yetiŞkİnlİk dÖnemİ - İsamktp.isam.org.tr/pdfdrg/d165209/2006/2006_camdibim.pdf"fıkıh,...
TRANSCRIPT
ENSAR NEŞRİYAT Ticaret Anonim Şirketi
© Tebliğierin muhteva ve dil bakınundan sorumluluklan tebliğ sahibine, telifhaklan İSA V' a eserin her türlü basım hakkı anlaşmalı olarak Ensar Neşriyat' a aittir
Tarbşmalı İimi Toplantılar Dizisi: 47
ISBN : 975-6794-74-7
KitabınAdı
Yetişkinlik Dönemi Eğitimi ve Problemleri
Editör Prof. Dr. M. Faruk Bayraktar
Yayın Öncesi Hazırlık . Dr. İsmail KURT
Seyit Ali TÜZ
Dizgi- Mizanpaj Ensar
Kapak Düzeni Erhan AKÇAOGLU
Baskı
Kahraman
ı. Basım
Kasım2006
İsterne Adresi Ensar Neşriyat Tic. A.Ş.
Süleymaniye Cad. No: 13 Süleymaniye 1 İstanbul Tel : (0212) 513 43 41 Faks : (0212) 522 46 02
www.ensarnesriyat.com.tr ensar®ensainesriyatcom.tr
DİN EGİTİMiNDE YETiŞKİNLER
ve ŞAHSiYET TERBİYESİ
Prof. Dr. Malıınııt ÇAMDİBİ
Marmara Üniv. ilahiyat Fak.
"Nefse ve onu şekillendireııe, sonra ona iyilik ve kötülük kabiliyeti verene
aııdolsım ki kendini arıtan saadete ernıiştir. Nefsini fenalık/ara gönıeıı kimse de zi
yana uğramış tır. "ı
1. Şahsiyet Terbiyesi
Şahsiyet ile ilgili konuların incelenmesi İsHim' da nefis tahlilleri ile baş
lamış; arnelierin incelikleri, niyetin ihlası, davranı.şların gerçek silikleri (mo
tifleri) ile ilgilenen fıkıh ve tasavvuf alimleri bu konu ile ilgili çalışmalar
yapmışlardır. İnsanın aslı, kendisi, arzuları, beşeri alemle, behlı:nl alemle ve
ulvi alemle alakah olan nefsin araşbrılması, !slam'ın ortaya çıkışından son
raki ilk devirlerde fıkh'ın geniş manasının şumı1lü içinde mütalaa edilmiştir.
İmam-ı A'zam Ebu Hanife'nin fıkıh tarifi şöyledir:
"Fıkıh, nefsin (şahsiyet) leh ve aleyhinde .olan şeyleri bilmesidir."2 Fık
hın böyle geniş manada ele alınmasıyla ilk önce nefsin bütün durumlannın
incelenmesi zarureti ortaya çıkmaktadır. "Önceleri 'nefis alimi' olmak, fıkhın
eş-Şeıns, 91/7-10.
Bilmen, Ö. N., Hııkıık-ı İsiilmiye ve Istı/iilıat-ı Fıklıiyye Kiimıısıı, İstanbul, 1955, 20.
290 YETiŞKİNLİK DÖNEMİ E GİTİMİ ve PROBLEMLERİ
şümulü altında farz ilimlerden sayılmaktaydı."3 Daha sonralan fıkıh, dar an
lama yani ibadet ve muamelat hükümlerine hasredilmiştir. Bu sahada derin
incelemelere tasavvufi kaynaklarda daha çok rastlamak mümkündür. Nefsin
güçleri ve yapısı bilinmeden ibadete geçmenin eksikliği açıktır.
Mesela, niyet'te ihlas"ın sağlanmasında şahsiyelin araştıniması gerekli
olmaktadır. Nitekim, "Arnelierin kıymetleri ancak niyetiere göredir. Herke
sin niyet ettiği ne ise, eline geçecek olan ancak odur ... "4 mealindeki hadise
göre niyetler, arnelierin rUhudur, aslıdır. Kötü bir niyetle en iyi bir amel se
vapsız kalır; iyi bir niyetle de alelade bir dünyevl: fiil değer kazanır. Niyetie
rin halis olup olmadığının bilinmesi ise çok zordur. Çoğu zaman fert, niyeti
nin gerçeğinin farkında değildir.
Niyet ve diğer psikolojik süreçlerin bilinmesi şahsiyet tahlillerini gerek
tirir. Bu hususta derin anlayış olmadan karar verilerneyecek birçok incelikler
vardır. Gazzali bu ilme İlrnu's-sır diyor.s
Nefsi tanımanın diğer bir yönü de, nefsi tanımanın insanı İlahi
hakikatiara ulaştırması dır. Zira Kur'an-ı Kerim' de şöyle buyurulur:
"Kudretinıize delfilet eden fiyetlerinıizi, fijfikta ve kendi öz nefislerinde onlara
göstereceğiz."6
Resillüllah (s.a.v.) 'in bildirdiklerinin gerçek olduğunun bilinmesine gö
türen Allah Teala'nın apaçık alametlerinin kamatta ve insan şahsiyeti üze
rinde yapılacak incelemelerle görüleceği beyan edilmiştir .
. Nefsi araştırma, enfüsl delilleri, kamatı araştırma ise atili (objektif) de-
lilleri meydana getirmektedir. İnsari diğer yaratıklardan farklı olarak hem
kendinin hem de başkalannın varlığının farkındadır. Kendi benini araştırma,
aruama ise insanın diğer mahlUkattan ayrı bir yaratılışta üstün bir varlık ol
duğunu ortaya koyan bir meseledir (ben basireti).
3 Carra de Vaux, Gazziili, Nablus, 1959, 119.
4 Buhar!, Salıilı, İstanbul, 1979, 1/2.
5 Gazzil.li, Minlıiicıı'l- Abidln, Mısır, 1306, 7.
6 Fussilet, 41/53.
DİN EG.İTİMİNDE YETiŞKİNLER ve ŞAHSiYET TERBİYESİ 291
İnsan, kainahn objektif ilmi delillerle ve metodlarla araşhrdığı gibi, ken
di şahsiyetini de bir vakıa olarak tahlil edebilmelidir. İnsan şahsiyetini araşh
nrken tam bir gerçeklik içinde olması oldukça zordur; belki de insanlığın en
zor problemlerindendir. Zira nefsi içinde bulunduğu durumda incelerken bu
içinde bulunulan durum, bir perde teşkil etmekte, hakikati olduğu gibi gör
mek yerine hakikat ve d~rum bu perde arkasından incelenmektedir. Mesela,
gururlu bir insanın kendisinde gurur görmemesi gibi. Gerçekleri olduğu gibi
görmenin zor oluşunun sebepleri çoktur: Muhakemenin eksikliği veya ge
lişmemiş olması, motivasyonel güçlerin, duygulann etkisi, klik v.b. taassubu,
peşin hükümler gibi.
İnsan hayalının gayesi, nefsi tanıma, süfli arzulann üstüne çıkma, ulv!
ve insaru güçlerini geliştirmekle başlar; aksi halde hayat anlamsız ve gayesiz
kalır ve insanlar kendileri ve başkalan için tahrip unsuru olurlar. Ferdi ve iç
tima! huzura ulaşmak, insan hayahnın gayesiyle yakından ilgilidir. İnsaru
ben geliş tirilmeki e sevgi, adalet ve fazilet' e ulaşılmaktadır~ Yoksa insan, ilkel
isteklerin, sosyal motiflerin esareti ve baskısı alhnda yaşamaya mahkfun ola
cakhr. Nefsteki ilkel İstekierin ve bunlann şekil değiştirmiş ikinci derecedeki
motiflerinden doğan, para, konfor, mevki ve başan gibi saiklerin esaretinden
kurtulamayacak ve bu esareti, ferdin en büyük mahrumiyeti ve huzursuzlu
ğu olacakhr.
İslam' da insan, aiı.cak Allah' a kulluk için yarahlmışhr; huzuru ve tatmi
ni bu kulluk ile mümkündür. Allah'a kulluk yerine heva, aşınlık ve azgınlık
Iann esaretinde olan insan, sıkınhlardan kurtulamaz. Allah' a gerçek kulluk lt>
ise nefsin tanınmasıyla olur.
Terbiyenin gayesi, insana insaru hayahn gayesini ve buna ulaşmanın
yollannı göstermekdir. Buna ŞAHSiYET TERBİYESİ diyebiliriz. İnsan, şahsi
yetini yüceltmek ve nuriandırmak ile mükellef tutulmuştur. Bu teklif bütün
ilahi dinlerin müşterek bir emridir. İnsanlar, şahsiyet terbiyesi ile şahsiyette
dengeye ulaşacaklardır. İfrat tefritin tam ortasında, nefsinde hakkını gözete
rek, bütün hareketlerde denge ve itidali koruyan, nefsini inceleme olgunlu
ğuna ulaşan insan, beşeri münasebetlerde olgunluğa ve uyuma (ülfet) ulaşa
cak, kendine ve malılukata hizmetle kendini aşacak nihayet şahsiyet terbiye-
292 YETiŞKİNLİK DÖNEMİ EGİTİMİ ve PROBLEMLERİ
sinin nihai hedefi olan Allah sevgisine (muhabbetullah) ulaşacakhr. Allah
sevgisine götüren yol, tehzib ve temizlikten sonra Resı11üllah (s.a.v.) 'in sün
netine, fıtrat dini olan İslam'ın pr~nsiplerine uygun yaşayış ile kalbin
nurlandırılmasıdır. Gazzall'ye göre ilimierin son noktası olan mükaşefe ilmi,
kalp temizlendikten ve kötü karakterlerden anndıktan sonra kalbte ortaya
çıkan bir nurdur.7
Nefsin araşhnlması gereğine işaret eden sözlere eski Çin, Mısır ve Yu
nan' da rastlıyoruz.
2. Şahsiyet Terbiyesi ve Eğitim
Sakrat'ın eğitim amacı, bilhassa karakteri kuvvetlendirrnek noktasında
toplanırdı. Karakter ona göre insanın manevi ve ahlaki bakımdan kendini
tanımasıydı. Gerçek anlamıyla kendini tanıma ve bundan meydana gelen
düşünce ve iç rahatlığı eğitimin amaçlarından olduğunu kabul ediyordu. s
Pestalozzi (1827) 'nin talebesi olan Frobel, (1852) insanın kendi içi kanu
nuri.u, özünü geliştirmek, şuurlaı:ıdırmak için etkide bulunmayı eğitimin ga
yesi olarak kabul eder. Frobel' e göre eğitimin amacı, insanın özündeki ebedi,
değişmez ve bu nedenle de kutsal olan şeyi geliştirmektir.9
Yirminci asrın filozof ve pedagoglanndan eğitimin amacının kişilik eği
timi olduğunu ısrarla savunanlar ve insanın kişilik yoluyla manevi bir karak
ter kazanacağını belirterek, "manevi karakter kazanmak" ve "kendine hakim
olmak" kişilik eğitiminin başlıca konusu olduğunda ısrar edenler ve eğitimin
amaanın manevi karakterin geliştirilmesi olduğuna, manev1 hayalın önemi:
ne işaret edenler vardır."ıo
Manevi bilimiere dayalı psikoloji veya_.anlayış psikolojisinin savunucusu
Alman pedagog Eduard Spranger, (1963) eğitimin vazifesinin, muhtelif cep
heler ve kabiliyetleri geliştirmiş kişilikler, yani tam ve mükemmel insanlar
7
8
9
lO
Gazzali, İlıyii, Il 20.
Kanad H. F., Pedagoji Tarilıi, I/41, 186.
Aytaç Kemal, Avrupa Eğitim Tarilıi, Ankara, 1972,273.
Kanad H. F., a.g.e., II/349.
DiN EGiTiMiNDE YETiŞKİNLER ve ŞAHSiYET TERBİYESİ 293
yetiştirmek olduğunu söylemekle, tek taraflı ve mutaassıp yetişmeye sebep
olan vatandaşlık eğitimine karşı çıkmışlır. 11 Spranger, eğitimin insanda kav
rama şekil verme, sevme, itaat ve din saygısı gibi meziyetleri canlandırması
ve bunların basbayağı motiflerden manevi hayalın senfonisini meydana ge
tirmesi olduğuna12 dikkati çekmiştir.
Pedagojik incelemelerde şahsiyetin ve karakterin hayalın akışı içinde ge
liştiğine ve tabii durumların şahsiyetin yapılanmasına daha uygun düştüğü
ne dair fikirler ileri sürülmüştür. Ancak bu fikir, terbiyeyi ihmal etme anla
mına gelmez; şahsiyetin yapılanmasıyla ilgili terbiyev1 tedbirlerin, bu fikir
doğrultusunda ele almak gerektiğine işarettir. Yoksa insandaki çok güçiii il
kel istekler, ihtiraslar ve bu istek ve dürtülerin değişmiş şekilleri karşısında
şahsiyetin yapılanmasını hayalın tabii akışına ve cemiyetin düzeltmesine bı
rakmak, büyük bir ihmal olur. Bu konuda alınacak eğitim tedbirleri olmalı
dır. Zira şahsiyetin yapılanmasında son derece önemli olan yüksek duygu
lar, şahsiyet bütünlüğüne, "kazamlmış fikirlere, terbiyeye, aile muhitine, diru
duygulara bağlıdır."13
Eğitimde şahsiyet araşlırmaları ve şahsiyetin tamnması, yetişkin birey,
öğretmen, ebeveyn ve öğrenci şahsiyetini taruma ve rehberlik konularına ö
nem kazamr. Öğretmen ve ebeveyn her bakımdan dengeli ve yüksek bir şah
siyete sahip olmalı, hem kendi hem de öğrencilerinin şahsiyet özellikleri
hakkında aydınlanmış, tahlil edebilme seviyesinde bir bilgi ve sezgi sahibi
olabilmelidir. Zctten fert, kendi şahsiyet özelliklerini bir vakıa olarak ele ala
cak seviyeye ulaşmadan şahıs olma ve şahsiyet kazanma durumunda oldu
ğu söylenemez. Bu seviyeye ulaşmak, büyük ve devamlı mücadele ile elde
edilebilir.
Öğrencinin şahsiyeti, verasetten getirdiği birtakım potansiyel vasıfları
ihtiva etmekle birlikte çevreden aldığı şekille gelişmekte~ bütünleşmektedir.
Çocukta veya fertte istenen ahlaki davranışların ve karakterlerin yerleşik ha-
ll
12
13
Kanad H. F., a.g.e., II/379.
Kanad H. F., a.g.e., II/379.
Dwelshauvers G., Psikoloji, tre. Ş. Tunç; İstanbul, 1938, 387.
294 YETiŞKİNLİK .DÖNEMİ EGİTİMİ ve PROBLEMLERİ
le gelmesi, karakter eğitiminin gayesidir. Fakat öğrencilerin şahsiyet vasıflanna göre farklı özellikler gösteren karakter terbiyesinde, şahsiyet özellikleri,
kabiliyet ve yönelişleri dikkate alınmaz, bütün fertleri aynı kabul etme yan
lışlığına düşülürse derslerin öğretilmesinin güçlükleri ve problemleri yanm
da ahHikl karakter eğitimine ve otonom ahlaka ulaşılamaz.
Davranışlar, ancak çocukluk döneminde bilhassa ilk safhalarında dıştan
gelen uygun emirlerle tayin ve kontrol edilmesi uygun olabilir. Temyiz (7
yaş) çağından sonra çocukların davranışlarıru, tedricen kendilerinin kontrol
etmelerine yönelik tedbirlerle, ergenlik (buluğ) çağına kadar çocukta içten
teşekkül eden bir kontrolün bir ölçüde sağlanması gerekir. Bu da sadece emir
ve yasaklarla sağlanamaz.
Yaptığı davranışlarının sebep ve sonuçları, uygun davranışlarm övül
mesi şekliyle mükafatlandırılması, uygun olmayan davranışlannın kötü so
nuçlarının kendisiyle tartışılması ve bunlara katlanmasının gerektiği gibi
münasebetlerle çocuğun kendi dav~anışlarını tenkid edebilecA bir anlayış
kazanmasına çalışılmalıdır. Bu tip terbiye çocuğun şahsiyetini kuvvetlendi
rir. Aksine ergenlik çağına geldiği halde, hatta daha sonra hala emir ve ya
saklar dıştan gelerek davranışın ayarianmasına lÜ.zum hisseden çocuklarda
bir eksikliğin veya uygun olmayan bir terbiyenin uygulanmış bulunduğu
söylenebilir.
Davranışların dıştan sağlanan kontrollerle yönetilınesinin yanlışlığı or
tadadır. Zira insan, kendi istek, ihtiyaç ve yönelişlerinin özellikleri hakkında
gözlem ve tayinde büyük güçlükler çekerken, başkalarını daha kolay mı ta
nıyabiliyor, onların davranışlarını hangi şartlar altında yaptıklarını biliyor
da onları tenkit edebiliyor ve yönetmeye kalkıyor? Bir insanı devamlı olarak
dıştan yönetme ve kontrolün imkansız ve yanlış olduğu, bu durumun zayıf
ve silik şahsiyetlerin çoğalması, başarı ve ilerlemeye menfi etki etmesi karşı
sında terbiye ve yönet;im tekniklerinin fertleri içten teşekkül edecek bir ken
dini denetim seviyesine kavuşturacak tarzda ayarlanması, eğitim ve yöneti
mi geliştirecektir.
DİN E GİTİMİNDE YETiŞKİNLER ve ŞAHSiYET TERBİYESİ 295
Öğretmen ve ebeveyn, şahsiyeti ile çocuklar ve gençler önünde devamlı
örnek olan ve onlann kendisini farkında olmadan ayruleştikleri (identifica
tion) bir durumdadır. Gazzali'nin dediği gibi "Lisan-ı hal ile söylemek, sözle
söylemekten daha fasihtir; insanın tabiatı, sözlere uymaktan ziyade arneller
de müşahedeye daha meyillidir."14 Her öğretmen, kendi inanonı, samirniye
tini heyecanını, duygularını, hillasa kendi ruhunu öğrencilerine aşılar. Mese
la, sinirli cğretrri.enin sınınndaki öğrenciler de sinirli davranışlar gösterirler.
Şahsiyet bilgisi eğitimin her kademesinde, bilhassa rehberlik yönünden
lüzumlu olduğu gibi, hayatta insanlar arası münasebetlerde, meslek seçi
minde, beşeri münasebetlere ait problemierin çözümünde, ailede çocuk ter
biyesinde de gereklidir.
Uygun terbiye tedbirleriyle içten teşekkül etmeyen, baskı altında yetişen
zayıf şahsiyetler, telkin, menfaat, baskı ve bir arada bulunma gibi etkilerle is
tenilen tarafa çekilebilirler. Fakat bu şekilde bir gruba katılma, fert ve toplum
açısından bir değer ihtiva etmez. Çünkü telkinlere kolayca kapılan ve kendi
şahsiyetinin emirlerini vererneyen kişiler, kararsız ve güçsüz insanlardır.
Hemen bir gruba katılıveren kişiler, yalnızlığın zayıf ve korumasızhğının ra
hatsızlığından bir an evvel kurtulup grubun desteğinin kazanmak isteğiyle
hareket ettiklerinden grubun müsbet-menfi bütün özelliklerini inceleyecek
bir muhakeme ve araştırmadan mahrum olarak, tenkidsiz ve pasif bir intibak
gösterirler. Zayıf ve silik şahsiyetler, grubu her yönü ile tasvipkar bir du
rumda bulunur veya telkinlerlu tesiri dışında kaldıklarında, daha güçlü bir
tesir ve irade karşısında yeni bir yola kapıldıklan gibi grubun müdafaası için
saldırgan davranışlar gösterebilirler.
Aslında güven kazanmak, maddi menfaat, itibar kazanma ve telafi cin
sinden menfaatlere dayandığı' halde zahiren bazı değişikliklere uğramış ola
rak (bazı idealler gibi) tenkidsiz ve tam bir benimserneyle bir gruba katılma
ve grup içinde erime, şahsiyet açısından bir eksiklik olduğu gibi bu tip fertler
toplumda çok bulunan kararsız ve zayı.J şahsiyetlerdir. Bunların takdiri ve
tasvibi cemiyet açısından pek mana ifade etmez.
14 GazzaJi, Bidii.yetü'l-Hidiiye, Mısır, 1306, 5 Miıılulcıı'l-Abidin'in kenannda.
296 YETiŞKİNLİK DÖNEMİ EGİTİMİ ve PROBLEMLERİ
Kuvvetli şahsiyetlerde ise, kararlılık, hem kendini, hem de başkalarım
isabetli tenkid, sağlam ve açık muhakeme gibi üstün vasıflar bulunmakta ol
duğundan herhangi bir gruba hemen katılma ve grubun içinde eriyip gitme
görülmez. A. Carre!' in dediği gibi: "Şahsiyet ne kadar zengin ise, fertler ara
sındaki fark da o kadar büyük olur."
Şahsiyetleri eritip insanları standart hale getirmek, insana değer ver
memek ve insam anlamamak demektir. Her insan ayrı bir alem, apayrı bir
sahifedir. Her insan, İiahl eserin bir nüshasıdır. Fakat tek nüsha. İnsanlık a
lemi, sayfaları birbirinden tamamen ayrı; bağımsız ve birbiriyle sıkı münase
bette olan birbirlerine yardım eden, eksiklerini tamamlayan büyük bir kitap
gibidir. Üyelerinin birbirlerine çok ben~ediği kabile hayatında şahsiyetlerin
bir bakıma erimesi vardır. En iptidal kültürlerde bile şahsiyetlerin standart
Iaşması mümkün olmadığına göre medeni toplumlarda şahsiyetlere ve şah
siyetlerin farklılığına olumlu ve anlayışlı bir bakış kazanmamn gereği orta
dadır.
İnsanların çoğu kendilerine coğrafi, ırk! ve kültürel yakınlıkları olanlara
karşı daha fazla bir sevgi ve alaka gösterdikleri halde, tammadıkları ve çeşitli
yönlerden kendilerinden uzak hissettikleri insanlara karşı peşin hükümlere
bağlı suçlamalar, nefret veya soğukluk duyarlar. Bu peşin hükümler aşıldığı
ve açık bir muhakeme sonucu verilen hükümlere ulaşıldığı ölçüde kabile ve
ya klik taassubundan kurtulup evrensel ölçülerde prensipiere göre hükümler
verilebilir. Hükümlerde ve hareketlerde tutarlı olabilmek için toplum baskı
lan, yakınlıklar, telkinler ve bir sürü akışı içinde şuursuzca verilen hüküm
lerden sıyrılmak lazımdır.
İslam'da ferdi ve içtimat sorumluluk tam bir denge halindedir; fert, şa.:.
hıs olduğunun farkına varabilecek bir içtimili yapı ve sorumluluk anlayışı i
çindedir. Şahsiyetimiz, toplumun sıkı bağian içinde 'bağımsızlığını' kaybet
mez.
"Şahıs kendi hareket serbestisine sahip (autonom) bağımsız bir varlıktır
ama toplum içinde diğer şahıslada sıkı sıkıya bağlı ve toplurucu benliğe sa
hip bir varlıktır. Birbirinden farklı olmasına rağmen bu benlikler Allah' a yö-
DİN E GİTİMİNDE YETiŞKİNLER ve ŞAHSiYET TERBiYEsi 297
nelir ve O'nda birbirlerini severek kaynaşırlar. Bu sevgide bir toplanma
merkezini ve kendine geliş sadrnesiyle şahsi bağımsızlık şuuruna varmanın hareket noktasını keşfeder."ıs
İslam'da bütün benlikler Allah'a yönelir ve benlikler, O'nda birleşir.
Beglikler, O'nda birbirlerine bağlanışta şahsi çıkarlara, ırki ve ailevl menfaat
lere dayanmaktan çok uzakhr. İslam'da, bütün sevgiler Allah'a yönelir;
mü'minler, birbirlerini bu sevgi içinde severler. Fertlerin rolleri prensiplerle
belirlenmekte, yaş ve kabiliyet gibi esaslarla sınırlanmakta, herkesten her şey
istenmemekte, içinde bulunduğu seviyeye ve gücüne göre sorumluluklar
yüklenmektedir. Böylece şahsiyetler yükseltilerek, menfaat, alışkanlık ve sü
rü psikolojisiyle davranmak yerine pr~nsiplere göre davranma geliştirilip,
şahsiyetler korunmaktadır. Böylece manevi, ilmi temele dayanan bir kardeş
lik ve sevgi gelişmektedir.
Allport, insaniann anlaşılmasının güçlüğünü şu sebeplere bağlamakta
dır: "Hiç bir kimse diğer bir şahsı tamamen anlayamaz. Çünkü hiç bir insan
diğer birinin motif, düşünce ve duygularını paylaşamaz. Başkalarının bilgisi
bize dalaylı ve parçalar halinde gelmektedir."
İnsanların iç alemleriyle ilgili bilgi, bize dalaylı yollardan ve parçalar ha
linde geldiğine göre bu parçaların bilgisi bütün bir şahsiyet hakkında yeterli
bilgiyi veremeyeceği açıkhr. Bu eksik bilgilere dayanıp başkalarını dıştan
yönetmeğe kalkmak ve hüküm vermek yerine, eğitimcilerin çocukların geli
şimi ve manevi hayatlarıyla ilgilenip, onların kendi kabiliyetlerini, yönelişle
rini bizzat kendilerine tanıhp kendi kararlarını vermelerine yardımcı olabile
cek şekilde şahsiyet kazandırmaları önemlidir. Bu durum yetişkinlerin terbi
yesinde daha da önemlidir. Yetişkinlerin eğitiıninde şahsiyet iyice yapılan
dığından dıştan kontrol ve tenkitler karşısında savunucu bir iletişim başla
makta insanlar birbirlerini anlamakta daha da zorlanmaktadırlar.
ıs Lahhabi Aziz, İslam Şalzsiyetçiliği, tre. İ. H. Akın, İstanbul, 1972, 35.
298 YETiŞKİNLİK DÖNEMİ EGİTİMİ ve PROBLEMLERİ
3. Kendini Tanıma
Ferdin kendi özelliklerini, kendisine arız olan etkileri ve alışkanlıklan
bilmesi zordur. Karakterlerin teşkilinde ve değiştirilmesinde insanın kendi
sini tanımasının önemi g~aya çıkmaktadır. Oysa insanın kendisi hakkındaki
bilgileri genellikle şuurla sınırlı olmasından ve unutkanlığından dolayı ken
disi hakkında fazla bir şey bilmez. İnsan şuuraltı düzenekieri veya avuntu
larla (yansıtma: kötülüğii veya yanlışlığı karşımızdakinde görme gibi) bu
durumu daha da karmaşık hale getirir. İnsanın kötülükleri ve zaaflan şuu
raltına itildiğinden bu bilgilere ulaşmak, şahsiyetin denge ve düzenlenmesi
ne, ferdin kendine has özelliklerinin gerçekleştirilmesine ve kendini aşmağa
bağlıdır.
Kendini tanıma, bireyin kendisiyle, düşünce ve duygulanyla ilişki kur
ması, kendinde olup biten duygu ve düşünce süreçleriyle ilgili bir anlayışa
kavuşmasıdır. Kendini tanıma devam eden bir süreçtir.
Kendini tanımayan bir kimseyse, gerçek duygularının farkında olmaz;
bu kimselerin kafalan karmakarışıktır ve genel bir huzursuzluk içindedirler.
Herkese ve her şeye kızmaya, kavga çıkarmaya hazırdırlar. Kavga çıkardık
lan kimselerse genellikle yakın aile çevresindekilerden oluşur. Kendini tanı
yan kimse, dış dünyadaki olayların ve iç dünyasında oluşan yaşantıların ço
ğu kez farkındadır. Bu tiir biri, çevresindeki kişilerin kendisini nasıl etkiledi
ğinin farkında olduğu kadar, kendisinin çevresindekileri nasıl etkilediğini de
bilir. Böylece kendi yaşamını yönetebilme olanağına kavuşmuş olur.ı6
Kendini tanıma, hürriyet, düşünce, hareket ve niyetle oluşur. Hareket,
"niyetten uygulamaya bir geçiştir."17 "Niyet ancak harekete geçtiği nispette
samimi ve tamdır."1S "Hareket sayesinde ruh, vücud, vücud da ruh bulur;
buradaki temel bağ harekettir."19 İnsan ancak' hareketten sonra gerçekten hür
16
17
ıs
19
Cüceloğlu Doğan, Yeniden İnsan İnsana, İstanbul, 1999,94.
Topçu Nurettin, İsyan Ahlôkı, İstanbul, 1995, Tre. Mustafa Kök Musa Doğan, 61, Maurice Blondel, L'action, 117.
Topçu, a.g.e., 61, Maurice Blondel, L'action, 128.
Topçu, a.g.e., 62, Maurice Blondel, L'action, 186.
DİN E GİTİMİNDE YETiŞKİNLER ve ŞAHSiYET TERBİYESİ 299
olur. Zira bu sahip olduğu güçlerin gerçek ölçüsünü bilince, kendisini daha
iyi tanır. İnsan kendi kendisini tanımaya hareket içinde ulaşır. Hür olmak,
bir hareketten sonra yeniden doğrnaktır; bir yolun sonunda yeni bir yola
girmektir. Eşyayı değiştirmek ve kendi eliyle kendini değiştirmektir.20
İnsan kendisindeki zaaflan ve kötülükleri sadece düşünce ve şuuru ile
göremez. Çünkü şuurlu benliğimizi rahatlatan düzenekierin etkisiyle genel
likle gerçekler sapbnlır. Gerçekleri şahsiyetimizin bütünlüğünden kaynakla
nan bir iç görü veya basir~tle görebiliriz. Bu konuya Jung'un yaklaşımı şöy
ledir: "Önyargılanmızı ve yarulsamalanmızı ancak, kendimizi ve başkalarını
daha geniş bir psikoloji bilgisiyle taruyarak, varsayımlanmızın mutlak doğ
ruluğunu sorgulamaya ve bunlan özenle ve elimizi vicdarumıza koyarak
nesnel gerçeklerle kıyaslamaya hazır olduğumuz zaman anlayabiliriz."21
Kendisini kusursi.ız ve mükemmel addeden insanların kendilerini taru
maları ve başkalanyla iyi ilişkiler kurmalan mümkün değildir. Çünkü kendi
kusurlannı bastırmakta, başkalannın kusurlarını abartınaktadır. Böyle insan
lar, birbirlerini itınekte ve uzaklaşmakta olduklarından yalnızlığa doğru gi
derler. Yalnızlığa düşen insanlar ise doğru yanlış değerlendirmelerinde bu
lunmadan bir guruba katılıverme durumuna düşebilirler. İnsanlan birbirle
rine bağlayan sevgide ise, fert, kendi kusurlarını görerek, karşısındaki insan
lara da onlardaki kusurlar için daha anlayışlı, affedid ve müsamahalı olur.
İnsan, kendini aşmadan kendini keşfedemez.
Kendini taruyan insanlar, vakur, mütevazi olurlar; ve insanlar üzerinde
hoş bir etki bırakırlar. Bu insanlar, telaşlı, alaya ve gergin değildir; kendi ku
surlarını çabuk gördüklerinden başkalannın kusurlanyla uğraşmaz, affeder
ve kin tutınazlar.
Kendini tanıma, kolay ve yaygın olarak gelişecek bir iş değildir. Bu ko
nuda Jung'un görüşü şöyledir: ''Birey tek başına değişmedikçe hiçbir şey
değişmez. İnsanın gerçekleştiğini görmek istediği şey, yani tüm bireylerin
20
21
Topçu,.a.g.e., 62.
Jung C. G., a.g.e., 116.
300 YETiŞKİNLİK DÖNEMİ EGİTİMİ ve PROBLEMLERİ
üstündeki etki, daha yüzyıllarca görülmeyebilir .. İnsanların ruhsal dönüşü
mü bir nesil içinde meyvelerini veremez; yüzyılların ağır ilerleyişini takip
eder ve hiçbir akılcı süreç ile ne hızlandırılabilir, ne de yavaşlahlabilir. Bizim
gücümüzün yeteceği şey, yakın çevrelerinde benzer zihniyetli insanları etki
leme imkanına sahip veya bu imkanı yaratabilecek insanlarda bir değişim
sağlamakhr. Kendi davranışları hakkında içgörü sahibi olan ve dolayısıyla
bilinçdışına erişim imkanı bu1muş bireylerin, ister istemez çevre üzerinde de
etkili olacakları genel kabu1ünden söz ediyorum. İnsan bilincinin derinleş
ınesi ve genişlemesi, başkalarının bilinçdışı üzerinde kasıtlı olmadan yapılan
bir etki, bir çeşit bilinçdışı prestijdir bu, ve tesiri ancak bilinçli niyetlerle bo
zulmadığı sürece devam eder."22
a. Yetişkinlerin Kendilerini Tanımalannda Yollar
* Aile içi iletişim teknikleri
* Uygun şahsiyet örnekleriyle tanışma ve iletişim
* İlmi toplanhlar ve seminerler
* Seyahat ve geziler
* Ziyaret ve ziyafetler
* Mü~sseselerin iç iletişimini sağlayan iletişim teknikleri
* Yetişkinlere yönelik danışma teknikleri gibi birçok konuda yetişkinle
rin karakterleri ortaya çıkmaktadır. İletişim ve rehberlik, psikolojik danış
manlık uzmanlarınca tahlil edildiğinde yetişkinler adeta kendileriyle yeni
den tanışmaktadırlar. Bu bakımdan iletişim ve iletişim teknikleri, yetişkinle
rin kendilerini tanıma hakkında önemli imkanlar kazandır:ınaktadır.
b. Kendini Tanımanın işaretleri
Güven ve saygıya dayalı uyum içinde ahenkli ve yüksek kaliteli ilişkiler.
Aile içinde, toplumda ve iş yerinde ahenk ve uyum. İç huzuru, bütün şahsi
yette, bedenin, zihnin ve duyguların uyumu. Bir yanırnız bir şey isterken di
ğer yanımız başka bir şey isterse bu bizde çahŞma oluşturduğu için uyum i
çinde olamayız. Uyum, iç dünyamızcia ve çevreye uyum halinde ortaya çı
kar. Uyum, karşılıklı güven duymaya ve özen gösterıneye dayanan ilişkiler
22 Aynı eser, s. 122.
DİN E GİTİMİNDE YETiŞKİNLER ve ŞAHSiYET TERBİYESİ 301
için kullanılır. Pekçok kişi, çok şeye sahip olduğu halde ilişkilerinde uyum
suz ve mutsuzdur. Uyum ve uyumsuzluk, en açık olarak aile içi ilişkilerde
kendini gösterir.
Ne istediğini bilmek, kendine, "ne istiyorum?", başkalanna da "ne isti
yorsun?" diye sormak.
Duyusal kesinlik ve ifade duyularımızı kullanarak fiilen kendimizde o
lanı görmek, dinlemek, hissetmek ve ifade etmektir. Ço.cuklar kendilerindeki
değişimleri fark ve çeşitli şekilde ifade ederler. Yetişkinler ise genellikle fark
ve ifade edemezler.
Davranış esnekliği, pekçok eylem seçeneğine sahip olmak. Ne kadar çok
seçeneğiniz varsa, başarı şansınız o kadar artar. İstediğinizi elde edinceye ve
kendinizde olanlan anlayıncayakadar yaphklanruzı değiştirin.
Etkili. Kişiliğin ortak noktalarını Blocher (1966) şöyle belirtir:23
* Tutarlılık, kararlılık.
* Kendi kendini kontrol etme.
*Yeterlilik, yarahcılık.
* Benlik biçirnlenrnesi.
Etkili birey, zeka düzeyinin, yeteneklerinin ve yeteneklerinin sınırlarının
bilincinde olmanın yarunda, kendi iç dünyası ile de uyum gösteren kişidir.
Bir başarısızlık söz konusu olduğunda, duyguları, sağlıklı problem çözümü
ne engel olmaz, onu destekler.
4. Yetişkinlerin Eğitiminde İletişim
a. İletişim N edir?
İletişim, insanların sizi tarumasına ve karşılıklı anlayış oluşturmasına i
zin vermektir. İletişim karşılıklı gelişen bir süreç olduğundan insanlarla sa
mimi olarak fikirlerinizi ve duygulanruzı paylaşınanız gerekir. Ancak iki bi-
23 Eisenberg S., Delaney Daniel J., Psikolojik Damşma Siireci, çev. Nihat Ören, Mehmet Takkaç
İstanbul, 1998,24.
302 YETiŞKİNLİK DÖNEMİ EGİTİMİ ve PROBLEMLERİ
rim birbirleriyle müşterek algılama ve anlaşma zemini içinde değillerse ileti
şim kuramazlar.
İletişim, iki" birim ai-asında birbiriyle ilişkili mesaj alışverişidir.24
Mesaj, bir kişi veya grubun bilgi, beceri ve tutumlarda değişiklikler yap
mak gayesiyle düzenlenen uyaranlar organizasyonudur. Mesajda mesajı
gönderenle alanlar arasında iki tarafın da mesaja yüklediği anlamlar vardır;
bu anlamlar, iletişimde önemlidir. Mesajların iletişime katılanlarcadoğru a
lınabilmesi, ve o andaki aktüel ihtiyaçların bilinmesi önemlidir. Bütün bu
hususlar, şahsiyet bütünlüğü içinde alınmakta ve verilmektedir.
b. İletişim Çeşitleri
İletişim, sözlü olduğu gibi sözsüz de olabilir.
İletişim, kişiler arası olduğu gibi kişinin içinde iç iletişim şeklinde de o-
lur.
Sözlü iletişim, düşünceleri, sözsüz iletişim de duygulan ifade eder.
Sözsüz iletişim, daha etkilidir; ancak belirsizdir, açıklanmadıkça yanlış
anlarnalara da sebep olabilir. Sözsüz iletişimi anlamak için dikkatli gözlem
ler gerekmektedir.
Gazali, sözsüz iletişim hakkında şöyle diyor: "Lisan-ı hal ile söylemek,
sözle söylemekten daha fasihtir; insanın tabiatı, sözlere uymaktan ziyade
arnellerde müşahedeye daha meyillidir."25
24
25
Savunucu iletişim, sosyal benliği gösterir.
Açık iletişim, iç benliği ortaya koyar.
Cüceloğlu Doğan, Yeniden İnsan İnsana, İstanbul, 1999, 68.
Gazzau, Bidiiyehı'l-Hidiiye, Mısır, 1306, s. 5.
DİN EGİTİMİNDE YETiŞKİNLER ve ŞAHSİYET TERBİYESİ 303
c. Yetişkinler Eğitiminde İletişimin Önemi
Yetişkinlerin kendilerini ve birbirlerini doğru anlamalan başanlı bir ile
tişime bağlıdır. Saldırgan, savunucu ve doğru olmayan bir iletişim içine gi
ren fertler kendilerini doğru olarak taruyamadıklan gibi birbirleriyle ilişkileri
de boZulabilir.
d. Başanlı İnsan İlişkileri
Her insan sevilmek ve sayılmak ister; her insan takdir edilmekten hoş
larur. İnsanlar kendilerinin "adam" yerine konulmasını isterler. Herkes ken
dinin önemli ve değerli olduğuna inanır. İns~arla başanlı ilişkiler kurmak
için ilkeler:
İnsanlara önce insan oldukları için önem ve değer verin. Bu açıdan ba
karsanız onları etkilemiş olursunuz. Onların yanlışlıklan veya sosyal mevki
leri onlara değer verme konusunda sizi etkilememelidir. İnsanlara gerektiği
kadar ama mutlaka değer verin.
İnsanlar sosyal varlıklardır; yalnız kalmaktan ve yalnızlığa terk edil
mekten hoşlanmazlar. Sizin ve teşkilahn aleyhine dönmelerini istemiyorsa
nız, onları yalnız bırakmayın ve uzun süre gözardı etmeyin. Yalnız bırakılan
insanlar kendilerini cezalandınlmış olarak hissedebilir; sizin ve teşkilatm a
leyhine çalışınağa başlayabilirler.
"Gözden uzak olan gönülden ırak olur."
İnsanlar tenkit ve şikayet edilmekten hoşlanmazlar. Oluınlu ve faydalı
tenkit, insanın kendi kendisini tenkit etrriesidir. Ancak insanların kendi ken
dilerini tenkit etmeleri için yardıma olmak lazımdır.
Kişi noksanını bilmek gibi irfan olamaz.
İnscinlar genellikle kendilerini haklı görürler. İnsanlar kendi haklarında
kendi niyetlerine göre, başkalan. ·hakkında ise, davranışlanna göre hüküm
verirler.
304 YETiŞKiNLİKDÖNEMİ EGİTİMİ ve PROBLEMLERİ
Genellikle insan kendini olduğundan fazla görür. Herkes yükselmek,
mevki sahibi olmak, varlıklı olmak, sözü geçerli olmak ister. Bu durum şah
siyetin temel özelliğinden kaynaklanmaktadır. Şahsiyette tek oluş esastır. İn
sanlar hem kusurlu hem de harikadırlar. Çünkü insanda diğer varlıklarda
bulunmayan vasıflar vardır. Bu vasıfları gerçekleştirdiği nispette insan "mü
kerrem insan" olur. İyi insan eksik ve kusurlu taraflarını batıran değil, eksik
lerinin farkına varan ve sahip olduğu güçlerini yüceltebilen insandır.
Herkesin farklı duyguları, inancı, gayesi ve çıkarlan vardır. Şahsiyette
tek oluş esastır. Herkesin fikri ve görüşü aynı olmaz; bundan dolayı "fikrini
ze katılmıyorum" gibi ifadelerden uzak durmak gerekmektedir. Zaten genel
likle fikirlerin derinliklerine ulaşıldıkça fikirlerin birbirlerine tamameli zıt
olmadığı da görülebilir. Genellikle ileti_şim sürdürüldüğünde önceleri sizin
fikirlerinize katılmayanlar, bir süre sonra sizin fikirlerinize katılabilirler:
Başarılı insan ilişkilerinde, insan ilişkilerinin mahiyetirıi, insanın ihtiyaç
larını ve iletişim ilkelerini bilmek gerekir.
e. İletişim İlkeleri
iletişime yapıcı görüşlerle başlamalıdır.
işbirliğini sağlamak gerekir.
Katılanları takdir etmek ve güdülemek gerekir.
Kurumun içinde ve çevresindeki liderlerin katılmasını sağlamak,
Müzakerelerde başkalarının fikirlerine saygı duymak, destekleyen ve
karşı duranları bilmek gerekir.
İnsanların ihtiyaçları ile doyum arasındaki denge kurulmalıdır.
iletişimi kesiksiz sürdünnelidir.
İletişimde insanlan olduğu gibi kabul etmeli, içten, samimi ve tabii ol
maiıdır. İnsanlara karşı dikkatli ve nazik olan, onların ihtiyaçlarıyla ve fikir
leriyle ilgilenen insanlar, iyi bir iletişim kurabilir.
DİN EGİTİMİNDE YETiŞKİNLER ve ŞAHSiYET TERBİYESİ 305
İnsanlan dikkatlice dinlemelidir. İnsanlan dinlerken başka tarafa yö
nelmek ve başka şeylerle uğraşmak iletişimi kesebilir. İletişimde karşınızda
kini anlamak ve anlaşıldığını ona hissettirdiğİnizde saygı ve anlayışla ileti
şim kuvvetlenir.
İietişimde yargılama ve yorumlama yerine karşınızdaki insanın kendi
sini daha iyi aniatmasına fırsat veren empati ve aktif dinleme teknikleri kul
lanılmalıdır.
Empati, başkalannı anlamaya çalışmak ve onlann duygıılannın kendi
duygıılanmız olmasına izin vermeksizin hissetmektir.
Güçlü iletişim insanın şahsiyetinin gücünden gelir. Güçlü insanlar, kar
şısındakilerin güzelliklerinin farkına varan ve onlan takdir eden insanlardır.
Özellikle çocuklann ve insaniann kendilerini önemli olduklarını hissettirir
seniz iletişim artar.
İyi bir yönetici, kabahat ve suç aramaz; neden arar. Araşhnnalarda en
tesirli liderin kendisi ile grup üyeleri arasında "psikolojik mesafe" yi muha
faza eden lider olduğu görülmüştür. Uzaktan nezaret ve demokratik tutum
daha verimli olmaktadır.
Yetişkin eğitiminde demokratik tutum, iletişim ilkelerine uygııl1 ve psi
kolojik mesafeyi iyi ayarlayan bir iletişim, nezaket ve samimi ortamlar, in
sanlann kendilerini tanımalanna, iç gözlemler yapmasına ve kendilerini ge
liştinnelerine uygıın imkanlan ortaya koyabilir.