usuluddeen.files.wordpress.com · web viewher ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz...

182
İbni Kayyim Taklid risalesi MUKADDİME .. 3 TAKLİTLE İLGİLİ SÖZÜN İZAHI . 5 Taklit: 5 Tabi Olma Ve Taklit Arasındaki Fark . 6 Alimin Yanılmasının Zararları 8 Ali ' nin Kumeyl B. Ziyad ' a Nasihati 9 Sahabenin . 9 Kişilerin Sünnetine Uymayı Yasaklaması 9 Nazari Hüccetlerle Taklide Cevaz . 10 Verenlerin Aleyhine Delil Getirme . 10 Taklit Ve Tabi Olmak . 10 Dört İmam ... 12 Kendilerinin Taklitini Yasaklamıştır 12 Taklitçiyle Hüccet Sahibi Arasında Geçen Münazara . 12 Taklitçilere Karşı Olan Delil Sahiplerinin Sözleri 15 Taklitçilerin Sünnetin Bir Kısmını Alıp Diğer Kısmını Terk Etmedeki Tenakuzlarına Misaller 19 Taklitçilerden Bir Grup: 19 Taklitçilerin . 28 Allah ' ın Resulünün Ve İmamların . 28

Upload: others

Post on 19-Jan-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

 İbni Kayyim

 Taklid risalesi

 MUKADDİME .. 3 TAKLİTLE İLGİLİ SÖZÜN İZAHI . 5 Taklit: 5 Tabi Olma Ve Taklit Arasındaki Fark . 6 Alimin Yanılmasının Zararları 8 Ali ' nin Kumeyl B. Ziyad ' a Nasihati 9 Sahabenin . 9 Kişilerin Sünnetine Uymayı Yasaklaması 9 Nazari Hüccetlerle Taklide Cevaz . 10 Verenlerin Aleyhine Delil Getirme . 10 Taklit Ve Tabi Olmak . 10 Dört İmam ... 12 Kendilerinin Taklitini Yasaklamıştır 12 Taklitçiyle Hüccet Sahibi Arasında Geçen Münazara . 12 Taklitçilere Karşı Olan Delil Sahiplerinin Sözleri 15 Taklitçilerin Sünnetin Bir Kısmını Alıp Diğer Kısmını Terk Etmedeki Tenakuzlarına Misaller 19 Taklitçilerden Bir Grup: 19 Taklitçilerin . 28 Allah ' ın Resulünün Ve İmamların . 28 Emirlerine Muhalefet Etmeleri 28 Allah Dinlerini Parça Parça Eden Kimseleri Kınamıştır 29 Allah . 29 İşlerini Aralarında Parçalayıp Çeşitli 29

Page 2: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Kitaplara Ayıran Kimseleri Kınamıştır 29 Allah Kendi Hükümleri Altında Muhakeme Olmaktan Yüz Çevirenleri Yermiştir 29 Hak, Sözlerden Sadece Bir Tanesidir 29 Rasulullah ' İn Davetinin Umumiliği 30 Sahipleri Masum Gayrı Münhasır Sözler 30 İlmin Azalması 30 Bir Sözü Diğer Bir Söze Tercihin Sebebi Nedir? . 31 Ömer Ebu Bekir ' i Taklit Etmiyordu . 32 İbni Mesud Ömer ' i Taklit Etmemiştir 33 Sahabenin   Bir   Kısmı   Diğerlerini   Taklit Etmiyordu . 34 Rasulullah ' ın . 35 Muaz ' a İttiba Emrinin Manası 35 Ulu ' l-Emre İtaat 35 Tabiine Övgü Ve . 36 Tabiin Olmalarının Manası 36 İmamların Tabileri Kimlerdir? . 36 Ashabım Yıldızlar Gibidir Hadisi Üzerine Açıklama . 36 Bu Hadisle Delil Getirmeniz Size Şunları Gerekli Kılar 37 Sahabe, Uyup Örnek Almakla . 37 Emir Olunduğumuz Kişilerdir 37 Rasulullah Bir Çok İhtilafın Geleceğini Haber Vermiştir 38 Ömer Şureyh ' e Önce Kur ' anı Sonra Sünneti Öne Geçirmesini Emretti 39Hükümler Ele Alınırken Muteahhirinin Yolu . 39 İmamların Kitap Ve Sünneti Her Şeyden Önde Tutmaları. 40 Sahabe Ömer ' i Taklit Mi? Etti 40 Bilinen Şeyle Amel Et Şüpheli Şeyleri Alimine Bırak . 41 Rasulullah Hayatta İken Sahabenin Fetva Vererek Ondan Tebliğ Yapması 41 Rasulullah Hayatta İken Sahabenin Fetva Verişi İki Nevidir 42

Page 3: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Allah ' ın Fakihlerinınzarını Farz Kılmasındaki Muradı 42 Şahidin Şahitliğini Kabul Etmek Onu Taklit Etmek Değildir 43 İz Sürenin Sözlerini Kâbul   Taklit Değildir 43 Helallik Sebeplerini Sormadan Satıcıları Taklit Etmek . 44 İnsanların Hepsi 44 İçtihatla Mükellef Kılınmış Mıdır? . 44 Taklit Dendiği Halde . 45 Taklit Olmayan Meseleler 45 İmamlar Taklit Caizdir Dediler İddiasına Reddiye . 45 İmamların Hali İle Taklitçilerin Hali Arasındaki Fark . 46 Allah Kulların Fıtratına İki Üstadın Taklidini Yerleştirmedi Sözünden ,F( Dinde Taklidin Caizliği Gerekmez . 47 İstidadın Farklı Oluşu . 48 Her Meselede Taklidi Gerektirmez . 48 Me ' mum (İmama İttiba Eden) İle Taklitçi Arasında Fark Vardır 48 Sahabe, Allah ' ın Ve Resulünün Hükümlerini İnsanlara Tebliğ Ediyordu . 49 Taklit, Şeriatın Gereğinden Değildir 50 Rivayet Taklit Değildir. 50 Taklit Delil İstemekten . 51 Daha Salim Bir Yoldur İddiasına Cevap . 51 İmamların Birinden İki Değişik Rivayetin Gelmesi Aynen İki İmamdan İki Sözün Gelişi Gibidir 53

“MUKADDİME Muhakkak ki bütün hamdler Allah'adır. Ona hamd eder, Ondan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden, amellerimizin kötülüğünden Ona sığınırız.Allah kime hidayet ederse onu hiç kimse saptıramaz. Kimi de saptı-rırsa ona da kimse hidayet veremez.Kendisine itaat edip, emrine muhalefet etmemekle emir olunduğu-muz zata salat ve selam ederim. Eğer ona ittiba etmez ve emrine muhalefet edersek, bu günlerde meydana gelen hadiseler ve

Page 4: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

müslümanların yaşadığı beldelerde gördüğümüz müslüman ümmete inen musibetler, belalar ve ahiret azabı bize de iner ve isabet eder.Müslümanlar, Rasulullah'ın bisetinden dört halifenin asrına kadar -genel olarak- kelimeleri birdi. Onlardan muhalefet ederek ayrı baş çeken ve ehli tevil olup tevili ile ayrılan kimse olmamıştır. Aksine onların hepsi Rasulullah (saiiaüahu aleyhi ve senem) den varit olan naslara tabi oluyor, sünnetin sahihini kabul ediyor, mevzu veya zayıfını reddediyordu.Bir seferinde Abdullah b. Abbas' a bir adam hadis rivayet ederken İbni Abbas ellerini kulaklarına koyduğunda ona: Ey İbni Abbas, bu Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in hadisidir denildiğinde, İbni Abbas 'Biz hadisleri dinliyor ve alıyorduk, fakat hadiste her önüne gelen konuşmaya başlayınca kulaklarımızı korumak zorunda kaldık demiştir.Durum siyasi hareket ve mezhebi grupların zuhuruna kadar böyle devam etti. Sonra her grup ve her mezhep kendi tabilerini diğer mezhebe muhalefet etmeye çağırmaya başladılar. Mezhebi asabiyet giderek taklit ehlinden her grubu diğer mezhep sahipleri hakkında, haddi aşmaya kadar götürdü. Bu asabiyet, onları Şafii mezhebinde bir kızla Hanefi mezhebinde bir erkeğin evlenmesi caiz mi, değil mi münakaşasına kadar götürdü.Şeyh Albâni 'Sıfatı Salatu'n-Nebi' isimli Kitabının mukaddimesinde aynen şöyle diyor: 'Bazı taklitçilerin ihtilafı bundan daha korkunç hale gelmiştir. Hanefılerle Şafiiler arasında evlenmenin yasaklanma-sında olduğu gibi. Daha sonra Hanefılerden Mufti's-Sakaleyn (insan-ların ve cinlerin müftüsü) şöhretine sahip birisi çıkıp fetva vermiş. Hanefılerle Şafıilerin evlenmesinin caizîiğine hükmetmiştir. Bunun için de diğer mezhep mensubunu, ehli kitap (Yahudi ve Hıristiyan) yerine koyarak caiz görmüştür.[1] Görüldüğü gibi taklit, müntesiplerine korkunç cürümler işletmiş ve hali hazırda benzeri cürümler işlenmeye devam etmektedir.Kitabın sayfalan ilerledikçe görüleceği gibi, hiç bir imam kendinin taklit edilmesini, arzu etmemiştir. Aksine onlar taklidi men etmişler ve öğrencilerini bundan yasaklamışlardır.Ebu Hanife' nin: 'Ey Yakub, (Ebu Yusuf) benden her duyduğunu yazma. Çünkü ben bu gün bir görüşü benimseyip, yarın onu terk edebilirim; yarın bir görüş benimseyip, öbür gün ise onu terk edebilirim.[2] demesi buna güzel bir örnektir.

Page 5: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Buna rağmen taklitçiler imamlarını, onların ilim ve fıkıhlarını üzerine bina ettikleri asıl temel olan delilsiz kimsenin sözünü kabul etmeme ve kim olursa olsun delile muhalefet ettiğinde sözünü terk etme usulüne, heva ve heveslerine uyarak muhalefet etmişlerdir. İmamlarını bu hususlarda taklit etmemişlerdir. Dolayısıyla onlara karşı yapılması gereken saygı ve sevgiyi lâyığı ile yerine getirememişlerdir. İmamların layık olduğu sevgi ve saygı usullerine tabi olmak, onların yerine getirdiği sayu gayreti yerine getirmektir. Delillere muvafık olan doğruları baş tacı etmek, o doğrulara sahip çıkmak ve gereğince amel etmektir.Bu da onların içtihat ve görüşlerini Kur'an ve sahih sünnete arz etmekle mümkündür. Say-u gayreti terk ederek sadece fıkıh kitapla-rındaki mesaili nakille mümkün değildir.İmamların içtihat ve fetvalarında delile muhalif olan sürçme dediği-miz yanılgı ve hatalarında, o hataları alarak, nesilden nesile 'dedi ki ve denildi ki' ile taşımak ve onları imamların aleyhine yaşatmak, o imamlara karşı en büyük saygısızlıktır. Hatta bu onlara karşı en büyük ihanettir. Kanaatime göre, İmam Tahavi'nin: 'Ancak taassup ehli veya kafası çalışmayan kimseler taklitçilik yapar' demesinin sebebi budur. [3]İmam Malik ise mezhebi taassubu yerme babında aynen şöyle diyor: 'Nebi (saiiaiiahu aieyiıi ve seiiem) den sonra ve onun dışında istisnasız herkesin sözü alınır da terk edilir de. [4]İmam Şafii hadis alimleri tarafından benim görüşüme aykırı bir hadis rivayet edilirse ben o görüşten sağlığımda da ölümümden sonra da rucu ederim. [5]İmam Ahmed ise sünnete bağlılık ve taklidi yerme hususunda imamların en ileri gelenleri idi. Bunu misallendirmek için İmam Ahmed ile İmam Ebu Davud arasında geçen konuşmayı burada naklediyorum. Ebu Davud Ahmed'e sorarak: Evzaî'ye Malikten daha fazla mı ittiba ediliyor?' Dediğimde bana: 'Beni taklit etme. Maliki, Şafii'yi, Evzaî'yi ve Şafii'yi de taklit etme. Sen de onların aldığı kaynaktan al' demişti.[6]Bundan dolayı İmam Ahmed, fıkıhta derli toplu bir kitap tedvin etmemiştir. Buna karşılık fıkhı görüş ve fetvalarını oğlu Abdullah ve diğer öğrencileri 'el'Mesail' isimli kitaplarda toplamışlar ve kendi-lerinden sonraki nesillere bu şekilde nakletmişlerdir.Mezhep asabiyetinde olan kişiler müntesibi bulundukları imamların hallerini iyice bilseler ve onlara bu hususta uysalar,.o imamlarda

Page 6: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

taklitçilerin asabiyet ve cumudiyetini yok edici güzel örnekler vardır. Örneğin Ebu Yusuf ve Muhammed b. el-Hasen üstatları Ebu Hanife' nin mezhebinin üçte birine muhalefet etmişlerdir. Hanefılerin kitaplarım mütalaa edenler, 'Bu meselede fetva imameynin görüşüne göredir, bu meselede ise tarafeynin görüşüne göredir' vb. ifadelerle çok sık karşılaşırlar. Mesela İmam Muhammed, Şeyhi Ebu Hanife' nin vefatından sonra Medine'ye giderek İmam Malikten ilim telakki etmiş ve bazı görüşlerinden dönmüştür. İmam Muhammed kendine ait 'Muvatta' isimli eserin Salatu'l-İstiska babında istiska ile ilgili hadisi rivayet ederek şöyle demektedir: 'Muhammed (kendisini kastediyor) dedi ki: Ebu Hanife' ye gelince, o Yağmur Duası Namazının meşru olduğunu görmezdi. Bizim görüşümüze gelince, İmam insanlara iki rekat namaz kıldırır. Sonra ridasmı ters çevirip sağı sola, solu sağa çevirerek dua eder. [7]Görüldüğü gibi imam Muhammed kendisine delil zahir olduğu an İmamı Ebu Hanife' nin görüşünü terk ederek delile tabi olmuş ve mezhebi taassuptan uzak kalmıştır. Usul ve füru kitaplarında bu ve bunun benzeri misaller çoktur. Onları burada tek tek nakletmek bu mukaddimenin hacmine uygun düşmez.Ehli ilmin çoğu taklitçiliğe ve mezhebi asabiyete karşı çıkarak taklit ve mezhebi asabiyeti reddetmiş ve bu hususta kitaplar telif etmiş-lerdir. Bunlardan bir kaç tanesini şöyle sıralayabiliriz.'Beyanu'1-îlm ve Fazluhu' isimli Kitabı ile İbni Abdi'1-Ber.'Kavlu'l-Mufıd fı'1-İctihadi ve't-Taklid' ile Şevkani.el-İlmu'ş-Şamuh' ile el-Mukbili.er-Retdu ila Men Ahlede ile'1-Ardi ve'ddea Enne'I-İctihade leyse bi farz' ile Suyuti.İkazu'l-Himem Uli'I-Ebsar' ile Fullani' dir.Sonra imam İbni Teymiye ve öğrencisi İbni Kayyım taklit ve mezhebi asabiyete karşı çıkıp onu reddeden ve bu mevzuda kitap telif eden iki önemli şahsiyettir.İşte biz İbni Kayyım’in kıymetli eseri İ'lamu'l-Muvakkı'în' isimli kitabından alınma bu küçük risaleyi tercüme ederek kendi halkımızın hizmetine sunmayı mezhebi asabiyeti ve körü körüne taklitçiliği az da olsa giderebilmek için gerekli gördük. Bunu yaparken mutlak doğruların sadece ve sadece Allah-u tealanm Kitabı ve Rasulullah (saiiaiiaim aieyiıi ve seiiem) in sahih sünneti olduğunu insanların benliğine onlardan bir parça olarak yerleşmesini temenni ettik.

Page 7: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

İmam İbni Kayyım'ı tanıtıcı fazla bir şeyler yazmak istemiyorum. Çünkü imamın bir çok kitabı -Allah-u tealaya hamd olsun- dilimize kazandırılmıştır.Yüce Allah'tan temennim geri kalan eserlerinin de bu aziz halkın diline tercüme edilip, istifadelerine sunu iması dır. Bununla beraber imam İbni Kayyım İbni Kesir'in 'el-Bidaye ve'n-Nihaye' adlı eserinde anlatılan hal tercümesinden bazı notlar vermek istiyorum.İmam İbni Kayyım el-Cevzi (691-751 Hicri) tarihleri arasında yaşamıştır.Asıl adı: Muhammed b. Ebu Bekir b. Eyyûb b. Sa'd b. Haris ez-Zeri'dir. İbni Kayyım hicri 691 senesinde dünyaya gelmiş, hayatının büyük bir kısmını Şam'da geçirmiş ve bir kaç defa hac için oradan ayrılmıştır. Mekke'de bir süre kalmıştır. Bir kaç kez de Kahire ye gitmiştir. İmam İbni Kayyım Şam'da ve başka yerlerde bir çok alime öğrencilik yapmıştır. Bu alimler arasında bir tanesini kendisine örnek edinmiş ve ondan çok etkilenmiştir.Hicri 712 senesinden hicri 728 senesine kadar onunla beraber olmuştur. Hatta bir kaç kez onunla beraber hapse girmiştir. Kendisine örnek aldığı bu şahsiyet Şeyhülislâm İbni Teymiye'dir. İmam İbni Kayyım dediğimiz gibi bir çok üstada öğrencilik yapmıştır. Bunlar genel olarak; Arapça'da İbni Ebi'1-Feth, hadiste Takiyuddin Süleyman ve emsali, fıkıh ve fıkıh usûlünde Mecduddin el-Havânı ve şeyhi İbni Teymiye ve emsali kişilerdir.İmam, Özellikle tefsir ve şer-î usul bilgilerine son derece vakıftı. Bu hususlarda çağında kimse onunla boy ölçüşemeyecek bir seviyede idi. Hadis ilmine de bir o kadar vakıf ve hadisin manalarını anlama ve ondan hüküm çıkarma inceliklerini de çok iyi biliyordu. Gece gündüz durmadan ilme çalışır, çok namaz kılar ve çok Kur'an okurdu. Ahlakı son derece güzeldi, hiç kimseye haset etmez ve kin tutmazdı.îbni Kesir diyor ki: Onun en samimi arkadaşlarından biri ve ona insanların en sevgililerinden biri idim. Bu zamanda dünyada ondan daha çok ibadet eden birini bilmiyorum. Namazı o kadar uzatırdı ki, rüku ve sücudu çok uzattığı için arkadaşlarının çoğu onu levm ederlerdi. Buna rağmen o, mutat amelinden vazgeçmez ve alışagelmiş ameline devam ederdi. Hicri 751 Recep ayının 13. Perşembe günü yatsı ezam ile birlikte daru'l-Ukbaya irtihal etmiştir.[8]

Page 8: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Tercümeye esas aldığımız risale, 'Risaletu't-Taklit' ismi ile Beyrut'taki Mektebetu'l-İslami'nin yayınladığı müstakil bir kitaptır. Dolayısıyla aslı (İ'lamu'l-Muvakkı'in) ile tercüme ettiğimiz bu risale arasında ufak tefek bazı değişiklikler vardır.Tercüme ettiğimiz bu risalede mezkur ayetlerin sure isimlerini ve numaralarını verdik. Hadislerin de aynen asıl kaynaklarında hadis numaralarını veya cilt ve sayfa numaralarını imkanımız nispetinde vermeye çalıştık. Fıkhî meselelerin münakaşasına girmedik.Netice olarak Aziz okuyucu, büyük-küçük herhangi bir meselende, bir kimseye bir şey sorduğunda o meselenin delilini de sormayı unutma, ihmal etme.Birilerinin, 'delili söylesem anlar mısın? ve avam halk delilden ne anlar' veya buna benzer bir şey söylemesi seni delil sormaktan alıkoymasın. Rasulullah (saiiaiiaiıu aleyhi ve seiiem) in '...İnsanların heybeti hakkı bildiğiniz vakit söylemekten asla size mani olmasın... [9] buyruğuna uyarak, hocalarımız ve alimlerimiz, ne kadar bilgili olurlarsa olsunlar onların ilimleri ve heybetleri onlara en tabi hakkımız olan delil sormamıza asla mani olmamalıdır.Hiç bir şey bilmeyen bir çöl bedevisinin, Rasulullah'a gelerek '...Senin ve senden Öncekilerin Rabb'i aşkına bütün insanlara seni gerçekten Allah mı gönderdi?[10] Diye Rasulullah'm risaletine Allah adına yemin vererek delil istemesine Rasulullah'm heybeti mani olamamıştır. Dolayısıyla senin de bir fetva sorarken, delil istemende hiç bir sakınca olmadığı gibi, iki hususta da hayıra vesile olacaktır.Birincisi: Fetva veren kişiye delil sorman, 'Yarın Allah-u tealamn huzurunda bu fetvadan dolayı mutlaka hesaba çekileceksin, dolayısıyla fetva verdiğin meselede Allah' m ve Resulünün hükmünü biliyorsan ona göre ver. Yoksa edebinle sus ve o meseleyi bir bilene havale et' demektir. Neticede senin delil sorman, fetva vereni araştırmaya. Kur'an ve sünnete yöneltecektir ki bu çok Önemlidir.İkincisi: Fetva veren kişiden delil sorman Allah ve Resulünün hükümlerine uygun olarak ve onların hükümlerine dayanarak bu fetvayı verdiğini zannı galibime göre kabul ediyor ve itaat ediyorum, dolayısıyla gerçekte itaatim Allah' a ve Resûlü'nedir anlamına gelir ki bu da güzeldir.'Ey Allahım seni hamdın ile teşbih ederim. Senden başka ilah olmadığına şahadet eder, senden mağfiret ister ve sana tevbe ederim. [11]

Page 9: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

 TAKLİTLE İLGİLİ SÖZÜN İZAHI

 Taklit:                                                                     1) Kendisiyle hüküm ve fetva haram olan taklit.      2) Yapılması vacip olan taklit.3) Yapılması vacip olmayıp mubah olan taklit, şeklinde kısımlara ayrılır.Kendisiyle hüküm ve fetva haram olan taklit, üç nevidir:Birinci Nevi: Atalarını taklitle yetinerek, Allah'ın indirdiği vahiyden yüz çevirip, ona iltifat etmemektir.İkinci Nevi: Taklitçinin, amel edilmeye ehil olup olmadığını bilmediği kişinin sözünü taklit etmektir.Üçüncü Nevi: Taklitçinin, ameli hilafına hüccetin ikamesinden ve aleyhine delilin zahir olmasından sonra yaptığı taklittir.Bunlardan, üçüncü ile birinci nevi arasındaki fark; birincisi ilim ve hüccete gücü ve imkanı olduktan sonra taklit etmesi, üçüncüsü ise kendine hüccet zahir olduktan sonra taklit etmesidir. Dolayısıyla bu yerilmeye, Allah'a ve Rasulüne asi olmaya birincisinden daha layıktır.Allah taklidin bu üç nevini de Kitabının bir çok yerinde yermiştir.'Onlara, Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar: 'Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız' dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış İdiyseler?[12]'Senden önce de hangi memlekete uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın ileri gelen zenginleri: 'Babalarımızı bir inanç üzere bulduk, biz de onların izlerine uyarız' derlerdi.[13]'Onlara, 'Allah'ın indirdiğine ve Rasule (itaate) gelin' denildiği vakit, 'Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) bize yeter' derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi? [14]Atalarını taklitle yetinerek Allah'ın indirdiği vahiyden yüz çevirenleri yeren bu gibi ayetler Kur'anda çoktur.Allah-u teala, bir şeye akıl erdiremeyen ve doğru yolu bulamayan kimseleri taklit edenleri yermiş, doğru yolu bulmuş alimleri taklit

Page 10: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

edenleri ise yermemiştir; aksine '...Bilmiyorsanız zikir ehli (din alimleri) ne sorun. [15] Ayetiyle zikir ehline sormayı bile emretmiştir. Ehli zikir, ehli ilimdir. Ehli ilime sormak ise onları taklittir. Bu ayet aynı zamanda bilmeyen kişiye taklit etmesi için bir emirdir diyenlere şöyle cevap verilir:AUah-u teala, indirdiği vahyinden yüz çevirip, atalarını taklit edenleri yermiştir. Taklidin bu kadarı dört imamla beraber bütün selefin haram ve yerilmesinde ittifak ettikleri şeydir.Fakat, Allah'ın indirdiği vahye tabi olmak için bütün güç ve imkanını kullanmasına rağmen kendisine onun bir kısmı gizli kalan kimse, o meselede kendinden daha alim birini taklit etse bu kişi bu taklitten dolayı yerilmez; övülür ve aynı zamanda ecir alır. Bu hususun açıklaması taklidin vacip ve mubah kısımlarının izahatında gelecektir inşallah.Allah-u teala: 'Bilmediğin bir şeyin ardına düşme. [16]buyuruyor. İleride geleceği üzere taklit alimlerin ittifakıyla ilim değildir. Allah-u teala: 'De ki: Rabb'im, ancak kötülükleri, gerek açığını gerek gizlisini; günahı ve haksız yere saldırmayı; hakkında hiç bir delil indirmediği bir şeyi Allah'a ortak koşmayı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyler söylemenizi haram etmiştir. [17]'(Ey insanlar) Rabb'inizden size indirilene uyun ve Ondan başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.[18] buyurarak vahye ittibayı emrediyor.Taklitçi, taklit ettiği kişinin sözüne muhalif bir delil açıklansa bu delilin o indirilen vahiy olduğunu dahi bilemez. Dolayısıyla o kişinin vahye muhalif olarak yaptığı taklit, vahyin gayrına ittiba etmek olduğu malumdur. Allah-u teala: 'Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız onu Allah'a ve Rasulüne götürün. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir. [19] buyurarak ihtilaf ve anlaşmazlığı kendisinin ve Rasulünün gayrına çevirmemizi men etmiştir, bu da taklidi hükümsüz kılar.Diğer bir ayette ise: Yoksa siz, Allah içinizden cihat eden ve Allah'tan, Rasulünden ve müminlerden başkasını kendisine sırdaş edinmeyenleri bilmeden, bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yap-tıklarınızı haber almaktadır.[20]diye buyurmuştur. Hal böyle olunca, bir adamı Allah'ın, Rasulünün ve diğer bütün imamların sözlerine tercih etmek ve o kişiyi bunların hepsinin önüne geçirmek, Allah'ın Kitabını, Rasulünün sünnetini ve ümmetin icmasmı o adamın

Page 11: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

görüşüne arz etmek, eğer onlar görüşüne uygun olursa onları kabul etmek, onlardan onun görüşüne uymayanları reddetmek ve bunun için hile yönlerini araştırmak en büyük bir cürümdür.Allah diğer bir yerde: 'Yüzleri ateşin içinde çevrildiği gün: Eyvah biz keşke Allah'a itaat etseydik, Rasule itaat etseydik, derler.Ve derler ki: Rabb'imiz, biz önderlerimize ve büyüklerimize uyduk da bizi yoldan saptırdılar. [21] buyuruyor. Bu ayetler taklidin hükümsüz oluşunda kesin delildir.Bu ayetlerde Allah, yoldan çıkmışları yermiştir; fakat hidayete ermiş birinin taklidini Allah'ın yermesi nerededir? Dense şöyle denir: Bu sorunun cevabı sorunun kendi içindedir. Çünkü kul, Allah'ın Rasulullah' a indirdiği vahye tabi olana kadar doğru yolu bulmuş olamaz. Bir kimse, Allah'ın Rasulullah'a indirdiği vahyi bilirse mühtedi olur, taklitçi olmaz. Fakat bir kimse Allah-u tealanın Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) e indirdiği vahyi bilmezse, kendi ikrarı ile bilgisiz ve yolunu bulamamış taklitçidir. Dolayısıyla taklitçi, birini taklit ederken hidayet üzere olduğunu nereden bilecektir? Bu cevap, bu bapta getirilecek her sorunun cevabıdır. Eğer onlar her meselede sadece hidayet ehlini taklit ediyor iseler, taklitlerinde onlarda hidayet üzeredir. Eğer, taklit edilen imamların dinde hidayet üzere olduğunu siz de kabul ediyorsunuz. Buna göre o imamları taklit edenler de kesin hidayet üzeredir. Çünkü taklitçiler onların peşinden gidiyorlar dese, şöyle denir: Onların, imamların peşinden gitmeleri onları taklit etmelerini iptal eder. Çünkü imamların yolu hüccete tabi olma ve taklidi yasaklamaktır. Bunu imamların kendi sözlerinden inşallah nakledeceğiz. Kim, hücceti terk ederek imamların yasakladığı ve onlardan önce Allah ve Rasulünün yasakladığını yaparsa o kimse imamların yolu üzere değildir. Bilakis o kişi, imamlara muhalif kimselerdendir.Hüccete tabi olan, Rasulullah (saiuıiahu aleyhi ve seiiem) den başka bir şahsı imam edinmeyen, onu Kitap ve sünnet üzerine mihenk etmeyen, Kitap ve sünneti onun görüşüne arz etmeyen kimseler ancak o imamların yolu üzeredir.İşte bu ifadeyle taklidi 'tabi olma' yerine koyan kimsenin anlayışının sakatlığı ve taklit de tabi olma gibidir şeklinde insanları vehme düşürmesi -dolayısıyla hakkı batıla karıştırması ortaya çıkmıştır. Aksine taklit ittiba etmeye muhalif bir harekettir.Allah, Resulü ve ilim ehli taklit etmekle tabi olmanın arasını birbi-rinden ayırmıştır. Çünkü tabi olmak, tabi olunan kişinin yoluna

Page 12: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

gitmek ve onun yerine getirdiği şeylerin benzerini yerine getirmektir.[22] Tabi Olma Ve Taklit Arasındaki Fark İbni Abdi'1-Ber 'Camiu Beyani'l-İlmi ve Fazlihi[23] isimli kitabında taklidin fesadı, onu yasaklama ve taklitle tabi olma arasındaki fark diye açtığı bapta şöyle diyor: Allah-u teala Kitabının bir çok yerinde taklidi zemmederek şöyle buyurmuştur:'Hahamlarını ve rahiplerini Allah'tan gayri Rabler edindiler. [24] Rivayet olunduğuna göre, Huzeyfe ve diğerleri bu ayeti tefsir ederlerken şöyle demişlerdir: 'Onlar, Allah'ı bırakarak haham ve ruhbanlara tapmıyorlardı, fakat onlar kendilerine tabi olanlara bir şeyi helal ve haram ediyorlar, onlara tabi olanlarda haham ve rahiplerini bu helal ve haramlarda taklit ediyorlardı. Adiy b. Hatim diyor ki: Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) e boynumda haç olduğu halde geldiğimde bana: 'Ya Adiy!... Bu putu boynundan at' dedi yanına yaklaştığımda Rasulullah (saiiaiiaim aleyhi ve seiiem) Tevbe Suresini okuyordu. 'Hahamlarını ve rahiplerini Allah'tan gayrı Rab'Ier edindiler[25] ayetine kadar okumaya devam etti. Ben: Ya Rasulullah, biz onları Rabler edinmedik, dedim. Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem): 'Bilakis, onlar size haram olan bir şeyi helal ediyor, siz de onu helal sayıyordunuz öyle değil mi?' dedi. Evet öyle yapıyorduk dedim. Rasulullah (saiiaiiaim aleyhi ve sellem): 'İşte o (ameliniz) onları Rab edinmektir ' buyurdu. [26]Allah-u tealanın: 'Hahamlarını ve rahiplerini Allah'tan gayrı Rabler edindiler.[27] ayetinin tefsirinde Ebu'l-Behteri şöyle demiştir: 'Haham ve rahipleri onlara Allah'ı bırakarak kendilerine tapmalarını emretselerdi onlar, haham ve rahiplere itaat etmezlerdi. Fakat haham ve rahipler, Allah'ın helallerini haram, haramlarını da helal ettiler. Onlar da bu hususlara itaat ettiler. Haham ve rahiplerin bu hareketi rububiyetti.İmam Veki şöyle dedi: 'Bize Sufyan ve A'meş birlikte Hubeyb b. Sabit'ten o da Ebu'l-Behteri'den rivayet ettiler. Huzeyfe (r) ye Allah'ın 'Hahamlarını ve rahiplerini Allah'tan gayrı Rabler edindiler...' ayeti hakkında onlar haham ve rahiplere tapıyorlar mıydı? Diye sorulduğunda Huzeyfe (rj: 'Hayır, haham ve rahipleri onlara helalleri haram, haramları da helal ediyorlardı. Onlar da bunlara uyarak onları helal ve haram sayıyorlardı, diye karşılık vermiştir. Aliah-u

Page 13: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

teala: 'İşte böyle senden önce de herhangi beldeye uyarıcı gönderdiysek mutlaka o beldenin varlıklıları: 'Biz babalarımızı bir din üzere bulduk, biz de izlerine uyarız' dediler. Ben size babalarınızı üzerinde, bulduğunuz dinden daha iyisini getirmiş olsam da yine babalarınızın yolunu mu tutacaksınız?.. [28] buyurmuştur. Görüldüğü gibi babalarına uymaları onları hidayeti kabul etmekten engelledi ve şöyle bir mazereti ileri sürdüler. ..Dediler ki: Doğrusu biz sizinle gönderileni -kabul etmiyor- inkar ediyoruz. [29] işte bunlar ve benzerleri için Aİlah-u teala şöyle buyurmuştur: 'İşte kendilerine tabi olunanlar, tabi olanlardan uzak durdular, azabı gördüler ve aralarındaki bağlar kesildi, şöyle dediler: Ah keşke bir daha dünyaya gitmemiz mümkün olsaydı da şimdi onların bizden uzak durduğu gibi biz de onlardan uzak dursaydık. Böylece Allah onlara işledikleri bütün fiilleri hasretler (pişmanlık ve üzüntüler kaynağı) olarak gösterecektir ve onlar ateşten çıkacak da değillerdir. [30]Müminler onlara benzemesin diye Allah-u teala ehli küfrü kınayıp şöyle buyuruyor:Babasına ve kavmine demişti ki; Şu karşısında.durup taptığınız heykeller nedir? Babalarımızı onlara tapar bulduk da onun için biz de onlara tapıyoruz dediler.[31]Ve dediler ki: Rabb'imiz, biz efendilerimize ve büyüklerimize uyduk da bizi yoldan saptırdılar. [32]Kur'anda bunun benzeri baba ve efendilerinin taklidini yeren ayetler çoktur. Taklidi iptal hususunda alimler bu ayetleri delil getirdiler. Bu ayetlerin müşrikler için gelmiş olması alimlerin taklidi iptal etmek için delil getirmelerine mani olmamıştır. Çünkü teşbih (benzerlik) birinin küfrü diğerinin imanı cihetinden meydana gelmemiştir. Aksine teşbih iki taklitçi arasında taklit edilen kişiyi, hüccetsiz taklit etmeleri cihetinden meydana gelmiştir. Bu mesele şuna benzer; Şayet bir adam, bir kişiyi taklit etse ve o taklit sebebiyle küfre girse, başka bir adam da birini taklit etse ve o sebeple günaha girse ve bir başkası da dünyevi bir meselesinde birini taklit etse, ve bu taklit sebebiyle hata etse, bu taklitçilerin her biri delilsiz olarak onları taklit ettiğinden dolayı kınanır ve ayıplanır.Çünkü onların hepsi de taklittir, ve kişiler değişse de taklitlerin hepsi birbirine benzemektedir. Allah-u teala: 'Allah bir kavmi doğru yola ilettikten sonra, sakınmaları gereken şeyleri kendilerine açık-lamadıkça onları saptıracak değildir. [33] buyurmuştur.

Page 14: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

İbni Abdi'1-Ber, devamla şöyle diyor: 'Zikrettiğimiz bütün delillerle taklit batıl olunca, teslim olunması gereken usullere teslim olmak vaciptir. Onlar da Kitap, sünnet ve manası Kitap ve sünnette bulunan icmaî delillerdir. Sonra İbni Kesir b. Abdullah b. Amr b. Avf, babası ve dedesi tariki ile rivayet ettiği hadiste Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) i şöyle derken işitmiştir: 'Ben ümmetime benden sonra üç amelden başka bir şey için korkmam,' buyuranca sahabeler onlar nelerdir ya Rasulellah? dediler. Rasulullah (saüaiiahu aleyhi ve seiiem): 'Ümmetimin üzerine korktuğum, alimin yanılması, zalimin idareciliği ve ittiba edilen nefsi hevadır, [34] buyurdu. Bu hadisin senedi ile Rasulullah  aleyhi ve seiiem) den şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Size sımsıkı sarıldığınız müddetçe asla sapıtmayacağınız iki şey bırakı-yorum. Onlar; Allah 'in Kitabı ve Rasulünün sünnetidir.[35] Alimin Yanılmasının Zararları Sünnet mevzuunda kitap telif eden alimler, kitaplannda taklidin fesadını beyan, onun batıl oluşu ile alimin yanılması, mevzusunu birleştirmişlerdir. Alim yanılabilir, bu kaçınılmaz bir şeydir. Çünkü alim masum değildir. Dolayısıyla onun söylediği her şeyi kabul etmek caiz değildir. Alimin sözünü masum olan Rasulullah (saiiaiiatm aleyhi ve senem) in sözünün yerine koymak da caiz değildir. Alimler bu nevi taklidin ehlini yermişlerdir. Taklitçilerin imtihan oldukları musibet ve bela işte bu nevi taklit musibetidir. Onlar alimleri hem yanıldıkları hem de doğru isabet ettikleri hususlarda taklit ediyorlar. Onların, doğru ve yanlışı temyiz edecek durumları yoktur. Dini hatalı olarak telakki ediyorlar. Allah'ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram ve şeriat yapmadığını şeriat yapıyorlar. Bu onlar için kaçınılmaz bir fitnedir. Çünkü taklit ettikleri kimselerde ismet sıfatı yoktur ve hata kaçınılmaz olarak meydan gelmektedir.İmam Beyhaki ve diğerlerinin, Kesir b. Abdullah babası ve dede-sinden rivayet ettiği hadis de 'Alimin yanılmasından sakının ve onun yanlışından dönmesini bekleyin,' ifadesi vardır. Mesud b. Sa'd, Yezid b. Ebi'z-Ziyad'dan o da Mücahid'den, o da İbni Ömer den Rasulullah (saiiaiiatıu aleyhi ve seiiem) in şöyle buyurduğunu rivayet etti: 'Ümmetim üzerine korktuğum üç şeydir. Alimin yanılması, münafığın Kur'anla mücadele etmesi ve boynunuzu vuran dünya.[36]Alimin,

Page 15: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

yanılmasında korkulan husus onun yanıldığı şeylerde de taklit edilmesi olduğu malumdur.Şayet korkulan alimin yanıldığı şeylerde taklit edilmesi olmamış olsaydı alimin yanılmasından başkalarına asla korkulmazdı. Kişi, onun yanılgı olduğunu bildiği anda müslümanların ittifakı ile o kişinin alime o yanılgıda tabi olması caiz değildir, aksi takdirde kasten hatayı taklit etmiş olur.Onun yanılma olduğunu bilmeyen kimse, bilen kişiye göre daha mazurdur. Ancak her ikisi de emir olunduğu hususta ifrat etmektedir. İmam Şafii, Ömer (r) in 'Zamanı üç şey ifsat eder; dalalete düşürücü imamlar, Kur'an hak olduğu halde, münafığın Kur'anla cedelleşmesi ve alimin yanılmasıdır' dediğini naklediyor.Muaz b. Cebel bir ilim meclisine oturduğu zaman: 'Allah adil bir hakemdir. Kalbinde şüphe olanlar helak oldular... der sonra sizi alimin yanılmasından sakındırırım. Çünkü şeytan alimin lisanı üzere dalaletten bir şey konuşabilir ve münafık da hak bir söz söyleyebilir Biri Muaz'a: Allah sana rahmet etsin alimin dalalet üzere, münafığın da hak bir söz söylediğini nereden bilebilirim? Dediğinde. 'Alimin sözünden bu nedir? denilen karışık ve şüpheli şeylerden sakın. Bununla beraber onun bu sözü, seni ondan tamamen uzaklaştırmasın. Çünkü o alim o sözden dönebilir. Hakkı işittiğin zaman kabul et. Zira hakkın üzerinde nur vardır' dedi.Beyhaki, Hammad b. Zeyd el-Müsenna b. Said'den o da Ebu'î-Aliye tariki ile İbni Abbas şöyle dediğini zikrediyor: Alimin sürçmelerinde ona tabi olanların vay haline. İbni Abbas'a o nasıl olur? dendiğinde, şöyle cevap vermiştir: 'Alim kendi görüşü ile bir şey söyler, sonra Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) den bir şey işitir ve kendi görüşünü terk eder.' Diğer bir rivayette ise: 'Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) i daha iyi bilen birisiyle karşılaşır, karşılaştığı kimse kendisine o görüşün yanlış olduğunu haber verir o da o görüşünden döner. Buna rağmen onu taklit edenler onun eski yanlış görüşüyle hüküm vermeye devam ederler.Temimu'd-Dari (r): 'Alimin yanılmasından sakının' deyince, Ömer ona: 'Alimin yanılması nedir?' dedi. O da: 'Alim insanları görüşüyle yanıltır. Fakat insanlar onunla amel etmeye devam ederler' dedi.İmam Şu'be Amr b. Murre'den o da Abdullah b. SelemeMen Muaz şöyle dediğini naklediyor: 'Ey Arap topluluğu, üç şeyin tahakkukunda ne yapacaksınız? Dünya boyunlarınızı vurduğunda, alim yanıldığında ve münafık Kur'anla cedelleştiğinde.' Onlar susunca Muaz devamla:

Page 16: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

'Alime gelince eğer o, hidayet üzere ise dininizde onu taklit etmeyin. Sonra bir alim fitneye düşünce de ondan ümidinizi kesmeyin, çünkü mümin bir fitneye düşüp imtihan olur, sonra da tevbe eder Kur'ana gelince, yol gösteren işaret levhaları gibi kimseye gizli olmayan Kur'anın işaretleri vardır. Kur'andan bildiklerinizi kimseye sormayın, mucibince amel edin. Ancak şüpheye düştüğünüz şeyleri ve bilmediğiniz şeyleri alimlere havale ediniz. Dünyaya gelince, Allah kime gönül zenginliği vermişse o kişi gerçekten kurtulmuştur. Kim de böyle değilse o kimseye dünyası fayda vermez.İbni Abdi'l-Ber, Hüseyin el-Cafı, Zaide'den o da Ebu'l-Behteri'den Selman  nın şöyle dediğini naklediyor: Üç şey olunca durumunuz ne olacak: Alimin yanılması, münafığın Kur'anla cedelleşmesi ve dünya-nın boyunlarınızı vurması. Alimin yanılmasına gelince, hidayet üzere ise dininizde onu taklit etmeyin. Münafığın Kur'anla mücadelesine gelince, yol gösteren işaret levhaları gibi kimseye gizli olmayan Kur'anın işaretleri vardır. Kur'andan bildiklerinizi alın ve mucibince amel edin. Bilmediklerinizi ise Allah'a havale edin. Boyunlarınızı vuran dünyaya gelince malca kendinizden aşağı olan kimseye bakın, fakat varlıklı kimselere bakmayın.İbni Abdi'l-Ber, kitabında şöyle diyor: 'Alimin yanılması geminin kırılıp parça parça olmasına benzer. Zira geminin batması ile birlikte halktan bir çok kimselerde batar. Alimin yanılması ve hata etmesi gerçek ve olağan bir şey olunca kimseye mesnedini bilmediği bir sözle şer-î bir fetva vermesi ve onunla amel etmesi caiz değildir. Alimler: Rasulullah'ın 'Kadıların üç kısım olup ikisinin ateşte birinin cennette olduğunu' [37]bildirdiği gibi, müftüler de üç kısımdır. Kadılarla müftüler arasındaki fark kadılar, hüküm verdikleri hususu ilzam ederler, müftüler ise fetva verdikleri hususu ilzam etmezler,' demişlerdir.İbni Vehb şöyle diyor: 'Sufyan b. Üyeyne, Asım b. Behdele'den o da Zerr b. Hubeyş'den o da İbni Mesud'dan rivayet ederken işittim, İbni Mesud şöyle diyordu: 'Ya alim ol ya da öğrenci, bunun arası bir yerde immeah olma.İbni Vehb diyor ki: 'Sufyan'a îbni Mesud'un sözündeki immeah kelimesinin manası nedir diye sorduğumda Sufyan, bana şöyle cevap verdi: Ebu'z-Zinad'dan o da Ebu'l-Ahves'den o da îbni Mesud'dan o şöyle dedi: Yemeğe çağınlıp beraberinde başkasını getiren kitnsey biz cimmeah diyorduk. 0 kişi sizin aranızda elini kolunu dininde kişileri taklit eden kimsedir. b Fbu Zur'a Abdurrahman b. Amr en-Nasri dedi ki, bize Ebu Mushir Vet etti, dedi

Page 17: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

ki, bize Said b. Abdulaziz, İsmail b. Ubeydullah'dan nrla Nemr'in kız kardeşinin oğlu es-Said b. Yezid'den Ömer 'Hadisleriniz hadislerin, sözlerinizde sözlerin en şerlileridir. Çünkü siz insanlara falan şöyle dedi filan da böyle dedi deninceye kadar durmadan anlatıp nakil yaptınız ve Allah-u tealanın Kitabı ile uğraşmayı terk ettiniz. Sizden kim bir şey yapacaksa, Allah-u tealanm Kitabı ile yapsın yoksa yerine otursun. Bu söz yeryüzünde çağının en faziletlilerinden Ömer (o in sözüdür. Ömer (r) in falan ve filanların sözleri için Allah'ın Kitabı, Rasulünün sünneti ve. sahabelerinin fetvalarının terk edildiği içerisinde yaşadığımız şu zamana ulaşsaydı ne derdi acaba! Yardımı istenen ancak Allahu tealadır.[38] Ali'nin Kumeyl B. Ziyad'a Nasihati İbni Abdi'l-Ber ilim ehli alimlerin yanında senedini zikre ihtiyaç bırakmayacak kadar meşhur olan bir haberde, Ali (r) nin Kümeyi b. Ziyad'a şöyle nasihat ettiğini nakletmektedir:'Ya Kümeyi! Şüphesiz ki, bu kalpler birer kaptır. O kapların en hayırlıları, hayır ve iyi şeyler için kap olanlarıdır. İnsanlar üç kısımdır: Rabbani alimler. Kurtuluş yolu üzere olan öğrenciler.er gürültüye tabi olan, ilim nuruyla nurlanmamış ve sağlam bir ™® sıgmmarmş bayağı ve ahmak kimseler.gögsünü ^aret ederek burada ilim var- O ilmi alıp  eMe etseydim keke- Elde ettiklerim emin olmayan,Allah-u tealanm nimetlerini edecek basyetlne Sarf eden' veya hakkm hamili olduğu halde onu ihya 0|masıyia olmayan kimselerdir. Bu gibileri, şüphenin ilk arız. bilemez   kararsızhk baSlar ve  hakkın  nerede  olduğunuİdrak edemedik edef' hata etSe hatasım bilemez Hakikatini lgı bır Şeyle şaşkındır. Bu hal, kendisiyle imtihan olunan Çabuk'd Risalesi kimse için bir fitnedir. Allah, kime dinini öğrettiyse o kirri&e tamamen hayırdadır. Bir kişiye de dinini bilmemesi cehalet olarak yeter. [39]    Sahabenin Kişilerin Sünnetine Uymayı Yasaklaması   İbni Abdi'l-Ber'in Ebu'l-Behteri'den naklettiğine göre Ali (r) şöyle demiştir: İnsanların sünnetine uymaktan sakının. Çünkü, kişi cennet

Page 18: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

ehli birinin ameli ile amel eder, sonra AUah-u tealanm ilminde (takdir olunan yazıya göre) döner cehennem ehli kişilerin ameli ile amel eder ve o hal üzere ölür de o kimse ateş ehlinden olur. Diğer bir kimse de cehennem ehli birinin ameli ile amel eder sonra Allah'ın ilminde (takdir olunan yazıya göre) döner cennet ehli kişilerin ameli ile amel eder ve o hal üzere ölür de o kimse cennet ehlinden olur.[40] Eğer ille de yapacaksanız bari ölülere uyun dirilere uymayın.Abdullah b. Mesûd 'Biriniz dininde iman ederse iman edecek, küfrederse küfredecek şekilde kimseyi örnek edinmesin. Çünkü bu kötülük ve serdeki bir örnektir' demiştir.İbni Abdi'1-Ber, Rasulullah (satiaiiahu aleyhi ve senem) in: 'Alimler gidince insanlar cahilleri önder edinirler ve onlara meselelerini sorarlar. Onlar da ilimsiz olarak fetva verirler, bununla hem dalalete düşer hem de onları dalalete düşürürler, [41] buyurduğu sabittir diyor. Sonra şunları ekliyor: 'Bu anlatılanların hepsi rüştüne eren, anlayış sahibi kimseler için taklidi yasaklayan ve hükümsüz kılan delillerdir.Bize, Yunus b. Abdu'1-Ala tariki ile Sufyan b. Uyeyne rivayet etti ve şöyle dedi: Rebia, başı önüne eğik yanı üzere yatar bir vaziyette ağlıyordu. Ona seni ağlatan nedir? denildiğinde şöyle dedi: 'Açık bir riya ve gizli bir şehvettir. İnsanlar alimlerinin yanında çocuklar gibdir. Yasakladığı şeylerden sakınırlar, emrettikleri şeyleri de yerine getirirler.Abdullah b. el-Mutemir de şöyle diyor: 'Güdülen bir hayvanla taklit eden bir insanın arasında fark yoktur.Cami b. Vehb'in Said b. Ebu Eyyub'dan o da Bekir b. Ömer'den o da Amr b. Ebi Naime'den o da Müslim b. Yesar'dan o da Ebu Hureyre (r) den Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in: Kim söylemediğim bir şeyi bana söyledi diye iftira ederse, ateşteki yerini hazırlasın, kim de kardeşi ile istişare ederse diğeri ona doğru yolu göstermez ise o kimse kardeşine ihanet etmiştir. Kim de sıhhati kendisi için sabit olmayan bir hususta fetva verirse o fetvanın günahı fetvayı veren kişiyedir,' hadisini nakletti.[42] Bu hadis Ebu Davud'un rivayetinde geçmiştir. Bu hadiste taklitle fetva vermenin haram oluşu üzerine delil vardır. Çünkü öyle bir fetva akılsız ve ihtiyatsız bir kişinin fetvasıdır. Şüphesiz ki dinde sebtin (sika, güvenilir, akıllı ve ihtiyatlı bir kişinin) fetvası hükmün kendisiyle sabitleştiği bir hüccettir. İbni Abdi'l-Ber'in dediği gibi, insanlar bunda ittifak etmişlerdir, [43]               

Page 19: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

 Nazari Hüccetlerle Taklide Cevaz Verenlerin Aleyhine Delil Getirme  Fukaha ve kelamcılardan bir cemaat, kelamî ve akli delillerle taklide cevaz veren kimseler aleyhine deliller getirmişlerdir. Onların arasında Müzeni'nin sözünü en güzel buldum. O sözü buraya aynen alıyorum.'Taklide caizdir diye hüküm veren kimseye, bu hükmünde delilin var mı denir? Evet derse taklit batıl ve geçersiz olur. Çünkü ona göre bu hükmü gerektiren şey hüccettir, taklit değildir. Eğer delilsiz hükmettim derse, ona şöyle denir: Delilsiz insanların kanlarını neden döktün, neden evlenmeleriyle ve boşanmalarıyla ilgili meselelerde hüccetsiz olarak onların hukukunu zayi ettin, delilsiz olarak onların mallarını telef ettin? Oysa Allah, bunları haram etmiştir ve bu hususta şöyle buyurmuştur: 'Allah çocuk edindi dediler. Haşa Allah bundan  uzaktır.  O, zengindir (hiç bir şeye  muhtaç değildir).Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur. Bu hususta hiç bir deliliniz yok.[44] Ben hücceti bilmesem de doğru yaptığımı biliyorum. Çünkü ben ulemadan büyük bir alimi taklit ediyorum. Her ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam hüccetsiz konuşmaz şeklindeki gerekçenle imamını taklit etmen şayet caiz ise aynı gerekçe ile aliminin alimini taklit etmen daha evla değil midir? Zira sana gizli kalsa da imamın hüccetsiz konuşmayacağı gibi imamına gizli kalsa da onun imamı da aynen hüccetsiz konuşmaz. Dolayısıyla imamın imamını taklit etmen daha evladır. Evet derse, imamının imamı için imamının taklidini terk eder ve böylece iş onun da üstündeki kimseye ve hatta sahabede nihayet bulana kadar götürülür. Eğer yüz çevirir kabul etmezse sözünü nakzetmiş olur. Zira yaşça daha küçük ve ilmi daha az bir kimsenin taklidi caiz olurken yaşı daha büyük ve ilmi de daha fazla bir kimsenin taklidi nasıl caiz olmuyor? Bu bir tenakuzdur denilir.Taklit ettiğim imam, yaşça küçükse de kendinden öncekilerin ilmini kendi ilmiyle cem etmiştir. Aldığını bilerek alan terk ettiğini de bilerek terk eden biridir derse ona şöyle denir: Senin imamından sonra yetişen kimseler de aynen öyledir. İmamının hatta ondan öncekilerin ilmini kendi ilmiyle cem etmiştir. Dolayısıyla bu kaide sana imamının taklidini terk ederek onun öğrencilerini taklit etmeni gerektirir. Hatta bu kaide sana kendini taklit emeni gerektirir ve sen

Page 20: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

buna herkesten daha layıksın. Çünkü sen imamının, onun fevkindekilerin ve imamından sonra sana gelene kadar ki ilim sahiplerinin ilmini kendi ilminle cem ettin. Dolayısıyla taklide en layık sensin. Kendi sözünü taklit etmeyi tasdik ederse, daha küçüğü ve alimlerin yeni yetişenlerini taklide sahabeden daha layık yapmış olur. Bu aynı zamanda sahabelerin tabiini, tabiinin de kendinden sonra gelenleri taklit etmelerini gerektirir. Sonra bu sözün kıyası öncekilerin kendinden sonra gelenleri taklit etmelerini gerektirir. Neticesi bu duruma dönüşen bir söz fesat ve çelişki olarak sahibine yeterlidir.İbni Abdi'1-Ber şöyle diyor: Ehli ilim ve ehli nazar ilmi şöyle tarif ettiler: 'İlim bilinen bir şeyi mahiyeti üzere idrak etmektir. Bir kimseye bir şey kendi mahiyeti üzere tebayün ettiğinde o kimse o şeyi bilmiş olur.' Dolayısıyla taklitçinin ilmi yoktur dediler ve bu hususta ihtilaf etmediler.Buhteri şu beytini -Allah bilir- bu sebepten söylese gerek:Alimler faziletini ilimle büdiler.Cahillerse, onu taklitle ikrar ettiler.Gördüm ki insanlar faziletin üzere icma ettiler.Bunlar hem efendiler hem de köleler, [45] Taklit Ve Tabi Olmak Ebu Abdullah b. Havvar Mundatu'l-Basri el-Maliki: 'Taklidin şeriattaki manası: Bir kişinin sözüne sahibinin onda hiç bir delili olmadığı halde başvurmak ve ona müracaat etmektir. Bu taklit şeriatta kesin men edilmiştir. Şeriatta ittiba ise, delille sabit olan bir şeye uymaktır' demiştir.Ebu Abdullah, kitabının diğer bir yerinde ise şöyle demektedir: 'Sözünü sana farz ettirici bir delil getirip onu sana gerekli kılmadan herhangi bir kimsenin sözüne uyman onu taklit etmendir.Taklit ise Allah-u tealanın dininde sahih değildir. Her kim ki delil onun sözlerine ittiba etmeni sana vacip kılıyorsa ve sen de ona tabi oluyorsan bu senin onu taklit etmen değildir. Aksine bu senin ona tabi olman demektir. İttiba ise Allah-u tealanın dininde mubahtır, taklit ise yukarıda belirtildiği gibi men edilmiştir. Ebu Abdullah devamla şöyle diyor: Muhammed b. Haris, Sahnun b. Said'in

Page 21: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

naklettiği haberler arasında onun şöyle dediğini zikrediyor: İmam Malik, Abdulaziz b. Seleme, Muhammed b. İbrahim b. Dinar ve benzeri diğer arkadaşları İbni Hürmüz' ün yanına ilim için gidip geliyorlardı. İbni Hürmüz'e imam Malik ve Abdulaziz bir şey sorduklannda cevap veriyor, îbni Dinar ve benzerleri bir şey sorduğunda onlara pek cevap vermiyordu. Bir gün İbni Dinar, îbni Hürmüz'e itiraz ederek, Ya Eba Bekir! Sana helal olmayan bir şeyi bana karşı nasıl helal sayıyorsun? Malik ve Abdulaziz bir şey sorduklarında cevap veriyorsun, ben ve arkadaşlarım bir şey sorduğumuzda bize cevap vermiyorsun' dedi. İbni Hur-muz: 'Ey kardeşimin oğlu! Bu durum kalbinde bir şey mi meydana  getirdi ?' dedi. İbni Dinar: 'Evet' dedi.İbni Hürmüz: 'Benim yaşım büyüdü, kemiklerim zayıfladı. Ben cismimi böyle zayıflatanın aklımı da zayıflatmış olmasından korkuyo-rum. Malik ve Abdulaziz alim ve fakih kimselerdir, benden doğru bir şey işittiklerinde kabul ediyorlar, fakat doğru olamayan yanlış bir şey işittiklerinde onu terk ediyorlar. Sen ve arkadaşların cevap verdiğim her şeyi kabul ediyorsunuz' dedi.İbni'l-Haris: (İbni Hürmüz'ün sözünü beğenerek) 'Vallahi kamil din ve racih akıl budur. Böyle bir kimse kendi indinden getirdiği hezeyan ve görüşlerini insanların gönlünde Kur'anın yerine koymak isteyen kimse gibi olacak değil ya' diyor.Bununla ilgili İbni Abdi'1-Ber de şöyle diyor: Taklidin caiz olduğunu söyleyen kimseye neden taklidin caiz olduğunu söyleyerek Selef-i salihine muhalefet ediyorsun? Onlar birbirlerini taklit etmiyorlardı denir.Taklit ediyorum, çünkü ben Allah' m Kitabının tefsirini bilmiyorum, Rasulullah (saiiaiiahu aieyiıi ve seiiem) in sünnetinden de anlamıyorum, fakat taklit ettiğim alim bunları çok iyi bilmektedir. Dolayısıyla ben de kendimden daha alim birini taklit ediyorum derse, ona şöyle denir:Alimler Kur'anın tefsirinden ve Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in sünnetinden haber verdikleri bir hususta icma ederlerse, şüphesiz o haktır ve kesin doğrudur. Fakat, taklit ettiğiniz ve etmediğiniz alimler, herhangi bir meselede ihtilaf ettiklerinde (ki bu sayılmayacak kadar çoktur) alimlerden bir kısmını terk ederek diğerlerini taklit ederken neye göre onları taklit ediyorsunuz, deliliniz nedir, Onların hepsi de alim...? Sözünü almayıp reddettiğiniz alim, belki mezhebini taklit ettiğinizden daha bilgilidir, denir. Onun doğru

Page 22: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

isabet ettiğini bildiğim için onu taklit ediyorum derse, ona: Taklit ettiğin kimsenin doğru isabet ettiğini, Allah'ın Kitabı, Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in sünneti veya icma ile sabit bir delille mi bildin? denir. Evet derse, taklidi hükümsüz kılmış olur ve iddia ettiği delili getirmesi istenir. Benden daha bilgili olduğu için taklit ediyorum derse, o halde senden daha bilgili olan her alimi taklit et, madem ki senin taklit sebebin kişinin senden daha bilgili olması o halde sen kendinden daha bilgili birçok kimseyi bulabilirsin. Dolayısıyla neden (her meselende falan alimi taklit ederek) onu hususileştiriyorsun denilir. Taklit ettiğim alim, insanların en bilgilisidir derse, o halde o alim sana göre sahabeden daha bilgili (!) denir. Bu söz de çirkin bir söz olarak sahibine yeterlidir. Ben bazı sahabeleri taklit ediyorum derse, taklit etmediğin diğer sahabelerin taklidini terk etmeye delilin nedir? 'Sahabenin faziletli olması onun her sözünün doğru olmasını gerektirmez' kaidesiyle sahabelerden sözünü almayıp terk ettiğin, sözünü alıp taklit ettiğin kimseden daha faziletli olabilir. Dolayısıyla kişinin sözü bir delilin dalaletiyle doğruluk kazanır denir.Kasım, İmam Malik'in şöyle dediğini naklediyor. Bir adam her ne kadar faziletli olsa da her sözüne ittiba edilmez.' Allah-u teala bu hususta şöyle buyuruyor: 'Onlar ki sözü dinlerler ve onun güzeline uyarlar. İşte onlar Allah'ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve onlar aklı selim sahipleridir.[46]Taksiratım ve ilmimin azlığı beni alimleri taklit etmeye götürür derse, dini hükümlerden -bir hükmü gerektiren- bir mesele bir kimseye arız olduğunda o kimse o meselede bildiğine dair lehine ittifak olunan bir alimi taklit etse ve o alimin o mesele ile ilgili fetvasını yerine getirse, bu kimse mazurdur. Çünkü o üzerine düşen görevini kendisine arız olan meselesini bilmediği için bir alime sorarak yerine getirmiştir.Gözleri görmeyen bir adamın kıble hususunda haberine güvendiği kimseyi taklit etmesi müslümanlarm icmasi ile sabittir. Çünkü gözleri görmeyen bir kimsenin kıbleyi sormaktan öteye gücü yetmez. Ancak hali böyle olan birinin kalkıp Allah-u tealanm dininde sıhhatini bilmediği bir sözle insanlara evlenme ve kan dökmeyle ilgili davala-rında hür kişileri köleleştirme ve onların mülklerini ellerinden çıkarıp gayrının mülkü olmasıyla ilgili meselelerinde fetva vermesi, hem bu fetvayı o sözün sıhhatine dair bir delil olmaksızın vermesi caiz midir?. Sonra fetva verdiği sözün sahibinin isabetiyle birlikte hata da edebileceğini bildiği ve onun muhalifinin muhalefet ettiği şeyde daha doğru isabet edebileceğini itiraf ettiği halde!.

Page 23: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Füruyu ezberlediğinden dolayı usul ve ona ait manayı bilmeyen bir kimseye fetva vermesi için izin veren kimsenin herkese fetva vermesi için izin vermesi gerekir. Bu ise cehalet ve Kur'anı ret bakımından sahibine yeterlidir. Bu hususta Allah-u teala: 'Bilmediğin şeyin ardına  düşme. Çünkü  kulak, göz ve gönül, bunların  hepsi o yaptığından sorumludur.[47]Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz? [48] buyurmaktadır.Alimler kesin yakine ulaşmayan bir şey ilim değildir. O ancak zandır, zan ise hak adına hiç bir şey ifade etmez diye ittifak etmişlerdir. İbni Abbas (r): 'Kim bilmediği bir hususta fetva verirse, o fetvanın günahı fetvayı veren kimsenin üzerinedir. [49] Hadisini merfu ve mevkuf olarak rivayet etmiştir.Vehb, Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) den şöyle rivayet ediyor: 'Zandan sakınınız. Çünkü zan sözlerin en yalan olanıdır. [50]Sonra İbni Abdu'1-Ber, imamlar arasında taklidin fesat oluşunda ihtilaf yoktur diyor ve İbni Vehb tariki ile bana Yunus İbni Şihab'dan o da Ebu Osman'dan Rasulullah (saiiaiiahu aieyhi ve seiiem) in 'İlim gerçekten garip başladı ve başladığı gibi yine o garipliğe dönecektir. Ne mutlu gariplere,' haberini naklediyor. [51]Kesir b. Abdullah babası ve dedesi tariki ile rivayet ettiği hadiste Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem): 'Muhakkak ki islam garip başladı ve başladığı gibi yine o garipliğe dönecektir. İşte bahtiyarlık o garipler içindir.' Ya Rasulullah, garipler kimlerdir denildiğinde? Rasulullah:'Onlar sünnetimi ihya eden ve onu Allah-u tealanın kullarına Öğreteniz lerdir' buyuruyor. [52]Cahillerin çokluğunda alimlere garipler deniyordu.Sonra İmam Malik'in o da Zeyd b. Eslem'den Allah'ın '...Dilediğimizi derecelere yükseltiriz. [53] ayeti hakkında derecelerden murat ilimdir, dediğini zikrediyor. îbni Abbas (r) a Allah-u tealanın: Allah, sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltir. [54] ayetinin tefsirinde şöyle diyor: 'Allah müminlerden ilim verilen  kimseleri,   ilim  verilmeyen  kimselere  nisbeten  derecelerle yükseltmiştir.Hişam b. Sa'd, Zeyd b. Eslem'in Allah-u tealanın: '...And olsun ki biz nebilerin kimini kimine üstün kıldık. [55]ayeti hakkında buradaki üstünlük de ilimledir dediğini rivayet etmektedir. Alimlerin ittifakı ile

Page 24: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

taklitçi alimler zümresinden olmayınca bu naslardan hiç birinin hükmüne giremez. Tevfîk Allah-u tealadandır.    [56] Dört İmam Kendilerinin Taklitini Yasaklamıştır Dört imam kendilerinin taklit edilmesini yasaklamıştır. Sözlerini delilsiz olarak alan kişileri de yermişlerdir. Beyhaki'nin naklettiğine göre, İmam Şafii bu hususta şöyle demiştir: 'Delilsiz ilim talep eden kimsenin misali, gece odun kesen oduncunun misali gibidir. İçerisinde zehirli bir yılan olan odun destesini sırtlar, derken yılan onu sokamaya başlar fakat o kimse bunun farkında değildir.'İsmail b. Yahya el-Müzeni 'el-Muhtasar'ının mukaddimesinde şöyle diyor: 'İşte bu muhtasar, istifade ve tetkik etmeyi dileyen kimseye onu gereği gibi yaklaştırabilmek için Şafii'nin ilminden ve görüş-lerinden ihtisar ettiğim kitaptır. Bununla beraber İmam, kendisinin ve gayrının taklidini yasaklamıştır. Dolayısıyla bu kitaba bakan ona dini için baksın ve kendi nefsi için de ihtiyatlı olsun. [57]İmam Ebu Davud şöyle diyor: İmam Ahmed'i şöyle derken işittim: 'İttiba, kişinin Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) ve sahabeden gelen şeylere tabi olmasıdır. Sonra kişi tabiin arasında muhayyerdir. Bir keresinde de şöyle demişti: 'Ne beni ne Maliki ne Sevri'yi ne Evzai'yi taklit etme. Bîr insanın dininde kişileri taklit etmesi onun fıkhının azhğındandır.' Bişr b. el-Velid'in naklettiğine göre Ebu Yusuf şöyle demiştir: 'Nereden aldığımızı bilene kadar hiç kimseye bizim görüşümüzle amel etmesi helal olmaz. [58]İmam Malik de: 'Her kim İbrahim en-Nahai'nin sözünden dolayı Ömer (r) in sözünü terk ederse, o kimse tevbeye davet edilir' demiştir.İbrahim'in çok gerisinde veya onun emsali bir kimsenin sözü için Allah-u tealanın ve Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve senem) in sözünü terk eden kimsenin hükmü ne olmalıdır?Cafer el-Firyabi şöyle diyor: Bana, Ahmed b. İbrahim ed-Durki rivayet etti ve dedi ki bana, el-Heysem b. Cemil rivayet etti ve dedi ki İmam Malik'e 'Ya Eba Abdillah, bizim orada bir kısım insanlar var. Kitapları önlerine koyuyorlar, sonra içlerinden biri, falan falandan o da Ömer'den şunları rivayet etti, falan da İbrahim'den şunları rivayet etti diyorlar. Ömer'in sözünü terk edip İbrahim'in sözünü alıyorlar, dedim. Malik bana: 'Ömer'in sözü onlara göre sahih midir?' dedi. Ben: 'İbrahim'in sözü onlara göre nasıl bir rivayet ise Ömer'in sözü

Page 25: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

de onlara göre bir rivayettir' dedim. Malik: 'Onlar tevbeye davet edilirler' dedi. [59] Taklitçiyle Hüccet Sahibi Arasında Geçen Münazara Taklitçiyle hakka bağlı hüccet sahibi arasında geçen münazara meclisi şöyle akdolmuştu.Taklitçi: Biz taklitçiler -taklidimizde- Allah'ın: 'Bilmiyorsanız zikir (ilim) ehline sorun.[60]Ayetine itaat ediyoruz. Allah-u teala bu ayette ilmi olmayan kimseye kendinden daha alim birine sormasını emretmiştir. Bu ayet taklit hususunda bizim sözümüzün delilidir.Rasulullah bilmeyen bir kimseyi bilen birine sormaya irşat etmiştir. 'Şucce' sahibinin hadisinde şöyle demiştir: 'Bilmedikleri vakit sormalı değiller miydi ? Acizliğin şifası sormaktır ancak..[61]Kendisim kiralayan adamın karısıyla zina eden 'el-Asıf m babas. söyle d.yor: Ben .hm ehline sordum bana, oğluma yüz değnek ve bir sene de gurbete surgun; adamın kamına da recm cezasf olduğunu haber verdiler diyerek kendinden daha alim birini taklit ettiğini ,fare" ettiğinde Rasulullah (sanata a,eyh, « Kllem) onu yasaklamam yeryüzünün en bilgim Ömer Ebu Bekir" i taklit etmiştir             Şu'be Asım el-Ahvel'den oda Şa'b.'den rivayet ettiğine göre Ebu Bekir ketale meselesinde şöyle demıştır: 'Kdale babası ve eocufe olmayan adam d.ye fetva veriyorum. Eğer bu hüküm doğru S Allah tandır, hata ise benden ve şeytandandı, Allah ondan beridir [62]Ömer ben Ebu Bekrr'e muhalefet etmeye Allah'tan haya ederim demiş ve keMe meselesinde Ebu Bekir'in fetvası gibi fetva vermiştin Yine Ömer Ebu Bek.r'e 'Reyimiz reyine tabidir[63] ded.ğ, sahihtir, ibni Mesud un Ömer w m sozunu aldığı sahihtir. eş-Şa'bi ibni Mesud'dan naklettiğine göre o şöyle dem.ştır: 'Rasulm,ah MlalIahu aleyhi vc sellem)  ashabından altı kış. insanlara fetva veriyordu. Bunlar: Mesud Ömer, Alı, Zeyd b. Sabit, Ubey b. Ka'b ve Ebu Musadır. uçu kendi görüşlerin, dıger üç kişinin görüşleri için terk edıyorlard. Ibn, Mesud goruşunu Ömer'in görüşü ,çin, Ebu Musa   goruşu Zeyd görüşünü Ubey b. Ka'b ıçm terk ediyorlardı Cundeb diyor ki: insanlardan birinin sözünden dolay ibni Mesud'unMuaz « bunun tam tersin, yaptı, fevt ettiği rekatlar, tehir edip imamın se am verenden sonra o rekatlar, eda eti. Bundan dolay,

Page 26: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

RasuluZ (saiiaüahu aleyh, ve seiiem): Muaz size gerçekten bir sünnet yaptı siz de aynen böyle yapın.'   buyurmuştur. [64]Taklitçi şöyle dedi: Allah kendisine, Rasulüne ve ulu'I-emre itaat etmemizi emretti. Ulu'1-emir alimlerdir veya alimlerle emirlerdir Onlara itaat etmek ise verdikleri fetvalarda onları taklit etmektir Çünkü o, taklit olmamış olsaydı onlara has bir itaat söz konusu olmazdı. Bu hususta Allah-u teala şöyle buyuruyor: 'Muhacirlerden ve ensardan (İslam'a girmekte) ilk öncülerle bunlara güzelce tabi olanlar... Allah onlardan razı olmuştur.[65]Bu ayetteki '...güzelce tabi olanlar...5 ifadesi, onları taklit etmeleridir; onun faili de Allah-u tealanın kendisinden razı olduğu kimselerdir.Sonra bu hususta 'Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayet erersiniz, [66]meşhur hadisi, davamızın haklılığı için yeterli bir delildir.'Sizden bir kimse birinin ameliyle amel dişilerin ameliyle amel etsin.Çünkü hayattaki edecekse o,             müptela olmasından  emin olunmaz.  İşte  onlar.İçişinin bir. ve in ashabı bu ümmetin kalben en temessük edin. Çünkü onlar sıratı müstakim üzere idiler[67]Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve sellem) in şöyle dediği rivayet edilmiştir: 'Benim sünnetime ve benden sonra hidayete ermiş raşit halifelerin sünnetine sımsıkı tutunun. [68]Rasulullah (saiiaiiaim aleyhi  sellem) in şöyle buyurmaktadır: 'Benden sonra Ebu Bekir ve Ömer'e uyun' ve 'Ammar'ın doğru yoluna tabi olun, ve İbni Ümmi Abd'in ahdine tutunun[69]Ömer [70] kadı Şureyh'e şöyle yazmıştı: 'Bir hüküm verdiğinde, önce Allah-u tealanın Kitabıyla hüküm ver. Allah-u tealanın Kitabında yoksa, Rasulullah (saiiaiiahn aleyhi ve seiiem) in sünnetiyle hüküm ver. Rasulullah'ın sünnetinde de yoksa salihlerin hükmüyle hüküm ver. Ömer (r) Ummehat'l-Evladın satılmasını men ve Talak-ı Selaseyi ilzam etmiş diğer sahabeler de ona bu hususlarda tabi olmuşlardır. Bir seferinde ihtilam olmuştu. Amr b. As ona bundan başka bir elbise edinsen dediğinde, şayet öyle yapsam elbette o, sünnet olurdu diye karşılık vermiştir.Ubey b. Ka'b: 'Bildiğin şeyin mucibince amel et, bilmediğini ise alimine havale et' demiştir.

Page 27: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Sahabeler Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve sellem) aralarında yaşarken fetva veriyorlardı.   Bu  da  onların  birbirlerini   taklit   etmeleridir.   Çünkü sahabenin sözleri, Rasulullah hayattayken hüccet olamaz. Allah-u teala bu hususta şöyle buyurmuştur: 'Müminlerin hepsinin, toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Her topluluktan bir cemaatın toplanıp dini iyice Öğrenmeleri ve kavimleri kendilerine dönün geldikleri zaman (Allah'ın yasakladığı şeylerden) kaçınmaları içm onları uyarmaları gerekmez mi?[71] Allah-u teala bu ayette sefere çıkanlara seferden döndüklerinde, ilim için oturanların tebliğ ettikleri şeyi kabul etmelerini farz kılmıştır. İşte bu onların alimlerini taklit etmeleridir.İbni Zubeyr 'Kardeşlerle beraber dedenin mirası hakkında soru sorulduğunda -Ebu Bekir'i kast ederek- şöyle dedi: Hakkında Rasu-lullah'ın: 'Eğer dünyada halil (dost) edinseydim onu halil edinirdim.' buyurduğu şahıs dedeyi -miras hükmünde- baba yerine koymuştur. [72] İbni Zubeyr'in bu ifadesi Ebu Bekir'i açıkça taklittir.Allah şahidin şahitliğini kabul etmeyi emretmiştir, bu da şahidin taklit edilmesidir.Şeriat el-Kaif in sözünü ve telef olan mallarda veya diğer şeylerde el-Haris, el-Kasım, el-Mukavvım [73] ve av cezasında avm misli ile hü-küm verenlerin sözlerinin dinlenmesini emretmiştir. Bunlar da yine taklittir. Her ne kadar bir tanesiyle iktifa edilip edilmeme hususunda ihtilaf etseler de mütercim, elçi, takdim edici, tezkiyeci vb. kişilerin sözlerinin kabulü üzere ümmet icma etmiştir. Bu da onları sırf taklittir. Yiyecek et, elbise vb. şeylerin -yapıcı ve satıcı- erbabını taklit ile iktifa ederek, helal ve haram sebeplerini sormadan satın almanın caiz olduğu üzerinde ümmet ittifak etmiştir.Şayet insanların hepsi içtihat etmek, alim ve faziletli olmakla mükellef kilınsalardı, insanların menfaatleri zayi olur, fabrika ve ticaret haneler çalışmaz hale gelirdi. Her insanın müçtehit ve alim olması seran bile mümkün değildir. Allah-u tealanin takdiri böyle bir şeyin meydana gelmesine mani olarak imkan bırakmamıştır. Gözlerikör bir adamın kıble hakkında başkasını taklit etmesi sonra tihanın okunması  ve  iktidanm kendisiyle  sahih  olduğu taharet .mamın taklit edilmesi, müslüman veya zimmi bir kadın Muzunu   veya   hayızdan   kesildiğinde   kocasına kendisiyle h tin caiz olduğunu haber verdiğinde o kadının taklit edilmesi, münaS 'i.enırin iddeti bittiğinde kadını taklit ederek  evlendirmesi, namaz vakitlerinin girişinde müezzini taklit etmeleri ve

Page 28: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

vakitlerini içtihat edip onu deliliyle bilmelerinin vacip onlara nama olmadığı üzere icma etmişlerdir.Siyan cariye, Ukbe b. Haris'e seni ve kannı emzirdim [74]dediğinde Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) Ukbe'ye hanımından ayrılmasını ve o kadını haber verdiği hususta taklit etmesini emretmiştir. Sonra imamlar, taklidin caizliğini açıkça ifade etmişlerdir. Hafs b. Gıyas diyor ki: Sufyan'ı şöyle derken işittim: 'Bir adamı hakkında ihtilaf olunan bir ameli yaparken görürsen her ne kadar sen o amelin haram olduğu görüşünde isen de o kimseyi o amelden sakındırma.İmam Muhammed de: Alime kendisinden daha alim birini taklit caizdir. Ancak ona kendisi gibi birini taklit caiz değildir, diyor.İmam Şafii de taklidi açıkça ifade etmiş ve şöyle demiştir: Hacda ihramh iken sırtlan öldüren kişiye ceza olarak bir deve fidye vermesini Ömer'i taklit ederek söyledim, ayıptan beri hayvanın satışı meselesinde söylediklerimi Osman'ı taklit ederek söyledim ve mirasta kardeşlerle beraber dedenin mirasını 'Onlar kendi aralarında bölüşürler' dediğimi Zeyd b. Sabit'in görüşüne göre söyledim. Çünkü feraiz meselesinde genelde Zeyd'in fetvalarım kabul ettim. Şafii yeni kitabının diğer bir yerinde bu fetvayı Ata'yı taklit ederek söyledim diyor.İşte   imam   Ebu   Hanife   kuyular  meselesinde   şöyle   demiştir: Kuyular meselesinde  tabiinin geçmiş  önderlerini  taklitten başka Kimsenin elinde delil olarak bir şey yoktur.''M ŞtG Imam Malik Medine ehlinin amelinden dışarıya çıkmamış ve 'Ameli bu hal üzere bulduk, beldemizdekikim  bu ame üzerecur  yerde kendisine uyduğumuz serden hiç birini Öyle yaparken görmedim' ifadeleri açık vesarihtir. İmam Malik'in bu gibi sözlerini burada cem etsek çok uzar giderdi, ancak biz bu kadarla yetiniyoruz. İmam Şafii de sahabe hakkında şöyle demiştir: 'Onların görüşü bizim için bizim kendi görüşümüzden daha hayırlıdır.Allah-u teala, kulların fıtratına öğrencinin öğretmeni, çırağın ustasını taklit etme sıfatını yerleştirmiştir. Halkın mesalihi ancak bu sıfatla yerine gelir, bu her ilim ve sanatta genel bir kaidedir.Allah, insan bedenlerini nasıl birbirinden farklı yarattıysa, onların akıl ve zekalarını da öylece farklı farklı yaratmıştır. Dolayısıyla Onun hikmetinde, adaletinde ve rahmetinde halkın hepsine hakkı delili ile

Page 29: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

bilmek ve dinin büyük küçük her meselesinde ona isabet eden şeylere doğru cevap vermeyi farz kılması güzel değildir.Şayet öyle olsaydı elbette halk ilim sahibi olmada müsavi olurdu. Aksine Allah bunu alim, diğerini öğrenci yapmış ve tâbiyi tâbi olu-nanla beraber, imamla cemaat yerine koymuştur. Bir alime tabi olup, onu taklit eden, onu yürümesiyle yürüyen, konaklamasiyla konaklayan olmasını Allah cahil halka nerede haram etmiştir?AUah-u teala, her zaman hadiselerin halka inebileceğini bilmektedir. Böyle bir durumda Allah onlardan herkese başına gelen hadisenin hükmünü, şartları ve gereklerini yerine getirerek şer-î delillerden almasını nerede farz etmiştir? Meşru olması bir tarafa, bunu yapmaya herkesin imkanı var mıdır?İşte Rasulullah (saiiaiiatm aleyhi ve seiiem) in ashabı, onlar beldeleri fethettiler. İslam ile buluşmaları yeni idi, kendilerine bir şey soruldu-ğunda fetva veriyorlardı ve soranlara sana bu fetvada delili talep ederek hakkı öğrenmek gereklidir demiyorlardı. Bu onlardan hiç birinden işitilmemiştir ve bilinmemektedir. Taklit, mükellefiyet ve var olmanın lüzumundan başka bir şey değildir. Taklidi inkar edenler kaçınılmaz ona mecburdurlar.Taklidi iptal için delil getiren kimseye şöyle deriz: Sen, zikrettiğin naklî her delilin nakil ve ravisinin mukallidisin. Çünkü onların doğruluğuna kati bir delil kaim olmamıştır. Dolayısıyla senin elinde raviyi taklitten başka bir şey yoktur. Hakimin elinde de şahidi taklitten başka bir şey yoktur. Cahil avam da böyle, alimi taklitten başka elinden bir şey gelmez. Bize alimi taklit etmeyi men ederken sana ravi ve şahidi taklit etmeyi mubah kılan şey nedir ki bize taklidi yasaklıyorsun? Ravi kulağıyla duyduğunu rivayet etti, alim de işittiğini kalbiyle idrak etti. Ravi işittiğini rivayet ederek eda etti. Alim ise idrak ettiğini fetva ile eda etti. Bu raviye işittiğini rivayet etmesi nasıl farz ise o alime anlayıp idrak ettiğini söylemek de öylece farzdır.Bunların durumlarına ulaşmayan kimselere de bunları dinleyip söylediklerini kabul etmek farzdır.Taklidi men edenlere şöyle de denir: Siz, imam fetvasında hatalı olur da o imamı taklit eden taklitçi de hataya düşer korkusundan taklidi men ettiniz sonra, ona hakkı talep ederken delil sormayı gerekli kıldınız. Oysa bu kişi bir alimi taklit ederken ki isabeti onun kendisi için içtihadındaki isabetinden daha fazla olacağı şüphe götürmez. Bu durum bilgi ve tecrübesi olmayan bir kimsenin ticaret metâı satın

Page 30: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

almasına benzer. Bu kimse ticaret metâını bilen tecrübeli emin ve salih birini taklit ederek onu satın alsaydı dilediği kârın husule gelmesi, kendi kendine gayret gösterip o metâı satın almasından kesin daha fazla olurdu. Bu da akıl sahipleri arasında ittifak edilen bir husustur.[75] Taklitçilere Karşı Olan Delil Sahiplerinin Sözleri Taklitçiler cemaatı hayret(изумление, удивление) size doğrusu. Kendinizin ve ilim erbabının aleyhinize taklitçiler ne ilim ehlidir ve ne de ilim ehli zümresinden sayılıdır, diye şahadetiyle kendi delilinizle kendi mezhebinizi nasıl iptal ediyorsunuz. Delil getirme nerede? Delil sahibinin makamı nerede, taklitçilerin makamı nerede? Batıl olan taklidi hak olarak göstermeye çalıştığınız ve bu uğurda zikrettiğiniz deliller hüccet sahibinden aldığınız ve insanlar arasında süslendiğiniz eğreti elbiseden başka nedir? Bu aynı zamanda ihsan olunmadığınız bir şeyle doymuş görünmekten başka nedir? Bize ilim verilmedi diye kendi aleyhinize kendiniz şahitlik ettiğiniz halde ilimden söz etmeniz üzerinize geçirdiğiniz sahte bir elbise ve ehli olmayıp gasp ettiğiniz bir makamdır. Bize haber verin bakalım, sizi taklide sevk eden şey delil mi? Yoksa delilin dışında birilerine muvafakat ve tahminleriniz mi? Bu iki kısmın birini tercih etmekten başka sizin için çıkış yolu yoktur. Bu iki kısımdan hangisini tercih ederseniz, o kısım sizin taklit mezhebinizin fesadına hüküm verici ve hüccet mezhebine dönmenizi gerekli kılcıdır. Biz hüccet lisanıyla size hitap ettiğimizde, biz bu yolun ehli değiliz diyorsunuz. Size taklitçi hükmüyle hitap ettiğimizde, taklidin geçerliliği için delil getirmeye çalıyorsunuz... Bu tenakuzdan başka bir şey değildir.Ne gariptir, taifelerden her taife, milletlerden her millet kendi taife ve ümmetinin hak üzere olduğunu iddia eder, ama sadece taklit fırkası bunların dışında kendilerinin hak üzere olduğunu iddia etmez.Şayet, Öyle bir şey iddia etselerdi, elbette taklidi iptal ederlerdi. Çünkü onlar kendilerini taklide sevk eden şeyin delil olmadığına kendileri şahitlerdir. Onların yolu sırf taklittir. Taklitçi hakkı batıldan ve yeniyi eskiden ayırt edemez.Daha da garibi imamlar kendilerinin taklit edilmelerini onlara yasakladığı halde taklitçiler bu hususta imamlarına muhalefetle asi olmuş ve şöyle demişlerdir: Biz onların mezhebi üzere devam etmekteyiz.

Page 31: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Oysa bunu yapmakla imamların, mezheplerini üzerine bina ettikleri usullerine muhalefet etmişlerdir. Çünkü imamlar, görüşlerini delil üzerine bina etmiş ve taklidi de yasaklamışlardır. Delil zahir olduğunda kendi sözlerini terk ederek, delile tabi olmalarım vasiyet etmişlerdir. Taklitçiler ise imamlarının bu vasiyetlerine de muhalefet etmişler ve biz onların tabileriyiz demişlerdir. Bu taklitçilerin kuruntusudur. İmamların tabileri, onların yoluna suluk eden, usul ve füruda onların izlerini takip eden kimselerdir.İmamlar, kitaplarında taklidin batıl ve haram olduğunu, taklitle fetva vermenin Allah'ın dininde helal olmadığını açıkça ifade etmişlerdir. Şayet bir devlet başkanı, kadıya mezheplerden muayyen bir mezhebe göre hüküm vermesini şart koşsa, bu şart ve bu şarta mebni atamalar sahih değildir geçersizdir. Bazı alimler, tayin ve atamaları geçerli, şartlan ise geçersiz görmüşlerdir. Müftüler için de hüküm aynıdır. Sıhhatini bilmedikleri bir şeyle fetva vermeleri alimlerin ittifakıyla haramdır.Taklitçinin bir sözün sahih veya fasit olduğuna dair bir bilgisi yoktur. Nedeni ise ilmin yolu ona kapatılmıştır. Sonra taklitçilerden herkes kendi imamının sözünü terk etmeyeceğini buna karşılık imamı için ona muhalefet eden ne varsa Kitap, Sünnet, sahabe sözü veya imamının emsali veya ondan daha alim kişilerin sözlerini terk edeceğini kendisi çok iyi bilir.Sahabe döneminde onlardan bir sahabeyi imam edinerek onun bütün sözlerini taklit eden, o sözlerden hiç bir şeyi terk etmeyen, buna karşılık onun gayrı başka birinin bütün sözlerini terk eden ve onlardan hiçbir şey alamayan bir tek şahsın olmadığını kesin biliyoruz. Bu durumun ne tabiin ne de tabei tabiin döneminde olmadığını da biliyoruz. Taklitçiler, batıl olan taklit yoluna suluk eden, Rasuluîlah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in diliyle övgüye mazhar, faziletli asırlarda[76] yaşamış bir şahsı gösteremezler. Aksine bu taklit bidati Rasuluîlah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in diliyle yerilmiş olan hicri dördüncü asırda ihdas olunmuştur.İmamlarını bütün sözlerinde onları taklit eden taklitçiler -o sözlerin gereğince- nikah, kan ve mallarla ilgili meselelerde bazen mubah, bazen de haram derler. Bununla beraber o sözlerin doğru mu yoksa büyük bir tehlike üzere hata mı olduğunu bilmezler. Bu adamların Allah-u tealanm huzurunda durumları çok çetindir. O zaman bilmeden Allah'a iftira ettiklerini ve hiç bir şey üzere olmadıklarını bilecekler elbet. İmamlardan diğerlerini terk ederek onlardan sadece bir tanesini taklit eden herkese aynen şöyle diyoruz: Taklit ettiğin

Page 32: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

imamı başkasına nispetle taklit edilmeye daha layık yapan şey nedir? Eğer o çağının en bilginidir, ondan sonra ondan daha alim gelmemiştir gibi batıl bir şey söyleyerek o alimin önceki alimlerden daha faziletli olduğunu söylerse ona şöyle denir:[77] (Birincisi) Kendi aleyhine şahadetinle sen ilim ehli değilsin taklit-çisin, hal böyle iken imamının ümmetin en bilgilisi olduğunu nereden bildin? Bunu ancak mezhepleri ve onların delillerini bilen ve onlar arasında racihini mercuhundan ayırt edebilen kimseler bilir. Gözleri görmeyen bir kimse, paranın gerçek mi şahta mi olduğunu nereden bilecek? Bu da taklitçilerin bilgisizce Allah'a iftiralarının başka bir yönüdür. [78] (İkincisi) Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, İbni Mesûd, Ubey b. Ka'b, Muaz, Ayşe, İbni Abbas ve İbni Ömer (r) taklit ettiğin imamından şüphesiz daha bilgilidirler. O halde onun taklidini terk edip bunları taklit et. Said b. Müseyyeb, eş-Şa'bi, Ata, Tavus ve emsali imamlar taklit ettiğin imamdan şüphesiz daha alim ve daha faziletlidir. Dolayısıyla neden daha alim ve daha faziletli olan ilim, din ve hayır hasletlerini kendinde toplamış kimselerin taklidini onların çok gerisindeki kimseler için terk ediyor ve onların sözlerinden ve mezheplerinden yüz çeviriyorsun. Eğer, taklit ettiğim imam onu benden daha iyi bilmektedir. Taklit ettiğim kimsenin sözü onu taklit etmemi ona muhalefet etmememi gerekli kılıyor. Çünkü onun ilminin çokluğu ve dininin selameti kendi fevkindeki, kendisinden daha alim birine delilsiz olarak muhalefet etmesine mani olur derse, şöyle denir: Sen taklit ettiğin kimsenin aldığı delilin, ondan daha alim ve faziletli veya onun dengi bir alimin aldığı delilden daha evla olduğunu nereden anladın? Birbirini nakzeden bu iki ifade birlikte doğru olmaz, bu mümkün değildir. Zira daha alim ve daha faziletli birinin doğruya ulaşması akla daha yakındır. Eğer bunu delille bildim derse, burada taklit makamından delil getirme makamına intikal ettin ve taklidi kendin iptal ettin denir. [79] (Üçüncüsü) Bu mazeretler ihtilaf olunan meselelerde sana asla fayda sağlamaz. Çünkü senin taklit ettiğin imamla başkalarının taklit ettiği imam ihtilaf edebilir. Farz edelim ki, imamlardan biri Ebu Bekir, Ömer veya benzeri bir sahabeye muvafakat etti, senin taklit ettiğin de bunlara muhalefet etti. Bu durumda senin: Bu imamların ikisi de

Page 33: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

alimdir, ancak bunlardan biri diğerinin aksine sahabelerden isimleri zikredilen kimselerle aynı görüşte birleşiyor. Dolayısıyla onu taklit etmem daha evladır demen gerekmez mi ? [80] (Dördüncüsü) Bir imam, diğer imama bedeldir, sahabe sözüne teslim olmak gereklidir ve sahabe taklit edilmeye daha layıktır. [81] (Beşincisi) Eğer taklit ettiğin imam Ömer, Ali, İbni Mesud (r) ve onların arkadaşlarına gizli kalan onların ulaşamadıkları bir ilme ulaşması mümkünse imamına gizli kalan onun ulaşamadığı bir ilme onun dengi veya ondan sonra gelen birinin ulaşması da mümkündür. Çünkü taklit ettiğin kişiyle onun dengi -biri veya ondan sonra gelen diğer başka biri arasındaki ilmi mesafe, taklit ettiğin kişiyle sahabe arasındaki ilmi mesafeden daha yakındır. Dini meselelerin, taklit ettiğine gizli kalması sahabeye gizli kalmasına nisbeten akla daha yakındır. [82] (Altıncısı) Daha alim ve daha faziletli bir alime, ilim ve faziletçe onun gerisindeki birinin sözüyle muhalefet etmeyi kendine mubah görüyorsun. Fakat ilmi ve fazileti daha az olan bir kimseye muhalefet etmeyi mubah görmüyorsun. Oysa sana yaraşan ve gereken bu tutumunun tersini yapmak değil miydi? [83] (Yedincisi) Sen imamını taklit ederken nikah, kan ve malları mubah yaparak ve malların sahiplerinin ellerinden çıkıp gayrının mülküne geçmesine fetva verirken bu fetvanın Allah ve Rasulünün emrine, ümmetin icmasına veya sahabeden birinin sözüne muvafık olup olmadığını biliyor musun? Evet derse Allah, Resulü ve bütün alimlerin batıl olduğunu bildiği bir şey söylemiş olursun. Hayır dersen aleyhine kendi şahadetin bize yeter. [84] (Sekizincisi) İmamını taklit etmen, taklit etmeni sana haram ediyor. Çünkü o, sana bunu yasaklamış ve şöyle demiştir: Bir imamın sözünü söylemek o sözün delilini bilinceye kadar sana helal değildir. Dolayısıyla imamın, ulemadan kendisini ve kendinden başka imamları taklit etmeni bu sözüyle yasaklamıştır. Eğer onların bütün

Page 34: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

görüşlerinde taklit ediyorsan bu da onun görüşü ve mezhebindendir, bu görüşünü de taklit etmen gerekir. [85] (Dokuzuncusu) Bütün alimler değil de sadece taklit ettiğin kimse hakkında o isabet etmeye daha evladır derken basiret üzere misin, yoksa değil mi? Ben bu sözde basiret üzereyim derse, iddiasının batıl olduğunu bilmediği bir şeyi söylemiş olur. Basiret üzere değilim derse -ki bu doğrudur- ona şöyle denir: Allah'ın kullan arasında basiretsızliğinle,doğru mu, yanlış mı bilmediğin bir hususta hüküm verdiğinden için yarın Allah'ın huzurunda Ona bildireceğin mazeretin nedir? Taklit ettiğin imam sana bir tek sevapla dahi fayda vermeyecek ve senden bir tek seyyiatı alıp yüklenemeyecek. [86] (Onuncusu) Taklit ettiğin kişinin masum olduğunu iddia edebil{r misin yoksa, o da hata yapabilir mi? Bu sorunun birinci kısmına evet demen imkansız. Çünkü onun masum olmadığını sende ikrar etmektesin. Dolayısıyla sorunun ikinci kısmına evet demen kesindir. İmamının hata yapabilirliğini sen de caiz görünce böyle birinin sözüyle nasıl olurda bu helal, bu haram, bu vacip der insanların kanını döker nikahlarını mubah, mallarım başkalarının mülküne intikal ettirir canlarını yakarsın. [87] (On birincisi) Taklit ettiğin kimsenin sözüyle fetva ve hüküm verdiğinde, bu söz Allah'ın, Rasulünü gönderdiği, Kitabını indirdiği ve kullarına şeriat yaptığı yegane din işte bu sözdür. Bunun gayrı şeyler Allah'ın dini değildir mi dersin, veya Allah'ın kulları için şeriat yaptığı din bu sözün hilafı bu sözün dışında mı dersin, yoksa sadece bilmiyorum mu dersin? Senin için bu sözlerden birini seçmekten başka çare yoktur.Birincisine kesinlikle senin için yol yoktur. Çünkü Allah-u tealanın yegane dini İslam'a muhalefet edenlerin en hafif dereceleri büyük günahkar olmalarıdır.İkincisini de sen iddia etmiyorsun. Üçüncüsünden başka sana sığınak kalmamıştır. Neticesi en güzel ve en faziletli haliyle bilmiyorum olan bir işle nasıl (taklide dayanan fetvalarla) insanların kanlan akıtılır, nikahlan kıyılır, malları ellerinden çıkar, helaller ve haramlarla haklar zayi olur? Adamın dediği gibi: Bilmiyorsan bu bir musibettir, ya biliyorsan bu daha büyük bir musibettir. [88]

Page 35: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

 (On ikincisi) Taklit edip sözlerini Sarinin naslannın yerine koydu-ğunuz falancalar doğmadan önce insanlar ne yapıyorlardı. Keşke bununla yetinseydiniz bilakis o sözlere uymayı Sarinin naslanndan daha evla buldunuz. Bu falan ve filanlar dünyaya gelmeden önce insanlar ne halde idiler hidayette mi, yoksa dalalette mi? Onların hidayet üzere olduğunu ikrar etmeye mecbursunuz. O insanlar Kur'an, sünnet ve asarı sahabeye ittibadan başka, Allah'ın ve Rasulünün sözünü ve sahabenin asannı, bunlara muhalefet eden her şeye tercihten başka, falanın sözü ve filanın görüşü yerine Allah'ı ve Rasulünümanın dışında hangi hal üzere idiler? Hak ve hidayet bu haem Ya" olunca haktan sonrası dalaletten başka nedir? O halde insanlat ayrına ne diye dönüyorsunuz?krtcilerden her grup, taklit ettiğimiz imam selefin geçip gittiği  sebat etmiş, selefin düsturunu takip etmiş ve onların yoluna haltmiş bir kişidir derse -ki aynen öyle diyorlar- onlara şöyle taklit ettiğiniz imama diğer imamlar da bu hasletlerde iştirak mr mi yoksa sizin imamınız taklide layık olup, onun gayrı diğer bundan mahrum mu kılındı? Bu iki sorudan mutlak birine im arvermeniz gerek, ikincisine evet diyenler varsa, onlar dört faklılardan daha çok yolunu kaybetmişlerdir. Eğer birincisine evet derlerse onlara şöyle denir; imamınızın bütün sözlerini kabul ederken onun emsali başka birinin veya ondan daha alim birinin bütün sözlerini reddetmeyi nasıl uygun gördünüz? Bir söz, bir kişi için ne ret olunur, ne de kabul edilir. İsabet etmek taklit ettiğiniz imamınızın üzerine vakfedilmiş, hata da ondan gayn imamların üzerine vakfedilmiş gibi imamınızın her söylediğine arka çıkmaya, ona muhalefet edenlerin her söylediğini reddetmeye kendinizi vekil yapmışsınız. [89] (On üçüncüsü) İmamlardan taklit ettiğiniz kimseler kendilerini taklit etmenizi yasaklamışlardır. Buna rağmen, onlara muhalefet edenlerin ilki yine sizlersiniz.İmam Şafii şöyle diyor: Delilsiz ilim talep eden kişinin misali gece odun kesen oduncunun misali gibidir. İçerisinde zehirli bir yılan olan odun destesini sırtlar, yılan onu sokmaya başlar, fakat o kişi yılanın farkında bile değildir.

Page 36: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

imam Ebu hanife ve İmam Yusuf da şöyle diyor: Nereden aldığımızı bilene kadar hiç kimseye bizim görüşümüz ile amel etmek helal olmaz. İmam Ahmed: 'Dininde hiç kimseyi taklit etme' demiştir.[90] (On dördüncüsü) Siz yarın Allah-u tealanın huzurunda kulların cinayetleri, nikahları, mallan ve cezalanyla ilgili meselelerde taklide hükümlerden ve Allah'ın dininde bu helaldir, bu dediğiniz fetvalarınızdan dolayı sorguya çekileceğinize gerçekten inanıyor musunuz? Biz ona gerçekten inanıyoruz derlerse, onlara şöyle denir: Allah bunları nereden (ve neye göre) söylediniz diye sorduğunda cevabınız ne olacak? Cevabınız: İmara Muhammed 'Kitabu'1-Asl' isimli eserinde İmam Ebu Hanife ve İmam Ebu Yusuf un görüş ve ihtiyarlarını kendi görüşü ve'ihtiyarı ile birlikte rivayet etmiştir. Biz o kitapta ki bu görüşlere göre bu helaldir bu haramdır diye hüküm verdik.Başkaları ise: 'el-Müdevvene' isimli eserde Sahnun Îbnu'l-Kasım tariki ile İmam Malik'ten naklettiği görüş ve ihtiyarlarına göre biz bu şudur diye hüküm verdik.Başkaları ise: Bunların dışındaki diğer imamların cevaplanndaki görüş ve ihtiyarlarına göre bu şudur diye hüküm verdik demek mi olacak? Keşke bunlarla kalsaydımz veya azimet ve gayretiniz ona doğru yükselseydi. Fakat tam tersi oldu. Onlardan tabaka tabaka aşağıya indiniz. Allah-u teala benim emrim veya benim Resulümün emri ile mi yaptın diye sorduğunda, cevabınızda: Senin ve Rasulünün emrettiği şeyi biz yerine getirdik diyebilirseniz o zaman kazandınız ve kurtuldunuz. Böyle bir cevap vermeye muktedir değilseniz o zaman onu bize ne sen, ne de Rasulün, ne de imamlarımız emretmedi demek zorunda kalırsanız. [91] (On beşincisi) Meryem oğlu İsa (aleyhisselam) adil imam ve adıl hakem olarak indiğinde kimin mezhebiyle hüküm verecek, kimin görüşüne göre fetva verecek? Elbette Allah-u tealanm kullarına teşri ettiği Nebimiz (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in şeriatıyla hüküm verecektir. İnsanların İsa'ya en layık olanı Rasulullah o şeriatla hüküm vermiş ve size de onunla hüküm ve fetva vermenizi vacip kılmıştır. Şeriatın dışındaki bir şeyle hüküm vermek elbette hiç kimseye helal değildir. Eğer yukarıdaki soruda biz ve siz aynı eşit durumdayız derseniz, biz de şöyle deriz. Evet, ancak biz cevabımızda sizden farklıyız. Mesela biz Allah-u tealaya: 'Ya Rabb!..

Page 37: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Sen kesin biliyorsun ki biz, insanlardan hiç kimseyi ne senin kelamına, ne Rasulünün kelamına, ve ne de onun ashabının kelamına mihenk edinmedik. Hakkında anlaşmazlığa düştüğümüz şeyi kimsenin görüşüne arz etmedik ve hiç kimsenin sözünü de ihtilaflı meselemizde hakem yapmadık. İmamlardan hiç birinin sözünü ne senin, ne Rasulünün ve ne de onun ashabının sözlerine tercih etmedik. Yanımızda alimlerin -bu kim olursa olsun- delilsiz görüşlerini terk etmek senin vahyinin önüne geçirmemizden daha ehvendir. Biz Kitabında bulduğumuz hükümlerden, Rasulünün sünnetinden ve onun ashabının fetvalarından bize ulaşan sözlerle fetva verdik. Şayet bunlardan ayrıldıysak bu bizden hataen olmuştur, bilerek kasten olmamıştır. Ne Senden ne Rasulünden ve ne de müminlerden gayrı güvenilir sırdaşlar edinmedik. Dinimizi yaşarken fırka fırka ayrılıp hizipler olmadık. İmamlarımızı, bizimle Rasulünün arasında, Rasulünden bize tebliğ ve nakil ettikleri husus-larda öğretmenler edindik. Çünkü Sen ve Rasulün, onları dinlememizi ve onların Senden ve Rasulünden tebliğ ettikleri hususları kabul etmemizi emretmiştiniz. Bize tebliğ olunan hususları Senden ve Rasulünden dolayı işittik ve itaat ettik. Biz, Seni bırakarak imamlarımızın sözleriyle birbirine buğuz eden kimselerden olup onları Rabler edinmedik. Aksine biz imamlarımızın sözlerini Kitabına ve Rasulünün sünnetine arz ettik. Bu ikisine muvafık olanları -kimden olursa olsun-aldık kabul ettik. Kitabına ve Rasulünün sünnetine muhalif olan şeylerden de yine kimden gelirse gelsin yüz çevirerek iltifat etmedik. Her ne kadar onlar Seni ve Rasulünü bizden daha iyi biliyorlarsa da kimin sözü Senin ve Rasulünün sözüne muvafık ve uygun ise o kimse o meselede herkesin alimidir.' İşte bizim cevabımız budur. Biz size yemin veriyor ve soruyoruz siz de böyle misiniz ki, sözün tebdil edilmeyeceği, batılın da asla revaç bulamayacağı Zatın huzurunda böyle cevap vermeniz mümkün olsun. [92] (On altıncısı) Siz taklitçilerden her taife, kendi taklit ettiği kişinin dışında baştan sona sahabe, tabiin ve bu ümmetin alimlerinin sözlerini, sözleri hesaba katılmayan, fetvalarına bakılmayan, onlarla uğraşılmayan onlar fetva dahi addolunmayan kimselerin durumuna koymuştur. Şayet o fetvalara bakmak isteseler onlara bakma yönleri sadece kurnazlık yapmak ve aklı çalıştırmak, bir de taklit ettikleri kimsenin sözüne muhalefet eden kimselerin sözlerine reddiye yazmaktır. Bu adamlara göre kendi dışındakilere reddiye

Page 38: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

yapmalarını mubah kılan tek şey taklit ettiklerine bir başkasının muhalefet etmesidir. Mesela, taklit ettikleri kimsenin sözü Allah ve Rasulünden gelen bir nassa muhalefet etse, vacip olan o nassı akla gelmedik hile ve tekellüflerle delalet ettiği zahir manasından çıkarmak, o nassı mümkün olan her yolla delil olmaktan uzaklaştırmak ve onunla taklit ettiği kimsenin sözünü tashih etmektir.Ey Allahım! Bu bidatlara karşı dinine, Kitabına ve Rasulünün sünnetine sen yetiş. Eğer Allah-u teala bu dinin bekasını tekeffül etmemiş olsaydı, o bidatlardan neredeyse iman arşı yıkılır ve iman rükünleri yerle bir olurdu.Sahabe, tabiin ve sair ulemaya en kötü övgü, onların hukukunu en fazla hafife alma, onlara karşı yapılması gereken saygıya en çok ria-yetsizlik ve onlara karşı en büyük ihanet, taklitçilerin Allah ve Rasulünü bırakarak yegane sırdaş ve mutemet edindikleri imamların dışında hiç kimsenin sözüne iltifat etmemeleridir.[93] (On yedincisi) Ehli taklidin işlerinin en hayret vericilerinden biri de: Kur'anın kolaylığı, elde edilişinin külfetsizliği, beyan ve açıklama sınırlarının en uzak hudutlarına hakimiyeti ve içerisinde tenakuz ve ihtilaf olmadığı halde hakkı Kur'an ve sünnetten delili ile bilmekten aciz olduğunu iddia etmeleridir. O Kur'an ki, masum bir tebliğciden tasdik olunan bir nakille bize kadar gelmiştir. Allah-u teala, hakkın üzerine açık deliller ikame etmiş ve kullarına sakınacakları şeyleri beyan etmiştir. Allah-u tealamn açıklamasını kendi üzerine aldığı delillerin bilgisinden aciz olduğunuzu iddia ederken kalkıp imamınız-ın taklit edilmeye gayrından daha layık olduğunu onun bu ümmetin en bilgini zamanının ve kendinden sonrakilerin en faziletlisi olduğunu delille bildiğinizi söyleyebilmektesiniz. Sizden her grubun taşkınları, usul ve füru kitaplarında imamın taklit edilmesinin vacip, onun gayrının taklidini de haram etmektedir. Allah-u tealamn üzerine açık deliller bina ettiği hususlarda tercih kendisine gizli kalıp yol bulmayan fakat Allah-u tealamn hiç delil göstermediği imamına ve onu isabet etmeye diğerlerinden daha evla olduğuna yol bulan kimseye gerçekten taaccüp edilir.                                                    îbni Kayyım bu ifadesiyle, bana bizim buralarda ders halkalarında sık sık tekrarlanan bir sözü hatırlattı. O da:Hangi ayet veya hangi hadis bizim ashabımızın üzerinde olduğu görüş ve fetvaya muhalif olursa o ayet veya hadis ya mensuhtur ya da tevil olması gerekir. [94]

Page 39: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

 (On sekizincisi) Siz ehli taklit, taklit ettiğiniz kimsenin görüşüne muvafık bir ayet buldunuz mu, o ayeti aldığınızı açıklarsınız. Oysa bu ayeti alışınızda bile dayanağınız imamınızın sözüdür ayet değildir. Çünkü imamınızın sözüne muhalif başka bir ayet görseniz o ayeti almazsınız. Aksine onun tevil yönlerini araştırırsınız ve imamınızın sözüne muhalif olması itibarıyla o ayeti zahir manasından çıkarma yollarına gidersiniz. Sünnetin naslarında da yaptığınız bundan farklı değildir. Mesela, imamınızın sözüne uygun bir hadis buldunuz mu alır ve Rasulullah'ın şöyle şöyle emri var dersiniz. Buna karşılık imamınızın sözüne muhalif yüzlerce sahih hadis görseniz onlardan hiç birine iltifat etmez ve onlardan hiç birisi için Rasulullah şöyle şöyle emretti demezsiniz. İmamınızın sözüne uygun bir tek mürsel haber bulsanız onu alır ve delil yaparsınız. Ama imamınızın görüşüne muhalif yüzlerce mürsel haber görseniz hiç birini almaz ve mürsel hadisi illetli olduğu için delil olarak almayız dersiniz. [95] (On dokuzuncusu) Sizin bir hadisi bu ister mürsel olsun ister müsned olsun kabulünüz o hadis taklit ettiğiniz imamın görüşüne uygun olduğu içindir; hadis müsned veya mürsel olduğu için değildir. Sonra aynı hadiste imamınızın görüşüne muhalif bir hüküm gördüğünüzde o hükmü almaz terk edersiniz. Oysa iki hükmün menşei de aynı hadistir. Bir hadis, taklit ettiğiniz kimsenin görüşüne uygun olan meselede sizin için hüccettir; fakat aynı hadis, onun görüşüne uygun olmadığı meselede sizin için hüccet değildir. [96] Taklitçilerin Sünnetin Bir Kısmını Alıp Diğer Kısmını Terk Etmedeki Tenakuzlarına Misaller Taklitçilerden Bir Grup: (1) Abdest de kullanılan bir suyun temizliğinin kalktığına Rasu-lullah: 'Kadının abdestinden artan su ile erkeğin abdest almasını men etti.[97] hadisiyle delil getirerek erkek ve kadının uzuvlarından ayrılan su, onların abdest sularının fazlasıdır dediler. Hadisin işaret etmediği bir anlam ile hadisi yorumladılar, sonra bu yanlış yorum üzere hadise muhalefet ederek erkek ve kadından her biri diğerinin abdest suyundan arta kalanla abdest alabilir dediler. Oysa hadiste kast edilen mana çok açıktır. Çünkü Rasulullah (saiiaitahu aleyhi ve

Page 40: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

seiiem) kadının su ile baş başa kaldığında onun abdest suyunun fazlası ile erkeğin abdest almasını yasakladı. Buna rağmen onların yanında ne kadının su ile baş başa kalması ne de fazlanın kadının fazlası olduğuna dair bir iz yoktur. Delil getirdikleri hadise farkında olmadan kendileri muhalefet ettiler ve hadisi hamlolunmaması gereken bir manaya hamlettiler. Çünkü abdest suyunun fazlası o sudan abdest alındıktan sonra arta kalan fazlasıdır. Kendisi ile abdest alman ve kullanılan su değildir. Sonra böyle bir suya suyun fazlası denmez. Netice olarak, bu hadisle irade olunmayan bir mevzuda hüccet getirirlerken asıl irade olunan bir mevzuda bu hadisle delil getirmeyi iptal ettiler. [98] (2) Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve sdicm) in 'Durgun suya bevl edilmesini yasakladı[99]hadisi ile evsafı değişmese de yağmur vb. sebeplerle çukurlarda birikmiş suyun necasetine delil getirdiler. Sonra durgun suya bevl edilse suda eğer iki kulleden az değilse o su necis olmaz dediler. [100] (3) 'Sizden biri, uykusundan uyandığı vakit elini üç kez yıkaymca-ya kadar su kabının içine sokmasın. [101] hadisi ile delil getirdiler. Sonra bir kişi elini üç kez yıkamadan önce su kabına sokarsa su necis olmaz, elini yıkaması ona vacip de değildir. Eğer elini yıkamadan Önce su kabının içine sokmak isterse dilediği gibi yapar dediler. [102] (4) Bu meselede bir de 'Arabi'den bir kişinin mescide bevl ettiğinde, Rasulullah oranın toprağının kazılmasını ve toprağın çıkartılmasını emretti. [103] diye delil getirdiler. Sonra böyle bir durumda bevl edilen bir yerin kazılması  vacip  değildir.  Çünkü  orası  güneş  ve  rüzgarla kuruyana kadar terk olunsa temizlenir dediler. [104] (5) Kullanılmış suyla abdest almanın yasak olduğuna Rasulul-lah'ın: 'Ey Abdu'l-Muttalip oğullan... Allah size insanların ellerinin kirlerini kerih görmüştür, (yani sadaka almanızı), [105] hadisi delil getirdiler. Sonra Abdu'l-Muttalip oğullarına zekat almak haram değildir dediler. [106] 

Page 41: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

(6) Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in: 'Onun (denizin) suyu temiz ve ölüsü helaldir. [107]hadisi ile ölmüş balığınkara hayvanlarından ölenlerin hilafına suyu necis etmeyeceğine delil getirdiler. Sonra bu hadisin kendisine muhalefet ederek denizde ölen balığın yenmesi helaldeğildir ve denizde yaşayan hayvanlardan balığın dışında hiç yemek de helal değildir, dediler. [108] (7) Rey ehli, köpek ve onun salyasının necis olduğuna, Rasulul lah'ın: 'Köpek birinizin kabını yaladığında o kimse o kabı yedi def yıkasın,[109] hadisi ile delil getirdiler. Köpeğin yaladığı kabı yedi defa yıkamak vacip değildir, aksine bir kere -veya onlardan bir guruba göre de üç kere- yıkaması yeterlidir dediler.'Necaset-i Galiza'yı dirhem miktarı ile dirhem miktarı olmayan arasını tefrik etmelidir dediler ve Ebu Hureyre tariki ile merfu olarak rivayet olunan: 'Dirhem miktarı necasetten dolayı namaz iade olu-nur.' manasındaki zayıf hadis ile delil getirdiler. Sonra dirhem miktarı necasetten dolayı namaz iade olunmaz dediler. [110] (8) Ali'nin zekat mevzuunda rivayet ettiği 'Develerin adedi yüz yirmiden fazla olması halinde hesap farizanın başına çevrilik ve her beş deveye bir koyun zekat verilir, [111] hadisini delil olarak aldılar sonra hadise tam on iki yerde muhalefet ettiler. Amr b. Haznrın rivayet ettiği [112]'Zekat malı iki yüz dirhemden daha fazla olduğunda o fazlalık kırk dirheme ulaşıncaya kadar (fazlalığa) zekat olarak bir şey yoktur. [113]O fazlalık kırk dirheme ulaştığında onun için bir dirhem vardır,' hadisiyle delil getirdiler. Sonra da bu hadisin metninde ona on beş yerde muhalefet ettiler. [114] (9) Alışveriş deki muhayyerliğin en fazla üç gün olacağına 'Musarrat[115] hadisiyle delil getirdiler. Bu da tuhaflıklarının bir başka çeşididir. Çünkü bunlar o hadisi reddeden insanların en aşırı gidenleridir ve o hadisle asla amel etmezler. Hadis sahih olarak hak ise ona ittiba etmek vaciptir. Eğer hadis size göre sahih değilse bugetirerek muhayyerliği üç gün takdir etmek caiz değildir. hadisi de ^ hadiste şartın muhayyerliğe bir taarruzu yoktur. Bununla oıunan ve

Page 42: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

hadisin delalet ettiği şeye muhalefet ettiler ve Hadisle ıra etmediği şeye hadisle delil getirdiler. [116] 10) Bu meseleye birde (aşırı saflığı sebebiyle) alış verişte devamlı Hibban b. Munkiz'in haberiyle delil getirdiler. Rasulullah: muhayyerlik  süresini  üç  gün  yapmıştı,[117] dediler. Sonra bu uerjn tamamına muhalefet ederek aldanan kişinin harcadığı onlara müsavi olsa da o kişinin muhayyerliği yoktur dediler. Bunlara öre  ister müşteri   aldatmaca  yok  desin,   ister  demesin,   ister  az kandırılsın,   ister  çok  kandırılsın,   müşteriye  bunların  hiç  birinde muhayyerlik hakkı yoktur. [118] (11) Ramazanda gündüzün orucunu yiyen kişiye kefareti vacip etmelerinde,   (Ramazan   orucu   kefaretiyle   ilgili)   hadisin   değişik lafızlarından birinde 'Bir adam iftar etti. Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) de ona kefareti  emretti, [119] ifadesi var diye bu  hadisle  delil getirdiler.  Sonra hadisin aynen bu  lafzına muhalefet ederek unun tozmasıyla bir kişinin boğazına gitmesi, hamuru yalayarak tatması veya ihlilec (bir ağaç meyvesi) tatması veya koku sürünmesiyle oruç bozulur, ancak kefaret gerekmez dediler. [120] (12) Kasten  kusan  kişiye -o günkü  orucu  kaza  etmesinin vucubiyetine Ebu Hureyre[121]hadisi ile delil getirdiler. [122] (13) Yolculukta oruç  tutmamak  ve  namazı  kasır  etmek  için meSafeSİnİn   tahdidinde   Rasulullah   (sallallaluı aleyhi  ve sellem)   İnah a ve Ahiret gününe iman eden bir kadına kocası veya mahremi ° madan üc günlük yola sefer etmesi helal değildir, [123] hadisi ile delilgetirdiler. Bu hadisle delil getirip iddia ettikleri meseleye kesinlikle delil olmamakla beraber yine de aynı hadise muhalefet ederek; cariye, mukatep ve ummu'I-veled kocası veya mahremi olmadan yolculuk etmesi caizdir dediler. [124] (14)  İhrama girmiş birinin yüzünü örtmesinin yasak olduğuna İbni Abbas (r) in rivayet ettiği devesinden düşerek vefat eden kişi hakkında Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in:  'Ne başını ne de

Page 43: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

yüzünü örtmeyin. Çünkü o, kıyamet günü 'iebbeyk, lebbeyk' diyerek haşır olunacaktır,[125] anlamındaki hadisle delil getirdiler. Sonra tuhaflıklarından ihramlı vefat ettiğinde başını ve yüzünü Örtmek caizdir, zira onun ihramı artık hükümsüz olmuştur dediler. [126] (15) İhramlı iken sırtlan öldüren kişiye, ceza olarak onun bedelini vermesinin vacip olduğuna dair Cabir'in Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) e nisbet ederek söylediği 'Sırtlanı öldüren cezasını öder ve onu yiyebilir,'[127]  manasındaki fetvasıyla delil getirdiler. Sonra Cabir'in bu hadisine muhalefet edip sırtlanı yemek helal değildir dediler. [128] (16) Zekat farizasında bir yaşındaki dişi deve yavrusunu zekat farizası olarak vermesi gereken kişi, onun yerine iki yaşını doldurmuş dişi deve yavrusu veya ona mukabil eşek verdiğinde yeterli olur dediler ve bu görüşlerine Enes (r) in rivayet ettiği, Rasulullah (saiiaiiaiu. aleyhi ve seiiem) in: 'Bir kimsenin malik olduğu develeri bir 'binti mehad1 zekat nisabına ulaşırda develeri arasında 'binti mehad' bulunmaz ve 'binti lebun' bulunursa, o kimseden 'binti lebun' kabul edilir ve zekat memuru bu 'binti lebun' ile birlikte mal sahibine yirmi dirhem gümüş yahut iki koyun verir, [129]  hadisi ile delil getirdiler. Sonra tuhaflıklarından hadiste tayin edilen miktar, (yani: yirmi dirhem gümüş yahut iki koyun) a delalet eden hususları söylemezken, onunla irade edilmeyen ve hiç ilgisi olmayan 'binti mehad'in yerine eşeğin verilmesine delil getirdiler. [130] (17) Müslüman bir kimse Daru'l-Harpte had cezasını gerektiren bir suç işlese orada ona had cezasının uygulanıp uygulanmayacağına 'Savaşta -diğer bir rivayette seferde- eller kesilmez,[131] manasındaki zayıf hadisle delil getirdiler. Buna rağmen bu hadisle amel etmediler. Çünkü onların yanında ne sefer ne de gazvenin hadiste izi eseri yoktur. [132] (18) Kurban kesmenin vacip olduğuna Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem)  in:   'Kurban kesmeyi ve onun etinden komşuya yedirmeyi emretti,' manasındaki hadisle delil getirdiler. Fakat komşu ve fukaraya kurban etinden vermek vacip değildir dediler. [133] 

Page 44: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

(19) Gasıp ve hırsızın gasp ederek veya çalarak kestiği hayvanın yenmesinin mubah olduğuna Rasulullah (saiiaMaim aleyhi ve sdiemj in ashabından bir toplulukla beraber yemeğe davet olunmuştu. Yemekten bir lokma alınca şöyle dedi: 'Ben bu etin haksız yere alınmış bir koyundan olduğunu sanıyorum. [134] (Ev sahibi) kadın: Ya Rasulellah, bu koyunu falanca kadından kocasının haberi olmadan almıştım Rasulullah: 'O yemeğin esirlere yedirilmesini emretti,' anlamında, haberle delil getirdiler. Sonra bu habere muhalefet ederek gasılin kestiği helaldir ve müslümanlara ondan yemek haram olmaz dedileı. [135] (20) Rasulullah (saüaiiahu aleyhi ve seiiem) in 'Hayvanın cinayet ve zararı hederdir, [136] hadisiyle (koyun vb. hayvanlardan oluşan) sürünün cinayet ve zararının kefaletinin iskat edilmesine delil getirdiler. Sonra hadisin delalet ettiği ve kendisiyle kast olunan hükme muhalefet ederek kim bir hayvana biner veya onu bağlar veya onu sürer de o hayvan da ağzıyla birisini ısırırsa o kimse bunu tazmin eder. Ancak hayvanın bu durumlarda ayağı ile telef ettiği şeye tazminat yoktur dediler. [137] (21) Yaralamalarda yara iyi olana kadar kısasın tehir edilecek Rasulullah'dan rivayet edilen:  'Bir kimse diğerini diz kapağın boynuzla dürterek- yaralamıştı, adam kısas talep edince Rasuluiı l (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem):   'Adama yarası iyileşinceye kadar mühlet demişti, adam kabul etmey (ip kısas da ısrar ed) ince iyileşmeden ön ona kısas uygulamıştı,[138] mealindeki meşhur hadisle delil getirdi] Sonra bu hadisteki -dürtmeden dolayı- kısas hükmüne muhalef t ederek dürtmeden dolayı yaralanmalarda kısas olamaz dediler. [139] (22) Oğlunun cariyesi veya ümmi veledi ile zina eden kimseden had cezasının düşeceğine Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in: 'Sen rio malın da babanın mahndansınız, [140] hadisi ile delil getirdiler. Sonra bu hadise, delalet ettiği manada muhalefet ettiler ve oğlunun malında babanın hiç bir hakkı yoktu deyip babaya oğlunun malından bir misvak dalı veya fazla bir şeyi mubah görmediler. Aksine oğlunun borcundan dolayı babayı hapsedip, telef ettiği şeylerin tazminatını da babasına yüklediler. [141] 

Page 45: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

(23) Müezzin Kamet getirirken 'Kad kameti's-salah' dediği vakit imamın tekbir almasına Bilal (r) in Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem} den: 'Namazda amin derken beni geçmeyin'  [142]buyurdu diye rivayet ettiği hadisle delil getirdiler. Sonra bu hadise açıkça muhalefet ettiler ve ne imam ne de cemaat sesli olarak amin demezler dediler. [143] (24) Başın dörtte birini meshetmenin vacip oluşuna Muğire'nin rivayet ettiği, Rasulullah ısaiiaiiahu aleyhi ve seiiem) "Başının ön tarafına ve sarığına mesnetti [144] manasmdaki hadis ile delil getirdiler. Sonra hadisin delalet ettiği hususa muhalefet ederek, sarıklar üzerine meshet-mekle ilgili bir eser bile yok dediler. Başa meshetmenin farzı başın ön tarafına meshetmekle gelmiştir.  Dolayısıyla sarıklar üzerine mes-hetmek vacip değildir. Hatta onlara göre bu müstehap bile değildir. mazda imama mütâbeat etmek müstehaptır demelerine ıiaiiahu aleyhi ve seiiem) in 'İmam ancak kendisine uyulsun diye idi' hadisi ile delil getirdiler. İmama uymak, imam ne benzerini aynen yapmayı gerektirir dediler. Sonra hadisin yaparsa f^kme muhalefet ettiler. Çünkü hadisin devamında Mıvı vakit siz de tekbir alınız, o rüku ettiği vakit siz de rüku tekbir (şemi Allahu limen hamideh' dediği vakit oturarak kılınız.'  ifadesi vardır. [145] (26) Namazda fatihayı okumanın farz olmadığına namazını kötü v lan kişiye  Rasulullah  (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem):   'Kur'andan  bildiğin kolayına geleni oku. [146] buyurdu diye delil getirdiler. Sonra hadisin açıkça delalet ettiği [147] Sonra rukuya varıp mutmain oluncaya kadar kal Dön de yeniden kıl. Çünkü sen namaz kılmış olmadın...' hükmüne muhalefet ederek Rasulullah'm bu emri namazda tadili erkanın gerekli bir farz oluşundan değildir dediler. Oysa hadiste tadili erkan ve kıraatle ilgili emir aynı emirdir. [148] (27) 'Celsetu'l-İstirah'nın  terkine  Ebu  Humeyd,  rivayet  ettiği hadiste celsetu'l-istirahayı zikretmedi  [149] diye delil getirdiler. Sonra bu hadiste -açık ve sarih olarak zikredilen- rukuya giderken ve rukudan doğrulurken elleri kaldırma hükmüne muhalefet ettiler. [150] 

Page 46: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

(28) Namazda   Rasulullah' salat'u-selam   getirmenin   farz olmadığına  İbni  Mesud'un  rivayet  ettiği   '...Onu söylediğin  vakit namazın tamam olmuştur. [151] manasmdaki hadisle delil getirdiler. Sonra bu hadisin delalet ettiği hükme muhalefet ederek namazda onu söylerse veya söylemezse namazı tamamdır dediler. [152] (29) Cuma günü imam hutbe okurken konuşmanın caiz olduğuna h (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem)  in hutbe okurken mescide giren kimseye: 'Ey falan oturmadan namaz kıldın mı? dediğinde o adam, hayır demişti[153]. Rasulullah: 'Kalk iki rekat namaz kıl' demişti,' mana-sındaki hadisi ile delil getirdiler. Sonra bu hadisin delalet ettiği hükme muhalefet ederek imam hutbe okurken mescide giren kimse oturur namaz kılmaz dediler. [154] (30)  Namazda elleri kaldırmanın kerih oluşuna Rasulullahaleyhi ve seiiem) in: 'Ne var ki sizleri güneşte kalmış atların kuyrukları gibi ellerinizi kaldırır indirir vaziyette görüyorum? [155]hadisi ile delil getirdiler. Sonra bu hadisin delalet ettiği hükme muhalefet ettiler. Çünkü hadisin devamında.Sizden biri namazdan çıkarken sağında ve solunda bulunan kardeşine 'es-Selamu aleykum ve rahmetullah' diyerek selam vermesi yeterlidir, [156] ifadesi vardır. Sonra hadisin bu kısmına da muhalefet ederek, namazdan çıkmak için kişinin buna ihtiyacı yoktur, namazı bozan bir şey yapması ona kifayet eder dediler. [157] (31) İmamım hades yapması vaktinde yerine birini geçirmesinin caiz olduğuna 'Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in namaz için mescide çıktığında  Ebu  Bekir,   insanlara  namaz  kıldırıyordu.   Ebu  Bekir Rasulullah'ı fark edince yerinden geriledi, Rasulullah da öne geçti ve insanlara namaz kıldırdı, [158] manasındaki sahih hadisle delil getirdiler. Sonra hadisin delalet ettiği manaya muhalefet ederek, Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) Ebu Bekir ve orada hazır olanların fiilinin benzerini yapan kimselerin namazı batıldır dediler. Hadisi delalet etmediği manada delil yaparlarken onun dalalet ettiği manası üzerine olan ameli batıl saydılar. [159] (32) İmam hastalık vb. şeyden dolayı oturarak namaz kıldığı vakit cemaat onun arkasında ayakta namaz kılar görüşlerine Rasulullah

Page 47: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

(saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) 'Mescide çıktığında Ebu Bekir'i ayakta insanlara namaz kıldırıyor halde buldu. Ebu Bekir (Onu hissedince) geriledi. Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) öne geçti, oturdu ve o şekilde insanlara namaz kıldırdı.[160] manasındaki sahih hadisle delil getirdiler. Sonra hadisin delalet ettiği hükme muhalefet ederek: İmam hades yapmasının dışında bir sebeple geri çekilir ve diğeri de onun yerine geçerse ikisinin de namazı cemaatın namazıyla birlikte batıl olur dediler. [161] (33) Gece zannederek yiyen daha sonra gündüz yediği açığa çıkan kimsenin orucunun batıl olduğuna RasuLullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in: 'Bilal ezanı erken okuyor, İbni Ümmi Mektum ezanı okuyana kadar sizyiyip içiniz.. [162]hadisi ile delil getirdiler. Sonra bu hadise delalet ettiği hükmünde muhalefet ederek, sabah ezanının gece okunması ne Ramazanda ne de Ramazan dışında caiz değildir dediler. Sonra bu hadise başka bir yönden daha muhalefet ettiler. Çünkü hadisin devamında İbni Ümmi Mektum gözleri ama bir adamdı ona 'sabaha erdin, sabaha erdin' deninceye kadar ezanı okumazdı. [163]ifadesi vardır. Dolayısıyla bu vakitte sahur yiyen kimsenin orucu bunlara göre batıl ve geçersiz olmuştur. [164] (34) Büyük abdest bozarken kıbleye karşı durma veya ona arka dönmeden men etmek üzere Nebi {saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in: 'Büyük ve küçük abdest bozarken kıbleye karşı durmayın ve arkanızı da ona dönmeyin.? [165] hadisi ile delil getirdiler. Sonra bu hadise muhalefet ederek küçük abdest bozarken kıbleye karşı durmaya veya ona arka dönmeye cevaz verdiler. [166] (35) İtikafta orucun şart olmadığına Ömer (r) den gelen 'Ömer cahiliye döneminde bir gece Mescid-i Haramda itikaf etmeyi nezir etmişti. Bunu Rasulullah' a sorduğunda Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) ona nezrini yerine getirmesini emretmişti,[167] manasındaki sahih hadisle delil getirdiler. Buna rağmen, bu hadisin gereği hükümle amel edilmesine karşı çıktılar. Çünkü onlara göre kafirin nezri münakit olmaz, dolayısıyla İslam'dan sonra da ona vefa gerekmez. [168] 

Page 48: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

(36) Mirastaki 'Ret' bahsinde Rasulullah (satiaiiahu aleyhi ve seiiem) den rivayet edilen  'Kadın Üç mirası: Azatlısının lakit'inin ve kocası ile lanetîeştiği çocuğunun miraslarını tek başın alır, [169] hadisi ile delil getirdiler. Bununla beraber kadının lakit'inin malına tek başına sahip olması hükmünü delil getirdikleri bu hadise rağmen kabul etmediler. Oysa Ömer ve İshak İbni Rahuveyh bu hadisin mucibince fetva vermişlerdir doğrusu da budur. [170](37) Zevi'l-Erhamı mirasçı kılmak için içerisinde '...Onun mirasçısı veya akrabası var mı bakın.' Bulamadıklarında '...o malı Huzâa kabilesinin büyüğüne verin, [171] ifadesi bulunan hadisle delil getirdiler. Bununla beraber bu hadisin mucibi olan varisi olmayan kişinin malı kabilesinin büyüğüne verilir hükmünü kabul etmediler. [172] (38) Maktulun mirasını onu Öldüren katilin alamayacağına Amr b. Şuayb'm babası ve dedesi tarikiyle rivayet maktule mirasçı olamaz, [173] 'Kafire karşı bir müslüman öldürülmez' hadisi ile delil getirdiler. Sonra aynı hadisin birinci kısmını alıp amel ettiler, ama onun ikinci kısmını terk ettiler. [174] (39) Su olduğu halde cenaze namazı için şehirde onu kaçıracağı korkusundan kişinin teyemmüm etmenin caizliğine, Ebu Cuheym b. el-Haris'in rivayet ettiği Rasulullah (saiiaiiaim aleyhi ve seiiem): 'Bir kişinin selamını 'Ve aleykumu's-selam' diye almak için teyemmüm etti. [175]mealindeki hadisle delil getirdiler. Sonra bu hadise delalet ettiği hususta muhalefet ettiler:Birincisi: Rasulullah'a sadece elleri ve yüzlerini teyemmüm etmiştir ve kollarını teyemmüm etmemiştir.İkincisi: Bunlar abdestsiz selam vermesini kerih görmedikleri gibi, selam vermek için teyemmümü de mubah saymazlar. [176] (40) İstinca ederken iki taşla yetinmenin caiz olduğunu İbni Mes-ud'un rivayet ettiği 'Rasulullah kazayı hacet için gitti ve bana:  'Bir kaç taş getir, buyurdu' Ona iki taş ve bir tezek parçası getirdim. Rasulullah (satiaiiahu aleyhi ve seiiem) taşları aldı, tezeği attı sonra: 'Bu pistir' buyurdu,[177] hadisi ile delil getirdiler. Sonra bu hadiste asıl nas olan hükme muhalefet ederek tezekle istinca edilmesine

Page 49: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

cevaz verdiler. Hadiste iki taşla istincanın yeterli olduğuna delil olmadığı halde bu hadisle delil getirdiler. [178] (41) Kadına  dokunmanın   abdesti   bozmayacağına   'Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in Ümame binti Ebi'1-As'ı taşıyarak namaz kıldığında ayağa kalktığı vakit kucağında taşıyor rüku ve secde ederken yere koyuyordu[179] ifadesindeki fiili ile delil getirdiler. Sonra da kim böyle bir namaz kılarsa hem onun hem de ona uyanların namazı batıldır dediler. Bu fetvaya karşı bazı ilim ehli kişiler şöyle demişlerdir: Namaz kılarken bir kimsenin kıraatte 'Mudhâmmetan'ı [180]hem de Farsça okumasını; sonra rukuda bir nefes kadar durmasını; rukudan şimşek hızıyla doğrulmasını -veya rukudan hiç doğrulmadan olduğu gibi- secdeye gitmesini; secdede el ve ayaklarını yere koymamasını, aksine burnunun ucunu bir tek nefes miktarı yere koymasının yeterli olacağını, sonra teşehhüt miktarı oturup ve namaza münafı, sessiz veya sesli yellenmek veya gülmek gibi bir fiil yaparak namazını kılmasını   tashih   edip,   böyle   bir   namazı   sahih   kabul   ederken, Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in mezkur namazım, batıl saymaları onların en şaşılacak işlerindendir. [181] (42) İstibradan önce harp esiri kadın ve satın alman cariye ile münasebetin haram olduğuna RasuluUah (saiiaiiahu aleyhi ve senem) in 'Hamile olan doğuruncaya (durumu) kapalı olan kadın da bir hayızla istibra oluncaya kadar onunla münasebette bulunulmaz..[182] hadisi ile delil getirdiler. Sonra hadisin sarih hükmüne muhalefet ederek, dün müna-sebette bulunduğu cariyesini sabah azat ederek evlendirse, yeni kocaya cariye ile münasebet hemen o gece helaldir dediler. [183] (43) Hadâne hakkının teyze için sabit olduğuna Hamza'nm kızının rivayet ettiği 'Rasulullah benim teyzeme verilmem için hüküm ver-mişti. [184] hadisi ile delil getirdiler. Sonra bu habere muhalefet ederek, şayet teyze yetimin amca çocuğu gibi nikah düşen biriyle evlense teyzenin hadânesi geçersiz olur dediler. [185] (44) İki köle kardeşin arasını satışla ayırmanın men edilmesine Ali (0 nin rivayet ettiği '...İkisinin arasını ayırmayı yasakladı. [186] hadisi

Page 50: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

ile delil getirdiler sonra bu hadise muhalefet ederek böyle bir alışveriş olursa satış geri çevrilmez dediler. Oysa hadiste böyle bir satışın geri çevrilmesi açıkça emredilmektedir. [187] (45) Kısasın müslüman ve zimmiler arasında cari olacağına Nebi' den rivayet edilen 'Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) bir müslümana bir Yahudinin tokat  atmasından    dolayı    ona    kısas    uyguladı. [188] manasındaki  hadisle  delil  getirdiler.   Sonra  bu  hadise  muhalefet ederek, ne tokat ne de dövme de -bu ister iki müslüman arasında isterse bir müslüman ile bir kafir arasında olsun- kısas yoktur dediler. [189] (46) Köleyle efendisi arasında kısas olmadığına Rasulullah {saiiaiiahu aleyhi ve seiiem} in  'Bir kimse kölesine tokat atarsa o köle hürdür[190]hadisi ile delil getirdiler. Sonra bu hadise muhalefet ederek bir tokatla köle azat olmaz dediler. Sonra bu mevzuya içerisinde: 'Kim kölesine müsle yaparsa o köle hürdür,[191] hükmü bulunan hadisle de delil getirdiler. Bu hadise de muhalefet ederek köle sahibine kısas icap etmez ve o köle de hür değildir dediler. [192] (47) Amr b. Şuayb (r) m rivayet ettiği  'Gözün cinayetinde yarım diyet vardır. [193] hadisi ile delil getirdiler sonra bir kaç yerde bu hadise muhalefet ettiler.Birincisi: 'Yerinde mesdud olarak duran göz hakkında diyetin üçte biri vardır. [194]İkincisi: Kararmış dişler için de üçte bir diyet vardır dediler. [195] (48) Kişinin çocuklarının bir kısmım diğerlerine tercih etmesinin caiz oluşuna Nu'man b. Beşir'in rivayet ettiği ve içerisinde Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in 'Buna benden başkasını şahit yap[196] ifadesi olan hadisle delil getirdiler ve hadisin sarih hükmüne muhalefet ettiler. Çünkü hadiste  '...bu doğru olmaz...' hadisin diğer bir lafzında ise '...Ben haksızlığa asla şahitlik etmem...' ifadesi vardır. Buna rağmen bilakis bu doğrudur haksızlık da değildir ve herkes böyle bir şeye şahitlik edebilir dediler. [197] 

Page 51: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

(49) Sudan  başka   akıcı   şeylerle   de   necasetin   giderileceğine Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in:   'Biriniz ayakkabısı ile necasete bastığında   toprak   onun   için   temizleyicidir[198]hadisi   ile   delil getirdiler. Sonra bu hadise muhalefet ederek bir kimse, mesti ile insan dışkısına basmış olsa toprak o mestleri temizlemez dediler. [199] (50) Sargılar üzerine meshetmenin caiz oluşuna sahibi 'Şucce' hadisi ile delil getirdiler. Sonra hadisin sarih hükmüne muhalefet ederek su ile toprağın arası cem edilmez, aksine yara büyük ise ya sahih olan yıkamayla yetinip teyemmümü terk edecek veya yara çok terk  edecek[200] (51) Emir veya hakimlerin veya mütevellinin peş peşe iki kez tayininin caiz olduğuna Rasulullah (satiaiiahu aleyhi ve seiiem) in:  'Emiriniz Zeyd'dir eğer o,  öldürülürse Abdullah b.  Revaha'dır,   eğer o da öldürülürse Cafer'dir'[201] hadisi ile delil getirdiler. Sonra bu hadise muhalefet ederek  emirliği  şarta bağlamak sahih  değildir dediler. Hadisteki emirliğin yeryüzündeki emirliğin en sahihi olduğuna biz Allah-u  tealayı   şahit  tutarız.   Aynı  zamanda  bu  emirlik  onların başından sonuna kadar tayin ettikleri emirliklerin hepsinden daha sahihtir. [202] (52) Bir kişi telef ettiği şeye malik olursa onun telef ettiği şeyi ödeyeceğine 'Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in hanımlarından biri bir çanak kırmıştı. Rasulullah kınlan çanağın benzerini onun sahibine vermişti, [203] mealindeki 'el-Kas'ah' ile delil getirdiler. Sonra bu hadise açıktan muhalefet ederek, telef eden kimse, telef ettiği şeyin bedelini dinar ve dirhemle öder o çanağın benzerini ödemez dediler. Bu mevzuya 'Sahibinin izni olmaksızın kesilen koyunu Rasulullah rsaiiaiiaiıu aleyhi ve sdiem) sahibine geri vermedi, [204] mefhumundaki haberle de delil getirdiler ve bu habere de delil getirme yönünden muhalefet ettiler. Çünkü Rasulullah koyunu kesene vermedi aksine koyunun esirlere yedirilmesini emretti. [205] (53) Meyve ve çürüyüp bozulması çok çabuk olan şeyler çalındı-ğında el kesmenin iskatına Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem)

Page 52: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

in: 'Meyvede ve hurma çiçeğinde (çalmadan dolayı) el kesme yoktur[206]hadisi ile delil getirdiler sonra hadise bir kaç yönden muhalefet ettiler.  Birincisi: Hadiste meyve ve yemiş çerine girdiğinde el kesme vardır.[207]  Ama onların yanında yemiş çerine girse de girmese de el kesme yoktur.İkincisi: Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem): 'Çalınan mal el-Micehn kıymetine ulaştığı zaman el kesilir' buyurmuştur. [208] Sahih de ise el-Micehn'in kıymeti üç dirhem kadardır. Buna göre üç dirhem miktarı hırsızlıktan dolayı el kesilmez.Üçüncüsü: 'el-Cerin' 'Hırz' değildir, Hırz'dan bekçi yokken kuru meyve ve yemiş çalanın da yine eli kesilmez dediler. [209] (54) Kaçmış bir köleyi getiren kimseye kırk dirhem ödül verilmesi meselesinde, içerisinde   'Haramın dışına kaçmış bir köleyi getiren kimseye on dirhem veya on dinar vardır. [210]ifadesi olan bir haber ile delil getirdiler. Sonra da açıktan bu habere muhalefet ederek, ödülün kırk dirhem olacağını vacip kıldılar. [211] (55) Şufadaki  muhayyerliğin  fevriyet  üzere  olacağına  İbni'l-Beylemani'nin    rivayet ettiği 'Çocuk ve gaip ortak için şuf'a hakkı yoktur, Kimfin durumu) buna benzerse o kimse serbesttir, [212] hadisi ile delil getirdiler. Sonra 'Şuf'a hakkı devenin bağlı olduğu ipi çözmeye benzer. [213] ifadesinin dışında bu hadisin tamamına muhalefet ettiler. [214] (56) Baba ile oğul, efendi ile kölesi arasında meydana gelen cina-yetlerde kısas olmayacağına Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) den rivayet olunan:  'Baba çocuğundan, efendi de kölesinden dolayı kısas olunmazlar[215] hadisiyle delil getirdiler, sonra da hadise muhalefet e Çünkü  hadisin  tamamında   'Kim  kölesine  müsle  yaparsa hürdür' hükmü de vardır. [216]                                (57) Çocuk doğduğu yatağın sahibine ilhak edilir zina kara ilh edilmez diye, Zema'nıncariyesinin oğlundan rivayet edilen: doğduğu yatağa aittir[217] hadis ile delil getirdiler. Sonra bu had sarih hükmüne muhalefet ederek, cariye (hür olamadığı için) r olamaz.

Page 53: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Ancak o hüküm cariye hakkında olmuştu dediler. Bunu T beraber, bir kimse annesine, kızma veya kız kardeşine nikah... yap bir şüpheden dolayı bu kimse had cezasına çarptırılmaz gibi acayip bir şey söylediler. Onlara göre, bu batıl ve haram akitle onlar yatak olurken  çocuğunun  annesi  gece  gündüz  münasebette  bulunduğu cariyesi o kimseye yatak olmamaktadır. [218] (58) Gündüzün zevalinden önce Ramazan orucuna niyet etmenin caizliğine Aişe'nin rivayet ettiği 'Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve «ıiem) in onun yanına girer yiyecek var mı derdi. Aişe hayır deyince Rasulullah: 'O halde ben orucum' der ve oruç tutardı[219]   manasındaki hadis ile delil getirdiler. Sonra da bir kimse böyle bir niyetle oruç tutsa orucu sahih değildir dediler. [220] (59) Mudebberin satılmasına engel olmak için onun hürriyet sebebi akdolmuştur, satışında bu sebebin iptali vardır, diye delil getirerek Rasulullah (saüaiiahu aleyhi ve seiiem) in mudebberi satmasını kabul etmediler ve Rasulullah mudebberin kendisini değil hizmetini satmıştır[221] dediler. Sonra da mudebberin hizmetinin satışını da caiz görmediler. [222] (60) Arazi ve ona ait ağaçlarda şuf a hakkının vucubiyetine Rasu-lullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) den rivayet edilen 'Arazi olsun bahçe olsun hakkına Rasulullah  izin  verdi'[223]her orta Mlgetirdiler. Sonra hadisin sarih nassına muhalefet ettiler. hadisi haber vermeden -hissesini- satarsa, ortağı o almaya en layık kimsedir  ifadesi vardır. Buna rağmen olmacjan  hissesini   satması o kimseye   helaldir  ve suf a hakkını iskat etmek için hile yapması da ona helaldir. sının  izni  olduktan  sonra  hissesini  satarsa  o  zamanda sahibi yine kendisidir dediler. Yanlarında izin suf aya en isteyip istememenin esen bile yok. [224] (61) Zeytinden çıkarılacak yağdan hazır[225]elde edilmiş zeytin yağının daha az olduğu bilinirse bu durum müstesna olmak şartıyla, zeytinyağının zeytin karşılığında satışının yasak oluşuna içerisinde 'Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) sağ hayvan karşılığı et satışını yasakladı[226] hükmü bulunan hadisle delil getirdiler. Sonra

Page 54: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

bu hadise muhalefet ederek sağ hayvana bedel et satışını bıî ister kendi cinsinden ister başka cinsten olsun caiz gördüler.'el-Mücenneze' olan hastanın bağışı vasiyeti gibidir. Malının üçte birinden fazlasını bağışlarsa bağışının yerine getirilmeyeceğine İmran b. Husayn (r) m rivayet ettiği 'Sahabeden bir adam ölümüne yakın altı kölesini azat etti ve onlardan başka hiç bir malı yoktu. Bunun üzerine Nebi (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) o köleleri üç grup olarak taksim etti ve aralarında kura çekti. Kura nedeniyle onlardan ikisini azat etti ve diğer dördünü kölelikte bıraktı''44 hadisi ile delil getirdiler. Sonra iki yerde bu hadise muhalefet ederek köleler arasında kura asla çekilmez ve kölelerden her birinin altıda biri azat olur dediler. [227]Bu ve benzeri hadisleri delil olarak aldıkları halde bir başka mese-n d°layı aynı hadislere muhalefet ettikleri sayılmayacak kadar çoktur. Bu misallerle kastedilen; taklidin siz taklitçiler aleyhine delil olduğu ve bu duruma onları taklidin kahren sürüklediğini açıklamaktır.  Şayet delilleri hakem yapsalardı bu gibi duruma düşmezlerdi. Çünkü bu hadisler eğer hak ise, onlara bağlanmak ve o hadislerdeki hükümlerle amel etmek farzdır. Yok eğer bu hadisler sahih değilse onlarla amel etmek doğru değildir. Bununla beraber, bu hadisleri taklit edilen kişinin sözüne uygun olduğu için doğrulayıp onunla amel etmek veya o hadisleri taklit edilen kişinin sözüne muhalefet ettiği için zayıf sayıp onları reddedip tevil etmek, işte bu tenakuz ve hataların en büyüğüdür. Mezkur misallerde muhalefet ettiğimiz hadise, ondan daha kuvvetli başka bir hadis muarız olduğu için onu terk ettik; onlardan uygun gördüğümüzü terk ettirecek onlara muarız bir haber yoktu derseniz, şöyle cevap verilir: Bu hadisler ya mensuhtur, yada muhkemdir.  Onlar mensuh iseler,  mensuh bir şeyle delil  getirilmez. Muhkem iseler, onlardan hiç birine muhalefet etmek caiz değildir. Eğer o hadisler kendisine muhalefet ettiğimiz hususlarda mensuh ve muvafakat ettiğimiz hususlarda muhkemdir derlerse cevaben şöyle denir:Bu sözün batıl olduğu açıktır. Çünkü sahibi bilmediği bir şeyi iddia etmektedir. Bu sözü söyleyen, söylediği söze delili olmayan bir kişi durumundadır. Sonra bu ifadedeki tenakuz bu sözün sahibine, itiraz eden biri yukarıdaki iddianın bir benzerini onun aleyhine çevirse ve onun aksini iddia etse, bunun iddiası ister aynı cinsten olsun ister olmasın ikisinin de durumu aynıdır. İkisi arasında hiç bir fark yoktur ve her ikisi de ispatı mümkün olmayan bir şeyi iddia etmektedir. Dolayısıyla vacip olan Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in

Page 55: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

sünnetinden mensuh olanın neshine kesin delil gelinceye kadar veya bir sünnetin hilafına ümmetin ameli icması kesinleşene kadar o sünnetlere ittiba etmektir. Onları, ihtilaflı meselelerde hakem yaparak hükümleri altında muhakemeleşmektir.Bu ikincisi (yani sünnetlerden birinin hilafına ümmetin ameli icması) ise kesinlikle muhaldir. Allah'a hamd olsun bu ümmet, tek bir sünneti dahi terk etmek üzere icma etmemiştir. Ancak ümmet içerisinde sünnette nesh olunan hüküm zahir olur ve sünneti nesh eden hüküm herkesçe bilinirse bu durumda mensuh olan hüküm terk edilir ve nesh eden hükümle amel etmek kesinleşir. Ama insanlardan birinin bu kim olursa olsun- sözü için sünnetin terkine gelince bu asla mümkün değildir. Tevfık Allah'tandır. [228] TaklitçilerinAllah'ın Resulünün Ve İmamlarınEmirlerine Muhalefet Etmeleri (Yirmincisi) Taklit fırkası, Allah ve Rasulünün emirlerine, sahabenin yoluna ve imamların hallerine muhalefet ederek büyük bir cürüm işlemiş, ilim ehlinin yoluna da muhalefet etmişlerdir.Allah'ın emrine gelince, Allah müslümanlara çekişmeye düştükle-rinde meseleyi kendisine ve Rasulüne çevirmelerini emretmiştir. Tak-litçilerse çekişmelerimizi taklit ettiğimiz kimselere çeviririz demişlerdir.Rasulullah (saüallahu aleyhi ve sellem) İn emrine gelince: Rasulullah (saüallahu aleyhi ve sellem) bunlara ihtilaf anında sünnetine ve hidayete ermiş raşit halifelerin sünnetine tutunup ona sımsıkı sarılmalarını emretmiştir. Taklitçilerse ihtilaf anında taklit ettiğimiz kişinin kavline sımsıkı sarılır ve onun sözünü ondan gayrı herkese tercih ederiz demişlerdir.Sahabenin yoluna gelince: Sahabe içinde bir adamı (kendine imam edip onu) bütün sözlerinde taklit edip onun gayrı sahabelere muhalefet ederek taklit ettiğinin sözlerinden bir şeyi reddetmezken diğerlerinin hiç bir sözünü kabul etmemek, bidat ve sonradan ihdas edilen çirkin bir şeydir.İmamlarına muhalefetlerine gelince: Geçen sayfalarda kendi sözle-rinden bazı misaller zikredildiği gibi imamlar kendilerinin taklii edilmesini yasaklamışlar ve insanları bundan s akın d ırmı şiardır.

Page 56: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Taklitçilerin, ehli ilmin yolunun aksine bir yol takip etmelerine gelince: Ehli ilmin yolu alimlerin sözlerini tedris ederek yazmak, onları tetkik etmek, o sözleri Kur'an, sünnet ve raşit halifelerin fetva-larına arz etmektir. Çünkü onlar, alimlerin sözlerinden bunlara muvafık olanları kabul ediyor ve onlarla Allah'a kulluk ediyorlardı. Sonra onunla hüküm ve fetva veriyorlardı. O sözlerden bunlara muhalefet eden söze, iltifat etmiyor ve onu terk ediyorlardı. Mahiyeti kendilerine  açık  olmayan  hususlar  onların  yanında  netice  olarak ittibası kesin vacip olmayan, aksine mubah olan içtihadı meselelerdi. Dolayısıyla bu meselelerde kimseyi bu fetvalarla ilzam etmiyor ve onlar hakkında hak budur, muhalefet ettiğimiz ise hak değildir, demi-yorlardı. İşte bu selef ve haleften ilim ehli kişilerin yoludur. Fakat bu sonradan gelenler, ilim ehlinin yolunu tersine çevirdiler, din işlerini alt üst edip Allah'ın Kitabı, Rasulünün sünneti ve sahabelerin sözlerini zaafa uğrattılar ve bunları taklit ettikleri kimselerin görüşlerine arz ettiler. Bu delillerden taklit ettikleri kimselerin görüşlerine uygun olanlara boyun bükerek siz de buna bağlanın derler. Fakat taklit ettikleri kimsenin sözlerine bu delillerden bazısı muhalefet etse hasım şöyle şöyle delil getirdi der ve o delilleri reddederek onunla Allah'a kulluk etmezler. Ehli taklidin en faziletlileri bile, Kitap ve sünnete uyan bu delilleri kendi mezheplerine uydurmak için mümkün olan her hileyi yaptılar. Ta ki deliller mezheplerine muvafık olup, aynı hile yönleri (ve deliller tevil edilmiş olarak hasımlarının) mezheplerinde kaim olunca hasımlarına en çirkin sözleri söylediler. Hasımlarının aynı tevil yollarıyla hüccetleri reddetmelerini eleştirerek bu gibi şeylerle naslar ret olunmaz dediler. Allah'ın rızasına ve Rasulünün getirdiği dine arka çıkmaya arzusu olan kimse, nerede ve kiminle olursa olsun kendisi için böyle tevil yoluna ve çirkin ahlaka razı olmaz. [229] Allah Dinlerini Parça Parça Eden Kimseleri Kınamıştır                           (Yirmi birincisi) Allah-u teala, dinlerini parça parça edip, grup grup olanları şu ayette 'Her grup, kendi yanında bulunanla sevinmekte-dir[230]buyurarak kınamıştır. İşte bu kınananlar tamamen ehli taklittir, ehli ilim değildir. İlim ehli ihtilaf etse de dinlerini parça parça edip grup grup olmazlar. Aksine onlar hakkı talep, hak zuhur edince de ona ittiba ve onu gayrının Önüne geçirme üzere ittifak etmiş yegane taifedir. Onlar yolda ve maksatta da birdir. Taklitçiler

Page 57: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

ise farklı ve yolları çeşitlidir. Ne maksat ne de yolda taklit ettikleri imamlarla beraber değildirler. [231] Allahİşlerini Aralarında Parçalayıp ÇeşitliKitaplara Ayıran Kimseleri Kınamıştır (Yirmi ikincisi) Allah-u teala Kitabında işlerini aralarında parçalayıp çeşitli kitaplara ayıran ve her gruptan kendi yanında bulunanla sevinen kimseleri yermiştir. Ayetteki 'Ez-Zebur' kelimesi, tasnif edilmiş kitaplar demektir ki, bu kitaplar sebebiyle Allah'ın Kitabı ve Rasulünün sünnetinden yüz çevirip vazgeçtiler. Allah başka bir ayette: 'Ey Rasuller! temiz şeylerden yiyin ve salih amel yapın. Çünkü ben yaptıklarınızı bilmekteyim. İşte bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabb'inizim, benden korkun.[232]Fakat işleri aralarında parçalayıp çeşitli kitaplara ayırdılar. Her grup kendi yanında bulunla sevinmektedir.' diye buyurmaktadır. Hak teala, bu ayette rasullere ve onların ümmetlerine temiz helal şeyleri yemele-rini; salih amel işlemelerini; sadece kendisine kulluk ederek kendi emrine itaat etmelerini emretmiştir. Ayrıca dinlerinde tefrikaya düş-memelerini hem rasullere hem de onların ümmetlerine emretmiştir. Rasuller ve onlara tabi olanlar, Allah-u tealamn emrine imtisal edip rahmetine ererek geçip gittiler. Sonra nesiller türedi, onlar[233]İşlerini aralarında parçalayıp çeşitli kitaplara ayırdılar. Her grup kendi yanında olanla sevinmektedir.' Mealindeki ilahi kelamın hükmü tahakkuk etti. Bu ayetleri tefekkür eden ve günümüz gerçeğine uyarlayan kimseye gerçeğin ne olduğu zahir olur ve kendisinin hangi gruptan olduğunu iyi bilir. Yardımı istenen sadece Allah-u tealadır.[234] (Yirmi üçüncüsü) Allah-u teala şöyle buyuruyor: 'İçinizden hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten men eden bir topluluk olsun. İşte onlar felaha erenlerdir. [235] Allah-u teala bu ayette ümmet içerisinde hayra davet ederek iyiliği emreden bir cemaati diğer insanlardan istisna ediyor ve bunları felah ile özleştiriyor. Hayra davet edenlerkuşkusuz Allah'ın Kitabı ve Rasulünün sünnetine davet edenlerdir. Falan ve filanın görüşüne davet edenler değildir. [236] 

Page 58: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Allah Kendi Hükümleri Altında Muhakeme Olmaktan Yüz Çevirenleri Yermiştir (Yirmi dördüncüsü) Allah-u teala kendine ve Rasulüne hakem olarak davet olunduğu vakit bundan yüz çevirip gayrının hakemliğine razı olan kimseleri yermiştir. Allah-u teala şöyle buyuruyor: 'Onlara Allah'ın indirdiğine ve Rasulüne gelin denilince münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürüsün.[237] Hak, Sözlerden Sadece Bir Tanesidir (Yirmi beşincisi) Taklit fırkasına şöyle deriz; Size göre Allah-u tealanın dini sözde bir olmakla beraber, gerçekte o, birbirini nakzeden, birbirine zıt ve tutarsız ve birbirini iptal eden muhtelif sözler midir? Eğer, evet bu birbirini nakzeden, birbirine zıt ve muhtelif sözlerin hepsi Allah-u tealanın dinidir derlerse, imamlarının sözlerinin dışına çıkmış olurlar. Zira kıblenin sadece yönlerden bir yönde olduğu gibi, hakkın da sözlerin sadece birinde olduğunda imamlar ittifak etmişlerdir. Aksini söyleyenler, Kur'an ve sünnet naslannm ve aklı selimin de dışına çıkarak, Allah-u tealanın dinini kişilerin görüşüne tabi kılmış olurlar.Kendinden gayrı doğru olmayan, yegane doğru din Allah'ın dinidir. O, Kitabım indirdiği, Rasulünü tebliğ etmek üzere gönderdiği ve kulları için razı olduğu yegane dindir. Bu din tek olduğu gibi, onun nebisi ve kıblesi de tekdir. Kim (içtihat eder içtihat-ı) bu dine muvafık olursa, o kimse isabet etmiştir, onun için iki ecir vardır. Kim de içtihadında hata ederse ona da içtihadından dolayı bir ecir vardır, ve hatası için bir şey yoktur, derlerse onlara şöyle denir: O halde hakkı talep ve ona ulaşmada içtihat edip gayret göstermek imkan nispetinde vaciptir. Çünkü Allah, kullara güçlerince takva sahibi olmalarını vacip kılmıştır. Takva sahibi olmak ise, Allah'ın emrettiğini yerine getirmek ve yasakladığını terk etmektir. O halde kulun amel etmesi için Allah-u teala kendisine neyi emrettiğini, terk etmesi için neyi yasakladığını ve yerine getirmesi için neyi mubah kıldığım iyi bilmesi şarttır. Bunların bilinmesi ve elde edilmesi talep, içtihat ve taharri (en faziletlisini bulabilmek için çabalamak) ile olur. Bir kişi bunları yerine getirmezse o kimse mükellefiyetin uhdesinde kalmış ve yarın Allah-u teala ile emrini yerine getirmemiş olarak karşılaşacaktır.[238]

Page 59: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

 Rasulullah' İn Davetinin Umumiliği (Yirmi Altıncısı) Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in daveti kendi zamanındaki ve kendisinden sonra kıyamete kadar gelecek tüm insanlara şamil ve umumi bir davettir. Ahvalin muhtelif olmasından dolayı keyfiyet ve sıfatlar çeşitli olsa da sahabeye vacip olan şeyler sahabeden sonra gelecek bütün müslümanlara vaciptir.Sahabeler, Rasulullah' tan işittikleri şeyleri alimlerin görüşüne arz etmemişlerdir. Alimlerinin de Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve sc»cm> in sözlerinden ayn bir sözleri olmadığı kesinlikle bilinmektedir. Sahabelerden hiç kimse Rasulullah' tan işittiği bir şeyi kabul ederken görüş sahibi birinin ondaki görüşünü veya muvafakat ehli birinin ondaki muvafakatim beklemezdi. Sahabenin yaptığı bu hareket imani bir vecibedir. Bu tutum bize ve bizden sonra kıyamete kadar gelecek sair mükelleflere de aynen vecibedir. Bu vucubiyet Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in vefatından sonra neshedilmediği gibi bunun sahabeye has bir şey olmadığı kesin bilinmektedir. Kim bu vucubiyetin hudutlarını aşar ve kendini bununla mükellef saymazsa o kimse Allah'ın ve Rasulünün vacip kıldığı mükellefiyetin dışına çıkmış olur.[239] Sahipleri Masum Gayrı Münhasır Sözler (Yirmi yedincisi) Ulemanın sözlerinin ve görüşlerinin ne kaydı ne de hasrı mümkün değildir. İhtilaf etmeyerek ittifak ettikleri meselelerin dışında onlar masum da değildir. Ancak onlar ittifak ederlerse, ittifakları haktır. Sahibinin masum olduğuna ve delilsiz birinin sözlerinin diğerinden daha evla olduğuna kefil bulunmadığı kimselerin taklidini, Allah bize emretmemiştir. Aynı zamanda birinin bütün sözlerinin terkine, diğerinin de bütün sözlerinin alınacağına delil olmadığı halde Allah'ın ve Rasulünün bizi o haddi hesabı bilinmeyen sözlere havale etmesi muhaldir. İki görüş sahibinden^ biri Rasulullah'a diğeri de Allah'a iftira eden yalancı olmasının dışında Allah'ın böyle bir şeyi şeriat yapması veya böyle bir şeye razı olması da aynen muhaldir. Yoksa bu taklitçilerin taklit ettikleri kimselerle muhalefet ettikleri kimselerin sözleri aynı anda farz olurdu. [240] 

Page 60: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

İlmin Azalması (Yirmi sekizincisi) Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem):  'Muhakkak ki islam garip olarak başladı, başladığı gibi yine garip haline dönecektir.  işte müjde o garipler içindir.[241] buyurarak ilmin azalacağımhaber vermiştir. Sadık olan Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in haber verdiği bu azalma ve gariplik kaçınılmaz vuku bulacaktır. Buna rağmen ehli taklidin kitapları yeryüzünün doğusunu ve batısını kaplamıştır. O kitapların günümüzde çokluğu kadar hiç bir zaman bu kadar çok olmamıştır. Her geçen gün o kitapların daha da fazlalaştığını görüyoruz. Taklitçiler, o kitaplardan ezberi mümkün olan meseleleri harfi harfine ezberliyorlar. Onların insanlar arasındaki şöhreti ise pek yaygındır. [242] (Yirmi dokuzuncusu) Şayet o kitaplar Allah'ın Rasulüne gönderdiği ilim olsaydı elbette din her gün daha zahir olur ve daha çok artardı. İlim de her gün halk arasında daha çok belirgin ve daha yaygın hale gelirdi. Bu ise Nebi (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in haber verdiği hük (mün yani, dinin giderek garipleşeceği hük) mün gereğine aykırıdır. [243] (Otuzuncusu) Taklitçilerin kitaplarında ve sözlerinde ihtilaf gerçek-ten çoktur. Buna rağmen Allah-u tealanın Kitabında ihtilaf hiç yoktur. Aksine Allah-u tealanın Kitabı haktır, onun ayetlerinin bir kısmı diğer kısmını tasdik eder ve o ayetler birbirlerine şahitlik ederler. Allah bu hususta şöyle buyuruyor: 'Kur'anı gereği gibi düşünmezler mi? Eğer o Allah'tan başkası tarafından olsaydı, elbette onda bir çok ihtilaf bulurlardı. [244] (Otuz birincisi) Bir kula delilsiz olarak falan alimi bırakarak filan alimi taklit etmesi caiz değildir. Fakat ehli taklidin yanında -delilsiz olarak- bir kişinin falanın taklidinden filanın taklidine geçmesi caizdir. O kulun ilk taklit ettiği kimse doğru ise ve onun gayri de öyle değilse ona hakkı bırakarak onun gayrına geçmesine cevaz vererek yapılmaması gereken bir iş yaptılar. Yok eğer ikincisi sadece doğrudur derlerse, (birincisinin taklit edileceğine cevaz vererek) o kimsenin hakkın hilafında kalmasına cevaz verdiler. Buna rağmen,

Page 61: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

bu birbirine zıt birbirini nakzeden iki görüşün ikisi de haktır derlerse, o zaman bu sözlerin en çelişkilisidir. Birbirini nakzeden bu üç kısımdan birisini seçmekten başka çareleri de yoktur.[245] (Otuz ikincisi) Ehli Taklide taklit ettiğin kimsenin isabet ettiv taklit etmediğin kimselerin de isabet etmediklerini nasıl bildin? Onu delille bildim derse o kişi taklitçi değildir. Şayet onu ta ğim için biliyorum. Çünkü o böyle fetva vermiş ve Allaha kulluk etmiştir. Onun ilmi, dini ve ümmetin onun hakkındaki övgüsü onun hak olmayan bir şey söylemesine mani olur derse şöyle denir: Taklit ettiğin kişi sana göre hatadan beri masum' m"^ yoksa oda hata yapabilir mi? Onun masum olduğunu iddia ederse (h ' iddiası ile makul olan) her şeyi iptal eder. Onun hata yapabileceğin' söylerse, ona şöyle denir: Başkaları ona muhalefet ettiğine göre, onu taklit ettiğin hususta da hat yapabilir. Dolayısıyla seni emin kılan şev nedir denir? Hata etse de taklit ettiğim kişi ecir almaktadır derse ona-Ancak sen ecir alamazsın. Çünkü sen ecri gerektiren say-u gayreti yapmadın. Aksine vacip olan ittiba da bile gereğini yapmadın, bundan dolayı da günah alırsın denilir. Allah nasıl taklit edilen zatın verdiği fetvaya ecir vererek onu över de, ondan fetva isteyeni o fetvayı kabul etmesinden dolayı yerer bu makul mudur? Derse, ona: Fetva isteyenin gücü olmakla beraber hakkı öğrenmede taksiratta bulunursa zem ve tehdide müstehak olur. Ancak bütün imkanını harcar, emir olunduğu şeyde taksiratta bulunmaz, gücü ve kuvveti nisbetinde Allah'tan korkarsa, o kimse ecre nail olur. Ancak taklit ettiği imamın sözünü Kitap, sünnet ve sahabe sözlerine mihenk ederek onun sözüyle bunları tartıp değerlendiren, bunlardan taklit ettiğinin sözlerine uyanları kabul eden ve muhalefet edenleri reddeden taassup ehli kimselere gelince onlar yerilme ve cezaya ecir ve sevaptan daha yakın ve daha evladır denir. Ben onu taklit edip ona uydum, onun doğru görüş üzere mı, yoksa hata üzere mi olduğunu bilmiyorum. Vebal o sözün sahibinedır, ben sadece onun görüş ve sözlerini naklediyorum derse, ona şö> e denir: Allah'ın kulları arasında neyle hüküm verdin, neyle fetva verdin diye hesaba çekildiğinde yukarıdaki o sözünle Allah'tan kurtulabilir misin? Allah'a yemin ederim ki, hakkı bilip ona göre fetva ve hkU veren kimselerin dışına bu kadı ve müftülerin kolay kolay yacaklan Allah'ın huzurunda hesap için beklemeleri olacaktır müftülerin gayrı kimselere gelince, kıyamet hali apaçık tahakkuk e îdırıhnca ehli taklit de taklitte hiç bir şey üzere olmadığını[246]

Page 62: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

 Bir Sözü Diğer Bir Söze Tercihin Sebebi Nedir? (Otuz üçüncüsü) Ehli taklide şöyle deriz. Falanın sözünü sırf o söylediği için mi alıyorsunuz, yoksa Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in hadisine uyduğu için mi alıyorsunuz? O sözü falanca söylediği için alıyoruz derseniz o halde onun sözünü hüccet yaptınız ki bu batılın ta kendisidir. Onu Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) söylediği için alıyoruz derseniz, bu sözünüz daha büyük -bir cürüm- ve daha çirkin olur. Zira bu söz Rasulullah' a söylemediği bir şeyi iftira etmeyi ihtiva etmektedir. Bununla beraber, taklit ettiğiniz kimse bu Rasulullah'm sözüdür, demediyse aynen ona da iftirayı ihtiva etmektedir. Bu ifade üçüncüsü olmayan iki şey arasında dönüp durmaktadır. O da sövl °'nıayan birinin sözünü hüccet yapmak veya masum olana söyledi di^e iftira etmektir- Bu iki husustan biri vardır gibi gözükse de bunlann dışında bir şey daha olanlar (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) bize, bizden daha alim °nlarin bilmediğimiz şeyleri ilim ehline sormamızı erbabına terk etmemizi emretti. Biz bu husustami? lan (Sa|lal|na uymaktayız derseniz şöyle denir: Biz Rasululu aleyhı ve seiiem) in emrine ittibanın dışında neyin etrafında konuşuyoruz? Onun gayrı ile iman ve İslam'ın tamam olmayacağı bu usul üzere mutabakat ve anlaşmaya buyurun. Size Rasulullah (saiiatiahu aleyhi ve seiiem) in buyruğu ve taklit ettiğinizin bir sözü gelse, Nebi1 nin buyruğu için onun sözünü terk eder misiniz? O sözü duvara çalar ve o sözle amel etmeyi haram eder misiniz? Ta ki, iddia edip ileri sürdüğünüz Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) e ittiba bu halle tahakkuk etsin. Yoksa taklit ettiğiniz kimsenin sözünü alarak o, Rasulullah'i bizden daha iyi bilir, o bu hadise muhalefet ettiyse muhakkak bu hadis ona göre ya mensuhtur, ya bundan daha kuvvetli başka bir hadise muarızdır veya ona göre bu hadis sahih değildir mi dersiniz? Böylelikle taklit ettiğiniz kimsenin sözünü muhkem, Rasulullah {saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in sözünü ise muteşabih durumuna koyarsınız. Taklit ettiğiniz kimsenin sözünü alışınız Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in emriyle olsaydı, nerede olursa olsun Rasulullah' in sözünü en önde tutardınız.[247] (Otuz dördüncüsü) Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) size ümmetten bir kişinin bütün sözlerini alan, onun benzeri ondan daha bilgili ve zaman olarak da onun zamanına daha yakın başka

Page 63: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

kimselerin bütün sözlerini de terk edin diye nerede emretti? Bu söz, Rasulullah' m asla emretmediği bir şeydir. Bu iddia Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in emretmediği bir şeyi ona nisbet etmekten başka nedir?  [248]                   (Otuz beşincisi) Yukarıdaki Bahsin AçıklanmasıYukarda delil olarak söylediğiniz şey, aynısıyla sizin aleyhinize delildir. Çünkü Allah, Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in hanımlarına: 'Evlerinizde okunmakta olan Allah'ın ayetlerini ve zikri hatırlayın[249] diye emretmiştir. İşte bu ayetteki zikir ifadesi Allah'ın tabi olmamızı emrettiği ilimdir. Kimin yanında ilim yoksa, Allah ona ilim ehline sormasını emretmiştir. Allah'ın, Rasulüne indirdiği bu zikri insanlara haber vermeleri için ilim erbabına herkesin sorması vaciptir. İlim erbabı onu haber verince de herkesin ona tabi olması gerekir. İlim erbabı imamların ilim almaları işte böyle idi. İmamlarının -hiç birinin- her söylediğini alan, onunla amel eden, muayyen bir taklitçileri yoktu. Mesela: Abdullah b. Abbas sahabeden Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve in kavlini, fiilini ve sünnetlerini soruyor, onlara bunun gayrı bir şey sormuyordu. Diğer sahabeler de aynen böyle yapıyor, müminlerin annelerine özellikle Aişe'ye Rasulullah'in ev halini, soruyorlardı. Tabiinin hali de aynen böyle idi. Sahabelerden Nebileri (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in halini soruyorlardı. İmamların hali de işte böyle idi. Mesela, İmam Şafii İmam Ahmed'e 'Ya Eba Abdillah, sen hadisleri benden daha iyi biliyorsun, sahih hadisleri bana bildir de Şamlı da olsa, Küfeli de olsa, Basralı da olsa ben ona gideyim ve mucibince amel edeyim[250] diyordu. İlim ehlinden imamlardan bir kişiye kendi görüş ve mezhebini sorarak onu alıp diğer imamlara muhalefet ederek onunla amel eden kimse yoktur.[251] (Otuz altıncısı) Nebi (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) 'Şucce' sahibi gibi fetva isteyenlere kendi sünnetini ve hükmünü sormalarını göstermiş ve:Ölesiceler, onu öldürdüler.diyerek[252] ilimsiz fetva verdikleri için onlara beddua etmiştir. Bu hadiste taklitle fetva vermenin haram oluşuna dair işaret vardır. Çünkü taklit insanların ittifakı ile ilim değildir. Dolayısıyla Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in failine beddua ettiği fiil haramdır. Bu da aynı zamanda taklidin haramlığma diğer bir delildir. Taklitçilerin getirdikleri o deliller kendi aleyhlerine en büyük hüccetlerdir.

Page 64: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Kendisini hizmet için kiralayan adamın karısı ile zina eden 'el-Asıf in babasının ilim ehline -bu meseleyi- sorması aynen böyledir. İlim ehli, adama Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in bekar zani hakkın-daki sünnetini[253] haber verince onların verdiği haberi Rasulullah ikrar ederek onaylamış ve onları bundan yasaklamamıştır. Sahabelerin ilim ehlinden fetva sormaları, hiç bir zaman onların kendi görüş ve mezheplerini sormak anlamına gelmez. [254] Ömer Ebu Bekir'i Taklit Etmiyordu (Otuz yedincisi) Ömer: 'Kelale' de ben Ebu Bekir'e muhalefet etmekten Allah'tan haya ederim demiştir. İşte bu onu taklit etmesidir demelerine beş yönden cevap verilebilir. Bu iddianın sahibi kimseler, delil getirdikleri şeyi hükümsüz kılacak kısmı hadisten gizleyerek hadisi kısalttılar, (Mevzunun iyice anlaşılması için) biz hadisin tamamını zikrediyoruz.Şu'be, Asım el-Ahfel'den o da Şa'bi'den rivayet ederek şöyle dedi: 'Ebu Bekir: 'Kelale' de kendi reyimle fetva veriyorum, eğer doğru olursa bu Allah'tandır, eğer hata olursa o benden ve şeytandandır. Allah-u teala ondan beridir. Kelale çocuğu ve babası olamayan kimse (nin miras hakkı) dır' dedi. İşte Ömer bu sadette Ebu Bekir'e muhalefet etmekten dolayı Allah'tan haya ederim demiştir.Ömer, Ebu Bekir'in '...Eğer hata olursa o da bendendir...' demesiyle kendinden hatanın vaki olabileceğini itiraf etmesine muhalefet etmekten dolayı haya etmiştir. Çünkü Ebu Bekir' in sözünün istisnasız hepsi doğru değil ki, hata etmeyeceğine emin olsun.Ömer' in 'Kelale' meselesinde hiç bir hüküm vermemesi ve vefatına yakın kendi ikrarıyla 'Kelaleyi' hiç anlayamadığını itiraf etmesi buna delalet eder.Ömer'in Ebu Bekir'e muhalefetinin sayısı hatırl anam ayacak kadar çok ve meşhurdur. Mesela: Ömer Ebu Bekir'in mürtetlerin eşlerini esir alma hükmüne muhalefet etmiştir. Ebu Bekir onları esir almış ve cariyeleştirmiştir. Ömer ise kendi hilafetinde o kadınlardan efendisinin çocuğu olanların dışındakiler! hürriyetlerine kavuşturarak, ailelerine iade etmiş ve Ebu Bekir (r) in uygulamasına muhalefet etmiştir. Ali nin oğlu Ali (Zeynu'l-Abidin) in annesi Havletu'l-Hanefiyye bu kadınlardan biriydi.Ömer'in Ebu Bekir'e tabi olması nerede, taklitçilerin taklit ettikleri kimselere karşı yaptıkları taklit nerede? Sonra Ömer Ebi Bekir'e

Page 65: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

harpte alınan arazi meselesinde de muhalefet etmiştir. Ebu Bekir (r) o gibi araziyi taksim ederken Ömer (r) taksim etmemiştir. Ömer Ebu Bekir'in atiyyenin (İslam devletinin ihtiyaç sahiplerine dağıttığı maaş) mufadala usulü ile taksimine de muhalefet etmiştir. Ebu Bekir eşitlik ilkesine göre hareket etmiştir. Ömer ise bağışta Rasulullah'a akrabalığı olan kişileri tafdil etmiştir. Halife tayin edilmesinde de Ebu Bekir'e muhalefet ederek: Şayet halifeyi tayin etsem Ebu Bekir böyle yapmıştır. Eğer halife tayin etmesem Rasulullah (saiiaiiahu aieyiu ve seiiem) de halife tayin etmedi diye açıkça ifade etmiştir. Oğlu Abdullah b. Ömer yemin ederek şöyle diyor: 'Ömer' in halife tayin etmeme hususunda Rasulullah {saiiaiiaiıii aleyhi ve seiiem) i anması, onun Rasulullah'a kimseyi tercih etmeyeceğine ve halife tayin etmeyeceğine bir işaretti ben anladım.İlim ehli Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in sünneti ile gayrının sözü çatıştığında işte böyle Ömer'in yaptığı gibi yapar, ve sünnetle onun gayrı bir şeyi, denk tutmazlar. Mesele taklitçilerin söyledikleri gibi değil. Sonra Ömer'in Ebu Bekir'e mirasta kardeşlerle dedenin aldığı payda muhalefeti de yine bilinmektedir.Ömer'in Ebu Bekir'i her söylediği şeyde taklit ettiği takdir olunsa da bunda sahabe ve tabiinden sonra onlarla ne ilmen ne de faziletçe boy ölçüşemeyecek veya onlara yaklaşamayacak kişilerin taklitçilerini rahatlatacak bir şey yoktur. İddia ettiğiniz gibi Ömer de sizin için güzel örnek varsa, taklit ettiklerinizi bırakın da Ebu Bekir'i taklit edin. Dolayısıyla Allah, Resulü ve herkes size bu taklit üzere övgü ve sena etsinler. Taklitçiler, Ömer'in haya ettiği şeyden imamlarına karşı haya etmemektedirler. Zira onlar, taklit ettikleri imamlarının sözüyle Ebu Bekir ve Ömer'e muhalefet ederler. Bununla beraber bu muhalefetten haya etmezler. Aksine taklitçilerden bazı taşkın ve haddini aşanlar bir kısım usul kitaplarında Ebu Bekir ve Ömer'i taklit etmek caiz değildir. Şafii'yi taklit etmekse vaciptir, diye (asabiyetini) açıkça ifade etmiştir.Şafii'nin taklidini vacip Ebu Bekir ve Ömer'inkini haram eden kişiye Allah hidayet versin.Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in ittiba etmemizi emrettiği iki raşit halifeden bir söz sahih olarak bize ulaştığında, o sözün hilafına yeryüzü ahalisi ittifak etse de onlara iltifat etmeyeceğimize ve onun gereğince hareket edeceğimize Allah'ı şahit yapıyoruz.Kendi imamının taklidini vacip Ebu Bekir ve Ömer'in taklidini haram eden kişinin müptela olduğu şeyden bizi beri kılan Allah'a hamdu

Page 66: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

senalar olsun. Ömer'in Ebu Bekir'i taklit ettiği sahih olsa bile, bunda Allah ve Rasulünün taklidini emretmediği, Kitabına ve Resulünün sünnetine mihenk yapmadığı ve taklit edilenin de kendisini böyle bir şey yapmadığı kimselerin taklitçilerini rahatlatacak bir şey yoktur. Bu en fazla Ömer'in Ebu Bekir'i bir meselede taklit ettiğine delalet eder. Bu meselede bir adamın bütün sözlerini sarinin naslan yerine koyup, onun dışında hiç kimsenin sözüne hatta onun sözlerine uymayan naslara dahi- bakmamaya dair bir delil yoktur. Vallahi bu olay, Allah'ın dininde haramlığmda ümmetin icma ettiği bir şeydir. Bu, ümmet içerisinde faziletli devirler bittikten sonra ortaya çıkmıştır. [255] (Otuz sekizincisi) Ehli Taklit: Ömer Ebu Bekir'e: 'Görüşümüz görüşüne tabidir' dedi diye delil getirdiler. Bununla delil getirenler, insanları akıllı birine yetecek kadar bir kelimeyi söylerken işitmiş ve hadisten kısaltarak sadece bu kelimeyle yetinmiştir. Bu hadis o kimsenin sözünü iptal edici en büyük hüccettir.imam Buharı Sahihinde [256]Tarık b. Şihab tarikiyle şöyle dedi: 'Esed ve Gatafan 'Buzaha' heyeti sulh talebiyle Ebu Bekir'e geldiler. EbuBekir (r) heyeti 'Harbu'l-Mucliye' ile 'Silmu'l-Muhziye' arasında muhayyer bıraktı. Heyet, Ebu Bekir'e: 'Harbu'l-Mucliye'yi biliyoruz, ancak Silmu'l-Muhziye nedir' dediler? Ebu Bekir (r) da onlara: 'Silahlarınızı ve atlarınızı alacağız, harpte edindiğimiz mallarınızı ganimet edineceğiz, sizin bizden edindiğiniz şeyleri bize geri vereceksiniz, bizden öldürdüklerinizin diyetlerini vereceksiniz, sizden ölenler zaten ateştedir. Ta ki Allah Rasulünün halifesi ve muhacirler tarafından rusvaylığa düşürecek bir iş gösterinceye kadar çölde develerin kuyruğuna tabi topluluklar olarak terk olunacaksınız' dedi. Sonra Ebu Bekir (r) heyete söylediği bu hususları sahabeye arz etti. Ömer (r) ayağa kalkarak şöyle dedi: 'Bir görüşte bulundun bizde sana görüşümüzü işaret edeceğiz. 'Harbu'l-Mucliye' ve 'Silmu'l-Muhziye' hususunda söylediklerine evet, harpte sizden edindiğimiz mallan ganimet edineceğiz, sizin bizden edindiğiniz şeyleri de geri vereceksiniz, dediğine de evet, fakat bizden öldürdüklerinizin diyetlerini vereceksiniz, sizden ölenlerse ateştedir demene gelince, buna hayır. Çünkü bizden ölenler Allah-u tealanm emri üzere savaştı ve öldürüldüler. Onların ecri Allah'a aittir. Dolayısıyla onlara diyet yoktur. Sahabede Ömer'in bu sözüne muvafakat ettiler. İşte bu bazı lafızları 'bir görüşte bulundun, bizim görüşümüzde senin görüşüne

Page 67: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

tabidir' şeklindeki kıssanın tamamıdır. Bu hadiste taklit grubunun rahatlayacağı ne var? [257] İbni Mesud Ömer'i Taklit Etmemiştir (Otuz sekizincisi) İbni Mesud Ömer'in sözünü alırdı demelerine gelince: İbni Mesud Ömer'e muhalefeti, tek tek zikretme külfetine gerek bırakmayacak kadar meşhurdur. Ancak bir alim diğer bir alime muvafakat ettiği gibi İbni Mesud'da Ömer'e muvafakat ederdi. Hatta o, Ömer'in sözünü almtş olsa bile bunlar sadece dört mesele kadardır. İbni Mesud Ömer'in görevlilerinden biriydi. Ömer de Emiru'l-Mu'minun idi. Fakat İbni Mesud Ömer'e muhalefeti aşağı yukarı yüz meseledir. Mesela: İbni Mesud'un ümmü veled, çocuğun payı ile hürriyetine kavuşur dediği sahih olarak rivayet edilmiştir. Ömer rukuda dizkapaklarının üzerine koyarken, İbni Mesud rukuda ellerini iki bacağı arasında 'tatbik' etmekten ölünceye kadar vazgeçmemiştir. İbni Mesud 'haram' hakkında o, yemindir talak değil derken, Ömer (r) onun bir talak olduğunu söylüyordu.Ömer (r) zina edenlerin tevbesini kabulle birbirleriyle nikahlanabi-lecekleri görüşüne giderken, İbni Mesud, zina eden kadınla, zina eden erkeğin nikahını ebediyen haram saymıştır. İbni Mesud, cariyenin satışını onun talakı olarak görürken, Ömer (r) onun satılmasıyla talak vaki olmaz demiştir. İbni Mesud bu ve benzeri bir çok meselede Ömer'e muhalefet etmiştir. İşin tuhafı, İbni Mesud'ya Ömer'i taklit ediyordu diyenler ne İbni Mesud ve ne de Ömer'i taklit etmezler. Bilakis, Malik, Ebu Hanife ve Şafii gibi imamların taklidi onlara daha sevgilidir.Ibni Mesud, Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in ashabı kesin bilir ki ben onların, Kur'anı en iyi bilenleriyim. Kur'anı benden iyi bilen birini bilseydim elbette ona yolculuk ederdim dediği halde kişileri taklit ettiği iftirası İbni Mesud'a nasıl nispet edilebilir? Şakik şöyle dedi: Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in ashabından bir halkada oturmuştum. İbni Mesud, kendinden gayrı ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, ben her hangi bir surenin iniş yerini ve her hangi bir ayetin ne hakkında indirildiğini bilirim. Allah'ın Kitabını benden daha iyi bilen birine devenin ulaşabileceğini bilseydim elbette ona biner ve o kişiye ulaşırdım dediğinde, İbni Mesud'un bu sözünü reddeden hiç kimseyi işitmedim.Ebu Musa el-Eşari de: 'İbni Mesud ve annesi Rasulullah (saiiaiiahu

Page 68: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

aleyhi ve setlem) İn evine Çok girmelerinden Ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve seiiem) den ayrılmamasından onu ehli beytten olarak gördüğümüz vakitler olurdu' demiştir. [258]Ebu Mesud el-Bedri de -bir mecliste- İbni Mesud ayağa kalktığında şöyle demişti: 'Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) kendisinden sonra Allah'ın Kitabını şu ayağa kalkan kişiden daha iyi bilen birini bıraktığını bilmiyorum.Ebu Musa el-Eşari şöyle dedi: 'Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in yanında bulanamadığımız anlar İbni Mesud Rasulullah ile beraber olur ve hadiselere şahit olurdu. Biz, onun yanma girmekten mahrum olduğumuz anlarda da İbni Mesud'a izin verilirdi.'Ömer (r) Küfe ehline yazdığı mektupta: 'Ben size Ammar'ı emir, Abdullah'ı da vezir ve muallim olarak gönderiyorum. Onlar Muham-med (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in ashabından ve Bedir ehlinden seçkin kişilerdir. Dininizi onlardan alın ve onlara uyun. Abdullah'ı size göndererek sizi kendime tercih ettim.'İbni Ömer'in 'Elbette' meselesinde İbni Mesud'dan. fetva istediği ve fetvasını aldığı sahih olarak vaki olmuştur. Bununla beraber İbni Ömer'in onun sözünü alışı, onu taklit için değildi. Aksine İbni Ömer fetva istediği meselede onun sözünü işitince onun doğru olduğu kendisine zahir olmuştur. Sahabenin birbirlerinden fetva almaları işte böyleydi. îbni Mesud'un 'Alim veya öğrenci ol, fakat İmmeah olma' dediği de sahihtir. Bununla İbni Mesud 'İmmeah'ı alim ve talebenin zümresinden çıkarmıştır. Çünkü o İbni Mesud'un dediği gibi ne ilin için talebelerle birliktedir, ne de delil için alimlerle birliktedir. Bu hakikat düşünen için açıktır. [259] Sahabenin  Bir  Kısmı  Diğerlerini  Taklit Etmiyordu (Otuz dokuzuncusu) Taklidi mazur görebilmek için İbni Mesud kendi görüşünü Ömer'in görüşü için, Ebu Musa kendi görüşünü Ali'nin görüşü için ve Zeyd kendi görüşünü Ubey'in görüşü için terk ederlerdi demelerinin cevabı:Bu sahabeler taklit grubunun yaptığı gibi bildikleri sünnetleri, bu üç sahabeyi taklit ettikleri için terk etmiyorlardı. Aksine sahabelerin siretini iyice tetkik eden, onların kendilerine delil zahir olduğunda onu hiç kimsenin sözünden dolayı terk etmediğini bilir. îbni Ömer babası

Page 69: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Ömer'in sözünü sünnet kendisine zahir olduğunda terk ederdi. İbni Abbas sünnetten kendine bir şey ulaştığında Ebu Bekir dedi ki, Ömer dedi ki diyerek ondan yüz çeviren kimseyi bundan yasaklamış ve: 'Üzerinize semadan taş yağabilir. Ben Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiicm) şöyle dedi diyorum. Sizse Ebu Bekir dedi ki, Ömer dedi ki diyorsunuz' demiştir. Allah İbni Abbas'a rahmet etsin ve onda razı olsun. Kendilerine, Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dedi dendiğinde -sahabeye ilmen ve faziletçe yaklaşamayacak kimselerden için- falan şöyle dedi filan böyle dedi diyen insanımızı İbni Abbas görseydi acaba ne derdi? Bazı sahabelerin, kendi sözlerini diğerleri için terk etmeleri kendileri bir şey söylüyor onlar da bir şey söylüyordu. Delil onlarla beraber olunca bunlar kendi sözlerinden onların sözlerine dönüyor ve kendi sözlerini terk ediyorlardı. İlim erbabının yolu işte budur. Onlar için delil, her şeyden daha sevgili idi, bu yol her yönden taklit grubunun yoluna ters ve zıttır. Bu aynı zamanda Mesruk'un: 'İnsanlardan hiç kimsenin sözünden dolayı İbni Mesud'un sözünü terk edecek değilim' sözünün de cevabıdır. [260]Rasulullah'ın                                 Muaz'a İttiba Emrinin Manası (Kırkıncısı) Rasulullah: 'Muaz size çığır açtı ona tabi olun'[261] buyurdu demeleri ve bununla dinde kişilerin taklit edilmelerine delil getirmeleri hiçte makul değildir. Muaz'ın açtığı çığır Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in: 'Ona tabi olun' emrinden gayrı neyle sünnet oldu acaba? Ezan da onun kavli ikrarı ve teşriiyle -aynen yukarıdaki gibi- sünnete dönüşmedi mi? Sadece uyku ile mi ezan meşru oldu? O halde hadisin manası nedir dense? Şöyle denilir: Hadisin manası, Muaz bir amel yaptı. Allah da onu size sünnet kıldı demektir. O amelin bize sünnet oluşu, onu bize Rasulullah'in: 'Ona tabi olun' diye emretmesindendir, Muaz'ın o ameli yapmasından değildir.Muaz'ın şöyle dediği sahihtir: 'Üç şey zuhur ettiğinde nasıl edersiniz? Dünya boynunuzu vurduğunda, alim yanıldığında ve münafık Kur'anla cedelleştiğinde. Alime gelince eğer hidayet sahibiyse dini-nizde onu taklit etmeyin. Eğer bir fitneye duçar olur (bir fitne sebebiyle imtihan olur) sa ondan da ümidinizi kesmeyin. Çünkü mümin fitneye duçar olur, sonra tevbe eder. Kur'ana gelince, yol gösteren işareî levhaları gibi hiç kimseye gizli olmayan işaretleri vardır. Kur'an-dan bildiklerinizi kimseye sormayın, gereğince amel

Page 70: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

edin, bilmediklerinizi ise alime havale edin. Dünyaya gelince, Allah, kime gönül zenginliği verdiyse o, felaha ermiştir. Kime vermediyse dünyası ona pek fayda vermez.Allah Muaz'dan razı olsun, hakkı açıklamış ve taklidi yasaklamıştır. Kur'anm zahirine ittiba etmeyi, ona muhalefet edeni önemseme-meyi ve onda herkesin anlamadığı ayetlerde durup ehline sormayı emretti. İşte bu emir ve tavsiyeler de taklitçilerin takip ettiği yola muhaliftir. Tevfık Allah'tandır. [262] Ulu'l-Emre İtaat                                      (Kırk birincisi) Allah emir sahiplerine itaat edilmesini emretti. Onlar da alimlerdir. Dolayısıyla onlara itaat etmek, fetva verdikleri hususlarda onları taklittir, sözüne cevap: Emir sahipleri için onlar idarecilerdir denildiği gibi, onlar alimlerdir dahi denilmiştir. Bu iki görüşün ikisi de Ahmed b. Hanbel'den mervidir. Bu meselenin aslı ayet, iki taifeyi de içine alır. Onlara itaat Rasulullah {saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) e itaattandır. Fakat taklitçilere gizli kalan: Emir sahipleri Allah'ın itaati altında Allah ve Rasulünün hükümlerini emrettikleri vakit itaat olunur ve sözleri dinlenir. Alimler Allah ve Rasulünün hükümlerini tebliğ eder; emirler de onları infaz ederler. Onlara itaat etmek, Allah'a ve Rasulüne itaatlerinden dolayı vacip olur. Bununla beraber insanların görüşlerini Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in sünnetinin önüne geçirmeye ve taklidi sünnete tercih etmeye ayette delil yoktur. [263] (Kırk ikincisi): Bu ayet taklidi iptal için taklitçiler aleyhine en büyük delildir ve bu bir kaç yöndedir.1) Ayet emrine itaat ve yasağından kaçınma şeklinde, Allah'a itaati emretmektedir.2) Rasulünün emrine itaat etmeyi de emretmektedir. Kişi Allah ve Rasulünün emirlerini biîinceye kadar Allah'a ve Rasulüne itaatkar olamaz. Allah ve Rasulünün emirlerini bilen alimlerden olmadığını ikrar eden kimse bilmediği hususlarda ilim ehlinin taklitçisidir. Dolayısıyla o kimse, Allah'a ve Rasulüne itaati kendi başına gerçekleştiremez.Emir sahipleri, kendilerinin taklit edilmesini yasaklamıştır. Bu husus Muaz b. Cebel, İbni Mesud Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas ve

Page 71: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

diğer sahabelerden sahih olarak rivayet edilmiştir. Müçtehit imamlar -naklettiğimiz sözlerinde- taklit edilmelerini yasaklamışlardır. Onlara itaat etmek eğer vacip ise, taklit batıldır; eğer onlara itaat vacip değilse, bu ayetle onların taklit olunacağına delil getirmek de batıldır.Allah-u teala bu ayette: '...Sonra bir şey hakkında ihtilafa düşerseniz, eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız onu Allah'a ve Rasulüne çeviriniz. O hem bir hayırdır ve hem de netice itibarı ile daha güzeldir[264] diye buyurmuştur. Görüldüğü gibi ayet, taklidi iptal ve meydana gelen ihtilafın mezhep ve taklide çevril-memesinde son derece sarihtir. Emir sahiplerine has, sadece onlara yapılacak itaat nedir? Emir sahipleri Allah ve Rasulünden haber verdikleri hususlarda itaat olunacak iseler itaat Allah'a ve Rasulüne olur emir sahiplerine olmaz dense, şöyle denir: Evet gerçek budur, onların itaati müstakil değildir; Allah'a ve Rasulüne tabidir. Bundan dolayı Allah ayetteki emir sahiplerinin itaatini Rasuhıllah'ın itaatine bitiştirdi ve '...İtaat edin...' fiilini onların itaatine gelince tekrarlama-dı. Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in itaatinde ise '...İtaat edin...' emir fiilini ikinci kez tekrarlayarak, emir sahiplerine itaatin bağımlı oluşunun aksine, Rasulullah'm itaatini müstakil hale getirdi. Dolayısıyla Rasulullah'ın itaati emrettiği ve yasakladığı Kur'anda ister olsun ister olmasın müstakil olarak başlı başına vaciptir. [265]Tabiine Övgü Ve      Tabiin Olmalarının Manası (Kırk üçüncüsü) Allah Muhacir ve Ensardan ilk öncülere ve onlara ihsan ile tabi olanlara övgüde bulunmuştur. Onlara ihsan ile tabi olmak, onları taklit etmektir, demelerine gelince, ayette birinci kısım, ne kadar doğru ve hak ise ikinci delil kısmı da o kadar yanlış ve hatadır. Bu ayet bilakis taklit fırkasına ret olarak en muazzam delildir.Sahabeye ittiba etmek, onların yollarına ve usûllerine suluk etmektir. Sahabe, insanları taklit etmeyi, kişinin 'İmmeah' olmasını yasaklamış ve taklitçinin basiret ehli olmadığını da haber vermişlerdir. Allah'a hamd olsun ki, onların arasında bu taklitçilerin mezhebi üzere olan bir kişi bile olmamıştır. Taklit ettikleri kişiler ve onların görüşleri için naslan reddeden kimselerin hastalığından sahabeleri Allah korumuştur. Sahabenin hali, ehli taklidin yaptıklarının tam zıddıdır. Sahabelere ihsan ile tabi olanlar Allah'ın Kitabı ve Rasulünün sünnetinin önüne hiç kimsenin sözünü takdim

Page 72: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

etmeyen gerçek ilim ehli ve basiret sahibi kimselerdir. Tabiin, hiç kimsenin mezhebini Kur'an ve sünnete mihenk etmedi. Onlar, sahabenin gerçek tabileridir. Allah fazlı ve rahmetiyle bizleri onlardan kılsın. [266] İmamların Tabileri Kimlerdir? (Kırk dördüncüsü) Kırk üçüncü maddenin izahatı:İlim ehli kimseler ve taklitçiler, taklitçiler ilim sahibi değildir de-mişlerdir. Buna rağmen taklitçiler, imamların gerçek tabileri olsalardı delille hareket eden araştırmacı değerli alimler, imamların tabileri asla olmazlardı. Cahillerde ittibaya alimlerden daha layık olurlardı ki bu muhaldir. İmamlardan birinin sözünü delil sebebiyle terk eden bir kişi, imamın sözünü delilsiz alan taklitçinin hilafına onun gerçek tabisidir. Bu söz -Allah-u teala onlardan razı olsun- imamların gerçek tabileri hakkında da geçerlidir. Allah~u teala, onları imamlarının görüşünü nasların yerine koyan veya o görüşler için naslan terk eden, taklitçiler olmaktan korumuştur. Dolayısıyla ehli taklit o imamların tabileri değildir. Onların tabileri, onların yolu üzere olan ve sadece usullerine uyan kimselerdir. Bazı taklitçiler şeyhülislam İbni Teymiye'nin Ibnu'l-Hambeli medresesinde ders vermesine, 'bu medrese Hambeli-lere vakfedilmiştir. Müçtehit ise onlardan değildir' diye karşı çıkmışlardı. Şeyhülislam da onlara Ahmed'in mezhebinden aldığım şeyler onu taklit ederek değildir. Ancak aldıklarımı, dindeki doğruluğunu bildiğimden aldım demişti.Bu muteahhirin taklitçiler, imamların mezhebi üzere olurken, onları taklit etmeyen onların arkadaşlarının onların mezhebinden olmamaları muhal bir şeydir.İmam Malik'e insanların en çok ittiba edeni, bununla beraber delil nerede olursa ona bağlanan ve hüccetle hüküm veren kişilerden olan İbni Vehb ve tabakası idi. Ebu Yusuf ve Muhammed'de Ebu Hani-fe'ye çok muhalefet etmeleriyle birlikte onu taklit eden taklitçilere -nisbeten- daha çok Ebu Hanife'ye tabi idiler.Buhari, Müslim, Ebu Davud, Esrem ve Ahmed'in ashabından bu tabakadaki kimseler Ahmed'in mezhebine müntesip ve sırf onu taklit eden taklitçilere nisbeten ona daha fazla ittiba ediyorlardı. Bundan dolayı o medreseyi imamların ilim ve hüccet ehli gerçek tabilerine vakfetmek taklitçilere vakfetmekten çok daha evladır. [267]

Page 73: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

 Ashabım Yıldızlar Gibidir Hadisi Üzerine Açıklama (Kırk  beşincisi) Taklidin   sıhhati   hakkında   'Ashabım  yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayete erersiniz[268]anlamındaki hadis taklit için yeterlidir, denmesinin cevabı bir kaç yöndendir.Bu hadis, A'meş tarikiyle Cabir'den Said b. Müseyyeb tarikiyle İbni Ömer'den ve Hamza el-Cezeri tarikiyle yine İbni Ömer'den hadisin lafzı verilme şeklinde bir kaç tariki vardır. Ancak bu tariklerin hiç birisi -sahih olarak- sabit değildir. îbni Abdi'1-Ber bu hususta şöyle diyor: 'Bize Muhammed b. İbrahim b. Said rivayet etti, dedi ki; Ebu Abdillah b. Muferrah rivayet etti dedi ki; bize Muhammed b. Eyyub es-Sumut rivayet etti dedi ki; bize İmamu'l-Bezzar dedi ki: Nebi (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) den 'Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayete erersiniz' manasında Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) den rivayet olunan bu söz -onun sözü olarak- sahih değildir.Taklitçilere şöyle denir: Uyulduğunda doğru yol bulunan yıldızların taklidini terk ederek onlardan bir çok mertebe aşağıda olan kişileri taklit etmeyi kendiniz için nasıl caiz gördünüz? Malık, Safı, Ebu Hanife ve Ahmed'i taklit etmek size göre Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'nin taklitlerinden daha mı evla? Bu hadisin deflet ettiğimanaya muhalefet ederek hadisle hiç bir alakası olmayan ve işaret dahi edilmeyen kimselerin taklidine onunla delil getirdiniz. [269]             Bu Hadisle Delil Getirmeniz Size Şunları Gerekli Kılar 1) Sahabelerden, kardeşlerle birlikte dedeyi mirasçı kılan kişiyle dedenin hayatta olmasıyla, kardeşleri mirastan çıkaran kişinin beraberce taklidini.2) Sen bana haramsın ifadesindeki haram, talak değildir yemindir diyen kişiyle, o söz talaktır diyen kişiyi birlikte taklidini.3) 'Mülkü yemin' ile iki kız kardeşi bir arada cem etmeyi haram eden kimseyle, bunu mubah gören kimsenin birlikte taklidini.4) Oruçlunun 'Bered' yemesini caiz gören kişiyle, onu men eden kişinin birlikte taklidi.

Page 74: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

5) Kocası vefat eden hamile kadının iddet müddeti iki iddet müddetinin en uzunudur diyen kişiyle, o kadının iddet müddeti doğum yapmasına kadardır diyen kişinin birlikte taklidi.6) Hac için  ihrama giren kişiye koku (esans vb.)  sürünmesi haramdır diyen kişiyle, o mubahtır diyen kişiyi birlikte taklidi.7) İki dirheme bedel bir dirhemin satışına cevaz veren kişiyle, onu haram eden kişinin birlikte taklidi.8) İksal de guslü vacip eden kişiyle, ondan guslü düşüren kişinin birlikte taklidi.9) Zevi'l- Erhamı mirasçı yapan kişiyle, onları mirastan çıkaran kişiyi birlikte taklidi.10) Süt kardeşliğinde büyüğün emmesi sebebiyle mahremliğin olacağını gören kişiyle, bunu böyle görmeyen kişinin birlikte taklidi.11) Cünübün teyemmüm etmesini men eden kişiyle, onu vacip gören kişinin birlikte taklidi.12) Üç talakı bir talak olarak gören kişiyle, onu üç olarak gören kişinin birlikte taklidi.13) Haccı (niyet ettikten sonra ihramdan çıkıp onu) feshederek umreye çevirmenin (haccı temettü etmenin) vacip olduğunu söyleyen kişiyle, onu men eden kişinin birlikte taklidi.14) Evcil eşek etini(n yenmesini) mubah gören kimseyle, onu men eden kimsenin birlikte taklidi.15) Erkeklik uzvuna dokunmakla abdestin bozulacağını söyleyen kişiyle bununla abdestin bozulmayacağını söyleyen kişinin birlikte taklidi.16) Cariyenin satışım onun talakı olarak gören kişiyle onu öyle görmeyen kişinin birlikte taklidi.17) Vefatı anında köle azadını men eden kişiyle, onu men etmeyen kişinin birlikte taklidini yapması gerekir.Bu ve daha nice meselelerde Rasuhıllah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) İn ashabı ihtilaf etmiştir. Dolayısıyla 'Ashabım yıldızlar gibidir...' hadisiyle delil getirenlerin bunların hepsiyle amel etmeleri gerekmektedir.Bunlann hepsini caiz görüyorsanız birinin sözüyle diğerinin aleyhine delil getirmeyin. İnsanları onların sözlerinden hangi sözü dilerse onu almakta muhayyer bırakın. Mezhebinize muhalefet edip başka bir

Page 75: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

alimin sözüne tabi olan kimseyi bundan men etmeyin. Delil getirdi-ğiniz hadisin gereği olan sahabenin birbirlerine muhalif fetvalarını birlikte alıp onları o şekilde taklit etmeyi mubah görmüyorsanız, bu hadisi ilk iptal eden; ona ilk muhalefet eden sizsiniz. Bu sizin için kurtuluşu olmayan bir neticedir.Sahabeye iktida etmek, Kur'an ve sünnete ittiba etmek, onlardan Kur"an ve sünnete davet eden herkesin davetini kabul etmektir. Onlara iktida-etmek, size taklidi haranı eder, delil getirmeyi ve delili her şeyde hakem yapmayı vacip kılar. [270] Sahabe, Uyup Örnek AlmaklaEmir Olunduğumuz Kişilerdir        (Kırk altıncısı) İbni Mesud: 'Sizden kim uyup örnek alacaksa vefat eden kişileri örnek alıp onlara uysun. Onlar Muhammed {saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in arkadaşlarıdır' dedi demenize gelince, İbni Mesud'un bu sözü bir kaç yönden aleyhinize hüccettir.İbni Mesud bu ifadesiyle hayatta olanlara uyup onları taklit etmeyi yasaklamıştır. Size gelince, hem hayattaki  eri hem de ölüleri taklit ediyorsunuz.ibni Mesud'un bu sözü sahabeye uymanın ta kendisidir. Onlar halkın en hayırlıları, bu ümmetin en faziletlileri ve en bilginleridir. Ama siz -taklitçiler grubu- onların çok çok gerisindeki falan filanın taklidini gerekli gördüğünüz kadar onların taklidini gerekli görmez ve onlara uymazsınız. Sahabelerin sünnetine uymak, onlara iktida etmek ve onların yaptığı şeylerin aynısını yapmaktır. Bu ise, sahabenin yaptığı gibi delilsiz hiç kimsenin sözünü taklit etmemeyi gerektirir, ibni Mesud'dan taklidi ve bir adamın basiretsiz 'İmmeah' olmasını yasakladığı sahihtir. İbni Mesud'un yanında sahabelerin ameliyle amel etmenin taklit olmadığı da bilinmektedir. [271] (Kırk yedincisi) Nebi (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) den: 'Sünnetime ve benden sonraki hidayete ermiş raşit halifelerin sünnetine sanlın.[272]Ve Benden sonra bu ikisine Ebu Bekir ve Ömer 'e uyun[273]dediği sahih olarak mervidir, demenize gelince. Bu hadisler, sizin aleyhinize ve üzerinizde bulunduğunuz taklidin batıl oluşuna, bizim en büyük delillerimizdir. Çünkü bu deliller, sizin gidişatınızın hilafınadır. Sahabelerden hiç kimse sünnet kendisine zahir olduğunda, onu hiç kimsenin sözüyle terk etmediği

Page 76: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

bilinmektedir. Sahabe için sünnetle beraber bir başka makam olmamıştır. Taklit fırkasının yoluysa bunun tam tersinedir. [274] (Kırk sekizincisi) Kırk Yedinci Maddenin İzahı.Raşit halifelerin sünnetine uymanın gerekliliğini Rasulullah (saiımiahu aleyhi ve seiiem) kendi sünnetiyle birleştirdi. Buna rağmen raşit halifelerin sünnetini almak, onları taklit etmek değildir. Aksine Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) e itaat etmektir. Bu aynen ezan okumanın ezanı uykusunda gören sahabeyi taklit etmek olmadığı gibi, imamın selamından sonra kişinin yetişemeyip fevt ettiği şeyi kaza etmesi de Muaz'ı taklit etmek olmamıştır. Bilakis, yapmakla emir olunduğumuz şeylere ittibadır. Taklitçilerin üzerinde olduğu taklit nerede, bunlar nerededir?    [275] (Kırk dokuzuncusu) Yukarının İzahı Bu hadislere ilk muhalefet eden yine sizlersiniz. Çünkü siz, raşit halifelerin ne sünnetini almayı, ne de onlara iktida etmeyi gerekli görmezsiniz. Onların sözleri size göre hüccet değildir. Buna karşılık bazı gulatınız: Sahabeyi taklit etmek caiz değildir, fakat Şafii'yi taklit etmekse vaciptir diye açıkça ifade etmiştir. Şiddetle muhalefet ettiğiniz bir hususta delil getirmenizse garip doğrusu. [276] (Ellincisi) Yukarının İzahı                                Bu hadisler tamamıyla aleyhinize hüccettir.Birincisi: Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) ihtilafın çoğaldığında sünnetine sarılmayı emretmiştir. Siz ise falanın görüşüne ve filanın mezhebine sarılmayı emredersiniz.İkincisi: Bu hadiste Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) bidat ihdas etmekten sakındırıp dinde her ihdas edilen şeyin bir bidat, her bidatin da bir sapıklık olduğunu haber vermiştir. [277]Vazgeçemediğiniz taklitten dolayı Allah'ın Kitabı ve Rasulünün sünnetinin terki, Kur'an ve sünnetin ona arzı, onun Kitap ve sünnetin kabulüne mihenk edilmesi, bidatlann en büyüğüdür. Allah'ın diğer asırlara nisbeten daha faziletli ve daha hayırlı kıldığı asrı saadeti, Allah bu bidatlerden beri kılmıştır. Raşit halifelerin veya onlardan birinin ümmet için sünnet haline getirdikleri şey hüccettir ve ondan vazgeçmek caiz değildir. Bu anlayış nerede, taklit fırkasının

Page 77: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

sahabenin sünnetleri hüccet değildir, onları taklit de caiz değildir sözü nerede? [278] Rasulullah Bir Çok İhtilafın Geleceğini Haber Vermiştir (Elli birincisi) Yukarının izahıRasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) aynı hadisin devamında: '...Benden sonra sizden kim yaşarsa o, bir çok ihtilaf görecektir[279]demiştir. Bu hadis ihtilaf edenleri yermekte ve onların yollarına gitmekten insanları sakındırmaktadır. İhtilafın çoğalması ve onun musibetinin büyüyüp zararlı hale gelmesi taklit ve taklitçiler yüzündendir. Bu dinde tefrika çıkaran ve müslümanlan bölük bölük yapan ehli taklittir. Her fırka, kendi taklit ettiğini savunur, insanları ona çağırır ve ona muhalefet eden kimseleri de yererler. Sanki onlar başka bir milletmiş gibi biri diğerinin kavliyle ameli caiz görmez. Kitapları kitaplarımız, imamları imamlarımız mezhepleri mezhebimiz diyerek birbirlerinin aleyhine reddiye yapmak için say-u gayret ederler ve bunu da adet haline getirirler. Oysa Nebi bir Kur'an bir, din ve onun sahibi Allah birdir. Hepsinin arasında müşterek bir kelimeye bağlanmaları, sadece Rasulul-lah'a itaat etmeleri, hiç kimsenin sözünü onun naslan gibi tutmamaları ve birbirlerini Allah'ı bırakarak Rabler edinmemeleri vaciptir.Şayet bu insanların kelimeleri ittifak edip onlardan her biri, Allah ve Rasulüne davet eden kişiye icabet ederek sünneti ve sahabe asarını hakem edinselerdi yeryüzünde ihtilaf -yok olmasa da- çok azalırdı. Bunun için insanların en az ihtilaf edeni sünnet ehlidir.Sünnet ehli kişiler dinlerini bu usul üzere bina ettikleri için yeryü-zünde onlardan daha çok ittifak eden ve daha az ihtilaf eden bir taife yoktur. Gruplar, her ne kadar hadisten uzaklaşırsa kendi aralarındaki ihtilaf da o kadar çok olur. Çünkü hakkı kim reddederse onun işi karışır ve şaşkın olur. Doğrunun yönünü kestiremez ve nereye gideceğini bilemez. Allah-u teala bu hususta şöyle buyuruyor: 'Doğrusu onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar karmakarışık bir durum içindedirler.[280] Ömer Şureyh'e Önce Kur'anı Sonra Sünneti Öne Geçirmesini Emretti 

Page 78: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

(Elli ikincisi) Ömer (r) Şureyh'e: 'Allah'ın Kitabındaki hükümlerle hüküm ver, Allah-u tealanın Kitabında yoksa Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in sünnetindeki hükümlerle hüküm ver, Rasulullah'm sünnetinde de yoksa salihlerin verdiği hükümlerle hüküm ver' diye yazdı, demenize gelince: Bu eser aleyhinize taklidi iptal edici en bariz hüccettir. Çünkü Ömer Şureyh'e Kur'anla hükmü onun gayrı her şeye tercih etmesini emretmiştir. Sonra Kur'anda bulamaz sünnette bulursa sünnetin gayrına iltifat etmemesini emretmiştir. Sünnette de bulamazsa, sahabenin verdiği hükümlerle hüküm vermesini emretmiştir.Biz, taklit ehline yemin veriyoruz. Onlar böyle mi yapıyorlar veya yaptıkları buna yakın bir şey midir? Ehli taklitten bir kimse, bir hadisenin vukuunda onun hükmünü önce Allah'ın Kitabından almayı sonra o hükmü Allah'ın Kitabında bulamazsa, onun hükmünü Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in sünnetinden almayı ve öyle fetva vermeyi hiç aklına getirir mi? Allah, melekleri ve kendileri şahit ki, o hadisenin hükmünü sadece taklit ettikleri kişinin sözünden alırlar. Bu hükmün hilafı bir hüküm Kitap, sünnet veya sahabenin sözlerinden ortaya çıksa ona iltifat etmezler. Taklit ettikleri kimsenin gayrı hiç kimsenin sözünden de bir şey almazlar.Ömer'in Şureyh'e yazdığı mektup aslında ehli taklidin sözlerini iptal edici bir sözdür. Selefin sireti işte böyle müstakim, hidayetleri de işte böyle ifrat ve tefritten uzak mutedil idi.[281] Hükümler Ele Alınırken Muteahhirinin Yolu Nöbet muteahhirine gelince, onlar selefin takip ettiği gidişatın tam aksi bir yola yürüdüler ve şöyle dediler: Bir mesele bir müftü veya kadıya getirilirse, o kimsenin ilk yapması gereken şey o meselede ihtilaf var mı yok mu? diye bakmasıdır. Eğer o meselede ihtilaf yoksa onun için Kitap ve sünnete bakmaz aksine onun hakkında icma ile hüküm verir. Ancak o meselede ihtilaf varsa, ihtilaf edenlere ait sözlerin hüccete en yakınını bulmak için içtihat ederek hüküm verir. Bu usul: Muaz'ın hadisine, Ömer'in Şureyh'e yazdığı mektubuna ve sahabe sözlerinin delalet ettiği usule muhaliftir. Kitap, sünnet ve sahabe sözlerinin delalet ettiği o usulden daha evladır. Çünkü bunlar takdir olunup emir olunmuştur.Kur'an ve sünnetin delalet ettiği hükmü bir müçtehidin bilmesi, yer yüzünün doğusunda ve batısında yaşayan insanların -herhangi- bir

Page 79: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

hüküm üzere ittifak ettiklerini bilmesinden çok daha kolaydır. Bu her ne kadar imkansız değilse de, İslam'ın umumi kaidelerinin dışında çok zor ve çok meşakkatli bir şeydir. Nasıl Allah ve Resulü bizi ulaşamayacağımız bir şeye havale eder de, kendisiyle bizi hidayete erdirdiği, onu bize kolaylaştırdığı ve marifetini çok basit ve kolay elde edilir kıldığı Kitabına ve Rasulünün sünnetine havale etmez? Sonra bu kimse icma ettiğini zannettiği şeyde insanlar ihtilaf etmiştir de o, bilmiyor olabilir. İhtilafı bilmemek, ihtilafın olmadığını bilmek anlamına gelmez. İlimsizlik ilmin aslına, ilmin önüne nasıl geçer? Sonra onun bilmediği olsa olsa neticesi zan veya en güzel haliyle şüpheli olan bir şeye karşılık bilinen ve hatadan beri bir hakkı terk etmesi bir kişiye nasıl caizdir? Bu ifade, icma edenlerin asrı ndak il erin tamamının yok olup gitmesi, semanın sıhhatinin şartıdır diyen kişilerin görüşüne göre nasıl doğru olur? îcma edenlerin asrı devam ettiği müddetçe bir kişi yetişir ve onlara muhalefet edebilir. Sonra bu iddianın sahibi, icma edilen o asrın yok olup gittiğini ve o asırda icma edenlere muhalefet eden birinin yetişmediğini bilinceye kadar, icma ile delil getirmesi mümkün değildir.Allah-u teala bu ümmeti kendileri için ne bir yol, ne de fertlerin bi-lemeyeceği bir şeye havale etti de -Kitap ve sünnetle doğru yolu aramada- kıyamete kadar baki olan hücceti, doğru yolu bulmada ve hakkı bilmede yegane imkan sahibi oldukları şeyi terk etti Kur'an ve sünnete havale etmedi öyle mi? İşte bu muhaldir.Bu yolun ortaya çıkmasıyla, bilinmeyen meçhul icmalar türetilmiş ve onlarla naslara karşı çıkış doğmuş ve icma iddiaları çoğalıp genişlemiştir. Taklitçilerden ihtilafı bilmeyen herkes aleyhine Kur'an ve sünnetten delil getirildiğinde 'bu icmaya aykırıdır' demeye başla-mıştır. İşte bu imamların karşı çıkıp, böyle bir şeyi irtikap edeni her yönden ayıpladıkları ve tekzip ettikleri şeydir.İmam Ahmed oğlu Abdullah'ın rivayetinde şöyle demektedir: 'İcma iddia eden kişi yalancıdır. İnsanlar ihtilaf etmiş olabilir, rasgele bu icma iddiası, Bişru'l-Merisi ve el-Esam (Mutezilin) in iddiasıdır. Ancak kişi, bunda insanların ihtilafını bilmiyoruz veya bu husustaki ihtilaflar bize ulaşmadı diyebilir.'İmam Mervezi'nin rivayetinde ise şöyle demiştir: 'Kişiye icma ettiler demesi nasıl caiz olur. Birilerinin imamlar bunda icma ettiler dediğini duyarsanız onları yalanla itham edin. Şayet -onlar- ben muhalefet edeni bilmiyorum deseydi, daha evla olurdu.'

Page 80: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Ebu Talib'in rivayetinde ise: 'Bu icma iddiası yalandır. İnsanların icma ettiğini nereden biliyormuş? Ancak, bunda hilafı bilmiyorum desin. Böyle demesi, insanlar icma etti sözünden daha güzeldir.' demiştir.EbuT-Haris'in rivayetinde ise: İcma iddiası hiç kimseye yakışmaz, insanlar ihtilaf etmiş olabilirler. demiştir.[282] İmamların Kitap Ve Sünneti Her Şeyden Önde Tutmaları. İmamlar Kur'anı sünnete, sünneti de icmaya takdim etmiş icmayı şer-î delillerin üçüncüsü yapmışlardır.İmam Şafii: 'Hüccet (şer-î deliller) Allah'ın Kitabı, Rasulünün sünneti ve imamların ittifakıdır.' demiştir. Kitabında İmam Malik'le ihtilafını şöyle dile getirmiştir: 'İlim tabaka tabakadır. 'Birincisi, Kitap ve sabit sünnettir.İkincisi, Kitap ve sünnetin olmadığı yerde icmadır. Üçüncüsü, sahabenin bir başka sahabe tarafından muhalefet edil-meyen sözüdür. Dördüncüsü, sahabenin ihtilafıdır. Beşincisi, kıyastır.Görüldüğü gibi İmam Şafii, Kitap ve sünnete müracaat etmeyi icmaya takdim etmiş sonra hakkında Kitap ve sünnetin bilinmediği hususta icmaya müracaat edileceğini söylemiştir ki doğrusu da budur. Ebu Hatim er-Razi'de şöyle demiştir: 'Bize göre ilim; Allah'ın Kitabından neshedici olup mensuh olmayan ayetler, Rasulullah' dan rivayet edilen muhalifi olmayan sahih haberler, ince idrak sahibi sahabelerden bize ulaşan üzerinde ittifak ettikleri meselelerdir. Sahabeler bir meselede ihtilaf ederler ve ihtilaflarından netice çıkmaz, meselede gizli kalır anlaşılmaz ise o tabiinden alınır. O mesele tabiinde de bulunmazsa onların tabileri, Eyyub es-Sahtiyani, Muhammed b. Zeyd, Hammad b. Seleme, Süfyan, Malik, Evzai, Hasan b. Salih gibihidayet mürşidi imamlardan alınır. Sonra bunlar ve emsalinde de bulunmazsa, Abdurrahman b. Mehdi, Abdullah b. Mübarek, Abdullah b. İdris, Yahya b. Adem, îbni Uyeyne, Veki b. Cerrah ve bunlardan sonra, Şafii, Yezid b. Harun, Humeydi, Ahmed b. Hanbel, İshak b.

Page 81: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

İbrahim el-Hanzeli ve Ebu Ubeydullah el-Kasım b. Sellam ve emsali imamlardan alınır.İşte bu yol ilim ehli ve din imamlarının yoludur. Yukarıda görüldüğü gibi Ebu Hatim, sözlerine Kitap ve sünnetle başladı. Sahabe sözlerini ise su olmadığında kendisine müracaat olunan teyemmüm yerine indirdi. Ama bu mütahhirin taklitçiler su yanı başlarında ve teyem-müm etmekten çok daha kolayken, suyu bırakarak teyemmüme müracaat etmişlerdir.Sonra bunların arkasından ilme ve ilim ehline düşman bir grup yetişip şöyle dediler: Bir müftü veya kadıya bir mesele gelse, o müftü ve kadının o mesele için Allah'ın Kitabına ve Rasulünün sünnetine ve sahabenin sözlerine bakması caiz değildir. Aksine o kimse o meselede taklit ettiği, görüşlerini Kur'an ve sünnete mhenk edindiği imamının sözüne bakar. İmamının sözüne muvafık olan bir fetva ile hüküm verir. İmamının sözüne muhalif bir fetva ile hüküm vermesi ona caiz değildir. Şayet o kimse imamına muhalif bir fetva ile hüküm verirse o kimse müftülük ve kadılıktan azledilir.Fakihler ve Önder imamlara 'Bir imama müntesip sadece onu taklit eden bir kişi kendi mezhebine muhalif bir fetva vermesi caiz mi, değil mi, Bu hareketi o kişinin güvenirliğini sarsar mı, sarsmaz mı, diye fetva sorulduğunda onlar nasıl cevap verir' dense, taklitçiler: 'O kimseye bu caiz değildir ve bu hareketi onun güvenirliğini sarsar' derler. O kişinin kendi mezhebinin hilafına verdiği fetva Ebu Bekir, Ömer, İbni Mesud, Ubeyy b. Ka'b, Muaz veya emsali bir sahabenin sözü de olabilir. Bu taklitçilerin yanında o kadar önsmli değildir. Allah ve Resulü adına imza atmak için fetva makamına oturan kimseler: 'Kişinin taklit ettiği imamın sözüne başka bir kiminin sözleri ile muhalefet etmesi caiz değildir. Muhalefet eden kişi Allah ve Resulü onun imamından daha iyi bilse ve Allah'ın Kitab: ve Rasulünün sünneti onun sözlerini teyit etse de o kişiye imamım muhalefet etmesi caiz değildir' diye cevap verirler. İşte bu ehli taklicin dine karşı işlediği en büyük cinayettir. Buna rağmen hadlerini bi.ip -hakkını batılından ayırmadıkları- fetvalardan ne buldularsa onları mücerret haber olarak nakletselerdi. Allah'ın yanında bir mazeretleri olabilirdi. Ancak onların ilmi sevileri budur.Bu onların ilim ehline ve Allah için Allah'ın delillerini ikame etmek isteyen kimselere karşı yaptıkları düşmanlıktır.[283] Sahabe Ömer'i Taklit Mi? Etti

Page 82: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

 (Elli üçüncüsü) Ömer (r) Ümmühatu'I-Evlad'ın satışını men etti sahabeler de ona tabi oldular. Talak'ı Selase'yi ilzam etti sahabeler de tabi oldular demenize cevap bir kaç yöndendir:1) Sahabeler, bu meselelerde Ömer'i taklit ettikleri için ona tabi olmamışlardır. Aksine Ömer'i bu hükme götüren içtihadı olduğu gibi sahabeleri de aynı hükme götüren kendi içtihatları idi. Onlardan hiç kimse ben bu hükmü Ömer'i taklit ederek söylüyorum dememiştir.2) Sahabelerden hepsi Ömer'e bu hususlarda tabi olmamışlardır. İşte İbni Mesud Ömer'e Ümmühatu'l-Evlad meselesinde muhalefet etmiştir. İbni Abbas da ona Talak'ı Selaseyi ilzam etmesinde muhale-fet etmiştir. Sonra sahabe veya başkası da olsa ihtilaf ettikleri vakit hangisinin haklı olduğu hususunda yegane hakim hüccettir.3) Bu iki meselede sahabenin Ömer'in sözüne ittiba etmeleri -şayet onların Ömer'i bu meselelerde taklit ettiği farz olunsa- Ömer'in çok çok gerisindeki bir kimsenin her söylediğinin taklit edilmesini, onun benzeri veya onun fevkinde ondan daha alim birinin her sözünün terkini mubah kılmaz. Bu delil getirmenin en batılıdır ve örümcek ağına tutunmaktır. Eğer gerçekten delil getirdiğiniz şeye inanıyorsanız falan ve filanın taklidini terk edip Ömer'i taklit edin. Fakat siz: 'Ömer taklit edilmez ama Ebu Hanife, Şafii, Malik ve benzeri imamlar taklit edilir' diye açıkça söylersiniz. Dolayısıyla muhalefet ettiğiniz bir şeyle delil getirmeniz mümkün değildir. Bir kişiye söylemediği bir şeyle delil getirmesi caiz olmaz.(Elli dördüncüsü) 'Amr b. As Ömer'e ihtilam olduğunda bu elbiseden başka bir elbise daha edinsen dediğinde Ömer: 'Eğer öyle yapsam insanlar onu sünnet edinirler' demiştir demenize gelince.Bu haberde Ömer'in Kur'an ve sünnetin terk edilip kendi sözlerinin taklit edilmesine izin vermesi nerededir.Ömer'in bunu terk etmesi: Birinin kendisinin bu fiilini görür, Rasu-lullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in sünneti olamasaydı Ömer bunu yapmazdı der ve aynı fiili yapar endişesi içindi. İşte Ömer'i korkutan şey budur. İnsanlar isteseler de istemeseler de alimlerine uyarlar. Her ne kadar bu mevzuda tafsilatlı açıklama gerekiyorsa da çoğu insanlarda meydana gelen budur.  [284] Bilinen Şeyle Amel Et Şüpheli Şeyleri Alimine Bırak 

Page 83: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

(Elli beşincisi) 'Ubey b. Ka'b (r) bilmediğini alimine bırak' demiştir, demenize gelince bu doğrudur. Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in dışında herkese bilmediğini ehline danışması vaciptir. Rasulullah'dan sonra ilim sahibi herkese bazı meselelerin karışması (şaşırması ve hata yapması) kaçınılmaz bir şeydir. Kendisine bazı meseleler karışan herkese o meseleleri kendinden daha alim bir başkasına havale etmesi vaciptir. O meseleler kendisine tebarüz eden kimse de onun gibi alim olur, yoksa onları bilen erbabına havale eder. Kişi bilmediği bir şeyin külfetine girmez, Rabb'imizin Kitabı, Nebimizin sünneti ve sahabenin sözlerinde üzerimize farz olan amel budur. Allah-u teala her ilim sahibinin fevkinde daha fazla bilen ilim sahipleri yaratmıştır. Kime hakkın bazı bölümü kapalı kalırda kendinden daha alim birine havale ederse, o kimse isabet etmiştir.Ubey b. Ka'b'ın bu sözünde Kur'an, sünnet ve sahabenin asarından yüz çevirtecek, bunların üzerine sadece bir adamı mihenk taşı edine-cek ve o adamın sözüyle naslari terk, o nasları onun görüşüne arz, verdiği fetvaların hepsini kabul, muhalefet ettiği her şeyi ret ettirici bir şey yoktur.Bu haber bizzat taklidi iptal edici hüccetlerin en büyüğüdür. Çünkü haberin baş tarafı 'Senin için zahir olan şeyle amel et...' ikinci tarafı 'Sana karışık olup bilmediğin şeyi alimine havale et' şeklindedir.Biz, Allah için soruyoruz. Size Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in sünneti zahir olduğunda, taklit ettiğiniz kişinin sözlerini o sünnet için terk eder, o sünnetle amel eder ve mucibince fetva verir misiniz? Veya imamınızdan için o, sünneti benden daha iyi bilir' mi dersiniz?Ubey b. Ka'b ve diğer sahabeler Ubey'in: Senin için zahir olan şeyle amel et, sana karışık olup bilmediğin şeyi alimine havale et' mealindeki tavsiyesi üzere idiler. Bu tavsiye de taklidi şüphesiz iptal edici bir sözdür. Sonra ehli taklide şöyle deriz: 'Karışık olup bilemedi-ğiniz meseleleri RasuluUah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in ashabından alimlere hiç görürdünüz mü? Zira onlar bu ümmetin en bilgili alimleri ve en faziletlileridir. Yoksa o meseleleri sahabe sözlerine havale etmeyip onlara arka mı döndünüz? Her ne kadar taklit ettiğiniz kimseler karışık meseleler kendisine havale olunan kimselerdense de sahabeler o gibi meselelerin kendilerine havale olunmasına en layık olan kimselerdir. [285] 

Page 84: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Rasulullah Hayatta İken Sahabenin Fetva Vererek Ondan Tebliğ Yapması (Elli altıncısı) 'Sahabe RasuluUah (saiiaiiaim aleyhi ve seiiem) aralarında hayatta iken fetva veriyorlardı. İşte bu da fetva isteyenlerin onları taklit etmeleridir' demenizin cevabı. Sahabenin fetvası, Allah ve Ra-sûlü adına onlardan dini tebliğ etmekti ve onlar sadece haberci durumunda idiler. Onların fetvaları, her ne kadar bazı durumlarda naslara muhalif olsa da falanı ve filanı taklit ederek verilmemiştir. Onlar fetva verirken birbirlerini taklit etmiyorlardı. Zaten nasların gayrı hiç bir şeyle de fetva vermiyorlardı. Sahabelerden fetva isteyenler, sahabenin RasuluUah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) dan 'O şöyle emretti, o şöyle yaptı veya şöyle yasakladı' şeklinde kendilerine tebliğlerinin dışında bir şeye itimat etmiyorlardı. Sahabenin fetvaları işte böyle idi. Onların fetvaları, fetva isteyenlere hüccet olduğu kadar, kendilerine de hüccetti. Sahabelerle onlardan fetva isteyenler arasındaki fark sahabenin RasuluUah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) ile fetva isteyenler arasında vasıta olup olmamalarıdır. Bunun dışında hücceti ilzam ediciliğinde aralarında hiç bir fark yoktu. Herkes biliyor ki sahabe içinde fetva veren ve fetva isteyenler, RasuluUah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) den olduğunu bildikleri ve ondan görüp işittikleri hususların dışında hiç bir şeyle amel etmiyorlardı. Ancak biri vasıtayla diğeri vasıtasız amel ediyorlardı. Bu gün ehli taklidin yaptığı gibi, sahabe arasında ümmetten birinin bütün sözlerini alan, helal dediklerine helal, haram dediklerine haram ve mubah dediklerine mubah diyen bir tek kişi yoktu.RasuluUah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) sahabelerden sünneti bilmediği halde fetva verenleri bundan yasaklamıştır. Ebu Senabil'i yasakladığı ve fetvasını tekzip ettiği gibi, bekar zaniye recm cezasıyla fetva veren kimseyi ve başından yaralanan kişiye gusül etmesiyle fetva vererek ölümüne sebep olan kimseyi de fetvadan yasaklamıştır. Sıhhatini bilmediği bir delille fetva veren kişiye bu fiili yasaklamış ve fetva isteyenin vebalinin fetva verenin üzerine olacağını haber vermiştir. [286] Rasulullah Hayatta İken Sahabenin Fetva Verişi İki Nevidir Sahabenin fetvası Rasulullah'a ulaşır ve onları o fetva üzere onay-larsa bu fetva mücerret sahabe fetvası değil RasuluUah (saiiaiiahu

Page 85: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

aleyhi ve seiiem) in takriri sünnetiyle hüccet olur. Sahabenin Rasululİah'm söz ve fiillerini naklederek verdikleri fetvaları ki, onlar bu fetvada sadece rivayetçidirler. Ne taklit eden ne de taklit edilen durumunda değillerdir. [287] Allah'ın Fakihlerinınzarını Farz Kılmasındaki Muradı (Elli yedincisi) Allah-u teala: Her topluluktan bir grubun toplanıp dini iyice öğrenmeleri ve kavimleri kendilerine dönüp geldikleri zaman Allah'ın yasak kıldığı şeylerden kaçınmaları için onları uyarmaları gerekmez mi?[288]buyurarak, geride kalanların uyarmalarını, sefere çıkanların kabul etmesini onlara vacip kılmıştır. İşte bu da onları taklittir demenize gelince, buna cevap bir kaç yönden olacaktır:1) Allah cihat edenlere RasuluUah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in yanında bulunmadıkları ve cihatta oldukları zamanlarda yeni inen hükümlerle inzar edildikleri vakit onu kabul etmelerini farz kılmıştır. Bu ayette, insanların görüşlerini vahyin önüne geçirmeyi caiz kılıcı, ehli taklidin lehine hüccet nerededir?..2) Ayet açıkça ehli taklit aleyhine hüccettir. Çünkü Allah kullarına farz kıldığı ubudiyeti yerine getirmelerini iki kısma ayırmıştır.a) Cihat topluluğub) Dinde ftıkaha topluluğuAllah-u teala, dinin ayakta kalabilmesini bu iki taifenin kıyamına bağlamıştır. Bu iki taife, emir sahipleri, yani ehli cihat ve ehli ilimdir. Cihat taifesi oturanlar adına cihat eder, ilim taifesi de cihat edenler adına şeriat ve ona taalluk eden ilimleri Öğrenerek onları korur ve muhafaza ederler. Cihat taifesi cihatlarından döndüklerinde fevt edip öğrenemedikleri meseleleri Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) den işiten ilim taifesi kişilerin haberleriyle tedarik ederler. Ayette kastedilen inzar işte budur. Mezkur ayette insanların iki görüşü vardır.Birincisi: Ayetin manası: 'Her fırkadan bir taife memleketlerinden ayrılıp dini ilimler tahsil ederek, fıkha çalışmalı ve memleketlerinde oturanları inzar etmelidir.' Bu tefs-re göre ayetteki 'Nefir' kelimesinin manası ilim tahsil etmek için olur. Bu görüş İmam Şafii ve müfessir-lerden bir taifenin görüşüdür. Onlar bununla haberi ahadın kabul

Page 86: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

edilmesine delil getirdiler. Taifenin adedi mütevatir haberdeki adet kadar olması gerekmez dediler.İkincisi: Bu ayetin manası: 'Her fırkadan bir taife, ilim öğrenerek fıkha çalışmaları, cihada çıkanları döndüklerinde inzar etmeleri, cihatta iken nazil olan ayetleri haber vermeleri için bir grup da cihada çıkmalıdır' şeklindedir. Bu şekilde tefsir edenler çoğunluktadır ve bu tefsir de sahihtir. Zira 'Nefir' kelimesi sadece cihada çıkmak için kullanılıyor Rasulullah (saitaiiahu aleyhi ve seiiem) in: 'Cihada çıkmanız istendiğinde cihada çıkınız' hadisinde de aynı manaya kullanılmıştır. Bu ayetteki 'Müminler' kelimesi, Rasulullah (saiiaiiahu aleyh, ve seiiem) ile beraber olan sahabelerle onun yanında olmayan sahabeleri içeren umumi manalı bir İfadedir. Ancak burada kast olunanın Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) ile kalanlar olduğu kesindir. Zira onlar müminlerin önderleridir. Dolayısıyla nasıl olurda bu kelime onları kapsamaz. Fakat imam Şafii ve onun görüşünde olanlara göre ayet Rasulullah aleyhi ve setiem) in yanında olmayan cihatta olan müminlere has olur. Bu takdirde ayetin manası: 'Müminlerin hepsinin ilim için sefere çıkması gerekmez. Onlardan her fırkadan bir taife ilme çıkmalıdır' şeklinde olur ki, bu 'müminler' sözünün zahirine muhalif olup 'Nefir' lafzını Kur'an ve sünnetteki kendi manasından da çıkartmaktır. Netice olarak, her iki görüş üzere de olsa ayette taklidin şahinliğini gösteren bir ifade yoktur. Aksine ayet taklidin batıl ve fasit oluşuna hüccettir. Çünkü inzar taklitle değil delille olur. İnzarına delil getirenin inzar etmiş olduğu gibi, hüccet ve delil getiremeyen de inzar etmiş olmaz. Bütün bu açıklamalara rağmen siz bu ayetin hükmünü taklittir diye isimlendirecekseniz isimlendirin isimler önemli değildir. Siz buna dilediğiniz ismi verin. Bizim karşı çıktığımız muayyen bir şahsın sözleri Kur'an ve sünnete mihenk edilip, Kur'an ve sünnetten onun sözüne muvafık olanlar kabul edilip, muvafık olmayanlar ise reddedilmesidir. Delil olmadan onun sözünün muteber olması, buna karşılık onun dengi veya ondan daha bilgili birinin -deliller onun lehine olduğu halde- sözünün muteber olmaması ve reddedilmesidir. İşte bizim karşı çıktığımız şey budur. Yeryüzündeki alimlerin hepsi, bu gibi taklide karşı çıkmışlar ve ehlini yermişlerdir.[289] (Elli sekizincisi) İbni Zubeyr'e 'Kardeşlerle beraber dedenin mirası' hakkında sorulunca -Ebu Bekir'i kastederek- şöyle dedi: hakkında Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in: 'Eğer dünyanızdan bir

Page 87: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Halil (dost) edinseydim onu halil edinirdim' buyurduğu kimse dedeyi, miras hükmünde baba yerine koymuştur'[290]haberi İbni Zubeyr'in Ebu Bekir'i taklit etmesidir demenize gelince, bu haberde taklidin lehine onu gerekli kılacak hangi yön vardır? Ebu Bekir'in dedenin mirası hakkındaki sözü, bu mevzudaki sözlerin en doğrusu olduğuna dair reddi mümkün olmayan Şafıilerin delilleri geçti.İbni Zubeyr bu sözü Ebu Bekir'i taklit ettiği için söylememiştir. Aksine o görüşü Ebu Bekir'e izafe etmesi, onu söyleyenin celaletine dikkat çekmek içindir. Çünkü o, diğerleri kendisine kıyaslanamaz kişilerdendir. Yoksa onun sözleri, hüccetsiz kabul edilsin ve o sözlerden dolayı Kur'an ve sünnet terk edilsin diye değildir. İbni Zubeyr ve diğer sahabeler Allah için en muttaki kullardı. Allah-u tealanın delilleri ve beyyinatı, kişilerin veya bir kişinin bu kim olursa olsun- sözü için terk etmelerinden onlara daha sevgiliydi. İbni Zubeyr'in: 'Ebu Bekir onu, miras hükmünde baba yerine koydu' demesi hüküm ve delili birlikte ihtiva eder. [291] Şahidin Şahitliğini Kabul Etmek Onu Taklit Etmek Değildir (Elli dokuzuncusu) Allah-u teala şahidin şahadetini kabul etmeyi emretmiştir. Bu da onu taklittir demenize gelince, şayet taklit musibetini delillendirmek için bundan başka bir şey olmasaydı taklidin batıl oluşuna bu delil yeterdi. Biz şahidin sözünü Rabb'imizİn Kitabı, Nebimizin sünnetinin nasları ve bu ümmetin onun şahadetini kabul etmemize icma edişinin dışında bir şeyle mi kabul ediyoruz? Allah-u teala şahitliği hüccet yapmıştır. Hakim kişinin İkrarıyla hüküm verdiği gibi, şahadetle de hüküm verir. İkrar eden kişinin sözü de aynen böyle şer-î bir hüccettir. Şahidin şahadetinin kabulünü taklit diye isimlendirdiğiniz gibi, ikrarın kabulünü de taklit diye isimlendirin (!) Bunları dilediğiniz isimlerle isimlendirin, Allah-u teala bize şahit ve ikrarla hüküm vermemizi emredip, onları hükümlere delil yapmıştır. Şahit ve ikrarla hüküm veren hakim, Allah ve Resulünün emirlerini yerine getirmektedir. Hüküm verirken şahidi taklit etmeyi terk etsek, bundan dolayı hüküm gereksiz olurdu. Nebi (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) de şahit ve ikrarla hüküm veriyordu. İşte bu Allah-u tealanın indirdiği hükümdür taklit değildir. Şahidin şahitliğini kabul etme gibi hususları bahane ederek, Kitap, sünnet ve sahabe sözlerinden yüz çevirmeyi, insanlardan bazısının görüşlerini bunların önüne geçirmeyi veya bir adamın sözünü kendinden daha bilgili birinin sözlerinin önüne geçirmeyi, onun gayrı herkesin

Page 88: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

sözlerini terk etmeyi içeren taklidin lehine delil getirmek, hakikatleri alt üst edip akıl ve anlayışları ters yüz etmektir. Netice olarak biz şahidin sözünü kabul ettiğimiz vakit, şahidin mücerret şahit olmasından dolayı onun sözünü kabul etmedik. Aksine onun sözünü kabul etmemizi bize Allah-u teala emretmiştir. Bunun için onların sözlerini kabul ediyoruz. Siz taklit ettiğiniz kişilerin sözlerini kabul ettiğinizde o sözleri sırf onlar söylediği için kabul ediyorsunuz. Yoksa taklit ettiğiniz kişilerin sözlerini kabul etmenizi ve taklit etmediğiniz kişilerin sözlerini ret etmenizi de Allah emrettiği için değil. [292] İz Sürenin Sözlerini Kâbul  Taklit Değildir (Altmışıncısı) Şeriat el-Kaif, el-Harıs, el-Kasım, el-Mukavvim[293] ve av cezasında -avın misliyle- hüküm verenlerin dinlenip, sözlerinin kabul edilmesini emretmiştir. Bu da onları taklittir, demenize gelince, bu ifadeyle alimlerden bazısının sözlerini kabul etmek taklittir demeyi mi, yoksa onların haber verdiği şeyleri kabul etmek taklittir "demeyi mi? Kast ediyorsunuz. Sorunun birincisini kast ediyorsanız bu şüphesiz batıldır. İkincisini kastediyorsanız, mezkur kişilerin haberlerini kabul etmek haberci ve şahidin haberini kabul etmek kısmından olup, dinde sahih olmayan fetvayı kabul etmek kısmından değildir. Dolayısıyla haber ikrar ve şahitlikleri kabul etmek, fetvadaki taklidi kabul etmek gibi değildir. O, gibi şeyleri haber veren kimse hissi bir işi haber vermektedir. O işlerin bilinmesi duyular eşliğinde açık ve gizli alametlerle olur. Habercinin sadakat ve adaleti zahir olduğu vakit, Allah-u teala onun haberinin kabulünü emretmiştir. Bu kaidenin -şartlar dahilinde-- genelleştirilmesi şöyledir:'Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dedi, veya şöyle yaptı' haber veren kimsenin haberini kabul, bu haberi veren kişiden haber veren kimsenin haberini kabul ve bu zincirleme sonuna kadar biri diğerinden haber verdiğinde haberini kabuldür. Bu haktır ve bunun hak olduğunda kimse ihtilaf etmemiştir. Fakat bir kimsenin kendi zannından haber verdiğini fetvanın taklidine gelince, bunda taklit edilen kişinin zan ve içtihadı olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Dolayısıyla nie kur kişilere bize ulaştırdıkları haberlerde ittiba etmemiz onları gördı" ğü, işittiği ve idrak ettiği hususlarda taklit etmemiz durumunda olur Fakat zannından haber verdiği hususlarda fetva vermemizi, onlarla Allah'a kulluk etmemizi, hak işte bunlardır, bunlara muhalefet eden lerse batıldır dememizi bize kimse

Page 89: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

emretmemiştir. Ayrıca onlar için Kur'an ve sünnetin naslarını, sahabenin asarını ve onun gayrı bütün ilim ehlinin sözlerini terk etmemizi gerektiren bir şey de yoktur.Gözleri görmeyen kimsenin kıble ve vaktin girişi hakkında başkasına uyması da bu baptandır taklit değildir. İbni Ümmü Mektum fecrin doğuşunda başkasını taklit edene kadar ezan okumazdı ona 'Sabaha erdin sabaha erdin' deniliyordu o da ezan okuyordu. İnsanların vaktin girişinde müezzini taklit etmeleri de aynen böyledir. Hücredeki adamın namaz, oruç, iftar vakitlerini kendisine bildiren kimseyi taklit etmesi de aynen böyledir. Bu aynı zamanda tercüme edilmiş mektubu, cerh ve tadil haberlerini kabul de bu kısımdan olup taklit değildir. Bunların hepsi Allah'ın haber veren adil ve sadık olduğunda haberini kabulü emrettiği kısımdandır, yerilen taklitten değildir.İnsanlar gelinin damadın yanına gerdeğe sokulmasında bir kişinin haberinin kabulü, kadının müslüman olsun zimmi olsun adet kanının kesildiğinde onunla münasebetin mubah olduğu ve nikahlanabileceği-ni haber verdiğinde de yine bir kişinin haberinin kabulü üzerine icma etmişler gibi şeyler, fetva ve hükümlerdeki taklit değildir. Şayet bu haberler o kadını taklit etmektir dense, o kadının sözünü kabul etmeyi bize Allah-u teala emretmiştir. Bununla beraber, Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in sünnetini bir alimin sözünden dolayı terk etmek (veya o kişinin sözlerini ümmet içerisinde ondan başka ilim ehli kişilerin sözlerinin önüne geçirmek) bir yana Allah, kendi hükümlerini Rasulullah' dan başka kimselerden almamızı haram etmiştir. [294] Helallik Sebeplerini Sormadan Satıcıları Taklit Etmek (Altmış birincisi) Helallik sebeplerini sormadan satıcıları taklitle yetinerek et, yiyecek, elbise vb. şeyleri satın almanın caiz olduğuna insanlar icma etmişlerdir, sözünüzün cevabı.Bu Allah ve Rasulünün hükümlerinden bir hükümde kişiyi delilsiz taklit etmek değildir. Bilakis kasap ve satıcının sözünü kabul etmek ve onunla yetinmektir. Bu aynı zamanda Allah'ın ve Rasulünün emrine ittiba etmektir. Hatta kasap ve satıcı ehli kitap veya günahkar biri olsa da sattığı şeyler hakkında bunların sözleriyle yetinerek helal sebeplerini sormayız.

Page 90: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Aişe'nin Rasulullah'a: Ya Rasulellah! İnsanlar bize et getiriyorlar, onlara besmele çekiyorlar mı çekmiyorlar mı bilmiyoruz' dediğinde Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem): 'Siz besmele çekiniz ve yiyiniz' buyurmuştur. Ehli kitap ve fasıkların et kesmeleri ve sattıkları yiyecekler konusunda onları taklit ettiğiniz gibi, dinde de onları taklit etmeniz size caiz değildir. Bırakın bu soğuk hüccetlerle delil getirmeyi, bizimle hak ile batılın arasını ayırt eden delile gelin ve onun hakemliği altına girin ki, sizinle Allah'ın Kitabı ve Rasulünün sünnetini hakem yapalım. Muhakemeleşmek için sadece bunlara başvuralım. Bunlar »Çin insanların sözlerini terk edelim. Nerede olursa olsun hakla beraber hareket etmeye çalışalım. Bütün sözlerini kabul edilen, ona muhalefet eden kimselerin bütün sözlerini ret edilen Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) den başka muayyen bir şahıs edinmemek üzere anlaşalım. Yoksa ısrarla amel ettiğiniz bu taklidi yasaklayan, ondan yüz çeviren ve insanları onu terk etmeye davet edenler biz olacağız. Yardımı istenen sadece Allah'tır. [295] İnsanların Hepsiİçtihatla Mükellef Kılınmış Mıdır? (Altmış ikincisi) İnsanların hepsi içtihat etmek ve alim olmakla mükellef olsaydı kulların maslahatları ziyana uğrar, işyerleri ve ticarethaneleri tatil olurdu. Bu seran ve imkan bakımından mümkün olmayan bir şeydir demenize gelince,Birincisi Allah-u teala rahmet ve şefkatinden dolayı bizi taklitle mükellef kılmamıştır. Allah-u teala bizi taklitle mükellef kılsa idi, işlerimiz ziyana uğrar ve maslahatlarımız da fesada giderdi. Çünkü fakih ve müftülerden kimi taklit edeceğimizi bilmiyoruz. Fakıhlerin adedi iki yüz kadardır. Bunların gerçek sayısını ise ancak Allah-u teala bilir. Zira müslümanlar -doğusuyla, batısıyla güneyiyle ve kuzeyiyle- yeryüzünü doldurmuştur, Allah'a hamd olsun İslam yeryüzüne yayılıp gecenin ulaştığı yerlere kadar ulaşmıştır. Allah-u teala bize taklidi emretseydi büyük bir meşakkati emretmiş olurdu. Mesela, her alimi taklitle mükellef kılınsaydık, aynı anda bir şeye helal ve haram, diğer bir şeye de vacip veya vacip değil demekle mükellef kılınmış olurduk. Farz edelim ki biz, alim veya fakih birini taklitle mükellef olsaydık; yüzlerce alimin içerisinde taklit edilme şartları kendinde toplanmış bir alimi bilmek mi kolaydır, yoksa Kur'an ve sünnetin delalet ettiği manayı bilmek mi kolaydır? Elbette Kur'an ve sünnetin delalet ettiği hükmü bilmek kolaydır. Sonra taklit

Page 91: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

şartlan kendinde toplanmış birini bilmek gözleri görmeyen kör durumundaki taklitçiler bir yana 'Râsihûn' denen alimlere bile meşakkattir. Alimlerin hepsi değil de bazılarını taklit etmekle mükellef kılınsa idik, o zamanda bu bizim iştah ve seçeneğimize amade ve Allah'ın dini de arzu ve isteklerimize tabi olurdu ki; bu muhal bir şeydir. Hal böyle olunca Allah-u tealanın kelamına ittiba ederek bu meseleleri Kur'an ve sahih sünnete çevirmemiz gerekmektedir. Allah, Rasulünü vahyinin emini ve mahrukatı için hüccet yapmıştır. Allah ondan sonra hiç kimseye bu makamı vermemiştir.İkincisi: Din işlerinin salahı, ziyana uğramaması, meseleleri inceden inceye tetkik ve delillendirmekle mümkündür. Din işlerinin fesat ve ziyana uğraması da onları ihmal, hata ve isabet eden kimselerin taklit edilmesi sebebiyledir. Bu gün müslümanların hali buna canlı şahittir.Üçüncüsü Bizden her birimiz Rasulullah'i haber verdiği hususlarda tasdik ve ona itaat etmeye memuruz. Bu memuriyet de ancak onun emir ve yasaklarım bildikten sonra olur. Allah-u teala müslümanlara neyi vacip yaptıysa onda ümmetin dinini, dünyasını, maişetini ve ahiretini koruma vardır. Bu hususların ihmal edilmesiyle ümmetin maslahatları ziyana uğrar ve işleri bozulur. Alemin harap oluşu cehaletten başka bir şeyle olmadığı gibi, onun imar oluşu da sadece ilimledir. Herhangi bir beldede ilim yaygın olup zahir olursa oranın ahalisinde kötülükler azalır. Nerede ilim azalır gizlenirse orada da kötülükler çoğalır. Bu hakikati bilmeyenler, Allah-u tealanın kendile-rine nur vermediği kişilerdir. İmam Ahmed şöyle diyor: 'İlim olma-saydı insanlar hayvan gibi olurlardı.' Diğer ifadesinde: 'İnsanlar yiye-cek ve içecekten daha çok ilme muhtaçtır. Zira yiyecek ve içeceğe insan günde iki veya üç kere ihtiyaç duyar. İlme ise her an muhtaçtır.Dördüncüsü: Her kula kendini ilgilendiren hükümleri bilmesi farz-ı ayndır. Muhtaç olmadığı şeyleri bilmesi ise ona gerekli değildir. Kulun kendisiyle ilgili meseleleri bilmesinde, halkın maslahatlarını zayi etme ve onların maişetlerini atıl etme yoktur. Sahabeler, alimlerin en çok hidayet üzere olanı ve ilimde de kimse onlara toz konduramaz. Buna rağmen dünyevi maslahat ve geçimlerini yerine getiriyor, tarla ve bahçelerini sürerek imar ediyor, hayvanlarıyla ilgileniyor, ticaret için yolculuk ediyor ve pazarlarda alış veriş yapıyorlardı.

Page 92: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Beşincisi: Faydalı ilim, tahmin ve bilmece türü zihinlerin takdir ettiği meseleler değildir. Aksine o, Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve senem) den gelen ilimlerdir. Allah'a hamd olsun ki bu ilmin tahsili, muhafazası ve anlaşılması insan nefsine en kolay gelenidir. Zira o, Allah'ın Kitabı ve Rasulullah'm sünnetidir. Allah zikredilsin ve hatırda tutulsun diye onu kolaylaştırmış ve bu hususta şöyle buyurmuştur: 'Yemin olsun biz, Kur'anı öğüt olmak için kolaylaştırdık, öğüt alan yok mudur?[296]Buhari sahihinde şöyle diyor: Mataru'l-Varrak şöyle dedi: 'İlim talebesi var mı ta ki ona yardım oluna dendi de ona, maslahatları zayi olur denmedi.' Allah'a hamd olsun ki, Rasulullah'ın sünneti yazıyla kayda geçmiş olarak muhafaza edilmiştir. Sünnet üzere dönüp duran hükümlerin aslı yaklaşık beş yüz hadis kadardır. Bunların şerhi ve tafsilatı takriben dört bin hadistir. Buna karşılık Allah'ın sahih oluşuna hiç bir delil indirmediği anlaşılması ve ezberlenmesi son derece zor ve meşakkatli fliru ve usulüyle zihinlerin takdiri hurafe ve yanıltmaca meseleler ve onlara ait şeyler (her geçen gün biraz daha) çoğalarak gelişiyor. Buna karşılık, din ve ona ait şeyler de (her geçen gün biraz daha) garipleşiyor ve noksanlaşıyor. Yardımı istenen Allah'tır. [297] Taklit Dendiği Halde                               Taklit Olmayan Meseleler (Altmış üçüncüsü) Gerdek gecesi gelini kendisine getiren kimseyi damadın taklit etmesi, kıble ve vakit meselesinde kör adamın birini taklit etmesi, müezzinlerin taklit edilmesi, imamların, taharet ve fatiha okumalarının taklit edilmesi ve kadının, hayız kanının kesilmesi, münasebetin veya evlenebileceğini haber verdiğinde taklit edilmesi vb. meseleler üzere insanlar icma etmiştir demenize gelince. Bunların cevabı geçen açıklamalarda geçti. Orada bunlarla delil getirmeniz kandırmaca babmdandır denmişti. Burada da şunları söyleyebiliriz: Bu saydıklarınız, selef ve halefin diliyle yerilen taklitten değildir. Sonra biz, bunların sözlerine onlar söyledi diye itimat etmiyoruz. Bilakis Allah ve Resulü bunların sözlerini kabul etmemizi emrettiği ve o sözleri hükümlerin terettübüne delil kıldığı için kabul ediyoruz. Bunların haberleri, şahadet ve ikrar yerindedir. Bunlarda, dini hükümlerde taklidi caiz kılan, Kur'an ve sünnetten yüz çevirip bir adamı Allah'ın Kitabı ve Rasulünün sünnetine mihenk etme gibi bir şey yoktur. [298]

Page 93: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

 (Altmış dördüncüsü) Nebi (saiiaiiahu aleyhi ve sciiem) Ukbe b, Harise kendisini ve kocasını emzirdiğini haber veren kadını taklit edilmesini emretti, demenize gelince. Siz bu kadını naklettiği bu haberde taklit etmezsiniz. Şayet bu kadın müminlerin annesi Rasulullah'ın eşlerinden biri dahi olsaydı yine taklit etmezdiniz. Ama bu hadisi bile bile terk eden, dininizi taklit ettiğiniz kişilerin taklidini terk etmezdiniz. Buna rağmen bu hadisle taklidin lehine delil getirmeniz çok tuhaf. Sonra bunda Allah'ın dininde taklit lehine delalet eden hususlardan ne vardır? Bu, sadece habercinin hissi bir şeyi haber verdiğinde onun haberini kabul ve şahidin şahadetini kabul etmektir, bunun dışında bunda bir şey yoktur. Sonra Ukbe'nin karısından ayrılması, o kadını taklit ettiği için mi, yoksa ondan ayrılmasını emrettiği cihetle Rasulul-lah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) e ittiba ettiği için miydi? Ama siz -taklit sebebiyle- ona karısından ayrılmasını asla emretmez ve o, senin hanımındır, onunla münasebette bulunman da sana helaldir derdiniz. Bize gelince, delilden dolayı, birine böyle bir hadisenin meydana gelmesinde Rasulullah'ın Ukbe'ye emrettiği gibi emreder, ve taklitten dolayı hadisi terk etmezdik. [299] İmamlar Taklit Caizdir Dediler İddiasına Reddiye (Altmış beşincisi) İmamlar taklidin caizliğini açıkça ifade etmişler-dir. Süfyan (Es-Sevri) nin: 'Bir adamı bir amel yaparken görürsen, sen onun gayrı bir ameli (sahih) görürsen de o kişi yasaklama' dediği gibi Muhammed b. Hasan da: 'Bir alime kendinden daha alimi taklit etmesi caizdir. Ancak kendi gibi birini taklit etmesi caiz değildir dedi.' Şafii de bir kaç meselede 'Bunu Ömer'i taklit ederek dedim, bunu Osman'ı taklit ederek söyledim, bunu da Ata'yı taklit ederek söyledim' demiştir, demenize gelince. Bunun cevabı bir kaç yöndendir:Birincisi Siz alimlerin taklide caizdir, dediğini iddia ediyorsunuz, bu batıl bir iddiadır. Bu hususta sahabe, tabiin ve din imamlarının taklit ve taklit ehlini yeren ve taklidi yasaklayan sözlerini nakletmiştik, o sözlerdeki ifadeler taklidi ret için yeterlidir. Sahabe ve diğerleri: Taklitçileri  'el-İmmeah'  ve  'Muhkib  dinehu'  şeklindeki  isimlerleisimlendiriyorlardı. Mesela İbni Mesud şöyle diyordu: 'İmmeah, kişileri taklit ederek dinini ifsat eder.' Diğerleri ise: 'Taklitçi, basireti

Page 94: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

olmayan kör kişidir. Taklitçiler, her sesini yükseltene tabi olan, her bağırana yönelen, ilim nuruyla nurlanmak istemeyen ve sağlam bir rükne dayanmayan kişilerdir' diye sıfatlıyorlardı. Mesela Ali (r) ve İmam Şafii taklitçiler hakkında: 'Taklitçi hâtıbu'1-leyl (gece oduncu-su) dur demişlerdir. îmam Şafii kendisinin ve başkasının taklit edilmesini yasaklamıştır. İslam ümmeti adına Allah ondan razı olsun. O gerçekten de Allah ve Resulü için müslümanlara nasihat etmiş ve Allah-u tealanın Kitabına ve Rasulünün sünnetine insanları davet etmiştir. Kendi kavlini terk edip, Kitap ve sünnete ittiba etmemizi; sözlerini Kitap ve Sünnete arz etmemizi; sözleri onlara uyarsa kabul etmemizi uymazsa onları terk etmemizi emretmiştir. Taklitçiler İmam Şafii'nin bu tavsiyelerini muhafaza edip ona itaat ettiler mi, yoksa ona muhalefet ederek asi mi oldular? Alimlerden taklide cevaz veren kimseler de vardı, diye iddia ederseniz, böyle bir görüş olabilir. (Bundan ancak o kimse sorumludur.)İkincisi: Sizin, kendilerinden daha alim kişilerin taklit edilebileceğine bazı alimler cevaz vermişlerdir diye naklettiğiniz bu şahıslar taklidi en fazla terk eden, hüccete tabi olan ve kendinden daha bilgili kişilere de -delilsizdir gerekçesiyle- muhalefet eden kişilerdir. Ebu Hanife' nin, Muhammed ve Ebu Yusuf tan daha alim olduğunu söyleyen sizsiniz. Bununla beraber, onların Ebu Hanife' ye muhalefetleri sayıya gelmeyecek kadar çok ve meşhurdur. İşte ebu Yusuf: 'Delilimizi bilinceye kadar sözümüzle fetva vermek kimseye helal değildir, demiş bu söz de ondan sahih olarak nakledilmiştir.Üçüncüsü: İmamlardan taklit ettiğiniz kişinin başka birini taklit etmesini kabul etmezsiniz. İmam Şafii'nin: Ömer'i taklit ederek, Osman'ı taklit ederek, ve Ata'yı taklit ederek böyle söyledim' sözüyle taklidi ispata çalıştınız. Fakat onun bu sözünü münasip bir şekilde anlaşılması hususunda tenakuza düşerek miras meselesinde: Kitaplarınızda 'Şafii'nin Zeyd b. Sabit'i taklit etmediğini onun içtihadının Zeyd'in içtihadına uygun düştüğünü Zeyd'in hatırına gelen şeyin Şafii'nin de hatırına geldiğini iddia ettiniz. İçtihatlarının birbirine tıpatıp uygun düştüğünü söylüyordunuz, burada nasıl oldu da onu taklitçi makamına oturttunuz. Nerede olursa olsun ilme tabi olup, delile sarılıp hücceti imam yapsaydınız ve her hak sahibine hakkını verseydiniz böyle tenakuzlara düşmezdiniz.Dördüncüsü: Delil olarak ileri sürdüğünüz, İmam Şafii'nin bu sözü aleyhinize en büyük hüccettir. Çünkü İmam Şafii müçtehit imamlar-dan olduğu halde Ömer, Osman ve Ata'yı taklit ettiğini açıkça söyle-miştir. Ama siz taklitçi olduğunuzu itiraf ettiğiniz halde bunlardan hiç

Page 95: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

birinin taklit edilmesi görüşünde değilsiniz. Aksine İmam Şafii bir şey söylese -İbni Museyyib, Ata vb. gibi tabiin imamlar bir tarafa Ömer, Osman, İbni Mesud bir şey söylese- bunların sözlerini terk ederek Şafii'yi taklit ederdiniz. İmam Şafii'yi taklit ettiğinizi zannediyorsunuz oysa bilerek veya bilmeyerek ona muhalefet ediyorsunuz. İmam Şafii'yi gerçekten taklit ediyorsanız, onun taklit ettiği kişileri taklit edin!... Şafii'nin onları taklit ettiği yerlerde bizim de Şafii'yi taklit etmemiz onları taklit etmektir demeniz, sahabeleri taklit değildir. Zira onlardan Şafii'nin sözüne muhalif bir söz geldiğinde onlara iltifat etmiyor ısrarla Şafii'yi taklit ediyorsunuz.Beşincisi: İsimlerini zikrettiğiniz imamlardan hiç biri sizin yaptığınız bu taklidi yapmamış, böyle bir taklide de izin vermemiştir. Aksine taklit adına onlardan naklolunan şeyler; hakkında Allah ve Rasulün-den bir delil elde edemedikleri basit meselelerde ve kendilerinden daha alim birinin sözünden başka bir şey bulamadıklarında onları taklit etmişlerdir. İşte bu ilim ehlinin fiilidir ve bu zaruret halinde gereklidir. Çünkü taklit mecbur olan kişiye mubahtır. Fakat kim hakkı, Kitap, sünnet ve sahabe sözlerinden bilmeye güç yetirmekle beraber taklide dönerse bu aynen tertemiz kesilmiş eti bırakarak ölü etine yönelmiş kimse gibidir. Zaruret hariç asıl olan hiç kimsenin sözünü delilsiz kabul etmemektir. Buna rağmen siz zaruret halini ana sermayeniz yaptınız. [300] İmamların Hali İle Taklitçilerin Hali Arasındaki Fark (Altmış altıncısı) İmam Şafii: 'Sahabenin bizim için görüşü, bizim kendimiz için görüşümüzden daha hayırlıdır' dedi. Biz de Şafii ve diğer imamların bizim için görüşünü bizim kendimiz için görüşümüzden daha hayırlı olduğunu söylüyor ve imamı tasdik ediyoruz, sözünüzün cevabı bir kaç yöndendir.Birincisi: İmam Şafii'nin sözünün ilk muhalifleri sizlersiniz. Saha-belerin görüşlerini, imamların görüşlerinden daha hayırlı görmezsi-niz., aksine siz imamların göiaşleri bize sahabenin görüşünden daha hayırlıdır dersiniz. Mesela; Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve diğer sahabelerden bir fetva gelse buna muhalif bir fetva da Şafii, Ebu Hanife, Ahmed, Malik vb. imamlardan gelse sahabeden geleni terk eder ve imamların fetvalarını alırdınız. Şayet kendinize nasihat etmiş olsaydınız sahabenin görüşünün sizin için imamların görüşünden daha hayırlı olduğunu anlardınız.

Page 96: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

İkincisi: İmam Şafii'nin bu sözü sahabelerin gayrı kişilerin de taklit edilmesinin sahih olduğunu icap ettirmez.Allah, sahabeyi ilim, anlayış, fazilet, Kitap ve sünnetten fıkıh elde etme, vahyin nüzulüne şahit olma, vahyi aracısız Rasulullah' dan telakki etme, vahyin teru taze dilleri üzere inişi, Kur'an ve sünnetten müşkül olup anlayamadıkları meseleleri açıklaması için Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) e arz etmeleri gibi meziyetlerle hususi kılmıştır.Sahabeden sonra bu meziyet ve hasletler kimseye verilmemiştir. Dolayısıyla onlara bu meziyet ve hasletlerde kimse ortak olamaz. Ehli taklitten haddi aşanlar, imamlarının taklidini vacip, sahabenin taklidini gereksiz veya haram etse de imamları sahabenin taklit edildiği gibi taklit edilemez. Vallahi, sahabelerle onlar arasındaki fark, sahabenin faziletiyle onların fazileti arasındaki fark gibidir.İmam Şafii eski 'Risale'sinde sahabeleri, onların fazileti ve onlara yapılacak tazimi anlattıktan sonra şöyle diyor: 'Sahabeler, ilimlerin hepsinde akıl, takva, vera ve noksansız işlerinde bizim fevkimizdedir. Onların bizim için görüşleri, bizim kendimiz için görüşlerimizden daha evla ve daha Övgüye layıktır.Allah-u teala, sahabeye Kur'an, Tevrat ve İncil'de methi senada bulunmuştur. Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) İn dili üzere onların fazileti -onlardan sonra hiç kimseye nasip olmayacak şekilde- anlatılmıştır.Buhari ve Müslim'de İbni Mesud'un rivayet ettiği bir hadiste Rasu-lullah (saiiaiiahu aleyhi ve senem) şöyle buyurmuştun 'İnsanların en hayırlıları benim asnmdakiler. Sonra onlara yakın olanlar, sonra onlara yakın olanlardır. Sonra onların ardından bir kavim gelir ki onlardan her birinin şahadetleri yeminlerinin, yeminleri de şahadetlerinin önüne geçer.[301]Yine Buhari ve Müslim'in Ebu Said' den rivayet ettiği hadiste Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seüem) şöyle buyuruyor: 'Ashabıma sakın sövmeyiniz. Şayet biriniz, Uhud dağı kadar altın infak etse yine onlardan birinin infak ettiği sadakanın ne bir müddüne (iki avuç) ne de yarım müddüne ulaşamaz.'İbni Mesud şöyle demiştir: [302]Allah-u teala kulların kalplerine baktı. Muhammed'in (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) kalbini kulların kalplerinin en hayırlısı buldu. Sonra insanların kalplerine baktı, onun ashabının kalplerini kulların kalplerinin en hayırlıları buldu ve onları habibinin sahabeliği için seçti. Onları dininin yardımcıları ve

Page 97: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Rasulünün vezirleri yaptı. Müminlerin güzel gördükleri şey Allah-u tealamn indinde de güzel, çirkin gördükleri de çirkindir. [303]Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve setiem) raşit halifelerinin sünnetine özellikle Ebu Bekir ve Ömer'e uymamızı emretmiştir.'[304] Ebu Said (r) şöyle demiştir: 'Ebu Bekir Rasulullah[305] (saiiaiiahu aleyhi ve seilem) İ en İyi bilenimiz İdi. (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) İbni Mesud'un ilmine şahadet etmiş ve Allah-u tealaya ibni Abbas'ı fakihliğe erdirmesi ve tefsiri öğretmesi için dua etmiştir.[306] 'Rüyasında Ömer'i tırnaklarının altından çıkacak kadar kana kana süt içerken görmüş ve bunu onun ilminin çokluğu ile tabir etmiştir.' 'Ümmetinin Ebu Bekir ve Ömer'e itaat ettiklerinde doğru yolu bulacaklarını, kendinden sonra şayet nebi gelseydi bunun Ömer (r) olacağını ve Allah-u tealamn hakikati Ömer'in kalbi ve dili üzere yaptığını haber vermiştir. [307]îbni Mesud'u kastederek: 'İbni Ummi Abd, sizin için neye razı ise, ben de sizin için ona razıyım' demiştir.İlim ve fazilette Allah-u tealanın sahabeyi hususi kıldığı değerler ve menkıbeler anlatılamayacak kadar çoktur. Bu sahabelerin taklitle-riyle bunlardan sonra gelen ve bunlara fazilet ve ilimce daha yakın olmayan kişilerin taklit edilmesi asla denk olmaz.Üçüncüsü: Taklit ettiniz kişinin hüccet olmadığında müslümanlar ittifak etmiştir. Buna karşılık ulemanın geneli ve taklit ettiğiniz kimseler, sahabenin sözünün hüccet olduğunda ve iltibasının da vacip olduğunda ittifak etmiştir. Bu meselede imamların sözlerinin nakli gelecek ve sahabenin taklidinin dışına çıkmanın haram olduğu orada anlaşılacaktır. Bu meselede İmam Şafii imamların en ileri gidenidir. Onun mezhebinde sahabenin sözünün hüccet olduğunda ihtilaf olmadığını beyan edeceğiz ve bu meseledeki görüşlerinin metnini de zikredeceğiz İnşallah. Sahabenin taklidi meselesinde, kim imam Şafii'den iki görüş hikaye etti ise Şafii'nin görüşünün gereğini hikaye etmiştir; sarihiyle hikaye etmemiştir. Şayet sahabe sözü hüccetse, sahabenin sözünü kabul etmek de kesin vacip olan hüccettir. Sahabenin dışındaki kimselerin sözünü kabul etmekse en güzel haliyle mubahtır. Sahabeyi gayrına kıyas etmek, kıyasın en fasidi ve en batılıdır. [308] Allah Kulların Fıtratına İki Üstadın Taklidini Yerleştirmedi Sözünden ,F( Dinde Taklidin Caizliği Gerekmez 

Page 98: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

(Altmış yedincisi) Allah kulların fıtratına meslek ve ilimlerde talebenin hocasını, çırağın ustasını taklit etme özelliği yerleştirmiştir vb. demenizin cevabı: Bu ifade gerçektir, hiç bir akıl sahibi de bunu inkar etmez. Ancak bu ifade nasıl oluyor da, Allah'ın dininde taklidin sahih olduğunu; taklit edilenin sözünü ondan daha alim birinin sözüne takdim etmeyi; onun sözünden dolayı hücceti terk etmeyi; selef ve halef bütün ilim sahiplerinin sözlerini bir kenara bırakmayı gerektire-biliyor (!) Allah böyle bir şeyi kimsenin fıtratına yerleştirmemiştir. Aksine Allah kullarını iddia sahibinin sözünü ispat edici hüccet isteme üzere yaratmıştır. Hak teâlâ insanın fıtratına sözünün doğruluğuna delil getirmeyen kişinin sözünü kabul etmemeyi yerleştirmiştir. Bundan dolayı da Allah insanların ileri sürecekleri mazeretleri kesmek ve delil getirmenin gereğini bildirmek için rasuller göndermiştir. Rasullerin doğruluğu üzere de kesin burhan, kuvvetli hüccet, açık delil ve şaşırtıcı ayetler indirmiştir. Rasuller halkın en doğrusu, en bilgilisi, en itaatkarı ve ahlaken de en mükemmeli oldukları halde; hatta ümmetleri de: 'Onlar insanların en doğrusudur' diye itiraf ettikleri halde davet-lerinin doğruluğuna hüccet ikame etmeleri için ayetler, mucizeler ve deliller getirmişlerdir. Rasullerin durumu bu iken delil olmaksızın rasuUerden gayrı kimselerin sözleri nasıl kabul edilir?! Allah alimlerin sözlerinin kabul edilmesini delil getirmelerinden sonra farz etmiştir. Aynı zamanda bu Allah'ın kulların fıtratına hüccete bağlanma ve hüccet sahibi kimselerin sözünü kabul etme özelliğini yerleştirdiği içindir. Bu özellik, mümin olsun, kafir olsun, muttaki olsun, facir olsun yeryüzündeki bütün insanların hüccete bağlanma ve hüccet sahibine itaat etmek hususundaki müşterek bir özelliğidir. Taklit ehlinin, delile bağlanmakla maksatlarının fevt olacağı endişesi, inat ve düşmanlıklarından bu özelliğe muhalefet etseler de bu böyledir. Şair bu hususu şöyle ifade etmiştir:İşiten kişinin gönlüne hakkın hükmünün yönünü açıkla. Bırak Hakkın nuru -onun gönlüne- parlayıp gitsin. Bağdan çözülen kimse bağlanmayı unuttuğu gibi Rüştüne ünsiyet peyda eden de ondan nefretini unutup gider[309] İstidadın Farklı OluşuHer Meselede Taklidi Gerektirmez (Altmış sekizincisi) Allah, insanların cisimlerinin gücünü farklı yarattığı gibi, zihinlerinin gücünü de farklı yaratmıştır. Herkese her

Page 99: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

meselede hakkı delili ile bilmeyi farz kılmak, ne Allah'ın adaletine ne de hikmetine uygun değildir' şeklindeki sözünüze gelince. Biz bunu mkar etmiyoruz. Allah, kulların hepsine dininde -büyük olsun küçük olsun- her meselede doğruyu delili ile bilmeyi farz kılmıştır da demi-yoruz. Biz, imamların, onlardan önce sahabe ve tabiinin reddettiği ve faziletli insanların bitiminde Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve sciicm) in diliyle yerilen dördüncü asırda İslam'da ilk defa meydana gelen bir adamı imanı edinmeyi; onun fetvalarını Sârinin nasları yerine koymayı; o fetvaları naslann önüne geçirmeyi; onun sözlerini gelmiş geçmiş bütün alimlerin sözlerine tercih etmeyi; hükümleri Kitap, sünnet ve sahabe sözlerinden alma yerine onu taklitle yetinmeyi reddediyoruz. Onun Allah'ın Kitabı ve Rasulünün sünnetinden gayrı bir şey söylemez konuma getirilmesini kabul etmiyoruz. Bu iddia, şahidin bilmediği bir şeye şahitliği ve bilgisizce Allah-u tealaya iftira gibidir. Bu iddia aynı zamanda imamına muhalefet eden başka bir imam -ondan bilgili olsa da- Kur'an ve sünnete uygun hareket etmiyor, sadece kendi imamı Kur'an ve sünnete göre hareket ediyor iddiasını içerir. Veya ikisi de Kitap ve sünnete uygun hareket ediyor, fakat sözleri birbirine muarız oluyor durumunu doğurur. Bu ise Kitap ve sünnetin delillerini birbirine muarız ve birbirini nakzeder bir duruma sokar. Allah ve Resulü bir meselede aynı anda iki zıt hüküm vermiş duruma düşer ki, bu durum -Allah'ın hiç bir meselede muayyen bir hükmü yoktur dercesine- Onun dinini kişilerin görüşlerine tabi kılma olur. Bu şahıs ya bu yolu takip edecek mezkur iddiaları savunacak veya taklit ettiği kimseyi hataya nispet edecektir. Bu iki husustan biri onun için zorunludur. Bunun sebebiyse taklittir.Bu anlatılanları anladı isen dediğimiz ve diyeceğimiz netice olarak: Allah-u teala kullarına güçleri yettiği kadar takva ehli olmalarını farz kılmıştır. Takvanın aslı, takva sebebi şeyleri bilmek sonra onlarla amel etmek demektir. Her kulun üzerine farz olan Allah-u tealanm emir ve yasaklarında muttaki olacağı hususları bilme ve öğrenmede bütün gücünü kullanmak sonrada Allah ve Rasulünün itaatine sarıl-maktır. Kişi kendisine gizli olan bilmediği meselelerde, ilim sahibi kişileri örnek alır onlar nasıl hareket ediyorsa öyle hareket eder; çünkü Rasulullah (saüaiiahu aleyhi ve seiiem) den gayrı herkese dinin bazı kısımları gizli kalmıştır. Bu durum kişiyi ilim ehli olmaktan çıkarmaz. Allah-u teala kişiye hakkı bilip ona tabi olmada gücünün yetmediği bir şeyi teklif etmez. İbni Abdu'1-ber, şöyle demiştir: Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) den sonra herkese onun emirlerinden bir kısmı gizli kalmıştır. Allah herkese gücünün yettiğini

Page 100: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

farz kıldığı vakit o kişide hakkı öğrenmede gücünü ve kuvvetini son haddine ulaştırır ve buna rağmen kendisine kapalı olan meselelerde hata eder veya o meselede başkasını taklit ederse, bu kimseyi mazur görmek Allah'ın rahmeti gereğidir.Ancak kullara alimlerden birini seçip onu vahyine mihenk etmesini ve hükümleri vahyin dışında bir şeyden elde etmeyi farz kılsaydı bu onun hikmetine ve rahmetine uygun düşmezdi. Bu durum Allah'ın dinini zayi olmaya, Kitabını ve Rasulünün sünnetini terke götürürdü. Nitekim aşın taklitçiler bu duruma düşmüşlerdir. Tevfık Allah'tandır. [310] Me'mum (İmama İttiba Eden) İle Taklitçi Arasında Fark Vardır (Altmış dokuzuncusu) Biz taklit ederken imamla beraber cemaat, metbu ile beraber tabi ve kafileyle beraber onlara yol gösteren delil durumundayız sözünüzün cevabı. Biz de vallahi bu mesele etrafında konuşup duruyoruz. Ancak mesele Allah'ın kullara tabi olmasını ve peşinden yürümesini farz kıldığı imam ve yol gösteren delil mesele-sidir.Allah izzetine yemin etmiştir ki, kullan hangi yoldan gelirlerse gel-sinler hangi kapıyı çalarlarsa çalsınlar Rasulullah (saiiaüahu aleyhi ve seiiem) in peşine takılmadıkça onlara kapıyı açmayacaktır. Şüphesiz Rasulullah yer yüzünün imamı ve rehberidir. Allah, Rasulünden sonra imamet makamını insanları onun sünnetine davet eden; ona ittiba etmelerini ve onu imam edinmelerini emreden; onun peşinden yürüyen, gönüllerine ondan başka imam ve rehber sokmayan kutlu kişilere vermiştir.Büyük alimlerin insanlarla beraber durumu, imamların namaz kılanlarla beraber ki durumu gibidir. Her fert Allah'ın emrini yerine getirmek ve Ona itaat etmek için namaz kılar. Onların cemaat halin-deki durumları aynen delille beraber hac kafilesinin durumu gibidir. Onlar birbirleriyle yardımlaşırlar. Hepsi de Allah'ın emrini yerine getirmek ve Ona itaat etmek için hac ederler. Hiç kimse imam namaz kıldığı için namaz kılmaz. Bilakis namaz kılan kişi, imam namaz kılsa da kılmasa da namazını kılar. Ehli taklit ise bunun tam aksinedir. Çünkü o, taklit ettiği kimsenin görüşüne giderken bu görüşü Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) söylediği için değil de onu sadece taklit ettiği şahıs içindir. Şayet o görüşü Rasulullah

Page 101: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

söylediği için almış olsaydı, nerede olursa olsun Rasulullah'ın sözüyle hareket eder ve taklitçi de olamazdı. Ehli taklidin namaz imamlığı hac deülliği vb. şeylerle ilgili delilleri aslında aleyhlerine en açık delillerdendir. [311] (Yetmişincisi) Yukarının İzahıMuktedi, bu namazı Allah'ın kullara farz kıldığını, namazın herkese vacip oluşunda imamıyla kendinin eşit olduğunu bildiği gibi; yola güç yetiren her mükellefe hac etmesini Allah'ın farz kıldığını ve dolayısıyla onunla hac delilinin bu farzı yerine getirmede eşit olduğunu da bilir. Kişi delili taklitten dolayı hac etmediği gibi, imamı taklitten dolayı da namaz kılmaz.Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve sciiem) Allah'ın kendisine hicreti farz kılıp da hicret ettiğinde Medine'nin yolunu kendisine gösterecek delil kiralamıştır. Bir keresinde de Abdurrahman b. Avf m arkasmda ona iktida ederek namaz kılmıştır. Bir alim, kendi gibi bir alimin arkasmda veya ilmi seviyesi kendinden düşük birinin veya hiç alim olmayan birinin arkasmda namaz kılabilir, bununla beraber bu kesinlikle onu taklit değildir. [312] (Yetmiş birincisi) Yukarının izahıMuktedi, imam ne yaparsa benzeri şeyleri aynen yapar, kafile de delillerine uyar o ne yaparsa onun aynısını yapar. Şayet böyle yapmamış olsalardı, ittiba eden ile ittiba edilen olmazdı. Alimlere tabi olanlar da onların delili bilme, onu her şeyin önüne takdim etme, nerede ve kiminle olursa olsun delili hakem yapma hususlarındaki gayret ve çabalarını yerine getirirler. İşte böyle yapanlar onların tabi-leridir. Fakat imamlann imametlerinin üzerinde durduğu usulden yüz çevirerek ve onların yolunun gayrı bir yol izleyerek onlara uyduklarını iddia etmekse taklitçilerin kuruntusudur. Onlara '...Doğru sözlü iseniz delilinizi getirin' [313]denilir. [314] Sahabe, Allah'ın Ve Resulünün Hükümlerini İnsanlara Tebliğ Ediyordu (Yetmiş ikincisi) Rasulullah (saüaiiahu aleyhi ve seiiem) in ashabı, memleketleri fethettiklerinde insanlar yeni yeni müslüman olmuşlardı, sahabeler bu insanlara gereğinde fetva veriyorlardı.

Page 102: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Sahabe, bunlardan hiç kimseye, bu fetvada hakkı deliliyle öğrenmek ve talep etmek sana farzdır demiyorlardı demenizin cevabı. Sahabeler, onlara kendi görüş ve benceleriyle fetva vermiyorlardı. Aksine sahabeler, Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seticm) in sözlerini, fiillerini ve emirlerini tebliğ ediyorlardı. Sahabenin, onlara verdikleri fetva hem hüküm hem hüccetti. Sahabe, onlara şöyle diyordu: Bu bize Nebimizin bir ahdidir. Bu aynı zamanda bizim de size bir ahdimizdir. Sahabenin onlara haber verdiği şeyler hem delil hem de hükümdü. Çünkü Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in kelamı hem hüküm hem de hükmün delilidir. Aynen Kur’an gibi. İnsanlar, o vakit Nebilerinin sözlerini, amellerini ve emirlerini öğrenmeye son derece hırslı idiler. Sahabe, onlara Rasulullah'ın bu hallerini tebliğ ediyordu. O kutlu insanların zamanı nerede bu muteah-hirinin söylediği şeylere hırs gösteren insanların içerisinde bulunduğu zaman nerede?Kişi ne kadar muteahhirinden ise sözü o denli alındı ve onun fevki mütekaddiminin sözleri de o denli terk edildi. Hatta imamların gerçek tabilerinin sözlerini de aynı sebepten terk ettiler. Her asrın insanı zaman bakımından kendisine daha yakın kimselerin sözleriyle fetva veriyor, zaman ne kadar Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in zamanından uzaklaşırsa mutekaddimin sözlerinin terki o kadar artıyordu.Hatta mutekaddimin imamların zamanlarının önceliğine göre bun-ların yanında onların kitaplarından bir şey bulmakta imkansız hale gelmiştir. Rasulullah'ın ashabı, öğrencileri olan tabiine: 'Sizden her-kes dinini taklit edeceği bir adam bulsun ve ondan başkasına iltifat etmesin... Dininin hükümlerini Kitap ve sünnetten alma yerine o kişiyi taklit etsin. Allah ve Rasulünden size bir şey ulaştığında ve imam tayin ettiğiniz kişiden de bir şey ulaştığında imam tayin ettiğiniz kişinin sözünü alın, fakat Allah ve Rasulünün sözünü almayın onları terk edin mi demişlerdir? Şu perde kalkmış ve kıyamet gerçeği de tahakkuk etmiş olsa Allah'a yemin olsun ki sahabeye nisbeten kendi haliniz ve yolunuzun ne olduğunu elbette görürdünüz. Şair şöyle demiştir:'Herkes Mekke'de Haşim oğullarının yanında konaklarken Ben en uzak menzil Beyda'da konakladım.                      Onlar doğuya giderken ben batıya gittim.              Doğuyla batı arasındaki fark çok uzaktır.          Ey Süreyya -yıldızı- ile Süheyl -yıldızın- ı nikahlayan

Page 103: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Bu ikisi nasıl birleşecek Allah aşkına          Süreyya yükselip gittiğinde Şamlıdır. Süheyl ise Yemenli'   [315]         Taklit, Şeriatın Gereğinden Değildir (Yetmiş üçüncüsü) Taklit şeriat ve kaderin gereğindendir. Taklidi reddedenler hükümler beyan edilirken zikredilen sebeplerden dolayı, ona kesin mecburdurlar sözünüzün cevabı. Reddedilen ve yerilen taklit her ne kadar bazı insanların öğrenmemedeki ısrarları sebebiyle onlar için kader ise de, şeriatın gereğinden asla değildir. Aksine başından belli anlattığımız ve benzeri bir çok yönlerden de anlaşılacağı gibi taklidin batıl ve fasit oluşu şeriatın gereğindendir. Şeriatın gereği olan şey delile tabi olmaktır. Şeriatın gereğindendir diye zikrettiğiniz şey kesinlikle taklit değildir. Bilakis bunlar mütabaat ve emre imtisaldır. Eğer diretir de o gibi meseleleri taklittir diye isimlendirirseniz onların bu itibarla şeriattan olduğu doğrudur. Ancak bu ifadeden hakkında ihtilaf ve çekişme olan taklidin ne şeriattan ne de şeriatın gereğinden olduğu lazım gelmez. Aksine onun batıl oluşu şeriatın gereğindendir. [316] (Yetmiş dördüncüsü) Şeriatın gereği şeyler ne kadar şeriattan ise, şeriatın zıddı şeylerde o kadar şeriattan değildir. Hakkında ihtilaf meydana gelen taklit şeriatın lüzumundan olsaydı delil getirme ve hüccete ittiba etmek taklidin yerinde aynen şeriatın gereği olarak batıl olurdu. Zira, birbirini nakzeden iki şeyden birinin sıhhati diğerinin fasitliğini icap ettirir. Bunu daha anlaşılır hale getirelim. Taklit şayet dinden olsaydı, taklitten içtihada ve delil getirmeye dönmek kesin caiz olmazdı. Çünkü bu onun batıl olduğunu içerir. Şayet, ikisi de dindendir; ancak biri diğerinden daha mükemmeldir; faziletli bir şeyden daha faziletli bir şeye rucu etmek gibidir ve bu da caizdir, dense şöyle denir: Size göre, içtihat kapısı kapanmış ve yolu kesilmiş olunca taklit herkese farz olmuştur. Dolayısıyla kapısı kapanan ve yolu kesilen içtihada yönelmek, size göre masiyettir. Onun faili de büyük günahkardır.İçtihat kapısı kapandı iddiasında, ilmin yolunu kesmek; bu iddiayı geçersiz kılıcı Allah'ın delilleriyle hareket eden hüccet ehli kişilerden yer yüzünü hali (boş) kılmak; Allah'ın hüccet ve beyyinatını iptal etmek vardır. Oysa Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem): [317]'Benim ümmetimden hak üzere daima Allah tarafından teyit

Page 104: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

edilen, onlara halkın muhalefet etmesi ve arka çıkmaması zarar vermeyeceği kıyamete kadar devam edecek bir taife bulunacaktır' buyurmuştur. İlim erbabının kıyamet vaktine kadar devam edeceğine bu hadis kefil olmuştur.Hadisteki taife, Allah, Rasulünü teblisi ile gönderdiği dini iyi bilen alimlerdir. Çünkü bu insanlar, ilim ve basiret sahibi değiliz diye kendi aleyhine şahitlik eden körlerin hilafına bir basiret ve burhan üzeredirler. Burada anlatılmak istenen, şeriatın gereği olan alimlere tabi olma; nasları kişileri taklit etmenin önüne geçirme ve tercih etme, alimlerin hakkında ihtilaf ettikleri her meselede Kitap ve sünneti hakem yapmaktır. Yoksa nasları bir tarafa bırakarak kişilerin görüşleriyle yetinip onların görüşlerini naslann önüne geçirmek şeriatın gereği değildir.Allah'ın Kitabı, Rasulünün sünneti ve sahabe sözlerini gözünün Önüne yerleştiren ve ulemanın sözlerini bunlara arz eden, Allah, Resulü ve müminlerden gayrı dost edinmeyen kimseyi kabul edip dinlemekse şeriatın gereğidir. Dolayısıyla taklit bir renk 'İttiba' apayrı bir renktir Tevfık Allah'tandır. [318] Rivayet Taklit Değildir. (Yetmiş beşincisi) Taklidin batıl oluşuna getirdiğiniz her delilin, ravilerini siz de taklit ediyorsunuz. Alimin elinde raviyi taklitten başka bir şey olmadığı gibi hakimin elinde de şahidi taklitten gayrı bir şey yoktur. Dolayısıyla cahil de alimi taklitten gayrı bir şey yapamaz sözünüzün cevabı. Taklit dediğiniz bu gibi şeyler, Allah'ın ve Resulünün emirlerine ittiba etmektir. Bunu defalarca tekrar ettik. Şayet bunlar taklit olsaydı sahabeden sonra yeryüzündeki her alim taklitçi olurdu. Bu tür istidlal şirret ve hakkı batıla karıştırmayı kasteden hilekar kimselerden meydana gelir. Mezkur ifadenin sahibi 'İttiba' dediğimiz sahih bir kısmı alarak bununla aralarındaki müşterek bir miktarın varlığına binaen taklidin sahih olmayan batıl kısmına delil getiriyor. Taklit ve mütabaatı birbirinden ayırt edici miktarı bile bile ihmal ediyor ve bununla birini diğerine fasit kıyasla kıyas yapıyor. Kıyasın bu kısmı, yerilmesi hususunda ittifak edilen kıyastır. Bu aynı zamanda batıl taklidin kardeşidir. İkisi de batıl ve hükümsüz olmada eşittir. Allah sadık kişinin haberini, adil kişinin de şahitliğini hüccet yaptığı vakit bu emir olunan hüccettir buna tabi kişi taklitçi olmaz. Eğer, o adam hüccetin mukallididir denirse, bu kısım taklit ve onun ehli taklitçilere diyecek bir şeyimiz yok. Zaten

Page 105: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

biz de hücceti taklit etmenin dışında bir şeyden bahsetmiyoruz. Yardımı istenen Allah-u tealadır. [319]                                                     .          . Taklit Delil İstemektenDaha Salim Bir Yoldur İddiasına Cevap (Yetmiş altıncısı) Siz, imam fetvasında hatalı olur taklitçi de onu taklit eder bu sebebiyle de hataya düşer korkusuyla taklidi men ettiniz. Sonra ona hakkı talep edip Öğrenirken tetkik etmeyi ve delil getirmeyi gerekli kıldınız. Ancak taklitçinin kendinden daha alim birini taklit ederken doğru isabet etmesi onun kendisi için içtihat etmesinden akla daha yatkındır. Bu aynen ticaret için ticaret malı satın almak isteyen acemi birinin o ticaret malını iyi bilen tecrübeli, emin ve temiz birini taklit ettiğindeki doğru isabeti ve dilediğini elde etmesi, kendisi için içtihat etmesinden daha makul olduğu gibidir, şeklindeki sözünüzün cevabı bir kaç yöndendir.Birincisi: Biz, taklidi Allah'a ve Rasulüne itaatimizden dolayı men ettik. Çünkü Allah ve Resulü taklidi men etmiştir. Kitabında da taklit-çileri yermiştir. Allah Kitabını ve Rasulünü hakem yapmamızı, hak-kında ümmetin ihtilaf ettiği hususlan kendisine ve Rasulüne çevirmemizi emretti. Hükümranlığın sadece kendisine ait olduğunu haber vererek, kendinden ve Rasulünden başka mutemet dostlar edinmemizi haram etti. Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) e indirdiği dini tanımayan kişileri dört ayaklı hayvanlar yerine koydu. Emir sahipleri, Rasulul-lah'a ittiba ettikleri ve onun emirlerini bize haber verdikleri zaman onlara ittiba etmemizi emretti. Çünkü bu itaat onların Rasulullah  aleyhi ve seiiem) e itaatleriyle bağımlıdır.Allah, Rasulünü bütün meselelerimizde özellikle aramızdaki ihtilaf ve anlaşmazlık mevzuunda hakem tayin edip ondan gayrının hakemli-ğini reddetmemizi emretti. Taklitçilerin taklit ettikleri kimseleri, hata etmiş durumuna düşürücü Rasulullah'm hükmü geldiğinde, hissettik-leri burukluğu, Rasulullah (satiaîiahu aleyhi ve seiiem) in hükümlerinden dolayı içimizde hissetmeyinceye ve onun hükmüne tam teslim oluncaya kadar mümin olmayacağımıza Allah, Kitabında yemin etti ve ondan gayrına muhakem el eşmek için başvurmayı yasakladı. Allah'ın bu hükmü, Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) hayatta iken sahabe için sabit olduğu gibi, onun vefatından sonra da biz ümmeti için sabittir. Şayet, Rasulullah aramızda yaşıyor olsa, bizde onun gayrına muhakeme için müracaat etsek elbette

Page 106: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

yerilmeye ve azapla tehdit edilmeye müstahak olurduk. Rasulullah (saiiaiiaiıu aleyhi ve seiiem) in cismi her ne kadar vefat ettiyse de sünneti, getirdiği hak din ve hidayeti ölmemiştir. Her ne kadar onun şerefli şahsiyeti ümmetin arasından kaybolmuşsa da sünneti, daveti ve hidayeti aramızdadır ve kaybolmamıştır.İman ve ilim ehli yerinde olduğu gibi duruyor. Dileyen rahatlıkla elde eder. Allah Rasulüne indirdiği zikri (dini) korumayı kendi kefaleti altına almıştır. Nitekim Kur'an, Allah'ın kulları üzerinde hücceti olarak asırdan asra, çağdan çağa kendi hıfzı ile korunmuş ve kendi himayesi ile himaye edilmiş olarak devam ediyor. Çünkü bu ümmetin Nebisi (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) nebilerin sonuncusudur. Ondan sonra nebi gelmeyecektir. Allah-u teala Rasulüne indirdiği dini korumayı kendi üstüne alması, risaleti sona erdirici şahıstan sonra yeni bir rasul ve yeni bir nebinin gelmeyeceği içindir.Allah, sahabeye ilim ve hidayeti Kur'an ve sünnetten elde etmelerini farz kıldığı gibi, sahabeden sonra kıyamete kadar gelecek kimselere de aynı şeyleri faz kılmıştır. Bu hüküm muhkemdir, nesh edilmemiş-tir. Bu hüküm, Allah-u tealanın bu alemi yok edip, dünyayı kumaş gibi dürene kadar da muhkem olarak devam edecektir. Allah kendinin ve Rasulünün hükümlerine davet edildiğinde, bunları kabul etmeyip yüz çevireni yermiş; yüz çevirdiği için kalbinde, dininde ve dünyasında bir musibete duçar olmasından sakındırmıştır. Allah, müslümanlan Rasulünün emirlerinden yüz çevirdiği, başkasına tabi olduğu için fitne veya elemli bir azabm dokunmasından sakındırmıştır. Fitne kalpte, elemli azapta bedende ve ruhta meydana gelir. Bunlardan biri diğerinden ayrılmaz. Kim Rasulullah (saiiaiiah» aleyhi ve seiiem) in getirdiğinden yüz çevirip başkalarına uyarak Rasulullah'a muhalefet ederse kalbinde bir fitne meydana gelir, kendine de elemli bir azap dokunur.Allah, Rasulünün dili üzere bir hüküm indirdiğinde, müminlerden hiç kimseye o hükmün dışında başka bir hükmü seçmesinin doğru ol-mayacağını Kitabında haber vermiştir. Dolayısıyla Allah'ın hükmün-den sonra mümin için başka bir hüküm yoktur. Biz, taklit ehline soruyoruz, Allah ve Rasulünün hükümleri bazı meselelerde taklit ettiğiniz kimseye gizli kalması mümkün mü, değil mi?Allah ve Rasulünün hükümleri ona gizli kalmaz bu mümkün değildir derse o kişiyi Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve bütün sahabenin üzerinde bir duruma yükseltmiş olur. Allah ve Rasulünün verdiği hü-kümlerden bazıları sahabeden her birine şöyle veya böyle gizli kalmıştır.

Page 107: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

İşte Ebu Bekir ümmetin içerisinde Rasulullah'ı en iyi bilen kimse olduğu halde, Muhammed b. Mesleme ve Muğire b. Şube haber verinceye kadar büyük annenin mirası kendisine gizli kalmıştır, şehide diyet olmadığı hükmü de Ömer haber verinceye kadar kendisine gizli kalmıştır. Daha sonra Ömer'in sözüne rucu etmiştir.İşte Ömer cünübün teyemmüm etmesinin caiz oluşu kendisine gizli kalmıştır. Cünüp olarak bir ay kalsa da gusül abdesti almadıkça namaz kılmazdı. Parmakların diyeti meselesi de kendisine gizli kalmış ve başparmakla şahadet parmağının cinayetinde diyet olarak yirmi beş devedir diye hüküm vermiştir. Sonra Amr b. Hazm'ın ehlindeki mektup da Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in parmakların cinayetinde diyet olarak on deve, takdir ederek hüküm verdiği kendisine haber verildiğinde hükmünü terk ederek Rasulullah {saiiaiiahu aleyhi ve seiicm) in hükmüne rucu etmiştir. İzin istemeyle ilgili hüküm de Ebu Musa ve Ebu Said el-Hudri haber verinceye kadar kendisine gizli kalmıştır.Dahhak b. Sufyan el-Kilabi, Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve sdiem) Eşyem ed-Debabi'nin karısını kocasının diyetine mirasçı yaptı diye Ömer'e yazana kadar, Ömer kocanın diyetine karısının mirasçı olması gizli kalmıştır.Kadının çocuk düşürme hükmünü Muğire'nin yanında buluncaya kadar kendisine gizli kalmıştır. Mecusilerden cizye alma meselesi de Abdıırrahman b. Avf: 'Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) Hicr Mecusile-rinden cizye aldı' diye haber verene kadar kendine gizli kalmıştır.Hacda hayızlı kadından veda tavafının düşeceği hükmünün kendisi-ne gizli kalması sebebiyle, kadınları temizlenerek veda tavafını yapsın diye geri çevirirdi. Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) den bunun aksi kendisine ulaşınca, kendi sözünden Rasulullah'ın hükmüne rucu etti. Haccı temettunun caizliği de kendisine gizli kaldığından haccı temet-tuyu yasaklardı. Nebi {saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in haccı temettuyu emrettiğine vakıf olunca kendi sözünü terk etti ve haccı temettuyu emretti.Çocuklara nebilerin isimleriyle isim vermenin caiz olduğu hükmü de kendisine gizli kaldığından, insanlara bunu yasaklardı. Talha (o Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in kendisini 'Ebu Muhammed' diye künye verdiğini haber verince bundan vazgeçmiş ve yasağında ısrar etmemiştir. Sonra, Ömer (r) bu isimleri koymayı yasaklarken, gözünün önündeki ismi Ebu Musa, Ebu Eyyub ve Muhammed b.

Page 108: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Mesleme gibi sahabelerin en meşhurları olduğu halde o anda aklına bile gelmemiştir.Allah'ın 'Sen de öleceksin, onlar da ölecekler[320] ve 'Muhammed sadece bir Resûl'dür. Ondan önce de resuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse ökçeleriniz üzere geri mi döneceksiniz? [321] kendisine gizli kalmıştı da 'Vallahi bu ayeti bundan önce hiç işitmemiş gibiyim' demişti.Mihr meselesinde Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in hanım ve kızlarının mehirlerinden daha fazla mihrin caiz olabileceği hükmü de bir kadının kalkarak Allah-u tealanın 'Bir eşin yerine başka bir eş almak istediğiniz takdirde, onlardan birine (evvelki eşinize) kan-tarîarca mal vermiş olsanız dahi verdiğinizden hiç bir şeyi geri almayın. [322]ayetini okuyup hatırlatıncaya kadar gizli kalmış ve: 'Herkes Ömer'den daha fakih hatta kadınlar bile' demekten kendini alamamıştır.Mirasta dede, kelale ve bazı feraiz bapları kendine gizli kalmış ve Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in bu hususta yazılı bir vesika bırakmasını temenni etmiştir.Allah'ın Hudeybiye günü Rasulünü ve onun ashabını Mekke'ye girdirmekle ilgili vadinin mutlak olup o seneyle kayıtlı olmadığı husu-su, Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in bu hususu kendisine bildirene kadar gizli kalmıştır.Veba bulunan bir yere girmenin veya öyle bir yerden firar ederek çıkmanın hükmü kendisine Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seüem) in: 'Sizler, bir yerde veba hastalığının çıktığını duyduğunuz zaman, oraya girmeyiniz. Veba sizin bulunduğunuz yerde meydana gelirse o hastalıktan kaçarak sakın sizler oradan dışarı çıkmayın,[323] emri kendine haber verilinceye kadar gizli kalmıştır. İşte bu ve emsali meseleler Ebu Bekir'den sonra bu ümmetin en bilgini Ömer'e gizli kalmıştır. Hem de Abdullah b. Mesud'un: 'Ömer'in ilmi terazinin bir kefesine yeryüzündeki insanların ilmide diğer kefesine konsa Ömer'in ilmi ağır gelirdi' dediği halde.A'meş, şöyle diyor: 'İbrahim En-Nehai'ye İbni Mesud'un bu sözünü naklettiğimde o: Vallahi ben Ömer'in, ilmin onda dokuzunu götür-düğünü sanıyorum,' dedi.Osman b. Affan hamileliğin en az müddeti kendisine gizli kalmıştıda İbni Abbas: 'Ana karnında taşımasıyla sütten kesilmesi otuz avun

Page 109: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

dır[324] ve 'Anneler (den) çocuklarını emzirmeyi tamamlamak is-teyen kimse için- tam iki yıl emzirirler[325]ayetlerini okuyup mese-leyi kendisine hatırlatmıştı. Osman da sonra bu ayetlerin hükmüne rucu etmişti.İşte Ebu Musa el-Eşari (r) 'Kızla beraberken kız torunun' miras hakkının altıda bir olduğu hükmü, Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) aynen böyle takdir etti diye hatırlatılana kadar kendine gizli kalmıştı.İşte İbni Abbas (r) evcil eşek etinin haram oluşu 'Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) 'Evcil eşek etinin yenmesi Hayber günü haram ettiği' hükmü kendisine hatırlatılıncaya kadar gizli kalmıştı.İbni Mesud'a 'el-Mufevveze' gizli kalmıştı da bu hususta kendisine sık sık gidip gelmişlerdi. Neticede İbni Mesud onlara kendi görüşüyle fetva vermiş ve sonra bu fetvanın benzeri Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in sözü olarak kendisine ulaşmıştı.Bu çok geniş bir mevzudur. Şayet sahabeye dini mevzuda nelerin gizli kaldığını mesele mesele araştırmış olsaydık, bunlar elbette büyük bir kitap olurdu.Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in bazı hükümleri, bu ümmetin ilk önderleri olan sahabeye gizli kaldığı gibi taklit ettiğiniz kişilere de gizli kalması mümkündür. Sahabenin zaman bakımından Rasulullah'a yakın olmalarına rağmen onlara bu hükümler gizli kalmıştır. Eğer ehli taklit imamları hakkında: 'Onlara bir şey gizli kalamaz' derlerse, imamları  hakkında  masumiyet  iddiasındaki  kişilerin  haddi  aşma durumuna düşerler.Eğer elbette onlara da bazı hükümler gizli kalmıştır. Ancak imamlar, kendilerine hükümlerin az veya çok gizli kalmasında derece derecedirler derlerse, biz de şöyle deriz:Allah-u teala adına size yemin veriyoruz. Allah ve Rasulünün hüküm verdiği bir mesele, taklit ettiğiniz kişiye gizli kaldığında, taklit ettiğiniz kişinin sözünü kabulle ret arasında muhayyer misiniz? Yoksa muhayyer olmayıp, Allah ve Resulü bir şeye hüküm verdiğinde onun gereğini aynen vacip kılarak bundan başkası caiz değildir diyebilir misiniz?İkincisi: Taklitçinin kendinden daha alim birini taklit etmesindeki isabeti onun kendisi için içtihat etmesindeki isabetinden akla daha yakındır demeniz batıl ve gerçek dışı bir iddiadır. Çünkü taklitçi, taklit ettiği kimseye onun dengi veya ondan daha bilgili biri

Page 110: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

muhalefet ettiğinde bu kişi o imamı taklit ederken doğru mu yapıyor yoksa yanlış mı yapıyor bilemez. Aksine bu kişi İmam Şafii'nin dediği gibi gece oduncusudur. Eline ya bir odun parçası rast gelecek, yada elini sokan bir yılan. Fakat kişi hakkı öğrenmede bütün gücü ve imkanıyla çaba  sarf ettiğinde  iki  hayırlı  iş   arasındadır.   İçtihat  eder,  eğer içtihadında isabet ederse iki ecir alı, veya içtihat eder ve içtihadında hata ederse içtihadından dolayı bir ecir alır, ve her halükarda ecir alır.Taassup ehli taklitçi bunun hilafinadır. Çünkü o, taklidinde isabet etse de ecir alamaz ve taklit edip hata ettiğinde de büyük günahtan kurtulamaz. Gözleri görmeyen kişinin isabet etmesi, hakkı elde etmek için bütün gücünü ve imkanını harcayan basiret sahibinin isabetine nerede uyacak?!Üçüncüsü: Kişi doğrunun diğer imamlarla değil de taklit ettiği kişiyle beraber olduğunu bilirse, doğruya daha yakın olur, o zaman da kişi onun mukallidi olma?;, aksine hüccete tabi olmuş olur. Fakat kişi, doğrunun taklit ettiği kimseyle beraber olduğunu kesin bilmediği halde imamını kayırarak, hakkı elde etmek için bütün gücünü harca-yan kişiden daha iyi isabet etmesi akla yakındır diyorsa bu batıl bir iddiadır.Dördüncüsü: Alimlerin anlaşmazlığa düştüğü anda, Allah'ın emrine imtisal edip anlaşmazlık meselesini Kur'an ve sünnete arz eden kişi doğru ve hakka en yakındır. Anlaşmazlık meselesini taklit ettiği kim-senin sözlerine arz edip onun gayrını terk eden kişiye gelince, bu nasıl olur da doğru ve hakka en yakın olur!Beşincisi: Yukarda zikrettiğimiz misal, sizin aleyhinize en büyük hüccettir. Zira, herhangi bir kimse birbirine muhalif, iki veya daha fazla görüşün olduğu bir malı satın almak istese veya bir yola gitmek istese, ihtilaf edenler de birbirinin hilafına bir şeyler emretseler, o kimse onlardan herhangi birinin taklidiyle ne mal alabilir, ne de bir yola gidebilir. Aksine onların hangisi doğru ve hak diye tereddüt ederek araştırmaya devam eder. Bununla beraber bu kişi onların mütedeyyin ve ilimde aynı seviyede oldukları halde birinin sözünü alsa ve sözünü aldığı bu hasletlerde diğerinden daha üstün olsa yine de kendini tehlikeye atmış sayılarak yerilir; isabet etse de övülmez. Allah, akıl sahiplerinin fıtratlarına bu gibi meselelerde kendilerine doğru hangisiyse onun ortaya çıkması için onlardan birinin geri çeki-lip ihtilaf edenlerin sözünün tercihini dışardan birinden talep etmek basiretini yerleştirmiş fakat, onlara bir kişinin sözünü kabul edip,

Page 111: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

ondan gayrının sözlerini reddetme basiretsizliğini yerleştirmemiştir. [326] (Yetmiş yedincisi) Selef ve haleften her alimin taklidini mi, yoksa onlardan sadece bir kısmının taklidini mi mubah sayıyorsunuz? Her alimin taklidini mubah sayıyorsanız, mezhebine müntesip olduğunuz alimin taklidini mubah saymanızla onun gayrı alimlerin taklidini mubah saymanız aynı olur ki, size göre alimler arasında taklit edilme bakımından fark kalmaz. Buna rağmen, muayyen bir alimin sözleri nasıl fetva ve hüküm verdiğiniz mezhebiniz oldu?Bu alim nasıl mezhebinizin sahibi oldu da, diğeri öyle olmadı? Bunun bütün sözlerini kabul etmeyi caiz görmezken, nasıl oldu da diğerinin bütün sözlerini kabul etmeyi caiz gördünüz? Onların ikisi de ittiba edilmesi mubah olan alimdi. Taklit etmediğiniz alimin sözleri eğer dinden ise dini almamak size nasıl caiz olur, onun sözleri dinden değilse onun taklit edilmesini nasıl mubah sayarsınız?.. [327] İmamların Birinden İki Değişik Rivayetin Gelmesi Aynen İki İmamdan İki Sözün Gelişi Gibidir (Yetmiş sekizincisi) Yetmiş Yedinci Maddenin İzahı Taklit ettiğiniz kişiden, değişik iki görüş geldiğinde onların ikisiyle de amel edilmesini caiz görür ve: 'Müçtehittir, bu meselede iki görüşü olmuştur. İki görüşünü de almamız caizdir' dersiniz. İki görüşün ikisi de sizin mezhebiniz olur. Müçtehitlerden başka birinin sözünü imamınızın ikinci görüşü yerine koyup onları kendi mezhebiniz kılsaydınız daha iyi olmaz mıydı? İmamınızın emsali veya ondan daha alim birinin görüşü imamınızın görüşünden daha racih ve daha delilli olabilirdi. [328] (Yetmiş dokuzuncusu) Yetmiş Yedinci Maddenin İzahı Taklit ettiğiniz bazı alimler mezhep imamınızın sözüne muhalif bir şey söylediğinde veya imamın sözünün dışına çıktığında bunu mezhepte bir görüş yapar onunla fetva ve hüküm verirsiniz. Sonra onun gereğini insanlara emir edersiniz. Fakat imamınızın emsali veya ondan ilmen daha üstün başka biri ona muhalif bir şey söylediğinde iltifat etmez ve onu hiçe sayarsınız. Oysa taklit ettiğiniz imamınızın emsali başka imamlardan her biri imamınıza tabi alimlerin başından sonuna hepsinden daha fazla ilme ve fazilete sahiptirler. Ne gariptir

Page 112: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

ki, mezhep imamlarının sözüyle fetva veren kişiler raşit halifeler, İbni Mesud İbni Abbas, Ubey b. Ka'b, Ebu'd-Derda, Muaz b. Cebel vb. sahabelerin sözleriyle fetva veren kişilerden kabul görmeye daha haklı ve daha evla oldu. [329] (Seksenincisi) İzahların TamamıHer mezhep mensubu, imamlardan taklit ettiğimiz kişinin taklidi caizdir, onun dışındakiler -onun dengi veya ondan- daha bilgili olsa-lar da taklitleri caiz değil demektedir. Sizin taklit ettiğiniz kişiyi diğer grubun taklit ettiği kişiden taklit edilmeye daha layık yapan şey nedir? Hangi ayet ve hangi sünnettir? Ümmet, bu taklit ve taassup dışında bir sebeple mi '...İşlerini aralarında parça parça edip çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her grup, kendi yanında bulunanla sevinmektedir.' ayetine muhatap oldu. Her grup taklit ettiği kendi imamına insanları davet ediyor ve gayrından insanları uzaklaştırıyor. Ümmetin arasını açan ve onları birbirinden kopma noktasına getiren işte bu taklit ruhu ve taklit asabiyetidir. Allah'ın dinini insanların iştah ve maksatlarına ittiba eder duruma getiren, çelişki ve tenakuzlara arz eden de yine bu mezhep taklitçiliğidir.Bu anlatılanlar taklidin Allah'ın katından olmadığına açık delillerdir. Bu taklit mezhebinin fasit oluşuna ehli taklidin sözlerinin birbirleriyle tenakuz içerisinde olması ve birbirlerine itiraz ile muhalefet etmeleri yeterlidir. Bu taklit mezhebinde aşırı taklitçilerin imamlarının taklidini vacip ama sahabelerin taklidini caiz görmemeleri bile onun' ne kadar çirkin bir mezhep olduğuna delildir. [330] (Seksen birincisi) Taklit ehli Rasulullah'm hadisine[331] muhalefet edip Allah için Onun hüccetleri ile kaim alimlerden yeryüzünü hali kılarak: 'Geçmiş asırlardan beri yeryüzünde müçtehit alim kalmamıştır.' dediler. Taklitçilerden bir grup Ebu Hanife, Ebu Yusuf, Züfer b. el-Huzeli, Muhammed b. Hasen ve Hasen el-Lu'hıi'den sonra hiç kimsenin ihtiyar ve içtihat etme gücü yoktur demiştir. Bu Hanefılerden çoğunun kanaatidir. Bekir b. el-Alai'1-Kuşeyri Maliki ise: 'Hicri iki yüz senesinden sonra hiç kimsenin içtihat ve ihtiyar gücü yoktur.' demiştir.Diğerleri ise, Evzai, Sufyan es-Sevri, Veki b. Cerrah ve Abdullah b. el-Mübarek'ten sonra hiç kimsenin ihtiyar ve içtihat etme gücü kalmamıştır, demiştir.

Page 113: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

Başkaları ise Şafii'den sonra hiç kimsenin ihtiyar ve içtihat yapma gücü yoktur, demiştir. Sonra İmam Şafii'nin taklitçileri, Şafii'nin mezhebine müntesip alimlerden sözü alınır ve onun mezhep içerisinde değişik bir görüşü olur, o görüşüyle fetva ve hüküm verilir bir kimse ile, durumu böyle olmayan bir kimse hakkında ihtilaf ettiler. Bu alimleri üç grupta topladılar:Birinci grup: Görüşü olan kimseler, İbni Sureye, el-Keffal ve Ebu Hamid.İkinci grup: Mezhep içerisinde görüşü olmayan kimseler, Ebu'l-Meali ve benzerleri gibi.Üçüncü grup: Ne görüş ne de ihtimal sahibi olmayan kimseler, Ebu Hamid ve diğerleri gibi. Sonra içtihat kapısının ne zaman kapandığı konusunda Allah'ın hakkında hiç bir delil indirmediği bir çok görüş üzere ihtilaf ettiler. Bunlara göre yeryüzü Allah'ın hüccetleri ile kaim alimlerden hali kalmıştır. Yeryüzünde ilimle konuşan, ilimden bahse-den hiç kimse kalmamıştır. Artık hiç kimseye Allah ye Rasulünün hükümlerini elde etmek için Kur'an ve sünnete bakması helal değildir. Hiç kimse taklit edip tabi olduğu kimsenin sözüne arz etmeden Kitap ve sünnetteki bir hükümle hüküm veremez. Kitap ve sünnetteki hüküm eğer taklit ettiğinin görüşüne uygun olursa onunla fetva verir, yoksa onu kabul etmez ve reddeder. Görüldüğü gibi bu ifadeler batıl, tenakuz, bilmeden Allah'a iftira, Allah'ın delillerini iptal, Allah'ın Kitabı ve Rasulünün sünnetine rağbet etmeme ve ahkamı bunlardan almama gibi vahim bir felaketin ulaşacağı en son hadde ulaşmıştır. Allah ise nurunu tamamlamak ve Rasulünü aşağıdaki ifadelerinde tasdik etmeyi diler: 'Yeryüzü Allah'ın hüccetleriyle kaim kimselerden hali kalmayacaktır. Kendinin gönderildiği hak din üzere ümmetinden bir taife devam edecektir. Her yüz senenin başında bu ümmete dinini yenileyecek (onu taze, asıl, saf kaynağı olan Kur'an ve sünnetten nakledecek ve anlatacak) birileri gönderilecektir.Ehli taklidin mezkur sözlerinin fesadı onların sahibine şöyle den-mekle yeterli şekilde anlaşılır: İsimlerini zikrettiğiniz kimselerden sonra hiç kimsenin içtihat etme gücü yoksa bazı alimleri bırakarak diğerlerini taklit etme içtihadı size nereden hasıl oldu? Taklit ettiğiniz kimsenin sözlerini mubah ve onun taklit edilmesini ümmete vacip ettiniz. Ondan başkasının taklidini haram ederek sadece onun taklidini tercih ettiğiniz halde, bir kimsenin içtihadı onu Allah'ın Kitabı ve Rasulullah'ın sünnetine uygun bir söze götürüyorsa o kişiye içtihat ve

Page 114: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

tercihi nasıl haram edersiniz? Lehine Kur'an, sünnet, icma, kıyas ve sahabe sözlerinden hiç bir delil olmayan bu ihtiyar ve tercih hakkını size mubah kılan şey nedir? Bekir b. el-Alai'1-Kuşeyri Maliki ve emsaline şöyle denir: Sen ve senin gibi düşünenlere göre eğer hiç kimsenin hicri iki yüz senesinden sonra içtihat ve ihtiyar etmesi caiz değilse, sen, hicri iki yüz senesinden atmış sene sonra dünyaya geldiğin halde, İmam Malik'ten daha efdal sahabe ve tabiin veya çeşitli beldelerdeki Malik emsali fakihleri veya Malik'ten hemen sonra gelen fakihleri bir tarafa bırakarak Malik'in görüşünü ihtiyar etmeyi sana caiz kılan nedir? Sonra bu içtihat kapısı kapandı sözünün gereği şudur. Eşheb, İbni'l-Macuşin, Mutrif b. Abdullah, Esbağ b. el-Ferec, Sahnun b. Said, Ahmed b. el-Ma'del ve fakihlerden bunların tabakasındaki kimselerin hicri iki yüz senesinin Zilhicce ayının çıkışına kadar ihtiyar hakkı vardı. Fakat hicri iki yüz yılının Muharrem ayının ilk hilali doğup ve güneş de batınca, hemen o gece onlar için mutlak olan içtihat ve ihtiyar etmek ruhsatı, o vakit mühletsiz olarak onlara haram olmuştur öyle mi?! Diğerlerine de şöyle denir: İhtiyarı, Allah'ın dininde rey ve kıyasla söz söylemeyi, isimlerini zikrettiğiniz imamlarınıza caiz görürken, İslam'ın hafızları, Allah'ın Kitabını, Rasulünün sünnetini ve sahabe fetvalarını bu ümmetin en iyi bilenleri Ahmed b. Hanbel, Şafii, İshak b. Rahuveyh, Buharı, Davud b. Ali ve bunların emsali alimlere ihtiyar ve tercih etmeyi caiz görmezsiniz. Oysa onlar Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) in hadisleri hususunda çok geniş malumat sahibi, onların sahih ve zayıfına vakıf, sahabe ve tabiinin sözlerini iyi bilen, ince görüşlü ve delilleri çıkarmada da keskin zekalı idiler. Onlardan kıyası kullanan kimsenin kıyası, doğruya en yakın, yanlışa en uzak ve naslara en uygun olanı idi. Şiddetli veralanyla beraber, Allah müminlere onların muhabbet ve sevgisini bahşetmiş ve müslümanların ulemasına ve geneline onların tazimini lütfetmiştir. Taklitçilerden her grup, zamanının önceliği, zühdü, verası, kendisinden sonrakilerin görüşmediği müçtehit ve i-mamlarla görüşmüş olması, veya başkalarına nasip olmayan taklitçilerinin çokluğu ve benzeri tercih yönlerinden bir yönle kendi imalarının tercih edilmesini ileri sürmesi mümkündür.Onların gayrı başka bir grup da: 'Tercihle ilgili sözünüzün tatbiki size, imamınızdan önce gelmiş sahabe, tabiin veya imamınızın emsali ondan daha alim, daha veralı, daha zahit ve taklitçileri de daha çok birinin sözü için onun sözünü terk etmenizi gerektirir' demesi mümkündür. Mesela: İbni Abbas, İbni Mesud, Zeyd b. Sabit, Muaz b. Cebel'e tabi olanlar ve özellikle Ömer ve Ali'ye tabi olanların çokluk

Page 115: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

ve celaleti nerede, muteahhirin imamlara tabi olanlar nerede. İşte Ebu Hureyre İmam Buhari'nin naklettiğine göre; Sahabe ve tabiinden olmak üzere ondan sekiz yüz kişi ilim alıp nakletmiştir. İşte Zeyd b. Sabit, Abdullah b. Abbas onun ashabının cümlesindendir. İmamlara tabi olanlar içerisinde, Ata, Tavus, Mücahit, İkrime, Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe ve Cabir b. Zeyd gibi ilim deryaları nerede, onlar nerede? İmamlara tabi olanlar arasında, Said b. Museyyeb, Said b. Cubeyr, eş-Şa'bi, Mesruk, Alkame, el-Esved ve Şureyh'in emsali ilim hazineleri nerede onlar nerede? İmamlara tabi olanlar arasında Nafı, Salim, el-Kasım, el-Urve, Harice b. Zeyd, Süleyman b. Yesar ve ebu Bekir b. Abdurralıman emsali imamlar nerede, bu muteahhirin nerede? İmamlarla onların taklitçilerini taklitte sahabeyle onlara tabi olan isimlerini zikrettiğimiz bu insanlardan daha mesud ve bahtiyar eden nedir? Fakat onlar ve onlara tabi olanlar, zamanlarının azameti ve celaletleri nisbetinde muteahhirini kendilerine uymaktan men ettiler. Bunlar ise lisan-ı kal ve halleri ile 'Bunlar bizim fevkimizde büyük insanlardır, biz onların talibi dahi olamayız' demişlerdir. Sarahaten ifade ettikleri ve kendi kendilerine şahitlik yaptıkları gibi, ilmi Kur'an ve sünnetten telakki etmeye güçleri yetmemektedir. Kendi ifadeleriyle: 'Biz ona ehil değiliz, bu Kitap ve sünnetin bir kusuru değildir, fakat bizim kusur ve acizliğimizden, biz Kur'an ve sünneti bizden daha iyi bilen kimseye uyarak yetindik.' demektedirler.Taklitçilere şöyle denilir: Kur'an ve sünnete iktida eden, onlarla hüküm veren onları hakem yapıp ulemanın görüşlerini onlara arz eden, onlara uygun olanı kabul eden, muhalif olanı kabul etmeyip reddeden kişileri neden yasaklıyorsunuz? Farz edin ki, siz bu ilim salkımına ulaşamadınız. Ona ulaşıp tadını tadan kişiyi niçin bundan yasaklıyorsunuz? Alemlerin akıl ve görüşlerinin kıyasına saymayan Allah'ın geniş fazlını nasıl donuklaştınp taşlaştırırsınız? İlim ehli sizin asrınızda sizinle beraber yetişse ve sizinle onlar arasında nesebi bir bağ olsa da Allah kullarından dilediğine ihsanda bulunabilir.Allah nübüvvet görevini Kureyş büyüklerine vermeyip onlar gibi olmayan bir yetime verdi diye Rasulullah'ın nübüvvetini kabul etme-yen kişileri: 'Rabb'inin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Dünya hayatında onların maişetlerini aralarında biz taksim ettik ki, diğerlerine iş gösterebilsin. Rabb'inin rahmeti onların toplayıp yığdıklarından daha hayırlıdır.[332] buyurarak reddetmiştir.Resulü Ekrem de:'Ümmetimin gibidir, önümü daha hayırlıdır yoksa, sonumu hayırlı mıdır, bilinmez [333]buyurmuştur. Allah 'es-Sabikûn'

Page 116: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

hakkında: 'Onlar çoğu öncekilerden biraz da sonrakilerden olan kutlu kişiler. Altın ve mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler[334] diye haber vermiştir. Bir başka yerde ise: 'Odur ki ümmiler içinde kendilerinden olan ve onlara Allah'ın ayetlerini okuyan, onları yücelten onlara Kitap ve hikmeti öğreten bir rasul gönderdi. Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içerisindeydiler. [335] buyurduktan sonra: 'O Rasul yine onlardan olup henüz kendilerine katılmamış başka insanlara da gönderildi O Azizdir, Hakimdir. [336] buyurduktan sonra: 'Bu Allah'ın bir lutfudur, onu dilediğine verir, Allah'ın lutfu geniştir. O bilendir. [337]   buyurmuştur.Taklit hakkındaki sözü gerçekten de uzattık. Ancak taklidin eleştirisi ve taklide karşı onlarla onu savunan ehli taklidin nakli ve akli delillerini, onların aleyhine olan şeylerle lehine olan şeyleri bir araştırmacının bu risalenin gayn ehli tasnifin baştan sona kitaplanndan hiç bir kitapta asla bulmayacağı ve elde edemeyeceği bir tarzda tek tek ve derli toplu bir şekilde anlattık. Bu bize Allah'ın gücü, kuvveti, yardımı ve kalbimizi açmasıyla olmuştur. Dolayısıyla hamd ve minnet Onadır. Bu anlatılanlar-daki doğrular Allah'ın lutfiındandır. Onlan Allah-u teala ihsan etmiştir. Hatalar ise benden ve şeytandandır. Allah ve Resulü bundan beridir, hata onlara ulaşamaz. [338]

[1] Bakınız Aİbanİ, Hadislerle Peygamberin Namaz Kılma Şekli, s.37, Aksa yay. Bursa. 1992.[2] Bakınız Albani, Hadislerle Peygamberin Namaz Kılma Şekli, s.20, Aksa yay. Bursa, 1992.[3] İbni Abidin (1/32-Resmu'l-Mufti)[4] İbni Abdu'l-Ber(2/91-el-Cami)          [5] Fulani (S:104- İkazu'l-Himem)         [6] Fulani (S:l 13-İkazu'l-Hİmem)[7] e!-Muvatta Muhammed b. Hasen eş-Şeybani Rivayeti (S:105) Daru'l-Kalem, Beyrut, Lübnan, Birinci Baskı.[8] İbni Kesir (14/1454-183-209-214-246- el-Bidaye ve'n-Nihaye)[9] Ahmed (3 /19) îbni Mace (4007) Tirmizi (2191)[10] Buhari (63)

Page 117: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

[11] Darimi (2/283)İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 3-9.[12] Bakara: 170[13] Zuhruf: 23[14] Maide: 104[15] Nahl: 43[16] İsra: 36[17] A'raf: 33[18] A'raf: 3[19] Nisa: 59[20] Tevbe: 16[21] Ahzab: 66-67[22] Zamahşeri Esasu'l-Belağa'da: Tabeahu ala keza'nın anlamı: Ona (herhangi bir şeyde) muvafakat etti demektir diyor.İkazu'l-Himem'de İmam Ahmed de: İttiba, kişinin Rasulullah'a ve onun ashabından gelen şeylere tabi olmasıdır diyor.İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 11-14.[23] İbni Abdi'1-Ber (1/109-123-Camiu Beyani'1-İlmi)[24] Tevbe: 31[25] Tevbe: 31[26] Tirmizi(3095)[27] Tevbe: 31[28] Zuhruf: 23-24[29] Zuhruf: 23-24[30] Bakara: 166-167[31] Enbiya: 52-53[32] Ahzab: 67[33] Tevbe: 115[34] Darimi (Mukaddime)[35] Malik (2/889) Ahmed (3/26) Ebu Davud (1905) İbni Mace (3074)   

Page 118: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 15-18.[36] Bakınız Albani (239-S. CamiAncak bu kaynaklardaki hadisin lafzı 'Ümmetim üzerine en korktuğum dili bilgilibecerikli inşâallah yapan münafıklardır.' şeklindedir.                           [37] Ebu Davud (3573) Tİrmizi (1322) İbni Mace (2315) Beyhaki (10/116) (4/90)[38] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 18-21.[39] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 21-22.[40] Lafzı biraz farklılık arz eden aynı manadaki ibni Mesud hadisine bakınız. Buhari (3208) Müslim (2643/1) Ancak buradaki hadis İbni Mesud'dandır.[41] İbni Abdi'1-Ber, bu haberi senediyle beraber zikretmiştir. Fulani'de bu haberi İbni Abdi'l-Ber'den  nakleîmiştir (S:9-İkazu'l-Himem)  Ancak  bu   haberin   senedinde İbni'l-Lehia vardır. İbni Abdi'1-Ber de bu haberi mevkuf olarak yani İbni Mesud'un kendi sözü olarak da nakletmiştir.(S:13-İkazıf 1-Himem)[42] Ahmed (1/65-70)[43] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 22-23.[44] Yunus: 68[45] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 23-25.[46] Zumer: 18[47] 43İsra:36                 [48] A'raf:28                                                             [49] Ebu Davud (3657) İbni Mace (53) Darimi (1/57-58)                          [50] Ahmed (2/245-287-312-342) Buhari (6066-6724) Müslim (2563)             [51] Bu haber rivayet senedinden anlaşıldığı kadarıyla mürsel bir haberdir., Buna rağmen elimdeki kaynaklarda bu haberi bulamadım.[52] Ahmet (2/177) Müslim (145/232) İbni Mace (3986) Darİmi (2/311-312)[53] En'am: 83                                                                               [54] Mücadele: 11

Page 119: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

[55] İsra: 55[56] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 25-29.[57] el-Ümm Muhtasaru'l-Müzeni (S.l)[58] İkazu'l-Himem(S:113)[59] İbni Abdii-Ber, El-lntifa                           İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 29-30.[60] Nahl: 43Şucce: Baştaki yara. Kıssayı Cabir şöyle naklediyor: 'Sefer ayında biz Medine'dençıkmıştık. Bizden bir adama taş isabet etti ve başından derin bir yara aldı. Sonra buadam bir gece ihtilam olmuş ve arkadaşlarına teyemmüm hususunda benim için birruhsat buluyor musunuz?' demişti. Arkadaşları: 'Sana bir ruhsat bulamayız, çünkü[61] sen sn kullanmaya muktedirsin' demişler ve o da yıkanmış ve bl]|ıdan İ ("228) ibni Hibban  kimselerdir-[62] Kelale: Usul ^ Bak, Dipnot: 155[63] Muaz: 'Namaz cüzlerinin hangi cüzünde imana ulaş hüküm Rasulullah (sallallahu aleyhi ve seiiem) dan[64] Muaz: 'Namaz cüzlerinin hangi cüzünde imana ulaş hüküm Rasulullah (sallallahu aleyhi ve seiiem) dan[65] Tevbe:100[66] filİbni Abdi'1-Ber, 'Camiu Beyani'1-İlmi ve Fazlihi'adlı Kitabı (2/90) da şöyle diyor: Müzeni bu haber hakkında şöyle dedi: 'Eğer bu haber Rasulullah (sailailahu aleyhi ve sellem) dan sahih olsaydı onun manası: Sahabeler Rasulullah' dan naklettikleri hususlarda güvenilir anlamına gelirdi başka manya gelmezdi. Sahabelerin kendi görüş ve fetvaları hadisin muhteviyatına dahil olsaydı, onlar birbirini hatalı bulmaz, birbirini tenkit etmez ve bazıları kendi görüşünden arkadaşlarının görüşüne dönmezdi bu hususu iyice düşünesiniz...'Sonra îbni Abdi'1-Ber İmam Bezzar'ın rivayetini zikreterek İmamın şöyle dediğini naklediyor: 'Avamın elindeki Rasulullah' dan rivayet olunan 'Ashabımın misali yıldızlar gibidir -veya- Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayete erersiniz' hadisini alimlere

Page 120: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

sordum. Bana şöyle dediler: 'Bu söz Rasulullah'ın sözü olarak sahih değildir.'Bu sözü Abdurrahim b. Zeyd, babasından, o da Said b. Müseyyeb'den, o da İbni Ömer'den, o da Rasuiullah'dan rivayet etmiştir veya Abdurrahim b. Zeyd, babasından, o da İbni Ömer'den rivayet etmiş de olabilir.Bu hadisin zayıflığı Abdurrahim b. Zeyd'İn kendinden gelmektedir. Zira ehli ilim ondan hadis rivayetini terk ettiler. Abdurrahim b. Zeyd'in bu haberini sahih kabul etsek bile Rasuiullah'dan sahih olarak rivayet edilen 'Benim sünnetime ve benden sonra hidayete ermiş raşit halifelerin sünnetine sarılın...' hadisi Abdurrahim b. Zeyd hadisine muarızdır ve Rasuiullah'dan onun sözü olarak münkerdir. Bir de haberin Rasulullah'dan sabit olmadığı göz önüne alınırsa haberin hali daha açık olarak ortaya çıkar. Netice olarak bu haber sahih değildir. Rasulullah kendinden sonra ashabına ihtilafı mubah etmemiştir.İbni Abdi'1-Ber şöyle diyor: Ebu Şihabu'l-Hannat, Hamza el-Cezeri'den o da Nafi'den o da İbni Ömer'den Rasulullah: 'Ashabım yıldızlar gibidir' buyurmuştur anlamındaki bu haber sahih değildir. Bu haberi Nafi'den sika ve hüccet olan bin rivayet etmemiştir. Bu haber İmam Bezzar'ın senedinden başka bir senetle daha nvayet edilmiştir diyor ve sonra senet ve haberi zikretiyor. Akabinde bu hüccetin aıın olmadığı bir senettir, (yani bu senetle hüccet kaini olmaz) Çünkü senetteki«arış b. Gusayn meçhuldür diyor.ence olarak 'Ashabım yıldızlar gibidir...' sözü hadis değildir.  Bütün tarikleri yıttır. Bu hadis hakkında geniş bilgi için bakınız, Albanf Silsiletu'İ-Ehadisu'd-Da.feve'NMevdua (58-59)[67] bakınız Albani (2445-el-îrva)[68] Ebu Davud (4607) Tirmizi (2676) İbni Mace[69] Tirmizi (3663) İbni Mace (97)[70] Hakim (3/75) A^ed (5/385) Tirmizi (3805)[71] Tevbe: 122                                                              [72] Buhari (3658) Ahmed (3/18) İbni Mace (93)                       [73] el-Kaif: İz süren, İz takip eden.                          el-Haris: Tahminle bir şeyi tespit edebilen ve güzel tahmin tfirtiten.

Page 121: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

el-Kasım: Bir şeyi adil bir şekilde taksim eden. el-Mukavvim: Fiyat tespit eden, fiyat tespit komisyonu.           [74] Buhari t5104> Ebu Davud (3603> Tirmizi (1151) Nesei (3330) -158) Beyhaki (7/463)[75] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 30-37.[76] Buharİ (3651-642S-6429) Müslim (2533/212) Tirmizİ (2221) Ahmed (1/378)[77] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 37-39.[78] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 39.[79] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 39-40.[80] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 40.[81] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 40.[82] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 40-41.[83] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 41.[84] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 41.[85] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 41.[86] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 41[87] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 42.[88] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 42.[89] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 42-43.[90] îttıamlarm bu ifadeleri için bak, dipnot: 1-2.İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 43.[91] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 43-44.[92] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 44-45.[93] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 45-46.[94] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 46.[95] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 47.[96] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 47.[97] Ahmed (4/213) Tirmizi f63) î-ss, i (543) İbni Mace (373)[98] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 48.

Page 122: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

[99] Ahmed (3/259) Buhari (236) Müslim (282/95-96) İbni Mace (370) Ebu Davud (69-70) Bakınız Albani (7596-S. Cami)[100] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 49.[101] Ahmed (2/241) Buhari (162) Müslim (278/87) Ebu Avane (1/263-264) Tirmizi (24) İbni Mace (138-139)[102] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 49.[103] Ahmed (3/191) Buhari (220-6128) Müslim (284/98-99)[104] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 49.[105] Ahmed (6/10) Müslim (1073/167-168) Ebu Davud (1650)[106] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 49.[107] Ahmed (2/361) Ebu Davud (83) Nesei (47) Tirmizi (69) İbni Mace (386)[108] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 49-50.[109] Buhari (172) Müslim (279/90-91-92) Ebu Davııd (73) Ebu Avane (1/207-208) Tirmizi(91)[110] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 50.[111] Darekutni (1/401) Beyhaki (2/404) Bakınız Aibani (148-Silsiletu'l-Ehadisu'd-Daifa ve'I-Mevdua) Bu haber sahih değildir.[112] Buhari (2148) Müslim (1515/11)[113] Buhari (2117) Müslim (1533/48) Nesei (4496) Darekutni (3/55)[114] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 50.[115] Buhari (2148) Müslim (1515/11)[116] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 50-51.[117] Buhari (2117) Müslim (1533/48) Nesei (4496) Darekutni (3/55)[118] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 51.[119] Derekutni (2/191-209) bu meselenin tahkiki için bak: İrvau’I-Galil (939) nolu hadis. Sonra bu hadisteki iftardan murat, ramazanda gündüzün cima etmektir.[120] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 51.[121] Derekutni (2/185) İbni Mace (1676) İbni Hibban (907-el-Mevarid) İbni Huzeyme (1960)[122] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 51.

Page 123: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

[123] Buhari (1088) Müslim (1339/421)[124] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 51-52.[125] Buhari (1266-1267) Müslim (1206/94) Nesei (1904) Darekutni (2/297)[126] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 52.[127] Ebu Davud (3801) Darimi (2/74) Beyhaki (5/183)[128] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 52.[129] Buhari (1453) Nesei (2447) Darekutni (2/113-115) Hakim (1/390-392) Beyhaki (4/86)[130] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 52.[131] Ebu Davud (4408) Nesei (4979) Tirmizi (1450)          [132] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 53.[133] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 53.[134] Ebu Davud (3332) Darekutni (4/286)[135] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 53.[136] Buhari (6912) Müslim (1710/45) Ebu Davud (4593) Tirmizi (642) Nesei (2495-2496)[137] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 53.[138] Ahmed (2/217) Darekutni (3/88) İbni Ebi Hatim (1/463- el-İIel)[139] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 54.[140] Ahmed (1/41) Darimi (2/247) Tayalisi (1580) Hakim (2/46)[141] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 54.[142] Beyhaki (2/56-59) Heysemi (2/113)[143] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 54.[144] Ahmed (4/225) Müslim (274) Ebu Davud (147-150)[145] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 54[146] Buha" 293/6251) Müsüm (397/45) Ebu Davud (856)  [147] Buhar' ;I!3/625l>Müs!'m (397/45) Ebu Davud (856)[148] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 55.[149] Buhar'"824) Tirmizi (2g7) İbni Huzeyme (686-687)  [150] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 55.

Page 124: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

[151] Celalu (252)[152] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 55.[153] Buhari (1163) Müslim (714/69) Ahmed (5/311) Darimi (1/264) İbni Mace (1112-1114)[154] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 55-56.[155] Müslim (431/320)[156] Müslim (431/120-121)[157] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 56.[158] Buhari (664-683) Müslim (418/95) İbni Mace (1232)[159] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 56.[160] Ahmet; (6/159) Buhari (683-713)[161] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 56-57.[162] Buhari: (617-622) Müslim (1092/36-38) Ebu Davud (2347)[163] Buhari: (617-622) Müslim (1092/36-38) Ebu Davud (2347)[164] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 57.[165] Ahmed '5/416) 3uhari (141-394) Müslim (265/60) Ebu Davud (9) Nesei (22) İtniMauî(313)[166] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 57.[167] Buhari (2043) Müslim (1656) Ebu Davud (3325) Tirmizi (1539) Nesei (3829) "°Buhari (2042-2043) Müslim (1656/27) Ebu Davud 3325)[168] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 57-58.[169] Ahmed (3/490) Ebu Davud (2906) Tirmizi (2198) İbni Mace (2742) Beyhaki (6/240)[170] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 58.[171] Ebu Davud (2904) Tayalisi (812)[172] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 58.[173] Ahmed (1/79) Buhari (111) Tirmizi (1412) Darİmi (2/190) Beyhaki (8/28)[174] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 58.[175] Buhari (337) Müslim (369/114) Ebu Davud (331)[176] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 58-59.

Page 125: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

[177] Ahmed (6/108) Buhari (156) Tirmizi (17) Nesei (41) İbni Mace (313)[178] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 59.[179] Buhari (516) Müslim (543) Nesei (1204-1205)[180] Rahman: 64[181] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 59.[182] Ahmed (3/62-87,4/108) Ebu öav?d (2157) Darekutni (4/112) Darimi (2/171)[183] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 60.[184] Ahmed (1/98-99) Buharı "(2f99)^eyhaki (8/5-6)[185] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 60.[186] Ahmed (1/97-98) Tirmizi (1284) İbni Mace (2249) Hakim (2/54) Darekutni (3/65)[187] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 60.[188] Elimdeki kaynaklarda bu haberi bulamadım.[189] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 60[190] Ahmed (2/61) Müslim (1657/29)[191] Ahmed (2/182-225) Ebu Davud (4519) İbni Mace (2680) Beyhaki (8/36)[192] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 60-61.[193] Nesei (840) Ebu Davud (4567) Bagavi (2631-el-Mesabih)[194] Nesei (840) Ebu Davud (4567) Bağavi (2631-el-Mesabih)               [195] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 61.[196] Ahmed (3/326) Müslim (1623/14-15) Ebu Davud (3543)[197] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 61.[198] Ebu Davud (385) Beyhaki (2/430) Bağavi (343-el-Mesabih)[199] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 61.[200] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 61-62.[201] Ahmed (1/204) Buhari (4261) Hakim (3/298)[202] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 62.[203] Buhari (2481-5225) Tirmizi (3 539)

Page 126: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

[204] Ebu Davud (3332) Darekutni (4/286)[205] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 62.[206] Ahmed (3/463) Ebu Davud (4388) Tirmizi (1473) Nesei ( 8/86-87) İbni Mace '93)    eî-Cerin: Harman yeri, meyve kurutları dam.                             [207] Ebu Davud (4390) Nesei (4958-4959) Darekutni (4/236)    [208] Buhari (6795-6797) Müslim (1684/4)" e]-Hırz; Eşya saklanan sağlam kap vs. Sağlam ev korunmuş muhkem depo.[209] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 62-63.[210] Elimdeki kaynaklarda bu haberi bulamadım."" el-Mecmu (11/490) da İmam Bezzar, bu hadisin senedindeki Muhammed b. Abdurrahman El-Beylamani için:'... Bir çok menakiri vardır...' diyor. İbni Hibban ise: 'Bu haberin aslı yoktur,' diyor. Muhammed b. Abdurrahman el-Beylamani için bak 'Takributtehzîb' (6067)[211] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 63.[212] İbni Mace (2500) Beyhaki (6/108) İbni Hacer bu hadis 'cidden zayıf demiştir.[213] İbni Mace (2500) Beyhaki (6/108) İbni Hacer bu hadis 'cidden zayıf demiştir.[214] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 63.[215] Ahmed (1/27) Tirmizi (1420) İbni Mace (2662) Beyhaki (8/38) Darekutni (3/141)[216] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 63-64.[217] Ahmed (2/280) Buhari (6749-6750-6818) Müslim (1458/38-1457/36) Hunıey (24) Said b. Mensur (2131-2132)[218] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 64.[219] Ahmed (3/188) Müslim (1154/169-170) Tirmizi (733) Nesei (2327) Hürriyet şartı sahibinin ölümüne bağlanan köle[220] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 64.[221] Buhari (6716)

Page 127: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

[222] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 64.[223] Davud (3513) Tirmizi (1369-1370) Nesei (4701) İbni Ebu Davud (3513) Tirmizi (1369-1370) Nesei (4701) İbni[224] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 64-65.[225] Muvatta (783) Darekutni (3/71) Beyhaki (5/296) Hakim (2/35)[226] Muvatta (783) Darekutni (3/71) Beyhaki (5/296) Hakim (2/35)[227] Müslim (1688/56) Ebu Davud (3958) Tirmizi (1364) Nesei 1 Mace (2345) Beyhaki (6/282) Said b. Mensur (408)[228] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 65-67.[229] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 67-68.[230] Mu'minun: 53[231] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 68.[232] Mu'minun: 52,53[233] Mu'minun: 53[234] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 69.[235] Âli İmran: 104[236] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 69-70.[237] Nisa: 61İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 70.[238] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 70-71.[239] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 71.[240] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 72.[241] Ahmed (2/177) Müslim (145/232) İbni Mace (3986) Darimi (2/311, 312)[242] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 72-73.[243] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 73.[244] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 73.[245] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 73.[246] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 74-75.[247] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 75-76.[248] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 76.

Page 128: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

[249] Ahzab: 34[250] İbni  Abdi'l-Berr (75-el-İntika)  İbni'l-Cevzi  (499-Menakibu   İmam   Ahmed) Fullani (I52-el-İkazu'l-Himem)[251] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 76-77.[252] Ebu Davud (36) İbni Mace (572) Darekutni (1/190) Beyhaki (1/228) İbni Hibban (201-el-Mevarid)[253] Buharı (2695-2696) Müslim (İ697-1698) Ebu Davud (4445) Tirmizi (1433) Darimi (2/177)[254] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 77[255] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 78-80.[256] İmam Buhari bu hadiseyi sahihinin (7221) de Tarık b. Şihab (o da) Ebu Bekir'den tahric ederek şöyle demiştir: 'Çölde develerin kuyruğuna tabi olup gidersiniz, ta ki Allah size, Resulünün halifesi ve muhacirler tarafından rusvayhğa düşürecek bir iş göstersin.' Hafız İbni Hacer (13/219 Fethu'l-Baride) şöyle diyor: 'Humeydi'de El-Cem'u beyne's-Sahihayn'de de bu kıssayı zikretmiştir. Lafzıysa, Buhari'nin, Tank b. Şihab'dan müfret olarak rivayet ettiği hadislerin on birincisidir. Buhari dedi ki: 'Esed ve Gatafan'dan Buzaha heyeti...' yukarıda olduğu gibi hadisi nakletti. Sonra İbni Hacer, El-Humeydi'nin şöyle dediğini naklediyor: kBuhari bu kıssayı çok ihtisar etti,' Bu kıssadan '...Çölde develerin kuyruğuna tabi olup gidersiniz...(den)...rusvaylığa düşürecek bir iş göstersin...' ifadesine kadar zikretmiştir. Buhari'nin bu kadarı tahric ettiği senedin aynısıyla Berkani -Mustahrecinde- kıssanın tamamını tahric etmiştir. O da yukarıda nakledildiği gibidir. 'Buzaha' Tay ve Esed'den oluşan büyük bir kabiledir. Esed b. Huzeyme b. Mudrike'ye mensupturlar. Bunlar, aslı Kureyş'ten olan Kenane b. Huzeyme'nin kardeşleridir. Gatafansa, Gatafan b. d b. Kays Gilan'a mensiup büyük bir kabile idi. Rasulullah'ın irtihalmdan sonra, bunlar irtidat etmiş, Ebu Bekir'e zekatlarını vermemiş ve 'Taihatu'l-Esedi'ye' tabî olmuşlardı. Halid b. Velid onlarla savaşmış onlara galip geiince, Ebu Bekir'e bir heyet göndererek sulh talep etmişlerdi. Aynı haber için bak Said b. Mensur (2934)[257] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 80-81.[258] Tirmizi (3806)[259] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 81-83.[260] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 83-84.

Page 129: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

[261] Muaz sahabelere: 'Kim imamı namazın kısımlarından herhangi bir kısmında idrak ederse oradan imama tabi olsun, fevt ettiğini sonra imamın selam vermesine müteakip tamamlar demişti. Bu hadis Rasulullah' dan Ali tarikiyle da rivayet edilmiştir. Tirmizi aynen şöyle rivayet etmiştir: 'Bîriniz namaza geldiği vakit imamı hangi hal üzere bulursa aynen imamın yaptığı gibi yapsın.' Tirmizi (591)[262] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 85-86.[263] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 86.[264] Nisa: 59[265] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 86-87.[266] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 87-88.[267] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 88-89.[268] Bak.  Dipnot (61) Bu hadis hakkında yeterli bilgi  için  Bakınız Albani'nin (58,59,60,61 Silsiletu'd-Daifa)[269] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 89-90.[270] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 90-91.[271] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 92.[272] Ahmed (4/126) Ebu Davud (4607) Tirmizi (2676) İbni Mace (44)[273] Ahmed (5/382, 385, 399) Tirmizi (3663-3664) İbni Mace (37)[274] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 92-93.[275] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 93.[276] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 93.[277] Müslim (866) îbni Mace (45) Ahmed (3/31,319, 371)[278] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 93-94.[279] Ahmed (4/126-127 ve 2/245) Ebu Davud (4607) Tirmizi (2676) İbni Mace (43-44) Darimi (1/ 44- 45) Hakim (1/ 95- 97)[280] Kaf: 5İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 94-95.[281] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 95-96.[282] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 96-97.[283] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 98-100.

Page 130: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

[284] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 100-101.[285] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 101-102.[286] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 102-103.[287] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 103.[288] Tevbe: 122[289] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 103-105.[290] Buhari (3658) İbni Mace (93) Ahmed (3/18)[291] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 105-106.[292] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 106.[293] Bu kelimelerin anlamı İçin bak dip not (68)[294] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 107-108.[295] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 109-110.[296] Kamer 17[297] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 110-112.[298] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 112.[299] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 113.[300] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 113-115.[301] Ahmed (4/426,427,436,440) Buhari (6429) Müslim (2535) Ebu Davud (4657) Tirmizi (2222)[302] Ahmed (3/11-54) Müslim (2540,2541) Ebu Davud (4658) Tirmizi (3860)[303] Ahmed (1/379) Tayalisi (23) Bakınız Albani: (532-533-Silsiletu'l-Ehadîsu'd-Daifa ve'1-Mevduah)                                                                         [304] Ahmed (3/18) Buhari (3654)                                                       

Page 131: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

[305] Buhari (466) Müslim (2382/2) Tirmizi (3660)         [306] Buhari (3681) Müslim (2391/16) Tirmizi (3688)     [307] Tirmizi (3663-3664) Hakim (4451)[308] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 115-118.[309] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 118-119.[310] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 119-121.[311] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 121.[312] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 122.[313] Bakara: 111[314] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 122.[315] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 123-124.[316] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 124-125.[317] Ahmed (4/104, 278, 279) Buhari (7311) Müslim (1920,174,1037) Ebu Davud (4252) Tirmizi (2177-2230) İbni Mace (10)[318] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 125-126.[319] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 126.[320] Zümer: 30[321] Ali İmran: 144[322] Nisa: 20[323] Buhari (5728-5729) Müslim (2219/98)[324] Ahkaf: 15[325] Bakara: 233[326] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 127-133.[327] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 133-134.

Page 132: usuluddeen.files.wordpress.com · Web viewHer ne kadar bana gizli kalsa da o alim hüccetsiz konuşmaz derse, o zaman da ona şöyle denir: 'Bana gizli kalsa da taklit ettiğim imam

[328] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 134.[329] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 134.[330] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 135.[331] Ahmed (2/88) Ebu Davud (4291) Hatîbu'l-Bağdadİ (2/6i-Tarih) Beyhaki (52-Sünen ve'l-Âsâr) Albâni (1874-S. Cami)[332] Zuhruf:32[333] Ahmed (3/130-143- 4/319) Tirmizi (2873) Tayalisi (2/197) Heysemi (10/68) Bakınız Albani (2286- es-Sahiha)[334] Vakıa: 13-14-15[335] Cuma: 2-3                          [336] Cuma: 2-3                          [337] Maide:54                          [338] İbni Kayyım El-Cevziyye, Taklit Risalesi, Âsar Yayınları: 135-139.