör, Boşver, Aldırma / Memo Festivalde - 1953

Nasreddin Hoca Ve Timurlenk - 1954

Bir Garip Adam - 1965

Oyuncu Filmografisi

Karım Beni Aldatırsa - 1933

Düğün Gecesi / Kanlı Nigar - 1933

Page 24: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

Kerem İle Aslı - 1942

Sihirli Define - 1950

Çakırcalı Mehmet Efe - 1950

Kendini Kurtaran Şehir - 1951

Hürriyet Şarkısı - 1951

Kore Gazileri - 1951

Aşk Besteleri - 1952

Cennet Yolcuları - 1952

Allahtan Bul - 1952

Çakırcalı Mehmet Efe'nin Definesi - 1952

İstanbul Havası / Arşak Sulukule'de - 1952

Kanlı Çiftlik - 1952

Memiş ile İbiş Anaforcular Kralı - 1952

Yıldızlar Revüsü - 1952

Hoşgör, Boşver, Aldırma / Memo Festivalde - 1953

Mahallenin Namusu - 1953

Vahşi Arzu - 1953

Üçüncü Kat Cinayeti - 1954

Ahretten Gelen Adam - 1954

Dümbüllü Tarzan - 1954

Nasreddin Hoca Ve Timurlenk - 1954

Kalpaklılar - 1959

Page 25: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

Hancı - 1961

Aşkın Saati Gelince - 1961

Çılgın Aşk - 1961

Sahte Prens - 1961

Şeytanın Kılıcı - 1961

Seni Benden Alamazlar - 1961

Külkedisi - 1961

Fatoş'un Fendi Tayfur'u Yendi - 1964

Fatih'in Fedaisi - 1966

Bağdat Hırsızı - 1968

Hayatımın Erkeği - 1969

Tarkan - 1969

Ağlama Değmez Hayat - 1969

Acı İle Karışık - 1969

Küçük Hanımın Şoförü - 1970

Hayat Sevince Güzel - 1971

Ali Baba Kırk Haramiler - 1971

Keloğlan Aramızda - 1971

Hayatım Senindir - 1971

Aşkların En Güzeli - 1972

Sev Kardeşim - 1972

İkibin Yılın Sevgilisi - 1973

Page 26: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

Yatık Emine - 1974

Hamama Giren Terler - 1974

Tolga - 1975

İki Tatlı Serseri - 1975

Aptal Şampiyon - 1975

Bizim Kız - 1977

Zübük - 1980

Renkli Dünya - 1980

At - 1981

Diğer Filmografisi

İkibin Yılın Sevgilisi - 1973 .... Makyaj

Yılmayan Şeytan - 1972 .... Makyaj

Tarkan Altın Madalyon - 1972 .... Makyaj

Tarkan Altın Madalyon - 1972 .... Sanat Yönetmeni

4- Günümüz Sinemasında Makyaj

1950'LERİN NARİN KADINLARI

Marilyn Monroe'nun sapsarı, kıvırcık saçları ne kadar dikkat çekiciyse, kıpkırmızı dudakları ve uzun kuyruklu göz makyajı

Page 27: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

da bir o kadar dikkat çekici. 1950' ler de özellikle kıvırcık saç modası olduğu için, kadınlar genelde gözlerine kuyruklu eyeliner çekip, kırmızı rujlar kullanıyordu. Tabii ki o yıllarda kadınlar Marilyn Monroe yapsa aynen onun izinden gidiyorlardı, bu nedenle uzun bir süre bu tarz makyaj modası popülerliğini korudu. 1960'LARIN BÜYÜK GÖZ MODASI

60'lara geldiğimizde, Twiggy'nin o büyük gözleri ve kocaman kirpikleri hemen aklımıza geliyor. Nitekim de öyle, o yıllarda meşhur olan ve herkesin tercih ettiği en önemli şey kocaman takma kirpikler.

Gözleri daha da büyük göstermek için bu kirpiklerin yanı sıra bir de göz kapağının çok üst kısmından çekilen kalın eyelinerlar var.

Kısacık saçlar, kısa düz elbiseler, küçük şapkalar ve Twiggy makyajı, 1960'ların dayanılmaz güzelliği arasında.

Page 28: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

1970'LER VE SADELİK

Farah Fawcett'ı hatırlayın, kocaman uzun dalgalı saçları ve çok hafif bir makyajı vardı her fotoğrafında. İşte 70'lerde biraz öyleydi.

Çiçek çocukların sadeliği, makyaj stiline de yansımıştı ve özellikle doğa renklerinin oluşturduğu farlar ve hafif renkli bir ruj, o yılların en gözde stiliydi.

1980'LERİN ASİ KIZLARI

1980'ler kalın kaşların, kıvırcık saçların ve bol farlı makyajın yılıydı. Özellikle kaşlara kadar far sürmek ve yeşil, pembe, sarı gibi garip renkler kullanmak, bol allık sürmek ve açık renk pembe rujlar kullanmak en popüler makyaj stiliydi.Gözünde daha iyi canlandırmak için

Madonna'nınfotoğraflarına bak, nitekim o yılların en meşhur ismi oydu .

Page 29: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

1990'LAR VE BEYAZ YÜZ MODASI

90'larda çekilen hangi fotoğrafa bakarsan bak, ilk gözüne çarpan şey yüze sürülen fondöten ve pudranın fazla beyaz bir renk bıraktığı.

Özellikle bunu koyu renkli bir ruj ve kalın göz kalemi takip edince, ortaya çıkan görüntü gerçekten biraz rahatsız edici oluyor. Ama o yılların en büyük makyaj modası buydu.

2000'LERİN DEĞİŞKEN MODASI

2000'lere geldiğimizde hem doğallık ve sadelik görüyoruz hem de çılgın makyajlar. Aslında o apayrı bir konu ama geleceğin modası da 2000'lerde başlayan bu çılgınlığın bir önizlemesi olabilir.

Şimdi önemli olan, popüler olan doğallık ve sadelik. Artık makyaj malzemeleri de kaliteli ve gerçekten photoshoplanmış etkisi yapıyor. Herkesin istediği de bu değil mi zaten?

Page 30: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

4.1- Günümüzde makyaj yapılanması ve mesleğin durumuALANIN AMACIGüzellik ve Saç Bakım Hizmetleri alanı altında yeralan dallarda, sektörün ihtiyaçları, bilimsel ve teknolojik gelişmeler doğrultusunda gerekli olan mesleki yeterlikleri kazanmış nitelikli meslek elemanlarını yetiştirmek amaçlanmaktadır.

DAL PROGRAMLARI, TANIMLARI VE AMAÇLARI1. SAÇ BAKIMITanımı: Kuaförün sahip olduğu, saç şekillendirme, saç renklendirme, saç kesimi ve saç bakımı yapma yeterlikleri kazandırmaya yönelik eğitim ve öğretim verilen daldır. Amacı: Güzellik ve Saç Bakım Hizmetleri alanında kuaförlük mesleğinin yeterliklerine sahip meslek elemanları yetiştirmek amaçlanmaktadır.2.GÜZELLİK HİZMETLERİTanımı: Güzellik uzmanın sahip olduğu, yüz ve vücut bakımı ile ilgili temel işlemleri tekniğine uygun yapma yeterliklerini kazandırmaya yönelik eğitim ve öğretim verilen daldır. Amacı: Güzellik ve Saç Bakım Hizmetleri alanında güzellik uzmanlığı mesleğinin yeterliklerine sahip meslek elemanları yetiştirmek amaçlanmaktadır.3. VÜCUT BAKIMI VE MASAJTanımı: Vücut bakımı ve masaj elemanının sahipolduğu, özel masaj ve vücut bakımlarıyla ilgili işlemleri tekniğine uygun yapma yeterliklerini kazandırmaya yönelik eğitim ve öğretim verilen daldır. Amacı: Güzellik ve Saç Bakım Hizmetleri

Page 31: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

alanında vücut bakımı ve masaj bakım elemanı mesleğinin yeterliklerine sahip meslek elemanları yetiştirmek amaçlanmaktadır4.MAKYAJTanımı: Makyaj elemanının sahip olduğu, makyaj,artistik ve plastik makyaj, ileri makyaj teknikleri ileilgili işlemleri tekniğine uygun yapma yeterliklerini kazandırmaya yönelik eğitim ve öğretim verilen daldır. Amacı: Güzellik ve Saç Bakım Hizmetleri alanında makyaj elemanı (makyöz-makyör) mesleğinin yeterliklerine sahip meslek elemanları yetiştirmek amaçlanmaktadır.

4.2- Sanat yönetmeni gözüyle makyajReklam, defile ve sinema dünyasında aranılan ismi makyöz Eva Uzungör, mesleğine âşık, yeni şeyler öğrenmekten mutlu olan bir iş kadını. Hobi olarak başladığı bu alanda kendini geliştiren Uzungör, kendi adını taşıyan stüdyosunda ve üniversitelerde radyo televizyon sinema öğrencilerine ders veriyor. Eva Uzungör’le mesleğinin sırları ve çalışmaları hakkında söyleştik.

Güzellik sektörüne girmeye nasıl karar verdiniz?

12 yıl önce özel hayatımda yaşadığım bazı sorunların etkisiyle kendimi yalnız hissettiğim bir dönemde bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. Hem kendimi oyalamak için hem de hobi olarak Esse Güzellik Kursu’na gittim. Orayı bitirdikten sonra ve Derya Ergün Makeup Studio’da 2 aylık bir eğitim aldım. İki yıl ekip çalışmasıyla birlikte çalıştık ve sonra da

Page 32: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

kendi başıma sektöre atıldım. Sinema sektörü, reklam filmleri, defileler ve kataloglarda makyözlük yapıyorum. Hobi olarak başladığım sektörde zaman içerisinde profesyonelleştim.

Bugüne dek yaptığınız çalışmaları kısaca bizimle paylaşır mısınız?

Birçok sinema ve reklam filminde çalıştım. Bu sektöre atıldığımda ilk çalıştığım film, Oğuz Eruzun’un yönetmenliğini yaptığı ‘Can’ filmiydi. Zeki Alasya, Tuğçe Kazaz, Nurseli İdiz kadrosuyla atıldım sektöre. Daha sonra sinema, reklam filmleri vs. arka arkaya geldi. ‘Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu’, Amerikalıların Türkiye’de çektiği ‘Rosewater’ filminde çalıştım. ‘Anush’ operasının, ‘Gomidas’ın, ‘Kaybolmayan Çocuklar’ın makyajlarını ben yaptım. Yabancılarla uluslararası 2005 Universiad Olimpiyat açılışlarında çalıştım, çok iyi bir işti.

Bugüne kadar birçok ünlü isimle çalıştınız. Kimlerle çalışmak sizi heyecanlandırdı?

Tuğçe Kazaz, Şebnem Schaefer, Esra Erol, Tülin Şahin gibi birçok mankenle çalıştım. Fakat en çok Zeki Alasya, Haluk Bilginer ve Hülya Avşar ile ilk çalıştığım zaman heyecanlanmıştım. Farklı senaryolarda onlarla çalışacağımı öğrendiğimde bu beni çok mutlu etmişti. Sinema filmlerinde tiyatro sanatçılarını kendime daha yakın görüyorum.

Üniversitelerde makyaj dersleri de veriyorsunuz.

Radyo televizyon ve sinema bölümünü bitiren öğrencilerin çalışma alanı dizi ve film setleri. Ya yönetmen adayı, yapımcı olacak ya da kamera arkasında yer alacaklar. Set ekibiyle

Page 33: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

çalışıldığı zaman mutlaka makyaj bilmeleri gerekiyor. Onlara seminerler veriyorum ve öğrenci olarak bana geldiklerinde eğitim veriyorum. İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Haliç Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi’nde, radyo televizyon ve sinema bölümü olan üniversitelerde 2 yıldır derslere giriyorum.

Defilelerde, setlerde doğal makyajlar şov makyajlar, teatral makyajlar uyguluyorsunuz. Bunların dışında plastik ve efekt makyajlarından bize biraz bahseder misiniz?

Plastik makyajı biz daha çok sinemada kullanıyoruz. Et malzemelerinden kalıp dökülerek yapılıyor. Oyuncu bize gelir, senaryoda oynanacak karaktere göre yüzüne kalıbı dökeriz, kalıba yüzünü döktükten sonra birtakım işlemlerden geçer. O kalıbın içine önce silikon dökülür, sonra kalıp alınır ve et malzemesi dökülür ardından normal heykel gibi ağız burun hepsiyle o karakterin ifadesi verilir. O yapıldıktan sonra sinemada 4 saat boyunca kişinin yüzüne yapıştırılır ve makyajı yapılır. Fakat bunun için çok dikkat etmek gerekir, yüzüne zarar verilebilir ve yapım aşamasında alçı dökülürken burun kapatılırsa oyuncu nefes alamaz. Efekt makyajlarındaysa kanlar, plastolar var, doğal yaşlandırmada kullandığımız makyajlar var. Sektöre girilince kendini geliştirmek istiyor insan.

Page 34: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

Çok keyifli olmalı. Malzemeler nasıl yapılıyor? Dışardan mı alınıyor, yoksa siz mi yapıyorsunuz?

Evet oldukça keyifli. Malzemeleri dışarıdan alırken zamanla kendim yapmayı öğrendim. Kel kafa yapmayı, kan yapmayı, yara ve kesikler için plasto yapmay, yanık için kullanılan malzemeleri yapmayı öğrendim. Mesela parçalanmış bir beyin yapmak için, bir manken kafası alıp onun üstünü kesip içine karpuzları ve ekmek kırıntılarını doldurup, üstüne de kan döküp pıhtı kanlarla efekt verdiriyoruz ve parçalanmış bir beyin yapıyoruz. Bunlar zaman içerisinde öğreniliyor.

Defileler, sinema, dizi setleri olarak ayırdığımız zaman sizi görebileceğimiz yerler ağırlıklı olarak neresi?

Sinema setlerinde tiyatro sanatçılarıyla çalışırken görebilirsiniz, çünkü onlarla çalışmayı daha çok seviyorum. Ben işimi seviyorum tüm makyajları yapmak bana keyif veriyor. Ben on saat durmadan, hiç yorulmadan çalıştığımı biliyorum ki o yaraları, kesikleri yapmak için hayal gücü gerekiyor. Onların da tekniği var. Mesela oyuncunun vücudundaki bir kesiğin neyle kesildiği çok önemli.

Teknik konusundaki bilginiz oldukça yüksek. Kesikler konusunda nereden eğitim aldınız?

İki yıl önce Osman Tolga’nın ‘HTR 2b’ filminde adli tıp uzmanıyla çalıştım. Kanın hangi damardan fışkırdığını, hangi damardan aktığını, bir yanığın aşamalarını, uyuşturucu içenin hangi aşamadan geçip yüzünün en son ne hale geldiğini öğrendim.

Page 35: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

Peki günlük hayata dönersek, sonbahar-kış aylarının makyaj trendi nedir? Bu sezon hangi tonlar patlama yaratacak?

Doğal makyaj, yani makyajlarda abartı yok. Renk tercihlerinde kişinin saçı, kıyafetine uygun olmalı. Hepsi bir bütündür. Mesela kişi gündüz yeşil bir far sürecekse de yeşilin en hafifini seçmeli. Kıyafetlerde nasıl ki kişi kendine yakışanı giyerse, makyajda da aynı şey yapılmalı, yüzüne yakışmayan trend diye kullanılmaz.

Makyaj öğrenmek isteyen bir kişide teknik bilgi yüzde kaç, el becerisi yüzde kaç olmalı?

Bir makyaj yapmadan önce, mutlaka detay bilgisi gerekiyor. Ben resim yapmayı bilmem fakat makyajı yaparken her şey bir kenara, sanki çok profesyonel bir ressammışım gibi o kişinin yüzünü alıp istediğim ifadeyi verebiliyorum. Bu noktada hayal gücü çok önemli, yüz şekli, göz şekli bunların hepsinin tekniğini bilmek gerekir. Fırça bizim ana maddemiz. Hepsinin ayrı kullanım yeri var. Makyaj sanatçısı her fırçayı her yerde kullanmamalı. Dolayısıyla şöyle söyleyeyim: Tekniği %100 bilmesi gerekiyor, el becerisinin ise %30 olması yeterli.

Önümüzdeki günlerde yeni bir projeniz var mı?

Eylül ayında çekilecek bir film var. Yunanistan ekibi ile çalışılacak. Filmin ismi henüz belli değil. Mübadele zamanı 8 yaşındaki Türk bir kız Yunanistan’a kaçırılıyor, ailenin bütün malları alınıyor elinden ve 52 yaşında İstanbul’a geri dönüyor. Filmin konusu bu. Tabii kadın İstanbul’a yaşlanmış olarak

Page 36: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

geliyor. 8 haftada çekilecek bir film. Çekimler Atina ve İstanbul’da olacak. Oyuncular Yunanistan’dan geldi, makyaj provalarını yaptık. Yabancılarla çalışmak zaten keyifli.

Makyajda iki ayrı bölüm eşit olduğu zaman makyaj kişiyi çirkinleştirir

Günlük hayattaki makyajda yaygın olarak yapılan hatalar nelerdir?

Teknik bilmedikleri için birtakım hatalar dikkatimi çekiyor. Göz makyajında gözü kaldırmak yerine düşürebiliyorlar. Mesela ince dudağa kırmızı ruj sürmek çok yanlış. Koyu renkler, her zaman geriye çeker. İnce dudakların daha hafif tonları kullanmaları gerekir. Bir de bunun tekniği var mesela dudak kenarına beyaz kalem çekildiğinde kalem dudakta hafifletildiği zaman onun üzerine açık renk bir ruj dudağa daha dolgun bir görünüm verir. Açık renkler her zaman öne çıkartır. Keskin hatlar yapılabilir. Şakakları geriye çekip yanaklara allık yapıldığında keskin bir hat elde edilir. Defilelerde, katalog çekimlerinde kullanırız. Buna “Karakteristik Makyaj” deriz.

Gündüz ve gece makyajı sizce nasıl olmalı?

Gündüz makyajı sade olarak kullanılmalı. Açık renk rujlar, açık renk farlar yani çok doğal ama gece makyajında istenildiği kadar simler kullanılabilir, istenilen renkte farlar sürülebilir, eyeliner keskin hatlarla daha abartılı çekilebilir. Ama gündüz o eyeliner’ı kullanıp bir kırmızı ruj sürmek çok abartı olur. Asla göz ve dudak makyajı aynı ağırlıkta olmamalı. İki taraf eşit olduğu zaman makyaj kişiyi çirkinleştirir. Her şeyden önce kişi

Page 37: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

kendi yüzünü tanımalı. Baz’ı yaparken gölgelemeyi yapmalı göz şekline uygun makyaj yapmalı.

‘Cemaatten gençleri sektöre yöneltmek istiyorum’

Dört ay önce açtığınız Eva Uzungör “Make Up Studio” hakkında biraz konuşabilir miyiz? Şu an öğrenci kitlesi nasıl?

Öğrencilerim var kontenjanlarımız açık. Öğrenci alımına devam ediyorum. Aslında benim bir diğer amacım, bizim cemaati de bu mesleğe yönlendirmek. Fakat bana göre bu meslek B şıkkı. Herkesin bir işi olabilir ama bir gün benim gibi kendini burada da bulabilir, çünkü bütçesi çok iyi. Sektörün içinde bizim cemaatten Leda Yamak vardı. Kendisi emekli olunca bir tek ben kaldım. Ben de istiyorum ki üniversiteye gitmeyen gençlerimiz bu işi öğrensinler, bir gün mutlaka yapabilirler. Öte yandan bu, gecesi gündüzü olmayan yorucu bir meslek. Sektörde biraz da bu işi bildiğini göstermek gerek. Burada eğitim verirken öğrencilerime makyajın dışında sektörde sinemada nasıl çalışıldığını, bir sinema setinde ne yapılması gerektiğini de öğretiyorum. Ben öğrencilerimi asistan olarak sete de götürüyorum ve eğitime orda da devam ediyorum. Makyaj takibi yapmak gerekiyor, yönetmenin yanında durmak, monitör takibi yapmak, oyuncudan gözlerini ayırmaman gerekiyor. Çünkü rekabet var bizim sektörde, kendin uğraşıp adım adım öğreneceksin. Studio’mda verdiğim eğitim; makyaj teknikleri, doğal makyaj, plastik makyaj ve efekt makyaj.

Bu sektöre girmek isteyen kişilere vereceğiniz tavsiyeler nedir?

Page 38: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

Bu iş sürekli araştırma yapmayı gerektiren bir iş. Özellikle Fransızları çok sık takip etmek gerekiyor. Onlar makyajı çok iyi yapıyorlar. Bizim sektörde eğitimde sınır yok. Ben 12 yıldır bu sektördeyim her yıl çıkan yeni ürünleri, değişen sistemleri takip eder öğrenirim. Makyaj; efekt ve plastik makyajı da kapsadığı için vücut anatomisi mutlaka öğrenilmeli. Sektörde çalışmak isteyen gençlerimiz özel eğitim veya kendilerine doğru makyaj yapmak isteyen herkes de günlük makyaj eğitimleri için bana gelebilirler. Sektöre girmek hiç zor değil. Bana bir iş gelir, ben başka sette olurum öğrencilerimi ya da arkadaşlarımı o sete yönlendiririm. O, sete gider, orada kostümcüsü, sanatçısı, ışıkçısı hepsiyle beraber olur. O set bittikten sonra farklı setlere giderler. Mutlaka onlardan biri, o kişiyi hatırlar ve iş gelir. Bu şekilde de çevre genişler. Sadece biraz tırmalamak gerek ve kesinlikle duruş net ve güçlü olmalı. Makyaj yapmak benim çocuklarımdan sonraki tek dünyam.

4.3- Plastik makyajPlastik makyaj genellikle show, sinema ve tiyatro gösterilerinde yaralanma, kesilme, yanma gibi efektleri izleyiciye daha gerçekçi ve doğal olması açısından tercih edilerek yapılan makyaj türüdür. Diğer kozmetik makyajlarına göre yapımı oldukça uzun süren ve malzemelerin çoğunun diğer renkli kozmetik kadar kolay bulunamadığı ve herkesin de yapamayacağı bir makyaj türüdür. Ülkemizde Amerika’da olduğu gibi sinema sektöründe çok fazla kullanılmasa da ara sıra büyük yatırımlı sinema filmlerinde bu uygulama yapılmaktadır. Plastik makyaj eğitimleri eskiden çok sık

Page 39: yunuskarahasan.files.wordpress.com  · Web viewfikrim 1990'dan sonra sinema sektörümüz gerilemeye başladı ve şuan yoğun bakımda ki hasta gibi.1960 ve 1990 arası sinemamızda

olmasa da şimdilerde oldukça popüler bir meslek halini alacağı için yaygınlaştırılmıştır.

KAYNAKÇA

- TÜRK SİNEMASINDA MAKYAJ

Burçak EVREN

Yayınevi: TÜRVAK

- İNTERNET

HAZIRLAYANLAR

- Şafak AĞIN 2004150056- Yunus KARAHASAN 2004150034- Arif AKGÜN 2004150006