acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖnsÖz Çağdaş İspanyol...

201
1 T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Batı Dilleri ve Edebiyatları (İspanyol Dili ve Edebiyatı) Anabilim Dalı “CARMEN MARTIN GAITE’NİN “ENTRE VISILLOS” VE IRSE DE CASA” ADLI İKİ ROMANI İLE BU ROMANLARINDAKİ KAHRAMANLARIN KİŞİLİK ARAYIŞLARI” DOKTORA TEZİ Tez Danışmanı Tezi Hazırlayan PROF. DR. ERTUĞRUL ÖNALP ENGİN KARACÖREN ANKARA, 2003

Upload: vuongkhue

Post on 02-Oct-2018

225 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

1

T.C. Ankara Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Batı Dilleri ve Edebiyatları (İspanyol Dili ve Edebiyatı)

Anabilim Dalı

“CARMEN MARTIN GAITE’NİN “ENTRE VISILLOS” VE IRSE

DE CASA” ADLI İKİ ROMANI İLE BU ROMANLARINDAKİ

KAHRAMANLARIN KİŞİLİK ARAYIŞLARI”

DOKTORA TEZİ

Tez Danışmanı Tezi Hazırlayan

PROF. DR. ERTUĞRUL ÖNALP ENGİN KARACÖREN

ANKARA, 2003

Page 2: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

2

İÇİNDEKİLER Sayfa

ÖNSÖZ …………………………………………………………….. 3

Giriş ………………………………………………………………… 6

I Perde Arkasında

1.1 Kahramanlar ve kişilik arayışları …..................................……… 19

1.2 Toplumsal yapı ve mekan ............................................................. 75

II Evden Kaçış

2.1 Kahramanlar ve kişilik arayışları …….........................…………. 94

2.2. Kahramanların kişiliklerini bulmalarında “Ayna”nın önemi........ 165

Sonuç ………………………………………………………………... 171

Özet ………………………………………………………………… 184

Summary …………………………………………………………… 185

Kaynakça ……….………………………………………………….. 186

Ekler ………………..……………………………………………… 202

Page 3: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

3

ÖNSÖZ

Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı

(Entre visillos) “Perde Arkasında” ile tanıdım. Romandaki anlatım tarzı ve olayları

ele alış biçimi beni çok etkiledi. Özellikle de bir kadın yazar olarak kadın sorununa

negatif bir yaklaşımdan ziyade olumlu bir bakış açısı içerisinde değinmesi romanı

ilginç kılmaktaydı. Zira alışılagelen feminist yazarların romanlarında kadın sorunları,

bulundukları toplumsal konum itibarıyla karamsar bir dille ele alınırken Carmen

Martín Gaite’nin bu ve diğer romanlarında daha iyimser bakış açısı sergilenmektedir.

İspanyol İç Savaşı sonrası yazarlarından birisi olan Carmen Martín Gaite’nin

ilk romanı “Perde Arkasında” ve son romanlarından biri olan (Irse de casa) “Evden

Kaçış” adlı eserlerini bu tez kapsamında Tez Danışmanım ile birlikte ele almayı

uygun gördük. Böylece, yazarın edebi hayatının başında ve sonunda okurlarına

sunduğu iki farklı dönem romanını gerek konu gerekse kahramanların kişilik

arayışları yönünden incelerken, hayatı boyunca geçirdiği evreleri de

irdeleyebileceğimizi düşündük.

Yaşayan bir yazar olarak Carmen Martin Gaite’nin eserleri konusunda tez

hazırlamak çok heyecan verici olurken, onun hiç beklenmedik ölümü bizde derin

üzüntü yarattı. Ağustos 2000 tarihinde, yazarın doğum yeri olan Salamanka’ya burs

kazanarak gittiğimde kendisi ile buluşma fırsatı elde edeceğim için çok mutluydum

ancak 23 Temmuz 2000 de onu kaybetmenin üzüntüsünü yaşadım. Dolayısıyla,

Page 4: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

4

ölümünden önce kendisine yazdığım mektubuma karşılık adıma imzalayarak

göndermiş olduğu iki romanı benim için çok değer taşımaktadır.

Carmen Martin Gaite için ne romantik ne de ütopik denilebilir. O başlı başına

bir realisttir. Yaşadığı ülkenin sorunlarını iyimser bir bakış açısıyla okuyucusuna

yansıtır. Eserlerindeki erkek karakter tiplemesi, zaman zaman da olsa, kadının en

büyük destekçisidir ve onun duygularına saygı göstermektedir. Yazar bazen tek bir

erkek karakteri, romanın kadın kahramanlarının gözünde yüceltmekte ve hepsini ona

aşık ettirmektedir.

Yazar hakkındaki tüm bilgilere, öncelikle Madrid’deki Complutense

Üniversitesi’nin web sayfasından olmak üzere “Escritoras” (Kadın Yazarlar) web

sitesinden ve Madrid’deki Milli Kütüphane’nin internet kataloğundan ulaştık.

Yazarın romanlarının çoğunu Madrid’deki Casa del Libro kitabevinden internet

aracılığı ile yazışarak getirttik ve artık elimizde yeterince kaynak olduğuna kanaat

getirerek çalışmalarımıza başladık. Bu çalışmalarımız sırasında yazarın İspanya

dışında Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere bir çok Avrupa ülkesinde de

tanındığını ve romanlarının o ülkenin dillerine çoktan çevrilmiş olduğunu öğrendik.

Ayrıca, çeşitli üniversitelerde , eserleri üzerine çok farklı tezler hazırlanmıştı. Bunları

görmek bizi daha da cesaretlendirdi.

Ayrıca, 2000 yılı Ağustos ayında burslu olarak gittiğim Salamanka’da ve

Madrid’de, yazarla ilgili ne kadar kitap bulabildiysem hepsini aldım. Casa del

Libro’da yazar adına ayrılmış bir bölümde fotoğrafı okurlarını son kez

Page 5: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

5

selamlamaktaydı. Özellikle onun çocukluğunu geçirdiği Salamanka’daki “Los

bandos” meydanında bulunmak beni çok duygulandırdı..

Bu çalışmamızda, sadece İspanya’da değil aynı zamanda dünyaca tanınmış

bu ünlü ve önemli edebiyat şahsiyetini Türk okuruna, tanıtmayı ve onun edebi

çalışmaları hakkında bilgi vermeyi amaçladık.

Tez çalışmam sırasında, baştan beri yardımlarını benden esirgemeyerek beni

yönlendiren Tez Danışmanım Sayın Prof. Dr. Ertuğrul Önalp’a ve ayrıca yazarın

adresini bularak kendisi ile temasa geçmemi sağlayan sevgili dostum Blanca

Aguirre’ye de teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Engin Karacaören

Ankara, 2002

Page 6: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

6

GİRİŞ

Bu tezin kapsamı içerisinde İspanyol kadın yazarı Carmen Martin Gaite’nin

iki eseri olan (Entre Visillos) Perde Arkasında ve (Irse de casa) Evden Kaçış, yazarın

hayatı baz alınarak iki ana bölüm altında incelenecek olup, bu iki eserde

kahramanların kişilik arayışları irdelenecektir.

Carmen Martín Gaite, (1925-2000) İspanyol İç Savaşını çocukluk yıllarında

yaşamış, Franco dönemini görmüş ve bütün bunlara rağmen daha sekiz yaşında yazar

olmayı kafasına koymuş başarılı bir İspanyol kadın yazarıdır. Gaite’nin üretkenliği,

döneminin hiçbir kadın yazarında yoktur. Onun biyografisini yazmaya kalkışmak

gerçekten zor bir iştir. Roman yazarlığının yanısıra karşımıza bazen bir tiyatro eseri,

bazen bir şiir kitabı, bazen de bir deneme yazısı ile çıkan Carmen Martín Gaite, hem

İspanyol İç Savaşını yaşamış hem de yıllar sonrasının demokrasisiyle yoğrulmuş çok

yönlü bir kişiliktir.

Carmen Martin Gaite için eserlerini üretmede belirli bir mekân

gerekmemekteydi, elinde bir kalem kâğıt olması yeterliydi. Evinde, bir otel odasında,

arkadaşının evinde ya da çoğunlukla kütüphanede yazardı. Kendisine birçok defalar

akademik unvan teklif edildi ancak o bunu asla kabul etmedi, çünkü o belli bir kalıba

girmek istemiyordu. Bu konuda şöyle demektedir: “Akademisyenler, birbirlerine

bağımlı ve sürekli bir çalışma içerisindedirler ki buna filolog olmak diyorlar; bense

sadece özgürce yazmak istiyorum.” 1

1 Francisco Arias Solis, “ Martin Gaite hacia casi de todo, www.ucm.es/info/especulo,2001, s.1

Page 7: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

7

Edebi eserleri onun hayatıydı. Özellikle iki yüzlülüğe karşı koymak için

elindeki tek silahıydı. Çoğunlukla, hayallerin yaşanılanlardan çok daha farklı

olduğuna inanırdı. Daima heyecan dolu ve canlıydı. Hiç kimse onun yetmişli yaşlarda

olduğunu tahmin edemezdi. İçi, hayata yeni atılmış bir gencinki kadar kıpır

kıpırdı. Her zaman kültürel ve sosyal olayların içindeydi.

İspanyol edebiyatında önemli bir yeri olan İç Savaş dönemini yaşayan

yazarlar ya ülke dışına kaçmak zorunda bırakılmış ya da ömür boyu hapis cezasına

çarptırılmıştı. Ülkede kalan yazarların bir kısmı ise eserlerini hem Franco rejimine

hem de Kiliseye beğendirmek zorunda kalıyordu. Bu yıllarda henüz çocuk denilecek

yaşta olan yazarlar, olgunluk dönemlerinde İç Savaş sonrası İspanya’sının sosyo-

kültürel yapısını ve uygulanan sansürü acımasız bir dille eleştirmişlerdir. Bu

dönemde rejim yanlısı sanatçılara çeşitli edebiyat ödülleri verilmeye başlanmıştı.

Bunların başında (Premio Nacional de Literatura) “Ulusal Yazın Ödülü”, (Premio de

Nadal) “Nadal Ödülü” gelmektedir.

Carmen Martin Gaite başta olmak üzere, İç Savaş sonrası İspanyol yazarları

ve Gaite’nin yakın arkadaşları Ignacio Aldecoa, Jesus Fernández Santos, Rafael

Sánhcez Ferlosio gibi önemli isimler, (Revista Española) “İspanyol Dergisi”nde,

1953 yılında ilk deneme ve makalelerini yayımlamışlardır. İç Savaş döneminde ülke

dışına kaçan birçok yazarın aksine Carmen Martin Gaite bu dönemlerde ülkesinde

kalmayı ve elinden geldiğince toplumun sorunlarını yansıtmayı kendine görev

edinmiş yazarlardan birisidir. 1973 yılında yayımlatabildiği (La busqueda de

interlocutor y otras busquedas) “Konuşacak İnsan Arayışı ve Diğer Arayışlar ” adlı

çalışmasında, insanların birbirleriyle olan iletişimlerinin ne ölçüde azaldığını

Page 8: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

8

açıklamaya çalışmıştır. Yine Camilo José Cela’nın “ Pascual Duarte’nin Ailesi”

adlı romanında, çevresindeki köylerle hiçbir iletişimi bulunmayan, diğerleri gibi

kendi yalnızlığına terkedilmiş Extremadura köyünde, yoksul insanların çektikleri

acılar gün ışığına çıkarılmaktadır. 1944 yılında “ Nadal Ödülü ”ne layık görülen

Carmen Laforet’in (Nada) “ Hiç ” adlı romanında da aynı şey söz konusudur.

Yabancı ülkelerin Madrid’de kapatılan Büyükelçiliklerini yeniden açmaları ve 1952

yılında UNESCO, 1955’te de Birleşmiş Milletlere kabul edilmesi sonucunda İspanya

1951 yılında kapılarını yavaş yavaş dış dünyaya açmaya başlamış ve halk, diğer

Avrupa Ülkelerinin kültürleri ile tanışma olanağını bulmuştu. Bu dönem yazarları

“Ellili Yıllar”, “Elli dört Kuşağı” ya da “Yüzyıl Ortası kuşağı” yazarları olarak

adlandırılmışlardır ve seçtikleri konuların başında köyden kente göç, kenar

mahallelerde yaşam ve bu sınıfın gençlerinin içine düştükleri bunalım gelmektedir.

Avrupa Kültürü ile tanışan bu yeni kuşağın oluşmasında hiç şüphesiz farklı

edebiyat akımlarının da etkisi olmuştur; Kuzey Amerika edebiyatı, İtalyan

gerçekçiliği, Fransız edebiyatı v.b. Bütün bunlara ilave edilecek diğer bir önemli

akım ise geniş ve zengin İspanyol gerçekçiliğidir ki, ülkede oldukça derinden

hissedilmiştir. Corrales Egea bu konudaki fikirlerini şöyle açıklamaktadır: “Onları

yazmaya iten neden birdir. Bu yazarların tümü etkilendikleri olayları romanlarına

konu ederler. Edebiyatı iletişim aracı olarak görürler, yani her şey toplum içindir.

Ülkenin gerçeklerini tüm çıplaklığıyla ortaya koyarken bunu okura da hissettirmek

zorunda olduklarının bilincindedirler. Sürekli gözlem içerisindedirler. Dolayısıyla, bu

sorumluluk duygusuyla, eserlerini olabildiğince tarafsız bir bakış açısı ile üretirler.” 2

2 José Egea Corrales, “La novela española actual,” Ed. Cuadernos para el Diálogo, Madrid 1971,s.58.

Page 9: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

9

Bir kadın yazar olarak Carmen Martin Gaite bu dönemde edebi anlamda hak

ettiği desteği görememiştir. Dolayısıyla, çağın erkek yazarlarının aksine kadın

yazarlar hakkında herhangi bir biyografi ya da eleştirel nitelikli herhangi bir kayıt

bulunmamaktadır. Bunun nedeni, belki de kadınların yazdıklarına önem

verilmemesidir. Carmen Laforet’in “ Hiç ” adlı romanının başarısından tam on dört

yıl sonra kadın yazarlar hakkında çeşitli yorumlar yapılmaya başlanmıştır. Joaquin

de Entrambasaguas, “El libro español II- 1959” adlı kitaptaki (Las novelistas

actuales) “Güncel kadın yazarları” isimli makalesinde o yıllara kadar gelmiş geçmiş

kadın yazarların üretim panoraması sunulmaktadır. (Cuadernos Americanos)

“Amerikan Hikayeleri” adlı derginin 118 no.lu 1961- Eylül-Ekim tarihli sayısında,

yine aynı konuda bir başka makaleye rastlanmaktadır.

Doksanlı yıllar kadın yazarların en verimli oldukları dönemlerdir. Bu süreç

içerisinde kadın yazarlar hakkında çok sayıda deneme ve eleştiri yazısı

bulunmaktadır. Giulia Colaizzi’nin 1990 yılında yayımlanan eseri (Feminismo y

teoria del discurso) “Feminizm ve Tartışma Teorisi” bu türde yazılmış eserlerin

başında gelmektedir. Bundan tam iki yıl sonra ( Descifrar la diferencia, narrativa

femenina de la española contemporánea) “Çağdaş İspanyol Kadın Yazınında, Farkı

Deşifre Etmek” gibi bir başka yapıt daha ortaya çıkmıştır.

Carmen Martin Gaite, ilk hikayesi olan (Un dia de libertad) “Özgür bir

gün” ü 1953 yılında yayımladı ve edebi hayatına ilk kısa öyküsü (El balneario)

“Kaplıca” ile devam etti. 1955 yılında İspanya’nın en önemli edebiyat ödüllerinden

biri olan “Café Gijón” ödülüne layık görüldü. Üç yıl sonra “Perde Arkasında” adlı

ilk romanı ile “Nadal” ödülünü aldı.

Page 10: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

10

Tiyatro ile de yakından ilgilenen Gaite, iki tiyatro eseri yazdı. 1957 yılında

yazmış olduğu (A palo seco) “Kuru sopa” 1987 yılında sahnelenirken, 1959 yılında

yazdığı (La hermana pequeña) “Küçük Kız Kardeş” adlı tiyatro eseri 19 Ocak

1999’da Angel García Moreno’nun rejisi ile Madrid’de sahneye konuldu.

Altmışlı yıllarda yazın çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdüren yazar, 1960

yılında (Las ataduras) “İlişkiler”, 1963’de (Ritmo Lento) “Yavaş Ritm” gibi önemli

eserler üretti. Yetmişli yıllarda ise Gaite’nin yazın türünde önemli bir değişiklik

görüldü. ( El proceso de Macanaz) “Macana’a karşı gelişmeler” adında bir deneme

kitabı yazdı. Tezini bastırdı ve (A rachas) “Esinti” adlı şiir kitabını derledi. 1974’te

yazın hayatının doruk noktasına ulaşarak en önemli eserlerinden biri sayılan

(Retahilas) “Seri Halinde Şeyler”i 1974’te okuyucusu ile buluşturdu. Yine aynı

dönemde yazdığı kısa hikayelerini (Cuentos completos) “ Tüm Öyküler” başlığı

altında tek bir kitapta topladı. Gazetecilik yönünü ön palana çıkararak “Diario 16”

gazetesinde yazmaya başladı.

Edebiyattaki olgunluk dönemi yıllarında kendisi gibi yazar olan Rafael

Sánchez Ferlosio ile yaptığı evlilikten bir kızı oldu ancak bu evliliği ancak bir sene

sürdürebildi. (La reina de las nieves) “Karlar Kraliçesi” adlı romanını genç yaşta

kaybettiği kızı Marta’ya adadı. Birbiri ardına gelen tüm bu olumsuzluklar onu daha

da güçlendirdi ve edebi alanda başarıları durmak bilmedi. Martin Gaite, çeşitli

edebiyat ödülleri ile onurlandırılan ilk kadın yazar oldu. 1978 Yılında (El cuarto de

atrás) “Arka Oda “ ile “Premio Nacional de la Literatura” ödülünü aldı. 1998

yılında “Principe de Asturias” ödülünü Gallego’lu şair José Angel Valente (1929-

2000) ile paylaştı. Ödüller ödülleri izledi. 1988 yılında “Premio Acebo de Honor”,

Page 11: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

11

1992’de “Premio Castilla y Leon de las Letras”, 1997’de “Medalla de Oro del

Círculo de Bellas Artes”, 1999 yılının Haziran ayında “Pluma de Plata del Círculo

de la Escritura“ ödüllerini aldı. Bu son ödülü internetten bir video-konferansı ile

tanıtıldı. “İspanyol İç Savaşı Sonrası Aşk Kullanımları” adlı deneme kitabı ile 1987

yılında “Premio Anagrama de Ensayo y el Libro de Oro de los libreros españoles”

ödülüne layık görüldü. Bu tarihten itibaren Carmen Martin Gaite’nin eserleri

İspanya’da en çok satılan romanlar listesine girdi. Her yıl açılan Madrid Kitap

Fuarı’nda en çok satan yazar olmaya devam etti.

Gustave Flaubert (1821-1880), Rainer Maria Rilke (1875-1926), ve Emily

Brönte (1818-1848) gibi Dünya Edebiyatı’nın önde gelen isimlerinin romanlarından

çeviriler yaptı. Aynı zamanda İspanyol Televizyonu için, 1982 yılında “Santa

Teresa de Jesus” ve 1989’da Madridli yazar Elena Fortún’nun (1886-1952)

“Celia” adlı tanınmış çocuk hikayelerinin senaryolaştırılması işinde görev aldı.

(Lo raro es vivir) “ Yaşamak Tuhaftır” 1997 ve (Irse de casa) “ Evden

Kaçış” 1998 olmak üzere sosyal içerikli, eleştirel dille yazılmış iki başarılı kitabı

daha yayımlandı. “Küçük Kız kardeş” adlı tiyatro oyunu 1999 yılında tekrar

sahnelendi. 1953 ve 1997 yılları arasında yazdığı denemeler ve öyküleri Emma

Martinell Gifre’nin işbirliği ile yeniden yayımlandı.

Gaite, ilk öykülerini daha sekiz yaşındayken kağıda dökmeye başladığında

amacı, hayallerini yazarak onları çekmecesinde saklamaktı. Gerçekten var olan bu

yeşil kadife kaplı defter,3 onun en büyük hazinesiydi. Yazmak onun için yaşamın bir

3 Carmen Martin Gaite, El Castillo de las Tres Murallas, Editorial Lumen, Barcelona, 1991,s.1

Page 12: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

12

parçasıydı. 23 Temmuz 2000 yılına kadar yazmayı sürdüren yazar için okumak da

çok önemliydi:

“Çok okurum. Özellikle de klasikleri. Çok mükemmel edebiyatçılarla yetiştim.

Daha küçük bir kızken klasikleri okumaya başlamıştım. Doksan sekiz yılının bütün

klasikleri evde vardı. On yedi yaşımda “La Regenta”yı okudum. Kısa bir süre sonra da

“Yirmi yedi Nesli” şairleri ile tanıştım. Ama “Doksan sekiz Nesli” yazarlarını çoktan

okuyup bitirmiştim. Madrid’e gelmeden çok daha önce !” 4

2000 Yılında kanser teşhisi konulan yazar yaklaşık bir buçuk ay içerisinde 23

Temmuz 2000’de hayata gözlerini yumdu. Anne-babasının ve kızının da mezarının

olduğu ve son yıllarını geçirdiği, ailesinden kalma evin olduğu Madrid yakınlarındaki

Boalo kasabasında defnedildi.

4 Antonio de Luis Villena, “ El psicologismo y la intimidad “, El Mundo, Madrid, 24/7/2000,s.1

Page 13: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

13

1. PERDE ARKASINDA

1.1. KAHRAMANLAR VE KİŞİLİK ARAYIŞLARI

Bu romanda ele alınan konu, genç bir Almanca öğretmeninin küçük bir taşra

kentine gelerek orada öğretmenlik yapmasıyla başlar. Carmen Martin Gaite’nin böyle

bir karakteri romanında ele almasının başlıca nedeni kendi içine kapanık yaşayan o

dönem İspanyasının tutucu toplumunun bu karakterle bir uyanış içerisine girmesidir.

Kendini dış dünyadan soyutlamış bu insanlar, genç öğretmen Pablo Klein’in aralarına

katılmasıyla âdeta bir metamorfoz dönemine girerler. Zira, özellikle de, aileden kalma

tutucu davranışları sürdürme eğiliminde olan ya da buna bir şekilde zorlanan gençler,

Pablo’nun liberal bakış açısından oldukça etkilenmişlerdir. Hiçbir baskı olmaksızın

Pablo’nun bu liberal çekim alanı içine giren gençler, iş seçiminde yavaş yavaş özgür

iradelerini kullanmaya başlarken, doğdukları günden beri “mutlak evlilik” kavramını

da mercek altına almışlardır. İşte bütün bu yeni idealler, onlarda saklı kalan ya da

bastırılan kişilik arayışlarını ortaya çıkarmaktadır. Zaten Carmen Martin Gaite’nin de

bu romanda irdelemeye çalıştığı budur; İspanya’nın genç toplumunda hür iradenin

ortaya çıkması.

Carmen Martin Gaite’nin her zaman için üzerinde hassasiyetle durduğu

aileler arası iletişimsizlik sorunu, gençlerin içine kapanmışlığı ve sorunlarını aileleri

olmadan sadece kendi aralarında halletme çabası içine girmeleri bu romanında çok

yalın bir dille ele alınmaktadır. Kişilerin davranışlarındaki en ilginç yön de, onların bir

takım şeyleri sırf sosyal çevre ile uyum adına yapmaya çalışıyor olmalarıdır ki, bu

baskıcı tutum içerisinde ve taşralı olmanın verdiği gerçek yaşamdan soyutlanmışlık

duygusu ile bu girişimleri hep sonuçsuz kalmaktadır.

Page 14: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

14

Pablo Klein’in taşra kentine gelişi, sadece genç kesimin özgür düşünce

anlayışını ortaya çıkarmakla kalmamış aynı zamanda o toplumun genç kızlarını

kendine aşık etmiştir. Ancak bunu bilinçli olarak yapmamıştır. Genç kızların Pablo’ya

duyduğu büyük aşk aslında o kişinin kendine duyulan şehvetli bir aşk olmayıp,

özgürlüğe duyulan aşktır.

Ancak söz konusu edilen toplumun baskıcı yaşantısına ters düşen karakterler

de romanda yer almaktadır. Bunlar Natalia ve Elvira’dır. Carmen Martin Gaite, bu

iki karakter için şöyle der: “Perde Arkasında adlı romanımın baş kadın

kahramanlardan ne Natalia ne de Elvira, içinde bulundukları toplumun alışılagelmiş

baskıcı ve tutucu yaşam kurallarına boyun eğmektedir. Onların aile yapısı, toplumun

alışılagelen aile yapısından daha farklıdır. Bu da kendi üst toplumsal konumlarının bir

sonucudur. ” 5

Farklı ailelerden gelen ancak her ikisi de ekonomik güce sahip bu iki genç kız

içinde bulundukları toplumun baskıcı egemenliğini yıkabilmek ve isimsiz kişiler

haline dönüşmemek adına savaş vermektedirler. Bu iki genç kız ilk defa “Libertad”

(Özgürlük) caddesinde karşılaşırlar. Karşılaştıkları mekânın adı bile sanki onların

arzularını perçinler gibidir. Her ne kadar bu iki genç kızın sahip oldukları aile ortamı

topluma kıyasla ekonomik özgürlüklerinin bir sonucu olarak liberal gibi görünse de,

sürdürdükleri monoton yaşam onları bir şekilde evden uzaklaşmaya itmektedir.

Elvira için evden uzaklaşma, bir başka değişle toplumdan ve onun

yozlaşmışlığından kaçış sadece babası ile mümkün olabilirdi. Ancak onu kaybetmişti. 5 Carmen Martin Gaite, “ Desde la ventana ”, Espasa- Calpe, Madrid, 1987, s. 100

Page 15: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

15

Enstitüde müdür olan Elvira’nın babası sayesinde taşra kentine gelen ve baba dostu

olan Pablo, Elvira ile böyle bir üzücü atmosferde karşılaşmış ve son umudunu da

yitiren Elvira Pablo’ya göz yaşları içinde çaresizliğini şu sözlerle haykırmıştır:

“Boğuluyorum, isyanım sessiz bir çığlığa dönüşüyor âdeta, umutsuzluğa kapılıyorum.

Bu yas ve ümitsizlik girdabında on gündür sabahtan akşama kadar bir çıkış yolu

bulmaya çalışıyorum, ama nafile! Benim yerimde siz olsanız ne yapardınız? ” 6

Elvira, romanın en sorunlu kişisi olarak karşımıza çıkmaktadır. O da,

ailesinin isteği üzerine öğrenimine devam edememiş, kendi deyimi ile dört duvar

arasına sıkışmış, monoton bir hayat sürdürmektedir. Romanın içinde okuyucu ile

buluşması, babası don Rafael Dominguez’in beklenmedik ölümü üzerine, baş sağlığı

dileklerini kabul ettiği evinde, oldukça üzgün bir ruh haliyle ortaya çıkması şeklinde

gerçekleşmiştir. Elvira, romanın başlarında okuyucu ile ilk karşılaştığında nasıl üzgün

ve sorunlu bir kişilik portresi çiziyorsa, romanın sonlarında da yine aynı kişilik

portresini devam ettirmektedir. Ondaki bu negatif yaklaşım, romanın ilerleyen

sayfalarında dozunu iyice artırmakta ve artık dayanılmayacak boyutlara ulaşarak tam

bir depresyona dönüşmektedir.

Elvira, zaten baştan beri bu küçük taşra kentinde yaşamaya mahkûm olduğu

için kendini yeterince şanssız görmektedir. Bir de, içinde yaşadığı toplumun bitmek

tükenmek bilmeyen baskısını üzerinde hissetmesi, onu zamanla daha da yıpratacaktır.

Sanki bu hayat ona değil de başkalarına aittir. Bir başka değişle, kendi dışında akıp

giden bir yaşamın ardından çaresiz bakmaktadır. Aslında, babasının ölümünden önce

Elvira’nın nasıl bir kişiliğe sahip olduğu bilinmemektedir. Yazarımız, bu kişilikle bizi

6 Carmen Martin Gaite, “ Entre visillos”, Destinolibro, Barcelona, 1994, s. 55

Page 16: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

16

yaslı bir ortamda buluşturur. Zaten romanda asıl amaçlanan da budur; Elvira

sembolik bir kişilik olarak aslında hayatın bir anlamda karamsar ve çaresiz yönünü

okuyucuya yansıtmaktadır.

Elvira, babasının ölümünden sonra annesi ve erkek kardeşi Teo ile yaşamını

sürdürmeye devam etmektedir. Kardeşi Teo’nun noterlik sınavlarına hazırlanmakta

olmasından dolayı onun Elvira ile olan abla kardeş ilişkisinde bir kopukluk

gözlenmektedir. Natalia, çevresinde kız arkadaşları olmasına rağmen, kendini yalnız

ve mutsuz hissetmektedir. Birlikte büyüdüğü arkadaşı Emilio’nun ona olan tutkulu

aşkı bile onu mutlu etmeye yetmemektedir. Çünkü Elvira ona karşı herhangi bir şey

hissetmez. Buna rağmen romanın sonuna doğru onun evlenme teklifini hiç

düşünmeden kabul eder. Bu karar, tamamıyla bir başka çıkış yolunun olmamasından

kaynaklanmaktadır. Elvira, her ne kadar okumak istese de gerek aile büyükleri

gerekse toplumun baskıcı tutumu karşısında eğitimine devam edememiştir. Zira

toplumda genç kızların fazla okumasına gerek duyulmamaktadır.

Elvira, babası hayatta iken, belli hedefleri olan bir kişidir. Babası ile

İsviçre’ye yapacağı yolculuk belki de ona yeni ufuklar açacak ve kendisini bu

monoton hayatın pençesinden kurtaracaktır. Orada yeni insanlar tanıyacak, sohbet

edebileceği düzeyli arkadaşlıklar edinecektir. Fakat babasının ani ölümü, elinde kalan

bu son hayalini de yıkmıştır. Yaşadığı tek düze hayattan ne denli sıkıldığını, şüphesiz

o toplumda kendi çevresinden hiç kimseye anlatamamakta ve bu nedenle de karşısına

çıkan ilk yabancıya ki, bu Pablo olmuştur, neler çektiğini bir çırpıda anlatma ihtiyacı

hissetmektedir. Romandaki diğer kişilerde de bu türden duygu patlamaları

görülmektedir.

Page 17: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

17

Elvira, dört duvar içerisinde, birçok şeye boyun eğerek yaşamanın, onu artık

iyice bunalttığını ve dayanılmaz boyutlara ulaştığını söylerken oldukça ciddi ve öfkeli

bir ruh durumu içine girmektedir. Pablo ile karşılaştığı güne kadar, bütün bu iç

sıkıntılarını gizlemiştir, çünkü çevreden birilerine bunları anlatmasının imkansız

olduğunun bilincindedir. En azından, güvenip anlatsa bile, onu anlayamayacakları

kesindir. Çevresinde, aynı havayı teneffüs eden insanlar, kendilerine sunulan bu

monoton yaşam tarzına alışmış, ya da boyun eğmişlerdir. Mutlu bile

görünmektedirler. Ancak Elvira, sürekli isyankar duygular içindedir ve bu

duygularını ancak onu anlayabileceğine inandığı kişilerle paylaşmayı ister. İçindeki

öfkeyi dışarıya vururken, sesinin tonu onun ne denli kızgın olduğunu belli etmektedir.

Uzun süre bu öfkeyi içinde taşımış olmak ve o an kendi çevresi dışından birine sanki

suçlu kendisiymişçesine bağırarak durumunu açıklamaya çalışmak, bir bakıma onun

yılların birikimi olan bu öfkeyi dışarıya vurarak rahatlama şeklidir. Pablo ile ilk

karşılaşmalarında, dört duvar arasında sıkışıp kalmış bir yaşamın güçlüklerinden söz

eder. Aynı durumda olsa, onun da kendisi gibi tepki vereceğini belirtir. Öylesine öfke

doludur ki, konuşurken Pablo’ya ne denli yaklaştığını bile tahmin edememiştir.

Birden, içerideki konukların onları duyabileceklerini düşünerek susar ve Pablo’dan

özür diler : “Özür dilerim. Bunları size niye söylediğimi bilmiyorum. Sizi tanımıyorum

bile. Bana ne olduğunu bilemiyorum. Ben …“ 7 Elvira bir sinir krizi geçirmiş ve aynı

anda da içini boşaltarak sakinleşmiştir. O da kendisine neler olduğunun bilincinde

değildir. Diğer genç kızlar gibi hayatını bu sakin taşra kentinde sürdürmekte fakat

onların aksine bundan sürekli yakınmaktadır. Tıpkı onun bu düşüncelerini paylaşan

Natalia gibi. Fakat Natalia’nın hâlâ bu toplumdan kurtulabilmek gibi bir şansı

vardır. O, bunu eğitimine devam ederek sağlayacaktır. Oysa Elvira eğitimini çoktan

7 a.g.y. s.56

Page 18: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

18

bıraktığı için tek umudu bir seyahat imkanı bulup buradan kaçmaktır. Aslında bu

arzusunu gerçekleştirmesine çok az bir zaman kalmışken babasının vefat etmesi, onu

sonu belli olmayan bir uçuruma sürüklemiştir. Babasını kaybetmekle, tek kurtuluş

yolu da kapanmıştır. Çevresindeki insanlar, Elvira’nın bu üzüntüsünü, babasının

ölümüne yormaktadırlar. Onu çok sevdiğini bildikleri için, bu acının onun sinirlerini

bozduğunu düşünmektedirler.

Pablo ile bu tek yönlü dertleşme sona erdiğinde, ablasının geciktiğini gören

Teo, ona bakmak için kapıya çıkar. Ve biraz dinlenmesi gerektiğini söyleyerek onu

içeriye götürür. Elvira ise, zaten hayatının büyük kısmını dinlenerek geçirmiştir,

Teo’nun bu tavrı onu tekrar sinirlendirir : “ Ne saçmalık ! Yorgun değilim ki, neden

dinlenecekmişim ? ” 8

Elvira, roman boyunca evden dışarıya çok nadiren adım atan bir kişiliktir.

Onu, sürekli olarak ev ziyaretine gelen arkadaşlarını ağırlarken görmekteyiz.

Babasının mezarına gittiği gün, Elvira’nın dışarıda geçirdiği tek gündü denilebilir.

Uzun bir müddet ortalarda görünmeyen Elvira, sekizinci bölümde tekrar

karşımıza çıkar ve kendisine bir kurtarıcı gibi görünen Pablo’ya, ilk günkü

karşılaşmalarındaki aşırı davranışından dolayı özür dolu duygusal bir mektup yollar.

Mektubun ilk satırlarında kendinden uzun uzun söz eden Elvira, ona karşı farklı bazı

duygular hissettiğini de açıklamaktan çekinmemiştir. Ona kendi hakkında bilgi

verirken, başladığı bir işi yarım bırakmaktan hoşlanmadığını, ilk karşılaşmalarında

8 a.g.y. s.56

Page 19: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

19

çok sert davrandığı için üzüldüğünü, fakat onunla arasında adını koyamadığı bir

elektriklenme hissettiğini ve onun yanındayken çok huzur dolu olduğunu anlatır. O

bir kaç dakikanın birkaç güne bedel olduğunu abartılı bir şekilde anlatan Elvira,

Pablo’ya bu ilk karşılaşmanın, ileride iyi bir dostluğa dönüşebileceğini ima etmeye

çalışmaktadır. Aslında bu mektubu yazmakta aceleci davranan Elvira, onu

postaladıktan sonra bu davranışının doğru mu yanlış mı olduğunu düşünmeye başlar.

Üstelik de mektubu bir kez daha okumadan hemen yollayıvermiştir. Elvira o kısa

görüşmeleri sırasında, Pablo’dan en ufak bir teselli sözcüğü duymamasına rağmen,

onu kendine çok yakın hissetmiştir. Bu yüzden bu duygu yüklü mektubu yazmayı

uygun görmüştür. Fakat Pablo’dan mektubuna bir yanıt almamış olması onu

şüphelendirir. Hatta mektubu yolladığı için pişman bile olmuştur. Fazla duygusal ve

alıngan olduğu için, Pablo’nun kendisini umursamadığını düşünür. Onu daha

tanımadan nefret etmeye başlamıştır. Böylece hiç yoktan aralarında müthiş bir

gerginlik yaşanmaya başlamıştır. Pablo açısından herhangi bir terslik söz konusu

değildir, fakat Elvira onunla her karşılaştığında, bu gerginliği hissettirecektir. Elvira,

mektubun eline ulaşmamış olabileceği ihtimalini de aklına getirmiştir. Pablo belki de

bu yüzden ona hiç bir cevap vermemiştir. Elvira bir sonraki karşılaşmalarına kadar,

Pablo’ya karşı olan bu karmaşık duyguları yoğun bir şekilde yaşamaya mahkûm

olmuştur.

Elvira’nın aslında evde kapalı kalmasının iki nedeni vardır. Birincisi,

babasının vefatı nedeniyle bir süre siyahlar giyinip, taziyeleri kabul etmek ve yas

tutmak zorunda olması, ikincisi de monoton ve boğucu toplum atmosferine çıkmak

istememesidir. Elvira, kız arkadaşlarının ziyaretleri sırasında kendisine sinemaya

gitmekten söz ettiklerinde, yaklaşık bir senedir sinemaya gitmemiş olduğunu fark

Page 20: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

20

eder. Bazen, çevresinde gelişen olayları, bu arkadaş ziyaretleri sırasında

öğrenmektedir. Örneğin, şehre yeni gelen Almanca öğretmeni Pablo’nun,

Casino’daki şarkıcı kadın Rosa ile birlikte görüldüğünü onlardan duyar fakat buna

bir türlü inanmak istemez. Kızlar, bu konuda Elvira’nın ağzından laf almaya

çalışsalar da, kendisi Pablo’yu tanımadığı konusunda onları ikna etmeye çalışır. Oysa

evde Pablo’nun adı her geçtiğinde Pablo için yanıp tutuştuğunu gizleyememektedir.

Elvira, odasında yalnız kaldığında baş sağlığına gelen komşuların, annesi ile

yaptığı konuşmalara tanık olmakta ve bu durum onu olumsuz yönde etkilemektedir.

Babasının çalışma odasının perdeleri, ölümünden sonra sıkı sıkıya kapatılmıştır.

Elvira artık zamanının çoğunu bu yarı karanlık odada geçirmeye başlamıştır.

Yaşamındaki kasvet artık dayanılmaz boyutlardadır. Hiçbir şeye tahammülü

kalmamıştır. Yine bir gün odaya girdiğinde, çok havasız kalan bu mekânı

havalandırmak ister ve balkonun kapısını biraz açarak kendini balkona atar. Hem oda,

hem kendisi sanki uzun yıllar sonra ilk defa nefes almaya başlamışlardır. Söz konusu

bu mekân aslında yazar tarafından sembolik olarak oluşturulmuş ve tamamıyla

Elvira’nın ruhsal durumunu yansıtmaktadır. Karanlık oda ve gün ışığına çıkması

onun değişken ruh halini betimlemektedir. Romanın bu bölümünde Elvira artık

anılarıyla baş başadır. Balkonda, gözlerini bir an kapatarak çocukluğunu düşünen

Elvira, Kilise binası başta olmak üzere, oradan görülen diğer binalar beyninde birer

birer canlanmaya başlamıştır. Eskiden ona her şey ne kadar da büyük görünmektedir.

Balkondan bakarken sanki çocukluğuna geri dönmüştür. Evlerinin yakınında Çin

Mahallesi denilen bir sokak olduğunu düşünür. Orası genelevleriyle tanınmış bir

mekândır ve küçüklüklerinden beri oraya gitmeleri yasaktır. Elvira o anda

küçüklükten beri sokakta oynarken aileleri tarafından sürekli gözetim altında

Page 21: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

21

bulunduklarını anımsar. Özgürlük, kendilerine sanki bir ilaçmışçasına hep belli

ölçülerde verilmiştir. Tam bu düşüncelere dalmışken, içeriden onu çağıran

Emilio’nun sesini duyar. Birlikte büyüdüğü ve şu an kendisine delicesine aşık olan

Emilio, ziyaretine gelmiş, onu görmek istemektedir. Emilio’nun varlığı, Elvira’yı

rahatsız etmektedir. Aslında, delikanlı onun için hiçbir şey ifade etmemektedir.

Üstelik her fırsatta onu küçümsediğini göstermek için terslemekte, ağır ve kırıcı

sözler sarf etmektedir. Emilio onu balkonda bulduğunda üzgün olup olmadığını sorar.

Elvira şöyle cevap verir: “Hiç de değil. Sadece şaşkınım. Sıkıntıdan patlıyorum, eğer

biraz dikkatli bakarsan ne kadar sıkıldığımı görürsün.” 9

Elvira, yaşamının böyle olmaması gerektiğini düşünmektedir. Onun düşünü

kurduğu yaşam tarzı şu an içinde bulunduğu ortamdan çok daha farklıdır. Emilio ona

ne düşündüğünü sorar ve her zamanki gibi sert bir cevap alır : “Hiç! Sana hiç dedim

ya! Böylesine yaşamak, yaşamak değil.” 10 Emilio, ona her zaman çok anlayışlı

davranmış ve kırıcı sözlerine hiçbir zaman ters cevap vermemiş ve bir gün bile sesini

yükseltmemiştir. Üstelik onu deliler gibi sevdiğini de her defasında dile getirmiştir.

Ancak bu denli baskıcı ve anlayışsız bir toplumda, bir kadın olarak önemsenmek, onu

sevindireceği yerde bilakis sıkmaktadır. Çünkü, Elvira bu davranışı olumsuz

algılamakta ve toplumun baskısı yanında onun bu ilgisini abartılı bir diğer baskı

olarak değerlendirmektedir. Emilio balkonda Elvira’ya daha fazla durmamaları

gerektiğini rica ettiğinde Elvira içindeki öfkeyi yine onun yüzüne haykırmaktadır:

“Ne olur yani, söyle bana ne olur? Yas tutuyorum diye balkona çıkıp seninle

9 a.g.y. s.124 10 a.g.y. s.124

Page 22: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

22

konuşamayacak mıyım ? Yani şimdi ikimiz burada kötü bir şey mi yapıyoruz ? Aynı

anneme benziyorsun.” 11

Elvira, bu tek düze hayattan sıkıldığını her vesileyle dile getirmektedir. Bu

tekdüze yaşamda o, biraz hayalperest olmak, farklı bir dünyaya doğru yolculuk etmek

istemektedir. Emilio’nun ona aşık olması, sürekli onu düşünmesi ya da hep yanında

olmak istemesi onu bunaltmakta ve içinden çıkamayacağı bir bunalıma

sürüklemektedir. O, Emilio ile aslında şu an bir trende yan yana oturan iki yabancı

yolcu gibidir. Başını, yanındaki bu yabancının omzuna koymak istese acaba o

yolcunun tepkisi ne olur diye düşünmektedir. O, sıradan bir aşkı değil, sıra dışı bir

ilişkiyi arzu etmektedir. Emilio’yu çocukluğundan beri tanıyor olması, bu nedenle de

onun kendisine aşık olması, Elvira’ya çok sıradan gelmektedir. Zaten başka türlü bir

ilişki de beklenemez diye düşünmektedir. Elvira, içinde yaşadığı toplumdan

bunaldığını ve kendisini orada yaşayanlardan farklı gördüğünü anlatmaya

çalışmaktadır. Zira, iyi bir aileye ve fiziksel güzelliğe sahip olmak, içinde bulunduğu

toplum tarafından beğenilmek için yeterlidir. Okumak ise ikinci planda kalmaktadır.

Çünkü genç kızların büyük çoğunluğu okumak yerine zengin ve yakışıklı bir koca

bularak, annesinden gördüğü üzere, evinin kadını olmak istemektedir. Çünkü

kendilerine, doğdukları ilk günden beri benimsetilen rol budur. Elvira da varlıklı bir

ailenin güzel kızı olarak sürekli şımartılmış ve etrafında istemediği kadar çok hayran

kitlesi ile büyümüştür. Sonunda bu hayran kitlesini oluşturanlardan biri olan Emilio

da doğal olarak ona sevgilisi gözü ile bakmaya başlamıştır. Fakat o, bu konuda ne

denli istekli görünüyorsa da Elvira tam tersine konuyu ailesine açmamakta ısrar

etmektedir. Her seferinde, evlilik için daha çok erken olduğunu dile getirmektedir.

Toplumun alışılagelen bu baskıcı tutumundan çevresindeki genç kızlar öylesine bir 11 a.g.y. s. 125

Page 23: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

23

bunalım içerisine girmişlerdir ki, ailelerinin zoru ile okulu bırakmakta ve son treni

kaçırmamak, yaşları daha da ilerlemeden ve toplumun değer yargılarına göre evde

kalmış durumuna düşmeden önlerine çıkan ilk erkeğe hemen asılmaktadırlar.

Emilio’ya bilinçli olarak soğuk davranan Elvira’nın böyle bir kaygısı olmadığı için

içi rahattır. Hatta bu aşk ona yeterli gelmemekte ve farklı heyecanlar aramaktadır.

Ancak Emilio, onun bu şekilde kayıtsız kalmasından hiç de hoşnut değildir. Fırsat

buldukça ona sevgili olup olmadıklarını sormakta ve hep aynı cevabı almaktadır:

“Lütfen kendine gel, bu kelimeyi ağzına bile alma.” 12 Ayağına gelen kısmeti bu denli

kesin bir tavırla geri çeviriyor olması, akıllara Pablo ile aralarındaki elektriklenmeyi

getirmektedir. Yazar, romanın bu bölümünde balkonu yine sembolik bir öğe olarak

kullanmaktadır, şöyle ki: Elvira, tekrar balkona çıktığında, balkon ona yükselmekte

olan bir asansör gibi görünür. İşte yine burada Elvira’nın ruh durumu

betimlenmektedir; balkonun ona yükseliyor gibi gelmesi aslında, yaşadığı ortamdan

ve kendi iç sıkıntılarından kaçıp kurtulma güdüsünün ön plana çıkmasından başka bir

şey değildir. Elvira, gözlerini kapayıp sokaktan gelen sesleri dinlerken, Teo’nun

bağırmasıyla kendine gelir. Teo, onu balkondan içeriye sokarak özgürlükçü

fantezilerinden ve dış dünyasından uzaklaştırmaktadır.

Elvira’nın Pablo’ya olan ilgisi, roman boyunca farklı durumlarda karşımıza

çıkmaktadır. Örneğin, akşam yemeklerinde, aile bir araya toplandığında konuşulan

konular arasında, Pablo ve ailesi de yer almaktadır. Elvira, Pablo’nun adı geçtiğinde

ya da onun hakkında konuşulduğunda, mutlaka bir fikir öne sürmektedir : “Ona neden

bize gelmesini söylemiyorsun? Belki de burada kendini çok yalnız hissediyordur.” 13

Bu sözlerine, babasının da Pablo’yu çok sevdiğini ilave ederek, Teo’nun onu

12 a.g.y. s.127 13 a.g.y. s.129

Page 24: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

24

mutlaka davet etmesi gerektiği konusunda ısrarcı davranmakta, duygu sömürüsü

yapmaktadır. Pablo’nun cephesinde de durum çok farklı değildir. O da ilk

karşılaşmalarının ardından Elvira’yı tekrar görebilmeyi arzulamaktadır.

Bir sonbahar günü öğleden sonrasıdır, okullar henüz açılmadığı için Pablo

güzel havadan da faydalanarak biraz dolaşmaya çıkmıştır. Nehir kenarına doğru

yürürken Elvira’yı görür. Bu onların ikinci karşılaşmalarıdır. Pablo biraz içkili

olduğundan, daha cesurca davranıp, Elvira’nın yanına, kumların üzerine uzanmakta

bir sakınca görmez. Elvira, onu gördüğünde sanki konuşmaya susamış, ya da yıllarca

konuşmamış bir mahkumcasına sorular yöneltmeye, alâkasız şeyler anlatmaya

koyulmuştur. Amacı, kendisine sunulan bu kısa süre içerisinde Pablo’yu daha iyi

tanıyabilmektir. Konuşmaları esnasında Pablo, onun yanaklarından süzülen yaşları

fark eder ve onu rahatsız ettiğini düşünerek, hemen toparlanmaya başlar. Elvira ise o

an göz yaşları içerisinde, tüm duygularını açığa vurarak ona gitmemesi ve onu yalnız

bırakmaması için âdeta yalvarır : “Lütfen gitmeyin ! Burada olmanız beni rahatsız

etmiyor, aksin hoşuma gidiyor. Eğer içinizden geliyorsa konuşun, yok gelmiyorsa hiçbir

şey söylemeyin, ancak gitmeyin. Bana her iki durumda da eşlik etmiş olursunuz.”14

Elvira, büyük bir depresyon geçirdiğinin farkındadır. Pablo, ona kendini iyi hissedip

hissetmediğini sorduğunda şöyle der : “Hayır asla, sadece depresyondayım. Uzaklara

gitmek, çok uzun sürecek bir yolculuk yapmak ve buralardan kaçmak isterdim .”15

Elvira’yı boğan, içinde sıkışıp kaldığı bu küçük şehir, tutucu çevre ve konuşulan

konuların monotonluğudur. Her şeyden kaçıp kurtulmak istemektedir ve bu

duygularını açabildiği ilk ve tek kişi Pablo’dur. Ona, içinde bulunduğu durumu Juan

Ramon Jimenez’e ait şiirin bir mısrasını okuyarak anlatmaya çalışır : “ Toprağa bağlı

14 a.g.y. s.136 15 a.g.y. s.136

Page 25: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

25

derin köklerim, gökyüzüne yükselen kanatlarım ve kalbimdeki anlaşılmaz acı. Size

bunları nasıl açıklayacağımı bilemiyorum. Ben, bugün burada, beni sıkan insanlardan

ve monoton yaşamdan uzakta, vücudumun ağırlığını unutuyorum, uçmak için bile

gücüm var; ancak ayağa kalktığımda ve eve doğru yürümeye başladığımda, beni dört

duvara hapseden anıların tümü yeniden üzerime çöküyor, işte söylemeye çalıştığım şey

bu, anlıyor musunuz? ” 16 Pablo, sohbet ederken, başını onun kucağına koyarak

tekrar uzanmıştır ve birbirlerine iyice yakınlaştıkları için onun iri gri gözlerini daha

yakından görebilmektedir. Aslında Pablo tam o sırada onu öpmeyi arzulamaktadır.

Oysa Elvira’nın kafası, hâlâ ona yazdığı mektuptadır. Sonunda lafı, dönüp dolaşıp

mektup konusuna getirir ve aslında hiç yazmamış olmayı tercih ettiğini belirtir.

Amacı, ona bu mektubu yazarken ne gibi bir ruh hali içerisinde olduğunu

açıklamaktır. “ Onu bunalımlı bir anımda yazdım, tüm iyi niyetimle, ancak sizden bir

cevap alamayınca kendimi çok kötü hissettim ve neden sonra bunun çok yersiz

olduğunu anladım. Cevap vermemekle bana çok büyük bir kötülük yaptınız. Sizce bu

çok mu aptalcaydı ? ” 17

Elvira duygusal olmakla beraber oldukça da gururludur. Aptal yerine

konulmaktan hiç hoşlanmaz. Kendine acınmasından nefret etmektedir. Tek istediği,

çevresindeki insanlarca doğru anlaşılmasıdır. Özellikle de çok değer verdiği Pablo

tarafından. Fakat ne yazık ki, onunla tanıştığından beri, elinde olmaksızın hep küçük

duruma düşmektedir ve bunun tek sorumlusu olarak da kendini görmektedir.

“Bilmiyorum, bu günlerde sinirlerim çok bozuk, ilk karşılaştığımızdan beri karşınızda

hep gülünç duruma düşüyorum.” 18

16 a.g.y. s.137 17 a.g.y. s.138-139 18 a.g.y. s.140

Page 26: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

26

Ertesi gün Pablo’nun ona telefon etmesi, kendisini çok mutlu etmiştir.

Pablo’nun da kendisine karşı ilgisiz kalmadığını görmekten memnundur. Sonunda,

bir pazar günü öğleden sonra buluşmaya karar verirler. Onu kendi evinde

ağırlayacaktır. Kapı çaldığında, Pablo’yu bizzat kendisi karşılar. Aslında, genç bir

kızın, bir erkekle evde tek başına olması toplumun asla kabul edemeyeceği bir

davranıştır. Fakat, varlıklı ve kültürlü bir ailede yetişmenin verdiği, medenice

hareket etme özgürlüğü sayesinde, onu doğruca odasına götürür. Çay ikramı sırasında

onun dostluğundan çok büyük keyif aldığını söyler, bunun da başlıca nedeni,

Pablo’nun ona her şeyi açıkça ifade etmesidir. Çevresindeki insanlar kendisini daima

şımartmışlar ve onu üzmektense yalan söylemeyi tercih etmişlerdir. Pablo ise

onlardan çok farklıdır. Elvira, son zamanlarda bir bunalım geçirdiğinin bilincindedir,

bunu Pablo’nun da doğrulaması onun içini rahatlatmaktadır. Pablo ona bazı öğütler

vererek, kendini çok fazla dinlememesini söyler. Elvira, etrafındaki gençlerin

kendisini çok beğendiğinden bahsederek iç dünyasını yavaş yavaş Pablo’ya

açmaktadır. “Bu yüzden beni kendini beğenmiş biri zannetme. Bir sürü erkek

arkadaşım var ve aralarında bazıları benim diğer kızlardan daha değerli olduğumu

söyleyerek öyle hissetmemi sağlıyorlar. Yalan da değil, ben öyleyim. İnsanları

etkiliyorum. Zaten sen de görüyorsun; Çünkü boş vakitlerimde okuyorum, buradaki

diğer kızların benimsedikleri değerler konusunda endişelerim var. Onlar beni

utandırıyorlar. Farkı görebilirsin. Benim arkadaşlarım var, çıkıyorum, bir yerlere

gidiyorum, tabii burada gidilebilecek neresi varsa. Kızlarla beraberken sıkılıyorum.

Sanırım bunlar sana çocukça geliyor. Oysa sen farklısın, bana hayran değilsin, sana

bayağı görünüyorum, öyle değil mi? Bana hayran olmadığın doğru değil mi? ” 19 Elvira,

Pablo’nun kendi hakkındaki duygularından emin olmak istediği için onun ağzından,

kendini mutlu edecek bazı itiraflar duymak istemektedir. Fakat Pablo, ondan ne kadar

19 a.g.y. s.141-142

Page 27: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

27

hoşlanırsa hoşlansın, Elvira’nın bu denli kendini beğenmişliği ona itici gelmektedir.

Zira, Pablo da Elvira kadar gururuna düşkündür. Ona hayran olduğu gerçeğini,

kendinden önce Elvira’nın ağzından duymayı tercih etmektedir. Bu nedenle

konuşmaları yavaş yavaş kırıcı bir hal almaya başlamıştır. Elvira’ya, bu dünyanın

onun etrafında dönmediğini söyler. Eğer bir işle uğraşıyorsa bunu en iyi şekilde

yapması gerektiğini hatırlatarak sözü onun resimlerine getirir. Sonunda,

hayranlıklarını birbirine öfke yoluyla haykıran bu iki genç kucaklaşarak nefesleri

kesilene kadar öpüşürler. Böylesine bir yakınlaşma ilk kez meydana gelmiş, kapıda

duyulan gürültü, bir an için kendilerini kaybeden gençlerin tekrar gerçek hayata

dönmesini sağlamıştır. Elvira bu davranışından ötürü Pablo’nun kendisini yanlış

anlamasından endişelenir ve onu hafif bir kızmış gibi düşünmemesini ister. Bu arada

öpüşmelerinden hiç kimseye özellikle de Teo ve Emilio’ya bahsetmemesini rica eder.

Fakat bir taraftan da böyle konuştuğu için pişmandır. Pablo imalı bir şekilde

Elvira’nın onlardan bu kadar çekindiğini bilmediğini söyler. Elvira bunun üzerine

sinirlenir ve kime isterse anlatabileceğini haykırır. Yine de onun önünde küçük

duruma düştüğü inancındadır. Elvira’nın bu kadar alıngan olmasının başlıca nedeni

Pablo’ya kıyasla daha kültürsüz oluşudur. Zaten eğitimini sürdürememenin

eksikliğini sürekli hissetmektedir ve bunu ona birinin hatırlatmasına gerek yoktur.

Elvira ile Pablo, aralarında geçen bu kısa maceranın ardından uzun süre

görüşemezler. Zaten, havalar da iyice soğumuş, okullar açılmıştır. Elvira soğuğu

bahane ederek evden çıkmamaya özen gösterirken bir yandan da Pablo’yu bir dakika

bile düşünmeden de edememektedir. Bir gün, babasının mezarını ziyarete

gittiklerinde, Natalia’yı görür ve ona, Pablo’nun öğrencisi olduğunu bildiği için

yakınlık gösterir. Hatta evine davet ederek istediği kitaplar varsa alabileceğini söyler.

Page 28: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

28

Amacı onunla yakınlaşarak, Pablo’nun neler yaptığını öğrenmek, onun hakkında daha

detaylı bilgiler edinmektir. Natalia onun bu sıcak ilgisine pek anlam veremez. Don

Rafael’in kızı olduğunu öğrendiğinde, onun güzelliği hakkında duyduklarının

doğruluğunu bir kez de kendi sözleri ile ifade eder. “Gördüğüm en güzel gözlere

sahip.” 20

Elvira, artık evden hiç çıkmamaktadır. Bu yüzden arkadaşları onu hep evde

ziyaret etmektedirler. Kızlar, Elvira’ya Teo’nun eğitimi ile ilgili sorular

sormaktadırlar. Amaçları, Teo’nun geleceği hakkında bir şeyler öğrenebilmektir.

Çünkü evlenebilecekleri erkek adaylarından birisi de odur. Elvira onları

aydınlatmaktan çekinmez. “ Hayır, akademiye gitmenin gerekli olmadığını, bunu kendi

kendine başarabileceğini söylüyor.” 21 Elvira, aslında Teo’nun, babalarının ölümünden

sonra fikrini değiştirdiğini, artık evin erkeği olması gerektiğini bildiği için, okumak

yerine kısa yoldan bir an önce bir meslek edinmenin daha doğru olduğunu

düşündüğünü bilmektedir. Elvira kızlarla sohbet ederken, sorular onunla Emilio

arasındaki ilişkiye gelince sinirlenir. Kızlar durumdan haberdardır, fakat Elvira bu

konuda konuşmamayı tercih eder. Aslında onların evlerine neden bu kadar çok sık

geldiklerini de bilmektedir. Tek sebep evlenecek çağa gelmiş, eğitimli iyi bir aileye

sahip Teo’nun varlığıdır ama o, kendi sorunları yüzünden, başka şeylerle uğraşacak

durumda değildir. Elvira ise, kendine deliler gibi aşık Emilio ile kendini sürekli

küçük gören Pablo arasında bir kısır döngü yaşamaktadır. Elvira’yı ziyarete gelen

kızların sohbet esnasında gözleri hep Teo’nun ders çalıştığı odanın kapısındadır.

Elvira onları evden her uğurlayışında ziyaretlerinin asıl amacının Teo olduğunu daha

iyi anlamaktadır ve bundan yavaş yavaş sıkıldığını hissetmektedir. Oysa kendisi

20 a.g.y. s.184 21 a.g.y. s. 194

Page 29: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

29

yalnızlığı seven bir karaktere sahiptir. Çoğu zaman yatağına uzanarak hiçbir şey

yapmaksızın bütün günü tavana bakarak geçirmek istemektedir. Bazen yatağında

öylece uzanıp yatarken, yan odadan noterlik sınavına çalışan Emilio ile Teo’nun

seslerini duymaktadır. Emilio, Teo ile çalışmak bahanesi ile sık sık Elvira’yı görmeye

gelmektedir ve evlenmeleri konusunda artık iyice baskı yapmaya başlamıştır. Çünkü

bu ilişki konusunda Elvira’nın duyarsız kalışı onu üzmektedir. Elvira ise bu baskıdan

iyice usanmıştır. Onu sürekli etrafında yalvarırken görmekten bıkmıştır. Emilio bu

durumu en yakın sırdaşı olarak gördüğü Pablo’ya şöyle anlatmaktadır : “ Ona ne oldu

bilmiyorum. Çok dalgın ve kendisiyle konuşurken sıkılıyor. Bazen beni sevmediği

düşüncesine kapılıyorum.” 22

Annesini ziyarete gelen komşular da Elvira ile Emilio arasındaki ilişkiyi

sormaktadırlar. Annesi onların çocukluktan beri tanıştıklarını ve sadece iyi birer

arkadaş olduklarını söylese de insanların düşüncelerini değiştirmek o kadar kolay

değildir. Özellikle de böylesine içine kapanmış küçük bir toplumda, dedikodulara

engel olmak imkansızdır. Elvira bu tür konuşmaları duyduğu zamanlarda, bazen

dayanamayıp kendini evden dışarı atmak zorunda kalmaktadır. Böyle yoğun bir

duygu karmaşası yaşarken kendini biraz olsun resme veren Elvira, babasının kara

kalem bir portresini neredeyse bitirmek üzeredir. Bazen, ders çalışmak için eve gelen

Emilio’yu odasına götürerek, ona yaptığı resimleri gösterir. Yine öyle günlerden bir

gün kapı çalınır ve Teo yanında Pablo ile çıkagelir. Bu üçüncü karşılaşma Elvira’da

şok etkisi yaratır. Ne yapacağını, nasıl davranacağını bilemez, onu çok sevmesine

rağmen, Pablo’dan en ufak bir işaret gelmediği için takındığı tavır sert ve kırıcıdır.

Özellikle evdekilerin ona aşırı ilgi göstermeleri, Pablo’nun yeni tanıştığı insanları bu

denli olumlu etkileyebilmesi ve bu arada Elvira’nın bu yoğun ilginin dışında kalması 22 a.g.y. s.198

Page 30: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

30

onun açısından hiç de dayanılır bir durum değildir. Pablo’nun onu umursamaz

tavırları, Elvira’yı çileden çıkartan son damla olur. Kahve servisi yaparken,

Elvira’nın sergilediği asabi tutum ev halkı tarafından pek anlaşılamaz. Teo sözü

Elvira’nın yaptığı resimlere getirdiğinde ve onları Pablo’ya göstermesini istediğinde

çok sert bir tepki veren Elvira etrafındakileri şaşırtmaya devam eder: “Benim basit bir

iki denememi göstermemi istemenizdeki ısrarı anlamıyorum. Böyle bir şey insanları

niye ilgilendirsin ki.” 23 Pablo bu sözüne karşı yine onu küçük düşürücü bir söz

etmeden duramaz : “Kabul edemediğiniz kusurlarınızı bir başkasının ağzından

duymak yoksa sizi rahatsız mı ediyor." 24 Pablo ile Elvira arasında açıkça bir söz

düellosu başlamıştır. Elvira sakin olmaya ve gülümsemeye çalışarak şöyle der :

“Durum sizin düşündüğünüz gibi değil.” 25 Elvira’nın bu tavrı aslında kendisinden

kültür açısından çok üstün olan Pablo gibi bir şahsiyet karşısında kendi çiziktirdiği

resimlerle küçük düşmemektir. Elvira bu sözleri söyledikten sonra masadaki tabak ve

bardakları sinirle toplayarak odasına çekilir. Bir sigara yakarak biraz sakinleşmiştir.

Kendisinin yokluğunu fark edip onu çağıracaklarını ümit ederken tam tersi olur.

İçeriden kahkahalar yükselmeye başlamıştır. Sinirden ağlamaya başlar. Hiç böyle

küçük düşürülmemiştir. Zamanla sinirlerine hakim olmaya çalışır ve yaptığının

çocukça olduğunu fark eder. Elvira, yalnız kaldığında kendisine mutlaka bir

özeleştiri getiren ve nerede hata yaptığını anlamaya çalışan bir karakterdir. Sürekli

bir iç çatışması yaşamaktadır. Nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu henüz kendisi de

anlayamamıştır. Kişiliğini arayan diğer kahramanlar gibi Elvira’da bu arayış

içindedir. Özellikle de Pablo ile tanıştıktan sonra kendisi ile barışık bir kişiliğe sahip

olmadığını daha iyi anlamıştır. Biraz önceki hareketi karşısında, Pablo’nun kendisini

aptal biriymiş gibi değerlendireceğini düşünür. Odasında öylece tavana bakarak 23 a.g.y. s.206 24 a.g.y. s.206 25 a.g.y. s.206

Page 31: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

31

saatlerce kalakalır ve gerçekten ne denli yalnız olduğunu bir kez daha fark eder. Onun

şu an ihtiyacı olduğu tek şey, bir dostun omzuna başını koymak ve doyasıya

ağlamaktır. O an, odaya Emilio girecek olsa, kollarına atılıp hemen evlenelim

diyebilecek kadar yalnız ve bunalımdadır. Kapıda sesler işittiğinde dışarıya çıkıp,

uyuya kaldığını söyleyerek özür dilemek isterse de artık çok geçtir. Pablo çıkmıştır ve

Teo ile Emilio’da ona yetişmek için aceleyle giyinmektedir. O an Elvira kararını

verir. Emilio ile evlenecektir. Bu konudaki görüşünü o gece annesine açar ve kararlı

olduğunu söyler. Pablo’dan ilgi görmemek onu çıldırtmıştır. Çevresindeki insanlar

tarafından bu denli şımartılmış ve ilgi görmüş bir genç kızın bir yabancının önünde

düştüğü bu durum hiç de öyle altından kalkılacak bir şey değildir. Emilio ile

evleneceğini duyurarak Pablo’yu kıskandıracağını düşünen Elvira, bir yandan da onu

tamamıyla kaybetmekten korkmaktadır ama elindeki son kozu da oynamaya

kararlıdır. Pablo’yu bu kadar değerli kılan sadece ona olan aşkı değildir. Onu tanıyan

herkes, hakkında olumlu düşünmektedir. Örneğin aynı gece yemekte Teo Pablo

hakkında şöyle der : “Teo mükemmel biri. İlk görünüşe bir daha asla aldanmayacağım.

Onu tanıdıktan sonra çok şaşırdım. Her konuda bilgili, her şeyi öyle güzel anlatıyor ki,

ne kadar sempatik biri. Ve özellikle de o denli yalın.” 26 Söze katılan Emilio’nun da

görüşleri onunkinden farklı değildir : “Ne kadar yalın olduğunu sana hep demiştim

zaten. Senin de onu seveceğinden emindim.” 27 Elvira bu sözler karşısında iyice

sinirlenmektedir. Duyduğu şey kıskançlıktan başka bir şey değildir. Herkesle bu

kadar iyi geçinen, bu denli iyi dost olabilen Pablo, ona, o denli acımasız

davranmaktadır. Elvira bunun nedenini bir türlü çözememektedir. Elvira kararını

vermiştir. Emilio’ya o gece kendisiyle evleneceğini söyler ve duygularıyla baş başa

26 a.g.y. s.208 27 a.g.y. s.208

Page 32: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

32

kalmaktan korktuğu için de o geceyi birlikte ders çalışan Teo ile Emilio’nun yanında

geçirir.

Elvira artık odasından hiç çıkmaz olmuştur. Hatta, sürekli baş ağrısı çektiğini

bahane ederek yatağından bile çıkmamaktadır. Onu ziyarete gelen Natalia ve ablası

Julia’yı odasında, hatta yatağında karşılamıştır. Julia ona ateşi olup olmadığını

sorduğunda ise onu şöyle yanıtlar : “Hayır, ateşim yok. Bilemiyorum. Canım kalkmak

istemiyor. Şey, tamam tamam kalkıyorum…” 28 Elvira onlarla sohbet ederken

eşyalara dokunmakta, ufak aksesuarların yerini değiştirmekte ve odada dolanıp

durmaktadır. Bir ara sözü Natalia’nın Almanca öğretmeni Pablo’ya getirir. Onunla

ilgili sorular soran Elvira, ne yazık ki Natalia’dan doyurucu cevaplar alamaz. Aslında

birbirlerinden habersiz aynı kişiye hayran olan genç kızlar, ortak bir konuya sahip

olmalarına rağmen birbirleriyle sıcak bir diyalog kuramamışlardır. Bu da,

toplumdaki gençlerin kendi aralarında bile iletişim kopukluğu yaşadıklarının en güzel

bir göstergesidir.

Elvira’nın Pablo’ya nispet olarak almış olduğu Emilio ile evlilik kararı

sonrasında Emilio, düğünün ardından şehir dışındaki çiftliklerine yerleşmeyi ve

hayatlarının geri kalanını orada sürdürmeyi planlamaktadır. Sonunda, romanın en

sert başlı karakteri olan Elvira da toplumun kurallarına boyun eğmiş, diğer genç

kızların yazgısını paylaşmak için üzerine düşen görevi yerine getirmeye razı

olmuştur.

28 a.g.y. s.228

Page 33: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

33

Pablo ile Elvira’nın bir sonraki buluşması, bir resim sergisinin salonunda

gerçekleşmiştir. Sergi salonunun sahibi olan Yoni, Elvira’nın çocukluk arkadaşıdır ve

onların zaman zaman birlikte görülmeleri yakın çevrelerince halihazırda bir dedikodu

malzemesi haline getirilmiştir. Pablo, can sıkıntısından dolayı gittiği sergide Elvira’yı

görür. Elvira bu güzel rastlantıyı hemen sona erdirmekten yana değildir. Yoni’nin

davetini kıramayan Pablo, Elvira’yı da yanlarına alarak bir şeyler içmek için dışarıya

çıkarlar. Elvira’nın yol boyunca, iki erkeğin kolları arasında samimi bir şekilde

yürümesi dedikodu konusu olacak yeni bir malzemedir. Elvira saçını arkaya atarak

neşeli bir ses tonuyla şöyle der : “ Ne derlerse desinler. Onlara, konuşmaları için fırsat

tanıdığımı mı sanıyorsun ? Kolunuza girebilir miyim ? “ 29 Elvira, tutucu bir toplum

içerisinde yaşıyor olmasına rağmen, serbest düşünceyle yetiştirilmiş bir genç kızdır.

Her şeyden önce, insanların ne dediği ya da ne diyeceği hiç umurunda değildir. Yoni,

havanın soğuması üzerine, üşüyen elini kendininkiyle birlikte cebine sokar. Bunun

üzerine Elvira gülümseyerek olaya müdahale eder : “Baksana, bu da çok oldu ama.

İki sene önce, yine böyle bir kış günü bizi birlikte görenler, şimdi seninle evleneceğimizi

düşünebilirler. Pablo, biliyor musun, iki sene önce insanlar beni onunla evlendirmeye

kalkmışlardı.” 30 Elvira, arada sırada resim yapmak için Yoni’nin atölyesine giderdi

ve o zamanlar herkes ikisi arasında bir şeylerin olduğunu düşünmüştü. Elvira böyle

sürekli konuşmakta ancak Pablo susmayı tercih etmektedir. Pablo artık işi bırakıp

şehirden ayrılmak üzeredir ve Elvira, sanki Pablo’nun gideceğini anlamışçasına, son

kez ona, kendini kabul ettirmeye çalışmaktadır. Pablo bir ara ona, özgür bir genç kız

olduğunu ve her istediğini yapabileceğini söylediğinde Elvira yine o hırçın tavrını

takınır. Pablo’nun kendisiyle alay ettiğini düşünmektedir : “ Bana ve her dediğime

gülüyorsun. Yoni'ye, Emilio'ya ve kardeşime. Eve kötü duygularla geliyorsun, sonra

29 a.g.y. s 255 30 a.g.y. s 255

Page 34: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

34

alay edecek bir şeyler bulmak için hepimizi iyice inceliyorsun. Bu yüzden eve

gelmenden hoşlanmıyorum. Kendini bizlerden çok üstün görüyorsun.” 31 Elvira, ona

neden böylesine bağırdığını kendisi de bilmemektedir. Söylediklerine pişman

olmuştur ve bir şekilde ona kendisini affettirmek ister. Yoni’den ayrıldıklarında

Pablo’ya, onunla birlikte kaldığı otel odasına çıkmak ve barışmak istediğini söyler.

Bu Elvira’nın artık son çırpınışlarıdır ve Pablo’ya resmen asılmaktadır. Pablo’nun da

duyguları aynıdır. Odasına çıkmanın, geceyi birlikte geçirme anlamına geldiğini çok

iyi bilmektedir. Fakat Pablo’nun da bir gururu vardır. O taşıdığı soyadını bir anlık bir

zevk için kirletmek istemez. Üstelik, karşısında duran genç kız, en yakın arkadaşı

Emilio’nun nişanlısıdır ve herkes bunu bilmektedir. Aslında, Elvira’nın bu söylentiyi,

onu kıskandırmak ve ilgisini çekmek için çıkardığından haberi yoktur. Her ikisinde

de var olan bu gurur, sonsuza dek birbirini seven bu iki genci ayıracaktır. Kendine

zorla hakim olmaya çalışan Pablo Elvira’yı oradan uzaklaştırır. Bunu yine o kıvrak

zekâsı sayesinde yapmıştır. Pablo konuşurken, dudaklarının titremesine engel

olamamaktadır. Sonunda onu kolundan tutarak merdivenlere doğru fırlatır. “Elvira,

eğer bu akşam odama gelecek olursan, bütün bir geceyi benimle geçirmek zorunda

kalırsın. Anlıyor musun ? Haydi, çok da istiyorsan gel.” 32 Onun bu sert ve kaba

tutumu, Elvira’yı çok şaşırtmıştır. Kendini aşağılanmış gibi hissetmektedir.

Ağlamaya başlar. “Ne utanç verici, Allahım! Bana, sanki kötü kadınmışım gibi

davrandığını görse kim bilir Emilio senin hakkında ne düşünürdü? Sen benim şu

şarkıcı kız Rosa gibi olduğumu sanıyorsun anlaşılan. Arkadaşlarım, onun seninle

birlikte yaşadığını söylemişlerdi zaten, ama ben buna inanmak istememiştim. Öyle

görülüyor ki senin kadınlardan tek bir beklentin var. Benim de, onun gibi olduğumu

sandın. “ 33 Oysa Pablo, içinden nasıl geldiyse öyle davranmaya çalışmıştır. Onun

31 a.g.y. s 257 32 a.g.y. s 257 33 a.g.y. s 258

Page 35: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

35

istediği, Elvira’nın kendisiyle kalmasıdır. Fakat ona güvenememektir. Çünkü, tek bir

gün bile Pablo’ya aşık olduğunu açıkça belli etmemiş, üstelik sürekli şekilde, karakter

değişikliği sergilemiştir. Elvira da olayları kendi bakış açısına göre değerlendirdiği

için, onun bu hareketini yanlış anlamıştır. Sorun yine, kişinin duygularını açıkça ifade

edememesinden, yani iletişimsizlikten kaynaklanmaktadır.

Pablo ondan açıkça bir söz beklemektedir. Onu sevip sevmediğini belli

edecek tek bir söz. Emilio ile evleneceğini açıklamış bir genç kıza, kendisini

sevdiğini söylemeyi, gururuna yedirememektedir. Aynı durum Elvira için de

geçerlidir. O da fazlasıyla gururludur ve Pablo’ya deliler gibi aşık olduğunu

söyleyememektedir. Sonunda hıçkırıklar içerisinde evinin yolunu tutan Elvira, eline

geçen son fırsatı da ne yazık ki değerlendirememenin burukluğunu yaşamaktadır.

En başından beri, toplumun baskısından ve bu küçük kentte yaşamanın

verdiği sıkıntıdan söz eden Elvira, sonunda, diğer kızlar gibi kaderine boyun eğerek

Emilio ile evlenecek ve sıradan bir hayat sürdürecektir. Ona aşık olan ve bunu

açıkça dile getiren Emilio, onun için tek seçenek ve bir bakıma tek kurtuluş yoludur.

Emilio’yu geri çevirmesi durumunda, kaderinin evde kalmak olacağının bilincindedir.

Ancak evde kalmasının bir kaçış yolu olacağını bilse, evlenmekten hemen vazgeçerdi

ve bu ikinci seçeneği kabul ederdi. Ancak, yalnızlığın bir kadın için asla özgürlük

anlamına gelmeyeceğini de çok iyi bilmektedir.

Elvira, duygularını dile getirmekte başarılı olamadığı için, Pablo ertesi sabah

kenti terk edecek ve burada yaşayan insanları, özellikle de Elvira’yı kendi kaderiyle

baş başa bırakacaktır.

Page 36: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

36

Pablo romanda, aslında sembolik bir kişiliktir. Zira Pablo, Elvira’nın ulaşmak

istediği hayallerin yansımasından başka bir şey değildir. Pablo sanki parıldayan ve

yanına yaklaştıkça ulaşılması zorlaşan bir yıldız gibidir. Elvira’nın düşlerinde, ne

istediğini bilmek, toplum içinde şımartılmadan bir yer edinmek ve özgür olmak

yatmaktadır. Pablo’da bunların hepsi mevcuttur ve onu son derece kıskanmasının da

nedeni budur. Elvira’nın hayattan beklentilerinin bir düş kırıklığına dönüşmesi,

romanda onun Emilio ile evlenme kararı alması ve Pablo’nun da kentten ayrılmasıyla

okuyucuya yansıtılmaktadır.

Romanın ikinci kadın kahramanı olan Natalia ailenin en küçük kızıdır. Kalın

kaşları, iri kahverengi gözleri, düz siyah saçları ve küçücük elleri vardır. Romanın

ilerleyen bölümlerinde Natalia her ne kadar büyüse de, yüzündeki o saf, çocuksu

ifade hiç kaybolmaz. Annesi onu dünyaya getirirken öldüğü için anne sevgisinden

yoksun büyümüştür. Kendisinden büyük iki kız kardeşi vardır. Mercedes en

büyükleri, Julia ise ortancalarıdır. Natalia’nın çocukluğu bir çiftlikte babası ile

birlikte geçmiştir. Onunla, ablalarına göre daha iyi anlaşıyor olması da bu yüzdendir.

Annenin ölümünden sonra kızların yetiştirilmesi görevini hala üstlenmiştir. Yavaş

yavaş evin iç işlerine karışmaya başlayan hala, sonunda sanki anneleri olup

çıkıvermiştir. Artık evde onun sözü geçmektedir. Çocukları, kendi evlatları gibi

sahiplenmiş ve belki de bu yüzden evlenmeyi hiç düşünmemiştir. Aynı evi paylaşan

Candela isminde bir de yardımcı kadın vardır. Natalia, Mercedes ve Julia’nın aksine

bu taşra kentinde eğitimine devam etmek isteyen belki de tek genç kızdır. Mercedes

kendisi ile ilgilenen birisini bulamadığı için evde kalmaya mahkum olmuştur. Julia

ise Madrid’de yaşayan ve ailenin pek de onaylamadığı Miguel adında bir genç ile

çıkmaktadır. Natalia ise bu konulardan uzak kalmayı tercih eden fakat bu nedenle

Page 37: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

37

çevresindekilerce tuhaf karşılanan bir kişiliktir. Natalia’nın okuldaki tek kız arkadaşı

olan Gertru, hemcinsleri gibi okulu bırakıp evlenecektir. Ancak Natalia, onunla her

buluştuğunda, evlilik, aşk, çeyiz gibi konulardan konuşmak yerine, daha değişik

şeylerden bahsetmek istemektedir. Yani Gertru gibi kadınsı görünmek, makyaj

yapmak yerine daha çocuksu işleri tercih etmektedir. Örneğin, nehirde kürek çekmek,

oyun oynamak, komik şeylerden bahsetmek ya da derslerinden söz etmek gibi. Zaten

Gertru onu nişan törenine davet ettiğinde, Natalia onun bu teklifini geri çevirerek

böyle şeyler için yaşının küçük olduğunu söylemiştir. Aslında Gertru ile aralarında

çok fazla bir yaş farkı yoktur. Gertru’nun Natalia’a olan şu sözleri bizi bu konuda

aydınlatmaktadır. “ Seninle aramızda sadece iki aylık bir yaş farkı var. Yoksa unuttun

mu? Şimdi sana çok mu büyük görünüyorum ? “ 34 Natalia, çevresindeki genç kızlara

kıyasla çok farklı özelliklere sahiptir. Onu diğerlerinden ayıran bu özelliklerden biri,

günlük tutma alışkanlığıdır. Ancak çekingen bir yapıya sahip olmasından dolayı bunu

gizli yapmaktadır. “Yorganın altında bir tepecik oluşturacak şekilde bacakları bükük,

defterin üzerine abanmış yazıyordu. Kapı kolunun gıcırdaması üzerine defterini

yatağın altına gizledi; dizlerini düz pozisyona getirdi.” 35

Toplumun baskısının yanısıra evde de kuralcı bir tutum hakimdi. Natalia’nın

halası, kendisi ve kız kardeşleri üzerinde birçok kural uygulamaktaydı. Her

istenildiğinde sokağa çıkılmaması, erken kalkılması, belli saatlerde belli işlerin

yapılması gibi; örneğin yemek yemek, bulaşık yıkamak, evi temizlemek, uyumak vb.

şeyler. Romanın adıyla da, irdelenmek istenildiği üzere, bu küçük taşra kentinde tüm

genç kız ve kadınların yaptığı gibi Natalia da sokakta olup bitenleri perde arkasından

izlemek durumundadır. Natalia, evin en küçük ferdi olma sıfatıyla, sürekli olarak

34 a.g.y. s. 12 35 a.g.y. s. 12-13

Page 38: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

38

başkaları tarafından idare edilmektedir. Ablası Mercedes, Natalia’nın kahvaltısı ile

ilgilenmekte ve ondan yaşça büyük olmanın verdiği avantajla ona kızma yetkisini bile

kendisinde görebilmektedir. Mercedes’in kız arkadaşı olan Isabel eve geldiğinde

Natalia için şöyle der: “Şey sanırım onu bir kez sokakta gördüm. Ama ben daha

büyük olduğunu sanıyordum.” 36 Gerçekten de Natalia, yaşıtı olan diğer kızlara

oranla daha minyon bir yüze sahiptir. Onun bu fiziksel görünüşü çocuksu

davranışlarıyla da birleştiğinde kendisini yaşıtlarından daha da küçük gösteriyordu.

Zaten yaşının üzerinde görünmek gibi bir kaygısı da yoktu. Ablaları kız arkadaşlarını

eve davet edip evlilikten söz ederken, Natalia da onların yanında sessiz bir şekilde

dergilerden bir şeyler kesiyor, süsler yapıyordu. Eve gelip giden arkadaşlarından çoğu

onu tanımıyordu bile. Natalia çevresine karşı biraz yabani kalıyordu. Isabel onu evde

ilk gördüğünde şöyle demişti: “ Çok tuhaf ! Evinize kaç defa gelmeme rağmen

kendisiyle hiç tanışmamıştık. Mercedes de ona alaycı bir yanıt vermiştir: Hiç şaşırmadım;

biz onu şans eseri tanıyoruz. Bu, onun vahşiliğindendir…” 37 Natalia için bu sözlerin

pek önemi yoktur. Kızlar bir araya geldiklerinde sosyeteye tanıştırılma töreninden söz

etmekten çok hoşlanmakta, ancak bu Natalia’nın hiç hoşuna gitmemektedir. Çünkü

bu olay onların genç kızlığa adım atmaları anlamına gelmektedir. Natalia on beş

yaşında olmasına rağmen, buna henüz hazır olmadığını hissetmektedir. Aslında

Natalia babasının gözünde de evin hep küçük kızı olarak kalmıştır ve Mercedes de

bunun farkındadır. Isabel, Natalia’nın dış görünüşüne bakarak onun daha küçük

yani, on üç on dört yaşlarında olduğunu tahmin etmektedir. Oysa Mercedes

Natalia’nın on altısını doldurduğunu belirtir. Aslında sosyeteye tanıştırılması

konusunda karar vermesi gereken kişi Natalia’nın kendisidir. Zira çevrelerinde on

üçüne basmış ve sosyeteye tanıştırılmak isteyen çok genç kız vardır.

36 a.g.y. s. 21 37 a.g.y. s. 22

Page 39: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

39

Natalia diğer kızlara hiçbir bakımdan benzememektedir. Ondaki suskunluk,

kendini sadece okumaya vermesi, romanın sonuna kadar devam edecektir. Gertru

diğer kızlara göre o ana kadar Natalia’nın en iyi arkadaşı olmuştur. Fakat onun

evlenme hazırlıkları içinde oluşu, üstelik bu hazırlıkların bir de tatile denk düşmesi

üzerine araları biraz açılmıştır. Gertru ile çok yakın arkadaş oldukları için, Natalia

bazen onların evinde yemek yiyebilmektedir. Buna rağmen Gertru’nun nişanlısı

Angel ile tanışmamıştır. Natalia, Gertru ve diğer kızlarla gençlerin tek eğlence

mekânı olan Casino’ya ilk defa gittiğinde orada Angel ile tanışma fırsatını bulmuştur.

Angel ona şöyle der: “Vay canına! Memnun oldum, meşhur Natalia.” 38 Diğer

kızlardan farklı oluşu yani, kendisini eğitime vermesi ve kafasının diğerlerine göre

daha iyi çalışıyor olması, yaşıtı gençler arasında belli bir üne kavuşmasına neden

olmuştur. Gertru, Natalia sayesinde sınıf geçtiğini zaten inkâr etmemektedir.

Natalia’nın çalışkanlığı ve okumaya düşkünlüğü bir bakıma Carmen Martin

Gaite’nin kendi kişiliği ile örtüşmektedir. Natalia’nın çocukluktan genç kızlığa adım

attığı yıllardaki suskunluğu ve yalnız kalarak kitaplarına daha çok vakit ayırması da

yazarın kendi öz yaşamı ile uyuşmaktadır. Natalia çok fazla insan içine

çıkmadığından, insanlarla tanıştırıldığında onların gözlerine bakarak

konuşamamaktadır. Sürekli önüne bakmaktadır. Casino’ya ilk gidişinde tanıştırıldığı

gençlerin yüzlerine bakmaya çekinmiş ve içinden bir an önce oradan kurtulmayı

dilemiştir: “Benden bahsetmesinler. Tırnaklarını avuçlarına kenetlemiş sürekli aynı şeyi

tekrar etmektedir: İnşallah ne benimle ilgilenir ve ne de bir şey sorarlar.” 39 Natalia,

toplumda dikkatleri üzerine çekmekten hoşlanmamaktadır. Aksine, Casino gibi bir

yerde de yeni bir yüz, insanların ilgisi çekmektedir. Onun bu ilk Casino deneyiminde

Gertru, Angel ile dansa kalkarak Natalia’yı masada arkadaşı Manolo ile yalnız

38 a.g.y. s. 65 39 a.g.y. s. 66

Page 40: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

40

bırakmıştır. Manolo, Natalia’ya ne kadar yakınlaşmaya çalışırsa çalışsın Natalia söz

ve tavırlarıyla ondan hep kaçmaktadır. Gertru Manolo’ya şöyle der : “Biz dönene

kadar onunla birlikte kalır mısın ? Gitmek için acelen yoktur umarım. Natalia’nın

tepkisi şöyle olur: Tek başıma kalıp kalmamam önemli değil. Manolo ise şöyle der :

Hayır canım, seni kurtlar yemesin diye kalırım, güzelim.” 40 Natalia bu türden diyalog

ve tavırlara çok yabancıdır. Manolo’nun kanyak içme teklifini de reddeder ve hiçbir

şey almayacağını söyler. Natalia dans etmesini de bilmez. Manolo onu dansa

kaldırmak istediğinde, kısaca dans etmeyi bilmediğini söyler. Manolo ona

yakınlaşmaya çalıştıkça o kaçmaktadır. Aptal bir kız olmadığı için, Manolo’ya

şöyle bir açıklama yapmak zorunda kalır : “Ben gerçekten dans etmesini bilmiyorum.

Bundan da utanıyorum. Sen gidip başka bir kızı kaldır. Benim için önemli değil, çünkü

ben birazdan gideceğim.” 41 Natalia, bu tutumuyla, yeni tanıştığı birisine bile

düşüncelerini hiç çekinmeden söyleyebilecek cesarette olduğunu kanıtlamaktadır.

Aslında fazlasıyla akıllı bir kız olarak, yeni arkadaşlıklar konusunda da oldukça

temkinli davranmaktadır. Gertru’ya bir not yazıp çıkar ve bu ilk Casino deneyimi ona

oldukça sıkıcı gelmiştir. Natalia, bu davranışı ile yazarın başka bir yönünü daha bize

yansıtmaktadır. Gaite de, evlenip ayrıldığı kocası dışında başka bir erkekle aşk

yaşamamış ve kendini edebiyata adamıştır.

Natalia, yaşça diğerlerinden küçük olmasına rağmen, her şeyin farkındadır.

Ablası Julia’nın erkek arkadaşı Miguel yüzünden üzüldüğünü bildiği için aynı gece

eve dönüşünde onunla biraz yürümeyi teklif eder. Zaman zaman onların acılarına

ortak olur, dertlerini dinler. Natalia diğer kardeşlerine göre daha kararlıdır. Ona göre

Julia, Miguel ile evlenmeye kararlı ise bunu gerçekleştirmelidir. Evin en küçüğü

40 a.g.y. s. 69 41 a.g.y. s. 70

Page 41: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

41

olmasına karşın babası ile daha fazla yaşadığı için ona sözünü geçirebilen tek evlattır.

Kendisi okula devam etmek istediğini babasına söylemek ister fakat ablasının durumu

onunkinden acildir. Bu nedenle en kısa zamanda Julia’nın durumu için babası ile

konuşacağına söz verir. Bazı konularda çok kararlı olduğunu şu sözlerinden de

anlamaktayız. Julia’nın Miguel ile olan ilişkisi konusunda şöyle der : “Eğer Miguel ile

evleneceksen onu hoş tutmaya çalış. Memnun etmen gereken kişi o. Şimdilik kentteki

festivalin bitmesini bekle. Bu esnada o seni görmeye gelmezse, Madrid’e gidip onu

görmen için babamızı ikna etmeye çalışırız. Ya da Madrid’deki kuzenlerimizden

yardım isteriz.” 42 Natalia bu küçük taşra kentinden kurtulmayı bir ölçüde

arzulamakta ve bu nedenle de kardeşi Julia’nın Madrid’e gitmekte kararlı oluşu onu

memnun etmektedir. Ona şöyle der: ”Gitmek istemen bence harika. Seni

kıskanıyorum. Göreceksin her şey yoluna girecek.” 43

Romanın beşinci bölümde karşımıza çıkan Natalia, on üçüncü bölüme kadar

görünmez. Ateşli bir hastalık geçirdiğinden dolayı okula yaklaşık bir ay gecikmeli

olarak başlamak zorunda kalmıştır. Eskiden sarı pardösüden dolayı onu itfaiyeci diye

çağıranlar şimdi onu tanıyamamıştır. Çünkü hem büyümüş hem de saçını daha

değişik taramıştır. Gertru'nun bu yeni okul döneminde yanında olmayışı Natalia’yı

çok üzmektedir. Arkadaşları onun değiştiğini fark etmişlerdir. “Gel bakalım buraya,

amma da büyümüşsün be ! Palton da ne kadar da şık öyle! Ama etek boyu biraz daha

kısa olsa hiç fena olmazdı. Ama önemli değil, en azından artık itfaiyecilere

benzemiyorsun.” 44

42 a.g.y. s. 74 43 a.g.y. s. 74 44 a.g.y. s. 179

Page 42: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

42

Natalia zamanından önce iyileşmiş olmasına rağmen yine de, halası Concha

ve ablası Mercedes tarafından dışarı çıkmasına izin verilmemektedir. Artık okula bir

taksi ile gidip gelecektir. Taksi şoförü tanıdık bir genç olduğu için ona ailece

güvenmektedirler. Natalia, üzerine düşülmesinden pek hoşlanmamaktadır ve ayrıca

çok da inatçı bir kişiliğe sahiptir. Taksi şoförü Enrique Blasco ile anlaşarak kentin

meydanında inip eve kadar yürümeyi kafasına koymuştur. Natalia’nın gittiği okul,

ekonomik durumu iyi olmayan çocukların devam ettiği bir okuldur. Her sene değişik

pardösü giyebilen, okula gerektiğinde taksi ile gelen ve ailesinin üzerine titrediği tek

öğrenci Natalia’dır.

Natalia, ailesi ile birlikte her zaman yaptıkları gibi ölen annesini ve

akrabalarını ziyaret etmektedir. Ancak bu ziyaretlerde herkes mezarın başında dua

ederken, o öylece durup sessizce onları seyretmeyi tercih etmektedir. Bu da onun

annesini tanımadı için ablaları gibi duygulanmadığını göstermektedir.

Natalia, annesinin soluk resmine her bakışında, dudaklarında gördüğü

tebessümün mutluluktan mı yoksa acıdan mı olduğunu merak etmektedir. Natalia,

diğerlerinden farklı olarak onun mezarı başına geldiğinde şöyle düşünmektedir:

“Annemi bazen özlüyorum, ama mezarlığa geldiğimde herkes gibi duygulanıp

ağlayamıyorum. Tam tersine, sırtıma vuran güneş ve selvi ağaçlarının üzerinde öten

kuşlar beni mutlu ediyor.” 45

Natalia yeni okul dönemi ile birlikte daha gelişmiş ve serpilmiştir. Onu okula

götürüp getiren taksinin şoförü Enrique, artık ona “küçükhanım” diye hitap

45 a.g.y. s. 183

Page 43: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

43

etmektedir. Oysa daha o yaz başında kendisini adıyla çağırmaktaydı. Ancak Natalia

ne kadar büyüse de çekingenliğini üzerinden atamamıştır.

Bir gün okul çıkışı yeni kız arkadaşı Alicia ile birlikte kapıda Almanca

öğretmenleri Pablo ile karşılaşırlar. Pablo onlarla birlikte bir müddet yürürken sohbet

etme fırsatı da bulmuştur. Natalia bu sohbete bir türlü katılamaz, çünkü utanmaktadır.

Alicia ise çekinmesine rağmen hiç olmazsa kendilerine yöneltilen soruları

yanıtlayarak yavaş yavaş öğretmeni ile sohbet etmeye başlamıştır. Alicia’nın bu

cesareti Natalia’yı da cesaretlendirmiştir. Ancak, Alicia daha sonra kendi sokağına

saptığında Pablo ile yalnız kalan ve yürümeye devam eden Natalia, onunla yine tek

kelime bile edememiştir. Bir kitapçı dükkânının önünde durduklarında, vitrindeki

Almanca dergi ve kitaplarından bahseden Pablo, sanki hâlâ Alicia da onlarla

berabermişçesine çoğul konuşmaktadır. Natalia, Pablo ile birlikte olmaktan mutludur.

Bu mutluluk, her ne kadar kabullenmek istemese de, Pablo’ya duymaya başladığı

hayranlıktan ileri gelmektedir. Onun bu denli kültürlü ve bilgili oluşu Natalia’yı

etkileyen en önemli etkenlerden birisidir. Aslında onunla birlikte iken zamanın

geçmesini hiç istemeyen Natalia, bu arzusuna rağmen ağzını açıp tek kelime bile

edememektedir. Kitapçıdan çıktıklarında Pablo ona ileride ne okumak istediğini

sorar. Yedinci sınıfta olan Natalia bu konuyu henüz düşünmemiştir. Ona kalsa,

devam edebileceği yere kadar eğitimini sürdürecektir. Ancak evin en küçük kızı

olması ve evde bu gibi kararları babasının alması işini oldukça güçleştirmektedir.

Ayrıca ablaları da yüksek öğrenim yapmamıştır. Natalia’nın arzusu Tabiat Bilimleri

üzerine eğitimini sürdürmektir. Pablo, yol boyunca kendisine ileride ne okumak

istediği konusunda kararlı ve ısrarcı olmasını öğütlemektedir. Oysa Natalia,

gerçeklerin hiç de Pablo’nun düşündüğü kadar kolay olmadığını bilmektedir. Israrcı

Page 44: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

44

olmak bazen aile bireylerince farklı yorumlanabilmektedir. Natalia şöyle der: “Küçük

olduğum için evde çok fazla tartışmaya katılamıyorum. Çoğu zaman benimle dalga

geçiyorlar. Yıllar da babamı epeyce değiştirdi, ne kimseyi dinlemeye ne de onların

ihtiyaçlarını üstlenmeye niyetli değil. Daha önceleri, küçük bir kız iken ondan ne

istesem karşılığını görürdüm. Bütün bunları yabancı birisine anlatabileceğimi hiç

düşünmemiştim, ama siz bana yabancı biri gibi gelmiyorsunuz.” 46 Pablo, Natalia’ya

dikkatle bakarak devam etmesi için onu cesaretlendiriyordu. Evin önünde

durduklarında Natalia göz ucu ile camlarda birilerinin olup olmadığına bakmaktaydı.

Neyse ki hiç kimse yoktu. Natalia’nın bu sözlerinden anlaşıldığı gibi küçükken

babasından bir şeyler istemesi onun için çok daha kolaydı. Büyüdükçe ondan

uzaklaşmaya başlamıştı. Üstelik Natalia, ilk defa olarak babası , ailesi ve arkadaşları

dışında onlarla paylaşamadığı bazı şeyleri artık Almanca öğretmeniyle

paylaşabiliyordu. Başlangıçta çekingen bir tavır içinde olan Natalia artık onun

yanında kendini daha rahat hissettiğinin farkına varmaktaydı. Ancak, Pablo’nun,

birlikte kahve içme teklifini geri çevirmesi onda daha sonra pişmanlık duygusu

yaratmıştır. Natalia, çok geç kaldığını söyleyerek teşekkür eder ve hemen eve gitmesi

gerektiğini belirtir. Fakat, daha sonra ne kadar aptalca düşünüp hareket ettiğinin

bilincine varır ve kendisini suçlar. Aslında içinden bir şeyler ona Pablo ile kahve

içmeye gitmesini söylemiştir ama o, babasının, halasının ve ablalarının

söyleyecekleri sözlerden çekinmektedir. Evinin önünde Pablo’dan ayrıldıktan sonra

aklı başına gelen Natalia, hemen geri dönerek onu aramaya başlar, amacı onu bulup

teklifini kabul ettiğini söylemektir. Fakat iş işten geçmiştir.

Çekingen de olsa Natalia, bazen mantığının bazen de duygularının sesini

dinleyerek kafasına koyduğunu yapmaktan asla vazgeçmeyen bir kişiliktir. Kapıda 46 a.g.y. s. 188

Page 45: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

45

karşılaştığı halasına, bir kız arkadaşına not almaya gideceği yalanını uydurarak evden

biraz uzaklaşmayı ve bu arada Pablo’yu da bulabilmeyi ümit etmektedir. Bir yandan,

babasına ya da onun arkadaşlarına görünmemek için gecenin karanlığında gizlenerek

yürümekte bir yandan Pablo’yu bulabileceği meydanlara göz atmaktadır. Sonunda

onu bulamayacağını anlar ve eve dönmek istemediği için arkadaşı Alicia’ya uğrar.

Alicia’nın Pablo ile konuşması sırasındaki cesaret dolu davranışları Natalia’yı da

yüreklendirmiştir. Aslında Alicia varlıklı bir ailenin kızı değildir ama, zekası ve

kendinden emin davranışları ile daima Natalia’yı kendisine hayran bırakmıştır.

Dolayısıyla Natalia, Alicia’nın mütevazı evinde bile kendisini çok zavallı

hissetmektedir. Kendisi hakkında konuşmak yerine Alici’dan bahsetmeyi tercih eder.

Natalia’nın ekonomik açıdan hiçbir şey için çabalamasına gerek yoktur, ancak

karakter açısından kendinde eksikliğini hissettiği şeylerin çoğu Alicia’da mevcuttur.

Alicia yokluk içinde büyümüş ve sahip olduğu her şeyi, annesi ile birlikte çalışarak

elde etmiştir. Belki de ondaki bu kendine güven duygusu buradan kaynaklanmaktadır.

Natalia’ya gelince, o da, ailenin en küçük çocuğu olmanın verdiği dezavantaj

yüzünden kişiliği tam olarak oturmamış biri olarak yetişmiştir. Herhangi bir konuda

konuşmak ya da görüşünü belirtmek gibi bir ayrıcalığı söz konusu değildir. Natalia,

Alicia’yı ziyaretinde aslında Almanca öğretmenleri Pablo hakkında konuşmak

istiyordu ancak buna bir türlü cesaret edememişti. Bu çekingenlik belki de

Natalia’nın Pablo ile tek taraflı platonik bir aşk yaşadığının bilincinde olmasından

kaynaklanmaktadır. Natalia, sürekli onu düşünmekte ve ona olan hayranlığını en

azından kendi kendine itiraf edebilmektedir. Natalia aslında diğer kız arkadaşlarından

farklı olarak, o güne kadar hiçbir erkeğin peşinden koşmamıştır. Fakat Pablo’nun çok

kültürlü olması, onunla farklı konularda sohbet edebilmesi Natalia’yı etkilemiştir.

Okumak istemesi ve çevresindeki kızlara kıyasla gelecek için farklı beklentiler içinde

Page 46: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

46

bulunması, Pablo’ya daha yakın hissetmesini sağlamıştır. Çünkü Pablo, bir anlamda

Natalia’nın beklentilerine cevap verebilecek sembolik bir kişiliktir. Zaten Natalia’nın

da Pablo için hissettikleri aşktan ziyade büyük bir hayranlık duygusudur.

Bu ilişkiyi Pablo açısından değerlendirecek olursak, ona göre Natalia, kendini

okumaya adamış, çalışkan bir öğrencidir ve okul müdürü don Salvador Mata’dan

duyduğuna göre okullarına kayıtlı çok az zengin aile kızlarından birisidir. Pablo,

Natalia’nın okumaya çok hevesli olduğunu öğrendiğinde onu desteklemek için

elinden geleni yapmak ister, ancak son kararları babasının aldığını duyması onu çok

üzmüştür. Natalia, okul çıkışı onunla eve kadar yaptığı yürüyüşlerde fırsat buldukça

ileride neler yapmak istediğinden söz etmektedir. Hatta bir defasında özellikle onunla

yalnız kalabilmek için birlikte yürümeyi sürdürmüş ve diğer kızlardan

kurtulduklarında da yine gelecekle ilgili konuşmaya başlamıştır. Pablo ona ısrarla

babası ile konuşup konuşmadığını sormaktadır. Natalia henüz konuşamamıştır, zira

ablası Julia’nın, sevgilisi Miguel’in yanına Madrid’e gitmesi bir an önce halledilmesi

gereken bir sorundur. Natalia Pablo’nun sorusunu şöyle yanıtlar : “Henüz

konuşmadık. Umarım eğitimimi sürdürmem konusunda bana izin verir. Aslında, okulu

bırakmamdan hiç bahsetmedi; yani en azından bana öyle geliyor. Bilemiyorum.” 47

Bir okul çıkışı birlikte yürürlerken sohbet konuları yine her zamanki gibi

Natalia’nın gelecekteki eğitimi ile ilgilidir. Sohbetleri sırasında Pablo ona ne kadar

iyi bir öğrenci olduğundan söz etmiştir. Ayrıca diğer öğretmenleri ile de görüştüğünü

ve onlardan da notlarının çok iyi olduğunu öğrenmiştir. Evlerine yaklaşırken her

zaman geçtikleri Katedral’in yüksek duvarları önünde duran Natalia, bu duvarların

onu çok ürküttüğünü söyler; duvar sanki üzerine çöküp onu ezecekmiş gibi 47 a.g.y. s. 214-215

Page 47: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

47

görünmektedir. Ancak Natalia gülerek, Pablo’ya, bu duvarın yanından geçmekten

yine de zevk aldığını söyler. Buradan da anlaşıldığı üzere heybetli ve gizemli şeyler

Natalia’nın hep ilgisini çekmektedir, zira Natalia, hayatı riskli yaşamaktan

hoşlanmaktadır. Onun bu yarı çocuksu ve yarı genç kız tavırları Pablo’yu etkilemekte

ve onda da bazı duyguların uyanmasına sebep olmaktadır. Pablo şöyle düşünür:

“Küçücüktü, düz siyah saçları ve çocuksu bir hali vardı. İçimden onu kollarından

yakalamak ve bağrımda onun sıcaklığını hissetme arzusu doğuruyordu, ancak buna

cesaret edemedim.” 48 Natalia, geçen seferki hataya düşmemek için Pablo’nun kahve

teklifini biraz düşündükten sonra kabul eder. Zira, bu defa da onu geri çevirerek

pişmanlık duymak istememektedir. Böylece yan yana yürümeye başlarlar. Pablo ona

göre daha hızlı yürümektedir. Natalia, geride kalmamak için adımlarını sıklaştırır.

Pablo onu her zaman bir şeyler okumak ve başını dinlemek için gittiği kafeteryaya

götürür. İçerisi sıcaktır. Hemen kaşkolünü çıkartan Natalia, etrafına biraz tedirgin

gözlerle bakmaktadır. Her halinden, bu tür yerlere daha önce gelmediği

anlaşılmaktadır. Natalia bu konuda deneyimsiz olduğu için Pablo’nun tercih ettiği

içeceği kabul eder ve bir kadeh şarap ısmarlar. Bu arada gülmeye başlamıştır, çünkü

içinden babasının onu burada bir erkekle içki içerken görmesi durumunda ne

yapacağını düşünmektedir. Çünkü o, babasının gözünde hâlâ küçücük bir kızdır.

Pablo ise bu konuya daha farklı bir açıdan bakmaktadır ve şöyle der : “ İnşallah şimdi

baban çıkagelir de, sen de beni onunla tanıştırırsın.” 49 Natalia, Pablo’nun bunu neden

arzuladığını anlayamamıştır. O an için belki de kafasından farklı bir şeylerin geçmiş

olabileceğini düşünür. Oysa Pablo’nun niyeti açıktır; babası ile bizzat konuşarak,

küçük kızının okumaya ne kadar hevesli olduğunu anlatmak ve okumasına devam

etmesi için ona destek olmasını söylemek istemektedir. Natalia ise Pablo’nun bu

48 a.g.y. s. 216 49 a.g.y. s. 217

Page 48: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

48

arzusuna asla katılmaz çünkü ne de olsa babasından çekinmektedir. : “ Babam buraya

gelecek ve üstelik de beni hiç tanımadığı bir erkekle şarap içerken görecek. Bizim

ailede, kiminle çıktığımız çok önemlidir. Örneğin, ablalarımın arkadaşlık ettiği

kimselerin tanıdık olup olmadıkları çok önemlidir. Ben artık bu durumdan sıkılmaya

başladım. Okula ilk gittiğim yıllarda babam hiç böyle değildi. O zamanlar küçüktük ve

kiminle gezersek gezelim babamın hiç umurunda olmazdı.” 50 Natalia, bunları

anlatırken içkinin de etkisiyle rahatlamış, istediği gibi konuşuyor ve gülüyordu. Pablo

da bundan cesaret alarak, ona özel hayatı hakkında sorular sormaya başlamıştı.

Natalia, sanki bir ilkokul öğrencisi gibi gözlerini tavana dikerek Pablo’nun sorularını

yanıtlamaya çalışıyordu. Evde olup biten olayları Pablo’ya anlatmaktan zevk

alıyordu. Natalia, Pablo ile olduğu gibi, eskiden babası ile de çok iyi anlaşırdı.

Wolgran madenleri sayesinde kısa sürede zengin olan babası, şu an oturdukları o

güzel evi satın almış ve halalarını da yanlarına alarak daha rahat bir yaşam sürmeye

başlamıştı. Ancak geçen bu süre içerisinde aralarında var olan o güzel baba-kız

ilişkisi yok olup gitmişti. Bunun da nedeni babasının işlerinin yoğunluğu idi. Natalia,

buna rağmen, evde babası ile en iyi geçinen ve ona sözünü geçirebilecek tek kişi

olduğunun bilincindeydi. Bu nedenle ablasının Madrid’e gidebilmesi konusunda onu

razı edecek tek kişinin de yine kendisi olduğunu çok iyi biliyordu. Natalia, o gece

Pablo ile otururken bunları dile getirmekten oldukça gurur duyuyordu: “Babam

onlarla pek anlaşamaz. Kendisinin en çok sevdiği kızı hâlâ benim.” 51 Natalia, gecenin

sonunda Pablo ile ayrılırken bu buluşmalarından hiç kimseye söz etmemeye karar

verir. Çünkü kendisine kızacaklarını düşünmektedir. Böyle bir olayı daha önce hiç

yaşamamış olsa da, ablalarından gördükleri ona tedbirli olması konusunda yol

göstermektedir. Pablo ise olaya her zamanki gibi farklı bir açıdan bakmaktadır.

50 a.g.y. s. 217 51 a.g.y. s. 218

Page 49: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

49

Natalia’yı huzursuz etmeyeceğini bilse, babasına bu geceden bahsederek onun

geleceği hakkında konuşmaya can atmaktadır. Ancak Natalia ona, bu konuda tek

kelime bile etmemesini rica ederek, böylesine güzel bir gece geçirdiği için

mutluluktan uçarcasına evin yolunu tutar. Aynı güzel duyguları Pablo’da

paylaşmaktadır.

Soğukların bastırması ve odasının da soğuk olması nedeniyle Natalia’nın

yatağı, salona taşınmıştı. Aslında halasının ve ablalarının niyeti başkaydı. Soğuk

önemli bir etken olmasına rağmen, asıl neden, Natalia’nın eve gelip gidenlerle

tanıştırılmasıdır. Ancak, yine de, salondaki oturma grubunun yanındaki paravan

yatağını biraz da olsa gizlemektedir. Romanın bu bölümünde, yazar tarafından

sembolik olarak kullanılan yatak, aslında Natalia’nın kendi dünyasından toplum içine

çıkarılması çabasının bir göstergesidir. Bu değişim, onun hayatında önemli bir rol

oynar. Evlerini ziyarete gelen misafirler, onun çalışmasını engellese de, aslında

rahatsız olduğu konu gürültü değil, gelenlerin onunla tanışmak istemeleri ve sık sık

yanlarına çağırmalarıdır. Çünkü evde o ana kadar varlığından bile haberdar

olmadıkları bir genç kız yaşamaktadır ve onlar bu genç kızı görmek istemektedirler.

Misafirlerin sürekli olarak adını fısıldamaları, doğal olarak Natalia’yı

meraklandırmakta ve onları duymaya çabalarken de çalışmasına ara vermek zorunda

kalmaktadır. Natalia sonunda bu duruma bir çare bulur ve arada sırada gelen

misafirlerin yanına kendiliğinden çıkarak onlara görünür. Fakat bunu yaparken öyle

çok surat asar ki, bir gün Concha halası onu uyararak biraz daha güler yüzlü olmasını

rica etmek zorunda kalır. Natalia için ise bunların tümü saçmalıktan başka bir şey

değildir. Halasının da dediği gibi onu tek ilgilendiren şey okumak ve yeni şeyler

öğrenmektir : “Sen alim olacaksın, bunu anladık. Ancak on altı yaşında bir genç kız

Page 50: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

50

olmana rağmen daha eve gelen misafirleri selamlamayı bile bilmiyorsun. Bu hiç de hoş

bir davranış değil bence.” 52 Aslında Natalia, kendini eğitime vermiş bir genç kız

olmasına rağmen, çevresindeki kızların aksine oldukça güzel ve alımlı bir fizik

yapısına sahiptir. Natalia’nın daha bir hanımsı davranmasını ve bir genç kızın

ilgilenebileceği şeylere yönelmesini isteyen aile dostlarından biri, Natalia’yı kendi

kız yeğeni Petrita Lopez ile tanıştırmak istemektedir. Petrita’nın teyzesi Natalia’yı

öperken şöyle der: “Çok güzel bir kız olacak, çok güzel.” 53 Ancak Natalia, hiç

tanımadığı, üstelik fotoğrafını bile görmediği bir kızla arkadaşlık etmek zorunda

kalmaktan hiç de mutlu değildir. Aslında gençler arkadaş seçme konusunda

özgürdürler. Natalia da onlardan farklı değildir. Özellikle de kendisine sırdaş

olabilecek kafa dengi arkadaşlıklar kurmayı tercih etmektedir. Fakat onun kendisi

gibi arkadaşlar edinmesi ailede huzursuzluk yaratmaktadır. Bunun başlıca

nedenlerinden birisi de, özel sorunlarını aile büyükleri ile konuşamıyor olmasıdır. Öte

yandan Natalia gibi, kitabı ve okumayı, arkadaşa tercih eden bir genç kıza, ısmarlama

arkadaşlıklar oldukça aptalca gelmektedir. Kendisine, Petrita ile arkadaşlık etmekten

mutlu olup olmayacağını sorduklarında şöyle düşünür: “Ne komik! Daha bu kızı

tanımıyorum, üstelik fotoğrafını bile görmedim. Nasıl olurda onunla tanışmamın beni

mutlu edip etmeyeceğini sorarlar. Onlara, derslerim yüzünden çok yoğun olduğumu ve

hemen hemen hiç vaktim olmadığını söylediysem de sanırım dediklerimi anlamadılar.

Onlar, kendi adlarına konuşuyorlar. Ancak sanırım, misafir hanımlardan sadece birisi

beni anlayışla karşıladı ki, hafifçe saçımı okşadı. Mercedes, bir defasında bu Petrita

denilen kızın çok bakımlı ve süslü olduğundan bana bahsetmişti. Sanki

aralarında benimle ilgili bir şeyler dönüyor gibi.” 54 Natalia’nın da düşündüğü gibi

Petrita denilen bu kızla arkadaşlıkları gerçekleştirilirse, onda var olan süslenme ve

52 a.g.y. s. 221 53 a.g.y. s. 221 54 a.g.y. s. 221

Page 51: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

51

bakımlı olma alışkanlığı Natalia’ya geçecektir. Çünkü Natalia’nın seçtiği arkadaşlar,

kendisi gibi okumaktan hoşlanan kimselerdi ve erkek arkadaş edinmek ya da evde

kalmamak için çaba sarf eden tiplerden değillerdi. Oysa Natalia şu an arkadaşlık

ettiği Alicia’dan çok memnundu. Alicia da onun gibi çalışkan bir kızdı ve ders

konusunda birbirlerinin eksiklerini tamamlıyorlardı. Ancak Alicia’nın sık sık eve

gelerek Natalia ile çalışması, evde, okulun ikinci dönemi hakkındaki konuşmaları da

başlatmıştı. Natalia bu durumu hemen fark etmişti. İkinci dönem okulu bırakmasının

daha iyi olacağını düşünüyorlardı. Zeki ve sorumluluk sahibi bir kişiliğe sahip olan

Natalia, bir yandan okula devam etmesi konusuna çözüm getirmesi gerektiğini

düşünürken diğer taraftan da Julia'nın Madrid’e gitmesi gibi sorunları da halletmesi

gerektiğinin bilincindeydi. Bu dönemde Natalia, evdeki davranışlarına daha çok

dikkat etmeye başlamıştır. Şimşekleri üzerine çekmesinin hiç de hoş olmayacağını

bilmektedir. Nasıl olduğunu anlamadan, bir sonraki dönem için kaydını yaptırmış

olmaları onu şaşırtmamıştır. Bu sonuç tamamiyle onun evdeki uyumlu

davranışları sayesinde olmuştur. : “ Bir şeyin farkına vardım; Evde dikkat çekmemek

için sessiz kalmak yerine, gürültü yapmak ve konuşmak, herkes konuşurken susmak

yerine, her konuşulan konuya atlamak. " 55 Bu her aklına gelişinde, Natalia,

koridorlarda şarkılar söyleyip, daima güler yüzlü olmaya dikkat etmekte ve kendimi

farklı göstermeye çalışmaktadır. Bunu yaparken de ablalarının kıyafetleri hakkında

fikir vermekte ve hatta yeni giysiler istediğini bile söylemektedir.

Natalia tek anlaşabildiği ve güvendiği arkadaşı Alicia’ya, öğretmeni Pablo

hakkındaki düşüncelerini ve tuttuğu günlüğü göstermekte bir sakınca görmemiş, fakat

sonra pişmanlık duymuştur. Ancak, bunun sebebi, kağıda dökmüş olduğu

55 a.g.y. s. 223

Page 52: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

52

duygularının, çok güvendiği bir arkadaşı da olsa, başkası tarafından görülmesi ya da

bilinmesi değil, Alicia’nın aslında kendisi gibi böyle bir lükse sahip olmamasıdır.

Zaten Alicia’nın ona çekici gelen yanı da budur. Toplumsal ekonomik konumu pek

iyi olmayan Alicia, birlikte yaşadığı annesine devamlı yardım etmek zorundadır.

Yanı Alicia gerçek yaşamın içindedir ve kendisi gibi bir masal dünyasında

yaşamamaktadır. Dolayısıyla Natalia, Alicia’nın özel aile yaşantısını daha yakından

tanıdıkça kendini şımarık, işe yaramaz ve gayri ciddi bir genç kız olarak görmektedir.

Alicia, burada yazarın yarattığı sembolik bir kişilik olarak hayatın gerçeklerini

yansıtmaktadır. Bu nedenle de Natalia’nın Alicia ile olan arkadaşlığı, onu eğitimine

devam etmesi konusunda bilinçli kılmaktadır.

Natalia yavaş yavaş insan içine girmeye başlamıştır. Daha önce eve gelen

misafirler onu tanımazken şimdi komşuların tanıdığı bir insan haline gelmiştir.

Kendisine soru sorulduğunda rahatlıkla, sıkılmadan ya da öfkelenmeden cevap

verebilmektedir. Ancak, yeni tanıştırıldığı kız arkadaşı Peprita ile çok iyi

anlaşamamaktadır. Her konuda olumlu düşünmeye ve insanlara gülücükler dağıtmaya

çalışsa da, Petrita’nın eve her gelişinde yüzüne nefretle bakmaktan kendini

alamamaktadır. Onunla anlaşamamasının nedeni, Petrita’nın, dedikoduyu, süslenmeyi

ve zamanının çoğunu okumakla hiçbir ilgisi olmayan şeylerle geçirmesidir.

Natalia, kendi kontrolü dışındaki bu son gelişmelerden öylesine sıkılmıştır ki,

içini birilerine dökme ihtiyacı hissetmektedir. Pablo’ya bir ders çıkışı kitap sorma

bahanesi ile yaklaşarak şöyle der : “Haklıydınız, insanın kendi ailesi bile kendini

kişiliksiz bir hale getirebiliyor. Bugün artık bazı şeyleri babamla konuşmamın zamanı

Page 53: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

53

geldiğine inanıyorum.” 56 Natalia, Pablo ile konuştuğu günün akşamı, kararlı bir

tavırla babasının odasına giderek kapısını vurur. Uzun bir süredir onun odasına

girmemiştir. Babası, tıpkı Valdespino’da yaşarken olduğu gibi, küçük kızının sırtını

kaşımak üzere odasına geldiğini sanmıştır. Pijamasının arkasını kaldırarak şöyle der:

“Gel canım kızım, hadi bakalım eskiden olduğu gibi şöyle güzelce bir kaşı da görelim”57

Natalia, söze nereden başlayacağını bilememektedir. Konuyu yavaş yavaş eğitime

getirerek, gençlerin hayata bakış açılarının Concha halanınkinden çok farklı olduğunu

anlatmaya çalışır. Zengin koca peşinde koşan cahil kızlardan biri olmak istemediğini

de özellikle ifade eder. Sonra, Julia’nın sözlüsü Miguel’in ne kadar mükemmel bir

insan olduğundan bahseder ve babasının onu çok iyi tanımadığını söyler. Ancak

Natalia, Miguel’i babasına överken bir şey dikkatini çeker. Aslında övgü dolu

sözlerle anlattığı kişi Miguel değil, onun gözünde ideal erkek olarak abideleşen

Almanca öğretmeni Pablo’dur. Babası aslında kızlarını sevmekte ve onlarla

ilgilenmek istemektedir. Ancak işlerinin yoğunluğundan dolayı onlara ancak bu kadar

zaman ayırabilmekte ve bundan dolayı da suçluluk duymaktadır. Ama bu sefer küçük

kızı ondan ne isterse yapacaktır. Babası, bunları Natalia’ya bir şekilde anlatmaya

çalışırken, Natalia, göz yaşlarına boğularak babasının omzuna yaslanıp ağlamaya

başlamıştır. Bu hıçkırıkların nedeni, aslında Natalia için bir boşalmadır, zira

geleceği hakkında ciddi endişeleri vardır. İstediği gibi bir eğitim görebilecek midir?

Şu an onu çok etkileyen Pablo ile daha yakın bir ilişki içine girebilecek midir?

Natalia, babasının her dediğine boyun eğmeye alışmış bir evlat olarak yaşamaktansa

hiç yaşamamayı tercih ettiğini söylemeye çalışmaktadır. Natalia’nın bu tepkili

konuşmaları aslında o ana dek toplumun kendi üzerinde yarattığı baskı sonucu

oluşan bir patlamadan başka bir şey değildir. Ancak her şeyden söz etmeye

56 a.g.y. s.231 57 a.g.y. s.232

Page 54: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

54

çalışmasına rağmen yine de kendi sorununu tam olarak dile getirememiş olması,

babası ile olan konuşmasında onu bir sonuca ulaştıramamıştır.

Gertru’nun nikah davetiyesini aldığında, Natalia bu törene kesinlikle katılmak

istememekte ve dolayısıyla bir bahane bulmak zorundadır. Ablalarına şöyle der:

“Kendisine benim çok yorgun olduğumu ve biraz dinlenmek istediğimi söylersiniz.”58

Natalia aslında bu davette çok sıkılacağını düşünmekte ve gitmek istememektedir.

İnsan içine pek çıkmadığı için fazla arkadaşı yoktur, yani kimseyi tanımamaktadır.

Ablaları ise kendisine, Gertru’nun onun en iyi arkadaşı olduğunu ve düğününe

gitmezse çok üzüleceğini söyleyerek ikna etmeye çalışmaktadırlar. Oysa Natalia

olaya daha farklı bir açıdan bakmaktadır. Natalia aslında Gertru’ya gücenmiştir.

Okuldaki en yakın arkadaşının, okulu bırakarak ve kendisinin dostluğunu, bir

erkeğin hayat arkadaşlığına tercih etmiş olmasından dolayı çok kırgındır. Arkadaşlık

ve dostluk kavramları Natalia için çok değerlidir. Sırlarını paylaşabileceği, her

konuda güvenebileceği kafa dengi bir insanı kaybetmiştir. Belki de onun eksikliğini

Pablo ile olan yakınlaşması sonucu gidermeye çalışacaktır. Aslında, kendisi de,

Pablo’ya karşı beslediği duyguların tam olarak ne anlama geldiğini bilmemektedir.

Aşk mı yoksa dostluk mu? Her zaman olduğu gibi yine büyüklerin dediği olmuştur ve

Natalia bu davete katılır. Bu onun katıldığı ilk partidir. Natalia şimdi bir genç kızdır

ve insanların ilgisini bu partide olduğu gibi artık yavaş yavaş çekmeye başlamıştır.

Onu davette görenler şaşkınlıklarını gizleyemeyerek şöyle demektedirler : “Natalia,

ne kadar da tatlı bir kız olmuşsun.” 59 Natalia, büyüklerinin zoruyla düğüne gitmekten

pişman olmuştur. İkram edilen içkilerden birini aceleyle alarak kafasına diker ve

bunun sonucunda da gecenin ilerleyen saatlerinde müthiş bir baş ağrısına tutulur.

58 a.g.y. s.241 59 a.g.y. s.242

Page 55: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

55

Natalia, insan ilişkilerinde aslında kendine çok da güvenememektedir. İnsanların

fazla ilgisinden sıkıldığı gibi, sevdiği ve dostum dediği bir arkadaşı tarafından da

umursanmamak onu huzursuz etmektedir. Ancak durum kendisinin düşündüğü gibi

değildir. Gertru salona girdiğinde, davetlileri aceleyle selamlayarak Natalia’nın

yanına gelir. Onun bu ilgisi Natalia’yı son derece mutlu etmiştir. Her ikisi de,

birbirlerinde gördükleri bu olumlu değişimden memnun görünmektedirler. Düğün

boyunca geceyi Gertru’nun odasında sohbet ederek baş başa geçirirler. Natalia,

Gertru ile oturduğu bu odaya çok defalar ders çalışmaya gelmiştir. Ve onu her

gelişinde tek ilgilendiren şey, kütüphanedeki kitaplar olmuştur. Ancak şimdi bu oda,

kitaplardan ziyade Gertru’nun ona göstermeye can attığı hediyelerle doludur. Natalia

hemen sorar: “ Kütüphaneyi kaldırmışsın. Kitapların nerede?” 60 Natalia, bu soruyu

kitapları merak ettiği için sormamıştır. Onun asıl amacı, Gertru’nun artık rafa

kaldırdığı kitaplarını son günlerde tek arkadaşı denilebilecek Alicia’ya vermektir.

Kendisi bir sene önceki kitaplarını kaybetmemiş olsa, onları hemen Alicia’ya

verecektir. Bu arzusunu Gertru’ya söyler ve ondan eski kitaplarını vereceği

konusunda söz alır. Natalia, duyarsız gibi görünmeye çalışsa da aslında çok duygusal

bir kişiliğe sahiptir. Yavaş yavaş genç kızlığa adım attığı bu günlerde daha bir

duygusal olmuştur. Bir yanda kendi eğitim durumundaki belirsizlik, diğer yanda en

yakın arkadaşını kaybediyor oluşu onu iyice üzmektedir. Bütün bu karmaşık

düşünceler içinde başını Gertru’nun omzuna koyarak ağlamaktan kendini alamaz.

Romanın ilk bölümlerinden bu yana Natalia’nın bu ikinci ruhsal patlamasıdır.

Çevresinde pek arkadaşı olmayan Natalia, Gertru’yu bu şekilde kaybetmekten

üzgündür. Bu nedenle, artık Alicia için bir şeyler yapabilme çabası içine girmiştir.

Ekonomik nedenlerden dolayı Alicia’nın okulu bırakmak zorunda kalacağını bildiği

60 a.g.y. s.246

Page 56: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

56

için kendini şimdiden yalnız hissetmektedir. Almanca öğretmeni Pablo ise içini

dökebileceği, kimseye anlatamadığı sorunlarını anlatabileceği yeni bir dosttur.

Onunla olan ilişkisine henüz bir isim koyabilmiş değildir. Kendisi bu duygular

içerisindeyken, Pablo cephesinde durum oldukça farklıdır. Pablo’nun kendini çok

farklı bir konumda görmesi onun şu sözlerinden anlaşılmaktadır: “Benim buradaki

sıfatım Almanca dersi veren bir öğretmenden başka bir şey değil. Ben burada ders

verdiğim sürece varım. Tek somut uğraşım bu. Ben bu kentten ayrılmaya kalksam

geride bıraktığım bir fon müziğinden başka bir şey olmayacak.” 61 Pablo’nun tek isteği,

onu sıkan bu küçük taşra kentinden bir an önce uzaklaşmaktır. Natalia, bu farklı

duygulardan habersiz, onunla olan ilişkisini aşka yorumlamaktadır. Ancak ablasını,

nişanlısı Miguel’in yanına Madrid’e uğurlarken Pablo ile istasyonda tesadüfen

karşılaşmaları, bazı gerçeklerin su yüzüne çıkmasına neden olmuştur. Her ne kadar

kabul etmek istemese de Pablo’nun bir daha geri dönmemek üzere gittiğini anlayan

Natalia, o ana kadar yaşadığı en karmaşık ve yoğun duyguları bir arada yaşar

ve istasyonda onları gözyaşları içinde uğurlar. Bu ayrılık, Natalia’nın ileriye yönelik

hayallerini yıkmaya yetmiştir. Ablası ve Pablo bu sıkıcı ortamdan kendilerini

kurtarmayı başarmışlardır. Zaten Pablo’nun kişiliği ile romanda yansıtılmak istenilen

özgürlük ve irade gücü, onun kentten ayrılmasıyla birlikte yok olmuştur. Dolayısıyla

da, bu monoton ve sıkıcı hayatı, perde arkasından seyretmeye mahkûm edilmiş bir

genç kızın kaybolan hayalleri, gözyaşlarında sele dönüşmüştür. Kararlı bir genç kız

olduğunu bilmemize rağmen, romanın sonunda, toplumun ve ailenin tutucu baskısı

neticesi hayatını ne şekilde yönlendireceğini bilmek hemen hemen imkansız hale

gelmiştir. Bu da, böylesi bir toplumun insanları kişiliksiz kılabileceği gerçeğine çok

güzel bir örnek oluşturmaktadır. Ancak yazar belki de böyle bir finalle, okuyucunun

61 a.g.y. s.248

Page 57: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

57

hayal ve düşünce gücünü zorlamak istemiş ve kendilerini Natalia’nın yerine koyarak

olayı objektif bir bakış açısıyla değerlendirmelerini arzu etmiştir.

Romanın en önemli iki kadın kahramanı olan Elvira ve Natalia’yı bu denli

etkileyen Pablo, Almanca öğretmeni olarak geldiği bu küçük taşra kentinde bu denli

sıkılacağını aklının köşesinden bile geçirmemiştir. Pablo, otuz yaşlarında, kır saçlı

esmer bir gençtir. İkinci bölümde Angel ile Gertru arasında geçen bir konuşmada

Pablo’nun fiziksel görünüşü hakkında çok kısa bir bilgi edinmekteyiz. “ Baksana,

Ernesto’nun yanında oturan şu kır saçlı genç de kim, biliyor musun?” 62

Pablo, romanda ilk kez, trenle kente geldiğinde karşımıza çıkmaktadır. Bu

kent insanı ile kıyaslandığında ise kendisinin onlardan çok farklı yapıda bir karakter

olduğu hemen anlaşılmaktadır. Çünkü Pablo farklı bir mekândan gelen farklı bir

kişiliktir ve romanda sembolik bir işlevi vardır.

Pablo, babasının tanıdığı yakın bir dostundan aldığı iş teklifi üzerine,

çocukluğunu geçirdiği bu küçük taşra kentine doğru yola çıkar. Tren

yolculuğunun çok mükemmel geçtiği söylenemez çünkü talihsizlikler onu ilk defa bu

yolculuk sırasında yakalamıştır. Tren, yolda birkaç defa arızalanmış ve sıcak bir

günün ortasında aç susuz, saatlerce beklemek zorunda kalmışlardır. Trenden indikten

sonra yaptığı kısa bir otobüs yolculuğu da o denli zahmetli olmuştur. Ancak

kendisinin kentin yabancısı olduğunu anlayan insanlar, ona her fırsatta yardım etmeye

çalışmışlardır. Pablo, her şeye rağmen görev yapacağı okula artık gelmiştir, ancak

62 a.g.y. s.173

Page 58: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

58

okul müdürünün beş gün önce öldüğünü haber alması ve ardından da okulun ona

yatacak bir yer sağlayamayacak olması onu hayli hayal kırıklığına uğratmıştır.

Pablo, yolculuk esnasında bu kent insanları hakkında epey bir bilgi edinmiştir.

Kendisi gibi okumuş, kültürlü, açık fikirli ve asla tutucu olmayan birisinin varlığı, bu

insanlar için oldukça dikkat çekicidir. Aslında bu kent halkının onun gibi farklı bir

kişiliğe susamış olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Pablo ile tanışan herkes ondan

fazlasıyla etkilenmekte ve âdeta onun büyüsüne kapılmaktadır. Özellikle, romanda

gördüğümüz ana karakterlerin hepsi yıllardır aramakta oldukları kendi benliklerine

Pablo sayesinde kavuşurlar ve içinde yaşadıkları toplumun onları ne denli sıktığını,

onunla birlikte daha iyi anlar ve ilk kez, toplum tarafından bastırılmış duygularını

açığa vururlar. Burada, ondan farklı düşüncelere sahip herkesin Pablo ile tanışmak

istemesinin nedeni iç dünyalarını başkalarıyla paylaşma isteğinden

kaynaklanmaktadır. Ancak Pablo, ne yazık ki, bu kentte sadece bir okul dönemi

boyunca kalacaktır. Onun yapısında biri için, böyle bir kentte uzun süre kalmak, aile

kurmak, toplumla kaynaşmak gibi istekler söz konusu değildir. O, kent toplumunun

aksine, özgür, son derece iradeli, kültürlü ve bağımsız bir kişiliktir.

Bu taşra kentine ilk geldiğinde, eğitim dönemi henüz başlamadığından,

çalışacağı enstitüde temizlik yapan görevliden başkasını bulamaz ve ondan da okul

müdürü Don Rafael Dominguez’in beş gün önce öldüğünü öğrenir. İş ortamında

yaşadığı bu hayal kırıklığı onu çok etkilemez çünkü bu görevi, çocukluğunu geçirdiği

kenti görmek için iyi bir fırsat olur düşüncesiyle kabul etmiştir. Küçük bir pansiyona

yerleştikten sonra etrafı görmek için ilk iki gününü dolaşarak geçirir. Arena

yakınlarında, iki uzun kışı geçirdikleri mahalleyi bulmakta hiç zorluk çekmemiştir.

Page 59: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

59

Eski evlerin yerini yenileri almıştır. Yollar asfaltlanmıştır. Evler hep aynı tip ve sarı

renktedir. Çocukluğunu geçirdiği eski ev ise hiçbir tadilata uğramadan öylece

çürümeye terkedilmiştir. Kaldığı pansiyonun penceresinden, küçükken babası ile

kıyısında gezindiği nehri ve şehrin Katedralini görmektedir. Aslında kendisine böyle

bu iş teklif edilmemiş olsa, buraları bir daha hiç görme fırsatı olmayacaktır.

Dolayısıyla, işteki ilk olumsuzluklar onu fazla etkilememekte ve kendisi, burada

anılarını yeniden tazelemekten mutluluk duymaktadır.

Kente gelişinin üçüncü günü Pablo Don Rafael Dominguez’in ailesine baş

sağlığı dilemek üzere evlerine gider. Kapıda ilk kez, evin kızı Elvira ile karşılaşmıştır.

Ancak Elvira’nın henüz kim olduğunu öğrenemeden onun kendisini tanıdığını fark

eder. Elvira şöyle demektedir: “ Hiç şüphe yok, siz şu fotoğraftaki adamsınız. Tam da

bugün gelmiş olmanız çok ilginç. ” 63 Pablo bu sözler üzerine çok şaşırmıştır. Ailenin

onu bu kadar yakından tanıdığından habersizdir. Pablo bir şeyler söylemeye henüz

fırsat bulamamışken, Elvira, içinde yaşadığı toplumun ve bu küçük taşra kentinin onu

nedenli sıktığından dert yanmaya başlamıştır bile. Hatta Pablo ile konuşurken ona o

denli yaklaşmıştır ki, neredeyse yanak yanağa değeceklerdir. Pablo ilk gördüğü genç

kızın ona bu kadar yakınlaşmasından etkilenmiştir. İlk karşılaştıkları anda oluşan bu

elektriklenme, romanın ilerleyen bölümlerinde zaman zaman farklı boyutlarda

karşımıza çıkacaktır. Yine aynı gün Elvira'nın erkek kardeşi Teo ile de tanışma fırsatı

bulan Pablo, yeni gelecek müdürün ona aynı görevi teklif edebileceğini duyunca biraz

rahatlamıştır. En azından geri yapacağı yolculuk için endişelenmesine gerek

kalmayacaktır. Teo, yeni müdür Mata hakkında bilgi verdiğinde Pablo, o konuda pek

endişeli olmadığını şu sözleriyle ifade eder: “Yeni müdürün beni nasıl değerlendireceği

63 a.g.y. s. 54

Page 60: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

60

aslında o kadar önemli değil. Kendisi halihazırda başka biriyle de anlaşmış olabilir. Ben

eski işime geri dönebilirim; henüz okulların açılmasına daha çok var.” 64 Pablo bir

bakıma eski yaptığı işe dönmekten rahatsız olmayacağını açıklamaya çalışmaktadır.

Ancak çevresindeki insanlar o denli meraklı ve yardımseverlerdir ki, onlardan

kurtulmanın mümkün olmayacağını zamanla daha iyi anlayacaktır. Pablo, ne olursa

olsun, bu kentte bir okul döneminden fazla kalmayı düşünmemektedir. Bunun aksine,

kentte tanıştığı insanlar, yeni gelen ve oldukça farklı bir kişiliğe sahip olduğunu

düşündükleri bu kişiyle daha uzun bir süre geçirecekleri inancıyla onu yakından

tanımaya çalışmaktaydılar. Böyle birisi ile karşılaşmak onların hayatında çok büyük

bir değişiklikti. Pablo kendisi hakkında sorulan sorulardan rahatsız olurken onunla

tanışmak için sabırsızlananlar bile vardı. ”Merhaba, ben Emilio. Bu kentte yenisiniz ve

bu yüzden sıkılmanızı istemem. Eğer isterseniz arkadaş olabiliriz. Size, sen diye hitap

edeceğim.” 65 Pablo, her ne kadar sıkılmadığını ifade etmeye çalışırsa da, Emilio onu

tek başına bırakmamakta kararlıdır.

Cenaze evinde karşılaştıkları ilk gün, Elvira’nın Pablo’ya gösterdiği yakınlık,

onları gören insanların olduğu kadar, Emilio’nun da dikkatini çekmiştir ve Pablo’ya,

onu tanıyıp tanımadığını sorar. Oysa Pablo, Don Rafael Dominguez’in çocukları

ile ilk defa bir araya gelmektedir ve Elvira’nın kendisine gösterdiği yakınlık onu

hayli şaşırtmıştır.

Pablo, kentteki insanların aşırı ilgisinden oldukça rahatsız olmuştur. Kaldığı

pansiyon odasına çekildiğinde kafası oldukça karışmıştır. Gitmek ya da kalmak

konusunda bir ikilem içine düşmüştür. Pablo işte bu duygular içerisindeyken

64 a.g.y. s.58 65 a.g.y. s. 60

Page 61: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

61

pansiyonun restoranında Rosa adında Casino’da çalışan bir kadınla tanışır. Onunla

olan samimiyeti ise, bu toplumun ön yargılı gençleri tarafından hiç de hoş

karşılanmaz. Rosa da aslında Pablo gibi bu kent insanından farklı, önyargıları

olmayan bir kişiliktir. Pablo, dışarıdan bakıldığında ciddi ve belki de biraz ukala

görünüşlü bir insandır. Karşısındaki insana kafasından geçenleri hiç çekinmeden

söyleyen bir yapıya sahiptir. Rosa, onu tasvir ederken şöyle demektedir.“Hoşuma

gidiyorsun, çünkü sen de benim gibi lafını hiç çekinmeden insanların yüzüne karşı

söyleyebiliyorsun. Yüzündeki şu ciddi tavır ise bana biraz sahteymiş gibi geliyor. Çünkü

o kadar cana yakın bir insansın ki, yüzündeki o tavra insanın inanası gelmiyor.” 66

Pablo’nun, insanların zayıf taraflarından faydalanmak gibi bir düşüncesi yoktur.

İnsanlara karşı olan davranışlarında açık yürekli ve dürüsttür. Bir akşam içkiyi fazla

kaçırıp sarhoş olan Rosa’yı odasına kadar götürüp yatağına yatıran Pablo tam odayı

terk edecekken, Rosa gözlerini açar ve şöyle der. “ Ne kadar iyisin, senin gibi birine

rastlamak gerçekten zor. Benim sarhoş halimden yararlanmayı bile düşünmüyorsun.” 67

Elvira ile ilk karşılaşmasından sonra ondan duygu yüklü bir mektup alır.

Elvira, mektubunda açıkça, ondan hoşlandığını yazmaktadır. Pablo, herhangi bir yere

yada bir insana bağlanmayı sevmediği için ne cevap vereceğini bilemez ve bu

mektubu hiç almamış gibi davranmaya karar verir. Aslında Elvira’nın zor anlaşılır

cümleleri yüzünden de onun gerçek duygularından tam emin olamamıştır. Buna

rağmen Elvira ile konuşmayı ümit ederek telefon ettiğinde kardeşi Teo ile karşılaşır ve

mecburen yeni müdürün adresini ve telefonunu almak için aradığını söyler. Sadece kız

kardeşine selamlarını yollamakla yetinir. Pablo aslında insan ilişkilerinde özellikle

kendi duygularını açığa vurma konusunda çok çekingendir. Pablo yeni müdür Matas

66 a.g.y. s.78 67 a.g.y. s. 80

Page 62: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

62

ile görüşmeye gittiğinde yine çekingen bir tavır içerisindedir. Ancak, onunla

görüşmeye gittiğinde müdür onu çok sıcak bir biçimde karşılamıştır, ve onun bu

samimi tavrı, Pablo’yu rahatlatmış ve dolayısıyla da burada işe başlayacağına

sevinmiştir. Müdür onun gibi yetenekli ve bilgili bir insanı, daha uzun süreli kalmaya

ikna etmeye çalışsa da, Pablo’nun buna niyeti yoktur. Onun için önemli olan, boşta

olduğu şu bir kaç ay boyunca oyalanabileceği ve biraz da karnını doyurabileceği bir

işe sahip olmaktır. Bu görüşmenin ardından yine Rosa ile bir sohbeti sırasında,

enstitüdeki işinden ne kadar maaş alacağını bilmediğini fark eder ve şöyle der: “Bunu

ona sormayı kesinlikle unuttum” 68 Pablo işlerin yoluna girmesinden rahatlamış bir

şekilde Rosa’nın davetini kabul ederek bir akşam yeni tanıştığı birkaç arkadaşıyla

birlikte onu dinlemeye Casino’ya gider. Casino çıkışı Pablo ile bir yerlere gitmek için

plan yapan genç kızlardan birisi Pablo’nun Rosa’yı da getirmek istediğini anlayınca

tepkisini derhal gösterir. “ Kimi getireceksin? Şarkıcı kadını mı ? Bak, hayır, bunun

şakası bile olmaz. Biz onu istemiyoruz.” 69 Toplumdaki ön yargı açıkça

hissedilmektedir. Pablo ise, onlarla gitmektense Rosa ile birlikte çıkmayı tercih eder.

Onların bu tutucu tavırları Pablo’yu rahatsız etmiştir. Onun kendince bazı doğruları

vardır ve onlardan asla ödün vermez. Emilio ile bir sohbetlerinde onun Elvira’ya aşık

olduğunu anlayan Pablo, Elvira’ya karşı olan duygularında da temkinli olması

gerektiğine karar verir. “Elvira’yı sevdiğini bilmiyordum.” 70 Pablo gelecekle ilgili

plan yapmaktan hoşlanmayan bir kişiliğe sahiptir. Rosa ona gelecekle ilgili planlarını

sorduğunda, Pablo’nun kafasında farklı düşünceler uçuşmaktadır. “ Bana planlarımı

sordu, ben de ona hiçbir planım olmadığını söyledim, ama pek inanmak istemiyordu.

Zira, bu sözlerim ona gerçekçi gibi görünmüyordu. Belli bir yerde sürekli olarak

kalmaksızın hayatımı bir yerden başka bir yere seyahat ederek geçirmek istiyor olmam,

68 a.g.y. s. 97 69 a.g.y. s. 104 70 a.g.y. s. 101

Page 63: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

63

mümkün olabilir miydi ?” 71 Rosa birçok defalar, ona çok güvendiği ve biraz da

hayranlık duyduğu için, birlikte olabileceklerini ima etmeye çalışsa da Pablo’dan

herhangi bir cevap alamamıştır.

Elvira ve Teo’nun annesi, Pablo’nun babasını çok iyi hatırlamaktadır. Pablo ve

babası savaştan önce bu kentte yaşamışlardı ve o günlerde insanlar, babasını dul

ressam diye çağırıyorlardı. Ayrıca, babası, çok da güzel hikayeler anlatırdı. Her yere,

o zamanlarda daha çok küçük bir çocuk olan, Pablo ile giderdi. Baba-oğul birlikte çok

güzel vakit geçirirlerdi.. Pablo, soluk yüzlü ve sağlıksız görünüme sahip bir çocuktu.

Arena yakınında bir otelde, kendi başlarına yaşarlardı. Elvira’nın annesi, Pablo

hakkında bildiklerini onlara şöyle anlatmaktadır: “Pablo şimdi otuz yaşlarında

olmalı. Sizler ondan küçüksünüz. Babanızla birlikte bir seferinde onları ziyarete

gitmiştik. Bana biraz tuhaf gelmişlerdi. Babası nereye gitse oğlunu da birlikte

götürüyordu. Kıyafetleri pek düzgün sayılmazdı, nereden geldikleri belli olmayan

insanlardı. Bu çocuğun annesinin, babası olarak bildiğimiz bay Klein ile evli olup

olmadığı bile kimse tarafından bilinmiyordu. Bazı dedikodulara göre, annesi ölmemişti.

Durumları da pek iyi değildi. Babası, resim sergisi açabilmek için devamlı olarak sergi

salonunun sahibinin peşinden koşardı.72 Yazar, romanın bu bölümünde Elvira’nın

annesinin ağzından yapmış olduğu bu açıklamalarla, Pablo ve babasının, Elivra’nın

ailesi olan Don Rafael Dominguez’ler tarafından çok sevildiğini ifade etmektedir.

Pablo, sıkça yinelenen davetler sayesinde onların evinin bir parçası olmaya

başlamıştır. Hiç istemese de yeni bir aile kazanmıştır. Gezginci bir kişi olmayı her

zaman tercih eden Pablo, sıcak bir yuvanın rahatlığına alıştığını da söylemekten

kendini alamıyordu.

71 a.g.y. s. 106 72 a.g.y. s. 130

Page 64: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

64

Pablo, havaların soğuması ve Rosa’nın da kenti terk etmesiyle sanki tek başına

kalmış gibidir. Casino’ya artık daha sık gitmeye ve orada yeni birkaç arkadaş

edinmeye başlamıştır. Burada, başlangıçta ona soğuk davranan gençlerden biri olan

Federico bile onun en yakın arkadaşlarından biri olmuştur. Fakat Emilio’nun onu hiç

kimseye kaptırmaya niyeti yoktur. Yavaş yavaş serinleyen havalar yüzünden tatilciler

şehirden ayrılmakta ve dolayısıyla da her gece düzenlenen eğlenceler yerini sessizliğe

bırakmaktadır. Pablo, işte yılın bu döneminde tek başına dolaşırken, kitap okuyarak

kafasını dinleyebileceği sakin bir yer keşfeder. Onun uğrak yeri olan bu kafeteryaya

gittiğini öğrenen gençler, onu, artık orada ziyaret etmeye başlamışlardır. İnsanlar

tarafından aranıp sorulmak Pablo’nun da hoşuna gitmeye başlamıştır. Yalnızlığını

paylaşabildiği arkadaşlar edinmesi hoşuna gitmeye başlamıştır.

Okulların açılmasına çok az bir zaman kalmıştır ve Pablo, bahardan kalma son

günlerin tadını çıkarmak üzere, çok eskiden yaptığı gibi nehir kenarına gezmeye

çıkmaktadır. Uzaktan, nehir kıyısında yatan bir genç kız görür ve yaklaştığında

onun Elvira olduğunu anlar. Pablo hafif içkili olduğu için Elvira ile aralarında bir

elektriklenme olmasını engelleyemez ve oracıkta iki eski sevgili gibi bir süre baş başa

otururlar. Pablo’nun, Elvira hakkındaki düşünceleri romanda, kendi ağzından şöyle

aktarılmaktadır: “Elvira’ya yakın olmak, insanı çok farklı duygular içerisine

sürüklüyordu. Araba gürültüleri içerisinde yokuş aşağı inen yolda Katedralin

yukarıdan gördüğüm insana huzur veren nehirdeki o yansıması gibi Elvira da insana

mutluluk ve huzur veriyordu. Elvira’nın yanına gittiğimde onu sanki daha önce hiç

görmemişim gibi doğal bir biçimde selamladım. Ama sanki ikimiz de birbirimize ait

birtakım şeyleri biliyor gibiydik. İzin istemeden iyice yanına yaklaştım ve ona baktım.

Benim yüzümden rahatsız olmamasını kendisinden istedim. Benim de içimden buraya

uzanmak ve hatta uyumak geçiyordu. Burası gerçekten güzel bir yerdi; özellikle de tam

Page 65: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

65

burası. Onu yukarıdan gördüğümde şöyle düşündüm. Bu kız beni baştan çıkarıyor ve

burada baş başa kalabiliriz, sessiz bir yer, etrafta kimsecikler de yok.” 73 Pablo

aralarında bazı duyguların alevlenmeye başladığını fark etmekte, ancak Elvira’nın

tutarsız sözleri onu çok da fazla cesaretlendirememektedir. Söz mektuptan açıldığında

ise yine konuşan Elvira olmuştur. Mektubunun aslında bir saçmalık olduğunu

söylemesi ve birlikteyken arada sırada geçirdiği ağlama krizleri Pablo’yu tedirgin

etmektedir. Aslında Pablo’nun kültürlü ve okumuş bir insan olması ve Elvira’nın da

eğitimine devam edememiş olması, kendisini Pablo’nun yanında değersiz

hissetmesine neden olmaktadır. Pablo okul açılana kadar Elvira ile olan ilişkisine bir

ad koymaya çalışsa da bunu başaramaz. Pablo, ona karşı çok ilgisiz davrandığını

düşündüğü için ertesi gün telefonda özür dilemeye çalışır ve hiç beklemediği bir

davetle karşılaşır. Ancak, Elvira’yı evde kimse yokken ziyaret etmeye gitmek, çok

aydın bir insan olmasına rağmen ona pek doğru gelmemektedir. Sorun, dedikodunun

yaygın olduğu bu küçük toplumda, hak etmediği bir söylentiye maruz kalması

olacaktır. Elvira’nın ısrarlarına dayanamadığı için bir pazar günü, saat altıda onunla

buluşmayı kabul eden Pablo, kafasında bu davetin asıl amacının ne olduğunu bulmaya

çalışmaktadır. Elvira, ondan etkilenmiştir çünkü o güne kadar Pablo gibi açık sözlü,

dürüst bir gençle karşılaşmamıştır. Oysa Pablo için bunlar doğal davranış biçimleridir.

Çünkü kendisi birilerini etkilemek için bu şekilde davranmamaktadır. Elvira onun

karşısında kendini sürekli aşağılamaktadır. Bu durum ise Pablo’yu rahatsız

etmektedir. Okumayı sürdüremediği için aşağılık duygusu içerisinde olan Elvira,

mahallenin diğer gençleri gibi onun da kendisine hayran olduğunu söylediğinde,

Pablo çok sinirlenmiştir ve ona sert bir cevap verir. “ Sana niye hayran olacakmışım

ki? Seni tam olarak tanımıyorum bile! Önce kendine bir bak, devamlı kendinden söz

edip duruyorsun. Bırak artık bunları ve kendini dünyanın merkezi olarak görmekten 73 a.g.y. s. 135

Page 66: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

66

vazgeç.” 74 Aslında Pablo annesiz büyüdüğü için genç bir kıza nasıl davranacağı

konusunda tecrübesiz olduğunun bilincindedir. Diğer taraftan, Elvira’nın şımarık ve

sorunlu bir tip olması da, onunla tam bir duygu alış verişine girememesinde önemli

bir rol oynamaktadır. Elvira, söylenen bütün bu kırıcı sözler karşısında neden hâlâ

onunla görüştüğünü sorduğunda ise, Pablo onu tüm içtenliği ile yanıtlar. “Çünkü

hoşuma gidiyorsun, bu kadar açık” 75 Bu ikili ilişkide, ters giden şey, Elvira’nın

tutarsız davranışlarıdır. Ondan hoşlandığını itiraf eden Pablo, güzel sözler beklerken,

Elvira onun sözlerini duymamışçasına, yaptığı resimlerden söz etmeye koyulur. Bu

arada Pablo’ya yeterince yaklaşmıştır. Sonunda, nefessiz kalana dek öpüşürler.

Salondan gelen gürültüler, onları tekrar gerçeklere döndürür. Ayrılırken Elvira ona

elini bile vermemiştir. Onunla öpüştüğü için Pablo’nun kendisini yanlış anlamasından

korkmaktadır. Ancak Pablo şöyle der: “ Önemli değil, eğer istersen unuturum. Senin de

beni arzuladığını sanmıştım. ” 76

Pablo ile her tanışan, onu içten ve samimi yapısından dolayı çok sevmektedir.

Gününü onsuz geçiremeyenlerden birisi de Emilio’dur. Sohbetleri, genellikle

Pablo’nun verdiği nasihat ve görüşlerinden öteye gidememektedir. Zira bu kentte

herkes birilerinin vereceği nasihat ve bilgiye âdeta susamış gibidir. Dolayısıyla,

gençler de dahil olmak üzere, Pablo gibi bir insanla tanışma fırsatını bulan kent haklı

ona kendi hayatlarını, dertlerini anlatmakta ve Pablo da onları sessizce dinleyerek,

deneğimi ve kültürüyle dertlerine ve duygularına ortak olmaktadır. Bu sohbetler

sırasında, Pablo kendinden hiç bahsetmemektedir. Pablo burada, “Evden Kaçış”

romanındaki baş kahraman Amaparo’nun sırlarını paylaştığı aynalı dolaptan farklı bir

konumda değildir. Etrafındaki insanlar, ona baktıklarında kendi kişiliklerini net bir 74 a.g.y. s. 141 75 a.g.y. s. 143 76 a.g.y. s.144

Page 67: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

67

şekilde görebilmektedir. Emilio, Elvira ile olan ilişkisinde bile Pablo’dan aldığı

nasihat ve fikirler doğrultusunda hareket eder ve bunun sonucunda, daha önceleri

kendinden uzaklaşmaya çalışan Elvira’nın ona daha çok bağlanmaya başladığını

hisseder. Bazen sorunları ile Pablo’yu bunalttığını düşünen Emilio, yine onun

rahatlatıcı sözleri ile sakinleşir. “ Hayır dostum, Tanrı aşkına, beni sıkmıyorsun, sadece

sana ne demeliyim bilmiyorum. Belki de çok fazla ısrarcı olmaman daha iyi olurdu.

Onun her dediğini de yapma. Eğer kendini özgür hissetmek istiyorsa bırak öyle

hissetsin. Sana bu söylediklerime kulak ver. Çok büyük bir sorun olduğunu

sanmıyorum, zaman her şeyin ilacıdır. Karar vermesi için onu kendi haline bırak. O

senin peşinden gelecektir, hiç merak etme” 77

Pablo, etrafındaki insanlara pozitif enerji yayan, onların işine yarayacak

öğütler veren, kendinden emin, güvenilir bir kişiliğe sahiptir. Yalnızlık onu asla

rahatsız etmezken, insanlarla olan ilişkisinde de birlikteliğin tadını çıkartmaya

çalışmamaktadır. Örneğin, Elvira’nın kardeşi Teo, noterlik sınavlarına

hazırlanmaktadır ve ders çalışması konusunda Pablo’dan aldığı olumlu tavsiyeler çok

işine yaramıştır. Pablo da onun dostluğundan keyif almaktadır.

Pablo, Elvira’ların evine, sık olmasa da belirli aralıklarla gidip gelen ve ev

halkının sabırsızlıkla beklediği bir konuk olarak bunun bir alışkanlık haline

getirilmesinden hiç de hoşnut olmamaktadır. Bu sıcaklığa alışmaktan korktuğu için,

sadece davet edildiğinde gitmeyi tercih etmektedir. Akşam yemeğine çağrıldığı bir

gün masa başı sohbetinde yine herkesin göz bebeği haline gelmiştir. Etrafını saranlar,

ağzının içine bakmakta, onun sohbetinden büyük keyif almaktadırlar. Pablo, gerçekten

77 a.g.y. s. 199

Page 68: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

68

de bir toplumda nasıl konuşması gerektiğini çok iyi bilen sosyal bir gençtir, çok

okuyor olması, kültürü, etrafındaki insanları etkilemektedir.

Pablo’nun babası, Barselona’da bir bombardıman sırasında ölmüştür. O

sıralarda Pablo Almanya'dadır. Babasının resme olan kabiliyeti oğluna da geçmiştir.

Resim yapmasa bile, bu konuda da konuşacak kadar bilgiye sahiptir. Elvira’nın

yaptığı resimlerden bahsettiklerinde Pablo şöyle der. “Evet, gerçekten güzel bir uğraş.

Bir kez sanat eleştirmenliği yapmıştım.” 78 Elvira onun bu sözlerini duyunca, yaptığı

resimleri göstermekten utanır ve yine eleştirileceğini düşünerek oldukça sert bir tepki

verir.

Havaların iyice soğumaya başlamasıyla birlikte derslere de devam etmek

oldukça zorlaşmıştır. Fazla yakıtın olmaması, soğuk nedeniyle öğrencilerinin büyük

kısmının okula gelememesi, programını aksatan nedenlerin başında gelmektedir.

Böyle zor bir kışı, ne Paris’te, ne Berlin’de ne de İtalya’da yaşamamıştır. Okuldaki

idareciler bu konuda sürekli bir şeyler yazsalar da, yakıt için bir türlü yardım

alamamışlardır. Sınıfın kız öğrencilerden oluşması ve onların soğuğa karşı

dayanıksızlıkları yüzünden devamsızlıkları dersleri aksatmaktadır. Oysa ki, kışın

bastırmasından önce Pablo, derslerini, öğrencileri dışarıya çıkararak açık havada

yapmaktaydı. Ancak, onun bu serbest tavırları diğer öğretmen ve yöneticilerin

tuhafına gitmekteydi. Onların bu bakış açılarına karşın Pablo’nun öğretim anlayışı çok

farklıydı. Pablo bu eleştirileri kendine özgü üslûbu ile şöyle yanıtlamaktadır:

“Öğrenciler benden önce daha mı az yoksa daha mı çok Almanca biliyorlardı.”79

Okuldaki birçok öğrencinin ekonomik durumu kötüdür. Zaten okula bin bir güçlükle

78 a.g.y. s.206 79 a.g.y. s. 212

Page 69: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

69

devam etmektedirler. Pablo, içlerinde sadece Natalia Ruiz Guilarte isimli kızın

ekonomik durumunun iyi olduğunu duymuştur. Daha önceleri ise Elvira

Dominguez’in, bu okula gelen bir başka varlıklı aile kızı olduğunu bilmektedir. Pablo,

öğrencileri ekonomik durumlarına göre değil de, okumaya hevesli olanlar ve sırf vakit

geçirmek için okula gelenler diye ikiye ayırmakta, ve gerçekten okuma hevesli

öğrencilere her konuda yardımcı olmaya çalışmaktadır. Ancak, çok çalışkan olan

Natalia’nın okumaya devam etmesinin babasının vereceği karara bağlı olduğunu

öğrenmesi onu çok şaşırtmaktadır. Natalia’ya, gerekirse babası ile konuşabileceğini

de söylemektedir. Kız çocuklarının gelecekleri hakkında, babalarının ya da aile

büyüklerinin söz sahibi olmalarını ona ters gelmektedir. Hatta Pablo’nun, Natalia’nın

kişiliğinden ve okuma azminden oldukça etkilendiğini bile söylenebilir. Pablo, bir

okul çıkışı öğrencilerinden ayrılarak Natalia ile yalnız yürümeye başlamıştır ve bir an

ona bakarken içinden farklı şeylerin geçtiği hisseder. “Küçücüktü, düz siyah saçları

ve çocuksu bir hali vardı. İçimden onu kollarından yakalamak ve bağrımda onun

sıcaklığını hissetme arzusu doğuruyordu, ancak buna cesaret edemedim.” 80 Pablo,

yaşça kendinden küçük, üstelik de öğrencisi durumundaki bir genç kıza aşık olmaması

gerektiğinin bilincindedir. Ancak, her şeye rağmen arkadaşlığından zevk almaktadır.

Onun saflığı, dürüstlüğü, okuma isteği, bilgisi Pablo’yu etkileyen sebeplerin başında

gelmektedir. Pablo, okuldaki dersler dışında yapacak başka bir şeyler bulamadığı için

sıkılmaya başlamıştır. Natalia’nın arkadaşlığı onu biraz olsun eğlendirmektedir. Fakat,

böylesine baskıcı ve kapalı bir toplumda, Natalia gibi bir genç kızın okul dışında,

öğretmeni ile orada burada görülmesi yanlış anlaşılabileceğinden, onu çok sık

görememektedir. Bir yandan Elvira’nın garip davranışlarını sürdürmesi ve bir türlü

ona âşık olup olmadığını söyleyememesi, o ilişkiyi de askıda bırakmaktadır. Pablo

80 a.g.y. s. 216

Page 70: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

70

artık nasıl davranacağını şaşırmıştır. Bu arada belki de onu en çok oyalayan şey, her

okul çıkışı Emilio’nun onu görmeye gelmesi ve Elvira ile olan ilişkisi hakkında ondan

öğüt almasıdır. Emilio’nun Elvira hakkında anlattıkları Pablo’yu biraz olsun onun

davranışları konusunda bilinçlendirmektedir. Onun pek güvenilir bir karaktere sahip

olmadığını anlamıştır. Üstelik Emilio, Elvira ile arasının düzeldiğini ve yakın bir

gelecekte evlenme kararı aldıklarını da anlatınca, artık tek başına olmanın daha

akıllıca olduğunu düşünen Pablo, yalnız kaldığında her zamanki kafeteryaya giderek

zamanının çoğunu orada geçirmeye başlar. Bir gün, arkadaşı Yoni, onu, galeride

açılan bir resim sergisine davet eder. Orada tesadüfen Elvira ile karşılaşır. Elvira,

Pablo’ya çok sıcak davranır, onu bir türlü bırakmaz ve Yoni ile birlikte bir şeyler

içmeye davet eder. Pablo istemeyerek kabul etmek zorunda kalır. Aslında Elvira’nın

tutumundaki bu değişiklik onu hayli şaşırtmıştır. Gecenin sona ermeye başladığı

sıralarda Pablo ile yalnız kalan Elvira, onun odasına çıkmakta ısrar eder. “ Odanı

görmem için çıkmama izin vermelisin. Haydi, böylece barışmış da oluruz.” 81 Fakat

Pablo, bu konudaki fikrini de açıkça ifade etmekten kaçınmamaktadır “. “Elvira, eğer

bu akşam odama gelecek olursan, bütün bir geceyi benimle geçirmek zorunda kalırsın.

Anlıyor musun ? Haydi, çok da istiyorsan gel.” 82 Pablo’nun bir süre, şarkıcı kadın

Rosa ile ortalarda görülmesi, Elvira tarafından da yadırganmıştır. Bu yüzden Elvira,

kendisini Rosa ile karıştırdığını ifade ettiğinde, Pablo’nun cevabı hazırdır. “Hayır,

onun gibi değilsin. O birçok defalar benim odama geldi, ben de onunkine gittim. Ama o

senin gibi değildi. Doğru sözlü ve samimiydi. Eğer benimle yatmayı isteseydi, bunu

bana açıkça söylerdi.” 83 Gerçekten de Pablo Elvira’ya âşıktır, fakat onun duygularını

açıkça ifade etmiyor olması, Pablo’nun bu ilişkide çekimser davranmasına yol

açmaktadır. Pablo, bu konuşmalar üzerine huzursuz bir gece geçirmiştir ve ertesi gün

81 a.g.y. s. 257 82 a.g.y. s. 257 83 a.g.y. s. 258

Page 71: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

71

ani bir karar almıştır. Okulların yarı sömestre girmesini de fırsat bilerek ilk tren ile

Madrid’e dönmeyi planlar. Sabah erkenden hiç kimseye veda etmeden istasyona

gider. Orada, ablası Isabel’i Madrid’e sevgilisi Miguel’in yanına yolcu etmekte olan

Natalia ile karşılaşır. Oldukça zeki olan Natalia, onun bir daha geri dönmemek üzere

gittiğini anlamıştır. Pablo, her ne kadar monoton ve sıkıcı da olsa, kısa bir süre için

gelmiş olduğu bu kentte, halkın gönlünde çok farklı bir yer etmiştir. Onları, içinde

bulundukları bu baskıcı toplumun tek düzeliğinden geçici de olsa kurtarmış, kendi

benliklerini bulmalarına, hayatları hakkında kendi kararlarını almalarına yardımcı

olmuştur. Onun için Pablo, özellikle de bu kent halkı için sembolik bir kişiliktir.

Olayı, Pablo’nun bakış açısıyla değerlendirirsek de, kendisi bu taşra kentine,

çocukluğunu geçirdiği yerleri görmek ve anılarını tazelemek için gelmiştir. Ancak

Elvira ve Natalia’yı, birbirinden çok farklı iki kişi olarak daima hatırlayacaktır.

Elvira’nın sevgilisi olan Emilio’ya gelince, bu karakter, elli dokuzuncu

sayfada Pablo’nun Elvira’ların evine baş sağlığına geldiğinde karşımıza çıkmaktadır.

Elvira’nın kardeşi Teo ona, Pablo’nun kaldığı “Amerika” adlı pansiyonun nerede

olduğunu sormakta ve Emilio çok sevimli bir tavırla onu yanıtlamaktadır. Bu

davranışı ile, ilk kez buluştuğu okuyucunun belleğinde, güler yüzlü, yardımsever ve

dost canlısı bir genç olarak iz bırakmaktadır.

Elviro, minyon yüzlü ve kalın kaşlı bir gençtir. Yeni tanıştığı kimselere bile

yakınlık ve sevecenlikle yaklaşmaktadır. Pablo ile ilk karşılaştığında, ona kaldığı

pansiyona kadar eşlik ederken kendini şu sözlerle tanıtmıştır : “ Adım Emilio Yerro.

İstediğin kadar çok boş vaktim var. Buraya gelen insanların tek başlarına kalarak

sıkılması beni rahatsız eder. Eğer isterseniz arkadaş olabiliriz. Aslında bir sakıncası

Page 72: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

72

yoksa sana sen diye hitap edeceğim.” 84 Emilio yaşadığı küçük taşra kentinin sıkıcı ve

monoton hayatından nasibini alan diğer gençler gibi, sıkılmamak için kendini noterlik

sınavlarına çalışmaya vermiştir. Pablo’yu da bu konuda uyarmaktan geri kalmaz ve bu

sıkıcı taşra kentinde insanların ufak da olsa bir uğraşılarının olması gerektiğini

savunur.

Emilio çok konuşkan bir kişiliğe sahiptir. Birlikte büyüdükleri Elvira’ya aşıktır

ve Pablo ile Elvira’nın ilk karşılaşmalarındaki samimi tavırları gözünden kaçmamıştır.

Bu yüzden Pablo’ya, Elvira’yı daha önceden tanıyıp tanımadığını sorar. Kendi

duygularını açıklamasa da Elvira için : “Olağanüstü ve mükemmeldir“ 85 sözcüklerini

oldukça ateşli bir tarzda söylemiştir.

Emilio kendi çapında bilgili bir genç sayılabilir. Kierkegaard, Unamuno gibi

yazarların eserlerini okumuştur. Ayrıca vakit buldukça şiir de yazmaktadır. Kendini

övmekten hoşlanan bir kişiliktir. Pablo’nun bir yazar olmadığını anladığında büyük

hayal kırıklığına uğrar. O, Pablo’nun yazar olduğunu düşünerek edebiyattan söz etmiş

ve ne kadar kültürlü olduğunu ona kanıtlamaya çalışmıştır. Pablo’yu kaldığı

pansiyona götürene dek çok çeşitli konulardan bahseden Emilio bir türlü susmak

bilmemektedir.

Emilio, Elvira’ya olan karşılıksız aşkı yüzünden büyük bir bunalım

içerisindedir. Ona ne kadar çok değer verirse Elvira ondan o denli uzaklaşmaktadır.

Emilio özellikle son zamanlarda, Elvira’nın kendisine karşı takındığı soğuk

davranışların sebebini çözebilmiş değildir. Bu konudaki sıkıntısını, dostluğunu iyice

84 a.g.y. s. 60 85 a.g.y. s. 61

Page 73: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

73

ilerlettiği Pablo’ya açar. Pablo Emilio’ya Elvira’nın üzerine çok fazla düşmemesi

gerektiğini hatırlatır. Emilio, kentteki diğer gençler gibi en kısa zamanda bir iş ve eş

bulma çabası içerisindedir. Çünkü çocukluklarından beri kendilerine empoze edilen

hep budur ve büyüklerinden de öyle görmüşlerdir. Emilio da, bu amacı uğruna nasıl

hareket etmesi gerekiyorsa öyle hareket edebilecek kadar prensip sahibidir. Noterlik

sınavları için Teo’nun evine giderek onunla çalışmaktadır. Elvira ile olan ilişkisinin

düzelmesi için ise, Pablo’nun ona önerdiği fikirlerin hepsini uygular. Sonunda, ona

karşı ilgisiz davranması Elvira’nın onun üzerine düşmesine sebep olur ve Elvira’dan,

çoktan beridir beklediği evlilik sözünü alır.

Emilio, çevresindeki diğer gençlerle birlikte, paylaşmak zorunda kaldığı bu

tekdüze yaşamdan şikâyet etmemektedir. Kendisine sunulan bu monoton yaşam

tarzından hoşnuttur. Hatta gelişen teknoloji ve buna bağlı olarak şehirde yaşam isteği

onun ilgisini çekmez. Bilakis, köy yaşamını şehir yaşamına tercih etmektedir.

Elvira’yı evlenmeye ikna etmek için, ailesine ait çiftlik evine yerleşmeyi bile

önermiştir : “Elvira, sırf sen istediğin için ilişkimiz üç senedir böyle sürüyor. Bunu daha

farklı bir şekle sokabiliriz. Hemen evleniriz ve eğer istersen ailemin çiftliğine yerleşiriz.

Ben sınavlarıma orada çalışırım ve tüm bu zamanımızı baş başa birlikte geçiririz. Bu

hoşuna gitmez mi ?” 86 Emilio daima sakin bir hayat sürmekten yana olmuştur.

Ayrıca, toplumun kadınlar üzerinde kurduğu o katı kuralları da umursamamaktadır.

Kadınların da ev dışı uğraşılarının olması gerektiğinin bilincindedir. Bu nedenle

Elvira’ya, o çiftlik evinde resim yapmaya devam edebileceğini söyler.

Emilio çalışkan bir gençtir fakat eğlenmekten de geri kalmaz. Arkadaşları ile

Casino’da toplanıp sohbet etmekten ve yeni arkadaşlıklar edinmekten mutluluk duyar. 86 a.g.y. s. 198

Page 74: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

74

Pablo ile dostluğu ilerletmesinin en büyük nedeni, aynı çevrenin diğer gençleri ile

fazla konuşacak bir konularının olmayışıdır. Bir sohbetlerinde Pablo ile arasında

sadece birkaç yaş olduğunu öğrenen Emilio, onun her konudaki bilgeliğine hayran

kalmakta ve hiç kimseye duymadığı o dostane yakınlığı Pablo’ya karşı duymaktadır.

Onunla görüştüğü süre içerisinde Emilio kendisini iyice çalışmaya vermiştir. Teo’nun

odasına kapanıp ders çalışan Emilio’nun bu hali, Elvira’nın da dikkatini çekmektedir.

Pablo, onun şiiri çok sevdiğini bildiğinden boş vakitlerinde şiir yazmasını

önermektedir. Böylece Emilio, hiç aklında yokken, ufak tefek şiirler yazmaya

koyulur. Bazen yazdıklarını yırtar, hoşuna gidenleri ise daktilo eder. Bir şeyler

yazabiliyor olmak onun kendine olan öz güvenini artırmaktadır. Pablo ile iletişim

kuran diğer gençler gibi, Emilio da bu dostluktan çok şeyler öğrenmiş ve kendisinde

olumlu bir gelişme hissetmeye başlamıştır. Bu arada Elvira’ya yazdığı mektupların

arasını iyice açmış, o istemediği sürece görüşme talebinde de bulunmamıştır. Onun bu

ilgisiz tavırları Elvira’yı harekete geçirmiş ve sonunda annesine Emilio ile evlenmek

istediğini söylemiştir. Emilio açısından her şey yolunda gitmektedir. Teo bile onunla

yaptığı çalışmalarında çok büyük bir gelişme kaydettiklerinin farkındadır. “Birlikte

olan çalışmalarımız artık daha verimli bir hal aldı, neden bilemiyorum. Daha hızlı bir

ilerleme kaydediyoruz, farkında mısın? 87

Emilio, aynı çevrede yaşayan bir çok gencin aksine, bu monoton yaşamdan

şikayet etmek yerine, elinde olanlarla yetinmesini bilen ve kendini oyalayacak

uğraşılar bulan, bilinçli bir gençtir. Romanın sonunda sınavları kazandığı ya da Elvira

ile evlendiği konusunda açık bir bilgi verilmemekle birlikte, yazar, onun bu azmiyle,

hem iş hem özel yaşantısında hayal ettiği şeylere kavuşacağının ipuçlarını aslında

çoktan vermiştir bile. 87 a.g.y. 202

Page 75: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

75

1.2 TOPLUMSAL YAPI VE MEKAN

Carmen Martin Gaite’nin kendisine “Eugenio Nadal” ödülünü getiren

“Perde Arkasında” adlı romanı aslında konu açısından küçük bir taşra kentindeki

sıradan, yalın bir yaşamı anlatmaktadır. Romanda, olayların yaşandığı mekân her ne

kadar kesin bir dille ifade edilmemişse de, yazarın ayrıntılı tasvirine dikkat edilecek

olursa, buranın kendi doğum yeri olan Salamanka’yı çağrıştırdığı anlaşılmaktadır.

Romandan bize sunulan; canlılığını kaybetmiş, karamsar bir toplumdaki birkaç genç

kızın yaşam öyküsüdür. Bu kentin insanları, dış dünyadan soyutlanmış, tek düze ve

bilinçsizce konulan kuralların hâkim olduğu devinimsiz bir yaşamın içindedirler.

Roman, eleştirel gerçeklik çizgisi içerisinde ele alınmaktadır. “Perde

Arkasında” yazar kendi varlığını okuyucuya duyurmadan hikayesini, dramatize

edilmiş sahneler ve konuşmalar yardımıyla anlatmaktadır. Romanda tipik örnekler

sayılabilecek kişileri kullanmakta, ancak bunlar aracılığı ile ahlak dersi vermeme

ilkesine bağlı kalmaktadır. Aslında yazarın eleştirileri dönemin diğer yazarlarına

kıyasla daha yumuşaktır. Karakterler ve olaylar bakımından çıkarılacak bir takım

dersleri yazar okuruna bırakmaktadır. Zira romanda, kişiler, olaylar ve mekân

açısından tasvir edilenler, toplumun mantıksal ve kültürel açıdan oldukça sınırlı ve

geri kalmış kesimini yansıtmakta olup okurun yorum ve eleştirisine açık

tutulmuştur.Yazar romanında açık bir dille doğru ya da yanlış eleştirisine girmemiştir.

Romanda tasvir edilen taşra kentinin, kişiler ve mekân açısından karakteristik

özellikleri, dış dünyadan soyutlanmış İç Savaş sonrası İspanya’sının sıkça ele alınan

konuları arasında yer almaktadır.

Page 76: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

76

Kadınların yaşadıkları toplum içindeki konumları, Eugenio Nora’nın 88 da

yazdığı gibi, romanın ana temasını oluşturmaktadır. İç Savaş sonrası İspanya’sının ve

özellikle de diktatör Franco döneminin olumsuz yansımaları, romanda tasvir edilen

on altılı ve yirmili yaşlardaki gençlerin, gerek aile içi ve gerekse de yaşadıkları

çevrenin baskıcı tutumu sonucu yaşamlarındaki belirsizlikler olarak karşımıza

çıkmaktadır.

Bu toplumda, evlilikle noktalanmayan bir ilişkinin sonucunda gençler bekar

kalmaya mahkumdurlar. Bekar kalan genç kızlar aile ve toplum içerisinde teyze

rolünü üstlenirken, erkeklerin durumu biraz daha farklıdır. Zira erkeklerin bir iş bulup

çalışması ya da ilerisi için bir eş bulması söz konusu iken genç kızların böyle bir

seçeneği yoktur. Yani, kız kurusu olmaktan asla kurtulamazlar. Evlilik dışı bir ilişki

toplum tarafından asla kabul edilemez.

Romanda önemli bir toplumsal mekân olan evlerdeki oturma odasının üçlü

kanepesi, çoğunlukla orta halli ailelerin genç kızlarının, usulüne uygun bir koca

bekledikleri yerdir. Bu bekleme süresi, tahmin edilen süreyi aşarsa, ailede tedirginlik

baş gösterir ve evin kadınları olduğu kadar erkekleri de genç kızı göz hapsine almaya

başlarlar. Toplum değerleri söz konusu olduğunda, bekâr kız kavramı, her şeyden

önce zayıf ve kırılgan bir özellik kazanmaktadır. Yani, bu kavram, ailenin namusu ve

şerefi ile doğrudan ilişkilidir. Evdeki bekar genç kız, hem toplumun hem de ailenin

üzerine titremesi gereken bir varlıktır. Toplumun bu tutumu da, gençlerin

geleceklerini yapılandırmasında son derece olumsuz bir etki yaratmaktadır. Romanda

bu sorun, sürekli olarak canlı tutulmaktadır. Örneğin romanda, evin ortanca kızı Julia,

88 G. Eugenio de Nora, “ La novela española contempóranea (1939-1967)III”,Gredos, Madrid, 1962,s.336

Page 77: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

77

evde kalan ve çoktan teyze rolünü üstlenmiş olan ablası Mercedes’e bir zamanlar

ikisinin de ilgi duyduğu Federico hakkında şöyle der: “Sana Federico’yu parlak

kâğıtlar arasına sararak hediye ediyorum. Eğer bu kadar çok hoşlanıyorsan evlen

onunla, onun için ölüp ölüp diriliyorsun kızım, işte senin sorunun bu, eğer yapabilirsen

evlen onunla.” 89 Mercedes ağlamaya başlar. Yazar o dönemin bekar kızlarının

duygularını şu sözlerle mükemmel bir şekilde açıklamaktadır:

“Sevgilisi olmayan kızlar, o toplumda en geçerli meslek olarak bilinen noterlik

sınavına hazırlanan gençlerin peşinden pervasızca koşturmayı görev bilmişlerdir. Bu

kızların hemen hepsi, en güvenilir buldukları bu mesleğe sahip olacak erkeklerin

kendileri için en iyi çıkış yolu olduğuna inanmaktadırlar. Diğer yandan anne ve

babalar da, kızlarına kendilerince uygun gördükleri adayları sunma yarışındadırlar.

Eğitimini tamamlamış, sorumluluk sahibi, ciddi ve geleceği parlak bir işte çalışan

gençler, hele bir de varlıklı bir aileden geliyorsa, onlar için en tercih edilen adaylar

arasındadır. 90

Sözü edilen toplumda, ister evli ister bekar olsun, kadının hayatı evinde

geçmektedir. Çünkü, toplumun değer yargılarını da göz önünde bulunduran erkeğin,

kadına sunduğu tek yaşam tarzı budur ve toplumun bir kadın için kabul ettiği değer

yargıları, onun namuslu, erkeğine sadık ve çocuklarına iyi bir anne olmasıdır. Bu

nedenle, evlilik kurumu, kadının kaçınılmaz sonudur. Bunun olmaması ise tam bir

düş kırıklığıdır. Dolayısıyla kadının evde kalma kabusu, daha önce de belirttiğimiz

gibi akıp giden zamanla birlikte, bir rahibe, bir kız kurusu ya da bir teyze sıfatına

bürünmektir. Romanda, bu konumdaki kadın karakterlerden bir olan Mercedes de

yıllar geçtikçe aynı duruma düşecektir. Evin küçük kızı Natalia şöyle der : “ Onu çok

89 Carmen Martin Gaite, “Entre visillos” s. 175 90 Carmen Martin Gaite, “Usos amorosos de la posguerra española”, Anagrama,Barcelona 1996,s. 199

Page 78: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

78

fazla sevmesem de, Mercedes’e acıyorum. Gün geçtikçe, her şeyden daha da uzaklaşıyor

Çok gururlu, bir teyze gibi anlayışlı. Hatta tıpkı bir teyze gibi davranıyor. Julia’nın

bana dediğine göre, Şubatta otuzunu dolduruyormuş, oysa ben yirmi dokuz

sanıyordum. En kötüsü de artık evlenemeyecek olması. Bu ruh durumu içerisinde ona

tahammül edebilecek birini bulacağına inanıyor musun ? 91 Natalia bu konu ile ilgili

şöyle bir açıklamada daha bulunmaktadır : “Mercedes ile aynı yaşta olan ve onunla

gezen kızlar şu an evli ve çocuk sahibiler “ 92

Carmen Martin Gaite bu konu ile ilgili sıkıntılarını romanda çok güzel bir

şekilde ifade etmektedir. Zengin ve tanınmış ailelerin kızları rahibeler okulunda

eğitim görmek zorundaydı. Yazar romanda, bu konuyu Pablo Klein’in ağzından şöyle

dile getirmektedir : “ En azından, tanınmış ve zengin aile kızları, orta okul çağına

geldiklerinde rahibeler okuluna gönderilmekte ve orada daha çok din eğitimi almakta

ve iyi davranış kurallarını öğrenmekteler. Bu grup içerisinde ekonomik durumu bozuk

olan hiçbir öğrenci bulunmamakta. Fakir aile kızlarının da içinde bulunduğu okullar

ise bir kolejden daha ucuz ve buraya köyden bir sürü kız öğrenci geliyor. Ancak burada

o kadar iyi bir eğitim verilmiyor.” 93

Pablo Klein, bu içine kapanık ve uyuşuk toplumun tek gözlemci karakteri

olarak, kendine özgü objektif bakış açısıyla eğitim sistemini eleştirmektedir.

Başlangıçta yenilikçi bazı tavırlar sergilemeye çalışırsa da, bu iyi niyetli yaklaşımı,

hiç bir yönetici tarafından kabul görmez: “ Bu okulda kızları takip etmekten artık

yoruldum. Bu nedenle, okul yönetiminin de isteği doğrultusunda her gün yoklama

yapmaya başladım. Çünkü Bay Salvador bana, onları disiplin altına sokmak için başka

91 Carmen Martin Gaite, “ Entre visillos “, s. 226 92 a.g.y. s. 242 93 Lidia Falcón, “ Mujer y sociedad”, Fontanella, Barcelona, 1984, s. 320

Page 79: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

79

yolumuzun olmadığını söyledi ve bana bunun için rica etti. Öyle anlaşılıyor ki benim

uyguladığım metotlar birilerine ters gelmiş.” 94

Bu toplumda, eğitim de dahil olmak üzere, kadın, asla erkeklerin dünyasına

adım atamaz. Ancak erkek, kadını kullanmak adına, onun dünyasına çok rahatlıkla

girebilmektedir. Yani, erkek istediği bir kadınla evlenebilir, ondan çocuk sahibi

olabilir, onunla boş zamanlarını geçirebilir, istediklerini yaptırtabilir ve kadını evinin

bekçisi haline getirebilir. Kısacası, erkek, kendi baskıcı rolünü daha da

sağlamlaştırmak adına her türlü davranışı gösterme özgürlüğüne sahiptir. Birçok

eserinde kadının toplumdaki sorunlarına ve konumuna değinen Lidia Falcon bu

konuda şöyle düşünmektedir: “Yarımadada her ne kadar yavaştan bir feminizm akımı

kendini hissettiriyor olsa da, kadının toplumda kendini bulacağı bir konuma gelmesine

engel olacak her türlü baskı erkekler tarafından bir zorbalığa dönüştürülmekteydi.

Kadının özgürlüğünü ve hür iradesini elinden almak adına getirilen yasakların ardı

arkası kesilmemekteydi. Bu zorbalık daha da sert bir hal alırsa, işte o zaman isyan

kaçınılmaz olurdu.” 95

Kadınların, erkeklerin istedikleri yönde hareket etmelerini sağlayacak eğitim

daha ilk okul yıllarında çocuklara verilmekteydi. Erkek daima farklı bir eğitim almak

durumundaydı. “Perde Arkasında” da Carmen Martin Gaite, eğitimdeki bu farklılığı

irdelemek adına olayın tüm ayrıntısına girmektedir. Pablo şöyle der: “ Bana

anlattıklarına göre, benim yerini aldığım eski Almanca hocası kızların eğitimini

üstlenmişti. Çünkü öğrenciler okulda, yeteneklerine ya da bilgilerine göre değil

94 Carmen Martin Gaite, “ Entre visillos “,s. 24 95 Lidia Falcon, “ Mujer y sociedad”, Fontanella, s.371

Page 80: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

80

cinsiyetlerine göre ayrılmışlardı ve buna göre de farklı ders saatlerine ve öğretmenlere

sahiptiler. ” 96

Farklı bir eğitime sahip olmak, savaş sonrası bir toplum için doğal

sayılmaktaydı. Kadının, toplumdaki işlevi, erkeğinkinden çok farklı idi. Kadının

yeri asla okul değil, eviydi. İnsanlık adına bir şeyler yapması ya da bilimle uğraşması

kadının kişiliğini unutması anlamına geldiği için özgürlüğün ona, tehlikeli bir

ilaçmışçasına, dozunda verilmesi gerekmekteydi.

Carmen Martin Gaite, eğitim sorununu Natalia’nın kişiliğinde

somutlaştırmaktadır. Natalia, okumak istemektedir ancak ailesi buna engel

olmaktadır. Bir kız çocuğu olarak Natalia için gelecekte evlilik ve çocuk sahibi olmak

gibi işler söz konusuyken, okumak onun ne işine yarayacaktır. Ancak Natalia bu tür

kalıplaşmış kavramlara karşı savaşmak zorundadır. Yazar, bu genç kızın kişiliğinde,

İspanya’nın ellili yıllarını yansıtan bu tutucu ve duygusuz toplum yapısını gözler

önüne sermekte ve İspanyol kadını için bazı hakların olması gerektiğini öne

sürmektedir. Natalia, Pablo ile olan bir konuşmasının ardından şöyle der:

“Dükkândan çıkar çıkmaz, bana ilk olarak, orta eğitimden sonra ne gibi bir eğitim

almayı düşündüğümü soruverdi. Ona, bu konuda tam olarak düşünmediğimi ve hatta

eğitimime devam edip etmeyeceğimi bile bilmediğimi söyledim. Ve kendisi, bu konunun

babama bağlı olduğunu duymaktan hiç hoşlanmadı.” 97

Margaret Mead, (El hombre y la mujer) “Erkek ve Kadın” adlı kitabında,

kadının toplumdaki ahlaki konumuna şöyle değinmektedir “ Bir erkek ne kadar çok

kadınla birlikte olursa o kadar iyi bir koca olacağına inanılır, ancak bir kadın ne kadar 96 Carmen Martin Gaite, “ Entre visillos “, s.98 97 a.g.y. s. 186.

Page 81: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

81

çok göz önünde olursa, onun iyi bir eş olacağı o denli şüphelidir.” 98 Bu nedenle genç

kızlar bir yuva kurana kadar evlerinde oturup beyaz atlı prenslerini beklemek

durumundaydılar. Onlar için en ideal olan şey, gökyüzünden yeryüzüne düşecek olan

o sevgiliyi bulabilmekti, ve o bir kez ortaya çıkmaya görsün, artık kadının yapması

gereken tek şey sabırla evliliği beklemekti. Bu süreç içerisinde, erkek geleceğini

güvence altına almak için çaba sarf etmekte ve iş bulma konusunda rakipleriyle

mücadele etmek zorundaydı. Bu durum, romanda Elvira ve Emilio ilişkisinde net

biçimde yansıtılmaktadır.

O çağlarda nişanlılık dönemi tamamıyla kurumsallaştırılmıştı. Carmen

Martin Gaite, bunu Gertru ile Angel ilişkisinde çok belirgin olarak ifade etmektedir.

Nişanlanarak böyle bir adımı atmış olmak, toplumda saygın bir yer edinmek

anlamına gelmekteydi. Zira bu kararla, kızla erkeğin önceki geçici ilişkileri

resmileştirilmiş oluyordu. Bu, toplumun değer yargılarına göre şüphesiz geleceğe

yönelik çok ciddi bir karardı. Nişanlılık dönemi, bazılarına göre “ evliliğe hazırlık

okulu”, yani bir öğrenme aşamasıdır. Zira, aileler arasında tanıştırılan gençler bu

dönemde birbirlerini tanıma fırsatı bulmaktadırlar. Romanda da gördüğümüz üzere

Carmen Martin Gaite, bu sürece çok önem vermektedir. Gertru ile Angel’in

nişanlılık döneminde uzun uzadıya söz edilmesinin nedeni de budur. Natalia, Gertru

için bu önemli süreci şu sözlerle anlatır: “ Bana anlattığına göre, kısa bir süre

içerisinde havaalanında verilecek bir partide uzun elbise giyecek ve sosyeteye

tanıştırılacakmış. Gertru da Angel’in havaalanını ne şekilde süsleyeceğini çok iyi

biliyormuş. Çünkü zaten o bir uçuş kaptanıymış ve her şeyin organize edildiği güzel bir

98 Margaret Mead, “El hombre y la mujer”, Fabril Editora, Buenos Aires, 1961. s.264

Page 82: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

82

tören olacakmış.” 99 Bu tören esnasında Angel, Gertru’yu resmi olarak annesiyle

tanıştıracaktır ve bu ilişki evlilikle noktalanacaktır.

Savaş sonrası genç kızlarının rüyası olan evlilik kurumu aslında, çocuklarla

dolu bir arabayı sürerken, pencereden kocasına öpücükler yollayarak yolcu eden ev

kadınlığından başka bir şey değildir. Her şeyden önce İspanya, Amerika değildir.

Ama, yine de aile kurumunun özellikleri ortaktır. Tek hayalleri mükemmel bir eş ve

anne olmak ve bir sürü çocuk doğurarak güzel bir evde yaşamak ve hayal kurarak

kocalarının yolunu gözlemek; bunlar her genç kızın ortak rüyasıydı. Eva Figes

kadının bu konudaki görüşünü ve evlilikteki sorunlarını şöyle dile getirmektedir :

“Kadın için önemli olan evliliktir, tutku tehlikeli, şehvet ise deliliktir. Toplumumuzun

sahip olduğu bazı kurallar çerçevesinde, kadının temel görev ve zorunluluğu, evinin,

kocasının ve çocuklarının bakımını üstlenmektir, çünkü evlilik kadının hayatında çok

önemli bir unsurdur ve bu görevlerini engelleyecek herhangi bir ilgi alanına yönelmesi

doğru olmayacaktır.” 100 Savaş sonrası kadını, bekâr iken az da olsa sahip olduğu

haklarını evlendikten sonra tamamıyla kaybedeceğini geç de olsa anlayacaktır.

Martin Gaite, bu romanda, kocanın eve hakim olduğu bir aile ortamında evli

kadınların yaşadığı sorunları Gertru’nun ablasına düğün davetiyesini vermeye

gittiğinde onun evdeki halini tasviriyle çok net bir biçimde gözler önüne sermektedir.

Josefina şöyle düşünmektedir: “Gertru yüksek topuklu ayakkabılar giyiyordu ve

bacakları çarpıktı. İnce sueterin altında görünen düzgün bir karnı vardı. Kendisi de

bekarken, Fuenterabia’lı kadınlar, annesine şöyle derlerdi : Kızın da da ne vücut var,

Güzel sayılmaz ama endamı yerinde. “ 101 Josefina, evli ve çocuklu bir kadın olması

99 Carmen Martin Gaite, “ Entre visillos “, s. 11-12 100 Eva Figes, “ Actitudes patriarcales : La mujer en la sociedad ”, Alianza, Madrid, 1980, s. 182. 101 Carmen Martin Gaite, “ Entre visillos “,s. 236

Page 83: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

83

sıfatıyla artık güzel bir endama sahip değildir. Yakın çevresinin ısrarıyla bir

defalığına kuaföre istemeden de olsa giderek bacaklarındaki tüyleri aldırmış ve saçını

yaptırmıştır. Ancak bütün bunlar onun kendini daha iyi hissetmesini sağlamamıştır..

Çünkü hâlâ üç saatte bir emzirmek zorunda olan bir kadındır ve ekonomik sıkıntı

içerisindedir. Gertru’nun düğününe giyecek doğru dürüst bir kıyafeti bile yoktur.

Carmen Martin Gaite’nin bu romanda vermeye çalıştığı şey, evlilik

kurumunun genç kızların kaçınılmaz sonu olduğu gerçeğidir. Çoğu, kendi ailesi

içerisinde maddi sıkıntısı olmayan genç kızlar, evlendiklerinde ebeveynleri gibi

mutsuz ve iletişimden yoksun yeni aileler kuracaklardır.

Savaş sonrası kadınının genel durumunu acıklı bir şekilde özetleyen Josefina,

Gertru’ya şöyle dert yanmaktadır : “Bu dünyada hiç kimse tam anlamıyla mutlu

değil. Herkesin kendine göre yaşadığı bir sorunu var. ” 102 Bu toplumun sorunlarını

paylaşmak zorunda kalan gençler, her defasında kendilerini daha da ezilmiş

hissetmektedirler. Bu sıkıcı ve monoton hayatı tekrar tekrar yaşamaktan

yorulmuşlardır. Değişiklik ve eğlence adına yaptıkları tek şey Casino’ya gitmek ve

her gün gördükleri kişilerle aynı konuları konuşmaktır. Yani tam bir kısır döngü

içerisindedirler. İnsanlar artık her gün alışılageldik şeyleri yapmaktan usanmaya

başlamışlardır. Emilio, Pablo ile tanıştığında ona şöyle der : “Yeni gelen birisi için

burası oldukça sıkıcıdır, ama zaten biliyorsun, her yerde olduğu gibi çevreye uyum

sağladığında, zamanı mükemmel bir şekilde geçirebilirsin. Tabii ki taşralı bir kentin

sınırları içinde ne derece olursa.” 103

102 ag.y.s. 234 103 a.g.y. s. 60

Page 84: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

84

Bu kentin insanları, üzerlerinde artık iyice hissetmeye başladıkları toplumun o

korkunç ağırlığına ve bunun getirdiği dayanılmaz yaşam şartlarına karşı farklı

tepkiler vermektedirler. Emilio’nun sözleriyle bu durum okura şöyle yansıtılmaktadır:

“ Casino’dan çıktım. Şehir üzerime, üzerime geliyordu. Birden bire korkunç bir sıkıntı

hissettim, boğuluyordum “ 104

Bütün bu olumsuzlukların yanında Martin Gaite, okuru zaman zaman bu

ortamdan uzaklaştırmak ve romana hafifletici bir hava katmak amacıyla özellikle de

çocukluğu ve gençliğinde okuduğu ve o zamanın revaçta olan pembe romanlarından

bazı etkileri yansıtmaktadır. Pembe romanların, aşk, fantezi ve ütopya gibi kendine

özgü belirgin bir tarzı vardır ve bu tarz, bu tür romanların adına da yansımaktadır.

“Perde Arkasında” romanında ne isim ne de olayların akışı açısından pembe roman

özelliğini tam anlamıyla yansıtacak öğeler bulunmamaktaysa da, yazarın gençlik

yıllarında bu tür romanlardan etkilenmiş olması bazı bölümlerde romantik sahneler

olarak karşımıza çıkmaktadır. Pembe roman, okura, kişilerin karakterlerinde ya da

yaşadıkları sosyal çevrelerinde değişikliğin söz konusu olmadığı bir dünya

sunmaktadır. Bu tür romanlardaki kahramanlar oldukları gibidir ve değiştirilmesi asla

söz konusu olmayan bir sosyal sınıfa aittirler. “Perde Arkasında” adlı romanda

özellikle de Emilio’nun kişiliğinde bunu görmekteyiz. Her ne kadar Natalia ve Elvira

gibi karakterler yaşadıkları toplumdan ve içinde bulundukları sosyal çevreden kaçıp

kurtulma çabası içindeyseler de, Emilio yaşadığı monoton ve tekdüze hayattan hiç de

şikayetçi değildir. Ayrıca, Natalia ve Elvira’nın karakterlerinde romantik unsurlar

göze çarpmaktadır. Pembe romanlardaki ütopik ve platonik aşk çok uzun süreli

olmasa bile bu iki karakter tarafından Pablo’ya karşı yaşanmıştır.

104 a.g.y. s.253

Page 85: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

85

Ayrıca, “Perde Arkasında” romanında sosyal yaşam içerisinde ne

politikadan, ne mantıksal eleştirilerden ne de sosyal reformlardan konuşulmaması

dikkat çekicidir. Martin Gaite’nin sunduğu orta sınıf dünyası, politik dünyadan

tamamıyla soyutlanmıştır, hiç kimse hükümetin uyguladığı icraat hakkında olumlu

ya da olumsuz tek bir söz etmez. Bununla birlikte edebiyatta, kurgu romanlarda

sözcük oyunları ile hemen hemen her şeye izin verilmiştir. “ Perde Arkasında ” bu

yönden pembe roman ile örtüşmektedir. Alternatif edebiyat olarak karşımıza çıkan

pembe romanlarda politikanın yanı sıra din konusuna da hiç değinilmemekte ve

“Perde Arkasında” romanında da böyle bir unsurun olmadığı dikkatimizi

çekmektedir. çekicidir. Oldukça önem taşıyan bu konuların roman içerisinde yer

alamaması belki de “Perde Arkasında” pembe roman türüne yaklaştıran önemli bir

özelliktir.

Romanda yolculuklardan, mücevherlerden ve alışılageldik dedikodulardan

bahsediliyor olması ise pembe romanla örtüştüğü bir başka noktadır. Örneğin

Gertru’nun kayınvalidesinin ona hediye ettiği mücevherlerden söz etmesi, Pablo’nun

yapmış olduğu tren yolculuğundan uzun uzadıya bahsetmesi. “Perde Arkasında” adlı

romanda yine pembe romanlarda olduğu gibi kişilerin mal ve mülkünden söz

edilmektedir. Para, insanlar için tam bir övünç kaynağıdır. Gertru ve Natalia arasında

kayınvalidesi hakkında şöyle bir konuşma geçmektedir:

“- Parası çok öyle değil mi ?

- Ne diyorsun, dünyanın parasına sahip. Bana verdiği hediyelerin sayısını bile unuttum.

Beni kızı gibi seviyor. Bütün gün onunla beraberim. Düğünden önce, bir dolu şey

almam için beni Madrid’e götürecek. 105

105 a.g.y. s. 237

Page 86: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

86

Pembe romanlarda kadın, doğal güzelliği ile özdeşleşmiştir. Kadın

kahramanlar her ne kadar yalın ve hoş bir görünüme sahip olsalar da bunu yapay

şeylerle öne çıkarmak gibi bir kaygıları yoktur. Erkek ise erkekliğin tüm özelliklerini

kendinde taşımak zorundadır. “Perde Arkasında” romanında da kadının belirgin

denilebilecek bir özelliği bulunmamaktadır. Örneğin Natalia’nın gerçekten güzel bir

genç kız olduğu bazı imali sözlerle okura aktarılmaktaysa da, biz onu, gelecekle ilgili

kaygıları ve çabaları olan bir karakter olarak tanımaktayız. Romanda diğer bir kadın

karakter olan Gertru’nun güzelliği ise komşularının ağzından şöyle aktarılmaktadır:

“ - Şey, ben bu kızda hiçbir şey göremiyorum. Değneğe benzeyen kolları var.

- Yok canım, çok şirin bir kız. Ayrıca çok da iyi yetiştirilmiş, önemli olan da bu.” 106

Erkeğin erkekliğine gelince, yazar, erkek karakterlerin yaşadıkları aşk

tecrübeleri üzerinde durmaktadır. Örneğin, Gertru’nun nişanlısı Angel, onu

tanımadan önce seksi tatmış ve hatta onunla birlikteyken bile sevgililer edinmiştir.

Pembe romanlarda seks, çok ayrıntılı olarak verilmese de, yine de imalı bir anlatımla

okura yansıtılmaktadır.

Ayrıca, özellikle de, savaş sonrası pembe romanlarda olduğu gibi, kadının ön

plana çıkartılan masumiyeti ve saflığı, “Perde Arkasında” romanında Gertru’nun

karakterinde yansıtılmaktadır. Gertru, Angel için mükemmel bir kadındır. Çünkü

o, hayatını paylaşabileceği ideal kadın portresini çizmektedir ve ataerkil bir aile

yaşamının tüm özelliklerini her yönüyle benimseyecek niteliktedir. Angel, Gertru

hakkında şöyle demektedir “ Özellikle de, en önemlisi genç kız olması. Zaten

görüyorsun, henüz on altısını doldurmadı. Bir filizden daha saf. Daha önceden

nasıl erkek arkadaşı olabilir ki? Sence de öyle değil mi? Vakit geçirmek için o türden 106 a.g.y. s. 153

Page 87: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

87

kızlarla bir arada olabilirsin, ancak evlenmek ayrı iştir. Evlenmek için Gertru gibi

birisi lazım.” 107

Toplumda, kadın açısından da saflık, sahip olunması gereken erdemlerin

başında gelmektedir. Bu konuda, kadınlar arasında “ iyiler” ve “ kötüler” gibi bir

ayrım da yapılmaktadır. Angel’in de doğruladığı gibi “ sokak kızları” vakit geçirmek

içindir, “ iyiler “ ise evlenmek için. Vakit geçirmek için herhangi biri olur ama

evlenmek ayrı konudur. Ayrıca, kadının saf olması yanında, toplumun getirmiş

olduğu bir takım baskıcı ahlak kurallarına da boyun eğmesi, erkekler tarafından kabul

gören bir başka erdemdir. Baş kaldıran kadınlar kendi hemcinslerince de kabul

görmemektedirler. Elvira, Casino’da çalışan Rosa hakkında Pablo’ya şöyle bir eleştiri

getirmektedir: :

“ – Sen hepimizin arkadaşın gibi mi olduğumuzu sanıyorsun ?

- Arkadaşım mı ? Kim ? Rosa mı ?

- Adının ne olduğunu bilmiyorum, zaten beni de ilgilendirmiyor. Yorgunum. Masaya

kadar bana eşlik etmek nezaketini gösterir misin lütfen. “ 108

Pembe romanlarda, kötü kadınlara, büyü yapılmış gözüyle bakılmaktadır. Zira

onlar, kötülüğü çağrıştıran kişiler gibidirler. “Perde Arkasında” romanında da

Carmen Martin Gaite, kötü hayat sürdüren kadınların toplumdaki istenmeyen

konumunu irdelemek istercesine Rosa adlı karakteri karşımıza çıkarmaktadır. Bu

karakterin, romanın akışında aslında pek o kadar da önemli bir yere sahip olmaması,

okurda, Gaite’nin bu karakteri sırf bu özelliğini yansıtmak açısından bilinçli olarak

yarattığı fikrini uyandırmaktadır. Tabii ki pembe romanlardaki kötü kız figürüne,

107 a.g.y. s. 48 108 a.g.y. s.10

Page 88: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

88

yazar ufak bir detay daha ilave edecektir. “ Kırmızı boyalı sivri tırnaklar”. Pablo

Klein, ilk andan itibaren bu kızın diğer kızlara benzemediğini söylemekte ve onu

kendince değerlendirmektedir: “Yüzünden tümüyle adilik akıyor. Yemek boyunca

aralıksız içti. Bana Casino’nun animatörü olduğunu söyledi” 109 Pablo, bu

özelliklerinden dolayı onun mesleğini çok rahatlıkla tahmin edebilmiştir. Ayrıca

yazar, Rosa’nın kişiliğini varlığını daha çok tanımlamak için pembe romanlardaki

gibi sözcükler kullanmaktadır. “Evet, çok hoşsun, tıpkı bir bilmece gibi. Bilmecelerden

hoşlanırım ve sen de beni şaşırtıyorsun. Sana ilgili duymamı istiyorsun.” 110

Bu karakterle de yine pembe roman özelliğinin “Perde Arkasında” romanına

yansıtılmasının yanısıra, İç Savaş sonrası İspanyol toplumunun sıkıntıları ve yaşadığı

zorluklar da Rosa’nın karakterinde onun zavallılığı ve acı çekmişliği yönünde ele

alınmaktadır. Gaite, bu yönüyle, İç Savaş sonrası ve Franco dönemini yaşamış ve o

yılların pembe roman akımından etkilenmiş bir yazarı olarak karşımıza çıkmaktadır.

“Perde Arkasında” farklı meslek grupları da tanıtılmaktadır; tıpkı

Gertru’nun sevgilisi Angel’in yaptığı pilotluk, Julia’nın sevgilisi Miguel’in görevi

olan sinema prodüktörlüğü gibi. Son iş pek alışılageldik sayılmamaktadır, fakat bu

görev ile pembe romanların tipik erotizm etkisi çağrıştırılmaktadır. Kişilerin işleri

önemlidir, çünkü kişiliğinin karakteristik özelliklerini belirtir, ama daha da önemli

olanı, aşk hikayelerindeki kahramanların romantik olmalarıdır. “Perde Arkasında”

romanında, Angel gibi sert erkeklerin yanısıra, pembe romanlardaki daha ılımlı ve

109 a.g.y. s. 78 110 a.g.y. s. 78

Page 89: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

89

romantik erkek tiplemelerine de yer verilmektedir. Örneğin Emilio gibi: “ Noterlik

sınavlarına giriyorum ama her şeyden önce ben bir şairim. ” 111

Romanda kişilerin işlevi ne derece önemliyse, mekânlar da o derece önem

taşımaktadır. Romanda sık sık sözü edilen mekânların kendine özgü birer anlamları

vardır. Örneğin Casino’lar, evlenme çağına gelen genç kızların her perşembe ve pazar

öğleden sonraları gittikleri değişmez mekânlarından biridir. Gençlerin içinde

yaşadıkları cehaleti bize en iyi anlatan bu yerler, o dönemdeki toplumun kültür

seviyesine de ışık tutmaktadır. Günlük yaşamda bulamadıkları şeyleri bulmak hayali

ile bu tür umumi yerlere akın etmek zorunda kalan gençler, Casino’nun dayanılmaz

havasını solumakta ve her gün aynı yaşam öyküsünü tekrar etmektedirler. Pablo

Klein, bu duyguyu, Casino’ya ilk adım attığı gün yaşamıştır : “ İçeriye girdiğimde ilk

dikkatimi çeken şey, gözlerden uzak, ayrı bir köşenin olmayışıydı, bilakis herkes,

etraflarını keşfetmeye hazır meraklı gözlerle, sanki gizli bir bağ ile birbirlerine

kenetlenmiş gibiydiler. Dağınık olarak bulunan genç kızlar, benim içeriye girişimi

hemen fark ettiler ve kararsız adımlarla, etrafıma bakınarak ilerleyişimi an ve an takip

ettiler. “ 112

Pablo için Casino, insanların kişiliksizleşmesinde nasıl rol oynuyorsa, Enstitü

de kadınların ihtiraslarını besleyen bir başka işe yaramaz mekânlardan biriydi. Orası,

bilinçli yetişkinlerin, duygularını bastırdıkları bir sığınaktı. Pablo’nun Enstitüye ilk

gelişiyle birlikte edindiği izlenim tamamıyla olumsuzdur: “Bina, üzerinde hiçbir yazı

ya da tek bir sözcüğün yer almadığı, sadece birkaç süslemeden ibaret, gri taşlardan

yapılmıştı, ve girişinde nereye açıldığı kestirilemeyen şekilsiz bir kapı

111 a.g.y. s. 61 112 a.g.y. s.98

Page 90: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

90

bulunmaktaydı.”113 Pablo’nun bu tasviriyle Enstitünün de genç kızların vakit

geçirmek için gittikleri Casino gibi boş bir mekândan farklı olmadığı anlaşılmaktadır.

Zaten tasvirde de Enstitü duvarlarının birkaç anlamsız süsleme dışında bomboş

olması gibi sembolik öğeler bulunmaktadır. Kız ve Erkek öğrencilerin ayrı ayrı

eğitim gördüğü bu Enstitüde, özellikle de kızlar için ne bir şeyler öğrenme ve ne de

eğitime devam etme gibi bir kaygı söz konusu değildi. Enstitünün boğucu havasının

Pablo’yu da sıkmaya başladığı belliydi ki, öğrencilerle birlikte dışarıda ders yapmayı

tercih ediyordu. Zaten Pablo çok kısa bir süre sonra eğitim vermeğe çalıştığı bu

Enstitüden hiçbir üzüntü duymaksızın ayrılmaktadır.

“ Bu binanın tümü, bana savaş yıllarından kalma derme çatma yapılmış bir

karakolu çağrıştırıyordu. Zaten öğrenciler de en basit sorular karşısında bile dalga

geçiyorlardı. Benim onlara vermek istediğim eğitimin meyvelerini toplamam mümkün

olmuyordu.” 114

Aslında romanda bu küçük taşra toplumun dışardan bakıldığında boş bir

testiyi andıran karakteristik yapısı okul ortamında da karşımıza çıkmaktadır. İçinde

bulunduğu toplum, Natalia gibi azimli ve geleceğini bir standart olarak kabul edilen

evlilik sınırları dışına taşımak isteyen bir kişiliği bile yutarken, ilim ve irfan yuvası

denilebilecek Enstitü adı altında kurumlaşan bir mekân da, gençler için boş bir hevese

dönüşmektedir. Toplum ve içinde bulunduğu kurumları, kendine özgü mantık dışı

değer yargıları çerçevesinde aslında ne denli kişiliksiz gençler yetiştirdiğinin

farkında bile değildir. Zaten yazar tarafından bu romanda mekan olarak seçilen

Casino ya da Enstitü gibi yerler sembolik olarak verilmektedir. İdealist düşüncelerden

113 a.g.y. s. 34 114 a.g.y. s. 212

Page 91: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

91

yoksun roman karakterleri gibi bu mekanlar da kentteki sosyal yaşamın tek

düzeliğini, monotonluğunu ve iradesizliğini gözler önüne sermektedir. Dikkat

edilecek olursa, romanda, özellikle de gençlerin uğrak yeri olarak ne bir kütüphane ne

bir sinema ve ne de bir tiyatro gibi toplum kültürünü geliştirecek, ona yeni ufuklar

açacak, insanların fikir ve irade gücünü artıracak mekanlara hiç rastlanmamaktadır.

Çünkü bu kent toplumu, içinde bulunan mekanlar kadar boştur.

Romanda dış mekanlara gelindiğinde, kıyısında Pablo ve Elvira’nın küçük bir

aşk kaçamağı yaşadığı, Natalia ve Gertru’nun birlikte sohbet ettikleri nehir karşımıza

çıkmaktadır. Burada nehir, roman karakterlerinin ellerinde olmadan akıp giden ve

kıyısında seyirci kaldıkları yaşamlarını sembolize etmektedir. Romanda, kentin sıkıcı

ve boğucu atmosferinden kurtulmak isteyen karakterleri bu nehrin yakınında

görmekteyiz. Zaten Miguel ve Julia da aşklarını tazelemek için buraya

gelmektedirler. Nehir onlarda her zaman için güzel duygular uyandırmaktadır.

Miguel, nişanlısı Julio’ya şöyle demektedir: “ Nehre gidelim, sana ilk aşık olduğum

yere. “ 115 Tıpkı Julia’nın yaptığı gibi Pablo da bu nehir kıyısına, günlük yaşamın

monotonluğundan kurtulmak için birçok defalar gitmiştir. Nehir onlar için

yaşamlarındaki küçük bir kaçamaktır.

Casino kadar olmasa da, sinema gençlerin gittiği bir mekan olarak romanda

sadece bir kez karşımıza çıkmaktadır ve bu da bize, o kent toplumunun kültür

seviyesinin ne kadar geri kalmış olduğunu kanıtlamaktadır. O yıllarda zaten sinema,

tiyatro gibi kültürel işlevi olan mekanlar yerine radyo daha çok gündemdedir. Senede

bir de olsa gittikleri sinemada, kadınlar beyaz perdeye yansıyan görüntüleri kendi

115 a.g.y. s. 85

Page 92: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

92

hayal dünyaları ile özdeşleştirmekte ve çok kısa bir süre için de olsa gerçek yaşamdan

kendilerini soyutlayarak ütopik bir dünyaya sürüklenmektedirler. Zaten bu kent

yaşamından tek kaçış yolu onlar için çok seyrek de olsa gittikleri sinema ya da sık sık

ziyaret ettikleri nehir kıyısıdır.

Bu kent toplumunda, eğitim, kültür ve idealizm açısından gençler üzerinde

sınırlayıcı rol oynayan Casino ya da Enstitü gibi mekanlar dışında, bire bir ahlaki

değerlerin söz konusu edildiği mekanlar da bu romanda karşımıza çıkmaktadır.

Özellikle o yıllarda toplumun cinsellik konusunda uyguladığı sansür, akla hayale

gelmeyen yeni bir mekan yaratmıştır. Bu da Çin Mahallesi denilen ve genel evlerin

bulunduğu o dar ve karanlık sokaktır. Natalia kendilerine yasak olan bu sokağı şöyle

tanımlamaktadır: “Evin yakınında, inilmesi güç olan yokuş aşağı bir sokak vardı ve bu

sokağa girişte de bir fener asılıydı. Burası aslında geniş bir sokaktı ama uzaktan pek

fark edilmiyordu. Alçak yapılı evleri ile, herhangi bir özelliği olmayan bir sokaktı.

Toplumun ne dediğine aldırmayan bazı kadınlar ve erkekler dışında oraya çok az insan

giderdi. “116 Natalia, bu sokağın genelevlerin bulunduğu bir batakhane olduğunu

yıllar sonra öğrenmiştir. Boğaz tokluğuna fahişelik yapan çok fakir insanların

yaşadığı sefalet dolu bu sokağa Çin Mahallesi deniliyordu. Aslında bu mahalle,

Carmen Martin Gaite’nin çocukluğunu geçirdiği yerde bulunan gerçek bir mekan

olması açısından önem taşımaktadır. Gaite’nin romanda bu mekandan söz etmesi, o

yıllarda tanıklık ettiği ve sefaletin pençesinde acı çeken insanların var olduğu bu

mekanı bir an için de olsa okurların sağ duyusuna sunma kaygısından

kaynaklanmaktadır. Gaite şöyle demektedir: “Burası insanların hayallerinde

canlandırdıkları egzotik bir Doğu mahallesi değildi. Büyüdüğümde o mahallenin hiç de

çekici olmadığını görmüş ve hayal kırıklığına uğramıştım. Tabuları yıkmış bir yetişkin

116 a.g.y. s.123

Page 93: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

93

olarak kendi hesabıma gerçeği geç de olsa algılayabilmiş olmanın rahatlığını

yaşıyordum.” 117

Kentin merkezinde yer alan ve romandaki diğer iki mekanı oluşturan Katedral

ve Plaza Mayor, farklı bir boyutta karşımıza çıkmaktadır. Kentin tam geliş geçiş

noktasını oluşturan bu mekanlar kent insanının mutlak bir uğrak yeridir ve dolayısıyla

da en hareketli bölgesidir. Monoton ve sıkıcı kent yaşamının aksine, hayatın

canlılığını yansıtması açısından önem taşımaktadırlar. Pablo, bu mekanı şöyle tasvir

etmektedir: “Öğleden sonraları Plaza Mayor’un kafeteryalarından birinin terasında

oturmak çok keyif vericiydi. Orada gelip geçen insanlara bakarak uzun zaman

kalırdım, komşu masalardan gelen konuşmaları dinleyerek neredeyse orada kök

salardım. Çok hareketli bir yerdi. Özellikle de genç kızların buluşma yeriydi.” 118

Her türden kent insanına ev sahipliği yapan Plaza Mayor gibi Katedral de farklı

kişilerin uğrak yeriydi. Katedral, kentin pencereleri gibiydi. Oradan tüm kent

görülüyordu. Çok yüksek surları olan bir yapı olması nedeniyle, kentin neresinden

bakılırsa bakılsın Katedrali görmek mümkündü. Manevi duyguları kamçılayan bu

yapının, kent halkının görebileceği bir yerde olması , onun sembolik özelliğini açığa

çıkarmaktadır. Kent halkı tarafından inançların ve dini konuların sorgulanmadığı bu

romanda, sadece mekan olarak karşımıza çıkan Katedralin bu sembolik işlevi oldukça

dikkat çekicidir.

117 Carmen Martin Gaite, “ Salamanca, Esta es mi tierra”, TRVE, 1972 118 Carmen Martin Gaite, “ Entre visillos ”, s. 51

Page 94: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

94

2. EVDEN KAÇIŞ

2.1. KAHRAMANLAR VE KİŞİLİK ARAYIŞLARI

Roman iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, İç Savaş sonrası

İspanyol toplumunda kendilerini yavaş yavaş toparlamaya çalışan sıradan insanların

hayatı konu edilirken, ikinci bölümde kırk yıl sonrasının İspanya’sı yansıtılmaktadır.

Roman, bu iki bölüm arasında mekan değişikliğine de sahne olmakta, birinci

bölümde olaylar İspanya’da yaşanırken ikinci bölüm, bu ülkeden kilometrelerce

uzaktaki bir ülkede, Amerika’da geçmektedir.

İki farklı kuşağın ele alındığı birinci ve ikinci bölümde yeni kuşak eskisine

göre çok daha özgürdür. Romanda, bu genç kuşak insanları şöyle tasvir edilmektedir:

“Üzerlerinde yırtık kotlar, üstü yazılı tişörtler, dudaklarında neredeyse siyah denecek

kadar koyu rujlar olan bu Genç kızlar ve delikanlılar çoğunlukla işsizdirler ve sıradan

evlerde yaşamaktadırlar. En büyük zevkleri gürültülü müzik dinlemek olan bu gençler,

aileleriyle aralarındaki o ince bağı henüz kopartmamışlardır. Politika umurlarında bile

değildir. Onları tek ilgilendiren şey, artistler gibi rahat para kazanabilecekleri bir işe

sahip olmaktır. Bu yolla ekonomik özgürlüklerine kavuşarak evden

uzaklaşabileceklerdir. Bu gençlerin ayrıca çürüksüz dişlere sahip olmak gibi bir

takıntıları da vardır, zira onlar dış görünüşlerine çok önem vermektedirler. “ 119

Bu yeni kuşağın tek eğlencesi, geceleri arkadaşlarıyla buluşup sohbet

edecekleri ve o gürültülü müziği dinleyebilecekleri barlara gitmekti. Birçoğunun

ortak buluşma yeri olan Oriente Bar da bunlardan biriydi. Ancak yaz aylarında

revaçta olan bu bar, kışın önemini yitirmekteydi. Bu gençlerin bir kısmı, soğukların 119 Carmen Martin Gaite, “Irse de casa” Anagrama, Barcelona, 1998, s. 221

Page 95: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

95

başlamasıyla birlikte okullarına dönerken, arkadaşsız kalan başıboş işsizler de

evlerine kapanırlardı. Bir araya gelme fırsatı bulan çoğu genç ise, hangi okula

gidecekleri ya da hangi alanda eğitim görecekleri konusunda tartışırlardı. “Bazıları

edebiyat eğitimi almaktan söz ediyordu. Bunlardan üçü erkek biri kızdı. Edebiyat

okumanın kendilerine bir fayda sağlayıp sağlamayacağını tartışıyorlardı. Madrid’de

bu konuda kendileri için daha iyi fırsatların ortaya çıkacağı konusunda hemfikirlerdi.

Çünkü yazarlığa adım atmış hocalar, eğer bir de kitap bastırmışlarsa, çok büyük

prestij sahibi oluyorlardı. “ 120

Gençler, bir yandan geleceklerini ilgilendiren bu tür konulardan bahsederken,

diğer taraftan da, geceyi bol bol içki içerek noktalamayı ve yataklarına öyle dönmeyi

tercih etmekteydiler.

Ancak romanda tasvir edilen Madridli bu gençlere pek benzemeyen bir

karakter vardır ki, o da romanın baş kadın kahramanı Amparo Miranda’dır. Çocukluk

ve genç kızlık dönemini o yıllarda Madrid’de geçirmiş olmasına rağmen bu

gençlerden oldukça faklı bir yapıya sahiptir. Amparo, kendine fırsatlar yaratmasını

çok iyi bilen, kendini yetiştirmek için çabalayan ve ileride başarılı bir kişi olacağını

daha okul yıllarında çevresine hissettiren ve romandaki olayların odak noktasını

oluşturan baş kadın kahraman konumundadır. Amparo’nun tek bir hedefi vardır o da

istediği başarıyı yakalamaktır. Bu başarı isteği içinde yatan tek hedefi ise toplumda

seçkin insanlar arasında yer alabilmektir. Bu tutkusundan hiçbir zaman vazgeçmeyen

Amparo, annesine terzilik işlerinde yardımcı olmaya çalışan küçük bir kız iken,

ileriki yaşlarda bu işi büyüterek, NewYork’ta başarılı ve ünlü bir modacı haline

gelmiştir.

120 a.g.y.s. 227

Page 96: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

96

Orta halli bir kadının kızı olarak doğan Amparo babasız büyümüştür. Çünkü

Amparo evlilik dışı doğmuş bir çocuktur. Okul yıllarında kız arkadaşları onu şöyle

tanımlamaktadırlar: “Demir parmaklıklı pencereleri olan ve hücreyi andıran o ufacık

evde, annesinin soluk bile almaksızın dikiş makinesinin başında çalıştığı zamanlarda,

hiç şikayet etmeksizin kendini derslerine verebilmesi gerçekten çok büyük bir başarı.

Evet, evet doğru, tam dört dili ana dili gibi konuşuyor. Üstelik de bunları öğrenmek için

cebinden beş kuruş bile harcamadı, hepsini burs alarak okudu.” 121 Bu sözlerden de

anlaşılacağı üzere Amparo, dikiş makinesinin gürültüsüne aldırmaksızın çalışan

başarılı bir öğrencidir. Annesinin dikiş dikerek onu büyüttüğü göz önünde

bulundurulursa, öğrendiği yabancı dilleri, kazandığı burslar sayesinde geliştirmesi

gerçekten de onun kişisel başarısının bir kanıtıdır. Ekonomik açıdan büyük sıkıntı

çektikleri bu dönemlerde annesiyle birlikte çok ufak bir daireyi paylaşmak zorunda

kalan Amparo’yu bu durum asla yıldırmamıştır. Çünkü o, kişilik yapısı itibariyle

azimli ve kararlı bir çocukluk ve gençlik dönemi geçirmiştir. Basit bir dikiş makinesi

ile, müşterilere dikiş dikerek geçimlerini sağlamaya çalışan annesinin yanında sessice

oturan Amparo, evdeki bu suskunluğuna karşın okulda çok çalışkan ve parlak bir

öğrenci kişiliği sergilemiştir.

Yıllar sonra annesiyle birlikte New York’ta yeni bir hayata başlayan Amparo,

evlenmiş ve Jeremy ve Maria isimlerinde iki çocuk sahibi olmuştur. Ancak çocukluk

ve genç kızlık döneminde geçirdiği zorlu yıllar onu belki de sevgiden yoksun,

acımasız bir karaktere dönüştürdüğünden çocuklarına dört dörtlük bir annelik

yapamayan Amparo’nun, yıllar sonra doğduğu kente yani Madrid’e geri dönmesinin

amacı ne eskiye duyduğu özlem ne de başarılarını kanıtlama arzusudur. Asıl konu, o

zamanlarda yarım kaldığını düşündüğü bir gönül işidir. Ancak şehirde geçirdiği bir 121 a.g.y. s. 41

Page 97: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

97

hafta gibi kısa bir süre boyunca kendi meselesi ile değil de etrafındaki insanların

sorunları ile haşir neşir olması, Amparo’nun kendi kişiliği açısından çok olumlu

gelişmeler kaydetmesine neden olmuştur. Ancak Amparo, çocukluk yıllarından

kalma yalnızlık duygusuna bir çare bulamamıştır. Bu yalnızlık, onu kendi kendine

konuşmaya itmiş ve bu alışkanlığı yıllar boyu sürmüştür. Hatta Amerika’ya taşındığı

yıllarda bile bu alışkanlığı devam etmiştir. Yardımcı kadınları Florita, onun bu

alışkanlığını hayretle karşılamakta ve Amparo’nun kızı Maria ile, durumu şöyle

değerlendirmektedir:

“ - Annen kendi kendine konuşuyor, biliyor musun?

- Şey evet. Yani, bazen. Ama bu sence çok mu tuhaf ? ” 122

Madrid’de o küçük dairede otururken, evlerinin karşısındaki kocaman konakta

yaşayan zengin komşuları Olimpia, Amparo’nun sıkça görüştüğü tek kız arkadaşıydı.

Tek dostu olmasına rağmen ona özel hayatı hakkında çok az şey anlatmıştı. Bu da,

annesinin ona, çevresindeki insanlara özel hayatı konusunda çok fazla şey

anlatmamasını öğütlemesinden kaynaklanıyordu, zira böyle davrandıklarında daha

özgür olabileceklerine inanıyordu. Bunun nedeni de evlilik dışı bir ilişkisi yaşamış

olmasıydı.

Amparo çok uzun yıllar sonra evlilik dışı yaşanılan bir birlikteliğin meyvesi

olduğunu anladığında artık bazı şeylerin hiç de hayal ettiği gibi olmadığını anlamıştı.

Doğduğu şehirden uzaklaşıp Olvido Caddesine yerleştikten sonra babasının ölüm

haberi ile sarsılan Amparo aynı zamanda onunla ilgili bazı ayrıntıları öğrenme fırsatı

da bulmuştu. Annesi Ramona, o güne kadar babası hakkında hiçbir şey

122 a.g.y. s. 14

Page 98: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

98

konuşmamıştı. Bir şeyler anlamaya çalıştığı zamanlarda ise, bu konuşmaları oldukça

yüzeyseldi ve ona, babasının adını bile söylemekte zorlanmıştı:

“ - Bunun ne önemi var canım, şey neyse. Tamam. Yani, adı şeydi işte. Cosme, tamam

mı ?

- Cosme Miranda mı ?

- Hayır kızım, Miranda benim kızlık soyadım. “ 123

Annesinin, babası hakkında Amparo’ya söylediği anlaşılır tek şey, babasının

onun için aldığı altın bir bileziği on beş yaşını doldurduğunda kendisine takacağıydı

ve yıllar sonra on beş yaşına geldiğinde annesi o bileziği koluna takmıştı. Ancak

babasızlığın verdiği acıyı hatırlatan, bir sır gibi sakladığı bu mirası, daima elbisesinin

kolunda gizlemişti. Kollu elbiselerin altına saklayarak zaman zaman okşadığı bu

bileziği, yaz geldiğinde takmamayı tercih ederdi. Gençliğe adım attığı ilk yıllarda,

Olimpia ile dostluğunu daha da ilerleten Amparo, üzerindeki durgunluğu hâlâ

atmamıştı. Bu Olimpia’nın da dikkatini çekmişti. Bir gün birlikte otururlarken, onun

özel hayatı hakkında çok fazla bir şey bilmediğini fark etti. Çünkü çok az

konuşuyordu. Üstelik kendi anlattıkları ile de çok ilgilenmiyordu. Ne gülüyor ne bir

tepki veriyordu. “Sana anlattıklarımı hiç dinlemiyorsun, senin için sanki burada

yokum. Neden gülmüyor ya da bana bir şeyler anlatmıyorsun ? Ben sana her şeyimi

anlatıyorum ama sen asla. Tek bahsettiğin şey okul ve annene yardım etmen, hep aynı

şeyler.” 124

Romanın ikinci bölümünde iki yetişkin evlat sahibi bir anne olarak karşımıza

çıkan Amparo’nun, durgunluğundan eser kalmamış ve aklına estiği gibi hareket eden

uçarı bir kadın haline gelmiştir. Zaten romanın başlarında Amparo, karşımıza ilk kez 123 a.g.y. s. 189-190 124 a.g.y. s. 192

Page 99: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

99

böyle bir karakter yapısıyla çıkmaktadır. Kapıya bir Limuzin çağırarak, hiç kimseye

haber vermeden çok ani bir kararla evden ayrılmakta ve kızı Maria’ya çok kısa ve

açıklayıcı olmayan bir mektup bırakmaktadır. Bu ani ayrılış kararı Madrid’e gitmek

için alınmıştır. Ancak daha sonra kızı ile birlikte, onun doğacak ikinci bebeğine beşik

almak üzere sözleştiklerini hatırlar ve bıraktığı mektupta bundan da söz eder, ama bu

ani yolculuk kararı hakkında yine de tek bir ipucu bile vermez. Zaten açıklama

yapmak onun tarzı değildir. Mektubunda sadece, Eylül başlarında döneceğini ve

endişelenmemeleri gerektiğini söylemektedir. Çocuklarıyla, anne evlat diyaloguna

hiçbir zaman girmemiş olan Amparo, güzelliğine düşkün bir kadın olarak geçirdiği

estetik ameliyattan bile onlara söz etmemiştir. Madrid’e gitmek üzere evden ani

olarak ayrılışında bu konuda onlara kısa bir not bırakmıştır: “ Ameliyat iyi geçti.

Kendimi biraz tuhaf ama daha güzel görüyorum. Göz kapağımdaki kırışıklıklar artık o

kadar fark edilmiyor.” 125

Amparo bir modacı olduğu için giyimine dikkat eden ve çok şık giyinen bir

kadındır. Bu nedenle de çok sık kıyafet değiştirir ve her kıyafetinin cebinde bir

miktar para unutur. Madrid’e giderken evden ayrıldığı günün akşamı, Jeremy ve

Maria onun oturduğu daireye kapıcıdan anahtar alarak çıktıklarında, Jeremy onun

giysilerinin birinin cebinde unuttuğu Dolarları bulur. Çok zengin bir kadın olmasına

rağmen çocukları neredeyse aç gezmektedir ve Maria, Jeremy’nin elindeki paraları

görünce sevinçten haykırarak şöyle der :

“ - Yaşasın Jeremy. Tıpkı filimlerdeki gibi. Buna inanamıyorum. Nereden buldun

bunları ? Bak, bana doğruyu söyle. Yoksa onu çaldın mı ?

125 a.g.y. s. 22

Page 100: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

100

- Hayır canım, anemin kışlık giysilerin olduğu şu iki dolaba bakmam yeterli oldu, o

kadar. Senin de bildiğin gibi annem, çantasını ya da palto ve ceketini her

değiştirdiğinde bunların cebinde hep bir miktar para unutur.” 126

Amparo disiplinli bir kadındır. Kendisi evde yokken dairesinde bazı ufak

tadilat işleri olacağını söyleyerek anahtarı kapıcıya bırakmıştır. Oysa, çocuklarının

kendi dairesine gelerek, paraları olmadığı için burada birkaç gün geçirebileceklerini

hiç düşünmemiştir. Maria ve Jeremy evdeyken kapıcı aramış ve daireyi terk etmeleri

için uyarmıştır. “ Sadece size haber vermek istedim. Lütfen beni yanlış anlamayın.” 127

Kapıcı bile onlara karşı anlayışlı ve nazik iken, Amparo onların ihtiyaçlarının

farkında bile değildir.

Amparo Miranda, unuttuğu ya da unutmaya çalıştığı geçmişini hatırlamak ya

da bu şehre kısa bir ziyarette bulunmak amacı ile Madrid’e gelir. Amacı, geçmişinde

yaşayamadığı ya da yarım bıraktığı ilişkisini aramaktır. Artık yaşadığı şehirden ve

ülkeden çok uzaklarda, doğduğu şehirdedir. Öylesine çabuk karar vermiştir ki, sadece

kızı Maria’ya kısa bir mektup bırakmaktan başka bir çözüm aklına gelmemiştir.

Geçmiş, Amparo için her zaman hayatının önemli bir parçasını oluşturmuştur

ancak hatırlamak istemediği için, yaşadıklarını uzun bir müddet bilinç altına itmiştir.

Tıpkı, ağrımadığı sürece bir uzvumuzun farkına varamadığımız gibi. Amparo

çocukluğunda annesinin öğütlediği gibi ileri yaşlarda da kendisi hakkında

konuşmaktan hoşlanmamaktadır. Çok sık estetik ameliyat geçirmiş olmasına rağmen

doktorlardan ve bu ameliyatlardan kimseye söz etmez. Amparo’nun bu özelliği

126 a.g.y. s. 29-30 127 a.g.y. s. 26

Page 101: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

101

romanda şöyle aktarılmaktadır: “ Derinden bir sızı hissediyordu. Belki de henüz tam

iyileşmeyen dikiş yerleri ağrıyordu. Kulaklarının arkasından saç diplerime doğru

parmaklarıyla dokunduğunda, yara izini fark edebiliyordu. Boynundan dudaklarına

doğru elini gezdirdiğinde şişliğin artık inmekte olduğunu hissedebiliyordu.” 128

Amparo küçüklüğünden beri diğer insanlardan hep farklı birisi olmayı

başarmıştır. Kendine özgü davranışları, dik başlılığı ve kural tanımaması tamamıyla

onun karakterinden kaynaklanıyordu. Gaite, onun bu özelliğini romanda şöyle

tanımlamaktadır: “Çocukluğundan beri kendi kendini okşamayı sürdürüyordu, aslında

ona, bunun günah olduğunu söylemişlerdi. Ama Olimpia bunun tam tersini

savunuyordu, onunla vücudunun en özel bölümleri hakkında rahatça konuşabiliyordu,

ayrıca erkek çocukların da aynı şeyi yaptıklarını anlatmıştı ona.” 129

Amparo ileri yaşlarda sürekli olarak geçmişte yaşamaktadır. O yıllarda

bıraktığı, yarım kalan bir ilişkisi, onu hayatı boyunca rahatsız etmiştir. Yer ve zaman

önemli olmaksızın her an her yerde geçmişine dönerek, hayatında çok önemli bir yere

sahip olan bu anısını hatırlamakta ve hatta onu yeniden yaşamaktadır. Böle bir ruh

durumu içerisindeyken yanında her kim olursa olsun, onun bir hayal dünyasında,

geçmişe yolculuk yaptığını hemen fark etmektedir. Zira o anda sadece fiziksel varlığı

ile oradadır. Tüm ruhu ve benliği geçmişte bir yerlere takılıp kalmıştır.

Çocuklarının babası Ralph, ona daima itaat eden bir eş olmuştu. Ayrıca

İspanya’ya da hayrandı. Hatta bir seferinde, Amparo ile birlikte Madrid’e ve

Barselona’ya bile gitmek istemişti. Ama Amparo, İspanya yolculuğunu sürekli

128 a.g.y. s. 38 129 a.g.y. s. 38

Page 102: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

102

ertelemişti. Geçmişi ile yüzleşmekten çekiniyordu. Ralph’in ölümünden sonra onu

çok özlememesine karşın, tıpkı estetik ameliyatın izini hissettiği gibi onun da sızısını

sürekli içinde hissetmekteydi.

Amparo’nun geçmişte çok büyük bir aşk yaşadığı, kitabın birinci bölümünün

sonuna yaklaşırken ancak anlaşılmakta ve onun sürekli geçmişe dönme isteği şu

sözleri ile gün ışığına çıkmaktadır. “Bir daha asla dönmemek üzere Madrid’den

uzaklaşmalı mıyım, yoksa hayatımın büyük bir bölümünü geçirdiğim, beni küçük

düşüren bu şehrin surlarına ne pahasına olursa olsun tırmanmaya mı çalışmalıyım?” 130

Amparo hayatındaki tüm başarı ya da başarısızlıkları daima tek başına elde

etmiştir. Tıpkı annesinin ona küçüklüğünden beri sık sık tekrar ettiği gibi hayatta hep

tek başınadır: “Amparo, senin sadece kâğıttan bir gemin var” 131 O da zaten bu kâğıt

geminin sadece annesiyle kendisinin ağırlığını çekebilecek güçte olduğunu çok iyi

bilmektedir. Belki de hayatı tek başına göğüslemek zorunda kalmasının nedeni

annesidir. Bu gemiye başka birisini davet etmeleri geminin batması anlamına

gelecektir.

Aslında Amparo’nun annesi, onun okuması ve toplumda saygın bir yer

edinmesi bakımından çok bilinçli davranan açık görüşlü bir insandır. Okuldaki diğer

öğrencilerin annelerinin aksine kendisi Amparo’yu, okuması ve çok daha ileri gitmesi

için teşvik etmiş ve hatta birkaç dil birden öğrenmesi konusunda motive etmiştir.

Ramona, bu konuda şöyle demektedir: “ Elbette ki dil çok önemli. Bunun aksini

savunmakla yine aynı yere varıyoruz. Bizim zamanımızda da ailelerimiz bize karşı

130 a.g.y. s. 40 131 a.g.y. s. 40

Page 103: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

103

bilinçsizce davranarak geleceği görememişlerdi.” 132 O yıllarda Amparo’nun kız

arkadaşları, yabancı dil bilgisinden dolayı onu kıskanmaktaydılar. Çünkü çoğunun

ailesi, özellikle de dil öğrenmelerinin bir işe yaramayacağını savunuyordu. Henüz

yirmi yaşındayken dört dil biliyor olması Amparo’yu diğer kızların gözünde

yeterince yüceltiyordu. Bunun yanısıra, Amparo ve annesinin her ne kadar açlıktan

nefesleri de koksa, yine de kimsenin eskisini giymeye tenezzül etmiyorlar ve tıpkı

Olimpia’nın dediği gibi, o çevrenin zenginlerinden bile daha şık giyiniyorlardı.

Üstelik, bütün genç kızların aşık olduğu yakışıklı zengin Abel Bores bile, bu kızların

değil Amparo’nun peşinden koşuyordu.

Amparo, New York’taki hızlı ve yoğun yaşamın ardından, yılların

yorgunluğunu üzerinden atmak istercesine hayatının geri kalanını devamlı olarak

yolculuk ederek geçirmek istiyordu. Kırk yıl sonra, Madrid’e yaptığı yolculuk sonrası

yorgunluğunu, şehrin en lüks oteli olan Excelsior’da dinlenerek atmaya çalışan

Amparo, ertesi gün ılık bir banyodan sonra her ne kadar hazır görünse de, ne

yapacağını tam olarak bilemez haldedir. Şehre gelişinin ilk gününde Amparo,

gökyüzüne yükselen gökdelenleri gördüğünde, eski geçmiş günlerini anımsar. Ve o

eski, tek katlı binaların bu şehirde halen bir yerlerde, sessizce yattığını hayal eder.

Aradan geçen bunca yıldan sonra şehrin bu denli değişmiş olması aslında çok

normaldir, çünkü doğduğu bu şehre gelmeyeli kırk seneden fazla olmuştur. Amparo,

yıllar sonra gerek iç monologları gerekse geçmişe olan yolculukları ile sürekli tek

başınadır. Onu bu konuda cesaretlendiren ve yönlendiren kişi en yakın arkadaşı

Olimpia’dır. Olimpia ona, tek başına konuşmanın çok eğlenceli olduğunu söylemiştir.

Bu şekilde rahatlayabilen kişi, bir de karşısında kendisine cevap verecek birini hayal

132 a.g.y. s. 43

Page 104: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

104

edebilirse işte o zaman olay daha da eğlenceli bir boyuta ulaşabilecektir. Amparo

kırk yıl sonra yine Madrid’de, kendi kendine bu soruyu sormaktadır : “Acaba kendisi

hâlâ bunu yapıyor mu? Belki de yapıyordur. Aman, umurumda değil, belki de şimdiye

kadar ölmüştür bile. Her neyse, buraya hayaletleri yerlerinden kaldırmaya

gelmedim.”133

Amparo, artık kendi kendine konuşmakla kalmıyor, karşısında yarattığı hayali

kişiyle bile sohbet edebiliyordu. Son zamanlarda yüz ifadesinde de değişiklikler

olmaya başlamıştı. Çünkü Amparo, o sırada görünmeyen birisinin kendisine verdiği

yanıtlara ufak yüz mimikleri ile karşılık vermekteydi. Oğlu Jeremy ise onu böyle

dalgın ve değişik bir ruh hali içerisinde gördüğünde eski günlere daldığını düşünürdü.

Amparo sık sık geçmişine dönmekte ve gerçek yaşamdan bir anlık da olsa

tamamen uzaklaşmaktadır. Madrid’de kaldığı otel odasında düşünceye daldığında,

yan odalardan gelen bir kapı gürültüsü onu, Jeremy ile birlikte olduğu ve onun

kapıları çarparak dolaştığı eski günlere götürmektedir. Amparo aslında Madrid’e geliş

nedenini de tam olarak bilememektedir. Evden ani bir kararla ayrılmıştır ve şimdi bu

şehirde tek başınadır : “ İşte buradayım ve tek başınayım, yeterli değil mi ? “ 134

Amparo kırk yıl önce taşındığı New York’ta Fifth Avenue’da muhteşem bir

evde yaşamaktadır. Oysa tüm çocukluk ve ergenlik dönemi Madrid’de Olvido

Caddesinde sıradan yıkık dökük bir evde geçmiştir. Amparo, annesiyle birlikte

yaşadıkları bu şehirden ayrılmak zorunda kaldıklarında çok ağlamış ve üzülmüştür.

Ara sokaklarına kadar çok iyi tanıdığı ve bildiği bu yerlerden bir anda kopmak ona

133 a.g.y. s. 55 134 a.g.y. s. 55-56

Page 105: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

105

çok acı gelmektedir. Sanki bu şehir ile bütünleşmiştir. Yıllar sonra geri döndüğü bu

şehri her ne kadar tanıdığını zannetse de çok şeyin değişmiş olduğunun o da

farkındadır. Tıpkı aradan geçen kırk küsur yılın vücudunda bıraktığı izler gibi. Şu an

tanınmış Ensanche oteller zincirinden birinde kalıyordu ve arenaya çıkmaya

hazırlanan matadorlar gibi bu şehri tepeden seyrediyordu. “Ona en üst kattaki süit

odalardan birini vermişlerdi. Oldukça lüks ve geniş olan bu otel odasında üçlü koltuk

takımı, televizyon, bir çalışma masası, buzdolabı, ve faks cihazı bulunmaktaydı.

Amparo, pencereye yaklaşarak, nefesiyle buğulanan cama bilinçsizce bir “A” harfi

yazdı ve dönüp gitti.” 135

Madrid’de, kaldığı otel odasının kapısından altından atılan gazetenin halen o

geçmiş yıllardaki ismi taşıması onu çok mutlu etmiştir. Bu şehirde geçmişten kalma

bir şeylerin olması olağanüstüdür. Saatlerdir ağzına yiyecek bir şey koymadığını fark

eden Amparo, bir yandan telefonla otel resepsiyonunu ararken diğer yandan rast gele

çevirdiği gazete sayfalarının birinde kendisinin bu şehre gelmesinde büyük rol

oynayan kişinin fotoğrafını sosyete sayfasında görür. İşte Abel Bores yine karşısına

çıkmıştır. Onunla ilgili yazının başlığı şöyledir. “Seminerini gerçekleştiren Don Abel

Bores, Arjantin’den döndü.” 136 İşte Amparo’nun aniden kimseye haber vermeden

çıktığı yolculuğun gerçek sebebi olan ilk aşkı Abel Bores hemen orada karşısında

durmaktadır. Onu gördüğünde, içinden hemen sokağa çıkmak ve onunla herhangi bir

yerde buluşmak geçer, ancak daha nerede oturduğunu ve hangi semtte bulunduğunu

bile bilmemektedir. Onu görmek için tanıdık bir yerlere gitse bile karşılaşma

olasılıkları yine de çok azdır. Amparo artık, yolculuğunun bir anlamı olduğunu

düşünmektedir. Üstelik bu yolculuk bir maceraya dönüşmüştür. Bu ona biraz cesaret

135 a.g.y. s. 57 136 a.g.y. s. 58

Page 106: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

106

verir. “Artık midesi ağrımamaktadır. Gözlüklerini çantasına koyar. Üç parçalı

aynanın önünde elbisesini giyer ve o çok pahalı İtalyan ayakkabılarına bakarak

aynadaki yansımasına gülümser. Elli yaşında olmasına rağmen tığ gibi vücuduyla daha

kırk sekizindeymiş gibi görünmektedir. Eskiden elli yaşına basmış bir kadın yaşlı

sayılırdı, ama artık öyle değildi. Amparo yine geçmişe dönmüştür. Sanki karşısında

Abel varmışçasına sol kaşını kaldırarak kendi kendine şöyle demektedir:

- Beni hatırladın mı ? Arabanla beni biraz gezdirir misin ?” 137

Giyinip asansörle aşağıya inerken son kez aynada kendine bakar ve işte yine

geçmişe, Abel ile karşılaştığı o mutlu günlerinden birine dönmüştür. Abel, onunla

her karşılaşmasında ukala bir tavırla nerelerde olduğunu ve neler yaptığını

sormaktadır. Bu tavrıyla Abel’in, kendisine ilgi duyduğu yeterince açıktır. Zira diğer

kızlarla o denli ilgilenmemektedir. Amparo, buna rağmen Abel’i sık sık

görememekten yakınmaktadır, çünkü etrafında her zaman onunla konuşmaya can atan

bir sürü kız vardır. Oysa ki, Amparo, o zamanlarda basit bir terzinin kızıdır. Ama

aradan yıllar geçen yıllar onu yeterince değiştirmiş ve güzelleştirmiştir. Amparo artık

herkesin dikkatini çeken çok alımlı bir kadındır. Otelin asansöründen çıkarken lobide

onu gören kadınlar, defalarca dönüp bakmaktan kendilerini alamazlar. Çünkü o artık

Amerikan tarzı giyimiyle bu şehir halkından çok farklı görünmektedir.

Amparo, otelden ayrıldıktan sonra henüz nereye gideceğine karar

verememiştir. Yeni geldiği bu şehirde ne yapacağını kestiremediği için amaçsız bir

şekilde yollarda dolaşırken oradaki bir müzeye girer. Geçtiği meydanlar, daracık

sokaklar ona hiç yabancı gelmemektedir. Ne de olsa tüm çocukluk ve ergenlik

dönemlerini buralarda ve özellikle de Olvido Caddesinde geçirmiştir. Ama oraya

137 a.g.y. s. 59

Page 107: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

107

gitmeye bir türlü cesaret edememektedir. Bu karmaşık duygular içerisinde şehirde

dolaşırken kulaklarında annesinin sözleri çınlamakta ve yokluk içinde geçirdikleri o

günleri anımsamaktadır. “Görüyor musun, bazen hiç işine yaramadığı düşündüğün

şeyler bile gün gelir önemli bir ihtiyacını karşılar. Bak, mesela şu mavi pantolonun

yırtılan yerine sakladığım bir kumaş parçasıyla cep yapacağım. Sana dediğim gibi

kızım, Ramona Modası bu; tıpkı yeni bir şeyler icat etmek gibi. Sahip olduğun hiçbir

şeyi atma, zira her an eski bir giysiyi yepyeni bir kıyafete dönüştürebilirsin.” 138

Gerçekten de Ramona, bu konudaki yaratıcılığı sayesinde tanınmış bir modacı olmayı

başarmış ve Amparo da onun izinden yürümüştür.

Her attığı adımda annesine danışan Amparo, kocasının ölümünden sonra iki

yetişkin ve şımarık çocukla tek başına kalmış ve bu dönemde çok büyük bir

bunalıma düşmüştür. Aslında, hayatı boyunca hep birileri tarafından yönetilmiştir.

Örneğin Madrid’den New York’a taşınma kararını veren kişi annesi olmuştur, daha

sonra ise onun yerini Ralph almıştır. Annesi, her ne kadar onu hayata dair çok şey

öğretmişse de, Amparo sevgiden yoksun büyümüştür. Çünkü Ramona’nın ona

sevgisini verecek hiç vakti olmamıştır. Bu sevgisizlik, Amparo’nun karakterinde

onun çocuklarıyla olan ilişkisine de yansımıştır. Dolayısıyla Maria ve Jeremy,

şımarık ve sorumsuz birer çocuk olarak büyümüşlerdir. Bunun nedeni de

annelerinden hiç sevgi görememeleridir. Amparo bu yolculuğa çıkma kararını

aldığında çocuklarına haber verme gereğini bile duymamıştır. Madrid’e gidiş kararını

hiç kimseye danışmadan almış ve tek başına çekip gitmiştir. İş hayatında gösterdiği

başarıyı, özel hayatında gösterememiştir, ve şimdi o, doğup büyüdüğü bir şehir olan

Madrid’de bile ne yapacağını bilmeden kararsız ve boş adımlarla yürümektedir.

Sabahları tek başına uyandığı bu otel odasında her ne kadar iş hayatından uzak 138 a.g.y.s. 143

Page 108: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

108

disiplinsiz bir yaşamı kucaklıyor olsa da, buraya geldiğinden beri geceleri gördüğü

rüyalar olumlu yönde değişmiştir. Uzun zamandır böyle bir lükse sahip olmamıştır.

Burada yapması gereken tek şey, odasının kapısına bir takım uyarı mesajları asarak

kat görevlisini yönlendirmektir. Dışarıya çıktığında saatini odada unutmuş olmasının

onun için artık hiçbir önemi yoktu. Çünkü burada, hiçbir işe yetişmek zorunda

değildi. Ayrıca, şimdi şehrin her yanında insanlara saati ve sıcaklığı bildiren dijital

panolar mevcuttu. Oysa bundan yaklaşık kırk sene önce her şey çok farklıydı. Ama

yine de bu şehirde anılarını canlandıracak geçmişten kalma birçok mekan olduğu gibi

duruyordu..

Amparo, eskilerde bilinç altına attığı ve şimdi buraya asıl geliş nedeninin o

olduğunu bildiği Abel Bores hakkında bir dizi araştırmaya girişmiş ve rehberde bu

adı aramaya koyulmuştur. Artık eline az da olsa birkaç ipucu geçmiştir ve geriye

bir tek seçenek kalmıştır ve o da, yıllar önce kendisini etkileyen ama bir türlü

duygularını açamadığı o adama bir an önce kavuşmak.

Amparo, kendisi için büyük önemi olan Olvido caddesine geldiğinde karşısına

Tarsi’nin güzellik salonu çıkmıştır ki, burası yıllar önce anneleriyle birlikte yaşamış

olduğu evdir. Şimdi burada yılların yorgunluğunu üzerinden atmak için içeriye giren

zengin bir müşteri konumundadır. Güzellik salonu sahibi Tarsila’nın kendisine karşı

çok sıcak ve sevecen davranması Amparo’yu çok duygulandırmışsa da, ona bir

zamanlar annesiyle birlikte bu evde yaşamış olduklarını söyleyememiştir. Ancak

Tarsila’nın şu sözleri onu derinden etkilemiştir: “ Burası benim evim, ama burada

kendini evindeymiş gibi hissedebilirsin.” 139 Zira, Amparo’nun bir zamanlar annesiyle

139 a.g.y.s. 182

Page 109: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

109

birlikte hem ev hem de iş yeri olarak kullandıkları bu ev, aynı işlevi artık Tarsila için

görmektedir. Amparo, bunun nasıl bir kader olduğunu düşünmektedir. Çünkü,

Tarsila’nın annesi olan Tarsila Sanchez del Olmo, o yıllarda annesi Ramona’nın

yanında çıraklık yapmıştır. Ancak Ramona bu şehirden ayrılarak New York’a

taşınmaları sırasında Tarsila Sanchez del Olmo’ya, o zamanlar daha çok küçük olan

kızı Tarsila için yüklüce bir çek göndereceğine söz vermiş ve New York’a

taşınmalarının ardından da bu vaadini yerine getirmiştir. Amparo, annesini

kaybettiğinde, bu fedakâr yardımcı kadını cenazeye davet edip etmemekte tereddüt

etmiş ve sonuçta onu aramamaya karar vermiştir. İşte şimdi onun kızı ile karşı

karşıyadır fakat yine de içinden geldiği gibi davranamamakta ve dolayısıyla da

onunla duygularını paylaşamamaktadır. Bunun tek nedeni de geçmişini yeniden

yaşamak istememesidir. “Parayı tezgâhın üzerine bıraktı ve kalktı. O anda, bu küçük

Tarsila’yı kucaklayabilir, sevgisini ona büyük bir coşkuyla gösterebilir, gözyaşları

içinde annelerinin tanıştıklarından bahsedebilir ve tekrar görüşmek istediğini

söyleyebilirdi. Ama kendini o kadar güçlü hissetmiyordu.” 140

Amparo, geçmişiyle yüzleşmemek ve kimse tarafından tanınmamak için

kendisini, kocasıyla bu şehri gezmeye gelen bir kadın olarak göstermiştir. Ancak

böyle davranmakla da kendini neye ve kime karşı korumaya çalıştığını o da

bilememektedir. Günün yorgunluğunu atmak üzere oteline dönüp dinlenmek isteyen

Amparo, o gün olanları kısaca not almak üzere günlüğüne bir şeyler karalar. Bu da

çocukluğundaki yalnızlığını paylaştığı bir başka alışkanlığıdır.

Amparo, eskiden beri iyi giyinmesini seven birisidir. Özellikle de

ayakabılarına çok özen göstermektedir. Gençliğinde, Olimpia ile olan dostluğunu 140 a.g.y.s. 185

Page 110: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

110

ilerlettiği yıllarda, Olimpia ona kullanmadığı çok yeni ayakkabılarını vermek istemiş

fakat ayak numarası uymamıştır. Oysa annesi Ramona, ne olursa olsun başkalarından

bu tür yardımlar almamasını ona öğütlemiş ve böyle davrandığı zamanlarda da bunu

hiç hoş karşılamamıştır. “Açlıktan öldüğümüzü sanacaklar. Kazandığın burslar

sayesinde okul masraflarını kendin çıkarıyorsun. Uykundan çalarak çalışıyorsun.

Herşey yoluna girdiğinde, annen yaşadığı sürece, hiç kimsenin olmadığı kadar şık

giyineceksin.” 141

Amparo yaptığı çılgınlıklarla da oldukça tanınmıştır. Çocukları da kendine

çekmiş olmasına rağmen annelerinin anlattıkları maceralar karşısında şaşkınlıklarını

gizleyemezler. Bir keresinde, orta yaşlı bir arkadaşıyla helikopter kiralamış ve

güneşin doğuşunu ve batışını izlemek üzere bir günü havada geçirmişlerdi. Maria ve

Jeremy bütün bu çılgınlıkları, annelerinin menopoza girdiği şeklinde

yorumlamaktadır. Maria, annesi tarafından anlatılan bu çılgınlıkları oldukça abartılı

bulurken, Jeremy bunların annesinin fikri değil de, çıktığı erkeklerin uçarılığının bir

sonucu olduğuna inanmaktadır. Ayrıca annesinin herkesi etkileyebilecek güzellikte,

havalı bir kadın olduğunu da düşünmektedir. Maria ile aralarında şöyle bir konuşma

geçmektedir: “ Benim arkadaşım, onu sadece iki kez görmesine rağmen bir türlü

unutamıyor, annem herkesi anında deliye döndürebilir. Benim tek anlamadığım,

annemin tek başına olduğunda, tek başına yemek yediğinde ve caddede tek başına

yürüdüğünde ne düşündüğü.

- Sence ne düşünüyor?

- Şimdilik Ralph’i düşünüyor olmalı.” 142

141 a.g.y.s. 191 142 a.g.y.s. 238

Page 111: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

111

Amparo, çocuklarının babası Ralph ile tam on yedi yıl birlikte olmuştur. Onu

kaybettiğinde Maria daha küçüktür. Fakat yine de onu biraz olsun anımsamaktadır.

Maria şöyle der: “Şey, babam öldüğünde ben çok küçüktüm. Ama onun sürekli olarak

çok meşgul ve çok ciddi bir insan olduğunu hatırlıyorum, ve sanırım annemle de iyi

geçiniyorlardı. “ 143 Ralph’le sekiz yıl evlilik dışı bir birliktelik yaşayan Amparo,

onun sürekli ısrarlarına dayanamayarak sekiz yıl sonunda onunda evlenmişti, ama o

zamana kadar da evlenmeyi sürekli olarak reddetmişti. Aralarında normal bir çiftin

hayatı yoktu ve beraberlikleri boyunca sık sık tartışıyorlardı. Genellikle de bu

tartışmalarını telefonda yaparlardı. Tartışma konuları evlilikti. Ralph ona sürekli

olarak şu soruyu soruyordu. “ Niye evlenmiyoruz ? “ 144 Amparo, dudaklarını onun

kulaklarına yaklaştırarak bu soruya şöyle cevap vermişti: “Bir sene daha bekle.

Tamam mı?” 145 O geceyi Ralph’ın evinde geçiren Amparo, her zaman olduğu gibi

sabah ona kısa bir not bırakarak kendi evine gitmişti. Madrid’de yaşadığı gençlik

yıllarında Amparo, böyle bir evlilik dışı ilişkiye asla cesaret edemezdi. Zaten içinde

bulunduğu toplum da buna izin vermezdi.

Şu an kaldığı Excelsior otelinin odası ona sıkıcı gelmeye başlamıştı. Hâlâ

uykusuzluk çekiyordu. İlk defa olarak Ralph’i biraz özlemeye başlamıştı. Kafasında

bin tane düşünce vardı. Her şeyden önce, evine döndüğünde sahibi olduğu “Miranda

and Company” şirketinde yeniden işe başlayacak gücü kendinle bulup

bulamayacağından o kadar emin değildi.

Oğlu, Jeremy’nin geleceği onu endişelendiriyordu. Hâlâ doğru dürüst bir iş

bulamamıştı. Şu an Madrid’de olmak yerine çocuklarının yanında olması gerektiğini 143 a.g.y.s. 239 144 a.g.y.s. 242 145 a.g.y.s.242

Page 112: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

112

düşünüyordu. Madrid’de aradığı şeyi bulmakla eline ne geçecekti ki. Bunca yıl, o

ilk ve gerçek aşkı olmaksızın geçip gitmişti. Onu bulsa, ne konuşacağını bile

bilmiyordu. Bütün bu düşünceler içindeyken, ışıkların hepsi açık olmasına rağmen

uyuyakalmıştı.

Amparo, halen kendisiyle bir iç çatışma yaşamaktaydı. Zaten çocukluğundan

beri devamlı olarak kendini sorgulayan biri olmuştu. Belki de bu sorgulamalar, onu iş

hayatında başarılı bir yere getirmişti ama özel hayatında, bütün bu düşünceler, tam

bir ruh karmaşasına dönüşmüştü. Küçükken yoksulluğun ve acı çekmişliğin izlerini

sanki birilerinden ya da bir şeylerden intikam alma hırsına dönüştürmüş ve bu da onu

başarılı bir iş kadını yapmıştı. Peki ya, özel hayatına ne olmuştu? Bütün bu

başarıların ardından Amparo, kendi içi dünyasıyla barışık yaşayan bir kadın mıydı?

İşte bu noktada o, geçmişte yaşayamadıklarını ve bir takım özlemlerini acımasız bir

öz eleştiriye dönüştürmüş ve kişiliği gereği sıkıntılarını kimseyle paylaşamadığı için

de, kendisini durmadan bir kaçış içerisinde bulan ve gerçekte ne yapmak

istediğinden tam olarak emin olmayan bir kadın haline getirmişti. Amparo, içinde

âdeta ruhsal bir patlama yaşıyordu. Bunun da ilk belirtileri kendi kendisiyle ya da

aynaya yansıyan görüntüsüyle konuşması biçiminde ortaya çıkıyordu.

Sabah uyandığında odasında, günlük gazete ile birlikte üzerinde “Lady

Drake” yazılı bir zarf ve ona iliştirilmiş kırmızı bir gül bulur. Otelin görevlisi genç

kız, gülü gece on buçuk sularında bir gencin getirip yukarıya çıkartmak istediğini

ama resepsiyondan izin vermediklerini söyler. Amparo kızı yolladıktan sonra gülün

yanındaki zarfı merakla açar. İçinden bir kaset, bir mektup ve bir de tiyatro bileti

çıkar. Oğlu Jeremy’nin sözleri bu olayla bir kez daha doğrulanmıştır. Amparo’ya

Page 113: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

113

hayran olmak için onu bir kez görmek yeterlidir. Genç yaşlı tüm erkeklerin başını

döndürmektedir. Mektup, trende öylesine tanışıp konuştuğu Marcelo ismindeki genç

tiyatrocu çocuktan gelmektedir. “Luisa Fernanda” adlı oyun için bir biletle birlikte,

kendisinin radyoda yaptığı röportajı dinlemesi için bir de kaset yollamıştır. Mektupta

ise, açıkça olmasa bile, üstü kapalı bir biçimde kendisine ilanı aşk edilmektedir.

Amparo, Marcelo isimli bu gençten gelenleri bir tarafa koyduktan sonra eline aldığı

gazeteye şöyle bir göz attığında, üzerindeki tarihinden bu günün doğum günü

olduğunu anlar. Son yaş gününü Ralph ile kutlamıştır. Gazetedeki bir alt başlıkta,

Manuela Roca isminde genç bir kadının trafik kazasında ölüm haberini okur.

Fotoğraftaki yüzü hemen tanımıştır, bu kadınla Madrid’e geldiği ilk gün, müzenin

önünde karşılaşmıştır ve onun çok üzgün olduğunu anımsamaktadır. Kendisini sadece

bir kez görmesine rağmen gazetede yazan tarih ve saati not ederek cenazeye gitmeye

karar verir. Amparo, tek başına kaldığı bu otel odasında, her ne kadar yeni tanımış da

olsa, bu birkaç kişinin haberiyle, doğum gününde yalnız olmadığını hissetmektedir.

Oysa eskiden etrafındaki insanların ne yaptığı ve ne düşündüğü onu hiç

ilgilendirmezdi çünkü annesiyle birlikte o yıkık dökük evde hayatta kalmak için güç

bir savaş vermekteydiler.

Amparo Madrid’e geldiğinden beri zaman zaman o eski günlere dönerek

gözleri dalıp gidiyor ve geri dönülmesi imkânsız o yılları sanki yeniden yaşıyordu.

İşte yine geçmişe dönmüştü. Simültane çeviri yapmaktan yorgun düştüğü bir iş günü,

kız arkadaşının isteğini kıramayarak davetli oldukları bir partiye, öncelikle annesini

arayıp haber vererek gitmeye karar vermişti. Eylül ayıydı ve otuz üç yaşını dolduralı

çok olmamıştı. Partiden çıktıklarında başı çatlarcasına ağrıyordu ve aldığı içki

yüzünden iyice sarhoş olmuştu. East River bölgesinde tanıdığı hiç kimse yoktu ve

Page 114: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

114

biraz temiz hava almak için yürümek istemişti. Ancak kendini gittikçe daha kötü

hissetmesinden dolayı oturacak bir yer ararken, onu pek umursamaz gibi görünen

ama yine de gözlerini üzerinden ayırmayan bir adamla karşılaşmıştı. Adamın çok hoş

açık renk gözleri vardı ama Amparo onun ilk önce ayaklarına bakmıştı, çünkü bir

insanı en çabuk ayaklarının ele vereceğini düşünmekteydi. Gerçekten de

yanılmamıştı, o kocaman ayaklarında çok şık bir çift ipek ayakkabı vardı. Kendisine

evine kadar eşlik etmek istemesinden çok duygulanan Amparo, gözlerinden süzülen

yaşlara engel olamamıştı. Artık ayakta duracak hali kalmadığı için Ford marka

arabasına binme teklifini çabucak kabul etmişti. Adam yanına oturması için kapıyı

açmış ve emniyet kemerini bile bağlamıştı.

“ - Çok teşekkür ederim, bugün işler çok yoğundu da, biraz içtim ve … .

- Lütfen, bir şey açıklamak zorunda değilsiniz, açık hava size iyi gelecek, derin nefes

alın.” 146 Adam arabanın camlarını açmıştı ve East River’dan aşağıya doğru

iniyorlardı, gecenin ilerleyen bir saatiydi ve saçları rüzgârın etkisiyle dağılmıştı. Yan

gözle onu izliyordu. Bakımlı elleriyle direksiyonu çok profesyonelce kullanıyordu.

Saçındaki aklar, meçli gibi duruyordu. Aslında bu yolculuğun bir ilişkinin başlangıcı

olabileceğini düşünmek isterdi fakat her şey o kadar ciddi ve belli bir saygı

ölçüsündeydi ki. Parmağında yüzük de yoktu. Amparo daha önce hiç arabaya

binmemişti. Üstelik böyle lüks bir arabayla Lower East Side semtinde mütevazı bir

eve doğru yolculuk yapmaktan üzüntü duyuyordu. Arabanın saati dokuz buçuğu

vuruyordu. Evinin önüne geldiklerinde inmek için acele ediyordu. Amparo, aceleyle

çantasında anahtarını ararken adam sormuştu:

“ -Yalnız mı yaşıyorsunuz ?

- Hayır, annemle. Kendisi modacı, ben de Birleşmiş Milletlerde çalışıyorum.” 147

146 a.g.y.s. 195-196 147 a.g.y.s. 195-196

Page 115: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

115

O bunları söylerken adam oturduğu sokağa şöyle bir göz atmış ve iki yalnız bayanın

böyle bir semtte oturmaması gerektiği konusunda bir yorum yapmıştı. Amparo,

kendilerinin göçmen olduğunu ve istedikleri bir semtte oturma lüksüne sahip

olmadıklarını söyleyerek âdeta savunmaya geçmişti. El sıkışırken, birbirlerine

kartlarını da vermişlerdi. Amparo’nun yüzünde öyle aşırı bir makyaj yoktu.

Gençliğinde böyle bir alışkanlığının olmaması tabii ki ekonomik durumlarının kötü

olmasından kaynaklanıyordu. Oysa artık güzellik salonlarından çıkmıyordu. Adamın

ona gösterdiği yakınlıktan öyle duygulanmıştı ki, kendisine o an evlenme teklif etse

hemen oracıkta kabul edebilirdi. O akşam tek istediği bir an önce odasına kapanıp o

lüks Ford araba içinde yaptığı kısa ve güzel yolculuğu hayalinde yeniden

canlandırmaktı, ancak annesi onu sürekli lafa tutarak kızının ona öğreteceği İngilizce

derslerine bir an önce başlaması gerektiğini söylüyordu. Elindeki dikiş işlerinden ve

Amparo’nun da bütün gün çalışıyor olmasından dolayı, kendisinin akşam saatlerinden

başka İngilizce öğrenecek zamanı kalmamaktaydı.

Aslında romanda, okurun Ramona’yı tanıması demek, onun bir yerde

Amparo’nun kişiliğini çözümlemesi anlamına gelmektedir. Çünkü o da annesi kadar

azimli ve çalışkan bir yapıya sahiptir. Her ikisi de prensiplerinden asla ödün

vermemektedir. Ancak, birisinin kocasının olmaması, diğerinin de baba sevgisinden

yoksun büyümesi, onların bir taraflarının hep eksik kalmasına neden olmuş ve kendi

kişiliklerini bulana kadar da bunun eksikliğini hep içlerinde hissetmişlerdir.

Amparo, yolculuğunun asıl nedeni olan Olvido Caddesine gitmeye artık

kararlıdır ve bu cesareti kendinde bulur. Amparo, yıllar öncesinde burayı, tek bir

arabanın bile geçmediği oldukça sessiz bir cadde olarak bilmektedir. Buna güvenerek

Page 116: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

116

rahatça yolun ortasında yürürken, virajı genişçe alan bir motosikletliyi son anda fark

ederek kendini kaldırıma atar, ancak topuğu kırılmıştır. Oradan geçmekte olan genç

bir kızın yardımı ile ayağa kalkar. Herhangi bir şeyi yoktur. Kız ona yardım ederek

caddenin karşısındaki sahibi olduğu antikacı dükkânına sokar. Kızın adı Rita’dır ve

Abel’in kızıdır. Ancak Amparo’nun bundan haberi yoktur. Bu dükkân ve bölümleri

oluşturan paravanlar ona hiç de yabancı değildir. Dikiş makinesinin sesini duymamak

için günün büyük bölümünü bu paravanların arkasında geçirdiği günleri anımsamıştır.

Küçükken hep kendine ait sessiz ve kocaman bir salonda ders çalışmak istemiştir. Şu

anki zenginliği ise kendisine geçmişte yaşadığı o zor günlerini bir türlü

unutturmamıştır. Şimdi durduğu bu yer tam onun yatak odasıydı ve karşısında da,

birlikte hayallerini paylaştığı aynalı dolabı bulunmaktaydı. Pencereye yanaştığında

ise eski komşuları Moret’lerin bahçesini olduğu gibi görebiliyordu. O dükkândaki

bebeklerden birini torunu Caroline’e hediye almayı düşündü. Sevdiklerine ufak da

olsa bir şeyler almaktan hoşlanıyordu. Üstelik de artık zengindi. Bu evde yaşarken de

dostları için aynı şeyi yapmak istemiş ama yapamamıştı. Amparo genç kızın getirdiği

bir bardak suyu içerken ona burada yaşayıp yaşamadığını sordu.

“ - Hayır. Burası yaşamak için çok küçük bir yer. Ufacık bir mutfağı ve bir de tuvaleti

var o kadar.

- Evet, tabii ki yaşamak için çok küçük.” 148 Amparo’nun genç kızın söylediklerini

onaylamaktan başka çaresi yoktu. Çok gururlu bir kadın olması ve sırlarını hiç

kimseyle paylaşamaması, onu, gerçekleri bir günah gibi saklamaya itiyordu. Amparo,

bu arada etrafı incelemekteydi. Fakirlik ve sefaleti bir yana, o gene de, bu küçücük evde

yıllar boyunca, annesi ile birlikte, dikiş makinesinin bitip tükenmeyen tıkırtıları

arasında hem çalışıp hem okuyarak en güzel çocukluk ve gençlik yıllarını geçirmişti.

Amparo sonunda, üzerinde bir bebeğin dansettiği müzik kutusunu torununa almaya 148 a.g.y. s. 212

Page 117: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

117

karar verdi. Dükkândan ayrılmadan önce genç kız ona eski fakat sağlam bir çift

ayakkabı verdi. Bu, en azından topuğu kırılmış bir ayakkabıyla yürümekten daha

iyiydi. Amparo da ona, topuğu kırık ama Dario Dodoni marka ayakkabısını bıraktı.

Hayatta hiçbir şeyi karşılıksız almamıştı. Bu yüzden de bir başkasına borçlu

kalmaktan hiç hoşlanmazdı. Dükkânın tam karşısında eskiden olduğu gibi

Olimpia’nın evi duruyordu. Olimpia kendisinden bir yaş büyük olmasına rağmen,

tanıdıkları yaşlı bir kadın diye ondan bahsediyordu. Amparo, bu sıfatı hiç sevmemişti,

zira kendisi de hemen hemen onunla aynı yaştaydı ve yaptırdığı estetik operasyonlar

sayesinde ortaya çıkan genç görünümünün aksine gerçek yaşının oldukça eskidiğini

böylece fark etmiş oldu. Geçmişinden saklanan Amparo, kendisinin bile unutmaya

çalıştığı o yoksulluk günlerinin, burada kimse tarafından bilinmesini istemediği gibi,

dış görünüşü açısından da bir kaçış içerisindedir. Küçüklüğünden beri kendisinde bir

saplantı haline gelen, olduğundan farklı görünme kaygısı, onu hem yaşam tarzı ve

hem de görünüş olarak değişime uğrama çabası içerisine sürüklemiştir. Hırslı ve

azimli bir karakter yapısı sayesinde bunda da oldukça başarılı olmuştur. Ancak hayatı

bu şekilde yorumluyor olması ne derece doğrudur. Amparo, aslında bu davranış

biçimiyle, kendisinin hak etmediğini düşündüğü geçmişini bilinçaltına itme

çabasındadır. Bunun başlıca nedenlerinden birisi de, geçmişinde yaptığı hataların geç

de olsa farkına varması ve bundan pişmanlık duymasıdır. Örneğin Madrid’den

ayrılacakları o son gün Abel’in ona yazmış olduğu aşk mektubunu sanki hiç almamış

gibi davranarak çekip gitmesi onu hayatı boyunca rahatsız etmiştir. Kısa da olsa bir

cevap yazabilme cesareti gösterememiştir. Şüphesiz ki, alt toplumsal ekonomik

konumu itibariyle buna cesaret edebilecek gücü kendisinde bulamamıştır. Sonuçta

tüm sorun, onun haklı olarak, bir yerlerde saklamak istediği sefalet dolu yaşantısı ve

babasızlığın vermiş olduğu utanç duygusudur.

Page 118: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

118

Olimpia’nın evinin önünden geçerken bahçeden onun çığlık çığlığa şarkı

söyleyişini duyan Amparo, onun balkondaki görüntüsü karşısında şok olmuştur.

Karşısında, saçları bembeyaz olmuş ve yarı çıldırmış yaşlı bir kadın durmaktadır.

Amparo yine, kaçarcasına oradan hızla uzaklaşır. Geçmişiyle yüzleşmenin hiç de

kolay olmadığını bir kez daha anlamıştır.

Olimpia, Amparo’nun gençlik aşkı olan Abel’in okuldan arkadaşıdır.

Olimpia, o yıllarda güzelliği ve zekasıyla tanınan bir genç kızdır ve günün birinde

artist olacağını düşlemektedir. Olimpia, Abel Bores ile olan arkadaşlığının yanı sıra

onun okuldaki en önemli rakiplerinden de biridir. Abel, geçen yılların ardından,

Amparo’dan bir cevap alamayınca başka bir kadınla evlenerek çoluk çocuğa

karışmıştır. Eşini yakın bir zamanda kaybeden Abel, şimdi artık kendisini

çocuklarına adamış ve yaşı oldukça geçkin bir baba sıfatına bürünmüştür. Abel,

Olimpia ile olan dostluğunu yanlış değerlendirenlere karşı, asıl aşkının Amparo

olduğunu haykırmak istemişse de, ondan bir yakınlık göremediği için bu aşkı içinde

saklamayı tercih etmiştir. Duygularında daima samimi olan Abel, ne yazık ki,

Amparo tarafından anlaşılamamış olmanın hayal kırıklığını yaşamıştır. Abel’in

Amparo’ya olan duyguları âdeta bir sır gibi kalırken, okulda, Olimpia olan

arkadaşlığı, evlendikten sonra ailesi tarafından da yanlış değerlendirilmiş ve bir

akşam yemeğinde kızı Rita, annesinden duydukları doğrultusunda, babasına şu

soruyu sormuştur: “Baksana baba, sen gençken Olimpia teyzeye aşık mıydın ? Annem

bana bir kez bundan söz etmişti de. “ 149

149 a.g.y.s. 231

Page 119: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

119

Amparo yine eski günlere dalmıştır. Olimpia’nın onun hayatında önemli bir

yeri olduğunu düşünmektedir. Abel’e kendisini, Katharine Hepburn’e benzeyen çok

şirin bir kız diye, ilk tanıştıran Olimpia olmuş ve birbirlerini daha iyi tanımaları için

de onları, evinde verdiği partilere davet etmiştir. Abel, aslında Amparo’yu ilk defa

Milli Kütüphanede görmüş ve ona orada aşık olmuştur. Amparo’yu sürekli göz

hapsinde bulunduran Abel, onu daha fazla görürüm umuduyla, Milli Kütüphaneye

onun gittiği saatlerde giderek kendince fırsatlar yaratmaya çalışmıştır. Bu

karşılaşmalar sırasında da, her ikisi de, farkında olmadan birbirlerine karşı ilgisiz

kalmadıklarını hissetmişlerdir. Olimpia’nın verdiği partilerden birinde, Amparo ile

Abel sadece bir anlığına yalnız kalmış ve aralarında şöyle bir diyalog geçmiştir:

- “Onlara daha önceden tanıştığımızı neden söylemedin?

- Seninle gizli bir ilişkim olması hoşuma gidiyor.

- Ya senin ?

- Benim de.

- Bunu sürekli koruyalım.

- Sürekli diyerek ne demek istiyorsun?

- Daima demek istiyorum. Yemin ederek işi ne sıkıcı bir hale getirmek, ne de monoton

bir ilişkiye girmek istiyorum.“150

İşte Abel’in bu sözleri Amparo’yu bir yerde ondan uzaklaştırmaya yetmiştir. Abel

uzaklaştığında, Olimpia bir ara Amparo’nun yanına gelerek ona arkadaşını nasıl

bulduğunu sormuş ve Amparo da sadece, “iyi” demekle yetinmiştir. Zira, daha fazla

yorum yapacak durumda değildir. Amparo, duygularını frenlemek zorundadır,

çünkü o gerçekten Abel’e aşıktır ve ciddi bir ilişki yaşamak istemektedir. Üstelik,

maddi durumu iyi olan bir erkeğe, toplumsal konum açısından aşağılarda yer alan bir

150 a.g.y.s. 233

Page 120: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

120

kadının kızı olarak duygularını açmak, üstelik de o işi ciddiye almadığını açıkla belli

etmişken, hiç de kolay değildir.

Amparo, buna her ne kadar zorunlu değilse de, müzede sadece bir kez

gördüğü Manuela’nın cenazesine katılmak istemiştir. Geceleri rahat uyuyamadığı

için ertesi gün geç kalkan Amparo, Katedralin önündeki kalabalıktan izin isteyerek

kendine bir yol açmaya çalışır. Madrid’e yaptığı bu yolculuk artık onun için son

duraktır. Bavulunu bir gece önce toplamış ertesi gün yola çıkmak üzere

hazırlanmıştır. Yaptığı yolculuk sırasında onu etkileyen bazı önemli olaylar vardır.

“Burada beni etkileyen üç şey oldu; bunlardan birisi aynalı dolabımla karşılaşmam,

diğeri, artık çürümeye yüz tutmuş tahta döşemeleri olan, çocukluğumun geçtiği eve

girişim ve üçüncüsü de Olimpia’nın, balkondaki kendini dağıtmış ve yaşlı görüntüsü

ve benim bunu bir ağacın arkasından izliyor olmam. “ 151 Amparo geçmişiyle ilgili bu

noktada şu duyguları yaşamaktadır: Ne kendi geçmişini kabullenebilmek ne de bunu

bir başkasıyla paylaşarak deşarj olabilmek. Çünkü Amparo, geçmişini kucaklayacak

kadar cesur bir kadın olsaydı, bunu ya Tarsila ile paylaşırdı ya da Olimpia’yı bir

ağacın arkasından suçlu gibi seyretmez, onun karşısına çıkarak eski anılarını

tazelerdi.

Amparo, Katedralin merdivenlerini çıkarken, burada da hayatında

unutamayacağı başka bir olay yaşayacağını sezinlemektedir. Orgun sesi duyulmaya

başladığında Amparo da yine geçmişe dönerek, o günlerde Annesi Ramona’nın, onu

Kiliseye en temiz kıyafetlerle yolladığını hatırlamaktadır. İçinde bulundukları

yoksulluğa rağmen, Ramona, kızının iyi yetişmesi için elinden geleni yapmıştır.

Amparo o yılları şöyle anımsamaktadır: “Ciddi bir genç kızdım. Sırtım dimdik ve 151 a.g.y.s. 287

Page 121: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

121

adımlarım ahenkliydi; tıpkı bir manken gibi. Hatta, annem beni başımda kitaplarla

yürütürdü ve bu konumdayken kollarımı kontrollü olarak iki yanda sallamalıydım “ 152

Amparo da, çocuklarına kendi annesi gibi annelik yapabilmeyi isterdi. Onun tek

arzusu, çocuklarının sorumluluk sahibi kişiler olarak bir meslek edinmeleriydi. Ama

Amparo’nun erkek arkadaşı Gregory, onunla aynı fikirde değildi. Çocukları kendi

hallerine bırakmasını ve zaten yeterince zengin olduklarını söylerdi. Amparo bu

düşünceler içindeyken, Madrid’de yaşadığı her dakikanın oğlu Jeremy’nin

senaryosunu zenginleştirecek yeni bir ışık olacağını düşünüyordu. Aslında Jeremy bu

konuda oldukça uçarı davranıyordu. Zaten kendisi de Jeremy ile tartışmıştı. Amparo

yaşadıklarını ona anlatacak ve o da nasıl olması gerektiğine karar verecekti. Artık

Jeremy için bir şeyler yapma vaktinin geldiğini biliyordu ve buna da hazırdı.

Amparo sadece senaryonun içeriği konusunda değil, hemen hemen her

konuda oğluyla tartışırdı. Bir tartışmalarda ise Jeremy’nin ağzından çıkan sözler onu

yeterince üzmüştü. Çünkü, yıllardır bildiği ama kendine bile itiraf edemediği

gerçekleri sonunda oğlu onun yüzüne vurmuştu. “Bak anne, fakirlikten geçen yolu

senaryolaştırmak, cesaret, sabır ve meziyet ister, sende bunlardan hangisi var?

Söylesene senin bir amacın var mı ? Ne kadar zamandır kârlı çözümler üretiyorsun?

Kurallarını kendinin koyduğu, zengin bir kadın haline dönüştün. Mesela

büyükannemin, senin için istedikleri, kendisinin sahip olamadığı şeylerdi, fakat sen,

Maria ve benim için ne istiyorsun ? Bir gün olsun bizim ne istediğimizi bize sordun mu?

Örneğin Maria’yı ele alalım, bir paltoya ihtiyacı var ama senin bir gün bile giydiğini

göremediğim altı tane palton var. Bak, bunun etiketi hâlâ üzerinde duruyor. Bir gün

bile giymemişsin. “ 153

152 a.g.y.s. 288 153 a.g.y.s. 290

Page 122: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

122

Amparo, torunu için bebekli müzik kutusu aldığı antikacı dükkânında

kendisiyle ilgilenen genç bayanla Katedralde göz göze geldiğinde onu hemen tanır

ve selamlaşırlar. Rita da Amparo’yu tanımıştır. Babası Abel ile mezarlığa kadar

gitme konusunda tartışan Rita, farkında olmadan Amparo’yu çok eskilere götürür.

Amparo ile Rita’nın babası göz göze geldiklerinde olan olur. Bu uzun yolculuk artık

amacına ulaşmıştır. Yıllar önce aşık olduğu o genç adam, yıllar sonra karşısına hiç

beklemediği bir anda çıkmıştır. “ Amparo, Rita’yı görür görmez tanımıştı ve onu

gülümseyerek selamladı. Rita da ona karşılık verdi. İşte o an sanki manyetik bir alana

girmişti; Abel tam karşısında duruyordu. Üzerinde bir yağmurluk ve şapka vardı.

Gözleri birbirlerine kenetlenmişti ve sanki Kilisede onlardan başka hiç kimse yoktu.

Dün ve bugün kavramları onun için bir anda silinip gitmiş ve zaman durmuştu. Abel’in

bakışlarında gizlenen, çözülmesi mümkün olmayan bu ifade karşısında Amparo daha

fazla dayanamadı. Tek bir söz bile sarf etmeden başını hafifçe öne eğerek sırtını bu üç

kişiye kabaca dönüp, önünde biriken kalabalığı yüzlerine bile bakmaksızın dirsek

darbeleriyle iterek, çıkışa doğru koşar adımlarla giderek uzaklaştı.” 154

Amparo, yağmura aldırmadan, kaçarcasına oradan uzaklaşmaya çalışırken

arkasından kendisini takip eden ayak sesleri duymaktadır. Kapanan bir şemsiyenin

ardından omzunda güçlü bir el hisseder.

“ - Amparo, lütfen, neyin var ? Neden benden kaçıyorsun ? Sana sormak istediğim tek

bir şey var.

- Şey, özür dilerim, sanırım beni başka birisiyle karıştırdınız.” 155

Abel, bu sözleri hiç duymamış gibi, Amparo’nun yağmurdan ıslanan yüzünü kendi

mendili ile siler. Amparo makyaj yapmadığı için kendini şanslı hissetmektedir, aksi

taktirde Abel’in mendiline fondötenin bulaşabileceğini düşünüyordu. Abel’in

154 a.g.y.s. 292 155 a.g.y.s. 298

Page 123: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

123

kendisine söyleyeceklerini ciddi ve soğuk bir tavırla dinlemeye hazırlanan Amparo

aslında çok gergindir. Aldığı akşam yemeği davetini hiç düşünmeden geri çevirir ve

bu arada da heyecandan titremektedir. Abel onu arabasına bindirmeye ikna eder, ve

arabanın anahtarını Amparo’ya bırakarak, birkaç dakikaya kadar geri döneceğini

söyleyip gözden kaybolur. Amparo, Abel’i beklerken, yıllar önce henüz bir genç

kızken, onunla ile ilk kez şu an önünde bulunduğu Milli Kütüphanede karşılaştığını

hatırlamıştır. Bakışlarının birleştiği o ilk anda Abel’in de kendisine karşı kayıtsız

kalmadığını görmüş ve o dakikaları asla unutamamıştır.

Amparo bu düşünceler içinde yine geçmişe dönmüştür. Çocukluğu hep tek

başına geçmiştir. Çok küçük bir evde yaşamaktaydı ve kendisine ait bir odası bile

yoktu, zira ev paravanlarla ufak odalara ayrılan tek bir salondan ibaretti. Evliliğinin

ardından, ilk çocuğu Jeremy’e, kendisinin isteyip de sahip olamadığı her şeyi vermek

istemiş ve ona oyuncaklar, kitaplar, ve daha bir sürü kırtasiye malzemesiyle dolu

büyük bir oda hazırlamıştı. Jeremy, paten kaymakta, sinemaya gitmekte, satranç

oynamakta, akrabaları olan Drake’lerin yatıyla gezmekte ve babasıyla kısa

seyahatlere çıkmaktaydı. Oysa ki, kendi çocukluğunda Amparo’nun zevk aldığı tek

an, onun kendisi ile baş başa kaldığı zamanlardı. Böyle zamanlarda karıncaların

koşuşturmalarını izlerdi. Küçük bir lamba ışığı altında kendi kendine okuma yazma

öğrenmişti. Evlerine hiç arkadaşı gelmezdi. Yani hiç arkadaşı yoktu. Eve gelenler,

sadece elbise siparişi veren komşu kadınlardı. Annesinin anlattığı kısa hikayeler, ya

çok korkunç ya da çok gizemli olurdu. Bu hikayeler, sonuçta köylülerin uydurduğu

şeylerdi. Arabada Abel’i beklerken bir yandan geçmişe dönen Amparo, bir yandan

da kaçmayı düşünmektedir. Ama küçük bir kızken bile, o sıkıcı evden kaçmayı asla

aklına getirmemiştir. Özellikle de şu anda kaçmanın kendisi için çok tehlikeli

Page 124: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

124

olduğunun bilincindedir. Zira bu, geçmişiyle yüzleşmesi için son şansıdır. Kaçış onu,

kısır döngü içerisine sürükleyecek ve belki de bir süre sonra yeniden Madrid’e

gelerek yeni bir arayış içine girecektir. Amparo, Madrid’e geldiğinden beri, tanık

olduğu ve hissettiği bir takım olaylarla âdeta olgunlaşmış ve ne istediği konusunda

bilinçlenmiştir. Amparo, küçüklüğünden beri kolay kolay ağlayan birisi değildi.

Okula gitme yaşı geldiğinde, kendini derslerine ve çalışmaya vermişti. Böylece daima

sınıfının birincisi olmayı sürdürdü. Annesi, Amparo üzerinde baskıcı bir tutum

sergilemekteydi. Soruları bazen Amparo’yu çıldırtırdı. Ancak sonraları, annesinin

ona her gün sormuş olduğu “Neredeydin? Ne yaptın? Ne düşünüyorsun ?“ 156 gibi

sorularının rutin sorular olduğunu fark etti. Yani annesi bunları farkında olmadan

soruyordu, o da, rast gele cevap vermeye başlamıştı. Aslında yalan söylemesine gerek

yoktu, çünkü gizlemesi gereken kötü bir şey asla yapmazdı. Bazen imdadına,

yanlarında çalışan Társila del Olmo yetişirdi. “Ama, Ramona, ona çok fazla

yükleniyorsun, bunu sana söylediğim için beni bağışla ama, olayları hiç olumlu

karşılamıyorsun. Hayırlı bir kız evladın var, çalışkan, sorumluluk sahibi,

çocukluğundan beri buraya tıkılıp kalmış, eline ne geçerse onunla eğlenmekle yetiniyor

ve bundan hiç şikayetçi değil, üstelik aldığı burslar sayesinde bedava okuyor. Daha ne

istiyorsun ? Bana kalırsa birazcık gülümsesen iyi olur.” 157

Amparo eski günlere dalmışken, Abel’in koşarak arabaya doğru geldiğini fark

eder. Yıllar sonra tıpkı hayal ettiği gibi Abel ile birlikte aynı arabada nereye doğru

gittiklerini bilmeksizin yol almaktadırlar. Amparo, arabayı kullanan Abel’i, sanki

hasret giderircesine uzun uzun incelemektedir. Yanında duran bu adamın, ilk günkü

kadar yakışıklı olduğunu düşünmektedir. İşte, şimdi kendisini engelleyecek hiçbir

156 a.g.y.s. 306 157 a.g.y. s. 307-308

Page 125: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

125

kimse ve hiçbir şey yoktur; ne fakirliği, ne çaresizliği ne de çevresindeki şımarık

zengin kızları. Amparo, bu duygular içerisinde, Abel’in, onu istediği yere

götürmesine izin vermiştir. Yolculuk boyunca ne iş yaptıklarından bahseden iki eski

âşık, birbirleri hakkında zaten birçok şeyi biliyorlardı. Çünkü artık her ikisi de

basında yer alan tanınmış kişilerdir ve Abel, onun ünlü bir modacı olduğunu

duymuştur. Amparo, Madrid’de bulunuş nedenlerinden birinin, oğlu Jeremy’nin

yazdığı bir film senaryosu hakkında bilgi toplamak olduğunu söylemektedir. Abel

senaryonun ne olduğunu sorduğunda, Amparo ona şöyle cevap verir. “Nedenini

bilmeden, başka bir şehre yolculuk yapan birisi hakkında. Şey, aslında senaryonun

tümünü bilmek lazım. Özetinden pek bir şey anlaşılmaz, çünkü içinde farklı hikâyeler

de olacak.” 158 Amparo, Jeremy’nin senaryosundan bahsederken, aslında kendi

yolculuğuna atıfta bulunmaktadır. Gidecekleri lokantada Abel’in tanıdığı kimseler

olduğu taktirde, onlara kendisini kısaca bayan Drake olarak tanıtmasını ister, zira,

New York’ta artık bu isimle bilinmektedir. Amparo, Madrid’de halen gerçek

kişiliğini gizleme çabası içerisindedir, bu da onun her şeye rağmen henüz geçmişi ile

yüzleşmeye cesareti olmadığını göstermektedir. Abel pencere kenarında bir masa

ayırttırmıştır ve lokantada kimsecikler yoktur. Yemek seçimini Abel’e bırakan

Amparo, lavaboya gitmek için ondan izin istemiştir. İşte Amparo yine orada eski

dostu, sırdaşı bir ayna ile karşı karşıya gelmiştir. Yağmurdan ıslanan saçlarını iyice

kuruladıktan sonra, bir taksi çağırarak, hemen oradan uzaklaşmayı düşünen Amparo

bir süre kararsız kaldıktan sonra yine masaya dönme cesaretini kendinde bulmuştur.

Abel, sekiz gündür Madrid’de olan Amparo’nun daha önce kendisini aramadığı için

biraz kırgındır. Oysa Amparo, daha ilk gün, gazetede Abel’in bir fotoğrafını görmüş

ve en azından onun sağ olduğunu öğrenerek mutlu olmuştur. Amparo, hayatında hep

tesadüflere inanmış bir insandır. Bu nedenle Abel ile görüşebilmek için bir plan 158 a.g.y. s. 320

Page 126: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

126

yapmak yerine, işi şansa bırakmayı tercih etmiştir. Gerçekten de, iç güdülerinde asla

yanılmamıştır. Sohbetleri yavaş yavaş önce Jeremy’nin senaryosu ve daha sonra da

Abel’in kızı Rita’nın antika dükkânı konusunda yoğunlaştığında Amparo biraz daha

cesaret bularak ona başka çocuğu olup olmadığını sormuş ve bir kızı ve iki de torunu

olduğunu öğrenmiştir. Aradan geçen kırk yıl çok şeyi değiştirmiştir. Abel

çocuklarına ne kadar yakın ve onlara her zaman için ne kadar yardımcı olduğundan

bahsederken, Amparo bu konuda çok yetersiz kaldığı düşüncesiyle vicdan azabı

duymaktadır. Ancak bu yolculuk sırasında, hayatını ve hatalarını gözden geçirme

fırsatını yakalayan Amparo, eve döner dönmez bu hatalarını telafi etmeyi kafasına

koymuştur. İstediği taktirde, her şeyi yapabileceğini o da bilmektedir. Abel,

Amparo’nun bileğini okşarken taktığı bilezik gözünden kaçmamıştır. Onun babasının

Amparo’ya bıraktığı tek miras olduğunu bilmektedir ve bunu hatırlamış olması

Amparo’yu çok duygulandırmıştır. Sohbetlerinin konusu yavaş yavaş geçmişteki

ilişkilerine gelmektedir. Her ikisi de, hâlâ sönmemiş olan bu aşkın, yıllar sonra

kendilerini bir araya getirdiğini düşünmektedir. Abel, bu konuyu açtığında

Amparo’ya karşı biraz sitemli bir tavır içine girmektedir :

“ - Seninle yakınlaşmak her zaman çok zor olmuştu Amparo.

- Gerçekten mi ? Ben tam tersi olduğunu düşünüyordum. Olimpia senin profesyonel

bir çapkın olduğunu söylemişti ve senin bende ne aradığını hep merak eder dururdum.

- Şey, aslında erkeklerden hoşlanmadığını sanmıştım. Aslında beni çok şaşırtıyordun.

Ben havalı kızlara nasıl davranılması gerektiğini biliyordum. Senin beklenmedik

davranışların ve kaçışların benim ilgimi çekmişti. Bir dakikan diğerine uymuyordu.

Sürekli engeller yaratıyordun, ne düşündüğünü kestirmek mümkün değildi.

- Bunun sebebini bir kez olsun sormak aklına gelmedi mi ?

- Cesaret edemedim, inan bana. Şu an sormam seni rahatsız eder mi ?

- O günkü düşüncelerimi mi ? Yoksa şu an kileri mi ?

Page 127: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

127

- O veya bu, fark etmez.

- Amparo gülümsedi, ve sanki yüzündeki maskeyi çıkarırcasına bir jest yaptı. Şu anki

sahneyi çekmek Jeremy’nin çok hoşuna giderdi diye düşündü.

- Abel, ben tüm hayatım boyunca hep kendi kendimi kandırdım. Zaman son sürat geçip

gitmekte ve bazı şeyleri tartışmak artık o kadar da önemli değil. Ayrılmamıza neden

olan senin o vurdum duymaz tavrın ve kendini beğenmişliğindi.

- Ama senin de benden farkın yoktu. Davranışlarınla beni sürekli şaşırtıyordun.

-Ama bana neye mal olduğunu bilemezsin. Senin yanında bu konularda çok yeteneksiz,

ve acemi kalıyordum, kendime ait çok farklı ve yalın bir dünyam vardı. Aslında bunun

yararını da görmedim değil. Toplumdan saklanarak, tek başıma her şeyin üstesinden

geldim ve başarılı bir iş kadını oldum. Bunu yapabilecek azimdeydim ve belki de bu

hırsın ardında bir gün senin karşına, senin sınıfından biri olarak çıkabilmek arzusu

vardı ve bu duygu uzun bir süre beni terk etmedi. Aslında bu bir oyundu ve ben bu

oyundan sıkıldım artık. Bütün bunlar sana bir şey ifade ediyor mu bilemiyorum.

- Evet, sanırım biraz.

- Ben de zaten öyle düşünmüştüm. Bak, bu konuda oğlum Jeremy’nin güzel bir sözü

vardır: Her şeyi açıkladığını sansan da aslında henüz hiçbir şeyi açıklayamamışsındır.”

159 Bu karşılıklı itiraflar sonrasında, yerinden kalkarak mutfağa giden Abel’in

Amparo’ya hazırladığı çok güzel ve anlamlı bir sürprizi vardır. Bir anda tüm lokanta

karanlığa gömülmüştür ve Abel, Beatles’ın “Yesterday” şarkısı eşliğinde elinde

kocaman bir yaş pastayla çıkagelir. Amparo şaşkınlığı gizleyemez ve yılların verdiği

alışkanlıkla İngilizce olarak şöyle haykırır : ” I can’t believe it, honey…“ 160

Yaş gününü biliyor olması Amparo’yu çok şaşırtmıştır. Çünkü özel

hayatıyla ilgili bu kadar çok şeyi hatırlayabileceği aklının köşesinden bile

159 a.g.y.s. 326 160 a.g.y.s. 327

Page 128: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

128

geçmemiştir. Amparo mumları söndürdüğünde sadece müziğin sesi duyulmaktadır.

Amparo yemeğin nasıl bittiğini, oradan nasıl çıktıklarını ve arabaya nasıl bindiklerini

hiç anlayamamıştır. Her şey bir hayal gibidir. Abel, onun hemen ertesi günü şehri

terk edecek olmasına inanamamaktadır. Aynı şey Amparo için de geçerlidir. Abel

kendisine, hayatı boyunca hep onu düşündüğünü söylediğinde, bazı konularda neden

bu kadar geç kalındığı konusunda kendini suçlamaktadır. Amparo onu her gördüğü

yerde kaçmak istemiştir. Çünkü burnu havada gezen Abel, ona, zengin kızlarla gönül

eğlendiren bir çapkın gibi görünmüştür. Oysa Amparo basit bir terzinin kızıdır. Onu

son olarak Olimpia’nın evinde verdiği davette görmüştür ve başını Abel’in omzuna

dayayarak o gece evden birlikte çıkmayı arzulamıştır. Amparo yıllar sonra bunları

itiraf ederken, içinde saklı kalan duygularını daha fazla dizginleyememiş ve

hıçkırıklarla göz yaşlarına boğulmuştur. Amparo’daki bu duygu patlaması, yıllar

öncesinin yaşanmamış genç kızlık hayallerinin bir birikimidir ve Abel de bunun

farkındadır. Ona, bundan dolayı utanmaması gerektiğini söyleyerek Amparo’yu

cesaretlendirmeye çalışmaktadır.

Amparo, Abel’in eşliğinde sabaha karşı otele gelmiş ve onu odasına

çıkarmıştır. Kısa süre içerisinde oradan ayrılan Abel, otel resepsiyonuna, bayanın

çok uykusuz ve biraz da ateşi olduğunu söyleyerek, rahatsız edilmemesini tembih

etmiştir. Oysa, bir müddet sonra resepsiyonu arayan bayan, hesabının çıkarılmasını

ve bir de taksi çağrılmasını istemiştir. Amparo’nun bavulları hazırdır ve ertesi gün

erkenden yola çıkacaktır. Odasını temizleyen ve adının Susana olduğunu bile

bilmediği genç kıza yüklüce bir bahşiş bırakan Amparo artık etrafındaki insanlarla

daha yakından ilgilenmeyi ve onlara değer vermeyi öğrenmiştir. Susana’nın otelin

barmeni Ricardo’ya aşık olduğunu fakat onun genç kıza pek yüz vermediğini bile

Page 129: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

129

fark etmiştir. Evet, Amparo şimdi daha duyarlı ve çevresiyle duygusal iletişim

kurabilen bir insan haline gelmiştir ve o da bunun bilincindedir. Lokantada,

geçmişine dair bir takım şeyleri itiraf edebilmiş olması ve Abel’in karşısında

hıçkırıklara boğularak gösterdiği ruhsal tepki, sanki onda psikolojik açıdan bir tedavi

görevi görmüştür.

Amparo bu yolculuğu sırasında kendini, planlamadığı birçok yeni olayın

içinde bulmuştur. Örneğin, otelin barmeni Ricardo’nun sinema ve senaryo yazarlığı

konusundaki yeteneği onu etkilemiştir. Hayatında, kendisinden başka insanları da

düşünmesi gerektiğini fark eden Amparo, Ricardo’ya birlikte çalışmayı teklif etmek

istemiş, ancak onun o gün izinli olması ve kendisinin de apar topar otelden ayrılması

gerektiği için bu teklifini ona içten bir mektup yazarak iletmiştir. Oğlu ile

özdeşleştirdiği bu gence yardım eli uzatmak onun vicdanını rahatlatacaktır. Belki de

kırk yıl sonra geldiği bu şehirde yardım eli uzatmaya niyetlendiği Ricardo, onun için

bir başlangıç olacak ve gelecekte insanlarla olan ilişkilerinde olumlu bir rol

oynayacaktır. Zaten mektubunda da bundan açıkça söz etmektedir: “Bana, bir kitap

projen olduğundan bahsetmiştin. Bu konu ile ilgili benimle görüşmek istersen ben

hazırım, tabii hâlâ notlarını saklıyorsan. Bütün bunlar aklıma son anda geldi, ama

zaten bütün iyi fikirler aklıma hep son anda gelir. Aramanı bekleyeceğim. Kırk yıl

sonra döndüğüm memleketimde ilk gördüğüm kişi olarak seni asla unutmayacağım. “

161

Amparo’nun annesi Ramona, küçük bir kasabadan taşınarak geldiği

Madrid’de, çevresindeki zengin ve soylu ailelerin evlerine gidip, onların dikişlerini

dikerek hayatını kazanmaya çalışıyordu. Bu şehre geldiğinde hiç kimse tarafından

161 a.g.y.s. 344

Page 130: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

130

tanınmamasına rağmen, çok becerikli bir terzi olması sayesinde kısa sürede çevre

edinmiştir. Herkes, onun evlilik dışı küçük kızıyla şehre geldiğini bilmektedir. Para,

Ramona için sadece kazanç değil aynı zamanda yüklüce bir birikim anlamına da

geliyordu ve ileriki yıllarda bu arzusunu geç de olsa gerçekleştirmişti. Herkes onun

bu tutumlu yönünü cimrilik olarak değerlendiriyordu. Oysa ki, onun küçük bir kızı

vardı ve hem kendinin hem de onun geleceğini düşünmek zorundaydı. Zira bunu

kendisinden başka yapacak ne bir kocası ne de bir yakını vardı. Ramona, sadece dikiş

dikmekle kalmıyor, aynı zamanda model de çiziyordu. Böylesine yetenekli bir kadın

olan Ramona, bütün gününü dikiş makinesinin karşısında geçirerek kızını gerçekten

de çok zor şartlarda yetiştirmeye çalışıyor ve bunu da başarıyordu. Elindeki o eski

dikiş makinesiyle ortaya çıkardığı işler, butiklerden satın alınabilecek giysilerden çok

daha güzel ve gösterişliydi. Herkes Amparo ve annesinin bu konuda kendilerinden

çok daha yetenekli olduğunu kabullenmişti ve onlarla hiç karşılaşmamış olanlar bile

anne ve kızın ortaya çıkardıkları bu başarılı çalışmalarla artık kim olduklarını

biliyordu.

Ramona, kızıyla şehre ilk geldiği gün sığındığı o bodrum katındaki ışıksız

evden, ekonomik darlık yüzünden, daha ileriki yıllarda da çıkmamış ve hep orada

kalmıştı. Ramona ve kızının içinde bulundukları yoksulluk ve sefalet, çevrelerinde

yaşayan insanların o kadar dikkatini çekmişti ki, yıllar sonra bile bu, belleklerden

silinmemiş ve o civar insanının dedikodu malzemesi haline gelmişti: “O evden hiç

taşınmadılar öyle mi? İnanmıyorum. Hafızasını kaybetmeden önce Olimpia ile hep

bunu konuşurduk. Yirmi sene boyunca, Ağustos ayında bile ışık görmeyen elli metre

Page 131: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

131

karelik ve sadece bir klozet ve duştan ibaret o bodrum katında yaşamak hiç de kolay

olmasa gerek“ 162

Ramona, Madrid’e yeni geldiğinde zengin ailelerinden biri olan Olimpia

Moret’in saray yavrusu evinin karşısında bir bodrum katını kiralayabilmişti.

Kiraladığı daire önceleri bir bisiklet tamirhanesiydi ve böyle bir yeri, iki kişinin

yaşayabileceği bir ev haline dönüştürmek hiç de kolay olmamıştı. Yıllar sonra Abel

Bores’in kızı Rita, aynı bodrum katında bir antikacı dükkânı açmıştı.

Ramona çok çalışkan ve dürüst bir kadındı. Yanında çalıştırdığı işçilerin

haklarını daima savunurdu. Uzun bir süre sonra, ülkeyi terk etmeye karar verdiğinde

yanında çalışan yardımcısını unutmamış ve New York’ta servet kazandığında

çocuklarının okuyabilmesi için ona yüklüce bir para göndermiş ve kızı Tarsila ileriki

yıllarda bu parayla güzellik salonu açmıştır.

Ramona’nın istediği tek şey, ne iş yeri ne de ev denilebilecek bu küçücük

yerden kurtulup, kendine ait bir dükkânda daha iyi şartlarda çalışabilmektir. Yani,

herkes gibi onun da düşleri vardır. O zamanlarda, kızı Amparo ile aralarında şöyle bir

konuşma geçmiştir:

“ - Kendime ait bir atölyem olsun istiyorum.

- Her şey yoluna girecek anne, sen de biliyorsun ki para biriktiriyoruz. O kadar da

kötü durumda değiliz. Burada elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Bir

kumaştan kaç tane daha elbise çıkartabilirsin ki? Bu işi gerçi sen benden daha iyi

162 a.g.y.s. 42

Page 132: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

132

bilirsin ama, elimizdeki kumaşlarla, özellikle de ben, bundan daha fazlasını

yapamıyorum.” 163

Ramona, kızı Amparo’yu sıkı bir disiplin altında yetiştirmişti. Yanında çalışan

yardımcısı Tarsila del Olmo, Ramona’yı bu konuda eleştirse de, Ramona ona bu

konudaki fikirlerini şöyle açıklamıştır. “ Haklı olabilirsin. Ama ben bunu, onun iyiliği

için yapıyorum. Daima başı yukarıda yürüyebilsin ve benim çektiklerimi çekmesin

diye.” 164 Ramona, gençliğinde yaptığı bir hata yüzünden babasız bir kız evlâdı

yetiştirmenin zorluklarını yeterince çekmiştir. Bu nedenle, kendi çektiği acı ve

sıkıntıları kızının da yaşamaması ve hayatı boyunca boynu bükük gezmemesi için

gözünü üzerinden ayırmamakta ve elinden gelen her türlü çabayı sarf etmektedir.

Yaşadığı toplumun kuralları da zaten bunu gerektirmektedir. Ancak, kızını böyle bir

disiplin altında yetiştirmeye çalışan Ramona, onun çocukluğunu ve gençliğini

yaşayamadığını fark edememiştir. Daha ileri yaşlarda, Jeremy ve Maria adında iki

torunu olduğunda, onlara, kızına göstermediği sevgi ve şefkati göstermeyi

başarabilmiştir. İspanya’ya ait anlattığı hikayelerle anneannelerini özdeşleştiren ve

kendilerini ona çok yakın hisseden Maria ve Jermy, Ramona öldüğünde evdeki

eksikliğini uzun süre hissetmişlerdir. Ramona, kızına olmasa bile, torunlarına

gösterdiği şefkat ve sevecenliği ileriki yaşlarında öğrenebilmiştir. Gençliğinde

hayalini kurduğu hayatı, ancak yaşlılık döneminde yaşayabilen Ramona, kendisine

çok saygılı ve hürmetkar davranan damadı ve ona karşı hiçbir tartışmada sesini

yükseltmeyen kızı Amparo ve iki güzel torunu ile, süper lüks bir evde, bolluk içinde

geçirmiştir. Madrid’den ayrıldıktan sonra, işlerini yoluna koyan Ramona, o

zamanlarda yanında çalışan Tarsila del Olmo’ya yüklü bir para gönderirken, ona

163 a.g.y.s. 198 164 a.g.y. s. 308

Page 133: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

133

yazdığı mektupta, kızı Amparo’ya çok fazla disiplin uyguladığını ve belki de bu

davranışından bir anlamda pişmanlık duyduğunu, ama o zamanlarda başka bir

alternatifinin bulunmadığını itiraf etmektedir. Ama ne yazık ki iş işten geçmiştir.

Ramona’nın kızına karşı bu katı tutumu yüzünden, Amparo belki de ilk ve tek aşkı

olan Abel’den, ona söz etme cesareti bulamamış ve büyük hayal kırıklığı yaşamıştır.

Ramona da aslında gerçek aşkı bulamamış bir kadındır. O zamanlar, Tarsila onu çok

iyi birisiyle tanıştırmak için çaba göstermiş olsa da, Ramona bunu reddetmiştir.

Ramona, yıllar sonra, Tarsila’ya yazdığı mektupların birinde, bu konuda da ne kadar

hatalı olduğunu itiraf etmekte, sadece başkalarının değil kendi hayatını da

mahvettiğini söylemektedir. “Sen bana onunla çıkmam için bir sürü fırsat yarattın

ama ben tıpkı inatçı bir keçi gibi itiraz ettim. Ve şu an, gördüğün gibi çok üzgünüm,

yaşamımda değeri olan çok az şeyden birini daha yok etmişim, bunu şimdi daha iyi

anlıyorum, ama boşuna.

Amparo Miranda “ 165

Jeremy, Amparo’nun ilk çocuğudur. Uzun boylu, esmer, düz saçlı, yakışıklı

bir gençtir. Büyük ellere ve bakımlı tırnaklara sahiptir. Yaklaşık otuz yaşlarındadır.

Jeremy, annesinin hayat hikâyesini kaleme almış ve senaryo haline getirmiştir.

Hayallerini süsleyen meslek olan senaristlik, bu eserinin beğenilmesi ve sahneye

konulması sayesinde gerçekleşecektir. Annesi ile senaryo üzerine çok tartışmış, ama

bir sonuç elde edememiştir. Amparo, onun doğru dürüst bir işle uğraşmasını

istemesine rağmen, Jeremy’deki sinema tutkusu, onun başka alanlara yönelmesini

engellemiştir. Aslında kendisi, sorumluluk sahibi olan bir insan değildir. Yeğeni

Caroline, hiç beklenmedik bir anda, bahçedeki ağaçlardan birinden düşerek sol

kolunu kırmış ve hastaneye kaldırılmıştır, ancak sorumluluk bilincinden uzak olan

165 a.g.y. s. 310

Page 134: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

134

Jeremy’nin hastaneye gelmesi epey zaman almıştır. Hastanede tek başına onu

bekleyen kız kardeşi Maria için ise zaman geçmek bilmemiş ve Jeremy geldiğinde,

onunla tartışmaya başlamıştır:

“-Yine de sen bilirsin. Zaten sen bana eskiden beri güvenmezsin.

-Hangi konuda sana güvenecekmişim ki ?

-Her konuda. Senden on yaş büyüyüm, bunu unutma, ve annem dönene kadar da,

ailenin reisi benim.

-Reis mi ? Doğru mu duydum.

-Daha fazla kalamam Maria, üzgünüm. Ruh doktorumla randevum var.

-Saçmalıyorsun. Zaten ne zaman biraz sorumluluk alman gerekse hemen kaçacak delik

ararsın.” 166

Gerçekten de Jeremy, bu güne kadar, hiçbir işin sonunu getirememiştir.

Kendisine yarım gün çalışacağı işler de önerilmiş, ancak o kısa bir süre sonra, işi terk

etmek için hemen bir bahane aramaya koyulmuştur. Jeremy, ruh doktorlarına

gitmekten kendini alamayan bir tiptir. Hayatını onlar olmaksızın devam

ettiremeyeceğini düşünmektedir. Belki de annesinden göremediği ve içinde

eksikliğini hissettiği ilgi ve sevgiyi bu doktorlar sayesinde bulacağını düşünmektedir.

Zaten sık sık doktor değiştirmesinin nedeni de budur. Ancak, kız kardeşi Maria’nın,

kendisine, ilk defa olarak, doktorlara verdiği paranın sokağa atmaktan farklı

olmadığını söylemesi üzerine, doktora gitme huyundan vazgeçmiştir.

Jeremy, büyükannesi öldüğünde, ona ait bazı kâğıtları saklamıştır. Bunların

çoğu, kendisinin şimdiye kadar adını bile duymadığı İspanyol bir kadının

büyükannesi Ramona’ya ve büyükannesinin de ona yazdığı mektuplardır.

166 a.g.y.s. 255- 256

Page 135: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

135

Büyükannesi Ramona’ya yazılan bu mektupları okuyan Jeremy’nin, şimdiye kadar

hiç bilmediği bir insanın hayatına ilişkin bir şeyler öğreniyor olması, onu etkilemiştir.

Kim bilir, şimdiye kadar ne kadar çok hayat yaşanıp tükenmiştir ve insan bunlardan

kaçta kaçını tesadüfen öğrenebilmektedir. Jeremy, daha önce tanımadığı bu yaşlı

kadının mektuplarına şöyle bir göz atmış ve kızı Tarsi ile oğlu Agustin’in birer yuva

kurarak torunlarını dünya gözüyle göremeden göçüp gitmesine çok üzülmüştür.

Kendisini oldukça duygulandıran bu acıklı hikâye karşısında Jeremy’i şöyle der:

“Yaşanan ve boş yere yitip giden ne çok hayat var ! “ 167

Jeremy çok geniş bir hayal gücüne sahiptir. Yeğenini ziyarete geldiği hastane

odasında, çok kısa bir süre içerisinde kafasında binlerce senaryo yaratmıştır. Jeremy,

yaşamın aslında, insanların birbirlerine anlattıkları hikayelerden farksız olduğunu

düşünmektedir. “Hiç tanımadığın yerlerde tanımadığın insanlar farklı hayatlar

sürdürmekte ve birileri tesadüf sonucu bu hayatların sadece küçük bir karesinin

farkında olabilmekte ve bazen de o insanları hiç tanımadan ve kim olduklarını

bilmeden yok olup gitmekteler, bu gerçekten çok tuhaf.”168 Jeremy, bu düşünceler

içerisinde, evlerin pencerelerine şöyle bir baktığında, orada yaşanılan farklı hayatları

kafasında canlandırır ve böylece yeni bir senaryo oluşturur. “Beyninde bir kadın

görüntüsü oluşturur. Yaşlı ya da genç, onun için fark etmez. Hiç kimsenin umurunda

olmadığı bu kişi, kafasında bir sürü düşünceyle sokaklarda yürümektedir. Peki ya

sonra? Konuda halen eksik olan bir şeyler vardır. Bu da, sinemalarda izlenilen ve

seyircinin genelde uyuyakaldığı şu sıradan konulardan biridir ve sonu olmayan çıkmaz

bir sokağa benzemektedir.”169

167 a.g.y.s. 258 168 a.g.y.s. 251 169 a.g.y.s. 251-252

Page 136: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

136

Jeremy, annesinin, kendilerine haber vermeden çekip gitmesine bir anlam

verememiştir. Aklına kötü şeyler gelmektedir. “Gideli bir haftadan fazla olmuştu.

Jeremy ürperdi. Ya başına bir iş geldiyse? Onsuz, her an yoldan çıkabilecekleri bir

hayalet treninde yolculuk etmekteydiler sanki.” 170

Annesinden haber alamayan Jeremy evi terk etmiştir. Uzun bir süredir

arkadaşı Tom’un evinde kalmakta ve dublaj işi ile uğraşmaktadır. Fakat kendi

senaryosu üzerine kurduğu düşünü bir türlü gerçekleştiremediği için artık ümidini

kaybetmeye başlamıştır. Tek isteği, hiçbir şeyle uğraşmamak ve sadece uyuyarak

gerçekleri unutmaktır. İşte tam bu duygular içerisindeyken, annesinin o heyecan dolu

canlı sesini duymuştur. Amparo, Madrid’deki havaalanından Jeremy’i aramış ve iki

saate kadar uçağının kalkacağını bildirmiştir. Jeremy, annesindeki bu değişikliğe ve

ses tonundaki o gizemli neşeye bir anlam verememiştir. Aralarında şöyle bir konuşma

geçmiştir:

“- Sen hep, kendi çizgimden çıkıp kurtulmam gerektiğini söylemiyor muydun ?

- Evet, gerçekten çok sevindim, ama şu anki ses tonun cidden çok farklı, ne oldu ki ?

- Aslında, hiç diyebilirim, Jeremy. Biliyorsun, yaşanması gereken kayda değer şeyler

hayatın önemli bir bölümünü alıp götürerek, insanı farklı düşüncelere ve yerlere

sürüklüyor ve işte tam orada değişim başlıyor.

- İyi ama bunu neden söylüyorsun ki? Kiminle ilgili bir değişimden bahsediyorsun ?

- Seninle. Birlikte oturup çalışmalıyız. Çünkü sinema işine atılmaya karar

verdim. “La calle del Olvido” (Olvido Caddesi)’ni filme çekeceğiz. Seni çok seviyorum,

şu an daha fazla konuşamayacağım, aşağıda taksi beni bekliyor.

- Olvido Caddesi mi ? Benim senaryom mu ? Yani artık ondan hoşlanıyor musun?

170 a.g.y.s. 252-253

Page 137: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

137

- Bayılıyorum, çünkü bir sürü şey elde ettim. Ama senaryoya birçok şey daha eklemek

gerekiyor. Çok daha fazla şey.

- Ne tür şeyler ?

- Gerçekler. Sonra görüşürüz tatlım. “ 171

Jeremy için bu, hayatında duymak istediği en güzel haberdir. Artık

hayallerini gerçekleştirebilecek olması, onun hayata yeniden dört elle sarılması

anlamına gelmektedir. Romandaki diğer kahramanlar gibi onun da hayat grafiğindeki

çizgi yukarıya doğru yükselmekte ve karakterler, geç de olsa, sonunda bir şeyler

başarabileceklerine inanmaktadırlar.

Amparo’nun küçük kızı Maria ile Jeremy arasında on yaş vardır. Maria, uzun

boylu, kısa saçlı genç bir kadındır ve ikinci çocuğuna hamiledir. İlk çocuğu

Caroline’dir ve Maria bir çocuk sahibi olmasına rağmen hâlen küçük bir çocuk gibi

davranmaktadır. İki kardeşin de düzenli bir hayatı yoktur. Jeremy’nin sinemaya olan

tutkusu bu iki kardeşin bir araya gelmesiyle canlı bir senaryoya dönüşmektedir. İki

kardeş, eski filmlerden beğendikleri sahneleri karşılıklı oynamaktadır. Henüz

okuyucu ile yeni buluştukları ilk bölümde, bu anlaşılmaz tavırları ile dikkat

çekmektedirler. “ Uzun boylu, kısa saçlı ve üzerinde renkli bir bluz olan genç bir kızla

çarpıştı. Kız hamileydi. Üzgünüm dedi genç çocuk. Göz göze geldikleri an, gencin

kendisine sinsice gülümsediğini fark etti, özellikle önüne çıkmıştı. O sırada genç kız,

olmayan bir silâhı çeker gibi yaptı.

- Eller yukarı, Jeremy Drake !

- Bu acelen de ne! Nereden geliyorsun ?

171 a.g.y. s. 348-349

Page 138: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

138

- Suçun işlendiği yerden, yani senin kaçmaya çalıştığın o yerden. Öyle görünüyor ki bu

konuda kimin daha açıkgöz olduğunu unutmuşsun...” 172 Maria ve Jeremy, bu

konuşmalarıyla aslında, daha uzun bir süre kalmaya dayanamadıkları halalarının

evinden belli aralıklarla kaçışlarından bahsetmektedir. Özellikle de Jeremy, Maria ile

hemen her karşılaşmasında yaşadığı olayların oracıkta senaryosunu yazarak, sanki

seyirci karşısındaymış gibi rol yapmaya çalışmaktadır. Jeremy, her ne kadar, bir

sinema ya da tiyatro sahnesinde senarist olma şansını elde edememişse de, her fırsatta

bu tür hayali oyunlarla kendini tatmin etme çabası içerisindedir. Maria da ona eşlik

etmektedir. Maria, annesi Amparo gibi sorumsuzdur. İstediği zaman hiç kimseye

haber vermeden evi terk etmekte ve bir gün ansızın ortaya çıkmaktadır. İşte,

birbirlerini, az önce rol yaparak karşılayan Jeremy ve Maria arasında şöyle bir

konuşma geçmektedir.

“ -Drake’lere daha fazla dayanamadım ve üç gün önce oradan kaçtım.

-Tek bir mektup bile bırakmadan mı ?

-Bir tane Jessica halaya bıraktım. Bunu nereden biliyorsun ki ? Seni o mu aradı? “ 173

Maria, aslında, hayatı çok ciddiye almamaktadır. Hamileliğinin son ayları

olmasına karşın hâlâ içki içmekte, karnındaki bebeğini düşünmemektedir. Oldukça

da şakacı bir yapıya sahip olan Maria, Jeremy ile karşılaştığında, bayılma numarası

yaparak onu korkutmakta ve bu başarılı rolü karşılığında da, kendisine bir içki

ısmarlamasını istemektedir.

Annesi Amparo çok zengin bir kadın olmasına rağmen, Maria, tıpkı kardeşi

Jeremy gibi para sıkıntısı çekmektedir. Annelerinin evi habersiz terk etmelerinin

172 a.g.y.s. 18 173 a.g.y.s. 18

Page 139: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

139

ardından, oturduğu daireye biraz dinlenmek üzere anahtarı kapıcıdan alarak

çıktıklarında Jeremy, annesinin dolapta asılı ceket ve paltolarının cebinde yüklüce bir

para bulur. Bu olay, varlık içinde yokluk yaşayan Maria’yı çok sevindirir :

“- Yaşasın Jeremy. Tıpkı filmlerdeki gibi. Buna inanamıyorum. Nereden buldun

bunları? Bak, bana doğruyu söyle. Yoksa onu çaldın mı ?

- Hayır canım, anemin kışlık giysilerin olduğu şu iki dolaba bakmam yeterli oldu, o

kadar. Senin de bildiğin gibi annem, çantasını ya da palto ve ceketini her

değiştirdiğinde bunların cebinde hep bir miktar para unutur.” 174

Maria, doktorun yasaklarına rağmen hem sigara hem de içki içmeye devam

etmektedir. “Özür dilerim, seni dinlemiyordum. Başım çatlıyor, midem de yanıyor.

Doktor, sigarayı, içkiyi ve daha hatırlayamadığım bazı şeyleri bana yasakladı.“ 175

Maria, kocasından boşanmıştır ve kızı Caroline’i tek başına yetiştirmektedir.

Caroline de babasız büyümenin verdiği eksiklikle kendisine hayali bir dünya yaratma

arzusundadır. Ancak, Maria’nın annelik yönü farklıdır. Kızına bu eksikliği

hissettirmemeye çalışmak yerine, onun hayal kurmasını tamamıyla yasaklamıştır. Bu

yüzden Caroline, annesinden gizli hayal kurmakta ve yarattığı bu kristal şatonun içine

sığınmaktadır. Annesinden göremediği yakınlığı dayısı Jeremy’den gören Caroline,

bir takım sırlarını onunla paylaşabilmektedir. Yani, Maria’nın, tıpkı, annesi ve

kendisi arasında olduğu gibi, kendi çocuğu ile de arasında uçurumlar vardır.

Dolayısıyla da Caroline, sırdaş olarak kendisine Jeremy dayısını seçmiştir. Aslında

suç Maria’da değildir, çünkü o da zamanında annesinden yeterli sevgi ve şefkati

görememiştir. Bu davranış şekli, ailede sanki zincirleme olarak süregelen bir

174 a.g.y.s. 29-30 175 a.g.y.s. 28

Page 140: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

140

alışkanlık halini almıştır. Amparo’da çocukluk ve gençliğinde, yani en ihtiyaç

duyduğu yıllarda, annesi Ramona'nın ilgisinden mahrum kalmıştı. Bunun da başlıca

nedeni, ailede baba rolünü ve onun getirdiği sorumluluğu birlikte üstlenen

kadınların, çocuklarıyla ilgilenecek vakitlerinin olmamasıydı.

Village ve Soho’nun tanınmış sanatçılarıyla sık sık bir araya gelen Maria, o

mahallede bir sanat galerisi açmış, ancak kısa bir süre içerisinde iflasın eşiğine gelen

bu galeriyi kapatmak zorunda kalmıştı. Bu arada, Maria’nın Ressam Nikos ile olan

ilişkisinden de Caroline doğmuştu. Fakat anlaşamadıkları için ayrılmışlardı. Nikos,

kızına karşı hiçbir sorumluluk duymayan bir babaydı. Kızı ağaçtan düşerek kolunu

kırdığı ve hastaneye kaldırıldığı zaman bile onu ziyarete gelmemişti. Oysa ki

Caroline onu hastanede, gelir diye çok beklemişti. Zira, Maria’nın da bildiği gibi,

eski kocası Nikos, Yunanlı bir ressam kızla birlikte yaşamaktaydı. Maria’nın hem

kendisi ve hem de çocuklarıyla ilgilenebilmesi için motive edici güce ihtiyacı vardı

ve bunu da Madrid’e yaptığı yolculuk sayesinde geçmişiyle barışan annesi Amparo

sayesinde elde edecekti. Zira Amparo, eski sevgilisi Abel Bores ile karşılaşması

sonrasında, geçmişiyle ve kendisiyle barışık ve daha sevecen bir anne olarak evine

dönecekti. Amparo’nun kişiliğindeki bu olumlu gelişme, doğal olarak çocuklarına da

yansıyacak ve onlar da, annelerinden gördükleri bu destek ve sevgiyle, ne

istediklerini bilen ve kendilerine güvenen birer birey haline gelecekti.

Abel Bores, baş kahraman Amparo’nun gençlik aşkıdır. Okur, bu karakterle

romanın elli dokuzuncu sayfasında buluşmaktadır. Abel Bores, Amparo’nun, kırk

küsur yıl sonra doğduğu şehir olan Madrid’e gelişi ve eline geçen bir gazetenin

sosyete sayfasında gördüğü fotoğrafı ile karşımıza çıkmaktadır. Amparo, Abel’in son

Page 141: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

141

halini bize şu sözlerle tasvir etmektedir. “Saçlarının çok fazla döküldüğü söylenemez

çok da kilo almamış. Sakalsız ince yüzünde, gençliğinde belirginleşmeye başlayan ve

şimdilerde daha da derinleşmiş olan iki dikey çizgi var. Hüzünlü ve bir o kadar da

esprili bakışlarında, davetkâr bir çekicilik göze çarpıyor.” 176

O zamanlarda Felsefe üzerine çalışmalarını sürdüren Abel, sık sık geldiği

Milli Kütüphanede, Amparo ile birkaç kez karşılaşmış ve onun, yaşına göre

olgunluğu ve ağırbaşlılığı Abel’in dikkatini çekmişti. İki genç arasında hiç

beklenmedik bu aşk ilk kez bu sıralarda alevlenmeye başlamıştı. Abel onu daha sık

görebilmek için kütüphaneye artık sabahları da gitmeye başlamıştı. Ancak, gençliğin

verdiği bir uçarılıkla olsa gerek, Abel kendisinin, henüz ciddi bir ilişkiye girecek

yaşta ve durumda olmadığına inanıyordu. Olimpia’nın evinde verdiği bir davette,

Amparo ile tanıştırıldığında, ona bu konudaki fikrini şakayla karışık söylemesinin,

onu tamamen kaybedeceği anlamına geleceğini bilemezdi. Bu konuşma onun hayatını

değiştirmiş, çok farklı bir kadınla evlenmiş ve ondan iki kızı olmuştu.

Bu ilişkinin gerçekleşmemesinde tek suçlu Abel değildi. O da Amparo’dan

çok fazla bir cesaret bulamamıştı. Sürekli kendinden kaçıyor olması, ciddiyeti, ve

duygularını çok iyi belli edememesi, onun da kendi duygularını açmasına engel

olmuştu. Yıllar sonra, artık belli bir olgunluğa ulaştıklarında, o da Amparo gibi,

duygularını gözler önüne sermiş fakat iş işten geçmişti. Ancak, bu karşılıklı itiraflar,

sadece Amparo cephesinde olumlu sonuçlar yaratmamış, Abel’i de olumlu yönde

etkilemişti. Hiç olmazsa, her ikisi de, birbirlerine karşı duydukları hislerin karşılıksız

olmadığını geç de olsa anlamış ve özellikle de Amparo, bu konuda kaybettiğini

sandığı öz güvenini yeniden kazanmıştı. Abel için de, yıllarca aklından çıkaramadığı 176 a.g.y. s. 58-59

Page 142: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

142

o genç kızın da kendisine âşık olduğunu fakat duygularını açamadığını öğrenmesi,

boşa geçtiğini sandığı hayatına bir anlam kazandırmıştır.

Amparo ile Abel’in tanışmasında önemli bir rolü olan Olimpia, o yıllarda

okulun en zeki genç kızlarından birisiydi. Oldukça havalı ve sosyal bir kişiliğe

sahipti. Gelecekte hep tanınmış bir artist olmayı hayal etmişti. Amparo’nun kırk yıl

sonra geldiği Madrid’de karşılaştığı Olimpia ise, iyice yaşlanmış ve bir o kadar da

akli dengesini kaybetmişti. Telefonlara çoğunlukla cevap vermiyor ve bütün gününü

evde okuyarak geçiriyor, çok nadiren sokağa çıkıyordu.

Talihsiz ve bir evliliğin ardından kısa sürede boşanan Olimpia, o koskocaman

evde yalnızlıktan kurtulmak için bazen evine bir kiracı alırdı ve bunları, genelde

dışarıdan gelen ve hiç tanımadığı insanlardan seçerdi, çünkü eski tanıdıklardan

çekinmekteydi. Ancak, tanımadığı insanların da kendisine bir şekilde zararı

dokunuyordu. Hatta bir seferinde, kiraladığı odalardan birinde kalan kim olduğu

belirsiz bir kadın, uyuşturucu müptelası ve hırsız çıkmış, bütün mücevherlerini alıp

gitmişti. Daha sonraki kiracısı ise Kaliforniyalı bir öğrenciydi ve onun gürültüsünden

de evde oturamaz olmuştu. Olimpia bu kiracıları, kendine biraz gelir sağlamaktan çok

o koca evde tek başına kalmaktan korktuğu için kabullenmekteydi. Çünkü Olimpia,

gençlik yıllarında çevresinde birçok arkadaşı ve dostu olan bir insandı. Evinde verdiği

partilerle herkesin tanıdığı ve bildiği Olimpia’nın, çok hareketli bir yaşamı vardı.

Oysa ki, farkında olmadan gelip geçen o gençlik yıllarının ardından yaşlı ve dengesiz

bir kadın haline gelen Olimpia, sanki kendi kaderine terk edilmişçesine yalnız ve

çaresiz bir kadına dönüşmüştü. Romanda, Olimpia’nın ailesi ve akrabaları konusunda

Page 143: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

143

hiçbir ipucu verilmediğinden, onu hep tek başına yaşayan bir karakter olarak

görmekteyiz.

Olimpia da gençliğinde, Ramona’nın o bodrum katındaki dairesine gelerek,

onlara elbise siparişleri verirdi ve Olvido Caddesinin tam karşısındaki saray yavrusu

evine dönerken de âdeta bir artist edasına bürünürdü. Ramona’ya uğradığı gecelerde,

kendisiyle neredeyse yaşıt sayılan kızı Amparo ile de arkadaş olmuştu. Aslında

birbirine bu denli zıt iki karakterin anlaşabilmesi gerçekten ilginçti. Olimpia

konuşurken Amparo onu dinler ve ondan, kadın olmanın verdiği avantajları nasıl

kullanması gerektiğini öğrenirdi. Zira Olimpia bu konuda çok başarılıydı. Olimpia, o

zengin ve havalı dış görünüşünün aksine, aslında çok anlayışlı, sevecen ve yumuşak

bir insandı. Zaten bu kadar çok arkadaşı ve dostu olmasının nedeni de bu idi. Ancak

yaşlılıkla birlikte gelen hafıza kaybı, onu yalnızlığa ve çaresizliğe sürüklemişti.

Ancak Olimpia, romanın ilerleyen bölümlerinde içinde bulunduğu bu geçici ruhsal

çöküntüden, Agustin’in de yardımıyla kurtulabilecektir. Zira o, içinde insan sevgisi

olan ve bunu dışarı vurmaktan hiç çekinmeyen bir kadındır. Şu anki içine

kapanmışlığı, onun belki de ilerleyen yaşından ve eski gücü ve güzelliği kendisinde

görememesinden kaynaklanmaktadır. Bu anlamda Olimpia, aslında, kendi kendini dış

dünyadan soyutlamış durumdadır. Oysa ki etrafında, çoğu zengin ve iyi ailelerden

oluşan, ona arkadaşlık edebilecek çok sayıda eski dostu bulunmaktadır, ancak

Olimpia bu çevrenin içine girmeye çekinmektedir.

Yaşlılığında ne o eski güzelliğinden ne de eski zekasından eser kalmamıştı.

Sık sık sinir krizleri geçiren Olimpia, doktor Augustin’in sürekli hastası haline

gelmişti. Doktor Agustin de, güzellik salonunun sahibi Tarsila’nın erkek kardeşinden

Page 144: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

144

başkası değildi. Olimpia, artık neredeyse ilaçlarla ayakta durabiliyordu. Agustin’i

yerinde bulamasa bile telesekreterine not bırakarak acilen kendisini aramasını

istiyordu. Zaten çok kısa aralıklarla bıraktığı bu mesajlardan da tam bir depresyon

içinde bulunduğu belliydi: “Bu iğrenç görüntümden kurtulmak için, kendime zarar

vereceğimden korkuyorum. Kendimi kaybetmek üzereyim. Hemen seni görmem lazım,

hemen. Çok acilen gel. Bana yazdığın şu top şeklindeki mavi hapların adını da

unuttum. Onlar bana hem keyif hem de uyku veriyordu. Allah’ım, buralarda bir

yerlerde olmalı ama bulamıyorum, ayrıca…” 177 Olimpia’nın telesekretere kaydettiği

sözleri burada kesilmişti, ama ikinci mesajda, kaldığı yerden yine devam ediyordu.

Olimpia, aslında çok sıkılmıştı ve evde duvarlarla konuşmaktan bıktığı için acilen bir

canlının varlığına ihtiyacı vardı. İşte Agustin’i de bu nedenle hemen yanında görmek

istiyordu. Yaşlılık ve yalnızlık onu daha da hasta etmekteydi. Sorun fiziksel

rahatsızlıktan ziyade ruhsaldı. Yılların geçmesiyle birlikte kapısını çalanlar da yavaş

yavaş azalmış ve kendisi bu kocaman eve âdeta diri diri gömülmüştü.

Olimpia gençliğinde, her zaman için çevresindekilerin ilgisini üzerinde

toplamayı başaran bir kadın olmuştu. Belki de bu yüzden geleceğini o zamanlarda

pek düşünmüyordu ve her şeyin her zaman için aynı kalacağını sanıyordu. Zira,

okulda çok başarılı ve zeki bir öğrenci olmasına rağmen bunu, Amparo gibi gelecek

konusunda bir hırsa dönüştürmemiş ve zamanında herhangi bir işin başına

geçmemişti. Zengin ve tanınmış bir ailenin çocuğu olmayan Doktor Agustin’in,

Madrid’in zengin ailelerinden Roca’ların kızı Manuela ile tartışmalı düğününe gelen

Olimpia, orada da ilgi odağı olmayı başarmıştı. Olimpia’nın, son haliyle, törendeki

görüntüsü okura şöyle aktarılmaktadır: “Alışık olunandan çok daha fazla rimel, beyaz

bir başörtü, tepesinde yamuk olarak soktuğu bir toka ile son kez böyle bir törende 177 a.g.y.s. 76

Page 145: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

145

görülüyordu. Davet edilmiş olmasına rağmen onun mevcudiyeti törende şok yaratmıştı,

çünkü aileden birinin vefat törenine bile katılmazdı.” 178 Olimpia’nın böyle bir törene

katılmasının nedeni aslında, gelinden ziyade damat içindi. Kendisi, doktor Agustin

Sánchez del Olmo’nun ne kadar kıymetli bir insan olduğunu Manuela’ya hatırlatmak

amacıyla bu törene gelmişti. Olimpia’nın geliş nedenini bu denli açık bir şekilde

söylemiş olması, özellikle de gelinin babası José Manuel’i çok sinirlendirmişti. San

Hermenegildo Markizi’nin kızı olan Olimpia Moret için asla düşük düşürücü ya da

aşağılayıcı sözcükler yakıştırılmazdı, ama onun, özellikle orta yaşı geçtikten sonra

sergilediği bu tür davranışlar bazıları için dayanılmaz olmuştu.

Olimpia, ileri yaşlarda çaresiz denilebilecek bir yalnızlığın içerisine

sürüklenmiştir ve onu bu çaresizlikten kurtaran tek insan da, kendisini çağırdığında

her zaman yanına koşan, doktor Agustin’den başkası değildir. Başını Agustin’in

omzuna dayayıp, alçak sesle sohbet etmek onu biraz olsun rahatlatmaktadır. Agustin,

bu sohbetler sırasında, Olimpia’nın geçmişine dair pek çok hikaye dinlemektedir.

Aslında Olimpia’nın, geçmişe ait anılarını hiç kimseye anlatma gibi bir alışkanlığı

olmamıştır. Ancak, içinde bulunduğu ruhsal durum ve Agustin’i de kendisine çok

yakın bir insan olarak görmesi onu bu huyunu bir anlamda değiştirmiştir. Hatta,

gençliğinde, bir erkeğin ona “bebeğim” dediğini o zamana kadar hep başkalarının

ağzından duyan Agustin, bu hikayeyi ilk kez Olimpia’dan dinlemiştir. Olimpia, keyfi

yerindeyse, bu türden unutamadığı anılarını Augistin’e anlatmaktan büyük zevk

almakta ve Agustin de onu konuşturarak rahatlamasını sağladığı için bir ruh doktoru

olarak mutluluk duymaktadır. Yine, çok bunalımda olduğu bir gün, Agustin’i acil

olarak evine çağırıp, ona bu anılarından birini daha anlatmıştır. Olimpia, henüz çok

178 a.g.y.s. 90

Page 146: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

146

küçük denilebilecek yaşlarda ilk duygusal ilişkisini yaşamıştır. Babasının, yeşil

gözlü, uzun boylu yakışıklı bir şoförü vardı. Onda, ilk duyguların uyanmasına neden

olan Sabino isimli bu şoför, onu arabayla gezdirirken, Olimpia sanki Sabino ile

kendisi iki sevgiliymiş gibi bir duyguya kapılırdı. Fakat çok kısa bir süre sonra onun

evli olduğunu öğrendiğinde bu sevdadan vazgeçmişti. Olimpia, yaşadığı bu tek taraflı

platonik aşkın ardından, kırk yaşına kadar değişik erkekle birlikte olmuş ve birçoğu

ona farklı isimler takmıştır, ama hiçbiri, o ilk duyduğu “bebeğim” sözcüğünün verdiği

hazzı kendisinde uyandırmamıştır. Daha sonra yaptığı evlilik ise onu yeterince

tatmin edememiştir. Kocası ona asla “bebeğim” dememiş ve bu evlilikten çocukları

da olmamıştır.

Aslında Agustin’le yapmış oldukları sohbetler, çoğunlukla havadan sudan

konuşmalarla geçmektedir. Hatta Olimpia, konuştuklarının çoğu zaman bir hayalden

başka bir şey olmadığını bile söylemektedir. Agustin de bu konuda onunla aynı

fikirdedir. “Yaşamak, geçtiğin rüzgarlı boş arazilerde arkanda bıraktığın patika yollar

gibi. Sislerin içinden bize doğru süzülerek gelen bir ışığı bulmaya çalışmak ya da gün

ışığına kavuşmak için verdiğimiz çaba nafile. Ben hayatın kuzey tarafındayım. Bunu

sana defalarca söyledim ve seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm. Beni taşıyan

gemi, sisten başka bir şey görmüyor. Çünkü o zaten bir sis gemisi ama bunu sana nasıl

tarif edeyim ki? Zaten bir saniye içinde ne sen, ne de ben onu göremeyeceğiz. Hamlet’in

babası gibi gözden kaybolup gitmekte…” 179

Olimpia artık, Agustin’in verdiği ilaçlarla rahatlayan ve ruhsal yönden teselli

bulaya çalışan bir kadındır. Sarı ve mavi renkte içtiği bu ilaçların bazen hangisinin ne

için olduğunu bile unutmaktadır. Beden sağlığı da pek o kadar iç açıcı değildir.

179 a.g.y.s. 127

Page 147: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

147

Tansiyonu düşük ve şekeri yüksektir. Bazen ilacını alıp almadığını bile

hatırlamamaktadır. Bütün bunlara rağmen, bir hastaneye ya da huzur evine yatmayı

reddetmektedir. Çünkü okuduğu polisiye romanlarda, bu gibi yerlerde barınan zengin

yaşlı kadınların miraslarına konmak için zehirlendiklerini öğrenmiştir. Fakat tek

başına yaşamaya da bir türlü alışamadığı için arada sırada Doktor Agustin’in ona

uğramasından çok hoşnuttur. “Olimpia, uzun bir koridorun sonunda, eskiden kardeşi

Ramiro’nun kaldığı odayı göstererek, kendisinin burada kendi evindeymiş gibi

hissetmesini istedi. Çift kişilik bir yatak, temiz çarşaf ve havluların olduğu odadaki

dolapta, erkek pijamaları vardı. Kardeşi ve hanımı çok seyrek olarak Madrid’e gelir ve

burada yatmak yerine çoğunlukla da Excelsior Oteli’nde kalırlardı.”180 Bu da,

Olimpia’nın, en yakın akrabaları tarafından bile çok fazla aranıp sorulmadığını

gösteriyordu. Bu nedenle Olimpia, Agustin’in kendisi ile birlikte bu evde yaşamasını

arzu ediyordu. Sevgili değillerdi, akraba ise hiç değillerdi. İki dost olarak bu hayatı

birlikte paylaşmak hiç de kötü bir fikir değildi. Kardeşi Ramiro, bir uçağa atlayıp

yanına gelebilirdi. Kız kardeşi çoktan kafayı üşütmüş bir akıl hastanesinde yatıyordu.

Yeğeni Satanás ise onu görmek bile istemiyordu. Ama, yalnızlığa terk edildiği bu

yıllarda, Olimpia, her şeye rağmen, aileden kalma mal mülk sayesinde, kimseye

muhtaç olmadan rahatça yaşayabiliyordu.

Olimpia, bir gün Agustin tarafından da terk edileceğini hissetmekteydi ve bu

duygularında da yanılmamıştı. Bir sabah uyandığında, mutfak masasının üzerinde,

Agustin’in bıraktığı ev anahtarları ve bir de mektup vardı. Agustin, bu mektupta, bir

süre kafasını dinlemek için kız kardeşi Tarsi ile birlikte, yakın bir köydeki amcasının

evine gideceğini yazmıştı. Agustin yeni boşandığı eşi Manuella’yı trafik kazasında

kaybetmenin acısını yaşıyordu ve bu zor günlerinde daima yanında olduğu için ona 180 a.g.y. s. 137

Page 148: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

148

teşekkür borçlu olduğunu söylemeyi de ihmal etmemişti. “Olimpia, yemeğini kısık

ateşte ısıtırken, dirseklerini masaya dayadı ve duvara bakarak bir süre hareketsiz

kaldı. Uykusuz geçen geceler onu korkutuyordu ve Agustin’i özlediğini fark etti.

Merdivenlerde onun ayak seslerine alışmıştı. Her şey akıp geçiyor ve o, denizin

ortasında, dalgaların durmaksızın gelip çarptığı bir kaya gibi duruyordu.” 181 Kendini

çok da kötü hissetmiyordu. Etrafındaki insanlara az da olsa bir yardımı dokunması

hoşuna gitmişti. Bunu ona Agustin öğretmişti. Her zamanki gibi televizyonun

karşısındaki koltuğuna oturan Olimpia, Abel Bores’in kızı Rita’yı aradı. Babası ile

görüşmek istiyordu, çünkü son günlerde onu, hayatından bıkmış ve çok umutsuz

görmüştü. Belki ona da Agustin’e verdiği gibi biraz yaşama sevinci aşılayabilirdi.

Etrafındaki insanlarla yeniden ilişki kurmanın tam zamanı olduğunu düşünen

Olimpia, hayata geç de olsa tekrar sarılmaya kararlıdır.

Agustin’in, kız kardeşi ile aynı adı taşıyan annesi Tarsila, bayan Ramona’nın

yanına çırak olarak girdiğinde henüz on beş yaşında çok neşeli ve hayat dolu bir

kızdı. Çalışmaktan asla yorulmazdı. Çok güzel bir sesi vardı. Radyoda ya da herhangi

bir yerde dinlediği bir şarkının sözlerini çabucak ezberleyip söylerdi. Modern

şarkılardan çok hoşlanmazdı, çünkü sözlerinin çok az olduğundan şikayet ederdi.

Gençliğinde elinden her iş gelirdi. İlerleyen yaşı sonucunda, parmaklarında oluşan

romatizma yüzünden artık eskisi gibi dikiş dikemiyordu. Tarsila ve Agustin adında

iki çocuğu vardı ve onları en iyi şekilde yetiştirmek için çabalar, gece gündüz

çalışırdı. Ramona ile arasında patron çırak ilişkisi dışında çok farklı bir bağ

oluşmuştu. Sanki iki can yoldaşı gibiydiler. Bu nedenle de, işini ve evini New York’a

taşımaya karar veren Ramona’nın, Tarsila’dan ayrılması çok zor olmuştu. Ne de olsa

181 a.g.y. s. 315

Page 149: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

149

birbirlerini kardeş gibi görüyorlardı. New York’a taşındıktan sonra da Ramona,

onunla teması koparmamıştı. Birbirlerinden uzak olmalarına rağmen sürekli

mektuplaşıyorlardı. Tarsila, Ramona’ya yazdığı mektuplarda kızı ve oğlunu dünya

gözüyle evlendirmeden öleceği için duyduğu üzüntüden bahsetmişti. Oğlu Agustin,

tıp okuyarak doktor olmuştu ve kızı Tarsila da açtığı güzellik salonunda şehrin

sosyetik bayanlarına hizmet vermekte ve iyi bir gelir elde etmekteydi. Ramona’nın,

özellikle de küçük Tarsila’nın yetişmesinde, çok büyük katkısı vardı. Madrid’den

ayrıldıktan sonra, Tarsila’ya, kızının eğitimini sürdürebilmesi için topluca bir para

yollamıştı. Aralarındaki dostluk, bir anlamda, her ikisinin de babasız çocuk

yetiştirme mücadelesi veren iki yalnız kadın olmalarından da kaynaklanmaktaydı.

Hayat birine gülerken diğerine aynı cömertliği gösteremese de, iyi bir dost sayesinde,

Tarsila da çocuklarını istediği gibi yetiştirebilme imkanına kavuşmuştu.

Agustin, annesi Tarsila gibi ince uzun maharetli parmaklara sahip bir gençti.

Yaptığı iş ne olursa olsun, ona tüm dikkatini vererek titizlikle çalışırdı. Zaten bu

azimli kişiliğiyle, okuyarak doktor çıkmıştı. Ondaki bu çalışkanlık ve azim, belki de

yaşadıkları zor hayatın bir sonucuydu. Agustin, genç yaşına rağmen, davranışlarında

hiçbir zaman aşırılığa kaçmayan aklı başında bir çocuktu. Olaylar karşısında soğuk

kanlılığını kaybetmez ve mantık çerçevesi içinde sorunlara çözüm bulmaya çalışırdı.

Zaten ileride bir ruh doktoru olmasının da bu karakteriyle yakın ilişkisi vardı. Ancak

onun bu sakin tavırları kız kardeşi Tarsila’yı öfkeden deliye döndürürdü. Belki de,

Tarsila, onun bu sakin tavırlarını dışarıdan “ umursamazlık” olarak nitelendiriyordu.

Oysa ki Agustin’in bu sakin ruh hali, onun kendisiyle barışık bir insan olmasından ve

olaylara en mantıklı açıdan yaklaşmak istemesinden kaynaklanıyordu. Büyük bir

aşkla evlendiği karısı Manuela’nın, şımarıklığı ve uçarılığı sonucu açtığı boşanma

Page 150: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

150

davası bittikten sonra kız kardeşi Tarsila’nın yanına taşınmış, eskiden olduğu gibi

orada yaşamaya başlamıştı. Bu Tarsila’yı huzursuz etmekteydi. Çünkü Manuela,

Tarsila’nın sahibi bulunduğu güzellik salonunu sürekli arayarak Agustin’e not

bırakıyor ve o sırada iş başında olan Tarsila’nın dikkatini dağıtıyordu. Dolayısıyla

Tarsila, Agustin’e en kısa zamanda eski karısı ile görüşmesinin doğru olacağını

anlatmaya çalışıyordu. Oysa Agustin boşandıktan sonra karısıyla tam üç defa

buluşmuştu, ancak bunu kardeşi Tarsila’ya söylemek yerine kendinde saklamayı

tercih ediyordu, çünkü onu suçlamak için fırsat kollayan Tarsila’nın annesi gibi

kendisine bağırıp çağıracağından emindi. Doktor olduğu için Agustin’in sürekli

hastaları tarafından aranması, Tarsila’yı geceleri uykusuz bırakmaktaydı. Hastalar,

muayenehaneden Agustin’e ulaşamadıkları zamanlarda, evdeki telesekreterine mesaj

bırakarak onu yardıma çağırıyorlardı. Bu hastalar arasında onu en çok arayan da

Olimpia idi. Agustin, eve geç geldiği günlerden birinde, yine telesekreterinde

Olimpia’nın üzgün sesi ile karşılaşmıştı. Olimpia, onun hemen yanına gelmesini

istemekteydi. Agustin çok yorgun olmasına rağmen bu çağrıya hemen koşup gitmişti.

Çünkü onun yanında, Agustin de kendisini çok rahat hissetmekteydi. Az da olsa

birlikte bir şeyleri paylaşabiliyorlardı.

Boşandıktan sonra Agustin de, Manuela gibi kendini bir boşlukta hissetmişti.

Sanki kendinde değilmişçesine sokaklarda dalgın dalgın yürümeye başlamıştı.

Geçmiş, yaşanmasını istemediği ve belki de hiç hak etmediği olaylara sahne olmuştu.

Geriye baktığında neden ve niçin sorularına artık cevap bulamaz gibiydi. Tıp

fakültesine ilk başladığı yıllarda, cesetler üzerinde çalışmak üzere laboratuara giren

Agustin, bu mesleği neden seçtiği anlayamamıştı. Dışarıda, kendi kontrolü ve iradesi

dışında akıp giden bir hayat vardı ve buna ne kimse engel olabiliyor ne de onu

Page 151: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

151

değiştirmeye kalkışabiliyordu. Bir hastadan diğerine koşuştururken kendini

dinleyecek, ya da kendi sorunlarına çözüm bulacak vakti bile olmuyordu. Belki de

bu nedenle Manuela’nın boşanma davasını ses çıkarmadan kabullenmiş ve sonucuna

katlanmıştı. Hayatı boyunca bilincinde olduğu şeylerin başında gelen ölüm kavramı,

onu değişik düşüncelere sürüklüyordu. O, hayatını içki içerek ya da inançlı bir insan

olarak sürdürmek arasındaki farkı bir türlü anlayamamıştı. Hayatında, özellikle de

son bir yılda her şey tepe taklak olmuştu. Bu düşünceler içerisindeyken, Agustin, onu

soru yağmuruna tutan Tarsila’nın kendisini ne kadar bunalttığının farkındaydı.

Tarsila, tıpkı annesi gibi davranmaktaydı. Onunla yaşamaya başladığı her geçen gün

kendisine biraz daha sıkıcı gelmeye başlamıştı. Sürekli nerede ve kimlerle olduğu

gibi saçma sapan sorulardan iyice bunalmıştı: “Dün eve geç geldin, değil mi ?” 182

Agustin, bu sorular karşısında kardeşine verecek cevap bulamıyordu, zira eve kaçta

geldiğinin o da farkında değildi. Zamanla iyice annesine benzemeye başlayan bu

meraklı ve sorgulayan bakışlar karşısında, gerekli cevabı vererek onu susturacak

cesareti kendisinde asla bulamıyordu. Onun tek istediği, yaşadığı şu sıkıntılı

günlerin ardından biraz başını dinleyebileceği sakin bir yer bulmaktı. Manuela’dan

boşandıktan sonra, kalan birkaç eşyasını toparlayarak gittiği kız kardeşi Tarsila’nın

yanında şimdi sığıntı gibi yaşamaktaydı. Onun yanında daha uzun bir süre

kalamayacağını anlayan Agustin, kendisini sık sık arayan hastası Olimpia’nın

davetini kabul ederek yanına gitmiş ve aradığı huzurlu ortamı bu evde bulmuştu.

Agustin, yine eve dönmeye hiç de can atmadığı günlerden birinde, sokaklarda

nereye gittiğini bilmeksizin dolaşırken, bir manav dükkanının önünde sahibi ile

tartışan ve adının sonradan Marcelo olduğunu öğrendiği bir genç ile karşılaşmıştı.

182 a.g.y.s. 105

Page 152: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

152

Aslında çok tesadüfi denilecek bu karşılaşma, onun yakın gelecekteki hayatında bazı

önemli kararlar almasına neden olacaktı. Marcelo isimli bu gencin, dükkan sahibiyle

tartışmayı daha fazla sürdürmemesi için onun adına bir kilo kiraz almış ve Marcelo

da, kendisine bu tartışmada arka çıkan Agustin ile çoktan dost olmaya başlamıştı bile.

Agustin tam da tek başına kalmayı arzuladığı bu dönemde, Marcelo adındaki bu

gençle kafa dengi olduklarını çok geçmeden fark etmişti. Genç hiç durmadan

konuşmaktaydı ve Agustin, Oriente barının altında bir mahzen olduğunu ondan

öğrenmişti. Barın adını ise daha önceleri daimi hastalarından biri olan Alicia’dan

duymuştu. Agustin, ruhsal yönden geçirdiği yorgun bir dönemin ardından hiç

tanımadığı birisiyle sohbet etmekten memnun kalmıştı. Zaten karakter itibarıyla

Agustin, doktor sıfatıyla kendini diğer insanlardan üstün ya da farklı görmezdi ve

Marcelo da onun bu mütevazı kılık ve kıyafetinden doktor olduğunu hiç

anlayamamıştı. Gerçekten de Agustin üzerindeki giysilerle çok fazla doktora

benzemiyordu. Kendisi daima rahat kıyafetler giymeyi tercih ediyordu. Kıyafetlerinin

ille de ütülü olması onun için hiç önemli değildi. Agustin, kendisine bol gelen açık

renk bir pantolon ve Manuela’nın her fırsatta atmaya çalıştığı ancak kendisinin çok

hoşlandığı kısa kollu eski bir gömlek giyiyordu. Ayağında ise spor ayakkabılar vardı.

Genç adam onu sıradan, hatta işsiz gezen birine benzetmişti ve onun bir doktor

olduğunu öğrendiğinde, düşüncelerini şu sözlerle ifade etmişti: “ Doktor mu ?

Gerçekten mi ? Hiç benzemiyorsun.” 183

Delikanlı elinde “Zarzuela” tiyatrosunun afişlerini taşımaktaydı ve o oyunun

ışıklandırmasında görevliydi. Agustin’i de ısrarla oyunu izlemeye davet etmişti. Oysa

Agustin, kalabalık yerlerden artık nefret etmeye başladığı için bu daveti hiç dikkate

almamıştı. Genç, sürekli olarak kendinden söz etmekteydi ve Agustin, başlangıçta 183 a.g.y.s. 110

Page 153: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

153

biraz sıkılır gibi görünse de daha sonraları onun anlattıklarını ilgiyle dinlemeye

koyulmuştu. Tıpkı Jeremy’nin dediği gibi, Agustin de tesadüfen karşılaştığı bu genç

sayesinde, çevresinde yaşanmakta olan başka hayatların da var olduğunu görmüş ve

kendi sıkıntısını unutmuştur. Marcelo, ışıkçı olarak yer aldığı oyunda, Anibal’i

oynayan aktör’ün ciddi bir trafik kazası geçirmesi yüzünden, onun görevini de

üstlenmişti. Sahnelenen bu oyunun adı, Luisa Fernanda idi. Agustin, küçükken annesi

ile birlikte bu oyuna gittiğini hatırlamıştı ve artık bu gençle birlikte olmaktan

keyif almaya başlamıştı. Eve dönmek ve Tarsila ile yeni bir tartışmanın içine girmek

istemiyordu. Bunun için kendini zaten yeterince yorgun hissediyordu. Ancak , tam o

sırada, Olimpia’nın bıraktığı mesajı hatırlamıştı. Evet en güzeli geceyi onun evinde

geçirmekti. Marcelo’dan özür dileyerek tam oradan ayrılacağı sırada, Marcelo ona

geçen gün, önce trende sonra da bir barda karşılaştığı kültürlü ve bakımlı bir

kadından yani Amparo’dan bahsetmişti.

Daha önce de sözünü ettiğimiz gibi, romanda yer alan her kahramanın diğeri

ile, tesadüfen de olsa, bir ilişkisi bulunmaktadır. Amparo’nun, birbirleriyle

zincirleme ilişkisi olan insanlarla Madrid’de karşılaşması gibi, Agustin’in de Marcelo

ile bir rastlantı sonucu bir araya gelmesi çok ilginçtir. Zira Agustin ve Marcelo,

kendilerinden yaşça büyük zengin kadınlar tarafından himaye edilmek gibi ortak bir

kaderi paylaşmaktadır.

Karısı tarafından terk edilen Agustin, canının çok sıkıldığı ve kardeşi

Tarsila’nın sitemlerine katlanacak gücünün olmadığı akşamlarda, soluğu Olimpia’nın

evinde almaktaydı. Tek istediği kafasını biraz dinleyebilmekti. Aslında o gece

Olimpia’nın mesajını aldığı için gitmişti, ancak Olimpia mesaj bıraktığını

Page 154: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

154

hatırlamıyordu. “ Şey, bak, benim için fark etmez. Senden tek istediğim Olimpia,

banyo yapmama ve burada kalmama izin vermen, buna çok ihtiyacım var.” 184

Agustin, normalde hastalarıyla, muayenehanesi dışında görüşmeye pek

yanaşmamaktadır, ancak hastası olan Alicia’nın durumunu düşünerek, onun davetini

kıramamış ve bir yerde buluşmuşlardır. Ancak Agustin, Alicia’nın ona, hasta doktor

ilişkisinin dışında bir duygu beslediğini ilk defa o sırada anlamış ve bu durum onu

çok rahatsız etmiştir. Zaten bir ilişkiyi daha yeni bitirmiş ve özellikle de son

günlerde boşandığı karısını daha sık düşünmeye başladığını fark etmiştir. Onunla

çıkmayı kabul ettiği o gün zaten kafası karışık olan Agustin, Alicia’nın yaptığı teklif

karşısında ne diyeceğini şaşırmıştır. “Neden seninle birlikte kalmam için beni evine

götürmüyorsun? ” 185 Agustin ne diyeceğini şaşırmıştır. “Alicia, ona yalvarır gözlerle

bakmaktadır. Agustin ise elini yeni doğmuş bir çocuğu okşarcasına, tıraş olmuş

kafasında gezdirir, gülmeye başlar. Senin kafan yerinde değil galiba, ben senin baban

olacak yaştayım. Agustin, bu soruyu farklı bir boyuta çekmek istemiştir.“ 186 Sonunda

ondan kurtulmak amacıyla, bir kadının evinde onunla birlikte yaşadığını yalanını

uydurmak zorunda kalmıştır. Zira, şu an yeni bir ilişkiye hiç de hazır değildir.

Agustin, boşandığı karısı Manuela’nın ölüm haberini, Olimpia’dan

öğrenmiştir. Bavulunu topladığı gibi nereye gideceğini bilmeyen Agustin, öylesine

evden çıkıp gitmiştir. Bir kafeteryada, yine Marcelo ile karşılaşmıştır. Marcelo’nun

hiç durmadan konuşması onu hem rahatsız etmekte hem de bu genç çocuğa karşı

farkında olmadan bir yakınlık duymaktadır. Marcelo’nun yüzünün soluk oluşu

Agustin’i endişelendirmekte ve onun tüberküloz olabileceğinden şüphelenmektedir.

184 a.g.y.s. 137 185 a.g.y.s. 225 186 a.g.y.s. 226

Page 155: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

155

Çünkü çok yakın bir arkadaşını bu hastalıktan kaybetmiştir. Marcelo’nun henüz

yirmi iki yaşında olması ve sürekli başkaları için yaşamaya çalışması Agustin’i

üzmektedir. Agustin, hem karısı Manuela’yı acı bir haberle kaybetmiş olmanın

verdiği derin üzüntüye ve hem de karşısında oturan Marcelo’nun bu zavallı

görüntüsüne daha fazla dayanamamış ve belki de annesinin ölümünden bu yana ilk

defa hıçkırıklara boğularak ağlamaya başlamıştır. Agustin, bu genç adama gerçekten

çok acımaktadır ve ona kendi yaptığı hataları yapmamasını öğütlerken, bunlardan

kendi payına düşeni de almıştır. “Şu anda, iyi bir dost olarak bildiğim, senin gibi bir

insanın karşısında ağlamak, beni gerçekten çok rahatlattı. Bak, sen de güvendiğin

herkese içini dökebileceğini unutma. Yirmi yaşındasın, yaşıyorsun, sağlıklısın ve

zekisin, bütün bunların kıymetini bil. Ben sana yardım ederim, bana güven. Daha da

olmasa sana biraz ödünç para da verebilirim. Sakın ümitsizliğe kapılma, bunu benim

için yap. Önce kendine güven ve başın dik olsun. Bu konuda sana yardım edebilecek tek

kişi var o da sensin. Güçlü olmak senin elinde. Bunu başkalarından beklemen hata olur.

Ben bile senin için daha fazlasını yapamam.” 187 Agustin, bu sözlerinin ardından yine

kendini tutamayarak ağlamaya başlamıştır. Ertesi gün kendisini muayenehanesinde

bekleyeceğini söyleyerek, o gece Marcelo’nun yanından ayrılmıştır. Agustin’i şimdi

hayatının ikinci zor görevi beklemektedir. Ölen karısının cenazesine katılmak

zorundadır, ancak buna pek niyeti yoktur. Kız kardeşi Tarsila ile randevulaştıkları

barda buluşan Agustin, ona cenazeye gitmek yerine, birlikte bir şeyler yemeyi teklif

etmiştir. Manuela’nın sağlığında, kendilerine insanca davranmayan Roca aile’sini

memnun etmek için cenazeye katılmak niyetinde değildir. Artık hem kendi, hem de

kardeşinin hayatını, başkalarının yönlendirmesine izin vermeyecektir. Agustin’le

buluştukları barda Tarsila, Manuela’nın arkasından bir iki eleştirel söz söylemek

187 a.g.y.s. 281

Page 156: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

156

isterse de Agustin buna engel olur. Tarsila, ona yaşlı gözlerle bakarken aralarında

şöyle bir konuşma geçer:

“- Onun karşısında hep tedirgindim ve nasıl davranacağımı bilemiyordum. Her an

onunla bir tartışma içine girecek ve kendimi savunmam gerekeceği endişesini

taşıyordum. Şu anda düşüncelerimde çok yanıldığımı anlıyorum

- Bak, bırak şimdi bunları, artık kimin hatalı olduğunun hiç önemi yok. Lütfen kendini

daha fazla üzme. Hayatta gerçek olan şu ki, insanlar doğar ve ölür. O ne yazık ki artık

aramızda değil. Ama, kim bilir, belki de bunu arzu ediyordu. Biz yaşamaya devam

etmek zorundayız. Bize ihtiyacı olan daha çok insan var. Ağlama lütfen. Bir şeyler yer

misin ? “ 188

Agustin, artık geriye dönüp bakmaktansa, gününü yaşamaya ve Marcelo’ya

verdiği öğütten kendisi de kendi adına pay çıkarmaya kararlıdır. Bu hayatı kendisi

için yaşayacaktır. Manuela’nın ölümü, ona, hayata daha farklı bir açıdan bakma

fırsatı tanımıştır. Kız kardeşi Tarsila ile fazla ilgilenemediğini düşünen Agustin, ona

biraz daha fazla zaman ayırmaya karar verir. Artık kendisi için de bir şeyler

yapmanın vakti gelmiştir. Hayatına bir çeki düzen vermek zorunda olduğunu

hissetmektedir. Olimpia’ya bıraktığı mektupta da bundan söz etmektedir. “Artık

hiçbir şey düşünmeden rahat birkaç gece geçirmek istiyorum. Şu son birkaç hafta beni

gerçekten çok yıprattı ve biraz hava değişimine ihtiyacım var. Hastaneden izin aldım.

Tarsila ile birlikte bir haftalığına, huzur içinde yatsın, babamın köyüne gitmek

istiyoruz. Amcam Genaro’nun orada bir evi var, çok güzel bir bahçe içinde, çocukları

da yok ve onu ziyaret etmediğimiz için bize sürekli sitem eder durur. Hem benim ve

hem de son günlerde ihmal ettiğim ve neredeyse depresyonda olan Tarsila için bu tatilin

iyi olacağını düşünüyorum. Dönüşte hayatımı bir düzene koyacağım ve nasıl olursa

188 a.g.y.s. 284

Page 157: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

157

olsun, önce kendime bir ev ayarlamakla işe başlayacağım. Böylesi bir eve, yemek içmek

kadar ihtiyaç duyuyorum ve bunun gerekliliğini her geçen gün daha iyi anlıyorum.” 189

Agustin’in boşandığı ve vefat eden karısı Manuela Roca, hayattan hiçbir

beklentisi kalmayan ve hayatında yaşamına devam etmek için geçerli bir sebebi

olmayan mutsuz bir kişiliktir. Kız kardeşi Rosa Manuela’ya defalarca telefon edip

yazlık eve gelmesini ve ailesi ile bir kerecik olsun yaz tatilini geçirmesini istemişse

de bunda başarılı olamamıştır. Yaklaşık yirmi yıl kadar önce evden ayrılan Manuela

bir daha eve dönmemiştir. Bu ayrılığın nedeni, aile içi bir sürtüşmeden ya da kendi

isteğinden kaynaklanmıştır. Kız kardeşinin telefondaki sözlerinden, Manuela’nın

farklı bir kişiliğe sahip olduğu ve bu yüzden de ailesi ile geçinemediği

anlaşılmaktadır. “Seni savunurum, sana söz veriyorum. Ben her zaman için insanların

kendi düşüncelerine saygı duyularak onların kendi kararlarını kendilerinin vermesi

taraftarıyım. Hatta bunu babama söyleme cesaretini bile gösterdim. Onu kendi haline

bırak, yalnız kalmaya ihtiyacı var dedim. Babamın nasıl olduğunu bilirsin, öylesine

dinler, yine kendi bildiğini okur. Bunu söylediğim için beni affet Manuela, ama babam

bazı konularda haklı, onun bu denli sinirlenmesinin sebebi doğru zamanı seçmemenden

kaynaklanıyor, bunu hiçbirimiz beklemiyorduk. Yani, sana geçen gün de söylediğim

gibi, Agustin ile evlenmeni biz de beklemiyorduk, öğrendiğinde babam yumruğunu

masaya vurdu. Şu boşanmış dul adamla mı? diye bağırdı. Sen de biliyorsun ki,

Agustin’in adını o günden beri bir daha azına almadı. Bunu çok korkunç bir olay

olarak algıladı. Hepimiz gerçekten şok olduk. “ 190 Manuela telefonda kız kardeşini

dinlerken, geçmiş günlerine dönmekte ve ailesi ile birlikte geçirdiği o eski günleri

âdeta yeniden yaşamaktadır.

189 a.g.y.s. 314 190 a.g.y.s. 63-64

Page 158: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

158

Rosa, iki yaşına bastığında, babası José Manuel emekli olmuş ve en büyük

kızı Manuella Hukuk Fakültesi’ni bitirmişti. Annesi o zamanlar kanserden ölmemiş

olsaydı, Manuella bir avukatlık bürosu açacaktı. Manuella ve Rosa babalarının ikinci

evliliğinden doğan çocuklarıydı. Birinci evliliğinden de Andres adında bir oğlu vardı

ve ilk karısını doğum sırasında kaybetmişti. İkinci karısının da ölümü üzerine

evlenmeye kalkışan ve zaten çok çapkın bir adam olarak bilinen babalarının adı

neredeyse Mavi Sakal’a çıkmıştı. Babası Manuela’yı diğer evlatlarından hep farklı

tutmuştu. Onun için, ailenin en sağlam direği derdi. Fakat ailenin ve özellikle de

babası Jose Manuel’in hiç hoş karşılamadığı bir dul adamla evlenmeye kalkması ki,

bu Agustin’den başkası değildi, onları tam anlamıyla yıkmıştı. Üstelik bu evlilik, tam

da aile büyüklerinin tahmin ettiği gibi, üç yıl sonra boşanmayla sonuçlanmıştı ve bu

onlar için, Manuela’nın tekrar eve dönmesi anlamına geliyordu. Fakat Manuela o

kadar gurursuz değildi. Ayrıca Agustin henüz evdeki eşyalarını da toplamaya

gelmemişti. Kız kardeşinin evinde yaşamaya başlayan Agustin ile temas kurmak ve

eşyalarını almasını söylemek için bekleyen Manuela’nın asıl amacı, Agustin’in tekrar

kendine dönme ihtimalini gözden geçirmekti. Oysa Agustin’in kız kardeşi Tarsila,

ağabeyinin eski karısının onu sık sık telefonla aramasını ve notlar bırakmasını tuhaf

karşılıyordu. “Bak Agustin, eski karına tuhaf bir şeyler oluyor. Sanırım ruhsal açıdan

pek iyi bir durumda değil. “ 191

Her zaman başı dik gezmeye alışmış ve gururlu bir kişiliğe sahip olan

Manuela, boşanmış olduğunu bir türlü kabullenmek istememiştir. Agustin’in evden

ayrılması üzerine, yardımcısı Rufina’yla birlikte, üç gün boyunca temizliğe kalkışan

Manuela, başlangıçta Agustin’den kalan giysileri birilerine vermekten söz ederken,

191 a.g.y.s. 70

Page 159: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

159

daha sonraları, Rufina’ya, onları naftalinleyip güzelce saklaması gerektiğini ima

etmiştir. Rufina ise onun gerçekten ne istediğini anlayamamıştır. “Affedersiniz

küçükhanım ama anlayamadım. Bay Agustin bu giysileri almaya gelmeyecek mi?

Çünkü siz geçen gün onları Cáritas’a vermemin bir sakıncası olmadığını söylemiştiniz.

Eğer düşünceniz bu ise, ben bu konuyla ilgilenebilirim. Ayrıca dolabın yükünü

hafifletmenin bir yolu daha var o da, bu yepyeni kazakları, takım elbiseleri ve

ayakkabıları ihtiyacı olanlara vermemiz “ 192 Oysa Manuela’nın düşüncesi daha

farklıydı. Augustin’in eşyalarını saklamaktaki amacı, onunla bir gün gene birleşmek

ve bir daha hiç ayrılmamaktı. Rufina’nın bu denli açık sözlü olması onu üzmüştü ve

ağlamaya başlamıştı. Manuela, gerçekten de Agustin’i özlemekteydi. Ancak henüz

ne yapacağına da tam karar vermiş değildi. Ailesi, yazı birlikte geçirmek için onu

davet etmekteydi ancak o gitmek istediğinden bile emin değildi. “Ben bile ne yapmak

istediğimi tam olarak anlamış değilim Rufina. Ailemle yazlığa gitmeğe üşeniyorum.

Anlarsın ya işte, arkanı dönüp gittiğin ailenle yüzleşmek, bahçe işleri ve etrafta dolaşan

bir sürü yeğen ile uğraşmak, bunun yanında da eve ziyarete gelip giden bir sürü konu

komşu. Aslında hiçbiri beni ilgilendirmiyor. Babamı bile düşünmek istemiyorum.

Üstelik de, benim gelişimle yeniden hayata dönecek olan babamı. Zavallıcık doğru

dürüst yürüyemiyor bile. Ne yapacağım bilemiyorum, onları görmek için içimde hiç bir

istek yok. Ne kendime bakmak, ne mutlu olduğum konusunda yalan söylemek ve ne de

onların sohbetlerine katılmak; bunların hiçbirini istemiyorum. Sanırım onlarla

konuşacak hiçbir şeyim de yok. Beni anlıyor musun ? ” 193 Manuela’nın bu duygular

içerisinde yaşadığı psikolojik çatışmalar bize, “Perde Arkasında”ki Elvira’yı

hatırlatmaktadır. Elvira da, hayatta hiçbir beklentisini gerçekleştirememiş ve

bunalıma girmiş bir karakterdir. Farklı iki romanda yer alan ve birinin sonu

192 a.g.y.s. 80 193 a.g.y.s. 82

Page 160: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

160

umutsuzluk, diğerininki ise ölümle biten bu iki kahraman için, kişilik arayışı

içerisinde yok olup gittiklerini söyleyebiliriz.

Manuela, Elvira’nın aksine hayatının erkeğini bulduğuna inanarak evlenmiş

ancak bunun mutsuz bir birliktelik olduğunu anlamakta geç kalmıştır. Elvira

evlenemediği için mutsuzdur, Manuela ise evlenmiş ama mutluluğu

yakalayamamıştır. Boşanma davasını kendisi açmış ama boşansalar bile Agustin ile

dost kalabileceklerini ümit etmiştir. Oysa Agustin, “Herkes kendi yoluna” 194

düşüncesiyle geçmişe bir sünger çekmesini bilen gerçekçi bir kişiliktir. Manuela

aslında Agustin’e çok büyük bir aşkla bağlanmış ve bu aşk onu evliliğe götürmüştür.

Ancak zamanla Agustin ile hiç ortak noktalarının olmadığını fark etmiştir. Agustin,

Manuela’ya göre hayatı daha yüzeysel yaşama taraftarıdır ve aile içi tartışmalarında

da bu çok açık bir biçimde görülmektedir. Son sözü kimin söylediği asla belli

olmamakta, Agustin sorunu çözmek yerine, hep üstünkörü geçiştirmeyi tercih

etmektedir. Oysa Manuela, sorunun nedenine inerek, onu çözümlemeyi daha uygun

görmektedir. Manuela, boşanmanın ardından geçirdiği zor günleri, yardımcısı Rufina

ile yaptığı sohbetlerle atlatmaya çalışmaktadır. Rufina ona hayattan örnekler

vermekte, aldığı kararların çok isabetli olduğunu söyleyerek onu rahatlatmaktadır.

Birilerinden destek bekleyen ve Rufina’nın bu sözlerinin ardından biraz olsun

rahatlayan Manuela şöyle demektedir: “Seninle konuşmak bana çok iyi geldi.

Samimiyetin için çok teşekkür ederim. Ayrıca sabrın için de Rufi, evet özellikle de

sabrın için. Yapmam gereken tek şey, bir an önce buradan çıkmak, bunu şimdi daha iyi

anlıyorum. Sen de hemen bu öğleden sonra izne ayrılabilirsin.” 195 Güzel bir duş alarak

194 a.g.y.s. 84 195 a.g.y.s. 88-89

Page 161: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

161

yola çıkmaya hazırlanan Manuela, Agustin’in eşyalarını da Rufina’ya vermekte

herhangi bir sakınca görmemiştir.

Manuela işe yeni başladığında, gene ailesinin uygun görmediği, noter adayı

bir gençle nişanlanmıştır. Damat adaylarının noter olması aslında yabancı olduğumuz

bir meslek değildir. Perde Arkasında adlı birinci romanda da evlenme çağına gelen

delikanlılar noterlik sınavlarına çalışmaktadırlar. Manuela, Adolfo Calderon adındaki

bu gençle bir buçuk yıl nişanlı kalmış ancak onun ani ölümüyle bu ilişkiyi bitirmek

zorunda kalmıştır. Bu genç adamın noter olması, ailenin onu damat olarak

kabullenmesine yetmemiştir çünkü onlar, Adolfo Calderon’un asıl amacının,

Manuela’nın servetini ele geçirmek olduğunu düşünmekteydiler.

İleriki yıllarda gene ailesinin rızası dışında Agustin ile bir evlilik yapan ve

daha sonra da boşanmayla sonuçlanan bu ilişkinin ardından Manuela Roca, her

şeyden ümidini kesmiş bir şekilde Ford Fiesta marka arabası ile sıcak bir yaz günü

son kez şehrin sokaklarında gezinmektedir. Araba ile şehir turu atarken radyoda

havanın bozacağını duymasına rağmen pencereleri kapatmamış, aklında yaşadığı iyi

kötü anıların düşünceleriyle gezintisini sürdürmeye devam etmiştir. Arabayı, bakım

için teknik servise götürüp bıraktıktan sonra, Agustin’in kız kardeşi Tarsila’ya bir

hoşça kal öpücüğü vermek istemiş, ama tam güzellik salonunun önünden geçerken

bundan vazgeçmişti. Çünkü dedikodu düşkünü bir kadınla şu an için bir araya gelmek

hiç de hoş olmayacaktı. Yürümeye devam ettiği sırada, bir zamanlar öğretmeni olan

Abel Bores ile karşılaşmıştı. Aslında onu selamlamak istemişti ama Abel gözlerini

oturduğu masadan kaldırmamıştı bile. Sonra, tıpkı Amparo’nun yaptığı gibi, vakit

geçirmek için Belediye Müzesi’ne girmeye karar vermişti. Çünkü orası, o saatlerde

Page 162: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

162

Kilise gibi çok sessiz olurdu. Bir tablonun önünde oyalanırken yine Agustin ile

geçirdiği o günlere dönmüştü. Agustin onu bu müzeye getirmiş ve tam o tablonun

önünde dakikalarca sohbet etmişlerdi. Bir ara oradan geçen ve yabancı olduğu her

halinden belli olan, güzel kokular içinde çok şık bir bayan aniden kendisine

çarpıvermişti. Onu korkuttuğu için özür diledi. Karşılaştığı bu kişi Amparo’dan

başkası değildi. Her ne kadar birbirlerini tanımıyor olsalar da, Amparo, romanın

ilerleyen bölümlerinde bir anlık çarpışma sonucu merhabalaştığı Manuela’nın

cenazesine katılmak için içinde büyük bir istek duyacak ve tamamıyla tesadüfi olan

bu karşılaşma, Amparo’nun hayatını büyük ölçüde değiştirecektir.

Arabayı servisten alan Manuela, postaneye uğrayarak ailesine, geleceği

konusunda kısa bir telgraf çektikten sonra, yola çıkmayı düşünmekteydi. Kardeşi

Rosi'nin uzun uzadıya süren şikayetlerini dinlememek için telefon yerine telgraf

çekmeyi tercih etmişti. Ancak telgrafta, yolculuğa kendi arabası ile mi yoksa başka

bir vasıta ile mi çıkacağını belirtmemiş, sadece yarın orada olacağını yazmıştı.

Postaneden çıktığında yine aynı şık kadınla karşılaşmış ve ondan, müzenin önündeki

aslanlarla bir fotoğrafını çekmesini istemişti. Bu defa aralarında çok kısa da olsa bir

konuşma geçmişti. Manuela ona, buralı olup olmadığını sormuştu.

“-Hayır. New York’tanım.

-Şey, konuşmanızdan hiç anlaşılmıyor.

-Tabii, çünkü annem babam İspanyol. “ 196

Manuela yola çıkmadan önce bir şeyler yemek istemiş ancak uğradığı ilk

barda yemek servisinin bittiğini öğrenmişti. Vaktin bu kadar geç olduğunu fark

etmemiş ve zamanın ne kadar hızlıca akıp gittiğini düşünmüştü. Bu arada, erkek 196 a.g.y.s. 98

Page 163: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

163

kardeşi Andrés’in kızı Valeria’nın, kendisine hediye ettiği kitap için bir kart atarak

ona teşekkür etmek istiyordu. Aslında romanda, Valeria ile Manuela’nın hayat

felsefeleri benzerlik gösteriyordu. Her ikisi de isyankar ve inatçı bir kişiliğe sahipti.

Valeria da genç yaşta evden ayrılmış ve kendi yolunu tek başına bulmaya çalışmıştı.

Evi terk ettiğinde henüz on yedi yaşındaydı ve ailesinden tek kuruş bile almadan bir

radyoda iş bularak çalışmaya başlamıştı. Valeria yeni nesil gençlerindendi ve evlilik

dışı bir ilişki yaşadığı için ailesi tarafından reddedilmişti. Oysa yıllar önce,

Manuela’nın, ailesinin kabullenemediği birisi ile evlenmeye kalkışması çok büyük bir

skandal olmuştu.

Araba ile yola çıkmaya hazırlanan Manuela, Agustin’in muayenehanesinin

önünden geçerken, ona son kez uğrayarak vedalaşmak istemişti. Fakat Agustin, o

sırada, yanında genç bir çocukla hararetli bir şekilde konuşarak şehre doğru

yürümekteydi. Manuela, arabanın penceresinden ona bağırmak istemişti ama

duyuramamıştı, sanki sesi kısılmıştı. Manuela artık şiddetli bir yağmur altında çıktığı

bu yolculukta tek başınaydı ve bu yolculuk sanki onun kaderini tayin ediyordu.

Direksiyonda elleri titremeğe başlamıştı ve dışarıdaki sağanak yağış gibi gözünden

akan yaşlara artık hakim olamıyordu. İşte bu yolculuk onu yavaş yavaş hayatının

sonuna taşıyordu. Manuela, yazlık eve çektiği ve geleceğini bildirdiği telgrafla

evdekileri hem sevindirmiş hem de telaşlandırmıştı. Halası Manuela gibi kendi

başına buyruk olmayı seven Valeria, babası Andres Roca Lopez için Manuela’nın

nerede kaldığını öğrenmesi konusunda tek seçenekti, ve dolayısıyla da kızı Valeria’yı

aramaktan çekinmemişti Valeria, teyzesini herkesten daha iyi anladığı için, babasına,

onun yolculuk sırasında bir yerlerde konaklamış olabileceğini söylemişti.

Manuela’nın ailesine kavuşacağı anı, özellikle de ona çok ihtiyacı olan babası, dört

Page 164: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

164

gözle beklemekteydi. Fakat sabahleyin radyoda duydukları bir kaza haberiyle

yıkılmışlardı. Arabasıyla kaza yapan Manuela, iki gün boyunca kaza yaptığı yerde

öylece kalmıştı. Babası, cesedin ona ait olup olmadığını tespit etmek üzere

çağrılmıştı. Olayı ilk duyan, yeğeni Valeria olmuştu. Çalıştığı radyoya, kaza haberi

bir faksla iletilmişti. Valeria, ailesinin yanına dönmek istemediği için, okuldan

arkadaşı Rita’yı, yani Abel Bores’in kızını aramış ve geceyi onlarda geçirmek

istemişti. Halası ile görüşeli daha birkaç gün olmamıştı ve ona kendisini toparlaması

için güzel bir kitap hediye etmişti. Valeria’nın ailesiyle çok iyi anlaşamadığını herkes

biliyordu, ancak Manuela’nın onun hayatında çok büyük bir yeri vardı. Manuela

kazada hayatını kaybettiğinde henüz elli üç yaşını yeni doldurmuştu. Romandaki

diğer kahramanların aksine, Manuela, kendi yalnızlığı içerisinde kaybolup gitmişti.

Onu gerçekten anlayan birisiyle karşılaşamadığı için yaşamı arzu ettiğinden

çok farklı bir noktada sona eren Manuela’nın aslında Elvira’dan bir farkı yoktur.

Yalnızlık ya da ölüm, sonuçta kişiliğini oturtamamış her insan için çok fazla bir şey

değiştirmemektedir. Çevreleriyle iletişim kuramayan bu iki kadın kahraman,

yazarımızın, toplumdaki iletişimsizlik düşüncesinin doğruluğunu da ispatlamaktadır.

Page 165: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

165

2.2. KAHRAMANLARIN KİŞİLİKLERİNİ BULMALARINDA “AYNA” NIN

ÖNEMİ

Carmen Martin Gaite’nin Evden Kaçış adlı romanında yer alan ve romanda

bahsi geçen diğer objeler arasında önemli bir yer tutan ayna, baş kahraman

Amparo’nun yalnızlığını paylaştığı bir sembol olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayna,

bu işleviyle, karşısında duran insanın ona içini dökebileceği güvenilir bir dost haline

gelmekte, yani canlı bir kişiliğe dönüşmektedir.

Aynanın varlığı, Carmen Martin Gaite’nin ilk kısa öyküsü “Kaplıca” da

görülmeye başlamakta ve daha sonra ” Karlar Kraliçesi” ve “Evden Kaçış” adlı

romanlarında önemli bir yer edinerek kahramanların hayatının ayrılmaz bir parçası

haline gelmektedir. Romanlarda birinci derecedeki anlatıcı durumunda bulunan baş

kahramanlar, zaman zaman aynanın karşısına geçerek kendileri ve geçmişleri ile

yüzleşmektedirler. Bu karakterler, aynadaki yansımalarında kendilerini, yap boz

tahtası gibi parçalara ayrılmış olarak da görebilmekte ve bu görüntünün her bir

kesitinde geçmişleri ile yüzleşmektedirler ve . Dolayısıyla ayna, bu anlamda, artık sırf

görüntü verme işlevinin dışına çıkarak, kişilerin ruh tahlillerinin yapıldığı bir araç

haline gelmektedir. Yap boz tahtasının parçaları bir araya getirildiğinde ise,

karakterler artık kendi benliklerini bulmaktadırlar.

Romanlarında aynayı, bu şekilde, farklı bir boyutta kullanmayı hedef alan

Gaite, bu eğilimini, yazın hayatı boyunca da devam ettirmiştir. Zira, aynada kendi

yansımalarını farklı boyutlarda algılayan kahramanlar, bu yönleriyle, okuyucuya

ayrıntılı bir ruh tahlili de yapmaktadırlar. Hatta bazen bu yansımaları, sırf ruh tahlili

Page 166: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

166

ya da geçmişle yüzleşme şeklinde ortaya çıkmayıp, aynı zamanda karşılarındaki yeni

bir “ben” görüntüsünü de alabilmektedir Bu anlamda, karakterler sanki karşılarında

çok güvenilir bir dost varmışçasına tüm içten duygularını ona hiç çekinmeden

anlatabilmekte, bu duygu ve düşünceleri birinci ağızdan duyan okur ise kendini o

karaktere daha yakın hissetmektedir. Aslında Gaite, ayna figürünü kullanarak

romanlarında yeni bir teknik geliştirmiştir. Karakterlerin ruh tahlillerini ya da “flash

back” olarak nitelendirilen “ geçmişe dönüş” olayını bu ayna vasıtasıyla

gerçekleştirerek, kahramanların duygu ve düşüncelerini ikinci bir ağızdan ya da

düşünceleri yoluyla okura aktarmak yerine, kendi ağızlarından aynaya

konuşturmaktadır. Aslında kahramanlar, burada, bire bir okuyucuyla

konuşmaktadırlar. Gaite’nin romanlarında kişileri canlı tutan da işte budur.

“Evden kaçış” romanının baş kahramanı Amparo, çocukluk günlerinin geçtiği

Madrid’e geri döndüğünde kaldığı otelin lobisinde, kendisini bir aynanın karşısında

bulmaktadır. “Otele vardığında, üç parçalı bir aynada yorgun yüzünü görmüştü.

Tükenmişti artık, yaşamında her şey altüst olmuştu. Sadece uyumak istiyordu.

Pasaportunu çıkartıp resepsiyona bıraktı ve onu hiç kimsenin sebepsiz yere rahatsız

etmemesini söyledi. Ertesi gün kalktığında duş alıp makyajını yaptı. Giyinmişti. Aynada

kendisine yansıyan görüntüsü güzeldi. Bir an gözlerinin bu görüntüyle bütünleştiğini

hissetti. Evet, karşısında gördüğü bu yüz, hayattan hiçbir beklentisi kalmamış bir

insanın yüzüydü. İçinde o tuhaf boşluğu hissetti.” 197

Romandaki bir başka ayna görüntüsü, Manuela’nın yatak odasında karşımıza

çıkmaktadır. Bu kez olayları aynadan seyretmeye koyulan kişi, yardımcısı Rufina’dır.

“Rufina, şişmanladığını düşünüyordu. Dolabın kapaklarından birinin içinde bir ayna

197 Carmen Martin Gaite, “ Irse de casa “, Anagrama, Barcelona, 1998, s. 39- 53

Page 167: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

167

vardı ve Rufina onu açarak kendi şişman görüntüsü ile karşılaştı ve işte o an olan oldu.

Sanki karşısında bir perde açılmış gibiydi ve bir çok insan o sahnede rol alıyordu.

Ancak şarkıcı kızın bayılmasıyla rol dağılımı altüst oldu. Rufina onun yerine geçmişti

ve oyun Rufina’nın devleşmesiyle son buluyordu. “ 198 Görüldüğü gibi bu romanda

ayna, kendi işlevi dışında, karakterleri dışardan göründükleri gibi değil de, asıl olmak

istedikleri haliyle de okura yansıtmaktadır. Yani burada, düşünceler yerine,

görüntüler devreye girmektedir.

Masaj yaptırmak üzere geldiği Tarsila’nın güzellik salonunun banyosunda

üzerini değiştiren Amparo, buradan çıkarken yan tarafta duran aynalı dolaba şöyle bir

göz atmaktan kendini alamamıştır. Kendisine hiç de yabancı gelmeyen bu aynalı

dolap, onun geçmişinin bir parçasıdır. Zira, Amparo’nun çocukluğu ve genç kızlığı

bu evde geçmiş ve o zamanlar bu aynayla çok şeyi paylaşmıştır. Sanki gizli bir güç

onu bu odaya girmesi için zorlamıştır. Fakat bir türlü aynanın karşısına geçip,

görüntüsü ile yüzleşmeye cesareti yoktur. Oysa ki bu eski aynayla geçmişine ait

birçok anıyı tekrardan yaşayabilecektir. Ancak buna cesareti var mıdır? Çünkü onun

karşısında güldüğü günler kadar gözyaşı döktüğü günler de olmuştur. Ayna, buradaki

konumuyla, kişileri sadece kendileri ile yüzleştirmek değil, aynı zamanda onları

geçmişlerine döndürmek gibi bir işleve de sahiptir. Amparo, eskiden yaşadığı bu evde

aynanın karşısında hep alçak sesle konuşmuştur çünkü Olimpia dışında, herkes ona

kendi kendine konuşmanın delilik olduğunu ima etmiştir. Olimpia ise, insanın kendi

kendine konuşmasının o kişinin ruh sağlığı açısından çok faydalı olduğunu

söyleyerek Amparo’yu cesaretlendirmiştir. Amparo, yine o evdedir ve aynada kendi

görüntüsü ile baş başadır. “Ayakları gitmek istediyse de bunu başaramadı. Tam

odadan çıkacağı sırada, gözü aynadaki o tuhaf görüntüye takıldı. Sisler ardındaki 198 a.g.y. s. 80

Page 168: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

168

odada yatakta uzanmış belirsiz bir kadın figürü ortaya çıktı. Ona bakmaya cesareti

yoktu, ama onun kendisini selamladığını duydu.

-Merhaba, uzun zamandır seni bekliyordum, geri döneceğini biliyordum. Yaşantın ne

durumda ? Amparo cevap verirken sesi titriyordu, sanki görünmeyen bir çift el

boğazını sıkıyordu.

-Çok uzun bir hayat hikayesini birkaç dakikaya sığdırmak kolay değil, özür dilerim

gitmek zorundayım.

-Niye bu kadar acele ediyorsun ?

-Birisi gelip de ve beni burada kendi kendime konuşurken görürse.... hayır, bunu

yapamam, gerçekten.

Amparo, hafifçe gözlerini kaldırır, gözyaşlarının yarattığı minik prizmaların

arkasından, karşısındaki kişiyi çift görmektedir.

-Tek başına konuşmuyorsun, ben buradayım, tıpkı eskiden olduğu gibi. Biliyorsun

birbirimize her şeyimizi anlatırdık.

-Artık her şey farklı. Bırakalım istersen.

-Anlıyorum, artık başka aynaların var.

-Evet, bana yalan söyleyen başka aynalarım var. Ama hepsine alışmak gerek. Geri

döndüğüm için mutluyum. Hoşça kal.

-Hoşça kal canım; ağlama. Bana bir gülücük vermek bu kadar zor mu ?

Amparo, gözyaşları arasında gülümsedi ve elinin baş parmaklarıyla zafer, sol eliyle de

kalp işareti yaptı. Diğeri de onu taklit etti, bu eski bir şakaydı. Daha sonra, çantasından

bir mendil çıkartıp yavaşça salladı, suç ortağının da aynı hareketi taklit ettiğini fark

etti. Daha sonra tek kelime etmeden odadan çıktı, ayna artık sadece odada duran mavi

ipek örtülü yatağın görüntüsünü aksettirmekteydi. Koridorun lambasını kapatıp, yeşil

kapıya yönelmeden önce elindeki veda mendiliyle gözlerini kuruladı.” 199

199 a.g.y. s. 184

Page 169: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

169

Ayna unsurunun yer almadığı, “Perde Arkasında” adlı romanda, kahramanlar

kendi kişiliklerini karşılarına çıkan sembolik karakterlerde ya da yaşadıkları

mekanlarda bulma çabasındadırlar. Elvira, Pablo’yu karşısında gördüğünde âdeta

kendine yönelik bir kişilik analizi içerisine girmektedir. Zira, Pablo, onun kendisinde

olmasını istediği kişilik özelliklerinin tümünü taşımaktadır: Kendinden emin, herkes

tarafından beğenilen, kültürlü ve bağımsız bir ruh. Ayna figürünün içerisinde yer alan

yap boz tahtası burada, dağılmış bir zincirin halkaları görüntüsünü almakta ve

sembolik olarak romanda yer alan karakterler, bu zincirin halkalarını

tamamlamaktadırlar. Bu durum, kişilerin içinde yaşadıkları mekan için de geçerli

olup, romanda betimlenen bu toplumsal mekanlar sayesinde okur, yazara ve onun

yarattığı karakterlere ulaştırılmakta, yani yazar ve karakterler özdeşleştirilmektedir.

Okur ise, bu konumuyla, olayları dışardan değerlendirme fırsatını bulmaktadır.

Gaite’nin “Perde Arkasında” adlı eserinde amaçladığı da zaten budur.

Yazarın geliştirmiş olduğu bu anlatım tekniğinde hedef, karakterlerin ve yaşanılan

olayların okur tarafından dışarıdan değerlendirilmesidir. Zira bu romanda okur,

“Evden kaçış” romanında olduğu gibi karakterlerle bire bir yüzleştirilmemektedir.

Romanda, Pablo gibi sembolik bir karakter, bulunduğu kent yaşamı içerisinde,

Elvira’yı olduğu kadar diğer karakterleri de çekim alanı içerisine almakta ve sanki

olaylar onun çevresinde gelişmektedir. Yazarın, bizzat kendisinin yaşamış olduğu

mekan ve İç Savaş sonrası İspanya’sını yansıtan zaman unsuru da romanda işin içine

girdiğinde, okur otomatik olarak dışarıda bırakılmakta ve karakter-mekan-yazar

üçlüsünü, olaylar zinciri içerisinde değerlendirerek sonuca ulaşmaktadır.

Page 170: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

170

Dolayısıyla, “Perde Arkasında” romanında, karakterlerin ayna olmadan,

sembolik kişiler ya da mekanlar aracılığıyla kendilerine özeleştiri getirerek

kişiliklerini bulma ve geçmişlerini irdeleme çabaları, olayları romanın “düğüm

noktasına” taşımaktadır ki, burada Elvira ve Natalia farklı bakış açılarıyla Pablo’ya

aşık olmakta ve tam kişiliklerini “özgürlük, hür irade ve kararlılık” üçgeninde

birleştirme durumundayken, bu üçgenin temelini oluşturan Pablo’nun kentten

ayrılmasıyla domino taşları gibi yıkılmaktadırlar. Ancak yazarın usta yorumuyla bu

karakterler, düğüm noktasına kadar taşınan mekan ve semboller aracılığı ile

hayatlarında “hangi noktada bulunduklarını” keşfetmiş olmaları açısından ruhsal bir

çöküntüye uğramamaktadır. Elvira, Emilio ile evlenirken, Natalia da, bir anlamda

eğitimi yolunda atacağı ilk adımları hazırlamaktadır.

Okur, betimlenen mekanlar ve sembolik karakterler aracılığı ile, “Perde

Arkasında” romanında gelişen olayları, dışarıdan “genel bir bakış açısıyla” âdeta

eleştirel bir gözle değerlendirmektedir. Bu konumuyla, yazar ve karakterleri

birbirleriyle özdeşleştirme fırsatını da yakalayan okur nesnel bir bakış açısına

sahiptir. “Evden Kaçış” romanında ise okur, arada mekan ve sembolik karakterler

olmaksızın, ayna aracılığı ile roman karakterleriyle bire bir karşı karşıya bırakılmakta

ve kendisiyle özdeşleştirdiği bu karakterlere daha öznel bir bakış açısıyla

yaklaşmaktadır.

Page 171: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

171

SONUÇ

Bu tez kapsamında, “Perde Arkasında” ve “Evden kaçış” adlı romanlarını

incelediğimiz, Carmen Martin Gaite, Salamanka’da doğup büyümüş ve İç Savaş

sonrası İspanya’sı ile Franco’nun diktatörlük dönemini yaşamış feminist bir kadın

yazardır. Elli yıllık yazın hayatında, kendi çağdaşlarına kıyasla çok daha fazla

başyapıt üretmiş olan Gaite, “best seller” yani “en iyi satan yazarlar” listesine girme

başarısını yakalamıştır. Özellikle de bir kadın olarak, İspanya’da yaşadığı bu sıkıntılı

dönemleri ve sonrasını, farklı karakterler ve farklı olaylarla, tek düze bir anlatımdan

uzak, çok farklı boyutlarda eserlerine taşımış ve bu özelliği ile de çağdaşlarından hep

bir adım önde olmuştur. “Joan Lipman Brown” 200, belki de ilk kez olmak üzere,

Carmen Martin Gaite’nin tüm eserlerinin kronolojik bir incelemesini

gerçekleştirmiş ve yazarın her eserinde yeni bir konu ürettiğini ve yeni bir anlatım

tekniği uyguladığını görmüştür.

Gaite, özellikle de “ Perde Arkasında ” romanında, okura, doğduğu yer olan

Salamanka’dan ve kendi kişiliğinden kesitler aktarmaktadır ki, biz bunu Natalia’nın

karakterinde görmekteyiz. Gaite, gerek “Perde Arkasında” gerekse de “Evden

Kaçış” romanında, hayatı ve onun içinde yaşanan gerçekleri tüm çıplaklığı ile okura

yansıtmaktadır. İlk romanı “Perde Arkasında”, bize, kadınların baskı altında

tutulduğu İç Savaş sonrası İspanyol toplumunun kasvetli görüntüsünü yansıtırken,

“Evden Kaçış”ta savaş sonrası izlerinin silindiği ve içinde daha hür iradeli bir

toplumun yaşadığı 40 yıl sonrasının İspanyası yaşatılmaktadır. Romanlarında

genelde kadın karakterleri baş kahraman olarak alan Gaite’nin feministliği, onun,

200 Carlos Uxó, “ Revisión critica de los estudios sobre su obra”, Universidad de Dublin.www.carmenmartingaite.1998, s.1

Page 172: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

172

diğer tipik feminist yazarlar gibi erkeklere karşı cephe almasından

kaynaklanmamaktadır. Erkek kadın ayrımı gözetmeksizin içinde yoğun bir insan

sevgisini barındıran Gaite’nin feminist bir yazar olarak asıl irdelemek istediği şey,

toplumun insanlar ve özellikle de kadınlar üzerindeki gereksiz ve aşırı baskıcı tutumu

ve bunun olumsuz etkileridir. Gaite’nin, özellikle de, Franco dönemini yaşaması ve o

dönem İspanyol toplumundaki kadınların çekmiş olduğu sıkıntılara bizzat tanıklık

etmiş olması, onun yazın hayatında feminist diyebileceğimiz yönünü ortaya

çıkarmıştır. Gaite, güçlü iradesi sayesinde o dönemin baskıcı tutumuna boyun

eğmemiş ve eğitimini devam ettirerek bugün karşımıza bir “best seller” yazar olarak

çıkmıştır.

Gaite’nin ilk uzun öyküsü diyebileceğimiz “ Perde Arkasında ” yazar,

burada geçen olayları kendi yaşamının bir parçası olarak açıkça ifade etmese de,

okumayı çok seven, çalışkan ve içine kapanık bir karakter olarak romanda yer verdiği

evin küçük kızı Natalia’ya yadsınamaz bir benzerlik göstermektedir. Üstelik de bu

genç kızın yaşam öyküsünün, yazarın doğum yeri olan Salamanka’da geçiyor olması,

onunla aralarında örtüşen bir başka noktayı daha açığa çıkarmaktadır. Prof. Dr.

Gürsel Aytaç’ın bu konudaki tanımlaması Gaite’nin bu tutumunu açıkça ortaya

koymaktadır: “ Kurmacada önemli bir yapı öğesi, yaşantıdır. Yaşantı, gerçek katmanın

bir boyutudur ve yazarın eserini kotarmada yararlandığı ana malzemelerden biridir.

Yazdıklarını büyük oranda yaşantılarına dayandıran yazarların ürünleri için Alman

edebiyat biliminde yaşantı edebiyatı anlamında “ Erlebnisdichtung” terimi kullanılır.

Goethe’nin eserleri, Thomas Mann’ın eserleri büyük oranda yaşantı edebiyatına girer.

Öte yandan birçok yazar, ilk ürününde kendi hayatını, kendi yaşantılarını anlatarak

yaşantı edebiyatı örneği verir, ama yaratıcılıkta ilk basamağı atlayıp kendini

Page 173: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

173

kahramanın yerine koyma, düşünce dünyasından yararlanma düzlemine geçip

geçmemek, çoğu kez yazarın olgunlaşma yeteneği olup olmadığını gösterir.”201

Carmen Martin Gaite’yi yazmaya iten pek çok neden vardır. O, sadece

yazmış olmak için yazmaya başlamamıştır. Onun yazın hayatını etkileyen çok önemli

bir unsur vardır; yaşıyor olması. Juan Cantavella bu konudaki fikirlerini şöyle dile

getirmektedir : “ Yaşamak onun için yeterlidir. Zevk almak, acı çekmek, sevmek, nefret

etmek, başkalarıyla ilişkide bulunmak için kendini zorlamak ve sonra kendi kabuğuna

çekilmek, kendini dalgaların akışına ya da rüzgarın esişine bırakmak. Ve tabii ki

gündelik yaşam, yani bize biz olduğumuzu hissettiren o büyük olaylar.” 202 Gaite için

yazmak yaşamak, yaşamak da yazmak demektir. Gerek “Perde Arkasında” ve

gerekse de ”Evden kaçış” olsun, her ikisi de tamamıyla gerçek yaşam öyküsünü

anlatan romanlardır ve her ikisinde de yazarın kendi öz yaşamından kesitler

bulunmaktadır.

Gaite’nin “Perde Arkasında” ve “Evden Kaçış” romanlarının, yüzeysel bir

karşılaştırması yapıldığında, baş kahraman olarak kadın karakterlerin ve mekan

olarak da büyük çoğunlukla İspanya’nın seçildiği görülmektedir. Her iki romanda da

kadın karakterler şu ya da bu nedenden acı çekmekte ve kendilerini duygusal açıdan

bir erkeğe bağımlı hissetmektedirler. Romanın sonlarına doğru ise özellikle de kadın

karakterler, romanda konu edilen bir takım sembolik kişiler, mekanlar ya da

nesnelerle kendi iç dünyalarını keşfetmekte ve bir anlamda huzura kavuşarak kendi

benliklerini bulmaktadırlar. Dolayısıyla, konu, mekan ve karakterlerin bu kadar

birbirine benzer ve sanki biraz da monoton gibi görüldüğü bu iki roman neden bu

201 Gürsel Aytaç, “ Genel Edebiyat Bilimi”, Papirüs. İstanbul,1999.s.36. 202 Juan Cantavella, “ Universidad Antonio de Nebrija”, www.martin.gaite.free.fr/pages/default2.htm

Page 174: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

174

kadar başarılıdır? Burada elbette ki , yazarın o doğuştan var olan ince esprisi ile okura

verdiği mesaj ve kullandığı tekniğin rolü çok büyüktür. Gaite, aynı zamanda, bu

romanların her birinde farklı dönemleri de konu alarak, İspanya’nın dünü ve bugünü

hakkında okuyucuya bilgi vermektedir. İşte, Gaite, belki burada da bir ilki

gerçekleştirerek, ağırlıklı olarak, karakterlerin ruh tahlillerinin yapıldığı bu

romanlarda aslında iki farklı kuşak İspanya’sının kronolojisini de gözler önüne

sermektedir. “Perde Arkasında” adlı romanda, eğitim görerek bir yerlere gelmek

isteyen kadınlar, toplum baskısı altında neredeyse ezilme aşamasına gelirken, “

Evden Kaçış” romanında, “ Amparo” tiplemesinde olduğu gibi, kırk yıl sonrasının

değişen toplum yapısıyla özgürlüklerine ve hür iradelerine kavuşmakta, istedikleri

meslekleri yapmakta ve istedikleri yere gidebilmektedirler. “Evden Kaçış” romanının

ilk bölümlerinde de yine, o dönemin, yoksulluktan acı çeken insan görüntüleri

karşımıza çıkmakta ancak bu karakterlerin 40 yıl sonrasına taşınan yaşamları onları

ruhsal ve ekonomik yönden olumlu bir gelişim içerisine sokmaktadır. Yine bu

romanda tasvir edilen genç kuşak da, “Perde Arkasında” adlı romandaki gençlerden

oldukça farklılık göstermektedir. Onlar, Manuela ve Valeria’nın karakterlerinde

olduğu gibi daha başına buyruk ve özgür bir yaşam sergilemekte, ailelerinden ayrı

evlerde yaşamakta ve hemen hemen her konuda, seçimlerini kendi özgür iradelerine

göre yapmaktadırlar.

“Perde Arkasında” adlı romanda, kadınları hemen hemen hiçe sayan ve günü

geldiğinde evlenerek, sadece kocalarına ve doğacak çocuklarına hizmet etmesini

neredeyse şart koşan İç Savaş sonrası İspanya’sının o baskıcı toplum yapısı karşımıza

çıkmaktadır. Özellikle de ekonomik durumu iyi olmayan kimseler için bu durumun

daha da hayal kırıcı boyutları ele alınmaktadır. Zira, üst toplumsal ekonomik

Page 175: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

175

konumdan gelen genç kızlar en azından zengin birer koca bulup evlenirken alt

toplumsal ekonomik konum genç kızları bir “teyze” konumunda evde kalmışlığın ve

okumamışlığın bedelini ödemektedir.

Gaite’nin her iki romanında da incelemeye çalıştığı “kadın” figürü, aslında bir

“uyanış” dönemindedir ve belki de “Gaite” bu uyanışı, İspanyol toplumuyla da

özdeşleştirme çabasındadır. “Perde Arkasında” romanı zaten ismi itibarıyla okurda,

“çekimserlik”, “korkaklık”, “cesaretsizlik” ve “çaresizlik” gibi kavramları

çağrıştırmaktadır ki biz bunları Natalia ve Elvira’nın karakterlerinde çok net biçimde

görmekteyiz. Natalia, Elvira’ya göre, her ne kadar, daha zeki, iradeli ve çalışkan bir

karakteri yansıtsa da, romanın sonunda onun durumu aslında Elvira’ya kıyasla daha

belirsiz kalmaktadır. Çünkü Elvira, en azından bir seçim yapmayı başarabilmiş ve

Emilio ile evlenme kararı alarak perde arkasındaki konumundan bir anlamda

sıyrılabilmiştir. Zira Emilio, Elvira ile evlenerek onu hiçbir zaman baskı altında

tutmayacak, aksine taşınacakları çiftlik evinde, Elvira’nın kendi uğraşlarını

gerçekleştirmesine olanak tanıyacak ve onu kendi kriterleri içerisinde özgür

bırakacaktır. Yani Elvira, orada özgürlüğü kendi anlayışı içerisinde doyasıya

yaşayacaktır. Oysa ki Natalia, her ne kadar, azim ve karalılığıyla toplumun baskısına

sessiz bir başkaldırı içerisindeyse de sonuçta, âdeta nereye varacağı belli olmayan bir

labirentin içerisine girecektir. Evlenecek midir? Okuyacak mıdır? Evde bir “teyze”

konumunda mı kalacaktır? Ancak burada şunu da belirtmekte yarar görmekteyiz ki,

Gaite, o usta anlatımıyla Natalia’yı öyle bir belirsizlik içerisinde bırakmıştır ki,

okuyucu sanki onun sonu hakkında bir takım olumlu yargılar içerisine girmektedir.

Yani Natalia, eğitimini sürdürecek ve bu yolda daha da ilerleyerek çok başarılı bir iş

kadını olacak ve kendi seçtiği bir erkekle evlenecektir. Çünkü Natalia’nın kişiliği

Page 176: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

176

romanda öyle tasvir edilmiştir ki, okuyucu onun pasif bir konumda kalacağı

beklentisi içerisinde değildir. Gaite’nin Natalia’nın konumunu bu şekilde belirsiz

bırakmasının asıl nedeni, romanın gerçekçi yanını ortaya çıkarmak içindir. Çünkü, o

dönemin şartları gereği, babasına ve ailesine saygılı bir genç kız olan Natalia’nın, bir

anda isyankar bir tutum içerisine girerek, kendi başına buyruk kararlar alması ya da

evi terk edip gitmesi romanı gerçek dışı bir anlatıma sürükleyeceğinden Gaite,

Natalia’nın kaderini sanki okurun onu alıp layık olduğu bir yere oturtması için

sonuçsuz bırakmıştır. Zaten Gaite’nin, Natalia’yı zamanın gerektirdiği koşullara göre

zengin, yakışıklı ve kültürlü birisiyle evlendirmesi söz konusu değildir. Çünkü Gaite,

Natalia’nın böyle bir metamorfoza uğramasını asla istememektedir. Natalia gibi bir

kişilik, o yıldırım aşkı denilen sevdaya tutulup evlenecek ya da başkalarının kendisi

için aldığı kararlara boyun eğecek bir karaktere sahip değildir. Daha önce de

belirttiğimiz gibi Gaite, romanın gerçekçi yanını korumak ve o dönemin gerektirdiği

bir takım kuralları ön palana çıkartarak gözler önüne sermek amacıyla Natalia’nın

geleceğini okurun taktirine bırakmıştır. Natalia, karakter açısından Elvira ile

kıyaslanacak birisi değildir. Elvira, en baştan beri romanda “ideal kadın” imajını

yaratacak bir karakter olarak karşımıza çıkmamaktadır. Elvira, Gaite tarafından

bilinçli olarak, toplumun gereklerini yerine getirebilecek ve o dönemi yansıtabilecek

nitelikte bir karakter olarak çizilmiştir. Hatta, “eğer tersi olsaydı ne olurdu?” sorusuna

yanıt getirmek için Gaite, Elvira’nın karşısına toplumun tabularını sessizce

yıkabilecek Pablo gibi sembolik bir karakter çıkarmıştır. Oysa ki, çok fazla bir

idealizme sahip olmayan Elvira, sadece “yakışıklı ve kültürlü biri” imajıyla Pablo’ya

yaklaşmış ve onu bir kaçış ya da bir perde arkasından kurtuluş şeklinde

algılayamayarak, sadece duygusal açıdan tahlil edebileceği bir karakter olarak

görmüştür. Sembolik kişiliği ile Pablo, aslında Elvira için bir kaçış aracıdır ve bu

Page 177: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

177

görevini de, Elvira’nın romanın sonunda Emilio’nun evlenme teklifini kabul

etmesiyle yerine getirecektir. Gaite, Pablo’yu “Evden Kaçış”taki ayna misali,

Elvira’nın karşısına onun kişiliğini bulması için çıkarmıştır ve bu işlevini

tamamlayan “özgürlük ve irade” idolü Pablo sessizce yok olup gitmiştir.

Dikkat edilecek olursa romanda, Pablo’nun ayrılışı çok ani olmuş ve oldukça

kısa bir anlatımla okura aktarılmıştır. Usta bir yazar olan Gaite, bunu bilinçli olarak

yapmıştır. Aslında okur, romanda gerek baş kahramanlar ve gerekse de yardımcı

karakterler olmak üzere, o kent toplumunu kısa sürede etkisi altına alan böylesi bir

karakterin ayrılışını ya hiç beklememekte ya da daha ayrılış sahnesinin daha uzun

verilerek geri dönüşünün garantilenmesini arzulamaktadır. Oysa ki Gaite’nin amacı,

Pablo’nun bu ani ayrılışıyla okura, onun aslında romanda gerçek bir kişilik

olmadığını; aksine Pablo’nun böylesi bir toplum yapısı içerisinde kişilerin

“kendilerini bulma” yönünde “ayna” gibi sembolik araç olarak kullandığını

göstermek istemesidir. Zaten okur da bunu romanın sonunda çok net bir biçimde

algılamaktadır.

“Perde Arkasında” romanındaki Elvira ve Natalia gibi, “Evden Kaçış”

romanının baş kahramanı da yine bir kadın karakterdir. Ancak Gaite, diğer romanda

olduğu gibi bu romanda da, kadın karakterini katı bir feminist düşünce anlayışıyla

yaratmamıştır. Bir kadın yazar olarak Gaite, belki de kadınların kendi duygularını

erkeklere göre daha yoğun yaşadıkları gerçeğinden yola çıkarak kadın karakterleri

kendine baş kahraman olarak seçmektedir. Aslında bu savı doğrularcasına Gaite,

“Perde Arkasında” romanında Pablo ve Elvira’nın karşılaştırmalı duygu analizini

yaparken “Evden Kaçış” romanında baş kahraman Amparo ile Abel’in ve Manuela

Page 178: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

178

ile Agustin’in duygu analizine yer vermiştir. Bu ikili karşılaştırmalarda, erkeklerin

kadınlara kıyasla, olaylardan ve yaşananlardan daha az etkilendikleri açıkça göze

çarpmaktadır. Örneğin Pablo, kentten ani bir kararla ayrılırken arkasına bile dönüp

bakmamış, ama Elvira ona duyduğu tarifsiz aşkla çok büyük bir üzüntü yaşamıştır.

Pablo’nun kentten ayrılmasından önce aralarında şöyle bir konuşma geçmiştir

:“Elvira, eğer bu akşam odama gelecek olursan, bütün bir geceyi benimle geçirmek

zorunda kalırsın. Anlıyor musun ? Haydi, çok da istiyorsan gel.” 203 Onun bu sert ve

kaba tutumu, Elvira’yı çok şaşırtmıştır. Kendini aşağılanmış gibi hissetmektedir.

Ağlamaya başlar. “Ne utanç verici, Allahım! Bana, sanki kötü kadınmışım gibi

davrandığını görse kim bilir Emilio senin hakkında ne düşünürdü? Sen benim şu

şarkıcı kız Rosa gibi olduğumu sanıyorsun anlaşılan. Arkadaşlarım, onun seninle

birlikte yaşadığını söylemişlerdi zaten, ama ben buna inanmak istememiştim. Öyle

görülüyor ki senin kadınlardan tek bir beklentin var. Benim de, onun gibi olduğumu

sandın. “ 204 Oysa Pablo, içinden nasıl geldiyse öyle davranmaya çalışmıştır. “Evden

Kaçış” romanında ise, Agustin’in Manuela’dan ayrılması sonrasında söylediği tek söz

“Herkes kendi yoluna” 205 olmuştur; oysa ki Manuela daha farklı duygular taşımakta

ve Agustin’i halen sevmektedir. Zaten onu kazaya sürükleyen şey de, onun Agustin

ile ilgili kafasındaki bir takım karmaşık düşüncelerdir. Eğer Manuela da, Agustin gibi

duygularını çok yoğun yaşamamış ve “gerçekler her zaman acıdır” inancından yola

çıkarak, daha gerçekçi ve katı davranmış olsaydı romanın anlatımındaki o ince espri

ve heyecan kaybolacak ve monoton bir hal alacaktı.Yine aynı durum Amparo ve Abel

arasında geçen şu konuşmada da karşımıza çıkmaktadır:

-Ama bana neye mal olduğunu bilemezsin. Senin yanında bu konularda çok yeteneksiz,

ve acemi kalıyordum, kendime ait çok farklı ve yalın bir dünyam vardı. Aslında bunun

203 a.g.y. s 257 204 a.g.y. s 258 205 a.g.y.s. 84

Page 179: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

179

yararını da görmedim değil. Toplumdan saklanarak, tek başıma her şeyin üstesinden

geldim ve başarılı bir iş kadını oldum. Bunu yapabilecek azimdeydim ve belki de bu

hırsın ardında bir gün senin karşına, senin sınıfından biri olarak çıkabilmek arzusu

vardı ve bu duygu uzun bir süre beni terk etmedi. Aslında bu bir oyundu ve ben bu

oyundan sıkıldım artık. Bütün bunlar sana bir şey ifade ediyor mu bilemiyorum.

- Evet, sanırım biraz.

- Ben de zaten öyle düşünmüştüm.” 206

“Evden Kaçış” romanı da sanki “Perde Arkasında” romanını destekler

niteliktedir. Roman iki bölümden oluşmaktadır ve İspanya’nın iki farklı dönemini

yansıtmaktadır.Yani “Perde Arkasında”ki gibi baskıcı toplum yapısının hakim

olduğu İç Savaş Sonrası dönemi ve kırk yıl sonrasının idealizm ve özgürlük yanlısı

yeni nesli. Bu yeni nesil “Evden kaçış” romanında Manuela ve Valeria

karakterlerinde yansıtılmaktadır. Her iki genç kız da romanda, bu yeni dönemin

bağımsız ve başına buyruk genç neslini canlandırmaktadır. Valeria ile Manuela’nın

hayat felsefeleri hemen hemen birbirinin aynıdır. Her ikisi de, o dönem gençleri gibi,

isyankar ve inatçı bir kişiliğe sahiptir. Valeria genç yaşta evden ayrılmış ve kendi

yolunu tek başına bulmaya çalışmıştır. Evi terk ettiğinde henüz on yedi yaşındadır ve

ailesinden tek kuruş bile almadan bir radyoda iş bularak çalışmaya başlamıştır. Evet,

romanda konu edilen Valeria tam o yeni nesil gençlerindendir ve evlilik dışı bir ilişki

yaşadığı için ailesi tarafından reddedilmiştir. Oysa yıllar önce, Manuela’nın, ailesinin

kabullenmediği birisi ile evlenmeye kalkışması çok büyük bir skandal olarak

nitelendirilmiştir. Dolayısıyla romanda, Amparo başta olmak üzere Manuela ve

Valeria’nın bu kaçışları, aslında sembolik bir anlam yüklü olup, onların kendi kimlik

arayışlarını sürdürme aşamasında, ruhsal açıdan huzura kavuşma ve uyanışlarına

206 a.g.y.s. 326

Page 180: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

180

yönelik göstermiş oldukları çabadan başka bir şey değildir. Romanın son

bölümlerinde de görüldüğü üzere Amparo, bu çabasında kendi kurtuluşunu

gerçekleştirmiştir. Bu kapsam içerisinde roman, okurun gözünde daha ilk baştan

idealizm, hür irade, özgürlük vb. kavramları çağrıştırır niteliktedir. Zaten, usta yazar

Gaite’nin de burada yapmak istediği, okurun romana başlamadan önce, onun isminde

saklı olan imalı anlatımı algılaması ve bir ön yoruma gitmesidir.

“Evden Kaçış” adlı romanda olayları ve kişileri neredeyse başından sonuna

kadar yörüngesinde toplayan baş kadın karakter Amparo, Gaite’nin usta anlatım

tekniğiyle diğer yan karakterleri ve olayları kendi etrafında toplamakta ve okuyucuyu

her seferinde sürprizlerle karşı karşıya bırakmaktadır. Zira, romandaki en küçük bir

ayrıntı ve yaratılan her bir karakter, olayların gelişiminde çok önemli rol

oynamaktadır. Gaite, bu anlatım tekniğiyle okurun zihnini daima uyanık tutmayı

başarmıştır ve zaten romanı bize cazip kılan da budur. Okur, her an için, romanda

karşısına çıkan en küçük ayrıntıyı ya da karakteri, ilerleyen bölümlerde nereye

koyacağı şeklinde bir ön değerlendirme içine girmektedir. Romanın ilk bölümlerinde

Amparo, alt toplumsal ekonomik konumdan gelen bir karakter görünümüyle

karşımıza çıkmakta ve çalışma azmiyle bize sanki “Perde Arkasında” romanındaki

Natalia’nın kişiliğini hatırlatmaktadır. Zira Natalia, romanda o baskıcı dönemin

İspanya’sından kırk yıl sonrasının demokratik ve özgür yaşam tarzına taşınsaydı,

Amparo gibi, onun da geleceğinde başarı kaçınılmaz olacaktı.

“Evden kaçış” romanında, Amparo’nun çocukluğunu ve genç kızlığını

geçirdiği Madrid’de acı, yoksulluk ve yalnızlık peşini bırakmamış ve onu duygusal

yönden adeta bir çöküşün eşiğine getirmiştir. Bu yaşam koşulları altında ezilen

Page 181: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

181

Amparo da kaçışı, aynalarla konuşmada bulmuş ve onları kendine adeta bir dost

edinmiştir. Dolayısıyla Amparo, Madrid’de yaşadığı dönemlerde çok başarılı bir

öğrenci ve ağır başlı bir genç kız görünümünde olsa da, ruhsal açıdan tam bir

depresyon içerisindedir. Onun bu ruh durumu, Abel isimli gence duyduğu aşkı da

büyük bir hayal kırıklığına dönüştürmüştür. Yani, Madrid, Amparo için, belki de bir

daha hatırlamak istemediği, hayal kırıklıklarının ve umutsuzluklarının şehri olmuştur.

Dolayısıyla annesi Ramona’nın New York’a taşınması, Amparo için muhteşem bir

kaçış olmuş ve bu mekan değişikliği onda hızlı bir “değişim” sürecini başlatmıştır.

Aslında, Gaite tarafından romanda, mekan değişikliği ile uygulanan bu “kaçış” taktiği

Amparo’nun dünü ve bu günü şeklinde de yorumlanabilmektedir. Zira, annesiyle

New York’a taşınan Amparo, orada aşamalı olarak değişime uğramaya başlamıştır.

Bu değişim çoğunlukla olumlu olsa da, geçmişte Madrid’de yaşadığı hayal

kırıklıkları ve umutsuzlukları onu bir gölge gibi takip etmeye devam etmiştir. New

York’ta, artık İspanyolca’yı bırakarak İngilizce konuşmaya başlayan Amparo, annesi

ile birlikte modacılık üzerine yaptıkları başarılı çalışmalarla büyük bir servet elde

etmiş ve artık Lady Drake adıyla anılmaya başlamıştır. Belki de, eski kimliğinden

kurtuluş ya da kaçış adına bir dizi estetik ameliyat geçirmiş, çok beğenilen ve başarılı

bir iş kadını olarak sayılı gazetelerde yer almıştır. Amparo bu yeni görüntüsüyle her

ne kadar bir “yenileşme” sürecine girmiş olsa da, onun bütün bu girişimleri, toprağa

bağlı olmayan ağaç kökleri görüntüsünden kurtulamamıştır. Zira Amparo, duygusal

ve ruhsal açıdan geçmişe olan borcunu ödememiş ve bir “uyanış” sürecine

girememiştir. Yani, bütün bu yenilikler ve başarılar onun geçmişinden kurtulmasını

sağlamada hiç de yeterli olmamıştır. Evet, Amparo, halen geçmişinden ve

kendisinden kaçmaktadır. Peki, unutmak istediği şey nedir? İşte bunu kendisi de tam

olarak bilememekte, ancak iç güdüsel olarak bunun cevabının Madrid’de saklı

Page 182: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

182

olduğunu hissetmektedir. Aradan kırk yıl gibi bir süre geçmiş olmasına rağmen

Madrid’de Amparo’yu bekleyen bir şeyler vardır ve onu bu şehre çekmeye

başlamıştır bile. Amparo, “ben kimim?” sorusuna cevap aramak için Madrid’e geri

dönmek zorundadır. Çünkü orada yarım bıraktığı, yaşamak isteyip de yaşayamadığı

birçok şey vardır ve bütün bunlar onun dünyaya hep sisli bir pencerenin arkasından

bakmasına neden olmuştur. Amparo’nun bu sis perdesini kaldırması gerekmektedir.

Dolayısıyla romanın ilerleyen bölümlerinde, “kaçış” olarak tasvir edilebilecek bir

anlatımla Amparo, çocuklarına bile haber vermeden arkasında bir iki satır mektup

bırakarak Madrid’e gitmektedir ve bu gidiş onun tüm hayatını değiştirecektir.

Madrid’e kaçış, aslında Amaparo’nun o zamanlarda yaşamak isteyip de yaşayamadığı

aşkı Abel üzerine planlanmıştır. Çünkü Abel onun gençlik umududur. Amparo’nun

Madrid’de yaşadığı olaylar, sanki kopmuş bir zincirin halkalarını oluşturmaktadır.

Gittiği her yer, gördüğü her şey ve karşılaştığı her insan onun çocukluğundan ve

gençliğinden kopan parçaları bir araya getirmektedir. Madrid’de yaşanan ve romanı

düğüm noktasına taşıyan en önemli iki olay da, Amparo’nun eski evindeki ayna ile

yüzleşmesi ve umutsuz aşkı Abel ile karşılaşmasıdır. İşte, o güne kadar içinde bilerek

sakladığı ya da bilinç altına ittiği olaylar bir bir açığa çıkmaya başlamış ve Amparo

artık bir “uyanış” dönemine girmiştir. Artık o, ne istediğini bilen bir kadın ve bir anne

olarak New York’a çocuklarının yanına dönecektir. Ondaki bu değişim oğlu Jeremy’i

bile şaşırtmıştır.

“Perde Arkasında” romanında okuyucu, o dönem İspanya’sının baskıcı ve

tutucu toplumu içerisinde yaşayan kahramanların akıbetlerinin ne olacağı konusunda

kendi yorumu ile baş başa bırakılırken , “Evden kaçış”ta kırk yıl sonrasının liberal

Page 183: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

183

toplumu ile karşılaşan okur, buradaki kahramanların olumlu kişilik gelişimleri ve

gelecekleri ile ilgili kesin diyebileceğimiz bir yargıya varabilmektedir.

Page 184: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

184

TEZ ÖZETİ

Gaite, Carmen Martin, Carmen Martin Gaite’nin “Entre visillos” ve “Irse de

casa” Adlı İki Romanı ve bu Romanlarındaki Kahramanların Kişilik

Arayışları” Doktora Tezi, Danışman : Prof. Dr. Ertuğrul Önalp, 201 s.

Carmen Martin Gaite, (1925-2000) İspanyol İç Savaşı’nı yaşamış ve

edebiyatın her dalında eser vermiş çok üretken bir yazardır. General Primo de

Rivera’nın diktatörlüğü sırasında doğan yazarın babası Madridli annesi Galisyalıdır.

Sekiz yaşında edebiyata gönül vermiş ve 23 Temmuz 2000 yılında son nefesini

verdiği ana kadar da yazmayı sürdürmüştür. Üniversiteyi bitirdiği 1948 yılında ilk şiir

ve makalelerini yayımlamaya başlayan yazar 1954 yılında “Kaplıca” adlı eserinden

sonra ilk uzun öyküsü “Perde Arkasında” ile “Nadal” ödülünü almıştır. Edebi yaşamı

boyunca “El Anagrama de Ensayo”, “El Nacional de Literatura”, “El Principe de

Asturias de las Letras y el Castilla y León de las Letras” gibi birçok ödüle layık

görülmüştür. Dönemin değerli yazarlarından Rafael Sanchez Ferlosio ile evlenen

yazarın iki çocuğu olmuştur. Bir sene süren evliliğinin ardından, kızını çok genç yaşta

kaybeden Gaite, yaşama sevincini kendini edebiyata vererek sürdürmeye devam

etmiştir. Eserlerinde, insanların içinde yaşadığı toplumu gerçekçi bir dille yansıtan

yazar için ılıman bir feminist tanımını kullanmak yanlış olmaz.

“Perde Arkasında” ve “Evden Kaçış” adlı iki romanında, Carmen Martin

Gaite’nin okuyucusu ile buluşturduğu kahramanları, feminist bir yazar olmasından

dolayı çoğunlukla genç kızlar ya da tek başlarına hayat mücadelesi veren kadınlardan

oluşmaktadır. Bu insanlar, içinde bulundukları toplumun baskıcı tutumundan

bunalmış, fakat başkaldıracak gücü kendilerinde bulamamışlardır. Sahip oldukları

hayat günden güne daha da sıkıcı ve monoton bir hale gelmektedir ve onlar bu

yalnızlıklarından, bulundukları mekândan kaçarak kurtulmayı tek kurtuluş yolu

olarak benimsemişlerdir. Özellikle genç kızlar, tamamıyla babanın fikirlerini kabul

etmeye mahkumdurlar. Aile büyükleri ile konuşma ve tartışmanın imkansız olduğu

böylesine sert bir toplum ve aile yapısı içinde iletişim şansını yakalayamayanlar

kendi yalnızlıklarına mahkum mutsuz bir yaşam sürdürmek zorunda bırakılmışlardır.

Page 185: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

185

SUMMARY FOR THESIS

Gaite, Carmen Martin, The two novels named “Entre visillos” and “Irse de

casa” written by Carmen Martin Gaite and the search for identity of the

characters in these novels , Doctorate Thesis, Advisor : Prof. Dr. Ertuğrul

Önalp, 201 s.

Carmen Martin Gaite (1925-2000) is a very diligent author, who lived during the

Civil War in Spain and produced many masterpieces in every field of literature.

Gaite, who was born at the time of the dictatorship of General Primo de Rivera, is

partly from Madrid, her father’s home town, and partly from Galicia her mother’s

home town. When she entered herself into the field of literature, she was only eight

years old and from that time on she continued her writings until she gave her last

breathe on July 23, 2000. Gaite, whose first poems and articles were started to be

published in 1948 after her graduation from the university, was awarded with Nadal

Price for her first novel named “Behind the curtain” after she wrote her short story

“Thermal place”. Following her marriage with Rafael Sanchez Ferloso, one of the

most famous writers of the time, she gave birth to a daughter. After one year of

marriage, which lasted not more than that, Gaite lost her daughter, and then she tried

to gain her joy in life by continuing her literary works.

When Gaite is considered a feminist writer, it will not be wrong since she always

reflected the social life of those times in a very realistic manner in her novels.

In her both novels “ Behind the Curtain” and “Escape from home” the characters

whom Gaite, being considered as a feminist writer, introduced to her readers mostly

consist of young girls and women who try hard to make their livings. So, the

characters in her novels mostly consist of those who get bored of the pressures of the

society on them with no courage to react it. As their lives becomes boring and

monotonous day by day, the only way for them, as they think, is to escape from the

society where they live which means to escape from their loneliness. Especially, the

young girls are completely bound to their father’s decisions being taken on behalf of

them. In this strict society and in such a kind of family structure where it gives th lder

people, young girls are bound to lead a life of loneliness and unhappiness.

Page 186: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

186

KAYNAKÇA

ABENGOZAR Buscando un lugar entre mujeres : Buceo en la

Mercedes Carbayo España de Carmen Martin Gaite

Atenea-Estudios sobre la mujer-Universidad de Malaga

Malaga-1998

ABENGOZAR A manera de subversión : Carmen Martin Gaite

Mercedes Carbayo Especulo Revista de estudios literarios

Universidad Complutense-Madrid- 1998

ALDECOA Josefina Carmen y Josefina, 50 años de amistad

La Vanguardia- 2000

ALEMANY Bay Carmen La novelistica de Carmen Martin Gaite

Diputación de Salamanka

Salamanca - 1999

ALTARES Guillermo Carmen Martin Gaite

El Urogallo

……………

AMOROS Andrés Sociologia de una novela rosa

Taurus

Madrid - 1968

AZORIN Fernandez Maria La obra novelistica de Rafael Perez y Perez

Dolores Instituto de Estudios Alicantinos

Alicante - 1983

AYTAÇ Gürsel Genel Edebiyat Bilimi

Papirüs - İstanbul-1999

Page 187: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

187

AYTAÇ Gürsel Edebiyat Yazıları-I-II-III

Gündoğan

Ankara-1990

BARGUEÑO Pilar Entre Visillos

Ortega El Mundo (El Periódico)

Madrid-21/01/2001

BARTOLOME Esther El Castillo de las tres murallas

Quimera N. 20

Barcelona - 1982

BAY Carmen Alemany La novelistica de Carmen Martin Gaite

Diputación de Salamanca

Salamanca-1990

BLASTEIN Isidoro Carmen Martin Gaite, Semana de autores, Martinell

Gifre, Emma

Ediciones de Cultura Hispanica

Madrid - 1993

BORING Phyllis Zatlin Carmen Martin Gaite, Feminist author

Revista de Estudios Hispánicos-Tomo XI-Numero 3

The Universty of Alabama Press

EE.UU-Octubre 1977

BUCHANAN Luanne La novela como canto a la palabra

Insula-Numero 396-397-Pagina 13

Madrid-1979

BUTLER de Poley Isabel Hacia un estudio del tiempo en la obra narrativa de

Carmen Martin Gaite

Insula-452-453.s. 18

Madrid-1984

Page 188: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

188

CALVI Ma. Vittoria La recepción italiana de Carmen Martin Gaite

Especulo Revista de estudios literarios Universidad

Complutense - Madrid- 1998

CANPOLAT Yıldız İç Savaş Sonrası İspanyol Romanı

Gündoğan - Ankara-1993

CANTAVELLA Juan Sobrevivir en un mar de tinta

Especulo Revista de estudios literarios Universidad

Complutense - Madrid- 1998

CANTAVELLA Juan Universidad Antonio de Nebrija-1998

www.ucm.es/info/especulo/cmgaite/cmg_index.htm

CORRALES Egea, José La novela española actual

Editorial Cuadernos para el dialogo

Madrid- 1971

DIEZ Borque, Jose Maria Literatura y cultura de masas

Al – Borak

Madrid - 1972

DOMINGO José La novela española del siglo XX,II

Labor

Barcelona - 1973

DURAN Manuel Perspectivas criticas : Horizontes Infinitos. Asi

que pasen diez años, la novela española de los setenta

Articulo de revista Isoc -1980

DURAN Manuel Carmen Martin Gaite : Retahilas, El cuarto de

atras y el dialogo sin fin

Revista Iberoamericana, Pittsburg July Dec.

1981

Page 189: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

189

DURANTE Soldevilla La novela desde 1936

Ignacio Alhambra

Madrid - 1980

ECO Umberto Apocalipticos e integrados en la cultura de masas

Lumen

Barcelona - 1982

FALCON Lidia Mujer y sociedad

Fontanella

Barcelona - 1984

FERRERAS Juan La novela Española en el siglo XIX y XX

Ignacio Altea ,Taurus, Alfaguara, S.A.

Madrid- 1990

FERNANDEZ Cecilia Entrevista con Carmen Martin Gaite ANEC 4

Universidad de Nebraska

Lincoln - 1979

FERNANDEZ Juan Amistades de ida y vuelta a traves del texto

Senis Especulo Revista de estudios literarios

Universidad Complutense

Madrid -1998

FIGES Eva Actitudes patriarcales : La mujer en la sociedad

Alianza

Madrid - 1980

FOLEY Isabel Butler Hacia un estudio de la obra narrativa de

Carmen Martin Gaite

Insula, N. 425-453

Madrid - 1984

Page 190: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

190

GAITE Carmen Martin Campana de cristal

A rachas – Hiperión- 1986

GAITE Carmen Martin Prólogo de Rafael Conde” Entre visllos”

Circulo de Lectores

Barcelona - 1984

GAITE Carmen Martin Las ataduras

Bruguera

Barcelona - 1983

GAITE Carmen Martin Prólogo C.M.Gaite; Macanaz, otro paciente de la

inquisición

Taurus

Madrid – 1975

GAITE Carmen Martin La busqueda de interlocutor

Anagrama- Barcelona-2000

GAITE Carmen Martin Hilo a la cometa

Espasa Calpe

Carretera de Irun-1995

GAITE Carmen Martin El cuarto de atrás

Destinolibro

Barcelona-1996

GAITE Carmen Martin Desde la ventana

Colección Austral

Madrid-1992

GAITE Carmen Martin Usos Amorosos de la postguerra española

Compactos Anagrama- Barcelona-1996

Page 191: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

191

GAITE Carmen Martin El cuento de nunca acabar

Editorial Anagrama

Barcelona-1988

GAITE Carmen Martin La reina de las nieves

Anagrama

Barcelona-1995

GAITE Carmen Martin Un aviso ; Ha muerto Ignacio Aldecoa,

La Busqueda del interlocutor.

Destinolibro

Barcelona-1982

GAITE Carmen Martin Ritmo lento

Clasicos Contemporáneos Comentados

Barcelona-1996

GAITE Carmen Martin Entre Visillos

Destinolibro

Barcelona-1994

GAITE Carmen Martin Retahilas

Destinolibro

Barcelona-1995

GAITE Carmen Martin Lo raro es vivir

Anagrama

Barcelona-1996

GAITE Carmen Martin Agua pasada

Anagrama

Barcelona-1993

Page 192: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

192

GAITE Carmen Martin Nubosidad variable

Compactos-Anagrama

Barcelona-1996

GAITE Carmen Martin El balneario

Ediciones Destino Ancora y Delfin

Barcelona-1997

GAITE Carmen Martin Cuéntame

Colección Austral-Espasa

Madrid-1999

GAITE Carmen Martin Irse de casa

Anagrama

Barcelona-1998

GAITE Carmen Martin Dos cuentos maravillosos

Siruela/Bolsillo

Madrid-1998

GAITE Carmen Martin Let it be, A rachas

Hiperión

Madrid – 1963

GAITE Carmen Martin Prólogo de C. Martin Gaite, El balneario

Destinolibro

Barcelona - 1977

GAITE Carmen Martin Prólogo de Carmen Martin Gaite, Cuentos Completos

Alianza Editorial

Madrid - 1978

GAITE Carmen Martin Prólogo de Jesus Munárriz, Otro otoño

Hiperión - 1986

Page 193: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

193

GAITE Carmen Martin El conde de Guadalhorce, su epoca y su labor

Colegio de Caminos, Canales y Puertos

Madrid - 1977

GAITE Carmen Martin La vela de foque, El cuento de nunca acabar

Trieste

Madrid - 1983

GAITE Carmen Martin “Salamanca” Esta es mi tierra

RTVE – 1972

GAITE Carmen Martin El Castillo de las Tres Murallas

Lumen

Barcelona- 1991

GARCIA Martin İsabel La mujer en la novela de Carmen Martin Gaite

“Entre visillos” Trebo-2-2,s. 19-24

Articulo de Revista Isoc-1983

GARROTE Maria Ultima hora de la novela en España

Dolores de Asis Biblioteca Eudema

Madrid - 1996

GAZARIAN Gautier, Conversación con Martin Gaite en Nueva York

Marie Insula, N. 411

Madrid - 1981

GIFRE MARTINELL Entrevista con Carmen Martin Gaite

Emma Especulo Revista de estudios literarios

Universidad Complutense

Madrid -1998

GINZBURG Natalia Preambulo, La citta e la casa

Einaudi -Torino - 1984

Page 194: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

194

GOMEZ Perez A. Javier Pasos en busca de esa soledad

Nueva Estafeta N. 42

Madrid – 1982

GRACIA Planas V. Oceonografia de la fotonovela

Mundo N. 1.558

Madrid - 1970

GRASS Dunia “ El cuarto de atrás “ : intertextualidad, juego y tiempo

Especulo Revista de estudios literarios

Universidad Complutense-

Madrid- 1998

JIMENEZ Gónzales Carmen Martin Gaite, en busca de interlocutor

Mercedes Alaluz 22, s.69-72

Madrid-1990

JORGE Urrutia “La llamada literatura de masas” Contestaciones

Completas. Al temario de concurso oposición para el

ingreso en el

profesado

De E.G.B.

Escuela Española

Madrid - 1974

KAFKA Franz Pequeña fabula, Carmen Martin Gaite, Las ataduras

Bruguera

Barcelona – 1983

KRONIK John W. Martin Gaite Visillos 162

Citado en Kronik- 1983

Page 195: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

195

L.M. Hernandez El acercamiento humanitario a la realidad: un aspecto

del Neorrealismo literario español

Anales de Literatura española contemporánea - 1991

LATIFFE Maria La mujer en España , Cien años de su historia

Aguilar

Madrid - 1963

LIPMAN Brown Joan Tiempo de silencio and Ritmo lento: pioners of the new

Social Novel en Spain-Hispanic Review,

Universty Pennsylvania

Pennsylvania – 1982

LIPMAN Brown Joan A fantastic memoir : technique and history in “El cuarto

de atras”

ANEC VI - Nebrasca - 1981

LOPEZ Aranguren J.Luis Erotismo y liberación de la mujer

Ariel

Barcelona - 1982

LUCAS Joaquin Benito Bajo la dirección de Rozas Juan Manuel

Historia de la Literatura II

Unidad didactica/6

Universidad Nacional de Educación a Distancia

Ministerio de Universidades e Investigación

Madrid-1978

MARKS Camillo Revista que pasa 1443

COPESA S.A.

Chile - 1998

MARTINELL Gifre Carmen Martin Gaite-Hilo a la cometa

Emma Espasa Calpe - Madrid-1995

Page 196: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

196

MARTINELL Gifre Un aspecto de la tecnica presentativa de

Emma Carmen Martin Gaite “Retahillas”

Articulo de Revista Isoc-1981-1982

MARTINELL Gifre El mundo de los objetos en la obra de C. M. Gaite

Emma Universidad de Extremadura

Madrid-1996

MARKS Camilo Carmen Martin : Una joven setentona

Qué pasa : Sociedad (La revista) Numero-1443

Chile-7 al 14 de Diciembre de 1998

MARTINELL Emma Entrevista con Carmen Martin Gaite

Especulo-Universidad de Complutense de Madrid

Madrid-1998

MATAMORO Blas Carmen Martin Gaite, El viaje al cuarto de atras

Cuadernos Hispanoamericanos N. 351

Madrid - 1979

MEDINA Héctor La novelistica de Carmen Martin Gaite de una voz,

Ann Arbor, Michigan Universty, Micrifilms

EE.UU- 1981

MEDINA Héctor Conversación con Carmen Martin Gaite

ALEC VIII

Nebrasca – 1983

MENDEZ José Soy una mujer de fe y de palabra

El Correo

Madrid - 2000

Page 197: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

197

MORET Xavier El Pais –Babelia

Madrid - 1998

NAVAJAS Gonzalo El dialogo y el yo en Retahilas de Carmen

Martin Gaite - Hispanic-Review, Philadelphia

Journal-Article-Winter-1995

NELSON Esther W. Las ataduras

ANEC IV

Nebraska – 1979

NORA Eugenio G.de La novela Española contemporánea

Gredos

Madrid - 1971

OLBA Marisol Carmen Martin Gaite, La lucida aventura de escribir

Insula N. 452 – 453

Madrid - 1984

PAATZ Dr. Annette Perspectivas de diferencia femenina en la obra

literaria de Carmen Martin Gaite

Especulo Revista de estudios literarios

Universidad Complutense

Madrid- 1998

PAATZ Dr. Annete Notas acerca de la recepción de Carmen Martin

Gaite en Alemania

Especulo Revista de estudios literarios Universidad

Complutense

Madrid- 1998

PALLEY Julian El interlocutor soñado de “El cuarto de atrás” C. M.

Gaite - Insula N. 404-405

Madrid – 1980

Page 198: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

198

PAOLI Dra. Anne Mirada sobre la relación entre espejo y

personaje en algunas obras de Carmen Martin Gaite

Especulo Revista de estudios literarios Universidad

Complutense

Madrid- 1998

PAOLI Dra. Anne La recepción de la obra de Carmen Martin Gaite en

Francia

Especulo Revista de estudios literarios Universidad

Complutense

Madrid -1998

PELAEZ Jesus Historia de la Literatura Española Volumen III

Menendez Siglos XVIII-XIX y XX

ARELLANO Ignacio Leon- 1995

GONZALEZ Jose M.

Caso

CACHERO J.M. Martinez

RAMIREZ A. / GAVİÑA S. Carmen murió abrazada a sus cuadernos

ABC (El Periódico)

Madrid-26/7/2000

RIDDEL Maria del Carmen La escritura femenina en la postguerra española

“Análisis de novelas escogidas de C. M. Gaite, A. M.

Matute y E. Quiroga” D.A.I. 49, s. 835A-1988

ROGER Isabel M. Carmen Martin Gaite una trayectoria novelistica y su

bibliografia.

Anales de la Literatura Española Contemporanea -1988

Page 199: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

199

ROZAS Manuel Juan Historia de la Literatura II- Universidad Nacional

de Educación a Distancia- Ministerio de Universidades

e Investigación

Madrid- 1978

SEMPRUN Donahue Los personajes y su caracterizacion en la

Moraima de novelistica de Carmen Martin Gaite; Actas

de la decimotercera conferencia anual de literatura

hispanicas en Indiana Univ. of. Pennsylania-book

article-Erro Orthmann Nora edicion- 1990

SOBEJANO Gonzalo Novela Española de nuestro tiempo

Prensa Española

Madrid - 1975

SOLDEVILA Durante La novela desde 1936

Ignacio Alhambra

Madrid - 1980

SOLIS Francisco Arias Martin Gaite hacia casi de todo:www.ucm.es

SOLSONA Maria Angeles La mirada del escudero

Madrid, agosto de 2000

ww.ucm.es/info/especulo/cmgaite/

Cmg/index.htm

OTERO Julia Carmen Martin Gaite

El Pais semanal

Madrid - 2000

UXO Carlos Revisión critica de los estudios sobre su obra

Especulo Revista de estudios literarios Universidad

Complutense

Madrid- 1998

Page 200: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

200

VAZQUEZ Mantalbán Cronica sentimental de España

Manuel Bruguera

Barcelona - 1980

VALLE Inclan Ramón del Luces de bohemia

Espasa – Calpe

Madrid - 1980

VERDU Vicente Mundo cristiano, El amor en los tiempos de Franco,

Amor y sexualidad en España N. 124 – Historia

Madrid - 1986

VERGARA V. Argos Historia de la Literatura Española

Madrid - 1975

VILLAN Javier Carmen Martin Gaite; Habitando el tiempo

Estafeta literaria N. 549

Madrid- 1974

VILLANUEVA Santos Del testimonio al intimismo

Sanz El Mundo (El Periódico)

Madrid-24 de Julio de 2000

VILLANUEVA Santos Tendencia de la noeva española actual

Sanz Cuadernos para el dialogo

Madrid- 1972

VILLAR, Arturo del Carmen Martin Gaite

Estafeta Literaria, N. 645-646

Madrid- 1978

Page 201: acikarsiv.ankara.edu.tracikarsiv.ankara.edu.tr/browse/225/514.pdf · 3 ÖNSÖZ Çağdaş İspanyol kadın yazarı Carmen Martín Gaite’yi ilk okuduğum romanı (Entre visillos)

201

VILLENA Antonio de Luis El psicologismo y la intimidad

El Mundo (Cultura) – 24 de Julio de 2000

Madrid - 2000

WEB SITE Http://www.escritoras.com

YNDURAIN Francisco De lector a lector

Escélicer

Madrid- 1973

ZATLIN Boring Phyllis Carmen Martin Gaite, Autora feminista

Articulo de Revista Isoc-1977