(ımuhabbet mahşerl, i, 2ı ı, 645-648).zemahşert'ye göre allah'ın sevme ve sevilm e...

2
MUHABBET I, 645-648) . göre sevme ve sevilm e ka- bul eden ve bunu savunan sufiler cahil. ilim ve alim ve muhali- fidir . Davud ez-Zahiri de ilahi muhab- beti mecaz olarak anlar. Fahreddin er- gibi fiili te'vil sevme ve sevilme O'nun irade veya kelam indir- kulunu sevmesini irade özel bir olarak yorumlayan- lar bunu kuluna lutufta bulun- diye veya kulunu sevme- sini onu övmesi ke- lam Tasawufta er-Risô.- 1e'si, Hücvlrl'nin '1-ma]J.cub'u, Ebu ei-Mekl<i'nin Kütü'1-]fu](ib 'u, Gaz- zall'nin Muhyiddin nin e1-Fütli]J.ô.tü'1-Mekkiyye'si, Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin et- Tô.'iyyetü olmak üzere bütün tasawuf mu- habbet konusuna yer özellikle Senai, Feridüddin Attar, Molla Cami, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Yunus Emre, Rumi gibi tasawuf Arap, ve Türk kül- türlerinde sevgi : el-isfahani, el-Müfredat, "!)bb" md .; Lisanü '1-'Arab, "!)bb" md.; Tehanevi, 270; ll, 1470; Tacü 'l-'arüs, "!)bb" md.;Wensinck, el-Mu'cem, "!)bb" , "vdd" md.leri; M. F. Abdül- baki, el-Mu'cem, "!)bb", "vdd" md.leri; el-Mu- uatta', 12; Müsned,l, 89; IV, 386; V, 229, 233; Buhari, 36, " Edeb", 41 , 38, 7, 8, 9, 14, 71 , 94;Müslim, "Birr", 157, 66-72, 93, 94, "Zekat", 91 ; Ebu Davud, "Sünnet", 2, "Edeb", 13, 131, "l:iam- mam", 1; Tirmizi, "Da'avat", 92, 93, 59, "Zühd", 2, 53, 1; Nesai. "Sünnet", 2, 3-4; Hakim et- Tirmizi, ljatmü 'l-euliya' Osman i smail Yah- ya). Beyrut 1965, s. 287 -295; Serrac, el-Lüma', s. 84, 86-87, 300, 461; Kelabazi, et-Ta'arruf. s. 109; Ebu Talib ei-Mekkl, J:(ütü'l-/!:ulüb, Kahire 1961, ll , 99, lOl;Sülemi, Tabal!:at,s. 21, 51, 80, 89, 163, 556, 561; Ebu Nuaym, lfilye, IX , 342- 343; X, 76-91; er-Risale, Kahire 1966, s. 145, 495, 610; Hücviri, s. 133, 392; Gazzali, i!;tya', l, 36; ll, 161-166; IV, 293-339; 211, 645-648; Feridüddin Attar, Te?kiretü '1-evliya', Tahran 1346 s. 893; ibnü'I-Arabi, ( Aflf1). s. 203, 218; .Mevlana. Mesnevi, ll, 6, 117; ibn Teymiyye, (Mecmü'a- 'r-resa'ili' l-müniriyye içinde). Beyrut 1246, s. 44, 49; Ebü'I-Beka, el-Külliyyat, Kahire 1253, s. 165; Acluni; ll, 132; Ebü'I-Aia et- rü!;tiyye {i' Kahire 1963, s. 202, 242; M. Mustafa Hilmi, ve'l-!;tubbü 'i-ilahi, Kahire 1971; R. A. Nicholson, Sü{ileri (tre. Mehmet 388 Ankara 1978, s. 86-102; s. 30 1-305; M. Celal D irasat {i't-ta- Beyrut 1404/1984, s. 123, 186- 190; G. Scattolin , " Lov e (hubb) of God in Isla- mic Mysticism: A Study of a Sernantic Devel- Love (hubb) ofGod in the Koran", MIDEO, XXXV ( 1997). s. 239-258; L. Massig- non, " Uzr!" , XII, 90; M. Arkoun, EJ2 (ing.). IV, 118. MiM S üLEYMAN ULUDAÖ Felsefe-Ahlak. islam muhabbet hem ontolojik hem sosyal, psikolojik ve ahlaki boyutuyla ele felsefesinde muhabbet teriminin kozmolojik anlamlar, Empedokles ver- bilgilerde gibi antik felse- feye kadar geri Bu filo- zofa nisbet edilen fikirlere göre ilk kendisinde sevgi ve ha- kimiyet ilkelerini Bütün kozmolojik süreçleri, bu iki ilkenin bir sonucu olarak meydana gelir ( el-Milel 68-69) . Daha önce Ebü'I-Hasan el-Ami- ri, Ebu Hayyan et-Tevhidi ve müel- liflerce de bu (Kraemer, s. 41- 43) Nasirüddin-i Tusi mahabbet ü galebe" diye Tusi'ye göre bu mensup olanlar sevgiyi düzen, birlik ve nihai ilkesi olarak kabul et- mekle kozmolojik ( Nasirean Ethics, s. 196) . Ali Efendi Risô.1e fi'1- eseriyle da Alar, 80). Çünkü filozof bu eserinde kozmolojik bir ilke diye ele Sevgi bu felsefesindeki felsefede Em- pedokles'i kadim önem- li bir temsilcisi sayan es-Süh - reverdi, sevgi ve hakimiyet nurlar merkezi bir yer ver- (f:fikmetü s. I 36- 37, I 42- 143, 147-148). Ya'küb b. sevgiyi "var- sebebi" ve "ruhun iste- Bu iki üzere filozof, sevginin insan ruhunda çekme ve tirme gücüne olan temas et- mektedir (Resa'il, I, I 75) . Kindi' ye gö- re hüzün denilen duygu, esas itibariyle ve kaybet- mekten ötürü meydana gelmektedir. Üzülmek istemeyen insan, ve is- yitip gitme tehlikesi mayan aleminden seçmelidir (Üzün- tüden Kurtulma metin, s. 8) . Fara- bi muhabbet sosyopolitik lamda ele Filozofa göre sosyal kesimleri birbirine amil sevgi sosyal koruyucusu ise ada- lettir. Sevgi iradeye, adalet de sevgiye ta- bidir 'i-medeni, s. I 40- 4 Safa, sevginin türlerini belirlerken onun insan ruhunda biçimleri ve yö- amaç üzerinde Can- genel olarak cinse, anne ba- bilginierin bilgi ve er- deme, da kendi gayelerine sevgi tabiat ve da olan bir duygudur. bütün dünyevi ve dini sevgi ve yolunda olup sonuç- itibariyle da bir ka- etmektedir (er-Resa'il, 278- 279). Ebü'I-Hasan el-Amiri, es-Sa'ô.de ve'1- is'ad eserinde Aristo'dan fikirler Aristoteles, Ethica Nicomachea, Vlll, -9, [ 1 I 55"- I 60"1) sev- giyi " ülfet " olarak Ona göre sevgi ve mümkün için toplumsal bir zorunluluktur (a.g.e., VIII, 202-208). Miskeveyh de Aristocu izleyerek sevgiyi toplumsal ele fakat Aristo'dan olarak sonunda ilahi sev- gi Filozofa göre bü- tün düzen ve sevgiye Toplumsal sevgiye ise fertler olmaz. Bu sevgi ru ve sahih dini inanç- lar mümkündür. Neticede bütün sevgi türlerinin son ama- Allah'a (Teh?Tbü'l-al].lak. s. 12) . eski alimierin ilahi muhab- bet verdikleri gerçek düzeyine manevi ma , sonraki ise gözüyle ve O'nunla dir. Bu sevginin vuran ilk ilahi emirlere itaat ve yüceltme- dir (a.g.e., s. I 14-116, 12 3, eserine Miskeveyh'in Teh- ;r;ibü hareket olan Nasirüddin-i Tusi sevgi eserinin siyaset biçim- de ele Ona göre tabia- hem hem de bir arada Tek na fert için mümkün toplumsal daya- Sevgi, söz konusu

Upload: others

Post on 18-Jan-2021

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: (ıMUHABBET mahşerl, I, 2ı ı, 645-648).Zemahşert'ye göre Allah'ın sevme ve sevilm e vasfını ka bul eden ve bunu savunan sufiler cahil. ilim ve alim düşmanı ve şeriat muhali

MUHABBET

mahşerl, I, 2ı ı, 645-648) . Zemahşert'ye göre Allah'ın sevme ve sevilm e vasfını ka­bul eden ve bunu savunan sufiler cahil. ilim ve alim düşmanı ve şeriat muhali­fidir. İbn Davud ez-Zahiri de ilahi muhab­beti mecaz olarak anlar. Fahreddin er­Razı. Eş'arller gibi Allah'ın fiili sıfatiarını te'vil etmiş, sevme ve sevilme vasıflarını O'nun irade veya kelam sıfatiarına indir­gemiştir. Allah'ın kulunu sevmesini irade sıfatının özel bir şekli olarak yorumlayan­lar bunu Allah'ın kuluna lutufta bulun­ması diye anlamışlar veya kulunu sevme­sini onu övmesi şeklinde yorumlayıp ke­lam sıfatıyla ilişkilendirmişlerdir.

Tasawufta başta Kuşeyrl'nin er-Risô.-1e'si, Hücvlrl'nin Keşfü '1-ma]J.cub'u, Ebu Talit;ı ei-Mekl<i'nin Kütü'1-]fu](ib 'u, Gaz­zall'nin İ]J.yô.\ Muhyiddin İbnü'I-Arabl'­nin e1-Fütli]J.ô.tü'1-Mekkiyye'si, Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin Meşnevi'si , İbnü'I­Farız 'ın et-Tô.'iyyetü '1-kübrô.'sı olmak üzere bütün tasawuf kitaplarında mu­habbet konusuna geniş yer verilmiştir. özellikle İbnü'I-Farız, Senai, Feridüddin Attar, Molla Cami, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Yunus Emre, Eşrefoğlu Rumi gibi tasawuf şairleri Arap, İran ve Türk kül­türlerinde sevgi edebiyatının öncülüğü­nü yapmıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

Ragıb el-isfahani, el-Müfredat, "!)bb" md.; Lisanü '1-'Arab, "!)bb" md.; Tehanevi, Keşşaf, ı, 270; ll, 1470; Tacü 'l-'arüs, "!)bb" md. ;Wensinck, el-Mu'cem, "!)bb" , "vdd" md.leri; M. F. Abdül­baki, el-Mu'cem, "!)bb" , "vdd" md.leri; el-Mu­uatta', "Şi'r'', 12; Müsned,l, 89; IV, 386; V, 229, 233; Buhari, "Eıiin" , 36, "Edeb", 41 , " Re~'il}" ,

38, "İman " , ı, 7, 8, 9, 14, 71 , 94;Müslim, "Birr", 157, " İman" , 66-72, 93, 94, "Zekat", 91 ; Ebu Davud, "Sünnet", 2, "Edeb", 13, 131, "l:iam­mam", 1; Tirmizi, "İman" , ıo, "Da'avat", 92, 93, "1\ıyamet", 59, "Zühd", 2, 53, "Menal}ıb" , 1; Nesai. " Sünnet" , 2, "İman", 3-4; Hakim et­Tirmizi, ljatmü 'l-euliya' (nş r. Osman i smail Yah­ya). Beyrut 1965, s. 287 -295; Serrac, el-Lüma', s. 84, 86-87, 300, 461; Kelabazi, et-Ta'arruf. s. 109; Ebu Talib ei-Mekkl, J:(ütü'l-/!:ulüb, Kahire 1961, ll, 99, lOl;Sülemi, Tabal!:at,s. 21, 51, 80, 89, 163, 556, 561; Ebu Nuaym, lfilye, IX, 342-343; X, 76-91; Kuşeyri, er-Risale, Kahire 1966, s. 145, 495, 610; Hücviri, Keşfü 'l-ma!;tcüb, s. 133, 392; Gazzali, i!;tya' , l, 36; ll, 161-166; IV, 293-339; Zemahşeri, el-Keşşa{(Beyrut).l, 211, 645-648; Feridüddin Attar, Te?kiretü '1-evliya', Tahran 1346 hş . , s. 893; ibnü'I-Arabi, Fuşüş (Aflf1). s. 203, 218; .Mevlana. Mesnevi, ll , 6, 117; ibn Teymiyye, et-Tu/;tfetü'l-'Ira/!:ıyye (Mecmü'a­tü 'r-resa'ili 'l-müniriyye içinde). Beyrut 1246, s. 44, 49; Ebü'I-Beka, el-Külliyyat, Kahire 1253, s. 165; Acluni; Keşfü'l-l)afa', ll, 132; Ebü'I-Aia ei-Afıfı, et-Taşavvuf şevretün rü!;tiyye {i' i-İslam, Kahire 1963, s. 202, 242; M. Mustafa Hilmi, İbnü '1-FarıZ ve 'l-!;tubbü 'i-ilahi, Kahire 1971; R. A. Nicholson, İslam Sü{ileri (tre. Mehmet Dağ

388

v.dğr.). Ankara 1978, s. 86-102; el-Mu'cemü 'ş­

şüfi, s. 30 1-305; M. Celal Şeref, D irasat {i't-ta­şavvu{i'l-İslami, Beyrut 1404/1984, s. 123, 186-190; G. Scattolin , "Lov e (hubb) of God in Isla­mic Mysticism: A Study of a Sernantic Devel­opment- ı: Love (hubb) ofGod in the Koran", MIDEO, XXXV ( 1997). s. 239-258; L. Massig­non, "Uzr!" , İA, XII, 90; M. Arkoun, '"!~~}" , EJ2 (ing.). IV, 118.

MiM S üLEYMAN ULUDAÖ

Felsefe-Ahlak . islam düşüncesinde muhabbet kavramı hem ontolojik hem sosyal, psikolojik ve ahlaki boyutuyla ele alınmıştır. İslam felsefesinde muhabbet teriminin taşıdığı kozmolojik anlamlar, Şehristani'nin Empedokles hakkında ver­diği bilgilerde görüldüğü gibi antik felse­feye kadar geri götürülmüştür. Bu filo­zofa nisbet edilen fikirlere göre Tanrı'nın yarattığı ilk varlık kendisinde sevgi ve ha­kimiyet ilkelerini taşır. Bütün kozmolojik oluşum süreçleri, bu iki ilkenin varlıkta doğurduğu kutuplaşmanın bir sonucu olarak meydana gelir ( el-Milel ve'n-nif:ıal, rı. 68-69) . Daha önce Ebü'I-Hasan el-Ami­ri, Ebu Hayyan et-Tevhidi ve diğer müel­liflerce de aktarılan bu görüşler (Kraemer, s. ı 41- ı 43) Nasirüddin-i Tusi tarafından "ashfıb-ı mahabbet ü galebe" diye anıl­maktadır. Tusi'ye göre bu akıma mensup olanlar sevgiyi varlıktaki düzen, birlik ve hiyerarşinin nihai ilkesi olarak kabul et­mekle kozmolojik görüşlerinde aşırılı­

ğa kaçmışlardır ( Nasirean Ethics, s. 196). Kınalızade Ali Efendi aynı akıma Risô.1e fi'1- 'ış]f adlı eseriyle İbn Sina'yı da katmış­tır (Ahlak-ı Alar, ıı , 80). Çünkü filozof bu eserinde aşkı kozmolojik bir ilke diye ele almaktadır. Sevgi kavramına bu açıdan yaklaşınanın İslam felsefesindeki diğer yansıması İşraki felsefede olmuştur. Em­pedokles'i kadim İşrak geleneğinin önem­li bir temsilcisi sayan Şehfıbeddin es-Süh­reverdi, sevgi ve hakimiyet kavramiarına nurlar hiyerarşisinde merkezi bir yer ver­miştir (f:fikmetü '1-işrak, s. I 36- ı 37, I 42-143, 147-148).

Ya'küb b . İshakei-Kindi sevgiyi "var­lıkların birleşme sebebi" ve "ruhun iste­ği" şeklinde tanımlamıştır. Bu iki tanımı açıklamak üzere filozof, sevginin insan ruhunda oluşturduğu çekme ve birleş­tirme gücüne olan katkısına temas et­mektedir (Resa'il, I, ı68, I 75) . Kindi'ye gö­re hüzün denilen duygu, esas itibariyle insanın sevdiği ve istediği şeyleri kaybet­mekten ötürü meydana gelmektedir. Üzülmek istemeyen insan, sevdiği ve is­tediği şeyleri yitip gitme tehlikesi taşı­mayan akıl aleminden seçmelidir (Üzün-

tüden Kurtulma Yolları, metin, s. 8) . Fara­bi muhabbet kavramını sosyopolitik bağ­

lamda ele almıştır. Filozofa göre sosyal kesimleri birbirine bağlayan amil sevgi sosyal bütünlüğün koruyucusu ise ada­lettir. Sevgi iradeye, adalet de sevgiye ta­bidir (Fuşulü 'i-medeni, s. I 40- ı 4 ı). İhvan-ı Safa, sevginin türlerini belirlerken onun insan ruhunda kökleşmiş biçimleri ve yö­neldiği amaç üzerinde durmaktadır. Can­lıların genel olarak karşı cinse, anne ba­banın çocuklarına, bilginierin bilgi ve er­deme, başkalarının da kendi gayelerine duyduğu sevgi onların tabiat ve ruhların­da kökleşmiş olan bir duygudur. İnsanla­rın bütün amaçlarının birleşkesi dünyevi ve dini hayatın dirliğidir. Dolayısıyla sevgi ve aşk. esenliğin gerçekleşmesi yolunda Allah'ın yaratıkianna bağışı olup sonuç­ları itibariyle Allah'ın varlığına da bir ka­nıt teşkil etmektedir (er-Resa'il, nı. 278-279) .

Ebü'I-Hasan el-Amiri, es-Sa'ô.de ve'1-is'ad adlı eserinde Aristo'dan aktardığı

fikirler ışığında (krş. Aristoteles, Ethica Nicomachea, Vlll, ı -9, [ 1 I 55"- ı I 60"1) sev­giyi kısaca "ülfet" olarak tanımlamıştır.

Ona göre sevgi dostluğu ve dayanışmayı mümkün kıldığı için toplumsal açıdan bir zorunluluktur (a.g.e., VIII, 202-208). İbn Miskeveyh de Aristocu yaklaşımı izleyerek sevgiyi toplumsal açıdan ele almış, fakat Aristo'dan farklı olarak sonunda ilahi sev­gi kavramına ulaşmıştır. Filozofa göre bü­tün varlıkların düzen ve esenliği sevgiye bağlıdır. Toplumsal ilişkiler sevgiye dayalı ise fertler arasında uyuşmazlık olmaz. Bu sevgi birliğinin gerçekleşmesi , aklın doğ­

ru bulduğu görüşler ve sahih dini inanç­lar etrafında uzlaşmakla mümkündür. Neticede bütün sevgi türlerinin son ama­cı Allah'a ulaşmaktır (Teh?Tbü'l-al].lak. s. ı ı ı- ı 12). Bazı eski alimierin ilahi muhab­bet adını verdikleri gerçek aşk düzeyine ulaşmanın başlangıç şartı manevi arın­ma, sonraki aşamaları ise akıl gözüyle Tanrı'yı müşahede ve O'nunla birleşme­dir. Bu sevginin dışa vuran ilk işaretleri ilahi emirlere itaat ve yaratanı yüceltme­dir (a.g.e., s. I 14-116, 123, ı25). A{ı1ô.]f-ı Naşıri adlı eserine İbn Miskeveyh'in Teh­;r;ibü '1-a{ılô.]f'ını hareket noktası yapmış

olan Nasirüddin-i Tusi sevgi kavramını eserinin siyaset kısmında ayrıntılı biçim­de ele almıştır. Ona göre insanın tabia­tında hem yetkinleşme hem de bir arada yaşama eğilimi bulunmaktadır. Tek başı­na yetkinleşme amacına ulaşmak fert için mümkün olmadığından toplumsal daya­nışma kaçınılmazdır. Sevgi, söz konusu

Page 2: (ıMUHABBET mahşerl, I, 2ı ı, 645-648).Zemahşert'ye göre Allah'ın sevme ve sevilm e vasfını ka bul eden ve bunu savunan sufiler cahil. ilim ve alim düşmanı ve şeriat muhali

dayanışmayı mümkün kılan ve insanın tabiatında bulunan ülfeti sağlama arzu­sudur (The Nasirean Ethics, s. 195 ). Kına­

lızade Ali Efendi ise toplumsal dayanış­manın temeli olması bakımından hukuk ve adaleti öne çıkarmakta, bütün fertte­rin birbirini sevmesini gerçekçi bulma­dığından sevgi temelindeki dayanışmayı daha ziyade özel topluluklar arasında mümkün görmektedir (Ahlak-ı Alar, 11.

78-79).

İbn Kuteybe'nin 'Uyunü'l-al].bô.r (lll, 143-148) , İbn Hibban'ın Ravzatü'l-'u"a­lô.' ve nüzhetü'l-fuzalô.' (s. 63-70)', İbn Abdülber en-Nemerl'nin Behcetü'l-me­cô.lis (1, 661-668), İbn Abdürabbih'in e1-'İ"dü '1-ferid (ll, 31 o-319) adlı eserleri gi­bi adab, hikemiyat ve ahlak kitaplarında muhabbet konusu birlikte yaşamanın ,

din kardeşliği ve dostluğun başlıca şart­larından biri sayılmıştır. Ayrıca muhabbet kavramıyla ilgili olarak İslam filozofları­nın geliştirdiği kavram, teori ve terimler felsefe metinleriyle ilgilenen din alimle­rinin eserlerine de yansımıştır. Bunun nisbeten erken bir örneğini, Zahiri alimi İbn Hazm'ın sevgi kavramına tahsis ettiği Tav"u'l-l).amô.me adlı eserinde görmek mümkündür. İbn Hazm'a göre sevgi, asli öğeleri yüce varlık mertebesinde bulu­nan ve yaratıklar aleminde fertleri oluş­turacak şekilde taksim edilen ruhların birleşmesinden ibarettir. Onun bu tanı­ma ulaşırken Zahiri mezhebinin ikinci imamı İbn Davud ez-Zahirl'nin Kitô.bü 'z­Zehre adlı eserinde antik filozoflardan aktardığı bazı görüşleri de değerlendir­diği anlaşılmaktadır. İbn Hazm söz konu­su birleşmenin şartı olarak ruhsal uyumu görmekte ve bu uyurnun ruhlar arasında ilgi, yakınlaşma ve sevgiye yol açtığını dü­şünmektedir. Erkek ve dişinin tek bir ne­fisten, fakat birbirinin _eşi olarak yaratıl­dığını bildiren ayet (el-A'raf 7/ 189) aslın­

da bu fıtrl gerçeğe işaret etmektedir. Al­lah için sevmek sevginin en yüksek şekli­dir ( Tavku'l-J:ıamame, s. 19-23) .

Muhabbet kavramının beşeri ve meta­fizik boyutlarıyla sistematik biçimde en iyi incelendiği eserlerin başında Gazzall'­nin İl).yô.'ü 'ulUmi'd-din'i gelir. Gazzall'­ye göre muhabbet "insan tabiatının haz veren şeye duyduğu ilgi" demektir, bu il­ginin en güçlü derecesine aşk denir. An­_cak bilinebilen, algılanabilen şeyler sevi­lir. İnsan önce kendini ve kendi varlığının devam edip gelişmesine, yetkinleşmesi­ne katkıda bulunan şeyleri sever. Sevgi­nin diğer bir türü kişinin kendisine iyilik ve ikramda bulunanları sevmesidir. öte

yandan aralarında fiziksel , duygusal, ruh­sal vb. yönlerden benzerlik ve uyum bu­lunanlar da birbirini sever. Sevginin en yüksek derecesi, çıkar sağlama gibi bir duygu söz konusu olmadan bir kimseyi veya bir nesneyi ondaki iyilik, güzellik, yetkinlik gibi üstün nitelikler dolayısıyla sevmektir. Çünkü güzelliği algılayabilen herkes için güzellik özü gereği güzellik olduğu için sevilir. Yine insan iyiliği de iyi­lik olduğu için sever; bundan dolayı iyilik yapan kimse, sırf iyilik yaptığı için sevilir (İJ:ıya', ıv. 296-298, 300, 307). Gazzall kişi­de muhabbetin mevcudiyetini gösteren işaretlerden bahsederken sevgiyi kökü yerde, dalları gökte, meyveleri dilde, or­ganlarda ve gönüllerde bulunan bir ağa­ca benzetir. Bu engin ve şümullü sevgi insanı sevdikleriyle dostluğa, onlara yar­dımcı olmaya, canıyla. malıyla ve diliyle sevdiklerine zarar vermekten sakınmaya yöneltir.

Ebü'l-Ferec İbnü'l-Cevzl de muhabbe­ti, "güzel görünen ve uyum gösteren şey­lere karşı eğilim" şeklinde açıklamakta ve özünde sevginin kötülenemeyeceğini belirtmektedir (İhvan-ı Sa fa, lll. 272-273;

:temmü'l-heva', s. 233,241, 243-244). İbn Kayyim el-Cevziyye, Ravzatü'1-mul).ibbin ve nüzhetü '1-müştô."in adlı eserinde sevgi kavramının felsefi ve dini boyutla­rını birlikte ele almış. muhabbet terimi­nin kozmotojik anlamına sistematik bir derinlik kazandırmak istemiştir. Buna gö­re alemde iradeye dayalı olan bütün ha­reketlerin sebebi sevgidir. İslam felsefe­sinde özellikle İbn Sina tarafından geliş­tirilen gök cisimlerinin hareketinin iradi olduğu fikrini esas alan bu yaklaşımda ira­denin bulunduğu yerde sevginin olduğu düşünülmektedir. İbn Kayyim, yine İbn Sina'nın kozmik ibadet fikrini izleyerek (Kutlu er, s. 203-209) bütün yaratıkların temelde sevgiye dayalı hareketini bilinçli bir emre itaat ve sevgiden kaynaklanan toplu bir ibadet şeklinde yorumlamakta­dır (Ravzatü'l-muf:ıibbin, s. 73-82). Aşk kelimesinin sevginin kötü ve zararlı şek­lini ifade ettiği yolundaki kanaate katıl­mayan İbn Kayyim'e göre aşkdenilenide dahil olmak üzere her türlü sevgiyi iyi ve­ya kötü kılan yöneldiği nesne ya da var­lıktır. Sevilen varlık özü bakımından sev­giye layık ise bu duyguda aşırıya gitme­nin övülmesi gerekir. Hatta bu durumda sevenin esenliği sevgisinin yoğunluğun­da aranmalıdır. Nitekim sevgi gücünü bü­tün kalbiyle Allah'a yöneiten bir kul esen­liğin zirvesindedir (a.g.e., s. 211 ). Aynı

yaklaşımla İbn Kayyim, bütün kitabı bo-

MUHACiR b. EBÜ ÜMEYYE

yunca sevginin dinen meşru olmayan dav­ranış biçimlerine yol açacak şekilde tutku­ların kölesi olma, ahlaksızlık yapma veya haram işlemenin mazereti sayılamayaca­ğını da vurgulamaktadır.

BİBLİYOGRAFYA :

Aristoteles [Aristo]. Ethica f'licomachea, Vlll, 1-9 (ı 155 ' -1160'). 202-208; a.e. (tre. W. D. Ross, The Works of Aristotle içinde). Oxford 1949; Kindl. Resa'il, ı, 168, 175; a.mlf., Üzüntüden Kurtulma Yolları: Hile li-def'i'l-ahzan (nşr ve tre. Mustafa Çağrıeı). İstanbul 1998, metin, s. 8; Farabi, Fuşülü '/-medeni (nşr. ve tre. D. M. Dun­lop). Cambridge 1961, s. 140-141;Ebü'I-Hasan el-Amiri. es-Sa' ade ve'l-is'ad (nşr Ahmed Ab­dülhallm Atıyye). Kahire 1991, s. 202-208; İh­van-ı Safa, er-Resa'il, Beyrut 1376-77/1957, lll , 272-273 , 278-284; İbn Miskeveyh , Teh?ibü '1-a/;lak, Beyrut 1405/1985, s. 111-126; İbn Hazm, Tavku'l-l;ıamame (nşr. M. ibrahim Se­ilm). Kahire 1993, s. 19-23; İbn Abdürabbih, el­İkdü 'l-ferid, ll, 31 0-319; Gazziili, İl;ıya' , IV, 296-298, 300, 307; Şehristani , el-Mi/el ve'n-nil;ıal (KIIan!). ll , 68- 72; Sühreverdi ei-Maktfıl. f:lik­metü '1-işrak(nşr. H. Corbin). Tahran- Paris 1952, s. 136-137, 142-143, 147-148; Ebü'I-Ferec İb­nü'I-Cevzi.lemmü 'l-heua' (nşr Ahmed Abdüsse­lam Ata). Beyrut 1407/1987, s. 233,241,243-244; Nasirüddin-i Tüsi. The f'lasirean Ethics (tre. G. M. Wiekens). London 1964, s. 195-211; İbn Kayyim ei -Cevziyye, Rauzatü '1-mul;ıibbin ve nüzhetü '1-müştakin (nşr. Seyyid el-Cümeyll), Beyrut 1407/1987, s. 73-82, 91-92, 211, 296; Kınalızade, Ahlak-ı Alai, Bulak 1248, ll, 78-104; J. L. Kraemer. Humanism in the Renaissance of Islam, Leiden 1986, s. 141-143; İlhan Kutluer, İbn Sina Ontolojisinde Zorunlu Varlık, İstanbul 2002, s. 203-209. Iii İLHAN KUTLUER

ı MUiiABERE

ı

( Q.)! l;i;.oJ ' )

Zirai ortakçılık anlamında bir fıkıh terimi (bk. MÜzARAA).

L _j

ı MUHACİR

ı

(bk. ENSAR; HİCRET). L _j

ı MUHACiR b. EBÜ ÜMEYYE

ı

( ~~ .sı i ~ _p,-le-c>JI )

el-Muhacir (Velid) b. Ebi Ümeyye b. el-Mugire el-Kureşi el-MahzCımi

(ö. 12/633'ten sonra)

Sahabi. L _j

Asıl adı Velld 'dir. Bedir Gazvesi'nde müslümanlara karşı savaştı. Bu savaşta kardeşleri Mes'Qd ve Hişam öldürüldü; Hişam'ın Uhud Gazvesi'nde öldürüldüğü de kaydedilmektedir (Vakıdl,l. 308) . Muh-

389