alonot.com€¦  · web viewsİyon lİderlerİnİn toplanti protokollerİ: tatbikatıyla dünyada...

137
SİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını ihtiva eden «Siyon Liderlerinin Protokolleri»nin İlk Türkçe tercümesi Sami Sabit Karaman tarafından yapılmıştır. Bu ilk tercümede Roger Lambelin'in Rusçadan Fransızcaya yapmış olduğu çeviri esas alınmıştır. Kitabı Fransızcaya çeviren Roger Lambelin Hıristiyan olan Fransızları göz önüne alarak Siyonist P-rotokollerde geçen «Yahudi olmayanlar» şeklindeki ibareyi «Hıristiyanlar» şeklinde tercüme etmiş ve Roger Lambelin'in bu ve buna benzer değişiklikleri daha sonra da. Sami Sabit Karaman'ın tercümesinden istifade edilerek yapılan diğer tercümelere de aksetmişti. Türkiye'de kaynağa, yani Rusça tercümeye en yakın olan İngilizce tercümeden, Türkçeye yapılan ilk çeviri budur. Kitap İngilizceye ilk defa G. Shanks tarafından Rusçadan tercüme edilerek 1930 yılında «Eyre and Spottiswood Ltd.» Yayınevi tarafından yayınlanmıştır. Ayni çevirinin 1921 yılında 5. 6. 7. baskıları Britons yayınevi tarafından yapılmıştır. Britons Yayınevi yine 1921 senesinde «Siyon Liderlerinin Protokolleri»nin Victor Mars’ den tarafından İngilizceye yapılan tercümesini «World Conquest Through World Government Protocols Ot The Learned Elders Of Zion» isim ile neşretmiştir. Ayni Yayınevi bahis konusu olan tercümeyi: 1921 1956 arasında 75 defa yayınlamıştır. 1958 senesinde 77. baskısı. 1960 da 78, 1963 te 79, 1968 de 80, 1970 te 81. baskısını yayınlamıştır. Böylece ayni Yayınevi G. Shanks tarafından yapılan tercüme de dâhil olmak üzere “Siyon Liderlerinin Protokolleri”nin; İngilizce tercümesini 85 defa yayınlamış bulunmaktadır. Ancak bu, yayınevi 1976 yılından sonra «Word of Government Protocols of The Learned Elders of Zion» isimli kitabın geçici olarak mevcudunun kalmadığını bildirmekteydi. Bu yayınevi bilahare mali sebepler yüzünden kapanmıştır. TAKDİM Bu kitabın ilk defa 1902-03 kışında bir Moskova gazetesinde tefrika, halinde yayınlandığı sanılmaktadır. 1903 yılında yine Rusya'da diğer bir Rusça gazetede tefrika edilmiştir. Her iki tefrika da Rusya dışında meçhul kalmıştır. 1905 yılında Rus papazı Profesör Sergyei Nilus tarafından kitap halinde bastırılarak yayınlanmıştır. Sergyei Nilus bahis konusu kitabın baş tarafındaki yazısında kitabın kendisine bir arkadaşı tarafından el yazması halinde verildiğini, o arkadaşının bunları bir kadından aldığını, kadının ise Fransa' daki bir mason cemiyeti toplantısı sonunda bunları mason cemiyetinin en nüfuslu liderlerinden birinden çalmış olduğunu beyan etmiştir. Sergyei Nilus aynı yazısında bunların bir toplantı zabıtnamesi

Upload: others

Post on 17-Jun-2020

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

SİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ:

Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını ihtiva eden «Siyon Liderlerinin Protokolleri»nin İlk Türkçe tercümesi Sami Sabit Karaman tarafından yapılmıştır. Bu ilk tercümede Roger Lambelin'in Rusçadan Fransızcaya yapmış olduğu çeviri esas alınmıştır.

Kitabı Fransızcaya çeviren Roger Lambelin Hıristiyan olan Fransızları göz önüne alarak Siyonist P-rotokollerde geçen «Yahudi olmayanlar» şeklindeki ibareyi «Hıristiyanlar» şeklinde tercüme etmiş ve Roger Lambelin'in bu ve buna benzer değişiklikleri daha sonra da. Sami Sabit Karaman'ın tercümesinden istifade edilerek yapılan diğer tercümelere de aksetmişti.

Türkiye'de kaynağa, yani Rusça tercümeye en yakın olan İngilizce tercümeden, Türkçeye yapılan ilk çeviri budur.

Kitap İngilizceye ilk defa G. Shanks tarafından Rusçadan tercüme edilerek 1930 yılında «Eyre and Spottiswood Ltd.» Yayınevi tarafından yayınlanmıştır. Ayni çevirinin 1921 yılında 5. 6. 7. baskıları Britons yayınevi tarafından yapılmıştır.

Britons Yayınevi yine 1921 senesinde «Siyon Liderlerinin Protokolleri»nin Victor Mars’ den tarafından İngilizceye yapılan tercümesini «World Conquest Through World Government  Protocols Ot The Learned Elders Of Zion» isim ile neşretmiştir. Ayni Yayınevi bahis konusu olan tercümeyi:1921  1956 arasında 75 defa yayınlamıştır. 1958 senesinde 77. baskısı. 1960 da 78, 1963 te 79, 1968 de 80, 1970 te 81. baskısını yayınlamıştır.

Böylece ayni Yayınevi G. Shanks tarafından yapılan tercüme de dâhil olmak üzere “Siyon Liderlerinin Protokolleri”nin; İngilizce tercümesini 85 defa yayınlamış bulunmaktadır.

Ancak bu, yayınevi 1976 yılından sonra «Word of Government Protocols of The Learned Elders of Zion» isimli kitabın geçici olarak mevcudunun kalmadığını bildirmekteydi. Bu yayınevi bilahare mali sebepler yüzünden kapanmıştır.

TAKDİM

Bu kitabın ilk defa 1902-03 kışında bir Moskova gazetesinde tefrika, halinde yayınlandığı sanılmaktadır. 1903 yılında yine Rusya'da diğer bir Rusça gazetede tefrika edilmiştir. Her iki tefrika da Rusya dışında meçhul kalmıştır. 1905 yılında Rus papazı Profesör Sergyei Nilus tarafından kitap halinde bastırılarak yayınlanmıştır. Sergyei Nilus bahis konusu kitabın baş tarafındaki yazısında kitabın kendisine bir arkadaşı tarafından el yazması halinde verildiğini, o arkadaşının bunları bir kadından aldığını, kadının ise Fransa' daki bir mason cemiyeti toplantısı sonunda bunları mason cemiyetinin en nüfuslu liderlerinden birinden çalmış olduğunu beyan etmiştir. Sergyei Nilus aynı yazısında bunların bir toplantı zabıtnamesi olmayıp toplantıda okunan nutuklar olduğunu ve bu protokollerden bir tanesinin kayıp olduğunun açıkça anlaşıldığını belirtmektedir.

Yukarıda bahsedilen Rusça basım komünist ihtilalinden evvel Rusya dışında meçhul kalmış ise de komünist ihtilalinden sonra Rusya dışına kaçabilen bir kısım kimseler tarafından Sergyei Nilus'un yayınladığı kitap Amerika ve Almanya’ya götürülmüştür. Bu arada İngiltere'de British Museum Kütüphanesi bunlardan bir tane elde etmiştir ve halen o kütüphanede 3926.d.5 numarada kayıtlı olarak bulunmaktadır.

Sergyei Nilus 1917 senesinde, 1905 senesinde bastırdığı kitabın diğer bir baskısını hazırlamış fakat bu kitap piyasaya çıkmadan Yahudi Kerenski tarafından ihtilal yapılmış ve iktidara geçen Kerenski bu kitabın bütün nüshalarının toplanarak imha edilmesi için emir vermiştir. Daha sonra Sergyei Nilus komünist partisi polis teşkilatı tarafından tevkif edilerek kendisine işkence yapılmış ve Sibirya’ya sürülmüştür. Bilahare Sergyei Nilus orada ölmüş yada öldürülmüştür.

Rusya'da komünistler iktidara gelince bu kitaba sadece sahip olmayı dahi ölüm cezası gerektiren bir suç saymışlardır. Bu kanun Rusya'da halen yürürlüktedir. Rusya'da bu kitabın basılması ve satılması yasak olduğu gibi bu, kitaptan bir nüshasına sahip olan kimseler de ölüm cezasına çarptırılmaktadır. Diğer komünist devletlerde de durum aynıdır. Komünist olmayan devletlerde ise Güney Afrika Birliğinde bu kitaba sahip olmak kanunla yasaklanmıştır ve bu kitaptan elde eden kimselere ölüm cezası dışında ağır cezalar verilmektedir.

Siyon Liderlerinin Protokolleri, Rusya'dan kaçan bir kısım göçmenler tarafından Kuzey Amerika ve Almanya'ya götürülmesinden bir müddet sonra meşhur olmuş ve yirminci yüzyılda siyasî sahadaki

Page 2: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

kitap satışlarında en çok satılan kitaplardan birisi haline gelmiştir. Yalnız ingilizce nüshası bir milyon adetten fazla satılmıştır.

İngiltere'de Rusçadan ilk tercüme G. Shanks tarafından yapılmış ve 1920 yılında basılmıştır. Kitabın fazla satışı sebebiyle aynı yıl dört baskı daha yapılmıştır. Daha sonra 1921 yılında Victor Marsden’in Rusça dan yapmış olduğu tercüme yayınlamıştır.

Amerika Birleşik Devletlerinde ilk İngilizce tercümeler 1920 yılı sonlarında Boston ve New York’ta yayınlanmıştır.

Almanya ve Fransa'da 1920 yılından sonra müteaddit baskılar piyasaya çıkarılmıştır.1925 yılında Şam'da Arapça bir tercümesinin yayınlandığı ve ayrıca çeşitli tarihlerde hemen

hemen dünyadaki her lisana çevrildiği muhtelif kitaplarda kaydedilmektedirTürkiye'de Sami Sabit Karaman 1943 yılında Roger Lambelin'in Fransızca tercümesinden

Türkçeye yaptığı tercümeyi yayınlamıştır. Kitap en son 1994 yılında Nokta Yayınlarından aşağıdaki çeviri şekliyle basılmıştır.

Siyon Liderlerinin Protokollerinin Avrupa Amerika ve diğer birçok yerlerde çok miktarlarda basılıp satıldığını gören Yahudiler büyük bir telaşa kapılarak bunların baskı ve satışını önleme çarelerini aramağa başlamışlardır. Komünist devletlerde ve Güney Afrika Birliğindeki basılması ve bulundurma yasağını diğer devletlerde tatbik ettiremeyince bu kitabın Yahudi olmayan bir kısım kimseler tarafından yazıldığını ve Yahudiler tarafından yazılmış şeklinde gösterildiğini iddia etmişlerdir. Yahudiler bu iddialarını bir mahkeme kararı ile güya ispat etme çarelerini bulmak yolunu denemişler ve bir dava yoluna müracaat etmişlerdir. 26 Haziran 1933 tarihînde İsviçre Yahudi Cemiyetleri Federasyonu ve Bern Yahudi Cemiyeti, İsviçre Millî cephesinin beş üyesine karşı dava açarak mahkemeden Siyon Liderlerinin Protokolleri’nin sahte olduğu hususunda karar verilmesini ve yayınlanmasının yasaklanmasını istemişlerdir. Mahkemedeki hâkimin mahkeme sırasında tatbik ettiği usul İsviçre'de uygulanan usul kanunlarının çok haricine çıkmış ve onun bu kasti tutumu İsviçre'de büyük hayret ve heyecan uyandırmıştır. Mahkemede duruşmayı idare eden hâkim, davacı tarafın şahit listesinde yazılı 16 şahitten hepsini çağırarak dinlemiş davalıların şahit listesinde yazılı iki şahitten ise ancak birinin ifade vermesine müsaade etmiştir. Ayrıca mahkemede resmî zabıt kâtibi tarafından zabıt tutulması gerekli iken, hâkim; davacı tarafa, iki hususî kâtip tayin etme hususunda müsaade ederek, şahitlerin dinlenmesi ve muhakeme celselerinde cereyan eden hadiseleri, zabıt halinde yazmaları için onlara yetki vermiştir. İsviçre muhakeme usulü kanunlarında yeri olmayan, bu ve diğer bir takım tutumları, hâkimin davacı taraf lehine karar verme temayülünde olduğunu ortaya koymuştur.

14.5.1935 tarihinde mahkeme Siyon Liderlerinin Protokolleri’nin sahte olduğuna dair bir karar vermiştir. Bu sırada dikkati çeken bir hadise daha olmuş ve mahkeme kararının açıklanması tarihinden evvel Yahudi basını mahkeme kararını yayınlamıştır. 1 Kasım 1937 tarihinde İsviçre Federal Mahkemesi (İsviçre Yargıtayı) mahkeme kararının tümünü bozmuştur. O tarihten sonra Yahudi propagandacılar İsviçre Federal Mahkemesinin, Mahallî Mahkeme kararını bozarak, hükümden kaldırdığı hususuna hiç temas etmeden, sadece Mahalli Mahkeme kararını ileri sürerek, Siyon Liderlerinin Protokolleri’nin sahte olduğunun; mahkeme kararı ile ispat edildiğini iddia etmektedirler. Burada dikkat edilecek bir husus da şudur, İsviçre'de Siyon Liderlerinin Protokolleri’nin basılması satılması bulundurulması ve okunması halen kanunen serbesttir.

Üçüncü protokolün baş taraflarında sembolik yılandan bahsedilmektedir. Protokollerin İngilizce tercümesinde bu mevzuda yazılanlara göre Yahudilerce yılanın başı, Yahudilerin planlarını tertip eden kimseleri yılanın gövdesi ise; diğer Yahudileri temsil ediyormuş. Yılanın başı bir yere girince oradaki Yahudi olmayan güçler ile mücadele ederek onları ezmeğe çalışırmış ve yılanın başı Kudüs’ten hareket ederek birçok yerleri işgal edip tekrar Kudüs’e dönerek devrini tamamlayacakmış. İngilizce tercümede yılanın işgal hedeflerinden Kudüs’ten evvelki son şehrin İstanbul olduğu kaydedilmekte ve şu not ilave edilmektedir: Bu harita Jön Türk hareketinin yani Türkiye’deki Yahudi ihtilalinin vukuundan senelerce önce çizilmiştir.

On dördüncü protokolde Yahudilerin bütün inançların kusurlarını münakaşa edeceklerini fakat kendi inançlarının, kendilerinden başka kimseler tarafından tam olarak bilinmemesi sebebi ile onları, kimsenin münakaşa edemeyeceğine dair bir nazariye yürütülmektedir. Yahudilerin bu nazariyeleri kendi inançlarına kendilerinin de itimatları olmadığının tam bir tezahürüdür. Ayrıca onların inançlarına dair bilinen kısımlar, gerekli şeyleri söylemek için yeterlidir.

Dikkat edilecek bir nokta da Sosyalizm, Anarşizm ve Komünizmin Yahudilerce desteklenip yürütüldüğünün üçüncü protokol de açıkça beyan edilmiş olmasıdır.

Page 3: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Yahudiler hayal ettikleri Dünya hâkimiyetini elde edebilmek için komünizm rejiminin yayılmasını arzu etmektedirler. Rusya'daki ve diğer yerlerdeki komünist ihtilalleri Yahudilerin faaliyetlerinin neticesidir. Halen de Dünya üzerinde tüm komünizm faaliyetleri gizli veya açık olarak Yahudiler tarafından idare edilmektedir. 1917 yılında Rusya'nın idaresini üzerlerine alan 52 kişinin hepsi Yahudi idiler. 1919 yılı aralık ayında Rusya'da ihtilal hükümetinin 388 üyesinden sadece 16 kişisi Rus idi. Diğer 372 kişiden bir kişi hariç 371 kişi Yahudi İdi. 1935 yılında Rusyada Üçüncü Enternasyonal îcra Merkezinin 59 üyesînden 57 adedi Yahudi idi. İngiltere’de Karl Marks, Rusya'da Trotsky, Macaristan'da Bela Kun ve Mathias Rakosi, Almanya 'da Rosa Luxemburg, Amerika Birleşik Devletlerinde Emma Goldman., Polonya'da Jacob Bergman, Romanya'da Anna Pauker, Yugoslavya'da Moishe Pyjede gibi Komünizm faaliyetleri tarihinde en çok isimleri geçen Komünist ihtilalcileri ve Komünist ihtilali kışkırtıcılarının hepsi Yahudi’dirler. Amerika Birleşik Devletlerinde ve İngiltere’de atom bombası sırlarını Komünist Rusya'ya vermekten yakalanıp hapse atılan Frank Rosenberg, Fuchs, Profesör Weinbaum, Judith Caplon, Harry Gold, Davut Greenglass, Julius Rosenberg, Miriam Moskewitz ve Abraham Brothanz' da Yahudi’dirler.

Protokollerde rastlanan Yahudi olmayanlar ibaresinin, yerine göre Yahudi olmayanların hepsini veya bir kısmını hedef aldığı anlaşılmaktadır.

Protokolleri okuyanlar; bunların bir yüzyıl kadar evvel, o zaman ki şartlara göre uyarlanmış olarak düzenlendiğini, esasında geçmişinin Yahudi tarihi kadar eski olduğunu ve zaman içerisinde şartlara göre; zamanın Yahudi Bilgeleri tarafından güncelleştirildiğine dikkat etmelidirler. Herhalde son güncelleştirilmiş protokoller bir şekilde bilinebilse; basın konusunda televizyonlar için yapmış oldukları projeleri kendi konuşmalarından dinleyebilirdik.

SİYON BİLGELERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ

I. PROTOKOL:Hak güçte yatar…Özgürlük sadece bir fikir…Liberalizim… Altın…İman...Özerklik... Sermaye Despotluğu…Dahili düşman… İzdiham…Anarşi…Politika ahlaka karşı... Güçlü olanın hakkı…Yahudi-Mason Hakimiyetinin yenilmezliği... Son beyanatın anlamı… Şuursuz insan kalabalığı... Siyasi parti ihtilafı… Despotik yönetimin çok daha tatmin edici biçimi…Alkol… Klasik öğreti… Çürüme… Yahudi-Masonik yönetimin ilke ve kuralları…Terör…Özgürlük…Eşitlik…Kardeşlik…Hanedan yönetiminin ilkeleri…Yahudi olmayan aristokrasinin ayrıcalıklarının iptali…Yeni aristokrasi… Psikolojik hesap… Özgürlüğün anlamı… Halk temsilciliğinin kaldırılması…

Zarif cümleleri bir tarafa bırakarak her düşüncenin anlamını söyleyeceğiz; karşılaştırarak ve nedenden sonuca giderek çevremizdeki gerçekleri aydınlatacağız.

Beyan edeceğim şey, sistemimizin iki görüş noktalarından hareket ettiğidir. KENDİMİZ veYAHUDİ olmayanlar….

Dikkate alınması gereken bir noktada, kötülük iç güdüleriyle dolu olan insanların sayısının iyilerden çok daha fazla olmasıdır. Bu yüzden onları yönetirken en iyi sonuçlar, soyut bilimsel tartışmalarla değil, şiddet ve yıldırma politikalarıyla elde edilir.

Her insan iktidarı arzu eder ve eğer mümkün olsa herkes diktatör olmayı ister. Kendi refahını korumak uğruna, başkalarınınkini kurban etmeyecek insan gerçekten çok azdır.

İnsan denen canavarı engelleğen güç nedir? Şimdiye kadar ona ne rehberlik etmiştir?Onlar, toplumsal yaşamın başlangıcında merhametsizce ve gözü kara bir kuvvetin buyruğu altındaydılar.

Daha sonra aynı kuvvet kılık değiştirerek KANUN adını aldı. Buradan da, yaratılış kanununa göre “hak kuvvette yatar” sonucunu çıkarıyorum.

Siyasi özgürlük bir fikirdir, fakat bir gerçek değildir. Siyasi iktidarı elinde bulunduran bir partiye baskı yapmak amacıyla, halk kitlelerini başka bir partiye yöneltmek gerektiği zaman, bu fikrin bir yem olarak nasıl kullanılacağı bilinmelidir. Eğer karşı tarafta, liberalizm olarak da anılan bu fikrin etkisi altına girmiş ve bu uğurda iktidar gücünün bir kısmından feragat etmeye gönüllü ise, görev çok daha kolaylaşır.

Page 4: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Burada teorimizin zaferi tamamen ortaya çıkıyor. Otoritenin gevşeyen dizginleri, yaşamın bir kuralı olarak derhal bir başka el tarafından yakalanır ve bir araya getirilir. Çünkü toplumun kör kuvveti bir gün dahi rehbersiz kalamaz ve yeni otoriteyi, liberalizim sayesinde zayıflatılmış şekilde eskisinin yerine oturtmak kalır.

Günümüzde liberal yönetimin gücü, yerini servetin gücüne bırakmıştır. Bir zamanlar ise iman gücü hükmetmişti. Özgürlük fikri gerçekleştirilmesi mümkün olmayan bir fikirdir. Çünkü hiç kimse onu aşırıya kaçmadan nasıl kullanacağını bilemez. Halkı düzensiz bir kalabalık haline getirmek için, belirli bir süre özerklik tanımak yeterlidir. Bunu yaptığınız andan itibaren, aralarında çok kısa bir süre içerisinde sınıf çatışmalarına dönüşecek olan yıkıcı bir mücadele başlar. Devlet yanıp yıkılır ve itibarı bir yığın külden ibaret kalır.

Eğer bir devlet kendini, kendi içindeki krizlerle tüketirse, ya da kendi içindeki ihtilaflar onu dış düşmanlar karşısında zayıflatırsa, telafi edilemeyecek kayıplara uğramış ve bizim hakimiyetimize girmiş demektir. Tamamıyle bizim ellerimizde olan sermaye despotluğu, ona bir saman çöpü uzatır. İster istemez bu çöpe sarılacaktır, aksi takdirde tamamen dibe vurur.

Liberal fikirlere sahip birisi çıkıp da, yukarıda aksettirdiğimiz fikirlerin ahlak dışı olduğunu ileri sürerse, ben de şu soruları sorarım: Eğer her ülkenin iç ve dış iki düşmanı varsa ve eğer harici düşman üzerinde duracak olursak, bunun her türlü mücadele yöntemini kullanmasında sakınca görülmüyor. Örneğin: Gece karanlığında ya da sayıca üstün bir şekilde saldırmasının, ahlakdışı olduğu düşünülmüyorsa , toplum hayatını paramparça eden, kamu yararına olan her şeyi çökerten çok daha kötü bir düşmana karşı aynı yöntemleri kullnamak, nasıl olurda ahlakdışı ve izin verilemez olarak adlandırılabilir.

Sağlam mantıklı herhangi bir zihin için, insan kalabalıklarını akla uygun düşünceler ve tartışmalar yoluyla ( ki bunlara anlamsızca itiraz edenler çıkabilir ve bu itirazlar yüzeysel bir muhakeme yeteneğine sahip olan halk arasında daha çok yandaş bulabilir) rehberlik ederek, herhangi bir başarı elde etmeyi ummak mümkün müdür? Halkın içinde yada halktan biri olsun; küçük ihtirasları, değersiz inanışları, adetleri, gelenekleri ve duygusal kuramlarının rehberlik ettiği insanlar tamamen makul tartışma temeline dayansa dahi, herhangi bir fikir birliğine engel olan parti anlaşmazlıklarına dalarlar. Kalabalığın bulduğu her türlü çözüm, ya tesadüfe, yada politik sırlardan habersiz, gülünç birtakım, çözümler ileri sürerek , yönetime nifak tohumları eken kalabalık çoğunluğa bağımlıdır.

Siyasetin ahlak ile hiçbir ortak yönü yoktur. Ahlaka uygun bir şekilde yöneten yönetici, usta bir politikacı değildir ve bu yüzden tahtı sallantıdadır.

Hükmetmek isteyen kişi hem kurnaz hemde yapmacık olmalıdır. Açık sözlülük ve dürüstlük gibi üstün insani nitelikler siysette kusurdur. Çünkü bunlar yönetimleri en güçlü düşmanlarından daha etkili ve kesin bir şekilde alaşağı ederler. Bu nitelikler, Yahudi olmayanların yönetimlerine ait vasıflar olmalıdır. Ve biz, katiyen bu vasıfları kendimize rehber edinmemeliyiz.

Bizim hakkımız kuvvette yatar. ”HAK” kelimesi soyut bir kavram ifade eder ve hiçbir şekilde ispatlanamaz. Bu kelimenin anlamı “bana ne istiyorsam ver ki, bu şekilde senden daha güçlü olduğuma dair bir delilim olsun” dan başka bir şey değildir.

HAK NEREDE BAŞLAR NEREDE BİTER?Yönetim organizasyonu zayıf bir şahsiyetsiz kanunlar ve liberalizmin sürekli çoğalttığı haklar selinin

ortasında, kendi şahsiyetini kaybetmiş kişilerin yönetici olduğu her ülkede, güçlünün hakkıyla saldırarak, mevcut kuralları ve düzenlemeleri darmadağın ederek,tüm müesseseleri yeniden kurmak ve kendini liberalizmin altına sererek bize gönüllü olarak terk edenlerin mutlak efendisi olmayı kendimize yeni bir hak olarak görüyorum.

Bizim gücümüz, her biçimdeki iktidarın sallandığı günümüzde, diğerlerinden çok daha fazla görünmez olmalıdır. Çünkü, hiçbir kurnazlığın dibini oyamayacağı kadar kuvvetleninceye dek görünmez kalması gerekmektedir.

Şimdi geçici olarak işlemek zorunda bırakıldığımız günahtan, liberalizm tarafından hiçliğe indirgenmiş olan ulusal yaşamın tüm mekanizmalarının yeniden düzenli olarak çalışmasını sağlayacak, onarıcı, sarsılmaz bir yönetimin iyi insanları doğacaktır. Sonuç, yöntemleri haklı kılar. Bu durumda planlarımızı yaparken dikkatlerimizi, iyi ve ahlaka uygun olandan çok, gerekli ve faydalı olana çevirelim.

Önümüzde, ilerisi için, stratejik ve yüzlerce yıllık çalışmanın boşa gitmesi riskini göze almaksızın dışına çıkamayacağımız bir plan var.

Hareketimizi tatmin edici ve ayrıntılı bir şekilde hazırlamak için, halkın seviyesizliğini, gevşekliğini, kararsızlığını, kendi hayat şartlarını anlamakta ve ona uymakta gösterdiği yeteneksizliğini dikkate almamız gerekmektedir. Halkın gücünün hedefsiz, duygusuz ve mantık dışı hareket ettiği ve herhangi bir taraftan gelecek telkinlere daima açık olduğu anlaşılmış olmalıdır. Bir kör, bir diğer körü uçuruma yuvarlanmadan karşı tarafa

Page 5: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

geçiremez. Sonuç olarak; bilgelik dercesinde de olsalar, halkın içinden çıkanlar henüz siyaset hakkında bir bilgileri olmadığı için, tüm ulusu helak etmeksizin lider olarak öne çıkamazlar.

Sadece, çocukluğundan itibaren başlı başına yönetmek üzerine eğitilen bir kimse siyasi alfabeden türetilmiş sözcükleri anlayabilir.

Kendi haline, aralarından çıkan sonradan görmelere bırakılan halk, iktidar ve itibar elde etme çabalarının körüklediği partizanca çekişmeler ve bunların doğal sonucu olan kargaşa ile kendi kendini mahva götürür. Halk kitlelerini oluşturan bu insanların sakince, basit kıskançlıklardan arınmış olarak karar vermesi ve kişisel çıkarlarıyla karıştırmadan ülke çıkarlarını koruyabilmesi ve idare etmesi mümkün müdür? Kendilerini dış düşmanlardan koruyabilirler mi? Bu düşünülemez. Çünkü, halkı oluşturan herkesin kendince yorumlayacağı ve böylece birçok parçaya bölünmüş bir planın, yapı bütünlüğü tamamen bozulur ve anlaşılmaz bir hal alır. Bu yüzden de uygulama ihtimali kalmaz.

Planlar ancak despot bir yönetici ile geniş, net ve ayrıntılı bir biçimde hazırlanabilir ve devlet mekanizmasının çeşitli bölümleri arasında dağıtılabilir.Buradan zorunlu olarak çıkan sonuç şudur ki; herhangi bir ülke için tatminkar bir hükümet şekli tektir. O da sorumluluğun bir kişinin elinde toplamasıdır. Tavizsiz bir despotluk olmadan medeniyet olamaz. Medeniyet, kişiler tarafından değil, yöneticiler tarafından ilerleyebilir. Halk vahşidir ve eline geçen her türlü fırsatta bunu gösterir. Halk hürriyeti ele geçirdiği anda, o hürriyet en çabuk şekilde vahşetin en üst derecesi olan anarşiye döner.

Özgürlüğün getirdiği hakların aşırı kullanılması sonucu, aklı karışmış, alkol yüzünden düşünme yeteneğini kaybetmiş alkolik hayvanlara bakın. Bu bize göre değildir ve bu yol bizim yürüğeceyimiz yol değildir. Yahudi olmayanlar, alkol yüzünden düşünme yetilerini kaybetmişlerdir. Çoçuklarda klasizim ve ilk çağ ahlaksızlığı ile aralarına soktuğumuz özel ajanlarımız olan öğretmenler, hizmetçiler, zenginlerinin evlerindeki mürebbiyeler, katipler ve yahudi olmayanların sıkça gittikleri sefahat yerlerindeki kadınlarımız aracılığıyla zehirlenerek birer ahmak olarak takip eden ve kendilerine “sosyetik hanımlar” denilen kimseleri de dahil edeceğim.

Parolamız kuvvet ve yapmacıktır. Siyasette sadece yalnızca kuvvet, özellikle devlet adamlarının çok yararlandığı, tanrı vergisi yeteneklerinin içindeki gizli kuvvet zafer kazanır. Taçlarının, bir takım yeni kuvvetlerin uygulayıcılarının ayakları altında ezilmesini istemeyen yönetimler için şiddet; bir ilke, kurnazlık ve yapmacık da kural olmalıdır. Bu yegane yoldur. Bu yüzden amacımıza giden yolda bize hizmet edecekleri zaman; rüşvetçilik, düzenbazlık, ihanet konularında hiç duraksamamalıyız. Eğer egemeliğini temin edecekse, siyaset vasıtasıyla başkalarının mülkiyetini tereddütsüz bir şekilde nasıl ele geçireceğimizi bilmeliyiz.

Devletimiz, bu sezsiz işgal yolunda ilerlerken, körü körüne itaati sağlamak için gerekli olan dehşet havasını sürdürmek konusunda, savaş korkusunun yerine, daha az dikkat çeken fakat sonuçları daha tatmin edici olan ölüm cezasını koyma hakkına sahiptir. Adil fakat merhamaetsiz şiddet devlet gücünün en önemli unsurudur. Yalnızca çıkarlarımız uğruna değil, aynı zamanda görevimiz gereği olduğundan ve zaferimiz için şiddet ve yapmacığa dayanan programımızı sürdürmeliyiz.

Bu doktrin, kesinlikle kullanıldığı yöntemler kadar kuvvetlidir. Bu nedenle, o yöntemlerle olduğu kadar şiddet doktirinimizle de zafer kazanacağız ve bütün yönetimleri kendi süper yönetimimizin bir parçası haline getireceğiz. Tüm itaatsizliklerinin ortadan kalkması için, merhametsiz olduğumuzu bilmek onlara yetecektir.

Hürriyet, eşitlik, kardeşlik sözcüklerini çok eski zamanlarda halk kitlerleri arasında ilk bağıranlar bizlerdik. Bu sözcükler, o günlerden bu yana dünyanın her tarafında, bu yeme takılan budala papağanlar tarafindan tekrar edildi. Ve bunlar sayesinde, önceki zamanlarda, halkın baskısına karşın çok iyi muhafaza edilmiş olan dünya refahı ve gerçek bireysel özgürlük fikirleri her tarafa taşındı. Yahudi olmayanların, sözüm ona zeki bireyleri ve bilginleri, bu sözlerin içindeki gerçek anlamları çıkaramadılar, birbirleriyle olan ilişkilerindeki ve manaları arasındaki çelişkilere dikkat etmediler, doğada hiç bir şekilde eşitlik olmadığını, hiç bir şekilde özgürlük olamayacağını, doğanın bizzat kendisinin zekayı, karakteri ve yeteneği farklı yarattığını göremediler. Halk kitlelerinin kör olduğunu görmediler. Bunların arasından, yönetmek üzere seçilenler de aynı dercede kördürler.Bu konuda yetişmiş bir kimse budala da olsa yönetebilir. Fakat yetişmemiş olan, çok zeki olsa bile politikadan hiçbirşey anlamaz. Yahudi olmayanlar bu konuların hiç birisine dikkatlerini veremediler. Bununla beraber hanedan yönetimleri her zaman bu fikirleri esas almıştır. Zira baba, siyaset ile ilgili tüm bilgilerini oğluna aktarırdı. Bu sebeple hanedan mensubu olanlardan başkası bu bilgilere ulaşamaz ve bu nedenle ihanet edemezdi. Zaman geçtikçe siyasi bilgilerin hanedan içinde aktarılması anlamını kaybetti ve bu durum davamızın başarısına yardım etti.

“Özgürlük, eşitlik, kardeşlik” sözcükleri, saflarımıza dünyanın her köşesinden bir çok katılım sağladı. Bayrağımızı büyük bir şevkle taşıyan tüm ordumuza ve bilinçsiz ajanlarımıza teşekkür ederiz. Bu kelimeler her zaman Yahudi olmayanların refahını kemiren, her yerde barışa, huzura, dayanışmaya son veren ve Yahudi

Page 6: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

olmayan devletlerin tüm kurumlarını harap eden musibetler oldular. Daha sonra göreceyiniz gibi zaferimize yardımcı oldu. Ülkelerini ve insanlarını bize karşı koruyan tek unsur olan Yahudi olmayan aristokrasisinin tüm oluşumlarını ortadan kaldırmak için duyduğumuz imkanı sağladı. Yahudi olmayanların soylarından gelen aristokrasilerin üzerine, para aristorasisi önderliğinde kendi aydın sınıfımızın aristokrasisini kurmamızı sağladı. Büyük bilgelerimizin itici gücü olan bilgiye ve bize tabi olan serveti bu aristokrasinin vasıfları olarak tespit ettik.

Zaferimiz; ihtiyacımız olan insanlarla ilişkilerimizde, daima insan düşüncesinin en hassas duyguları olan para, tamahkarlık ve ihtiyaçları için duyduğu açgözlülük olguları üzerinde çalışılmak daha da kolaylaştırılmıştır. Bu insani zayıflıkların her biri bireysel gelişimi felce uğratmak için yeterlidir. İnsanların eğilimlerine göre, istekleri yerine getirilerek, faaliyetlerine engel olunmuştur.

Özgürlük kavramının soyutluğu, bütün ülkelerde halkı; hükümetlerin, ülkenin sahipleri olan insanların kahyası olmaktan öte bir şey olmadığına ve kahyaların eski bir eldiven gibi, yenisiyle değiştirilebileceğine inandırmamızı sağladı.

II. PROTOKOL:Ekonomik savaşlar...Yahudi üstünlüğünün dayanağı…Kukla hükümetler ve “gizli danışmanları”…Yıkıcı doktirin başarıları… Siyasete uygulanabilirlikleri…Basının rolü…Altının bedeli ve Yahudi kurbanların değeri…

Amaçlarımıza ulaşabilmemiz için, savaşların mümkün olduğunca toprak kazançları ile sonuçlanmaması gerekir. Böylece savaşlar ulusların, üstünlüğümüzün gücünü yaptığımız yardımlarda görmezlikten gelemeyeceği, ekonomik alana kayacaktır ve bu durum, savaşan her iki tarafı, sürekli olarak gözlem yapan milyonlarca göze sahip ve hiç bir kısıtlamanın engelleyemediği uluslararası ajanlarımızın insafına terk edecektir. Sonra uluslararası hakkımız, tüm ulusal hakları tamamen ortadan kaldıracak ve devletleri ; kendi medeni kanunları, buyruğu altındakileri, nasıl yönetiyorsa aynı şekilde yönetecektir.

Halkın içinden kölece itaat etme kapasitelerini çok sıkı bir şekilde inceleyerek seçeceğimiz yöneticiler, yönetim sanatı alanında eğitilmemiş kişilerden oluşacaktır ve bu yüzden kendilerine danışmanlık yapacak olan, bütün dünya işlerini yönetmek amacıyla çocukluğundan beri özel olarak yetiştirdiğimiz zeki ve bilgili kişilerin elinde oyunumuzun piyonları haline gelecektir. Çok iyi bildiğiniz gibi, bizim uzmanlarımız yönetmeğe hazırlanırken, ihtiyaç duydukları bilgiler için, siyasi amaçlarımızdan, tarihten aldıkları derslerden ve her an vuku bulan olayların gözlenmesiyle, elde edilen sonuçlardan ilham alıyorlar. Yahudi olmayanlar; ön yargısız, tarihi gözlemler vasıtasıyla yönlendirilemezler. Onlar, eleştirel sonuçlar çıkmayan kuramsal yöntemlere alışıktırlar. Bu yüzden onları hesaba katmamız gerekmez. Bırakın zamanı gelinceye kadar kendilerini avutsunlar, yada keyifli anılarıyla yaşasınlar.

Bırakın onlara bilimin emrettiği şeyler olduğuna inandırdığımız kuramımızın başrolünü oynasınlar. Bunu basın organlarımız vasıtasıyla devamlı şekilde, bilimin gereği olarak gündemde tutmamızdaki amaç, kuramlarımıza olan güvenlerini körü körüne canlı tutmaktır. Yahudi olmayanların bilim adamları, bilgileri ile şişinecekler. Düşüncelerini kendi istediğimiz doğrultuda eğitmek amacıyla, uzman ajanlarımızın kurnazca bir araya getirdiği parçaları hiç bir mantıksal sorgulamadan geçirmeden bilimsel sonuçlar olarak uygulayacaklardır.

Bir an bile bu söylemleri boş şeyler olarak değerlendirmeyin. Planladığımız Darvinizm, Marxizm, Nietzsceizmin başarılarını dikkatlice düşünün. Her sınıftan biz Yahudilerin, bu direktiflerinin Yahudi ol-mayanların düşünceleri üzerinde yaptığı bölücü etkiyi açıkça görmesi zor olmasa gerektir.

Bizim için ulusların düşüncelerini, karakterlerini ve eğilimlerini hesaba katmak, siyasette ve idari işlerin yönetiminde hata yapmaktan kaçınmak adına en büyük zorunluluktur. Mekanizmanın bir parçası olan sistemimiz, karşımıza çıkan halkların yaratılışına göre farklı şekillerde düzenlenebilir. Bunun uygulamısını, geçmişten alınan derslerin bugünün işığında değerlendirilmesi temeline oturtmazsak sistem başarısız olacaktır.

Günümüzde devletler, halkın düşüncelerini harekete geçiren çok büyük güce sahipler.Bu gücün ismi “BASIN”. Basının rolü, ihtiyaçları zorunluymuş gibi göstermek, halkın şıkayetlerini dile getirmek ve hoşnutsuzluk yaratmaktır. İfade hürriyeti basın sayesinde vücut bulur. Fakat Yahudi olmayan devletler bu büyük gücü nasıl kullanacaklarını bilemediler ve bu muazzam güç ellerimize geçti. Basın sayesinde

Page 7: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

kendimizi perde arkasına gizleyerek halkları etkileme gücüne kavuştuk. Her ne kadar okyanuslar gibi kan ve gözyaşı döktüysek ve bir çok insanımızı kurban verdiysek de basın sayesinde altını elde ettik.

III. PROTOKOL:Sembolik yılan ve anlamı… Anayasal dengelerin zayıflığı… Saraylarda terör… Güç ve

ihtiras… Parlemento gevezeleri… İktidarın suistimali… Ekonomik kölelik… Halkların hakları...Tekelci sistem ve aristokrasi… Masonik-Yahudi halk ordusu… Yahudi olmayanların azalması... Sermayenin özlemi ve hakları… Dünya hükümdarının taç giyme töreni… Geleceğin Masonik okullarında uyguklanacak olan eğitim programının temel hükümleri… Toplumbilimin gizi… Evrensel ekonomik krizler… Güvenliğimiz… Masonik despotluk… Rehberlikten mahrum kalma. Masonluk ve Fransız devrimi… Siyon kanının despot krallığı… Masonluğun yenilmezlik nedenleri… Mason ajanların rolü… Özgürlük…

Bugün size hedefimizin sadece bir kaç adım uzakta olduğunu söyleyebirim. Çıktığımız bu uzun yolda, halkımızı sembolize eden yılanın çizdiği dairenin tamamlandığı zaman, tüm Avrupa devletleri, yılanın bükümleri arasında, güçlü bir mengene tarafından eziliyormuşçasına sıkıştırılacaklardır.

Günümüzün anayasal terazileri, üzerlerinde döndükleri ekseni aşındırıncaya kadar sürekli salınsın diye, dengesiz kurduğumuz için, kısa zamanda bozulacaktır.

Yahudi olmayanlar bu terazileri; eksenin üzerine yeterince sıkı bir şekilde kaynak yaptıklarını sanıyorlar ve dengeye geleceğini umuyorlar. Fakat eksenler (tahtlarındaki krallar) sahip oldukları kontrolsüz ve sorumsuz güçle aklı başından gitmiş, ahmakça davranan temsilcileri tarafından çembere alınmışlardır. Tahtlarındaki krallar, halklarıyla ilişkilerini kestikleri anda, artık iktidara göz dikenlere karşı halklarıyla birlik olup, halklarının desteğini arkalarına alarak güçlerini yeniden kazanma şanslarını yitirirler. Biz ileriyi gören hükümdar ile halkın kör kuvveti arasında derin bir uçurum yarattık ki, her ikisi de anlamlarını kaybetsin. Kör ile değneğinin farklı yerlerde olduğu zaman, ikisinide iş göremeyeceği gibi.

İktidar peşinde olanların iktidarlarını kötüye kullanmalarını teşvik etmek için, iktidarların bağımsızlık eğilimi taşıyan liberal düşüncelerini bozarak, birinden ötekine, tüm iktidarı muhalif hale getirdik. Bu amaçla her türlü girişimi destekledik, partileri teçhiz ettik ve iktidarı her türlü ihtirasın hedefi haline getirdik… Karışıklıklar ve iflaslar çok kısa bir süre sonra tüm dünyaya yayılacaktır.

Parlemento oturumlarında ve yönetim kurullarında bitmek bilmeyen gevezelikler, hitabet yarışmaları halini aldı. Küstah gazeteciler ve vicdansız yazarlar her gün yöneticilere saldırıyorlar. İktidarın suistimali, tüm geleneklerin, kuralların yıkılmasına ve her şeyin çıldırmış halk kitlelerinin darbeleriyle parça parça olmasını tetikleyen son hamle olacaktır.

Bütün halk yoksulluk nedeniyle, ölesiye çalışma zorunluluğuyla zincirlenmiştir. Öyle ki, bu zincirler daha önceden toprak kölesi oldukları zamankinden çok daha sıkıdır. Halk bir şekilde bu zincirleri kırıp kendini kurtarabilir, fakat yoksulluktan asla kurtulamayacaktır. Biz anayasaya halk kitlelerinin yararınaymış gibi görünen fakat gerçekte var olmayan uydurma haklar ilave ettik.

Halkın hakları da denilen bu haklar, sadece fikir olarak; gerçek hayatta asla uygulanmayacak fikirler olarak varolabilirler. Ağır yükünün altında iki büklüm olmuş, kaderi tarafından ezilen işçi sınıfı, bizim talimatlarımız doğrultusunda, iktidara gelmesini istediğimiz ajanlarımızın uşağı olan kişiler lehine oy kullanmaları karşılığında, sadece sofralarımızdan arta kalan kırıntılardan başka bir şey kazanamadığına göre, hatiplerin gevezelik yapma hakkına sahip olmaları ya da gazetecilerin iyi şeyler yanında saçma sapan karalamalar yazma hakkı elde etmeleri işçi sınıfı için ne anlam taşır. Cumhuriyetin sağladığı haklar, yoksul bir insan için acı bir alaydan fazla bir şey değildir. Çünkü, neredeyse hergün ölesiye çalışmak zorunda olması, ona bu hakları kullanmak imkanı tanımaz. Diğer taraftan bu haklar kendisini yoldaşlarının grevlerine ve işverenlerin lokavtlarına tabi hale getirdiği için, düzenli ve belirli bir gerilim tüm güvencelerden de mah-rum bırakır. Halk bizim telkinlerimizle tek ve yegane savunma aracı birbirlerine ayrılmaz şekilde bağlı toplum refahı ve toplum menfaatlerinin analığı olan aristokrasiyi yok etti. Bugün aristokrasinin yıkılması ile halk, işçilerin boynuna acımasız ve zalim bir boyunduruk vuran, merhametsiz ve alçak para babalarının eline düştü. Biz işçileri bu zulümden kurtaracağımızı öne sürerek sahneye çıkacak ve onlara Sosyal Masonluğumuzun kuralı olan, sözde “tüm insanların dayanışması”gereği sürekli desteklediğimiz, savaş gücümüzü oluşturan sosyalistlerin saflarına katılmalarını telkin edeceğiz. Kanunlar yardımıyla işçilerin emeğini kullanan aristokrasi kendi çıkarı için işçilerin sağlıklı ve güçlü olmaları ile ilgilenirdi. Biz ise bunun tam tersini, Yahudi olmayanların

Page 8: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

ölmesini istiyoruz. Kronik kıtlık işçinin fiziksel zayıflığı, bizim ise gücümüzdür. Çünkü, işçinin bizim arzularımızın kölesi olduğu ve kendisinde bizim arzularımıza karşı koyabilecek gücü bulamaması anlamına gelir.

Kralların otoritesinin aristokrasiye verdiği işçileri yönetme hakkını, açlık bize çok daha güçlü bir şekilde verecektir.

Halk kitlelerini; açlığı yaratan yokluk, fesat ve kinle harekete geçirip, yolumuzun üstündeki tüm engelleri yine kalabalığın kendi elleriyle yok edeceğiz.

Bütün dünyaya hükmedecek olan hükümdarımızın taç giyme zamanı geldiğinde,ona engel olmak isteyen her şey yine aynı eller tarafından ortadan kaldırılacaktır.

Yahudi olmayanlar, uzmanlarımızın tavsiyeleri vasıtasıyla, teşvik edilmeden düşünme alışkanlıklarını yitirmişlerdir. Bu yüzden acil olarak yapmaya çalıştığımız işi görmüyorlar. Krallığımız kurulunca yapacağımız ilk iş, insan hayatının yapısı ve onun sosyal varlığının iş bölümü yapmayı gerektirdiğini ve bu nedenle insanların farklı sosyal şartlara ayrılmaları gerektiğini okullarda öğretmek olacaktır. Şunu herkesin bilmesi gerekir ki; insanların faaliyetlerinin farklı amaçlara dayanması yüzünden, insanlar arasında herhangi bir şekilde eşitlik söz konusu olamaz. Bir kimsenin kendi onurunu zedeleyecek hareket yapması halinde, kendi onurundan başka kimseyi etkilemediği için, bu fiilden dolayı kanunlar önünde, mensubu olduğu tüm sınıf eşit şekilde sorumlu tutulamaz. Yahudi olmayanların öğrenmesine izin vermediğimiz, sırlarla dolu toplum hayatının gerçek bilgileri, herkese iş ile mevkiin kesin bir daire içinde korunması gerktiğini gösterecektir. Şunun için; bireyler eğitimlerine uygun olmayan işlere yöneltilerek eziyet kaynağı olmasınlar. Bu bilginin tam olarak öğrenilmesinden sonra, insanlar otoriteye gönüllü olarak boyun eğecekler ve devlet tarafindan kendilerine tahsis edilen görevi kabul edceklerdir. Bilimin bugünkü durumu ve bizim yönlendirdiğimiz gelişimi sayasinde, insanlar basılı şeylere körü körüne inanıyorlar. Halkı yanlış yönlerdirme çabalarına ve halkın kendi cehaletine minnettarız. Bir kör, kendisinden üstün olduğuna inandığı her şeyden nefret eder. Zira sınıf ve şart kavramlarının ne ifade ettğinden haberi yoktur. Ticari faaliyetleri durduracak ve sanayiyi felce uğratacak olan ekonomik krizler, bu nefreti daha da körükleyecektir. Bildiğimiz tüm, gizli ve yasa dışı yöntemler ve tamamen elimizde olan altının yardımıyla, tüm dünyada yaratacağımız ekonomik krizler sayesinde, Avrupadaki tüm ülkelerde, işçi sınıfını aynı anda sokaklara dökeceğiz. Bunlar cehaletinin budalalığı ile, memnuniyetle kan dökmek için her yere akacaklar ve doğdukları günden bu yana kıskançlıkla baktıkları her şeyi yağmalama şansı bulacaklardır.

Bizim olanlara ise dokunamayacaklar. Çünkü biz saldırı zamanını biliyor olacağız ve bize ait olanları korumak için gerekli tedbirleri almış olacağız.

Göstermiş bulunmaktayız ki, bu gelişmeler Yahudi olmayanların hepsini aklın yoluna sokacaktır. Despotluğumuz bütün karışıklıkları, dozu ustaca ayarlanmış bir şiddetle kontrol altına alacağı ve liberalizmi tüm kurumlarıyla yakıp yok edeceği için kusursuz olacaktır.

Halk kendisine özgürlük adıyla tanınan hoşgörü ve ayrıcalıkları görünce, kendisini hükümdar sanarak iktidara saldırdı. Fakat doğal olarak bütün körler gibi bir çok engele takılarak, bir klavuz bulma telaşına kapıldı. Önceki konumuna dönme akıllılığını asla gösteremedi ve bütün iktidarını ayaklarımızın altına serdi. “Büyük” sıfatını bizim verdiğimiz FRANSIZ İHTİLALİNİ hatırlayın. Onun hazırlanı-şındaki sırları gayet iyi biliyoruz, zira o tamamıyla bizim eserimizdir.

O zamandan beri insanları hayal kırıklıklarının birinden diğerine yönlendiriyoruz, ta ki en sonunda bizden bile sapıp dünya için hazırladığımız Siyon Kanının Despot Kralına yönelene dek. Günümüzde uluslararası bir güç olarak yenilmez durumdayız. Çünkü, herhangi bir devletin saldırısına uğrarsak, diğer devletler tarafından destek-leniriz. Güçlünün karşısında yerlerde sürünen ama, günahlara müsamaha gösteren, hür bir sosyal sistemin çelişkilerine tahammül etmeye gönülsüz, ama koyu bir despotun zorbalıklarına ölesiya sabır gösteren Yahudi olmayan halkların bu alçakça vasıfları, bağımsızlık yolumuzda bize en değerli yardımı sağlıyor. Yahudi olmayan halklar günümüz diktatörlerinin her türlü eziyetine katlanıyorlar. Fakat bu kötü muamelenin çok daha azı için yirmi kralın kellesini uçururlardı

Halk kitlelerinin , aynı niteliklere sahip olaylar karşısındaki davranışlarında görülen bu dikkat çekici tutarsızlığın açıklaması nedir?

Bu, diktatörlerin ajanları vasıtasıyla halkın kulağına, devletlere zarar veren bu suistimallerin aslında halkların refahının korunması, tüm halkları kapsayan uluslararsı kardeşlik, halkların dayanışması ve hak eşitliği gibi yüce amaçlara hizmet ettiğinin söyleniyor olması ile açıklanabilir. Tabii onlar bu birleşmenin bizim mutlak hakimiyetimiz altında başarılabileceğini söylemezler.

Ve böylece halk dürüst olanı kınar, suçluyu beraat ettirir. İstediği her şeyi yapabileceğine gittikçe daha çok inanır. Ve çok şükür ki, bu durum sayesinde halk her türlü dengeyi bozar ve her adımda karışıklık yaratır.

Page 9: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

“Özgürlük” kelimesi insan topluluklarını her türlü kuvvete, her çeşit otoriteye, hatta Tanrıya ve yaratılış kanunlarına karşı dahi savaşmaya teşvik eder. Bu yüzden krallığımızı kurduğumuz zaman, ima ettği anlamlar ile insan kitlelerini kana susamış hayvanlara çeviren bu kelimeyi hayat sözcüğünden silmiş olacağız.

Bu hayvanlar kan içerek doydukları zaman yeniden uykuya dalarlar. Bu uyku zamanlarında kolaylıkla zincire vurulabilirler. Fakat eğer kan verilmezse uyumazlar ve mücadeleye devam ederler

IV. PROTOKOL:Cumhuriyetin aşamaları… Yahudi olamayan masonluk… Özgürlük ve inanç… Uluslararsı endüstriyel rekabet… Spekülasyonun rolü… Altın mezhebi.

Her cumhuriyet bir takım aşamalardan geçer. Bunlardan ilki, kör kitlelerin oraya buraya atılarak yaptıkları çılgınca şamatalardır. İkincisi demagojidir ki, demagoji anarşiyi doğurur ve bu da kaçınılmaz olarak despotluğu getirir. Fakat, artık bu yasal ve açıktan açığa ve bundan dolayı sorumlu tutulan despotluk değil; görünmeyen, esrarlı bir şekilde gizlenmiş, bununla beraber, perde arkasında gizlenen gizli örgütlerin elinde olduğu hissedilen despotluktur.

Görünmeyen bir gücü; kim ya da ne gibi bir durum yıkabilir? Bizim gücümüz tam anlamıyla, böyle gizli bir güçtür. Yahudi olmayan Masonluk, bize ve amaçlarımıza körü körüne bir paravan gibi hizmet eder. Bu sayede gücümüzün hareket planı hatta asıl hedefi, tüm halk için bilinmiyen bir sır olarak kalır.

Hürriyet; Tanrıya iman ve insanlığın kardeşliği temeline dayansa, yaratılışın insanları derece derece ayıran tüm kanunlarına ters düşen eşitlik kavramına bağlanmasa, zararsız olabilir ve ülke ekonomisindeki yerini alabilirdi.

Böyle bir inançla bir halk topluluğu, cemaatin vesayeti altında yönetilebilir ve Tanrının yeryüzünde kurduğu düzene itaat ederek, ruhani önderin rehberlik eden eli altında, hoşnut ve hürmetkar bir şekilde ilerlerdi. Bu yüzden, tüm inançların altını oymak, Yahudi olmayanların zihinlerinden Tanrı ve maneviyat düşüncelerini tamamen çıkarmak ve onların yerine matematiksel hesaplar ve maddi ihtiyaçları yerleştirmek bizim için zorunludur .

Yahudi olmayanlara düşünme ve anlama fırsatı vermemek için, ilgilerini tamamen ticaret ve sanayiye çevirmeliyiz. Böylece bütün milletler, kazanç peşinde birbirleriyle yarışırken, müşterek düşmanlarının farkına varamayacaklar ve tamamen yutulmuş olacaklardır. Fakat yine de, özgürlüğün Yahudi olmayan toplumları parçalayıp yıkabilmesi için, sanayii süpekülatif temele oturtmalıyız. Bunun sonucunda, Yahudi olmayanlar sanayi sayesinde ne kazanmışlarsa ellerinden kayıp gidecek ve süpekülasyon saflarına yani bizim saflarımıza geçecektir.

Üstünlük sağlamak için yapılan şiddetli mücadele ve ekonomik hayata yayılacak sarsıntılar, hayal kırıklığına uğramış soğuk ve merhametsiz toplumlar yaratacaktır. Hayır, çoktan yaratmıştır bile! Bu toplumlar siyaset ve dine karşı çok güçlü bir nefret besleyecekler. Onların yegane rehberi kazanç, yani altındır. Onunla elde edcekleri maddi tatminden dolayı altına tapacaklar. Sonra, zamanı geldiğinde, Yahudi olmayanların aşağı tabakaları mal sahibi olmak için değil, zengin olmak için de değil, sadece ve sadece ayrıcalıklı olanlara duydukları nefret yüzünden, iktidar için bizimle mücadele eden Yahudi olmayan alimlere karşı bizim gösterdiğimiz yolu izleyeceklerdir.

V. PROTOKOL:Güçlü merkezi hükümetlerin yaratılması… Masonluk vasıtasıyla yönetimi ele geçirme yöntemleri… Ülkeler arası anlaşmaları imkansız kılan sebepler… Yahudinin kaderinin tayin edilmesi… Altın devlet mekanizmasının motoru… Eleştirinin anlamı… Kelime oyunlarından yorulmak… Kamuoyunun ele geçirilmesi… Bireysel gelişimin anlamı… Süper DEVLET…Kokuşmuşluğun içine işlediği, zenginliğe sadece yarı dolandırıcılık kokan ve akıllıca sürpriz

tuzaklar ile ulaşabilen, düzensizliğin hüküm sürdüğü, ahlakın kendiliğinden kabul edilmiş kurallar yerine, cezai tedbirler ve sert kanunlarla korunduğu, iman ve yurtseverlik duygularının kozmopolit inançlar tarafından yok edildiği, toplumlara az sonra tarif edeceğim despotluktan başka nasıl bir yönetim sistemi uygulanabilir? Toplumun tüm güçlerini ele geçirmek yada elimizde tutmak için, güçlü bir merkezi hükümet kuracağız. Yeni kanunlar vasıtasıyla, buyruğumuz altındakilerin siyasi hayattaki tüm faaliyetlerini bir makine gibi düzenleyeceyiz. Bu kanunlar Yahudi olmayanlar tarafından tanınmış

Page 10: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

bütün hak ve ayrıcalıkları birer birer geri alacak ve krallığımız bir anda ve her yerde, bize sözlü olarak karşı koyan herkesi yok edecek olan despotizm vasıtasıyla muhteşem bir şekilde ortaya çıkacak.

Benim bahsettiğim şekilde bir despotluğun, günümüz şartlarındaki gelişmeler ile uyuşmadığı söylenecetir. Fakat ben size bunun aksini ispat edeceğim.

Halk tahtlarındaki krallara, Tanrı buyruklarının yeryüzündeki temsilcisi gözüyle baktığı devirlerde, despot idaresine hiç şikayet etmeden itaat ediyordu. Fakat halkın aklına “kendi hakları” kavramını yavaş yavaş sokmaya başladığımız günden beri, taht sahiplerini sıradan ölümlüler olarak görmeye başladılar. Kutsanmış kişilikleri halkın gözünde değerini kaybetti ve Tanrıya olan inançlarını da çaldığımız zaman, iktidarın gücü sokaklardan, halka ait olan yerlere dağıldı ve biz onu ele geçirdik.

Bundan başka; Yahudi olmayanlar için hiç bir şey ifade etmeyen, laf kalabalığı ve ustaca hilelerle ortaya konmuş teoriler ve genel hayatın düzenlenmesi de dahil, her türlü tuhaflık vasıtasıyla kitleleri ve bireyleri yönetme sanatı, yönetici beyinlerimizin uzmanlık alanına giriyor. Analiz ve gözlem yapma yeteneğimiz ile ince hesaplar üzerinde hassasiyetle durmak gibi özelliklerimizle rakipsiziz. Keza dayanışma ve politik hareket planları hazırlama konusunda da. Bu konuda yalnızca Cizvit’ler bizimle kıyaslanabilir. Fakat biz, gizli örgütlerimizi daima gölgelerde gizleyeceğimizden ve Cizvit’lerinde apaçık ortada olmalarından faydalanarak, onları düşüncesiz halkın gözünden düşürmenin yollarını bulduk. Bununla beraber, dünya için hükümdarın kim olduğunun çok fazla önemi olmasa gerektir. Katolikliğin başı ya da Siyon kanından bir despot olsa ne fark eder.

Fakat kavmimiz için buna kayıtsız kalmak mümkün değildir.Belki bir süre için, dünyadaki bütün Yahudi olmayanların oluşturduğu bir koalisyonla başarıyla mücadele

edebilirdik. Fakat onların kendi aralarındaki, kökleri asla sökülemeyecek kadar derinlere inmiş olan anlaşmazlıklar sayesinde bu tehlikeye karşı güvendeyiz. Yahudi olmayanların kişisel ve ulusal hesaplaşmalarını, ırksal ve dinsel nefretlerini geçmiş yirmi yüzyıldaki çalışmalarımızla besleyip inanılmaz bir şekilde büyüterek onları birbirlerine düşürdük. Her biri, bize karşı kurulan bu yüzden, bize karşı harekete geçen hiçbir devlet, hiçbir yerden destek göremeyecetir. hiç bir ittifakın onlara bir yarar sağlamayacağını her zaman hatırlamalıdır . Biz çok güçlüyüz ve gücümüzden kaçmanın yolu yoktur. Milletler, bizim gizli elimizin olmadığı önemsiz özel bir anlaşma dahi yapamazlar.

“Per Me reges regnant” (Kralın saltanatı tamamen benimdir) ve bütün dünyayı yönetmek için bizzat Tanrı’ nın kendisi tarafından seçildiğimiz, peygamberler tarafından söylendi. Tanrı bizi yapacağımız göreve uygun bir zeka ile donattı. Karşı tarafında zekası olsaydı, bizimle hala mücadele ediyor olabilirdi. Fakat öğle bile olsa, yeni gelen eskiden beri orada olana rakip olamaz. Bu yüzden aramızdaki mücadelede, dünyanın şimdiye kadar asla görmediği derecede merhametsiz savaş olacaktır. Karşı tarafın zekası geç kalmış olacaktır. Tüm devlet çark-larını döndüren mekanizma bir motordan güç alır. Bu motor bizim elimizdeki altındadır. Büyük bilgelerimiz tarafından uydurulmuş olan ekonomi-politik bilimi, sermayeye uzun zamandır çok büyük bir itibar sağlamaktadır.

Sermayenin engellenmeden çalışabilmesi için, endistüriyel ve ticari alanlarda tekeller kurabilme özgürlüğü olmalıdır. Bu şimdiden dünyanın her yanında görünmez eller tarafından uygulamaya konmuştur bile. Bu özgürlük sanayicilere siyasi bir güç sağlayacak ve halka baskı yapmalarına olanak verecektir. Bugünlerde halkları silahsızlandırmak, onları savaşa teşvik etmekten; içlerindeki ihtiras ateşlerini kendi çıkarlarımız için kullanmak, onları sömürmekten ve onların fikirlerini alıp kendimize göre yorumlamak, onları kökünden kazıyıp atmaktan daha önemlidir. Yönetimimizin temel amaçları şunlardır:

Toplumun dimağını eleştirilerle zayıflatmak, direnç yaratan planlı ciddi düşüncelerden uzaklaştır-mak, boş nutukların sahte çatışmaları ile düşüncelerini başka taraflara yönlendirmek.

Dünya halkları her devirde, bireyler gibi sözü senet saydılar. Halk sahnesindeki gösteri onları tatmin ettği için, vaatleri, icraatin izleyip izlemediğine çok nadiren dikkat ettiler. Bu yüzden onlara daha da yüksek menfaatler elde ettiklerini gösteren sağlam deliller sağlayacak olan gösterişli tesisler kuracağız.

Her görüşten partinin liberal bakış açılarını kabul etmiş gibi görüneceğiz ve bunları nutuklar atarak dile getireceğiz. Hatiplarimiz o kadar çok konuşacaklar ki, sonunda dinleyenlerin sabrı tükenecek ve nutuklardan nefret etmeye başlayacaklar.

Kamuoyunu avucumuzun içine almak için her görüşten fikirleri, diğer görüşleri yalanlayacak şekilde karşı karşıya getirmeli ve Yahudi olmayanların kafalarını karıştırarak siyasi konularda hiçbir şekilde fikir sahibi olmamanın en iyi şey olduğu sonucuna varmaları için, bunu yeterince uzun bir müddet sürdürmeliyiz. Halkın siyasi konularda bilgi sahibi olması gerekmediğini, zira bu konuları sadece halkı yönetenlerin anlayabileceğini kafalarına yerleştirmeliyiz. Bu birinci sırdır.

Yönetimimizin başarılı olmasını sağlayacak olan ikinci sır şimdi bahsedeceğim konulardan oluşur. Ulusal başarısızlıkları, ihtirasları ve alışkanlıkları sivil hayata yayarak çoğaltmak ve bu sayede keşmekeş

Page 11: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

içindeki insanların nerede olduklarını bilmelerini engelleyerek birbirlerini anlayamaz duruma getirmek. Bu yöntem, bize bir şekilde daha hizmet edecektir. Şöyle ki; tüm partilerin arasına anlaşmazlık tohumları eker, hala bize boyun eğmekte direnen ortak güçleri dağıtır ve işimize herhangi bir noktada engel olabilecek bireysel girişimlerin gözünü korkutur. Bireysel girişimden daha tehlikeli bir şey yoktur. Eğer bireysel girişimin arkasında bir dahi olsa, bu bizim aralarına anlaşmazlık tohumları ektiğimiz milyonlarca insanın yapabileceğinden daha fazlasını yapabilir. Yahudi olmayan toplumları öğle eğitmeliyiz ki, bireysel girişim gerektiren bir durum karşısında ümitsiz bir acz içinde ELLERİ BÖĞÜRLERİNDE KALSINLAR. Özgürlük harketleri sonucu ortaya çıkan aşırı gerilim, özgürlük bir diğer özgürlükle çarpıştığında iktidarların gücünü tüketir. Bu çarpışma sonucu ağır ahlaki çöküntüler, hayal kırıklıkları ve başarısızlık duyguları ortaya çıkar. Bütün bu araçlarla Yahudi olmayanların gücünü azar azar tüketeceğiz ve sonunda uluslararası iktidarı bize sunmaya mecbur kalacaklar. Bu durum herhangi bir şiddet hareketine başvurmaksızın tüm dünya devletlerinin gücünü yavaş yavaş emerek, üstün bir yönetim kurmamıza olanak sağlayacak. Bugünkü yöneticilerin yerine bir gulyabani koyacağız ve ona Yüksek Hükümet İdaresi diyeceğiz. Bu gulyabaninin elleri her tarafa bir kıskaç gibi uzanacak ve muazzam bir şekilde organize olacak. Bu sayede bütün dünya uluslarına boyun eğdirmekte zorlan-mayacak.

VI. PROTOKOL:Tekeller Yahudi olmayanların servetlerinin akibeti onlara bağlı... Aristokrasinin elindeki toprakları ele geçirmek…Ticaret, sanayi ve süpekülasyon… Lüks… Ücret artışı ve temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının yükselmesi… Anarşi ve sarhoşluk… Ekonomik teori propagandasının gizli anlamı… Yakında büyük servet havzaları haline gelecek olan tekeller kurmaya başlayacağız. Yahudi

olmayanların büyük servetleri bile bunlara dayanamayacak ve siyasi mahvoluşun ertesi günü devlet kredileri ile batıp gideceklerdir.

Siz, burada hazır bulunan sayın baylar; ekonomistler, bunun anlamını bir kere düşünün.Yüksek hükümetimizin önemini, bize gönüllü olarak itaat edenlere karşı, onların hamisi ve velinimeti gibi

göstererek, mümkün olan her yolla önemini arttırmalıyız.Yahudi olmayanların aristokrasisi, politik bir güç olma vasfını yitirdi. Onu hesaba katmamız gerekmiyor.

Fakat sahip oldukları topraklar sayesinde hala daha kendi kendilerine yetiyor olmaları bize zarar verebilir. Bu yüzden her ne pahasına olursa olsun, onları topraklarından söküp atmak bizim için en büyük zorunluluktur. Bu amaca en iyi şekilde arazi vergilerini ve ipotek borçlarını arttırmakla varılacaktır. Bu ayarlamalar topraklarını ellerinde tutmalarını zorlaştıracak ve onları aciz bir halde kayıtsız ve şartsız boyun eğmek zorunda bırakacaktır. Yahudi olmayanların aristokratları, kalıtımsal olarak küçük şeylerle yetinme kabiliyetinden yoksundur. Bu yüzden çarçabuk yanıp sönecekler ve yok olup gidecekler.

Aynı zamanda ticaret ve sanayi, fakat en başta denge kuvveti rolü oynayacak olan süpekülasyonu yoğun bir şekilde desteklemeliyiz. Süpekülatif sanayinin yokluğu, özel ellerdeki sermayeyi çoğaltır ve toprağı, üzerindeki banka borçlarından kurtararak tarımsal faaliyetlerin yeniden yapılanmasını sağlar. Biz sanayinin, hem emeği hem de sermayeyi topraktan uzaklaştırmasını ve süpekülasyon sayesinde dünyanın tüm servetinin elimize geçmesini istiyoruz. Bu sayede yahudi olmayanların tümünü işçi sınıfı saflarına atacağız. Yahudi olmayanlar, o zaman başka bir sebep için değil sadece var olma haklarını koruyabilmek için önümüzde eğilecekler.

Yahudi olmayanların sanayisini tamamen çökertmek için, aralarında geliştirdiğimiz “lüks”ü süpekülasyonun yardımına çağıracağız. Çünkü lükse olan hırslı talepleri, her şeylerini yutup bitirecektir. İşçi ücretlerini arttıracağız, ancak bu işçilere hiçbir yarar sağlamayacak. Çünkü aynı zamanda temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarınıda arttıracağız ve bunun sebebinin tarım ve hayvancılıktaki gerileme olduğunu iddia edeceğiz. İşçi sınıfını anarşi ve sarhoşlukla tanıştırırken aynı zamanda dünyadaki bütün Yahudi olmayan aydınların kökünü kazıyacak önlemleri almak suretiyle, ikinci bir yeraltı yöntemini maharetle uygulamaya koymuş olacağız. Bu faaliyetlerin gerçek anlamlarının, Yahudi olmayanlar tarafından, zamanından önce fark edilmesini önlemek için, kendi ekonomik teorilerimizin yaygınlaştırma faaliyetleri enerjik bir şekilde sürerken, bunları “işçi” sınıfına hizmet etmek için duyulan ateşli bir istek ve Ekonomi-Politik biliminin büyük prensipleri maskelerinin ardına gizleyeceyiz.

VII. PROTOKOL:

Page 12: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Silahlandırmayı hızlandırmanın amacı… Bütün dünyada uyumsuzluk ve çarpışmaları beslemek…Yahudi olmayanların muhalefetini yerel ve evrensel savaşlarla engellemek… Gizlilik siyasette başarı demektir…Basın ve kamuoyu… Amerika, Çin ve Japonya silahları…

Silahlanmanın hızlandırılması ve polis gücünün arttırılması, yukarıda sözünü ettiğimiz planlarımızın uygulanması açısından son derece elzemdir. Bizim istediğimiz şey, bütün dünya devletlerinde sadece işçi sınıfı sürüleri, bizim çıkarlarımız doğrultusunda davranan birkaç milyoner ve polislerle askerlerin kalmasıdır.

Bir uçtan bir uca, tüm Avrupa kıtasında ve Avrupa ile ilşkisi olan diğer kıtalarda, anlaşmazlıklar ve düş-manlıklar yaratmalıyız. Bundan iki türlü çıkarımız vardır. Birincisi: Bütün ülkeler; istediğimiz yerde, istediğimiz anda anarşı yaratıp sonrada huzuru sağlayabileceğimizi çok iyi bilecekleri için, tüm bu ülkeleri kontrol altında tutabiliriz. İkinci olarak; devletlerin kabinelerinde gördüğümüz her iplik ucunu, entrikalarımız, ekonomik anlaşmalar ya da borç yükümlülükleri vasıtasıyla çekiştirip karmakarışık bir hale getireceğiz. Bu konuda başarıya ulaşmak için görüşmeler ve anlaşmalar sırasında çok büyük kurnazlıklar ve etkinlikler göstermeliyiz. Fakat “resmi lisan” gerektiren konularda bunun tam tersi taktikler kullanacak, dürüstlük ve uysallık maskesi takacağız. Bu sayede, dikkatlerini çektiğimiz şeyin sadece dışına bakmaya alıştırdığımız Yahudi olmayanlar ve hükümetleri, bizi hala daha insanlığın hamisi ve kurtarıcısı sanmaya devam edecekler.

Tüm muhalif hareketlere , buna yeltenen ülkenin komşularının savaş ilan etmesini sağlayarak cevap verecek pozisyonda olmalıyız. Fakat, eğer bu komşularda birlik olup bize karşı çıkmaya cüret ederlerse, bu defa bir dünya savaşı ile mukavemet göstermeliyiz.

Siyasette başarının ilk şartı, girişimlerin gizliliğidir. Politikacıların söyledikleri ile yaptıkları birbirini tutmamalıdır.

Yahudi olmayanların hükümetlerini, bir kaç istisna dışında, bizim elimizde olan basın kanalıyla gizlice suflörlüğünü yaptığımız ve kamuoyu olarak gösterdiğimiz, arzu ettiğimiz sonuçlara nerdeyse yaklaşmış olan, geniş çapta tasarladığımız planımızın yararları doğrultusunda hareket etmeğe mecbur etmeliğiz.

Avrupadaki Yahudi olamayan hükümetleri kontrol altına alma planımız şöyle özetlenebilir: İçlerinden bir tanesine gücümüzü terör hareketiyle göstereceğiz. Hepsine karşı ise, eğer bize karşı ayaklanmalarına fırsat verirsek, Amerika, Japonya ve Çin silahlarımızla cevap vereceğiz

VIII. PROTOKOL:Kanuna uyunluğun iki yüzlü görevi…Masonik idarenin yardımcıları…Özel okullar ve süper eğitim sistemi…Ekonomistler ve milyonerler…Sorumlu devlet görevlerinin kimlere teslim edileceği…Kendimizi, düşmanlarımızın bize karşı kullanbileceği tüm silahlarla donatmalıyız. Hükümlerimizi,

anormal bir şekilde küstahça ve adaletsiz gibi görünecek şekilde belirtmemiz gerektiği zaman, kanuni terimler sözlüğünden en ince düğümler atılmış noktaları ve en gölgeli ifadeleri bulup çıkarmalıyız. Çünkü bu, hükümlerin kanun haline gelmiş en yüksek ahlaki prensipler olarak görünecekleri ifadelerle belirtilmesi çok önemlidir. Yöneticimiz etrafını, aralarında faaliyet göstermek zorunda kalacağı tüm medeniyet güçleriyle çevirmelidir. O, etrafını, siyaset yazarları, hukuk uygulayıcıları, idareciler, diplomatlar, ve nihayet özel okullarımızda süper eğitim çerçevesinde eğitilmiş kişiler ile kuşatacaktır.

Bu kişiler sosyal yapının tüm sırlarına sahip olacaklar, siyasi alfabeler ve siyasi kelimeler ile meydana getirilmiş tüm dilleri, insan doğasının altında yatan her türlü şeyi, oradaki hassas notaları ahenkli bir şekilde çalmayı bilecekler. Bu notalar, Yahudi olmayanların düşünce şekilleri, eğilimleri, kusurları, kötü huyları, meziyetleri ve bulundukları sınıfların ve durumların özellikleridir. Söylemeye gerek yoktur ki, yukarıda sözünü ettiğim otoritenin yüksek yardımcıları; yöneticilik görevleri sırasında, yaptıkları işin amacının ne olduğunu düşünme zahmetine girmeden ve bu işlerin neden yapılması gerektiğini asla incelemeden yapmaya alıştırılmış olan Yahudi olmayanlar arasından seçilmeyeceklerdir. Çünkü, Yahudi olmayanların yöneticileri, önlerine gelen kağıtları okumaksızın imzalarlar ve sadece kişisel menfaat gözeterek ya da hırsları nedeniyle hizmet ederler.

Tüm iktisat dünyasını hükümetimiz etrafında toplayacağız. Çünkü iktisat bilimi, Yahudilere verilen eğitimin temel prensibini oluşturur. Yine hükümetimizin etrafına bankacıları, sermayedarları ve bilhassa milyonerleri toplayacağız. Çünkü sonuçta her şey rakamlarla hallolacaktır.

Ülkemizde sorumlu mevkilere Yahudi kardeşlerimizi getirmemizde herhangi bir sakınca kalmadığı zamana kadar, bu mevkileri bir süre için, geçmişi ve şöhreti halk ile arsında uçurumlar oluşturan kişilere

Page 13: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

teslim edeceğiz. Bunlar, emirlerimize karşı gelmeye yeltenirlerse cezai yaptırımlar ve ortadan kaybolmalarla karşı karşıya kalacaklardır. Tüm bu önlemler, bu kişileri son nefeslerine dek çıkarlarımızı korumalarını sağlamak içindir

IX. PROTOKOL:Masonik prensipler uygulaması ile halkın yeniden eğitilmesi… Masonluğun parolası… Antisemitizmin anlamı… Mason diktatörlük… Terör… Masonluğa hızmet edenler… “Uzağı gören” ve “Kör güçler”in anlamı… Yönetim ve halk kitleleri arasında paylaşım… Liberalizm ehliyeti… Eğitim-Öğretimin ele geçirilmesi… Yanlış teoriler… Kanunların yorumu… Yeraltı…Prensiplerimizi uygularken, içinde yaşadığınız ve faliyet gösterdiğiniz halkın karakterine dikkat edin. Bu

prensiplerin genel olarak ve aynen uygulanması, halkın bizim modelimize göre yeniden eğitilmiş olduğu zamana kadar başarılı olamaz. Fakat göreceksiniz ki, bunları tedbirli bir şekilde uygularsak, on seneye kalmaz, en inatçı karaktler dahi değişecek ve halen hükmetmekte olduklarımızın saflarına yeni bir insan topluluğu eklenecektir.

Aslında Masonik parolamız olan “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” gibi liberal kelimeler, krallığımızı kurduğumuz zaman bizim tarafımızdan,”Özgürlük hakkı, Görev eşitliği, Kardeşlik idealleri” olarak sadece bir idealizmi ifade eden ve artık bir parola olmayan sözcükler haline getirilecetir. Bu sayede boğayı boynuzlarından yakalamış olacağız. Biz şimdiden, bizimkinden başka her türlü yönetim şeklini, her ne kadar bir çoğu hukuken varlığını sürdürüyor olsalar da, fiilen yok etmiş bulunuyoruz. Şimdilerde eğer bir devlet bize karşı bir protesto girişiminde bulunursa, BU BİZİM ONLARA ÖNCEDEN VERDİĞİMİZ EMİR VE YETKİ SAYESİNDE-DİR. Çünkü onların Yahudi düşmanlığı gösterileri, küçük kardeşlerimizi eğitebilmemiz için bize gereklidir. Da-ha fazla açıklamaya girmeyeceğim, zira bu konu daha önce aramızda defalarca konuşuldu.

Bizim için faaliyetlerimizi sınırlıyacak engeller söz konusu değildir. Üstün hükümetimiz, kabul edilmiş terminolojide diktatörlük olarak ifade edilen güç ve zora dayanan kavramlar gibi yasa dışı şartları da içinde barındırır. Size büyük bir gönül rahatlığı içinde söyleyebilirim ki, uygun zaman geldiğinde biz kanun koyucular, ölüm cezaları verip bunları infaz edeceğiz. Çünkü elimizde, sınırsız ihtirasımız, alev alev yanan aç gözlülüğümüz, merhametsiz hıncımız ve kinimiz gibi korkunç silahlar var.

Her şeyi yutan bütün terör hareketleri bizimle baş göstermiştir. Monarşiyi geri getirmek isteyenden tutun da, demagoglar, sosyalistlere, koministlere ve her türlü ütopyacılara kadar, her fikirden insan hizmetimizdedir. Bunların hepsine bir görev verdik. Her biri kendi adına yönetimlerin son kalıntılarını yok ediyor, düzenin tüm kurumlarını yıkıyorlar.Bu faaliyetler yüzünden bütün devletler ıstırap çekiyorlar. Onlar huzur istiyorlar ve barış için her şeyi feda etmeğe hazırlar. Fakat biz onlara bunu vermeyeceğiz. Ta ki uluslararası yönetimimizi tanıyıp, ona itaat edene kadar. Halk, sosyalizm konusunun uluslarası bir anlaşmayla çözülmesi gerektiğini yüksek sesle dile getirdi. Partilerin fraksiyonlara ayrılması onları bizim elimize düşürdü. Çünkü iddialı bir mücadeleyi sürdürmek için para gereklidir ve o da tamamen bizim elimizdedir.

Tahtlarında oturan Yahudi olmayan kralların ileriyi görme yeteneği ile halk kitlelerinin kör gücünün birleşmesi, bizim için tehlikeli olabilirdi. Fakat böyle bir ihtimale karşı gerekli olabilecek her türlü tedbiri aldık. Bu iki kuvvetin arasına terör dediğimiz bir duvar inşa ettik.

Bu yüzden halkın kör kuvveti bizim desteğimize muhtaç kaldı. Ve onlara sadece biz rehberlik edeceğiz. Şüphesiz kendi hedefimize yöneltmek amacıyla.

Kör halk kitlelerinin ellerinin bizim rehber ellerimizden ayrılarak, kendi başına özgür kalmasını engellemek için, şimdi ve sonra, her zaman onlarla yakın ilişkiler içinde olmalıyız. Şahsen olmasa bile ideoloji kardeşlerimizin bazıları vasıtasıyla. Yegane otorite olarak tanındığımız zaman, çarşılarda, pazar yerlerinde halk ile şahsen konuşacağız ve siyasi konularda, tabii bu konuları kendi çıkarlarımıza uygun şekillere sokarak onları eğiteceğiz.

Köy okullarında ne öğretildiğini kim araştıracak? Fakat bir hükümet yetkilisi ya da bizzat tahtındaki kral bir şey söyleyecek olursa, bütün herkesin bunu öğrenmemesi imkansızdır. Çünkü bu halkın sesiyle her tarafa yayılacaktır.

Yahudi olmayanların kurumlarını zamanından önce yıkmamak için, onlara hassasiyet ve zerafetle dokunduk ve mekanizmalarını hareket ettiren zemberekleri ele geçirdik. Bu zemberekler düzenin sıkı, fakat en hassas yerleridir. Onların yerine liberalizmin karışıklığa sebep olan aşırı serbestliğini yerleştirdik.

Page 14: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Kanunların uygulanmasına, seçimlerin kontrolüne, basına, fertlerin özgürlüğüne ve bilhassa özgür biçimde var olabilmenin köşe taşları olan eğitim ve öğretime el attık.

Yanlış oldukları bizce bilinen, bununla beraber bizim tarafımızdan aşılanan teori ve prensiplerle yetiştirmek suretiyle, Yahudi olmaynaların gençlerini aldattık, şaşırttık ve çürüttük.

Hali hazırda yürürlükte olan kanunlar üzerinde büyük değişiklikler yapmaksızın, sadece yorumlarının tam aksini yükleyerek, sonuçlara giden yola bazı büyük engeller diktik. Bu sonuçlar, önce bu yorumların kanunları maskelemesi ve sonrada karmaşık kanunlar ağını çözmeyi imkansız hale getirmesiyle, onları hükümetlerin gözünden tamamen gizlemesi gerçeği ile açıklanabilir.

Yahudi olmayanların, neler döndüğünü vaktinden önce anlamaları halinde, ellerinde silahlarıyle bize savaş açacaklarını söyleyebilirsiniz. Fakat batıda, buna karşı da bir önlemimiz var. Öğle dehşet verici bir önlem ki, en cesur yüreklerin bile göğüs kafesinin içinde küçük bir kuş gibi çırpınmasına sebep olur. Bütün başkentlerde dehşet verici bir terör dalgası ortaya çıkarılacak ve bu başkentler söz konusu terör hareketleri dahilinde bütün kurumları ve arşivleriyle havaya uçurulacaktır.

X. PROTOKOL:Siyasette dış görünüş… Alçaklığın dehası… Coup de etat (hükümet darbesi nin) vaadi… Evrensel oy kullanma hakkı… Kibirlilik… Mason liderler… Masonluğun yol gösyterdiği dehalar… Gelenek ve görevleri… Liberalizm zehri… Anaysa… Cumhuriyetler çağı… Başkanlar… Masonların kuklaları… Başkanların sorumlulukları… Masonluk; kanun yapıcı güç… Yeni cumhuriyetçi anayasa… Masonik despotizme geçiş… Tüm dünyanın efendisinin ilan edileceği an… Hastalıklar aşılamak ve diğer hileleri…Bugün daha önce söylediğim bir şeyi tekrarlayarak başlayacağım ve halkın ve hükümetin siyasette dış

görünüş ile yetindiğini aklınızda tutmanızı rıca edeceğim. Gerçekten de, temsilcileri enerjilerinin çoğunu kendi zevkleri için harcarken, Yahudi olmayanlar olayların altındaki gerçek anlamların nasıl farkına varabilirler?

Şimdi bahsedeceğim ayrıntıya dikkat etmek, politikamız için en önemli unsurdur. Yetki paylaşımı, konuşma ve din özgürlükleri, basın özgürlüğü, kanunlar önünde eşitlik, mülkiyet ve mesken dokunulmazlıkları, vergilendirme (gizli vergiler) gibi konular üzerinde duracağımız zaman, bu husus bize yardımcı olacaktır. Bütün bunlar halkın önünde açıkça değinilmemesi gereken konulardır. Bunlara değinmenin zorunlu olduğu hallerde de, isim isim sayılmamalı, hiçbir ayrıntıya girilmeden, sadece medeni hukuk kurallarının tarafımızdan kabul edildiği belirtilmelidir. Bu konuda ketum kalmamızın sebebi, bunlardan bir yada birkaçından vazgeçmek istersek, vazgeçtiklerimizi dikkat çekmeden saf dışı bırakabilmek için kendimize hareket serbestliği sağlamaktır. Eğer isim isim belirtirsek, o zaman bu özgürlüklerin hepsi varmış ve çoktan verilmiş gibi görünecektir.

Halk kitleleri, politik dehalara özel bir sevgi ve saygı besler ve onların bütün şiddet hareketlerini hayranlıkla karşılar. “Aşağılık! Evet aşağılık! Fakat, zekice bir oyun; fakat nasılda kurnazca uygulanmış, ne kadar muhteşem oynanmış, ne büyük cüret….” der.

Tüm ulusları, projesi bizim tarafımızdan hazırlanmış yeni ana yapının inşası işine sokabileceğimize güvenimiz tam. Her şeyden önce kendimizi silahlandırmamız ve yolumuza çıkacak tüm engelleri yıkacak olan faal işçilerimizin tam anlamıyla pervasız küstahlığı ve karşı çıkılamaz ruhsal kudretleri ile kendimizi donatmamız zorunludur.

Hükümet darbemizi gerçekleştirdiğimiz zaman tüm halklara şunu söyleyeceyiz: “Herşey korkunç bir şekilde kötü gidiyordu, herkes çektiği acılar yüzünden tükenmişti. Biz; milliyetler, sınırlar, para birimlerinin farklılığı gibi size ıstırap veren her şeyi ortadan kaldırıyoruz. Şüphesiz bize tabi olmamakta özgürsünüz. Fakat size önerdiklerimizi hiç denemeden haklarında herhangi bir yargıda bulunmanız mümkün olabilir mi?”

O zaman halk bizi övecek, beklentilerin ve umutların zaferini yaşarken bizi omuzlarında taşıyacaktır. İnsan ırkına mensup olanların meydana getirdiği en küçük topluluklara varıncaya kadar, yapacağımız toplantılar vasıtasıyla oy vermeyi öğreterek, bizi dünya liderliği koltuğuna oturtacak bir araç haline getirdiğimiz seçim o zaman amacına hizmet etmiş olacak ve bizi suçlamadan önce son bir kez olarak daha yakından tanıma konusunda ortak isteklerini açıklamalarını sağlayacaktır.

Kesin bir çoğunluk elde etmek için, sınıf ve vasıf farkı gözetmeksizin herkesin oy kullanmasını sağlamalayız. Zira kesin çoğunluk için eğitimli, zengin kesimlerin oyları yeterli değildir. Herkese kendilerinin ne kadar önemli olduğunu telkin ederek, Yahudi olmayanlar arasında, ailenin, tahsil ve

Page 15: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

terbiye ile ilgili değerlerin önemini azaltarak ve hatta aralarında, bireysel fikir ayrılıkları çıkma ihtimalini de ortadan kaldırarak, halk kitlesinin bizim önümüze geçmesini engelleyeceyiz.

Böylece kör ve kudretli bir güç oluşturacağız. Bu güç kitlelerin başına lider olarak geçirdiğimiz ajanlarımızın rehbereliği olmadan asla hiç bir doğrultuda hareket etmeyecektir. Halk bu rejime boyun eğecektir, çünkü kazançları, zevkleri ve her türlü çıkarlarının bu lidere bağımlı olduğunu bileceklerdir.

Bir hükümdarın planı sadece bir beyin tarafından hazırlanmalıdır. Çünkü bir çok kimsenin zihninde bölümler halinde parçalanmasına izin verilirse, asla sağlam bir şekilde oluşamayacaktır. Bu yüzden hareket planını bilmemize izin verilebilir, fakat planı oluşturan parçaların birbiriyle olan bağlarını, içindeki cümlelerin gizli anlamlarını, planın ustalığını alt üst etmeyelim diye tartışmaya izin verilmez. Böyle bir çalışmada, her çeşit görüşün etkisiyle bir takım değişiklikler yapmak, planın en derinlere kadar nüfuz etmesini, içerdiği entrikaların etkili olamsını engelleyecek olan yanlış anlaşılmalar ve yorumların planımızın üzerine damgalarını basmaları demektir.

Biz planlarımızın etkili ve uygun bir şekilde hazırlanmasını isteriz. Bu yüzden rehberimizin zekasının eserini halk kitlelerinin ya da bazı grupların pençelerine atmamalıyız.

Bu planlar mevcut kurumları hemen şimdi baş aşağı etmeyecektir. Onların yalnızca ekonomilerinde değişikliklere sebep olacaktır. Sonuç olarak tüm ilerleme hareketleri etkilenecek ve planımızda gösterilen okların istikametinde gideceklerdir.

Tüm ülkelerde çeşitli isimler altında var olan kurumlar hemen hemen aynı şeylerdir. Temsil etme, edilme, bakanlık, senato, devlet şurası, yasama ve yürütme organları. Size bu kurumların birbiriyle olan ilişkilerini açıklama gereği duymuyorum. Çünkü bunların hepsini zaten biliyorsunuz. Yanlız şu konuya çok dikkat edin; bu kurumlar devletin en önemli görevlerini yürütürler. Üzerinde önemle durmanızı rıca edeceğim ki; ben, “önemli” kelimesini kurumlar için değil, onların görevleri için kullandım. Sonuç olarak önemli olan kurumlar değil, onların görevleridir. Bu kurumlar kendi aralarında tüm idari yasama ve yürütme görevlerini paylaşmışlardır. Bu yüzden tıpkı bir insanın vücudundaki organlar gibi çalışırlar. Eğer devlet mekanizmasındaki bir parçaya zarar verirsek, devlet tıpkı bir insan vücudu gibi hastalanır ve…..ölür.

Liberalizmin zehrini devletlerin organizmasına soktuğumuz zaman, devletlerin bütün siyasi görüntüleri değişime uğradı. Hepsi ölümcül bir hastalığa yakalandı. Kan zehirlenmesi. Yapılması gereken tek şey, can çekişmelerinin sona ermesini beklemektir.

Liberalizm, Yahudi olmayanların yegane koruyucusunun, yani despotluğun yerini alan anayasal devletleri ortaya çıkardı. Ve bir anayasa hepinizin bildiği gibi; bir parti anlaşmazlıkları okulu, yanlış anlamalar, anlaşmazlıklar, sonuçsuz parti çekişmeleri yumağından başka bir şey değildir. Kısacası, devlet faaliyetlerinin şahsiyetini yıkmaya hizmet eden her türlü şeyin okulu.

Hatiplerin kürsüsü de basından daha az etkili değildir. İdarecileri hareketsizliğe ve acze mahkum etmiş, onları faydasız ve lüzumsuz kılmıştır. İdareciler bu nedenle bir çok ülkede mevkilerini kaybetmişlerdir. Böylece cumhuriyetler çağının gerçekleştirilmesi olanağı doğdu ve sonra biz yöneticiği, bir yönetici karikatürü ile; halk kitlelerinin, bizim kuklamız olan yaratıkların, kölelerimizin arasından seçtiğimiz bir başkan ile değiştirdik. Bu Yahudi olmayan halkın altına mayın döşeme operasyonuydu. Hatta “Yahudi olmayan bütün halkların” demeyi tercih ederim.

Yakın bir gelecekte başkanların sorumluluklarını düzenleyeceğiz.O zaman bizler, önemsiz kişiler pozisyonunda, şahsiyetsiz kuklamızın sorumlu olacağı işleri

tamamlayacağız. İktidarı ele geçirmeye çalışanların safları zayıf düşerse, başkan bulmanın imkansızlığından doğan bir çıkmaz ülkeyi altüst ederse bundan bize ne.

Planımızın bu sonucu sağlayabilmesi için, seçimleri öğle başkanlar lehine düzenleyeceğizki, geçmişinde mesela; “panama”olayı gibi ya da başka türden karanlık ve açıklığa kavuşmamış lekeler olacak. Böylelikle bunlar bir taraftan sırlarının açığa çıkarılma korkusu, diğer taraftan da iktidar arzularını gerçekleştiren herkesin doğal olarak yapacağı gibi, iktidarın ayrıcalıklarını, menfaatlerini ve başkanlık makamının onurunu elinde tutmak amacıyla, planlarımızın başarısı için çalışan güvenilir ajanlarımız olacaklardır. Temsilciler meclisi, başkanları kendi içinden seçecek. Fakat biz yeni kanun teklif etme ya da mevcut kanunlar üzerinde değişiklik yapma yetkisini alacağız. Çünkü bu hak, kukla olan sorumlu başkan aracılığıyla tarafımızdan kullanılacaktır.

Tabii başkanın otoritesi, bundan sonra mümkün olabilecek her türlü saldırının hedefi haline gelecek. Fakat biz ona nefsi müdafaa hakkı tanıyacağız ve halkın, temsilcileri hakkında karar vermesi için, halkoyuna başvuru hakkı tanıyacağız. Şöyle de söylenebilir: “Halkın büyük çoğunluğu olan bizim kör kölelerimizin oyuna başvuru hakkı.” Bundan başka başkana tek başına savaş açma yetkisi vereceğiz. Bu son yetkiyi haklı kılmak için, başkanın ülkenin ordusunun başkomutanı olması dolayısıyla, ordunun onun emrinde olması gerektiği, yeni cumhuriyet anayasasının korunması için bunun gerekli olduğu şeklinde bir bahane göstereceğiz.

Page 16: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Böylece, bu anayasının sorumlu temsilcisi olarak anayasayı savunma yetkisi başkana ait olacaktır. Kolaylıkla anlaşılacağı gibi, bu şartlar altında sandığın anahtarı elimizde olacak ve artık bizim dışımızda hiç kimse yasama gücünü yönetemeyecektir.

Bunun yanısıra, yeni cumhuriyet anayasasının ortaya konmasıyla, siyasi sırların korunması bahanesiyle meclisten hükümet tedbirleri üzerine gensoru verme yetkisini alacağız. Ve ayrıca, yeni anayasa ile temsilcilerin sayısını en aza indireceğiz. Böylece siyasi ihtirasları ve siyasete duyulan ilgiyi nispeten azaltacağız. Eğer yinede, küçük bir ihtimalle de olsa, bu kadar az sayıdaki temsilcilerin içinde ihtiras ateşiyle yananlar çıkacak olursa, halk oylaması yolunu harekete geçirerek onları hükümsüz kılacağız. Meclis ve senato başkanlarını atama yetkisi başkanın olacaktır. Parlementoların devamlı toplantıları yerine, oturum sürelerini bir kaç aya indireceğiz. Bundan başka, başkanlar icra gücünün başı olarak parlementoyu toplantıya çağırmak ve feshetmek yetkilerine ve bu son halde, yeni parlementer atamalarını geciktirme yetkisine sahip olcaktır.

Aslında kanuna aykırı olan bu eğlemlerin sonucunda, başkanın bizim planlarımızda tespit ettğimiz zamandan önce, bizim verdiğimiz sorumluluk yüzünden kötü durumda kalmaması için, etrafındaki üst düzey bürokratların ve diğer memurların bizzat kendilerinin önlem almalarını telkin edeceğiz. Böylelikle, başkanı bu düzenlerin içinden sıyırıp, kendilerini günah keçisi gibi ortaya atacaklardır.

Biz bu rolü oynama görevinin tek bir devlet memuruna değil, senato, devlet konseyi ya da bakanlar kuruluna verilmesini özellikle tavsiye ederiz. Başkan değişik şekillerde yorumlamaya müsait kanunları bizim isteklerimiz açısından yorumlayacak ve biz ihtiyaç duyduğumuz zaman onları iptal edecektir. Bunun yanında, yasa tasarıları teklif etme yetkisine sahip olcaktır. Her iki yetkiyi de devletin yüksek çıkarları bahanesiyle vereceğiz.

Bu tedbirler sayesinde yetkiyi ele geçirdiğimiz zaman, başlangıçta devletlerin anayasalarına, her türden anayasanın ortadan kaldırılması sürecine geçişi hazırlamak için sokmak zorunda olduğumuz her şeyi adım adım, yavaş yavaş yok etme gücüne sahip olacağız ve sonrada bütün hükümetleri despotluğumuza katma zamanı gelecek.

Despotluğumuzun kabul edilmesi, anayasının ortadan kaldırılmasından önce de olabilir. Ne zaman ki, halk idarecilerinin bizim hazırlayıp uygulatacağımız düzensizliklerinden ve beceriksiziklerinden tamamen bıkmış bir halde, yüksek sesle bağırmaya başlayarak, “Onları yok edin. Bize; tüm dünyaya, bizi bir araya getirecek, anlaşmazlık nedenlerini sınırlar, milliyetler, dinler, devlet borçları ortadan kaldıracak ve yöneticilerimiz ve temsilcilerimizin yönetimleri altında bulamadığımız barışı ve huzuru getirecek bir kral verin” diyecekler, işte o zaman despotluğumuz kabul edilmiş olacaktır.

Fakat hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki, tüm ulusların bu türden arzuları dile getirmesini sağlamak için bütün ülkelerde, insanlığı tamamen tüketecek derecede kavgalar, kin, mücadele, fesatlık, hatta işkence, açlık, hastalıklar aşılamak ve yokluk gibi yöntemler kullanarak, halkların hükümetlerle olan ilişkilerini onarılamaz derecede bozmamız gerekir ki, Yahudi olmayanlar tamamıyle hakimiyetimiz altında olan parasal ve diğer her türlü konuda bizden başka sığınacakları bir yer olmadığını anlasınlar.

Ancak, biz dünya uluslarına nefeslenecek bir an bile tanırsak, özlemle beklediğimiz an belki de hiç gelmeyecektir.

XI. PROTOKOL:Yeni anayasa programı… Arzu ettiğimiz devrimin net detayları… Yahudi olmayanlar bir koyun sürüsü… Gizli Masonluk ve göstermelik locaları…Daha önceden belirttiğimiz gibi, başkanın otoritesinin madde hali olan devlet şurası, yasamanın,

hükümdarın kanun ve kararnamelerinin yayın organı da denilebilecek göstermelik bir parçası olacaktır.Öyleyse yeni anayasa programı şudur:1. Yasama kurullarına tekliflerde bulunma kisvesi altında,2. Genel düzenlemeler ve senato kararları kisvesi altında, başkanın kararnameleri ve bakanlar

kuru-lu kisvesi altında devlet şurası önergeleri ile,3. Ve uygun bir fırsat çıkması halinde bir devrimle, kanunları, yetkileri ve adaleti biz yapacağız.Hareket şeklimizi yaklaşık olarak belirlediğimize göere, devlet mekanizmasının önceden belirlenmiş

işleyişi sürerken, biz de hala daha tamamlamak zorunda olduğumuz devrim kombinasyonlarını detaylandırmakla ilgileneceğiz. Bu kombinasyonlar ile basın hürriyeti, birlik ve cemiyet kurma hakkı, vicdan hürriyeti, seçme seçilme hakkı ve insanlığın belleğinden sonsuza dek silinmesi gereken diğer bir çok konuyu ve anayasanın ilanından sonraki katlanılması gereken radikal değişiklikleri kasdediyorum.

Ancak o zaman tüm buyruklarımızı ilan edebileceğiz. Çünkü öncesinde yapılacak her türlü gözle görülür değişiklik; (eğer bu değişiklik kaba bir sertlikle, şiddet anlayışı ve kısıtlamalarla getirilirse) aynı doğrultuda

Page 17: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

yeni değişikliklerinde yapılacağı korkusu ile ümitsizliğe sürükleyebilir. Diğer taraftan, eğer bu değişiklik fazlaca hoşgörülü bir anlayış ile getrilirse, bizim kendi hatamızı kabul ettiğimiz söylenecektir ki, bu da otoritemizin “yanılmazlık” şöhretini yok eder. Bu yüzden hiç kimsenin minnet duygusunu kazanamayız, çünkü buna mecbur kaldığımız düşünülecektir ve yukarıda açıkladığım nedenlerden dolayı tehlike yaratacaktır. Bunların her ikisi de yeni anayasanın itibarını zedeleyecektir. Bizim arzumuz, yani anayasa kabul edildiği andan itibaren, dünya halkları hala daha devrimin başarılmış olmasından dolayı sersemlemiş, dehşet ve kararsızlık içindeyken dirençli ve zapt olunamaz olduğumuzu, ne kadar güçlü olduğumuzu, bu yüzden onları hiç bir durumda hesaba katmayacağımızı, şimdiye kadar onların fikir ve arzularına zerre kadar değer vermediğimizi, her an her yerde ortaya çıkabilecek gösteriyi, her ifadeyi karşı konulamaz gücümüzle ezmeye hazır ve muktedir olduğumuzu, istediğimiz her şeyi elde edecek gücümüz olduğunu ve bu gücü onlarla hiç bir şekilde paylaşmayacağımızı bilip kabul etmeleridir.

Bundan sonra korkuyla titreşip, her şeye göz yumarak tüm bunların sonunda olacakları beklemeye razı duruma gelecekler.

Yahudi olmyanlar koyun sürüsüdür ve bizde kurtlar. Koyun sürüsüne kurtlar daldığı zaman ne olur bili-yorsunuz.

Her şeye göz yumarak meydana gelecekleri beklemeleri için bir başka neden de, onlardan geri aldığımız tüm hak özgürlükleri, barış düşmanlarını bastırıp, tüm partileri uslandırdığımızda tekrar geri vereceğimize dair ümitlendirmemizdir.

Özgürlüklerini geri almak için ne kadar bir süre bekleyeceklerini konuşmaya dahi değmez.Biz tüm bu yöntemleri, hangi amaçla yarattık ve bunların anlamının ne olduğunu araştırmaları için en

küçük bir fırsat dahi tanımadan Yahudi olmayanların kafalarına yerleştirdik. Dağılmış kabilemizin normal yollarla elde edemeyeceği şeyleri dolambaçlı yollarda elde etmesi için değilse ne için? İşte bu, gizli Mason teşkilatımızın (Mason localarına göstermelik olarak, arkadaşlarının gözüne bir avuç toprak serpmek için aldığımız, Yahudi olmayan sığırların asla bilmediği ve şüphe dahi etmedikleri) bilinmeyen temeli ve amaçları olarak hizmet görmüştür.

Tanrı bize, biz seçilmiş ırka bütün gözlere bizim zayıflığımızmış gibi görünen “dağılma” yı ihsan etti ve bununla, bizi şimdi bütün dünyanın hükümdarı olmaya çok yaklaştıran gücümüzün ortaya çıkmasını sağladı.

Atmış olduğumuz temel üzerine kuracağımız bina için çok fazla bir yolumuz kalmadı.

XII. PROTOKOL:Özgürlük kelimesinin Masonik tercümesi… Mason krallığında basının geleceği…Basının kontrolü... Ajanslar… Masonluğun ilerleme anlayışı nedir… Basınla ilgilibiraz daha… Bugünkü basında Masonik dayanışama… Yeni rejimin yanılmazlığı…Çeşitli anlamlar yüklenebilen “özgürlük” kelimesi tarafımızdan şöyle tarif edilmektedir:Özgürlük, kanunun izin verdiği şeyleri yapma hakkıdır. Kelimeye bu şekilde bir anlam yüklememiz,

uygun zaman geldiğinde bize fayda sağlayacaktır. Çünkü kanunlar tamamen bizim isteklerimiz doğrultusunda kaldırılıp, yine bizim isteklerimiz doğrultusunda yapılacağından, özgürlük tamamen bizim elimizde olacaktır.

Basının hakkından gelmek için şu yöntemleri kullancağız: Bugünkü basının rolü nedir? Amacımız için ihtiyaç duyduğumuz hisleri kamçılar ve alevlendirir, ya da partilerin bencilce amaçlarına hizmet eder. Basın genelde tatsız, haksız ve yalancıdır. Halkın büyük bir kısmı basının gerçekte hangi amaçlara hizmet ettğine dair en ufak bir fikre sahip değildir. Biz basına eğer vuracağız ve sıkı bir dizginle frenleyeceğiz. Aynı şeyi matbaalarda basılan her şey için yapacağız. Değilse, kitapların ve broşürlerin hedefi olarak kalırsak, basının çabalarını defetme çabalarımız ne işe yarar? Günümüzde sansür zorunluluğu yüzünden ağır bir gider kaynağı olan basılı yayınları, devletimiz için çok karlı bir gelir kaynağı haline getireceğiz. Şöyle: Özel bir damga vergisi koyacağız, herhangi bir basın kuruluşu ya da matbaanın kurulmasına izin verirken, ihtiyaç akçesi ve maddi teminat isteyeceğiz. Tüm bunlar hükümetimize karşı basın yoluyla yapılabilecek olası saldırılara karşı güvence oluşturacaktır. Herhangi bir saldırı girişiminde (eğer hala niyetlenebilecek olursa) merhametsiz para cezaları vereceğiz. Damga vergisi, maddi teminat, ihtiyat akçesi gibi tedbirler hükümetimize olağanüstü büyüklükte bir gelir kaynağı yaratacak. Parti organlarının aleyhimize yayın yapmak uğruna para esirgemeyeceği bir gerçektir. Fakat biz bunları bize ikinci kez saldırdıkları zaman sustaracağız. Hiç kimse hükümetimizin yanılmazlık halesini lekeleyemez. Herhangi bir yayını durdurmak için, “sebepsiz ve haksız yere halkın aklını karıştırdığı” iddia edilecektir. Şuna dikkatinizi çekerim ki bize saldıranlar arasında, bizim tarafımızdan kurulan yayın organlarıda bulunacaktır. Fakat onlar özellikle bizim önceden

Page 18: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

değiştirmeyi kararlaştırdığımız noktalara saldıracaklardır. Bizim kontrolümüzden geçmeden tek bir tebliğ dahi halka ulaşmayacaktır. Hatta tüm haberlerin, dünyanın dört bir yanından bürolarına haber yağan bir kaç ajans kanalıyla yayınlandığını düşünecek olursak, şimdiden bu sonucu elde etmiş olduğumuzu görürsünüz. Bu ajanslar sonuçta tamamen bizim olacak ve sadece bizim onlara emrettiğimiz doğrultuda yayın yapacaklar.

Eğer biz şimdiden, Yahudi olmayanların hepsinin, dünyada olup bitenlere burunlarının üzerine yerleştirdiğimiz gözlüklerin renkli camlarından bakmalarını sağlayabilecek kadar zihinlerini ele geçirdiysek, eğer şimdiden Yahudi olmayan avanakların devlet sırrı dedikleri şeylere ulaşmamızı engelleyecek tek bir devlet dahi yoksa; tüm dünyaya hükmedecek kralımızın karşısında, dünya hükümdarları olarak kabul edileceğimiz zamanki durumumuzu siz düşünün.

Tekrar matbaaların geleceğine dönelim. Yayıncı, matbaacı ya da kitapevi sahibi olmak isteyen herkes, bu işler için bir hata yapmaları halinde derhal tutuklanacaktır. Bu gibi önlemler ve düşünceler hükümetimizin elinde bir eğitim yöntemine dönüşecek ve bu yolla insan kalabalıklarının yoldan saptırılmasına ve hayali “gelişme” fikirlerine kapılmasına izin verilmeyecektir. Aramızda, bu hayali fikirlerin doğrudan doğruya, insanların arasında hükümeti hedefleyen anarşık bağlar doğuracak olan budalaca tasarılara dönüştüğünü bilmeyen yoktur. Çünkü gelişme, daha doğrusu gelişme fikri her çeşit özgürlük kavramını gündeme getirdi, fakat sınırlarını belirlemeyi başaramadı. Liberal olarak anılan herkes, fiilen değilse bile fikren anarşisttir. Hepsi de “özgürlük” hayaletinin peşinde, yanlızca muhalefet etmiş olmak için muhalefet ederek kargaşa yaratıyor ve kuralları çiğniyorlar.

Gelelim periyodik yayınlara. Basılı her şeye olduğu gibi bunlara da sayfa başı damga vergisi ve teminat zorunluluğu getireceğiz. Ve eğer kitabın sayfa sayısı otuzdan az ise, bu tür kitapları, bir taraftan basılı zehirlerin en kötü şekli olan dergilerin sayasını azaltmak, diğer taraftan da, bunlar pahalı olacağı için, yazarları; az okunacak uzun eserler yazmaya zorlamak için broşür sayacağız ve iki kat vergi alacağız. Aynı zamanda, zihinlerin bizim çıkarlarımız doğrultusunda etkilenmesini sağlamak için, kendimiz ucuz ve okumaya doyulmayacak yayınlar çıkaracağız . Vergiler, can sıkıcı yazarlık heveslerini kısıtlayacak ve cezai sorumluluklar yazarların bize bağımlı olmalarını sağlaycak. Ve eğer hala daha bize karşı yazmaya yeltenecek olursa, eserlerini bastırabilecekleri hiç bir yer bulamayacaklar yayıncılar ya da matbaacılar herhangi bir eseri yayınlamadan önce, bu işi yapmak için yetkili makamlara müracaat etmeye zorunlu olacaklardır. Böylece bize karşı hazırlanan tüm entrikaları önceden öğreneceğiz ve onlardan önce davranarak, ele aldıkları konu hakkında yapacağımız açıklamalarla onları etkisiz kılacağız.

Gazete ve kitap en önemli iki eğitim aracıdır. Bu yüzden hükümetimiz gazetelerin büyük çoğunluğuna sahip olacaktır. Bu sayede özel mülkiyetin elindeki basının zararlı etkileri işlevsiz kalacak ve biz halkın fikirleri üzerinde son derece güçlü etkiler bırakabilecek duruma geleceğiz. Eğer on gazete kurulmasına izin vermişsek, biz kendimiz otuz tane kuracağız. Bu, diğer yayınlar içinde aynı oranda geçerli olacaktır. Bununla beraber, halk bu konuda kesinlikle şüphelenmemelidir. Bu yüzden yayınlayacağımız tüm gazete ve dergiler, görünüşte tamamen karşıt görüş ve eğilimlerde olacak, böylece bize karşı bir güven oratmı oluşacak ve durumdan hiç şüphelenmeyen rakiplarimiz tuzağa düşerek zararsız hale geleceklerdir.

Ön sırada resmi nitelik taşıyan yayın organları olacaktır. Bunlar çıkarlarımızın daimi koruyucuları olacak ve bu yüzden çok fazla etkili olmayacaklardır.

İkinci sırada yer alanlar, yani yarı resmi yayın organlarımız ki, bunlar ılımlı ve duygusuz bir etki yaratacaklardır.

Üçüncü sıraya, kendi kendimize muhalefet edeceğimiz yayın organlarımızı koyacağız.Bunlardan en az bir tanesi bizimle taban tabana zıt bir görüntü sergileyecek ve gerçek muhaliflerimiz, bu sahte muhalefeti bütün kalpleriyle benimseyerek bize bütün sırlarını açıklayacaklardır.

Tüm gazetelerimiz mümkün olan bütün kılığa (aristokrat, cumhuriyetçi, devrimci, ve hatta anarşist) girecekler. Tabii anayasa mevcut olduğu sürece. Hint tanrısı Vishnu gibi yüz tane eli ve kamuoyunun gerek duyduğu her şey için bir parmağı olacak. Ne zaman bir heyecan doğsa, bu eller, fikirleri bizim amaçlarımıza yönlendireceklerdir. Zira heyecanlanan bir hasta muhakeme yeteneğini yitirir ve her türlü telkine açık bir hale gelir. Kendi tarafındaki bir gazetenin fikirlerini tekrarladıklarını sanan ahmaklar, gerçekte bizim fikirlerimiz ya da bizim için cazip olan fikirleri tekrar etmiş olacaklardır. Boş inançlarla kendi partilerinin yayın organlarını takip edenler, aslında bizim onlar için açtığımız bayrağı takip edecekler.

Gazetelerden oluşan militan ordumuzu bu anlayışla yönetmek için, organizasyonumuzu yaparken çok özel bir dikkat göstermeliyiz. Merkezi basın dairesi adı altında, konuyla ilgili toplantılar düzenleyeceğiz ve bu toplantılarda ajanlarımız aracılığıyla, dikkat çekmeden günlük talimatları ve parolaları vereceğiz. Yayın organlarımız, kendimizi resmi açıklamalarla yapabildiğimizden çok daha iyi ifade edebilmemizi

Page 19: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

sağlamak amacıyla, tartışma ve yalanlama gibi yollarla, fakat daima yüzeysel olarak, konunun özüne inmeden, resmi nitelikteki gazetelerimize karşı sahte bir savaşta yaylım ateşi sürdürecekler.

Bize karşı düzenlenen bu saldırılar, bir amaca daha hizmet edecektir. Halkın tam anlamıyla bir konuşma özgürlüğü olduğuna inandıracak ve ajanslarımıza, tüm muhalif yayın yönetimimize karşı esaslı bir muhalefet yapamadıkları için boş şeyler saçmalayan yayınlar olduğunu iddia etme fırsatını vereceklerdir.

Bu oraganize yöntemler, halk tarafından fark edilmeyen, fakat halkın sevgisini ve güvenini hükümetimize yöneltmeye yarayan, en ince ayrıntısına dek hesaplanmış ve kesin bir şekilde güvenilir yöntemlerdir. Ayağımızın altındaki toprağı çok dikkatli bir şekilde yoklayarak, bu yöntemler sayesinde, zaman zaman gerektiği şekilde gerçekleri ya da onların tekziplerini iyi yada kötü karşılanacaklarına göre, kah yalan olarak yayınlayarak halkı siyasi konularda heyecanlandıracak ya da yatıştırıcak, kah ikna edecek ya da kafalarını karıştırıcak konumda olacağız.

Basının hakkından gelmek için, (daha önceden açıkladığım) kullanacağımız yöntemler sayesinde, muhaliflerimiz görüşlerini kesin ve net olarak ifade edebildikleri yayın organları üzerindeki idarelerini yitirdikleri zaman, onlara karşı kesin bir zafer kazanmış olacağız. Hatta onlara yüzeysel istisnalar dışında, tekzip etme gereği dahi duymayacağız.

Üçüncü grup basın organlarımız sayesinde, tarafımızdan yapılan deneme atışlarını, gerekirse yarı resmi olan-larda tekzip edeceğiz.

Günümüzde, sadece Fransız basınını ele alalım. Orada parola ile işleyen Masonik dayanışmayı açığa vuran gazeteler vardır. Bütün yayın organları mesleki sırlar ile birbirlerine bağlanmıştır. Eskilerin kahinleri gibi, aralarından hiç birisi bilgi kaynaklarının sırrını, açıklaması kendi aralarında kararlaştırılmadıkça dışarıya vermezler. Gazetecilerin hiçbirisi mazilerinde yüz kızartıcı bir takım suçlar olmaksızın mesleğe kabul edilmeyecekleri için, içlerinden hiçbiri bu sırrı açıklama riskine girmeyecektir. Zira kendi suçu derhal açığa çıkarılır. Bu sırlar bir kaç kişinin arasında kaldığı sürece, gazetecinin itibarı, ülkenin çoğunluğunu peşinden sürükler. Kitleler de onu heyecanla takip eder.

Bizim hesaplarımız özellikle taşra vilayetlerini kapsar. Oralarda, herhangi bir anda başkentlere saldırabilmemize olanak verecek ve başkentlere, taşra vilayetlerinin kendi beklentileriymiş gibi göstereceğimiz beklentileri alevlendirmek zorundayız. Tabii bunların kaynağı daima tek ve aynıdır. Yani biz. Bize gerekli olan, gücümüzün doruğuna ulaşıncaya kadar geçecek süre içinde başkentlerin, taşra halkının yani bizim ajan kadromuzca hazırlanmış çoğunluğun istekleri içinde boğulmuş hale gelmeleridir. İhtiyacımız olan şey, o en uygun zamanda, iktidarı ele geçireceğimiz anda başkentlerin, taşradaki çoğunluğun da bunu kabul ettiğini düşünerek, artık herhangi bir müzakere yapmayacak durumda olmasıdır.

Hakimiyeti tamamen ele alacağımız yeni rejime geçiş döneminde, halkın içindeki kanunsuz hareketlerin hiçbir basın organı tarafından açığa çıkarılmasına izin vermemeliyiz. Yeni rejimin, halkı, suç işlemeyi dahi gerektirmeyecek kadar tatmin ettiği görüntüsü vermek için bu şarttır. Suç işlediğini, ancak o cürümlere maruz kalanlar ve tesadüfen şahit olanlar bileceklerdir.

XIII. PROTOKOL:Günlük geçim ihtiyacı… Siyasetin sorunları… Sanayinin sorunları… Eğlence… Halka mahsus eğlence yerleri… Gerçek tektir… En büyük sorun…Günlük geçim ihtiyacı Yahudi olmayanları sessiz kalmaya mecbur eder ve onları aciz hizmetkarlarımız

haline getirir. Yahudi olmayanlar arasından basın kuruluşlarımızda işe aldığımız ajanlarımız, bizim talimatlarımızla, doğrudan doğruya resmi belgelerde yayınlanması bizim için uygun olmayan her şeyi yüksek sesle tartışacaklar ve bu gürültü patırtı arasında biz sessizce gerekli tedbirleri alarak sonuçlandıracağız ve sonra bunları kibar bir dille halka sunacağız. Bunlar ve daha başkaları halka, ıslah çalışmaları olarak gösterilecek ve hiç kimse yerleşmiş bir konunun yürürlükten kalkmasını istemeye cesaret edemeyecek ve basın, halkın düşüncelerini yeni meselelere çevirecektir. (halkı daima yeni şeyler aramaya biz alıştırmadık mı?) Tartışmak üzere ortaya çıktığı konular hakkında en ufak fikir sahibi olmadıklarını dahi anlayamayan beyinsizler, kendilerini bu konulara atacaklardır. Siyasi meseleler, asırlardan beri onları yaratan ve yönetenlerden başkası için ulaşılması imkansız meselelerdir.

Bütün bunlardan görüyorsunuzki, biz halkın fikrini almakla sadece kendi mekanizmamızın çalışmasını kolaylaştırıyoruz ve dikkat etmişsinizdir ki bunlar faaliyetlerimiz için değil, herhangi bir konudaki fikirlerimizi onaylatmaya çalışıyormuşuz gibi görünmek içindir. Üzerimize aldığımız her işte, inançlarımıza bağlı bir ümitle, toplum yararı için çalıştığımızı beyan ediyoruz.

Bize sorun çıkarabilecek kişilerin zihinlerini, siyasi tartışmalardan başka yönlere çekmek için yeni konuları, yani sanayi konularını öne sürüyoruz. Bırakın bu konuyu kendi kendilerine budalaca tartışsınlar.

Page 20: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Kitleler siyasi faaliyet olarak düşündükleri her şeyden uzak durmaya özen gösterirler, (ki biz onları Yahudi olmayan hükümetlere karşı bir savaş aracı olarak kullanmak üzere hazırlıyoruz) ancak şu şartla ki, yapacak yeni şeyler bulsunlar. Bu sebeple biz, halk kitleleri ne durumda olduklarını anlamasınlar diye, oyunlar, zevkler, eğlenceler, tutkular ve halka açık eğlence yerleri vasıtasıyla akıllarını çeleceğiz. Çok yakında her çeşit spor ve sanat yarışmalarının düzenlenmesini basın aracılığıyla gündeme getireceğiz. Bu çeşit ilgi alanları yaratarak onların zihinlerini, bizim onlarla mücadele etmemizi gerektirecek konulardan başka taraflara yönlendireciğiz.

Halk kendi başına düşünceler geliştirip, bunları etrafına yansıtma alışkanlığından vazgeçtikçe, bizimle işbirliği içinde olduğundan şüphe etmediğimiz kişiler vasıtasıyla, onları bizim doğrultumuzda düşünmeye yönlendireceğimiz için, bir zaman sonra bizimle aynı ağızdan konuşmaya başlayacaklardır.

Liberal ve ütopyacıların rolü, hükümetimizin tanınmasıyla sona erecektir. O zamana kadar bize hizmet etmeye devam edeceklerdir. Ve bu yüzden, biz onların zihinlerini her türlü yeni ve güya ilerici boş kavramlar ve tuhaf teorilerle yönetmeye devam edeceğiz. İerleme, Tanrının seçtiği kavim olan bizlerden başkası bilmesin diye, gerçeyi gizlemeye hizmet eden yanıltıcı bir kavramdır. Krallığımızı kurduğumuz zaman, insanlığı lütufkar yö-netimimizin bayrağı altında toplamak amacıyla hatiplerimiz, insanlığın altüst olmasına sebep olan büyük sorunları tek tek anlatacaklar.

XIV. PROTOKOL:Geleceğin dini… Köleliğin gelecekteki durumu…Geleceğin dininin erişilmez öğretileri… Gelecekte basılı materyaller…Krallığımızı kurduğumuz zaman, seçilmiş kavim olmamız nedeniyle kaderimizin bağlı olduğu ve bizim

kaderimizi dünyanın kaderi ile birleştiren, tek olan Tanırı’ya ait dinimizden başka dinlerin mevcut olması bizim için istenmeyecek bir şeydir. Bu yüzden bütün inanç sistemlerini dünya üzerinden kadırmalıyız. Eğer bu durum Tanrı’ya inanmayan insanların çıkmasına sebep olursa, (ki onlara bugün bile rastlıyoruz) bu sadece bizim, görüşlerimizle araya girdiğimiz bir geçiş süreci olarak kalmayacak, aynı zamanda o nesillere, bizim Musa dinimize kulak vermeleri için bir uyarı olacak ve dinimizin tamamen sağlam temeller üzerinde ve ayrıntılı bir şekilde tasarlanmış sistemi, bütün insanlığı bizim tebaamız haline getirecektir. Biz onun, ileride belirteceğimiz gibi tüm terbiyevi gücünün temeli olan mistik tarafını özellikle ortaya koyacağız. Sonra elimize geçen her fırsatta yayınlayacağımız makalelerle, kendi lütufkar yönetimimiz ile öncekileri karşılaştıracağız. Her ne kadar yüzyıllarca süren sıkıntılar sonucu elde edilmiş isede, huzur, çıkarlarımızı arzu ettiğimiz en üst seviyelere taşıyacaktır. Yahudi olmayan hükümetlerin hatalarını en belirgin şekilde vurgulayacağız. Onlara öğle büyük nefret aşılayacağız ki, halk, köleliğinin huzurunu özgürlüğün övünç kaynağı olan, insanlığa tarifsiz işkenceler yapan ve insan varlığının tüm kaynaklarını ne yaptığından habersiz alçak maceracılar sürüsüne sömürten haklarına tercih edeceklerdir. Yahudi olmayanların devlet yapılarını çökertmek için el altından onları kışkırtarak yaptığımız faydasız yönetim şekli değişiklikleri, halkı o kadar bıktıracak ki, yeniden huzursuzluklara ve sefaletlere düşme riskine girmektense, yönetimimiz altında olmayı tercih edeceklerdir.

Aynı zamanda, Yahudi olmayan hükümetlerin; hayali sosyal fayda planlarının peşine düşerek, insanlığa gerçekten faydası olan her şeyi anlamaktan yoksun olmaları nedeniyle, insanlığa yüzyıllardır çektirdikleri eziyetleri ve bu planlarının insan yaşamının temeli olan insan ilişkilerini asla daha iyiye değil, tam tersi daha da kötü bir duruma getirdiğine dikkat etmeyerek yaptıkları tarihi hatalar üzerinde ısrarla durmayı ihmal etmeyeceğiz.

Prensiplerimizin ve yöntemlerimizin bütün gücü, bizim onları eski düzenin ölmüş ve çürümüş oluşum-larının parlak tezadı olarak gösterip yorumlamamızda yatar.

Filozoflarımız, Yahudi olmayanların değişik inançlarının hatalı yönlerini tartışacaklardır. Fakat bizim inancımız, bizden başka hiç kimse tarafından tam olarak öğrenilemeyeceği ve bizden olan hiç kimsenin de inancımızın sırlarını açığa vurmaya cesaret edemeyeceği için, inancımızın bakış açısı hiç bir zaman, hiç kimse tarafından tartışma konusu yapılamayacaktır.

İlerici ve aydın olarak tanınan ülkelerde anlamsız, iğrenç, nefret uyandıran bir edebiyat türü yarattık. Üst düzey yönetimimizin yayınlayacağı parti programımızın dili ile bu edebiyat arasındaki farkı etkili bir şekilde göstermek amacıyla, iktidara geldikten sonra, bir süre daha bu edebiyatın varlığını sürdürmesini teşvik edeceğiz. Yahudi olmayanların liderleri olmak üzere yetiştirilmiş olan insanlarımızın hazırlayacağı söylevler, projeler, anılar, makaleler tarafımızdan Yahudi olmayanların düşüncelerini etkilemek ve onları daha önceden belirlediğimiz bilim anlayışı ve şekillerine yönlendirmek için kullanılacaktır.

Page 21: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

XV. PROTOKOL:Tüm dünyada eş zamanlı devrim… İdamlar… Yahudi olmayan Masonluğun gelecekteki kaderi… Yönetimin mistisizmi… Mason localarının çoğaltılması… Mason büyüklerinin oluşturacağı merkezi idare heyeti… Tüm gizli örgütlerin lideri ve rehberi olarak Masonluk… Alkışların anlamı… Kolektivizm… Kurbanlar… Masonların idamı… Otoritenin ve kanunların saygınlıklarını yitirmesi… Seçilmiş insanlar olarak konumumuz… Geleceğin krallığının yasalarının kısa ve öz olarak açıklanması… Kurallara uymak… Yetkinin kötüye kullanıl-masını önlemek için alınacak tedbirler… Cezaların sertliği… Hakimler için yaş sınırı… Yönetim ve hakimlerin liberalliği… Tüm dünyanın parası… Mason mutlakiyeti… Temyiz hakkı… Geleceğin yöneticilerinin dış görünüşlerindeki güç… Yöneteni tanrılaştırma… Bir ve tek olan hak, gücün hakkı… İsrail kralı... Tüm dünyanın atası…Mevcut bütün hükümet şekillerinin değersizliği kesin olarak ispatlandıktan sonra, her yerde aynı anda

yapılması ayarlanan hükümet darbelerinin yardımı ile kesin krallığımızı kurduğumuz zaman, (ki bunun gerçekleşmesi kısa bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşmeyecektir.) bize karşı olan her şeyi ortadan kaldırmayı kendimize görev edineceğiz. Bu amaçla, krallığımızı kurmamıza çeşitli silahlarla karşı koyan herkesi merhametsizce katledeceğiz. Bunların hali hazırda mevcut olanlarını ki (bizim tarafımızdan bilinmektedirler) bize hala hizmet etmekte ve daha önce hizmette bulunmuş olanları dağıtacağız ve üyelerini Avrupa’dan çok uzaktaki kıtalara sürgüne göndereceğiz. Çok fazla şey bilen Yahudi olmayan Masonlar için de aynı yöntemi uygulayacağız. Bazı nedenlerden dolayı sürgüne göndermeyeceklerimizi de sürekli olarak sürgün korkusuyla yaşatacağız. Gizli cemiyetlerin tüm üyelerini, yönetim merkezimiz olacak olan Avrupa’dan sürgün edilmeye mecbur tutan bir ka-nun koyacağız.

Hükümetimizin kararları kesin olacak ve bunları temyiz etmek mümkün olmayacaktır.Amacımız aralarına güvensizlik ve anlaşmazlıklar ekerek, bunları derin bir şekilde köklendirdiğimiz

Yahudi olmayan toplumlarda düzeni eski haline getirebilecek tek yöntem, otoritenin gücünü açık bir şekilde gösteren insafsızca tedbirler almaktır. Bu tedbirler yüzünden mağdur duruma düşenler dikkate alınmamalıdır. Çünkü onlar bu duruma, gelecekteki refahları için katlanacaklardır. Bu refahı sağlamak, bedeli ne olursa ol-sun her yönetimin görevidir. Yönetimler yalnızca ayrıcalıkları ile değil, aynı zamanda yükümlülükler ile de var olurlar.

Yönetimin var olabilmesinin başlıca teminatı, yönetim halesini güçlendirilmesi ve bu halenin mistik (Tanrı tarafından seçilmiş olmasından) nedenlerden kaynaklanan dokunulmazlığını, o muhteşem ve sarsılmaz kudretten alıyor olmasıdır. Yakın zamana kadar Rus Otokrasisi böyleydi ve papalığı hesaba katmazsak, dünyadaki yegane düşmanımızdı. Şu örneği hatırlarsınız: İtalya kana kan boyandığı zaman, bu kanların dökülmesine neden olan Sulla’nın saçının tek bir teline dahi dokunulmadı. Sulla yeteneğini kullanarak, gücünü halkın gözünde tanrılaştırdı (her ne kadar halkın parça parça olmasına neden olan kendisi olsa dahi) ve korkusuzca İtalya’ya geri dönerek etra-fında bir kudret halkası oluşturdu. Halk, kendisini cesaretli ve düşünce gücüyle ipnotize edene elini dahi sürmez.

Bu arada, biz krallığımızı kuruncaya kadar geçecek süre içinde şöyle bir yöntem izleyeceğiz: Dünya üzerindeki tüm ülkelerde Hür Mason Locaları kuracağız ve çoğaltacağız. Bu localara sosyal ve kamusal alanlarda şöhret yapmış ve şöhret kazanabilecek herkesi çekeceğiz. Çünkü bu localar bizim başlıca haber alma kaynaklarımız ve etkileme araçlarımız olacaktır. Bütün bu locaları bizden başka kimsenin bilmeyeceği, Siyon büyüklerimizden oluşan bir Merkezi İdare Heyeti çatısı altında toplayacağız. Bu locaların her birinin kendi temsilcisi olacak ve bu temsilciler yukarıda belirttiğim Merkezi İdare Heyetinin gizli kalmasını sağlayacaklar. Bu localarda tüm devrimci ve liberal unsurları birbirine bağlayacağız. Bunlar toplumun her kesiminden bir araya getirilmiş kişiler olacaktır. En gizli siyasi planlar tarafımızdan haber alınacak ve bu planlar; daha planlayıcılarının düşündükleri gün bizim ellerimize düşeceklerdir. Uluslarası polis teşkilatlarının hemen hemen tüm ajanları bu locaların üyeleri arasında olacaktır.

Çünkü, polis teşkilatı yalnızca düzene başkaldıranlara karşı kendi tedbirlerini almakla kalmaz, aynı zamanda bizim faaliyetlerimizi de gizler ve hoşnutsuzluklar için gerekçeler sağlar.

Gizli cemiyetlere girmeye en istekli sınıf, geçimlerini dalaverelerle sağlayan ve mesleki açıdan ilerle-meye meraklı döneklerdir. Kurduğumuz sistemin mekanizmasını oluşturmak için onları kullanmak ve onlarla çalışmak bizim için hiç zor değildir.

Page 22: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Yahudi olmayanlar bu localara, ya sadece merak ettikleri için ya da bunlar sayesinde toplum pastasından bir parça nasiplenmek umuduyla girerler. Bazılarının amacı da temelsiz ve asla uygulanmayacak hayallerini topluma sergilemektir. Onlar başarı ve takdir duygularına susamışlardır ve biz bu konuda onlara oldukça cömert davranacağız. Bunu yapmamızın amacı, onları insafsızca kandırarak güvenlerini tam olarak kazanmak ve fikirlerimizi onlara karşı savunmak zorunda kalmadan kabullenmelerini sağlamak için kibirlerini okşayarak onları kullanmaktır.

Yahudi olmayanların en akıllılarının dahi biraz pohpohlanınca ne kadar şuursuz budalalar haline gelebildiğini aynı zamanda küçücük bir başarısızlığın bile (aldıkları alkışların kesilmesi kadar değilse de) onları ne kadar kötü etkilediğini ve tekrar başarılı olmak uğruna boyun eğmiş köleler gibi nasıl küçüldüklerini tahmin bile edemezsiniz .

Bu maddiyatçi psikolojileri, onları istediğimiz yönde etkilememizi kolaylaştırıyor. Onlar aslan gövdelerinin içinde koyun ruhu taşırlar ve kafalarını karıştırmak çok kolaydır. Bizler Yahudi olmayanları, kolektivizmin bireyselliği ortadan kaldırdığını söyleyerek kandırıyoruz. Onlar ise bu söylemin dünyanın yaratılışından bu yana var olan en önemli doğa kanunun (hiçbir birey diğeriyle ortak bir özelliğe sahip değildir.) apaçık ihlali olduğunu düşünme akıllılığını gösteremiyorlar ve asla gösteremeyecekler.

Onları bu kadar budalaca bir körlüğün karanlığına itebiliyorsak bu, Yahudi olmayanların zekalarının bizimkilerle karşılaştırıldığı zaman ne kadar az gelişmiş olduğunun delili, hatta son derece açık bir delili değilmidir? İşte bu, başarımızın en temel güvencesidir.

Büyük Bilgelerimiz ne kadar ileri görüşlüymüşler ki, daha eski çağlarda, gerçek amaca giden yolda hiç bir nedenle durulmaması ve bu amaç uğruna verilecek kurbanların önemsenmemesi gerektiğini söylemişler. Yahudi olmayan koyun sürüsünden kurban edilenleri hiç önemsemiyoruz. Her ne kadar kendi ırkımızdan da bir çok kurban verdiysek de ırkımızı Yahudi olmayanların hayal bile edemeyecekleri bir konuma getirdik. Ya-hudi olmayanlara oranla çok daha az sayıda olan kendi kurbanlarımız, ırkımızı yok olmaktan kurtarmak için ken-dilerini feda ettiler.

Ölüm herkes için kaçınılmaz bir sondur. En iyisi bu sonun, görevimizi yapmamıza engel olanlara, bu görevi baltalayanlara bizden daha yakın olmasını sağlamaktır. Gerktiğinde Masonları dahi, kardeşliğin korunmadığı gibi gerekçelerle idam ederiz. Sadece ölümle cezalandırdıklarımız değil, gerekirse hepsi normal bir hastalıktan ölmüş gibi ölürler. Bunu bildikleri sürece, kardeşlik dahi itiraz etme cüretini gösteremez. Bu yöntemlerle, Masonlar arasında düzenimize karşı çıkabilecek olanları köklerinden söküp atarız. Böylece bir yandan Yahudi olmayanlara liberalizmi telkin ederken, diğer yandan kendi insanlarımızın ve ajanlarımızın sorgusuz sualsiz itaat etmesini sağlarız.

Yahudi olmayanların sayısı, kanunlarındaki ölüm cezası nedeniyle gittikçe azalıyor. Bu kanunun itibarı liberal yorumlar sayesinde gittikçe artıyor. En önemli ve temel sorunlar ve olaylar, Yahudi olmayanları yönetmek için etraflarını sardığımız yöntemlerin ışığında yaptığımız telkinlere uygun olarak, bizim isteklerimiz doğrultusunda çözümlenip karara varılıyor. Şüphesiz bu telkinlerimizi, aramızda hiç bir bağ yokmuş gibi görünen fakat elimizde oyuncak olan kişiler, basın ve diğer malzemeler, hatta akıl verdiğimiz senatörler ve diğer üst düzey yöneticiler aracılığıyla iletiyoruz. Yahudi olmayanların tamamen hayvanca bir mantıksızlık içindeki zekâları, araştırma ve gözlem yapma yöntemlerini kullanacak kapasitede değildir.

Yahudi olmayanların düşünceleri ile bizim düşüncelerimiz arasındaki bu kapasite farkı, Yahudi olmayanların hayvanca mantıksızlığına karşın, bizim en üst düzeydeki insani özelliklerimizi ve seçilmiş oluşumuzun üzerine vurulmuş bir damgadır. Onların gözleri açıktır, fakat önlerinde duran hiçbir şeyi görmez ve bunlardan hiçbir şey çıkaramazlar, maddi şeyler hariç. Bu yüzden çok açıktır ki, tabiat ana dünyayı yönetme ve ona rehberlik etme görevini bize ihsan etmiştir.

İdareyi açıkça ele alacağımız ve bu idarenin nimetlerini göstermeye başlayacağımız zaman gelince, tüm kanunları yeniden yapacağız. Yapacağımız bütün kanunlar hiç bir açıklamaya gerek kalmaksızın, herkesin mükemmel olarak anlayabileceği kadar kısa, sade ve kalıcı olacaktır. Sahip olacakları en önemli ortak özellik, düzene itaati sağlayacak olmaları ve bu ilkeyi en üst seviyelere taşıyacak olmalarıdır. Toplumun en basit ferdine kadar iktidarın yüksek otoritesi karşısında sorumlu tutulacağından, her türlü suistimal ortadan kalkacaktır. Astların, yetkilerini suistimal etmelerini önlemek için öyle insafsızca cezalar verilecektir ki, hiç kimse bir daha asla kendi yetkilerini kullanarak böyle bir şeyi denemeye cesaret edemeyecektir. Devlet mekanizmasının mükemmel bir şekilde çalışmasını sağlayan yönetimin her kademesini büyük bir dikkatle izleyeceğiz. Çünkü yönetimdeki en küçük gevşeklik, her yerde gevşeklik doğurur. En küçük bir kanunsuz davranış ya da yetki suistimali dahi, örnek olacak şekilde cezalandırılacaktır.

Suçu örtbas etme ve yönetim kademesinde görev yapanların suçu örtbas etmeleri gibi tüm kötülükler, bunların şiddetli bir şekilde cezalandırılmasıyla birlikte ortadan kalkacaktır. İktidar halemiz mükemmel

Page 23: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

şöhretini pekiştirmek adına en küçük bir şekilde başkaldırıyı dahi zalimce cezalandırmaktan kaçınmayacaktır. Her ne kadar kusurunu aşan cezalara maruz kalanlar olabilecekse de, bunlar yönetimin çıkarlarını, prensiplerini ve kanunlarını koruyan ve toplumun arabasının dizginlerini elinde tutanların, toplum yolundan kendi şahsi yollarına sapmalarını önleyen askerler olarak addedileceklerdir. Örneğin, hakimlerimiz budalaca bir hoşgörüye sahip oldukları izlenimi verirlirse, kanunu kendilerinin ihlal ettiğini her zaman bileceklerdir. Çünkü, kanunlar hakimlerin kendi içsel niteliklerini göstermeleri için değil, suçlara verilen cezaların, insanların doğru yolu bulmasının ibret verici vasıtaları olmaları için tesis edilmişlerdir. Bu türden içsel nitelikler, insan hayatının terbiye edilmesinin oynandığı bir sahnede değil, ancak kişilerin kendi özel hayatlarında gösterebilecekleri niteliklerdir.

Bizim adli personelimiz 55 yaşından sonra görev yapmayacaktır. Bunun ilk nedeni şudur: Yaşlı adamlar yaşadıkları süre içinde edindikleri fikirleri çok daha dirençli bir şekilde sürdürürler ve yeni fikirlere adapte olma konusunda daha az esnektirler. İkinci sebep ise; bu tedbir sayesinde adli personel üzerinde çok daha ağır bir baskı kurarak, sahip olduğu mevkiyi korumak isteyenleri, bize körü körüne itaat etmeye mecbur bırakacağı için, çok daha kolaylıkla önümüzde eğilmelerini sağlayacağız. Hakimlerimiz oynamak zorunda oldukları rolün kanunları uygulamak ve gerekli şekilde cezalandırmak olduğunu, Yahudi olmayanların hayal ettiği gibi, devletin disiplin planının zararına olacak şekilde liberal tavırlar göstermek gibi hayaller kurmak olmadığını tam manasıyla anlamış kişiler arasından seçilecektir. Personelin değiştirilmesiyle ilgili bu yöntem, aynı işi yapanlar arasındaki dayanışmayı da ortadan kaldıracak ve onları topyekün, geleceklerinin bağımlı olduğu yönetimin çıkarlarına hizmet etmeye mecbur edecektir. Genç nesil hakimlerimiz, tebaamızın kendi arasında kurduğu düzeni bozabilecek herhangi bir suistimalin kabul edilmesinin mümkün olmayacağı konusunda kesin bir görüş içinde yetiştirileceklerdir.

Günümüzde Yahudi olmayanların hakimleri, tam bir görev anlayışına sahip olmadıkları için, her çeşit suça müsamaha gösteriyorlar. Çünkü onları görevlendiren yöneticileri, onlara kendilerinden beklenmesi gereken görev duygusu ve görev bilincini aşılamıyorlar. Yahudi olmayanların yönetimlerinin, kendi yöneticilerinin bu tür davranışları yüzünden bizzat kendi güçleri tarafından yok edilmelerinin nedeni budur.

Bu örneğin ortaya çıkardığı sonuçlardan kendi yönetimimiz için bir ders daha çıkaralım.Devlet yapımız için gerekli olan ikinci dereceden yöneticilerimizin yetiştirildiği, yönetim

organizasyonumuzun stratejik önem taşıyan tüm kademelerinden liberalizmi söküp atacağız.Bu stratejik mevkilerin yönetimi, yalnızca yönetmek üzere eğittiğimiz kişilere teslim edilecektir.

Eskilerin emekliye ayrılmasının hazineye ağır bir yük getireceği şeklindeki olası bir itiraza cevaplarım şu olur: Birincisi; emekli ettiklerimize, ayrıldıkları yerlerde özel bir takım görevler sağlayacağız. İkinci olarak şunu belirtmeliyim ki, dünyanın bütün parası bizim elimizde toplanacağı için, hükümetimizin maddi konularda herhangi bir korkuya kapılması yersizdir.

Despotluğumuz, her konuda bir mantık sıralamasında hareket edecek ve bu yüzden onun her kararı ile üstünlüğümüz saygı görecek ve bu kararlar kesin olarak yerine getirilecektir. Despotluğumuz hiçbir homurdanma ve hoşnutsuzluğa önem vermeyecek ve bunların her türlü oluşumunu, örnek teşkil edecek cezalarla kökünden yok edecektir.

Biz mahkeme kararlarını temyiz etme hakkını kaldıracağız. Bu hak sadece bizim tasarrufumuza, hükümdarımızın yetki sahasına aktarılacaktır. Çünkü, bizim görevlendirdiğimiz hakimlerin kararlarının doğru olmayabileceğine dair bir fikrin halk arasında vücut bulmasına izin veremeyiz. Eğer herhangi bir şekilde böyle bir zorunluluk doğarsa, kararı bizzat biz iptal edeceğiz ve aynı zamanda hem görevini, hem de bu göreve getirilmesindeki amaçları anlamaktaki eksikliği yüzünden, bu gibi durumların tekrarını önleyecek şekilde, o hakimi diğrelerine örnek olacak şekilde cezalandıracağız. Hükümetimiz yöneticilerimiz nezdinde, hürmete layık babacan bir hami olarak görülecektir. Kavmimiz ve tebaamız hükümetimizin şahsında, kendilerinin her türlü ihtiyacıyla, her işiyle ve hü-kümdar ile olduğu kadar, kendi aralarındaki ilişkilerle de yakından ilgilenen bir baba göreceklerdir. Ve bunların hepsini başarmanın kendileri için ne kadar zor olduğunu görecekler ve neredeyse Tanrı haline gelmiş kralımıza dualar ederek boyun eğeceklerdir. Onlar çocuklarını görev ve itaat sorumluluğuyla yetiştirmek isteyen tedbirli ana babalar gibi, hayatlarındaki her şeyi düzenlediğimiz sırlar konusunda rüştünü ispat etmemiş çocuklar gibi olacak-lardır.

Gördüğünüz gibi, despotluğumuzu hak ve görev üstüne kuruyorum. Görev yapmaya zorlamak, tebaasını bir baba gibi koruyan bir hükümetin doğrudan sorumluluğudur. O kuvvetli olanın hakkına sahiptir ve o hakkı, insanlığı yaratılıştan kararlaştırılmış olan düzen doğrultusunda yönetmek için kullanmalıdır. Dünyada her şey bir başka şeye itaat atmek durumundadır. İnsana değilse, şartlara, kendi karakterine, ama her durumda güçlü olana. Bu yüzden iyilik uğruna daha güçlü olacağız.

Kurulu düzeni ihlal edecek herhangi bir girişimde bulunanları hiç tereddüt etmeden kurban etmek zorundayız. Çünkü, kötülüğün ibret olacak şekilde cezalandırılması büyük bir eğitim fırsatıdır.

Page 24: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

İsrail kralı, Avrupa’nın kendisine sunduğu tacı başına giydiği zaman, dünyanın atası olacaktır. Kaçınılmaz olarak kurban etmesi gerekecek olanların sayısı, Yahudi olmayan hükümetlerin büyüklük düşkünlükleri yüzünden yüzyıllar boyu feda edilenlerden çok daha fazla olacaktır.

Kralımız, kürsüsünden halklara, aynı anda tüm dünyaya yayılacak olan nutuklar atarak, devamlı onlarla birlik halinde olacaktır.

XVI. PROTOKOL:Üniversitelerin zayıflatılması… Klasizmin bedeli… Eğitim ve meslek… Okullarda Yahudi otoritesinin tanıtımı… Eğitim özgürlüğünün kaldırılması… Yeni teoriler… Düşüncenin bağımsızlığı… İbret vererek eğitim…Kendi kuvvetlerimizden başka, diğer tüm kolektif güçlerin yıkılmasını sağlamak için, kolektivizmin

ilk adımı olan üniversiteleri yeni bir doğrultuda, yeniden eğiterek zayıflatacağız. Üniversitelerdeki görevliler ve profosörler, kendi iradeleri ile asla yolundan sapamayacakları hareket planları vasıtasıyla, yapacakları işler için eğitilecekler. Hepsi önceden alınmış özel önlemler ışığında görevlerine getirilecek ve hepsi de tamamen hükümete bağlı olacaklardır.

Siyasi konularla bağlantılı tüm dersler olduğu gibi, devlet hukuku dersini de programdan kaldıracağız. Bu sadece yeni başlayanlar arasından seçilmiş birkaç düzine yetenekli öğrenciye öğretilecektir. Üniversiteler artık, sınıflarından, babalarının dahi asla düşünmeye gücü yetmeyecek siyasi konularla meşgul olup, anayasa için komedi yada trajedi benzeri tasarılar hazırlayan zayıf yaratılışlı kişiler mezun etmemelidir.

Bir çok insanın devlet meseleleri hakkında yanlış bilgiler verilerek eğitilmesi, Yahudi olmayanların bu şekilde uyguladıkları evrensel eğitim örneğinden sizinde göreceğiniz gibi ütopik toplum yaratır. Yahudi olmayanların düzenini bozmak için, eğitim sistemlerine bu prensipleri yerleştirmemiz gerekiyordu. Fakat biz, iktidarımızda tüm bozguncu prensipleri eğitim sistemimizden atarak, gençlikten yönetime itaat eden, yöneticiyi kendisine bir destek olarak görüp seven, sükunet ve barış umuduyla dolu insanlar meydana getireceğiz.

İçinde, iyiden daha çok kötü örnekler barındıran klasizm ve her türlü ilk çağ tarihi eğitimini kaldırırak, yerine geleceği programlayacak dersler koyacağız. Önceki yüzyıllara zıt hoşumuza gitmeyen tüm olayları insanların hafızalarından sileceğiz ve yalnız Yahudi olmayan hükümetlerin hatalarını anlatanları bırakacağız. Günlük hayatta, düzenin getirdiği yükümlülüklere, fertlerin birbirleri ile olan ilişkilerine kötülük yayan ve bulaştıran, “kötü ve bencilce” örnek olmaktan kaçınmaya dair dersler ve eğitim dünyasının buna benzer konuları eğitim programımızda en ön sırada yer alacakatır. Bunlar, öğretimi kesinlikle güncelleştirmeden, her meseleye ve her sınıfa göre ayrı ayrı planlanmış olacaklardır. Konuya bu açıdan yaklaşmak özellikle çok önemlidir.

Her sosyal sınıf, yaşamdaki hedefi ve görevi ile kesin sınırlar içinde eğitilmelidir. Ara sıra ortaya çıkan yetenekli kişileri daima diğer sosyal sınıfalara geçmeyi başarmışlardır ve bundan sonrada böyleleri olacaktır. Fakat çok nadiren görülen bu yetenekler uğruna, yeteneksizlerin kendilerine hiç uygun olmayan yerlere gitmelerine ve oralara doğuştan ya da görevi gereği sahip olması gereken kişilerin yerini işgal etmelerine izin vermek tam bir budalalık olur. Yahudi olmayanların bu maskarılığa izin vererek ne durumlara düştüğünü iyi biliyorsu-nuz.

İdarecinin, astlarının kalplerinde ve kafalarında sağlam bir yer edinebilmesi için, faaliyet süresince okullarda ve umuma açık yerlerde amaçlarını, bu amaçlara ulaşmak için yapılanları ve şimdiye kadar yaptıklarını anlatması gerekir.

Her türlü eğitim özgürlüğünü kaldıracağız. Her yaştan öğrenci, ebeveynleriyle birlikte eğitim kurumlarında toplanacaklar ve bu toplantılarda öğretmenler, tatil günlerinde insan ilişkilerindeki sorunlar, ibret verici yasalar,bilinçsiz ilişkilerin doğurduğu kısıtlamalar ve henüz dünyaya ilan edilmemiş yeni teorilerin felsefeleri hakkında konferanslar vereceklerdir.

Bu teoriler tarafımızdan üretilerek dini doktirinler platformuna taşınacak ve bizim inancımıza geçişi sağlayan bir basamak olacaklar. Şimdi ve gelecekteki hareket planımızı açıklamayı bitirdiğim zaman, size bu teorilerin prensiplerini anlatacağım.

Kısacası yüzlerce yıllık tecrübelerin öğrettiği gibi, halk fikirlerle yaşar ve fikirlerle yönetilir. Halk bu fikirleri, her yaştan insan üzerinde aynı başarıyı (şüphesiz değişik yöntemlerle) sağlayan eğitim vasıtasıyla öğrenir. Uzun zamandan beri konulara ve fikirlere kendi çıkarlarımız doğrultusunda yön vermek için kullandığımız fikir özgürlüğünün son kırıntılarını da, kendi menfaatlerimiz için kullanmak üzere yutarak zaptedeceğiz. Düşünceleri dizginleme sistemi şimdiden “görerek öğrenme” yöntemi adı altında uygulanmaya başlandı. Bu sistemin amacı, Yahudi olmayanları, kafalarında bir fikir oluşması için kendilerine bir şeyler gösterilmeyi bekleyen, düşünce yeteneğinden yoksun, itaatkar hayvanlar

Page 25: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

haline getirmektir. Fransa’da en iyi ajanlarımızdan olan burjuvazi şimdiden “görerek öğrenim” programını uygulamaya koymuştur.

XVII. PROTOKOL:Avukatlık… Yahudi olmayanların din adamlarının itibarı… Vicdan özgürlüğü...Papanın sarayı… Ata-Papa olarak Yahudi kral… Kiliselerin kurulmasını engelleme yöntemleri… Polis teşkilatının düzenlenmesi… Gönüllü polis… Otoritenin suistimali…Avukatlık mesleğinin uygulanması, her konuyu insani değil, yasal bakış açısıyla değerlendiren, soğuk,

zalim, inatçı ve karaktersiz insanlar üretir. Yaptıkları işin kamu yararına olup olmadığına aldırmadan, işin maddi boyutlarıyla ilgilenmek, avukatlarda köklü bir alışkanlıktır. Avukatlar genellikle herhangi bir şeyin savunmasını üzerlerine almayı reddetmezler. Hukuken çapraşık durumlarda bile, yerli yersiz itiraz ve çıkışlarla, ne pahasına olursa olsun bir beraat kararı almak için çaba gösterirler ve bu yüzden yargının ahlaki çöküntüğe uğramasına neden olur-lar.

Bu yüzden, biz avukatlık mesleğini dar bir çerçeve içine yerleştirerek, onları kamu yönetimi hizmetleri alanında kullanacağız. Avukatlarda; aynı hakimler gibi, davanın tarafları ile görüşme hakkından yoksun bırakılacaklardır. Savunma görevini sadece mahkemeden alacaklar ve dava üzereinde sadece raporlar ve notlar yardımıyla çalışarak, müvekkilleri mahkeme tarafından olayla ilgili olarak sorgulandıktan sonra savunmalarını yapacaklardır. Savunmanın niteliğine bakılmaksızın, belirli bir ücret alacaklardır. Bu durum onları kamu yararına görev yapan raportörler haline getirecektir. Bu aynı zamanda, mahkemelerdeki işleri de azaltacaktır. Böylece, şahsi çıkarlar için değil, vicdani kanaatler ile yürütülen tarafsız ve dürüst bir savunma uygulaması ortaya çıkacaktır. Bunun bir yararı da, yalnızca en çok ödemeyi yapan tarafın kazanmasını sağlamak amacıyla, avukatlar arasında yapılan namussuzca anlaşmaların ortadan kakması olacaktır.

Uzunca bir süredir, bugünlerde bizim için hala önemli bir engel olabilecek, Yahudi olmayanların din adamlarını zedelemek ve bu yolla dünya üzerindeki görevlerini çöküntüğe uğratmaya uğraşıyoruz. Dünya halkları üzerindeki etkileri günden güne azalıyor. Vicdan özgürlüğü her yerde kabul edildi. Bu yüzden Hırıstiyan dininin tamamen yıkılacağı ana sadece bir kaç yıl ile ifade edilebilecek bir süre kaldı. Bu diğer dinler içinde geçerli, fakat onlarla uğraşırken daha az zorluk çekeceğiz. Ancak şu anda bundan söz etmek erken olur. Biz, politikada kilisenin etkisini ve bu etkinin artması gerektiğini savu-nanları dar bir çerçeve içine sıkıştırarak, eski gelişmelerine oranla gerilemelerini sağlayacağız.

Nihayet Papalık sarayının yıkılması zamanı geldiğinde, görünmeyen bir elin parmağı, uluslara bu sarayı işaret edecektir. Bununla birlikte, uluslar bu sarayın üzerine çullandığı zaman da, sanki daha fazla kan dökülmesine engel olmak istiyormuşuz gibi, sarayın koruyucusu kisvesi ile öne çıkacağız. Bu kandırmaca sayesinde onun bütün iç organlarına kadar yayılacağız ve emin olunuz ki, onun bütün gücünü kemirinceye kadar asla çıkmayacağız.

Yahudiler’in Kralı, kainatın gerçek Papa’sı ve enternasyonal bir kilisenin ilk kurucusu olacaktır.Fakat aynı zamanda gençliği yeni moda dinler ve sonra da kendi dinimizin kuralları ile yeniden

eğitirken, mevcut kiliselere açıktan açığa dokunmayacağız. Onlarla, hizipler yaratmak amacıyla tasarlanmış eleştiriler vasıtasıyla mücadele edceğiz.

Çağdaş basınımız, Yahudi olmayanların devlet işlerini, dinlerini ve yeteneksizliklerini, itibarlarını zedelemek amacıyla sadece seçilmiş ırkımızın dehalarının yapabileceği şekilde, en ağır ifadelerle suçlamaya devam edecektir.

Krallığımız tanrı Vishnu’nun bedene bürünmüş hali olacak ve sosyal yaşam mekanizmasının tüm zemberekleri, her birinde bir tanesi olmak üzere Tanrı Vishu’nun, yani bizim yüz elimizde olacak. Biz her şeyi, Yahudi olmayanların kullanması için, sınırlarını dikkatle belirlediğimiz yetki ve haklarla donatarak yarattığımız polis teşkilatının yardımı olmadan görebileceğiz. Programımız uyarınca tebaamızın üçte biri, devlete gönüllü hizmet etme ilkesiyle ve görev bilinci içinde, geriye kalanları göz altında tutacaktır. Böylelikle casus ve ispiyoncu olmak ayıp olmayacak. Tam tersi bir meziyet olarak görülecektir. Bununla beraber, bu yetkinin suistimalini önlemek için, asıl-sız suçlamalar merhametsizce cezalandırılacaktır.

Ajanlarımız, yüksek tabakalardan olduğu kadar daha alt tabakalardan; zamanlarını sefahat içinde geçiren yönetici sınıflar, yazarlar, matbaacı ve yayıncılar, kitapevi sahipleri, katipler, satıcılar, işçiler, arabacılar, hademeler, vs. arasından seçilecektir. Bu topluluk hiç bir yetkiye sahip ol-mayacak ve kendi adına hiç bir faaliyette bulunasına da izin verilmeyecektir. Sonuç olarak, hiç bir gücü olmayan polis teşkilatı olarak sadece tanık olacak ve ihbar edecektir. Verdikleri raporların tahkikatı ve tutuklama kararı verme yetkisi, polisiye işleri yöneten sorumlu bir gruba ait olacaktır. Fakat tutuklama kararının fiilen yerine getirilmesi, jandarma ve polis teşkilatı tarafından yapılacaktır. Her kim olursa olsun, devlet meseleleriyle ilgili herhangi bir

Page 26: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

şeyi gördüğü ya da duyduğu halde ihbar etmeyenler de, gizleme suçuyla suçlanacak ve eğer suçları ispat edilirse bundan sorumlu olacaklardır.

Aynı zamanda, kardeşlerimiz de, kendi ailelerinde devlet prensiplerinden çıkanları ya da bunlar aleyhine herhangi bir faaliyette bulunduğunu tespit ettikleri aile üyelerini ihbar etmeye zorunlu olacaklardır. Böylelikle tüm dünyada hüküm süren krallığımız tüm tebaaları için, devlete hizmet etme amacıyla etrafındakileri gözlem altında tutmak zorunlu bir görev olacaktır.

Bu tür düzenlemeler, telkinlerimiz ve insan hakları teorilerimiz ile Yahudi olmayanların geleneklerine soktuğumuz yetki suistimalinin, rüşvetin ve gücün kötüye kullanımının kökünü kazıyacaktır. Bu yöntemler içinde en önemli olan, ajanlarımız vasıtasıyla her fırsatta onların kötülüğe olan eğilimlerini, kendini beğenmişliklerini, yetkilerini kötüye kullanmalarını ve en önemlisi rüşvet yemelerini teşhir etmektir.

XVIII. PROTOKOL:Gizli savunma önlemleri… İçimizden gelebilecek komplo girişimlerinin izlenmesi…Açık savunma önlemleri… Yönetim yıkılması… Yahudi kralının gizli savunması… İlk şüphede tutuklama…Yönetimin itibarı için en öldürücü zehir olan gizli savunma önlemlerini arttırmamız gerektiğinde, bir

takım sahte karışıklıklar düzenleyeceğiz ya da hitabet gücü yüksek insanların yardımıyla bazı memnuniyetsizlik-leri dile getireceğiz. Bu insanlar, anlattıkları şeylere sempati duyan insanları etrafında toplyarak faaliyetlerini sürdüreceklerdir.

Komplocuların büyük çoğunluğu, bu işi eğlenmek ve yaptıklarını anlatmak için yaparlar. Bu yüzden çok açıkça bir hareket yapmadıkları sürece onlara dokunmayacağız. Sadece, aralarına onları bizim adımıza gözaltında tutacak olan elemanlar sokacağız. Şu iyi bilinmelidir ki, otoriteye karşı sık sık komplolar düzenlenirse, o otoritenin itibarı gitgide azalır. Bu durum otoritenin zayıf olduğu, hatta daha da kötüsü, adaletsiz olduğu kanısı doğurur. Ma-lumunuzdur ki, Yahudi olmayanların krallarına karşı, koyun sürümüzün kör koyunları olan ajanlarımız vasıtasıyla düzenlediğimiz komplolar ile sık sık hayatlarına kastederek, onların itibarını en alt düzeye indirdik. Bu ajanları-mızı suç işlemeye teşvik etmek için birkaç liberal sözcük yeterlidir. Yeter ki siyasete bulaşmış olsunlar. Hüküm-darları, gizli savunma önlemlerini açıklamaya mecbur ederek zayıflıklarını ortaya koyuyoruz. Böylece yönetimi yıkıma götürüyoruz.

Bizim hükümdarımız yalnızca, küçük bir muhafız birliği tarafından ve gizlice korunacaktır. Çünkü, biz hükümdarımızın gücünün yetmeyeceği ya da saklanmaya mecbur kalacağı bir komplo girişimine izin vermeyeceğiz.

Yahudi olmayanların geçmişte yaptığı ve halen yapmakta olduğu gibi, böyle bir şeye izin verirsek, belki hükümdarımız için değil, fakat çok yakın bir tarihte onun hanedanı için bir ölüm fermanı imzalamış olurduk.

Bizim hükümdarımız iktidarını sadece ulusun çıkarları için kullanacak, kendisinin ya da hanedanının menfaatlerini düşünmeyecektir. Bu örnek davranışın tebaası tarafından gözlemlenmesi sayesinde, otoritesi bizzat tebaası tarafından korunacak ve itibar edilecektir.

Yukarıda bahsettiğimiz şekilde açıktan açığa bir koruma, hükümdarın gücünün düzenlenmesinde bir zayıflık olduğunun delilidir.

Hükümdarımız, halk arasında daima, meraklı bir kalabalıkmış gibi görünen kadınlı erkekli bir grup tarafından kuşatılacaktır. Bunlar, hükümdarımızın etrafında tesadüfen bulunuyormuş gibi ön saflarda yer alacak ve yapıacak saygısızlıkları engelleyerek düzenli bir görüntü oluşturacaklardır. Eğer kalabalıktan herhangi biri, hükümdardan bir talepte bulunmak üzere bir dilekçe verme girişiminde bu-lunursa, ön saftakiler bu dilekçeyi alarak dilekçe sahibinin gözleri önünde hükümdara vermelidir ki, herkes dilekçenin yerine ulaştığını ve bizzat hükümdarın kontrolü altında olduğunu bilsin. İktidar halesinin varlığı, halkın, “hükümdarın bundan haberi olsaydı” ya da “hükümdar bunu duyacak” diyebilmesine bağlıdır.

Resmi bir gizli güvenlik teşkilatının kurulması, yönetimin mistik itibarını yok eder ve herkese, kendisini onun üzerinde görme cüretini gösterme cesareti verir. İsyancılar otoritenin gücünün bilincindedir ve uygun bir zamanda otoriteye karşı bir harekette bulunmak için fırsat kollarlar.

Bize karşı suç işleyenler, ciddi bir gerekçesi olup olmadığına bakılmaksızın ilk şüphede tutuklanacaklardır. Çünkü siyasi bir suç ya da kusur işlediğinden kuşkulanılan kişilere, adli bir hata yapma korkusuyla kaçma fırsatı tanınmasına izin verilemez. Eğer, basit suçların sebeplerini tekrar incelemek gibi bir hoşgörüyle davranmayı kabul etmek mümkün olsa bile, hükümetten başka hiç kimsenin, hiç bir şey anlamayacağı konularla ilgilenen hiç kimsenin affedilme şansı yoktur.

XIX. PROTOKOL:

Page 27: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Dilekçe ve proje sunma hakkı… Fitne…Politik suçların yargılanması… Politik suçların teşhiri…Eğer, politika ile bağımsız olarak ve amatörce ilgilenilmesine izin vermiyorsak da, diğer taraftan, halkın

yaşam şartlarının iyileştirilmesi için her türlü projenin hükümetin incelemesine sunulması amacıyla, dilekçeler ve raporlar verilmesini teşvik edeceğiz. Bu bize, tebaamızın eksikliklerini ve çeşitli fantezilerini bilme imkanı sağlayacaktır. Bu isteklerin hepsini, ya başarılı bulduğumuzu söyleyerek ya da, yanlış yargılara varanlar varsa, ustaca kanıtlarla basiretsizliğini göstererek yanıtlayacağız.

İsyancıların yaptığı, bir fino köpeğinin bir fil’e havlamasından başka bir şey değildir. Uygun şekilde organize olmuş bir hükümet için şunu söyleyebiliriz: Fino, fil karşısında, kendi gücünün ve öneminin hiçbir şey olmadığının farkında olmadan havlar durur. Fino, ikisi arasındaki farkı fil ile göz göze geldiğinde anlayacak ve havlamayı keserek kuyruk sallamaya başlayacaktır. Siyasi suçların prestij kazandıran kahramanlıklar olarak addedilmesini önlemek için, bu suçları işleyenleri cinayet, hırsızlık ve toplumun nefretini kazanan diğer yüz kızartıcı suçlarla aynı katego-ide yargılayacağız. O zaman kamuoyu bu suçları da diğerleri ile aynı şekilde değerlendirip, aynı ayıp ile etiketliğecektir.

Yahudi olmayanların, isyanlarla mücadelede bu tür yöntemleri ele geçirerek kullanmalarını engellemek için elimizden gelenin en iyisini yaptık ve umuyorum ki bunda başarılı da olduk. Basın yoluyla, nutuklarla ve dolaylı olarak da, zekice derlenmiş tarih dersi kitaplarında, isyankârları toplum yararı için savaşan kişiler olarak göstermemizin sebebi buydu. Bu sayede, liberal grupların çoğalmasını sağlayarak binlerce Yahudi olmayan sığırı sürümüze kattık.

XX. PROTOKOL:Mali program… Oran vergisi… Damga vergisi… Muhasebeleştirme yöntemi… Törenlere katılımın iptali… Sermaye durgunluğu… Altın standardı… İş gücünün maliyeti… Bütçe… Devlet borçları… Yüzde bir… Sanayi hisseleri… Yahudi olmayanların yöneticileri: Saray mensupları ve adam kayırma…Bugün mali program hakkında konuşacağız. Planlarımızın en zor, en keskin ve en itibarlı bu bölümünü

sözlerimin sonuna bıraktım. Bu konu hakkında daha önce bir takım ipuçları verdiğimi hatırlatırım.Krallığımızı kurduğumuz zaman, otokratik hükümetimiz durumunu sağlam tutmak amacıyla, halkı

makul oranlarda vergilere mükellef kılacaktır. Koruyucu bir baba rolü oynadığının bilincinde olacak, fakat devlet organizasyonu para ile işlediği için, ihtiyacı olan geliri de elde etmek zorunda kalacaktır. Bu yüzden vergi konusunda dengeli olmak için özel bir hassasiyet gösterecektir.

Kralın, devletindeki her şeyin sahibi olduğuna dair hayali kanundan yararlanabileceği, (ki bunu gerçeğe çevirmek çok kolaydır) hükümdarlığımız, piyasadaki dolaşımı düzenlemek için her türlü edinimin tamamına yasal olarak el koyma yetkisine sahip olacaktır. Bunu takiben, sahip olunan mallara konulacak oran vergisi sayesinde, en uygun vergilendirme yöntemi elde edilecektir. Bu sayede ödenmesi gereken vergiler, edinimlerin belli bir yüzdesi oranında olacağı için kimseyi sıkıntıya ve yıkıma uğratmayacaktır. Servet sahiplari, kazançlarının bir kısmını devlet emrine tahsis etmelerinin, görevleri olduğunun bilincinde olmalıdırlar. Çünkü devlet, kazançlarının geri kalan kısmının ve dürüst kazanımlarının güvencesidir. Dürüst diyorum, kazançların kontrol edilmesi, yasal yollarla yapılan soygunu ortadan kaldıracaktır.

Yoksullar üzerindeki vergi yükü, toplum içinde ihtilal tohumlarının filizlenmesi demektir ve küçük şeyler peşinde koşarken daha büyüklerin kaybına neden olarak devletin zarara uğramasına yol açar. Bu-nun tam aksi ise, sermayedarların sırtına yüklenecek bir vergi yükü, servetin belirili ellerde toplanmasını ve buralarda çoğalmasını engelleyecektir. Bugünlerde Yahudi olmayan hükümetlerin finansal güçlerine karşı, böyle bir yöntem üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyoruz.

Sermaye miktarına oranla belli bir düzeyde artan oran vergisi, şu anda uygulanmakta olan bireysel vergilerden ve emlek vergisinden çok daha fazla bir gelir getirecektir. Bu uygulama Yahudi olmayanlar arasında sıkıntılara ve hoşnutsuzluklara sebep olacağı için bize büyük yarar sağlayacaktır.

Devlet mekanizmasının sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için, sermayedarların, kazançlarının bir bölümünü vermesi zorunludur. Kralımız, eşitliğin ve barışın teminatı olan gücünü bu sayede korur. Devletin ihtiyaçları, bu ihtiyaçların kendisine yük olduğunu düşünmeyen ve devletten yeterince faydalanan kişiler tarafından karşı-lanmalıdır.

Bu önlemle, fakirlerin zenginlere duydukları kin yok olacaktır. Çünkü fakirler, ülkede refah ve huzurun sağ-lanması için gerekli finansal desteğin zenginler tarafından karşılandığını görecektir.

Page 28: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Eğitim düzeyi yüksek vergi mükelleflerinin, ödedikleri vergilerin akibeti hakkında tedirgin olmamaları için, hükümdarın ve yönetim kademelerinin harcamaları hariç tüm harcamaların hesabı verilecektir.

Hükümdarların kendi şahsına ait hiç bir şeyi olmayacaktır. Zira devlete ait olan herşey zaten onun mal varlığını temsil eder. Bunun aksi olursa ortaya bir tezat çıkar. Şahsi servete sahip olması, devlete ait her şey üzerindeki mülkiyet hakkını ortadan kaldırır.

Hükümdarların devlet imkanları ile bakılacak olan mirasçıları dışındaki tüm akrabaları, ya devlet memuriyetinde ya da özel teşebbüste çalışmalıdır. Hükümdar kanından olma ayrıcalığı, hazineyi sömürme gerekçesi olmamalıdır.

Satın alma, menkul ya da gayrimenkul mirası da aynı şekilde oransal bir damga vergisine tabi olacaktır. Nakdi ya da nakit olmayan herhangi bir malın, bu verginin ödendiğine dair isme yazılı bir vergi makbuzu ile belgelenmeden devredilmesi durumunda, malın eski sahibi devir yapılacağı andan, bu devrin bildirilmediğinin ortaya çıktığı ana kadar geçen süre için, vergiden hariç birde faiz ödemekle yükümlü olacaktır. Devir işlemlerine ait belgeler, malın eski ve yeni sahiplerinin adı, soyadı ve kanuni ikamet adreslerine ilişkin bilgiler ile, haftalık olarak yerel bütçe idaresine sunulmalıdır. Bu devir işlemlerinin ismen kaydedilmesi, alım satım sırasında yapılan olağan masrafların üzerinde olacak şekilde belirlenecek bir tutardan sonra zorunlu olmalıdır. Alım satım sırasında yapı-lan masraflar ise, yalnızca devir işlemine konu olan malın bedelinin üzerinden belli bir yüzde ile alınacak olan damga vergisine tabi olacaktır.

Bu gibi vergi gelirlerinin, Yahudi olmayan devletlerin vergi gelirlerinde kaç kat fazla olduğunu bir düşünün. Maliye belirli tutarda bir parayı hazırda tutacak, bunu aşan kısmı tedavüle sokacaktır. Hazırda tutulan paralarla kamu hizmetleri görülecektir. Kamu hizmetlerinin devlet kaynaklarında görülmesi, çalışan kesimi devlet çıkarlarına ve hükümdara sıkı bir şekilde bağlayacaktır. Bu paraların bir kısmı da, yaratıcılık ve verimlilik için ödül olarak ayrılacaktır.

Yukarıda belirtilen belirli miktarda paradan başka, tek bir kuruş dahi devlet hazinesinde tutulmayacaktır. Çünkü paranın var oluş nedeni tedavül edilmesidir ve tedavüldeki herhangi bir durgunluk, devlet mekanizmasının işleyişine yıkıcı etkiler yapar. Tedavüldeki para devlet mekanizmasının yağıdır. Yağlamadaki aksaklık, mekanizmanın düzgün şekilde çalışmasını engeller.

Alışverişlerin bir kısmının senetlerle yapılması, kesin olarak bu sözünü ettiğmiz durgunluğa sebep olmaktadır. Bunun sonuçlarıda zaten açıkça görülmektedir.

Biz, bir de muhasebe sistemi kuracağız. Bu sistem sayesinde hükümdar, henüz tamamlanmamış cari ay ve doğal olarak henüz gelmemiş olan takip eden ay hariç, devletin tüm gelir ve gider hesaplarını kolaylıkla kontrol edebilecektir.

Devleti soymaktan çıkarı olmayan tek kişi, yani hükümdardır. Bu yüzden hükümdarın bizzat kontrolü, devletteki sızıntı ve israfı ortadan kaldıracaktır.

Hükümdarın görgü kuralları gereği katılmak zorunda olduğu kabul törenlerindeki temsil görevi, gereksiz zaman kaybı olduğu için, yönetime daha fazla zaman ayırabilmesi amacıyla kaldırılacaktır. Böylece hükümdarın zamanı, kudret ve ihtişamı için etrafını saran, devlet menfaatlerini değil kendi şahsi menfaatlerini düşünen, her devrin adamı soytarılara harcanmayacaktır.

Yahudi olmayanlar için yarattığımız ekonomik krizlerin nedeni, tedavüldeki parayı çekmememizden başka bir şey değildir. Devletlerdeki parayı çekerek, devletlerin sürekli borç almak için müracaat ettikleri muazzam büyüklükteki sermayeyi hareketsiz bıraktık. Bu borçlar faiz ödemeleri ile birleşerek devlet bütçelerinin üzerine çullandı ve onları bu sermayelere muhtaç köleler haline getirdi. Sanayinin küçük patronlar elinden çıkarak büyük sermayedarların eline geçmesi, halkların ve onlarla birlikte devletlerin tüm enerjisini tüketti.

Şimdiki durumda para, genellikle kişi başına gereken ihtiyaçlar göz önüne alınarak tedavüle çıkarılmıyor. Bu yüzden çalışan kesimin her ihtiyacını karşılamıyor. Paranın tedavülü nüfus ile orantılı olmalıdır. Bunun için çocuklarda, mutlaka doğdukları günden itibaren tüketici olarak düşünülmelidir. Tedavül sisteminin iyileştirilmesi tüm dünyayı ilgilendiren önemli bir konudur.

Biliyorsunuz ki, altının ölçü birimi olması para ihtiyacına cevap vermediği için, onu ölçü birimi olarak kabul eden devletlerin çöküşüne neden olmuştur. Tabii bizde altını, bu ihtiyacı karşılayamaması için mümkün olduğu kadar tedavülden kaldırmaktayız.

Bizim ölçü birimimiz (bu birimin kağıtla ya da odunla temsil edilmesi fark etmez) işgücünün maliyeti olmalıdır. Biz tedavüldeki parayı, her doğum için tedavüldeki paraya ilave yaparak ve her ölüm için bu miktardan eksilterek, tebaamızdaki her ferdin normal ihtiyaçlarıını karşılayabileceği şekilde ayarlayacağız.

Devlet ihtiyaçları için yapılması gereken ödemelerin dönemleri ve tutarları hükümdarın kararı ile sabitlenecektir. Bu durum, bir kuruluşun resmi organlarca diğerlerinin zararına olarak kaydırılmasını engelleyecektir.

Page 29: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Gelir ve gider bütçeleri yan yana uygulanacaklardır ki, birbirlerinden uzaklaşarak anlaşılmaları güçleşmesin.

Yahudi olmayanların mali prensipleri ve mali kuruluşlarında yapmayı planladığımız reformları hiç kimseyi ürkütmeyecek biçimlere sokacağız. Yahudi olmayanların, düzensizlikleri nedeniyle mali işlerde meydana getirdikleri karışıklıklara dikkat çekerek, bu reformların gerekliliğini anlatacağız.

Dikkat çekeceğimiz ilk düzensizlik, aşağıda sayacağım nedenlerden dolayı yıldan yıla artan tek bir bütçe hazırlamalarıdır. Bu bütçe yılın ilk altı ayına kadar gereksiz yere uzatılır. Bu yüzden, bundan sonra bir düzeltme bütçesine ihtiyaç duyarlar. Bunu hazırlamak için de bir üç ay harcarlar. Ardından ilave bir bütçeye daha ihtiyaçları olur ve tüm bunlar bir tasfiye bütçesi ile sona erer. Fakat takip eden yılın bütçesi, bir önceki yıl yapılan tüm ilavelerin toplamına göre hazırlandığı için, yıllık yüzde elliye varan bir sapma söz konusu olur ve böylece bütçe on yıl içinde üç katı bir büyüklüğe ulaşır. Yahudi olmayan devletlerin hazine-leri, büyük bir umursamazlıkla izin verdikleri bu yöntemler nedeniyle bomboştur. Borç ödeme dönemleri birbiri ardı sıra gelir ve hazinede kalanları da böylece bitirirler ve iflasa sürüklenirler.

Tam olarak anlamışsınızdır ki, Yahudi olmayanlara öğütlediğimiz bu tip ekonomik düzenlemeleri bizim uygulamamız söz konusu değildir.

Her türlü borçlanma, devletin zayıflığını ve yetkilerin anlaşılmasındaki eksikliği ispatlar. Borçlanma, tebaasından geçici vergiler toplamak yerine, gelip bankerlerimize avuç açarak dilenen her hükümdarın tepesinde Demokles’in Kılıcı gibi asılı durur. Dış borçlar sülükler gibidir. Kendi kendilerine düşmedikçe ya da devlet onları kopartıp atmadıkça, devletin kanını emmeye devam ederler.

Aslında, borçlanma, özellikle dış borçlanma nedir? Borçlanma, borç alınan tutar üzerine belirli bir yüzde oranında faiz ilave edilerek, çıkarılan devlet tahvilidir. Eğer borçlanma yüzde beş oranında bir faizle yapılmışsa, devlet yirmi yıl içinde üç katı bir tutar ödemeye kadar gider, fakat borç hala ödenmemiş bir borç olarak kalır.

Bu hesaptan açıkça anlaşılacağı gibi, devlet koyduğu her tür kişi başı vergiyle zavallı vergi mükelleflerinin cebindeki son kuruşa kadar (bu paraları ihtiyaçları için faizsiz olarak vatandaşından borç olarak almak varken) zengin yabancılara olan borçlarını kapatmak için alıyor.

Borçlanmalar, iç borçlanmalar olarak kaldığı sürece, Yahudi olmayanlar yalnızca fakirlerin ceplerindeki paraları zenginlerin ceplerine aktardılar. Fakat, biz borçlanmaları dış borçlanma haline getirmek için ihtiyacımız olan tüm kişileri satın aldığımız zaman, devletlerin tüm servetleri bizim kasalarımıza aktı ve Yahudi olmayan herkes bize uyruk vergisi ödemeye başladı.

Eğer bugün, Yahudi olmayan kralların devlet idaresindeki yüzeysellikleri, bakanların rüşvet yemeleri ya da devletin idari kadrolarındaki yetkililerin finansal konulardaki kıt bilgileri, Yahudi olmayan devletlri, bizim hazinelerimize ödenmesi mümkün olmayan miktarlarda borçlandırmışsa, bunda bizim yaptığımız muazzam masraflarında çok büyük bir payı vardır.

Biz para durgunluğuna izin vermeyeceğiz. Bundan dolayı devletin bütün gücünü emip çökerten sülüklere faiz ödemeye engel olmak için, yüzde bir faizli olanlar hariç, başka devlet tahvili çıkarmaya-cağız. Faizli hisse senedi çıkarma hakkı yalnızca, faizleri kârları ile ödemekte sıkıntı çekmeyecek sanayi şirketlerine verilecektir. Devlet borç alarak bu şirketler gibi kâr edemez. Zira, devlet borcu harcamak için alır, herhangi bir işte kullanmak için değil.

Bu hisse senetleri hükümet tarafından da satın alınacaktır. Bu da hükümeti borçları yüzünden faiz ödeyen konumundan, faiz karşılığı borç veren konumuna getirecektir. Bu önlem para durgunluğuna, a-salakça kazançlara ve tembelliğe engel olacaktır. Bu saydıklarım Yahudi olmayanların bağımsızlıkları süresince bize sonsuz yarar sağlamıştır. Fakat, bizim hükümdarlığımız altında arzu edilen şeyler değildir.

Yahudi olmayanların katıksız hayvan beyinlerindeki düşünce gücünün ne kadar az gelişmiş olduğu, biz-den faizle borç almaları ve bu borçların tamamının ve üstelik faiz eklenerek kendi cep-lerinden çıkacağını düşünememelerinden açıkça bellidir. Kendilerine gereken parayı, bizzat kendi vatandaşlarından almalarından daha basit bir yol olabilirmiydi?

Fakat bizim onlara, borçlanmayı kendileri için bir avantaj olarak göstermemiz, bizim seçilmiş beyinlerimizin ne kadar üst düzeyde olduğunun kanıtıdır.

Yahudi olmayan devletler üzerinde yaptığımız deneylerle kazandığımız yüzlerce yıllık tecrübelerin ışığında, zamanı gelince sergileyeceğimiz hesaplarımız, tam bir açıklık ve kesinlikle ayırt edilecek ve getirdiğimiz yeniliklerin faydaları herkes tarafından bir bakışta görülecektir. Bunlar, Yahudi olmayanlar üzerinde-ki hakimiyetimizi borçlu olduğumuz, ancak bizim krallığımız zamanında izin verilmeyecek olan bu kötü işlere son verilecektir.

Page 30: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Muhasebe sistemimizi öyle tedbirlerle donatacağız ki, en basit devlet memurundan, hükümdara varıncaya kadar hiç kimse, açığa çıkmaksızın en ufak bir tutarı dahi tahsis edildiği amaçtan ya da belirlemiş olduğumuz faaliyet planımızda saptanmış olan hedefinden saptırma şansına sahip olmayacaktır.

Belirli bir plan olmaksızın hükmetmek mümkün değildir. Bu yolculuk sırasında belirsiz yollardan, belirsiz olanaklarla gitmek çöküşü getirir ve bu arada kahramanlar ve yarı tanrılar doğurur.

Bir zamanlar dikkatlerini devlet işlerinden uzakta tutmak için göstermelik kabul törenleri düzenlemelerini, görgü kurallarına uymalarını ve sefih bir hayat tavsiye ettiğimiz Yahudi olmayan hükümdarlar yalnızca bizim yönetimimizin birer kuklalarıydılar. Onları her konuda temsil eden gözde saray nedimlerinin her konuda vereceği bilgi ve cevaplar, ajanlarımız tarafından yazıldı ve daima, ileriyi göremeyen kafaları gelecekteki ekonomik durumlar ve ilerlemeler konusundaki vaatlerle tatmin edecek şekilde tasarlandı. Ne ile ekonomi? Yeni vergilerler mi? bu soruların hepsinin sorulması gerekirdi, fakat bizim tasarılarımızı ve ifadelerimizi okuyan bu kişi-ler bunların hiçbirisini sormadı.

Bu dikkatsizliğin, insanların bütün çalışkanlığına rağmen onları nereye götürdüğünü ve nasıl bir mali çöküntüye sürüklediğini biliyorsunuz.

XXI. PROTOKOL:İç borçlar…Borçlar ve vergiler… Değiştirmeler… İflas… Tasarruflar ve devlet tahvilleri… Para piyasalarının kaldırılması… Endüstriyel değerlerin düzenlenmesi….Şimdi size son toplantıda bahsettiğim iç borçlanmaların detaylı bir açıklamasını yapacağım. Dış borçlar,

bizi Yahudi olmayanların kendi paraları ile beslediği için, onlarla ilgili daha fazla bir şey söylemeyeceğim. Fakat bizim devletimizde yabancılar, yani harici hiç bir şey olmayacaktır.

Yahudi olmayan devletlere, hiç bir zaman ihtiyaçları olmayan paraları hükümdarlarının gafleti ve idarecilerinin rüşvetçiliklerinden faydalanarak borç olarak verdik ve sonra bunları iki katı, üç katı, hatta kat kat geri aldık. Hiçbir tanesi bunu bize yapabilir mi? Bu yüzden sadece iç borçlanmadan bahsedeceğim.

Devletler böyle borçlanmalar için duyuru yaparlar ve tahvil, yani faizli senetleri için katılım taahhüdü toplarlar. İçerideki herkesin alabilmesi için, fiyatlar yüzden bine kadar ilan edilir ve ilk taahhütte bulunanlara fiyat indirimi yapılır. Sonraki gün herkesin tahvil almak için can attığı yolundaki suni sebeplerle tahvillerin fiyatı yükselir. Birkaç gün içinde hazinenin kasaları, onların değimiyle tıka basa dolar ve kullanabileceklerinden çok dah fazla para toplanır. Katılım taahhütlerinin borçlanma tutarını fazlasıyla geçtiği iddia edilir. Bu yalanlar sayesinde planın tüm safhaları başarıyla sonuçlanır. Onlarda tahvillerine çok fazla ilgi gösterildiğini söylerler.

Fakat, bu komedi sonuna kadar oynandığında, çok ağır bir borç yükü altına girildiği gerçeği ortaya çıkar. Faizlerin ödenebilmesi için yeni borç kaynaklarına ihtiyaç doğar. Fakat bu yeni borç asıl borcu ödemediği gibi, ona eklenir. Bu kaynakta tükenince değil borcun, yalnızca faizlerin karşılanması için yeni vergiler zorunlu olur. Bu vergiler de borcu kapatmak için kullanılan borçlardır.

Daha sonra sıra tahvillerin değiştirilmesine gelir. Fakat bu yöntem borcu kapatmaz, sadece ödenecek faiz rakamını azaltır ve borç verenlerin izni olmaksızın uygulanamaz. Değiştirme duyurusu üzerine, tahvillerini değiştirmek istemeyenlere paralarının geri ödenmesi teklif edilir. Eğer herkes değiştirmeye istekli olmayıp top yekun paralarını almak isteseydi, hükümet kendi kazdığı kuyuya düşecek, iflasın eşiğine gelecek ve teklif ettiği paraları ödeyemeyecekti. Fakat Yahudi olmayan hükümetlerin şansına, vatandaşlarının finansal konulardan anlamamaları ve değiştirmeği ya da faiz zararını, paralarının başka yatırımlarla riske atılmasına tercih ettikleri için, çok kereler omuzlarından birkaç milyonluk faiz yükünü atabilmişlerdir.

Yahudi olmayanlar iç borçlarda yaptıkları bu oyunları, bizim paramızın tamamını isteyeceğimizi bildikleri için dış borçlarda yapamazlar.

Bu yüzden, onaylanan bir iflas bir çok ülkede, o ülkeyi yönetenlerle halkın menfaatleri arasında ortak bir nokta olmadığının en iyi kanıtı olacaktır.

Şimdi bahsedeceğim ve onu takip eden konuya özellikle dikkat etmenizi rica edeceğim. Bu günlerde bütün dahili borçlanmalar, dalgalı borçlanmalar adı altında birleştirilmiştir. Yani, ödeme vadesi uzak ve yakın olanlar gi-bi. Bu borçlar tasarruf bankalarına yatırılan mevduatlar ve ihtiyat fonlarından ibarettir. Bunlar uzun süre hükümetlerin tasarruflarına bırakılırsa, dış borç ödemeleri olarak buharlaşıp giderler. Yerlerini eşit tutarlardaki devlet tahvilleri alır.

Yahudi olmayan devletlerin hazinelerindeki delikleri yamayan işte bunlardır.Dünya tahtına çıktığımız zaman tüm bu finansal hileler bizim çıkarlarımıza ters olduğu için, hiç bir iz

bırakmadan derhal uygulamadan kaldırılacaktır ve böylece bütün para piyasaları da yıkılacaktır. Çünkü biz

Page 31: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

ekonomik değerlerimizin, tespit ettiğimiz fiyatlarının değişmesi sonucu, iktidarımızın itibarının sarsılmasına izin vermeyeceğiz. Onların fiyatlarının hiç bir şekilde düşme ya da yükselme imkanı tanımaksızın kanun ile belirleyeceğiz. (yük-selme, düşme için sebep yaratır. Biz Yahudi olmayanların ekonomik değerlerini düşürmek için önce değerlerini yükselterek işe başladık.)

Biz para piyasalarının yerine, devletin olağanüstü kredi kurumlarını yerleştireceğiz. Bunların görevi, yönetimin görüşleri doğrultusunda, endüstriyel değerlerin fiyatlarını sabit tutmak olacaktır. Bu kurumlar, gerekirse piyasaya bir günde beş yüz milyon sanayi hissesi sürecek ve gerekirse de aynı tutardaki hisseyi piyasadan toplayabilecek güçte olacaklardır. Böylece tüm sanayi kuruluşları bize bağımlı hale geleceklerdir. Bu sayede kendimizi güvence altında tutmak için ne büyük bir güç elde edeceğimizi kafanızda canlandırabilirsiniz.

XXII. PROTOKOL:Gelmekte olanın sırrı… Gelecekteki refah için yapılan kötülükler…Otoritenin halesi ve gizemli, saygı telkini…Şimdiye kadar tarafımdan size aktarılan her şeyde gelmekte olanın, geçmişte kalanın ve şimdi sürüp

gidenin, çok yakın bir gelecekte seller gibi akarak gelecek olan muazzam olayların, Yahudi olmayanlarla ilişkilerimizin ve finansal uygulamaların sırlarını, çok dikkatli bir şekilde resmetmeye çalıştım. Bu konuda hâlâ ilave etmek isytedi-ğim birtakım şeyler var.

Günümüzün en büyük gücü olan altın avuçlarımızın içindedir ve iki gün içinde dilediğimiz miktarda altını depolarımızdan tedarik edebiliriz.

Muhakkak ki, hükümdarlığımızın Tanrı tarafından yazıldığı konusunda daha başka kanıt aramamıza gerek yoktur. Muhakak ki, böyle büyük bir servete sahipken, yüzyıllardır yapmak zorunda kalmış olduğumuz kötülüklerin, gerçek refaha ulaşmaya ve her şeyi düzene sokmaya hizmet ettiğini kanıtlamakta başarısız olmayacağız. Her ne kadar bazı şiddet hareketleri gerekecekse de, her şey aynı şekilde yerine konacaktır. Biz gerçek iyiliği ve bireysel hak ve özgürlükleri parçalanmış ve ezilmiş dünyaya geri getirdiğimizi ve aynı zamanda dünyayı barış ve sükun içinde keyif alınabilen bir yer yaptığımızı, ilişkilerdeki kusursuz saygıyı ve tüm bunları, koyduğumuz kuralları tam anlamıyla sıkı şekilde uygulayarak sağlayan hayır sahipleri olduğumuzu ispatlamayı başaracağız. Aynı zamanda, özgürlüğün sefahat ve kontrolsüz bir serbestlik olmadığını; kişinin gücünün ve saygınlığının, zarar verici ve yıkıcı yöntemleri uygulamaya koymak gibi bir hak içermediğini; bireysel özgürlüğün, hiçbir şekilde başıboş kalabalıklar karşısında nefret uyandıran sözlerle nutuklar atarak, kendisini ve başkalarını kışkırtma hakkı vermediğini; gerçek özgürlüğün, şerefli ve günlük yaşamın kurallarını tam anlamıyla yerine getirenlere dokunulmazlık sağladığını; insanın saygınlığının, kendisinin ve başkalarının haklarının bilincinde olmasıyla korunduğunu açık açık söyleyeceğiz.

Bizim yönetimimiz mükemmel olacaktır. Çünkü o, güçlü olacak, yönetecek, rehberlik edecek ve mükemmel yöntemler olarak adlandırdıkları, ama gerçekte ütopik saçmalıklardan başka bir şey olmayan anlamsız sözler haykırmaktan sesleri kısılan hatiplarin ve liderlerin ardında şöyle böyle geçinip gitmeyecektir. Otoritemiz düzenin tacı olacak ve aynı zamanda tüm insanlığın mutluluğunu içinde barındıracaktır. Bu yöntemin halesi, tüm insanlara gizemli bir boyun eğme, önünde saygılı ve korkuyla eğilmelerini ilham edecek.

XXIII. PROTOKOL:Lüks malların üretiminin azaltılması… Küçük sermaye… İşsizlik… Sarhoşluğun yasaklanması… Eski toplumları öldürerek yeni bir vücutta yeniden diriltmek…Tanrı tarafından seçilmiş olan…İnsanları itaatkar olmaya alıştırmak için, tevazu derslerinin tekrar tekrar öğretilmesi ve bu nedenle lüks

malların üretimini azaltmak zorunludur. Bu sayede lükse özendirerek bozduğumuz ahlaki değerleri yeniden yükselteceğiz. Küçük sermayeyi yeniden canlandıracağız. Bu bize kişisel sermaye sahibi üreticilerin altını oyabileceğimiz bir araç sağlayacaktır. Bu tedbir, büyük ölçekli üreticiler her zaman bilinçli olmadığı halde, sık sık kitlelerin düşüncelerini hükümetin üzerine yönelttikleri için, bu tür girişimleri önlemek için de kaçınılmazdır. Küçük sermaye sahibinin işsizlik gibi bir korkusu olmaz. Buda onu mevcut düzene ve otoritenin sağlamlığına sımsıkı bağar. İşsizlik hükümetler için en tehlikeli şeydir. Bu tehlikenin bizim için oynadığı rol sona erince yönetim bizim elimize geçecektir. Sarhoşluk da kanunen yasaklanacak ve alkolün etkisiyle hayvana dönüşen kişi insanlık suçu işlemiş gibi cezalandırılacaktır.

Bir kere daha tekrar ediyorum; tebaa kendisinden tamamen bağımsız olan kudretli ele, o eldeki, kendisini sosyal felaketlere karşı koruyan kılıcın varlığını hissettiği için körü körüne itaat eder. Melek ruhlu bir kraldan ne beklerler? Onda görmeleri gereken şey gücün ve iktidarın simgesidir.

Page 32: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Şu anda mevcut tüm yöneticilerin yerine geçecek olan hükümdarımız, onların varlığını bizim ahlakını bozduğumuz, Tanrı’nın otoritesini bile inkar eden, her yanlarından kargaşa yangınlarının alevleri yükselen toplumlar arasında sürdürerek, her şeyden önce bu kül edici yangınları söndürmeye başlamalıdır. Bu yüzden, devletin bünyesini yaralarla kaplayan, her türlü hastalığa karşı bilinçli olarak savaşacak olan düzenli ordular halinde yeniden canlandıracak olmasına rağmen, bu toplumların hepsini öldürmeye mecbur olacaktır.

Tanrı tarafından seçilmiş olan, insanlıktan uzak, hayvanca içgüdüleriyle ve nedensiz olarak hareket eden duygusuz güçleri yok etmek için en yüce kattan seçilmiştir. Bu güçler şimdi, hak ve özgürlük maskesi altında, soygun ve her türlü şiddet hareketinin yer aldığı zafer şenlikleri yapıyorlar. Onlar Yahudi kralın tahtını, yıkıntılarının üzerine kurmak için her türlü sosyal düzeni yıktılar. Onlar rollerini oynayıp bitirdikleri zaman, “O” krallığın başına geçecektir. Ve sonra, üzerinde hiçbir düğüm, hiçbir kıymık olmaması gereken yolunun üzerinden süpürmesi gerekecektir.

O zaman dünya halklarına şunu söylememiz mümkün olacaktır. “Tanrı’ya şükredin ve insanlığın kaderinin mührünü alnında taşıyan ve bizzat Tanrı’nın kendi yıldızını rehber ettiği O’nun karşısında, bizi yukarıda sözü edilen kötülüklerden ve şer güçlerden ondan başkası kurtaramıyacağı için diz çökün.”

XXIV. PROTOKOL:Kral Davut’un köklerinin onaylanması… Kralın eğitimi…Doğrudan mirasçılığın iptali… Kral ve üç hamisi… Kral kaderdir… Kusursuzlık…Şimdi kral Davut hanedanının köklerinin, dünyanın en alt tabakasına kadar, sağlamca tutunmasını

sağlayacak yöntemlere geçiyorum. Bu sağlamlık ilk ve en başta tüm insanlığın fikri eğitiminin içine dahil edilecektir.

Davut soyunun belirlenmiş mensupları, kralları ve onların veliahtları, babadan oğula geçen miras hakkıyla değil, üstün yeteneklerine göre seçerek, siyasetin en gizli sırlarını, yönetim planlarını, önceden hazırlanmış planların yüzlerce yıllık tecrübelerin ışığında pratik uygulamalarını, tüm sosyal bilimleri, ekonomik ve siyasi tüm hareketlerin yorumlanmasını ve beşeri ilişkilerin düzenlenmesini sağlayan ve tabiat ananın yaratılışta koyduğu tüm kanunların ruhunu öğreteceklerdir.

Babadan oğula miras yoluyla tahta geçecek olanlar, eğitim süreleri içinde, ahmakça hareketler zayıflıklar ve yönetim için yıkıcı olacak ve kendilerini ve devleti yönetmelerini engelleyecek başka vasıflar sergilerse, tahttan alıkonulacaklardır.

İktidarın dizginlerini yalnızca, kayıtsız şartsız sert ve hatta zalim bir şekilde hükmetme yeteneğine sahip olanlar Bilgelerimizden alabileceklerdir.

Zayıflık ya da başka bir çeşit hastalık hallerinde, krallar hükümdarlığı kanunen sağlıklı ve yetenekli ellere devretmelidirler. Kralların o an için ve gelecek için yaptıkları planlar, en yakın danışmanları tarafından dahi bilinmemelidir.

Yalnızca kral ve üç hamisi neyin geleceğini bilecektir…?Kararlılığı ve azmiyle kendisinin ve insanlığın efendisi olan kralın şahsında herkes, kaderin gizemli

yollarını görecektir. Hiç kimse kralı planladıklarıyla neyi amaçladığını bilmeyecek ve bu yüzden hiç kimse bilinmeyen bir yolun üzerinde durmaya yeltenmeyecektir.

Anlaşılıyor ki kralın beyin gücü, taşıyacağı yönetim planına uygun olmalıdır. Bu yüzden, ancak ve ancak yukarıda bahsettiğim Bilgelerimiz tarafından, bu gücü sınandıktan sonra tahta geçecektir.

Halkın kralını tanıması ve sevmesi için, kralın çarşı pazarda halkla iç içe olması gerekir. Bu durum biribirine perçemlenmesi zorunlu olan bu iki gücün birliğini pekiştirir ki, bunlar şimdi bizim tarafımızdan terör yoluyla birbirinden ayrıldı.

Terör, bu her iki gücün de ayrı ayrı bizim etkimiz altına gireceği zamana kadar gerekliydiKral ihtiraslarının ve özellikle şehvetinin insafına kalmış olmamalıdır. Karakteri, aklına hayvani

içgüdülerinin hükmetmesine engel olmalıdır. Şehvet, düşünceleri insan faaliyetlerinin en vahşi taraflarına yönelttiğinden, zihinsel yetenekleri ve görüş berraklığını, başka her şeyden daha kötü etkiler.

Davut’un kutsal soyundan gelen dünya hükümdarı, insanlığın desteyini almak için tüm kişisel arzularından feragat etmelidir.

Bizim hükümdarımız, tüm dünyaya kusursuzluk örneği olmalıdır.

Aşağidaki belge 1452 yılından günümüze kadar intikal eden ve Yahudi protokollerinin de en az Yahudi tarihi kadar eski olduğunun açık bir kanıtı olsa gerek!

Page 33: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

1452 yılında, İspanya baş hahamı Chemor, merkezi İstanbul’da bulunan Grand Sanhedrin’e (dünya Yahudi parlamentosu) bir İspanyol kanunun kovulma tehdidi altındayken, tavsiye istemek üzere bir mektup yazdı.

Aldığı cevap şöyleydi ( cevap 16.yy.da yazılmış olup, La Silva Curiosa adlı İspanyolca bir ki-tabın 156-157. sayfalarında basılı fotoğraf olarak; ve altında şu açıklama bulundu: “Bu mektup Toledo arşivlerinde Slamanca keşişi tarafından eski çağ İspanyol krallıklarına ait kayıtların araştırılması sıra-sında bulundu”.):

Musa’nın yolundaki aziz kardeşim. Katlanmak zorunda kaldığın talihsizlikleri ve endişelerini aktardığın mektubunu aldık. Bu duyduklarımızın acısı içimize işledi.

Büyük baba ve haham’ın tavsiyeleri şunlar:1. İspanya kralının seni Hıristiyan olmaya mecbur ettiğini yazdığına gelince, onun istediğini yap,

aksi takdirde daha sonra istesen de yapamazsın.2. Mallarını yağma etme emrine gelince: Evlatlarını tüccar yap, onlarda küçük küçük

Hıristiyanların mallarını yağmalasın.3. Canına kastetmek istemelerine gelince: Evlatlarını doktor ve eczacı yap, onlarda Hıristiyanların

canlarını alsınlar.4. Sinagoglarını tahrip etmek istemelerine gelince, evlatlarını rahip ve kilise üyeleri yap, onlarda

Hıristiyanların kiliselerini tahrip etsinler.5. Şikâyet ettiğin diğer sıkıntı verici olaya gelince, evlatlarını avukat ve hukuk adamları olarak

yetiştir ve onları devlet işlerini karıştırdıklarını ve Hıristiyanları senin boyunduruğun altına sokarak, dünyaya egemen olmanı ve onlardan intikam almanı sağlamalarını izle.

6. Sana verdiğimiz bu öğütlerden sapma, çünkü bunları yaparak, senin kadar utanç verici durumlara düştüklerini göreceksin ve gerçek güce ulaşacaksın.

(imza) İstanbul Yahudileri Prensi

HAHAM REİCHHORN’UN CENAZE KONUŞMASILa Vieille France, 21 Ekim 1920 tarihli sayısında, içinde aşağıdaki paragrafın bulunduğu son derece

önemli bir Rusça doküman yayınladı.“Siyon Bilgelerinin Protokolleri” ile Haham Reichhorn’un, 1869 yılında Prag’da Hahambaşı

Simeon-ben İhuda’nın cenaze töreninde, mezarı başında yaptığı konuşması arasında çarpıcı benzerlikler var. Bu konuşmayı yayınlayan Readcliffe, bunu açığa vurduğu için bedelini hayatıyla ödemişti. Reichhorn’un konuşması Readcliffe’e aktaran Sonol ise ondan kısa bir süre sonra bir düelloda öldürüldü. Haham tarafından tasarlanan bu fikirler, çok daha geliştirilmiş bir şekilde Protokollerde yer alıyor.

La Vieille France 10 Mart 1921 tarihli sayısında, bu konuşmanın La Russie Juive’de yayınlanan versiyonunu verdi. Siyon Bilgelerinin Protokolleri ile bu konuşmanın aynı kaynaktan çıktığı son derece açıktır. Artık, dünyada huzursuzluklar yaratarak, tüm dünyayı rahatsız eden ve aynı zamanda bunun meyvelerini toplayan gücün kime ait olduğu konusunda hiçbir şüphe olamaz. Yahudi dünya üzerindeki tüm milletleri köle haline getiriyor. Ortada bir YAHUDİ PLANI vardır ve şimdi nihayet maskesi tamamen düşmüştür.

1-Biz İsrail’in Bilgeleri, her yüzyılda bir olduğu gibi bu defa da, Yahova’nın bize söz verdiği dünya hâkimiyeti planımızın ilerlemesini ve düşmanımız Yahudi olmayan halklar karşısında kazandığımız zaferleri gözden geçirmek için Sanhedrin’de toplandık.

2-Muhterem Simeon-ben İhuda’nın mezarı başında toplandığımız bu yıl, şunu gururla söyleyebiliriz: Geçtiğimiz yüzyıl bizi amacımıza çok yaklaştırdı ve artık bu amaca ulaşmamız için yürümemiz gereken çok fazla bir yol kalmadı.

3-Altın daima karşı konulamaz bir güç olmuştur ve bundan sonrada öyle olacaktır. Tecrübeli ellerdeyken sahip olana daima çok faydalı bir araç ve karşısındakilere kıskançlık vesilesi olacaktır.

Altın sayesinde birçok isyankâr vicdanı satın alabilir, tüm paraların değerlerini ve tüm ürünlerin fiyatlarını ayarlayabilir ve tüm ülkelere borç verebiliriz ve böylece tüm ulusları merhametimize terk edebiliriz.

4-En önemli bankalar, dünyadaki ticaretin tamamı ve tüm hükümetlerin kullandığı krediler şimdiden bizim ellerimize geçmiş bulunmaktadır.

5-Diğer büyük güç BASIN, malum ideallerimizi ara vermeksizin tekrarlayarak, bunların yegâne gerçekler olarak kabullenilmesini başarıyla sağlamıştır. Tiyatrolarda aynı amaca hizmet etmektedirler. Basın ve tiyatro her yerde bizim kurallarımıza boyun eğmektedirler.

6-Demokratik yöntemi aralıksız bir şekilde överek, Yahudi olmayanları politik kamplara ayıracağız, ulus-larının bütünlüğünü parçalayacağız ve her yerde anlaşmazlık tohumları ekeceğiz. Güçlerini tüketeceğiz ve

Page 34: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

bu sa-yede, BANKAMIZIN KANUNARI önünde hep birlikte ve kutsal amacımıza adanmış bir şekilde diz çökecekler.

7-Hıristiyanları, ahmaklıklarını ve kibirlerini kullanarak savaşlara sürükleyeceğiz. Birbirlerini kılıçtan geçirerek, insanlarımızı yerleştireceğimiz yerler açmak için dünyayı bizim adımıza temizleyecekler.

8-Toprak; sahibine daima güç ve nüfuz sağlar. Sosyal adalet ve sosyal eşitlik adı altında büyük topraklar edineceğiz. Bunları bölümlere ayırarak, büyük bir hırsla buralara göz dikmiş olan köylülere dağıtacağız. Böylece onlar da çok yakında, toprağı işlemek üzere gerekli masrafları için bize borçlana-caklar. Sırayla hepimiz büyük toprak sahipleri olarak, toprak üzerindeki egemenliğimiz sayesinde gücümüzü güvence altına alacağız.

9-Tedavüldeki altını kâğıt parayla değiştireceğiz. Kasalarımız tüm altını emecek ve bizi her şeyin efendisi yapacak olan paranın değerini istediğimiz gibi ayarlayacağız.

10-Aramızda, fanatik taraftarlarımızmış gibi davranacak ve kalabalıkları ikna etme yeteneğine sahip çok miktarda hatip bulunduracağız. Bunları, insan ırkının saadetinin korunması için nelerin değişmesi gerektiğini anlatmak üzere, kalabalıkların üzerine salacağız. Altın ve pohpohlama sayesinde, kendilerini Yhudi olmayanların kapitalizmini yok etmeye adayacak olan işçi sınıfını kazanacağız. İşçilere rüyalarını dahi görmeye cesaret edemeyecekleri ücretler için söz vereceğiz, fakat aynı zamanda tüm temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarını da aynı oranlarda arttıracağız. Böylece hala daha muazzam karlar elde ediyor olacağız.

11-Bu şekilde hareket ederek, hırıstiyanların yaptığı, fakat meyvelerini bizim topladığımız devrimlere zemin hazırlayacağız.

12-Hırıstiyan din adamlarını alaylarımız ve saldırılarımızla, gülünç ve nefret edilecek durumlara düşürece-ğiz ve hırıstiyan ruhların efendisi olacağız.

13-Kendi insanlarımızı şimdiden önemli pozisyonlara yerleştirdik. Yahudi olmayanlar arsında her konuda bilgi sahibi olan avukatlar ve vicdanların bekçisi olan doktorlar yetiştirmeliyiz.

14-Tüm bu yukarıdakilerden başka, eğitimi tekelimiz altına almalıyız. Bu sayede işimize yarayacak her türlü fikri yayabilir ve çocukların beyinlerini bize uygun bir biçimde biçimlendirebiliriz.

15-Eğer insanlarımızdan biri talihsizlik eseri Yahudi olmayan hâkimlerin karşısına çıkarsa, derhal harekete geçerek ona yardımcı olmalıyız. Kendimiz hâkim oluncaya kadar, onu Yahudi olmayan hâkimlerden kurtarmak için bulabildiğimiz kadar çok şahit bulmalıyız.

16-Hıritiyan hükümdarlar, hırs ve kibirle doludurlar. Etraflarını lüksle ve çok sayıda askerle çevrelemişlerdir. Biz, budalaca isteklerini karşılamaları için onları parayla donatacağız bataklıklarında kalmalarını sağlayacağız.

17-Oğullarımızın hırıstiyan kızlarla evlenmelerine engel olmayalım. Bu evlilikler sayesinde onların tüm kilitli odalarına girebiliriz. Eğer kızlarımız Hıristiyan erkeklerle evlenirse, Yahudi annenin çocukları bizim çocuklarımız olacağı için, buda en az o kadar faydalı olacaktır. Özgürce seks yapmayı teşvik edelim. Böylece hırıstiyan kadınlarını, dini prensiplerden ve bunların uygulamalarından uzaklaştırabiliriz.

18-Asırlardan beri küçümsenmiş ve zulme uğramış İsrail oğulları, güce giden bir yol açmaya çalıştılar. Lanetli hırıstiyanların ekonomik hayatlarını kontrol ederek, ona damgalarını vurdular.

19-Hıritiyan dünyasının tüm sınıflarını yıkarak, tüm hırıstiyanları kölemiz yapacak olan devrimi salıvereceğiz. Böylece, tanrının halkına vermiş olduğu söz yerine getirilmiş olacaktır.

Aşağıdaki de 1919 Yılından bir ProtokolBerlin’de yayınlanan Rus gazetesi Prizvy’nin 5 Şubat 1920 tarihli nüshasında, 11. Keskin Nişancı

Taburunun Bolşevik Komutanı, Yahudi Zunder’in cesedi kontrol edilirken cebinden çıkan Aralık 1919 tarihli çok önemli bir İbranice doküman yer aldı. Bu doküman Yahudilerin Rusya’daki gizli örgütlenmelere ışık tutuyordu:

GİZLİ. Uluslar arası İsraelite Birliği’nin tüm birim temsilcilerine!İsarailoğulları! Nihai zaferimizi kazanacağımız saat yaklaştı. Dünya hâkimiyetinin eşiğindeyiz. En

büyük rüyamız gerçekleşmek üzere. Çok kısa bir süre önceye kadar zayıf ve güçsüz olan bizler, dünyadaki felaketler sayesinde şimdi başımızı gururla tutabiliyoruz.

Bununla birlikte, yinede dikkatli olmalıyız. Kesinlikle tahmin edilebileceği gibi, tahtların yıkıntıları üzerinden geçtikten sonra, bize gösterilen yolda daha da ileriye yürüyeceğiz.

Yabancı dinlerin ve inanç öğretilerinin otoritesi, başarılı propagandalar sayesinde, merhametsiz eleştirilere ve alaylara maruz kaldı. Hıristiyan ulusların kültürlerini, geleneklerini, uygarlıklarını ve saltanatlarını ezdik. Her şeyi, Rus halkını Yahudi boyunduruğu altına almak için yaptık ve onları en sonunda önümüzde dizlerinin üzerine çökmeye mecbur ettik.

Page 35: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Tüm yapmamız gerekenleri neredeyse tamamladık, fakat tüm bu yaptıklarımıza rağmen yine de dikkatli olmalıyız. Çünkü baskı altındaki bir Rusya bizim en büyük düşmanımızdır.

Rusya fethedildi ve çökertildi. Rusya ayaklarımızın altında can çekişiyor, fakat yine de dikkatli olmamız gerektiğini bir an bile unutmayın. Selametimize karşı duyduğumuz kutsal sorumluluk, ne insafa ne de merhamet göstermemize izin vermez. En sonunda Rusların acılarını ve gözyaşlarını görmemize izin verildi. Onları, mallarını ve altınlarını ele geçirerek umutsuz köleler haline getirdik.

Tedbirli ve sessiz olun. Düşmanlarımıza merhamet etmemeliyiz. Rus halkının en iyilerini ve yol göstericilerini hedef almalıyız ki, Rusya’yı fethettiğimiz zaman kendilerine bir önder bulamasınlar. İşçiler ve çiftçiler arasındaki kavgaları ve nefreti körüklemeliyiz. Savaş ve sınıf mücadeleleri, Yahudi olmayan halkın yarattığı he türlü maddi ve manevi değeri yok edecektir. Fakat İsrail oğulları, yine de temkinli olun. Zaferimiz çok yakın, çünkü kitleler üzerindeki politik ve ekonomik gücümüz ve etkimiz çok çabuk gelişiyor. Tüm hükümet borçlarını ve altınlarını satın aldık ve bu sayede dünyadaki tüm ticari faaliyetleri kontrolümüze geçirdik. Güç bizim ellerimizde fakat yine de dikkat!

Bronstein (Troçki), Apfelbaum(Zinovyef), Rosenfeld(Kamenef), Steinberg, tüm bunlar ve daha binlercesi, İsrail’in gerçek evlatlarıdır. Rusya’daki gücümüz sınırsız. Kasabalarda, levazım sınıfları, gıda komisyonları vs. tamamen bizim insanlarımızın idaresi altında. Fakat zaferin sizi sarhoş etmesine izin vermeyin. Dikkatli ve tem-kinli olun, çünkü bizi sizlerden başka kimse koruyamaz.

Bir gün gelip bizimle savaşabilecek olan Kızıl Ordu’ya güvenemeyeceğimizi hatırlayın.İsrail oğulları, Rusya’da uzun süredir beklediğimiz zafer çok yakın. Saflarınızı sıklaştırın. İnsanlarımızın

ulusal politikasını herkese öğretin. Ebedi amaçlarımız için savaşın. Tarihsel mirasımız olan Eski Ahit’i koruyun. Aklımız yeteneğimiz bizi koruyacak ve ebedi kılacaktır.

İMZA: Uluslar Arası İsraelite Birliği Petersbug Şubesi Merkez Komitesi.

YAHUDİLERİN TARİHİ:

Yahudilerin millet hayatı tarihin çok eski devirlerine kadar gitmektedir. Bu kadar eski devirlere ait tarihi bilgilerin doğru olması çok zordur. Bununla birlikte bazı bilgilerin tespiti de mümkün olabilmiştir. Bu konuda bazı yazarların kitaplarından bazı bölümleri aktaralım.

Harun Yahya’nın Yahudilik ve masonluk adlı kitabından bazı bilgiler şöyle: “ Sam, Ham ve Yafet adında üç oğlu olan Nuh peygamber, tufandan sonra çiftçiliğe başlar. Bir gün dikip yetiştirdiği bağın üzümlerinden yapılan şaraptan içip sarhoş olur, çadırında çıplak olarak sızar. Onu, bu durumda küçük oğlu Ham görür.

İşte bu olay onca yıldır süren ve orta doğuya rahat yüzü göstermeyen kanlı kavganın Tevrat’ça çıkış noktasıdır. Çünkü Nuh, ayıldığında oğlu Ham’ın çadıra girip kendisini çıplak gördüğünü anlayınca son derece öfkelenir, ceza olarak Ham’ı ve oğlu Kenan’ı ve ondan türeyecekleri lanetler. Kenan soyunun Sam ve Yafet’in oğullarına kul köle olmasını diler.

Lanetlenen kavimler güya Ham’ın biri Kenan olan iki oğlundan türeyen kavimlerdir.Nuh peygamberin oğullarından Sam ve Oğulları Mezopotamya tarafına yayılırlar ve oralarda çoğalırlar.

Bunların onuncu kuşağından Hz. İbrahim, Ur şehrinde doğar. Daha sonra Kenan ülkesine göç eder. Burada iki oğlu doğar. Bunlardan İsmail; Arapların, İshak da; İsrail Oğullarının atasıdır.

Hz. İshak’ın oğlu Hz. Yakup’un oniki oğlu vardı. Dayısının kızı olan Lea adlı karısından Ruben, Simeon, Levi, Yehuda, İssakar ve Zebulun adlı oğulları olmuştur. Yakup’un daha çok sevdiği ikinci karısı Rahel’den (bi-rinci karısının aynı zamanda kardeşidir.) Yusuf ve Bünyamin adlı oğulları olmuştur. Hanımlarının cariyeleri olan Zilpa’dan; Gad ve Aşer, Bilha’dan ise Dan ve Nattali adlı oğulları olmuştur.

Hz. Musa’nın Levi’nin soyundan geldiği rivayet edilmektedir. Yahudi kelimesinin de Yehuda’ dan türediği muhtelif kaynaklarda bildirilmektedir.

Babası Yakup tarafından çok sevilen Yusuf’un kardeşleri tarafından kuyuya atılıp, oradan kurtulup Mısır’a gidip uzun maceralardan sonra idareci olup ailesini Mısır’a getirmesiyle, Yahudiler, Mısır’a yerleşmiş olurlar.

Musa peygamber zamanında ise bu İsrail oğulları esir hayatı yaşamaktaydılar. Musa peygamber bunları Mısırdan alıp, Kızıl denizi geçirerek Firavun’un zulmünden kurtardı. Onların peşinden giden Firavun ve adamları, denizde boğularak helak oldular. Hz. Musa ve Yahudiler bugünkü Sina çölünün bulunduğu yerde kırk yıl kadar yaşadılar. Musa peygamber köle hayatına alışmış bu kavimden istenen vasıfta bir millet çıkaramayacağını anlayınca, yeni nesil üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırdı. Yeni yetiştirdiği bu nesil kuzeye

Page 36: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

doğru yani Arz-ı Mev’uda (Va’d edilmiş topraklar) doğru hareket etmiştir ki bu yer şimdiki Filistin’dir. Fakat Hz. Musa Filistin’e girmeden yolda ölünce halefi Yoşu yerine geçti.

Yoşu Filistin’in yerlilerini yenerek onları yerlerinden kovmuş, kendi kavmini oraya yerleştirmiştir. Ancak kendi inanışlarına, dinlerine tam manasıyla riayet etmedikleri için Allah, Filistinlileri tekrar bunların başına musallat etmiş ve Filistin’den kovulmuşlardır. M.Ö. 1100 yıllarında olan bu olaylar Ahd-i Atik’in muhtelif yerlerinde kaydedilmektedir. Yine bu sıralarda gelen Samuel adlı peygamberleri bunları ıslah ile tekrar eski itikatlarına döndürür, birliği tekrar sağlar.

M.Ö. 1015 yılında tahta geçen Davut peygamber, Kudüs’ü Başşehir yapar. Krallık en muhteşem devrini ise Hz. Süleyman zamanında yaşar. Süleyman başşehir Kudüs’te (Yeruşelaym) Siyon Dağı üzerine meşhur Süleyman mabedini inşa ettirir. İnşaat yedi yıl sürer. Tevrat’ın muhafaza edildiği Ahit Sandığı da buraya nakledilir. Bu mabede Yahudi’lerce, Beyt Hamiktaş (kutsal ev) adı verilmektedir. Bu mabet bugün Ömer Camii’nin bulunduğu sahadadır ve bugüne ancak bir duvarı sağlam kalmıştır. Yahudilerin ağlama duvarı dedikleri duvar budur ve Yahudiler tarafından ziyaret edilmektedir.

Bu mabet M.Ö. 586 yılında Babil Kralı Buhtunnasrın Filistin’i işgali sırasında yıkıldı ve Yahudileri esir olarak Babilonya’ya yani bugünkü Irak’a götürdüler. Burada bir esaret devri yaşadılar. Yahudi tarihinde Babil esareti diye geçen esaret hayatını burada yaşamışlardır. Bu devir 70 yıl kadar sürmüştür. Daha sonra İran’ın Babil’in hâkimiyetine son vermesi üzerine Yahudiler tekrar serbest kalmışlar ve tekrar Filistin’e dönmüşlerdir. Filistin’e döndükten 70 yıl sonra tekrar Süleyman Mabedini aynı yerde inşa etmişlerdir. İkinci Mabet Devri denen bu devir de M.Ö. 332 yılında İskender’in doğu’ya seferine kadar devam etti. İskender’in ölümüyle duruma hakim olan Ptolemo Soter, Yahudileri esir olarak götürüp Yahudileri İskenderiye şehrine yerleştirdi. Zamanla Yahudiler Makabi Harekâtını M.Ö. 157 yılında gerçekleştirdiler ve Makabi Devletini kurdular. Ancak bu devlette M.Ö.37 yılına kadar devam etti. Romalılar Yahudilerin bulunduğu yerleri fethedince Yahudileri tekrar esir aldılar. Romalılar Herod adında birini bunların başına kral tayin ettiler ve dini yaşayışlarında Yahudileri serbest bıraktılar

Fakat Yahudilerin her fırsatta isyan etmeleri üzerine Romalı kumadan Titus, kati harekete girişerek, M.S. 70 yılında Yahudilerin mabedini yerle bir ederek, çoğunu kılıçtan geçirdi. Geri kalanların çoğunu da dünyanın dört bir yanına göndererek esir pazarlarında sattırdı. M.S. 63 yılından itibaren Roma yönetimi altında yaşayan Yahudiler, M.S. 66 yılında bu yönetime baş kaldırmıştır. Bu arada çalkantılar içinde bulunan Roma’da imparator olan Vespanslanus, oğlu Titus’u Kudüs üzerine yollamıştır. Titus Yahudilerin şiddetle karşı olmalarına rağmen M.S. 70 yılında Kudüs’e girmiş, Büyük Tapınağı yıkmış ve birçok Yahudi’yi kılıçtan geçirmiştir.

Süleyman Mabedi’nin, Babil krallığı ve Romalılar tarafından zapt edilip, tahrip edilişleri dikkate şayandır ki aynı ayın aynı gününde “9 Ab” vaki olmuştur. Bu gün. Yahudi dininde en büyük yas günüdür.

Yukarıda kaynak olarak verdiğimiz bilgiler zaten genel olarak TEVRAT’ TAN alınmış bilgilerdir. Resmi tarih dışında bugün İsrail oğulları içinde, Hıristiyan olanlar (Marunîler, Falanjistler, Süryani/Aramiler, Koptikler/ Kıptiler, özellikle Habeş ve Güney Mısır-Sudan Hıristiyanları zaten köken olarak Yahudi’dir, Beni İsrail’dendir. Bunun gibi Müslüman olmuş Beni İsrail kabileleri de var. Tüm Filistinli dindaşlarımız ARAP ya da benzeri bir Sami ırkından değil, doğrudan ARAPLAŞMIŞ Yahudilerdir..( Filistin ve Lübnan da ne oluyorsa, özetle temeli şudur: Müslüman Yahudiler ile Musevi Yahudiler karşı karşıya kavga ediyorlar... Filistinli Araplaşmış ve Müslüman olan Museviler tarih sahnesinde.) ve tarihte Fenikeliler diye bildiğimiz millet YAHUDİ KABİLESİNDEN ibarettir...

Ve bugün Ortadoğu’daki hatta Toroslara kadar olan birçok ARAP aslında İbranidir, onların kayıp kabilelerinin çocuklarıdır. Mesela; Filistinli diye bir millet yoktur, onlar Arap değildir. Onlar KENAN’lılardır, İbranidir ve Fenikelidirler... Saf Arap Resulullah döneminde bile yoktu zaten.

Mesela Midyat ahalisi olduğu gibi İbrani Hristiyanlarıdır. Kapalıçarşı kuyumcularının yarısı da onlardır. Süryaniler (Asurlular) değilse de Suriyelilerin çoğu (Nusayriler hariç, onlar Fatımi devletinden kalan saf Araplardır) da İbranidir.

Arap yarımadasında sadece 12 kabile Araptır. Gerisi Araplaşmışlardır. Özellikle Önasya (Asu-rî, Nebati, Geldani vb.) Arap olmayan Sami’lerdir. Sami derken, Semitik ırk olarak düşünmek gerekir. Yani İbrahim’in; iki dalı bunlar... İbraniler ile Araplar.

Bunlar baştan da birbiriyle evleniyorlardı. Hatta İbrahim’in iki eşi Hami olan Hacer ve Sami olan Sara’dır. Hami ırkı Tüm kuzey Afrika’yı kapsayan (Tuareg ve Berberiler, Habeşi, Somali, Sudanlılar vb. dahil) Nuh’un oğlu Ham’dan gelmedir. Ama İslam etkisiyle tamamı Araplaşmışlardır. Mağribi milletlerinin hiçbiri Arap veya Yahudi değildir.

Page 37: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

İbrahim’in iki oğlu birbirlerine evlilik yoluyla karışmışlardır. Yahudi, Araptan kız alınca o melez soy Yahudileşmiş ve tersi olunca da Yahudi kızlarıyla evlenen Arap erkeklerinin melez soyu ise Araplaşmıştır (Kureyş ve Kurayzayı anımsayınız).

Yahudi Tevrat’ına göre; Yahudilerin on kabilesi Araplara asimile olmuştur. İki kabile (Amon ve Moab oğulları) ise bugünkü tüm Dünya Yahudileridir (Lut iki kızıyla ensest yapar ve Amon ve Moab diye iki oğlu olur kızlarından ve böylece Yahudi soyu Lut peygamber vasıtasıyla Nuh peygambere, oradan da Adem’ e kadar soylarını bağlarlar.) Günümüzdeki resmi tarihte zaten Tevrat’a göre uyarlandığı için bizde Yahudileri insanlık tarihinin başından beri var zannederiz. Oysa gerçekte Yahudilik Yakup peygamberin torun soyundan (İshak peygamberin oğulları) başlar. Hz. İbrahim ve Lut peygamberlerin Yahudilikle uzaktan yakından hiç bir ilgisi yoktur. Zaten bu konuda en doğru bilgiyi Kur’an dan edinmek mümkün. Ayetler; Hz. İbrahim ve Lut peygamberlerin çağdaş (aynı dönem peygamberler) olduğunu ve Ali imran suresi 67. ayette İbrahim ne bir Yahudi ne de bir Hırıstiyan... şeklinde devam eden ayette Yahudiliğin İbrahim peygamberden çok sonra ortaya çıkmış bir millet olduğunu söylüyor.

YAHUDİLERİN KİTAPLARI:

Dünyada bugün tek ŞERİAT ile ya da Teokrasi ile yönetilen ülke İSRAİL’DİR... Taliban ve Yerli Hizbullah canileri bile ellerine su dökemez. Sabla ve Şatilla canavarlarının. Canilerin DİNİ yoktur, Terörün-horrorun dini yoktur, milliyeti yoktur... Hıristiyanlaşmış Yahudiler, Müslümanlaşmış Yahudiler... Bunlara ek olarak bir de bizim Hazer Oğuz Yabguluğu var ki evlere şenlik, tamamı bugün Polonya ve Ukrayna Musevisidir. Musevi’dir... Karai-mler (Kafkasyalı Museviler), Seferidler(İspanyalı Museviler demek). Karaimler (Hazer-Oğuz Yabguluğu.) Yani Karaimler Türk-Azeri ve Türkmenlere en yakın MUSEVİ soydaşlarımız. Hazer Türkleri Musevi’dir. Hitler onların tam iki milyonunu yaktı. Çünkü hiçbir YAHUDİ bir başka milletin MUSEVİ olmasını asla istemez, onları katleder katlettirir. Bunun böyle olmasını da onlara kutsal kitapları söyler.

TEVRAT: Yahudilerin dini kitabıdır. İslam inancına göre de Tevrat; Allah’ın Musa’ya indirdiği bir hak kitaptır. Tabiî ki onun tahrip edildiğini de gene Allah (cc) bize Kur’an da haber veriyor.

TALMUD: Daha çok kutsal (Tevrat) kitabın dışında kalan gelenek, görenek, sosyal yaşam gibi kuralların Yahudi şeriatını oluşturan, hahamlar tarafından yazılmış kitabıdır. Ve bugün İsrail devleti bu şer-i kurallara göre yönetilen teokratik bir sistemdir.

Avram Galanti (Yahudi tarihçi) bu hususta şunları yazmaktadır: Talmud; Yahudilerin dini ve medeni ahkam kitabıdır…. Talmud’un tedvini Milat’ın 2 ve 5. yüzyılı arasında tamamlanmıştır.

Talmud bir nevi ansiklopedi hususiyetindedir. Mesela;Domuzun; İbrahim’e, Yahudilere, monofizist Hıristiyanlar ve Müslümanlara "HARAM" olduğu bildiril-

miştir. Zaten Yahudiler de hiç yemez. Ama onlar farklı olarak her şeyi algılıyorlar. Mesela içki; Yahudilerde "Uzak durulması" gerekendir (Haram değildir). Haram olsaydı yılda bir kez yapılan HAHAM şarap bayramlarında Rabenler şarap içmezdi. Yılda bir kez sarhoş olmalarına Talmut (Kanun kitabı, Tevrat fıkıhı) izin vermektedir. Ha-hamlar bu sırada yaptıkları hiçbir şeyden sorumlu değillerdir. Kendilerini şaraptan sakır olmuş "Lut Peygamber" yerine koyarlar. Bu arada "Küçük kızlarla pedofili de yapabiliyorlar ve o gün suç kabul edilmiyor. Zaten Haham başları doğrudan Tanrı Yahwe, Raben’ dir (Yahova=İsrail Allah’ı). Yani onlara her şey helaldir. Günah keçileri de kurban kefareti değil; Bestialite için çıkarılmış bir sapıklık. Günah keçisi daima dişidir, nedense…!

Ğuşer kurallarından biri de "Cumartesi" septi (Sabbatı)dir. Ellerindeki yiyecekleri elden çıkarmak zorundadırlar. Mesela hayvanlarını Müslümanlara "geçici" olarak verirler. Cumartesini "ETSİZ" geçirirler. Ama Pazar günü bunu geri alırlar. Yani bu komedileri Talmudu incelerseniz bol miktarda bulursunuz.

KABALA ise: Yahudi mistisizmini konu edinen bir kitaptır. A. Galanti bu hususta da şunları söylemek-tedir.

Kabala ya da sözel gelenek, geleneksel gizemcilik öğretileri içinde en çok tanınanlardan biridir. Kabalistler, aktardığı açıklamaları tanrısal ve sağduyu ilkelerinin altında kalmayacak kadar yüksek seviyeli olarak addederler. Tanrı ve evrenin doğası hakkında gizli bir öğreti varlığına değinirler.

Yahudilerin kitaplarıyla alakalı Ilgaz Zorlu’nun değerlendirmeleri şöyledir:Tora-Talmud ekolü, bugün Ortodoks Yahudi inancının temelini oluşturan kutsal kitap ile, onun

hahamlar tarafından yorumlarını kapsayan Talmud isimli kaynağa dayanan kurallar, yasaklar ve ilkeler ile, Yahudi günlük yaşamını belirleyen prensipler sistemidir.

Page 38: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Kabbala, İspanya döneminin öncesinde ortaya çıktığı sanılan ve tasavvufi Yahudiliğin temeli olan bir teoridir. Bu teori dünyanın oluşumundan Yahudi bireyin mistik bilincine ulaşmasına kadar bir dizi kuram ve gizemli bilgiyi ifade etmektedir.

Tora (Tevrat), Meşe’ye (Musa) Sina dağında indiği kabul edilen beş kitaptır. Tarih kitabı niteliğindedir.Talmud, Yahudi’nin uyması gereken genel kuralları ele almakta dindar olmanın yolları belirlenmektedir.Tora sadece bilginlerin görüp anlayabilecekleri bir kitaptır. Bu da ancak çeşitli yollarla olabilir. Tora’nın

her harfi bir şifredir. Bunu ise anlayabilmek derin bir tefekküre dayanmakla mümkündür. Tevrat’ın tahrif edildiğine dair H. Yahya şunları söylemektedir:Yahudi ve Hıristiyanlar tarafından kutsal kabul edilen Kitabı-ı Mukaddes iki ana bölümden oluşur: Eski

Ahit (Tevrat) ve Yeni Ahit (İncil). Bizim mevzuumuza giren bölüm Eski Ahit, çeşitli zamanlarda kaleme alınan 390 kitaptan meydana gelir. Bunlardan ilk beş kitaba ( Tekvin-Çıkış-Levililer-Sayılar-Tesniye) Tevrat denmektedir. Ancak Hz. Musa tarafından yazıldığı öne sürülen bu ilk beş kitap üzerinde yapılan objektif incelemeler, bu iddiaların doğru olmadığını ortaya koymuştur.

“Rabbin sözüne göre, Rabbin kulu Musa orada, Moab diyarında öldü. Ve Moab diyarından Beyt-peor karşısındaki derede onu gömdü” (Tesniye Bab:34 Cümle:5 sayfa:215).

Hz. Musa’ya atfedilen eldeki Tevrat’tan alınan yukarıdaki ayetlerde açıkça görüldüğü gibi, mukaddes kitap Hz. Musa öldükten sonra başkaları tarafından yazılmaya devam edilmişir.

Uzun zamandan beri yapılan araştırmalar neticesinde eldeki Tevrat’ın Hz. Musa’nın Tevrat’ı olmadığı, bu Tevrat’ın Hz. Musa’nın ölümünden beş yüz sene sonra Kenan da veya Yerüşaleym (Ku-düs) de yazıldığı ve pek çok bölümünün orijinal olmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır.

Allah tarafından vahye dildiği kabul edilen bir kitaba insanlar tarafından kolayca ayetler eklenebilmesi diğer bölümlerinde tahrif edilip sapık fikirlere ilahi emir görüntüsü verildiğini göstermektedir.

Zaten bugün Yahudilerin ellerinde bulunan mukaddes kitaplarda da bir takım ayrılıklar bulunmaktadır. Tahrif edilmiş kitaplar için böyle ayrılıkların olması da gayet tabiidir.

Kur’an da Bakara suresi 79. ayette bu hususa temas edilerek şöyle denmektedir: “Kitabı elleriyle yazıp sonra onu az bir değerle değiştirmek için bu Allah katındandır diyenlerin vay

haline!… Ellerinin yazdığından dolayı vay hallerine!…Kazandıkları günahtan dolayı vay hallerineBazı kayıtlara göre Yahudilerin ellerindeki Tevrat, Hz. Musa’nın vefatından 500 yıl sonra yazılmıştır.

Babil esareti sırasında insanlıktan intikam almak için akıllarında kalan Tevrat ayetlerine kin ve dehşet ifadeleriyle ilave yaparak bugünkü Tevrat’ı ortaya çıkardılar.

Şimdi bu yazılan sözlerden bazılarına bakıp, Yahudilerde Allah inancı ve yaradılışı nasıl algıladıklarına bir bakalım:

Rab gökleri ve yeri altı günde yarattı ve yedinci günde rahat etti.(Çıkış Bab:31 cümle:17)Ve Rab yeryüzünde adamı yaptığına nadim oldu ve yüreğinde acı duydu.(Tekvin. Bab:6 cümle:6)Ve dedi: sana artık Yakup değil ancak İsrail denilecek. Çünkü Allah ile insanlarla uğraşıp yendin .

(Tekvin, Bab:33 cümle:28)Uzun bir süre Tevrat’ı ezberinde tutabilen Uzeyr’e Yahudiler bu ancak Allah’ın oğludur demişlerdir.

Yahudilerin diğer insanlara bakışı da kitapta yer aldığı şekliyle şöyledir.Yahudi olmayanın malı mülkü sahipsiz sayılır. Ona herkesten önce el koyan Yahudi, onun sahibi olur .

(Talmud. Hosem ha-mişpat 156–5)Yalnız Yahudi olanlara insan gözüyle bakılır. Yahudilerden gerisi sadece birer hayvandır.(Talmud. Ho-

şem hamişpat Yoreh deah)Yahudi olmayanların tohumu hayvan tohumudur. (Talmud. Hoşem hamişpat Yoreh deah)Yahudi olmayanların kanını akıtmak Allah’a kurban sunmaktır. (Talmud. Hoşem ha-mişpat Yoreh

deah)Siz, Yahudi olmayanlardan birini öldürmek suçuyla mahkeme ediliyorsanız, bunu açıkça yeminle inkâr

edebilirsiniz. Çünkü öldürülen bir hayvandır.Yahudi kendinden olmayan birinin malını çalmak ve işini elinden almakla iyi bir şey yapmış sayılır.Yahudilerin kitaplarında bazı cinsel sapıklıklar içeren ayetlerde vardır. Tevrat inmeden önceki Yahudi

sosyal hayatını oluşturan ensest (aile içi seks)ilişkileri meşru kılmak için bunları Tevrat ayetlerinden göstererek bu ilişkileri meşrulaştırmışlardır. Bugün de tüm dünya basınının kontrolü kendi ellerinde olduğu için protokollerdeki görüntülü eğitim adı altındaki; gazete, tiyatro, film endüstrisi, radyo ve televizyonlardan yaptıkları yayınlarla, çektikleri filmlerle bu kültürü tüm dünya halklarına empoze etmeye çalışmaktadırlar. Görünüşe bakılırsa bunda da bir hayli başarılı olmuşlar. Şimdi konuyla ilgili Tevrat ayetlerine bir bakalım:

Ve Lut Tsoardan çıkıp dağda oturdu. İki kızı onunla beraberdi. Çünkü Tseorda yalnız oturmaktan korktu. Ve o iki kızı bir mağarada oturdular. Büyük kız küçüğüne dedi ki: babamız kocamıştır. Yanımıza

Page 39: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

girmek için memlekette erkek yoktur. Gel babamıza şarap içirelim. Ve babamızdan zürriyetimizi yaşatmak için onunla yatalım. Ve geceden babalarına şarap içirdiler. Büyük kız girip babasıyla yattı. Ve onun yatmasını ve kalkmasını bilmedi. Ertesi gün büyük kız küçüğüne dedi ki: işte dün gece babamla ben yattım. Bu gece de ona şarap içirelim. Ve babamızdan zürriyet yaşatmak için gir onunla bugün sen yat. Ve o gece dahi babalarına şarap içirdiler. Ve küçük kız kalkıp onunla yattı. Ve onun yatmasını kalkmasını bilmedi. Lut’un iki kızı böylece babalarından gebe kaldılar.(Tekvin-Bab:19 Cümle:30-38)

Bu da kutsal kitap bir yana sıradan ahlak kurallarınca bile olumsuzluk sergileyen tam bir sapıklık örneği:

İki memen sanki bir çift geyik yavrusuZambaklar arasında otlayanİkiz ceylan yavrusuKaptın gönlümü kız kardeşim yavuklumGözlerinin bir bakışı ileGerdanının tek zinciri ile gönlümü kaptınOkşamaların ne güzel kız kardeşim yavuklumŞaraptan ne kadar hoştur okşamalarınItırının güzel kokusu da her çeşit baharattanEy yavuklum bal damlatır dudaklarınBalla süt, senin dilinin altındadırEsvabının kokusu da sanki Libnan kokusuKız kardeşim yavuklum kapalı bahçedirKapalı bir kaynaktır, mühürlenmiş pınardır(Neşideler Neşidesi-Bab:4 Cümle: 8-12)

Ve gerçekten de kızkardeşimdir. Kendisi babamın kızıdır ve benim karım oldu. (Tekvin, 20/12)Ve Nuh çiftçi olmaya başladı ve bir bağ dikti. Ve şaraptan içip sarhoş oldu. Ve Kenan’ın atası olan

Ham, babasının çıplaklığını gördü ve dışarıdaki iki kardeşine söyledi… ve Nuh şarabından ayıldı ve küçül oğlunun kendisini yaptığını anladı. Ve dedi: Kenan lanetli olsun. (Tekvin 9/20-25)

Talmud’un en çirkin cinsi sapıklıkların olduğu kısmı olan “Kethuboth” ise büyükler ve cinsi temasta kullanılan çocuklar hakkındaki bazı önerileri ise şöyle:

Bir büyük, küçük bir kız ile cinsi temas yaparsa bu göze girmiş bir parmak gibi kabul edilmeli. Bir büyük tarafından bir çocuk baştan çıkarılıp ırzına geçilirse, bu ırza girme haisesi olarak değerlendirtilmemeli; nasıl ki gözyaşı tekrar yeniden insanın gözüne gelirse, üç yaşından küçük iken cinsi temasta bulunan bir kızın da bekareti geri gelebilir. Küçük yaşlarda erkeklerle yatmış bir kız çocuğu evlenirken bu durumu kocasına bildirmeli; aksi halde kan gelmez ve kocası da bu vaziyetten hoşlanmaz. (Kethuboth 11/b). Devamında ise; bir Yahudi kızının bekareti iki yüz zuz(eski Yahudi parası) değerindedir. Bu pazarlıkla daha evvelinden verilebilir.

Bir kadın kocasının izni ile parasını vererek kendisi ile cinsi bir şekilde alakadar olacak bir şahıs kiralarsa bunda hiçbir kabahat yoktur. Fakat bu kiraladığı şahıs gayri Yahudi ise bu kabahattir. Zira kazançlı çıkan gayri Yahudidir. Fakat aynı vaziyet bir Yahudi erkeği ile gayri Yahudi bir kadın arasında vuku buluyorsa zararı yoktur. Fakat Yahudi erkeği bu gayri Yahudi kızla evlenmemeye çok dikkat etmelidir. (Kethuboth 51/b)

Bütün cinsi işler akşam karanlığında yahut karanlık odada yapılmalıdır. Sebebi; açık havada böyle işler yapılsa herkes işini gücünü bırakır seyre dalar ve daha fenası işlerini yapacak yerde cinsi temas yapan adamı taklit etmeye çalışır. Fırıncının ekmeği yanar, üzümcünün üzümlerini gayri Yahudiler çalar, çanakçının çanağı elinden düşer kırılır, nöbetçinin gözü döner, şehri düşman basar. Karanlıkta bu işi yapmanın bir başka sebebi de eğer bu cinsi gayri Yahudi ile yapıyorsanız bu gayri Yahudi kimseyi şahir olarak gösteremez hatta kendisi bile yüzünüzü iyi göremez. (Kethuboth 56 a)

Dünyada hakimiyet sağlayacak en önemli unsurlardan biri çok üremektir. Bütün yeryüzündeki gayri Yahudiler eşektir. O gün geldiği zaman bunlar yer altında kendileri için kazılmış olan yerlere girip ebediyen yer altında yaşayacaklardır. (Kethuboth 111 b)

Page 40: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

O adam ki kızkardeşi ile beraber yatıp, kendilerini cinsi zevklere bırakırlar ve kızkardeşi bunu şikayet etmez, bunda bir kabahat yoktur. Fakat kız kardeş şikayette bulunursa bu işi tekrarlamaması bu adama bildirilir. O şahıs ki daha annesi yaşlı değildir ve babası ölmüştür ve validesi yabancı erkeklerin koynuna girmek istemez ve kendi oğlu ile yatmak ister ve keza oğlu da validesi ile yatmak isterse böyle bir vaziyette, eğer bu işler zor kullanılmadan yapılıyorsa, bize düşen bir vazife yoktur; ta ki oğul evlenme yaşına gelip te başka bir kızla evlenmek talebinde bulunur ve validesi buna mani olmak isterse, oğul hem kendi karısının cinsi arzularını hem de annesinin cinsi arzularını tatmin etmeli; ta ki validesi başka bir erkek buluncaya kadar. (Kethubaoth 76 a)

Bir gayri Yahudi, Yahudi kızından istifade ederse, bir Yahudi kadınını baştan çıkarırsa, bir Yahudi çocuğu kirletirse; Yahudi, umumi bir Yahudi ile temas edip kadına parsını vermezse cezaya çarptırılır. Eğer bir Yahudi, umumi kadını kullanıp parasını vermemiş ise parası alınır ve değnekle dövülür, bir Yahudi kadınını baştan çıkarır ise ölünceye kadar taşlanır. Bir Yahudi kızını kirleten gayri Yahudinin başı yarım kesilir ve yavaş yavaş öldürülür. Bütün bunlar bilhassa gayri Yahudilerin önünde yapılmalı ki bunlar müthiş bir ibret olsun ve bizim dehşetimiz karşısında titresinler ve Yahudiye dokunmaya bir daha yeltenmesinler. ( Kethuboth 61 b)

Talmud’un Yeboamoth bölümünde 59 a ve 59 b kısımları kadınların hayvanlarla yaptıkları cinsel münasebetleri konu edinir. Bunlara bakarak bugünkü dünyada pornografinin kaynağının da nerden çıkmış olduğunu anlayabiliriz…şimdi bu bölümlere bir göz atalım;

Bir dul kendini tatmin için her türlü usule başvurabilir. Bir kadın sebepler göstererek hayvan ile, hayvani münasebetleri ilerletirse bunda münasebetsiz bir şey yoktur. Böyle işlere, zevkler heveslenmeyen kadın bulunmaz. Bu sebepten bu gibi zevklere kendini veripte sonradan evlenmeyi düşünen kadını bir haham bile alabilir. Bu mevzunun altında 4 numaralı notta aynı şey belirtilmekte gayri tabii bir şekilde çiftleşmiş bir kadını bir baş haham dahi alabilir denilmektedir. (Yeboamoth 59 a ve 59 b)

Yeboamoth 59 b devamında; Rabi Shimi b. Hiyya’ ya göre bir hayvanla yada indsan olmayan bir şey ile cinsi te mas yapan kadını bir hahma bile alabilir… Rabi R. Dimi’nin anlattığı bir misal ise şöyledir: harikulade çok güzel bir kadın sıcaktan biraz açık giyinmiş bir şekilde yeri silerken maruf köpeklerden biri kapıda zuhur etmiş… kısa bir zaman sonra da kadın bir rahiple evlenebilmek için izin alabilmiş. Fakat para ile kendisini satan bir kadın para mukabilinde müşterilere zevk zevk vermek için bir köpekle cinsi münasebet yaparsa bu başka türlü kabul edilir ve hahamlıkça hoş görülmez.

Yeboamoth 60 b de iş biraz daha ileri gitmiş olarak karşımıza çıkmakta… Yahudiliğe döndürülmüş bir kız, üç yaşından bir gün fazla olursa hahm onunla evlenebilir. Bunu devamını bizim yazıya geçirmeye bile insanlık haysiyetimiz el vermiyor.!!!!!

Yeboamoth 63 a da geçen yukarıdan 10,11,12. satırlar aynen şöyle: Adem bütün hayvanlar ile çiftleşmiş fakat Havva’nın verdiği tadı hiç birinde bulamamştı.

Yeboamoth 103 b; Yılan Havva’nın içine müthiş bir şehvet sokmuştur. Böylelikle insanlığın babsı Adem bütün vaktini hayvanların kucağında geçiriyor, Havva ise Adem’den evvel bekaretini bir yılana veriyor demektir.

Yeboamoth 55 b; böylelikle o şahıs ki karabası kız ile cinsi temas edip bekaret zarını yalnızca gevşetir, o adamdan şikayet edilmemelidir. Ölmüş kadın ile temas o kadının hayattaki vaziyetinde iken yapılan temas gibi kabul edilir. Kadın evli ise, her ne kadar ölmüş olsa bile gene evli bir kadın olarak kabul edilir; hemde ölmüş bir kadınla çiftleşmek meniyi ziyan etmek demektir.

Tevrat’ın yan kitaplarında Hahamların keçileri cinsel yolla iğfal ettikleri yazılıdır. Hahamın affedilmesi için o keçi kefaret olarak kesilir ve eti murdar olduğu için yenmez. Talmud da beastility yapan hahamlar için bir ayıp yok, hayvan kınanıyor ve günah keçisi olarak kesilmesi isteniyor. Kâhin (Kohen/Haham)ler evlenemezdi en başta... Yahowa onları da düşünmüş ve keçiyi uygun görmüş (Talmudu bir okuyun kanınız donacaktır daha neler neler var! Akıllara ziyan)...

Haham=Yahowadır diye AYET var (kendi ayetleri yani). Bir de kefaret günleri var. O gün hahamlar yılda bir kez sarhoş oluyorlar ve şarap ile ekmek yiyorlar. Küfelik oluyorlar... Şarap İsa’nın kanı, ekmek de eti

Page 41: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

oluyor. Tabii buradaki kefaret çarmıha gerildiği için yapılıyor. Ama Yahudilerin kefaretinde MANTIK aramamalısınız.

Musa ve kardeşi Harun ikisi de aynı kavmin peygamberi. Musa Tur dağında 40 gün kalıyor... Dönüyor geliyor ki, yine peygamber olan kardeşi bile oradaki sapıklığı engelleyememiş! Altından bir buzağı yapmışlar ve tapıyorlar... Hem de eş-değiş tokuş ederek ve şarap içerek. İğrenç bir LANETTİR bu. İşte böyle kefaret ödüyorlar... Musevilik bu bozulmuş haliyle son derece tören ve ayin dinidir.

Bize olan mesaj şu! Allahın dini kırk günde bozulmuş, tahriften öte tahrip olmuştur. Musa elindeki Tevrat tabletlerini (ki onlar Tabutüssekinede kendiliğinden var olurlardı) yere atarak kırdı öfkesinden... Ve Allah’a isyan etti: "Sadece 40 gün ayrı kaldım, Yahowa hep benden mi bekleyeceksin, sen niçin yardım etmedin bana?" dedi (Talmud’da böyle yazıyor). Tevrat’ta Yahowa ile insan gibi konuşulabiliniyor. Hatta Ezra (Üzeyir) Allah’ın oğlu olup, babasını güreşte yenmiş ve babasını ağlatmış, hatta küstürmüştür (Şaka değil, aynen yazılı bunların tümü). Bu Talmud değil, doğrudan Tevrat.

Ve Yahudi bu itikatla değil Dünya’yı, geleceği bile yönetiyor. 6300 yıllık bir bilgi birikimi bu. Tuz tüccarları olarak Fenikeli tacirliğe terfi ettiler. Zenginlik kaderleri oldu (Samir’in buzağısı da bu simgedir). Bazı Diasporas Yahudiler var ki onlar gerçekten bunu folklorik hatta masalsı buluyorlar, ama Farisiler ve ötekiler körkütük inanıyorlar. Mesela Safaridler (İspanyol göçmenleri) ile Eşkinaziler (Avrupa Yahudileri) arasında da derin görüş ayrılıkları var.

Hz. Süleyman bize büyük ibrettir: Alabildiğine varlıklı, dünyaların serveti onun... 400 tane at harası var... Onlarla haşir neşirken unutuveriyor Allah’ını... Peygamber Allah’ını unutur mu demeyin unutur. Çünkü Yahudi peygamberler aynı zamanda hükümdar peygamberlerdir. Davut, Süleyman vb. En az hükümdar olanı bile Tüm Yahudilerin başına geçen ve Onları Mısırdan çıkaran Musa’dır. Yani en az melik/emir olan kişi Musa’dır ve tüm Yahudilerin kralıdır... Hz. İsa ise "Rexum Judadır"Süleyman iki yıl boyunca Allah’ı unuttu... Atlarına daldı... Ayetleri bilirsiniz. İki yıl boyunca bir kez olsun Allah’ı anmadı... Sonra birden hatırladı. Atlarının tümünün ayaklarını kestirdi... (Tevrat öyle diyor... Zavallı atların günahı ne ise...). Allah Kur’an ında Yahudileri tüm milletlere üstün kılmıştır. Bunu üç ayette açıkça yazar.

Casiye 16: And olsun ki Biz, İsrail oğullarına Kitap, hüküm ve peygamberlik verdik; onları temiz şeylerle rızklandırdık; onları dünyalara üstün kıldık.

İşte bu ayetler Allah’ındır... GEN olarak doğrudur. Çok üstün bir yapıları vardır. (Einstein, Marx, Freud, Yehudi Menuhin (dünyanın gelmiş geçmiş en iyi kemancısı) ve binlerce seçkin isim hep Yahudi’dir.

Ama Allah katında; takva dışında kimse kimseden üstün değil. Genetik olarak üstünlük verilmiş olan Beni İsrail, takva bakımından fakir-fukara ve aşağılıktır. Zaten her Yuda (Yahudi) Beni İsrail değildir. Beni İsrailleştirilmiş ırklardır. Tüm kavimlerde babadan kardeşlik öz sayılırken; Yahudilerde anneden kardeşlik esastır. Tarih boyunca kimi zaman köle olan ve Mezopotamya dan başlayarak Mısırı sonra Filistin (Kenan) ülkesini dolaşan köle Yahudilerde Talmud gereği, köle kadınlar başka ırktan erkeklerden çocuk edinirler. Talmud gereği Yahudi kadın başka milletten bir erkekle birlikte olmak için icazet almıştır. Ancak bir şartla: Çocuğunu Hahama teslim edecek. Yani devşirmecilik onların Talmud emridir. Az sayıda olan Yahudi kanı ya böyle ithal babadan döl olarak alınır ya da aile içinde ensest vardır. Yani Talmud der ki (açıp okuyunuz), "Ey İsrail oğlu bir yerde bir anne bir oğlu ya da bir baba ve bir kızı ya da bir erkek bir kız kardeş kalsanız bile ırkınızı çoğaltmak için cima (cinsel ilişki) ediniz

Tevrat da; Lut ile iki kızına iftira ederek, onları bir arada bulundurup birer de çocukları olmuştur. Bu yasa yukarıda anlatıldığı gibi tatbik edilir: Baba sarhoş edilir (tersinde ise kadının oğlu sarhoş edilir) ki utanmasınlar ve hatırlamasınlar... Bu iş için ayrıca hahamlar evli ya da bekar kızlarla birlikte olmaya hakları vardır. (Gerekçe, seçkin ırk Yahudilerin en seçkini olan Hahamlar aynı zamanda Rab Yahowadır. Böyle yazıyor Talmud). Fakat bunu bugün pek uygulamıyorlar. Bunun yerine "Yabancı erkekle, özellikle sarışın mavi gözlü batılı erkeklerle evlenerek, çocuk sahibi olunca onlardan (birliktelik ya da nikâhtan) ayrılıyorlar ve artık o sarışın çocuk Yahudi oluveriyor, çünkü çocukları velayetlerine alırlar ve onları anneler büyütür malumunuz... Böylece kardeşleri olan Araplardan daha açık tenli ve kozmopolit tipli oluyorlar. Yahudi anneler böyle devşiriyor. Sonra çok sıkı bir anti-laik ve sıkı dini bir eğitimle bedava Yahudi kazanıyorlar. Oysa öteki milletlerde babadan kardeşlik öz sayılıyor. Mesela batılı babanın "Önceki çocukları" ile Yahudi eşinden olan çocukları öz değildir, yani Yahudi melezi olanlar ötekilerden şiddetle nefret ettirilir, görüştürülmez ve onların kardeşleri değil; konuşan hayvanlar olduğu telkin edilir... Üstelik ötedeki evrenin doğası oradaki canlılara uygundur.

Page 42: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

FİLİSTİN’İN VAHŞİCE ELE GEÇİRİLMESİ

1917’de imzalanan Balfour Deklarasyonundan sonra Filistin Osmanlı topraklarından koparılmıştı. Bu hadiseyle birlikte bölgede İngiliz hâkimiyeti tesis edilmiş oluyordu. Bu durumda 1. dünya savaşından sonra Yahudilerin devletlerini kurma hayalleri gerçekleşmemişti. Bu deklarasyondan sonra her ne kadar Yahudiler Filistinde müstakil Yahudi devleti kurmamışlarsa da Filistin Osmanlı Devletinden koparılmıştı. Bu bile Yahudiler için başlı başına bir aşama idi. Çünkü nereden bakılırsa bakılsın bu olay Filistin de kurulacak olan İsrail Devleti için bir adımdı. Sadece biraz zaman alacaktı o kadar. Ancak işin bir başka yönü var ki bu hususta şu ilaveyi yapanlar vardır:

“Bu adam (japotinsky) Bolşevikliğin öncülerindendi ve kabilesinin eski sanatlarını talim etmek üzere Filistin’e gelmişti.

İngilizlerin bu toprakları (Filistin) ele geçirdiği andan itibaren, hükümet edenler, İngiliz üniformalı Yahudilerdi ve şimdi de öyledir.

Yahudiler orda hâkimiyet kurmak için çalışmalarına hummalı bir şekilde devam etmişlerdir. Bir yandan Yahudilerin Filistin’e göçleri şöyle veya böyle devam edip giderken diğer yandan yerli Müslümanlara karşı geniş bir katliam hareketi başlatılmıştı.

Başta İRGUN ve HARGANA olmak üzere bazı Yahudi tedhiş teşkilatları işkence ve katliamlarına devam ediyorlardı. Bu işkence ve katliamlar pek çok kitap, dergi ve hatta filmlere mevzu olmuş-tur. Bu katliamlardan en meşhurlarından biri Deir Yasin katliamıdır. Deir Yasin Filistin’de bir Müslüman köyüdür. Bu katliamla ilgili pek çok kaynak bulunmaktadır.

Bu kaynaklardan biri Larry Collins ve Dominique Lapierre’nin belgesel romanlarından Türkçe ’ye “Kudüs ey Kudüs” adıyla Aydın Emeç tarafından kazandırılan kitaptır. Kitaptaki bilgiler o zaman Filistin’de bulunan İngiliz idarecilerinin soruşturma zabıtlarına dayanmaktadır. Ali Uğur’un “ Dünya Siyonist kongreleri ve Türkiye” adlı eserinde verilen bazı katliamlarla ilgili bölümler insanlık için oldukça düşündürücü sonuçlar içerir:

Oniki yaşındaki Fehmi Zeydan şunları anlatıyor: Yahudiler bütün aileme duvara dönük durmamızı emrettiler ve üzerimize ateş etmeye başladılar. Yandan bir kurşun aldım ama biz çocular annelerimizle babalarımızın ardına sığındığımızdan bazılarımız yaralı olarak kurtulduk. Ama babamla annem, dedem, ninem, amcalarım ve yengelerim hepsi öldüler. (bu saldırıda sadece bu aileden 18 kişi öl-dürülmüştür.)

Yine saldırılardan Halime Eyd adlı bir genç kız anlatıyor: Bir adamın; doğurmak üzere olan yengem Saliha’ya ateş ettiğini, sonrada kasap bıçağıyla karnını yardığını gördüm. Ayşe Radvaer adlı bir kadın, ölen annenin karnından çocuğu çıkarmaya teşebbüs edince o da öldürüldü. Nane Halil adındaki bir başka kadında öldürüldü. Bir adam eline geçirdiği bıçakla Cemile Hism’i baştan aşağı yardı. Sonra aynı şekilde Fethi’yi de bıçakla yararak öldürdü.

Safiye Atiye tecavüz edildikten sonra kurtulmayı başarabilenlerden biri idi. Onun söylediklerine nazaran kadınların ırzına geçildikten sonra, bıçakla kulakları kesiliyor, küpeleri alınıyor ve sonra da öldürülüyorlardı. Çocuklar; annelerinin gözleri önünde yere çalınıyor, çiğneniyor ve sonrada bıçaklanıyordu. Bu tüyler ürpertici örneklerden Cevat Rıfat Atılhan’ın kitaplarında da pek çok örnek vardır. Onlardan da bazılarını alıyoruz.

Ümmü Gülsüm adında bir Müslüman kadını… Yahudiler Filistin’deki toprakları satın almaya başladıklarında onun toprağını da satın almak istemişler, fakat o buna şiddetle karşı çıkmış ve şunları haykırmıştı: “maazallah… Allah’ın ve Resul’ünün düşmanlarına toprak satmak küfürdür”. Herkes bol para alıp arazisini satıyor dendiği zaman ise şu cevabı verir: “onların gözünü hırs bürümüş. Allah onları ıslah etsin. Allah onlara hidayet versin.

İşte bu Ümmü Gülsüm’ü Yahudiler esir ettiler. Kocasını, gözleri önünde kıtır kıtır kestiler. Masum küçücük yavrularını başına kurşun sıkıp tekmelerle çiğneyerek öldürdüler.Sıra Ümmü Gülsüm’e gelmişti. Zavallı kadının çığlıklarına, feryatlarına hiç aldırmadan kamçı, tekme, küfürlerle kadıncağızı ezerek öldürdüler.

Yeri gelmişken burada Yahudilerin kitabından şu ayeti yazalım:“Ve vaki olacak ki, kovalanan ceylanlar gibi ve toplayanı olmayan koyunlar gibi herkes kavmine

yönelecek ve herkes memleketine kaçacak. Ele geçen her adamın gövdesi delik deşik edilecek, tutulan her adam kılıçla düşecek, yavruları gözlerinin önünde yere çalınacak, evleri çapul edilecek ve karıları kirletilecek”. (ESKİ AHİT-TEVRAT. İşaya-Bab:13 Cümle:14–16)

C.R. Atılahan’dan bir başka örnek daha ; insanın hayvandan daha aşağılık bir yaratık olabileceğini gözler önüne seriyor!.

Bir ramazan günü imsakin henüz kesildiği bir zamanda Müslüman halkın yaşadığı mahalleye bir Yahudi baskını olur.

Page 43: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Yahudi canavarları önce genç ve güzel kadınları ayırırlar. Bu vahşi ruhlu yaratıklar, kadın ve kızların elbiselerini yırtarak onları çıplak hale getirirler. Hayvani arzularını tatmin ederler. Zavallı kadınların onlara karşı yapabilecekleri sadece onların yüzlerini tırmalamak, ısırmak olmuştur. Bundan başkasını yapabilecek halde değildirler.

Hem madden hem manen perişan olmuş bu kadınları önlerine katıp meçhul bir istikamete doğru yürütürler. Belli bir müddet gittikten sonra ise:

Haydi, artık serbestsiniz derler.Kadınlar şaşkın şaşkın biraz yürümüşlerdi ki Yahudiler arkalarından makineli tüfeklerle yaylım ateşine

başlarlar.Bir başka örnek daha:Bir köyün kenarına bir kafile getirilir. Bu kafilede kadınlar ekseriyeti teşkil ediyorlardı. Yahudiler

bunlardan hamile olanları bir tarafa ayırdılar. Görülmemiş, işetilmemiş daha barbarca ve namussuzca işkenceler tatbik ettiler.

İRGUN canileri birer bahse tutuştular. Ancak KABALLO cellatlarının, hunhar ve vahşi zevklerini tatmin edecek bir bahse….

Bu kadının karnındaki çocuk erkek mi kız mı, bil bakalım Moiz?!Kızdır Salamon.Canilere mahsus bir hissizlik ve soğukkanlılıkla yapılan muhavere esnasında medeni Avrupa malumatı

çelik süngüler ışıl ışıl parlamakta idi. Kadınların yüzlerinde bir damla yaş kalmamış, benizleri solmuş, ölü gibi kesilmişlerdi. Hepsi ağlıyor, titriyor yalvarıyorlardı. Kime karşı? İnsan kanı içenlere karşı mı? yeni bilenmiş bir süngü insafsızca kadınlardan birinin karnını deşti. Canhıraş bir çığlık ortalığı dehşete boğdu. Saçlarını yolan, ağlayan, çılgına dönmüş biçarelerin manzarasına bakmak bile insan şuurunu alt üst ederdi. Yüzlerce kadının birbirine karışan feryadı ve hüngür hüngür ağlamaları arasında kadın yere yuvarlandı. Kanlı eller biçarenin karnına daldı. Altı aylık bir yavru… o ne hazin manzara ya Rabbi… Yahudi seslendi:

Bilemedin bak Moiz, erkekmiş…Zarar yok be Salamon, gel şu kadına bakalım..Ve muharref Tevrat’tan bir ayet:“Yavruları yere çarpılıp parçalanacak. Ve gebe kadınların karnı parçalanacak”(Hoşea-Bab:13

Cümle:16)Son yıllarda gerek Filistin’de gerek Bosna ve başka yerlerde yapılan korkunç cinayetlerin birbirine

benzemesi muharref Tevrat’taki emirlerin uygulanmasından başka bir şey değildir.Onları kasaplık koyunlar gibi ayır. Ve öldürme günü için onları hazırla (Yeremya-Bab:12

Cümle: 3)“Ve onlar görülmeyecekler. Toprağın yüzünde gübre gibi kalacaklar. Leşleri de yerin

canavarlarına ve göklerin kuşlarına yem olacaklar.” (Yeremya-Bab:26 Cümle:4).Yapılan sadece Müslümanlara yapılmıyordu elbette. Lübnan’da Hıristiyan köylerde aynı vahşilikte

cinayetler işleniyordu. Bu cinayetleri işleyen çetelerin başında İRGUN çetesi gelmektedir. Bu çetenin başı Menahem Begin’dir. Ve bu çetenin geçekleştirdiği en büyük katliamlardan biri de meşhur King DAVİD Oteli sabotajıdır. Bu sabotajda çoğu yüksek rütbeli İngiliz subayı olmak üzere 91 kişi ölmüş 45 kişi de yaralanmıştır. İngiliz idaresinde köşe başlarını tutmuş Siyonist-Yahudi asıllıların gayretleriyle bu sabotajı gerçekleştiren İRGUN çetesi mensuplarına gerekli ceza verilmemiştir. Bu cinayetleri gerçekleştiren Menahen Begin bu yapılan işkence, işlenen cinayet ve katliamlarla ilgili olarak şunları söylemektedir:

“Eğer biz bu tarz bir katliam yapamamış olsaydık, Arap halkını dehşete düşürüp bölgeden çekilmesini sağlayamayacak, sindiremeyecektik. Ve dolayısıyla Birleşmiş Milletler tarafından kurdurulan yeni İsrail Devleti kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm olacaktı.”

Bunu teyit eder nitelikte Roger Garaudy’nin eserinde şunlara bakalım.“1948’de Deir Yassin, 29 Ekim 1956’da Kafr Kassem ve Moşe Dayan tarafından kurularak uzun süre

Ariel Şaron tarafından yönetilen “Ünite 101” katliamlarının yarattığı terör, Arap halkının yığınlar halinde kaçması ile sonuçlanmıştır”.

Tabiî ki Filistin’de bu cinayetler devam ederken nedense dünya basınında bu cinayetlerle ilgili bir satır bile okumak mümkün olmazdı. Çünkü bütün dünyadaki haber ajansları ve haber kanalları onların kontrolündeydi. Almanya’da da Yahudi Führer’i Filistin’e olan Yahudi göçünü hızlandırmak için; insan havsalasının almayacağı şeyleri gözünü kırpmadan uyguluyordu. Neticede o da Avusturya’da doğmuş bir Yahudi’ydi.

HİTLER

Page 44: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

20 Nisan 1889’da o zaman Avusturya-Macaristan sınırları içinde bulunan Braunau am İnn’de doğdu. Babası bir gümrük memuru olan Alois Hitler’di.

Başarısız bir öğrenim hayatı olmakla beraber resim ve mimarlık gibi bazı dallarda alaka ve kabiliyetinin olduğu gözlenmiştir. Nitekim bir müddet resim ve reklam afişleri çizmek suretiyle geçimini sağlamaya çalışmıştır.

1913 yılında Münih’e geldi. 1919 yılında Alman işçi partisine girdi. Bu sıralarda Mason Locasına (Thule Lodge) kayıt oldu. Partisinin adı daha sonra Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi yani Nazi Partisi olarak değiştirildi. 1921 yılında parti, genel başkanlığına Hitler’i getirdi. Hitler diğer Nazi önderleriyle partiyi güçlendirdi. 1923 yılında Münih’te bir birahanede yaptıkları toplantı sonunda, bir darbe yapmayı kararlaştırdılar. Ancak darbe başarısız oldu ve Hitler bu olaydan sonra tutuklandı. Hapishane hayatı sırasında meşhur kitabı Mein Kampf (Kavgam) kitabını yazdı. Hitler bu kitabında Nasyonal Sosyalizmin en büyük düşmanının Yahudilik ve Kominizim veya Marksizm olduğunu söylemektedir. Hitler’in partisi 1930 yılında yapılan seçimlerde ikinci büyük parti seviyesine yükseldi. Bu arada Hitler Eva Barun’la yaşamaya başladı.

1933 yılında yapılan seçimler Hitler’e Führer yani diktatörlük yolunu açıyordu. 1934 yılında Şansölyelik ve cumhurbaşkanlığını birleştirdi. Bu sıralarda Yahudilere maddi ve manevi baskılar uygulamaya başladı. Hitler Almanyası 1938-39 yıllarında Avusturya, Çekoslovakya ve Polonya’yı işgal edince 2. Dünya Savaşı başlamış ol-du. Savaş Almayanın yenilgisiyle sonuçlandı.

Hitler 30 Nisan 1945 yılında beraber yaşadığı Eva Barun’la birlikte intihar etti.Hitler hakkındaki derlenen yukarıdaki bilgileri; tatlı su tarihçilerinin, ısmarlama tarihçilerin, resmi

tarihçilerin, ansiklopedilerin yazdıklarından derlenmiş kısa bilgiler idi. Hitler’in hayatıyla ilgili yazılan bu bilgiler pek çok yönleri itibariyle bugün çoğu tarihçi, siyasetçi, sosyolog ve psikologlar tarafından çürütülmüştür. Bilinenler veya söylenenlerin aksine birçok gizli kalmış bilgiler ortaya çıkarılmıştır.

Adolf Hitler’in Yahudi karşıtı olduğu bütün dünyaya empoze edilmiştir. Zaten kendi kitaplarında da bunu açıkça ifade etmektedir. Bazı yazılarında şöyle demektedir:

“Artık her türlü neşriyatı büyük bir dikkatle tetkik etmeye başladım. Yazarlar Yahudi idi. Hemen hiç farkına varmadığım binlerce teferruat dikkatimi çekti. Methiye dolu tiyatro tenkitleri tamamen Yahudilerin hakkında idi. Almanlardan başka birini kötülemiyorlardı.

Yahudilerin fuhuşta ve beyaz kadın ticaretinde büyük rol onadıklarını tespit ettim.Marksçı basını okudum. Bunların hepsi Yahudi idi. Basında imza sahibi sosyal demokratların çoğu

Yahudi idi.Namuslu ve vatanperver şahısların üzerine atılan çamurların alçaklığı ancak Yahudi ve Marksistleri

tetkik etmekle ortaya çıkarılabilir. Bu fikir haydutlarının lanetlenmiş hedeflerine ulaşabilmek için yapmayacakları bir alçaklık yoktur. Bunlar aile meselelerine kadar nüfuz ederler. Çamura batırmaya karar verdikleri bir kimseyi yerden yere vurmak için lazım olan müessif hadiseyi buluncaya kadar her tarafı didik didik ederler.”

Yukarıda Hitler’in kendi yazılarından yapmış olduğumuz alıntılarda Yahudileri biraz tanıyanlar için mantığa uygun şeyler olarak değerlendirilebilir. Ancak madalyonun öteki yüzünde Hitler’in yaptıklarıyla söyledikleri birbiriyle çelişir durumdadır.

Siyonistler ve Naziler gizli anlaşmalarla Almanya’daki Yahudileri İsrail’e göçe zorlamayı kararlaştırdılar. Filistin de kuracakları İsrail Devleti için o güne kadar telkinlerle yapılan Yahudi göçü yeterli olmamıştı. Dünyanın her tarafındaki Yahudiler bulundukları yerlerde ki zenginliklerini bırakıp Filistin’e göç etmeye yanaşmıyorlardı. Bunun için antisemitist bir görüntü vermek gerekiyordu. Hitler ve diğer Nazi ileri gelenlerinin yaptığı da bundan ibaretti. Hitler’in Yahudi düşmanı olduğu ile ilgili söyledikleriyle çelişen bir çok sözü de gene kayıtlarda mevcut-tur:

“Yahudiler bana mücadelemde önemli katkılarda bulundular. Hareketimizde çok sayıda Yahudi beni mali olarak destekledi.” (Hitler m’a dit- Hermann Rausching)

“Hitler paraya ihtiyacı olduğu zaman Alman Yahudi finansör Siegmund Warburg ailesinden milyonlarca dolar alıyordu.” (Les Secrets de L’Empire Nietzscheen-Aron Monus)

“Hitler antisemitik liderler olan Luger, Schnerer ve diğerlerinin taktiklerini kullandığı halde politikada antisemitik işlemler uygulamaktan oldukça uzaktır.” (The Üniversal Jewish Encylopedia)

“Naziler ve Siyonistler, Yahudilerin Almanya’dan Filistin’e mallarının bir bölümüyle göç etmelerini sağlamak için beraber çalıştılar.” (Geschichte des Zionismusund des Staates İsrael- Conor Cruise O’brien)

“Wilhelmstrasse’nin gizli arşivleri: Hitler imparatorluğu ile Yahudi örgütleri arasında Alman Yahudilerinin Filistin’e göçlerini kolaylaştırmak amacıyla bir anlaşma imzalandığını ortaya koymaktadır.” (Theodor Her-zl-A. Chourqui)

Page 45: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

“Hitler, yalnızca yüksek dereceli Masonların alındığı Kabbala ile ilgilenen THULE LODGE Mason Locasına kayıtlıdır. (Modern Magick-Donald Michael Kraig)

“Sebottendorf yazdığı kitapta: Hitlerden önce ben vardım diyordu. Hitler’in ilk kez kendilerine Thule’ye geldiğini ve burada eğitildiğini açıkladıktan sonra, Hitler’in, Thule’nin aristokrat olmayan Almanlara açık olan yan örgütü Alman İşçi Partisine, sonra da Thule’nin üyesi ve görevlisi Karl Herre tarafından kurulmuş olan Münihteki Alman Sosyalist Partisine üye yapıldığını açıkladı.”

Aytunç Altındal’ın bilinmeyen Hitler adlı eserinde de oldukça ilginç bilgiler veriliyor:Tarihte isim yapan meşhur siyasilerin hayatları incelendiğinde etraflarında, onların hazırlanıp tarih

sahnesine sürülmesinde esas rolü oynayan pek çok kişinin bulunduğu görülecektir. Bunlar pek sahnede görülmezler. Birer yönetmendirler. A. Altındal’ın kitabından bazı bölümler:

Adolf Hitler siyasi hayatında, iki okültist astrolojistin, Sebottendorf ve Eckart’ın Almanya’ya ve dünyaya armağan ettikleri bir liderdir.

Eckart; ölüm döşeğindeyken şu inanılmaz açıklamayı yaptı: Adolf Hitler’i biz yetiştirdik ve size Führer yaptık. Müziği çalan benim, sahnede dans eden odur. Onun sözünden çıkmayın. Almanya’nın kurtarıcısı odur.

1920’ler Almanya’sında perde gerisindeki örgütlerin en tehlikelisi Thule ve onun emrindeki Kutsal Vehim örgütüydü. Cehennem Meleği Abaddon Adolf Hitler’i yönlendiren işte onlardı.

Bu gizli örgütün üyeleri Adolf Hitler’i yetiştirmişler, zengin çevreler ile tanıştırmışlar ve Nazi Partisine maddi kaynaklar sağlamışlardı. Hitler’in önce NSDAP’nin sonra da Almanya’nın başına geçmesinde bu gizli örgütün 1200 üyesinin çok büyük payı olmuştur. Nazi Partisinin kurucuları olan Gottfried Feder, kral Harrer (başkan), Anton Drexler ve Hitlerin Kavgamı ithaf ettiği babacan dostu ünlü Dietrich Eckart hep bu gizli örgütün üyeleriydiler.

Adolf Hitler’in babası Alois Hitler’in, babası olma ihtimali olarak ileri sürülen isimler şunlardır: Graz’lı Frakenberger Yahudi ailesine mensup biri, Johann George Hiedler, Johann Nepomuk. Son iki isim birbirinin kardeşidir.

Maria Anna (Hitler’in babaannesi olarak kabul edilen kadın), Frakenberger adlı Yahudi ailenin yanında hizmetçi olarak çalışırken gebe bırakılmıştı. Frakenberger ailesi bu gebelikten doğacak çoçuğun bakımını üstlenmeyi kabullenmiş ve çocuk 13 yaşına gelinceye kadar Maria Anna’ya belirli bir aylık ödemeyi kabul etmişti. Bu aylıkların düzenli olarak ödendiğine dair makbuzlar ve mektuplar vardı.

Maria Anna, Aloys’un (Hitler’in babasının eski adı) gerçek annesi olsa da şu bir gerçektir ki ağzı son derece sıkı, sır saklamasını bilen bir kadınmış. Maria Anna, Aloys’un gerçek babasının kim olduğunu hiçbir zaman açıklamadan bu günahın sırrını mezara götürmeyi yeğlemiştir. Bu durum dikkate alındığında ortaya şu sorular çıkıyor: Maria Anna ya çocuğun babasının gerçek kimliğini bilmiyordu, onun için açıklayamamıştı, ya da biliyordu amma açıklaması halinde başına geleceklerden korkmuştu.

Johann George Hiedler ve Johann Nepomuk Huettler kardeşlerle alakalı bazı bilgilerde şöyle aktarılmaktadır:

Adolf Hitler’in babası Aloys Schickelgruber de babasız doğmuş bir çocuktu. Babasının kim olduğu belli değildi. Annesi ise yazılanlara göre 41 ya da 42 yaşlarında bir kadındı. Adı Maria Anna Schickelgruber’di. Kilise kayıtlarına göre Aloys 7 Haziran 1837’de Avusturya’nın Waldviertel kesiminin Strones köyünde dünyaya gelmişti

Arupa’nın bu bölgesinde aile içi evlilik çok yaygındı. Ve yine çok sık olarak babası belli olmayan bebek doğumları yaşanırdı. Bu yıllarda Avusturya’nın kırsal alanlarında doğan bebeklerin yaklaşık %40 kadarı evlilik dışı ilişkilerden peydahlanmışlardı…

Hitler’in annesi ile ilgili şu bilgileri aktaralım:Her ne olmuşsa olmuş sonuçta da Aloys Schickelgruber, George Hitler’in oğlu yapılmış ve Alois

Hitler’e çevrilmişti. Bundan sonra öz amcası sayılan Johann Nepomuk Huettler’in kızı Johanna Hitler, Johann Poelzl adlı bir çiftçi ile evlenmiş ve ileride Alois’in karısı, Almanya’nın Führer’i Adolf Hitler’in annesi olacak olan Klara Poelzl’i doğurmuştu.

Sonunda Döllersheim’ın sırrı çözüldü. Küçük Döllersheim köyü Adolf Hitler’in doğum kayıtlarının bulunduğu yerdi. Hitler’in babası belgelere bakılırsa bu köydeki kiliseye kayıtlıydı ve Hitler ailesinin geçmişi ile ilgili bir çok belge de burda saklanmaktaydı…. Köy yıkılmadan önce bir SS subayı gelerek tüm belgeleri toplamış ve bunları başkent Berlin’deki gizli bir devlet arşivinin kasasına taşımıştı.

Daha ilginci Hitler’in büyükannesi Maria Anna Schickelgruber de Döllersheim mezarlığında gömülüydü. Hitler’in emriyle mezarlık yok edilince (savaş tanklarının paletleriyle) büyükannesinin mezarıda sonsuza dek bulunmayacak şekilde ortadan kaldırılmıştı.

Hitler yok etmek için bu köyü rastlantı sonucu seçmiş değildi. Bilerek seçilmişti Döllersheim.

Page 46: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Büyükanne böylesine acımasızca cezalandırılmak için acaba nasıl bir günah işlemişti? Yoksa Hitler’in sonsuza dek bilinmesini istemediği bir sır mı vardı?

Adolf Hitler’in hayatı kelimenin tam anlamıyla bir muammadır. Şu kesindir ki Adolf Hitler tarihçi Fritz Fischer’in yazdığı gibi bir iş kazası değildi…. Birileri O’nu seçmişler ve yönlendirmişlerdi.

Seceresi, soy ağacı bu kadar karışık olan Hitler elbette bu husustaki bilgilerin ortaya çıkmasından rahatsız olacaktı. Bunun için geçmişiyle alakalı araştırmaların yapılmasını kesinlikle yasaklamıştı.

Hitler aile geçmişinin sorgulanmasından ciddi rahatsızlıklar duyuyordu……1933 yılında Şansölye seçilince yaptığı ilk iş ailesiyle ve özel hayatıyla ilgili soruşturmaların sürdürülmesi yasaklamak oldu

Resmi tarihçilerinin bildirdiklerine göre Hitler 1945 yılında intihar etmiştir. Ancak bu hadiseleri yakından inceleyenler Hitler’in hayatındaki pek çok safha gibi ölümü hususunda da kuşkuludurlar. Bununla alakalı şöyle bir bilgi tespit edilmiştir:

NÜRNBERG MAHKEMELRİİkinci dünya savaşı sonunda Almayanın Nürnberg şehrinde kurulan mahkemeler Nazileri yargıladı. Bu

mahkemelerde çok ilginç olaylar meydana gelmiştir.Bunlardan biri şudur: Nürnberg bilindiği gibi Hitler’in çok önemli merkezlerinden biri idi. Hemen

yakınında 8-10 km’lik bir mesafede Furt diye bir yerleşim merkezi vardır. Bu yerleşim merkezinin en önemli yönü Yahudi yerleşim merkezi oluşudur. Nitekim ABD eski dışişleri bakanlarından Henry Kissinger’in babasının buralı olduğu bilinmektedir. Bu adam İsrail devleti kurulduktan sonra oraya gitmiş ve orada lokantacılık yapmaya başlamıştır. İşte Kissinger’in ailesi başta olmak üzere Furt’ ta büyük bir Yahudi nüfusu oturmaktadır.

İkinci dünya savaşında Hitler’in çok önem verdiği Nürnberg şehrine bomba üstüne bomba yağmıştır. Ancak hemen yakınındaki Furt bölgesine bir tek bomba bile düşmemiştir. Bu olay savaş sırasında bile komutanlar üzerindeki Yahudi hâkimiyetini göstermesi açısından oldukça düşündürücüdür

Amerika cephesinde ise şöyle bir olay; gene üzerinde çok düşünülmesi gereken bir olaydır: ABD ordusu generallerinden Patton ordunun kıymetli subaylarından biridir. Hastanede yaralılar arsında dolaşırken bir erin askerden kaçmak için kendini yaraladığını öğrenir. Bu durum karşısında eri tokatlar. Ancak tokat yiyen er bir Yahudi’dir. Bir Yahudi’ye tokat vurmanın karşılığı generale ödetilir. Kumandası altındaki bütün birlikler bir araya toplanır ve General Patton kumanda ettiği birliklerin önünde Yahudi’den özür diler.

Basın, eğitim ve medya aracılığıyla İkinci Dünya Savaşından bu yana dünya kamuoyunun zihnine Almanya da Nazi Hitler tarafından Yahudilere büyük bir soykırım uygulandığı yerleştirilmeye çalışılmıştır. Öğle ki bu soykırımda öldürülen Yahudi sayısı 6 milyona kadar çıkarılmıştır. Tabii bu da Nürnberg mahkemeleri sırasında şahitlerin çoğunun Yahudi oluşundan, Yahudi olmayanlarında baskı altında ifade verişinden kaynaklanmaktadır.

Zamanla yapılan birçok araştırmada bu rakamlar çok çok aşağılara düşmüştür. Ancak bu araştırmaların önünü kapatmak için bazı tedbirler alınmıştır. Almanya da zaten Yahudilerin aleyhinde bulunmayı engelleyen kanunlar vardır. Ayrıca ABD, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde bu soykırımı araştırmaya mani olan kanun ve düzenlemeler mevcuttur.

Bu konuda H. Yahya’nın bir araştırmasında yer alan 9 Mayıs 1990 tarihli Şalom gazetesinde yayınlanan bir alıntı şöyledir:

“Fransa’da tasarlanan yeni kanun soykırımı inkâr etmeyi yasadışı sayıyor. Fransız Milli Asamblesi 3 Mayıs 1990 günü soykırımı inkâr etmeyi yasa dışı ilan etti.”

Nürnberg mahkemeleriyle ilgili bazı olaylar ise şöyle:Nürnberg Mahkemelerinin çalışma sistemi ABD eski başkanı Roosvelt’in adli işler baş müşaviri Yahudi

Hakim Samuel Rosenman tarafından hazırlanmıştı. Rosenman aynı zamanda Roosvelt’ten sonra gelen Mason ABD başkanı Harry Truman’ın da adli işler müşavirliğini yürütmüştür.

Rosenman Mahkemenin Başsavcılığını Yahudi Robert Jackson’a verir. Robert Jakson’nu alacağı kararlar hususunda yönlendirecek olan ise yine tanınmış bir Yahudi olan Dr. Sheldon Glueck’tir. Zaten Başsavcı R.Jackson anne tarafından Yahudi’dir. Yahudilik davası için çok mücadele vermiş bir kadındır.

Nürnberg Askeri Hapishanesi kumandanı Albay B.C.Andrus sıradan bir Yahudi olmayıp aynı zamanda koyu bir Siyonist’tir. Askeri hapishanede muhafızlardan cellâtlara kadar hemen hepsi Yahudi idi. Nitekim baş cellât Woods Amerikan ordusundan getirilmiş bir Yahudi Çavuştu. İdam mahkûmlarının boyunlarına ilmekler geçirip o şekilde mahkûmları kuyuya atmak suretiyle idam kararlarını infaz ederdi.

Ayrıca hapishanedeki Nazi mahkûmları psikolojik olarak çökertip onlara işkence edecek doktorlar bilhassa Yahudiler den seçilmişlerdi.

Page 47: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Dünya basın yayını Yahudilerin kontrolü altında olduğu için Hitler ve adamlarının Yahudi katliamlarından bahsetmektedirler. Dürüst tarihçiler Yahudilerin bu iddialarını ispat eden, ikna edici deliller getirmelerini istemişlerse de Yahudiler böyle bir delili ortaya koyamamışlardır.

Los Angelos’ta bulunan Tarih Araştırmaları Cemiyeti Yahudilerin gaz fırınlarında öldürüldüklerini kesin delillerle ispat edebilecek herkese 50.000 dolar takdim edeceğini ilan etmiştir.

Velos Karto da hala böyle bir ispatı istemektedir. Fakat Yahudiler hiç bir zaman bunu isbat edememişlerdir.

Yahudilerin Hitler tarafından yakılması hususunda çok farklı, hatta birbirine zıt fikirler ileri sürülmektedir. Ancak ağırlıklı olarak bilgiler şu noktalarda sabitleşmişlerdir.

Hitler ve Siyonistler, Filistin’e göçü sağlamak için bir kısım Yahudi’nin yakılması ve zulüm yapılması için anlaşmışlardır. Bunun gereği bir miktar Yahudi’ye bu zulüm yapılmıştır. Ancak bunun sayısı milyonlarla ifade edilecek kadar yüksek değil belki, birkaç yüz civarındadır. Zaten işkenceye seçilenlerde yaşı ilerlemiş ömrünün son demlerini yaşayan hastalıklı kişilerden seçildiği görüşü noktasındadır.

Yahudi kendi amacına ulaşmak için bütün engelleri ortadan kaldırmak pahasına kendi milletine bile acımaz. Yani o diskotekte bin Yahudi de olsa öldürtür. Yahudi bir buçuk milyon (Üçte ikisi Yahudi) olan İsrail’i bile gözden çıkarabilir. (Asıl güç DİAFORA Yahudileri... Sadece ABD’de 27 milyon Yahudi yaşıyor. Öyle sanıldığı gibi bir buçuk milyon falan değil... Göstermelik İsrail dışında dünya ve memesinden süt emilesi tüm Kralların yurtları, onların HAS malı.). Hitlerin yaktığı söylenen Yahudiler ırken Yahudi olamayan Musevilerdir. Çünkü hiç bir Yahudi bir başka milletin Musevi olmasını asla istemez.

Yahudi’ye karşı normal insanlara gösterilenden çok daha farklı bir muamele gösterilmesi hususunda Cevat Rıfat Atılahn’ın verdiği çok enteresan bilgiler vardır. C.R Atılhan Türkiye’de Yahudilik, Masonluk ve Siyonizm konusunda en çok araştırma yapıp eser verenlerden biridir bu yüzden de kitaplarına ulaşmak biraz zordur.(malum Yahudi’nin yazılı basını kontrolü gereği). Onun kitaplarından bu konuyla ilgili bazı bölümlere bakalım:

“1933 senesi Kanuni evvel ayının beşinci günü. Alman Devlet Nazırı; Alfred Rosenberg’den bir davetname aldım. Evinde misafir olduğum mühendis Doktor Harun İlmen Beyi yanıma alarak bu ziyarete gittik. Bir Türk muharriri sıfatıyla adamcağız bize çok iyi bir kabul gösterdi. Türk milletinin asalet, necabet ve cengâverliğine hayran olduğunu ve birinci Dünya Harbinde bu milletin vücuda getirdiği harikaların beşer tarihinde eşi olmadığından bahsederek, Alman Milletinin de Türklere benzediğini söyledi. Konuşması samimi idi. Doktor Harun Bey lazım gelen mukabelede bulundu. Söz öğle bir mecraya girdi ki ben de samimiyetle şöyle konuşmaya başladım:

Nazır Bey, ben neşriyatınızı takip ettim ve onlardan bir çok şeyler öğrendim. Zati âliniz tekmil insaniyeti alakadar eden ve uzun seneler birçoklarının temas etmekten korktuğu hayati ve siyasi mevzulara cesaretle temas ettiniz ve başta Alman milleti olmak üzere hepimize pek çok şeyler öğrettiniz. Ben şahsen senelerden beri, kaderin sevkiyle üzerinde ısrarla ve cesaretle durduğum bu mevzuda sizden birçok şeyler öğrendim. Acaba muhterem Nazır, bu mevzuda tecrübeli bir insandan ufak bir şey öğrenmek arzu buyurur musunuz?

-Memnunlukla-Millet ve parti olarak, aynı zamanda gayet haklı olarak, Yahudilere karşı husumet ve nefretinizi

dünyaya ilan etmiş bulunuyorsunuz. Bu takdirde sizin için yapılacak tek şey, bugün elinizdeki bütün imkân ve vasıtalara başvurarak Yahudileri topyekûn ağız açamayacak hale getirmek ve tasfiye etmek. Zira benim zatıâlinize tavsiyem şudur ki: Yahudi milletiyle bir mücadeleye girildiği zaman, onlarca bir kişinin burnunu kanatmakla topyekûn bir imha arasında bir fark yoktur. Onlar; yalanın her çeşidi, iftiranın en şenii, propaganda ve yaygaranın en dehşetlisiyle dünyayı velveleye ve yaygaraya boğarlar. Af nedir bilmezler. Maazallah ellerine bir fırsat geçti mi, ötesini siz düşününüz!

-Bu fikir çok ileri değil mi? Bu asırda bu kadar cezri ve şiddetli hareket, medeniyet aleminde nasıl karşılanır? Biz Yahudilerle sadece bir nefis müdafaasındayız. Biz kendimizi sadece onların iktisadi esaretinden kurtarmak istiyoruz, hepsi bu…

-Medeniyet dünyası buyurdunuz. Ben böyle bir şeyin mevcudiyetinden haberdar değilim. Bizim büyük şairimiz, İstiklal Marşımızda medeniyeti; TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR diye tasvir eder. Ne kadar doğru imiş.

Ve bir an durakladı, manidar bir ifade ile şunu ilave etti:-Fikrinizi hiç de insani bulmuyorum…Bu sırada uzun boylu Alman hiddetle söylendi.—Ne söylüyorsunuz Herr Rosenberg?

Page 48: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Doktor Harun Bey atıldı:-Herr Rosenberg, arkadaşımız; 1915 den beri bu mevzu ile yakından alakalıdır. Bu mevzuda çok canlı

vakaların içinde yaşamıştır. Dediklerine ehemmiyet vermeniz lazımdır.Rosenberg sözün sarp bir mecraya döküldüğünü anlayınca, birden karara varmış insanlar gibi,

adamlarına emir verdi:-Hemen otomobilimi getiriniz!Böylece bir emrivaki yaparak mükâlemeyi kesti. Böylece fikrinin ne kadar yerinde ve insani olduğunu

canlı bir misalle göstermek istiyordu. Harun Beyle birlikte, gayet muhteşem bir otomobilin içinde gidiyoruz. Bir müddet sonra Oranienburg Toplama Kampının önündeyiz. Hani şu insan yağarından sabun yapıldığı, insanların fırınlarda diri diri yakıldığı, korkunç Yahudi propaganda teşkilatı tarafından dünyaya ilan edilen ve birçok budala insanlara inandırılan kamplardan biri idi. Kapıcı bir milis yüzbaşısı. Rosenberg kendisinin devlet vekili olduğunu söyledi. Buna rağmen kumandan dan telefonla müsaade alındı ve biz içeri girdik.

Burası Yahudilerin, mevrus-u ecdad yalan ve iftiralarına göre müthiş olüm kamplarından biri idi. En vahşi cinayetler burada irtikab ediliyor ve yüzlerce Yahudi’nin yağından sabun buralarda yapılıyordu?!…

Bütün dünyayı, tekmil beşer vicdanını isyan ettirip dehşete sokan bu iftira ve yalanlar, hiç şüphesiz mil-yonlarca insanın şuurunda yer etmiş, ruhlarda korku ve nefret yaratmıştı.

Ben de ise, sadece bir merak, müthiş bir merak vardı…Kampın kapısından içeri girerken bu merak müthiş bir hayrete inkılâp etti. İçerisi pırl pırıl, temiz,

havadar, konforlu ve mükemmel bir otel gibi idi. Müddet-i hayatımda bu kampın mutfağı kadar temiz ve fevkalade bir mut-fak görmedim. Sabah kahvaltısı dağıtılıyor, öğle yemeği hazırlanıyordu. Kocaman, her biri ikiyüz gramlık ekmek dilimleri üzerine bol tereyağı sürülmüş, her dilimin üzerine belki küçük bir kavanoz reçel sürülmüş, dağıtılıyordu. Diyebilirim ki her dilim, iki kişinin karnını doyurabilirdi.

Koğuşlarda gezdik. Birinci sınıf otellerde ancak bu kadar temiz yataklar bulunabilirdi. Geniş bahçede teniz kortları, futbol sahaları vardı. Birçok insanlar neşe içinde vakit geçiriyorlardı. Koğuşlardaki radyolar klasik havalar çalıyordu. Mevkufların aileleriyle görüşmeleri için büyük bir salon ayrılmış ve aralarına gayet uzun bir masa konmuştu. Bu masanın tam ortasında uzun bir tahta vardı ki karşılıklı görüşenlerin masanın altından bir şey vermeye mani oluyordu. Bu disiplin, bu konfor, bu bol gıdayı gördükten sonra, kamp kumandanına:

Acaba; ben, onbeş gün burada kalabilirmiyim? Diye sordum.Şaşaladı:-Ne münasebetle!?—Bu bol gıda, bu temiz hava, her türlü esbab-ı istirahat… ve bir de bu güzel müzik. İnsan bu kadar

konforu bir sanatoryumda zor bulur .-Temenni ederim ki ben aldanmış olayım… Fakat ben düşmanlarınızı o kadar yakından tanıyorum ki

Herr Rosenberg! Ertesi gün Berlin’in büyük gazetelerinde bu sözlerim baş sahifelerde intişar etti.Dönüşte Rosenberg kimseye ağız açtırmaya fırsat vermeden sadece kendisi konuştu:-Gördünüz. Bu asırda artık cezri tedbirlerle hiç bir dava hal edilemez. İnsani ve medeni metotlar, rahmü

şefkat, tatlı dil, güler yüz daha müspet neticeler verir…Şehre girerken kendisine sordum:—Düşmanlarınız bu âlicenaplıktan anlarlar mı acaba?-Orası o kadar mühim değil… Biz Alman milletinin necabetine yaraşır bir şekilde hareket etmeye

mecburuz.Ne yazık ki aldanan kendisi oldu. O nazik, o edip, o efendi, o merhametli adam, bütün günahı;

hakikatleri ilim ışığında aydınlatmaktan ibaret olan bu bedbaht adam, Amerika’dan tayyare ile alelacele getirilen Yahudi cellât Wood elinde, gözü paramparça olarak can vermiştir.

İşte bazı bedbahtların medeniyet, insaniyet, alicenaplık ve merhamet duyguları KABALLO canilerinin elinde böyle mukabele görür!…

BEYNELMİLEL YAHUDİ VE HENRY FORD

Sanayi dâhisi Henry Ford, meslek hayatının zirvesine ulaştığı bir zamanda, bir komplo ile firmasının elinden alınarak tefecilere aktarılması hususunda, olağanüstü gayretler sarf edilmekte olduğunu hissetti.

Page 49: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Bay Ford’un düşüncesine göre, bu kirli işe alet olan kimseleri, kudretli Yahudi patronları idare etmekteydi.

Tanıdığı en yetenekli araştırmacıları davet etti. “Beynelmilel Yahudi” yi, bütün yönleriyle araştırmalarının ve hazırlayacakları raporları o zamanki Ford motor co.’nin yayın organı olan The Dear-born İnde Pendent gazetesinde yayınlanması hususunda kendileri ile bir anlaşma yaptı. Bunun için milyonlarca dolar harcadı. Bu rapor, ilk olarak gazetede yayınlandıktan sonra, kitap olarak basılmış ve dağıtılmıştır.

Yahudi problemi ile ilgili bu rapor, okuyucuya ulaştığı anda, resmi Yahudi kuruluşlarından korkunç bir tepki geldi. Bay Ford, akla ve hayale gelmeyecek şekilde her türlü tehdit ve iftiraya maruz kaldı.

Baskıların ardı arkası kesilmeyince sonunda yayına son verilmesi ve çıkan sayıların imha edilmesi husu-sunda ilgili emir geldi. Eser, Yahudiler ve adamları tarafından kitapçı dükkânlarından satın alınarak yakıldı. Kütüphanelerin araştırılması için kurnaz hırsızlar kiraladılar ve eserin çalınmasını temin ettiler.

“Beynelmilel Yahudi” yi yayınlamış olmaktan dolayı, Ford özür dilemek zorunda kaldı ve suçu da emrindeki çalışanlara yükledi. Özür dileme yazısını imzalayan Ford değil, Harry Bennet’dir. Bu zat şirketin elemanıdır. Bay Bennet hakkında söylenecek çok şey olmakla beraber burada buna değinmeyeceğiz. Sadece Bay Ford’un 34 senelik sekreteri Bay Ernest Liebold, Ford Şirketine yapılabilecek en kötü şeyin, Harry Bennet’in işe alınması ol-duğunu söylediği ile yetineceğiz.

Beynelmilel Yahudi’nin gizli faaliyetlerini açıkladığından dolayı Ford’un çok reklâm edilen “Tarziyesiyle” ilgili olarak Bay Bennet’in hikâyesi şudur: ve sözler onundur.

Arthur Brisbane ile temasa geçtim ve onun vasıtasıyla öğrendim ki Amerikan Yahudi Kongresi, sorunu halletme taraftarıdır. Brisbane ile birlikte aynı kongreden Samuel Untermeyer ve Lois Marshall ile pazarlığa gi-riştim. Anlaşmanın ön şartı olarak şimdi meşhur olan Tarziyenin metnini kendileri hazırlayacaklardı.

Buna göre Bay Ford Yahudi aleyhtarı hiçbir malzemenin kendi adına yayınlanmasına müsaade etmeyecek ve ayrıca Dearborn Gazetesinde yayınlandıktan sonra kitap halinde piyasaya sürülen eserin satılmamış kopyaları-nın tamamını toplattıracaktı.

Tarziyede ifade edildiği şekliyle Bay Ford’un gazetesinde nelerin yayınlanmakta olduğundan hiç haberi olmadığı ve bu olayı öğrenmiş olmaktan “şok” olduğu ve “dehşete” kapıldığı belirtilmektedir.

Arthur Brisbane bu metni 1710 Broadway’de bana teslim etti. Ford’a telefon ettim ve bir Tarziye yazısının bana ulaştırıldığını belirterek dedim ki: Durum oldukça kötü Bay Ford. Telefonda onu okumaya başlayınca bana engel oldu.

Bende Ford’un imzasını taklit ederek Tarziyeyi imzaladım. Çünkü onun imzasını, tıpkı kendi atmış gibicesine, her zaman taklit edebilirdim. Bu beyanatı Untermeyer ve Marshall’a gönderdim. İmzanın doğruluğu ifade edildi ve olay kapandı..

Bu gelişmeler Ford’un huzurunda olmadığı gibi Edsel’in de bundan hiç haberi olmadı.Cameron şöyle diyordu: “Dehşetli bir haberdir ve doğru olabileceğine inanamıyorum!

Bay Bennet’in olayı anlatan hikâyesi, özetlenmiş şekliyle, True Magazine Dergisinde yayınlandı. Yukarıdaki alıntı bu derginin Ekim 1951 tarihli sayısının 125. sayfasında mevcuttur.

Görünüşe bakılırsa Yahudi gizli emellerinin herkes tarafından bilinmemesi için, planlarını gerçekleştirinceye kadar da bu uğurda her türlü çareye başvuracağı açıkça bellidir. Bu çarelerin içinde, insanların öldürülmesi de dâhil her türlü çarenin geçerli olduğu açıkça görülmektedir.

1291 de Bay Ford’un “Bilge Siyonist Protokolleri” üzerine söyledikleri kısaca şudur:Protokoller üzerinde söyleyebileceğim tek şey, gelişmelerle tam bir uyum içinde olmasıdır. Dünyada şu

ana kadar olan olaylar kendisini doğrulamıştır. Şu anda da değişen bir şey yoktur.

Şu nokta kaçırılmasın ki Bay Ford, düşüncelerini böyle özetlerken protokoller ortaya çıkalı sadece 16 yıl geçmişti.

Yahudi kaynakları bu kitabın sahte olduğunu çoktan dünyaya ilan etmişlerdi. Bay Ford bu tutumu eleştir-medi. Dostlarına şöyle dedi: “Ne olursa olsunlar, dünyadaki gelişmeler eserdeki kehanetleri doğrulamaktadır.

Konunun uzmanlarına göre “sahte” kelimesinin ifade ettiği şey, “söz konusu maddenin orijinalinin doğru bir kopyası olduğu” manasındadır. Bu; gerçekten hareketle denilebilir ki, Yahudileri incelemekte olan herkesin bu protokolleri okuması gerekmektedir.

Aşağıda Hanry Ford’un “Benelmilel Yahudi” adlı eserinden bazı bölümlerini buraya alıyoruz. Yüz yıl önce Amerika’da cereyan eden olayların şimdilerin Türkiye’siyle büyük bir benzerlik içerdiğini görüyoruz. (Gerçi Dünya’nın her tarafında oynanan oyun hep aynı. Ne de olsa senaryo tek)

Tiyatro ve Sinema da Yahudi Hakimiyeti:

Page 50: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Topluma kendi zevklerini aşılamak ve düşüncelerini etkilemek için uzun zamandan beri kullanılan tiyatro, Yahudi programının bir parçasıdır. Tiyatro, protokoller arasında özel bir yere sahip olmakla kalmamış ve aynı zamanda “perdenin arkasındaki gücün” aşılamak istediği fikirlerin; geceler ve haftalar boyunca, ayrılmaz bir dostu olmuştur.

Pek az şeyin ayakta kalabildiği Rusya’da, tiyatronun hala canlı kalabilmesi bir rastlantı değildir Çünkü insanların düşüncelerini şekillendiren iki büyük silahtan biri olan tiyatro, komünist liderler tarafından desteklenmiş ve geliştirilmiştir.

“Yasal” sahne olarak adlandırılan tiyatronun yanı sıra beşinci güç olan SİNEMA sanayi de Yahudi kontrolü altındadır.

Şimdiki kullanım biçimiyle tiyatro ve sinemanın fuhuş ağırlıklı, ahlak bozucu etkilerinden dolayı medeni dünyanın kızgınlığı artarak devam etmektedir.

Yahudi’nin içki dağıtımını ele geçirmesiyle birlikte; kötü sonuçları beraberinde getiren bir içki problemi başladı! Aynı şekilde, neticeleri açıkça görülen bir sinema sorunu da ortaya çıktı.

Hangi işe el atarsa, orada manevi bir ahlaksızlığı hâkim kılma olayı, bu ırkın acayip dehasının eseridir. 6 Ağustos 1948 tarihli Yahudi Gazetesi “Jewish Chronicle” de çıkan bir yazıda, Amerikalı Yahudi muhabiri şunları yazmaktadır: “Sorun üzerine kafa patlatan kimselerin ihmal ettikleri en önemli husus, Yahudilerin Ameri-kan yaşam biçimi üzerindeki etkileridir. Basın-yayın kuruluşlarında (radyo, film, tiyatro, gece kulüpleri) sergile-nen manzara, Amerikan kültürünün Yahudi rengine bürünmüş olmasıdır!

Her gece yüz binlerce kişi, iki-üç saatini tiyatroya ayırıyor. Her gün, milyonlarca insan, 30 dakikadan 3 saate kadar süren filmler seyrediyor. Bunun manası şudur: Her gün, milyonlarca Amerikalı, Yahudi yaşam biçimine, seks hayatına, çalışma metoduna ve bazen pek de iyi gizlenemeyen propagandasına, gönüllü olarak talip olmaktadır. Böyle bir durum, Yahudi toplum mühendisine, istediği bütün imkânları sunmaktadır. Şahit olduğumuz Yahudi protestolarının nedeni ise, deşifre edilmiş olmalarının, oyunu zorlaştırmasından kaynaklanmaktadır.

Tiyatro sanatı sadece yönetim cihetinden değil ve fakat eser ve sanatkâr bakımından da Yahudi’dir. Yazarı, yönetmeni ve artistleri sadece Yahudi’den oluşan pek çok yeni eserler sahnelenmektedir. (orta oyunu türü, müzikli piyeslerin oyuncuları, genellikle Yahudi’dir.)

Bu tip temsiller, sanat değeri olmayan, kısa ömürlü oyunlardır. Bunun böyle olması da gayet doğaldır. Çünkü Yahudi’nin tiyatroya olan ilgisi Oscar’a aday olmak, Amerikan sahnesinin ihtişamını yaşatmak veya büyük sanatkârları keşfetmek değildir. Onların ilgilendiği tek şey para kazanmak ve şövenistliktir. Yahudilik fırtınası bütün hızıyla devam etmektedir. Eser tamamlanmak üzeredir. Amerikan duyguları sahneden çekilmiş ve yerini, karanlık bir Doğu atmosferi doldurmuştur.

1885 yılına kadar Amerikan tiyatrosu bizlerin elindeydi ve bu tarihte ilk Yahudi istila hareketi başladı. Yahudi’nin dünyaya hâkim olma planlarının diğer bir ismi olan Siyonizm’in kuruluş ve organize olma dönemi de aynı tarihe rastlamakta ve Yahudi kılıçlarının ilk defa çekilmiş olmasının yanı sıra, çok daha önemli gelişmelere ortam hazırlanmaktadır.

Önemli olan şey, önceleri tiyatro ve dans salonları Amerikalılar tarafından yönetilirken, şimdi Yahudi’lerin eline geçmiş olması değildir. Bu el değiştirmeyle birlikte gelen, sahnede ve diğer güzel sanatlar sahasında ortaya çıkmaya başlayan kalitesizlik ve ahlaki çöküntüdür ki, Yahudi’nin el sürdüğü her yerde artarak yayılmaya devam etmiştir!

Amerikan sahnesine layık olan ne varsa, sistematik bir şekilde limon gibi sıkılarak özünün boşaltılmış ol-ması ve kötü taraflarının ise, en yüksek seviyelere çıkartılarak yaşatılması… Bu oyun Yahudi kontrolünü canlan-dırmaktadır!

Amerikan tiyatrosunun ihtişamlı dönemi tarihe karışmış, büyük sanatkârlar ölmüş ve yerleri boş kalmıştır. Yahudi’nin sahneye dokunmasıyla birlikte, doğuştan sanatkâr olanlara artık orası kapanmıştır! Yeni bir put icat edilmiş ve tapınmalar yön değiştirmiştir!

“Şekspir, yıkımın habercisidir!” Bu Yahudi yönetmenin sözüdür. “Kalitesi yüksek şey” (ahlaksız olmayan şeyler), yine bir Yahudi deyimidir. Bu iki ifadeden birincisi, tiyatro idaresini ve ikincisi ise seyirciyi temsil etmekte olup klasik dönemin mezar taşı olmuşlardır.

Günümüzdeki, tiyatro seyircisinin yaş ortalaması 13–18 den yukarı çıkmamaktadır. “Bezgin iş adamı” (başka bir Yahudi deyimidir), tiyatroya gidenleri bu sözle, geri zekâlılar olarak tanımlamaktadır. Bununla kastedilen şey, Yahudi tiyatro monopolunca; arzulanan fikirlerin şekillendirdiği gençliğin kafa yapısıdır.

Günümüzde sayıları gittikçe azalan temiz, yapıcı ve değerli piyesler, aynı ölçüde sayıları süratle azalan eski tiyatro seyircileriyle ve kafaları Yahudi tiyatrosunun zararlarından korunmuş olan bu in-sanların çocukları tarafından, ayakta tutulmaktadır.

Page 51: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Şimdiki nesillerin büyük bir çoğunluğu, eskilerden tamamen farklı türdeki temsilleri destekleyecek şekilde yetiştirilmişledir! Trajedik eserler, tabudur. Gençlerin kafalarını açacak cinsten, derin manalı, karakter oyunları gözden düşmüştür. Bir renk ve hareket cümbüşüyle ortaya çıkmış olan striptiz operaları, müzikleri, Yahudiler tara-fından bestelenen çalgılı baldır bacak temsilleri revaçtadır.

Yatak odası eğlenceleri birinci plana çıkarılmış, tarihi drama yerini, sahne ışıkları ile cazibesi arttırılan, seks sahnelerine bırakmış ve oyunun ana sermayesini, üzerlerindeki giysilerin ağırlığı 15 gramı geçmeyen, revü kızları oluşturmuştur!

Serserilik, şehvet, ahlaksızlık korkunç cehalet ve devam edip giden gevezelikler, Yahudi kontrolü altındaki Amerikan sahnesinin başlıca özellikleridir.

Amerikan şehir ve kasabalarında yayılmaya başlayan “küçük tiyatro” hareketinin başlangıç noktası burasıdır. Sahneden Yahudilerce kovulan dram tiyatrosu, ülkenin pek çok yerinde oluşturulan “okuma halkalarının” ev-lerine sığınmıştır. Gerçek sahne eserlerini seyredemeyen vatandaşlar, onları okuma yolunu seçmişlerdir.

Sahne eserlerini okumak, caz şarkılarını kitaptan okumaya bezer ki, pek manasız olur! Yahudilerin hışmına uğramış olan gerçek sahne oyunlarını seyretmek isteyen kimseler, ahırlarda, kiliselerde ve okullarda, kendi küçük sanat kulüplerini kurmaktadırlar. Vurgunculardan kaçan drama, dostlarının yanında, böylece; yeni bir yuvaya kavuşmuş olmaktadır.

Tamirciler ve sahte “Yıldızlar”Yahudilerin tiyatro üzerinde yaptıkları değişikler, dört ana grupta toplanmaktadır:Birincisi: Sahnenin teknik donanımına verilen önem, insani dehayı ve kabiliyeti geri planlara itmiştir.

Sahne dekorlarını yoruma yer bırakmayacak şekilde “gerçekçi” hazırlamışlardır. Büyük sanat-kârların mekanik aletlere ihtiyaçları yoktur. Yahudi yöneticilerin maaş listesinde bulunan erkek ve kadınlarsa, teknik donanımsız, çalışamaz durumdadır.

Ne cinsten olursa olsun günümüz sahne uygulamalarının ekseriyetinde, bahsedilen sahne tekniklerinin, sanatkârları cüceleştirdiği ve rolleri arka plana ittiği şeklindedir. Yahudi politikasının gerçek kabiliyetlere kapalı olduğunu bilen yönetmenin güvenini ve parasını; branda, boya, elbise ve dekor malzemelerine yatırmasının nedenin sebebi budur. Böylesine maddi şeylerin, yönetmenin çarpık duygularına ve emanete hıyanet edişine öfkelenme-yeceğini, bilmektedir!

Fikirden yoksun sahnede, baş döndürücü ışık ve sahne oyunları, böylece ortaya çıkmaktadır.Aralarında gerçek aktör bulunmayan kalabalık bir sahne, dram eserlerinin kovulduğu, uzayıp giden

oyun ve danslar. Yüksek duygu ve düşüncelerden eser bırakılmayan, gösterişli manzaralar.İkincisi: Yahudi; Şarkın haremlerini sahneye taşımıştır. Bu kirli kasırganın coşması, bütün sahneyi

yutuncaya kadar devam etmiştir. Yahudi menajerlerin Kudüs’te olanlardan çok daha aç gözlü olduğu New York’ta, yasak krallığa doğru yapılan tiyatro serüvenlerinin hudutları, alabildiğince geniş tutulmaktadır.

Uyuşturucu maddelerinin alım-satımı yasaktır fakat, manevi zehrin şırınga edilmesi serbesttir! “Kabaret” ve “gece yarısı çılgınlıkları” adlı eğlence programlarının tamamı Yahudi icadı ve ithalatıdır. Ahlaksızlık kokan eğ-lence türlerinden Montmarte’de ne sergileniyorsa, New York aynısını burada sahnelemektedir. Fakat New York başta olmak üzere hiçbir Amerikan şehrinde, kozmopolit Paris’in pisliklerini dengeleyen Comedie Francaise gibi bir sanat merkezi yoktur. Şehvet çılgınlığının böylesine sahneye hâkim bulunduğu bir yerde, hiçbir sahne yazarı-nın en küçük bir şansı bile yoktur. Trajedi ya da güldürücü rollerde oynayan tanınmış aktörlerin durumu da böyle-dir. Bu zaman, dramatik eserlerde oynama yeteneğinden yoksun, sahne hayatı bir meslek olmaktan uzak; cinsellik-lerini satan, revü kızlarının, çağıdır.

Üçüncüsü: Amerikan sahne hayatına Yahudi’nin egemen olmasının getirdiklerinden birisi de, reklâmlarla şişirilen “Yıldız” sisteminin doğmuş olmasıdır. Tiyatro, Yahudi sahne oyuncuları sendikasının duvarlarında, dramatik sahnenin en güçlü ışıkları olarak takdim edilen, aslında sönük bir fenerden farksız olan; çok sayıda yeteneksiz kişilerin hücumuna uğradı. Oynanan oyun bir süpermarket hilesidir. Yani, katıksız bir reklâm kampanyasıdır! Normal zamanlarda, “yıldız” kültürlü seyircilerin alkışlarıyla belirleniyordu. Şimdi ise, kimin “yıldız” olacağını Yahudi yönetmen kararlaştırmakta ve reklâm etmektedir!

Milliyet meselesi dışında kalan, her konuda, Yahudi, hızlı başarılar peşindedir. Amerikan tiyatrosunun bozulması ona, istemiş olduğu başarıyı getirmede pek yeterli olmayacaktır. Artistlerin yetiştirilmesi ise zamana bağlıdır. Basını kullanmaya olanak sağlayan, reklâm faturalarını ödemek, çok daha kolay bir yoldur. Zamanımızdaki Yahudi yönetmenler, seyircilerin gözlerini boyayan sahne dekorları, renkli spotlar, şeffaf giysiler ve inip kalkan bacaklar kullanmak suretiyle; tiyatronun içine düştüğü sefil manzaradan dikkatleri uzaklaştırmaya çalışmaktadır.

Page 52: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Yahudi Tiyatro Şirketlerinin YükselişiTiyatroda Yahudi hâkimiyetinin sebep olduğu üç büyük felaketi, bir dördüncüsüyle izah edebiliriz: Bu

ise, Yahudi’nin dokunduğu her şeyi ticarete dönüştürme ihtirasıdır. Bakışlar sahneye değil de bilet gişelerine çevrilmiştir. “Topluma arzu ettiği şeyleri verin!” anlamındaki çarpık politika, yaratıcı dehaları tenezzül etmediği, sokak satıcılarının kullandığı bir yöntemdir.

Çeşitli şehirlerdeki tiyatro yöneticilerinin sezon başlarından yapmak zorunda oldukları yorucu anlaşmaları üzerine almayı teklif eden bir aracı şirketin iki uyanık Yahudi tarafından 1885 senesinde kurulmasıyla, sahnedeki ilk Yahudi istilası başlamış oldu.

Eski usulde, ülkenin doğusunda bulunan yöneticilerle haberleşme uzun zaman alıyor ve tiyatro mevsimiyle ilgili anlaşmaları neticelendirmek için aylarca New York otellerinde kalınıyordu. Bu işlerin bir merkezden yönlendirilmesi, yöneticilere kolaylık ve zaman kazandırdı. Her şey hazır olarak önüne konuyor ve gerekli anlaşmalar te-min ediliyordu. Yarınki tiyatro ticaretinin temelleri böylece atılmış oluyordu. Tiyatroyu demirden pençesine alan şirketin ismi KLAW & ERLENGER’di. Amerikan sahnesinin çözülmesine neden olan sebeplerin anahtarı burada aranmalıydı. Tiyatro tröstünün yükselişi, tiyatro yönetmenleri ile şirket arasındaki kişisel ilişkilerinde sonunu ge-tirdi! Şahıslar üzerine kurulu eski sistem, ekme besleme ve meyve verme esaslarına dayanan tabiat kanunlarıyla uyumluluk içinde, dehaların gelişmesini hazırlıyordu.

Tiyatronun Yahudilerin egemenliğine geçmiş olması gerçeği, bir şikâyet konusu olamaz. Fert ve gruplar halinde çalışan Yahudiler, eski sahiplerinin elinden bu karlı işi kapmayı başarmışlarsa; bu sadece ticari bir rekabet meselesidir. Bu durum, bir Amerikalının, başkasına ait bir işi ele geçirmesine benzer. Diğer ticari meselelerde olduğu gibi burada da aranması gereken husus, nasıl elde edildiği ve nasıl kullanıldığıdır. Ele geçirilen imkânlar kendi aleyhine kullanılmadığı sürece cemiyet, meşru kazançları, kabullenmektedir.

Eski Amerikan tiyatro yönetmenlerinin, çoğunlukla fakir ve Yahudi yönetmelerin ise,çok zengin olarak öl-müş olmaları gerçeği; birincilerin iyi sanatkar, ikincilerin ise başarılı birer işadamı olduklarını gösterir! Hedefi, ticari kazançlar elde etmenin yanı sıra iyi eserler de üretmek olan bir sistemle çalışan fakir yönetmenler….

Yahudi tekelinin yayılmış olması tiyatroyu, o güne kadar bilinmeyen ölçüde ticari temeller üzerine oturtuyordu. Diğer sanayi kollarından önce tiyatro, aracı kurumların uygulanma sahasını oluşturuyordu.

Stratejik şehirlerdeki tiyatroların kontrol altına alınması, oyuncuların ve eserin sahnelenmesinin tek bir elden yönetilmesi, tröste bağlı tiyatrolarda gösterime giren temsillerden alınan aşırı kira bedellerinin iflasa sürüklemiş olması, dolaylı yollardan; Yahudi’nin lehine oluyordu.

Sinema ön plana çıkmaya başlıyordu. Bunun kurucusu da Yahudi’ydi. Amerikalıları film endüstrisinin dışına itmeye gerek görülmemişti. Çünkü içinde değillerdi. Böylece müstakil çalışan tiyatroların ve ilgili şirketlerin kapanmış olması, sahayı sinemaya terk etti ve bunun getirileri de belli bir azınlığın ceplerini doldurdu.

Bir Yahudi teşebbüsü olarak ortaya çıkan tiyatro tröstü, yirminci asrın başlarında, sahanın tamamını ele geçirmişti. O güne kadar sanat olarak kabul edilen tiyatroyu, iyi yönetilmekte olan bir fabrikanın üretimine katkıda bulunan, çalışanlarının kart basma makinesine ve fiş kesme kasalarına dönüştürdü.

Yahudi, şahsi teşebbüsleri baskı altına aldı, rekabeti yok etti, bağımsız yöneticileri ve doğuştan sanatkâr olanları sürgün etti. Dışarıda ün yapmış yazarlardan başkasına sahnelerini açmadı. Çoğunlukta Yahudi olan yeteneksiz kimseleri destekledi, gerçek sanatkârları unutulmaya iterken, çaresiz seyircilerin karşısına, mantar gibi üreyen, sayısız “yıldızları” çıkardı. Sahne eserlerini, tiyatroları ve aktörleri, üretim malları gibi değerlendirdi ve böy-lece, tiyatroyla ilgili her şeyin para basan bir ahlaksızlaşma dönemi başlamış oldu.

Tenkitçiler “Kontrol Altında”Bu satırları okuyan çoğu kimsenin tiyatroyla ilgilenmeyen ve hatta tiyatro ve sinemanın, cemiyete

zararlı olduklarına inanan kimseler olmaları, mümkündür. Bu kuruluşların birer tehdit unsuru haline nasıl dönüştüklerine bakmak gerekir. Tiyatro ve sinema, günümüz insanlarının %90.nın ana kültür kaynağını oluşturmaktadır.

Gençlerin davranışlarının, giyinme, eğlenme, konuşma türlerinin, dini ve yasaları nasıl algıladıklarının örnekleri, tiyatro ve sinemada mevcuttur. Çoğunluğun aile anlayışıyla ve zenginlerin yaşantısıyla ilgili görüşlerde aynı kurumlar tarafından oluşturulmaktadır.

Yahudi yönetimindeki tiyatro ve sinemada bir haftada aşılanan zararlı duygu ve düşüncelerin miktarı, Yahudi sorunu üzerinde bir asırlık araştırma yapanlara yöneltilen suçlamalardan, çok daha fazladır. Çocukların böylesine acayip düşüncelere nasıl kapıldıklarını anlayamayan velilerin aradıkları cevap buradadır.

Page 53: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Kendi çizgisinde kamuoyu oluşturan Yahudi’nin başarısı kolay olmamıştır. Ne var ki,Amerikan ananesini müdafaa edenler birer birer yenilmişler yahut ta ağır baskılar karşısında teslim olmuşlardır. Yahudi tiyatro tröstü, 25 Aralık 1897’lere kadar ayakta kalabilen New York Dramatic Mirror Gazetesinin karşı yayınlarına hedef olmuş-tur. Onun başyazarı, meşhur drama kritiği Grey Fiske olup, şöyle diyordu:

“Sanat kaygısı bulunmayan melez, geçmişi karanlık maceraperestlerden bundan başka bir şey beklenemezdi. Şunu hiç unutmayalım ki, Tiyatro Tröstünde yöneticilik yapan bu insanlar, tiyatronun masraflarıyla ilgili arka pozisyonlarda, tavizsiz, etkin bir gözetim ve sıkı disiplin altında, belki kullanılalabilerler! Bu kimselerin sicilleri pek bozuk olup, bazıları cinayetle suçlanmışlardır ve yapmakta oldukları işler, mazilerini doğrulamaktadır.”

Fiske’nin bu yazısı Mart 1898 de yayınlandı. Bir Yahudi, yanlışları sorgulandığı veya bir grup kimselerin yasa dışı çalışmaları ortaya çıktığı zamanlarda olduğu gibi, Yahudiler, tek bir vücut halinde, mevzilendiler. Amerikanın her tarafından Yahudiler, Tiyatro Tröstünün yardımına koştular!

Dramatik Mirror’un dağıtımını yapan şirketler üzerine baskılar yoğunlaştı, ülkenin önde gelen otellerinin raflarından gazetenin kaldırılmasını sağlayan anlaşmalar yapıldı. Tröstün kontrolünde bulunan tiyatrolara bu gazetenin muhabirleri sokulmadı. Fiske’yi ve yayın şirketini çökertmek için yeraltı dünyasıyla temasa geçildi.

Tröst üyelerinin karakterleri üzerinde yapılmış olan yayınlar için, Fiske aleyhine, astronomik rakamlara ulaşan, tazminat davaları açıldı. Amma, Tröst yöneticilere kötü yakalandılar. Amerikan tiyatrosunu yöneten bu insanların, zannedildiklerinin çok aşağısında bir karaktere sahip oldukları, ortaya çıktı

Drama kritiklerinin, önce rüşvet olaylarına ve ardından Tiyatro Tröstünün demir pençe idaresine karşı vermiş oldukları savunmalar büyük yankılar uyandırdı ve gazeteler aracılığıyla halka ulaştırıldı.

Başlangıçta tiyatro yönetmenleriyle, aktörlerle, piyes yazarları ve eleştirmenlerle uyum halinde çalışan Tiyatro Tröstü, yeterince kuvvetlendiğini anlayınca, aba altından sopa göstermeye başladı! Kendi yöntemleriyle hal-kın parası nasıl olsa ceplerine akıyordu, özel bir dikkate gerek yoktu.

Yahudi metodunu tenkit edenler veya Tiyatro Tröstünün sahnelediği eserlerin kalitesizliğine, kabalığına ve cinsellik dolu sahnelerine dikkat çekenler, tiyatrolara alınmıyor ve gazetedeki vazifesine son verilmesini temin etmek üzere yöresel müdürler görevlendiriliyordu! İlanların kesileceği tehdidiyle karşı karşıya kalan gazeteler ise, baskılara boyun eğiyordu. O zamanlardan bu yana geçen sürede Tröst, gerçekleri söyleyen eleştirmenlerin izini takip etmiş, kara listeye almış ve gazetelerden atılmalarını gerçekleştirmiştir!

Her sene önlerine milyonlarını döktükleri bu ilahları vatandaşların görme ve tanıma imkânları olmadığı gibi, sahnede sergilenen ahlaksızlıkların nereden kaynaklandığını teşhis etmeleri de, mümkün değildir!

Henüz uçmaya başlamış çaylak filozofların “sahnenin yeni çizgisi” üzerinde açık oturumlar yapmaları ve “san’atın kutsal hakları” konusunda bilgiçlik taslamaları da, geçmişleri sanatı isyan ettirecek kadar kötü olan kimseler tarafından “yeni çizgi”nin ve “san’atın” yönlendirdiği bir zamanda, sanat adına utanç verici ve iğrenç bir davranıştır.

Katıksız Yahudi “Filmleri”Sinema filmlerini Yahudiler icat etmedi, sinema sanayini mekanik ve teknik yönden geliştirmek

hususunda da bir katkıları olmadı. Sahnenin onlarsız olamayacağı, büyük sanatkârların, sahne yazar ve aktörlerinin yetişmesinde en küçük bir katkıları olmadı.

Diğer faydalı pek çok şey gibi, sinema fotoğraflarının icadı da Batılılara aittir. Fakat Yahudileri dünyanın kaymağını yemekle ödüllendiren kader, bu icatların gerçek sahiplerini değil de; tefecileri ve vurguncuları kazan-dırmıştır!

Gece gündüzün her saatinde, ülkenin her köşesinde, sinema gişelerinde sonu gelmez kuyruklar oluşturan vatandaşların, kendilerini oraya kimin çektiğini, karanlık salonlarda filme dalmışken düşünceleri üzerinde kimlerin oynadığını ve perde de gelişen hikâyelerin çağrışımlarıyla, toplumun nasıl yeniden şekillendirildiğini, bilmesi gerekmez mi?

Bu kontrol ağının zirvesinde dikili duran kimdir? ABD’nin ve bütün dünyanın sinema endüstrisi milletlerin kültür hayatı üzerende oynayan Yahudi’nin, manevi ve parasal bakımlardan, kontrolü altındadır.

Filmlerin ahlak üzerindeki etkileri bütün dünyada bir sorun olmuştur. Moral kaygılarla hareket eden herkes, yapılmakta olan zararların ve alınması gereken karşı tedbirlerin neler olması gerektiğini bilmektedir. Bu, zevkleri katleden ve ahlakı yok eden öyle bir ticarettir ki, kendi kanunlarını yazmasına müsaade edilmemelidir. Film-lerin propaganda yönü, seyirciye doğrudan sunulmamaktadır. Filmlerin müthiş bir reklâm vasıtası oluşu, onu pek çok maksat için kullanmak isteyenlerin bolluğundan anlaşılmaktadır.

Yahudi propagandacıların meselenin bu yanını ciddiyetle kullandığı bilinmektedir. Bu maksat için kullanılan metot şöyledir: Yahudileri gündeme asla dâhil etmezler. Lehlerine olabilecek durumların haricinde,

Page 54: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

onlar sinema ve tiyatroda asla gösterilmezler. Yahudi yapımı filmlerin, başka dinleri hedef aldığı da, gizlenemeyecek kadar çok örnekleriyle bellidir.

Bir Yahudi hahamının filmde görülmesi, kendisini yücelten roller haricinde, mümkün değildir. O böyle bir rolde, makamının bütün şaşaasını belirtecek biçimde, dini kisvesine bürünmüş ve beşeri davranışların zirvesindedir!

Sinema tutkunlarının kolayca hatırlayacağı gibi, Hıristiyan din adamı, gülünç olmaktan caniliğe kadar uzanan, geniş bir yanlış takdimin kurbanıdır. Bu tür tanıtım, tam bir Yahudi icadıdır. Kaynağı Yahudi gruplarına ula-şan pek çok perde arkası girişimlerin hedefi, din adamlarına karşı gösterilen saygı ve hayranlığı, bütünüyle ortadan kaldırmaktadır.

Din adamlarının kötüye kullanmalarına karşı, ilk çıkışı yapanlar Katolik din adamlarıdır. Bunların sıkı direnişi karşısında Yahudi geri adım atmıştır. Ekranda papaz tipi görünmez olmuştur.

Fakat Protestan papazları, sümüklü, Hıristiyanlığı kötüleyen karikatürlerin canlandırdığı münafık ve sevimsiz tipler halinde, filmlerdeki rollerine devam etmektedirler! Bu Papazların rolleri bir taşla iki kuş vurma prensibine uygun şekilde tasarlanmıştır. Bir yandan seyircinin gözünde dinin temsilcilerini küçük düşürürken, diğer taraftan da bu halin gerçek olduğu şeklindeki tehlikeli düşünceleri seyircilerin kafalarına aşılamaktadır.

Mesai dışı iş yapan iş yerlerinin çoğunun sahibi Yahudi olmasına rağmen, bu durum, filmlere konu yapılmaz. Amma, bir papazı, ırza düşmanlığından kalpazanlığa kadar, birçok rollerde kullanabilir ve hiç bir engelle karşılaşmazsınız! Protokollerdeki yazıları hatırlayalım:

Kasıtlı olarak tasarladığımız prensip ve nazariyelerden oluşan eğitim sistemiyle yabancıların çocuklarını yanlış yollara sevk ettik, aptallaştırdık ve maneviyatlarını yok ettik. (9. protokol)

Din adamlarını gözden düşürmek için gerekli her şeyi çok önceden planladık .(17. protokol) Bu sebeplerden dolayı dinleri yok etmeliyiz, yabancıların kafasından Tanrı ve ruh inancını kazımalıyız

ve yerlerine ise, ilmi konuları ve dünyevi ihtirasları yerleştirmeliyiz .(4. protokol) Bu durumda okuyucu ve seyirci için, iki adet seçme hakkının olabileceği görünmektedir. Birincisi: Din adamlarını, bilinen tiplerle karikatürize etmek, dünya kafasıyla olaya bakanların yapması

gereken en tabii bir olaydır. İkincisi ise: bu durum, yıkıcı faaliyetlerin gerektirdiği bir aşamadan ibarettir!Birincisi, cahil yığınlarının görüşüdür. Aranılan şey düşünceleri kontrol etmek ise, bu tercih edilen bir

durumdur. Fakat ikincisinin geçerli olduğunu gösteren pek çok olaylar mevcuttur ve ancak gerektiği zamanlarda kul-lanılmak üzere, yedeğe alınmıştır.

İster planlı olsun veya tesadüflerin sonucu bulunsun sinema, anti sosyal tehlikelerin prova edildiği bir sahne olmaya devam etmektedir. Planlaması ve denemesi önceden yapılanların dışında patlak veren ihtilaller, görünmemektedir! Zira ihtilaller, aniden ortaya çıkan şeyler olmayıp, çok iyi planlanmış bir azınlık hareketidir.

Tarihte çok az sayıda halk ayaklanmaları olmuştur. Yıkıcı ajanların başlatmaya kadir olduğu bu gibi ihtilallerde, medeniyet ve hürriyetler büyük yara almışlardır. Başarılı ihtilaller, önceden denemiş olmayı şart koşarlar. Bunun en iyi yapılabileceği yerde, sinema salonlarıdır. Burada, en cahil kimselerin anlayabileceği şekilde “görüntülü eğitim” verilir! Aslında böyle konularda, kültürlü olmanın fazla bir faydası yoktur. Zira normal kimseler kafalarını sallarlar, kaşlarını çatarlar ve parmaklarını çıtlatırlar ve derler ki: “anlamakta güçlük çekiyorum”. Tabii ki anlayamazlar! Cehaletin ne demek olduğunu bilmiş olsalardı, bunu da net bir şekilde anlayacaklardı.

Bu dünyada böylesine iki farklı aile yaşamaktadır. Birincisi aydınlık yüzü görme!Yenilik tarafları bu söylediklerimize, terör sahneleri söz konusu olunca, yüzde yüz hak verirler. Bir

polisin öldürülüşünü, bütün ayrıntılarıyla canlandıran filmleri, polisler protesto ederler. Her gün gösterilen kasa soygunlarından ticaret erbabı şikâyetçidir. Ahlaki değerlerden yana olanlar, konusu ne olursa olsun, belli günlerdeki, indirimli satışlara karşıdırlar. Bu insanlar, cemiyete sadece acı meyveler sunan bu şeytani eğitimin ne olduğunu bildikleri için, seslerini yükseltmektedirler.

Görüntülü eğitime devam edilmektedir! Sinema sanayini kontrol eden kimselerin milyonlarca vatandaşın kafasına yerleştirmedikleri zararlı hiçbir şey kalmamıştır. Belki bu durumda bir tesadüftür. Amma, tesadüflerinde gerçek olduğunu unutmayalım!

Sinema krallığında, söz etmeye değer, başka gelişmelerde vardır: 1. Yahudi propagandası yapmak üzere, artan sayıda yabancı yazarların kullanılması! Tanınmış Batılı yazarların eserleri, Yahudi film yapımcıları tarafından devamlı olarak incelettirilmekte, edebiyat dünyasında isim yapmış olan bu yazarların isimleriyle desteklenen kampanyalar daha başarılı olmaktadır. Bu olayın ne kadarı Yahudi yanlısı çalışmalara katılma arzusunda olan ya-zarlardan ve ne kadarı da kendilerine ödenen yüksek telif ücretlerinin daha da artacağını ümit etmekte olanlardan ve sinema patronunun ricalarını kırmama düşüncesinden kaynaklanmaktadır, bu da ayrı bir sorudur.

Page 55: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

“Sinema farelerinin” böylesine bol olduğu bir memlekette, suni olarak oluşturulan talepleri karşılayacak miktarda iyi filmlerin üretilmesi, imkânsız gibi bir şeydir! Bazılarının iştahı, günde ikiüç film istemektedir. Kafası boş kadınlar, öğleden sonraları seyrettiklerine ilaveten geceleri de birkaç film’e bakmadan edemezler.

Yetenekli ve bilgili kimselerin tamamı bir araya gelmiş olsalar yine de, fırından çıkan sıcak ekmekler gibi, her saat başı stüdyodan kaliteli yeni bir film çıkarmak, mümkün olamaz. Yahudi yönet-menlerin kendi çizgilerini aştıkları nokta işte burasıdır: Kendi güçlerini değerlendirme de o kadar ileri gittiler ki, piyasayı ancak kalitesiz filmlerle doldurabildiler ve bu da, seyircilerin uzaklaşmasını beraberinde getirdi. Film endüstrisinin itibarını yok eden en büyük unsur, kendisine yönelen aşırı taleplerdir. Zira kamçılanan ve cesaretlendirilen iştihalar, bir noktadan sonra sönüp giderler!

“Yabacıların devlet teşkilatını vaktinden önce çökertmek için, becerikli ellerimizi onların üzerine koyduk ve mekanizmanın yaylarını aşındırdık. O güne kadar uyumlu ve adaletli bir biçimde çalışmakta olan bu şeyleri, liberal, başıbozuk ve tarafgir bir idare sistemiyle değiştirdik! Adalet sistemiyle, ticaretle, basın yayınla, kişisel hak ve hürriyetlerle ve en önemlisi de; hür bir milletin köşe taşları olan, eğitim ve kültürle, oynadık!”

“Kendi icadımız olan, yanlış zararlı eğitim prensip ve teorileriyle, yabancıların çocuklarını yanlış yollara sevk ettik, aptallaştırdık ve maneviyatlarını yok ettik!”

“Anayasa metinlerine dokunmadan, her bir maddeyi hükümsüz kılan; karşıt yorumlarla, başarıya giden yolda, müthiş mesafeler aldık! ( dokuzuncu protokol)”

Yahudi Cazı, Milli Musikimiz Oluyor!Dalgalar halinde gelerek namuslu kimselerin evlerini işgal eden ve çocuklarını, geri zekâlıların

hareketlerini taklit eder hale getiren bu çirkef müziğin ortaya çıkışı, pek çok kimseyi şaşkına çevirmiş-tir! Halk türküleri piyasası Yahudi kontrolü altındadır. Jazz ise onun icadıdır. Süprüntülü, çamurlu, baştan çıkarıcı notalar, Yahudi kaynakladır.

Maymun konuşmaları, ormandaki çığlıklar, domuz homurtuları, sığır çiftleşmelerini andıran derin nefes almalar ve aralarında ateşli notalarla gizlenen jazz müziği, evlerimizin derinliklerine sokulmuştur! Modern şehirlerin lağım kanallarından alınmış izlenimini veren notalar, okul çağındaki kız ve erkek öğrencilerin ağızlarında sakız olmuştur!

Cemiyet içinde akmakta olan Zararlı tesirlerin izlerini tespit etmek için dönülen her yönde, bir grup Yahudiye rastlamak, hiçte şaşırtıcı değildir. Mesela: beizbol sporunun bozulmasında, Yahudiler! Tefecilik sahasında bir grup Yahudi. Tiyatroların kalitesizleşmesinde, Yahudiler. Alkol reklâmlarında, Yahudiler. Milli Savunma Bakanlığında, Yahudiler. Reklâm ve kredi oyunlarıyla basın-yayının kontrol edilmesinde, Yahudiler! Harp vurgunculuğunda, %80 Yahudiler. Şeriat yasalarını protesto eylemlerinin organizatörleri, Yahudiler! Ahlaksızlığın her türlüsünü çağrıştırırken beyinleri uyuşturan sözde tanınmış şarkıların zehirli atmosferini oluşturanlar, Yahudiler!

Amerikan müziğinin üzerindeki olumsuz Yahudi etkilerinin, konunun uzmanlarınca çok ciddi bulunduğundan şüphe edilemez. Pek azı ayakta kalabilen büyük orkestralarımızın da Yahudileştirilmesine karşı yapılmakta olan protestoların artarak devam etmesinin yanı sıra, konser sahnelerini ve diğer tanınmış eğlence salonlarını sadece Yahudi oyuncularla doldurma gayretleri de sürmektedir. Tercih edilenler gerçekten üstün sanatkârlar olmuş olsalardı, kimsenin bir diyeceği olmazdı. Ne var ki bunlar sadece, Yahudi müzik çevrelerinde tanınan ve aynı ırka mensup olan kimselerdir.

“Kanunun ne dediği beni ilgilendirmez, ben sadece milletin şarkılarını yapmaktayım.” Bu ülkede Yahudiler, her ikisini de yapmakta büyük pay sahibi olmuşlardır. Bu yazının maksadı, insanların gece gündüz, alışkanlıkla mırıldandıkları, zararlı müziğin tehlikesinden kendilerini haberdar etmek ve mümkün olursa, para hırsıyla ve reklâm niyetiyle kafalarının üzerinde dolaştırılan gizli orkestra çubuğunu, görmelerini temin etmektedir. Amerikan sahne ve sinema endüstrisinin Yahudi’nin sanatı yok eden ticari maksatlı idaresi altına nasıl girmişse “popüler şarkılar” ticareti de tam bir Yahudi karakterine dönüşmüştür.

Bu vurgunun başlangıç döneminde işi ele geçirenler, tıpkı sinema ve tiyatroyu egemenliği altına alanlar gibi, geçmişleri karanlık ve sicilleri bozuk olan, Rusya doğumlu Yahudilerdi.

1920’lerin başlangıcında, New York’ta bulunan, yedi müzik yapımcısı şirketin müdürlerinin yanı sıra Irwin Berlin, Leo Feist, Sherman Kartel yasasını ihlal ettikleri gerekçesiyle, ABD hükümeti tarafından, mahkemeye ve-rildiler.

İddia makamına göre sanıklar, plak yapımcılarının, piyano ve diğer musiki aletleri pazarının %80.ni kontrol ediyor ve satış fiyatlarını müştereken tespit ediyorlardı. Savcının iddiasına göre sanıklar, birlikte kurdukları Consolidated Musıc Co. un aracılığı olmadan kimseyle kontrat imzalamıyorlardı. Şarkı ticaretinin geri kalan %20. lik bölümü ise, yukarıdakilere dahil olmayan Yahudi odaları tarafından kontrol ediliyordu.

Page 56: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Korsan Yayıncılıkİnsanlara şarkı mırıldanma hastalığı aşılayan bu ticarette Yahudi’nin yaptığı, her zaman olduğu gibi,

orijinallikten ziyade pratikliktir. Bu ise, fikir ürünleri olan eserleri kendine mal etme cinayetine verilen, bir yardımlaşma sözcüğüdür! Yahudi bir şey icat etmez, başkalarının eserlerini alır, kurnazca eğip büker ve istismar eder.

Korsanlık, vatandaşın parasını soymaya yönelik, müşteriyi cezbedecek güfteler bestelemelerini isteyen, sanat kaygısı taşımayan kimselerin uzattığı yağlı kuyruklara cezbedilen, sahte sanatkârların eseridir.

Basım işleri kadar sahneye de hakim olan Yahudi’nin müzik pazarında, boy göstermek kimsenin harcı değildir. Bunun böyle olduğunun delili, piyasanın tamamen Yahudi tröstünde oluşu ve birinci sırada okuyan kimselerin, Yahudi isimleri taşımasıdır.

Davul-dümbelek VadisiAmerika beğendiği şarkıyı değil de “şarkı tezgâhtarlarının”, dinleyicilerin bağımlı hale getirilen

kafalarının caddelerde mırıldanıncaya kadar durmadan tekrarladıkları, şarkıları okumaktadır!Tiyatroların, müzikli eğlence salonlarının, radyoların “şarkı tezgâhtarları” , Yahudi müzik

yapımcılarının ücretli ajanlarıdır. Kabiliyet değil de para, cazın ve swıng’in doğmasına neden olan şapşallar müziğinin yayılmasında, etkili olmuştur. Kendisinin dışında bulunan eserleri, Yahudi; “yüksek kalite” diye alaya almaktadır.

Çeşitli kuruluşların temsilcilerinden oluşan “Abise”, “Izzies”, “Moses” şirketlerin bulunduğu, New York kanalizasyonlarının döküldüğü ana toplama deposu olan “Tın-Pan Alley”den akan çılgın müzik, insanlara kesintisiz olarak uzanmaktadır. Tin-Pan –Alley ismi, ilk Yahudi plak şirketinin açıldığı, Broadway-Sixty Ave. arasında kalan 28. caddenin uzandığı bölgeye verilen isimdir.

Bu bölge, Yahudi organizatörlerin bol kazanç vaat eden sahte ilanlarına kanarak, şarkıcı olmak ümidiyle gelen genç kızlar ve güfte yazarı olduklarını belirten insanlarla, dolup taşmaktadır.

Söylemeye gerek yoktur ki, bu bölgenin skandalı diz boyu yükseldi. Tıpkı, Amerikalı kızların, Yahudi torpili aramak zorunda bırakıldıkları zamanlarda olduğu gibi…

Aralıksız duyulan şarkı sesleri, seks kokan parti gürültüleri, piyano notaları ve trompetlerin patlattığı bombalar, bu bölgeye, “Tin-Pan Alley” isminin verilmesine neden olmuştur. Amerikanın tamamı şimdi büyük bir “Tin Pan Alley” olmuştur! Eğlencesi, Gençliği, politikası; geri zekalılara hitap eden Yahudi şamatasına teslim olmuştur.

Uğursuz ve kurnazlığın ülke genelinde oluşturduğu ve sürekli beslediği kirli atmosfer, gözlemcilerin dikkatlerinden kaçmaktadır. Bunda şeytanı anımsatan bir şeyler vardır. İblis’in zekâsıyla hesaplanan bir denklem!

Gittikçe büyüyen bu kanalizasyon akmaya devam etmekte, batılıları cüceleştirirken Yahudi’nin servetini devleştirmektedir! Din adamları, eğitimciler, reformcular, anne-babalar, bütün vatandaşlar, cemiyetteki kokuşmaya ve beraberinde getirdiği tehlikelere, hayretle bakmaktadırlar!

Az sayıda vatansever kötülüğün kaynağını görmekte ve onu kurutmaya çalışmaktadırlar. Bu bataklığın cezp ettiği gençleri koruma altına alma çabasındadırlar. Onlarda görülen serbest cinsel ya-şantı, davranış bozuklukları ve mesuliyetsizlik, herkesi çileden çıkarmaktadır. Tabi ki, her şeyin bir sebebi vardır. Neden sebeplere hücum edilmiyor?

Neden, koca bir millet; görüntülere, seslere ve belli düşüncelere daldırıldığı, onunla beslendiği ve içinde kimliğini kaybettiği zaman; bu durumu yaratan sistematik, kasıtlı ve teşkilatlı güçlere değil de, onun kurbanlarına hücum ediliyor?

Belki, bilgi yetersizliğinden, muhtemelen korkudan! Can alıcı bu nokta, saldırılardan böylece korunmuş olmaktadır.

İnsanları suçlamanın fazla bir faydası yoktur. İnsanların karakteri değişmez. Alkollü içkilerin satışını serbest yaparsanız, onların içmesine ve eğlenmesine sebep olursunuz. Popüler Yahudi müzik yapımcılarına verilmiş olan serbestinin bir benzerini uyuşturucu mafyasına verirseniz, herkesi esrarkeş yaparsınız! Bu gibi durumlarda, esrar veya içki bağımlılarından evvel satıcılara hücum etmemek, asıl aptallık budur.

Maneviyatın korkunç derecelerde narkotize edilmesi ve güçlü bir cinsel arzu tahrikçiliği, hançerden çıkan zamanımızdaki şarkı çılgınlığının yayılmasına neden olmuştur. Bunun kurbanları her yerde görülmektedir. Bu ma-nevi zehir’e karşı çıkanlardan pek azı, hastalığa yakalanmış olan genç nesilleri suçlamanın yararlı olmayacağının fakındadırlar.

Page 57: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Hastalığın kaynağından sökülüp atılmasını, temizlenmesini kamu vicdanı gerekli görmektedir. Bu kaynak, bütün ticareti ellerinde tutan, bestesinden güftesine kadar her yönüyle sorumlu olan Yahudi müzik yapımcılarıdır.

Yeterince “Tanınmış Değil”“Hit şarkılar” listesinin üst sıralarında yer alan şarkılara karşı, sanıldığı kadar tutulmadığı, şeklinde

yapılan itirazlar çoktur. Hemen meşhur olma diye bir olay yoktur. Çünkü insanların zevkleri, zamanla oluşurlar. Zaten suni şekilde meşhur edilenler, yoğun bir aşılamanın ürünüdür. Toplumun kafasına mekanik yollarla aşılanan-lardır.

Bu şarkılar göz alıcı posterlerle hatırlatılmakta, gece gündüz fasılasız öten gramofon plaklarıyla, dans bandolarıyla, radyolarla, maya tutuncaya kadar tekrarlanmak suretiyle, yenisi çıkıncıya kadar çalınmaya devam edilmektedir.

Bu, işlerin açılmasını ve insanların para harcamalarını çabuklaştırmak için yapılmakta olan, eski bir oyundur. Bu oyunda, kalıcı olan hiçbir şey yoktur. Moda, filmler ve şarkılar… Yapımcıların kasalarına vatandaşların ceplerini süresiz boşaltmaları için, hep yenilenmek zorundadır.

Şarkı listelerinin başında yer alan gözde şarkıların iki özelliğinin bulunduğunu herkes bilmektedir. Birincisi, çoğunlukla bunların ahlaksızlığı reklâm etmeleridir ki, ülkedeki moral çöküntünün en güçlü etkeni olmuşlardır. En azından filmlerle atbaşı gittiklerini söyleyebiliriz. İkinci husus ise, müzik piyasasının tümü Yahudi tekelinde olmasıdır.

Burada, Anti-Defamation League (Yahudiliği koruyucu örgütlerden birisi) ye bir iş düşmektedir. Yahudiliğe karşı olanların vidasının nasıl sıkılacağını bu kuruluş çok iyi bilmektedir. Önde gelen yayıncılardan, bölgesel küçük gazetelere varıncaya kadar, her yerde, varlığını hissettirmektedir.

Filmler, tiyatrolar ve tanınmış şarkılar üzerinde yapılması gereken çok iş vardır. Filmleri seviyesizleştiren, toplumun sanat, spor, ve eğlence alışkanlıklarını yozlaştıran, Yahudilerin vidalarını bu kuruluş neden sıkmamakta-dır? Milli kimliklerine leke süren ırkdaşlarını neden yola getirmemektedir? Niçin?

Bu sorunun cevabı, sadece yabancıların kontrol edilmesi ve Yahudilerin ise, serbest bırakılması mıdır? Yoksa, yabacılara gem vurulmasının mümkün olmasına karşılık, Yahudilere güçlerinin yetmediği, şeklindemidir? Amerikan Yahudiliği, araştırma yada reform kastiyle bile olsa, zırhlarından tek bir dikişin sökülmüş olmasından müthiş korkmaktadırlar. Islah etme yangının nerelere kadar uzanabileceğinden korkmaktadırlar.

“Doğru kişisel değerlendirmeler yapmalarına mani olmak için insanların dikkatlerini eğlencelere, oyunlara, hoşça vakit geçirebilecekleri şeylere, heyecan dolu müzik salonlarına, çevireceğiz. Bunlar, kendileriyle ilgili olan fakat bizim boğuşmamızı gerektiren sorunları düşünmelerine imkân vermeyecektir. Kişisel düşünme alışkanlıklarını gittikçe kaybetmeye başlayacak olan beşeriyet, bizim için çalıştıkları bilinmeyen kişilerin öncülüğünde; bizim lisanımızla konuşmaya başlayacaklardır. (onüçüncü protokol).

Alkol, Kumar, Sapıklık ve KokuşmaYahudi dünyanın muammasıdır! Fakir bir cemaat olmalarına karşılık dünya finansını elinde tutmaktadır!

Kendi vatanlarından ve hükümetlerinden yoksun olarak dünyanın her tarafına serpilmiş durumdayken, başkaları-nın başaramadığı ırki beraberliği, devam ettirebilmektedir! Yaşadığı ülkelerde kanuni engellemelerle asırlardır kösteklenmesine rağmen, dünya krallarının tahtlarının gerisindeki gerçek güç durumuna gelebilmiştir!

Nüfus yüzdesi itibariyle hiçbir milletin ulaşamadığı oranda Yahudi, ticaretle uğraşmaktadır. Eskicilikten dünya ticaret ve finansının kontrolüne varıncaya kadar, her sahada Yahudi’nin parlak bir ticari zekâya sahip olduğu görülmektedir. Yine diğer milletlerden farklı olarak o, ücretle çalışmaya karşı duyduğu bilinçli nefreti, isteyerek yöneldiği ticaretle dengelemektedir.

Batılı gençlerin imalat ve teknik sahalarda çalışarak yükselmelerine karşılık, Yahudi gençleri meslek ha-yatlarına, şirketin ticari tarafıyla ilgili olmak kaydıyla, satış elemanı ve kâtip olarak başlamayı tercih etmektedir.

Amerika’daki büyük ticari kuruluşların, bankaların, finans şirketlerinin ve tütün, pamuk ve şeker sanayi başta olmak üzere, tarım ürünlerinin ve madenlerin, Yahudi patronların ve vekillerinin ellerinde bulunduğu, bilinmektedir. Ekseriyetine Yahudilerin sahip olduğu büyük mağazaların tamamına yakını, Amerikan isimleri taşımaktadır.

Ülke genelindeki gayrimenkullerin ekseriyeti Yahudiler üzerinde kayıtlıdır. Eğlence dünyasında da onlar birincidir. Basılı yayın şirketlerinin tamamı onlarındır. Amerika’daki diğer azınlıklar içinde basın

Page 58: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

desteğini en iyi alabilen Yahudiler, bu sahadaki yatırımları olmaksızın mevcut reklam seviyesine asla ulaşamazlardı.

Yahudiler ve Kaçak İçkilerYahudilerin alkol tutkunu olmadığı doğru olsa bile, bu durum, kendilerini ilgilendiren iki hususun göz

ardı edilmesini gerektirmez. Toplu halde bulundukları yerlerdeki içki satış yerlerinin çoğunlu-ğunu onlar çalıştırırlar ve içki yasağı kapsamı dışında bırakılan tek ırk da Yahudilerdir. Yahudiler hep içkiden yana olmuşlardır. İçki kullanmadıkları gün yoktur.

Alkol satışlarını düzenleyen kanunlardan muaf kalmayı başarabilen Yahudilerin gerekçeleri dini törenlerinde içki içmek zorunlulukları bulunduğunu söylemeleridir ki ABD kanunlarına göre bunun limiti senede 10 galondur. Böylece, anayasadan kaynağını alan alkol kullanımıyla ilgili yasa maddeleri, senede 10 galon müsaadesiyle, işlemez hale getirilmiştir. Bu bir imtiyaz mıdır? Bol kazançlı yasaklı dönemde Yahudiler bu noktaya hiç temas etmediler. Çünkü senelik 10 galonluk müsaade deliğinden 100 galonu kolayca geçirebileceklerini biliyorlardı. Hakikatte milyonlarca galon alkol, aynı delikten pompalanmaya devam edilmektedir.

Dünya içki ticaretinin Yahudilerin elinde bulunduğunun duyulması Amerikalılar için bir sürpriz oldu. İçki kanunu çıkıncaya kadar geçen 25 senelik dönemde, Amerikan içki ticaretinin tümüyle Yahudi kontrolü altında bulunmuş olmasının doğurduğu tehlikeli gelişmeler, adı geçen kanunun bir an önce çıkarılmasını gerekli kılmıştır.

Zenci Cini1908’lede çıkmakta olan Collier’s Weekly dergisindeki bir haber, bizim bu durumlara nasıl

getirildiğimizin delillerini sunmaktaydı. Bu dergi, ülke genelindeki içki vurgunuyla ilgili Yahudilerin isimlerini basabilen ilk yayın organıydı. Dergi, kullanıcılarının saldırgan bir duruma geçmesine neden olan “Nigger’s Gin” markalı bir Gin’e şiddetle saldırıyordu. Yazar Will Irwin bu cin hakkında şöyle diyordu:

“Amerikan likör trafiğinin en zalim kralı bu cindir!”Bu yazar ve Collier’s sadece tanınmış içkilerin markalarını vermekle kalmıyor, fakat üreticilerinin

isimlerini yayınlamakla bir ilke imza atıyordu. Bu üreticilerin tamamı Yahudi idi. Mesela, pek çok zencinin sayısız cinayetlere karışmasına neden olan “nigger’s gin” in yapımcısı Lee Levy isminde bir Yahudi’ydi.Mantıklı Cevap

“Böl, ele geçir, yok et” şeklindeki eski Yahudi politikası, içki trafiğinin hikâyesini de anlatmaktadır. İmalat ve pazarlama üzerinde etkin olan Yahudi sermayesi, imalat bölümünü kapatmakla, yasal içki satışlarını kaldırdı. Günümüzün uğursuz dünyasını doğuracak olan organize içki kaçakçılığına, gangsterliğe ve her türlü kanunsuzluğa kadar uzanan yol da böylece açılmış oldu.

Kullanılan taktiğin fevkalade basit olması kolayca gözlerden kaçmasına neden olmuştur. Protokollerde de geçtiği gibi “böl ve ele geçir” formülü, Yahudi liderlerin buluşudur. Bu konuda vatandaş, gerçekte mevcut olmayan suni senaryolarla, aldatılmıştır. Sıtma taşıyan sivrisineği yakaladığın zaman, sıtmanın esrarı da çözülmüş olur. Yahudi liderlerin tezgâhladığı Yahudileştirme oyunlarına boyun e-ğenler (masonlar ve laikler) cezanın her türlüsüne layıktırlar! Ortadan kaldırılmalarının gerekçeleri, Yahudi yörüngesine girmiş olmalarıdır.

İnsanların kafalarından hiç çıkmayan içki dürtüsünün devamlılığı, Yahudi propagandasından kaynaklan-maktadır. Sahnelerde ve sinema perdelerinde içki âlemleri hiç eksik olmamaktadır. Kötüye kullanılan içki alış-kanlığı, Yahudi tiyatroları, caz bandoları ve Yahudi eğlence sanatları ülkeye egemen olduğu sürece hep devam edecektir ta ki, yapılmakta olanların ihanetle eşdeğer olduğunu söyleyebilecek bir kahraman çıkıncaya kadar

Amerikan Sporlarını Soysuzlaştıran KumarbazlarBeizbol’un ölümcül darbeyi yediğini ve gözde sporlar listesinden atılmak üzere olduğunu söyleyen

Amerikalılar vardır. Onu acı yenilgilerin ve moral kaybının en yüksek dönemine ulaştıran Yahudi etkilerinin bütünüyle temizlenmesi halinde, kurtarılabileceğini iddia edenler de görülmektedir.

Birinci sınıf bir spor olan beizbol artık ölüdür ve seyyar satıcıların eğlencesi olarak yaşamını devam ettirmektedir. Haklı bir öfkeyle ayağa fırlayıp kendisini tehdit edenleri dışarı fırlatacak güce sahip olup olmadığı, bir tartışma konusudur. Fakat mutlak olan bir gerçek varsa o da, sonuncu ve en öldürücü darbenin, Yahudi karakterini yansıttığıdır.

Yayınlanmayı bekleyen bazı olaylarla mukayese edildiğinde beizbol, arka sıralarda kalmaktadır. Yahudi modelinin bu spor dalı üzerinde nasıl çalıştığı bilinirse, başka konularla ilgilenenlerin anlaşılması daha kolay olacaktır. Metot aynıdır, mevzu harp veya politika, finans veya spor olsun, fark etmez.

Page 59: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Yahudilerin sporcu olmadıklarını hemen söylemeliyiz. Bundan kastımız onları suçlamak olmayıp, bir gerçeği belirtmektir. Bu, onlar için bir karakter eksikliği olabilir veya olmayabilir. Fakat bu durumu şövenist Yahudilerin inkâr etmediği bir vakıadır.

Buna rağmen, Amerikan sporunun önündeki en büyük engel, oyuncu değil de, istismarcı ve bozucu rolüyle, belli bir Yahudi tipinin, idaresidir. Basketbolla ilgili olarak kullanılan “istismarcı” ve “bozucu” ifadelerini doğ-rulayan pek çok olaylar mevcuttur. Güreş sporlarıyla, at yarışlarıyla ve boksla ilgili olarak ta aynı kelimeleri kul-lanmak, hiçte haksızlık olmayacaktır. Tam bir Yahudi kontrolünün söz konusu olduğu güreş, kanun zoruyla yasaklanmıştır. Güreşle ilgili hikâye sadece bir spor dalının çöküntüsünü değil, aynı zamanda vatandaşların, topluca, nasıl aldatıldığını da anlatmaktadır. At yarışları içinde aynı durum geçerlidir. Kısacası, spor üçkâğıtçıların tekelindedir. Burada en şanslı olanlarsa, iyi beslenmiş atlardır.

İyi atlar döllendirmek, beslemek ve yetiştirmek sanatı niçin yozlaştırmıştır? Çünkü belli bir kesim onda, insanların zaafını paraya çevirme ihtimalini görmüştür.

Bu durum, Yahudilerin modern sporla ilgili düşüncelerinin yapıcı olmaktan ziyade bozucu olduğunu, açıklar.

Gerçek sporcuların eğlence ve beceri bulduğu yerlerde, Yahudi sadece parayı aramıştır. Rekabeti kazanca çevirmiş ve yarışmacıların ihtirasını ticarete dönüştürmüştür. Beizbol skandalın, başından sonuna kadar, Yahudi idaresinin sonucu olduğunu ifade eden araştırma raporlarının Amerikan basınında yayınlanmaması için bütün gü-cünü kullanan Anti-defamation League, buna sebep olan ırkdaşları hakkında hiçbir şey yapmamıştır.

Yahudilerce takımlar üzerine konan yüksek paralar, oyunculara verilen rüşvetler, satın alınan kulüpler, aldatılan vatandaşlarla ilgili pek çok mahkeme kararları mevcuttur. Bu skandal, ABD Hükümetinin Beyaz Esir Ticareti kapsamına giren “İçki kaçakçılığında, at yarışları kumarlarında ve beizbol takımları üzerinde oynanan paralı havuzlarla ilgili araştırmalarda, ülke genelinde faal, Yahudi çetelerinin varlığı, ortaya çıkmıştır.

GüreşYahudi spor tröstü tarafından kiralanan bir avuç dolusu güreşçinin foyası bir gün ortaya çıkar korkusunu

yaşayan tröst, gerçek güreşçinin mindere çıkmaması için onu, sıkı bir gözetim altında tutmaktadır. Ananevi temiz güreşin artık kokuşmaya başlayan görüntüleri, “müşterek güreşler” ve son zamanlarda ortaya çıkan, histerik çığlıklarıyla “kadın güreşçiler” gibi iğrendirici manzaralarla, ortaya çıkmaktadır. Konfeksiyon sanayi gibi, bütün aşamalarıyla güreş de, tam bir Yahudi ticaretine dönüşmüştür. Acımasız ticari vurgunlarla ortaya çıkan hastalık, Yahudi’nin eseridir. Çaresiz bir dert halinde her tarafa yayılmıştır.

“Kraliyeti geri getirmek isteyenler, şarlatanlar, sosyalistler, komünistler ve hayalperestlerden oluşan her çeşit insan, bizim hizmetimizdedir! Hepsini çalışmaya yönlendirdik. Bunların her birisi, kendi görüş açılarından, devlet otoritesinin son kalıntılarını da temizlemek ve meşru sistemlerin tümünü devirmek işine koşulmuşlardır. Bu çalışmalardan dolayı dünya devletleri büyük yaralar almışlardır. Fakat bizim “Tek Dünya Devletimize” teslim oluncaya kadar onlar, huzur yüzü görmeyeceklerdir.” (dokuzuncu protokol)

“Hükümet bünyesine liberalizm zehrini şırınga ettiğimiz anda siyaset meratibinin bütününü değiştirmiş olduk.” (onuncu protokol).

Dünyanın En Acil ProblemiABD veya dünyanın her hangi bir ülkesinde Yahudi sorunu üzerinde konuşan herkes, “YAHUDİ DÜŞ-

MANI”, “YAHUDİ AVCISI” olarak damgalanmayı peşinen göze almalıdır. Onun politikacılardan, vatandaşlardan ve basın-yayından herhangi bir övgü beklentisi de olmasın. Zira bilgi sahibi olanlar, olayların nasıl gelişileceğini görmek için, beklemeyi tercih ederler. YAHUDİ kelimesinin açıkça kullanılmasının veya basılmasının, pek de uygun olmayacağı şeklinde acayip kanaat, insanlar arasında yaygındır! Politika icabı, bunların yerine MUSEVİ ve SAMİ IRK gibi ( bu kelimenin ikisinin de doğruluğu tartışmalıdır.) kullanılması ürkek de olsa kabul görmekte, sanki yasak bir bölgeye girmiş gibi insanlar adımlarını dikkatle atarak ilerlemekte, cesur birisi YAHUDİ sözcüğü ile ortaya çıkınca, insanlar rahatlamakta ve hava açılmaktadır!

YAHUDİ sözcüğü bir mezar taşı değildir, o bir isimdir, geçmişte, şimdilerde ve gelecek zamanlarda, tarihin her devrinde, bir kavim için kullanılmıştır.

Yahudi sorunu üzerinde yazmanın başlıca zorluğu, Yahudiler kadar başkalarının da meselenin bütününe olan aşırı duyarlılığıdır. Böyle bir sorunun gerçekten mevcut olduğunu ciddiyetle ele alabil-me cesaretini gösteren tek bir gazete ve hele reklam aracı olmaktan öte bir değeri bulunmayan tek bir mecmua bulmak,

Page 60: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

mümkün değildir! Amerikan basınının Yahudi’yle ilgili her konudaki tiksindirici yağcılığına karşılık, çok sayıdaki Yahudi basını ise, saldırılarına devam etmektedir.

Yahudi sorununun açıkça tartışılmasının düşmanların tertip ve teşvikiyle mümkün olacağı şeklindeki genel bir yargı, Yahudilerin şuuraltılarına yerleştirilmiştir. Yahudi’nin lehine olmayan her türlü ifadenin, ön yargılı ve düşmanca olduğu düşüncesinin, Hıristiyanlarca benimsenmesi için her türlü çaba sarf edilmektedir. Bu sebeplerden ötürü “iftira, hakaret, aşağılanma ve toplu linçe teşvik” gibi başlıklara mevcut Yahudi basının-da sıkça rastlanmaktadır.

“Yahudi Düşmanlığı” Ne Demektir?Yahudi düşmanlığı tabiri, sınırları geniş tutulmuş bir ifadedir. Yahudi karakterini ve dünya

egemenliğini tartışmak isteyen herkese karşı, ayırım yapmaksızın ve düşmanca kullanılan bir ifade olup, zamanla, toplumun benimsemesi ve ona gerekli saygıyı göstermesi sağlanmış olacak-tır! Sahanın temizlenmesi bakımından, Antisemitizmin ne olmadığını tanımlamak, gerekecektir.

1.Anti-semitizm, Yahudi sorunun tanınması değildir. Aksi geçerli olsaydı, Amerikan halkının ekseriyeti Yahudi düşmanı olmaya mahkûm olacaklardı. Vatandaşlar, böyle bir sorunun varlığından henüz haberdar olmaya başlamışlardır. Günlük yaşantılarında çeşitli yönlerden üzerlerine atılmaya çalışılan bu meseleyi anlayanların sayısı, gün geçtikçe, artmaya devam edecektir. Sorun bizimle beraberdir. Dürüstçe onu görmemezlikten gelebiliriz. Korkmuşçasına onunla ilgili suskunluğumuzu devam ettirebiliriz. Hatta bütün üçkâğıtçılar gibi varlığını inkâr ede-biliriz. Ne yaparsak yapalım o, bizimle beraberdir ve, zamanla herkes tanıyacaktır. Vakti gelince, fazlalısıyla hassas ya da korkak çevrelerin susturma gayretleri; başarı şanslarını kaybedeceklerdir.

Yahudi sorununun varlığının tasdik edilmesi, Yahudilere karşı milli bir kin ve düşmanlık kampanyasının başlatılmasını gerektirmemektedir. Sadece, dikkatleri çekmek, gerekli kararların alınmasını istemek, geçmişte yapılan hataların tekrarlanmasını önleyen politikaların uygulanmasını talep etmek ve gelecekte olması muhtemel tehlikelerin şimdiden tedbirlerinin alınmasını istemek durumunda olan kamu vicdanının, yeterli çoğunluğa ve güce u-laşmasını temenni etmekten ibarettir.

2.Yahudi sorununun toplum içinde tartışılması, Yahudi düşmanlığı değildir. Açıklık, sıhhatli olmanın belirtisidir. Fakat Yahudi sorununun, sadece, işlerine gelen kısımlarının tartışılması, çok yanıltıcıdır. Bu tip tartışmalar daha ziyade, Yahudi basınında yer almakta ise de, bunlar, geniş ufuktan ve samimiyetten yoksun girişimlerdir.

Monoton bir tonla, aralıksız; tekrar edilen iki şikâyet konusu, Hıristiyanların önyargısı ve yabancıların zulümleridir! Bereket versin ki, Yahudi yayınları, Amerikalılar arasında fazla dağıtılmıyor. Aksi takdirde, yayın politikasını değiştirmeyen yayın kuruluşlarından birisi, okuyucuların duygularına hitap ederek, Yahudi karşıtlarını kolayca tahrik edebilirdi. Yahudilere hitap eden yazarlar, ırki duyarlılığı ve bunun tabii neticesi olan başka ırklara tepeden bakmayı gerektiren çok sayıda malzemeyi ortaya koymaktadırlar.

Günlük gazetelerde bu konu ciddi olarak hiç ele alınmamıştır. Bunlar Yahudi ismi geçtiği zamanlarda ise, yağcılık yarışında atbaşı giderler… Bu ülkede sorunun ele alınması, Yahudi basının Amerikalılara karşı ön yargılı, suçlayıcı bir politika izlemeleri ve yerli basının ise, Yahudilere hak etmedikleri derecede övgüler dağıtması şeklinde olmaktadır. Bu ortam içinde, meselenin tarafsız şekilde ortaya konması, Yahudi düşmanlığı olarak dam-galanmamalıdır.

3.Bütün medeni memleketlerin baş şehirlerinde yaygın olan şüphelerin odaklaştığı ve önemli pek çok kimsenin paylaştığı kanaat şudur: Dünyayı ele geçirmek için hazırlanmış, faal durumda bir plan vardır. Bu plana göre dünya, istila hareketleriyle, askeri saldırılarla, hükümetlerin mecbur edilmesiyle, ilmi manada ekonomik kontrollerle değil de ticaret ve para piyasalarını yönlendiren mekanizmanın ele geçirilmesiyle, kontrol altına alınmış olacaktır.

Bundan bahsetmek, bu görüşü destekleyen delilleri sunmak ve gerçekliğini ispatlamaya çalışmak, Yahudi düşmanlığı olmamalıdır.

Yahudi Sorunu Niçin TartışılmalıdırÇünkü onu görmemezlikten gelemeyiz. Gündem konusu haline gelmiş olması, çözümünü kolaylaştırır

ve başka ülkelerde örtülü kalmış olmasının zararlarından da korunmuş oluruz. Çok uzun zamandan beri bu konu Amerika da mevcuttur. Amerikalılar farkında olmasalar da, Yahudiler biliyordu. Kötü şeylerin habercisi olan ani sosyal patlamalar, zaman zaman bu ülkede olmuştur. Keskin bir döne-mece girilmekte olduğunu duyuran bir sürü işaretler görünmeye başlamıştır.

Page 61: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Yahudi sorunu finans ve ticari kontrol, politik gücün ele geçirilmesi, temel ihtiyaç maddelerinin tekelleşmesi ve Amerikalıların okuduğu haberlerin taraflı olarak verilmesi gibi herkesin bildiği konularla yetinmemekte ve ayrıca kültür hayatımıza da el atmakta ve böylece bizleri kalbimizden yaralamaktadır.

Sorun Güney Amerikan ülkelerine kadar uzanmakta ve bu ülkelerin menfaatlerini tehdit eden önemli bir unsur haline dönüşmektedir. Yahudi, bu ülkelerde devam eden organizeli ve planlı anarşinin itici gücü durumundadır. Bu hal, hemen ortaya çıkmış bir hareket değildir. Kökleri tarihin derinliklerine kadar uzanan ve planlı yaratıcı bir bakışla geleceği şekillendiren peygamberlerin ilham ve ümitlerinden izler, taşıyordu.

Cevap: Aşırı GüçBatılıların Yahudi sorunu tartışılırken gösterdikleri aşırı sinirliliğin nedeni, kendilerine mahsus hoş görü

anlayışının neticesi olabileceği gibi, belki, buradan çıkması muhtemel fitneyi sezinlemiş olmalarından da kaynaklanmaktadır. Halkın durumunu en iyi ifade eden söz: “Tartışmaya ne gerek var?” ifadesidir. Keskin zekâlı birisi bu cevabın neler içerdiğini kolayca görebilir; var olan bir problemin tartışılması ya da örtülü kalması, tehlikeye duyarsız kimselerin tercihine bırakılmış demektir.

Yahudi sorununu halletmiş olan memleketlerin tarihini okuduğunuzda ve aynı sorunun gündemin birinci maddesini teşkil eden ülkelere baktığınızda, sorunun kaynağında Yahudi dehasının hükümeti ele geçirmek için verdiği zorlu mücadele yattığını, görürsünüz. ABD’lerinde bu azınlığın 50 senede elde ettiği hâkimiyeti, başkalarının on misli bir zamanda dahi yapamayacağı gerçeğiyle karşılaşırsınız. Yahudi sorununu yaratan da budur.

Diğer azınlıkların bu konuda ne söylediklerini bilmiyoruz. Çünkü devletin yüksek makamlarından hiç birisinde onların temsilcileriyle konuşma imkânımız olmuyor. Versailles’in Dört Büyükler Konseyinin en gizli köşelerinde, Amerikan Yüksek Mahkemesinde, Beyaz Saray’da, dünya finans kurumlarında… Ele geçirilmek ve kullanılmak istenen gücün bulunduğu her yerde, bu insanlar yok gibi-dir. Amma, oralarda ve her yerde Yahudi vardır.

Sade bir ifadeyle, Yahudi sorununun esas kaynağının bu gibi yerler olduğunu söyleyebiliriz. Mıknatısla çekilmiş gibi, Yahudi niçin oralardadır? Onu o kuruluşlara kim getirmektedir? Ve neler yapmaktadır? O makamlarda bulunuşunun bütün dünya için anlamı nedir? İşte sorunun çıkış noktası burasıdır. Buradan da her tarafa yayılır. Gündemin Yahudi taraftarı ya da aleyhtarı olması, araştırmaya karşı olan peşin yargıların miktarına bağlıdır. Ve beşeriyetin konuyla ilgili yeni bir davranış sergilemesi ise, beşeri aklın ve basiretin ölçüleriyle orantılı olacaktır.

Beşeriyet ifadesinin “Yahudi” kelimesiyle ilişkilendirilmesi, niyet edilmeyen bir başka manayı ortaya çıkarmaktadır! Yahudilere karşı anlayış gösterilmesi! Böyle olması gerekliyse, Yahudilerin de her türlü ırka karşı aynı saygıyı göstermesi, daha öncelikli bir vazife olmaz mı?

Yahudi, çok eski zamanlardan beri, insanların saygısını kazanmaya, sadece kendisinin layık olduğu inancıyla yetişmektedir. Yabancı toplumlarında kendisinden daha büyük talepleri vardır: İmtiyazlı konumunu terk etmesini, dünyayı sadece kendi çıkarları için kullanmamasını ve mevcut kafa yapısıyla bugüne kadar yerine getirmediği halde, bütün insanlığın kendileri kanalıyla kurtuluşa ereceklerine delil gösterdikleri; eski peygamberlerinin vaadine, sadık kalmalarını talep etmektedir.

Yahudi, dünyadan yardım dilenme rolünü oynamaya, ebediyete kadar devam edemez. Zengin ve güçlü Yahudi gruplarının kendisini merhametsizce soyduğu cemiyetin feryatlarına, çaresizliğe mahkûm edilmiş bir beşeriyetin iktisadi katliamı şeklinde yankılanıyorken, kulakları bu sese tıkamamak suretiyle, iddialarını ispat etmelidirler.

Neden “Dünya Yahudiliği?”Eserimizde “Beynelmilel Yahudi” deyiminin sıkça kullanılmasının nedenleri, iki türlü yorumdan

kaynaklanmaktadır: Birinci: dünyanın her yerinde o Yahudi’dir. İkinci: dünyayı kontrol altına alma çalışmaları yapan kimseler, anlamındadır.Gerçeği ifade eden ise ikincisidir. Yani, Yahudi’yle ona uşaklık eden batılı masonlardır! Bu tarife uyan

Beynelmilel Yahudi tipi, mutlak güç hastasıdır.! Dünyayı kontrol altına alma işini; özel hesaplarına göre yürütmekte olan bu kralın, kendi ırkdaşlarıyla çok talihsiz bir akrabalığı mevcuttur. Bu tiplerin en belirgin özelliği ise, Yahudi sistemin dışındaki hiçbir toprakta yetişmediğidir! Bu karakterde insanlar üreten bir başka ırk veya millet yoktur.

Mesele, Uluslararası finansı kontrol edenler arasında birkaç Yahudi’nin bulunmuş olması değildir. Fakat onların tamamını, sadece, Yahudilerin oluşturmasıdır! Dünyayı ele geçirme planlarını başkalarının

Page 62: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

değil de, sadece Yahudileri başarıya ulaştırmış olması, sorunun bu ırk üzerinde yoğunlaşmasını gerekli kılmaktadır.

Zenginler arasında Yahudilerden ziyade Amerikalıların bulunduğu hususunda ısrar etmek meseleyi sulandırmaktır. Zira biz, servetini, sisteme hizmet etmekle yapmış kimselerden bahsetmiyoruz. Her zenginin dünya hâkimiyeti peşinde olamayacağı aşikâr olduğuna göre; burada söz konusu olanlar, fiilen kontrol edenlerdir. Bu gruba giren Yahudilerin aşırı zengin olmalarının yanı sıra, çok daha güçlü başka silahları da vardır!

O, sadece zenginliğine dayanarak böyle bir imkâna kavuşmamış fakat ırkına özel ticari dehasını, başka milletler arasında benzeri görülmemiş ölçüde, kendi kavminin hizmetine sunmakla oluşturduğu dayanışmayı kullanmak suretiyle, ele geçirmiştir.

Yahudi’nin tabiatında mevcut olan belli yetenekleri kullanmak suretiyle o, zikredilmeye değer bütün mem-leketlerin gidişatını belirlemektedir!

Nasıl ki her İngiliz’in Şekspir Lisanıyla konuşmuş olması üstadın derecesinde olamazsa, Yahudi’nin genlerinden kaynaklanan bu yeteneklerde, herkeste en üst seviyede bulunmazlar. Bu sebepten dolayı, Beynelmilel Ya-hudi’nin temellerini, geniş ölçüde, Yahudi karakteri ve psikolojisi üzerine oturtamayacağını düşünmek, imkânsız olmasa bile, tarihin kaydettiği benzer tatbikatlarda hiç görülmemiştir.

Yahudilerin başarısının büyük ölçüde üçkâğıtçılığa dayandığı şeklindeki yaygın iddianın doğru olmadığını, hemen belirtmeliyiz. Başkaları kadar Yahudileri de topluca suçlamak mümkün değildir. Yahudilerin ticari uygulamalarının kandırmaya dayandığını söyleyenlerin ne derece haklı olduklarını en iyi bilenlerin başında Yahudiler gelir. Kanuni suç oluşturmayacak ölçüde geniş çaplı, ticari oyunların varlığından söz edilebilir ise de, bu ticari dalaverelerle ilgili hikâyelerin kaynağını, onların çok eskiden beri böyle sıfatla meşhur olmaları teşkil etmektedir.

Suçlamaların sebeplerinden birisini belirtmek gerekirse, Yahudilerin ticari muamelede başkalarından daha süratli olduğunu, söyleyebiliriz. Başka milletler arasında da, Yahudiler kadar hızlı tüccarlar bulunduğunu ifade ederken, Yahudilerin buralardan kaçtığını da işaret etmeden geçmeyelim…

Yavaş ve geniş insanlar nazarında kafası hızlı çalışan kimselerin, çok cingöz olduğu ve hareketlerinin şüphe uyandırdığı şeklindeki yaygın kanaat, insan tabiatının gereğidir. Ticaretin püf noktalarını bilen kimselerin, vakti gelince onlardan istifade etmenin yollarını arayacağı hususu da dürüst kimseler tarafından itiraf edilir.

Tarihi kayıtlarda görüldüğü gibi Yahudiler, ticarette, çok beceriklidirler. Onun ticarete karşı olan aşırı ihtirası, yaşadığı memleketlerin yerleşik kurallarının ortasına bomba gibi düştü. Eski ticari ananelere göre ticaret, tüccarın ayağına gelirken Yahudi onun arkasından koşuyordu! Hızlı oluşunun üçkâğıtçılık ile bir ilgisi bulunmazsa bile herkes, “hızlı” kimselerden şüphelenmeye başlamıştı!

Ticari ananeleri tanımayan bir kimsenin nerelere kadar uzanacağı pek bilinmez. Yahudi satış yapmayı çok seviyordu. Eğer elinde bulunan malı müşteri beğenmiyorsa, bir ikincisini yedekte tutuyordu. Eski ticari törelere göre bir çeşitten fazla mal satmak veya farklı ticari sahalarda faaliyet göstermek, ticaret ahkâmına yakışmayan, cezayı gerektiren şeylerdi. Bir tacirin müşterisini kapmak ta böyleydi! Bu türden uygulamaları dürüstlükle bağdaştırmamak, çocuk oyunu kadar kolaydır. Yahudi ticaretin arkasından koştu, onu takip eti ve onu razı etti! “Hızlı satışların ve süratli kazançların” mucidi, Yahudi’dir. Taksitli satışlarıda o, başlattı. Yahudi dükkânları Pazar haline dönüştü ve modern alışveriş merkezlerinin öncüsü oldu ve tek tip mal satan dükkânlar da tarihe karıştı.

Yahudi, dürüst, eski nesil tacirlerin oyununu onlar gibi oynamıyordu. Gerçeği söylemek gerekirse o, oyu-nun bütününe hakim olmak istiyordu ki, sonunda, oldu da!

Yerleşmiş oduğu pek çok memlekette ticarete atılan Yahudi, hep aynı beceriyle çalışmıştır. Para ırmaklarının hangi yönde aktığını keşfetme kabiliyeti onda altıncı his haline dönüşmüştür. Yahudi’nin yaşamakta olduğu ülke, bir diğerinde ticaret yapan ırkdaşının tabi üstü haline kolayca dönüşebilmektedir.

Özel yeteneklerinin yanı sıra milli birlik ve sadakatlerinin neticesinde elde ettikleri itibarı, servet ve nüfuzu değerlendiren Yahudi tüccarlar, yaşadıkları ülke hükümetleri ve odakları ile kurmakta gecikmedikleri masonik ilişkiler sayesinde, ülke yönetimini ellerine geçirmişlerdir.

Dünyanın değişik memleketlerinde bulunan bu Yahudi cemaatlerinin topladığı bilgi ve yardımlar, üstat bankerlerin ve analistlerin çalıştığı merkezi yönetime, gitmektedir. Ve bu merkezden de, ihtiyaç duyulan yerlere gerekli talimat ve yardımlar ulaştırılmaktadır.

Böyle bir ortam içinde, Yahudilere karşı anlayışlı olmayan milletlerin nasıl cezalandırıldığını onların bütün arzularını yerine getirenlerin ise cömertçe mükâfatlandırıldığını, anlamak hiçte zor değildir! Yahudi-leri kızdırmanın kendilerine nelere mal olacağını, pek çok ülke çoktan öğrenmiştir ve aynı güç, zamanımızda, çok daha tehlikeli boyutlara ulaşmıştır!

Page 63: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Dünya Yahudi faaliyetlerinin tek bir merkezden idare edilmesi, diğer milletler için zararlı olmuştur. Yahudi sorunun ülke gündeminin başına oturtan olay da budur. Yahudi’nin eskiden olduğu gibi işine devam etmesi veya dünyaya karşı olan yükümlülüklerine kayıtsız kalması, kudretini başka maksatlar için kullanmasına ortam hazırlayabilir!

Güç, Beynelmilel Yahudi’yi Takip Etmektedir!Kendilerine yapılan zulümlerin sonucunda diğer ülkelere kaçan Yahudilerin birlikte yaşadıkları yerlerin

birer ticaret merkezi haline dönüştüğünü görmek, dikkat edilmesi gereken önemli bir olaydır.Yahudilerin hür olduğu zamanlar İspanya, dünyanın altın merkezi durumundaydı. Bu ülke, Yahudileri

sürdükten sonra borsadaki liderliğini ebediyen kaybetti.Avrupa’nın iktisadi tarihini inceleyenleri şaşkına çeviren olay, İspanya, Portekiz ve İtalya gibi güney

ülkelerinde üslenmiş olan ticaretin, Hollanda, İngiltere ve Almanya gibi kuzey ülkelere kaymış oluşlarının nedenlerini, keşfetmiş olmalarıdır! Çeşitli açılardan incelenmiş olan bu olayı açıklayacak tek tatminkâr cevap şöyle bulunmuş-tur:

Güney ülkelerinden kovulmuş olan Yahudilerin kuzey memleketlerine yerleşmesiyle birlikte yeşermeye başlayan ticari bir canlılığın günümüze kadar devam ettiğine bakılınca, olayın bu göçlerle ilgili olduğu kolayca anlaşılır. Doğruluğu defalarca teyit edilmiş olan gerçek şudur ki; Yahudilerin kovulduğu yerlerden dünya kıymetli taşlar pazarı da birlikte çıkmıştır.

Önemle dikkat edilmesi gereken bir başka husus da, İngiltere ve ispanyadan kovulan Yahudilerin ardından, bu memleketlerin büyük bir manevi uyanış ve kültürel atılımlara sahne olmasıdır. Bu iki büyük ülkenin, dünya kültürüne yapmış oldukları katkıların en üstünün, Yahudi fikirlerinden arınmış olduğu bu döneme ait bulunmasıdır.

Amerika Ne Zaman Uyanır?Bugün, Dünyada merkezi bir gücün bulunduğu, tam kontrollü bir oyunu dünya üzerinde oynadığı,

şeksiz şüphesiz belli olmuştur. Bütün kötülüklerin temelinde ekonomik unsurların bulunduğu şeklindeki iddia, artık, medeni insanların nazarında geçerliliğini kaybetmiştir.

Ekonomi kuralları aldatmasıyla gizlenebilmiş olan pek çok olayın, ülkeleri kendi egoist çıkarları doğrultusunda kullanma güç ve kuvvetinde olan bazı kimselerin icraatları olduğu, açıkça ortaya çıkmıştır. Bugünkü dünya sıkıntılarını sadece ekonomik nedenlerle izah etmek, artık mümkün olmamaktadır. Aynı durum merhametsiz sermaye içinde geçerlidir. Şimdiye kadar görülmemiş şekilde sermaye, işçilerin isteklerini karşılamaya çalışmış ve aynı şekilde sendikalarda; verebilecekleri tavizlerin en fazlasını sermayeye vermişlerse de, netice değişmemiştir! Bu durumda sendikalar sermayeyi tepelerindeki gök şeklinde düşünmüşler ve onu yağmur yağdırmaya zorlamışlardır. Fakat yavaş ol. Onlarında üstünde bir başka gök vardı ki, (patron ve sendika) birbiriyle kavga ettikleri zamanlar bunun hiç farkına varmamışlardı. Ve bu gökyüzünün; yağmur yağdırdığı hiç görülmemişti!

Bu gök, altının zenginlik olduğu yalanıyla desteklenen, süper kapitalizmdi. Hiçbir devletle birlik olmayan, hepsinden müstakil amma kolları dünya devletlerinin tamamına ulaşan, süper bir hükümet vardı. Beşeriyetin bir parçası olan amma, hiçbir yere buyur edilmeyen, en gururlu batılının bile ulaşamadığı en yüksek noktalara kendi-sini çıkarabilmiş olan, bir ırk vardı.

İşçi sorunları, ücret sorunları, toprak sorunları, dünya insanlarının karşı karşıya olduğu sorunları hiç birisi, hepsinin sebebi olan Beynelmilel Süper Kapitalist Hükümet sorunu çözülünceye kadar, halledile-mez.

“Ganimetler, galiplerin hakkıdır” sözü, eski bir değimdir. Bu güçlerin tamamı, uzun süredir dışlanan bir ırka mensup birkaç kişi tarafından kullanılıyorsa, bu kişilerin karşı konulması mümkün olmayan süper insanlar veya sıradan şahıslar olduğu farz edilse bile, hak etmedikleri tehlikeli bir gücün ellerine geçmesine dünyanın göz yum-muş olduğu, sonucuna varmak normaldir.

Birinci şıkkın dışında batılılar mevcut gelişmelerden kendilerini sorumlu tutmalı, sorunun çözülmesi için gerekli incelemelere hemen başlamalı ve başka memleketlerin tecrübelerinden istifade etmelidir. Toplum karşıtı ve fevkalade zararlı olan dünyayı kontrol metotları kaynağına kadar izlenirse, bu insanların müşterek özelliklere sahip oldukları, görülecektir.

Yukarıdaki tavsiyeler tutulursa, Amerikanın Yahudilere karşı uyanacağı günü bekle! “uyarısını yapan deniz rüzgârlarının, sesleri de duyulacaktır.

Düşünme ve mantık yürütme kabiliyetleri bakımından bizimle yabancılar arasındaki fark, yabancıların sahip olduğu hayvansal içgüdüler ve akla karşılık bizim üstün yeteneklerimiz, seçilmiş bir millet olduğumuzu ispat eder. Zira onlar gördükleri şeylerden geleceğe ait tahminde bulunamazlar ve (birkaç maddi şeylerin

Page 64: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

dışında) büyük keşifler yapamazlar! Bunların açıkça anlamak istediği şey ise, kaderin, dünyayı idare etmek ve ona rehberlik etmek üzere bizleri seçmiş oluşudur. (ondördüncü protokol)

Yahudi Para Gücünün İniş ve ÇıkışlarıBugüne kadar bedeni hastalıklarının üzerine utanç ve gizlilik örtüsünü örten beşeriyet, onları tartışacak

olgunluğa kavuşmuş olmakla birlikte, siyasi kirlilikten henüz kurtulabilmiş değildir.Milli bünyemizin hastalanmasına neden olan kaynağın Yahudilikle ilişkisi, keskin görüşlülere yıllar

öncesinden belli olan bu durumun şimdilerde en dikkatsiz kimselerce bile anlaşılmış olması, sevindiricidir. Eskilerde vatandaşları köstekleyen bu türden zararlı akımların yanı sıra hükümet seviye-sinde de Yahudi etkileri bütün hızıyla devam ediyordu.

ABD’lerindeki Yahudi sorunu, genelde, bir şehir sorunudur. Çünkü bütün hastalıkların kaynağını büyük şehirler oluşturmaktadır. Yahudilerin toplu halde yaşamayı tercih ettikleri yerler ise, hammadde kaynaklarının çıktığı veya yerleşmeye uygun toprakların bolca bulunduğu bölgelerden ziyade nüfusun en yoğun olduğu şehirlerdir.

Yerli halkın aralarına kabul etmedikleri hususundaki Yahudi iddiaları göz önüne alındığında, niçin böyle yerlerde, kendilerine dostça bakmayan insanlar arsında yaşamayı tercih etmiş olmaları, dikkate değer bir husustur!

Bu durumu şöyle açıklamaktadırlar: Yahudi dehası kazancını, sanayi ürünlerinden ve topraktan değil de, insanlardan temin etmeyi daha karlı görmektedir. Başkaları toprağı sürmeye devam etsin. Yahudi’ye lazım olan çiftçinin kendisidir. Sanayici üretim terleri dökedursun, Yahudi onların meyvelerini toplamanın yollarını bulacaktır. İşte bu durum, sadece Yahudi’nin sahip bulunduğu özel bir dehadır! Bu dehayı parazit olarak tarif etmek gerektiğinde, ispat edilmesi hiçte zor olmayacaktır.

Amerika genelinde Yahudi sorununun en verimli şekilde inceleneceği yer, New York’tur. Dünyada Yahudilerin en yoğun bulunduğu yer burasıdır ve her on kişiden birisi Yahudi’dir. Rusya’yı istisna edersek, Yahudilerin Hıristiyanlık tarihi boyunca güçlerinin doruk noktasında bulundukları yer de burasıdır! Rus ihtilalini başarıya ulaş-tıran kimselerde New York’tan gönderildiler. Rusya’nın Yahudi ihtilal hükümeti, toplu halde, bu şehrin doğu ya-kasından sevk edildi.

Bu şehirdeki büyük katlı alışveriş merkezlerinden en küçük eskici dükkânlarına kadar her yer, Yahudilere aittir. Avukatların çoğunluğu onlardandır. Haber ajansları, gazeteler, matbaalar ve satış yerlerinin kontrolünün tamamı ve çoğunlukla mülkiyeti, Yahudilerindir! Kurulduğu günden bu yana dünya finans çevrelerinde başa oynamakta olan Wall Streat piyasasında da Yahudiler sayı olarak etkinlik bakımından ön sıradadır.

Rothschild MetoduYüksek Yahudi finans çevrelerinin ABD deki ilk temasları Rothschild kanalıyla olmuştur. Hatta bu

ailenin zenginliğinin temelinde ABD vardır. Yahudi zenginliğinin hikâyelerinde sıkça dile getirildiği gibi, servetlerinin kaynağını harpler oluşturmuştur. Rothschilds ‘in oynadığı kumarın ilki olan 20 milyon dolarlık para, Amerikan kolonilerine karşı savaşan Hessian askerlerine ödendi.

Amerikan olayları ile dolaylı yoldan yapılan bu ilk temastan sonra, bahsedilen Yahudi ailesi, hep aracılar kullanmak suretiyle, ülkenin para piyasalarına hakim olmuştur. Rothschilds’in oğulların-dan hiçbirisi, yani kurulmakta olan ABD ne yerleşmeyi gerekli görmemiştir. Anslem; Frankfurt’ta oturmaya devam etmiş, Solomon; Viyana’yı tercih etmiş, Nathan Meyer; Londra’ya gitmiş, Charles; Napoli’ye yerleşmiş ve James’te Paris’te aileyi temsil etmeye devam etmiştir.

Bu beş kişi, bir ömür boyu Avrupa’nın harp kundakçıları olmuş ve krallıkları, yerlerine geçenler tarafından devam ettirilmiştir.

Rothschild metodu, başka memleketlerdeki Yahudi kuruluşlarıyla işbirliği halinde, çalışmaya devam ediyor. Finans piyasalarının önde gelenlerinden birisinin ifade ettiği gibi, “yüksek finans dünyasının Yahudi egemenliğinde olması, onların milli ve dini duygulardan arınmış olmalarından kaynaklanmaktadır.” Uluslararası Yahudi bankerlere göre milletler arasındaki harp ve sulh olayları, dünya para piyasalarındaki oynamaların neticesidir. Para kazanmak maksadıyla hisse senetlerinin yükseliş ya da düşüşe geçirilmesi, küresel münasebetleri de etkilemektedir!

Beynelmilel finansörlerin isteği doğrultusunda 1. Dünya Harbinin birçok kereler ertelendiği, bilinmektedir! Zira zamanından önce bu harbin patlamış olması, bu çevrelerin harbe katılmalarını istedikleri ülkelerin dışında kalmalarına neden olacaktı. Bu sebepten dolayı altın babaları, dünya patronları, kendi ya-yın organları vasıtasıyla kamçıladıkları milli duyguları, harp çığırtkanlığını, defalarca, frenlemek zorunda kalmışlardır. Yahudi basının iddiasına göre, Rothschild’in Kaiser’e

Page 65: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

gönderdiği 1911 tarihli bir mektupta, Almanya’nın harbe cephe alması istenmektedir. Çünkü bu tarihte harbin patlaması uygun görülmemişti. 1914 senesinde ise böyle bir talep olmamıştır.

Harpler ve ihtilallerle Beynelmilel Yahudi bankerlerin çok yakın ilişkileri bulunduğuna şüphe yoktur. Bugüne kadar bu tespit hiç yalanlanmamıştır ve bundan sonra da öyle olacaktır. Napolyon’a karşı oluşturulan ittifak, Yahudi’nin eseriydi. Karargâhı Hollanda’daydı. Napolyon’un bu ülkeyi istila etmesi üzerine Frankfurt’a taşındı. Pek meşhurları zikretmek gerekirse; Rothschil, Schiffs, Speyer gibi Beynelmilel Yahudi finansörlerin bu şehirden çıkmış olması, hiçte şaşırtıcı değildir. Alman siyasetinde Yahudi nüfusunun etkilerinin en çok yoğunlaştığı dönem, 1914–1918 Harbi esnasında olmuştur.

Harbin sonunda patlak veren ihtilalde Yahudi faktörü tayin edici rol oynadı. Alman sistemini çökerten Yahudi grupları üç grupta toplanıyordu: 1. Alman sosyalizmi adıyla maskelenen Bolşeviklik ruhu, 2. Basın-Yayın organlarının Yahudi mülkiyetinde ve kontrolünde olması, 3. Temel tüketim maddelerinin ve sanayinin Yahudi kontrolünde olması. Almanlar üzerinde doğrudan uygulanan bir dördüncü şey vardı: hatırlanacağı gibi Almanya’nın bu harpte yenilmiş olmasının sebepleri açlık, malzeme noksanlığı ve işçi ayaklanmaları idi. Harbin ikinci senesinin başlarında, işçi hareketlerinin başarısı için Alman yenilgisinin gerekli olduğunu, Yahudiler yaymaya başladılar.

Strovel şöyle diyordu: “Ülkenin zafere kavuşmasının sosyal demokratların menfaatine olmayacağını, açıkça itiraf ediyorum. Bu durumda işçilerin iktidara gelmesi mümkün değildir.“ İhtilal kelimesi, Yahudi’nin iktidarı ele geçirme azmini ifade etmektedir. Siyasi partiler ise, hedefe ulaşmak için kullanılan vasıtalardan ibarettir. “İşçi Diktatörlüğü” denen şey, Yahudilerin diktatörlüğünden baş-ka bir şey değildir.

1914–1918 Harbi global ölçüde yeni bir ortam yarattı ve bu durum, Yahudi sermayesinin dünyaya açılması hakkında yeni bilgilerin ortaya çıkmasına neden oldu.

Harbin başlangıcında, Amerikanın tarafsızlığını sürdürdüğü yıllarda, bazı kimselerin dış kaynaklı bağlantılarının izlenmesi ve milli sadakatin, uluslar arası finans kuruluşlarına bağımlı hale nasıl getirildiğinin, gözlenmesi fırsatı mevcuttu.

Bu harp, batılı güçlere ait paraların, her iki taraf üzerinde oynanan Yahudi sermaye gruplarına karşı kullanılmasını zorunlu hale getirdi. “Yumurtalarınızın tamamının bir sepete doldurmayın!” diyen ihtiyar Rothschil’in bu sözü, milli ve milletler arası ilişkilere uygulandığı zaman, daha iyi anlaşılır oldu.

Yahudi sermayesinin siyasi partilere yaklaşımı farklı olmaktan uzaktır! O, hepsi üzerine yatırım yapar ve asla kaybetmez! Aynı şekilde, Yahudi sermayesi de devamlı kazanır. Rakip tarafların yanında olmak, kazanan tarafı yanına almak ve kaybeden tarafa da; bütün zararları tazmin etme şartını dayatmak, demektir. Versay Sulh Kon feransına, çok sayıda Yahudi’nin katılmasının nedeni, böylece anlaşılmış oluyordu!

Fakat her türlü Yahudi egemenliğinin peşini bırakmayan garip bir talihsizlik ortaya çıkıyordu. Yahudi zaferlerini sembolize eden sarayın hitabe taşı konulurken, bir şeyler oluyor ve bütün bina sallanmaya başlıyordu…

Yahudi tarihi boyunca bu tür olaylar o kadar çok olmuştur ki, Yahudiler bunu açıklama konusunda çok zorlanmışlardır. Bazı kereler “Yahudi düşmanlığını” hazır bir mazeret olarak kullanmışlardır. Kuytularda gizlenmiş olan pek çok şeyi harp ateşlerinin aydınlattığı zamanımızda olduğu gibi, beşeriyetin uyanmaya başlamış olmasını “Yahudi düşmanlığı” olarak damgalamışlar ve gerekçe olarak ta; her harbin bitiminde “Yahudiler günah keçisi olurlar” demişlerdir. Bu, normal kimselerin sormadan edemeyecekleri bir sorunun, garip bir itirafından ibarettir. Niçin?

Yahudi Para Gücünün BüyüklüğüKuhn, Loeb ve şirketi aracılığıyla Amerika’daki Yahudi sermayesi, ağzına kadar dolu bir baraj

seviyesine ulaştı. Bu firmanın başkanı olan Kuhn, Frankford-on Main’de doğmuştu ve babası ise Rothschil’in simsarlarından biriydi. Ortaklardan bir diğeri, Otto Kahn; Mannhaim’de doğdu, Speyers’in eski ortaklarındandı ve Frankfurt’ta başlamış olduğu ticaretini İngiltere’ye taşımış ve VII. Edward zamanında büyük bir güç haline gelmişti. Üçüncü ortak, Felix Warburg, Schif Ailesinden birisiyle evlenmiş ve zamanla, Amerikan diplomatik temsilcileri arsında en etkili bir konuma sahip olmuştu.

Yahudi finansörlerin Amerika’yı kuşatma hareketleri, başlangıçta, bu ülkeyi önemli ölçüde etkilemekte olduğunu tespit ettikleri memleketlerde de bir takım hedefler aramaya başladı. Bunlardan birincisi Orta ve Güney Amerika oldu.

ABD leriyle, ilişkilerinin en kötü olduğu bir zamanda Meksika’ya, tatbikat ve tavsiye mahiyetinde, parasal yardımlar, bir grup Yahudi tarafından yapıldı. Orta Amerikanın küçük fakat stratejik bakımdan önemli ülkelerindeki ve borçlandırma şartlarının ağırlığından kaynaklanan çeşitli ayaklanmalar şöhretlerini, günümüze kadar koruyabilmiştir!

Page 66: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Jakob Schif’in 1905 Rus- Japon harbinde Japonya’ya malzeme yardımı yaptığı bilinmektedir. Bunun ticari bir anlaşma odluğu ve Yahudiler Rusya’da yapılan kötü muamelenin öcünü alma şeklinde olduğu söylenebilir. Schiff’in, sonraları Bolşeviklik adıyla meşhur olan fikirleri, Japon esir kamplarında tutulan Rus esirlere aşılamak için böyle bir fırsatı değerlendirmiş olduğu da görülmektedir.

Schiff’in Japon siyasetinde nüfuz kazanma girişimlerinin duyulması, o zamanlarda, büyük bir gürültü kopardı. Amma Japonların meseleyi sadece ticari prensiplerle ele almış olması Schiff’nin onlardan yüz çevirmesine neden oldu. 19. Asrın başlarında yükselmeye başlayan Japonya’yı da ticari zaferler listesine dahil etme düşüncesi, “Yahudi tehlikesini” ABD den çok daha iyi bildiği anlaşılan bu ülkede başarılı olmadı.

1.ve 2. Dünya Harplerine takaddüm eden yıllarda, ABD ve Japon Krallığı arasında devamlı anlaşmazlıklar yaratma gayretleri ve yoğun propagandaların nedenleri, şimdi daha iyi anlaşılmaktadır.

1914–1918 harbinin bitiminde Yahudilik, diğer memleketlerde olduğu gibi ABD’de de, çok daha güçlen-miş olarak ortaya çıktı. Yahudiliğin dünya genelinde yükselmeye devam edişi zamanımızda çok belirgin olarak görülmektedir.

Haklı olarak Yahudilere sıcak bakmayan ülkelerde, geçmişte ve yakın zamanlarda şahit olmadığımız bir çapta, “çağdaş” bir Yahudi rejimi egemen olmuştur! Kendilerine karşı koyanların gücü arttıkça, Yahudi’nin cevabı acımasız olmaktadır.

Yahudi liderlerin, “bir Yahudi düşmanlığı” dalgasının her tarafı sarmakta olduğunu haber verdiği şu za-manda ki bu, dönen dolapların farkına varmaya başlayan, uyanan, vatandaşların tepkisine takılan yeni bir isim-dir… Yüksek Dünya Mahkemesinin(1920 lerdeki milletler topluluğu kastediliyor) baş hâkiminin bir Yahudi olduğu ortaya çıkmıştır! Bunun sebebini kimse bilmemektedir. Ve kimse izah edememektedir!...

“Amerikanın Disraeli’si” Süper Güç Sahibi Bir YahudiRusya’da mevcut olan rejimin tam bir benzerinin Amerika da bulunduğunu ifade eden “Yahudi idaresi”

şeklinde bir ibare vardır! Bu, çok ağır bir suçlama gibi görünürsüde, gerçeği ifade etmekte yetersiz bile kalmaktadır. Bu geçekler, kulaktan dolma bilgilerden ya da peşin yargılı kimselerin görüşlerinden ibaret olmayıp, tezgâhlanmış bir Yahudi hükümetinin kurulmasına engel teşkil ettikleri sanıldığı için, emekliye sevk edilen Amerikan görevlilerince yapılmış olan araştırmaların ürünleridir.

Wall Streat Borsasını kontrol etmenin Amerikan halkını kontrol manasına gelmediğini Yahudiler ispat etmiş ve bunun içinde Yahudi bir simsarı kullanmışlardır.

Bu adam, “Yahudilerin gönüllü Amerikan konsolosu” olarak bilinmektedir. Kendisini takdim ederken, bu adamın bir zamanlar şöyle dediği nakledilmiştir: “Birleşik Devletlerin Disraeli’si Dikkat!”

O, bir grup Kongre Delegesine şöyle demiştir: “Bir cumhurbaşkanının harp esnasındaki yetkilerin-den çok daha fazla güce sahibim. Ve bunun doğruluğundan şüphe edilmesin!”

Söyledikleri tamamen doğrudur. Herkesten daha güçlüdür. Gücünün tamamının yasal olmadığını, kendisi de itiraf etmektedir. Bu güç, her haneye, dükkâna, fabrikaya, bankaya, demiryollarına ve madenlere kadar uzanmaktadır! Ordulara ve hükümetlere kumanda etmektedir! Askerlik şubeleri bile onun emrindedir! Bu, sınırsız ve mesuliyetsiz bir güçtür! Bu güç sayesinde, sahip oldukları sırların kendisine ve Yahudi kuruluşlarına açıklamaya herkesi mecbur etmiş ve böylece milyarlarca altının alamayacağı bilgi ve imkânlara kavuşmuştur.

Böyle durumlarda, işlerin belli bir plan dairesinde icra edilmesi normal olmakla birlikte, niçin bütün kararlar hep aynı şahıs tarafından verilmiştir?

5.Çalışanların tümü üzerindeki yetki:“Erkek işçilerin yerini kadınlarla doldurduk. İşçi sendikaları bu yönteme savaş açtılar.”

“Fiyatları tespit ettik… Bunu yaparken sadece ordu ve bahriyenin ihtiyaçlarını değil, müttefiklerimizin ve sivil halkın durumlarını da göz önüne aldık.”

Dünyada ilk defa olarak, bir ülkede, protokollerin fiyat ayarlamalarıyla ilgili bölümünün eksiksiz uygulanışına dikkat ediniz! “Çalışanların ücretlerini arttıracağız amma, bundan onların hiçbir istifadesi olmayacaktır. zira tüketim mallarının fiyatlarını da o nispette yükselteceğiz” (Birinci Protokol).

Harbin sonunda yapılan sulh anlaşmasında da, Baruch’ın yetkileri artarak devam etti! Başkanlık heyetine dahil olarak, Versay Sulh Konferansına katıldı.

Bay Baruch: “Tavsiyelerimi soran başkana düşüncelerimi söyledim. Harp tazminatlarıyla ilgili olarak bir şeyler yapmam gerekliydi. Bu işle ilgilenen ekonomik bölümün başkanlığını yapıyordum. Ve ayrıca, ham maddelerden sorumlu Yüksek Ekonomik Konseyin de üyesi bulunmaktaydım.”

Sulh pazarlığı yapan konseyin arasında bulunduğunu ve “Beş Büyük” başkanla yapılan toplantılara da katıldığını, Baruch, ifadelerinde teyit etmiştir.

Page 67: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Amerikan heyetinin Yahudi ağırlıklı olması, günün konusu olmuştu. Fransız diplomatları onu, “Kosher Konferansı” olarak çağırıyorlardı. Baruch’un başını çektiği Yahudilerin alt komitelerde ağırlıklı olarak yer almasını, Dr. E. Dillon; “Sulh Konferansının perde arkası” isimli eserinde şöyle anlatmaktadır:

“Bazı okuyucular için sürpriz olabilirse de gerçek şudur ki; önemli sayıdaki delegelere göre, Anglo Sakson heyetlerinin arkasındaki gerçek güç sahibi, Yahudi’ydi.”

Ve devamla:“Olayların, Yahudi kuruluşlarınca Paris’te hazırlanan ve büyük ölçüde gerçekleştirilen planın

bütünlüğüne uygun olarak gelişmesini, temin ettiler. Bulunan formül, Doğu Avrupa ülkelerinde mevcut olan dengeleri tehdit edecek biçimde, konferans delegeleri tarafından uygulamaya konuldu. Buna göre, dünya, Anglo Sakson milletleri tarafından yönetilecek ve onlara da Yahudiler komuta edecekti!”

Hikâyenin Tamamı Bununla Bitmemektedir!ABD birinci direktörü olarak niçin Baruch seçilmişti? Ne gibi özellikleri vardı, neleri başarmış da,

tarihinde ilk defa Dünya Harbine katılan bir memleketin başına geçmiş ve harbin başlamasında ve başarısında büyük etkileri olmuştu? Amerika önemsiz askeri fedakârlıklar sonucunda, borç içinde yüzerken, dünyanın en zengin ülkesi durumuna geçivermişti!

Baruch’un geçmişteki başarıları kadar, ticari ilişkileri de bu soruya açıklık getirmemektedir. Harp esnasında, böylesine kudretli politik ve parasal güç kullanabilen kimse, aynı şeyleri, sulh zamanında da yapamaz mı? Şu anda ABD sulhun getirdiği rehavet içindedir. Amme hizmeti veren kesimler ve hükümet iflas halindedir!

“Basın-yayın organlarını aşağıdaki esaslara göre idare edeceğiz:”1.Ona palan vuracağız ve gemini sıkı tutacağız. Kitap ve mecmua nevinden şeyler içinde aynısını

yapacağız! Zira kitap ve broşürler aracılığıyla yapılan suçlamalara sessiz kalırsak, gazetelerin hücumlarından kendimizi emniyete almış olmamızın hiçbir manası kalmaz.”

2.Bizim müsaademiz olmadan, hiçbir haber, insanlara ulaşamaz. Bu duruma, çeşitli haber ajansları tarafından bildirilen haberlerin, dünyanın o bölgesindeki merkezde ayıklanmaya tabi tutulduktan sonra yayınlanmasıyla gelebildik.

3.Edebiyat ve gazetecilik, eğitimin en önemli unsurunu oluşturduğundan, hükümetimiz, gazetelerin ekseriyetine sahip olmak mecburiyetindedir. On adet özel gazetenin çıkmasına müsaade edersek kendimize ait 30 tane yeni gazeteyi karşılarına dikecek ve böylece devam edeceğiz. İnsanların şüphelenmemesi için de bizim gazetelerimiz, dış görünüşüyle, rejim karşıtı ifadeler kullanmak suretiyle insanların desteğini kazanacak ve durumun farkına varmayan muhaliflerimizi tuzağa düşürecek ve zararsız hale getireceğiz!...(12. protokol)

Basın-Yayını Kontrol SavaşıYahudi olmayan birisinin, ırklarını hedef alan her türlü tenkidine karşı Yahudiler, otomatikman karşılık

verirler. Bu, tehdit etme veya fiili saldırı şeklinde olur! Bu tür olayları kulaklarıyla duyan ve gözleriyle gören yüz binlerce Amerikan vatandaşı, söylediklerimizin doğruluğunu tasdik eder.

Eğer Yahudi sorununu araştıran kimse ticaretle uğraşıyorsa, Yahudilerin alacakları ilk tedbir o şahsın mallarını boykot etme olacaktır.

Satılık olan mallarımdır, prensiplerim değil! Politikasını uygulayan bu çeşit saldırganlar, ister bir gazete olsun, ister ticari bir kuruluş, bir otel, sahne ya da tiyatro kuruluşu olsun veya bir sanayici bulunsun, görecekleri ilk karşılık boykot olacaktır!

Bu işin tekniği ise şöyledir: Önce, bir fısıltı kampanyası başlar. Bu fısıltılar, çabucak etrafa yayılan şayialara dönüşür. Sonra, borsa haberlerinin başında bulunan Yahudiler bunu günün olayı şeklinde sunarlar. Zira Amerika’daki önde gelen bütün haber ajansları, Yahudilerin kontrolü altındadır.

Gazetecilerin yöneticileri, bir günde bir çamur başlığı politikasını uygulamaya koyarlar.Sokak başlarında ki gazete satıcılarıyla ilgilenen Yahudi ( sokak başlarındaki gazete büfelerinin tamamı,

sadece emrindeki çocuklara satış yaptıran, Yahudi patronların tekelindedir) her gün yeni bir slogan prensibine uygun olarak çocuklarına, düşmanla ilgili yeni sloganı bağırma tekniğini öğretir.

Yahudiliği tenkit etme cüretinde bulunan kim olursa olsun, yakında icabına bakacağız tehdidine maruz kalır.

“Fısıltı Gazetesi”,” Boykot”, Yahudi’nin ana silahları bunlardır. Yahudi korkusu içinde yaşayan Amerikalıların kafa yapılarını oluşturan kemik ve sinirler, bunlarla beslenmektedir!

Bennett’in Mücadelesi

Page 68: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Bu türden pek çok hikâyelerin anlatıldığı Amerika’da, Bennett’inki de senelerce sürmüş olan bir boykotun hikâyesidir. Bu olayın ardından çok daha çarpıcı hikâyeler duyulmuş olmasına rağmen, Bennett’inki ABD deki Yahudi ihtirasının ve devleti ele geçirme mücadelesinin ilki olması bakımından çok çarpıcıdır. Yahudiliğin bu sa-vaştan başarıyla çıkmasının sonunda, hür basının cenaze namazının kılınmış olması, çok önemli bir olaydır.

New York’ta Yahudi yörüngesine girmemiş, tek müstakil gazete olan ve uzun zamandan beri yayınını durdurmuş bulunan “New York Herald” Gazetesinin hikâyesidir.

90 sene yayınlanmış bulunan Herald, kaçınılmaz hale gelen şirket birleşmesiyle, 1920 de kepenklerini indirdi. Haber toplama dünyasında büyük başarılara imza atmıştı. Livinston’u bulabilmek için Henry M. Stanley’i Afrika’ya göndermişti. Jeanete’nin kutup seferini destekledi. Okyanus dibinden geçirilen ilk haberleşme kablosunun öncüsü oldu. Ne haberlerinin ne de köşe yazarlarının tesiri altında kalmayacakları ve satın alınamayacakları kanaati, gazeteciler arasında yaygındı.

Belki de başarılarının en büyüğü, New York Yahudiliğin topluca hücumları karşısında, tarafsız yayınlarını uzun seneleridir sürdürebilmiş olmasıdır! Gazetenin patronu olan James Gordon Bennett, cemiyete büyük yararları dokunmuş olan, üstün bir Amerikan vatandaşı idi ve bulunduğu şehirdeki Yahudilere karşı hep dostça davranmıştı.

Onlara ön yargılı olarak yaklaşmamıştı. Düşmanlık etmemişti. Bennett’in yaşadığı senelerde, Amerikan basını, çoğunlukla, müstakil gazetelerden oluşuyordu.

Bu günse, aynı basın, eksiksiz bir Yahudi kontrolü altındadır! Şartların gerektirdiği şekilde özel kontrol mekanizmaları oluşturan Yahudi, bazen de gazete patronunu menfaat hesapları üzerinde oynuyordu. Neticede hâkimiyet kurulmuştu.

50 sene öncesinin New York’unda bugünden çok fazla gazete çıkarken, şirket birleşmeleri sayılarını bir kaça indirmiş ve kalanlar da ortama uyuvermişler ve rekabetten kaçınmışlardır. İngiltere başta olmak üzere, aynı gelişme, pek çok memlekette yaşanmıştır.

Yahudi çevrelerinde bir skandal patlak verdiği zaman (19. asrın sonlarında kök salmaya başlayan Yahudi egemenliği boyunca pek çok skandal ortaya çıkmıştır) konuyla ilgili haberlerin basılmaması için pek çok tanınmış Yahudi, gazete bürolarına akın ederdi.

Bütün yayıncıların bildiği şekilde, Bennett’e kimse etki edemezdi. Bu durumda, diğerlerinin haberi gizle-mesinin bir manası kalmıyordu. Mazeret hazırdı: Arzunuzu memnuiyetle yerine getirmek isterdik ne var ki, Ben-nett’ı durduramayacağınıza göre, kendimizi korumak için, bizde yayınlamak zorundayız.

Herald Gazetesi kimseye boyun eğmedi. Ne ticaret ilişkileri, ne yetkili kimselerin baskıları ve ne de parasal kayba uğrama ihtimali, hiçbirisi, Bennett’i yolundan döndüremedi…

Gazete çıkarmak bir bakıma, ticari bir olaydır. Öğle durumlar vardır ki, yayın hayatınızı tehlikeye düşürmeden, onlara el atamazsınız. Gazetelerin hayatiyetlerini, okuyucuların desteğinden ziyade, ilanlarla sürdürdüğü böyle zamanlarda, durum daha da ciddidir. Gazete satışlarının geliri kâğıt bedelini bile karşılamaktan uzaktır.

Bu durumda, kağıt üreten fabrikalar kadar, ilan veren patronları da görmezlikten gelemezsiniz. New York un en yağlı ilan veren patronları, büyük alış-veriş merkezleridir ve bunların çoğunun sahipleri ise, Yahudilerdir. Bunun manası şudur: Yahudi patronlar; ilan vermekte oldukları gazetelerin haberlerini sansür ederler.

Her zaman olduğu gibi bugün de New York’a kendilerinden bir belediye başkanı seçtirmek, Yahudilerin en büyük arzusu olmuştur. Önde gelen siyasi partiler birbirleriyle boğuşurken, Yahudiler adaylarını ilan ettiler.

Uygulanan metot karakterlerini yansıtıyordu. Düşüncelerine göre, büyük Yahudi alış-veriş merkezleri bir araya gelir; kendi belediye adaylarının desteklenmesi için “gizli bir mektup” hazırlar ve bunu gazetelere gönderirlerse, hiç birisi reddetmek cesaretinde bulunamayacaktı…

Gazete patronları şaşkınlık içindeydiler. Günlerce ne yapmaları gerektiğini tartıştılar. Ve sessiz kalmayı tercih ettiler. Seyahatte bulunan Bennett’ı sorumlu müdürü, olaydan haberdar etti. Karakterini yansıtan cesaret ve dürüstlükle o, telgrafla cevabını bildirdi: “Mektubu yayınlayın.” Yayının ardından Yahudi reklâmcının yüzsüzlüğü ortaya döküldü ve geniş bir nefes alan Amerikalılar onu alkışlarla tebrik ettiler.

Herald, cemiyetin menfaatine olmayacak özel çevrelerin adayını desteklemeyeceğini, açıkça bildirdi. Yahudi liderleri ise, oyunlarını açığa çıkaran gazeteden ve onun patronundan intikam almaya yemin ettiler!

Uzun zamandan beri Bennett’a kızıyorlardı. Herald, kendisini New York’luların hizmetine adamış gerçek sosyal bir gazete olmasına rağmen, Bennett’ın prensiplerine göre, sadece tanınmış ailelerin isimleri gazetede yer alabilirdi.

Gazetenin cemiyet haberleri arasında yer alabilmek için yarışan, sonradan türeme zengin Yahudilerle ilgili hikâyeler, ihtiyar gazetecilerin anlattığı eğelendirici hikâyeler arasındadır!

Page 69: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Bennett, Mayıs 1919 senesinde öldü. Gazeteyi devamlı denetim altında bulunduran Yahudiler, onu satışa zorlamak için, bir kere daha bütün ilanlarını kestiler. Biliyorlardı ki, gazete zarar etmeye başlayınca, Bennett’ın vasiyetine rağmen, emanetçi yönetim onu satmaya mecbur olacaktı.

Yahudi basın- yayın organlarının zararlarını görmeye başlamış olan bir Amerikan grubu adına Frank A. Munsoy, onu satın aldı. Bu adam da, büyük şaşkınlıklar doğuran bir kararla bu mücahit gazetenin yayın politikasını değiştirerek, New York Sun adıyla yeni gazete olarak çıkardı. Bennett’ın gazetesi kendisiyle birlikte ölmüştü! Gazetenin çalışanları ise, çeşitli yerlere dağıldılar, birçoğu emekli oldu veya öldüler.

Her ne kadar Yahudiler gazeteyi ele geçirmeye kadir olamadılar ise de, en azından, rakiplerine ait bir yayını, sahanın dışına çıkarabilmişlerdi. Bu olay, ölü bir adamın sırtından kazanılan maddi bir kazançtı. Bennett yaşadığı müddetçe maddi ve manevi fetihlerin tümüne sahipti ve ölümünün ardında ise, sadece, manevi zaferler bıraktı.

O, korkusuz ve hür beyinlerin, işini bilen severek çalışan şahısların desteğiyle, neler yapılabileceğini; gösterdi. Uyanık, faal Amerikalıların geniş desteğini almış olsaydı, çok daha büyük başarılara imza atmış olacaktı! Herald, New York Yahudilerine karşı dayanabilen son kale olarak, ölümsüzleşti. Herhangi bir Avrupa şehrindekinden çok daha fazla nispette bugün, New York’ta, basın-yayın organları, Yahudi’nin emrinde çalışmaktadır. Amerikalılar, derin uykularından uyanmadıkça, olumlu gelişmeler olmayacaktır… Ve doğulu haramileri de asla tanıyamayacaklardır.

Birlikte çalışmayı istediğimiz kimselerin beyinlerinin en hassas noktaları kadar, banka cüzdanları, ihtirasları, insanoğlunun doymak bilmeyen maddi arzuları üzerinde (beşer zaafının esaslarını teşkil eden bu şeyler, tek tek ele alındığı takdirde bile; ferdi girişimleri ortadan kaldırmaya ve kişiyi patronuna esir etmeye yeterlidir.) devamlı surette çalışmamız sayesinde, zafere giden yolun bize açıldığı, bir gerçektir. (1. protokol)

“All-Judan Devleti”

Yeryüzünde, kendi cemaatleri arasında, en iyi dayanışma örneğini sergileyen teşkilat, Yahudiliktir. Bu cemaatin taraftarları nerede yaşarlarsa yaşasınlar, zengin ya da fakir olsunlar, kayıtsız şartsız devletin emrindedirler.

Dünya devletleri arasındaki adıyla bu devlet “All-Judan”dır.All-Judan Devletinin güç kaynakları, finans ve basın-yayın, para ve propagandasıdır! Dünyadaki diğer

devletlerin egemenlik hakları milli olmaktan ileri geçmezken All-Judan Devletinin fermanı, her yerde geçerlidir.

Bu devletin başlıca kültür hizmeti basın- yayındır ve modern Yahudilerin teknik, ilmi ve edebi çalışmaları, bu yoldan duyurulur. Bu sahadaki başarılarının sırrı, Yahudilerin başkalarınca ortaya atılan fikirleri kendi menfaatleri açısından değerlendirmede gösterdikleri üstün yetenekten, kaynaklanır. Sermaye ile gazeteciliğin basın-yayın sahasında yoğunlaşması, Yahudi devleti için siyasi ve kültürel bir güç kaynağı oluşturmuştur.

All-Judan devletinin hükümet teşkilatı, üstün bir yapıya sahiptir. Bu devletin önceki merkezi Paris’ti fakat şimdilerde, ikinci derecede bir mekâna nakledilmiştir.1914 senesine kadar Londra, birinci kapital ve New York ise ikinci merkezdi. Şimdi ise (1920) New York, diğerinin önüne geçmiştir.

All-Judan’ın kendisine ait ordusu ve donanması yoktur. Bu hizmeti ona, başkaları görürler! Mesela, Yahudi dünya ekonomisinin önündeki engelleri, özellikle deniz ulaşımıyla ilgili olanları, açmakla görevli kuruluş İngiliz donanmasıydı. Bu hizmetine karşılık All-Judan, İngiliz Hükümetine, siyasi ve coğrafi bağımsızlık garantisi veriyordu.

New York’un Londra’nın yerine geçme vakti gelmişti. 1. Dünya Harbinin sonunda Amerika’ya doğru başlamış olan büyük Yahudi göçmen akımı, bu ülkeyi, All-Judan’ın merkezi yapmayı gerektirmişti. Donanmasıyla or-dularıyla ve vatandaşlarıyla Amerika, “dünya yöneticiliğini” İngiltere’den devralmış oluyordu! Bunun manası, Yahudiliğin İngiliz imparatorluğundan Amerikan Kıtası’na göç etmesi demekti.

All-Judan, dünyanın çeşitli bölgelerinin idaresini milli hükümetlere bırakmayı arzu eder. Tek istediği şeyse, bu hükümetleri kontrol etmektir! Dünya devletlerini şövenist fikirlerle parçalamak, Yahudiliğin en çok kullandığı yöntemlerden biridir! Kendilerine gelince, Yahudiler hiçbir milletle kaynaşamazlar. Onlar, ayrı insanlardır. Hep böyle yaşamışlar ve yaşamaya da devam edeceklerdir.

All-Judan’ın bir devletle çatışmaya girmesi, o devletin, sanayi ve iktisadi kaynaklarını Yahudi sömürüsüne kapatması veya buna teşebbüs etmesi halinde olur. Böyle durumlarda, harpler çıkarılabilir, sulh yapabilir, karşı tarafın inat etmesi halinde, anarşi hortlatılır veya sulh ve sükûnu temin eder. Dünya

Page 70: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

hâkimiyetinin iplerini elinde tutar ve All-Judan planlarına en iyi hizmet edecek şekilde, ülkeleri tutan bu ipleri dengeler.

Emrinde bulunan dünya haber ajansları vasıtasıyla, bir sonraki hareket için, insanların kafalarını hazırlar. Bu ajanslarda, belli maksatlar doğrultusunda, milletlerin tek tip düşünce sistemini benimsemeleri için haberlerin nasıl hazırlandığını, yalan haberlerin nasıl monte edildiğini gösteren açıklamalar henüz yapıla-madı.

Güçlü Yahudiler izlendiği ve parmak izleri açıklandığı zamanlarda, önceden tasarlanmış “zulüm” avazeleri ortalığı kaplar ve dünya basınında yankılanır. Gerçek mazlumlar ( Yahudilerin finans uygulamalarıyla soyguna maruz kalan insanların hikâyesi ) asla açıklanamaz.

Dünya baş şehirlerinin tamamında All-Judan’ın gölge kabineleri bulunmaktadır. Almanya’dan intikamını almış bulunduğuna göre, sıra başka memleketlere gelecektir. İngiltere onun yörüngesindedir. Fransa ve Rusya, çoktan beri öyledir. Çeşitli ırklara karşı sergilediği hoşgörülü tavrıyla ABD, ümit verici bir ülke görünümündedir. All-Judan, burada kalıcıdır. Çalışma görüntüleri değişebilir amma, asırlar boyunca o, hep aynı Yahudi’dir.

Henry Ford’un yüzyıl önce yapmış olduğu bu araştırma ve tespitlerini günümüz Türkiyesine uygularsak arada hiç bir fark olmadığını görürüz. Sadece bizde Yahudi kelimisi yerine geçmiş olan Sabataist ve Dönme kelimesi olayı biraz daha sulandırmaktan ve Yahudi sorununun anlaşılabilmesini güçleştirmekten başka bir şey değil. Ford bu araştırmalar için yapmış olduğu, milyonlarca dolar harcama ve emekten sonra, Yahudi sorununun halledilmesiyle ilgili yapmış olduğu tespitlere nazaran ne yazık ki; FORD COMPANY bile kendi sağlığının son demlerinde Yahudi sermayesinin çarklarına uymak zorunda kalmış olması ve kendi ölümünden sonra FORD ailesinden bir Amerikan başkanı çıkması, (Amerikan başkanı demek aynı zamanda Yahudi’nin uşağı demek olur.) yapmış olduklarının bir bedel ödentisinden başka bir şey değildi elbet. Günümüzde bile hala daha FORD VAKFI bütün dünya ülkelerinde faaliyet gösteren dernek ve vakıfların (insan haklarından tutunda siyasi, yerel yönetimler, bir çok devlet vakıfları, doğa ve hayvan hakları, sosyal alandaki faaliyet gösteren tüm vakıf ve dernekler küresel sermaye ve Globalizm adı altında esasında Siyonizme hizmet eder.) Rockefeller Vakfıyla birlikte finans kaynağını oluşturur. Yüzyıl önce Ford’un sorduğu soruyu şimdi biz kendimize soracağız: YAHUDİ SORUNU nasıl çözülür….? Elbetteki Hanry Ford gibi bazı öneriler verip de, kendimiz bunları uygulamayıp yenilgiyi kabul edip teslim olmakla değil. Kaldi ki bugün siyoznizm yüzyıl önceki konumundan çok daha güçlü durumda ve dünyada o nisbette zayıflamış durumda. Aşağıdaki yazılar olayı küresel sermaye ve globalizm olarak inceleyen kişilerden derlenen yazılar. Ama biz bu yazıları okurken artık biliyoruz ki bu sermaye sahiplerinin tamamı Yahudilerden oluşuyor.(Yahudi olmayanları da çarkın dişlilerine takılıp geminin dümen suyundan başka yöne gitme ihtimali olmayan çok azınlıktaki gruplardır.) Bu yazıları yazan kişiler ne acıdır ki, yazılarına koymuş oldukları rakamları hep resmi belgelerden aldıkları için rakamlar çok çarpıtılmış ve bazı hiç olmamış olayların rakamları da bu belgelerde yer aldığı için Türkiye olarak bugün bunun faturasını ödemekteyiz.(Ermeni ve Kürt katliamları gibi)

ULUSLAR ARASI SERMAYENİN TAPINAĞI:BRİEY-AHİONVİLLE HAVZASI

En önemlileri Fransa’da Schneider ve Almanya’da ise Krupp olan silah satıcıları, gizli amacı, savaş üretimini artırarak, sınırın her iki yanındaki üyelerin büyük servetini artırmak olan bir tür uluslar arası tröst halinde sıkı bir biçimde birleşmişlerdi. Bu amaçla iki ülke halkından her birini, ötekine saldırmaktan başka bir amacı olmadığına ikna etmek için çok sayıda gazeteci ve parlamentere cömertçe para ödeniyordu. Öte yandan, milletvekili de olan Fransız cephanecisi Wendel’in kuzeni von Wendel’de Reichstag’da bulunan bir başka Alman cephanecisiydi. Bunlar vicdan satın almak ve yurtseverce tehlike çığlıklarını herkese duyurmak için her ülkede ilk sıradaydılar.

Bütün bu cici sosyete (silah satıcıları, gazeteciler, parlamenterler) iki halkı, savaşa kadar, hiçbir şeyin durduramayacağı çılgın bir silahlanma yarışına kolayca sokmayı başardı.

İki ülkenin devlet başkanları da, bunları durdurmak yerine yüreklendiriyorlardı. Hele de intikam düşüncesiyle yetişmiş ve Lorraine’i yeniden ele geçirmek için her yalanı söylemeye, her cinayeti işlemeye hazır bir Lorraine’li olan bizim cumhurbaşkanımız Raymond Poincare.

Bu tür nedenlerle Alman ve Fransız askerleri birbirlerini boğazlayacaklardı.Onlara birbirlerinden nefret etmeleri öğretilmişti; oysa kardeşçe birleşen silah istemcileri ile

kurmaylar, birlikte başlatmış oldukları dramın seyrini memnuniyetle geriden izliyorlardı.

Page 71: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Bu büyük aldatmacayı derinleştirmek, yurtseverlik ve ülke savunmasının sadece en ince dalavereleri örtmeye yarayan boş sözler olduğunu göstermek için Briey, Havzasının öyküsünü anlatmak gerekir. Çünkü ayırt edici ve belirtisel bir öyküdür ve tek başına, halkları silaha sarılmaktan tiksindirecektir.

Briey-Thionville demir madenleri Lüksemburg, Fransa ve Almanya sınırlarındaydı. Sahibi Fransız-Alman Wendel ailesiydi.

Bu havzanın savaşın seyrinde çok büyük bir önemi vardı. Engerand, savaştan sonra, 31 Ocak 1919’da Millet Meclisinde yaptığı bir konuşmada şöyle diyecektir: “1914’te, yalnız Briey bölgesi bi-zim tüm demir filizi üretimimizin % 90’ınını sağlıyordu.”

Poincare’nin kendisi de vaktiyle şöyle yazmıştı: “Briey Havzasının Almanlarca ele geçirilmesi en azından bir felaket olur. Çünkü bu eşsiz maden ve metal kaynaklarını, onların ellerine bırakmak demektir ki; bu durum bunlara sahip olan, savaşan ülkeye çok büyük yararlar sağlayabilir.”

Durum böyleyken şaşılacak bir olay meydana geldi: 6 Ağustos 1914’ten itibaren havza, hiçbir direniş olmaksızın, Almanlarca işgal edildi.

Daha da şaşırtıcı olan şu: Bu bölgeyi savunmakla görevli tümen komutanı General Verrux, sonradan (seferberlik halinde açılacak bir zarf içindeki) yönergenin Briey’i mücadelesiz terk etmesini ona kesin olarak buyurduğunu açığa vurdu.

Çok sonradan anlaşılan gerçek şuydu: Bazı kurmay üyeleri ile Fransız savaş gereçleri üstencileri arasında, savaşın uzaması ve böylece silah satıcılarının kârlarının artması amacıyla havzayı Almanlara bırakmak için (çünkü Almanlar demir cevherleri olmaksızın savaşı sürdüremezlerdi) bir antlaşma yapılmıştı.

Yaşasın! Hemen her yerde savaş alanlarında, uğruna insanların birbirlerini öldürdükleri meşru müdafaa!Ama ne kadar ibretlik olursa olsun, bu öykü bitmedi.Tüm savaş boyunca Briey’e tek bir Fransız saldırısı olmadı! Ama bu, uyarı eksikliğinden de değildi.Gerçekten, savaşın ortasında, madenlerin yöneticisi, Senatör Berenger’ye aşağıdaki notayı

gönderiyordu: “Eğer Thionville (Briey) bizim birliklerimiz tarafından işgal edilmiş olsaydı; Almanya, Prusya ve öbür çeşitli devletlerden çıkaracağı aşağı yukarı 7 milyon tonluk yoksul cevhere kalırdı, tüm imalatı dururdu. Bu durumda öyle görünüyor ki, Thionville bölgesinin işgalinin savaşa hemen son vereceğini, çünkü bunun Almanya’yı silahlanması için gereken metalden hemen tamamen yoksun edeceğini öne sürebiliriz”

Fransız karargâhı ve cumhurbaşkanı bu gerçeklerden bol bol haberdar edilmişlerdi. Bu konu hakkında eksiksiz bazı dosyalar milletvekili Engerand tarafından Poincare’ye de verildi.

Poincare karışmayı reddetti. Kurmay, Briey yönüne her türlü saldırıyı reddetti.Saldırı ve bölgeyi ele geçirme mümkün olmasa bile, tesisleri kullanılmaz kılmak için Briey

bombalanabilirdi. Tam tersine, Fransız ve Alman kurmayları arasında Almanya’ya giden maden cevheri dolu trenlerin hiçbir durumda bombalanmaması amacıyla antlaşmalar yapıldı.

Bu arada şunu da söyleyelim ki bu kurmaylar, kuşkusuz karşılıklı olarak, genel karargâhlarını yıkmamaya da karar vermişlerdi. Bu iki gangster çetesi “nizami” idiler.

Yine de Fransız havacıları aldıkları emirlere uymayıp Briey tesislerine birkaç bomba attılar. Bu havacılar sert bir biçimde cezalandırıldılar! Bombalama yasakları hangi yoldan konulmuştu? Savaştan önce, sivil hayatta, Joeuf tesislerinde görevli bir mühendis ve Briey’de Wendel’in memuru olan Lejeune diye bir teğmen (basit bir teğmen olmasına karşın çok güçlüdür) kanalıyla!

Galtier-Boissiere:“Çok büyük özel çıkarları zedelememek, Fransız ve Alman madenleri arasında yapılan gizli anlaşmalara

aykırı davranışları önlemek için, bir nokta dışında, etkisiz askeri girişimlerle yüz binlerce insanın yaşamı feda edildi. O nokta ise Briey-Thionville idi. Almanya, dört yıl boyunca, sakin sakin savaşı sürdürme araçlarını oradan sağladı.”

Ama Alman –Fransız Wendel ailesi kar ediyordu!Bu, savaşan ülkelerin hükümetleri ile savaş gereçleri üstencilerinin gizli antlaşmalarının birçok

örneğinden sadece birisidir.Ama insani bilânço çok ağırdı: bu rakamlar açıklama gerektirmez. Bu, tüm savaş süresi boyunca, bütün

cephelerde günde 5000’den çok ölü demektir.

JEAN-PIERRE FLECHARD

KAPİTALİZM VE BARBARLIKXX. YÜZYILDA SAVAŞLARIN VE TOPLU ÖLDÜRMELERİN KARA TABLOSU (1900–1997)

Page 72: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

—Birleşik Devletlerde yerlilere karşı XIX. Yüzyılda girişilen soykırımın sonunu gösteren son baskılar........................................................................................................ 100 bin

—İngiliz Boer Savaşı(1902)Güney Afrika’yı denetim altına almak için................................................................................... 100 bin

—XIX. yüzyılın sonu ve XX. Yüzyılın başındaki sömürge fetihlerinin kurbanları(1908’de, Japonya’nın Kore’yi fethi de içinde)..............................................................................500 bin

—Rus-Japon savaşı (1904–1905).Yalnız Mukden Savaşı 100 binden fazla kişinin ölümüne neden oldu...........................................300 bin

-Rusya’da 1905 devriminin bastırılması.............................................................................100 bin-Trablus’ta İtalya-Türkiye Savaşı (1911) ...........................................................................50 bin-Türkiye, Sırbistan, Bulgaristan; Balkan Savaşları (1912-1913)........................................500 bin-Türkiye’de Ermeni soykırımı...........................................................................................1milyon-Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) ...............................................................................8,5milyon—SSCB’de iç savaş, yabancı müdahaleleri ve Batı ablukası sonucu kıtlıklar

ve salgın hastalıklar ....................................................................................................................6 milyon—Finlandiya, Baltık ülkeleri, Macaristan, Almanya, Polonya, Romanya,

Bulgaristan gibi çeşitli Avrupa ülkelerinde devrimci hareketin ardından girişilen Bastırmalar (1918-1923).................................................................................................................200 bin

-Türk-Yunan Savaşı ve 1,5 milyondan fazla sürgün (1920-1923).....................................100 bin-İkinci Dünya Savaşından önce Avrupa’da faşizmin kurbanları (1925-1926)...................150 bin-RİF’li Faslılara karşı Fransız-İspanyol Savaşı (1925-1926)..............................................50 bin—ABD’nin Orta Amerika, Güney Amerika ve Karaipler’e askeri müdahaleleri

(1910-1940)......................................................................................................................................50 bin-Bolivya ile Paraguay arasında, petrol için Chaco Savaşı (1931-19359.............................150 bin—Hindistan, Çin ve Çinhindi’nde kıtlık ve salgın hastalık kurbanları (1900–1945)

(En azından bunun 6 milyonu yalnız Çin’dedir.).........................................................................8 milyon—Çin’de yoğun baskılar ve Çan Kai Şek tarafından başlatılan iç savaş

(1927-1937)............................................................................................................................1 milyon-Çin’de Japon istilası savaşı (1931-1941).........................................................................1 milyon-Etiyopya’da İtalyan faşizminin savaşı ..............................................................................200 bin—İspanya’da Franco’nun başlattığı, Hitler ve Mussolini’nin desteklediği ve

müdahale etmeme politikasının kolaylaştırdığı iç savaş...............................................................700 bin—Hitler Almanyası ile militarist Japonya tarafından kışkırtılan İkinci

Dünya Savaşı aynı zamanda Batılı kapitalist ülkelerin Avrupa’da Nazizme ve Asya’da Japonya’ya karşı art arda teslimiyetleri sonucu oldu (1939–1945)Sürgünler ve Yahudi kırımı dahil askeri ve sivil kurbanlar.......................................................50 milyon

-Çinhindi’nde Fransız Savaşı (1946-1955) ...................................................................1,2 milyon-Vietnam’da Amerikan Savaşı (1956-1975).....................................................................2 milyon-Savaş sonrası Madagaskar’da sömürgeci baskı.................................................................800 bin—Savaş sonrası Cezayir (1945), Fas, Tunus, Kara Afrika’da

sömürgeci baskılar..........................................................................................................................500 bin-Cezayir’de savaş (1956-19562)....................................................................................1,2 milyon-1965 Eylülünden sonra Endonezya’da komünistlere karşı toplu katliam....................1,8 milyon-Doğu Bengal, Bangladeş’te baskılar ve savaş (Amnesty İnternational’e göre)………..3 milyon—Hindistan’ın bölünmesi sonucu Hindistan-Pakistan toplu katliamları (1948)

(14 milyon insan yerlerinden olmuştur. Kimi kaynaklar 10 milyon ölüden söz eder)…………...300 bin—Lübnan savaşı da aralarında olmak üzere Ortadoğu’da dört İsrail-Arap

savaşı (1948-1956-1967-1973) Ayrıca 700 bin Filistinli sürgün...................................................300 bin-Türkiye, İran ve Irak Kürtlerine bastırmalar.....................................................................200 bin-Biafra’da savaş (Nijerya) (1967-1970)..............................................................................600 bin-İran-Irak savaşı .................................................................................................................600 bin—Körfez savaşı (1991), doğrudan kurbanlar, ayrıca hep devam eden

ablukadan dolayı yetersiz beslenme kurbanları...............................................................200 bin-500 bin—Nikaragua, Salvador, Guatemala, Panama, Dominik Cumhuriyeti

v.b de Amerika’nın doğrudan ya da araya soktuğu gerilla ve yarı askeri müdahaleleri.................200bin-Doğu Timor savaşı.............................................................................................................200bin

Page 73: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

—Şili, Arjantin, Brezilya, Peru, Bolivya, Kolombiya, vb.de genellikle Amerikan servislerince desteklenen bastırmalar...........................................................................150 bin

—Kafkas ötesi ve Orta Asya’da etnik çatışmalar (1990–1995)(Bu arada Çeçenistan savaşında 80 bin ölü)...................................................................................200 bin

—Angola (2 milyon kurban) ve Mozambik (1 milyon) savaşları—Somali, Liberya, Ruanda toplu katliamları (Tutsilere karşı soykırım 500 bin),

Burundi, Siera, Leone, Kongo/Zaire, Kongo/Brazzaville, vb.(1990–1997),Irk ayrımı Güney Afrika sı. Afrika konusunda kıtlık kurbanlarını da göz önünde tutuyoruz (Sahel, Somali, Etiyopya ve özellikle sığınmacılardan bakımsızlık kurbanları).....................................4 milyon

—Afganistan’da son ilerici hükümetin düşmesinden sonra kökten dinciler arası savaş..............................................................................................................700 bin

—Eski Yugoslavya’da, Almanya ve öbür batılı devletlerin teşvikettiği ülkenin bölünmesi sonucu meydana gelen etnik savaş ve toplu katliamlar(1990-1996).(Bölgelerinden kovulan 1 milyondan fazla sığınmacı var)........................................200 bin

—Savaşlar sadece 1990 ile 1995 arasında dünyada, dörtte üçü siviller olmak üzere 5,5 milyon insanın ölümüne neden oldu.

—Avrupa’da 250 bin, Asya’da 1,5 milyon, Ortadoğu ve Yakındoğu da 200 bin, Afrika’da 3,5 milyon) —Bu eksik tabloya, yalnız 1997’de, yetersiz beslenme sonucu 6 milyon çocuğun ölümünü eklemek gerekir. —1997’de sığınmacı ve sürgün sayısı kırk milyon hesap ediliyor.

KAPİTALİZM, SİLAHLANMA YARIŞI VE SİLAH TİCARETİ

Kapitalizm her zaman ölüm işleri ile sıkı ilişkiler kurdu. Kuşkusuz daha önceki ekonomik toplumsal sis-temler silah yapımını, kullanımını ve ticaretini bilmez değildiler. Savaşın kendisi de yaklaşık 7 bin yıl öncesine, bir grup insanın bir başka grubu zenginliklerini devretmeye ya da galibin hizmetinde köle haline gelmeye zorla-mak amacıyla anlaşma ve silahlarla örgütlenme olanağının belirdiği Batı Avrupa’da cilalı taş çağına kadar uzanır. Yani savaş, sınıflı toplumlarla birlikte doğmuştur. Daha sonra, ister ilk çağda, orta çağda, ister modern çağda olsun, silahlar ve savaşlar işini sürdürmüş, birincile-rin yetkinleşmesi ( eski savaş makineleri, toplar, ateşli silahlar, vb.) ikincilerin başarılarına olanak sağlamıştır.

XVIII. yüzyıldan itibaren hızlanan bilimsel ve teknik ilerlemeler rol oynar, ama üretim ilişkileri daha da önemlidir. Prusyalı General ve filozof Karl Clausewitz; Avrupa’da kapitalizmin hamle döneminde, 1827’de, başyapıtı “Savaş Hakkında” da şunları yazıyordu: “Savaş ancak kan dökmekle çözülen ve insanlar arasında meydana gelen bütün öbür çatışmalardan ancak bu bakımdan ayrılan bir büyük çıkarlar çatışması olan ticaret ile de çok az ilişkisi vardır. O daha çok, kendisi de büyük boyutlu bir tür ticaret olan politikaya yaklaşır; savaş politikanın içinde ana memesinde ki çocuk gibi gelişir.” Clause-witz devrim savaşlarını incelerken bir başka yerde şunu ekliyordu: “Askeri alanda ortaya çıkan yeni olaylar keşiflerle yeni askeri düşüncelerden çok, toplumsal durum ve toplumsal ilişkilerin bu değişimine bağlanmalıdır.”

Clausewitz kapitalizm terimini elbette bilmiyordu, ama savaş etkinliği ile bu rejim arasındaki temel bağı hissetmişti. Silahlanma yarışlarının, devrim ve imparatorluk savaşları ya da XIX. Yüzyıldaki Amerikan iç savaşına eşlik eden yarışın, XX. Yüzyılın iki dünya savaşını hazırlayan ve damgala-yan yarışların, en sonu bir üçüncü dünya savaşına çıkabilecek olan ve bu savaş tehlikesinin giderildiğini birçoklarının iddia etmesine karşın, hala devam eden yarışın temelinde kapitalizm vardır. Kapitalist girişimler silahların, dünyada şuna ya da buna hizmet etmeye yönelik silahların ticaretini her za-man yaptılar. Bu ticaret, böylece kapitalizmin dünya sahnesine çıkmasından ve kendini tüm gezegene kabul ettirmesinden önce bilinmeyen ölçekte onu kana bulamaya yardım etti.

KAPİTALİZMİN YÜKSELİŞİ VE İLK SİLAHLANMA YARIŞIYVES GRENET

Tarihçi-ekonomistUlusal kalkınma komitesi başkanı(FR)

Dünya barış konseyi başkanlık kurulu üyesi

XVIII. yüzyılın ikinci bölümünde ve XIX. yüzyılın ilk yarısında Batı Avrupa’da sanayi kapitalizminin gelişmesi aynı zamanda silah yapımına denk düşer. O zamana kadar silahlar temelde merkantelizm döneminin krallık silah fabrikalarından çıkardı. Liberalizmin atılımı ile birlikte silahlar, başlıca ya da tek alıcısı devlet olsa

Page 74: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

bile, gitgide daha çok özel girişimler tarafından üretilecektir. Silah fabrikaları ile özel üreticiler arasındaki kavga bu dönemin tarihini taşır. Kavga bitmiş değildir.

Bu gelişme içerisinde İngiltere, önce Fransa sonra diğer Avrupa ülkelerince izlenir. İngiliz Hobsbawn’ın yazdığı gibi, “XVIII. yüzyılda demir döküm haneleri aşağı yukarı namlu kalıpçılığı ile özdeşleşir.” Onun yurttaş-larının dökümü demire ve çeliğe dönüştürmeye olanak veren arıtma konusunda önde oldukları ve 1774’te Wilkinson tarafından icat edilen metalleri delme ve perdahlama makinesinin silah yapımına çok hizmet edeceği doğrudur. Ama Fransa’nın da hamleleri oldu. General Jean-Florent de Valliere 1732’de, namluların çapını ve uzunluğunu (çap uzunluğunun 25 katı) ölçünleştirdi. Askeri mühendis Cupnot 1771’de, topları çekmeye mahsus, buharlı bir araba olan, “fardier” sini hazırladı. Toplar, topçuluk başmüfettişi Jean-Baptiste de Gribeauval tarafından 1776’da modernleştirildi. Modelini onun verdiği namlular tüm devrim ve imparatorluk ordularını donatacaktır. 1792’den 1815’e kadar birbirini izleyecek savaşlar eski rejim dönemindeki çatışmalarda geçerli oylumlarla hiçbir ilgisi ol-mayan oylumlara varan bir silahlanma yarışına yol açar. Fransa bütün Avrupa monarşileri tarafından kuşatılmış olduğu için Jakoben cumhuriyeti, kendini, ordulara öncelik veren geçim araçları komisyonu ile donatır. Ülke, orduların araç gereçlerini sağlamaya yönelik güçlü bir askeri ambar haline gelir. Savaşın başında ihale yoluyla devletle sözleşmeler yapılmıştı ve yalnız mali şirketlerin gerekli sermayeleri vardı. Kapitalizm silahlanma yarışı ile besle-niyordu. Kitle halinde kalkışma bir milyon insan sağlayacaktı. Ama 1793 Ağustosunda, Barere şöyle haykırıyordu: “İnsanlara sahip olmak yeterli değildir... Silahlar, silahlar ve araç-gereç gereklidir. Bu gereksinimin çığlığıdır.” Kamu selamet komitesi liberal kapitalizmin bunları sağlaması konusunda tatmin olmaz. Devlet kimi girişimlerin denetimini eline alır ve eski rejimin manifaktürleri modelinde ulusal manifaktürler kurar. 1794 Şubatındaki ola-ğanüstü silah ve barut komisyonu gerçekte madenlerle demir-çeliğin, namlu, tüfek ve cephane yapımının kendisine bağlı bulunduğu bir Silahlanma Bakanlığıdır. Böylece, o dönem için büyük bir rakam olan, yılda 240 bin tüfekle 7 bin top üretimine erişildi.

Termidor’dan sonra eğilim liberal kapitalizme ve zenginleşen “silah üstencileri” ne dönmek üzere bu devletçilikten ayrılma yolundadır. 1793’ te yasaklanan mali kumpanyalara 1795’te yeniden izin verilmişti. Direktuvar tarafından seferber edilen 400 bin insanın koalisyon ordularına karşı koymak için yeterli silahları vardır, ama bu rejimi batıracak olan spekülasyon ve yolsuzluk temelindeki kötülüklerdir. Konsüllük ve imparatorluk ve varsalları tarafından sağlanan uçsuz bucaksız Pazar bu gelişme için çok elverişlidir. Silahlanma, yerini ele geçirir????? ve top gülleleri yapan Jean-Nicolas Gendarme gibi kapitalistlerin serpilmesine yol açar. Paris bankaları İngiliz rakibi kadar başarılı olmamakla birlikte gelecek vadeden bir demir-çelik ve (imparatorluk ordusu ile donanmasının araç ve gereçlerini sağlayan) bir bakır endüstrisine yardım ederler.

Karşı kampta A. D. Harvey’in dikkat çektiği gibi ( Collision of Empires) “ Savaş, dünyada egemen bir sanayi devleti olarak Büyük Britanya’nın yükselmesiyle çakışıyordu.” Burada, 1803’te, Henry Shrapnel tarafından icat edilen yeni top cephanesi gibi askeri icatlar yapılır. Şarapneller 1807’de Co-penhague bombardımanında ve 1808’de Vimeiro’da başarı ile kullanılır. İngiliz gemileri demir kaplamalarla güçlendirilir. 1806’da, Britanya fabrikalarında üretilen 305 bin ton demirden 56 bin tonu hükümetin savaş gereksinimleri içindi. 1803’ten 1815’e kadar, İngilizler 2,7 milyon ateşli silah yaptılar ve 293 bin adet de dışarıdan satın aldılar. Bu dönemde Fransızlarda aynı sayıda ateşli silah yapıyor ve bunlardan 700 bin adet de rakiplerinden ele geçiriyorlardı. Her ikisi de müttefiklerine silah veriyordu. Örneğin:1808’den 1811’e kadar İspanya’ya 220 bin İngiliz ateşli silahı verildi.

XIX. yüzyıl başlarındaki bu silahlanma yarışında, Büyük Britanya’da özel kapitalist sanayi ile devlet silah fabrikaları arasında ikilik vardı ama aralarındaki ilişkiler kopuk değildi. Carron kumpanyası tarafından İskoçya’da hazırlanan yeni silah yapımı yöntemleri, böylece 1809’da Wooolwich imalathanesi tarafından benimsenir. 1802’ de, Birmingham’da, Boulton’s Soho Works tarafından kullanılan gazlı aydınlatmada, 1807’den itibaren, Portsmouth doklarında Royal Navy için bakır donanım üretimi-ni 24 saatte 24 saat aydınlatmak amacıyla kullanılır. Ama Britanya kapitalizminin Fransız kapitalizmine üstünlüğü, öncelikle mali düzende görülüyordu. 1805’te, Fransız bütçesi 27,6 milyon İngiliz lirasına denkti. Oysa Britanya bütçesi 76,5 milyona yükseliyordu. 1813’te ise bu rakam sırasıyla 46,5milyon ve 109 milyondu. 1815’te Waterloo seferi İngiliz hükümetine kendi ordusu için 21,3milyon, olağanüstü hizmetler için 12,9 müttefiklerine borç ve avans olarak ta 11 milyon liraya mal oldu. Britanya kapita-lizminin hele silah teslimleri ile birlikteyse her zaman kullanmayı bildiği “Sain George Süvarileri” savaşları ka-zanmasına olanak sağlar.

KAPİTALİZMİN GELİŞMESİ VE XIX. YÜZYILDA SİLAHLANMALARKapitalizm, 1814–1815 Viyana Kongresi’nden sonra atılımını sürdürür. Kutsal İttifak (Eylül 1815)

geçmişten, tam olarak kendinden yana, gereğinden çok öğe içerir. Liberallerin ideolojisi de ona daha iyi

Page 75: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

uyarlanır. İttifakın laik tüzesi ve Metternich sisteminin temel parçası olan Kasım 1815 Dörtlü İttifakı’nın (İngiltere, Prusya, Avusturya, Rusya) Viyana Kongresi’nin kaçınılmaz kıldığı halk ayaklanmalarını yola getirmek için silahlara gereksinimi vardır. Napoli’de General Pepe (1820), Cdix’te Riego (1820), Portekiz ordusu (1820), Torino ayaklanmaları (1821), Fransa, Belçika ve Polonya devrimleri (1830), Lyon ipek işçileri hareketi (1831), İtalya’da yeni başkaldırılar (1832), Paris’te Sait Merry Manastırı isyanı(1932). İspanya’da yeni bir başkaldırı (1843), İrlanda’da çalkantılar (1843), Silezyalı dokumacıların büyük grevi (1846), Portekiz’de Porto başkaldırırsı (1846–1847), bütün bunlar, bastırmak için silah ister. 1847 ekonomik ve mali bunalımı İtalya, Almanya, Avusturya’da halk hareketleri, Fransa’da Şubat devrimi ve Haziran günleri, Bohemya, Avusturya, Macaristan, Napoli Krallığı, Güney Almanya’da halk hareketleri ile kendisini gösteren 1848 Avrupa “halk ilkbaharına” açılır. Yalnız gericilik güçleri için değil, kurtuluş güçleri için de silahlara gerek vardır. Ama düzenli silah üretimi Napolyon yıllarınınki ile karşılaştırılabilir bir silahlanma yarışına yol açmadı. İngiltere 1816 dan başlayarak silahlarını azalttı, öbür ülkelerse silahlanmalarını ya korudular ya da az arttırdılar.

Kapitalizmin gelişmesi özellikle Büyük Britanya’da, kendine özgü art arda gelen refah ve bunalım dönemleri arasında gerçekleşti. Bu dönemi kayda değer biçimde 1825–1827 ve 1836–1839 ağır İngiliz ekonomi ve bankacılık bunalımları belirledi. 1847 bunalımı, arkasından 1848 patlamasını getirerek bütün Avrupa’ya yayıldı. Sanayideki, özellikle de demir-çelikteki gelişmelerin silahlanma üzerine etkileri oldu, ama bunun hızı görece yavaştı. XVIII. yüzyılın ağızdan doldurulan tüfekleri yerini git-tikçe artan ölçüde sürgüden doldurulan tüfeğe bıraktı, ama bu arada, yerli yersiz patlayan bu türden 60 bin Dreyse tüfeği yüzünden Prusya hükümetinin uğradığı gibi bazı düş kırıklıkları da oldu. Bütün Avrupa ordularında içi perdahlı namlular, yerini yivli namlulara bıraktı. Silahlanmada en önemli ilerlemeler denizcilik alanında gerçekleştirildi. 70–130 top taşıyan ahşap büyük boy yelkenli gemiler önce 1820-1830’a doğru zırhlarla güçlendirildi. İlk buharlı savaş gemisi 1814’te İngiltere’de görüldü. Ama çark kanatları düşman ateşine fazla açık olduğundan, ancak 1840’da pervanenin icadından sonra, tüm kapitalist dünya-nın donanmaları, yivli namlular ve 1822’de Fransız generali Paixhans tarafından icat edilen, deniz de hemen he-men yatay bir yörünge ve büyük bir kesinlik sağlayan bombalarla birlikte buharlıyı da benimseyeceklerdir.

1850–1890 yıllarının başarılı kapitalizmi, 1857 ve 1866 İngiliz mali bunalımları ve özellikle, gerçekten dünya çapındaki ilk bunalım olan 1873 bunalımı gibi bunalımlara karşın ileri yürür. Kırım (1845–1856), İtalya savaşları (1859), Ayrılma Savaşı (1861–1865), Meksika savaşı (1864–1867), Avusturya-Prusya savaşı (1866), Fransız-Alman savaşı (1870–1871), Rus-Türk savaşı (1877–1878), hemen akla getirir ki imparatorluk kadar kapitalizm de de barış yoktur. Öte yandan, silahların, kimyanın, demir-çeliğin ve mekaniğin ilerlemesine bağlı büyük ilerlemeler göstermesi de bu dönemdedir. 1846’da, Alman bilgini Schönbein top barutundan çok daha güçlü pyroxylinei, İtalyan kimyacı Sobrero ise 1847’de, nitrogliserini icat etmişti. 1862’de, İsveçli Nobel, bu nitrogliserinin sanayi ölçeğinde üretimine, 1867’de, bir fitil ile patlayan dinamit (% 75 nitrogliserin + %25 gözenekli toprak), daha sonra 1888’de toz dinamiti üretimine girişir. İsveç, Almanya, Fransa ve öbür ülkelerde fabrikaları olan Nobel’de, Nobel Barış Ödülünü kurmasıyla belleklerde kalmak istemesine karşın tam bir silahlanma kapitalistidir. Bu başlangıçla birlikte başka kimyasal karışımlar ortaya çıkar: Tolit, lidit, melinit, vb. Birinci Dünya Savaşına kadar ısının patlattığı pikrik asidin özelliklerinden gittikçe artan ölçüde yararlanılır. Kimya fabrikaları, patlayıcılar dışında, kendileri kimyasal olan silahlarda hazırlayabilir. Kullanılmayan amonyaklı gazları yayabilecek mermiler, 1855’ten beri, Büyük Britanya’nın elinde böyle bulunuyordu. İngiliz amirali Dundonald bu yıl, kükürt buharıyla Sıvastapol garnizonunu düşürmeyi, Amerikalı Doughty ise Ayrılama savaşında, 1862’de klor buharlı kullanmayı önerdi. İzin istekleri reddedildi. Ama endüstriyel gelişmelerin mümkün kıldığı kimyasal savaş düşüncesi ortadaydı.

Silahlanma ile kapitalizmin bağımlılaşması, Yanki kapitalizmi ile kimi yönleriyle hala prekapitalist köleci Güneyin kapışması olan Ayrılma Savaşında büyük bir açıklıkla ortaya çıktı. Birleşik Devletlerin gerçekleştirdiği endüstriyel gelişmeler çok kesin atışlı yivli tüfeğin kabulüne, topların kama tarafından doldurulmasına, havan topu kullanımına, seri atışlı silahlardan yararlanmaya olanak verdi. Kuzeyin de Güneyin de ellerinde, özellikle Konfederelerde Merrimac, Birlik yanlılarında ise Monitorun aralarında bulunduğu zırhlanmış, yetkin buharlı savaş gemi-leri vardı. Birçok bakımlardan bu, devrim ve imparatorluk dönemleri savaşlarından daha çok topyekûn savaştı. Her iki kampta, dünya savaşlarının büyük katliamlarını haber vererek, 500 binden fazla insan öldü.

EMPERYALİZM, SİLAHLANMA YARIŞI VE BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞITekelleşme, kapitalizmin doğal bir eğilimidir. Bu onu, savunduğu liberalizm ilkeleriyle durmadan

çelişkiye sokar. Emperyalizm adını alan, banka sermayesi ile sanayi sermayesinin tek bir mali sermaye olarak birleşmesi, hisseli çok büyük şirketler kurulmasına olanak sağlayarak bu tekelleşmenin etkilerini artırır. Bu arada hammadde arama ve yeni pazarlar açma isteği yalnız kapitalizmin Afrika, Asya ve Latin Amerika

Page 76: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

sömürge ve yarı sömürgelerine el koymasına değil, bir takım anlaşma denemelerinden sonra, iki dünya savaşının dava etmeye çalıştığı bir dünya paylaşımına da yol açtı. Emperyalizmin ilerlemesi Birinci Dünya Savaşını önceleyen silahlanma yarışıyla olduğu gibi ikincisine yol açan yarışla da sıkı ilişkilidir.

Büyük devletlerin endüstriyel gücü silahlanma tekniklerini geliştirmeye her zamankinden daha çok olanak vermektedir. Yüksek nitelikli çeliklere, özel makinelere, kimyanın bulgularına, ulaştırma endüstrisine çağrı yapılmaktadır. Topçuluk özellikle büyük ilerlemeler göstermektedir. Kama tarafından doldurulan Prusya topları, 1870’ de Fransız toplarından üstündü. Ama Fransız asker ve sanayicileri, 1893’te, geri tepmeyi soğuran ve yaylım ateşe olanak veren, 8 km. Menzilli seri atışlı bir sahra to-punu, ünlü 75’i hazırladılar. İngilizler, Kırım Savaşından sonra, Fransız Albay Minie’nin silindirik tüfek mermisini aldılar. Bu sayede tüfeklerin yivli namlusu 650 metreye kadar çok kesin, 1300 metreye kadar da oldukça kesin bir atışa olanak veriyordu. Otomatik ateşli tüfek 1870 ile 1880 arasında icat edildi. Önce toplar, sonra da tüfekler, Fransa’da 1884’te hazırlanan dumansız baruttan yararlanırlar. Bu ilerleme başka yerlerde de taklit edilir. Öyle ki XX. Yüzyılın başında, Büyük Britanya, Almanya, Rusya ve Birleşik Devletlerde bundan vardır. Ama yeni piyade silahı mitralyözdür. Ayrılma Savaşı döneminde, 1862’de, Richard J. Gatling, bir manivela ile hareket ettirilen on namlulu ve dakikada 125 atışa geçilir. Gerçek modern mit-ralyöz, 1884’te, Hiram S. Maxim’in eseridir. Maxim mitralyözü her yerde benimsenmiş ve taklit edilmiştir. Silah o kadar öldürücüdür ki kimileri onun savaşı olanaksız kılacağına inanabilirler. Ne yazık…

Büyük emperyalist devletler arsında, son derce ilginç, bir silahlanma yarışı biçimi, 1914 savaşından önceki yıllarda Büyük Britanya ile Almanya’yı karşı karşıya getiren deniz rekabetidir. Britanya zırhlıları (dread noughts) sonunda, 30 deniz millik yüksek bir hızla 60 bin tonu hareket ettiren ve başlıca 16 topu iki bin librelik mermileri 20 milden öteye kesinlikle gönderebilen ucubeler olurlar. Buna, muhripleri, destroyerleri ve öbür tip yüzey gemilerini eklemek gerekir. Koşu gemilerin zırhı ve 1914 ten önce hazırlanan modern obüs ya da torpillerin girme gücü arasında bir yarışma biçimini alır. Ayrılma Savaşı sırasında bile kullanılan deniz mayınları, XX. yüzyılın başında geliştirildi. Mühendis Lau-beuf tarafından keşfedilen ilk gerçek savaş denizaltısı olan dört torpille donatılmış çift gövdeli “Nar-val” dan sonra (1899), büyük devletlerin hepsinin savaş arifesinde hazır torpillerle donanmış denizaltıları vardır.

Fleurus Savaşında yukarıda balonlar uçtuğuna ve 1793’ten 1798’e kadar cumhuriyetin bir baloncular birliği olduğuna göre hava silahı kapitalizmin iktidara gelmesi kadar eskidir. Hemen serbest balonlara, daha sonra da 1852’de Henri Giffard’ın balonu gibi yönetilebilir balonlara yönelinmişti. Rus Tsialkowski bir yönetilebilir balonu metalik bir çerçeve ile donatmış, Alman Ferdinand von Zeppelin ise 1900’de bunlardan birini denemişti. Bu yönetilebilir balon 1914’e kadar askeri amaçlarla geliştirilecekti. Ama bu en ağır amaç içinde, hava, daha fazla vaatlerle dolu görünüyordu. İlk modern uçak, Rus Mojaiski’nin 1881’de bir bröve almasını sağlayan uçaktı. Sonra Alman Otto Lilienthal, Fransız Clement Ader (1897), İngiliz Wright Kardeşler (1900) geldiler. 1903’ten 1908’e kadar motorlar, 1906 dan 1912’ye kadar pervaneler geliştirildi. Öyle ki savaş patladığı zaman uçaklar; keşif, bombardıman ve savaş görevleri için hazırdı.

Silahlanma yarışı kapitalist devletlerin silah fabrikalarına seslenir ama bu yarışta özel kapitalizm üstün bir yer tutar. Emperyalizmin bu başlangıç dönemindeki silah üreticisi büyük şirketler Almanya’da Krupp, Büyük Britanya’da Vickers-Armstrong (bu Maxim Mitralyözünü üretir), Fransa’da Schneider-Le Creusot, Avusturya Bohemya’sında Skoda, Rusya’da Putiloff adlarını taşırlar. Bunların silah yapıcılıkları, başta demir-çelik alanındaki genel endüstriyel etkinliklerinin uzantısıdır. Örneğin Krupp, Londra’da, Crystal Palace’da iki çeyrek tonluk çelik silindir sundu ki bunda onun dev toplarından birinin ilk örneği görülebilir. Silahlar, insanların gündelik kullanımlar için fazla pahalı buldukları yöntemlerden bile yararlanırlar. Büyük şirketler silahlanma yarışında her yerde önemli bir rol oynarlar. Jaures 1909 Millet Meclisinde “ sonunda yok etmeye varan bir tröst; modern kapitalizmin son buluşu budur” diye haykırır.

Bunları üretenler büyük kapitalist şirketlerdir, ama silahların paralarını emperyalist devletler öder.

Birinci Dünya Savaşı dünya için son derece pahalı bir emperyalizmler sarsıntısı oldu. Sivil kurbanlar bir yana, milyonlarca insan savaş alanlarında öldü. Ele aldığımız alanda, bu yoğun bir çalışma dönemi oldu. Kapitalist girişimler hızla silah üretiyorlardı ve bu konudaki araştırmalar büyük ölçüde hızlanmıştı. Fransızlarla İngilizlerin ağır topçuluk alanında Almanlarla, Avusturyalıları yakalamaları için 1916 yılını beklemek gerekti. Her çapta obüsler, Alman Minenwerfer’leri ve Fransız küçük siper topları, yeraltı mayınları, el bombaları ve alev savarlar cepheyi cehenneme çeviriyorlardı. İngiliz, Fransız ve Alman otomobil endüstrileri 1917’den itibaren kullanılan, en tanınmışı ünlü Billancourt firmasının, batı cephesindeki Renault tankı olan toplar ve mitralyözlerle donatılmış tanklar üretmeye başladılar. Kimya endüstrisi klor, fosgen, siyanür hidrik asit, iperit gazı (1917’de Ypres yakınlarında bir günde 30 bin kişi öldürmüştür), levizit gibi gazları savaşa sokarak yeni bir Pazar buldu. Savaş boyunca kullanılan 120 bin ton zehirli kimyasal maddeler 100 bini batı cephesinde olmak

Page 77: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

üzere 300 bin kişiyi kurban etti. Zepplin yönlendirilir balonları Paris ve Londra’yı bombalarken iki kamptaki uçak yapımcıları avcı ve bombardıman uçakları (2500 librelik bombalarla donatılan İngiliz Vickers Vimy’si gibi) hazırlıyorlardı. Denizaltı savaşı başka yenilik oldu. Alman U-boot’ları 11 milyon tonluk müttefik ge-mileri batırdılar ve bu tahribatlarla denizcilik işliklerine gelecekte iş hazırladılar.

Savaşın bütün ülkelerde güçlendirilen, Fransa’da silahlanma bakanı Albert Thomas’ın temsil ettiği bir devlet denetimine karşın, bu yalnız onun silah üstencileri bakımından değil, amaçları ve sonuçları bakımından da kapitalist bir savaştı. Bu savaş geniş ölçüde ekonomik abluka silahını kullandı. Silahlanma yarışı yanında emperyalist devletlerce gelecekteki ortaklarına silah da verilmişti (örneğin; Almanya Türkiye’ye, Büyük Britanya Japonya’ ya). Bunlar savaş içinde yani savaşçılara (İtalya) ve sömürge birliklerinin Alman topraklarını ele geçirmelerine olanak vermek için olduğu gibi (Kamerun, Tanganika), Türkler’e karşı savaşan Araplara da yöneldiler. Silah ticareti, ekonomik ve ideolojik nedenlerle, kapitalizmin bütün yaşamında güçlü anlarla birlikte yürüdü (devrim ve imparatorluk dönemi savaşları, Ayrılma savaşı, 1. Dünya Savaşı). Silah üretimi gibi bu da savaşın ortak besleyicisidir.

YENİ SİLAHLANMA YARIŞI VE İKİNCİ DÜNYA SAVAŞISavaş sonunda, Batılı emperyalizmler hem galiptiler hem de Rus Devrimi ile onu izleyen devrimler (Al-

manya, Macaristan) bakımından durumları tartışmalıydı. Sovyetlere karşı müttefiklerin müdahalesi, genelde utanmadan sessizlikle geçiştirilse de, kimyasal silahlar dahil, büyük savaşta hizmet eden silahlar kullanır. Versailles Antlaşması ile uzantıları zorla yenilen devletlere silahsızlanmayı kabul ettirir. Galipler bunların yurtlarına birliklerini göndermiş ve ilk anda askeri harcamalarını kısmışlardır. Ama insan, Stockholm’deki İnternational Peace Reseach İnsttitute’ün (SIPRI) bir tarih araştırmasında, 1925 yılı dünya askeri harcamalarının, 1. Dünya Savaşından önceki silahlanma yarışının doruğu olan 1913 yılı harcamalarından daha yüksek olduğunu görünce şaşırır. Bu harcamaların, artık kapitalist olmayan bir devletin, kendini kuşatılmış gördüğünden savunması için para harcayan SSCB’nin harcamalarını da içerdiği doğrudur. (Ama 1913 rakamı da Rusya’yı içermekteydi.).Bu verilerin hem işleyiş (askerlerin bakımı) hem donatım harcamalarını bir araya getirdiği de doğrudur. Son olarak bu sonuncunun pahalı yapımcılarına git gide daha çok kazandıran silahlardan olduğu da doğrudur.

İki savaş arasında havanların bel ölçüsü ve menzilleri arttı (ölçüler 82 mm’den 120 mm’ye, menzil 4 km’ ye çıktı). Almanya 88’lik, Birleşik Devletler ise 90’lık toplarla donanır. İkiside 2. Dünya Savaşının silahları olacaklardır. Gelecek savaşların kuramcıları, yoğun bir tank ve uçak kullnımını düşünürler. Bu durum bu silahların gelişmesini gerektirmekteydi. Ama tanklar; İngiliz Bren’i gibi, genellikle küçük ve zayıf zırhlı kalır. Uçaklar ise; Nazi Almanyası 1935’te Luftwaffe ile donanıncaya kadar oldukça yavaş gelişme gösterir. Deniz kuvvetleri konusunda çatışan emperyalist ülkeler arasında görüşmeler, 1922’de Washington konferansında, Büyük Britanya ve Birleşik Devletler için 525 bin, Ja-ponya için 315 bin, Fransa ve İtalya için de 175 bine kadar olmak üzere muhriplerde ve zırhlılarda bir tonaj sınırlamasına yol açtı. Bunda genel bir silahsızlanmanın girizgahını görenler yanıldıklarını kabul etmek zorunda kaldılar. 1920-1921 ekonomik bunalımını, yirmili yıllarda kapitalist ülkelerin mali ve parasal sıkıntılarına karşın, oldukça çabuk bir canlanma izlediği halde, 1929 bunalımı, kapitalizmin kendisini temelden sarstı. 1933 Ocağında Hitler’in iktidarı ele geçirmesi, 1935’te askerlik hizmetinin yeniden getirilmesi, 1936’da Reneya’nın eski durumuna sokulması ve Göring’in dört yıllık planında silahlanmaya ayrılan üstün yerle, Almanya’yı aşırı ölçüde bir yeniden silahlanma yoluna sürükler. Hitler’i iktidara getirenler ve yeniden silahlanma-dan yararlananlar da zaten Krupp’lar, Thyssen’ler, Hugenberg’ler, Schacht’lar, yani Alman kapitalizmidir. İspanya Savaşı (1936-1939) silahlanma için özellikle tank ve uçak konusunda deneme tezgahı olur. Uzakdoğu’da Japon militarizmi Avrupa’da Nazizm ile aynı rolü oynar ve 1937’de Çin’i istila eder. Silahlanma yarışı her yerde yeniden açılır ve 1933’ten 1938’e kadar dünya askeri harcamaları üç kat artar. Almanya, 10’u Panzerdivisionen olmak üzere 136 tümen ve 2700 savaş uçağı sıralar. Buna karşı müttefiklerin eşit sayıda tümeni ama yalnız 1330 uçağı vardır. Bu sırada Almanya’nın stratejik üstünlüğü savaşı kazanmasına ve Avrupa’yı hammadde, işçilik ve her zamankinden daha emperyalist bir Alman sermayesinin sermaye üstencisi haline getirmesine olanak verir. Almanya bakımından yazık ki Hitler, 1941 Haziranında SSCB’yi istila eder. Müttefiki Japonya ise Aralık ayında Pearl Harbor’ a saldırır. Amerikalıları İngilizler ve Sovyetlerle aynı kampta savaşa sokan bu olay 1945’te müttefiklere zaferi getirecektir.

Amerikan kapitalizmi daha o vakit dünyanın en güçlü kapitalizmidir ve 2. Dünya Savaşı içinde daha da güçlenecektir. Birleşik Devletler tüm müttefik dünyasının devasa silah fabrikası haline gelir. Boeing, Lockheed, Hughes, Mc Donnell, Raytheon, Martin, General Motors vb. gibi dev şirketler bundan çıkar sağlar. Tüfekle hafif makineli tüfek arası saldırı tüfeği Birleşik Devletlerde yapılır (ve 1944’ te Almanyada iyileştirilir). Bazuka (2,36 inç M9) icat edilir. 4,5 inçlik US füzeatarı aynı anda 24 füze fırlatabilir. M4 Sherman zırhlı arabaları

Page 78: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

1942’de özellikle Kuzey Afrikada (El Alameyn) hizmete sokuldu ve savaşın sonuna dek İngiliz ve Amerikan ordularının başlıca zırhlı aracı oldu. Bu araç Alman panzerlerine karşı koymak için, savaşın son aylarında ağır tank US M16 Pers-hing’le tamamlandı. Amerikan orduları araba jipten (aslında GP’nin söylenişidir: General Purpose yani; her işe yarar) paletli half-track’lara ve dev scraperlara kadar bir araç bolluğu içindeydiler.

2. Dünya Savaşı, deniz kuvvetleri alanında, uçak gemisi olanaklarını ortaya çıkardı. Denizaltı olanaklarını da güçlendirdi. Japon uçak gemileri 1941 Aralığında Pasifikten Pearl Harbor’a kadar Amerikan donanmasını hemen tamamen yok etti. Ama Birleşik Devletler endüstrisinin gücü, hemen öbür savaş gemileri ile adadan adaya Japonya’ya doğru ilerleyen anfibi kuvvetlerinin başlıca desteği olan çok hızlı uçak gemileri inşa etmeye elverir. Alman denizaltiları 1939’dan 1945’e kadar, 1. Dünya Savaşındakinden (11 milyon ton) daha çok, 14 milyon tondan fazla müttefik savaş gemisi batırdı. Bunlar arasında en azından 200 büyük savaş gemisi vardı. Amerikan denizaltları toplam 5 milyon ton tutan Japon gemilerini dibe gönderdiler ama bu tonaj Doğan Güneş İmparatorluğunun yetikliğinin çok daha büyük bir oranı oluşturuyordu. 1944 Haziran çıkarmasına gereken öğelerin ve uçaklarla yüzey gemileri ya da denizaltıların yerini belirlemeye olanak sağlayan radar (radio dedection and ranging) inşasına yalnız Britanya ve Amerikan sanayileri olanak verdi.

Havacılıkta savaş, başlangıcında Spitfire III avcı uçakları ile Miesserchmitt 109’ları karşı karşıya getirmiş, Fransa seferi Stukaları (Junkers 87) ortaya çıkarmıştı. Daha sonra öncelik Amerikan endüstrisine, ille de başta bin km. Menzilli B17’yi (uçan kale), sonra 45 tonu aşan B29’u (uçan büyükkale), hazırlayan Boeing’e geçti. Fosfor bombaları taşıyan birincilerin bir akını 1943 Temmuzunda, Hamburg’da 42 bin kişinin ölümüne yol açtı.Yine yan-gın bombalarıyla yapılan bir başkası ise 1945 Martında, Tokyo’da 185 bin kişiyi öldürdü. Her biri 20 bin ton TNT’ ye (20 kiloton)Denk güçte bombalarla, 1945 Ağustosunda Hiroşima ve Nagazaki atom bombardımanını yüklenenler B 29’lardır. Bunlar bir anda sırasıyla, daha sonraki ışın kurbanlarından başka, 72 bin ölü ve 40 bin yaralıya neden oldular. 2. Dünya Savaşının sonu nükleer çağın da başını işaretledi.

SOĞUK SAVAŞIN SİLAHLANMA YARIŞIMüttefikler yendiler ama yalnız Batılılar kapitalizm içinde birbirlerine minnettardırlar. Kızıl Ordusu

Avrupa’da kara savaşının asıl ağırlığına katlanan ve Batı Berlin’e kadar ilerleyen SSCB, onların gözüne zayıflatılması ve ortadan kaldırılması gerkecek yabancı bir cisim görünür. Birleşik Devletler atom tekeline sahiptir. Birleşik devletler 1949 Nisanında bağıtlanan Kuzey Atlantık Antlaşması ve bu antlaşmadan doğup “soğuk savaş” yıllarına egemen olacak örgütle (NATO) “Demir Perde” karşısında, Avrupalı kapitalist ülkeleri bir araya getirir. 1951’de ANZUS’u (Avustralya-Yeni Zelanda-Birleşik Devletler), 1954 Manila Paktından doğan SEATO’yu (South East Assian Treaty Organization) kurarak düzenini tamamlamaya çalışır. 1949’ta Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulması ve Kore Savaşı (1950-1953) SSCB’nin bir kuşatma isteği gibi algıladığı askeri amaçlı bu pakt hastalığını açıklar.

O zaman her iki kampta yeni bir silahlanma yarışı içine girilir. Dünya askeri harcamaları 1948’ ten itibaren sabit para olarak 1938 harcamalarını aştı. Kore savaşı bu harcamaları kamçılar. 1950’den 1953’e kadar gerçekten iki katına çıkar. 1954’ten itibaren biraz azalır ama yüksek bir düzeyde kalır. 60’lı yıllarda tırmanma yeniden başlar. Dünya askeri harcamaları 1960 ile 1970 arasında yılda %60, 1970-80 arasında ise %20 daha artar. Dünya 1975 yılında, askeri amaçlar için 1900 yılındaki dünya üretiminin tamamından daha yüksek kaynaklar ayırır. 70’li yılla-rın sonunda, dünyadaki araştırma ve geliştirme harcamalarının üçte biri savaş amacına yöneliktir. Bu işte yaklaşık 350 bini kapitalist ülkelerde olmak üzere 500 bin bilgin, araştırmacı ve mühendis çalışır.

Bu insanların çalışmaları çok hızlı bir ahenge ayarlı yeni silahlar verir. Kara alanında Birleşik Devletler otomobil endüstrisinden ağır askeri arabalar, Büyük Britanya ile Fransa ise daha çok, Fransa tarafından Cezayir savaşında (1954-1962), Portekizliler tarafından 1974’e kadar Afrikadaki sömürgelerinde ve Faslılarca 1976’dan itibaren Batı Sahrasında kullınılan her araziye uygun hafif arabalar istedi. Tanklara gelince, Birleşik Devletler M4 Sherman’den türeme çeşitler, Fransa ise AMX 30’u yarattı. Çok hızlı taşıtlara yerleştirilen 120 mm. Çaplı toplar yaygınlaştı. Birleşik Devletler 70’li yıllarda, 76 savaş uçağı taşıyan, Forrestal sınıfı, 78 bin tonluk yani bir tür uçak gemisi çıkardı. Bu uçaklar arasında, tepkili iki motorlu Amerikan avcı uçağı Grumman F14 Tomcat 1970’te servise girer. Bu aynı zamanda tepkili tek motorlu Dassault F1 (1996) ve kısa mesafede havalanan İngiliz taktik destek tepkili uçağı V STL Hawkwr-Siddeley Harrier dönemidir. Tepkili uçaklar ses üstü hızları geçer. Birleşik Devletler Stratejik Hava Komutanlığı Boeing tarafından nükleer bombalar taşıyabilen B 36 ve B 47 ağır bombaları 1965’ten 1973’e kadar Vietnam’da onca kurbana neden olacak B52 bombardıman uçakları ile donatılır.

Dünyayı nükleer silahlar çağına Birleşik Devletler soktu. Bu silahlar önce çekirdeğin parçalanması (atom bombası), sonra birleşme( hidrojenli ya da termonükleer bomba) konusunda çabucak rakip kampta karşılıklarını buldular (sonuncusu 1953’ten itibaren). Silahlanma yarışı içerisinde bile Birleşik Devletler ve

Page 79: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

SSCB arasında bir megatonaj yarışı vardı. Büyük Britanya atom silahını 1954’te, Fransa ise 1958’de edindi. İlerleme, silahların ağırlığını ve boyutunu azaltmaktan ibaretti. Özellikle, B47 gibi birçok stratejik bombardıman uçaklarının doğmuş ol-masına karşın, füzeler ağır basan bir yer işgal etti. NASA 1960’lı yıllarda, Alman V2’sinin ardıllarından Minuteman ya da Titan tipini geliştirdi. 5500 km’ye kadar uzun menzilli, karadan fırlatılan kıtalararası balistik füzelere (ICBM) önce denizaltılardan fırlatılan kıtlararsı başlıklı Polaris tipi (1960), sonra da kendi kendini programlayan on başlıklı Poseion tipi (1970) katıldı. Bu MIRV’lerin yaratılması ve silahların artan şaşmazlığı megatonaj yarışına son verdi. Bunlara orta menzilli (1100’den 2275 km’ye kadar) füzelerle Pershing II gibi arada olan (2275’den 5500 km’ye kadar) eklenir. Boeing’in ALCM’si gibi uçaklardan ya da denizaltılardan atılan devriye füzeleri 80’li yılların başında verimli oldu. 1974’te sevise sokulan Fransız Pluton’u gibi, hareketli taşıyıcılara yüklenen taktik nükleer silahlar çoğaldı.

Dünya askeri harcamalarındaki gelişmelerin gösterdiği gibi, kapitalist ve sosyalist ülkeler arasındaki soğuk savaş, silahlanma yarışına durmadan artan bir genişlik kazandırdı. 1945’ten 1975’e uzanan otuz şanlı yılı kapitalist kampa, daha sonra bu yolda kendisini izleyecek rakiplerinin karşısına çıkardığı hep daha özenli büyük silah kitlesine para yatırma olanağı verir. Silahlanma yarışını sürdürmenin Birleşik Devletler’deki yandaşları ara ara bunların sözde yetersizliklerini öne sürerler.

SOĞUK SAVAŞIN SONU VE SINAİ-ASKERİ KOMPLEKSLERİN KORUNMASI

Soğuk savaş döneminde silahlanma yarışı kapitalizmin gelişiminde yeni bir evre açtı. Başkan Dwight D. Eiesenhower, 1954’te; “askeri-sınai kompleks” den söz ettiği zaman bunda yanılmadı. Mali sermaye ile büyük askeri yapıların sıkı sıkıya kenetlenmesi XX. Yüzyılın ikinci yarısının emperyalizmini niteler. Kapitalist rejime bağlı merkezileşme ve bütünleşme eğilimi gösteren aynı şirket adları ona egemendir. Örneğin Birleşik Devletler’ de, kendisi de bir birleşmeden doğan Mc Donnell Douglas, havacılık, elektronik ve füzeler üzerinde çalışır. General Dinamics’in de aynı dallardan başka, askeri taşıtlar ve füzeler dalları vardır. General Motors kuşkusuz her türlü kara silahları üretir ama çalışmalarını füzelere, elektroniğe ve uçaklara da yayar. Şu son yıllarda, soğuk savaşın so-na ermesine karşın, bu merkezileşme hızlandı. 1990 ile 1995 arasında Northrop ile Grumman uçak ve elektronik üretimlerini birleştirdi. 1995’te Martin Marietta füzeleri üreticisi, dev bir uçak ve füze grubu oluşturmak üzere Lockhed tarafından yutuldu. Ama Lockhed Martin bu kadar güzel yolda durmadı ve 1996’da Loral’ın tüm askeri etkinliklerini eline geçirdi. Yine bu 1996 yılında. Boeing, sektörde yönetici rolü oynamak amacıyla Mc Donnell Dougles’ı ve Rockwell’in havacılık ve uzay etkinliklerini satın aldı. Raytheon, Texas Instruments’in radar ve füze, Chrysler’in askeri elektronik etkinliklerini içine aldı. Merkezileşme hareketi devam etmeye yazgılıdır.

Amerikan şirketlerinin hızla gelişmesi genel olarak düşük boyutlu Avrupalı rakiplarini endişelendirmektedir. Birleşik Devletlerin, NATO çerçevesi içinde, soğuk savaş yılları boyunca, Avrupalı ortaklarına (Federeal Almanya, Hollanda, Belçika, İtalya,İspanya, Portekiz) bir çok silah verdiği doğ-rudur. Bu ortaklar oradan, önce lisansla üretime geçtiler, sonra silah endüstrilerinin ulusal bazı temellerini oluşturdular. Messerchmitt, Daimler, MTU’ya da Rheinmetall (Röchling grubu) gibi firmalarla, anka kuşu gibi Nazi öncelinin küllerinden gerçek bir Batı-Alman askeri-sınai kompleksi yeniden doğdu. Bununla birlikte, özellikle bu sonuncu da olmak üzere, Alman firmalarında Amerikan çıkarları mevcuttur. Büyük Britanya, imalat sanayisinin çökmesine karşın, British Aerospace, GEC, Lucas Industries, Rolls Royce, Vsel, Hunting gibi firmalardan çıkan yüksek düzeyde bir askeri üretimi (örneğin havacılık üretiminin %50’si bu niteliktedir) korudu. Fransa’da Gaulle’cü kararlılığın yansıması olan ba-ğımsız askeri üretim politikasını, Thomson, DCN, Dassault, Aerospatiale, GIAT, Matra firmalarından yararlanarak sürdürdü. Merkezileşmeler ulusal çerçevede meydana geldi. 1990’da Daimler Benz ile Messerchmitt’in birleşmesi, Krupp Maschinenbau ile Rheinmetall’in yeniden bir araya gelmesi, Ferranti ile Plessey’in GEC tarafından yutulması, Dassault’un duraksamalarına karşın bugünlerde Aerospatiale ile onu yakınlaştırma arzusu.

Ama bu merkezileşmeler gitgide çeşitli Avrupa ülkelerinin şirketlerini işin içine karıştırmaktadır. Siemens, GEC ile birlikte Plessey’in kalıntılarını paylaşmakta, Thomson Hollanda’nın büyük askeri elektronik uzmanı HSA’yı satın almakta, özellikle Fransız endüstrisince yutulan Belçika silah endüstrisi yok olmaktadır. Matra ile British Aerospace, 1996’da, füze üretiminde Rayton Hughes’in he-men ardından gelen, ortak Matra Bae Dynamics şirketini kurarlar. Avrupa dışı firmalar da bu harekete katılır. Kanadalı Bombardier şirketi, Kuzey İrlanda’nın en büyük silah firması olan Short’u ve Belçika’nın Bruge zırhlı fabrikasını, Amerikanın United Tecnologies’i İngiliz Westland’ın sermayesinin %40’ını alır. Avrupa Birliği, Avrupa Silah Ajansı’nın kurulmasıyla, Birleşik Devletlerinkileri ile karşılaştırılabilir boyutta girişimlerle donanmaya göz diker. Zaten 1976’dan beri bir Bağımsız Avrupa Programı Grubu (GEIP) vardır. Yine de özellikle Britanyali silah

Page 80: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

endüstrilerinin ve yine Almanların Atlantik ötesi ile güçlü bağları vardır ve Avrupa devletlerinin uçak siparişleri genellikle Birleşik Devletler’e verilir. Emperyalizmin sonsuz çelişkileri.

Avrupalıları Birleşik Devletlerle karşı karşıya getiren bu çelişkiler arasında, Batı Avrupa Birliği ile ilgili çelişki değildir. Müteveffa Avrupa Savunma Birliği’nin yerine 1954 Paris antlaşmaları ile kurulan bu UEO, 1991 Maasricht Antlaşmasında, Amerikan yönetimi altında “Atlantik İTTİFAKININ Avrupa ayağı” sayılır. Maatricht metninin o çok keyifli cambazlıkarı da buradan kaynaklanır. Ameri-kan emperyalizmine boyun eğme ya da onunla yüzleşme pahasına kapitalist devletlerin yeterli bir askeri bağımsızlığı koruma arzusundan hangisi üstün gelecektir

Neoliberalizm dalgası silah endüstrisinin de üzerinde geçti. İngilterede sanayi kapitalizminin doğuşundan çok önce kurulmuş silah fabrikaları olan Royal Ordnance Factories, böylece, Bn. Thatcher tarafından 1988’de özelleştirildi. Bu bakımdan, Silahlanma Genel Yönetimi (DCN) ve Atom Enerjisi Komiserliği’in (CEA) Fransa’da devlete bağlı bulunması neoliberallerin gözünde gerçek bir sapkınlıktır. Hem de mümkün olduğu kadar çabuk özelleştirilerek son verilmesi gereken bir sapkınlık. Sendika-larca silah fabrikalarının savunulması bunu engellemektedir. Asıl sorun, gerçek gereksinmelere göre aşırı boyutlanmış bir silah endüstrisinin sivil üretimlere dönüştürülmesi ve etkinliklerinin çeşitlendirilmesidir.

1990 ve 1995’te Silah Üreten En Büyük Yirmi Beş Batılı Şirket(milyon dolar olarak silah satışları)

1990 19951. Mc Donnell Dougless (ABD) 9020 Lockheed Martin (ABD ) 38002. General Dynamics (ABD) 8300 Mc Donnell Dougless (ABD) 96203. British Aerospace (BB) 7520 British Aerospace (BB) 67204. Lockheed (ABD ) 7500 Loral (ABD) 65005. General Motors (ABD ) 7380 General Motors (ABD ) 62506. General Elektric (ABD ) 6450 Northrop Grumman (ABD) 57007. Raython (ABD ) 5500 Thomson (Fr ) 46308. Thomson (Fr ) 5250 Boeing ( ABD ) 42009. Boeing ( ABD ) 5100 GEC (BB ) 410010. Northrop ( ABD ) 4700 Raython (ABD ) 396011. Martin Marietta ( ABD ) 4600 United Tecnologies (ABD ) 365012. GEC (BB ) 4280 Daimler Benz ( DM) 335013. United Tecnologies (ABD ) 4100 Drection des Contruction navales (Fr. ) 328014. Rockwell International (ABD ) 4100 Litton Industries (ABD) 303015. Daimler Benz ( DM) 4020 General Dynamics (ABD) 293016. Drection des Contruction navales (Fr. ) 3830 TRW ( ABD ) 280017. Mitsubishi (JAP.) 3040 IRI (İt.) 262018. Litton Industries (ABD) 3000 Westinghose (ABD ) 260019. TRW ( ABD ) 3000 Aerospatiale (Fr. ) 255020. Grumman (ABD ) 2900 Mitsubishi (JAP.) 243021. Aerospatiale (Fr. ) 2860 Rockwell (ABD ) 243022. IRI (İt.) 2670 Rolls Roys (BB ) 205023. Westinghose (ABD ) 2330 Alcatel Alshtom (Fr. ) 2000 24. Dassault Aviation (Fr. ) 2260 Commissariat al’Energie atomiqe (Fr.) 174025. Texas Instruments (ABD) 2120 Texas Instruments (ABD) 1740

Soğuk savaş, 1984’te, Başkan Reagen tarafından ortaya atılan ve silahlanmanın büyük çıkar çevrelerinin geniş bir pay bekledikleri uzayda füzelere karşı üsler kurulması tasarısı demek olan, Stratejik Savunma Girişimi (IDS) ile doruğuna ulaştı. Bu çevreler bundan birçok yararlar çıkardılar, ama bu tasarı hiç geçekleşmedi. Avrupa ülkelerini kapsayan benzeri bir tasarı bugün tartışılmakatadır. Ama burada da çelişkiler eksik değildir. Kamuoyunun baskıları antibalistik füze sistemleri ve Birleşik Devletler ile SSCB arasındaki denizaltı füzelerinin sayısı (Mayıs 1972 tarihli SALT 1 antlaşmaları) ile stratejik saldırı silahları(Haziran 1979 tarihli SALT 2) konusunda silahlanmalara birtakım sınırlamalar getirmiştir. Avrupa’da ara menzilli füzelerle ilgili ilk silahsızlanma anlaşması 1987 Aralık ayında Washington’da imzalanırken iki devleti bir araya getiren bir takım görüşmeler (START) sürmekteydi. İlk START antlaşması 1991 Temmuzunda Londra’da ilan edilmişti ki

Page 81: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Moskova’daki Ağustos olayları Aralık ayında Sovyetler Birliği’nin dağılmasına ve soğuk savaşın son bulmasına yol açtı.

Kapitalizmin rakibine dayattığı silahlanma yarışı onu büyük ekonomik sıkıntılara soktu ve tek nedeni bu olmasa bile, onun düşüşünü hazırladı. Doğu-Batı gerilimi yok olduğundan, insanlar kendi kendilerine, büyük silah birikimi ile bunlara ayrılan harcamaların, halkların “barıştan pay” almalarına izin vererek, gitgide ortadan kalkıp kalkamayacağını sorabiliyorlardı. Kapitalizmi iyi bilmemekti bu. 1991’ de Varşova Antlaşması feshedildi ise de NATO varlığını ve Doğu Avrupa’ya doğru yayılmasını sürdürdü. Dünya askeri harcamaları 1989’da cari 1 trilyon dolarlık mutlak rekora ulaştıktan sonra, 1990 dan itibaren azalmaya başladı ve 1996’da aşağı yukarı 700 milyar dolarlık düzeyine oturdu.

NATO’nun askeri harcamaları (Fransa dahil), 1989 ile 1996 arasında %31 azaldı, ama yine devasa büyüklüktedir. Bu iki tarih arasında Birleşik Devletler’in askeri araştırma ve geliştirme harcamaları %25, Almanyanınki %21, Frasanınki %19, Büyük Britanyanınki ise %15 azaldı.

Birleşik Devletlerle Rusya arasında 1991’de imzalanan ve her birinin sahip olduğu stratejik nükleer başlık sayısını altı bin ile sınırlayan START 1 antlaşması 1994’te yürürlüğe girmiştir. Aynı devletlerce 1993’te imzalanan START 2 Antlaşması bu başlıkların sayısını her ülke için 1 Ocak 2003 tarihine kadar, 3000-3500’e düşürmeyi öngörür. Bunlar, görüşme onaylama güçlüklerine karşın, her ikisi de kapitalizmle övünen iki devlet arasında nükleer silahları sınırlayan antlaşmalardır. Ama, hele de bunlara bu silahların öbür resmi sahiplari (Fransa, Büyük Britanya, Çin) ya da yarı resmi sahipleri (İsrail, Pakistan) eklenirse, şu XX. Yüzyılın sonunda, gezegenin tamamını yok etmek için yeterince nükleer silah hala varlığını sürdürmektedir.

Bundan başka çeşitli uluslar arası antlaşmalar yapıldı. Ocak 1993’te Paris’te, kimyasal silahları yasaklayan sözleşme imzalandı. Nükleer silahların artmasını önleyen antlaşma (TNP), Ocak 1995’te süresiz olarak uzatıldı ve nükleer denemelerin tamamen yasaklanması antlaşması (STBT) 1996 Eylülünde kabul edildi. Bu antlaşmaların, barışçıların sadece onaylayacakları silahlanma yolunda arzu edilen bir takım önlemleri almak ve nükleer silahlara sahip olan kapitalist devletlerce, bunlardan yoksun olan 3. Dünya Ülkelerine bu devletler TNP’nin VI. Maddesini (bu madde uyarınca nükleer silahsızlanmaya yönelmeleri gerekeceğinden) uygulamadıkları halde, zorla kabul etti-rilen sınırlamalar oluşturmak gibi ikili bir özelliği vardır. Ayarıca, yedi kapitalist ülke (G7), başka ülkelerin stratejik füzelerle donanmalarına elveren teknolojilere ulaşmalarını engellemek üzere, 1987’de Füze Teknolojisini Denetleme Rejimi’ni (MTCR) kurarak aralarında anlaştılar. (Bugün MTCR’ye 25 devlet üyedir). Güney ülkeleri, Hindistan ile Pakistan’ın süresi sınırsız uzatılan TNP’yi imzalamamalarına yol açan bu ayrımcılıkları hissetmektedirler. Ocak-Şubat 1991’deki Körfez Savaşı ve Irak’a dayatılan, 1998 Şubat’ında az daha yeni bir silahlı çatışma çıkaran denetiam önlemleri, dünyanın geri kalanının büyük emperyalistlere boyun eğmesini isteyen aynı anlayıştan kaynaklanmaktadır. Başkan Clinthon’un zaman zaman hatırlattığı gibi, Birleşik Devletler’de ve Fransa’da, XXI. Yüzyıl için daha incelikli nükleer silahlara öykünerek araştırma alanında sürmektedir. Küreselleşme döne-minde emperyalizmler halklara karşı aralarında anlaşmayı sürdürecekler midir yoksa çelişkileri hem halkların mücadelesini kolaylaştırır, hem de savaş tehlikesini artırırken, birbirlerine karşıtlıklarımı baskın çıkacaktır?

KAPİTALİZM VE SİLAH TİCARETİ

Kapitalist rejimde silahlarda metadırlar ama öbür metalar gibi değiller. Gerçekten, başka herhangi bir meta az çok geniş bir tüketici kitlesini içeren bir Pazar gerektirir. Silah üretiticilerinin ise ancak bir tek müşterisi vardır. DEVLET!!! Devletin ya da özel girişimcilerin (gitgide durum budur) silah fabrikalarından ne çıkarsa çıksın, bunların alıcıları, en başta, ülkenin silahlı kuvvetleridir. Geniş bir pazarda müşteri bulmak için çırpınmak yerine, üreticilerle sıkı bir ortaklığı sürdüren bu silahlı kuvvetleri ikna etmek yeterlidir ( Askeri sınai kompleks teriminin anlamı tamamen budur.). Elbette, burada da firmalar arasında ( örneğin Birleşik Devletlerde çeşitli füze modelleri arasında) rekabet olabilir. Ama silahlı kuvvetler kabul eder etmez mal satılmıştır. Dahası, devletle yapılmış sözleşme, örneğin yapım sırasındaki iyileştirmeler için fiyat artışlarına uğrayabilir. Deneyimler bunun çok sık yapıldığını gösterir. Silah bu bakımdan da eşsiz bir metadır.

Bu ulusal kullanıma, bir devletçe başka bir devlete, müttefiki olduğu ya da sadece ticaret bilançosu dengesini kolaylaştırdığı için yapılan dış silah satışlarını eklemek gerekir. Silah üreticisi bütün kapitalist devletler bunları satarlar. Silah ihracatı yine de çeşitli denetim tarzları ile izne bağlanmıştır. Almanya’da, Bundestag’ın izni gerekir. Fransa’da bu izin bu güne dek bakanlıklarası savaş gereçleri ihracatını inceleme komisyonun tavsiyesi üzerine hükümet tarafından verilmektedir ve parlementonun sonradan denetimi daha çok kuramsaldır. Büyük Britanya’da Silah Satış Bakanlığı her şeyi üstüne alır ve “Head of Defence Sales” genellikle büyük bir kapitalist silah grubunun yöneticisidir.

Page 82: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Bir devletin, bir ülkeye, örneğin; bir ambargoya tabi olduğu için, belli bir türden ya da her türden silah satmayı reddettiği olur. Bu durumda, sözde bir ülkeye satılan silahların, az çok uzun gezilerden sonra bir ikinci ya da üçüncü ülkede bulunması seyrek rastlanılan bir olay değildir. Bu yasadışı dolaplar çoğu zaman devleti kandıran şu ya da bu sanayi grubunu suçlayan “davalar” la sonuçlanır.(İrangate skandalı böyledi). En önemlileri Londra’da Interarms, Düsseldorf’ta AGWAH, Toronto’da Levy Industries, Montreal’de Firearms, yine Londra’da Copswel ve Harrison olan bir takım kapitalist şirketler kendilerini yasal olarak silah ticaretine verirler. Buna fazla tutumlu olmayan ülkelerin askeri fazlalıklarından nasiplenen ve yöntemleri olmayan ülkelerin, yöntemleri kapitalist ülklerlerdeki ticaretin alışılmış tarzından çok, cinayet dahil, gangsterliğe benzeyen bazı yuvalar tarafından çok daha gizli olarak gerçekleştirilen yasadışı kaçakçılığı da eklemek gerekir.

Ama genel olarak silah ticareti, ölüm işi olarak ahlak ve kilise yetkilileri ile bizzat kapitalist devletlerin içindeki politikacıların en ateşli eleştirilerine yol açar. Silah ticaretini savunanlar modern silahların tek bir ülke için yapılmasının fazla pahalı olduğunu söyleyerek onu aklamaya çalışırlar. Gösterdikleri kanıt, ulusal savunmaya “uzun diziler”in gerekli bulunduğu, bu yüzden de mümkün olduğu kadar çok silahı dışarıya satmanın ulusal savunmanın yararına olduğudur. Ama bu satışlar yerel çatışmaları kolaylaştırır. Özellikle üçüncü dünya ülklerine pahalıya mal olur. Onların borçlarını ve uluslararası güvensizliği arttırırlar. Ama kapitalist ülkler silahlarını güneye satmaktan kendilerini mahrum etmezler. Yıllardan beri satışlarının ortak özü budur.

Silah ticareti kapitalist rejimin yaşamı boyunca onunla birlikte oldu. Daha XVIII.yüzyılın sonunda, Beaumarchais, Amerikalı ayaklanmalarına silah sağlıyordu. Devrim Avrupalı müttefiklerine, İngilizler ise kıtadaki krallıklara silah gönderiyordu. Avrupalı üreticiler tarafından XVIII. yüzyılda, hele Amerikan Ayrılma Savaşı boyunca silah satılır. Sömürge devletleri bazen, yarıştıkları ülklerin düşmanlarına, onları karşı karşıya getiren rekabet çerçevesinde silah sağlarlar. Kapitalist devletler Balkan Savaşlarına katılan ülklere ya da gelecekteki 1914-1918 savaşının müttefiklerine (bunlar bazen aynı ülkelerdir) silah verirler. 1920 ve 1930 yılları “top satıcılarının” büyük dönemi-dir. Aslında Bolivya ve Paraguay topraklarını sömürmek için kapitalist petrolcülerin çıkar savaşları olan, Boivya ile Paraguay arasında 1928-1929 ve 1932-1935 tarihlerindeki iki Chaco Savaşı bu satıcıların her iki kampa geniş ölçüde silah sağlamalarına fırsat verir. Savaşlar bu yüzden son derece kanlıdır. Bu “top satıcılarının” rolü o kadar büyüktür ki, Senatör George Norris tarafından 1934’te Amerikan cephane yapımcılarının rolü hakkında General P. N’ye ile birlikte soruşturma yapmak üzere özel bir komite kuruldu. Öte yandan Fortune dergisinin ünlü özel sayısı “Arms and the Men” (silahlar ve insanlar) ve silahlar konusunda dünyanın en büyük kapitalist ülkesinde seçilmiş olan, bu Kara Kitapta aktarılmayı gerçekten hak eden bir başlık taşıyan Merchants of Death, Iron, Blood and Pro-fits (ölüm, demir, kan ve kar tüccarları) kitabı yayımlanıyordu.

Soğuk savaş, her iki kamp yönünden de silah ticaretine görülmemiş bir hız kazandırdı. Amerikalılar doğunun temsil ettiği tehlike ile ilgili “containment” politikaları çerçevesinde Batı Avrupa ülkelerine silah verdi. 1950’den 1953’e kadar süren Kore Savaşında, dünyanın her tarafına “askeri yardım” adıyla bol bol silah göndererek, müttefiklerine silah sağladı. Öte yandan, diğer kapitalist devletler kendi sömürge savaşlarında ( Endonezya, Vietnam, Malezya, Kenya, Cezayir) kendi silahlarını kullanmakla kalmayıp, bunları başka devletlerin savaşları için de veriyorlardı. Portekiz, 1961’den 1974’e kadar Angola, Gine-Bissau ve Mozambik’te savaşı Fransız savaş gereçleriyle yürüttü. Vietnem’da Amerikan savaşı, 1975’e kadar, Güney Vietnam ile sınırdaşı ülkelere bol bol silah akışına yol açtı. 1961’den 1975e Birleşik Devletler’in silah ihracatı, Vietnam savaşından sonra, soğuk savaşın kızışmasının etkisiyle, 1978’ deki olağanüstü çıkışla (1961’dekinin 13 katı) birlikte hızla yükselmeye devam etti.

Kapitalist ülkelerin silah ihracatı, bütün dünyanınkiler gibi, 70’li yılların sonunda hafifçe geriledikten sonra, 1982’den 1984’e kadar ve 1987’de doruklara varmak üzere yeniden artmaya başladı. 80’li yıllar yalnız Birleşik Devletlerin silah ticaretinin yüksek düzeyinin korunmasıyla değil, aynı zamanda, tutarı bazen Amerikan satışlarının %40’ını aşan hatta Güney ülkeleri yönünden %70’ine ulaşan Fransa’nın silah satışlarının olağanüstü fırlama-sıyla belirlendi. Bu durum Fransa’yı kişi başına silah ihracatında dünya birincisi yapıyordu. Alıcılar geniş ölçüde Ortadoğu’da bulunuyorlardı. O kadar ki; Körfez Savaşı sırasında, 1991 yılı başında, Fransız kamuoyu Fransız askerlerinin daha önceki yıllarda Irak’a verilen Fransız silahlarıyla öldürüleceğinden korkabilirdi. 1988’den itibaren görülen uluslararası yu-muşama, kapitalist silah ticaretinin, soğuk savaşın son yıllarında rakibinin çöküşü gibi, ol-dukça çabuk çöküşünü çok iyi açıklar.

Soğuk savaşın sona ermesi ancak silah ticaretinde belli bir azalmayla belirlendi. Körfez Savaşı hem Ortadoğu’ ya yeni silah satışları hem de silah ticaretini “ahlaki gösterme” arzusu ile açıklandı. Bu durum konvansiyonel silahlar konusunda bir Birleşmiş Milletler Sicili’nin kurulmasına yol açtı (1991). Ama bütün devletler buna katkıda bulunmadıkları için bu sicil çok eksiktir. Avrupa Konseyi 1991 ve 1992’de Lüxsemburg toplantılarında silah aktarımları konusunda bir davranış yasası kabul etti. Öte yandan, 1997’de Nobel Barış

Page 83: alonot.com€¦  · Web viewSİYON LİDERLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ: Tatbikatıyla dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçirilen en mühim gizli planlarını

Ödülü sahipleri tarafından bir “uluslararsı davranış yasası” sunuldu. Küreselleşme ve neoliberalizm döneminde bu ahlakileştirme girişimleri, bu önerilerin sahiplerinin iyi niyeti ne olursa olsun, belli bir kuşkuculukla karşılaşabilir. Kapitalizm, eğer geniş bir kamuoyu baskısı ile karşılaşmazsa, silah satışının kendisi için karlı olacağı her yerde ve zamanda silah satmaya devam edecktir.

Kapitalist ülkelerin satışları 1996’da hala 1991’dekinin % 92’siydi. Rusya ile üç büyük Batı Avrupa Ülkesinin (Fransa, Almanya, Birleşik Krallık) izlediği Birleşik Devletler açık farkla başta gelir. Almanya’nın silah ticareti bu son yıllarda DAC ordusu gereçlerinin FAC tarafından dünyanın çeşitli ülkelerine satılması nedeniyle şişkinleşti. Birleşik Krallık zaman zaman Fransa’yı geçmeyi başardı. Körfez Savaşını, Ortadoğu’dan gelen siparişlerde bir şişkinlik izledi. Avrupa’da konvansiyonel ordu güçleri hakkındaki 1990 antlaşmasından sonra (CFE), en çok gelişmiş ülkeler, en az özenli askeri gereçlerini orta karar ülkelere bıraktıklarından bu ülkeler ise kendi demode gereçlerini Üçüncü Dünya Ülkelerine gönderdiklerinden “çağlayan halinde” satışlarla karşılaşıldı. Bugün kendilerini dizginsiz bir rekabete kaptıran kapitalist ülkelerin satışlarının başlıca alıcısı artık Ortadoğu değil (ortadoğu bu satışların yine de yaklaşık dötte birini almaktadır), Asya’dır (Asya silahların yarısını alır). Bu silahlar hangi çatışmalarda hüküm yürütecektir? Hindistan, Pakistan, Çin denizi,Kore gibi tutuşmaya elverişli bölgeler bu kıtada eksik değildir.

Fransız silah sanayicileri, ihracatın 1996’da Fransa’yı dünyada üçüncü sıraya yerleştiren yeniden yükselişine karşın, silah ticaretinin bugünkü evriminden endişelenmektedirler. Tayvan’a, 1996’da Das-sault-Aviation tarafından altmış Mirage 2000-5 ile DCN tarafından, Kıta Çini’nin her türlü engellemesinden kaçınmak amacıyla ön düzenlemeyle, 1998 Ocağında çok gizli olarak gerçekleştirilen 6 La Fayette fırkateyni teslimi en önemli teslimler arasında yer alır. Olası bir çatışma bölgesinin silahlanması böylece pekiştirilmiştir. Bir başka çatışma bölgesi gitgide Hindistan alt kıtasında belirmektedir. Pakistan, Dassault’nun kırk Mirage 3, üç Atlantıque 1 uçağı satışı ve özellikle Deniz kuvvetleri yapım yönetiminin üç Agusta denizaltısı vermesiyle modernizasyonunu sağlama bağla-dı. Bu sonuncu sözleşme birtakım “karşılıklar” sorunu ortaya çıkarmaktadır. Çünkü üçüncü denizaltının Fransız teknolojisi transferiyle Kraşi’de yapılması gerekmektedir. 1993’te satın alınarak Kürt hareketini bastırmakta kullanılan 20 helikopter gibi, Eurocater’in Ankara’da üretilmesine söz verdiği Türkiye’ye 30 AS 532 Cougar helikopteri verilmesi işi de ortaya başka durumlar çıkarmaktadır. Silah kapitalistlerini hesapladıkları bir kârdan mahrum bırakan “karşılıklar” onların bugünkü tasalarından birisidir. Bunlar ayrıca, 1996-1997’de verilen siparişlerin (örneğin Abu Dabi’nin Dassult-Aviation’a kırk Mirage 2000, Eurocapter’e Suudi Arabistan’ın oniki, İsrail’in ise beş helikopter, Endonezya’nın Mtra’ya Mistral füzeleri ve Oman ile Katar’ın Aerospatiale’e Exocat füzeleri siparişle-ri) gelecek yılların kötümserliğinin bir nedeni de, 1997-2002 askeri programlama yasasının programlar süresinde belli bir ayırmaya bağlanan donatım ve araştırma kredilerinin sınırlı da olsa düşürülmesidir. İsdihdam düzeyini ko-ruyan bir iş çeşitlendirilmesi ve alan değiştirilmesi, bunların ölüm aygıtları kadar kâr getirmeyeceğinden korkan-lara, yalnız halk hareketinin kabul ettirebileceği, istenir çıkış yollarıdır.

Kapitalizm soğuk savaşın sona ermesiyle sanki hemen hemen hiçbir şey değişmemiş gibi silahlanma yarışını ve satışlarını sürdürmektedir. Kapitalizmi yönetenler NATO’yu korumakla kalmayıp onu Doğu Avrupa ülkelerine yaymaya çalışmakta, bu da yeni kapitalist Rusya’nın protestolarına yol açmaktadır. Silahlanma politikasının sürdürülmesini haklı göstermek amacıyla, Batıda, Doğudan yeni bir tehlikenin Güneyde bulunduğu söylenmektedir. ( başkan Clinton’un kimi sözleri gibi Fransız savunmasına ilişkin Beyaz Kitap da bu konuda berraktır). Güney halkları, gerçek bir kalkınmanın büyük engeli olan bir silahlanma yarışının sonuçlarına katlanmayı sürdürecekler mi? Silahsızlanma ve barışa doğru yol almak için çabalarını Kuzey halklarının çabalarıyla birleştirme yolunu bulamayacaklar mı? Kapitalizm aşırı silahlanma politikası ile iki yüzyıldan beri kanlı yüzyıl olmaması ya da bugünkü dünyada her zaman mümkün olan nükeer bir felaketle erkenden yok olmaması gerekir. Bunları silahların efendileri değil, halklar cevaplandırmalıdır.

…………………………..