yürüyüş sayı: 296 / 27.11.2011

54
Almanya’da Türkiyeliler’in yaşadığı evleri kundaklayanların, 9 esnafı öldüren katillerin “Anayasayı Koruma Örgütü” olduğu ortaya çıktı! Katleden Alman Emperyalizmidir! O, Bir Amerikan Uşağıdır! NATO ve Amerikan üsleri kapatılsın! Füze kalkanına hayır! Amerika, Suriye’yi yeni-sömürgeleştirmek için işbirlikçi AKP iktidarını ve Arap devletlerini maşa olarak kullanıyor! AKP, Suriye’de iç savaş çıkartmak ve halkı katletmek için Suriyeli işbirlikçileri topraklarımızda örgütlüyor, silahlandırıyor ve eğitiyor! Türkiye Halkı; topraklarımızın kardeş Suriye halkının katledilmesi için kullanılmasına izin verme!.. www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 296 27 Kasım 2011 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com

Upload: oegren-ci

Post on 22-Mar-2016

257 views

Category:

Documents


7 download

DESCRIPTION

Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm için Yürüyüş

TRANSCRIPT

Page 1: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Almanya’da Türkiyeliler’in yaşadığı evleri kundaklayanların, 9 esnafı öldüren katillerin “Anayasayı Koruma Örgütü” olduğu ortaya çıktı!

KatledenAlman Emperyalizmidir!

O, Bir Amerikan Uşağıdır!

NATO ve Amerikan üsleri kapatılsın!Füze kalkanına hayır!

Amerika, Suriye’yi yeni-sömürgeleştirmek içinişbirlikçi AKP iktidarını ve

Arap devletlerini maşaolarak kullanıyor!

AKP, Suriye’de iç savaşçıkartmak ve halkı

katletmek için Suriyeliişbirlikçileri

topraklarımızdaörgütlüyor,

silahlandırıyor veeğitiyor!

Türkiye Halkı;topraklarımızın kardeş

Suriye halkının katledilmesi için

kullanılmasına izinverme!..

www.yuruyus.com

[email protected]

info

@yu

ruyu

s.com

Haftalık Dergi / Sayı: 29627 Kasım 2011

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

Page 2: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Sahibi: Halit GüdenoğluSorumlu Yazıişleri Müdürü: Eda ARIAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro

www.yuruyus.com [email protected]ık Süreli Yerel Yayın

Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35

Savaşın temeli insandır.Savaşın temeli insandır.

Kendini eğiten insanın gücünün veKendini eğiten insanın gücünün veyeteneklerinin sınırı yoktur.yeteneklerinin sınırı yoktur.

Bu doğru, sınıflar mücadelesindeBu doğru, sınıflar mücadelesindedefalarca kanıtlanmıştır. defalarca kanıtlanmıştır.

Devrimcilik; bir ruh ve coşku,Devrimcilik; bir ruh ve coşku,motivasyon ve moral işidir. motivasyon ve moral işidir.

Bu ruh siyasi olarak beslendikçe gelişir. Bu ruh siyasi olarak beslendikçe gelişir.

İsteğimiz ve çabamız, doğru bir eğitimİsteğimiz ve çabamız, doğru bir eğitimtarzı ile birleştiğinde savaşmatarzı ile birleştiğinde savaşma

heyecanımız artar.heyecanımız artar.

Savaşçı bir ruha ve heyecana Savaşçı bir ruha ve heyecana

sahip olmalıyız.sahip olmalıyız.

Gerisi Hayat...Gerisi Hayat...

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

Page 3: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

İİ ç i n d e k i l e r38 Gençliğin Gündeminden:

Faşizmin ünüversitelerdeki son

uygulaması: X-Ray cihazları

39 Liseliyiz Biz: Düzenin

gençlerimize öğütmesine izinvermeyelim. düzeniparçalayalım!

41 Cepheli: Cepheli savaşandır

42 Sınıf Kini: İntikam

44 HHB: “Bir ulusun türkülerini

yapanlar yasalarını yapanlardandaha güçlüdür”

45 Özgür Tutsaklardan: Direnme

kültürü

46 Devrimci Memur Hareketi:

AKP halka yalan söylüyor

48 Avrupa’da Yürüyüş

49 Avrupa’daki Biz: Almanya’nın

tarihi kirlidir

52 Yitirdiklerimiz

53 Kısa Kısa: Yeryüzünün en

masraflı hapishanesi

54 180 sayıya 168 dava...

55 Öğretmenimiz

6 “Model Ülke”, “BölgeselGüç” dedikleri yeni sömürgeTürkiye gerçeğidir

8 Liseliler vatanın bağımsızlığı içinülkenin dört bir yanında eylemyapıyor

11 Kürdistan Kürt halkınındır...

13 Ortadoğu’da halkların tekkurtuluşu, anti-emperyalistanti-faşist halk iktidarlarıdır!

14 Halk Düşmanı AKP: AmerikanPredator Filosu İncirlik’te

14 Hayatın Öğrettikleri: Kızıldereköylüleri ısrarımızla kapılarınıbize açtılar

15 Yeni katliamlar yaparken AKP,Dersim katliamıylahesaplaşamaz

16 Haberler...

18 Kaçak Güreş: Hata veeksiklerimizle hesaplaşabilmek

19 Tecrit ölümdür ölümleridurduralım

21 Devrimci Okul: Korku veMeşruluk-1

24 Savaşan Kelimeler: “Şiddetsarmalı”

25 Haklıyız Kazanacağız:Enternasyonalizm

27 Bitmeyen yenilenme“bitmeyen yolculuk”,bitirilen devrimcilik

29 Dün polis çağıranlar, bugünpolisiye yöntemlerikullanmakta tereddütetmiyor!

31 Yunanistan krizinin tekçözümü sosyalizmdedir

O Bir Uşaktır!...

33 Kontra haberler

Dev-Genç’lileri yıldıramaz!

35 Gençlerimizin geleceği

hakkında Taha Akyollarakıl veremez...

36 Gençlik Federasyonu’ndan:Düzenin insanlarımızı veailelerimiziişbirlikçileştirmeçabalarının önüne geçelim

Ülkemizde Gençlik

4 Tayyip Erdoğan bir uşaktır!..

Yozlaşmaya Karşı BirolKarasu Halk Şenliği

Kaybeden Devlettir!..Yıldız Teknik Ünüversitesi öğrencisi AyhanEfeoğlu, 6 Ekim 1992’de gözaltına alındı vekaybedildi. Ayhan Çarkın itiraflarında AyhanEfeoğlu’nun cesedini Trakya’ya gömdüğünü

açıkladı.Pogram

Grup YorumNurettin Güleç

TiyatroSinevizyon

Tarih: 02.12.2011

Saat: 19.30

Yer: Asya DüğünSarayı / Atatürk Mah.

Halkalı Cad. No.1(Atakent 2. Etap

Karşısı)Ikitelli/K.Çekmece/Ist

Tel: 0538 938 50 97

Ayhan Çarkın, AyhanEfeoğlu’nun nereye

gömüldüğünü açıklasın.

TAYAD, AyhanEfeoğlu’nun mezarının

nerede olduğuaçıklanana kadar

HER CUMA SAAT:19.00’DA

TAKSİM’DEYÜRÜYÜŞ YAPACAK!

Page 4: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

New York Times dergisi BaşbakanErdoğan’ı "Erdoğan'ın Yolu"

başlığıyla kapak konusu yaptı. Ha-berde, Erdoğan'ın “başarı hikayesi”anlatılıyor. Bu başarının halkımıziçin olmayıp emperyalistler için bir“başarı” olduğu açıktır. Halkımıziçin ise sansüre, tüm yalan ve çarpıt-malara rağmen Van’da çırılçıplak or-tada durmaktadır.

Depremin üzerinden 40 gün geç-ti. 350 binin üzerinde Vanlı teh-

cir edildi. Kalanlar eksi 20 derecedederme çatma naylon çadırlarda ya do-narak ölüyor, ya yanarak ölüyor ya daaçlıktan ölüyor. Geçtiğimiz haftaiçinde Van’da üç çocuk yanarak öldü,bir çocuk donarak öldü, bir çocuk daaçlıktan öldü.

Bugüne kadar Van halkı için top-lam nakit 223 milyon TL top-

lanmış. Bu paradan Van halkının ih-tiyaçları için bölgeye sadece 17 mil-yon lira gönderildi. 6.5 yaşındakiÖznur Örgün’ün ölüm raporuna“soğuk ve beslenme yetersizliği” ya-zıldı.

Evet, bu New York Times dergisinekapak olan Erdoğan’ın ülkemiz-

deki “başarı hikayesi”dir.

Amerikan dergisi New York Timesise Erdoğan için övgü dolu söz-

ler yazıyor. Ortadoğu ülkelerinde“en karizmatik lider” diyor. “Ülkesi-ni küresel bir güç merkezi yapmayıbaşardı" diyor. Amerikan BaşkanıObama’nın Erdoğan’ın Mısır ve Tu-nus ziyaretinden sonra "muhteşem birliderlik" diye övgüyle bahsettiğini ya-zıyor.

Sadece New York Times dergisi dedeğil, bütün emperyalist basında

sürekli Erdoğan’a, AKP’ye ve Tür-kiye’ye ilişkin övgü dolu haberler çı-kıyor. Erdoğan’a yapılan bu övgülerboşuna değil elbette.

Biz de bu hafta kapak yaptık Er-doğan’ı. Tüm vasıflarını UŞAK

diye özetledik.

Erdoğan, Amerika’nın gelmiş geç-miş en sadık uşağıdır. Yapılan öv-

güler bunun içindir. Ve bütün övgü-lerin gelip dayandığı nokta; Türki-ye’nin, “başta Suriye olmak üzereArap coğrafyasındaki gelişmeleredaha fazla müdahil olması”nı iste-meleridir.

Emperyalistler AKP’ye çok kababir şekilde “aslansın, kaplansın”

diyor. AKP de uşaklık kompleksiyleşişiniyor da şişiniyor. Durup kendi ha-line de bakmadan: Amerika’ya sırtı-nı dayayarak Libya’ya, Suriye’ye,İran’a bütün olarak Ortadoğu ve Af-rika’ya nizamat veriyor. Demokrasi-den, insan haklarından, özgürlükler-den bahsediyor. Amerika talimat ve-riyor AKP harfi harfine yapıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Clinton"Arap Birliği’nin yaptığı ve

Türkiye'nin söylediklerinin Suriye vetoplum üzerinde bizlerden daha faz-la etkiye sahip olduğunu düşünü-yorum" dedi. AKP iktidarı hemen“Suriye rejimi adına hareket eden ki-şilere seyahat yasağı konulması, bu ki-şilerin Türkiye'deki mal varlıklarınındondurulması, Suriye hükümetinekredilerin ve teknik nitelikli destek-lerin kesilmesi, büyükelçinin geriçekilmesi, seyahat yasağı uygulama-sı, Suriye'ye silah, mühimmat, aske-ri araç ya da yedek parça satışını veyatransferini durduracak önlemler alın-

ması” gibi yaptırımları gündeme ge-tirdi.

Amerika, Irak ve Afganistan’dançıkarttığı derslerle Ortadoğu’da

doğrudan kendi askerleriyle işgal et-mek yerine bölgedeki içbirlikçilerinikullanıyor. Ve bunu da açıkça ifadeediyor.

Obama'nın istihbarat danışmanıChuck Hagel, "Biz başkalarının

ülkelerini işgal ederek kendi değer-lerimizi dayatamayacağımızı acı birders olarak öğrendik. Irak ve Afga-nistan'da bunun acı verici sonuçlarınıgördük. Artık işgalden başka politi-kalar var. Bu politika bu ülkeler vebölgelerdeki insanlara her türlü yol-la yardım etmek olabilir. Etkimiz dip-lomatik, ekonomik, istihbarat gibifarklı yolları kullanabiliriz" dedi.

Hagel’in söyledikleri çok açık.Irak ve Afganistan’dan çıkardı-

ğımız ‘acı’ dersler sonucunda MAŞAkullanacağız diyor. Kimi kullanaca-ğını da söylüyor. Birincisi; işgaledecekleri ülkelerin işbirlikçileri.İkincisi, bölgedeki işbirlikçi devlet-ler. Bu işbirlikçi devletlerin hangi dev-letler olduğunu da Amerikan DışişleriBakanı Hilary Clinton söyledi: “Lib-ya, benzer bir biçimde Suriye’ye debir BM kararıyla, ABD ya da NATOkoalisyonu öncülüğünde bir askerimüdahale olmayacak. Libya ile Su-riye'nin durumu birbirinden farklı. Busüreç Suriye'ye baskı süreci. Bu sü-reç, Arap Birliği ve Türkiyeninöncülüğünde yürütülmeli.”

Amerika açıkça söylüyor. Suri-ye’de Esad iktidarını devirmek

için Türkiye ve Arap Birliği devlet-lerini maşa olarak kullanıyor. Şimdilikbu sürece “baskı süreci” diyorlar.Suriye üzerinde oluşturulan ekono-mik, siyasi baskılarla halkın Esad ik-tidarına olan tepkisini büyütmeye veEsad karşıtı işbirlikçileri güçlendir-meye çalışıyorlar. Amerika bununiçin de yine doğrudan kendisi müda-

Halkımız! Türkiyehalkları ile kardeş

Suriye halkları arasındaSuriye’ye saldırıyı

gerektirecek HİÇBİRSORUN YOKTUR.

Suriye’ye yapılacak olanher türlü saldırı tamamenAmerika’nın çıkarları için

yapılmaktadır

Tayyip Erdoğan,bir UŞAKTIR!..

44

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 5: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

hale etmeden maşa kullanıyor. Suri-yeli işbirlikçileri örgütleme işini AKPiktidarına verdi. Dışişleri Bakanı Ah-met Davutoğlu bizzat bu işle ilgile-niyor. Ankara’da işbirlikçilerle top-lantı üstüne toplantı yapıyor. Suriyeordusundan kaçan hainlerin oluştur-duğu işbirlikçi “Özgür Suriye Ordu-su”nun komutanı, AKP iktidarı tara-fından korunuyor ve Türkiye’denverdiği talimatlarla Suriye’de prova-katif saldırılar yaptırıyor. Emperya-listler Libya’da olduğu gibi Suri-ye’de de silahlandırdığı işbirlikçileraracılığıyla iç savaş çıkartıp Esad ik-tidarını yıkmak istiyorlar.

Ancak Clinton’ın da “Bu süreçbaskı süreci” diye belirttiği gibi;

hep baskı süreci olarak devam etme-yecektir. Suriye’yi sadece baskılarlayıkamayacaklarını da biliyorlar. Bas-kının yerini fiili saldırılar alacaktır.Amerika bunun için de yine maşa ola-rak Türkiye’yi kullanmak istiyor. Veesas olarak da emperyalistlerin Er-doğan’ı şişirip durmalarının nedenibudur.

“Model ülke”, “Bölgesel güç”,“bölgesel lider” diye şişiri-

len AKP buna dünden razı.

AKP, Suriye’ye yapılacak saldırıiçin halkı ikna etmeye çalışıyor.

Bunun için Suriye’de Türk elçilikle-ri önündeki bayrak yakma olayını,Hac’dan dönen otobüse yapılan sal-dırıyı ve PKK’yi, Esad iktidarının Al-evi olmasını kullanıyor. Suriye halkınakarşı Türkiye halklarında düşmanlıkyaratmaya çalışıyor. AKP iktidarınınısrarla vurguladığı bir diğer nokta da,Suriye ile en uzun sınır komşusu ol-mamızdır. Bunun halklarımız açı-sından hiçbir önemi yok. Ama AKPiktidarı bu tür demagojilerle şove-nizmi kışkırtıyor.

Halkımız! Türkiye halkları ilekardeş Suriye halkları arasında

Suriye’ye saldırıyı gerektirecek HİÇ-BİR SORUN YOKTUR. Suriye’yeyapılacak olan her türlü saldırı ta-mamen Amerika’nın çıkarları içinyapılmaktadır.

Amerika Suriye’yi yeni-sömür-geleştirmek için işbirlikçi AKP

iktidarını ve Arap devletlerini maşa

olarak kullanıyor!

Obama'nın istihbarat danışmanıChuck Hagel, “ABD'nin çı-

karlarının olmadığı bölge yok, eğerbu bölge dünya için enerji üretiyor-sa petrol akışı durursa dünya eko-nomisine ne olur" diyor. Bütün sa-vaşlar zaten Amerika başta olmak üze-re emperyalizmin çıkarları için yapı-lıyor. Kore’de askerlerimiz Ameri-ka’nın çıkarları için öldü. Somali’ye,Afganistan’a Amerika’nın çıkarlarıiçin asker gönderdik. Bizden Ameri-ka’nın çıkarları için şimdi de Suriyehalkını katletmemiz isteniyor.

Obama’nın danışmanı Hagel “bubölge dünya için enerji üreti-

yorsa, petrol akışı durursa dünyaekonomisine ne olur" diyor. Hagel,Amerika’nın bütün dünyanın enerjiihtiyacı için Ortadoğu’yu düzenekoymak istediğini söylüyor. Hayır buyalandır. Birincisi, bütün dünya içinenerji üretilmiyor. Tam tersine bütündünya Amerika’nın enerji ihtiyacıiçin çalışıyor. Çünkü dünyada üreti-len tüm petrolün yüzde 40’ı 310 mil-yon nüfuslu Amerika tarafından tü-ketiliyor. Geri kalan yüzde 60’ınıise 6 milyar 690 milyon kişi tüketiyor.Yani Amerika milyarlarca insanınihtiyacı olan enerjiyi gasp ediyor.“Petrol akışı durursa” dünya ekono-misine hiçbir şey olmaz. Bir şey ola-caksa Amerikan ekonomisine olur.

Hagel, "Erdoğan oldukça güçlübir tutum takındı. Suriye aske-

ri anlamda Türkiye ile boy ölçüşe-mez” diyor. “Suriye’ye girin işgaledin” diyor.

AKP, Suriye’ye saldırının hazır-lıklarını yapıyor. Geçtiğimiz

hafta içinde Dışişleri Bakanı AhmetDavutoğlu burjuva medyanın tem-silcilerine basına kapalı "Suriyebrifingi” verdi. Suriye'ye bir aske-ri müdahalenin 'gündemde olmadı-ğını' söyleyen Dışişleri Bakanlığıyetkilileri, “ancak mülteci akınıolursa, tampon bölge oluşturulma-sı gündemde” diyor. Brifingin ama-cı Suriye’ye olası bir saldırı içinmedyanın halkı hazırlaması. Burjuvamedyaya bakınca bunu açıkça görü-yoruz. Ancak AKP iktidarı bunlarla

yetinmiyor. Hiçbir muhalif ses çık-masın istiyor. AKP’nin uşaklık po-litikalarının propagandasının yapıl-masını istiyor.

Dışişleri Bakanlığı’ndan sonraBaşbakan Yardımcısı Bülent

Arınç da burjuva medyanın patronlarıve yöneticileriyle “teröre duyarlılık”adı altında ikinci kez toplandı. Top-lantıda terör konusundaki haberleredaha duyarlı davranılması, terörhaberlerinin medyada nasıl yeralacağı konusunda brifing verdi. Butoplantı da basına kapalı yapıldı!..

Bu brifinglerin sonuçlarını hergün yaşayarak görüyor halkımız.

AKP açıktan Esad iktidarına kar-şı savaş çığırtkanlığı yapıyor.

Başbakan Erdoğan Esad’a, “Hit-ler’den, Mussolini’den, Çavuşes-ku’dan hiç mi ders almıyorsun? Se-nin de günün gelecek Esad! Artık okoltuktan çekil!” diye tehdit savuru-yor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “Su-riye’de en kötü senaryoya hazı-

rız” diyor. Gül’ün kastettiği en kötüsenaryo Suriye’ye saldırıdır. Burjuvamedya açıkça yapılan Amerikan uşak-lığını bir kahramanlık söyleminedönüştürüp manşetten haber yapı-yor.

İşbirlikçiliğin, uşaklığın nereleregittiğine, Amerikan çıkarları için

halkımızın kanı canı üzerinden ne türpolitikalar yapıldığına tanık olmak-tayız. Amerikan uşağı AKP, toprak-larımızı emperyalizmin savaş karar-gahı olarak kullandırmakla yetinmi-yor.

Kardeş Suriye’de iç savaş çıkart-mak için Suriye’nin işbirlikçi-

lerini örgütlüyor, silahlandırıyor veeğitiyor.

Onunla da yetinmiyor. Suriye’deEsad iktidarını yıkmak ve ken-

dileri gibi Amerikan işbirlikçisi bir ik-tidar kurulması için Suriye’ye saldı-rı hazırlıkları yapıyor.

Halkımız; topraklarımızın em-peryalizmin savaş üssü olarak

kullanılmasına izin verme. Kardeş Su-riye halklarının kanının akıtılmasınaortak olma.

27 Kasım2011

55

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 6: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Başbakan Tayyip Erdoğan, NewYork Times dergisine kapak konusuoldu.

“Erdoğan’ın Yolu” başlıklı ha-berde Erdoğan ve Türkiye üzerineyapılan yorumlar emperyalizmin nasılbir Türkiye istediğinin de gösterge-sidir.

Yeni Şafak gazetesi 17 Kasım ta-rihli haberinde TİME dergisinin ha-berini şu satırlarla aktarıyor:

“TIME dergisi bu haftaki kapakhaberinde, Başbakan Tayyip Erdo-ğan'ın başarı hikayesine ve Ortadoğuülkelerinde 'en karizmatik lider' ola-rak görülmesine yer verdi. ‘Türki-ye'nin İslami kökenli lideri,demokratik, seküler ve Batı yanlısıülkesini küresel bir güç merkezi yap-mayı başardı.”

(…) ABD lideri Obama tarafından'muhteşem liderlik' sergilediği içinövgüyle karşılandığı hatırlatıldı.

Time, Erdoğan'ın iktidarlığı sü-resince Türkiye'yi uluslararası are-nada itibarlı hale getirdiğini, 'herşeye gücü yeten' ordusunu dizginle-diğini, başarılı ekonomik politikalarısonucu kişi başına düşen milli geliri3 kat arttırdığını, yatırımcının önünüaçtığını ve çoğunlukla 'Batılı duru-şunu' devam ettirdiğini belirtti.” (Ci-han-Londra / Yeni Şafak gazetesi)

Son süreçte özellikle Tayyip Er-doğan’a, ve Tayyip Erdoğan’ın ba-şında olduğu AKP’nin Türkiyesi’neemperyalistlerden ve onun medya-sından büyük övgüler yapılıyor.

Bakın övgülere: “en karizmatiklider”, “muhteşem liderlik”, “ülkesiniküresel güç haline getiren lider”...Eh böyle bir liderin ülkesi de onayakışan bir ülke olacaktır; “modelülke”, “lider ülke”, “küresel güç”,"yükselen Türkiye"…

Ülkemizin bugünkü tablosu hal-kımızın özlemini duyduğu tablo de-ğildir. Bu tablo emperyalizmin istediğiülkemiz tablosudur. Bu tablo kendihalkını düşman gören, emperyalizminişbirlikçisi bir ülkenin tablosudur.

Sormak lazım, emperyalistler ne-den ülkemizden, ülkemizin gidişa-tından memnunluk duysunlar ki?Emperyalistlerin ve onların sözcü-lerinin bu tablodan memnunluk duy-maları şaşırtıcı değil midir?

Ülkemizi geri bıraktıran, kendidinamikleriyle gelişmesini engelleyen,yeraltı-yerüstü zenginliklerini yağ-malayan, ülkemizin ve halklarımızınkanını emen emperyalistler ülkemizingelişmesinden memnun olabilirlermi?

Eğer oluyorsa, eğer “Türkiye iyiyolda” diyorlarsa durup düşünmekgerekir. Çünkü emperyalizm ülkemizhalklarının baş düşmanıdır.

Ve tabi bir de göstermek istedik-leri, çizdikleri toz pembe tablonuntersine işin gerçek yüzü vardır.

Emperyalistlerin İstediği “Model Ülke”

ve Model İşbirlikçiModel olan örnek olandır. Ame-

rikan emperyalizmi çizdiği OrtadoğuProjesi’nde Türkiye’ye de bir rolverdi. Bu rol işbirlikçilikte, uşaklıktaörnek olmaktır. Ve bu örnekliği yay-maktır. Bu rol emperyalistlerin yap-maya çalıştığı şeyi bizzat yapan ol-maktır. Deyim yerindeyse emperya-listlerin maşası olmaktır.

Emperyalistler ellerini yakmak,ellerini kirletmek, fazla zahmete kat-lanmak istemiyorlar. Onlar için de-ğişmez kural şudur: En çok karlı, enaz riskli sömürü…

Libya’da, Suriye’de, İran’da…Irak’ta, Yugoslavya’da, Afganistan’dayaptıkları gibi doğrudan müdahaleyeyönelmiyor emperyalistler. Bununyerine o ülkedeki varolan memnu-niyetsizlerden yararlanarak işbirlik-çileri öne sürüyor önce. Ve ülke dı-şındaki işbirlikçileriyle kuşatmayıbüyütüyor.

AKP bunun için bulunmaz nimettir.Amerikan emperyalizmi Libya’ya mısaldıracak, önce Erdoğan tehdit ediyor.Suriye’ye mi saldıracak; önce Erdoğan

tehdit ediyor.İran’a mı saldıra-cak; önce Erdoğantehdit ediyor. İkiligörüşmelerde em-peryalistlerin söy-lemleri Erdo-ğan’ın, Davutoğ-lu’nun, Gül’ünağızlarından dökü-lüyor. Ve her türlüdiplomatik kural-ları bir yana bıra-karak yapıyorlar bunu.

Komşuluk yok, ülke çıkarı yok,vatan yok, halk yok. Kendi halkınakarşı da, diğer halklara karşı da per-vasız. Varsa yoksa emperyalizminçıkarları. Ve ondan kalan artıklarıhesap etmek.

Kimileri Tayyip’in söylediklerikarşısında şaşırıyor: “Bu cüreti neredenalıyor, bu pervasızlık nereden geliyor”diyorlar. Bu emperyalistlerden aldığıcürettir, sırtını onlara dayamış olmanınverdiği pervasızlıktır.

“Model Ülke” Türkiye’den Bazı Manzaralar

Bakmayın şişirdiklerine, övün-düklerine, abartılarına, toz pembehayaller çizmelerine… Gerçek hiçde öyle değildir. Oligarşinin, efendisiemperyalistlerin klasik politikalarıdır;her şeye kendi pencerelerinden ba-karlar ve dolu dizgin sömürü karşı-sında “işler yolunda gidiyor” derler.Onlar için iyi olan halklarımız içinkötüdür.

G-20 zirvesinde 19 lider içindeyüzü gülen tek lider Tayyip Erdo-ğan'mış. Yüzü gülen lider, ülkesininde yüzünü güldürüyormuş.

Tabi yüzü güler Erdoğan'ın; Al-bayraklar, Ülkerler, Ağaoğlular, Ça-lıklar zenginliklerine zenginlik kattılar.Yeni zenginler türettiler. Ancak biliyorve yaşıyoruz ki; onlar güldükçe hal-kımız kan ağlamaktadır.

-AKP'nin Türkiyesi'nde iş yok,istihdam yok, yatırım yok!

“Model Ülke”, “Bölgesel Güç” DedikleriYeni-Sömürge Türkiye Gerçeğidir

66

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 7: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

-AKP'nin Türkiyesi'nde 6,5 milyonişsiz var!

-AKP'nin Türkiyesi'nde 16 ya-şından küçüklere verilen asgari ücret512 lira,

-AKP'nin Türkiyesi'nde açlık sınırı878 lira!

-AKP'nin Türkiyesi'nde yoksulluksınırı 2 bin 861 lira..

-AKP'nin Türkiyesi'nde (İşçi Sağ-lığı ve İş Güvenliği Meclisi istatis-tiklerine göre), 2011'in ilk dokuzayında Türkiye'de meydana gelen işkazalarında 396 işçi yaşamını yiti-rirken, 2453 işçi yaralandı... İş ka-zalarında ölüm riskinin Avrupa'nın5 katı olduğu ifade edilmektedir.

-En ucuz işgücünün, en az sosyalhakkın, kölece çalışma koşullarınınolduğu bir ülke olduk.

-AKP'nin Türkiyesi'nde siyasi tu-tuklu sayısında dünyada birinci ül-keyiz.

-AKP'nin Türkiyesi'nde parti ka-patma şampiyonu olan ülkeyiz.

- Onlarca emperyalist üs yetmez-miş gibi şimdi de füze kalkanı gibisaldırgan bir üsse kapısını açan ülkeolduk.

-Yansıtılmaya çalışılanın tersinekatil İsrail’le ilişkilerin en parlak ol-duğu dönemi yaşamaktayız.

-Türkiye'nin dış borcu, (Nisan2011 rakamlarıyla) son 5 yılda yüzde70,9 artış göstererek, 169 milyar872 milyon dolardan, 290 milyar350 milyon dolara yükseldi.

-AKP'nin Türkiyesi'nde işçiler,emekçiler Torba Yasa, Kıdem Taz-minatının Kaldırılması, Esnek Ça-

lışma, İstihdam Büroları adı altındatarihin en büyük saldırılarıyla karşıkarşıyalar.

-Tarihin en büyük yıkımı gün-demde; sadece İstanbul'da 1 milyo-nun üzerinde binanın yıkılacağı söy-leniyor.

İşte emperyalistlerin ve işbirlik-çilerinin övündükleri "büyüyen Tür-kiye", işte "model ülke", işte "kariz-matik lider.”

Nasıl büyüdükleri, neye modeloldukları ortadadır. Bizim açlığımız,yoksulluğumuz, yıkımımız, katliam-larımız üzerinde büyümektedirler.

Onların Türkiyesi'ni asla kabuletmeyeceğiz. Ülkemizi emperyaliz-min üssü, işbirlikçilerin yatağı ol-maktan kurtaracağız. Bunun için ör-gütlenecek, savaşacak ve kazanacağız.

Amerika, Suriye’yiyeni-sömürgeleştirmek için, işbirlikçiAKP iktidarını ve Arap devletlerinimaşa olarak kullanıyor!

AKP, Suriye’de iç savaş çıkartmak vehalkı katletmek için Suriyeliişbirlikçileri topraklarımızdaörgütlüyor, silahlandırıyor ve eğitiyor!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin gruptoplantısında yaptığı konuşmada şöyle konuştu:''BeşarEsad çıkıyor 'ölene kadar savaşırım' diyor. Kendihalkına karşı ölene kadar savaşmak kahramanlıkdeğildir. Kendi halkına karşı ölene kadar savaşan birinigörmek istiyorsan Nazi Almanya'sına bak, Hitler'e bak,Mussolini'ye, Romanya'nın Çavuşesku'suna bak. Eğerbunlardan ders almıyorsan, kendi halkına silah doğrultanve daha 32 gün önce hiçbirimizin arzu etmediği şekilde,aynen senin kullandığın ifadeleri kullanan ve öldürülenLibya'nın liderine bak... İsrail'in işgal ettiği Golantepeleri için neden ölene kadar savaşmadın?”

"Başkent Şam’da Sunday Times Gazetesi’ne konuşanEsad, Türkiye’ye mesaj yolladı. Söyleşiyi gerçekleştirenmuhabir Hala Jaber, Türkiye’nin sınırda tampon bölgekuracağı ve bazı ülkelerin askeri müdahaleye hazırlandığıyolunda dedikodular olduğunu anımsattıktan sonra,

Esad’a “Eğer böyle bir durum olursa savaşıp ölmeyigöze alır mısınız” diye sordu. Suriye lideri bu soruyanet bir yanıt vererek, “O durumda kesinlikle, söylemeyegerek yok, mutlaka öyle olacaktır” yanıtını verdi.

İşbirlikçi, uşak Tayyip Erdoğan, bir kişinin vatanıiçin direnmesi suçmuş gibi Esad’ı Hitlerle, Mussolini’yleaynı kefeye koyarak Kaddafi’nin, Çavuşesku’nun sonuylatehdit ediyor. Birincisi, Hitler’le, Mussolini’ye benze-tilecek birisi varsa o da emperyalistlerin liderleridir.Sizin gibi vatanını satan uşaklardır.

“Golan tepeleri için neden ölene kadar savaşmadın?”demagojisi yapıyor. İsrail’i devlet olarak resmen tanıyanülkelerden birisi Türkiye’dir. Erdoğan’ın mirasını dev-ralmakla övündüğü, işbirlikçi Adnan Menderes’in De-mokrat Parti iktidarıdır.

AKP’nin kardeş kanı dökülmesinden, akan kanındurmasından bahsetmesi tam bir ikiyüzlülüktür. Suriyeliişbirlikçileri örgütleyen, silah veren, eğiten, Esad’a“Alevi azınlığın iktidarı” diyen, “Müslüman Kardeşler”örgütünü destekleyen ve mezhep çatışmasını körükleyenemperyalistler ve AKP iktidarıdır.

Erdoğan, Kaddafi’yi örnek gösteriyor, “Kendi halkınasilah doğrultanların sonu böyle olur” diye. Senin ülkendeson 30 yılda 40 bin kişi katledildi. Sen kime, nediyorsun? Kimyasal gazlarla katlettiğiniz gerilla cesetlerihala Adli Tıp Kurumu’nun morgunda bekliyor.

Suriye’nin Amerikan işbirlikçisi, Müslüman Kardeşlerörgütünün liderlerinden Muhammed Riad Şakfa, "Su-riye’deki iç karışıklığın çözülmesi için Türkiye’ninolası “müdahalesini” destekleyebileceklerini” söylüyor.Bütün işbirlikçilerin düşünce yapısı aynı. Birilerinesırtını dayamadan hiçbir şey yapamaz.

Ölene Kadar SavaşmakOnurdur

27 Kasım2011

7

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 8: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

İSTANBUL - GAZİ MAHALLESİ

Liseli Dev-Genç’liler, 18 Kasımgünü sabah saat 08.45’te Gazi TicaretMeslek Lisesi önünde bildiri dağıtıp,kuşlama yaptı. Okul idaresinin baskıve engellemesine rağmen, meşruluk bi-linciyle çalışmalarına devam ettiler.

Okula giren öğrencilerden biri,“Biz de devrimciyiz” diyerek bildiri-yi öğretmenlerin önünde alıp okula gir-di. Bir veli, Liseli Dev-Genç’lilere, ço-cuğunu okula kayıt ettirmeye getirdi-ğinde okul müdürünün “700 lira paraistediğini ve eğer bu parayı veremi-yorsa çocuğunu işte çalıştırıp bu parayıödeyebileceğini” söylediğini anlattı.

200 adet bildiri dağıtılan eylemde,okul önüne ve çevresine 2000 adetkuşlama yapıldı, 15 adet pul okulunçevresine yapıştırıldı.

İSTANBUL - AVCILAR

Halk Cepheliler, 11 Kasım günüAvcılar E5 Üst Geçit’e ve Avcılar Fi-ruzköy Tonguç Caddesi’ne pankartasıp, pullama ve kuşlama yaptılar.

İSTANBUL - İKİTELLİ

12 Kasım günü Atatürk Mahalle-si’nde yürüyüş yapıldı. İkitelli Cemeviönünde sloganlarla başlayan yürü-yüşte, Halk Cepheli Liseli Dev-Genç'li-ler halka hitaben sesli çağrılar yaptılar.

Atatürk Mahallesi’nden Parsel-ler Caddesi’ne doğru devam eden yü-rüyüşe halk da alkışlarla destek ver-di. 62 kişinin katıldığı eylem sloganve marşlarla bitirildi.

16 Kasım günü İkitelli Halkalı Top-lu Konut Lisesi önünde bildiri dağıtan3 Halk Cepheli’nin gözaltına alınma-sının ardından, 17 Kasım günü aynı yer-de eylem yapmak isteyen 13 HalkCepheli de gözaltına alındı. Gözaltına

alınanların isimleri şöyle: Süleyman Al-tın, Kerem Dalyan, Doğu Yılmaz Alyaz,Gökhan Yıldırım, Necati Çelik, AliGökmen Okan, Hasan Şafak Coşkun,Okan Küçük, Okan Karamanlı, LeylaAracı, Berna Yılmaz, Hasan ŞükrüKüçük ve Hasan Küçükolu.

Tekme tokat, yerlerde sürüklenerekgözaltına alınan Cephelilere, karakol-da işkence yapıldı. Polisin saldırsında-bir çoğunun vücudunda morluklar olu-şurken Berna Yılmaz’ında burnu kırıl-dı. Okan Küçük, Okan Karamanlı veHasan Şükrü Küçük’e ise işbirlikçilikteklif edildi. İşbirlikçiliği kabul etme-yen Cepheliler tehdit edildi.

Halk Cepheliler, işkenceci polis-lere, gözaltından çıkınca yine liseninönüne gidip “Füze Kalkanı DeğilDemokratik Lise İstiyoruz” talebinidile getireceklerini söylediler. “Sizelisenin önünde zafer kazandırmaya-cağız” diyen polise “Biz zaferi zatenkazanmıştık” cevabı verildi.

Gözaltına alınanlardan 11’i sav-cılıktan, 2’si de mahkemeden serbestbırakıldı.

21 Kasım’da, yine aynı liseninönünde, okulun dağılış saatinde HalkCephesi tarafından eylem yapıldı.Öğrencilerin yoğun ilgiyle izlediği ey-leme toplam 15 kişi katıldı.

Ulaş Kılıç tarafından yapılan açık-lamada, “AKP’nin işbirlikçi polisi ar-kadaşlarımıza gözaltındayken işbir-likçilik teklif etmiştir. İşbirlikçilikşerefsizliktir. Bizler onurumuzla, na-musumuzla yaşayacak, sizler gibişerefsizce yaşamayacağız” dedi. Ey-lem sloganlarla sona erdi.

İSTANBULÇAYAN MAHALLESİ

Çayan Mahallesi’nde Halk Cep-

hesi tarafından 20 Kasım’da yapıla-cak olan panelin çağrısı yapıldı, Ça-yan Mahallesi, Güzeltepe ve Nurte-pe’ye toplam 20 adet afiş yapıldı.

İSTANBUL - OKMEYDANI

Liseli Dev-Genç'liler, 21 Kasımgünü Okmeydanı Halil Rıfat Paşa Li-sesi’nde pankart astılar. “Füze KalkanıDeğil Demokratik Lise İstiyoruz”pankartı okulun duvarından sallan-dırıldı, aynı anda kuşlama da yapıldı.

Pankartı gören öğrenciler alkışla-mak istediler fakat okul yönetimininbaskısına maruz kaldılar. Pankart okulduvarında asılı kaldıktan sonra faşistokul yönetimi tarafından söküldü. Li-seli Dev-Genç’liler, “Pankartlarımız nekadar sökülse biz asmaya devam ede-ceğiz. Liselileri düzene mahkum et-meyeceğiz. Yaşlarımız küçük ama yü-reklerimiz ve yapacağımız işler büyük.Biz Liseli Dev-Genç’liler istersek de-mokratik liseyi de kazanır, Malatya-Kü-recik’e füze kalkanı da kurdurmayız.Çünkü bu topraklar bizim, biz bu hal-kın çocuklarıyız” açıklamasında bu-lundular.

Aynı gün, Okmeydanı’nda bulu-nan Kaptanpaşa Lisesi’nin duvarınada, sabah öğrencilerin okul bahçesindetören için toplandığı saatte “FüzeKalkanı Değil Demokratik Lise İsti-yoruz-Halk Cephesi/Liseli Dev-Genç”pankartı asıldı.

22 Kasım’da ise yine KaptanpaşaLisesi’nde, sabah saat 07.45’te 200adet bildiri dağıtıldı; 1000 adet kuş-lama ile 20 adet de pullama yapıldı.

İSTANBUL1 MAYIS MAHALLESİ

18 Kasım günü 1 Mayıs Mahal-lesi’nde üç ayrı yere yazılama yapıl-

YAŞI KÜÇÜK YÜREĞİ BÜYÜK LİSELİLER,VATANIN BAĞIMSIZLIĞI İÇİN

ÜLKENİN DÖRT BİR YANINDA EYLEM YAPIYOR

88

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

GAZI MAHALLESI İKİTELLİAVCILAR

Page 9: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

dı. 21 Kasım’da ise afişleme yapıldı.Aynı gün, Mustafa Kemal Anadolu Li-sesi’nde kuşlamalar yapıldı. OkulMüdürü, Liseli Dev-Genç’lilere engelolmaya çalıştı ama sonuç alamadı.

İSTANBUL - BAKIRKÖY

Halk Cepheliler, 19 Kasım günüBakırköy’de bildiri dağıtıp, imza top-ladılar. Bildiri dağıtımında provo-kasyon yapmaya çalışan iki kişiyehalk tepki gösterdi ve kampanyayıdesteklediklerini söylediler. 1 saatsüren bildiri dağıtımında 100 bildiridağıtıldı ve 40 imza toplandı.

ANKARA

Halk Cepheliler, 17 Kasım günüMamak Şahintepe Mahallesi’nde ya-zılama; Şahintepe ve Şirintepe ma-hallelerinde ise 50 adet pullama yap-tılar. Aynı gün Mamak, Natoyoluüzerinde bulunan Tek Mezar Par-kı’na da pankart asıldı.

SAMSUN

Halk Cephesi Liseli Dev-Genç’liler,18 Kasım günü Yabancılar Çarşısı’na gi-derek, esnaflardan imza topladılar.

Esnaflara gidilerek kampanyanınanlatıldığı çalışmada, “Dev-Genç mi?Tabii imza atarım” diyenler oldu.Umudun çoğalmasından korkan siyasişube polisleri ise acizliklerini Ya-bancılar Çarşısı’nın giriş çıkışlarını tu-tarak bir kez daha gösterdi. İki saat sü-ren çalışmada 75 imza toplandı, bil-diriler halka ulaştırıldı. Samsun so-kaklarında pullamalar yapıldı.

EDİRNE

Edirne de “Füze Kalkanı DeğilDemokratik Lise İstiyoruz” kampanyası20 Kasım günü PTT önünde yapılan ba-sın açıklamasıyla başladı. Eylem ABDbayrağının yakılmasıyla sona erdi.

MALATYA

Her hafta Cuma günü MalatyaAKP il binası önünde Halk Cephelile-rin yaptığı “Füze Kalkanı Değil Ba-ğımsız Türkiye İstiyoruz!” eyleminin9’uncusu 18 Kasım günü yapıldı. Ey-lemin sonunda, 19 Kasım günü MalatyaFüze Kalkanı Karşıtı Platform’un ya-pacağı mitinge katılım çağrısı yapıldı.

19 Kasım’da yapılan miting, Ma-latya Öğretmenevi önünden yeni be-lediye binası yanındaki miting alanı-na yapılan yürüyüşle başladı. Platformadına konuşma yapan Eğitim-SenMalatya Şubesi Başkanı Ali EkberBaytemur, “Füze kalkanı bir emper-yalist savaş aracıdır. Malatya Küre-cik’e kurulmak istenen bu sistememperyalizmi ve siyonizmi korumakalkanıdır. Yıllardır İncirlik’le ilgilisöylenen yalanlar bugün de füze kal-kanı için söyleniyor ama bizler buoyunu bozacağız” dedi.

Kürecik Halk İnisiyatifi adına dabir konuşma yapıldı. Konuşmaların ar-dından Grup Munzur sahne aldı vemiting marşlarla sonlandırıldı. HalkCephesi’nin de katıldığı ve “Füze Kal-kanı Değil Bağımız Türkiye İstiyoruz”pankartının taşındığı eylemde sık sık“Füze Kalkanı Değil Bağımsız Tür-kiye İstiyoruz”, “Kahrolsun Emper-yalizm Yaşasın Mücadelemiz”, “Hal-kız Haklıyız Kazanacağız”, “MahirHüseyin Ulaş Kurtuluşa Kadar Sa-vaş”, “Amerika Defol Bu Vatan Bi-zim” sloganları atıldı.

ANTALYA

Antalya’nın Duacı Köyü’nde kam-panya kapsamında 20 Kasım günü,Umudun Türküsü tarafından küçük birkonser verildi.

Konser öncesinde köyde kapı kapıdolaşılarak, köylüler konsere çağrıldı.Köylülerle birlikte kahvaltı yapıldı.Köy bekçisinin ihbarı üzerine köye ge-len jandarmaya kampanya anlatıldı verahatsız oldukları kısım soruldu. Bir şey

söyleyemeyen jandarma, köylülerinHalk Cephelilere sahip çıkması vemuhtarın “Haberim var” demesininardından köyü terk etti.

İZMİR

İzmir’de Halk Cephesi / LiseliDev-Genç’in, “Füze Kalkanı DeğilDemokratik Lise İstiyoruz” kampan-yası çerçevesinde 13 Kasım Pazargünü Buca Forbes Caddesi Girişi’ndebaşlayan açlık grevi, 20 Kasım Pazargünü saat 14.00’te yapılan eylemle bi-tirildi. Basın açıklamasından önceyüzlerce bildiri dağıtıldı ve imza top-landı. Saldırılar ve burjuva basında-ki kontra haberler halka teşhir edildi.

40 kişinin katıldığı eyleme halkın il-gisi yoğundu. Eylemde, açıklama met-ni okunurken, pankartın arkasına geçipaçıklamaya katılan insanlar oldu. Açık-lamanın ardından, eyleme destek verenForbes esnafı ve Buca halkına teşekküredildi. Günlerdir soğuğa, polisin ve za-bıtanın saldırılarına rağmen eylemlerinikararlılıkla sürdüren Halk Cephelilerhep birlikte zafer halayı çektiler. Halayaçevrede toplanan halk da alkışlarladestek verdi. Daha sonra çadır toplan-dı, alan temizlendi ve eylem bitirildi.

DERSİM

Liseli Dev-Genç'liler, 21 Kasımgünü Dersim'de Yeraltı Çarşısı üs-tünde masa açtılar. Ülkemizin Ame-rika'ya peşkeş çekilmemesi için in-sanları imza atmaya çağıran LiseliDev-Genç'liler, füze kalkanlarıylahalkların katili olmayacaklarını bir kezdaha haykırdılar. Tunceli’nin Sesiisimli yerel bir gazetenin muhabirimasaya gelerek röportaj yaptı. 13.00-15.15 saatleri arasında açık kalanmasada 142 imza toplandı. Ayrıca Ta-vır ve Yürüyüş dergilerinin de tanıtı-mı yapıldı.

22 Kasım günü de aynı yerdeimza masası açıldı. İki saat açık ka-lan masada 115 imza toplandı.

27 Kasım2011

99

Yürüyüş

Sayı: 296

DERSİM1 MAYIS MAH. İZMİR

Page 10: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

MERSİN

Mersin Halk Cephesi, 18 Kasımgünü Balık Pazarı ve Bit Pazarı’ndabildiri dağıttı. Esnafla sohbet edildi-ğinde, birçok insanın füze kalkanın-dan haberdar olduğu görüldü. Yaşlı biresnaf, “Bu bildirilerden bana da ve-rin, size yardımcı olayım, ben de da-ğıtayım” dedi. 14.00-15.00 saatleriarasında yapılan bildiri dağıtımında250 bildiri halka ulaştırıldı.

HATAY-ANTAKYA

18 Kasım Cuma günü saat17.00’de Halk Cephesi Liseli Dev-Genç tarafından Antakya’nın Gü-müşgöze beldesinde meşaleli eylemyapıldı. Meşaleli eylemden 1,5 saatönce imza masası açan Halk Cephe-liler 60 imza topladı ve meşaleli ey-leme çağrı yaptı.

Eylemde yapılan açıklamada, “Bü-tün halkımızı füze kalkanına karşıbirlikte mücadeleye çağırıyoruz. Kah-rolsun emperyalizm yaşasın halklarınmücadelesi.” denildi. 10 kişinin katıl-dığı eylem, atılan sloganlarla bitirildi.

ADANA

Adana’da, Halk Cephesi tarafından19 Kasım günü İnönü Parkı’nda masaaçıldı. Halka seslenilerek 400 bildiri da-ğıtıldı ve 225 imza toplandı. Halkın yo-ğun ilgisi gözlenirken, imza atmak içinzaman zaman masada yığılmalar oldu.“Amerika’ya karşıysa ben de imza ata-yım.” diyenler oldu. Türbanlı, genç,yaşlı tüm insanlardan imza atmaya ge-lenler Amerika’ya ve işbirlikçilerinekarşı öfkelerini dile getirdi.

17 Kasım günü de Akdeniz Ma-hallesi’ndeki Cumhuriyet Lisesi’ninönünde öğrencileri bilgilendirmekamaçlı 100 adet bildiri dağıtılmıştı.

15 Kasım akşamı ise ŞakirpaşaMahallesi’nde Şakirpaşa Lisesi çev-resine ve mahallenin değişik yerleri-ne 5 adet yazılama yapıldı.

12 Kasım’da İnönü Parkı’nda imzamasası açılarak; 150 bildiri dağıtıldı,150 imza toplandı ve 3 Yürüyüş dergisiile 1 Tavır dergisi halka ulaştırıldı.

BURSA - GEMLİK

Gemlik Halk Cephesi, kampanyaçalışmalarına 16 Kasım günü başladı.Dereboyu, Yeşilova ve Orhangazi cad-deleri ile Gemlik Lisesi ve Anadolu Li-sesi çevresine 30 afiş asıldı. Çalışma-lar sırasında yoldan geçmekte olan birkişi, “Defolup gitsinler, ülkeyi de Or-tadoğu’yu da karıştırdılar” deyip kanemicilere tepkisini gösterdi.

BURSA

17 Kasım günü Kestel Mahalle-si’nde Musa Amca Okulu’na, KaleMahallesi’ne, Kestel girişindeki tra-folara, Zümrütevler ve Teleferik ma-hallelerinde birçok yere kampanya af-işleri yapıştırıldı.

Teleferik Mahallesi’nde afişlemeyapılırken; AKP’nin polisi 5 sivil, 2resmi araçla Halk Cephelilerin etra-fını sardı. Halk Cephelilerin gözaltı-na alınmaya çalışılması karşısında,kahvelerden çıkan mahalleli müdahaleederek polisle tartıştı ve afişleme ya-panları sahiplendi. Halk Cepheliler deAKP polisinin işbirlikçiliğini teşhireden konuşmalar yaparak afiş yapış-tırmaya devam ettiler. Gözaltına ala-mayacağını anlayan polis, 160 TLpara cezası keserek mahalleden çe-kildi.

Kestel, Zümrütevler ve Teleferikmahallelerinde toplam 70 adet afiş ya-pıştırıldı.

Liseli Dev-Genç,KampanyasınıGüçlendirerekDevam Ettiriyor

Halk Cephesi / Liseli Dev-Genç,20 Kasım günü İstanbul Okmeyda-nı’ndaki Mercan Düğün Salonu’nda

“Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz” konulu panel düzen-ledi. Panelin yapıldığı salonda Lise-li Dev-Genç şehitleri de fotoğraflarıylayerlerini almıştı.

Panel ilk olarak devrim şehitlerianısına yapılan bir dakikalık saygı du-ruşuyla başladı. Açılış konuşmasınınardından, Dev-Genç’lilerin hazırladığıve Liseli Dev-Genç tarihininin, genç-lere dayatılan uyuşturucu ve çeteleş-menin, devrim şehitlerinin anlatıldı-ğı bir sinevizyon gösterimi yapıldı.

Panel, Eğitim-Sen, Halk Cephesive Gençlik Federasyonu temsilcile-rinin sunumları ile devam etti. Eğitim-Sen’li konuşmacı, eğitim sistemini an-latarak, okullarda artık kayıt parasıalınmayacak denildiği halde alındı-ğını, okul yönetimlerinin velileri veöğrencileri müşteri olarak gördüğünüanlattı. Gençlik Federasyonu üyesi ise,Dev-Genç tarihinden bahsederek, li-selilerin kararlılığını ve cüretini anlattı.Halk Cephesi temsilcisi ise “Füze Kal-kanı Değil Demokratik Lise İstiyoruz”kampanyası dahilinde yapılan ey-lemler hakkında bilgi verdi. 12 Ocak2012 tarihinde, füze kalkanının ku-rulmasının planlandığı Malatya Kü-recik’te yapılacak yürüyüşe gidile-ceğinin de duyurusunu yaptı.

Konuşmalarından ardından şiirlerokundu. Sarıgazi Liseli Dev-Genç’li-ler, Ümit İlter’in Kızıldere Desta-nı’ndan bölümler okudular.

Sarıgazi, Armutlu, Topkapı, Nur-tepe-Çayan, Gazi mahallelerinden veGençlik Federasyonu’ndan olmaküzere 6 Liseli Dev-Genç’li, okullar-daki sorunları ve bu sorunlara karşımücadele yöntemlerini anlattılar.

Panel, Gençlik Federasyonu’nunhazırlamış olduğu tiyatro oyunu ile de-vam etti. Oyunda, Liseli Dev-Genç ta-rihini başlatan Kahraman Altun, Fa-ruk Bayrakçı ve İrfan Ağdaş’ın ha-yatları canlandırıldı. Ardından müzikgrubu sahne aldı. Küçük bir konser-le birlikte panel sona erdi.

110

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

BURSA GEMLİKADANAADANA

Page 11: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

AKP’nin KCK adı aldındaBDP’ye yönelik baskı, gözaltı ve tu-tuklama terörü sürüyor. 22 Kasım’da18 ilde başlatılan gözaltı terörününhedefi bu kez Abdullah Öcalan’ınavukatlarıydı.

İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa,Muş, Siirt, Diyarbakır, Urfa, Mersin,Şırnak, Batman, Van, Hakkari, Iğdır,Ardahan ve Denizli’de AKP polisininbaskın yaptığı ev, işyeri, hukuk bü-rosu, gazete ve dergi büroları, dernekve çeşitli kurumlardan 45’i Öcalan’ınavukatı 100’ün üzerinde kişi gözaltınaalındı.

Diyarbakır’da BDP, DTK, Eği-tim-Sen ve Mahalle Meclisi çalışan-larının evleri ile Öcalan’ın avukat-larının ev ve büroları basıldı. BDPDiyarbakır İl Başkanı Ömer Önen,Bağlar Belediye Başkan YardımcısıDerya Tamriş, DTK Daimi MeclisÜyesi Bedia Akaya’nın da aralarındabulunduğu 8’i avukat 47 kişi gözaltınaalındı.

Kars’taki evi ve işyeri de basılanDEP eski milletvekili Mahmut Alınakve kızı da İstanbul’daki ev baskınındagözaltına alındı.

AKP, baskı, gözaltı ve tutuklamaterörüyle Kürt halkının mücadelesinitasfiye etmeye çalışıyor. Saldırılardoğrudan Amerikan uşağı Erdoğantarafından yönetiliyor.

Suriye Devlet Başkan’ı Esad’a“Zulümle abad olunmaz” diyen Oba-ma’nın yamağı Tayyip Erdoğan halkınher kesimine yönelik zulüm politi-kalarını sürdürüyor. Amerikan uşak-lığını, Ortadoğu’da maşa olarak kul-lanılmayı ancak içeride halkın herkesimini sindirerek yapacağını dü-şünüyor. Ancak Erdoğan gibi bir uşa-ğın ağzından demagojik bir söz olarakda çıksa, söz doğrudur: ZULÜMLEABAD OLUNMAZ. İşbirlikçi, faşistAKP iktidarı zulümle halkı sindire-meyecek. Teslim alamayacak.

Faşizm Maskesini İndirdi“Savunma Hakkı”Gözaltında

Halkın Hukuk Bürosu (HHB), 22Kasım günü başta İstanbul olmaküzere 16 ilde KCK'ye yönelik dü-zenlenen operasyon kapsamında, 70avukatın da aralarında bulunduğu100’ün üzerinde kişinin gözaltınaalınmasıyla ilgili olarak aynı günyazılı bir açıklama yaptı.

Son dönemde “KCK operasyonu”adı altında, her gün yeni bir gözaltı,yeni bir tutuklama saldırısı yapıldığınıbelirten HHB, İstanbul Özel YetkiliCumhuriyet Savcıları Adnan Çimenve İsmail Tandoğan'ın yürüttüğü so-ruşturma kapsamında, hakkında göz-altı kararı verilen avukatlardan 18'ininİstanbul Barosu'na kayıtlı olduğu bil-gisini verdi.

Avukatların çoğunun, İmralı Ha-pishanesi’nde hükümlü bulunan Ab-dullah Öcalan ile değişik zamanlardagörüşen avukatlar olduğunun vur-gulandığı açıklamada, “Avukatlara,dolayısıyla savunma hakkına yönelikbu saldırı iki yönlüdür. Birincisi,devrimcilerin, demokratların, siyasalve toplumsal muhalefetin savunman-

lığını üstlenen avukatlar gözaltı vetutuklama terörüyle sindirilmeye ça-lışılmakta, gözdağı verilerek savun-manlık görevinden çekinmeye zor-lanmaktadırlar. İkincisi, devrimci,demokrat, ilerici yurtsever kesimleravukatlarına gözdağı verilerek sa-vunmasız bırakılmaya çalışılmakta-dır” denildi.

Açıklama, “Nazi zulmünü arat-mayan pervasızlıktaki hukuksuzluk-lara, adaletsizliklere daha fazla boyuneğmenin, daha fazla sessiz kalmanınbir anlamı yok. Ya yenilgiyi baştankabul edecek ve kendimizi akıntıyabırakacağız ya da akıntıya karşı vargücümüzle sarılacağız küreklerimize”sözleriyle bitirildi.

Halk Cephesi: KürtHalkımız Yalnız Değildir!Birleşelim, Savaşalım,Kazanalım!

Halk Cephesi, Van’da yaşanandepremle bir kez daha açığa çıkanKürt halkı üzerindeki baskı ve katliamsaldırılarıyla ilgili olarak 19 Kasımgünü İstanbul Okmeydanı’nda biryürüyüş düzenledi.

Kürdistan Kürt Halkınındır. Kürt HalkıÜzerinden Kirli Ellerinizi Çekin!

27 Kasım2011

11

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 12: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Sağlık Ocağı önünde toplananHalk Cepheliler, “Kürt HalkımızÜzerindeki Baskılara Son” pankartıaçarak; “Biji Bratiya Gelan”, “Kür-distan Goristan Jibo Faşistan, Kür-distan Faşizme Mezar Olacak”,“Kahrolsun Faşizm Yaşasın Müca-dalemiz”, “Katil Devlet Hesap Ve-recek” sloganlarıyla Okmeydanı’nınsokaklarında yürüdüler. Kızıl flamalarda taşıyan Halk Cepheliler, ellerindekidövizlerle düzenli kortejler halindeyürüyüşe başladılar.

Yürüyüş boyunca Okmeydanı hal-kına Türkçe ve Kürtçe seslenilerekAKP’nin Kürt halkına yönelik bas-kıları anlatıldı ve Van’a giden yar-dımların geri çevrildiği, Kürt halkıiçin savaşan gerillaların katledildiğibelirtildi. Halka, “Başta Kürt halkıolmak üzere tüm halklarımızı HalkCephesi saflarında savaşmaya vemücadele etmeye çağırıyoruz. Tümhalklarımıza çağrımızdır. Birleşelim,savaşalım, kazanalım!” çağrısındabulunuldu. Yürüyüş sırasında bildiri

dağıtılıp, marşlar da söylendi.

Sibel Yalçın Parkı’na gelindiğinde,burada yapılan açıklamada, son za-manlarda Kürt halkına yaşatılan zu-lüm, baskı ve katliamlardan bahse-dilerek, “Kürt halkımız için mücadeleeden tüm güçleri devrimci politikalaretrafında birleşmeye ve devrimcihalk iktidarı için mücadele etmeyeçağırıyoruz. Türk, Kürt bütün halk-larımız birleşelim, direnelim, sava-şalım, kazanalım” denildi.

Eyleme Grup Yorum da Kürtçe-Türkçe türkü ve marşlarıyla destekverdi. Grup adına konuşan CanerBozkurt, Kürtler üzerindeki baskılarason verilmesi talebini dile getirerek,“Grup Yorum olarak Kürt halkımızınyanındayız” dedi. Eylem çekilen ha-laylarla sona erdi.

Suçlu Şerzan Kurt:Kendini öldürttü

İçişleri Bakanlığı, üniversite öğ-rencisi Şerzan Kurt'un polis tarafından

katledilmesi ile ilgili davada, kendi-sine yakışan bir savunma yaptı.

Muğla Üniversitesi öğrencisi Şer-zan Kurt 11 Mayıs 2010'da faşistlerinsaldırısı sırasında Polis Gültekin Şa-hin'in silahından çıkan kurşunla kat-ledilmişti. Polis Şahin "olası kasıtlanitelikli adam öldürme" suçlamasıylatutuklanırken, Kurt ailesinin avukatlarıMuğla 2. İdari Mahkemesi’nde İçişleriBakanlığı aleyhine dava açtı. Bakanlıkadına hukuk müşaviri Ahmet HamdiNayir, 23 Eylül 2011'de yaptığı sa-vunmasında kusurun tamamen ŞerzanKurt’ta olduğunu söyledi. HamdiNayır şöyle savunma yaptı: "Polisinhavaya bir kaç el ateş ettiği ancakdavacıların yakınının, yapılan ateşsonucu vefat ettiği anlaşılmaktadır.Olayların bu noktaya gelmesindekusur tamamen Şerzan Kurt'a aittir.Kendisinin o saatte o kargaşa içindebulunmuş olması bu sonucu do-ğurmuştur."

Polisin Hiçbir Sözüne Güvenmeyinve Hatta Hiçbir Sözünü Dinlemeyin

Ankara’da liseli bir grup, devletin yargısının N.Ç.’yetecavüz davasındaki adeletsiziği protesto etmek içinAKP İl Başkanlığı’na yürüyüş yapmak istedi. AKP’ninpolisi yolu kesiyor ve yürütmem diyor. Grup yürümekistiyor ve tartışıyorlar: Polis el kol hareketleriyle, bağıraçağıra konuşarak grubu sindirmeye çalışıyor. Ama bu-nunla da yetinmiyor. Psikolojik harp yürütüyor. “15kişiyle trafiği kapatıyorsunuz. Binlerce kişi mağduroluyor. Buna izin vermem” diyerek grubu küçümsüyor.Grubu kendi kendisine gayrı meşru göstermek istiyor.

Bu eylemden bir gün sonra; yer yine Ankara. Polisaynı polis. Bu kez karşısında atanamayan öğretmenlervar. Milli Eğitim Bakanlığı’na yürütmek istiyorlar. Busefer de polis; “1500 kişi çok kalabalık. Bakanlığınbahçesine sığmazsınız. Hepinizin yürümesine izin ver-mem. 10-15 kişilik bir heyet oluşturun, bakanlığa heyetgitsin” diyor. Polisle pazarlığa girerseniz bu iki örnekteolduğu gibi her duruma göre bir gerekçe uydurabilir.

Onun için diyoruz ki; polisin hiçbir sözüne asla gü-venmeyin ve hatta hiç bir sözünü dinlemeyin.

AKP, Satmasını Bilir, YapmasınıDeğil

Yalova'da Marmara depreminden sonra Japonya ta-

rafından yaptırılan Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezikaderine terkedildi.

Deprem sonrası Japon Kızılhaçı 3 milyon dolar bağıştoplayarak, 250 yataklı Termal Ruh Sağlığı Tedavi ve Re-habilitasyon Merkezi yaptırdı. 2003 yılında inşaatı bitirilenmerkez 8 yıldır boş duruyor ve çürüyor. (Basından)

AKP demokrasisiCHP Gurup Başkanvekili ve Yalova Milletvekili

Muharrem İnce hakkında, seçim döneminde SakaryaPamukova’da yaptığı bir konuşma nedeniyle fezlekehazırlandı. “Fezlekede propaganda sırasında minibüslerintrafiğini olumsuz etkilediği vurgulanarak “Muharremİnce'nin konuşmasının iktidarı eleştirir nitelikte olduğutespit edilmiştir” deniliyor.

Muharrem İnce'nin yaptığı konuşma ise şöyle: “AKP’yekim muhalifse herkes diz çöktürülmek isteniyor. Herkestenhesap sorulmak isteniyor. Çiftçi perişan. Emekli perişan.Gençlerimiz işsiz. Bir tek yandaşların işi düzgün. Dışarıdageneral, gazeteci muhalefet kalmadı. Herkes Silivri’ye.Herkes korkuyor bu ülkede. Herkes korkuyor. Sıradanbir vatandaş bile telefonunun dinlendiğinden şüphe ediyor.

Böyle bir ülke olur mu? İleri demokrasiymiş. Sevsinlersenin ileri demokrasini. Bu tam bir faşizmdir. RecepTayip Erdoğan’ın faşizmidir bu.”

12

Yürüyüş

27 Kasım2011

Page 13: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Geçtiğimiz hafta sonu 19 Ka-sım’da Mısır halkı, işbirlikçi HüsnüMübarek iktidarının yerine odununyönetime gelmesinden sonra hak veözgürlük taleplerinin yerine getiril-memesinden dolayı tekrar TahrirMeydanı ve diğer illerde eylemlerebaşladılar.

Askeri yönetimin yapılacak ana-yasa değişikliğinde “ordunun yetki-lerinin artırılması” askeri yönetiminyerini sivil yönetime bırakmaması,Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2013yılına ertelenmesi halkın öfkesinibüyüttü. Onbinlerce kişi 19 Ka-sım’dan beri Tahrir Meydanı ve diğerillerde eylem yapıyor.

Emperyalistler tarafından miladıdolan Hüsnü Mübarek’in iktidardanindirilmesi için halkın yaptığı ey-lemleri “özgürlük” diye destekleyenordu bu kez halkın üzerine kurşunyağdırıyor. Bir haftadır süren eylem-lerde polis ve askerin saldırıları so-nucunda 40’ın üzerinde kişi katledi-lirken 2 binin üzerinde kişi yaralandı.Suriye’de “akan kan”dan bahsedenler,Mısır’da Amerikancı askeri yönetiminkatliama sesini çıkartan yok.

Mısır halkı artık gerçekleri gör-melidir. Dost kim, düşman kim, gör-melidir. Emperyalizme yaslanarakdemokrasi, hak ve özgürlüklerin ka-zanılmayacağını görmelidir. Emper-yalizmin tekelci burjuvazinin dikta-törlüğü olduğunu öğrenmelidir. Te-keller halklar için asla demokrasigetirmez. Emperyalistler “Ortadoğubaharı” demezden önce Ortadoğuhalklarını onyıllardır emperyalizminuşağı diktatörler aracılığıyla sömürdü.Aç yoksul bıraktı.

“Arap Baharı” dedikleri süreçlebirlikte emperyalistler krallarla, iş-birlikçi diktatörlerle sömürdükleriOrtadoğu halkının diktatörlüklereolan birikmiş öfkesini hak ve özgürlüktaleplerini Ortadoğu politikaları doğ-

rultusunda kullanmak-tadır. Özellikle Tunusve Mısır’da halk, dik-tatörlükten kurtulmakve demokrasi hak veözgürlük taleplerini em-peryalistlere dayanarakgerçekleştirmek iste-miştir. Ancak geçen sü-reç bir kez daha gös-termektedir ki, emper-yalizme dayanarakhalklar hiçbir hak veözgürlük taleplerini ka-zanamaz. Amerika, Or-tadoğu halklarının devrimci inisiya-tiften yoksun öfkesini, taleplerinisahiplenerek halkın öfkesini kontrolaltına aldı ve istediği gibi yönlendirdi.Ortadoğu halklarının Amerika ve di-ğer emperyalist devletlere olan öf-kesini, özgürlük ve demokrasi geti-recek “umut” olarak görülmesini sağ-ladı.

Ancak Ortadoğu’da emperyaliz-min “demokrasi ve özgürlük” de-magojilerinin ömrü dolmuştur. Tu-nus’ta, Mısır’da, Libya’da olanlarortadadır. Suriye’de, İran’da yapıla-mak istenenler ortadadır.

Emperyalistler Tunus ve Mısır’daolduğu gibi miladı dolan diktatörlerideğiştirerek, Libya’da, Suriye’de,İran’da emperyalizmin sömürü po-litikalarının önünde engel olan ikti-darları zorla devirerek Ortadoğu veAfrika’yı yeniden şekillendirmek is-tiyor.

Mısır’da olan da budur. İşbirlikçiordu Amerikan çıkarları için ülkeyiyeniden şekillendirmek istemektedir.Mısır halkı demokrasi istiyorsa, hakve özgürlüklerini istiyorsa, önce em-peryalizme ve işbirlikçilerine karşıçıkmak zorundadır. Aksi taktirdeAmerika, Mısır halkının bu tepkilerinide askeri yönetimi değiştirerek, gös-termelik “reformlar” yaparak kendi

politikaları için kullanacaktır.

Mısır’da yapılan son eylemleredaha önce yapılan eylemlere katılanMüslüman Kardeşler katılmıyor.

Müslüman Kardeşler bu süreçteOrtadoğu’da örgütlü olduğu bütünülkelerde emperyalistlerle işbirliğiiçinde hareket etmektedir. MüslümanKardeşler’in bu tutumu bir kez dahaortadoğu’da islamcı örgütlerin iktidaragelmek için her yolu mübah sayananlayışını ortaya koymuştur.

İslamcı örgütler asla Ortadoğu’dahalkların kurtuluşunu sağlayamazlar.Asla halkların çıkarları için bir şeyyapamazlar. Dönemsel olarak em-peryalistlere karşı tutum içinde olsalarda sınıfsal temelden uzak olduklarıiçin emperyalizmle uzlaşmaya açıktır.İktidara gelmek için her yol mübahtır.Bugün de Tunus’tan Mısır’a, Lib-ya’dan Suriye’ye Müslüman Kar-deşler örgütlenmesi iktidara gelmekiçin Amerika’nın uşaklığını yapmak-tadır. Amerika, Ortadoğu’yu ülke-mizdeki işbirlikçi AKP’yi örnek alanMüslüman Kardeşler ile şekillendir-mek istemektedir.

Mısır halkı hedefine emperyalist-leri ve işbirlikçilerini almak zorun-dadır. Emperyalistleri ve işbirlikçilerikovmak için mücadele etmek zorun-dadır. Bu mücadelenin adı, anti-em-peryalist, anti-faşist devrim müca-delesidir.

Mısır halkı, emperyalizme dayanarak demokrasi ve özgürlüklerinkazanılamayacağını görmelidir...

Ortadoğu’da halkların tek kurtuluşu, anti-emperyalist, anti-faşist halk iktidarlarıdır!

27 Kasım2011

13

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 14: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Halk düşmanı AKP, Amerikan uşak-lığı ile birlikte, Ortadoğu başta olmak üze-

re dünya halklarına da düşmanlığını art-tırıyor. Geçtiğimiz haftalarda Van’da acı-

lar içindeyken bir yanımız, diğer yanımızonların acılarını sarmak için çabalarken; AKP de halka kar-şı terörünü arttırmakla meşguldü.

Burjuva medyada başarı öyküsü gibi sunulan bir haber var-dı... F-16 uçakların milli olduğu söylenirken, “ABD, dün-yada ilk kez bir ülkeye F-16 savaş uçaklarının ‘kaynakkodlarını’ vermeyi kabul etti” deniyordu.

Yalan! Vermek diye bir şey yok; AKP bunun için 3 mil-yar ödeyecek ve de Kürecik’e füze kalkanı kuracak...

Deprem vergilerini duble yollara harcadığını, adeta hal-kı azarlayarak açıklayan AKP yetkilileri, şimdi de paramızısavaş uçaklarına harcarlarken, Van’da halk, soğuktan, açlık-tan ya da yangından ölmeye devam ediyor.

AKP’nin halk düşmanlığı bu kadarla bitmiyor. “Predatör”adı ile bilinen insansız hava araçları İncirlik’e getirildi. Buuçakların tam kontrolü Amerika’dan olacak. Ülkemizintopraklarını dünya halklarının düşmanına, düşmanımızaaçan AKP, şimdi de hava sahamızı da hibe etmiş oluyor. Hal-kına düşman AKP, başımızın üzerinde silahla donatılmış Ame-rikan uçakları uçuracak.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Predatörlerin aldı-

ğı görüntüler, Türki-ye'de ortak bir birimtarafından gerçekzamanlı olarak pay-laşılmakta ve doğrudantarafımıza iletilmektedir. Bunun dışındagüzergah da tümüyle Türk Silahlı Kuvvetleri ve bizimaskeri yetkililerimiz tarafından belirlenmektedir...” diyor.

Bu da yalan! Türkiye ordusunun yetkililerinin dahi İn-cirlik Üssü’ne izinsiz girme hakkı yok. Ayrıca ABD merkezlikontrolü olan bu uçaklarda yüklü bulunan silahların düğ-mesi de Amerika’da. Ve halk düşmanı AKP, üzerimizde uçu-racağı bomba yüklü uçaklar için bizden deprem vergisi ola-rak topladığı paraları da kullanacaktır.

Ama bununla yetinmiyor AKP iktidarı, 2012 yılı bütçe-sinde işçiye %3 zam açıklarken; Emniyet Genel Müdürlü-ğü’ne, Özel Harekat Timleri’nin kullanımına sunulacakİHA’lar (İnsansız Hava Araçları – Heron) için bütçeye 12 mil-yon dolar koydu.

Her geçen gün yurdumuzu karış karış emperyalizme tes-lim eden AKP, bize karşı silahlanmasını da arttırıyor. Aldı-ğı her silah, haklarımızın daha fazla gasp edilmesi, halka kar-şı uygulanan terörün daha da azgınlaşması anlamına gel-mektedir. Halka karşı silahlanma gücünü artıran AKP,halk düşmanıdır.

Mahirler 30 Mart 1972’de Kızıl-dere’de şehit düştükten 38 yıl sonra

Halk Cephesi, 30 Mart 2010’da Kızıldere’ye gitti. Büyük bircoşkuyla karşılandı. Kızıl bayraklarla, Mahirler’in ölümsüz-lüğünü 38 yıl sonra köylülerin hafızasına yeniden kazıdılar.

Bu gidiş çok kısa olmuştu. Halkla uzun sohbetler yapıla-madı. Çok kalabalık bir kitle olduğu için, yol da hesaba katı-larak Kızıldere Köyü’nde çok kısa kalındı. Ama, gene gele-ceğiz diye köylülere söz vererek oradan ayrıldık.

Dev-Genç’in kuruluş yıl dönümünde Kızıldere’ye gitme-ye karar verdik. Önce bir grup olarak 5 kişi köye gittik ve köye50 kişi geleceğimizi, Dev-Genç’in kuruluş yıl dönümünde Kı-zıldere’de kerpiç evde oturmak istediğimizi, önderimiz MahirÇayan’ın kurduğu Dev-Genç örgütünün 41. yılını kutladığımızısöyledik. Köylüler çok sevindi ve bizi herkesin misafir edeceğinisöylediler. 22 evle konuştuk, kalacağımız evleri ayarladık. Ar-kadaşlarımız geldiğinde bizi misafir edeceklerdi.

Dev-Genç’in kuruluş yıl dönümünde köye gittik; ama bizimisafir edecek 22 evden sadece 1 ev kalmıştı. Jandarma hep-sini korkutmuş, kimseyi eve almamalarını, eve alırlarsa yar-dım ve yataklık yapmış olacaklarını söylemiş. Biz de her şeyerağmen köyde kaldık. Kerpiç evde gece saat 22.30’a kadar bek-ledik. Bizi kimse evine almazsa, biz de kerpiç evde sabahla-rız dedik ama kerpiç evin sahipleri de, köyde tek onlar kaldı-ğı için çekinmişlerdi. Ama bize de birşey diyemiyorlardı. 22ev bizi evine alacakken, birdenbire kimse kalmamıştı. Biz deo akşam geri döndük, köyde kalmadık.

Ama daha sonraki yıllarda ısrarımız devam etti. 10Ekim’den sonra ertesi yıl 30 Mart’ta gene gittik. Bu sefer kor-

ku biraz kırılmıştı. 5 köylünün evine gidebili-yorduk artık. Kazanlarla kerpiç evin bahçesin-de yemek hazırladık ve gelen arkadaşlarımızaorada yemek verdik. Yemeği biz hazırlamıştık

ama kazanı, kepçeyi, odunları köylüden almıştık. Eskiye göre bir adım ileri atmıştık. Bununla da yetinmedik,

köylünün evini kapı kapı gezerek onlara Mahirler’i anlatan ki-taplar dağıttık. Jandarmanın baskısının nedenini ve bizim ne is-tediğimizi köylüye duyurduk. Kerpiç evde anmamızı yaptıktansonra köyün meydanına gittik ve orada bir program düzenledik.Jandarma ilk önce havanın karardığını ve burada programa de-vam edemeyeceğimizi söyledi. Biz de ısrarla devam edeceği-mizi söyleyince, bize söz dinletemeyeceklerini anladılar ve “Ka-rışmıyoruz, isterseniz sabaha kadar devam edin” dediler.

Bu gidişimizden sonra Mayıs’ta köyün şenliklerinde tek-rar gittik köye. Kar yağdığından dolayı şenlik olmadı ama birgencin nişanına davet edildik, ona gidecektik. Bu kez de onukarakola götürmüşler, “Onları çağırma yoksa nişanı basa-rız.” diye. Biz de gitmedik, bizden kaynaklı sorun olmasın diye. Şimdi Mart ayı, yine yaklaşıyor, yine gideceğiz o köye. Git-

tikçe korku dağlarını yıkıyoruz ve köylü biraz daha bizden ol-maya başlıyor. İlk gittiğimizde hiç konuşamazken, ikinci gi-dişimizde köylüyle tanıştık. Üçüncü gidişimizde evlerinde kal-dık. Hatta birinde köyün gençleriyle maç bile yaptık.

Jandarmanın bütün engelleme ve korkutma çabaları boşaçıktı. Kısmi olarak, geçici olarak o anlık bir korku, çekinmeyaratabiliyorlar. Ama uzun vadede köylülerin gönlü devrim-cilerden yana. Bunu ısrarımızla, meşruluğumuzla kazandık. Tür-kiye’de onbinlerce köy gibi Kızıldere de bizim olacaktır. Şuan ideolojik ve siyasi olarak gönül olarak o köy bizimdir. Birgün fiziki olarak da bizim olacaktır. Orak çekiçli, yıldızlı bay-rağımızı dikeceğiz o köye.

Kızıldere Köylüleri IsrarımızlaKapılarını Bize Açtılar

DüşmanıHalk

AKP

14

Amerikan Predator Filosu İncirlik’te! Ortadoğu Halklarının Üzerine Bombalar İncirlik’ten Yağdırılacak!

Page 15: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

27 Kasım2011

Yürüyüş

Sayı: 296

CHP Dersim Milletvekili HüseyinAygün'ün, “Dersim katliamının so-rumlusu devlet ve CHP'dir. Atatürk'ünde haberi vardı” sözleri üzerine CHPiçindeki Kemalist bir grup bildiriyayınlayarak Aygün’ün sözlerinetepki gösterdi.

CHP içindeki çatışmayı büyütmekiçin AKP, hemen bu sözlerin üzerineatladı.

Dersim katliamı döneminde ikti-darda CHP’nin olması nedeniyle “ta-rihinizle yüzleşin” diyerek CHP veDersimli Alevi inancından olan Kı-lıçdaroğlu’na yüklendi.

Kılıçdaroğlu’nun “arşivler sizinelinizde ne biliyorsanız açıklayın”demesi üzerine Erdoğan 23 Kasım’damecliste AKP grup toplantısında Der-sim katliamında 13 bin kişinin katle-dildiğini resmi belgelerden açıkladı.Devlet adına özür diledi. Ancak bukatliamda asıl sorumluluğun CHP’ninolduğunu ve CHP’nin tarihiyle he-saplaşması gerektiğini söyledi.

Küçük burjuva Kemalist dikta-törlüğün savunucusu ulusalcı kesim,kanlı tarihini sahiplenmeye devamediyor.

Ancak şunu belirtelim ki, bugünbu tartışmaların amacı ne Dersimkatliamının aydınlatmak, ne de tarihlehesaplaşamaktır.

Özellikle AKP’nin sürdürdüğübu tartışma Amerika’nın şekillendir-meye çalıştığı “ılımlı islam” devletanlayışı ile Kemalist devlet anlayışınatasfiye saldırısıdır.

AKP, bu tartışmalarla CHP üze-rinden Kemalist devleti mahkum et-mek istiyor.

Dersim katliamının olduğu 1937-38 dönemi iktidarda sadece CHP’ninolduğu tek parti dönemidir. Çokpartili sisteme geçildiğinde DemokratParti içinde yer alanlar tek parti dö-

neminde CHP içinde yer almaktadır.CHP demek devlet demektir.

Ki, Dersim katliamı sonuçta dev-letin katliamıdır. Katliamdan devletsorumludur. Sorulacak hesap dev-letten sorulmalıdır.

AKP, Dersim KatliamınıKullanıyor

AKP’nin amacı Dersim katlia-mının hesabını sormak değil, Kemalistdevlet anlayışını kitlelerin nezdindemahkum edip yerine Amerikan proj-esi olan “ılımlı islam” devlet anlayı-şını koymaktır.

AKP’nin bu konuda attığı çeşitliadımlar var. Resmi tarih anlayışındaneğitim sistemine her şeyi yenidenşekillendirmek istiyor.

“Açılımlar” sürecinde olduğu gibiAKP, bu çatışmada da soldan bellikesimlerin desteğini almayı hedef-lemektedir.

Sol’un Dersim katliamı hakkındadevlet arşivlerinden veya AKP’denöğreneceği bir şey yoktur.

Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı res-mi belgeye göre Dersim’de 13 binkişi katledilmiştir. Dersim halkı çokiyi bilmektedir ki, bu rakamlar gerçekrakamlar değildir. Dersim’de devlet

en az 40 bin kişiyi katletmiştir.

Osmanlı’dan GünümüzeKatliamlar DevletinYönetme Geleneneğidir

AKP, “tarihle yüzleşelim” diyor.Ne yüzleşmesi? Siz katliamlarınızınhesabını verin. Osmanlı’dan bugünedevletin tarihi katliamlarla dolu. Ana-dolu’da yapılan katliamların hesabınıverin. Osmanlı devleti Anadolu’daher ayaklanmada onbinlerce Alevihalkı katletti.

AKP’nin “yüzleşme” diyerek yap-tığı tam bir ikiyüzlülüktür. Bırakıngeçmişle hesaplaşma aldatmacalarını:Bugünün hesabını verin. Anadolu’nundört bir yanında katliamlar sürerkenAKP hangi “yüzleşmekten” bahse-diyor.

Dün Dersim katliamını yapan Ke-malist diktatörlüğün yerine bugündevletin sahibi olarak Amerikan uşağıAKP iktidarı halkı katletmeye devametmektedir. Başbakan Tayyip Erdo-ğan’ın Dersim katliamından dolayıDersim halkından “özür” dilemese-nin hiçbir anlamı yoktur. AKP, em-peryalist efendilerinden bunu da öğ-renmiş. Önce katlet, sonra “özürdile.” İşkencede katlettiğiniz EnginÇeber için de aynı şeyi yapmıştınız.Bırakın alçakça oyunlarla halkı kan-dırmayı. Hiçbir özür sizi kurtaramaz.

Tayyip Erdoğan referandum dö-neminde 12 Eylül’de cuntanın ha-pishanelerde yaptığı işkenceleri veErdal Eren’in idamını, timsah göz-yaşları dökerek kullandığı gibi kul-lanmaktadır. AKP, her şeyden öncekendi katliamının hesabını vermeli-dir.

Katliamların hesabı oligarşi içiçatışmalarla değil, halkın mücade-lesiyle sorulacak. Halk soracak, halkıniktidarında sorulacak.

AKP, Kemalist devlet anlayışını tasfiye etmek için “tarihle yüzleşme” demagojisiyle Dersim katliamını kullanıyor

Dersim’de ve Anadolu’nun dört biryanında yeni katliamlar yaparken AKP,

Dersim katliamıyla hesaplaşamaz!

15

Page 16: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Kısa bir süre önce İstanbul Çağla-yan’da Adliye Sarayı açıldı. Avru-pa’nın en büyük adliyesinde, lüks ka-feterya, tuvalet, yeni kayıt teknikleri varama ADALET yok... Adaleti koyma-yı unutmuşlar. Tanık diye davayla ala-kası olmayan insanları alıp getiriyorlar.Hukuk bilmeyen hakimleri mahkemebaşkanı yapıyorlar. Avukatlar müdaha-le etmek zorunda kalıyor.

İstanbul Okmeydanı’nda bulunanGençlik Federasyonu binasına 10 Ma-yıs 2011 tarihinde polis tarafındandüzenlenen baskının duruşması 15Kasım günü yapıldı. Büyük bir salon-da görülen duruşmada, ifadeler sesli vegörüntülü olarak kaydedildi.

Davacı olarak gösterilen 5 kişiden3’ünün olayla bir ilgilerinin olmadığı, du-ruşma başladıktan 10 saat sonra anlaşıldı.

Bu kişilerden Kalender Şahin isim-li davacı ise, Okmeydanı’nda oturan biresnaf olduğunu, bahsedildiği gibi birtehdite uğramadığını anlattı. Kendisiyleilgili bir olay nedeniyle, sorunu ko-nuşmak amacıyla kendi isteğiyle Ok-meydanı Haklar ve Özgürlükler Der-neği’ne gittiğini anlattı. Bir sorun ol-

mamasına rağmen, polisin ısrarla “Şi-kayetçi misin?” diye sorduğunu belir-ten Şahin, polise güvenerek bir kağıtimzaladığını da söyledi. Kimseden şi-kayetçi olmadığını ifade eden Şahin,Özlem Kütük üzerine ifade vermeyezorlandığını da açıkladı. Hâkim, Ka-lender Şahin’e “Mahmut Şevket Paşaadlı gizli tanık sen misin?” diye de sor-du. Şahin’in gizli tanık olması duru-munda, devlet kendi gizli tanığını de-şifre etmiş oldu.

Davacı olarak gösterilen 5 kişiden3’ü de polisti. Polislerden biri, nedenmahkemede olduğunu bilmediğinisöyledi. Polisin sicil numarasının ka-rıştırıldığı ve yanlışlıkla çağrıldığı an-laşıldı. Davayla ilgisi olmayan polis,gönderildi. Diğer iki sivil polis ise,Gençlik Federasyonu baskınında bi-nanın kapısını açmakla görevli ol-duklarını söylediler. Baskın sırasındayaralandıklarını, 5’er günlük rapor al-dıklarını anlatan polisler, “Kim tara-fından yaralandın” sorusuna, “Ortamkaranlıktı, kimin vurduğunu bilmiyo-rum” cevabını verdi.

Mahkemede yaşanan bu olaylar, as-

lında açılan davanın hiçbir dayanağı ol-madığını gösteriyor. Diğer bir yandanda Adliye Sarayları ile göz boyandı-ğını, içeriğin ise değişmediğini, de-ğişmeyeceğini gösteriyor.

Devrimcileri yargılamak için yol-dan geçen insanlara karakolda ifade im-zalattırıyorlar. Federasyon binasınabaskın yapılmasına gerekçe olarakkullanıyorlar. Oligarşi, devrimcilerinhapishanelere kapatılması çabası için-de, yasa-hukuk dinlemeden saldırı-yor. Bir dava böylelikle komedi oyu-nuna dönüştürülüyor. Hiçbir yasallık-ları, inandırıcılıkları, güvenirlilikleriyoktur. Oligarşinin mahkemeleri dev-rimcileri yargılayamaz.

Adalet Sarayları Var Adalet YokÖnüne Gelenleri Tanık Diye Mahkemeye Getiriyorlar

Çağlayan Adliyesi

116

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

İstanbul İl Milli Eğitim Müdür-lüğü’nde çalışan Berivan Doğan’ın,iş yerindeki bilgisayarında bulunanGrup Yorum’a ait şarkı sözleri yü-zünden aldığı 10 aylık hapis cezası-nı protesto etmek için Devrimci Me-mur Hareketi (DMH) tarafından, 20Kasım günü saat 13.00‘te, TÜYAPKitap Fuarı’nda eylem yapıldı.

DMH ilk önce fuarda konuyla il-gili bildiri dağıttı. Dağıtımın ardındangirişte tekrar bir araya gelen KamuEmekçileri Cephesi, Grup Yorum’unda katıldığı 200 kişilik bir basınaçıklaması yaptı.

Açıklamada, “Berivan Doğan'ınGrup Yorum Dinlemesine Hapis Ce-zası Hukuksuzdur, Hapis Cezası Ge-çersiz Sayılmalıdır!” pankartı ve “GrupYorum'u Dinlemek Suç Olamaz”,“Milli Eğitim Müdürlüğü Polis Teş-kilatı Olamaz”, “Tüm Öğretmenleri

Memurları Grup Yorum DinlemeyeÇağırıyoruz” dövizleri taşındı.

Yapılan açıklamada konuşan Nur-sel Tanrıverdi, “Grup Yorum’u dinle-mek suç değildir, eğer bu bir suçsa bizde hep bir ağızdan bu şarkıları ses-lendirerek, bu suça ortak olacağız” di-yerek açıklamaya katılan herkesi busuçu işlemeye davet etti. Ve hep birağızdan “Cemo” ve “Haklıyız Kaza-nacağız” adlı şarkılar söylendi. GrupYorum üyeleri de bir konuşma yapa-rak, Berivan Doğan’ın yalnız olma-dığını ve Berivan nezdinde bu şekil-de ceza alan bütün dinleyicilerinin ar-kasında olduklarını ifade ettiler.

Grup Yorum BinlerceSağlık EmekçisininYanındaydı

İstanbul Üniversitesi’ne bağlıhastanelerde çalışan sağlık perso-

neli, Sağlık Bakanlığı tarafından“Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı al-tında sağlık hizmetlerinin özelleşti-rilmesine karşı grev başlattı.

22 Kasım 2011 tarihinde Cerrah-paşa’dan Fındıkzade’ye yürüyen sağ-lık emekçileri Çapa Hastanesi bahçe-sinde toplanarak burada bir miting ger-çekleştirdi. Emekçilerin haklı talebininyanında olan Grup Yorum, türkü vemarşlarıyla 2 bine yakın emekçiye kısabir konser verdi. Bir de konuşma ya-pan Grup Yorum üyeleri, hükümetinsıkça demokrasiden, kalkınmadanbahsettiği böyle dönemlerin hep zulümve baskı yasalarının ardı ardına çıktı-ğı dönemler olduğunu ve bu direnişintüm ülkeye tüm halk kitlelerine ya-yılması gerekliliğini vurguladılar.Grup Yorum, çekilen halayların ar-dından Cemo ve Çav Bella şarkılarıylakonseri bitirdi.

“Tüm Öğretmenleri Memurları Grup Yorum Dinlemeye Çağırıyoruz”

Page 17: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Trakya Halk Komitesi, “ErgeneTrakya’dır! Emperyalizmin ÇöplüğüDeğildir!” kampanyasını yürütür-ken; Ergene ile ilgili AKP’nin oyun-larını da deşifre ediyor. Komitenin 18Kasım tarihli yazılı açıklamasında,“Kıyı Bölgelerinde Çevre Kirliliği ve

Kontrolü Sempozyumu”nunAKP’nin bir aldatmacası olduğuvurgulandı.

Açıklamada, 17-20 Kasım 2011tarihlerinde Tekirdağ Namık KemalÜniversitesi’nin Değirmenaltı yer-leşkesinde yapılan sempozyumla il-

gili şu değerlendirme yapıldı: “AKPiktidarı ve onun çevresine topladığıakademisyenlerin düzenlemiş oldu-ğu bu sempozyumdan ne bölgemizTrakya’nın çevre sorununa ilişkin nede Ergene’nin kirliliğine ilişkin hiç-bir gerçekçi çözüm çıkmayacaktır.”

Komite, çözüm olarak örgütlümücadeleyi göstererek, “Gösterme-lik sempozyumlarıyla bizleri kan-dırmalarına izin vermeyelim!” çağ-rısında bulundu.

Kızıldere’de direnerek şehit düşenTHKP-C önderi Mahir Çayan veyoldaşları için 30 Mart 2008'de, Kar-şıyaka Mezarlığı’nda anma töreni dü-zenleyen 11 Halk Cepheliye,“DHKP-C üyesi oldukları” gerekçesiile 10 ay ile 11 yıl 6 ay arasında de-ğişen hapis cezaları verildi.

Celal Elmacı ve Sadık Şenbaba’ya11 yıl 6 ay; Hasan Karapınar’a 10 yıl6 ay, Onur Yıldız ve Orkun Huylu’ya8 yıl 9 ay, Sayim Balkaya, İsmailCengiz ve Bahtiyar Doğruyol’a 7 yıl11 ay, İsmail Özmen ve Ali SinanÇağlar’a ise 10 ay hapis cezası ve-rildi.

İddianamede Kızıldere anmasın-da, Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir,Ulaş Bardakçı'nın fotoğraflarının yeraldığı “Kurtuluşa Kadar Savaş, Em-peryalizme ve Oligarşiye Karşı Mü-

cadelede Şehit Düşenleri Anıyor veUmudu Selamlıyoruz” pankartınınaçıldığı, slogan atıldığı ve 11 Nisan2008'de Ankara Sanat Tiyatrosu'ndaoynanan bir tiyatro oyununun“DHKP-C terör örgütü üyesi olupdaha önce meydana gelen olaylardaölen kişileri anma etkinliğine” dön-üştüğü konuları yer alıyor.

Oligarşi, mahkemeleri halka kar-şı bir silaha dönüştürüyor. Devrimcidüşünceler, örgütlenme hakkı suçgibi gösterilerek ezilmek isteniyor.Devrim önderlerini anmak, slogan at-mak, tiyatro oyunu sergilemek suçkapsamına sokuluyor. Bu kararlasöylenmek istenen, “Örgütlenmeye-ceksin! Örgütlenirsen bedelini öder-sin!” olmuştur.

Marş söylemek suç; Van’da hal-kın ölümüne sebep olmak, halkı so-

ğukta dışarıda bırakmak devlet gö-revi... Tiyatro oynamak suç; Ortadoğuhalklarına karşı kullanılacak NATOüssünün vatan topraklarımıza ku-rulmasına izin vermek üstün başarı...Pankart açmak suç; halkın sağlıkhakkını özelleştirip muhtaç hale ge-tirmek devlet politikası...

Mahkemeler halk düşmanı oli-garşinin mahkemeleridir. Teslim alın-mak istenen devrimci düşüncelerimizve örgütlenme hakkımızdır. Onlarınsuç dedikleri, bizim şehitlerimizebağlılığımız, inancımızdır... Delilolarak gösterdikleri şeyler bu düze-nin adalet sisteminin çürümüşlüğü-nün göstergesidir. Örgütlenme hak-kımıza yönelik bu saldırı sonuçsuzkalacaktır.

Dersim'de 23 Kasım günü yolda çevirme ve kimlikkontrolü yapan polisler, oradan geçen bir Dev-Genç'li-yi de durdurarak kimlik sordular. Polis, “Füze KalkanıDeğil Demokratik Lise İstiyoruz” kampanyası kapsa-mında açılan imza masasından tanıdığı Dev-Genç'liyitehdit etti. İmza masalarının izinsiz açıldığını belirtenpolis, para cezası kestiklerini de söyledi.

Dersim Halk Cephesi/Liseli Dev-Genç tarafından 24Kasım'da konuyla ilgili yapılan yazılı açıklamada,Amerikan üslerine karşı masa açmanın demokratik birhak olduğu, izin almaya gerek olmadığı bildirildi.

İstanbul Küçük Armutlu’da, yıkım tehdidine karşı 20Kasım günü bir halk toplantısı daha yapıldı. Armutlu cem-evinde toplanan mahalle halkı, yıkımlara karşı nasıl di-reneceğini tartıştı.

Toplantıda konuşan mühendis Mehmet Göçebe,kentsel dönüşüm kapsamında planlanan projeleri anla-tarak, “En önemli şey mahallenin kuruluşunda var olandayanışmanın tekrar yaratılmasıdır” dedi. Avukat OyaAslan ise yıkımlara karşı hukuki olarak yapılacaklar hak-kında bilgi verdi. Daha sonra sözü alan Halk Komite-si Sözcüsü Çiğdem Yakşi ise, bu toplantıların asıl ama-cının mahalledeki birlik ve beraberliği tekrar yaratmakolduğunu söyledi. 10 kişinin katıldığı toplantıya mahallehalkı da önerilerini sundu.

Tiyatro Oyunu Oynamanın, Marş Söylemenin,Pankart Açmanın Cezası 11 Yıl

Asıl Hedef Örgütlenme Hakkının Yok Edilmesidir

Birlik Olalım, EvlerimiziYıkmalarına İzin Vermeyelim!

Ülkemizi Satıyorlar, İmzaMasası Açanlara Da Ceza

Kesiyorlar

Bu Sempozyum’dan “Ergene” İçin Hiç Bir Şey Çıkmaz!

AKP Halkı Kandırmaya Devam Ediyor!

27 Kasım2011

17

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 18: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

“Bir çok hata yaptık” diyor Mao vedevamında “Ama, hata çoğu zamandoğrunun habercisidir” diyerek hata-larımıza ve eksiklerimize nasıl bak-mamız gerektiğini öğretiyor.

Bütün bir devrim süreci ve tek tekdevrimci yaşamlarımız hataların, ek-siklerin olduğu ve bunları aşarak ge-lişen, büyüyen, zafere ulaşan süreç-lerdir.

En çok da devrimciliğe ilk adım at-tığımız zamanlarda hata ve eksiklerlekarşılaşır, onları aşmakta zorluklaryaşarız.

Düzen alışkanlıklarıyla şekillenenbir yaşamdan devrimci bir yaşama ge-çerken böyle zorlukların yaşanması do-ğal olsa da; asla doğallaşmaması ge-reken, yapılan hatalarla hesaplaşmadandevrimcilik yapmaya çalışmaktır.

Hatalarla hesaplaşmak, onlardanöğrenebilmek, bir daha benzer hatalaryapmamak demektir. Hesaplaşmadı-ğımız hatalar bugün değilse yarın bizisınırlayan, önümüzü kesen daha büyükengeller olarak mutlaka karşımıza çı-kacaktır.

Hatalar, yanlışlar dabizimdir.

Bunları düzen, em-peryalizm, faşizm kul-lanmadan biz kullan-malıyız.

Hatalarımızla he-saplaşırken tutarlı ol-mamız yeterlidir. Çünkü

dünyayı değiştirmek içinyola çıkan bir devrimci-nin kendi eksiğini gider-memesi ya da kendini

değiştirememesi düşünülemez. De-ğişimi, yenilenmeyi kendinde baş-latmayan bir devrimci, doğaldırki çevresini de değiştiremeyecektir.

Peki hal böyleyken hatalarla he-saplaşmak, fark edilen eksikleri gi-dermeye çalışmak yerine kaçak gü-reşerek hataları kabullenmektenkaçmanın nedeni nedir?

Bunun en önemli nedenlerindenbiri hata ve eksiklerimizden duydu-ğumuz utançtır.

Evet hatalardan, eksiklerden utançduymalıyız ancak bu devrimci te-melde bir utanç duygusu olmalıdır.Böyle bir utanç duygusu, o hatayı birkez daha yapmamamız için gerekliemeği vermemizi sağlar. Bizi geliş-me ve yenilenme konusunda hırs-landırır.

Ancak devrimci temelden uzak,küçük burjuva utanç duygusu o ha-tanın veya eksikliğin ortaya çıkma-ması için her şeyi yapmaya götürür.Kaçak güreşmek de küçük burjuvazavallı bir utanç duygusuyla karşı-mıza çıkar.

Orada önemli olan hata yapılmasıdeğil, hatanın ortaya çıkmasıdır. Bu ba-kış açısına göre yapılan hatayla mü-cadelenin zarar görmesinden çok,kendisi hakkındaki düşüncelerin de-ğişmiş olma ihtimali daha ön planda-dır. Bu düzene ait bir değer yargısıdırve saflarımızda yeri yoktur. Hata ve ek-siklerimize bakışımız bu olamaz. Birdevrimcinin değerini, dışardan nasıl gö-ründüğü değil devrim için harcadığıemek belirler.

Kendimizi geliştirmek için sınırsızemek harcarken kaçak güreşmek ye-rine, kendimizi harekete açıklıkla sun-mak doğru olandır. Örgütlü olmanıngücü burada yatar. Hatalardan öğren-mede, eksikleri gidermede en önemlidestekçimiz hareketimizdir. Devrim-ciyi yenilmez kılan, dahil olduğu ko-lektivizmdir. Yenilenmek ve geliş-mek için en önemli silahımız eleştirive özeleştiridir.

Mücadelede hedeflerimiz net ol-malı, kendimize ve hareketimize son-suz bir güven duymalıyız. Aksi haldehata, zaaf ve eksikler mücadele ka-rarlılığımızı büyütmek yerine ufku-muzu daraltır, sorunları aşacağımızaolan inancı yok eder.

Mao’nun en başta işaret ettiği gibi,hatalarımızı doğruların habercisi halinegetirmek için hatalarımızın öğrencisiolmalıyız. Kaçmak yerine hesaplaş-malı, bir daha yapmama güveni ka-zanmalıyız.

Hatalarımızdan doğruyu öğre-nebilirsek devrimciliğimizi tecrü-beyle büyütür, kavgada ustalaşa-biliriz.

Hata ve EksiklerimizleHesaplaşabilmek

12-20 Kasım tarihleri arasında açık olan TÜYAP Ki-tap Fuarı sona erdi. TAYAD’lı Aileler de fuarda standla-rıyla yer aldı.

TAYAD’lı Aileler, fuar günleri boyunca, 113 kitabıokurlarına ulaştırdılar. Fuarın ilk günü, 2000-2007 ÖlümOrucu Direnişi’nde şehit düşen Canan ve Zehra'nın ba-bası Ahmet Kulaksız'ın kitabının imza günü vardı. AhmetKulaksız'ın "Her Şeyin Başladığı Yerden" adlı kitabına ilgiyoğundu.

TAYAD’lı Aileler, tecritin kaldırılması için de 289 imzatoplayıp on binin üzerinde bildiri dağıttılar.

Halka karşı her fırsatta biber gazı kullanan polis, ken-di silahıyla vuruldu. Bursa'da Çevik Kuvvet Şube Mü-dürlüğü'nün, Merkez Yıldırım ilçesi Esenevler Mahal-lesi Türkmen Başı Caddesi'nde gitmekte olan polis mi-nibüsünün içinde 16 Kasım günü biber gazı tüpü patladı.4 polis hastaneye kaldırıldı.

Son olarak Van'da İçişleri Bakanı'nın ziyareti sı-rasında eylem yapan halka biber gazıyla saldırmışlardı.Halka müstehak görülen biber gazı kendilerini vurun-ca, hastaneye gitmişler... Canları tatlı tabii. Patlamaylailgili soruşturma da başlatmışlar.

Halka Karşı KullandıklarıGaz, Kendilerini Vurdu!

TECRİT TÜYAP’TA DAANLATILDI

18

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 19: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

TutsaklarımızaSahip Çıkmalıyız

TAYAD’lı Aileler, giydikleri beyaz kefenleriyle 23 Ka-sım günü yine Taksim Tramvay Durağı’ndaydılar. Açtıkları“Hapishanelerde Tecrit Ve İşkence Sürüyor Sohbet Hak-kı Uygulansın” pankartıyla eylemi başlatan TAYAD’lılar,halka yaptıkları açıklamada,Mirkan Halisdemir isimli tut-sağın yaşadıklarını anlattılar.

TAYAD'lı Aileler adınaaçıklamayı yapan Hüseyin Kaş-kır, Mirkan Halisdemir’in İzmitDevlet Hastanesi’nde ameli-yat olduktan sonra mahkumkoğuşuna kapatılıp hiçbir ihti-yacının karşılanmadığını, ken-disinin karşılamasının da en-gellendiğini anlattı.

Kaşkır, tutsakların oligarşi-nin gözünde insan olmadıkla-rını söyleyerek, "Tutsaklarıntek güvenceleri bizleriz. Onla-rın sesi ve soluğu biziz.

Bizler onların sesi olabil-meliyiz, olmalıyız! Aksi haldehapishanelerden sürekli hastalar, tabutlar çıkacaktır”dedi.

“Tecrite Son", "Sohbet Hakkı Uygulansın","KahrolsunFaşizm Yaşasın Mücadelemiz", "Devrimci TutsaklarOnurumuzdur” sloganlarını atan TAYAD’lı Aileler, açık-lamalarının ardından 10 dakikalık oturma eylemi yaptı-lar.

"AyhanEfeoğlu'nunMezarı Nerede? Cevap AlıncayaKadarSusmayacağız!"

TAYAD’lı Aileler, dev-rimci katili kontrgerilla Ay-han Çarkın'ın itirafları üze-rine, Ayhan Efeoğlu’nunmezarını bulmak için birkampanya başlattı. Kam-panya, yapılan eylemle du-yuruldu.

Ayhan Çarkın, 1992 yı-lında gözaltına alınarak kaybedilen Ayhan Efeoğlu’nun gö-müldüğü yerle ilgili olarak itirafta bulunmuş; İstanbul'dapolis olarak görev yaptığı dönemde, kendisine bir torbaiçinde ceset teslim edildiğini, bu cesedin Ayhan Efeoğlu'naait olduğunu ve onu Trakya taraflarında bir yere gömdü-ğünü söylemişti.

TAYAD’lı Aileler, Ayhan Efeoğlu'nun akıbetiyle ilgi-li bu gelişmeüzerine, “AyhanEfeoğlu'nun Me-zarı Nerede? Ce-vap Alıncaya Ka-dar Susmayaca-ğız!” kampanya-sını başlattı.

TAYAD'lı Ai-leler, 18 Kasımgünü saat19.00’da TaksimTramvay Dura-ğı’ndan Galata-saray Lisesi’nekadar bir yürü-yüş düzenleye-rek eylem yaptı-lar. 106 kişininkatıldığı eylemde

ilk olarak Halkın Hukuk Bürosu’ndan Av. Barkın Timtikbir konuşma yaptı. Timtik, savcının Ayhan Çarkın'ın ifa-deleriyle ilgili olarak soruşturma başlatması gerektiğini amabu zamana kadar Ayhan Çarkın'a, bu konuyla ilgili tek birsoru dahi sorulmadığını belirterek; “Savcıdan, Ayhan Çar-kın’a ‘Ayhan Efeoğlu’nun mezarı nerede?’ diye sormasınıbekliyoruz. Evet ne yazık ki bu soruyu sordurmak için dahi

Hapishanelerden Sürekli Tabutlar Çıkmasınıİstemiyorsak, Tutsaklarımıza Sahip Çıkmalıyız

27 Kasım2011

119

Yürüyüş

Sayı: 296

İstiklalCaddesi

Taksim Tramvay Durağı

Page 20: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

böyle eylemler yapılmak zorundakalınıyor” dedi.

Bu konuşmanın ardından, 1998 yı-lında gözaltında kaybedilen NeslihanUslu'nun ablası olan TAYAD’lı Na-gehan Kurt, “Savcı Değil TAYAD So-ruyor: Ayhan Efeoğlu’nun MezarıNerede?” başlıklı bir açıklama yaptı.Kurt, “Ölülerimizin bir tek saçının te-lini, bir tek dişini, tırnağını bile sa-hipsiz bırakmayacağız. Halkı için, va-tanı için, insan onurunu yüksektetutmak için direnenler bizim onuru-muzudur” dedi.

Eylemin sonunda TAYAD’lı Ai-leler, her hafta Cuma günü akşamısaat 19.00’da Taksim Tramvay Du-rağı’ndan Galatasaray Lisesi’ne kadaryürüyeceklerini, sonuç alıncaya kadareylemlerinin devam edeceğini ilan et-tiler ve herkesin bu eylemlere katıl-ması çağrısında bulundular.

Tecrit Ölümdür,ÖlümleriDurduralım

TAYAD’lı Aileler, 16 Kasım günüsaat 14.00'de Taksim Tramvay Du-rağı’nda eylemdeydiler. Tecritin ölümanlamına geldiğini ifade etmek içinbeyaz kefenler giymişlerdi. Analarınbaşlarında beyaz başörtüler, evlatla-rının sesi olmaya devam ediyorlardı.

TAYAD’lı Aileler adına NaimeKara bir açıklama yaparak, “Bizlertutsakların sesi, soluğuyuz. İçeridekitutsakların yapabilecekleri sınırlıdır.Onlar ellerindeki tüm araçlarla dire-niyorlar. Ama bu yeterli değildir.

Asıl sorumlulukbiz dışarıdakileredüşmektedir. Ar-tık içerisi – dışarı-sı yoktur. Hepimi-ze yönelmiş saldı-rı vardır ve birlik-te direnmeliyiz.AKP’nin tüm po-litikaları saldırıüzerine kuruludur.Bunu en son Vandepreminde degördük. Deprem-le Van yıkılmış

iken AKP’nin çözümü İstanbul’uyıkmak oluyor” dedi.

Tecrit GerçeğiniVegan TutsaklaHatırlayan ÖDP...Yaşasın ÖDPTutsaklarla İlgiliAçıklama Yaptı!

Kırıkkale F Tipi Hapishanesi'ndetutsak olan Osman Evcan, vegan(hayvansal maddeleri yemeyen, kul-lanmayan) olduğu halde istediği bes-lenme biçiminin hapishane idaresi ta-rafından karşılanmaması üzerine 4Kasım 2011 tarihinde süresiz açlıkgrevine başladı.

Özgürlük ve Dayanışma Partisi(ÖDP) Genel Başkanı Alper Taş, Ev-can'ın talebinin karşılanması tale-biyle 16 Kasım tarihli yazılı bir açık-lama yaptı. Bu açıklamadan bir bö-lümünü ibret olması amacıyla ya-yınlıyoruz: "Cezaevleri uygulananbaskı-tecrit ve keyfilikle ayrı bir ce-zalandırmaya dönüştürülmektedir.Özellikle F Tipi Cezaevleri’nde gi-derek yoğunlaşan hak ihlalleri dev-letin tutuklulara karşı düşmanca tu-tumunun bir sonucudur.

Vegan Osman Evcan`ın talepleribir an önce karşılanmalı, cezaevle-rinde insanca yaşam koşulları güvencealtına alınmalıdır. İnsan hayatındandaha değerli ve kutsal başka hiçbir şeyyoktur."

Sorun Evcan'ın yaptığı açlık gre-

vi eylemi değildir. Tutsakların bes-lenme dahil bütün hakları tabii ki kar-şılanmalıdır. Bu yazının konusu olannokta, hapishanelerde bir tek tutsağıdahi olmayan ÖDP'nin tecrit gerçeğinivegan bir tutsağın talebi üzerinden ha-tırlamış olmasıdır.

ÖDP, tecrite karşı mücadele etmez,zaten tutsağı da yoktur, tecritin ne ol-duğunu da bilmez. 19 Aralık 2000 ta-rihinden bu yana Türkiye hapishane-lerindeki devrimci tutsaklar tecriti biz-zat yaşıyorlar ve tecrite karşı direni-yorlar. Bu uğurda 122 şehit verildi. Ftiplerinde yaşanan hak ihlalleri say-falarca raporlar halinde yayınlandı.Hasta olduğu bilindiği halde tedavi-si engellenen tutsaklar katledildi.Halihazırda, onlarca hasta tutsak vartecrit işkencesi altında tutulan. Tecritekarşı mücadelede içeride ve dışarıdabedel ödeyenleri görmeyen ÖDP,Evcan'a sahip çıkıyor.

Sorun Evcan'a sahip çıkılıp çıkıl-maması değil; F tiplerinden tabutla-rın çıktığı, tutsakların aylarca gö-rüş-mektup yasağı aldığı, tedavileri-nin engellendiği, ağır hasta olanlarıntahliye edilmediği bir ortamda, sadeceEvcan'a sahip çıkılmasıdır.

Bu Evcan'ın kullanılmasıdır daaynı zamanda. Kendi kitlesine açık-layabileceği bir şeyi de yokturÖDP'nin...

Tecriti yaşamayanların, mücade-le anlayışı da bu kadar oluyor. ÖDPBaşkanı Alper Taş'ın yazılı açıklamasıile hemen tecritin kalkacağı bekleni-yor anlaşılan. Kitleni örgütlemez,tecrit politikasının sorumlusu olan ik-tidarı hedef alan kararlı eylemleryapmaz, bedel ödemezsen tecritekarşı mücadelede tek bir adım dahiatamazsın. Tek bir tutsağı dahi ol-mayan ÖDP bunu anlamaz...

Kaldı ki, ÖDP'nin mücadele etmekgibi bir niyeti de yoktur. F tiplerindesanki hak ihlalleri yeni başlamış gibidavranan ÖDP, Evcan için dahi bir di-reniş geliştirecek güce ve inanca sa-hip değildir.

İdeolojik güçsüzlük, her eylem-lerini, davranışlarını teslim almıştırçünkü...

220

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 21: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Sevgili Devrimci Okul okuyucu-ları,

Bedel ödemeyi göze alamama-nın temel nedeni, mücadelenin meş-ruluğuna inançsızlığın yanında kor-kudur, biliyorsunuz.

Vatan ve halk için mücadeleninmeşruluğuna inançsızlık ve korku, oli-garşinin devrimci hareketlere veonun kadrolarına, savaşçılarına, ta-raftarlarına ve sempatizanlarınakarşı yürüttüğü ideolojik, psikolo-jik, fiziki ve kültürel saldırılarındanayrı düşünülemez.

Reformistlerden sola birçok ke-sime ve birçok kişiye kadar bukorku inançsızlaşma, halka ve dev-rime güvenmemektir. Samimi, dü-rüst, namuslu, onuruna, ahlakınadüşkün her insan korku ve kaygılarıolsa da halkın mücadelesinin, dev-rimci mücadelenin dışında olamaz.

Her insan, halka, devrime, Cephe'ye,şehitlere sevgi ve saygısıyla, vefasıyla,onuru ve namusuyla, kararsızlığını, te-reddütlerini giderecek güzel olanın,mücadelenin içinde olacaktır.

Bunun olması meşruluk bilincininkazanılması, halkın devrimci müca-delesinin meşruluğunu daha da güç-lendirmesiyle gerçekleşecektir.

Korku:"Senin ilacın sende, ama sen bunu

bilmezsin. Ve senin hastalığın dasende; ama sen bunu görmezsin. Sen,kendin yüceler yücesi bir kitapsın;harfleri kapalı olanı açan bir kitap.Sana dışarıdan hiçbir şey gerek değil.Çünkü yüreğinde bütün bir evrenvar senin. Ama sen kendini bir minikkum taneciği gibi görürsün. (ŞEYHBEDREDDİN, Ben de Halimce Bed-reddinem, Radi FİŞ, Sf: 45)

Devrimci korkarmı? Korkusuz mu-dur? Devrimci ne-den korkar?

Korkuyla dev-rimcilik ne kadar ya-pılır?

Korkaklık mı?Yiğitlik mi?

Korkması gerekenler kimlerdir?

Hareket saflarında bir bölgede, birbirimde, bir alanda çalışma yapıyor, bel-ki kısa bir süre önce devrimci oldu, bel-ki de yıllardır devrimcilik yapıyor ve birgün "korkuyorum" diyor. Ya bu kor-kusunu yeniyor ve devrimciliğe devamediyor ya da “bırakıyorum” diyor.Devrimci insan, savaşan insan süpermen

olmadığına göre, bir insan olarak kor-kusu, cüreti ve daha birçok duygusu ola-caktır.

Aşırı olan bir korku ya da cüret birdevrimci için zararlıdır. Bu duygular,içgüdüler; düşünerek, deney ve biri-kimle dost haline getirilebilir, düşmanolmaktan çıkarılabilir.

Korku; bilmemek, düşünmemekve pratik yetersizliktir.

Korkuyu yaratan da, azaltan da,yok eden ya da arttıran da bilinçtir.Bilgidir. Pratiktir.

Korku Nedir?Korku; kaygı, endişe, bir tehlike

karşısında, tehlike olasılığı karşısın-da duyulan kuşku.

Bir devrimci, tehlikenin ne olup ol-madığını anlayacak, nasıl aşılabile-ceğini düşünecek, içgüdüsüne tes-lim olmayarak, yapılması gerekenle-ri yapacaktır.

"Gözüm korktu" denilir mesela.

Bu sözü, işin çokluğundan ve çok za-man alacağından, meşakkatli ve çokemek, sabır isteyen bir iş olması se-bebiyle duyarız çoğu zaman.

Kuşkusuz sıradan, devrimci ol-mayan bir insanın böyle düşünmesi bi-linçsizliğinden, zorlukları sevmeme-si, göğüsleyememesindendir. Amabir devrimci sıradan bir insan değil-dir... Ancak bir devrimci sıradanlaş-tığında korkacaktır.

Korku ZaaftırDevrim saflarına adım atan, dev-

rimci olan bir insan, düzenden getir-diği kültürü, eksiklerini, hata ve za-aflarını, Cephe ailesi içinde, mücadele

içinde devrimcileştikçe atacak.Devrimci insan, Cephe ailesi için-deki insandır.

Korkusuyla statükolar kuran vezaaflarına teslim olan bir devrimci-nin korkusu, her süreçte, her işte ar-tarak büyüyecek, korkusu onu kısırdöngüye, geri dönüşe, devrimciliğibırakmaya, ihanete götürecektir.

İç dünyasını, düşüncelerini ruhhalini çözümleyen, kendisini tanıyan

bir devrimci için korku da, zaafları datehlike olmaktan çıkacaktır. Çünkü odevrimci korkusunun üzerine gitmek-te ısrarcı ve inatçı olmakta, kendisiy-le kavga etmektedir. Kendisiyle kavgaeden bir devrimci korkusunu da, zaaf-larını da aşacak, başarılar kazanacak.

Korku DüşünmemektirDevrimci düşüncesini, aklını, bey-

nini kullanarak, yapılması gereken iş-leri planlayarak ve programlayarak enverimli şekilde çalışarak sonuç alır.Ancak yapılan, yapılması gereken kimiişlerde ve faaliyetlerde eksiklik, erte-leme, disiplinsizlik ve istenilen veriminve sonucun yaratılamaması söz konu-sudur.

Mesela bir toplantıda gündemle il-gili hazırlık yapmak ya da bu top-lantılarda söz alıp konuşmamak, ya-pılması gereken işlere talip olma-mak gibi ortaya çıkan eksikliklerin ne-denlerini düşünmemektir.

Kuşkusuz bu tip durumlarda doğ-

Bir insan korkuyorsa düşünmüyordur. Düşünen, aklını

kullanan devrimci korkuyu yener

Ders: Korku veMeşruluk-1

27 Kasım2011

221

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 22: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

rudan bir korku ortaya çık-maz, ancak kaygılı, tereddütlü"acaba" gibi durumlar çokçayaşanır.

Düşünülerek, iradi olarakprogramlanmayan ve denetlen-meyen birçok çalışmanın so-nuçları da gelişigüzel, istenildi-ği gibi olmamaktadır.

Kendiliğindenci bir akış or-taya çıkmaktadır. Yapılmayandaha da ilerisinde kaçılan her iştedüşünce yoktur.

İçgüdüler kişiyi o işten uzak tutar.Yapma, yapamama, başarma, başa-ramama duygusu giderek o kişiyiatıl ve hareketsiz kılar.

Alışkanlıklar düşünmenin, bilgiedinmenin, içgüdülerin disipline edil-mesinin önünde engeldir. Alışkan-lıklar, düşünce tembelliği ile birliktedüşünmekten korkmayı ve kaçışı ge-tirecektir.

Bir insan korkuyorsa düşünmü-yordur. İçgüdülerine teslim olmuştur.Düşünen, aklını kullanan devrimcikorkuyu yener.

"...Lakin yenilmedik, Kafam ikin-ci bir insandı yanımda..." (N. Hikmet)

Korkuyu üreten yüreğin yanında akılolmalıdır ki, yani düşünce üretilmelidirki, yürek korkunun esiri olmasın,yürek kavga ateşini, cüreti büyütsün.

Korku BilgisizliktirYaşamı, halkını ve vatanını seven,

devrimi ve savaşın gerçekliğini bilendevrimci, önüne çıkan engelleri aşarak,devrim yolunda güvenle ilerleyecektir.

Bilgili olan, öngörülü olan, ya-şamda ve kavgada ustalaşmış birdevrimci için eğer varsa korkusu birdüşman olmaktan çıkmış onun dostuolmuştur. Bu korkusuzluktur. Yaşamakve yaşatmak için savaşmaktır.

Bilmemek ve yapmamak korkununkaynağıdır. İlk insanlar zorlu yaşam ko-şulları altında, doğayla savaşlarındabilmedikleri her şeyden korkmuşlar,kaçmışlardır. Bu kimi zaman güneş ol-muştur, kimi zaman yağmur, fırtına, selya da kimi zaman bazı hayvanlar ol-muştur. Hayatta kalabilmek için, asga-

ri yaşam ihtiyaçlarını karşılayabilmekiçin yaşayarak öğrenmişler, kendileri-ne gerekli olan araçları, aletleri yapmayabaşlamışlardır. Taşla, sopayla, ok ve yay-la avlanarak beslenme ihtiyaçlarınıkarşılamışlar, giderek tarım ve hay-vancılığı geçim ve yaşam alanı halinegetirmişlerdir. Bilgileri ve yaşam de-neyimleri arttıkça korktukları kimi şey-lerin bazılarından artık korkmamayabaşlamışlar, korkuları yaşamlarının birparçası, dostları olmuştur. Neyin nasılyapılacağını bilmeyen, öğrenmeyendevrimci başlangıçta az da olsa var olankorkusunun giderek esiri haline gele-cektir.

Bir örnek; "Bir gün bir su kıyısın-da, susuzluktan ölmek üzere olan birköpek gördüm. Köpek içmek için suyaher hamle edişinde, suda kendi sureti-ni görüyor ve bunu başka bir köpek sa-nıp korkuyla geri kaçıyordu. Sonundasusuzluğu içindeki korkuya üstün gel-di ve köpek suya atladı. Susuzluktanölecek halde su kıyısında duran bendim.Peki, beni suya atlamaktan ne alıko-yuyordu? Korku. Kıyı bildiğim su isebilinmeyenlere dalmaktı. Bilinmeyenakıcıdır, boyuna değişir, su gibi. Bili-nen ölüdür; kıyı gibi. Korku her zamanalışkın olduğundan şaşma der. Ve benhep bildiğim yolda yürürüm. Sürekliaynı yolda, mutsuzdum ama mutsuz-luğumu terk edemedim. Bir alışkanlıkolmuştu benim için mutsuzluğum çün-kü... Hiç bir zaman kendi kendimin sı-nırları dışına çıkamadım. Buydu benimmutsuzluğum. Ben biliyorum diyordumsürekli. Biriyle mi karşılaştım, hemenonu imliyor, ona dair kendi imgemi ya-ratıyordum, yargılıyordum..." (ŞEYHBEDREDDİN, Bende Halimce Bed-reddinem, Radi FİŞ, Sf: 146-147)

Bedreddin bunca yılı boşunaharcadığını anlıyor ve ne yapıl-ması gerektiğini bilerek, yolunadevam ediyor.

Bir birimde, bir alanda, birbölgede, bir bıçağın kullanılma-sını, bir molotofun yapılmasını,bir silahın kullanılmasını bilme-yen devrimci, düşmanı nasıl yokedecektir? Ya da bunları kullan-masını bilen bir insan, bunlarıkullanmaktan korkuyorsa düş-manı nasıl imha edecektir? Düş-

mana bir taş atma cüretinden yoksun birinsan, yaşam hakkını nasıl savunacak-tır? Okumayan, araştırmayan, yazma-yan, üretmeyen, süreci takip etmeyen birdevrimci bilgi birikimini geliştireme-yecek, zamanla sürecin ihtiyaçlarını kar-şılayamayacak ve gerilemeye başlaya-caktır. Bu devrimci korkusunun başla-dığı ya da büyümeye başladığı bir sü-rece girmiştir artık. Önüne geçemedi-ğinde, yenilgiye, devrimciliği bırak-maya, ihanete gidecektir. Devrimci;çalışacak, öğrenecek korku ve kaygı-larını yenecek ve aşacaktır. Korkuyu yokedecek olan temel güç bilgidir. İnsan öğ-rendikçe öğrenip bilgi sahibi oldukça,korkunun esiri değil, korkunun efendi-si olur.

Korku GüvensizliktirKapitalizm, kendine güvensiz, güç-

süz, çaresiz, zayıf insan tipi yarat-maktadır. Düşünce anlayışıyla, yaşa-mıyla, bencilliğiyle düzenin insanıadeta bataklıktadır. Bir devrimci ise ka-rarlı, inançlı ve sağlamdır. Örgütüne,yoldaşlarına ve halkına güvenmektedir.Böyle bir devrimci, büyüyecek, geli-şecek ve geliştirecektir. Bu devrimcikendisine de güvenendir. Ona bu güvenidevrimci düşünce, partinin Marksist-Le-ninist ideolojisi, devrimci mücadele,halkın mücadelesi kazandırmaktadır.Yaşamıyla, düşüncesiyle, yaptıklarıy-la, bağlılığıyla güvenmiş, güven ver-miştir. Kendine güvenmeyen bir dev-rimci yoldaşlarına, halkına, Cephe'yegüvenmeyecektir. Güvensizliği çalış-malarına, düşüncesine, ilişkilerine, ya-şamına da yansıyacaktır. Devrimci gü-vensizleştikçe korkacak ve korkusu bü-

“Senin ilacın sende, ama senbunu bilmezsin. Ve senin

hastalığın da sende; ama sen bunugörmezsin. Sen, kendin yüceler

yücesi bir kitapsın; harfleri kapalıolanı açan bir kitap. Sana

dışarıdan hiçbir şey gerek değil.Çünkü yüreğinde bütün bir evren

var senin. Ama sen kendini birminik kum taneciği gibi görürsün”

(Şeyh Bedreddin)

222

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 23: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

yüyecektir. Korkusu büyüyendevrimci inançsızlaşacak, dev-rimin meşruluğuna inanmaya-caktır. Devrimci değerlerden,kültürden uzaklaşan devrimci,kendisine güvenmeyecek ve kor-kacaktır. Güvensizleşen dev-rimci, yeniden kendine güveni-ni sağlayacak, korkularını aşa-caktır. Korku aşılmaz değildir.Devrimci, korkuyu aşabileceği-ne, yenebileceğine güvenmelidir.Buna güvenen devrimci güçle-necek, ideolojik eğitimiyle, pra-tiğiyle, halka ve vatanına olan sevgi-siyle, kendine, yoldaşlarına, örgütünegüvenini kazanacaktır.

Korku BaşarısızlıktırBaşarılı olmak, bir faaliyeti, devrimci

bir görevi sonuçlandırmak, hedefe var-maktır. İstediğimiz en iyi sonuca ulaş-mak, hazırlığımızla, işimizi ciddiyealıp almamamızla, harcadığımız emek-le ve yoğunlaşmamızla ilgilidir. Enbasit işten, en karmaşık işlerimize ve gö-revlerimize kadar her kesitte, her süreçte,her ayrıntıda sonuç almamışsak, verimliçalışıp yoğunlaşmamışsak, başarı şan-sı da zayıflamıştır. Bir devrimci görevleralıyor, yapmıyor ya da yapamıyor,yapması gerekenlerin birini ya da bir-kaçını yapıyor. Diğer yapılması gerekenişleri bir kenara bırakıyor ya da so-rumluluk üstlenmekten, gönüllü ol-maktan kaçıyor, başarabileceği işlere sa-rılıyor ya da diğer işlere yoğunlaşmıyor.Bu devrimci, başarısızlıktan korkmak-tadır. "Yapamam", "başaramam", "baş-kaları yapsın" duygu ve düşüncesiyle ça-lışmak, başarılan bir kaç iş ve görevdede farklı ya da daha sonraki süreçlerdebaşarısızlığı yaratacaktır. Çünkü ortadayetinmecilik vardır. "Bu kadar yeter" tar-zındaki düşünce ve duygular bir dev-rimciyi nemelazımcılığa götürecek vekorkusunu büyütmesine neden olacak-tır. Bir devrimcinin programlı, amaçlıve ideallere sahip olması, ısrarcı, inat-çı olması yapması gereken olmalıdır.

Korku Sıradanlaşmaktır Bir devrimci sıradanlaşarak düşün-

müyor, üretmiyor, yaratmıyor ve yap-

ması gerekenleri yapmıyorsa ya da er-teliyorsa, bir ayağı düzende bir ayağıdevrimde, ikircikli bir ruh hali yaşıyorsa,gün gelecek oturduğu yerden bir insa-na gitmek, bir dergi dağıtmak, bir yer-de konuşmak, bir duvar yazılamasıyapmak, bir bildiri dağıtmak ona zor ge-lecektir. Bu devrimci, zoru göğüsleyip,güçlükleri yenerek özveri ve fedakarlıktabulunamaz. Korku yüreğine düşmüş,beynini kemirmeye başlamıştır. Ya bukorku aşılacak, ya da korku beyinde de-rinleşerek o devrimciyi teslim alacak-tır. Böyle bir devrimci için devrimdenkaçmak, burjuvaziye teslim olmak,ihanet, eşikteki tehlikedir. İşte devrim-cinin inanmamışlığı, halk ve vatansevgisinin olmaması ya da yüzeysel olu-şu, kararsızlığı, sağlam olmayışı onunsıradanlığı ve meşruluk anlayışının,bilincinin olmayışıdır. Devrimin meş-ruluğuna inanmayan bir devrimci, dev-rimi ve halkın kurtuluş mücadelesinimeşru görmeyen bir devrimci, "Devrimne zaman olacak?", "Devrim olmaz" vb.gibi burjuvazinin ideolojik görüşlerininetkisiyle düşünmeye başlayacaktır. Budevrimci, örgüt iradesine tabi olarak,ideolojik eğitimden geçerek bilinçsiz-liğini ve korkusunu yenecek ya da dü-zenin bataklığına dönecektir.

Korku YenilenmemektirDevrimci gelişiyor, ilerliyor ve bü-

yüyor. Devrimci hareket içinde görevve sorumluluklar alıyor. Bir süre son-ra durağanlaşmaya, ilgisizleşmeye de-yim yerindeyse yerinde saymaya baş-lıyor. Bu devrimci, kendini geliştir-mediği gibi çalışma yaptığı alanda, bi-rimde, bölgede ya da örgütlenmede de

bir gelişme olmuyor. Durağanlık,gelişmemek ve geliştirmemekdevrimin ihtiyaçlarının karşı-lanmaması ve bir süre sonra te-reddütlerin, korkunun, kaygı-nın, zora gelememenin, sıkıl-manın düzen özlemlerinin ge-lişmesi oluyor. Kendisini sürecinihtiyaçlarını karşılayacak, dev-rimci örgütlenmeyi büyütecektarzda yenilenemeyen bir dev-rimci için adeta tehlike çanlarıçalmaya başlamıştır. Artık budevrimci, ben kimim? Ne yapı-

yorum? Ne yapmalıyım? Düşmanınyapmak istediği nedir? Benim yerimneresidir? sorularını kendisine sorma-lıdır. Halka, devrime yararı olmayan birdevrimcinin kendisine de bir yararı ol-mayacaktır. Kendisini yenileme, ge-liştirme, devrim iddiasını büyütme cü-retinde olmayan bir devrimci korkusunayenilecektir. Bir Cepheli açısından ye-nilenme, kendisini her koşulda tekrartekrar üretme ve korkuyu savaşarakyenmesidir. Yenilenen, üreten devrim-cinin yaratıcılığı gelişecek, meşruluk vehaklılık bilince çıkacaktır. Meşruluk vehaklılığına inanç, devrimcide korkuyudüşman olmaktan çıkaracak, onu dosthaline getirecektir. Yani korkuyu ken-disine, faaliyetlerine zarar vermektençıkaracak, denetimi altına alacak ve za-rarsız hale getirecektir. Büyük kavgagünlerinin, büyük savaşların adamıolacaktır.

Korku Yenilgidir Bir devrimcinin yenilgisi, başarı-

sızlıklarla, yapılmayan, olmayan iş-lerin yenilenerek aşılamaması, sü-reklileşmemesidir. Korku büyümüş,beyni teslim almıştır. Ruh korkudankıvranırken düşünce tümüyle ortadankalkmış, silinmiştir. Yürek yürek ol-maktan, beyin düşünce üretmektençıkmıştır. Süreç bu noktaya nasıl gel-miştir? Bir devrimci kendi kişiliğini,faaliyetlerini, yaptıklarını, yapama-dıklarını düşünerek, nedenlerini so-nuçlarını ciddi olarak ele alarak, kor-kunun yenilgiye yol açtığı koşullarıdeğerlendirecek, üzerine ısrarla gi-decek ve korkuyu yenecektir. Dev-rimci, korkusunun önüne geçerek,

İşkencede devrimci onurunukoruyamayan, düşen, yenilgiyle

çıkan devrimci, oradakalmayacak ayağa kalkacaktır.Bir devrimci açısından yenilgi debir okuldur. Yenilgisini eğitime

çeviren devrimci, yeniden zaferlerkazanmasının zeminini burada

bulacak ve daha dasağlamlaşarak, güçlenerek ayağa

kalkacaktır

27 Kasım2011

223

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 24: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

faaliyetlerini ve işini yapmasınınönüne geçecek, onu atıl bırakan, ye-teneklerini, becerilerini, birikimini, de-ney ve tecrübelerini ortaya koyması-nı, halkın ve devrimin çıkarları içinkullanmasını baltalamasına izin ver-meyecektir. Bunlar yapılmadığında,korkunun devrimci olan duygu ve dü-şüncelerin önüne geçmesi ve dev-

rimciyi teslim alması durumunda ye-nilgi adım adım gelmiş, adeta buduruma davetiye çıkarılmıştır. Mesela,işkencede devrimci onurunu koruya-mayan, düşen, yenilgiyle çıkan dev-rimci, orada kalmayacak ayağa kal-kacaktır. Bir devrimci açısından ye-nilgi de bir okuldur. Yenilgisini eği-time çeviren devrimci, yeniden za-

ferler kazanmasının zeminini buradabulacak ve daha da sağlamlaşarak,güçlenerek ayağa kalkacaktır.

Bu haftaki dersimizi burada son-landırıyoruz. Haftaya korku ve meşru-luk temelinde ele aldığımız "korku"yakaldığımız yerden devam edeceğiz.Haftaya görüşmek üzere, hoşçakalın.

Sürecek...

Her türlü şiddet karşıtlığının bir söylemi olarak kar-şımıza çıkar. Süslü ifadelerle, “sosyolojik tahlillerle”, dev-rimci şiddetin çözüm olmadığını, karşı-şiddeti yarattığınıkanıtlamaya çalışır.

“Sarmal”, karşıtıyla birlikte gelişen, büyüyen, de-vam eden anlamında kullanılır. Ancak bunun bir sonu-cu yoktur. Ve her zaman sorumlusu halk güçleridir. On-lar şiddet uygulamayı bırakmalı, hemen teslim olmalı-dırlar. Adaletten, hesap sormaktan, iktidar mücadelesindenderhal vazgeçmelidirler.

Devrimci şiddet arttıkça karşı-devrimin şiddeti de artar,evet. Ancak devrimci şiddet olmadan halk güçlerinin ör-gütlenerek mücadele etmesi de karşı-devrimci şiddeti bü-yütür. Elbette grev yapmakla, demokratik eylemler yapmaklasilahlı mücadele vermek aynı oranda bir şiddetle karşılaş-mayacaktır. Ancak her örgütlenme ve bununla başlayan hakmücadelesi faşizmin şiddeti ile muhakkak karşılaşacaktır.Buna faşizmin demokrasicilik maskesini düşürerek gerçekyüzünü ortaya çıkarmak da diyebiliriz.

Kimilerine göre; karşı-devrimin, yani faşizmin şiddetiyle,yani baskı ve zulmüyle karşılaşmamanın tek yolu, düzenitüm adaletsizliği, sömürü ve zulmüyle kabul edip ona bo-yun eğmektir. Kesin olan şudur ki faşizm sustukça, boyuneğdikçe saldırılarını daha da boyutlandırır, zulmünü dahada artırır. Bu yüzden faşizmin şiddetini yok etmenin tek yoludirenmek, örgütlenmek ve devrimci şiddetle faşizmi ezip yoketmektir; yani devrimdir.

Çağımızın temel sınıfları proletarya ile burjuvazi ara-sındaki mücadelede şiddete ilk başvuran burjuvazidir.Engels bu durumu; “Önce siz buyrun bay burjuvazi” di-yerek ifade ediyor ve devamında proletaryanın, yine ken-di canı-kanıyla kazandığı ve burjuvaziye bahşettiğiburjuva demokrasisinin tüm olanaklarını da son sı-nırına kadar kullanacağını açıklıyor.

Sınıflar var oldukça ezen sınıf iktidarını zor ve şid-detle korumuş, koruyacaktır.

Bugünün ezen sınıfı burjuvazi, egemenliğini koru-mak için halkları katledip dünyayı kan gölüne çevrir-ken, henüz iktidar mücadelesi verdiği yıllarda çağın ege-menleri feodal beylere, monarşilere karşı halkı silah-landırmış, iktidarı aldıktan sonra da idam ve cezalan-dırmalarla şiddetini doruğa taşımıştır.

O zaman feodallere karşı burjuva sınıfın şiddeti meş-ru olduğu gibi bugün de burjuvaziye karşı proletarya-

nın; yani emperyalizm ve işbirlikçisi oligarşilere karşıhalkların şiddeti meşrudur.

Emperyalizm ve yeni-sömürgecilik ilişkileri, sömür-ge tipi faşizmin pervasız şiddeti halklara silahlı mücadeledışında bir yol bırakmamıştır. Bu tercihe bağlı bir se-çim değil; bir zorunluluktur.

“Şiddet sarmalı” ifadesiyle mahkum edilmek istenenhalkların bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm müca-delesidir.

Egemenler, şiddet sarmalından bahsetmezler. Bunla-rı satın aldıkları kalemlere, ideolojik olarak silahsızlan-dırdıklarına bırakırlar. Kendileri ezmekten, imha etmektenya da boyun eğdirip teslim almaktan bahsederler. Onlariçin her şey açıktır. Şiddetleri haklı, iktidarlarını korumakiçin gereklidir.

“Şiddet sarmalı” diyerek halkların şiddetini mahkumetmeye çalışanların tavrı, kaynağını insan sevgilerindendeğil; düzenin sürmesinden duydukları memnuniyettenve devrim korkusundan alır. Zira, onların “insan sevgi-sini” faşizmin dağlarda, hapishanelerde, sokaklarda,karakolda uyguladığı şiddetin veya linç saldırılarının kar-şısında göremeyiz.

Şiddeti ilk uygulayan burjuvazidir. Ve var olan şid-det sarmalı değil, faşizmin halkı boğma saldırısıdır.

Şiddete maruz kalan, işkence gören, katledilen biziz.Şiddetin tümden son bulacağı günler için mücadele edenbiziz. Hesap sormanın, adaleti ellerimizle sağlamanın, in-tikam almanın mücadelemize dahil olduğunu biliyoruz.

İnsan sevgisi görünümünde sınıfsallıktan uzak şid-det karşıtlığı halkların boynundaki zinciri ebedi kıl-mak içindir. Özgürlüğü kazanmanın tek yolu ise halkındevrimci şiddetini büyütmekten geçer.

“ŞİDDET SARMALI”

SavaşanKelimeler

24

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 25: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Başbakan Erdoğan, 19 Kasım’daDünya Türk Girişimciler Kurulta-yı'nda Afganistan'a, Somali'ye, KuzeyAfrika'ya, Ortadoğu'ya olan yakınlı-ğımız tamamen insani nedenlerden-dir. Biz Bağdat, Kudüs, Gazze, Bin-gazi, Trablusgarp, Sirte derken biri-leri gibi petrol kuyularını görmüyo-ruz. Tam tersine orada akan kanı, göz-yaşını görüyoruz ve işte o nedenle se-simizi yükseltiyoruz. Suriye'dekiolaylar karşısındaki tavrımız tamameninsani kaygılardır. Suriye halkının, zu-lüm ve baskı altında inlemesine gözyumamayız."dedi.

Zulüm meselesine hiç girmeye-ceğiz, depremzedeleri bile coplatan,kimyasal gazlarla insanları katleden,dünyada hapishanelerde en fazla si-yasi tutuklu bulunduran AKP iktida-rının hiçbir ülkeye zulümden bah-setmeye, demokrasi dersi vermeyehakkı yoktur.

Erdoğan, “birileri gibi petrol ku-yularını görmüyoruz” diyor. Kim-miş o birileri? Irak’ta, Afganistan’da,Libya’da, Suriye’ye karşı o “birile-ri”yle birlikte hareket etmiyor mu? O“birileri”yle birlik’te Libya’yı yakıpyıkmadılar mı? Hangi insanlıktanbahsediyor Erdoğan? O “birileri”ylebirlikte Libya’da 60 bin kişiyi kat-letmediler mi? Kaddafi’yi hep birliktelinç etmediler mi?

Emperyalizmin ve işbirlikçilerinindemokrasi, özgürlük, insan hakları de-diği her yerde kan, gözyaşı ve katli-amlar vardır.

Kapitalist düzende “insanilik”adına yapılan her şey soygun ve sö-mürünün maskesidir.

Tayyip Erdoğan yukarıdaki ko-nuşmayı sömürücülerin yaptığı ku-rultayda yaptı. Bu bile başlı başınasözlerinin ne kadar yalan olduğunugöstermektedir. Kaldıki, Ortado-ğu’dan Afrika’ya, AKP gittiği her yereyüzün üzerinde tekelle birlikte gidi-

yor. Afrika’da, As-ya’da, Ortadoğu’dave dahi tüm dün-yada halkları sö-

müren ve aç bırakanonlardır.

Hiçbir karşılıkbeklemeden halklarayardım yapan sadecesosyalistlerdir. Sos-yalizmin enternasyo-nalizm anlayışıdır.Sosyalizm dünyahalklarına gerçek da-yanışmayı, kardeşli-ği kazandırmıştır.

Enternasyonalizmin dünyadaki engüzel, en soylu örneklerinin yaratıl-dığı Küba’dan örneklerimize FidelCastro’nun anlatımıyla devam edi-yoruz:

“Enternasyonalist dayanışma ruhubaşka hiçbir halkta bu denli kök sal-madı. Ülkemiz, Fransa gibi önemli birAvrupa ulkesiyle siyasi ve ekonomikilişkilerin bozulması pahasına, Fran-sız sömurgeciliğine karşı verdikleri sa-vaşta Cezayirli yurtseverleri des-tekledi. Cezayir'in guneydoğusunda,Tinduf şehri yakınlarındaki Dra Ha-madası'ndaki demir madenlerini KralII. Hasan ilhak etmek istediğinde,Fas'ın yayılmacılığına karşı Ceza-yir'i savunmak için silah ve savaşçıgönderdik.

Eksiksiz bir tank tugayı persone-li, Suriye Arap ulusunun isteği uze-rine, 1973-1975 arasında Golan Te-peleri'nin karşısında, bu toprak parçasıadil olmayan bir biçimde bu ulkedenkopartıldığında, görev yaptı.

Kısa sure önce bağımsızlığına ka-vuşmuş olan Kongo Cumhuriyeti'nin,dış guçler tarafından taciz edilen li-deri Patrice Lumumba'ya politikdestek verdik. Bu lider Ocak 1961'desömurgeci guçler tarafından katledildi;yandaşlarına yardım ettik. Dört yılsonra 1965'te, çaldığı 40 milyon do-ları hangi Avrupa bankalarına yatır-dığı ve kimin elinde olduğu hala bi-

linmeyen, Batı'nın adamı Mobutu'nunhizmetindeki paralı askerlere karşı sa-vaşan Kongolu isyancılarla birlikte,yuz Kubalı eğitmenin de Che'nindesteklediği Tanganika Gölu'nun batıbölgesinde Kubalı kanı aktı.

Kubalı eğitmenlerin kanı, eskiPortekiz sömurgelerinin bağımsızlı-ğı için Amilcar Cabral önderliğinde-ki Guinea ve Cabo Verde'nin Ba-ğımsızlığı İçin Afrika Partisi'nin sa-vaşçılarını eğitirken ve desteklerkende aktı.

Aynı şey, on yıl boyunca Ango-la'nın bağımsızlığı için savaşan Agos-tinho Neto'nun MPLA'sını destek-lerken de söz konusu oldu. Angola ba-ğımsızlığını kazandıktan sonra, yuzbinlerce Kubalı gönullu, on beş yılboyunca, ırkçı Guney Afrika or-dusunun saldırılarına karşı Ango-la'nın savunmasına katıldı. GuneyAfrika birlikleri, ABD'yle işbirliğiiçinde, kirli savaş yöntemlerini kul-lanarak, milyonlarca mayın döşedi,köyleri tumuyle yerle bir etti ve ya-rım milyondan fazla Angolalı ka-dını, erkeği ve çocuğu katletti. An-gola'nın guneydoğusunda, Namibyasınırına yayılan Cuito Cuanavale'de,Angola ve Namibya birlikleri ve kırkbin Kuba askeri, ABD'nin işbirliği vebilgisi dahilinde, İsrail'in uretimineyardım ettiği ya da sağladığı yediatom bombasına sahip Guney Afrikakuvvetlerine kesin bir darbe vurdu. Buhem Namibya'nın kurtuluşunu sağladı

EnternasyonalizmOnlar savaştılar kazandılarOnlar savaştılar kazandılar

HaklıyızHaklıyız Biz deBiz de

KazanacağızKazanacağız

27 Kasım2011

25

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 26: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

ve hem de muhtemelen Apartheid'ınsonunu hızlandırdı.

Kuba, neredeyse on beş yıl bo-yunca, ABD'nin barbar ve acımasızsavaşında, kahraman Vietnam hal-kıyla dayanışmanın onurunu yaşa-dı. ABD bu savaşta, yaralılar ve çe-şitli organlarını yitirenler hariç, 2milyon Vietnamlı'yı öldurdu, bu top-rakları bugun etkisi hala hissedilen,tahmini imkansız zararlara yol açankimyasal urunlerle doldurdu.

Kuba kanı, çeşitli Latin Amerikaulkelerinin yurttaşlarının kanıyla bir-likte aktı, çarpışma sırasında silahı birkurşun tarafından kullanılmaz hale ge-tirilen, yaralı ve tutsakken, ABD'liajanların talimatıyla Bolivya'da kat-ledilen Che'nin Kubalı ve Latin Ame-rikalı kanıyla birlikte.

Kubalı inşaat işçilerinin kanı,ABD kimi gerekçelerle Granada'yı iş-gal ettiğinde, turizmle yaşayankuçucuk bir adanın ekonomisi için ha-yati öneme sahip bir havaalanı in-şaatını bitirmek uzereyken, bu ulke-yi savunmak için çarpışırken aktı.Kuba kanı, silahlı kuvvetlerimizdeneğitmenler, Sandinista devrimine kar-şı ABD tarafından örgutlenen ve si-lahlandırılan kirli savaşı göğuslemekiçin cesur Nikaragua askerlerini eğit-

tikleri sırada, Nikaragua'da aktı.Butun örnekleri saymadım. Kardeşhalkların bağımsızlık için giriştiğikurtuluş savaşlarını desteklemek gibikutsal bir görevi yerine getirirken ya-şamlarını yitiren Kuba’nın enternas-yonalist savaşçıların sayısı iki bini ge-çiyor. Bu ulkelerin hiçbirinde Kuba'yaait bir malvarlığı yoktu. Çağımızda,başka hiçbir ulke, samimi ve çıkar gö-zetmeyen dayanışmanın böylesi par-lak sayfalarına sahip değildir. Kubaher zaman sözunu tuttu. Asla sapmadı.Asla bir başka halkı satmadı. Aslaistisnalara başvurmadı. Asla ilke-lere ihanet etmedi. Temmuz 2003'te,Birleşmiş Milletler Ekonomik veSosyal Konseyi'nde, on beş yıldır ke-sintisiz içinde olduğu İnsan HaklarıKomisyonu uyeliğine, alkışlar ara-sında uç yıllığına tekrar boşuna se-çilmedi. Yarım milyondan fazlaKubalı, savaşçı, öğretmen, teknis-yen, doktor ya da sağlık görevlisi ola-rak, uluslararası görevler ustlendi. Onbinlerce doktor ve sağlık görevlisi,kırk yıldan fazladır, hizmet verdi vemilyonlarca hayat kurtardı. Şu anda,uç bin uzman hekim ve diğer sağ-lık görevlileri, on sekiz ÜçuncuDunya ulkesinin ulaşılması zor böl-gelerinde çalışıyor. Buralarda, ko-

ruyucu ve tedavi edici yöntemlerkullanarak, hizmetlerinin karşılığın-da tek bir kuruş almadan, her yılyuz binlerce yaşam kurtarıyor yada milyonlarca insanı tekrar sağ-lıklarına, görme yeteneklerine ka-vuşturuyor.

Birleşmiş Milletler örgutunun hiz-metindeki Kubalı doktorlar olma-saydı, Afrika'nın birçok bölgesinitehdit eden AİDS'e karşı yurutulen acilve zorunlu programlar gerçekleştiri-lemezdi. Rusça, Portekizce, Fransız-ca, İngilizce ve İspanyolca'da oluş-turulmuş metinlerle Kuba'nın geliş-tirdiği radyodan okuma yazma öğ-retme teknikleri şimdiden bazı ulke-lerde uygulanmaya başlandı. Olağa-nustu kalitede televizyon yayınları yo-luyla okuma yazma öğreten benzer birteknik tamamlanmak uzere. Kuba'nınduşunduğu, Kubalılara ait program-lar. Fakat patent hakkı bizi ilgilen-dirmiyor. Okuma yazma bilmemeoranının en yuksek olduğu butunÜçuncu Dunya ulkelerine tek kuruşistemeden vermeye hazırız. Beş yıliçinde, okuma yazma bilmeyen 80milyon kişi, çok kuçuk bir harca-mayla, yuzde 80 azaltılabilir. Sık-mamak için burada duruyorum, amadevam edebilirim...”

Küba’nın, “Kübalı 5’ler” olarak bilinen ABD’deki 5tutsağı ile dayanışmak ve ABD’nin terörünü teşhir etmekiçin 16 Kasım günü Küba’da bir sempozyum düzenlen-di. Halk Cephesi de bir heyetle Holguin şehrinde dü-zenlenen bu sempozyuma katıldı.

Sempozyumun ilk günü, çeşitli ülkelerden gelen veKübalı 5'lerin serbest bırakılması için kurulan komite üye-leri pankart açarak sempozyumun yapılacağı salondanChe'nin anıtına kadar sloganlarla yürüyüş düzenledi.

Yine Kübalı 5’ler ile dayanışma için bisiklet yarışı baş-ladıktan sonra anıt önünde fotoğraf çektirildi ve ana-okulundan lise düzeyine kadar bölgedeki okullardan öğ-rencilerin hazırladıkları gösteriler izlendi.

Sempozyumun açılışında Halk Cephesi adına söz alanTAYAD'dan Ahmet Kulaksız; emperyalizme karşı sa-vaşıldığını, emperyalizme karşı savaşan herkesin yol-daşımız olduğunu, onları sahiplenmek için emperyaliz-

me karşı savaşı yükseltmemiz gerektiğini söyledi. Sözlerini “Halkız Haklıyız Kazanacağız” diyerek bi-

tiren Ahmet Kulaksız'ı, konuklar, sonradan gelip tanış-mak istediklerini belirterek tebrik ettiler. Kübalı 5’lerinaileleri yaşadıklarını anlattı ve dayanışma için gelen her-kese teşekkürlerini ilettiler. Daha sonra Arjantin, Bolivya,Ekvador, Kosta Rika, Venezuella elçiliklerinden katı-lımcılar Kübalı 5'ler için neler yaptıklarını, deneyimle-rini paylaştılar.

Halk Cephesi, Kübalı 5’lerle Dayanışma İçin Küba’da

26

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 27: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

ÖDP, KürtSorununda

Emperyalist ÇözümdenYanadır

ÖDP, kurulma sürecinde ve önce-sinde Kürdistan’a adımını bile atma-mıştır. Olan bitenlere hiçbir tepkigöstermemiş, bir an için bile olsa"Kürtçü" görünmemeye çalışmıştır.Ulusal mücadeleye destek veren birgörünümden de özellikle kaçınmıştır.

Çünkü ÖDP’nin ortaya çıkma ko-şulları MGK solculuğu çerçevesin-dedir. Sınırlarını Avrupa’nın belirle-diği "kültürel haklar"ı savunur. Dahafazlasını isteyenleri "AB sürecininitehlikeye atmak"la suçlar.

Kürt milliyetçi hareketinin barışpolitikalarını destekler. Ateşkes poli-tikaları bozulduğu süreçlerde şiddetkarşıtıdır. AB politikalarına uygundavranır.

Hazır Kürt milliyetçi hareket si-lahlı mücadeleden vazgeçmek ister-ken, dil, TV gibi hak kırıntıları ve-rilsin ve mesele bitsin mantığındadır.

"Biz sorunların çözümü için şimditopun Türkiye devletinde olduğunudüşünüyoruz. Türkiye verdiği sözleriyerine getirmeli. Özellikle AB’ye uyumyasaları çerçevesinde çıkartılan ya-salar pratiğe dökülmelidir." (Hayri Ko-zanoğlu, ÖDP Genel Başkanı)

Şimdiki ÖDP Genel Başkanı Al-per Taş’ın sözleri tasfiyecilikte nere-ye gelindiğini gösteriyor: "Bu dire-nişin başarılı olması için Kürt hare-ketinin de yapması gereken şeyler var.Silahlı mücadele döneminin sona er-diğini bilmeli politik mücadeleyi yük-seltmelidir. Silahlı mücadele artıkçatışmaları körüklüyor, kardeşliğidinamitliyor." (Birgün gazetesi, 2 Ka-sım 2011, Yaşar Aydın röportajı)

Emperyalizm de, yerli işbirlikçile-ri de direnenlere, savaşanlara "silahı bı-rak" diyor. Hatta önce silahı bırakma-sını şart koşuyor. ÖDP de aynı şeyi sa-vunuyor. Peki aradaki fark nedir? Dahadoğrusu bir fark var mıdır?

Adeta Kürt hareketini, devrimcihareketleri tasfiye etmekte birleşil-

miştir. Tasfiyecilik, "kardeşlik" adına ya-

pılmaktadır. Daha doğrusu tasfiyecilik;"kardeşlik", "ölümler olmasın", "kan ak-masın" düşünceleriyle örtülmektedir.Kardeşliği dinamitleyen silahlı müca-dele değildir. Eğer sorun buysa; kar-deşlikse, bunu dinamitleyen emperya-lizmin, oligarşinin böl-yönet politika-larıdır. Ve bilerek-bilmeyerek buna ze-min yaratan milliyetçi politikalardır. Sor-gulanacaksa buralar sorgulanmalıdır.

ÖDP'nin silahlı mücadele karşıt-lığı yeni bir şey değildir. Geçmişköklerine dayanmaktadır:

Devrimci Yol'un önderleri 12 Ey-lül Mahkemelerindeki savunmala-rında, "... Biz 1980 öncesinin Tür-kiye'sinde devrimcilerin önündeki te-mel sorunun 'Türkiye'deki mevcutekonomik ve siyasal düzenin ortadankaldırılarak yerine M-L bir düzenkurmak' olduğunu düşünecek kadarhayalci değildik." demişlerdi.

Dün de bugün de düzeni yıkmayıhedeflememişlerdir. Ve bunu kendiağızlarından da itiraf etmişlerdir.

"1961 anayasal düzenini (dolayı-sıyla devleti) yıkmak için güdülen içsavaş ve terör politikalarının ortalı-ğı kasıp kavurarak eyleme sokulduğubir yerde ve dönemde solcuların,devrimcilerin de "devleti yıkmak"için silaha sarıldıklarını kabul etmekmantık dışıdır. Çünkü solcuların bun-da bir çıkarı yoktur; aksine çok büyükzararı vardır. Faşist bir düzen için sol-cular nasıl mücadele ederler! Böyle-si bir ortamda solcuların silaha baş-vurup mevcudu yıkmak için kalkış-tıklarını söylemek solcuların deli ol-duğunu söylemekle eşanlamlıdır."(Nasuh Mitap, Dilekçe, syf.4)

Sömürücü egemenler kendileriher biçimde örgütlenirlerken, halka,devrimcilere örgütlenmeyi yasakla-mışlardır. Kendileri siyaset yapar-ken halka, devrimcilere siyaseti ya-saklamışlardır. Kendileri şiddet uy-gularken ve bunu meşru, doğal bir du-rum olarak görürken halkın, devrim-cilerin şiddetini yasadışı, gayri-meş-ru görmüş ve göstermek istemişlerdir.

Örgütlü olmak, hele ki devrimci şid-det kullanmak düzen cephesinden enbüyük suçlardan biridir ve en ağır şe-kilde cezalandırılır.

İşte ÖDP, düzenin bu ideolojik, fi-ziki baskılarından etkilenmiştir. Örgütve örgütlü olmaktan kaçmış, kork-muştur.

ÖDP Solun BirliğiniGerçekleştiremez

"Toplumsal muhalefeti örgütle-meyi önüne koymuş bir parti birleşikmücadele görevlerinden kaçamaz.Kendimizi inşa ederken birleşik mü-cadelenin ihtiyaçlarını da karşılamayaçalışacağız. Biz aslında birleşik dev-rimci hareketten söz ediyoruz. ÖDP’yide aşacak bir hareketten bahsediyo-ruz. Bu orta vadeye yayılan bir prog-ramla olur. Federatif olmayan, bir-leşik bir kadın, emek, gençlik, barış,ekoloji hareketi içerisinde aşağıdanyukarıya örgütlenecek, bunu yapar-ken de soldaki dizilişleri de sarsacakbir iddia ile olur. Bunun araçlarını veörgütsel formlarını tartışmalı ve ya-ratmalıyız. Meseleyi çatıda değil te-melde gören bir anlayışla yapmalıyız."(Birgün gazetesi, 2 Kasım 2011, Ya-şar Aydın röportajı)

ÖDP’nin Geçmiş BirlikDeneyimlerini TürkiyeHalkları Biliyor

Birlik olmanın koşulları vardır.Birlik olmak emek ister. Fedakarlık is-ter. Grup çıkarlarını geri plana itme-yi gerektirir. ÖDP birlik olmanın hiç-bir koşulunu yerine getirmemiştir.

Birlik olmak için her şeyden önceanti-faşist, anti-emperyalist mücade-leyi esas almak gerekir. ÖDP’nin fa-şizme ya da emperyalizme karşı cid-di bir mücadelesi yoktur...

Birlikler mücadele içinde kurulurve geliştirilir.

Kazanılmış bir mevzi yoktur. De-mokrasi AB’den beklenir, emperya-lizmin icazeti içinde demokrasi mü-cadelesi verilir. Solda birlik "asgarimüştereklerde ortak davranma" so-

Bitmeyen Yenilenme, "BitmeyenYolculuk", Bitirilen Devrimcilik

27 Kasım2011

227

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 28: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

runudur. ÖDP düzen güçleriyle asgarimüşterekler bulmaya çalışmıştır.CHP, SHP, DSP’den ayrılan Sema Piş-kinsüt’ün partisi...vb gibi düzeniçigüçlerle yanyana görünmek ister.

Bu da Bir DY GeleneğidirDY, 1977 seçimlerinde CHP’yi des-teklemiştir. ÖDP pek çok kesiminharekete geçtiği 1996 Ölüm Oruç-larında dahi devrimcilerle dayanış-ma içinde olmamıştır.

Birliklerde benmerkezcilik ya dafaydacılık gibi burjuva ideolojisine aitkavramlara yer yoktur.

Grup çıkarları dayatılmaya başlan-dığında birlik uzun ömürlü olmaz.ÖDP’nin bu ilkelerin hiçbirine uygunbir pratiği olmamıştır. Irak’ta İşgale Ha-yır Koordinasyonu gibi ülkemiz tari-hinin en geniş bileşene sahip ve enuzun ömürlü birlik platformunu da-ğıtmaya kalkan ilk gruplardandır.

Koordinasyonu dağıtmak iste-mişler, gerekçe olarak da Koordi-nasyonun sosyal demokratları kap-samamasını göstermişlerdir. Yani sos-yal demokratlara "koordinasyonakatılın" çağrısı yapmak yerine ko-ordinasyonu dağıtma önerisindebulunmuşlardır.

Evet, bu bir tercihtir. Devrimcilerlebirlikte olmayı değil, düzeniçi güçlerlebirarada olmayı tercih etmişlerdir.

Koordinasyon’da çok çeşitli nite-liklere sahip 156 örgütlülük vardır.ÖDP çeşitli dayatmalarla bu örgütlü-lüklerin iradelerini çiğnemeye çalış-tı. Ankara mitingi, Dolmabahçe ey-lemlerinin ünlü "KESK, DİSK,TMMOB..." adına yapılması istendi.Koordinasyon adına yapılan eylemlerkendilerine malolmayacağı için her-kesin ÖDP’ye malettiği "Barış veAdalet Koalisyonu"nu örgütlediler.

Mülkiyetçilik, grupçuluk, rek-lamcılık... Bunların olduğu yerdebirlikler olmaz.

ÖDP daha kurulurken solu birleş-tirme iddiasındaydı. Gerçekten deÖDP içinde DY, KSD, TKEP, TKP’li-lere kadar pek çok eski örgüt ve bu ör-gütlerin insanları vardı. Örgütler ola-bilecek en geri noktada uzlaştılar, bur-juva pazarlıklarla yanyana geldiler.

Burjuva ilkelerle biraraya gelen-lerin birlikleri elbette uzun ömürlü ol-mazdı.

DY çevresinin ÖDP’nin kurulu-şundan itibaren ilk işi tasfiyeyi plan-lamak olmuştur. Kuruluş yıllarındabol bol "kanat"lardan sözedilen ÖDP’deartık kanatlar kalmamıştır. DY tasfi-yeciliği hem devrimci değerleri hem dediğer grupları birer birer koparmıştır.

ÖDP Bölücü ve Dağıtıcıdır Seçim dönemlerinde kimi legal

parti çevreleriyle seçim ittifakları dı-şında birlik yapmamıştır.

ÖDP bir dönem "gökkuşağı pro-jesi" adını verdikleri bir birlik pro-jesiyle ortaya çıktı. "Sol dalga,enflasyona, çetelere, kirli savaşakarşı devrimci başkaldırı dalgası-dır... ÖDP toplumsal muhalefeti to-parlama ve biraraya getirme hede-fi(dir)" (Sabah, 9 Ağustos 1998)

Ancak ÖDP’yi sokaklarda gören ol-mamıştır. Büyük laflarla yola çıkılmışsonuçta hiçbir yere varılamamıştır.

Bu, Gazi ayaklanması sırasındamemurların eylemini "sağduyu" adı-na iptal edenlerin anlayışıdır.

Ufuk Uraslar’ı YaratanAnlayış MahkumEdilmelidir!

2009 yılında ÖDP içinde yine birayrılık yaşandı. Ufuk Uras tasfiye edil-di ya da ayrıldı.

Oğuzhan Müftüoğlu önderliğin-dekiler devrimciliği ve şehitleri ha-tırladılar, Ufuk Uras’ı eleştirdiler.Bu ayrışma reformizmin kendi için-deki ayrışmasıydı. Yani devrimciler-le reformizmin ayrışması değildi.

Müftüoğlu, Uras’ı "sağ liberalideolojik hegemonyanın etkisindekalmak"la eleştirdi. Oysa Ufuk Uras-ları, yaratan ÖDP anlayışıdır. Dev-rimden, militanlıktan uzaklaşmaktır.Büyük Direniş’e sırtını dönenlerin gel-diği çürümedir.

Risksiz devrimciliğin, aşkın vedevrimin partisi olmanın, birey öz-gürlüğü laflarının sonucudur.

Ufuk Uraslar’ı mahkum etmeninbu noktada bir yararı yoktur. Çünküo ve onun gibileri yaratan zemin hala

varlığını korumaktadır.

ÖDP Hiçbir KonudaMuhasebe Yapmamıştır!

ÖDP her şeylerini endeksledikle-ri seçim başarısızlıklarının bile kök-lü muhasebesini yapmamıştır.

En fazla, kendimizi anlatamadık,şunda geç kaldık gibi kaba değerlen-dirmeleri vardır. İçini boşalttıkları dev-rimci değerleri, illegalite, halk iktida-rı, silahlı mücadele... gibi temel dev-rimci konuları nasıl tasfiye ettiklerinin,122 şehit verilirken nerede oldukla-rının muhasebesini yapmazlar... Oli-garşinin körüklediği "örgütsüzlük"eğilimini güçlendirdikleri için suçlu-durlar. Ciddi muhasebe legal partici-liğin, düzen içiliğin köklerinin MamakHapishanesi’ne kadar uzanmasını ge-rektirir.

Ciddi muhasebe; ÖDP’nin nedentek bir tutsağının, şehidinin olmadı-ğı sorusunun sorulmasını gerektirir.

Tutsak vermemek ÖDP’ye oli-garşinin verdiği bir ödül müdür?

GEÇMİŞİN ÖZELEŞTİRİSİNİNGÜCÜ, GELECEĞİN NE KADARGÜÇLÜ KURULACAĞINI BE-LİRLER!NEYİ NASIL YAPTINIZ?

YAPAMADIKLARINIZ NELER?NEDEN YAPAMADINIZ?.. BUN-LARIN HESAPLAŞMASINI YAP-MADAN YENİLENEMEZSİNİZ.

Özeleştiri yapmak ideolojik olarakgüçlü olanların işidir. ÖDP ise ciddi mu-hasebelerden kaçmıştır. Çünkü düze-niçidir. Bunun için "yeni", "yeniden"sözleri boş laftan öteye gitmemiştir. Her"yeniden" devrimci bir atılımı değil,yeni bir tasfiyenin habercisi olmuştur.

1980 öncesinin DY tasfiyeciliği,ÖDP ile açıkça düzeniçiliğe geçmiş-tir. Düzeniçi olanlar gelişemez.

Eğer icazetçiliği temel bir çizgihaline getirmişseniz her zaman dı-şınızda birilerinin çizdiği bir sını-rınız var demektir.

Oligarşi devrimci harekete tüm gü-cüyle saldırırken ÖDP’ye icazetli birkulvar açarak aynı zamanda kontrolaltına almayı da başarmıştır.

ÖDP öncelikle düzeniçi olmayıreddetmelidir.

228

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 29: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

4 Kasım günü 01.30’da ÇankayaKültür Derneği'ne bir saldırı oldu.

Daha önce de ülke genelinde der-neklerimize sayısız saldırılar olmuştur.

Bu defaki saldırının farkı taş vedemir bilyelerin yanında bir de bil-dirinin bulunmasıydı.

Çankaya Kültür Derneği’nin cam-larını kırarak içeri giren taş ve demirbilyeler bildirilere sarılıydı. Ayrıcaderneğin çevresine, kaldırımlara vebahçeye de aynı bildiriler atılmıştı.

SÖZKONUSU BİLDİRİLERDAHA ÖNCE SENDİKA.ORG Sİ-TESİNDE YAYINLANAN VE HAL-KEVLERİ ÇEVRESİNİN HALKCEPHESİ’NE YÖNELİK YAZDIĞIBİLDİRİYLE AYNI İÇERİKTEYDİ.

Saldırıda kullanılan bu bildirideşöyle deniyor:

"Dikmen Vadisinde Neler Olu-yor?

Dikmen Vadisi Halkı, provokatörbir grubun saldırısına uğramıştır.Kendisine 'Halk Cephesi' adı verenbir grup Dikmen Vadisi’nde DikmenVadisi halkına ve onun onurlu mü-cadelesine yönelik provokatif bir sal-dırıya girişmiştir.

Vadi halkının kentsel dönüşümyağmasına karşı barınma hakkı veinsanca bir yaşam talebiyle altı yıldırsürdürdüğü mücadelesini, meşru ira-desini ve örgütlülüğünü hiçe sayanbu grup, gerçekleştirilmek istenenbu provokatif eylemin yanlışlığı an-latılmasına rağmen, gerilim ve ça-tışma çıkaracak söylem ve davra-nışlarına ısrar etmiştir.

Öte yandan bu grup çirkin birşekilde, kendilerine tepki gösterenbir ailenin oğlunu 'cezalandırmak'amacıyla, mahallemizde istihbaratçalışmasına girişebilme cüretini dahigösterebilmiştir. Bu gelişme, Vadihalkının bu gruba yönelik tepkisinidaha da artırmış; söz konusu aile veçocuğu, bu grubun gerçekleştireceğiolası şiddet eylemlerine karşı halkın

korumasına alınmıştır.

Bu grup, gerek eylem yapmayageldikleri akşam, gerekse önceki gün-lerde sürekli yalan söylemiş ve çar-pıtmalar yapmıştır. Nitekim 'yavuzhırsız ev sahibini bastırtır' misali olay-dan sonra geceleyin aceleyle kalemealdıkları bir yazıyı çeşitli kurumlaragöndermişleridir. Yalan, iftira çarpıtmadolu bu yazı, bu kişilerin zihniyetinigöstermesi açından kıymetli bir bel-gedir. Karşılarına dikilen kadın, çocuk,genç, yaşlı yüzlerce Vadili karşısındautanan ve Vadimizi terk eden bu kişiler,yazdıkları bu çirkin yazıda 'mahalledışından gelen insanların kendilerinesaldırdığı' nı iddia edecek kadar akılsağlıklarını da yitirmişlerdir. Yine aynıyazıda mahallemizdeki mücadeleyebüyük emekler vermiş arkadaşlarımızınisimleri yazılarak hedef gösterilmiştir.Dikmen Vadisi ile ilgisi olmayan dı-

şarıdan gelip halkın iradesini hiçe sa-yan, sadece o gün orada bulunan pro-vokatör gruptur.

Bizler, evimizi ve geleceğimizi sa-vunmak üzere, rant çetelerine karşıbelki de son kanlı kavgamıza hazır-landığımız bu zorlu günlerde bu vebenzeri provokatif gelişmelerle uğ-raşmak, bunlarla zaman kaybetmekve zaten gergin olan sinirlerimizindaha gerilmesini istemiyoruz.

Ve kendisine “Halk Cephesi” adıveren gruba son kez söylüyoruz:

DİKMEN VADİSİ VE VADİ HAL-KIMIZIN ONURLU MÜCADELESİ,O VADİDE YAŞAYAN VE VADİ İLE

MÜCADELEYE EMEK VERMİŞ, BE-DEL ÖDEMİŞ OLAN HALKINDIR.

BU MAHALLEDE HERHANGİBİR İLİŞKİNİZ OLMADIĞI GİBİSİZİ SEVEN SAYAN KİMSE DEYOKTUR.

DERHAL MAHALLEMİZİ TER-KEDİN.

DİKMEN VADİSİ HALKI"

Okuyun, okutun!

Üsluba bakın, hitap şekline bakın:“Kendine Halk Cephesi adını veren...”Ne demek? Kim kullanır bu üslubu?

“... dışarıdan gelenler... provaka-tör...” Bu devrimcilerin üslubu de-ğildir. Bir örgüt kendisine Halk Cep-hesi diyorsa adı Halk Cephesi’dir.Biz böyle biliriz, herkes de böylekabullenmelidir.

“Dışarıdan gelenler...” Bu da hiçyabancı değil. Egemenlerin çok kul-landığı bir ifadedir. Düşmanın yön-temlerini kullanmak doğru bir tarzdeğildir. YOZLAŞMADIR. KİR-LENME ve KİRLETMEDİR. TERKEDİLMELİDİR!

Bu bildiri metni ile sendika.orgsitesindeki bildiri karşılaştırıldığındaher ikisinin de aynı içerikte olduğuhatta aynı kelimelerin, aynı tespitlerinkullanıldığı görülecektir.

Bugüne kadar Dikmen'de yaşa-nanlar değerlendirildiğinde derneğeyapılan taşlı saldırının tesadüf olma-dığı ortadadır.

Bugüne kadar Dikmen bölgesindeHalkevleri, Halk Cephesi’ne karşı"SOL İÇİ ŞİDDET" in pekçok yön-temini uyguladı.

Halkın geri yanlarını kışkırtaraklinç saldırısı örgütlemeye çalışma,tehdit ve küfürler, yalan söyleme,sözlü ve fiziki saldırı, provokas-yon...

HALK CEPHESİ BU SALDI-RILARIN HİÇBİRİSİNE ŞİDDETKULLANARAK CEVAP VERME-MİŞTİR.

HALKEVLERİ, ÇANKAYA

Çankaya Kültür Derneği'ne Saldırı, Halkevleri üyeleri tarafından yapılmıştır!

Dün polis çağıranlar, bugün polisiye yöntemleri kullanmakta tereddüt etmiyor!

Birisi, “bir daha gelirsekbizi dom dom kurşunu ilevuracaklarını” söyledi.

Polis çağırdılar, bir resmipolis ekibi geldi.

Orada, bize saldıran faşistlinç güruhundan hiçbirfarkları yoktu.

27 Kasım2011

29

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 30: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

KÜLTÜR DERNEĞİ'NE YAPILANSALDIRIDAN SORUMLUDUR.

Bu saldırı Halkevi’nin örgütlü birsaldırısıdır.

Halkevleri yukarda sıraladığımızşiddet yöntemlerini devrimci bir ör-güte uyguladığı için suçludur.

Sol içi şiddete başvurduğu içinsuçludur.

DOST VE DÜŞMAN AYRIMINIYAPMADIĞI; DEVRİMCİLERİNDOSTLARINA KULLANDIĞIYÖNTEMLERLE, DÜŞMANLA-RINA KARŞI KULLANDIĞI YÖN-TEMLERİ BİRBİRİNE KARIŞTIR-DIĞI İÇİN SUÇLUDUR.

Halkevleri, Halk Cepheliler bildiridağıtırken polis çağıran üyeleri hakkındahiç bir şey yapmadığı için suçludur.

DEVRİMCİ, SOL, SOSYALİSTOLMANIN VARLIK KOŞULUNU,EN TEMEL İLKESİNİ ÇİĞNEDİĞİİÇİN TARİH ÖNÜNDE SUÇLU-DUR.

Halkevleri sol içi şiddet çizgisiniısrarla sürdürdüğü için bu saldırıdansorumludur. Yalan, çarpıtma, küfür,baltayla tehdit, saldırı... gibi oligar-

şinin yöntemlerini kullananlar kirle-nirler, çürürler.

Her defasında uyguladıkları şiddetibir adım ileri taşırlar; kişileri tehdittenderneklere saldırmaya; oradan da dev-rimci kanı dökmeye kadar giderler...

ÇÜNKÜ ORADA DEVRİMCİDEĞERLER YOKSA MUTLAKABURJUVAZİNİN DEĞERLERİVARDIR.

Burjuvazi için amaca giden yolda"her şey mubah"tır. Halkevleri de dev-rimcilik sosyalistlik iddiası taşıyorsaburjuva ideolojisiyle arasına mesafekoymayı öğrenmelidir. Halkevleri dev-rimci ahlakı öğrenmelidir. Halkevleriçürüyor, çürümenin önünü almalıdır.

SOL İÇİ ŞİDDET DY GELENE-ĞİDİR!

Halkevleri, içinden geldiği DYgeleneğinin sol içi şiddet konusundakitüm özelliklerini taşıyor.

Mülkiyetçilik, tekkecilik, grup-çuluk, kendisinden başkasına siyasetyapma hakkı tanımamak... en niha-yetinde de devrimci kanı dökme ‘80öncesi DY geleneğinden bugününHalkevleri’ne taşınmıştır.

DY geleneği ideolojik güce sahipolmadığı için hiçbir zaman sol saflardaaçık ideolojik mücadele veren taraftaolmamıştır. Halkevleri, Halk Cephe-si’nin sorunu konuşarak çözme öne-risini reddetmiş; korkutarak, saldırarak"güç olacağı" hesabını yapmıştır.Gerçekteyse devrimciler özeleştiridenve tartışmaktan kaçmazlar. Kendiideolojilerine güvenirler.

DY, 1980 öncesinin devrimci ideo-lojinin sinsi tasfiyecisi; 1980 sonrasıaçık düzeniçi politika yapanıdır. İsim,dönemler vb. değişse de burjuvazininideolojisi ve yöntemlerinde ısrar etmeçizgisi değişmemiştir. Zaten tasfi-yecilikten düzeniçiliğe DY’yi buçizgi taşımıştır ve yine sahiplerinidüzen saflarına savuracak olan dabu çizgidir. Sınıf mücadelesinin de-ğişmez kuralı budur.

Halkevleri Halk Cepheli’leresaldırılarını durdurmalıdır!

Devrimcilere saldıran, oligarşiyehizmet ediyor demektir.

Devrimcilere şiddet uygulayanlarya da uygulanmasına neden olanlartarih ve halklar önünde hesap vermekzorunda kalırlar.

Birisi, “bir daha gelirsek bizi domdom kurşunu ile vuracaklarını” söyledi.

Polis çağırdılar, bir resmi polis ekibigeldi.

Orada bize saldıran faşist linçgüruhundan hiçbir farkları yoktu.

Devrimcilerin, devrimci olduklarınıiddia edenlerin herkesçe görülebilenfarkları olmalıydı.

Pazar günü Ankara Dikmen Vadisi’nde Halkevciler’inHalk Cepheliler’e saldırısını teşhir etmek için bildiri da-ğıtmaya başladık. Toplam 150 kadar bildiri dağıttık.Bildiri dağıtmaya devam ederken Halkevciler’den birgurup ellerinde sopa ve plastik borularla, sapanlarla önü-müzü kestiler. Sorumluları Tarık Çalışkan adında biriydi.Saat öğlen 13.00-13.30 arasıydı. Adam leş gibi içki ko-

kuyordu, sarhoştu. Hiçbir şey konuşmuyor direk saldırı-yordu. Biz konuşmaya çalıştık. Ama hiç konuşmayıpprovokasyon yapmaya çalıştılar. Mahallede halka yalansöylemişler. Biz Tarık Çalışkan hakkında istihbarat çı-kartmaya çalışıyormuşuz, yıkım için belediye ile çalışı-yormuşuz. Böyle yalanlar anlatmışlar. Sürekli hakaret veküfürler ediyorlardı. Bildiri dağıtmak için ‘Barınma HakkıBürosu’ndan izin almamız gerektiğini, 6 yıldır nerede ol-duğumuzu söylediler. Birisi, “bir daha gelirsek bizi domdom kurşunu ile vuracaklarını” söyledi. Polis çağırdılar.Bir resmi polis ekibi geldi ama karışmadı. Bildirilerimizidağıtıp mahalleden çıktık. Ben duygularımı anlatayım:Orada bize saldıran faşist linç güruhundan hiçbirfarkları yoktu. Hakaretler, küfürler, konuşmayıp direksaldırmaya çalışmalar, ellerindeki sopa, sapan ve lastikler...Tarık Çalışkan'ın yüzündeki ifade... bence linç güruhundanhiçbir farkları yoktu. Bunu ilk defa gördüm ve üzüldüm.Bence devrimcilerin, devrimci olduklarını iddia eden-lerin herkesçe görülebilen farkları olmalıydı. (Bu anlatım Yürüyüş’ün 291. sayısından alınmıştır.)

Bir Halk Cepheli Halkevciler’in saldırısını anlatıyor:Devrimcilerin tarihi, kendi aralarındaki sorunlarını çözmek

için katil polisleri çağırdığını yazmıyor!

30

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 31: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Yunanistan’da son zamanlardayaşanan derin bir kriz var. Kriz, en sonbaşbakan Papandreu’nun istifasına ka-dar gitti. Ancak sorunlar yine de çö-zülmüş değildir. Çünkü yaşanan krizbaşbakanın istifasıyla çözümlenecekbir kriz değildir. Kriz en genel ifadeyleyapısaldır... Yani sistemden kaynak-lanan bir krizdir ve çözüm arayışı dayine sistemin çözümü ya da sisteminbir bütün olarak değiştirilmesiylebulunacaktır.

Ancak ne Yunanistan'daki egemengüçlerin ne de Avrupalı emperya-listlerin çözümü bu şekilde aradıkla-rı söylenebilir. Tersine onlar var olansistemin devamı için ellerinden gelenher türlü çabayı göstermektedirler.Göstereceklerdir...

Çünkü, bu sistem kapitalist bir sis-temdir ve onlar bu sistemin sahiple-ridirler. Kendi kendilerinin yaşamla-rına son vermeleri beklenemez...

Yunanistan tıpkı ülkemiz gibi em-peryalizmin yeni sömürgesi olan veyıllardır emperyalist tekellerinistekleri doğrultusunda ekonomisineyön veren bir ülkedir. Avrupa Birli-ği(AB)'nin uyguladığı ekonomik po-litikalar sonucunda Yunanistan, eko-nomisinin tarımdan hayvancılığa ka-dar hemen tüm dallarda emperyalistülkelere tam bağımlı hale geldiği vehalkın yoksulluğunun giderek arttığıbir ülkedir.

Yunanistan EkonomisiEmperyalist Ülkelerinİhtiyaçlarına GöreŞekilleniyor

Yunanistan'ın bugün yaşadığı krizilk değildir... Yaşadığı tüm krizlererağmen Yunanistan'da bir çok deği-şiklikler yapılmış, "kemer sıkma"politikaları vb. uygulanmıştır. Ancaktüm bu dönemlerde vazgeçilemeyenen önemli harcama kalemi silah alı-mı olmuştur...

Ülke ekonomisi batma aşamasına

gelmiş, cari açık en uç noktalarda sey-rediyor ve ülke borç batağı içinde yü-züyor... Bunun önüne geçebilmekiçin işbirlikçi iktidarlar önlem olarakhalkın boğazındaki son lokmaya dahiuzanmakta bir sakınca görmüyorlarancak emperyalist ülkelerden silahalımlarından ise asla vazgeçmiyorlar...

Neden? Görünen neden ülke savunmasının

çok önemli olduğu ve ülkenin çok bü-yük tehditler altında bulunduğudur...Tehdit eden ülke Türkiye'dir... Tür-kiye'ye karşı kendi savunmasını güç-lendirmek için Yunanistan her türlü sa-vunma aracını ucuz pahalı demedenalma ihtiyacı duymaktadır!

Bunun aynısının Türkiye içindegeçerli olduğunu söyleyebiliriz. Tür-kiye oligarşisi de dönem dönem aynıpropagandaya başvurarak Ege karasularının güvenliği ve Yunan saldır-ganlığına karşı kendi savunması içinemperyalist ülkelerden alınacak si-lahlara en büyük yatırımları yap-maktadır.

Gerçekten böyle bir saldırı tehli-kesi var mıdır? Ya da bu saldırınıngerçek kaynağı neresidir?

Yıllardır tekrarlanagelen ve Egedenizi üzerinde "it dalaşı" diye de ta-bir edilen uçuşlarla desteklenen buteorinin aslı astarı geçmiş tarihsel düş-

manlıkların körüklenmesidir. Ki bu ta-rihsel düşmanlıkları yaratan da ger-çekte emperyalizmden başkası de-ğildir. Yunanistan'ı yanına alan İngi-liz emperyalizminin Anadolu’ya sal-dırısı sonrasında Yunanlılar ile Ana-dolu halkının karşı karşıya geldiği1900'lerin ilk çeyreğinde yaşananlarbugüne kadar halklar arasında düş-manlığı körüklemenin malzemesi ya-pılmıştır.

Ancak aynı İngiliz emperyaliz-minin daha sonra Yunan halkına yap-tıkları hiç anılmaz ve Yunan halkınınnasıl bir kıyıma uğratıldığı, İngilte-re'nin nasıl bir katliamla Yunan hal-kını katlettiği hep gözlerden uzak tu-tulmaya çalışılır. Bunun yerine iseTürk düşmanlığı öne çıkarılır ve bu-nun etrafında kıyamet kopartılır...

Tüm çığırtkanlıklarına rağmenböyle bir savaş tehlikesi gerçekteyoktur. Kışkırtan da, ipleri elinde tu-tan da emperyalist ülkelerden başka-sı değildir.

Bunun için çok uzağa gitmeye ge-rek yoktur. Sadece son Yunanistan kri-zi öncesi ve bugün yaşananlara kısa-ca bakmak bile bu işte kimin çıkarı ol-duğunu açıkça gözler önüne sere-cektir.

Yıllardır IMF'nin, AB ülkelerinintalimatlarını yerine getirmek dışındabir şey yapmayan Yunanistan, sürekliyaşadığı krizlerin bugün iyice derin-leştiği bir aşamaya gelmiştir. Kriz deesas olarak emperyalistlerin istediğikararların hayata geçirilememesi an-lamını taşımaktadır. Ülke ekonomisiemperyalistlerin istekleri doğrultu-sunda artık öyle bir noktaya gelmiş-tir ki iflas etmiştir. Yunanistan hükü-meti kendi memurlarının maaşlarınıdahi veremeyecek bir duruma gel-miştir. Ekonomisi, bu anlamda çökm-üştür.

Ancak buna rağmen vazgeçeme-diği bir şey vardır ki, o da emperya-listlerin istekleridir... Emperyalist si-lah tekellerinin bugüne kadar bir de-

Yunanistan Krizinin Tek Çözümü Sosyalizmdedir...

27 Kasım2011

331

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 32: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

diğini iki etmeyen Yunanistan'daki Pa-pandreu hükümeti bugün AB'nin veIMF'nin dayatmış olduğu ekonomikpolitikaları artık hayata geçiremeye-cek bir noktaya gelmiş ve istifa et-miştir. Yerine gelen hükümetten ya-pılması istenenler de yine emperya-listlerin isteklerinden başka bir şey de-ğildir. Ve her iki hükümetin esas ola-rak vazgeçemediği temel politika si-lah tekelleriyle yapılan anlaşmalarınsürdürülmesi ve krize rağmen silahalımlarının sürdürülmesidir. Ne için?Türkiye ile olan ilişkilerdeki sunigerginlikler için...

Bu konuda The Independent ga-zetesinden alınan bir haber şöyle di-yor: ”Yunanistan hala kendini Türk-lerden korumak için ABD, Almanyave Fransa’dan silah satın alıyor.Krize rağmen Yunanistan’ın 2007yılında 6.2 milyar euro olan silah har-camaları 2010 yılında 7.2 milyareuro’ya yükselmiş. Silah parasınınyüzde 42’si ABD’ye gidiyormuş. Ka-lanı Almanya ve Fransa paylaşı-yormuş.” (Aktaran Güngör Uras,Milliyet)

Evet, işte bu kadar açık ve nettiryaşananlar...Yine bu silah alımlarıngerçekte kimin işine yaradığı ve Tür-kiye halkı ile yaşanan sorunların de-ğil esas olarak ABD, Alman ve Fran-sız tekellerinin bu işten karlı çıktığı-nı Alman DW radyosundan yapılanbir alıntı oldukça çarpıcı şekilde or-taya koyacaktır:

“Alman silah sanayi, geçen yıl-larda Yunanistan’a yaptığı satışlar sa-yesinde büyük kazanç sağladı. Satış-ların önemli bir bölümünü, özellikleLeopard savaş tankları ve Alman-ya’nın Kiel kentindeki HDW tersa-nesinde üretilen denizaltılar oluştu-ruyor. Alman şirketleri, tek bir de-nizaltıdan yüz milyonlarca euro ka-zanıyor. Yunan hükümeti, Alman şir-ketlerle yapılan anlaşmaları iptaletme hakkına sahip değil. Borç krizidolayısıyla sıkıntı içindeki Yunanis-tan, sipariş edilen 6 Papanicolis sı-nıfı denizaltıdan, dördünün alınma-sına karar verdi. Yunan Memur Sen-dikası Genel Sekreteri Elias Elio-poulos “Hiçbir işe yaramayan de-

nizaltılar alıyoruz. Buna ihtiyacımızyok. Savaşa girmeyeceğiz ki. Tüm sa-vaş senaryoları uydurmadan ibaret.Avrupa sınırlarının savunmasından,Avrupa Birliği sorumlu olmalı” diyor.

Alman silah sanayicileri Yuna-nistan ile Türkiye arasındaki silah-lanma yarışının havacılık alanındafaaliyet gösteren şirketler kadar de-niz silahı üreticileri için de gelir ka-pısı olduğunu belirtiyor. Türk DenizKuvvetleri de yaklaşık üç yıl önce Ki-el’deki HDW tersanesine iki buçukmilyar euroluk denizaltı sipariş et-mişti." (Milliyet, Güngör Uras)

Oysa gerçekte Türkiye halkınınYunanistan halkı ile hiçbir sorunu, alıpveremediği yoktur. Yaratılan düş-manlıklar emperyalistlerin ve onlarınişbirlikçisi olan yerli hükümetlerinkışkırtmalarıyla oluşturulmaktadır.Amaç daha fazla silah satmak, her ikiülke halkının birbirine düşmanlaştı-rılmasını kâra dönüştürmektir...

Emperyalistlerin ve yerli işbir-likçilerinin bu oyunlarına gelinmemelive bu oyunları boşa çıkarılmalıdır. Yu-nanistan halkının gerçek düşmanıAnadolu halkları değildir. Bu ne-denle düşmanlık Anadolu halkınadeğil emperyalistlere yöneltilmeli-dir. On yıllardır emperyalistler halkındüşmanlığını kendilerinden uzaklaş-tırmak için her tür manevraya ve ya-lana başvurmuşlardır...

İkinci paylaşım savaşı döneminde,Stalin'in Yunan halkını yalnız bırak-tığı demagojileriyle Yunanistan Ko-münist Partisi’nin basiretsizliğini sos-yalizme karşı yönelterek emperya-listlerin ülkeyi işgalini meşrulaştır-dıkları gibi Türkiye'ye düşmanlığı dasürekli körüklemişlerdir.

Yunan halkı gerçekleri görmeli vegerçek düşmanlarına oklarını çevir-melidir. Yoksulluğun doruk noktası-na çıktığı ve ülke ekonomisinin çök-tüğü bir dönemde hala kendi karları-nı düşünen emperyalist tekellerintüm tarihsel süreci içinde Yunanista-nı nasıl sömürdükleri artık daha çıp-lak bir gerçektir. Bu gerçekler görül-meli ve öfke esas hedefe yönlendi-rilmelidir. Stalin'e ve onun şahsındakomünistlere değil, Yunanistan Ko-

münist Partisi’nin basiretsizliğine,kendi gücüne güvensizliğine yönel-tilmelidir. Türkiye halkına değil, ikihalk arasında düşmanlık tohumları ek-meye çalışan emperyalistlere ve iş-birlikçilerine yöneltilmelidir.

Kriz Ne İlktir Ne de Son Olacaktır!..

Yunanistan'da yaşanan kriz ilkkriz olmadığı gibi son kriz de olma-yacaktır... Başta da ifade ettiğimiz gibibu kriz emperyalizmin, kapitalizminkrizidir. Sistemin temel çelişkisi debudur zaten.

Dolayısıyla bu krizden çıkmakmümkün değildir... Yapılan onca borçhiçbir zaman ödenemeyecektir... Hersıkışıldığında emperyalistler yeni ta-vizler karşılığında yeni borçlar vere-cek ve bunların bir kısmının yine ken-di silahlarının alınması için harcan-masını isteyecek, kalanı ise borçlarınödenmesi için kullanılacaktır...

Yani yine halka iş verilemeyecek,yine ekmek verilemeyecektir. Hele deAB emperyalizmine bu kadar gö-bekten bağımlı bir halde iken ve em-peryalistlerin kendileri derin bir kriziçinde yüzüyor iken Yunanistan'ınkrizden çıkması hiç mümkün değil-dir... Halkımızın deyimiyle "Kelin ila-cı olsa başına sürer" misali bir du-rumdur yaşanan. Almanya, Fransagibi ülkeler kendileri derin bir kriziyaşarken Yunan halkının sırtına ba-sarak bu krizden çıkmayı esas ala-caklardır. Ve dahası bununla da ye-tinmeyecekler, daha güçlü durumdaolsa bile İtalya gibi bir ülkeyi dahikendi krizlerini atlatmak için harca-yacaklardır ve harcamaktadırlar...

Bu nedenledir ki, Yunanistan hal-kının kapitalist sistem içinde ve em-peryalistler ile ilişkilerde hiçbir kur-tuluş çaresi yoktur...

Krizlerden ve halkın daha fazlayoksullaştırılması, işsiz ve aç bıra-kılmasından kurtulmak isteniyorsabunun tek yolu emperyalizme karşısavaşıp kapitalist sistemi yıkaraksosyalist bir sistemi kurmaktır... Yu-nan halkının sosyalizmden başkakurtuluş yolu yoktur...

332

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 33: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

16 Kasım tarihinde internet site-lerinde ve burjuva medyanın haberbültenlerinde oğlunu “örgütün” elin-den kurtarmaya çalışan “yürekli birbabanın haykırışı”nı izledik, 17 Ka-sım'da ise aynı babanın yürek dağ-layan öyküsünü burjuva basının tümgazetelerinden okuduk. Doğan HaberAjansı kaynaklı bu haberi her zamançıkar çatışmaları sebebiyle birbirinegiren Doğan Holding ve ÇukurovaHolding devrimcilere saldırma nok-tasında el sıkışmıştır. Doğan Hol-ding’in Hürriyet, Milliyet, Vatanbaşta olmak üzere tüm yayın organ-larında bu polis servisi yalan haberyer almıştır; Çukurova Holding’ebağlı Akşam, Güneş gazeteleri veShow TV de onlardan geri kalma-mıştır. Holding medyası, AKP’ninyayın organı gibi çalışan Zaman veAKP’ye pek muhalif gibi gözükenSözcü, söz konusu devrimcileri ka-ralamaya gelince, kolkola girebil-miştir.

Bu haberleri yaptılar ancak gö-rüntülerde izlediğimiz eylemlerdebahsi geçen yayın organlarından hiç-birinin muhabiri yoktu. Ne görüntüalmışlar, ne fotoğraf çekmişler nede herhangi bir arkadaşımızla röportajyapmışlardır. Haberlerine konu et-tikleri eylemlerden yalnızca devrimcibasın ve polisler görüntü almışlardır.Dolayısıyla haberi kendilerine polis

servis etmiş, polisin kurgusuolan senaryoyu işbirlikçi basınsorgulama, diğer tarafla ko-nuşma gereği duymadan entemel habercilik ilkelerini vebasın ahlakını da çiğneyerekyayın organlarının baş köşe-sine taşımışlardır. Henüz 17yaşında olan liseli bir gencisadece basın açıklamalarınakatıldığı için “terör örgütüüyesi”ymiş gibi göstermekteherhangi bir sakınca duyma-mışlardır.

Demokratik haklarını kullanarak,“Füze Kalkanına Hayır!”, “AmerikaDefol!” diyerek basın açıklamalarınakatılan Dev-Genç’lileri yasadışı örgütüyesi olarak göstermişlerdir. Yüzlerinitelevizyon ve gazetelerde açıkça ya-yınlayıp eyleme destek veren herkesihedef göstermiştir. Madem ki bahsigeçen eylemler yasadışıdır, o haldeneden karşıda bekleyen onlarca sivilve resmi polis “yasadışı” eylemi da-ğıtmamışlardır? Yasadışı örgüt üyesiolduğunu iddia ettikleri kişileri nedenyakalamamışlardır? Burjuva basınınkafası bu kadarına çalışmıyor mu?Elbette bunu biliyorlar ancak dev-rimcileri karalamak onların işi, hol-ding patronlarından emir almak on-ların işi. Bu haberlerden sorumluolanların hepsi hakkında teker tekersuç duyurusunda bulunacağız. Buhaberleri onlara servis eden İzmirpolisi hakkında da suç duyurusundabulunacağız.

Döndürüp durdukları görüntülerbahsettikleri gibi yasadışı eylemlerdendeğil Halk Cephesi/Liseli Dev-Genç’in “Füze Kalkanı Değil De-mokratik Lise İstiyoruz” kampanyasıkapsamında yapılan basın açıklama-larından alınmıştır. Bahsi geçen LiseliDev-Genç’li Berk Ercan, babası İs-mail Ercan’ın tüm engellemelerinerağmen “Demokratik Lise İstiyoruz”diyen bir liseli olarak bu basın açık-

lamalarına katılmıştır, babasının tümprovokasyonlarına rağmen de katıl-maya devam etmektedir.

İşbirlikçi basın Berk Ercan’ın“yasadışı örgütün kampına” katıldı-ğını yazmıştır, ancak bahsi geçenkamp duyurusu çeşitli yayın organ-larında önceden yapılmış yeri vetarihi önceden belli olan ve bu sene9. kez yapılan bir gençlik kampıdır.9 yıldır kamp yaptığı her yerde halkınsevgisini kazanmış, birçok insanadevrimcileri sevdirmiştir. İşbirlikçibaba İsmail Ercan, oğlunun bu kampta“eğitime tabi tutulduğunu” iddia et-mektedir. Evet, biz bu kamplardadüzenin bencilleştirdiği, yozlaştırdığıgençlere paylaşmayı, dayanışmayı,arkadaşlığı göstererek eğitiyoruz.Eğitmeye de devam edeceğiz!

Bujuva basın tarafından adeta si-lahlı eğitim verilen bir kamp olarakyansıtılan gençlik kampları yasalprosedüre göre kurulmuş, hakkındaherhangi bir örgütle bağlantısı oldu-ğuna dair bir karar bulunmayan Genç-lik Dernekleri Federasyonu tarafındandüzenlenmektedir. Gençlik DernekleriFederasyonu 22 ilde örgütlülüğü, 11ilde derneği olan dolayısıyla devletinhaberi dahilinde kurulmuş bir kuru-luştur. Ege Gençlik Derneği de buderneklerden biridir. Yine yasal birdernektir, dernek hakkında veya her-hangi bir üyesi hakkında yasadışıörgütle alakalı olduğuna dair bir davaveya soruşturma süreci dahi yaşan-mamıştır.

Oğlunu takip edecek kadar kü-çülmüş, katil polisten medet umacakkadar acizleşmiş bir insanın heze-yanlarının basında bu kadar yoğunbir şekilde yer almasının sebebi açık-tır: Dev-Genç’in büyüyen örgütlü-lüğünden, bir insan daha kazanma-sından korkan devlet bir örgüt fobisiyaratmaya, insanlara korku salmayauğraşmaktadır. Burjuva medyanın

Polis-Burjuva Basın İşbirliğindeki

Kontra Haberler

Dev-Genç’lileri Yıldıramaz!

27 Kasım2011

33

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 34: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

işbirliği, yaptığı polis servisi haberlerortadadır. Polisle işbirliği yapan birbabanın geldiği hal ortadadır. İşbirlikçiİsmail Ercan oğlunu takip eden, tacizeden ve ilk fırsatta oğluna her türlüişkenceyi yapacak polisle birliktehareket etmektedir. İstihbaratlarınıneksik kaldığı noktaları o tamamla-maktadır. Sadece Berk Ercan değilEge Gençlik Derneği’nin diğer üye-lerini ve çalışanlarını da takip, tacizve tehdit etmektedir. Derneğin kapısıönünde polislerle birlikte nöbet tutup,derneğin kapısına dayanmaya kadarvardırmıştır pervasızlığını. Erzincanlıbir Alevi olan İsmail Ercan Alevikardeşlerini Maraş’ta, Sivas’ta, Ço-rum’da katleden ve oğlunu katlet-mekten de geri durmayacak katillerleişbirliği içerisindedir.

Bizler devrimciyiz, Dev-Genç’li-leriz. Eşit, özgür bir dünya için savaşveriyoruz, bağımsız bir Türkiye içinsavaş veriyoruz, parasız eğitim, de-mokratik liseler için savaş veriyoruz.Dünyanın en onurlu ve doğru işiniyapıyoruz. Katillerle işbirliği yapan,kendi oğlunu dahi düşünmeyen; tümburjuva basında 17 yaşındaki oğlunu“terör örgütü” üyesi diye afişe et-mekten çekinmeyen İsmail Ercanbizi karalamak bir yana Dev-Genç’inve devrimcilerin adını ağzına alacakson kişilerdendir.

Devrimcilerin onurlu mücadele-sinin önünde duramayacağını, Dev-Genç’lilerin bu kontra haberlerle, ta-kiplerle, tacizlerle, tehditlerle yılma-yacağını işbirliği içinde olduğu po-lisler de işbirlikçi İsmail Ercan da

anlamalıdır. 42 yıllık mücadele tari-himizde birçok arkadaşımız oligar-şinin aileleri ajanlaştırma faaliyetlerisonucunda eve kapatılma, kaçırılma,polise teslim etme, akıl hastanesineyatırma gibi sayısız engellemelerlekarşılaşmıştır. Tüm bunlar dahi Dev-Genç'lilere tek bir geri adım attıra-mamış, devrimci iradeyi teslim ala-mamıştır. Polisin maşası ve basınındevrimcilere karşı sürdürdüğü psi-kolojik savaşta maskot olarak kul-landığı işbirlikçi İsmail Ercan polisleişbirliği yapmaktan, Berk Ercan’ı vediğer Dev-Genç’lileri karalamaktan,polisin kontra haberlerine malzeme,senaryolarına oyuncu olmaktan vaz-geçmelidir.

17 Kasım 2011EGE GENÇLİK DERNEĞİ

Eğitime Ayrılan Yeni BütçeEğitimdeki Giderleri Yine

Karşılamayacak!Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2012

yılı bütçesi, Meclis'te görüşüldü.Yeni bütçenin milli gelire oranınabakıldığında 2004, 2005, 2007 ve2008 yıllarının gerisinde kalıyor.Eğitim emekçileri, eğitime ayrılanbütçenin ağırlıklı olarak bakanlığınprim borçlarını ve personel giderle-rini karşıladığını belirterek, en büyükyükün yine halkın sırtına atılacağınıbelirtti. Savaş sanayiine milyarlarcadolar bütçe ayıran devlet her yıleğitime ayırdığı komik rakamlı büt-çeler ile paralı eğitimi daha sistemlihale getirmiştir.

TKDK'den Sınav SkandalıAnkara Haccettepe Üniversitesi

Beytepe Yerleşkesi' nde yapılan Ta-rım Kırsal Kalkınmayı DesteklemeKurumu'nun düzenlediği "Uzmanve Destek Personel Alım Sınavı"skandala dönüştü. Kişi başı 50,00TL'nin alındığı sınav sabah saat10:00'da başlaması gerekirken sı-navın kimi salonlarda 11:00'de, kimisalonlarda ise 11:30'da başladığı gö-rülürken 4940 kişinin katılması ge-reken sınava yaklaşık 400 kişi or-ganizasyon yetersizliği ve aksaklıklaryüzünden katılamadı. Personel alı-

mını binbir aşamayla zor hale getirenhükümet bu aşamalardaki sınavlarıda doğru olarak yapmayarak me-murlarla alay etmektedir.

AYÖP'lüler MEB ÖnündeAtaması YapılmayanÖğretmenlerle İlgili

Eylem YaptıTürkiye’nin dört bir yanından

iki bini aşkın ataması yapılmayanöğretmen, Ankara’da Milli EğitimBakanlığı (MEB) önünde eylemyaptı. Ücretli öğretmenliğin kaldı-rılması ve “kadrolu-güvenceli iş"taleplerini birkez daha dile getirenöğretmenlere, bu mücadeleyi sür-düren ve yakalandığı hastalıktankurtulamayarak yaşamını yitiren Şa-fak Bay’ın annesi Meryem Bay dadestek verdi. Meryem Bay yaptığıaçıklamada, "Benim oğlum atan-madan öldü, gözleri açık gitti" dedi.

Bakanlıktan ÖğretmenAtamalarına İlişkinİkinci Yalan!

MEB'in TBMM'ye sunduğu 2012bütçe tasarısında, Milli Eğitim Ba-kanlığı'nın (MEB), gelecek yıl kadrolu40 bin öğretmen atamasının yapılacağıaçıklandı. Bu sene 55 bin öğretmeninatamasının yapılacağını söyleyip dahasonra pişkince özür dileyen AKP,

şimdi yeni yalanlarla halkın öfkesiniazaltmaya çalışmaktadır.

Öğrencileri ParaylaKandırmaya Çalışıyorlar!

Manisa'nın Köprübaşı ilçesindebaşlatılan ''SBS'nin Yıldızlarına Ödül''projesi kapsamında, Seviye BelirlemeSınavı’nda (SBS) 500 tam puan alacakher öğrenciye 5 bin lira ödül verileceğibildirildi. Köprübaşı Kaymakamı Re-cep Höl, gazetecilere yaptığı açıkla-mada, motivasyonun artırılması ama-cıyla bu projeyi hayata geçirmeyiplanladıklarını kaydetti. Zaten sınavaodaklı bir yaşamı gençliğin önünekoyan hükümet, varolan sınav siste-mindeki çarpıklığı örtmeye çalışıyor.

300 TL İçin ÖğrencilerKobay Oluyorlar!

Birçok üniversite öğrencisi harçparası, yemek, barınma, yol vb. gibimasrafları karşılayamadığı için bü-yük ilaç firmalarında 300 TL'ye ko-baylık yapıyor. Türkiye’de Ocak2007-Aralık 2010 tarihleri arasındayapılan deneylerde kobay olan bin-lerce kişiden 893’ü hayatını kaybetti.İlaç tekellerinin araştırma maliyetinidüşürmek için seçtiği ülkelerden bi-risi olan Türkiye'de, öğrencilere parave ölüm arasında seçim yapmalarıdayatılıyor.

34

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 35: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

27 Kasım2011

335

Yürüyüş

Sayı: 296

T a h aAkyol; ya-şamı bo-yunca dev-rimcilere,sosyalizme

düşman olmuş bir faşisttir. Her fırsattadevrimcilere, sosyalizme küfretmek-ten, hakaret etmekten geri durmaz.

Taha Akyol aynı zamanda bir dö-nektir. İktidarda kim varsa onun ya-naşması olmuştur. Dönekliğini dedevrimcilere ve sosyalizme saldırmakiçin kullanır.

Hürriyet gazetesinde yazan TahaAkyol, polisin servis ettiği bir haberüzerinden 17 Kasım tarihli “ÇalınmışGençler” başlıklı yazısında yine dev-rimcilere saldırmaktadır. Ve “fikiradamı” pozuyla üst perdeden konu-şarak gençlerimize akıl veriyor.

Dev-Genç’li bir öğrencinin babasıolan İsmail Ercan’ın polis tarafındankullanılması sonucu yapılan ve polislertarafından burjuva medyaya servisedilen kontra haberler üzerine fırsatıkaçırmamış ve yazmış Taha Akyol:

“İzmirli babanın feryadını oku-duğumda yüreğim yandı. Gençli-ğimde ben de benzer dehlizlerdengeçtiğim için bilirim bunun ne me-nem bir şey olduğunu” diyor.

Biz senin gençliğinde hangi deh-lizlerden geçtiğini biliyoruz TahaAkyol. Devrimcilere saldırmak içinbırak “yüreğim yandı” demagojilerini.Senin yüreğin yanmaz. 12 Eylül ön-cesinde senin gibi CIA’nın “koman-do” kamplarında eğittiği Amerikanbeslemelerini iyi tanıyoruz. 1 Mayıs1977’den, Beyazıt’tan, Maraş’tan,Bahçelievler’den, Çorum’dan tanı-yoruz. Kontrgerilla yöntemleriylepusular kurarak, kitle katliamlarıyla,işkencelerle binlerce insanımızı nasılkatlettiğini iyi biliyoruz.

1946 Yozgat doğumlu olan TahaAkyol, ilk kez Adalet Partisi içindeyer aldı. 1964 yılında faşist Türkeş’inCumhuriyetçi Köylü Millet Partisi(CKMP)’ne girmesiyle birlikte Taha

Akyol da AP’den CKMP’ye geçti. 12Eylül’e kadar da MHP’nin yönetimkadrosu içinde yer aldı. MHP’ninfaşist yayın organı olan Hergün gaze-tesinde yazılar yazan, faşizmin ideo-loglarından birisiydi.

12 Eylül’le birlikte kısa süreli birtutukluluk yaşasa da Cuntacılarla birçelişkisi olmamıştır. 12 Eylül sonra-sında “Ülkücü”lüğü de terk edip ik-tidarda kim varsa onun yanaşmasıolmuştur.

Önce Özal’a yanaştı. ÇalıştığıTercüman gazetesinde Özal’a met-hiyeler dizdi. Mesut Yılmaz başbakanolunca, Yılmaz’a yanaştı. Yılmaz’afahri danışmanlık yaptı. 1999’da ku-rulan DSP, MHP, ANAP koalisyonhükümetinde Ecevit’in “büyük devletadamlığı”nı keşfetti.

AKP iktidara gelince AKP’li oldu.“Fikir adamıyım” diyor. Onun kendineait bir “fikri” yoktur. Onun fikirlerineçıkarları yön verir. Çıkarlarını iseemperyalizme ve işbirlikçilerine uşak-lık yapmakta görür. Kapitalizmin tümbeslemeleri gibi Taha Akyol da bunundevrimcilere, sosyalizme küfür et-mekten geçtiğini bilir. Çünkü kapi-talizmin baş düşmanı, devrimcilerdir.Sosyalizmdir. Taha Akyol da hangidüzen partisine yanaşırsa yanaşsındevrimcilere ve sosyalizme saldır-maktan vazgeçmemiştir.

“İzmirli bir baba feryat ediyor.17 yaşındaki oğlu, tatile gidiyorumdiye bir örgütün “gençlik kampı”nagitmiş. Artık evden kaçarak grup üye-lerinin yanında kalıyormuş. O eylemsenin, bu eylem benim...” diyor Akyol.

Bahsedilen kamplar Gençlik Fe-derasyon’unun her yaz düzenlediğitatil kamplarıdır. Senin CIA’nın eğitimverdiği kontrgerillanın komandokampları değil.

“O eylem senin, bu eylem benim”

Ne kadar kötü bir şey yapıyormuş17 yaşındaki genç!

Nasıl bir gençlik istiyorsunuz?Burjuvazinin yoz kültürüyle yetişmiş,

memlekette ne olup bittiğine dairhiçbir gelişmeden haberdar olmayan,sesini çıkarmayan, düşünmeyen, sor-mayan, sorgulamayan, araştırmayanbir gençlik. Hayır; bunu başarama-dınız, başaramayacaksınız.

Faşizmi “fikir” sayan Taha Akyol,gençlerimizi küçümsüyor: “Yaşlarızaten henüz mukayeseli araştırmalaramüsait değildir, geniş ve ayrıntılıdüşünebilmeleri için hayat tecrübeleride yetersizdir” diyor.

Geçmişin karanlık dehlizlerindençıkmayı başaran tecrübeli Taha Akyol,“O eylem senin, bu eylem benim”koşturan gencin hangi eylemlere ka-tıldığını neden yazmadın?

O gençler senin gibi Amerika’nınuşaklığını yapmıyorlar. Kendi faşist,ırkçı düşüncelerinle karıştırma gençleri.

Onlar Dev-Genç’li. Geçmişte debugün de, senin uşaklık yaptığınAmerika’ya ve işbirlikçilerine karşımücadele ediyorlar. Vatanın bağım-sızlığını savunuyorlar.

Akyol, “Ben gençliğimde birazo dehlizlerde dolaştım fakat “eylemci”olmadım” diyor. Elbette inkar edersin.Eylemci oldum dersen katliamlardansöz etmek zorunda kalacaksın. Amao 17 yaşındaki gencin savunamaya-cağı tek bir eylem yoktur. Katıldığıtüm eylemleri gururla savunur.

Neden saymıyorsun gencin ka-tıldığı eylemleri? Biz sayalım: Karşımı çıkıyorsun?

O genç; “Bağımsız Türkiye” diyor:Karşı mısın? “Amerika Defol Bu VatanBizim” diyor: Karşı mısın? “İncirlikÜssü Kapatılsın” diyor: Karşı mısın?“Parasız Eğitim İstiyorum” diyor:Karşı mısın? “Füze Kalkanı Değil,Parasız Bilimsel Eğitim İstiyorum”diyor: Karşı mısın? Amerikan yetiş-tirmesi olarak karşı olduğunu biliyoruz.Ama karşıyım diyemezsin. Onun içinsen bizim gençlerimize akıl veremezsin.Sen Amerikan uşaklığına, AKP yala-kalığına, Doğanlar’ın çanağını yala-maya devam et.

Taha Akyol, Amerikan beslemesi bir faşisttirGençlerimizin geleceği hakkında

Taha Akyollar akıl veremez

Page 36: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Hepimiz gördük ve izledik. Birbabanın nasıl kandırıldığını, nasılbir işbirlikçi haline getirildiğine hepberaber tanık olduk. İzmir'de LiseliDev-Genç'liler füze kalkanına karşıbir haftalık açlık grevine başladılar.AKP'nin polisi ve CHP'li belediyedevrimcilere karşı güçlerini birleşti-rerek açlık grevimize saldırdılar.

Tam 6 kez saldırdı polis ve zabı-ta. 7. kez açtık çadırımızı ve kazan-dık. Polis ve zabıtayı Forbes'ten at-tık ve meydanı tekrar halka açtık. Bueylem devam ederken İzmir polisi boşdurmadı.

16 Kasım'da internet sitelerinde,gazetelerde ve haber kanallarındaİzmir'deki eylemimiz haberdi. "Birbabanın feryadı" diye sundu ka-nallar haberi. Habere konu olan kişibir arkadaşımızın babası olan İsma-il ERCAN'dı.

"Bunların söylediklerine kanma-yın. Bunlar teröristtir, oğlumu DHKP-C'nin kampına götürdüler. Çocukla-rınıza sahip çıkın..." ve konuşmaya,çevrede duran halka yönelik konuş-malar yapmaya devam ediyordu. Tel-evizyon editörleri ve sunucular o ka-dar 'onur' meselesi haline getirdiler kibu konuyu İsmail Ercan'ın eksik bı-raktığı yerleri ara seslerle tamamlı-yorlardı. "Füze Kalkanı Değil, De-mokratik Lise İstiyoruz!" pankartı-nın arkasında duran herkes provoka-tör, terörist ve çocukların 'beynini yı-kayan' caniler olarak sunuldu.

Burjuva basın devrimcilerin birpankartını ekranlara taşımak için kılıkırk yaran bir incelikle hareket eder-ken şimdi ilk haber olarak veriyordubunu. Düzenin yıllardır tekrar ettiğisafsataları arkadaşımızın babasınınağzından bize tekrar ediyorlardı. 'Biravuçsunuz işte... iki tane sloganınızvar onları 40 yıldır atıyorsunuzhiç değişmediniz...' vesaire...

Bunları düşmanın ağzından göz-altılarda, tutsaklıkta veya bir saldırı

sırasında duyuyoruz. Ama İsmailERCAN bir arkadaşımızın ailesidir.Ve düşman tarafından kullanılmaktave oyunlarına alet edilmektedir.

Burjuva basın beş gün sonra bileısıtıp ısıtıp tekrar yayınlıyor haberi.'...tabi insanlar demokratik hakları-nı kullanmalı ama küçük yaştaki ço-cuklarımız okula gitmeliler, dersle-rine girmeliler...' diyor.

Bu sözleri söyleyen ve savunanlar24 askerin ölümünden sonra tüm ül-kede yapılan eylemleri hatırlamalı-dırlar. İlköğretim okullarının tatiledildiği, zorla, not tehditleriyle her-kesin katılmak zorunda kaldığı, 3. sı-nıf öğrencilerinin elde bayrak yü-rütüldüğü eylemler olurken gıkını çı-karmıyordular. Tüm kanallar bu ey-lemleri kabararak veriyordu. Şove-nizm küçücük çocuklarımızın kafası-na kazınırken herkes susuyordu ama bizsusmayacağız. En küçük çocuğumuzubile düzene bırakmayacağız. Bu tar-tışmaların bir yönüdür.

Diğer yönü ise az ya da çok ne ka-dar olursa olsun babanın yaptığı bu ey-lemde bizim de payımız vardır. Buradasadece bu tekil olay üzerine değil ge-nel olarak ailelerimiz üzerine daha faz-la kafa yorma gereksinimimiz bir kezdaha ortaya çıkmıştır. Her zaman de-diğimiz gibi ailelerimizi biz örgütle-mezsek düzen örgütler. Bu bir kezdaha ispatlanmıştır. Belki ailelerimizfaşist olabilir ya da bu olayda olduğugibi düşmanla işbirliği içine girmiş vetamamen karşımızda duruyor olabilir.

Nasıl olursa olsun her insan kaza-nılabilir ya da tarafsızlaştırılabilir. Yu-karıda örnekte var olan ailelere karşıdaha tedbirli olmamız gerekir tabi ki.Sonuçta aile bir düzen kurumudur vebizi düzende tutma isteği her zamanvardır. Bu bazı aileleri düşman olma-ya kadar itebilir ama sonuçta aileler yinebu düzen tarafından sömürülen, ezilenve bir kenara itilen insanlarımızdır, hal-kımızdır.

Her ailenin düzenle çelişkilerivardır. Eğer emek harcarsak onlarda değişebilir. Emek vermeliyiz.Çocukları üzerindeki mülkiyet veyönlendirme düşüncesi onları herzaman tetikleyecek ve onları dev-

rimcilerden ne kadar olursa olsun geritutmak isteyeceklerdir. Ama belirleyi-ci olan bizim tutumumuzdur. Aileleri-mize karşı açık olmalıyız. Düşündük-lerimizi, fikirlerimizi savunmalıyız.Onların da çıkarının devrimde oldu-ğunu göstermeliyiz. Bu konuda SeherŞahin örneği yanı başımızda durmak-tadır. Eve her gittiğinde onu odasınakitleyen, arayan arkadaşlarına 'öldü' di-yerek yalan söyleyen bir ailesi vardır.Eski bir Aydınlıkçı olan babasını de-ğiştirmekten hiç vazgeçmedi Seher,'Birgün beni anlayacaklar' diyordu herzaman. Sonunda şehitliğiyle söylediğinide yapmıştır.

Bu hafta yaşanan bir diğer olay isepolisin bir arkadaşımızı işbirlikçileş-tirme çabasıdır. Bir arkadaşımızı ısrarlasafına çekmek isteyen polis, aramalarçare olmayınca arkadaşımızı gözaltınaalarak, zorla karakola götürmüş vetürlü tehditlerle işbirlikçi olmasını tek-lif etmiştir. Bu konuda polisin neden buarkadaşımızı seçtiğine yönelik bir yar-gılama yapılamaz sonuçta düşmanbunu her insanımıza yönelik yapmak-tadır. Yürütülen psikolojik savaşın biryolu da budur. Düşman en zayıf hal-kadan içimize girmek ve insanlarımı-zın zaaflarını kullanarak onları bitirmekistiyor. Bu, polisin devrimcilere karşıacizliğini gösterirken bizim de dikkatetmemiz gereken bir diğer noktadır. Po-lis bugün iki kere selam verdiğimiz in-sanları tehdit etmekte ve hemen aile-lerini korkutarak arkadaşımızı uzak-laştırmaya çalışmaktadır.

Biz halkla birlikte bir savaş veri-yoruz. Bu savaşımızda düşman hiçbirzaman hafife alınmamalıdır. Düşmanbizim en küçük zaafımızın ve açığı-mızın peşindedir. Ailelerimizde bun-ların başında geliyor. Düşmanın onlarıbir propoganda malzemesi haline ge-tirmesini engelleyelim. Bu şekildedüzeni alt edebilir ve mücadelemizidaha üst boyutlara taşıyabiliriz.

Düzenin İnsanlarımızı ve Ailelerimizi İşbirlikçileştirme Çabalarının Önüne Geçelim!

Gençlik Federasyonu’ndan

Ülkemizde Gençlik

36

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 37: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Oğlunu İhbar Eden BabayaEylemli Cevap

Ege Gençlik Derneği üyeleri,İzmir’de devrimcilere yönelik sürdü-rülen polisin yönlendirdiği karalamakampanyasına katılan Yeni Asır Gaze-tesi’nin önünde 21 Kasım günü eylemyaptı. Eyleme, babası tarafından poli-se ihbar edilen Berk Ercan da katıldı.

2 TOMA aracı ve onlarca sivilpolisin Dev-Genç’lilerden önce yerinialdığı eylemde, sivil polisler, burjuvamedyanın muhabirleri ve ajan provo-katör baba İsmail Ercan eylemi provokeetmeye çalıştı. Eylemin haberini polis-ten aldığını kendisi de itiraf eden işbir-likçi provokatör baba İsmail Ercan daeylem alanına gelerek polisin kendisi-ne ezberletmiş olduğu iftiraları sırala-dı. Fakat Berk Ercan, tüm iftiralarakameralar karşısında cevap vererek,polisin oyununu boşa çıkardı.

Öğrenci Müşteri DeğildirArmutlu Halk Cephesi/Liseli Dev-

Genç, Behçet Kemal Çağlar Lise-si’nde toplanan “bağış parası” ileilgili olarak 19 Kasım tarihli yazılı biraçıklama yaptı.

Asgari ücretle geçinmek zorundaolan ailelerin çocukları olduklarınıbelirten Liseli Dev-Genç, “Göreviöğrencileri eğitmek, onları bir mesleksahibi yapmak, bir yaşantı kurmala-rını sağlamak olan öğretmenler veokul yönetimi neden öğrencilereMÜŞTERİ gözüyle bakmaktadır?Çoğu yoksul halk çocuğu olan öğren-cilerin kıyafet parasını zor bulup bir-de bağış adı altında har(a)ç verebil-mesi söz konusu değildir. Bizimülkemizde devlet okulları parasızdiye bilinirken Behçet Kemal ÇağlarLisesi bu bağış parası verilmediğin-de velileri suçlu göstermektedir. İşteböyle bir sistemde bize okuyun diyor-lar! Okuyun ve iş sahibi olun diyor-lar! Biz de buradan diyoruz ki; eğitimparalı olduğu sürece, bizlere baskı

uyguladığınız sürece, bizleri tehditettiğiniz sürece biz OKUMAYACAKMÜCADELE EDECEĞİZ!” açıkla-masında bulundu.

Behçet Kemal Çağlar Lisesi'ndePahalı Kantine Alternatif OlarakDayanışma Yemeği Düzenlendi

Armutlu'daki Behçet Kemal ÇağlarLisesi'nde, 22 Kasım Salı günü öğlenarasında Liseli Dev-Genç’liler tara-fından dayanışma yemeği düzenledi.

Kantin fiyatlarının düşürülmesitalebiyle yapılan dayanışma yemeği-nin bir diğer amacı da durumu iyiolmayan öğrencilere yardımcı olmak-tı. Liseli Dev-Genç tarafından yapı-lan açıklamada, "Durumu iyi olanlaryemek yiyebiliyorken, durumu olma-yanlar gün geliyor aç kalıyor. BehçetKemal Çağlar Lisesi'nde bu ayrım-cılığın olmaması için gereken yapıl-malıdır. Bizler ilk adımı DayanışmaYemeği adı altında attık" dedi.

Behçet Kemal Çağlar Lisesiöğrencileri, “Bu durum devam ettiğisürece bizler kantinden yemek yeme-yeceğiz” açıklamasında bulundular.Hazırlanan sofraya ilgi büyüktü.Öğrenciler çok iyi bir şey yapıldığı-nı, kendilerinin de yiyecek hazırlayıpgetireceklerini, bunu büyütmek gerek-tiğini söylediler.

Abdi İpekçi Yurdu'ndaZamlara Karşı MücadeleSürüyor!

İstanbul Maçka'da bulunan, Abdiİpekçi Erkek Öğrenci Yurdu'nda kan-tin zamlarına karşı öğrencilerin başlat-mış olduğu çalışmalar devam ediyor. 18Kasım Cuma günü yapılan ve GençlikFederasyonu üyesi öğrencilerin de yeraldığı çalışmada, öğrencilerin çıkarmışoldukları afişler yurdun duvarlarınaasıldı ve belli bölgelere kuşlamalaryapıldı. Ayrıca tek tek öğrencilerlekonuşularak, getirilen zamlara karşımücadale etmenin gerekliliği anlatıldı.

“Neden Dev-Genç’eGidiyorsun?” Denilerekİşbirliği Teklif Edildi

İstanbul Üniversitesi Fizik Bölü-mü’nde okuyan Feti Kahraman isim-li Gençlik Federasyonu üyesine polistarafından işbirlikçilik teklif edildi.

Telefonu polis tarafından arananFeti Kahraman’a, telefonunun birdolandırıcılık olayına karıştığı, gel-mezse zorla getirileceği ve başınınbelaya gireceği söylenerek EmniyetMüdürlüğü’ne çağrıldı. Gitmeyincede, bayramda memleketine gidenfederasyon üyesini otogardan gözal-tına aldılar.

Gözaltında, neden Dev-Genç’li-lerle görüştüğü sorularak, “Öncedenne güzel Genç-Sen’e gidiyordun,şimdi neden Dev-Genç’e gidiyor-sun? Onlar tehlikeli, insanları kandı-rıyorlar, feda eylemleri yaptırıyorlar...”yalanları sıralandı. Dev-Genç’lilerledolaşmaması söylendi. Telefonununnasıl bir dolandırıcılık işine karıştığınısoran Feti Kahraman’a, öyle bir şeyolmadığı cevabı verildi.

İstanbul’da polisin işbirlikçilik tek-lifi ve İzmir’de de polisle işbirliğiyapan bir babanın provokasyon yarat-masıyla ilgili olarak Vatan EmniyetMüdürlüğü önünde basın açıklamasıyapıldı. Gençlik Federasyonu tara-fından yapılan eyleme 23 kişi katıldı.Sanatçı Bilgesu Erenus da eylemekatılarak, destek verdi. Gençliğe yöne-lik uygulanan baskıların karşısında Bil-gesu Erenus, Dev-Genç’lileri yalnızbırakmadı ve Emniyet Müdürlüğüönündeki açıklamaya katıldı.

Polisin tehdit ettiği Gençlik Fede-rasyonu üyesi Feti Kahraman’nın debasına açıklama yaptığı eylemde,İzmir’de Liseli Dev-Genç’li BerkErcan’ın babasının polis tarafındannasıl kullanıldığı anlatıldı. “Polisin bubabayı üzerimize salmasının amacı, biziinsanların gözünde yasadışı bir örgüt-lenme olarak göstermektir. Ama bu pro-vokasyonu boşa çıkartacağız” denildi.

Ülkemizde Gençlik

Ne İhbarcılık, Ne Muhbircilik,Ne de Okulların Ticarethaneye Çevrilmesi

Dev-Gençliler’i yıldıramaz!

27 Kasım2011

337

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 38: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Ülkemizde Gençlik

Üniversitelerde öğrencileri baskı altında tutmayayönelik önlemler ve onları fişlemek için getirilen uygu-lamalar gün geçtikçe artıyor. Özellikle öğrenci eylemle-rinin arttığı bir dönemde getirilen uygulamalar; AKP ikti-darının öğrencileri sindirme amacını ve öğrencilerden kor-kusunu açık olarak göstermektedir. Öğrenci giriş çıkış-larından başlayarak, üniversite içlerinde de öğrencilerinsürekli denetlenmesi, arttırılan sivil polis ve güvenlik sayı-ları, okul içlerine getirilen kamera sistemleri bu uygula-maların küçük bir bölümünü oluşturuyor. Bunların yanın-da üniversitelere getirilmek istenen ve bazı üniversitele-re getirilen X-Ray cihazları da faşist iktidarın öğrencile-ri teslim alma politikasını gösteriyor.

X-Ray cihazı uygulamasını getiren ve kullanımaaçan üniversitelerden biri Marmara Üniversitesi' dir.Ancak burada vurgulanması gereken üniversitelerde X-Ray cihazı uygulamasının neden gerekli görüldüğüdür.Getirilen onlarca güvenlik önlemleriyle askeri kışlaya çev-rilen üniversitelerde, X-Ray cihazının da uygulamaya geçi-rilmesi, tamamen öğrencileri köleleştirmeye yöneliktir.Artık öğrenciler üniversiteye her girişlerinde çanta ve üst

sının zorunlu bırakılması ve fakülteler arası geçişte kul-lanılmaya başlayan turnike sistemleriyle üniversite kapı-ları halkın çocuklarına kapatılmaktadır. Bunların yanın-da getirilen X-Ray cihazı ve dedektör uygulamasıyla tama-men öğrencilere düşman gözüyle bakılmaktadır. ÇünküX-Ray cihazı kullanımının amacı şu şekilde belirtiliyor;şüpheli paketlerin, çantaların, zarfların içini kontroletmek. Yeni getirilen bu uygulamaya ve AKP iktidarınınanlayışına göre, üniversiteye gelen tüm öğrenciler şüp-helidir. Ancak burada yönetimin daha çok tehdit olarak gör-düğü devrimci-demokrat öğrencilerdir. Faşist öğrencilerokula rahatlıkla satır ve sopalarıyla girip devrimci-demo-krat öğrencilere saldırırken, gözaltına alınan ve en ince ara-madan geçirilen yine devrimci öğrenciler oluyor. Özellikleöğrencileri korumak amacıyla getirildiği söylenen X-Raycihazı uygulamasının ve dedektörün kullanımının öğren-cileri ne kadar koruduğu açıktır. X-Ray cihazlarından faşist-lerin satırları ve sopaları geçerken, devrimci-demokratöğrencilerin afişleri, dergileri ve bildirileri yasak olduğugerekçesiyle üniversiteye alınmamaktadır. Faşizmin üni-versitelerde yasak olarak gördüğü; öğrencilerin okuliçinde anti-demokratik uygulamalara karşı mücadeleetmeleri ve parasız eğitim talebini dile getirmeleridir.Emperyalizme karşı mücadele etmeleridir.

24 Ağustos 2011 tarihinde YÖK başkanı Yusuf ZiyaÖzcan üniversitelere gönderdiği yazıda, "Güvenli olma-yan ortamda özgür düşünce çıkmayacağını" dile getirmişti.Bu yazıda anlaşılıyor ki; Yusuf Ziya Özcan'ın özgürlük-ten anladığı, güvenlik adına öğrencilere daha fazla baskıuygulamaktır. Güvenlik adına getirilen bu önlemler arasında;

üniversitelerde sivil polisler için yer tahsis edilmesi, kame-raların yaygınlaştırılması, öğrencilere yönelik parmak izi ted-birlerinin alınması gibi baskıcı kararlar da bulunuyor.

Öğrenci gençlik olarak bizler getirilen bu baskıcı vefaşist uygulamalara karşı sessiz kalmamalıyız. Çünkü, buuygulamalara sessiz kalmak yapılan hukuksuzluklarımeşrulaştırmaktır. Gençliği sindirmeye ve üniversiteler-de öğrencileri tecrit etmeye yönelik bu uygulamalara kar-şı örgütlülüğümüzle mücadelemizi geliştirmeliyiz. 2009yılında Yıldız Teknik Üniversitesi'nde turnike sisteminekarşı verilen mücadele bunun en iyi örneğidir. YTÜ'de okuliçine yapılan toplu girişlerle kimlik kartı ve turnike sis-temi kullanılmayarak protesto edilmişti. Ve şimdi turni-ke sistemi devrimci öğrenciler tarafından kırılmış ve kim-lik kartı kullanılmadan da okula girilebilmektedir. Bu gibikazanımlar tüm gençliğin mücadelesine örnek teşkilederek, her üniversitede meşruluk temelinde geliştiril-melidir. Unutmayalım ki; üniversitelerde anti-demokra-tik uygulamaları kırmak ve buraları demokratik mevzimizhaline getirmek bizlerin ellerindedir.

29 Kasım-5 Aralık

1 Aralık 1975: Galatasaray Mühendislik Yüksek Oku-lu’nda Cezmi Yılmaz ve Halit Pelitözü'nün faşistler tar-afından katledilmesini protesto etmek için Dev-Genç’lilerinönderliğinde okullar boykot edildi.

2 Aralık 1975: Faşistler tarafından katledilen Cezmi Yıl-maz ve Halit Pelitözü'nün cenaze töreninde çıkan ve Tür-kiye tarihindeki ilk sokak çatışması olan KocamustafapaşaDirenişi Dev-Genç’lilerin önderliğinde militan bir şekildegerçekleştirildi.

1 Aralık 1989: İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yük-sek Okulu'nun sivil faşistler tarafından basılması ve ardın-dan kantine afişlerini asmak isteyen faşistlere karşı oradabulunan Dev-Genç’li Hamiyet Yıldız’ın tavır alması ile baş-lattığı kavga sonucu BYYO işgal edildi.

4 Aralık 1992: Liseli Dev-Genç’liler Ankara, İstanbulve Elazığ'daki liselerde artan faşist saldırılara karşı BeyoğluMilli Eğitim Müdürlüğü'nü molotof kokteyliyle tahripetti.

26 Kasım 1996: Yakıt parası diye öğrencilerden yüz-binlerce lira toplandığı halde öğrencilerin soğuğa terk edil-mesini protesto eden Malatya Gazi Lisesi öğrencileriDemokratik Lise İçin Mücadele Komiteleri (DLMK)öğrencilerin önderliğinde dersleri boykot ettiler.

gençliğin tarihinden

Gençliğin

Gündeminden

Faşizmin Üniversitelerdeki SonUygulaması: X-Ray Cihazları

38

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 39: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Gençlik genel olarak devrimci mü-cadelede her zaman aktif bir rol oy-namış, dinamikliği, kadro kaynağıoluşuyla mücadeleye her zaman çokbüyük katkıları olmuştur. Devrimci ha-reketin ilk kuruluş, oluşum dönemle-rinde M-L ideolojisinin kavranması veülke şartlarına göre şekillenmesi genç-lik üzerinde başlamıştır. Sonraki yıl-larda da mücadeleyi en önde sahip-lenmesi, halkın diğer kesimlerineoranla daha kaygısız hareket etmesiylehep öne çıkmıştır.

Gençlik, toplumun en dinamik ke-simini oluşturur. Hızlı öğrenir, çabukkavrar ve kavradıklarını hızla hayatageçirir. Aynı zamanda düzen pislikle-rinden en az etkilenmiş kesimdir. Buözelliklerinden kaynaklı mücadelegerçeklerini daha hızlı sahiplenir.Dünya devrimlerinde, ulusal kurtuluşmücadelelerinde de her zaman en di-namik gücü oluşturmuşlardır. Cephe-lerde en önde savaşan, yeniyi en hız-lı sahiplenen, devrim sonrasında ye-niden kuruluş dönemlerinin en aktifkadrolarıdır. Sonuçta tüm toplumlar-da gençlik, gelecek demektir. Bu açı-dan gençliğin nasıl şekillendiği, han-gi kültür ve bilinçle yetiştirildiği ge-leceğin de nasıl şekilleneceği anlamınagelir. Tüm bunlardan dolayı gençlik,devrim mücadelesinde temel çalışmaalanlarından birini oluşturur. “Kimki gençliği yadsır, kim ki gençliği kü-çümserse aç toplumda büyük deği-şiklikler, büyük alt-üst oluşlar, dev-rimler yaratamaz.” (Yürüyüş, 7 Şubat2010 sayı 204) Devrimin teminatıgençliğin elindedir.

Yalnız burada bir yanlışa düşmemekgerekir. Gençliğin bu derece önemli olu-şu devrimci hareketi bir gençlik örgütünedönüştürmek ya da sınıflar mevzilen-mesinde yaşa dayalı yeni bir sınıflan-dırma yapmak demek değildir. Böyle birsınıflandırma yapmak, sınıf savaşı ger-çeklerinin alt-üst edilmesi demektir.

“Bizde, devrimin partisinde, gen-

çliğin ağır basması doğal değil midir? Biz ge-leceğin partisiyiz ve gelecek gençliğindir. Ye-nilikçilerin partisiyiz, gençlik ise yenilikçilereher zaman severek taraftarlık eder. Biz eskiye,çürümüşlüğe karşı amansız bir savaşın par-tisiyiz, amansız savaşa ise her zaman ilk ola-rak gençlik hazır olacaktır.” (Lenin-Stalin,Gençlik Üzerine, Syf: 31)

Lenin’in ifade ettiği gibi gençliğin bu de-rece önemli oluşu geleceğin gençliğin olu-şundadır. Devrimci bir örgüt yarını yaratmakistiyorsa gençliğe sırtını dayamak zorunda-dır. Gençliği yetiştirmeyen, eğitmeyen, dev-rimci mücadeleye katmayan bir devrimci ha-reketin zafer şansı yoktur. Bu yanıyla gen-çliğin devrimdeki rolü sadece gençlik ör-gütlerini yaratmakla sınırlı değildir. Gençlikkendini mücadelenin her alanında, her yerindeyöneticiler, kadrolar, taraftarlar olarak gös-termiştir. Sadece öğrenci gençlik içerisindedeğil; işçi, memur, gecekondulu, işsiz genç-lik de her zaman mücadeleyi en hızlı sahip-lenen ve mücadeleye en önde koşan olmuş-tur. Gençlik legal-illegal her alanda, her ör-gütlenmede önemli sorumluluklar almış vedevrimin asli unsurlarından olduğu gerçeği-ni kanıtlamıştır. Bu yanıyla gençlik, özgünözellikleriyle dinamikliği, atılganlığı ile herzaman mücadelenin en ön saflarında ol-muştur.

Gençlik içerisinde de her zaman öğrencigençlik bir adım daha öne çıkmıştır. Sonuçta al-dığı eğitimin de etkisiyle aydın özellikleriyle ka-tılmıştır. Daha hızlı kavrayan, daha hızlı sa-hiplenen, daha hızlı kadrolaşan olmuştur. Öğ-renci gençlik içerisinde de liseli gençlik gençliği,tecrübesizliği ve temizliğiyle ayrı bir öneme sa-hip olmuştur.

Lise çağları bir kişinin gelişiminde önem-li bir dönemdir. Çocukluktan yavaş yavaş çı-kılıp, yetişkinliğe ilk adımların atıldığı çağ-lardır. Bu çağlar insanların yaşama bakışla-rının, kimliklerinin oluşmaya başladığı, şe-killendiği yıllardır. Hala çocukluk özellikle-ri taşısa da, bunlar hızla atılıp artık nasıl, ki-minle, ne amaçla yaşanılacağı şekillenmeyebaşlar. Yani bir nevi insan hayatında dönümnoktası olan dönemlerdendir. Yaşam şekli budönemlerden şekillenmeye başlar. Ve bu

Düzenin Gençlerimizi Öğütmesine İzin Vermeyelim,Düzeni Parçalayalım!

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!

Liseliyiz Biz

Biz Liseli Dev-Genç’lileriz

Bu Kavgada Biz de Varız!

Çürümenin içindebüyümek istemiyoruz.

Uyuşturucubataklığında büyümekistemiyoruz.

Üniversite kapılarındaadaletsizlik istemiyoruz.

Büyüdüğümüzde işsizlikbataklığında boğulmakistemiyoruz.

Bunun için, demokratikbir lise istiyoruz.

Demokratik bir lise içinözgür, bağımsız bir ülkeistiyoruz.

Bunun için bu yaşta,

BU KAVGADABİZ DE VARIZ!

Liseliyiz biz... Genciz, çokgenç... Ama yüreklerimizbüyük.Erken olgunlaşıyoruz biz.Bu ülke, bu düzen erkenbüyümek zorundabırakıyor bizi.

İşte bu yüzden,

BU KAVGADABİZ DE VARIZ!

27 Kasım2011

39

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 40: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Liseliyiz Bizyıllar gençlerin en atılgan, en cesaret-li, en heyecanlı olduğu yıllardır. Genç-liğin de diğer kesimlerine oranla dahadinamik ve atılgandırlar. En temiz,düzenin pisliklerinden en uzak olunanzamanlar yine lise çağlarıdır. Liselile-rin bu yanları düzenin de iştahını ka-bartan yanlarıdır. Bu çağlardan düzenkültürüyle yetiştirmeye başlayarak za-rarsız hale getirmeye çalışır. Eğitimi-ni, kültürünü, her şeyini bu amacınagöre şekillendirir.

Neden Liseli Gençlikİçerisinde Çalışmak Gerekir?

Sadece liseli gençliğin taşıdığı bü-yük potansiyeli düşündüğümüzde bileneden liseli gençlik içerisinde çalışmakgerektiğine net bir cevap vermiş oluruz.Bugün Türkiye genelinde toplam 9281lise bulunmaktadır. Ve bu liselerdeyaklaşık 5 milyon öğrenci eğitim gör-mektedir. Büyük bir potansiyel vardır.Bunların örgütlendiğini ve mücadeleyeçeşitli alanlarda kadrolar, yöneticiler vetaraftarlar olarak katıldığını düşündü-ğümüzde liseli gençliğin yarattığı büyükpotansiyel ortaya çıkıyor.

Biz bir devrim mücadelesi veriyo-ruz. Yarını kurmak, yeniyi oluştur-mak için bir savaş sürdürüyoruz. Bu sa-vaş halkın sadece şu veya bu kesimle-riyle, ya da bir avuç “devrimci öncü”ile zafere taşınacak bir savaş değildir.Bu savaş; ancak tüm ezilen kesimlerindüzene karşı savaşması ile zafer kaza-nabilir. Bu yanıyla ezilen halkın tüm ke-simlerinin mücadeleye katılmasını sağ-lamak devrimci hareketin politik ye-teneğidir.

Bu açıdan devrimci mücadele sa-dece şu veya bu yaş grubunun yapacağı,yürüteceği bir mücadele değildir. Böy-le bir yaş, kesim ve benzeri ayrımı dev-rimci hareketin yapacağı ayrım değil-dir. Bunu ancak iktidar iddiası ve ikti-dar perspektifinden yoksun reformistkesimler ve küçük burjuva aydınları ya-parlar. Onlar ya “işçi işçinin sorunla-rıyla, memur memurun sorunlarıyla” di-yerek mücadeleyi parçalara ayırır ya da“onlar daha çok genç”, “onlar yaş-lı” diyerek mücadeleyi belli kıstaslarahapseder. Bu onların iktidar iddiasınınolmayışı ve haliyle savaş perspekti-finden uzak oluşlarının sonucudur.

Oysa emperyalizm ve oligarşi genç-yaşlı, işçi-memur ayırt etmeden her ke-sime aynı oranda baskısını uygular. Ön-celikle mücadele dinamiklerinin dahayoğun olduğu kesimlere daha yoğun birbaskı uygular.

Bugünkü koşullarda açlığın, yok-sulluğun, yani sınıf çelişkilerinin kes-kinleşmesi mücadeleyi çok genç ke-simlere kadar indirmiştir. Çokça söy-lediğimiz gibi bu baskı koşullarında “er-ken büyüyor çocuklarımız.” Evet lise-liler, gençler, yaşları küçük. Ancakdüzen, genç, yaşı küçük dinlemiyor.Her türlü baskısını onlara da uyguluyor.İktidar iddiası olan bir hareketin halkınhiçbir kesimini bu böyle, şu şöylediye ayrıma tabi tutup mücadele dışındabırakma diye bir lüksü yoktur. Devrimcihareketin iktidar iddiasının ve önder-liğinin kanıtı halkın her kesimini çe-lişkileri oranında mücadelenin bir par-çası haline getirebilmesidir. Bu açıdanliseli gençlik de halkın parçasıdır,onun içindedir. Onlar da halkın her ke-simi gibi baskıyı, sömürüyü, açlığıgörür. Lise sıralarında düzenin gerçekyüzüyle tanışır. Yarına dönük hayalle-ri çalınır, düzen çarkları arasında ezi-lir. Bu açıdan kendisinden yaşça büyükolanlardan tek farkı vardır o da yaşınıngenç oluşundan ileri gelen yaşam de-neyiminin az oluşudur. Bu da örgütlümücadele ile kolayca giderilebilir. Buyanlarıyla halkın her kesimi gibi lise-li gençlik de devrimci mücadeleye ka-tılmak zorundadır.

Lise çağları insan kişiliğinin geliş-meye başladığı çağlardır. Ve aynı za-manda bu çağlar pembe çocukluk ha-yallerinden çıkılıp, düzen baskısının,sömürüsünün açıktan görülmeye baş-landığı çağlardır. Bu çağlara gelengençler artık çevresinde yaşananlarıdaha iyi anlamaya, çevresine karşı du-yarlı olmaya, yoksulluğunun, açlığınınsebeplerini algılamaya başlar. Düzen debu yanlarını iyi bildiğinden “ağaç yaş-ken eğilir” diyerek liselerde uyguladı-ğı yoğun baskı ile liseli gençliği sinmiş,düşünmeyen, sorgulamayan, düzene za-rarsız insanlar haline getirmeye çalışır.

Bugün lise sıraları, düzenin genç-lerimizi öğüttüğü yerlere dönüşmüştür.Liselerde verilen eğitimle kafaları ırk-çı, şovenist bilgilerle kirletilir. Baskı,korku ile büyütülür. Oralarda aldıkla-

rı eğitimle, bencillik, yozlukla yetişir-ler. Bu zincir kırılmadığı sürece genç-lerimiz lise çağlarında düzen korku-suyla, düzen kültürüyle yetişecek, sin-miş insanlar haline gelecektir. Bu açı-dan bu zinciri kırmak, oligarşinin liseligençlik üzerindeki politikalarını par-çalamak devrimci hareketin olmazsa ol-mazıdır. Onlar yetişkinlik yolunda ilkadımı atanlardır. Bu adımlarındayanlarında devrimciler olursa, o za-man onlar da adımlarını devrimdenyana atacak, mücadelenin parçasıolacak, birer devrimci olarak yeti-şeceklerdir. Ama bu çağlarında onla-rın yanında biz değil de düzen olursaeğer, o zaman sistemin bir parçasıolacak; ya yozlaşma bataklığında yokolup gidecek ya da başını kaldırmayan,korkularıyla yaşayan, düzenin işçisi,memuru, öğretmeni, yöneticisi vs. ola-caktır. Bu noktada onların ne olacağıdevrimci hareketin elindedir. Unut-mayalım ki bizim boş bıraktığımızher yeri düzen dolduracaktır. Lise çağ-larında devrimci değerlerle, düzeniher yönüyle tanıyarak yetişen direngen,güçlü, ne yaptığını ve ne istediğini bi-len gençleri düşünelim. Bunlar yarınıbugünden yaratmaktır. Ve devrimci birharaketin dayanacağı sağlam temeller-dir. Gelecek, gençliğin ellerinde yükse-lecektir. Ve bu geleceğin ilk tohumları in-san kimliğinin ilk oluştuğu çağlar olanlise çağlarında atılmak zorundadır.

Liseli gençlik, sadece okuyan genç-lik olarak görülmemelidir. Oradaki ör-gütlenmeler de sadece gençlik örgüt-lenmeleri değildir. Buradaki çalışma-nın önemi oradaki gençlerin yarının herşeyi olmalarındadır. Yarının işçisi, me-muru, öğretmeni, doktoru, mühendisi,gecekondulusu... Yani halkın olduğu heryerin bir parçasıdır. Bu çağlardan baş-layacak bir örgütlenme, bize her alar-da yöneticiler, kadrolar, taraftarlar ya-ratacaktır. Ve her alanda mücadeleiçin güçlü adımların da başlangıcı ola-caktır.

Tüm bu söylediklerimizi bir bütünolarak düşündüğümüzde liseli gençlikhem insan kişiliğinin gelişiminin önem-li bir evresi oluşu ile hem düzenin bas-kısı altında ezilmesi ile hem yarattığıbüyük potansiyel ile hem de geleceğikucaklaması ile önemli ve o oranda ör-gütlenilmesi zorunlu bir kesimdir.

440

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 41: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Liseli gençliğin yeri, bizim yanı-mızdır. Bizim yanımız denildiğinde Li-seli Dev-Genç’liler gelmelidir akla.

Peki liseli gençlik kimdir? LiseliDev-Genç’liler kimlerdir? Halkımızın enatılgan, en coşkulu, en cüretli, en temizkesimini oluşturandır liseli gençlik. Herzaman halkının sorunlarına duyarlı ola-bilecek, bu ülkenin gerçek vatansever-leri kimliğini taşıyabilecek bir potansi-yele sahiptir. Aynı zamanda liseli genç-liğin gelecekle ilgili kaygılarıda vardır.Ve düzen sürekli liseli gençliğe saldır-dıkça da bu kaygılar daha da büyür. Ör-neğin; bu düzenin sahipleri yoz kültür-lerini okul önlerine kadar sokarak gen-çliğin düşünmesini, üretmesini, sorgu-lamasını engellemek ister. Beyinleri,okul önlerinde polislerin sattırdığı uyuş-turucularla uyuşturmak ister. Ya da okulönlerine çeteleri yerleştirerek liseli genç-liği çeteleşmeye teşvik etmek ister. Dev-rimcilerle, Liseli Dev-Genç’lilerle tanış-masın da, her türlü ahlaksızlığı yapsın diye

gençliği pisliğin içine itmeye çalışın.Bir yandan sistem, beyinleri, coşku-

lu, duyarlı liseli gençliğin beyinlerini kir-letirken, bir yandan da Liseli Dev-Genç’liler bu saldırılara karşı kendi al-ternatifini oluşturarak, liselere kendiörgütlenme araçlarıyla gider. Nelerdir ör-gütlenme araçları? Paneller, şenlikler,yürüyüşler, tiyatro, gitar kursu ve benzeribirçok çalışmaları örnek verebiliriz.

Bizler Liseli Dev-Genç’liler olarakpanel, şenlikler düzenlemenin yıllardırbüyük bir öneme sahip olduğunu biliriz.Bizim panellerimiz, şenliklerimiz eğiti-cidir ve yol göstericidir. En son yapılan'Füze Kalkanı Değil Demokratik Lise İs-tiyoruz - Halk Cephesi / Liseli Dev-Genç'kampanyasının paneli, liseli gençliğitemel alan bir paneldi. Bu panele katı-lan tüm liseli gençlik eğitim sistemininiçeriğini görmüş, füze kalkanının Lise-li Dev-Genç’in tarihte neler yaptığını din-lemiş oldu. Birçok şey öğrenerek ayrıl-dı bu panelden. Peki düzenin herhangi

bir kurumunun hazırlamış olduğu birsempozyuma baktığımızda programıyemek araları, çay araları üzerine kurmuşoluyorlar. Tekirdağ'da Namık KemalÜniversitesi’nde güya Ergene Nehri’ninkirlenmesi üzerine üniversitede sem-pozyum düzenleniyor ama Ergene Neh-ri’nin kirlenmesi üzerine yeterince bil-gi verilmiyor. Sempozyumun programınabaktığımızda yiyecek içecek saatlerinene kadar önem verdiklerini görüyoruz.Bunun gibi birçok örnek vardır.

Ayrıca şenliklerimiz de 'alternatif' is-mini alarak düzenleniyor. Yani düzene al-ternatif olmaktan bahsediyoruz. Örnek-ler çoğaltılabilir. Ama hepsinin (şenlik-lerin, panellerin) ortak bir amacı vardır.Liseli Dev-Genç’lilerin liseli gençliküzerinde hedefleri vardır.

Tüm liseler 'bizim olmalı' diyerek buamacı gerçekleştirmeliyiz. Örgütlen-mek, daha çok örgütlenmek, liseli Dev-Genç geleneğine yeni halkalar ekleyerekpanellerimize, şenliklerimize, yürüyüş-lerimize tüm liseli gençliği katmalıyız.Bu yüzden daha bu yaşta, bu kavga dabiz de varız.

Liseli Gençliği Panellerimize, Şenliklerimize, Yürüyüşlerimize Getirmeliyiz

Savaş nedir bilmeyenimiz yoktur.Yürütüldüğü alana göre genelde adını alır.Bazen hastalıklarla mücadelenin adıdırsavaş, bazen silahlı çatışmanın adıdır. Bizise düzen ile savaşıyoruz. “Biz devrim-ciyiz” çok genel bir sözdür ve sık da söy-ler ve duyarız, biz devrim için savaşı-yoruz. Evet, biz devrim için savaşıyoruz.Kuracağımız yeni düzen için karıncalargibi, arılar gibi, orkestra gibi çalışıyoruz...Bu yazımızda bizim savaşımızı oluşturan;kendimizin, herbirimizin savaşıdır.

“Bugün yorgunum, kitap okumasamda olur.” dedik mi? Bugün, gittiğimizrandevuya yine mi geciktik? Yapacağımdiye belirlediğimiz işimizi zamanındayapmadık mı? Tutmadığımız sözümüzünüzerini örtmek için onlarca gerekçelerürettik mi? Yalan söyledik mi bugün?Bu sorulara her birimiz onlarca soru ek-leyebiliriz... Gerek yok. Şimdi, sadece

her birini ayrı ayrı duyarak vesorarak, tek bir soruda özetleyipyöneltelim kendimize: Ben sa-vaşıyor muyum?

Eğer sıraladığımız onlarcayüzlerce soruya “evet” diye ce-vap verdiysek daha önce, buson soruya cevabımız “hayır”demektir.

Masumlaştırmaya çalışmadan duru-ma bakalım, “ama”larla başlamadancümlelerimiz, yalın bakalım. Devrim-ciyiz ve devrim için savaşanlardanız, bizCepheli’yiz. Savaşmalıyız. Bizim yaşa-mımızın her anında, günümüzün akışındayaptığımız her işimizde bizi kendine çe-ken, bize engel olan düzenin tüm kirle-riyle savaşmalıyız.

Unutmamalıyız ki, kendimizi dev-rimcileştirdiğimiz kadar devrim için sa-vaşıyoruzdur. Devrimi istiyoruz, o zamanyaşamımızı devrimcileştirmekle başla-yacağız. Zaaflarımızı aşacak, tembel-liklerimizi yeneceğiz. Israrcı olacak vehayatımızı devrimin bir parçası halinegetireceğiz. Bu ne demektir? Günümü-zü planlı programlı düzenleyeceğiz de-mektir. İçimizdeki düzeni yıkacağız veyeni, yepyeni insanı yaratacağız. Sözünesadık olmak biraz da budur.

Devrimciyiz dediğimiz anda kendi-mize bir kimlik biçiyoruz. Kimliğimizesahip çıkmak için savaşacağız. Düzen-den gelen alışkanlıklarımızı, zaaflarımızısöküp atacağız. Attığımız her eskininyerine yeniyi, güzeli, devrimci olanıkoyacağız. Hayatımızdan tembelliğiattığımızda yerini çalışkanlıkla dol-duracağız, yalanı attığımızda sözüözü bir olmayı koyacağız. Gecikmealışkanlığını attığımızda zamanındagitmeyi koyacağız...

Yani, düzen kişiliğini attığımızdadevrimci kişiliği koyacağız yerine. Bun-ları başarmanın yolu da istemekten,emek vermekten ve ısrarcı olmaktan ge-çiyor. Yani beynimizi silahlandırmaktan,duygularımızı, düşüncelerimizi devrimeyöneltmekten geçiyor. Savaşmalıyız.Savaşmak bulunduğun yerde, yaptığın işien iyi şekilde yapmaktır. Savaşmak net-leşmektir. Savaşmak soruların cevabınıhayatınla örgütlemektir. Savaşmak, davaadamı olmaktır. Savaşmak görevini ye-rine getirmektir. Çürüyen ve çürüten dü-zeni yıkmak için omuzladığımız devrimgörevini yerine getirmektir savaşmak.Savaşmak yeni insanı yaratmaktır. BizCepheli'yiz. Yapmamız gerekeni yapa-cağız! Savaşacağız!

CEPHELİ SAVAŞANDIR

Liseliyiz Biz

27 Kasım2011

41

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 42: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Kin birnefret duy-gusudur,n e f r e t i nçoğalaraköç alma is-teğine dö-nüşmesidir.Bu yönüy-le her nef-ret kin de-ğildir, fakather kin

aynı zamanda en katı nefreti içinde ba-rındırır. Halkın nefret ettiği bir çok şeyvardır. Yaptığı zulümden dolayı za-limden nefret eder, sevenleri ayıran-lardan nefret eder, vatanını işgaledenlere nefret duyar. Kişisel olarakda insanlar düşmanlarından, kendi-lerini aşağılayanlardan, hor gören-lerden vb. bir çok nedenden ötürü nef-ret duygusunu yaşarlar. Haksızlıkedenden nefret edilir, nefretin doğu-şu haksızlığa dayanır. Küçük olsun,büyük olsun haksızlık her insanda nef-ret duygusunu yaratır.

Sınıfsal olmayan her kin ne kadaruzun sürse de önünde sonunda uzlaşır.Tarih yüzyıllara varacak kadar uzun sü-ren kan davalarının bile uzlaştığına ta-nıklık etmiştir. Kin politik bir muhte-va kazandıkça sınıfsallaşır. Sınıf kinipolitikleşmiş kindir. Sınıfsal olmayankin duygusal bir kindir. Duygusal ol-duğundan dolayı da hedefinden sap-ması ya da uzlaşması kaçınılmazdır. Ör-neğin hor görüldüğü için patronundannefret eden bir işçi, durumun biraz dü-zeltilmesiyle pekala patronuna karşıduyduğu tepkiyi unutuverir. Keza pat-ronuna duyduğu nefreti bir başka pat-rona, mesela Sabancı’ya duymaz. Hat-ta patronları birbirleriyle kıyaslayarakiyi patronların da olduğunu söyleyebilir.

İşte sınıfsal olma-yan nefret, kinböyle yanlış yön-lendirerek asıl he-definden sapar,düşmanın gerçekniteliğinin görül-mesine engel halegelir.

Kin duygusal bir tepki olsa da sı-nıf kini bilinçli, politik bir kindir. Sı-nıf kini bilimsel olarak toplumu oluş-turan iki uzlaşmaz sınıfın, proletaryave burjuvazinin karşılıklı birbirineduyduğu kindir. Proletarya ve burju-vazi tarihsel ve sınıfsal olarak uzlaş-mazdır. Burjuvazi halkı sömürmedenyaşayamaz. Varlık koşulu sömürüsü-dür. Uzlaşmazlık bu sömürüden do-layıdır. Biri daha fazla sömürmek, di-ğeri sömürüden kurtulup özgür olmakister. Sınıf kini de bu uzlaşmazlıktanileri gelir.

Burjuvazinin kini iktidarını koru-ma kaygısından ileri gelir. Çünküiktidar onun doymak bilmez kar hır-sının ve sermayesini kullanarak sö-mürmesinin en temel aracıdır. Onuniçin iktidarına sıkı sıkıya sarılır. İkti-darını elinden almak isteyene hınçla,en kanlı biçimde saldırır. Kapitalizminömrü boyunca yaşanan işçi isyanla-rı genellikle kan ve şiddetle bastırıl-mıştır. İşçi önderleri acımasızca kat-ledilmiştir. Komplolar kurarak haksızyere idam edilmişlerdir.

Rosa Luxemburg, Karl Liebknechtve daha nice işçi önderleri burjuvazi-nin saldırganlığından, kininden, kom-plolarından nasibini almıştır. Şika-go’da 1856 yılında 8 saatlik iş günütalebiyle meydanlara çıkan işçileresaldırıp, yüzlercesini katletmesininve daha sayılabilecek binlerce hak ta-lebine aynı şekilde saldırmasının sebebibudur. Ülkemizde 1 Mayıs’ın TaksimMeydanı'nda kutlanması talebine şid-detle saldırmasının altında yatan ne-denlerden biri de budur. Çünkü sade-ce demokratik bir içeriği görünse de iş-çilerin, halkın talebi aynı zamanda bur-juvazinin iktidarına karşı bir nitelik ta-şır. Burjuvazinin sınıf bilinci yüksek-tir; kinini, intikamını unutmaz. Kendiyasalarını hiçe sayarak Denizler’eidam kararı verilmesi, keza idamları

durdurmak isteyen Mahirler’e kur-şunlarla cevap verilmesi gibi birçok ör-nek sıralanabilir. Aslında Halit Narin’in’80 cuntasından sonra dile getirdiği“artık gülme sırası bizde” sözü bur-juvazinin halka karşı kininin enözet ifadesidir.

Proletaryanın burjuvaziye karşıduyduğu kin ise esas olarak sömürü-den, emeğinin sömürülmesinden ile-ri gelir. Burjuvazinin daha fazla karetme hırsı dizginsiz bir sömürüyü be-raberinde getirir. Sömürü arttıkça aç-lık, yoksulluk, adaletsizlik, baskı, zu-lüm artar. Çünkü bunlar olmadan sö-mürü sistemi işlemez. Bugün dünya-nın birçok yerinde emperyalizm halk-lara saldırıyor. Libya’da, Afganis-tan’da daha birçok ülkede halka boyuneğdirmek için bombalar, kurşunlaryağdırıyor. Bu saldırıların temelindeburjuvazinin kar hırsı vardır. İşgal et-tiği her ülke, boyun eğdirdiği her halkona daha fazla kar sağlayacak, zen-ginliğine zenginlik katacaktır. Prole-taryanın kini işte sömürünün getirdi-ği bu zulümlerle, katliamlarla artar.

Reformizmin sınıf kini körelmiş-tir. Köreldiği için de tarihsel olarak si-lahlı mücadeleden gelmiş olmalarına,dağda ve şehirde şehitler vermiş ol-malarına rağmen bugün burjuvaziyekarşı hoşgörülü olmayı öğütler halegelmiştir. Öyle ki bazıları burjuvazi-nin karşı safta olduğunu unutmuşhaldedir. Burjuvazi kinini unutmazama reformizm unutmuştur.

Devrimciler halkını ve vatanını se-ver. Vatanı sevmek şairin dediği gibi“börtü böceği sevmek değil, onun içinölmeyi göze alabilmektir.” Devrim-ciler halkın yoksul bırakılmasını, sö-

İİNTİKAM

Sınıf KiniSınıf KiniHalkların bütün acılarının

hesabını sormak için

Derviş paşa gayrıkına yakınsın

Böbür böbür dörtbir yana bakınsın

Amma bizden gecegündüz sakınsın

Öç alırız ilk fırsatıbulanda

42

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 43: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

mürülmesini, aç-açıkta bırakılmasınıkabullenemez. Vatanın emperyalist-lerce işgal edilmesini, işbirlikçileriaracılığıyla bütün halkın onurununçiğnenmesini kabul edemez. Vatanınparça parça satılmasını kabul edemez.Halkın evlatlarının NATO kılıfı al-tında başka halklara bomba, kurşunyağdırmasını, başka halkları katletmekzorunda bırakılmasını kabul edemez.Çünkü toplumun hangi tabakasın-dan gelmiş olursa olsun, devrimcilerde ideolojik olarak işçi sınıfındandır.Sınıf kini, bu ve daha sayılabilecekbirçok nedenden dolayı her devrim-cide olmalıdır.

Burjuvazi halkın düşmanıdır.Düşmana karşı kin duymayan, sava-şamaz. Burjuva ideologların yaydığıpropagandadan çabuk etkilenir. Bur-juvazi sınıf kinini unutturmak, bula-nıklaştırmak için birçok araca baş-vurur. Bireyselliği över, kimse içinölmeye değmeyeceğinin propagan-dasını yapar.

Sınıfsal bilincini muğlaklaştır-mak için yaptığı demogojilerden biride “Onlar da insan, onların da aile-si, çocukları var” düşüncesidir. Bizimtartışma konumuz burjuvazinin ailehayatı değil, halkı sömürmesidir. Sı-nıf savaşımı aile yaşamı üzerinden de-ğil, üretim araçlarına kimin sahipolduğu üzerinden yürür.

Halk açlıktan inim inim inlerken,hakkını her aramaya kalktığında ka-fasına cop darbeleri inerken burjuvazihalkın yarattığı zenginliklere el ko-

yarak en lüks evlerde oturur. Çocuk-ları en iyi kolejlerde okurken, dün-yanın en gelişmiş hastanelerinde te-davi olurlarken; halk, başını soktuğugecekondudan tekeller-burjuvalar re-zidans yapsın diye atılıyor, evi başı-na yıkılıyor. Halkın çocukları binbirzorlukla kalabalık sınıflarda okuma-ya çalışıyor. Fatih Terim’in kopan par-mağı hastaneye helikopterle taşınır-ken; halk ölüsünü bile hastanede re-hin bırakmak zorunda kalıyor. Kısa-cası burjuvaziyle bizler ayrı sınıflar-danız. Burjuvazinin sınıf bilincinimuğlaklaştırmasına, kinimizi yumu-şatmasına izin vermemeliyiz.

Sınıfsal bakmayan ve kinini bu ze-mine oturtmayanların mücadeleniniçinde burjuva propagandalardan et-kilenmeleri ve yalpalamaları kaçı-nılmazdır. Mücadelede kalıcı olmakiçin sınıf perspektifini unutmamalı, sı-nıf kinimizi sürekli canlı tutmalıyız.Canlı olmayan her kin sönmeye veyok olmaya mahkumdur.

Sınıf kininin canlı kalmasını ve de-vamlı büyümesini sağlayan şey inti-kam duygusudur. İntikam alacağızburjuvaziden. Yüzyıllardan beridirhalkları sömürmesinin intikamını ala-cağız. Afrika’da açlık ve susuzluktanölen halkların, Irak’ta ambargodan, Ja-ponya’da atom bombasından ölen in-sanların intikamını alacağız. Sefil ya-şamları sürsün diye, IMF programla-rı Türkiye’de daha rahat uygulansındiye katledilen yoldaşlarımızın hesa-bını soracağız. Burjuvazinin her hak-sızlığının devrimci önder Che’nin

deyimiyle “haksız yere atılan” her to-kadın hesabını soracağız. Hesap sor-mak sadece bir kaç burjuva aileden in-tikam almak değil, burjuvaziyi vebütün kurumlarını askeri ve siyasi ola-rak alt etmek demektir. Gerçek adaletancak böyle sağlanabilir. Devrimci-lerin intikam duygusu feodal bir duy-gu değil adaletin yerine getirilmesidir.

Kin duymak şehitlerimizin ha-yallerine sahip çıkmaktır. Sınıf kini“hesabını soracağız” diye içilen ant-lara sahip çıkmaktır. Bu kini taşıma-yan sözünü de tutamaz, katilleriyle ba-rışır da; şehitlerini unutur ve adalet ta-lebinden vazgeçer. Ya biz, ya oligar-şi... Ya sosyalizm ya kapitalizm, ortayol yok. Ya sınıf kinini büyütecekumut olacağız, ya düşmanlarımız-la birlikte şehitlerimizin kanınıiçeceğiz...

Sınıf kini büyümeden, nefretimizdoruğa ulaşmadan, intikam duygumuzbüyümez. İntikam duygumuz büyü-medikçe savaşa tam olarak odakla-namaz, dava adamı olamayız. Davaadamı olmak her anlamda mücadeleyeait bütün duyguları en üst seviyeye ta-şımaktır. Sınıf kini burjuvaziye kar-şı savaşımızda bize her koşul altındagüç verecek, savaşma azmi verecekduygularımızdan biridir. Halkımızınözgürlüğü, bağımsız sosyalist birülke, adil ve eşit bir yaşam ancak bur-juvazinin yenilmesiyle kurulabilir.

Yenmek için savaşmak, savaştaayakta kalmak için kin gereklidir,intikam ateşi gereklidir.

Halkın Hukuk Bürosu (HHB), Van halkıyla daya-nışmak için gittiği Van’da göçük altında kalarak şehitdüşen Halk Cepheli Hasan Beyaz’ın katillerini ihbareden bir açıklama yaptı.

19 Kasım tarihli, “Hasan Beyaz’ın Katili MüteahhitHükümetlerdir” başlıklı açıklamada, “Bayram Oteliçin yetkililer, ‘tespitlerimizi yaptık, sağlam oturulabi-lir’ raporunu, içeriye girme, duvar ve kolonları incele-me zahmetinde bulunmadan vermişlerdi. Bakanlar‘Binaların tespitini yaptık, sağlam tespiti yaptığımızher evde oturabilirsiniz, evinize geri dönün’ açıklama-

ları yaptılar. Devlet, Van’a sağlık hizmetinden, barınmahizmetine kadar her konuda yetersiz, ilgisiz ve hare-ketsiz kalırken risk tehlikesi taşıyan binaların tespitikonusunda ya göstermelik çalışmalar yaptı, yeterli bil-giye sahip ve gerektiği kadar kişiyi görevlendirmedi”denildi.

Savcılara seslenen HHB, “Bu insanlık suçunusoruşturmayacak mısınız? Yok mu bu yüzlerce canları-mızın bir değeri? Biz söylemeden açmayacak mısınızsoruşturmayı. İşte ihbar ediyoruz: O otelin sağlamolduğunu, depreme dayanabileceğini kim söylediyse,gerekli tespitlerin yapılmasını kim engellediyse bulupçıkarmalısınız. ‘Rahat olun, evlerinize girebilirsiniz’diye insanları ölüme gönderen bakanları, valileri yargı-lamalı, sorumluları cezalandırmalısınız” diyerek katil-lerden mutlaka hesap sorulacağını ifade etti.

Hasan Beyaz’ın KatiliMüteahhit Hükümetlerdir

27 Kasım2011

43

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 44: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Grup Yorum adı yıllarca baskıyla,yasaklamayla, işkence ve gözaltılar-la anıldı ülkemizde. Üyeleri defalar-ca gözaltına alındı, işkenceden geçi-rildi, tutuklandı. Konserleri yasak-landı, albümleri toplatıldı, çalışmayaptıkları kültür merkezleri basıl-dı… Dinleyenleri bile sırf bu neden-le yani Grup Yorum dinledikleri,konserlerine gittikleri, kasetlerini bu-lundurdukları için işkencelerden ge-çirildi, gözaltı ve tutuklama terörünemaruz kaldı. Onlarca dosyada delil sa-yıldı Yorum’un albümleri, afişleri,konser resimleri. Hatta türkü sözleribile...

Hep –di’li geçmiş zaman kullan-dık ya yazımızda, sanmayın ki “geç-miş zaman”da kaldı Yorum’un ya-şadıkları. Sanmayın ki, 90’lı yılların“kör karanlık terör günleri”ndeydi on-lar, sanmayın ki “bugün bir dahaasla olmaz.” Son günlerde yaşadık-larımız bunu bir kez daha gösterdi.

Evet, belki “köprünün altındançok sular geçti, Türkiye demokratik-leşti, iyi kötü, eksik gedik de olsa birdemokrasimiz var” yalanlarıyla hal-kı kandırmaya çalıştılar yıllarca vebunda büyük ölçüde başarılı da ol-dular. En azından bu yalanlara inan-maya dünden razı olanları… Ama kısasürdü bu yalanlarının hükmü. Biravuç AKP yalakası dışında kimseinanmıyor artık bu yalanlara. Zira bu-gün yaşadıklarımız yalanlarının tek-zibidir adeta.

Bugün de aynı baskı, aynı sansür,aynı terör sürüyor. Yalnızca Grup Yo-rum’un bugün yaşadıkları bile yetiyoronların yalanlarını yüzlerine vurmaya.“Yorum’a polis yorumu” diye manşetatıyordu gazeteler dün. Bugün de “Yo-rum’a polis yorumu” manşetleri atmayadevam ediyor basınımız. Dün kültürmerkezleri basılıyordu gece yarıları, bu-gün yine basılıyor. Dün gözaltına alı-nıyordu üyeleri işkencelerden geçiri-lerek; bugün yine işkenceler yapılıyor.Düşünce ve ifade hürriyeti, örgütlen-me özgürlüğü, basın özgürlüğü vs.

vs... Yorum’un yaşadıkları, bunlarıngünlük hayatta karşılığı olmayan soyut,afaki şeyler olduğunu göstermeye ye-tiyor da artıyor bile.

Yorum’un türkülerini dinlemekdün de suçların büyüğüydü, bugünde… Eğitim-Sen üyesi öğretmen Be-rivan Doğan’ın yaşadıkları bunun ensomut örneği. Berivan Doğan’ın kul-landığı bilgisayarda Grup Yorum’untürkü sözleri bulunduğu için hak-kında açılan davada örgüt propagan-dası yaptığı gerekçesiyle 10 ay hapiscezası verildi.

Yorum’un türküleri dün de davadosyalarında delildi, bugün de örgütüyeliği suçunun tek delili sayılıyor.Grup Yorum konseri düzenlemek yada düzenlenen bir konsere katılmakdün de gözaltına alınmayı, tutuklan-mayı göze almayı gerektiriyordu bu-gün de… Sırf Grup Yorum konseridüzenledikleri için hala tutuklu olan,hatta hüküm giyen müvekkillerimizvar. Örneğin Samsun’da Grup Yorumkonseri düzenledikleri için örgüt üye-liği suçlamasıyla tutuklanan GünayÖZARSLAN ve 3 arkadaşı geçtiğimizMart ayında 11 yıla varan hapis cezasıaldılar.

Son olarak, geçtiğimiz Mayısayında aralarında İdil Kültür Merke-zi’nin de bulunduğu demokratik ku-rumların basıldığı ve Grup Yorumüyelerinin de bulunduğu onlarca ki-şinin gözaltına alındığı operasyonailişkin İstanbul 16. Ağır Ceza Mah-kemesinde görülen davada Grup Yo-rum’a olan düşmanlığı, tahammül-süzlüğü bir kez daha görmüş olduk.

10 Mayıs 2011’de İdil KültürMerkezi, Okmeydanı Haklar Derne-ği ile Gençlik Federasyonu'na yöne-lik yapılan operasyonda gözaltınaalınan 6'si tutuklu 29 kişi hakkında ha-zırlanan iddianamede Grup Yorum'un1989'da çıkardığı "GünGelir/Cemo" albümündeki Cemoadlı şarkı, "terör örgütü faaliyetleriçerçevesinde suç işlemeye alenenteşvik etmekle" Grup Yorum üyele-

ri ise "örgüte üye kazandırmaya ça-lışmakla" suçlandı.

İddianamede ayrıca şu ifadelereyer verildi: "Grup Yorum, 5 Eylül2009 tarihindeki Harbiye konse-rinde söylediği Cemo türküsündeyer alan 'Cemo ovaya inende, al-nında yıldızlı bere elinde mavzeriyleçıkıp Dersim dağlarında türkü söy-lemek var ya' gibi terör örgütününfaaliyetleri çerçevesinde suç işle-meye alenen teşvik eden, işlenmişolan suçları ve suçluları öven nite-likte sözleri olan şarkılar besteler vegrup örgüt üyelerinden oluşur."

Hukuki bir metin olduğu varsayı-lan bir iddianamede, hala şarkı/türküsözlerinin örgüt üyeliği suçunun de-lili sayıldığı bir ülkenin demokrasi-sinin iyi/kötü, eksik/gedik de olsa varolduğunu iddia etmek veya o ülkeninhukuk devleti mi, polis devleti mi ol-duğu tartışmasına girmek havanda sudövmekten başka bir şey değildir.

İddianamede yer alan bu ifadele-ri burjuva hukuk sistemi ve onun po-zitif hukuk metinleri çerçevesinde de-ğerlendirebilmek bile mümkün de-ğilken bunların yargılamalara temelteşkil edip insanların aylarca örgütüyeliği ya da propaganda suçlamala-rıyla tutuklu kalması nasıl, hangi hu-kukla izah edilir?

Bu son örnek göstermiştir ki,Grup Yorum yalnızca bir müzik gru-bu olmanın ötesinde, egemenlerinyüreğine korku salmış, türküleri mil-yonları etkileyen, milyonlara aynıumudu aşılayan bir gelenektir. Öyleki, türküleri dünyanın en gelişmiş, sonteknoloji ürünü silahlarından daha teh-likeli görülmeye devam ediyor. Bu ne-denledir ki, yaşadığı baskılar, maruzkaldığı hukuksuzluklar, keyfiliklerdün olduğu gibi bugün de sürüyor.Ama nafile; çünkü “bir ulusun tür-külerini yapanlar, yasalarını yapan-lardan daha güçlüdür.”*

*William Shakespeare (İngilizYazar)

Halkın Hukuk

Bürosu

“Bir Ulusun Türkülerini Yapanlar Yasalarını Yapanlardan Daha Güçlüdür”

444

Page 45: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

27 Kasım2011

445

Yürüyüş

Sayı: 296

Hapishaneler ve devrimciler aynıcümle içinde kullanıldığında, yazılsınya da yazılmasın mutlaka bir kelimedaha eşlik eder onlara; DİRENİŞ!

Gerçekten hem dünya ve ülkemi-zin devrim tarihi, hem de özelde Öz-gür Tutsak geleneğine bakıldığındairili ufaklı onlarca, yüzlerce direnişgörülür. Öyle ki, Devrimci Hareketintarihinin köşe taşları bu direnişlerledöşenmiş gibidir.

12 Eylül cuntasına karşı hapisha-nelerde boy veren direnişlerden ölümoruçlarına, barikat direnişlerindenfeda eylemlerine, Metris’ten Bu-ca’ya, Bayrampaşa’ya, Ümraniye’denUlucanlar’a, F Tiplerine kadar dev-rimcilerin ayak bastığı tüm hapisha-neler direnişle anılmıştır.

Günü gelmiş Tek Tip Elbise da-yatması karşısında senelerce Sibiryasoğukları göğüslenmiş, mahkemele-re dahi don atlet gidilmiştir; günü gel-miş bir resim, bir bayrağın temsil et-tiği devrimci değerleri savunmakiçin direnişler patlak vermiştir. Amaasla boyun eğmemiş, zulme teslim ol-mamıştır Özgür Tutsaklar...

Özgür Tutsakların yarattığı bu di-reniş çizgisi aynı zamanda TürkiyeDevrimci Hareketinin onuru olmuş;dünya halkları, Özgür Tutsaklar nez-dinde Türkiyeli devrimcileri tanı-mış, direnişlere saygı duymuştur.

Bu geleneği yaratan, devrimcimücadeleye bakışımız, hapishanele-ri de, yaşamın her alanını olduğu gibibir kavga cephesi olarak görmemiz-dir. Kapitalizmin, düzen kültürününher boşluktan sızmaya çalıştığı ko-şullarda başka türlüsü de mümkün ol-mazdı zaten.

Düzen ve devrim sürekli bir irade

çatışması içerisindedir. Çarpışmala-rın göğüs göğüse yaşanmıyor olma-sı faşizmin sürekli bir saldırı konu-munda olduğu, devrimcilerin ise tümolanaklarıyla direndiği düzene karşımevziler kazanmak için savaştığıgerçeğini değiştirmez...

Özgür Tutsaklar bu gerçeği kav-ramıştır. Direnişler de böyle yaratıl-mıştır zaten. Yoksa düşman gelmişsaldırmış, Özgür Tutsaklar da diren-mişler meselesi değildir bu. Hayır,kahramanlıklar böyle yaratılmamış-tır...

Okumak direnmektir, yazmak di-renmektir, üretmek direnmektir, yol-daşlık ilişkilerini sağlamlaştırmakdirenmektir. Kafasıyla-yüreğiyle dı-şarıda olup, elden gelen tüm kakkıyısunmak için çaba sarf etmek diren-mektir. Yerine getirilen her görev, üs-tesinden gelinen her engel bu durak-sız mücadelede elde edilen küçük birzafer demektir. Esasen direnişleri,kahramanlık destanlarını yaratan te-mel olgu, tutsaklık yaşamının tümü-ne yayılan bu devrimci bakış açısıdır...

Düşman tam da bu nedenle sal-dırmaktadır.

Bir “direnme kültürü”nden, tektek direnişlerin ötesine geçen bir ya-şam biçiminden bahsediyoruz. YalnızÖzgür Tutsaklar için de geçerli de-ğildir bu; mücadelenin her alanındasergilediğimiz pratik, hareketimizinyarattığı değer ve geleneklere yakışırşekilde sürekli ileriye, daha iyiye, gü-zele, yeni zaferler yaratmaya yönel-mek zorundadır... Aksi halde gerile-me, savrulma, düzene dönüş kaçınıl-maz olacaktır...İdeolojik sağlamlığın somut kar-

şılığı hayatın içinde gösterilen pra-tiktir. Yaptığımız iş, üstlendiğimizgörev ne olursa olsun, ne için çabaharcıyoruz, kimin için, kime karşı mü-cadele ediyoruz; nasıl daha iyi so-nuçlar elde edilebilir, zaferler kaza-nabilir, devrime katkı sağlayabili-riz? Düşmanın saldırılarını nasıl püs-kürtüp yeni mevziler yaratabiliriz?..

Bunlara odaklandığımızda, kendimi-zi geliştirmek için, yoldaşlarımızadeğer katmak için emek verdiğimiz-de misyonumuzun gereğini kavra-mışız demektir...

Bugün dünden daha iyi olmakzorundayız. Yarın kavgayı bir adımöteye taşımayı hedeflemeliyiz...

Direniş ve zafer halkları böyleböyle büyütecek ve bizi devrime,nihai zafere taşıyacaktır...

İnfaz yakma politikaları, tüm tut-saklar üzerinde kurulmak istenenbaskının bir sonucudur. Mevcut du-rum da hapishanelerde bulunan bin-lerce devrimci-sosyalist-yurtsevertutsak içinde keyfi gerekçelerle di-siplin soruşturması açılmamış, ileti-şim ya da ziyaret yasağı almayan yokgibidir.

Özgür Tutsaklar için söz konusuolan devrimci değerler, gelenekler ol-duğunda, düşünce değişikliği, tesli-miyet, kendini inkar dayatıldığındageri adım atmak diye bir şey yoktur.Bedeli ne olursa olsun! Gerekirse binyıl da yatılır, ölümler de göğüslenir.Tarihimiz bunun örnekleriyle doludur.

Dünya devrim tarihine bakıldı-ğında da egemenlerin devrimcilereaman diletmek için tahliye karşılı-ğında ‘özür mektubu’ imzalanması yada ‘pişmanlık dilekçesi’ gibi dayat-malar öne sürdüğünü görürüz. Hep-si de zalimlerin yüzüne çarpılmış, piş-manlık değil kurşuna dizilmek tercihedilmiştir.

Hiçbir rüşvet devrimcileri, özgürtutsakları satın alamaz. O ahlaksızlıkburjuvaziye aittir.

Ancak bu infaz yakma politikası-nı teşhir etmemizin, kazanılmış hak-ları savunmanın önünde engel değil-dir elbette... Oligarşinin bu dayat-malarla ceza üstüne ceza eklemesi ka-bul edilemez...

Faşizmin her saldırısı gibi, hukukkılıfı içine gizlenmiş bu saldırıyıpüskürtmek de ancak mücadeleyle, di-renişle mümkündür.

DİRENME KÜLTÜRÜ

Özgür TutsaklardanÖzgür Tutsaklardan

Page 46: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

446

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

İşbirlikçi AKP iktidarı, IMF, Dün-ya Bankası ve sermayenin istekleri-ni, imza atmış olduğu anlaşmaların(GATS) gereğini hemen ve istenilensürede yerine getirmek, bu değişik-likleri halktan saklayarak KanunHükmünde Kararname (KHK) çı-kartmak için TBMM'den yetki iste-miştir. Hükümetin 28 Mart 2011 gün-lü başvurusu, TBMM tarafından 6 Ni-san 2011 günü kabul edilmiş ve yet-ki kanunu 3 Mayıs 2011 günü ya-yınlanmıştır. 3 Kasım 2011 günü sonbulan bu altı aylık yetkinin tamamenkötüye kullanıldığı görülmüştür. Altıaylık sürede 35 KHK çıkarılmıştır.İnanılmaz bir çaba sonucunda, verdiğisözün ve işbirlikçiliğin gereğini he-men yerine getirmiştir.

AKP Hükümeti, 6223 sayılı YetkiKanunu ile almış olduğu Kanun Hük-münde Kararname çıkarma yetkisinison gecede kullanarak “Meclis” ira-desini yine yok saymış, faşizan tutu-munu bir kez daha göstermiştir. Sen-dikalarımızdan ve emekçilerden giz-leyerek sadece iktidar yanlısı sendi-kalar ile yaptığı değişiklikleri 666 sa-yılı KHK ile 2 Kasım 2011 gecesi Mü-kerrer Resmi Gazetede yayımlamıştır.

666 sayılı Kamu GörevlilerininMali Haklarının Düzenlenmesi Ama-cıyla Bazı Kanun ve Kanun Hük-münde Kararnamelerde DeğişiklikYapılmasına Dair Kanun HükmündeKararname ile tüm kamu emekçile-rinin maaş ve ödemeleri değiştiril-miştir. AKP iktidarı TİS'in gündem-lerinden birisi olan kamu emekçile-rinin mali haklarını, sendikaları yoksayarak KHK ile düzenlemiş, sendi-kalar etkisizleştirilmiş ve yok sa-yılmıştır. Yıllardır kamu emekçileri-nin aynı işi yapanların eşit ücret al-ması mücadelesi talebini emekçilerialdatmak için kullanmıştır. AKP ik-tidarı yalan söyleyerek kamu emek-çilerinin maaşlarını eşitlediğini veyükselttiğini söylemiştir. Oysa bugünülkemizde yoksulluk sınırı 2.974 TL'

dir. 666 sayılı KHK ile getirildiği id-dia edilen “Eşit İşe Eşit Ücret” al-datmacısı kamu emekçilerini dahada yoksullaştıran bir kanun ol-muştur.

Eşit İşe Eşit Ücret Yalanı Düzenleme ile AKP Hükümeti, sa-

dece Merkez Teşkilatı Uzmanları ileMüdür ve daha üstü kadrolarda bu-lunanların ücretlerine iyileştirme yap-mış olup, eşit iş yapanlar arasında eşitücret verilmesi gibi bir durum söz ko-nusu değildir. AKP, bu kandırmaca iletemel ücretlerimize ve kazanılmışhaklarımıza saldırmış ve binlercekamu emekçisinin aylık gelirleriniazaltmıştır.

666 sayılı KHK ile kurum yasa-larında yer alan ek ödeme, ikrami-ye, tazminat, döner sermaye, fazlamesai ödemesi gibi ödemeler14.01.2012 tarihi itibariyle kaldı-rılmış ve yerine sadece 375 sayılıKHK’nin Ek Madde 9 ile düzenlenenek ödeme yapılması düzenlenmiştir.Örneğin, Maliye Bakanlığı, persone-linin kurum yasasından kaynaklı al-makta olduğu ek ödeme ve fazlamesai ücreti yani yaklaşık 900 TL gibibir gelir kaldırılmış ve yerine 670-550TL arasında değişen ek ödeme geti-rilmiştir. Yine, Sosyal Güvenlik Ku-rumu emekçilerinin almakta olduklarıek ödeme, ikramiye ve fazla mesaiödemeleri yani aylık yaklaşık 950-1100 TL gelirleri kaldırılarak yerinesadece 670-550 TL ek ödeme geti-rilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’ndaİl Müdürü maaşını 100-200 TL ara-sında artıran düzenleme, öğretmen-lerin maaşlarında herhangi bir deği-şiklik yapmamaktadır.

Düzenleme ile, GİH sınıfında 3-4derecede görev yapan memura 612TL ek ödeme ödenecektir. Müdür dü-zeyindeki kadrolara ise yüzde 170oranında ek ödeme yapılacak olup, İl

Nüfus Müdürü kadrosunda bulunanmemur 1.040 TL ek ödeme alacaktır.Ek göstergesi yüksek olanlara ise buoran yüzde 200 olarak uygulanacakolup 1.224 TL ek ödeme ödenmesidüzenlenmektedir.

Dolayısıyla, AKP iktidarı binler-ce memurun aylık ücret ödemeleriniyoksullukta eşitlemiştir.

Düzenleme ile 3-4 dereceli bir me-murun aylık toplam geliri 1.500-1.600 TL civarında sabitlenerek eşit-lenmiştir.

Eşit İşe Eşit Ücret yalanı ile yak-laşık 400 bin civarındaki kamu emek-çisinin maaşları artırılmış, yaklaşık birbuçuk milyon kamu emekçisinin malihaklarında herhangi bir değişiklikolmamış, hatta bazı kurum perso-nelinin gelir kaybına neden olun-muştur.

Eşitlik Değil AyrımcılıkYaratılmıştır

Kurumların merkez kadrolarınınmaaşları 657 sayılı yasa kapsamındançıkarılması yönündeki düzenleme,AKP’nin bundan sonra sözleşmeli sta-tüye geçireceği personeli de belirle-diği anlamına gelmekte olup, kamu-da farklı yasalara göre ücret ödeme-sine son vereceğini belirtirken fark-lı iki statü oluşturularak EŞİTLİK de-ğil AYRIMCILIK esas alınmıştır.

Kurumların Merkez Teşkilatı uz-manları kadroları ile İl Müdürü veüzerindeki kadrolara ücretleri 657sayılı yasaya göre değil 375 sayılıKHK’de belirlenen cetvellerdeki mik-tarlar üzerinden ödenecektir.

AKP’nin ikiyüzlü tutumu buradada ortaya çıkmakta; ayrı ayrı düzen-lemeleri kaldırarak karışıklığa son ve-receğini iddia eden AKP, memurlararasında iki ayrı sınıf yaratmakta vemerkez çalışanları ile bürokratlarınıayrı bir ücretlendirmeye tabi tut-

Devrimci MemurHareketi

AKP Eşit İşe Eşit Ücret AdıylaEmekçilere ve Halkımıza

Yalan Söylüyor!

Page 47: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

27 Kasım2011

Yürüyüş

Sayı: 296

447

maktadır. Merkez teşkilatında görevyapan uzmanlar ile üst düzey büro-kratların en düşük maaşı 3.880 TL, enyüksek maaş ise 7.200 TL olarak be-lirlenmekte olup bu personele başkacabir ücret ödenmeyeceği hüküm altı-na alınmıştır.

Düzenleme ile AKP kendi memursınıfını oluşturmakta ve kamu emek-çileri arasında farklı bir sınıf oluş-turmaktadır. AKP, ya belirlediği bukadroları devletin asli sürekli görev-lerini yürütecek “devlet memuru” ola-rak bırakacak ya da bu kadroları söz-leşmeli statüye geçirecektir. AKP’ninson günlerde kamuoyunda sıkça tar-tıştırdığı “devlet memuru”, “kamuçalışanı” tanımının bu belirleme üze-rinden şekilleneceği görülmektedir.Özel sektörden yönetici atamaya iliş-kin tartışmalar yürüten hükümet ata-yacağı idareciler için şimdiden ücretdüzenlemesini gerçekleştirmiştir.

Ayrımcılık DevamEttirilerek Bazı Personeleİlave Ek ÖdemeGetirilmiştir

Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanıve başbakanın yakın koruma ve ma-

kam hizmetlerinde görev yapanlarailave ek ödeme getirilerek yüzde 200oranında ek ödeme yapılacağı dü-zenlenmiştir.

AKP, kendi bürokratlarına ve dev-let bürokrasisine hizmet eden kadro-larda çalışanlara yaklaşık aylık 1.225TL ilave ek ödeme getirmiştir. Böyleceatamalarını ve görevlendirmelerinikendisinin yaptığı memurlara dahafazla ücret ödeyerek ne kadar eşitlik-çi olduğunu göstermiştir.

Ek Ödemeler EmekliAylığına EklenmeyerekTemel ÜcretDeğiştirilmemiştir

Tüm kamu emekçilerinin ek öde-meleri tekleştirilerek 375 sayılı KHKkapsamında ek ödeme yapılmasını dü-zenleyen 666 sayılı KHK’ye “sigor-ta prim kesintisine tabi tutulmayaca-ğı” hükmünü ekleyen AKP, ek öde-meleri emekli aylığına dahil etme-mektedir. Bu nedenle çalışırken alı-nan ücretle emekliye ayrıldığındaalınan ücret arasındaki uçurum ka-patılmamıştır.

Ek ödemelerin KHK kapsamındahükümetlerin tasarrufuna bırakıldı-

ğından her hangi bir değişiklik ile buödeme değiştirilebilecek ya da kal-dırılabilecektir.

Dolayısıyla, ek ödemelerin gü-venceli ücret kapsamında olmamaözelliği devam ettirilmektedir.

Toplu Sözleşme İçinDirenmeli MücadeleyiYükseltmeliyiz

Kamu emekçilerinin mali, özlükve sosyal hakları Toplu Sözleşme ilebelirlenmelidir.

AKP iktidarı tarafından kamuemekçilerinin Toplu Sözleşme hakkıyok sayılarak kamu emekçilerininmali hakları KHK ile düzenlemiş vesendikaların bu sürece katılmalarıda engellenmiştir.

Toplu Sözleşme masasında, gerçekanlamda EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET il-kesi adil bir şekilde hayata geçirilmesi,TEMEL ÜCRETİN yoksulluk sınırıolan 2974 TL olacağı bir düzenlemegerçekleştirmesi için örgütlenmeninbüyütülmesi, fiili-meşru ve militan birçizgide mücadelenin yükseltilmesigerekliliği acilen önümüzde dur-maktadır.

BES (Büro EmekçileriSendikası) 23 Kasım günügenel merkezlerinde11.00'de bir basın toplantı-sı düzenledi. 29 Mayıs2011 tarihinden bu yanaSincan F Tipi Hapishane-si'nde tutuklu bulunan BESİstanbul 1 No'lu Şube yö-neticileri olan Gülsüm Yıl-dız'ın serbest bırakılmasıiçin hayata geçirecekler-leri eylem ve faaliyet prog-ramlarını basına ve tümdemokratik kitle örgütleri-ne duyurdular.

BES Genel Başkanı Os-man Biçer bir açıklama

yaptıktan sonra eylemprogramlarını açıkladı.

"· 24 Kasım 2011 tari-hinde TBMM’de grubu bu-lunan siyasi parti grup baş-kanlıklarına, (UluslararasıÇalışma Örgütü) İLO’ya,üyesi olduğumuz Uluslar-arası Sendikal Örgütler PSIve EPSU’ya konuya ilişkintalebimizi içeren dosyalariletilecek,

· 23 Kasım 2011 - 1Aralık 2011 tarihleri ara-sında tüm şube ve temsil-ciliklerimiz tarafından Gül-süm Yıldız’ın serbest bıra-kılması talebini içeren res-

mi yazılar Adalet Bakanlı-ğı’na gönderilecek,

· 23 Kasım 2011 - 1Aralık 2011 tarihleri ara-sında tüm üyelerimizi içe-ren bir dilekçe kampanya-sı kapsamında toplanacakolan dilekçeler faks yoluy-la Adalet Bakanlığı'na ulaş-tırılacak,

· 1 Aralık 2011 tarihin-de Ankara’da Adalet Ba-kanlığı önünde, diğer il-lerde adliye binaları önün-de Gülsüm Yıldız’ın ser-best bırakılmasını talepeden kitlesel basın açıkla-maları yapılacaktır."

ART İŞÇİLERİNİNDİRENİŞİ

KAZANIMLASONUÇLANDIDİSK’e bağlı Birleşik

Metal-İş’te örgütlü olanArt Aksesuar işçilerininbaşlattığı direniş kaza-nımla sonuçlandı.

Ücretlerinin ödenme-mesi karşısında iş bırakmaeylemi yapan işçilerdenMuammer Gündüz ve AliDemirtaş, tazminatlarıödenmeden işten atılmıştı.

İşten atılan işçilerinfabrika önünde yaptıklarıeyleme diğer işçilerin de işdurdurarak destek verme-siyle, direniş kazanımlasonuçlandı.

GÜLSÜM YILDIZ'I TUTUKLAYARAKBES'LİLERE "HİZAYA GİRİN" DİYORLAR!

Page 48: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Mesafeler, SınırlarÖnemli Değildir HalkınAcılarını Paylaşmak İçin

Anadolu Federasyonu, Van’dakidepremin ardından Avrupa’da da Vanhalkıyla dayanışmak için yardımkampanyası başlattı. Almanya’nınWupertal şehrinde 19 Kasım günü dü-zenlenen toplantı ile kampanyanın du-yurusu yapıldı.

Hasan Beyazİsviçre’de Anıldı

İsviçre Halk Cephesi, Van’daki 2.depremde şehit düşen Halk Cephesiüyesi Hasan Beyaz için 19 Kasım günüHalk Kültür Merkezi’nde bir anma tö-reni düzenledi. Beyaz’ın İsviçre’de ya-şayan oğlu da anmaya katıldı.

Katil Alman DevletiDevrimcilerin ArabalarınaDinleyici Yerleştiriyor

Devrimci tutsaklar Şadi Özbolatve Ünal Düzyar’ın mahkemesi bir ay-lık bir aradan sonra 15 Kasım’da tek-rar görüldü. Mahkemede, FederalKriminal Dairesi’nden bir görevlitanık olarak dinlendi.

Gelen tanık, Ünal Düzyar’ın ara-basında yapılan konuşmaları dinle-yerek tutanak tutmuş. Şadi Özbolat veÜnal Düzyar’ın arasında geçen 6 binkonuşma dinlenmiş ve kaydedilmiş.Mahkeme hakimi, tanığı 6 bin ko-nuşmayı kaydettiği için överek, “Çokçalışmış olmalısınız, bayağı külfetlibir iş...” dedi.

Savcının sormuş olduğu sorula-rın davayı ilerleten bir yanının ol-madığı gözlendi. Bunun üzerine ŞadiÖzbolat’ın avukatı tanığa yönelikayrıntılı sorular sordu.

Avukatların sorgulamalarından son-ra biten duruşma, 24 ve 25 Kasım’daFederal Kriminal Dairesi’nden BNDAjanı Alattin Ateş'in ifadesini alanmemurun dinlenmesi ile devam edecek.

Tecrite Karşı“Yüzbin Kere Hayır”Demeye Devam Ediyoruz

Anadolu Federasyonu, 19 Kasımgünü Almanya’nın Stuttgart şehrinde,Bad Cannstatt semtindeki tren istas-yonunun önünde, tecrite karşı sür-dürdükleri kampanyanın devamı ola-rak bildiri dağıttı. Açılan imza masa-sında tecrite karşı imza da toplandı.

Yapılan konuşmalardan etkilenenbir Alman, Türkiye gerçekliğinin an-latılması karşısında, “Bizim ülke-mizde de demokrasinin işlediğindenbahsetmek mümkün değil” diyerekimza verdi.

Anti-Faşistler,Naziler’in Yürüyüşüneİzin Vermedi

Almanya'nın Köln şehrinde, Tür-kiyeli ve Arap göçmenlerin yoğun-lukta oturduğu Kalk bölgesinde, “ProKöln” adlı Irkçı-Nazi örgütlenmesi-ne 19 Kasım Cumartesi günü, bele-diye tarafından yürüyüş ve miting izniverildi.

Yüzlerce polis Naziler’i halkın öf-kesinden korurken; Naziler’i yürüt-memekte kararlı olan kitle, polis de-netimini aşarak, Nazilerin yürüyece-ği güzergahta eylem yaptı. AnadoluFederasyonu’nun da katıldığı eylemsonucunda, faşistler yürüyüşleriniyapamadılar.

Mannheim’da ŞiirTiyatrosu Düzenlendi

Almanya’nın Mannheim şehrindeHalk Cepheliler 19 Kasım günüMannheim Cemevi’nde şiir tiyatrosudüzenlendiler. Programa, haklar ve öz-gürlükler mücadelesinde şehit dü-şenler için yapılan 1 dakikalık saygıduruşu ile başlandı.

Programda Köln Sanat Atölye-si’nden iki kişi küçük bir konser ver-di ve şiirler okundu. Ahmet Arif’in“Kalbim Dinamit Kuyusu” şiiri tekperdelik, 80 dakikalık müzikli tiyat-ro şeklinde Köln Sanat Atölyesi ta-rafından sunuldu. İlgiyle izlenen şiirtiyatrosu, 120 insanın coşkulu veyoğun alkışlarıyla son buldu.

Katillerin İttifakı

Kolombiya Cumhur-başkanı Juan Manuel San-tos, geçtiğimiz hafta Tür-kiye'ye gelerek Cumhur-

başkanı Abdullah Gül'le görüştü veAnkara'da Kolombiya Büyükelçili-ği'ni açtı. 4 Kasım'da Kolombiya Si-lahlı Devrimci Güçleri (FARC) lideriAlfonso Cano'yu katleden ABD iş-birlikçisi Santos, "terörle mücadele-deki başarılarını" da paylaştı.

Tarihte ilk kez Kolombiya'nınbir cumhurbaşkanı Türkiye'yi ziya-ret ediyor. Bu keyfi bir ziyaret de-ğildir. İkisi de ABD uşağı olan bu ikiülke, sadece vize uygulamasını kal-dırmak ya da İstanbul'da Kolombi-ya tarafından ticaret müsteşarlığıaçılmasını kararlaştırmak için biraraya gelmediler.

Emperyalistler halklara karşı iş-birliğine giderken; uşakları da ken-di aralarında işbirliği yapıyorlar. Or-tak noktaları ise, halk düşmanlıkla-rı, devrimci düşmanlıkları... Savun-ma alanında Türkiye ile anlaşmayapılıp yapılmayacağı sorusuna San-tos, Türkiye'nin savunmada ileti-şim, radar, hava taşımacılığı konu-sunda ileri bir teknolojiye sahip ol-duğunu belirterek, “İki ülke olaraksavunma sanayi alanında biraraya ge-lerek ortak projelere imza atabile-ceğimizi düşünüyorum. Biz bunahazırız” cevabını verdi.

Santos, FARC lideri Cano'yu kat-letmiş olmanın havasıyla konuşuyor...Türkiye'yle her zaman "teröre karşı"işbirliği yapmaya hazır olduklarınısöylüyor. Yani aslında katiller halk-lara karşı işbirliği yapıyor. Devrim-cileri katletmedeki "deneyimlerini"paylaşıyorlar. Kendilerini birbirleri-ne, devrimcilere karşı saldırılarıylaispatlıyorlar. Sonra da Kolombiya,OECD'ye girmek için, 2012'deOECD'nin dönem başkanlığını ya-pacak olan Türkiye'den yardım isti-yor.

Katiller, ABD uşakları ne kadar it-tifak kurarlarsa kursunlar, halklarındevrimci mücadelesini engelleye-mezler...

48

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Av ru pa’da

Page 49: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Anayasayı Koruma Örgütüraporları ile tutuklanan devrim-cilerin özgürlükleri iade edil-melidir.

Yıl 1939. Hitler öncülüğün-de faşizm tarafından sistematikolarak Yahudiler, solcular, Çin-geneler katledildi.

Yıl 2011 Almanya’da Tür-kiyeliler’in evleri yakılıyor, öl-dürülüyor, devrimciler yalan-larla tutuklanıyor.

Değişen bir şey yok. Tekdeğişen gaz odalarının olma-masıdır. Tecrit hücrelerinde in-sanlar sistematik olarak yokedilmek isteniyor. Daha mo-dern silahları var artık. Basını,teknolojisi, hapishaneleri.

4 Kasım’da Thüringen eya-letinin Eisenach kentinde ikikişi bir banka soygunu eyle-mi yaptı. Eylemden sonratakip alan bu iki kişi barın-dıkları bir karavanda sı-kıştırıldı. Ve soyguncular Saksonyaeyaletinin Zwickau kentindeki işbir-likçileri Beate’yi arayarak 'Evdekiher şeyi imha et' diye talimat verdi-ler. Beate de bulunduğu evi yakarakoradan uzaklaştı. Aynı anda soy-guncuların sığındığı karavanda dayangın çıktı. İddiaya göre soyguncu-lar yakalanacaklarını anlayınca 'inti-har etmişlerdir'. Evden çıkan silahlarve belgelere göre bu faşist örgütlen-me şimdiye kadar dokuz yabancıyı vebir polisi öldürmüş, en az 14 bankasoygunu gerçekleştirmiş, Köln'deKeupstrasse olarak bilinen Türkiye-lilerin mahallesine yönelik bombalısaldırıyı düzenlemişler.

Ölen iki kişinin üzerinde sadeceAnayasayı Koruma Örgütü ele-manlarına verilen kimlikler bulundu.

Her gün yeni pislikleri çıkıyor or-taya. Aynen Susurluk'ta Türkiye dev-letinin pisliklerinin ortaya saçılmış ol-ması gibi, Zwickau'da da Alman dev-letinin pislikleri ortalığa saçıldı.

Anayasayı Koruma Örgütü, Al-man devletinin kendisidir. Anayasayıkoruma misyonu, bu gizli servise,Anayasanın değiştirilemez maddelerinikoruma yetkisi veriyor. Aynen 12 Ey-

lülcuntasının yarattığı kendi ku-rumlarına verdiği yetkilere sahiptir. Yanibu örgütün yaptığı ve söyledikleri Al-manya'nın yönetim şeklini belirler.

Almanya'da 2000’li yıllarda öl-dürülen sekiz Türkiyeli, bir Yunanis-tan'lı esnafın öldürülmesinin arka-sından işte bu Anayasayı Koruma Ör-gütü çıktı.

Bunun anlamı açıktır:Alman Devleti Dokuzİnsanımızın Katilidir.Almanya'da Irkçılık BirDevlet Politikasıdır

Türkiyeli devrimciler olarak herzaman ırkçılığın bir devlet politikasıolduğunu ve Neo-Nazi örgütleri biz-zat devletin desteklediğini söyledik,yazdık. Şimdi bütün gerçekler güngibi ortada.

Türkiyeliler olarak bir çoğumuzayrımcılık ve ırkçılığı devletin des-teklediğini biliriz. Çünkü ırkçılığıbizzat devlet kurumlarında yaşarız. Vebunu bizi yıldırmak, boyun eğdirmekiçin yaptıklarını da biliyoruz.

Ama artık devletin cinayet iş-lediği, katliam yaptığı üstü örtü-lemeyecek kadar tüm kanıtla-rıyla ortadadır.

Ortaya Çıkan Nedir?2000-2006 yılları arasında

sekizi Türkiyeli, biri Yunanistan'lı9 kişinin Alman devletinin koru-masındaki Neo-Naziler tarafındanöldürüldüğü ortaya çıktı. 1990-2011 yılları arasında bu cinayet-ler basında bir çok kez yer aldı.

Mafya işi denildi. Aile arasıhesaplaşma denildi, ölenlerin aileüyeleri suçlandı. Ailelerin psiko-lojileri bozuldu. Faşist saldırı dı-şında onlarca senaryo yazıldı.

Bu cinayetleri sorgularkenpolis dokuz cinayetin altısında,

Almanya Anayasayı Koruma Ör-gütü’nün bir üyesinin olay yerle-

rinde olduğunu tespit etti.

2006 yılında bu ajan deşifreolunca cinayetler de son bulmuştu.Ki bu bilgi altı yıldır bilinmesine

rağmen kamuoyuyla paylaşılmamışve kamuoyunun gözünün boyanma-sı için altı yıldır da sözde soruştur-malar devam etmiştir. Bugün kazay-la ortaya çıktığına göre bu cinayetle-ri işleyen Anayasayı Koruma Örgü-tü'nün korumasındaki faşist çeteninelinde 88 kişilik bir cinayet listesidaha vardı.

2006 yılından sonra faşist saldırı-lar durmadı tabii, yüzlerce evimizgece yarılarında bizleri diri diri yak-mak için kundaklandı. Ancak bu fa-şist çete kendilerinden şüphelenen birAlman kadın polisi öldürünce, tesa-düfen açığa çıktı.

Alman Devleti NaziÇetelerini Yaratıyor,Kolluyor Ve Besliyor

Türkiyeli esnaflara yönelik seri ci-nayetler işlenerek amaçlanan halkı-mızın terör yoluyla yıldırılmasıdır. Buçetenin oluşturulmasının sebebi budur.Bu cinayetleri işleyen çete üç kişilikbir hücredir ve ortaya 'çıkartılan' dasadece bu hücredir. Bu hücreyi finanse

ALMANYA’NINTARİHİ KİRLİDİR,

BU KİRLİ TARİHDEVAM EDİYOR

AVRUPA’dakiBİZ

27 Kasım2011

49

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 50: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

etmek için Anayasayı KorumaÖrgütü son on yıl içinde bir bu-çuk milyon Euro ödemiştir.

Bu faşist terör çetesinin kuru-cularından birisinin AnayasayıKoruma Örgütü ajanı olduğuortaya çıktı. Hatta çeteyi kuran buajan bizzat cinayetler sırasında daolay yerlerinde bulunuyor ve ci-nayetlerin arkada kalan delilleri-ni temizliyordu. Son cinayet sı-rasında delilleri tam yokedememişve kendisi de deşifre olmuştu.

Alman gizli servisi bir yandanbu çeteleri finanse ederken, diğeryandan banka soygunları yap-masına göz yumarak, bu örgütle-rin gelişmesine çalışmıştır.

Ortaya çıkan bir başka ger-çek de; Alman ordusunun Naziörgütlere askeri eğitim vermişolmasıdır. Alman ordusununyedekleri diye bilinen Rezer-vistler birliklerinde Naziler top-lu olarak eğitime alınmış, silahlıeğitimden geçirilmiştir. Almanordusu bugüne kadar binlerce ırk-çı faşisti kontrgerilla eğitimin-den geçirip üzerimize salmıştır.

Alman Devleti de,Basını da BugüneKadar CinayetlerinÜzerini ÖrtmeyeÇalıştı

Dokuz yabancı esnafın aynı si-lahla öldürülmesi, tüm esnafıTürkiyeli olan bir caddede yapı-lan bombalamalar, sadece yaban-cılara ait evlerin kundaklanmala-rının ırkçı saldırılar olmadığı açık-lamalarını verenler, bu devletinyetkilileridir. Basın da sadece buaçıklamalara yer vermiştir.

Keupstrasse'deki bombalamaanının DVD kayıtlarını ve işle-dikleri dokuz cinayetin silahınıbile yaşadıkları evde saklayacakkadar pervasız davranmalarınıngerekçesi aptal oldukları için de-ğil, Anayasayı Koruma Örgü-tü'nün onlara sağladığı güvence-dir.

Bu ülkede Nazilerin partisi NPDyasal. Seçimlere katılabiliyorlar, ya-saklanmıyorlar.

Peki 11 Eylül sonrası Almanya’damüslümanlara estirdikleri teröre bakalım:Dernekler, camiler polis tarafından basıldı,gözdağı verilmeye çalışıldı. Sürekli ya-bancılara yönelik ırkçı yasalar çıkarıldı.11 Eylül sonrası polis tarafından dövülen,öldürülen yabancıların sayısı arttı.

Avrupa’nın bir çok ülkesinde okul-larda başörtüsü yasağı getirildi. Al-manya’da bunu tartıştı. Her olayda bizepotansiyel suçlu muamalesi yapıldı.

Bizim tepkilerimizi yumuşatmakiçin 'şimdi araştıracağız, çözeceğiz'gibi yalanlar söylüyorlar. Ludwigshafensonrası aynı yalanı söylediler. Solingensonrası aynı.

Bu katliamları yapmalarının amacıbizi ASİMİLE ETMEK. O kadar de-mokratki Alman devleti, bu kadar cina-yetlerin ortaya çıkmasından sonra dahiNAZİ'lerin yürüyüşlerine izin veriyor.Gözümüzün içine bakarak, katliamlaradevam edeceğiz, diyorlar.

Alman devletinin hala bizim eme-ğimize ihtiyacı var, o yüzden bizi, he-pimizi kovamaz. Bu katliamlar gözda-ğı vermek içindir. Gündüz gözü yapı-yorlar, çünkü korkutmak istiyor. Kor-kalım ve boyun eğelim istiyorlar.

Hayır, biz inançlarımızla, kendi kül-türümüzle, geleneklerimizle yaşayacağız.Kendi bayramlarımızı kutlayacağız, dü-ğünlerimizi kendi kültürümüzle yapaca-ğız, cenazelerimizi kendi kültürümüzegöre kaldıracağız. Camilerimize, ce-mevlerimize gidecek kendi ibadethane-lerimizde inançlarımızı sürdüreceğiz.

Artık susmamalıyız. Biz sustukçadaha çok üzerimize gelecekler. 'YarınSıra Hangimizde' diye beklememeliyiz.

Yarın çocuklarımızı sokak ortasında öl-dürmeyeceklerinin garantisi yok. Eğer ço-cuklarımızın geleceğini düşünüyorsak, bu-nun için sesimizi yükseltmeliyiz.

Müslüman Halkımıza Çağrımızdır!Şimdiye kadar onlarca camiye sal-

dırıldı, cami yapımları engellenmeye ça-lışıldı. Ama hiçbir zaman ufak tefek ba-sın açıklamalarının dışında bir ses çı-karılmadı.

İstersek yüzbinlerce insan sokakla-ra çıkabiliriz. Eğer ki inançlarımızla ya-şamak istiyorsak hesap sormalıyız.

Alman devletinin bir kaç sözüneinanıp hemen geri adım atmamalıyız.Onların amacı günü kurtarmak. Ama sözkonusu olan bizim geleceğimizdir. Ço-cuklarımızın geleceğidir.

Türkiye ile Alman devletinin çıkarilişkileri bizi ilgilendirmez. İster buhükümet olsun ister öncekiler, hiç biri buzamana kadar bizim haklarımıza sahipçıkmadı. Hiçbiri yakılan insanlarımızın,öldürülen çocuklarımızın hesabını sor-madı.

O yüzden Türkiye devletinin çıkar-ları değil, bizim çocuklarımızın gele-ceğine sahip çıkalım.

Yoksa daha büyük katliamlar yaşa-dığımızda çok geç olacaktır. Ludwigs-hafen katliamında 'bakanlarımız' gelippoz verdiler. Dokuz insanımızın Al-man devletinin denetiminde katledil-mesine neden ses çıkarmadı? Ses çı-karmaz, çünkü onların ekonomik çı-karları hep daha fazla önemlidir.

Unutmayın biz bu ülkede emeğimizleyaşıyoruz. Kimseden birşey dilenmi-yoruz. Onların en kötü işlerinde biz ça-lışıyoruz. 2. paylaşım savaşından sonrabizim emeğimizi sömürerek zenginoldu Almanya. Emeğimizle varız, hak-kımızı istiyoruz.

ŞİMDİYE KADAR İNANÇLA-RIMIZLA, KENDİ KÜLTÜRÜ-MÜZLE YAŞADIK, YAŞAMAYADEVAM EDECEĞİZ. BUNU EN-GELLEMEYE ALMAN IRKÇILA-RININ GÜCÜ YETMEZ. ÇÜNKÜANADOLU HALKININ İNANÇ-LARI, DEĞERLERİ ÇOK KÖK-LÜDÜR. ASLA ASİMİLE OLMA-YACAĞIZ.

ALMAN DEVLETİ HESAP VER-MELİDİR!

Anadolu Federasyonu’nun bildirisinden

550

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296

Page 51: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Alman basınında şu an birçokhaber çıkıyor. Her haberde şaşkınlıkyaşadıklarını söyleseler de samimi de-ğillerdir. Şaşkınlıklarının sebebi olsaolsa Anayasayı Koruma Örgütü gibibir kurumun nasıl olup da bu kadaraçık veriyor olmasıdır.

Alman basını yine kendinden bek-leneni yapıyor. Ve ortaya çıkan ger-çekleri çarpıtarak 'sorumlu Almandevleti değildir, bakın sorumlularortaya çıkartılıyor, şimdi sağduyuluolma zamanıdır' demagojileri yap-maktadır.

2003 yılında Almanya'daki Nazipartisi NPD'nin yasaklanması yö-nünde bir dava açılmıştı. Bu davanınhakimi, 'NPD içine sızmış, birçok üstdüzey kilit konumlar elde etmiş olanAnayasayı Koruma Örgütü ajanlarıvar. Bu ajanların ortaya çıkmasını ön-lemek için bu davayı kapatma' kara-rı verdiğini, aynı basın açıklamıştı. NeAlmanya'daki partiler, ne de basın bukadar bariz bir açıklamanın üzerinebile gitmedi. Yargısı, yasaması ve yü-rütmesiyle birlik olup NPD'nin ya-saklanmasını engellediler.

Sağ Göz Kör... Almanya’da 'Devletimizin Sağ

Gözü Kördür' diye bir tanımlamavardır. Alman Başbakanı Merkel debu konuda yaptığı açıklamada 'Poli-simizin sağ gözü biraz kördür' di-yerek bir itirafta bulundu. AKP hü-kümetiyle işbirliği yapıp, AKP'nin po-lisinin fezlekeleriyle Almanya'daanti-faşistlere karşı davalar açılma-sının sorumlusu kimlerdir? Merkel'insağ gözü de, vicdanı da kör değil mi-dir? Komplolar ve Türkiye'deki faşistrejimle işbirliği yaparak Türkiyelidevrimci demokratlara davalar açıpyedi sekiz yıla varan cezalar verenkim, tüm hapisliklerini tecrit hücre-lerinde geçirmelerini sağlayan kim?

Bugün Almanya'da faşist örgüt-lenmeler yasak değildir, devlet ko-rumasındadır. Bugüne kadar yüzler-ce insanımızı katleden, diri diri yakan,linçlerle katleden, sayısız kundakla-ma ve bombalama eylemi yapanNazi örgütlerinin faşist terörleri, te-

rör kapsamına alınmamaktadır. Çün-kü terör kapsamına alınırsa, yasak-lamalar da gündeme gelmek zorun-dadır. Oysa Merkel de dahil Almandevletinin sağ gözü kördür.

Devrimci ve DemokratlarıTutuklayanlar, FaşistKatilleri Besledi

Anayasayı Koruma Örgütü; ka-tildir, iftiracıdır, komplocudur...

Biz çok yakından tanıyoruz onla-rı. Onlarca devrimci, anti-faşist on-ların raporları nedeniyle tutuklandı.Onların yalan ve komploları ile sa-yısız insanın oturum hakları öldürül-dü, birçoğu sınırdışı edildi, binlerce-sinin vatandaşlık başvuruları redde-dildi. Bu kararları veren mahkeme-ler de sadece ve sadece AnayasayıKoruma Örgütü'nün raporlarını da-yanak olarak kullandı.

Bu örgüt her yıl bir kitap halinderaporlar yayınlar. Bu raporlarda 'terör'örgütlerinin son durumları yer alır. Buarada her yıl terörist örgütlerin sayı-sı sürekli artıyor.

Bu raporlarda birçok demokratik

kurum yasadışı gibi gösterilir. Dev-rimciler bu katil yetiştiren kurumtarafından verilen raporlar ile tutuk-lanmıştır. Yıllardır tecrit koşulların-da yaşıyorlar.

Almanya’nın neden devrimcilerinsesini boğmak istediğinin cevabı daortaya çıkan bu katliamlardadır. İlkönce seslerini en çok çıkaracak olan-ları yok etmek istiyor.

Almanya 11 Eylül sonrası müs-lümanlara karşı terör estirdi adeta. On-larca ırkçı yasa çıkardı. Bir çok hakgasp edildi.

Anadolu Federasyonu da işte bukeyfiliklere karşı mücadele ettiğiiçin hedef seçildi. Alman devleti hal-kımızı baskı altında tutmak, asimileetmek istiyor. Bu yapacaklarının kar-şısında en fazla kimi engel olarak gö-rüyorsa onu ortadan kaldırmak istiyor.Ortadan kaldırmak istedikleri de dev-rimcilerdir.

Asimilasyona karşı kendi kültü-rümüzle direnmeye devam edece-ğiz. Almanya’nın faşizmi savunan yü-zünü teşhir etmeye devam edeceğiz.Alınterimizle kazandığımız hakları-mız için demokratik haklarımızı kul-lanmaya devam edeceğiz.

ÇAĞRIMIZDIR: Anayasayı Koruma Örgütü'nün

raporlarının hiçbir hükmü yoktur.

Devrimci tutsaklara özgürlük-leri iade edilmelidir. Devrimcilereverilen cezalar tüm sonuçlarıylabirlikte ortadan kaldırılmalıdır.

Bu raporlar ile tutuklanan bü-tün anti-faşistler serbest bırakıl-malı, bu raporlar nedeniyle va-tandaşlık ve özlük hakları gaspe-dilmiş olan binlerce insanın haklarıiade edilmelidir. Asıl tutuklanmasıve halka hesap vermesi gerekenlerAnayasayı Koruma Örgütü’nün üye-leridir.

Halka karşı suç işleyenler, faşist te-rörün koruyuculuğu ve finansmanınıyapanlar yargılanmalıdır. Irkçı, faşistterör örgütleri dağıtılmalı ve yasak-lanmalıdır.

ÇAĞRIMIZDIR: Anayasayı Koruma

Örgütü'nün raporlarının hiçbirhükmü yoktur.

Devrimci tutsaklar; ÜnalDüzyar’a, Nurhan Erdem’e,Şadi Özpolat’a, FarukEreren’e, Cengiz Oban’aözgürlükleri iade edilmelidir.Devrimcilere verilen cezalartüm sonuçlarıyla birlikteortadan kaldırılmalıdır

Bu raporlar ile tutuklananbütün anti-faşistler serbestbırakılmalıdır

Bu raporlar nedeniylevatandaşlık ve özlük haklarıgasp edilmiş olan binlerceinsanın hakları iadeedilmelidir.

27 Kasım2011

51

Yürüyüş

Sayı: 296

Page 52: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

YitirdiklerimizBağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

3 Aralık 9 Aralık

“Devrime hizmet eden her araç bizim içindeğerlidir.”

Gülseren BEYAZ

6 Aralık1994’de Der-sim’in Hozatİlçesi’nebağlı ÇaytaşıKöyü’nde birevde kuşatıl-dıklarında,umudun bay-rağını asıp,sloganlarıylabir destanyazdılar.Umudunbayrağınıonurla Der-sim dağların-da taşıyanlar,halka kurtu-luşun yolunuyenilmezlik-leriyle gös-terdiler.

KemalASKERİ1956 Tarsus

doğumludur. Arap milliyetinden, yoksul bir çiftçi aile-nin çocuğu. 1975’te Dev-Genç saflarında devrimci mü-cadeleye katıldı. 12 Eylül’den hemen önce tutsak düştüve 11 yıl tutsak kaldı. 1993’te Doğu, Güneydoğu Ana-dolu siyasi sorumluluğuna atandı. Parti KuruluşKongresi’ne katıldı. Kongrenin ardından Dersim’deKomutanlık Üyesi olarak görevlendirildi.

Ahmet GÜDER 1969 Elazığ doğumludur. Kürtmilliyetinden işçi bir ailenin çocuğuydu. 1988’de FıratÜniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenciyken devrimciler-le tanıştı. Birlikte şehit düştüğü Nihat ve Mehmet Aliyoldaşları ile birlikte TÖDEF çalışmasını başlattı. Yerigeldi Yeni Çözüm ve Mücadele Dergisi’nde gönüllümuhabirlik yaptı. ‘92 Ocak ayında gerillaya katıldı.

Nihat KAYA, Dersim doğumluydu. Yoksul birKürt ailesinin çocuğuydu. Fırat Üniversitesi EdebiyatFakültesi’nde öğrenciyken 1987’de devrimcilerle tanı-şarak mücadele içinde yer aldı. Bir süre demokratikalanda görev yaptıktan sonra, 1992’de gerillaya katıldı.

M. Ali ÖZTÜRK, 1965 Dersim Mazgirt’e bağlıCanik Köyü doğumludur. Emekçi bir Kürt ailesinin

çocuğuydu. Elazığ Atatürk Lisesi’nde öğrenciyken mü-cadeleye katıldı. Devrimci ve duyarlı kişiliğinin gelişi-minde 1979 yılında şehit düşen akrabası ve DevrimciSol savaşçısı Zeki Öztürk ile 1984 yılında İstanbul'daÖlüm Orucu’nda şehit düşen Haydar Başbağ'ın çokönemli etkisi olduğunu söylerdi. 1993 yılı ortasında ge-rillaya katıldı. Halkın adaleti, öfkesi ve umudu olaraksarıldı silahına.

Erkan AKÇALI, 1972 Elazığ doğumlu, Kürt mil-liyetinden işçi bir ailenin çocuğuydu.1990’da EHAD-KAD içinde mücadeleye katıldı. Gözaltılar ve kısa sü-reli tutukluluk yaşadı. “Artık savaşa katılmalıyım, mut-laka gitmeliyim” diyordu. 1993 yılının Temmuz ayındadağları kucaklamaya giderken, türkülerle, marşlarla,coşkuyla uğurlandı. Yiğitler kervanına katıldı, savaştı,halkın onuru oldu.

Hüsniye AYDIN, 1968 Dersim doğumlu, Kürtmilliyetinden işçi bir ailenin kızıydı. Sivas Sağlık Mes-lek Lisesi’nde okudu. Devrimcilere küçüklüğündenberi sempatisi vardı. 1989-90 yıllarında İstanbul'da ça-lıştığı dönemde Türk Hemşireler Derneği (THD) İstan-bul Şubesi çalışmalarına katıldı. İstanbul’da sağlıkemekçilerinin sendikal mücadelesinde yer aldı. KardeşiHaydar Aydın, 23 Nisan'da Pertek'te şehit düştüktensonra, 1993 Ağustos ayında gerillaya katıldı.

Gülseren BEYAZ, 1972 Dersim doğumlu. Kürtmilliyetinden memur bir ailenin kızıydı. Sivas SağlıkMeslek Lisesi'nden 1988 yılında hemşire olarak mezunoldu. Sağlık emekçilerinin mücadelesinde yer alarak,Sağlık-Sen Elazığ şube başkanlığı yaptı. Elazığ ve Ma-latya’da faaliyet yürüttü. 1993’te gerillaya katıldı. Vandepreminde TAYAD'ın dayanışma şehidi olan amcamızHasan Beyaz'ın kızıydı.

Şenay SONAR, 1974 Dersim doğumlu. Yoksul birailenin kızıydı. Devrimcilerle Dersim Cumhuriyet Li-sesi'nde öğrenciyken tanıştı ve liseli gençliğin mücade-lesi içinde yer aldı. Dağlara gitmeye karar verdiğinde;dilinde, gerilla yaşamının zorlukları değil, savaşa koş-manın sevinci vardı. Gerillaya 1993 yılının Ağustosayında katıldı.

Mikail GÜVEN, 1973 doğumlu. Kürt milliyetindenyoksul bir ailenin çocuğudur.

Devrimci hareketle 1991 Temmuz'unda tanıştı. Ce-sur, atak ve kararlı kişiliğiyle kısa sürede mücadeledeöne çıktı. Devrimci hareketle ‘91 Temmuz’unda tanıştı.Mücadele gazetesi muhabirliği yaptı. ‘93 Mart’ında ar-tık bir gerillaydı.

KemalASKERİ

AhmetGÜDER

NihatKAYA

Mehmet AliÖZTÜRK

ErkanAKÇALI

HüsniyeAYDIN

ŞenaySONAR

GülserenBEYAZ

MikailGÜVEN

Cafer DERELİ, 1978 Konya Çumradoğumludur. Ekonomik sebeplerden dola-yı Belçika’da yaşamaktaydı. Başka bir ör-gütlenme içinde iken, Cephe saflarındayerini aldı. Eylemlerle dolu bir sürecin so-nunda safını kesin olarak seçen Cafer, o

andan itibaren tüm eylemlerin en önünde yer almayabaşladı.

Ölüm orucunu desteklemek için Rotterdam’da yapı-lan açlık grevine katılmakta da hiç tereddüt etmedi. 9Aralık 2000’de grev çadırına yönelik faşist çetelerinsaldırısında şehit düştü. Cafer DERELİ

Page 53: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Yeryüzünün En MasraflıHapishanesi

Amerika'da yayınlanan The Miami’nin haberine göre"Guantanamo Körfezi: "Yeryüzündeki en pahalı hapis-hane"

ABD 11 Eylül sonrasında Afganistan ve Irak’tan elegeçirdiği esirleri sorgulamak, işkence yapmak ve hattayargıdan kaçırmak için çeşitli hapishaneler kurdu: Bun-lar içerisinde "hayalet" diye anılan işkence uçakları, iş-kence gemileri, çeşitli ülkelerdeki Amerikan üsleri var-dı. Ancak The Miami Herald Gazetesi’nin 10 Kasım ta-rihli haberine göre Guantanamo dünyanın en pahalı ha-pishanesi.

Haberde hapishanede görev yapan askerlerin aynenAfganistan'daki askerler gibi, ama ölüm korkusu ol-madan, savaşan asker maaşı aldıkları, bazı komutanla-rın Guantanamo’ya ailelerini de getirdikleri ve her biresire günlük 38.45 dolarlık yiyecek verildiği söyleniyor.171 mahkumun bulunduğu hapishanede her bir mahkumABD'ye yıllık 800.000 dolara mal oluyor.

Peki ABD bu parayı neden veriyor. 171 savaş esiriiçin neden bu kadar parayı gözden çıkartıyor?

Ödüyor, çünkü ABD 171 savaş esiri üzerinden tümdünya halklarına gözdağı vermek istiyor. “Bana karşı kimdirenirse Guantanamo’daki gibi yaparım” diyor.

Ancak, gerçek şu ki, Amerika’nın Guantanamo’su if-las etmiştir. Artık Guantanamolar’ı kimse takmıyor.

***

Siz Ancak EmperyalizminÇanağını Yalarsınız

"Bizim Türkiye olarak hiçbir ülkenin toprağında,siyasetinde, idari sisteminde asla gözümüz yok. Ne böl-gemizdeki ne dünyadaki hiçbir ülkeye çıkar kaygısıy-la bakmadık ve bakmıyoruz. Bizim için her yerde ön-celikli olan insandır." (Başbakan Recep Tayyip Erdo-ğan)

Sizin hiçbir ülkenin toprağında elbette gözünüz ola-maz. Amerika’nın bir numaralı uşağısınız. Emperyalistdünya gerçeğinden elbette haberdarsınız. Obama’nın ya-mağı olarak haddinizi bilirsiniz. Dünyada sosyalist ül-keler dışında emperyalistler tarafından paylaşılmamıştek karış toprak parçası yoktur. Gözünüzü dikeceğinizherhangi bir toprak parçası üzerinde Amerika'nın söz hak-kı vardır. Bir toprak parçasına göz dikmen, Amerika'yagöz dikmen demektir. Bir uşağın bunu düşünmesi bilemümkün değildir. Uşaklar efendilerinin verdiği kadarıylayetinir. Onun için ne kadar yalakalık yaparsa, ne kadaruşaklık yaparsa o kadar fazladan kemik alma olasılığıartar. Kemik, sadece kemik ve çanak yalayıcılığı...

Örnek bir ko-mutan, fedakarbir yoldaşımızdı.Neşeli ve çevre-

sine sürekli gülücükler saçardı. Şehit düşerken dahi yüzündeki ifa-de silinmemişti. Devamlı okuyup araştıran, hep öğrenmeye tutku-lu, sade ve mütevazı bir kişiliğe sahipti. Devrimci çalışmayı yaşa-mın en sade gereklerinden biri olarak görürdü. Çok rahat ve ken-dine güvenli bir şekilde çalışırdı. Halkımızın güler yüzlü yiğit ev-ladı Haydar, yaşamı, uğruna ölecek kadar sevenlerdendi. Şimdi Ah-met ve Erkan yoldaşlarınla birlikte koyun koyuna yatıyorsun. Hal-kımızın güler yüzlü yiğit evladı, yaşamı savunmayı senden öğren-dik. Anıların mücadelemize ışık tutuyor...

Nihat yoldaşı tanıyan herkesin, onunla ilgili hatırlayacağı ilk özel-liği, çevresine yaymış olduğu güvendir. Gerek Birliğimiz içerisin-de, gerekse de halkımız içerisinde yaratmış olduğu güven, onun faa-liyetlerimizdeki ayrıcalığını ve yaratıcılığını da beraberinde getiri-yordu. Halkın kendi iradesiyle yaşayabilme ve savaş içerisinde ör-gütlenmelerine kavuşabilmesi için perspektifimiz ve sürecin gere-ği programlarımızdan olan Komite çalışmalarında aktif görevler aldı.Ve bu yöndeki ciddi eğitimleriyle sonuç alıcı çalışmalar yürüttü. İlkolarak Komite çalışmalarımız Haydar yoldaşın sorumluluk alanındayaşama geçti. Onun bu çalışmasını, bölgedeki faaliyetlerimizi top-layarak belli bir ivme kazandırdığı gibi, bu Komiteler birçok soru-numuzu da üzerlerine alarak bu konularda rahat soluklar almamızı sağ-lıyordu. Ki komitemizin uzun vadedeki programları ise ayrı bir özen-le uygulanmaya başlanmıştı.

Güçlü bir insiyatife sahipti. Müfreze ve Birlik içerisindeki bu ini-siyatifini, konumundan ve askeri işlerliğin gereğinden ziyade,onun yaşamımız ve faaliyetlerimiz içerisindeki mütevazılığı, ya-ratıcılığı, emekçiliği, sorunlara yaklaşımındaki sabrı, yapıcılığı veyerinde tavırları sonucu kazanmış olduğu saygınlığı kazandırmış-tı. Komutanlığı sürecinde onca gelişmeler içerisinde yaşanabilen olum-suzluklara rağmen bir savaşçıya hangi nedenden dolayı olursa olsun,bağırma suretiyle bir yaklaşımda bulunmamıştır. Yoldaşımız, yapı-lan eksik, yanlış ve gösterilen zaafların "bilinmeyenden" kaynak-landığına inanarak yaklaşımlarını buna göre oturtmaktaydı. Ki, bu dasürekli olarak ikna etme, kafasını açma ve altını doldurma şeklinde-ki tarzıdır. Bu davranışı ise sonuçta, coşku ve motivasyonu önemlişekilde etkilemekteydi.

Savaşçılarla mükemmel bir ilişkisi vardı. Onları rahatlıkla herkonuda etrafında toplayıp istediği bir konuya motive edebiliyordu.Kitleye hitabındaki gücünün yanı sıra, tek tek savaşçılarla da itinaylailgilenmesi ve bunda gösterdiği süreklilik, arada kopmaz ve güçlübir bağın oluşmasını sağlıyordu.

Elazığ'dan Malatya dağlarına ve oradan da Dersim dağlarına uza-nan devrimci yaşamı sayısız özverilerle doludur. Dersim'deki geril-lacılığın altyapı çalışmalarında da yoğun emeği vardır. "Halkı, Dev-rimci Sol’a ne kadar taşıyabiliyoruz?" sorusuna en fazla kafa yoran-larımızdandı. Bu yönlü programlar üzerinde özellikle Cemal yoldaşlayoğun uğraşları olmuştur. Halkın kendi içindeki ve düzenle olan so-runlarına çözüm ve önlemler bulma konusunda ve bütün bunları mü-cadeleye kanalize etmede verimli bir çalışma temposuna sahipti.

Hareketini çok iyi tanıyan, gelişmelerin neler getirebileceğinedair sahip olduğu öngörüsüyle başarısızlıkların, ihanetin önünde-ki engellerden biriydi Haydar yoldaşımız...

Anıları MirasımızGerilla yoldaşlarının gözünden

Nihat Kaya (Haydar)

53

Page 54: Yürüyüş Sayı: 296 / 27.11.2011

Yürüyüş ÇalışanlarınınMahkeme Tarihi Belli Oldu

11 aydır tutuklu olan Yürüyüş çalı-şanları ile 3 devrimcinin serbest bıra-kılması talebiyle Ankara ve Antalya’daeylem yapıldı. Yürüyüş çalışanlarınınyargılandığı davanın ilk duruşma tari-hi de belli oldu. Duruşma 20 Ocak2012’de Ankara Adliyesi’nde görülecek.

Halk Cephesi, 18 Kasım günüAnkara Sakarya Caddesi’nde basınaçıklaması yaptı. Sloganlarla başlayaneylemde yapılan açıklamada, “Ba-ğımsızlık ve demokrasi mücadelesiyürütmek, demokratik lise istemek,zulme ve sömürüye karşı olmak suçbu ülkede. Yürüyüş dergisi ve çalı-şanları bu suçu işlediler, işlemeye de-vam edecekler.” denildi. Eylem yinesloganlarla sona erdi.

Antalya’da ise, Antalya Özgür-lükler Derneği tarafından 18 Kasımgünü Kışlahan Meydanı’nda imzamasası açıldı. 2 polis masaya gelerek,“Hakkınızda ihbar var” dedi. Polisleyapılan tartışma sırasında masanın et-rafında toplanan onlarca insan masa-yı sahiplenerek imza attılar.

Aynı gün saat 17.00’de, KışlahanMeydanı’nda eylem yapıldı. Halktan 2kişi eyleme katılarak destek verdi.AKP’nin düşünce ve örgütlenme öz-gürlüğünü savunanları ezip sindirdiği-nin, bunların yetmediği yerde de kat-lettiğinin belirtildiği açıklamada, “İşteen bariz örneklerden biri: BağımsızlıkDemokrasi Sosyalizm İçin Yürüyüşdergisinin 6 çalışanı ve 3 devrimci 11aydır sorgusuz, yargısız tecrit hücrele-rinde tutuluyorlar. Devrimci olan bu in-sanların, nihayet 11. ayın ortasında dos-yalarındaki gizlilik kararı kalkarakmahkeme tarihleri belli oldu. Tutuk-lanmalarından 13 ay sonra 20 Ocak

2012’de dernek başkanımız MehmetAli Uğurlu ve Yürüyüş dergisi çalı-şanları mahkemeye çıkacak. YürüyüşDergisi çalışanlarının tek suçu yapılankatliamları ve sorumlularını halka an-latmak, adalet istemektir. Antalya Öz-gürlükler Derneği Başkanı Mehmet AliUğurlu ve diğer iki devrimcinin suçlarıise yaşanan bu katliamların sorumlu-larının cezalandırılmalarını istemek,emperyalizme ve işbirlikçilerine karşımücadele etmektir.” denildi.

20 Ocak’ta Ankara Adliyesi’ninönünde olunacağının duyurulduğueylem slogan ve alkışlarla bitirildi.

Yürüyüş GerçekleriYazıyor, Okurları HalkaUlaştırıyor

Yürüyüş’ün tanıtım çalışmalarıokurları tarafından her hafta düzenliolarak yapılıyor. Bu hafta yine Bursa,Adana, Hatay ve Mersin’in mahalle-lerinde Yürüyüş dağıtımı yapıldı.

BURSA

Bursa’daki Yürüyüş okurları, 20Kasım günü Kestel Mahallesi’ndedergi tanıtımına çıktı. Yürüyüş okur-ları “Füze Kalkanı Değil DemokratikLiseler İstiyoruz kampanyası Türki-ye’nin dört bir yanında devam ediyor.NATO’nun askeri, halkların katiliolmayacağız.” şeklinde mahalle hal-kına seslenerek kampanyanın devamettiğini duyurdular. Kestel’in ardındanElmalık Mahallesi’nde de Yürüyüş ta-nıtımı yapıldı. 2 saat süren dergi sa-tışında 27 dergi halka ulaştırıldı.

ADANA

Adana’nın Meydan ve Yamaçlı ma-hallelerinde 18-19 Kasım günleri Yü-rüyüş dergisinin tanıtımı gerçekleştirildi.Tanıtım sırasında mahallel lere, açlığı-

m ı z ı n ,yoksullu-ğumuzunsorumlu-sunun budüzen ol-duğu, düzenin şu anki sürdürücüsününde AKP iktidarı olduğu anlatıldı. Ayrı-ca Yürüyüş’ün kapağında yer alan dev-rimci katili Mehmet Ağar’ın yaptığı1000 operasyonun hepsinde bu halkınçocuklarının, vatanseverlerin, devrim-cilerin kanını döktüğü anlatıldı.

4 Yürüyüş okuru tarafından yapı-lan dağıtımda, Meydan Mahallesi’nde12, Yamaçlı Mahallesi’nde ise 31dergi halka ulaştırıldı.

21 Kasım’da ise Şakirpaşa Ma-hallesi’nde dağıtım yapıldı. 34 der-ginin halka ulaştırıldığı dağıtımda, ka-til Mehmet Ağar’ın işlediği suçlar an-latılarak teşhir edildi.

MERSİN

Mersin’in Kazanlı Mahallesi’de 20Kasım günü Yürüyüş dergisinin dağı-tımı yapıldı. Mahalle halkı ile sohbeteden Yürüyüş okurlarını, AKP’nin sür-dürdüğü baskı ve sömürü zulmünden şi-kayetlerini dile getiren halk, evlerine da-vet ettiler. 2,5 saat süren dağıtımda 29dergi halka ulaştırıldı.

HATAY

Yürüyüş okurları, 20 Kasım günüAntakya’ya bağlı Sinanlı ve Balıklıdereköylerinde derginin tanıtımını yaptılar.Tanıtım sırasında, Van depremindeölenlerin sorumlusunun AKP olduğuanlatıldı. Ayrıca ülkemizde kurulmakistenen füze kalkanının Ortadoğu halk-larına karşı emperyalizmin yapacağı sal-dırılar için kullanılacağı, buna karşı bir-likte mücadele etmek gerektiği anlatıldı.Yürüyüş okurları, 4 saat içinde 75dergiyi halka ulaştırdılar.

180 sayıya 168 dava...Sadece 12 sayıya dava açılmamış. Bakın tabloya bakın... Yüzlerce yıl hapis cezası... On binlerce lira para cezası...

88 yazıya örgüt propagandası yapma davası... 51 yazıya “suçu ve suçluyu övmekten” dava...

“örgüt açıklamalarını yayınlamaktan” 14 dava...

6 Yürüyüş çalışanı 1 yıldır tutukluNeredeydiniz bu tabloda...

554

Yürüyüş

27 Kasım2011

Sayı: 296