Özel eĞİtİm kurumlarinda gÖrev yapan ÖĞretmenlerİn Çocuk İhmal ve...

105
KKTC YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ÖZEL EĞİTİM ANABİLİM DALI ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARINA YÖNELİK FARKINDALIK DÜZEYLERİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Tuba ÇALIŞKAN LEFKOŞA Haziran, 2018

Upload: others

Post on 02-Jun-2020

17 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

KKTC

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ÖZEL EĞİTİM ANABİLİM DALI

ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN

ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARINA

YÖNELİK FARKINDALIK DÜZEYLERİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Tuba ÇALIŞKAN

LEFKOŞA

Haziran, 2018

Page 2: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

KKTC

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ÖZEL EĞİTİM ANABİLİM DALI

ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN

ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARINA

YÖNELİK FARKINDALIK DÜZEYLERİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Tuba ÇALIŞKAN

Danışman: Doç. Dr. Deniz ÖZCAN

LEFKOŞA

Haziran, 2018

Page 3: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

JÜRİ ÜYELRİNİN İMZA SAYFASI

Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü’ne

Tuba ÇALIŞKAN’ ın “Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin Çocuk

İhmal ve İstismarına Yönelik Farkındalık Düzeyleri” isimli çalışması, Haziran 2018

tarihinde jürimiz tarafından Özel Eğitim Ana Bilim Dalı’nda Yüksek Lisans Tezi Olarak

Kabul Edilmiştir.

Adı- Soyadı İmza

Başkan : Doç. Dr. Murat TEZER ....................

Üye : Doç. Dr. Mukaddes SAKALLI DEMİROK ....................

Üye (Danışman): Doç. Dr. Deniz ÖZCAN ....................

Onay

Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.

..../...../2018

Prof. Dr. Fahriye ALTINAY AKSAL

Enstitü Müdürü

Page 4: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

i

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Bu tezin içeriğinde sunulan verileri, bilgileri, dokümanları, akademik ve etik

kurallar çerçevesinde elde ettiğimi; tüm bilgi, belge, değerlendirme ve sonuçları

bilimsel etik ve ahlak kurallarına uygun olarak sunduğumu; çalışmada bana ait

olmayan tüm veri, düşünce, sonuç ve bilgilere bilimsel etik kuralların gereği olarak

eksiksiz şekilde uygun atıf ve kaynak göstererek belirttiğimi beyan ederim.

Tuba ÇALIŞKAN

..../..../2018

Page 5: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

İİ

ÖNSÖZ

Aile toplumun temel birimi ve önemli bir sosyal kurumudur. Yapılan bilimsel

çalışmalarla anne-babanın çocuğun bütün gelişim alanları ve kişiliği üzerinde nedenli

etkili olduğu ortaya konulmuştur. Ailenin çeşitli görevleri arasında çocuğun bakımı ve

sosyalleştirilmesi de yer almaktadır. Ebeveynler bu görevlerini yerine getirirken bazen

çocuklarının biyolojik, psikolojik ve sosyal gelişmelerini engelleyen davranış

örneklerini gösterebilmektedirler.

Anne-baba-çocuk etkileşiminin; detaylı bir şekilde incelenmesine karşın, aile

içinde özel gereksinimli çocuklara gösterilen şiddet ve ihmal davranışları, uzun yıllar

dikkatlerden kaçmıştır. Bu nedenle, özel gereksinimli çocukların istismarı ve ihmalini

en yakından fark edebilecek olan öğretmenlerinin bu konuda bilgilendirilmesi ve

karşılaşacakları olaylar karşısında neler yapabilecekleri, nasıl bir yol izleyecekleri ile

ilgili gerekli bilgiye sahip olmaları gerekmektedir. Bu çalışma özel gereksinimli

çocukların ihmal ve istismarının tanılanmasında önemli rolü olan öğretmenlerin,

konuya ilişkin farkındalıklarını ve ülkemizin bu konu ile ilgili eğitim açığını

belirlemek amacı ile yapılmıştır.

Bu araştırmamın tamamlanmasında deneyimi ve bilgisiyle bizden yardımlarını

esirgemeyen danışmanımız Sayın Yrd. Doç. Dr. Deniz ÖZCAN hocamıza

teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Yaşamımın her evresinde maddi ve manevi en büyük destekçilerim olan annem

Sevim ÇALIŞKAN ile babam Ahmet ÇALIŞKAN’a sonsuz teşkkür ederim.

Ayrıca tüm Yüksek Lisans eğitimim boyunca benden yardımlarını esirgemeyen

eğitimimi tamamlamamda çok büyük katkıları olan iş arkadaşım Yüksel SERTEL,

müdürlerim Sinan KURT ve Sertaş Kurra ile diğer tüm iş arkadaşlarıma göstermiş

oldukları sabır ve desteklerinden dolayı çok teşekkür ederim.

Saygılarımla,

Tuba ÇALIŞKAN

Page 6: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

İİİ

ÖZET Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve

İstismarına Yönelik Farkındalık Düzeyleri

Tuba ÇALIŞKAN

Yüksek Lisans, Özel Eğitim Ana Bilim Dalı

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Deniz Özcan

Haziran 2018, 92 sayfa

Bu çalışma çocuk ihmal ve istismarının tanılanmasında önemli rolü olan

öğretmenlerin, konuya ilişkin farkındalıklarını ve ülkemizin bu konu ile ilgili eğitim

açığını belirlemek amacı ile yapılmıştır.

Araştırma, KKTC.deki 18 özel eğitim okulu içerisinden, okul yönetimi

tarafından izin verilen 17 okulda çalışan ve anketi doldurmayı kabul eden 85 öğretmen

üzerinde yapılmıĢtır. 5 anketin %65‟lık kısmının boş bırakılması nedeniyle çalışma

80 öğretmenle tamamlanmıştır. Verilerin istatistiksel analizleri SPSS 24 paket

programında, yüzdelik, aritmetik ortalama, standart sapma ki-kare testi, t-testi ve

Mann Whitney U testi kullanılarak yapılmıştır. Araştırmada ölçme aracı olarak

Kürklü(2011) tarafından geliştirilen Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarına

Yçönelik Farkındalık Düzeylerini Değerlendirme Anketi kullanılmıştır.

Bu çalışmaya katılan 80 öğretmen, lisans eğitimleri ve mesleki hayatlarında

çocuk istismar ve ihmali ile ilgili hiçbir eğitim almadığını, %68,8 çocuk koruma

kanunu hakkında hiç bilgilendirilmediğini ve konu hakkında hiçbir eğitim almayan

öğretmenlerin %95 bu konuda bilgilendirilme gereksinimi duyduklarını belirttiler.

Öğretmenlerin %93 çocuk ihmal ve istismarını kanunlara göre bildirmek zorunda

olduklarını, %100 ise ahlaki anlamda bildirimden sorumlu olduklarını belirtmişlerdir.

Öğretmenlerin %41 çocuk istismar ve ihmalini bildirecekleri yer olarak sosyal

hizmetler müdürlüğünü tercih etmişlerdir. Bununla birlikte fiziksel istismardan

şüphelenen 27 öğretmenin %1,9‟u, ihmalden şüphelenen 49 öğretmenin %7,5‟i

şüphesini okul yönetimine bildirmiştir. Çocuk ihmal ve istismarından şüphelenen

öğretmenler bildirim yapmama nedenlerini sırasıyla konuya ait yetersiz kanıt olması

(%30), çocuğu şimdi içinde bulunduğu durumdan daha kötü bir duruma sokma

korkusu (%13,8) olarak ifade etmişlerdir. Çocuk istismar ve ihmalinin belirti ve

Page 7: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

iv

risklerini tanılama ölçeğini değerlendirdiğimizde, hiçbir öğretmen tam puan alamamış

ancak meslek deneyimi fazla olan öğretmenlerin belirti ve riskleri daha iyi tanımlayıp

ve fark edebildikleri görülmüştür.

Sonuç olarak çalışmamızda, ülkemizde çocuk istismarı ile mücadelede okul

temelli önleme ve müdahale programları oluşturularak öğretmenlerin konu ile ilgili

eğitim ve duyarlılıklarının artırılmasının gereği bir kez daha ortaya çıkarılmıştır.

Anahtar Sözcükler: Özel Eğitim, Özel gereksinimli çocuk, istismar, ihmal.

Page 8: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

v

ABSTRACT

Awareness Levels of Teachers in Special Education Institutions for Child Neglect and Abuse

Tuba ÇALIŞKAN

Near East Universty Institute of Education Sciences

Department of Special Education Supervisor: Doç. Dr. Deniz Özcan

June 2018, 92 pages

This research was carried out to detemine the awareness of the teachers who have an

important role in the diagnosis of neglect and exploitation of students and to find out

the luck of educatıon about the subjet ın our country.

The study was carried out with 85 teachers who accepted to fill in the questionnaire

and worked in 17 schools out of 18 elementary schools in KKTC. The study was

completed with 80 teachers, because 5 of them have failed to complete the 65% of the

questionnaire. Data analysis was performed in SPSS 24 package program using

percentage, arithmetic mean, standard deviation, t- test and Mann Whitney U test. The

questionnaire which was developed by Kürklü (2011) as a measurement tool in the

research was used to evaluate teachers' awareness levels of child neglect and abuse.

The 80 of teachers who have attended such researeh, have never been educated about

the subject of child neglect and abuse, the %68,8 percent of them have never been

informed about chıld protection law and %95 percent who have never been educated

about the subject requires to be informed about it. The %93 of teachers said that they

must inform the child neglect and abusement according to the law and %100 because

of ethic reasons. %41 of the teachers had preferred to inform the directorate of social

services about the child neglect and abusement. The %1,9 of 27 teachers who have

been suspectool about phisical abusement and %7,5 of 49 teachers who have suspected

about neglect had reported their conclusions to the school management. The teachers

have declared that the reasons for not reporting child exploitation and negligence are,

with 30%, the lack of evidence related to the topic, and with 13,8%, afraid of pushing

the child into a worse situation than the current situation. When we have evaluated the

Page 9: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

vi

scale of indication and risks of child exploitation and negligence, no teacher gets full

points, but, it has been observed that the teachers with higher professional experience

have identified and recognized the indication and risks of child exploitation and

negligence.

As a conclusion, once again we have find out that we must produce intervention and

prevention programmes to increase the knowledge of our teachers about the subject.

Key Words: Special Education, Special Needed Child, Abuse, Neglect.

Page 10: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

vii

İÇİNDEKİLER

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI.............................................................. i

ÖNSÖZ ........................................................................................................................ ii

ÖZET .......................................................................................................................... iii

ABSTRACT ................................................................................................................ v

İÇİNDEKİLER ........................................................................................................ vii

TABLOLAR LİSTESİ………………….………………………………………….ix

BÖLÜM I

1. GİRİŞ ................................................................................................ 1

1.1. Problem Durumu ................................................................................ 1

1.2. Araştırmanın Amacı ........................................................................... 9

1.3. Araştırmanın Önemi ......................................................................... 10

1.4. Varsayımlar ...................................................................................... 11

1.5. Sınırlılıklar ........................................................................................ 11

1.6. Tanımlar ........................................................................................... 11

1.7. Kısaltmalar ....................................................................................... 12

BÖLÜM II

2) KURAMSAL TEMELLER VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR .... 13

2.1.1. İstismar ............................................................................................. 13

2.1.2. İhmal ................................................................................................. 21

2.1.3. Çocuk İstismarı ve İhmalinin Nedenleri .......................................... 24

2.1.4. Çocuk İstismarı ve İhmalinin Çocuk Üzerindeki Etkileri ................ 30

2.1.5. Çocukluktaki İstismara Bağlı Olarak Gelişen Ruhsal Bozukluklar . 31

2.1.6. Çocuk İstismarı ve İhmalini Açıklamaya Yönelik Kuramlar .......... 32

2.1.7. Engelli Bireylerin Antik Çağlarda İstismarı ..................................... 35

2.1.8. Engelli Bireylerin Bugünkü Toplumlarda İstismarı ......................... 36

2.1.9. Çocuk İstismarının Belirlenmesinde Okulun ve Öğretmenlerin Rolü .................................................................................................. 37

2.1.10. Çocuk İstismar ve İhmalinde Bildirim Zorunluluğu ve Karşılaşılan Güçlükler .......................................................................................... 42

2.1.11. T.C. Hukuk Sisteminde Çocuk İstismarı ve İhmalinin Yeri……….45

Page 11: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

viii

2.1.12. KKTC Hukuk Sisteminde Çocuk İstismarı ve İhmalinin Yeri ......... 45

2.2. İlgili Araştırmalar .......................................................................... 45

2.2.1. Türkiye’de Yapılan Araştırmalar ..................................................... 45

2.2.2. Yurt Dışında Yapılan Araştırmalar .................................................. 50

2.2.3. KKTC’de Yapılan Araştırmalar ....................................................... 53

BÖLÜM III

3. YÖNTEM ........................................................................................ 54

3.1. Araştırmanın Modeli ........................................................................ 54

3.2. Araştırmanın Evreni ......................................................................... 54

3.3. Veri Toplama Araçları ve Uygulama ............................................... 55

3.4. Verilerin Çözümlenmesi ve Yorumlanması ..................................... 55

BÖLÜM IV

4. BULGULAR ve YORUMLAR ..................................................... 57

1.1. Öğretmenlerin Sosyo-Demografik Özellikleri ................................. 57

1.2. Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarıyla İlgili Eğitim Durumları ......................................................................................... 58

1.3. Öğretmenlerin Çocuk İstismar ve İhmalinden Şüphelenme Sıklıkları ........................................................................................... 60

1.4. Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarını Bildirim Durumları: ..... 60

4.5. Öğretmen özellikleri ile öğretmenlerin bildirim yapma durumlarının karşılaştırılması ................................................................................ 65

4.6. Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarının Belirti ve Risklerini Değerlendirme Durumları ................................................................ 66

BÖLÜM V

5. SONUÇ ve ÖNERİLER ................................................................. 72

5.1. Sonuç ve Tartışma ............................................................................ 72

5.2. Öneriler ............................................................................................ 77

KAYNAKÇA ............................................................................................................ 79

EKLER ...................................................................................................................... 87

Page 12: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

ix

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Araştırmaya katılan öğretmenlerin sosyo-demografik özellikleri………….57

Tablo 2. Öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarıyla ilgili eğitim durumları .......... ..58

Tablo 3. Son 12 ayda, çocuk istismarı ve ihmali / çocuk koruması ile ilgili hizmet içi eğitimlere katılma sürelerine yönelik ortalama ve standard sapmaları .................. …58

Tablo 4. Öğretmenlerin okulda çocuk ihmal ve istismarıyla ilgili tartışma yapıp yapmadıkları konusundaki görüşleri ............................................. ……………...…..59

Tablo 5. Öğretmenlerin çocuk koruma kanunu hakkında bilgilendirilme durumu hakkındaki görüşleri…………………………………………………………..… ….59

Tablo 6. Öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarından şüphelenme sıklığı…………60

Tablo 7. Öğretmenlerin kanunlara göre ve ahlaki olarak çocuk ihmal ve istismarını bildirme zorunluluğunun olma durumu hakkındaki görüşleri ................................... 60

Tablo 8. Öğretmenlerin ahlaki olarak çocuk ihmal ve istismarını bildirme sorumluluğunun olma durumu hakkındaki görüşleri ................................................. 61

Tablo 9. Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarını Tespit Ettiğinde Bildirim Yapacağı Yerler Hakkındaki Görüşleri ...................................................................... 61

Tablo 10. Öğretmenlerin fiziksel, duygusal, cinsel istismar ve ihmal durumuyla karşılaşma durumları ve karşılaşmaları durumundaki tutumları ................................ 62

Tablo 11. Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarını Bildirmesi Durumunda Yöneticisi Tarafından Desteklenmesi Konusundaki Görüşleri……………………...63

Tablo 12. Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarı Konusundaki Bilgilendirilme İhtiyaçlarının Değerlendirilmesi ................................................................................ 63

Tablo 13. Öğretmenlerin İhmal ve İstismarından şüphelenmeleri Durumunda Bildirim Yapmama Nedenleri................................................................................................... 64

Tablo 14. Öğretmenlerin okulda yaptıkları görevlere göre çocuk ihmal ve istismar konusunda bildirim yapma zorunluluğu konusundaki düşünceleri ............................ 65

Tablo 15. Öğretmenlerin okuldaki görevlerine göre ahlaki anlamda çocuk ihmal ve istismarını bildirme sorumluluğu konusundaki görüşleri .......................................... 66

Tablo 16. Öğretmenlerin çalışma süreleri ile kanunlara göre çocuk ihmal ve istismarını bildirme zorunluluğu durumu arasındaki ilişki ......................................................... 66

Tablo 17. Öğretmenlerin cinsiyetlerine göre çocuk ihmal ve istismarının belirti ve risklerini tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlarının karşılaştırılması.............. 67

Page 13: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

x

Tablo 18. Öğretmenlerin çocuk istismarı ve ihmali hakkında / çocuk korumaya yönelik / resmi bir eğitim alma durumları............................................................................... 67

Tablo 19. Öğretmenlerin Anne Baba Olma Durumlarına Göre Çocuk İhmal ve İstismarının Belirti ve Risklerini Tanılama Ölçeğine Verdikleri Toplam Puanlarının Karşılaştırılması ......................................................................................................... 68

Tablo 20. Öğretmenlerin medeni durumlarına göre çocuk ihmal ve istismarının belirti ve risklerini tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlarının karşılaştırılması…….. 68

Tablo 21. Öğretmenlerin Yaşlarına göre çocuk ihmal ve istismarının belirti ve risklerini tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlarının karşılaştırılması.............. 69

Tablo 22. Öğretmenlerin mesleklerinde çalışma yıllarına göre çocuk ihmal ve istismarının belirti ve risklerini tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlarının karşılaştırılması .......................................................................................................... 69

Tablo 23. Çocuk İhmal ve İstismarının Belirti ve Risklerini Tanılama Ölçeğine Öğretmenlerin İfadelere Verdikleri Cevapların Dağılımı……………………………70

Page 14: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

BÖLÜM I

1. GİRİŞ

Bu bölümde araştırmanın; problem durumu, amacı, önemi, varsayımları ve

sınırlılıklarının yanında araştırma genelinde adı geçen bazı kavramların tanımlarına

yer verilmiştir.

1.1. Problem Durumu:

Tarihsel süreç içerisinde eğitimin tanımı farklı şekillerde yapılmıştır. Bu tanım

bireylerin özelliklerine, ülkelere ve felsefelere göre değişiklikler göstermektedir.

Ancak eğitim ile ilgili yapılan ve çoğunlukla kabul gören tanım ise şöyledir (Özmen

ve Ekiz, 2013).Eğitim; bireyin davranışlarında kasıtlı olarak ve kendi yaşantıları

yoluyla istendik davranış değişikliği meydana getirme sürecidir (Ertürk, 1973).

Her birey bir diğerinden farklıdır ve her bireyin kendine özgü bedensel, bilişsel,

sosyal ve duygusal bir yapısı vardır. Bazı bireyler bilişsel, duyusal veya motor

davranışlarda, yetersizlik göstermektedir. Bu gelişim alanlarındaki bir ya da birden

fazla yetersizlik bireyi olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Gelişim alanlarındaki

yetersizliklerden dolayı olumsuz yönde etkilenen bireylerde ise genel eğitim

hizmetleri yetersiz kalmakta ve özel eğitim hizmetlerine ihtiyaç duyulmaktadır.Özel

Eğitim ise; Özel eğitime muhtaç çocukların eğitimi için özel olarak yetiştirilmiş

personel, bu çocuklar için geliştirilmiş eğitim programları ve bu çocukların özür ve

özelliklerine uygun eğitim ortamında sürdürülen çalışmalara özel eğitim

denilmektedir. Bireylerin akademik, iletişim, devinimsel ve uyum alanlarında önemli

eksiklerin olması, kusur oluşturan durumların önlenmesi, azaltılması ya da ortadan

kaldırılması ile ilgili eğitsel yönlerin düzenlenmesine özel eğitim denir (Özsoy ve

Diğerleri, 2000).

Özel eğitimin ve özel eğitime ihtiyacı olan çocukların daha iyi anlaşılması için

bazı temel kavramların açıklanması gerekmektedir. Bu kavramalardan zedelenmeyi

Özsoy ve Diğerleri( 2000), “Bireyin psikolojik, fizyolojik, anatomik özelliklerinde

geçici ya da kalıcı türden bir kayıp, bir yapı ya da işleyiş bozukluğu olması

durumudur.” Şeklinde tanımlamışlardır. Özgür (2004) ise yetersizliği “Zedelenme ya

da bazı sapmalar sonucu bir insan için normal kabul edilen bir etkinliğin ya da yapımın

Page 15: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

2

önlenmesi, sınırlanması durumudur. Yetersizliğin bireyler üzerindeki etkisi değişiklik

gösterebilir. Yetersizliğin türü, derecesi, geçici ya da kalıcı oluşu gibi durumlarının

bireyler üzerindeki etkisi değişiklik gösterir.” Şeklinde tanımlamıştır.

Engel kavramını ise; Aral ve Gürsoy (2007) “Bireyin yetersizliği nedeniyle,

yaşadığı sürece, yaş, cins, sosyal ve kültürel farklılıklara bağlı olarak oynaması

gereken rolleri gereği gibi oynayamama durumu” şeklinde ifade etmişlerdir. Özel

eğitime ihtiyacı olan bireylerin eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için özel olarak

yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemleri ile onların özür

ve özelliklerine uygun ortamlarda sürdürülen eğitime "özel eğitim" denir. Ayrıca,

çoğunluktan farklı ve özel eğitime ihtiyacı olan çocuklara sunulan, üstün yetenekli

olanları yetenekleri doğrultusunda en üst düzeye çıkmasını sağlayan yetersizliği

engele dönüştürmeyi önleyen, engelli bireyi kendine yeterli hale getirerek topluma

kaynaşmasını ve bağımsız, üretici bireyler olmasını destekleyecek becerilerle

donatılan eğitimdir (MEB, 2000).

Özel eğitim, özel eğitime ihtiyaç duyan bireylerin nelere ihtiyaç duyduklarını

belirleyerek, bu ihtiyaçları doğrultusunda verilen eğitimle, toplumla uyumlu,

sorumluluklarını yerine getirebilen ve bağımsız yaşayabilen bireyleri yetiştirmeyi

amaçlar (Sarı, 2003). Ataman (2005) ise özel eğitimi; çoğunluktan farklı ve özel

gereksinimli çocuklara sunulan, üstün özellikleri olanları yetenekleri doğrultusunda

kapasitelerinin en üst düzeye çıkmasını sağlayan, yetersizliği engele dönüştürmeyi

önleyen, engelli bireyi kendine yeterli hale getirerek topluma kaynaşmasını ve

bağımsız, üretici bireyler olmasını destekleyecek becerilerle donatan eğitim olarak

tanımlamaktadır.

Özel Eğitimin amacı ise; Özel eğitim, Türk milli eğitiminin genel amaç ve temel

ilkeleri doğrultusunda özel eğitim gerektiren bireylerin; toplum içindeki rollerini

gerçekleştiren, başkaları ile iyi ilişkiler kuran, iş birliği içinde çalışabilen, çevresine

uyum sağlayabilen, üretici ve mutlu bir yurttaş olarak yetişmelerini, kendi kendilerine

yeterli bir duruma gelmeleri için temel yaşam becerilerini geliştirmelerini, uygun

eğitim programları ile özel yöntem, personel ve araç gereç kullanarak ilgileri,

ihtiyaçları, yetenekleri ve yeterlilikleri doğrultusunda üst öğrenime, iş ve meslek

alanlarına ve hayata hazırlanmalarını amaçlar (MEB, 2011).

Page 16: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

3

Özel Eğitimin İlkeleri ise; Türk milli eğitimini düzenleyen genel esaslar

doğrultusunda özel eğitimle ilgili temel ilkeler 573 Sayılı Özel Eğitim Hakkında

Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’de şu şekilde yer almaktadır: Özel eğitimi

gerektiren tüm bireyler ilgi, istek, yeterlilik ve yetenekleri doğrultusunda ve ölçüsünde

özel eğitim hizmetlerinden yararlandırılır. Özel eğitime erken başlamak esastır

(bireyin özrünün erken farkına varılması, tanının erken konması ve eğitime erken

başlanması, bireyin gelişimini olumlu yönde etkileyen önemli hususlardan biri

olmaktadır). Özel eğitim hizmetleri özel eğitim gerektiren bireyleri sosyal ve fiziksel

çevrelerinden mümkün olduğu kadar ayırmadan planlanır ve yürütülür. Özel eğitim

gerektiren bireylerin eğitsel performansları dikkate alınarak amaç, muhteva ve öğretim

süreçlerinde uyarlamalar yapılarak diğer bireylerle birlikte eğitilmelerine öncelik

verilir. Özel eğitim gerektiren bireylerin her tür ve kademedeki eğitimlerinin kesintisiz

sürdürülebilmesi için her türlü rehabilitasyonlarını sağlayarak kurum ve kuruluşlarla

iş birliği yapılır. Özel eğitim gerektiren bireyler için bireysel eğitim planı geliştirilmesi

ve eğitim programlarının bireyselleştirilerek uygulanması esastır. Bu ilke, özel

eğitimin bireyin ihtiyaçlarından hareketle planlanarak yürütülmesini öngörmekte, bu

amaçla her birey için ayrı ayrı bireyselleştirilmiş eğitim planı yapılmasını ve çerçeve

programlarının uygulanmasını esas kabul etmektedir. Ailelerin özel eğitim sürecinin

her boyutuna aktif katılımlarının sağlanması esastır. Bu ilke, özel eğitim gerektiren

bireylerin eğitimlerinde ailelerin rolünü vurgulamakta ve onların aktif katılımının

sağlanmasını gerekli görmektedir. Bu çerçevede aileler tanılama dâhil, eğitimin her

aşamasına katılacak ve söz sahibi olacaktır. Özel eğitim politikalarının

geliştirilmesinde özel eğitim gerektiren bireylerin örgütlerinin görüşlerine önem

verilir. Çağdaş ülkelerde gönüllü kuruluşların eğitimdeki rollerinin giderek artma

eğilimi göstermesinin bir yansıması olarak özel eğitim politikalarının geliştirilmesinde

ilgili gönüllü kuruluşların katılımı sağlanmaktadır. Özel eğitim hizmetleri, özel eğitim

gerektiren bireyleri toplumla etkileşim ve karşılıklı uyum sağlama sürecini kapsayacak

şekle planlanır. Bu ilke, özel eğitim gerektiren bireylerin okul ve okul dışı

eğitimlerinin bir bütünlük içerisinde planlanmasını öngörmekte, ayrıca söz konusu

bireylerin topluma uyumları ile toplumun onlarla birlikte yaşama becerilerini

geliştirme (karşılıklı uyum) yaklaşımı benimsenmektedir (MEB, 2011).

Özel Eğitim Gerektiren Birey; Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Hizmetleri

Yönetmenliğine (2012) göre; çeşitli nedenlerle bireysel özellikleri ve eğitim

Page 17: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

4

yeterlilikleri yönünden akranlarından beklenilen düzeyde anlamlı farklılık gösteren

bireydir.

Doğru ve Durmuşoğlu (2003)’na göre özel eğitime ihtiyaç duyan bireyler;

beden, zihin, sosyal ve duygusal gelişimlerindeki engel ve üstün özellikler yönünden,

normal eğitim hizmetlerinden yeterince yararlanamayan, akranlarına göre ek olarak

bazı farklı çalışmalara ihtiyaç duyan bireylerdir. Her bireyin yetersizliği kendine

özgüdür, tanılanması ihtiyaçlarının belirlenmesi, eğitimlerinde daha uygun düzenleme

ve planlamaya yol gösterici olması için ortak özellikleri ve eğitim ihtiyaçlarına göre

sınıflandırılma yapılmaktadır şeklinde tanımlanmıştır. Yetersizliği olan bireylerin

sınıflandırılmasına bakıldığında ise;

Zihinsel Öğrenme Yetersizliği Olan Bireyler:

Özel eğitimi hizmetleri yönetmenliği (MEB, 2000)’ne göre zihinsel engellilik,

bireylerin zihinsel gelişim yetersizliğinden dolayı eğitim performanslarının ve sosyal

uyumlarının olumsuz yönde hafif, orta ve ağır düzeyde etkilenmesi olarak

tanımlanmaktadır. Diğer bir tanımlama ise, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) ICD-10

kataloğuyla ortaya koyduğu tanımdır. Bu tanım bireylerin zeka değeri (IQ) üzerinden

zihin engelini tanımlamaktadır. Zeka değeri 70 IQ’nun altında olan bireyler ICD-10’a

göre zihin engellidir.

İşitme Yetersizliği Olan Bireyler:

İnsanların düşünebilme, düşündüğünü karşısındakine anlatabilme yeteneği,

toplumsal yaşamın temelini oluşturur. İnsan davranışı ile ses arasındaki ilişki ele

alındığında, insanın devamlı etkinliğiyle doğanın etkinliğini birleştirme ve

bağdaştırmada en önemli olan mekanizma işitmedir (Mert, 2005). Özsoy (1982) ise;

“Bireyin işitme duyarlılığının onun gelişim, sosyal uyum ve özellikle sözlü

iletişimdeki görevlerini yeterince yerine getiremeyişinden ortaya çıkan duruma işitme

engeli denir.” Şeklinde tanımlamıştır.

Görme Yetersizliği Olan Bireyler:

Eğitsel tanıma göre ileri derecede görme kaybı olan, eğitim gereksiniminde

kabartma-dokunsal alfabeye (Braille Alfabesi) ya da işitsel materyallerin kullanımına

ihtiyaç duyan bireylere eğitsel açıdan kör denilmektedir (Özyürek, 1998).

Page 18: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

5

Ortopedik Yetersizliği Olan Bireyler:

Fiziksel ya da bedensel engelliler olarak da adlandırılan ortopedik engelliler,

kemik ve mafsalların şekil ve yapısında engel bulunan veya kas gücü gelişimini ve

koordinasyonunu ya da kontrolünde dengesizlikler görülen kimselerdir (Özgür, 2005).

Dil ve Konuşma Güçlüğü Olan Bireyler:

Dil, aynı toplum ve kültürün mensubu olan kişilerin, ortak kurallar ve uzlaşımla

ürettikleri, iletişim amacıyla kullandıkları ortak bir koddur. Çocuklar, keyfi semboller

ve soyut anlamların bir araya gelmesiyle oluşan dili edinmekte ve olması gerektiği gibi

kullanmakta zaman zaman güçlük yaşayabilirler. Çocukların dille ilgili yaşadıkları

güçlük, dil bozukluğu olarak tanımlanmaktadır (Maviş, 2004).

Özel Öğrenme Güçlüğü Olan Bireyler:

Dili yazılı veya sözlü anlamak ve kullanabilmek için gerekli olan bilgi alma

süreçlerinin birinde veya bir kaçında ortaya çıkan ve dinleme, konuşma, okuma,

yazma, heceleme, dikkat yoğunlaştırma ya da matematiksel işlemleri yapmada

yetersizlik nedeniyle bireyin eğitim performansının ve sosyal uyumunun olumsuz

yönde etkilenmesi durumudur (MEB, 2000).

Duygusal, Davranışsal ve Sosyal Uyum Güçlüğü Olan Bireyler:

Uyum güçlüğü gösteren bireyler, “duygu ve davranış problemi olan bireyler”

olarak da ifade edilebilir. Toplumda bireylerin kendileri ile barışık olmaları, başkaları

ile sağlıklı ilişkiler geliştirmeleri hem bireyin kendisi hem de toplumsal uyum

açısından önemlidir. Bazı bireyler arkadaş edinme ve edinilen arkadaşlıkları sağlıklı

bir biçimde sürdürmede zorlanmazken bazı bireyler sosyal mesajları alma, arkadaş

edinme ve duygu ve düşüncelerini sergilemede güçlükler yaşamaktadır. Dolayısıyla

uyum güçlüğü çekmektedir. Duygusal ve davranış bozukluğu olan birey, yaşına uygun

sosyal ve kültürel normlardan farklı duygusal tepki ve davranışlar göstermesi

nedeniyle özel eğitim ve destek eğitim hizmetine ihtiyacı olan bireydir. Duygusal ve

davranışsal bozuklukluğu MEB (2011)’de uygun yaş, kültürel ya da etnik normlardan

farklı olan ve eğitsel performansı olumsuz etkileyen duygusal ve davranışsal tepkilerle

karakterize bir yetersizlik olarak tanımlamıştır.

Page 19: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

6

OSB:

Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), 3 yaş öncesinde çocuklarda ortaya çıkan,

sözel ve sözel olmayan iletişim, sembolik etkinlik, oyun ve sosyal ilişki alanlarında

bozukluk ve tekrarlayan davranışlar ile karakterize edilmektedir (Korkmaz,

Yalçınkaya ve Demirbilek, 1996).

Üstün Zeka ve Üstün Yeteneği Olan Bireyler:

Üstün yetenekliler, zekâ bölümü sürekli olarak 120 ve daha yukarı olup da güzel

sanatlar, matematik ve teknik gibi alanlarda yaşıtlarından belirgin ölçüde üstün

olanlara verilen addır (Özkan, 2013).

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Gösteren Bireyler:

Dikkat, konsantrasyon, hareketlilik ve dürtü kontrolü alanlarındaki sorunlarla

karakterize olan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çocukluk çağının

en sık görülen psikiyatrik bozukluklarındandır. DEHB ilk olarak, 1902 yılında George

Still’in İngiltere’deki bir konuşması sırasında, aşırı hareketli, konsantre olamayan,

öğrenme güçlükleri ve davranım sorunları gösteren çocuklarda “ahlaki kontrolün ileri

düzeyde yetersizliği” olarak tanımlanmıştır. 1930’lar-da benzer özellikler gösteren

çocuklar “organik dürtüsellik” olarak tanımlanmıştır. 1947 yılında Strauss ve

arkadaşları aşırı hareketlilik, şaşkınlık, dürtüsellik, perseverasyon ve bilişsel

yetersizliği olan çocuklarda sonradan gösterilemeyen beyin hasarı olduğunu

belirtmişler ve bu durumu “Minimal Beyin Zedelenmesi Sendromu” olarak

adlandırmışlardır. 1960’larda belirlenmiş nörolojik bozukluğu bulunmayan bu grup

çocuk için “minimal beyin disfonksiyonu” tanımı kullanılmıştır (Kayaalp, 2008).

Engel gruplarının detaylı açıklamasından da görüldüğü üzere ailede yetersizliği

olan bir çocuğun doğumu, aile üyelerinin yaşamlarını, duygularını, düşüncelerini ve

davranışlarını çoğu zaman olumsuz yönde etkileyen bir durumdur. Özel gereksinimli

bir çocuğun varlığı özellikle ailede ciddi sorunlara yol açmakta ve özellikle çocuğun

doğduğu ilk yıllarda çocuğu kabullenememe ve anne-babanın birbirlerini suçlaması ve

daha ileri aşamalarda anne-baba ayrılıklarına yol açabilmektedir. Herhangi bir alanda

yetersizliği olan çocuğa sahip ailelerde bu sebeplerden ötürü çocuğu ihmal ve istismar

etme olasılığı daha yüksektir.

Page 20: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

7

Çocuk istismarı, çocuğun yakın çevresi, anne-baba ya da diğer aile fertleri,

bakıcı veya herhangi bir erişkin tarafından çocuğa yöneltilen, uzmanlar ve toplum

tarafından uygunsuz ve zarar verici davranış olarak nitelenebilecek tüm davranışları

içerir. Genel olarak çocuklar farklı şekillerde istismara uğrarlar. Fiziksel istismar,

duyusal-sosyal istismar ve cinsel istismardır. İstismarlar genelde tüm çocuklara

yöneliktir. Ancak çocuk yetersizliği olan bir çocuk ise daha fazla sıklıkla istismara

uğramaktadır. Bu nedenle yetersizliği olan bir çocuğa sahip ailelerin çocuklarını bu

konuda koruyabilmeleri için çocuğa yönelik cinsel istismar konusunda uyanık

olmaları, istismara işret eden belirtileri bilmeleri, böyle bir olayın çocukta bırakacağı

yıkıcı etkilerin farkında olmaları gerekmektedir (Yıldırım Doğru, 2006). Ailenin bu

konuda erken farkındalık kazanmaları da şüphesiz ki Özel Eğitim alanında görev

yapan öğretmenlerimizin olayın erken farkına varıp aileyi uyarmasından geçmektedir.

Engelli çocuklar çok daha fazla cinsel, fiziksel ve duyusal istismara maruz kalmakta

ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma ya da gebe kalma riskleri de artmaktadır

(Bilge ve Baykal, 2010).

Çocuk istismarı; fiziksel, cinsel ya da duygusal istismar olarak: çocuk ihmali ise;

fiziksel ya da duygusal ihmal olarak görülebilmektedir. İstismar ve ihmalin bu farklı

şekilleri yalnız aileleri değil, toplumu, sosyal kuruluşları, yasal sistemleri, eğitim

sistemini ve iş alanlarını da etkileyen bir halk sağlığı sorunudur (Taner ve Gökler,

2004). Özcebe (2009) çocuk ihmalinin de istismar olarak kabul edilmesi ise;

“Çocuğun beslenme, sağlık, barınma, giyim, eğitim, korunma ve gözetim gibi temel

gereksinimlerinin onun bakımını üstlenen ana-babası ya da diğer yakınları tarafından

karşılanamamasıdır şeklinde tanımlamıştır.

Yetersizliği olan çocuklara karşı çok eski çağlardan beri olumsuz tutum ve

davranışların olduğu bilinmektedir. Engelli çocuklar burada sadece istismar edilmekle

kalmamış, hayatlarına da son verilmiştir. Eski çağlarda bu çocukların öldürülmesi için

üç temel neden söz konusudur. Bunlar; Faydacılık, toplumsal değer sistemleri,

doğaüstü güçlere inanç. Faydacılık ilkesine göre engelliler ilkel toplumlarda

sorumluluk anlamına geliyordu. Sürekli birilerine bağımlı olduklarından bu kişilerinde

topluma katkısını engelliyorlardı. Toplumsal değer sistemleri açısından ise Aristo’nun,

M.Ö 355 yıllarında mükemmel olmayan hiçbir şeyin gelişmesine izin verilmemesi

gerektiğini ilan etmesi ile Yunan ve Roma kültürleri güzellik, güç ve zekayı

Page 21: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

8

desteklemişler, engellilerin de ölümüne yol açmışlardır. Romalılar uygulamaları

sonucu engelli olan çocukları öldürülmüş, terk etmiş, köle olarak satmış ve

dilendirmişlerdir. Doğaüstü güçlere olan inanç, engelli çocukların istismarı için bir

başka nedendir. Engelli çocuğun, ebeveynleri cezalandırmak için gönderildiği ya da

tanrıdan bir işaret olarak geldiğine inanılırdı. Bazı toplumlarda ise çocuğun içindeki

kötü ruhları kovmak için çocuk düzenli olarak dövülürdü. Engelli ya da kronik hasta

olanları tek başlarına orman, çöl ya da dağlarda ölüme terk etmek ilkel toplumlarda

kullanılan bir yoldu. Doğumu ile birlikte onu silahla öldürmek, vadiden aşağıya ya da

nehre atmak, canlı canlı gömmek ya da vahşi hayvanlara yem olarak atmak ilkel

toplumlarda görülen uygulamalardandı. Antik çağlarda uygulanan bu yöntemler,

günümüz toplumlarında da tamamen yok olmamış, az da olsa halen devam etmektedir.

Pek çok engelli aşağılanmaya, insanlık dışı davranışlara, kötü statülere, reddetmeye ya

da ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Engelli öğrencilerin yüzde altmışının bu

durumlarını doğumdan sonra hastalık, kaza veya kötü muamele ya da istismar gibi

nedenlerle edindikleri bildirilmektedir. Engelli öğrenciler, her tür istismara açıktır.

Bunlar fiziksel, duygusal, cinsel istismar biçiminde olabilir. Engelli öğrencileri

istismara uygun hale getiren bazı koşulların varlığı söz konusudur. Bunları; temel ve

sosyal gereksinimleri için başkalarına ihtiyaç duymaları, kendi yaşamları üzerinde

denetim ve seçme olanağından mahrum bulunmaları, boyun eğmeyi ve itaat etmeyi bir

davranış olarak bilmeleri, cinsiyet hakkında bilgilerinin olmaması ya da cinsel

yaklaşımları doğru olarak anlayamamaları, ilgi ve sevgiye açık olmalarını arttıran

yalıtılmış ve reddedilmiş olma duygularına sahip olmaları, farklı tipteki dokunmalar

arasında ayrım yapamamaları ve yaşantıları ile ilgili iletişimde bulunamamaları.

şeklinde sıralayabiliriz. Bunların dışında çocuksu halleri, eylemlerinin sonuçlarını

tahmin edememeleri, içtepilerini kontrol etmede yetersizlikleri, istismara müsait

olmalarına yol açan nedenler arasında sayılmaktadır (Hoşoğlu, 2009).

Araştırmalar prematüre, güç doğan, hasta ve engelli olan çocukların istismar

edilme oranlarının daha yüksek olduğunu göstermektedir. Bu çocukların aşırı duyarlı

olmaları ayrıca titiz bir bakım gerektirmeleri akranlarına göre daha zor çocuk

olmalarına neden olur. Aynı zamanda, davranışlarını ailenin beklentilerine uygun bir

şekilde kontrol edememeleri nedeniyle de bu çocuklar kolayca istismar edilebilirler.

Çocukta zihinsel ya da kronik rahatsızlık varsa ya da doğuştan gelen bir engeli

Page 22: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

9

bulunuyorsa anne-babanın çocuğu kabul etmeleri çoğu zaman güçleşmektedir. Bu ise

daha sonra anne-babanın çocuğu ihmal etmesine neden olmaktadır (Hoşoğlu, 2009).

Ülkemizde çocuk istismarı ve ihmaline ilişkin bilgilerin paylaşımı maalesef

sınırlı kalmakta ve mevcut ortak bir veri sisteminin olmaması nedeniyle birçok vak’a

kayıtlara geçmemektedir (Tugay, 2008). Bu doğrultuda çocuklarla yakın etkileşim

halinde olan öğretmenlerin konuya ilişkin farkındalıklarının arttırılması oldukça önem

taşımaktadır. Özellikle yetersizliği olan ve kendini koruyamayacak seviyede engeli

olan çocuklarımızın ihmal ve istismar edilmesini önlemek amacı ile Özel Eğitim

alanında görev yapan öğretmenlerimizin çocuk ihmal ve istismarına ilişkin bilgi

düzeyleri arttırılmalıdır. Bu çalışma yetersizliği olan çocuklarımızın ihmal ve

istismarının erken tanılanmasında önemli rolü olan Özel Eğitim alanında görev yapan

öğretmenlerin konuya ilişkin farkındalıklarını ve eğitim yeterliliğini/yetersizliğini

belirlemek amacı ile yapılmıştır.

1.2. Araştırmanın Amacı:

Bu araştırmanın amacı; “Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan

Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarına Yönelik Farkındalık Düzeyleri”’ni ortaya

koymaktır. Bu amaçla şu alt amaçlara yanıt aranacaktır;

1- Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocukların istismar ve

ihmaline yönelik farkındalık düzeyleri öğretmenlerin cinsiyetine göre farklılık

göstermekte midir?

2- Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocukların istismar ve

ihmaline yönelik farkındalık düzeyleri öğretmenlerin yaşına göre farklılık göstermekte

midir?

3- Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocukların istismar ve

ihmaline yönelik farkındalık düzeyleri öğretmenlerin medeni haline göre farklılık

göstermekte midir?

4- Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocukların istismar ve

ihmaline yönelik farkındalık düzeyleri öğretmenlerin çocuk sahibi olup/olmadıklarına

göre farklılık göstermekte midir?

Page 23: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

10

5- Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocukların istismar ve

ihmaline yönelik farkındalık düzeyleri öğretmenlerin yıl açısından tecrübelerine göre

farklılık göstermekte midir?

6- Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocukların istismar ve

ihmaline yönelik farkındalık düzeyleri öğretmenlerin daha önce ihmal ve istismar

hakkında eğitim alıp/almadıklarına göre farklılık göstermekte midir?

7- Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocukların ihmal ve

istismarına yönelik farkındalık düzeylerinin öğretmenlerin okullardaki görevlerine

göre farklılık göstermekte midir?

1.3. Araştırmanın Önemi:

Kişiliğin oluşumunda etkili olan anne-baba tutumları, çocuk yetiştirme tarzları

ve uygulanan disiplin yöntemleri farklı kültürlerde veya aynı kültürün alt gruplarında

farklılık gösterebilmektedir. Hatta zaman zaman bir takım psikolojik akımların

etkisiyle belli bir disiplin yöntemi yaygın bir şekilde anne-babalarca

uygulanabilmektedir. Anne-babada çocuğa karşı oluşabilecek aşırı kaygısızlık veya

aşırı kaygı, çocuğun yaşamını fazlasıyla etkileyebileceği gibi çocuğu çoğu kez tedirgin

eden bir duygu olarak ortaya çıkmaktadır. Anne-babanın çocuğa karşı olumlu

davranışlar göstermesinin çocuğun benliğini olumlu yönde etkileyebileceği

düşünüldüğünden, anne-babanın olumsuz davranışları sonucunda örselenen, ihmal

edilen çocukların yahut ailesi ya da çevresindekilerce istismara uğrayan çocukların

erken teşhis edilebilmesi için çalışmalar yapılmalıdır.

Sertler (2002) ve Özgür (2004)’ün yaptıkları araştırmalar, yetersizliği olan

çocukların, sağlıklı çocuklardan daha fazla ihmal edildiğini göstermektedir. Genellikle

ailenin çocuğun gelişmesi ve büyümesi için gerekli ortamı sağlamaması, günlük

bakımını reddetmesi veya geciktirmesi, yol göstermemesi, terk etmesi, evdeki

risklerden ve hastalıklardan korumaması, beslenmesine dikkat etmemesi, eğitimine

önem vermemesi şeklinde yersizliği olan çocuklar ihmale maruz kalabilmektedirler.

Aynı zamanda, yetersizliği olan çocuklarda istismarın da daha yoğun olduğu,

kendilerini korumalarının daha zor olduğu bilinmektedir.

Bu nedenle bu araştırmada, yetersizliği olan çocuklara en yakın olan, hem

ailesinden dolayı yaşanabilecek ihmali hem de yakın çevresince oluşabilecek bir

Page 24: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

11

istismarı en erken fark edebilecek ve gerekli önlemleri alabilecek olan Özel Eğitim

kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocuk ihmali ve istismarına yönelik

farkındalık düzeylerini belirlemek amaçlanmıştır. Bu araştırmanın ortaya koyacağı

bulgulardan sadece Özel Eğitim alanında çalışan öğretmenlerin değil normal eğitim

veren kurumlarda görev yapan tüm branş öğretmenlerinin de yararlanacağı

beklenmektedir.

1.4. Varsayımlar:

Araştırmada ölçme aracı olarak kullanılan “Özel Eğitim Alanında çalışan

Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarına Yönelik Farkındalık Düzeylerini

Değerlendirme Anketi” nden elde edilen verilerin gerçek durumu yansıttığı

varsayılmıştır.

1.5. Sınırlılıklar:

Araştırma, KKTC sınırları içerisinde bulunan özel eğitim kurumlarında görev yapan

tüm branşlardan öğretmenlerin (80 kişi) verdiği cevaplarla sınırlıdır.

1.6. Tanımlar:

Eğitim:

Bireyin davranışlarında kasıtlı olarak ve kendi yaşantıları yoluyla istendik davranış

değişikliği meydana getirme sürecidir (Ertürk, 1973).

Özel Eğitim:

Özel eğitime muhtaç çocukların eğitimi için özel olarak yetiştirilmiş personel, bu

çocuklar için geliştirilmiş eğitim programları ve bu çocukların özür ve özelliklerine

uygun eğitim ortamında sürdürülen çalışmalara özel eğitim denilmektedir (Özsoy ve

Diğerleri, 2000).

Özel Eğitim, akranlarına göre daha farklı gelişim gösteren çocukların

ihtiyaçlarını karşılamaya çalışarak, en az akranları kadar hayata katılımlarını ve

uyumlarını sağlamak için sunulan tüm eğitim hizmetleridir (Çabuk, 2015).

Page 25: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

12

Çocuk İstismarı:

Çocuğun sağlığını, fizik ve psikolojik gelişimini olumsuz etkileyen; bir

yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılan hareket ya

da davranışlar (Budak, 2000).

Çocuk İhmali:

Çocuğun sağlığı, fiziksel veya psikolojik gelişimi için gerekli ihtiyaçların

karşılanmaması (Akınhay ve Kömürcü, 1999).

1.7. Kısaltmalar:

ABD: Amerika BirleĢik Devletleri

DEHEB: Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu

KHK: Kanun Hükmünde Kararname

KKTC: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

M.Ö.: Millattan Önce

MEB: Milli Eğitim Bakanlığı

OSB: Otistik Özellik Gösteren Bireyler

Ör.: Örnek

SPSS: Statistical Package For Social Science

UNICEF: United Nation Children’s Fund (Birlemi Milletler Çocuklara Yardım Fonu)

Vb.: Vebenzeri

WHO: Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization)

Page 26: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

13

BÖLÜM II

2) KURAMSAL TEMELLER VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.1.1. İstismar:

İstismar, ebeveynlerin ya da çocuğun bakımından sorumlu kişilerin, çocuğun

fiziksel, duygusal ya da cinsel açıdan çeşitli zararlar görmelerine yol açan

davranışlarıdır (Mangalcı 2002). Newberger ve arkadaşlarına göre çocuk istismarı,

‘Çocuğun bulunduğu tehdit edici ev ortamındaki durumdan kaynaklanan bir hastalıktır

(Özdemir 1989). Çocuğun temel gereksinimlerinin sağlanması herhangi bir nedenle

kesintiye uğradığında ya da karşılanmaz duruma geldiğinde çocuk istismarından söz

edilir (Erden 2002). Dubowitz ve Bennett (2007)’e göre çocuk istismarı, fiziksel

suiistimal ve ihmali içerir ve tüm kültürlerde ve ülkelerde olur. Çocuk istismarı

genellikle birçok risk faktörü (örneğin depresyon, stres ve sosyal izolasyon) arasındaki

etkileşimden kaynaklanır. Çocuk istismarı, erişkinlikteki zayıf fiziksel sağlıkla

ilişkilendirilmektedir, fakat çocuk ihmali ve aile problemleri ile erişkin ruhsal

hastalıklarına kadarki süreçleri içeren çocukluk çağı stresleri hakkında henüz çok az

şey bilinmektedir (Thomas ve Diğerleri 2008).

İstismar gören çocuklar sonraki istismarlar için yüksek risk taşır. Hindley ve

arkadaşlarının 2006 yılında yaptıkları bir araştırma önceden istismar görmüş

çocukların, önceden istismar görmemiş çocuklardan altı kat daha fazla tekrar istismar

görme ihtimaline sahip olduklarını ortaya çıkarmıştır. Araştırmaya göre tekrar riski

istismarın ardından hemen sonra en yüksek düzeydeydi (30 gün içinde) ve ondan sonra

hafiflemekteydi (2006). İstismar; fiziksel, duygusal ve cinsel istismar olarak üçe

ayrılmaktadır. İstismarın bu farklı şekilleri yalnız aileleri değil, toplumu, sosyal

kuruluşları, yasal sistemleri, eğitim sistemini ve iş alanlarını da etkileyen bir halk

sağlığı sorunu oluşturmaktadır (Taner ve Gökler, 2004).

2.1.1.1. Fiziksel İstismar:

Çocuk ihmal ve istismarı kapsamlı bir olgu olmasına karşın çocuğa yönelik

istismar kapsamında fiziksel istismar ön plana çıkmaktadır. Aral ve Gürsoy (1997)

yaptıkları çalışmada çocukların % 65.72’sinin anne ya da babası tarafından fiziksel

istismar edildiklerini belirlemiştir (2001). UNICEF fiziksel istismarı, kazara olmayan

Page 27: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

14

yasaklanmış, çocuğa acı veren, gelişme ve işlevselliğinde sürekli zarara yol açabilecek

şiddet hareketlerinin yapılması olarak tanımlamıştır (Kars, 1994).

Taner ve Göklere (2004)’e göre fiziksel istismar; 18 yaşından küçük çocuk ya

da gencin ana babası ya da bakımından sorumlu başka kişi tarafından sağlığına zarar

verecek biçimde fiziksel hasara uğraması, yaralanması ya da yaralanma riski

taşımasıdır. Bu hasar; elle ya da bir nesneyle vurularak, itilerek, sarsılarak, yakılarak

ya da ısırılarak oluşabilmektedir. Fiziksel ihmal, 18 yaşından küçük çocuk ya da

gencin yetersiz besleme, giydirme, hijyen ya da bakım verme sonucunda zarara

uğramasıdır şeklinde tanımlanmıştır. Fiziksel istismarın yaygınlığının tam olarak

belirlenmesi oldukça güç olmakla birlikte, çoğunlukla “kaza” olduğu düşünülerek

gözden kaçırıldığı öne sürülmektedir. Fiziksel istismarda kız erkek oranı arasında

belirgin bir fark bulunmamaktadır. Ancak cinsiyet dağılımı kurbanın yaşı ile değişiklik

gösterebilmektedir, örneğin; ergenlik çağında kızlar daha fazla fiziksel istismarla karşı

karşıya kalabilmektedir. Fiziksel istismar en çok 4-8 yaşlarındaki çocuklara yönelik

olmaktadır ve yaşla fiziksel istismar oranı azalmaktadır. Anne yaşına bakıldığında 20

yaş ve altındaki annelerin çocuklarına daha sık olarak fiziksel istismarda bulundukları

gözlenmektedir. Çocuklara yönelik fiziksel istismarda annelerin oranı daha yüksek

iken, ergenlere yönelik olanlarda babaların sorumlu oldukları saptanmıştır (Taner ve

Gökler, 2004). Fiziksel istismarın nedenine ilişkin basit bir açıklama getirmek olası

değildir. Birçok araştırmacı, ana baba, çocuk ve çevre ile ilişkili etyolojik etkenlerin

istismar ve ihmalin oluşumunda etkili olduğu görüşünde birleşmektedir. Fiziksel

istismar ve ihmal için, bakım verene ilişkin risk etkenleri olarak; psikiyatrik bozukluk,

madde kullanımı, sosyal destek yokluğu, çocuklukta kendine de istismarda

bulunulması gibi özellikler bildirilmektedir (Taner ve Gökler, 2004).

Fiziksel istismar bir tokat, yumruk, itip kakma, tekme, sarsma gibi herhangi bir

alet kullanmadan gerçekle gerçekleştirebileceği gibi kemer, kayış, tava, ütü, sıcak su,

koroziv maddeler gibi çeşitli nesnelerin kullanımı da söz konusu olabilir. (Kutsal 2004:

4-5). Son yıllarda çocuk ölümlerine neden olan farklı fiziksel istismar türleri üzerinde

de durulmaktadır. Hamilelik sırasında annenin aşırı alkol ve uyuşturucu kullanması,

çocukların kasti olarak öldürülmeleri, yakılmaları ve zehirlenmeleri gibi olaylar bu

konu çerçevesinde ele alınmaktadır. Ayrıca, para kazanmaları amacıyla beden ve ruh

sağlıklarına zarar verecek, gelişimlerini engelleyecek işlerde çalıştırılan çocuklar da

fiziksel istismar içinde incelenmektedir (Tercan, 1995). Fiziksel istismara uğrayan

Page 28: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

15

çocuklar yumuşak başlı, uysal, utangaç, içine kapanık, pasif iletişim kuramayan

çocuklar olabileceği gibi; sinirli, aşırı hareketli, saldırgan, etrafındaki eşyalara ve

insanlara zarar veren, yıkıcı çocuklar da olabilirler. Günümüzde, gelişmiş ve

gelişmekte olan ülkelerde, kazalar/yaralanmalar her yaş grubunda, özellikle çocukluk

çağında önlenebilir sağlık sorunlarının başında gelmekte, ölüm ve engelli yaşam

nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır (Coşgun ve Diğerleri 2008). Fiziksel

istismar da, zihinsel ve fiziksel özre yol açan şiddetli nörolojik zararla sonuçlanabilir.

Diğer bir tür kalıcı özür ise, beyin altı zarı ve diğer kafa içi kanamalara eşlik eden Göz

içi kanamasını izleyen görme bozukluklarıdır. Bu, geçici ret inal kanama ile

sonuçlanabileceği gibi, ret inal çizilme, şaşılık ve görme kaybı ile de

sonuçlanabilmektedir. İstismar ve ihmale uğramı çocuklardaki gelişim profiline

bakıldığında, en sık rastlanan bozukluklardan biri, okul öncesi çocuklardaki konuşma

gecikmesidir. İstismar ve ihmal eden annelerin çocuklarına yeterince sözel uyaran

sağlamadıkları anlaşılmaktadır. Bu, bebeğin sözel iletişim becerileri kazanmasını

engeller. Böyle bir çocuk fark edilene kadar tepki vermeyen ve iletişim kurmayan bir

çocuk haline gelebilir. Daha büyük çocuklarda dil geriliği okulda başarısızlığa yol

açar. Sözel ve sözel olmayan zeka puanları arasındaki farklılık yetişkin yaşamında da

devam eder. Bu tür aileler, sözcüklerin kullanımı yoluyla iletişimde güçlük çeken,

duygularını anlatmak için eyleme veya eylemsizliğe başvuran ailelerdir (Konanç,

Gürkaynak ve Egemen, 1991).

Curtis (1974) ve Emler (1967)’e göre engelli fiziksel istismar mağduru

çocukların çoğunun tepki kontrol mekanizmaları zayıftır. Bunun nedeni

ebeveynlerinin de zayıf tepki kontrol mekanizmalarının olduğu istismar ortamlarından

gelmeleridir. Saldırı mağduru çocuğun siniri, düşmanlığı ve agresifliği çok yoğun olup

yaşıtlarına yönelebilir ya da çocuk-ebeveyn modelini izleyebilir ya da her iki durum

birden gerçekleşebilir. Saldırı mağduru özellikle de agresif olan çocuklar kendi

istismar ve ihmaline kızabilirler. Bu çocuklar sorun çıkartan çocuklar olarak

tanımlanırlar ve gerek yaşıtları, gerekse yetişkinlerle olan ilişkilerinde ciddi sorunlar

yaşarlar. Uzmanlar, saldırgan ve agresif davranışların kolay farkına varmaktadırlar.

Engelli fiziksel istismar mağduru çocuk diğer insanlara bağımlı olmasına karşın

insanlardan kaçar. Bu geri çekilme davranışları, engelli çocuğun yardıma muhtaçlığını

artırırken çocukta sürekli bir sempati kazanma, ilgi çekme çabası olarak kendini

gösterebilmektedir. Oates ve arkadaşları (1985) tarafından yapılan bir araştırmada da

Page 29: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

16

istismar edilmiş çocukların benlik kavramlarının zayıf olduğu görülmüştür (Konanç,

Gürkaynak ve Egemen, 1991).

Belirlenmesi en kolay olan istismar türü fiziksel istismardır. Klinik tanıda

uygulanan şiddetin tipine bağlı olarak kırıklar, eklem, beyin ve göz zedelenmeleri,

zehirlenmeler ya da gelişme geriliklerine rastlanabilir. Fiziksel istismara bağlı

yaralanmalar olağan dışı yerlerde en fazla göğüste, sırtta, baldırlarda, genital

bölgelerde, üst kolda, üst dudak, damak ve gözlerde görülür (Kutsal 2004). Aynı

zamanda fiziksel istismara uğramış çocuklarda yüksek oranda büyüme geriliği

görülmektedir. Küçük yaralanmalar öğretmenler veya gündüz bakımevlerinde çalışan

görevliler tarafından fark edilebilir. Geçmişte vuku bulmuş istismarın izleri, ancak

çocuk bir başka nedenle muayene edilirken ortaya çıkarılabilir (Konanç, Gürkaynak

ve Egemen, 1991).

Çocuk istismarının belirlenmesi ve izlemi değişik gruplardan birçok uzmanın

birlikte çalışmasını gerektiren bir olaydır. Bu nedenle farklı disiplinler arası iletişim

ve işbirliğinin sağlanması son derece önemlidir. Çocuk istismarı izlem ekibinin içinde

bulunması gereken kişiler; pediatrist, adil tıp uzmanı, çocuk psikiyatristi, erişkin

psikiyatristi, klinik psikolog, çocuk cerrahi, jinekolog, acil birimi doktorları, sosyal

hizmet uzmanı, hukukçu ve çocuk polisidir (Kutsal, 2004). Ülkemizde çocuklara

yönelik fiziksel istismar olgularının saptanabilmesinde, doktorların bu konuda

eğitilmiş olmalarının ve olguyu teşhis etmelerinin önemi büyüktür. Doktorlar kadar

eğitim sistemi içerisinde yer alan yetkililerinde bu tür olaylara karşı daha duyarlı

yaklaşmaları gerekmektedir. Çocuğun maruz kaldığı şiddetin tespit edilmesinde

önemli rollerden biri de kuşkusuz öğretmenlere düşmektedir (Özgür, 2004).

2.1.1.2. Duyusal İstismar:

Duygusal istismar oldukça sık olmakla birlikte, fark edilmesinde,

tanımlanmasında, anlaşılmasında ve yasal olarak kanıtlanmasında güçlük ve sıkıntılar

yaşanmaktadır. Duygusal istismar ve ihmal, çevredeki yetişkinler tarafından

gerçekleştirilen, çocuğun kişiliğini zedeleyici, duygusal gelişimini engelleyici

eylemler ya da eylemsizlikler olarak tanımlanır. Fiziksel ve cinsel istismar türlerinin

çoğunda duygusal istismar yer almaktadır. Fiziksel istismar ve ihmal olgularının

%90‟ında duygusal istismar ve ihmal olduğu saptanmıştır. Fiziksel ve cinsel istismarın

olmadığı durumlarda da duygusal istismar ve ihmal gerçekleşebilir. Bu şekliyle,

Page 30: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

17

duygusal istismar ve ihmalin çocuk ve ergenlerin yaşadığı en sık görülen istismar ve

ihmal tipi olduğu söylenebilir. Ancak fiziksel ve cinsel istismardan daha zararsız gibi

yorumlandığından uzun süre konuyla ilgili çalışmalar sınırlı kalmıştır. Duygusal

istismar, sözel istismar, fiziksel olmayan ancak çok ağır olan cezalar ya da tehditleri

içerir. Duygusal ihmalde ise yeterli duygusal destek sağlamamak, ilgi ve sevgi

göstermemek ve çocuğun şiddetle karşı karşıya kalmasına izin vermek yer alır (Taner

ve Gökler, 2004). Duygusal istismar çok kolay fark edilebilen bir sorun olmadığından

görülme oranı da kesin olarak bilinmemektedir. Kız erkek oranları eşittir. Bu tür

istismar en çok altı-sekiz yaş arası çocuklara yöneltilmekte ve ergenliğe kadar benzer

düzeylerde kalmaktadır (Taner ve Gökler, 2004). Duygusal istismar ve ihmalde tek bir

nedenden çok, çocuk, ana baba ve çevrenin etkileri üzerinde durulmaktadır. Bu tür

istismarı gerçekleştirenler, çocuğa birinci derecede bakım veren ve bağlanma nesnesi

olan kişilerdir. Annede duygu durum bozukluğu ve madde kötüye kullanımı, çocuğa

karşı artmış sözel öfke ve azalmış duygusal beslenmeyle ilişkili bulunmuştur (Taner

ve Gökler, 2004). Çocuğun normal duygusal gelişiminde bütün insanca duyguları

öğrenmesi, duygularını toplumsal yönden kabul edilebilir bir biçimde açığa vurması,

engellenmelerle baş edebilmesi, kendisi hakkında olumlu duygulara sahip olabilmesi,

sevgisini ifade edebilmesi, duygusal mesajlarını uygun kelimelerle ve hareketlerle

ifade edebilmesi gereklidir. Çocuklar duygusal istismara uğradıklarında bu yetenekleri

kazanamazlar.

Duygusal istismar sonucu çocuklarda parmak emme, tırnak yeme, ısırma,

sallanma, altını ıslatma, yeme bozuklukları, aşırı hareketlilik, aşırı içe dönüklük,

güçsüzlük duygusu, dış kontrol odaklı olma, saldırganlık, aşırı pasiflik, hırsızlık, yalan

söyleme gibi antisosyal davranışlar; olumsuz benlik kavramı, depresyon, uyku

bozukluları, aşırı kaygılar, fobiler gibi nevrotik reaksiyonlar; intihar girişimi veya

bilişsel ve duygusal gelişimde duraklama, hafıza bozukluğu, dikkati bir yerde

toplayamama, uyum bozukluğu, güdü azlığı, aşırı bağımlılık, başarısızlık, geri

zekalılık, yapay olgunluk ve büyümeme sendromu gibi bozukluklar görülür. Inglis’e

göre (1978) duygusal yönden istismar edilen çocuk çevresindeki sıkıntılardan

kurtulmak için bir hayal dünyası geliştirir.

Page 31: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

18

2.1.1.3. Cinsel İstismar:

Çocuğun tamamen kavrayamadığı, rızasının mümkün olamayacağı, gelişimsel

olarak hazır olmadığı, yasalara aykırı veya içinde yaşanılan toplumun tabu gördüğü

cinsel bir eylem içine sokulması (Akdaş 2005). Konan, Gürkaynak ve Egemen (1991)

ise cinsel istismarı, bir yetişkinin cinsel doyum sağlama amacı ile çocuğa yaklaşması

ve onu kullanması olarak ifade etmişlerdir.

Çocuk cinsel istismar nedenleri karmaşık, kısa ve uzun vadede psikolojik

yönden ağır olumsuz sonuçların yaşanmasına, bireyin yaşam kalitesini ve yaşam

doyumunu olumsuz etkilemeye neden olan ciddi bir sosyal problemdir. Cinsel

istismar, rıza yaşının altında bulunan bir çocuğun, cinsel açıdan olgun bir yetişkinin

cinsel doyumuna yol açacak bir edim içerisinde yer alması ya da bu duruma göz

yumulması olarak tanımlanmaktadır. Cinsel istismar farklı şekillerde örneğin; sözel

istismar, açık saçık telefon konuşmaları, teşhircilik, röntgencilik, cinsel ilişkiye tanık

edilme/olma, bedenine cinsel amaçla dokunma, müstehcen yayınlara konu etme, fuhşa

itme, ırza geçme, ensest-yasak sevi (aile içi cinsel istismar) şeklinde ortaya

çıkabilmektedir (Çeçen, 2007). Cinsel istismarın belirtileri ve bu belirtilerin şiddetini

değerlendirmede, kabul edilmiş evrensel bir cinsel istismar tanımının olmamasından

dolayı farklı çalışma sonuçlarını karşılaştırma ve yorumlamada güçlüklerin ortaya

çıkması söz konusu olmaktadır. Cinsel istismar toplumda sık rastlanan bir durum

olmasına karşın, çoğunlukla gizli kalmakta, en çok yüzde 5-10'u ortaya çıkmaktadır.

Bu eylemlerin yüzde 90'ı, çocuğun tanıdığı biri tarafından gerçekleştirilmektedir

(Çeçen, 2007).

Çocuğa yönelik cinsel istismar ile ilgili alan yazın tarandığında, cinsel istismarın

çocuk üzerinde yıkıcı etkilere neden olduğu belirtilmektedir. Bu etkiler dört başlık

altında toplanabilir: Bunlardan birincisi zedelenmiş cinselliktir (Traumatic

Sexualisation). Yaşanılan istismar, cinsel norm ve standartlarda karmaşa yaratmakta

ve hem cinsel duygular, hem de cinsel tutumların normal gelişimlerinden sapmasına

ve uygun olmayan biçimler almasına neden olmaktadır. Özellikle çocuk birden fazla

cinsel istismara maruz kalmışsa, cinselliğe ilişkin tutumlarının olumsuz etkilenmesinin

yanı sıra, ilerleyen yıllarda beden imajlarının bozulmasına, cinselliği ve kendi bedenini

kirli, pis algılamasına neden olmakta, benlik saygılarının diğerlerinden daha düşük

olduğu gözlenmekte ve sağlıklı bir cinsel gelişim sürdüremedikleri rapor edilmektedir.

Page 32: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

19

Çocuğa cinsel doyum amacı ile yaklaşan kişi onun sevgisinden yararlanmış ve ona

hediyeler vermişse, bu davranışlar çocukta cinsel davranışlarla ilişkili olarak ahlak

karmaşası yaratmaktadır. İstismar edilen çocuk, cinselliği bir alış-veriş olarak

değerlendirmekte ve yaşam boyunca sevgi elde edebilmek için cinsellik gerekeceği

gibi yanlış sonuçlara varabilmektedir. Çocuk, böyle bir eyleme zorlanarak ve

hırpalanarak itilmişse, bu deneyimler çocuğun cinsellikten korkmasına, kaçınmasına

ve kaygı yaşanmasına neden olmaktadır. Küçük yaşlarda bile (3-6 yaşlar) istismara

uğrayan çocukların uğramayanlara oranla daha fazla psikosomatik tepkiler

geliştirdikleri gözlenmiştir (Finkelhor, 1994).

Cinsel olarak istismar edilen çocukların, yetişkinlik yıllarında kendi çocuklarını

bu yönlerden gereği gibi korumadıkları da görülmüştür. Cinsel istismar, çocuğun

kendisi ve diğerleri yani kişiler arası ilişkilerinde karmaşaya neden olur. Erkek

çocuklar, eşcinsel olup olmadıkları gibi şüphelere düşebilirler. Kızlar ise, cinsel

çekiciliklerini kaybettikleri şüphesini sıkça yaşamakta, yaşıtlarına göre cinsellikle

ilgili aşırı davranışlarda bulunabilmektedirler. Çocukluk yıllarında cinsel istismara

uğrayan çocuklar, yetişkinlik yıllarında cinsel tepkilerde azlık, cinsel doyumda

eksiklik ve diğer cinsel fonksiyon bozuklukları gibi ciddi cinsel problemlerle yüz yüze

kalmaktadırlar (Çeçen, 2007). Ortaya çıkan bir diğer olumsuz etki ise, güven

duygusunun zedelenmesidir. Küçük yaşlardaki çocuklar ve ergenler, çoğu zaman

tanıdıkları ve güven duydukları, ailelerinde veya yakınlarındaki bir yetişkin tarafından

cinsel istismara uğramaktadırlar. Bir çalışmada çocukken (on iki yaşın altında) cinsel

istismara uğramış yetişkinlerin %86‟sının kendilerini istismar edenleri tanıdıklarını

(%20 baba, %16 akraba, %50 ahbap ya da ailenin iyi tanıdıklarını düşündükleri

arkadaşları) ve hatta öncesinde sevdikleri kişiler olduğunu rapor etmişlerdir. Böyle

sevilen ve güven duyulan birisi tarafından istismar edilmek, çocukta güven

duygusunun derinden zedelenmesine ve kendisini ihanete uğramış hissetmesine neden

olmaktadır. Yani güvendiği, sevdiği kişi ona yalan söylemiş ve sevgisini kötüye

kullanmıştır. İstismarda bulunan yabancı birisi ise, bu duygu nispeten daha hafif

olacaktır. Ancak böyle bir durumda çocuk, onu korumakla yükümlü olan ailesine,

kendisini gereği gibi korumadıkları için öfke ve düşmanlık duyabilmekte ve bu kez de

onlar tarafından ihanete uğradığı duygusunu yaşamaktadır. Ayrıca aile, olup bitenden

dolayı çocuğa inanmaz ve onu ayıplar bir tavır takınırsa, bu durumda çocuğun

kendisine olan bütün saygısı zedelenecek, kendini değersiz hissedecek ve muhtemelen

Page 33: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

20

içe kapanacaktır. Bu duyguların sonuçları yetişkinlik yıllarına kadar uzanabilen,

kendini diğer insanlardan ayırma, onlarla içten ilişkiler kuramama, topluma ters düşen

davranışlar, madde bağımlılığı veya suça yönelme formlarında ortaya çıkabilmektedir

(Finkelhor, 1994). Cinsel istismarın çocuk üzerinde ortaya çıkardığı bir diğer olumsuz

etki ise, güçsüzlük ya da çaresizliktir. Çocuk, isteği ve iradesi dışında cinsel istismara

uğrayıp bunu engelleyemediği durumlarda kendini yoğun bir biçimde güçsüz ve

çaresiz hissetmektedir. Eğer olay birden fazla kez tekrar ederse ve bunu engellemek

için elinden bir şey gelmezse, çocuğun yaşadığı çaresizlik duyguları artmakta, bunun

aksine eğer bir şekilde istismarı önlemeyi (örn; güvendiği birilerinden yardım almak

için kendini açmak) başarabilirse, çaresizlik duygularının yerine olayı kontrol

edebilme ve üstesinden gelme duygusu yaşanmaktadır. Ancak yardım için kendisini

açtığında ve yetişkinler tarafından buna inanılmadığında ise öfke, endişe, korku,

korkulu rüyalar ve psikosomatik vb. belirtilerin yaşanma olasılığı artmaktadır. Bunun

yanı sıra çaresizlik duyguları çocuğun mücadele etme yeteneğini kaybetmesine, bir

anlamda boyun eğmesine ve kendini bir şeyleri değiştirmek konusunda güçsüz

hissetmesine neden olmaktadır. Yaşanılan bu duygusal karmaşa ve çelişkiler öğrenme

güçlüklerine, okula devam etmemeye, okuldan kaçmaya ya da okuldan ayrılmaya, suç

işlemeye, intihar girişimlerine neden olabilmektedir (Çeçen, 2007). Halk arasında

yetersizliği olan kişilerin cinsel olarak istismar edilemeyecekleri biçiminde yanlış bir

kanı vardır. Bu kanı, yetersizliği olan kişilerin cinsel açıdan uygun olmadıkları, çekici

değil, acınacak kişiler oldukları, aseksüel ve arzu edilemez oldukları inanışlarına

dayanmaktadır. Oysaki gerçekler bu inanışların tersi yönündedir. Çünkü yetersizliği

olan kimseler; kurulmak istenen sapık ilişkilerin, cinsel saldırıların ve şiddet

eylemlerinin kolay ve uygun birer hedefidir. Engelli çocuklarla etkileşim durumunda

olan ve çoğu kez engelli çocuğun güven duyduğu kişilerin de çocukla cinsel ilişkiye

girme olasılığı bulunmaktadır (Eratay, 2000).

Kaynaklarda, yetersizliği olan kişilerin cinsel istismara uğrama oranlarının

birbirinden farklı olduğu görülmekte ve bazı kaynaklarda bu oran %70’e kadar

çıkmaktadır. Araştırmalar, zeka yetersizliği olan kızların %10’unun ensest kurbanı

olduklarını ve onları cinsel istismara maruz bırakanların %40 oranı ile babalar veya

üvey babalar olduğunu göstermektedir. Yetersizliği olan kızların, erkeklere göre daha

yüksek oranlarda istismara uğradıkları ve bu vakaların çoğunluğunda gözlenen

istismar biçiminin ensest tarzında olduğu bulunmuştur. Araştırmaların ortaya koyduu

Page 34: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

21

diğer gerçekler, özürlüleri istismar eden cinsel istismarcıların %97 oranı ile erkek ve

%99 oranı ile özürlü mağdurların bildikleri ve güvendikleri kişiler olduklarıdır (Topçu,

1997). Zihinsel özürlü çocuklar da çok fazla tacize uğramaktadır. Bu çocuklar, örneğin

18-20 yaşlarına gelmelerine rağmen zeka yaşları 3-5 yaşlarındaki bir çocuğun zekasına

denk olabilmektedir. Bedensel olarak da cinsel çekiciliği olabilen ya da kandırılıp bir

yere götürülmesi kolay olabilen bu kişiler bazen yakın sosyal çevredeki erkekler

tarafından tacize uğrayabilmektedirler. Bu yaşadıklarını ise kimseye anlatmamakta ya

da anlatamamaktadırlar (Şuşoğlu, 2005). Bu nedenledir ki bu tür yetersizliği olan

çocuklarımızın korunması, aileden sonra en yakın çevresinde olan ve onlarla birebir

etkileşimdeki öğretmenlerine düşmektedir. Normal gelişim gösteren çocuklarımız

dahi istimara karşı kendilerini koruyamazken yetersizliği olan çocuklarımızın

istismara maruz kaldıklarını en erken fark edebilecek ve müdahale gücüne sahip

öğretmenlerimize büyük görevler düşmektedir.

Yetersizliği olan çocuklar, normal çocuklar gibi her tür istismara açıktırlar.

Yetersizliği olan çocukları özellikle istismara müsait yapan birçok özellikleri vardır.

zihinsel yetersizlik ve bedensel yetersizlik bunlardan en fazla öne çıkanlarıdır. Ayrıca

bunlar arasında, yetersizliği olan çocukların, temel ve sosyal gereksinimleri için

başkalarına bağımlı olmaları, kendi yaşamları üzerinde denetim ve seçme olanağından

mahrum bulunmaları, boyun eğmeyi ve itaat etmeyi, iyi bir davranış olarak bilmeleri,

cinsiyet hakkında bilgilerinin olmaması ve cinsel yaklaşımları doğru olarak

anlayamamaları, ilgi ve sevgiye açık olmalarını artıran yalıtılmış ve reddedilmiş olma

duygularına sahip olmaları, farklı tipte dokunmalar arasında bir ayırım yapamamaları

ve yaşantıları ile ilgili iletişimde bulunamamaları en belirgin özellikleri olarak

gösterilmektedir. Ayrıca, özürlü çocukların çocuksu halleri, fiillerinin sonuçlarını

tahmin edememeleri, içtepilerini kontrol etmede yetersizlikleri, istismara müsait

olmalarına yol açan nedenler arasında sayılmaktadır (Topçu, 1997).

2.1.2. İhmal:

Tanımlanması zor bir kavram olan çocuk ihmalini Garbarino (1980) şu şekilde

açıklamaktadır: ‘Çocuğun gereksinimlerini ana-babanın en düşük düzeyde bile

karşılayamaması sonucu, çocuğun gelişmesinin tehlikeye girmesi.’ Şeklinde

tanımlamıştır. Kozcu (1991) ise ihmali, ailenin veya çocuktan sorumlu kişilerin,

çocuğa karşı en temel yükümlülüklerini yerine getirmemesi şeklinde tanımlamaktadır

(Göde, Savi ve Savi, 2001). Çocuk ihmali Sweet ve Resick’e göre ise ilgisizlik

Page 35: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

22

sonucunda oluşan olumsuz etkiye sahiptir ve ‘çocuğu koruma, bakıp-büyütme ve

yönlendirme gibi ana babaya ait görevlerin yapılmasındaki başarısızlığı’ ifade

etmektedir (Özdemir, 1989). İhmal, anne-baba ya da bakıcının çocuğa bakma ve

koruma yükümlülüklerini gereğince yerine getirmemeleri sonucu ortaya çıkmaktadır

(Konanç, Gürkaynak ve Egemen, 1991). Çocuğun bakım ve beslenme

gereksinimlerinin yeterince karşılanmaması, gerekli tıbbi müdahalenin yapılmaması,

anne ve baba olarak çocuğa karşı danışmanlık görevinin yerine getirilmemesi ve

çocuğun tek başına bırakılması ihmal davranışı örneklerindendir. Çocuğun ihmal

edilmesi de, istismar davranışı ile aynı derecede önem taşımaktadır. Bir çocuğu ihmal

etmek de onu hırpalamak kadar zararlı olabilmektedir. Birçok çalışma, ihmalin,

çocukların gelişimlerinde sağlığa zararlı etkisinin olduğunu göstermiştir (Venet ve

Diğerleri, 2007). A.B.D.’de resmi kurumlara ihbar edilen ihmal olaylarının %10’u

ciddi bir fiziksel zarar ile sonuçlanmıştır (Özdemir 1989). Araştırma bulguları, ihmal

vakalarının büyük çoğunluğunun yinelendiğini göstermektedir (Bae ve Diğerleri,

2007).

İhmalin ortaya çıktığı farklı alanlar, fiziksel ihtiyaçların ihmali, eğitsel

ihtiyaçların ihmali ve duygusal ihtiyaçların ihmali olarak gözlemlenebilir. Bu alanlara

bağlı olarak ebeveynin ihmale neden olan eylemsizlikleri şu alanlarda ortaya çıkabilir:

Fiziksel sağlık, ruhsal sağlık, gözetim, bakım, ev kazalarına yol açan tehlikeler, ev

hijyeni kişisel hijyen ve beslenme (Akdaş, 2005).

2.1.2.1. Fiziksel İmal:

Çocuğun beslenme, barınma, sağlık, giyinme, eğitim gibi temel ihtiyaçlarını

karşılamada ihmal göstermeye ‘fiziksel ihmal’ denir (Mangalcı, 2002). Fiziksel

ihmalin belirlenmesi kolaydır. Ana-baba çocuğun dengeli ve düzenli beslenmesine ve

giyimine gereken önemi vermez. Çocuk genellikle kendi çabalarıyla karnını

doyurmaya çalışır ve kirli, eski ve mevsim şartlarına uymayan giysiler giyer. Fiziki

açıdan yetersiz bir ortamda yaşaması, barınmadaki problemler şeklinde kendini

gösterir. Genellikle ana-baba çocuğun sağlıklı yaşaması için koruyucu önlemleri

almazlar ve hasta olduğu zaman gerekli tedaviyi görmesini sağlamazlar. Dikkatsizlik

sonucu çocuk herhangi bir tehlikeye maruz kalabilir veya yaralanabilir. Çocuğun

eğitimine gereken önem verilmez. Çocuklar okula gönderilmez, gönderilse bile

okuldaki durumlarıyla ilgilenilmez. Çocuğun gece veya gündüz uzun süre evde yalnız

Page 36: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

23

bırakılması ya da çocuğun geç saatlere kadar evin dışında gözetimsiz kalması onun

fiziksel ihmale uğradığının bir başka göstergesidir. Kimi zaman fiziksel ihmal, fiziksel

istismardan çok daha zararlı olabilecek sonuçlar doğurmaktadır. Özellikle Türkiye’de

ihmal sonucu çocuk yaralanmaları ve ölümleri olaylarına çok sık rastlanmaktadır

(Karaman, 1993).

Fiziksel ihmal ile birçok yoksulluk göstergesi (ör, işsizlik) arasında büyük bir

ilgi olduğunu belirtmektedir (Carter ve Myers, 2007). Genelde ihmal, daha çok

toplumsal ve ekonomik nedenlere bağlı olarak düşünülür ve sayıca istismarın on katı

kadar olduğu tahmin edilir. Ancak sağaltım ve önlem çabalarında istismara oranla daha

çok geniş boyutlu toplumsal ve ekonomik kaynaklar gerektiği için, batılı bilim

adamları ve ilgili kurumlar tarafından az irdelenmiş bir konu görünümündedir. İhmal,

varlıklı batılı ülkelerde yoksul azınlık sınıfın bir sorunu, yoksul ve gelişmekte olan

ülkelerde ise önlenmesi daha karmaşık toplumsal sorunların ( işsizlik, kötü ev

koşulları, çok çocukluluk, kısıtlı sağlık ve eğitim kurumları ) çözümüne bağlı bir

problem olarak algılandığından henüz yeterince ilgi çekmemektedir. Bu nedenlere

bağlı olarak çocuk ihmalinin oldukça ‘ihmal’ edilmiş bir konu olduğu söylenebilir

(Mangalcı, 2002).

2.1.2.2. Duygusal İhmal:

Duygusal istismarda olduğu gibi duygusal ihmali de belirgin olarak tanımlamak

oldukça zordur. Ana-babanın çocuktan uzak durduğu, olumlu ya da olumsuz

davranışlarına aldırış etmediği tüm durumlarda duygusal ihmalden söz edilebilir

(Karaman, 1993). Ancak duygusal ihmali, Bilir ve arkadaşları şu şekilde

tanımlamışlardır: Duygusal ihmal, çocuğun ihtiyaç duyduğu sevgi, ilgi ve yakınlığın

gösterilmemesidir. Çocuğa yeterli sevgi göstermeme yani sevgi yoksunluğu, çocuğa

önem vermeme, duygusal ihmalde en çok karşılaşılan durumdur. Dokunma, okşanma,

gülümseme gibi yakın davranışları anne-babalardan göremeyen çocuklar duygusal

ihmale maruz kalmışlardır. Bunun yanında, anne babaları kendilerinden uzak

durmakta, olumlu ve olumsuz davranışlarına kayıtsız kalmakta ve gerekli danışmanlık

görevlerini yerine getirmemektedirler. Duygusal ihmale maruz kalan yani, ilgi ve

sevgi gösterilmeyen, çok erken yaşta bulunduğu ortamda kendi sorunlarıyla yalnız

bırakılan ve bu sorunların üstesinden kendisinin gelmesi beklenen çocuklar, kendinden

emin olmayarak yetişir; çoğu zaman evden kaçma eğilimi gösterirler (Tercan, 1995).

Page 37: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

24

Engelli çocuğa sahip aileler; suçluluk ve aşırı koruma duygularına sahip

olabilmektedir. Ebeveyn bir sorunu olduğu için engellenmekte ve çaresizlik içindedir.

Öfke sorunu artmaktadır; ebeveyn öğretmeni, okulu, psikologu, danışmanı kısaca

başkalarını hatalıymış gibi suçlayabilir. Kendini suçlayan ebeveynin duygusal

boşalma gereksinimi vardır. Aşırı hoşgörülü olma, engelli çocuğa sahip ebeveynin

suçluluk duygusunu azaltmaktadır. Ancak çocuğun yeterli olduğu anlarda çocuğun

olgunlaşmasını sınırlamakta, yetersizlik duygusunu yaratmakta, çocuğa gösterilen

aşırı hoşgörü çocuğu suça teşvik edebilmektedir. Açıkça görülüyor ki, ebeveynin

engelli çocuğa sahip olması duygusal ihmal ve istismara uygun ortam

hazırlayabilmektedir (Eratay, 2000).

2.1.2.3. Cinsel İhmal:

Çocuğun cinsel sömürüye karşı yeterince korunmamasına ‘cinsel ihmal’ denir.

Çocuğun doğuşundan ergenliğe doğru fizyolojik ve psikolojik gelişmeleri bakımından

geçirdiği aşamalar göz önüne alınarak, cinsel gelişimleri hakkında bilgi vermek

gerekmektedir. Fakat birçok anne-baba, cinsiyet konusunda bilgileri olmadığı veya

utandıkları için çocuklarıyla konuşmamakta, hatta bunun zararlı ve gereksiz olduğunu

düşünmektedirler. Kendi hallerine bırakılan çocuklar, cinsel bilgilerini çok yanlış ve

tehlikeli şekillerde öğrenebilmektedir (Tercan, 1995).

2.1.3. Çocuk İstismarı ve İhmalinin Nedenleri:

Araştırmalar, fiziksel, duygusal ve cinsel istismar ve ihmal ile aile çatışması,

ebeveynlerin kişisel problemleri, aile üzerindeki toplumsal baskı gibi birçok faktör

arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir (Herrenkohl ve Herrenkohl, 2007).

Bu faktörler şöyle sıralanabilir;

2.1.3.1. Ailede ruhsal rahatsızlık:

Boşanma veya hiç bir araya gelememe gibi sebeplerle tek başına çocuk

yetiştiren çoğunlukla anneden oluşan ailelerde veya anksiyöz, deprese, nörotik anneler

ya da psikopatik babaların birlikte bulunduğu ailelerde de çocuklar şiddete maruz

kalabilmektedir (Özgür, 2004). Araştırmalar akıl hastalığı olan ailelerin çocuklarının

normal örneklerle kıyaslandığında duygusal/davranışsal problemler veya psikiyatrik

hisler görülmesinin daha olası olduğunu ortaya koymuştur (Mowbray ve Mowbray,

2006).

Page 38: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

25

2.1.3.2. Ailedeki çocuk sayısının fazla olması:

Genellikle, istismar ve ihmal davranışları, ailedeki çocuk sayısına göre de

farklılık göstermektedir. Ailede çocuk sayısının artması ile şiddet arasında doğru

orantılı bir ilişki bulunmaktadır. Ailede çocuk sayısı arttıkça, ekonomik açıdan zaten

güç durumda olan aile daha da güç duruma düşmekte bu durumsa ailedeki gerginliği

daha çok artırmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, aslında ailede istismarı arttıran etkenin

çocuk sayısının çokluğu değil ekonomik güçlük olduğu söylenebilir. Bu konuya başka

bir açıdan bakıldığında da, özellikle ekonomik sıkıntı içinde olan ailelerde yaşanan

şartların zorunlu eğitimini tamamlayan hemen her çocuğun para kazanmaya

zorlandığı, hatta aile, çocuğu gelir getirme aracı olarak gördüğünden daha çok çocuk

sahibi olmanın daha çok gelir getireceği düşüncesinin yaygın olduğu söylenebilir. Aile

reisi, çalışan çocukların gelirlerini toplayan ve bunlarla ailenin geçimini sağlayan bir

organizatör durumuna gelmektedir (Mangalcı, 2002). Araştırmacılar aileler içinde,

bireysel olarak çocuklara ihmalkar davranışların eşdeğer riskte olduklarını tahmin

etmektedir. Ancak kardeşlerin farklılaşan aile davranışlarına maruz kaldığını gösteren

kanıtlar da vardır ve bazı araştırmalar ailelerin kendi çocuklarını farklı derecelerde

suiistimal ettiğini göstermektedir (Hines ve Diğerleri, 2006).

2.1.3.3. Ailenin sosyal yalnızlığı:

Anne-babanın kısıtlı bir sosyal çevre içinde bulunmaları, toplumdan tamamıyla

izole durumda yaşamaları ya da çevreyle uyumsuzluk içinde olmaları çocuğa yönelik

şiddeti etkilemektedir. Arkadaşlık, eğlence veya benzeri ilişkilerin yokluğunda

yalnızlığa düşen ebeveynler istismarda rol oynayabilmektedir (Özgür, 2004).

2.1.3.4. Anne-babanın alkol, uyuşturucu, ilaç bağımlısı olması:

Anne-babanın saldırgan olması, alkol, uyuşturucu veya ilaç bağımlısı olması da

çocuk istismarı ve ihmalinin nedenlerinden birisidir. Uyuşturucu maddelerin

kullanıldığı durumlarda çocuklara karşı şiddet daha belirgin bir şekilde görülmektedir

(Mangalcı, 2002). Ryan ve arkadaşları (2006) da madde istismarının gerekli

ebeveynlik uygulamalarını tehlikeye attığını ve çocuk tacizi riskini arttırdığını ifade

etmektedir (2006). Bazı araştırmalara göre, özellikle alkol kullanan ana-babalar,

çocuklarını daha çok fiziksel yönden, uyuşturucu madde kullananlar ise cinsel yönden

istismar etmektedirler. Bunun yanında ebeveyni alkol ya da uyuşturucu kullanan

çocukların ileriki yıllarında alkol ya da uyuşturucu bağımlısı olması ihtimali de yüksek

Page 39: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

26

görülmektedir. Bu durum bile başlı başına bir istismar davranışı olarak kabul edilebilir

(Cladera ve Diğerleri, 2007).

2.1.3.5. Anne-babaların sorumluluk ve adalet duygularının yeterince

gelişmemiş olması:

Kendini kontrol edebilme becerisi, sorumluluk ve adalet duyguları yeterince

gelişmemiş ana-babalar, diğer ana-babalara oranla daha fazla şiddete

başvurmaktadırlar. Bu beceri ve sorumluluk duygularının yeterince gelişmemiş olması

aynı zamanda ana-baba rollerini ve sorumluluklarını da yerine getirmeyi

engellemektedir. Araştırmalar, istismar eden ana-babaları; düşmanca davranan,

olumsuz, aşırı kontrol edici ve daha az ‘olumlu sosyal davranış gösteren kişiler olarak

betimlemektedirler. Bunlar, aynı zamanda çocuklarına karşı daha az duyarlılık

göstermekte ve onlarla daha az iletişime girmektedirler (Kürklü, 2011).

2.1.3.6. Anne-babanın çocuk gelişimine ve yetiştirmeye ilişkin bilgilerinin

yetersiz olması:

Çocuk gelişimine ve yetiştirmeye ilişkin bilgileri yetersiz olan ve etkili anne-

baba olma konusunda yeterli beceriye sahip olmayan anne-babalar da çocuklarını

fiziksel olarak istismar edebilmektedirler. Aile tiplerine göre çocuklardaki istismar

durumu incelendiğinde, geniş ve çekirdek aile tipleri arasında önemli farklılıklar

olduğu, geniş ailede çocuğun daha çok istismar edildiği sonucuna varılmıştır (Kürklü,

2011).

2.1.3.7. Anne-babanın eğitim düzeyinin düşük olması:

Ana-babanın eğitim düzeyinin düşük olması, çocuk istismarı ve ihmalini artıran

etmenlerden birisidir. Bilir ve arkadaşlarının yaptıkları bir araştırmada, annelerin ve

babaların eğitim düzeyleri yükseldikçe çocukların istismar edilmesinin azaldığı ortaya

konmuştur. Hiç eğitimi olmayan anneler çocuklarını %36.7, okur-yazar ve ilkokul

mezunu olan anneler ise %35.5 oranında istismar etmektedirler. Buna karşılık eğitim

düzeyi ortaokul ve lise mezunu olan anneler çocuklarını %19.8, yüksek eğitimi olan

anneler ise %11.6 oranında istismar etmektedirler. Babaların eğitim düzeylerinde de

aynı durum görülmüş, hiç eğitimi olmayan grupta istismar yüzdesi %40.7, okur-yazar

ve ilkokul mezunu olanlarda %36.1, orta ve lise eğitimi alanlarda %30.4, yüksek

eğitimlilerde ise %16.9 bulunmuştur. Bulunan bu sonuçlar, çocuk istismarı ve

ihmalinde anne-baba eğitim düzeyinin ne derece etkili olduğunu göstermektedir. Bir

Page 40: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

27

diğer araştırmada da, yine istismar eden ana-babaların birçoğunun eğitim düzeylerinin

oldukça düşük olduğu, bu kişilerden yalnızca %24’ünün ortaokul düzeyinin üzerinde

eğitim görmüş oldukları bulunmuştur (Tercan, 1995).

2.1.3.8. Anne-babanın evlilik ile ilgili problemlerinin olması:

Evlilik ile ilgili ciddi problemler, karı-kocanın ilişkilerindeki kopukluk, aile içi

ilişkilerde ortaya çıkan sorunların üstesinden gelebilme becerilerinin yeterince

gelişmemiş olması, ana-babaların çocuklarını istismar etmelerine yol açabilmektedir.

Özellikle bu sorunlara ek olarak bir de eşleri tarafından dövülen kadınların, çocuklarını

yetiştirirken şiddete daha fazla başvurdukları bulunmuştur. Ayrıca, aile içi şiddete

maruz kalan kadınların çocuklarının, iyi beslenememe, okulu terk etme ve şiddete

eğilimli olmaları olasılığı da yüksektir. Çocuklar da anne ve babalarının ilişkilerini

etkileyebilmektedir. Sıklıkla davranış problemleri ve buna benzer sıkıntılar yaşayan

çocuklar ebeveynleri üzerinde de baskı ve sıkıntı yaratırlar. Bu durum sağlıklı

olmayan ailelerde evlilik ilişkisine yansıyabilir (Mangalcı, 2002). Şiddetinin tüm aile

üzerindeki etkilerini de göz önüne alarak şiddet yaşanan ailelerin bir bütünsel biçim

içinde değerlendirilmesi ve tedavi edilmesi gerektiği önerilmektedir (Dixon ve

Diğerleri, 2007).

2.1.3.9. Anne-babanın çocukken örselenmiş olması:

Çocuğuna kötü davranan anne-babaların aralarındaki en önemli ortak nokta,

hemen hemen hepsinin kendileri çocukken kötü davranışa maruz kalmış olmasıdır.

Çocukken anne-babalarından kötü davranış gören bireyler, bir diğer kimseye sevgiyle

bağlanma ve bu sevgi temelinde bir ilişki oluşturma yeteneğini geliştirememişlerdir.

Sosyal öğrenme kuramcılarının da söylediği gibi, bu anne babalar çocuklarına iyi

davranma modelinden mahrumdurlar. Engellenme ve stres halinde başvuracakları

davranış biçimi ise, dayak atma, saldırma veya çocukları kendi başlarına bırakarak

onları tamamıyla ihmal etmedir. Çünkü kendi anne babalarından bunu görmüşlerdir

(Özgür, 2004).

2.1.3.10. Anne-babanın yaşlarının küçük olması:

Anne-babaların, özellikle annelerin yaşlarının çok küçük olması da çocuk

istismarı ve ihmaline yol açmaktadır (Bilir ve Diğerleri, 1991). Bu alanda yapılan

araştırmalarda, erken yaşta anne olan kadınların çocuklarını daha sık ve daha şiddetli

biçimde cezalandırdıkları görülmektedir. Yapılan bir araştırmada, çocuk istismarı ile

Page 41: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

28

anne yaşı ve ailedeki çocuk sayısı arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırma

sonucunda, çeşitli yaş gruplarıyla istismar durumu arasındaki ilişkide önemli

farklılıklar saptanmıştır. Yaşları küçük olan annelerin çocuklarında istismar oranının

daha yüksek olduğu bulunmuştur. Yine baba yaşı ile çocukların istismarı arasındaki

ilişkinin de annelerinkine benzer olduğu ortaya konmuştur.

2.1.3.11. Çocuğun fiziksel veya zihinsel yetersizliği olması:

Çeşitli araştırmalarda, istismar olgusunda etkileşim açısından çocuğun da rolü

olduğu ortaya konmuştur. Fiziksel veya zihinsel yetersizliği olan çocuklar, özellikle

güç eğitilebilir olanlar, ağır ya da kronik hastalığı olan çocuklar, hiperaktif çocuklar,

prematureler, normal doğum kilosundan çok daha düşük ağırlıkta doğmuş çocuklar

daha fazla istismara hedef olmaktadırlar. Konuyla ilgili yapılan bir araştırmada,

istismar edilen gruptaki bebeklerin %1.6’sının, istismar edilmeyen gruptaki bebeklerin

ise %0.8’inin özürlü olduğu bulunmuştur (Tercan, 1995).

2.1.3.12. Çocuğun istenmedik bir zamanda doğması veya gayri meşru olması:

Çocuğun yersizliği olmasının yanında, beklenmedik ve istenmedik bir zamanda

doğması, gayri meşruluk gibi durumlar da anne-babanın çocuğu istismar etmesine yol

açmaktadır. Ülkemizde de evlilik dışı ilişkiler sonucu doğan çocuklar toplum için bir

sorun oluşturmakta, ancak bu sorun toplumun baskısı ve hoş görmezliği sonucu açığa

çıkamamakta, genellikle bu tip olaylar gizli kalmaktadır. Böyle durumlarda gebeliğin

ilk devresinde çareler aranarak gebeliğe son verilmeye çalışılır. Ancak doğum

önlenemediğinde çoğu kez bebeğin varlığına tahammül edemeyen anne, terk ya da

öldürme gibi yollarla kurtulmaya çalışır. Hastanelerde doğum yapma durumunda olan

anneler, bu çocuklara tıbbi bakım ve tedaviden başka bir hizmet götürmezler. Hatta

bebeğini hastanede bırakıp kaçan annelere de sıkça rastlanmaktadır. Böylece bu tip

çocukların sokak, karakol, cami, hastane gibi yerlere bırakılmaları olaylarıyla oldukça

çok karşılaşılmaktadır (Mangalcı, 2002).

2.1.3.13. Çocuk istismarı ve ihmaline toplumsal ekonomik düzeyin etkisi:

Çocuk istismarı ve ihmalinin genellikle alt toplumsal ekonomik düzeyde

yoğunlaştığına ilişkin yaygın bir görüş vardır. Kimi araştırmacılar ise, üst toplumsal

ekonomik düzeyde de, alt toplumsal düzeyde olduğu kadar, çocuk istismarı ve ihmali

olaylarına rastlandığını, fakat üst toplumsal ekonomik düzeydeki ailelerin bu tür

olayların daha rahat gizleyebildiklerini ileri sürmektedirler. Ailenin düşük toplumsal

Page 42: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

29

ekonomik statüde bulunması, ancak marjinal bir yaşam standardı tutturabilmeleri,

beslenme, barınma, sağlık, eğitim, giyim, eğlenme gibi temel gereksinimlerini

karşılamakta yetersiz kalmaları, bireylerin aile içi çatışmalara girmelerini

kolaylaştırmaktadır. Özellikle sıkışık bir ev düzeni içinde, çok sayıda aile üyesiyle bir

arada yaşamak, stresi artırmaktadır. Ana-babanın karşılayabileceğinden daha fazla

talepte bulunan çocukların varlığı ise, alt toplumsal ekonomik düzeydeki aile için

yaşamı daha çok zorlaştırmaktadır (Kürklü, 2011). İşsizlik, çocuk istismarı ve ihmalini

artırıcı bir diğer etkendir. Çünkü işsiz bireyin kendine güveni azdır ve toplumda

kendini başarısız hissetmesi, bireyde depresyona neden olabilmektedir. Ayrıca,

toplumun marjinal kesiminde yer alıp, toplumsal kabul ve statü kazanamamak, ruhsal

gerginliğe neden olmaktadır. Bireyin deşarj olabileceği yer ise, ailesi ve çocuklarıdır.

Özellikle çocukların anne babaya bağımlı, korunmasız olmaları, onların şiddete maruz

kalmalarına bir neden olabilir. İşsiz ya da düşük gelirli anne baba, çocuğunu aileye

ekonomik kazanç sağlaması için, küçük yaşta çalışmaya teşvik edebilmektedir. Çocuk,

dilenciliğe, fuhuşa, hırsızlık gibi suç işlemeye yönlendirilebileceği gibi, yaşına ve

bedensel yapısına uygun olmayan ağır işlerde çalışmak zorunda kalabilmektedir.

Köyden kente göç, ailenin toplumsal norm ve değerlerinde karmaşa ve boşluk

yaratmakta, gelişen anormal davranışlarla birlikte, yaşanan, yere uyumsuzluk olgusu

ortaya çıkabilmektedir. Uyumsuzluk nedeniyle aile içine kapanmakta ve yüksek bir

düzeye ulaşan ekonomik, toplumsal ve duygusal baskı, aile içi şiddetin nedeni

olabilmektedir veya bunun tam tersine ailedeki toplumsal değer ve norm karmaşası

sonucunda, yapısında çatlamalar ve dejenerasyon ortaya çıkabilmektedir. Nelerin

doğru, nelerin yanlış olduğunun belirlenmesi güçleştikçe anne babanın çocuğa karşı

tutumunda da tutarsızlıklar baş gösterebilmektedir (Kürklü, 2011). İç göç olgusunda

karşılaşılan sorunların benzerini, dış göçe katılan ya da azınlık olarak yaşayan ailelerde

de görmek mümkündür. Dış göçe katılan aileler ile yaşanılan toplumda azınlık

gruplara ait aileler, ağır bir kültür çelişkisi yaşamakta, çocuk yetiştirme yöntemleri,

değer, tutum, dil, din ve normları egemen toplumunkine her zaman uyum

göstermeyebilmektedir. Bunlara ek olarak, yaşadıkları topluma ait olamama duygusu,

toplum tarafından horlanma, aile ve bireyde önemli bunalımlara neden olabilmektedir.

Diğer taraftan, çağda dünyanın bir gereği olan hızlı yaşama temposu, ulaşımdan, iş

yaşamındaki doyumsuzluklara kadar çok değişik sorunlar, çocuk ihmali ve istismarı

için uygun bir zemin hazırlayabilmektedir (Özdemir, 1989).

Page 43: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

30

2.1.3.14. Çocukların doğum sırası:

Çocukların doğum sırası da istismar ve ihmal olgusunun ortaya çıkmasında etkili

olmaktadır. İlk doğan çocuklardan anne babaların beklentileri daha yüksek olmakta ve

bu durum çocukların üzerinde başarılı olma yönünde baskı yaratmaktadır (Tercan,

1995).

2.1.3.15. Çocukların yaşlarının küçük olması:

Bebeklerin, okul öncesi çağı çocuklarının istismarı daha fazla görülmektedir.

Yapılan araştırmalarda çocukların yaşları ile istismar arasındaki ilişkiye bakılmış,

çocukların yaşları arttıkça istismarın azaldığı görülmüştür. Hetherington ve Parke

(1986)’de, geniş ailelerde istismar davranışlarının daha çok gözlemlendiği bu ailelerde

de özellikle 3 yaşın altındaki çocukların istismara maruz kaldığını belirtmişlerdir

(Mangalcı, 2002).

2.1.3.16. Çocuktan gerçek dışı beklentiler:

Bazı anne-babaların, çocuklarından gerçek dışı beklentileri vardır. Çocuklardan

yapamayacakları davranışları beklemek ve dolayısıyla beklentilerin karşılanmaması,

çocuğun eğitimi adına da olsa, yetişkinleri şiddete yöneltmektedir. Ailenin çocuktan

beklentileri çocuğun gelişimi, davranışları ve duygusal tepkileri konusunda

olabilmektedir. Çocuk, anne babanın isteklerine cevap vermeyi başaramadığında, bazı

anne babalar, çocuğun fiziksel gereksinimlerini dahi karşılayamayabilirler. Hatta

tamamıyla ihmal edebilirler ya da çocuğu istedikleri gibi davranmaya zorlamak için

fiziksel ceza uygulayabilirler. Çocuğa karşı şiddet kullanan anne babaların, genellikle,

çocuk ile yetişkin arasındaki farkı da ayırt edemedikleri bilinmektedir. Çocuğu gelişim

sürecine göre değerlendirememekte ve ondan yetişkin davranışları beklemektedirler.

Buna bağlı olarak da çocuğun içinde bulunduğu gelişim evresine uygun olmayan

beklentiler geliştirmektedirler (Tercan, 1995).

2.1.4. Çocuk İstismarı ve İhmalinin Çocuk Üzerindeki Etkileri:

İstismar, iyileşmesi uzun süren bir süreçtir (Brook ve McDonald 2007). Fiziksel

istismar çocuklarda, zihinsel ve fiziksel özre yol açan şiddetli nörolojik zarara neden

olabilmektedir. Lynch ve Roberts’in 1982 yılında yaptıkları Oxford izleme

çalışmasında örneklemin %10’unda nörolojik hasar görülmüştür (Kars, 1994). Lee ve

Mackey-Biliver (2007)’ye göre istismar ve ihmal raporlarında anemi, gelişim

yetersizliği ve beslenme eksikliği gibi birçok beslenmeyle alakalı sağlık problemi

Page 44: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

31

görülebilmektedir. Nolin ve Ethier (2007) ihmal edilen ve fiziksel istismara uğramış

çocukların, işitsel dikkat, görsel motor entegrasyonu, problem çözme, soyutlama ve

planlamada bilişsel noksanlıklar gösterdiklerini ortaya koymuştur.

İstismar ve ihmale uğramış çocuklardaki gelişim profiline bakıldığında ise, en

sık rastlanan bozukluklardan biri, okul öncesi çocuklardaki konuşma gecikmesidir.

Daha büyük çocuklarda dil geriliği okulda başarısızlığa yol açabilir. Kolko ve Mosor

(1988)’a göre bu çocuklar yetişkinlerle iletişimden kaçınırlar. Yetişkinlerin

kendilerine dokunmasından ve yaklaşmasından korkarlar. Kolaylıkla yalan

söyleyebilirler. Korku verici duyumlar karşısında bile tepkisiz kalabilirler. Aşırı

saldırgan veya aşırı içe dönük ve çekingen çocuklar olabilirler. Bunlara ek olarak bu

çocuklarda okul başarılarında düşüşler, okulda öğretmenler ve sınıf arkadaşlarıyla

sorunlar ve okuldan kaçma gibi eğitimle ilgili sorunlar da göze çarpmaktadır.

Duygusal olarak istismara uğrayan çocuklarda da gözlenebilecek sonuçlar uzun bir

liste oluşturmaktadır. Özellikle okul öncesi çocuklarda parmak emme, sallanma,

ısırma, istem dışı idrar kaçırma, yeme bozuklukları, hiperaktivite görülmektedir. Aynı

zamanda bu çocuklarda aşırı içe dönüklük, aşırı pasiflik, dış kontrol odaklı olma her

şeye boyun eğme, mantıksız istekler, uyku bozuklukları, olumsuz benlik kavramı,

depresyon, aşırı kaygı, fobiler, obsesyonlar gibi nevrotik reaksiyonlar ve yıkıcılık,

hırsızlık, yalan söyleme ve zulmetme gibi anti sosyal davranışlar, intihar girişimi veya

bilişsel ve duygusal gelişimde duraklama, hafıza bozukluğu, konsantrasyon

bozukluğu, oryantasyon bozukluğu, güdü azlığı, başarısızlık, zeka geriliği, yapay

olgunluk gibi sonuçlar görülmektedir ( Kars, 1994).

2.1.5. Çocukluktaki İstismara Bağlı Olarak Gelişen Ruhsal Bozukluklar:

İstismar ve ihmale maruz kalan çocuklar çeşitli psikopatolojiler geliştirebilirler

(Kaffman ve Meaney, 2007). Araştırmalar, çocuğun sosyal çevresindeki çoklu

faktörlerin istismar ile ve istismarın da akıl sağlığı üzerinde etkisi olduğunu

göstermektedir (Swenson ve Chaffin, 2006). Fiziksel ve cinsel istismara maruz kalan

çocuklarda görülebilecek çeşitli ruhsal bozukluklar şunlardır; anksiyete bozuklukları

(%67), Akut stres bozukluğu, Travma sonrası stres bozukluğu (% 50), depresyon ve

düşük özgüven (%70), davranım bozukluğu ve artmış öfke (%87), zihinsel ve

gelişimsel yetersizlik, insanlara, dünyaya karşı güvensizlik disosiyatif bozukluklar,

konversiyon bozukluğu, cinsel davranış ve cinsel kimlik bozuklukları (Sayıta ve Şirin,

Page 45: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

32

2000). Çocukluk çağında istismar edilmiş bireyler, yetişkin psikiyatrik rahatsızlıklar

için önemli bir risk kaynağı oluşturabilmektedirler (Collishaw ve Diğerleri, 2007).

2.1.6. Çocuk İstismarı ve İhmalini Açıklamaya Yönelik Kuramlar :

Çocuk istismarı ve ihmalinin nedenlerini açıklamaya yönelik kuramları,

psikiyatrik model, sosyolojik model, sosyal öğrenme modeli, bağlanma modeli,

sosyobiyolojik model ve biyolojik model olarak ele almak mümkündür (Hoşoğlu,

2009).

2.1.6.1. Psikiyatrik Model:

Çocuk istismarı ve ihmalinin en etkili ve popüler modeli istismar eden ebeveynin

psikiyatrik analizinden türetilmiştir. Çocuk istismarı ve ihmalinden sorumlu kişilerin

genellikle anne-babalar olduğu saptandığından psikiyatrik model, istismar nedenlerini

ortaya koymak amacıyla ebeveyn özelliklerin incelenmesine ağırlık vermiştir.

İstismarcı ebeveynlerin diğer ebeveynlerden farklı bir dizi kişilik özelliklerine sahip

oldukları varsayılmaktadır. Ancak klinik gözlem ve incelemeler, istismar eden

ebeveynlerin yalnızca %10’unun ruh hastası olarak tanımlanabileceğini göstermiştir.

Psikiyatrik model çerçevesinde istismar eden ve etmeyen ana-babaları farklılaştıran

kişilik özellikleri üzerinde durulmuştur. Çocuk istismarıyla ilgili olduğu düşünülen

bazı kişilik özellikleri arasında narsistik eğilimler, kompulsif bozukluklar, düşük

benlik kavramı, aşırı kaygı, depresyon ve empati kuramama gibi nitelikler dikkati

çekmiştir. Kişilik özelliklerini inceleyen bu tür araştırma sonuçlarından genellemeler

yapmanın güç olduğu yaygın bir kanıdır (Hoşoğlu, 2009).

Gren, Gaines, Sandgrund (1974) istismarcı ebeveynlerin özelliklerini şöyle

sıralamaktadırlar: Tepki kontrolünde bozukluk, aile veya eşle olan ilişkilerindeki

doyumsuzluk nedeniyle çocuğa yönelme, zayıf benlik kavramı, kişilik oluşumunda

karmaşa, değersizlik duygusuna karşı dışlama ve yansıtma mekanizmalarının

kullanılması, çocuğun yanlış algılanması.

2.1.6.2. Feminist Model:

Feminist terapinin kökeni, kadınların geleneksel kadın rollerinin kısıtlayıcı

doğasına yönelik tatminsizliklerini dile getirmek amacıyla birletikleri ve 1960’larda

gerçekleştirdikleri kadın hareketidir. Feminist terapi, büyük oranda kadınların

geleneksel terapi modellerinin, eski kuramcıların içsel yanlılıkları tarafından

sınırlandırıldığını fark etmesiyle oluşmuştur. Feminist terapistler, 1980’lerde beden

Page 46: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

33

imgesi, istismara dayalı ilikiler, yeme bozuklukları, ensest ilişki ve cinsel istismar gibi

belli sorun ve konular üzerinde gittikçe daha çok odaklanmaya başlamışlardır

(Hoşoğlu, 2009). Corey (2008)’e göre feminist hareketin önemli katkıları psikolojide

ve psikolojik danışma uygulamasında ahlak ve terapide etik karar verme

alanlarındadır. Feminist terapistler taciz, ensest ilişki, tecavüz, cinsel taciz ve aile içi

şiddetin boyutu ve sonuçlarına dikkat çekmişlerdir. Aynı zamanda feministler

kadınların ve çocukların fiziksel, cinsel ve psikolojik olarak istismar edildiği durumları

belirlemeyi ve harekete geçirmeyi becerememenin sonuçlarına işaret etmişlerdir.

Feminist terapistler istismarcı erkek danışanlarla da çalışırlar. Şiddet uygulayan

erkeklerden oluşan ve sayısı gittikçe artan gruplarla ilgilenir ve ilgilenilmesine destek

olurlar (Ergene, 2008).

2.1.6.3. Sosyal Etkileşimsel Model:

Sosyal etkileşimsel modelde, istismar davranışının sadece ebeveynlerin

geçmişteki deneyimlerinin bir sonucu olmadığı ebeveynlerin çocuklarıyla

geliştirdikleri etkileşim ile de bağlantılı olduğu belirtilmektedir. Çocuk istismarı ve

ihmali vakaları ele alınırken anne-baba ve çocuklar arasındaki ilişkilerin yeterince net

bir biçimde ortaya konulması gerekmektedir. Eşlerin birbirlerine duydukları

kızgınlıkların çocuğa yansıtılabileceği düşünülmelidir. Ayrıca istismar edilen çocuğun

özellikleri de göz önüne alınmalıdır. Örneğin, prematüre bebeklerin bakımı zor

olacağından bu çocukların, çocuk istismarı ve ihmali açısından risk altında olmaları

mümkündür. Toplumdaki informal (akrabalık, yakın çevre ve komuluk vb.) ve formal

(sağlık kuruluşları, iş bulma hizmetleri, aileler için danışmanlık hizmetleri, sigorta

yardımları, sosyal hizmetler vb.) destek sistemlerinin olmaması veya yetersizliğinin

de çocuk istismarı ve ihmalinde bir etken olduğu belirtilmiştir (Hoşoğlu, 2009).

2.1.6.4. Sosyal Öğrenme Modeli:

Çocuk istismarı, çevresel belirleyiciler ve karşılıklı kişisel etkileşimlerin ortaya

çıkardığı davranışlardır. İnsanlar kendileriyle ve başkalarıyla çatışmaya girdiklerinde,

davranışlarının sorun yarattığını öğrenmektedirler. Bu yüzden sorun olan davranış

saptanmalıdır. İstismar ve ihmal davranışlarında bulunan anne-babalar, kendi ana-

babalarını örnek almaktadır ve çocuklarından da gerçekçi olmayan beklentileri vardır.

Bu durum ‘kuşaklar hipotezi’ olarak adlandırılmaktadır. Kimi kuramcılar ise kuşaklar

hipotezine karşı çıkmakta ve istismar ve ihmalin birincil nedeni olarak anne babanın

güç yaşam koşulları ve duygusal baskı altında olmalarını göstermektedir. Kuşaklar

Page 47: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

34

hipotezine karşı çıkan bazı araştırmacılarsa her istismarcı anne-babanın çocukluğunun

istismar edilmiş olduğunun söylenemeyeceğini savunmaktadırlar. Onlara göre çocuğa

kötü muamelenin birincil nedeni, çocuklukta görülen şiddet değil, anne-babanın güç

yaşam koşullarında yaşamasının sonucunda ortaya çıkan duygusal baskıdır.

Sosyal öğrenme kuramının gelişimi, bilimsel-davranışçı yaklaşımlarla paralellik

içermektedir. Klasik sosyal öğrenme görüşüne göre çocuğun zihni, doğduğunda boş

bir levha gibidir. Bu boş levha yaşam içinde öncelikle ebeveynlerden alınan davranış

kalıplarıyla dolmaktadır. Çocuk, istismarcı ebeveyn davranışlarını örnek alabilir.

Üstelik söz konusu kişiler yalnızca şiddet uygulama yöntem ve tekniklerini almakla

kalmamakta, aynı zamanda onların mantık ve düşünce sistemini de almaktadırlar.

Bilimsel davranışçı yaklaşıma göre de bu gerçekçi olmayan ebeveyn beklentileri ve

olumsuz yaşantıların çocuklara mal edilmesi, istismar durumunu yaratmaktadır.

Fiziksel çocuk istismarı, ebeveynlerin, olayları açıklamaya yönelik bilişsel

yapılarından kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak; sosyal öğrenme modelinde, yanlış

öğrenilen davranışların değiştirilmesi, benlik saygısı ve öz denetim sağlama

tekniklerinin öğrenilmesi yoluyla istismar ve ihmal davranışlarının ortadan kalkması

mümkündür (Hoşoğlu, 2009).

2.1.6.5. Bağlanma Modeli:

Bağlanma modelinin istismarı ele alışı, sosyal öğrenme kuramının bazı

yönlerinin farklı bir anlatımıdır. Ainsworth (1973), Bowlby (1979) ve Critenden

(1989)’a göre çocukla, çocuktan sorumlu bakıcı kişi arasında kurulan erken bağlılık

ilişkisinin niteliği, daha sonraki ebeveyn-çocuk ilişkisinin belirleyicisidir. Çocuğun

sosyalizasyon süreci bağlılık ilişkisinin ilk yılında başlamaktadır. Ebeveynler

koydukları kurallar, uyguladıkları disiplin yöntemleriyle, çocuğun davranışlarını

düzenlemektedirler. Ebeveynin disiplin yöntemlerini aşırı yoğun ve ağır olarak

kullanması, çocuğa kendini yardıma muhtaç ve çaresiz hissettirmektedir. İşte, bu

noktada bağlanma modeli, istismar döngüsünü açıklayabilir. Bebeklik yıllarında kişi,

hayatta kalmak için, ona bakmakla sorumlu kişiye güçlü bir bağlılık geliştirmektedir.

Yaşamın bu ilk yıllarından itibaren çocuk, diğer kişilerden farklı bir şekilde o kişiyi

model almaktadır. Diğer kişilerle olan ilişkilerini de bu modele göre düzenlemektedir.

Eğer ebeveynin tutumu aşırı yönlendirici, bağımlılık ilişkisini destekleyici, karşılıklı

yetersiz duygusal gelişimin bir sonucu olarak bağımlı olursa çocuk ilerdeki yıllarda

zarar görmektedir. Çocuk sosyal gelişimi ile birlikte başkalarıyla iletişim kurması

Page 48: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

35

gerektiğinde, bu yetersiz duygusal gelişim ve bağımlılık ilişkisi yüzünden sorunlar

yaşamaktadır. Üstelik çocuk, bağımlılık boyutlarında ilişkisi olduğu ebeveyninden,

kaçınılmaz olarak yaşadığı ayrılmanın verdiği sıkıntıyı da aynı anda yaşamaktadır. Bu

durum çocuklarda çeşitli duygusal sorunlara neden olabilmektedir (Hoşoğlu, 2009).

2.1.6.6. Sosyobiyolojik Model:

Sosyologlar tüm insanların kendilerini ve genlerini korumaya

programlandıklarını savunmaktadırlar. Bunun yarattığı baskı ve bu baskı ile oluşan

istismar tamamen hayatta kalmak içindir. Sosyologlar üvey ebeveyn kavramına büyük

önem vermektedirler, çünkü günümüzde artan boşanmalar, ayrı ebeveynler doğal aile

yapısını bunun getirisi olarak da gen yapısını bozmaktadır. Bu durumun yarattığı

stresle birlikte ebeveynler çocuklarını daha fazla istismar edebilmektedirler (Hoşoğlu,

2009).

2.1.6.7. Biyolojik Model:

Araştırmalar, biyolojik faktörlerin de çocuk istismarında önemli bir faktör

olduğunu ortaya koymaktadır. İstismar eden ebeveynlerin, nörolojik sorunları

olduğunu iddia eden bu yaklaşımda, bilimsel aktivitelerin minimal düzeyde beyindeki

fonksiyon bozukluklarından etkilendiğini savunmaktadır. Yine buna benzer diğer

araştırmalarda da istismarcı ebeveynler ve istismarcı olmayan ebeveynlerin

kıyaslanmasında istismarcı ebeveynlerin diğerlerine oranla farklı sağlık sorunları

olduğu saptanmıştır. Bu da ebeveyn olma yeteneğini kısıtlayıcı bir etki yaratmaktadır

(Mangalcı, 2002).

2.1.7. Engelli Bireylerin Antik Çağlarda İstismarı:

Engelli çocuklara karşı çeşitli tutum ve davranışlar olduğu konusunda antik

çağlara kadar uzanan tarihsel bilgiler vardır. Antik toplumlarda engelli çocukların

yalnızca istismarı değil genelde öldürülmesi görülmektedir. Antik çağlarda çocukların

istismarı ve öldürülmesi için üç temel neden vardır. Faydacılık, toplumsal değer

sistemleri ve doğaüstü güçlere inanç. Faydacılık, ilkesine göre engelli çocuk ilkel

toplumlarda sorumluluk anlamına geliyordu. Engelli çocuk ilkel yaşamda günlük

gereksinimlere katkıda bulunamıyor, aynı zamanda sürekli birisine bağımlı

olduğundan, bağımlı olduğu bireyin de topluma katkısını engelliyordu. Toplumsal

değer sistemleri, çocuk istismarı ve ölümleri için bir başka neden olmuştur. MÖ 355

yıllarında Aristo’nun mükemmel olmayan hiçbir şeyin gelişmesine izin verilmemesi

Page 49: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

36

gerektiğini ilan etmesiyle Yunan ve Roma kültürleri güzellik, güç ve zekayı

desteklemişler ve bu durumda mükemmel olmayan çocukların ölümüne yol açmıştır.

Romalıların engelli çocuklarla ilgili yasa üretmesiyle ciddi engeli olan çocukların

öldürülmesi, terk edilmesi, köle olarak satılması, dilendirilmesi uygulanmıştır.

Doğaüstü güçlere olan inanç, engelli çocukların istismarı için bir başka nedendir.

Engelli çocuğun ebeveynleri cezalandırmak için gönderildiği ya da Tanrı’dan bir işaret

için böyle bir çocuğun geldiğine ve tekrar çocuğun öldürülerek Tanrı’ya

gönderilmesinin gerektiğine inanılırdı (Kars, 1994). Engelli ya da kronik hasta

çocukları tek başlarına orman, çöl ya da dağlarda ölüme terk etmek, ilkel toplumlarda

kullanılan bir yoldu. Engelli çocuğun doğumu ile birlikte onu silahla öldürmek,

vadiden aşağıya ya da nehre atmak, canlı canlı gömmek ya da vahşi hayvanlara yem

olarak atmak ilkel toplumlarda görülen uygulamalardandı (Sertler, 2002).

2.1.8. Engelli Bireylerin Bugünkü Toplumlarda İstismarı:

Dünya Sağlık Örgütü, gelişmekte olan ülkeler için engellilik oranının %12 (

üstün zekalılar ile birlikte %14 ) olduğunu öngörmektedir. Ülkemizde engelli sayısı ve

türleri ile ilgili veri yoktur, tahmini rakamlar verilmektedir.

Antik toplumlarda engelli çocukların ve bireylerin maruz kaldıkları korkunç

davranış şekilleri tamamen yok olmamıştır ve 20. yy’da halen devam etmektedir. Pek

çok engelli halen aşağılanmaya, insanlık dışı davranışlara, kötü statülere, yadsınmaya

ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. İngiltere’de yapılan bir araştırmada engellilerin

%54’ünün şiddet olaylarına maruz kaldığı gözlenmiştir (Kutsal, 2004).

Özürlü çocuklar, özürsüz çocuklar gibi her tür istismara açıktırlar. Bu istismar,

fiziksel veya duygusal istismar ve ihmal ya da cinsel istismar biçiminde olabilir.

Özürlü çocukları özellikle istismara müsait yapan bazı koşulların varlığı ileri

sürülmüştür. Bunlar arasında, özürlü çocukların: Temel ve sosyal gereksinimleri için

başkalarına bağımlı olmaları, kendi yaşamları üzerinde denetim ve seçme olanağından

mahrum bulunmaları, boyun eğmeyi ve itaat etmeyi, iyi bir davranış olarak bilmeleri,

cinsiyet hakkında bilgilerinin olmaması ve cinsel yaklaşımları doğru olarak

anlayamamaları, ilgi ve sevgiye açık olmalarını artıran yalıtılmış ve reddedilmiş olma

duygularına sahip olmaları, farklı tipte dokunmalar arasında bir ayırım yapamamaları

ve yaşantıları ile ilgili iletişimde bulunamamaları en belirgin özellikleri olarak

gösterilmektedir. Ayrıca, özürlü çocukların çocuksu halleri, fiillerinin sonuçlarını

Page 50: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

37

tahmin edememeleri, içtepilerini kontrol etmede yetersizlikleri, istismara müsait

olmalarına yol açan nedenler arasında sayılmaktadır (Topçu, 1997). Bugün olduğu gibi

geçmişte de engelliler dışlanmıştır. Değer sistemleri, doğaüstü güçlere inanç ve

faydacı bir felsefeye bağlı oluş, farklı insanları korumak için tartışmalara girilmesine

neden olmuş, özel çalışmalar yapılmış, organizasyonlar kurulmuş, kanunlar

çıkarılmıştır.

2.1.9. Çocuk İstismarının Belirlenmesinde Okulun ve Öğretmenlerin Rolü

Çocukları istismardan korumak zor, sıkıntı verici, özel yetenek ve bilgi

gerektiren bir iştir. Çocuk istismarı ve ihmali olaylarının belirlenmesi ve önlenmesinde

çocuk bakım kurumu çalışanları, hukukçular, emniyet mensupları, psikologlar, sosyal

hizmet uzmanları, veterinerler (çocuk istismar ile hayvan istismarı paralel

gitmektedir), hekimler, hastanede ve alanda çalışan hemşireler, ebeler, sağlık

memurları ve tüm sağlık çalışanlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Fakat bu alanda

öğretmenlerin rolü çok önemlidir (Tugay, 2008).

Okul ortamı, 6–15 yaş arası çocukların ev ortamı dışında en çok zaman

geçirdikleri yerdir. Zorunlu sekiz yıl örgün eğitim süresince, ailesi tarafından kötü

muameleye uğrayan çocuk ve ergenlerin tespit edilmesi, gerekli müdahalelerin

yapılması açısından çok önemlidir. Hatta ilgili literatürde öğretmenlerin çocuklarla

sürekli iletişim halinde olmaları, çocuk eğitimi ile ilgili bilgi ve deneyime sahip

olmaları nedeniyle, aileleri tarafından kötü muameleye maruz kalan çocukların

korunmasında okul ortamı ile birlikte son derece önemli oldukları vurgulanmaktadır

(Walsh ve ark, 2005). Öğretmenlerin istismar ve ihmal olgularını tespit etmede rol

almaları gereği öğretmenlerin çocuk istismarı ve ihmali konusunda eğitilmeleri

gereğini de beraberinde getirmektedir. Öğretmenlerin çocuk istismarı ve ihmalinin

belirtileri, müdahale ve bildirim konularında eğitilmeleri gerekmektedir (Tugay,

2008). Avustralya‟da bazı okullarda çocuklarda cinsel istismarı belirlemeye yönelik

sınıf temelli derslerden, anne-baba eğitimine kadar çeşitli eğitim programları

kullanılmaktadır. Bununla birlikte çocuk istismarı konusunda öğretmenlerin

profesyonelliklerini geliştirmek ve çocukları koruyucu davranışları öğretme de hizmet

öncesi eğitimin önemli bir rolü olduğu da vurgulanmaktadır. Bu nedenle

üniversitedeki öğretmen adayı öğrenciler eğitim öğretim yılları boyunca çocuk

istismarı ile ilgili çalışmalar ve tartışmalar yapma, ilköğretim öğrencileri için uygun

Page 51: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

38

stratejileri öğrenmek zorundadırlar. Böylece sahip oldukları bilgiyi ve profesyonelliği

arttırmış ve çocuk istismarının önlenmesi ile ilgili olarak çocuk eğitimindeki

yeteneklerini geliştirmiş olurlar (Walsh ve ark, 2005). Bu doğrultuda verilebilecek

bazı öneriler aşağıda sıralanmıştır:

• Bütün okullar çalışanları için; açık, ulaşılabilir ve yazılı çocuk istismarını bildirim

politikasına sahip olmalıdır,

• Müdürler bu prosedürleri uygulatarak ve personellerine uygun eğitim ve desteği

sağlayarak çocuklara gelebilecek zararları önlemeye yardımcı olmalıdır.

• Eğitimcilerin eğitimi; istismar kurbanlarına ve ailelerine destek oluşturacak yolları

içermeli ve zorunlu bildirimde bulunanlar için tanımlama ve bildirim yeteneklerini

geliştirmelerini sağlamalıdır (Kenny, 2004). Birçok çocuk okula, istismar ve ihmal

sonucu ortaya çıkan sorunlar yüzünden, özel eğitime muhtaç bir şekilde başlamaktadır.

İstismar ve ihmale uğrayan çocukların gösterdikleri davranış bozuklukları çocuklarla

yüz yüze ilişki halinde bulunan öğretmenler tarafından gözlenebilir. Öğretmenler

sınıflarında bulunan bir çocuğun istismar edilip edilmediğini; çocuğun durumu

hakkında öğretmeni ile konuşması, çocuğun bir yakını ya da arkadaşının yani üçüncü

şahısların çocuğun öğretmeni ile konuşması, öğretmenin çocuğun davranışlarındaki

değişikliği gözlemesi ile, öğretmenin çocuktaki morluk, şişlik, yanık gibi fiziksel

belirtileri gözlemesi ile (Tugay, 2008).

İstismar ve ihmale uğramış çocukların, okulda çeşitli uyum sorunları yaşadıkları,

akademik başarı yönünden zayıf oldukları, akranlarıyla ilişkilerde başarısız oldukları,

sosyal etkileşim yönünden eksik oldukları, düşük öz saygıya sahip oldukları

belirtilerek, fiziksel durumları şüphe uyandıran veya uyum güçlükleri yaşayan

çocukların istismar ve ihmal şüphesi ile izlenmeleri ve bu izlenimde kullanılacak temel

yöntem ve tekniklerle, farklı istismar ve ihmal türlerine ait sorgulama alanları

hakkında öğretmenlerin bilgilendirilmeleri gerektiği bildirilmektedir (Tugay, 2008).

Çocukların çizimleri üzerinden çocuk istismarı ve ihmalini tespit etmede etkin bir

şekilde eğitilen öğretmenlerin, istismarı psikolog ve psikiyatristlerle benzer düzeyde

ayırt edebildikleri ortaya konmuştur (Tugay, 2008). Öğretmenler ilk olarak sınıfta

öğrencilerin kendine güvendiği bir ortam yaratmalı ve öğrencilerin kendilerini koruma

becerileri geliştirmesine yardım etmelidir. Ayrıca sınıf içinde davranışlarına özen

göstermeli, şiddete ve fiziksel cezalara yer vermeden öğrencilerdeki istenmeyen

Page 52: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

39

davranışların giderilmesine çalışılmalıdır. Daha sonrada istismar tehlikesi içinde olan

çocuklara destek olmalı ve rehberlik etmelidir (Tugay, 2008).

İstismar ve ihmale uğrayan bazı çocuklar güvenebilecekleri ve onları

eleştirmeden dinleyebilecek kişilerle konuşmak isterler. Öğretmenlerin istismar ve

ihmal edildiklerinden şüphelendikleri çocuklarla konuşmaları ve onları dinlemeleri bu

açıdan önemlidir. Konuşmaya başlamadan önce hangi soruların ne şekilde

sorulacağına karar vermek gereklidir. Çocuğun aniden ağlamaya başlaması ya da

konuşmayı reddetmesi gibi ortaya çıkabilecek durumlar önceden tahmin edilmelidir

(Tugay, 2008). Çocuk kendi durumunu anlatırken öğretmen çocuğa empati ile

yaklaşmalı ve çocuğa sorununu anlatmakla bir hata yapmadığını, aksine bu davranışın

yerinde bir davranış olduğunu söylemelidir (Tugay, 2008). Çocukla konuşulacak yer

ve zaman da çok önemlidir. Konuşma yeri olarak özel, sessiz, diğer öğrencilerden uzak

bir yer seçilmelidir. Çocuk kendisini rahat hissetmeli, durumunu istediği zamanda

anlatmalı ve açıklamaları için yeterli süreye sahip olmalıdır (Tugay, 2008).

Çocuğu dikkatle dinlemek, söylediklerini ciddiye almak, anlatılanlar karşısında

dehşete kapılmamak, sakin olmak, çocuğa olanlardan dolayı kendisini suçlamaması

gerektiğini ve böyle bir olayla karşılaşan tek insanın kendisi olmadığını söyleyerek

onu rahatlatmak, mümkün olduğunca az soru sormak ve konuşurken çocuğun

kullandığı kelimeleri kullanmak, konuşmanın daha etkili olabilmesinde dikkat

edilmesi gereken noktalardır. Çocuğun anlattıklarının doğru bir şekilde

anlaşıldığından emin olunmalı, söylediği her şey daha sonra kaydedilmelidir. Ayrıca

konuşmanın bitiminde çocuğa yerine getirilmesi zor sözler verilmemelidir. Yaşadığı

olaylar çocuğu üzdüğü için, ondan başından geçen olayları tekrar tekrar anlatması

istenmemelidir. En son olarak çocuğa daha sonra yapılacaklar hakkında bilgi

verilmelidir, öğretmenin çocuğa anlattıklarını ona ve ailesine yardım edecek birine

söyleyeceğini belirtmesi doğru bir davranış olacaktır (Tugay, 2008). Çocuk bu

açıklamalarından sonra anne-babasının kendisine karşı şiddete başvuracağından

korkup pişman olabilir. Bazen de ailesinden uzaklaştırılacağını ya da ailesinin

dağıtılacağını düşünebilir. Kimi zaman da çocuk anlattıklarının bir sır olarak

saklanmasını isteyebilir ki bu durumda doğrudan herhangi bir önlem alınamayacağı

için istismarın devam etme tehlikesi vardır (Tugay, 2008).

Page 53: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

40

Çocuklarını istismar ve ihmal eden anne-babaların öğretmenlerce

gözlenebilecek davranışları şunlardır:

a) Çocukla ilgisizdirler. Okul tarafından düzenlenen toplantılara ve diğer

etkinliklere ya çok az katılım gösterirler ya da hiç katılmazlar.

b) Çocuğu bir yük ya da değersiz bir varlık olarak görürler.

c) Öğretmene, eğer çocuğu sınıfta yaramazlık yaparsa onu sert bir şekilde

cezalandırabileceğini söylerler (Erginer ve Kepenekçi, 2007).

Öğretmenin çocuk istismarı ve ihmali olaylarında anne-babalarla da konuşması

gerekmektedir. Ailelere karşı açık ve dürüst olunmalı, alınan her karar onlara

açıklanmalıdır. Çocuklarını istismar ve ihmal eden anne-babalara karşı suçlayıcı bir

tavır almak işleri iyice güçleştirebilir ve bu durum çocuk için zararlı olacak sonuçlar

doğurabilir. Ailelere anlayış ve saygı göstermek onların karşı karşıya olduğu güçlüğü

yenmek için çaba göstermelerine ve yardım almaya yönelmelerine katkıda

bulunacaktır (Tugay, 2008). Öğretmenlerin çocuk korumasındaki en önemli

rollerinden biri de çocuk istismarı ve ihmal şüphesini yetkili kurum ve kuruşlara

bildirmektir. Bildirim çocuk ihmal ve istismarını saptadıktan ve bildirdikten sonraki

son aşamadır. Buradaki amaç çocuk kurbanlarını tanımlamak, istismar ve ihmali

durdurmak, aile ve çocuğa destek sağlamak ve tekrar ortaya çıkmasını engellemektir

(Walsh ve ark, 2005). Kimi zaman öğretmenler şüphelendikleri istismar ye ihmal

olaylarını ihbar etmekten çekinirler. Çünkü ihbar sonucu öğretmen-öğrenci ve

öğretmen-aile ilişkisinin bozulacağından korkarlar. Bazen de aile ve çocuk arasındaki

ilişkilere ve ailenin özel hayatına karışmaktan çekinirler. Öğretmenlerin ihbarda

bulunmak istememelerinin bir nedeni de haklarında ihbarda bulundukları çocuklar için

gerekli yardım çalışmalarının yapılmayacağı ve çocuğun daha fazla zarar göreceği

endişesini taşımalarıdır. Kimi zamanda çocuk ihmal ve istismarını gösteren yeterli

kanıtlarının olmayışıdır.

Avustralya‟da 254 ilkokul öğretmeni ile yapılan bir çalışmada öğretmenlerin

çocuk istismarını bildirmeme nedenleri arasında, yetersiz kanıt cevabını veren

öğretmen sayısı 29, çocuk için doğacak sonuçlardan korkma cevabını veren öğretmen

sayısı 7, çocuğu açığa çıkarmama cevabını veren öğretmen sayısı 2, aile ile ilişkilerin

bozulması cevabını veren öğretmen sayısı 5‟dir. Bunun dışında öğretmenler

bildirmeme nedenlerini okul, kendilerinden kaynaklanan nedenler ve aileden

kaynaklanan nedenler olarak da gruplandırmışlardır (Walsh ve ark, 2005).

Page 54: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

41

Avustralya‟nın birçok eyalet ve bölgesinde okul personeli çocuk koruma

araştırmalarının en yaygın kaynaklarıdır. Ayrıca 1989‟dan beri Queensland‟da

(Avustralya) resmi bir çocuk koruma politikası sürdürülmektedir. 1998‟de ise daha

önceden gönüllülük esasına dayana bildirim süreci zorunlu hale getirilmiştir (Walsh

ve ark, 2005).

ABD‟nin tüm eyaletlerinde öğretmenlerin istismar ve ihmal şüphesi uyandıran

olguları bildirim zorunluluğu vardır ve bildirilen olguların dörtte biri eğitim alanındaki

profesyonellerden gelmektedir (Tugay, 2008).

Öğretmenlerin istismarı ve ihmal olgularını bildirmek zorunda olduğu ülkelerde,

öğretmenlere yönelik; istismar ve ihmali tanımlamaları, belirtilerini fark etmeleri ve

fark edilen olgulara müdahalede ne tür bir yol izlemeleri gerektiğine dair çeşitli eğitim

programları meslek içi eğitime dâhil edilmiş, öğretmenlere yönelik el kitapları

yayınlanmıştır (Tugay, 2008). Bizim ülkemizde ise okullarda istismar ve ihmal

olaylarının anlaşılamamasına yol açan en önemli nedenler arasında istismarı, ihmali

ve bunların ihbarı (Ülkemizde okullarda öğretmenlere yönelik istismarı ve ihmali

bildirim zorunluluğu yoktur, ancak yeni çocuk koruma kanunu ile belirlenmiş çocuğun

zarar görmesinin engellenmesine yönelik düzenlemeler bulunmaktadır) ile ilgili işlem

basamaklarını açıklayan rehber kitapçıkların bulunmayışıdır. Bilgisizlik sonucu

öğretmenler şüphelendikleri çocukları ihbar etmekten kaçınmaktadırlar.

Milli Eğitim politikalarında şuan mevcut Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim

Disiplin Yönetmeliği mevzuatı içinde çocuk istismarı ile ilgili olan hükümler

belirtilmiştir. Öğrencilerin korunması ile ilgili öğretmen ve yöneticilerin (madde 6);

a) Aile içinde ve dışında şiddete maruz kalan, ilgisizlik nedeniyle veya zorlanarak

Kanun ve toplumun etik kurallarına aykırı olan yollara yönelme ihtimali bulunan

öğrencilerle ilgili gerekli önlemlerin alınması,

b) Öğrencilerin her türlü madde bağımlılığından, uyuşturucu ve benzeri maddeleri

bulundurmaktan, kullanmaktan, bu tür maddelerin üretim ve kaçakçılığına alet

olmaktan korunması,

c) Öğrencilerin pornografi, teşhir, cinsel sömürü, istismar, taciz ve her türlü

olumsuz davranışlardan korunması,

Page 55: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

42

d) Öğrencilerin, diğer öğrenciler tarafından fiziksel ve ruhsal yönden zarar

görmemeleri için dedikoduya, zorbalığa, tehdide, sataşmaya ve onur kırıcı her türlü

lakap takılmasına karşı korunması konularında veli veya ailelerle de iş birliği yapılarak

gerekli tedbirler alınır şeklindedir (Tugay, 2008).

Yukarıdaki maddelerde de açık olmak üzere Türk Eğitim Sistemi içinde çocuk

ihmal ve istismarının bildirilmesi ve ihbarı ile ilgili ayrı bir yönetmelik yer almamakta

ve disiplin yönetmeliği içinde geçen çocukların korunmasına ilişkin hükümler

bulunmaktadır. Ancak mevcut yasa, tüzük ve yönetmelikler birey olarak öğretmenleri

de çocuk ihmal ve istismarını bildirim konusunda zorunlu kılmaktadır.

Sonuç olarak, çocuk istismarı ve ihmalinin tespit edilmesinde okulun önemli bir

alan olduğu görülmektedir. Bu alanda, öğretmenlerin istismar ve ihmale maruz kalan

çocukları tespit etme konusunda rol almaları, çocukların korunmasında önemli bir

aşama olacaktır. İstimara ve ihmale maruz kalan çocukların belirlenmesi için,

öğretmenlerin bu alanda eğitilmeleri hem çocuk ihmal ve istismarına müdahale

konusunda bilgi sahibi olmalarına hem de çocuklar ve çocuk hakları konusunda

duyarlılığın gelişerek kendi hakları gibi çocuk haklarını da savunmalarına neden

olacaktır. Böylece sadece istismarı tespit etmekle kalmayıp diğer disiplin üyeleri ile

işbirliği yaparak durumu önleyici ve koruyucu tedbirler de alabileceklerdir. Bu

koşulların sağlanmasında da kuşkusuz hizmet içi eğitim ve bildirim sisteminin

oluşturulması gerekliliği kaçınılmazdır.

2.1.10. Çocuk İstismar ve İhmalinde Bildirim Zorunluluğu ve Karşılaşılan

Güçlükler

Çocuk istismarı önemli bir çocuk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir.

Bugün ülkelere çocuk istismarına yönelik müdahaleler içinde ulusal ve yerel

eylemlerin güçlendirilmesi, çocuklara yönelik istismarın önlenmesine öncelik

verilmesi, şiddet içermeyen davranışların benimsenmesinin sağlanması, rehabilitasyon

ve sosyal destek programlarının yürütülmesi, çocukların katılımının sağlanması, çocuk

dostu bir bildirimin olması ve hizmetinin ulaşılabilir sağlanması, adalet sisteminin

güçlendirilmesi, ulusal sistematik veri toplama ve araştırma sisteminin geliştirilmesi

ve uluslararası sözlerin güçlendirilmesi önerilmektedir (Özcebe, 2009). Çocuk

istismarının önlenmesi için öncelikle bildirim sisteminin işletilmesi ve vakaların

yakalanması gerekmektedir. Veri toplama sisteminde olan sınırlılıklar çocuk

Page 56: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

43

istismarını önlemeye ilişkin programın başarıya ulaşmasını engellemektedir.

Ülkemizde bildirim sisteminde karşılaşılan bazı sorunlar aşağıdaki gibi

sıralanmaktadır:

Vaka Tanımı; Rutin veri toplama sisteminde vakaların bildirimlerinin

yapılabilmesi için herkesin aynı vaka tanımı ile bildirim yapması gerekmektedir.

Türkiye’de Çocuk Koruma Kanunu, “çocuk istismarı ve ihmali” tanımını net olarak

yapmamaktadır. Zorunlu bildirim olmasına karşılık vaka tanımının olmaması

bildirimin yapılmamasına ya da farklı tanı kriterleriyle yapılmasına neden olmaktadır

(Özcebe, 2009).

İnsan Gücü; Rutin veri toplama sisteminde veri toplamada yer alan insan

gücünün nitelik ve nicelik olarak yeterli olması gerekmektedir.

Formlar; Bildirim yapılan formun bildirim yapacak kişi tarafından anlaşılır ve

kolay doldurulabilir olması gerekmektedir. Ölüm formu ya da vaka formunda çok fazla

bilgi istenmesi de formun tam olarak doldurulmasını engelleyebilir. Ancak form

sırasında olayın tanımlayıcı bilgilerinin alınmaması da yorum yapılabilmesini olumsuz

olarak etkilemektedir (Özcebe, 2009).

Konu; Hakkında Toplum Duyarlılığı: Toplumların sosyal ve kültürel örüntüleri

çocuk büyütme ve geliştirilmesine ait gelenek ve görenekleri belirlemektedir. Bu da

çocuk istismarının tanısını ve yaklaşımı etkileyen temel bir faktör olarak rol

oynamaktadır. Ailelerin yaşadıkları toplumun kültürel değer yargılarına, gelenek ve

görenekleri çerçevesinde düşünce, tutum ve davranışlara sahip olmaları çocuk

istismarı sorununun boyutunun saptanmasına ve çözüm önerileri üretilmesinde

sorunlar yaşanmasına dolaylı olarak neden olmaktadır (Özcebe, 2009).

Toplumun fiziksel ve cinsel istismara bakış açısı farklıdır. Cinsel istismar

toplumda bir tabu olarak kabul edilmektedir; istismarcı kınanmakla beraber çocuğun

cinsel olarak etiketlenmesi de söz konusu olabilmektedir. Bu durumda çocuğun başına

böyle bir olay geldiğinde çocuğunun cinsel olarak etiketlenme korkusu müdahale

edilmesinin önünde bir engel olabilmektedir (Özcebe, 2009). Toplumun bakış açısı

cinsel istismara uğrayan çocukların da bu olayı paylaşma sırasında zorlandıkları

bilinmektedir. Cinsel istismarın tabu olarak görülmesi istismar yapan kişinin çocuğun

Page 57: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

44

bildirimi konusunda baskı yapmasını kolaylaştırabilmektedir. Çocuğun cinsel olarak

etiketlenme korkusu da başvurusunu güçleştirmektedir (Özcebe, 2009).

Bildirim Şekli; Bildirimin yapılacağı yerin bilinmesi ya da şekli, bildirimin

yapılmasını etkilemektedir. Çocuk istismarı sonrasında istismar eden kişinin sosyal

hizmet kurumuna ya da polise bildirilmesi gerekmektedir (Özcebe, 2009).

Veri Kaynakları; Rutin bilgi toplama sisteminde kullanılan veri kaynaklarının

belirlenmesi sırasında dezavantajlar ve avantajlar göz önünde tutulmalıdır (Özcebe,

2009).

Dünya Sağlık Örgütü ülkelere sürveyans sistemlerini güçlendirilmelerini ve özel

konularda araştırmaların yapmalarını önermektedir. Sonuç olarak, çocuk istismarı

konusunda rutin veri toplama sistemi içinde şiddetin nedenleri ve sonuçlarını da

içerecek şekilde veri toplama, analizi ve raporlama aşamalarının yer alması

gerekmektedir. Sürveyans sisteminin iyi işletilebilmesi için amacının ve kapsamının

programın amaç ve hedeflerine uygun olarak oluşturulmalıdır (WHO, Preventing

Violence, 2004). Veri toplama sistemi içinde şiddetin nedenleri ve sonuçlarını da

kapsayacak şekilde veri toplama, analizi ve raporlama aşamalarının yer alması

gerekmektedir. Sürveyans sisteminin iyi işletilebilmesi için amacının ve kapsamının

programın amaç ve hedeflerine uygun olarak oluşturulması gerekmektedir (WHO,

Preventing Violence, 2004).

Sistemin oluşturulması sırasında dikkat edilmesi gereken bazı konular özet

olarak; çocuk istismarı tanımının değişik sektörler ve taraflar tarafından aynı şekilde

yapılması, yerel ve ulusal düzeyde çocuk istismarı insidans, nedenleri ve oluşturduğu

sorunlar hakkında sistematik ve sürekli bir veri toplama sisteminin kurulması, şiddet

ya da acil sorunlarda oluşan yeni davranışlarla ilgili müdahalenin geç kalmadan

uygulanabilmesi için erken tanı koyabilme kapasitesinin geliştirilmesi, sosyal olarak

risk faktörlerine yönelik öncelikli olarak koruma hizmetinin sunulması, çocuk

istismarı durumunda başvurulması gereken acil tıbbı bakım ve diğer hizmetlerin

bölgedeki yerleri hakkında bilgi verebilme, çocuk istismarının önlenmesi programının

değerlendirilmesine ilişkin ölçütleri hesaplayabilmek için gerekli veriyi sağlayabilmeli

(Özcebe, 2009).

Page 58: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

45

2.1.11. T.C. Hukuk Sisteminde Çocuk İstismarı ve İhmalinin Yeri:

Türk hukuk sisteminde çocuk istismarı ve ihmaline ilişkin yasal düzenlemeler

Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Çocuk Koruma

Kanunu, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu

Kanunu’nda belirtilmiştir.

2.1.12. KKTC Hukuk Sisteminde Çocuk İstismarı ve İhmalinin Yeri:

Mevcut Kuzey Kıbrıs yasalarındaki en büyük eksiklik çocuk istismarının

tanımlanmamasıdır. Ceza Yasası’nda çocuk istismarı diye bir suç tanımı

yapılmamıştır. Buna paralel olarak da cinsel istismara ve kapsamına da yer

verilmemiştir. Yasadaki çocuk istismarı ile ilgili maddeler şöyledir:

Madde 153- On Üç Yaşından Küçük Kızlarla Cinsi Münasebet

Madde 161- Kendi Binasında On altı Yaşından Küçük Bir Kız

İle Cinsi Münasebette Bulunulmasına İzin Veren Ev Sahibi vs.

Madde 174- On üç Yaşından Küçük Çocuklarla Doğa Kurallarına

Aykırı Suçlar

Madde 176A.- Çocuklar ve Aklen Sakatlar İle İlgili Adaba ve Ahlaka Aykırı

Hareketler (Göynüklü 2012).

2.2. İlgili Araştırmalar

2.2.1. Türkiye’de Yapılan Araştırmalar:

Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde yapılan araştırmaların çokluğuna

rağmen, Türkiye gibi geleneksel yapının sosyal alanda etkisini koruduğu ülkelerde

özellikle kadına ve çocuğa yöneltilen şiddet konusunda veri tabanı oluşturmak oldukça

güç bir iştir. Bunun en önemli nedenlerinden biri; aile içi sorunların yakın

akraba/arkadaş çemberi dışına çıkmaması olarak görülmektedir. Özellikle aile içinde

yaşanan şiddet ve istismar aile içi mahremiyet alanı içinde görülmekte ve buna paralel

olarak aile içi sorunlar, dışarıdan gelebilecek yardım ve desteklerden yoksun biçimde

yine aile içinde çözümlenmeye çalışılmaktadır. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı

Türkiye’de çocuk istismarı ve ihmali üzerine yapılan yayımlanmış çalışmalar da yok

denecek kadar azdır.

Page 59: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

46

Bıyıklı (1989)’nın yetersizliği olan çocuklar ile normal çocukların aile kabul

düzeyi açısından benlik kavramlarını incelediği araştırmasında; ortopedik özürlülerin,

işitme özürlülere oranla daha yüksek benlik kavramına sahip oldukları; normal ve özel

gereksinimli çocuklar arasında benlik kavramları açısından fark bulunmadığı;

ortopedik özürlü çocukların aile kabul düzeyi işitme özürlülere oranla yüksek

bulunmuş, normallerle özürlüler arasında genel anlamda fark bulunamamıştır. Görme

özürlüler ve ortopedik özürlüler ailelerinden daha fazla yakınlık ve sevgi gördükleri;

işitme ve görme özürlülerin daha fazla ihmal ve boş verme davranışlarıyla

karşılaştıkları, işitme özürlülerin ebeveynlerince reddedildiklerini düşündükleri

bulunmuştur (Eratay 2000).

1989-91 yıllarında Biçer ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada cinsel

saldırıya uğrayanların büyük oranda %60,24 olarak 16-18 yaş grubundaki kişiler

olduğu belirtilmiştir (Sayıta ve Şirin 2000).

Bilir ve Arkadaşları (1991)’nın 4 – 12 yaşları arasında 16000 çocukta istismar

durumları ile ilgili araştırmaları sekiz ilde (Afyon, Ankara, Ağrı, Giresun, Trabzon,

Rize, Nevşehir, Malatya) yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre 4 – 6 yaş grubunda

istismar oranı diğer gruplara göre daha yüksektir (%40.7). Bu oran 7 – 10 yaş grubunda

%33.5 ve 11 -12 yaş grubunda ise %25.8’dir. Kızların %34.6’sı, erkeklerin de %32.5’i

istismar edilmektedirler. Annelerin yaşlarına göre çocuklarını istismar etme

durumlarına bakıldığında; 20 yaşın altındaki annelerde bu oran %45.5 ve 50 yaşın

üstündeki annelerin ise %55.1’e çıkmaktadır. Geniş ailede çocuk istismarının oranı

%36 iken çekirdek ailelerde %32.8’dir. tek çocuklu ailelerde çocuk istismarı durumu

%24.4, 2 – 3 çocuklu ailelerde %32.7 ve dört ve fazla çocuk sahibi ailelerde bu oran

%35.7’dir. Yani çocuk sayısı arttıkça çocuk istismarı oranı da artmaktadır.

Bilir ve arkadaşları bir başka çalışmalarında (1991) Türkiye’nin on altı ilinde 4

– 12 yaşlar arasındaki 50473 çocuğa fiziksel ceza verme sıklığını ve buna ilişkin

problem durumlarını incelemişlerdir. Çocuklara fiziksel ceza verme sıklığının annenin

yaşı, çalışma durumu, çocuğun yaşı ve cinsiyeti ve çocuk sayısı gibi değişkenlere göre

ele alındığı bir araştırmada şu sonuçlar elde edilmiştir: Kızların %62.4’ü, erkeklerin

ise %62.9’u fiziksel ceza almışlardır. En fazla ceza alan yaş grubu %67.3 ile 7 yaş

grubudur (4 – 12 yaş arası her yaş bir ‘yaş grubu’ olarak ele alınmıştır). Fiziksel ceza

veren annelerin %70.3’ü 21 – 30 yaş grubu içindedir ve bu annelerin %66.2’si okur-

Page 60: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

47

yazar ya da ilkokul mezunudur. Ev hanımı olan annelerin %65.9’u ve çalışan annelerin

de %45.8’i çocuklarına fiziksel ceza uygulamaktadırlar. Fiziksel ceza veren aileler

içinde 2 – 3 çocuklu olan ailelerin oranı %67.5 ile en yüksek orandadır. Araştırmada,

çocuklarda görülen problemler arasında en fazla (%33.7) davranış bozuklukları

görülmektedir. Fiziksel ceza verilen çocuklarda korkular %34, uyku bozuklukları

%12.4, konuşma bozuklukları %6.1 ve tikler %2.1 oranında görülmüştür. Tüm bu

oranlar fiziksel ceza verilmeyen çocuklarda daha fazladır (Kars 1994).

Bilir ve arkadaşları (1991) tarafından yapılan başka bir araştırmada ise

korunmaya muhtaç zeka yetersizliği çocuk ve gençlerin ruhsal uyum davranışları

incelenmiştir. Araştırmaya göre 13-15 yaş grubunda; korkaklık, ürkeklik, her şeye

ağlama, kaygı ve kuruntu; 7-9 yaş grubunda; sinirlilik, çabuk kızma, bencillik,

paylaşamama, kendine ait olmayan şeyleri izinsiz alma; 0-6 yaş grubunda kıskançlık,

söz dinlememe, kendi başına iş yapamama, sorumsuzluk gibi itemlerde istatistiksel

düzeyde farklılık görülmüştür. Kızlar, erkeklere oranla daha fazla kaygılı ve kuruntulu

bulunmuş; bir yıl ve daha az süreli korunmaya alınan çocuklarda; kendi başına iş

yapamama, izinsiz eşya alma, sorumsuzluk ve kaka kaçırmaya rastlanırken;

korunmaya alınmış çocuklarda genelde daha fazla problem saptanmıştır.

Madi, Tokad ve Sağol (1995)’un engelli çocuklarda cinsel sorunlara ailelerin

yaklaşımını inceleyen cinsel sorunları olanların yakınlarından anket formları yoluyla

bilgi alan çalışmalarında; engelli çocukların cinsel istismar nedeniyle yakınmaları

şöyledir; oturduğu yerde sallanma, uykusuzluk, geceleri bağırma, saldırganlık,

sinirlilik, her şeye karşı çıkma isteği, zamansız uyuma isteği, idrar kaçırmaya başlama,

karşı cinse dikkat çeken yakın ilgi, ulu orta mastürbasyon, içe dönüklük, baş dönmesi,

karın ağrısı, sık sık tuvalete gitme, kalpte sıkışma (Eratay, 2000).

Oskay (1981) ve Köknel (1986)’in çalışmalarında; engelli çocukların

eğitimlerinde ailenin ve çevrenin çocuğun yaşına ve gelişim çağına uygun olmayan

beklentilerinin olmasını, ailenin bu beklentilerinin gerçekleşmesi için aşırı baskı ve

dayağa varan ceza ve şiddet yöntemlerine sıklıkla başvurmasını, çocukların yetişkinlik

dönemine geldiklerinde yaşadıkları iletişim bozukluğunun temel nedenlerinden birisi

olarak açıklanmaktadır (Bozkurt, 1991).

Sözen (1990)’in ’15-16 yaş Düzeyindeki Ana-Babalı ve Ana-Babasız Zeka

Özürlü Çocukların Ruhsal Uyum Problemlerinin İncelenmesi’ çalışmasında ana-

Page 61: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

48

babalı zeka özürlü çocuklarda daha fazla ruhsal uyum problemi saptanmıştır. Kız

çocuklarında erkek çocuklara oranla daha fazla, ana-babalı zeka özürlü kız

çocuklarında daha fazla ruhsal uyum problemine rastlanmıştır. Ana-babalı kız

çocuklarında en fazla durgunluk ve içe kapanıklık görülürken, erkek çocuklarında

hareketlilik ve yerinde duramama davranışları görülmüştür. Ana-babasız zeka özürlü

kız çocuklarında en fazla sıkılganlık, çekingenlik, güvensizlik görülürken, ana-babasız

zeka özürlü erkek çocuklarında en fazla okula isteksiz gitme davranışına rastlanmıştır.

Sucuoğlu ve Öner (1994)’in zihinsel özürlü çocukların istismarını inceleyen

normal ve özürlü çocuğa sahip ana-babaları karşılaştırdığı çalışmasında ; aile ile ilgili

ve diğerleriyle ilgili problemler dışında özürlü çocuğa sahip ailelerin, normal çocuğa

sahip ailelerden daha fazla puan aldığı, özürlü çocuğa sahip babaların katılık ölçeği

haricinde normal çocuğa sahip babalardan daha fazla puan aldığı; özürlü çocuğa ve

normal çocuğa sahip ana-babaların stres, mutsuzluk, çocuk ve kendileriyle ilgili

problemler bakımından farklılaştıkları, zihin özürlü çocuğa sahip ana-babaların

istismar etme potansiyellerinin farklı olmadığı; istismar etme potansiyellerinin ana-

babanın yaşı, çocuk sayısına göre farklılaşmadığı, eğitim düzeyine göre farklılaştığı

görülmüştür (Eratay, 2000).

Zeytinoğlu (1991)’nun sağlık, sosyal hizmet, hukuk ve eğitim alanlarındaki

çalışmaların Türkiye’de çocuk istismarı ve ihmali sorunu ile ilgili görüşleri üzerinde

yaptığı çalışmada örneklem grubunu Ankara ve İzmir illeri içerisinde görev yapan

toplam 120 meslek elemanı oluşturmaktadır. Örneklem grubundaki meslek

elemanlarının 30’u hakim ve savcı, 27’si öğretmen, 23’ü çocuk hekimi, 20’si sosyal

hizmet uzmanı ve 20’si de psikologdur. Bu çalışmadan elde edilen sonuçlara göre

uzmanların çocuk istismarının nedenlerine ilişkin görüşleri şu şekildedir: Eğitim

eksikliği (%71.66), ekonomik yetersizlikler (%71.66), bireysel özellikler (%49.16),

geleneksel değer yargıları (%40.00), sağlık ve sosyal hizmet kuruluşlarının yetersizliği

(%7.50), toplumsal değişme (%5.83), yasal eksiklikler (%5.00) ve yasaların

uygulanmaması (%5.00)’dır. Bu çalışma ile ilgili kısa bir özet vermek gerekirse

uzmanların %60’ı çocuk istismarının toplumumuzda oldukça yaygın olduğu

kanısındadırlar. %20’si bu sorunun sadece düşük sosyo-ekonomik kesimde ya da

kırsal kesimde yaygın olduğunu düşünürken, %20’si de bu konunun toplumumuzda

ne kadar yaygın olduğunun bilinmediği ve bunun araştırılması gerektiğini ifade

Page 62: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

49

etmektedir. Uzmanların çocuk istismarının belirtileri hakkındaki görüşleri de şöyledir:

Uzmanların hepsi bu çocuklarda davranış ve kişilik bozuklukları görülebileceğini

belirtmişlerdir. Uzmanların %21.67’si bu çocukların suça yöneleceklerini, %20’si bu

çocuklarda bir takım bedensel hasarların görüleceğini, %16’sı bu çocuklarda zihinsel

ya da dil gelişiminde geri kalmanın olacağını ve %13’ü de bu çocuklarda okul

başarısızlığı görülebileceğini belirtmişlerdir (Kars, 1994).

Yıldırım ve Çelebi (1999)’nin yılında yaptıkları araştırmalarında, Sağlık Meslek

Lisesinde görev yapan öğretmenlerin şiddet eğiliminin, Ortopedik Özürlüler Okulunda

görev yapan öğretmenlerden daha yüksek olduğunu saptamışlardır. Araştırmacılar,

Ortopedik Özürlüler Okulunda görev yapan öğretmenlerin şiddet içeren davranışlarda

daha az bulunmalarının sebebinin, öğrencilerinin özür durumlarını dikkate alarak

onlara daha sevecen ve içten davrandıkları olabileceğini belirtmişlerdir.

Türkiye’de çocukların maruz kaldığı şiddeti açığa çıkarması bakımından önemli

bir araştırma Zeytinoğlu, Konanç ve Kozcu tarafından yapılmıştır. 1987 yılında

yapılan 1985 – 1986 yıllarına ait 48165 mahkeme kararının taranmasına yönelik bu

araştırmada, çocuklara karşı işlenen suçların başında %68.3 ile cinsel suçların geldiği

saptanmıştır. Araştırmada ırza geçme ve ırza geçmeye teşebbüs suçuna kız

çocuklarının %54, erkek çocukların ise %45.9 oranında hedef oldukları belirtilmiştir.

Yine aynı araştırmada bu tür eylemlerin yedi yaşına kadar daha çok erkek çocuklara,

yedi yaşından sonra ise daha çok kız çocuklarına yöneltilmiş olduğu gözlenmiştir. Irza

geçme ve buna teşebbüs suçuna hedef olmuş mağdurların yarıdan fazlasının (%55) 12

yaşın altında olduğu ortaya çıkmıştır.

Ziyalar (1998)’ın istismarın önlenmesine ilişkin olarak yaptığı çalışmada,

çocukların cinsel istismardan korunması amacı ile bir eğitim modeli önermekte ve

anne-baba ve öğretmenlerin bu modele ilişkin görüşlerini incelemektedir. Anne-

babalar ve öğretmenler, söz konusu programın gerçekçi ve görsele dayanan tüm

iletişim yöntemlerini kullandığı konusunda fikir birliğine varmışlardır. Program yine

her iki grup tarafından 6-12 yaş için uygun bulunmuş, ancak öğretmenler, çocuklar

için biraz ürkütücü olabileceğini savunmuşlardır. Anne-babalar programın uzun yıllar

uygulanabileceğini düşünürken, öğretmenler aynı görüşü paylaşmamaktadır. Yine her

iki grup da programın geniş kitlelere uygulanabileceği görüşüne çok katılmamaktadır.

Page 63: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

50

Ancak bu çalışma, bundan sonra yapılacak bu gibi çalışmalar için umut vaat

etmektedir (Mangalcı, 2002).

2.2.2. Yurt Dışında Yapılan Araştırmalar:

Dünyada, korunmaya muhtaç çocuklar alanının bir alt dalı olarak ortaya çıkan

çocuk istismarı ve ihmali konusuna araştırmacı, hukukçu, doktor, psikiyatrist, sosyal

çalışmacı gibi meslek elemanları ancak son yirmi-yirmi beş yıldır ilgi göstermeye

başlamışlardır. Yeni gelişen bir alan olması nedeniyle, çocuk istismarı ve ihmali

üzerine yapılan çalışma ve araştırmalar çok az olup, çocuk istismarı ve ihmali henüz

bütün boyutlarıyla açıklığa kavuşturulamamıştır. Özellikle çocuğun duygusal istismarı

ve ihmali, somut ve nesnel verilerin elde edilmesi güçlüğü nedeniyle araştırmacıların

üzerinde çok az durdukları bir konu olmuştur.

Ammerman ve arkadaşları (1989)’nın birden fazla engeli olan çocuklar üzerinde

yaptıkları araştırmalarda; bu çocukların %66’sının ırzına zorla geçildiği, %40’ının

birden çok kimse tarafından cinsel olarak istismar edildiği ve istismarcıların aile

üyeleri olduğu sonuçları verilmiştir (Kutsal, 2004).

Brunnquell ve arkadaşları (1981)’nın gerekçesi olsun ya da olmasın; çoğu

istismar edici ebeveynin çocuklarını anormal olarak gördüklerini saptamışlardır.

İstismar edilen çocuklarda, ebeveynin odak noktası haline gelen özürleri mevcuttur.

Bu ebeveynler çocuklarını kötü bir rakip ya da katlanılması ya da çekilmesi gereken

ağır bir yük olarak görmektedirler.

Chase ve Martin (1970)’in, istismar edilen çocuklar arasında görülen zihinsel

geriliğin sadece fiziksel istismara bağlı olmadığını, kafa travması, bozuk ortamlar ve

eksik beslenme gibi bir dizi faktörün mevcut olduğunu, ihmalin en sık görülme

şeklinin yetersiz beslenme olduğu, bebek gelişiminin ilk yılının kritik bir yıl olup, en

hassas dönem olduğu ve istismar edilme tehlikesinin söz konusu olduğu ve bu

dönemde yetersiz beslenen bebeklerin zihin engelliliğe maruz kaldığını saptamışlardır.

Conway ve Kempe (1974)’nin araştırmalarında ihmal edilen çocuklarda

algılama eksiklikleri, yorgunluk ve huysuzluk davranışlarının yoğun olarak

gözlendiğini saptamışlardır (Eratay, 2000).

Halper (1981)’in istismar edilmiş ve edilmemiş çocukların annelerini, babalarını

ve kardeşlerini nasıl algıladıkları ile ilgili bir çalışma yapmıştır. Örneklem grubu 20

Page 64: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

51

istismar edilmiş çocuk ve bu çocukların kardeşleri (20) ile 20 istismar edilmemiş çocuk

ve bunların kardeşleri (20) olmak üzere toplam 80 zenci çocuktan oluşmaktadır.

Araştırma sonucunda istismar edici aile ortamındaki çocuklar (istismar edilmiş ve

istismar edilmemiş) istismar etmeyen ailelerdeki çocuklara göre ebeveyn ve

kardeşlerine karşı daha fazla olumsuz duyguya sahip oldukları görülmüştür. Bir diğer

anlatımla bu çocukların ebeveyn ve kardeşlerine karşı olumlu duygu ve algıları daha

azdır ( Kars, 1994).

Kempe, Silverman, Steele, Droegemueller ve Silver (1962)’in ilk defa olarak

Amerika’da 300 istismar vakasını inceledikleri çalışmalarında; istismar sonucu

çocukların %11’inin öldüğü, %28’inin daimi hasara uğradığı sonucuna varılmıştır

(Özdemir, 1989).

Kent (1976) tarafından yapılan bir çalışmada istismar edilen çocukların zayıf

sosyal ilişkiler, sinir krizleri, aşırı itaatsizlik, içe kapanıklık ve hırçınlık gibi

karakteristikleri olduğunu; saldırgan ve aşırı itaatsiz çocukların, ihmal yaşadıklarını

ortaya koymuştur.

Martin (1976) istismara maruz kalan deneklerinin %33’ünün IQ seviyesinin

80’den aşağı olduğunu ve %43’ünün nörolojik bozukluk gösterdiğini; çalışmasında

yer alan ve normal zekaya sahip istismara maruz kalmış deneklerinin ise konuşmayı

öğrenmede geciktiklerini saptamıştır (Özgür, 2004).

Merrel ve Holland (1997)’in ‘Gelişim Gecikmeleri Olan ya da Olmayan Okul

Öncesi Çağdaki Çocukların Sosyo-Duygusal Davranışları’ araştırmasında; gelişimsel

gecikmeleri olan okul öncesi çocukların öğretmenler ve ebeveynler tarafından yapılan

ölçümlerde gelişimsel problemleri olmayan çocuklara kıyasla daha az sosyal yeti

seviyeleri ve daha yüksek problem davranış seviyeleri olduğu yolundaki kanıtları

ortaya konmuştur (Eratay, 2000).

Morgan (1979) tarafından devlet okullarındaki özel sınıflarda yetiştirilmiş olan,

istismar edilen ve duygusal açıdan rahatsız olan çocuklar ile istismar edilmemiş ve

duygusal olarak rahatsız olan çocuklar arasındaki fark incelenmiş ve çocukların

sergilediği davranışlardan karışık sonuçlar elde edilmiştir. İstismar edilen çocukların

bir kısmı içe kapanık olmasına karşın, diğer çocukları kötü davranışa sürüklerken bir

kısmı daha saldırgan davranışlar sergilemiştir. Çalışmada yer alan istismar edilmiş

çocuklar daha içgüdüsel davranışlar, öfke ve saldırganlık sergilemiştir; ancak istismar

Page 65: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

52

edilen çocuklar bu davranışları temel alarak bağırmak, yüksek ses çıkarmak, küsmek,

kızgın yüz ifadeleri takınmak ve müstehcen hareketlerde bulunmak ile ifade

etmişlerdir (Sertler, 2002).

Morse, Sahler ve Friedman (1970)’nın yaptığı çalışma kapsamında yer alan

istismar edilen çocukların %29’unun zihin engelli olduğunu ve %28’inin de belirgin

şekilde duygusal rahatsızlığının olduğunu bildirmişlerdir. Bu araştırmacılar tarafından,

aile düzeninin bozukluğu, yoksulluk ve sevgi eksikliğinin yetişme çağındaki

çocukların duygusal, nörolojik ve zihinsel gelişimi engellediği sonucuna varılmıştır

(Tercan, 1995).

Rose ve Hardman (1981), normal fiziksel ve psiko sosyal gelişimini sürdüren

çocukların istismar dolayısıyla özürlü olduğunu; bazı çocuklarda ihmal nedeniyle

meydana gelen kafa travmaları nedeniyle ortaya çıkan nörolojik bozukluklar olduğu,

bazılarında ise ihmal ve istismardan dolayı zihinsel özür meydana geldiğini

saptamışlardır (Eratay, 2000).

Ryerson (1984)’un engellilerle yaptığı istismar çalışmalarında, engellileri cinsel

olarak istismar edenlerin %99’unun çocuk tarafından bilinen bir kişi olduğu

görülmüştür (Akdağ, 2005).

Sandgrand, Gaines ve Gren (1976)’in ilk defa olarak etki-tepki olgusunu

inceledikleri istismar edilen çocukları örnekleme aldıkları çalışmalarında, istismar

edilen çocukların IQ’larının önemli oranda istismar edilmeyenlere göre düşük olduğu

ileri sürülmüştür (Karaman, 1993).

Soeffing, Kline ve Chrastiansen (1975)’in çalışmalarında psikolojik ve

davranışsal sorunlar ile istismar arasında güçlü bir bağlantı olduğu ; istismar edilen

çocukların sosyal etkileşim ve genel fonksiyonlarında anormallik sergiledikleri,

hırçınlık ve içe kapanıklığın istismar edilen çocuklarda en sık gözlenen karakteristikler

olduğu, fiziksel istismar sonucu korku, zayıf sosyal ilişkiler, yıkıcılık, hırçınlık ve içe

kapanıklık davranışlarının yoğun olarak gözlendiği ortaya konmuştur.

Tymchuk ve Andron (1990)’un öğrenme güçlüğü olan 33 anne üzerinde

yaptığı araştırmasında bu annelerin çocuklarını istemeden ihmal ettikleri ve bedensel

cezaya da az başvurdukları; bu anneler çocuk bakımı ve eğitimi konusunda

Page 66: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

53

bilgilendirildikten sonra çocuklarına daha iyi baktıkları ve istismar etmedikleri

görülmüştür (Eratay, 2000).

2.2.3. KKTC’de Yapılan Araştırmalar:

Göynüklü (2012)’nün yapmış olduğu çalışmada KKTC’deki çocuk haklarından

ve ihmal, istismar durumlardan bahsedilerek yasalardaki mevcut durumları

açıklanmıştır. Bunun yanı sıra yetersizliği olan çocuklarında yasal süreçte ihmal ve

istismar durumlarına da yer verilmiştir.

KKTC’de 2009 yılında SOS Çocuk Köyü tarafından “Kuzey Kıbrıs’ta

Çocukların Konumu ve Çocuk Hakları Araştırması 2009 ” konulu araştırma da

gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın amacını KKTC’de çocukların yaşam koşulları,

sorunları ve çocuk haklarının bilinirliğini oluşturmaktadır.

Hançerli Ertdal (2011)’ın yapmış olduğu yüksek lisans tezinde, istismar ve ihmal

türlerini açıklayarak istismar nedenlerine değinilmiş ve KKTC’deki çocuk ihmal ve

istismar sıklığına ilişkin bulgular verilmiştir.

Page 67: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

54

BÖLÜM III

3. YÖNTEM

Bu bölümde, araştırmanın modeli, evren ve örneklem ile veri toplama aracı,

verilerin toplanması ve verilerin çözümlenmesi açıklanmıştır.

3.1. Araştırmanın Modeli:

Bu araştırmada verilerin toplanmasında nicel yöntem, Özel Eğitim

Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarına Yönelik

Farkındalık Düzeylerinin belirlenmesi amacıyla araştırmada genel tarama modeli

kullanılmıştır.

Genel tarama modelini Karasar (2012), fazla sayıda elemandan oluşan bir

evrende, evren hakkında genel bir yargıya varmak amacıyla evrenin tümü ya da ondan

alınacak bir grup örnek ya da örneklem üzerinde yapılan tarama düzenlemeleri olarak

tanımlamaktadır.

Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarına

yönelik farkındalık düzeylerinin belirlenmesi amacıyla, özel eğitim kurumlarında

görev yapan tüm branş öğretmenlerinin cinsiyeti, yaşı, medeni hali, branşı, meslekteki

deneyimi vs. olmak üzere 21 sorudan oluşan “Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan

Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarına Yönelik Farkındalık Düzeylerini

Değerlendirme” anketi veri toplama aracı olarak kullanılmıştır.

3.2. Araştırmanın Evreni:

Araştırmanın evrenini KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı İlköğretim

Dairesi Müdürlüğü’ne bağlı 14 ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne bağlı 3 tane Özel

Eğitim Kurumunda görev yapan tüm branşlardaki 99 öğretmen oluşturmuştur.

“Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve

İstismarına Yönelik Farkındalık Düzeylerinin Değerlendirme Anketi” isimli öğretmen

anketini uygulamak için 99 öğretmene anket ulaştırılmış, 26 erkek ve 54 kadın olmak

üzere toplam 80 özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerden geri dönüt

alınarak araştırmanın evreninin %79’una ulaşılmıştır.

Page 68: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

55

3.3. Veri Toplama Araçları ve Uygulama:

Bu araştırmada veri toplama aracı olarak; ‘Özel Eğitim Kurumlarında Görev

Yapan Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarına Yönelik Farkındalık Düzeylerini

Değerlendirme’’ anketi kullanılmıştır. Anket Özel Eğitim Kurumlarında görev yapan

tüm branş öğretmenlerinin çocuk ihmal ve istismarına yönelik farkındalık düzeylerini

değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla Kürklü (2011) tarafından geliştirilen

“Öğretmenlerin Çocuk İstismarı ve İhmaline Yönelik Farkındalık Düzeyleri

Değerlendirme Anketi” isimli 21 sorudan oluşan anket kullanılmıştır. Bu anket;

1. Öğretmenlerin özgeçmiş bilgileri ve deneyimleri,

2. Çalışılan okullardaki öğrencilerin sosyo-ekonomik durumları,

3. Öğretmenlerin çocuk istismarı ve ihmali ile ilgili eğitim durumları,

4. Öğretmenlerin çocuk istismar ve ihmalini bildirim durumları,

5. Çocuk ihmal ve istismarıyla karşılaşma ve davranış durumları,

6. Çocuk ihmal ve istismarının belirti ve risklerinin farkına varabilme (tanımlama)

durumlarından oluşmuştur. Anket soruları, çoktan seçmeli, açıklamalı ve evet-hayır

tiplerinden oluşmaktadır. Tek anketin uygulanış süresi ortalama 15 dakikadır.

3.4. Verilerin Çözümlenmesi ve Yorumlanması:

Araştırmadan elde edilen veriler, istatistik uzmanlarının görüşleri doğrultusunda

uygun istatistiksel teknikler kullanılarak analiz edilmiştir. Ayrıca analiz edilen veriler,

çizelgeler oluşturularak açıklanmış ve yorumlanmıştır. Araştırmada, “Özel Eğitim

Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarına Yönelik

Farkındalık Düzeylerini Değerlendirme” anketinden elde edilen veriler “Statistical

Package For Social Science (SPSS 24)” istatistiksel veri analizi programı aracılığıyla

çözümlenmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde;

Öğretmenlerin demografik özellikleri, okuldaki görevleri ve deneyimlerinin

incelenmesi amacıyla sıklık ve yüzdelik,

Öğretmenlerin çocuk istismar ve ihmaliyle ilgili eğitim alıp almama, karşılaşma,

şüphelenme, bildirim durumlarını incelemek amacıyla yüzdelik,

Page 69: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

56

Çocuk istismarı ve ihmalinden şüphelenen öğretmenlerin bildirim yapmama

nedenlerine ilişkin olarak yapılan karşılaştırmalarda ve diğer ikili grup

karşılaştırmalarında çapraz tablo,

Öğretmenlerin farkındalık düzeylerini ölçmek amacıyla hazırlanan 17 maddelik

son soruda ikili grup karşılaştırmalarında verilerin normal olduğu durumlarda

parametrik testlerden bağımsız t- testi ve verilerin normal olmadığı durumlarda

parametrik olmayan Mann Whitney U testi kullanılmıştır.

Çocuk istismarı ve ihmalinin belirti ve risklerini tanımlamada öğretmenlerin

farkındalıklarının saptanmasına yönelik ölçekte yer alan 2, 4, 5, 6, 9, 10,11, 14 ve 16.

sorulara pozitif yönde doğru= 3 puan, emin değilim= 2 puan, yanlış= 1 puan olarak, 1,

3, 7, 8, 12, 13, 15 ve 17. sorular negatif yönde doğru= 1 puan, emin değilim= 2 puan,

yanlış= 3 puan olarak puanlandırılmıştır. Ayrıca, 1.00 – 1.66 Yanlış, 1.67 – 2.33 Emin

Değilim ve 2.34 – 3.00 Doğru olarak değerlendirilmiştir (3-1/2=.66). Ölçek formunun

tüm maddelerini doğru olarak cevaplayan öğretmenlerin 51 puan alması beklenmiştir.

Sonuçlar %95‟lik güven aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirilmiştir.

Page 70: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

57

BÖLÜM IV

4. BULGULAR ve YORUMLAR:

Bu bölümde, araştırmanın genel ve alt amaçları çerçevesinde toplanan verilerin

istatiksel çözümlemelerinden elde edilen bulgular ve yorumlar sırasıyla

sunulmaktadır.

1.1. Öğretmenlerin Sosyo-Demografik Özellikleri:

Araştırmaya katılan öğretmenler yaş, cinsiyet, medeni durum, anne baba olma

durumları, okuldaki görevleri ve meslekteki çalışma süreleri açısından Tablo 1‟de

incelenmiştir.

Tablo 1. Araştırmaya katılan öğretmenlerin sosyo-demografik özellikleri

Tanıtıcı Özellikler f veya �̅� SS %

Yaş (yıl) 33.43 / 9.26

Cinsiyet

Kadın

Erkek

54

26

67.5

32.5

Medeni durum

Evli

Bekar

44

36

55.0

45.0

Anne yada Baba olma Durumu

Evet

Hayır

38

42

47.5

52.5

Okuldaki Görevi

Özel eğitim öğretmeni

Sınıf öğretmeni

Müzik öğretmeni

Beden eğitimi öğretmeni

Diğer

Müdür

45

3

2

3

24

3

56.3

3.8

2.5

3.8

30.0

3.8

Meslekte çalışma süresi (yıl) 9.79 / 8.82

* Veriler ortalama ± SS (Standart Sapma), sayı (f) ve yüzdelik (%) olarak verildi.

Çalışma kapsamında yer alan öğretmenlerin yaş ortalaması 33.43, SS=9.26

olup, Tablo 1’de de görüldüğü gibi çoğunluğu kadın (%67.5; f=54), evli (%55; f=54)

ve neredeyse yarısı anne veya babadır (%47.5; f=38). Öğretmenlerin okuldaki

görevleri bakımından incelendiğinde, özel eğitim kurumlarında görev yapan

öğretmenlerinin yarıdan fazlası özel eğitim öğretmeni olarak görev yaparken (%56.3;

f=45), geriye kalanların %46’lık bölümü ise ya diğer görevlerde ya da sınıf, müzik

beden, müdürlük

/

Page 71: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

58

gibi görevlerde bulunmaktadırlar. Özel eğitim öğretmenlerinin meslekte çalışma süresi

ortalama 9.79, SS=8.82 (1-30 yıl) yıldır.

1.2. Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarıyla İlgili Eğitim Durumları:

Tablo 2’de görüldüğü gibi, araştırmaya dahil olan toplam 80 özel eğitim

kurumlarında görev yapan öğretmenlerin % 31.3’ü daha önce çocuk istismarı ve

ihmali hakkında / çocuk korumaya yönelik / resmi bir eğitim aldıklarını, % 68.8’i ise

hayır yanıtını vererek bu eğitimlere katılmadıklarını belirtmişlerdir.

Tablo 2. Öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarıyla ilgili eğitim durumları

Seçenek f %

Evet 25 31.3

Hayır 55 68.8

Toplam 80 100.0

Tablo 3. Son 12 ayda, çocuk istismarı ve ihmali / çocuk koruması ile ilgili hizmet

içi eğitimlere katılma sürelerine yönelik ortalama ve standard sapmaları

Seçenek N �̅� SS

80 9.26 9.104

Araştırmaya dahil olan toplam 80 özel eğitim kurumlarında görev yapan

öğretmenin son 12 ayda, çocuk istismarı ve ihmali / çocuk koruması ile ilgili hizmet

içi eğitimlere katılma sürelerine yönelik ortalamasının 9.26 saat ve standard sapma

değerinin 9.104 olduğu saptanmıştır (Tablo 3). En düşük hizmet içi eğitimlere katılma

süresi değerinin 1 saat ve en yüksek değerinin ise 30 saat olarak belirlenmiştir.

Page 72: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

59

Tablo 4. Öğretmenlerin okulda çocuk ihmal ve istismarıyla ilgili tartışma yapıp

yapmadıkları konusundaki görüşleri

Seçenek f %

Evet 42 52.5

Hayır 38 47.5

Toplam 80 100.0

Öğretmenlerin okulda çocuk ihmal ve istismarıyla ilgili tartışma yapıp

yapmadıkları konusundaki görüşleri incelendiğinde evet diyenlerin %52.5 olduğu ve

hayır diyen tartışma yapmayanların ise %47.5 seviyesinde olup neredeyse yarı yarıya

tartışma yaptıkları anlaşılmıştır.

Tablo 5. Öğretmenlerin çocuk koruma kanunu hakkında bilgilendirilme durumu

hakkındaki görüşleri

Seçenek f %

Evet 28 35.0

Hayır 52 65.0

Toplam 80 100.0

Tablo 5 incelendiğinde, öğretmenlerin çocuk koruma kanunu hakkında

bilgilendirilme durumu hakkındaki görüşleri evet diyenlerin %35.0 olduğu ve hayır

diyen bilgilendirilmeyenlerin ise %65.0 seviyesinde olup yarıdan fazlasının çocuk

koruma kanunu hakkında bilgilendirilmedikleri anlaşılmıştır.

Page 73: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

60

1.3. Öğretmenlerin Çocuk İstismar ve İhmalinden Şüphelenme Sıklıkları:

Tablo 6. Öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarından şüphelenme sıklığı

Sıklık f %

1 55 68.8

2 11 13.8

3 6 7.5

4 2 2.5

5 2 2.5

6 3 3.8

15 1 1.3

Toplam 80 100.0

Tablo 6’da görüldüğü gibi, araştırmaya katılan öğretmenlerin çocuk istismar ve

ihmalinden şüphelenme sıklıkları durumuna bakıldığında, 80 öğretmenin 55’inin (%

68.8) 1 kez, 11’inin (% 13.8) 2 kez, 6’sının (% 7.5) 3 kez, 2’sinin (% 2.5) 4 kez,

2’sinin (% 2.5) 5 kez, 2’sinin (% 2.5) 6 kez ve 1’inin (% 1.3) 15 kez çocuk istismar ve

ihmalinden şüphelendikleri görülmektedir.

1.4. Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarını Bildirim Durumları:

Öğretmenlerin kanunlara göre çocuk ihmal ve istismarını bildirme

zorunluluğunun olma durumu hakkındaki görüşleri Tablo 7 de verilmiştir.

Tablo 7. Öğretmenlerin kanunlara göre ve ahlaki olarak çocuk ihmal ve

istismarını bildirme zorunluluğunun olma durumu hakkındaki görüşleri

Seçenek f %

Evet 75 93.8

Hayır 5 6.3

Toplam 80 100.0

Buna göre, öğretmenlerin kanunlara göre ve ahlaki olarak çocuk ihmal ve

istismarını bildirme zorunluluğu olma durumu hakkındaki görüşleri için evet

Page 74: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

61

diyenlerin %93.8 olduğu ve hayır diyen bildirme zorunluluğunun olmadığını

savunanların ise %.6.3 seviyesinde olup neredeyse tüm öğretmenler kanunlara göre ve

ahlaki olarak çocuk ihmal ve istismarını bildirme zorunluluğu olduğunu

bildirmişlerdir.

Tablo 8. Öğretmenlerin ahlaki olarak çocuk ihmal ve istismarını bildirme

sorumluluğunun olma durumu hakkındaki görüşleri

Seçenek f %

Evet 80 100.0

Öğretmenlerin ahlaki olarak çocuk ihmal ve istismarını bildirme sorumluluğu

olma durumu hakkındaki görüşleri için evet diyenlerin %100.0 olduğu ve hayır diyen

bildirme sorumluluğunun olmadığını savunanların ise olmadığını belirtirken, tüm

öğretmenler kanunlara göre ve ahlaki olarak çocuk ihmal ve istismarını bildirme

sorumluluğu olduğunu bildirmişlerdir.

Tablo 9. Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarını Tespit Ettiğinde Bildirim

Yapacağı Yerler Hakkındaki Görüşleri

Seçenek f %

Sosyal Hizmetler Müdürlüğü 33 41.3

Milli Eğitim Bakanlığı 5 6.3

Polis 14 17.5

Okul Yönetimi 28 35.0

Toplam 80 100.0

Çocuk ihmal ve istismarı durumunu tespit ettiğinizde kime bildirirsiniz sorusuna

yönelik öğretmenlerin verdiği cevaplar Tablo 9 da sunulmuştur. Buna göre araştırmaya

katılan öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarını tespit ettiğinde bildirim yapacağı

yerler hakkındaki görüşlerine bakıldığında, 80 öğretmenin öncelikli olarak sırasıyla

33’ünün (% 41.3) “Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne”, 28’inin (% 35) “Okul

Yönetimine”, 14’ünün (% 17.5) “Polise”, 5’inin (% 6.3) “Milli Eğitim Müdürlüğüne”,

Page 75: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

62

çocuk ihmal ve istismarını tespit ettiğinde bildirim yapacağı yerler olarak

görmektedirler.

Tablo 10. Öğretmenlerin fiziksel, duygusal, cinsel istismar ve ihmal durumuyla

karşılaşma durumları ve karşılaşmaları durumundaki tutumları

Seçenek Karşılaşmadım Şüphelendim Yönetime

Bildirdim

Yönetim

Yetkililere

Bildirdi

Toplam

Fiziksel

İstismar

45 19 11 5 80

Duygusal

İstismar

39 29 10 2 80

Cinsel

İstismar

53 18 6 3 80

İhmal 31 17 23 9 80

Öğretmenlerin fiziksel, duygusal, cinsel istismar ve ihmal durumuyla karşılaşma

durumları ve karşılaşmaları durumundaki tutumları Tablo 10 da incelenmiştir. Buna

göre, fiziksel istismar ve ihmal ile karşılaşılmama durumu, süphelenip bildirilme

sayısına göre neredeyse iki kat fazladır. Duygusal istismar ile karşılaşmama durumu

ve şüphelenme durumu ise birbirine yakınken, cinsel istismar durumu ile

karşılaşmama ve şüphelenme arasında 3 kat fazlalık vardır. Bu durumda,

öğretmenlerin, fiziksel, duygusal, cinsel istismar ve ihmal durumuyla karşılaşma

durumları ve karşılaşmaları durumundaki tutumlarına genel olarak bakıldığında ise

istismarın varlığı hisssedilmektedir. Fiziksel, duygusal ve cinsel istismar karşılaşma

durumlarında özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin yarıdan azının

yönetime bildirdiği görülmektedir. Bu durumda, her şüphenilen olayın istismar

olmadığını söyleyebiliriz. Fakat ihmal durumunda şüphelenme durumlarının yönetime

bilidirilenden az oluşu dikkat çekicidir.

Page 76: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

63

Tablo 11. Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarını Bildirmesi Durumunda

Yöneticisi Tarafından Desteklenmesi Konusundaki Görüşleri

Seçenek f %

Evet 75 93.8

Hayır 5 6.3

Toplam 80 100.0

Öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarını bildirmesi durumunda yöneticisi

tarafından desteklenmesi konusundaki görüşleri için evet diyenlerin %93.8 olduğu ve

hayır diyen desteklenmeyenlerin ise %.6.3 seviyesinde olup neredeyse tüm

öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarını bildirmesi durumunda yöneticisi tarafından

desteklendiği anlaşılmıştır (Tablo 11).

Tablo 12. Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarı Konusundaki Bilgilendirilme

İhtiyaçlarının Değerlendirilmesi

Seçenek f %

Evet 76 95.0

Hayır 4 5.0

Toplam 80 100.0

Buna göre, öğretmenlerin öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarı konusundaki

bilgilendirilme ihtiyacı konusunda evet diyenlerin %95.0 olduğu ve hayır diyen

ihtiyacım yok diyenlerin ise %.5.0 seviyesinde olup neredeyse tüm öğretmenlerin

çocuk ihmal ve istismarı konusundaki bilgilendirilme ihtiyacının olduğu anlaşılmıştır

(Tablo 12).

Page 77: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

64

Tablo 13. Öğretmenlerin İhmal ve İstismarından şüphelenmeleri Durumunda

Bildirim Yapmama Nedenleri

Seçenek f %

Sosyal servislerin konu ile ilgilenmeyeceğini düşündüğüm için 10 12.5

Sorunu kendim daha iyi çözebileceğim için 5 6.3

Konu ile uğraşmak istemediğim için 1 1.3

Yasal süreçlere bilgim olmadığı için 19 23.8

Çocuğu şimdiki bulunduğu durumdan daha kötü bir duruma

sokacağımdan korktuğum için

11 13.8

Konuya ait yetersiz kanıt olduğu için 24 30.0

Şüpheler doğru çıkarsa çocuğun ailesinden ayrılacağını düşündüğüm

için

1 1.3

Diğer 9 11.3

Toplam 80 100.0

Öğretmenlerin ihmal ve istismarından şüphelenmeleri durumunda bildirim

yapmama nedenleri sorusuna yönelik öğretmenlerin verdiği cevaplar Tablo 13 de

sunulmuştur. Buna göre araştırmaya katılan öğretmenlerin ihmal ve istismarından

şüphelenmeleri durumunda bildirim yapmama nedenleri hakkındaki görüşlerine

bakıldığında, 80 öğretmenin öncelikli olarak sırasıyla 24’ünün (% 30.0) “Konuya ait

yetersiz kanıt olduğu için”, 19’unun (% 23.8) “Yasal süreçlere bilgim olmadığı için”,

11’inin (% 13.8) “Çocuğu şimdiki bulunduğu durumdan daha kötü bir duruma

sokacağımdan korktuğum için”, 10’unun (% 12.5) “Sosyal servislerin konu ile

ilgilenmeyeceğini düşündüğüm için”, 9’unun (% 11.33) “Diğer” ve çok azının

“Sorunu kendim daha iyi çözebileceğim için”, “Konu ile uğraşmak istemediğim için”

ve “Şüpheler doğru çıkarsa çocuğun ailesinden ayrılacağını düşündüğüm için” çocuk

ihmal ve istismarından şüphelenmeleri durumunda bildirim yapmama nedenleri olarak

görmektedirler.

Page 78: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

65

4.5. Öğretmen özellikleri ile öğretmenlerin bildirim yapma durumlarının

karşılaştırılması

Öğretmenlerin okulda yaptıkları görevlere göre (Tablo 1) çocuk ihmal ve

istismar konusunda bildirim yapma zorunluluğu konusundaki düşünceleri

karşılaştırılmak istendiğinde, öğretmenlerin kanunlara göre ve ahlaki olarak çocuk

ihmal ve istismarını bildirme zorunluluğu olma durumu hakkındaki görüşleri için evet

diyenlerin %93.8 olduğundan dolayı (Tablo 7), yine öğretmenlerin okulda yaptıkları

görevlere göre çocuk ihmal ve istismar konusunda bildirim yapma zorunluluğu

konusundaki düşüncelerinin okuldaki görevlerinden bağımsız olarak öğretmenlerin

bildirim yapma zorunluluğu olduğu anlaşılmıştır (Tablo 13) .

Tablo 14. Öğretmenlerin okulda yaptıkları görevlere göre çocuk ihmal ve

istismar konusunda bildirim yapma zorunluluğu konusundaki düşünceleri

Öğretmenlerin Okuldaki Görevi

Bildirme

Zorunluluğu

Özel eğitim

öğretmeni

Sınıf

öğretmeni

Müzik

öğretmeni

Beden eğitimi

öğretmeni Diğer Müdür Toplam

Evet 43 3 2 2 22 3 75

Hayır 2 0 0 1 2 0 5

Toplam 45 3 2 3 24 3 80

Öğretmenlerin okulda yaptıkları görevlere göre (Tablo 1) ahlaki anlamda çocuk

ihmal ve istismarını bildirme sorumluluğu konusundaki görüşlerini karşılaştırılması

istendiğinde, öğretmenlerin ahlaki anlamda çocuk ihmal ve istismarını bildirme

sorumluluğu olma durumu hakkındaki görüşleri için evet diyenlerin %100 olduğundan

dolayı (Tablo 8), yine öğretmenlerin okulda yaptıkları görevlere göre ahlaki anlamda

çocuk ihmal ve istismarını bildirme sorumluluğu konusundaki düşüncelerinin

okuldaki görevlerinden bağımsız olarak öğretmenlerin bildirme sorumluluğunun

olduğu anlaşılmıştır (Tablo 14) .

Page 79: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

66

Tablo 15. Öğretmenlerin okuldaki görevlerine göre ahlaki anlamda çocuk ihmal

ve istismarını bildirme sorumluluğu konusundaki görüşleri

Öğretmenlerin Okuldaki Görevi

Bildirme

Sorumluluğu

Özel eğitim

öğretmeni

Sınıf

öğretmeni

Müzik

öğretmeni

Beden eğitimi

öğretmeni Diğer Müdür Toplam

Evet 45 3 2 3 24 3 80

Tablo 16. Öğretmenlerin çalışma süreleri ile kanunlara göre çocuk ihmal ve

istismarını bildirme zorunluluğu durumu arasındaki ilişki

Bildirme

Zorunluluğ

u

N Sıra Ortalaması U

p

Meslekteki Çalışma Süresi Evet 75 39.71 2978.50

.239 Hayır 5 52.30 261.50

Tablo 16’da yapılan Mann Whitney U testi sonucunda öğretmenlerin çalışma

süreleri ile kanunlara göre çocuk ihmal ve istismarını bildirme zorunluluğu durumu

arasında anlamlı fark bulunamamıştır (p>.05). Öğretmenlerin kanunlara göre çocuk

ihmal ve istismarını bildirme zorunluluğu durumunun çalışma süresinden bağımsız

olduğu söylenebilir.

4.6. Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarının Belirti ve Risklerini

Değerlendirme Durumları

Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin cinsiyetlerine göre çocuk ihmal

ve istismarının belirti ve risklerini tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlarının

karşılaştırılmasına yönelik yapılan bağımsız t-testi sonucunda anlamlı bir fark

bulunmuştur (Tablo 17).

Page 80: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

67

Tablo 17. Öğretmenlerin cinsiyetlerine göre çocuk ihmal ve istismarının belirti

ve risklerini tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlarının karşılaştırılması

Cinsiyet N _

X SS Sd T p

Çocuk İhmal ve

İstismarının Belirti ve

Risklerini Tanılama

Ölçeğine Verdikleri Toplam

Puanlar

Kadın 54 1.83 .156 78 -2.245 0.02

8

Erkek 26 1.93 .200

Yapılan bağımsız t-testi sonucunda özel eğitim kurumlarında görev yapan erkek

öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarının belirti ve risklerini tanılama ölçeğine

verdikleri toplam puanlar, özel eğitim kurumlarında görev yapan kadın öğretmenlerin

verdikleri cevaplara yönelik puanlardan anlamlı bir şekilde daha yüksektir (p<.05).

Tablo 18. Öğretmenlerin çocuk istismarı ve ihmali hakkında / çocuk korumaya

yönelik / resmi bir eğitim alma durumları

Eğitim

Durumu N Sıra Ortalaması U

p

Çocuk İhmal ve İstismarının

Belirti ve Risklerini Tanılama

Ölçeğine Verdikleri Toplam

Puanlar

Evet 25 42.20

645.000 .657 Hayır

55 39.73

Tablo 18’de yapılan Mann Whitney U testi sonucunda öğretmenlerin çocuk

istismarı ve ihmali hakkında / çocuk korumaya yönelik / resmi bir eğitim alma

durumları ve çocuk ihmal ve istismarının belirti ve risklerini tanılama ölçeğine

verdikleri toplam puanlar arasında anlamlı fark bulunamamıştır (p>.05).

Öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarının belirti ve risklerini tanılama ölçeğine

verdikleri toplam puanların öğretmenlerin çocuk istismarı ve ihmali hakkında / çocuk

korumaya yönelik / resmi bir eğitim alma durumlarından bağımsız olduğu söylenebilir.

Öğretmenlerin anne baba olma durumlarına göre çocuk ihmal ve istismarının

belirti ve risklerini tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlarının karşılaştırılmasına

Page 81: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

68

yönelik bağımsız t-testi sonucunda anlamlı bir fark bulunmamıştır (Tablo 18). Bu

durumda, çocuk sahibi olan öğretmenler ve çocuk sahibi olmayanlar da ayni puanı

almışlardır. Yani öğretmenler anne baba ya da olmasalar dahi çocuğa yönelik zararlı

davranışları, ortalama değerler de gözönünde tutulduğunda “emin değilim”

seviyesinde belirleyebilmektedirler.

Tablo 19. Öğretmenlerin Anne Baba Olma Durumlarına Göre Çocuk İhmal ve

İstismarının Belirti ve Risklerini Tanılama Ölçeğine Verdikleri Toplam

Puanlarının Karşılaştırılması

Anne Baba

Olma

Durumları

N _

X Ss Sd t P

Çocuk İhmal ve

İstismarının Belirti ve

Risklerini Tanılama

Ölçeğine Verdikleri Toplam

Puanlar

Evet 38 1.87 .192 78 .006 0.99

6

Hayır 42 1.86 .163

Öğretmenlerin medeni durumlarına göre çocuk ihmal ve istismarının belirti ve

risklerini tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlarının karşılaştırılmasına yönelik

bağımsız t-testi sonucunda anlamlı bir fark bulunmamıştır (Tablo 20). Bu durumda,

bekar olan öğretmenler evli olanlarla ayni puanı almışlardır. Yani öğretmenler evli ya

da bekar da olsa, çocuğa yönelik zararlı davranışları, ortalama değerler de gözönünde

tutulduğunda “emin değilim” seviyesinde belirleyebilmektedirler.

Tablo 20. Öğretmenlerin medeni durumlarına göre çocuk ihmal ve istismarının

belirti ve risklerini tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlarının

karşılaştırılması

Medeni

Durum N

_

X Ss Sd t p

Çocuk İhmal ve

İstismarının Belirti ve

Risklerini Tanılama

Ölçeğine Verdikleri Toplam

Puanlar

Evli 44 1.87 .194 78 .548 0.58

5

Bekar 36 1.85 .153

Page 82: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

69

Tablo 21. Öğretmenlerin Yaşlarına göre çocuk ihmal ve istismarının belirti ve

risklerini tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlarının karşılaştırılması

Yaş Toplam

Yaş

Pearson Correlation 1 .076

Sig. (2-tailed) .503

N 80 80

Toplam Pearson Correlation .076 1

Sig. (2-tailed) .503

N 80 80

Öğretmenlerin yaşlarına göre çocuk ihmal ve istismarının belirti ve risklerini

tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlarının karşılaştırılması için yapılan Pearson

korelasyon testi sonucunda (Tablo 21) öğretmenlerin yaşları ile çocuk ihmal ve

istismarının belirti ve risklerini tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlar arasında

anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır (p>.05).

Tablo 22. Öğretmenlerin mesleklerinde çalışma yıllarına göre çocuk ihmal ve

istismarının belirti ve risklerini tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlarının

karşılaştırılması

Meslekteki

Çalışma

Yılları Toplam

Meslekteki Çalışma Yılları

Pearson Correlation 1 .046

Sig. (2-tailed) .687

N 80 80

Toplam Pearson Correlation .046 1

Sig. (2-tailed) .687

N 80 80

Öğretmenlerin mesleklerinde çalışma yıllarına göre çocuk ihmal ve istismarının

belirti ve risklerini tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlarının karşılaştırılması

için yapılan Pearson korelasyon testi sonucunda (Tablo 22 öğretmenlerin

mesleklerinde çalışma yılları ile çocuk ihmal ve istismarının belirti ve risklerini

Page 83: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

70

tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlar arasında anlamlı bir ilişkiye

rastlanmamıştır (p>.05).

Tablo 23. Çocuk İhmal ve İstismarının Belirti ve Risklerini Tanılama Ölçeğine

Öğretmenlerin İfadelere Verdikleri Cevapların Dağılımı

N

_

X SS

1-Çocuğun yürüme, oturma gibi genel davranışlarına bakarak

cinsel istismardan şüphelenmek mümkün değildir. 80 2.09 .845

2-Özellikle 10-15 yaşlarındaki gebelik cinsel istismarı

düşündürmelidir. 80 1.14 .497

3-Çocuk fiziksel temasa uğramadan da cinsel olarak istismar

edilmiş olabilir. 80 1.10 .409

4-Cinsel istismara uğrayan çocukların büyük bir bölümü fiziksel

istismara da uğramıştır. 80 1.49 .795

5-Çocuğun kötü hijyene sahip olması ihmal olasılığını akla

getirmelidir. 80 1.60 .866

6-Çocuğun yüzünün donuk ve ifadesiz görülmesi ihmal

edildiğini düşündürmelidir. 80 1.88 .891

7-İstismar ve ihmale uğrayan çocukların özsaygıları oldukça

yüksektir. 80 2.05 .447

8-İstismar ve ihmale uğramaları çocukların okul başarılarını

etkilemez. 80 1.91 .284

9-İstismar ve ihmale uğrayan çocuklar ebeveynlerden ve diğer

yetişkinlerden korkma, kaçınma gösterebilirler 80 1.09 .396

10-İstismar ve ihmale uğrayan çocuklar sıklıkla göz göze

iletişimden kaçınırlar, içe kapanıklık gösterebilirler. 80 1.14 .470

11-Ebeveynin sosyal destek kaybı yaşaması ve/veya alkol

bağımlısı olması çocuk istismar ve ihmali açısından bir risktir. 80 1.31 .704

12-Çocuğun cinsiyetinin, istismar ve ihmalde önemi yoktur. 80 1.49 .693

13-Fiziksel veya mental eksikliği olan çocukların ihmal ve

istismara uğrama olasılığı normal çocuklara göre daha fazladır. 80 1.41 .791

14-Ailenin gelir düzeyi çocuk ihmal ve istismarında önemli bir

etkendir. 80 2.08 .883

15-Çocuk istismar ve ihmaline sosyo-ekonomik düzeyi yüksek

ailelerde rastlanmaz. 80 2.18 .546

16-Velinin çocuktan sık sık şikayet etmesi istismar olasılığını

akla getirmelidir. 80 2.36 .733

17-Çocuğun büyüme ve gelişmesindeki gerilik, ihmal edilme

olasılığını düşündürmez. 80 2.06 .735

Tablo 23’ de öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarının belirti ve risklerini

tanılama ölçeğine öğretmenlerin ifadelere verdikleri cevapların dağılımı

incelendiğinde, “Çocuğun yürüme, oturma gibi genel davranışlarına bakarak cinsel

istismardan şüphelenmek mümkün değildir” maddesine emin değilim yanıtını

vermişlerdir. Fakat, özellikle 10-15 yaşlarındaki gebelik cinsel istismarı

düşündürmelidir maddesini ise doğru bulmamaktadırlar. Öğretmenler, “Çocuk fiziksel

Page 84: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

71

temasa uğramadan da cinsel olarak istismar edilmiş olabilir”, “Cinsel istismara

uğrayan çocukların büyük bir bölümü fiziksel istismara da uğramıştır” ve “Çocuğun

kötü hijyene sahip olması ihmal olasılığını akla getirmelidir” maddelerine verdikleri

yanıtlar incelendiğinde yine bu madeleri öğretmenler yanlış olarak ifade etmektedir.

Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin “Çocuğun yüzünün donuk

ve ifadesiz görülmesi ihmal edildiğini düşündürmelidir”, “İstismar ve ihmale uğrayan

çocukların özsaygıları oldukça yüksektir” ve “İstismar ve ihmale uğramaları

çocukların okul başarılarını etkilemez” maddeleri için emin değilim yanıtını

vermişlerdir.

“İstismar ve ihmale uğrayan çocuklar ebeveynlerden ve diğer yetişkinlerden

korkma, kaçınma gösterebilirler”, “İstismar ve ihmale uğrayan çocuklar sıklıkla göz

göze iletişimden kaçınırlar, içe kapanıklık gösterebilirler”, “Ebeveynin sosyal destek

kaybı yaşaması ve/veya alkol bağımlısı olması çocuk istismar ve ihmali açısından bir

risktir”, “Çocuğun cinsiyetinin, istismar ve ihmalde önemi yoktur” ve “Fiziksel veya

mental eksikliği olan çocukların ihmal ve istismara uğrama olasılığı normal çocuklara

göre daha fazladır” maddeleri için özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenler

yanlıştır yanıtını vererek katılmadıklarını bildirmişlerdir. Özel eğitim öğretmenleri

“Ailenin gelir düzeyi çocuk ihmal ve istismarında önemli bir etkendir”, “Çocuk

istismar ve ihmaline sosyo-ekonomik düzeyi yüksek ailelerde rastlanmaz”, “Velinin

çocuktan sık sık şikayet etmesi istismar olasılığını akla getirmelidir” ve “Çocuğun

büyüme ve gelişmesindeki gerilik, ihmal edilme olasılığını düşündürmez” maddeleri

için emin değilim yanıtını vermişlerdir.

Page 85: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

72

BÖLÜM V

5. SONUÇ ve ÖNERİLER:

Bu araştırma, KKTC.de bulunan özel eğitim kurumlarında görev yapan tüm

branş öğretmenlerinin çocuk ihmal ve istismarının tanımlanmasına yönelik

farkındalıklarını belirlemek amacı ile yapılmıştır.

5.1. Sonuç ve Tartışma:

Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocukların ihmal ve

istismarına yönelik farkındalık düzeylerinin öğretmenlerin cinsiyetine göre farklılık

gösterip/göstermediğine ilişkin bulgular:

Erkek özel eğitim öğretmenlerinin çocuk ihmal ve istismarının belirti ve

risklerini tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlar, kadın özel eğitim

öğretmenlerinin verdikleri cevaplara yönelik puanlardan anlamlı bir şekilde daha

yüksektir. Böyle olmasına rağmen erkek ve kadınlar çocuk ihmal ve istismarının belirti

ve risklerini tanılamadan emin değildirler.

Bu sonuç, Kürklü (2011)’in yaptığı tez çalışmasındaki bulgu paralellik

göstermemektedir. Ayrıca Tugay (2008)’ın yaptığı çalışmada bildirim durumları ile

öğretmen değişkenlerine bakıldığında erkek öğretmenlerin bayan öğretmenlere göre

olası bir istismar veya ihmal durumunu daha çok bildirime yatkın olduğu sonucu bu

araştırmanın sonucuyla paralellik göstermektedir.

O‟Toole ve ark. (1999)’ı tarafından öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarını

farkındalık düzeyleri ile ilgili yaptıkları çalışmada ise bayan öğretmenlerin çocuk

ihmal ve istismarını bildirim oranları anlamlı derecede ilişkili olduğu sonucuna

varılmıştır. Bu araştırma sonucu araştırmamızla benzerlik göstermemektedir.

Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocukların ihmal ve istismarına

yönelik farkındalık düzeylerinin öğretmenlerin yaşına göre farklılık

gösterip/göstermediğine ilişkin bulgular:

Öğretmenlerin yaşları ile çocuk ihmal ve istismarının belirti ve risklerini

tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlar arasında anlamlı bir ilişkiye

rastlanmamıştır. Bu nedenle hangi yaş düzeyinde olursa olsun, özel eğitim

Page 86: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

73

kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocukların ihmal ve istismarına yönelik

farkındalık düzeylerinin benzer olduğunu söyleyebilirz.

Uysal ve Özsoy (2003)’un yapmış olduğu bir çalışmada çocuk ihmal ve

istismarının farkındalık düzeyleri öğretmenlerin cinsiyet, yaş, mezun oldukları okul

gibi özelliklerine bağlı olarak değişiklik göstermemektedir. Bu sonucu ile Uysal ve

Özsoy (2003)’un araştırması bu çalışmayı destekler niteliktedir.

Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocukların ihmal ve

istismarına yönelik farkındalık düzeylerinin öğretmenlerin medeni haline göre

farklılık gösterip/göstermediğine ilişkin bulgular:

Öğretmenler evli ya da bekar da olsa, çocuğa yönelik zararlı davranışları,

ortalama değerler de gözönünde tutulduğunda “emin değilim” diyerek kararszlık

noktasında kalarak çocukların ihmal ve istismarına yönelik farkındalık düzeyleri

konusunda tam olarak farkındalıklarını ortaya koyamamakla beraber evli ve bekarların

aynı puan düzeyine sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Can-Yaşar, İnal-Kızıltepe ve Kandır (2014) öğretmen adaylarının çocuklardaki

fiziksel istismar belirtilerine ilişkin farkındalık düzeylerini incelenmek amacıyla

yaptıkları araştırmada öğretmenlerin cinsiyetleri, branşları, sınıf düzeyleri ve anne

baba olmaları İstismar Belirtilerini Değerlendirme Formu’nun bölüm puanları

arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede farklılığın olmadığıv belirlenmiştir. Bu

sonuç bizim çalışmamızın sonucu ile birebir aynıdır diyebiliriz.

Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocukların ihmal ve

istismarına yönelik farkındalık düzeylerinin öğretmenlerin anne ya da baba

olup/olmadıklarına göre farklılık gösterip/göstermediğine ilişkin bulgular:

Özel eğitimde görevli öğretmenler anne-baba ya da olmasalar dahi çocukların

ihmal ve istismarına yönelik farkındalık düzeylerinin karasızlık seviyesinde olması

düşündürücüdür. Bu durumda çocukların ihmal ve istismarına yönelik farkındalık

sahibi olmak için baba ya da anne olunması gerekmediği ortaya çıkmıştır.

Bu sonuç, Kürklü (2011)’in yaptığı tez çalışmasındaki bulgu ile paralellik

göstermektedir. Walsh ve ark. (2004)’nın yaptığı çalışmada çocuk ihmal ve istismarını

belirlemede etkili olan öğretmen özelliklerine baktığımızda, anne ya da baba olmayan

Page 87: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

74

öğretmenler çocuk ihmal ve istismarını yasal olarak bildirim zorunluluğu arasında

anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuç çalışmamız ile paralellik

göstermemektedir.

Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocukların ihmal ve

istismarına yönelik farkındalık düzeylerinin öğretmenlerin yıl açısından tecrübelerine

göre farklılık gösterip/göstermediğine ilişkin bulgular:

Öğretmenlerin mesleklerinde çalışma yıllarına ile çocuk ihmal ve istismarının

belirti ve risklerini tanılama ölçeğine verdikleri toplam puanlar arasında anlamlı bir

ilişkiye rastlanmadığından mesleklerinde çalışma yıllarından bağımsız olarak çocuk

ihmal ve istismarının belirti ve risklerini tanılamada öğretmenlerin benzer puanlar

aldığı belirlenmiştir.

Bu sonuç, Aksel ve Yılmaz Irmak (2015)’ın yılında yazılan makalesındeki

bulgular ile paralellik göstermektedir. Ayrıca bu sonuç Erol (2007)’un yapmış olduğu

yüksek lisan tez çalışmasındaki “5 yıl ve daha az hizmet süresine sahip öğretmenlerin

fiziksel istismarı sapmada diğer hizmet süresine sahip öğretmenlere göre daha duyarlı

olduğu görülmektedir . 0-5 yıl hizmet süresine sahip öğretmenler , güncellenmiş yeni

bilgiler ile hizmet vermekte olduğu ve sorun hakkında duyarlığı olduğu ileri

sürülebilinir. Ayrıca ortaya çıkan bu sonuç, öğretmenlerin ilk yıllarında çocuklarını

daha dikkatli gözlendiklerini de göstermektedir.” sonu ile paralellik

göstermemektedir.

Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocukların ihmal ve

istismarına yönelik farkındalık düzeylerinin öğretmenlerin daha önce ihmal ve istismar

hakkında eğitim alıp/almadıklarına göre farklılık gösterip/göstermediğine ilişkin

bulgular:

Öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarının belirti ve risklerini tanılama ölçeğine

verdikleri toplam puanların öğretmenlerin çocuk istismarı ve ihmali hakkında / çocuk

korumaya yönelik / resmi bir eğitim alma durumlarından bağımsız olduğu söylenebilir.

Tugay (2008)’ın yapmış olduğu çalışmasına baktığımızda Ordu il merkezinde

bulunan 400 öğretmenin %5,5‟inin (n=22) çocuk istismarı ve ihmaliyle ilgili eğitim

aldıkları görülmektedir. Bu çalışmada ise öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarını

Page 88: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

75

tanılamada resmi bir eğitim alma durumlarının birbirinden bağımsız olduğu sonucuna

ulaşılmıştır. Bu çalışma bizim çalışmamızı destekler niteliktedir.

Walsh ve ark.,(2005)’nın yaptığı çalışmaya baktığımızda Avustralya‟daki

öğretmenlerin 2005 yılına kadar çocuk ihmal ve istismarı ile çocuk korumaya yönelik

eğitim durumları incelendiğinde çalışmaya katılan öğretmenlerin %93‟ünün konu ile

ilgili eğitim aldıkları görülmektedir. Walsh ve ark.,’nın çalışması ile bizim çalışmamız

arasındaki farkın sebebi olarak Avustralya‟da konu hakkındaki hizmet öncesi eğitimin

zorunlu olmasını söyleyebiliriz.

Mckee ve Dillenburger (2009)’in Kuzey İrlanda‟da birinci sınıfta öğretmenlik

okuyan 216 öğrenci ile yaptığı çalışmada, gruplara ayrılan öğrencilerin çocuk istismarı

ve ihmali konusundaki eğitim gereksinimlerini belirlemişlerdir. Yapılan çalışma

Kuzey İrlanda‟da üniversitelerde uygulanan Hizmet Öncesi Öğretmen Eğitimi (İnitial

Teacher Education)‟ nde çocuk koruma eğitiminin zorunlu olmasına rağmen sık sık

gözardı edildiği, birçok öğrencinin etkin çocuk koruma ile ilgili gerekli bilgi, beceri

ve tutum olmaksızın mezun oldukları saptanmıştır.

Mckee ve Dillenburger (2009)’ın yaptıkları diğer bir çalışmalarındaki verilere

bakıldığında ise çocuk ihmal ve istismarı konusunda tam bir eğitim almış olan lisans

öğrencileri istismar tiplerini doğru olarak tanımlamışlardır. Bu çalışma bizim

çalışmamızla aynı paralelliği göstermemektedir.

Kenny (2004)’nin Amerika’nın Miami-Dade eyaletinde 150 kadın (% 80) ve 37

erkek ( % 20) ve 13 cinsiyetini belirtmemiş, %36’sı anaokulunda, %47’si 6.-8.

sınıflarda, %16’sı lisede, %1’i özel okulda görev yapan toplamda 200 öğretmen

üzerinde yaptığı araştırmada, öğretmenlerin çocuk istismarının belirtileri, istismarı

bildirme prosedürleri ve öğretmenleri ilgilendiren yasalar hakkında bilgilerini ölçmeyi

amaçlamıştır. Araştırmada dört faktörden oluşan ve öğretmenlerin çocuk istismarına

karşı tutumunu ölçen Çocuk İstismarı Anketi (ECAQ) kullanılmıştır. Öğretmenler

bölgede görev yapan öğretmenlerin yaklaşık olarak %13 ünü temsil etmektedir. Bu

öğretmenlerin ortalama mesleki deneyimi 10 yıldır. Sonuçlar öğretmenlerin çocuk

istismarının fark edilmesi ve bildirilmesindeki prosedür konusunda eksik bilgiye sahip

olduklarını göstermiştir Öğretmenlerin, nerdeyse üçte ikisi, çocuk istismarını önleme

konusunda, eğitim almadıklarını belirtmiştir. Eğitim almış dahi olsalar, öğrencileri

Page 89: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

76

arasında çocuk istismarının her türünün tespit ve şikayetinde yetersiz olduklarını

belirtmişlerdir. İstismarın belirtilerini fark edememek, istismarın raporlaştırılmasını

oldukça zorlaştırmaktadır. Bu çalışma bizim çalışmamız aynı paralelde değildir.

Campbell ve Wigglesworth (2005)’ın Okulda Çocuğun Korunması başlıklı

çalışmalarına göre çocuğun istismardan korumasında öğretmenler önemli bir rol

oynamaktadır. Yalnızca olası vakaların tespit ve raporlanmasında değil, aynı zamanda

istismara uğramış çocuğun sürekli desteklenmesi ve izlenme konusunda da takım

çalışmasına çok disiplinli katılmaktadır. Öğretmenler ilgili beceri ile donatılmış ise

rolleri düzgün yapabilir. Öğretmenlerin bu becerileri çocukların korunmasında kilit

role sahiptir. Öğretmenler için çocuk korumaya uygun hizmet içi eğitimin önemine

vurgu yapılmaktadır. Öğretmenlerin çocuk koruma konusundaki bilgi, tutum ve

öğretmenlik deneyimlerini araştırmak amacıyla geliştirilen ölçek, öğretmenlerin çocuk

koruma konusundaki eğitimlerine rehberlik etmeyi amaçlamaktadır. Öğretmenler

çocuk koruma çalışmalarının kendilerini doğrudan ilgilendiren önemli bir konu

olduğunu söylemiştir. Hizmet içi eğitimi nerdeyse oy birliği ile kabul edilmiştir.

Çalışma, öğretmenlerin çocuk istismarı belirtilerine yönelik bilgileri yönünden iyi

sonuçlansa da öğretmenlerin %40’ı emin olmadıklarını belirtmiştir. Bu sonuç bizim

çalışmamızın sonucunu destekler niteliktedir.

Özel eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocukların ihmal ve

istismarına yönelik farkındalık düzeylerinin öğretmenlerin okullardaki görevlerine

göre farklılık gösterip/göstermediğine ilişkin bulgular:

Öğretmenlerin okuldaki görevlerine göre ahlaki anlamda çocuk ihmal ve

istismarını bildirme sorumluluğu konusundaki düşüncelerinin okuldaki görevlerinden

bağımsız olarak öğretmenlerin bildirme sorumluluğunun olduğu anlaşılmıştır.

O‟Toole ve ark. (2005)’nın öğretmenlerin düşük ve yüksek bildirime ilişkin

sağduyularını incelediği çalışmada ise öğretmenlerin farkındalık puanlarının yüksek

olduğu düşük bildirim durumları, öğretmenlerin yönetici pozisyonda olmaları

(p<0.01) ile ilişkili bulunmuştur. Bu çalışma bu yönüyle bu araştırmayı destekler

nitelikte değildir.

Goldman (2007)’ın Avusturalya’da ilkokul öğretmenlerinin istismarı bildirim

durumunu incelediği bir çalışmada öğretmenlerin yetersiz bildirim yaptığı sonucuna

Page 90: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

77

ulaşılmıştır. Bu çalışma bizim çalışmamızı bildirim durumları açısından destekler

nitelikte değildir.

Sonuç olarak çalışmamızda, ülkemizde çocuk istismarı ile mücadelede okul

temelli önleme ve müdahale programları oluşturularak öğretmenlerin konu ile ilgili

eğitim ve duyarlılıklarının artırılmasının gereği bir kez daha ortaya çıkarılmıştır.

5.2. Öneriler:

Araştırmanın sonuçlarına bakılarak aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir:

Yaptığımız çalışmanın sonuçlarına bakıldığında özellikle özel eğitim

kurumlarında görev yapan öğretmenlerin çocuk istismar ve ihmaline yönelik

farkındalıklarını geliştirmek için lisans öğrenimleri sırasında daha ayrıntılı bir eğitim

sürecinden geçmeleri gerektiğini söyleyebiliriz. Bununla birlikte meslek hayatlarında

da bu konuyla ilgili eğitim faaliyetlerine katılmaları kurumları tarafından

desteklenmeli ve zorunlu kılınmalıdır.

Çocuk istismarı ve ihmali farklı disiplinlerdeki grupların bir arada çalışmasını

gerektirmektedir. Sağlık kuruluşlarında çalışan personel veya okullarda çalışan

öğretmenlerin çocuk istismarı ve ihmali ile ilgili olarak toplumu bilinçlendirmede

görev almalıdırlar. Devlet öğretmenlere ve sağlık kuruluşlarında çalışan personele

eğitim faaliyetleri düzenlemeli ve konuya ilişkin farkındalığın artırılmasını

sağlamalıdır. Eğitimler düzenli aralıklarla Milli Eğitim Bakanlığı tarafından teftiş

edilmelidir. Yapılan eğitimlerle sadece özel eğitim kurumlarında görev yapan değil

bütün öğretmenlerin konuya ilişkin hukuki ve yasal boyutu bilmesi (konuya ilişkin

yasalar, yaptırımlar, yasal süreç, bildirim yapılacak yerler ve bu yerlerle nasıl iletişime

geçileceği, rehabilitasyon süreci vb.) zorunlu kılınmalıdır.

Özellikle daha fazla risk altında olan özel gereksinimli çocuklar ve aileleri daha sık

izlenmeli, ailenin çocukla sağlıklı iletişim kurabilmesi için gerekli sosyal destek

sağlanmalıdır.

Çocuk istismarı ve ihmali konusunda, anne-babaların bilgilendirilmesinde, okul

rehberlik servislerinde çalışan psikolojik danışmanlardan da yararlanılarak, veli

toplantısı, broşür, konferans gibi etkinliklerle anne-babaları bilgilendirme çalışmaları

yaptırılabilir.

Page 91: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

78

Çocuk Koruma Merkezleri her ilde kurulmalıdır. Medya ile işbirliği yapılarak

konunun önemi ülkeye anlatılmalı ve toplum bilinci oluşturulmalıdır. Okul yönetimi

öğretmenlere bildirim sürecinde destek olmalıdır. Çocuk istismar ve ihmali bildirim

zorunluluğu kanunlarla ortaya konulmuş olsa da bu prosedür her vatandaşa açıkça

anlatılmalıdır.

Yetersizliği olan çocuklarını istismar ve ihmal eden anne-babalara psikolojik ve

pedagojik rehberlik yapabilecek, Sosyal Hizmetler Kurumuna bağlı alt kurumlar

oluşturulabilir.

İstismara ve ihmale uğramış çocukların bildirim ve tespiti sonrasında gerekli tüm

ihtiyaçlarının en doğru şekilde karşılanması için tüm olanaklar kullanılmalıdır.

Page 92: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

79

KAYNAKÇA

Akdağ, A. (2005). Çocuk istismarı tarama anketi: geliştirme, geçerlik ve güvenirlik

çalışması. İstanbul Üniversitesi yayımlanmamış doktora tezi.

Aksel Ş. ve Yılmaz Irmak T. (2015). Çocuk Cinsel İstismarı Konusunda

Öğretmenlerin Bilgi ve Deneyimleri. Ege Eğitim Dergisi 2, ss. 373-391.

Akyüz, E. (2000). Ulusal ve uluslar arası hukukta çocuğun haklarının ve güvenliğinin

korunması. Milli Eğitim Basımevi. Ankara.

Ammerman, R. T., Hersen, M. (1990). Children at risk: an evaluation of factors

contributing to child abuse and neglect. New York: Plenum Press.

Aral, N. ve Gürsoy F. (2007). Özel eğitim gerektiren çocuklar ve özel eğitime giriş.

Morpa Yayıncılık. İstanbul.

Aral, Neriman, Figen, Gürsoy (2001). Çocuk hakları çerçevesinde çocuk ihmal ve

istismarı. Mili Eğitim Dergisi.

Ataman, A. (2005). Özel gereksinimli çocuklar ve özel eğitime giriş içinde ayşegül

ataman. Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, ss. 20-30. Ankara.

Bae, Hwa-Ok, Phyllis, Solomon, Richard, Gelles (2007). Abuse type and

substantiation status varying by recurrence. Chıldren And Youth Servıces

Revıew. Cilt.29, Sayı.7, ss.856.

Bahar G., Savaş H.A., Bahar A. (2009). Çocuk istismarı ve ihmali: bir gözden geçirme.

Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, Cilt: 4 Sayı: 12. Sy:48-52 .

Barut Y., Çelik C., Hoşoğlu R., Çayıroğlu M.K., Kartal S. (2008). Engelli öğrencilerin

ihmal ve istismarı. 19 Mayıs Üniversitesi. Samsun.

Bıyıklı. L. (1989). Bedensel özürlü çocukların benlik kavramı aile kabul düzeyi

açısından. Ankara Üniversitesi Basımevi. Ankara.

Bilge A., Baykal Z. (2010). Zihinsel engelli birey ve cinsellik. Etki Matbaacılık. İzmir.

Page 93: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

80

Bilir, Ş. ve Diğ. (1991). Türkiye’nin 16 ilinde 4-12 yaşlar arasındaki 50.473 çocuğa

fiziksel ceza verme sıklığı ve buna ilişkin problem durumlarının incelenmesi.

Aile ve Toplum Dergisi. Mart. :Kasım, 18, 2008.

Bozkurt, E. (1991). Bireylerin iletişim sorunları ve iletişim becerilerinin geliştirilmesi.

Milli Eğitim Dergisi. Kasım, 2008.

Brook, Jody, Thomas, McDonald (2007). Evaluating the effects of comprehensive

substance abuse ıntervention on successful reunification. Research On Socıal

Work Practıce. Cilt.17, Sayı.6, ss.664.

Budak, S. (2000). Psikoloji sözlüğü. Bilim ve Sanat Yayınları. Ankara.

Carter, Vernon, Miranda, Myers. (2007). Exploring related the risks of substantiated

physical neglect to poverty and parental characteristics: A national sample.

Chıldren And Youth Servıces Revıew. Cilt.29, Sayı.1, ss.110-121.

Cladera, Debra. V.D. (2007). Assessment of families who have substance abuse ıssues.

Those who maltreat their ınfants and toddlers and those who do not.

Substance use & mısuse. Cilt.42, Sayı.10, ss.829-852.

Collishaw, S. (2007). Resilience to adult psychopathology following childhood

maltreatment. Evidence from a community sample. Chıld abuse & neglect.

Cilt.31, Sayı.3, ss.211-229.

Corey, G. (2008). Psikolojik danışma, psikoterapi kuram ve uygulamaları. Çev.

Tuncay Ergene. Ankara: Mentis Yayıncılık.

Coşkun, L.V.D. (2008). Çocukluk çağı yaralanmalarında hazırlayıcı nedenler. Türk

Pediatri Arşivi. Eylül. Cilt.43, Sayı.3, ss.84-87.

Cüceloğlu, D. (1994). İçimizdeki Çocuk. Remzi Kitabevi. Ankara.

Çabuk, A. (2015). Özel eğitim alanında çalışan öğretmenlerin tükenmişlik

düzeylerinin bazı değişkenler açısından incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi,

Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Page 94: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

81

Çeçen A.R. (2007). Çocuk cinsel istismarı: Sıklığı, etkileri ve okul temelli önleme

yolları. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt:4 Sayı:1. Ss: 5-15.

Dixon, L.V.D. (2007). The co-occurrence of child and Intimate partner maltreatment

ın the family. characteristics of the violent perpetrators. Journal Of Famıly

Vıolence. Cilt.22, Sayı.8, ss.675-689.

Dubowitz, Howard, Susan, Bennett. (2007). Physical abuse and neglect of children.

lancet. Cilt.69, Sayı.95, ss91-99.

Eratay, E. (2000). Zihin engelli çocukların aileleri tarafından fiziksel ihmal ve

istismarı ile buna bağlı olarak ortaya çıkan davranış sorunları arasındaki

ilişkinin incelenmesi ( Bolu ili örneği ). Yayımlanmamış doktora tezi. Abant

İzzet Baysal Üniversitesi. Bolu.

Erden, G. (2002). Çocuğun yazılı ve görsel basında istismarı: Suç kurbanı ve suç

zanlısı çocuk haberleri. Türk Psikoloji Bülteni. Mart, Haziran. Cilt.8, Sayı.24-

25, ss. 69-73.

Erginer F, Kepenkçi Y. (2007). Ankara ili ilköğretim okulu yöneticilerinin

öğrencilerin aileleri tarafından istismarı ve ihmaline ilişkin görüşleri.

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Bilimleri Anabilim

Dalı Eğitim Yönetimi Teftişi Planlaması ve Ekonomisi Bilim Dalı Ankara.

Erol D. (2007). Okulöncesi Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin,

Çocuklardaki Fizikselİistismar Belirtilerine İlişkin Farkındalıkları (Eskişehir

İl Örneği). Yayımlanmamış Yüksek lisans Tezi. Eskişehir.

Ertürk E. ve Keçioğlu, T. (2012). Çalışanların iş doyumları ile mesleki tükenmişlik

düzeyleri arasındaki ilişkiler: öğretmenler üzerine örnek bir uygulama. Ege

Akademik Bakış, Cilt 12, Sayı 1, ss 39-52.

Fınkelhor D. (1994). Current information on the scope and nature of child sexual

abuse. The Future of Children, ss. 4,31-53.

Göde, O. ( 2001). Eğitimin Bütünlüğü İçinde Sporun Duygusal İstismara Uğrayan

Ergenlerin Benlik Kavramlarına Etkisi. Eğitim Dergisi. Ağustos, s. 27.

Page 95: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

82

Göynüklü, C.(2012). Kuzey Kıbrıs’ta çocuk hakları. Mavi Basım, 1.inci baskı, ss.17-

18.

Hançerli Ekdal, (2011). Çocuğun Fiziksel İstismarı: KKTC Örneği. Yayımlanmamış

Yüksek Lisans Tezi. Ankara.

Herrenkohl, Todd, Roy, Herrenkohl. (2007). Examining the overlap and prediction of

multiple forms of child maltreatment, stressors, and socioeconomic status. A

Longitudinal Analysis Of Youth Outcomes. Journal Of Famıly Vıolence.

Cilt.22, Sayı.7, ss. 553.

Hindley, N. (2006). Risk factors for recurrence of maltreatment: a systematic review.

archıves of dısease ın chıldhood. Cilt.91, Sayı.9, ss. 744752.

Hines, P. (2006). Similarities ın siblings' experiences of neglectful parenting

behaviors. chıld abuse & neglect. Cilt.30, Sayı.6, ss. 619-637.

Hoşoğlu, R. (2009). Engelli öğrencilerin ihmal ve istismar düzeyleri. 19 Myıs

Üniversitesi. Samsun.

Kaffman, Arie, Michael, Meaney (2007). Neurodevelopmental sequelae of postnatal

maternal care ın rodents: clinical and research ımplications of molecular

ınsights. Journal Of Chıld Psychology And Psychıatry. Cilt.48, Sayı.4, ss.

224-244.

Karaman, Y. (1993). İlkokul Öğretmenlerinin Gözlemlerine Göre Çocukların Aileleri

Tarafından İstismarı ve İhmali. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi.

Hacettepe Üniversitesi. Ankara.

Karasar, N. (2012). Bilimsel Araştırma Yöntemleri. Nobel Yayın Dağıtım. Ankara.

Kars, Ö. (1994). Çocuk istismarı ve ihmalinin nedenleri ve okul başarısına etkisi.

Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Hacettepe Üniversitesi. Ankara.

Kaya A., Meral O., Güler H., Aktaş E.Ö. (2015). Çocuk istismarı açısından risk

grubunda olan psikiyatrik engelli çocukların engelli sağlık kurulu

raporlarına göre engel durumları ve özel eğitim hakkı. Ege Üniversitesi Tıp

Fakültesi Ana Bilim Dalı. İzmir.

Page 96: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

83

Kayaalp L. (2008). Dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu. İstanbul.

Kenny M.C. (2004). Teachers attitudes toward and knowledge of child maltreatment

child abuse & neglect.S. 28(12):ss. 1311-1319.

Kocaer Ü. (2006). Hekim ve hemşirelerin çocuk istismarı ve ihmaline yönelik

farkındalık düzeyleri. Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Çocuk

Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İstanbul.

Konanç, Esin, İpek, Gürkaynak, Ayten, Egemen (1991). Çocukların kötü muameleden

korunması – 1. Ulusal kongresi. Gözde Ofset Yayınları. Ankara.

Korkmaz, B., Yalçınkaya, C. ve Demirbilek, V. (1996). Otizm. Nörolojik Bilimler

Dergisi, s.13, ss. 1–2.

Köknel, Ö. (1986). İnsanı anlamak. Altın Kitaplar Yayınevi. İstanbul.

Kurtay, D. (2004). Çocuk ihmal ve istismarının önlenmesi. Toplum ve Sosyal Hizmet

Dergisi. Mart, 15, 2008. www.sosyalhizmetuzmanı.org.

Kutsal, E. (2004). Fiziksel çocuk istismarının sosyodemografik özellikleri ve milner

çocuk istismarı potansiyeli ölçeğinin türkiye geçerliliği. Yayımlanmamış

yüksek lisans. Gazi Üniversitesi. Ankara.

Kürklü, A. (2011). Öğretmenlerin çocuk istismarı ve ihmaline yönelik farkındalık

düzeyleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Afyon Kocatepe

Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Afyon.

Lee, Bong Joo, Lucky, Mackey-Bilaver (2007). Effects of wıc and food stamp program

participation on child outcomes. chıldren and youth servıces revıew. Cilt.29,

Sayı.4, ss. 501-517.

Mangalcı, B. (2002). Lise 2. sınıf öğrencilerinin ailede çocuk istismarı ve ihmaline

ilişkin görüşleri. Yayımlanmamışyüksek lisans tezi. Hacettepe Üniversitesi.

Ankara.

Maviş İ (2004). Nörojenik dil ve konuşma bozuklukları. Nobel Tıp Kitabevi.

MEB (2000). Özel eğitim hizmetleri yönetmeliği. Anakara. MEB Yayınları.

Page 97: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

84

MEB (2007). Ortaöğretim kurumları ödül ve disiplin yönetmeliği. MEB Yayınları.

S.3.

MEB (2014). Çocuk gelişimi ve eğitimi hizmetleri yönergeliği. Özel Eğitim. MEB

yayınları.

Mert, M (2005). İşitme engelli güreşçilerin fiziksel fizyolojik özelliklerinin incelenmes.

Yüksek Lisan Tezi, Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beden

Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı. Ankara.

Mowbray, Carol, Orion, Mowbray (2006). Psychosocial outcomes of adult children of

mothers with depression and bipolar disorder. journal of emotıonal and

behavıoral dısorders. Cilt.14, Sayı.3, ss. 130-142.

Nolin, Pierre, Louise, Ethier (2007). Using neuropsychological profiles to classify

neglected children with or without physical abuse. chıld abuse & neglect.

Cilt.31, Sayı.6, ss. 631-643.

OSKAY, G. (1981). Değer yargıları yönünden ana-baba ergen çatışması.

Yayınlanmamış Doktora Tezi. Hacettepe Üniversitesi. Anakara.

Özcan, N. (2006). Zihinsel engelli çocuğun doğumu ve aile.

Özcebe H. (2009). Halk sağlığı bakış açısıyla istismar bildirimi ve karşılaşılan

güçlükler. Çocuk İstismarı ve İhmalini Önleme Kongresi Ankara.

Özdemir, A. (1989). Çocuğun fiziksel yönden istismarı ve ihmali – ankara’daki alt ve

üst toplumsal ekonomik düzeydeki ortaokul öğrencileri üzerinde ana-babanın

fiziksel istismar ve ihmal davranışlarının karşılaştırılması. Yayımlanmamış

yüksek lisans tezi. Hacettepe Üniversitesi. Ankara.

Özgür, İ. (2004). Özel eğitim engelli çocuklar ve eğitimi. Adana: Karahan Kitabevi.

Özgür, S. (2004). Ankara ili ilköğretim ikinci kademe öğrencilerinin aileleri

tarafından istismarı ve ihmali. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Ankara

Üniversitesi.

Özkan M.U. (2013). Üstün yetenekli çocukların özellikleri. Ankara.

Page 98: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

85

Özsoy, Y., Özyürek, M. ve Eripek, S. (2000). Özel eğitime muhtaç çocuklar, özel

eğitime giriş. (11. Basım). Ankara: Karatepe Yayınları.

Özyürek, M. (1998). Özel eğitim: Görme engelliler. Eskişehir Anadolu Üniversitesi

Yayınları. Eskişehir.

Sayıta, Sevgi, Mustafa, Şirin (2000). 1. İstanbul çocuk kurultayı istanbul çocuk

raporu. İstanbul Çocukları Vakfı Yayınları.

Sertler, Ş. (2002). Kronik hastalık tanısı konmuş hastanede yatan 6 yaş üstü

çocuklarda duygusal ihmal ve istismarın incelenmesi. Yayımlanmamış

yüksek lisans tezi. Marmara Üniversitesi. İstanbul.

Sözen, A. (1990). 15-16 yaş düzeyinde ana-babalı ve ana-babasız zeka özürlü

çocukların ruhsal uyum problemlerinin incelenmesi. Hacettepe Üniversitesi.

Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Ankara.

Sucuoğlu, B., Öner, U. (1994). Zihinsel özürlü çocukların istismarı. Psikiyatri

Psikoloji Psikofarmakoloji (3P) Dergisi. Ss. 316-328

Swenson, Calvin, Malcolm, Chaffin (2006). Beyond psychotherapy: treating abused

children by changing their social ecology. aggressıon and vıolent behavıor.

Cilt.11, Sayı.2, ss. 120-137.

Şuşoğlu, Ö. (2005). İçe kanayan yara. Alfa Yayınları. İstanbul.

Taner Y, Gökler B. (2004). Çocuk istismarı ve ihmali: psikiyatrik yönleri. Hacettepe

Tıp Dergisi, 35. Ss. 82-86.

Tercan, M. (1995). Çocuğun ana-babası tarafından fiziksel istismarı ve ihmali.

yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Ankara Üniversitesi. Ankara.

Thomas, C. (2008). Obesity and type 2 diabetes risk ın midadult life: the role of

childhood adversity. Pediatrics. Cilt.12, Sayı.5, ss. 40-49.

Topçu, S. (1997). Çocuk ve gençlerin cinsel istismarı: Ensest ve pedofili. Doruk

Yayımcılık. Ankara.

Page 99: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

86

Tugay, D. (2008). Öğretmenlerin çocuk istismar ve ihmaline yönelik farkındalık

düzeyleri. Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İstanbul.

Venet, M. (2007). Attachment representations ın a sample of neglected preschool-age

children. School psychology ınternatıonal. Cilt.28, Sayı.3, ss. 264.

Walsh K, Brigdstock R, Farrell A, Schweitzer R. (2005). Critical factors in teachers

detecting and reporting child abuse and neglect ımplications for practice.

Queensland University of Technology, Queensland.

WHO Preventing Violence (2004). A guide to ımplementing the recommendations of

the world report on violence and health. Geneva.

Yıldırım Doğru, S.S. (2006). Zihinsel engelli çocuklarda cinsel istismar. ss. 1.

Yıldırım Doğru, S.S. ve Durmuşoğlu S. N., (2013). Erken çocukluk döneminde özel

eğitim. Maya Akademi. Ankara.

Yıldırım Sarı H., Ardahan E., Özgüven Tornacı B. (2016). Çocuk ihmal ve istismarına

ilişkin son 10 yılda yapılan sistematik derlemeler.

Yıldırım, S. ve Çelebi, F. (1999). Ortopedik engelliler meslek lisesi öğretmenleri ile

sağlık meslek lisesi öğretmenlerinin şiddete ilişkin tutum ve davranışları

üstüne karşılaştırmalı bir çalışma. Kriz Dergisi 7 (2): 31-35. Ankara.

Yiğit, R. (2002). Fetus- yenidoğan hakları ve hemşirelik. C.Ü. Hemşirelik

Yüksekokulu, Derg. 6, ss. 50-56.

Yörükoğlu, A. (1992). Değişen toplumda aile ve çocuk. Özgür Yayınları. İstanbul.

Zeytinoğlu, S. (1991). Sağlık, sosyal hizmet, hukuk ve eğitim alanlarında türkiye’de

çocuk istismarı ve ihmali sorunu ile ilgili görüşleri. V. Ulusal Psikoloji

Kongre Kitabı, Ss. 561-574, İzmir.

Ziyalar, N. (1998). çocukların cinsel istismardan korunması bir eğitim model önerisi.

İstanbul.

Page 100: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

87

EKLER

EK-1

Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve İstismarına

Yönelik Farkındalık Düzeylerini Değerlendirme Anketi.

Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin Çocuk İhmal ve

İstismarına Yönelik Farkındalık Düzeylerini Değerlendirme Anketi

Değerli katılımcı;

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Özel Eğitim

Kurumlarında görev yapan Öğretmenlerin çocuk ihmal ve istismarına yönelik

farkındalık düzeylerini değerlendirme amacı ile yapılan bu ankette kimliğinizi ortaya

çıkaran sorular bulunmamaktadır. Verilen bütün yanıtlar sadece anketi yapan

araştırmacı tarafından bilinecektir. Bu anketi doldurmakla herhangi bir yasal

yükümlülük altına kesinlikle girilmeyecektir. Yoğun iş programınız arasında bu

ankete zaman ayırıp soruları dikkatle yanıtladığınız için teşekkür ederim.

Tuba

ÇALIŞKAN

1- Cinsiyetiniz? Kadın ( ) Erkek ( )

2- Yaşınız? ………… …………..

3- Medeni haliniz? Evli ( ) Bekar ( )

4- Anne ya da baba mısınız? Evet ( ) Hayır ( )

5- Okuldaki göreviniz?

Özel Eğitim öğretmeni ( ) Sınıf öğretmeni ( ) Türkçe öğretmeni (

)

Edebiyat öğretmeni ( ) Matematik öğretmeni ( ) Müzik öğretmeni (

)

Page 101: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

88

Beden Eğitimi öğretmeni ( ) Diğer Branşlar ( ) Sınıf öğretmeni (

)

Müdür Muavini ( ) Müdür ( )

6- Kaç yıldır bu mesleği yapıyorsunuz? …………..

7- Daha önce hiç çocuk istismarı ve ihmali hakkında / çocuk korumaya yönelik /

resmi bir eğitim aldınız mı? (Eğer yanıtınız “hayır” ise 11. soruya geçiniz)

Evet ( ) Hayır ( )

8- Lütfen aldığınız hizmet içi eğitimlerin isimlerini tarihleri ile birlikte belirtiniz.

……………………………………………………………………………………….…

……………………….…………………………………………………………………

…………………………………………………………………………………………

…………………………

…………………………………………………………………………………………

……….…………………………………………………………………………………

……………….……

9- Son 12 ayda, çocuk istismarı ve ihmali / çocuk koruması ile ilgili toplam kaç

saat hizmet içi eğitimlere katıldınız? ......................

10- Okulunuzda çocuk ihmal ve istismarı ile ilgili tartışmalar yapılıyor mu?

Evet ( ) Hayır ( )

11- Kanunlara göre çocuk ihmal ve istismarı şüphesini bildirmek zorunda

mısınız?

Evet ( ) Hayır ( )

12-Ahlaki anlamda çocuk ihmal ve istismarı şüphesini bildirmekten sorumlu

olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Evet ( ) Hayır ( )

13- Çocuk ihmal ve istismarı durumunu tespit ettiğinizde kime bildirirsiniz?

a) Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'ne bildiririm.

b) Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bildiririm.

c) Sağlık Müdürlüğü'ne bildiririm.

d) Okul Aile Birliği'ne bildiririm.

e) Polise bildiririm.

f) Okul yönetimine bildiririm.

14- Çocuk koruma kanunu hakkında bilgilendirildiniz mi?

Evet ( ) Hayır ( )

15-Aşağıdaki ihmal veya istismar durumlarından herhangi biri ile karşılaştı

iseniz tutumunuz ne oldu? Lütfen ilgili kutuya (x) işareti koyarak belirtiniz.

Karşılaşmadım Şüphelendim Yönetime

Bildirdim

Yönetim

Yetkililere

Bildirdi

Fiziksel İstismar

Page 102: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

89

Duyusal İstismar

Cinsel İstismar

İhmal

16-Şimdiye kadar çocuk istismarından kaç kez şüphelendiniz?.........................

17-Şimdiye kadar çocuk ihmalinden kaç kez şüphelendiniz?...........................

18-İstismar veya ihmalden şüphelendiğinizde bildirim yapmamanızın sebebi ne

olur? (Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.)

a. Sosyal servislerin konuyla ilgilenmeyeceğini düşündüğüm için.

b. Sorunu kendim daha iyi çözebileceğimi düşündüğüm için.

c. Konu ile uğraşmak istemediğim için.

d. Yasal süreçlere ait bilgim olmadığı için.

e. Çocuğu şimdiki bulunduğu durumdan daha kötü bir duruma sokacağımdan

korktuğum için.

f. Konuya ait yetersiz kanıt olduğu için.

g. Şüpheler doğru çıkarsa, çocuğun ailesinden ayrılacağını düşündüğüm için.

h. Diğer.......................................................................................................................

19-Sizce çocuk ihmal veya istismarı ile ilgili bildirimde bulunduğunuzda

yöneticiniz sizi destekler mi?

Evet ( ) Hayır( )

20-Çocuk ihmali ve istismarı konusunda daha fazla bilgilenme gereksinimi

duyuyor musunuz?

Evet ( ) Hayır( )

21- Aşağıdaki ifadelerden her birini okuduktan sonra size en uygun gelen

kutucuğun içine ”X” işareti koyunuz.

Doğru

Yanlış

Emin

Değilim

1-Çocuğun yürüme, oturma gibi genel davranışlarına

bakarak cinsel istismardan şüphelenmek mümkün

değildir.

2-Özellikle 10-15 yaşlarındaki gebelik cinsel istismarı

düşündürmelidir.

3-Çocuk fiziksel temasa uğramadan da cinsel olarak

istismar edilmiş olabilir.

4-Cinsel istismara uğrayan çocukların büyük bir bölümü

fiziksel istismara da uğramıştır.

5-Çocuğun kötü hijyene sahip olması ihmal olasılığını akla

getirmelidir.

6-Çocuğun yüzünün donuk ve ifadesiz görülmesi ihmal

edildiğini düşündürmelidir.

7-İstismar ve ihmale uğrayan çocukların özsaygıları

oldukça yüksektir.

8-İstismar ve ihmale uğramaları çocukların okul

başarılarını etkilemez.

Page 103: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin

90

9-İstismar ve ihmale uğrayan çocuklar ebeveynlerden ve

diğer yetişkinlerden korkma, kaçınma gösterebilirler

10-İstismar ve ihmale uğrayan çocuklar sıklıkla göz göze

iletişimden kaçınırlar, içe kapanıklık gösterebilirler.

11-Ebeveynin sosyal destek kaybı yaşaması ve/veya alkol

bağımlısı olması çocuk istismar ve ihmali açısından bir

risktir.

12-Çocuğun cinsiyetinin, istismar ve ihmalde önemi

yoktur.

13-Fiziksel veya mental eksikliği olan çocukların ihmal ve

istismara uğrama olasılığı normal çocuklara göre daha

fazladır.

14-Ailenin gelir düzeyi çocuk ihmal ve istismarında önemli

bir etkendir.

15-Çocuk istismar ve ihmaline sosyo-ekonomik düzeyi

yüksek ailelerde rastlanmaz.

16-Velinin çocuktan sık sık şikayet etmesi istismar

olasılığını akla getirmelidir.

17-Çocuğun büyüme ve gelişmesindeki gerilik, ihmal

edilme olasılığını düşündürmez.

Page 104: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin
Page 105: ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLERİN ÇOCUK İHMAL VE …docs.neu.edu.tr/library/6681522398.pdf · 2018-06-29 · Özel Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin